Kamu Emekçileri Bülteni-2011 Mart

Page 1

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

k amu e mekçileri b ülteni

e-mail: kamuemekcileri@yahoo.com Aylık bülten * Sayı 38 Mart 2011

Mart 2008 H Sayı 25 H

Sermayenin istihdam stratejisi ve yeni saldırı dalgası Torba Yasa’nın mecliste görüşüldüğü günlerde, sermayenin AKP eliyle Ekim 2009 tarihinden itibaren Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) adı altında yürüttüğü çalışmaların belgeleri kamuoyuna yansıdı. Ulusal İstihdam Stratejisi’ni kavramak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerin hedeflerini anlamak açısından büyük önem taşıyor. Kapitalist dünya düzeninin 1970’lerden bugüne içine düştüğü yapısal krizleri aşma çabası içerisinde uygulamaya koyduğu neo-liberal politikalar, dünya ölçeğinde emek-sermaye kutuplaşmasının hızla gelişmesine yol açtı. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun çöküşü ile yeni pazarların açılması ölçüsünde nefes alan kapitalist dünya sistemi, yıllar boyunca faturasını işçi ve emekçilere ödeterek krizleri yönetmeyi başarabildi. Kapitalist dünya sistemi krizleri yönetmeyi başarabilse de, yapısal sorunlarını aşmaya muktedir değildir. Çünkü krizler bizzat kapitalist düzenin kendi yapısal özelliklerinin, özel mülkiyete dayalı üretim tarzının doğal ürünüdürler. Bugün gelinen noktada ise sermayenin krizleri yönetme olanakları da tükenmektedir. ABD’de patlak veren 2008 krizi, Yunanistan’dan başlayan ve tüm Avrupa’yı etkisi altına alan sınıf mücadelelerine kaynaklık ederken, servetsefalet kutuplaşmasının ağır bir biçimde yaşandığı birçok Ortadoğu ülkesinde ayaklanmalara ve diktatörlüklerin sarsılmasına yol açtı. Uluslararası sermayenin ise giderek yaygınlaşan krizi aşmak için servet-sefalet kutuplaşmasını daha da büyütecek neoliberal politikaları hayata geçirmekten başka şansı bulunmuyor. Ulusal İstihdam Stratejisi de özü itibariyle bu politikaların istihdam alanına yöneltilmiş biçimi

olarak karşımıza çıkıyor. Ulusal İstihdam Stratejisi, “istihdamın artırılması ve işsizliğin azaltılması” kavramı ile sunuluyor. Bu hedef doğrultusunda yapılmak istenen ise güvenceli istihdamın ortadan kaldırılarak, kısa süreli ve esnekkuralsız çalışma modellerinin yaygınlaştırılması olmaktadır. Böyle bir çalışma modelinin yaygınlaşması ölçüsünde ise örneğin bir ay içerisinde birkaç gün veya parça başı vb. çalışanlar işsiz kategorisinden çıkmış ve istihdamdaki yerini almış oluyor! İşgücü piyasasının esnekleştirilmesi temelde işgücü maliyetlerinin düşürülmesi hedefine bağlı olarak ortaya konulan istihdam modellerini kapsıyor. Bu ise düzenli bir iş olanağının ortadan kaldırılması, gelir düzeyinin düşmesi, sosyal haklardan yoksunluk ve ‘öteki dünyada’ emeklilik anlamına geliyor. Bugün işçilerin önemli bir bölümü düşük ücretle ve kölece çalışma koşulları altında çalıştırılırken, UİS ile bu koşulların www.sosyalistkamu.com kamuemekcileri@yahoo.com

MK


2 - www.sosyalistkamu.com

daha çok yaygınlaştırılması ve esnek çalışma modellerinin genişletilmesi amaçlanmaktadır. Sermayenin istihdam stratejisinin özünün işgücü maliyetlerinin düşürülmesi olduğunu belirtmiştik. Bunun bir yanında çalışma yaşamının esnekleştirilmesikuralsızlaştırılması bulunurken, öte yanında ise sosyal hakların gaspı bulunmaktadır. Bu kapsamda işçilerin kıdem tazminatlarına göz dikilmekte, bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmek istenmektedir.

4688 Değişiklik Tasarısı ve Toplu Sözleşme aldatmacası Bir yandan işgücü piyasasının esnekleştirilmesine dönük adımlar atılırken, öte yandan ise sendikal haklara ilişkin düzenlemelere gidiliyor. Kısmi zamanlı, sözleşmeli, taşeron vb. çalışma biçimleri, toplu sözleşme hakkını ve sendikal örgütlenme olanaklarını ortadan kaldırırken, sendika kanunlarında yapılması düşünülen değişiklikler “demokratikleşme” adımları olarak sunuluyor. Bu değişikliklerin bir yanında ise kamu emekçilerine “toplu sözleşme” hakkı(!) verilmesi bulunuyor. Grev hakkı içermeyen ve 10 yıldır uygulanan toplu görüşme oyununun süslenerek yeniden sunulması anlamına gelen “toplu sözleşme”nin “toplu görüşme”den tek farkı ise son karar merciinin uzlaştırma kurulu olması. Grev hakkı olmaması nedeniyle hiçbir yaptırım gücü bulunmayan ve bir orta oyunundan ibaret olan “toplu sözleşme” hakkı demokratikleşme olarak sunuluyor. Fakat yapılmak istenen düzenlemelerin püf noktası bunlar değil. Esas olarak kamuda iş güvencesinin ortadan kaldırılması, kamu kurumlarının tasfiyesi ve esnek çalışma saldırısının zemini döşenmek isteniyor. Sermaye iktidarı, kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkı tanıma iddiası ile yıllardır kucağında besleyip büyüttüğü güdümlü sendikaları güçlendirmek, KESK’e bağlı sendikaların gücünü kırmak istemektedir. Göstermelik toplu sözleşme hakkını bile KESK’i üçüncü konfederasyon durumuna geriletmeyi başardığı bir dönemde gündeme getirmektedir. Küçük bir işkolu dışında KESK’in yetkili olduğu hiçbir işkolu kalmamış, 5 işkolunda Memur Sen ve 5 işkolunda ise Kamu Sen’e bağlı güdümlü sendikalar en çok üye kaydetmiş sendikalar durumuna getirilmiştir. Yıllardır KESK’e karşı uygulanan politikalar, karşı-propagandalar, soruşturmalar ve gözaltılar, KESK’in fiili-meşru mücadele çizgisini yitirmesiyle birleşince sonuçlarını

vermiş, gerici sendikalar devletin sunduğu her türlü olanağa yaslanarak palazlanmışlardır. “Toplu Sözleşme” düzenlemesindeki amaç ise KESK’i tümüyle ortadan kaldırmak, terbiye etmek ve kamu emekçilerini güdümlü-gerici sendikalara mahkum etmektir. Sermaye iktidarı, yapmaya hazırlandığı düzenleme ile toplu sözleşme hükümlerinden yararlanabilmek için yetkili sendikalara üye olmayı ya da dayanışma aidatı ödemeyi şart koşmak istemektedir. Bunun anlamı, üç kuruşluk zamdan yararlanabilmek için bile Kamu Sen ve Memur Sen’e bağlı sendikalara üye olmak ya da dayanışma aidatı ödemektir. Sermaye iktidarı umduğunu bulursa işte bu yolla KESK’i daha da bitirmeyi, devlet beslemesi sahte sendikaları güçlendirerek kamuya dönük amaçlarını gerçekleştirmek için sütliman bir ortam yaratmayı amaçlamaktadır. Bunu başardığı ölçüde iş güvencesini adım adım ortadan kaldıracak, kamunun tasfiyesini hızlandıracak ve esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştıracaktır. 4688 sayılı yasada yapılmak istenen değişiklikler, 2008 toplu görüşmelerinde performans sistemine imza atan Kamu Sen ve Memur Sen’in, neden Torba Yasa karşısında kuru gürültü dışında hiçbir fiili karşı koyuş göstermediklerini de anlaşılır kılmaktadır. Dahası hükümet ortağı gibi davranan Memur Sen, Torba Yasa karşısında tutum almak şöyle dursun, yasadaki göstermelik düzenlemeleri müjde olarak sunmaktan da geri durmamıştır. Bu güdümlü ve sahte sendikaların tutumlarının ne anlama geldiğini anlamak ve bilince çıkartmak tüm kamu emekçileri açısından büyük önem taşımaktadır. Saltanatlarını devlet güdümünde sürdüren bu sendikalar, yapılacak düzenlemeler ile hiç ter dökmeden yüzbinlerce kamu emekçisini üye yapma ve aidat toplama hesabındadırlar. Kuşkusuz sermayenin hesabı bundan ötedir. Sermaye sınıfı ve iktidarı, bu değişiklikler ile KESK’in gücünü kırarak, elleriyle besledikleri bu sahte sendikalar eliyle kamunun tasfiyesine dönük politikalarını sorunsuzca hayata geçirmeyi ummaktadır. Sermayenin AKP eliyle yürüttüğü saldırı politikaları, KESK’in gücünü kırabildikleri ölçüde hayat bulmaya devam edecek ve 657 sayılı yasada yapılmak istenen değişiklikler hızla geçecektir. Kamu emekçileri sermayenin bu sinsi planını görmeli, “toplu sözleşme” aldatmacasına kanmamalı, KESK’e bağlı sendikalarda bütünleşerek örgütlülüklerine sahip çıkmalıdırlar. Sosyalist Kamu Emekçileri


www.sosyalistkamu.com - 3

Sendikalarda Yeniden Yapılanma Sorunları Üzerine-1 Sosyalist Kamu Emekçileri olarak uzun zamandır sendikalarda devrimci temellerde bir dönüşümün zorunluluğuna vurgu yapıyor, genel kurullara ilişkin ise iki temel nokta üzerinden belirlediğimiz temel hedeflerimizi, bulunduğumuz veya ilişki kurabildiğimiz sendikalara taşımaya çalışıyoruz. Bu hedeflerden ilki hak alma ve saldırıları püskürtme potansiyeli taşımayan protestocu eylem tarzının ve uzlaşmacı-diyalogcu sendikal çizginin aşılarak kapsamlı ve hedefli bir merkezi mücadele programının oluşturulması, ikincisi ise sendikalarda bürokratik yapının aşılarak geniş katılımlı organların karar organı olarak işletilmesi ve bunun tüzüksel güvence altına alınmasıdır. İzlediğimiz ve katıldığımız şube genel kurullarında mevcut mücadele çizgisi ve bürokratik yapıdan önemli oranda rahatsızlık duyulduğunu, hemen her şube genel kurulunda kürsülerde yapılan konuşmalar veya verilen önergelerle bu rahatsızlıkların dile getirildiğini gözlemliyoruz. Ne var ki, genel kurul kürsülerini kullanan, çoğunluğu farklı sendikal gruplar içerisinde yer alan ve eleştirilerini kürsüden yüksek sesle dile getiren kadroların öngörüleri örgütlü bir hedef durumuna yükselemiyor. Bunun gerisinde ise sendikal grupların büyük oranda yönetimlerin belirlenmesine indirgenmiş bakış açılarının şube genel kurulları üzerinde oluşturduğu atmosfer bulunuyor. Yönetim koltukları üzerinden şekillenen ittifak ilişkileri ve ayrışmalar, sendikaların gerçek ihtiyaç ve sorunlarının tartışılma zeminlerini tahrip ediyor. Genel Kurul süreçlerine ilişkin olarak kimi sendikal gruplarca “aşırı merkezileşme-bürokratikleşme”, “fiilimeşru mücadele çizgisinden kopma” eleştirileri getirilmesine karşın, halihazırda bu eleştirilerin -ajitatif söylemleri bir yana bırakırsak- somut öngörüler biçimine ulaşmadığını, mevcut öngörülerin ise sınırlı bir hedefi aşmadığını görüyoruz. Bizler ise her platformda sendikaların yapısal sorunlarına ilişkin somut öngörülerimizi tartışmaya ve tartıştırmaya çalışıyoruz. Bu çabanın bir parçası olarak da, bu sayımızdan itibaren sendikaların yapısal sorunlarına ilişkin öngörülerimizi kapsamlı bir biçimde işlemeye çalışacağız.

