STİLL LİFE 23.SAYI

Page 1

KASIM-ARALIK 2018 | SAYI:23

MUTLU YILLAR

2019 PARANIN GEÇMEDİĞİ

MARKET

DTO’DAN GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMLERİ

GELECEK GİRİŞİMCİLERİN

BARO SEÇİMLERİ

MÜJDAT İLHAN GÜVEN TAZELEDİ ŞİİRİN ÖTEKİ YÜZÜ

FOTOĞRAF




2

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ


3

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ


KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EDİTÖRDEN…

Kasım Ayı Bir Başkadır... skiden Kasım ayı geldi mi pastırma yazı günlerinin sıcaklığını yaşama olasılığı yoktu. Ama artık mevsimler mi değişiyor nedir; Kasım ayının ortasına geldik ama hala yazdan kalma günler var. Normalde kış ağır ağır yüzünü gösterir, günler kısalır ve sıcaklık eksilere düşerdi. Ama sanırım bu sene pek fazla kış olmayacak, ya da geldi mi tam gelecek. Tuval’ in bir şarkısı geliyor aklıma hemen… YİNE AYLARDAN KASIM, SANKİ SENDE KALDI BİR YARIM, HER NEFESİM HER ANIM SANADIR CANIM… Bu şarkıyı dinlerken aklıma gelen o kadar çok şey var ki. Sonbaharı anlatan en güzel aydır kasım. Bana göre hayatın yenilenişinin mevsimidir. Adeta doğanın ölümü ve yeniden doğuş. Bu yüzdendir ki benim içinde yeni başlangıçların ayıdır Kasım. Tıpkı ağaçların kuru yapraklarını döküp tazelendiği gibi bende kalbimi, ruhumu yaşanan kötü olaylardan arındırıp tertemiz bir sayfa açarak tazelenirim. Benim için hüznü hatırlatır düşen her yaprak.. Tıpkı Yıldırım Gürses’ in şarkısında olduğu gibi..

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

E

4

Düşen bir yaprak görürsen Beni hatırla demiştin Biliyorsun seni ben Sonbaharda sevmiştim Her sonbahar gelişinde Sarı sarı yapraklarla Kuru dallar arasında Sen gelirsin aklıma

Binnur OLCAYTÜRKAN @binnur. olcayturkan

ve Atilla ilhan’ ın dizeleri gibi.. Elinin arkasında güneş duruyordu Aylardan Kasımdı üşüyorduk Sisler bulvarına akşam çökmüştü Omuzlarımıza çoktan çökmüştü Kesik birer kol gibi yalnızlık.. Kasım ayı dediğim gibi beni arındıran bir ay sizler içinde öyle olması dileklerimle… Kasım- Aralık sayımız yine dopdolu köşe yazlarımız ve değişik konularımızla yeni sayımızla sizlerleyiz. Keyifle okumanız dileklerimle… Sevgiyle kalın.


T. : 0 5 0 7 9 1 4 5 4 6 4

ZAFER MAHALLESİ, ALPERENLER CD., 20020 MERKEZEFENDİ/DENİZLİ


İÇİNDEKİLER

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ İKİ AYLIK YEREL SÜRELİ YAYIN YIL: 4 SAYI:23 KASIM-ARALIK 2018

12

İmtiyaz Sahibi Binnur OLCAYTÜRKAN

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burak KUTLUĞ

6

BEN SANA MECBURUM -Cemal Ataman-

14 ÇOCUKLA VE AKILI TELEFONLAR -Fatma Kurt-

Editör Binnur OLCAYTÜRKAN Haberler Zeliha Şengül Pazarlama Burak KUTLUĞ Katkıda Bulunanlar Cemal Ataman Abdil Yaşaroğlu Emrah Varol Psikolojik Danışman Kemal Tuncer Ümit Bilgiç Mimar Halit Coza Diş Hekimi Hamdi Özdemir Nilüfer Bayrak Didem Saraçel Savaş Ünlü Mehmet Selçuk

16 YENİ YILA MERHABA DERKEN -Didem Saraçel-

Hukuk Danışmanı Av. Evrim BAŞEREN Reklam Koordinatörü Yasemin Çardaklı Kapak ve Sayfa Tasarım Burak KUTLUĞ Adres İstiklal Mah. 1170 Sk. No:18 D:2 DENİZLİ Telefon: 0 545 767 05 47

BASIM YERİ

20

22

HAYATI ÖĞRETENLER - Emrah Varol-

MUTLULUK KAF DAĞINDA MI? -Kemal Tuncer-

Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - IZMIR Tel: 0232 433 61 33 www. gulermat. com Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Köşe yazılarının sorumluluğu yazarına aittir. Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

26 Her Yıl 2 Bin Kişiye Girişimcilik Eğitimi Veren DTO, Türkiye’de 1.

DTO’DAN GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMLERİ; GELECEK GİRİŞİMCİLERİN

GELECEK GİRİŞİMCİLERİN! enizli Ticaret Odası’nın Girişimcilik Eğitimleri

Müdürü Fatih Işık ile DTO Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet

daha, bu mutlu sona ulaşacak yolda en önemli adımı attı… Bugün burada girişimcilik sertifikasını alanlar, kollarını sıvayacak ve işe koyulacak. İşyerinizi kurma aşamasında da, önce KOSGEB sonra da İŞKUR’un ciddi destekleri söz konusu. Onlardan da mutlaka faydalanın. Gelecek girişimcilerin… Yolunuz açık olsun.” dedi. DTO BAŞKANI ERDOĞAN: “MESLEKİ EĞİTİMİ ÖNEMSİYORUZ”

DTO’DA İŞKUR VE KOSGEB OFİSİ A

Başkan Erdoğan, törende girişimcilere verdi… Girişimcilerin işlemlerinin hızlanm üyelerinin İŞKUR hizmetlerine daha kolay sağlayabilmek amacıyla, önümüzdeki gün ları tamamlanır tamamlanmaz Denizli Tic hizmet binasında İŞKUR ve KOSGEB Ofisi


34

30 PARANIN GEÇMEDİĞİ TEK MARKET

36 CİLT ALTINI VİTAMİN İLE BESLEME MEZOTERAPİ

38 2018 YILININ ÖNEMLİ OLAYLARI

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

ESKİ BAŞKENTİMİZ EDİRNE -Savaş Ünlü-

7

44 GARDA GÖLÜ VE SİRMİONE KASABASI (İTALYA GEZİSİ) -Binnur Olcaytürkan-

56 ŞİİRİN ÖTEKİ YÜZÜ FOTOĞRAF

62 GÜLE GÜLE BÜYÜK USTU ARA GÜLER

42 DENİZLİ BAROSU SEÇİMLERİ MÜJDAT İLHAN GÜVEN TAZELEDİ

68 MİMARLIK MESLEK SEÇİMİ -Halit CozaT E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 8


0 258 265 444 1 Altıntop Mh. 1603 Sk. ( Melek Pazarı Yanı ) DENİZLİ denizlitekkampüsözelöğretimkursu tekkampusdenizli www.tekkampusdenizli.com


9

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ




Cemal Ataman BEN SANA MECBURUM

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

P 12

lajın kıyısındaki kafe, bu günlerde onun en çok vakit geçirdiği yerdi. Kahvaltıdan sonra bisikletine biniyor, iki kilometre kadar yol aldıktan sonra buraya ulaşıyordu. Neredeyse on gündür denize girmiyordu. Akşam saatlerine kadar bir yandan çay kahve içiyor bir yanda okuyordu. Plajın gürültüsü ve görüntüsü ilgisini çekmiyordu. Akşam saatlerini hafif alkolle karşılıyor, gece yarısına dek hem okuyor hem içiyordu. Düzgün fiziği çevredekilerin ilgisini çekiyor, konuşmaya çalışanlar oluyor, az cevapla geçiştiriyordu. Gece yarısı bisikleti yedekleyip giderken kumsala iniyor, kumlara yazı yazıyordu. Unut. Tek sözcük. Arkasında bıraktığı yazıyı o daha uzaklaşmadan dalgalar siliyordu. Eve kadar belki 20 unut yazıyordu. O sabah internette gördüğü cümleler ilgisini çekti. Doğruydu. “İnsanlar sizden uzaklaştığı zaman bırakınız gitsinler. Kaderiniz asla onlara bağlı değildir ve bu onların kötü olduğu anlamına gelmez. Sadece sizin hikayenizdeki rollerinin sona erdiği anlamına gelir.” Julia Roberts. Bu kadın, bu sözleri yazma gereğini neden duydu acaba? “Bu onların kötü olduğu anlamına gelmez.” Peki kalan, uzaklaşılan mı kötüdür? Yine karışmaya başladı işte kafası. Unutacaktı. Unutmalıydı. Yeniden kitaba döndü. Okumaya zorladı kendini. Bu kez radyodan yükselen ses inadına ortaya çıkardı duygularını. “Unutturamaz seni hiç bir şey, unutulsam da ben/Her yerde sen, her şeyde sen/Bilmem ki nasıl söylesem?” Yüzlerce kilometre uzaklıktaki kadın bir anda geldi karşısına oturdu. Bakmaya başladı. Kırmızı elbisesi, kırmızı ruju, kapkara saçları, gözleri... Oysa kaçmıştı işte uzaklara. İstanbul nere, Kuşadası nereydi? Gündüzleri böyleydi de geceleri farklı mıydı sanki? Biraz uyusa düş kapanına yakalanıyordu. Uyuyor düş, uyanıyor hayal... Sabah olmuyordu bir türlü. İki yıl kadar önceydi. Mefisto Kitapevi’nde bir kitaba uzatmıştı elini. Aynı anda bir başka el de aynı kitaba uzanmıştı. Uzun parmaklı, kırımızı ojeli bir el. Dönüp baktığında bir çift gözü gördü yal-

KASIM-ARALIK 2018

nızca. – “Özür dilerim, sizin alacağınızı düşünemedem”dedi kız. – “Özür dilemeyin lütfen, ikimiz de aynı kitabı almak istemişiz o kadar.” Bütün ısrarına rağmen almamıştı kitabı kadın. Oysa kendisi başka bir kitabevinden de alabilirdi kitabı. Attilla İlhan’ın “Ben Sana Mecburum” adlı şiir kitabını alıp üst kattaki kafeye çıktığında tekrar karşılaşmışlardı. Kafede yalnızca o vardı. Doğrudan masasına gidip: – “Kitabı ben aldım. Kahveleri ısmarlamak da bana düşer” deyince iriraz etmemişti kadın. Adı Deniz’miş. Resim eğitimi almış. Nişantaşı’nda bir resim galerisi varmış. Galeri Deniz’miş adı. Resmi ve resim yapmaı çok severmiş. Ayrıca müziğe ve edebiyata da meraklıymış. Simsiyah saçları, yeşilin hangi tonu olduğunu bilemediği iri gözleri, çıkık elmacık kemikleri ve dolgun dudaklarıyla çok güzel bir Deniz. Çivit mavisi bir elbise vardı üzerinde. Konuştukça konuşuyor, konu konuyu açıyordu. En son şiir kitabını rastgele açıp şiirlerden fal tuttular. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akşam oldu. Telefon numaralarını aldılar birbirlerinin. Kısa bir süre sonra ayrılmaz ikili, daha sonra da sevgili oldular. Burak akşam saatlerine doğru galeriye gidiyor, galeriyi birlikte kapatıp çıkıyorlardı. Bütün büyü bir akşam üstü galeriye Feriha’nın gelişiyle bozuldu. Feriha, Burak’ın eski sevgilisiydi. Deniz’in arkadaşıymış. Ertesi gün gittiğinde galeri kapalıydı. Te-

lefonu engellenmişti. Bütün arama çalışmaları sonuçsuz kalmıştı. Unutmaktı tüm yapabileceği ama olmuyordu işte. Kararını verdi. Gidecekti İstanbul’a yine. Öğle saatlerinde Deniz’in galeriye geldiğini gördü. Ne yapmalıydı, nasıl yapmalıydı da yeniden kazanmalıydı Deniz’i? Beyoğlu’na Sahaflar Çarşısı’na gitti dosdoğru. “Ben Sana Mecburum”un ilk baskısını sordu neredeyse bütün dükkanlara. En sonunda bir hanım satıcı, kitabın kendi koleksiyonunda olduğunu, satmayacağını söyledi. Burak’ın yalvarmalarına dayanamayıp kararını değiştirdi ama yüklü bir para istedi. Kitabı alıp doğruca galeriye gitti Burak. Galeriye elindeki kitapla giren Burak’ı görence gülümsemekten kendini alamadı Deniz. Burak kitabı açıp ilk dizeleri okumaya başladı. – “Ben sana mecburum bilemezsin/Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.” – “Ben de...” dedi Deniz.


DIZ L I Y İGORTA S

4 2 / 7 A D Z

I

N NI

YA

MİNİ KASKO İLE BÜTÇENİZE GÖRE LİMİTİNİZİ SİZ BELİRLEYİN! Yüksek primler sebebiyle kasko sigortası yaptırmak istemiyor olabilirsiniz. Peki güvencenizi uygun primler ile devam sağlayabileceğinizi biliyor musunuz? Trafik poliçesi ile karşı tarafın hasarlarını karşılarken, Mini Kasko ile de kendi hasarlarınızı poliçede belirtilen limitler dahilinde teminat altına alabilirsiniz.

MİNİ KASKO’DAN YARARLANMANIZ İÇİN YILDIZ SİGORTA 7/24 YANINIZDA...

Sırakapılar Mh. 1583 Sk. Hikmet Bey İş Merkezi No: 28 K:2 D:9 DENİZLİ

Tel: 0258 265 99 61 Faks: 0258 241 66 08 info@yildizsigorta.com | www.yildizsigorta.com


FATMA KURT

PSİKOLOJİ

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG

ÖZGEÇMİŞ 1992 yılında doğdu. 2015 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi. 2018 yılında Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümünde “Üniversite Öğrencilerinde Akıllı Telefon Kullanım Bozukluğu ve Çocukluk Çağı Travması ve Dürtüsellik İlişkisi” üzerine tez çalışmasını tamamladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı olan Denizli Pamukkale Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğünde KİOÇ (Korunmaya İhtiyacı Olan Çocuklar)

14

kapsamında Nisan 2016’da görevine başlayarak; madde kullanan, cinsel istismara uğrayan, intihara teşebbüs eden, suça sürüklenen çocuklar hakkında sosyal inceleme ve raporlama alanında görev aldı. Temmuz 2018’de görevinden ayrılarak Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Doktor Figen ŞEN KÖSEM’in muayenehanesinde danışan kabulüne devam etmektedir. Çalışma alanları arasında Çocuk-Ergen-Yetişkin-Aile Psikolojisi ve Havacılık Psikolojisi üzerine aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir.

ÇOCUKLARDA AKILLI TELEFON KULLANIM BOZUKLUĞU NEDİR ? elişen teknoloji ile birlikte akıllı telefon kullanımı ihtiyaç düzeyinden çıkıp yerini kontrolsüz kullanıma bırakarak beraberinde birçok yeni rahatsızlığı da getirmektedir. Akıllı telefon kullanım bozukluğunun temelinde yer alan dürtüsellik ile de bağıntısı paralellik göstermektedir. Yapılan çalışmalara göre günlük yaşam ve kişilerarası ilişkilerdeki işlevselliği etkileyen yineleyici davranış bozukluklarına da sebep olduğu gözlemlenmektedir. Akıllı telefon kullanımı pek çok kolaylığı sağlamakla beraber psikolojik, fizyolojik, kişiler arası ilişkiler gibi işlevselliği de olumsuz olarak etkilemektedir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda bireylerin ilk cep telefonuna 5 yaşında, ilk akıllı cep telefonuna ise 10 yaşında sahip olması çok erken yaşta cep telefon kullanmaya başlamalarının telefon bağımlılığını etkilediğini göstermektedir. Akıllı telefon kullanım bozukluğu çoğunlukla telefondan uzak kalamama, sık sık telefonu kontrol etme isteği,

G

KASIM-ARALIK 2018

akıllı telefonda geçirilen zamanın farkına varamamaktan kaynaklı olarak uyku kalitesinin bozulması, zamanla kullanım düzeyinin artmasıyla ihtiyaç düzeyinden çıkarak kişilerin sosyal çevrelerinde de kopuşların yaşanmasına neden olmaktadır. AKILLI TELEFON KULLANIM BOZUKLUĞUNUN NEDEN OLDUĞU FAKTÖRLER NELERDİR ? Akıllı telefonların doğru kullanılmaması sonucunda bireylerde psikolojik ve fizyolojik olarak olumsuz etkilere neden olabilmektedir. FİZİKSEL FAKTÖRLER; l El-bilek ağrıları, l Boyun ağrıları ve boyun kaslarında tutulma, l Göz yorgunluğu ve yoğun kullanıma bağlı gelişen göz problemleri, l Uyku saatlerinde azalma PSİKOLOJİK FAKTÖRLER; l Kaygı l Stres l Depresyon


l Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite l Konsantre Kaybı l Anksiyete l Sosyal Fobi l Sinirlilik PEKİ AİLELER BİZLERE EN SIK HANGİ SORULARLA DANIŞMAKTADIRLAR ? l Çocuğum telefonda çok sık zaman geçiriyor telefon kullanımını kontrol altına alamıyoruz. l Cep telefonu ve sosyal ağları sıklıkla kullanıyor. Zaman kısıtlaması getirmeye çalışıyoruz fakat bazen etkisiz kalıyor. l Okul dışında evdeki süre içerisinde telefon ve tablet ile çok fazla zaman geçiriyor. Ev içerisinde süre kısıtlaması yaptığımızda daha agresif tavırlar sergileyerek uyku saatleri içerisinde yeniden telefonu ile oynamaya başlıyor. l Telefon kullanımına bağlı olarak

AKILLI TELEFON KULLANIMI KONUSUNDA AİLELERİN TUTUMLARI NASIL OLMALI ? l Çocuğumuzun kullanmakta olduğu akıllı telefon, bilgisayar ve tablette güvenli internet kullanımının bulunmasına dikkat edilmeli l Akıllı telefon ve benzeri teknolojik aletleri çocuklarımıza susturmak, teselli etmek ya da ödül olarak verilmemeli l Çocuklarımızın akıllı telefonda geçirdikleri süreye dikkat ederek belirli bir sınır koyulmalı ve bu sınırda her iki ebeveynin de ortak dili konuşarak çocuğa model olmaları l Rol model olan anne ve babanın da hane içerisinde çocuklarını akıllı telefon konusunda uyarırken tam tersi tutum ve davranış sergileyerek söz ettikleri tutumları çürütmemeleri (Örneğin; yemek sırasında masada telefon vb. aletlerin kullanılmayacağını söyleyen bir ebeveynin masada yemek anında kendisinin telefon vb. aletleri kullanarak bulunduğu ortama

ters düşen tutum ve davranışlar sergilemesi.) l Hane içerisinde geçirilen ortak zaman dilimlerinde bir aradalığı sağlamaya yönelik çocuğun ilgi ve dikkatini akıllı telefondan uzak tutmaya çalışılmalı l Çocuklarımızın akranlarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurabilmesi adına sosyal ilişkileri desteklemeli l Aile bireyleri ile çocukların kaliteli zaman geçirerek iletişimlerini daha güçlü kılmaya çalışmaları ve bu konuda özen göstermeye dikkat etmeleri l Okul öncesi dönemden itibaren çocuklara yönelik ailelerin telefon ve tablet kullanımı konusunda sınır koyucu bir yol izlemesi ve ödül yöntemi olarak akıllı telefon-tablet-bilgisayar-internet oyunlarını tercih edici bir tutum geliştirmektense sosyal aktivite ve uyum sağlayıcı örneklerle çocuklarına aile bireylerinin rol model olarak ilerleyen safhada oluşabilecek sorunları en aza indirgemesi hususuna dikkat edilmeli l Çocuğumuzun ilgi alanları keşfedilerek uygun aktivite ve spor dalına yönelik yönlendirmelerde bulunarak ebeveynlerimiz bu süreci destekleyebilirler.

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG FATMA KURT ÇOCUK - ERGEN - YETİŞKİN - AİLE

PSİKİLOJİSİ

TEL: 0544 207 58 06

Web: www.fatmakurt.com E-mail: psk.fatmakurt.gmail.com Ziya Tıkıroğlu Cad. Servergazi Konutları Teras Park Yanı No:83 Yenişehir / DENİZLİ KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

derslerini ve ödevlerini yapmakta güçlük yaşamaktayız” gibi sorularla aileler bilgi ve danışmanlık almaktadırlar.

15


DİDEM SARACEL 2018 senesinin bitmesine az bir zaman kaldı. Bu senede mutlu ve mutsuzluklarıyla kuyruklu bir yıldız gibi dünyamızdan geçip gidecek. Bir daha hiç gelmemecesine. Her yeni yılı hüzünle karşılarım ben. Eski eşyalara zaafım olduğu gibi eski olan her şeye ayrı bir düşkünlüğüm var, benim. Yaşanmışlıklar etkiler beni biraz eskilerde yaşarım. Eski ahşap bir sehpadan ya da çiçek desenleri solmuş porselen bir kahve fincanından dinleyebileceğiniz ne çok şey vardır. Eski diyerek bir tarafa attığınız eşyaların da dili olur ve dinlemek isterseniz pek çok hikaye fısıldarlar kulağı-

B

16

YENİ YILA MERHABA DERKEN

nıza. Acı ve tatlısıyla yaşadığımız 2018 sessiz sedasız eşyalarını toplamaya başladı bile. Bizler büyük bir coşku içerisinde 2019’u kucakladığımız saatlerde o bizlere veda bile etmeden sessizce hayatımızdan çıkıp gidecek. Ben bu yazımda yıl içerisinde yaşadığım üzüntü ve sıkıntılı zamanları bir tarafa bırakıp güzelliklerden bahsederek onu uğurlamak istedim. 2018 senesinde Denizli’de hiç unutamayacağım etkinliklere katıldım. Bunlardan bir tanesi ‘’El Ele Elden Ele 81 İlde Türk Bayrağı” projesi oldu. Bu 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları içerisinde yapılan bir etkinlikti. Sessiz sedasız tamamlandı. Oysa ki bence muhteşem bir organizasyon;

kadın dayanışmasını ve gücünü gözler önüne seren bir projeydi. Muğla Mor Pedal Kadın Bisiklet Derneği tarafından düzenlenen etkinlik tüm yurtta destek buldu. Nasıl mı ? Kısaca anlatayım. Muğla’daki kadın bisikletçi arkadaşlarımız 19 Mayıs 2018


günü Türk bayrağını Muğla’dan çıkararak İzmirli kadın bisikletçilere teslim ettiler ve sonrasında bu Türk bayrağı 81 ili dolaşarak 30 Ağustos günü tekrar bayrağın ilk çıkarıldığı Muğla’ya ulaştırıldı. Türk Bayrağının, kadın bisikletçiler tarafından 81 ilde taşınmış olması başlı başına övünülecek bir konu. Bunu söylerken içim acıyarak söylüyorum. Aslında bisiklet sürebilen kadınlarımızın ülkemizde çok az olması beni derinden yaralıyor. Bisiklet bir ulaşım aracıdır, şehirlerde yaygın olarak kullanan pek çok ülke var. Bu sayede şehir trafiğini hafifletmiş olmakla beraber son derece ucuz ve hızlı ulaşım sağlayan bir araçtır bisiklet. Öncelikle çocuklarımıza küçük yaşlarda bisiklete binme alışkanlığını kazandırmamız ve sonrasında bir fert olarak tüm fayda sağlayan konularda

destekleyici olmak yani bilinçli bir vatandaş olmamız gerekmektedir. İşte bisiklet kullanımının yaygınlaşması ve daha temiz yaşanılır bir Dünya için duyarlılığın arttırılmasını da sağlayan etkinlikte Pamukkale Bisiklet Derneği’nin, üyeleri bu projede yer alarak bayrağımızı; Uşak’tan gelen kadın bisikletçilerden teslim alıp Antalya iline götürdüler. Denizli’de Türk Bayrağını teslim alan Özenç Yüksel , Demet Ertaylan , Reyhan Erdoğ , Hafise Başkan ve ben olmak üzere beş kişilik bir kadın bisiklet ekibiydik..26 Ağustos sabahı Çınar Meydanı’nda toplandık. Aramızda bizlere destek vermek amacıyla gelen Pamukkale Bisiklet Derneği başkanı H. İbrahim Kurt, Fırat Ergür, Münür Öner, Ömer Gök, Mustafa Tekin ve Denizli’den erkek bisikletçi arkadaşlarımız da vardı. Oradan hep birlikte Uşak sınırı-

na pedalladık. Denizli ,Uşak sınırında; Uşak’tan gelen kadın bisikletçilerden Türk Bayrağını arkadaşımız Özenç Yüksel devraldı. Buradan yanımızda bayrağımızla birlikte tekrar Denizli’ye döndük. Ertesi gün ise bu bayrağı Antalya’lı kadın bisikletçilere devretmek üzere arkadaşlarımız Özenç Yüksel , Reyhan Erdog ve Hafize Başkan Antalya sınırına pedalladılar. Bizler böylece bu projenin Denizli ayağını tamamlamış olduk. Bu bayrak; 30 Ağustos günü, 19 Mayıs da ilk çıktığı Muğla’ya ulaştırılmış oldu. Kadınların; 81 ili, göğüslerinde taşıyarak dolaştırdığı Türk bayrağı aynı zamanda Türk Kadınının zaferidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı bundan daha anlamlı bir şekilde kutlanamazdı. Türk kadını ilden ile göğsünde Türk bayrağını büyük bir gururla pedal çevirerek 81 ilde taşımıştır. Böylesine ulusal bir projenin tüm basın organlarında duyurulmasını beklerdim. Denizli’nin çok sayıda kadın bisikletçisi var.Bunu İzmir çıkışlı olan Süslü Kadınlar Bisiklet Festivali’nin Denizli ili sorumlu-

su Güler Gürgüt’ün organizasyonunu yaptığı Denizli Süslü Kadınlar Bisiklet Festivalinde de gördük. Her yıl Türkiye’nin bazı illerinde düzenlenmeğe başlanan bu festival; Bisikletin özellikle kadınlar arasında gündelik bir ulaşım aracı olmasını sağlamak ve kullanımının artması için yapılmaktadır. Bu festival ayrıca kadın hakları ve dayanışmasının güçlenmesi gibi farklı amaçları da içermektedir. Bu yıl düzenlenen etkinliğe 500’e yakın kadın bisikletçi, Denizli ‘den katılmıştır. Bu sayı yeterli olmasa da yine de Denizli’de her geçen gün bisiklet kullanan kadın sayısının arttığını göstermektedir. Yazımı sevgili Reyhan Erdog’un sözleriyle bitireyim. Hanımlar evde oturmayın. Bisikletlerinizi alın ve çıkın. Yollar sizi bekliyor. Daha iyi ve sağlıklı bir dünya için spor yapalım. Spor bir etkinlik değil yaşam biçimidir. Daha sağlıklı, daha mutlu, daha güvenli bir dünya için El Ele Elden Ele hep birlikte gururlu ve güçlüyüz.



