sosyalist isci SAYI: 197
13 Mart 2003
500.000 TL.
þimdi deðilse ne zaman? biz deðilsek kim?
SAVAŞI DURDURMAK ÝÇÝN
HERKES SOKAHA
sosyalist iþçi
HAFTAYA BAKIŞ Ýþ Güvencesi Yasasý deðil, patronlarýn yasasý!
2
15 Mart 2003'te yürürlüðe girmesi planlanan "Ýþ güvencesi yasasý", baþtan sona iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna saldýrý maddeleriyle dolu.
Kýdem tazminatý gasp ediliyor Yasaya göre, "Kýdem Tazminatý Fonu" adýnda yeni bir fon oluþturuluyor. Bu fona patronlarýn ödeyeceði prim, altý aylýk iþçi ücretini yüzde 3'ü oranýnda. Patronlarýn ödeyeceði yýllýk prim, iþçinin 1 aylýk ücretinin yüzde 36'sý kadar.Bugün, patronlarýn iþten çýkardýklarý iþçiye çalýþtýðý her yýl için 1 aylýk ücreti kadar tazminat ödediklerini düþünürsek, yeni yasa patronlarýn mali yükümlülüðünü azaltýyor.
Taþeronluða destek Tasarý yasalaþýrsa, patronlar yapýlan iþin bir kýsmýný baþka
patronlara verebilecek ya da iþyerini bölümlere ayýrýp, parça parça taþeronlaþtýrabilecek.
Part-týme iþ yasalaþýyor! Yeni yasa, patronlarýn farklý türde iþ sözleþmesi yapmasýný güvence altýna alýyor. Ýþçi, günde 3 saat ya da haftada 3 gün çalýþtýrýlabilir. Ya da "iþ oldukça çalýþmasý" koþuluyla sözleþme yapýlabilir ve bunun adýna da "kayan zamanlý iþ sözleþmesi" deniliyor. Bir diðer madde ise "çaðrý üzerine çalýþma". Buna göre, patron "gel" dediðinde iþçi çalýþmaya gidecek, patron " git" dediðinde ise gitmek
zorunda. Tasarýyla iþçilerin denenme süresi 2 aya çýkarýlýyor. Ýþçilerin her isim altýnda çalýþtýrýlmasýný yasalaþtýran bu yasa, bir iþçinin ayný iþyerinde kesintisiz bir yýl çalýþmasýný imkansýz hale getiri. Ýþçiler iþten atýldýklarýnda kýdem tazminatý alamazlar. Bu koþullarda sendikal örgütlenme olanaksýz hale gelir.
Örgütlenme engelleniyor Tasarý, "ödümç iþçilik gibi kölelik dönemini anýmsatan
Üniversitelerde deðiþen ne?
YÖK’ten YEK’e Bilindiði gibi hükümet üniversitelerde bir süredir yapýsal deðiþiklik peþinde. Bunun adý son üç aydýr çeþitli bloklaþmalara neden olan Yüksek Öðretim Eþgüdüm Kurulu (YEK). Erkan Mumcu ve Kemal Gürüz arasýnda veya hükümet ve YÖK arasýnda yürüyen tartýþmanýn görünen yüzü demokrasi. Söylenenlere bakýlýrsa, artýk en saðýr kulaklarýn bile duyduðu anti-demokratik kurum YÖK bir kambur haline gelmiþtir ve kaldýrýlmasý üniversitelerin önünü açacaktýr. Dekanlar seçilebilmelidir, öðrenciler özgürleþmelidir. Bunlar tabii ki güzel laflar, ama keþke AKP hükümeti bu kadar masum olsa. AKP hükümetinin de, DSPMHP-ANAP koalisyonunun da üniversitelerin özgürleþmesinden anladýðý, devletin eðitime yatýrým yapma sorumluluðundan özgürleþmesi. Bundan önceki hükümetin hazýrladýðý Yeni YÖK Yasa Tasarýsýnda da, YEK'le ilgili hazýrlanan yasalarda da satýr aralarýnda geçen önemli bir gerçek var: Mali özerklik. Mali özerklikle hedeflenen þey oldukça basit. Her üniversite
kendi kaynaklarýný oluþturacak. Örneðin okul yönetimi üniversitenin çeþitli tesislerini kiralayabilecek, öðrenci harçlarýný belirleyebilecek, eðitim-öðretimle ilgili deðiþik alanlara sponsor firma alabilecek, þirket temsilcileri çok baðýþ yaptýðý sürece yönetimde bulunabilecek. Peki bunlar üniversiteleri bilim yuvasý haline mi getirecek? Aslýna bakýlýrsa bilime falan bakan yok. Hedeflenen en önemli þey üniversiteyi sermayenin ihtiyaçlarýna angaje etmek. Üniversite þirket için çalýþsýn ki ar-ge departmanlarýna gerek kalmasýn, maliyetler düþsün, kar getiren bölümler yaþasýn, getirmeyenler ölsün. Tartýþmanýn arka planýnda yatan bir diðer önemli boyut tartýþan taraflarýn temsil ettikleri kesimler. Bir yanda eli sopalý 28 Þubat bürokrasisi, diðer yanda hükümette kalmak için vermeyeceði taviz olmayan islami liberal AKP. Zaten 'en önemli' sorun da YÖK içindeki pür Kemalist bloðun daðýtýlacak olmasýndan kaynaklanýyor. 40 katýr mý, 40 satýr mý? Gelin bu oyunu baþtan reddedelim.
bir düzenleme getiriyor. Buna göre, bir patron çalýþtýrdýðý iþçiyi baþka patronlara ödünç verme hakkýný elde ediyor. Nerede çalýþtýðý belli olmayan iþçilerin örgütlenmesi ise olanaksýzlaþýr.
Çalýþma saatleri týrmandýrýlýyor Tasarý, haftalýk çalýþma süresini bugün olduðu gibi 45 saat olarak belirliyor fakat, "yoðunlaþtýrýlmýþ çalýþma haftasý" aýyla, patronlara günlük çalýþma süresini 12 saate çýkartma hakkýný veriyor.
Telafi çalýþmasý, ücretsiz izin dayatmasý ve hafta sonu
tatili! Tasarýya göre, patronlar herhangi bir nedenle çalýþmanýn durdurulduðu saatler karþýlýðýnda iþçileri baþka bir gün karþýlýksýz çalýþtýrabilecekler. Ayrýca tasarý, bugün yasa dýþý olan ücretsiz izinleri, yasalaþtýrýyor. Patronlar, " genel ekonomik kriz ve zorlayýcý sebepler" bahanesiyle üretimi kýsabilecek. Adýna kýsa çalýþma denen bu durum 4 haftayý geçmezse iþçiye hiçbir ücret ödenmeyecek. Bugün 6 iþgününden sonraki gün hafta sonu tatili olarak belirlenmiþken, tasarý, 6 iþgünü þartýný kaldýrýyor. "Herhangi bir gün" hafta tatili yapýlabileceði söyleniyor. Bu tasarý, tasarýyý hazýrlayanlarla birlikte çöpe atýlmalýdýr!
Siirt seçimleri
AKP hala önde gidiyor Siirt'te 9 Mart'ta yapýlan seçimin sonuçlarý AKP ve CHP hakkýnda yeni yorumlar yapýlmasýna yol açtý. Kimileri AKP'nin aldýðý %85'lik oy oranýna bakarak tüm ülke genelinde yeni bir oy patlamasý yaþadýðýný öne sürüyor. AKP'nin dört aylýk icraatlarý ve tezkere oylamasýnýn sonucu daðýlma aþamasýna geldiðini düþünenlerse bu büyük oy oraný karþýsýnda hayret ve umutsuzluða kapýlýyor. CHP konusundaysa yaklaþýmlar hemen herkeste ayný: Büyük baþarýsýzlýk. CHP hakkýndaki genel yaklaþým (CHP 3 Kasým'dan bu yana oylarýný biraz arttýrmýþ olsa da) doðru. 1960 öncesi CHP'nin Siirt oylarý %40'ýn üzerindeydi. 1960-95 arasý da yine %35-40 civarýnda kaldý. 1995-99-2002 seçimlerindeyse %11'in altýna indi. Çünkü ayný yýlarda HADEP/DEHAP'ýn oylarý artmaktaydý (sýrasýyla %26, 22, 32). AKP'nin baþarýsýna gelince bunu birkaç yönden deðerlendirmek gerekir. Birincisi AKP kimilerinin sandýðý gibi daðýlma, parçalanma aþamasýnda olmadýðýný kanýtlamýþtýr. Henüz saðlam durmaktadýr. Siirt'te 3 Kasým'da 15 bin oy toplamýþken 9 Mart'ta 55 bin oy toplamýþtýr. Aldýðý oy oraný %85'tir. Ýkincisiyse, bu baþarýyý abartýp, Türkiye geneline yayarak umutsuzluða kapýlmak doðru deðil. her þeyden önce Siirt tek bir yerel örnek. Ayrýca bazý özel yanlarý var. Ülke barajý yüzünden AKP 9 Mart'ta alternatifsizdi. CHP'nin genelde emekten, yoksullardan yana bir politika izlememesi, savaþ karþýsýnda aktif bir tutum takýnmamasý onun bir alternatif olmasýna engeldi. Tek baþýna oylarýn büyük bir kýsmýný toplayan Fadýl Akgündüz engeli de ortadan kalkmýþtý. Ve seçmende, kendi þehirlerinde okuduðu þiir yüzünden cezalandýrýlan birinin, yine bu þehirden seçilerek baþbakan olmasý, Erdoðan'ýn Siirt'i iktidarýn nimetlerinden yararlandýracaðý beklentisi yarattý. Ancak þunu da unutmamalýyýz ki DEHAP'ýn boykot çaðrýsý büyük baþarý elde etmiþtir. Geçersiz oylarla birlikte bu oran toplam seçmenin (119 bin) yaklaþýk yarýsýdýr. Yani ülke barajý olmamasý halinde DEHAP'ýn buradan milletvekili çýkaracaðý kesindir. Geçersiz oylarýn bir kýsmýnýn da boykottan korkup, bunun yerine geçersiz oy kullananlardan geldiði varsayýlabilir. 3 Kasým'a göre seçime katýlým %74'ten %62'ye düþmüþ, geçersiz oy oraný %5'ten %11'e çýkmýþtýr. Yani AKP tüm seçmenlerin %85'inin deðil, seçmenlerin yarýsýnýn %85'inin desteðini kazanmýþtýr. Tüm bunlara bakarak iktidar partisinin taban desteðini yitirmediðini ama ülke genelinde çok büyük patlamalar da yaþamadýðýný söyleyebiliriz. Ama þurasý kesin ki Tayyip Erdoðan'ýn baþbakanlýk koltuðuna oturmasýyla AKP hükümeti savaþ ve IMF programý konusunda daha rahat davranmaya baþlayacak, saldýrýlarýný yoðunlaþtýracak; bu da onun sonunu hazýrlayacak olan asýl nedenleri yaratacaktýr.
