Voir kasım 2013 online dergi

Page 1

Okan Bayülgen’den Fotoğraf Sergisi

HAKAN AKKAYA

“Her İnsanın İki Rengi Olduğuna İnanıyorum”

Yaşam

Son Sürat Hayat ONUR KARAKAŞ

LOVE

ATLANTİS ARADIĞINIZ HERŞEY

Bade İşçil Sualp

“İyi Oyuncu Karşısındakine Oyun Verebilendir”






VOIR

KASIM - 2013 SAYI: 13 KAPAK: ATLANTİS KARAKAŞ İmtiyaz Sahibi VOIR Magazin Adına Nurseli GÖKÇÜL nurseligokcul@voirmagazin.com Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Gonca ÇİPE Genel Yayın Koordinatörü A.Faruk GÖKÇÜL / faruk@voirmagazin.com Editör / Gonca ÇİPE / gonca@voirmagazin.com Kreatif Direktör / Burcu Tokoğlu İNCESU burcu@voirmagazin.com Görsel Yönetmen / Günseli Top ÖZ gunseli@voirmagazin.com Moda Tasarımcısı / Erol ALBAYRAK erolalbayrak@voirmagazin.com Kurumsal İletişim Müdürü / Özden BÖLÜKBAŞI ozdenbolukbasi@voirmagazin.com Sanat Danışmanı / Faruk ÖZ Reklam Koordinatörü / Burak GÖKÇÜL burak@voirmagazin.com Reklam Satış Müdürleri Gözde Burcu TOP / gozde@voirmagazin.com Ebru Akçer İŞSEVEN / ebru@voirmagazin.com Yayın Danışmanları / Av. Hamdi ÇİYİLTEPE Yrd. Doç. Dr. Nuri SEZER Karadeniz Temsilcisi / Mustafa İSLAMOĞLU Ege Bölge Temsilcisi / Günseli Top ÖZ Marmaris Filarmoni Derneği Katkıda Bulunanlar / Kerim Can TEKİN, Cem ARPACI Renk Ayrımı & Baskı Teknik Basım Tanıtım Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Keyap Ticaret Merkezi Bostancıyolu Cad. F1 Blok No: 93 Y. Dudullu / İstanbul T. 0216 508 20 20 • F. 0216 508 20 45 www.teknikbasim.com Sertifika No: 24871

Dağıtım / Aras Kurye Yayın Türü / Aylık Süreli Yayın Yönetim Yeri ve İletişim Alemdar Mah. Nuruosmaniye Cad. No: 21 D:105 Eser Han Fatih - İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 522 15 51 www.voirmagazin.com info@voirmagazin.com

VOIR Magazin’in Tüm Hakları Saklıdır. Yerel Süreli Yayındır. VOIR Magazin’de yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri, yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bu dergide yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu uyarı VOIR Dergisi’nin birinci sayfasından son sayfasına kadar, içinde yer alan tüm haber, yorum, analiz ve öneriler için geçerlidir. İlan ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

4

Nurseli’den Değerli sektör mensupları,

B

izim için verimli bir fuarın ardından yeni sayımız ile sizlerleyiz. Bu sayıda özel isimleri konuk ettik dergimize. Birbirinden şık ürünleriyle göz dolduran; Karakaş Atlantis'in yeni koleksiyonu "Love Atlantis" kapak sponsorumuz oldu. Bade İşçil Süalp bizlere hayatının perdesini araladı. Oyunculuktan günlük yaşantısına uzanan ve dergimiz Kurumsal İletişim Müdürü, köşe yazarımız Özden Bölükbaşı’nın gerçekleştirdiği röportajı keyifle okuyacağınızı umuyorum. Takı sektörü için önemli olan İstanbul Jewelery Show gibi Moda sektörünü yakından ilgilendiren Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul da ekim ayı içerisinde gerçekleşti. Etkinlik, top modellerin yer aldığı, birbirinden şık kıyafetlerin sunulduğu değerli moda tasarımcılarının defilelerine ev sahipliği yaptı. Fashion Week vesilesiyle yollarımızın çakıştığı Hakan Akkaya ile de özel bir röportaj gerçekleştirdik. Her ikisine de dergimiz aracılığıyla teşekkür ederim. Bizim için bir onur ve mutluluk kaynağı oldular. Bundan sonraki sayılarımızda da farklı isimleri konuk edeceğimizi umuyorum. Farklı projelere tanık olduğumuz şu son günlerde, özellikle bir isimden etkilendiğimi ve takdir ettiğimi de belirtmeden geçemeyeceğim; Erdoğan Aşık… Vizyonel bakışına hayran kaldığım bu kişi, gerçekten sektörün yararına sayılabilecek işler yapmaya gayret ediyor. Bizler de ekip olarak, yayımlanmaya başladığımız ilk günden beri dikkat çekici içeriğimizle “Farkımızı” ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Hemen buradan bir yeniliğimizi de duyurmak isterim. Bu ay itibariyle dergimiz artık tabletlerde!... Bundan sonra dergimizi dijital olarak, gideceğiniz her yere rahatlıkla taşıyabilirsiniz. Bugüne kadar destekleyen ve desteklemeye devam eden herkese teşekkürü borç bilirim.

Nurseli GÖKÇÜL


58

VOIR MODA "Her İnsanın İki Rengi Olduğuna İnanıyorum" Hakan Akkaya

60

İstanbul'da Moda Rüzgarı Mercedes - Benz Fashion Week İstanbul

62

Tadasana Özden Bölükbaşı Köşesi

8

TAKI HABER "Teknoloji Size Ait İse Bilginizle, Değilse Paranızla" Berkay Altunbay, Roberto Bene

11

Cemil Elmas'la Geçmişten İzler

18

Türk Mücevher Sektörü İhracatı Eylül Ayında Tavan Yaptı, Ayhan Güner

19

Yeni Bir "Gong" Daha, Özcan Gümüş

20

Dev Markadan Nadir Bir Hediye, Nadir Metal

Siyah Beyaz Asalet Elif Doğan

22

Okan Bayülgen'den "Kendi Efsanesinin Peşinde" Fotoğraf Sergisi

78

VOIR YAŞAM Son Sürat Hayat, Onur Karakaş

24

Aradığınız Herşey, Love Atlantis

80

"Takı Başrol Oyuncusudur" Hasret Çınar

26

Sonbahar Kış Koleksiyonu Hazır Karakaş Atlantis Kuyumculuk

27

Atasay Zorlu Center'daki Mağazasını Açtı

82

VOIR MEKAN Modern ve Şık Bir Akşam Ali Ocakbaşı Ropörtajı

84

Eğitimli Personel Mi? Eğitilebilir Personel Mi? Kazım Şahin Köşesi

30

Son Haber, QR Kod

31

Yarım Ekmek Köfte Ya Da Bir Bakışta Aşk Nilgün Yüksel

100 Engelliye Bayram Hediyesi Ebru Gündeş ve Reza Zarrab 1000 Akülü Tekerlekli Sandalye Sözünü Tuttu

86

Altın İçin Alım Zamanı Mıdır? Dr. Mustafa Turhan Köşesi

88

Sektörün Gelişimine Katkı KİAŞ ve Harmony Akademi İşbirliği

90

Tanıtım Çalışmaları Hız Kazandı İstanbul Jewellery Show

92

Türk Minyatür Sanatı Yrd. Doç. Dr. Nuri Sezer

96

Bu Ambalaja Dikkat Jelatinsan, İsmail Türkarslan KÜLTÜR SANAT 32. Uluslararası Kitap Fuarı Müge Bilgin Akdaş Kitap Köşesi

Kasım Ayı Şans Taşınız Sitrin Fazıl Özen Köşesi

32 Moda Demek, Akım Demek Engin Çağlayan, Orotalia 34 “Her Yeni Fikir, Başlangıçta Diğerleri Arasında Azınlıkta Kalır”, İSGOLD 36

Yenilik Vazgeçilmez Bir Unsur Parlesos Kuyumculuk, Mehmet Acar

38

Öyle Gizli Kapaklı İşlerimiz Yok Gizil İnci, Mustafa Atayık

40

Sektörün Önündeki En Büyük Engel ÖTV Barış Lek, Sina Montür

46

Varlık Alımlarına Devam Murat Tırpan Köşesi

Yeni İKO Başkanı Sektörün İçinden Olmalı Erhan Hoşhanlı

50

KOSGEB Destekleri ve Başvuru Süreçleri Özlem Yalçın Köşesi

52 Bade "İyi Oyuncu Karşısındakine De Oyun Verebilendir"

Yeni Ne Var? Nev Mücevherat

2013-2014 Sonbahar / Kış Makyaj Trendleri

Doğada Aşk, Ajur Mücevher Takı Tasarım Yarışması

58

Modern Çizgiler Ser Diamond

98

62

Yeni Web Sitesi Dünyayı Ayağımıza Getiriyor Wings'in Yenilenen İnternet Sitesi

100 The Bling Ring Burak Kaplan Sinema Köşesi 5


VOIR EDİTÖRDEN

Ü

retirken gerçekten büyük keyif aldığımız, enerjisi bol, dolu dolu yeni bir sayı…

Neler var bu ay?

Takı sektörünün ileri gelen isimlerinden çarpıcı açıklamalarıyla bilgileneceğiniz, moda kokan sayfalarla görsel yolculuğa çıkacağınız ve popüler isimlerle yapılan samimi röportajlarla keyif alacağınız, sanatla besleneceğiniz… Beslenmek demişken, insanın zihnini, ruhunu da beslemesi lazım. Kişisel gelişimin belki de en baş ve ana kuralı bu. Geçenlerde İstanbul Business School’un düzenlediği “Zihintonik” seminerine de sırf bu yüzden katıldım. Eğitim direktörü Selim Geçit’in muhteşem anlatımıyla tutkunun ve farkındalığın altı çizildi. Birçok örneklerin ve egzersizin yapıldığı seminer, aslında hedeflerimize dikkat çekiyordu. İşlerini mutsuz yapan, hayallerini erteleyen insanların, aslında yaşadığını sanarak bu dünyadan ayrılışlarını anlatıyordu. Neden bu kadar bu konudan bahsettim? Tam da sektörümüz için çıkarılması gereken dersler yüzünden. İçinde bulunduğumuz sektörümüze bakıldığında inanılmaz tasarımların, çok değerli ustaların, sözel olarak değil, gerçekten vizyon sahibi insanların olduğunu görüyoruz. Ama ne yazık ki azınlık olarak kalıyorlar (dı). Artık bu durum nihayet değişiyor. Demek ki sektörümüz de “Farkındalığa” kavuşuyor. Açıkcası yıllardır hizmet ettiğim bu sektörde yepyeni başlangıçların,

6

yepyeni fikirlerin havada uçuştuğunu görmek bana mutluluk veriyor. Gencecik, pırıl pırıl gençlerimizin o muhteşem buluşları, zehir gibi beyinleri ile ürettikleri parlak projelere ihtiyacımız var. Neredeyse tüm dünyanın değiştirdiği tarihi kabuğu, sektörün de değiştirmesi; sadece “Kazanmak” değil, sektöre yararlı işlere de imza atması gerektiğinin farkında mısınız? Herkesin buradan geçim sağladığını düşünecek olursak, sadece “Kendi” işimize değil gençlerimizin önünü açarak yepyeni bir sektöre kavuşabiliriz. Tam da bunları düşünürken bir projeyi duydum ve buradan tebrik etmek; teşekkür etmek istedim. Şimdi detaylarını çok fazla veremeyeceğim bu işin mimarı İsgold… Proje; Aralık Ayının 25’inde Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olan ve yılbaşına yönelik “Outlet Fırsat Günleri” nde ilk olarak görücüye çıkacak. İsgold, yatırıma yönelik çıkartacağı yepyeni ürününü çok özel ve farklı etkinliklerle, deyim yerindeyse bomba gibi patlatacak. Projenin tamamını bilen biri olarak gerçekten tebriği hak ediyorlar. Çünkü sektöre hizmet eden bir tarafı da var bu projenin…Firma sahibi Erdoğan Aşık’ın vizyonu, genç nesil Erdem Aşık ve Kerem Yasin Kayalı’nın dokunuşlarıyla, bu proje bir yıl boyunca uçacak ve uçuracak… Sektör böyle projeler arttıkça gelişecek ve Dünyada’da hak ettiği yere kavuşacak diye düşünüyorum. Başta da dedim ya farkındalık ve tutku bu sektöre gerekli iki olgu. Vizyonu ise konuşmaya bile gerek yok…



Teknoloji Size Ait İse Bilginizle, Değilse Paranızla… Değişen pazarlama anlayışı tüm dünya ile birlikte ülkemizi de etkiledi. Artık hızlı yaşamın gerekliliği olan e-ticaret siteleri hayatımızın vazgeçilmezi halini aldı. Özellikle sektörümüzde yeni yeni oturmaya başlayan bu satış sisteminin farkına varıp, çeşitli dallarda uygulayan ve günümüzde de bunu başarıyla yürüten Roberto Bene ortaklarından Berkay Altunbay, işin inceliklerinin altını çizdi.

Tabi ama bu süre zarfında geliştirdiniz kendinizi. Değil mi?

Uzun yıllardır e-ticaret ile ilgileniyorsunuz. İlk satışınızı yaptığınızdaki duygu durumunuz nasıldı ve nasıl bir tepki verdiniz?

2005 senesinin Ekim aylarında robertopirlanta.com’dan ilk siparişimizi almıştık. Önüme bir mail geldi. Bodrum’da bir hanım safir ve pırlantadan oluşan bir sipariş vermişti. O kadar çok şaşırdım ki; inanamadım. Hemen telefona sarıldım. Karşılıklı müşterimiz ile sohbet ettik. Sonra hemen paketleyip yüzüğü yolladık. Bugüne kadar açılan her web sitesinde gelen her ilk sipariş yüreğimi hoplattı. 10 sene evvel açtığımız bilgisayar malzemelerinde, mobil operatörlerin hazır kartlarının online satılmasında… Hepsinde büyük mutluluklar yaşadık. Büyük tecrübeler edindik.

8

Hep geliştik, hep okuduk, hep araştırdık. Makale okunmayan bir hafta hatırlamıyorum. Arama motorlarının gelişimi ile binlerce sayfa tükettik. Çıkan yazılımları kurup kurup siliyoruz. Gelişimi kaçırmamak ve gelişimin içinde olmak için hayal dünyamıza bir girip bir çıkıyoruz. Peki halen ne durumdayız bu konuda? Özellikle sektör olarak soruyorum bunu.

Artık e-ticaret sitesi açmak da kolaylaştı. Ürünlerinizi ekleyebilir, çıkarabilir, fiyatlarını belirleyerek sitenizden sunabilirsiniz. Hatta en son sayımımda 170 adet pırlanta sitesi açıldığını isimleri ile biliyorum. Ama tabi site açmak, e-ticarete adım atmak oluyor. Çoğu ayda en fazla 1 ila 15 adet sipariş alıyorlar. İnanın emeklerine üzülüyorum. O kadar zaman harcıyorlar ki… Açılır açılmaz para kazanacak hayalleri sektör içinde halen mevcut. Ayrıca sektörün o garip insan çalıştırma politikası ile e-ticaret konusunda birini çalıştırmak… Ama bu bir zaman meselesi, adaptasyon meselesi. Zaman ile öğrenilecek şeyler.

İnternet ve e-ticaret yeni yeni hayatımızda kabul gördü. Siz bir de bundan uzun yıllar öncesinde başlamışsınız bu işe. Nasıl karşılandı o dönem?

Siz sonuçta bu işin eğitimini de aldınız. Avantajlarınız neydi rakiplerinize karşı?

İlk olarak bundan 11 sene önce internetten kontür satacağımı söylediğimde, komşum kahkaha atıp gülmüştü. Hele bir de bundan 8 yıl önce internetten pırlanta satacağız dediğimde ise tüm arkadaşlarımda bir tebessüm oluşmuştu. Çok zaman geçti. Çok sular aktı köprülerin altından.

Doların durumu, Amerika’nın sancıları, yanı başımızdaki yaşlı Avrupa, tüketimin azalması, insanların tasarrufta olması ekonomiyi zayıflatıyor. Tabi bu durum bizi daha yaratıcı, daha inovatif hale getiriyor. Yaratıcılığımız ve internet tekniklerimiz geliştikçe tüm internette daha çok görünür oluyoruz. 2013 Rober-


to Bene olarak ilk çeyreğimiz en kârlı senelerden birisi oldu. Bunun sebebinin arama motoru optimizasyonunda yaptığımız büyük değişim oldu. Kalbimiz yüreğimize geldi ama teknemizi doğru yöne çevirmeyi başardık. Çok mutluyuz ve şanslıyız ki, az araştıran bir sektörümüz var. Biz bu yöne döndürürken gemimizi, fark edebilen az oldu. Aslında en büyük avantajımız bu oldu diyebilirim.

zanmak ve harcamak için interneti iyi kullanmamız gerekiyor. Artık ister gazete, ister yemek bloğu, isterseniz bir e-ticaret sitesi açın… En önemli konu bu sitenizi milyonlarca kişinin görmesini nasıl en ucuza sağlayacaksınız? Teknoloji size ait ise bilginiz ile; size ait değil ise ancak paranızla …

Alışkanlıklar tüm dünyada değişkenlik göstermişken hayatımıza ve sanala yansıması nasıl oldu?

Türkiye’de kendi sektörümüz dışında da büyük değişimler ve gelişmeler var. Arama motorlarında Yandex hayatımıza girdi ise de Google’a hiç yaklaşamadı. Sosyal Medya’da kullanım yaş üst segmenti 55’lerden 65’lere geldi. Bu büyük bir gelişimdir. Çevrenizde İnstagram’dan resminizi beğenen bir amcanız ya da Facebook’ta yayınladığınız bir haberi paylaşan teyzeniz ortaya çıkabilir. Alışkanlıklarımız, yaşama tarzımız, her şey internet üzerine kurulu hale geldi. Okuduğumuz gazetenin soft copy’sini bile 3 - 5 liraya telefonunuza indiriyorsunuz. Hiç bilmediğiniz bir yerde güzel yemek yapan bir yeri, insanların tavsiyelerine göz atarak bulabiliyorsunuz. İnternet kolumuzda, gözlüğümüzde, cebimizde, masamızda, her tarafımızda. Zaman İstanbul’da o kadar hızlı akıyor ki, paramızı verimli ka9



Cemil Elmas'la

El-Malik Koleksiyonu

Mühr-ü Malik

GEÇMİŞTEN İZLER Tılsımlı Yol

Sadece Sultanlar ve Şehzadeler tarafından açılabilen El-Malik mührü, Sultan ve Şehzadelerin günlük yaşamlarındaki ihtiyaçlarının güvenliğini sağlayan koruyucu mühürdür. “Bu mühür bu güzel insanı korusun, yediği yemek, içtiği su temiz olsun, giydiği kumaş ona haz versin …” Cemil Elmas tasarım ekibi bu mührü taşıyan bu özel yüzüğü günümüzün sultanları ve şehzadeleri için özel olarak üretti.

Sonsuzluk düğümü mücevher tasarımlarının esin kaynağı meditasyondur. Sonsuzluk düğümü koleksiyonunun amacı vücudun yeteneklerini açığa çıkarmak ve doğal enerjisinin farkındalığını sağlamaktır. Tüy naifliği gösterir. El-malik Allah’in (c.c) bizleri koruması sonsuzluk düğümü bin asırdır bu topraklarda yaşayan insanların hayatlarının devamlılık sürecidir. Kazaziye topu kadınımızın doğaya sunduğu en büyük el emeğidir.

Tarihi Türk Takıları Koleksiyonu'ndan

Şehr-i İstanbul Koleksiyonu'ndan

Daye

Asmalı Pera

Pera’nın Asmalısı ve günümüz Beyoğlu’sunun gece mavisi . Beyoğlu gecelerinin enerjisi, hareketi ve gecelerinin rengini simgeleyen bu takılar İstanbul’un tarihinde, moderni yaşayanlar için Cemil Elmas tarafından özenle tasarlandı.

Şehr-i İstanbul Koleksiyonu'ndan Daye’lik Osmanlı Sarayı'nda önemli bir mevkidir. Bu mevkide bulunan kadınlar, nice şehzade ve sultan hanımların süt anneleri olduğu gibi tahta çıkan padişahlara da, süt annelik etmişlerdi. Bu nedenle Daye denilen süt anneler Osmanlı hanedanınca pek makbul muameleler gösterilmesi gerekenler olarak kabul edilmişlerdir. Sultan II. Mahmut kendisi için çok önemli olan Daye’sine çok özel bir yüzük hediye etmişti. Cemil Elmas üretim bölümünden Ohannes ve Rafı Sadekârları bu nadide yüzüğün 2012 versiyonunu sizler için üretti.

Cülus

3.Selim tahta çıkmasının ardından annesi Mihrişah Sultan’ın (Aygül Sultan) saraya gelişi sırasında düzenlenen cülus töreni için, devrin sadrazamı Koca Yusuf Paşa Isparta’dan 9000 adet gül getirilmesini ister. 3. Selim güller yerine annesine hediye olarak sadrazamın kuyumcu babasından elmaslarla süslü 9 yapraklı bir gül kolye yapmasını ister. Aygül Sultan saraya girerken törende boynunda bu kolyeyi taşır. Bu eşsiz kolyenin 2012 versiyonunu Cemil Elmas tasarım ekibi sizler için özel olarak üretti. "ADVERTORIAL" SAYFADIR. 11








Türk Mücevher Sektörü İhracatı Eylül Ayında Tavan Yaptı Türk mücevherine dünya pazarlarının talebi artıyor. Mücevher İhracatçıları Birliği’nin 2013 yılının dokuz aylık verilerine göre Türkiye’nin külçe altın hariç mücevher ihracatı geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 10,5 artarak 1 milyar 636 milyon dolara ulaştı. Sektör, sadece Eylül ayında geçen yılın aynı ayına oranla ihracatını miktar bazında yüzde 211, değer bazında ise yüzde 15,79 oranında artırdı. ise ilk sırada Yakın, Orta ve Doğu Asya ülkeleri yer alırken; bu bölgeyi Diğer Avrupa Ülkeleri, AB ve Kuzey Afrika ülkeleri takip etti.

Türk mücevher sektörünün ihracatı Eylül ayında tavan yaptı Mücevher İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2013 Eylül ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayı ile kıyaslandığında, miktarda yüzde 211,26 artış ile yaklaşık 422 ton, değerde ise yüzde 15,79 artış ile 207 milyon 280 bin dolar olarak gerçekleşti.

Eylül ayı sonuçlarına göre 43 milyon 724 bin dolarlık ihracat ile Birleşik Arap Emirlikleri liderliğini korudu

M

ücevher İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2013 yılı dokuz aylık verilerine göre; Türkiye’nin külçe altın hariç mücevher ihracatı değer bazında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,5 artarak 1 milyar 636 milyon dolar, miktar bazında ise yüzde 6,81 gerileyerek 1,604 ton olarak gerçekleşti. Küresel piyasalardaki dalgalanmalara rağmen ihracatta yakaladıkları başarılı performansı sürdüren Türk mücevherciler, Ocak-Eylül 2013 döneminde 1 milyar 464 milyon dolar “altından mamul mücevherci ve kuyumcu eşyası” ihraç etti. Bu ürünleri sırasıyla 77 milyon 246 bin dolar ile “gümüşten mamul mücevherci ve kuyumcu eşyası”, 35 milyon 763 bin dolar ile “pırlantalı altından mücevherci eşyası ve aksamı” izledi.

Kırgızistan ve Litvanya’ya mücevher ihracatı artıyor Mücevher sektörünün dokuz aylık dönemde en çok ihracat yaptığı ülkeler; Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Rusya, ABD ve Litvanya olarak sıralandı. Bölgeler açısından değerlendirdiğimizde 18

Eylül ayı ihracat rakamları ile ilgili açıklamalarda bulunan Mücevher İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güner; “Ülkemiz konum itibariyle tüm mücevher pazarlarının merkezinde yer alıyor. Ürün çeşitliliğimiz ve kalitemizi tüm dünyaya kanıtlamak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. İhracattaki yükseliş trendimiz de bu çalışmalarımızın başarısını kanıtlıyor. Özellikle son dönemde gerçekleştirdiğimiz Hong Kong ve İstanbul fuarları çok iyi geçti. Kalite ve çeşitliliğimizle tüm dünyayı cezbettik.” dedi. Eylül ayı ihracatındaki yükselişin sektör için oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Ayhan Güner, “Yılın son çeyreğine girerken Eylül ayını geçen yıla göre miktar bazında yüzde 211’lik ihracat artışı ile kapattık. Global piyasalarda yaşanan fiyat düşüşleri bu miktardaki artışın değer olarak yansıması yüzde 15’ler seviyesinde kaldı. Ancak söz konusu yükseliş sektörümüz için çok önemli. Mevcut ihracat pazarlarımıza ticaretimiz artıyor, yeni pazarlara da giriyoruz. Son çeyrekte ihracatımızdaki bu artış seyrinin devam edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim” diyerek sözlerini bitirdi.

Ocak- Eylül Döneminde En Çok İhracat Yapılan Ülkeler ÜLKE

OCAK - EYLÜL 2012 DEĞER (USD)

OCAK - EYLÜL 2013

% DEĞİŞİM

DEĞER (USD)

DEĞER (USD)

BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ

284.541.906,24

411.709.231,22

44,69

IRAK RUSYA FEDERASYONU A.B.D

138.535.322,08

237.993.548,20

71,79

127.053.226,20

136.831.036,91

7,70

81.325.853,00

84.791.120,39

4,26

LİTVANYA

36.413.779,42

77.598.876,95

113,10

KAZAKİSTAN ALMANYA LİBYA

81.006.975,98

77.457.926,59

-4,38

62.010.704,09

74.741.240,25

20,53

25.498.767,53

50.485.493,87

97,99

AZERBEYCAN - NAHCIVAN

41.028.786,06

47.011.876,56

14,58

KIRGIZİSTAN

12.794.584.76

37.349.005,01

191,91


Yeni Bir “GONG” Daha Sektörümüzün önde gelen markalarından olan Özcan Gümüş’ün grup şirketleri arasında yer alan İz Tarım, Borsa İstanbul’da 12 Kasım’da gerçekleştirilen törenle, IZTAR koduyla işlem görmeye başladı.

