212

Page 1

sosyalist isci SAYI: 212

7 Ocak 2004

Hareket ve otonomculuk sayfa: 5

500.000 TL.

Ayaklanmalar ve

DEVRÝM

sayfa:6- 7

2003: savaþa karþý mücadelenin yýlý

Özel ek 8 SAYFA

Irak’ta iþgale son BÜTÜN DÜNYA ÝŞGALE KARŞI 20 Mart’ta alanlardayýz


sosyalist iþçi

2 ÝÜ’de açýlan soruþturmalar Son iki hafta ÝÜ'de 50'nin üzerinde öðrenciye soruþturma açýldý. Soruþturmanýn sebebi ise öðrencilerin 18 Aralýk'ta fakülteler arasý geçiþin serbest býrakýlmasý için yaptýklarý eylem. Bu tip soruþturmalar daha önce de sýkça yaþanýyordu. Fakat bu olayý daha özel kýlan önemli bir uygulama daha var. Bu kez soruþturma boyunca öðrenciler okula alýnmýyor. Soruþturmalarýn sadece okuldaki sivil polislerin gönderdikleri listelere göre açýldýðýný gösteren ciddi kanýtlar da var. Örneðin mezun olan bazý öðrencilere de soruþturma açýlmýþ durumda. Hiçbir araþtýrmaya yada gerekçeye ihtiyaç duymadan okula sokulmama gibi bir ihtiyati tedbir uygulanýyor. Bu tabii ki keyfi ve bir o kadar da antidemokratik bir durum ortaya çýkarýyor. ÝÜ'de kýsa zaman içinde final sýnavlarýnýn baþlayacak olmasý da öðrencilerin uðradýðý zararýn birkaç hafta içinde geri dönülemez bir noktaya ulaþacaðýnýn bir göstergesi. Bu hak ihlallerine karþý ÝÜ Rektörü Kemal Alemdaroðlu'na görevini kötüye kullandýðý için savcýlýða suç duyurusunda bulunan öðrenciler ayný zamanda bu soruþturmalara karþý bir imza kampanyasý da baþlattý.

gelecek sayý sosyalist iþçi

NATO DOSYASI

Nato bir barýþ örgütü mü? Soðuk savaþtan sonra NATO’nun anlamý ne? NATO’nun içinde olduðu savaþlar

EKÝM DEVRÝMÝNDE DÝNÝ HAKLAR

Asgari ücret 303 milyon!

Dalga mý geçiyorlar? Tayip Erdoðan Aralýk ayý içinde yaptýðý bir açýklamada "Asgari ücret milyon lira olmalý" diyordu. Ve daha sonrasýnda açýklanan net asgari ücret, 303 milyon 795 bin 500 lira. Bu rakam 217 dolara eþit. Açlýk sýnýrýnýn 1 milyar 300 milyon lira olduðunu düþünecek olursak þu andaki asgari ücret komik bile deðil. Bu rakamla bir ailenin bir ay geçinmesini beklemek ise imkansýz. Bu konuya þöyle bakabiliriz. Bu ücrete çalýþma zorunluluðunun alternatifi açlýktýr. Dolayýsýyla iþçiler emeklerinin tam karþýlýðý olan bir ücret talep edemezler. Ýþçinin emek gücünün deðeri, emeðinin yarattýðý deðerden dikkate deðer oranda daha

HAFTAYA BAKIŞ Afiþe ceza

azdýr. Bu ikisinin arasýndaki fark ise patronun cebine kâr olarak gider. Tabi ki bu kârýn bir kýsmý da devletin polis gücü, silah harcamalarý ve özel harcamalarýna gitmektedir.Yani açlýk sýnýrý ile asgari ücret arasýndaki fark iþveren ile devletin cebine gitmektedir. Net asgari ücret ile brüt arasýndaki fark da (bugün, her asgari ücretli iþçi için 200 mily-

on civarýnda) vergi olarak devlete gidiyor. Bunun iþçiye dönmesinin yolu ise hizmet. Yani yol, su, elektrik, eðitim, saðlýk, vb. Ama bunun da bizlere dönmediði gün gibi açýk. Zira eðitime harcanan ya da saðlýða harcanan pay ve silahlara harcanan pay arasýndaki fark her þeyi anlatýyor

Kürtçe afiþ yasaðýndan sonra, KESK afiþlerine de ceza yaðdý. KESK'in 1 Ekim 2003'te Türkiye genelinde kitlesel basýn açýklamalarýna çaðrý niteliði taþýyan afiþleri astýklarý gerekçesiyle KESK üyesi 2 kiþiye 20'þer ay hapis cezasý verildi. Afiþte ayrýca "Personel Reformu Yasasýna Hayýr", "Ýþgalin Deðil, Barýþýn Tarafý Olmalýyýz", "IMF'ye deðil emekçiye bütçe" ifadeleri de vardý.

Kürtçe isimlere takip Diyarbakýr Ýl Jandarma Komutanlýðý, Kürtçe isim yasaðýnýn kalkmasýndan sonra, adýný deðiþtirmek için mahkemeye baþvuranlarýn listesini istedi. Tabii ki, mahkeme de bu talebi yerine getirdi. Dava dosyalarýnýn ve kimlik bilgilerinin iletildiði jandarma, fiþleme iþlemiyle tüm Kürt halkýna gözdaðý veriyor.

Mülteci katliamý Ýnsan tacirlerinin insafýna býrakýlan 69 mülteci, Marmaris'ten Rodos'a giderken teknenin batmasý sonucu öldüler. Her yýl binlerce, onbinlerce mülteci, ya sýnýr güvenlik güçleri tarafýndan, ya da saðlýksýz koþullar yüzünden katlediliyor.

Hediye laptoplar

Bush çaðýrdý

Tayyip koþa koþa gidiyor! 11 Eylül'den beri dünyanýn her yanýnda savaþ karþýtlarý Bush'a ve onun savaþ aygýtýna karþý çýkýyor. Kendi halkýnýn yüzde 94'ü savaþa arþý olan Erdoðan ise bu iradeyi hiçe sayarak Ocak ayýnda ikinci kez (bu defa Baþbakan sýfatýyla) ABD'ye gidiyor. Baþbakan Erdoðan ABD'de Bush, iþ çevreleri ve istihbarat birimleriyle görüþecek. Ortadoðu'daki kanlý planlara Türkiye'nin nasýl dahil edileceðini tartýþacaklar.

Bush Türkiye’de istenmiyor Bu arada Türkiye'de savaþ karþýtlarý Haziran sonunda Ýstanbul'a gelecek olan Bush'a karþý "Þehre Katil Geliyor!" kampanyasý yürütüyorlar. kampanya Bush ve diðer NATO ülkesi liderlerinin Türkiye’de istenmediklerini belirterek Türkiye’ye gelmemelerini istiyor. NATO zirvesinin yapýlacaðý günlerde savaþ karþýtlarý da bir karþý zirve düzenleyerek “savaþsýz bir dünya mümkün” diyecekler.

Şehre katil geliyor! 28-29 Haziran 2004 Ýstanbul’da NATO toplantýsý var misafirperverliðimizi gösterelim

Ziraat Bankasý Genel Müdürü Meclis’in maaþ ödemesini yapan Ýþ Bankasý’ndan vekillere hediye edilen laptoplarla ilgili teklifin önce kendilerine geldiðini söyledi. Müdür “Laptopla kurtulmuþlar, tuvalet isteyen var.” dedi.

Verem Saðlýk Bakanlýðý’nýn resmi verilerine göre Türkiye’de 12 ila 15 milyon arasý insan verem hastalýðýna yakalanma riski taþýmaktadýr. Bu her dört kiþiden birisinin verem olma olasýlýðý anlamýna geliyor. Saðlýk Bakanlýðý’na göre verem riskinin ve daha yoðun olduðu bölgeler Marmara ve Ege. Yani Türkiye’nin sanayi bölgeleri.

30 Türkiye’de eðitimli gençlerin yüzde 30’u iþsiz. 2000 yýlýnda yüzde 22 olan bu oran bir sene sonra yüzde 26’ya çýktý.


sosyalist iþçi

3

BAŞ Y AZ I Alternatif olabilmek Çeþitli yerlerde sol ittifaklar kuruluyor. Sosyal demokrasiyi, sol partileri ve DEHAP’ý içermesi açýsýndan bu ittifaklar çok önemli. Demek ki bir zamanlarýn “sosyal demokrasi” tartýþmasý bitmiþ. Yakýn zamana kadar solun önemli bir kesimi sosyal demokrasi ile ittifak denince en keskin tutumlarý alýyordu. Öte yandan Karayalçýn’ýn SHP’sinin DEHAP’la ittifak yapmasý da önemli bir olumluluk. Uzun bir mesafeyi katettik. Bu açýk. Ama daha hala önümüzde uzun bir yol var. Öncelikle ittifakýn bütün solu kapsamasý gerekir. Bunun için 3-5 yasal partinin bir araya gelmesi yeterli deðildir. Bugün Türk solunun önemli bir kesimi dergi çevreleri olarak örgütlenmiþtir ve sol ittifak onlarý mutlaka kapsamalýdýr. Solun daha büyük bir kesimi ise daha daðýnýk örgütlenmeler içindedir. Parti ya da dergi çevresi olarak örgütlü olanlar için onlarýn yapýlarý örgüt bile deðildir ama ne var ki onlar “örgütlü” Türkiye solundan daha büyük bir güce sahip. Sol ittifak mutlaka onlarý da içermelidir. Böylesi büyük ittifak bir masanýn çevresinde kurulamaz. Masa çevresinde kurulan bir ittifak ise fazla bir þeyi temsil etmeyecektir.Bugün gerekli olan sol ittifak mücadele temelli olmalýdýr. Seçimlere deðil, iþçi ve emekçi yýðýnlarýn günlük mücadeleleri için, savaþa karþý, neo liberal politikalara karþý oluþmalýdýr. Örgütlere baðlý ya da baðlý olmayan kadrolar böylesi birliklerde yan yana mücadele ettikçe ortak bir zemine basmaya baþlarýz. Ýþçi ve emekçi yýðýnlara güven vermeye baþlarýz. Güven verdikçe ise bir alternatif olarak görülmeye baþlarýz. Bugün atýlan adýmlar yararlýdýr. DSÝPSosyalist Ýþçi bu adýmlarýn içinde yer almaktadýr, destekleyecektir. Ama asýl gerekli olanýn anlatýlmasý mutlaka gereklidir.

sosyalist iþçi

Irak direniþi ve ABD hegemonyasý Bush ve çetesine bakarsanýz ABD, Afganistan’da ve Irak’ta zafer kazandý. Oysa gerçek acaba öyle mi? Eðer hem Afganistan’da hem de Irak’ta süren direniþe ve bu direniþlerin boyutlarýna, geliþme hýzlarýna bakarsak Amerikan yönetiminin bütünüyle yalan söylediði ortada. Her iki ülkede de direniþ güçleniyor ve yayýlýyor. ABD ve bu ülkelerin iþgalinde ABD’den yana tutum alan diðer ülkelerin askerleri direniþler karþýsýnda oldukça þaþkýn. Irak’ta 130 bin ABD askeri var. 30 bine yakýn da Ýngiliz ve diðer ülkelerin askerleri var. Buna raðmen direniþi bastýrmak konusunda bütünüyle çaresizler. Ýþgal ordularýnýn askerleri içinde olduklarý savaþa ve bu savaþta ülkelerinin kendilerini ittiði noktaya karþý kuþku ile dolular. Bir ABD deniz piyadesi “hepimiz bu savaþýn para için yapýldýðýný düþünüyoruz” diyor. Bir baþka Amerikan askeri þöyle diyor: “Vay canýna. 130 bin asker, yaklaþýk 500 ölü ve günde bir milyar dolardan

fazla harcama. Sonunda bir adamý bir delikte yakaladýlar” Savaþýn Iraklýlar ve Afganlar için insani boyutlarý ise korkunç. Her iki ülke de periþan. Irak’ta hala elektrik ve su yok ya da çok kýsýtlý. Haftada bine yakýn insan ölüyor. Hastaneler çalýþmýyor. Ýþsizlik dayanýlmaz boyutlarda. Amerikan askerleri iþ diyen herkese ateþ açýyor. Ýngiliz ve Amerikan askerlerinin az çok baþarýlý olduklarý tek alan petrol kuyularýnýn korunmasý ve petrolün kontrolü. Afganistan’da ise bir haftada 15 çocuk hava saldýrýlarý ile öldürüldü. Bütün bunlar Amerika’nýn dünya hakimiyeti hedefinin çok uzaðýna düþtüðünü gösteriyor. Bugün bütün dünya emekçileri için belirleyici mücadele ABD’nin Irak iþgaline karþý tutum almaktýr. ABD’nin Irak’ta yenilmesi ve Vietnam’da olduðu gibi geri çekilmek zorunda kalmasý sadece Irak halkýnýn deðil bütün dünya emekçilerinin zaferi olacak. Arjantin’de ya da Peru’da, Endonezya ya da Sýrbistan’da neo

liberal politikalara karþý mücadele eden emekçiler, özelleþtirmelere karþý çýkan iþçiler, eðitimin parasýz olmasý için direnen öðrenciler, saðlýk emekçileri, bütün bu kesimlerin zaferi ABD’nin, küresel sermayenin askeri kanadýnýn yenilgisinden geçiyor. ABD’nin zaferi ise küresel sermeyenin politikalarýnýn bütün dünyada çok daha vahþice uygulanmasý anlamýna gelecek. Ýþte tam da bu nedenle Türkiye’de de mücadeleye giren bütün kesimlerin ayný zamanda Irak’ta iþgale karþý da mücadeleye girmesi gerekir. Parasýz saðlýk, parasýz eðitim, sendikalaþma hakký, özgürlüklerin geliþmesi, ana dilde eðitim... bütün bunlar ABD’nin Irak’ta yenilmesi ile çok daha kolay kazanýlabilecek mücadelelerdir. Yok Irak’ta kazanan ABD olursa, Türkiye’de yeni liberal politikalarýn durdurulmasý hemen hemen olanaksýz olacaktýr. Irak’ta mücadele sürüyor. Bu mücadelede savaþ karþýtý hareketin büyük bir rolü var ve var olmaya devam edecek.

