2014
DOSYA
Sevgililer Günü
TEKVİN PIRLANTA
Renkli Aşklara
Bu Sektör Bir Aile Norayr İşler
Profil SAVAŞAN BİR ŞÖVALYE
Mevlüt Özer
Miranda Kerr
Göz Kamaştırdı
Ali Aksöz
Kırklareli’nden New York’a
VOIR ipad d’de
1
VOIR GÜNCEL
2
Satış Noktası Başvuru Talep : 0212 522 4 666
VOIR
ŞUBAT - 2014 SAYI: 15 KAPAK: TEKVİN PIRLANTA İmtiyaz Sahibi VOIR Magazin Adına Nurseli GÖKÇÜL nurseligokcul@voirmagazin.com Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Gonca ÇİPE Genel Yayın Koordinatörü A.Faruk GÖKÇÜL / faruk@voirmagazin.com Editör / Gonca ÇİPE / gonca@voirmagazin.com Kreatif Direktör / Bora DEMİROĞLU bora@voirmagazin.com Görsel Yönetmen / Günseli Top ÖZ gunseli@voirmagazin.com Kurumsal İletişim Müdürü / Özden BÖLÜKBAŞI ozdenbolukbasi@voirmagazin.com Sanat Danışmanı / Faruk ÖZ Reklam Koordinatörü / Burak GÖKÇÜL burak@voirmagazin.com Reklam Satış Müdürü Gözde Burcu TOP / gozde@voirmagazin.com Sosyal Medya İletişim Ebru Akçer İŞSEVEN / ebru@voirmagazin.com Yayın Danışmanları / Av. Hamdi ÇİYİLTEPE Yrd. Doç. Dr. Nuri SEZER Karadeniz Temsilcisi / Mustafa İSLAMOĞLU Ege Bölge Temsilcisi / Günseli Top ÖZ Marmaris Filarmoni Derneği Renk Ayrımı & Baskı Teknik Basım Tanıtım Matbaacılık San. A.Ş. Keyap Ticaret Merkezi Bostancıyolu Cad. F1 Blok No: 93 Y. Dudullu Ümraniye / İstanbul T. 0216 508 20 20 • F. 0216 508 20 45 www.teknikbasim.com Sertifika No: 24871
Dağıtım / Aras Kurye Yayın Türü / Aylık Süreli Yayın Yönetim Yeri ve İletişim Alemdar Mah. Nuruosmaniye Cad. No: 21 D:105 Eser Han Fatih - İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 522 15 51 www.voirmagazin.com info@voirmagazin.com
VOIR Magazin’in Tüm Hakları Saklıdır. Yerel Süreli Yayındır. VOIR Magazin’de yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri, yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bu dergide yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu uyarı VOIR Dergisi’nin birinci sayfasından son sayfasına kadar, içinde yer alan tüm haber, yorum, analiz ve öneriler için geçerlidir. İlan ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
4
Nurseli’den Değerli sektör mensupları,
S
ektördeki dalgalanmaların bol olduğu bir ayı daha geride bıraktık. Yeni kanunların peşpeşe geldiği Ocak ayında, zaten sıkıntıda olan ve ayakta kalabilme mücadelesi veren sektörümüz için oldukça zorlayıcıydı. Mücevher İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güner ve ekibinin büyük mücadeleleri sonucunda gündeme getirdiği ÖTV, torba yasa tasarısından çıkartıldı. Sadece bu bile sektöre yeterince zorlama getirdiği halde, bankaların kredi kartına taksitlendirmesini de kaldıran yeni yasa ile sektör kara kara düşünmeye başladı. Zaten global krizde olan sektör, farklı çözümler aramaya, satışlarını etkileyecek bu yeni uygulamanın etkilerini azaltmanın yollarını bulmaya başladı. Dolar ve altın kuru derken, tüm bunlar da sektörümüzün sorunlarının üstüne sorun ekledi. Her şeyin düzelmesini temenni ederiz. İstanbul Kuyumcular Odası Başkanlık seçimleri de, bildiğiniz gibi ocak ayında gerçekleşti. Ciddi bir rekabetin yaşandığı seçimlerde kazanan taraf Norayr İşler oldu. Herkese açık ve iletişime önem veren yeni başkan ve yönetimi, sektöre hayırlı olsun. Dileriz ki; sektördeki sorunlara bir nebze olsun ışık olabilsinler. Şubat ayında iki fuar var ve ikisi de perakendeye yönelik. Şahsi düşüncem; iki organizasyonun da farklı kitle edineceği yönünde. Zamanla bu yönde gelişeceklerine inanıyorum. İşlerinizin arttığı, sağlıklı bir ay geçirmeniz dileğiyle...
Nurseli GÖKÇÜL
TAKI HABER "Renkli Aşklara" Tekvin Pırlanta
56
VOIR TREND
10 12
Kapımız Herkese Açık Norayr İşler
George Sawyer İle Mokume Gane "Macide Demirli"
18
Gözler 29 Ocak'ta Murat Tırpan Köşesi
58 59 74 76
Ne Ünvanla Burnum Büyüdü, Ne De Yukarıdan Baktım "Murat Niş"
8
"Miranda Kerr" Göz Kamaştırdı
"Aşkın Büyüsünü Paylaşın" Ekol Pırlanta VOIR PROFİL 19 Savaşan Bir Şövalye "Mevlüt Özer"
Aylin Gözen
VOIR SEVGİLİ 14 Şubat Sevgililer Günü Seçkileri Tasarımda Genç Nesil! "Sibel Can"
26
Müşteriye Biz Altın Değil Hizmet Satıyoruz! "Zergeran Pırlanta" Rıfkı Bedir
80 Tasarım Dünyası Buluşuyor "alldesign"
28
Sektöre Yeni Bir Müjde DenizBank "Cem Turgut Gelgör"
86 Uttanasana Özden Bölükbaşı Köşesi
30
Mağazalarımızda İtalyan Ürünler Yer Almalı mı? Mehmet Akyürek Köşesi
Sıra Dışı Aşk "Roberto Bravo"
34
Yenilik Peşinde Özcan Gümüş "Sinan Araç"
Sevgili ve Aşk İle İlgili Birkaç Fıkra Selçuk Özkan Köşesi
35 36
Hediye Meselesi Akıl Meselesi Kazım Şahin Köşesi
88
VOIR MEKAN
90
Keşfe Değer Yeni Bir Mekan The Galliards "Ahmet Uras"
Sevgilinize Yakışır Şık Bir Pırlanta Sina Montür
38 40 44
İddalı Firma Sahare Kuyumculuk "Hasan Hüseyin Alper" Şubat Ayı Şans Taşınız "Ametist" Fazıl Özen Köşesi
İzmirde Seçim Heyecanı
46
Farklı ve Kaliteli Ürünler Yapan Kazanır Rosso Silver "Faruk Güner"
48
Sektörde Bilinç Gittikçe Artıyor IDL "Martin Metin"
50
Eğitimde Rekor
52
Sinema Hep Hayatımın Integral Bir Parçası Olmuştur. "Ali Aksöz"
Doğada Aşk Temalı Takılar Birincilik İçin Yarışıyor... JTR 6. Ajur Mücevher Tasarım Yarışması
Ata Koleksiyonu Büyüyor "Tarz Alyans"
94 İllüstrasyon Yrd. Doc. Dr. Nuri Sezer Köşesi
Mücevher Alışveriş Festivali
98 102
VOIR HABER Jewex'de Tarihi Değişiklik Daha Anlamlı Bir 14 Şubat Müge Bilgin Aktaş Kitap Köşesi
104 2013'ün En İyi Yabancı Filmleri Burak Kaplan Sinema Köşesi VOIR KÜLTÜR SANAT 106 Festival
5
VOIR EDİTÖRDEN
G
Merhaba ! üzel ve dolu dolu, yeni bir içerikle karşınızdayız. Bu ayki konularımıza şöyle bir bakalım: Kapakla başlamak gerekir. Sponsorumuz Tekvin Pırlantaydı. Rüştünü ispat etmiş Tekvin'e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Sektörde dikkatleri üzerinde toplamayı başaran ve adeta bir fenomen haline gelen Voir Profil konuğumuz, sektör için savaş vermiş bir şövalye olan Mevlüt Özer'di. Kuyumcular odaları başkanlık seçimleri başladı. İlk seçim İstanbul'da, Norayr İşler'in seçilmesiyle son buldu. Yeni başkan ile sıcağı sıcağına bir röprortaj gerçekleştirdik. Antalya'da gerçekleşen Dosso Dossi Fashion Show’da ulusal basında oldukça büyük bir yankı yaratan Miranda Kerr, Roberto Bravo defilesinde podyuma çıktı ve 3 milyon dolarlık özel tasarım seti sundu. Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) tarafından düzenlenen Ajur Takı Tasarım Yarışması'nın, bu yılki teması "Doğa'da aşk" idi. Yarışmanın finalistleri belli oldu. Tasarıma ağırlık vermeye başlayan sektörümüzde bu yönde hizmet veren ve sektörün vizyonel bakış açısına katkı sağlamaya çalışan Murat Niş ile keyifli sohbetimizde, tasarım dünyasının kapılarını araladık. Bu ay Voir popülerdeki konuğumuz, Star TV'de yer alan ve son zamanların hit dizisi "Medcezir" oyuncusu Ali Aksöz'dü. İstanbul büyük bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. BMW ana sponsorluğunda düzenlenen alldesign 2014 Uluslararası Tasarım Konferansları ve Yaratıcı Endüstriler Fuarı, 21-22 Şubat tarihleri arasında Hilton Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleşecek. Bu etkinliği şiddetle tavsiye ediyorum. Çünkü, tasarım dünyasının devlerini birarada görmeniz münkün olacak. Gelelim bu ayki dosya konumuz 14 Şubat'a... Sizler için biraraya topladığımız ve Sevgililer Günü'ne yönelik hediye, mekan ve etkinlik önerilerimizle keyfinize keyif katacağız. Bu konuda ayrıca birkaç cümle de söylemek isterim... Aşk tazeliktir! Aşk coşkudur bazen... Ama değer vermek, hele ki verdiğin değeri ifade edebilmek daha da anlam katar aşka... İster işinize, ister eşinize, isterseniz çocuğunuza... Aşk nerede, ne zaman olursa olsun, başa gelebilecek en güzel şeydir; hele bir de değeri biliniyorsa... Bu kadar değerli madenlerin barındığı sektörde, sevdiklerimize de değer vermemiz bu kadar güç olmamalı, değil mi? Sevgiyle kalın...
6
Renkli Aşklara
Aşkın tüm nüanslarını ve tüm renklerini içinde barındıran, cıvıl cıvıl bir koleksiyon; klasikle moderni ortak noktada birleştiren, yıllandıkça güzelliğini koruyan... Tekvin Pırlanta'nın "Renkli aşk" temalı, Sevgililer Günü'ne özel biraraya getirdiği ürünler, beğenilere sunuldu. Klasikten vazgeçmeyenler için zümrüt ve elmasın birlikte sentezlendiği; daha modern bir tarzdan yana olanlara özel ise, pırlanta ve yakutun birlikteliğinden doğan üçlü takım, sevgiliye şık bir hediye... Tekvin Pırlanta'da her özel güne yönelik, avantajlar ve sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.
10
BU BİR ADVERTORIAL SAYFADIR
Bu Sektör Bir Aile ve Kapımız Herkese Açık! İstanbul Kuyumcular Odası Başkanlık seçimleri 16 Ocak'ta, kıran kırana bir mücadele ile gerçekleşti. Sektörde isimlerini duyurmuş, birbirinden değerli adayların bulunduğu seçimleri kazanan taraf Norayr İşler oldu. Hemen ertesi gün, VOIR olarak biz de soluğu çiçeği burnunda başkanın yanında aldık ve bir röportaj gerçekleştirdik.
Norayr Bey öncelikle İstanbul Kuyumcular Odası Başkanı seçildiniz, hayırlı olsun. Kendinizi biraz anlatır mısınız, Norayr İşler kimdir?
Teşekkür ederim. Norayr İşler; çocuk yaşlarda bu sektörün içine girip, usta çırak ilişkisiyle kendini bir yere getirmiş, bir zaman sonra da atılımcılık ruhu ile kendi işini kurmuş; özen gösteren, hassas birisidir. Aşağı yukarı 35 yıldır sanatın içerisindeyim. İşin atölyecilik kısmından geliyorum ve hala da atölyeciliğe devam eden biriyim. Bunun yanında mağazacılık da yapıyorum. Kendi işlerim de var. Bir kaç mağazam var. Yurt dışında çok tanınırlığı olan, senede 20 adet fuara katılan bir firmanın sahibiyim. Türkiye'yi, Türk ürününü Dünya'da "Made in Turkey" adıyla tanıtan, çok ender ve özel firmalardan birisiyim diye düşünüyorum. Zor bir seçimden çıktınız seçimleri önce bir değerlendirebilir misiniz ?
Öncelikle seçimden galip çıkmış olmak tabi ki çok sevindirici. Ama biliyoruz ki üstümüze çok iş düşüyor. "Bunu nasıl çözeceksiniz?" derseniz; sen, o, öbürü, diye ayırmıyoruz. Seçime giren, kaybetmiş veya kaybetmemiş, hepsi ayrı ayrı bir değerdir. Bu sektör için olmazsa olmazlardır ve biz bundan sonraki adımlarımızda o insanların fikir ve mücadelelerinden sektöre değer yaratabilirsek, tek çatı altında hep beraber o fikirleri paylaşabilirsek fayda sağlarız. Bizim zaten yola çıkışımız buydu. Yani biz "Güven ve diyalog" grubu olarak yola çıktık. Bizde ayırım yok! Bu sektör için bir adım atmak isteyen herkese kapımız açık. Herkesle paylaşmak istiyoruz. Bu sektör için yeni değerler yaratmak istiyoruz ve değer yaratan kişileri de alkışlamak istiyoruz. Bir başkan mantığında hareket etmek istemiyoruz. Yani başkanın dedikleri vs. diye bir şey yok. Biz bir aileyiz, bu sektör bir aile... Kuyumcular çok 12
hassas insanlardır, çok özel insanlardır. Birçoğu eğitimli olmamasına rağmen, bu çarşının kültürüyle yetişmiştir. Biz bu kültüre sahip çıkmak istiyoruz. Yönetim kadronuzda kimler var?
Mühiş bir kadro var; müthiş... Asil Üyelerimiz; çok özel bir isim Fuat Kırgız, müthiş bir beyin Sarp Tarhanacı, herkes tarafından çok sevilen Can Gezer, perakendecilik konusunda deneyim sahibi Mustafa Tiryaki, ismi ve duruşu ile fazla söze gerek kalmayan Akın Kozan, heyecanı ve kültürü ile Mehmet Emin Alkan, fırtına gibi bir isim Mehmet Çakar, bu işler için biçilmiş kaftan Rober Muratoğlu, iyi ilişkileri ve tam bir görev adamı Aziz Akbulut, işimizin sanat tarafını iyi yansıtan ve atölyecilik kimliğiyle Murat Turaç... Denetim Kurulumuza bir bakın: Üniversite mezunu, birkaç dile hakim, genç, dinamik İstepan Balık, çocuk yaştan beri sektörde bulunan Ahmet Rıfat Tavukçuoğlu, el sanatı ile dünyaca tanınan Orhan Güler... tabi hepsini tek tek daha detaylı anlatmak ya da sıralamak sayfalara sığmaz. Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri de hepsi birbirinden değerli. Yönetimin asil üyeleri ve yedek üyeleri hiç fark etmiyor; hepsi de bu sektöre çok fazla faydası olacağına inandığımız kişiler. Hepsi de görev adamı. Bu kadar kısa sürede bu kadroyu nasıl toparladınız ?
Evet biz biraz geç başladık. Fakat başladığımız anda biliyorduk ki; kazanacağız. Biz zaten hazırdık; hazır olmaya ihtiyacımız yok ki... Biz sadece kendi kendimize "Bu işi yapalım mı, yapmayalım mı?" mücadelesini veriyorduk. En sonunda dedik ki, birileri bu işe sahip çıkması lâzım. Biz de bu işe sahip çıkmak için seçimlere katıldık ve görev adamı olduk. Sektör o kadar algısı kuvvetli bir sektör ki... Mesela geçen birisi arıyor ve bana, "Ben Avcılardan falanca kuyumcusu. Oyumu size atmadım. Ama
gönlüm sizinleydi, kazandığınız için size çok teşekkür ediyorum ve sizi destekliyorum" diyor. Bu kadar da dürüst bir adam. Anlatabildim mi? Bu sabah mesela beni Ahmet Karbeyaz aradı; "Senin bir abin var. Sonuna kadar ne gerekiyorsa senin için mücadele etmeye hazırım. Her türlü ihtiyacında, her türlü sıkıntında, her türlü gereklilikte beni arayabilirsin." dedi. Ben hiçbirine uzak değilim. Ne Ahmet Karbeyaz'a, ne Alaattin Kameroğlu'na, ne Hasan Gülaçtı'ya... Bundan sonraki yöntemimiz Norayr İşler olarak değil, hep beraber nasıl çözeriz? diye uğraşmak istiyor. Amaç hizmetse, birlikte bunu nasıl paylaşabiliriz? Bunun doru cevabını bulmak lazım. Sektörün oldukça fazla sıkıntısı var sizce ivedilikle çözülmesi gereken sıkıntı nedir ?
paylaşmalı. Zaten ayda bir gün, "Açık kapı" diye bir şey yapacağız. Yani ayda bir gün bütün sorunları dinleyeceğiz ve çözüme gideceğiz. İşte mesela bir gün atölyeciler için, bir gün perakendeciler için... O günlerde hep birlikte sektörün sorunlarına odaklanıp, çözmek için yine hep beraber uğraşacağız. Hatta belki bazı insanlara ulaşmak için ayaklarına da gideceğiz. Eksiklikleri vs. söyleyecekler, sıraya koyacağız ve tek tek alıp yürütmeye çalışacağız. Sektörden duyarlılık ve bizimle beraber hareket etmelerini bekliyoruz. Sadece Kurumdan beklemeyip, kuruma verecekleri fikir, önerilerle de katkı sağlayıp, birlikte ilerleteceğiz sektörü. Sektörün kalitesinin artmasına yönelik el ele, güven ve diyalog içinde olacağız. Kısaca herkesi sektör için birlik olmaya, sorunları birlikte çözmeye ve sektörü yukarı taşımaya davet ediyorum.
İlki tabi ki kredi kartı taksitlendirilmesiyle olan konu olacak. Bu konuda avukatlarla işbirliği yapıp, kısa sürede durdurmak istiyoruz.
Norayr Bey eklemek istediğiniz ya da söylemek istediğiniz son bir şey var mı?
Bu konuda da biliyorsunuz ki sektör ikiye ayrıldı. Bir kısmı pos fırsatçılığının bitmesinin fayda sağlayacağını düşünüyor, bir kısmı da sektöre zarar vereceğini... Ne diyorsunuz?
Sektör adına hayırlı olmasını diliyorum. Kendi adıma beni seçtikleri için herkese tek tek teşekkür ediyorum. Ve seçtikleri için pişman olmayacaklarının garantisini veriyorum; çünkü ben elimden gelenin en iyisini yapacağım bu konuda...
Bu başka bir şey. Bu işi tefecilik gibi yapanları aradan sıyırıp almak gerekiyor. Eğer satışın yüzde 40'ı taksitlendirmeyi kapsıyorsa, o şekilde düşünemezsiniz. Aslında işlerden de bellidir. Diyelim iki tane dükkân yan yana. Bir tanesi günde 2000 dolar iş yapamazken, öbürü 100.000 dolar iş yapıyorsa, bunda anormal bir fark vardır. Bunları ayıklamak lâzım bence. Kredi kartı taksitlendirmesi çok önemli. İnsanlar bundan para kazanıyorlar. Alım gücü ona göre. Herkes kendini ona göre ayarlıyor. İnsanın cebinden çıkartıp 2000 Tl'lik alışveriş yapması başka bir şey, taksitlendirmeyle ayda 300-300 ödemesi başka... Herkesin almaya ve bir şeylere sahip olmaya hakkı var. Sektörümüz zaten durgun. Daha da büyük bir sıkıntıya gerek yok. Bir diğer sorun ÖTV... Henüz sallantıda; ama onun üzerine çok gideceğiz. Aslında her şeyin üzerine gideceğiz. Kendi içimizde komisyonlar kurup, birkaç konuya birden başlayacağız; tek konuya değil... İçlerinden en önemlilerini alacağız ve sırayla gerçekleştireceğiz. Vadettiğimiz her şeyi yerine getirebilecek güçteyiz. Yerine getiremeyeceğimiz hiçbir şeyi vadetmedik.
Biz de yeni başkana teşekkür ediyoruz; yoğunlukta vakit ayırdığı için...
Farkınız ne olacak diğer yönetimlere göre?
En büyük farkımız "Diyalog" olacak. Biz güven ve diyalog ortamı içinde herkesi kucaklayarak, herkesle bir adım uzaklıkta olacak bir ortam yaratacağız. Bunu başaracağımızı düşünüyorum. Sektörde birbiriyle kavgalı olan insanlar var maalesef. Biz ufağı büyüğü, küsü barışığı ile aynı yakınlıkta olacağız. Çünkü biz kimsenin adamı değiliz ve dolayısıyla kimseye de iltimas geçmek zorunda değiliz. Herkesi de bu mücadeleye davet edeceğiz; bence herkes de bu mücadeleyi vermek için gönüllü olacak. Bir önceki dönemde kimse odaya yaklaşmak istemiyordu. Biz odayı sektörden herkesin kullanabileceği, paylaşımlarda bulunabileceği bir yer haline getirmek istiyoruz. Hizmet vermek istiyoruz; öcü gibi durmak istemiyoruz. Sektörden neler bekliyorsunuz nasıl destek vermeli?
Sektör bir kere duyarlı olmalı. Sorunlarını gelip bizimle 13
VOIR HABER
Miranda Kerr Göz Kamaştırdı
Antalya’da gerçekleştirilen Dosso Dossi Fashion Show’a dünyaca ünlü mücevher markası Roberto Bravo, Miranda Kerr ile damgasını vurdu. Fuar kapsamında gerçekleştirilen Roberto Bravo defilesinde podyuma çıkan Miranda Kerr, Roberto Bravo’nun 3 milyon dolarlık özel tasarım seti ile göz kamaştırdı.
A
ntalya’da düzenlenen Dosso Dossi Fashion Show’da dünyaca ünlü mücevher markası Roberto Bravo, gerçekleştirdiği defileyle dikkatleri üzerine çekti. Yaklaşık 5000 kişinin izlediği Roberto Bravo’nun 2014 koleksiyonu defilesinde, dünyaca ünlü top model Miranda Kerr, Roberto Bravo’nun özel tasarımıyla şov yaptı. Roberto Bravo’nun tasarımcılarının 3 ay süren yoğun çalışması sonucunda tasarlanan sette, 2014 adet mükemmel kesim pırlanta kullanıldı. Miranda Kerr’in podyumda taşıdığı set, kullanılan pırlantalar ve özel işçiliği ile izleyenlerin büyük beğenisini topladı. Değerinin 3 milyon dolar olduğu açıklanan set, fuar süresince özel güvenlik önlemleriyle korundu. Baş mankenliğini Miranda Kerr’in yaptığı defilede Roberto Bravo’nun 2014 koleksiyonuna ait tasarımlar birbirinden güzel mankenler tarafından sergilenerek göz kamaştırdı.
14
Murat TIRPAN
Murat Gold Yönetim Kurulu Başkanı
G
ABüyüsünü Paylaşın… şkın
GÖZLER 29 OCAK'TA
özler 29 ocaktaki FED toplantısında.Bu tarihe kadar karmaşık seyir devam edecek gibi görünüyor.Tarımdışı istihdam verisinin olumsuz gelmesi ons fiyatında yukarı yönlü hareketi başlatmıştı fakat FED üyelerinden gelen tahvil alım programındaki azaltımın devam edeceğine yönelik açıklamalar fiyata tekrar aşağı baskı yaratıyor.Veri akışındaki yoğunluğa göre fiyatın 1220-1250 bandı arasında gidip gelmesi bekleniyor. A.B.D. deki 10 yıllık tahvil faizlerinin 2014 yılı içerisinde önde 3.00 seviyesini daha sonra 3.50 yi hedef haline getirmesi beklentisi altın fiyatlarının aşağı doğru baskılanmaya devam edeceğini gösteriyor. Diğer yandan dolar endeksindeki hareket 80 'nin üstüne yerleşmiş durumda.Bundan sonraki günlerde hedef önce 82 daha sonra yıl içinde 83 seviyelerini gündeme getirecektir.Bu durum altına yine aşağı yön işaret ediyor. Fiziki talep ise altın fiyatında bir başka önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor.Ülke ekonomilerinin kırılganlıklarının arttığı dönemde altına gelen fiziki talep yukarı yönlü fiyatlamayı işaret ediyor. Başka bir etken ise arz.Arz edilen altın miktarı 2013 yılında düşmesine rağmen, ons fiyatı geçtiğimiz yıl %25 gibi bir değer kaybı yaşadı.Bu da arz edilen miktarın talep edilenden daha fazla olduğunu açıkça gösteriyor. Altın fiyatının 1150 USD altına gelmesi halinde altın çıkarımı yapan madenlerin kapatılacağı söylentisi de göz ardı edilmemelidir.Bu söylemler de 2014 yılı içerisinde altının ons fiyatının 1000 usd civarlarına düşecek söylentilerinin önünü kesen bir hareket olarak gözüküyor. Teknik açıdan baktığımızda indikatörlerin karışık sinyaller vermesi kısa vadeli alım-satım kararlarını olumsuz etkiliyor.1255 seviyesi önemli direnç haline gelmiş durumda.Geçilememesi sert satışları beraberinde getirirken 1220'li seviyelerde alımların arttığını gözlemliyoruz.Bu bandın kırılması trend yönünde hareket eden yatırımcısına kazandıracaktır. 20
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ekol Pırlanta, tasarımlarıyla farklılığını hissettiriyor ve 14 Şubat Sevgililer Günü'ne özel olarak hazırladığı yeni koleksiyonunu siz müşterilerinin beğenisine sunuyor. Aşkın büyüsünden esinlenilmiş, romantizm ve tutkuyu çağrıştıran, rose ve beyaz altının öne çıktığı, değerli renkli taşların kullanıldığı bu yeni koleksiyondan seçilen sürpriz bir hediye ile sevgilinizi özel kılabilir; hayal ettiğinden fazlasını verebilirsiniz. Sonsuz Aşkı yansıtan tek taş ile şıklık ve zarafeti birarada taşıyan özel kalpli koleksiyonuyla Ekol Pırlanta, Sevgililer Günü'nde de siz değerli müşterilerini mağazalarına bekliyor.