19

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ


n EMRAH VAROL

HAYATI ÖĞRETENLER… Bu yazıyla bir yolculuğa çıkarmak istiyorum sizi. İçinde ‘ben’ olan ama her aşamasında sizlerin olduğu bir yolculuk bu. Heyecanların, sevinçlerin, üzüntülerin, hayal kırıklıklarının olduğu bir yolculuk… 20

en küçük bir mahallede büyüdüm. Okula gideceğim zaman sokağımdaki her evden birer ikişer çocuklar çıkar ve yola koyulurdu. Bilgiye açtık. Okulda öğretmenlerimiz vardı. Onlar öğretmen değildi sadece. Doktordu, psikologtu, anneydi, babaydı, ağabeyimiz ya da ablamızdı!

B

Bana ilk harfleri, sayıları öğreten de bir öğretmendi, ilk tokadı atan da bir öğretmendi. Üzerinden çeyrek asır geçti hala o tokadı neden yediğimi hatırlamıyorum! Ama hayata ilk adımları atarken yediğim o tokat hep içimi cız ettirir. Emin olun hiç kızmıyorum o öğretmenime, Mürşide hocama. Yapmışımdır bir yaramazlık ve küçük bir tokatla uyarmıştır beni. Hayat daha ne tokatlar attı bize be hocam. Sizin küçük bir fiskenizin lafı mı olur! İlkokuldaki öğretmenimiz geldi daha sonra. Hayatın en güzel aşaması olan okumayı, yazmayı onun marifetiyle öğrendik biz. Ramazan öğretmenim, arka panomuzda yer alan mevsimleri öğretirken ne kadar heyecanlanırdık. Hele Beden Eğitimi dersleri. Okulun çatı katında önlüğümüzü çıkarır eşofmanımızı giyerdik. KASIM-ARALIK 2018

Beden Eğitim demek futbol demekti. 2 saat boyunca okulun her yerinde futbol oynatan öğretmenimiz yılların ardından okul takımı maçlarına bizi götüren öğretmenimiz olacaktı. Denizli’nin okullarıyla futbol maçları yapacak, farklı mağlubiyetler alacak ama hayata dair bilgiler almaya devam edecektik. Hayatın sadece bizim okulda, mahallede yaşandığı gibi yaşanmadığını, sağ gösterip sol vurduğunu aldığımız 9-2’lik mağlubiyetler bize anlatacaktı! Annem ayağından ameliyat olduğunda kapımızı çalan öğretmenlerimiz vardı

bizim. Nalan hocam evimize kadar gelmiş ve anneme geçmiş olsun demişti. Sadece geçmiş olsun dememişti aslında. Vefanın, iyiliğin, güzelliğin ne demek olduğunu anlatıyordu bana. Okul sadece dört tarafı duvarlarla çevrili yer miydi ki öğretmenim bana dersi sadece orada versin. Hayatın en güzel dersini vermişti Nalan hocam! Büyüyorduk hepimiz ve artık daha ciddi konuların konuşulma vakti gelmişti. 8.sınıfta öğretmenimle aynı fikirde olmadığım bir konu ortaya çıktı. Ben başka, öğretmenim başka düşünüyordu. Bununla ilgili asla saygı ve terbiye sınırlarını aşmadan hocamla tartışmamın bir bedeli olmuştu elbette! Davranış notlarım Pekiyi’den İyi’ye düşmüştü. Küçüklere karşı sevgi, büyüklere karşı saygı ise ‘başarısız’ olarak yazılmıştı. Aldığım kötü notlarda ses çıkarmayan babam bile bu konuda bana kızmıştı! Bundan da ders çıkardım ama ben. Bazı şeyler direne direne kazanılıyordu. Güce boyun eğmemenin, doğrunun yanında yer almanın bir bedelinin olduğunu öğretmişti hocam bana. Sağ olsun, var olsun. Onun sayesinde 2 saniye sonrasına garantimiz olmayan hayat için fırıldak olmamayı öğrendim!


En buhranlı dönem hangisi deseniz herhalde lise dönemi der herkes. Lisede sizi ayakta tutan, fikriyatınızı şekillendiren hocalarınız varsa çok şanslısınız. Dersimize bir defa bile girmeyen bir hoca, lise dönemimin özeti gibidir benim için. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle okul kürsüsünde bir konuşma yapan Osman hocam, kimsenin konuşmaya cesaret edemediği gerçekleri tek tek söylüyordu. O konuştukça ben ve benim gibi onlarca öğrencinin fikir hayatı şekilleniyordu. Bir rüyası olan hocamın, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar dünya barışına katkı yapan büyük Türkiye hayali hepimizin hayali oluyordu o anlarda. Hayal kurmayı öğreten böyle hocalarımız sayesindedir bugünkü büyük hayallerimiz. Bazıları gerçekleşmeyecek dahi olsa; ‘Hayal kurmanın nesi kötü!’ Ve hayatıma en büyük katkıyı yapan Mustafa hocam. Türkçe’yi üniversitede bize öğreten adam da diyebiliriz kendisine. Daha doğrusu Türkçe konusunda farkındalığımızı zirveye çıkaran. İngilizce yazılı tişört giymenin saçmalığından tutun da, iş yeri isimlerinin yabancı dilde olmasının saçmalığına kadar daha neler neler. Tüm bunlar kafamıza çivi gibi öyle bir çaktı ki, artık istesek de İngilizce yazılı tişört giyemez olduk. Mustafa hocam, hayatta

tek doğruya inanmaktan çok sorgulamamızı, bazen iki doğrunun da olabileceğini anlattı bize. Eğer bugün yüzlerce kitap okuduysam ve bu okuduğum yazarlar aynı kaynaktan beslenen değil de başkaca kaynaklardan beslenen yazarlar ise bunu Mustafa hocama borçluyum! Var olun hocam! Bu öğretmenlerim bana sadece matemikte 2 çarpı 2’nin 4 ettiğini, Akdeniz’in bitki örtüsünün maki olduğunu, Osmanlı’nın kuruluşunu öğretmedi. Hayatı öğretti. Sağ gösterip sol vuran bir hayata karşı yapılması gerekenleri öğretti. Hepsine selam olsun. Hepsinin

ellerinden öperim. Bu ülkenin kurtuluşunun derslerde 2 çarpı 2’nin 4 yaptığını söyleyen öğretmenlerde değil, 2 çarpı 2’nin her zaman 4 etmeyebileceğini öğreten öğretmenlerde olduğununu düşünüyorum. Öğretmenlerim, güzel hocalarım…Lütfen öğrencilerinize sadece dersleri değil hayatı da öğretin. İlk dertte, ilk sıkıntıda yıkılmasın çocuklarımız, gençlerimiz. Hayat her zaman Akdeniz’in bitki örtüsünün maki olduğunu bilmek kadar basit değil! 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk, şehit öğretmenlerimiz olmak üzere tüm öğretmenlerin bu özel gününü kutlarım!

KASIM-ARALIK 2018


MUTLULUK KAF DAĞINDA MI? Kemal TUNCER PSİKOLOJİK DANIŞMAN

utluluğu melankoliden ayıran çizgi, bir bıçak ağzından daha kalın değildir der Virginia Woolf. Yüzyıllardan beri insanoğlunun peşinden koştuğu sihirli bir olgudur MUTLULUK. Peki gerçekten mutluluk ile mutsuzluk arasındaki ayrım çok mu incedir. Eğer bu kadar inceyse, insan mutluluk yakasında daha fazla kalabilmek, öteki yakaya yani mutsuzluk tarafında çok fazla kalmamak adına yapabileceği neler vardır acaba? Mutluluk masallarda mıdır yalnızca? İlla da Kaf Dağının ardına geçmek mi gerekir? Esasen mutluluk ile mutsuzluğun ikiz kardeşler olduğuna inanıyorum. Yani biri olmadan diğeri de olmaz. Yaşamın içinde mutluluk ne kadar gerçekse mutsuzluk, hayal kırıklıkları da o kadar gerçektir. Sürekli mutlu

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

M

22

olmak, sürekli gülümsemek zorunda hissetmek de yaşamın temel gerçekliğine terstir bana göre. Çağımızda sanki sürekli mutlu olmak zorundayız gibi bir algı oluştu. Bu da insanları gereğinden fazla zorluyor ve hatta samimi olmaktan uzaklaştırıyor. Mutsuz hisseden her kimse kendini hasta, depresyonda görmeye başlıyor. Hayat acısıyla, tatlısıyla, doğumu ve ölümüyle, hastalık ve şifasıyla bir bütündür. M. Aurelius, ''Yaşamda olan her şey ilkbaharda açan güller ya da yazın meyve veren ağaçlar kadar tanıdıktır. Hastalıklar, ölüm, iftira, kıskançlık ya da aptal insanları sevindiren veya üzen her şey'', diyerek yaşamın gerçekliğini yalın bir şekilde ta yüzyıllar öncesinden çok güzel özetlemiştir. Peki o zaman mutlu olmak için çabalamak gereksiz mi? Tabi ki hayır. Evet mutsuzluk

da hayatın bir parçası ama tercih edeceğimiz, seçim yapma gücümüzün olduğu durumlarda MUTLULUK tarafında olmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Çünkü gelip geçtiğimiz şu yalan dünyada ne kadar yaşadığımız değil, yaşamımızı ne kadar anlamlı, doyumlu, huzurlu ve mutlu kıldığımız önemli. Hayatın zor kısmı büyük ölçüde bize bağlı değildir, orada yapabileceklerimiz kısıtlıdır. Ama güzel kısmı büyük ölçüde bize bağlıdır. Yani seçimlerimize, mücadelemize ne yaptığımıza bağlıdır. Müslüm Baba'nın da dediği gibi ''Yaşam bana zordu ama güzeldi''diyebilmenin yolu bizim duruşumuzdan, yaptıklarımızdan geçer. Gerçekten mutlu olan insanların mutsuz insanlara göre farklılıkları, gizemli bir tarafları vardır. Ama bu gizem hayatları boyunca onların hep şanslı olmalarında gizli değildir. Yaşamları boyunca nasıl bir yol izlediklerinde gizlidir bu gizem. Şimdi gelin birlikte bu gizemli başlıklara bakalım. Mutlu insanlar şunlara dikkat eder; l Yaşamlarının bir amacı ve anlamı vardır. Bu dünyada olmanın hakkını verirler. İnsan olmanın değerini bilirler ve buna göre yaşarlar. l Her zaman kazanamayacaklarını bilirler. Mağlubiyetlerinden ders çıkartırlar. Kaybettiklerinde hayal kırıklığı yaşarlar ama bunu çok uzatmazlar. l Arkadaşlıklarına önem verirler. İlişkilerini beslemenin değerini bilirler. l Nereden geldiklerini unutmazlar. Ahde vefalıdırlar. l Beklentileri gerçekçidir. İstedikleri her şeye kavuşamayacaklarını bilirler, isteklerinin çoğuna ulaşmanın yeterli olduğunu bilirler. Kavuşabilecekleri şeyleri istemeye yatkındırlar. l Kesin bir yargıda bulunamadıkları durumlarda olumlu düşünürler. Olumlu öngörülerde bulunurlar. l Karşılaştırma yaparlarken de akılcı davranırlar. Ne daha fazlasına sahip olanlara bakarak kötü ne de daha azına sahip olanlara bakarak iyi olmazlar. Kendilerine göre bir yol ve hedef çizerler. l Kendilerini koşulsuz olarak, olduğu gibi kabul ederler ve severler. Güçlü olan zayıf yönünü herkesden iyi bilendir;daha güçlü olan,


çüsünde yardım ederler. Bilirler ki kendini iyi hissetmenin yolu başkalarına kendilerini iyi hissettirmektir. Gönüllü olarak yardım faaliyetlerine katılırlar. Bu tür organizasyonlarda görev alırlar. l Küçük şeylerle de mutlu olurlar. Sıradan şeylerden zevk almasını da bilirler. l Olayların geçici olduğunun farkındadırlar. Başımıza kötü olaylar gelebilir, ancak bunların etkilerini sonsuza dek taşımak zorunda değiliz. Zamanın en iyi ilaç olduğunu bilirler. l Hayvanlara karşı sevgi doludurlar. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek inancındalardır. 'Hayvan dostlardan' öğrenecekleri çok şey olduklarını bilirler. l Eğlenmeyi bilirler. İş, aile telaşının dışına çıkarlar ve yaşamın keyifli anlarını çoğaltmayı önemserler. l Değiştirme olasılığı düşük şeylerle boğuşmazlar. Kabullenirler ve yollarına devam ederler. Katlanmayı bilirler ve bunu dert haline dönüştürmezler. *İşleri sürüncemeye bırakmazlar, ertelemeyi sevmezler. Bizi esas yoran şeylerin yaptıklarımız değil, ertelediklerimiz olduklarını bilirler. *Okuma alışkanlıkları vardır. Okuduklarını hazmetmeyi ve hayatlarına adapte etmeyi becerirler. Bakış açılarını genişletecek fırsatları değerlendirirler. l Her ilişkinin kendine özgü dinamikleri olduğunu bilirler. Sizde düş kırıklığı yaratan tek bir ilişkinizden yola çıkarak kendinizi kötü ya da beceriksiz olacağınızı düşünmeyin. l Yaşlanmaktan korkmazlar. Önemli olanın doyumlu, keyifli bir şekilde 'yaş'almak olduğunu bilirler. Kişinin yaşıyla kişisel mutluluk düzeyi arasında bir ilişki de yoktur zaten. l Aceleci değildirler. Değişikliklere ayak uydurmak için kendilerine zaman tanırlar. l Televizyona bağımlı değillerdir. Televizyonun yanlış yönlendirmelerinden uzaktırlar. Böylece de daha doyumlu ve mutlu olurlar. Beklentilerini televizyondan, medyadan gördüklerine göre değil gerçeklere göre ayarlarlar. l Uzlaşılabilirlerdir. Ne kadar olumlu ve uyumlu bir tutum geliştirirsek o kadar mutlu oluruz. Uzlaşmayı mağlubiyet olarak görmezler. Bazı durumlarda beraberliğin de iyi olduğuna inanırlar. l Komşularıyla iyi ilişkiler içindedirler. Komşularımızı tanımak, yaşadığımız yerde kendimizi daha güvende hissetmemizi sağlar. l İyi yaptıkları, becerikli oldukları işleri daha çok yaparlar. Yeterli olduğumuzu duyumsamak bizi mutlu eder. l Geçmişteki mutlu anları sıklıkla hatırlatırlar. Böylece geçmişteki mutluluğu bugüne taşırlar ve enerjilerini yük-

seltmiş olurlar. l Ülkede ya da dünya da olup biten kötü şeylere değil, büyük umutlara odaklıdırlar. Her yeni günün yeni fırsatlara, güzelliklere gebe olduğunu bilirler. Evet bu maddelere daha birçok madde ekleyebiliriz. Siz de bunlara kendi mutluluk ögelerinizi ekleyerek, listeyi genişletebilirsiniz. Şunu unutmayalım mutluluk emek ister. Mutluluk seçimlerimizle yani bizimle çok ilgilidir. Seçim yapmak demek hayatın sorumluluğunu almak demektir. O halde mutluluğun Kaf Dağının ardında değil hemen elimizin altında olduğunu unutmayalım. İçimizdeki gücün değerini bilelim. İsteyelim, harekete geçelim ve mutlu olalım. Bütün bu açıklamalardan sonra ters köşe bir mutluluk şiiriyle sonlandırmak istiyorum yazımı. E mutluluk biraz da şaşırmaktır, şaşırtmaktır. Birazcık kaostur. . :) Hermann Hesse'den; ''Mutluluğu aradığın sürece, Mutlu olacak kadar olgun değilsindir, Ve ulaşacak kadar her istediğine. Kayıplara yakındığın sürece Ve hedeflerin varsa durmadan yöneldiğin, Bilemezsin huzur nedir diye. Vazgeçersen şayet her arzudan, Ne hedef, nede istek tanıyıp Mutluluğu artık adıyla anmıyorsan, O zaman olup bitenlerin akışına Dayanamaz yüreğin ve ruhun erişir huzura.'' Herkesin aradığını bulduğu bir yaşam diliyorum. Sevgilerimle. . .

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

zayıf yanına hükmedebilendir düsturuna uyarlar. l Kendilerine güvenirler ama bunu gereğinden fazla bir hale dönüştürmezler. Hata yapabilme payı bırakırlar. Yapıcı eleştirilere açıktırlar. Ama her eleştiride modları düşmez. Ne olduklarını bilirler. l Sorunlarla karşılaştıklarında yardım almaktan, görüş almaktan, destek almaktan korkmazlar, utanmazlar. Yeni bakış açılarının hayatlarını zenginleştireceğini bilirler. l Değer bilirler. Başkalarının kendi hayatlarındaki yerini ve önemini hissettirirler. Aileye, sevdiklerimize, dostlarımıza değer verdiğimizi göstermek hem onlara hem bize iyi gelir. l Çabuk öfkelenmezler. Haklı oldukları konularda bile saldırganlaşmadan, aşırı eleştirici olmadan soruna yaklaşırlar. Öfkenin keskin bir sirke olduğunu, önce taşıyanı yaktığını bilirler. l Sosyal faaliyetlere zaman ayırırlar. Kendilerini mutlu eden şeylere zaman ayırırlar. Önceliklerini iyi ayarlarlar. l Aşırı koruyucu, kollayıcı değillerdir. Sevdikleri için mücadele ederler, destek olurlar ama herkesin önce kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini bilirler. Mutlu olmak için 'sadece ben' değil ama 'önce ben' demenin idrakı içindedirler. Sürekli sevdiklerimizi düşünmenin, kaygılanıp, kuruntular içinde olmanın ne onlara ne de kendilerine iyi gelmediğini bilirler. l Spor yaparlar. En az yürüyüş olsa bile haftada 2-3 gün spora zaman ayırırlar. Böylece kendilerini daha sağlıklı ve daha iyi hissederler ve yaşamdan daha çok zevk alırlar. l Keşkeleri azdır. Geçmişten ders çıkartırlar ama sürekli olarak geçmişte yaşamazlar. Değiştiremiyecekleri şeyler yerine bugüne ve geleceğe odaklanırlar. Başarısızlıkları zafere giden yolda bir basamak olarak görmeyi öğrenmişlerdir. l Gülümserler. Bu kadar etkili olan bir iyi hissetme ve hissettirme aracını bol bol kullanırlar. Böylece daha fazla doyum sağlarlar. l Sahip oldukları için şükrederler. Sahip olduklarını severler ve onlarla mutlu olmayı bilirler. l Kendilerini aşağılayıp, suçlamazlar. İstenmedik olaylar karşısında kendilerini sorumlu tutanların yaşam doyumları düşük olur. Mutlu insanlar başlarına gelenlerden ders çıkartır ama bunu yaparken kendilik değerlerine zarar vermezler. l İntikam peşinde koşmazlar. Hak er ya da geç ortaya çıkar, haksızlık eninde sonunda anlaşılır inancındadırlar. Nefret etmenin kendi ruhuna zarar verdiğini bilirler. Zehir tankını sırtlarında taşımazlar. l Mükemmellik peşinde koşmazlar. Hiçbir zaman tam bir doyum sağlanamayacağını bilirler. ''Mutlak''mutluluk olmadığını, bunun göreceli olduğunun farkındadırlar. l Yardıma gereksinimi olanlara imkanları öl-

23




Her Yıl 2 Bin Kişiye Girişimcilik Eğitimi Veren DTO, Türkiye’de 1.

26

GELECEK GİRİŞİMCİLERİN! D

enizli Ticaret Odası’nın Girişimcilik Eğitimleri Programı’nı tamamlayan 250 kişi daha sertifikalarını aldı. Denizli Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, “DTO olarak, insanımızı üretim ve istihdama kazandıracak mesleki eğitimleri önemsiyoruz... Bu kapsamda düzenlediğimiz girişimcilik eğitimlerinde, her yıl farklı yaş gruplarından 2 bin vatandaşımız faydalanıyor. Gelecek girişimcilerin… Mezun ettiklerimiz, işyerlerini açtıklarında, başta ailesine, sonra şehrimize ve ülkemize ciddi katkılar sağlıyorlar. Bu da bizi mutlu ediyor.” dedi. Sertifika törenine katılan Çalışma ve İş Kurumu Denizli İl Müdürü Fatih Işık ise, Denizli Ticaret Odası’nın Türkiye genelinde en fazla girişimcilik kursu düzenleyen kurum olduğunu açıklayıp, ilgilerinden dolayı başta Başkan Erdoğan ile yönetimi olmak üzere tüm kursiyerlere teşekkür etti. Işık, “Denizli, her yerde övgüyle söz edilen girişimci ruhunu, bir kez daha ortaya koydu. Ne mutlu…” diye konuştu. Denizli Ticaret Odası’nın, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Çalışma ve İş Kurumu Denizli İl Müdürlüğü (İŞKUR) ile iş birliği yaparak gerçekleştirdiği Uygulamalı Girişimcilik Eğitim Programı’nı, 250 kişi daha başarıyla tamamladı. DTO Hizmet Binası’nda düzenlenen ve sertifika almaya hak kazananlardan 80 kişinin yer aldığı törene, Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, İŞKUR İl

KASIM-ARALIK 2018

Müdürü Fatih Işık ile DTO Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Alpaslan da katıldı. GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMİMİZİ TAMAMLAYAN 250 KİŞİ DAHA İŞ HAYATINA ATILACAK Mezun ettikleri girişimcilere yönelik konuşmasında, Girişimcilik Eğitimlerinde Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezi (ABİGEM) Denizli uzmanlarının katılımcılara kapsamlı bilgiler aktardığını hatırlatan DTO Başkanı Uğur Erdoğan, “2016 yılında başlattığımız girişimcilik eğitimlerinden, her yıl 2 bin kişi faydalanıyor. Geçen yıl mezun ettiklerimizden 200’den fazla insanımız, bir işyeri açtı ve istihdama katkı sağladı. Sertifika heyecanı yaşayan sizlerin de kısa zamanda bu kervana katılacağından en ufak şüphemiz yok. Eğitimi tamamlayan 250 kursiyerimiz


daha, bu mutlu sona ulaşacak yolda en önemli adımı attı… Bugün burada girişimcilik sertifikasını alanlar, kollarını sıvayacak ve işe koyulacak. İşyerinizi kurma aşamasında da, önce KOSGEB sonra da İŞKUR’un ciddi destekleri söz konusu. Onlardan da mutlaka faydalanın. Gelecek girişimcilerin… Yolunuz açık olsun.” dedi. DTO BAŞKANI ERDOĞAN: “MESLEKİ EĞİTİMİ ÖNEMSİYORUZ” Denizli Ticaret Odası olarak, bireyleri üretim ve istihdama kazandıracak mesleki eğitimleri önemsediklerini de vurgulayan Başkan Erdoğan, “Bu kapsamda, moda tasarım eğitimi, ısı, su, nem ve ses yalıtımı kursu, kaynakçılık kursu, girişimcilik eğitimleri ile ev hanımlarını iş hayatına kazandırdığımız Kız Kardeşim Projesi’ni gerçekleştirdik. Bazı kursiyerlerimize mentor eğitimi de verdik. Ayrıca, e-ticaret, e-ihracat ve dijital dönüşüm eğitimleri düzenledik. Türkiye’de bir ilk olan Robotik Kodlama Eğitimlerimiz devam ediyor. Başka alanlarda da talep olması durumunda, daha farklı eğitimler gerçekleştirebiliriz.” diye konuştu. DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, davet edilmeleri durumunda girişimcilerin, işyeri açılışlarına da katılmak istediklerini söyleyerek, “Bizler, sadece eğitim aşamasında değil, bundan önceki kursiyerlerimiz de olduğu gibi bundan sonra da her an yanınızda olacağız… Siz yeter ki, üretin ve kazanın; ülkemize ve şehrimize kazandırın! Aldığınız eğitim, hayırlı ve uğurlu olsun. Davet edilirsek, açılışlarınızda yer almaktan da memnuniyet duyarız.” dedi.

