2019
TEMMUZ AĞUSTOS
BU DÜNYADAN BİR
KAZIM ARSLAN GEÇTİ
DENİB AKADEMİ EĞİTİMLERİ DTO’DAN
BARSELONA ÇIKARMASI GÖRÜLMESİ GEREKEN
20 EGE KÖYÜ BOGOTA’NIN
DUVAR RESİMLERİ
CARTAGENA’DA
RENK TERAPİSİ HÜSEYİN ÇETİNKAYA
KENDİNİZİ YENİLEMENİZ LAZIM
Garantiniz Çeşmeliler ile uzasın, keyfiniz sürsün. Yeni bir Mercedes-Benz sahibi olan herkes, kilometre sınırı olmadan 4 yıl garantiden ücretsiz yararlanıyor. Dilerse %20’ye varan indirim avantajıyla garanti süresini 5 yıla tamamlıyor. Siz de garanti sürenizi şimdiden uzatın, kârlı çıkın.
Çeşmeliler
Çeşmeliler Koll.Şti. Halil İbrahim Deniz ve Ortakları Mercedes-Benz Türk A.Ş. Yetkili Servisi Akçeşme Mah. Menderes Bulvarı No: 146 Merkezefendi, Denizli Telefon 0258 371 78 78 Faks 0258 371 31 04
www.mercedes-benz.com.tr
DENİZLİ‛DEKİ DOĞUM ODASI | DOĞUM GÜNÜ NİŞAN | SÜNNET | KINA | DÜĞÜN
ORGANİZASYONLARINIZDA
YENİ ADRESİNİZ !
ÇAMLIK MAĞAZASI Mehmetçik Mah. Çamlık Cd. No:13 Tel: 0258 211 21 42
ÇINAR MAĞAZASI Sırakapılar Mah. Mimar Sinan Cad. No:8 Tel: 0258 261 3363
Ă–zgĂźr Oto, açĹlÄąĹ&#x;a Ăśzel avantajlarla Audi tutkunlarÄąnÄą bekliyor. 31 AralÄąk’a kadar Audi’nizi Ă–zgĂźr Oto’ya getirin, iĹ&#x;çilikte %50 indirimi kaçĹrmayÄąn!
Ă–zgĂźr Oto .FOEFSFT #VMWBSĂŽ /P ( N Ă&#x;mBZ / Denizli Tel: (258) 371 39 99 Ă–zgĂźr Oto bir DoÄ&#x;uĹ&#x; Otomotiv Servis ve Tic. A.Ĺž. yetkili servisidir.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
EDİTÖRDEN…
HÜZÜNLÜ HAZİRAN
Y
ine Temmuz, yine bir yaz sayısı var elinizde. Yaz sayıları hep daha bir renkli, daha bir neşeli oluyor sanki. Heyecana hazırlıyoruz. Ama bu sayıda ekip olarak biraz buruğuz. Haziran ayı yaprak dökümü gibi geçti. Kazım Arslan, Esat Sivri ve Ali
ipek. Bir an önce bitsin istedim Haziranın. Hepsi birbirinden değerli Denizlimize sayısız hizmetler vermiş önemli şahsiyetler.