Bürokratik merkezi yapının aşılması ve kurullara dayalı yapılanma “Bürokratizm” kamu emekçileri hareketinde son dönemde yoğun bir eleştiri konusu haline gelmiş bulunmaktadır. Sendikalar özü itibariyle 4688 sayılı yasanın belirlediği zorunlu organlar eliyle yönetilmekte, bu durum karar süreçlerinin aşırı derecede merkezileşmesi olgusunu doğurmaktadır. 7 kişilik Merkez Yönetim Kurulu, tüm sendikalarda genel kurul sonrası en üst ve yetkili organ durumundadır. Bu durum sendika üye ve kadrolarını karar süreçlerinin dışına itmekte, taban dinamiklerinin tahrip olmasına yol açmakta, alınan kararların tabanla buluşmasını sınırlandırmaktadır. İşyerlerinden ve şubelerden başlayan tartışmalar üzerinden bir mücadele hattının oluşturulmaması, günübirlik ve hedefsiz eylem kararlarına yol açmakta, süreçler doğru tahlil edilememekte ve kaçırılmaktadır. Burjuva parlamentolarında bile biçimsel de olsa yasama ve yürütme yetkisi ayrı ellerde toplanmışken, emek örgütü olan sendikalarda tüm yetkilerin MYK elinde toplanmış olması şaşılası bir durumdur. Öte yandan bürokratik yapılanmanın bir başka örneği de Başkanlar Kurulu (BK) oluşumudur. Bu kurul danışma


4 - www.sosyalistkamu.com

kurulu olarak işlev görse de şube başkanlarından oluşmakta ve iki genel kurul arası dönemde değişmeyenkalıcı bir kurul olarak işlemektedir. Sendikaların hemen hepsinde (Eğitim Sen’de yok) Merkez Temsilciler Kurulu (MTK) gibi oluşumlar bulunmaktadır. Ne var ki bu oluşumlar karar organı olarak değil danışma organı biçiminde işlemekte, toplantıları geç yapılmakta, kimi sendika tüzüklerinde ise yılda bir kez toplanması öngörülmektedir. Sendikalarda öncelikle bürokratik işleyiş ortadan kaldırılmalı ve karar alma süreçleri yeniden yapılandırılmalıdır. Bu kapsamda MTK genel kurul sonrası en üst karar organı olarak tanımlanmalı ve işletilmeli, BK oluşumu kaldırılmalı, MYK yürütme organına dönüştürülmelidir. Kuşkusuz bu MYK’yı bütünüyle karar almada yetkisiz kılmak anlamına gelmemektedir. Gündelik gelişmeler karşısında MYK’ya karar alma yetkisi verilmek durumundadır. Ancak uzun vadeli mücadele programlarının ve eylem takvimlerinin oluşturulmasında, mücadele perspektifinin belirlenmesinde MTK temel alınmalı ve MYK da gündemle ilgili öngörülerini MTK’ya taşımalıdır. MTK üç ay gibi kısa aralıklarla toplanmalı, doğal üyeler dışındaki üyeleri, yani şubelerden katılacak kurul üyeleri her toplantı öncesinde yeniden belirlenmelidir. MYK’ların yürütme, MTK’ların karar organına dönüştürülmesi talepleri karşısında çoğunlukla “zorunlu organların yetkileri devredilemez” denilerek 4688 sayılı yasa engeli çıkartıldığı bilinmekte, bu türden talepler karşısında 4688, demoklesin kılıcı gibi kullanılmaktadır. Oysa bu tümüyle bir yanılgıdır. Sendikanın zorunlu organları 4688 sayılı yasada tanımlanmakla birlikte, karar süreçlerinin nasıl işletileceği konusunda yasanın getirdiği

bir sınırlama yoktur. Sınırlama tümüyle kafalarda ve niyetlerdedir. Üstelik kimi yönleriyle sahte yasa sendika tüzüklerinden daha ileri hükümler taşımaktadır. Çoğunlukla şube genel kurulları delegelerle yapılırken, 4688 sayılı yasada üye sayısı 500’e kadar olan şubelerde genel kurulların üyelerle yapılması öngörülmektedir. Zorunlu organlara ilişkin olarak ise yasada “görev ve yetkilerini” devredemeyecekleri belirtilmekte, bu organların görev ve yetkileri konusunda ise 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun hükümlerinin geçerli olacağı belirtilmektedir. 2821 sayılı kanunda ise yönetim kurulunun devredemeyeceği yetkileri ise karar alma süreçlerine ilişkin değil, sendikanın temsili, gelir-gider hesaplarının tutulması vb.dir. Anlaşılacağı üzere sendikanın geniş tabanlı organlarının karar organları olarak tanımlanmasının ve MYK’ların bu kararları uygulamakla yükümlü kılınmasının önünde yasal bir engel de yoktur. Kaldı ki, böyle bir engel bulunsaydı bile yasal engelleri aşmanın binbir yolu varken buna sığınmak olsa olsa bürokratik merkeziyetçiliğe burjuva yasalarda dayanak aramak anlamına gelir. Peki MTK’lar nasıl karar alacak? Kimi sendikalarda MTK karar organı olarak görülse de, mevcut MTK deneyimleri bu organların karar alabilecek biçimde işletilmediğini göstermektedir. Genel olarak şube raporlarının okunması, MTK üyelerinin konuşması ve MYK’nın eleştirilere yanıt vermesi biçiminde işletilmektedir. En iyi durumda eteklerdeki taşları dökmekten öteye geçilememektedir. MTK’nın karar organı olarak işletilebilmesi için bu işleyiş tarzına son verilmeli, MTK toplantısının en az bir günü şubelerden gelen öneri ve önergelerin tartışılarak karara bağlanmasına ayrılmalıdır. MTK gündemleri birkaç ay öncesinden şubelere iletilmeli, işyerlerinde ve şube temsilci kurullarında tartışılarak, şubelerde oluşan öneriler ve kararlaştırılan önergeler MTK’ya taşınmalıdır. Bu işleyiş tarzı, sendika tüzüklerinde de tanımlanmalıdır. Sendikalarda geniş tabanlı kurulların karar organları durumuna getirilmesi, alınan kararların geniş tabana yayılmasına ve sendika kadrolarında sorumluluk ve aidiyet duygusunun gelişmesine katkı sunacak, merkeziyetçi yönetim algılayışının getirdiği sorun ve sıkıntıların aşılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Kuşkusuz tüzüklerde bu yönde değişikliklere gidilmesi kendi başına yeterli değildir. Bu aynı zamanda bu organları layıkıyla işletmeye yönelmiş bir iradeyi de gerektirmektedir.


www.sosyalistkamu.com - 5

BTS 5. Olağan Genel Kurulu Ankara’da yapıldı... KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası(BTS)’nın 5. Olağan Genel Kurulu 5-6 Mart tarihlerinde TCDD Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda yapıldı. 2855 üyesi bulunan BTS, üye sayısı bakımından ulaştırma hizmet kolunda üçüncü sendika durumunda bulunuyor. Divanın oluşturulması ile başlayan genel kurulda, saygı duruşu sonrasında BTS’nin ve kamu emekçilerinin mücadelelerinden kareler sunan sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından açılış konuşmasını BTS Genel Başkanı Yunus AKIL yaptı. Akıl yaptığı konuşmada “kapitalist moderniteyi tanımlamadan verilecek tüm mücadele ona hizmet eder” derken Mısır, Tunus ve Libya’da yaşanan gelişmelere de değindi. AKP hükümetini teşhir ettiği konuşmasında, Kürt sorununda samimiyetsiz olduğunu ve Kürt siyasetçilerinin tutuklandığını söyleyerek AKP’nin demokratikleşme aldatmacasına değindi. AKP’nin öğrenci sorunlarını jaguarlı öğrencilerle görüştüğünü ifade eden Akıl, sözde Ergenekonla hesaplaşıyor görüntüsü altında AKP’nin kendi derin devletini kurmakta olduğunu söyledi. Kamuya dönük saldırılara da değindiği konuşmasında taşeronlaştırma saldırısının hızlandığına vurgu yaptı. BTS Genel Başkanı Yunus AKIL’ın konuşmasının

ardından konuklara söz verildi. Bu bölümde SDP Genel Sekreteri, SES Genel Başkanı ve BES Genel Başkanı tarafından konuşmalar yapıldı. Konuk konuşmalarının ardından raporlar okundu. Faaliyet raporu üzerine söz alan bir kadın delege sendikada kadınların oranının yüzde 10 bile olmadığını, iki yıldır 8 Mart’la ilgili bildiri çıkartılmadığını eleştirerek kadın komisyonlarının işletilmesi gerektiğini belirtti. Ardından söz alan Mithat Ercan ise “yoldaşlık” kavramı üzerinden kurduğu konuşmasında, “yoldaşlık ilişkisi ile yola çıkılmaz ise başarısız olunur” dedi. Sol harekete ilişkin şeflik eleştirisi getiren Ercan, sendikalarda yaşanan ayrışmaların sendikalara zarar verdiğini söyledi. Liberalizmin çekim merkezi olduğunu, uzaydaki kara delikler gibi içine çektiği her şeyi yok ettiğini ve geleneksel solun hızla liberalizme yöneldiğini söyleyen Ercan, sayısal çoğunluğa sahip anlayışların sendikaların mevcut tablosundan sorumlu olduklarını ve kendilerini gözden geçirmeleri gerektiğini vurguladı. “KESK’i bu hale getirenler matematiği güçlü olanlar” diyen Ercan, bundan sonraki süreçte yönetimlere seçilenleri siyasetleri ile eleştireceklerini söyledi. Hasan Bektaş ise “öğrenciye, işçiye, çiftçiye tahammül edilmeyen bir dönemden geçildiğini”


6 - www.sosyalistkamu.com

belirterek, KESK’in grev ve toplu sözleşme hakkı olmayan bir Anayasa referandumunda ‘hayır’ diyemediği eleştirisini getirdi. Torba yasanın davul çala çala geldiği halde KESK’in iç sorunlarıyla meşgul olduğunu belirtti ve yaşanan olayın aylarca gizlenmesini eleştirerek hataları koruma mantığından vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. BTS’nin iki yıllık döneminde yaşanan eksikliklere de değinen Bektaş, genel merkez yöneticilerinin birbirleriyle diyalogsuz olduklarını ve sendika içi eğitime önem verilmediğini söyledi. Bir kadın delege ise KESK’te yaşanan olayın aylar sonra basına ve kamuoyuna yansımış olmasını eleştirerek, BTS Genel Başkanı’nın örgüte sormadan taciz edenden yana basın açıklaması yaptığı eleştirisi getirdi. “Kadının beyanı esastır” diyen kadın delege, taciz olgusunun siyasi polemik haline getirilmemesi gerektiğini söyledi. Murat Oral isimli delege ise Kürt sorunu yoğunluklu konuşmasında, yeni sendikal anlayışa ihtiyaç olduğunu belirterek KESK’in sorunlarını çözmek için çalıştay düzenlemesi gerektiğini söyledi. 10’u aşkın delegenin konuştuğu kurulda, emekliliğe ayrılan ve 20 yıl boyunca kamu emekçileri mücadelesi içerisinde yer alan bir delegeye plaket sunuldu. Yaşadığı duygusal anlar nedeniyle konuşamayan delege, ilerleyen saatlerde bir veda konuşması yaptı.

Önergeler ve tartışmalar Karar ve nisap sayılarındaki eksiklikler nedeniyle Çalışma Bakanlığı’nın sendikaya gönderdiği uyarı yazıları doğrultusunda tüzükte gerekli düzenlemelerin yapılması yönünde sunulan önergeler kabul edildi. Öte yandan sendika tüzüğünün Merkez Genel Kurulunun Görev ve Yetkileri başlıklı 19’uncu maddesi uyarınca, sendika tüzüğüne uygun yönetmeliklerin çıkarılması, taşınmaz alım-satımı ve kredi alımı, Başkanlar Kurulu’nun onayının alınarak şube açılması ve yerinin belirlenmesi hususlarında MYK’ya yetki verildi ve sendika tarafından görevlendirilen üyelere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirlenen kıstaslar üzerinden harcırah ödenmesi yönünde sunulan önerge de kabul edildi. Sendika tüzüğünde, profesyonel çalışacak yönetici sayısı belirleme yetkisi Genel Kurul’da bulunduğu için MYK üyelerinden bir kişinin profesyonel olarak görev yapması yönünde verilen