DTO’DA İŞKUR VE KOSGEB OFİSİ AÇILACAK Başkan Erdoğan, törende girişimcilere bir de müjde verdi… Girişimcilerin işlemlerinin hızlanması ve DTO üyelerinin İŞKUR hizmetlerine daha kolay erişmelerini sağlayabilmek amacıyla, önümüzdeki günlerde hazırlıkları tamamlanır tamamlanmaz Denizli Ticaret Odası’nın hizmet binasında İŞKUR ve KOSGEB Ofisi açacaklarını duyurdu. İL MÜDÜRÜ IŞIK: “İŞYERİNİZİ AÇTIKTAN SONRA HEMEN İŞKUR’A GELİN” Çalışma ve İş Kurumu Denizli İl Müdürü Fatih Işık ise, istihdam sağlamak isteyen girişimcileri, işyeri açılışı sonrasında İŞKUR’a da beklediklerini dile getirdi. “En çok heyecan duyduğum, en çok sevindiğim, en çok memnun olduğum olaylardan biri, meslek edindirme kurslarımız; bir diğeri de girişimcilik eğitimlerimiz.” diyen Işık, ülkenin geleceğinin girişimcilerde olduğunu söyledi. IŞIK: “DTO, GİRİŞİMCİLİK KURSLARIYLA TÜRKİYE’DE İLK SIRADA” Konuşmasında, Denizli Ticaret Odası’nın Türkiye genelinde en fazla girişimcilik kursu düzenleyen kurum olduğunu da belirten Işık, “İşinizi kurduktan sonra istihdamla ilgili bize gelin; teşviklerimiz hakkında bilgi verelim. Yeni işyeri açanlara, kadınlarda 18 aya, erkeklerde ise 12 aya kadar şartları taşıyan her yeni personel için 900 TL destek var. Aldığınız belgeler girişimciliğinizin tescillendiği belgeler fakat, şunu asla unutmayın; asıl girişimcilik ruhtadır. Hepinize başarılar ve kolaylıklar diliyoruz.” dedi.

KASIM-ARALIK 2018

27


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

28

ODALAR VE BORSALAR OLARAK, TİCARİ HAYATA KATKI SAĞLAYACAK

PROJELER ÜRETİYOR, İŞLER YAPIYORUZ

DTO

Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli Ticaret Odası Meclisi’nin aylık olağan toplantısında, küresel piyasalarda, Türkiye’de ve Denizli’deki sosyoekonomik gelişmeleri değerlendirdi.

DENİZLİ, ENFLASYONLA MÜCADELE EDİYOR

DTO Meclisi üyelerine, “Denizli’mizdeki odalar ve borsalar olarak, şehrimizdeki ticari hayata katkı sağlayacak her türlü girişimde varız.” diye seslenen Başkan Erdoğan, Türkiye ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak Denizli’de de bazı projeleri yürürlüğe koyduklarını anlattı. Başkan Erdoğan, “Denizli’deki TOBB’a bağlı odalar ve borsalar olarak, gücümüzün elverdiğince, elimizi taşın altına koyduk; kaynaklarımızın tamamını üyelerimizin kullanımına sunduk. Denizli’miz, ihracata dayalı üretim yapısından dolayı ve ihracata dönük üretim yapan firmalarımız sayesinde, içinde bulunulan durumun etkisini en aza indirmek için, var gücüyle çaba sarf ediyor. TOBB’un öncülüğündeki Enflasyonla Topyekûn Mücadelede En Az %10 İndirim Kampanyası’na toplu halde katıldık. 20 günde, Denizli’deki 122 firmamız, internetten ilgili formu doldurup kampanyaya dahil olmak için başvuruda bulundu.” diye konuştu.

AB’DEN 5 MİLYON EURO’LUK HİBE

Konuşmasında, 22-23 Ekim’de AB ülkelerinin Türkiye’de görev yapan büyükelçilerini Denizli Ticaret Odası’nda misafir ettiklerini de hatırlatan Başkan Erdoğan, “Büyük ilgi gören ve çok önemsediğimiz, bir başka çalışmamız da, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Dr. Sayın Christian Berger’in, beraberinde Türkiye’de görev yapan AB ülkelerinin büyükelçilerinden oluşan kalabalık bir heyetle, bizleri ziyaret etmesiydi. Denizli Ticaret Odamızda, 17 büyükelçinin bulunduğu AB Heyeti ile iş alemi mensuplarımızın yer aldığı, geniş katıKASIM-ARALIK 2018

lımlı bir toplantı gerçekleştirdik. Konuklarımızı Denizli’miz, ekonomimiz, sanayimiz, ticaretimiz ve yatırım alanlarımızla ilgili, detaylı bir şekilde bilgilendirdik. Bu büyük buluşmanın ilk damlası, 5 milyon Euro’luk hibe oldu. DTO’nun Denizli’de Teknik Tekstile Dönüşüm Projesi, AB tarafından onaylandı. İnanıyorum ki; bu türde temasların artırılması durumunda, benzeri kaynak ve kazançların gerisi de gelecektir!” dedi.

DTO’YA 1.068 FİRMA DAHA KAYDINI YAPTIRDI

Meclis üyelerine, Denizli ticareti ile ekonomisindeki son gelişmeleri de aktaran Erdoğan, Denizli Ticaret Odası’na 1.068 firmanın daha kayıt yaptırdığını açıkladı. Başkan Erdoğan, “Odamıza 16.923 firma kayıtlı. Geçen ay en çok firma kaydı yapılan ilk 5 faaliyet dalı ise, 142 firma ile inşaat taahhüt, 67 firma ile evde kullanılan tekstil takımları perdeler vb. toptan satışı, 58 firma ile bakkal ve marketlerde yapılan perakende ticaret, 34 firma ile mermer-traverten işleme, 32 firma ile de pamuklu kumaş dokuma imalatında. Denizli’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirket sayısı, eylül sonu itibarıyla 123. Bu yıl ilk 9 ayda, Denizli’mizde 28 yabancı sermayeli şirket kuruldu. Bunların sektörleri ise tekstil, bilgisayar programlama, kafeterya işletmeciliği, inşaat, çağrı merkezi, ihracat mümesilliği vb. Tabiiyetleri Rusya, Suudi Arabistan, İsveç, İran, İspanya, İsrail, Avusturya, Suriye, Irak ve Almanya.” diye konuştu.

KARŞILIKSIZ ÇEKTE İYİLEŞME DEVAM EDİYOR

Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, konuşmasını, 2017’nin eylül ayı sonu itibarıyla 3.354 olan karşılıksız çek sayısının, 2018’in aynı döneminde bir önceki yıla göre %1,79 azalarak, 3.294 adede gerilediğini duyurarak tamamladı.


VERGİ İNDİRİMİ İŞ DÜNYASINI SEVİNDİRDİ D

enizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, TOBB’un formunu doldurarak Enflasyonla Topyekûn Mücadelede En Az %10 İndirim Kampanyası’na katılan DTO üyesi firmalar ile müşterilerini ziyaret edip, hayırlı alışverişler diledi. Başkan Erdoğan’a, DTO Meclisi Üyeleri Yakup Öğütcen ve Soner Yıldız, DTO Genel Sekreteri Ali Rıza Tekin ile Genel Sekreter Yardımcısı Akay Gündoğan da eşlik etti.

ENFLASYONLA TOPYEKÛN MÜCADELE BÜYÜYOR Başkan Erdoğan, ziyaretlerle ilgili olarak “Enflasyonla Topyekûn Mücadele her geçen gün büyüyor… Hem esnafımız hem de vatandaşımız, En Az %10 İndirim Kampanyası’nı sahiplendi. Başta Denizli ticaretinin merkezi konumundaki Bayramyeri ile tarihi Kaleiçi Çarşısı’ndakiler olmak üzere, kampanyayı destekleyen üyelerimizi ziyaret ediyoruz. Ayrıntıları hakkında bilgilendirip, fikir alışverişinde bulunduğumuz kampanyanın, esnafımızın işlerine katkı sağladığını duymak, bizleri mutlu etti.” dedi.

Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan vergi indirimlerini değerlendirdi. Başkan Erdoğan, “Devletimizi, özel sektörümüzün yanında görmek bizi mutlu etti. Uygulama, piyasanın daha da hareketlenmesi, işlerin artması ve içinde bulunulan durumun bertaraf edilmesi açısından önemli bir katkı sağlayacaktır.” dedi. Başkan Erdoğan ayrıca, Enflasyonla Topyekûn Mücadelede En Az %10 İndirim Kampanyası’na katılan DTO üyesi firmalar ile müşterilerini ziyaret etti. Bu arada, TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu, bu hafta sonu Denizli’de iş dünyasıyla buluşuyor.

BAŞKAN ERDOĞAN: “ÇAĞRIMIZ KARŞILIKSIZ KALMADI; TEŞEKKÜR EDERİZ” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi ve DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, Türkiye ekonomisinin önemli bir sınavdan geçtiğini belirtti. Başkan Erdoğan, “Döviz kuru ve faizde son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye ekonomisinin ve Türk özel sektörünün dirayeti ile gücünü, tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. Bu süreçte, TOBB’a bağlı oda ve borsalar olarak, kamu ve özel sektör birlikte hareket edip sorunlarımızı tespit edip çözüm geliştirmek için çalıştık; çalışıyoruz… Piyasalardaki durumdan öncelikli olarak etkilenen beyaz eşya, mobilya, konut ve otomo-

tiv gibi sektörlerinin desteklenmesine ilişkin talebimizin karşılık bulduğunu görmekten mutluyuz. Başta ilgili sektörlerimizle iştigal edenler olmak üzere tüm ticaret erbabına ve vatandaşlarımıza, vergi indirimi hayırlı olsun. Beklentilerimizi siyasi iradeye ulaştırmakta bizden desteklerini esirmeyen başta Ekonomi Politikaları Kurulu Başkanvekili Sayın Nihat Zeybekci ve Denizli Milletvekillerimiz ile TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak’a, ilgileri ve olumlu yaklaşımları için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Özel sektörümüzün sorunlarını ilgili mercilere aktarmayı ve birlikte çözüm önerileri üretip geliştirmeyi, bundan sonra da sürdüreceğiz.” diye konuştu.

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

DTO BAŞKANI ERDOĞAN, ÜYELERİNİ ZİYARET EDİYOR

29


GEZİ

ESKİ BAŞKENTİMİZ

EDİRNE S AVA Ş Ü N LÜ

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Kitap ve kitap fuarları nedeniyle ülkemizde birçok yeri geziyorum. Gezmeyi seven biri olarak ülkemizin çok ama çok güzel yerleri olduğuna tanığım. Doğusundan batısına bir cennet yurtta yaşıyoruz desem abartmış olmam. Bu bir gerçek…

30

018 Ekim ayı 6. Edirne Kitap Fuarı nedeniyle bu güzel kentteyiz. Ülkemizin yüz akı yazarları, ozanları, düşün insanları davetliydi. Edirne, Türkiye ile Yunanistan arasında yer alıyordu. Uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştu. Avrupa’nın en büyük yedi şehrinden biri olmuş. 100 yıl kadar Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olunca tarihi ve mimari açıdan önemli eserler, burada her köşe başında karşımıza çıkmaktadır. Edirne camileri, köprüleri, eski pazar yerleri, kervansarayları, saraylarıyla yaşayan bir müzeden farksızdır. Edirne’nin en eski halkı Traklar’dır. Bunların soyundan Odrisler’in yörede Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği yerde bir kent kurdukları bilinmektedir. Sözü edilen kent, bugünkü Edirne’nin bulunduğu yerdir. Edirne tarih boyunca çeşitli adlarla anılmıştır: Edirnus, Edrune, Edrinabolu, 16. yy başlarında Edirne olarak adlandı-

2

rılmıştır. 1361 yılında 1. Murat tarafından fethedilmiş, İstanbul’un alınışına kadar 92 yıl Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuştur. Karasal bir iklime sahiptir. Kışlar iklim etkisine göre değişiklik göstermektedir. Akdeniz iklimi etkisindeyken ılık ve yağışlıdır. Karasal iklim etkisindeyse sert ve yağışlı geçmektedir. Yazlar sıcak ve kuraktır. Baharlarda ise yağışlıdır. Edirne yıllardır turizmin de gözde kenti. O kadar güzel gezilecek yerleri var ki şaşarsınız. Tarih kokan bu kentte attığınız her adımda eskiyi solumak keyfini yaşarsınız. Eskiyle birlikte çağdaş, modern, yenilikçi insanının cana yakınlığına tanık olmak ne güzeldir. Selimiye Cami, Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” diyerek övünçle söz ettiği bir yapıydı. Osmanlı Türk sanatının ve Dünya Mimarlık Tarihi’nin baş eserlerindendi. Edirne’nin, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun simgesi durumundaydı. Kentin tam merkezinde yer almaktaydı. Çok uzaklardan dört mi-

Recep Soyupak, Ender Bilar ve Nazım Alpman’layız. KASIM-ARALIK 2018

Can dost Nil Pröttel ile imzada, küçük okuyucumuzla...


naresiyle göze çarpıyordu. Kurulduğu yer düşünülürse Mimar Sinan’ın aynı zamanda eşsiz bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermekteydi. Kesme taştan yapılmıştı. 2475 metre karelik alanı kaplamaktaydı. Mimarlık tarihinde en geniş alana kurulmuş bir yapı olarak biliniyordu Selimiye Cami. Yerden yüksekliği 43,28 metre olan, 31,30 metre çapındaki kubbesiyle ilgi çeker. Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük olan kubbe 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan sekiz büyük payeye oturur. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında ahşap, sedef, çini, mermer, taş süsleme özellikleriyle de son derece önemli bir yapıya sahiptir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş şaheseridir. Çini süslemelerinin dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. İznik’te yapılan bu 16.yy çiniciliğinin en güzel örneklerindendir. Selimiye camisinin 3,80 metre çapında 70,89 metre yüksekliğinde üçer şerefeli dört minaresi vardır. Cümle kapısının iki yanındakiler üçer yollu olup her şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılmaktadır. Diğer iki minaresi birer yolludur. Sadece Kırkpınar güreşleri için değil, tarihsel yapılar için de turistler geliyor. Selimiye Camisini görmek için gelenlerin sayısı anlatılır gibi değildir. Köprüleri, sarayları, kervansarayları da epey turist çekiyor… Selimiye Camii dışında Edirne’de görülecek yerler Makedonya Kulesi, Hacı Adil Bey Çeş-

mesi, Meriç Köprüsü, Beyazıt Külliyesi, Eski Cami, Belediye Binası, Bedesten, Karaağaç Tren İstasyonu, Eski Karakol Binası, Sveti Georgi Kilisesi, Adalet Kasrı, Av Köşkü, Merkez Yahudi Havrası, Sarayiçi Balkan Savaşı Şehitliği, Ters Lale Motifi, Lozan Anıtı, Şükrü Paşa Anıtı, Edirne Sarayı, Dolmenler(Taş Mezarlar), Uzun Köprü, buraları gezmek için bir süre kalmak zorundasınız. Güzel kenti, güzel insanları görenler, kolay kolay ayrılmak istemiyorlar. Bir lezzet durağıdır Edirne. Tava ciğerini ünü ülkemize yayılmış, ciğer bu kadar mı lezzetli pişer. Yiyince şaşırıyorsunuz. Köftesinin lezzeti anlatılır gibi değil. Yemekleri ağzınızın suyunu akıtacak lezzette. Sebze yemeklerinde destanlar yaratıyorlar. Yemeklerin üstüne yenilen Ayrabol tatlısı, Edirneliler öyle diyor. Aslı Hayrabolu tatlısıdır. Edirne’yi ünlü kılan bir başka şey ise Kitap Fuarıdır. Bu yıl altıncısı yapıldı. Ülkemizde bir belediyenin bünyesinde yapılan kitap fuarı destanlar yazıyor yıllardır. Aydınlığa uzanan bu fuarda ülkemizin seçkin yazarları, şairleri,

Belediye Başkanı Recep Gürkan ve eşi Esra Gürkan

bilim insanları karanlığa ışık yakıyorlar. Fuarın mimarı Ender Bilar, ancak iki yıldır üniversitede görevli, her fuar dönemi bizleri yalnız bırakmıyor. Fuarın oluşmasında genç bir ekip görev yapıyor. Recep Soyupak’ın öncülüğünde güzelliklere yelken açıyorlar. Eksik bulmak olası değil. Dünya iyisi Recep Soyupak’a “Atom Karınca” diyorlar görenler… Edirne’nin çok sevilen Belediye Başkanı Recep Gürkan, içten, sıcak, yapmacıksız, sevgi dolu bir yöneticidir. Görüp tanışınca kendi şehrinize alıp götürmek isteyeceğiniz nitelikte birisidir. Ülkemizde başarılı, çalışmalarıyla örnek gösterilen birkaç belediye başkanından biridir, üstelik önde gelenidir. Kitap fuarının açılışında Belediye Başkanı Recep Gürkan şöyle konuştu: “Yerel yönetimlerin birçok görevi vardır. Sadece şehre alt yapı yapmak,

yol yapmak, peyzaj yapmak değildir. En büyük, en önemli görevi şehrin kültür, sanat ve spor yaşamına katkı sağlamaktır. Sanat ve kültürü halkla buluşturmayıp gelecek yüzyıllara taşıyamıyorsanız o şehrin geleceği yoktur. Günümüzde dünya üzerinde yarışan ülkeler değil şehirler, kentlerdir. Edirne geçmişte gurur duyarak Osmanlı İmparatorluğu’na 92 yıl başkentlik yapmışsa bugün de aynı gururla hemşerisi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar payidar kalması için de aynı gururla dimdik ayakta duracaktır…’ ” Kitap fuarını zenginleştirenler yazar dostlarımızdan bazılarıdır. Nilgün Ilgaz, Aydın Ilgaz, Işık Öğütçü, Umur Bugay, Irmak Zileli, Nurgül Ateş, Nil Pröttel, Savaş Ünlü, Altan Öymen, İsmail Saymaz, Canan Tan, Ender Bilar, Aret Vartanyan, Güngör Mazlum, Yılmaz Özdil olmak üzere 110 yazar fuar süresince kitaplarını imzalayıp söyleşiler yaptılar. Edirne tarihiyle, lezzetleri, içten insanları sizleri bekliyor. Yazar Nil arkadaşımız şalını iki kez düşürmüş. Farkına varamadık. İki olayda da Edirneli can insanlar peşimizden koşarak getirmişlerdi. Bu güzel kente gidince 3-5 gün kalın. Bu sürede “üj bej’e” alışacak kulaklarız. Dostlarınıza sabun meyvelerden, süs süpürgelerden, badem ezmelerinden alın armağan olarak. Zaman geçince yeniden gitmek isteyeceğiniz bir yer olacaktır. KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Aydın ve Nilgün Ilgaz, Nil Pröttel ve Edirneli can dostlarla Fuat’ın yerindeyiz...

31


L A R A F O R M S PA’ D A

İ Z İ N İ D KEN ! N I T R A ŞIM

GELİN HAMAMI KEYFİ Gelin hamamı, Osmanlı’dan itibaren günümüze kadar ulaşmış en sevilen geleneklerden bir tanesidir. İşte bu hoş ritüel, özellikle son yıllarda daha da popüler bir hal aldı. Eski zamanlarda bu geleneğin amacı sadece gelin adayını inceleme de olsa; gelin hamamı şimdilerde düğün öncesi stresi atmak ve eğlenceli vakit geçirmek için düzenlenen bir organizasyon haline geldi. Hamam keyfini layığıyla yaşamanız için size bu hizmeti en kaliteli haliyle sunabilecek bir yerde gerçekleştirmeniz gerekiyor. İşte Lara Form SPA, size gelin hamamı konusunda pek çok farklı hizmet sunuyor.


BAY VE BAYANLAR İÇİN AYRI SAATLERDE REZERVASYON YAPILIR

Geline ve misafirlere geleneksel kese köpük hizmetinin yanı sıra, çok özel imkanlarda sunuluyor. Gelin adaylarını ve misafirleri girişte taze meyve ve kuruyemişlerden oluşan bir tepsiyle karşılanıyor. Hamam sefasında detoks etkili şerbetler, hamam sonrasında ise adaçayı ve lavanta kolonyası ikram ediliyor. Eğlence için getirilen ikramlar misafirlere açık büfe şeklinde sunuluyor.

Rezervasyon: 0258 263 63 22 | 0530 942 57 57 Altıntop Mh. 1593 Sk. No: 4/1 Çaybaşı-DENİZLİ

ŞUBA

MERKEZ

Sizin de gelin hamamı, kına gecesi, bekarlığa veda partisi gibi organizasyonlarınızı Lara Form SPA’da gönül rahatlığıyla gerçekleştirebilirsiniz.

Rezervasyon: 0258 241 10 11 | 0532 064 35 11 Grand Denizli Hotel Saraylar Mh. Cumhuriyet Cd. No:6 Denizli


SOSYAL SORUMLULUK

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Pamukkale Belediyesi Pamukkale Sosyal Market ile binlerce vatandaşın derdine derman oluyor

34

PARANIN GEÇMEDİĞİ

TEK MARKET

Sosyal belediyecilikte önemli çalışmalara imza atan Pamukkale Belediyesi’nin yaklaşık 2 yıl önce ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik açtığı Pamukkale Sosyal Market, 4 bin aileye ulaştı. Yapılan başvuruları ince eleyip sık dokuyarak gerçek ihtiyaç sahiplerini tespit eden Pamukkale Belediyesi bugüne kadar bin 500 aileye kart dağıttı. Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin, “Sosyal denge için kurulan marketimize başvuru sayısı 4 bini buldu. Bu başvurular içinde bin 500 kişi Sosyal Kart’tan faydalandı. Sosyal Market gerçek ihtiyaç sahiplerinin tencerelerinin kaynamasına destek veriyor” dedi.

P

PAMUKKALE SOSYAL MARKET’E ÖDÜL Pamukkale Belediyesi, Akdeniz Belediyeler Birliği’nin 4. Proje yarışmasında Sosyo ve Kültürel Belediyecilik Uygulamaları Kategorisinde ‘Sosyal Market’ ile ikincilik ödülü kazandı. Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin, “İki yıl önce başlattığımız Sosyal Market projemize gelen ikincilik ödülü bizleri gururlandırdı. Yeni kurulan bir belediye iken, birçok belediyede olmayan bir uygulama ile ödüle layık görülmenin anlamı çok büyük” dedi. KASIM-ARALIK 2018

amukkale Belediyesi, Denizli’nin büyükşehir olduğu 2014 yılında kurulan iki merkez ilçeden biri. O tarihten bu yana başkan Hüseyin Gürlesin önderliğinde hayata geçirdiği projelerle sosyal belediyecilikte örnek olmaya devam eden Pamukkale Belediyesi, ihtiyaç sahibi vatandaşların yüzlerini güldürmeye devam ediyor. Başkan Gürlesin, ilçe sınırları içerisinde yaşayan ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlara destek olmak amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında Pamukkale Belediyesi Sosyal Market Derneği’ni resmi olarak Kasım 2015’te kurduklarını, Belediye’nin Atatürk Caddesi’nde bulunan Çınar Ek Binası’nın giriş katında 2016

yılında hizmet vermeye başladığını söyledi. “GERÇEK İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ULAŞILIYOR” Eğitimden, sağlığa, güvenlikten, sosyal belediyeciliğe her alanda öncülük eden Pamukkale Belediyesi, Pamukkale Sosyal Market ile Denizli’de bir ilki gerçekleştirerek, ihtiyaç sahibi ailelerin gönüllerine dokunuyor. “Buradaki amaç ‘Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ Hadis-i Şerif’ine uygun olarak vatandaşlarımızın gönüllerine dokunmak” diyen Başkan Gürlesin, “Pamukkale Sosyal Market Derneği’ni kurarak çıktığımız bu yolda, bizler elimizi güzel bir amaç için taşın altına koyduk. Dernek ile belediyemiz yaptığı işbirliği


İNCE ELENİP, SIK DOKUNUYOR Sosyal Market’teki işleyişi anlatan Başkan Gürlesin, “İlçe genelindeki 68 mahalleden ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımızın başvuruları dikkatlice inceliyoruz. İlk olarak, Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndan sorgulama talep ediyoruz. Sonrasında, Belediye ekiplerimiz ilçe sınırlarımız içinde ihtiyaç sahibi ailelerin evini tek tek gezip, yaptıkları incelemeyle yardıma muhtaç aileleri belirliyorlar. Bugün itibariyle, yaklaşık 4 bin ailemiz başvuru yaptı. Bizler tüm başvuru sahiplerinin hane ziyaretlerini, incelemelerini gerçekleştirdik. Bu incelemeler sonrasında da bin 500’e yakın ailemize Sosyal Marketimiz aracılığıyla destek verdik. Yine bugün itibariyle de 600 ailemiz aktif olarak Sosyal Market’ten destek almaya devam ediyor. Bizler şu noktaya dikkat edi-

yoruz. Sosyal Kart verdiğimiz ailemizin takibini düzenli olarak gerçekleştiriyor. Durumu düzeldikten sonra, sosyal kartının pasif hale getiriyoruz. Ki desteğimiz durumu düzelen aileden daha çok ihtiyacı olan ailemize destek olabilelim. Yani, biz bu konuda her başvurana değil gerçek ihtiyaç sahiplerine bu kartı veriyoruz” diye konuştu. SOSYAL KARTLARI BİREBİR BAŞKAN GÜRLESİN VERİYOR Sosyal Kart almaya hak kazanan ailelere bire bir kendisi Sosyal Kart’larını teslim eden Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin, “Sosyal kartlarımıza aylık 1000 puan yüklüyoruz. Bu da bugünün parasıyla yaklaşık 250 TL oluyor. Her ay yeniden güncellenen 1000 puanla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız ayakkabıdan, giyeceğe, deterjandan, bakliyata kadar geniş ürün yelpazesinden istediği ürünü alabiliyor.

