DEVRİMCİ ANTİKAPİTALİST HAFTALIK GAZETE
531
27 Temmuz 2015 2 TL. sosyalistisci.org
SAVASA ,
HAYIR
n Suruç’ta 31 gencin IŞİD tarafından alçakça katledilmesine tepki ile oluşan barış kararlılığından topyekun savaşa gelindi n Türkiye ABD emperyalizminin izni ve desteğiyle Irak ve Suriye’de savaşa girdi. n Tüm askeri üsler, ABD emperyalizmi ve müttefiklerinin savaşına açıldı. n IŞİD’e karşı yapılan bombardımanın asıl hedefinin Kandil ve PKK olduğu ortaya çıktı. n Türkiye’de 2013 yılından bu yana süren çatışmasızlık yerini savaşa bıraktı. n Erdoğan ve seçimlerde halkın yönetimine son verdiği AKP, halkın ‘çözüm sürecine devam’ isteğini görmezlikten gelerek, barış sürecini bitirdi. n On yıllar boyunca denenmiş ve başarısız olmuş sınır ötesi operasyon ve baskı, sırf Erdoğan’ın mutlak iktidarı için devreye sokuldu.
-
-
CÖZÜM BARIS ÖZGÜRLÜK
2
SAVAŞA HAYIR
ORDU KIŞLAYA! BO NE DERSENİZ DEYİN, BİZ BARIŞ İSİYORUZ! 1. Bu savaşı Kürt hareketi çıkartmadı. Bu savaşı, Erdoğan ve AKP çıkarttı. Erdoğan’ın gazetecileri, HDP’yi, Demirtaş’ı ve Kürt hareketini barıştan yana olmamakla suçluyor. Oysa barış sürecini sabote eden, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. 2. Erdoğan, 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de İmralı heyetiyle hükümet temsilcilerinin ortak açıklamasını paramparça etti. Öcalan tarafından çözüm sürecini kalıcılaştıran 10 maddelik yol haritasını çöpe yollayan bizzat Erdoğan’dır. 3. Erdoğan çözüm sürecini, kamuoyunun ve Kürtlerin kendisini desteklemesi şartına bağladı. Seçimlerden önce ne Öcalan ne de HDP bu şantaja boyun eğdi. Çözüm sürecini bozan, süreci siyasal bir şantaj malzemesi haline dönüştüren ve şantajı işe yaramayan Erdoğan’dır. 4. Erdoğan, başkanlığının önünde engel gördüğü her adımı, her siyasal oluşumu yıldırmak zorunda olduğu bir düşman olarak algılıyor. Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” çıkışından çok rahatsız oldu, gerçekten de AKP’nin tek başına hükümet olma ihtimalinin yok olduğunu gördükçe, HDP’ye, Kürt halkına ve çözüm sürecine nefreti derinleşti. Tüm seçim kampanyasını HDP düşmanlığı üzerine kurdu. Erdoğan HDP’ye saldırdıkça, HDP seçim kampanyası görülmemiş bir şiddetle bastırılmaya çalışıldı. 5. Erdoğan çözüm sürecini, Kobanê IŞİD salırısına maruz kaldığı günlerde çöpe atmıştı aslında. “PKK eşittir IŞİD” diyerek, çözüm sürecinin bir kutbunda yer alan Kürt hareketine üstü örtülü savaş ilan etmiştir. 6. Dolmabahçe mutabakatının parçalanmasından beri, Abdullah Öcalan’la görüşmeler egellendi. Bir arada yaşamanın sağlanması için demokratik açılımların içeriği hakkında, barışçıl bir Ortadoğu siyaseti geliştirmeye çalışan Öcalan’a uygulanan tecrit, çözüm sürecini çöpe atanın Kürt hareketi değil Erdoğan ve AKP liderliği olduğunu gösteriyor. 