Ö

nemli isimlerin bir araya geldiği halka arz töreninde, ilk “Gong” u İz Hayvancılık Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Araç, A1 Capital Menkul Değerler Genel Müdürü Bülent Kırımlı ve Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Aydın Seyman ile birlikte çaldı. İz Hayvancılık Tarım’ın gong töreninde konuşan Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Aydın Seyman, 2013 yılında Pay Piyasası’nda 7 şirketin, Gelişen İşletmeler Piyasası’nda (GİP) ise 7 şirketin paylarının halka arz edildiğini ve yaklaşık 4,5 milyar TL hasılat toplandığını belirtti. Hâlihazırda Pay Piyasası’nda 15 ve GİP’te 10 şirketin işlem görmek amacıyla başvuru yaptığını kaydeden Seyman, İz Hayvancılık Tarım ile birlikte payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirket sayısının 418’e ulaştığını bildirdi ve sözlerine şöyle devam etti: “Tarım ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren İz Hayvancılık Tarım, Borsa İstanbul olarak başlattığımız Halka Arz Seferberliği’ne katıldı. İz Hayvancılık Tarım’a başarılar diliyor, bu vesileyle diğer şirketlerimizi de sermaye piyasalarının sunmuş olduğu avantajlardan yararlanmaya davet ediyoruz”. 6 Kasım’da paylarının yüzde 44.95’ini halka arz eden İz Hayvancılık Tarım, Borsa Birincil Piyasa’da “Talep Toplamaksızın Sabit Fiyatla Borsa’da Satış Yöntemi” suretiyle gerçekleşen halka arz işlemi, gelen yaklaşık iki katlık talep doğrultusunda halka arzın ilk günü tamamlanmıştı.

Halka arz töreninde konuşan İz Hayvancılık Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Araç, Borsa’da işlem göreceklerinden dolayı çok mutlu olduğunu belirterek, halka arzdan gelen kaynağın tarım yatırımı ve perakende süt satışı projesinde kullanacaklarını söyledi. Sinan Araç; “Yapacağımız yatırımlar neticesinde Türkiye'nin verimliliği, kalitesi yüksek süt üreticisi olarak ön plana çıkacağız ve sütümüzü perakende süt satışı projesi ile birlikte tüketicilere direkt olarak ulaştıracağız. Süt üretimi büyümesini sürdürerek, 2015 yılında 760 sağmal inek sayısı ile tam kapasiteye ulaşacak olup, mevcut durumda 12 ton olan süt üretimini 22 tona yükselteceğiz. Ayrıca halka arz gelirinin büyük kısmını faaliyet çeşitliliğini sağlayacak ve riskimizi dağıtacak olan tarım yatırımına aktarmak istiyoruz. Tarım yatırımı kapsamında meyve veren bahçelere ve fidan satışı yapılacak fidanlıklara yatırım yapacağız. Çeşitlilik yaratacağımız faaliyetlerle sürdürülebilir büyümeyi hedeflediğimiz İz Hayvancılık Tarım’da şirkete güvenen yatırımcılarımız ile de güzel bir ortaklık kurmaktan mutluluk duyuyoruz” diyen Araç, sözlerini teşekkür ederek tamamladı. İz Tarım; Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde 20.000 metrekaresi kapalı olmak üzere 178.000 metrekarelik alanda hayvancılık ve tarım faaliyetlerini sürdüren İz Hayvancılık Tarım ve Gıda Sanayi A.Ş. şuanda 1,100 adet canlı hayvan sayısına ulaştı. 19


Dev Markadan Nadir Bir Hediye

Dünyaca ünlü otomobil devi Mercedes, bundan böyle araçlarını satın alan müşterilerine merhaba hediyesi olarak, Nadir Metal’in özel olarak hazırladığı hediyelik külçe altını verecek.

K

ülçe yatırım altını ülkemizde olduğu kadar Dünyada da gittikçe popüler bir hale geliyor. Dünya otomobil devi Mercedes; aracını satın alan müşterilerine altın bir promosyon kampanyası düzenledi. İlk olarak Mercedes’in Almanya merkezinde başlayan bu uygulama ile Mercedes marka araba alanlar, Nadir Metal tarafından üretilen hediye külçe altın elde edecekler. Nadir Metal Genel Müdürü Burak Yakın; külçe yatırım altınının istisnasız herkes tarafından beğenildiğini ve en güzel hediye olarak son dönemde çok büyük rağbet gördüğünü belirterek; “Bir Dünya devi olan Mercedes’in müşterilerine altın hediye etme projesi çok güzel. Bu projede Nadir Metal kalitesini tercih etmeleri daha da güzel. Farklı gramajlarda üretilen Mercedes hatıra altını şık ambalajlar eşliğinde hediye edilmeye başlandı” dedi. Nadir Metal’in hediyelik külçe altınlarının birçok kurum ve kuruluş tarafından talep edildiğini, geçtiğimiz günlerde İs-

20

tanbul Valiliğinin Nadir Metal’in hazırladığı külçe hediyelik altınlar ile başarılı öğrencileri ödüllendirdiğini hatırlatan Yakın; “Özellikle 2013 yılı külçe yatırım altınının en parlak yılı oldu. Bu duruma; darphanede oluşan grev nedeniyle sarrafiye altının çok yüksek işçilikle satılması da vesile oldu. Hesabını iyi yapan altın yatırımcıları aynı has ve ağırlıkta ürünler arasında fazla işçilik ödememek için külçe altın tercih ettiler. Açıkçası ortaya çıkan bu durum, geçmiş yıllara göre daha fazla piyasaya külçe altın sunmamıza yol açtı ” diye konuştu. Nadir Metal üretim tesislerinin en ileri teknoloji ve uzman kadro ile oluşturulduğunu vurgulayan Burak Yakın, firmalarının ülke geneline cevap verebilecek düzeyde yatırım altını üretebileceğini, darphanenin sarrafiye üretilen bölümünün özelleştirilmesi halinde, bu alanda tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek düzeyde olduklarının altını çizdi.



Okan Bayülgen’den “Kendi efsanesinin peşinde” FOTOĞRAF SERGİSİ Okan Bayülgen, Nokia Lumia 1020 ile kendi efsanesinin peşine düştü. Şifrelerinden, gizli haritalarından, damlarından baktığı İstanbul’un şahin uçuşuyla gördüğü, çocukluğundan kalma bir sokakta, çocukluğundan kalma bir “şey”i aramaya koyuldu.

N

okia’nın uzun zamandır beklenen 2’nci nesil 41 megapiksel kameralı telefonu Lumia 1020 ile efsaneler şehri İstanbul’u fotoğraflayan Okan Bayülgen, “Kendi Efsanesinin Peşinde” fotoğraf sergisini yarattı. Nokia Lumia 1020’nin muhteşem görüntüleme özelliklerini kullanarak İstanbul’u gezen ve hikayesinin peşinden giden Okan Bayülgen, efsaneler şehri olarak tanımladığı İstanbul’un detaylarına iniyor. Sarayları birbirine bağlayan gizli yolları, dehlizleri, ibadethaneleri, sarnıçları, zindanları ve katman katman üst üste yığılmış medeniyetler şehrini keşfetmeye koyuluyor. Okan Bayülgen yaptığı bu sergiyle ilgili; “Hayat o kadar hızlı akıyor ki yaşadığımız şehrin, içinde bulunduğumuz ortamın detaylarını kaçırıyoruz. Büyük resme odaklanıyoruz ama o büyük resmi oluşturan ve aslında hikâyenin gizlendiği küçük detayları kimi zaman gözden kaçırıyoruz. Nokia Lumia 1020 ile bir sergi yaratmaya karar verdiğimde, efsaneler şehri İstanbul’un detaylarına inmek istedim. 41 megapiksellik kamera ile büyük fotoğrafı görüntülerken, o büyük fotoğrafın içindeki detaylara inmeye, ilk bakışta görünmeyen ama içine girdiğinizde farkına vardığınız tatları ve keşfedilmeyenleri keşfetmeye çalıştım”. 6 adet Carl Zeiss lensi ve Nokia Lumia 1020 için geliştirilen Nokia ProCamera uygulamasıyla akıllı telefon görüntüleme teknolojileri arasında benzersiz bir yere sahip olan Nokia Lumia 1020, Okan Bayülgen’in tarihi yarımada yolculuklarıyla bir efsaneye dönüşmeye aday!

22



ARADIĞINIZ HER ŞEY Karakaş Atlantis’in yeni pırlanta koleksiyonu “Love Atlantis” 45 yıllık deneyimin sonucu… Uzmanlaşan kadrosu ve sektör tecrübesiyle Karakaş Atlantis, yepyeni bir koleksiyonu müşterilerinin beğenisine sundu.

A

ltın ve mücevher alanının gözde ismi Karakaş Atlantis, yeni pırlanta markası Love Atlantis ile adından sıkça söz ettiriyor. Love Atlantis’in 2014’e özel olarak hazırladığı koleksiyonda yer bulan nadide ürünler, şıklığınızın tamamlayıcısı oluyor. Love Atlantis, mücevherin olabilecek en modern yansımalarını aynı koleksiyon içerisinde sunuyor. Siz de her zaman kendinizi ve sevdiklerinizi şımartmak istiyor ve takının en güzel hediye olduğunu düşünüyorsanız, Atlantis ürünlerinin satıldığı mağazalara uğrayın! Love Atlantis’in en özel parçalarını, tüm Türkiye’de bin 300 satış noktasıyla hizmet veren Karakaş Atlantis bayilerinde bulabilirsiniz. Atlantis takılarıyla tanışmak için geç kalmayın!

24



Sonbahar - Kış Koleksiyonu Hazır Ülkemizin en büyük bilezik üretim firmalarından biri olan Karakaş Atlantis Kuyumculuk yine kendine yakışır yepyeni bir sonbahar/kış kolleksiyonunu 1500’den fazla bayisinin beğenisine sundu.

Ü

retimindeki iddialı ve alımlı modellerini sonbahar/kış kolleksiyonu adı altında topladıklarını ifade eden firmanın bilezik pazarlama yetkilisi Barış Kahraman ise konu ile ilgili şunları söyledi: "Her yıl olduğu gibi bu yıl da yılın son kolleksiyonu olan sonbahar/kış kolleksiyonumuzu bayilerimizin beğenisine sunduk. Yılın son üç aylık döneminde nihayi tüketiciler bilezik modellerimizi çoğunlukta kendi tasarruflarında kullanmak adına takı ve yatırım maksatlı alıyorlar, bu sebeple modellerimizi seçerken öncelikle her bütçeye uygun gramlarda

26

modeller üretmeye çalıştık. Büyüttüğümüz üretim alanımızın içinde yer alan makina parkımıza da son teknoloji ürünü olan sekiz eksen, beş servo cnc makinaları ekledik ve bununla da kalmayıp makinalarda işlediğimiz bileziklerimizin üzerlerini el kalemi ile ilmek ilmek süsledik. Böylelikle taklit ürünlerimizin yapımını imkânsız hale getirdik. Bileziklerimizin üst genişliklerinde ise o oranda gram ayarlamasına gittik. Yani eskiye nazaran yeni teknoloji ile birlikte gramları çok çok aşağıya çekilmiş gösterişli bilezikler ortaya çıkardık. Son olarak nihayi

tüketicilerimize tam ayar garantisi ile satışa sunduğumuz yepyeni sonbahar/kış kolleksiyonumuzu Atlantis Satış Noktası Bayilerimizden yine garanti belgeleriyle temin edebileceklerinin de müjdesini buradan vermiş olalım". Satış öncesi ve Satış sonrası hizmetiyle ve sektördeki uzun tecrübeli gecmişi ile her zaman son tüketicinin en çok güvendiği marka olan Karakaş Atlantis; sürekli yenilenme vizyonu ile koleksiyon üretimini teknolojiyi takip ederek devam ediyor.


Fazıl ÖZEN

I.C.A. International Colored Gemstone Association

Atasay Zorlu Center’daki

Uluslararası Gemoloji Derneği Türkiye Başkanı

Mağazasını Açtı

Türk mücevherat sektörünün üç kuşaktır birinci liginde yer alan Atasay Mücevherat, Türkiye’nin en seçkin alışveriş merkezleri ve caddelerinde mağaza açmaya devam ediyor. Mücevherat sektöründe bu yıl ilk kez yapılan ‘Lovemark’ araştırmasında Türkiye’nin en sevilen markası seçilen Atasay, Zorlu Center’daki mağazasını açtı.

K

urulduğu günden beri dünyada 110 milyonun üzerinde kadını takılarıyla buluşturan Atasay Mücevherat, modernden klasiğe günün her anını değerli aksesuarla tamamlamak isteyen tüm kadınları Zorlu Center’daki mağazasına bekliyor. Türkiye’nin en seçkin alışveriş merkezleri ve caddelerinde mağazaları olan olan Atasay, geçtiğimiz günlerde açılan Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Zorlu Center’da da yerini aldı. Atasay’ın tüketicilerin yaşam biçimlerine göre pazarı segmente ederek, farklı profillere uygun Myras, Belle, One&Only Tektaş, Atasay Fantezi Pırlanta, Alyanz, Jou, Gifty, Asgold Coronet, Asgold Classic, Asgold 22 Ayar isimli 10 alt markası bulunuyor. Atasay’ın koleksiyonları tamamı ödüllü tasarımcılardan oluşan Tasarım Ekibi tarafından, Moda Konsept Tasarımcısı Özlem Süer danışmanlığında hazırlanıyor.

“76 yıldır her müşteri profiline uygun ürünler sunuyoruz”

Mücevherat sektöründe bu yıl ilk kez yapılan ‘Lovemark’ araştırmasında Türkiye’nin en sevilen markası seçilen Atasay’ın Genel Müdürü Çiğdem Kamer, “ Atasay olarak 76 yıldır güncel trendleri tüketici eğilimleri ile birleştirerek hazırladığımız koleksiyonlarımızla her müşteri profiline uygun çözümler sunuyoruz. Bu nedenle de Türkiye’nin en değerli mücevher markaları ve Türkiye’nin Süper Markaları listelerinde kuyumculuk sektörünü temsil eden firma olduk. Türkiye’nin en sevilen markası mücevher markası olmak ise bize ayrı bir gurur verdi” dedi. Kamer, Türkiye’nin en gözde alışveriş merkezi ve caddelerinde Atasay mağazaları açmaya devam edeceklerini söyledi.

Kasım Ayı Şans Taşınız

SİTRİN

K

uvars ailesinden olan sarı renkli bu taş, adını Fransızca limon anlamına gelen “Citron” kelimesinden almıştır. Rengini kuvarsdaki demirden alan sitrin, transparan limon sarısından, turuncu sarıya veya kahve turuncuya kadar uzanır. Sitrin, genelde yarı değerli taşlar arasında uygun fiyatlı olanlardan biridir. Genellikle koyu olan ve Madeira sitrini adı verilen rengi en değerli olanıdır. Mohs ölçeğine göre Sitrinin sertliği 7’dir. Çok büyük boylar da dahil olmak üzere, ham citrin geniş bir büyüklük ve şekil yelpazesine sahiptir. Sitrin çoğunlukla Brezilya’dan çıkmaktadır. Bunun yanında Madagaskar ve Zambia Sitrin elde edilen önemli yataklardandır. Mücevherde ilk olarak Helenistik çağda Yunanistan’da kullanılmıştır. Eski çağlarda Sitrin’in mutluluk taşı olduğuna inanılmış ve kötü düşüncelere karşı koruyucu olarak kullanılmıştır. Sitrin ticarette oldukça büyük bir yanılgıyla, topaz veya sitrin topaz adıyla da kullanılır. Fakat bunların tümü yanlıştır. Bu taş için doğru olan isim Sitrin’dir. Sitrin değer açısından kendisinden tamamen farklı bir taş olan sarı asil topaz’dan çok daha ucuzdur ve bu nedenle hiçbir şekilde topaz olarak tanıtılmamalıdır. Perakende satışta Sitrinin fiyatı ortalama olarak, (çok düşük kalite olanları hariç) 1 karattan 5 karatın altına kadar olan büyüklüklerde karat başına 2$- 5$ arasındadır. 5 karat ile 25 karat altında olan büyüklüklerde ise ortalama olarak karat başına 3$-15$ arasındadır. Doğal Sitrin çok çok fazla bulunmaz. Piyasadaki sitrinlerin büyük çoğunluğu çok hafif renkli olan ametistlerin ısıyla işlem görmesinden elde edilir. Brezilya ametisti 470 °C’de açık sarıya, 550-560 °C’de ise koyu sarıya dönüşür, ancak bazı dumanlı kuvarslar 300 °C’de sarıya dönüşebilir. Çok fazla ısındığında rengini tamamen kaybedebilir. Bu nedenle bir mücevhere kaynak yaparken dikkat edilmelidir. Taş yuvadayken gereken tamiratlarda lazer kaynak kullanılmalıdır. Eğer çok gerekliyse, ateş ile çalışırken taşı korumak için mutlaka bir kalkan ya da başka bir koruyucu kullanılmalıdır. Sitrin de Ametist gibi kuyumcuların kolay çalışabileceği taşlardandır. Sitrinin temizliğinde, ultrasonik yıkama genelde güvenlidir. Bunun dışında ılık sabunlu suyla ve bir fırça yardımıyla temizlenebilir.




SON HABER Fuar boyunca birçok röportaj gerçekleştirdik. Sektör için iyi olacak gelişmelerden, trendlere kadar haberdar olacağınız ve ister yazılı isterseniz görsel olarak izleyebileceğiniz röportajlar… Video röportajlarımızı, kapağımızda görebileceğiniz QR kod vasıtasıyla sitemizden izleyebilirsiniz. Ama bazı çarpıcı başlıkları özet geçmek istiyoruz.

Başbakan’a ÖTV sorunu bizzat aktarıldı Mücevher İhracatçılar Birliği Başkanı Ayhan Güner son gelişmeleri bizler aracılığıyla aktardı: “ Son gelişme şu esasında Bakanlar Kurulu’nda bizim konu görüşüldü. Oraya kadar ulaştık. Başbakanla bizzat ben görüştüm. 10-15 dakika anlattım, projelerimizden bahsettim”.

yı, trendleri takip eden ve aksesuar olarak bunu kendi kombinleriyle bütünleyen insanlar olarak görüyoruz. Bayan ya da erkek… Avrupa’da gümüşe çok ciddi eğilim var. Çok değer veriliyor. Türkiye’de ise gümüşün mücevher olması için çok uğraşıyoruz; gümüşün mücevher olarak anılmasını istiyoruz. Tek kafa yorduğumuz bu diyebiliriz”…

Bu sefer de olmazsa ÖTV’yi bir daha konuşmam! Uzun zamandır bu konuda çalışan Başkan Güner şöyle dedi: “Yani bu sefer de hallolmazsa ben bir daha ÖTV lafını etmeyeceğim, konuşmayacağım. Türkiye için yararlı olan bir şey söylüyorum. İhracatın önünü açsınlar. Biz bir şey istemiyoruz; sadece dünyayla rekabet edebilmek için, eşit şartlarda olmak istiyoruz”.

İnnovatif fikirler ortaya çıkıyor Nadir Döviz Ege Bayi’si ve Murat Gold Firma Sahibi Murat Tırpan’a döviz ve maden piayasasındaki rekabeti sorduk: “ ……. E tabi rekabet piyasasının verdiği kaçınılmaz bir sonuç bu. Böyle olması da daha iyi oluyor. Böylelikle her firmanın kendini geliştirmesi gerekiyor. Geliştirmek için yeni innovatif fikirler de ortaya çıkıyor böylelikle”.

Şeffaf, daha dürüst bir toplum Ayhan Güner’in verdiği son gelişmeyi aktardığımız Ser Diamond firma sahibi Yakup Alpdoğan, durumla ilgili fikirlerini dile getirdi: “Vallahi bu tabi ki sektöre büyük bir katkı sağlar. Daha yasal işler olur, ihracat artar. Daha çok şeffaflaşıp daha dürüst bir toplum olmak zorundayız. Artık böyle olmalıyız. Dünya konjonktüründe bu olmalı”.

Hedef Türkiye’yi onurlandırmak Khaleesi; kendi bünyesinde, dikkat çekici ve özel tasarımlarla markalaşma yoluna gidiyor. Firma sahibi Necip Aktaş ile hedef pazarı konuştuk: “Kesinlikle tüm dünya pazarı hedefimiz içerisinde. 2014 yılı stratejisini henüz belirlemedik. Katılacağımız Dubai Fuarı ile 2013 programını kapatmış bulunuyoruz. Ama 2014 yılı içerisinde İtalya Fuarı, Amerika Las Vegas Fuarı’na katılımla dünyaya açılma hedefindeyiz. Almış olduğumuz tepkiler de bunu destekliyor. Biz, tasarımcı ve ustaların eserlerini bu fuarlarda sergileyerek, Türkiye’yi bir defa daha onurlandırmanın gururunu yaşayacağız”.

Avrupa’da gümüş değerli Sezgin Mücevherat Satış Müdürü Uğur Alan: “Gümüş kullanıcılarına baktığımızda sosyal olaylara duyarlı olduğunu, moda-

30


SALVADOR DALI

Yarım Ekmek Köfte Ya Da

Bir Bakışta Aşk Yazan: Nilgün Yüksel

P

eki, ama köfte ile aşkın ne ilişkisi var? Hatta evlilik yıldönümünüzü mum ışığı eşliğinde köftecide kutlamaya kalkarsanız bir felaketle bile ilişkisi olabilir. Ama bazen hiç ummadığınız bir karşılaşma hayatınızı değiştirebilir. Köfteciye gelmem 25 yılımı aldığı için baştan başlayalım. Lise sıralarında bir sanat kitabında Dali’nin bir resmiyle karşılaşmıştım. Sanatı seviyordum ama o karşılaşma anı sanırım bir çeşit sihirdi. Çok geçmeden Türkiye’de Sanat dergisinde Bubi imzalı bir yapıt gördüm. İtiraf ediyorum, Dali’den sonra bir yapıta daha uzun baktım. Sanırım bütün o sihirler beni gönüllü ve mutlu bir esarete götürmüştü, çünkü üniversitede sanat tarihi okumaya başladım. Ve Bingo… Ali Atmaca’nın Paris’ten gelip İzmir’de açtığı sergi tez konumu belirledi. AKM’nin görünmez boşluğu resimlerle soluk alıp vermeye başlamıştı ve ben artık bakışla yetinmiyordum. Gidip sergi gezme mesaisi yapıyordum. Sonra master, editörlük, eleştirmenlik, doktora derken tam da bu yazıyı yazmadan birkaç gün önce bir köfte ekmek molasında kendimi köfteyi hazırlayan o muhteşem aşçıyla inanç ve şiir sohbeti yaparken buldum. Açıkçası Türk filmlerinden fırlamış Hulusi Kentmen keyfindeki aşçı karşısında kendimi tam bir Hülya Koçyiğit, bir Fatma Girik gibi hissettim. Sonra eve gelip bugün duvarımda asılı olan Dali ve Atmaca’ya gülümsedim. Çünkü bazen yarım ekmek köfte sadece yarım ekmek köfte değildir. Bazen bir bardak çay, bir broş ya da bir an çok şey anlatır. Bazen bir cümle, bir ses ya da bir bakış hayatınızı değiştirir.

ALİ ATMACA

31


Moda Demek, Akım Demek

Engin Çağlayan ile Satış Müdürü olarak görev aldığı Orotalia Kuyumculuk, moda ve tasarım üzerine bir söyleşi…

Orotalia koleksiyon olarak ve belli konsepte dayanarak üretim yapıyor. Tasarımlarınızı hangi kriterlere dayanarak yaptırıyorsunuz?

Orotalia trend belirleyen, yenilikçiliği seven ve takip edilen bir firma olduğundan dolayı her zaman farklı bir koleksiyon tasarım arayışındadır. Her yeni koleksiyonu, bir önceki tasarımların üzerine daha gelişmiş ve yaratıcılığı bir seviye daha arttırmış olarak üretiyoruz. Olmazsa olmazınız nedir peki?

Sıradışı olmak… Yani, her zaman farklılığı sunmak. Farklı ve belirgin projelere sektörümüzün oldukça ihtiyacı var. Var mı yeni projeleriniz?

Orotalia çok aktif bir firmadır, bu yüzden sürekli yeni projeler sunmaktadır. Önümüzdeki Mart fuarında herkesi çok şaşırtacak bir projeyle çıkacağız. Sektörde hep trendlerden bahsedip duruyoruz. Sizce takıdaki trendler neye göre belirleniyor, tekstil modasıyla ilişik mi? 32

Tabi ki ilişkili durumdadır. Tekstil ve takı modası birlikte yenilik yapar, birlikte tasarımlarını geliştirir ve tüketiciye sunar. Peki siz modayı takip eder misiniz? Moda sizin için neyi ifade eder?

Moda dahil yeni olan her şeyi, kısacası dünya modasını takip ederiz. Moda demek, akım demek. Sektörler birbirlerini hep takip ederek ilerler. Biz de bu ilerleyişin içinde yer alıp, kendi sektörümüzde farklı olan çizgimizle, yolumuza koşarak devam ediyoruz. Kısa vadeli hedefiniz nedir?

Yurt içi ve yurt dışı mevcut satış noktalarına yenilerini eklemek… Biz geniş bir aileyiz, ailemizi daha da genişletmek şimdilik en kısa vadedeki hedefimiz.