VOIR PROFİL
Savasan Bir Söval ye , ,
Tarihe bakıldığında birçok coğrafyada, birçok millet ve birçok meslekte mücadele eden, adeta şövalyelik yapan, hatta yeldeğirmenlerine karşı savaşan Don Kişot'lara rastlarız. Türkiye'nin İzmir şehrinden, kuyumculuk sektöründen bir şövalyeyi anlatmak istiyoruz:
Mevlüt Özer...
21
VOIR PROFİL
Hayata atılan ilk adımlar Bazen bir kahraman doğar, bazen bir şövalye; tarihe ya da bulunduğu coğrafyaya adını duyuracak... Sevgiyle Dünya'ya getirirken, bilmez ki anacığı kaderini... Belirlenemez ki ya da seçilemez ki kader... İleride herkesin tanıdığı, yaptıklarının kıymetinin öyle ya da böyle bilindiği bir adam... Dile kolay... Acısıyla tatlısıyla tam 50 yılı geride bırakmış bir şahsiyet Mevlüt Özer. Onun bu uzun yıllara dayanan mücadelesi, 1948 yılında Manisa’nın Sarıgöl Kazası'nın, Bahadırlar Köyü'nde başlar. Toprağına, memleketine ve insanına o kadar bağlıdır ki, köyün ismini ileride firmasına da verecektir; olacaklardan habersiz. Basmane'de bir çocuk... Her kentin göçünü anlatan bir yeri vardır ya... Hani o siyah beyaz filmlerden de hafızamıza kazınan... Mevlüt Özer'in de öyküsü filmlerden fırlamışçasına... İzmir Basmane'ye inen, ilkokulu bitirmiş, küçük bir çocuktur henüz. Hep görürüz ya filmin o meşhur sahnesinde, kente daha önce göçmüş birileri karşılar gelenleri. Mevlüt Bey'i de ağabeyi Ramazan Özer karşılar. İzmir macerası iki ağabeyin buraya yerleşmesi ile başlar. Bir ağabey okurken, diğeri bir kuyumcu yanında çalışmaktadır. Köyden kente gelen bir çocuktur O... Henüz daha yeni gelmişken Dokuz Eylül resmi geçitine tanık olur. Biraz büyülemiş, biraz da korkutmuştur belki de şehir. Üç veya beş gün sonra köyüne; o bildiği, tanıdığı, âşina olduğu yere dönmek ister. Ancak en büyük ağabeyinin onunla ilgili planı başkadır. Kendi gibi Mevlüt Bey'i de kuyumcu yapacaktır. Çıraklık serüveni Takvim yaprakları 1959 senesini gösterirken Mevlüt Özer çıraklığa başlar. Belki Eyül belki de Ekim sonlarına denktir zaman. O zaman bu zaman, devam edecektir kuyumculuğa; gönülden... Naki ve Özcan adlı ustaların yanında, küçük bir çıraktır; yoğrulmaya, eğilip, bükülmeye hazır. Mesleğine olan saygısı ve usta-çırak ilişkisi, o kültür öylesine yerleşir ki... Halen görüşmeye, vefa borcunu ödemeye devam eder. Kendini geliştirmeye adar; etraftan yükselen o seslere inat! Köyden gelen belki de her gencin başına gelen, hor görülen bir dönem de geçirir. Ama yılmadan, bıkmadan azmeder mesleğinde. Ne şivesine atıfta bulunanları dinler, ne de başka bir şeyi. Onun hedefi tektir. 23 Ay süren vatani görevinin ardından askerden gelir Mevlüt Özer. Artık onun için açılacak başka kapılar, bekleyen bambaşka bir kader vardır.
22
Bahadır'ın doğuşu Uzun bir askerlik döneminin sonunda kendi iş yerini açmaya karar verir. Yıl 1970 olmuştur ve hatta bitmek üzeredir. Bahadır Kuyumculuk olarak açtığı ekmek kapısına geçişi de yine hoşgörüden ödün vermeden, eski bağlarını koparmadan gerçekleşir. Bir bayram dönüşü radikal bir kararla kendi yerini, atölyesini açma kararı alır Mevlüt Bey. Eski çalıştığı yerden aldığı alyansları, kendi atölyesinde işlemeye başlar. Fakat bir yıl sonra çıkan işletme vergisi, O'nun işyerine yedi ay ara vermesine sebep olur. Tekrar çalışma hayatına döner; mücbir sebeplerden. Gündüz çalışırken, akşamları Çınarlı Sanat Okulu'na gidip, kendini geliştirmeye devam eder. Zaman aktıkça işletme vergisine alışan esnafı gören Mevlüt Bey, 1975 yılında tekrar atölye kurar. Ama bu sefer daha büyük... Böylece bugünkü Bahadır'ın da gerçek temelleri atılmış olur. Ardından teker teker diğer kardeşler de bu işe dahil olur. Öyle büyük bir kriz yaşar ki; akıllara zarar. Ev olmadan, eşyaları orada burada... Kimi zaman bunalıma girip, kimi zaman isyan etse de toparlar kendini ve makina almaya karar verir. Ama bu doğru karar, sonraki yıllar ona büyük paralar kazandıracaktır. Sıkıntılı ve yokluk dönemi içerisinde yaşamakta ve hem işlerini hem de hayatlarını idame ettirmek için savaşmaya devam etmektedirler. Böylesine bir dönemde, neredeyse beş kuruşsuz, Avrupa seyahati gerçekleştirir. Çünkü, Mevlüt Özer her şeye rağmen, baş koyduğu mesleği için fedakârlık yapan bir adamdır. Almanya'da kuyumculuk okulu da aynı dönemlere rastlar. Çalışmayı çok seven biri olan Mevlüt Özer, ailesinin de desteği ile büyür, gelişir. 1976'da ilk mağaza ve ardından 1978'de de toptan mağazası açılır. Kuyumcu yalan söyleyebilir; ama hırsız yalan söylemez! Kendi mesleğinde ardı ardına başarılar elde eden Mevlüt Özer, sektörel deneyimlerini aktarmak ve sektöre fayda sağlamak adına da ciddi çalışmalar yapmış bir isim. Öyle ki, İzmir'de kime sorsanız mesleki kariyerini biliyor ve sektör için çabalarını dile getiriyor. Kuyumcular odası başkanlığına adaylığını koyar Mevlüt Bey. İlk seçimleri kaybettikten sonra 1987-1989 tarihleri arasında Yönetim Kurulu'na girer. İki yıl burada görev yapar. Sonrasında 1992 yılında Ticaret Odası Meclisi'ne ve 1993'te de İzmir Kuyumcular Odası'na seçilir. 17 Sene başkanlık görevini yürütür. Tüm bunlarla yetinmeyen, kuyumcuları aynı amaç ve hedefte, tek bir çatı altında toplama hayali ile Kuyumcu İş Adamları Derneği'nin kurulmasında büyük rol oynar. Derneğin en büyük amacı, Kuyumcular Birliği Kanunu'nu çıkarttırmaktır. Diğer illerdeki oda başkanları ile birlikte mücadele verir. Fakat bu dernek çok uzun süre yaşamaz, kapanır. Bu çalışmalar sayesinde Mevlüt Bey, dönemin siyasetçileriyle de görüşme ve istişare şansı yakalar. Sayın Abdullah Gül'den Mesut Yılmaz'a ve bakanlara kadar, birçok isimle görüşür. Sektörün sıkıntılarını anlatır, çareler arar. Bir dönem siyasette ve hatta spor yöneticiliğinde de bulunur. Sayın Necmettin Erbakan dönemi sorunlardan haberdardır ve bu yüzden olaya daha da vakıftır. O hükümetin de iyi yaklaşımları yeterli olmaz ve kuyumculuk ile ilgili birçok soruna çözüm getiremezler. Bu konudaki üzgünlüğünü şöyle dile getiriyor Mevlüt Özer: "Sorsalar 'neyi başaramadın?' diye, 'kuyumcuları tek çatı altında toplayıp, birlik yapmayı başaramadım' derdim." Bu arada üniversitelerle uzun mesai harcarlar. Yine sektöre yönelik çalışmalar çerçevesinde, değerli hocaların da katılımıyla "Kuyumcular yalan söyleyebilir; ama hırsız yalan söylemez" adlı bir kitap çıkartırlar. Oldukça çarpıcı olan bu kitap, kuyumculara bir nevi gönderme yaparken, sektörün ana damarı olan "güven"i anlatmaktadır. Elinden gelen tüm gayreti gösteren ve çabalayan; halâ da bu tavrını çevre esnaflara göstermeye çalışıyor Mevlüt Bey. 23
VOIR PROFİL
Film şeridi gibi yaşam Mesleğini çok sevdiğini; ama çocukluğunda din adamı olmayı çok istediğini de belirtiyor, Mevlüt Özer. Yavaş yavaş inzivaya çekilip, doğayla baş başa olmayı da istiyor. Kendinden sonraki kuşağın yetişmesiyle, artık işten çekilmeye başlamış Mevlüt Bey. Yeğenleri devralmaya başlamış Bahadır'ı. Hemen bu konuda da fikirlerini beyan ediyor. Genç nesilin çok çalışmalarını, en az iki dil bilmelerini, eğitimlerine önem vermelerini ve en en önemlisi de dürüst olmalarını tembihliyor. Özellikle kuyumculuğun dürüstlükten geçtiğini de vurguluyor ve diyor ki; "Yaşadıklarım film şeridi gibi, neresinden başlasam? Yaradana ne kadar Hamd etsem azdır. Elimdeki en büyük şey sağlıktı, düşünebilmekti. Sizi kırmadan sohbet edebiliyorsam ve her konuyu, derdimi kavgayla dövüşle değil, konuşarak anlatabiliyorsam; daha ne olsun. Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü vardır, 'Dün dünde kaldı cancağızım, yarına bakmamız lazım'... Bu benim Hayatım. İçinden almak istediğiniz ne varsa alın!’’ Mevlüt Özer anlatırken hikâyesini, kimi zaman öfkeleniyor, kimi zaman bir duygu seline kapılıp gidiyor. Zaman zaman içindeki o kırılgan çocuğa rastlıyoruz. Bazen öyle şeyler dile getiriyor ki; bir durup, on düşünüyoruz. Köyünden kalkıp kente göç etmiş, Basmane'ye indiği o ilk günden bugünlere hayatını taşımayı bilmiş, yetinmeyip kendini kültürel anlamda da yetiştirmiş biri... Kısacası hiçbir zaman bu kadarını hayal etmemiş Mevlüt Bey... Öyle ya; nereden bilsin kader çizgisinin buraya uzanacağını?..
24
26
Müşteriye biz, ALTIN değil hizmet satıyoruz!
Güleryüz Kuyumculuk olarak başlayan serüvenlerine Zergeran Pırlanta'yı da ekleyerek devam eden Güleryüz Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Rıfkı Bedir, 2014 beklentilerini ve firmaları hakkındaki bilgileri aktardı. İlk kurulduğunuzda kuyumculukla ilgilenmiyordunuz. Neydi sizi sektöre yaklaştıran? Ben bu sektörü çok seviyorum. Lise dönemlerinde babamızın tuhafiye dükkânı olduğu halde ben kuyumcu tamircilerinde çalışıyordum. Meğer babam benim maaşımı veriyormuş. Çok sevdiğim bir meslekti. Askerden döndükten sonra babamdan rica ettim; çok seviyorum bu mesleği bana dükkândan bir köşe verir misiniz diye? Sağolsun beni kırmadı. Bana ufak bir köşe verdi. Benden 17 yaş büyük ağabeyim Sıtkı Bedir ile birlikte başladık mesleğe. Daha sonra arkasından ağabeyimin ve ardından benim çocuklarım... Biz güzel bir düzen kurduk. Herkes saygı çerçevesi içinde, işine bağlı bir şekilde mücadele ediyoruz. İnşallah çocuklarımızın çocukları da devam eder. Sakarya hikâyeniz nasıl başladı, dünden bugüne nasıl bir süreç izlediniz? Biz Artvinliyiz. 1966 sonrasında hayatımızı Sakarya’da devam ettirdik. Akabinde de toptancılığa ve üretime başladık. Önce İstanbul’da, ardından Dubai serbest bölgede bir ofis açtık. Dubai’ye geçen yıl ciddi bir ihracat yaptık. 2012 ve 2013’te de vardı; ama o kadar fazla verimli olmadı. Çünkü orada bakiye kullanımı fazla ve bu durum bizi biraz tedirgin etti. Sıkıntı yaşamayalım diye daha çok peşin alışverişleri tercih ettik. Zergeran’ın ürün gamı daha çok o bölgeye mi hitap ediyor? Hayır aslında şöyle; Zergeran, Osmanlıca’da saray kuyumcusu anlamına geliyor. Tabi bizim mücevher sektöründe biliyorsunuz ki, her ürünün bir hikâyesi olması gerekiyor. Biz onu yapmaya çalışıyoruz. Ürünü tasarlarken altını hikâyeler ile doldurmadığınız tarzda bir yaklaşım olduğunda, ortaya çıkan ürün hiçbir şeye 28
benzemiyor. Mesela bir divarane her yerde var. Biz bunu daha farklı bir hale getiriyoruz. Bunu şu an gündemde olan Hürrem Sultan takıları gibi değerlendirebilirsiniz. Tarihte padişahların eşlerine yaptıkları takıları değerlendirip, isimlendiriyoruz. Tabi birebir aynı taklitlerini yapmıyoruz. Cilacılarımız, mıhlayıcılarımız hepsi kendi bünyemizde. Zergeran olarak Osmanlı takılarını ön planda tutuyoruz. Çünkü pırlantayı herkes yapıyor. Bugün Uzakdoğu pırlantada birçok ülkeyi bastırdı. Ama elmas konusunda hala bizim el sanatlarımız ön planda. Biz bu anlamda çok güçlüyüz. Rose taşlar genelde Hindistan’da kesilmesine rağmen, Hintliler bizim işçiliğimizi yapamıyorlar. Neden böyle? El sanatlarını beceremiyorlar ve her fuarda bunları nasıl böyle karartıyorsunuz, bunlar nasıl böyle parlıyor diye bizle fikir alışverişinde bulunmak istiyorlar. Biz de tabi bilgi vermiyoruz. Verilen bilgi aslında bizim değil, ülkemizin gizliliğidir. Ülkemizin el sanatlarıdır. Bizim Arap Yarımadası’nda da bir Osmanlı Kültürü var zaten. 600 yıllık Osmanlı kültürünün bir ayağı da orada geçmiş. İnsanlar Osmanlı’ya ve Türkiye’ye ayrı bir sıcaklıkla bakıyorlar. Dizilerimiz bile revaçta. Hanımların belki de tek eğlencesi alacakları kıyafetler ve takılar. Eğlence sektörü Avrupa’da olduğu gibi değil. Dini açıdan da tabi engellemeler olduğu için; oradaki yaşantı belli. Yurt dışında hangi fuarlara katılımınız var? Arap Yarımadası’nın hemen hemen tüm perakende fuarlarına katılıyoruz. Dubai, Abu Dabi, Kuveyt, Bahreyn... 10’a yakın, sadece Arap Yarımadası’nda katıldığımız fuar var. Bu fuarlar bizim için hem ülkemizi tanıtma açısından hem de satış açısından çok ciddi anlamda başarılı oluyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda daha
iyi olacak. Biz buna inanıyoruz; çünkü hiç durmuyoruz. Dünya kendini geliştirdiği gibi biz de kendimizi geliştiriyoruz. Kendimizi yenilemeye çalışıyoruz. İnşallah sektörümüze okyanustaki bir kum tanesi kadar bile faydamız olursa, o bizim için mutluluk verici olacaktır.
ama biz bunu farklılaştırarak, kalitemizi arttırarak hizmet satıyoruz. Dolayısıyla ben de bir müşteriyim. Gelen müşterinin de ne istediğini bildiğimiz için, müşterilerimize en güzel ve standardize olmuş hizmet kalitesiyle sunum yapıyoruz. Bizim dördüncü denetlenme senemiz bu sene.
Tüketiciyi korumak adına olan sistemler aksak ilerliyor ülkemizde.Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Öncelikle ben firmamızdan kalite belgesiyle ilgili konuşayım. Bizim kalite belgesine normal şartlarda ihtiyacımız yok. Biz ihaleye girmiyoruz. İhalede teknik şartlarda İSO belgesi isteniyor. Öyle bir ihtiyacımız yok. Tamamen kendimizi geliştirmek, personelimizi bu yönde eğitmek için bu belgeye müracaat ettik. Müracaat etmeden önce iki yıl Sakarya Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı Profesör Gültekin Keskin Bey ile çalıştık. Önce değişim projesine kendimizi hazırladık, daha sonra bu projenin devamıyla alakalı kendi şirketimizin el kitabını hazırladık ve İSO’ya müracaat ettik. İSO’ya müracaat ettiğimizde, böyle bir şeyin perakendede gerekli olmadığını söyledi. Ama madem müracaat ettiniz, inceleyelim biz de diye dönüşte bulundular. Bunun ticari mantığını çözemedik; ama biz buna onay veriyoruz dediler. Bizi denetlemeye geldiler. Denetleme sonunda biz başarıyla bu belgeyi hak ettik. Belgemizi de dönemin Sanayi Bakanı Sayın Ali Coşkun Bey’in toplantısında bize takdim etmek istediler. Biz de bu belgeyi sektörde ilk olması sebebiyle, zamanın Kuyumcular Odası Başkanı Sayın Alaattin Kameroğlu'na aldırttık. Akabinde Alaattin Bey sektörle alakalı bunun çok güzel bir yarış olduğunu, kendisi söyledi. Öncelikle kendi şirketlerine, daha sonra odaya ve böylece kuyumcu sektöründe bir ilke imza atmış olduk; zamanla bu yayılmaya başladı. Bizim hedefimiz şu; müşteriye biz altın değil, hizmet satıyoruz. Baktığınızda altın dünyanın her yerinde altın;
Bu arada firmanızın ismi de benim çok hoşuma gitti. Güleryüz Kuyumculuk. Ne diyeceksiniz bu konuda? Tuhafiye dönemindeki ismimiz de Güleryüz’dü. Rahmetli babamızın firmamıza uygun gördüğü isim buydu ve bu isimle biz çocuklarımıza, çocuklarımızın çocuklarına devretmeyi düşünüyoruz. Bunun yanında ürünlerle ilgili benim kızım Merve Bedir, üniversiteyi İngiltere’de okurken oradan pırlanta ve inci sertifikasını aldı. Şu anda hali hazırda Dubai’de renkli taş bölümünü okuyor. İnşallah orayı da bitirdiğinde Uluslararası imza atma yetkisine sahip olacak. Yani resmi gemolog olacak kendisi. Zaten sektörümüzün de çok ihtiyacı var gemeloglara. Son bir soru sorayım. Zergeran olarak şöyle bir şey söylesem nereden nereye? Biz bugünleri hiç düşünemiyor, hayal edemiyorduk. Allah’ın izniyle biz çok daha iyi yerlere geleceğiz. Ülkemizi çok güzel markalar arasında tanıtacağız; hedefimiz bu... Türkiye’de tanınmak değil, yurt dışında ülkemizi tanıtmak. Bugün çıkan markalara baktığınızda hepsi ilk çıktığında popüler markalar değillerdi. Dürüst çalışarak, müşteriyi kandırmadan, müşteriyi üzmeden ve her zaman ürünlerinin arkasında durarak kendilerini lanse ettiler. Biz de bunu başaracağımıza inanıyoruz. Çünkü biz hayal satıyoruz. Bu hayali sattığınızda eğer müşteri sizin dükkânınızdan gülerek, tebessüm ederek ayrılıyorsa, en büyük mutluluk bu...
29
Sektöre Yeni Bir Müjde! Altın bankacılığı konusunda sürekli yenilikleri ile sektöre kazanç sağlamaya çalışan DenizBank'tan Altın Bankacılığı Grup Müdürü Cem Turgut Gelgör, sektöre bilgi verdi. Kuyumculuk sektörüne yönelik birçok ürününüz var. Yeniliklerinizden bahseder misiniz?
DenizBank Altın Bankacılığı olarak bizim rakiplerimizden en büyük farkımız imalatçıdan toptancıya, küçük üreticiden perakendeciye kadar altın ticari ile uğraşan tüm sektör müşterilerine, sektör dinamikleri göz önüne alınarak yapılandırılan özel kredi değerlendirme süreci ile finansal hizmet sunuyor olmamızdır. Altın bankacılığı konusunda işimizi yürütürken özellikle müşterilerimizin talep ve beklentilerine yönelik ürün geliştiriyoruz. Burada tabi müşteriyi altın sektöründeki imalat ve kuyumculuk ile ilgilenen kişiler ve bireysel yatırımcılar olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Kuyumculuk sektörü açısından baktığımızda kuyumcularımıza özel, altın kredilerimiz mevcut. Ancak biz bu altın kredilerimizle, biraz daha onların ihtiyacına yönelik farklılaşmaya gittik. Mesela, kuyumcular genelde altın kredilerini bir yıl vade ile alıyorlardı ve vade sonunda bütün altınlarını getirip altınlarını kapatmak zorunda kalıyorlardı. Bu da kuyumcuların işini zorlaştıran bir sorun. Biz bu noktada onlara daha kolay ödeme şartları sunmak için taksitli kredileri geliştirdik. Müşteriler, istedikleri ödeme planına bağlı kalarak, istedikleri vadede, istedikleri kadar taksitlerle veya 3 ayda bir ödemelerle kredilerini ödeyebiliyorlar. Bu da onların üretim yapmış oldukları mallarını vadesi geldiğinde bozmadan veya herhangi bir yerden altın bulup getirip kapatmadan, dönem dönem ödeyerek kapatmalarını sağlıyor. Kuyumculuk sektörü ciddi sipariş üzerine çalışan bir sektör. İmalatçıları göz önüne aldığımızda son dönemde yine Türkiye’de bir ilk olan İmalatçıya Altın Destek Kredisi’ni onların kullanımına sunduk. Buradaki ana amacımız şuydu; dediğim gibi kuyumcular sipariş üzerine çalışıyorlar. Siparişin alınması, işlenmesi, müşteriye ulaştırılması, son kullanıcıya gitmesi ve oradan tekrar nakit akışının alınarak imalatçıya ulaşması belli bir süre alıyor. Bu süre zarfında da firmalar açıkçası kendi sermayeleriyle bu siparişleri fonlamak zorunda kalıyorlar. Tabi son dönemde altın ons fiyatının da çok yükseldiğini düşündüğümüzde ciddi bir sermaye büyüklüğünden bahsediyoruz. Biz de Deniz Bank olarak kuyumculara 3 ay ödemesiz dönemli, daha sonra ise eşit taksitlerle ödeyebilecekleri bir ürün sunduk. Böylelikle siparişlerini yapıp, müşteriye ulaştırıp, müşteriden son kullanıcıya gidip, oradan tahsilâtı alıp, imalatçıdan bize geri dönmesi arasındaki, kalan fonlama ihtiyacını biz karşılamış oluyoruz. Böylelikle onlar da çok daha rahat bir şekilde siparişlerini istedikleri şekilde kabul edip, sermayelerini sipa30
rişlerde kullanmak yerine, bizden aldıkları altın kredisi ile bunu fonlayabiliyorlar. Daha sonra da tahsilatları dönmeye başladığı zaman, taksitli bir şekilde bize ödeyebiliyorlar. Bu ürünümüz piyasada ciddi talep görmeye başladı. Çünkü gerçekten onların çok ihtiyacını karşılayan bir ürün. Yaklaşan fuar dönemiyle de birlikte zaten hareketleneceğini düşünüyoruz. Onun dışında bir de tabi özellikle ihracatçılarımızın dönem dönem yurt dışına yaptıkları ihracatlarda, finansal destek ihtiyacı, sigortalama ihtiyacı veya bilgi ihtiyacı oluyor. Biz yine faktoring şirketimizle birlikte onlara yönelik bir ihracat faktoring ürünü geliştirmeye çalışıyoruz. Onların ihracat yaptıkları ülkelere yönelik gerekli şartları sağlayarak ve sigorta enstrümanını da kullanarak ihracatlarını daha güvenilir ve rahat yapmalarını sağlayan bu yeni ürünü de sektörümüzün hizmetine sunuyoruz. Kuyumcukent'e sunduğunuz gibi lokal avantajlar da sağlıyorsunuz esnafa. Bu tür uygulamalarınızı anlatır mısınız, buna benzer yeni uygulamalarınız da olacak mı?
Kuyumcukent Yönetimi ile yaptığımız protokol ile Kuyumcukent’teki girişimcilere birçok önemli fırsat sunuyoruz. Bu çalışmanın başka bankalarda benzeri yok. DenizBank Altın Bankacığı olarak sektörün tüm hassasiyetlerini dikkate alıp yenilikçi çözüm önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz. DenizBank, Kuyumcukent’te altın sektörüne özel uzman ekip ile hizmet sunuyor. DenizBank Şube Müdürü Vildan Yüksel, Portföy Yöneticileri Deniz Özcan ve Olga Özlük; Kuyumcukent’teki esnafın bankacılık hizmetlerine cevap veriyor. DenizBank ve Kuyumcukent Yönetimi arasında yapılan protokolle Kuyumcukent’te yerleşik ihracatçı müşterilere özel 1 yıl vade ve 1 kilograma aylık 1,75 gr geri ödeme ile finansman desteği sunuluyor. Kredi, 1 yıl taksitli veya spot seçenekleri ile sunuluyor.