Paranın geçmediği “Sosyal Market”imizle vatandaşlarımızın gönüllerine dokunmaya devam ediyoruz. Pamukkale Belediyesi olarak farkımızda bu. Ülkemizin geleceği için aile kavramı çok önemli. Bizler de ailelerimizin zora düşerek, parçalanmasını istemiyoruz. Devletimizi temsilen Ak Partili belediye olmamızın bir gereği olarak gördüğümüz vatandaşımıza fayda sağlayan her güzel işin içinde olmaya devam edeceğiz. Her daim bölgemizdeki sıkıntılı ailelerin ellerinden tutmak istiyoruz” dedi. Başkan Gürlesin, Ramazan ve Kurban bayramları öncesi ihtiyaç sahibi olan ailelerin çocuklarına bayramlıklarla sevindirdiklerini de sözlerine ekledi. KATKILAR BEKLENİYOR Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin, Pamukkale Sosyal Market’e katkı vermek isteyenlerin ise Gıda Bankacılığı Sistemi ile de destek sağladıklarını belirtti. Başkan Gürlesin, “Gıda Bankacılığı kapsamında

ürünlerinizi derneğimize bağış olarak bekliyoruz. Pamukkale Belediyesi olarak hayırseverlerimizle ihtiyaç sahipleri arasında gönül köprüsü oluyoruz. Bunun için derneğimize 3 şekilde yardım yapılabiliyor. Ayni yardım denilen şekilde yapılan yardımlarda hayırseverlerimiz malzemeleri marketimize bağışlamış oluyor. Nakdi yardım ise hesap numaramıza yapılan bağışlarla gerçekleşiyor. Bunun dışında Gıda Bankacılığı sistemi ile yapılan bağışlar hayırseverlerimizin vergilerinden düşmeleri gibi avantaj da sağlıyor. Denizlili hayırseverlerin bağışlarını gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırma konusunda görev yapan Pamukkale Sosyal Market’e yapmaları yönünde çağrıda bulunuyorum” diye konuştu. Pamukkale Sosyal Market Derneği’ne bağışta bulunmak isteyenler Ziraat Bankası’nda yer alan 214376521567-5001 nolu hesap ve TR8300 0100 2143 7652 1567 5001 nolu İBAN numarasına bağışlarını iletebilir. KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

kapsamında hayırsever vatandaşlarımızın gıda bankacılığı kapsamında yaptıkları giyecek, yiyecek, temizlik gibi malzeme bağışlar, sosyal marketimiz aracılığıyla vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz. Bu noktada da hayırsever vatandaşlarımızla ihtiyaç sahibi ailelerimiz arasında gönül köprüsü kuruyoruz. Bununla birlikte sadece gelen bağışlarla değil belediyemiz tarafından da oluşturulan bir bütçe ile sosyal marketimize yine gıda bankacılığı kapsamında destek oluyoruz” dedi.

35


Dr. Hakan TÜRKOĞLU K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

36

CİLT ALTINI VİTAMİN İLE BESLEME

MEZOTERAPİ

M

ezoterapi, derinin orta katına ilaç ya da vitamin uygulanması yöntemidir. İlk defa 1952 yılında Dr. Michel Pistor tarafından uygulanmıştır. İğneli ve iğnesiz mezoterapi olmak üzere 2 şekilde uygulanabilir. İğneli mezoterapide cilt içerisine 2-4 mm lik mikro iğneler ile enjeksiyon yapılırken iğnesiz mezoterapide ilaçlar ya da vitaminler dermapen, dermaroller yada basınçlı sistemlerle cilt içine nüfuz ettirilir. Mezoterapi yüz gençleştirme, saç dökülmesi, leke tedavisi, yara izlerinin iyileştirilmesi, bölgesel yağlanmanın ve sellülitin giderilmesi, minik kırışıklıkları ve hafif düzeyde sarkmaların toparlanmasında kullanılır. Lokal anestezik kremler ile uyuşturma sonrası dakikalar içerisinde uygulanabilmesi, uygulamadan hemen sonra kişinin günlük hayatına devam etmesi, işleminin her yaşta ve her mevsimde yapılabilmesi, etkisinin günler içerisinde görülmeye başlaması mezoterapinin en büyük avantajlarıdır.

KASIM-ARALIK 2018


YÜZ MEZOTERAPİSİ (MEZOLİFTİNG) Yaşlanmanın ilk belirtileri yüzde ince çizgi ve kırışıklıkların belirmesi ve derinin elastikiyetini kaybetmesi nedeni ile boyun ve çene bölgesinde cilt sarkmalarının daha yoğun olarak görülmesidir. Yüz Mezoterapisi (Mezolifting) yüz derisi içine kişinin ihtiyacına göre belirlenecek vitaminler ve diğer gerekli maddelerin verilerek derinin kaybettiği esneklik ve canlılık tekrar kazandırılır. Hyaluronik asit, A, B, C, E vitaminleri, Aminoasitler, Somon DNA, Nükleik Asitler, Gingoblia, Kollajen, Glutatyon, Arginin ve çeşitli elementler bu amaçla kullanılan maddelerdir. Mezolifting sonrası cilt parlak, genç ve taze bir görünüme kavuşur, kaybettiği esnekliği geri kazanır. Yüz mezoterapisi Hormonal

ve çevresel etkenlerle yüzde oluşmuş sivilce (akne), leke ve ciltte kararma matlaşma gibi sorunların giderilmesinde de oldukça etkilidir. Cilt içerisine kullanılan A, C vitaminleri, Glikolik asit ve diğer renk açıcı maddeler cildin alt tabakasında bulunan yağ bezlerini ve pigment üreten melanositleri baskılayarak aknelerin sönmesinde ve ciltteki bozulmuş rengin açılmasında etki gösterirler. Deriye dışarıdan sürülerek kullanılan krem, losyon, serumlar cilt üzerinde belirli düzeyde besleyici, renk açıcı etkiye sahip olsalar da mezoterapi uygulamasında cildin ihtiyacı olan maddeler cilt içine doğrudan verildiğini için kozmetiklere göre çok daha etkili olurlar.

SAÇ MEZOTERAPİSİ Saç mezoterapisi, saçların canlanması, kuvvetlenmesi ve tekrar kalınlaşarak dolgun ve parlak hale gelmesi için Biotin, B vitamini, Gingoblia, Oligoelementler, Aminoasitler, Hyalüronik Asit ve Çinko başta olmak üzere çeşitli minerallerin saçlı derinin orta ve derin kısımlarına enjeksiyon ile uygulandığı bir tedavi şeklidir. Saç dökülmeleri yeni başlamış, saçları incelmiş, uzamasında problem olan kişilerde saçlı

SELLÜLİT ve BÖLGESEL YAĞ MEZOTERAPİSİ (LİPOLİZ) Kadınlarda östrojen hormonu etkisi ile cilt altı yağ hücrelerinin su ve tuz tutulumu, dolaşım bozulmasına bağlı yağ hücrelerinin hacimlerinin artıp genişlemesi sonucu cildin portakal kabuğu şeklinde gözenekli, dalgalı ve pürüzlü bir görünüm alması sellülit olarak tanımlanır. Sellülitin en etkin medikal tedavisi mezoterapidir. Sellülitli bölgeye L Karnitin, Fosfo-

tidilkolin, Organik silica, Artichoke, Mellilot, Caffeine gibi yağ parçalayıcı, lenf ve kan dolaşımını arttırıcı, kasların yağı kullanmasını sağlayıcı maddelerin enjekte edilmesi ile hem bölgesel incelme sağlanır hem de selülitli görüntü ortadan kalkar. Parçalanan yağların yakılması için tedavi diyet ve egzersizle desteklenirse kısa süre içerisinde çok daha iyi sonuçlar alınır.

deriye uygulanan mezoterapi ile kişilerde saçlarda kalınlaşma, hızlı bir iyileşme ve canlanma, uzamasında artış görünür. Genetik sebeplerle dökülmüş ve tamamen çıplak hale gelmiş alanlardan saçları tekrar çıkarmak ve saçsız bir alanda saçların tekrar büyümesini sağlamak olası olmasa da mevcut saçların daha geç dökülmesini sağlayacağı için mezoterapi herkeste kullanılabilir.


2018 YILININ

ÖNEMLİ OLAYLARI

38

Türkiye’nin ve dünyanın gündemi hızla değişmeye devam ediyor. 2018 yılını uğurlamaya hazırlandığımız şu günlerde yıla damga vuran olaylardan bazılarını sizler için derledik. Hafızalarımızda yer eden olaylardan bazılarını kısaca hatırlayalım: 5 Ocak Türk sinemasının efsane isimlerinden Münir Özkul, İstanbul’daki evinde 93 yaşında hayatını kaybetti.

7 Ocak Yönetmen Fatih Akın son filmi “Paramparça” ile 75. Altın Küre Ödül Töreni’nde “Yabancı Dilde En İyi Film” Altın Küre Ödülü’ne layık görüldü.

8 Ocak MHP lideri Devlet Bahçeli, MHP’nin 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceğini söyledi. Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı alındığını açıkladı.

11 Ocak Suudi Arabistanda, kadınlar artık stadyumlara girip futbol maçlarını izleyebilecek.

15 Ocak Oyuncu Turan Özdemir, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

20 Ocak Zeytin Dalı Harekatı başladı. TSK, Suriye Afrin bölgesinde PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek amacıyla “Zeytin Dalı Herakatı”nı başlattı.


5 Şubat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Papayı Vatikan’da ziyaret etti. Cumhurbaşkanı düzeyinde 59 yıl sonra ilk kez Vatikan ziyaret edildi. Recep Tayyip Erdoğan, Papa Franciscus ile bir araya geldi. Görüşme, 1 saat sürdü.

8 Şubat E-Devlet üzerinden alt-üst soy bilgisi sorgulama hizmeti başladı. Bu hizmetle birlikte 1800’lü yıllara kadar aile geçmişi görüntülenebilecek. Yoğun ilgi nedeniyle sistem saatlerce kilitlendi.

16 Şubat FETÖ kapsamında yargılanan Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu tutuklu 6 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.

21 Şubat Siyasi partilerin seçim ittifakına ilişkin düzenleme meclise sunuldu. Cumhur İttifakı olarak adlandırılan ittifak için zemin hazırlandı. Siyasi partilerin seçim ittifakına ilişkin düzenleme 26 maddelik kanun teklifi şeklinde, AK Parti ve MHP’nin ortak imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu.

4 Mart Rusya’nın Sochi kentinde düzenlenen Yıldızlar ve Gençler Avrupa Eskrim Şampiyonası’nda yıldız kadınlar kılıç kategorisinde Deniz Selin Ünlüdağ Avrupa Şampiyonu oldu. 95 yıllık eskrim tarihinde İbrahim Ahmed Acar’dan sonra bireysel kategoride Avrupa Şampiyonluğu kazanan ikinci isim.

14 Mart İngiliz bilim insanı, evrenbilimci ve fizik profesörü Stephen Hawking, 76 yaşında hayatını kaybetti.

19 Mart Eski bakan, siyasetçi Hasan Celal Güzel Ankara Güven Hastanesi’nde 73 yaşında vefat etti.

29 Mart MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı), FETÖ’nün Balkanlar’daki yapılanmasına operasyon yaptı. Kosova’da FETÖ’nün Balkan coğrafyasında en etkili 6 ismi yakalanarak özel uçakla Türkiye’ye getirildi.

1 Nisan Şair Ülkü Tamer 81 yaşında hayatını kaybetti. 14 Şubat Türk halk müziği sanatçısı Nuray Hafiftaş hayatını kaybetti.

8 Mart Perihan Abla dizisinde “Şoför İsmet”i, Bizimkiler dizisinin “Kapıcı Cafer”i, Kaygısızlar dizisinin “Memnun Kaygısız”ı oyuncu Ercan Yazgan, 71 yaşında hayatını kaybetti.

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

29 Ocak Sundance Film Festivali’nde “Kelebekler” en iyi film seçildi. Yönetmen Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği Kelebekler filmi, Dünya Sineması Büyük Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Türkiye’de bu ödülü kazanan ilk yönetmen Tolga Karaçelik oldu.

39


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

3 Nisan Türkiye’nin nükleer enerji alanında ilk projesi Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin temeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in katıldığı törenle atıldı ve temele ilk harç döküldü. Proje Mersin’in Gülnar ilçesi Akkuyu ilçesinde.

18 Nisan Erken seçim kararı alındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, erken seçim çıkışı yapan MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüştükten sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin 24 Haziran’da erken seçime gideceğini açıkladı.

40

18 Nisan Ünlü şair Cemal Safi hayatını kaybetti.

14 Mayıs İsrail Kanlı Pazartesi katliamı. ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararı bugün uygulandı. Filistinliler Gazze Şeridi’nde İsrail ve ABD’ye karşı gösteri düzenledi. İsrail askerleri protestocuların üzerine ateş açtı. Olaylarda en az 60 kişi hayatını kaybetti. 2770 kişi yaralandı. Ülkemizde 3 gün milli yas ilan edildi.

2 Haziran Fenerbahçe’nin yeni başkanı Ali Koç oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü yeni başkanını seçti. 20 bin 736 geçerli oyun 16 bin 92’sini alan Ali Koç, rakibi Aziz Yıldırım’ı farklı bir şekilde geride bırakarak başkanlığa seçildi.

12 Haziran Trupm-Kim Görüşmesi. Geçen yıl nükleer savaşın eşiğinden dönen ABD ve Kuzey Kore’nin lideri Singapur’da buluştu. Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılması için birlikte çalışma kararı aldı. İlk kez Kuzey Kore’nin bir lideri bir ABD başkanıyla görüşmüş oldu.

24 Haziran Erken seçimler yapıldı. Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimi artık aynı anda yapılacak. Başbakanlık görevi sona erdi. Başkanlık sistemine geçildi.

8 Temmuz Tekirdağ tren faciası yaşandı. Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde Sarılar köyü yakınlarında yolcu treni, vagonlarından bir kısmının raydan çıkması sonucu devrildi. 24 kişi hayatını kaybetti, 318 kişi yaralandı.

9 Temmuz Cumhurbaşkanı yemin etti, yeni sistem başladı. 24 Haziran 2018 seçimlerinin sonuçları 4 Temmuz 2018 tarihinde kesinleşti. Tekrar cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, mecliste yemin etti. Yeni bir sistem başladı.

22 Nisan 15 CHP milletvekili, parti göreviyle istifa edip İYİ Parti’ye geçti. İYİ Parti mecliste grup oluşturabilecek. 12 Haziran TANAP açıldı. Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) açıldı.

KASIM-ARALIK 2018

13 Haziran Ovit Tüneli hizmete girdi. Karadeniz’i Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya bağlayacak 2 bin 640 rakımlı Ovit Dağı’nda bulunan ve 14 bin 300 metreyle Türkiye’nin en uzun karayolu tüneli olma özelliğini taşıyan Rize’nin İkizdere ilçesindeki Ovit Tüneli açıldı.


25 Temmuz Bedelli askerlik çıktı. Bedelli askerlik kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. 1 Ocak 1994’ten önce doğanlar 15 bin TL, 21 gün eğitim ile askerliklik görevlerini yapabilecek.

27 Temmuz Yüzyılın En Uzun Kanlı Ay Tutulması yaşandı. 21. yüzyılın en uzun “Kanlı Ay” tutulması gerçekleşti. Tutulma Türkiye saati ile 20.13’de başladı. Ay tutulması ertesi gün sabaha karşı 02.30’da sona erdi. Dünya ve Mars gezegenlerinin birbirine en yakın konuma geleceği tutulma esnasında Dünya’nın gölgesinin altında kalan Ay, farklı bir renk aldı.

1 Ağustos ABD Türkiye İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı için yaptırım uygulama kararı aldı.

15 Ağustos ABD menşeli bazı ürünlere uygulanan ek mali yükümlülük yüzde 100 oranında artırıldı. Karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Pirinç, alkol, taş kömürü ve makyaj malzemeleri ile binek otomobiller gibi ürünlere yaptırım geldi. 1 Eylül Yönetmen, yapımcı Aram Gülyüz hayatını kaybetti.

13 Eylül Türk Lirası’nın değerinin korunmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, menkul ile gayrimenkul alım-satım ve kiralamalarında Türk Lirası kullanılacak. Döviz üzerinden yapılmış olan sözleşmelerin 30 gün içerisinde Türk Lirası’na dönüştürüleceği belirtildi. 20 Eylül Oyuncu, yönetmen, senarist ve seslendirme sanatçısı Ferdi Merter, 79 yaşında hayatını kaybetti.

31 Temmuz PKK bebek ve kadın katliamı yaptı. Hakkari Yüksekova ilçesinde görevli eşini ziyarete giden Nurcan Karakaya adlı vatandaşın aracı, PKK’lı teröristler tarafından bomba düzeneğiyle patlatıldı. Araçta 11 aylık erkek bebek Bedirhan da vardı.

30 Eylül 2018 Oyuncu Kemal İnci yaşamını yitirdi.

2 Ekim Kaşıkçı Olayı yaşandı. Suudi Arabistan asıllı gazeteci Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsoluğuna girdikten sonra çıkmadı. Kendisinden haber alınamayan gazetecinin öldürüldüğü itiraf edildi. Kaşıkçı’nın cesedine hala ulaşılamadı.

12 Ekim FETÖ terör örgütü adına suç işlemek ve casusluk suçlamasıyla yargılanan ABD’li rahip Andrew Brunson serbest bıraktı. 17 Ekim Fotoğraf sanatçısı Ara Güler hayatını kaybetti.

19 Ekim SOCAR Star Rafinerisi açıldı. Türkiye’de özel sektörün tek noktaya yaptığı en büyük yatırımı olan STAR Rafinerisi açıldı.

27 Ekim Tunceli’nin Nazımiye ilçesi’nde operasyona çıkan Jandarma Özel Harekât (JÖH) timindeki uzman çavuşlar Asım Türkel ve Çavuş Ferruh Dikmen donarak şehit oldu. 29 Ekim İstanbul Havalimanı açıldı. Tamamlandığında 6 bağımsız pisti, 500 uçak kapasitesi ve yıllık 200 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın en büyük havalimanı açıldı.

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

11 Temmuz Adnan Oktar operasyonu başladı. Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar ve ekibine yönelik operasyon düzenlendi. 235 kişi hakkında gözaltı karar verildi. Adnan Oktar hakkında 30 ayrı suçlama yöneltildi.

41


MÜJDAT İLHAN GÜVEN TAZELEDİ

Denizli Baro Başkanı Müjdat İlhan, 14 Ekim tarihinde yapılan baro başkanlığı seçiminde tekrar seçilerek güven tazeledi. Denizli Barosu, 46.Olağan Genel Kurulu’nu 13-14 Ekim tarihlerinde gerçekleştirdi. Başkanlık yarışının yaşandığı genel kurulda üyelerin çoğunluğunun oyunu almayı başaran Müjdat İlhan bu göreve tekrar seçilmeyi başardı.


D

SEÇİM SONUÇLARINA GÖRE DENİZLİ BAROSU’NUN YENİ YÖNETİMİ ŞU ŞEKİLDE OLUŞTU BARO BAŞKANLIĞINA Müjdat İlhan 526 oy ile seçilmiştir. YÖNETİM KURULU ASİL ÜYELİKLERİNE 1- Hasan Ozan Orpak 608 2- Veli Deveciler 563 3- Erhan Balaban 513 4- Ayşe Dayıoğlu Sümer 510 5- Mustafa Yıkar 506 6- Emin Eren 480 7- Seher Aydemir 476 8- İbrahim Okkaya 473 9- Salim Kutlutürk 469 10- G. Aslı Pişkin 446 oy ile seçilmişlerdir. YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYELİKLERİNE 1- Ufuk Serter 444 2- Kerem Onur 424 3- İsmail Güzün 417 4- Mefaret Aydın Çam 413 5- Çağlar Akçal 404 6- Kemal Gökay Çelik 402 7- Tevfik Kendirli 368 8- İbrahim Selçuk Süleme 359 9- Dilek Aslankara Civanalan 335 10- Hasan Kertik 315 oy ile seçilmişlerdir. DİSİPLİN KURULU ASİL ÜYELİKLERİNE 1- Fatih Emir 519 2- Ozan Topal 509 3- Mustafa Doğan 501 4- A. Ferhat Kuvvetlioğlu 500 5- Miyase Şengül 485 oy ile seçilmişlerdi. DİSİPLİN KURULU YEDEK ÜYELİKLERİNE 1- Onur Kayhan 469 2- Güliz Keskiner 461 3- Arif Suna 435 4- Nilay Öğün 379 5- Halil İbrahim Varol 315 oy ile seçilmişlerdir.

DENETİM KURULU ASİL ÜYELİKLERİNE 1- Yeşim Fenli 549 2- Rüstem Can 501 3- Adem Ata 479 oy ile seçilmişlerdir. DENETİM KURULU YEDEK ÜYELİKLERİNE 1- Tuğba Bayramoğlu 475 2- Merve Öğüt 425 3- Sevgi Çiçekçi 402 oy ile seçilmişlerdir. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ ASİL DELEGELİKLERİNE 1- Yakup Erhan Türkmenoğlu 511 2- Selvin Erdoğan 501 3- Oğuz Demirci 486 4- Nuri Kaya 480 5- Erman Yarışan 454 oy ile seçilmişlerdir. TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YEDEK DELEGELİKLERİNE 1- İsmail Özgür 450 2- Yılmaz Doğan 446 3- Uğur Özkul 421 4- Zehra Demirci 411 5- Hüseyin Gündüz 409 oy ile seçilmişlerdir.

Müjdat İlhan 5. kez baro başkanı oldu.

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

enizli Barosu’nun 46. Olağan Genel Kurulu, Adalet Mahallesi’ndeki Denizli Barosu hizmet binasında yapıldı. Baronun yeni yönetimini belirlemek üzere 13 Ekim Cumartesi günü başlayan ve ilk gün faaliyet ve denetim raporlarının görüşülüp ibra edildiği genel kurulun ikinci gününde avukatlar sandık başına gitti. Mevcut başkan Müjdat İlhan ile eski başkanlardan Adil Demir’in yarıştığı seçimlerde oy kullanma işlemleri 17.00’da sona erdi. Oy kullanma işlemlerinin sona ermesiyle birlikte sayım işlemlerine geçildi. Yapılan sayımda kullanılan oyların 526’sını Müjdat İlhan’ın aldığı görülürken; Adil Demir 445 oyda kaldı. Alınan sonuçla birlikte Müjdat İlhan, beşinci kez Denizli Bora Başkanlığı’na seçilmiş oldu.

43


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

44

B

Binnur OLCAYTÜRKAN

İTALYA GEZİSİ (5)

@binnur. olcayturkan

Veni Vidi Vici

GARDA GÖLÜ VE SİRMİONE KASABASI

ilinenin aksine İtalya’nın en büyük gölü Como değil, Garda Gölü’dür. Kuzenim Sibel ile İtalya kaçamağımız sırasında keşfettiğimiz Verona yakınlarında olduğunu duyunca hemen kaçalım dediğimiz şehrin adı da Sirmione. Şehir desem de minik bir harikalar diyarı kasabası aslında.

KASIM-ARALIK 2018

Burada insanların uzun uzun yaşadığını söylemişti rehberimiz yol esnasında… Görünce nedenini anladım muhteşem güzellikte baktıkça insanın içi açılan şirin ve çok keyifli bir yer Sirmione… Peki Sirmione'de nereler gezilmeli, neler yapılmalı? İşte size adım adım Sirmione…


GARDA GÖLÜNÜN INCISI SIRMIONE KASABASI İtalyan köylerini ve kasabalarını hep merak ederdim. Hatta ismini daha önce hiç duymadığım, neye benzediği konusunda hiçbir fikrimin olmadığı bir kasabayı görecek olmaktan dolayı çok heyecanlıydım. İlk yerleşim buluntuları Taş devrine dayanan Sirmione kasabası daha çok balıkçıların yaşadığı küçük bir köymüş. Stratejik konumu sebebiyle askeri açıdan da büyük önem taşıyan bu kasabanın girişinde, Garda gölünün etrafını sardığı ve tarihi 13. yüzyılın sonlarına dayanan bir kale bulunuyor. Roma döneminde termal suyu ile ünlü bu kasaba günümüzde de termal suyu ile ünlü. Ben İtalya seyahat rotamızı belirleyene kadar bu kasabanın ismini duymamıştım fakat kasaba inanılmaz renkli ve ekonomisi turistlere dayanıyor. Alman ve

Hollandalı turistlerin uğrak yeri olan Sirmione kasabası deniz ürünleri ve zeytinyağlı yemekleri ile meşhur. Zira Garda gölü yolu boyunca zeytinlikler eşlik etti bize. Bir de enfes dondurması ile meşhur olan bu kasabada gelin kısa bir yolculuğa çıkalım… CASTELLO SCALIGERO / SCALIGER CASTLE/ SCALIGER KALESI Kasabaya girmeden gölün iç kısımlarına doğru giden liman görüyoruz. 13. Yüzyıldan bu zamana korunarak gelmiş bu liman Scaliger kalesinin bir parçası. Kasabanın giriş kapısı da yine bu kalenin bir parçası. Garda gölünün çevrelediği bu kale savunma amaçlı yapılmış. Taş kalenin misafirleri olan martılar ortaya enfes görüntüler çıkartıyor. Dilerseniz Sirmione kasabasına bu kaleden bir de tepeden bakabilirsiniz. Kısıtlı vaktimiz olduğundan biz sadece kasabayı gezdik… GARDA GÖLÜ Kalenin duvarlarını takip edip sağa doğru kıvrılarak giden yoldan Garda gölüne ayaklarımızı sokabileceğimiz beyaz taşlarla kaplı plajı bulduk. Sağ tarafta kalan kale manzarasıyla Garda gölü ortaya enfes kareler çıkartıyordu. Plajda biraz dinlendikten sonra göl kenarından uzunca bir yürüyüşe çıktık ve kasabanın sakinleştirici ve dingin doğasında yürüyüş yapmak çok huzurluydu.

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Sirmione kasabasına nasıl gidilir? Biz Verona’dan Sirmione kasabasına araba ile 25 dakikada gittik ama Verona’dan ya da Milano’dan otobüsle gidebilirsiniz. Fakat Verona’daki Porta Nuova tren garının önündeki otobüs duraklarından otobüse binip Sirmione kasabasına varabilirsiniz. Araba ile seyahat ediyorsanız Sirmione’da motorlu araç kullanımı yasak. Dolayısıyla şehrin girişindeki açık otoparka aracınızı park edebilirsiniz. Otopark saati 1,5 €.