3
sosyalist iþçi
BAŞ YAZ I DOHAN TARKAN
Baþka bir dünya olasýlýðý 90’lý yýllardaki Amerikan “ekonomik mucizesi” bitti. ABD þimdi rakiplerinin basýncýný daha fazla hissediyor. Bu dönemde iki önemli rakibi Almanya ve Japonya’nýn da ekonomik durgunluk yaþamasý ABD’yi bir ölçüde rahatlatsa da, diðer rakipler, Rusya, Çin, Fransa ve hatta Ýtalya, bir bütün olarak Avrupa Birliði giderek büyüyen tehdit durumunda. Bush yönetiminin 11 Eylül’ün hemen ardýndan baþlattýðý savaþ hezeyaný açýk ilan edilen “terör” gerekçesinden daha farklý nedenlere dayanýyor. En baþ neden ise elinde muazzam bir askeri güç olan ABD’nin dünya hegemonyasýný tek baþýna kazanma isteðidir. Bu nedenle ABD’nin önce Afganistan, þimdi ise Irak’daki savaþ histerisinin nedenini asýl olarak bu ülkelerin kendileri deðil de ABD hegemonyasýnýn dünyaya yayýlmasý olarak görmek gerekir. Afganistan’a saldýrý ABD’ye, soðuk savaþ yýllarýnda giremediði Orta Asya’ya yerleþme, burada yeni müttefikler kazanma, yeni üsler elde etme olanaðý verdi. Þimdi Çin ve Rusya’nýn çevresine çok sayýda ABD askeri yerleþmiþ durumda. Irak savaþý ise bir yandan petrol için yapýlmak istenmesine raðmen asýl neden gene hegemonya. ABD Orta Doðu’daki hegemonyasýný bu savaþla arttýrmayý planlamaktadýr. Irak’ýn arkasýndan Ýran, Suriye ve Suudi Arabistan da ABD’nin yeniden þekillendirmek istediði ülkeler arasýnda. Bütün bu operasyon bölgedeki eski dengeleri tamamen bitirip yeniden þekillendirmeyi amaçlamakta. Kuzey Irak petrolleri üzerinde Fransa ve Rusya’nýn önemli bir payý var. Ýþte bu noktada son zamanlarda
kurulan ve giderek diþlerini daha fazla gösteren üçlü ittifakýn anlamý ortaya çýkmakta. Rusya Orta Doðu’daki eski gücünü korumak istiyor. Ayný þey Fransa için de geçerli. Almanya ile birlikte bu iki ülke bölgenin yeniden yapýlandýrýlmasýnda söz sahibi olmak istiyorlar. Balkan Savaþlarý sýrasýnda sürdürebildikleri konumu Almanya ve Fransa, bu kez Orta Doðu’da da tekrarlamak istiyor, ancak Orta Doðu kapitalizm için çok daha önemli. Petrol bu önemi arttýrýyor. Petrolün dýþýnda bir dizi jeopolitik neden bölgenin önemini arttýrmakta. Fransa, Almanya ve Rusya’nýn þimdiki Birleþmiþ Milletler temelli ittifakýnýn savaþý durdurma yeteneðinin az olduðu açýk. Öte yandan bu üç ülkeyi barýþ havarisi olarak görmek daha da yanlýþ. Üçlü ittifakýn seceresi belli. Hepsi en az ABD kadar dünya halklarýna saldýrmakta bir an bile tereddüt etmeyecek ve bunu sayýsýz kere kanýtlamýþ emperyalist güçler.
Savaþa son veren devrim Hareketin nasýl bir örgüte ihtiyacý var? 1980-2003, dönemin köþe taþlarý Kadýn özgürlüðü mücadelesi nasýl kazanýr? Ýnsan doðasý cinsiyetçi midir? Sosyalizm ve eþcinsellerin kurtuluþu Faþizm nedir, ne deðildir?
Þimdi üçlü ittifakýn baþlýca amacý mümkün olduðunca çok ülkeyi ABD ekseninden kaydýrmak. Açýk ki bu konuda baþarýlarý çok. ABD ve Ýngiltere bir yandan baþta kendi ülkelerindeki muhalefet olmak üzere bütün dünyadaki savaþ karþýtý hareketle uðraþýrken, diðer yandan da giderek yeni bir blok olarak þekillenen üçlü ittifakla uðraþmak zorunda. (Burada hemen belirtmek gerekir ki bugün dünyanýn ABD-Ýngiltere ve FransaAlmanya-Rusya biçiminde iki kutuplu hale geldiðini söylemek mümkün deðil, en azýndan çok erken.) Savaþ karþýtý hareket BM temelli bir barýþa güvenemez. Fransa ya da Rusya elde edecekleri en küçük bir çýkar sonucu derhal savaþtan yana tutum alabilirler. Bu nedenle savaþ karþýtý hareket asýl olarak kendi güçlerinine güvenmek ve hareketi yükseltmek zorunda. Bugün dünyada var olan iki süper güçten birisinin dünya halklarý
Marksizm ve troçkizm Rusya'da yýkýlan sosyalizm miydi? Sosyalizm iyi bir fikir ama… Otonomculuk, anarþizm, Leninizm Marksist gelenekte ulusal sorun Bir devrimci tipolojisi olmalý mý? Kapitalizm nasýl öldürüyor? Ýþçi sýnýfý, ezilenler ve
18-19-20 Nisan
olduðu tesbiti çok gerçekçi. Halklar giderek büyüyen bir muhalefet geliþtiriyorlar. Herþey çok çýplak bir biçimde gözlerimizin önünde oluyor. Savaþ için Bush ve Blair’in öne sürdüðü gerekçelerin ne denli sahte olduðunu artýk 9 yaþýndaki çocuklar dahi görebiliyorlar ve bu giderek öfkenin büyümesine neden oluyor. Ýþte bu nedenle dünya halklarý 7’den 70’e savaþa karþý harekete geçiyor. Önümüzdeki günlerde Birleþmiþ Milletler’de kritik oylamalar yapýlacak. Bu oylamalarýn sonuçlarý ne olursa olsun ABD ve Ýngiltere Irak’a saldýrmakta kararlý. Onlar ne pahasýna olursa olsun Irak’a yerleþmek istiyorlar. Sonra tüm bölgeye yayýlacaklar. Yeni savaþlar, darbeler vs. ABD yetkilileri BM’de yaptýklarý her konuþmada BM’yi bir bütün olarak tehdit etmektedir. “Ya bizi desteklersiniz ya da Birleþmiþ Milletler biter” diyorlar. Emperyalistler bu denli kararlýyken savaþ karþýtlarý da ayný ölçüde kararlý olmak zorunda. Biz bu savaþý durduracaðýz. Yani, ABD hegemonyasýnýn yayýlmasýna set vuracaðýz. Savaþý durduran güçlerin daha sonra ne yapabileceði ise açýk. Rusya’da savaþý durduran hareket devrime dönüþtü. Kimse, Rus Devrimi’nin önderi Lenin dahil olmak üzere, 1917 yýlýnda bir devrim olabileceðini düþünmüyordu. Ama oldu. Bugün ayný olasýlýklar mümkün. Emperyalist bloktaki her derin çatlama emekçi yýðýnlar için büyük olasýlýklarýn gündeme gelmesi demektir. Baþka bir dünya çok gerçek bir olasýlýk olarak önümüzde duruyor.
sýnýflý toplum- Arjantin filmi ABD emperyalizminin büyük stratejisi Bütün dünya savaþa direniyor Anti kapitalist hareket nereye gidiyor? Ýsyan ve devrim: 1968-2003 Baþka bir dünya mümkün
Ýstiklal Caddesi, Büyükparmakkapý Sokak, Hayat Apt, No: 8/4, Beyoðlu-Ýstanbul (0212) 251 62 73
4
sosyalist iþçi
Kýbrýsta çözümü Kýbrýs halklarý getirecek Türkiye, Kýbrýs'ýn kuzeyini iþgal ettiði 1974 yýlýndan bu yana, adadaki konumu konusunda hiç bu kadar sýkýþmamýþtý. Bir yandan BM Genel Sekreteri Koffi Annan'ýn "çözüm" önerileri, öte yandan Avrupa Birliði geniþlemeden sorumlu bakaný Verheugen'ýn demeçlerinde dile getirildiði þekilde AB'yle olasý çatýþma potansiyeli Ankara'yý köþeye sýkýþtýrýyor. Annan, Adada nihai bir çözüm için kendi planýný sunarken, taraflarý referanduma zorluyor. Verheugen ise þayet Ankara çözüme yaklaþmazsa, Kýbrýs Cumhuriyeti'nin AB'ye üye olarak alýnacaðý ve bu durumda Türkiye'nin AB topraklarýný iþgal eden bir ülke konumuna düþeceðini ileri sürerek, Türkiye'nin ileride önüne çýkabilecek çok daha büyük sorunlara iþaret ediyor. BM Genel Sekreteri, Adadaki "barýþ" sürecine iliþkin 1999 yýlýndan bu yana yürütülen görüþmelerin bir sonuç vermemesi üzerine, 2002 yýlýnýn kasým ayýnda kendi planýný ortaya koydu. Annan, 28 Þubat'ta iki liderle Lefkoþa'da görüþtü ve her iki taraftan 10 Mart'a kadar bu planý kabul etmelerini, aksi takdirde 30 Mart'ta doðrudan referanduma gitmelerini istedi. Annan'ýn planýna baþta sýcak bakan ve verili durumu Türkiye'nin önünde ayak baðý olarak gören Tayyip Erdoðan ve Ankara'daki bürokratlar, son günlerde tavýr deðiþtirmiþ görünüyor. Denktaþ'ýn son Ankara ziyaretinden sonra Tayyip Erdoðan aðýz deðiþtirerek, "plan ciddi olumsuzluklar taþýyor. Bunlar giderilmezse sýkýntý olur" dedi.
halkýnýn söz hakký olmayacak. Türkiye ve Yunanistan'daki üslerin yaný sýra, Kýbrýs'taki üsler de Irak'a karþý saldýrýda ABD ve Ýngiltere tarafýndan kullanýlmakta. Böylece üsler, bir baþka halka karþý sürdürülen katliamlarda Ada halkýnýn onayý olmadan þimdiden kullanýlmaktadýr. Öte yandan bu plan "çözümü" AB'ye üyelik süreçlerine endeksliyor. Oysa biz biliyoruz ki, AB'ye üyelik sadece bir demokrasi meselesi deðil. Avrupa Birliði aslýnda, ABD ve Japonya gibi emperyalist bloklar arasýndaki çeliþkilerden yola çýkan, sermayenin rasyonelleþmesini, kâr-
men Annan planýný çözüm olarak görmeyi sürdürüyor.
Annan ne istiyor? Annan, Adaya yaptýðý son gezide her iki tarafa da referandum sorularý ve "garantör ülkeler"in yükümlülüklerine iliþkin bir belge sundu ve taraflarýn imzalamasýný talep etti. Bu belgede, referandumda halka sorulacak soru þöyle ifade ediliyor: "Kýbrýs'ýn birleþik olarak AB'ye gireceði yeni bir durum yaratmak amacýyla geçerli olmak üzere tüm ekleriyle birlikte kurucu anlaþmayý, Kýbrýs Rum/Kýbrýs Türk kurucu devletinin anayasasýný ve diðer ilgili
Annan Planý Bundan önceki planlarýn hemen hepsinden radikal olarak farklý olan ve Kýbrýslý Türklerin taleplerini kýsmi de olsa dikkate alan Annan Planý Ada halkýnýn desteðini kazandý. Bu plan, gerek Adadaki durumun Türkiye'nin AB'ye üyelik süreçlerinde ayak baðý olmasýndan dolayý rahatsýzlýk duyan sermaye kesimi tarafýndan, gerekse Denktaþ'tan ve Türk ordusunun varlýðýndan býkmýþ olan Ada halký tarafýndan çözüm olarak görülüyor. Ancak Annan Planý, Adadaki Türk ordusunun varlýðýný sona erdirse bile Ýngiliz askeri üslerinin varlýðýný kalýcý bir hale getiriyor. Üstelik de bu üslerin kullanýmýný Ada halkýnýn denetimi dýþýnda Ýngiltere, ABD, Türkiye ve Yunanistan'a açýyor. Kýsaca Kýbrýs'taki yabancý ülkelerin askeri varlýklarý konusunda Kýbrýs
larýn maksimize edilmesini ve dolayýsýyla emeðin direniþinin kýrýlmasýný da içerecek þekilde politikalara dayanmaktadýr. Dolayýsýyla Kýbrýs halký bir yandan yabancý askeri varlýða, öte yandan kendilerini boyunduruk altýna alacak neo-liberal politikalara boyun eðmek koþuluyla iþgalden kurtulacak. Öte yandan Annan planý sanýlanýn aksine bölgeler arasýnda serbest dolaþýmý garanti altýna almýyor. Ancak Ada halký buna rað-
yasalarýný onaylýyor musunuz?" Ayný belgede Türkiye, Yunanistan ve Britanya, garantör olarak referandum sonrasý kurulacak "Birleþik Kýbrýs Cumhuriyeti" için "yeni durumla ilgili anlaþmayý yeni Cumhuriyet ile birlikte imzalama yükümlülüðü altýna girdikleri" belirtiliyor.