4
Her sayımızda Still Life verdikleri röportajlarıyla kapağımızda birbirinden değerli konuklar, sanatçılar, yöreler, sosyal sorumluluk projeleri vs. oldu oluyor. Ama bu sefer ki kapak konuğumuz ani ve zamansız ölümü ile içimizi derinden yaralayan Sayın, CHP Denizli Millet Vekili Kazım Arslan. Çünkü ona seçimlerden sonra bir röportaj sözüm vardı. Seçimler bitsin mutlu huzurlu bir şekilde güzel güzel yapalım röportajımızı demişti. Ben sözümü tutuyorum ama ne yazık ki o bana verdiği sözü istemsizce tutamadı. Kendisi ile tanışmam uzun yıllara dayanır. Heybetli görüntüsü, nazik
Binnur OLCAYTÜRKAN @binnur. olcayturkan
ve kibar tavırları ile dikkat çekerdi. Kendini siyasete adamış, hep bir duruşu olmuş başladığı yolda hep devam etmiş tavrını hiç bozmamıştı. Honaz’da yenilenen seçimlerde canla başla çalışmış ve emeklerinin karşılığını almıştı ve tebrik etmek için aradığımda her şey daha güzel olacak demişti. Ama ne yazık ki bu sevinci yaşamaya ömrü vefa etmedi. Ama eminim yukarılardan bir yerden görüyor ve çok mutlu… Ölümü ile bizi derinden üzdü. SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ SAYIN VEKİLİM. IŞIKLAR İÇİNDE UYU…
İÇİNDEKİLER
İKİ AYLIK YEREL SÜRELİ YAYIN YIL: 5 SAYI:27 TEMMUZ- AĞUSTOS 2019
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
İmtiyaz Sahibi Binnur OLCAYTÜRKAN
6
10 MELİSA NAİL BEAUTY’DAN MUHTEŞEM AÇILIŞ
14 ADET (REGL) DÖNEMİ PSİKOLOJİSİ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burak KUTLUĞ Editör Binnur OLCAYTÜRKAN Pazarlama Burak KUTLUĞ Katkıda Bulunanlar Cemal Ataman Abdil Yaşaroğlu Emrah Varol Psikolojik Danışman Kemal Tuncer Ümit Bilgiç Mimar Halit Coza Diş Hekimi Hamdi Özdemir Nilüfer Bayrak Didem Saraçel Savaş Ünlü Mehmet Selçuk
18 GÖKOVA BİSİKLET FESTİVALİ
Hukuk Danışmanı Av. Evrim BAŞEREN Kapak ve Sayfa Tasarım Burak KUTLUĞ Adres İstiklal Mah. 1170 Sk. No:18 D:2 DENİZLİ Telefon: 0 545 767 05 47
BASIM YERİ Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - IZMIR Tel: 0232 433 61 33 www. gulermat. com
20 DÜŞLE GERÇEK ARASINDA
26 DENİZLİ MÜSİKİ DERNEĞİ’NDEN BAHAR KONSERİ
Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Köşe yazılarının sorumluluğu yazarına aittir.
30
Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
DENİZLİ TİCARET ODASI’NDAN HAZİRAN’DA 5 EĞİTİM
37
44
38 DÜNYA’DAN BİR KAZIM ARSLAN GEÇTİ
BOGOTA’NIN DUVAR RESİMLERİ
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
DENİB AKADEMİ’DEN KURUMSAL İMAJ YÖNETİMİ EĞİTİMİ
7
46 HÜSEYİN ÇETİNKAYA “KENDİNİZİ YENİLEMENİZ LAZIM”
52 CARTAGENA’DA RENK TERAPİSİ
50 DR. HAKAN TÜRKOĞLU EN BÜYÜK KABUSUMUZ: YAŞLANMA
54 MUTLAKA HAVASINI SOLUMANIZ GEREKEN: 20 EGE KÖYÜ
62 UNUTULMAZ ESERLERİN SAHİBİ: SABAHATTİN ALİ M AY I S - HA Z İ R A N 2 0 1 9
UZMAN YAŞAM KOÇLARI, UZMAN DIYETISYEN, UZMAN ANTRENÖRLER EŞLIĞINDE KENDINI BAŞTAN YARAT!
“gel bizimle koş” Kick Box birebir özel ders
DİYET KAFE
REFORMER
HİJYENİK VE GÜVENLİ ORTAM
0 507 221 09 29 0 258 212 02 03 MEHMETÇİK MH. ÇAMLIK BULVARI NO24/A KOLOĞLU VİLLALARI / DENİZLİ Greenngym
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
10
MELİSA NAİL BEAUTY STUDIO’DAN
M
MUHTEŞEM AÇILIŞ
elisa Nail Beauty Studio görkemli bir kokteyl ile hizmete açıldı. Çok sayıda davetlinin katıldığı kokteylde açılış kurdelasını işletme sahibi Yulia Düzgören ile DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan kesti. Denizli’nin en gözde mekanlarının bulunduğu Çamlık’ta yer alan Melisa Nail Beauty Studio, hizmet kalitesi ve deneyimli personeliyle, güzelliğine düşkün kadınlar için pek çok hizmet verecek. RUS KADINLARININ GÜZELLİK SIRLARINI PAYLAŞMAK İSTİYORUZ İşletme sahibi Yulia Düzgören iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Uzun yıllar Türkiye’de tekstil alanında yöneticilik yapan Düzgören, güzellik sektörüne adım atarak Melisa Nail Beauty Studio’yu faaliyete geçirdi. Çok sayıda davetlinin katıldığı kokteylde konuşan Yulia Düzgören özellikle Rusya’da eğitim almış güzellik uzmanlarını bünyelerine kattıklarını belirtti. Düzgören, Rus kadınlarının güzellik sırlarını Türk kadınları ile paylaşmak istiyoruz dedi.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
GÜZELLİĞİNE ÖNEM VERENLERİN ADRESİ Yulia Düzgören, açılışta yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Güzellik merkezimizde makineli kuru kombi manikür ve pedikür, klasik manikür ve kalıcı oje uygulaması, ipek kirpik, keratin bakımlı lifting kirpik, keratin bakımlı botox kirpik, kaş şekillendirme ve boyama, ağda, her kadının hayali olan ten makyajı olmadan ışıldayan ciltlerin anahtarını sunan BB Glow uygulaması, Anti-Aging Therapy, Led Anti-Aging Lifting Therapy ile cilt bakımından anti selülit terapisine kadar bir çok hizmeti sunmaktayız. Güzelliğine önem veren tüm bayanları merkezimize bekliyoruz.”