önerge kabul edildi. Tüzüğün 3. maddesinin sonuna “Sendikal faaliyetleri nedeniyle zarara uğrayan üyelere yardım için dayanışma fonu oluşturulması” yönünde ekleme yapılmasını içeren önergeye, “hangi durumlarda ve hangi koşullarda” bu fonun kullanılacağının önerge içerisinde yer alması gerektiğini belirterek aleyhte konuşma yapanlar oldu. Bu hususların yönetmelikle düzenleneceği cevabı sonrasında sunulan önerge kabul edildi. “Haydarpaşa mücadelesinin kitaplaştırılması, ulaşım hizmetlerinin sunumunda çok dilliliğin kullanılması, 6 ayda bir Genel Temsilciler Kurulu toplantısı yapılması, genel eğitim programı oluşturulması, merkezi İş Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyonu, TİS komisyonu, Hukuk Komisyonu, Ulaştırma Komisyonu, Ayrımcı ve Keyfi Muameleye Karşı Mücadele Komisyonu, Kadın Komisyonu gibi komisyonların oluşturulması” yönünde sunulan önergeler kabul edildi. Ayrıca toplu görüşme primi adı altında sendika üyesi olanlara devletin üç ayda bir ödeyeceği 45 TL’nin gönüllülük temelinde sendikaya aktarılması için üyelerden muvafakatname alınması ve buradan elde edilecek gelirlerin alınan binanın borcu bitene kadar yarısının bina ödemelerine, kalan yarısının ise eğitim fonuna aktarılması yönünde sunulan önerge de kabul edildi. Sendika tüzüğünün taşeron, geçici vb. adlar altında çalışan ulaştırma çalışanlarını da kapsayacak şekilde düzenlenmesi biçiminde sunulan önerge, 4688 sayılı yasadan kaynaklanabilecek sorunların bilincinde olarak kabul edildi. 4688 sayılı yasada yalnızca devlet memuru statüsündekilerin memur sendikalarında örgütlenebileceği hükmü bulunmasına karşın, taşeron çalışanların sendikalarda örgütlenmesi yönünde fiili tutum geliştirilmesi yönünde gösterilen irade oldukça anlamlıydı. Sosyalist Kamu Emekçileri’nin hazırlayıp farklı siyasal zeminlerde yer alan devrimci kadroların sahiplenmesi ile sundukları önergelerden ikisi geçerken, biri divanın biçimsiz müdahaleleri sonrasında reddedildi. “Temel talepler doğrultusunda sonbahar aylarından başlamak üzere ve grev eksenine oturan merkezi bir mücadele programının oluşturulması için çaba harcanması ve bu istemin KESK genel kuruluna taşınması” yönünde sunulan önerge ile “sendikanın


www.sosyalistkamu.com - 7

işleyiş sorunlarının tartışılarak 4688 sayılı yasaya dayalı organsal işleyişin tümüyle ortadan kaldırılması için tüzükte değişiklikler yapmak üzere 1 yıl içinde tüzük kurultayı yapılması” yönündeki önerge kabul edildi. KESK Genel Kurulu’na sunulmak üzere hazırlanan, “kısa aralıklarla toplanacak, 11 sendikanın Merkez Yönetim Kurulları üzerinden Genel Yönetim Kurulu oluşturulması ve KESK MYK’nın bu kurulun yürütmesi haline getirilmesi” yönünde verilen önerge divanın açık müdahalelerine konu oldu. Genel Kurul boyunca Divan Başkanı BES Eski Genel Başkanı Bülent Kaya, hemen tüm önergelerde yönlendirmeler ve yorumlar yaptı. KESK’te GYK oluşturulması yönündeki önergede ise GYK oluşturulmasıyla birlikte Danışma Kurulu’nun kaldırılması ibaresi yer alıyordu. Bu ibare Danışma Meclisi ile karıştırılarak yanlışlıkla yazılmıştı. Bilindiği gibi KESK’te 11 sendikanın MYK’larından oluşan ve üç ayda bir toplanan Danışma Meclisi ile yılda bir kez toplanan ve MYK’ların yanı sıra tüm sendikaların şube başkanlarının da bulunduğu iki ayrı danışma organı yer almaktadır. Önerge özü itibariyle Danışma Meclisi’nin Genel Yönetim Kurulu’na dönüştürülmesini, bu kurulun kısa aralıklarla toplanmasını, karar organına dönüştürülmesini ve KESK MYK’ya yürütme görevi verilmesini öngörüyordu. Divan Başkanı, “danışma kurulu ne güne duruyor arkadaşlar, bu nasıl bir önerge” gibi sözlerle çıkışlar yaptı. Danışma kurullarının zaten karar organı olduğunu iddia eden Kaya, 4688 sayılı yasayı da bu değişikliğin yapılmasına engel olarak gösterdi. Divanın bu yorumları karşısında salondan bir kişi “Danışma

kurullarının karar organı olmadığını, 4688 sayılı yasada zorunlu organların görevlerinin devredilemeyeceğinin hükmedildiğini, zorunlu organların görev ve yetkilerinin ise 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nda düzenlendiğini, yönetim kurulunun devredemeyeceği yetkilerinin temsil yetkisi, kurullarda görev alacakları belirleme yetkisi, mali kayıtları tutma yetkisi gibi yetkiler olduğunu, bunların zaten devredilmediğini ve hiçbir yasanın bir sendikanın kararlarını hangi süreçlerle alacağına dönük sınırlama getirmediğini” söyleyerek itiraz etti. Önerge yeterli tartışmaya konu edilmeden oylamaya sunuldu ve reddedildi. Delegelerin çoğunluğunun çekimser kaldığı gözlendi. İki ayrı ittifak grubunun oluştuğu genel kurulda, Devrimci Sendikal Dayanışma(DSD), Sendikal Birlik(SB) ve Emek Hareketi(EH) birlikte aday çıkartırken, Demokratik Emek Platformu(DEMEP) ve Demokratik Emek Meclisi(DEM) birlikte davrandı. Bu gruplar dışında kalan diğer devrimci delegelerden ikisi bu listeden, 3 delege de bağımsız olarak üst kurul delegeliği için adaylığını koydu ve ikinci ittifaktan yönetime adaylığını koyanlardan bazılarını desteklediler. İkinci gün yapılan ve çarşaf liste ile gidilen seçimler sonucunda ilk listeden dört, ikinci listeden ise üç kişi yönetime seçildi. Sosyalist Kamu Emekçileri genel kurul salonunda “KESK’te Genel Kurullar Süreci ve Sosyalist Kamu Emekçileri’nin Temel Mücadele İlkeleri” başlıklı broşürün dağıtımını gerçekleştirdiler. Sosyalist Kamu Emekçileri


8 - www.sosyalistkamu.com

KESK’e bağlı şubelerin genel kurulları yapıldı... Eğitim Sen şube genel kurullarından

p İstanbul 3 No’lu Şube Genel Kurulu Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube 4. Olağan Genel Kurulu 27 Şubat Pazar günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde yapıldı. Çoğunluğun geç sağlanması nedeniyle 12.30 gibi oldukça geç başlayan genel kurul saygı duruşu ve divan seçimi ile başladı. Genel Kurul salonu Eğitim Sen 3 No’lu Şube imzalı “Birleşe birleşe kazanacağız!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Yaşasın toplu sözleşme, yaşasın grev!”, “İnsanca yaşam demokratik Türkiye!”, “Parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim!” ve “Ne 4-B, ne 4-C herkese güvence!” şiarlarının yanı sıra, Okuluma Dokunma İnisiyatifi imzalı “Okullar halkındır satılamaz!” şiarlı ozalitlerle süslenmişti. Şube Başkanı Nebat Bükrek yaptığı açılış konuşmasında Tunus, Mısır, Libya ve direnen tüm halkları selamladı. Sermayenin ve AKP hükümetinin işçi ve emekçilere yönelttiği saldırılardan söz eden Bükrek, işyeri eksenli bir mücadele ekseniyle faaliyet yürüttüklerini belirtti. Devlet güdümlü sendikaların karalamalarına maruz kalmalarına rağmen üye sayılarının arttığını, önümüzdeki üç yılın zorlu bir dönem olarak yaşanacağını ifade ederek yeni dönemde de yönetime aday olduklarını ilan etti. Faaliyet raporu ve kadın sekreterliğinin raporunun okunmasının ardından söz alan delegelerden Yaşar Aydoğdu, kurulların işletildiği bir yapı ihtiyacına değinerek sendikalarda yeniden yapılanma gerektiğini söyledi ve geniş tabanlı yönetimler, yeni formlar bulmak üzere seçimsiz kurullar yapılması önerisi getirdi. Aydoğdu, “umuyorum ki bu genel kurul delegelerle yapılan son genel kurul olur” diyerek delegelik sisteminin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Güldeniz Şener ise yönetime ve üst kurul delegeliğine bağımsız adaylığını açıklayarak, sendikaların sınıfa önderlik edebilmesi için mücadelede birlik olması gerektiğini, kişilere değil programa dayalı ve yapılması gerekenler üzerinden tartışılması gerektiğini belirterek, yönetimlerin karar mekanizmaları olmaktan çıkartılarak uygulayıcı kurullar haline dönüştürülmesi gerektiğini ifade etti. Kadın Sekreterliği için bağımsız aday olduğunu açıklayan Aliye Dülger ise bağımsız kadın sekreterlikleri talebini iletti. Esnek çalışma saldırısına ve kadına dönük şiddete değinen İlkbahar Atılgan, yeni bir sendikal anlayışın oluşturularak kapsayıcılığın sağlanması gerektiğini söyledi ve kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıkları eleştirdi. Arap halklarını ve yoksul halkları selamlayarak konuşmasına başlayan ve yönetime adaylığını açıklayan Hüseyin Tosu, KESK’in yeniden yapılandırılması ve geniş tabanlı meclislerin karar organları olması gerektiğini söyledi. KESK’te sendikal bürokrasinin hakim olduğunu ve basın açıklamalarına inen bir eylem anlayışının var olduğunu söyleyen Nilay Orhan ise karar süreçlerinin tabanı dışladığı eleştirisi getirerek, yönetim kurullarının yürütme haline getirilmesi, işyerlerinde işyeri meclislerinin, şubelerde şube meclislerinin ve merkezde ise merkez


www.sosyalistkamu.com - 9

meclislerinin karar organı olması gerektiğini söyledi. Üç yıllık dönemde her okulda emeklerinin olduğunu söyleyen ve işyerlerinde kadın üyelere dönük gelişen saldırılara müdahalelerini anlatan Ali Güneş, “delegelik kalksın, üyeler oy kullansın deniyor, biz Emek Hareketi olarak hepsinin arkasındayız” dedi. Genel merkezin üç senedir şubeyi yoksullukla terbiye etmeye çalıştığı eleştirisi getiren Güneş, “Cumhurbaşkanlığına yazı yazdım cevap geldi, genel merkezden gelmedi” dedi. Güneş, üç yıldır şubede sınıf sendikacılığının tohumlarını attıklarını belirterek kurul delegelerinden üç yıl daha yetki istedi. Kürsüden disiplin kurullarının ve disiplin yönetmeliklerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini, mücadele yol ve yöntemlerini konuşmak gerekirken kürsünün tanıtım ve oy istemek biçiminde kullanılmasını eleştiren konuşmalar da yapıldı. Sendikanın yeni bir örgütlenme anlayışına ihtiyacı olduğunu vurgulayan, yapısal değişim ihtiyacını dile getiren ve çarşaf liste yönteminin yetersiz olduğunu ifade eden konuşmalar yapıldı. Delegelerin dile getirdiği bir diğer konu da fiili meşru mücadele çizgisinin yitirildiği eleştirisi üzerine oldu. Kürsü konuşmalarında eleştirilen bir başka konu da KESK’te taciz iddiaları karşısında alınan tutumlardı. Ayşe Panuş, KESK’te taciz iddiası üzerinden yaşananlara atıfta bulunarak “bu konuyu KESK tartışmadı, gruplar tartıştı” dedi. Panus, güvencesiz kadınlara ilişkin Eğitim-Sen’in bir politikası olmamasını de eleştirdi. Yapılan konuşmaların ardından Şube Başkanı Nebat Bükrek eleştirilere cevap vermek için tekrar kürsüye çıkarak kendilerine iş üzerinden eleştiri gelmediğini, bunun ise delegasyonun kendilerinin onayladığı anlamına geldiğini söyledi. Bükrek’in konuşmasının ardından raporlar aklandı ve çok sayıda önergeyi tasnif etmek üzere Önerge Komisyonu oluşturuldu. Genel kurulun geç başlaması ve konuşmaların geç saatlere kadar sürmesi nedeniyle sunulan çok sayıda önerge niteliğine göre gruplandırılarak topluca oylandı ve oybirliği ile kabul edildi. Sosyalist Kamu Emekçileri de, grup temsilcilerinden ve delegelerden aldıkları imzalarla Eğitim Sen şube kurullarına dönük olarak hazırlamış oldukları önergeleri sundular. Diğer önergelerle birlikte “sendika çalışanlarının ücretlerinin profesyonel yöneticilerin ortalama ücretlerine yükseltilmesi, temel talepler doğrultusunda bahar aylarından başlayan ve grev eksenine dayalı merkezi bir mücadele programının oluşturulması, genel kurul sürelerinin iki yıla düşürülmesi, şube genel kurullarında delegelik sisteminin kaldırılması, geniş tabanlı organların karar organı yönetimlerin ise yürütme organı olarak tanımlanması, tüzükte profesyonelliğe ilişkin sınırlama getirilmesi” içerikli bu önergeler de oybirliği ile kabul edilmiş oldu. Yönetim Kurulu üyelikleri için 6’şar aday çıkaran Tabanda Birlik Listesi (Emek Hareketi’nin listesi) ile Demokrasi Dayanışma İçin Birlik Listesi (Demokratik Emek Platformu-Yurtsever Emekçiler, Devrimci Sendikal Dayanışma, Kamu Emekçileri Cephesi ve Şube İnisiyatifi’nin ortak listesi) yarıştığı genel kurulda bağımsız olarak adaylığını koyanlar da oldu. Yapılan seçim sonucunda Tabanda Birlik Listesi’nden 2, Demokrasi Dayanışma İçin Birlik Listesi’nden 4 ve bir bağımsız aday yönetime seçildi. Sosyalist Kamu Emekçileri kurulda Eğitim Sen’e dönük olarak çıkarılan broşür ile “KESK’te Genel Kurullar Süreci ve Sosyalist Kamu Emekçileri’nin Temel Mücadele İlkeleri” başlıklı broşürün dağıtımını yaptılar. Sosyalist Kamu Emekçileri/İstanbul

p İstanbul 4 No’lu Şube Genel Kurulu Genel kurul 27 Şubat Pazar günü Gaziosmanpaşa Kültür Merkezi’nde yapıldı. Çoğunluğun geç sağlanması üzerine yaklaşık 3 saat gecikmeyle başlayan genel kurulda ilk olarak saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunun ardından Şube Başkanı Mehmet Sarı açılış konuşması gerçekleştirdi. Konuşmasında sermayenin işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına değindi. Divanın seçilmesinin ardından yönetim kurulu raporları okundu. Bu kısımda 16 delege söz alarak konuşma gerçekleştirdi. Delegelerin konuşmalarında 3 yıllık sürece ilişkin eleştirilerin yanı sıra yeni döneme ilişkin öneriler de yer aldı.