7. Erdoğan’ın üç temel sorunu var: Birincisi, yolsuzluk dosyalarının bir daha gündeme gelmesi ihtimalini sonsuza kadar ortadan kaldırmak. İkincisi, Suriye’de PYD’nin etki alanının genişlemesini engellemek. Üçüncüsü başkanlık hayallerini suya düşüren ve AKP’yi hükümetten düşüren 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği zaferin intikamını almak. 8. AKP, hükümetten düşmüş olmasına rağmen, 7 Haziran’dan beri bunu kabul etmiyor. Sadece yeni bir hükümet kuruluna ya da bir erken seçime kadar “işleri idare” etmesi gereken AKP liderliği ABD’yle anlaşıp
iki cephede birden savaşa başladı. ABD’yle yapılan uzun görüşmeler sonucunda, ABD’ye İncirlik Üssü yeniden kullandırılmaya başladı. ABD bu görüşmelerden bir kazanım daha elde etti: Türkiye IŞİD’le, “düşük yoğunluklu” da olsa savaşa girdi. Bu iki şartın karşılığında ABD de Türkiye’nin Kandil’i bombalamasına izin verdi. 9. AKP lideri, çözüm sürecinin bitmediğini, muhataplarının değiştiğini açıkladı. Bu, kamuoyunu aptal yerine koyan açıklama, açıklamayı yapanın politik zekasının geriliğini gösterir. “Muhatapsız çözüm olmaz!” ve Kürt sorununda çözüm sürecinin muhatabı, 7 Haziran seçimlerinin de gösterdiği gibi, Abdullah Öcalan, Kandil ve HDP’dir. Muhatap Saadet Partisi, BBP, MHP, CHP ya da Yeni Şafak gazetesi değilse eğer, Kürt halkıdır, Kürt hareketidir. Bu nedenle, derhal Kandil’in bombalanmasına son verilmelidir. Derhal Abdullah Öcalan’la görüşmelere başlanmalıdır. HDP’yi devre dışına itme projesi rafa kaldırılmalıdır. Bütün gelişmelerin, HDP’nin siyasi varlığını sona erdirmek üzere kurgulandığı çok açık. 10. Geçici hükümet, geçiciliğinin farkına varmalıdır. Ya koalisyon görüşmelerine kilitlenmeli ve koalisyon kurulamıyorsa erken seçim ilan edilmelidir ya da bu sürecin adı, parlamenter yapıya, kısacası halkın 7 Haziran’da açığa çıkan iradesine yapılan bir darbedir. Halkın düşürdüğü bir hükümet, halkın milyonlarcasının oy verdiği br partiyi devre dışı bırakmak için, birisi bir ölçüde göstermelik iki cephede birden savaş açıp, yolsuzluk dosyalarının patladığı günden beri ittifak kurduğu milliyetçi, Ergenekoncu, orducu tayfayla elele verip, aynı zamanda ABD’nin işgalci emperyal heveslerinin ortağı olup sonsuza kadar halka rağmen iktidarda kalacağını varsayıyor. Savaşın her adımıyla polis terörünü birlikte tırmandırıyor. Irkçılığı ve milliyetçiliği tırmandırıyor. 11. Şimdi savaşa hayır demenin zamanı. Yaygın, kitlesel, birleşik, kararlı, yılmayan, geri adım atmayan, halk iradesini çiğneyenlerden hesap sormaya kararlı olan, emek örgütlerini ayrımsız bir şekilde kapsayan, AKP’nin tabanına AKP’nin meşhur “Milli iradesini” hiçe saydığını anlatan, herkesi barış sloganı etrafında birleştiren, HDP’yi düşmanlaştıran, savaşı meşrulaştıran her kesimle arasına mesafe koyan ve Abdullah Öcalan’la görüşmelerin yeniden başlatılmasını savunan bir barış hareketini örmek zorundayız. Yüz binlerce insanı savaşa karşı harekete geçirmek ve savaş politikalarına son vermek için, merkezi bir barış mitingi... Kolları sıvayalım.