“Her yeni fikir, başlangıçta diğerleri arasında azınlıkta kalır” Thomas Carlyle Proje üretmek, yeni fikirler ortaya çıkartmak; deneyim, ekip, mesai ve cesaret ister. Sektörde tüm bunları birleştirerek gerçek anlamda yapan az sayıda firmanın arasına yeni bir marka daha eklendi; İsgold… Erdem Aşık Erdoğan Aşık

VOIR: Yatırım altını diye tabir edilen kıymetli maden üretimi yapıyorsunuz. Firmanızı anlatır mısınız? Erdoğan Aşık: 1989 yılından beri bu meslekteyim. Almanya ve

V: Geçmiş dönemlere bakıldığında sektörde bu iş kolu az iken son dönemlerde artış gösterdi. Sebebi nedir sizce? E. A: Biraz global bakmak gerekiyor. Ondan sonra Türkiye’ye

Türkiye arasında bu mesleği idame ettirdik. 2011 senesinde de İsgold firmasını kurduk ve İsgold olarak devam etmeye başladık. Mehmet Yıldırım markanın sahibi, biz ondan devraldık.

bakmak gerekiyor. Aslında Türk halkının çok da fazla benimsemediği bir araç aslında.

V: İsmini değiştirmediniz yani? E. A: Hayır. Çünkü İsgold İstanbul’dan geliyor. Vatanımı çok se-

viyorum. İstanbul aşığı olduğum için de… Hatta dikkat ederseniz markamızın sembolünde ay-yıldız var. Bizim Avrupa’da ve Almanya’da çok müşterimiz var. Dolayısıyla biz bir Türk markası olarak ön plana çıkalım istedik. Çok da başarılı olduk. Oğlum İngiltere’de okudu ve şu anda İsgold'un başına geçti. Kızım ise okulunu bitirdi şirkete başladı. Şirkette ithalat-ihracat bölümüne yerleştirdik, eşim de finans bölümünde zaten. Bir nevi aile şirketi diyebiliriz. Hani diyorlar ya karı koca aynı iş yerinde olunca eve geldiklerinde konuşacak bir şey bulamıyorlar. Hayır bu yanlış… Biz iş yerinde iş konuşuyoruz, eve gittiğimizde iş ölüyor. 34

V: Nedir benimsediği? E. A: Sarrafiye çeşitleri… Yarım, çeyrek altın ağırlıklı… Bir

de almış olduğu yatırım altını nerede değerlendireceğini bilmiyordu ve markalar çok fazla altınla iş yapmıyorlardı. Şimdi ha çeyrek almış, ha altın almış; hepsini yastık altına koyacak. O yüzden hiçbir hareket olmamış Türkiye’de. Ama yurt dışında bu farklı. Orada insanlar bankalara gidip altın hesabı açıp, öyle tasarruf yapabiliyorlar. V: Bizdeki altın bankacılığı gibi mi? E. A: Yani altın bankacılığı yapıyoruz diyorlar. Ama yapmıyorlar.

Esas bankacılık o değil. Mesela benim 200 gram altınım var bankada diyelim. Fiyatlar düştü siz zarar mı ediyorsunuz, kâr mı ediyorsunuz? Tabi ki zarar. Diyelim 10 bin liralık altınınız var sizin.


Altını bankaya koydunuz. Banka burada her türlü işlem yapıyor. Ama sizin herhangi bir menfaatiniz yok. Altın fiyatı düştüğü için değeri 9000 Lira oldu. 1000 Lira zarardasınız. Bunu banka siz orada hesap açtırınca altın olarak size bir şey veriyor mu? Vermez. V: Özellikle çeyrek altının yükselişine sebebiyet veren bu grevin iyi ve kötü yansımaları nasıl oldu? E. A: Bana göre ülkede savaş olduğu zaman o ülke greve gider.

E savaş yok… V: Niye greve gitti? E. A: Çünkü Türkiye’de kolay değil. Bayağı bir ziynet, ata, çey-

rek basılıyor; Türk halkı bunu alıyor. Dolayısıyla vatandaşımız nereden baksan birim başı 11-12 Lira fazladan para ödedi bir çeyreğe. Yine ucu vatandaşa dokunuyor. Peki soru şu grev oldu bitti, ne odlu da bitti, işçilere 1000 Lira zam yaparak mı bitti? Bana göre şahsi kararıma göre çok politik bir sorundan dolayı o grev oldu. Tabi şehir efsanesi diye bir konu var; darphanenin özelleştirilmesi ile ilgili. Ama bence hükümet bir kısmınaortak olmalı, diye düşünüyorum. Benim için Türkiye’nin ekonomisinde büyük bir işarettir. Sebebi bana göre yine politiktir ve yine sonuçlarında da vatandaş zarara uğramıştır. Çok büyük zararlar var. V: Son sözleri Erdem Bey’e vermek istiyorum. Babanızdan devraldığınız mesleğinizi devam ettiriyorsunuz. Erdem A: Ben aslında gemi mühendisliği okudum ama tabi

baba mesleği olunca… Zaten daha önce yaz tatillerinde geldiğimde de babamın yanında çalışıyordum. V: Takı üreten firmalara oranla yenilik sizin için daha zor. Ar-ge’nizden bahseder misiniz? Erdem A: Aslında takı üreten firmalar gibi bizim yaptığımız ye-

nilik de güç değil. Takı üreten firmalar optik olarak göze hoş gelecek modeller üretirler; bizler ise vatandaşa en yararlı yatırım altını nasıl yapılır, nasıl uygulanır, gelecekte nasıl planlanır… Mesela aralıktaki Outlet fuarında yepyeni bir projeyle tüketiciyle buluşacağız. Hem yatırımı, hem tüketiciyi, hem de sektörü destekleme amaçlı bir proje. Bunun sunumu da, duyurusu da, reklamı da özel… Üzerinde aylarca düşünüldü ve öyle hayata geçti bu proje. Proje diyorum; çünkü çok geniş kapsamlı. V: Henüz üç yıllık bir firmasınız, gelecek hedefiniz nedir? Gelecek sizin olduğu için hedefi de size sormak durumundayız. Erdem A: Babamın bana kattığı çok şey var. Evet “İsgold” ola-

rak çok yeni bir firmayız belki; ama babamın uzun yıllar Avrupa’da tecrübe kazanması, bunları bana aktarması, benim de gözlemlediklerim ve bir de tabi aktif olarak işin içine girince, her şey daha bir belirginleşmeye başladı. Sonuçta niyetimiz, çok basit bir altın üretip piyasaya sunmak değil. Kesinlikle ilk hedefimiz şu; insanlar bizim ürünümüzü raflarda gördüğü zaman tercih etmeli. Neden tercih etmeli? Güvenilir olması, sağlamlığının iyi olması, aklında herhangi bir kuşku bırakmayacak izlenim yaratması. Bu proje olsun, başka proje olsun, yeni bir şey çıktığı zaman ortaya, insanların onları düşündüğümüzü bilmesini istiyoruz. Sonuçta Avrupa’da bu yüzden mutlu ve sağlıklı bir ortam var. Aynı şeyi biz de Türkiye'ye uyarlamaya çalışıyoruz. İlerideki hedefimiz; altın bankacılığı.

Büyük titizlikle çalışılmış farklı projelerini sunmaya hazırlanan firma, şimdiden merak uyandırmayı başardı.

35


Yenilik; Vazgeçilmez Bir Unsur Yeni kurulan ve yapılanma sürecine devam eden Parlesos Kuyumculuk’un genç yöneticisi Mehmet Acar, kuruluşundan günümüze kadar gelişen süreci değerlendirdi.

Mehmet Bey Parlesos’la ilgili neler yapıyorsunuz? Ne kadar zamandır devam eden bir firma?

Parlesos 2011 yılında kurulan bir şirket. Birbuçuk yıllık mazisi olan ve ilk çıkışını ağırlıklı olarak 14 ayar yüzük ile yapan bir firma. Sonrasında firmamız geliştikçe sırasıyla set, kelepçe, kolye, küpe gibi çeşitleri de bünyemize kazandırdık. Zaman içerisinde çeşitli fantezilerin hepsi yapılacak.

Peki bunun öncesinde hiç firma yok muydu?

Öncesinde babam Memduh Acar’ın 35 yıllık bir mazisi var. Acar Kuyumculuk ismiyle 22 ayar bilezik üzerine bir firması vardı. Başka bir işe girişme zamanı geldiğinin kararını alınca da Parlesos’u kurdu. Bizim sektörümüzde yenilik, vazgeçilmez bir unsur. Parlesos’un bir anlamı var mı?

Yani siz şu anda ürünlerinizi tamamen kategori etmiş durumdasınız. Öyle mi?

Evet, sıraladık. Kendi Ar-Ge’mizi kurduk ve çalışmalarımızı yaptık. Neler yapacağımızı, hedeflerimizi, vizyonumuzu, misyonumuzu belirledik. Yavaş yavaş zamanla hepsini sisteme koyacağız.

36

Parlesos parlayan yıldız anlamına geliyor. Ama aynı zamanda eski Ankara’nın antik bir köy ismi. Peki kaç kişilik bir ekbiniz var ve tasarım kendi bünyenizde mi?

Şu an 33 kişilik bir ekibimiz var. Tasarımımız da kendi bünyemizdeydi. Ancak tasarım ekibimiz genişleyince ayrı bir yer tuttuk ve onların müşterisi olduk. Artık bir tasarım ofisimiz var kısacası.


Müşteri portföyünüzden de bahsedelim mi?

Ağırlıklı olarak Dubai, Mısır gibi Arap ülkeleri ve Orta Doğu. Yurt içinde peki durum nedir?

Marmara ve Akdeniz Bölgeleri ağırlıklı. Fuarlara katılıyor musunuz?

İlk olarak 2012 yılında mart fuarına katıldık ve çok güzel geçti. Bu yıl aldığımız kararlar doğrultusunda şimdilik fuara katılımımız olmayacak. Gelişme ve kurumsallaşma sürecindeyiz. O yüzden şimdilik beklemeye aldık. Zaten iş yoğunluğumuz da fuara odaklanmamızı engelliyor. Peki sizce bu sektörde branşlaşmak mı daha iyi, babanızın daha önceden yaptığı gibi?

Bence çeşitli üretmek daha mantıklı. Çünkü her müşteriye hitap etmek daha önemli. Böylece gelen her müşterinin talebine de karşılık vermiş oluyorsunuz. Dolayısıyla her kitle ve zevke hitap ediyoruz.

Şu an Vizyonpark’ta hizmet veriyorsunuz. Mağazalaşma düşünceniz var mı?

560 metrekarelik bir yere sahibiz. Üretimden idari birimlere kadar hepsini tek çatı altında topladık. Şimdilik mağazalaşma gibi bir düşüncemiz yok. Tabi henüz daha yeniyiz. Ama ileride düşünebiliriz. Koleksiyon olarak tasarım kendi bünyemizde dediniz. Koleksiyon belirlemenize yardımcı olan unsurlar nelerdir?

İlk önce Türkiye’de kendi geçmiş tarihimize bakarak bir araştırma yapıyoruz. Ondan sonra dünyaya açılıyoruz. Trendleri ve tercih edilen ile edenlerin fizibiletisini çok iyi yapıp, bunu tasarımlarımızda uyguluyoruz. Zaten Türkiye’de özellikle diziler oldukça büyük etki yapıyor trendlere. Hatta Rabia El’i bile hemen takıya dönüştürüldü. İster istemez bizler de takip ediyoruz. Ancak taklitten ziyade kendi yorumumuzla uyguluyoruz. Darphane olayları biliyorsunuz ki altında fiyatları arttırdı. Bunun işinize yansıması oldu mu?

Oldu tabi. Müşteriden olan alacağımız gecikti; hâlâ da gecikiyor. Yılbaşına kadar düzeleceğini sanmıyorum. Çünkü daha

yeni yeni Darphanedeki olaylar düzeldi. Bunun yanında FED’in aldığı kararlar ve Amerika’nın sağlık reformunda yaşadıkları sıkıntılar ekonomiyi ister istemez etkiliyor. Sosyal medya ve ağlarda durumunuz nedir?

Sitemiz yapım aşamasında şimdilik. Toptan satışa yönelik bir içeriğe sahip olacak. Özellikle yurt dışından müşterilerimiz için büyük kolaylık sağlayacağına inanıyorum. Arap piyasasına nasıl ürünler gidiyor? Fiyatların yükselişi o piyasanın da tercihlerini etkiledi mi?

Değişim var. Ağır modelleri tercih eden Arap’lar, artık hafif, taşsız, cilalı, 21 ve 10 ayar modeller istiyorlar. Pazarlamada ne durumdasınız?

Yakında kendi pazarlama ağımızı kurup, müşterilerimizle birebir iletişimde olacağız. Yeni bir firma olmamızdan dolayı henüz alt yapı çalışmalarını sürdürüyoruz. Birkaç seneye kadar bütün birimlerimizi tamamlamış, altyapımızı oturtmuş olacağız. Her yıl daha kaliteli hizmet hedefindeyiz ve şu anki durumumuz da bunun temelleridir. 37


"Öyle Gizli Kapaklı İşlerimiz Yok"

Fuarın son günü, Mücevher İhracatçıları Birliği Denetim Kurulu Üyesi ve Gizil İnci Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Atayık ile sektörün sorunlarından yapılabileceklere ve başkanlık seçimlerine kadar değindiğimiz söyleşi...

Hazır fuarın son günündeyken bu konu hakkında biraz konuşalım. Nasıl geçti?

törle de paylaşırım gerekirse”. Açık, şeffaf bir politika uygulamayı düşünüyor. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz ?

Şimdi ekim fuarları, beklentilerin mart ayına göre daha düşük olduğu bir fuar. Ama yine de bizim ve diğer firmalarımıza baktığımda yeni ürünler, yeni koleksiyonlar var. Zaten biz İhracatçılar Birliği olarak 200 kadar alım heyeti getirdik İstanbul’a… Bunları firmalarımızla tanıştırdık; ticaret yapmalarını sağladık. Rus ve Ortadoğu ülkelerinin ağırlıklı olduğu bir kesimdi. Dolayısıyla fuara yansıması da oldu. Her zamanki gibi bu fuar Avrupa ve Amerika zayıftı. Çünkü Amerika’daki kriz daha bitmedi. Avrupa da keza aynı… Genelde arkadaşlara bakıyorum, yeni koleksiyon yapanlar, yeni ürünler yapanlar siparişlerini aldılar. Yenilik her zamanki gibi kazandırdı.

Doğrusu da bu… Biz alım heyetlerini getirirken, kendi özel isteklerimiz için getirmedik. Kayda değer alım heyetleri olduğu müddetçe, diğer insanlarımızın da görüp tanışmasını, yeni ürünler göstermesini ve pazarlamasını arzu ederiz. Bu bizim için değil, Türkiye için faydalı bir şey. Biz bu konuda Ayhan Bey’in de dediği şekilde, yönetim olarak şeffafız; öyle gizli kapaklı işlerimiz yok. Hatta eğer bulunduysanız heyet yemeğinde, bazı firmalar masraflarını kendileri karşıladıkları heyettekileri, diğer firmalarla bizzat tanıştırdı. Müşteriyle sadece ben çalışayım mantığından uzaktı.

Ayhan Güner ile yaptığımız röportajda, alım heyetiyle ilgili bir bilgi verdi bize. Dedi ki: “Alım heyetinin bilgilerini, sek38

Hakikaten doğru ve güzel bir paylaşım Mustafa Bey. Sonuçta kendine ve ürününe güvenen herkes bundan faydalanabilir. Eğer siz kendinize güveniyorsanız tabi ki… Ürünü satarsınız;


ama iyi olmadıkça ne kadar saklarsanız saklayın o müşteriyi, zaten gidecektir. Ben bu konuda bir şeyi merak ediyorum. Alım heyetini siz mi belirliyorsunuz, nasıl bir kriter uyguluyorsunuz?

Şimdi bizim datalarımız var. Yurt dışındaki İhracatçılar Birliğiyle de görüşüyoruz. Ortadoğu ülkelerine, Rusya’ ya, Avrupa’ya arkadaşlarımız giderek, ticaretlerini, ekonomilerini falan araştırıyorlar. Onlardan brifing alıyor. Daha sonra bunları tespit ettiğimiz odalarla ve ihracatçı birlikleriyle görüşüp, isimlerini alıyoruz, davetiye gönderiyoruz. Yani sıkı bir araştırma yapıp, ondan sonra çağırıyoruz. Her şeyini biz, yani İhracatçılar Birliği karşılıyor.

ği, Kapalı Çarşı ve Kuyumcukent’te görevlerde bulundum. Bize imkân tanınırsa biz yaparız. Ama olmasa bile gelen arkadaşlara yine bilgilerimizi ve deneyimlerimizi aktarırız. Sektöre hizmet edebileceksek ederiz, görevden kaçmak diye bir şey söz konusu olamaz. Yani kısaca amaç; sektöre değer katmak…

Aynen öyle... O makamın bize katacağı değeri değil, bizim katabileceklerimizi düşünmek lazım. Gelelim firmanız Gizil İnci’ye... Gelişmelerinden bahsedebilir miyiz?

Gizil İnci; tasarım, üretim, ihracat ve ithalat yapmaya ve yeni koleksiyonlar üretmeye devam ediyor. Sektörün her dalında, toptan-perakende olarak ticaretimizi sürdürüyoruz. Sektörden olduğum için esnafın derdini de biliyorum. Dolayısıyla kendi firmamı ve sektördeki diğer arkadaşlarımızı da bir yerlere elbette ki taşımak isteriz. Bu soruyu özellikle herkese sormaya çalışıyorum ki, sektöre fayda sağlasın. Sektörde branşlaşmayı nasıl görüyorsunuz?

Ben şunu öğrendim. Bir işi yapıyorsanız iyisini yapmanız lazım. 5-6 farklı kulvarda işi birden yapayım derseniz, hiçbir işe ağırlık veremiyorsunuz. Onun için biz inci ve altın ağırlıklı üretim yapıyoruz. Yani inciyi altınla buluşturup sunuyoruz. Bir de pırlanta incili pırlanta da var. 18 ve 21 ayar… Peki inci sektöründe bir sıkıntı var mı?

Sıkıntı hepsinde var. Haksız rekabet oluyor. Siz belirli bir kurumsunuz, belirli masraflarınız var; mağazanız, makineleriniz, çalışanlarınız… Merdiven altı üretim yapanlar yüzünden haksız rekabet yapılıyor. Bu da firma olarak bizi üzüyor. Sektörde bu aralar sürekli kulis yapılıyor. Özellikle de sizin Kuyumcular Oda Başkanlığınızla ilgili… Biz de ilk ağızdan duyalım istedik. Ne diyeceksiniz bu konuda?

Biliyorsunuz oda başkanlığı seçimlerinin şubat ayında yapılacağı söyleniyor. Ama daha kesin bir şey yok. Ertelenme durumu da söz konusu. Böyle bir şaibe de var; yerel seçimlere denk geliyor diye… Tabi böyle ismimiz dolaşıyorsa bundan memnun oluruz. Kime sorsak sizi söylüyorlar.

Teşekkür ederim. Sağolsunlar, teveccüh gösteriyorlar. Ama vakti var; daha acele etmemek lazım. Arkadaşlarımızla, esnafımızla konuşup istişâre etmek lazım. Sektöre bir şeyler katabileceksek, bugüne kadar yapılanların üstüne bir şeyler yapabileceksek oraya gitmeliyiz. Yoksa nam, şöhret için düşünmüyorum… Kafanızda var mı böyle bir hazırlık ya da seçilirseniz ileriye yönelik plan ve projeleriniz?

Valla girip girmeme konusunda netleştiğinde, aklımızda farklı projeler var. Bizim orada olmamız ya da seçilmemiz de şart değil. Sonuçta ben İstanbul Kuyumcular Odası, İhracatçılar Birli-

Merdiven altı üretim demişken, sektördeki birçok isim ve marka merdiven altından çok fazla şikayet ediyor. Fakat bu konuda da çok fazla çalışma yapılmadığı kanaatindeler. Bunun önüne geçilebilir mi, neler yapılabilir sizce?

Aslında geçilebilir. En başta kuyumcu odalarına iş düşüyor. Katma değer katan arkadaşlarımız zorluk çekiyor bu konuda. Merdiven altı üretim yapanların finans sorunları var, bunların eğitim sorunları var, yani merdiven altında iş yapan arkadaşlarımızın bir şekilde maliyeye kaydedilip, vergi sorumluluğu altına alınıp, sektöre kazandırmak lazım. Böyle ne kendinlerine, ne esnaf arkadaşlarına,ne de ülkemize faydaları yok. Bir bakıyorsunuz 3-5 ay bu işi yapıp, ya birine paralarını kaptırıyorlar ya da kapatıp gidiyorlar. Çünkü kayıt olmadığı için, alacak ve vereceklerini belgeleyemiyorlar. Bu da herkese zarar. Bilinçlendirmek lâzım… Odaların da desteğiyle bu kayıt altı yavaş yavaş ortadan kalkabilir… Ekleyeceğiniz bir şey var mı?

İnşallah mart fuarı daha iyi, daha verimli geçer. Sektörümüz için birlikte çalışmalı, yönetimden çalışanına beraberlik içinde olmalıyız. Bu fuarlar için de geçerli.

39


Sektörün Önündeki En Büyük Engel ÖTV Ekim ayında düzenlenen İstanbul Jewelry Show’un son günü sohbet imkânı bulduğumuz Sina Montür Yönetim Kurulu Başkanı Barış Lek, ÖTV hakkındaki düşüncelerini ve fuarla ilgili izlenimlerini aktardı. Barış Bey fuara nasıl hazırlandınız ve firmanız için nasıl geçti?

Fuarlardan çok tecrübe kazandık. Herkes gibi biz de programımızı sene başında yapıyoruz. Katılacağımız fuarların zamanlarından hemen iki ay önce, sadece o fuar için özel hazırlıklar yapıyoruz. Genel olarak zaten firmamız sene içinde özel konseptler hazırlıyor. Ama özellikle mart ve ekim fuarlarına özel çalışmalarımız oluyor. Ekim fuarına da aynı çalışmaları yaptık; iki-üç ay öncesinden yoğun bir şekilde hazırlandık ve başarıya ulaştık. Diğer fuarlara oranla ziyaretçi durumunu da değerlendirir misiniz?

Mart fuarına oranla yabancı ziyaretçi sayısı belki biraz azdı. Azerbaycan’dan yoğun ziyaretçimiz vardı. Onun haricinde Ortadoğu’dan bazı Arap ülkeleri ve özellikle Dubai’den vardı. Avrupa’dan biraz azdı. İlerleyen zamanlarda az olan bölgeleri de ziyaretçiyi arttırmaya yönelik organizatör firmayla beraber çalışarak geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Avrupa’ya açılmamız gerekiyor. Son 15-20 senede ağırlıklı olarak Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Ortadoğu’ya ihracatımız daha fazla. Biz ihracatımızı Avrupa’ya

da yoğunlaştırma çalışmaları yapmamız gerektiği kanaatindeyim. Montürden bitmişe de geçtiniz yanlış bilmiyorum değil mi?

Biz aslında montürcüyüz ve taşçıyız. Pırlanta taş ve montür satıyoruz. Fakat taş ve üretim yaptığımızı bildiğinden, montürü aldıktan sonra komple üretimini de isteyebiliyorlar. Yoksa reelde bitmiş satmıyoruz. Bunun yanı sıra tabi firmamızda bitmiş olarak da ithal ürünlerimiz var ve fuarlarda sergiliyoruz. Ama asıl işimiz bizim montür üreticiliği ve pırlanta toptancılığı. Gündeme tekrar geldi diye sormak istiyorum: ÖTV’nin kalkmasıyla ilgili bir hareketlenme söz konusu. Ne diyeceksiniz?

Biliyorsunuz ÖTV biz mücevherciler için sektörün önündeki en büyük engel. Kaldırılması tabi ki sektöre faydalı olacak.

İhracat rakamlarını çok fazla etkileyeceğini düşünüyorum. Bu konuda tabi ihracatçılar birliğinin, kuyumcular odasının, sektörün önemli isimlerinin çok değerli çalışmaları var. Ben olaya çok olumlu bakıyorum. İnşallah çok kısa sürede mücevherdeki ÖTV kaldırılırsa, ithalat ve ihracata çok daha faydalı olacak ve böylelikle ülke ekonomisine olumlu yansıyacaktır, diye düşünüyorum. Son bir şey daha eklemek istiyorum: Bir fuar daha bitirdik ve yine birlikteyiz. Sizlerle fuar değerlendirmesi yaparken fuarın başarılı geçmiş olması ve her zamanki gibi mutlu güzel şeyler söyleyebilmek hoşuma gidiyor. Sizlere de çok teşekkür ediyoruz. Ülkemizin tanıtımında çok faydalı işler yaptığınızı düşünüyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum; teşekkür ederim. Asıl biz teşekkür ederiz Barış Bey.



VOIR GÜNCEL

İstanbul Jewelry Show Tasarımlar İle Renklendi

M

odernden klasiğe günün her anını değerli aksesuarla tamamlamak isteyen kadınlara 10 alt markasıyla yılda dört ayrı koleksiyon hazırlayan Atasay Mücevherat, dikkat çekici tasarımlarıyla ‘İstanbul Jewelry Show’a yine renk kattı. Fuara Joint Ring, yüzüklü bilezik ve “Dans Eden Pırlanta” tasarımlarıyla damgasını vuran Atasay’ın fuarda sergilediği en pahalı ürünü kalp, damla, markiz ve oval taşlardan oluşan el yapımı zümrütlü gerdanlık…

Sonbaharın Hüznünü Çiçekli Takılarla Dağıtın İkili Set Parıldıyor Koçak Gold’ un 22 Ayar Allu’re Koçak koleksiyonunda yer alan ihtişamlı kolye ve yüzükten oluşan ikili seti modern tasarımlarıyla geçmişle günümüzü buluşturuyor. 22 Ayar Allu’re Koçak’ın yeni koleksiyonunda yer alan ikili seti birbirinden modern görünümleriyle ve ihtişamıyla yeni tercihiniz olacak… Anadolu tarihinin mirasının modern tasarımlarla harmanlamış olan kolye ve yüzük Koçak kadınlarına muhteşem bir zarafet katarken, nazarlıkla da nazarlardan korunmayı amaçlıyor.