Savaþsýz bir Dünya için Uluslararasý Buluþma 24 K A C O Uri Avnery - Gilbert Achcar - Kevin Ovenden - Amerikalý bir asker ailesi Mehmet Bekaroðlu - Hakan Tahmaz - Ragýp Duran - Ayþe Altýnay - Ahmet Mercan Hasan Bülent Karaman

Bilgi Üniversitesi, Dolapdere Kampüsü Saat: 10-13 ve 14-17 arasý

Küresel Barýþ ve Adalet Koalisyonu


sosyalist iþçi

4

'Derin devlet' Kýbrýs'ta hýrlaþýyor "Kýbrýs'ta ne yapmak istiyorsunuz? Neden bu kadar acele adým atýyorsunuz?" Baþbakan Erdoðan ile 29 Aralýk'ta görüþen Genelkurmay Baþkaný Özkök bu sorularý sordu ve Kuzey Kýbrýs halkýnýn seçim sonuçlarýyla gösterdiði 'çözüm' isteðine ordunun ve derin devletin bakýþýný bir kez daha dile getirmiþ oldu: adanýn kuzeyinde 1974'te el konulmuþ sýnýrsýz mülklere sahip olmaya ve askeri iþgale devam etmek. Askerlerin kulaðýný çekmesinden sonra, Dýþiþleri Bakaný Abdullah Gül de statükonün garantörü Rauf Denktaþ'ýn sembolleþtiðini ve müzakereleri onun yürütmesi gerektiðini söylemek zorunda kaldý. Böylece, daha önce sorunu bir an önce çözmekten yana olduðunu açýklamýþ olan hükümet, Kýbrýs konusunda vites düþürmüþ oldu.

Seçimin gösterdiði tablo Gelinen noktayý ele almadan önce, 14 Aralýk'taki seçim sonuçlarýný hatýrlamakta fayda var. Sandýk sonuçlarýna göre muhalefet bloku (Talat baþkanlýðýndaki CTP + BDH) kabaca %51, iktidar bloku (Eroðlu baþkanlýðýndaki UBP + Serdar Denktaþ baþkanlýðýndaki DP) % 49 oy aldýlar. Elli sandalyeli meclise her iki taraf 25'er vekil soktuklarý için, eþitlik bozulmadý. Ancak, ilk kez UBP'nin birinci parti olamadýðý seçimler, statüko yanlýlarýnda çatlaklar yarattý. Halkýn deðiþim, demokrasi, baðýmsýzlýk özlemi (her ne kadar bunun tek yolunun Annan Planý ve AB üyeliðinden geçtiði yanýlsamasýyla olsa da) ilk kez bu kadar açýk dile gelmiþ oldu.

Muhalefetin baþarýsý Seçimde en fazla oyu alan (%35.1 ve 19 milletvekili) CTP, 33 yýllýk tarihinde ilk kez birinci parti oldu. 1998 seçimlerine göre oylarýný üç kat arttýran CTP'nin baþarýsýnýn ardýnda baþlýca dört etken vardý: 1. Halkýn ve özellikle gençlerin

KAPÝTALÝZM MERCEK ALTINDA Irkçýlýðýn görünmeyen yüzleri Ýngiltere'de yaþayan Ýran asýllý sinema oyuncusu Alan Marni baðlý bulunduðu Otto Services ajansýna dava açtý. Oyuncu

çözüm ve AB üyeliði özlemini iyi görerek bunu eyleme çevirmesi; 2. Partiyi 'Birleþik Güçler' adýyla farklý kesimlere açýp hem gücünü hem seçmen tabanýný geniþletmesi; 3.Türkiye ile arasýndaki soðukluðu gidermesi; 4. Denktaþ'a muhalefeti týrmandýrýrken Ankara'ya karþý ýlýmlý bir söylem benimsemesi.

Rumlar'a ait mülkiyetlere sakýz gibi yapýþmak. Bunun karþýsýnda, seçim öncesi sokaklara dökülen (toplam nüfusun yarýsý) halkýn bu asalaklardan kurtulup özgürleþmek ve daha iyi ekonomik ve siyasi koþullarda yaþamak özlemi duruyor.

Statüko yanlýlarý

Annan Planý'nýn hiç öne çýkarýlmayan yanlarý Plan'ýn adada çýkarý olan büyük güçler tarafýndan savunulmasýnýn asýl nedenini, belki de belkemiðini oluþturuyor. Her þeyden önce, Ýngiltere'nin adadaki askeri üslerine hiçbir þekilde dokunulmuyor. Ayrýca ABD'nin adada yeni bir üs kurmasýnýn yolu açýlýyor. Yani tüm dünyaya kafa tutan bu iki büyük askeri güç bölgede uçak gemisi olarak kullanmak üzere adaya iyice yerleþiyor. Plan, Türkiye ve Yunanistan'ýn garantörlüðüne de dokunmuyor. Yani her iki ülke askerleri Kýbrýs'ta varlýðýný sürdürecek. Ýþgal fiilen devam edecek.

Ýktidar partisi UBP ise, Annan Planý temelinde bir çözümün getireceklerine deðil götüreceklerine vurgu yaptý. Baþta mülkiyet ve yeniden iskan olmak üzere Plan'ýn Türk tarafýna dayatacaðý ödünlerden dem vurdu. Anlaþma durumunda Rumlar'ýn Türkler'i ekonomik ve siyasi olarak yok edeceði iddiasýný dilinden düþürmedi ve Türkiye'nin askeri güvencesinin ortadan kalkacaðýný iddia etti. Ama sonuç olarak sað ile sol arasýndaki geleneksel %70'e %30'luk oran bozuldu, eþitlik geldi. En çarpýcý seçim sonucu ise Plan'a göre büyük bölümü Rum kurucu devleti sýnýrlarýnda kalacak olan Güzelyurt'tan geldi. Burada seçmenin %55'i muhalefete oy verdi.

Annan Planý'ný destekliyor muyuz?

Kýbrýs halký ise bu durumdan kurtulmanýn tek yolunun Annan Planý çerçevesinde AB'ye girmekte yattýðýný düþünüyor. Yukarýda anlatýlanlar çerçevesinde Plan'ýn savunulacak hiçbir yaný yok. Çünkü amacý Kýbrýs halklarýný özgürleþtirmek deðil, emperyalizme askeri üs saðlamak. AB üyeliði ise, AB'ye girmiþ ülkelerde de olduðu gibi, halklarýn deðil patronlarýn birliði. Ýþ dünyasýnýn, sermayenin dolaþýmý önündeki engellerin kaldýrýlmasýnýn ve dünyanýn diðer büyük ekonomik güçleriyle rekabetin birliði. Ancak yýllardýr büyük baský altýnda ve baþka bir ülkeye her þeyiyle baðýmlý, çok zor ekonomik koþullarda yaþamýþ bir halkýn, ehven-i þer diye görerek önüne çýkarýlan ilk çözümde özgürlük isteðini dile getirmesi anlaþýlabilir bir þey. Yapmak gereken gelecekte çözümün burada yatmadýðýný görecek olan Kýbrýs halkýný eleþtirmek deðil, statüko yanlýlarýnýn bir an önce halkýn sýrtýndan indirilmesini desteklemek. Özlem GÜZEL

Ajanlýk ve muhbirlik yaygýnlaþtýrýlýyor Baþbakan Recep Tayip Erdoðan yeni yýlýn ilk genelgesini istihbarat konusunda yayýnladý. "Çok Gizli" damgalý genelgeyle bugüne kadar yalnýz MÝT'e verilen bazý yetkiler Emniyet Genel Müdürlüðü'ne de tanýnýyor. Buna göre emniyet bundan böyle örgütlere ajan yerleþtirme, koruma, takip gibi konularda çok önemli yetkilere sahip olacak. Oluþturulacak özel birim ajan ve muhbirlere yeni kimlik ve pasaport verecek, estetik ameliyat yaptýracak, ailelerinin geçimini saðlayacak. Ayrýca sýradan ticari iþletme görüntüsü altýnda þirketler kurabilecek. Üstelik bu þirketlerin kuruluþ ve iþletme giderleri Baþbakanlýk bütçesinden karþýlanacak. Yani bundan sonra ajan, muhbir ve gizli polis kaynayan þirketler yaygýnlaþacak. Gazete ilanlarýndan iþ ararken dikkatli olun!

Kim ne istiyor? Kýbrýs konusunda hafýzasýný birazcýk kurcalayanlar Rum tarafýndaki þu liderlerin isimlerini hatýrlayacaklardýr: Makarios, Sampson, Klerides veya Kipriyanu, Vasiliu ve Papadopulos. Ayný þeyi Türk tarafý için yapanlar ise hafýzalarýna kazýnmýþ tek bir isimle karþýlaþýr: her zaman 'tek yolcu' olmuþ Türk siyaset kültürüne yaraþýr, 'taþ' gibi saðlam duran Rauf Denktaþ. Türklerde önderin yorulmaz, yaþlanmaz, yerini kimseye býrakmaz olduðunun kanýtý gibi duran bu büyük rüþvet yiyici sömürge valisinin liderliði býrakmak istememesinin ve yandaþlarýyla Türkiye'deki derin devletçilerin statükonun devamýndan yana olmasýnýn nedeni açýk: zorla el konulmuþ,

ajansa baðlý olarak çalýþtýðý dokuz ay boyunca kendisine yalnýzca kebapçý, terörist, sübyancý, sahtekar Arap ve Ýngiltere'de yaþayan yabancý rollerinin verildiðini söyleyerek ajansý ýrk ayrýmcýlýðý yapmakla suçladý. Sadece belli ýrklarla ilgili, kötü imajlar içeren roller yüzünden açýlan dava önümüzdeki günlerde Sheffield Ýþ Mahkemesi'nde görülmeye baþlanacak.

Postalanan postacý Alanya PTT Merkez

Bunlarý biliyor muydunuz? El yýkama vergileri

Sabah kalkýp elinizi yüzünüzü parasýný zaten ödediðiniz su ile yýkarken üç ayrý verginin cebinizden çýkýp lavabo deliðinden akýp gittiðini biliyor muydunuz? 1) Su bedeline dahil edilen Çevre Temizlik Vergisi. 2) Su bedelinin %50'si oranýndaki Atýk Su Vergisi. 3) Su bedelinin %18'i tutarýnda olan Katma Deðer Vergisi.

Müdürlüðü'nde çalýþan bir posta daðýtýcýsý mesai arkadaþýnýn kalp krizi geçirmesi üzerine kendisine yardým etmek istedi. Daðýtým yapmakta kullandýðý motosikleti hastane bahçesinde býrakýp, ambulansa, arkadaþýnýn yanýna binerek Antalya devlet hastanesine gitti. Bunun üzerine soruþturma baþlatan PTT Alanya müdürü postacýyý Kocaeli'ne sürgün etti. Postacý ayný zamanda HaberSen iþyeri temsilcisiydi ve daha önce PTT'yi ortaçað koþullarýnda çalýþmakla eleþtirmiþti.

Sular akar deliler bakar Zonguldak'ta bir polis memuru görev yerinde denizdeki dalgalarý seyrettiði için bir günlük ücret kesme cezasýna çarptýrýldý. Memur nöbet yerindeyken denize dönmesi gereken sýrtýný yola dönüp denizi seyretmeye

baþladý. Denizin onun seyretmesi için yaratýlmadýðýný bilmeyen talihsiz memur,

in c i le r Bu sayýnýn incileri stand-up'tan sorumlu bakanlýk bulunmadýðý için Maliye Bakaný olan Kemal Unakýtan'dan: Soru : Özelleþtirme Ýdaresi size nasýl baðlandý? Cevap: Baþbakan 'Abi özelleþtirmeyi sana baðladým' dedi, oldu bitti. Soru : Özelleþtirme kapsamýndaki bu kadar kuruluþu nasýl satarsýnýz? Cevap: Babalar gibi satarým. Soru : 2004 bütçesinde yeni vergi var mý?

oradan geçmekte olan emniyet müdürüne yakalanýnca hem kalayý hem cezayý yedi. Cevap: Taþ da düþebilir, ayý da çýkabilir. SSK primlerinde talep edilen indirim konusunda: "Herkes birþeylerin indirilmesini istiyor. Bu þeyin suyu nerden gelecek, nasýl olacak yani" Geçici olarak konulan Özel Ýletiþim Vergisi'nin kalýcýlaþtýrýlmasý konusunda: "Burasýný hýzlý geçelim" Aylýðýna zam isteyen BaðKur emeklilerine: "Allah bize, biz de size..." Kendisi için hazýrlanan konuþma metnini okuduðunda: "Bunu ben bile anlamýyorum, vatandaþ nasýl anlasýn? dedim ve bildiðim gibi konuþtum. Benim özel bir yoðurt yiyiþim var."


DÜNYA

sosyalist iþçi

Fransa'da türban yasaðý Türkiye'de 28 Þubat süreciyle baþlayan türban yasaðý ve bunun getirdiði tartýþmalar þimdi de Fransa'nýn ana gündemlerinden birini iþgal ediyor. Bernard Stassi'nin baþkaný olduðu komisyonun raporu ve ardýndan ilk ve ortaöðretimde kýlýk kýyafet serbestliðini ortadan kaldýran yasa üzerinden bu tartýþma devam etmekte. Görünürde bu konu laiklik kavramý çerçevesinde ele alýnýyor. Stassi'nin ortaya koyduðu anlayýþa göre liselerde ve bundan önceki öðretim kurumlarýnda vesayete tabi kiþilerin bulunmasý gerekçesiyle, dini ve siyasi anlamlarý olan simgeler kiþilerin üstünde taþýnmamalý. Bu anlamda lise gibi öðretim kurumlarýnda dini sembolize ettiði düþünülen türban vb. kýyafetler yasaklanýyor. Bu uygulama görünürde tüm dini ve siyasi sembollere karþý yapýlsa da, 11 Eylül sonrasý Müslümanlarý düþman olarak gören bir anlayýþýn etkisi altýnda oluþtuðu ve esas olarak Müslüman kadýnlarý hedef aldýðý ortada. Ayrýca Fransa'da Müslümanlarýn bir dinsel azýnlýk olduðu da düþünülürse, uygulamanýn ayný zamanda ýrkçý bir yaný olduðu görülebilir. Fransýz hükümetinin, bu yasayý, yaklaþmakta olan AB Parlamentosu seçimlerinde aþýrý sað seçmenin oylarýný kazanmak için çýkardýðý söyleniyor. Bir baþka önemli sorun ise Fransýz solunun laiklik söyleminin fazlasýyla etkisine kapýlmasý. Fransýz solunun ezici kýsmý bu yasayý savunuyor. Bunun da getirdiði rahatlýkla Fransa hükümeti Müslüman topluma çok daha rahat saldýrabiliyor. Fransa solu ise böylesi önemli bir konuda kendi sað hükümetinin arkasýnda yedeklenmiþ oluyor. Oysa savaþ karþýtý hareket Müslüman toplumun muhalefet içinde önemli bir rol oynayabileceðini göstermiþti. Örneðin Ýngiltere'de Müslümanlar eylemlerin önemli bir bölümünü oluþturdular, savaþa karþý aktif mücadele verdiler. Benzer örnekleri Türkiye'de ve baþka birçok ülkede de yaþadýk. Ýngiltere'de Müslüman azýnlýðýn sol ittifak içinde yer almasý söz konusu. Peki Fransa'da uygulanmaya çalýþýlan türban yasaðý gerçekten de Kemalistleri haklý çýkarýyor mu? Þurasý kesin ki Fransa'da üniversitelerde türban yasaðý söz konusu bile deðil. Sadece reþit olmayanlarýn eðitim gördüðü ilk ve orta öðretim kurumlarýnda bu yasak uygulamaya konacak. Türkiye'de ise üniversitelerde halen bu yasak uygulanmakta. Dolayýsýyla Fransa, insan haklarý ihlalinde büyük bir adým atmýþ olsa da, Türkiye ile rekabet etmek için daha çok þey yapmalý.