Mehmet Akyürek
Orobella Alyans CEO Orobella & Altın Fabrikası
Mağazamızda İtalyan Ürünler Yer Almalı mı? Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, Avrupa’da kullanılan makinelerin en yenilerine aynı anda Türkiye’de ulaşmak ne kadar mümkün olsa da, takı bir sanattır ve teknoloji sanatın hiçbir yerinde olamaz. Sanatkâr ve üretken kişilik özelliklerine sahip insanlar her zaman ve her şart altında, en basit makine ve ekipmanla bile en güzel ürünleri ortaya çıkarabilirler. Mesela dünyanın en güzel tablolarının yapıldığı Rönesans devrindeki yani günümüzden yüzyıllar öncesindeki boya, fırça ve kâğıt teknolojisini düşünün. Elde edilebilecek sınırlı renkler ve düşük ekipman teknolojisine rağmen o zamanlar yapılmış bazı tabloların eşi bugün bile yapılamıyor. Demek ki, mesele teknolojide veya sadece teknolojide değildir. Esere üstünlük kazandıran özellikler sanatkârının yeteneği ile ilgilidir. Takı sanatı aslında ucu Roma’ya, büyük Roma imparatorluğuna dayanan bir sanattır. Dikkat ederseniz takı üretiminin en çok geliştiği yerler İtalya ve İstanbul'dur. Çünkü ikisi de eski birer ROMA TOPRAĞIDIR! Şimdi ben bunu yazdım diye milliyetçilik damarlarımızın kabarıp bizleri kızdırmasına izin vermeyelim hemen. Hat sanatı, çini, orta ve yeni çağ mimarisi gibi konularda da en iyi eserler eski Türk-Osmanlı topraklarında bulunuyor. Ancak şunu kabul etmeliyiz ki, gerek Arezzo, Milano, Roma gibi şehirler gerekse bizim Kapalı Çarşı'mızdaki yoğun ve esaslı takı üretimi, İtalya'ya Roma'dan, İstanbul'a ise Bizans'tan, yani Doğu Roma'dan kalma miraslardır. Ne dersek diyelim, halen dünyadaki takı sanatının en nadide örnekleri maalesef İtalyan üretimi içinden çıkıyor. Bizim de çok güzel ürünlerimiz var; ama İtalyanlar tasarım konusunda halen bizden çok iyiler. Her İtalyan ürünü değil belki; ama ülkemize ithal edilen pek çok üründe bunu görmek mümkün oluyor. Tabi bunlar yüksek fiyatları ile ciddi bir handikapa da sahipler. Ancak bu bütçeyi ayırabilecek potansiyel müşteriler de azımsanmayacak kadar çok. Bu sebeple bölgeye göre yüzde 3-5 arası nüfus oranı ile karşımıza çıkacak A+ ve A tipi müşteri dediğimiz bu kitleye, mağazamızda aradıkları ürünü sunabilmek adına vitrinlerinizde ufak bir İtalyan reyonu ayırmanızı tavsiye ediyorum. Aslında düşündüklerinize tezat gibi görünse de bu İtalyan mallarını bulundurmakla onları en kısa zamanda ülkemizden uzaklaştırmak ve kendi kuyum sanatımızı güçlendirmek adına da doğrusunu yapmış oluruz. Böylece piyasada sadece fiyat rekabeti yaparak tutunmaya çalışan yerel üreticileri, yeni model ve tasarımlara yönlendirmiş oluruz ve onların da kısa zamanda işin sanat yönüne ağırlık vermelerini ve güzel dizaynlarla karşımıza çıkmalarını sağlarız. 32
Altın Çerçeveden Dünyaya Bakış 1975 yılından bu yana hizmet veren Opal Optik, Akmerkez AVM’de yer alan mağazasında çok özel bir lansmana ev sahipliği yaptı. Gözlük sektörünün lideri Ray-Ban tarafından 18 ayar saf sarı altın çerçeve ile tasarlanarak yeniden yorumlanan Ray-Ban Aviator Solid Gold, Opal Optik’teki lansman ile tanıtıldı. Zamana meydan okuyan Aviator modelinin en lüks yorumu olan bu model, polarize G-15 kristal lenslere ve özel deri bir kutuya sahip. Sınırlı sayıda üretilen çerçevelerin sap içlerinde özel seri numaraları bulunmakta. Özel bir kutu içinde sunulan Ray-Ban Aviator Solid Gold’u yakından incelemek ve sınırlı sayıda üretilen bu modele sahip olmak isterseniz Opal Optik Akmerkez mağazasına uğrayın. Ray-Ban Aviator Solid Gold Ray-Ban markasının ileri teknolojiye bağlılığına sadık kalınarak yeniden yorumlanan Aviator Solid Gold’da polarize filtre ve antirefle kaplamalı G-15 kristal lensler kullanılmıştır. Gözlük camları; direkt güneş ışınlarına karşı eşsiz koruma sağladığı gibi daha iyi görüş, göz yorgunluğunu engelleyen ve daha fazla görme konforuna imkân tanıyan, yatay yüzeylerden yansıyan göz kamaştırıcı ışınları bloke etme özelliklerine de sahip.
Yenilik Yenilik Peşinde... Peşinde... Gümüş denince akla gelen önde markalar arasında yer alan Özcan Gümüş, yeni yıla yepyeni yüzüyle girdi. Ürün gamından mağaza konseptine tam bir görsel şölene dönüştüren marka, farklı sektörlerdeki başarılara da imza atıyor. Yenilikleri ve gelişmeleri Özcan Gümüş Genel Müdürü Sinan Araç'tan aldık... Sinan Bey sektördeki çizginizi bozmadan, hep ileriye taşıyarak sürdürüyorsunuz. Bahseder misiniz?
Kurulduğumuz ilk günden beri, Ar-Ge'ye verdiğimiz önem, kalite ve müşteri memnuniyetine olan sadakatimizi bozmadan bugünlere kadar taşıdık. Bir işi yapmış olmak için yapmadık ya da sektörle yarış içerisinde olmadık. Aslında biz her zaman kendimizle yarış içerisinde olduk. Temkinli adımlar attık; doğru zamanda yenilikler yaptık. Bu da sürdürülebilir bir başarı sağladı bize, diye düşünüyorum. 2014'e girerken yepyeni mağaza konseptiniz ile müşterilerinizin karşısına çıktınız ve yeniliklerinizin sadece bununla da sınırlı kalmayacağını biliyoruz. Ne gibi yenilikleriniz var?
Mağazamızda öncelikle belirli bir alanda yaptığımız yenilenme çalışmamızı, yılbaşı döneminde genel mağaza konseptine yaydık. Geçtiğimiz yıl ilk olarak ürünlerle başlattığımız yenilik çalışmalarımızı, mağazamıza da yansıtmış olduk. Böylece yepyeni, ahşap ağırlıklı ve daha modern bir çizgi yakaladık. Aldığımız tepkiler de başarılı bir dekor yenilenmesi gerçekleştirdiğimizi doğrular nitelikte. Farklı markalar, farklı koleksiyonlarınızla da her yaş kitlesine uygun üretim gerçekleştiriyorsunuz. Bilgi verir misiniz?
Fiyatlardan dolayı takı alışkanlıkları da artık değişkenlik gösteriyor. Neredeyse mücevher ya da altın takılarla boy ölçüşen gümüş takı tercih sebebi olmaya, hediyelik sınıfında en üst sıralarda yer almaya başladı. Tüm bu araştırmalar bize ürün gamımızda da farklılığa gitme kararı almamızda yol gösterdi. Bu bağlamda iki farklı marka daha oluşturduk. Chiara ve Moschetto. Chiara, yarı değerli doğal taşların ağırlıklı kullanıldığı, modern 36
çizgisi ile geniş bir kitleye hitap ederken, Moschetto daha genç bir kitleyi, 18-30 yaş arasını hedefliyor. Tabi yine Özcan Gümüş deneyimi ve kalitesiyle... Özcan Gümüş'ün dışında OZC Grup bünyesinde bulunan, farklı sektörlerdeki hizmetleriniz de mevcut. Başarıyla yürüttüğünüz bu sektörlerle ilgili de bilgi alabilir miyiz?
Biz yıllardır sürdürdüğümüz tarım ve hayvancılık alanlarındaki çalışmalarımızı kurumsal bir çatı altında top-
Kazım ŞAHİN
FD Group Yönetim Kurulu Başkanı
Hediye Meselesi, Akıl Meselesi
ladık: İz Tarım ve Hayvancılık... Meyve üretimi, fidan yetiştiriciliği, hayvancılık, süt üretimi, bio enerji çalışmaları gibi birçok dalda, kalite standartları çerçevesinde hizmet vermekteyiz. Gelişmelerinize baktığımızda hedefinizin daha da büyüdüğü âşikar. Ne gibi ataklarınız var önümüzdeki yıllarda?
Her yıl farklı projelerimiz tabi ki olacak. Özcan Gümüş için yenilik, artık vazgeçilmez. Ancak erken konuşmak istemiyorum. Mevcut durumumuzu ilk başta daha ileriye taşıyacağımızı söyleyebilirim. Diğerlerini de zamanı geldikçe sizlerle paylaşıyor olacağız. Gümüşte ne kadar toptana hitap etseniz de, sonuç itibariyle en son hedefte nihai tüketici var. Bu bağlamda Sevgililer Günü ile ilgili çalışmalarınız mevcut mu?
Daha önce de belirttiğim gibi mağazamızın yenilenme süreci yılbaşı zamanına denk geldi. Aslında bunu özellikle yaptık. Hem dünyadaki global krizin bu dönemlere rastlaması hem de yurt dışının tatil oluşundan faydalandık ve bu yüzden yılbaşına yönelik ürün bazlı bir çalışma yapmadık. Ancak diğer önemli günleri yakalamak gayretindeyiz. Tabi en yakın Sevgililer Günü olduğundan, bu güzel güne özel bir koleksiyon hazırladık.
İçinde yaşadığımız dönem neredeyse tüm hayatımızı bir ticari alan içinde yaşamamıza sebep olur durumda. Her ihtiyacımızın karşılığında ya bir kampanya yada bir özel gün konulmuş durumda. Temel ihtiyaçlarımızı da, en özel duygularımızı da hiç unutturmuyorlar bize. Modern çağlarda yaşamanın kuralı bu olsa gerek herhalde. Aslında tüm işlerimizi bir hatırlatıcıyla planlamıyor muyuz? Çalar saatler, ajandalar, dijital ajandalar, hepsi yapacağımız işler için bize yön veriyorlar. Yine en güçlü duygularımızdan bir tanesi ile ilgili özelleştirilmiş gün yaklaşmakta. Adına 14 ŞUBAT Sevgililer Günü dediğimiz gün. Uğrunda bazen canımızdan, bazen malımızdan, bazen tüm dünya nimetlerinden vazgeçtiğimiz, diğer yarılarımızın günü. Herkes canından kıymetli bildiği o kişi için bir şeyler yapacak, bir şeyler alacak ve sürü halinde kutlandığından aslında hiçbir özel hali kalmamış olan bugünde en özel hediyeyi sunmaya çalışacak. Peki hediyenin özeli nasıl olur? İnsan duyduğu sevgi ve aşkın şiddeti ile birçok şey düşünüp özel olduğunu zannedebilir. Ancak üretilen kutlama fikri gerçekten özel midir? Kim bilir? Buradaki en büyük tehlike işte burada başlıyor. En büyük korku, aldığım yada hazırladığım hediye gerçekten özel olacak mı? İşte bu korku ve şüphe en ölümcül hataların yapılmasına, en sıradan hediyelerin oluşmasına ve beklentilerin sonunda bir boşlukla karşılaşılmasına sebep olabiliyor. İnsanoğlu yaratıldığı günden beri tüm zorlukları aklı ile aşmayı bilmiş. Bu hediyenin en iyisi konusunda da bir formül bulup yerine koymuş. Bugün değerli bir mücevhere hayır diyecek hiçbir hanımefendinin var olduğunu düşünemiyoruz. Yapılan arkeolojik kazılarda öldükten sonra bile mücevherleriyle gömülen kadınları görünce bu işin ne kadar eski zamanlardan beridir böyle olduğunu da anlayıveriyoruz. 14 Şubat'ta bir hanımefendiye özel bir hediye alınması gerekiyorsa, mücevher bu iş için en garantili yol. Hele gün boyu işyerinde bir sürü konuyla ilgilenip bu özel hediye konusunu düşünüp farklı bir fikir üretme fırsatı bulamayan beyefendiler bu güvenli limana sığınsınlar. Mücevherin ne boyutta olacağı ve onu sunarken neler yapılabileceği ise biraz para, birazda akıl meselesi. 37
e z i n i evgi l Yakışır Şık Bir Pırlanta
S
Sektörümüzde birçok firma, Sevgililer Günü'ne özenle hazırlanıyor. Bu özel günde birçok değerli üretici, kuyumcuların arzu ettikleri satış grafiğini yakalayabilmeleri için günün anlamına uygun koleksiyonlarını vitrinlerine taşıyor. Bu yıl ilk kez bitmiş ürün grubunda da sevgililere özel tasarımlar yapan Sina Montür; en güzel tek taş yüzüklerini ve kolyelerini yepyeni dizaynı ile kuyumcu dostlarına sunuyor.
Durgun geçen bir yılbaşının ardından çok yakın zaman içinde Sevgililer Günü; sektörün adeta imdadına yetişti. Çeşitli sebeplerden dolayı bu yıl beklenenin çok altında gerçekleşen yılbaşı hediye mücevher satışları nedeniyle kuyumcular, gözlerini en yakın özel günlerden biri olan Sevgililer Gününe çevirdiler. Bu yıl “Pırlantanıza Pırlanta yakışır” sloganıyla özel Sevgililer Günü Koleksiyonu hazırlayan Sina Montür; kuyumcu dostlarına 3 farklı alternatif çalışma imkanı sunuyor. Kuyumcular, Sina Montür’den alımlarını, isterlerse çıplak montür olarak, isterlerse taşlı montür olarak isterlerse ise tamamen bitmiş ürün olarak gerçekleştirebilecekler. Sina Montür Pazarlama Direktörü Utku Lek; sevgililer günüyle özdeşleşmiş olan sevgiyi ifade eden kalpli kolyeler, sonsuzluk işaretli takılar ve markalarının uzman olduğu tek taş yüzük ürün grubunda iddialı modeller hazırladıklarını, kuyumcuların geniş ürün çeşitliliği ile birlikte rahatlıkla satış yapabilmelerini amaçladıklarını dile getirdi. Çıplak taş ithalatında alınan ÖTV’nin ortadan kalkmasıyla birlikte pırlantalı ürünlerde bir parça da olsa fiyat avantajının ortaya çıktığını kaydeden Utku Lek; “Bu yıl sevgilisine pırlantalı ürün alacak olan kişiler şanslılar. Daha uygun bütçeyle daha gösterişli bir hediye verebilecekler. Esas avantajın, önümüzdeki dönem ithal edilecek pırlantalar ile birlikte ortaya çıkacağını tahmin ediyoruz” dedi. Sina Montür; sevgililer gününe özel yaptığı tek taş yüzüklerinde pırlantayı taşıyan hazneyi kalp şeklinde dizayn etti ve doğal inci de mücevherlerinde kullandı.
38
Doğa’da aşk temalı takılar birincilik için yarışıyor… Mücevher İhracatçıları Birliği tarafından geleneksel olarak hayata geçirilen ve sektöre yeni, yaratıcı tasarımcılar kazandırmayı amaçlayan “Ajur Mücevher Takı Tasarım Yarışması”nda ilk eleme heyecanı… Bu yıl altıncı kez düzenlenen yarışma, 237 başvuru ile bir rekora imza attı. “Doğa’da Aşk” temalı tasarımlar arasından “Altın Takı” ve “Değerli Taş” kategorilerinde 10’ar tasarım final yarışması için seçildi. Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesi, takı tasarımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi amacıyla yola çıkan Mücevher İhracatçıları Birliği, 6. AJUR Mücevher Takı Tasarım Yarışması ile genç, başarılı ve yaratıcı tasarımcıları yeniden Türk mücevher sektörü ile bir araya getiriyor.
tim Kurulu Başkanı Mustafa Kamar, ünlü moda tasarımcısı Özgür Masur ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölüm Başkanı ve Dekan Yardımcısı Doç. Şeyma Üstüner Uzunöz bir araya gelerek 2014 yılının en yaratıcı ve en özgün mücevher tasarımlarının seçiminde ilk adımı attı.
2014 yılında rekor bir başvuruya imza atan yarışma için 237 tasarım, jüri değerlendirmesine sunuldu. Her yıl farklı bir konsepte sahip olan yarışma, bu sene “Doğa’da Aşk” temasını taşıyor. “Altın Takı” ve “Değerli Taş” tasarımı üzerine iki kategoride yarışan tasarımlar, aşkın doğadaki yansımalarını mücevhere dönüştürüyor.
“Altın Takı” kategorisinde yarışan 106 ve “Değerli Taş” kategorisinde yarışan 131 tasarım arasından finalde yarışacak 10’ar tasarım jüri değerlendirmesi sonucunda seçildi.
Ajur Mücevher Takı Tasarım Yarışması’nın jürisi; Hiref markasının kurucusu Ebru Çerezci, ünlü kalemkar Berç Melikyan, resim sanatçısı Hasan Kale, Kapalıçarşı’nın usta mücevher tasarımcısı Kader Yıldız, Roberto Bravo Yöne-
Yarışmanın finali, 2014 yılının Mart ayında İstanbul Mücevher Fuarı ile eş zamanlı olarak yapılacak. Finalde kategori birincileri 10 bin TL para ödülü ve yurt dışı eğitim fırsatına sahip olurken, ikinciler 7 bin 500 TL, üçüncüler ise 5 bin TL. ile ödüllendirilecek.
6. Ajur Mücevher Takı Tasarım Yarışması’nda Finale kalan eserler “Altın Takı” kategorisi; 1-Ercan Tenekecioğlu 2-Alida Divanyan 3-Nilüfer Sur 4-Zeynep Nural 5-Ayça Dündar 6-Yasin Gezgiç 7-Meltem Şahan 8-Hülya Mert 9-Damla Demirci 10-Şahver Kahraman 40
“Değerli Taş” kategorisi; 1-Deniz Yıldırım 2-Ebru Demirci 3-Asım Yiğit 4-Alan Alpay 5-Yılmaz Bulut 6-Buket Esener 7-Mustafa Kula 8-Muhammed Türk 9- Mustafa Kula 10-Özlem Altan
41
•
İddialı firma; "Her güne bir model" diyor!
Toptancılıkla başlayan yolculuklarına, kolyecik.com e-ticaret sitesiyle devam eden genç firma Sahare Kuyumculuk, kısa zamanda çeşitlerini arttır ar ak serüvenine devam ediyor. Firmanızı kısaca anlatır mısınız?
2011 yılında kuyumculuk sektöründe toptancı olarak başladığımız yolculuğumuza, 2012 yılında kendi tasarımlarımızı ve kendimize özgü üretim yapmak için imalathanemizi açtık. Halen, ortak rekabet içerisinde olduğumuz pazarda rakiplerimizle yarışabilmek, aramızdaki yıl ve tecrübe farkını kapatabilmek için imalatımızı diri tutmaya çalışmaktayız. Bunu da "Her güne bir model" sloganı, 750'ye varan modellerimiz ve sürekli yenilenen modellerimizle, sahada hizmetimizi sürdürmekteyiz. E-ticarete yönelik kolyecik.com da size ait. Bahseder misiniz?
Kolyecik serüveni; 2007 yılında CNBC-E’i seyrederken, internetle ilgili bir araştırmada 2006 yılına göre internetten alışverişin yüzde 35 arttığını ve bu artışın Türkiye'de yüzde15 oranında olduğunu, her geçen gün daha da artacağına dair bir haber seyrettikten sonra başladı. O gün 21 tane bizim sektörü ilgilendiren isim satın aldım ve bunlardan biri de kolyecik.com’dur. Kolyecik benim tecrübe edinebilmek için açtığım ve daha açılmadan sosyal sitelerde reklamını yaparak ürün sattığım bir site olmuştur.
Bu yıl yeni projeleriniz olacak mı?
Bu yıl da her güne bir model sloganıyla hareketle; yenilikçi vizyonumuzu arttırarak, teknoloji takibimizi yaparak, başarılı yatırımlarımızı devam ettirip ve pazarımızı koruyup, yeni pazarlarda vitrinlerde ürünlerimizin yer almasını sağlayacağımıza inanıyorum. Sevgililer Günü hazırlıklarınız var mı?
Ürün yelpazemiz gerek tek taş gerek kolye olsun, Sevgililer Gününde en çok tercih edilen ürünler olduğu için o güne özel bir hazırlık yapmamızı gerektirmiyor. Sevgiyi, aşkı anlatan ürünleri ön planda tutarak, bunu aşmış oluyoruz. 42
•
Fazıl ÖZEN
I.C.A. International Colored Gemstone Association Uluslararası Gemoloji Derneği Türkiye Başkanı
Şubat Ayı Şans Taşınız: Ametist Çok koyu mordan açık lavantaya kadar olan tonlarıyla tüm dünyada çok popüler bir taş olan ametist, kuvars ailesindendir. Sertliği Mohs’a göre 7 olan bu taş, mücevher taşı olarak kullanımda dayanıklı sayılabilir. Şubat ayının şans taşı olan Ametist bilgelik, sağlık ve şansı simgeler. İnanışa göre adı, Yunanca’daki “Amethystos / sarhoş olmayan” kelimesinden gelir. O dönemde, taşıyan kişiyi sarhoş olmaktan koruduğuna inananlar olmuştur. Bu nedenle o zamanlarda üretilmiş kadeh, çanak, kap gibi malzemelerin belirli bir kısmının ametistten yapıldığına inanılsa da, daha mantıklı olarak bu bardakların ametist rengi camdan yapılıp dışarıdan bakıldığında içinde şarap olduğuna, fakat bunun aslında su olduğuna inanılır. O kadar büyük boy ametistlerden bugünkü teknolojiyle ve doğadan çıkan taşlarla bardak yapılamaz. Her madenden çıkan Ametist birbirinin aynı değildir. Farklı bölgelerden, sadece bu bölgeye özgü farklı özellikler taşıyan ametistler çıkabilir ve bu taş incelenerek hangi bölgeden çıktığı anlaşılabilir. En güzel ametistler Bolivya, Brezilya, Uruguay, Madagaskar, Namibya’dan gelir. Bununla beraber Avustralya, Kanada, Almanya, Hindistan, Sri Lanka, , Amerika ve Zambiya’da da çok büyük olmamakla birlikte Ametist madenleri vardır. Afrika ülkelerinden çıkanlar genellikle koyu renk, Brezilya'dan veya Güney Amerika kıtasından çıkanlar ise genelde daha açık renk olur. Mücevherde çok beğenilen ve popüler olan bu değerli taşın iyi kalitesinin sentetikleri, günümüzde yaygın olarak ve büyük miktarlarda üretilebilmektedir. Bu tür sentetiklerin hemen hepsini, bilgi ve eğitim sayesinde tanımak 46
mümkündür. Bu arada sentetik olarak yapılan kuvarsın ileri tekniklerle donanmış olmayan laboratuar şartlarında incelenmesi mümkün değildir. Ametist hakkında da pek çok yanlış bilgi ve terimler oldukça yaygındır. Bunlardan biri “Yeşil Ametist” terimidir. Bu, son yıllarda uluslararası mücevher ve mücevher taşı piyasasına, bilerek ve kasıtlı olarak, yeşil, renklendirilmiş kuvarsları daha yüksek fiyata satmak amacıyla sokulan çok yanlış bir terimdir. Bir diğer yanlış terim de “Pembe Ametist”... Bu da aslında oldukça ucuz olan, çok açık mor renkteki (pembe değil ve olamaz ) ametistleri daha yüksek fiyata satmak için uydurulmuş yanlış bir deyimdir. Unutulmaması gereken en önemli konu, sadece mor ve tonlarında olan kuvarslara ametist adı verilmesidir. Yeşil, pembe veya başka bir renkte kesinlikle ametist olamaz. Olsa da ona ametist adı kesinlikle verilemez. İçi dolu olan, çok aşırı açık veya koyu renkli ametistlerin değeri oldukça düşük olmasına rağmen, özellikle Afrika orijinli ametistler oldukça pahalıdır. Karat başına minimum sentlerden başlayan fiyatlar, mükemmel kalitelerde 10 – 15 dolar/karat fiyatlarına kadar çıkabilmektedir. Ametistin bakımında, güçlü ısı veya ısı değişimlerinden kaçınmalısınız. Bunun yanında, kaynatarak temizleme veya ultrasonik banyo çok dikkatle yapılmalıdır. Yumuşak bir fırça ve sabunla temizlenmesi uygundur. Diğer tüm taşlarda da olduğu gibi ani ısı değişimleri de bu değerli taşın zarar görmesine neden olabilir. Kuvvetli ışık, ısı ve sert çarpmalardan korunan ametistler, yüzyıllarca tüm güzelliğini korur.
İzmir'de Seçim Heyecanı Kuyumcular oda başkanlığı seçimleri İstanbul'dan sonra diğer illerde de başladı. İzmir'de mart ayında gerçekleşecek seçimlerde şimdiki Başkan Yılmaz Uca, yeniden aday oldu. Yılmaz Bey yakında seçimler var ve yeniden adaylığınızı koydunuz. Bahseder misiniz?
İzmir Kuyumcular Odası’nın 2010 yılında yapılan seçimlerinde ben ve ekibim üyelerimizin teveccühleriyle göreve geldik. Dört yıl boyunca yoğun bir çalışma programımız oldu. Özellikle sektörümüzün acil çözüm bekleyen sorunlarına yöneldik. Öncelikle İzmir’de semt semt meslektaşlarımızı dolaşıp, günlük ticaretlerini olumsuz etkileyen ve kendi içimizde çözebileceğimiz sorunları çözmeye çalıştık. Meslektaşlarımız arasındaki haksız rekabeti önlemek için semt birlikleri kurduk. Bu çalışmalarımız İzmir dışındaki il ve ilçelerde bile ses getirdi. Çalışmalarımızı yakından takip eden üyelerimiz yeniden aday olmamız konusunda yoğun talepte bulununca, ekip olarak başlattığımız çalışmaları sonuçlandırmak için yeniden göreve talip olduk. İzmir'de sektörel sıkıntılar nelerdir, yeniden seçilirseniz bu konuda neler yapmayı planlıyorsunuz?