10 - www.sosyalistkamu.com

Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD)’dan emekçiler konuşmalarında güvencesizlerin örgütlenmesi, neo liberal saldırılara karşı uluslararası mücadelenin büyütülmesi, sınıf ve kitle sendikacılığı ihtiyacını vurguladılar. DSD’lilerin konuşmalarının en belirgin yanı ise KESK’in yeniden yapılandırılması istemi oldu. Sosyalist İşçi Meclisi (SİM)’nden emekçilerin konuşmalarında ise şubenin geçen dönemde yaşadığı bir dizi sıkıntıya değinildi. Eğitim-Sen’in genel olarak güç kaybettiğine değinen SİM’li emekçiler, mevcut sorunların hesabı verilmeden ileriye gidilemeyeceğini ifade ettiler. Demokratik Emek Platformu (DEMEP)’ndan delegeler ise konuşmalarında Ortadoğu’daki gelişmelere değindiler. KCK operasyonlarına ve devrimci-ilericilere yönelik gerçekleştirilen devlet terörüne karşı KESK’in gerekli duyarlılığı göstermediğini vurguladılar. Güvencesizlerin örgütlenmesi ve kadın çalışmasının güçlendirilmesi de yurtsever emekçilerin konuşmalarında öne çıkan vurgular oldu. Sosyalist Kamu Emekçileri (SKE) ise KESK’in içersinde bulunduğu duruma değindiler. 4688 sayılı sendika yasası ile sendikaların güç kaybettiğini ifade ettiler. Diyalogcu, protestocu anlayışın terk edilerek fiili meşru militan mücadele hattının tekrar oluşturulması gerektiğini vurgulayan Sosyalist Kamu Emekçileri, Eğitim Sen ve KESK tüzüğüne ilişkin bir dizi değişiklik önerisinde bulundular. Öneriler arasında tabanın iradesini esas alan işyeri temelli örgütlerin oluşturulması ve yönetim kurullarının yürütme organı olarak işletilmesi öne çıkan vurgular oldu. Emek Hareketi (EH)’nden emekçiler ise genel kurullar sürecinde ‘o şube senin bu şube benim’ pazarlıkları yapıldığını ifade ettiler. Bu tarz davranışların tabandan uzaklaşmayı da beraberinde getirdiğini vurguladılar. Diğer konuşmalarda öne çıkan en belirgin vurgu ise delegelik sisteminin kaldırılması ve taban inisiyatifinin etkin hale getirilmesi oldu. Sorulara ve eleştirilere cevap vermek üzere yönetim kurulu adına bir konuşma gerçekleştirildi. Bir dizi eleştiriye cevap veren Mehmet Sarı, 3 yıl boyunca yönetim kurulunu yürütme kurulu gibi işletmeye çaba harcadıklarını ifade etti. Yönetime “Demokrasi Ve Emek İçin Yeniden Yapılanma İradesi” ve “Emekçilerin Birliği” olarak 2 liste aday oldu ve seçime katıldı. Ayrıca yönetime bir kişi ve üst kurula bir kişi bağımsız aday olarak seçime katıldı. Seçimler sonucunda Demokrasi Ve Emek İçin Yeniden Yapılanma İradesi listesi kazandı. Listede 2 DSD, 2 DEMEP, 1 KEC, 1 Halkevi ve 1 de KSİ üyesi yeni yönetime girdi. Sosyalist Kamu Emekçileri’nin hazırladıkları önergelere Demokrasi Ve Emek İçin Birlik İradesi listesini oluşturan grupların temsilcileri imzacı oldular. Diğer listeden ise DİP’li emekçiler imzacı oldu. Bu önergelerin tümü oy birliği ile kabul edildi. Kurula ayrıca 14 farklı önerge daha sunuldu. Önergelerin hepsi kabul gördü. Sosyalist Kamu Emekçileri genel kurul başlamadan önce Eğitim Sen genel kurullarına ilişkin broşürün ve Kamu Emekçileri Bülteni’nin dağıtımını gerçekleştirdiler. Direnişçi PTT işçileri de genel kurula katılarak burada stant açtılar. Sosyalist Kamu Emekçileri /İstanbul

p İstanbul 5 No’lu Şube Genel Kurulu Eğitim-Sen İstanbul 5 No’lu Şube 4. Olağan Genel Kurulu 27 Şubat Pazar günü Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Delegelerin geç gelmesi nedeniyle üç saatlik gecikmeyle başlayan genel kurulda, saygı duruşunun ardından Şube Sekreteri Kubilay Çetin tarafından açılış konuşması yapıldı. İlginin zayıf olduğu genel kurulda delegelerin birçoğunun üyelik kartlarını alıp salondan dışarı çıktığı gözlendi. Genel Kurul sırasında ara ara salona dönülmesi için delegelere çağrı yapıldı. Şube Başkanı Feyzullah Coşkun yaptığı konuşmada, görev değerlendirmeleri ve eğitim alanındaki sorunları dile getirdi. Coşkun, bu sorunların başında anadilinde eğitimin engellenmesi ve alevi öğrencilere din dersinin zorunlu olarak okutulmasının geldiğini dile getirdi. Şube Başkanının konuşmasının ardından önerge komisyonu oluşturuldu ve çalışma raporunun okunmasına geçildi. Çalışma raporu üzerine konuşmak için kürsüye çıkan Emek Hareketi’nden Hüseyin SEVEN: Sendika içindeki


www.sosyalistkamu.com - 11

grupçu tavırların yarattığı sıkıntıları dile getirdi. Belirlenen listenin oluşum sürecinde kirli pazarlıkların yaşandığını belirterek eleştirdi. Aydın Ağlamaz: Sosyalist Kamu Emekçileri adına yaptığı konuşmasında KESK’in içersinde bulunduğu duruma değindi. 4688 sayılı sendika yasası ile sendikaların güç kaybettiğini ifade etti. Diyalogcu, protestocu anlayışın terk edilerek fiili meşru militan mücadele hattının tekrar oluşturulması gerektiğini vurgulayan Ağlamaz, Eğitim-Sen ve KESK tüzüğünde gerçekleştirilmesi gereken bir dizi değişiklik önerisinde bulundu. Önerileri arasında tabanın iradesini esas alan işyeri temelli örgütlerin oluşturulması ve yönetim kurullarının yürütme organı olarak işletilmesi öne çıkan vurgular oldu. Konuşmasının devamında sınıfa dönük saldırıların yoğunluğu üzerine vurgular yaptı. Kamu emekçilerine yönelik saldırıların ve bu noktadaki sendikal tutumun sıkıntılarını somutlayan bir konuşma yaptı. Genel Kurul sürecinde mücadele programı vurgusu önemliydi. Bir kadın emekçi: Sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarını vurgulayan ve sendikaların bunlara dönük duyarsızlığını eleştiren bir konuşma yaptı. 4C’li bir emekçi: 4C’li çalışanların sıkıntılarından, örgütsüzlüğünden söz ederek sendikanın duyarsızlığını dile getirdi. Bunun dışında yapılan konuşmalarda genel değerlendirmeler ve genel olarak sendikanın tıkanıklığı yorum ve eleştiriler yapıldı. Sosyalist Kamu Emekçileri, sonbahar aylarından itibaren temel talepler doğrultusunda hayata geçirilecek merkezi bir mücadele programının oluşturulması, sendika çalışanlarının ücretlerinin profesyonel sendika yöneticilerinin ortalama ücretlerine yükseltilmesi, her düzeyde temsilci kurullarının karar organı haline getirilmesi, genel kurul sürelerinin iki yıla indirilmesi, şube genel kurullarında delegelik sisteminin kaldırılması ve profesyonelliğin sınırlandırılması yönünde 6 adet önerge sundular. Bu önergelerin altısı da kabul edildi. Ayrıca Kamu Emekçileri Bülteni’nin son sayısı ile Eğitim Sen genel kuruluna ilişkin broşür dağıtımı gerçekleştiren Sosyalist Kamu Emekçileri, sendika çalışanlarının ücretlerinin yükseltilmesi yönündeki kampanya çerçevesinde imza topladılar. Genel Kurulda, Devrimci Sendikal Dayanışma, Demokratik Emek Platformu, ESP’li Memurlar, Kamu Emekçileri Cephesi ve Katılımcı Sendikal İnisiyatif ortak listeyle, Emek Hareketi ayrı olarak iki adayla, Kurtuluş Partili Kamu Emekçileri, TKP’li memurlar ve Halkevleri birer bağımsız adayla seçime katıldılar. Seçimin sonucunda birinci liste adayları yönetime seçildiler. Sosyalist Kamu Emekçileri / İstanbul


12 - www.sosyalistkamu.com

p İstanbul 6 No’lu Şube Genel Kurulu Eğitim-Sen 6 Nolu Üniversiteler Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu’nda gerekleştirildi. Delegelerin geç gelmesi nedeniyle genel kurul 2 saat geç başladı. Genel kurula direnişteki Ontex ve PTT Taşeron işçileri de katıldı. Salona sloganlarla giriş yapan direnişçi işçiler delegeler tarafından coşkuyla karşılandı. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı hep birlikte haykırıldı. Salon dışında direnişçi işçiler adına stant kuruldu. Genel kurulda söz alan ilk konuşmacı İstanbul Üniversitesi’nde 50/D kadrosunda çalışırken işten atılan ve bir dizi eylemlilik sonucu tekrar işe alınan Araştırma Görevlisi, 50/D karışındaki mücadelesinde destek verenlere teşekkür etti. Ardından Şube Başkanı Timur AKÇALI, tüzük gereği tekrar yönetime aday olamayacağını, önümüzdeki dönemde de çalışmalara yine aktif katılım sağlayacağını ifade etti. Çalışma ve faaliyet raporlarının okunmasının ardından, faaliyet raporuna ilişkin görüş ve öneriler için konuşmalar yapıldı. Sözü Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan delege Özgür Müftüoğlu aldı. Müftüoğlu, birleşik mücadelenin artık hayati olduğunu, Eğitim-Sen’in daha fazla kan kaybetmemesi için şubelerimizin harekete geçmesi gerektiğini ve eylemliliklerin daha hak alıcı bir zemine çekilmesi gerektiğini ifade etti. Arif Ekinci ise sendikalardaki yapısal ve işleyişsel sıkıntılara değinerek, 4688 sayılı yasa sonrası hızla bürokratlaşan merkezi yapıları sorgulamak gerektiğini ve bürokratik yapının aşılması için tüzüksel değişikliklere giderilmesi gerektiğini ifade etti. Konuşmaların bitmesine yakın Sosyalist Kamu Emekçileri tarafından, Kamu Emekçileri Bülteni ve Eğitim Sen genel kurullarına ilişkin broşürlerin dağıtımı yapıldı. Genel kurulda sunulan önergelerden “sonbahar aylarından başlayarak yürütülecek olan merkezi ve hak alıcı bir mücadele programının oluşturulması”, “yönetim kurullarının yürütme haline dönüştürülmesi ve temsilci kurullarının karar organına dönüştürülmesi”, “genel kurul sürelerinin 2 yıla indirilmesi”, “şube genel kurullarının üyelerle yapılması” yönündeki önergeler bütün delegeler tarafından kabul görürken, “profesyonelliğin sınırlandırılması”, “şube çalışanlarının ücretlerinin profesyonel yöneticilerin ortalama ücretlerine yükseltilmesi” yönündeki önergeler ise oy çokluğu ile karar altına alındı. “Kadının beyanı esastır ilkesinin esas alınması” ve “disiplin kurullarında kadınların bulunması” içerikli önergeler de oy çokluğuyla kabul edildi. Çeşitli üniversitelerden adayların oluşturduğu (Ortak Sendikal Söz) ve TKP’lilerin oluşturduğu iki liste ile seçime gidilen genel kurulda, iki kişi de bağımsız olarak adaylığını koydu. 366 delegeden 279’u genel kurula katılırken, 266 delegenin oy kullandığı seçimler sonucunda ilk liste adayları kazandı. Sosyalist Kamu Emekçileri / İstanbul