BARIŞIN SESİ Suruç’ta 31 gencin alçakça katledilmesinin acısı toplumda büyük bir barış kararlılığı yaratmıştı. İki gün sonra IŞİD Kilis’te askerlere ateş açtı. IŞİD militanı olduğu söylenen şahısların seçimlerden önce Diyarbakır’da HDP mitingine sonra Suruç’a Kobane’ye insani yardım için giden gençlere bombalı saldırılarına göz yuman devlet şimdi iki savaşa birden başladı. Süleyman Şah türbesi için Türkiye’ye yardım eden Kürt gerillalar şimdi Irak Kürdistanı’nda bombalanıyor. Seçimlerden önce çözüm masasını deviren Erdoğan, Kandil’i bombalatarak barış sürecini de bitirdi. IŞİD’e karşı başlayan askeri müdahalenin Kandil’in bombalanmasına varacağı belliydi. Erdoğan ve AKP liderliği, Türkiye’de IŞİD’e karşı öfkeyi kullanarak ağır toplumsal bedellerle sonuçlanacak bir dönemi başlattı. Erdoğan’ın savaşı Bu savaşın neden başladığı konusunda neredeyse herkes çok net. Genel seçimlerde tek başına hükümeti ve başkanlığı kaybeden Erdoğan’ın, faşist MHP’ye giden oyları geri almak ve partisindeki dağılmayı önlemek için ortalığı yangın yerine çevirdiği konuşuluyor. Savaşın diğer bir hedefi HDP’yi zayıflatmak. Erdoğan, AKP’den HDP’ye gelen oyların intikamını Kürt halkından almak istiyor. Bölgesel haydutluk Savaş, alt üst olan Ortadoğu’da Türkiye’nin kaybettiği politik etkisini silahla artırmak
için. Erdoğan ve AKP, savaşa boğulan Suriye’ye müdahaleyle, sınırda işgalle Rojava Kürt yönetimi kantonlarının birleşmesini engellemek istiyor. Askeri saldırganlık sadece Kürtlerle topyekun savaşı değil, Esad rejimiyle de savaşa kapı açabilir. Bölgesel güç olma iddiası bölgesel bir savaşa ortak olmakla sonuçlandı. Türkiye, Kürdistan’a ve Suriye’ye saldırırken, Irak’ı işgal eden ve Ortadoğu’yu on yıllardır kana bulayan ABD’nin savaşının da ortağı oldu. Bu bizim savaşımız değil 2010 referandumunun ardından generallerin başını çektiği “hayırcılar” cephesine geçen, Gezi Parkı direnişinden bu yana her türlü demokratik hakkı gasp etmeye çalışan, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının üzerini örtmek için her türlü hukuksuzlukla baskıyı devreye sokan Erdoğan ve adamları Türkiye halklarını yangına sürüklüyor. Bu savaş biz emekçilerin savaşı değildir. Erdoğan ve AKP’nin savaşı barış isteyen Türkiye emekçilerine karşı da açılmıştır. Milliyetçilikle, ırkçılıkla, şovenizmle kendi savaşlarına taraftar bulmak için yalan söylüyorlar. Ama onların da sonu önceki tüm savaş hükümetleri gibi tarihin çöplüğüne karışmak olacak. Ölenler fakirlerin çocukları olacak. İşçiler bu çılgınlığa dur demeli. Savaş yanlılarını durdurmanın yolu, Batı’da emekçilerin barışın sesini yükseltmesidir. Herkesi barış hareketini birlikte inşa etmeye davet ediyoruz.
SINIRÖTESİ OPERASYON VE PKK Türkiye savaş uçakları Irak Kürdistanı’nı bombalıyor. Başbakan Davutoğlu, hedef alınan noktaların tasfiye edildiğini söylüyor. 1983’ten bu yana Irak Kürdistanı’na 41 sınır ötesi harekat yapıldı. İlk sınırötesi operasyon diktatör Saddam’la işbirliği halinde peşmergelere yapılmıştı. O gün TSK savaş uçaklarının hedefi olan Kürtler, bugün Federe Kürdistan Yönetimi’ni kurmuş durumda. 1983-2012 yılları arasında PKK kamplarının da içinde bulunduğu bölge yüzlerce kez bombalarla vuruldu. 29 yılda 41 sınır ötesi harekat gerçekleştirildi. En sonuncusu 2012’de olmuş ancak sonraki yıl çözüm sürecinin başlamasıyla durmuştu. Binlerce insanın öldüğü, devasa paranın harcandığı 41 sınır ötesi operasyon PKK’yi tasfiye edemedi. Aksine Kürt direnişi güçlendi ve milyonlarca insanın desteklediği bir siyasi hareket haline geldi. Denenmiş ve başarısızlığı kanıtlanmış sınırötesi operasyon 42. kez Türkiye halklarına dayatılıyor. Irak Kürdistan’ında dağın taşın bombalanması hiçbir şeyi çözmeyeceği gibi savaş Kürt sorununu daha da derinleştirir. Erdoğan ve AKP bunu bile bile sağı solu bombalatıyor.