Göreve geldiğimiz 2010 yılında en büyük sıkıntı fiyata dayalı haksız rekabetti. Kurduğumuz semt birlikleri ile bu sorunu büyük oranda aştık. İzmir genelinde haksız rekabetin sorun yarattığı az sayıda semt kaldı. Yeniden seçilirsek bu sorunu tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Ancak, yönetim olarak temel hedefimiz; Türkiye Kuyumcular Birliği Federasyonu’nu diğer oda ve derneklerle işbirliği halinde tamamen hayata geçirmek, sektörümüzün en temel sorunu olarak gördüğümüz Kuyumculuk Meslek Yasası’nı çıkarttırmak... Bu yasa sektörümüzün bugün içinde bulunduğu pek çok soruna çare olacak. Yönetim Kurulunuzda değişiklik oldu mu, olduysa kimlerdir?
Seçimlere 40 güne yakın zaman var. Yeni dönemde yönetim kurulumuzda görev alacak isimler henüz netleşmedi. Listeyi seçimlere bir hafta kala netleştireceğiz.
"Farklı ve kaliteli ürünler yapan kazanır"
Gümüş üzerine yaptığı özgün tasarımlarıyla dikkat çeken Rosso Silver'ın sahibi Faruk Güner, firmasını ve yeni yılı değerlendirdi. Rosso Silver ne yapar, faaliyetleri nelerdir? Biraz bahsedebilir misiniz?
Rosso Silver iki senedir gümüş üretimi yapan, yenilikçi ve aktif bir firmadır. Gümüş sektöründe farklı ve kaliteli ürünler yapmaktayız. Mineli ürünler ile başladığımız ürün yelpazemiz kısa zamanda hayli genişlemiştir. Dünya modasını takip ederek, kendi tasarımlarımızla trend öncülüğü de yapmaktayız. Mesleğe nasıl başladınız?
Üniversiteyi kazandığım 1985 yılında, yaz tatilini değerlendirmek üzere Sümer Kuyumculuk'ta mesleğe başladım. O günlerde Patronum Muammer Alkım,'' Bir hafta çalış; seversen devam et. Ama sevmezsen söyle, yapma '' demişti... Ve o gün bugün, sektörde severek çalışmaktayım. Son iki buçuk yıldır da kendi işimi yapıyorum... 29 yıllık bir tecrübem oldu. Bunu işime yansıtıp, başarılı olmaya çalışıyorum.
2014 trendleri nelerdir? Gümüşte ağırlıklı olarak hangi modelleri göreceğiz?
2014'te özgün ürünlerin ön planda olduğunu göreceğiz. Değişen Dünya'da artık tasarım ön plana çıkmaya başladı. O yüzden, bence bu yıl İtalyan ve Uzak Doğu rüzgârının etkili olacağını düşünmüyorum. Bu yılki hedefiniz nedir?
Bu yılki hedefimiz; yenilik yapmayı sürdürerek, kalite standartlarımızı koruyarak üretim yapmak. Bunun yanında da ürettiklerimizi, doğru kanallar aracılığıyla pazarlamak. Tüm bu unsurları düşündüğümüzde, 2014 hedefinde fuarlara katılımı da gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. 48
Özlem YALÇIN
Bayramoğlu Kuyumculuk İK ve Yönetim Sistemleri Müdürü
Değerlerimiz azalıyor mu? Artık kuyumculuk sektöründe de makinelerin gücü insan gücünün yerini aldı ve bu dönüşüm oldukça hızlı devam ediyor. Bu nedenledir ki, insana verilen değer gün geçtikçe azaldı, el işi yapan ustalarımız bir bir atölyelerini kapattı. Son kalanlar ise kapatmak üzere can çekişiyorlar.
Gümüş piyasasını gelecekte nerede görüyorsunuz?
Gümüş piyasası gün geçtikçe gelişiyor ve bir o kadar da model bazında zorlaşıyor işimiz. Yalnız en büyük sıkıntımız olan, merdiven altı tabir ettiğimiz ve tüm sektöre zarar veren üreticilerin yok olmaya başlayacağını düşünüyorum/umuyorum. Farklı ve kaliteli ürünler yapan düzenli çalışan firmaların başarılarının da artarak, Dünya pazarında yer bulacağını, 2014'ün tüm olumsuzluklara rağmen iyi geçeceğini tahmin ediyorum. Sevgililer Günü size ne anlam ifade ediyor?
Satışlarımızın artışı açısından diğer önemli günler gibi Sevgililer Günü de bizim için önem arz ediyor. Bugünler için çok önceden üretim ve model bazında hazırlıklar yapmaktayız. Tabi ki bu günlerden daha önemli olan, fuar hazırlıklarımız... Bu sene 2014'te yeni ve farklı koleksiyonlarımızı sergileyip, karşılığını alacağımızı umuyorum...
Para ve bilgi o kadar önemli iki kaynak haline geldi ki, bunların uğruna var olan etik değerler de unutuldu. Sermayeler büyüdü, tüm makine ve techizatımız ile ilgili bilgiye çok çabuk erişebilir olduk . Personel sayılarımızı azalttık ve teknolojiden son sürat faydalanmaya başladık. Ancak hal böyleyken; İnsana verilen değer hep bu şekilde azalmaya devam edecek mi, Gelecekte bir noktada yine insan faktörü önem kazanacak mı, Bu teknolojik gelişme bize şimdi ya da gelecekte problemler yaratacak mı... Kuyumculuk sektöründe şu sıralar insana verilen, el emeğine verilen değer azalmış gibi görülse de önümüzdeki yıllarda yine verilecek en büyük değer insana olacaktır. Bu sefer insanın fiziksel gücüne değil, etik ve ahlaki değerlere sahip karakter yapısına ihtiyaç duyulacaktır. Her gün büyüyen sermayemizi, edindiğimiz teknolojik donanımı ve bilgi birikimimizi yönetecek bir kişiyi bulmak çok önemli bir hale gelecektir. Çok iyi bir üniversiteden mezun olmuş, sektör hakkında bilgi sahibi, tecrübeli bir kişi ile çalışılmasını hepimiz doğru buluruz değil mi.. Ancak bu özelliklere sahip bir kişi aile terbiyesi olmayan, etik değerlere saygı göstermeyen, ahlak sahibi olmayan bir kişi ise bize vereceği zarar faydasından çok olabilir. Bugün her firma hemen hemen böyle bir tecrübe yaşamıştır diye tahmin ediyorum. Yıllarca emek verip yetiştirdiğiniz bir çalışanınız, firma sırlarınızı bir başkasına anlatmadı mı, ya da daha fazla maaş alabileceği bir iş imkanı sunulduğunda sizin ne kadar zor durumda kalacağınızı düşünmeden işi bırakıp gitmedi mi.. Tekrar bugüne dönersek eğer, dürüstlük, adil olma, doğruluk ve çalışkanlık gibi değerler maalesef yerini haksızlık, hırsızlık, yalan ve işten kaytarmaya bırakmıştır. Bu sebeple tüm firmalardaki İnsan Kaynakları Departmanlarının personel seçerken her bir çalışanın bir gün şirketimizi yönetebilecek değerlere sahip olup olmadığını değerlendirilmesi zorunluluk haline gelmiştir. Bu değerlerin korunması için ise şirket içerisinde sürekli eğitim devam etmeli ve yapılan yanlış hareketler mutlaka ders verici cezalarla düzeltilmeye çalışılmalıdır. 49
Sektörde Bilinç Gittikçe Artıyor
G ünümüzde sektörümüzün güvenirliğini arttırmasına, ürün kalitesinin tesciline ihtiyaç gittikçe
artıyor. Özellikle nihai tüketicinin bu konuda daha da fazla inanca ihtiyacı var. Sertifika hizmetleri ile yola çıkan ve gittikçe hizmet alanlarını geliştirerek yoluna devam eden IDL'den Martin Metin, tüm bu konuları masaya yatırdı.
50
Amerika menşeli bir firmasınız. Bahseder misiniz IDL'den?
IDL Uluslararası Pırlanta Laboratuvarı olarak yaklaşık yedi yıldır Türkiye’de hizmet veriyoruz. Öncelikli olarak "Sektöre hizmet" diyerek yola çıktık biz. Kâr etme kaygısı olmadan, gemolojinin bilimsel araştırma ve danışmanlık merkezi olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Şuana kadar yaklaşık 1000 kişiye pırlanta eğitimi verdik. Bunun haricinde pırlanta ve mücevhere uluslararası geçerli sertifika veriyoruz. Ayrıca Rusya, Azerbaycan, Dubai ve Doğu Avrupa ülkelerinden de birçok müşterimiz var. Üniversitelerle ortak projeler geliştiriyoruz ve gemoloji eğitimi almış gençlerin pratik yapmasına imkan sağlayan özel staj programları ve eğitimler sağlıyoruz. Eğitim kitapçığımız birçok üniversitede kaynak kitap olarak kullanılıyor. Darphane ile ortak çalışmalar yapıyoruz. Tüm sertifikalarımız ISO 9001:2008 standartlarına uygun ve her yerde geçerli. Özellikle Türkiye'de sertifikasyon hizmetleri zayıf. Ne düşünüyorsunuz?
Perakendecinin hizmetinden bahsediyorsak, "Zayıftı" demek daha doğru. Aslında bu birbirini etkileyen bir nedenler zincirinin, çarkının sonucu, büyük resme bakacak olursak... Artık pırlanta müşterisi sertifikalı ürün istiyor. Bu, kaçınılmaz bir şey. Taşının sadece H mi VS2 mi olup olmadığını değil; doğal mı, sentetik mi, renklendirilmiş mi, öğrenmek istiyor. Neden? Çünkü artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay; zamanımızın pırlanta müşterisi bilgiyi internetten topluyor. Eski, geleneksel, güveni arayan, kuyumcusuna sadakatle bağlı müşteri yerine, güveni arayan ancak güveni internet sayesinde seçeneklendirebilen, gözü kapalı bağlanmayan farklı bir müşteri kitlesi hakim. Bu da önümüzdeki zamanlarda sertifikanın artık ürünün cilası, mıhlaması gibi zaruri bir şey olacağını gösteriyor. Dolayısıyla sertifikasyon hizmetleri artık güçlü ve daha da güçlenecek. Tüketici bilincini arttırmak adına çok fazla çalışma yapılmıyor ve maalesef bu konuda çok fazla mağdur var. Bu konuda neler yapılabilir?
Pırlanta isteyen her müşterinin farklı bir hikâyesi vardır. O hikâyeyi bozmadan, gizemin önüne geçmeden, doğru iletişim ile müşteriyle konuşmak lazım. Bunu senelerce De Beers yaptı ve bana göre çok başarılı oldu. Tektaş geleneği oluşturuldu. Olağanüstü bir şey bu... Pırlanta isteyen müşterinin bilgiye değil güvene ihtiyacı vardır. Bundan dolayı sırf karşı tarafa uzmanlığımızı göstereceğiz diye duygusal anlamı bozarsak, bilinçlendirmenin bir manası kalmaz. Müşteriye pırlantanın rüyasını bozmadan, sertifikadaki bilgileri kullanarak, yeterli dozda bilgi verilmelidir. Bunu ne biz laboratuvarlar yapabiliriz, ne de mesleki organizasyonlar... Bunu ancak kuyumcular yapabilirler. Zamanımızın en büyük iletişim aracı internet, özellikle de sosyal medya. Bu konuda profesyonellerden yardım alarak, doğru iletişim kanalları seçilebilir.
Eğitimlerinizden de bahsedelim. Sektörümüzün verdiğiniz eğitimlere gösterdiği ilgi nasıl, yeterli mi?
Esasında herkes pırlantayı öğrenmek istiyor, satın alırken yanılmamak ve pırlantanın fiyatını doğru hesaplayabilmek için... Kimi perakendeciler ise -altın üzerine uzmanlaşmış olanlar - müşterisi ürünü bozdurmak istediğinde doğru fiyatı vermek için öğrenmek istiyor, kimileri ise gelebilecek sorulara karşı kendine olan güveni arttırabilmek için eğitim almak istiyor. Ben ilk başladığımda bu işe, "Kimse gelmez boşuna uğraşma, en fazla bir hafta sürer." demişlerdi. Eğitim yerimiz en fazla 20 kişi alıyordu. Sadece iki hafta sonra 25 kişi ve hatta 30 kişiyi sığdırmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. İnanılmaz bir talep vardı. Neredeyse 3000 kişiye ulaştık. IDL ile eğitimlerimizi daha çok şirketlerin satış personellerine yönelik, 4C’nin satışına vurgu yapan, sertifikayı anlatmayı öğreten bir formasyona soktuk. İlgi gayet yeterli; çünkü pırlantanın eğitimini almak bu işi yapmak için kaçınılmaz. Bir de eğitimlerde çok güzel paylaşımlar oluyor. Ayrı bir enerjisi var pırlantanın ve onu her defasında hissetmek harika bir şey... IDL olarak 2014’teki yeniliklerden bahseder misiniz?
Bu dönemde sektörü kaygılandıran ve bir nevi kaos ortamına yol açan "Sentetik pırlanta" mevzusu üzerine ciddi çalışmalar yapıyoruz. Şu an laboratuvarımızda sentetiği ortaya çıkaran gerekli ekipman ve değerli taş uzmanları mevcut. Bu da bizi mutlu ediyor tabi ki... Ve hatta şubat sonunda mücevher üzerindeki taş için de "Doğallık" sertifikası vermeye başlayacağız. Ayrıca sentetik pırlantanın ayrımı ve iletişimi konusunda iki günlük workshop çalışmalarına başlayacağız. Bu workshoplarda gemoloji eğitimi almış kişilere makinelerle doğal taşı sentetiğinden ayırt etmeyi öğreteceğiz. En güzel haber ise şu: Marmara Üniversitesi ve yurt dışında tasarım eğitimi almış bir arkadaşımızla "IDL Mücevher Tasarım Eğitimlerine" başlıyoruz. Mücevheri anlamak, anlatmak ve aklınızdakini kağıda dökmek temel hedef olacak. Peki IDL deyince ilk akla gelen nedir ya da ne olmasını istiyorsunuz?
IDL deyince; heyecan, yenilik, bilimsellik ve gemoloji geliyor akla... Etiketlerimiz bu...
51
Eğitimde Rekor… İstanbul Ticaret Odasında tamamlanan Pırlanta eğitimlerinin ardından düzenlenen Renkli Mücevher Taşları eğitimlerine olan çok büyük talep sonucunda rekor katılım ve rekor mezun sayısı ocak ayına damgasını vurdu.
İstanbul Ticaret Odası'nın Eminönü'ndeki binasında en son eğitimlerini tamamlayan katılımcılara sertifikaları, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın ve Harmony Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Özen tarafından törenle verildi. İTO kuyumculuk sektöründe de eğitimlere oldukça büyük önem vermekte Bünyesinde farklı sektörlerden yaklaşık 300.000'e varan üye sayısı ile hemen her gün pek çok eğitim ve toplantıyı organize eden İTO üyelerini mesleki konularında bilgi açısından en üst düzeye çıkartmayı hedefliyor. Erhan Hoşhanlı’nın başkan olarak sektörü temsil ettiği kuyumculuk komitesinin hedefi tüm kuyumcu ve mücevhercilerin mesleğini bilerek yapması... Sonuçta her meslek üyesinin, her kuyumcunun mesleğini alışta veya satışta tam olarak bilmesi ve profesyonel olarak yapması amaçlanmakta. Pırlanta yanında renkli taşlı mücevher satışlarında bilgi eksikliklerinin yaratmış olduğu sıkıntılar da açılan kurslarla giderilmekte. Her kuyumcu ve mücevhercinin en azından mesleki temel bilgileri öğrenmesi, mücevher veya taş alış/ satışlarında hata yapmamalarını sağlayacak en önemli faktör. Türkiye’nin En Büyük Mücevher Taşı Koleksiyonu ile Harmony Pırlanta ve Renkli Taşlar Eğitimleri… Harmony'de teorik ve pratik eğitim birlikte veriliyor. Türkiye’nin en geniş mücevher taşı koleksiyonu ile Harmony’de, dünyadaki tüm eğitim kurumlarından farklı olarak katılımcılar; pırlantanın ve renkli mücevher taşlarının isimlerini, gruplarını, minerolojik özelliklerini, hangi ülkelerden çıktıklarını, aynı renkte tüm benzer olan diğer taşları görerek, onlara dokunarak öğreniyorlar. Gemolojik aletleri kullanarak veya sadece pratik yollardan taşları taklitlerinden ayırt etme yöntemlerini, dünya ve Türkiye piyasalarında neyin ne kadara alınacağını ve satılacağını, taşları alırken, imalat sırasında veya kullanımında dikkat 52
etmeniz gereken noktaları ve daha pek çok önemli bilgiyi, Fazıl Özen’in yirmi yıla varan kişisel tecrübelerini paylaşması sonucunda öğreniyorsunuz. Siyah Pırlanta mı Siyah Mozanit mi ? Son yıllarda piyasaya giren sentetik, taklit ve işlem görmüş taşların çeşidinin çok fazla olması maalesef konuyu istismarlara, hatalara çok daha fazla müsait hale getiriyor. Buna ek olarak her taşa Türkiye’de sertifika düzenlenememesi veya düzenlenen sertifikalarda ciddi hataların yapılması sektöre olumsuz yansımakta ve sıkıntılar yaşanmakta. Bunun son örneklerinden birisi de siyah mozanit taşlarının siyah pırlanta adında piyasaya sürülmesi. Konu hakkında bilgisi olmayan pek çok kişi maalesef bu taşları pırlanta diye alıp o şekilde de satıyorlar. Tüm bunların ışığında Harmony eğitimlerinde, katılımcılara teorik bilginin yanında mesleki hayatta bir kuyumcuya en çok gereken pratik bilgilerin de verilmesi, kuyumcuların aldıkları ve sattıkları ürünlerde tam bir güvenle alışveriş yapmalarını sağlamakta. Piyasada çok büyük kafa karışıklıklarının, hataların, istismarların yaşandığı renkli taşlarda pek çok esnaf ne yapacağını ve ne söyleyeceğini şaşırmış durumda. Hemen herkesin farklı şeyler söylediği, hatta satanların dahi tam olarak bilemediği veya açıklama yapamadığı mücevher taşları, özellikle son yıllarda bilim ve tekniğin gelişmesi sonucunda pek çok farklı, alışılmamış, yeni şekillerde karşımıza çıkmakta. Tüm bunlar dürüst dahi olsa bir çok esnafın bu konularda bilmeyerek mağduriyet yaşamasına sebep olmakta. Aldıktan sonra da taşların gerçekte ne olduğunun bilinememesi de yine satan kişiler açısından büyük tehlike oluşturmakta.
Sinema Hep Hayatımın İntegral Bir Parçası Olmuştur ALİ AKSÖZ Medcezir dizisiyle yakından takip ettiğimiz, hem akademik hem de sanatsal faaliyetlerini harmanlayıp içinde barındıran, keşfetme, öğrenme arzusuyla dolu, macerasever, hayal dünyasındakileri yazdıklarıyla etrafındakilere aktaran, vizyonu geniş, sert duruşlu fakat içi içine sığmayan sevgi dolu biri Ali Aksöz…
54
Kırklareli’nden New York’a uzanan bir hikayeniz var. O zamanlardan bugüne, böyle hayalleriniz var mıydı?
İlkokulu, ikisi de doktor olan annem ve babamın görevleri dolayısı ile üç farklı şehirde okudum. Her sene, özellikle yazları arabayla hep yollara düşerdik. Rota dışı kasabalar ve küçük mekânlarda kaldığımız çok olmuştur. Bir süre sonra bunu başka ülkelerde yapmaya başladık ve en nihayetinde kendi başıma yollara düştüm. Evet, gezmek, yeni yerler keşfetmek ve ilginç coğrafyalarda uyanmak, hep en kuvvetli arzu ve hayallerimden olmuştur. Bu yüzden de Uzak Doğu’dan Yakın Batı’ya bir sürü yerde yol teptim. New York’da, Kopenhag’da ve Amsterdam’da yaşadım ama hâlâ yaşamak istediğim; LA, Barcelona ve Tokyo gibi şehirler var. Ufak bir valizim var ve içi hep dolu durur. Çocukluğunuzdan da bahsedelim. Neşeli, hareketli, biraz da muzur bir çocukluğunuz varmış. Hala bu duygularınızı besleyip, dışa vurabiliyor musunuz?
Elbette, biz yaramaz olmanın “Zekâdan” sayıldığı bir dönemde büyüdük. Kimi zaman zillere basıp kaçmak gelse de içimden, o afacanlığı ve enerjiyi insanlığı deforme eden şeylere karşı bir bilinç geliştirmek için kullanmaya çalışıyorum. Edebiyatın, sinema ve televizyonun da bütün bu aksiyonla ortakyaşar bir tarafı mevcut. Yazdığım, yarattığım ve oynadığım hikâyeler ve karakterlerin aracılığıyla ben de her seferinde başka kişiliklere bürünüyorum. Haliyle onların aksiyonları benim içimdeki enerjiyi de dışarı vuruyor. Bunun dışında hepimiz kendimize sık sık neşeli olmayı ve hayattan zevk almayı borçluyuz. Sizi ilk olarak ‘’Galip Derviş’’ dizisinin birinci bölümünden tanıdık. Daha sonra da Medcezir’de… Kenan’ı oynarken çok samimisiniz. Bu rolü bu kadar içinize sindirmenizin bir sebebi var mı?
Onun müspet ve menfi bazı karakter özelliklerini ben de taşıyorum. Bu, karakteri belli bir kolaylıkla giymemi mümkün kılıyor ama performansımın samimi görünmesinin asıl sebebi; çok sevdiğim ve onlar için her şeyi yapabileceğim insanlar olması, aynen Kenan için de olduğu gibi. Bu sebeple onu iyi anlıyorum. Sinema projesi olarak ‘’Dağ’’ filminde oynadınız. İlerleyen günler için düşündüğünüz yeni projeniz var mı?
‘’ Yazdığım, yarattığım ve oynadığım hikayeler ve karakterlerin aracılığıyla ben de her seferinde başka kişiliklere bürünüyorum.‘’ var. Bu filmde birlikte çalışmak istemiştik ama Medcezir ve Panzehir senkronize olmadı, birlikte bir proje yazma ve çekme arzumuz da bir sonraki filme kaldı. Şu anda uğraştığım en öncelikli ve acil projem hiç şüphesiz doktora tezim. Öte yandan televizyon ve sinema için bazı hikâyelerim ve görüştüğüm insanlar var. Bunların dışında kısa hikâyeler kaleme alıyorum, Lost Library ve Level’daki yazılarımı ve yüksek lisans tezimi kitaplaştırmak için düzeltmeler yapıyorum. Romanımı bitirmeye çalışıyorum ve Hollanda’da yayımlanan Second Sight dergisini ile kendi çıkardığım TecHandle isimli web organizasyonunun editörlüğünü yürütüyorum.
Eski bir arkadaşım olan, Dağ’ı yönetmiş Alper Çağlar’ın gösterime girecek Panzehir filminde de sembolik bir sahnem
55
Son günlerde oyunculuğunuzla dikkat çekiyorsunuz. Bundan sonra yolunuza oyuncu kimliğinizle mi devam etmek istiyorsunuz?
Her oğlan çocuğu gibi benim de çocukluğumuzun aksiyon kahramanlarıyla filmlerde maceradan maceraya koşmak dışında bir oyunculuk hayalim yoktu, gerçi sinema hep hayatımın integral bir parçası olmuştur. Hayatımın diğer alanlarını asimile etmez ve istediğim gibi giderse, oyunculuğa devam etmeyi düşünüyorum. Birlikte aynı projede olmayı çok istediğiniz bir isim var mı?
Arnold Schwarzenegger :) Elinizden kitapları hiç düşürmüyorsunuz. Kitap okumanın sizin hayatınızdaki yeri nedir?
Ben bir kitap kurduyum. Kitaplar benim için çok önemli. Binlerce insanın hayallerinden, anı ve tecrübelerinden, başka dünyalardan ve insanlık tarihinin aydınlık ve karanlık köşelerinden bahsediyorlar. Bundan daha muhteşem bir şey olabilir mi? Daima elimde bir-iki kitap bulunur, bir yerde bekleyecek, bir fincan kahve içecek, spor yaparken setler arasında dinlenecek olursam, açıp okurum. Zira okuyacak çok şey, fakat az zaman var. Asıl mesleğiniz yazarlık. Bu yönünüz nasıl gelişti?
Yazarak ve okuyarak… Küçük yaşlardan beri hep birtakım hikâyeler anlatayım, öyküler yazayım, birilerini alıp hayal dünyalarıma götüreyim gibi tutkularım vardı. Anlat anlat bitmediler, bitecek gibi durmuyorlar. Birçok yarışmada dereceniz var; hikâye yarışmasında da birinciliğiniz… Hikayelerinizi yazarken nelerden besleniyorsunuz?
Etrafımdaki kişi ve olaylardan, bulaştığım fikirlerden ve bütün bunların zihnimdeki izlerinden. Bazen çok normal veya tekdüze gibi görünen hayat hikâyeleri birkaç eklenti veya değişiklikle daha önce ziyaret edilmemiş yerlere götürebilir insanı. Psikanaliz ve felsefe ilgi alanlarınızı oluşturan unsurlardan biri. Peki sizin hayat felsefeniz nedir?
Mutlu, güçlü, doğayla uyumlu ve onurlu bir yaşam sürmek benim düsturum. Akıl, bilgi ve keşiflerle ilgileniyorum. İnsanın kendisini (başlı başına kocaman bir macera) ve içinde var olduğu dünyayı (bir başka devasa macera) daha iyi anlamasını sağlamak istiyorum. Bu arayışın bilim ve felsefe ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gezegenimizdeki toplumları, dilleri ve kültürlerin yanı sıra bizimle aynı dünyada yaşayan diğer canlı varlıkları anlamak ve korumak gerek. Zira bence insanoğlunun asıl yolculuğu, asıl macerası bundan sonra başlıyor. Dışarıda; doğumundaki ışığı bize ulaşana kadar milyonlarca yıllık ömrünü tüketip yok olan yıldızlar ve bu yıldızlar arasında böylesine engin bir karanlık var. Önce içimizi, doğamızı, eksiklerimizi, hatalarımızı görmeli ve gözlerimizi dışarı çevirmeliyiz. Herkesin varmak istediği bir zirve noktası vardır. Peki sizin zirve noktanız nedir?