S

onbahar ayları, belki de duyguların da en yoğun yaşandığı dönemdir. Favori de sonbahar ve aşk arasındaki bu sıcak ilişkiden ilham alan yeni bir takıyı hazırladı. Sonbaharın gelişi ve kalplerde yarattığı coşkudan hareketle hazırlan bu takılar, göz kamaştırıyor. Sonbaharın hüznünü çiçekli takılarıyla renklendiren Favori, kadın ruhunu takılarında yansıtıyor. Favori’nin çiçekli tasarımından oluşan kolye, yüzük ve küpe sonbaharın hüznünü alırken sizlere yepyeni bir hava katmaya hazırlanıyor.

42

Zarafetiyle Büyüleyen Pırlanta Koleksiyonu

T

ürkiye’nin en büyük altın ve mücevherat markalarından Atlantis, yeni üretim kolu olan pırlanta modelleriyle beklentileri karşılıyor. Şıklığı ve zarafeti yansıtan pırlanta modelleri benzersiz parlaklığı ve çekici ateşiyle kadınların vazgeçilmezi oluyor.





Murat TIRPAN

Murat Gold Yönetim Kurulu Başkanı

VARLIK ALIMLARINA DEVAM

E

kim ayının son günlerinde yapılan FED toplantısında, piyasaların beklentileri dahilinde gelen açıklama ile 85 milyar USD’lık varlık alımlarına devam kararı alındı ve faiz oranları da aynı seviyede bırakıldı. Böylece FED’den gelecek olan varlık miktarındaki azaltım kararı süre olarak 2014 yılı ilk çeyreğine kadar ötelenmiş oldu. Bu açıklamanın etkisiyle USD endeksinde yukarı yönlü eğilim başladı. Bunun sonucu olarak da XAU/GLD gerilemeye başladı. Önünü görebilen piyasada altından çıkış olduğunu gördük. Kasım ayının ilk günlerinde mart ayı fiyatlamalarının başlamasıyla beraber doların güç kazanmaya başlaması, euro karşısında da etkisini gösterdi ve 5 haftadır yükselme trendinde olan EUR/USD paritesi gerilemeye başladı. Altın 1360 zirvesinden 1315’li seviyelere kadar geri çekildi. FED’in en çok önemsediği verilerden biri olan enflasyon rakamları aylık bazda artı sinyaller verse de bir önceki aya göre eksi görünüm olduğundan, toplamda meydana gelen artış çok önemsiz seviyelerde kaldı. Bu gelişme FED’in tutanaklarında da açıkça başkanlar tarafından belirtildi. Altın fiyatlarındaki yükselişlerin sınırlı kalması ve fiziksel altın talebinin sınırlanması altının geçtiğimiz senelere göre yatırım potansiyelini azaltmaktadır. Zaten bu davranış biçimini Merkez Bankalarının hareketlerinde de gözlemlemek mümkün. Rusya Merkez Bankası altın taleplerinin azalmaya başladığını açıkladı. Diğer yandan Hindistan’ın aylık altın talebini 30 tonun altında tutmaya çalışmak istemesi ve vergileri arttırmak suretiyle böyle bir önlem alması talebi sınırlamıştır. Aynı tavrı başka ülke Merkez Bankalarının da göstermeye başlaması altının yükselişlerinin önümüzdeki yıl da sınırlı kalacağını gösteriyor. Kasım ayında Hindistan’daki talebin artması beklenmektedir. Fakat ülkede durgunluğun artması, para bolluğunun azalması, altın talebinde beklenen etkiyi göstermeyebilir. Goldman Sachs raporuna göre, 2013 yılı sonu altının ons fiyatının 1250-1350 USD arasında kalması beklenmektredir. 2014 yılı tahminleri ise 1050-1150 USD seviyelerindedir.

46

Yeni İKO Başkanı Sektörün İçinden Olmalı Yaklaşan İstanbul Kuyumcular Odası seçimleriyle ilgili düşüncelerini kamuoyuyla paylaşan İTO Kuyumculuk Komitesi Başkanı Erhan Hoşhanlı; yeni İKO başkanının Kuyumcukent veya çarşıdan gelip gelmemesinin deği, sektörün içinden gelmesinin önemli olduğunu vurguladı.

2

014 yılının başlarında yapılacak olan İKO seçimleri öncesinde, sektörümüzün bir diğer önemli mevkisinde yer alan İTO Kuyumculuk Komitesi Başkanı Erhan Hoşhanlı; İKO seçimleriyle ilgili görüşlerini aktardı. Yeni İKO başkanının sektörün içinden gelmesinin ve sektörün dinamiklerine hakim olan birinin tercih edilmesinin önemli avantajlar ortaya koyacağını belirten Başkan Hoşhanlı; “Herşeyden önce bu önemli mevkiye gelecek olan arkadaşımız, ticari işlerinden fazla sektörün sorunlarına ve çözüm yollarına konsantre olmaya gönüllü olmalıdır. Sektörümüzün birçok kemikleşmiş sorunu bulunuyor. Yeni İKO başkanımızın, ekibiyle bu sorunların üstüne kararlılıkla gidecek enerjiye sahip olması ve bu iradeyi ortaya koyması gerekmektedir” diye konuştu ve şöyle devam etti: “Bugüne kadar sektör kuruluşlarıyla etkin bir iletişim içinde olduk. Mücevherat Mühendisliği bölümünün sektörün ihtiyaçlarına göre gereken profesyonelleri yetiştirmeleri, engellilerin sektörümüzdeki eğitimleri, taş kesimi ile ilgili özel eğitimi gibi birkaç projede İMMİB ve İKO ile ortak çalışma içinde olduk. Yeni seçilecek İKO yönetimi ile renkli taş laboratuvarı kurulmasıyla ilgili ortak bir çalışma içinde olmayı arzu ediyoruz. Renkli taş alanında bir eğitim sürecinin başlatılması gerekiyor. Ayrıca mesleki yeterlilikle ilgili bir başka eğitim projesini de birlikte hayata geçirmeliyiz. Ben sektörümüz için bir taş üstüne bir taş koyanın, takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar hizmetlerinden dolayı İKO yönetiminin her bireyine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Zaman zaman bu kurumlarda bayrak değişiminin faydalı olacağına da inanıyorum. Yeni İKO Başkanımız ister Kuyumcukent’ten isterse çarşıdan gelsin hiç farketmez. Şu anda Kuyumcukent’te olan esnafımızın zaten çoğu çarşıdan gelmiştir ve çarşıda da ayrıca yerleri bulunmaktadır. Böyle bir ayırımın dile getirilmesini bile çok sakıncalı buluyorum”.



VOIR GÜNCEL

Mücevherde Mercan Renklerin Hakimiyeti Sürüyor

A

ltınbaş yeni sezona renkli ve cıvıl cıvıl bir merhaba diyor. 2013-2014 Sonbahar - Kış trendlerinde yer alan coral renk etkisi, mücevherlerin büyülü dünyası ile buluşuyor. Koleksiyonda kullanılan ve mücevherlere renkleri ile ilham veren Ametist, Blue Topaz, Radolite taşlarının öne çıktığı tasarımlarda mavi ile mor; yüzük ve küpelerde yoğun olarak kullanılıyor. Sonbahar mevsiminde stil sahibi kadınların imajını tamamlayacak olan mücevherlerde, renkler feminen kesimler ile buluştu. Oval hatlara sahip küpeler kesim teknikleri ile sofistike ve neşeli bir kimliğe bürünüyor.

Kadınlara Yakışan Ne Varsa…

K Hollywood’un Tercihi

S

o CHIC markasının Türkiye’ye getirdiği dünyada inciyi en güzel ifade eden Monaco markası Misaki tasarımlarını, Los Angeles’ta Alicia Keys, Katy Perry, Olga Segura, Mandy Moore, Gillian Jacobs, Shawn Johnson, Nicole Richie ve Sasha Pieterse kullanıyor. Dünyaca ünlü müzisyen Alicia Keys, Misaki’nin Premium Collection’da yer alan inci lüks bir Temptation yüzükle şıklığını tamamlarken, Amerika’nın en ünlü moda ikonu ve televizyon dünyasının tanınan yüzlerinden Nicole Richie, ipeksi incilerden oluşan siyah bileklik ve halhalı tercih etti.

48

adınların en özel zevkidir mücevherler. Kısmet By Milka’nın İstanbul’un oryantalizminden esinlenerek bu özel zevk için tasarladığı birbirinden kıymetli tasarımlar luksbazaar.com’da takipçileriyle buluşuyor. Modernle gelenekseli, sadeyle şatafatı buluşturan Kısmet By Milka, her yaşa ve tarza özel hazırladığı takılarla kadınların aklını çeliyor. Sevdiklerini sevindirmek isteyenlerin ilk adresi luksbazaar.com, zamansız tasarımlara ev sahibi oluyor.



Özlem YALÇIN

Bayramoğlu Kuyumculuk İK ve Yönetim Sistemleri Müdürü

KOSGEB Destekleri ve Başvuru Süreçleri

K

osgeb’in açılımı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme Dairesi Başkanlığıdır. 20 Nisan 1990 yılında Kobi’lerin kurumsallaşma, ihracat ve Ar-Ge konularında desteklenerek geliştirilmesi amacı ile kurulmuştur. Kosgeb’ e üye olmak için öncelikle firmamızın Kobi tanımına uyup uymadığını kontrol etmek gerekir. Yılda 250 kişiden az çalışan istihdam eden, yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 40 milyon TL’yi geçmeyen işletmeler, Kobi olarak kabul edilir. Kosgeb'e kayıt olmak için www.kosgeb.gov.tr adresinden E-Kobi menüsüne girip, “Kosgeb’e ilk başvuru” seçeneğini tıklamanız yeterli olacaktır. Kosgeb veri tabanına kaydolduktan sonra, işletmenin Kosgeb tarafından Kobi olarak değerlendirilmesi için Kobi Beyannamesini doldurup, diğer istenen evraklarla birlikte Kosgeb merkezine ulaştırmanız gerekmektedir. Kosgeb uzmanınız bu beyanname ve diğer evrakları kontrol ettikten sonra ekranınızı açacak ve buradan istediğiniz desteğe başvuru yapabileceksiniz.

S

gümüş trendi belirlendi

ezgin Jewels; İstanbul Jewellery Show’da yer aldığı görkemli standıyla, önümüzdeki dönemde gümüş mücevherat alanında trend olabilecek yepyeni ürünleri fuar ziyaretçilerine sergiledi. Ülkemizde gümüş mücevherat dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan Sezgin Jewels; her zaman olduğu gibi yine takı fuarının en ilgi çeken firmalarından biri oldu. 03 - 06 Ekim tarihleri arasında CNR fuarcılık merkezinde gerçekleştirilen fuarda, takı alanında profesyonel olarak çalışan kişi ve kurumlar biraraya geldi. Sezgin Jewels Saha Satış Müdürü Uğur Alan; bu yıl doğal taşlardan oluşan takıların ön planda olduğunu, taşlı gümüşlerle kombine edilmiş deri bilekliklerin çok sık vitrinlerde görülmeye başlandığının altını çizdi.

Kosgeb’den alabileceğimiz destekler:

Genel Destek Programı kapsamındaki; Yurt içi fuar desteği, yurt dışı iş gezisi desteği, tanıtım desteği, eşleştirme desteği, bağımsız denetim desteği, nitelikli eleman istihdam desteği, danışmanlık desteği, eğitim desteği, enerji verimliliği desteği, tasarım desteği, sınai mülkiyet hakları desteği, belgelendirme ve test, analiz, kalibrasyon desteklerinden faydalanabilirsiniz. Tüm bu destekler için Kosgeb fatura rakamının yüzde 50’sini karşılayarak destek olmaktadır.

Peki süreç nasıl işliyor?

İşletmeniz adına her bir destek için başvuru yapmanız gerekmektedir. Kosgeb bu başvuruları değerlendirecek ve sonucu size bildirecektir. Yapılan harcamanın faturasının Kosgeb’e gönderilmesi ve ödemesinin yapıldığının da ayrıca belgelenmesi gerekmektedir. Kosgeb gönderilmiş olan tüm evrakların incelemesini gerçekleştirdikten sonra firma banka hesabına destek rakamını yatırır. Ayrıca Kosgeb ile ilgili tüm sorularınıza 444 1 567 numaralı telefondan yanıt alabilirsiniz.

50

S

Yakında Yatırım Altını Yastık Altından Çıkıyor

on dönemde popülerliği gittikçe artan yatırım altını, artık tekdüze şeklinden kurtularak, “yatırım altın takısı” kimliğiyle yastık altından çıkarak takı severlerin kullanımına sunulacak. Ülkemizin en büyük yatırım altın üreticilerinden Nova Pres Gold; üstün teknolojisini de kullanarak yatırım altınını yastık altından çıkaracak bir hamleye hazırlanıyor. Şu anda fizibilite ve tasarım çalışmalarının devam ettiği proje kapsamında, 2014 yılının ilk yarısında yatırım altını birbirinden farklı şekil, sembol ve biçimlere bürünerek hem tasarruf amaçlı kullanımı devam edecek hem de bir takı olarak şıklığı tamamlayan aksesuar kimliği kazanacak. Nova Pres Gold Genel Müdürü Murat Niziplioğlu; yıllardır tek tip üretilen ve insanların alması için maddi değerinin haricinde duygularını harekete geçirecek, estetiğe sahip olmayan yatırım altınına bambaşka bir kimlik kazandırmak konusunda kararlı olduklarını söyledi.



Bade

"İyi Oyuncu Karşısındakine De Oyun Verebilendir"

52


Moda sektöründe isim yapmayı hedeflerken birden kendini ekranlarda bulmuş, şöhretin ateşten elbisesini layığıyla taşımayı bilmiş ve herkesin kendindeki o pozitif ışığın bir şekilde fark edilmesini sağlamış bir isim; Bade İşçil Sualp… Dergimizin yazarlarından Özden Bölükbaşı ile keyifli ve samimi sohbeti beğeninize sunuyoruz.

Özden Bölükbaşı: Hepimiz seni tanıyoruz ama senin ağzından Bade İşçil Sualp kimdir öğrenebilir miyiz? Televizyona başlama serüvenin nasıl oldu, biraz bahseder misin? Bade İşçil Sualp: 1983 yılının Ağustos ayında dünyaya gelmiş, sanatla ilgilenmeyi çok seven, çocukluğundan beri kendi işini kendi yapmaya çalışan, hatta daha bir yaşına basmadan kendi ayakkabısının bağcığını bağlayabilen bir çocuktum. Sanata olan ilgim çizim olarak yansıdı hayatıma. Okuldayken çizimlerimle ödüller aldım hep. Resim dalında şehirlerarası ya da ülkelerarası yarışmalara katıldım. Onlarda birinciliklerim de var. Yetenekli ve başarılı olduğumu söylüyorlardı hocalarım. Beni hep bu tarafa yönlendirmeye çalışıyorlardı. Ders çalışmayı birçok öğrenci gibi ben de çok seven biri değildim. Angarya gibi geliyordu ders çalışmak. O yüzden çizim yapmak zevk veriyordu. Telefonla bile konuşurken çizim yapan biriydim. Sonra dedim ki ben bunu nasıl paraya çevirebilirim? Tablo yapsam sanat galerileri-

53


ne satılabilecek şekilde, o da ben ölmeden para etmeyecek… Ben ne yaparım o zaman? Moda ile ilgiliydim. Kendime kıyafet tasarlar, kendi kıyafetimi satar, para kazanırım diye düşündüm. Yani bu yeteneğimi iyi değerlendirmiş olmak için moda eğitimi aldım. Moda eğitimi alırken televizyonda program yapımcılığına başlayan bir arkadaşım benim sunucu olmamı istedi. Hiç beceremeyeceğimi düşünürken, bir anda onun iknalarıyla teklifi kabul ettim. Ardından televizyondaki serüven başladı. Televizyonda göründükten sonra yapım şirketindeki dizilerden rol teklifi geldi. “Evlere Şenlik”i sunarken ulaşan ilk teklif “Gülpare” isimli dizide baş roldü. Ama komik bir durumdu bence. Çünkü; ne oyunculuğum görüldü, ne de bir şey… Oyunculuğumu bile görmeden direkt başrol oyunculuğu teklif edildi. Gerçekten imkansız bir şey ya da işin altında başka bir şey arıyorsun. O yüzden olmaz dedim. Yetenekli miyim bile bilmiyordum. Bu yüzden kendime de güvenmiyorum ve en önemlisi böyle bir hevesim de yoktu. Okulum da vardı. Derken sezon başladı. Sonra dizi için tekrar teklif geldi. Bu sefer başka bir karakter; ama sonra ana karaktere dönecek bir rol. Bu sefere tamam dedim. Ama amacım farklı. Anlatayım ‘kardeşim ben-

den olmaz. Böyle bir hevesim yok. Oyunculuk yapabileceğimi de sanmıyorum. Devamlı teklif ediyorsunuz. Aklımı çelmeye çalışıyorsunuz; ama olmaz’ demeye gittim. Babamla gitmiştik görüşmeye. Orada yönetmen Andaç Haznedaroğlu beni gördü, dedi ki; ‘senin ekran yüzün var. Gözlerindeki ışıktan da görüyorum. Sen bu işi yaparsın. Ben sadece hissi olarak senin olmanı istedim. Eğer kabul edersen çalışmak isterim. Seni de eğitirim’. Kadından böyle bir şeyi duyunca, belki de denemem gerekiyor dedim ve kabul ettim. Hani biraz inandım. Başaramazsam da ben istemedim sonuçta diyecektim. Ardından başladım. İlk saçma geldi falan… Derken işin içine iyice girdim. Ardından tekrar teklifler geldi. Sonra çok başarılı olan dizilerde yer aldım. Oradaki karakterler sayesinde bu sefer oyunculuk adına da ödüller aldım. Baya zirveye doğru yürüyordum. Ama sonra aşık oldum, o bana evlenme teklif etti ve ardından evlendik. Evliliğin tadını çıkartmak adına dizilere ara verdim. Bu seneyi biraz böyle geçirmek istiyorum. 54

Ö.B: Bir gününü nasıl geçiriyorsun mesela çekimin yoksa günlük yaşamını anlatır mısın bize? B.S: Ne yapıyorum? Sabah eşime kahvaltı hazırlıyorum, onu işe yolluyorum. O işe gittikten sonra biraz köpeğimle oynuyorum. Ardından bugün ne yemek yapsam diye düşünüyorum. Yemek yapmayı seviyorum, yalnızken de kendim yapardım. Dışarıda yemeyi pek seven biri değilim. Ö.B: Yemek yapabiliyorsun yani? B.S: Yapabiliyorum. Bekârken durum biraz farklıydı tabi… Mesela bir çorba yapıp, iki-üç gün yiyebiliyordum. Evlilikte onu yapamıyorsun. O yüzden ertesi gün bir şey yaparken yanına ne yapsam ya da neyle neyi karıştırsam diye düşünüyorum. Çok da üst üste olmamasına uğraşıyorum. Ben sebzeleri mevsiminde tüketmeyi seviyorum. Şimdi kış sebzelerine döndük ve çok alternatif yok. Bu yüzden sıkmadan farklı tarifler deniyorum. Eşimin işi dolayısıyla ne zaman geleceği belli olmuyor. O yüzden erkenden hazır ederim yemeği. Sonrasında da hava şartlarına göre ya yürüyüş ya da spora giderim. Ö.B: Spor dedin onu da soracaktım zaten. Sporla aran nasıldır, hangi sporları sever ve yaparsın, yoga yaptığını biliyorum yoga ile ilgili düşüncelerini alabilir miyim? B.S: Yoga yapıyorum. Ama benim yapmamam gerekiyormuş. Boynumda fıtık var. Boynumu düzeltmek için pilates yaptım. Biraz böyle aktif sporlar seviyorum, kardiyo ağırlıklı. O yüzden bunu yaptım, hadi onu da yapayım, aşayım kendimi biraz… Pilates salonunda hocam da kızardı bana ‘Bade sakin, biraz relaks… rahat rahat yapılması gerek, nefesleri uzun uzun alıp vermelisin’ falan derdi. Ben de ‘Hadi hadi yapalım, çok daha fazla sayıda, çok set yapalım’ diye… Sonra dizi çekimlerinde boynum tekrar nüks etti, doktora gittim. Doktorum bana fizik tedavi verdi ve pilates yapmama müsaade etti. Ama tabi sakin sakin… Yüzmeye de izin verdi, yogaya vermedi. Ben Yoga ile eşimden dolayı tanıştım. O bayağı uzun zamandır yapıyor. Ancak benim yüzümden bu aralar hep erteliyor. Bu aralar biraz hareket azlığından ve iştahımın açılmasından kilo aldığımı hissediyorum. Ama tekrar sıkı tempoya gireceğim. Yürüyüşü çok seviyorum. Ancak koşu bandında değil, dışarıda… Koşu bandında yürümek, hamster gibi hissettiriyor kendimi. Bunun dışında dönem dönem kardiyo ve pilates… Ö.B: Hayatta istediğin noktada mısın, kariyer olarak yeni hedeflerin nelerdir? B.S: Bir dağ vardı, benim de tırmanmam gerekiyordu, ora-


Jön olarak, başrol oyuncusu olarak söyleyeceksek Kenan İmirzalıoğlu. Niye diyeceksen? Bir senaryo veriliyor bize ve oradaki duyguyu çıkartıyoruz, karakteri analiz ediyoruz. Öyle bir sistemim var benim. Fakat Kenan’la öyle birşey ki; ezberini yap, sahneye gir, eğer ağlaman gerekiyorsa ağlayabiliyorsun. Çünkü O, sana o duyguyu veriyordu.

Ö.B: Gündemde yeni projelerin var mı, varsa biraz bize detay verir misin? B.S: Yani Veet’in reklam yüzüyüm ve devam eden bir yıllık bir kampanyamız var. Bu kampanya dahilinde bir takım aktiviteler düzenleyeceğiz. Yani şu an zaten üstünde çalışıyoruz. Ben fikrimi söylüyorum, onlar fikrini söylüyor, çalışıyoruz. Beraber yürüteceğimiz çalışmalar var. Onun dışında her zaman sosyal sorumluluk projelerine kapım açık. Onlarla ilgili bazı şeyler yapıyorum.

ya doğru tırmanıyordum. Ben tırmanırken hiç geri adım veya duraksama yaşamadım. Hep küçük adımlarla ilerledim. Şu anı kariyerde olumsuz bir yer olarak düşünmüyorum. Çünkü dört seneden fazladır devamlı ekranlarda çok izlenen dizilerde yer aldım, birçok magazin dergisinde falan devamlı kapak oldum. Biraz yüz dinlenmesi için gereken bir mola diye değerlendiriyorum. Dünyada da bu şekilde oluyor. Şu anki bilinçli duraksama dışında, kariyerimde hep ilerliyordum; o yüzden doğru gittiğimi düşünüyorum. Ama ulaşmak istediğim zirve.

Ö.B: Örnek alabilir miyiz? B.S: En son Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın bir projesi için bir spor ayakkabımı bir de çizdiğim karga resmini bağışladım. Geliri çocukların eğitimine destek olarak kullanılacak. Daha önce de TEGV'in sosyal sorumluluk reklamını çekerek insanları bilinçlendirmeye, dikkat çekmeye çalışmıştık. Bunlar gibi her türlü destek ve dayanışmaya açığım. Bunun dışında dizi çekimlerine ara verdim. Belki evliliğin keyfini çıkartırken bir bebek getirebilirim dünyaya. Ama henüz böyle bir şey yok; sadece fikir olarak diyorum. Çünkü biliyorum ki herkes bunu merak ediyor. Bizlere bekarken ilişki ne zaman, ilişkideyken evlilik ne zaman, evlenince çocuk ne zaman diye soruluyor hep... O yüzden bu sene hazır işler çok yoğun değilken bu sorunun da cevabını verebilmeyi umut ediyorum; tabii her şey kısmet, hayırlısı... Ö.B: Bu zamana kadar rol aldığın oyuncular içinde en çok kimin oyunculuğu seni çok etkiledi? B.S: "Ezel" dizisinde bence çok şanslı biriydim oyunculuk anlamında. Yani yıllarını tiyatroya adamış çoğu insan bile öyle bir 55


Bir dağ vardı, benim de tırmanmam gerekiyordu, oraya doğru tırmanıyordum. Ben tırmanırken hiç geri adım veya duraksama yaşamadım. Hep küçük adımlarla ilerledim

dan önce, ünlülerin hayatlarını hep böyle kürkler, şaşaalı takılar, hani böyle sinema filminde gördüğümüz gibi hayal ederdim. Oysa, sinema filmlerinde veya o dizilerde gördüğünüz o lüks sahneler bile donarak çekiliyor. Donarak çekildiği için o lüks hayat hiçbir yerde yok. Film dahi olsa da öğrenmiş olduk.