SAVAŞA HAYIR
OMBA DEĞİL MÜZAKERE!
İNİ YÜKSELTELİM
3
MAAŞLARIMIZDAN KESİLEN VERGİLER BOMBALARA HARCANIYOR Gazetemizin yayına hazırlandığı şu ana kadar Türkiye savaş uçakları, çoğu Irak Kürdistanı'na olmak üzere 300 bomba attı. Bombalardan biri MK-82, dünyada bir yerleri bombalamak isteyen devletlerin en çok kullandığı basit imha araçlarından biri. MK-82'nin tanesi 26 bin dolar, şimdiye kadar en az 250 tane atıldı. TSK'nın kullandığı diğer bomba laser güdümlü GBU-12 Paveway II. Tanesi 21 bin dolar. En az 50 tane atıldı. Şu an 22 F-16 savaş uçağı dağı taşı bombalıyor. Bir F-16'nın bir saatlik uçuş maliyeti 25 bin dolar. Irak ve Suriye aynı zamanda top ateşine de tutuluyor 2007 yılında Kandil'e yapılan dört saatlik bombardımanının maliyetinin 20 milyon dolar olduğu hesaplanmıştı. Savaşın üçüncü gününde en az 100 milyon dolar harcandı. Erdoğan ve Davutoğlu, bombardımanların tepki değil "süreç olduğunu" yani devam edeceğini söylüyor. Askeri saldırganlığın faturasını biz emekçiler ödeyeceğiz. O bombalar üç kuruşluk maaşlarımızdan kesilen vergilerle alındı. Topyekun savaş yoksulluk demektir.
ÜSLERİ AÇTILAR, ABD'DEN SAVAŞ İZNİ ALDILAR Türkiye, tüm askeri üslerini ABD ve müttefiklerine açma karşılığında Suriye ve Irak'ı bombalama iznini emperyalistlerden aldı. Bu savaşı kitlesel barış hareketi durdurur.
NE İSTİYORUZ? n Irak Kürdistanı ve Suriye'nin bombalanmasına son verilsin. Ordu kışlaya! Savaşa hayır! n Askeri üslerin NATO ve ABD'ye kullandırılmasına hayır! Emperyalizm Ortadoğu'dan defol! n Bomba değil müzakere! İmralı'da tecrite son verilsin. Öcalan'ın barış sürecinin tüm taraflarıyla görüşmesi sağlansın! n Kürtlerin gasp edilen hakları derhal iade edilsin. n Rojava Kürt yönetimi tanınsın. Katil IŞİD'e direnen Kobane'ye yardım edilsin. Sınırlar savaşın mağduru tüm halklara açılsın. Mülteci hakları tanınsın. n Savaşa karşı sınırsız düşünce, örgütlenme ve eylem özgürlüğü!
İşgalci ABD'nin yeni Irak ve Suriye savaşına ortak olan Türkiye devletine en büyük destek Beyaz Saray'dan geldi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü, "PKK'nın terörist saldırılarına karşı NATO müttefikimiz Türkiye'nin kendini savunma hakkına tamamen saygı duyuyoruz" dedi. Aynı ABD, Suriye Kürdistan'ında IŞİD'le savaşan PYD ile müttefik. Fakat asıl müttefiği NATO üyesi ve jandarması Türkiye. TSK Suriye sınırındaki IŞİD ve PYD varlığını ortadan kaldırmak için "güvenli bölge" istiyor. Hava saldırılarından kara savaşına geçilip geçilmeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
İki ay önce gerçekleşen seçimlerde halkın yönetimden indirdiği AKP, geçici hükümetiyle savaş başlattı. Erdoğan’ın adamlarına göre Irak ve Suriye’nin bombalanmasının birinci amacı demokrasinin korunması. Tam tersine, siyasetin silahlarla yapılması demek olan savaş koşullarında baskı yasaları devreye girer.