Tek bir hedef değil ama çeşitli büyüklük ve mesafelerde, bireysel ve tüm yaşam için hedeflediğim çeşitli hedefler var. Daha hızlı, daha güçlü olmak, daha çok şey bilmek, insanların kolektif bilincini geliştirmekte ve doğaya daha saygılı olmalarına önayak olmak, büyük keşiflerin bir parçası olabilmek gibi.
Röportaj: Saadet Yeter Fotoğraflar: Bora Demiroğlu Mekan: Shafia Cafe 56
VOIR TREND
Peridot Tsavorite
Peridot yeşil mücevher taşları renk yelpazesine harika bir çeşit ekler. Dünya modası yeşil renge olan aşkını yeniden keşfetme sürecinde olduğundan bu zengin tondaki mücevher taşını popülaritesi de çok yükselmektedir.
Pırlanta
Büyüleyici pırıltısıyla eski zamanlardan beri kralların taşı olan pırlanta, karbon grubundandır. Adının Yunanca’da “yenilmez” anlamındaki “adamas” dan geldiği en yaygın inanıştır.
MOUAWAD
Yüzyıllar boyunca pırlantaya yönelik pek çok efsane anlatılmıştır. Gücü ve yenilmezliği sembolize ettiğine inanıldığı için 14.yy’a kadar özellikle kralların pırlanta taşıyabildiğine inanılmaktadır.
Ocak ayında doğanların taşıdır ve gerçek arkadaşlığı getireceğine inanılır. Aynı zamanda sadakati, adanmışlığı, ve enerjiyi temsil eder. Ancak, garnetin yoğun kırmızı rengi dışında kalan büyüleyici renkleri çok az kişi tarafından bilinir. Bu taş, mavi hariç, yeşil, turuncu, sarı, kırmızımsı mor, mor ve pembe gibi hemen hemen tüm renk ve tonlarda bulunur. Ayrıca, bulunulan ortamdaki ışığa göre mavi ve kırmızı olarak renk değiştiren bir garnet çeşidi de bulunmaktadır.
Bu değerli taş, herkesi büyüleyen koyu mavi akşam renklerinden, bir yaz gününün parlak mavi rengine kadar göklerin hemen hemen tüm tonlarını yansıtır. Ancak, çok az bilinmesine rağmen, beyaz , sarı, pembe, turuncu ve mor gibi, mavinin dışında başka hemen hemen her renkte de bulunur.
Garnet VIANNA
Büyük safirler çok nadirdir. En büyük yıldız safir olan “Hindistan Yıldızı” 536 karattır. Bunu izleyen “Asya’nın Yıldızı” 330 karattır ve Washington’da Smithsonian Enstitüsündedir. Siyah olan “Gece Yarısı Yıldızı” ise 116 karattır ve New York’ta Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir.
Sitrin
Pırlanta CHIMENTO
Kuvars ailesinden olan sarı renkli bu taş, adını, Fransızca limon anlamına gelen "citron" kelimesinden almıştır. Mücevherde ilk olarak Helenistik çağda Yunanistan'da kullanılmıştır. Eski çağlarda Sitrin'in mutluluk taşı olduğuna inanılmış ve kötü düşüncelere karşı koruyucu olarak kullanılmıştır. 58
Safir
Pırlanta DANIEL ESPINOZA
Sevgililer Günü'nde Mutluluğun Tüm Renklerini Sunmak
Akuvamarin Topaz, pırlanta, İnci AUTORE Akuvamarin, beril ailesinden gelmektedir ve rengi, gökyüzünün açık mavisinden, denizlerin derin mavisine kadar uzanır. Akuvamarin, özellikle açık mavi tonlarıyla alışılmadık güzellikte ışıldayan bir taştır. Açık mavi rengiyle dostluk, uyum, güven ve sempati duygularını arttırdığına, yeni arkadaşlar edinmeye yardım ettiğine inanılır. Ayrıca, eski zamanlardan beri denizcilerin şans taşı olarak düşünülür. Adı Latincedeki “Aqua (su)” ve “Mare (deniz)” kelimelerinden gelir.
MISIS
İnciler, deniz kabuklarının içinde oluşan organik mücevher taşlarıdır. Doğal olanları nadir bulunmasına karşın, günümüzde soluk krem rengi ve beyazdan pembeye, lila rengi, yeşil, altın rengi, gri ve siyaha kadar tonları üretilebilmektedir. Eskiden Pers’lerde “Tanrının Gözyaşları” olarak adlandırılan inciler, saflığı ve doğallığı simgelediğinden en ideal düğün hediyelerinden sayılmaktadır.
Zümrüt Pırlanta FABERGE
Çok koyu mordan açık lavantaya kadar olan tonlarıyla tüm dünyada çok popüler bir taş olan ametist, kuvars ailesindendir. Adının, Yunanca’daki "amethystos / sarhoş olmayan" kelimesinden geldiği düşünülmektedir. Taşıyan kişiyi sarhoş olmaktan koruduğuna inanılmış, bu nedenle, o dönemlerde üretilmiş kadeh, çanak, kap gibi malzemelerin bazıları ametistten yapılmıştır.
inci
Ametist Pesavento
Zümrüt, ördekbaşı yeşili adıyla bilinen bir renge kendi adını verecek kadar nadir rastlanan, belirgin ve etkileyici bir renk tonuna sahiptir. Bu etkileyici taşın, üst kaliteleri bazen en az pırlanta kadar değerlidir. Bu değerli taş, yüzyıllardan beri güzelliğin yanında ayrıca sağlam ve güvenilir aşkın da simgesi olmuştur. Antik Yunanda Hermes’ le özdeşleştirilmiştir. Mısırdaki zümrüt madenlerinin geçmişi ise M.Ö. 1650 yıllarına kadar uzanır. Zümrüt günümüzde Mayıs ayının doğum taşı kabul edilmiştir, ayrıca bazı kültürlerde zümrüt, 20. ve 35. evlilik yıldönümü için geleneksel bir hediyedir.
Hazırlayan: Aylin GÖZEN
59
George Sawyer ile Mokume Gane Bu ay George Sawyer'in tasarımlarına yer vermek istedim... Kendine has yorumu sade, şık, minimalist, alyans ve tek taş ağırlıklı koleksiyonları, mücevher taşlarındaki ışığın etkisi ve beraberinde mokume gane tekniği ile madenin sanata çevrilmesi... El işçiliği ile tasarımların hayat bulması ve takanlar açısından bir ayrıcalık diye düşünüyorum...
Sanatçının ilham aldığı felsefe Wabi Sabi... Peki nedir bu Wabi Sabi ve Mokume Gane? Wabi Sabi, 16'ncı yüzyıldan günümüze dek bir Japon felsefesi olarak sanat dallarında kullanılmaktadır. Wabi; doğal, yalın, sade ve kusurlu olanın güzelliği demektir. Sabi ise eski, yaşlı, kullanılmış ve aşınmış olanın güzelliğidir. Wabi Sabi; güzellik ve estetik anlayışında mükemmelliktir. Mokume Gane'ye gelince: Japon sanatında Samuray kılıçları üzerinde bir teknik kullanarak, değerli madenlerin karışımının kaynakla birleştirilip, haddeden geçirilerek değerinin ortaya çıkması ile adeta ebru sanatının bir yansıması halini alıyor; ben böyle görüyorum.
Yazan: Macide DEMİRLİ Mücevher Tasarımcısı/Stil Danışmanı 60
Aşkın ne bedeli, ne de karşılığı vardır... Yücedir... Aşkını ifade etmek de güçtür bu yüzden. Kıymeti ne olursa olsun yetmez anlatmaya; ama gönülden alacağınız bir hediye sevdiğinizin yüzünde bir tebessüm yaratır, mutlu eder. Dünya'da her yıl 14 Şubat'ta kutlanan bu güne özel seçtiğimiz hediye örnekleri... "Sevgililer Günü"'nüz kutlu olsun!
VOIRSevgili ASGOLD GİFTY Aşkın en güzel tarifi detaylarda gizli… Değerli günleri ölümsüz kılan Asgold Gifty, en son modayı takip eden gösterişli tasarımlardan her zaman kullanılabilecek gündelik parçalara uzanan zengin takı koleksiyonuyla, Sevgililer Günü’nde sevgileri çoğaltıyor.
SEZGİN JEWELS Sezonun Modası Yüzükler Bu yılın moda takıları arasına giren düz formlu, zirkon taşlı ve üzerinde semboller olan modern yüzükler modaya yön veren Sezgin Jewels koleksiyonlarında geniş yer almakta.
ALTINİŞ Hediyelik Bunlar Olabildiğince hafif, olabildiğince zarif. Satın alanın kesesini yormuyor. Hediye olarak alanı çok mutlu kılıyor. Yıllardır büyük ilgi gören “Çıtır Kolyeler” Altıniş Kuyumculuk tarafından gündeme uygun çeşitli semboller ile bezenerek sürekli yeni modellerle kuyumcu vitrinlerinde yerini almaya devam ediyor.
OLCAYY MÜCEVHER ELİF DOĞAN Sevgini Ölümsüzleştir Tasarımcı Elif Doğan Sevgililer Günü için özel olarak tasarladığı kalpli tasarımlar ile sevginizi ölümsüzleştirin. Tamamı el işçiliği ve altından oluşan yüzük, küpe ve üçlü takı setleri bu özel günü ölümsüz kılıyor…
62
Bitmeyen Sonsuz Sevgiyi 14 Şubat Sevgililer Günü hepimiz için yılın en özel günlerinden biri… Vitrinler süslendi, her yer kırmızı kalplerle doldu. Özellikle baylar bu özel gün için yüzlerce alternatif arasından farklı ve bir o kadar da özel olacak seçeneği aramaya başladı. İşte Olcayy Mücevher, sizlere bu özel gün için alışılmışın dışında farklı bir koleksiyon hazırladı.
VOIRSevgili
k n e r a Reng ternatifler Al Dünyaca ünlü markaların birbirinden şık çanta tasarımlarıyla Harvey Nichols ayrıcalığını yaşayın.
Philip Lim
Bag
Nancy Gonzalez
64
CACHAREL Kadınlara Kivi Kokulu Eşarp Jesti Romantik Fransız esintileri taşıyan tasarımlarıyla kadın moda severlerden tam not alan Cacharel, 2014 kış koleksiyonunda yer alan kivi kokulu eşarplarıyla kış modasına farklı bir yorum getiriyor.
LA PASSION Tutku ve Tasarımın Buluşması La Passion çanta, kışın soğuğunu hafifletecek renkleri ve eskitme baskılı ko l e k s i y o n u y l a sezona merhaba diyor…
KENZO
DESA Tüm Kalpler Biraraya Geliyor! Sevdiği kadının kalbini fethetmek ve ona kendisini özel hissettirmek isteyenler Desa’nın aşk konseptli koleksiyonunda aradığını buluyor. Aşkın rengi kırmızı ve sonsuz sevginin sembolü kalp deseni Desa’nın Sevgililer Günü’ne özel olarak hazırladığı koleksiyonunun başrol oyuncuları olarak karşımıza çıkıyor.
Cesur Modeller Kenzo güneş gözlüğü tasarımlarında cesur ışıltılar kullanmaya devam ediyor. Saplarında zekice kullandığı Kenzo logosu, modellere ayrı bir hava katıyor.
65
VOIRSevgili SEZGİN SAAT Kısa Sürede Büyük İlgi… Türkiye’nin dört bir yanında Sezgin Saat güvencesi ile satışa sunulan Rotary saatler yoğun ilgi görüyor. Tasarım ve kalitesi ile sahiplerine prestijli bir dünyanın kapılarını aralayan Rotary saatlerinin Revelation modelleri; çift karakteriyle bir kadrana sığdırdığı iki farklı yüzüyle kısa sürede büyük ilgiyle karşılandı.
MOVADO Erkeklerin Yeni Tutkusu İsviçre’nin öncü saat markası Movado, saat tutkunu erkeklerin beğenisini kazanacak yepyeni Luno Sport serisi ile modanın en güzel izlerini kollara taşıyor.
LACOSTE Erkeklere Özel Model Fidji’nin beyaz, siyah, okyanus mavisi, turuncu ve zeytin yeşili olmak üzere beş farklı renk seçeneği bulunuyor. Parlak turuncu sıcak yaz günlerini, okyanus mavisi California rüyalarını, zeytin yeşili ise vahşi maceraların ruhunu taşıyor. Okyanus mavisi dışında diğer tüm renklerdeki saatlerin kadranı siyah, okyanus mavisi saatin kadranı ise kendi renginden tasarlanmış. Kadranda rakamlar, Lacoste logosu ve Lacoste yazısı beyaz renkte konumlandırılmış. Siyah renk kasası ve slikon kayışı hem şık hem de sportif saat özelliğini gözler önüne seriyor. MOSHİNO Moda Saat Moschino Cheap and Chic, dinamik, neşeli ve yaratıcı İtalyan moda markası sevgililer gününe özel moda saati koleksiyonu sunuyor. Bu özel koleksiyon, trendleri ve modayı yakından takip eden sevgililer için tasarlandı. Yuvarlak formdaki çelik kasalar, siyah ve beyaz kadran seçenekleri ile sunuluyor. Markanın ikonu olan kalp motifi ise kadranda ve bilezikte dikkat çekiyor. Sevgililer günü için sevgilinize özel hediye seçeneklerini Moschino Cheap And Chic ten bulabilirsiniz. 66
RAYMOND WEIL Erkeklerin Yeni Tutkusu İsviçre’nin öncü saat markası Movado, saat tutkunu erkeklerin beğenisini kazanacak yepyeni Luno Sport serisi ile modanın en güzel izlerini kollara taşıyor. Doğal ve her zaman şık olan modern kadınların saati: Raymond Weil Freelancer Lady Urban Black…
Bilkar Reklam
Alemdar Mh. Cağaloğlu Hamam Sk. Yavuz Han No:2 K:2 Cağaloğlu / İSTANBUL Tel : +90 (212) 519 19 28 www.rossosilver.com - info@rossosilver.com
VOIRSevgili COULEUR CARAMEL Aşkın Rengi Kırmızı İle Alımlı Dudaklar Fransa’nin doğal ve organik makyaj ürünlerinde bir numaralı markası Couleur Caramel’den kırmızı sevenlere özel ürünler… Sevgiliye özel gecede kıyafetlerin en güzel tamamlayıcı dudak rengi kırmızıdır. Makyajda en popüler renk olan kırmızı Couleur Caramel, dudakları beslemenin yanı sıra güzelliğini de ortaya çıkartıyor.
DERMOKİL Hem Kendinizi, Hem Sevdiğinizi Şımartın… Dermokil’in doğadan gelen ve mis kokulu spa ürünleriyle, hem kendinizi hem de sevdiğinizi şımartacaksınız!
LOREAL Özel Günde, Size Özel L’Oréal Paris’in yeni serisi Glam Shine Balmy Gloss ile dudaklarınızı şımartacak, Color Infailible ile de göz farının çarpıcı ve kalıcı renklerini keşfedeceksiniz.
DR. SCHELLER Kışın Kuru ve Çok Kuru Ciltlere Özel Bakım Serisi Kuru ve çok kuru cilt bakımı için Kuzey Afrika ormanlarından değerli devedikeni yağı ve Meksika’nın yüksek kaliteli Chia tohumları ile oluşturulan Dr. Scheller cilt bakım serisi ile kuru ciltler artık sorun olmaktan çıkıyor.
68
Seksi, Kışkırtıcı Ve Şık… Kırmızı 14 Şubat Sevgililer Gününe çok az zaman kaldı; artık yavaş yavaş giyilecek kıyafetler hazırlanmaya başlandı. Aşkın rengi kırmızı oje bu sene de favori. Bu Sevgililer Günü’nde de bakımlı olmak isteyenler Alessandro’nun kırmızı tonlarını tercih edecek.
AL
ES
SS
AN
DR
O
VOIRSevgili HARVEY NICHOLS
PIERRE CARDIN En özel sevgililer günü alışverişi Pierre Cardin mağazaları bu Sevgililer Günü’nde de hediye için öncelikli adresiniz olacak… Stil sahibi erkeklerin markası Pierre Cardin koleksiyonunda yer alan eşsiz hediye seçeneklerinin yanı sıra hediyelere video mesaj ekleme uygulamasıyla Sevgililer Günü’nde de fark yaratmaya devam ediyor.
KİĞILI Aşkınızı tek tıkla anlatın Türkiye’nin lider erkek giyim markası Kiğılı, bu Sevgililer Günü’nde birbirinden şık hediye alternatifleri sunmaya devam ediyor. Klasik veya casual tüm giyim ve aksesuar ihtiyaçları için sevdiğiniz erkeğe verdiğiniz değeri, Kiğılı ürünleri ile belli edin. 70
TOMMY HILFIGER Okul yıllarını hatırlatan masum bir aşk! Tommy Hilfiger, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde 2013 Sonbahar-Kış koleksiyonu ile kolej aşklarına vurgu yapıyor. Feminen çizgilerin ön planda olduğu kadın koleksiyonunda yer alan puantiyeler ve geometrik desenler, kazak, bluz ve elbiseleri adeta sarmalıyor. Pembe, fuşya, kırmızı ve bordo detaylarla zenginleştirilmiş çizgiler, ekoseler koleksiyonun dikkat çeken parçaları arasında yer alıyor.
FABRİKA Cool Seçimler Stil sahibi kadın ve erkeğin markası Fabrika, Sevgililer Günü koleksiyonuyla sevdiklerinize şıklığı armağan ediyor.
DESA
AMERİKADAN İSTE
BATİK
Kırmızının Göz Alıcığı Sevgililer Günü’nde şıklığınızla göz kamaştırmak, Amerika’da satışa sunulan, yılın en trend ürünlerine ulaşmak istiyorsanız birkaç tıkla hayallerinizi gerçeğe dönüştürebilirsiniz. amerikadaniste. com cazip hizmetiyle, Amerika’daki internet sitelerinden kolaylıkla ve hızlı bir şekilde alışveriş yapmanıza, siparişlerinizin birkaç günde kapınızda olmasına yardımcı oluyor. Aşkın rengi kırmızıyla etkileyici bir stil oluşturmak isteyenler birbirinden özel tasarımlara amerikadaniste.com ayrıcalığıyla ulaşabilirler.
Sevgililer Günü’nde Şık Seçimler Yeni sezonda birbirinden farklı moda trendlerinden esinlenerek yaratılan Batik, Sevgililer Günü’ne özel birbirinden şık ve romantik alternatifler sunuyor. Sevgilinizle beraber geçireceğiniz bu özel gün için Batik koleksiyonlarından kendi tarzınıza uygun kombinler yaratabilirsiniz.
71
VOIRSevgili COTTONBOX Doludizgin Aşk Cottonbox, aşk ve sevginin ayı olan Şubat’ı cezbeden renkleri ve romantizmi ikiye katlayan takımları ile karşılıyor. Sevgililer Günü için özel üretilen "Darling" nevresim takımı, beyaz üzerine pembe gül desenleri ile aşkı en yoğun haliyle hissettirecek. Brode saten grubundaki Love Song, Remember ve This is Love takımları ise kırmızı, mürdüm ve siyah renkleriyle 14 Şubat ruhuna tam uyum sağlayacak.
CONFOROMA En Romantik Hediyeler Sevgililer Günü yaklaşırken, Conforama aşk dolu tasarımlarıyla sevgiliniz için sınırsız hediye alternatifleri sunuyor... Kırmızı rengin hakim olduğu tasarımları ile Sevgililer Günü’nü kutlayan Conforama, günün anlamını yansıtan ürünleri ve uygun fiyatlarıyla özel günlerde mutluluğunuzu paylaşmaya devam ediyor. Sevdiklerinize aşkınızı dile getirecek en özel hediyeyi vermek için mutlaka Conforama mağazasına uğrayın!
72
SCRIKSS Şık Bir Hediye Yazılarınıza romantizm katarak Sevgililer Günü’nde duygularınızı açığa çıkarmak ister misiniz? Scrikss Chic 62 ile yazacağınız romantik cümleler veya bir şiirle isterseniz bu özel günü çok anlamlı bir hale getirebilirsiniz… Sevgililer Günü’nde sevdiğinize hediye etmek için kaliteli, zarif ve özel ambalajı içinde bir o kadar da şık bir kalem olan Scrikss Chic 62; aşkın rengi kırmızı ile göz alıyor…
HOTEL MRG Biga’da küçük bir kaçamak Hotel MRG, soğuk kış günlerinde büyük şehirlerin tüm stresinden uzaklaşma hayali kuran herkesi Çanakkale’nin Biga ilçesine davet ediyor. Biga, Hotel MRG’nin kusursuz ev sahipliğinde keşfedilmeyi bekleyen birçok güzelliği barındırıyor. BIG CHEFS Büyük Şefler, boğazın Anadolu yakasını fethediyor İstanbul’un tüm renklerini ve keyfini içinde barındıran Big Chefs, 9 Aralık itibariyle misafirlerini tarih kokan yeni lokasyonunda, Anadolu Hisarı’nda ağırlıyor. Bir yanda Rumeli Hisarı ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün renkli ışıkları, diğer yanda ise Anadolu Hisarı’nın ihtişamıyla çevrili Big Chefs, misafirlerini geçmişten geleceğe keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
SÜRMELİ İSTANMBUL HOTEL Balayına uçuruyor! Düğünleri destansı bir masala çeviren Sürmeli İstanbul Hotel, balayında çiftleri yurt dışına uçuruyor! Açıldığı günden itibaren, çiftlerin “Evet” diyerek aşklarını ölümsüzleştirdiği bu muhteşem mekan, kusursuz hizmet anlayışı ile unutulmaz anılara ev sahipliği yapıyor…
73
GO MONGO Aşkı ölümsüzleştir Sevgililer Günü’nde Go Mongo’yu tercih edenleri romantik bir akşam bekliyor. Mutluluklarını Go Mongo’nun orijinal lezzetleriyle taçlandırmak isteyen sevgililer çikolata ikramıyla karşılanıyor. Çiftlere Polaroid fotoğraflarını da hediye eden Go Mongo, mutlu anları ölümsüzleştiriyor.
73
VOIRSevgili KISMET MİLKA Aşk ve Tutku Bu Madalyonlarda Aşk ve özlemek kavramlarının nesneleşmiş simgesi safir ve pembe altının romantik ışıltısı “Kısmet By Milka” nın madalyon serisinde hayat buluyor ve sevgililer gününde tüm ihtişamıyla ışıldıyor ....
ÜMİT AYBEK
NACİ ŞENOCAKLI El Emeği Göz Nuru Tasarımlar Sevgililer Günü’nde O’nu özel hissettirmenin yolu Diamond by Naci Şenocaklı’dan geçiyor! Diamond by Naci Şenocaklı'dan Sevgililer Günü'ne özel limited edition tasarımlar!
Sevgiliye Şans Getirecek Özel Tasarımlar Tasarımcı Ümit Aybek’ten Sevgililer Günü’ne özel olarak hazırladığı, şans sembollü tasarımları ile unutulmaz anı ölümsüzleştiriyor… Göz kamaştıran yeni tasarımında en özel duyguları ön plana çıkartmayı hedefleyen Ümit Aybek, Sevgililer Günü’ne özel şans konseptli yüzük, kolye ve bilekliklerle Aşk’ı ölümsüzleştiriyor.
TEKİN SEYREKOĞLU Elmas ve Yakutun Göz Alıcı Güzelliği Tekin Seyrekoğlu, seçkin zevklere hitap eden tasarımlarına bir yenisini daha ekledi. Kendine has tarzını tasarımlarına yansıtan Tekin Seyrekoğlu, klasik mücevher sevenlerin vazgeçilmezi elmas, pırlanta ve yakutu bir arada kullanarak muhteşem bir birliktelik yaratıyor.
74
MERAL SAATÇİ Sevgililer Günü’ne özel farklı tasarımlar Tasarladığı el yapımı gümüş takılarla dikkat çeken Meral Saatçi, Sevgililer Günü’ne özel mini bir koleksiyon hazırladı. 14 Şubat’ta sevgilisine “ev” sıcaklığında ve huzurunda bir hediye vermek isteyenler için hazırlanan tasarımlar, Sevgililer Günü’nün klasik hediye seçeneklerinden ayrışıyor. Ayrıca Meral Saatçi, farklı tasarımlarıyla da dikkati çekiyor.
BÜŞRA VELİOĞLU
Takılarınızla Fark Yaratın Büşra Velioğlu’nun “Primitif” koleksiyonu; takının en doğal hali 20 yıldır tasarladığı takılarla adından sıkça söz ettiren Büşra Velioğlu, primitif konseptiyle hazırladığı takılarda doğadan ilham alıyor; natürel ve etniğe göndermeler yapıyor. İster hediye edin ister siz kullanın, Sevgililer Günü’nde farklılık yaratacak tasarımlara mutlaka göz atın!
OROT ALIA Aşka D Orotali eğer. a aş yonları, ka değer ver .. ir. Orot İtalya'd alia kole as işleniyo ksir. Rome evgiyle, emek o& ve sabır re, Oce la an, Stell Juliet, Victor ia, Elen a, Fanta pire, Ale o s t ic gra kole , Vitalia , Emk en güz el duyg siyonlarının h er biri ulardan tasarlan esin dı. İtaly a'nın o lenilerek ruhunu romant tasarım ik larda h bilirsin iz. Oro issedet a li a Günü'n de her , Sevgililer kese a şk ve sevgi d iliyor.
LION DIAMOND Bu Takılar Sizin Gibi Çok Özel Tüm Dünyada kişiye özel yapılan takılara gittikçe artan bir rağbet var. Hatta birçok seri üretim yapan firmanın butik üretim tarzında da üretim bandında yer açma gayreti gözlemleniyor. 2013 yılının başında kurulan ve tamamen butik, modern çizgilere sahip, pırlantalı, elmaslı ve renkli değerli taşlardan oluşan mücevher üretimi yapan LionDiamond; hızla müşteri portföyünü genişletiyor.
75
a d m ı r a as ! l i s e N ç n e G
T
Sektörde tasarım ihtiyacı gittikçe artıyor. Yıllardır sektöre hizmet veren gerek alaylı, gerek eğitimli duayenleri arasında yeşeren genç tasarımcılar da çoğalmaya başladı. Türk tasarımlarını Dünya'da duyurmaya yarayacak genç nesil; bilinçli, yenilikçi ve farklı fikirlerle sektöre değer katıyor. İşte bunların arasında yerini alan genç bir isim: Sibel Can... Önce biraz kendinizden bahsedin lütfen.