Ö.B: Şöhretli insanlar evlenince şöhretinin biteceğini düşünürler sen risk aldığını düşünüyor musun ya da düşündün mü? B.S: Eşim çok karışmıyor. Ama dizi temposu çok yoğun olduğu için çok da istediğini sanmıyorum çalışmamı. Ben de yaptıklarımdan dolayı bu kadar popüler ve şöhret sahibi oldum. Devamında bir şey yapmazsam ve aynı şeylerin devam etmesini beklersem zaten çok anormal olur. Umarım kaldığım yerden devam ettiğimde aynı başarıyı ve performansı yakalarım. Minik adımlarla gidiyordum dedim ya… Hiç böyle Mehter marşındaki gibi iki ileri bir geri yapmadan, hiç tökezlemeden, yine o zirveye doğru gidebilirim umarım. Eşim Malkoç’un da destek olmasını beklerim.

kadroyla biraraya gelip çalışma imkanı yakalayamamıştır belki. O yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. İsim sorarsan; Kenan İmirzalıoğlu ayrı bir yetenek, Allah rahmet eylesin Tuncel Kurtiz ayrı bir yetenek, ne bileyim İpek Bilgin de ayrı… Zaten İpek, işe başlarken bana koçluk yapan, destek olan hocamdı. Yani hepsi birbirinden değerliydi. Ama hani jön olarak, başrol oyuncusu olarak söyleyeceksek Kenan İmirzalıoğlu. Niye diyeceksen? Bir senaryo veriliyor bize ve oradaki duyguyu çıkartıyoruz, karakteri analiz ediyoruz. Öyle bir sistemim var benim. Fakat Kenan’la öyle bir şey ki; ezberini yap, sahneye gir, eğer ağlaman gerekiyorsa ağlayabiliyorsun. Çünkü, o sana o duyguyu veriyordu. Oyuncular arasında paslaşma dediğimiz bir sistem var ve aslında bence iyi oyuncu karşısındakine de oyun verebilen oyuncudur. Kendini göstermek için çabalayan değil de rol çalmadan, kendini gösterirken karşısındakine de fırsat tanıyan, hani sahneyi yükseltebilecek etkiyi veren bir insan. Bence o yüzden Kenan… Aslında unutmadan bana destek olan iki değerli yönetmenim daha var. Biri Cem Karcı biri de Uluç Bayraktar. Çünkü, sonra şakayla karışık sitem ediyorlar; "Bizim hiç katkımız emeğimiz yok mu?" diye... Bu yüzden onlara da çok teşekkür ederim yine. Gerçekten en önemli faktörlerden biri de yönetmenin çekim yaparken huzurlu ve keyifli ortam sağlaması. Çok şükür bugüne kadar hep çok değerli ve beni hep bir adım daha ileri taşıyan yönetmenlerle çalışma şansı buldum. Hepsine şükran borçluyum. Buradan saygı ve sevgiler sunarım. Ö.B: Şöhret seni nasıl etkiledi ? B.S: Biraz böyle ilgi arsızı oldum galiba. Şöhretin getirdiği öyle bir şey var. Alışıyorsun… Daha doğrusu çalışıp, karşılığında bedeli olarak o insanlara temas ettiğini hissetmek, yani bir rol canlandırıyorsun o karakterin ruhunu yansıtabildiğini hissetmek, bu bence en büyük haz… Dolayısıyla da şöhretin getirdiği seyirci ile karşılıklı sevgi. Bunun dışında şöhretin beni değiştirdiği sadece bu beklenti; Yani hep onların beni sevmesini isterim. yani o sevgiyi gördükten sonra vazgeçemeyeceğim bir şey oluyor. Onun dışında, ben artık şöhretim şunu yapamam, yok mahalle pazarına gidemem, bilmem neyi yeme bunu yemen gerek falan hiç öyle takıntılarım yoktur. Ben de şöhret olma56

Ö.B: Kızım Tia ile olan harika diyaloğundan iyi bir anne olacağını biliyorum, kaç çocuğun olsun istersin? B.S: Valla Tia gibi olursa 5 -10 tane isterim. (Gülüyor) Tia maşşallah o kadar güzel bir çocuk ki, duygusallığı, anlayışlı oluşu, güçlü oluşu, maşallah valla. Çok çok güzel. Güçlü olması çok güzel bir şey. Dediğim gibi Tia gibi olursa 5 tane olsun. Ama bazen görüyorum ulu orta çocuklar bir şeyler tutturuyorlar, ciyak ciyak bağırıyorlar, şımarıklar… Görüyorum ailelerini ne kadar mahçup duruma düşürdüklerini. Hani büyük konuşmayayım ama, o zaman çocuk yapma fikrinden soğuyorum biraz. Daha böyle rahat olayım. Ama Tia’yı her gördüğümde, benim de böyle bir çocuğum olsun diyorum. Ö.B: Yapmayı düşündüğün bir şey var mı kıyafet tasarımı vs. gibi? B.S: Belki bir markaya reyon gibi bir şey yapabilirim, bilmiyorum. Şu an aslında biraz oraya yöneldim, ama henüz gerçekleştiremedim. Tek hayalim oydu çocukluktan bu yana. Bakınca modayla ilgili bir şey yapmak harika... Yapabilir miyim? Belki bu sene başlarım bir yerlerden. Henüz düşünüyorum; sanatla, modayla belki de iç mimariyle ilgili bir şey olabilir. Bilemiyorum, göreceğiz. Yani o bir his. İçime doğunca olacak. Çocuk gibi plansız bir proje yani. Ö.B: Takılarla aran nasıldır? Severek kullandığın belli bir takın var mı? B.S: Valla aksesuar olarak daha çok saat seviyorum. Kolum boşsa çıplak gibi hissediyorum. Zaman çok kıymetli bizim için ondan herhalde. Onun dışında serçe parmak yüzüğünü çok severim. Ama esas en değerli takımı soruyorsan, eşimin evlenmeden önce, çok anlamlı bir günde verdiği rahmetli babasından kalma, hep boynunda taşıdığı bir kolyesi var; lades kemiği. O kolye en değerli takım. Hatta bazen takmaya korkuyorum. Çekim falan yaptığımızda özellikle takıları çıkarttırıyorlar bize. Düşerse diye korkuyorum. En iyi muhafaza ettiğim ve taktığımda kendimi çok iyi hissettiğim, özel bir parçadır o… Işığının daha da parlamasını temenni ediyor ve ayrılıyoruz. Teşekkürler Bade…



Modern Çizgiler Bugüne kadar ürettiği kaliteli elmas ve mücevher takılarıyla sektörde isim yapan Ser Diamond, klasik ve otantik tarzdaki ürün çizgisini değiştirme kararı aldı. Bundan sonra daha modern tasarımlarıyla, çizgisini yenileyecek.

İ

stanbul Jewellery Show Ekim fuarına 3’üncü kez katılan ve görkemli standıyla fuarın en dikkat çekici markalarından biri olan Ser Diamond; modern çizgilere sahip olan ve bu tarzda ilk kez sergilediği özel koleksiyonuyla çok büyük ilgi topladı. Bu ilgi neticesinde marka, çok önemli bir karara imza attı. Artık Ser Diamond; klasik ve otantik tarzda elmas mücevher üretimi yapmayacak. Bundan böyle Ser Diamond; kimsenin cesaret edemediği bir adım atarak, elmasın sürekli modern ve yenilikçi yüzünü takı severlere gösterecek. Ser Diamond firma sahibi Yakup Alpdoğan; İstanbul Ekim fuarında yurt içi pazardan katılan firmaların geçmiş Ekim fuarlarına göre azaldığını, yabancı alıcılarda ise belli bir miktar artış olduğunu ifade etti. Fuarda özenle hazırlanmış, görkemli bir stand ile katılmış olmalarının ciddi ilgi oluşturduğunu belirten Alpdoğan; “Standımızın konumu, vitrinlerimizin özel bir şekilde dizayn edilmesi ve ilk defa denediğimiz modern çizgilere sahip elmas

58

mücevher koleksiyonumuz, markamıza gözlerin toplanmasını sağladı” dedi. Uzun süredir dile getirdiğini ve ihracat çalışmalarının ülke kuyumculuğu için hayati önem taşıdığı görüşünün bu fuarda tekrar gün yüzüne çıkmasının mutluluğunu yaşadığını kaydeden Alpdoğan, bu doğrultuda yurtdışından gelen talep ve istekleri süzerek ortaya konan modern mücevherlerin, büyük beğeni topladığını söyledi. Ser Diamond’ın yeni internet sitesinin e- ticarete yoğunlaştığını ve böylelikle yurt dışındaki müşterileriyle daha etkin bir iletişim kurmayı planladıklarını belirten Yakup Alpdoğan; “Müşterilerimiz Dünyanın neresinde olursa olsun onlara vereceğimiz özel kod ile en son tasarımlarımızı internet sitemizden yakından inceleyecek ve siparişlerini bize geçebilecekler. Müşterimizin aklında olmanın yolu önce parmağının ucunda olmak diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Bundan böyle Ser Diamond’ın klasik ve otantik tarzda elmas mücevher üretme-

yeceğinin altını çizen Alpdoğan, elması modern çizgiler içine alarak, çok daha geniş kitlelerin ve farklı kültürlerin tercihi haline getirmeyi hedeflediklerini ifade etti.



İmalatçıya Avantaj Altın bankacılığı hakkındaki görüşlerini ve yeniliklerini, DenizBank Altın Bankacılığı Grup Müdürü Cem Turgut Gelgör dergimize aktardı.

Altın bankacılığı müşterileriniz için sunduğunuz özel hizmetleriniz var mı? Altın bankacılığı konusunda ne gibi farklılıklar yaratıyorsunuz ve önümüzdeki dönem için projeleriniz nedir? DenizBank Altın Bankacılığı olarak bizim rakiplerimizden en büyük farkımız imalatçıdan toptancıya, küçük üreticiden perakendeciye kadar altın ticari ile uğraşan tüm sektör müşterilerine, sektör dinamikleri göz önüne alınarak yapılandırılan özel kredi değerlendirme süreci ile finansal hizmet sunuyor olmamızdır. Altın bankacılığı konusunda işimizi yürütürken özellikle müşterilerimizin talep ve beklentilerine yönelik ürünler geliştiriyoruz. Burada tabi müşteriyi altın sektöründeki imalat ve kuyumculuk ile ilgilenen kişiler ve bireysel yatırımcılar olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Kuyumculuk sektörü açısından baktığımızda kuyumcularımıza özel, altın kredilerimiz mevcut. Ancak biz bu altın kredilerimizle, biraz daha onların ihtiyacına yönelik farklılaşmaya gittik. Mesela, kuyumcular genelde altın kredilerini bir yıl vade ile alıyorlardı ve vade sonunda bütün altınlarını getirip altınlarını kapatmak zorunda kalıyorlardı. Bu da kuyumcuların işini zorlaştıran bir sorun. Biz bu noktada onlara daha kolay ödeme şartları sunmak için taksitli kredileri geliştirdik. Müşteriler, istedikleri ödeme planına bağlı kalarak, istedikleri vadede, istedikleri kadar taksitlerle veya 3 ayda bir ödemelerle kredilerini ödeyebiliyorlar. Bu da onların üretim yapmış oldukları mallarını vadesi geldiğinde bozmadan veya herhangi bir yerden altın bulup getirip kapatmadan, dönem dönem ödeyerek kapatmalarını sağlıyor. Kuyumculuk sektörünün ihtiyacına yönelik bu ürünü 2012'de hayata geçirdik ve oldukça olumlu tepkiler aldık. Mevduat tarafına baktığımızda ise müşterilerimize çok farklı bir ürün yelpazesi sunduk. Genelde klasik müşteri tipi, farklı ürünler kullanmak yerine, altını alıp evinde saklayarak yatırım yapıyordu. Bu hem lojistik hem emniyet anlamında biraz sıkıntılı bir yöntemdi. Şimdi müşterilerimiz istedikleri şekilde TL’den, dövizden altın alabiliyorlar. İsterlerse kendilerine her ay düzenli “Altın Biriken Hesap” açabiliyorlar. Arzu ederlerse 60

bunu dâhili mevduata aktarabiliyorlar ve burada altına altın olarak yatırımlarını değerlendirebiliyorlar. Kuyumculara yönelik hizmetleriniz var mı? Kuyumculuk sektörü ciddi sipariş üzerine çalışan bir sektör. İmalatçıları göz önüne aldığımızda son dönemde yine Türkiye’de bir ilk olan İmalatçıya Altın Destek Kredisi’ni onların kullanımına sunduk. Buradaki ana amacımız şuydu; dediğim gibi kuyumcular sipariş üzerine çalışıyorlar. Siparişin alınması, işlenmesi, müşteriye ulaştırılması, son kullanıcıya gitmesi ve oradan tekrar nakit akışının alınarak imalatçıya ulaşması belli bir süre alıyor. Bu süre zarfında da firmalar açıkçası kendi sermayeleriyle bu siparişleri fonlamak zorunda kalıyorlar. Tabi son dönemde altın ons fiyatının da çok yükseldiğini düşündüğümüzde ciddi bir sermaye büyüklüğünden bahsediyoruz. Biz de Deniz Bank olarak kuyumculara 3 ay ödemesiz dönemli, daha sonra ise eşit taksitlerle ödeyebilecekleri bir ürün sunduk. Böylelikle siparişlerini yapıp, müşteriye ulaştırıp, müşteriden son kullanıcıya gidip, oradan tahsilâtı alıp, imalatçıdan bize geri dönmesi arasındaki, kalan fonlama ihtiyacını biz karşılamış oluyoruz. Böylelikle onlar da çok daha rahat bir şekilde siparişlerini istedikleri şekilde kabul edip, sermayelerini siparişlerde kullanmak yerine, bizden aldıkları altın kredisi ile bunu fonlayabiliyorlar. Daha sonra da tahsilatları dönmeye başladığı zaman, taksitli bir şekilde bize ödeyebiliyorlar. Bu ürünümüz piyasada ciddi talep görmeye başladı. Çünkü gerçekten onların çok ihtiyacını karşılayan bir ürün. Şimdi fuar dönemiyle de birlikte zaten hareketleneceğini düşünüyorum. Onun dışında bir de tabi özellikle ihracatçılarımızın dönem dönem yurtdışına yaptıkları ihracatlarda, finansal destek ihtiyacı, sigortalama ihtiyacı veya bilgi ihtiyacı oluyor. Biz yine faktoring şirketimizle birlikte onlara yönelik bir ihracat faktoring ürünü geliştirmeye çalışıyoruz. Onların ihracat yaptıkları ülkelere yönelik gerekli şartları sağlayarak ve sigorta enstrümanını da kullanarak ihracatlarını daha güvenilir ve rahat yapmalarını sağlayan bu yeni ürünü de sektörümüzün hizmetine sunuyoruz.



Yeni Web Sitesi Dünyayı Ayağınıza Getiriyor

Wings’in yenilenen internet sitesi zengin ve renkli içeriğiyle dikkat çekiyor. www.wingscard.com.tr kullanıcılarına eşsiz gezi ve lezzet deneyimlerine bir tıkla ulaşma fırsatı sunuyor. Sitede ayrıca ünlü isimlerin kısa röportajları ve dünya kentlerinin video tanıtımlarının yanısıra Mil Puan sorgulama özelliği de bulunuyor.

"H

ayat. Şimdi. Benzersiz” söylemiyle kullanıcılarının yaşamlarının her anında yanında olan ve ayrıcalıklar sunan Wings, web sitesini yenileyerek, lezzet duraklarından seyahat önerilerine çok geniş bir içerikle yayına başladı. Yeni wingscard.com.tr‘de, artık Wings'in ayrıcalıklı finansal dünyasının yanı sıra, çok kapsamlı bir Wings dünyası daha var. Zengin içerikle yenilenen Wings'in yeni web sitesi, tüm dünyayı kullanıcılarının ayağına getiriyor. Yenilenen site ile ilgili bir açıklama yapan Akbank Ödeme Sistemlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Sindel, Wings web sitesini yenilerken, Wings Card kullanıcılarına mükemmel bir yaşam stili sunmayı, yalnızca Wings’e özgü bir deneyim yaşatmayı amaçladıklarını vurguladı. Sindel'in verdiği bilgilere göre Wings Card kullanıcıları yenilenen web sitesinde, Wings Card'ın benzersiz finansal ayrıcalıklarına kolayca erişirken, seyahat ve lifestyle ile ilgili birçok farklı içeriği bulabiliyorlar. Kullanıcılarına yaşamlarının her anında yanında hissettiren Wings'in yeni dünyasının içinde gurme, wellness, travel ve life bölümleri bulunuyor. Sindel, “Web sitemizi yenilerken, Wings Card sahibi olmanın her an en iyisine layık olmak anlamına geldiğini hissettirmek istedik” dedi. Wingscard.com.tr içinde tüm Style işyerlerinin tanıtıldığı yüzlerce video bulunuyor. Wings Card kullanıcıları video ağırlıklı olarak "yeme içme"den, sağlıklı yaşam önerilerine, dünyanın popüler birçok kenti ile ilgili kapsamlı bilgilere ve tam bir hobi alanı olan "life" ile de sanatsal konularda bilgi sahibi oluyor. Wings Card sahipleri aynı zamanda, Wingscard.com.tr içinde video içeriklerinin yanı sıra ünlüler ile söyleşiler, konusunda duayenler ile çekilmiş birbirinden ilginç ve çarpıcı fotoğrafa ulaşabiliyor. Sitede, ayrıca tüm Style işyerlerinin tanıtıldığı yüzlerce video bulunuyor.

62

Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, Wings ile yaşamını renklendiren Wings Card kullanıcıları, aynı zamanda kartlarının kendilerine sunduğu finansal ayrıcalıklarının yanında, yeni seyahatlerini de kolayca planlayabiliyorlar. Siteye eklenen "Mil Puan sorgulama" ile Wings Card kullanıcıları güncel Mil Puan’larını anında öğrenip, sitede görüp de gitmeyi arzuladığı bir destinasyona bedava uçuş planlarını hemen yapabiliyorlar. Tüm bu yeniliklerin yanı sıra wingscard.com.tr tüm içeriklerini Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, ve Youtube gibi son zamanların trendi sosyal paylaşım ağlarında da duyuruyor.



VOIR MODA

Her İnsanın 2 Rengi Olduğuna İnanıyorum Ekranlara oldukça yakışan, mesleğine olan aşkını yaptığı tasarımlara başarıyla yansıtabilen bir tasarımcı… Moda üzerine merak edilenlerle...

64


HAKAN AKKAYA En son gelişmeden başlamak istiyorum. Ekim ayı içerisinde gerçekleşen Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da “ Men In Black” isimli defilenizi gerçekleştirdiniz. Hem koleksiyonunuzdan hem de bu yılki Fashion Week’den bahseder misiniz?

Her sezon bir öncekinden daha güzel geçiyor Fashion Week… Sadece siyah beyaz bir koleksiyon hazırladım. Altın ve gümüş detaylarla süsledim. Benim için her zaman olduğu gibi bu sezonda da şıklık ön plandaydı. Bir koleksiyonun oluşumundan defileye gelene kadarki sürecini anlatır mısınız?

İlk olarak konsepti ve neler yapmak istediğini belirlemek lazım. Sonra kullanılacak renklerin ve kumaşların seçilmesi gerekiyor. Daha sonra model çizımleri ve kalıpların hazırlanması ile bu süreç tamamlanıyor. “Bugün Ne Giysem?” adlı yarışma programı bildiğim kadarıyla yeni sezonda da başlayacak. Bu sezonda da siz devam edecek misiniz ve farklılıklar düşünülüyor mu?

Şu an netleşmiş bir durum yok. Ben açıkçası yeni bir proje ile TV’de olmak istiyorum. Görüşmelerim devam ediyor. En kısa sürede ekranlarda yerimi alacağım. Mimarlık okurken moda tasarımcısı olma kararı aldınız ve zorlu bir mücadele sonrasında da bunu başardınız. Hikâyenizi bir de sizden dinleyelim mi?

Ailem, mimar olup Ordu'da yaşamamı istiyordu. Ben de tek yapabileceğim işin moda olduğuna karar verip, hayat mücadeleme başladım. Çalışma hayatına atılıp, hafta sonları moda okumaya başladım ve sonuç… Bu sene, "Moda" denildiğinde bu durum sokağa “Aynılaşma” olarak yansıyor. Aynı elbiselerden, ayakkabılardan ve hatta aynı renk saçlara kadar… Moda bu mudur?

Ben aynısını düşünmüyorum. Modayı takip eden insanlar kendi yorumlarını katmazlar ise; evet, birbirinin aynı kadınları görebilirsiniz. Ama bence doğru olan, moda olan, detayları kendi yorumumuzla uyarlamaktır.

65


VOIR GÜNCEL Bence doğru olan, moda olan, detayları kendi yorumumuzla uyarlamaktır

Renklerin enerjileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Her insanın iki rengi olduğuna inanıyorum biri o insanın iş hali, yani daha formal ve güçlü görünmesini sağlar; diğer rengi ise daha seksi görünmesine yarar. Türk Moda Sektörünü değerlendirir misiniz? Dünya ile paralelliği nasıl?

Biz tasarımcılar açısından baktığımızda dünyadaki tasarımcılar kadar şanslı değiliz. Onlar sonsuz imkânlara sahip; bizler ise kendi imkanlarımızı sağlamaya çalışıyoruz. Ama dünyanın en iyi üretim yapan ülkelerinden olduğumuzu söyleyebilirim. Son yıllarda bu mesleğe gösterilen rağbet yukarıya doğru bir ivme kazandı. Sizce bu durum sektörü hangi yönde etkiliyor?

Ben alternatiflerin çok olmasından memnunum çünkü rekabet başarıyı getirir. Eskiden 3-4 modacı vardı ve bir yerden sonra kendilerini tekrar etmeye başladılar. Ama bugün sürekli değişen alternatif sunabilen bir durum var. Mesleğini seven biri olarak geleceğe dair farklı projeleriniz olduğunu biliyoruz. Mesleki olarak sizin için “Son nokta” dediğiniz bir yer var mı? Anlatır mısınız?

Hiçbir zaman son nokta olarak bir yeri görmüyorum. Dünyaca tanınan ve tasarımları tüm dünyada kullanılan bir tasarımcı olmak istiyorum ve bu konuda da çalışmalarım devam ediyor. Hakan Bey takı ve takı modası hakkında ne düşünüyorsunuz? Kullanır mısınız, tarzınız nedir?

Takıyı hem kendim günlük hayatımda hem de tasarladığım modellerde kullanmayı severim. Özellikle bileklik çok severim; deri ve metal bileklileri… Günlük hayatımda da sürekli kullanırım. Bileklikler ve büyük gösterişli takılar tercihimdir. Fakat favorim mücevherdir. Gerçek ve gösterişli mücevherleri, bayanlara her zaman çok yakıştırırım. Biz de dünyada bilinen bir tasarımcımızın daha olmasından mutluluk duyarız ve dileriz ki en kısa zamanda Hakan Akkaya da bu şerefe nail olur. Bu güzel sohbet için teşekkür ederiz. 66


İSTANBUL'DA

MODA

RÜZGÂRI RÜZGÂRI Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express, 07-11 Ekim tarihleri arasında Kuruçeşme Arena’da moda severlerle buluştu. İlkbahar / Yaz 2014 kreasyonlarının yer aldığı ve beş gün boyunca süren etkinlikler, toplamda 43 defile ve sunumdan oluştu. Moda sektöründe belli yerlere gelmiş ve uluslararası platformda ülkemizi temsil eden birçok isim katıldı.

D

eniz Berdan’ın Maybelline New York için hazırladığı “Maybelline Ny by Deniz Berdan”, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express kapsamında modaseverlerle buluştu. Defilede, Deniz Berdan’ın çarpıcı koleksiyonu ve Maybelline New York’un dikkat çekici makyaj uygulamaları podyumda görsel bir şölen oluşturdu. Deniz Berdan’ın moda vizyonu ve Maybelline New York’un makyaj uzmanlığını bir araya getiren “Maybelline Ny by Deniz Berdan” defilesi büyük beğeni topladı. Aralarında Pınar Altuğ, Oben Budak, Ebru Polat, Gülay Kamaz, Bilge Öztürk ve Ayşegül Talu Özkanca gibi isimlerin bulunduğu davetliler Deniz Berdan’ın Maybelline New York için tasarladığı 20 parçadan oluşan koleksiyonunu ilgiyle izledi. Maybelline New York makyaj artistleri tarafından defile mankenlerine uygulanan makyajlarda pop-art bir hava oluşturuldu. Alışılmışın dışında tasarımlarıyla moda severleri daima şaşırtan Deniz Berdan Maybelline Ny by Deniz Berdan koleksiyonu ile ilgili: “Maybelline New York kızının; kendinden emin, modern, modayla iç içe, farklı ve çarpıcı bir yönü var. Koleksiyon hazırlarken ben de Maybelline New York kızının duruşundan ilham aldım. Koleksiyonu; Maybelline New York ürünlerinden esinlenerek önümüzdeki sezonun trendlerine uygun olacak şekilde tasarladık. Çizim, desen, kalıp, dikim ve styling’ini de kendimiz hazırladığımız defile, alışılmışın dışında makyaj uygulamalarıyla da izleyicilere görsel bir show sundu” dedi.


İSTANBUL'DA

MODA

RÜZGÂRI RÜZGÂRI

MODADA

GERİ DÖNÜŞÜM Tuba Ergin

, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express kapsamında “Earth Unkown” adını verdiği İlkbahar-Yaz 2014 koleksiyonunu 10 Ekim 2013 Perşembe günü saat 13.30’da Kuruçeşme Arena’da sergiledi.

"D

esa by Tuba Ergin'' kapsül koleksiyonunun da sergilendiği defile Tuba Ergin’in avant-garde çizgisini devam ettirirken kendini her zaman yenileyen ancak özünden vazgeçmeyen bir koleksiyon oldu. Geri dönüşümlü moda anlayışının Türkiye’deki öncüsü Tuba Ergin, “Earth Unkown” adını verdiği İlkbahar-Yaz 2014 koleksiyonunda yine doğal ve işlenmemiş materyallerin yalın güzelliğinden faydalanıyor; doğal renklerden esinleniyor. Deneysel formlardan oluşan bir koleksiyon olan “Earth Unkown”, deformasyondan oluşan yeni bir estetik anlayışı sunuyor. Ahşap, toprak katmanları, fosiller, kaya ve mermer dokular, krater-vari görüntülerin hakim olduğu koleksiyonda ipek, organze ve deriye ağırlık verilirken, hi-tech kumaş ve ketenin kontrastından faydalanılıyor. El örgüsü keten ve bambu trikolar, dikişsiz elbiseler, geri dönüştürülmüş araba lastikleri ve ipek kombinasyonları şaşırtıcı ve zamansız parçalar yaratarak doğallıktan vazgeçemeyen güçlü, şehirli kadını yeniden yorumluyor. Deri ağırlıklı tasarımlardan oluşan koleksiyonun geneline ince işlenmiş deriler, lazer kesimler ve el işçiliğiyle zenginleştirilmiş detaylar hakim.

68


HIDDEN Zeynep Tosun,

Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express kapsamında 2014 İlkbahar - Yaz koleksiyonunu 8 Ekim 2013 Perşembe günü Kuruçeşme Arena’da sergiledi.