5

Rusya: Düþman oligarþiler Rus devletinin güvenlik görevlileri 25 Ekim'de özel bir uçaðý ele geçirip, 40 yaþýndaki Mikhail Khodorkovsky isimli, Rusya'nýn yaklaþýk 8 milyar dolar servete sahip en zengin kiþisini tutukladýlar. Khodorkovsky yakýnlarda birleþmiþ olan YukosSibneft'e baþkanlýk yapýyordu. YukosSibneft Rusya'nýn en büyük özel þirketi ve dünyanýn en büyük dördüncü petrol üreticisi. Þirket'in 2003 yarýyýl karý yaklaþýk 2 milyar dolar. Khodorkovsky'nin tutuklanmasý dört aylýk ciddi bir tahkikatýn sonucunda gerçekleþti. Ýþ ortaklarýnýn üçü þimdiden cinayet emri verme gibi suçlamalara maruz kaldý. Baþka bir ortaðý ise sürgüne gönderildi. Khodorkovsky'ye yapýlan suçlamalar arasýnda sahtecilik ve 1 milyon dolar vergi kaçýrma gibi olaylar var ve bunlardan dolayý 10 yýl hapis cezasý alma olasýlýðý bulunuyor. Tutuklanmasýndan bu yana, savcýlar Khodorkovsky'nin hisselerinin yüzde 40'ýný dondurdular ve Putin yönetiminin patron yanlýsý baþkaný ansýzýn yönetimden ayrýldý. Khodorkovsky genel yöneticilikten istifa etti fakat kefaletle serbest býrakýlmayý da kabul etmedi. Hisselerinin yüzde 22'sinin önceden planlanmýþ þekilde gizemli bir adam tarafýndan ele geçirildiði tahmin ediliyor. Khodorkovsky, Rusya'da büyük iþadamlarýnýn en kötü üne sahip olan soyguncu baronlarýndan biri. O ve kardeþ 'oligarklarý' 1990'larýn ortalarýnda karýþtýklarý hisse skandalýyla ün yapmýþlardý. Yeltsin'i zor durumdan kurtarma karþýlýðýnda çok büyük iþletmeleri hileli ihaleler yoluyla çok ucuza kapatmalarýna izin verildi. Khodorkovsky 1995 yýlýnda Yukos'u kontrol etmesine yetecek miktarda olan 353 milyon dolar deðerindeki hisseyi 159 milyon dolara satýn aldý. Ýki yýldan az bir zaman sonra hisselerin deðeri 5 milyar 689 milyon dolar seviyesine ulaþtý. Bu deðiþiklikler bir yýldýrma ve cinayet dalgasý eþliðinde gerçekleþti. Khodorkovsky'nin geniþleme planlarýna karþý çýkan bir belediye baþkaný 1998 yýlýnda

SSCB’nin çöküþünden sonra Rusya’nýn en zengin insaný haline gelen Khodorkovsky öldürüldü. Halen doðuda ve batýdaki liberaller Khodorkovsky'nin tutuklanmasýný demokrasiye bir saldýrý olarak deðerlendiriyor. Argümanlarýnýn özünde bu tutuklamayý 'sessiz bir bürokratik darbe'nin önemli bir adýmý olarak gördüklerini söylüyorlar. 2000 yýlýnda baþkan olduðundan beri Putin'in isyankar parlamentoyu uysallaþtýrdýðý, sorunlu bölgelerin yöneticilerini kontrol altýna aldýðý, yasal sistemi merkezileþtirdiði, baðýmsýz medya üzerindeki baskýyý azalttýðý, devasa büyüklükteki doðal gaz monopolü Gazprom'u kamulaþtýrdýðý söyleniyor. Üstelik yedi oligarktan ikisini tasfiye ediyor. Son araþtýrma gösteriyor ki Sovyetler Birliði'nin çöküþündeki en çok kaybeden aygýt olan güvenlik Putin'le (eski bir gizli polistir) beraber dikkati çeken bir geri dönüþ aþamasýna geldi. Geçtiðimiz yýl, üst kesim Rus liderliðinin yüzde 60'ýnýn güvenlik personeli olduðu hesaplanýyordu. Beðenin yada beðenmeyin, liberallerin çýkardýðý sonuç, Khodorkovsky'nin Kremlin'den gerçek anlamda baðýmsýz son

FÝLÝSTÝN RAPORU Ýki yýldan uzun süredir ilk defa Mýsýr yönetimi dýþiþleri bakanýný 22 Aralýk'ta Ýsrail'e yolladý. Mýsýr Dýþiþleri Bakaný Ahmed Mahir, Kudüs'te ziyaret ettiði camide bir grubun saldýrýsýna uðradý. 25-26 Aralýk - Ýsrail Gazze'de 5 kiþinin öldüðü bir füze saldýrýsý düzenledi. Saldýrýnýn ardýndan Tel Aviv'de Filistinliler 4 kiþinin öldüðü bir intihar saldýrýsý düzenlerken,

Ýsrail'in buna cevabý gecikmedi. Saldýrýyý düzenleyen kiþinin yaþadýðý evi dinamitle havaya uçurdu. Füze saldýrýsýnda ölen Ýslami Cihad'ýn komutanlarýnýn cenazesine ise 20 bin Filistinli katýldý. 3 Ocak - Batý Þeria'nýn Nablus kentinde, Ýsrail askerlerinin protestoculara saldýrmasý sonucu üç Filistinli öldü. Ölenlerin arasýnda 15 yaþýnda bir çocuk da var.

politik güç olduðu. Khodorkovsky liberal partileri destekliyordu. Kendi politik etkisini Komünist Parti'ye (tutuklanmasýna karþý yapýlan gösterilere katýlmýþtý) kadar geniþletti, ve kiþisel olarak politik baþarý elde etme arzusunun gizli bir yaný yoktu. Böyle yaparak Khodorkovsky, Putin'in baþkan olduktan sonra onunla ve diðer dört oligarkla yaptýðý anlaþmayý bozdu: politikadan uzak duracaklardý ve özelleþtirilmiþ mallarý býrakacaklardý. Putin'in parlamento seçimine bir ay ve baþkanlýk seçimine dört ay varken bu saldýrýyý yapmasýnýn sebebi buydu. Bir oligarkýn cezaevi hücresinde týraþlý kafayla ve kasvetli bir yüzle çekilmiþ fotoðrafý Putin'in popülaritesini düþürmeyecek. Fakat Rusya için muhtemel asýl tehlike neokomünist bir devlet olarak Çin'den daha az dinamik bir ekonomiye ve çok daha az yabancý yatýrýma sahip olmasý. Bu argümanda bir dizi problem var. Bunlardan biri daha önceden pratik olarak en tepedeki güce odaklanmýþ her giriþimini destekledikleri bir adamýn tutuklanmasýnýn ardýndan ellerini korkuyla kaldýranlarýn ayný liber-

aller olmasý. Boris Yeltsin'i 1993 öncesinde askeri bir güçle eski Rusya Parlamentosu'nu tutukladýðýnda desteklediler. Tony Blair de 2000'deki baþkanlýk seçimlerinden önce Putin'i Rusya'yý ziyaret ederek kutlamýþtý. Fakat daha önemlisi bu argüman önemli bir þeyi dýþýnda býrakýyor. Putin 1999'da baþbakan olduktan sonra batý daha saldýrgan bir emperyalist politika izlemeye baþladý. Yugoslavya, Afganistan ve Irak hýzla birbirini takip etti. ABD askeri birlikleri Rusya'nýn tüm sýnýrlarýný çevirdi ve Beyaz Saray, Hazar denizi petrolünün Rusya üzerinden daðýtýlmamasý için elinden geleni yapýyor. Önceden Sovyet süper gücünün patronlarý zayýf ve bölünmüþtü. Fakat þimdi elitlerin büyük bir bölümünün birlikte davranmanýn vaktinin geldiðine ikna olmasý bir sürpriz sayýlmayacak. Bu büyük bölümün bütün oligarklarý içermesi önemli deðil. Giriþimin Rus devletini güçlendirmekte ne kadar baþarýlý olacaðý ise baþka konu. Esas nokta Rus demokrasisine olan tehdidin kökenlerinin Moskova'da deðil, Washington ve Londra'da yatýyor olmasý.

KARAKEDÝ

KÜLTÜR MERKEZÝ 9 Ocak, Cuma, saat 19.00 Mete Çubukçu Savaþ ve Tanýklýklar

10 Ocak, Cumartesi, saat: 20.00 Savaþ karþýtlarý eðleniyor

10 Ocak, Cumartesi, saat: 15.00 Küresel BAK aktivist toplantýsý

17 Ocak, Cumartesi, saat: 17.00 Bülent Somay Matrix Efsanesi

KARAKEDÝ KÜLTÜR MERKEZÝ

Büyükparmakkapý Sokak, Hayat Apt., 8/10, Beyoðlu - Ýstanbul 0212 - 251 62 73


sosyalist iþçi

6

Y

aþadýðýmýz modern kapitalist toplumda ayaklanmalar sistemin belirli aralýklarla tekrarlanan rutin bir özelliði haline geldi. Geçtiðimiz iki ayda Bolivya ve Gürcistan'da kitlesel ayaklanmalar hükümet devirdi. Son beþ yýlda benzer ayaklanmalar dünyanýn bütün kýtalarýný sarstý. 1996'da yaþanan Arnavutluk ayaklanmasýndan sonra, Mayýs 1998'de Endonezya diktatörü General Suharto bir halk ayaklanmasýyla devrilmiþti. Ocak 2000'de Ekvador halký rejimi devirdi. Ayný yýl Ekim ayýnda Sýrbistan devlet baþkaný Slobodan Miloseviç bir ayaklanmayla parlamentoyu basan kitleler tarafýndan iktidardan indirildi.

Her kýtada isyan Aralýk 2001'de Arjantin rejimi de yine bir ayaklanma sonucu devrildi. Afrika'da geçen yýl aylar süren grevler ve gösteriler sonunda Madagaskar halký yönetimi devirdi. Kitlesel protestolara küçümseyerek bakan ve bir sonuç elde edilemeyeceðini düþünen herkesin aðzýný açýk býrakacak bir kronoloji deðil mi? Bu ayaklanmalarýn her biri ora halklarýnýn özgün sorunlarýnýn çaktýðý kývýlcýmlarla alev alýyor. Ama bu gibi hareketler daha derinde yatan toplumsal hoþnutsuzluklarý dile getirmeye baþladýðýnda, protestolar ayaklanmaya dönüþüyor. Örneðin Bolivya'daki ayaklanma gaz sorunundan yola çýktý, ancak hýzla Bolivya halkýnýn yaþadýðý derin yoksulluða duyulan öfkeyi dile getirmeye baþlayarak ayaklanmaya dönüþtü. Georgia'da seçimlerde yaþananlara duyulan kýzgýnlýk, nüfusun büyük çoðunluðunu etkileyen yoksulluða duyulan tepkiyle birleþti.

Ayaklan ve DEVR

Reform arzusundan isyana Tüm ayaklanmalar bunlarý yaþayan halklarda, hayatlarýnda köklü deðiþiklikler olacaðýna dair umutlarý açýða çýkardý. Ayrýca ayaklanmalar sayesinde bazý önemli kazanýmlar elde edildi. Örneðin Endonezya'nýn baþkenti Jakarta'da sendikacýlar ve muhalefete mensup aktivistler bugün Suharto dönemine göre çok daha açýktan faaliyet sürdürebiliyorlar. 33 yýl acýmasýz bir diktatörlük rejimi altýnda yaþayanlar için önemli bir geliþme. Küçük gibi görünse de demokratik örgütlenmeler için bir alan açýlmasý ve benzeri özgürlükler hayati öneme sahip. Ancak yine de son yýllarda yaþanan ayaklanmalarýn hiç biri toplumun ve bireylerin yaþamýnda bundan daha fazla bir dönüþüme yol açmadý.

Zengin elit kesim Yukarýda anlatýlan her ayaklanmanýn sonunda egemen sýnýflarýn zenginliði ve dolayýsýyla iktidarý elinde tutan kesimleri toplum üzerinde yeniden denetim kurmayý baþardý. Herhangi bir egemen sýnýf elinde bulundurduðu zenginliði ve iktidarý bir ayaklanma karþýsýnda kolaylýkla teslim etmez.

Bu türden ayaklanmalar genellikle ekonomik ve siyasi kriz ile toplumsal öfke karþýsýnda, egemen sýnýflarýn toplum üzerindeki denetimi nasýl saðlayacaklarý konusunda bölünmeleri sonucu büyür. Ýsyanla karþýlaþan egemen sýnýfýn bazý kesimleri bundan yararlanarak baþýna geçmeye ya da hareketi iktidarý kendileri adýna alacak biçimde yönlendirmeye çalýþýrlar.

Yönetenlerin bölünmesi Egemen sýnýf böyle bir aþamada kendisine yýllarca hizmet etmiþ olan aktörleri bile geminin yükünü hafifletmek için denize atabilir. Ama bunun nedeni iktidarýnýn yeniden tesisinden baþka bir þey deðildir. Bütün zenginliklerini ve siyasi deneyimlerini ordu, medya vb. temel kurumlar üzerindeki denetimlerini sürdürmeye harcarlar. Bu durum genellikle, çokuluslu þirketlerden dünyanýn en güçlü

hükümetlerine ve IMF gibi kurumlara kadar pek çoklarý tarafýndan dýþarýdan da desteklenir. Toplumun tepesinde denetimi yeniden ele geçirme konusundaki çeliþkiler ve kitle hareketinden gelen daha fazla deðiþim isteði bir gecede çözümlenemez. Örneðin Arjantin'de Aralýk 2001 ayaklanmasýnýn ardýndan egemen sýnýfýn bir tür istikrarlý rejimi, henüz saðlam olmasa da yerleþtirebilmesi 18 ay aldý. Bu süreç içinde bir dizi devlet baþkaný iktidara geldi ve gitti. Yönetenlerin planlarýný altüst eden protesto dalgalarý yaþandý. Endonezya'da sivil toplum adeta patladý. Gösteriler ülkenin pek çok yerinde yerel bürokratlarýn kovulmasýný saðladý. Köylüler geçmiþte kendilerinden gasp edilmiþ topraklarý geri aldýlar. Yeni siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri kuruldu. Rejim týpký Arjantin'deki gibi bazý tavizler vermeye zorlandý. Tüm dünyada egemen sýnýflarýn bu durumdaki temel taktiði buna benzerdir.