Kýbrýs halký kazanacak Denktaþ, bulunduðu konum itibariyle Adadaki egemenlerinkiyle ayný olan çýkarlarýný korumak üzere
çözümsüzlüðü dayatýyor, var olan statükonun devam etmesini istiyor. Denktaþ'ýn bu konumu, Ankara'daki þahinlerden de destek alýyor. Ancak iþgali ve kendi çýkar iliþkilerini sonuna kadar savunan Denktaþ'ýn karþýsýnda muhalefet de boþ durmuyor. Bu memleket Bizim Platformu meclisi boykot ederek 30 Mart'ta kendi halkoylamasýný yapmak için hazýrlýklara baþladý. Platform kamuoyuna duyurulan halkoylamasýnda BM'in ve AB'nin gözlemcilik yapmasý için çaðrýda bulundu. 15 bin kiþilik bir kitleye konuþan Muhalefet partileri liderleri, "Halk referandumuna gidilecek, 30 Mart'a kadar meclis boykot edilecek" açýklamasýnda bulundu. 16 Nisan'da AB'ye katýlým törenine kadar bir çözüm üretilmez ve þu andaki meþru Kýbrýs Cumhuriyeti, kuzeydeki iþgal bölgesi olmadan AB'ye katýlýrsa, Adanýn kuzeyinin Türkiye tarafýndan ilhak edilmesi söz konusu. Bu durum Kýbrýs Türk halký için fazla bir seçenek býrakmýyor. Ya Denktaþ'a ve iþgale hayýr diyecekler ve AB üyeliðini onaylayarak, AB sermayesinin çýkarlarýna dayalý bir çözümü kabullenecekler, ya da Türkiye'nin iþgali ilhaka dönüþecek ve bugünkü durum daha da kötüleþecek. Adada kalýcý barýþ için atýlmasý gereken adým, her iki kesimde de egemen sýnýflarýn ve emperyalistlerin çýkarlarýna hizmet etmeyen çözümlerdir. Bunu gerçekleþtirmek Ada halklarýna düþüyor. Adadaki barýþýn önünü týkayan, herþeyden önce Türk ordusunun Adadaki iþgalidir. Kýbrýs Türklerinin yoksullaþmasýnýn en büyük nedeni Ankara'nýn ekonomik yaptýrýmlarý ve Adanýn kaynaklarýnýn askeri harcamalara ve Türkiye'ye aktarýlmasýdýr. Kalýcý çözüm, iþgale son verilmesinde ve Adanýn silahsýzlandýrýlmasýnda yatmaktadýr. Ada halkýnýn kendi kadarini tayin hakký koþulsuz olarak desteklenmelidir. Küresel kriz ve Türkiye kapitalizminin krizi, Irak savaþý gibi geliþmelerin Adada ortaya çýkardýðý yeni mücadele dinamikleri, tüm bu çerçeveyi parçalayarak, iki halkýn kardeþliði temelinde çok daha ileri çözümlere de uzanabilir. 1980'li yýllar boyunca Arnavutluk, Endonezya, Yugoslavya ve Arjantin'de bir çok örneðini gördüðümüz türden bir baþkaldýrý, Kýbrýs'ta kalýcý bir barýþýn önünü açacak geliþmeleri gündeme getirebilir.
5
sosyalist iþçi
Yeni bir mücadele dalgasýna hazýr olalým
Saldýrý bütçesi hazýr Henüz dört aydýr iktidarda olmasýna raðmen, AKP hükümeti öncekilerden hiç de farklý olmadýðýný kanýtlamaya devam ediyor. Ýktidara gelir gelmez karþýlaþtýðý savaþ sýnavýnda bocalayan, tökezleyen, parti içi anlaþmazlýklarýný sergileyen hükümet þimdi de 2003 saldýrý bütçesiyle yeni bir sýnava giriyor. AKP hükümeti uzun yýllardýr görülmeyen büyüklükte bir oy oranýyla iþ baþýna geldi. Ve ilk icraatý ülkeyi halkýn %94'ünün karþý olduðu Irak savaþýna sürüklemeye çalýþmak oldu. Ancak ABD ile yaptýklarý kirli kan pazarlýðý sonuç vermedi. Hem yükselen savaþ karþýtý hareket, hem de taban desteðini, yani koltuðu kaybetme korkusu mecliste tezkerenin geçmesini engelledi. Þimdi de kendi istedikleri savaþa giremedik-
leri için kesilen ABD yardýmýný bahane göstererek, gözlerini yine bizim cebimize diktiler.
Bu bütçe IMF'nin En ince ayrýntýsýna kadar dört aydýr Türkiye'den gidemeyen IMF heyetiyle birlikte hazýrlanan 2003 mali bütçesi tam bir saldýrý programý niteliðinde. Ýþçiden esnafa, ev kadýnýndan ýslahevindeki çocuða kadar, büyük sermaye sahipleri hariç, tüm toplum kesimlerinin emeðine, birikimine ve geleceðine ipotek koymaya hazýrlanýyorlar. Üstelik bunu "herþey gibi barýþýn da bir maliyeti var" diyerek Türkiye'nin uðrayacaðý kayýplarýn faturasýný halka kesecekler. Yeni IMF hükümeti yerli-yabancý sermayeye, banka hortumcularýna, devlet kasasýný talan edenlere akýtýlan borçlarý bize
ödetmek istiyor.
Savaþ karþýtlarý IMF'ye de karþý Ancak þimdiden "Katil ABD, Ýþbirlikçi AKP" sloganýyla tanýmlanmaya baþlanan hükümetin iþi çok zor. 11 Eylül'le birlikte hýzla savaþ karþýtlýðýna dönüþen küreselleþme karþýtý hareket, Türkiye'de de artýk görmezden gelinemeyecek bir güç olmaya baþladý. Önümüzdeki dönemde bu hareket çýð gibi büyüyerek IMF karþýtý bir harekete dönüþecektir. Bu sayfada bazý ayrýntýlarýný bulacaðýnýz 2003 bütçesi öyle aðýr yükler getiriyor ki toplumun geniþ kesimlerinin, emekçi yýðýnlarýn, sendikalarýn ve solun uzun süre sessiz kalmasý beklenemez. Þimdiden sýcak ve yýðýnsal bir mücadele dönemine hazýr olalým.
Ýþçiler
Maaþ zammý en fazla %20 olacak. Böylece kamuda baþlayan toplu sözleþme görüþmelerinde sendikalarýn pazarlýk gücü de zayýflýyor. 600 bin kamu iþçisinin hakettiði bir ikramiye gelecek yýla erteleniyor. Yýlda 26 yevmiye tutarýnda iki ikramiye alan iþçilerin bu gelirlerinin yarýsýna el konmuþ olacak. SSK ve Bað-Kur kapsamýndaki gönüllü sigortalýlarýn prim oraný %20'den %30'a çýkacak. Parayý ödeyemeyenler sistem dýþý kalacak. Daha çok ev kadýnlarýnýn tercih ettiði bu sigortanýn maliyetinin artmasý pek çok insaný hiçbir güvencesi olmadan yaþamaya itecek.
Çiftçiler
Çiftçiye dekar baþýna 13.5 milyon TL olarak ödenen
doðrudan gelir desteðinde 1.4 katrilyon kesinti yapýlacak. 2002'de üreticiye ödemesi gereken 2.2 katrilyonun tamamýný henüz ödemeyen hükümet, böylece bu yýlýn desteðini de bir baþka bahara erteliyor. Ayçiçeði, pamuk, zeytinyaðý, soya ve hayvancýlýkta ödenecek olan 200 trilyonluk destekleme ödeneklerinde 73 trilyon kesinti yapýlacak. Tarým ve hayvancýlýk iyice çökertilecek.
Esnaflar
Ýki büyük ekonomik krizin ardýndan iþyerlerini kapatmak zorunda kalan ya da Bað-Kur primini ödeyemeyen pek çok esnafa þimdi de hapis yolu açýlýyor. Yeni bütçeyle primini aksatanlar hakkýnda takibata baþlanýyor. Prim taksitlerini aksatanlar önce icraya verilecek, sonra da sistemden çýkarýlýp hapse atýlacak.
Saðlýk
Reçeteyle ilaç alýp %20 katký payý ödeyen memurlarýn bu payý artýk doðrudan maaþtan kesilerek devletin kasasýna girecek. Memurun cebinden yaklaþýk 65 trilyon çýkacak. 15 milyon insanýn yararlandýðý Yeþil Kart uygulamasý kaldýrýlacak. Yoksullar saðlýk yardýmýndan mahrum kalacak. Antibiyotikler tane hesabýna göre reçetelendirilecek.
Vergi ve zamlar
Otoyol ve köprülerden geçiþe yapýlacak zamlarla bu yýl cebimizden fazladan 200 trilyon çýkacak. Otomobile ek taþýt vergisi geliyor. Otomnobil alanlar zaten ödemiþ olduklarý tutar kadar ek bir vergi daha ödeyecek. Bu rakkam 1.1 katrilyon. Emlak vergileri iki katýna çýkýyor. Belediyelere ödenen emlak vergisi ayrýca bir de Maliye’ye ödenecek. Arazisi devlet tarafýndan yol ve bina yapýmý için kamulaþtýrýlan vatandaþa ödenen para ertelenecek. Bu ödenekten ayrýca 150 trilyon kesilecek. 15.8 katrilyonluk bütün bu saldýrý programýna raðmen 46.1 katrilyon açýk veren 2003 bütçesinde laik devletin sünni Diyanet Ýþleri’ne ayýrdýðý 771 trilyon 267 milyar tam 11 bakanlýðýn bütçesinden fazla.
Belediyeler
Büyükþehir belediyelerine verilen paydan 275 trilyon TL
kesilecek. Bu kesinti önce belediye iþçilerinin maaþlarýna, sonra da yerel hizmetlere yansýyacak.
Kamu emekçileri
Yeni zam oraný, enflasyon ne olursa olsun, %20'yi geçemeyecek. Yýlýn ikinci yarýsý en
fazla %6-7 zam verilecek. Bu da kamudaki maaþlarýn enflasyon karþýsýnda her gün erimesi demek. Memur maaþlarýndan Emekli Sandýðý'na ayrýlan kesinti oraný %16'ya çýkacak. Aradaki %1'lik farký kurumlar deðil emekçiler ödeyecek. Üniversite ve hastaneler gibi pek çok kamu kuruluþunda döner sermaye uygulamasý, hem kurumun ihtiyaçlarýna hem de personelin gelirlerine yansýyor. Yeni bütçeyle bu gelirin %15'ine el konuluyor. Personel reformu adý altýnda yeni iþçi alýmlarý durdurulmakla kalmýyor, iþten atmalar gündeme geliyor. Ziraat Bankasý'na maaþ ödemeleri karþýlýðýnda devletin ödediði komisyon ödemesi kaldýrýlýyor. Bu komisyon maaþlardan kesilecek.
Tutuklu ve hükümlüler
Adalet Bakanlýðý bünyesinde ceza ve tutukevlerinde kurulu iþ yurtlarý vardýr. Burada mahkumlar ve çocuklar zorla çalýþtýrýlýp emekleri sömürülür. Yeni bütçeyle buraya da göz diken hükümet buradan gelen gelirin yarýsýna (127 trilyon) el koyacak.
Emekliler
Görev yaptýðý yerden baþka yere taþýnmak isteyen emekli memurlara ödenen harcýrahlarda büyük kesintilere gidiliyor. Zaten üç kuruþ olan emekli aylýklarýndan bir de %1 saðlýk primi kesilmeye baþlanacak.
6
sosyalist iþçi
1 Mart: Ankara’da 100 bin kiþi gösteri yaptý. Mec
BARIŞIN ÝLK 1 Aralýk’ta Ýstanbul gösterisi ile baþlayan süreç üç ay sonra Ankara’da 1 Mart gösterisi ile en üst noktasýna çýktý. Üç ayda hareket bütün ülkeye yayýldý ve sonunda 100 bin gösterici savaþa hayýr demek için Ankara’ya geldi. Ayný gün TBMM’de görüþülen savaþ tezkeresi ise reddedildi. Böylece savaþ karþýtý hareket dünya çapýnda ilk büyük kazanýmýný elde etti.