"H

er Story'nin sponsor olduğu ve Mercedes-Benz’in sunduğu defilede koleksiyonun ana ilham kaynağı olarak 1920'leri alan Zeynep Tosun, tasarımlarında 20'lerde ve günümüzde yaşayan kadınların erkeksi kemik yapısını ve gizli seksiliğini ortaya çıkartıyor. Dün gerçekleştirilen defileye Eda Taşpınar, Filiz Akın, Yasemin Taciroğlu, Azra Akın, Ceylan Çapa, Aslı Ekşioğlu, Pınar Sabancı gibi cemiyet ve moda dünyasından ünlü isimler katıldı. Günümüzün çalışan, rahat, şehirli yaşayan kadınları, Zeynep Tosun yeni sezon koleksiyonunda, erkeklerden rol çalan iş sahibi, spor yapan, stil sahibi, sofistike, güçlü ve seksi bir kadına dönüşüyor. Her Story’nin Zeynep Tosun Ilkbahar-Yaz 2014 koleksiyonu için özel olarak tasarladığı görkemli aksesuarları ile tamamlanmış kombinler defilenin öne çıkan parçaları arasında yer alıyor. Swarovski için özel olarak hazırlanan, kahverengi file üzerine full işlenmiş Swarovski taşlı elbise koleksiyonun öne çıkan "show piece" parçaları arasında yer aldı. Koleksiyona adını veren "Hidden" ile gizlilik ve seksi detaylara vurgu yapılıyor. Koleksiyonun öne çıkan özelliği loose kesimler. Tasarımları arasında düşük omuzlu elbiseler ve gömlekler yer alıyor. Düşük bel bol kesimli pantalonlar ve şortlar, gizli yırtmaçlı elbise ve etekler, sırt dekolteleri, transparan detayların ve art nouveau printlerin ağırlıkta olduğu koleksiyonu şık sandaletler ile tamamlıyor. Vintage renklerin kullanıldığı koleksiyonda pastel ve kirli yeşil, sarı, gri, beyaz, marshmallow pembesi, açık pembe ve lacivert tonlar öne çıkarken, taşlanmış ipekler, denizci fileleri, ipek şifon, krepler, dökümlü kumaşlar koleksiyonun ana kumaşlarını oluşturuyor. Defilenin koreografisini Uğurhan Akdeniz üstlenirken, saç tasarımı No.21 İbrahim Zengin tarafından yapıldı. Defilenin makyajı, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul Presented by American Express’in ana sponsorlarından Maybeline tarafından yapıldı. 69


İSTANBUL'DA

MODA

Gençlerin Fashion Week Çıkarması

RÜZGÂRI RÜZGÂRI

İstanbul Fashion Incube merkezinin desteklediği genç moda tasarımcılarının birbirinden ilginç ve dikkat çekici koleksiyonlarıyla İstanbul Fashion Week’te gerçekleştirdikleri sunumlarda, moda endüstrisinin gelecek vaat ettiğini kanıtladı. Genç tasarımcılara böylesine destek veren bu merkez ne yapar? İstanbul Fashion Incube; geleceğin moda tasarımcılarını destekleyen ilk moda girişimcilik merkezidir. Kendi markalarını kurmuş genç moda tasarımcılarını deneyimlerini güçlendirmesi, markalaşmalarını sağlanması ve iş planlarının oluşturulması konularında desteklemektedir. Merkez; moda yönetimi, pazarlama ve halkla ilişkilerin yanı sıra finans ve üretim konularında da şu tasarımcılara danışmanlık vermektedir ve 15 Ocak 2013’te hayata geçirilmiş bir projedir. Türkiye moda endüstrisinde kilit rol oynayan İstanbul Kalkınma Ajansı ve İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) tarafından da desteklenmektedir.

AYHAN YETGİN

T

asarımcı, koleksiyonlarını yaratırken farklı hikayelerden, yenilikçi perspektiflerden ve felsefeden ilham alıyor. Yetgin, kendi markasını avangard olarak tanımlıyor ve koleksiyonlarında couture’den esinlenen ve aynı zamanda günlük giyilebilecek kıyafetler tasarlıyor. Ayhan Yetgin, 2009 Elle Dergisi ve Lasalle International iş birliğinde düzenlenen moda tasarımı yarışmasında birincilik ödülü, 2009 İTHİB Kumaş Tasarımı Yarışması’nda üçüncülük ödülü kazanmış bir tasarımcı. Ayrıca Güney Amerika’nın en popüler moda bloglarından Viste la Calle, Yetgin’i 2011’in “en yetenekli 30 tasarımcısı” arasında göstermiştir.

BURÇE BEKREK

“SALUTI DA FRASCATI”

B

urçe Bekrek, İlkbahar | Yaz 2014 "Saluti Da Frascati" koleksiyonunda Capri'den başlayıp Paris'e uzanan yolculuğunda Nancy Cunard’a ait biriktirdiği dökümanlardan ilham alıyor. Nancy Cunard'dan Islay Lyons'a Frascati’den gönderilmiş, Nancy’nin yakında gerçekleştireceği Capri seyahatinin haberini verdiği ve üzerinde Nancy ile Norman Douglas'ın Capri, Villa Tuoro'da çekilmiş bir fotoğrafının yer aldığı vintage bir kartpostal ile karşılaştığında başlıyor koleksiyonun hikayesi. 1920'lerin en ikonik karakterlerinden biri şair, yayıncı, aktivist, provokatör ve herşeyden evvel eksantrik bir Jazz-Age kadını olan Nancy Cunard'ın, Paris ve Frascati arasında Louis Aragon, Samuel Beckett, Man Ray, Cecil Beaton, Ernest Hemingway gibi isimlerle geçen günlerinden edinilen referans, African-American jazz müzisyeni Henry Crowder ile yaşanmış bir aşk hikayesinden sonra siyahların haklarını savunmaya adanan bir hayattan alınan ilham, Nancy'nin abartılı bilezikleriyle yansıttığı ve onun African Tribal stiline öykünen desenler, sadece küçük detaylarda kendini gösteren 20'li yılların çağdaş ve modern uyarlaması, demi-couture dokunuşlar Burçe Bekrek'in Ilkbahar | Yaz 2014 sezonunda birleşen unsurlar.

70

ASU AKSU “Q FOR QUARTZ”

İ

lhamını heksagonal sistemde kristalleşen ve doğada çok sık rastlanılan saf silisyum dioksit kristallerden yani bildiğimiz adı ile Kuvars kristallerinden alan tasarımcı Asu Aksu 2014 İlkbahar-Yaz koleksiyonu düşünce ve duygulardaki saflığı, iyiliği, pozitif enerjiyi ve barışı temsil ediyor. Kuvars’ın doğal kusursuz formu, buz gibi görüntüsündeki asalet, çağlar boyunca takı olarak ve ruhani çalışmalar için kullanılmış. Kuvars kristalleri enerjiyi alır, aktive eder, depolar, güçlendirir ve aktarırlar. Yüzde 100 doğal ve doğal malzemelerden sentezlenen kumaşların kullanıldığı "Q for Quartz" isimli koleksiyonda beyaz ve gri tonları birlikte kullanılmış. Tasarımlar, rahat, günlük ve sade olmakla beraber, kadınlara özel olduklarını da hissettiriyor, enerji veriyor. "Q for Quartz" kendi içinde üç grubu barındırıyor. "Window" grubuna ait olan parçalar insanoğlunun kendini dinleyerek, içine bakarak ve araştırarak saflaştırdığı düşünceyi, fikri temsil ediyor. "Border" ise sınırları ve çizdiğimiz sınırlarla birlikte gelen özgürlük, başkasının özgürlüğüne ve fikirlerine saygı düşüncesi etrafında gruplaşıyor. "The essence" grubu ise içimizdeki iyilik dolu cevheri, kalbimizi, sağduyumuzu simgeliyor.

ECE GÖZEN “GRAFEN ”

E

ce Gözen, SS14 koleksiyonu için ilhamını; bilim adamlarının 2004 yılında keşfettiği geleceğin maddesi “grafen” den alıyor. Grafen'i oluşturan atomların modüler yapısı esas alınarak oluşturulan geometrik detaylar, evrenin holografik renklerini sembolize eden likit desenlerle birleşiyor. Koleksiyonda temel renkler beyaz, siyah ve buz mavisi olsa da Ece Gözen'in sportif tasarımlarına sürpriz bir renk spektrumu enerji katıyor. Desenlerin ağırlıklı olarak kullanıldığı koleksiyonda, aynı zamanda krep, saten, file ve örme kumaşların birbirleriyle olan kombinlerini görmek de mümkün. Feminenliğini sportif görünümlerin ardına gizleyebilen, yeni stillere açık, cesur kadınlar için tasarlanan koleksiyonun tarzı "sportcouture’’ olarak tanımlanıyor.


EMRE ERDEMOĞLU “PEE-WEE HERMAN”

E

MAID IN LOVE “TUHAFLARIN GEMİSİ”

mre Erdemoğlu yeni koleksiyonunu hazırlarken Amerikalı komedyen Paul Reubens tarafından yaratılmış hayali bir karakter olan Pee-Wee Herman’dan esinleniyor. Çocuksu ve eğlenceli bir karakter olan Pee-Wee Herman, tasarımcının hazırladığı 120 parçalık koleksiyon için esin kaynağı oluyor...Her sezon olduğu gibi bu sezon da papyonların ön planda olduğu koleksiyonda dokuma kumaşlar, kısa paça pantolonlar, kruvaze ceketler dikkat çekiyor.

M

aid in Love S/S 14 yaz koleksiyonu “Tuhafların Gemisi”, garip yaratıkların uzun bir günde, küçük bir gemide yaptıkları seyahati anlatıyor. Anormalliklerin normal karşılandığı bu maceraya hepiniz davetlisiniz. Hedonizm’in hüküm sürdüğü bu gemide az çalışıp, çok eğlenip dilediğinizi yapabilirsiniz mesela bütün gün uyuyabilirsiniz ya da aynı noktaya saatlerce bakabilirsiniz. İçinize kapansanız bile kimse sizi rahatsız etmez ya da çıplak gezebilirsiniz Bireyselliğin dayanılmaz hafifliğini tecrübe edip, kendi garipliklerini keşfetmek isteyenlerin yolculuğudur. Hayatı kıyafetlerinizden başlayarak değiştirin, devamı gelecektir... Pastel renkler üstüne garip yaratıkların süslediği eşsiz baskılar, koton ağırlıklı hafif kumaşlarla bütün gün pijamayla dolaşma hissi veren rahat kesimlerin sizi götürdüğü yere gidin.

NİL KANDEMİR

2

014 İlkbahar Yaz koleksiyonunda 1700'lü yılların botanik kitaplarındaki romantik çizimler ve el yazılarından ilham alan Nil Kandemir'in koleksiyonunda pastel renkler hakim. Pilise detaylarının, transparanlığın öne çıktığı kolleksyonda ipek organzeler, şifonlar, kupra kumaşlar dikkat çekiyor. Ayrıca tasarımcının medikal dik durma korsesini stilize ettiği ve yeniden yorumladığı " Posturex by Nil Kandemir" duruş bozukluğu olan bayanlara günlük yaşamda rahatlıkla kullanabilecekleri şık bir aksesuar olarak karşımıza çıkıyor.

GÜNSELİ TÜRKAY “CESUR YENİ DÜNYA”

"C

esur Yeni Dünya” isimli koleksiyonunun desenlerini tasarlayan grafik tasarımcısı Berk Gül, kavramsal süreç ile tasarım sürecini ayrı tutmayan hatta düşünsel süreci işin merkezine koyan, işini düşünmek olarak tanımlayan bir tasarımcı. Aslında şu anda yaşadığımız şehir hayatı her şeyin düzenli ve idealize edildiği bir modernleşme olarak görülse de aslında insan doğasına çok aykırı. Modern yaşamı doğaya saygı göstererek ve insanın özüne çok daha uygun olacak şekilde kurgulayabileceğimizi ve çeşitlendirebileceğimizi savunuyoruz. Koleksiyonumuzda doğa fotoğrafları ile mimari ve geometrik çizimler iç içe geçmiş şekilde kullanılarak, güçlü silüetlerde kendisini gösteriyor.

71






Özden Bölükbaşı

T

TA DA SA NA

adasana yani Dağ Pozu, ayaktaki temel duruşumuz. Dağı temsil eden bu poz; dağ gibi heybetli ve güçlü, yerinden sarsılamaz, aynı bizim olmamız gerektiği gibi. Yoga’daki pozlara geçiş öncesi temel pozumuz. Basit gibi görünen ama altında çok detayı olan eşşiz bir duruştur Tadasana. Bizi ayakta tutan en önemli yerimiz ayaklarımız. Ayaklarımız yere sağlam basmazsa vücutta sorunlar olabileceğini biliyor muydunuz? Vücutta çeşitli ağrılara sebebiyet vereceğini sırt, bel ve bacaklar gibi? Tadasana pozunda vücüdun ağırlığı ayakların dört köşesine eşit dağılmalı, omurga dik, karın hafif içerde, omuzlar geride, göğüs kafesi açık ve bakışlar ileri doğru. Kollar güçlü ve ellerde parmakların arası açık ve gergin. Tıpkı bir ağaç gibi ayaklarınızdan yere kök saldığınızı hayal edin. Öyle bir güç ile durulmalı ki herhangi bir şey sizi itmeye kalksa aynen dağ gibi yerinden oynatılamaz olmalısınız. Merkezinizi bulmak için birkaç kez ileri geri sağ ve sola yavaşça salının ve böylece doğru duruş noktanızı bulacaksınız. Sakince nefes alıp verin, sessiz bir şekilde durun ve vücudunuzda hiçbir kası oynatmayın. Ayaklarınızın yere kök saldığını ve başınızın tepesinden gökyüzüne dogru çekildiğinizi hayal edin. Düşüncelerden arınmaya çalışın ve sakince durun. Yeni başlayanlar için önerim ilk duvarda denemeleri. Topuklar, kalça arkası, sırt ve omuz arkasını duvara yaslayın ancak baş duvara dayanmayacak şekilde durun ve birkaç kez deneyin böylece merkezinizi daha kolay bulacaksınız. Tadasana Pozunun Yararları; • farkındalığı arttırır • postür düzeltir • sırt ve abdominal kasları güçlendirir • baldır, diz ve ayak bileklerini güçlendirir. • sırt ağrısı, siyatik ve düz taban için terapütik etkisi vardır Yoga’yla kalın...

ki bu ayZAYIFLAMA TÜYONUZ ozdenbolukbasi@voirmagazin.com

Sabahları kahvaltı öncesi bir greyfurtun yarısın kesip suyunu için. İçinde yağ yakım enzimi bulunduğundan vücutta şekerin ve nişastanın absorbe olmasını engeller ve yağ yakımını kolaylaştırır. 76

E

SİYAH BEYAZ ASALET

lif Doğan, yeni koleksiyonu ile siyah ve beyazın asaletini mücevhere yansıtıyor. Değişik yorumları ile farklı tasarımlar üreten Elif Doğan koleksiyonunun en şık smoky shine koleksiyonunu değişikliği seven bayanların zevkine sunuyor… Smoky Shine’da yer alan modeller14 ayar rose altıni beyaz ve siyah pırlantanın cazibesini sunuyor. Geometrik çizgilerden oluşan koleksiyon, modern, minimal ve zarifliği bir arada sunmakta.



VOIR YAŞAM

SON SÜRAT HAYAT Onur Karakaş, deyim yerindeyse “On parmağında on marifet” dediğimiz insanlardan… Anne kimliğinin yanı sıra iş ve hobilerini başarıyla, son sürat sürdürüyor.

Onur Hanım öncelikle biraz sizden bahsedelim. Neler yapıyosunuz, hangi meslekle uğraşıyorsunuz? Karakaş Atlantis Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Karakaş’la evliyim. Yaşar ve Ahmet adında iki oğlum var. Eşim Kamil Karakaş’la beraber ben de Karakaş Atlantis bünyesinde Reklam ve Marka Müdürü olarak görev yapmaktayım. Amatör olarak fotoğraf çekiyorum, kitap okuyorum ve bazen de yazarım. Onun haricinde bir de gördüğünüz gibi en büyük hobim olan otomobil sporları ve otomobiller… Nasıl merak sardınız yarışlara? Eğitmenim Taner Şengezener ve eşim Kamil Karakaş, yıllar öncesine dayanan arkadaşlıkları ve dostlukları var. Yarış haricinde de görüşüyoruz. Taner Bey’in eşi Oya Şengezener hem arkadaşım hem de en büyük destekçim aslında. Biz nişanlıyken gezmeye değil, yarış izlemeye giderdik. Çok keyif alırdık; özellikle de eşim… Zaten pistlere de ilk eşim çıktı. Yarışlara katıldı. Tırmanma yarışları ve pist yarışlarında üst üste birinciliklerle hızlı bir giriş yaptı Ralli dünyasına. Ben izleyici olarak katılıyordum oğullarımla beraber. Malum erkek çocukları bayılırlar izlemeye. Ben fotoğraf çekiyordum, çocuklar go-kart’a biniyorlar. Her şey hafta sonu başladı… Eşim Kamil Karakaş’ın bendeki cevheri ilk fark eden kişi olduğunu düşünüyorum. İlk başlarda ben pek sıcak bakmadım. Hayatım boyunca hiç vitesli araba kullanmadığım için çok zor geliyordu. Eşim çok destek oldu. Aynı zamanda ısrarcı idi. Şimdi ona ne kadar teşekkür etsem az. Eğitmenin Taner Şengezener ise 9 Türkiye Şampiyonluğu yurt içi ve yurt dışı birçok başarıya imza atmış bir pilot. Yani benim için ondan ders almak bulunmaz bir fırsattı. Loft Oil T-Max’de oldukça başarılı bir takım. Bütün bunlar bana güven verdi ve cesaretlendirdi. Peki ne kadar zamandır uğraşıyorsunuz? Temmuz ayından beri pistlerdeyim.Hemen hemen 3-4 ay oldu. Artık bu sezon yarışlar bitti. Seneye nasipse iyi dereceler için, kışın hazırlık yapmayı düşünüyorum. Böyle bir işe gönül verenlerin eğitim anlamında ne kadar bir süreçten geçmesi gerekiyor? Nerelerde eğitim alınabilir? Bu işin okulları var. Hadi geldim piste, dönelim değil… Teorik ve pratik olarak ders alıyorsunuz. Önce bayraklar anlatılıyor, pist kuralları, apex nedir, doğru çizgi nedir… Daha sonra eğitmeninizle beraber piste çıkıyorsunuz ve pratik yapmaya başlıyorsunuz. Eğitim, her konuda olduğu

78


gibi bu konuda da çok önemli. Çok kolay bir spor değil açıkçası. Mesela bu sene kış kupasının ilk ayağına katıldım ve 17 araç birden start aldık. Ciddi tehlikeler olabilir. Can güvenliği açısından bir sıkıntı yok. Ama yine de tatsızlıklar yaşanabilir. Bu durumdan dolayı bu işi profesyonelce yapan birilerinden ders almalarını tavsiye ediyorum. Bir de takım ruhu işin içine girince daha keyifli bir hale geliyor. Hazır takımınızdan bahsetmişken kaç kişilik bir ekip? Takımımızın adı Loftoil T-Max… Takım direktörümüz ve aynı zamanda kurucumuz Taner Şengezener. Bu sezon yarışlara 8 erkek 1 bayan pilot olarak katıldık. Eşim Kamil Karakaş da aynı takımda 4’ncü kategoride (süper grup) yarışıyor. Genel anlamda neşeli, uyumlu bir takımız; gerçekten seviyorum takımımı ve bir parçası olmayı. Peki araçta tek kişi mi yoksa takım olarak mı yarışılıyor? Yarışlarda tek başınayız. Yarış öncesi resmi antrenmanlarda da tek başına çıkıyoruz. Ancak her yarış öncesi eğitmenimle beraber çıkıyorum ve bol antrenman yapıyorum. Ayrıca katıldığımız yarışlarda edindiğimiz dereceler takım puanımıza da yansıyor. Bildiğimiz kadarıyla yarışlarda kupa da aldınz. Bahseder misiniz? İlk kupam; Ankara Kazan tırmanmada 3’ncülük, Bayanlar kategorisinde 1’ncilik. İstanbul Park T.P.Ş 4’ncü ve 5’nci ayaklarda yine bayanlar kategorisinde 1’ncilik. Kış kupası 1’nci ayak ve İzmir Park T.P.Ş. 6’ncı ayak yarışlarının bayanlar kategorisinde 1’ncilik. Karşıyaka tırmanma dizel grupta 2’ncilik, bayanlar kategorisinde 2’ncilik ve best time…

aileme olumlu yansıyor. Trafikte hızlı araba kullanmayı çok severdik. Özellikle eşim… Ama artık adrenalin ihtiyacı hissetmiyoruz. Hem trafikte hem de çocuklar konusunda daha kuralcı bir yapıya sahip olduk. Bu da çocukların disiplini konusunda artısı oldu. Bir de açıkçası yarış otomobilindeki güvenlik önlemlerini gördükçe, trafik teröründen daha da korkar oldum. Kamil Bey’in yarışları hakkında da bilgi verir misiniz? Eşim Opel Corsa aracıyla 4’ncü kategori… Yani süper grupta yarışıyor; gerçekten çok yetenekli ve disiplinli. Eşim bir çok yarışa katıldı. Onun çok kupası var. Tırmanmalar, time trial’lerde özellikle… Hepsi de ya 1’ncilik ya 2’ncilik. Dediğim gibi o çok iyi bu konuda. Bence 2014’te Türkiye Şampiyonluğunu zorlayacak. Ayrıca eşimin motosiklet tutkusu da var. Yazın, özellikle Cumartesi günleri işe bile motorla gidiyoruz. Sanırım hız genlerimizde var. Çocuklarınızın da bu işi yapması söz konusu mu? Büyük oğlum Yaşar, tam bir go-kart deli-

si. Her yarıştan sonra go-kart yapıyor ve ben de destekliyorum. Hem büyük oğlumun hem küçük oğlumun mutlaka bu sporla ilgilenmelerini isterim. Ama hobi olarak, ama profesyonel anlamda. Erkek çocuklarının araba merakı malum zaten ve trafik terörünü de göze alırsak, Allah korusun çok korkuyorum. Çünkü illa bir hız tutkuları oluyor gençlerin. Onu frenlemek adına pistlere yönelmelerini isterim. Gelsinler, son derece güvenli bir ortamda profesyonel insanlarla atsınlar tüm enerjilerini, diye düşünüyorum. İleride sizi süper grupta görecek miyiz? Belki daha sonra olabilir ama şu an hala eğitimi tamamlamış sayılmam ve süper grup gerçekten zor bir kategori. İlerleyen zamanlarda inşaallah olur. Ben bu sporu bırakmayı düşünmüyorum; zaten artık bırakamam da… Aracınızın teknik özellikleri nelerdir? Aracım volkswagen Polo Cup 1.9 TDI 165 hp 300 Nm tork pist aracı. Yolunuz açık olsun Onur Hanım…

En iyi zamanlama neydi? Gururla söyleyebilirim: 2.57 saniye yaptım. Bu uğraşın size getirisi oldu mu? Tabi ki pek çok faydası oluyor. Öncelikle anne olduğum için çok daha fazla şeyi aynı anda düşünmek zorunda kalıyorum. Çoğu zaman bu da gün içinde dikkatimin ve konsantrasyonumun daha çabuk dağılmasına sebep oluyor. Aynı zamanda hiperaktif bir yapım da var. Bu durumda çok çabuk dağılabiliyorum. Ama yarışlardan sonra konsantrasyon konusundaki problemim ciddi anlamda azaldı diyebilirim. Ani ve doğru karar verebilme yetim geliştikçe, hem işte hem günlük hayatımda daha çabuk çözüm üretir hale geldim. Ayrıca ailece çok keyif aldığımız bir hobimizin olması da bana ve 79


b asrol Oyuncusudur! Takı,

Eğitimini layığıyla tamamlayan ve kendi ofisinde tasarım hizmeti veren Hasret Çınar, aynı zamanda Akademi Atölye ile deneyimlerini yeni nesile aktarıyor.

Takı ile olan serüveniniz nasıl başladı?

1984 Sivas doğumluyum. Ortaokul ve lise dönemim çok farklı şehirlerde hatta ülkelerde geçti. Ortaokulu Amerika’da, lise dönemimin bir kısmını da Balıkesir’de tamamladım. Üniversitede seçtiğim bölümle takı tasarımcısı olmanın ilk adımını attım. Muğla Üniversitesi Milas Sıtkı Koçman Meslek Yüksek okulunda Takı Tasarımı ve Süs Taşları Bölümü okuyarak ön lisans eğitimimi tamamladım. Mersin Üniversitesi’ne dikey geçiş yaparak, Takı Teknolojisi ve Tasarımı Yüksek Okulu’nda lisans eğitimimi tamamladıktan sonra, İstanbul Aydın Üniversitesi İşletme Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans yaparak istediğim seviyeye geldiğimi düşünerek, hayalim olan tasarım ofisimi faaliyete geçirdim. Şu an Kuyumcukent Wedding World AVM’de, Hasret Çınar markasıyla birçok firmaya tasarım desteği ver80

mekteyim. Aynı zamanda İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi Elanur Güner ile kurduğumuz ve sanatsal eğitim merkezimiz olan “Akademi Atölye”de, sektöre yeni tasarımcılar kazandırmaktayız. Tasarımcının hangi alanda olursa olsun gelişmeye ve görsel anlamda beslenmeye ihtiyacı vardır. Bu anlamda neler yapıyorsunuz?

Her sektörde olduğu gibi tasarım sektöründe kendinizi geliştirmek istiyorsanız, fazla mesai bu işin en büyük sırrı diyebilirim. Daha fazla çizim, daha fazla üç boyut, istenilen ürünü kağıtta anlatmanızı kolaylaştırır. Çünkü o an siz susarsınız ve kağıttaki çiziminiz konuşur.