Hareketin 'evcilleþtirilmesi' Bu durumla karþý karþýya kalan, eski rejimi yýllarca desteklemiþ bir egemen elitin temel konularda uzlaþmaya varmaktan baþka seçeneði yoktur. Ama ayný zamanda gerçek bir deðiþimi sýnýrlandýrmaya çalýþýrlar. Nitekim Endonezya'da yapýlan 1999 seçimleri reformlar için yola çýkan halkýn enerjisini yatýþtýrmada baþarýlý oldu. Hareketin odaklandýðý nokta sokaktan parlamentoya, mobilizasyondan yasal düzenlemelere doðru kaydýrýldý. Çeþitli bölgelerde yeni kurulan partilerle eski askeri, bürokratik ve iþ dünyasý gruplarý arasýnda koalisyonlar kuruldu. Hükümete giren 'reformistlerle' 'statükocular' arasýndaki çizgi giderek belirsizleþti. 'Reform' hareketi fýrsatý kaçýrdý. Bunun sonucunda 1998 ayaklanmasýný gerçekleþtirenlerin hayatýnda köklü deðiþimler yapýlamadý.

Bu deðiþimleri yaratmanýn yolu ekonomik iktidarý ele geçirmek ve devleti elinde bulunduran eski egemenleri alaþaðý etmekten geçiyor. Anlatýlan hiçbir ayaklanma bunu saðlayamadý. Yine Endonezya'da iþsizlik oraný 2002'de %34'e çýktý. Hükümet bile 2003 sonunda iþsiz sayýsýnýn 40 milyona çýkacaðýný kabul etti. Ücretler temel ihtiyaçlarý bile karþýlamaktan uzak kaldý. Ayrýntýlar ülkeden ülkeye farklýlýk gösterse de iþleyen süreç ayný: Kitle hareketi egemen sýnýflar tarafýndan 'evcilleþtirildi'.

Süreç nasýl iþliyor? Bu baþarýsýzlýklarýn temel nedenlerinden biri, ayaklanma yaþanan ülkelerin hiçbirinde sokaða çýkan kitlelerin çýkarlarýný tavizsiz savunacak ve daha ileri bir toplumsal dönüþüm için savaþacak dikkate deðer bir siyasi partinin bulunmamasýdýr. Böyle bir dönüþümü isteyen


sosyalist iþçi

7

nma RÝM

ileriye götürecek güçler yeterince kararlý ve güçlü deðilllerdi. Tarihe dönüp köklü deðiþiklikleri yaratabilmiþ ayaklanmalara baktýðýmýzda durumun bundan çok daha farklý olduðunu görürüz.

Tarihi yapanlar Tarihi deðiþtiren ve dönemine göre çok ileri toplumsal dönüþümlere yol açan üç büyük ayaklanma vardýr: 1640'larda Ýngiliz, 1789'larda Fransýz ve 1917'lerdeki Rus devrimleri. Bunlarýn her birinde yapýlan tartýþmalar Bolivya'da yeniden yankýlanmýþ gibidir. Ama her birinde kitle hareketi içinde gerçek bir etkiye ve hareketi daha ileriye götürmek konusunda net argümanlara sahip uzlaþmaz örgütlü güçler vardýr. Ýngiltere'de 'Yeni Model Ordu'su olan Oliver Cromwell gibi liderler ve Levellers gibi radikal gruplar vardý. Fransa'da Maximilien Robespierre ve Louis Antoine St. Just'ýn önderlik ettiði Jakobenler gibi devrimciler bulunuyordu. Ve Rusya'da Vladimir Lenin ile Leon Troçki gibi liderlerin öncülüðündeki sosyalist Bolþevik Parti vardý. Günümüz dünyasýndaki mücadelelerin oynadýðý rol bu devrimlerinkinden oldukça farklý. Ama bunlarýn baþarýsý hayati dersler taþýyor. Ýsyan ve ayaklanmalar gerçek bir sosyal devrim sürecinin yalnýzca baþlangýcýdýr. Baþarýnýn garantisi deðiþimi daha ileriye taþýmak isteyenlerin taleplerinin bir araraya getirilmesi ve tutarlý biçimde savunulmasýnda yatar. Bu, hareketin ya da onun ortaya çýkardýðý liderlerin ayrý bir yere konulmasý olarak okunmamalýdýr. Aksine harekete katýlan ve radikal biçimde farklý bir toplum görüþünü paylaþanlarýn biraraya getirilmesi, deneyimlerini paylaþmasý, birbirlerinden ve tarihten çýkardýklarý dersleri ortaklaþtýrmasý olarak anlaþýlmalýdýr (Bakýnýz; günümüzdeki anti kapitalist hareket).

Çoðunluðu kazanmak

küçük grupçuklar kimi yerlerde ortaya çýkmýþtýr. Örneðin Arjantin'de mahalle komiteleri kurulmuþ, bazý bölgelerde demokrasinin bazý kurumlarýnýn tohumunu atabilmiþtir. Yýðýnsal iþsizler hareketi (piqueteros) ve patronlarý kovup fabrikalara el koyan iþçiler de buna örnektir. Ancak bu güçler temel öneme sahip olan çalýþmakta olan iþçilerle bað kurmakta baþarýlý olamamýþlardýr. Bu yapýlabilseydi bir bütün olarak toplumun ekonomik ve sosyal kaderini belirleyecek bir hareket yaratýlabilirdi.

Bolivya Bu duruma en iyi örnek Bolivya. Ekim ayaklanmasýnýn asýl bileþeni iþçi sýnýfý, özellikle de kalay madenlerinde çalýþanlar oldu. Ayaklanmayý izleyen günlerde sendika ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri bir toplantý düzenlediler. Tartýþma pek çok iþçinin ve yoksulun iktidarý ele geçirme arzusunu yansýtýyordu.

Bir konuþmacý þöyle diyordu; "Baþkaný deðiþtirdik, ama uþaðý hala iktidarda. Bir çarpýþmayý kazandýk, ama henüz savaþý kazanmýþ deðiliz". Bir baþkasýnýn düþüncesi ise þuydu; ayaklanmada "iþçiler fedakarca kendi hayatlarýný feda ettiler. Ama yalnýzca kurumsal bazý deðiþiklikler elde edildi. Ýsyan edenler daha iyi yaþam koþullarý ve yeni tür bir devlet istiyor. Ýktidarý sömürülenlerin almasý gerek." Kimileri de bunun yerine halk hareketiyle yeni rejim arasýnda bir 'toplumsal birlik' kurulmasý gerektiðini öne sürdü. Ve ne yazýk ki tartýþmayý bu sonuncular kazandý. Toplantý yeni rejime zaman tanýmak üzere 'taktik bir geri çekilme'yi kabul ederek daðýldý. Bu durum hükümete ve egemen sýnýfa toparlanma ve yeni ayaklanma fikrini yatýþtýrma zamaný verdi. Her büyük ayaklanmada bu gibi tartýþmalar gündeme gelmiþtir. Bolivya'da bile ayaklanan halkýn içinde isyaný daha

Nihai olarak da toplumun çoðunluðunu toplumun denetimini kendilerinin ele geçirmesi konusunda ikna etmek ve böylece toplumda baþtan aþaðý bir dönüþüm yaratmak olarak görülmelidir. Her ayaklanma devrime gidecek diye tarihsel bir kaide yoktur. Bu yüzden sonunda eski sistemin yeniden iþ baþýna geldiði ayaklanmalara burun kývýranlar aceleci davranmaktadýrlar. Her isyan halkýn artýk eskisi gibi yönetilmek istemediðinin kanýtýdýr; devrimi hedefleyerek sokaða döküldüðünün deðil. Ayrýca her ayaklanmadan sonra halklarýn yaþamýnda olumlu geliþmeler yaþanýr ki bu da kitlelere kendi güçlerinin farkýna varma fýrsatý yaratýr. Sübjektif koþullarýn da olgunlaþmasý halinde ayaklanmalarýn gerçek devrimlere dönüþmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Bugün devrimci bir parti inþa etmenin önemine vurgu yapmanýn anlamý da burada yatmaktadýr. Yakýn zamanda yaþanan ayaklanmalar göstermiþtir ki savaþlar çaðýnda yaþamak ayný zamanda devrimler çaðýnda yaþýyor olmaktýr.

Haberin arkasý Roni Margulies

Avrupa'da birlik giriþimleri Antikapitalist hareket, tüm unsurlarýna, sistemin tüm muhaliflerine ve bu arada elbet biz sosyalistlere dört yýl gibi çok kýsa bir sürede pek çok þey öðretti. Çalýþma tarzýmýzdan örgütlenme biçimlerimize kadar her þeyi gözden geçirmek, yeni bir döneme, yeni bir mücadele dalgasýna uyarlamak gerekti. Ama hareketin tüm sosyalistlere dayattýðý en önemli þey, belki de, birlikte çalýþmanýn gerekliliði oldu. Hareketin birlik güdüsü, sekterlik karþýsýndaki sabýrsýzlýðý o denli güçlü ki; hareket birlikte çalýþmanýn yararlarýný ve sonuçlarýný öyle çarpýcý bir þekilde gözler önüne seriyor ki; çok geniþ kitleler öylesine doðal ve kendiliðinden bir þekilde birlikte harekete geçiyorlar ki, birçok ülkede sosyalist örgütler arasýnda çeþitli birlik giriþimleri gündeme gelmeye, hatta yer yer gerçekleþmeye baþladý. Ýlk baþlayýp en ileri giden adým Ýskoçya'da oldu. Beþ altý yýl önce kurulan Ýskoçya Sosyalist Partisi (SSP), çok küçük bir ülkede ve parlamentosu son tahlilde Londra'daki parlamentoya baðýmlý olan bir yerde kurulduðu için, dünya çapýnda çok fazla ilgi uyandýrmadý. Ama Ýskoçya'daki birçok sosyalist örgüt ve bireyi bir araya getiren SSP, ilk katýldýðý seçimlerde bir, 2003 yýlýndaki ikinci seçimlerde 6 Ýskoçya Parlamentosu Milletvekili kazandý. SSP Ýskoçya Parlamentosu’nda çok ciddi sosyalizm propagandasý yapýyor ve hatta emekten yana bazý yasalar geçirmeyi becerebiliyor. Örneðin, Ýngiltere'de Tony Blair hükümeti yüksek öðretimi paralý hale getirdiðinde, bu uygulama Ýskoçya'da engellendi. Fransa'da da bir zamandýr LCR (Devrimci Komünist Birlik) ve LO (Ýþçi Mücadelesi) adlý iki Troçkist örgüt iþbirliði doðrultusunda adýmlar atýyorlar. Birlikte katýldýklarý Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 4 milletvekili çýkardýktan sonra, iki örgüt geçen yýlki Cumhurbaþkanlýðý seçimlerine ayrý ayrý girdiler. Toplam yüzde 11 oy almalarý çok çarpýcý bir sonuçtu, ama seçime birlikte katýlsalar çok daha fazlasýný alacaklarý da açýktý. Nitekim, bu yýl Haziran ayýnda Avrupa Parlamentosu seçimlerine birlikte katýlacaklarýný ilan etmeleri üzerine, yapýlan kamuoyu yoklamalarý alacaklarý ortak oyun yüzde 11'i çok aþýp, yüzde 30'lara kadar ulaþabileceðini gösteriyor. Ýngiltere'de ise, 120 yýldýr ilk kez, sosyal demokrat Ýþçi Partisi'nin solunda yeni bir siyasi oluþumun gerçekçi adýmlarý atýlýyor. Bu ay kuruluþ toplantýsý yapýlacak olan yeni oluþum, SWP (Sosyalist Ýþçi Partisi) ve Komünist Partisi baþta olmak üzere sosyalist örgütleri, geçen 15 Þubat'ta sokaklara 2 milyon kiþiyi döken Savaþý Durdurun Koalisyonu'nu, bu Koalisyon'a kitlesel olarak katýlan Müslüman cemaatinin önde gelen unsurlarýný ve, en önemlisi, Demiryolu ve Deniz Nakliyat Ýþçileri sendikasý RMT ile ikinci büyük memur sendikasý PSC'yi bir araya getiriyor. Yeni oluþumun amacý, Haziran ayýnda ayný gün gerçekleþecek olan Avrupa Parlamentosu ve belediye seçimlerinde büyük bir çýkýþ yapabilmek. Dünyanýn en eski ve en iyi örgütlü iþçi sýnýfýnýn üzerinde yüz yýlý aþkýn süredir ezici bir egemenliði olan reformizmin etkisini çatlatmaya baþlayabilmek gerçek anlamda tarihsel bir fýrsat. Sendikalarla Ýþçi Partisi arasýndaki organik bað (Parti'yi 1902 yýlýnda sendikalarýn kurduðunu unutmamalý), Ýngiltere iþçi sýnýfýnýn her zaman örgütlü ve iyi savunma mekanizmalarýna, derin bir örgütlenme geleneðine sahip olmasýný saðlamýþtýr. Ama ayný zamanda, sýnýfýn sosyal demokrasinin solundaki oluþumlara büyük ölçüde kapalý olmasýna yol açmýþtýr. Örneðin, Ýngiltere Komünist Partisi Avrupa'nýn en küçük KP'lerinden biri olmuþtur hep. Devrimci örgütler, örneðin Fransa veya Ýtalya'ya kýyasla hep küçük kalmýþtýr. Bir yandan antikapitalist ve savaþ karþýtý hareketin yarattýðý radikalleþme, öte yandan Ýþçi Partisi hükümetinin Ýngiltere'yi Irak savaþýna sokmasý ve ülkede uyguladýðý saðcý, neoliberal siyasetler, ilk kez hem geniþ kitleleri hem sendikalarý reformizmden koparma olanaðý yarattý. Ýngiltere'deki yeni oluþum, Fransa'dakinin aksine, sadece bir seçim ittifaký deðil, daha kapsamlý, daha kampanyacý, daha aktivist bir birlikteliði amaçlýyor. Ama Ýþçi Partisi'nin iþçi sýnýfý üzerindeki egemenliðini kýrmak, seçimler alanýnda da bu partiye karþý gerçekçi bir alternatif oluþturmayý, sosyalist siyasetlerin kitle desteði kazanabileceðini kanýtlamayý gerektiriyor.