www.sosyalistkamu.com - 13

p Eğitim-Sen Kayseri Şube Genel Kurulu Kurul 26 Şubat Cumartesi günü gerçekleştirildi. Açılış ve saygı duruşuyla başlayan genel kurul divanın seçimi ile devam etti. Açılış konuşmasını Şube Başkanı Sedat Ünsal yaptı. Ünsal, halk ayaklamalarını selamlayarak başladığı konuşmasında, AKP icraatlarını, özellikle de son Torba Yasa saldırısını eleştirdi. Eğitim emekçilerinin yaşadığı koşulları anlattı. Konukların konuşmasının ardından komisyonlar oluşturuldu. Faaliyet, denetleme ve disiplin kurulu raporları okundu. Raporlar üzerine yapılan değerlendirme konuşmalarının ardından raporlar oylanarak aklandı. Çekişmeli geçen ve üç listenin yarıştığı genel kurulda, programatik temelde benzer bir çizgiye sahip olan ve referandumda hayır kampanyasının yürütülmesi konusunda anlayış birliği içinde hareket eden gruplar farklı listelerle seçime girdi. Taban Oluşumu olarak kendisini tanımlayan bir liste, Sendikal Birlik ve Emek Hareketi’nden oluşan ikinci liste ile Devrimci Sosyalist Eğitim Emekçileri listeleri yarıştı. Devrimci-sosyalist kamu emekçileri genel kurul öncesinde ve genel kurul salonunda tüm güçleriyle Eğitim Sen’in daha güçlü olması için neler yapılabileceği noktasına dikkat çekmeye çalıştılar. Ortaya bir program koyarak, Eğitim Sen’in içinde bulunduğu bunalımın aşılması ve sorunların çözümüne dair yaklaşımlarını işyerlerine ulaştırdılar. Yüzlerce materyal kullandılar. Yönetim çekişmesi içinde bulunan reformist grupların özünde aynı çizgiyi savunduklarını döne döne işlediler. Sosyalist Kamu Emekçileri’nin genel kurula çeşitli başlıklar altında sundukları önergelerin tümünün oy birliği ile kabul edilmesi ve ortaya konulan ilkesel tutarlı tutum son derece anlamlıydı. Yapılan seçim sonucunda Sedat Ünsal, Sami Kılıç, Özkan Göktaş, Serap Polat, Tülay Kopan ve Sinan Daşkın yönetim kurulu üyeliklerine seçildi. Sosyalist Kamu emekçileri / Kayseri

p Eğitim-Sen Kırklareli Şube Genel Kurulu Eğitim-Sen Kırklareli Şubesi 8. Olağan Genel Kurulu’nu 26 Şubat’ta yaptı. Kurulda karma olan iki liste yarıştı. Listelerden biri 4 kişilik Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD), 1 Kamu Emekçileri Cephesi (KEC), 2 de bağımsız adaydan oluşuyordu. Diğer liste ise Demokratik Emek Meclisi (DEM-EDP’liler) ve sosyal demokratların oluşturduğu bir liste idi. Coşkunun zayıf olduğu kurulda, adayların konuşmaları sırasında ufak bir gerginlik de yaşandı. EDP-Sosyal demokratların oluşturduğu listeden aday olan bir delege konuşmasında; sendikaların hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olamayacağını, önceki dönemde bunların yaşandığını, bundan dolayı şubenin üye kaybettiğini, kendisinin öz iradesiyle aday olduğunu, referandum sürecinde “evet” diyenlerle nasıl aynı listeden aday olursun diyerek şu an bir siyasi partinin başkanının kendisini eleştirdiğini söyledi. Aynı listeden söz alan başka bir aday da genel kurul süreci öncesinde kamu alanında yaşanan sıkıntılarla ilgili çalışmalar yapılması gerekirken başka şeylerle ilgili çalışmalar yapıldığını söyledi. Sendikal mücadelenin tartışılacağı geniş katılımlı toplantılar yapılması ve velilerle buluşma anlamında çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. Delegelik sisteminin değişmesi gerektiği vurgusu yaptı. İşyeri örgütlülüklerinin güçlendirilmesi için adım atılması, kamusal, bilimsel, laik, anadilde eğitimle ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Seçim sonrası yeni Anayasa sürecinin başlayacağını, bununla ilgili emekçileri bekleyen tehlikeler olduğunu, emek ve demokrasiden yana güçlerle bir araya gelerek yapılacak çalışmalara damga vurulması gerektiğini söyledi. Son olarak söz alan şube başkanı da yapılan eleştirilere cevaben sendikayı bir siyasi partinin arka bahçesi olmakla suçlayanların, KESK ve Eğitim-Sen MYK’sının ekseni nasıl kaydırdığına bakmaları gerektiğini söyleyerek, polis şefleriyle yemek yemenin, şanlı Tekel işçilerinin eylemlerini satmanın ekseni kaydırdığını dile getirdi. Birinin beni eleştirebilmesi için benden daha fazla iş yapması lazım diyen şube başkanı, işyeri temsilcileri toplantısına arkadaşların gelmediğini vurgulayarak “biz Ankara’da


14 - www.sosyalistkamu.com

sopa yerken siz nerdeydiniz?” dedi. Şube başkanı “Beni evet diyenlerle aynı listede diye suçladılar diyor bir arkadaş. Bakalım adı ‘evet’ diyenlerle aynı listede mi değil mi?” diyerek sözlerini bitirdi. Sosyalist Kamu Emekçileri Eğitim Sen’e ve KESK genel kurullarına dönük çıkarılmış olan iki ayrı broşürün dağıtımını yaparken, Eğitim Sen şube genel kurullarına dönük hazırladıkları ve delegelerin desteği ile sundukları altı önerge ile bunlar dışındaki iki önerge oylanarak kabul edildi. Seçimlere 260 delegeden 181’i katıldı, 4 DSD’li, 1 KEC’li 2 de bağımsız adayın yer aldığı liste yönetime seçildi. Sosyalist Kamu Emekçileri / Kırklareli

p Eğitim-Sen Tokat Şubesi Genel Kurulu Eğitim Sen Tokat Şubesi Genel Kurulu 05.03.2011 tarihinde gerçekleştirildi. Gecikmeli olarak saat 12.30 civarında başlayan genel kurulda, divan seçimi sonrasında şube raporları okundu ve aklandı. Adayların divana başvurmaları sonrasında, oy pusulasının hazırlanması için ara verildi. Bu ara sırasında Sosyalist Kamu Emekçileri, hazırladıkları önergeler için imza toplamaya başladılar ve bu önergeler üzerine delegelerle sohbet ettiler. Uzun süren aradan sonra önergelerin oylanmasına geçildi. Sosyalist Kamu Emekçileri tarafından sunulan 7 önergeden 4’ü oylama sonucu kabul edildi. “Sendika çalışanlarının ücretlerinin profesyonel sendika yöneticilerinin ortalama ücretlerine yükseltilmesi”, “genel kurulların iki yılda bir yapılması”, “şube genel kurullarında delegelik sisteminin kaldırılması” ve “Tokat Eğitim-Sen’de var olan yayın yasağının kaldırılması, ırkçı-şoven yayınlar dışında tüm ilerici, demokrat ve devrimci basının sendika binamızda kendini ifade etmesi” yönünde verilen önergeler kabul edildi. Önergelerin oylanması sırasında sendika şube başkanının ve diğer yöneticilerin önergelerin geçmemesi için azami çaba harcadıkları gözlemlendi. İlginç olan bu çabanın en büyüğünün “Tokat Eğitim-Sen’de okey oynanmak için kullanılan odanın kültürel faaliyetler için ayrılması” yönünde verilen önergenin oylanması sırasında gösterilmesi oldu. Bu çabalar sonucunda önerge reddedildi ve “okey” masası sendikadaki yerini korudu. Önergelerin oylanmasının ardından adayların konuşmasına geçildi ve ilk konuşmayı yapan Şube Başkanı, “gereksiz önergelerle boşuna zaman kaybettik” diyerek konuşmasına başladı. Sendikal Birlik adayı konuşmasında AKP’yi eleştirirken, DEM temsilcisi ise sonucun ne olursa olsun Eğitim-Sen’in kazanacağını içeren orta yolcu bir


www.sosyalistkamu.com - 15

konuşma gerçekleştirdi. Sosyalist Kamu Emekçileri yaptıkları konuşmalarda, İstanbul Kamu Emekçi Kurultayı’nda alınan kararları deklare ettiler. Sendikanın yeniden yapılanması gerektiğini, ilkesiz ittifakların ve kafa kol ilişkilerine dayalı seçim anlayışının artık bir son bulması gerektiğini, taban örgütlenmesi ve tabanın söz sahibi olması gerektiğini ortaya koydular. Sendikadaki gerilemenin, örgütlülük bilincindeki zayıflamanın var olan bürokratik anlayışın ürünü olduğunu açıkladılar. 4688 sayılı yasaya göre oluşturulan kurumsal yapının bürokratik mekanizmayı beslediğini, bunun yerine işyeri örgütlülüğü esasına dayalı kurulların karar organı olduğu, yönetimlerin ise yürütme organı olduğu yeni bir yapılanamaya ihtiyaç duyulduğunu belirttiler. Adayların konuşmasının ardından, üst kurul delege adaylarının konuşmasına geçildi. Burada Emek Hareketi adayı, sendikal bürokrasiyi eleştiren ve Tokat Eğitim-Sen’de var olan örgüt içi demokrasi sorununa değinen bir konuşma yaptı. Sendikal Birlik adayları ise Ergenekon sürecinde yaşanan “anti-demokratik” uygulamalara değindi solun birleşmesi gerektiğini vurguladı. Seçime Sendikal Birlik(SB) ve Demokratik Emek Meclisi(DEM) iki ayrı liste halinde katılırken, Sosyalist Kamu Emekçileri bağımsız adaylarla seçime katıldılar. Seçim sonucunda yönetime 4 SB, 3 DEM adayı seçildi. Genel kurulda Sosyalist Kamu Emekçileri Eğitim Sen genel kurullarına ilişkin broşürün dağıtımını gerçekleştirdiler. Sosyalist Kamu Emekçileri / Tokat

p Eğitim-Sen Gebze Şubesi Genel Kurulu Eğitim Sen Gebze Şubesi Olağan Genel Kurulu, 6 Mart Pazar günü Eşrefbey İlköğretim Okulu’nda yapıldı. Sinevizyon gösterimiyle başlayan Genel Kurul, saygı duruşu ve divan seçimiyle devam etti. Gebze Sendikalar Birliği bileşenlerinden de katılımcıların olduğu Genel Kurul’da kürsüde ilk sözü şube başkanı Orhan Kaya aldı. Kaya bölgedeki direnişleri, BERICAP işçilerini, greve çıkan metal işçilerini selamladı. Daha sonra torba yasadaki işçi ve emekçilere dönük saldırılardan bahsederek özelleştirmenin önünü açan ve 657’deki değişikliklerle kamu emekçilerinin iş güvencesini gasbeden yasal değişikliklerden bahsetti. Kaya konuşmasında son dönemde KESK üyelerine yönelik gözaltılar ve tutuklamalara da değindi. Son olarak sendikal mücadelenin sınıf mücadelesi eksenli yürütülmesi gerektiğini ve emek mücadelesinin daha da yükseltilmesi gerektiğini vurguladı. Sonrasında Deniz Bozbey çalışma ve faaliyet raporunu sundu. Ayrıca kamu emekçilerine dönük saldırılara yeniden değindi. Üyeleri sendikal sürece katacak, tüm kamu emekçilerini kapsayacak politikalar üretilmesi ve kolektif bir anlayışla birleşik bir mücadele hattının sergilenmesi gerektiğini söyledi. Yönetim Kurulu adayı Güngör İrdem ise konuşmasında bölgedeki direnişlerin, KESK’in sorumluluklarını arttırdığından ve direnişlere omuz verilmesi gerektiğinden bahsetti. Son olarak kürsüde söz alan Hüseyin Budak ise genel kurul sürecine ilişkin geçmiş dönemde yaşanan ayrışmaların önüne geçildiği ve bu genel kurulun önümüzdeki süreçlere ışık tutacağını söyledi. Konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Grupların üzerinde anlaştığı tek liste oylandı ve yeni yönetim seçildi. Tek listeyle seçime gidilmesi nedeniyle önergeler tartışmaya sunulmadı, geçmiş döneme dair sunulan raporlar dışında söz söylenmedi. Kurulda coşkusuz bir hava hakimdi. Konuşmalarda döne döne vurgulanan sınıf eksenli sendikal hareket yaratmak ve işçi direnişlerinden doğru örgütlü birleşik bir hat oluşturmak söylemlerinin yoğun olduğu genel kurulda, ön süreci örgütlenmeden, taban inisiyatifini göz ardı ederek tek liste ile seçime gidilmesi, birleşik sendikal hareket yaratmakta bir adım olarak gösterilmeye çalışıldı. Genel kurulda Sosyalist Kamu Emekçileri tarafından Kamu Emekçileri Bülteni ve Eğitim-Sen genel kurullarına ilişkin broşür dağıtıldı. Sendika çalışanlarının ücretlerinin yükseltilmesi yönündeki imza kampanyası kapsamında imza toplandı. Sosyalist Kamu Emekçileri / Gebze