Sendikalar belirleyiciydi
Gelecek sefere nasýl daha büyük olacaðýz? 1 Aralýk ve 26 Ocak Ýstanbul eylemlerine yaklaþýk 30-35 bin kiþi katýldý. Türkiye solunun çeþitli gruplarý bu sayýyý küçümsedi, az buldu. Gerçekten de sayýlar daha fazla olabilirdi ancak bir baþlangýç olarak o günkü sayýlar çok iyiydi. 1 Aralýk gösterisinin örgütlenmesi için kurulan Koordinasyon 156 örgütü bir araya getirdi. Bu ilk kez oluyordu. 156 örgütün birliðinin kalýcý hale gelmesi kolay bir süreç olmadý. Hala bu örgütlerin bir araya geldiklerinde yaptýklarý toplantýlarýn gündeminin en önemli kýsmý “divan” vb tartýþmalarýna gitmekte, ne yapýlacaðý ve nasýl yapýlacaðý daha az yer iþgal etmekte. Artýk savaþ karþýtý hareket için merkez durumuna gelen Koordinasyon herþeyden önce büyümeli, daha çok örgütü kapsamalýdýr. Bu çaba uzun bir süredir durdu. Ýkinci olarak bireylerin kampanyada yer alabilmeleri ve ayný þekilde gösterilere katýlabilmeleri için uygun zemin hazýrlanmalýdýr. Bu gerçekleþmediði takdirde solun katýlýmýn azlýðý eleþtirileri sürebilecek maddi zemine sahip olacaktýr. 1 Aralýk’tan 1 Mart’a sol büyüyerek gelmedi. Kimi gruplar için tersi daha doðru. Oysa bir yandan sendikalar, diðer yandan ise bireylerin katýlýmý çok ama çok daha yüksekti. Eðer gelecek gösterilerde bu noktaya dikkat edilmezse sayýsal geliþme mümkün olmaz. Sekterlik solun iliklerine iþlemiþ durumda. Savaþa karþý gösteride savaþ dýþýnda her türlü sloganýn yer almasýnýn nedeni bu. Halkýn katýlýmýnýn kýsýtlayan da bu. Sokaktaki insan savaþa karþý sloganlar istiyor. Bu nedenle 1Mart’ta Koordinasyon pankartý çok sayýda insanýn tercihi oldu. Gelecekte güçlendirilmesi gereken yer burasýdýr.
1 Mart gösterisine sendikalarýn yaný sýra siyasi örgütlerin dýþýndaki katýlým çok yüksekti. Eðitim Sen ve SES’in yaný sýra birçok Türk Ýþ sendikasý da yýðýnsal olarak gösteriye katýlmýþtý. Sendikalarýn yýðýnsal katýlýmý gösterinin boyutlarýný büyütmenin yaný sýra sendika hareketinin kendine güvenini de tazeledi. Son olarak iki sene önce Ankara’ya gelen KESK bu gösteri ile yeniden ne denli büyük ve etkin bir güç olduðunu dosta düþmana gösterdi. Hemen herkes sendikalardan sonra siyasi bir örgütün pankartý olmadan yürüyen güçlerin büyüklüðünde anlaþtý. Çeþitli üniversitelerden katýlým yüksekti. Ayný þe-kilde Emek Platformu’nun hemen arkasýndan yürüyen Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu pankartý altýnda da 2500 kiþinin yürümesi bu havanýn bir baþka göstergesiydi. Siyasi gruplar ve siyasi partiler ise beklendiði kadar güçlü ve etkin deðildi.
Yeni bir tezkere gelir mi?
Bir büyük günlük gazete “Meclis bu sesi duydu” baþlýðýný taþýyordu ve baþlýðýn hemen altýnda 1 Mart’tan bir yýðýn resmi vardý. Aslýnda TBMM tezkereyi reddederken bunu bir süredir dünya çapýnda yükselen savaþ karþýtý hareketin basýncý sonunda yapmak zorunda kaldý. Uluslararasý düzeyde 15 Þubat ve Türkiye çapýnda ise 1 Mart’ýn gücü açýk ki meclisi etkiledi. Þimdi yeni bir tezkerenin meclise gelip gelmeyeceði ve bu yeni tezkerenin meclisten geçip geçmeyeceði de tartýþýlýyor. Öncelikle tezkerenin TBMM’de reddedilmesi savaþa karþý mücadelenin bitmesi anlamýna gelmemektedir. Bu nedenle yeni bir tezkere meclise gelse de gelmese de, gelip geçse de geçmese de savaþa karþý direniþ devam edecektir. Savaþa karþý mücadelede tezkerenin durdurulmasý sadece bir ara hedefti. Tezkerenin durdurulmasý açýk ki bütün savaþ karþýtý harekete büyük bir güç verdi. Þimdi “boþuna çabalýyorsunuz, savaþý durduramazsýnýz” diyenler artýk böyle düþünmüyorlar.
Bütçe ve barýþ
Tezkerenin reddedildiði haftasonu hükümet yeni bütçeyi hazýrladý. Yeni bütçe bütünüyle IMF’nin talepleri doðrultusunda hazýrlanmýþ. Ancak hükümet bu bütçeyi þimdi “barýþýn faturasý” olarak sunmaya çalýþýyor.
Savaþ yanlýsý basýn aðzýndan köpükler saçarak hükümetin bu tezini deste kli-yor. Þimdi savaþ karþýtý hareket için en önemli sorun hükümetin bu yeni bölücü saldýrýsýný göðüslemektir. Her yerde bütçenin barýþýn deðil IMF’ye uþaklýðýn faturasý olduðunu anlatmak gerekiyor. Tabii bu arada AK Parti’nin IMF uþaklýðýnýn teþhiri de önemli.
Bu savaþý durdurabiliriz
Savaþ karþýtý hareket elde ettiði bu yeni kazanýmlarla yoluna daha büyük kolaylýklarla devam edecek. Þimdi savaþ karþýtý hareketin örgütlenmesini daha da yaymak gerekiyor. Þehir ve bölge örgütlenmelerinin çoðalmasý açýk ki çok önemli bir gereklilik ancak daha da öteye her sokakta, her mahallede, her iþyerinde ve okulda savaþa hayýr platformlarý kurmak mümkün. Bütün bu platformlarýn bir yandan kendilerini güçlendirirken diðer yandan daha da yayýlmalarýný saðlayabiliriz. Türkiye nüfusunun yüzde 94’ü savaþa karþý. Hükümetin bütün propagandasýna raðmen bu oran azalmayacaktýr. Þimdi “biz bu savaþý durdurabiliriz” duygusu da güçlü.
Baþka bir dünya mümkün
1 Mart’ta gösteriye gelenler yeni bir dünyayý kuracak olanlardýr. Tezkere reddedildikten sonra Tayyip Erdoðan memurlarý ve iþçileri kastederek “maaþlarýný alamadýklarý vakit görürler gerçeði” diyordu. Oysa böyle bir þey olursa gerçeði görecek olan emekçiler deðil Tayyip ve AK Parti hükmetidir. Tezkereyi engelleyen, 1 Mart’ta Sýhhiye meydanýna akan emekçiler o takdirde çok daha büyük bir güçle Sýhhiye’ye geleceklerdir. Asýl düþünmesi gereken Tayyip ve yanýndakilerdir. Gelecek AK Parti’nin deðil emekçilerin eliyle þekillenecektir.
7
sosyalist iþçi
clis savaþ tezkeresini reddetti
K ZAFERÝ ABD ve Ýngiltere Irak’a saldýrdýðý an
Sokaða, eyleme Ýkinci Dünya Savaþý öncdesinde de ayný ABD ve baþlýca müttefiði Ýngiltere’nin saldýrý süreç gerçekleþmiþ ve ardýndan insanlýk hazýrlýklarý artýk tamamlanmak üzere. Bu iki emperyalistlerin ikinci paylaþým savaþýnýn emperyalist ülke Birleþmiþ Milletler silah dehþetini yaþamýþtý. denetçilerinin BM’ye verdikleri raporlarda ABD ve Ýngiliz emperyalizminin saldýrganzaman istemelerine raðmen saldýrmakta kararlý olduklarýný geçtiðimiz hafta ilan ettiler. lýðý durdurmak zorundayýz. 1 Mart günü Londra’da toplanan dünyanýn BM silah denetçileri Irak’ýn daha fazla iþbirçeþitli ülkelerinin savaþ karþýtý örgütlenmeleri liði yaptýðýnýu söyleyerek biraz daha fazla bir dizi eylem kararý aldý. zaman istemelerine karþý Ýngiltere BM’ye Bunlarýn en verdiði yeni bir önemlisi savaþ önerge ile 17 Savaþ baþladýðý an, yani, ABD ve baþladýðý an, yani, Mart’tan sonra Ýngiliz uçaklarý Irak’ý bombalamaya ABD ve Ýngiliz Irak’a her an saldýrabileceklerini ilan etti. baþladýðý an herkes sokaða çýkacak. uçaklarý Irak’ý Her yerde, ama heryerde savaþ bombalamaya Baþta Bush olmak karþýtlarý öfkelerini seslendirecek baþladýðý an herkes üzere ABD yetksokaða çýkacak. ilileri ise Birleþmiþ Her yerde, ama heryerde savaþ karþýtlarý Milletleri tehdit ediyorlar. BM Güvenlik Konseyi eðer ABD-Ýngiltere önerisine red oyu öfkelerini seslendirecek. Okullar iþgal edilecek, çalýþanlar greve çýkacak. Ýþyerleri duraverirse (þimdiden görünen o ki red oyu daha cak. Her yerde gösteriler düzenlenecek. Ve fazla olacak) bu BM’nin sonu olacak. Bush saldýryý takip eden ilk Cumartesi bütün bunu açýkça ifade ediyor. dünyada aynýu anda savaþ karþýtý yýðýn ABD dünyayý yeniden yapýlandýmak isterken bu arada Birleþmiþ Milletleri de kendi eylemleri yapýlacak. ABD ve Ýngiltere’nin saldýrganlýðýna karþý savaþ karþýtlarý cevap ihtiyaçlarýna göre yeniden þekillendirmek ve verecek: “Biz bu savaþý durduracaðýz” baþlýca ekonomik, siyasi ve askeri rakipleriolan diðer emperyalist ülkelerin gücünü azalt- denecek. mak istiyor. Aynen Ýkinci Dünya Savaþý’ndan Türkiye’den de Irak’ta Savaþa Hayýr önce olduðu gibi BM daðýtýlma tehlikesi ile Koordinasyonu bu toplantýya katýldý ve uluskarþý karþýya. lararasý toplantýnýn kararlarýný onayladý.