1990 doğumluyum. Balıkesir Üniversitesi Takı Tasarım ve Süs Taşları İşlemeciliği Bölümü mezunuyum. Yaklaşık dört senedir tasarımla uğraşıyorum. Halen Khaleesi Jewellery bünyesinde tasarımcı olarak çalışıyorum. Hayat tarzı olarak benimsediğim mesleğimi severek yapıyorum. Aldığım eğitimin yanı sıra araştırarak ve gözlemleyerek, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bu konuda en iyi yerlere gelmek, Türk tasarımlarını Dünya'da temsil etmek için elimden gelen çabayı sarfettiğime inanıyorum. Her tasarımcının bir imzası vardır. Sizin tasarımlarınızdaki o çizgi/imza nedir?
Ben tasarımlarımda her zaman çizim kalitesi olarak en mükemmeli yakalamaya çalışıyorum. Çizgisel kalite benim için çok önemli. Tasarımlarımda gölge, ışık ve taşların efektlerini en iyi şekilde yansıtmaya çalışırım. Kısaca ince detaylara önem veririm. Bu da benim en belirgin çizgim, diye düşünüyorum. En çok ne tarz çizimleri seviyorsunuz?
"Özellikle bu tarz çizimleri yapmayı seviyorum" diye bir cümle kuramıyorum. Çizim yapmak beni sakinleştiriyor, adeta dünya ile ilişkim kopuyor. Bu durumda da çizdiğim her şeyi seviyorum. Ama en çok etkilendiğim tarz; gösterişli, ihtişamlı, chandelier tarzıdır. Takı dışında da ileriye yönelik bir tasarım yapmayı planlıyor musunuz?
Takıyla bağlantılı, mücevherleri en iyi şekilde gösterebileceğim kıyafet tasarımı yapabilirim diye düşünüyorum. Henüz bu konuda çok ciddi planlar içerisinde değilim tabi ki... Ancak mücevherle doğru orantıda yapabileceğim bir iş olmalı. Çünkü hiçbir kadın mücevherden vazgeçemez; ben de tasarımını yapmaktan vazgeçebileceğimi düşünmüyorum. İleriye baktığınızda Sibel Can kimliğini nerede görüyorsunuz?
İyi bir tasarım markası olarak görüyorum. Herkesin beğendiği, her kadının takmak için can attığı, her yerde konuşulan bir marka olarak görüyorum. Hedefimi bu yönde çizdim ve gayretimi de bu çizgide sürdürüyorum. Tabi ki bunu, şu anda bulunduğum Khaleesi bünyesinde yapmak benim için ayrı bir zevk olacaktır. Zaten firmamın, bu yönde destekleyici bir yapısı var ve dilerim ki; 76
sektörde birçok firma da "Tasarımcı kimliği"ni destekleyici yönde çalışmalar yapar. Son bir sorum daha olacak; sektörde tasarıma ve tasarımcıya bakış açısı nasıl sizce, yeterli mi?
Sektörün tasarıma ve tasarımcıya gerekli önemi vermediğini düşünüyorum. Tasarım olayını çok basit gördükleri kanaatindeyim. Üzülerek, çoğu kişinin değersiz gördüğüne bile şahit oldum. Bu gerçekten bir tasarımcı için çok üzücü. Ben sektörden biraz daha fazla farkındalık bekliyorum. Özellikle biz gençlere yardımcı olmalarını, bizleri daha fazla desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum. Genç tasarımcıların birçoğu eğitimli. Sektördeki deneyim ile bizlerin eğitimi ve tasarımları birleşince, ortaya çok güzel sonuçlar çıktığına da şahit oluyoruz. Hep birlikte bilgi platformunda buluşarak, sektöre katkı sağlayabiliriz.
Ne ünvanla burnum büyüdü, ne de yukarıdan baktım.
Sektörün duayenleri arasında yerini alan Murat Niş; eğitimden derneklere kadar, farklı alanlarda hizmet veriyor. Sanatçı kimliğinin yanı sıra sektör için çalışan Niş, tasarımı bir adım ileri taşıma kaygısını taşıyor. Uzun yıllardır sektöre farklı alanlarda hizmet veriyorsunuz ve gelişimi için önayak oluyorsunuz. Kimdir Murat Niş?
Murat Niş, kendimi bildim bileli sanatın içindeyim. Çizgi ve desen ile olan gönül bağım çocukluk yıllarımdan geliyor. Dedemin hattat olması da buna bir etken oldu. Fenerbahçe Lise'sinde okudum. Sonra güzel sanatlara olan ilgim, yurt dışında güzel sanatlar üzerine eğitim almama sebep oldu. 1978 yılında Plzen Art Academy Rölyef Bölümünü bitirdim. 1980'den günümüze Repousse –kakma sanatçısı olarak artistik, akademik ve atölye sentezi ile kendi tasarımlarımla uğraşıyorum. Bunun yanında Kültür Bakanlığı Gesam Asil Üye'si, Mütisad (Mücevher Tasarım İhracat ve Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Üye'si, Aynı zamanda da Gesad'ın (Gümüş Eşya El Sanatkârları Derneği) Başkan Yardımcılığı görevine getirildim. Ayrıca Yeni Yüzyıl Üniversitesinde, Mücevher Tasarım ve Kuyumculuk Eğitimleri Program Uygulama Danışmanı olarak görev yapmaktayım. "Repousse –kakma" bunu biraz açabilir misiniz?
Repousse –kakma, estetikle alâkalı. Rölyef sanatçısı olduğunuz zaman 20 metrekarelik taş rölyefe de, zift üzerinde ikişer santim metal üzerinde de rölyef yapabiliyorsunuz. Özel yerlerde ve özel işlerde birçok ünlü mimarla çalıştım. Bu bana çok şey kattı. Birlikte çalıştığım sanatkârlar sayesinde, ahşaptan cama kadar geniş ve detaylı bir bilgiye sahip oldum. Malzeme bilgisinin bana çok avantajı olduğunu daha sonra gördüm ve o zaman da kendi tarzım ortaya çıktı. Kısıtlı bir şekilde tek bir malzeme üzerine gitmiyorum ve böylece
78
farklı tasarımlar çıkıyor. İç dekorasyonda da ben bunu kullandım. Yurt içi ve yurt dışında birçok eserlerim oldu. Sanatçıların özel portrelerinden evlerin dekorasyonlarına... İsrail Hilton Oteli’nde, 120 metrekareye yakın taş ve metal rölyef uygulamasından, Kral Fahd'ın gümüş portresine varana kadar birçok alana yayılan çalışmalarım oldu. Bu sektöre 2000 yılında, Akademi İstanbul'un kuyumculukla ilgili bölümünde, bölüm başkanı olarak başladım. 2003'de Pera Güzel Sanatlar Mücevher Tasarım Kuyumculuk Bölümünü kurdum. Burada 2011'e kadar kendi programlarımı yürüterek sektöre birçok isim yetiştirdim. O günden bugüne mücevher tasarımı ve kuyumculuk üzerine yoğunlaştım. Sektörde bütün olaylara vakıfım. Benim avantajım hem akademik gözle görebiliyorum hem de atölye bilgimden dolayı alaylı olarak... Kalcılar Han'da rahmetli ortağım Hüsnü Savaş (Kont Hüsnü) ile atölye işleten ve sahibi; o havayı koklayan bir kişi ve akademisyen olarak farklı bir yorum getirdik. O zamanlar klasik bir eğitim vardı. Üniversiteler zaten yeni yeni oturuyordu. Akademisyen yanınız o çarşı kültürünü aktarmanızı engellemedi yani?
Engellemedi; onun farklı yönünü hissettim. Ne ünvanla burnum büyüdü, ne de yukarıdan baktım. İnsan 80 yaşında da öğreniyor. Ama karşılığında minnet borcu var. Oradaki küçücük bir püf noktasını, kiliti, karşındakinin sana aktardığı bilgiyle çözüyorsun. Ondan dolayı ünvanla, okulda okuduğunla bağdaşmıyor. Ben bunun ikisinin sentezini birarada yaparak, farklılığı o şekilde yakalıyorum. Sanat bir
Sektör gözüyle baktığımız zaman; programlar var, tüketici talebi var, üretim yelpazesi var. Bu konuyla alâkalı bir projem var ve görüşmelerim devam ediyor. Yurt içi ve yurt dışını kapsayan bir eğitim olacak. Eğitimde biz bugüne kadar bir adres olduk. Birçok firmayla çalışmalarımız oldu. Burada bir ekip çalışması var yurt dışından da bize gelip, başvuranlar oluyor. Bu da bize daha geniş bir gözle tecrübe sağlıyor. Bu tecrübeyi sektöre yansıtmalıyız. Burada kuyumcu odalarına çok iş düşüyor. Ama karamsar değilim; olacak... Çünkü sektör istiyor. Artık bu konuda Dünya çapında önlemler alıp, söz sahibi olmalıyız. Yeni dönem gençlerin eğitim kültürünü ve eksikliklerini değerlendirir misiniz?
Eski kültürümüze baktığımızda, bizden yaşlı olarak kim varsa ve ünvanı ne olursa olsun, onlar bir şey anlatırlarken biz ağzının içine bakardık; daha ne öğrenebiliriz diye... Mesela benim meslekte 37 senelik tecrübem var. Ama benim üstüme 47-50 senelik tecrübesi olan hocalarımız, ustalarımız var. Onlara saygı duyup, öğrenebileceğim şeyleri ve aktarabilecekleri deneyimlerini dinliyorum. Ben de yetiştirdiğim talebelere bu şekilde eğitim veriyorum. Usta-çırak ilişkisi her zaman üzerine titrediğim bir konu ve o kültürle yetiştirdiğim talebeler var. Sektördeki kurumlar eğitimde ne gibi bir misyon üstlenmeli? Mevcut tutumları yeterli mi?
yerde satın alınamıyor. Sanatın kendisi istediği zaman, nerede olursanız olun gelip buluyor. Parayla bir şeyi elde edemezsiniz. O sanat gelecek sizi bulacak. Şükür olsun ki, küçük yaşlarda böyle bir şey oldu. Ne parayla, ne pulla bunun mutluluğunu yaşıyorum. Şükrediyorum halime. Bir ayrıcalık oluyor. İnsanlar sadece konuşuyorlar, birçok ortamda kendini ispata çalışıyorlar. Yaptığımız işler en büyük referansımızdır. Hatta böyle bir anım var. Ben İstanbul Restorasyon ve Renevasyon Derneği’nin yönetimindeydim. Bir genç arkadaş konuşuyor; biz Çırağan Sarayı’nda şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz. Dinledim... Nereyi kimle yaptınız arkadaş? Bana; "Siz de mi yaptınız?" dedi. "Evet; bronz bordürleri, iç mekanda rölyefler var onları yaptık" dedim. Hemen lafı çevirdi (Gülüyor). Biz dedi taşeron firmaydık ve deniz tarafında sağ taraftaki çay bahçesine bakan kısmın taşlarını döşedik dedi. Yani anlayacağınız insanlar boş bulduğu yerlerde gayet güzel kendilerini abartabiliyorlar. Bunlarla bizim sektörde çok karşılaşıyoruz .
Uzun yıllardır eğitimin içinde gözlemci olarak, yeri geldiğinde destekleyici olarak bulunuyorum ve olaya vakıfım. Kurumlar da eğitimle ilgili bir şeyler yapıyor elbette. Öncelikle sektör yararına konulan her taş, bir saygıyı hakediyor; bunu belirtmem lâzım. Ancak verilen eğitimlerin içeriği ve faydası önemli. Bazen yarısı kadar masrafla verilecek eğitimler yüksek meblağlara mal oluyor. Bir kere herkesin bu konuyu, akademik ünvanını kırarak masaya olduğu gibi yatırması lâzım. Sektördekilerin ti-
Kapalıçarşı kültürünün yanında farklı bir eğitim sistemi getirdiniz. Bu eğitimleri anlatır mısınız?
2000 yılında Akademi İstanbul’a geldiğim zaman belli bir program vardı ve eğitime olan bakış açısı farklıydı. Eğitime baktım klasik Kapalı Çarşı eğitimi... Buna ne getirebilirim ek olarak diye düşündüm. Baktım ki, tasarım bu sektörün en eksik yanı. Taklitten bir türlü kurtulamıyorduk. Bu bağlamda çalışmalarımıza başladık.Talebenin yapısını biliyoruz artık. Farklı farklı yapıdaki talebeleri alıp, bir tanesini cad programında, bir tanesini el çiziminde, bir tanesini malzeme bilgisinde, diğerini de artistik kısımda, sektörel gözle yetiştireceğiz. Çünkü, devamlı "Sektör" diyoruz. Sektörün gözlüğünle bakan bir insanım ben.Bu da doğal halim; çünkü 37 senelik atölye tecrübemle görüyorum. İki gözle bakmayı bileceksin. 79
cari kaygıların dışında, kısa vadeli değil 4-5 senelik bir projeyle bir kitleye dolu dolu, uluslararası düzeyde yapıp, beş senelik bir programa almaları gerekiyor. Dönüyoruz dönüyoruz yine aynı şeye. Devrim niteliğinde bir şey olması lâzım. Sektörün tasarıma bakış açısı değişti mi, ne diyorsunuz?
Son beş senedir, sektörün yenilikçi firmalarının görüşünün gelişmesinden dolayı, tasarımda biraz nefes alındı. Kendileri üretmeye başladılar. Teknoloji ve makinalaşma istediği kadar gelişsin, her zaman tasarım kendine ayrı bir yer edinecek. Kâğıt üzerine düşen çizgilerdir tasarım... Tasarım bizim en güçlü olduğumuz kısım. 7/24 üretiyoruz, onunla yaşıyoruz. Özellikle talebelerimin başka tasarımlara katiyen bakmalarına izin vermem; esinlenme olmaması lâzım çünkü. Ancak sektörde "Tasarımcı" kimliği gizlenmek isteniyor. Mesela büyük firmalar tasarımcılara çizim yaptırtıyor, ama onların ismi ile bir koleksiyon çıkarmaktan kaçınıyorlar. Bunun aşılması lâzım... Sektörü bir adım ileriye götürmek anlamında düzenlenen yarışmalar artmalı mı? Bu yarışmalardaki yeterliliği nasıl buluyorsunuz?
Altını çizerek söylüyorum; bugüne kadar yapılan her şey iyi niyetli ve olması gereken şeyler. Bu konuda biraz daha profesyonelleşmek gerekiyor. Ben şahsen talebelerimi bu yarışmalara değil, yurt dışındakilere katılmaya teşvik ediyorum. Bu yarışmalarda Jüri çok önemli. Hepsine saygım var. Hatta bazıları çok çok iyi arkadaşım. Fakat bu güzellik yarışması değil. Tasarımların doğru yerde, doğru şekilde, cımbızlanıp çıkartılması gerekiyor. Çünkü çok hassas bir konu. Yani oradaki isimler ya da ünvanlar hiç önemli değil. Ben bu işin kreatif jüri tarafına bakarım.O gözle görülmesi lâzım. Bu seneki jüri bana göre güzel. Bugüne kadar bir Hasan Kale yoktu ve olması beni memnun etti. İnşallah bundan sonra da böyle iyi bir jüriyle yarışmalar düzenlenir. Gerçi sektör de haklı; herkes tasarımcıyım diyor. Önüne gelen tasarımcı oldu.Vizyonları yok, altyapıları yok... Bu sefer ne oldu? Esas tasarımcıları küstürdüler. 2000 yılında buradan Amerika'ya giden arkadaşım Gabriel Altunel var. Diyor ki: "Hocam sen o kadar doğru yoldasın ki... Cad çizimlerine göre burada el çizimi çok daha yüksek bedel ediyor." Dünyada bile artık insanlar tekrar el tasarımına döndü. Hep sorulur, merak da edilir bu yılın trendleri nelerdir? Takıda özellikle trendler nasıl belirleniyor?
80
Dünyada şu an 2015’in, hatta 2016'nın trendleri hazır; düşünün. Ama sektörümüzün bakışı bambaşka bu konuda. Örnek vereyim; sektörden yetkili biriyle konuştuğumuz zaman, "Vitrinde gördüğümüz şey trend odur dedi." tam yetkilisi söylüyor bunu sektörün.... Bu mantalite olduktan sonra trendden konuşulur mu? Artık farklılık arıyor insanlar. Klasik üretim istemiyor. Bunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Özellikle İstanbul’da üst segmente hitap etmek istiyorsan, bunlara şu anda kimler hitap ediyor, onu araştırmak gerekir. Sektörünüzden beklentiniz var mı? Bir de son olarak bununla ilgili görüşlerinizi alayım.
Ulaşılması kolay bir nokta yaratsınlar. O noktadaki kişi olaya vakıf olsun. Kimin nereden ne getireceği hiç belli olmaz. Bir anda öyle bir şey paylaşmak isterler ki, aradaki kademeleri kaldırarak, bir telefon hattı olsun mesela... Ne bileyim muhattap olan kişi tarafsız olsun. Gelen projeleri başka yerlere yönlendirmeyip, sektöre manevi yönden hizmet etmenin mutluluğuna varacak birisi olsun. Projelerimizi hayata geçirebilmek istiyoruz; halihazırda 2-3 tane askıda kalan var. Biz sektöre fayda sağlayacak fikirler üretiyoruz. Masaya yatırılacak konular... Bu konuda destek istiyoruz. Sektörden beklediğim bu... Son gelişmelerle de yeni başkanımız Norayr İşler ve yönetiminin, bu temennilerimizi dikkate alacağını umuyorum.
014'te 2 t a b u 22 Ş
’da
buluşuyor buluşuyor
TASARIM DÜNYASI
Arik Levy
Peter Zec
Karim Rashid Simay Bülbül Lidewij Edelkoort
Faruk Malhan
Mario Botta Lidewij Edelkoort Tuvana Büyükçınar Demir
Diego Gronda Stephan Bundi
Ayşe Birsel
Gamze Güven
BMW ana sponsorluğunda düzenlenen alldesign 2014 Uluslararası Tasarım Konferansları ve Yaratıcı Endüstriyel fuarı tasarım dünyasına ışık tutacak; pek çok isim konferansta tasarımı konuşacak. 82
Şubat Demek,Aşk Demek… Şehvettir aşk; yaşamdır kırmızı…Yağmurlu bir havada söndüremediğin ateştir. Gururdur bazen kırmızı, asalettir. Kimi zaman yok saymaktır, kimi zaman vazgeçilmezi bulmaktır. Yüreğiniz hiçbir zaman kayıp olmasın, daima aşka ve sevgiliye kucak açsın. Her açıdan yeniden doğabilmektir aşk… İçtiğin bir kadeh şaraptır… Aslında; ruhtur AŞK ve sonsuz heyecan veren renktir kırmızı. Yok olurken dahi varlığı temsil edebilmektedir. Bu şubat ayında tüm zincirlerinizi kırın! Ve aşka, sevgiliye adım atarak en değerli "Yakut" taşı ile hayatınızın aşkına mücevher hediye ederek onu şımartın; özel olduğunu hissettirin… Bir gün değil her gün mutlu olmasını sağlayın… Elizabeth Taylor; yaşarken de mücevherlerini paylaşan bir kadındı... Ne kadar pahalı olurlarsa olsunlar, yakın çevresine odünç verir ve keyif almalarını isterdi. Mücevherleri ile arasında bir bağ vardı. Mücevherleri Elizabeth Taylor için, sonsuz AŞK’tı… Mücevher gibi; her kadın özel ve eşsizdir… Erkeğin dokunuşu ile aşk dolu kadın, eşsiz mücevherlerle taçlandırılmalı… Mücevher kadında renklenen ve aşka dönüşen görsel bir şölendir. 14 Şubat'ı tek bir güne sığdırmayın… Kırmızı renkte olan "Yakut taşı" gibi her kadın parlamak ister. Bu 14 Şubat'ta; aşk dolu yeni hayatınıza merhaba deyin… Daima; sevgiliye sevgi ve aşkla bakan gözlerinizin ışığının sönmemesi dileğiyle…
Nazım Hikmet’in dediği gibi; Şehrime gel sevgili. Yarın çık gel. Bırak her şeyi, Bir bekleyenim var de gel. Gel ki, bu şehir adımlarınla anlamlansın. Gel ki, bu şehir nefretim olmaktan çıksın. Gel ki, gel ki nefes alayım. Gel.
Cartier
Yazan: Mukaddes Koçak
alldesign 2014 pek çok önemli konuşmacıya ev sahipliği yapacak TIME dergisi tarafından dünyada moda alanında en
84
etkili 25 kişiden biri seçilen, dünyaca ünlü trend kahini Lidewij Edelkoort; Dünyanın en saygın ve önemli tasarım ödülleri olan Red Dot‘ın ödüllerinin fikir babası ve kurucusu Prof. Dr. Peter Zec; kazandığı sayısız mimarlık ödülüyle dünyanın en başarılı mimarları arasında sayılan, San Francisco Modern Sanatlar Müzesi, Samsung Sanat Müzesi ve Bechtler Modern Sanatlar Müzesi gibi pek çok ikonik yapının tasarımcısı, İsviçreli ünlü mimar Mario Botta; üretilen 3000’den fazla tasarımı, kazandığı 300’den fazla ödül ve çalıştığı 40’tan fazla ülke ile bir efsaneye dönüşen, kendi jenerasyonunun en üretken tasarımcılarından biri olarak tanınan Karim Rashid; doğanın dehasını mimarlıkta kullanan ve doğanın mimarlığı ve toplumu dönüştürebileceğini savunan “biomimicry” alanında uzman, TED konferanslarındaki konuşmasıyla tüm dünyada büyük ses getiren eko-mimar Michael Pawlyn ; Red Dot ödülleri dahil 100’ü aşkın ödülün sahibi, özellikle tiyatro, opera, bienal poster tasarımlarıyla büyük ün kazanmış, işleri MOMA gibi pek çok önemli müzede sergilenen, dünyanın en önemli grafik tasarımcılarından, aynı zamanda reklamcı ve art direktör Stephan Bundi; işleri dünya çapında prestijli galeri ve müzelerde sergilenen, en çok da imzası niteliğindeki kaya heykelleri, enstalasyonları ile tanınan ünlü sanatçı, fotoğrafçı, tasarımcı ve film yapımcısı Arik Levy ; W Paris – Opera, Grant Hyatt (Taipei&Chicago), Beyrut’taki Intercontinental Phoenicia, Lincoln Center’da bulunan Ertegün Caz Salonu ve Cirque de Soleil’in Hong Kong, Las Vegas ve Paris’teki sahneleri gibi işleriyle öne çıkan Rockwell Group Avrupa Ofisi Yöneticisi tasarımcı ve mimar Diego Gronda; tasarımları MOMA’nın kalıcı sergilerinde yer alan, Minority Report filminde Tom Cruise’un ofisinin tasarımı dahil pek çok önemli tasarımda imzası olan ödüllü, dünyaca ünlü endüstriyel tasarımcı Ayşe Birsel; Türkiye'de tasarım kavramının yaşama aktarılmaya başladığı 70'li ve 80'li yılların lider kimliklerinden biri olan ve Koleksiyon ile Tasarım Vakfı’nın kurucusu, mimar Faruk Malhan; endüstriyel tasarımcı Gamze Güven, Türkiye’nin önemli moda tasarımcılarından Tuvana Büyükçınar Demir ve Simay Bülbül, “Kurtlar Vadisi”, "Haziran Gecesi", "Yabancı Damat",“Anlat İstanbul”, “Kayıp” gibi dizi ve filmlerin müziklerini yapan müzisyen Gökhan Kırdar; izlenme rekorları kıran ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’’ dizisinin, Kayıp ve Kaybolan Yıllar dizilerinin yönetmeni Zeynep Günay Tan, yazar ve televizyoncu Yekta Kopan gibi isimler alldesign 2014’te tasarımı konuşacak.
/CJR Ayşe Örnek, msilcisi Te Mücevher Satış
HRD ANTWERP TEMEL MÜCEVHER SATIŞ EĞİTİMİ İLE MÜŞTERİLERİNİZİN KARAR VERME SÜRESİNİ KISALTIN! HRD Antwerp Temel Mücevher Satış Eğitimi, perakende satış temsilcileri ve bu alanda kariyer hedefleyen profesyonellere yöneliktir. HRD Antwerp tarafından özel olarak geliştirilen HRD Antwerp Satış Modeli ile katılımcılar, satış sürecine hakimiyet kazanır ve otokontrol edinirler. Teknik pırlanta bilgisini ve bu bilgiyi satışta müşteri odaklı olarak satış faydasına çevirmeyi öğrenen katılımcılar müşterinin karar verme süresini kısaltacak bilgi ve beceri düzeyine ulaşırlar ve satış başarısı arttırılır.
Çünkü satın alma kararı müşteriye bırakılmayacak kadar değerlidir.