16 - www.sosyalistkamu.com

SES şube genel kurullarından

p SES Bakırköy Şubesi Genel Kurulu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul-Bakırköy Şubesi Genel Kurulu 20 Şubat tarihinde Hava İş Genel Merkezi’nde yapıldı. Çoğunluğun geç sağlanması nedeniyle geç başlayan şube genel kurulu saygı duruşu ile başladı. Açılış konuşmasını Şube Başkanı Leyla Koç Üzüm yaptı. Üzüm, küresel sermayenin ve AKP iktidarının emekçilere yönelen saldırılarına değindi. Günübirlik tepkisel eylem tarzı yerine amacı-hedefi belli stratejik programlar üretilmesi gerektiğini vurguladı. Yıllar içerisinde fiili-meşru mücadele algılayışının zayıfladığını, sendikalarda bürokratikleşme ve yabancılaşma yaşandığını, mücadelede sınıf ekseninden kopuşun olduğunu söyledi. SES’in güvencesizleri ve taşeronları da örgütlemesi yönünde bir sendikal etkinlik gösterilmesi gerektiğini belirtti. Üzüm, delegeliğe dayalı işleyişin sendikal hareketin gelişiminde en önemli engellerden bir olduğunu belirterek mevcut durumun bürokratik sendikal yapıları aşmayı gerektirdiğini, KESK’te ve sendikalarda tüzük değişikliklerine gidilmesi gerektiğini söyledi. Şube Başkanı’nın konuşmasının ardından divan belirlenerek sırasıyla faaliyet ve denetleme raporları okundu. Faaliyet raporu üzerine ilk konuşmacı olarak söz alan Erdal Dağdelen yoğunlukla temsilciliklerin ve işyeri temsilci kurullarının işletilmesinde yaşanan aksaklıklara değindi. Esin Yılmaz ise günübirlik mücadele algılayışının terk edilerek grev eksenine ve fiili-meşru mücadele çizgisine dayalı bir mücadele anlayışının geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak merkezi bir mücadele programının oluşturulması gerektiğini vurguladı. Yılmaz, sendikal harekette yaşanan tıkanmanın ve güç kaybının yalnızca uzlaşmacı-diyalogcu mücadele çizgisinden ileri gelmediğini, bununla bütünlük içerisinde bürokratik sendikal işleyişin de önem taşıdığını söyledi. Sendikaların 4688 sayılı yasanın tanımladığı zorunlu organlar eliyle yönetildiğini belirten Yılmaz, “seçilenlerin değil, kurulların/meclislerin yönettiği bir sendika” hedefi ile bürokratik yapısal işleyişin aşılması gerektiğini ve bunun için de tüzük değişikliklerine gidilerek taban dinamiklerine dayalı bir yapısal formun geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Nafel Aslan ise yeni atananların sendika üyesi yapılmasında SES’in yetersiz kaldığını belirterek, işyerlerinde mobbing uygulamalarının yaygınlaştığını söyledi ve eylemlilik süreçlerine katılımın zayıflığını eleştirdi. Şube Toplu Görüşme ve Hukuk Sekreteri Ebru Erbulan ise genel kurulun sadece yönetim kurulu üyelerinin kendilerini akladığı bir süreç olarak geçiştirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, kendisinin geçmiş kurulda kaybeden listenin adayı olarak ve liste delerek yönetime geldiğini hatırlattı. Daha yönetime geldikleri ilk dönemlerden başlayarak yönetim içerisinde uyumlu bir çalışmanın oluşturulamadığını söyleyen Erbulan, bazı anlayışların “bana


www.sosyalistkamu.com - 17

mı sordunuz” mantığı ile eylemlerin ve kararların altını boşaltmaya yöneldiğini, işleyişte yaşanan bozulmalar nedeniyle kurulların yeterince işletilemediğini söyledi. Erbulan, delege seçimlerini birlikte örenlerin genel kurula geldiklerinde sayısal pazarlıklar nedeniyle ayrı düştüklerini, sayıları değil işleyiş sorunlarını tartışmak istediklerini ancak kendilerine sayılarla gelindiğini ve bu nedenle de ayrı bir ekiple liste oluşturduklarını söyledi. Ertan Taştan şube yönetiminde küskünlüklerin olmaması gerektiğini ifade etti ve mücadeleyi ön plana çıkarmak gerektiğini vurguladı. Şube Başkanı Leyla Koç Üzüm tekrar söz alarak, Hukuk Sekreteri Ebru Erbulan’ın şubede yaşanan sıkıntılara ilişkin söylediklerine katıldığını belirtti. Üzüm, eylemleri kırmaya dönük geliştirilen tutumları eleştirdi. Sosyalist Kamu Emekçileri, kurul boyunca önergelerini delegelere taşıyarak destek imzaları topladılar. SES tüzüğü gereği bir önergenin kabul görmüş sayılabilmesi için toplam delege sayısının dörtte birinin lehte oy kullanması gerektiği, 152 delegesi bulunan şube genel kurulunda her önergenin en az 38 lehte oya ulaşması gerektiği divan tarafından açıklandı. Sunulan önergelerin genel kapsamı ve sonuçları ise şöyle; “Sendika çalışanlarının ücretlerinin profesyonel sendika yöneticilerinin ortalama ücretlerine yükseltilmesi” yönündeki önerge lehte kullanılan 41 oy ile kabul edildi. Aleyhte oy kullanan olmadı. Temsilci Kurullarının karar organı haline getirilerek yönetim kurullarının yürütme olarak tanımlanması yönündeki önerge aleyhte oy almamasına ve 13 lehte oy almasına karşın, 38 sayısına ulaşılamadığından kabul edilmemiş sayıldı. Sendika genel kurul sürelerinin iki yıla düşürülmesi yönündeki önerge lehte kullanılan 40 oy ile kabul edildi. Aleyhte oy kullanan olmadı. Sendika genel başkanı, genel sekreteri ve örgütlenme sekreteri görevini yürüten MYK üyeleri dışında profesyonel yönetici bulunmaması yönündeki önerge aleyhinde Ebru Erbulan tarafından konuşma yapıldı. Erbulan, kendilerine önerge sahiplerinin tüm önergelerini getirdiklerini ve bunlardan ikisi dışındakileri desteklediklerini, ancak bir önerge ile birlikte profesyonelliğin sınırlandırılmasına ilişkin önergeye destek vermediklerini açıkladı. Şubelerde zaten profesyonel yönetici bulunmadığını belirten Ebrulan, merkez sekreterliklerinin faaliyetlerinin uzmanlar eliyle yürütülmesini doğru bulmadıklarını, önergenin buna dayandığını, MYK’nın tüm üyelerinin yalnızca sekreterliklerine ilişkin görevleri değil tüm görevlerini kolektif yürütmesi gerektiğini, sendikaların merkez yöneticilerinin kaçının profesyonel olacağını mali durumlarına göre belirlediklerini ve kendilerinin merkezde profesyonelliğin sınırlanmasını doğru bulmadıklarını söyledi. Erbulan’ın konuşmasının ardından yapılan oylamada 4 lehte oya karşılık 14 aleyhte kullanılan oyla önerge reddedildi. Delegelerin büyük çoğunluğu çekimser kaldı. Temel talepler doğrultusunda sonbahar aylarından başlayarak grev eksenine dayalı merkezi bir mücadele programının oluşturulması yönündeki önerge 47 lehte kullanılan oy ile kabul edildi. Aleyhte oy kullanan olmadı. Şube genel kurullarında delegelik sisteminin kaldırılması önergesi ile genel olarak delegelik sisteminin kaldırılması ve doğrudan seçim yönteminin kullanılması yönünde sunulan iki önerge birleştirilerek birlikte oylandı. 43 oy ile kabul edilen önergeye aleyhte oy kullanan olmadı. KESK’te yaşanan taciz iddiası konusunda tüzüksel gereklerin yerine getirilmesi yönünde verilen önerge 53 kabul oyu ile karar altına alınırken, aleyhte oy kullanan olmadı. Bu önergeler dışında eğitim, örgütlenme vb. faaliyetlerin düzenli yürütülmesi, Özgürlükçü-Demokratik Anayasa ve darbecilerin yargılanması yönünde mücadele yürütülmesi, sermayenin saldırıları karşısında merkez genel kurulunun duyarlı davranması yönündeki üç önerge oylanarak karara bağlandı. Önergelerin oylanması sonrasında seçim gündemine geçildi. Üç ayrı listenin yarıştığı seçimde Devrimci Sendikal Dayanışma, Emek Hareketi, Demokratik Emek Platformu (Yurtsever Emekçiler) ve TKP birlikte bir liste oluştururken, Demokratik Emek Meclisi ve Kamu Emekçileri Cephesi iki ayrı liste ile seçimlere katıldılar. DSD, EH, DEMEP ve TKP’nin oluşturduğu liste seçimleri kazandı. Sendika çalışanlarının ücretlerinin yükseltilmesi yönündeki imza kampanyası doğrultusunda imza toplayan Sosyalist Kamu Emekçileri, gün içinde Kamu Emekçileri Bülteni ile “SES Genel Kurullarına Giderken” başlıklı broşürün dağıtımını yaptılar. Sosyalist Kamu Emekçileri / İstanbul


18 - www.sosyalistkamu.com

p SES İzmir Şubesi Genel Kurulu KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube 7. Olağan Genel Kurulu 19 Şubat günü Fuar İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde yapıldı. Saat 11.00’de başlayan genel kurul belirlenen gündem çerçevesinde akşam 20.00’ye kadar sürdü. Genel kurul salonuna kamu emekçilerini çeşitli talep ve sloganlarını ifade eden pankartlar asıldı. Saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını yapan SES İzmir Şube Başkanı Ergün Demir, neoliberal ekonomi politikalarının emek cephesinde yol açtığı yıkıma işaret ederek, dünya ölçeğinde kamu hizmetlerinin tümüyle metalaştığına değindi. Çalışma raporunda, 2008 Şubatı’ndan bugüne kadar gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerin bir dökümüne yer verildi. Hastane acil servislerinde sağlık emekçilerinin maruz kaldıkları şiddet de raporda üzerinde durulan konular arasında yer aldı. Raporunun örgütlenme bölümünde ise, örgütlenme çalışmalarının yapıldığı işyerlerinde en temel sıkıntının, tüzükte yer almasına rağmen işyeri karar organı olan ‘işyeri temsilciler kurulları’nın karar alma ve uygulama konusunda ciddi eksikliklerin olduğuna dikkat çekildi. Metropol bölge dışında kalan ilçelerdeki işyeri ziyaretlerinin aksadığına da değinildi. Ayrıca bültenlerin yetersiz kalması ve zamanında ulaşamamasının da önemli bir sorun oluşturduğu belirtildi. Çalışma raporunda, 2 Şubat 2008- 19 Şubat 2011 tarihleri arasında 2218 yeni üye yapıldığı, buna karşılık 1459 üyenin istifa, emeklilik ve vefat nedeniyle ayrıldığı, halen 4147oduğu ifade edildi. Yönetim ve denetleme kurullarının çalışma raporlarının ardından delege ve üyeler kürsüye gelerek söz aldı. Bozyaka Eğitim Hastanesi’nde işyeri temsilcisi ve şube temsilciler kurulu üyesi Muteber Çolak, genel kurulda yarışan bazı siyasi çevrelerin KESK’in bugünkü iç karartıcı tablosunun birinci dereceden sorumlusu olduklarına işaret ederek söz ile eylem arasında büyük bir uçurum olduğuna dikkat çekti. Çolak, yönetim kurulu üyeliği için değil işyeri temsilciliği için yarışılması, üye aidatlarının da elden toplanması gerektiğini ifade etti. Şube temsilciler kurulunun karar alma süreçlerinde etkin olmadığını belirten sağlık emekçisi Gültekin Akarca ise, bunun sorumlusunun şube temsilciler kurulu üyeleri olduğunu iddia eden şube yönetim kurulunun bu iddialarını çıkıp kürsüden tüm delegelere söylemesini istedi. Tepecik Araştırma Hastanesi’nin sendika temsilcisi İsmail Karademirci ise, delegasyon sisteminin iptal edilerek genel kurulların bütün üyelerin katılımı ile gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Yine aynı işyerinde 4-B statüsünde çalışan Ozan Demir, inanılmaz bir mobingle karşı karşıya olduğunu ifade ederek kendisini işyerinde tam bir köle gibi hissettiğini belirtti. Sözleşmeli olarak çalışan Cafer Güler ise güvenceli bir çalışmadan yoksun olduğunu ve kendini yalnız hissetttiğini, bu nedenle sendikanın kendisinin herşeyi olduğunu vurguladı.