8

sosyalist iþçi

Tartýþma 100 AMERÝKAN BÜYÜHÜ!

Hareket ve otonomculuk

Baþkan Vekili Dick Chaney Bush yönetiminin Baþkan'dan daha çok konuþulan ismi Chaney, altý dönemdir kongre üyesi, Temsilciler Meclisi'nin en muhafazakarý.

Beyaz Saray'ýn vazgeçilmezi Beyaz Saray'la Halliburton Endüstri arasýnda gidip gelen Chaney, Nixon döneminde Beyaz Saray danýþman yardýmcýlýðý, Baþkan Ford zamanýnda ise Beyaz Saray Genel Sekreteri oldu. Baba Bush döneminde Savunma bakanlýðý yaptý ve Panama'nýn iþgali ile Irak'a karþý ilk savaþý yaptý. Kongre üyeliði zamanýnda; yoksul çocuklara saðlanan okul öncesi eðitime, Mandela'yý Afrika'daki zindanýndan salývermeye, Tecavüz ve ensest olaylarýnda bile çocuk aldýrmaya karþý oy kullandýðý bilinmekte.

Petrol Devi'nin CEO'su Son bir yýldýr resmen akýllarýmýza kazýnmýþ, her duyduðumuzda ürperdiðimiz bir þirket var. Öyle ki, Irak'a sava? açýlmasýnýn tek nedeni gibi görünmekte: HALLIBURTON CO. Chaney'in Beyaz Saray dýþýndaki ikinci iþi, Halliburton'un yönetim kurulunda yer almak, mümkünse Yönetim Kurulu Baþkanlýðý yapmak. 2000'de Chaney Halliburton'un Saddam'la bir anlaþmasý olduðunu inkar etti. Haziran 2001'de Washington Post þirketin yan kuruluþlarýndan iki tanesinin Irak'la ticari iliþkileri olduðunu ilan etti.

Irak petrollerinin yeni sahibi Ve son olarak 2003'ün sonlarýna doðru, "Irak'ýn yeniden yapýlanmasý" ile ilgili ihalelerin petrol yataklarý bölümünü olduðu gibi kazanan Halliburton ve yan kuruluþlarý, resmen Irak halkýnýn kanýnýn üzerinden para kazanma sevdasýnda. New York Times gazetesinin haberinde, Amerikan hükümetinin Halliburton'dan aldýðý benzine diðerlerine göre iki misli fazla para ödediði yazýlýyordu. Halliburton Irak'tan benzin ithal etme tekelini elinde tutuyor. Þirketin ithal ettiði benzin, Irak'ta galonu 5-15 sent arasýnda satýlýyor. ABD'ye satýþ fiyatý ise galonuna 2.64 dolar. Aradaki farký ise Amerikalý vergi mükellefleri ödüyor. Gül DÖNMEZ

"Yeni düþünme tarzlarý ve yeni örgütlenme biçimleri bulmamýz gerek. Eski solun eski ideolojik formüllerini geride býrakmamýz gerek." Bugün, bu tür sözleri, antikapitalist hareket ve savaþ karþýtý hareket içinde tekrar tekrar duyuyoruz. Ve birçok insan için bu sözler, Tony Blair'in 'Yeni' Ýþçi Partisi'nin bitkin parlamenterizminden ve 1989'da çöken Stalinizmin hileli yöntemlerinden kopmayý amaçlayan sevindirici bir giriþimi temsil ediyor. Ne var ki, 'yeni fikirler'den ve 'yeni örgütlenme yöntemleri'nden söz edenler, çok zaman, en az eleþtirdikleri fikir ve yöntemler kadar eski fikir ve yöntemlere sarýlýyorlar. Bu, 'otonomculuk'un bugünkü hareketin içinde yer alan çeþitli biçimlerinde özellikle belirgin. Otonomcular aslen, her bir bireyin ya da grubun, merkezi ve özellikle hiyerarþik herhangi bir yapýya boyun eðmeden, kendi yöntemleriyle protesto eylemleri uygulamasý gerektiðini savunur. Bu görüþe göre, herhangi bir birey ya da grubun yaptýðý baðýmsýz eylemlerin hepsi eþit ölçüde geçerlidir ve özgür bir þekilde geliþmelerine izin verilirse, bu birey ve gruplar, mevcut sisteme karþý geliþtirilen çeþitli meydan okuyuþlardan oluþan ve sistemin gücünü imha edebilecek bir 'yýðýn' ya da 'çokluk' yaratabilirler. Bu fikirler, özünde, Marks ve Engels'in çaðdaþý olan anarþistler tarafýndan kullanýlan ve o zamandan beri (en son 1960'larýn sonundaki hareket içinde olmak üzere) tekrar tekrar canlandýrýlýp ortaya sürülen savlardan farklý deðiller. San Francisco'lu iki sosyalist olan Jack Weinberg ve Jack Gerson, Amerikan radikal öðrenci hareketi SDS içindeki yaygýn tutumu, 1969'da yazdýklarý bir makalede iyi özetliyorlar: "Daha birkaç yýl öncesine kadar, SDS içindeki ezici çoðunluk merkezileþmeye ve ideolojiye karþýydý. Gerçekten önemli olan tek þey eylemdi. 'Eski sol' olarak düþünülen Marksizm reddedilmiþti. Ýþçi sýnýfý, zaten olmayan, alakasýz ya da 'satýlmýþ' bir kesim olarak görülüyordu. Toplum örgütlenmesi ve katýlýmcý demokrasi örgütü tanýmlayan anahtar sözcüklerdi." 1967'deki büyük radikalleþme, toplumun tüm yetki kurumlarýyla çatýþmayý sanunan, fakat örgüt ve 'ideoloji'yi yine reddeden 'Yippie'lerin ve 'Motherfucker'larýn geliþimine sahne oldu. Almanya, Fransa ve Ýtalya'daki öðrenci hareketlerinde de ayný 'kendiliðindenlik' vurgusu vardý. Bu 'yapýsýzlýk', çok sayýda öðrencinin (Ýtalya'da iþçilerin de) bir patlama halinde ve aniden ilk kez harekete atýlmasý durumuna uygun düþüyordu. Öðrenciler sokaklara dökülür ve binalarý iþgal ederken yetkilileri sarsmayý baþarýyor; strateji, taktik ve örgütlenme konularýnda uzun boylu düþünmeye gerek duymuyorlardý.

Fakat, bu 'yýðýnlar'dan hiçbiri mevcut iktidar yapýsýný sarsmanýn ötesine geçerek onu yýkmayý baþaramadý. Ve çok geçmeden, iktidar, harekete karþý saldýrýya geçti. Dolayýsýyla, Amerika'da hareketin doruðuna ulaþtýðý yýl olan 1968, ayný zamanda hareketin ilk ciddi yenilgilerini yaþamaya baþladýðý yýl oldu. FBI, Kara Panterler'in liderlerini öldürmeye ve uydurma suçlardan tutuklamaya baþlarken, polis Chicago'da Demokrat Parti kongresinin yapýldýðý binanýn dýþýnda göstericilere vahþice saldýrýyordu. Ansýzýn, insanlar yapýlara ve toplumsal güçlerin nasýl iþlediðine dair fikirlere (yani 'ideoloji'ye) ihtiyaç duymaya baþladýlar. Weinberg ve Gerson'un sözleriyle: "Vietnam savaþýna karþý mücadele ve siyahlarýn özgürlüðü için verilen mücadele kapitalist Amerika devletinin doðasýný gözler önüne serdi ve bu devletin yýkýlmasý gerektiðinin kavranmasýna yol açtý. Baþlangýçta birçok açýdan çocuklarýn dünyayý kurtarmak için yaptýklarý idealist haçlý seferlerine benzeyen hareket, gittikçe daha amansýz ve ciddi bir hale geliyordu. Risk artmýþtý. Bu, radikal hareketi, kendisini (ve dolayýsýyla kendi fikirlerini) daha ciddiye almaya zorladý." Katý bir Maocu örgüt olan Progressive Labour (PL, Ýlerici Emek), SDS'nin içine girmiþti. PL inanýlmaz ölçüde otoriter, hiyerarþik ve Stalinistti. "SDS üyelerinin PL'ye ilk tepkisi aþýrý düþmanca oldu", ama kýsa bir süre sonra, diyor Weinberg ve Gerson: "PL'nin en azýndan görünürde tutarlý bir dünya görüþüne sahip olmasý önemli bir

avantaj haline geldi". Bu durum karþýsýnda SDS liderliði (ve binlerce taraftarý), Maoculuðun PL'den biraz farklý bir yorumu temelinde, katý, sözde Marksist tutumlar benimsemek zorunda kaldýlar. Bir zamanlar sahip olduðu politikalarý bugün 'otonomcu' olarak tanýmlayabileceðimiz hareket, Stalinizmin þu veya bu çeþidini benimsiyordu. Durum, Ýtalya ve Almanya'da da hemen hemen aynýydý. 1967'de 'otorite karþýtlýðý'ndan ve 'kendiliðindencilik'ten söz edenlerin büyük bir kesimi 1970'lerin baþlarýna gelindiðinde Maoculuða kaymýþlardý. Ýtalyan 'kendiliðindenci' örgütler arasýnda en dikkat çekici olaný, Lotta Continua, 1974'te kendisini Çin Komünist Partisi modeline göre biçimlendirmeye çalýþýyordu. 'Yeni', nerdeyse bir günden bir güne eski'ye dönüþmüþtü. Ýnsanlar bazý çok önemli þeyleri zor yollardan öðrenmiþlerdi. Sýnýf savaþý, karþý tarafýn zayýf noktalarýmýzý kullanarak sürekli bizi bölmeye ve parçalamaya çalýþtýðý bir savaþtýr. Ve tüm hareketler içinde, bazý insanlar mevcut toplumun yerleþik fikirlerinden diðer insanlara kýyasla daha kolay koparlar. Bu fikirlerden ilk kopanlarýn diðerlerini de kendi fikirlerine kazanmak ve egemen sýnýfýn ve devletin manevralarýna karþýlýk vermek için kendilerini örgütlemesi gerekir. Yapýlan hata, kendiliðindencilikten vazgeçip örgütlenmeye dönmek deðil, yaþayan hareketlerin doðal yükseliþ ve iniþleriyle iliþki içinde bulunmasý imkansýz olan otoriter, tepeden inmeci örgütler yaratmaktý. Bu hata, baþlýca kapitalist hükümetlerin 1970'lerin ortalarýnda istikrarý yeniden kurmayý baþarmasýyla

çok açýk bir hale geldi. Bir iki yýl içinde Avrupa ve Kuzey Amerika'daki bütün büyük Maocu örgütler parçalandý ve çöktü. Birçok aktivist bu parçalanmayý 'otonomi' olarak tanýmlayarak yüceltmeye baþladý. Ne var ki, bu çöküþün sonucunda ortaya çýkan her bir parça, kendi çabalarýyla kendine ait bir 'alan' edinecek güce sahip deðildi. Hareketlerin 'özerkliði'ne tapanlarýn çoðunun bu 'alan'ý yaratmak için kaderlerini parlamenterizme bel baðlamaya baþlamasý uzun sürmedi. Oysa, baþka alternatifler hep vardý. Otoriter Stalinist yapýlar yaratmadan mücadeleyi koordine etmek üzere örgütlenmenin ve fikirleri açýklýða kavuþturmanýn yollarý vardýr. Bu, bizim tarafýmýzýn ilerlemesinin ve gerektiðinde geri çekilmesinin koþullarýný yaratmak için merkezilik unsurlarýnýn gerekli olduðu anlamýna gelir. Fakat bu merkezilik, hareketle her zaman iliþki içinde olmak, hareketten öðrenmek ve onun deneyimlerini genelleþtirmek, ve hareket içindeki en aktif unsurlarýn organik bir ifadesi olmak zorundadýr. Böyle bir merkezi örgütlenme fikri bazý insanlar için kabul edilmez olabilir. Fakat geçmiþten çýkardýðýmýz acýlý ders þu ki, demokratik merkeziyetçiliðin olmadýðý yerde, hareketin karþýlaþtýðý merkezi saldýrýlara karþý gösterilen tepki, eninde sonunda, merkeziliðin anti demokratik, otoriter biçimlerini benimsemek olacaktýr.

Chris Harman Socialist Review dergisi, Aralýk 2003 Çeviren: Arife KÖSE


sosyalist iþçi

9

Savaþ karþýtlarý emperyalizme karþý Bush'un "teröre karþý savaþ"ý baþlatmasýnýn üzerinden yaklaþýk 2,5 yýl geçti. 11 Eylül 2001'de dünya, Ýkiz Kuleler'in yýkýlýþý ve binlerce sivil insanýn ölümüyle sonuçlanan dehþet verici saldýrýlarla sarsýlmýþtý. ABD ilk kez kendi topraklarýnda saldýrý altýndaydý ve bunun þokunu yaþýyordu. Saldýrý sonrasý ABD baþkaný Bush, "kötülüðe karþý iyiliðin vereceði devasa bir mücadele"nin baþladýðýný dile getirirken, Ýngiltere baþbakaný Blair, yeni bir dönemin baþladýðýný ilan etmekte gecikmedi. Kýsa sürede ABD'nin hegemonyasýnýn karþýsýnda duranlar ve bu savaþta ABD'nin yanýnda olmayanlar düþman ilan edilmeye baþlandý. Bunun "medeniyetler arasý çatýþma" olduðu, bu çatýþmada ABD'nin demokrasiyi temsil ettiði argümanlarý yaygýn kabul görmeye baþladý. Ýslam bir bütün olarak terör ile özdeþleþtirildi. Tam olarak tanýmlanmayan, ABD'nin istediði anlamlar yükleyebileceði "terör" ve "þer ekseni" gibi ideolojik terimler, ABD'nin savaþlarýný 11 Eylül saldýrýlarýna verilecek en meþru yanýt olduðu iddiasýný güçlendirirken, ayný zamanda her türlü savaþ karþýtý duruþa sahip olanlara karþý da bir sopa olarak kullanýlmaya baþlandý. "Tek kutuplu" bir dünyada yaþamakta olduðumuz, ulusdevletlerin ortadan kalkmakta olduðu, sermayenin kolektif küresel çýkarlarýnýn öne çýktýðý ve buna baðlý olarak uluslar arasýnda çeliþkilerin giderek ortadan kalkmakta olduðu, savaþlarýn rasyonelliðinin kalmadýðý gibi ideolojik savlar zaten yaygýn olarak kullanýlýyor ve bunlar yine oldukça yaygýn bir þekilde muhalif kesimlerde içinde de benimseniyor. Demokrasi getirme savýyla "meþru" ve "haklý savaþlar" kategorisi de oldukça yaygýn kabul görüyor. Oysa dünyaya yakýndan bakýldýðýnda bize anlatýlanlardan çok farklý bir manzara ile karþýlaþýyoruz. 11 Eylül sonrasý ABD ve müttefikleri kýsa süre içinde iki ülkeye saldýrdý. Irak'ta iþgali sürdürüyor, bu ülkeyi sömürge valisi ve kukla bir rejimle yönetiyor. ABD bununla da yetinmeyip, askeri harcamalarýný görülmedik ölçüde artýrýrken, dünyanýn her bir yanýnda yeni askeri üsler kuruyor. Eski sömürge Filipinler'de kapatmýþ olduðu askeri üssü yeniden açtý, Güneydoðu Asya'yý denetimi altýnda tutmaya çalýþýyor, Batý Afrika'daki petrol bölgelerine müdahalesini artýrdý, Kolombiya baþta olmak üzere Latin Amerika'daki askeri faaliyetlerini sýklaþtýrdý. Ortadoðu'daki çýkar politikalarýyla çeliþen Rusya, Almanya ve Fransa'yý tehdit ederken, 1 Mart'ta "tezkereye hayýr" diyen Türkiye'nin egemen sýnýflarýný cezalandýrýyor. Kýsaca, iki yýlda dünya bütünüyle eski bildik sömürgecilik dönemindeki haline çok benzer bir duruma geldi. Peki bu nasýl oluyor? Bush