Eğitim Süreci Nasıl İşler? Eğitim öncesinde teorik ve pratik test uygulanır. Yapılan bu testlerin sonucunda kişiye özel rehberlik hizmeti verilir. Eğitim süresince katılımcılar gerçek bir perakende mücevher mağazası olarak döşenmiş HRD Antwerp Satış Labortuarı'nda rol çalışmaları gerçekleştirerek sıcak satışı HRD Antwerp Satış modeli'ne göre deneyimlerler. Gerçek deneyimlerden beslenerek hazırlanmış videolarla hayal kurma zorunluluğundan kurtularak, profesyonel bir eğitmen eşliğinde teorik bilgiyi özümserler. Bu sayede satış aşamalarına müşteri odaklı bir bakış açısıyla hakimiyet kazanılır. Eğitim sonunda yapılan pratik ve teorik test ile ilerleme kayıt altına alınır ve nihai başarı sonucu ortaya konur. Eğitimi başarı ile tamamlayan katılımcılar, uluslar arası geçerli HRD Antwerp Mücevher Satış Eğitimi Sertifikası almaya hak kazanırlar. • Eğitimi başarı ile tamamlayan katılımcılar, %50'ye varan KOSGEB desteklerinden faydalanabilirler. • Eğitim ücreti 500 EUR+KDV'dir. • Katılımcılara talep üzerine 3 ay sonra gizli müşteri hizmeti de verilmektedir. egitim@hrdantwerp.com.tr / 0 505 473 473 1
85
Arçelik, Armaggan, BMS Mobilya, BMW, Derin Design, Ersa, RON, Koleksiyon, Samet Mobilya,Tuna Ofis gibi firmalar fuar alanında yeni ürünlerini sergileyecek
H ilton Kongre ve Sergi Merkezi’nde 2000 metrekarelik alanda gerçekleşecek olan alldesign 2014, tasarım konferansının yanı sıra Yaratıcı Endüstriler Fuarı’na da ev sahipliği yapacak. Odağında tasarım olan tüm firmaları aynı çatı altında sektörle ve tasarım meraklılarıyla buluşturan ve geçtiğimiz yıl çok sayıda katılımcı firmayı ve yaklaşık 6000 ziyaretçiyi ağırlayan Yaratıcı Endüstriler fuarı, bu yıl da ziyaretçilerine farklı sektörlerden tasarım odaklı zengin bir ürün yelpazesi sunacak: Ana sponsor BMW’nin inovasyon ve tasarımı buluşturan elektrikli modeli i3, alldesign’da ziyaretçilerle buluşacak. Sıfır emisyon ve hiçbir elektrikli aracın boy ölçüşemediği bir güce sahip olan BMW i3 modeli, tasarım olarak BMW markasının karakteristik stil özelliklerini taşıyan çizgilere sahip. Derin Design’in yeni 2014 koleksiyonundan ilk örnekler alldesign’da yer alacak. Kuruluş felsefesini ilk günden bu yana tasarımın odağına oturtmuş ev ve ofis ürünleriyle Koleksiyon Mobilya ise Tasarım Vakfı ile birlikte fuar alanında olacak. BMS Mobilya ise Poltrona Frau, Baccarat Arik Levy Tuile de Crystal ve ilk defa alldesign’da lanse edilecek olan Herman Miller Mirra 2 tasarım ürünlerine ev sahipliği yapacak. Ofis mobilyaları alanında 42 yılı aşkın bir deneyim ile günümüzün mimari akımlarını sentezleyerek yenilikçi ürünler geliştirmeyi sürdüren Tuna Ofis sahne sponsorluğunun yanı sıra yeni ürünlerini de fuar alanında sergiliyor olacak. Özgün tasarımlarla geleneksel teknikleri ustalıkla birleştirerek, el işçiliği ile mücevher, sanatsal obje, doğal boya tekstil, eşarp, deri ve ev tekstil ürünleri üreten Armaggan Unique by Design VIP alanının sponsorluğunu üstlenirken, genç güncel sanatçılara ev sahipliği yapan Armaggan Sanat Galerisi de fuar alanında ziyaretçilerle buluşacak. Defne Koz tasarımı ürünleriyle Samet Mobilya ve şık, yenilikçi tasarımlarıyla dikkat çeken tasarım mobilya markası Ron da yeni ürünleriyle fuarda olacak. Güvenilirliği ve kalitesiyle Türkiye’de ofis mobilyası üreticileri arasında önemli bir yere sahip olan ve Haworth markasının da tek yetkili distribütörlüğünü yapan Ersa da alldesign’da olacak. Tasarımcılar, tasarım ofisleri ve tasarım tutkunlarına yönelik global bir sosyal ağ platformu olan TriptoD; ısıyı sanat, sağlık ve teknolojiyle birleştiren tasarım ödüllü radyatörleri ile La Fiamma, mücevher ve ev aksesuarları tasarımcısı Özlem Tuna da dahil olmak üzere farklı sektörlerden daha pek çok firma alldesign fuar alanında tasarım dünyasına ışık tutacak. 86
a Fuardıkacak r öne ç etkinlikle diğer
Fuarda yer alacak “Designer Point” adlı özel bölümde dünyadan ve Türkiye’den pek çok önemli tasarımcının ürünleri sergilenecek. alldesign’a gelen ünlü sanatçı tasarımcı Arik Levy, 21 Şubat’ta BMS Mobilya standında 12.00-13.30 saatleri arasında sevenlerine imza verecek. Yolu tasarımdan geçen herkesin ziyaret edeceği alldesign 2014’ü kaçırmayın!
mottosu n ’ı n g i s e d l l a rmek” ö G e l y ü z ö ”Aklın G “Aklın gözüyle görmek” mottosuyla yola çıkan alldesign’ın ana amacı, tasarımın yarattığı farkların, pazarlama, markalaşma, ergonomi gibi birçok alanda kullanımının irdelenmesi, günümüz ve geleceğin tasarımcılarına farklı bir bakış açısı kazandırması. alldesign, iki gün boyunca dünyaca ünlü yabancı ve Türk tasarımcıları farklı sektörlerden üretici ve oyuncularla bir araya getirerek yeni tasarımlara, yeni objelere ve yeni fikirlere ilham vermekle kalmayacak; fuar alanında gerek tasarım şirketlerine, gerekse üreticilere yepyeni iş birliktelikleri sunacak. alldesign proje direktörü Ali Bilge: “Üretimin dünya üzerinde hızla yer değiştirdiği günümüz ekonomisinde, farklılaşma ve karlılığın odağına tasarımı koyan markaların son 5-10 sene gibi kısa bir sürede günlük hayatımızda daha fazla yer aldığını görüyoruz. alldesign, önemli konuşmacılar ve bir araya getirdiği yaratıcı endüstriler aracılığıyla, ziyaretçilerine bunu başaranlardan ilham alma ve yeni bağlantılar kurma imkanı sunuyor. ” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:” Hedefimiz aklın gözüyle görmek felsefesiyle tasarımın tüm disiplinlerini kapsayan bir organizasyon gerçekleştirmek . Bu hedeften yola çıkarak mimari, iç mimari, dekorasyon, endüstriyel tasarım ve tekstil alanlarında güncel yaklaşımlar, günümüz ve gelecek trendleri hakkında bilgi verecek, uluslararası çalışmalarıyla da ünlü yaklaşık 20 konuşmacıyı bir araya getirdik. Kendi disiplinlerinde tasarıma bakış açılarını da paylaşacak olan bu değerli konuşmacılarımızın izleyicilerimize büyük katkı sunacağını düsünüyoruz. Fuar alanında ise tasarım odaklı firmalarımızın yeni ürünlerini, tasarıma her gün hayatlarına daha fazla yer veren Türk tüketiciler ile buluşturacak olmanın heyecanını yasıyoruz. “
87
Özden Bölükbaşı
UT TA NA SA NA
Uttanasana – Ayakta Öne Eğilme Uttanasana; Sanskrit dilinde "Ut" yoğun, "Tan" esneme, gerilme ve "asana" ise postür anlamlarını taşımaktadır. Uttanasana pozuna Tadasana yani Dağ pozunda başlayın. Başlangıç seviyesinde olanlar ayaklarını kalça mesafesi açık olarak başlayabilirler. İleri seviyede de olanlar ise ayaklar bitişik olarak yapabilirler. Dağ pozundayken ellerinizi belinizin her iki yanına yerleştirin, nefes alın ve nefes verirken kalçadan katlanarak (yani belden değil kalçanızdan eğilerek) aşağıya doğru uzanın bu esnada dizleri hafif bükerek eğilin (başlangıç seviyesi: dizler bükülü), karın bölgenizi bacaklarınızın üst kısmına yaslarak aşağıya yavaşça salının. Bu esnada belinizi uzun ve düz tutun böylece gövde kısmınızın çökmesini engeller ve pozun içindeyken rahat nefes almanız için mesafe yaratmış olursunuz. Oturma kemikleri (kalça arkası) gökyüzüne doğru uzatın, bu şekilde bacaklar kendiliğinden uzayıp düzelecektir. İyice katlandıktan sonra elleri en rahat edeceğiniz yere yerleştirin. Ayakların önünde parmak uçlarında, avuç içleri yere basarak veya ayakların her iki yanına konulabilir. Şayet arka bacak kaslarınız (hamstring) buna izin vermiyorsa (yeterince esneklik olmadığından) bunların yerine ellerinizi her iki kolunuzun dirseklerine tutunarak pozisyonda kalabilirsiniz. Ağırlık ayak topukların ön kısmında daha çok hissedilir. Baş aşağıda serbest ve boyun uzun. Her nefes alışta gövdenizi daha çok uzamasını sağlayın ve her nefes verişte biraz daha eğilmeye çalışın. 10-30 saniye pozda kalmayı deneyin. Pozdan çıkmak için nefes alarak tekrar elleri bele yerleştirin ve nefesi verirken yavaşça yukarıya doğru yükselerek Dağ pozuna geçin.
Uttanasana Pozunun Yararları; • Omurgayı uzatıp esnetir • Bacak kaslarını esnetir • Konsantrasyonu arttırır • Bacaklar arasındaki eşitsizliği giderebilir • Beyin kan akışını arttırır • Hafif - orta derece depresyona faydalı • Menapoz semtomlarına yardımcı • Endişe/kaygı duygularını azaltır • Astım, yüksek tansiyon, sinüzit, kısırlık ve osteoporoz’a terapütik etkisi vardır. Önlemler • Yakın dönemde bel ameliyatı geçirmiş olanlara tavsiye edilmez. Yoga’yla kalın...
88
ozdenbolukbasi@voirmagazin.com
Sıra DışıAşk Roberto Bravo, Sevgililer Günü’nde aşkı sıra dışı yaşamak isteyenlere Kral Kelebek ve Colors koleksiyonlarıyla özel tasarımlar sunuyor. Roberto Bravo uzmanlarının özel tasarımı ve el işçiliğiyle hazırlanan "Kral Kelebek" ve "Colors" koleksiyonları Sevgililer Günü’nde aşkı anlatmanın en iyi yolu olacak.
Kendisini sürekli yenileyerek sıra dışı tasarımlara imza atan Roberto Bravo, 14 Şubat Sevgililer Günü’nü "Kral Kelebek" ve "Colors" koleksiyonlarıyla karşılamaya hazırlanıyor. Kral Kelebek Koleksiyonu ile 14 Şubat’ta sevgilinizi mutlu etmenin en özel yolunu sunan Roberto Bravo, Colors Koleksiyonu ile sevginin en renkli ve sıra dışı tarifini sunuyor. Roberto Bravo’nun mücevheri değerli tasarımlara çeviren ustalığıyla hayat bulan koleksiyonlar, 14 Şubat’ta sıra dışı hediye arayanların vazgeçilmezi olacak.
Connecting Global Competence
ŞUBAT 14 – 17, 2014 MESSE MÜNCHEN INTERNATIONAL INHORGENTA.COM INHORGENTA-BLOG.COM
MÜCEVHERAT, SAAT, YAŞAM TARZI
İRTİBAT: AGORA TURIzM vE TICARET LTd. S¸ TI., TEL. 0212 241 81 71, INfO@MESSE-MUENCHEN.COM.TR 89
Selçuk ÖZKAN
Sevgililer günü yaklaştığına göre sevgili ve aşkla ilgili birkaç fıkra ile bu güzel güne katkıda bulunayım. Sevgililer Günü’nde kadın uyanır uyanmaz eşine, “Rüyamda ne gördüm biliyor musun?” dedi. “Akşam çok güzel paketlenmiş bir kutuyla geliyorsun. Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor biliyor musun? Bir inci kolye... Sence bunun anlamı ne olabilir?” Adam gülümseyerek, “Bu akşam öğrenirsin” dedi. Adam akşam eve geldiğinde elinde çok güzel paketlenmiş bir kutu vardı. Kadın gözlerine inanamadı. “Sen bir harikasın!” diye bağırdı ve hemen paketi açtı. Paketin içinde Rüya Tabirleri Kitabı vardı...
A la K o l e ks i yo n u B üy üy o r Sürekli yeni ürünler ekleyerek ve farklılıklarını ortaya koyan Tarz Alyans, Ala koleksiyonu ile yeni yılda da dikkat çekici...
Kadın sevgilisine sıkıca sarıldı ve kulağına fısıldadı: “Evlendiğimiz zaman, senin tüm üzüntülerini ve sorunlarını paylaşacağım” dedi. Adam, sevgilisinin bu sözünden çok duygulandı: “Çok tatlısın hayatım” dedi. “Ama şükürler olsun ki, benim hiçbir üzüntüm ve sorunum yok.” Kadın hafifçe gülümsedi: “Ama daha evlenmedik ki hayatım...” İki sevgili vardı. Hani, insanın içini kıpır kıpır eden umut dolu bir sevgiydi onlarınki... Evlenmeyi düşünüyorlardı. Derken bir gün delikanlının yurt dışına gitme zorunluluğu ortaya çıktı. Kız gözyaşları içinde kaldı. Onsuz nasıl yaşayacağını bilemiyordu. O zaman delikanlı cebinden bir yüzük çıkardı ve şöyle dedi: “Ben iki yıl sonra döneceğim. Eğer döndüğüm güne değin parmağından bu yüzüğü hiç çıkartmazsan beni gerçekten sevdiğini anlayacağım ve hemen evleneceğiz.” Genç kız çaresiz kabul etti. Çocuk gitti. Kız yüzüğü hiç ama hiç çıkartmadı. Taa ki... Taa ki, sevgilisini karşılamaya gittiği güne değin... O gün rıhtımda kendisine sevgilisini getiren geminin kıyıya yanaşmasını izliyordu heyecanla. Birden güvertede delikanlıyı gördü. Yüreği ağzına geldi. Sevinç içinde kendisini göstermeye çalıştı. Elini cebinden çıkartıp sallayayım derken “şıp” diye bir sesle irkildi. Yüzük, parmağından düşmüş ve denizin derinliklerinde kaybolup gitmişti! Ne yaptıysa, ne söylediyse delikanlıyı ikna edemedi. Delikanlı kızı terk etti. Zaman geçti. Kız bir gün arkadaşlarıyla, ayrıldığı sevgilisiyle birlikte gittikleri balık lokantasına uğradı. Bir de baktı ki delikanlı orada! Hemen yanına yaklaşıp olanları anlatmaya çalıştı. Delikanlı ilk başlarda biraz soğuk davrandıysa da sonunda yelkenleri suya indirdi. Uzun ayrılığın getirdiği özlemle birbirlerine sarıldılar. Mutluluk yüzlerinden okunuyordu. Bu olayın şerefine hemen yemek sipariş ettiler. Birkaç dakika sonra balıkları geldi. İştahla çatal bıçağa davrandılar. Balığı kestiklerinde içinden ne çıktı dersiniz? “Yüzük” dediniz değil mi? Bilemediniz... Kılçık! Eğer “yüzük” dediyseniz siz çok fazla Türk filmi seyretmişsiniz... :) Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir biçimde sorar: “Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada?” Arkadaşlık yanıt verir: “Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için.. 90
Tarz Alyansın 2013 sonunda yarattığı "Ala" koleksiyonu, sıra dışı parcalardan olusuyor. Ağır elişi modellerinin oluşturduğu koleksiyon, geçen yıl ilgiyle karşılanmıştı. Ala koleksiyonu son kullanıcıların vazgeçilmez tutkusu elişinde yeni bir tarz yaratmıştı. Koleksiyonun başarısı üzerine Tarz Alyans yeni cizimlerle Ala'yı büyütme kararı aldı. 2014 model Ala Alyanslar önümüzdeki günlerde vitrinlere çıkmaya hazırlanıyor. Tarz Alyans Genel Müdürü Sami Şenkaya, yeni modellerin de en az eskiler kadar ilgi çekeceğini beklediklerini söyledi.
Wedding World AVM şimdi daha canlı, daha ışıltılı! Evlilik ve altın alışverişinin vazgeçilmez adresi Wedding World AVM, şimdi değişen yüzü ile herkese rengarenk bir alışveriş dünyası vadediyor. Gelin ve damat adaylarına oldukça geniş bir ürün yelpazesi sunan Wedding World AVM, avantajlı fiyatları ve sürpriz kampanyaları ile Türkiye’nin ilk ve tek evlilik alışverişi merkezi olmaya devam ediyor. Şimdi siz de Wedding World AVM’ye gelin; evlilik alışverişinizi en avantajlı fırsatlar ile tamamlayın!
EVLİLİK VE ALTIN ALIŞVERİŞ MERKEZİ
VOIR MEKAN
KEŞFE DEĞER YENİ BİR MEKAN
İstanbul; kendinizi çok özel hissedebileceğiniz, sanat kokan havasını koklayabileceğiniz, yemeğinizi yerken müziğin ritmine kapılacağınız, kaliteli ve şık bir mekâna daha kavuştu. Etiler'de geçtiğimiz ay açılan The Galliard, genç girişimci Ahmet Uras tarafından yönetiliyor. Bu özel mekânı tanıyalım... Oldukça şık bir restaurant açtınız. Öncelikle The Galliard'ın ambiyansından bahsedebilir miyiz? The Galliard’ı dizayn ederken demi klasik, ön taraflarda daha “casual” arka taraflarda ise daha formal olmasına dikkat ettik. Aslında bunu yapmaktaki amacımız her yaş kesiminden misafirleri mekanın değişik noktalarında farklı şekillerde rahat ettirebilmek. Türkiye’de barda da yemek yenebileceğini ama rahatsız olmadan aynen masada otururcasına keyif alınabileceğini kanıtlamak istiyoruz. Tabi ki arka ve üst salonlarımız “finedining” hizmeti arayan misafirlerimiz için her zaman hizmette olacak. The Galliard ambiyansıyla şık ama samimi bir restaurant ve bar. Misafirlerimize tanıdıkları bir arkadaşlarının lüks ve rahat evinde ağırlanıyorlarmış havasını yaşatmak istiyoruz. Aynı zamanda sanatla iç içe olan salonunda The Galliard, Kezban Arca Batıbeki’nin birçok metal plakaları keserek şekillendirdiği eserlerine ve fotoğraf çalışmalarına, Kemal Seyhan’ın defalarca fırçasını vurarak kırmızının en güzel tonlarını bir tabloda buluşturduğu eserine, Nermin Er’in kağıttan evleri, camileri, uçan balonları küçük küçük keserek bir dairenin içine sığdırdığı çalışmasına yer veriyor. Mutfağınız Akdeniz ağırlıklı. Menünüzü ve öne çıkan lezzetlerinizi anlatır mısınız? The Galliard bir Batı Akdeniz Mutfağı restaurant ve barı. Menümüzü hazırlarken elimizden geldiği kadar İspanya, İtalya, ve Fransa mutfakları arasında eşit bir denge oluşturmaya çalıştık. Genel bir özet yaparsak; menümüzde İspanya’dan tapas ve paella, İtalya’dan carpaccio, risotto, ev yapımı makarnalar, Fransa’dan dana ilik, steak tartar, dana 92
yanak, ördek konfit gibi soslu et yemeklerine rastlamak münkün. Tabi ki menümüzde mutlaka yemeniz gerekenler var. Dana ilik, bal kabağı cipsleri üstünde kaz ciğeri, kaz (Kars) etli “risotto”, dana yanak, ahtapot “carpaccio”, deniz kabukluları tenceresi, kum midyeli linguini, paella, çikolata yağında pişmiş bonfile hemen denenmesi gerekenler arasında. Tasarlanan özel barınız sayesinde, Türkiye'de de barda yemek fikrini benimsetmeye çalışıyorsunuz. Bu anlamda yurt dışı ile farkımız nedir? Türkiye’de barda da yemek yenebileceğini ama rahatsız olmadan aynen masada otururcasına keyif alınabileceğini kanıtlamak istiyoruz. Bar sosyalleşmesi daha rahat bir ortam; ama maalesef bizim kültürümüzde yemek denince akıllara alçak bir masanın etrafında toplanmak geliyor. Tabi ki kendi aralarında konuşacak özel şeyleri olan misafirlerin masa oturumunu tercih etmesi yadırganamaz. Ancak biz dışarıya yemek yemeye çıktığında misafirlerimizin sadece yemeğe beraber geldikleri kişilerle değil, ortamdaki diğer misafirlerle de sosyalleşebilmelerini istiyoruz. Bunu hedeflerken de misafirlerimize bar oturumunu cazip hale getirmek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Bar sandalyelerimiz en az masa sandalyelerimiz kadar rahat, bar tezgahımız servis açmak için gereğinden de fazla geniş, bardaki misafirlerimizin önlerinde prizler ve askılar var, bar alanımızın üstü ve etrafı açılıp bahçe oturumuna dönebiliyor. Çok fazla çeşit kokteylleriniz de var ve bu konuda da konuşalım isterim. Peki iddialı mısınız? 52 çeşitten oluşan kokteyl menümüzle gerçekten de iddialıyız. Dünya klasiklerini de içeren menümüzde bizim kendi tariflerimize de sıkça rastlamak mümkün. Kokteyllerimizi hazırlarken kullandığımız ürünlerin kalitelerinin en üst düzeyde olmasına çok özen gösteriyoruz. Aynı yemeklerimizde olduğu gibi kokteyllerimizde de gurme lezzetler sunmayı hedefliyoruz.
Lezzetiniz ile damaklara hitap ederken, müziğinizle de ruha hitap ediyorsunuz. Ne tarz müzik dinleyebilecek misafirleriniz? Müzik sistemimiz Murat Uncuoğlu ve Ertuğrul Karasatı tarafından en son teknolojiler kullanılarak biraraya getirildi. Müziklerin tarzı konusunda da Power FM’den Cem Nadiran’ın danışmanlığı doğrultusunda ilerliyoruz. Sonuçta iyi müzik olmadan keyifli bir yeme içme tecrübesinin yaşanabileceğine inanmıyoruz. Cem Nadiran’ın danışmanlığında gene Power FM DJ’lerinden Ali Yılmaz Salı-Cumartesi arası haftanın beş günü misafirlerimize 17.30 - 02.30 arası Soul, Deep House tarzında yabancı ağırlıklı müzik ziyafeti sunuyor. Müziğin temposu 17.30-19.30 arası iş çıkış saatlerinde yüksek başlıyor, 19.30-23.00 yemek müziği temposuna iniyor ve 23.00 – 02.30 bar saatinde tekrar yükseliyor. Gelelim Sevgililer Günü'ne... Malum az kaldı. Var mı özel bir etkinlik? Sevgililer Günü'ne özel menümüz hazır. Bunun dışında Sevgililer Günü'nü misafirlerimize en anlamlı şekilde geçirtmek için yakın zamanda belirlenecek bir canlı müzik etkinliğimiz de olacak.
93
İSTANBUL'DA KALİTENİN KEYFİN LEZZETİN ADRESİ...
Lezzet Durağınız
Ocakbaşı Keyfi
Panaromik Manzara
ALi Ocakbaşı Nişantaşı Nişantaşı Mah. Teşvikiye Cad. City's Nişantaşı AVM Mahalle Katı No:162 Şişli / İstanbul Tel: 0 212 373 26 15 ALi Ocakbaşı Karaköy Arap Camii Mah. Tersane Cad. Kardeşim Sok. Grifin Han No:45 Kat:4 Karaköy / İstanbul Tel: 0 212 293 10 11
Yrd.Doç.Dr Nuri Sezer Grafik Sanatçısı
İLLÜSTRASYON İ
llüstrasyon 13. yüzyılda adını almış, pırıltı anlamına gelir . 15. yüzyılın başında gösterge,belirti, görünüm,görsel anlatım Latince’de ışıltılı sunum, yazı dilinde edebi bağlamda görsel fikir verme aydınlatma, diğer anlamında açıklığa kavuşturmak, açıklamak, sunmak olarak yansımıştır.
Mücevher Alışveriş Festivali 6-9 Şubat 2014 tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenecek olan “Jewelry Shopping Fest Istanbul” da; baş döndüren modeller, elmaslar, pırlantalar ve mücevherler sürprizlerle birlikte tüketiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda “Jewelry Shopping Fest Istanbul” da, Minik Kalplerle El Ele (MİKA-DER) Derneği yararına düzenlenecek yardım gecesine de imza atılacak.
Günümüzde bir konunun resimlenerek anlatımına ,yorumlanmasına “İllüstrasyon” adı verilir. İllüstrasyonlar çizim ve boyama malzemeleriyle hazırlanmalarının yanı sıra, fotoğraf, kolaj ve bilgisayar tekniklerinden yararlanılarak da yapılmaktadır. İllüstrasyonlar, kullanım alanları açısından üç grupta toplayabiliriz. Reklam İllüstrasyonları Bilimsel ve Teknik İllüstrasyonlar Yayın İllüstrasyonları. Bunu en iyi ifade etmek isteyenler de çocuklardır,kurdukları hayali, resmetmek onlara belki bilmeden İllüstrasyon kavramını aşılamıştır. İllüstrasyon sadece çizim ve resim tekniği değildir,fotoğrafla da İllüstrasyon çalışmaları yapılabilir,örneğin bir gölün kenarında şişe içinde bir mesaj fotoğrafı, illüstratif bir çalışmadır,yine bir kan lekelriyle ayak izi bir illüstrasyon çalışması olabilir,genelde sinema afişlerinde görülen çeşitli çalışmalar, filmin içeriğinden faydalanılarak yapılmış çalışmalardır. İllüstrasyonu oluşturma alanı günümüzde çok genişlemiştir,fotoğraf,çizim ve boyama,bilgisayar ortamında,tabletler ve proğramlarla yapılan çalışmalar çok gelişmiş olup zaman zaman bilgisayar proğramlarıyla yapılan İllüstratif çalışmaları,fotoğraftan ayırtetmek zordur. Ama bana göre el işçiliğiyle yapılmış işlerin tadı,kağıdın dokusundan,kalemin yapısına,fırçanın izinden,boyanın verdiği tada ulaşmak başkadır. Sağlıktan tutun,gıda,moda,kuyumculuk,otomotiv vs.sektörlerin hepsinin basın ve yayın ortamında reklamlarında sıkÇa rastlarız. Tabiki hersanatın olduğu gibi,bununda soyut ve somut kavramları vardır,kimisi kurduğu hayali, kimiside bildiği, anladığı, alıştığını uygular yaptığı eserde.Bazen sanatcıyı yaratan sanattır,her zaman sanatı yaratan sanatçı olmasına karşılık. Yaşamın ,sanatçıya ve etrafına yaşattıkları ,sanatçıya konu olmaktan kurtuklamaz.