Çalıştığımız sektör çok geniş bir kitleye hitap ettiği için, tüketim diğer sektörlere oranla daha hızlı oluyor. Son yıllarda dizi ve filmlerde kullanılan takıların kişiler tarafından tercih edilmesi, farklı kıyafetlere göre uygun takıların seçilmesi, kişilerin kendilerini anlatan takılara yoğunlaşmasıyla birlikte biz de çok yönlü bir takip aşamasına giriyoruz. Ben öncelikle modayı takip etmekle başlıyorum kendimi geliştirmeye ve beslemeye... Çünkü kullandığımız mücevher ve aksesuarlar gün içinde görünüşümüzün bir parçasını tamamlıyormuş gibi görünse de hepimiz için birer başrol oyuncusudur. Bu yüzden modayla doğru orantılı olduğunu düşündüğüm mücevherleri tasarlarken, o yıla özgün renkler, uygun çizgilerle ve en önemlisi bize kendimizi her zaman özel hissettirecek detayları vurgulamaya özen gösteriyorum. Her tasarımcının bir kimliği olduğunu düşünüyorum. Özellikle resim sanatına bakıldığında bu daha net ortaya çıkıyor. Peki sizin eserlerinizin belirgin bir tarzı ya da ayrıştırıcı bir özelliği var mı?

Kesinlikle beni farklı kılan bir tarzım olduğunu düşünüyorum. Bir bütün olarak bakıldığında tasarımlarım şık, gösterişli, ergonomik, modayı takip eden ve en önemlisi mücevher tadında olmasıdır. Değerli madenden yapılan her takının mücevher tadında olması gerektiğini her defasında vurgulayanlardanım. Mücevher bir kadına kendini her zaman özel hissettirebilecek ve onu her zaman ön planda tutabilecek bir unsurdur. İster 14 ayardan yapılan bir takı olsun, isterse 22 ayar… Bence her takının kendine özgü bir mücevher havası olmalıdır. Benim çizgilerimde, tasarımlarımda bu havayı her zaman bulabilirsiniz. Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz? Özel müşterilerinize tasarım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Bize ulaşan talepler doğrultusunda kişiye özel çalışmalar yapıyoruz. Kişiye özel çalışmak bir tasarımcı için ayrı bir keyiftir. Çünkü tasarladığımız üründen sonra müşteri memnuniyetinin dönüşü daha hızlı ve birebir gerçekleşiyor. Biz de müşterilerimizin beklentilerini tam anlamıyla karşıladığımızda, en az onlar kadar mutlu oluyoruz. Kişiye özel tasarım yapmak, hayal dünyanızın kapılarını ardına kadar aralayabilmektir diyebilirim. Çünkü o dünya sizin değil karşınızdaki kişinindir. Onun gibi bakabilmek, hissedebilmek, düşünebilmek, fakat kendiniz gibi çizmektir. Fuarlara ilginiz nasıl? Bu yıl gerçekleştirilecek olan fuarlara katılmayı düşünüyor musunuz?

2004 yılından itibaren düzenlenen bütün mücevher fuarlarına ziyaretçi olarak katılma fırsatım oldu. Öğrencilik dönemlerinde yaptığım ziyaretler sektörü yakından tanımama çok yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Kuyumculuk bölümlerinde okuyan her öğrencinin ve sektörde calışan herkesin bu fuarları yakından takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ekim 2011 ve Mart 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen mücevher fuarlarına ziyaretçi olarak değil ilk kez katılımcı firma olarak yer bulmanın heyecanını yaşadım. Konsept olarak hazırladığımız şov takıları farklı sunumlarıyla, katılımcıların ve firmaların ilgisini oldukça çekti. Mücevher fuarlarına el çizimiyle katılan ilk tasarımcı olmanın keyfini yaşadım. 2014 Mart ayında düzenlenecek olan fuar için de hazırlıklara başladığımızı ve farklı sunumlarımızla yine bir ilke imza atacağımızı şimdiden belirtmek isterim. 81


MODERN VE ŞIK BİR AKŞAM

Türk yemek kültüründe bulunan klasik “Ocakbaşı” anlayışı, artık daha modernize bir hal almaya başladı. Son zamanlarda adını duyurmaya başlayan Ali Ocakbaşı da bunlardan biri. Şık bir ortamda, lezzetli yemeklerinizi yiyip, müthiş bir manzara eşliğinde güzel bir akşam geçirebileceğiniz bir mekân. Detayları İşletme Sahibi Okan Akkaş anlatıyor…

82


Sağlıkçıların kırmızı et ile ilgili tüm söylediklerine ne diyorsunuz?

Kırmızı etlerle ilgili son derece dikkatliyiz. Bunun için kendi bünyemizde çalışan gıda mühendislerimizle gerekli denetimleri düzenli olarak yapıyoruz. Aynı zamanda çalıştığımız firmaların da tüm kalite belgelerinin olmasına dikkat ediyoruz ve kendi restaurantlarımızı nasıl denetliyorsak, tedarikçilerimizi de düzenli olarak denetliyoruz. Mekân konseptinizin belirli bir özelliği var mı? İlk olarak Ali Ocakbaşı’nı ve kendinizi anlatır mısınız?

Marmara Üniversitesi iktisad mezunuyum ve 2007 yılında toplu yemek şirketi olarak kurduğumuz “Akkol” isimli şirketimizi abimle birlikte yönetiyoruz. Toplu yemek sektöründe 2007 yılında 200 kişiye hizmet vererek basladık. Bugün 40 bin kişiye hizmet veren bir gıda grubu haline geldik. Restaurant işletmeciliği çocukluğumuzdan beri hayalini kurduğumuz bir iş. Çünkü babamız Ali Akkaş, Kösebaşı restaurantlarının kurucu ortaklarından olduğu için, restaurant içinde büyüdük. Hayalimizi de yıllardır yaptığımız toplu yemek işine ek olarak 2013 yılında gerçekleştirdik.

Mekân konseptimizin çıkış noktası, klasik ocakbaşı anlayışının modernize edilmiş halini hayata geçirmek. Ama tabi ki o klasik anlayıştaki samimiyeti kaybetmeden…

Restaurantınıza gelen misafirlerinizi ne gibi lezzetler bekliyor, spesiyalleriniz nelerdir?

Yapmak istediğimiz iş, İstanbul’da ara sokaklarda bulunan eski tip ocakbaşılara daha modern bir sunumla hayat verebilmek. Gelen misafirlerimiz dana ve kuzu etlerinden yapılan klasik kebap çeşitlerini bulabilirler. Bizim kendimize has olan ve son derece iddialı olduğumuz Ali Kebap ve Ali usulü pirzolamız mevcut. Neden farklı bir isim değil de Ali Ocakbaşı?

Ali ismini tercih etmemizin bir sebebi, herkes tarafından bilinen ve dünyanın her yerinde kullanılan, kolay telaffuz edilen bir isim olması. Fakat bizim için asıl sebebi, babamızın adı olmasıdır. 83


Kazım ŞAHİN

FD Group Yönetim Kurulu Başkanı

Eğitimli Personel Mi, Eğitilebilir Personel Mi?

S

orumuzun en ideal cevabı her ikisi de olur sanırım. Ancak bunu sağlamak, cevabı vermek kadar kolay değil ne yazık ki… Personelin eğitimli olması seçeneğini iki türde ele almak gerekiyor aslında. Alaylı ya da mektepli… Sektörümüzde alaylı eğitim almış kimseler, genellikle okul eğitimini erken bırakıp, Kapalıçarşı ya da başka bir semtte bulunan işletmelerde çırak olarak hayata atılıyorlar. İşletme İster üretsin, ister toptan ister perakende satsın fark etmiyor. Hangisinde yetişirse yetişsin eğitimli, işine hakim, çekirdekten yetişmiş dediğimiz kalifiye personel haline gelmiş oluyorlar. Geçmişte bu tip personeller çok daha değerliydiler. Hala da değerliler. Ancak değişen ve gelişen teknoloji ve iş yapma yöntemleri bu arkadaşlarımızın değerlerini yavaş yavaş yitirmelerine neden oluyor. Çünkü, bu arkadaşlarımız eğitimliler ama çoğunlukla eğitilebilir değiller. İşte alaylı eğitilmiş arkadaşlarımızın önümüzdeki dönemde yaşayacakları en büyük sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Çıraklık, kalfalık ve ustalık sistemi ile işyerlerinde çalışırken gerçekleştirilen mesleki eğitim, kendi dinamiklerinden dolayı, öğrettiği bilgileri kemikleşmiş bir yapı olarak ortaya koyarken, kişiyi yeniliklere kapalı bir hale getiriyor. Bunun sonucu; çok değerli bilgilere sahip olduğu halde, değişen iş yapma yöntemleri ile bu bilgilerini entegre edemeyen arkadaşlarımız işletmelerde çözümün değil sorunun parçası haline gelmeye başlıyorlar. Diğer tarafta mektepli eğitim dediğimiz konu ise daha büyük problemlerle boğuşuyor. Birincisi sektörümüzün eğitimini veren çok az eğitim kurumu var. Bu yüzden zaten mektepli derken kastettiğimiz şey; bir yandan meslek hayatına alaylı olarak devam ederken, diğer yandan da çeşitli alanlarda lise ve üniversite eğitimine devam edenler ya da üniversite eğitimini bitirdikten sonra sektöre girip neredeyse çıraklıktan başlayıp aramıza karışanlar şeklinde oluşuyor. Bir de çok yüksek sayılarda olmasa da farklı sektörlerden transfer ettiğimiz ve meslek hayatına sil baştan başlattığımız arkadaşlar var. Bu grupta olan personeller de üniversite eğitiminin verdiği özellik sayesinde yeni bilgilere ve değişime her zaman açık halde bulunuyorlar. Mektepli dediğimiz personelin en büyük avantajı tüm yeni iş yapma yöntemlerine, kurumsal yapılanmalara uyum sağlayabiliyor olmalarıdır. Bugün ticaretimizi kurumsal yapılar altında yapma zorunluluğumuz kesinleşmiş olduğuna göre; eğitilebilir personel önümüzdeki dönemde en çok ihtiyaç duyacağımız yapı olarak görünüyor. Eğitimli ve eğitilebilir personel ihtiyacımız en büyük problemlerimizdendir. Bu yüzden hem halen birlikte çalıştığımız, hem de bundan sonra aramıza yeni katılacak olanlar için büyük bir sektörel plan oluşturup, tüm çalışma arkadaşlarımızın, hem eğitimli hem de eğitilebilir olmasını sağlamak iş planlarımızda birinci sıraya yazmamız gereken konu gibi görünüyor.

84

100 Engelliye Bayram Hediyesi Değerli sanatçımız Ebru Gündeş ve değerli eşi Reza Zarrab, daha önce verdikleri 1000 akülü tekerlekli sandalye sözünü yerine getirmeye devam ediyorlar. Ramazan bayramında 100 engelli vatandaşımızın daha yüzünü güldüren akülü tekerlekli sandalye teslimatımız, Türkiye genelinde 37 ilde gerçekleşti.

F

ulya Terim ve Fatih Terim’in destekleriyle 2013 yılı, Şubat ayında Wow Hotel’de gerçekleştirdiğimiz gecemize katılarak 1000 akülü tekerlekli sandalye bağışlayan, böylece engelli vatandaşların hareket özgürlüklerine kavuşmalarında önemli bir sosyal sorumluluk örneği gösteren değerli sanatçımız Ebru Gündeş ve değerli eşi Reza Zarrab engellilere bayram hediyesi olarak 100 akülü tekerlekli sandalye verdi. 24 Eylül 2013 tarihinde Türkiye genelinde gerçekleştirilen dağıtımla, Adana, Adıyaman, Afyon, Ankara, Artvin, Balıkesir, Bartın, Batman, Bolu, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Eskişehir, Giresun. Hakkari, Hatay, Kahramanmaraş, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kocaeli, Mardin, Mersin, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Uşak, Van, Yozgat ve Zonguldak olmak üzere 37 ilimizde yaşayan 100 engelli arkadaşımız daha akülü tekerlekli sandalyelerine kavuşarak, eğitim, istihdam, sosyal yaşama katılım gibi konularda özgürce hareket etme olanağına kavuştular. Yapılan bu teslimatlar sonunda akülü tekerlekli sandalyelerine kavuşan engelli sayısı da 5650 adede ulaştı. Yapmış olduğu başarılı çalışmalarla olduğu kadar sosyal sorumluluk alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla da adından söz ettiren değerli sanatçımız Ebru Gündeş ve değerli eşi Reza Zarrab’a Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği olarak yürekten teşekkür ederiz. Ebru Gündeş gibi duyarlı sanatçılarımızın çoğalması en büyük dileğimizdir.


Connecting Global Competence

ŞUBAT 14 – 17, 2014 MESSE MÜNCHEN INTERNATIONAL INHORGENTA.COM INHORGENTA-BLOG.COM

MÜCEVHERAT, SAAT, YAŞAM TARZI

İRTİBAT: AGORA TURIzM vE TICARET LTd. S¸ TI., TEL. 0212 241 81 71, INfO@MESSE-MUENCHEN.COM.TR


Dr. Mustafa TURHAN Okan Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü

ALTIN İÇİN ALIM ZAMANI MIDIR?

O

cak 2013’de altının Ons’u 1.673,54 US Dolardan Ekim 2013’de 1.317,23 US Dolara gerilemiş, Ocak-Ekim 2013 döneminde ortalama 1.427,69 US Dolar olmuştur. 2012 yılının Ekim ayında Türkiye 3.702 kg olan altın ithalatı, 2013’ün Ekim’inde 5 kat artmış 15.979 kg’ın üzerine çıkmıştır. 2012 yılında toplam 120.8 ton iken 2013 yılı toplamında muhtemelen 250 tonun üzerinde altın ithalatı olacaktır. Dünya altın fiyatlarının düşüşü Türkiye’ye altın girişini hızlandırmıştır. Önümüzdeki günlerde altının ons fiyatının ne olacağı birçok faktöre bağlı olarak seyir takip edecektir. Altındaki düşüş ve yükselişlerin en önemli belirleyicisi ABD ve AB ülkelerinin ekonomilerinde durgunluğun toparlanmaya dönüşü olacaktır. Eğer gelişmiş ülke ekonomileri yüzde 4.5’un üzerinde büyürse altın piyasalarındaki negatif gelişmeler pozitife dönüşecektir. Tabii burada en önemli etken enflasyon oranlarının yüzde 3.7 civarında kalması ve işsizliğin azalmasıdır. Eğer gelişmiş ülkelerde işsizlik sorun olmaya devam ederse altın fiyatlarındaki düşüşlerin kırılacağını ve altın fiyatlarının artacağını beklememek gerekir. Mesela ABD’nin bütçe genişleme talepleri ve borç limitlerini yükseltme isteği tekrarlanır halde devam eder de bir gün sürekliliğe ( her dönemde artış talebi) devamlılığa dönerse yeni Küresel kriz başlar. Kısacası 1976’dan beri tekrarlanan borç tavanı artış istekleri sadece ABD’nin değil, AB’nin ve gelişmekte olan ülkeler için mali politikaların karışması demek olacaktır. Bu arada şunu da belirtmekte fayda vardır. Gelişmiş ülkelerin ekonomik büyümeleri 1980 öncesinde olduğu gibi yeni pazar arayışlarını getirip gelişmekte olan ülkeler için iç ve dış borç arayışlarını hızlandırabilir ki, bu ise sosyal ve toplumsal huzursuzlukların da tetikleyicisi olur. Bu sebeple ABD’nin sağlık, eğitim sosyal güvenlik gibi düşüncelerle yeni mali düzenlemeler yapması, para politikalarında genişleme istekleri, faiz artışlarının gündeme getirilmesi gelişmekte olan ülkeler için zaten reel yatırımların azalmasını getirecektir. AB ülkelerinde henüz güçlü bir iç talep oluşmamış, bankacılık sektörünün aktifleri güçlendirilmemiştir. Borç yapılarının yüksek seyri ve GSYH içerisindeki paylarının büyüme eğilimin devam etmesi de gelişmiş ülkelerden çok gelişmekte olan ülkeler için sorun teşkil etmektedir. Gerçi Ekonomi Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan, “AB pazarında canlanma artıyor, bölgeye ihracatımız artacak” reel ekonomi için temenni olarak kabul edilmelidir. Türkiye için en önemli kaynak reel yatırımlara bilhassa yatırım malı üreten sanayilere yönelmek olmalıdır. Bu arada uzak çevreden gelen olumlu sinyaller umut taşımak için yeterli olmasa da beklentilerdeki karamsarlığı dağıtmalıdır. Mesela Japonya az da olsa büyüme trendini yüzde 2 seviyesine çıkarabilecek gibi gözükmekte, Çin ve Hindistan ekonomileri yavaş da olsa tekrar büyüme oranlarını arttırabilecektir. Yakın çevreden gelen en olumlu sinyal Almanya’nın dış ticaret fazlasını arttırarak devam ettireceği yönündedir. Uluslararası gelişmeler yanında 2014 yılı Türkiye ekonomisinde makro beklentiler iyimserdir. GSYH yüzde 4.0 oranında büyüyeceği ve 2013’de GSYH içerisinde sanayinin yüzde 2.3 olan payının 2014’de yüzde 4.4’e çıkabileceği, hizmetler sektörünün ise yüzde 4.5’den 2014’de 4.1’e çekileceği kabul edilmektedir. Eğer 2014 yılı ekonomik hedeflerinin tutturulması gerçekleşirse 2013 yılında kişi başına 10.818 dolar olan gelir 2014’de 11.277 dolara çıkarılabilirse altın ithalatının da artışı sürecektir.

86

Yeni r? Ne Va S

on dönemde; sürekli yeni model taleplerinin artması sonucunda birçok üretici, tasarım çalışmalarında vites yükseltiyor. Ülkemizin önde gelen mücevher takı üreticilerinden NEV Mücevherat; özellikle bu yıl yepyeni modellerini müşterilerinin beğenisine sunarak bu taleplere etkin bir şekilde cevap vermiş oldu. Birkaç yıldır şimdiye kadar görülmedik bir yenilik beklentisinin kuyumcularda oluştuğunu ve üreticilere sürekli “Yeni ne var?” sorusunun sorulduğunu kaydeden Nev Mücevherat Firma ortağı Kerim Şilazi; “Biz de bu yıl yenilik bekleyen, yeni ne var diyenlere ‘Nev Var’ diyoruz. 2013 yılının 10 aylık periyodunda 200’ün üstünde yeni modelimizi müşterilerimizin beğenisine sunduk” dedi.


/CJR Ayşe Örnek, Temsilcisi tış Sa r he ev Müc

HRD ANTWERP TEMEL MÜCEVHER SATIŞ EĞİTİMİ İLE MÜŞTERİLERİNİZİN KARAR VERME SÜRESİNİ KISALTIN! HRD Antwerp Temel Mücevher Satış Eğitimi, perakende satış temsilcileri ve bu alanda kariyer hedefleyen profesyonellere yöneliktir. HRD Antwerp tarafından özel olarak geliştirilen HRD Antwerp Satış Modeli ile katılımcılar, satış sürecine hakimiyet kazanır ve otokontrol edinirler. Teknik pırlanta bilgisini ve bu bilgiyi satışta müşteri odaklı olarak satış faydasına çevirmeyi öğrenen katılımcılar müşterinin karar verme süresini kısaltacak bilgi ve beceri düzeyine ulaşırlar ve satış başarısı arttırılır.

Çünkü satın alma kararı müşteriye bırakılmayacak kadar değerlidir.

Eğitim Süreci Nasıl İşler? Eğitim öncesinde teorik ve pratik test uygulanır. Yapılan bu testlerin sonucunda kişiye özel rehberlik hizmeti verilir. Eğitim süresince katılımcılar gerçek bir perakende mücevher mağazası olarak döşenmiş HRD Antwerp Satış Labortuarı'nda rol çalışmaları gerçekleştirerek sıcak satışı HRD Antwerp Satış modeli'ne göre deneyimlerler. Gerçek deneyimlerden beslenerek hazırlanmış videolarla hayal kurma zorunluluğundan kurtularak, profesyonel bir eğitmen eşliğinde teorik bilgiyi özümserler. Bu sayede satış aşamalarına müşteri odaklı bir bakış açısıyla hakimiyet kazanılır. Eğitim sonunda yapılan pratik ve teorik test ile ilerleme kayıt altına alınır ve nihai başarı sonucu ortaya konur. Eğitimi başarı ile tamamlayan katılımcılar, uluslar arası geçerli HRD Antwerp Mücevher Satış Eğitimi Sertifikası almaya hak kazanırlar. • Eğitimi başarı ile tamamlayan katılımcılar, %50'ye varan KOSGEB desteklerinden faydalanabilirler. • Eğitim ücreti 500 EUR+KDV'dir. • Katılımcılara talep üzerine 3 ay sonra gizli müşteri hizmeti de verilmektedir. egitim@hrdantwerp.com.tr / 0 505 473 473 1


T

KİAŞ ve Harmony Akademi İşbirliğiyle Kuyumcukent’te Renkli Mücevher Taşları Eğitimi Başlıyor…

Sektörün Gelişimine Katkı

üm Türkiye’de, yaklaşık 60 şehir ve ilçedeki kuyumcu oda ve dernekleriyle birlikte, 3000’den fazla kişiye pırlanta ve renkli mücevher taşları eğitimleri veren Harmony Akademi ile KİAŞ’ın yaptığı işbirliğinin ardından, Kuyumcukent’te eğitimler başlıyor. Kuyumcukent İşletme A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Selami Tütüncüoğlu ve Harmony Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Özen arasında imzalanan protokol sonucunda mücevher taşları konusundaki eğitimlerin Kuyumcukent’te yapılması konusunda anlaşmaya varıldı. Teorik bilginin yanında, her kuyumcunun bilmesi gereken pratik bilgilerin de verildiği eğitimler ile Harmony Akademi, katılımcı anketlerinde yüzde 98’e varan memnuniyet cevapları ile yoğun ilgi kaynağı oluyor. Harmony eğitimlerini böylesine farklı kılan özelliklerin en başında geleni ise, pırlantaya özellikleri açısından en fazla benzeyen mozanit taşını test etmek. Sadece sekiz saniye süren ve hiçbir

gemolojik aletin kullanılmadığı bu test, yüzde 100 oranında da güvenilir bir yöntem. Seminer, önümüzdeki günlerde KİAŞ’ın desteğiyle Kuyumcukent’te, Harmony Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Özen’in sunumuyla “Dünyada ve Türkiye’de Elmas ve Pırlanta” başlığı altında düzenlenecek. Daha önce Türkiye’nin neredeyse tamamında düzenlenmiş olan, kuyumcuların büyük ilgi ve katılım gösterdiği bu ücretsiz seminerde, mücevher taşları konusunda pek çok pratik ve teorik bilgiler verilerek, bugüne kadar bilinen yanlış bilgilerin düzeltilmesi hedefleniyor. Pırlantanın çok kısa bir dönemde çok hızlı bir yükselişle piyasada yaygınlaşması, onun yeterince tanınmadan piyasaya girmesine yol açtığını belirten Fazıl Özen, bu konuda yaşanan veya yaşanabilecek olan problemlerin ancak eğitimle giderilebileceğine değiniyor. Ayrıca Harmony Yönetim Kurulu Başkanı Fazıl Özen, katılımcılara KİAŞ ve Harmony işbirliğinde verilecek diplomaların öneminin de altını çizdi.

Tanıtım Çalışmaları Hız Kazandı 03-06 Ekim 2013 tarihleri arasında yapılan İstanbul Jewelery Show’da iki hol arasında yaklaşık 50’şer m2’lik iki stant ile fuara katılan KİAŞ, Kuyumcukent’in tanıtımı konusunda oldukça olumlu tepkiler aldı ve gösterilen ilgiden memnun kaldı.

H

er gün yaklaşık 20.000 kişinin ziyaret ettiği, Ortadoğu’nun en büyük entegre altın ve mücevher üretim ve ticaret merkezi olan Kuyumcukent, özellikle yabancı ziyaretçilerin de dikkatini çekti. Kompleks ve kiralama koşulları hakkında detaylı bilgiler alan ziyaretçiler Türkiye pazarlarını Kuyumcukent içerisinden yürütmenin kendileri için çok avantajlı olacağı görüşünü paylaştılar. Ku-

yumcukent standı aynı zamanda kuyumculuk sektörünün önde gelenleri tarafından da ziyaret edildi. KİAŞ bu doğrultuda sürdürdüğü çalışmalara hız vermek için UBM Rotaforte ile

88

tasarladığı, Kuyumcukent’in tanıtımı için çok büyük bir adım olacak ve ilk defa uygulanacak projenin çalışmalarını da sonuçlandırdı. 20-23 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleşecek olan İstanbul Jewelry Show’da toplam 300 metrekarelik bir Kuyumcukent Pavilyonu kurulacak. Orta ölçekli firmalara büyük avantajlar sunacak olan Kuyumcukent Pavilyonu 6 metrekarelik 47 adet stanttan oluşacak,

ayrıca bünyesinde KİAŞ’a ait bir alan bulunacak. Hem Kuyumcukent’in gücünden hem de yapılan anlaşmadaki büyük indirim oranlarından faydalanacak olan Kuyumcukent firmaları Ekim ayında gerçekleştirilen fuarda ön rezervasyonlara başladılar. Talepler her geçen gün artıyor, imalatçı firmalar bu gelişmeden çok memnunlar.


0850 200 22 20

weddingworld.com.tr

Wedding World AVM şimdi daha canlı, daha ışıltılı! Evlilik ve altın alışverişinin vazgeçilmez adresi Wedding World AVM, şimdi değişen yüzü ile herkese rengarenk bir alışveriş dünyası vadediyor. Gelin ve damat adaylarına oldukça geniş bir ürün yelpazesi sunan Wedding World AVM, avantajlı fiyatları ve sürpriz kampanyaları ile Türkiye’nin ilk ve tek evlilik alışverişi merkezi olmaya devam ediyor. Şimdi siz de Wedding World AVM’ye gelin; evlilik alışverişinizi en avantajlı fırsatlar ile tamamlayın!

EVLİLİK VE ALTIN ALIŞVERİŞ MERKEZİ


Sonbahar

2013-2014

&

Kış Makyaj Trendleri

Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express, önümüzdeki dönem makyaj modasına da ışık tutuyor. İlhamını modadan alan makyaj trendleri, bu yıl da Maybelline New York’un çarpıcı renklerdeki ürünleri ile ışık saçmanıza yardımcı olacak… Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul presented by American Express’in resmi makyaj sponsoru Maybelline New York, make-up artisti Alp Kavaşoğlu ile birlikte önümüzdeki sonbahar&kış sezonunun makyaj trendlerini belirledi, podyumların güzellik sırlarını açıkladı.