olmasa veya 11 Eylül saldýrýlarý gerçekleþmese bütün bunlar olmayacak mýydý? Bush gelecek baþkanlýk seçimlerinde seçilmezse, savaþsýz ve daha adaletli bir dünya mümkün mü? Bütün bu sorulara yanýt bulmak için, ABD'de bugün yönetimde olan seçkinlerin politikalarýna biraz daha yakýndan bakmak gerekiyor. 11 Eylül saldýrýlarýna bu seçkinlerin verdiði yanýt, sanki sorunun daha önce ABD'nin küresel hegemonyasýnýn yeterli olmamasýndan kaynaklanýyormuþ gibi, bu hegemonyayý daha da pekiþtirmek oldu. Oysa günümüzde küresel kapitalizmde yaþanan çeliþkilerin büyük bir kýsmý, ABD'nin küresel hegemonyasýna karþý tepkilerden oluþmaktadýr. ABD, ekonomik hakimiyetinin çok üzerinde bir askeri güce sahip ve bu gücünü bir çok kez ekonomik baþarýsýzlýklarýný örtmek için kullanmaktan çekinmiyor. Bu ise bir çok rakip ulus-devleti rahatsýz ve tedirgin ediyor. Bunun yaný sýra ABD'nin Ortadoðu'da Ýsrail'e verdiði destekte olduðu gibi, kendi çýkarlarýný milyonlarca masum insanýn kaný ve yoksulluðu pahasýna tüm insanlarýn çýkarlarýnýn önüne koymasý da büyük bir öfke ve nefret uyandýrýyor. Dolayýsýyla "teröre karþý savaþ" teröre karþý bir tepkiden çok, siyasi bir seçim. Bu siyaset, ABD'nin kolektif çýkarlarýný temsil etmekle birlikte, asýl olarak Bush ve etrafýnda toplanmýþ olan ve Cumhuriyetçi Parti'nin sað kanadýný oluþturan kiþilerin, merkezinde ABD'nin hakimiyetinin olduðu küresel bir dünya görüþüne dayanmaktadýr. Bu siyaseti iyi anlayabilmek için, bunun 11 Eylül'e verilen bir yanýt olarak baþlamadýðýný görmek gerekiyor. ABD'li stratejistler SSCB'nin çöküþünü ve 11 Eylül'ü tehlikeli bir dönem olduðu kadar, ayný zamanda kendileri için büyük olanaklar yaratan geliþmeler olarak da görüyor ve bu olanaklardan yararlanmak üzere kararlý adýmlar atýyor. Bu adýmlar arasýnda eski SSCB'nin nüfuz alanlarýna sýzmak (örneðin NATO'nun geniþlemesi, Orta ve Güneydoðu Asya'da, Kafkaslar'da ve Balkanlar'da ABD egemenliðinin artýrýlmasý, Hazar Denizi'nden petrolün Batý'ya akýþýnýn denetlenmesi ve Ortadoðu petrollerinin ele geçirilmesini sayabiliriz. Dolayýsýyla ABD yönetimi için 11 Eylül sadece bir felaket deðil, ayný zamanda bir olanaktý da. Bu saldýrý Bush yönetimine zaten gerçekleþtirmek istediði küresel bir strateji için bir kapý açtý. Bu stratejinin oluþmaya baþlamasý, baba Bush'un iktidara geldiði 1990'larýn baþýna kadar geri gidiyor ve "Yeni Amerikan Yüzyýlý" projesi olarak anýlýyor. Bu projenin üç temel ayaðý var: Birincisi, uzun dönemde ABD'nin küresel egemenliðini tehdit eden rakip ulusal sermayelerle ilgili. Bunlar arasýnda Almanya ve Fransa gibi AB çerçevesinde hýzla güçlerini

artýran ülkeler, Rusya gibi nükleer güce sahip olan ve zaman zaman diðer iki rakiple ortak çýkar cephesi kuran eski rakiplerin yaný sýra, ekonomik olarak hýzla yükselen ve dolayýsýyla askeri gücünü de hýzla artýran Çin gibi ülkeleri sayabiliriz. Proje, ABD'nin bugün tartýþýlmaz askeri üstünlüðünü kullanarak, ABD kapitalizminin hakim olduðu istikrarlý bir dünya kurmayý öngörmektedir. Irak iþgali, ABD'nin bu askeri üstünlüðünün rakiplere gösterilerek göz daðý verildiði bir örnek oldu. Ancak Ortadoðu ayný zamanda dünya petrol rezervlerinin üçte ikisine sahip olmasý bakýmýndan da stratejik bir öneme sahip. ABD, bu bölgeye doðrudan müdahale ederek, bölgede Latin Amerika'da gerçekleþtirdiði tarzda kendi denetiminde olan, oligarþik rejimlerin yerine geçecek "demokratik" rejimlerin yer alacaðý bir deðiþimi zorluyor. Son olarak, ABD eskisine oranla çok daha az rakip kapitalist devletlerle koalisyonlara özen gösteriyor. ABD, Irak savaþý sýrasýnda BM denetimi ve

eþitliðe dayanan koalisyonlar yerine, diðer ülkelerin katkýsýný ancak kendi komutasý altýnda kabul etmeye zorladý. Bu devasa bir proje. Eski CIA Baþkaný James Woolsey, "teröre karþý savaþ"ý Dördüncü Dünya Savaþý'na benzetiyor (görünüþe göre onun için "soðuk savaþ" Üçüncü Dünya Savaþý'ydý). Bush'un önemli danýþmanlarýndan Karl Rove ise Irak savaþýnýn önemsiz bir muharebe olduðunu söylüyor. Ancak ABD'nin bu projesinin önünde iki büyük engel var. ABD'nin en güçlü olduðu askeri alanda dahi yaþadýðý zorluklar, bu projenin gerçekleþmesinin o kadar kolay olmayacaðýný gösteriyor. Irak'ta liderleri ele geçirilmesine ve ülke içinde çok geniþ etnik topluluklarýn iþgalcilere verdiði doðrudan desteðe raðmen kontrol altýna alýnamayan direniþ, bunun göstergelerinden biri. Irak'ta savaþýn bittiðinin ilan edildiði 1 Mayýs'tan bu yana ölen ABD ve müttefik askerlerinin sayýsý çoktan savaþ sýrasýnda ölenlerinkini aþtý. ABD'nin ve müttefiklerinin ülkede yüz binlerce askeri

bulunmasýna ve teçhizat bakýmýnda büyük üstünlüklerine raðmen, her hafta bin kadar Irak'lýnýn öldüðü büyük direniþ bastýrýlamýyor. ABD'nin ideolojik alanda yaþadýðý zorluklar çok daha boyutlu. "Teröre karþý savaþ", daha önceki Balkan ve Afganistan savaþlarýna onay vermiþ olan Rusya, Almanya ve Fransa'yý ikna edemediði gibi, Hindistan'da katliamlara göz yuman þovenist Hindu yönetimi bile ABD'nin politikalarýnýn yanýnda görünmemeye özen gösteriyor. Bütün bunlar ABD'nin gücünün sýnýrlarýný gösteriyor. Ancak bu projeye karþý en büyük baþkaldýrý, dünya savaþ karþýtý hareketten geliyor. ABD süper gücü tarihinde hiçbir zaman bu kadar güçlü bir mücadeleyle karþý karþýya kalmamýþtý. Uluslararasý savaþ karþýtý hareket ABD'nin karþýsýnda milyonlarý sokaða dökerek, emperyalist savaþlara ve küresel kapitalizme karþý gerçek bir tehdit olarak duruyor. Levent ÞENSEVER


10 Steril hayatlar ya da 'açýl susam açýl' devri

Y

oksullarla zenginlerin arasýndaki gelir uçurumu, yaþam standartlarý, satýn alma gücü gibi konularda o kadar çok rakam veriliyor ki insan bir süre sonra hayatýn nasýl yaþandýðýný unutup, dünyanýn yalnýzca rakamlarla döndüðünü sanmaya baþlýyor. Hayatýn nasýl yaþandýðýyla deðil, yalnýzca ne ile ne kadar yaþandýðýyla ilgilenir hale geliyor. Bu da gerçek yaþamlarý sorgulama yeteneðimizde gedikler açýlmasýna neden oluyor. Zenginlerin kendileri gibi yaþamadýklarýný tüm yoksullar bilir. Ama gerçekte nasýl yaþadýklarý hakkýndaki bilgileri çok kýsýtlýdýr: çok paralarý vardýr, pahalý elbiseler giyer, köþklerde, saraylarda otururlar. Çocuklarý ya özel okullarda ya da yurtdýþýnda eðitim alýr. Pahalý arabalarý, yatlarý, katlarý vardýr. En güzel tatil yerleri onlar için yaratýlýr. Hatta evlerindeki çeþmeler altýndandýr... Ama bundan fazlasý var. Özellikle son 30 yýldýr pek çok þey zenginliðin ayrýcalýðýnýn sadece yaþanmasý deðil, gösterilebilmesi için de tasarlanýyor. Zenginler giderek yoksullardan iyice yalýtýlmýþ, mümkünse hiç karþýlaþmayacaklarý, apayrý bir dünyada saltanat sürmek için çaba sarfediyorlar. Evleri þehrin iyice dýþýnda (varoþ görüntülerinden uzak) kurulmuþ ve kendilerinden baþka kimsenin girememesi için güvenlik görevlileri, kameralar, kapalý devre TV sistemleriyle donatýlmýþ sitelerde yer alýyor. Bu sitelerin kendi dev alýþveriþ ve eðlence merkezleri, spor tesisleri, havuzlarý, saunalarý, otoparklarý var. Evlerinden iþlerine giderken her türlü konfora sahip, lüks otomobilleriyle þehrin dýþýndan geçen paralý otobanlarý kullanýyorlar. Ýþyerleri de yine izole plazalarda. Özel giriþ kartlarý, þifreler ya da yüzlerini tanýyan güvenlik görevlileri sayesinde içeriye giriyorlar. Bu sayede baþkalarý asla içeri alýnmýyor. Çalýþma masalarýnýn etrafý yalýtýlmýþ; tamamen bireyselleþmek için. Kendi çay kahve makineleri var; çaycýlarla muhatap olmalarýna gerek yok. Daha büyük baþlarýn ayrý, büyük ofisleri var ki onlara ulaþmak cennete gitmekten daha zor. Randevu almak için bile bir sürü sekreterden geçmeniz gerekiyor. Öylesine steriller ki þehrin 'ötekileri'nin soluduðu havayý bile klimadan geçirip öyle soluyorlar....

Parmak izinin iktidarý

Geçenlerde bir TV haberinde Ýstanbul'da bazý eðlence merkezlerine artýk parmak iziyle girilebileceði duyuruldu. Baþlangýçta yalnýzca teknolojinin nasýl ilerlediðini gösteren bir haber olarak okunabilir. Ama kazýn ayaðý öyle deðil. Barlarýn kapýsýndaki izbandut gibi badigardlarýn bir sürü yere bizi almamasýna alýþmýþtýk. Hatta bazý yerlerde zengin ya da ünlülerin bile alýnmadýðýna TV magazin programlarýndan aþinaydýk. Badigardlar sert adamlardý. Ama yine de insandýlar; ikna edilebilirlerdi. Ama bu parmak izi makinesi öyle deðil. Laftan anlamýyor. Barýn giriþine gidiyorsunuz: kapý-duvar. Ortada ne karþýlayan var, ne itiraz eden korumalar. Yalnýzca soðuk, duyarsýz, insan iliþkilerine yabancý bir makine. Ýnsan ile tek iliþkisi önceden kaydettiði parmak izini tanýmasý. Parmaðýnýzýn izi hazret tarafýndan tanýnýrsa aðýr kapý ardýna kadar açýlýyor. Tersi olursa milim kýpýrdamýyor duygusuz þey. Olur ya altý aylýk maaþýný biriktirip içeri dalmaya, kapýdaki badigardý yüklü bir bahþiþle kandýrmaya yeltenen bir 'elit olamamýþ' çýkar diye. Hadi biz paramýz yetmeyeceði için zaten oralarýn yerini dahi bilmiyoruz. Ama bu makine önüne gelen zengini de içeri almýyor. Belli bir 'class' sahibi olmayan hiç kimse giremiyor 'onlarýn' dünyasýna. Paranýn saltanatý parmak ucuyla dokununca baþlýyor, hiç göremeyeceðimiz þatafatlý dünyanýn kapýsýnda. Dýþarýda önceden üye olmamýþ, bekleþen bir insan grubu var. Aniden gerilerden baþý ve omuzlarý dimdik biri çýkýp, elinin tersiyle iteleyerek mahzun kalabalýðý yarýyor. 'Açýlýn sefiller' der gibi ilerliyor. Herkes tarafýndan izlendiðini biliyor ama omzunun üzerinden þöyle bir bakýþ bile fýrlatmadan geliyor makinenin baþýna. Sihirli parmak uzanýyor ve hooop... açýl susam açýl! O parmaðý basan insanýn o anda tattýðý ayrýcalýk ve iktidar hissini hayal edebiliyor musunuz? Hayýr, deðil mi? Çünkü bu hayatý yaþamaya 'hak kazanmýþlardan' deðilsiniz. Çünkü bu hayatý yaþamaya 'hak kazanmýþlar'ýn sayýsý, dünyada bir yýl içinde yoksulluk yüzünden öte dünyaya göçenlerin sayýsý kadar bile deðil. Ne diyelim; bizimkisi bildiðin 'hayat', onlarýnki 'life-style'. Cengiz ALÐAN

sosyalist iþçi

KÜLTÜR

"Tanrý Amerika'yý korusun!" 11 Eylül saldýrýlarýndan bir ay sonra düzenlenen bir basýn toplantýsýnda 273 milyon Amerikalý'nýn lideri George W. Bush þöyle bir konuþma yapar: "Bazý Ýslam ülkelerinde Amerika'ya karþý koyu bir nefret gördüðümde, nasýl karþýlýk vereceðim? Nasýl vereceðimi söyleyeyim: Þaþýrdým. Buna inanamýyorum. Çünkü ben ne kadar iyi olduðumuzu biliyorum." 11 Eylül'den beri tüm dünyanýn efendisi olduðunu ve kendisinden yana olmayan herkesin terörist addedileceðini pervasýzca ilan eden ABD emperyalizmi, o günden bu yana geçen yaklaþýk 2.5 yýlda iki büyük savaþ baþlattý ve onbinlerce insanýn kanýný döktü, dökmeye devam ediyor. Kendi düzenini en çýplak ve en acýmasýz biçimiyle dünyaya dayatan ABD egemen sýnýfý 11 Eylül'ün yarattýðý atmosferden de yararlanarak bir "Medeniyetler Çatýþmasý" baþladýðýný ilan etti ve dinsel sembollerle de süslediði bir savaþ çýlgýnlýðýný yeniden sahneye koymaya baþladý. Baþlatýlan yeni "Haçlý Seferi" bize tüm kötülüklerin Ýslam dininden ileri geldiði inancýný yerleþtirmeyi amaçlýyor.