www.sosyalistkamu.com - 19

Menemen Devlet Hastanesi’nde çalışan Gülistan Kılıç, sendikalarda iktidar olma hırsının grupçuluğu beslediğini, bunun da mücadeleye ciddi zarar verdiğine dikkat çekti. Emekçilere dönük son saldırı yasalarının bir amacının da sendikaları bitirmek olduğunu söyleyen Ahmet Ulaşoğlu isimli sağlık emekçisi, bu kapsamlı saldırıların işçi ve emekçilerin sınıf ekseninde yan yana gelme zeminini de genişlettiğini vurguladı. Ali Haydar Tepeli isimli sağlık emekçisi iki tarafın var olduğunu, bunların da işçi sınıfı ve burjuvazi olduğunu söyledi. Artık işçi ve emekçilerin mücadeleden başka seçeneklerinin olmadığını ifade eden Tepeli, sendikanın renginin kızıl olması gerektiğini vurguladı. SES İzmir Şubesi Yönetim Kurulu eski üyesi Hüseyin Çoban, sendikada işleyişin piramit biçiminde ifadesini bulan burjuva örgütlenme tarzı olduğunu ve bu sürecin 1995 sonlarına doğru KÇSKK (Kamu Çalışanlar Konfederasyonlaşma Kurulu) içinde yapılan tartışmalar ile başladığın söyledi. Dar grupçu siyasi grupların ihtiyaçlarından dolayı böylesi bir oluşumun tercih edildiğini belirtti. KESK ve SES’in fiili meşru mücadeleye geri dönebilmesi için işyeri örgütlenmelerinin karar süreçlerine dahil edilmesi gerektiğini ve bunun aracının da işyeri meclisleri-komiteleri olduğunu belirten Çoban, yönetim kurullarına mükemmel insanlar seçilse dahi bu örgütlenme yöntemi ile sonucun değişmeyeceğini ve burjuvaziye karşı zafer kazanılamayacağını vurguladı. Genel kurul divanına 31 karar önergesi sunuldu. Fakat genel kurulun planlanan süreyi aşması üstünde hayli uzadığı gerekçesiyle aynı delege bileşimiyle salt bu gündem maddesi için bir toplantı yapılması karar altına alındı. Genel olarak coşkudan yoksun geçen genel kurulda, oylamaya büyük ilgi gösteren delegelerin tartışma süreçlerinde gerekli ilgiyi göstermediği gözlemlendi. Öyle ki, delegelerin büyük çoğunluğu neredeyse seçim saatine kadar genel kurula katılım göstermedi. Seçimlere 2 liste katıldı. Devrimci Sendikal Dayanışma, Emek Hareketi ve TKP ittifakının oluşturduğu liste seçimleri kazandı. Genel kurul süreci boyunca Sosyalist Kamu Emekçileri tarafından bülten ve broşür dağıtımları gerçekleştirildi. Açılan standa genel kurula katılım gösteren sağlık emekçilerinin ilgi gösterdiği gözlendi. Sosyalist Kamu Emekçileri / İzmir

p SES Manisa Şubesi Genel Kurulu KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Manisa Şube 7. Olağan Genel Kurulu 19 Şubat günü Manisa Öğretmenevi’nde yapıldı. Saat 13.00’de başlayan genel kurula Manisa merkez ve ilçelerinden


20 - www.sosyalistkamu.com

sağlık emekçileri katıldı. Açılış konuşmasını Şube Yönetim Kurulu üyesi Figen Pehlivan gerçekleştirdi. Saygı duruşundan sonra şube yönetiminin hazırladığı sinevizyon gösterimi izlendi. Şube Başkanı Zeynel Abidin Kaplan, aile hekimliği, döner sermaye uygulaması, sağlık ocaklarının kapatılması gibi sorunlara değindi. İsrail’in Filistin halkına karşı yaptığı katliamları protesto ettiklerini, faili meçhul cinayetlere karşı basın açıklaması yaptıklarını ve toplumsal olaylarla ilgili eylemlere destek verdiklerini söyleyen Kaplan, KESK Genel Merkezi’ne dönük baskına karşı da kısa sürede protesto eylemi örgütlediklerini sözlerine ekledi. Daha sonra faaliyet, denetleme ve mali raporlar okunarak aklandı. Genel Kurulda üye aidatlarının ağırlıklı olarak yerellere verilmesi, üye sayısı 600’e kadar üyesi delegelik sisteminin kaldırılması, yardımlaşma sandıklarının kurulması ve işsizlere kaynak fonunun oluşturulması, tüm sağlık çalışanlarının ( işçi, memur, taşeron vb. ayırmadan ) tek bir çatı altında örgütlenmesi, çalışma saatlerinin kademeli olarak altı saatte indirilmesi, işsizlik fonunun amaç dışı kullanılmasının yasaklanması, her yurttaşa yurttaşlık maaşının verilmesi, taşeron ve güvencesiz çalışmanın yasaklanması taleplerinin tüzüğe eklenmesinin istenmesi, sağlık iş kolunun ağır iş kolu kapsamına alınması talebinin tüzüğe eklenmesi, özlük, demokratik ve ekonomik haklarımıza dönük ortak bir mücadele programının oluşturulması, sağlık alanında eğitim alan öğrencilere sendikal eğitim verilmesi gibi önergeler sunularak kabul edildi. Önergelerin SES Genel Merkez Üst Kurulu’na aktarılması da kabul edildi. Daha sonra adayların başvuru dilekçelerinin alınmasına geçildi. Başak Özen ve Ayça Ramazan adlı iki üye yönetim kuruluna bağımsız olarak aday olduklarını açıkladı. İlk sözü alan bağımsız aday Başak Özen, sağlık emekçilerine yönelik genel saldırılardan bahsettikten sonra şube genel kurulunun emek mücadelesi açısından çok önemli olduğuna ve grupsal hesaplar üzerinden yapılan delege seçimlerinin anti demokratik olduğuna değindi. Günübirlik bir mücadele anlayışından vazgeçilerek ses getiren eylemler örgütlenmesi gerektiğini söyledi. Diğer bağımsız aday Ayça Ramazan da genel saldırılardan bahsederek sendikanın yapısal sorunlarının olduğunu, bu durumun ise sendikayı saldırılara dur diyemeyecek bir hale getirdiğini söyledi. Seçimlerde birkaç siyasal grubunun etkin olduğunu söyleyen Ramazan, delege sisteminin kaldırılarak seçimlerin doğrudan yapılması gerektiğini belirtti. Seçilenlerin taban istediğinde geri çağrılması gerektiğine vurgu yapan Ramazan, yönetimlerin


www.sosyalistkamu.com - 21

karar alan değil tabandan alınan kararların uygulayıcısı olması gerektiğini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı. Daha sonra Şube Başkanı Kaplan söz alarak bağımsız adayların ifadelerine yönelik cevap verdi. Belirlenen 7 bölgeden sadece Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tek aday belirlenemediğini, bu hastaneden bir değil 3 adayın olduğunu, bu yüzden bu iki arkadaşın aday olduklarını söyledi. Kaplan delegelerden, oluşturulan yönetim aday listesinin desteklenmelerini istedi. Genel Merkez üst kuruluna liste dışından aday olan Erdoğan Özcan da kısa bir konuşma yaptı. Yapılan seçimler sonucunda, eski yönetim kurulunun belirlediği Serpil Deniz, Figen Pehlivan, Metin Kaygısız, Hıdır Uçak, Ali Saraç, Erdal Sağınmaz ve Zafer Güzel’den oluşan liste seçimleri kazandı. Genel kurulda Kamu Emekçileri Bülteni ve SES Genel Kurullarına Giderken broşürü dağıtıldı. Sosyalist Kamu Emekçileri / Manisa

p SES Ankara Şubesi Genel Kurulu SES Ankara Şube Olağan Genel Kurulu, 19 Şubat 2011 Cumartesi günü Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 100. Yıl Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Saat 11:00’de başlayan genel kurul cansız ve coşkusuz bir havada geçerken seçimlerde tek liste çıktı. Genel Kurul emek mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Başka bir öneri olmayınca yönetimin önerdiği divan oy birliğiyle kabul edildi. Divanın seçilmesinin ardından SES Şube Başkanı İbrahim Kara açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Kapitalist sistemin neo-liberal uygulamalarına dikkat çeken Kara bu uygulamalarla kamu küçültülürken, özelleştirmeler yaygınlaştırılarak, emekçilerin iş güvencesiz çalıştırıldığına vurgu yaptı. İbrahim Kara’nın konuşmasının ardından salonda bulunan konuklara söz verildi. İlk olarak SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun’a konuştu. Yorgun konuşmasında genel olarak SES’e yönelik baskılardan söz etti. Ardından genel kurul gündemleri okundu. Gündemin belirlenmesinin ardından delegelere söz verildi. Delegelerin konuşmalarında güvencesiz ve taşeron işçilerin örgütlenmesi, işyeri meclislerinin oluşturularak mücadelenin buradan örgütlenmesi, protestocu eylem çizgisinden vazgeçilerek hak alıcı eylem çizgisinin hayata geçirilmesi, kadın sorunu gibi başlıklar ön plana çıktı. Delegeler konuşmalarını bitirdikten sonra okunan raporların aklanmasına geçildi. Raporlar oy birliğiyle aklandı. Tek listenin çıktığı seçimde yönetim kurulu şu şekilde belirlenmiş: İbrahim Kara, Melahat Yurttaş, Hülya Yıldır, Mehmet Fatih Toksöz, Nurşat Yeşil, Erdal Turan ve Derya Ekici Özkan. Sosyalist Kamu Emekçileri/Ankara

p SES Adana Şubesi Genel Kurulu SES Adana Şube 7. Olağan Genel Kurulu 19 Şubat günü Türk-İş Bölge Temsilciliği toplantı salonunda yapıldı. Kurul, saat 10.00’da açılış konuşması ile başladı. Açılış konuşmasını Şube başkanı Mehmet Antmen yaptı. Altı yıldır şube başkanlığı yapan Mehmet Antmen konuşmasına, dönem değerlendirmesi ile başladı. Sağlıkta yıkım politikalarını da değerlendiren Antmen, sağlıkta yıkım politikalarına karşı mücadele deneyimlerini ele aldı. Konuşmanın ardından divan oluşturularak gündemler belirlendi. Çalışma raporlarının okunmasında sonra seçimler yapıldı. Tek liste halinde gidilen seçimler sonucu yeni yönetim oy birliği ile kabul seçildi. Yeni yönetime Muzaffer Yüksel, Hülya Çınar, Faruk Onuk, Sinan Sevimli, Mustafa Bucak ve Gülistan Atasoy seçildi. Genel kurulda Sosyalist Kamu Emekçileri’nin hazırladığı broşürün dağıtımı gerçekleştirildi. Ayrıca SİDER’in başlatmış olduğu kampanya çerçevesinde sigortasız ve güvencesiz çalışmaya karşı imza toplandı. Sosyalist Kamu Emekçileri/Adana