Şarap rengi ruj ile çarpıcı bir görünüm

2013-2014 sonbahar&kış makyaj modasının olmazsa olmazları arasında yoğun, kırmızı şarap renginde dudaklar yer alıyor. Makyajı biraz daha derinleştirmek için göz kapaklarında yumuşak tonlarda bej farlar kullanılıyor ve kaşları belirginleştirmek uygun renklerde kalem ya da far tercih ediliyor. Makyajı tamamlamak için şakaklara yüzün hatlarını belirlemek amacıyla gül rengi allık sürülüyor.

Nasıl uygulanır Göz kapağınızın üst kısmına ve dış köşenin alt kısmına altın renkli far uygulamak için parmak ucunuzu kullanın. Kirpiklerinizi kıvırın ve siyah maskara sürün. Kaşlarınızı kısa, seri hareketlerle doldurup doğal bir görünüm elde edin. Dudaklara cazibeli bir görünüm vermek için kırmızı parlatıcı ile tamamlayın.

Neler kullanılır Color Tattoo 24 saat kalıcı farın Eternal Gold tonu, Rocket Maskara, Eye Studio Master Shape Kaş Kalemi, Dream Touch Allık 04 Pink

90

Pırıltılı - parlak olan moda

Bilinen tüm şarkılar parıltıların ve altının mutluluğu satın alamayacağı konusunda bizi uyarsa da, altın tonlarının podyumlara cazibe kattığı bir gerçektir. Bu sezon altın tonlarındaki uygulamalar sık sık tercih edilirken; pırıltılı göz kapakları, parlak dudaklar, çiğ düşmüş hissi veren bir cilt öne çıkan uygulamalar arasında yer alıyor. Aynı zamanda biraz daha sıcak bir görüntü elde etmek için ise bronz allıklar yılın vazgeçilmezleri arasında bulunuyor.

Nasıl uygulanır Işıltılı bir görünüm için öncelikle BB Krem ile pürüzsüz bir cilt görünümü elde edin. Daha sonra göz kapaklarına Color Tatoo ile ışıltı verin ve bronz bir allık ile cildinizi renklendirin.

Neler kullanılır BB Krem, Eye Studio Color Tattoo 24 saat kalıcı farın Eternal Gold tonu, Rocket Maskara, Affinitone Pudra

Muhteşem Griler Gri farklı kullanımları olan günlük bir ton olabilir, fakat bu sezon bu renk daha önce podyumlardan görülmemiş bir yana sahip… Grili bir kadın punk bir hava yaratır ama aynı zamanda cesaretlidir de…

Nasıl uygulanır Fondöten ile mükemmel bir tuval oluşturun. Kirpik çizgisine göz kapaklarınızın ortasına doğru gri eyeliner ile kalın çizgiler çekin; sonra da parmağınızla ovuşturup yayın. Rengin bir kısmını silerek bu mükemmellikten uzak etkiyi elde edebilirsiniz. Gözlerinizin iç köşelerine siyah eyeliner çekin ve son olarak kirpiklerinize siyah maskara sürün. Dudaklara bordo ruj sürün ve fazlalığı bir kağıt mendille alın. İşte size “tamamlanmamış” bir görünüş.

Neler kullanılır Affinitone 24HR Fondöten, Eye Studio Lasting Drama Gel-Liner, One By One Satin Black Maskara, Color Sensational Ruj



Yrd.Doç.Dr Nuri Sezer Grafik Sanatçısı

Türk Minyatür Sanatı -II-

G

eçtiğimiz ay yarım kalan konumuz Türk Minyatür Sanatı’na bu ay kaldığımız yerden devam ediyoruz. II. Mehmed'in portrelerinin yarattığı etki ve Osmanlı sanatkârlarının İtalyan ustalarla belli bir dönem çalışma imkânlarına kavuşmuş olmaları, Osmanlı Minyatür ustalarının portreye olan ilgisini artırmıştır. Kısa bir süre sonra da portre Osmanlı minyatürünün ve İmparatorluk Nakkaşhanesinin repartuvarına girmiştir. Nakkaş Sinan Bey ve öğrencisi Ahmed Şiblizade minyatür içerisinde portre alanınında uzmanlaşmışlardır. Portre ve minyatür sanatının karışımından Osmanlı minyatür sanatı doğmuştur. Bu sanat hem batılı gölgeleme ve perspektif tekniklerini içermiş hem de geleneksel Pers minyatür sanatının özelliklerini barındırmıştır. Osmanlı Devleti'nde minyatür sanatı 15. yüzyıl ortalarında önem kazanmaya başlamıştır. II. Mehmed'in minyatür sanatına olan ilgisi bu sanatın gelişiminde önemli rol oynamıştır. İstanbul, fetih edilmeden evvel Edirne'de bir saray Nakkaşhanesi fetihten sonra da İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın yakınlarına imparatorluk Nakkaşhanesi yaptırmıştır. II. Mehmed'in imparatorluk vizyonunun bir parçası olarak sanata büyük önem vermiş olmasından dolayı, imparatorluğun tüm bölgelerinden ve ötesinden sanatkârlar İstanbul'a getirilmiştir bu dönemde. Yine bu dönemde önemli İtalyan ressamlar İstanbul'a çağrılmış, ve bu ressamlar tekniklerini Osmanlı sanatkârlarıyla paylaşmışlardır. Venedikli sanatçı Costanzo da Ferrara 1477-1478 yılları arasında İstanbul'a gelmiş ve Mehmed'in büst portresini yapmıştır. 1479 yılında da diğer bir Venedikli ressam Gentile Bellini İstanbul'a gelip 1481 yılına kadar Osmanlı sarayında ikamet etmiştir. Bu dönemde Fatih Sultan Mehmed'in ünlü portresini yapmıştır. Sanatın zaman kavramı yoktur, nerede, ne zaman, ne şekilde sunulacağı belli olmaz, ne devir tanır sanat, ne de zaman tanır, ama bir şey bilinir ki hep devredip devam eder, sanatsız kalmak diye bir şey de söz konusu değildir, sanatı engellemekse, mümkün değildir, engellediği sanılması da kendini aldatmasıdır. Çünkü, sanat engel tanımaz, engellenecek olsa bile, devirler engelleri aşmakta, engellemeye çalışanlar da şaşmaktadır.

Doğada Aşk İnsanoğlunun en vazgeçilmez duygusu AŞK… Bu duyguyu kimi zaman sarılarak, kimi zaman yazarak, kimi zaman sadece bakışarak dışa vururuz. Peki, aşkın doğadaki yansımaları nasıldır? Mücevher İhracatçıları Birliği, AJUR adlı Mücevher Takı Tasarım Yarışması ile bu sorunun cevabını bulmak için “Doğa, Aşk ve Tasarım” ı birleştiriyor. Her biri ayrı bir değere sahip bu kavramlar mücevherle hayat bulup, takıya dönüşecek. Eğer siz de tasarımınızla “DOĞA’DA AŞK”ı anlatmak isterseniz; 30 Aralık 2013 tarihine kadar devam edecek olan başvuru sürecini kaçırmayın…

E

şsiz tasarımları ve kalitesi ile tüm dünyayı etkileyen Türk mücevher sektörü, 2014 yılının mücevher trendlerine yön vermek üzere yeni tasarımcılarını aramaya başladı. Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesi, takı tasarımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi amacıyla yola çıkan Mücevher İhracatçıları Birliği, bu yıl ‘altın’cısını düzenleyeceği AJUR Mücevher Takı Tasarım Yarışması için yaratıcı fikirleri bekliyor. Her yıl özel bir temanın mücevhere yansıtıldığı yarışmada bu yılın teması “Doğa’da Aşk”… Mücevher Takı Tasarım Yarışması, genç, başarılı ve yaratıcı tasarımcıları sektöre kazandırırken; doğanın kalbinden esinlenerek ortaya çıkarılan özgün fikirlerin takıya dönüşmesini sağlayacak. “Altın Takı” ve “Değerli Taş” tasarımı olmak üzere iki kategoride yapılacak yarışmanın başvuruları www.jtr.org.tr adresi üzerinden yıl sonuna kadar devam edecek.

İlk “AJUR”lar Sahibini buluyor

Kanuni Sultan Süleyman'ın Kırım Hanı'nı kabulü (Hünername)

Sultan'a Hediye Sunulması, Levni, Surname-I Vehbi

Kaynak: http://minyatur.nedir.com/#ixzz2cgvjqNuO

92

2014’de altıncısı yapılacak Mücevher Takı Tasarım yarışmasının adı bu yıl AJUR olarak değişti, ve verilecek ödüllere de AJUR denilecek. Ajur’un kuyumculukta çok özel bir değer ve anlamı var, fon Ödül töreni, dünyanın en ünlü mücevhercilerinin İstanbul’da bir araya geldiği Mücevher Fuarı ile eş zamanlı olarak 2014 yılının Mart ayında yapılacak. Yarışmada; kategori birincilerine 10 bin TL para ödülü ve yurt dışı eğitim fırsatı verilirken, ikinciler 7 bin 500 TL, üçüncüler ise 5 bin TL. ile ödüllendirilecek. Finale kalan tüm tasarımcılara mansiyon verilecek. Ayrıca, AJUR Mücevher Takı Tasarım Yarışması’nda finale kalan tüm eserler “Doğa’da Aşk Koleksiyonu”nu oluşturacak.


C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


VOIR GÜNCEL

Yeni Mağaza

Leopar ve Dantel Motifler Şıklığınızı Tamamlıyor

İ

pekten harikalar yaratan tasarımlarıyla tanınan Aker; 2013/14 modasının ikonik parçalarından olan leopar, dantel ve kemer motifli yeni sezon çanta modelleriyle şıklığınızı garantiliyor. Derileri İtalya’dan getirilen ve İstanbul’da usta ellerde hayat bulan el dikimi Aker çantalar, kaliteli malzemesiyle, dore ve lame detaylarıyla da eleganlığından ödün vermiyor.

Sizin hikâyeniz, bizim hikâyemiz

H

er şey 1938 yılında Salih Hotiç’in atölyesinde başladı… İstanbul’da, tarihi Mercan Han’da yazıldı bizim öykümüz... Zaman akıp giderken emek ustalıkla birleşti, kundura seslerinden melodiler, deri kokusundan mutluluklar yarattık. Ayakkabı tutkumuz çoğalarak büyüdü, tüm Türkiye’yi sardı. Heyecanlarınızda, aşkınızda, en özel ya da en sıradan günlerinizde size eşlik etti. Biliyoruz, her ayakkabınızın bir hikâyesi var ve 75 yıldır Sizin hikâyeniz, bizim hikâyemiz. HOTİÇ, 75. yılını Mercan Han’da başlayan hikayesinin en özel tanığı İstanbul’a adıyor.

94

M

on Reve takıları şimdi Zorlu Center Beymen mağazasında da sevenleriyle buluşuyor. İstinye Park’ın şık takı butiği Mon Reve’in koleksiyonunun bir bölümü Beymen mağazalarında da satılıyor. Bu noktalara şimdi Zorlu Center Beymen mağazası da eklendi. Mon Reve’in yeni sezon koleksiyonundaki birbirinden göz alıcı takılar sizi bekliyor!

Çarpıcı Adımlar

K

adınların en çok tercih ettiği markalardan Nine West’te bu kış asi botlar başrolde. Kış aylarının vazgeçilmezi, siyah renk, yeni trendler ile Nine West koleksiyonunda kendini gösteriyor. Her yaş grubu ve her stile uygun ayakkabı seçenekleri sunan Nine West'in yeni sezon modellerinde eskitme detaylar, mat ve parlak deriler öne çıkıyor. Leopar desenli botlar, parlak deri topuklu iş kadınlarına uygun feminen ayakkabı alternatifleri bulabileceğiniz yeni sezonda ayrıca, maskülen ve asi görünüme sahip bilekte biten grunge botlar ve iddialı motorcu botları ile sokak stiline yön verin.



Bu Ambalaja Dikkat! Sektöre ambalaj konusunda hizmet veren Jelatinsan firma sahibi İsmail Türkarslan ile mini bir söyleşi. Jelatinsan neler yapar?

Firmamız takı sektöründe takıları sergilemek üzere geri hizmet veriyor. Takıları sergilemek üzere ürünler ambalajlanıyor. Haliyle takı üreticilerinin ambalaja ihtiyacı oluyor. Biz de tam burada devreye giriyoruz. Poşet, karton, jelatin, kilitli torba gibi ambalaj ürünleri satıyoruz; iki yıllık bir firmayız. Ağırlıkta gümüş ve tabi ki altın sektörüne hizmet veriyoruz. Özel baskılı (logo ya da desen) işler de yapıyoruz. Hedefleriniz nelerdir?

Bizim hedefimiz bu sektörde gelişip, büyümek. Dediğim gibi henüz yeni bir firmayız ve halen sektörün yüzde otuzuna hizmet ediyoruz. Bunu yüzde yetmişlere taşıyabilirsek, iyi bir başarı elde etmiş olacağımızı düşünüyorum. Takıdaki en önemli unsur sergilemektir. Biz de tam bu noktada sektörün, iyi bir çözüm ortağı olmak istiyoruz. İmalatınız var mı?

Şu anda imalatımız yok ve düşünmüyorum. Ama ileride belki düşünebilirim. Şöyle ki; biz burada belli bir çeşitle başladık. Yavaş yavaş ürün gamını geliştirdikçe ve buna bağlı olarak müşteri portföyümüz çoğaldıkça, imalatı da düşünmemiz gerekecektir. Şu aralar çeşitlerimizi çoğaltmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Fuarlara katılacak mısınız?

Şimdilik katılmayacağız. Fuarlar bizim için henüz uygun değil. Belki bir fuarda tanıdığım birinin yanında reklam broşür gibi bir şey yapılabililr. Ama bizim işimiz reklama pek uygun değil, diye düşünüyorum. Fuar, ürün satmaktan ziyade reklam ağırlıklı geçiyor. Firmamız belli bir seviyeye geldiğinde, elbette ki bizim de ihtiyacımız olacaktır.

96



Byglossarist Müge Bilgin Akdaş

32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı

"Tarih: Geçmişteki Gelecek"

3

2. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 2 -10 Kasım 2013 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezinde gerçekleşti. Fuara 690 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılırken, fuar boyunca 300 etkinlik ve yüzlerce imza günü gerçekleşti.

Ana Teması "Tarih: Geçmişteki Gelecek" olan fuarda, tarihçi akademisyen Prof. Dr. Sayın Taner Timur "Onur Yazarı", Çin Halk Cumhuriyeti ise "Onur Konuğu" olarak belirlendi. "Onur Yazarı": Prof. Dr. Taner Timur

1958 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi' nden mezun oldu. Aynı fakültede asistan olarak görev yapan Taner Timur, 1968 yılında doçentliğe, 1979 yılında profesörlüğe yükseldi. 12 Eylül askeri darbesinden sonra görevinden istifa ederek çalışmalarını Paris' te sürdürdü. Eylül 1992' de eski görevine döndü. 2002 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Tarih alanında yaptığı çalışmalarını özellikle Osmanlı Tarihi, Türk Devrim Tarihi, Türkiye’ nin Siyasal Tarihi üzerine yoğunlaştıran Timur’ un çok sayıda bilimsel makalesi ve kitabı bulunmaktadır. Fuar süresince Prof. Dr. Taner Timur' un katılımıyla paneller ve söyleşiler düzenlenirken, TÜYAP tarafından Timur' un yaşamı ve çalışmalarından oluşan bir kitap hazırlandı.

"Onur Konuğu": Çin Halk Cumhuriyeti

2-5 Kasım tarihleri arasında Uluslararası Salon' da yer alan Çin' den 100' ün üzerinde yayınevi katılırken, Çin edebiyatının önemli isimleri, fuarın konuğu oldu. Çin Halk Cumhuriyeti' nin programında söyleşiler, paneller, kaligrafi atölye çalışmaları, profesyonel buluşmalar ve sergiler de yer aldı.

İstanbul Kitap Fuarı:

TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen, uluslararası kitap fuarıdır. Her yıl sonbahar aylarında düzenlenen fuarın ilki, 1982 yılında, 28 yayınevinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. 2000 yılında TÜYAP' ın Beylikdüzü' ne taşınmasıyla, orada düzenlenmeye devam etmekle birlikte, 2005 yılından beri uluslararasıdır. byglossarist.wordpress.com glossarist@windowslive.com 98

Yazar: Khaled Hosseini Türü: Dünya Roman

G

Sayfa sayısı: 424 Yayınevi: Everest Yayınları

Ve Dağlar Yankılandı

ece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullah'a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kâbil'e varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat, aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak... Hayat, farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistan'ın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbil'den Parise, San Francisco'dan Tinos Adası'na taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor. Ve 'Dağlar Yankılandı', bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseininin yazarlığında bir dönüm noktası.

editörün seçtikleri Karakterlerin Yazarla Konuştuğu Roman: Dün ve Ferda Yazan: Erendiz Atasü Sayfa Sayısı: 216 sayfa Yayınevi: Can Yayınları

Erendiz Atasü’nün yeni romanı Dün ve Ferda, 60’lı yıllardan bugüne uzanan bir dönemi mercek altına alıyor. İlk sayfalarda karşımıza mezuniyetinin verdiği özgürlük sevinciyle havalara uçar bir halde çıkan Ferda, romanımızın ana kahramanı. Atasü, onu yalnızca usta bir romancı kimliğiyle değil, bir toplumbilimci, bir psikolog gözüyle de inceliyor. Romanın en ilgi çekici yanlarından biriyse karakterlerin kendi aralarında ve yazar hakkında konuştuğu bölümler…

HAYDARPAŞA'NIN EVİ Yazar: Fuat Sevimay Tür: Çocuk Yayınevi: Aya Kitap

Bir gün annemle trene bindik, Haydar Paşa’nın evine gittik. Annem bizi duymadı. Sonra Mimar Sinan Amca’yla, Orhan Veli Amca’yla, Sunay Amca’yla, Haydar Paşa’nın derdine çare aradık. Ve sonunda da çareyi bulduk. Şimdi her yerde, “Haydar Paşa, İstanbullularındır,” yazıyor. Yaşasın Haydar Paşa.



Birbakış Burak KAPLAN

Okan Üniversitesi GSF Araştırma Görevlisi burak.kaplan@okan.edu.tr

P

The Bling Ring

arlak bir film fikrinden her zaman iyi bir film çıkarmak gerçekten mümkün mü? Babasının kızı Sofia Coppola’nın geçtiğimiz hafta vizyona giren son filmi The Bling Ring’ı izlediğimde kendime bu soruyu sordum. Kâğıt üzerinde, bir ‘üç cümle projesi’ haline sokulup yapımcılara sunulduğunda kulağa müthiş gelen film fikirlerinin proje aşamasında bekleneni veremediğine daha önce de tanık olduk aslında. Burada asıl şaşırtıcı olan şey ise; bugüne kadar ilgiyle takip ettiğimiz bir sinema kariyeri inşa eden Sofia Coppola gibi yetkin bir ismin The Bling Ring ile bu hayal kırıklığı yaratan projelere bir yenisini eklemiş olması ve kariyerinin en zayıf filmini çekmiş olduğu gerçeği! Sofia Coppola’nın şöhret meselesi ile bir derdi olduğunu zaten biliyoruz. Yönetmen, bir önceki filmi Somewhere’de ya da şimdilik başyapıtı olarak saydığımız Lost in Translation’da bu meselenin altını kalın kalın çizmişti zaten. İşte, yönetmenin bu şöhret meselesine olan takıntısı, Somewhere ve Lost in Translation’ın en güçlü yanı iken The Bling Ring’i ise zayıf bir film haline getiren en büyük etken. Burada artık Coppola’nın tematik motivasyonu ve aynı konuda film çekme iştahı öylesine öne geçiyor ki yönetmen sadece projenin kâğıt üzerindeki şıklığı ile ortaya iyi bir film çıkarılamayacağı gerçeğini bu kez gözden kaçırıyor. Peki, ilk bakışta basit görünen böyle bir fark gerçekten bir filmi aşağı çekebilir mi? Coppola’nın The Bling Ring’i etkileyici başlıyor. Ünlülerin gösterişli yaşamlarına kafayı takmış bir grup gencin, sosyal medya üzerinden onları takip ederek evde olmadıkları anlarda bu ünlülerin evlerine girdiklerine ve eşyalarını çaldıklarına tanık oluyoruz. Tüm hikayenin kurulduğu ve belki ilk soygunu gördüğümüz etkileyici kısma kadar sorunsuz ilerliyor film. İşin seyri ise; Coppola’nın bize soygun üstüne soygun ve parti üstüne parti göstermesiyle değişiyor. Film, ilk ünlü soygunundan sonra öyle büyük tekrarlara düşüyor ki gösterilen soygunların ve partilerin filmin anlatımına tek bir katkısı bile olmuyor. Bu noktada tüm bu soygunların ya da partilerin bize göstermeye çalıştığı tek şeyin herhalde hangi ünlünün evinin daha şık olduğu ya da hangi partide ne kadar çok içildiği sorusu olduğunu düşünüyor insan. İşte bu noktada filmin hikayesinin gerçek olaylara dayanması meselesine de geri dönüyoruz bir anlamda. Coppola, belli ki bu sıradışı suç hikayesini, gerçekleri saptırmamak adına filminde olduğu gibi kullanmayı tercih etmiş. Fakat bu gerçeklere bağlı kalarak hikâye anlatma durumu, maalesef ‘kurmaca’nın bir hikaye anlatıcısına tanıdığı hareket alanını Coppola’nın elinden aldığı için film de ‘gerçek’ten sıkıcı olmuş! Evet, The Bling Ring’de Sofia Coppola filmlerinde görmeye alıştığımız bir çok görsel malzeme var. Fakat sırf bu renkli giysilere, birbirinden şık evlere ya da Paris Hilton baskılı yastıklara aldanacağımız sanılıyorsa kesinlikle yanılınıyor. Çünkü, Coppola’nın sinemasında en baştan beri hayran kaldığımız şey kesinlikle bu süslü imgeler değil. Sonuçta, Coppola’nın en kötü işi var karşımızda. Fakat yönetmenin sinemasında neyin yanlış gittiğini ve zamanında kendisinin neleri başardığını tespit etmek için görülmesi gerekli bu son filmin. Yönetmeni gerçekten çok seven ve sinemasını dört gözle takip eden biri olarak, The Bling Ring ile her ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşasam da Coppola’nın ileride üzerine çok konuşacağımız filmler yapacağına da inanıyorum. Hatta filmin sonunda, tam da jenerik akarken birileri gelip kulağıma, ileride harikulâde Coppola filmleri izleyeceğimi ‘fısıldasa’ hiç şaşırmazdım herhalde!

100

VİZYON SEÇKİLERİ SONA DOĞRU

Yönetmen: J. C. Chandor Oyuncular: Robert Redford Gösterim Tarihi: 15 Kasım 2013 Çektiği ilk uzun metraj film, Margin Call ile adını neredeyse takip edilmesi gereken yönetmen listelerinin tamamına yazdıran J.C. Chandor, arayı fazla uzatmadan ikinci uzun metrajı ile karşımızda. Daha önce Open Water, Frozen ve Buried gibi benzer pek çok örneğini gördüğümüz tek mekanda geçen bir hayatta kalma hikayesi anlatan Sona Doğru’nun yabancı basından aldığı övgüler o kadar iyi ki, filmin başrol oyuncusu Robert Redford’a yıllar sonra yeniden bir Oscar adaylığı getirebileceği bile konuşuluyor.

DANIŞMAN

Yönetmen: Ridley Scott Oyuncular: Michael Fassbender, Javier Bardem, Brad Pitt Gösterim Tarihi: 29 Kasım 2013 Ünlü yazar Cormac McCarthy ilk kez sadece senarist kimliği ile karşımızda. Hem de bir Ridley Scott filminde! Ridley Scott’un Brad Pitt ve Michael Fassbender’ı buluşturan filmi bir suç hikayesi anlatıyor. Çekimlerine Ridley Scott’un kardeşi Tony Scott’ın ölümü sebebiyle ara verilen ve daha sonra çekimleri yeniden başlatılan Danışman, henüz hiç bir yerde gösterimi yapılmadığı için tam bir sürpriz film. Her ne kadar adı şimdiden Oscar favorileri arasında gösterilse de sinema tarihi, favorilerin beklentileri karşılayamadığı hikâyelerle dolu. Bekleyip göreceğiz.

HOBBIT: Smaug’un Çorak Toprakları Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Ian Mckellen, Martin Freeman, Richard Armitage Gösterim Tarihi: 13 Aralık 2013

Hobbit üçlemesinin ikinci filminin aralık ayında vizyonda olacağını serinin hayranlarına hatırlatmaya zaten lüzüm yok. Zira, Yüzüklerin Efendisi hayranları bu seriyi o kadar sarıp sarmaladılar ki, Peter Jackson’ın Orta Dünya’ya döndüğü bu yeni üçleme için yapılan tartışmaların çoğu yalnızca filmlerin kitaba uygunluğu ya da Yüzüklerin Efendisi ile kıyaslanmasından ibaret. İkinci film adına en büyük temennimiz ise Hobbit serisinin bağımsız ve kendi başına bir sinemasal zeminde tartışılması.

HABERLER cGeçtiğimiz yıllarda yeni bir sinema serisiyle hayranları ile yeniden buluşan Uzay Yolu’nun üçüncü filmi için yönetmen arayışları sürüyor. İlk iki filmi yöneten J.J. Abrams’ın yerine geçecek isim için şimdilik en kuvvetli aday ise ingiliz yönetmen Joe Cornish. c Batman serisine sinemadaki eski görkemini kazandıran yönetmen Christopher Nolan’ın yeni projesi belli oldu. Nolan, bu kez Interstellar adında uzayda geçen bir bilim kurguya imza atacak. Filmin gösterim tarihi 2014 sonbaharı olarak belirlenmiş durumda.








Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.