Cemal Ataman ŞÜKRAN... abrikamızdan emekli Hikmet Dildar vefat etmiştir. Cenazesi yarın ..... camisinden öğle namazını müteakiben kaldırılacaktır...” Fabrikanın sayfasında gördüğü bu duyuru onu ta eskilere götürdü. Hikmet ağabey, okula başladığında “kalemi sağ eline al” diye sol eline vuranlardandı. Yani çok yakın bir komşu ağabeydi. O zamanlar sol elle yazmaya izin verilmezdi. Belki de ondandı yazısının kötülüğü. Solakken sağ elle yazmaktan.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
F
12
Uzak bir şehir sayılmazdı. Doğup, büyüdüğü, Hikmet ağabeyin vefat ettiği şehir. Gitmeli miydi? Evet, evet gitmeliydi. Hem belki Şükran’ı da görürdü. Şükran gittiğinde lisede bile değildi henüz. Ne yapacaklarını, nasıl kurtulacaklarını bilememişlerdi. Kara Baba. Şürkan’ın Kara Babası. Bağnazlık, yobazlık abidesiydi adam. Çalıştığı kurumdan bile kovdurtmuştu kendini. Şükran’ı ve Şerife ablayı iki kardeşe gelin ediyordu. İzmir gibi aydınlık bir kente ama nereden bulduysa kendisi gibi kara adamlara. İlkokulda dördüncü sınıftan beşinci sınıfa geçmişlerdi. Okulun ilk günü çok sevdikleri öğretmenleri yakın bir okula tayin edildiğini söylerken hem kendisi ağlamış hem onları ağlatmıştı. O gittikten sonra daha ağlamaları geçmeden altı arkadaşıyla birlikte öteki sınıfa gönderilmişlerdi. Yeni öğretmen sürekli ağlamalarına sinirlenmiş, öğretmenimizden ayrıldık, arkadaşlarımızdan ayrıldık diyenleri eski sınıfa göndermişti. Sıra kendisine geldiğinde yan sıradaki komşu kızı Şükran: “Gitme” demişti. Öğretmenin: “Sınıfına gidecek misin?” sorusuna “Hayır” demişti. O an sanki hepsinin kalbini kazandığı an olmuştu. Şükran kara saçlı, esmer tenli ama dünyaya koyu yeşil gözleriyle bakan çok güzel bir kızdı. Uzun saçlarını ikiye ayırıp örerdi. Siyah önlüğü güneşten kırlışmışsa da her zaman temizdi. Şehirler arası otobüste iki numaralı koltukta giderken otobüsün radyosundan T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
bir kadın sesi bütün içtenliğiyle “anlamazdın anlamazdın” şarkısını söylüyor. Sanki Şürkan sesleniyordu. Gerçekten anlamamıştı o ilgiyi, o sevgiyi yıllarca. Okul yılı boyunca Şükran hep onu savunmuş, hep onun yanında olmuştu. Hatta bir keresinde bir kızla dövüşe bile girmişti. Babası onu ortaokula göndermedi. Annemin, babamın ikna çabası; öğretmenimizin ziyareti, ricası etkilemedi kara babayı. Şükran hergün bizim eve gelirdi. Terzilik yapan anneme yardım ederdi. Annemler evde yokken de gelirdi. Ben, dışarı çıkıyorum derdim. Çıkardık. Bir gün: “arkadaş olalım” deyince “biz zaten arkadaşız” dedim. Gerçekten Şükran arkadaşımdı benim. Bir gün Şürkan ağlayarak eve geldi. –“Beni ve ablamı evlendiriyorlar. Ben istemiyorum” dedi. Gözyaşlarıyla ıslanmış yeşil