MK


22 - www.sosyalistkamu.com

Tarım Orkam Sen İstanbul Şubesi Genel Kurulu yapıldı Tarım Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) İstanbul Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu Orman Müdürlüğü’nde bulunan Orman Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirildi. Çoğunluğun geç sağlanması nedeniyle geç başlayan şube genel kurul, divan seçiminin ardından saygı duruşu ile başladı. Açılış konuşmasını Şube Başkanı Şenay Elhüseyni yaptı. Elhüseyni Arap ülkelerinde başlayan isyanların domino etkisi yarattığını ve baskı devletlerinde Müslümanların artık sistem değişikliğini sorguladıkları bir süreçten geçtiğini belirtti. Sendikal hareketin sorunlarına değindi. Toplu sözleşme ve grev hakkının sendikalarımızda hala yaşamsal olduğunu ve birleşik mücadelenin özlem olmaktan çıkartılıp, bir mücadele hedefine dönmesi gerektiğini söyledi. Faaliyet ve denetleme raporunun okunmasının ardından tekrar söz alan Elhüseyni, geçmiş döneme ilişkin mali yetersizliklerden ve işyerlerinin uzaklığından ileri gelen sıkıntılara değindi. Raporların okunmasının ardından genel kurula katılan misafirlere söz verildi. İlk olarak Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Yücel Gül söz aldı. Sendikanın kuruluş sürecine değindi ve bugün sendikanın zayıf olmasındaki en büyük etkenin, grupsal anlayışların sendikal faaliyette çok işlevsel olmaması ve sendikal harekete sadece siyaset üretme yeri olarak bakmaları olduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Orman Mühendisi bir delege güvencesizlerin de artık sendika tarafından örgütlenmesi gerektiğini ve buna ilişkin KESK’in de konu ile ilgili program hazırlama göreviyle karşı karşıya olduğunu kaydetti. Özelleştirilen Telekom’dan orman iş kolunda görevlendirilen bir delege, iş yerlerinde temsilci olmalarına rağmen, sendika yöneticilerinin eylemlilikler, toplantı ve programlara ilişkin bilgi vermediğini, işyerinde oluşan baskılar nedeniyle gelişen üye istifalarına müdahale edemediklerini ifade etti. Tarım Orkam-Sen Eski Genel Başkanı Sezai Kaya ise sendikadaki üye kaybının sebebinin, mevcut anlayışların dar bakışları olduğunu ve bunun çözümünün ise iş yapacak insanların desteklenmesiyle sağlanabileceğini söyledi. Yemek sonrasında divana geç ulaştırılan “sendika çalışanlarının ücretlerinin profesyonel yöneticilerin ortalama ücretlerine yükseltilmesi, temel talepler doğrultusunda bahar aylarından başlayan ve grev eksenine dayalı merkezi bir mücadele programının oluşturulması, genel kurul sürelerinin iki yıla düşürülmesi, şube genel kurullarında delegelik sisteminin kaldırılması, geniş tabanlı organların karar organı yönetimlerin ise yürütme organı olarak tanımlanması, tüzükte profesyonelliğe ilişkin sınırlama getirilmesi” içerikli önergeler seçim gündemine girilmiş olması nedeniyle oylanmaksızın kabul edilmiş sayıldı. 63 delegeden 44’ünün katıldığı ve oy kullandığı genel kurulda tek liste ile seçime gidildi. Sosyalist Kamu Emekçileri/İstanbul


www.sosyalistkamu.com - 23

“8 Mart” emekçi kadının isyan ateşidir! 8 Mart 1857, kapitalizmin bazı işkollarında günlük çalışma saatinin 18 saati bulabildiği dönemleri… ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları ve 10 saatlik iş günü talebiyle greve başlar. Ancak polis işçilere saldırır ve onları fabrikaya kilitler. Arkasından çıkan yangında işçiler fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamazar ve çoğu kadın 129 işçi diri diri yakılır. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılır. 8 Mart 1886; tekstil işçisi kadınların “eşit işe eşit ücret”, sendikalaşma ve oy hakkı için başlattıkları mücadele kana boğulur. Yüzlerce işçi öldürülür, birçoğu da tutuklanır. 8 Mart 1908; yürüyüşe geçen Amerikalı kadın işçiler bu kez “8 saatlik iş günü”, “oy hakkı” ve “sendikalaşma hakkı” için alanlara çıkarlar. Polisin açtığı ateş sonucu 140 kadın işçi katledilir, birçoğu da tutuklanır. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir. İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921’de Moskova’da toplanan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti. Ama Birleşmiş Milletler’in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığının yazılmamış olması bir tesadüf olmasa gerek. 8 Mart’ın emekçi kadınlar nezdinde sömürüye karşı girişilen bir direniş ve isyan günü olmasının unutturulmaya çalışıldığı bu düzende emekçi kadınlar günümüze sahip çıkmalı ve 8 Mart’ı anlamına uygun anmalıyız. Bizler biliyoruz ki ezen sınıfın kadınları da doğaları gereği kendi sınıflarının çıkarlarını savunurlar. Kendi sınıflarının yaşaması nasıl sömürüye bağlıysa, emekçi kadınların özgürlüğü de bu sömürünün ortadan kalkmasına o kadar bağlıdır. Bizlere reklam filmlerinde sunulan “özgür kızlar” burjuvazinin temsilcisidir. Çünkü

emekçi kadının özgürlüğü, emek gücümüzün sömürülmesine karşı olmakla, ev içi hizmetçiliği reddetmekle, bedeninin cinsel meta olarak kullanılmasına karşı çıkmakla başlar. Kısacası insana ait olan her şeyin metalaşmasına karşı çıkmakla özgürleşebilir kadınlar ve tüm insanlık. Bin yıllık sınıflı toplumun getirisi olan ve adına “töre” dediğimiz “namus” dediğimiz yazısız kanunlarla katlediliyor kadınlar. Bu katledilme burjuvazinin yasalarıyla destekleniyor. Verilen cezalar komediye dönüşüyor. Emperyalist gerici savaşlarda toplu tecavüze, katliamlara uğruyor kadınlar. Evlerinden memleketlerinden ayrılan kadınlar, yıllarca sürgün hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Kapitalizmin krizlerinin faturasını ilk ödeyenler de onlar. Sermaye ilk sıkıştığı anda kapı önüne kadınları koyuyor. Ev içi hizmetçiliğinin ve çocuk bakımının değişmez köleleri onlar. Alevi, Ermeni, Çerkez ya da Kürt olmaları hor görülmelerine, sömürülmelerine bir zincir daha eklemekten başka bir işe yaramıyor. Sokakta, işyerinde, evde aşağılanma ve tacizin her türlüsü kadınlar içindir. Bu gidişe dur demenin yolu ise sınıflı toplumların beslediği erkek egemen anlayışa ve kapitalist sömürüye karşı mücadelenin ön saflarında yer almaktan geçiyor. Şunu unutmamalıyız ki, içinde yaşadığımız kapitalist sistem, her emekçiyi kadın ya da erkek demeden kanının son damlasına kadar sömürmek için vardır. Kapitalizm sömürüyle varlığını sürdürmektedir. Emekçilere düşen görev de çifte sömürü, baskı, eşitsizlik ve ezilmişliğin kaynağı olan kapitalist sisteme baş kaldırmaktır. Kadın işçiler Davutpaşa’da katledildiler, Bursa’da maden ocağında yer altına gömüldüler. İstanbul’da yaşanan sel felaketinde bindirildikleri araçlarda boğularak öldürüldüler. Ancak direnen, mücadelede bir adım öne çıkan kadınlar da var bu topraklarda. Novemad’de direnerek kazananlar, DESA’da Emine Arslanlar, Entes’te Gülistan Kobatanlar da var. Bizler biliyoruz ki, haklarımız, geleceğimiz ve özgürlüğümüz için örgütlenir ve mücadelede bir adım öne çıkarsak, kadın-erkek bir bütün olarak mücadelemizi ortaklaştırırsak sömürü düzenine dur diyebiliriz. Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! Kadın-erkek el ele örgütlü mücadeleye!


Newroz piroz be! Newroz Kutlu Olsun!

Mezopotamya ve Ortadoğu’nun verimli toprakları ve geniş otlakları üzerinde boy gösteren köleci despotik devletler aynı zamanda egemen sınıfın kırbacını en acımasız biçimiyle ezilenlerin sırtına indiren iktidarlardı. Büyük toprak sahipleri devlet biçiminde örgütlenmişler ve en büyük toprağa sahip olanı da kendilerine kral seçmişlerdi. Büyüyen devlet, gittikçe artan vergi, daha fazla çalışma ve daha fazla köle demekti. Bir taftan vergiler diğer taraftan tefecilik küçük üretici toprak sahibini ya köle olmak zorunda bırakmış ya da köleliliğe yakın bir yaşam standardına sürüklemişti. Ayrıca meydana gelen krizler (doğal olaylara, savaşa, yağmaya vb bağlı ürün kıtlığı) daha fazla vergi ve tanrılara daha fazla hediye anlamına geliyordu. Tabi ki bu durum, büyük köle ve halk isyanlarının oluşmasına neden oluyordu. “Başkaldıranlar, hiçbir şeyi olmayan sefil insanlardır. Hükümdarı esir alır, zenginleri kâşanelerinden kovarlar. Firavunların mumyalarını mezarlarından fırlatır atar, tapınakları işgal eder ve ayinlere son verirler. Hükümdarların, senyörlerin ve tapınakların ambarlarını ele geçirip ve içindeki bütün buğdayları ulusal mülkiyete tabi olarak ilan ederler.” Server Tanilli, Yüzyılları Gerçeği ve Mirası cilt:1, (İstanbul Adam Yayınları, 2003), s:95 Bu alıntı M.Ö. XVIII. yy. Mısır Medeniyetine ait “Bir Bilgenin Uyarısı” adlı edebi bir metinde yer almaktadır ve hükümdara öğüt vermek amacıyla yazılmıştır. Ezilen halklar emekçiler kendi kurtuluşları için verilen savaşları mücadeleleri unutmamışlar; çeşitli söylence, efsane ve mitolojilerle yaşatmışlardır. Newroz’a kaynaklık eden Demirci Kawa efsanesi de Kürt halkının direnişiyle birlikte tekrar anlam kazanan tarihi bir kurtuluş mücadelesinin, bir halk isyanının mitolojik ifadesidir.

Demirci Kawa, baharın gelmesini engelleyen ve omzundaki iki yılanı Med’li çocukların beyniyle besleyen Zalim Asur kralı Dehak’a karşı bir ordu kurar. Bu ordu Dehak’ın sarayına karşı yürüyüşe geçer. Kawa Dehak’ı çekiç darbeleriyle öldürür. Med halkı zulmün temsilcisi olan Ninova’yı ateşe verir. Kawa zaferi kutlamak için etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar. (Farklı anlatımlarda Dehak’ın gençlerin beyinlerini yaralarına sürmek için kullandığı söylenmektedir) Söz konusu olan ezilen bir ulusun bayramı olunca ezen ulusun egemenlerinin o bayram üzerinde baskı kurması kaçınılmazdır ve yıllardır Newroz kutlamalarında yaşanalar da bundan ibarettir. Kürt halkı bütün baskılara, katliamlara ve provokasyonlara rağmen Newroz’u her geçen yıl daha yaygın ve kitlesel olarak kutlamıştır. Kürt halkının Newroz bayramına kitlesel katılımını engelleyemeyen egemenler ilkel-ırkçı tarih tezine bir kez daha sarılmıştır. Bir devletin yasak ilan ettiği bir bayramı önüne geçemeyince resmi-ulusal bayram ilan etmesi tarihte eşine az rastlanır bir manevra yeteneğini ifade eder. Ne gariptir ki yasaklanan bu bayram bu defa da kutlanması zorunlu bir bayram halini almıştır. Artık bir tarafta icat edilmiş, katılımın oldukça sınırlı olduğu, coşkudan uzak resmi Nevruz, diğer tarafta özellikle Kürt halkının milyonlarca insandan oluşan büyük kitleler halinde, coşkuyla kutladığı, sahiplendiği “Newroz” vardır. Farklı dillerde “baharın gelişi”, “yeni gün” gibi anlamlar taşıyan Newroz, bu farklı anlamlarıyla birçok Anadolu ve Orta Asya halkları tarafından da kutlanmaktadır. Ne var ki Newroz gerçek anlamını zulme karşı başkaldırıda bulur. Bugün ise günümüzün Dehak’larına karşı başkaldırıda anlam bulmaktadır. Mısır, Tunus, Libya, Bahreyn ve Yemen işçi ve emekçilerinin diktatörlüklere karşı başkaldırısı bunun somut göstergesidir. Sermaye diktatörlüğünün baskı ve hak gasplarına karşı, Türk, Kürt ve her milliyetten Türkiye emekçileri de birleşmeli, eşit, özgür ve insanca yaşam mücadelesini yükseltmelidir. Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın Newroz! Yaşasın Türk, Kürt ve her milliyetten Türkiye emekçilerinin birleşik mücadelesi!

Kamu Emekçileri Bülteni 38 * Fiyatı: 25 YKr * Mart 2011 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Ayten Özdoğan * Yayın türü: Yerel, süreli, ayda bir Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Simsar Sk No:5/3 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.