45


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

PARCO MARIA CALLAS / MARIA CALLAS PARKI Adına park denilen bu yer bence cennetten bir parça. Birbirinden güzel palmiyelerle kaplı Maria Callas parkı yürürken takip ettiğimiz yemyeşil ağaçlı yolun bize sunduğu bir hediye oldu adeta. Tesadüfen bulduğumuz bu parkta çimlerin üzerine yatıp, gözlerimizi kapatıp anın keyfini çıkardık. Eğer yolunuz Sirmione kasabasına düşerse mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri Maria Callas parkı… VIA VITTORIA EMANUELE / VITTORIA EMANUELE SOKAĞI Vittoria Emanuele Sokağı karşılıklı dondurmacıların, butiklerin, restoranların ve cafelerin olduğu bir sokak. Evet, İtalya’da dondurma çok lezzetli fakat Sirmione’da dondurma bambaşka! Dondurmacılarda en az 50 çeşit dondurma var. Nutellalı, mangolu, ricotto peynirli, zeytinli, naneli,

46

KASIM-ARALIK 2018

kurabiyeli, oreolu… saymakla bitmeyecek uzayıp giden bir liste yaratabilirim dondurmalar konusunda ve 1 top dondurmanın bile külahın üzerinden düşecekmiş gibi duran bir havası var. Porsiyonlar bol, çeşitler çok. Burada o kadar çok dondurma yedim ki ertesi gün ağzıma dahi sürmek istemedim dondurmayı :) PIAZZA CARDUCCI / CARDUCCI MEYDANI Carducci meydanı Garda gölü manzarasında yemek yiyebileceğiniz restoranlarla dolu küçük bir meydan. Restoranların menüsü daha çok deniz ürünleri ağırlıklı. Hepsi son derece keyifli duran bu restoranlardan beğendiğinize oturup Sirmione’da akşamın keyfini çıkarabilirsiniz. Meydanın göl kısmına doğru olan tarafında gün batımının izlenebileceği küçük bir iskele ve sahil var. Biz burada insandan kaçmayan serçelere avucumuzda yemek yedirdik :) Çok keyifliydi…


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

RISTORANTE SCALIGERI DAL 1948 / Akşam yemeğini yemek üzere meydandaki Scaligeri restoranına oturduk. Deniz mahsullü spagetti ve zeytinyağlı ahtapot ve patatesi aşırı lezzetliydi. Gidenlere bu restoranı ve bu yemekleri mutlaka öneriyorum. Fiyatlar kişi başı 10-12 € civarıydı… Proseccomu yudumlarken seyahat notlarını yazdığım defterime bu anı ölümsüzleştirmek adına not alıp sonrasında Sirmione kasabasından ayrıldık… Sirmione ile ilgili okuduğum kaynaklarda çok ilginç bir nokta dikkatimi çekti. İtalyan bilim adamları, Garda gölü kıyısındaki küçük Sirmione kasabasında bir grup insanın hiç kalp krizi geçirmediğini belirlemiş ve bunun nedenlerini araştırmaya başlamışlar. Bu insanların kalp krizi ile hiç karşılaşmamalarının sebebi 200 yıl öncesine kadar giden bir genetik mutasyondan kaynaklandığını, kasabalıların atalarından Giovanni Pomaroli’den başlayan bu mutasyon sonucu, bu insanların bünyesinin kalp damarlarındaki yağı temizleyen bir protein salgıladığını tespit etmişler. Doğruluğu hakkında hiçbir bilgi bulamadığım bu konu oldukça ilgimi çekti ve sizlerle de paylaşmak istedim. Belki buna benzer farklı yerler de vardır… Çok küçük bir kasaba olan Sirmione benim ilk İtalyan kasabası deneyimimdi. Rengarenk çiçeklerle bezeli taş sokaklarında kaybolduğumuz, anın keyfini yaşadığımız, koşturmadan hareket ettiğimiz ve bizi müthiş bir huzurla ağırlayan bu kasabaya tek kelime ile ba-yıl-dım! Yolunuz Verona veya Milano’ya düşerse rotanıza mutlaka eklemeniz gereken bir yer.

47

KASIM-ARALIK 2018


STİL YARATAN PARÇALAR (3)

Merhaba… Herhangi bir görünümü anında dönüştüren bir ifade parçası…İsyan, yaratıcılık ve rock & roll sembolü…Cool havasıyla her daim popüler, klasik bir moda ögesi… ”Stil yaratan parçalar” dizimizde bu sayının konusu; DERİ CEKET

NİLÜFER BAYRAK STİL DANIŞMANI

D

eri ceket için, yüksek modadan sokak stiline her yerde görebildiğimiz gayri resmi bir üniforma demek pek de boşa olmaz çünkü birçok giysi gibi o da askeri bir kıyafet olarak 1. Dünya Savaşından bugünlere kadar evrilerek, değişerek hep gündemde ve dolaplarımızda kalma başarısını göstermiştir. Aslında deri ceketin yolculuğu, 1900’lerin başında otomobilin seyahat aracı olarak kullanılmasıyla başlar. O zamanlar arabaların üstü açıktır ve bu da seyahat ederken, yoldan gelen tozdan, saçları, gözleri ve kıyafetleri korumaya yardımcı şeyler gerektirmektedir. Dunhill firması, koruyucu gözlükler, uzun eldivenler, peçeli başlıklar yanında 1901 yılından itibaren deri yolculuk kıyafetleri üretir. Fakat pek az insan araba sahibi olabildiğinden, yaygın olarak kullanılmazlar. Deri ceketin görünürlüğünün artması, ne yazık ki hava savaşlarının doğduğu I. Dünya Savaşıyla olacaktır. Bunlar, Alman savaş pilotlarını soğuk ve rüzgardan korumak amacıyla askeri üniforma ve koruyucu dış giyim olarak kullanılırlar.


F

1

930 larda deri ceket, sadece erkekler için değil kadınlar için de bir arzu nesnesidir. Atlas okyanusunu uçakla geçme başarısını gösteren ilk kadın pilot Amelia Earhart cesaretiyle olduğu kadar, deri ceket, ipek eşarp, erkek pantolonu ve botlarından oluşan stiliyle de gündemdedir. Bu yıllar sinemanın da altın yıllarıdır. “Onursuz” (Dishonored, 1931) filminde gizli bir ajanı canlandıran Marlene Dietrich, siyah deri ceketiyle beyazperdede görünürken bir kez daha moda ve sinema kol koladır.

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

onksiyonun modayla ilk buluşması, Manhattanlı yağmurluk üreticisi Irving Schott’un Harley Davidson için motosiklet ceketini tasarladığı 1928 yılında olur ve bir sürü yenilik içerir. Ceketin içinden rüzgar geçişini azaltan, birbiri üzerine kapanan klapalı yakalar, düğmeler yerine çapraz konumlanmış bir fermuar ve D şeklinde bir cep…”Perfecto” olarak adlandırılan bu ceketin isim babası bir purodur ve ceket 5.50 $ satış fiyatıyla vitrine çıkar ki bugün 3.000 $ dolarlık bir Balenciaga versiyonuna kıyasla bir hayli ucuz kalır

T

akvimler 1940 ları gösterdiğinde dünya yeniden savaş ateşiyle yanar. Amerikan ordusunun hava kuvvetleri için modernize ettiği A-2 deri ceketleri, 2. Dünya Savaşı’nın sembolleri bombardıman uçaklarından ilhamla “bomber” adını alacaktır. Savaş sonrasındaki yıllarda sinemanın en meşhur asi gençlerinden Marlon Brando (The Wild One, 1953) ve James Dean (Rebel Without A Cause, 1955) filmlerinde siyah “Perfecto” deri ceketleri görünür ve bu parçayı isyanın simgesi haline getirirler.

V

ietnam savaşının 60’larda yarattığı antimilitarist hava, karşıt kültürün doğuşunu sağlar. 1968 deki gençlik hareketleri moda, sinema ve müzikte özgürlük rüzgarlarını estirir. Bu sayede podyumda Yves Saint Laurent (for Dior, 1960), beyazcamda Steve Mcqueen (The Great Escape, 1963) ve sahnede Elvis Presley (1968), model, malzeme ve tarz olarak farklı farklı deri ceketlerle arz-ı endam ederler. KASIM-ARALIK 2018

49


7

0’li yıllar müzik dünyasında punk ve heavy metal gruplar ve şarkıcılar idoldür ve tabi ki deri ceket onların da sırtındadır. Dönemin punk grubu Ramones salaş versiyonlarını giyerken, Blondie’nin solisti Debbie Harry ve Joan Jett gibi kadın rockçılar da artık uniseks olan bu cekete pinler, iğneler ve metal süsler ekleyerek trendi devam ettirirler. 1978 de Fransız sosyolog ve filozof Michael Foucault dahi siyah deri ceketiyle objektif karşısındadır

1

982 de çıkan ve tüm zamanların en çok satan albümü olan “Thriller” ile Michael Jackson deri cekete bir kez daha pik yaptırır. Michael Jackson’ın “Thriller” ve “Beat It” kliplerindeki deri ceketleri renk ve tarz bakımından sıra dışıdır. Aynı dönemlerde genç kızların gözünde Tom Cruise’ u ilahlaştıran “Top Gun” (1986) filminde armalarla dolu kolu, gövdesi ve kürklü yakasıyla deri bomber ceket, Tom’dan rol çalan apayrı bir star olur

S

üper modellerin 90’lardaki yükselişi, onların podyum dışı tarzını da mercek altına almamızı sağlar. Bu dönemde modayı izleyenlerin çoğu, geçmiş yıllarda olduğu gibi, alternatif rock ve grunge trendlerini takip etmekteyken “Süper Model” şöhretlerin ikonlaşmasıyla onlarla eşleşen yeni bir gündelik- şık moda dalgası ortaya çıkar. Yıllar boyu gözde kalmayı başarmış Kate Moss gibi modeller, kaba ve erkeksi imajlı deri ceketi daha modern bir şekilde giyerek yorumlarlar.

2

014 yılında Paris’teki bir hayır kurumu yararına Papa Francis imzalı deri ceket, 57.500 € ya satılsa da, tüm gelir düzeyindeki dolaplara girebilmeyi başarmış bu parça, her sezon podyum ve vitrinlerde değişik stillere bürünerek ve popüler kalarak ne kadar uzun ömürlü olduğunu bizlere kanıtlar. Kaliteli bir jean ya da iyi bir şarap gibi eskidikçe değerini arttıran deri ceket, cinsiyetten ve statüden bağımsız olarak tüm gardıropların ihtiyacı olan çok yönlü bir üründür. Siz de istediğiniz görünümü yakalamanıza yardımcı olacak bu yatırım parçasına bir şans verin derim.

KASIM-ARALIK 2018


For Ladies Wellness

KADINLARA HİZMET VEREN MASAJ SALONU

Adres: Siteler Mahallesi Ulus Caddesi No 96/A İrtibat Tel: 0 507 733 46 46 www. bayanlaraozelspa. com


3. SAYFA

HABERLERİNDEN K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

KURTULABİLECEK MİYİZ?

52

B

irleşmiş Milletler 25 Kasım tarihini “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul eder. Üstelik bu karar 1985 yılında alındı. (Bu kararın alınma hikayesinin oldukça trajik ama pek tanıdık, yine başrollerinde kadınların olduğu bir hikayesi var. Onu sonra anlatacağım.) Süslü cümleler, koca koca kurum ve kuruluşların aldığı kararlar vs... bunlar acı gerçeği değiştirmiyor ne yazık ki! Modern dünyada hala 3. sayfa haberleri diye klişeleşen acı haberlerden kurtulamıyoruz. “Eğitim mi şart?” En alasını alıyoruz!!! Çocukluğumuzdan başlayan eğitim hayatımızda 24 saatimizin 25 saatini eğitimde geçiriyoruz. Sonuç koca bir sıfır. Kadınlar dün olduğu gibi bugün de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, tecavüze, ekonomik, siyasal, psikolojik baskılara maruz kalmaya devam ediyor. Şiddet olgusu insanoğlu varolduğu günden bu yana insanlık tarihinin bir parçası maalesef. İnsan, akıl ve merak duygusuyla yapıcıiyileştirici olurken; içindeki ilkel dürtülerin etkisiyle

KASIM-ARALIK 2018

şiddet ve yıkım gücünü de içinde barındırıyor. Bu şiddetin ve yıkımın hedefinde ise çoğu zaman kadınlar var. Kadınlar, tarihin her döneminde her taplumda ikinci sınıf insan olarak görüldü. Köle olarak alınıp satıldı, cinsel meta olarak kullanıldı, yönetim ve idare makamlarından uzak tutuldu, ekonomik sistem içerisinde yerini alması mümkün olduğunca ertelendi. Dört duvar arasına hapsedildi. Bedeni kullanıldı, aklı ve ruhu görmezden gelindi. İlkel toplumlardan günümüze kadar devam eden süreçte neler oldu peki? Daha iyi eğitildik, daha iyi yaşıyoruz, evrim geçirdik, güzelleştik, 21. yüzyılın modern dünyasında zekamızın ve imkanlarımızın zirvesindeyiz diyebiliriz. Peki kadınlar aleyhine olan bu eşitsiz durum değişti mi? Kesinlikle hayır!!! KADINLARIN RUHU DAHA ÇOK HASTA OLUYOR Tarih boyunca türlü çeşitli


eşitsizliklerle, baskılarla mücadele etmek zorunda kalan kadınların ruhu erkeklere oranla daha çok hastalanıyor. Ruhsal hastalıklar dünyanın her ülkesinde kadınlarda daha çok görülüyor. Özellikle modern çağ hastalıkları olarak bilinen depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu gibi hastalıklar kadınlarda erkeklerden neredeyse iki kat fazla görülüyor. Bu hastalıklar aynı zamanda kadınlarda daha şiddetli seyrediyor, kronik seyir sık görülüyor, standart tedavilere daha az yanıt alınıyor ve daha çok yeti kaybına yol açıyor. Yapılan araştırmalar kadınlarda ruhsal hastalıkların daha sık görülmesini biyolojik ve hormonal farklılıklarla açıklamaya yetmiyor. Ruhsal hastalıklara en fazla sebebiyet veren etken ise kadına yönelik şiddet ve bunun başka bir yüzü olan yoksulluk olarak değerlendiriliyor. KADININ SINIRINI ERKEKLER BELİRLİYOR Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, kaç çocuk doğuracağı, nasıl giyineceği hatta kiminle evleneceği gibi temel seçimleri kural koyucu-yasa koyucu erkekler tarafından belirleniyor. Kadınlar en sık eşleri, cinsel partnerleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Cinsel şiddet ise çoğunlukla bir aşağılama yöntemi olarak kullanılıyor. Kadına yönelik şiddet sonucunda kadınların bedensel, ruhsal, cinsel ve üreme sağlıkları bozulurken gebelik ve lohusalık döneminde sağlık problemleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok

ÖZGECAN ASLAN etkiliyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan tüm çalışmalar yoksul kadınların, az okumuş kadınların, erken yaşta evlenen kadınların, çalışmayan ve ekonomik nedenler başta olmak üzere kendi yaşamını belirleme hakkı olmayan kadınların daha çok şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Toplumumuzda nüfusun yarısını oluşturan kadınlar maalesef geri planda, yönetimsel işlerden uzak ve yeterli gelire sahip değil. Bu nedenle kadına yönelik şiddet giderek artıyor.

AYŞE PAŞALI

ŞİDDETİN AŞISI, İLACI YA DA TAM ŞİFASI YOK! Her gün gazetelere kadın cinayeti haberleri düşüyor. Şöyle bir bakıp, biraz hayıflanıp bir sonraki sayfaya geçiyoruz ve bir kaç gün sonra da unutuyoruz. İsimler değişiyor, bir gün Ayşe Paşalı oluyor, bir gün Güldünya, başka bir gün Özgecan... Kanıksadık mı, unuttuk mu, uyuştuk mu? Şiddet önlenebilir mi? Bu sorunun cevabını Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi yayınladığı basın bülteninde şöyle cevaplıyor: “Şiddet önlenebilir! Ancak gerekli mücadele bir virüsün ortadan kaldırılması gibi basit değil. Şiddetin aşısı, ilacı ya da tam şifası yoktur. Şiddeti önlemek ve şiddetten korunmak için “şiddet bilinci” geliştirmek, nasıl oluştuğunu, hayatın her alanına nasıl sızdığını anlamak tek yoldur. Şiddetten korunma stratejileri uzun süreli ve kalıcı kazanımlar için bütüncül olmalı. Toplumsal

MİRABEL KARDEŞLER

GÜLDÜNYA KASIM-ARALIK 2018


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

54

yaşamda barışçıl gibi görünen sosyal süreçlerle kadınları tahakküm altına alan, ekonomik, sosyal ve siyasal ilişki biçimlerinin dışında bırakan, kadın kimliğini güçsüzleştiren tüm bağımlılık ilişkileri şiddet bilinci çerçevesinde ele alınmalıdır. Cinsiyetçi, ayrımcı değer ve normlar, kurallar, gelenekler incelemeye tabi tutulmalıdır. Çünkü en yaygın şiddet biçimi tahakküm altında olanların, kendilerini tahakküm altında tutanların yaratıp hakim kıldığı ilişki biçimlerini benimsemesi ve sürdürmesidir. Tahakkümün tüm görünümlerinin ortaya serilerek sorgulanması, şiddetin kendini yeniden üretmesine engel olur. Kadına yönelik şiddeti a zaltmanın tek yolunun ise kadınların sosyal konumlarını yükseltmekten geçtiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Kadına yönelik şiddeti azaltmanın tek yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır.” KELEBEK ETKİSİ-MİRABEL KARDEŞLER Gelelim yazının girişinde bahtettiğim trajik hikayeye... 25 Kasım’ın hikayesine... Üç kız kardeş... Dominik Cumhuriyeti’nde Salcedo’da Ojo de Agua adlı köyde doğmuş Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Clandestina Hareketi’nin öncülerinden Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin hikayesi bu. 25 Kasım bu üç kız kardeşin vahşice tecavüz edilip katledildiği KASIM-ARALIK 2018

utanç günü ve insanlık ayıbının tarihtir. 1960 yılının 25 Kasım’ında, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardeşlerdir. Ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan haberler çıkar. Ancak gerçek göründüğü gibi değildir. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika’daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo’ya meydan okur. Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler. Sonrasında bu katliam kayıtlara “araba kazası” olarak geçecektir. Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının Kelebek olmasından esinlenerek o günden sonra bu üç kız kardeş gerek Dominik’te gerek dünya da “Kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başlar. Önce 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edilir. Daha sonra 1985 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından “25 Kasım, kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele” günü ilan edilir.1981’den bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar efsaneleşen bu üç kelebeği anmaya devam ediyorlar.



K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

56

İlk kez halka açık bir yerde, ender görülebilecek bir sergi gerçekleşti. Denizli Çamlık Forum AVM’de “Şiirin Öteki Yüzü Fotoğraf Sergisi” gereken ilgiyi fazlasıyla gördü. Bu yönüyle alışveriş merkezi ilk kez özgün bir sergiye ev sahipliği yaptı.

S

erginin gerçekleşmesinde iki sanatçının emeği var. Biri fotoğraf sanatçısı, diğeri ise bir şair… Sanat, bu iki usta sanatçıyı bir sergide buluşturdu. Şair İsa Küçük’ün şiirlerini okuyanlar bilir. Dizelerle bir senaryo yazma ustasıdır kendisi. Fotoğraf sanatçısı Ahmet Başoğlan, bizlerle paylaştığı eserleriyle gösterdi ki kendisi bir fotoğraf sanatçısı ustası olarak zamanın içindeki an’ları yakalayarak ölümsüzleştiriyor. Donup kalıyor şiirde seslerini duyduğumuz güzellikler, anılar ve an’larla karelerde. Belki renkli, belki siyah beyaz. Hepsi de bir film karesinden farksız. Zaman akıp giderken bir an yakalanıyor ve ölümsüzleşiyor. Fotoğraf konuşuyor; şiir, renk ve ışık olmuş coşuyor yüreklerde: fotoğraf kulağa, şiir göze hitap ediyor. Sanat alanında yeni bir durumla karşı karşıyayız.

KASIM-ARALIK 2018

Küçük mekanlarda, kapalı yerlerde buna benzer sergiler kesinlikle açılmıştır. Ancak her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği, gezdiği, çay, kahve içtiği, alışveriş yaptığı yerde bir ilkti bu. Model alınacak bir işe de öncülük etmişlerdi iki usta sanatçı. Şiir ve şiir kitaplarının birçok kitap evinden çekildiği bir dönemde bize göre yeni bir yol açılıyor bize göre. Serginin açılışında konuşan Ahmet Başoğlan:“ ‘Şiirin Öteki Yüzü Fotoğraf’ sergimdeki çalışmalarımla iki ayrı sanat dalını kendi özgünlüklerini koruyarak buluşturmak ama aynı zamanda fotoğrafı görenle şiiri duyan insanın içinde yeni yolculukları mümkün kılmak istedim. İsa Küçük’ün Başka Şeylerin Şiirleri kitabını okuyunca dizeler kameraya poz veriyor gibi geldi bana. Biraz daha dikkat edince, dizelere fotoğraf yerleştirince çok uyumlu olup örtüşüyorlardı. İsa


Şair İsa Küçük ise: “Sayın Valim, Denizli’de sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duydum. Değerli sanatçı, sevgili dostum Ahmet Başoğlan, bu çalışma ile büyük bir çabanın içine girmiş; fiziki anlamda bedensiz olan şiiri ete kemiğe büründürmüş, görünür kılmıştır. Kendisine emek kardeşliği için teşekkür ediyorum. Ahmet Bey bir sanatçı olarak saate bakıyor, herkes gibi akrep ve yelkovanı görüyor. Ama o, daha önemli bir şeyi de görüyor; an’ı görüyor. Ve gördüğü anı getirip bizimle paylaşıyor. Büyük halk Ozanımız Aşık Veysel bir şiirinde: “Kuş olsan da kurtulamazdın elimden/Eğer görse idim göz ile seni” diyor. Fotoğraf bir anlamda bu dizelerdeki kuştur, fotoğraf sanatçısı ise o kuşu kaçırmak istemeyen ozan… Yeni bir şiir koymuştur ortaya. Yani aslında ortaya çıkan bu eserin, yeni şiirin şairi fotoğraf sanatçısı olmuştur. Şiirlerimi bir yandan görünür kılarken diğer yandan renk ve ışıkla yeni gizemler yüklemiştir. Sergiye katılıp bizleri onurlandırdığınız için çok teşekkür ederim” dedi.

söyledi: “Sayın valim İsa Küçük’ün sanatçı yanı herkesçe biliniyor. Fotoğraf sanatının şiirle nasıl uyuştuğunu sergiyi gezerken gördüm. Hayran kaldım. Sayın Ahmet Başoğlan’ı ve Sayın İsa Küçük’ü yürekten kutluyorum. Başarılarının devamını diliyorum.”

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Bey’den izin alıp bunu yaşama geçirdim. Gördüğünüz bu sergi çıktı ortaya. Sergideki iki fotoğraf hariç diğerleri şiirde duyumsadıklarım üzerine sonradan çektiğim fotoğraflardır. Fotoğraf çekimleri sırasında bazılarında tanıdıklarımı, yakınlarımı model olarak kullandım. Başarılı bir çalışma olduğunu gördüm. Sonuçta “şiirin öteki yüzünde” hoş şeyler ortaya çıkmıştı. Bundan büyük mutluluk duydum ve sizlerle paylaşmak istedim. Söz kuşkusuz izleyenlerin olacak” dedi.

Serginin açılışına büyük katılım oldu. Vali yardımcıları, kaymakamlar, çevre belediye başkanları, Denizlili fotoğraf sanatçıları, şair ve yazarlar usta iki sanatçıyı bu mutlu günlerinde yalnız bırakmadılar.

57

Ahmet Başoğlan, sergide dağıttığı beş soruluk anketle, bir bakıma bu özgün çalışmanın süreceğinin müjdesini de veriyordu.

