Marx’ın Din Eleştirisi: Sinan Özbek’in Son Kitabı Üzerine Z.Soner Dinç
S
inan Özbek, Ocak 2020’de Marksizm Toplantıları’na son beş-altı yılda en azından bir kere katılanlar için beklendik bir konuda bir kitap yayınladı. Söz konusu etkinliklerde yıllardır “Marx / Marksizm ve Din” vb. başlıklarla yaptığı sunumların konularına odaklanan bu kapsamlı eser, birkaç özelliği itibarıyla büyük önem taşımaktadır. Marx’ın Din Felsefesi kitabının1 bu konuları ele alış biçimiyle, tartıştığı konuların politik ve yöntemsel olarak önemini üç temel başlıkta ele alacağım. A-Bir Efsanenin Reddi Özbek, kitabın birinci bölümünde Karl Marx’ın yetiştiği ve beslendiği felsefi ortamın, din-ateizm konusundaki belirleyici isimlerinden biri olan Ludwig Feuerbach’a (1804-1872) odaklanıyor. Zira Marx’ın da, Engels’in de bir dönem kendilerini birer “Feuerbachçı” olarak gördükleri bilinmektedir. Özbek, Marx’ın din eleştirisini ele almaya girişirken, işe ilk olarak Feuerbach ile başlamasının nedenini “…Türkiye’de en iyi ihtimalle felsefi düzlemde Marx’ın din anlayışının, Feuerbach ile karıştırıldığını düşünmemdir” (s.15) diyerek açıklıyor. Feuerbach, her ne kadar din konusunu bir araştırma nesnesi durumuna getirmişse de dinin toplumsal-tarihsel yönlerini görmek konusunda sorunlu bir yöntemi takip etmektedir. Antropolojik bir gelişim çizgisi izlermişçesine, dine insanlığın “çocukluk dönemi” (s.23) diyerek, onu sadece verili olan şeyler üzerinden gündelik bir olgu gibi ele almaktadır. İlk dönemlerinde zaman zaman Marx’ın ve Engels’in de din olgusuna “çocukluk” ya da “gericilik” gibi başlıklar altında yaklaştıkları izlenimini verebilecek şeyler olmakla birlikte, geriye doğru bütünlüklü bir bakışla bunun bir “efsane” olduğunu görmek mümkündür. Efsanenin reddi burasıdır: Marx’ın gerçekten de din eleştirisini her türlü eleştirinin bir önkoşulu olarak koyduğu doğruydu, ancak buradaki “din” eleştirisi, aslında ideoloji ve toplumsal yapı eleştirisiyle eş zamanlı olarak gitmekteydi. Bunu gözden kaçırmamak gerekir.
148