Bir yıl önce IŞİD bahanesiyle Irak ve Suriye'yi bombalayan ABD ordusu, Türkiye'de bir çok kesim tarafından desteklenmişti. Emperyalizmin halklara özgürlük getirmediği bugün bir kez daha açığa çıktı. Suriye'de Esad rejimini tanımaya hazır olan, İran'daki baskı rejimiyle uzlaşan ABD emperyalizmi Kürtlerin ve Ortadoğu halklarının değil Tayyip Erdoğan'ın arkasında.
Suruç katliamı soruşturmasına yayın yasağı konması, İstanbul’da Barış Bloku’nun yürüyüşünün yasaklanması, Eğitim-Sen’e polis baskını, internete müdahale ile demokrasi AKP geçici hükümeti tarafından çiğneniyor. Barış gösterilerini buzlayarak veren TV’ler sansür çarkının döndüğünü gösterdi bile.
Kürtlere karşı savaş için ABD'nin savaşına ortak AKP iktidarı, IŞİD saldırılarına kapıyı açtı ve bölgesel kanlı bir savaşa doğrudan ortak oldu.
BASKIYA VE DEVLET TERÖRÜNE HAYIR
Demokrasi savaş çıkartan Erdoğan ve AKP liderliğinin tehdidi altında. Bir AKP’li yönetici HDP tek bir şiddet eylemine girmediği halde, parti kapatmanın tek gerekçesinin şiddetle ilişki olduğunu söyleyerek savcılara işaret etti. Faşist Bahçeli onu izledi, Yargıtay savcılarını göreve çağırdı. Barışı savunduğu için her türden savaş yanlısı tarafından hedef alınan Demirtaş şahsında demokratik siyaset, toplantı ve gösteri hakkı gasp edilmek isteniyor. Bombalar gibi baskılar da emekçi kitlelere gözdağı vermek, yıldırmak, mücadeleden alıkoymak için.
YÜZDE
67
7 Haziran seçimlerinin ardından, 26-29 Haziran tarihlerinde yapılan bir kamuoyu araştırması halkın barış isteğini ortaya koymuştu. Ankete katılanların yüzde 67'si 'Çözüm sürecine devam edilsin' seçeneğini işaretledi. AKP'nin Suriye politikasının yanlış olduğunu düşününlerin oranı ise yüzde 65. Erdoğan ve Davutoğlu halkın istediğinin tam tersini yapıyor.
DEVRİMCİ ANTİKAPİTALİST HAFTALIK GAZETE
Z Yayıncılık ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. • Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Meltem Oral • Adres: Serasker caddesi, Nergis Apt, No:88, Kat: 3, Kadıköy, İstanbul • Baskı: Akademi Matbaacılık: Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi, C Blok, No: 230, Topkapı/Istanbul - Tel: 0212 493 24 67-68-69 Yerel süreli yayın, haftada bir yayınlanır • www.sosyalistisci.org
ORTADOĞU EMEKÇİLERİ KATİL IŞİD’İ, REJİMİ, EMPERYALİZMİ YENECEK
AKP IŞİD İLİŞKİSİ 11 Eylül saldırıları, Afganistan'ın işgali, Irak'ta 35 yıllık savaş ve sekiz yıllık işgal, 2011'deki Arap ayaklanmalarının yenilgisi ile IŞİD adlı bela ortaya çıktı. Emperyalizmin yerle bir ettiği Irak'ta doğan, Esad rejiminin vahşete boğduğu Suriye'de savaş tecrübesi kazanan, 2012’de Irak hükümetinin halk ayaklanmasını kanla bastırmasının ardından ayaklanma başlatan IŞİD, Kuzey Afrika'dan Kafkaslara 13 devlet gibi artık Türkiye ile de savaş halinde. Kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, kendi baskıcı devletini kurmaya soyunan, sivilleri katleden IŞİD, Arap Baharı'nın yenilgisinin ardından devreye giren karşı devrimin bir parçası. Ezidilere katliam, Kobane'ye saldırı, Suriye devrimci muhalefetine kıyım ile uluslararası işçi hareketinin düşmanlarından biri olduğunu kanıtlayan bu savaş koalisyonu, Suruç'ta 31 genci