Denizli Valisi Hasan Karahan, serginin açılışında yaptığı konuşmada şunları KASIM-ARALIK 2018


Biyografi

DÖKÜLEN YAPRAKLAR ZELİHA ŞENGÜL

ÜNLÜ YÖNETMEN VE OYUNCU KALBİNE YENİK DÜŞTÜ

KEMAL İNCİ

Türk sinemasının ünlü yönetmeni ve oyuncusu Kemal İnci 30 Eylül Pazar günü evinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Meslek hayatına set işçisi olarak başlayan Kemal İnci pek çok filmin yönetmenliğini yaptıktan sonra kamera arkasından kamera önüne geçiş yapmıştı. Ünlü oyuncu pek çok sinema ve dizide rol alarak Yeşilçam’ın önemli aktörleri arasında yerini aldı. Kemal İnci aynı zamanda Yeşilçam’ın unutulmaz kötü adamı Bilal İnci’nin de ağabeyiydi. 58

KEMAL İNCİ KİMDİR? Kemal İnci, 15 Mayıs 1933 tarihinde Adana’da dünyaya geldi. Ortaokuldan mezun olduktan sonra çadır ve gezici tiyatrolarda çalışmaya başladı. Daha sonra Yeşilçam setlerinde işçilik yapan Kemal İnci, 1964yılında yönetmen olarak çalışmaya başladı ama bununla da yetinmedi ve oyunculuğa adım attı. 1966 yılında kardeşi Bilal İnci’yi de sinemaya kazandırdı. Çok yönlü bir sanatçı olan Kemal İnci meslek hayatına pek çok şey sığdırdı. Yönetmen ve oyuncu olmasının yanı sıra seneryo yazdı, yapımcılık yaptı ve Yeşilçam Anıları adında bir de kitap yazdı. Ünlü sanatçının yönetmen ve oyuncu olarak görev aldığı yapımlardan bazıları şunlar: YÖNETMEN - Ah Bu Kadınlar - 1967 - Cesur Kardeşler - 1966 - Bitmeyen Kavga - 1965 - Bir Koltukta İki Karpuz - 1965 - Beleş Osman - 1965 - Başlık - 1965 - Aman Dünya Ne Dar İmiş - 1965 - Güzeller Kumsalı - 1964 - Günah Kadınları - 1964 KASIM-ARALIK 2018

OYUNCU - Düğün Dernek (Amca) (Sinema Filmi) 2013 - Kolpaçino: Bomba (Sinema Filmi) 2011 - Derin Sular (Aziz Usta) (TV Dizisi) 2011 - Yahşi Cazibe (Mehmet) (TV Dizisi) 2010 - 2011 - Nene Hatun (Müftü Şemsettin ) (Sinema Filmi) 2010 - Kolpaçino: Bir Şehir Efsanesi (Kudret Bey) (Sinema Filmi) 2009


Türk sinemasının sevilen oyuncularından Yakup Yavru geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Başarılı oyuncu katıldığı 25. Adana Film Festivali’nde yaşadığı sağlık problemi sonucu hayatını kaybetti. 25 Eylül günü aramızdan ayrılan Yakup Yavru’yı kısaca tanıyalım: Başarılı oyuncu 1 Mart 1952 tarihinde Amasya’da doğdu. Fakir bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra öğretmen olarak birçok şehirde görev yaptı. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra sinema hayatına başladı. Yakup Yavru figüran olarak ilk kez 1996 yılında “Bana Sevgiyi Anlat” filminde gazino patronunu canlandırdı. 1997 yılında yapımcılığını Türker İnanoğlu’nun, yönetmenliğini; Temel Gürsu , Şahin Gök ve Ümit Efekan’ın yaptığı “Böyle mi

Olacaktı” adlı dizide pek çok ünlü isimle kamera karşısına geçti. 2009 – 2011 yılları arasında yapımcılığını Birol Güven’in yaptığı ve Metin Akpınar’ın başrollerde yer aldığı “Papatyam” adlı dizide Balıkçı İrfan karakterini canlandırdı. 2012 yılında “Sağ Salim” adlı sinema filminde Halit karakterine hayat verdi. Yakup Yavru pek çok reklam filminde de rol almıştı. OYNADIĞI FİLM VE DİZİLER 2016 – Temel ile Dursun İstanbul'da (Hayri Baba) (Sinema Filmi) 2016 – Olaylar Olaylar (Muhtar) (Sinema Filmi) 2016 – Nasıl Yani (Sinema Filmi) 2016 – Baba Mirası (Sinema Filmi) 2015 – Yusuf ve Yusuf (Cevdet) (Sinema Filmi)

2015 – Yav He He (Sinema Filmi) 2015 – Sihirbazlık Okulunda Bir Türk (Baba) (Sinema Filmi) 2015 – Ceberrut (Balıkçı) (Sinema Filmi) 2015 – Aşk Yeniden (Yunus Kaptan) 2014 – Üç, İki, Bir… Kestik! (Sinema Filmi) 2014 – Kardeş Payı (TV Dizisi) 2014 – Ankara'nın Dikmeni (TV Dizisi) 2013- Sağ Salim 2 Sil Baştan (Halit) (Sinema Filmi) 2013 – Kızım İçin (Sinema Filmi) 2013 – Babam Sınıfta Kaldı (TV Dizisi) 2012 – İşler Güçler (Salih'in babası) 2012 – Sıkıysa Yakala (Sinema Filmi) 2012 – Sağ Salim (Halit) (Sinema Filmi) 2012 – Canım Benim (TV Dizisi) 2012 – Yamak Ahmet (Sefer) (TV Dizisi) 2012 – Pis Yedili (Necdet) (TV Dizisi) 2012 – Alemin Kıralı 2. Sezon (TV Dizisi)

MEHMET USLU KANSERE YENİLDİ Ekranların sevilen dizilerinden Söz’de Albay karakterine hayat veren Mehmet Uslu kansere yenik düştü. 57 yaşındaki sanatçı 30 Eylül günü kaldırıldığı hastanede yaşam savaşını kaybetti. Bir süredir akciğer kanseriyle mücadele eden ünlü sanatçı pek çok dizide rol almıştı. Memleketi Konya’nın Akşehir ilçesine defredilen sanatçıyı kısaca hatırlayalım. MEHMET USLU KİMDİR? 24 Nisan 1961’de dünyaya gelen dizi ve sinema oyuncusu

Mehmet Uslu, çok sayıda sevilen dizide önemli roller üstlendi. Mehmet Uslu, Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisinin “Rıfat”ı olarak biliniyordu. Arka Sıradakiler dizisinde “Noyan”, Gece Gündüz dizisinde “Kenan”, Küçük Kadınlar dizisinde “Kadir”, Fatih Harbiye dizisinde “Selim” karakterlerini canlandırmıştı. Mehmet Uslu, en son Star TV ekranlarında yayınlanan Söz dizisinde “Albay” karakteriyle ekranda yer almıştı. Sanatçı Uslu, Kurtlar Vadisi gibi daha birçok dizi ve filmde de rol aldı. KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

YAKUP YAVRU ARAMIZDAN AYRILDI

59


SANAT DÜNYASININ BEYEFENDİSİ

FERDİ MERTER

SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Sanat camiasını yasa boğan ölem haberlerinden biri de usta oyuncu Ferdi Merter’den geldi. 19 Eylül günü evinde düşerek hayatını kaybeden usta oyuncu son yolculuğuna uğurlandı. Birçok sinema, dizi ve tiyatro oyununda yer alan oyuncu aynı zamanda çeşitli filmlerde seslendirme de yapmıştır. İşte Ferdi Merter’in hayatı...

60

F

erdi Merter tam ismiyle Ferdi Merter Fosforoğlu, 19 Haziran 1939 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk kez 1940 yılında Tosun Paşa filminde kamera karşısında yer aldı ve devam eden yıllarda 20 filmde çocuk ve genç oyuncu olarak yer buldu. 1945’te Yeşilçam’da seslendirme sanatçılığı yapmaya başladı. Ferdi ismini dublaj hocası olan Ferdi Tayfur’dan aldı. Ferdi Merter, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yazar, yönetmen, seslendirme sanatçısıdır. 1958 yılına kadar İstanbul’da sinema ve tiyatro çalışmalarını sürdürdü. 1959 yılında konservatuvara giren sanatçı, İtalyan Lisesi’nin ardından, 1962 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldu. 1963 yılında Sivas’ta askerliğini yaptıktan sonra 1965 yılında halen evli olduğu eşi Cansın Hanım ile evlendi. 1962-2004 yıl-

KASIM-ARALIK 2018

ları arasında Devlet Tiyatrolarında oyuncu, yönetmen, edebi kurul üyesi, disiplin kurulu üyesi, baş rejisörlük, Ankara ve Adana Devlet tiyatrolarında sanat yönetmenliği yaptı, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda çalıştı. Türkiye Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği yönetim kurulunda görev yapan Merter ayrıca Tiyatro Yazarları Derneği başkanı olup seslendirme çalışmaları yaptı ve çeşitli sinema ve dizi filmlerde rol aldı. “Ferdi Merter Sanat Akademisi”ni ve 2004’de oyuncu olan kızı Almula Merter ile birlikte Çığır Sahne’yi kurdu. Sinema alanında yönetmenlik ve senaryo yazarlığı çalışmalarında bulunan Ferdi Merter’in beş kitabı yayınlanmıştır. Ferdi Merter, Yeşilçam’ın karakter oyuncusu Renan Fosforoğlu’nun oğlu, tiyatro ve sinema sanatçısı Enis Fosforoğlu’nun ise ağabeyidir.

HANGİ DİZİLERDE OYNADI? -----------------------------------------Kiralık Aşk -2015 - Hulusi İplikçi Vay Başıma Gelenler - 2014 Kolpaçino: Bomba - 2011 Kurtlar Vadisi Pusu - 2011-2014 - Beyefendi Kaptan - 2007 Acı Hayat - 2005-2007 - Sefa Kervancıoğlu Cumhuriyet - 1998 - Recep Peker Kurtuluş - 1996 - Petros Protopapadakis Kuruluş / Osmancık - 1987 Kurt ve Kuzu - 1983 Şeytan - 1974 Turist Ömer Uzay Yolunda - 1973 Ayrı Dünyalar - 1969 İhtiras Kurbanları - 1966 Asi Evlat - 1958 İhtiras Kurbanları - 1953


E M R A H VA R O L

Y

cephe cephe bölünüyoruz. Karşı taraf düşman gibi hareket ediyoruz. Halbuki karşı cephe dediğimiz yerde dayımız, kardeşimiz ya da sevdiğimiz arkadaşlarımız var. Yapmayın nolur. Bu kadar kolay vazgeçmeyin dostluklardan, bu kadar kolay ayırmayın yolları! Bolluk bereket olsun bu topraklarda. ‘Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz’ anlayışı yeniden hakim olsun. Malını, aşkını, sevgini, güzel sözlerini bölüş güzel kardeşim, ağabeyim. Emin ol paylaştıkça daha da çoğalacak sevgin, aşkın, malın… Güzel düşünmek istiyoruz ki güzel şeyler olsun yeni yılda. Umarım herkesin sağlığı, huzuru, mutluluğu yerinde olur. Yeni yılınız kutlu olsun.

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

ıllar yılları kovalıyor. Bitti işte bir yıl daha. Ne umutlarla girmiştik halbuki 2018 yılına. Sağlık, mutluluk, huzur, aşk, para beklentisiyle 10’dan geriye saymıştık. Saymıştık saymasına ama biz de biliyorduk aslında değişmeyeceğini hiçbir şeyin. Ne değişmiş ki önceki yıllarda. Ama insan umut etmeden duramıyor. Umut olmadan, geleceğe yönelik güzel istekler olmadan olmuyor. İnsan güzel şeyler istiyor çeşitli gün ve gecelerde. Ya da yeni yıla girerken. Biliyor aslında değişmeyeceğini hayatının. 31 Aralık’ta var olan hayatının 1 Ocak’ta da aynı olacağını biliyor insanoğlu. Ama umut ediyor işte. Daha güzel bir hayat istiyor. Daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı bir yaşam istiyor. Yeni yıl ne getirir ne götürür bilmiyorum. Ama ülkem için, insanlık için güzel şeyler bekliyorum herkes gibi. Terörsüz bir yıl olması en büyük dileğimiz. Ayşe’leri Fatih’lerden, Bedirhan bebekleri babasından ayıran kahpe terör son bulsun artık. Toprak kana doydu ama yüreklerimiz acıyı kaldıramaz halde. Ayşe’ler ağlamasın sevdiklerininin ardından. Fatih’ler kara toprakta değil sevdiklerinin kalplerinde olsun ve yanlarında olsun her daim! 80 milyonluk koca ülkeyiz. Bu kadar bölünecek mevzuyu nasıl bulabiliyoruz gerçekten bilmiyorum. Dini, siyasi, politik, sportif konularda ayrı düşünmek her ülkede olabilecek ve normal karşılanabilecek bir mevzu. Biz de ise bu konularda ayrı düşünmenin yanı sıra adeta

61

KASIM-ARALIK 2018


Biyografi G Ü L E G Ü L E B Ü Y Ü K U S TA

ARA GÜLER Sanat olmasına gerek yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarih olayıdır. Tarihi zaptediyorsun. Bir makina ile tarihi durduruyorsun. Ben gazeteciyim, fotoğrafçı değilim. Fotoğrafçı bomba patlar kaçar. Ama gazeteci peşinden gider olayı yakalamaya çalışır. Fotoğrafçı ile gazeteci arasındaki fark budur, bu farkı anlamak lazım. Ben de her şeyi gazetecilik tarafından düşündüm ve bu yaşa kadar ona göre çalıştım. Biz 20. asrın foto muhabirleri, kameramanları görsel tarihi yazarız. Yazarların yazdığı tarih gibi uydurma değil. Gerçeği görür, yazar ve belgeleriz” sözleriyle foto muhabirliğini tanımlayan, objektifiyle tarihi durduran büyük usta Ara Güler 90 yaşında hayata gözlerini yumdu. Türkiye’de

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

S

62

KASIM-ARALIK 2018

yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisi olan Ara Güler, 17 Ekim günü tedavi gördüğü Florence Nightingale Hastanesi’nde kalp yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrıldı. Meslek hayatı boyunca Türkiye’nin ve dünyanın pek çok ünlü ismini fotoğraflayan Ara Güler, üniversitelerde hakkında tezler yazılan bir duayendi. İngiltere’de yayımlanan Photography Annual antalojisi onu dünyanın en iyi yedi fotografcısından biri olarak kabul etti. Dünyanın dört bir yanını dolaşarak, defalarca savaş bölgelererine giderek milyonlarca kare fotoğraf çeken Güler, bir dönemin hafızasıydı aynı zamanda. İstanbul aşığı olan büyük usta, “İstanbul’un Gözü” olarak da tanımlanıyordu. Yaşamı boyunca pek çok ödül kazanan Ara Güler Cumhurbaşkan-

lığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne de layık görülmüştü. DUAYEN FOTO-MUHABİR ARA GÜLER’İN BİYOGRAFİSİ 90 yıllık ömrüne milyonlarca kare fotoğraf sığdıran Ara Güler kendi internet sitesinde biyografisini şu şekilde özetler: 16 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. Lisedeyken film stüdyolarında sinemacılığın her dalında çalışırken Muhsin Ertuğrul’un Tiyatro Kurslarına devam etti; çünkü yönetmen veya oyun yazarı olmak istiyordu. 1950’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde gazeteciliğe başlarken aynı zamanda İstanbul


1962’de Almanya’da çok az fotoğrafçıya verilen “Master of Leica” ünvanını kazandı. İsviçre’de çıkan Camera dergisinde kendisine özel bir sayı ayırdı. 1964’de Mariana Noris’in ABD’de basılan “Young Turkey” adlı yapıtında fotoğrafları kullanıldı. 1967’de Japonya’da çıkan “Photography of the World” antolojisinde Richard Avedon ile birlikte bir dizi fotoğrafı yayınlandı. 1967’de Kanada’da açılan “İnsanların Dünyasına Bakışlar” sergisinde, 1968’de New York Modern Sanatlar Galerisi’nde düzenlenen “Renkli Fotoğrafğın On Ustası” adlı sergide; aynı yıl Almanya’da, Köln’de Fotokina Fuarı’nda yapıtları sergilendi. 1970’de “Türkei” adında fotoğraf albümü Almanya’da yayımlandı. Sanat ve sanat tarihi konularındaki fotoğrafları ABD’de Time-Life, Horizon ve Nesweek kitap bölümlerince ve İsviçre’de Skira Yayınevi

1991’de Dışişleri Bakanlığı için Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) “The Sixth Continent” adlı kitabını fotoğrafladı.

Yine Skira yayınevince Picasso’nun 90. yaş günü için yayımlanan “Picasso Metamorphose et unite” adlı kitap için Picasso”nun foto-röportajını yaptı. 1972’de Paris Ulusal Kitaplıkta sergisi açıldı. 1975’de ABD’ne davet edildi ve birçok ünlü Amerikalının fotoğraflarını çektikten sonra “Yaratıcı Amerikalılar” adlı sergisini dünyanın birçok kentinde sergiledi. Yine aynı yıl Yavuz zırhlısının sökülmesini konu alan “Kahramanın Sonu” adlı bir belgesel film çekti. 1979’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Foto Muhabirliği” dalındaki birincilik ödülünü aldı.

KİMLER KİMLER

1980’de fotoğraflarının bir kısmı Karacan Yayıncılığın bastığı “Fotoğraflar” adlı kitabında basıldı. 1986’da Hürriyet Vakfı’nca basılan Prof. Abdullah Kuran’ın yazdığı “Mimar Sinan” kitabını fotoğrafladı. Aynı kitap 1987’de “Institute of Turkish Studies” tarafından Ingilizce olarak yayınlandı. 1989’da “Ara Güler’in Sinemacıları” kitabı basıldı.

KADRAJINDAN GEÇMEDİ Kİ! Bu arada bütün dünyayı gezerek foto röportajlar yaptı ve bunları Magnum Ajansı ile dünyaya duyurdu. İsmet İnönü, Winston Churchill, İndira Gandi, John Berger, Bertrand Russel, Bill Brandt, Alfred Hitchcock, Ansel Adams, Imogen Cunningham, Salvador Dali, Picasso, Aşık Veysel, Nasım Hikmet, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Orhan Veli Kanık, Sophia Loren gibi birçok ünlü kişinin fotoğraflarını çekti. Yıllarca üstünde çalıştığı Mimar Sinan yapıtlarının fotoğrafları 1992’de Fransa’da, ABD ve İngiltere’de “Sinan, Architect of Soliman the Magnificent” adlı kitabı yayımlandı. Aynı yıl “Living in Turkey” adlı kitabı İngiltere, ABD ve Singapur’da “Turkish Style” başlığıyla, Fransa’da “Demeures Ottomanes de Turquie” adıyla yayımlandı. 1994’de “Eski İstanbul Anıları”, 1995’de “Bir Devir Böyle Geçti”, “Yitirilmiş Renkler ve Yüzlerinde Yeryüzü” fotoğraf kitapları yayımlandı. Ara Güler’in fotoğrafları Paris Ulusal Kitaplıkta, ABD’de Rochester Georg Eastman Müzesi’nde Nebraska Üniversitesi Sheldon Koleksiyonu’nda bulunuyor. Köln Mueseum Ludwing’de Das Imaginare Photo Museum’da fotoğrafları sergileniyor. ÖDÜLLERİ 1979 - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Birincilik Ödülü (foto muhabirliği dalında) 1999 - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, meslekte 50 yılını dolduran gazetecilere verilen “Burhan Felek” basın hizmeti ödülü 2000 - Fransa Légion d'honneur nişanı

KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne devam etti. 1958’de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin yakın doğu foto-muhabirliği görevlerini üstlendi. 1954’de Hayat Dergisi’nde fotoğraf bölüm şefi olarak çalışmaya başladı. 1953’de Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı’na katıldı ve İngiltere’de yayımlanan “Photography Annual Antalojisi” onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl ASMP’ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak kabul edildi.

tarafından kullanıldı. 1971’de Lord Kinross’un “Hagia-Sophia” (Ayasofya) kitabının fotoğraflarını çekti.

63


renkli çekmesini ister ve Ara Güler tekrar aynı köye giderek renkli fotoğraflar çeker. Bu yolla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük yankı uyandırır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başladıklarında buranın Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi MÖ. 500’lü yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias Antik Kenti olduğunu anlarlar. Prof. Dr. Kenan Erim ise 1961 yılında kazı çalışmalarına başlar. Ara Güler yaptığı bir röportajda Aprodisias ile tanışmasını şu sözlerle anlatıyor:

2004 - Yıldız Üniversitesi fahri doktora unvanı 2005 - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü 2008 - İstanbul Fotoğraflarıyla İstanbul Turizm Özel Ödülü 2011 - Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü PİCASSO’YU ÇEKENE

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

KADAR NE ÇEKTİM

64

Ünlü ressam Picasso’nun 90. yaş kutlaması için hazırlanan Picasso Metamorphose et Unite adlı kitap için yaptığı röportaj ünlü ressamın şatosunda gerçekleşir. Bu röportaj sırasında fotoğraf çektirmeyi sevmemesiyle bilinen Picasso’nun çok sayıda fotoğrafını çekmeyi başarır ve şöyle anlatır bu zorlu çekimin öyküsünü: “Çektim, ama çekene kadar neler çektim, sen gel onu bana sor. O günlerde fotoğrafçılığını yaptığım Skira Yayınevi, Picasso’nun kitabını basacaktı. Ev atmosferindeki fotoğrafları çekme görevini yaptım. Gittim, üç gün evinde kaldım. Bir ara bana dönüp, “Sen benim bu kadar fotoğrafımı çekiyorsun, ben de senin remini çizeyim” demez mi! Resmimi çizdi, imzasını da attı. Türkiye’de bir tane orijinal Picasso vardır, o da benim evimde.”

CHARLİE CHAPLİN’İ FELÇLİ HALDE ÇEKMEK BANA YAKIŞMAZDI Ara Güler, hayranı olduğu Charlie Chaplin’in fotoğraflarını da çekmek ister: “Chaplin benim dünyamı kuran, bana vizyon veren, hayata bakmayı öğreten adam… O zamanlar İsviçre’de bir şatoda yaşıyordu. Bunların şatosunun önünde üç gün, kar kıyamet demeden fotoğraf çekmek için bekledim. Sonunda karısı Oona donmamdan korkup, “Konuşursan KASIM-ARALIK 2018

konuş, ama resim çekme” dedi. Adam yürüyen iskemlede, felçli resimlerini çektirip akıllarda böyle bir imaj bırakmak istemiyordu. Çünkü o da benim gibi elimdeki fotoğraf makinesinin acımasız olduğunu biliyordu. Pire gibi dolanarak dünyanın en cevval tipini yaratmış Charlie Chaplin’i felçli halde çekmek bana yakışmazdı, o nedenle onun fotoğrafını fırsat bulduğum halde çekmedim.” APHRODİSİAS ANTİK KENTİ ve ARA GÜLER Aphrodisias Antik Kenti’ni keşfeden kişinin Ara Güler olduğunu günümüzde pek çok insan bilmez. Bu keşif tamamen tesadüf sonucu gerçekleşmiş oldukça şaşırtıcı bir hikayeye sahip. Aphrodisias Antik Kenti bugün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor ve önemli turizm değerlerimizden biri. Hikaye ise kısaca şöyle: 1958 yılında Aydın’ın Geyre İlçesi’nde bir baraj açılışına gazeteci olarak giden Ara Güler dönüşte yolunu kaybedince bu antik kentle yolları kesişir. Bir köyden geçerken köylülerin tarihle iç içe yaşadığını görür. Köyde yaşayan insanlar tarafından Roma sütunları ve mimari parçaları hala kullanılmaktadır. Köyde yer alan her türlü mimari yapı, Roma dönemi eserlerini de barındırmaktadır. Tarihi lahitler bile üzüm şırası süzmek için kullanılmaktadır ve köyün her yeri tarihi eserlerle doludur. Ara Güler, gördüğü manzara karşısında o kadar şaşırır ki makinasının deklanşörüne üst üste basar, onlarca fotoğraf çeker ve İstanbul’a döndükten sonra bu bölgeyi araştırmaya başlar. Fakat hiçbir bilgiye ulaşamaz. Çektiği fotoğrafları çeşitli kuruluşlara gönderir fakat beklediği ilgiyi bulamaz. En sonunda fotoğrafları Times Dergisi’ne gönderir. Times fotoğrafları

TARİH VE BUGÜN İÇ İÇE: BÖYLE ACAİP YER HAYATIMDA GÖRMEDİM! “Devir 1958. Adnan Menderes’in son zamanlarıydı. Aydın’da valiye gittim. “Adnan Menderes’in açılış yapacağı baraj var. Beni oraya gönder, açılışta resim çekeceğim” dedim. Şoför “Kestirme yol biliyorum, oradan gidelim” dedi. Kestirme yoldan giderken yolu kaybettik. Yolu kaybedince de nereye gitsek karşıma hep o büyük kayalar çıkıyordu. Güneş battı ve zifiri karanlık oldu. Gidiyoruz, gidiyoruz yine aynı kayalıklara geliyoruz. Kaybolduk! Baktım bir ışık var. Bir kahve… Kahveye girdik, adamlar oyun oynuyor. Lüks lambasıyla aydınlanıyordu. Biraz sonra gözüm ışığa alıştı, bir de baktım ki kahvede masa yok. Sütun başlıklarını masa yapmışlar ve üstünde domino oynuyorlar. Tarih ve bugün içi içe yaşamakta. Böyle acayip bir yer hayatımda görmedim. Harabe dediğin harabedir. Ama bu öyle değil, bu bambaşka. Bu, tarih içinde yaşayan bir şehir. Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajın adı geldi; Aphrodisias Çığlığı… O taşlar bana bakıyor ve “Beni buradan kurtar!” diye çığlık atıyor.”



SOSYAL SORUMLULUK

YOL BİTMEDİKÇE, KAHRAMANLARIN HİKAYESİ DE BİTMEZ HASAN KILINÇ / VETERİNER HEKİM Küçücük boyuyla el kadar , ağzı süt kokulu , gözleri daha açılmadı.Pekines ırkı anne ve babanın dört kardeşinden biri.Pembe patileri var.Kocaman yürekli biri çıkarda sahiplenir diye beklerken Murat isimli kahramanı bulur vakit geldiği zaman. 66

ir hayvanı sahiplenme vakti çok önemlidir. Doğum gerçekleşti. Hemen alayım götüreyim. Evde bakarım demek yanlışlık olur. Doğar doğmaz anne sıcaklığı ve sütü hiçbir sıcaklığın ve sütün yerini tutamaz. Altmış üçgünlük süre boyunca anne nasıl yavrusunu karnında taşıdıysa, doğduktan sonra da en az kırkbeş günlük anne sütü alma süreci mutlaka olmalıdır. Ana demek insanlıktaki gibi hayvanda da can demektir. Fakat hayvanlarda aile kavramı yavru büyüdükten sonra biter. Artık bir ailenin o cana can olması için sahiplenmesi gerekir. Bu insanlığın değil, doğanın kanunudur.