gözlerinde acı ve umutsuzluk vardı. Yüreğimde bir kızı hissettim o an. Şükran gidiyordu. İlk defa sarılıp ağladık. O an hiç aklımdan çıkmadı. Ne zaman Şükran’ı düşünsem o an gözümün önene gelir. Tanrı, çaresizliğin fotoğrafını çekiyordu sanki. Ben, hiçbir şeyi olmayan bir öğrenci. O, elinden bir şey gelmeyen, kaderiyle savaşamayan bir kız. Günümüz yasalarına göre cezalandırılması gereken bir kara babanın kara kaderli kızı. Şükran gelinliğini bizim evde giydi. O zamanlar şimdiki gibi her sokak başında kuaför yoktu. Kara babanın gelin saçı ile ilgisi ve harcanacak parası da yoktu. Annem kuaförlük yapıp şekillendirdi Şükran’ın saçını. Şükran’la bizim evde vedalaştık. “Hoşçakal” dedi. Elimi sıktı, gözlerimi ve dünyamı yeşile boyadı otuz saniyeliğine. Hem de gözyaşından sırılsıklam bir yeşile. Onu bir daha göremedim. Otobüsten inince, sözü edilen camiyi buldum. Vakit erkendi. Kahvehanede beklemeye karar verdim. Düşününce evin yakınlarda olabileceğini, kahvehanede birilerinin bilebileceğini tahmin ettim. Gerçekten bilenler vardı. Çok uzak değildi. Evin karşına bir taziye çadırı kurulmuş; doğru oraya yöneldim. İbrahim ağabey oradaymış. Çok yaşlanmış. Beni
tanımadı önce. Kendimden, anne babamdan söz edince hatırladı. Onun küçüğü Ahmet ağabey oralardaymış. Osman ağabey vefat etmiş. Kemal ağabey alzheimer olmuş. Şerife abla hastaymış. Fatma gelmiş, buralardaymış. Fatma en küçükleriydi. Sonra evin önüne gittim. Yengeye baş sağlığı diledim. O da tanımadı beni. Aslında ben de sokakta görsem tanıyamazdım. Annemi söyleyince hatırladı. Annem, babamla ilgili güzel sözler söyledi. Cenaze arabası geldi. Evin önünde dualar okundu. Helallikler verildi. Camiye yürüyerek gittim ben. Cami önünde beklerken bir hanımın ismimi söylediğini, burada olup olmadığımı sorduğunu gördüm. “Benim” dedim. Fatma’ymış. Yaşlanmış, hastaymış, dizleri tutmuyormuş, fazla ayakta duramıyormuş. Teşekkür etti. Beni gördüğüne sevindiğini söyledi. Hiç kimse Şükran’dan söz etmiyordu, Şükran’ın adı anılmıyordu. Ölmüşmüydü yoksa? Sordum: “Şükran ne yapıyor? Nasıl, neden gelmedi?” Şükran, dedi İsviçre’de. Onlar FETÖ’ye bulaşmışlardı. İsviçre’ye kaçtılar. Enişte bulaştı. Ablamın şuçu yok ama o da gitti işte. Şükran’ın bir yerlerde nefes alıp verişine sevindim ama başına gelenlere de üzüldüm. Sonra mezarlık görevimizi yaptık. Vedalaştım oradakilerle. Fabrikanın sayfasında İbrahim Dildar’ın vefat haberini gördüm geçenlerde. Gitmeye güç hissetmedim kendimde. Nasılsa Şükran da gelemeyecekti. Şükran İsviçre’deydi. Kara babanın bulduğu kara adamlar Şükran’ı da FETÖ’ye bulaştırmışlardı. Şükran’ı bir daha hiç göremeyecektim.
YILDIZ A SİGORT
4 /2 7 DA
NIZ I N YA
HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK!