katletti. Büyümesi, ilerleyişi mutlaka durdurulmalı. Askeri yöntem yetmez Irak ve Suriye'de IŞİD'in saldırdığı halklar kendilerini korumaya çalışıyor. Öte yandan Irak'ta taş üstünde taş bırakmayan ABD kurduğu savaş koalisyonu ile yeni bir savaş başlattı. Suriye bu savaşın diğer cephesi. ABD generalleri daha savaşın bir ayı dolmadan, bombardımanlarla IŞİD'in yokedilmeyeceğini söyleyerek "kara savaşı şart" propagandasına başladı. Bombardımanların IŞİD'i daha da büyüttüğü, ABD emperyalizminin mağduru Sünnileri örgüte bağladığı, bir çok yerde cihatçı grupların
bu koalisyona katıldığı hemen itiraf edildi. ABD halkının ezici çoğunluğu savaşa karşı olduğu ve Ortadoğu'da ölen her bir ABD askeri içeride isyana yol açacağı için ABD kara savaşını "yerel aktörlerin" yapmasını istiyor. Dünyanın 14 ülkesinde rejimlere ve ABD askeri güçlerine karşı savaş halinde olan IŞİD salt askeri yöntemlerle yok edilemez. ABD ve Türkiye'nin savaşı IŞİD'i daha da büyütmekten başka bir işe yaramayacak. Arap Baharı’nın yolu IŞİD'e karşı mücadele çok yönlü olarak verildiği takdirde başarıya ulaşılabilir. Bunun ilk halkası emperyalizme, işgalcilerin kuklası Irak hükümetinin mezhepçiliğine, Ortadoğu'dan Kuzey Afrika'ya uygulanan neo-liberal yıkım politikalarına karşı mücadele eden solun güçlenmesidir. Bugün Irak ve Suriye'nin üçte birini kontrol altında tutan IŞİD, Sünni emekçilerin ve Ortadoğu'da her halk, inanç ve mezhepten emekçinin birleşik mücadelesi ile durdurulabilir. IŞİD'e karşı mücadele, siyasi bir mücadele olmak zorunda. Bu bir hayal değil. Ortadoğu'da, Afrika'da, Asya'da başka bir yol var. Bu yol, 2011 Arap ayaklanmalarının dünyanın her yerinede protesto ve isyan dalgasıyla selamlanan yoludur. Ortadoğu'da emperyalizme, rejime ve IŞİD'e karşı mücadele eden tüm güçlerin bir araya gelmesine yardımcı olmalıyız.
n Diktatör Esad'ın eski dostu Erdoğan, Suriye'de ayaklanma başlayınca önce Müslüman Kardeşleri destekledi ve Türkmenler gibi kendisine bağlı grupları silahlandırmaya başladı. Onlar rejim karşısında tutunamayınca bu kez cihatçı gruplara silah yardımı yapmaya başladı. Türkiye'nin gönderdiği silahlar, Suriye devriminin boğulmasına hizmet etti. Askeri alanda güçlü olanlar silahların da sahibi oldu. n AKP hükümeti, Esad rejiminin başına bela olacağı için IŞİD'in faaliyetlerini görmezlikten geldi. Türkiye sınırında IŞİD'in faaliyetlerine ve burayı lojistik bir merkez olarak kullanmasına devlet göz yumdu. n IŞİD'ın Irak ve Suriye'de el koyduğu petrol rafinlerinden çıkan akaryakıt eskiden olduğu gibi satılmaya devam etti. On yıllardırdır yakıt kaçakçılığını organize eden devlet güçleri IŞİD ile ticarete devam etti. n AKP yönetimindeki devlet, IŞİD'in devlet olma iddiasını tanıdı. IŞİD’e sınır komşusu muamelesi yaptı.
FAŞİST BAHÇELİ SURUÇ KATLİAMINI SAVUNDU Türkiye’de IŞİD’e en fazla sempati duyan kesimlerin başında ülkücü faşistler geliyor. Kürt ve Hristiyan düşmanlığı, katliamcılık iki karanlık çevreyi buluşturuyor. Suruç’ta 31 gencin canını alan katliamı savunan tek siyasi lider Devlet Bahçeli oldu. MHP bir merkez parti değil geçmişinde bir çok katliam olan ve bugün de katliamı savunan bir suç örgütüdür. Kapatılsın!