YORUM
Ufuk geniþliyor
N
Alex Callinicos
ew York Times gibi bir gazete 15 Þubat gösterileri üzerine "Bu dünyada artýk iki süper güç var, Birleþik Devletler ve dünya kamuoyu" diye yorum yapýyorsa bir þeylerin deðiþtiðini düþünmeye baþlayabilirsiniz. Komik olan þu ki savaþ karþýtý hareketin patlayarak büyümesi karþýsýnda solda herkes mutlu deðil. Radikal Amerikan akademisyeni Michael Hardt, Toni Negri ile birlikte yazdýðý Ýmparatorluk kitabýndan sonra ünlü bir kiþi haline geldi. Hatalarý ne olursa olsun Ýmparatorluk kitabý kapitalist küreselleþmeye karþý çýkmaktadýr. Bu nedenle geçen hafta Hardt'ýn Guardian gazetesinde yazdýklarý oldukça þaþýrtýcý. "Geçen hafta sonu gerçekleþen örgütlü protesto hareketi çeþitli biçimlerde anti-Amerikancýlýðý gösterdi. Bu bizim politik düþüncemizin ufkunu kapatabilir. Küreselleþmeyi protesto eden hareketler savaþ karþýtý hareketten çok daha üstündü. O hareket sadece bugün kapitalist küreselleþmeye hakim olan çeþitli güçleri tespit etmekle kalmýyor fakat onun yerine ulusal ve bölgesel sýnýrlarý aþan ve eþitlik ve özgürlük temeline basan alternatif bir demokratik küreselleþme öneriyordu." Gerçekten acayip. Barýþ gösterilerinin "anti-Amerikan" olduðu savaþ taraftarlarýnýn kliþe propagandasýdýr. Savaþ karþýtý gösteriler tabii ki George Bush'a karþýdýr ve Birleþik Devletler’den korku yaygýndýr. Fakat bunlarýn hiçbiri Amerikan halkýna ve hatta Amerikan kültürüne nefretle ayný þeydir. Hardt, benim gibi bir ay önce Brezilya'da Porto Allegre'deki Dünya Sosyal Forumu’na katýlmýþtý. "Yankee emperyalizmine" düþmanlýk Latin Amerika'da çok yaygýn. Ama ben Porto Allegre'de toplantýlara katýlanlarýn ABD'deki savaþ karþýtý hareketin gücü karþýsýnda nasýl heyecanlandýklarýný gördüm. Bush'a kendi topraklarýnda karþý çýkýlmasýnýn önemini kesinlikle anlamýþlardý. Savaþ karþýtý hareketin milliyetçi olmasýna gelince, 15 Þubat dünya tarihinin en büyük uluslararasý gösterisi deðil miydi? Savaþ karþýtý hareketin kapitalist küreselleþmeye karþý mücadeleye zarar vermesi fikri daha çok küreselleþme karþýtý hareketin sað kanadýndan gelmekte. ATTAC'ýn liderlerinden Bernard Cassen, bu fikri daha önce ileri sürmüþtü. Eskiden Hardt Cassen'e ulusal devleti, kapitalizmi terbiye etmek için kullanmak istediði için karþý çýkmaktaydý. Þimdi savaþ gibi kritik bir konuda onunla ayný safta. Gerçek þu ki, aslýnda 11 Eylül küresel kapitalizme karþý hareketi kolaylýkla daðýtabilirdi. Büyük iþ çevreleri bunu umut ediyorlardý. Bunun gerçekleþmemesi, Avrupa'da hareketi inþa eden birçok aktivistin bu defa kendilerini, savaþa karþý hareketin içine atmalarýdýr. Bu özellikle Ýtalya ve Ýngiltere'de doðrudur. Burada 2001 Temmuz'unda Cenova'daki G8 gösterisini düzenleyen að bu kez sonbaharda ilk savaþ karþýtý gösterileri düzenledi. Harekete katýlanlarýn bir çoðu küresel kapitalizmin karmaþýklýðýný Hardt'ýn açýkladýðýndan daha iyi kavramaya baþladýlar. Harekete katýlanlar küreselleþmenin sadece yatýrým ve ticaret olmayýp ayný zamanda askeri rekabet ve jeopolitik hegemonya olduðunu kavradýlar. Hardt "Ne yazýk ki küresel protestolarda yer alan enerjinin çoðunluðunun geçici dahi olsa þimdi savaþa karþý yönlenmesi hemen kaçýnýlmazdýr." derken hatalýdýr. Savaþ geçici bir sorun deðildir. Küresel kapitalizm ulusal devletlere bölünmüþtür ve diþinden týrnaðýna silahlýdýr. Anti kapitalist hareket þimdi ayný zamanda emperyalizme ve savaþa karþý bir hareket haline gelmiþtir. Bu hareketin sahip olduðu desteði büyük ölçüde geniþletti ve ayný zamanda radikalleþtirdi. Hardt ve Cassen gibi bu sürece direnenler kapitalist küreselleþmeye karþý hareketin tarihinde daha eski bir aþamaya takýlýp kaldýlar. Eðer uyanmazlarsa arkada býrakýlacaklar.
8
sosyalist iþçi
Yeni bir hareket doðuyor Chris Harman(*) 15 Þubat günü gördüklerimiz inanýlmaz. Sadece Ýngiltere'deki deðil bütün dünyadaki gösteriler inanýlmazdý. Financial Times bu gösterilerin Vietnam Savaþý'ndan bu yanaki en büyük gösteriler olduðunu söylüyor. Oysa Vietnam sýrasýnda bu denli büyük örgütlü bir þey olmamýþtý. 15 Þubat'ta Ýspanya'da dört veya beþ milyon insan yürüdü, üç milyondan fazla Ýtalya'da, 500 bin Almanya'da, ABD'deki bütün gösterileri topladýðýnýzda belki 1 milyon insan gösteri yaptý. Kanarya Adalarý'ndaki 200 bin kiþilik gösteri orada tatilde olan herkes için unutulmaz bir þey olacaktýr. Bu gösteriler daha þimdiden dünyanýn hakim sýnýflarýný etkiledi. Korkarým Bush'un bizi savaþa sokmasýný engelleyemeyecektir. Fakat müttefiklerine savaþa gitmenin ne kadar zor olduðunu gösterdi ve Tony Blair'i titretti. Þimdi insanlar, bu sistemi yönetenler bizi yaptýklarýnýn en doðru olduðuna inandýrmak istediklerinde, ne kadar çok yalan söylediklerini görüyorlar. Þimdi insanlar dört, beþ sene önce düþünülemeyecek olan alternatifleri görüyorlar. Kasým 1999'da Seattle'daki gösteri sadece 500 bin kiþi katýlmýþ olmasýna raðmen bir dönüm noktasýydý. O günden bu yana Cenova'da 300 bin, Barselona'da 500 bin ve Floransa'da 1 milyon kiþilik gösteriler oldu. Bütün bunlar sistemin deðiþik yanlarýna karþý tam bir ayaklanmadýr. Baþlý baþýna bu çok önemli bir politik olgudur. Yeni bir kuþak ilk defa politikaya atýlýyor. Kapitalizmin tarihinde
insanlarýn ayaklandýðý ve sonra yenilgiye uðratýldýðý dönemleri görebilirsiniz. Sonra yaþamlarý boyunca o kuþak sistemin içinde yaþamak zorunda kalýrlar. Morallerini yitirirler ve hiç bir þeyin deðiþtirilemeyeceðine inanmaya baþlarlar. Sistemin iyi olduðuna inanmazlar sadece onu deðiþtirmenin bir yolu olmadýðýna inanýrlar. Bazen yeni bir nesil sisteme karþý çýkar. Ve eski kuþaklar yeniden mücadeleye katýlýrlar.
Ben bunu Floransa'daki Avrupa Sosyal Forumu’ndan sonraki savaþ karþýtý gösteride gördüm. Birçok yaþlý insan balkonlarýnda yürüyüþçüleri alkýþlýyorlardý. Bu insanlar faþizmi yaþamýþ, Direniþ’te savaþmýþ, hareketlerinin yükseldiðini ve 1960'larda yeniden düþtüðünü görmüþlerdi. Þimdi yeni bir geliþme oluyordu. 15 Þubat günü bütün dünyada gençler anneleri, babalarý, büyükbabalarý ve büyükanneleri ile birlikte sis-
temin yapmak istediði bir þeye karþý sokaklardaydý. Böylesi bir enternasyonalizmin kökleri 1840'larda Karl Marks ve Frederich Engels'in Komünist Manifesto'yu yazdýðý günlere dayanýr. O süreç en üst noktasýna iþçi sýnýfýnýn Paris'te 1871'de Paris Komünü'nü kurmasýyla ulaþtý. Komünün yenilgisinden sonra insanlar 1889'a kadar geri çekilmeye zorlandýlar. Ardýndan Birinci Dünya Savaþý'na kadar yaþayan yeni bir Enternasyonal kuruldu. Bu Enternasyonal sosyal demokrat partilerin savaþý desteklemesi nedeniyle yýkýldý. Savaþa karþý çýkanlar 191819'da yeni bir Enternasyonal kurdular. Bu Enternasyonal yeni bir enternasyonalizmi getirdi. 1930'larda faþizm, ekonomik kriz ve savaþýn dehþeti yükseldi. Ýspanya'daki devrimin etkisi ile yepyeni bir dayanýþma yükseldi. 1960'larda bu kez Vietnam'daki savaþtan etkilenen hareketler ortaya çýktý. Þimdi yeni bir enternasyonalizm fýþkýrýyor fakat bu kez kendisinden öncekilerden çok ama çok daha büyük ölçekte. Dünyanýn çeþitli yerlerinde gerçekleþen sosyal forumlarda insanlar dünyayý nasýl deðiþtirmek gerektiðini tartýþýyorlar. Porto Allegre'deki ilk Dünya Sosyal Forumu'na 20 bin ila 30 bin kiþi katýlmýþtý. Geçen seneki ikinci foruma ise 50-60 bin kiþi katýldý. Bu sene 10, 12, 15 dil konuþan 100 bin kiþi odalarý doldurmuþ deðiþimi tartýþýyordu. Bir dizi farklý görüþ ifade edildi. Bazýlarý sisteme biraz baský yapýlmasýný savunuyordu, bazýlarý ise sistemi yýkmamýz gerektiðini savunuyordu. Ama bütün bu tartýþ-
sosyalist iþçi malarýn yan yana gelmesi muhteþem bir yenilikti. Ýþte bu tartýþmalarýn içinde 15 Þubat gösterisi inisiyatifi geliþti. Gösteriler forumlardan çok daha büyüktü. Gösterileri örgütleyenler uluslararasý hareketten etkilenmiþlerdi. Bu nedenle dünyanýn çok fazla yerinde gösteriler oldu. Küreselleþmenin yararlý yanlarýndan birisi de haberleþmenin küreselleþmesidir. Tarihte ilk kez insanlar baþka ülkelerle ucuz telefon konuþmalarý, e-posta ve web siteleri ile birbirleriyle haberleþtiler. Kapitalist küreselleþmenin her geliþmesi aþaðýdan bir tepki oluþturuyor, insanlar örgütleniyor ve deneylerini genelleþtiriyorlar.Þu anda geliþen hareketin üç önemli yaný var. Birincisi, zaten devrimci sosyalist olan küçük bölüm. Eskiden bizim büyük bir bölümünü oluþturduðumuz gösterilere giderdik. 15 Þubat'ta gösterinin çok küçük bir bölümünü oluþturuyorduk Biz savaþ karþýtý tartýþmalarý sürdürüyorduk ve örgütleniyorduk fakat bizden yüz defa daha büyük bir hareketin tetiðini çektik. Ýkinci kesim son üç yýlda geliþen anti kapitalist hareketten etkilenen gençler ve sendi-
ka üyeleri. Seattle'dan bu yana insanlar hareketi izliyor, fikirlerini öðreniyor, Paul Foot, George Monbiot, John Pilger'in makalelerini okuyorlar. Bunlar da gösteride azýnlýktýlar. Üçüncü kesim bu fikirlere ilk defa deðen çok sayýdaki insandýr. Onlar baþka tartýþmalarýn da etkisi altýndalar. Bazýlarý BM savaþa yol verirse bunu onaylayacaklar. Din adamlarýnýn saygýdeðer tartýþmalarýný tekrarlýyorlar. Fakat savaþ konusunda net fikirlere sahip olan azýnlýk çok daha büyük sayýlarda insanla tartýþýp etkileyebilir. Bu herkes için bir görev. Hareketin geri çekilme dönemlerinde insanlar birbirlerine sarýlýp küçük gruplar halinde tartýþýp kendilerini korumaya çalýþýrlar. Þimdi en önemli iþin dýþa dönüp insanlara ulaþmak ve onlarý harekete katmak olduðu yeni bir dönemde yaþýyoruz. Bu çok sayýda insanla tartýþmaktýr. Ama öðretici bir tarzla deðil gerçekten tartýþmaktýr. Bu Socialist Worker okuyan herkes için bir görevdir. Düþünmeliyiz. Gösteriye kim gitti? Sokaðýmdan kimi tanýyorum? Baþkalarý ile nasýl iliþki kurabiliriz? Onlarý bulalým ve savaþ baþlarsa ne yapacaðýmýzý konuþalým. 1960'larla karþýlaþtýrmalar var.