B

Murat isimli kahraman pekines yavrusu üç kardeşi zamanla sahiplenilen ve daha ismi bile olmayan 1 aylık ufaklığı görmeye sahiplenmeye gider. Ücrete takılmak istemem. Hayvanların petshoplarda sergilenip parayla satılmasına karşıyım. Bir ücrete tabi tutulsada kahraman diye dememin sebeblerinden biridir. O kendine sıcak gördüğü, zamanlada Mocha ismini koyacağı bu tatlı, uzun kulaklı ve iri güzel gözlü erkek köpeği sahiplenir. KASIM-ARALIK 2018


Mocha’ da Pethane 20/48 Veteriner Kliniği hekimi Gülden Kılınç’ı seçti. İlk geldiği zaman yapılan tetkikler ve muayene sonrası maalesef parva-viral enterit halk arasında kanlı ishale yakalandığı tespit edildi. Daha yaşına girmemiş bir buçuk aylık bir hayvan için geç kalınırsa ölümle sonuçlanabilecek bir vaka olduğunu biran önce müdahale edilmesi gerektiğini ve ne yapılması gerekiyorsa elinizden geleni yapın diyen bir sahibi olduğunu gördük. Hergün Mocha sabah 08:00 ‘ de gelip akşama kadar el bebek gül bebek bakılıp tüm tedavileri yapılıp akşam sahibine teslim ediliyor. Bu aşamada akşamda Mocha için neler yapılır anlatılıyor. Mochan’ın diğer kardeşleri maalesef sahiplenildikten hemen sonra bu hasta-

lıktan dolayı ölmüşler. Mocha o aileden tek kalan evlat. Bu hastalığada sahiplenilen yerde yakalandıkları bariz ve kesin olduğu bu bilgiyle teyit edilmiş oluyor. Bu kanlı ishal denilen illet hastalıkla, hayvanın immun sistemini kuvvetlendirerek mücadele verilir. Hayvandan hayvana bulaşan, kusma ve ağır kokulu kanlı bir ishal ile seyreden genelde aşısız köpeklerde görülen parva-viral enterit ayakkabı, kıyafet ile kontamine olması veya hastalığın olduğu yerde başka bir hayvanında bakılmasıyla da bulaşabilir. Kanlı ishal olan hayvanın bulunduğu bölgeyi çamaşır suyuyla yıkayıp, toz kireç atılması ve dezenfekte edilmesi mutlaka gereklidir. Mocha beş günlük tedavi sonrası iyileşti artık iştahı düzeldi. Kendini toparladı. Ailenin kahraman Murat’tan sonra yeni bir evladı daha vardı. Ne kadar hertarafa idrarını yapmaya çalışsa da zamanla verilen eğitimle ona bile alıştı. Aşıları tamamlandıktan sonra iş dönüşü sokak gezmelerine çıktı. O mutlu kahraman Murat mutlu.. Eve iş dönüşü nazını sözünü geçiren güzel köpek hergün yaş mamadan başka yemek istemiyor. İnsanların elindeki sa-

latalık ve domatesi gördümü de deliriyor. Yemeyi seviyor. Alışkanlık merhamet, vicdan duyguları eve gittiğinde onu görmek sıkıntılı anında kafanı dağıtıp onunla dertleşmek hepside Kahraman Murat için Mocha isimli köpek demekti. Nitekim öğlen gezmesinde bir yaşınada girmiş. Hızla gelen bir aracın altında kalan ve o güzel gözlerindeki minicik yaşlarıyla elveda der gibi bakması, Kahraman Murat’ın göz yaşlarının sel olması Mochan’ın melek olup gitmesine çözüm olamadı. Mocha ve Mocha gibi birçok can, ciğerleri yakmış. Hayatının küçücük penceresinde kocaman bir hatıra olarak kalmış ve hiç unutulmayacak. Ne Kahraman Murat nede şifa dağıtan Kocaman yürekli Veteriner hekim Gülden Kılınç. Mochan’ın yeri dolmayacak ama sokakta birçok Mochayı kurtarmaya onlara yardım etmeye en azından başını okşamaya sevgiyi paylaşmaya onun ve onun gibi canların anısını yaşatmaya sahip çıkarak KAHRAMANLAR devam edeceklerdir. Unutmayalım ki yol bitmedikce, kahramanların hikayesi de bitmez. MOCHAN’IN ANISINA.. KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Sahiplendim eve götüreyim. Ev yemekleri veririm. Süt içiririm. Hayatına böyle devam eder, demek herzaman yanlıştır. Bir Veteriner Hekim kontrolü her zaman şarttır. Mutlaka aşıları, parazit ilaç uygulamaları takibi için, beslenme ve diğer merak edilen konularda bilgi alınacaksa doğru ve anlaşabildiğiniz, can dostunuzunda anlaştığı bir hekimi seçmeniz gereklidir.

67


Still Art

DR. MİMAR HALİT COZA

Mimarlık Meslek Seçimi ve Üniversite Süreci Üzerine… ürkiye’deki üniversite saysının 200’ü geçtiği, öğrenci sayısının 8 milyona yaklaştığı bu dönemde üniversitelerde verilen nitelikli eğitim, akademisyen eksiği, mezun üniversitelilerin istihdam olanağı konuları gibi sorunlar masaya yatırılmak durumunda. Üniversite sayımızın artması her ne kadar olumlu bir durum olarak görünse de mezunların mesleki yeterlilikleri ile ilgili eksikleri iş hayatında sürekli dile getiriliyor. Örneğin mimarlık ofisleri yeni mezun mimarlar yerine teknikerleri işe almayı tercih ediyor ya da tercih eden ofisler ise yeni mimar arkadaşların verimlerinden şikâyet ediyor, kendilerini bir nevi stajyer olarak görüp, mesleğe hazırlama konusunda ciddi mesailer harcadıklarını belirtip, maddi olarak çok düşük rakamlarla iş olanağı sunuyorlar.

T

Her yıl YÖK tarafından gönderilen öğrenci kontenjanı ile ilgili rakamlar üniversitelerin talep ettiğinden çok daha fazla. Üniversitelerin bulunduğu şehirlerin bölgesel kalkınmasına, ticaret hacmine olumlu katkıda bulunduğu bir gerçek fakat üniversite potansiyelini bu şekilde görmek ve değerlendirmek önemli bir yanlış gibi görünüyor. Gelişmiş ülkelerde, üniversitelerin açılması bir o kadar zor KASIM-ARALIK 2018

ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği on binlerin üzerindeyken, ülkemizde her yıl onlarca üniversite açılması ve eğitimli meslek çeşitliliğimizin diğer ülkelere göre çok daha düşük kalmasına müdahale edilmesi gerekiyor. Piyasanın ihtiyacından daha fazla mimar üretmek diplomalı işsizler sayısının artmasına katkıdan öteye geçemiyor. Pamukkale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün kadrolu öğretim üyesi sayısı 4 akademisyenden oluşuyor. YÖK tarafından belirlenmiş öğrenci kontenjan sayısı ise 70 ve yatay geçişler, ek kontenjanlarla birlikte bu rakam 100’ü buluyor. Bu demek oluyor ki, hemen her sene 100 mimar daha mezun olacak. Mimarlar odasının

kuruluşundan bu yana şehirde kayıtlı mimar sayısı yaklaşık 400 iken, her yıl yaklaşık 100 mimar daha piyasaya atılacak ve bu yeni mezun mimarlarımızın durumu ne olacak merak ediyorum. Sistem ihtiyaçtan daha fazla mimar üretirken, aynı sektörde işçi ve usta bulamıyor olmak da işin ilginç tarafı. İnşaat firmaları en çok, kaliteli işgücü, nitelikli işçi ve usta bulamamaktan şikâyetçi durumdalar. Kalifiye demirci ustası, kalıpçı, alçı sıvacı, marangoz,


pencere doğramacısı bulmak bu kadar zor iken onlarca mimarın asgari ücrete yakın rakamlarla piyasada çalışıyor olması çok düşündürücü bir durum. Yani özetle, yapı sektörünün şu anki koşullarıyla bu kadar üniversite mezununa ihtiyacımızın olmadığı görülmekte. Yeterli sayıda öğretim üyesi olmayan fakülteler, kaliteli eğitim alamayan öğrenciler, iyi yetiştirilmemiş mezunlar, kötü piyasa koşulları ve onlarca üniversiteli işsiz mimar… Bir diğer önemli husus, meslek seçimlerinin nasıl yapıldığı ile ilgili. Bizim zamanımızda önce istediğimiz mesleği seçer, tercihleri buna göre yapar ve sınava girerken, bu dönemde artık öğrenci önce sınava giriyor ve aldığı puana göre mesleğine karar veriyor. Aldığı puana yakın üniversite ve meslek seçimini yapabiliyor. Bu sistem, bana göre kişinin olmak istediği mesleği seçebilme hevesinin önünü kesiyor, sınav başarı puanına yakın bölüm seçimi, bilinçsiz, zorlama, mesleğini sevmeyen mezunlar yaratmanın yolunu açıyor. Bir diğer meslek seçim kriteri ise üniversitenin fiziki yakınlık durumu. Aileler öncelikle ekonomik kaygılar, ulaşılabilirlik gibi kriterlerden ötürü yaşadıkları şehre yakın şehirlerden seçiyor çocuklarının mesleğini.

Pamukkale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi genel olarak Denizli ve yakın çevre iller Aydın, Muğla, Antalya, Uşak, Burdur, Isparta’da ikamet eden öğrenci profilinden oluşuyor. Mimarlık mesleğini neden seçtiğine dair sorulan soruya “memleketime yakın olduğu için” cevabı veren öğrenci profili ile çalışmak özellikle mimarlık mesleğinde akademisyenler için gerçekten zor. Yaptığı işi sevmeyen mimar adayları için de gelecek iş hayatı çok iç açıcı değil.

KASIM-ARALIK 2018


Pedodontistler

(Uzman Çocuk Dişhekimleri)

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Ç

70

Çocuk hastaların bakım yada tedavileri genel diş hekimleri elbette yapılmaktadır. Ama bu konu için ayrıca eğitim alıp doktora yapmış, uzmanlaşmış hekim meslektaşlarımız var: Uzman Çocuk Dişhekimleri yani Pedodontistler. Pedodonti (Çocuk Diş hekimliği), 0-13 yaş grubu çocukların süt ve daimi dişlerinin sağlıklı olarak korunmasını, çürük, travma, kalıtımsal ve benzeri etkenlerin bu dişlerde oluşturduğu sorunların giderilmesini amaçlayan, bebeklik çağından itibaren çocukların ağız-diş sağlığını ve çene-yüz bölgesi gelişimini takip ve tedavi eden, aynı zamanda koruyucu önlemleri de içine alan diş hekimliği dalıdır. Pedodontistler, çocukların ilk karşılaştıkları diş hekimleri değilse de ilk yönlendirilen hekimlerdir. Bebeklikten genç erişkinliğe kadar geçen süre içersinde tüm ağızdiş sağlığı sorunları ve koruyucu tedavileri pedodontistler tarafından

yapılmaktadır. Pedodontistler ayrıca özel ilgi gerektiren; engelliler, kronik hastalığa sahip çocukların da ağız ve diş sağlığı sorunlarını çözmeye yönelik bilgi ve tecrübeye sahiptirler. Peki çocukta dişlenme, süt dişleri bu kadar önemli midir de diş hekimliği fakültesini bitirdikten sonra 4 yıl daha bu işin eğitimi alınır? Süt dişleri genellikle bebek altı aylıkken çıkmaya başlar. Yaklaşık olarak 3 yaşında iken süt dişlerinin sürmesi tamamlanır. Bu dönemde ağızda 20 süt dişi bulunmaktadır. Süt dişleri yapısal farklılıklarından dolayı aşınmaya ve çürüğe daha yatkındır. 6 yaşına gelindiğinde süt dişleri yerlerini daimi dişlere bırakmaya başlarlar. Bu durum ortalama 13 yaşına kadar devam eder. Ağızda hem süt dişlerinin hem de daimi dişlerin yer aldığı 6-13 yaş arası bu dönem karışık dişlenme dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde süt dişlerindeki mevcut çürükler, yeni süren daimi dişlerin sağlığını da olumsuz etkiler. Pedodontistlerin görevi doğumdan ergenliğe kadar çocuk hastaların ağız ve diş sağlıklarını korumak, ortaya çıkabilecek çeşitli problemleri önlemek, var olan hastalık ve anomalileri erken dönemde tespit ederek ilerlemeden tedavilerinin yapılmasını sağlamaktır. Bu tedaviler nedir peki? n Süt dişleri ve genç sürekli dişlerde ihtiyaç duyulan tüm dolgu uygulamaları, kanal tedavisi ve amputasyon işlemleri, n Çekilen dişlerin yerine uygulanan

yer tutucuların ve çocuk protezlerinin yapımı, n Koruyucu ve önleyici ortodontik tedaviler, n Travma tedavileri, n Çürüklerin önlenmesi için fluorid verniği, fluorid jeli ve fissür örtücü uygulamaları. Süt dişleri, “nasıl olsa yerine yenileri gelecek” yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir. Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri, ağrı, kötü koku, diş apsesi, yüz enfeksiyonu, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine (romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir. Süt dişlerindeki çürükler; ağrı ile çocuğun çok küçük yaşlarda tanışmasına ve gelecekte bazı fobileri olmasına neden olabilir. Ayrıca bu çürükler süt dişlerinin çok erken kaybına neden olabilir ve bu da süt dişlerin daimi dişlere sürme rehberliği yapmasına engel olur. Şimdi sizlere tedavi yöntemlerini derinlemesine anlatmadan, bebek ve çocuk dişlenmesinde akla gelen kimi soruların cevaplarını vermeye çalışacağım. Bebeklerde İlk Diş Ne Zaman Çıkar? Bebeklerde sağlıklı bir ağızda dişler, yaklaşık 6 veya 7 aylık bir sürede çıkabilir. Diş çıkarma dönemleri 3-4 aylıkken olabileceği gibi 1 yaşında da çıkabilir. Bu aşamada genetik faktör-

KASIM-ARALIK 2018

DİŞ HEKİMİ

ocuk, hele hele torun deyince akan sular duruyor bir telaş başlıyor malum. Tüm sağlık konularında endişe, telaş yaşansa da konu dişler olunca ve ebeveynlerin bilinci artıkça bir başka telaş oluyor. İlk çıkan dişin tatlı heyecanı, süt dişlerinden daime dişlere geçerken eksik dişli gülüşün sevimliliği derken, “e nasıl bakacağız, çürük var mı acaba, ağzında koku mu var ne” telaşı ile ailenin diş hekimine ilk telefon gelir..


lerde önemli rol oynuyor. Dişlerin ilk dişten ziyade tamamlanması 27 aya kadar sürebilmektedir. Bebeğimin Diş Çıkarmakta Olduğunu Nasıl Anlarım? Bazı bebeklerde diş çıkarma dönemleri ağrısız geçer fakat bazı bebeklerde ağrılar görülebilir. Bebeğiniz bu dönemlerde geceleri uyumada zorluk ve huzursuzluk hissi yaşayabilir. Ağrılı geçtiği dönemlerde çok aşırı olmasa da ateş yükselmeleri görülebilir. Dişi Kaşınan Bebeğe Nasıl Yardımcı Olunur? Dişi kaşınan bebeklerinize rahatlaması için dişlerini onunla kaşıması için seçeceğiniz ürünler plastik ve boyalı olmamalıdır. Diş kaşınmalarını sebzelerle de rahatlatabilirsiniz. Bebeğinizin diş etlerine temiz bir bezle masaj yapmak rahatlatacaktır. Diş Çıkarma Döneminde Ağız Bakımı Nasıl Yapılmalı? Dişler temiz bir bez yardımı ile ıslatılıp temizlenmelidir. Günlük diş temizlemelerini sabah ve akşam olarak yapabilirsiniz. Bebeğinizin yaşı ilerledikçe diş fırçalamaya özendirmelisiniz. Diş Fırçalamayı Nasıl Yapmalı? Diş fırçalama alışkanlığı çocuklara yürüme ve yeme alışkanlığı gibi erken yaşlarda kazandırılmalıdır. Bunun içinde rol model elbette ki anne ve babalar olmalıdırlar. En erken 2,5 - 3 yaşlarında gibi diş fırçalama alışkanlığı edindirmek normal olacaktır. Bu alışkanlık kazandırılırken diş doktoru muayenelerini de mutlaka yaptırmalısınız. Bu yaşlarda diş fırçalama tekniklerini de çocuklarınıza göstermelisiniz. Öğrettiğiniz teknikler üzerine 6 ve 7 yaşından itibaren kendileri fırçalayabilirler. Çocuğunuzun diş fırçası ve macununu seçmesine izin verin. Diş fırçası ağzına uygun olmalı ve yumuşak olmalı. Bunun için onu çocuk reyonuna götürebilirsiniz. Oyun karakterli diş fırçası seçebilirsiniz. Bu onu daha çok teşvik edecektir. Çocuğumda Oluşan Siyah Diş Lekelerin Nedeni Ne Olabilir? Diş lekelenmeleri çocuk grubunda oldukça sık görülen şikâyettir. Ağız içi ve dişlerin tam olarak temizlenmediği durumlarda bakteri oluşumu artacaktır. Bu gibi durumlarda da lekelenmeler oluşacaktır. Çocuklarda gözlemlenen dişlerde renk değişiklikleri farklılıklar gösterebilmektedirler. Farklılık gösteren bu renk değişimlerinin nedenleri de farklılık gösterecektir. Bu sebeplere erken dönemde ilaç kullanımını gösterebiliriz. Bu ilaçlar lekelerden ziyade diş çürüklerini de yol açabilir. Oluşan Bu Siyah Lekeler Zararlı Mıdır? Ağız içinde dişlerde oluşan siyah lekelenmeler başta fark edilemeyebilir. Bu lekelenmeler gelişme ve yayılma kat ettikçe çürüme oluşumu gösterecektir. Çürümelerin önüne geçmek için periyodik şekilde diş muayenelerini yaptırmanız gerekir. Çürük aşamasına gelmeyen diş leke-

lenmelerinde ise temizleme işlemi yapılabilir. Diş Lekelenmelerinde Ne Tür Tedavi Uygulanabilir? Eğer lekeler henüz çürüme aşamasına gelmemiş ise bu lekelerde temizlenme işlemi yapılarak lekelerin dişlerden atılması yapılabilir. Bunun sonrasında ise fırçalama daha doğru ve düzenli aralıklarla yapılmalıdır. Fakat lekeler artık çürük başlangıcına gelmişse dolgu uygulamaları yapılabilir. Bu dolgu uygulamaları ile çürük engellenebilir. Bırakılmayan Biberonlar Dişleri Etkiler Mi? Küçük bebeklerde emme isteği oldukça kuvvetlidir. Fakat bu durum zamanında bırakılmazsa dişlerin yapısına zarar verebilir. Zamanında bırakılmayan parmak emme, biberon ve emzik kullanımı kemik yapılarına basınç yapacak ve dişlerin yönlerini bozacaktır. Bu bozukluğu daha çok üst ön ve alt ön dişlerde görmek mümkündür. Emme alışkanlığından en çok direkt olarak bu dişler etkilenecektir. Zamanında bu alışkanlıklar bırakılırsa dişler arasında oluşan açıklıklar kapanacaktır. Parmak Emme Alışkanlığı Dişlerin Çapraşık Çıkmasına Sebep Olur Mu? Belirttiğimiz gibi parmak emme alışkanlığı ile çene ve kemik yapılarının bozulması olağan bir durumdur. Bu bozulma ile dişler çapraşık olarak gelişimini devam ettirebilir. Bu durum sağlık ve görüntü açısından çocuklarınıza sorunlar yaşatabilir. Çıkan çapraşık dişler fırçalama gibi temizlik açısından da zorluk yaratabilir. Temizliği ve bakımı tam yapılmayan dişlerde de çürük oluşumu daha olağan bir hal alacaktır. Görüntü olarak çocukların rahatsızlık duyacağı bir hal alacağından çocukları duygusal yönde de olumsuz etkileyebilir. Zamanında yapılan tedaviler olumlu yönde dönüş yapacaktır. Parmak Emme Alışkanlığı Olan Çocuklara Yaklaşım Nasıl Olmalıdır? Çocuk gelişimi anne babaların büyük bir titizlik ve özen ile yürütmesi gereken bir dönemdir. Bu aşamada siz anne, babalara büyük sorumluluk düşüyor. Parmak emme alışkanlığının nedeni iyi gözlemlenmelidir. Çünkü bazı durumlarda çevresel faktörler parmak emme alışkanlığını etkileyebiliyor. Parmak emme alışkanlığı kontrol edilmediği takdirde çene yapısında bozukluklara neden olabilir. Çocuğunuzla iletişimi iyi kurmanız gerekmektedir. Baskıcı olmaktan çekininiz. Çünkü bu durum çocuğu daha da hırçınlaştırarak davranışı yapmasını sağlayabilir. Fissür Örtücü (Fissür Sealent- Koruyucu

Dolgu) Nedir? Arka grup dişlerin çiğneyici yüzeyleri üzerinde bulunan fissürler (oluklar) diş çürüğü açısından riskli anatomik oluşumlardır. Tükürüğün temizleme fonksiyonu, azı dişlerindeki çukurcuk ve fissürler için yetersiz kalır. Ayrıca diş fırçasının kıl çapları da çoğu fissür yüzeyini temizlemek için çok büyüktür. Okul çağındaki çocuklarda tespit edilen çürüklerin % 88 bu bölgelere ait olduğunu çalışmalarla tespit edilmiştir. Fissür örtücüler, bakteri plağında üretilen asitler için fiziksel bariyer görevi yaparlar. Bu bölgedeki çürüklerin önlenmesinde fissür örtücülerin etkin bir role sahiptir. Fissür örtücüler 6 yaştan 13 yaşa kadar çocuk hastalarda uygulanmaktadır. Fissür örtücü, dişlerin çiğneme yüzeylerindeki küçük girinti ve çıkıntıların kapatılmasında kullanılan akıcı kıvamda bir dolgu maddesidir. Çocuk diş hekimliğinde genelde 6 yaş dişlerine (daimi 1. azılar) ve sürdükten ilk 4 yıl zaman diliminde uygulanmaktadır Fissür örtücüler basit, ağrısız, diş aşındırmadan, dental anestezi gerektirmeyen ve yüksek maliyetli olmayan uygulamalardır. Ve Meşhur, Yeni Dönemin Korkulu Rüyası Flor - Florür Uygulaması Nedir? Florun ağız ortamında uygun oranda ve sürekli bulunması durumunda diş çürüğü oluşumunu önlediği yapılan çalışmalarla ispatlanmıştır. Özellikle başlangıç halindeki çürüklerde (beyaz renkli diş çürükleri) diş minesinde remineralizasyona sebep olarak hasar görmüş diş dokusunun güçlenmesine ve dolayısıyla da çürüğün önlenmesine sebep olmaktadır. Ayrıca günümüzde dengeli beslenme, ağız hijyeninin flor ihtiva eden diş macunları, ağız gargaraları ile desteklenmesi ve fissür örtücü uygulamaları ile çocuklarda diş çürüklerinden korunma artık mümkündür. Bunlara ek olarak çocuklarda her 6 ayda bir diş hekimleri tarafından uygulanan yerel flor uygulamaları veya günlük flor kullanımı ile tüm hayatları boyunca diş çürüklerinden korunmaları mümkündür. Sistemik flor kullanımlarda çocukların gelişen dişlerindeki kalsiyumla yer değiştirerek çürüğe karşı daha fazla dayanıklı ve kararlı diş minesini gelişimine neden olmaktadır. Lokal olarak kullanıldığında ağızda kalsiyum florür devamlı bulunduğundan dolay başlangıç düzeyindeki çürüklerin remineralizasyonu hızlandırır. Bakterilerin diş yüzeyine yapışıp çoğalmasına izin vermez. Paniğe gerek yok yani.. Bu bilgilerin yanı sıra ebeveynlere özel bazı önemli hatırlatmalar, n Çocuğunuz 2,5- 3 yaşına gelince mutlaka çocuk diş hekimi ile ilk tanışma ziyareti yapınız. n Evde çocuğunuzu diş hekimi konusunda korkutacak söylemlerden kaçınınız. n Çocuk diş hekiminizin tavsiyeleri doğrultusunda çocuğunuzun diyet düzenlemesini yapınız ve düzenli olarak uygulayınız. n Günlük diş fırçalama işlemini ailecek oyun haline getirerek uygulayınız. n Ve unutmayınız ki; siz dişlerinizi düzenli fırçalamazsanız, düzenli hekim ziyareti yapmazsanız, çocuğunuza böyle bir alışkanlık kazandıramazsınız.

KASIM-ARALIK 2018


ZELİHA ŞENGÜL K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

72

Ki tap lık

Çocuğunuzun Beynine Hoş Geldiniz Samuel WANG, Sandra AMODT İndigo Kitap

N

örobilimci ve aynı zamanda birer ebeveyn olan Sandra Aamodt ve Samuel Wang Çocuğunuzun Beynine Hoş Geldiniz’de uyku problemleri, dil öğrenimi, cinsiyet farklılıkları ve otizm gibi çarpıcı konuları ele alarak beyin gelişimini tüm yönleriyle açıklıyor. Çocukların nasıl düşündüğü, ebeveynlerin bir türlü çözemediği sırlardan ve zorluklardan biridir. Çocuklarını zeki, güçlü ve mutlu yetiştirmek isteyen aileler vitaminlerden DVD ve oyuncaklara kadar her yolu deniyor. Ama gerçek bilim aslı olmayan pazarlama tekniklerinden nasıl ayırt edilebilir? Peki ya çocuğunuzun bebeklikteki, okul çağındaki ve ergenlikteki beyninde gerçekte neler oluyor? Bu kitap gebeliğin başlangıcından üniversiteye kadar olan tüm dönemleri ele alıyor, çünkü bu konudaki pek çok kitap ilk üç yılla sınırlı kalsa da, beynin gelişimi çok daha uzun süre devam eder. Bir çocuğun beyninin

gelişimi ve olgunlaşması, on yıllar süren karmaşık bir süreçtir. Beyin, üniversite çağına kadar gelişmeyi ve çevreye uyum sağlamayı sürdürdüğü için çocuğunuz yenidoğan, bebek ya da ergen de olsa bu kitaptan yararlanabilirsiniz.