Büyük medyanýn önderliðinde yutturulmaya çalýþýlan bu masalda ne Ortadoðu petrollerinden ve ABD yönetiminin bu petrol üzerindeki emellerinden, ne de Amerika'nýn dünya hegemonyasý hayallerinden söz ediliyor. Varsa yoksa bir 'Ýslami fundamentalizm'... Oysa fundamentalizm herþeyden önce Ýslam'a özgü bir olgu deðil. Her din gibi Ýslam da tek vücut deðildir ve çeþitli iç mücadelelerden geçtikten sonra bugüne gelmiþtir. Dini fanatikler yalnýz Ýslam'da deðil Hristiyanlýk'ta ve Yahudilik'te de vardýr. Kaldý ki bugün ön plana çýkan þekliyle radikal Ýslam bizzat ABD'nin "Yeþil Kuþak" projelerinden beslenerek güçlenmiþtir. Usame Bin Ladin'de vücut bulan bugünkü Ýslami anlayýþ Suudi Krallýðý'nýn mali yardýmlarý, Pakistan devletinin lojistik desteði ve ABD'nin bilgi ve silah akýþýný saðlamasýyla oluþan Vehhabi Ýslamý'dýr (18.yüzyýl ortalarýnda Abdülvehhab bin Muhammed önderliðinde Arabistan'da kurulan ve onun adýný alan bir mezhep.) Türkiye'de romanlarýyla tanýnan Tarýk Ali kendisini

'Müslüman olmayan bir Müslüman'a benzetiyor. "Fundamentalizmler Çatýþmasý" kitabýnda Ýslam ülkelerinde yaþayan halklara verilmiþ çok önemli mesajlar var. Ali buralardaki halklarý kendi yönetimlerini seçmeye, ABD ve Batý'ya karþý kendi kaynaklarýna ve kaderlerine sahip çýkmaya çaðýrýyor. Üzerinde 15 yýl çalýþtýðý "Ýslam Beþlisi" romanlarý sýrasýnda en çok 'mollalar ve zýndýklar' üzerine düþündüðünü söylüyor Tarýk Ali. "Fundamentalizmler Çatýþmasý" kitabýnýn adý aslýnda "Mollalar ve Zýndýklar" olacakmýþ. Ancak 11 Eylül saldýrýlarý gerçekleþince, yazar Ýslamcý fundamentalistlerin donuk anýlarýný tartýþmanýn artýk yeterli olmayacaðýna ve biraz daha farklý bir kitaba ihtiyaç olduðuna karar vermiþ. Alt baþlýðý "Haçlý seferleri, cihatlar ve modernite" olan kitapta Tarýk Ali 'dünyayý disipline sokmaya' karar veren ABD emperyalizmine ve modernitenin ürünü olduðunu düþündüðü dinsel fundamentalizme ayný anda karþý çýkmak gerektiðini savunuyor. Dünyanýn büyük bölümünün Amerikan jandarmalýðýna neden karþý

çýktýðýný açýklama çabasý olarak "Fundamentalizmler Çatýþmasý" muhaliflerin gözünden bir dünya tarihi olarak da okunabilir. Everest Yayýnlarý, Birinci baský Mart 2002, 446 sayfa. Tarýk Ali'nin Türkçe'deki diðer kitaplarý: Nar Aðacýnýn Gölgesi (2001), Ayna Korkusu (2000), Selahaddin'in Kitabý (2000) ve Taþ Kadýn (2000) Everest Yayýnlarý tarafýndan yayýnlandý . Kitabýn çevirmeni Abdullah Yýlmaz 1980 darbesinden sonra tutuklanýp 10 yýl hapis yattýktan sonra, 30'dan fazla kitap çevirdi. Çevirdiði yazarlar arasýnda Noam Chomsky, Antonio Negri, Michel Hardt ve Zygmunt Bauman da bulunuyor. Zeynep SAVAÞKAN Fundamentalizmler çatýþmasý Tarýk Ali Everest Yayýnlarý

“Korkunç gerçek” Herhangi birimizin akþam televizyonda bir kanalý açýp, birkaç saat boyunca ülkedeki siyasetçilerin, þirketlerin veya askerlerin, ayrým yapmadan, bütününün faaliyetlerini açýk ve keskin biçimde eleþtiren bir programla karþýlaþma olasýlðý çok deðil. Ýlk anda insanýn aklýna bazý olasý isimler gelebilir. Dikkat edin, ayrým yapmadan diyoruz. Yani öyle bir program olmalý ki bu, yayýnlandýðý kanalýn baðlý olduðu þirketlere karþý da ayný keskinlikte eleþtiri yöneltebilsin ve onlarýn da topluma veya çevreye verdikleri zararlarý netçe gösterebilsin. Aklýnýza gelen isimlerin neredeyse hepsi bu durumda düþmek zorunda... Ve böyle bir programý hazýrlayan kiþinin milyonlarca insanýn izlediði büyük ve önemli bir ödül töreninde o ülkenin devlet baþkanýna, izlediði politikalardan ötürü aðýr ve sert eleþtiriler yöneltebildiðini düþünün. Böyle bir vakaya Türkiye'de henüz rastlayamadýk. Fakat ABD'de bu gerçekleþti. Awful Truth Korkunç Gerçek adlý programýnda birçok þirket yöneticisinin, politikacýnýn ve bürokratýn kendi çýkarlarý doðrultusunda topluma ve doðal yaþama nasýl zararlar verdiklerini saðlam bilgilere dayanarak orataya koyan, hatta gidip bu insanlara yaptýklarý hakkýnda sorular soran, bazen de onlarý (gübreden yapýlmýþ heykelleriyle, vs...) ödüllendiren Michael Moore, iþte böyle biri.

"Benim Cici Silahým" adlý belgesiyle Oscar ödülü alan Moore, tören sýraýnda George W. Bush'u savaþ politikalarýndan ötürü aðýr bir dille eleþtirdi ve milyonlarca insanýn önünde onunla dalga geçti. Daha önce bunun gibi birkaç belgesel daha çekmiþ olan Moore, son ABD baþkanlýk seçimlerinde baðýmsýz aday Ralph Nader'in kampanyasýnda aktif rol üstlenmiþti. ABD'de antikapitalist hareketin önde gelen aktivistlerinden biri olan Moore "Aptal Beyaz Adamlar" adlý kitabýnda George W. Bush'un hileyle baþkanlýk koltuðunu nasýl gaspettiðini anlatýyor ve Amerikan yaþam tarzýný sertçe eleþtiriyor. Moore'un, yayýnlayabilmek için bir televizyon kanalý da kurduðu "Awful Truth - Korkunç Gerçek" adlý program Türkiye'de de haftaiçi her gün saat 20:00'da NTV'de yayýnlanýyor. Bu programý takip etmek,

Türkiye'deki savaþ karþýtlarý ve kapitalizm karþýtý aktivistler açýsýndan iki yönden faydalý. Birinci olarak bu program ABD'de yaþanan birçok korkunç gerçeði öðrenme olanaðýný yaratýyor. Ýkinci olarak da bu program burada yapýlabilecek birçok çalýþma açýsýndan oldukça ilginç ve saðlam fikirler oluþturmaya yarayabiliyor.

kýsa kýsa kýsa kýsa kýsa kýsa kýsa kýsa

Ciwan Haco konseri 18 Ocak Pazar, Saat 15 Abdi Ýpekçi Salonu Korkunç Gerçek Michael Moore’un TV programý. Hergün saat: 20.00’de NTV’de Frida, Yaþasýn Hayat Julide Kural’ýn tek kiþilik oyunu

14 ve 21 Ocak’da, saat:20’de Muammer Karaca Tiyatrosu’nda. Una Giornata Particolare Faþizm üzerine çok iyi bir tiyatro oyunu. Tiyatro Diyez Cuma günleri saat 20.30’da Bilgi Üniversitesi Dolapdere.


11

sosyalist iþçi

Nasýl bir kampanya Küresel Barýþ ve Adalet Koalisyonu bir süredir 28-29 Haziran günleri Türkiye’de yapýlacak NATO zirvesine karþý bir kampanya baþlatacak. Ben ve arkadaþlarým bu kampanyayý heyecanla karþýlýyoruz. Kampanyaya iliþkin bazý önerilerimiz var. Onlarý Sosyalist Ýþçi aracýlýðý ile duyurmak istiyoruz. Öncelikle bu kampanya çok kapsayýcý olmalý. Katýlmak isteyen herkes kendi ürettiði araçlarla kampanyada yer alabilmeli. Bunun çok önemli olduðunu düþünüyorum. Ayrýca kampanya her alanda örgütlenmeli. Sadece bir merkezi kampanya deðil, sadece il ve iþlçeler düzeyinde deðil. Her yerde. Okulda, iþyerinde, mahallede, meslek kolunda vs. Böylece sayýsýz kampanya birimi oluþacaktýr. Kampanya malzemeleri mümkün olduðunca klasik sol jargondan uzak olmalýdýr. Nasýlolsa sayýsýz sol örgüt kuru kampanyalarla bu NATO toplantýsýný protesto edecektir. BAK ayný þeyi yapmasýn. uzun uzun emperyalizm tahlillerine gerek yok. Gerekli olan sokaktaki insaný harekete geçirici, sokaktaki insana sorumluluk verici bir kampan-yanýn düzenlenmesidir. Son olarak, yavaþ kalýyoruz gibime geliyor. Bir an önce afiþlerimizle, el ilanlarýmýzla, standlarýmýzla, rozetlerimizle sokaklara inelim. Hey Bush defol git! Ýstemiyoruz seni! A. BERÝTAN

Gerçekten güzel bir kitap Geçen sayý Sosyalistr Ýþçi’de yayýnlanan kitap tanýtýmýnda yer alan “Garp cephesinde yeni bir þey yok” adlý kitabý alýp okudum. Savaþa karþý hayatýmda okuduðum en iyi kitap diyebilirim. O denli canlý bir biçimde savaþýn korkunçluðunu anlatýyor ki. Kitabýn giriþinde bir birlik geriye yollanmýþ. Birliðin yarýsý çatýþmada ölmüþ. Ama ahçý bunu bilmediði için fazla yemek yapmýþ. Askerler seviniyor. Bir tarafta en sevdikleri arkadaþlarý ölmüþ. Bu onlara koymuþ. Ama öteyandan onlar

BÝZE GÖRE olmadýðý için iki misli fazla yemek yiyecekler. Seviniyorlar çünkü günlerdir açlar. Bir baþka yerde 3 arkadaþtan biri hastanede ölüm döþeðinde. Bir diðeri onun çizmesini istiyor. Ölecek arkadaþýnýn çizmesini istiyor çünkü kendisinin ki çok kötü durumda. Ve böyle hikayeler uzayýp gidiyor. Bir baþka yerde ise askerler neden savaþtýklarýný sorguluyorlar.Çok etkileyici bir tartýþma yaþanýyor aralarýnda. Garp cephesinde yeni bir þey yok’un filmini görmüþtüm. Ama kitabý inanýn çok daha etkileyici. Halil GÜZEL

Akhisar Küresel BAK 28 Aralýk 2003'te Akhisar Küresel Barýþ ve Adalet Koalisyonu "Ortadoðu'da barýþ" konulu bir panel düzenledi. Panele Ýstanbul Küresel BAK'tan Yýldýz Önen, Ýzmir Küresel BAK üyesi Mevlut Ülgen ve gazeteci Murat Çelikkan katýldý. Yaklaþýk 200 kiþinin katýldýðý paneli Akhisar Küresel BAK üyesi Fedai yönetti. Konuþmacýlar 2003 yýlýna damgasýný vuran ABD'nin Irak iþgali ve buna karþý gittikçe büyüyen dünya savaþ karþýtý hareketin deneyimlerini anlattýlar. Bu deneyimlerden yola çýkarak Türkiye'deki savaþ karþýtý hareketin durumu ve geleceði tartýþýldý. Akhisar'dan katýlýmcýlar ayrýca 2003 Akhisar savaþ karþýtý hareketi yaptýklarý etkinlikleri anlatýlar. 2004 yýlý için Küresel BAK programý anlatýldý ve neler yapýlabileceði tartýþýldý. Anti Nato kampanyasýnýn önemi buna Akhisar'dan nasýl katýlabileceði konuþuldu. 2004

yýlýnýn iþgallerin bitirileceði ve barýþýn kazanýlacaðý bir yýl olacaðý umudu ortak vurguydu. Yýldýz ÖNEN

"Tedavi" Artýk hiperaktifliðin de ilaçla tedavisi yapýlabiliyor. Normlarý, normal olaný belirleyenler, "norm dýþý" olan her davranýþa hastalýk gözüyle bakýp ilaçla "tedavi" etmeye kalkýyor. Bu, her seferinde ucuza ilaç üretiyor diye Türk firmalarýna baský yapan ilaç tekellerinin yeni bir önerisi mi, bilmiyoruz. 17 Aðustos depreminden sonra bütün deprem bölgesini prozac baðýmlýsý yaptýklarýný unutmayalým. Depremden sonra yaþanan depresyona "iyi gelsin" diye herkese kutu kutu prozac daðýttýlar. Prozac'ý birden kestiklerinde kadýnlar jinekologlara gidip ilaç yazdýrmaya baþlamýþlardý. Ne olursa olsun, dertleri baðýmlý bir toplum, istedikleri þekilde davranmayan herkesin "anormal" olarak damgalandýðý bir toplum yaratmak.