1967'de devrimci sosyalistler çok azdý. 1967 - 1974 arasýnda büyük bir hareket vardý. Dünyanýn her yerinde devrimciler küçücük gruplardan çýkýp binleri, on binleri etkiler hale geldiler. Bazý önemli anlarda bu insanlar milyonlarý etkileyebilirdi. Ýngiltere'de hiç bir þey olmazken Sosyalist Ýþçi Partisi büyük görünüyordu. Sokaklarda iki milyon insan olunca fikirleri bizden çok farklý olmayan binlerce insan olduðunu fark ediyordunuz. Onlarda bizim ilgimizi çeken þeylere dikkat ediyorlar. Bizim gibi daha iyi bir dünya istiyorlar. Bu insanlarý harekete geçirmeliyiz. Bütün göstericiler savaþa karþýydý. Çoðu IMF'nin üçüncü dünya ülkelerine yaptýklarýna da karþýdýr. Belki hepsi deðil ama yüzde 70, 80 hatta yüzde 90'ý grevci itfaiyecileri de desteklemiþtir. Diðer sorunlarda durum farklýdýr. Yürüyüþçülerin birçoðu örneðin mülteci sorununda basýnýn argümanlarýna kapýlmýþlardýr. Bu nedenle tartýþmaya ihtiyacýmýz var ve daha iyi bir dünya için birlikte örgütlenmeye de ihtiyacýmýz var.
Hareket içinde sistemin bütününe karþý çýkan bir eðilim var. Savaþ sistemin en çirkin yönlerinden birisi ama insanlar savaþtan daha fazlasýna karþýlar. 15 Þubat'ta Hyde Park'ta savaþýn yaný sýra sisteme karþý çýkan konuþmacýlar büyük alkýþ aldýlar. Bu desteði sadece Socialist Worker alanlar vermiyordu, destek çok daha geniþti. Böylesi insanlar Avrupa'nýn, Latin Amerika'nýn, Kuzey Amerika'nýn, Avustralya'nýn ve Asya ve Afrika'nýn bazý kesimlerindeki þehirlerde de var. Dünyayý nasýl daha iyi bir hale getireceðimiz üzerine yoðun bir tartýþma var. Bir karþýlaþtýrma için 1860'lara bakýn. Enternasyonal diðer ülkelerdeki grevleri destekleyen insanlarýn yan yana gelmesi ile oluþmuþtu. Bir kaç yýl sonra dünyanýn en büyük kentlerinden birisinde Paris Komünü gerçekleþti, iþçiler iktidarý ellerine aldýlar. Ýnsanlar tartýþmak için bir araya geliyorlar, ve olasýlýklar þimdiye kadarki hareketin potansiyellerinden çok daha fazla. Chris Harman Ýngilltere’deki Savaþý Durdur Koalisyonu içindeki en büyük siyasi örgüt olan Sosyalist Ýþçi Partisi’nin önde gelen bir üyesidir ve bu partinin çýkardýðý Socialist Worker (Sosyalist Ýþçi) gazetesinin editörüdür.
9
Tarýk Ali
Gösterilerimiz büyük bir etki yaratýyor Savaþ karþýtý gösterilerden Avrupa hükümetleri nasýl etkilendi? Londra, Madrid, Roma, Paris ve Berlin gösterilerinin boyutlarý herkesi çok etkiledi. Bu resmi politikalarýn dýþýnda gayrý resmi bir muhalefetin ortaya çýktýðýný gösteriyor. Eðer Fransa'da Chirac ve Almanya'da Schröder Washington'dan gelen baskýya boyun eðerlerse çok aðýr bir fatura ödeyecekler. Ýtalya'da Baþbakan Berlusconi Roma'da gösteri yapan 3 milyonu görmezlikten gelmeyeceðini ilan etti. Ýngiltere'de Blair hükümeti bütün retoriðine raðmen aslýnda savunmada. Hükümete en baðlý Ýþçi Partili milletvekilleri dahi gösterinin boyutundan, katýlanlarýn niteliðinden sarsýlmýþ durumda. Blair kýsa bir savaþ umuyor ve mutlu Baðdatlýlarýn kendisine hoþ geldin diyeceðini ve televizyonlardaki bu imajlarýn öfkeyi yatýþtýracaðýný umuyor. Sanýrým yanýlýyor. Ýnsanlar onun sayesinde bu savaþýn sahte nedenlerini iyice öðrendiler. Gösterilerin Orta Doðu'da nasýl bir etki yaratacaðýný düþünüyorsunuz? Muhakeme yürütmek çok zor. Ýki yýllýk Ýntifada ve Ýsrail'in baskýlarý -ki Arap yýðýnlar kendilerini bu soruna saddam'Wdan daha yakýn hissederler, yýðýnsal gösteriler baþlatmadý. Irak'ýn iþgali baþlatabilir mi? Umarým ama þüpheliyim. Sanýrým etki orta ve uzun vadede görülecektir. Arap dünyasý þiddetle 50 yýl önceki Arap lideri Nasýr gibi Arap ulusunu emperyalist saldýrganlýða karþý harekete geçirecek ve savunacak birine ihtiyaç duyuyor. Gelecek on yýlda yeni ulusal hareketler doðup, geliþebilir. Savaþ karþýtý hareketler Orta Doðu hükümetlerinin taraf deðiþtirmesine neden olabilir mi? Sadece eðer bir ayaklanma biçimini alýrsa. Emperyalizmden yana rejimlere karþý bütün Araplarýn Ýntifadasý, bir Arap 1948'i bunu baþarabilir ama böyle bir geliþme için çok az iþaret var. Tel Aviv'de 15 Þubat'ta 2 bin Arap
ve Yahudi yürüyebiliyor ama Ýslamabad'da sadece 100, Lahore'da ise 1.000 gösterici vardý. Rio de Janeiro ( 20 bin) ve Buenos Aires'deki (6 bin) gösteriler Ýslam dünyasýndaki gösterilerden büyüktü. Bunun nedeni kýsmen korku, kýsmen demoralizasyondur.
ABD'nin müttefikleri kendi ülkelerinde ne kadar desteðe sahip? Eðer Mýsýr'da özgür seçimler olsa Baþkan Mübarek yüzde 10 alamaz. Ýslamcýlar en büyük güç olarak ortaya çýkarlar ama çoðunluðu elde edemezler. Þimdiki politik boþlukta ana muhalefet olarak ortaya çýktýlar. Suudi Arabistan'da Ýslamcýlar büyük bir çoðunluk elde ederler. Kuveyt'te iktidardaki hanedan yok olur. Ýsrail ve ABD'nin korumasý altýndaki Ürdün'de Filistinliler ve Ýslamcýlar hükümeti kurarlar. Bunlarý herkes biliyor ve bu nedenle Arap petrolünü Arap halklarý kontrol etmesin diye Batý kendisine iyi hizmet eden elitler aracýlýðý ile yönetmeyi tercih ediyor. Solun Saddam'ýn kurbanlarýna aldýrmadýðý argümanlarýna ne diyorsunuz? Yalan söylüyorlar. Baþka ne diyebilirim. Saddam tarafýndan saldýrýya uðradýklarýnda dostum Jeremy Corbyn ile birlikte Kürtler için yürüyüþlere katýldýðýmý hatýrlýyorum. Bugün Saddam'ýn kurbanlarýndan bahsedenlerin hiçbiri o vakit ortada deðildi. Batý o zaman Saddam'ý destekledi ve silahlandýrdý. Batý'nýn Baðdat'taki adamýydý. Ýyice güçlenip Ýsrail'i rahatsýz etmeye baþlayýncaya kadar Batý Saddam'ý destekledi. Bizim savaþa karþý oluþumuz Saddam'ýn rejimini desteklediðimiz anlamýna gelmez. Biz Washington'da hazýrlanan yeni emperyalist dizayna karþý çýkýyoruz. Savaþýn nedenleri politik ve ekonomik. Emperyalistlerin Saddam'ýn katliamlarý ile ya da olmayan kitle imha silahlarý ile hiç bir alýp veremedikleri aslýnda yok. Sanýrým 15 Þubat’ta yürüyenler bunu çok iyi anlýyorlar. Yoksa yürüyüþe katýlmazlardý.
10
sosyalist iþçi
Kitle çizgisine güven
"Güneþin altýnda keþfedilmemiþ bir þey yoktur" (Tevrat)
Ýçinde bulunduðumuz tarihseltoplumsal aþamada, yani kapitalist toplumda, burjuvaziden ödünler koparmak demek olan bazý reformlarý elde etmek için büyük yýðýnlarýn o reform talepleri etrafýnda birleþip harekete geçmeleri gerekir. Aksi takdirde sürekli karþýlýklý saldýrý-savunmalar halinde ilerleyen sýnýflar savaþýnda egemen sýnýflar hiçbir taviz vermeye yanaþmazlar. Yýðýnlarýn birleþip harekete geçmesi halinde bile bu talepler her zaman elde edilemez. Andaki güçler dengesine, mücadelenin düzeyine ve sürekliliðine, etkili bir devrimci partinin varlýðýna vb. baðlý olarak kazanýlýr ya da kaybedilir. Bu yazý, bir reform talebi olan savaþýn durdurulmasý amacýyla, 1 Mart'ta Ankara Sýhhiye Meydaný'nda düzenlenen yýðýnsal gösteride, asýl olarak birkaç küçük marjinal grubun, günün koþullarýnda her türlü akla aykýrý "meclisi basalým" önerisi üzerine ve kitle çizgisiyle ilgili hatýrlatmalarda bulunmak için yazýlmýþtýr. Ve, Amerika'yý yeniden keþfe gerek olduðu düþünülmediðinden, ele alýnan örnek dýþýnda "yeni" olan hiçbir þey içermemekte; bütünüyle sýnýflý toplumlardaki binlerce yýllýk mücadele geleneklerinden aktarmalar yapmaktadýr.
Parlamento ne zaman basýlýr? Tarihte saraylarýn ya da parlamentolarýn basýldýðý eylemler elbette olmuþtur. Ama bunlarýn sayýsý denenen baþka çeþitli eylem biçimlerinin sayýsý yanýnda devede kulak kalýr. Üstelik bu eylemlerin gerçekleþtiði ülkelerde toplumun neredeyse tamamý sokaklardadýr ve kimilerinde de devrimler gerçekleþmiþtir. 1789 Fransasý'nda, 1917 Rusyasý'nda, 1918 Almanyasý'nda, 198991 Doðu Bloku'nda, 1996 Arnavutluðu'nda, 1997 Endonezyasý'nda ya da 2001 Arjantini'nde bunlarý yaþadýk. Bunlarýn hepsi devasa yýðýnsallýkta, ülkenin yalnýzca baþkentinde deðil, dört bir yanýnda grev, iþgal ve ayaklanmalarýn yaþandýðý durumlarda ve sokaða meclisi basmak amacýyla çýkýlmamýþken gerçekleþti. Ama örneðin 15 Þubat'ta, bütün dünyanýn yanýsýra sokaða çýkan Ýngiltere'deki iki milyon kiþi, ayný gün Türkiye'de sokaða çýkanlarýn 200 katýna ulaþmasýna raðmen meclisi basmaya çalýþmadý; yine de dýþiþleri bakanýný açýklama yapmak zorunda býraktý.
Kitle eylemine güven
Bizdeki "meclisi basalým" önerisine dönersek; gerekçesi her ne olursa olsun, bu önerinin ardýnda yatan gerçek neden kitlesel harekete duyulan güvensizliktir. Öneri sahiplerinin bir kýsmý karamsardýr. Aylardýr "Ne yaparsak yapalým, bu savaþ çýkacak. O halde daha radikal eylemler lazým" diyerek tartýþmaktadýrlar. Önce birkaç yüz, sonra 10 bin, daha sonra 20 bin, þimdi de 150 bin kiþiye ulaþan savaþa karþýtý gösterilere katýlan kitlelerin gücüne güvensizdirler.
Yýðýnlara akýl hocalýðý Bu gruplar ayný zamanda eylem bölücülüðüne düþmekteler. 150'den fazla örgütün ve baðýmsýz bireyin, hepsinden önemlisi de iþçi sýnýfýnýn bugünkü en önemli silahý olan Emek Platformu'nun aldýðý ortak kararlara saygý göstermeyip kendi ikameci önerilerini dayatmaktadýrlar. Kitlelere güven duyulmadýðý için kitlenin nabzýný tutma gereði de duyulmamakta ve kitle hareketinin geçirdiði aþamalar, ulaþtýðý radikalizasyon düzeyi de görülmemektedir. Örneðin saat 8'de ýþýk yakýp söndürme eylemi bir önceki kadar yaygýnlaþamadý, çünkü bu eylem hareketin ulaþtýðý radikalleþmenin gerisinde kalýyor. Ama meclis basma önerisi de tutmadý, çünkü bu öneri ulaþýlan radikalleþmenin çok ilerisinde kalýyor. Oysa kitlelerin ne önünde, ne arkasýnda; tam yanýnda durmalý.