Ülkemizin dünya arenasında imaj kazandığı sektörlerden biri olan mücevher sektörü, ilk defa düzenlenecek bir organizasyona hazırlanıyor. İhtisas fuarlarından çok farklı bir konseptle oluşturulan “Jewelry Shopping Fest Istanbul” nihai tüketiciler için kapılarını açacak. Jewelry Shopping Fest Istanbul, 6-9 Şubat 2014 tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ilk defa organize edilecek, Türkiye’nin tek mücevher alışveriş festivali olacak. Şıklığı önemseyen, modayı takip eden ve takı tutkunu tüm kadınlar ve beyler, Sevgililer Günü öncesi farklı markaların yüzlerce ürün alternatifini bir arada bulabilecek. Sevgililer Günü alışveriş heyecanı bu festivalde yaşanacak Jewelry Shopping Fest Istanbul’da Sevgililer Günü’nün vazgeçilmez hediyesi mücevherler tüketiciyle buluşacak. Sevgililer gününden önceki son hafta organize edilecek, ünlü tasarımcıların koleksiyonlarının da sergileneceği etkinlikte hayalindeki mücevherleri arayan kadınlar mücevherdeki son trendleri yakından görme ve satın alma fırsatı elde edecekler. Tabi Sevgililer Günü’nde ne alsam diye düşünen beyler için de alternatifler sonsuz. MİKA-DER için yardım gecesi düzenlenecek Tam bir festival havasında geçecek olan Jewelry Shopping Fest Istanbul, aynı zamanda büyük bir sosyal sorumluluk projesine de imza atıyor. Minik kalplerle el ele Derneği (MİKA-DER) yararına gerçekleştirilecek olan gala gecesinde çok özel isimler ve ünlü sanatçılar çocuklar için bir araya gelecek. Defileler ile daha da renklenecek olan gecede gelen konuklar firmaların çok özel ürünlerini görme şansı yakalayacaklar. Kapılarını ilk defa birçok sürprizle açacak olan Jewelry Shopping Fest Istanbul’da, UBM Rotaforte giriş ücretinin yarısını yine aynı derneğe çocuklar yararına aktaracak.
96
VOIR HABER
Jewex’de Tarihi Değişiklik
Jewex Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı’nın başarı çıtasını yükseltmek için tarihi bir değişiklik yapıldı. 5 yıldır Şubat’ta gerçekleşen fuar, turizm sezonu öncesi olan Mayıs ayına alındı. Gençiz Fuarcılık Genel Müdürü Osman Gençer işbirliği yaptıkları sektör talebi nedeniyle tarih değiştirdiklerini ifade etti.
5000 yıllık tarihi geçmişe sahip Anadolu kuyumculuk mesleğinin günümüzdeki temsilcilerini 5 senedir vizyona çıkaran Jewex 2014 Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı yine heyecanla bekleniyor. Fuarın açılmasına haftalar kala bir basın toplantısı düzenleyen Gençiz Fuarcılık Genel Müdürü Osman Gençer hazırlık çalışmaları hakkında bilgi verdi. Dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz döneminde dünyanın ilk altın parasının basılığı coğrafyada başlattıkları organizasyonun kuyumcuların çıkış yakaladığı bir eşik olduğuna dikkat çeken Gençer, fuarların özellikle ekonominin zor zamanlarında sektörlerin can simidi olduğunu vurguladı. Gençer, “Küresel bir ekonomik darboğazın yaşandığı dönemde önemli bir cesaret örneği gösterdik. Sektörle sıkı bir işbirliği yaparak Jewex Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı’nı açtık. Türk kuyumculuk endüstrimizin üretim ve pazarlama gücünü gösterdik. İlk fuarımız ekonomik krizin reçetesi oldu. Katılımcı firmalarımız aldıkları talep ve siparişlerle bir yıllık üretim planlamalarını yaptılar. Ekonominin kan kaybettiği dönemde katılımcılarımızın bir kısmı pazarlarını korurken büyük bölümü yeni pazarlara açıldı. Daha ilk yılında bu yönüyle fuarımızın başarısı özel bir önem kazandı. 6 yıl kadar önce dalga boyu çok yüksek krizi Jewex Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarıyla aşan kuyumcularımız dalga boyu değişen krizleri yine aynı fuarla fırsata dönüştürebileceklerini iyi biliyorlar. Ve mayıs ayındaki fuara titiz bir hazırlık yapıyorlar. Katılımcılarımızın ve ziyaretçilerimizin başarı tablosunu daha da zenginleştirmek adına ciddi bir hazırlık çalışmasını Gençiz Fuarcılık ekibimiz gerçekleştirdi. 3 günlük fuar, Rusya’dan Kuzey Afrika’ya, Doğu Avrupa’dan yakın Asya’ya, Ortadoğuve Türk Cumhuriyetleri’ne kadar uzanan geniş coğrafyadaki önemli alıcılarla katılımcılarımızı buluşturacak. İşbirliği imkânı sunacak”dedi. Jewex 2014 Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı 2-4 Mayıs 2014 tarihlerinde İzmir Uluslararası Fuar Alanı’nda gerçekleşecek. Kuyumculuk ve saat sektörünün yine Ege Zirvesi niteliğini taşıyacak olan fuara yaklaşık 150 seçkin firma katılacak. Katılımcılar altın, mücevher, gümüş takılar, değerli ve yarı değerli taşlar, inciler, incili takılar, 100
saatler, makine, alet ve ekipman, kuyumculuk vitrin dekorasyon ve sergileme ürünleriyle güvenlik gereçlerindeki trendleri dokunma mesafesine taşıyacak. Kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren veya sektöre hizmet veren üreticiler, toptancılar, perakendeciler, ihracatçılar, ithalatçılar ve tasarımcılar, sektörün geldiği son noktayı Jewex 2014 Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı kapsamında açılan standlardan takip edecek.Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluştuğu coğrafi konumuyla kısa sürede ulaşım imkanı sağlanabilen İzmir'deki fuara Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Akdeniz ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, ABD, Avrupa Birliği, Birleşik Arap Emirlikleri, İsviçre, İtalya, Almanya, İspanya, Rusya Federasyonu, İsrail, Polonya ve Letonya'dan çok sayıda ziyaretçi bekleniyor. Yaratıcılıkta sınır tanımayan mücevher sektörüne yeni tasarımcılar kazandırma amacıyla her yıl düzenlenen “Mücevher Tasarım” yarışmasının Jewex 2014 Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı teması “Başkalaşımlar” olarak belirlendi. Aramaktan geri durmayan, kaybolmaktan ürkmeyen, yaratıcılığı evrensel düzlemde işlemekten vazgeçmeyen bir bakış açısıyla mücevhere bambaşka bir pencereden bakılmasını sağlayacak yarışmaya son başvuru tarihi 20 Mart. Serbest takı tasarımcıları, kuyum işinin herhangi bir kolunda faaliyet gösteren meslek sahipleri, üniversitelerin güzel sanatlar ve takı tasarım bölümü öğrencilerinin ilgi göstereceği yarışmada tasarımlar ön eleme ve final jürileri tarafından değerlendirilecek. Finale kalan eserler fuar sırasında bir defile ve ödül töreniyle sektöre tanıtılacak. Jewex 2014 Alyans, Altın, Mücevher, Gümüş Takı ve Saat Fuarı’nın önemli bölümlerinden biri olan takı defilesinde yer almak için katılımcılar arasında rekabet başladı. Defilenin verimli geçmesi açısından mücevher sektöründe ayrı bir yere sahip olan sadece 5 firmanın eşsiz değerdeki koleksiyonlarının podyuma çıkmasına müsaade edilecek. Türkiye’nin ünlü mankenlerinin görev alacağı defilede paha biçilemeyecek kadar değerli takılar yerli ve yabacı sektör profesyonellerine sunulacak. Basın kurumlarının büyük ilgi göstereceği defile, bazı televizyon kanalları tarafından canlı olarak yayınlanacak.
102
Byglossarist Müge Bilgin Akdaş
Daha anlamlı bir "14 Şubat"... 14 Şubat; hediyelerin, kırmızı güllerin havada uçtuğu, aşkın dile geldiği en kırmızı günlerden biri. Bu kişiye göre değişen anlamlı/anlamsız günün üzerine yıllardır yazılıyor, çiziliyor. Bu günün hakkını veren tüm sevgililerin, sevenlerin "Sevgililer Gününü" kutlar, güne farklı anlamlar katmak isteyenler için de çok faydalı bir alternatif sunmaktan gurur duyarım. 14 Şubat "Dünya Kitap Değiş Tokuş Günü". "Dünya Kitap Değiş Tokuş Günü" bir süredir, Türkiye dahil tüm dünyada kutlanan çok anlamlı günlerden biri. Amacının, kitaba ulaşamayan çocuklara bağış kitapları ulaştırmak ve onlara okuma zevkini yaşatmak olduğu bu günde neler mi yapabiliriz? * Tanıdığınız veya tanımadığınız bir çocuğa, yeni veya kullanılmış bir kitap hediye edebilir, * Çocukların çok olduğu bir bekleme odasına, -örneğin bir sağlık ocağının bekleme bölümünde-, yeni ve eğlenceli bir kitabı bırakabilir, * Ya da çocuklarınızın büyüdükleri için artık okumadıkları kitapları güzelce paketleyip, çeşitli organizasyonlara bağışlayabilirsiniz. Eğlenceli sitelerini incelemek ve bu anlamlı etkinliği daha çok kişiye duyurmak isteyenler için işte linki http://bookgivingday.com/ Ayrıca sitede katılımınızı desteklemek için her yıl için özel tasarlanan, kitabın iç kapağına yapıştırılan ve sahibinin adını gösteren desenli kağıtlar mevcut. Bunları da ücretsiz indirebilir ve çıktılarını alabiliyorsunuz. Ve işte 2014 yılının tasarımlarından biri;
Paranoyak Yazar: Dennis Diclaudio Türü: Psikoloji
Sayfa Sayısı: 208 Sayfa Yayın Evi: NTV
Pek çoğumuz, kendine itiraf edemese bile, ortaya çıkmak için fırsat kollayan bir ruhsal bozukluğu olduğuna inanır. Kimi kötü ruhlu ikizinin şerrinden korkar, kiminin penisi çalınacak diye ödü kopar. Kimi annesinin gizli bir robot olduğundan şüphelenirken, kimi güne Fransız aksanıyla başlar. Bazıları akşam yemeğini İngiltere kraliçesiyle yediğine yemin ederken, bazıları çoktan ölmüş olduğuna yürekten inanır. Bazısı elma tadındaki perdelerin masmavi bir Çarşambaya çok yakıştığını düşünürken, bazısı ilgi görebilmek için kolunu kesmeyi göze alır. Bazılarının ruhu bedenine sığmazken, bazılarının elleri arabaya sığmayacak kadar kocamandır. Sadece o kadar mı? Peki ya fırından yeni çıkmış nefis bir turta yerine tebeşir yemeyi tercih eden Pikalar? Ya da karısını lezzetli bir biftek gibi gören Windigolar? Paranoyak kitabı, en yersiz obsesyonlardan en imansız psikozlara kadar, nedenleri ve tedavi önerileriyle, birbirinden tuhaf 45 ruhsal bozukluğu tanıtıyor. Aslında "İç Ses"lere bakacak olursanız, her hastalık kendini anlatıyor. Dünyaca ünlü tıp yayıncısı Elsevier'in editörü, aynı zamanda mizah yazarı ve komedyen Dennis DiClaudio, aynadan her gün size bakan hergelenin çok da kötü niyetli olmadığını, herkesin herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi biri olabileceğini söylüyor. Hem zaten Nabokov A harfinin "Yıllanmış tahta renginde" olduğunu söylüyorsa, köşe yazarı Ja'far Abbas penis-eritici robot tarağına karşı okurlarını uyarıyorsa, insanlar seçimlerde kitleler halinde folie a plusieurs (çoklu çılgınlık) yaşıyorsa, korkacak bir şey yok. Niye mi? Çünkü "Hayat kaygısız geçirilmeyecek denli kısa".
byglossarist.wordpress.com glossarist@windowslive.com 104
Birbakış Burak KAPLAN
Okan Üniversitesi GSF Araştırma Görevlisi burak.kaplan@okan.edu.tr
2013’ün En İyi Yabancı Filmleri S inema adına oldukça verimli geçen bir yılı, 2013’ü geride bıraktığımız şu günlerde ‘senenin en iyileri’ listelerini hazırlamak bilirsiniz ki adettendir. Ben de bu ay köşemde, bana göre senenin en iyi yabancı filmlerini sizlerle paylaşmak ve bu filmleri sizlere yeniden bir hatırlatmak istedim. 1. Lore (Cate Shortland) II. Dünya Savaşı üzerine çok film yapıldı, evet! Fakat savaşın sonrasında, ardında neler bıraktığına odaklanan pek de film yok elimizde. İşte Avustralyalı yönetmen Cate Shortland’in filmi, Avrupa’nın yaşadığı bu yıkıma, bir nazi ailesinin çocuklarının gözünden bakıyor ve etkileyici bir yol hikayesi anlatıyordu. Henüz çocukluk yıllarımızda üzerimize giymeye niyetlendiğimiz kimlikleri sorguluyor ve ebeveyn -çocuk doğası üzerine uzunca bir süre düşünmemizi sağlıyordu. Senenin en iyisi ünvanını da sonuna kadar hakediyordu. 2. Gravity (Alfonso Cuarón) Alfonso Cuarón’un ‘uzay filmi’ zaten sinemaya sunduğu teknik yeniliklerle bile bu listede kendine kolaylıkla yer bulurdu. Seyirciyi ikiye böldüğü üzere ‘bütün numarası tekniğinde’ gibi bir film de değildi perdede izlediğimiz. Hikayesinin üzerine çalışılmadığı, filmin fazla ‘sade’ olduğu iddiaları ise aslında Gravity’nin gücüne güç katan etkenlerdi. Tüm bu tartışmalar hala süredursun biz izlediğimiz filmin uzun yıllar sonra bile hatırlanacağına eminiz. 3. Inside Llewyn Davis (Ethan Coen, Joel Coen) Dışarıdan bakıldığında her ne kadar Coen’ler ne çekse zaten ‘senenin en iyileri’ listelerinde yerleri hazır gibi bir imaj oluşmuş olsa da durum aslında hiç de düşünüldüğü gibi değil. Çünkü Inside Llweyn Davis son yıllarda izlediğimiz en iyi müzik filmi! Ayrıca bilindiği üzere söz konusu ‘kaybeden hikayeleri’ olduğunda bu işi Coen’lerden iyi yapan da pek yok. 4. Before Midnight (Richard Linklater) Linklater’ın 90’larda yarattığı ünlü aşk hikayesinin son filmi, serinin önceki filmlerinden alıştığımız romantizmi terk ediyor ve kendini ikili ilişkiler gerçekliğinin kollarına bırakıyordu. Bu da serinin son filmini sadece ‘farklı’ bir devam filmi yapmakla kalmıyor, bir de bize masalların ‘geceyarısı’ geldiğinde sona erdiğini hatırlatıyordu. 5. Epizoda u zivotu beraca zeljeza (Danis Tanovic) Boşnak yönetmen Danis Tanovic’in filmi yılın son haftasında karşımıza çıkan bir sürprizdi. Bosna Hersek’te yaşanmış gerçek bir olayı, dökü-drama türünde - olayı yaşayan insanlarla aynı olayı yeniden canlandırarak – çekme cesareti bile filmi bu listeye sokmaya yetiyor aslında. Buna bir de Tanovic’in hikayenin içeriğine çok şey katan ‘dar gelirli’ rejisi de eklenince filmin etkileyiciliği daha da artıyordu.
106
VİZYON SEÇKİLERİ PARA AVCISI Yönetmen: Martin Scorsese Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Jonah Hill, Margot Robbie Gösterim Tarihi: 07 Şubat 2014 Martin Scorsese, New York’a geri dönüyor! Ünlü yönetmen, son dönemdeki favori oyuncusu Leonardo DiCaprio’yu da yanına alarak, Jordan Belfort’un otobiyografik kitabını perdeye uyarlıyor. Belfort’u DiCaprio’nun canlandırdığı Para Avcısı, 90’larda geçen bir borsa ve dolandırıcılık hikayesi anlatıyor. Belfort’un kitabını senaryolaştıran isim ise ünlü tv dizisi Boardwalk Empire’ın yaratıcısı Terence Winter. Film, bu yılın Oscar yarışında da adından sıkça söz ettirecek muhtemelen.
Her Yönetmen: Spike Jonze Oyuncular: Joaquin Phoenix, Scarlett Johansson, Amy Adams Gösterim Tarihi: 14 Şubat 2014 Spike Jonze, senarist Charlie Kaufman ile yollarını ayırdığından beri ağırlıklı olarak kısa film ve belgesel çalışmalarıyla ilgileniyordu. 2009’da ise Maurice Sendak’ın Where the Wild Things’ini sinemaya uyarlayan yönetmen, bu kez kendi orijinal senaryosu, Her ile karşımızda. Her, özellikle başrol oyuncusu Joaquin Phoenix’e büyük bir sorumluluk yüklüyor. Zira oyuncu, neredeyse tüm film boyunca bir telefon operatörü ile konuşuyor ve yalnız oynuyor.
RoboCop Yönetmen: Jose Padilha Oyuncular: Joel Kinnaman, Gary Oldman, Abbie Cornish Gösterim Tarihi: 14 Şubat 2014 Paul Verhoeven’in 80’li yıllarda başlattığı RoboCop serisi bu ay bir yeniden çevrimle uzun bir aradan sonra sinemalarımıza tekrar konuk oluyor. Hikayeyi en baştan anlatacak olan bu yeni RoboCop filmini, kendi ülkesi Brezilya’da çektiği Elite Squad filmleri ile tanınan Jose Padilha yönetiyor. Yeni filmin zengin oyuncu kadrosu ise gözden kaçırılmaması gereken bir diğer önemli nokta. Michael Keaton’ı uzun yıllar sonra yeniden bir ‘kötü adam’ rolünde izlemek için hazırlanın.
HABERLER c86.Oscar Ödüllleri adayları açıklandı. Adaylık yarışında, David O. Russel’ın filmi America Hustle ve Alfonso Cuaron’un uzay filmi Gravity 10 dalda adaylıkla başı çekerken, The Wolf Wall Street ve 12 Years a Slave’de kazandıkları 9 adaylıkla geceye çekişme katacaklar. c2015’ün yılının yaz aylarında vizyona gireceği açıklanan Batman vs. Superman filminin vizyon tarihi, çekim sürecinin gecikmesi sebebiyle Mayıs 2016’ya ertelendi. Film, özeliikle Ben Affleck’in ortaya nasıl bir Batman karakteri çıkaracağı ile ilgili merak uyandırıyor.
VOIR KÜLTÜR
SANAT
FESTİVAL
Ödül rekortmeni filmlerle “Doğaya Dokun” Dağ Kültürü Derneği tarafından düzenlenen 9'ncu Dağ Filmleri Festivali, 25 Şubat - 2 Mart 2014 tarihlerinde; doğa, keşif, macera ve belgesel sinema tutkunlarıyla buluşuyor. Festivalde ödül rekortmeni filmlerin yanı sıra macera ile adrenalin dolu 50’ye yakın film ücretsiz gösterilecek.
Film sayısında rekor artış Dünya festivallerinde gösterilen 600’den fazla film arasından belirlenen 2014 seçkisi 50’ye yakın filmden oluşacak. Filmler; “Ülkemizden”, “Dünyadan”, “Keşif Ruhu”, “Doğa-Çevre-İnsan”, “Su Dünyası”, “Bisiklet”, “Kayak” olmak üzere, 7 tema başlığı altında toplanıyor.Seçkide; rafting, dalış, dağcılık, kaya tırmanışı, base jump, kayak, dağ bisikleti gibi doğa sporlarının yanı sıra, çevre ve doğa belgeselleri ile gezi, keşif ve insan hikayeleri de yer alıyor. Dinamik etkinlikler de var… Festival kapsamında; kitap sergileri, söyleşiler ve ödüllü yarışmalar da düzenleniyor. Geniş bir izleyici kitlesine hitap eden Dağ Filmleri Festivali kapsamındaki bu etkinliklerle; dağ ve doğa bilincine dikkat çekiyor, ulusal dağ ve doğa belgeselciliğine katkı sağlayarak doğa kültürü alanındaki önemli bir boşluğu dolduruyor. National Geographic Dergisi’nin de ana basın sponsoru olduğu festivalin programıyla ilgili bilgi almak ve etkinlikleri takip etmek için, aşağıdaki iletişim adreslerini kullanabilirsiniz.
Türkiye'nin, dağ, keşif ve macera konulu, ilk ve tek film festivali olan Dağ Filmleri Festivali, 25 Şubat'ta, İstanbul Beyoğlu'ndaki çeşitli mekanlarda izleyicileriyle buluşuyor. 2 Mart'a kadar sürecek festivale bu yıl; Fransız Kültür Merkezi, Galatasaray Aynalı Geçit ve Pusula Sanat Galerisi ev sahipliği yapacak.
SERGİ ALPTEKİN YÜKSEL "Aynadan Düştüm"
QUASARHEAD 31 Ocak - 15 Haziran
19 Şubat - 4 Mart 2014 Galeri Eksen
StedelijkMuseum / Amsterdam
Quasar heykeli Hollanda’nın en ünlü müzesinde!
Çoğunlukla kültürel ve mimari yapıları deforme ederek, iç dünyasındaki görülemeyen İstanbul’a kendi portreleriyle ironik göndermeler yapan Alptekin Yüksel’in , ‘Aynadan Düştüm’ isimli sergisi 19 Şubat – 4 Mart ‘ ta Galeri Eksen’de izlenebilir.
KEREM AĞRALI "Homo Evolution"
13 Şubat 2014 - 23 Mart 2014 Mixer
108
Kerem Ağralı, son dönem işlerinden oluşan kişisel sergisiyle kendi sanatsal değişiminin içinden Homo Sapiens’in dönüşümüne tanıklık ediyor. 13 Şubat 2014 - 23 Mart 2014 arası Mixer'de.
Hollandalı ünlü iç mimar ve tasarımcı MarcelWanders, Quasar İstanbul için özel olarak tasarladığı bir yüzü Asya’yı, bir yüzü Avrupa’yı temsil eden kadınheykeli ‘QuasarHead’i, Türkiye’den önce Avrupa’da sanatseverlerle buluşturacak. Dünyanın en prestijli müzelerinden biri olan Stedelijk’te 4 ay süreyle sergilenecek heykel;mimar, tasarımcı ve sanatçıların ağırlıkta olduğu milyonlarca seçkin ziyaretçiye İstanbul’u anlatacak.
MÜZİK
SALON İKSV
JOHN DIGWEED 14 Şubat 2014 Saat: 23.30
İsveç’ten Indie Pop: Jens Lekman geçmiş ve günümüzün kaybolmuş pop öğelerini, mizahi bir dille, romans ve melodik temalarla harmanlayarak canlı bir müzik vaat ediyor. Garanti Caz Yeşili kapsamında hayranlarıyla buluşacak olan Lekman, 14 Şubat Cuma ve 15 Şubat Cumartesi 21.30’da, solo performans sergileyeceği Salon sahnesinde olacak.
Aşkın Ritmini Hissedin! Müziğe başladığı ilk yıllardan bu yana yolları Sasha’yla hep kesişen bir diğer efsane John Digweed, 14 Şubat cuma gecesi indigo’da! John Digweed’i anlatmaya kelimeler ne yazık ki yetmiyor. Onu anlamak için yapılabilecek en doğru şey, Digweed, 14 Şubat 2014 Cuma gecesi indigo kabinine geçtiğinde, orada olup tarihi bir geceye tanıklık etmek ve sabahın ilk ışıklarına kadar dans etmek!
GARAJİSTANBUL Şubat ayında da iddialı!
Değişen yüzü ve kalite iddiasıyla yola çıkan garajistanbul, Şubat ayında da birbirinden iddialı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. İstanbul’da canlı performans mekanı söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimlerden olan ve yeni yüzü ile birçok mekan arasından sıyrılan “garajistanbul”, Şubat ayında ilkleri gerçekleştirerek, daha önce Beyoğlu’nda hiçbir mekanda sahne almayan Türkiye ve dünya yıldızlarını müzikseverler ile buluşturuyor. 14 Şubat 2014 - Bülent Ortaçgil & Birsen Tezer 15 Şubat 2014 - !f İstanbulPartisi 21 Şubat 2014 - Pentagram 22 Şubat 2014 - Aylin Aslım, Malt, Zakkum 23 Şubat 2014 - Ensiferum 28 Şubat 2014 - FG – MaceoPlex
SAHNE
İngiltere’den Folktranika: İngiliz deneysel folk grubu olan Tunng, Sam Genders ve Mike Lindsay tarafından 2003 yılında kuruldu. Bugüne dek beş albümün yanı sıra pek çok single yayınlayan grup, son stüdyo albümleri Turbines’i geçtiğimiz yaz piyasaya sürdü. Özellikle Bloc Party’nin “The Pioneers” şarkısını cover’lamasıyla tanınan Tunng, elektronik etkili folk müzikleriyle 21 Şubat Cuma akşamı 22.30’da Salon sahnesinde yerini alacak. Danimarka’dan Dream-Pop: Danimarkalı multi-enstrümantalist Brian Batz'ın projesi olarak başlayan dream-pop grubu Sleep Party People Boards Of Canada, David Lynch ve Erik Satie'nin çalışmalarından ilham alıyor. Avrupa ve Asya turları ile dinleyici kitlesini iyice genişleten grubun yeni albümü, 2014'te raflardaki yerini alacak. Sleep Party People, 22 Şubat Cumartesi günü 22.30’da tavşan maskeleriyle Salon’da sevenleriyle buluşmaya geliyor. Fransa’dan Caz-Fusion: 2012’de “Fransa’nın Grammy’si” olarak gösterilen ödüle aday olan Guillaume Perret & The Electric Epic, 2008 yılında Guillaume Perret tarafından kurulmuş bir Fransız caz-fusion grubu. Guillaume Perret’nin saksafonuyla yeni “sound” deneyleri yaptığı parçalarda modern caz, funk ritimleri ve metal çığlığı biraraya geliyor. Garanti Caz Yeşili kapsamında sahne alacak olan Guillaume Perret & The Electric Epic, 27 Şubat Perşembe akşamı, 21.30’da Salon’da sahne alacak.
AZİZCE 12-20-27 Şubat 2014
Saat: 20.30 Bakırköy Belediye Tiyatroları (BBT) Turhan Tuzcu Sahnesi
109
111