Toplumsal muhalefet olumsuz muydu? Politikada Gündem gaztesinde 31Aralýk’ta yayýnlanan röportajýnda ÖDP Genel Baþkaný Hayri Kozanoðlu 2003 yýlýný deðerlendirirken “yazýk ki toplumsal muhalefet açýsýndan olumlu örneklerin çok az olduðu bir yýl yaþadýk” diyor. Doðrusu buna katýlmak mümkün deðil. Dünya çapýnda çok büyük ve hemen her yönüyle olumlu bir yýl geçti. Emperyalist saldýrganlýða karþý

Financial Times gazetesinin “iki süper güçten birisi” diye tanýmladýðý bir güç ortaya çýktý. Türkiye’de ise belki çok büyük bir hareket oluþturmayý baþaramadýk ama gelecek için son derece umut verici adýmlar atýldý. Çok geniþ bir yelpaze savaþ karþýtý hareket içinde bir araya geldi. Politik islam, Kürt hareketi, TKP hariç solun bütünü, eþcinseller, sendikalar. Eðer bu adýmý “toplumsal muhalefet adýna olumlu bir örnek” olarak görmezsek o zaman bu olumluluðun üzerine yeni adýmlar atmak olanaksýz olur. Denebilir ki bu olumluluk sadece savaþ karþýtý hareketle sýnýrlý. Bu doðru ama bu olumlu örnekten yola çýkarak yeni örnekler yaratmak bütünüyle bizim elimizde. Hayri Kozanoðlu’nun da aslýnda bu düþüncelere katýldýðýna inanmak isterim. F. ALOÐLU

KESK üzerine Uzunca bir süredir gerileyen KESK 10-11 Aralýk eylemlerinde iyice gerilemiþ göründü. Katýlým çok azdý, heyecan yoktu ve eyleme katýlmayan kesimini desteði hemen hemen sýfýr dý. Bütün bunlar bir süredir hep ayný yönde geliþiyor. Herþeyden önce KESK bölünmüþ durumda. Hem de ciddi bir biçimde. Her sol grup örgütü bir tarafa çekmeye çalýþýyor: Genel Merkez ya da þubeler düzeyinde. Bu çekiþtirme örgütü ciddi bir biçimde yoruyor. Son Kongre döneminde bir çok þubede seçilmesi gerekenler, yani þubenin en aktif, en mücadeleci, en örgütçü olanlarý deðil gruplarýn insanlarý seçildi. Üstelik tam bir ilkesiz ittifaklar zinciri yaþandý. Bir þubede bir dizi grup, bir baþka þubede bir baþka dizi grup birbiriyle ittifak yaptý. Biz herzaman delege usulü yerine bütün üyelerin katýlýmý ile þube kongrelerinin yapýlmasýný istiyoruz. Böyle olursa ittifak sorunu farklý bir hale gelir. Zaten, delege usulüyle yapýlan þube kongreleri KESK üyelerinin örgütten soðumasýna yol açýyor. Oysa, herkesin katýlabileceði, konuþup oy kullanabileceði bir þube kongresi yeniden üyelerin örgüte sahip çýkmasýnýn kapýlarýný açacaktýr. S. Ispartalý

DSiP

Devrimci Sosyalist Ýþçi Partisi

Uluslararsý Sosyalist hareketle, dünya küreselleþme karþýtlarýyla, anti-kapitalistlerle, savaþ karþýtlarýyla iliþki kurmak istiyorsanýz Ýstanbul: 0212 - 251 62 73 Ýzmir: 0537 - 624 46 08 Ankara: 0537 - 660 10 95

sosyalist iþçi ne savunuyor? Aþaðýdan sosyalizm

-Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratýcýsý iþçi sýnýfýdýr. Yeni bir toplum, iþçi sýnýfýnýn üretim araçlarýna kolektif olarak el koyup üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle mümkündür.

Reform deðil, devrim

-Ýçinde yaþadýðýmýz sistem reformlarla köklü bir þekilde deðiþtirilemez, düzeltilemez. -Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Kapitalist devletin tüm kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý sermaye sahiplerini, egemen sýnýfý korumak için oluþturulmuþtur. -Ýþçi sýnýfýna, iþçi konseylerinin ve iþçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklý bir devlet gereklidir. -Bu sistemi sadece iþçi sýnýfýnýn yýðýnsal eylemi devirebilir. -Sosyalizm için mücadele dünya çapýnda bir mücadelenin parçasýdýr. Sosyalistler baþka ülkelerin iþçileri ile daima dayanýþma içindedir. -Sosyalistler kadýnlarýn tam bir sosyal, ekonomik ve politik eþitliðini savunur. -Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihlerinden dolayý aþaðýlanmalarýna ve baský altýna alýnmalarýna karþý çýkarlar.

Enternasyonalizm

-Sosyalistler, bir ülkenin iþçilerinin diðer ülkelerin iþçileri ile karþý karþýya gelmesine neden olan her þeye karþý çýkarlar. -Sosyalistler ýrkçýlýða ve emperyalizme karþýdýrlar. Bütün halklarýn kendi kaderlerini tayin hakkýný savunurlar. -Sosyalistler bütün haklý ulusal kurtuluþ hareketlerini desteklerler. -Rusya deneyi göstermiþtir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaþayamaz. Rusya, Çin, Doðu Avrupa ve Küba sosyalist deðil, devlet kapitalistidir. -Sosyalistlet bu ülkelerde iþçi sýnýfýnýn iktidardaki bürokratik egemen sýnýfa karþý mücadelesini destekler.

Devrimci parti

-Sosyalizmin gerçekleþebilmesi için, iþçi sýnýfýnýn en militan, en mücadeleci kesimi devrimci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti iþçi sýnýfýnýn yýðýnsal örgütleri ve hareketi içindeki çalýþma ile inþa edilebilir. -Sosyalistler pratik içinde diðer iþçilere reformizmin iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna aykýrý olduðunu kanýtlamalýdýr. -Bu fikirlere katýlan herkesi devrimci bir sosyalist iþçi partisinin inþasý çalýþmasýna omuz vermeye çaðýrýyoruz.

sosyalist iþçi’nin savunduðu temel fikirlere katýlýyorsanýz, yeni bir dünyanýn yaratýlmasýnda aktif olarak yer almak istiyorsanýz:

0212-251 62 73


SAYI:212 7 Ocak 2004 500.000 TL ISSN 1300-4026 Uluslararasý Tanýtým ve Yayýncýlýk Ltd. Şti. Sahibi: Özden Dönmez Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Volkan Akyýldýrým Adres: Ýstiklal Cad.,Büyükparmakkapý Sok., 8/10, Beyoðlu/Ýstanbul Baský: Yön Matbaasý

www.sosyalistisci.org

sosyalistisci@sosyalistisci.org

Savaþsýz bir Dünya için Uluslararasý Buluþma Uri Avnery - Gilbert Achcar - Kevin Ovenden - Amerikalý bir asker ailesi Mehmet Bekaroðlu - Hakan Tahmaz - Ragýp Duran - Ayþe Altýnay Ahmet Mercan - Hasan Bülent Karaman Bush'un Londra ziyaretine karþý Trafalgar Meydaný'nda düzenlenen 250 bin kiþilik protesto ise Ýngiltere tarihinin haftaarasý bir günde yapýlan en büyük gösterisidir. Bu kampanyanýn önemli aktivistlerinden biri olan Kevin Ovenden Bush's War - The Military Face of Globalisation (Bush'un Savaþý Küreselleþmenin Askeri Yüzü) adlý bir broþürün ve Malcolm X üzerine bir kitabýn yazarýdýr.

URÝ AVNERY Ýsrailli barýþ aktivisti, gazeteci, yazar, eski milletvekili. Üç dönem Knesset (Ýsrail Parlamentosu) Milletvekili, 'Ýsrail-Filistin Barýþý Ýçin Ýsrail Konseyi' kurucu üyesi, Gush Shalom (Barýþ Bloku) kurucu üyesi. Doðumu: 10 Eylül 1923, Beckum, Almanya. Filistin'e göçü: Kasým 1933. Yeraltý faaliyetleri: Terörist Ýrgun üyesi, 1938-1942. Bu yýl 80 yaþýna basan Uri Avnery 1948'den bu yana, Ýsrail'in yaný sýra bir Filistin devleti kurulmasýný savunmaktadýr. Avnery, 1974 yýlýnda FKÖ önderliði ile temas kuran ilk Ýsrailli olma ünvanýný, 1982 yýlýnda abluka altýndaki Beyrut'a girerek Yaser Arafat ile yüzyüze görüþen ilk Ýsrailli olma ünvanýný kazanmýþtýr.

Anti-Semitizm Avnery'nin Köln'de Filistinli barýþ giriþimcisi Sari Nusseibeh ile birlikte Lew Kopelew Barýþ Ödülü'nü alýrken yaptýðý konuþmadan: Ailemi 1933'te ebediyen Almanya'yý terkedip Nusseibeh ailesinin ülkesine gitmeye zorlayan neydi? Tek kelimeyle: Anti-semitizm. Babam Nazilerin iktidara gelmesinden kýsa bir süre sonra göç etmeye karar vermiþ. Nereye? Siyonist romantizm kararda etkili oldu. Filistin'e gittik ve o zamandan beri ailemin kaderi geri dönülemez bir þekilde Nusseibeh ailesinin kaderiyle içiçe örüldü. Anti-semitizm olmasaydý, Siyonizm de olmazdý. Siyonist mitolojiye göre her Yahudi kuþaðý Filistin'e özlem duymuþtur, ama yüzyýllar boyunca Yahudiler Filistin'de toplanmak için bir çaba göstermemiþlerdir. Siyonizm, Avrupa'daki ulusal

GÝLBERT ACHCAR

24 Ocak, Cumartesi Bilgi Üniversitesi, Dolapdere Kampüsü Saat: 10-13 ve 14-17 arasý hareketlerin anti-semitizmine karþý bir tepkiydi. Almanya'da 1879'da ilk kez ortaya çýkan "anti-semitizm" deyimini, birkaç yýl sonra ilk kez kullanýlan "Siyonizm" kelimesinin izlemesi rastlantý deðildi. Avrupa'daki yeni milliyetçi hareketlerin hemen hepsi Yahudileri istemiyorlardý, öyleyse Yahudiler bir ulus olmalý ve kendi devletlerini kurmalýydýlar. Böylece, Sari Nusseibeh'in halkýyla benim halkým arasýnda, bugün her zaman olduðundan çok daha þiddetli hale gelen tarihi çatýþma baþladý. Siyoniszmin kurucusu Theodor Herzl Basel'deki Birinci Siyonist Kongresi'nden sonra günlüðüne þöyle yazmýþtý: "Basel'de Yahudi Devleti'ni kurdum." Oysa ömründe Filistin'e gitmemiþti ve orada kimin yaþadýðýna dair

hiçbir fikri yoktu. Ona göre Filistin boþtu. Oysa o zamanlar Sari Nussebieh'in büyükbabasý yarým milyon Arapla birlikte Filistin'de yaþýyordu. Çatýþma yüz yýlý aþkýn bir zamandýr sürüyor. Her iki tarafta da beþinci kuþak çatýþma içinde doðdu, tüm düþünsel dünyalarý çatýþma tarafýndan biçimlendirilmiþ bir nesil. Korku, nefret, önyargýlar, kliþeler ve güvensizlik bu dünyayý dolduruyor. Bir uçurumun kenarýnda duruyoruz ve her iki halkýn içinde de "ileriii, marþ!" diye emir veren liderler var! Ýþte biz halklarýmýzý bu uçurumdan kurtarmak, onlara baþka bir yol göstermek için buradayýz. Ýkimiz de barýþa ve halklarýmýz arasýnda uzlaþmaya inanýyoruz. Ýkimiz de

kendi yöntemlerimizle bunun için çalýþýyor ve mücadele ediyoruz. Çok eski, bilgece bir söze göre hareket ediyoruz: Karanlýða lânet okuyacaðýna, bir mum yak! Arkadaþlarýmýzla birlikte, barýþ hareketi içinde bulunan her iki taraftan binlerce kiþi, birlikte pek çok mum yaktýk.

KEVÝN OVENDEN Ýngiltere Stop the War Coalition (Savaþý Durdur Koalisyonu) aktivisti, gazeteci, yazar. Stop the War Coalition Ýngiltere'de 2003 yýlýnda savaþa karþý altý gösteri örgütlemiþ olan kampanyadýr. 15 Þubat günü 2 milyon kiþinin katýldýðý 'Savaþa Hayýr!' yürüyüþü Ýngiltere tarihinin en büyük gösterisi, 20 Kasým Perþembe günü George

Barýþ aktivisti, Paris-VIII Üniversitesi öðretim görevlisi, yazar. Lübnan doðumlu Gilbert Achcar, Fransa'da savaþ karþýtý Agir contre la guerre (Savaþa Karþý Eylem) üyesi ve le Monde Diplomatique gazetesi yazarlarýndandýr. Barbalýklar Çatýþmasý’nýn (Everest, 2002) yazarý. Yeni kitabý Eastern Cauldron: Islam, Afghanistan, Palestine and Iraq in a Marxist Mirror (Doðu Kazaný: Marksizmin Aynasýnda Ýslam, Afganistan, Filistin ve Irak) bu ay yayýnlanacaktýr. "ABD'nin askeri üstünlüðü öyle bir aþamaya geldi ki... þiddete baþvuran bütün çözümler baþarýsýzlýða mahkum. 11 Eylül'ün George W. Bush için büyük bir fýrsat olduðunu gördük. Onun için daha güzel bir þey olamazdý. Çünkü bundan sonuna kadar faydalandý. Bu imparatorluða karþý savaþ verebilecek tek asimetrik güç, popüler, demokratik, toplumsal bir direniþtir. Bu anlamda, bugün 5 yýl öncesine göre çok daha iyimser olabiliriz. Özellikle genç nesil arasýnda liberal küreselleþmeye ve savaþa karþý çýkan yeni radikal güçlerin sayýsýndaki artýþ olaðanüstü boyutlarda. Bu, gelecek için çok umutlu bir geliþme." (NTV muhabiri ile yaptýðý söyleþiden)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.