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu Şermin YAŞAR Doğan Kitap Hayat ne biriktirir bizim için? Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgârlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler… Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir… Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu gidenler için bir ağıt, kalanlar içinse bir şiir, biriktirilmiş insan öyküleri… Şermin Yaşar, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nda o çok özlediğimiz “insan”a bütün görkemiyle geri döndürüyor bizi. Hazırlayın yüzünüzü. Gülüşünüzün yanına biraz da keder koyun, okurken biraz ondan alacaksınız, biraz bundan. Kıtlama çay içer gibi... KASIM-ARALIK 2018


“Bu kitap tüm kıtalardaki insanların on üç bin yıllık kısa tarihi. Herkes ve her şey anlatılıyor. Farklı kıtalardaki farklı toplumların farklı gelişmelerini ikna edici ve bilimsel bir şekilde açıklayarak ırkçı yaklaşımları yerle bir ediyor… İlk iki sayfayı okuduktan sonra elinizden bırakamayacaksınız.” -Paul R. Ehrlich, Stanford Üniversitesi“İnsanlık tarihi araştırmalarında ciddi ve çığır açıcı kitaplar ancak her nesilde bir geliyor. Tüfek, Mikrop ve Çelik de bu klasiklerin arasında yerini almaya hazır… Diamond teknolojiye olan hâkimiyetini geniş bir tarihsel kapsamla birleştiriyor. Yıllardır bu kadar özenli ve geniş kapsamlı bir kitap basılmamıştı.” -Washington TimesDünya üzerinde yaşayan bütün insanların 13.000 yıllık tarihi… İnsanlık tarihi, devletler, savaşlar, keşifler, icatlar ve yeniliklerle doludur. İmparatorluklar kurulup yıkılırken, tarihin seyrini değiştiren, kıtaların kaderlerini belirleyen olaylar yaşandı. Ancak insanlık tarihi nasıl başladı ve nasıl şekillendi? Anadolu ve Orta Doğu coğrafyası tarihin akışında neden bu kadar önemli? Neden Avrasya’da atlar evcilleştirilebilirken Afrika’da zebralar evcilleştirilemedi? Neden Amerika kıtasının yerlileri Avrupa’yı istila etmedi de tersi oldu? Neden bazı toplumlar zenginken diğerleri fakir kaldı? Tüfek, Mikrop ve Çelik, insanlık tarihinin en can alıcı ve önemli sorularını soran ve bilimsel kanıtlarla yanıtlayan muhteşem bir eser. Biyoloji, coğrafya, dilbilim ve tarih gibi birçok alandan yararlanarak yazılmış, “Batılı” koşullandırmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı. Dinlerin nasıl doğduğu, devletlerin nasıl kurulduğu, mikropların ve onlara bağlı hastalıkların nasıl oluştuğu, tarım ve hayvancılığın hayatımızdaki önemi, yazının neden icat edildiği, insanoğlunun teknolojiyi nasıl ve neden geliştirdiği, insanlık tarihinin temellerinin neler olduğu ayrıntılarıyla bu kitapta inceleniyor. Ve tüm hikâye bundan 13.000 yıl önce Orta Doğu’da yaşayan bir insanın bir buğday tanesini toprağa ekmesiyle başlıyor.

Süleyman BULUT Can Yayınları Pek Çoğunu İlk Kez Okuyacağınız Yüzlerce Atatürk Öyküsü! Mustafa Kemal Atatürk’ü Çanakkale’de, Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta, Ankara’da, Sakarya’da, Büyük Taarruz’da, Cumhuriyet’i kurarken, devrimleri yürütürken gündelik hayatı içinde, incelikleri ve insani yönleriyle tanımak isteyenler için eşsiz bir okuma fırsatı. Atatürk, soyadını nasıl aldı?.. 19 Mayıs nasıl gençlik bayramı oldu?.. Latife Hanım’a nasıl evlenme teklif etti?.. Sevdiği atıyla nasıl vedalaştı?.. Büyük Taarruz’a nasıl karar verildi?.. Cephane sandığında nasıl kitap taşıdı?.. Ünlü yazarımız Haldun Taner, Atatürk’ün gözlerine neden bakamadı?.. Hendese nasıl geometri oldu?.. Kadın öğretmenlerin ayrı oturtulmasına nasıl karşı çıktı?.. Köpeği Foks’la neler yaşadı?.. Neye “İkinci Sakarya Zaferim” dedi?.. Atatürk’e Mark Twain Ödülü neden verilmişti?.. “Hayatta en hakiki

Tuz Yağ Asit Isıİyi Yemek Pişirmenin İncelikleri

Samin Nosrat The Kitap “Michael Pollan, ne yememiz gerektiğine dair o geniş ve karmaşık konuyu yalnızca yedi kelimeyle özetlediğinde herkes çok etkilenmişti: ‘Yemek yiyin, fazla yemeyin, çoğunlukla sebze yiyin.’ Samin Nosrat da nasıl yemek pişirmemiz gerektiği gibi geniş ve karmaşık bir konuyu dört kelimeyle özetlemeyi başardı: ‘Tuz, yağ, asit, ısı.’ Herkes çok etkilenecek.”

mürşit ilimdir,” sözünü nerede, ne zaman söyledi?.. Süleyman Bulut Atatürk’le ilgili birbirinden ilginç iki yüzü aşkın anıyı araştırdı, derledi, kendine özgün üslubuyla öyküleştirdi. Bugüne dek yüz binlerce okura ulaşmış Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler’in bu basımı, 70 yeni öykü de içeriyor.

İşim Gücüm Budur Benim Bülent ECZACIBAŞI Yapı Kredi Yayınları İş insanı ne iş yapar? Değişen dünyada yeni sorumlulukları nelerdir? Karşı karşıya olduğumuz küresel, yerel sorunların çözümüne iş insanları nasıl katkıda bulunabilir? “Dünyanın en iyi saklanmış sırrı” Türkiye’nin yeni hikâyesi ne olabilir? Bülent Eczacıbaşı elinizdeki kitapta, yönetim, ekonomi, sürdürülebilirlik, toplum ve kültür-sanat alanlarına odaklanarak bu ve benzeri pek çok ufuk açıcı soruyu gündeme taşıyor. Her biri konusunun uzmanı on akademisyenle gerçekleştirdiği söyleşilerden ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak yakın tarihe, bugüne ve geleceğe ilişkin görüşlerini dile getiriyor. İşim Gücüm Budur Benim, iş dünyasını merak edenler, iş yaşamına yeni giren ya da girmeyi düşünen gençler için yazıldı. KASIM-ARALIK 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Tüfek Mikrop ve Çelik Jared DİAMOND Pegasus

Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler

73


ANNE BABALARIN MİNİK ÇOCUKLARIYLA BAŞ ETMEK İÇİN BULDUKLARI

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

10 İLGİNÇ YÖNTEM

Çocuğunuz sözünüzü dinlemiyor, kendi bildiğini okuyor, iletişim kurmuyor ve tepkisel davranıyorsa bu önerilere mutlaka dikkat edin. Psikolog Elif Ersoy Şahin inatçı çocuk ile baş etmenin 10 temel yolunu şu şekilde sıralıyor... ocuk ergenliği de denilen ‘İnat Dönemi’ 2-4 yaş aralığında görülen genellikle çocukların ısrarcı bir tutum izlediği, kendi bildiğini okuduğu, iletişim kurmakta güçlük çektiği ve istediği şeyi elde etmek için sürekli ağlama nöbetleri geçirdiği bir dönemdir. Bu evre çocukların bağımsız olduklarını farketmeye başladıkları ve yoğun kimlik savaşı verdikleri çeşitli zorluklar eşliğinde ilerleyen bir yapıdadır. Genel tabloya bakıldığında; çocuğun kimlik gelişimi açısından önemli kazanımlar elde ettiği sağlıklı bir süreçtir. Süreci olumsuz kılan; işlevsel olmayan ebeveyn tutumlarıdır.

Ç

74

KASIM-ARALIK 2018

Çocuklarda 18-30 ay arası bir sürede gelişen inatlaşma hali; ilk 3 sene içersinde belki de en zor, en heyecanlı ve en farklı tecrübeleri edinmenizi sağlayacak ve pek çok duyguyu aynı anda yaşamanıza neden olacak bir yapıdadır. Çocuklar inat dönemiinde her söylediğinize hayır diyerek kendi bağımsızlıklarını ve güçlerini sınamak ve size ne kadar önemli olduklarını göstermek için sınırlarınızı zorlarlar. Dil gelişiminin hızlanmaya başladığı, çocuğun duygu, düşünceler ve olaylar arasında bağlantılar kurmaya başladığı bu dönem uzun vaadede çeşitli kazanımlar edinmesini sağlamaktadır. Artık yavaş yavaş duygu ve düşüncelerini ifade etmeye başlayan çocuk her istediğinin gerçekleşmediğinin farkına varır. Bu engellenme çocuğun tepkisel davranmasına ve aile içi iletişimin aksamasına sebep olabilir. Kararlı ve tutarlı anne baba yaklaşımları ile çocuk; hem her istediğinin olamayacağını ve isteklerini erteleyebilmeyi hem de problem çözme ve çözüm üretme becerilerini geliştirir.


Elini çekince bebeği hemen uyanıyor diye plastik eldivenin içini pirinçle doldurup şöyle bir yöntem bulan bu insan

Bebeğinin emzirilme ihtiyacına karşılık verirken aynı anda oyunundan da geri kalmamaya kararlı bu keyfine düşkün baba

Miniklerin yol boyu birbirlerinden gaza gelip kavga etmelerini önlemenin yolunu bulan bu baba

“Gel birlikte oynayalım” ısrarlarına efsane bir tişörtle çözüm bulan, hem oyuna dahil olup hem de masajı kapan bu zeki baba

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Bazıları oldukça eğlenceli bazılarıysa durup düşünmenize neden olacak o yöntemler karşınızda!

75

“Gel birlikte oynayalım” ısrarlarına efsane bir tişörtle çözüm bulan, hem oyuna dahil olup hem de masajı kapan bu zeki baba

Çocuklarının duvarları boyamasından yılmış bir anne babanın bulduğu bu oldukça kullanışlı yöntem

Tuvalete giderken miniğin emekleyerek uzaklaşmasını önlemeye çalışan bir babanın bulduğu şu yöntem

Hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmekte zorlandıkları için bu şekilde bir saç tıraşını uygun gören zalim ebeveynler

Oyunu bozmasın diye miniğe kablosuz bir kumanda vererek eğleyen bu zalim ebeveynler8. Mutfakta iş yaparken çocuğunun güvende olduğundan emin olmak isteyen babanın bu ilginç icadı

Meyve yemeyen çocuğuna meyve yedirebilmek için üzümleri onun çok sevdiği çikolatanın ambalajıyla kaplayan bu ebeveyn KASIM-ARALIK 2018


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

SİNEMA

27 Aralık 2018

Tür: Aksiyon-Macera-Fantastik Yönetmen: James Wan Oyuncular: Jason Momoa, Amber Heard, Willem Dafoe Arthur Curry, Atlantis sualtı krallığının mirasçısı olduğunu öğrenir. Artık halkını yönetmek ve dünyaya bir kahraman olmak için ilerlemelidir. Gerilimin ustası ünlü yönetmen James Wan’ın yönettiği filmin başrolünde Jason Momoa, Amber Heard ve usta oyuncu Willem Dafoe yer alıyor.

76

AQUAMAN

MARY POPPİNS DÖNÜYOR 27 Aralık 2018

Tür: Müzikal-Aile-Fantastik Yönetmen: Rob Marshall Oyuncular: Emily Blunt, Lin-Manuel Miranda, Ben Whishaw Film, 1930’larda Londra’nın Büyük Buhran döneminde geçiyor. İlk filmin sevimli minikleri Michael (Whishaw) ve Jane (Mortimer) artık büyümüşlerdir. İkili, Michael, üç çocuğu ve kâhyaları Ellen’la (Walters) birlikte Cherry Tree Lane’de hayatlarını sürdürmektedirler. Ancak acı bir olay yaKASIM-ARALIK 2018

şanır ve Michael kişisel bir kayıp yaşar. Bu olayın ardından esrarengiz dadıları Mary Poppins (Blunt) tekrar Banks’lerin hayatına girer. Bu süreçte Poppins, iyimser sokak lambası yakıcısı Jack’le (Miranda) birlikte eşsiz sihir becerilerini kullanarak ailenin hayatlarında eksik olan mutluluk ve merak hissini yeniden keşfetmelerine yardımcı olacaktır. Poppins’in eksantrik kuzeni Topsy (Streep) dahil olmak üzere renkli ve tuhaf karakterler de bu süreçte eğlenceli bir yol sunacaklardır.


KAFALAR KARIŞIK 7 Aralık 2018

Tür: Komedi Yönetmen : Yücel Yolcu Oyuncular: Atakan Özyurt, Bilal Hancı, Fatih Yasin Kafalar Karışık, evlenebilmek için kız arkadaşının kayıp babasını bulmaya çalışan genç bir adam ve arkadaşlarının hikayesini anlatıyor. Atakan’ın sevgilisi Buse ile mutlu bir birlikteliği vardır. Çift

ilişkilerini evlilikle taçlandırmak ister. Zengin bir kadın olan Buse’nin dedesi ise bu evliliğe razı gelmez. Atakan ne yaparsa yapsın Buse’nin dedesini ikna edemez. Böyle olunca geriye tek çare Buse’nin yıllardır kayıp olan öz babasını bulmak kalır. Müstakbel kayınpederini bulmak için macera dolu bir yola koyulan Atakan’a bu serüvende yakın arkadaşları Fatih ve Bilal eşlik eder.

BÖRÜ

27 Aralık 2018

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Tür: Aksiyon Yönetmen: Can Emre, Cem Özüduru Oyuncular: Ahu Türkpençe, Serkan Çayoğlu, Atıf Emir Benderlioğlu Börü serisinin sinema filmi olarak yayınlanacak yapımında Polis Özel Harekat’ının en seçkin sıcak savaş timi olan 34 50 telsiz kodlu Börü, vatan aşkı ile tutuşmuş yalnız kahramanların destanını anlatıyor.

BANA BİR SOYGUN YAZ 2 13 Aralık 2018 Tür: Komedi Yönetmen: Murat Toktamışoğlu Oyuncular: Şafak Sezer, Çetin Altay, Umut Oğuz

77

HEDEFİM SENSİN 30 Kasım 2018

Tür: Komedi Yönetmen: Kıvanç Baruönü Oyuncular: Ata Demirer, Demet Akbağ, Gonca Vuslateri

Film 2012 yapımı “Bana Bir Soygun Yaz”ın devam halkasıdır. Murat Toktamışoğlu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu filmin kadrosunda Şafak Sezer, Çetin Altay, Umut Oğuz, Hasan Elmas gibi isimler yer alıyor.

SOĞUK SAVAŞ 20 Aralık 2018 Tür: Dram, Romantik Yönetmen: Pawel Pawlikowski Oyuncular: Joanna Kulig, Tomasz Kot, Borys Szyc 1950’lerde Polonya, Berlin, Yugoslavya ve Paris’te geçen “Cold War”da birbirinden tamamen farklı karakterlere sahip bir kadın ve bir erkek arasındaki tutkulu ama imkansız bir aşkın öyküsü anlatılıyor. Pawel Pawlikowski’nin yönetmen koltuğunda oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Joanna Kulig, Agata Kulesza, Tomasz Kot, Borys Szyc gibi isimler yer alıyor.

Hedefim Sensin, çiğ köfte satarak geçimini sağlayan Zekeriya Taştan’ın hikayesini konu ediyor. Genç bir adam olan Zekeriya Taştan, İstanbul sokaklarında çiğ köfte satarak geçimini sağlar. Oldukça geveze bir adam olan Zekeriya’nın başına ne gelirse çenesinden gelir. Bir gün konuşmaması gereken bir yerde ve zamanda yine kendisini tutamaz. Ama bu sefer başına büyük bir dert alır ve İstanbul’u terk etmek zorunda kalır. Artık onun yeni yuvası ilk defa ayak bastığı Gökçeada olur. Burası Zekeriya’nın hayatı için adeta bir dönüm noktası olur. Gökçeada’ya gelmesi ile hayatı değişen sadece Zekeriya değildir. Onun gelişi ile birlikte Hafize’nin, Leyla’nın ve Yarım Hasan’ın hayatı da bambaşka bir hal alır. Yönetmen koltuğunda “Kocan Kadar Konuş”, “Görümce”, “Arif v 216” gibi filmlere imza atan Kıvanç Baruönü’nün oturduğu “Hedefim Sensin” filminin başrolünü Ata Demirer üstleniyor. Senaryosunu Demirer’in kaleme aldığı komedi türündeki yapımın oyuncu kadrosunda Demet Akbağ, Tarık Ünlüoğlu, Gonca Vuslateri, İlker Aksum, Erkan Can gibi isimler yer alıyor.

KASIM-ARALIK 2018


K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

En değerli yansımalarını, derinlerinde varlığından dahi haberdar olmadığı duyguları açığa çıkaranlar insanlardır. İster öfke patlaması şeklinde isterse gözyaşlarına boğan başka tepkiler. Sorun yaşadığınız insana bakın. Ona odaklanın ve ona sesli ve sessiz aşağıdaki cümleyi söyleyin. . "Ben seni bana neyi hatırlatmak için seçtim. Cevap içsel rehberliğinizden size ulaşacaktır. "

ZÜLEYHA ŞAHİNGÖZ SIĞIŞ Astrolog ve Tarot Yorumcusu

Şu anda var olan ve iyi giden en küçük gördüğün mutluluğa dahi şükret. Ve geçmişte olanlar ve gelecekte olacaklar için şimdiden içtenlikle şükret. Şükür seni sevgi enerjisinde tutar. UNUTMA !

Sevgili koç ve yükselen koçlar ilişkilerinizin üzerindeki kara bulutlar dağılıyor ve Eylül sonundan beri yaşadığınız olumsuzluklar yerini anlaşma ve uzlaşmaya bırakıyor. İlişkiler, seyahatler, eğitimler, medya, eşin akrabaları ile ilgili konularda geçmişte yaşanan sorunlar yeniden gündeme gelebilir. Daha önce hiç aklınızda olmayan, denemediğiniz, bilmediğiniz konularla ilgili yeni başlangıçlar, imzalar ve önemli adımlar atmanızı önermiyorum. Özellikle Aralık ayında gizli düşmanlara, dedikodulara ve hastalıklara karşı tedbirli olun.

78

Sevgili boğa ve yükselen boğalar, yönetici gezegeniniz artık düzeliyor. Eylül sonundan beri iş ve ilişkilerinizde yaşadığınız sorunlar yavaş yavaş düzelecek. Kendinizi daha iyi, özgüvenli ve değerli hissetmeye başlayacaksınız. 8 Aralık tarihine kadar borç alacak verecek, miras, nafaka, prim, eşin, ortağın parası, banka kredisi, alım satım ile ilgili konularda alacaklarınız varsa size geri gelir ya da ödemediğimiz borçlar cezalar karşınıza çıkabilir. İhmal ettiğinizsağlık sorunları tekrar edebilir. Sevgili ikizler ve yükselen ikizler, aşk hayatınızın üzerindeki kara bulutlar dağılmaya başlıyor. Eğer Eylül’ün sonundan beri aşk, cinsellik ya da çocuklarla ilgili konularda sorunlar yaşıyorsanız her birinin düzeldiğini göreceksiniz. Evli olan, uzun süreli ilişkiler yaşayan ya da ortak işler yapan ikizler için ilişkilerinde eski defterlerin açılması, bir takım aksilikler ve iletişim problemlerinin yaşanması söz konusu olabilir ama yinede iletişim dilinizi iyileştirerek çözebilirsiniz. Yeni tanıdığınız kimselere emin olmadan güvenmeyin. Sevgili yengeç ve yükselen yengeçler, ailevi ilişkileriniz üzerindeki kara bulutlar dağılıyor, evinize dair sorunlar, tadilat, tamirat gibi durumlar yavaş yavaş düzelecek. Taşınacaksınız ya da toparlanacaksınız belki de evinizi yenileyeceksiniz. Evinizde ailevi konularda ne tür aksilikler yaşıyorsanız hepsi yoluna girecek. Her zaman aklınızda olan sağlık, diyet programlarını uygulamaya başlayabilirsiniz. Yepyeni bir iş kurmak, iş anlaşmaları yapmak için ise uygun zaman değil. Tüm bunlar için Merkür’ün düzelmesini beklememiz gerekiyor. Sevgili aslan ve yükselen aslanlar, bugünlerde kardeşler, komşular, yakın çevre ilişkileri, kısa eğitim ve seyahatler, sosyal medya aracılığı ile gelen tüm sorunlar ve olumsuzluklar düzelmeye başlayacak. Eylül sonundan beri arabanızla, trafikle, ehliyet, küçük kazalar, beklenmeyen vergiler, anne para kayıplarınız yavaş yavaş düzelecek. Biraz yumuşama ve etrafınızla daha sevgi dolu ilişkiler kurmaya başlayacaksınız. Bu arada Merkür aşk, flört, cinsellik, hobiler ve çocuklarınızla ilgili konularda bir takım aksaklıklara işaret ediyor. KASIM-ARALIK 2018


Sevgili başak ve yükselen başaklar, parasal konularda yaşadığınız aksaklıklar son buluyor ve parasal konularda şansınız artıyor. İkili ilişkiler, ortaklıklar alanınıza dikkat edin. Ev, yuva, aile, emlak konuları ile ilgili bir takım gecikmeler, aksaklıklar ya da pürüzler yaşanabilir. Bu süreçte mevcut evinizi değiştirmek ev ya da arsa almak satmak doğru bir karar olmayabilir. Bu dönem her şeyin üzerinden iki kere geçin.

Sevgili akrep ve yükselen akrepler, Eylül sonundan beri yaşadığınız kabus gibi durumlar, ilişki sorunları, değersizlik ve sevgisizlik hissi ya da cinsel problemler bugünden itibaren artık hayatınızdan gidiyor. Bugünlerde aşk, cinsellik, hobiler ve çocuklarınıza ilişkin konularda efor sarf edeceksiniz. Sevgilinizle ya da çocuğunuzla bol bol kavga edip şansınızı zorlamayın. Yalnız akrepler için de bir müjde: romantik bir aşk ya da süpriz bir bebek haberi gelebilir. 8 Aralık civarına kadar Merkür para evinizde retro hareket edecek, gelirleriniz ve para durumunuzla ilgili pürüzler, gecikmeler ve aksaklıklara karşı tedbirli olun, paranızı dikkatli harcayın. 8 Aralık’tan itibaren pürüzler kendiliğinden düzelecek.

Sevgili yay ve yükselen yaylar, 8 Aralık itibari ile hayatınızda önemli günler başlıyor. Bu durum yıllardır tamamlanmayan, yarım kalan sorunların tekrar gündeme gelmesini ve çözülme fırsatını da beraberinde getirecek. KASIM-ARALIK 2018 Hatalarınızı görme ve eksikliklerinizi tamamlamaya şansınız olacak. Sizden gizlenen her şeyi duyabilir ve vakıf olabilirsiniz. Geçte olsa bazı konularda adaletin tecelli ettiğine tanık olacaksınız. Agresif olmayın, sosyal hayatta aile içinde ve sosyal medya ortamında konuştuklarınıza, yazdıklarınıza dikkat edin. Yeni işlere girmeyip yarım kalan işlerinizi bitirmenizi tavsiye ediyorum.

Sevgili oğlak ve yükselen oğlaklar, toplumdaki duruşunuzla ilgili konularda tüm sorunlar, aksaklıklar düzelmeye başlıyor.Aklınızda hem duygusal olarak hem maddesel olarak deli sorularla karşılaşabilirsiniz. Bir takım dedikodular ve tuhaf haberlerle canınız sıkılabilir. Dostluk ilişkilerinizde gereksiz iletişim sorunları cereyan edebilir. Bu dönem yakın çevre, aile, aşk, mal koruma, malların satışı ve para ile ilgili konular önünüze gelecek, agresif ve kırıcı olmamaya gayret edin. Ani iniş ve çıkışlara dikkat edin.

Sevgili kova bir yükselen kovalar, Eylül sonundan beri yaşadığınız ilişki sorunları, seyahat planlarıyla uluslararası ilişkilerle ilgili sorunlar hukuk ya da eğitim konuları ile ilgili pürüzler düzelmeye başlıyor. Cesaretiniz alevlenecek, sizi şaşırtacak sürpriz bir durum olabilir. Yakın çevrenizde gelişen olaylar, haberler ve değişimden sizi şok edip şaşırtabilir. Arabanızla ilgili değiştirmek, almak ya da satmak gibi durumları bu dönem yapmamanı tavsiye ediliyorum.

Sevgili balık ve yükselen balıklar, parasal konularda nafaka, burs, prim, ev alım satım konularında yaşadığınız aksaklıklar artık düzelmeye başlıyor. Eskinin yenisi olmayacağını iyice idrak edeceksiniz. Sorumluluklar, aile, eş, çocuklar gibi sizi ilgilendiren alanda retro hareket edecek, eski kariyer mevzuları ve ertelediniz konular yeniden gündeme gelebilir. Kariyerinizle ilgili bir takım pürüz ve aksaklıklara karşı da tedbirli olun. Patronunuzla ilişkinize, annenizle diyaloglarınıza dikkat edin.

ŞAHİNGÖZ YAŞAM MERKEZİ

TAROT-ACCESS-SPRITUEL KİŞİSEL VE KURUMSAL GELİŞİM YAŞAM KOÇLUĞU

Züleyha ŞAHİNGÖZ SIĞIŞ 0507 935 75 12- 0533 090 53 26

Yunusemre Mh. Bursa Cd. Kat:3 D:5 Kömürcüoğlu Pide Üstü DENİZLİ

K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ

Sevgili terazi ve yükselen teraziler, Eylül sonundan beri yaşadığınız kabus gibi durumlar, ilişki sorunları, değersizlik duygusu ve bunun gibi tüm pürüzler düzelmeye ve sorunlar hallolmaya başlıyor. Kendinize geleceksiniz, enerjiniz toparlanacak. Aylardır bitmek bilmeyen aşk, cinsellik ile ilgili sorunlarınız, şansınızı engelleyen tüm kara bulutlar dağılacak ve eğer çocuklarınızla sorunlarınız varsa bu sorunlarda iyileşecek. Bugünlerde ailenizle ilgili çözüm fırsatları bulacaksınız. Daha çok çalışmak, eve iş getirmek söz konusu olabilir. Bağışıklık sisteminize dikkat edin, egzersiz ve doğru beslenme programına girmeye mümkünse fazla kilolarınızdan kurtulmaya dikkat edin. İş yerinizde bir taşınma ya da önemli bir değişiklik yaşanabilir. Yorgunluk ve uykusuzluk kaynaklı sorunlara dikkat edin.

79





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.