Meclis mi, genel grev mi? Güvensizliðin bir göstergesi de, atýlan onca slogan arasýndan "meclisi basalým, tezkereyi yakalým" gibi tamamen ajitatif olan bir tanesini seçip öne çýkarmaktýr. Bu gruplar, örneðin, neden daha kesin ve gerçekçi sonuçlar getirecek olan "genel grev, genel direniþ" sloganýný öne çýkarmýyor? Çünkü sosyalizm anlayýþlarýnda bildikleri tek eylem daha "radikal" olan parlamentoyu basmak!
3 Kasým dersleri Bu anlayýþ sahiplerine genelde parlamento, özelde 3 Kasým seçim sonuçlarý hakkýnda bazý gerçekleri de hatýrlatmakta fayda var. Toplumdaki yenilik arayýþlarýnýn göstergesi olan 3 Kasým seçim sonuçlarýný iki yönlü deðerlendirmek mümkün: 1)Bir önceki hükümetin uyguladýðý aðýr IMF kuyrukçusu program nedeniyle giderek yükselen öfke ve bu öfkenin sandýkta
patlamasý. Halkýn parlamentodaki tüm partileri silerek iki yeni alternatife yöneliþi. 2) Ancak hala düzen içi alternatiflere yöneliþi. Mecliste grubu bulunan tüm partilerin seçimlerde parlamento dýþý kalýþý (hatta kimilerinin siyasal arenadan siliniþi) halkýn parlamentoya olan güveninin tamamen ortadan kalktýðýný deðil, o partilere güveninin kalmadýðýný gösterir. Bunun tersi olsaydý oy kullanmama oraný %20'de kalmaz boykot yapýlýrdý.
Öneri kime? %55'i þu an meclisteki, %25'i meclise gireceðini düþündüðü partilere güvenerek oy vermiþ olan bir halkýn içinden çýkýp Sýhhiye Meydaný'nda toplanan 150 bin kiþiye "hadi gelin meclisi basalým" önerisi, söz konusu halkýn parlamentoya (yani verili düzene) güveninin tamamen kaybolduðu bir aþamada geçerlidir ancak (zaten öyle bir durumda da tek bir kentte 150 bin deðil, bütün kentlerde milyonlar sokaklarda olacaktýr). Yoksa 1 Mart Cumartesi günü 150 bin kiþi eylem yaparken kahvede TV izleyen, fabrikada mesai yapan, tarlasýnda çapa sallayan, çocuðunu emziren, köpeðini gezdiren, kadýn-erkek arkadaþýyla buluþup sinemaya giden (haftasonu olduðu için memurlarý saymýyorum) milyonlarca insan (%94) için deðil. Sýhhiye'de simit, köfte, su, korsan "savaþa hayýr" rozeti ve bandajý satanlar; o gün bu kalabalýktan ticari olarak yararlanmak isteyen çevre esnafý; bizi Ankara'ya götüren otobüs þoförleri ve tren görevlileri (bunlarýn tamamý savaþa karþý olsalar da) için de geçerli olduðunu sanmýyorum. Hatta alanda bulunan 150 bin kiþinin çoðunluðu için de…
Aritmetik Türkiye'de ortalama 70 milyon insan yaþýyor. Bunun %94'ü (65 milyon 800 bin) savaþa (çeþitli nedenlerle) karþýdýr. Alana çýkan 150 bin kiþi bu çoðunluðun 658'de biridir. Baþka bir deyiþle, sokaða henüz çýkmayanlar çýkanlarýn 658 katýdýr. Alanda "meclisi basalým" diyenlerin oraný ise bu kalabalýk tarafýndan rahatlýkla gözardý edilebilecek kadardýr. Peki bu devede pire büyüklüðündeki grubun halkýn, Emek Platformu'nun, Irak'ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu’nun ve alanda toplanan kalabalýðýn iradesine raðmen yaptýðý
öneri, eðer ikamecilik, kitle kuyrukçuluðu, sekterizm vb. "sol" çocukluk hastalýklarýndan kaynaklanmýyorsa, hangi gözü kara cesarete yaslanmaktadýr? Örneðin meclis baskýný sýrasýnda çýkacak çatýþmalarda 'kitleleri korumak' için bir yerde beklettikleri silahlý milis gruplarý mý vardýr?
Eylemde birlik Kitle çizgisine güven "kitleler her zaman en doðrusunu bilir, onlar ne derse onu deyip, ne yaparlarsa onu yapalým" demek deðildir. Bunun adý kitle kuyrukçuluðudur. Kitle çizgisine güven kitleler yanlýþ bir eylem içinde olduklarýnda onlara bunun yanlýþlýðýný anlatmaya çalýþmak; ama ayrý ve baþka eylemler örgütlemeden, sonu felaket de olsa, onlarla birlikte davranmaktýr. Ancak bu sayede güven saðlanabilir ve yönelimlerinin yanlýþlýðý anlatýlabilir. Neden yanlýþý bile bile gitmek gerekir denirse; "Komünistlerin iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýndan ayrý çýkarlarý yoktur!" da ondan. 1917 Temmuzu'nda Rusya'da iþçiler silahlý ayaklanma yanlýsýydýlar. Bolþevikler ise zamanlamanýn yanlýþ olduðunu ýsrarla anlatmaya çalýþtý. Ancak bunu kabul ettiremeyince ortak eyleme (yanlýþlýðýný bile bile) katýldýlar. Dört ay sonra devrimde öncülüðü Bolþeviklere býrakan güvenin ardýnda bu anlayýþ yatmaktaydý. 1 Mart eyleminde ise bu örnek bile marjinal kalýr. Çünkü yanlýþ öneride bulunan kitle hareketi deðil, bir avuç ikameci solcudur. Bunu anlamak için eylemi mercek altýna almaya bile gerek yok, kaba hatlarýyla bakmak yeter. Ortada bir savaþ vardýr, halkýn %94'ü bu savaþa karþýdýr. Gündeme ABD askerine yol açacak bir tezkere gelir, görev bu tezkereyi durdurmaktýr. 150 bin kiþi Ankara'ya yürür. Bu tezkerenin gücü baþka bazý nedenlerle de birleþerek tezkereyi durdurur. Görev tamamdýr. Ne yapmak gerekir? Eve dönüp zaferin devamýný saðlamak üzere hýzla yeni iþler örgütlemek ve savaþý gerçekten durdurmak. Yoksa gösteri daðýlýrken gidenleri "gitmeyin, durun, meclisi basalým" diye baðýrýp durdurmaya çalýþarak köyün delisi durumuna düþmek deðil! Aksini düþünenlere önerimiz, dergi bürolarýna kapanýp "yeni" fikirler yumurtlamak yerine, daha fazla tarih kitabý okumalarýdýr. Cengiz ALÐAN
Gaziosmanpaþa
Sarýyer Savaþa Hayýr Platformu Boðaza üçüncü hisarý da ABD kurdu
“Amerikan Kalesine” karþý tepki büyüyor. Sarýyer Ýstinyede yapýmý hýzla ve gizlilikle sürdürülen ve Sarýyer Halký tarafýndan Amerikan Kalesi veya Pentagon üssü olarak adlandýrýlan. büyüklüðü Star gazetesi tarafýndan Rumeli Hisarý ile kýyaslanan Amerikan Konsolosluðuna yönelik tepki artarak sürüyor. Koca duvarlarla çevrili bu devasa yapý Sarýyer’lileri tedirgin ediyor. Adeta bogazýn Rumeli ve Anadolu Hisarýndan Sonraki üçüncü hisarý olmuþ durumda. Sarýyer Savaþa Hayýr Platformu tarafýndan “Amerikan Kalesi” önünde örgütlenen eyleme birçok dernek, siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün yanýsýra yüzlerce Sarýyerli destek verdi. Eyleme 500 ila 1000 arasýnda insan katýldý. Oysa “Amerikan Kalesi” önünde gerçekleþtirilen ilk eyleme 5060 kiþlik bir kalabalýk katýlmýþtý. Gösteriye katýlan Sarýyer’liler yaptýklarý basýn açýklamasýnda. Bu yapýnýn kapýtýlmasýný ve Irak Savaþýnýn durudrulmasý yönünde taleplerde bulundular.
11
sosyalist iþçi
CHP Gençlik Kollarý CHP Ýstanbul G.O.P Gençlik Kollarý bir bildiri ile herkesi Amerika’nýn tezkereye raðmen Ýskenderun’dan sürdürdüðü askeri sevkiyatý önlemeye çaðýrdý. CHP li gençler otobüslerle Ýlçe binalarýnýn önünden 14 Mart 2003, Saat 19.30’da Ýskemderun’a hareket edecekler. Önce Ankara’ya Anýtkabir ziyareti geçekleþtirip ardýndan Ýskenderun’a geçecekler. CHP’li Gençler’in hazýrladýklarý bildiride;
“...Aylardýr devam eden, kamuoyunun büyük bir duyarlýlkla tepki gösterdiði ve Meclisin teskereyi ret kararýna raðmen ABD emperyalizmi Ýskenderun limanýndan sevkiyatý devam ettirmektedir. Bu resmen bir iþgaldir. Yasal hiç bir açýklamasý yoktur. Biz CHP Gaziosmanpaþa Gençliði olarak Askeri sevkiyata dur demek ve Türkiyeye giren Amerikan ordusunun derhal ülkeyi terk etmesi için tepkimizin yükselmesi gerek diyor. ve Tüm Türkiye halkýnýn bölgeye mücedeleye davet ediyoruz.... CHP G.O.P Gençlik Kollarý.” dediler.
