KAMU EMEKÇİLERİNE ÇAĞRI!
Saldırılara karşı okulları mücadele alanlarına dönüştürelim!
AKP hükümetinin bugüne kadar çıkardığı tüm yasalar, eğitimin özelleştirilmesine hizmet etmektedir. Özelleştirmenin bir ayağını okulların satılması, kiralanması vb. uygulamalar; diğer ayağını özel okullara sağlanan teşvikler oluşturmaktadır. Bizleri sırtında bir kambur olarak gören hükümet, çalışma koşullarımızı sermayenin azami kâr sağlayabileceği sınırlara çekmeye çalışmaktadır. Bu nedenle Özelleştirme ve emeğimiz, hükümetin en tepesinden üretilen “Yan gelip yatıyorlar!”, “Üç ay tatilleri var!” vb. güvencesizleştirme gibi söylemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Eğitimi sermayenin ihtiyaçlarına göre politikalarına karşı düzenleyen hükümet, bu hizmetinin karşılığında, kendi siyasal anlayışına uygun dindar birlikte mücadele nesiller yetiştirmek için var olan okulları imam hatipleştirmektedir. Hükümet, dindar ve etmeliyiz. Öğretmenler kindar nesiller yetiştirmek için eğitim kurumlarını bir araç olarak kullanmaktadır. odasını saldırıların Okullara akıllı tahta vb. teknolojik araçların sağlanması, eğitimin daha nitelikli hale konuşulduğu ve getirilmesi için değil, daha “kaliteli” hale getirilmesi içindir. Burada, bazı sermaye bu saldırılara karşı gruplarına, ihaleler aracılığı ile kaynak aktarılması ve okulların sermayeye sorunsuz mücadele olanaklarının bir şekilde tam teçhizatlı teslim edilmesi gayreti söz konusudur. tartışıldığı alanlara Kamu okulları söz konusu olduğunda “kaynak yok!”, “her şeyi devletten dönüştürmeliyiz. beklemeyin!” yaklaşımıyla hareket eden sermaye devleti, özel okullar söz Mücadeleyi asla konusu olduğunda kesenin ağzını sonuna kadar açmaktadır. Özel okul yapılması sendika yöneticilerinin durumunda arsanın bedava sağlanması; özel okula kaydolacak öğrenciler için 3 alacağı kararlara bin lira civarı “destek” verilmesi; eksik öğrenci olması ya da yeterli sayıda kayıt bırakmamalıyız. yapılamaması durumunda ise bu eksiğin milli eğitim tarafından karşılanması Bu saldırılar, sağlanan teşviklerden yalnızca birkaçıdır. ancak işyerlerinde Yandaş sendika Eğitim Bir-Sen’in hazırlayıp milli eğitim müdürlüklerine sunduğu oluşturulacak taban isimler okullara idareci olarak atanmıştır. Müdür yardımcılarının, okul müdürünün örgütlülükleri ve bu “önerisiyle” seçilmesi ve aday öğretmenlerin “sözlü sınava” tabi tutulması gibi örgütlülüklere yaslanan düzenlemeler de dikkate alındığında, kadrolaşmanın müdürlerle sınırlı kalmayacağı sendikal anlayışla geri ortadadır. püskürtülebilir. Tayin, yükselme, norm fazlası konuma düşmeme, okul ortamında rahat etme gibi kaygılara itilen eğitim emekçisi, bu sorunlardan yandaş sendikaya üye olarak kurtulmaya çalışmaktadır. Görülmemiş bir işbirlikçilik sergileyen yandaş sendika, fişlenmemize aracılık etmekten de geri durmamaktadır.
YAŞASIN TABAN ÖRGÜTLÜLÜKLERİ!
KADROLAŞMAYA, ÖZELLEŞTİRMEYE VE PİYASALAŞTIRMAYA KARŞI
Biz eğitim emekçileri; e-okul, evrak işleri, nöbet vb. uygulamalarla angarya çalıştırılıyoruz. Okul işlerini eve getirmek, çalışma saatlerimizin dışında bir o kadar da evde çalışmak zorunda kalıyoruz. Performans uygulamaları nedeniyle yanı başımızdaki meslektaşımızla rekabete zorlanıyoruz. Sınav merkezli öğretim anlayışından kaynaklı hipodromdaki atlar gibi yarıştırılıyoruz. Bizler, okullara kaynak aktarılmadığı için öğrencilerimizden para toplamak zorunda kalıyoruz. Eğitim giderleri için tahsildarlık yapıyor, karşı çıktığımızda da “bu çark nasıl dönecek!”, “siz bizim istediklerimizi yapmazsanız biz de bazı yaptırımlarda bulunuruz!” gibi tehditler içeren yanıtlar alıyoruz. Teknik donanımdan yoksun, fiziksel şartları öğrencilerin gelişimi için uygun olmayan okullarda ve 40–50 kişilik kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapıyoruz. Eğitim emekçilerinin örgütlü olduğu sendikalar, bu saldırılara karşı bir yanıt üretmekten yoksundur. Sendikalar, göstermelik eylemlerden öteye gitmemektedir. Türk Eğitim-Sen, bu grev çağrısını, hükümetin siyasal kadrolaşmasına karşı kendi kadrolarını korumak için yapmıştır. Çıkarları tehlikeye girmediği sürece harekete geçmeyen bu sendikadan saldırılara karşı tutarlı bir mücadele sergilemesini beklemek bir hayaldir. Bu sendika, hükümet değiştiğinde yandaş sendikanın yerini alacak bir sendikadır. Saldırılara karşı mücadeleyi örgütlemesi gereken Eğitim Sen ise saplandığı bürokratik icazetçi çizgiden çıkmalı ve emekçileri saldırılara karşı harekete geçirebilecek bir mücadele anlayışına kavuşmalıdır. Biz eğitim emekçileri, özelleştirme ve güvencesizleştirme politikalarına karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Öğretmenler odasını saldırıların konuşulduğu ve bu saldırılara karşı mücadele olanaklarının tartışıldığı alanlara dönüştürmeliyiz. Mücadeleyi asla sendika yöneticilerinin alacağı kararlara bırakmamalıyız. Bu saldırılar, ancak işyerlerinde oluşturulacak taban örgütlülükleri ve bu örgütlülüklere yaslanan sendikal anlayışla geri püskürtülebilir. Taban örgütlülüklerini yaratmak, öncü-ilerici eğitim emekçilerinin omuzlarında bir görev olarak durmaktadır.
Yaşasın kamusal, anadilde, laik, demokratik, bilimsel eğitim! Eğitim haktır, satılamaz!
Sosyalist Kamu Emekçileri Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz! İşçi Bülteni Özel Sayı: 1173 * Fiyatı: 25 Kr * Eylül 2014 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Cd. Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih/İstanbul * Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92