8 Mart “savaþ ve kadýn” gösterisi Baðýmsýz kadýn gruplarýnýn ve bir çok sol örgütün kadýn üyelerinin oluþturduðu tertip komitesinin çaðrýsýyla binlerce kadýn 8 Mart sabahý Çaðlayan Meydaný'nda buluþtular. Bu yýlki 8 Mart eyleminin ana vurgusu uluslararasý savaþ karþýtlarýnýn da belirlediði gibi, "Savaþ ve kadýn" sorunuydu. Bu alan gelen kadýnlarýn sloganlarýnda da çok belirgindi. Eylem sýrasýnda AKP binasýnýn önünden geçilirken, tüm kadýnlar, "Çýkarsa tezkere, Tayyip gitsin askere", "Kahrolsun ABD, iþbirlikçi AKP" sloganlarýný atarak, hükümetin savaþ konusundaki tutumunu protesto ettiler. Savaþtan kadýnlarýn katmerli bir biçimde acý çekeceði çok açýkken, 8 Mart eylemine katýlýmýn onbinlerle deðil de binlerle gerçekleþmesi, "Bizden olsun, saf olsun" mantýðýnýn bir sonucudur. Üstelik erkeklerin katýlmasýnýn yasaklandýðý 8 Mart eylemlerinin yýðýnsal geçmemesi, bu mantýktaki yanlýþlýðý da göstermekte. Erkekleri hedef olarak gören yanlýþ mantýk, 8 Mart akþamý Mis sokaktaki 1 Dakika Karanlýk eyleminde de kendisini gösterdi. 1 Dakika Karanlýk eylemi, Irak'ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu'nun önerisiyle hayata geçmiþti. Avrupa'da 15 Þubat'tan beri zaman zaman uygulan-
makta olan 1 Dakika Karanlýk eylemine, 8 Mart'a kadar meslek odalarý, avukatlar, KESK, aydýnlar, sol gruplar ve siyasal Ýslamcýlar gibi geniþ bir yelpazeden destek gelmiþti. 8 Mart akþamý ise eylem yapan kadýnlarýn talepleri Mis Sokaktan erkeklerin çýkmasý vesadece kadýnlarýn kalmasýydý. Oysa kadýnlarýn sokaklarda daha kalabalýk yer almasýný yolu sokaða çýkan erkeklerin sokaktan çekilmesini savunmak olamaz. Eylemde bir grup kadýnýn "Irak halký yalnýz deðildir" sloganýný atmasýný, "Bari siz bunu yapmayýn" diyerek engelleyen bu yanlýþ perspektife sahip kadýnlar, "Iraklý kadýnlar yalnýz deðildir" sloganýný attýlar. Politikayý sadece kadýnlarla ve kadýnlara yönelik yapmak isteyen yanlýþ mantýk, baþka kadýnlarýn sloganlarýna yönelik müdahalede de bulundu. 8 Mart eyleminde bir diðer sorun da, terip komitesi erkeklerin eyleme gelmemesini istemesine raðmen, ýsrarla eyleme katýlan erkekli gruplarýn olmasýydý. Eylem öncesi alýnmýþ bir karara zarar veren ve eylem birliðini bozan bu tutum gerginlik yaratmaktadýr. Daha güçlü, daha birleþik 8 Martlarý bugünden inþa edelim! Nuran YÜCE
Marmara Üniversitesi Savaþa Hayýr Platformu
1 Mart'ta Ankaradaydýk!! 1 Aralýk'taki ilk birleþik savaþ karþýtý eylemden bu yana faaliyet yürüten Marmara Üniversitesi Savaþa Hayýr Platformu, 1 Mart'ta Ankara'da "Çok Renk, Tek Ses" sloganýyla savaþ karþýtý hareketin sesine, sesini kattý. Okullarýn dönem arasý tatiline girmesi ve olumsuz hava þartlarý sebebiyle eylemden bir hafta önce bir araya gelebildik Kadýköy Savaþa Hayýr Platformuyla birlikte açtýðýmýz masada onlarca Marmara Üniversitesi öðrencisiyle iliþkiye geçtik. Kadýköyde sayýsýz kafeye giderek savaþýn durdurabilirliliðini anlattýk. Karþýlaþtýðýmýz ilgi moral vericiydi. Emin olduðumuz þey; sokakta, iþte, okulda, bulunduðumuz her yerde savaþ karþýtý çalýþmalarýn ilgiyle karþý-
landýðýdýr. Biz savaþý durdurubileceðimize inanýyoruz. Sokaklarý boþ býrakmayacaðýz. Savaþý durdurana kadar çalýþmaya devam!!! Ankara'da edindiðimiz temel izlenim ise alandaki kitlenin savaþý durdurabileceðine olan inancý ve bu konudaki ortak kararlýlýðýydý. Eyleme dýþarýdan çok sayýda baðýmsýz savaþ karþýtý aktivist katýldý. Ankara'da tanýþtýðýmýz birçok üniversitelinin MÜSHaP kortejiyle birlikte yürümesi, bireysel inisiyatif temelinde yapýlanan platform çalýþmalarýnýn, savaþ karþýtý hareketin kitleselleþmesi yolunda ne kadar önemli bir araç olduðunun göstergesiydi. Ýstanbul’a döndüðümüzde,insanlarýn 1 Mart'taki enternayonal havanýn etkisiyle gösterdikleri ilgi, kazandýðýmýz meþruiyetin göstergesiydi. 1 Marta katýlamayanlar büromuza gelip savaþa karþý neler yapabileceklerini sordu. Sanýrým artýk daha büyüðüz, daha renkliyiz. Teskereyi durdurduk sýra savaþta…Eminiz…Durduracaz… Tolga Þirin, Marmara Ünivesitesi
Savaþa karþý sen de birþey yapabilirsin Irak’ta Savaþa Hayýr
Koordinasyonu: Karakedi Kültür Merkezi, Ýstiklal Cad. Büyük Parmakkapý Sok, No: 8/4, Beyoðlu-Ýstanbul (0212)252 72 87 Web sitesi: iraktasavasahayir.org e-mail: 1aralik@gmx.net Kadýköy Savaþa Hayýr Platformu Karakedi Kitabevi, Sakýzgülü Sok, 24/4, Kadýköy (0216) 418 53 40 - (0216) 346 65 73 Beþiktaþ Savaþa Hayýr Platformu Özge (0535) 259 04 76 Beyoðlu Savaþa Hayýr Platformu Kadir: (0536)-224 82 29 (0212) 251 62 73 Marmara Üniversitesi Savaþa Hayýr Platformu Hasan (0535) 403 19 13 Ýstanbul Üniversitesi öðrenciler Burçak: (0536) 969 70 75 Yýldýz Teknik Üniversitesi Savaþa Hayýr Platformu Umut Doðan (0555) 259 62 49 Avcýlar Savaþa Hayýr Platformu Sezai: (0543)795 44 22 Mecidiyeköy Savaþa Hayýr Platformu Hüseyin (0212) 292 23 06 Ankara Savaþa Hayýr Platformu Karakedi Kültür Merkezi: (0312) 425 98 27 Serkan: (0543) 576 18 39 Liseli Ýsyan Ersin: (0536) 989 87 54 Cebeci Savaþa Hayýr Irmak: (0535) 884 21 22 Beytepe Savaþa Hayýr Nevra: (0535) 973 14 30 Ýzmir Savaþa Hayýr Ýnisiyatifi Recep Aykýn (0535) 738 05 44 Ýzmir Karþýyaka Savaþa Hayýr Recep Aykýn (0535) 738 05 44 Savaþ karþýtý avukatlar
Nurdan (0532) 725 50 04 Savaþ karþýtý saðlýkçýlar Zübeyde (0532) 446 25 15 Savaþ karþýtý eðitimciler Cengiz (0535) 885 76 15
SAYI:197 13 Mart 2003 500.000 TL ISSN 1300-4026 Uluslararasý Tanýtým ve Yayýncýlýk Ltd. Şti. Sahibi: Özden Dönmez Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Volkan Akyýldýrým Adres: Sakýzgülü Sok. 24/4 Kadýköy/Ýstanbul Baský: Yön Matbaasý
www.geocities.com/sosyalistisci/
sosyalistisci@hotmail.com
Mademki barýþ istediniz buyrun size faturasý... 2003 Bütçesi açýklanmadan evvel H ü k ü me t i l e y ý l l a r c a s a de c e hü kümetlerden yan a açýlmýþ að ýzlar, s avaþ çýðýrtkanlýðýn ý kendine vazif e edinen ve bunun için savaþ lobisin den para aldýðý söylenen basýn , Irak' ta s avaþa h ayýr platform u n u , s a va þ k a r þ ý t l a r ý n ý v e sendikalarý iþaret ederek, g elecek bütçenin; iþç ilere, yoks ullara karþ ý bir s aldýrý olduðunu yeni bütçeye ifadesi en güç lü adý takarak belli ettiler. "Barýþýn Faturasý". Bu, madem barýþ istediniz maaþlarýnýzý da geç almaya razý gelirsiniz demekti. "Barýþýn Faturasý" aslýnda savaþ istemeyenlere karþý isteyenlerin altyapýsýz bir tehdidinden öte birþey deðildi.
IMF Türkiye'de yeni santrforunu buldu.. Açýkçasý hükümetin uygulamak için surekli o yana bu yana kývranmasýna neden olan IMF programýný uygulama zeminini 1.tezkerenin meclisten geri çevrilmesi saðladý. Baþka bir ifade ile bu durumu bile kendilerine fýrsat saymakta gecikmediler. ABD'den gelecek yardýmýn tehlikeye girmesini de iþin içine katýp 2003 bütçesi adý ile IMF bütçesini yürürlüðe soktular. Kah tehdit ile kah yumuþak bir üslup ile ama barýþperver görünümlerinden falso vermeden ulusalcýlarý da incitmeden. Ýþte buna barýþýn efektif (kurnazca) kullanýmý derler. Ancak görüldüki bu hükümetin gol yollarýndaki fýrsatçýlýðý sadece kendi kalemiz önünde iþe yaradý… Yeni bütçe de bir anda 3 günlük "barýþýn faturasý" ilan edildi eski þehremini yeni Baþabakan namzeti tarafýndan. Gene de Barýþýn Faturasý bu ise Ortadoðu'da "Sonuçlanmasý yýllar alacak bu savaþýn Sevk Ýrsaliyesi kim bilir nasýl olur" demekten kimse kendini alamadý.
Üslup deðiþti takýmda deðiþiyor. Ýþin bir baþka yönü ise Recep Tayyip Erdoðan'ýn Meclisten çýkmasýný çok istediði 1.Tezkerenin kendisine raðmen geri çevrilmesinin üslubunda yolaçtýðý deðiþikliktir. Yeni uslubu onu red edilen 1.tezkerenin ülke geleceði açýsýndan yol açacaðý sorunlarýn yükünü kardeþlerinin hatalarýna raðmen omuzlarýna alan fakat bir yandanda azarlayan harbi abimiz yapýverdi. Yani her halükarda haklýlýðý baki kalacak özverisinin ölçüsü tescillenecekti. Kýsacasý Tayyip oyun içinde oyun oynadý kendini aklamak için, hep kendi makyajýný kullandý. Hepimizin gözünü boyamaya, kafasýný karýþtýrmaya çalýþtý durdu. Ancak yalancýnýn üslubu ikinci tezkereye kadar bile süremedi. Anlaþýldýki Tayyip Bey sen kabullenemesen de bu halin kabuslarýna da girse ne Mardin güvercini nede ortayý bulmakta bocalayan denge terazisisin sadece, Rize menþei beyaz kafalý Amerikan kartalýsýn yerini ve mevkini buldun. Þimdi artýk sende diðer burjuva politikacýlarý gibisin. Kaldý ki bizim gözümüzde hep öyleydin. Yalnýz , % 94'ü savaþa karþý olan bir ülkede açýktan savaþtan yana tutum almanýn hiç de kolay olmadýðýný Tayyib'e ve hükümetine bakýp anlayalým. Artýk Hükümet iki kýrbaçla dönderilen renkli topaca dönmüþtür. Kýrbacýn biri ABD ve IMF elinde ötekisi de bizim elimizde. Ýþçiler ve savaþ karþýtlarý biraz daha kararlý vurursa topaca AKP ve yeni "baþbakanýmýz" olmasý muhtemel Tayyip Erdoðan'ý bir kez daha ABD karþýtlýðý yönünde dönderecek. Yada sahnenin dýþýna savuracak ve Ezilenler bir kez daha tarih sahnesine baþ aktör olarak çýkacak.
Barýþa fatura çýkaranlara hatýrlatýlýr.. Irak'ta olasý bir savaþ durumunda Türkiye'nin sadece 2003 yýlýnda13 sektörde 15-20 milyar dolar kaybedeceði bekleniyor. Savaþ kýsa süreli bile olsa zararýn katlanarak on yýl içinde 70, alternatif maliyetler düþünüldüðünde 150 milyar dolara ulaþacaðý tahmin ediliyor. Bu zararýn halkýn sýrtýna yüklenileceði düþünülürse savaþ Türkiye'de ekonomik krizin derinleþmesi, kamu açýklarýnýn artmasý, sosyal hizmetlere ayrýlan payýn azalmasý, halkýn daha da yoksullaþmasý alnamýna geliyor. Bu maliyetin yaný sýra savaþýn bir de altýndan kalkýlamayacak insani boyutu var. Irak'ta 1990 yýlýndan bu yana uygulanan ambargo nedeniyle toplam 1.292.446, son bir ayda 9.328 kiþi hayatýný kaybetti. Olasý bir savaþta 2.000.000'a yakýn Iraklý'nýn öleceði tahmin ediliyor.
Savaþta, bölgede yaþayan onbinlerce Kürt, Ermeni, Asuri, Arap, Türkmen ölüm ya da zorunlu göçle karþý karþýya. Bölgeye Amerikan müdahalesi zaten sorunlu olan bu halklarý boðaz boðaza getirebilir. Bölgede yeni bir iç savaþýn dinamitinin fitilini ateþleyebilir. Ayrýca Türkiye'nin savaþa fiili olarak katýlmasý sonu gelmez savaþlarýn kapýsýnýn aralanmasýna neden olacaktýr. Þimdi bir karar vermeliyiz, fazla da vaktimiz yok. Bir yanda 6 milyar dolar ile beraber milyonlarca insanýn ölümü ve sonu gelmez savaþ ve iç savaþlarýn yol açacaðý karanlýk gelecek. Diðer yanda barýþ ve alamayacaðýmýz 6 milyar dolar ile kaybedeceðimiz dost sandýðýmýz bir kitle katili emperyalist güç ABD.