Bireysel sağlık sigortası ile sizin ve ailenizin karşılaşacağı kaza veya hastalıkların yurtiçinde yada yurtdışında tedavisi için gereken masrafları karşılamaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında anlaşmalı sağlık kuruluşlarımızda gerçekleşecek teminat kapsamındaki sağlık harcamalarınız sizin yerinize sağlık sigortanız tarafından doğrudan ödenmektedir. SAĞLIK SİGORTASI’NDAN YARARLANMANIZ İÇİN YILDIZ SİGORTA 7/24 YANINIZDA...
Sırakapılar Mh. 1583 Sk. Hikmet Bey İş Merkezi No: 28 K:2 D:9 DENİZLİ
Tel: 0258 265 99 61 Faks: 0258 241 66 08 info@yildizsigorta.com | www.yildizsigorta.com
FATMA KURT
PSİKOLOJİ
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG
ÖZGEÇMİŞ 1992 yılında doğdu. 2015 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi. 2018 yılında Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümünde “Üniversite Öğrencilerinde Akıllı Telefon Kullanım Bozukluğu ve Çocukluk Çağı Travması ve Dürtüsellik İlişkisi” üzerine tez çalışmasını tamamladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı olan Denizli Pamukkale Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğünde KİOÇ (Korunmaya İhtiyacı Olan Çocuklar)
kapsamında Nisan 2016’da görevine başlayarak; madde kullanan, cinsel istismara uğrayan, intihara teşebbüs eden, suça sürüklenen çocuklar hakkında sosyal inceleme ve raporlama alanında görev aldı. Temmuz 2018’de görevinden ayrılarak Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Doktor Figen ŞEN KÖSEM’in muayenehanesinde danışan kabulüne devam etmektedir. Çalışma alanları arasında Çocuk-Ergen-Yetişkin-Aile Psikolojisi ve Havacılık Psikolojisi üzerine aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
ADET (REGL) DÖNEMİ PSİKOLOJİSİ 14
EGL DÖNEMİ NEDİR ? Halk arasında adet dönemi aybaşı - renklenme şeklinde adlandırılır. Potansiyel bir gebelik için her ay düzenli olarak gerçekleşir ve 3-7 gün arasında adet kanaması yaşanmaktadır.
R
Regl Döneminde Duygusal ve Davranışsal Değişimler Nelerdir ? • Depresif duygu durum-Duyguların aniden değişmesi • Sinirlilik • Öfke kontrolsüzlüğü • Hassasiyet ve alınganlık
M AY I S - HA Z İ R A N 2 0 1 9
• Ağlama • Gerginlik • Kendisini beğenmeme • Tatlı krizine girme • Uyku isteğinde artış ya da azalma • Sabırsızlık • İlgi isteğinde artış • İştahsızlık ya da iştahta artış • Enerji yoksunluğu, sürekli bitkin hissetme • Aktivitelerden zevk alamama • Ciltte akne oluşumu • İshal-kabızlık • Bulantı-kusma • Yalnız kalma hissi
• Cinsel istekte değişim • Baş ağrısı • Terleme, kilo ve ödem alımı, aşırı şişkinlik ve göğüslerde hassasiyet, karın ağrısı ve bedensel ağrıların oluşması Yukarıda sıralanan belirtilerin birçoğu her kadının regl döneminde karşılaştığı maddeler arasındadır. Bu belirtiler kişinin yaşamını olumsuz anlamda etkilemeye başladıysa ve gündelik işlevselliğini bozucu bir yapıdaysa öncelikli olarak bir jinekolojik muayene ve sonrasında sürece bağlı olarak bir uzmandan psikolojik destek alarak süreci kontrollü bir şekilde sürdürebilir.
ADET DÖNEMİNDE KADINLARA TAVSİYELER • Ilık bir duş alma (gün aşırı yapılması sonucunda genital temizliğimize de dikkat ederek aynı zamanda fiziksel bir rahatlama açısından önemli) • Spor ve fiziksel aktiviteler (stresten uzak tutar) • Doğada yürüyüş (ağır egzersizlerden kaçınmalıyız) • Kafeinli ve gazlı içeceklerden uzak durma (düzenli bir uyku için önemli) • Beslenmemize dikkat • Ödeme neden olabilecek yiyecek ve içeceklerden uzak durmalıyız • Aşırı yağlı besinlerden uzak kalmalıyız • Kendimize bol bol zaman ayırmalıyız • Bu dönemde yaşadığımız hassasiyeti eşimizle, partnerimizle ya da çevremizdeki diyalog içerisinde olduğumuz kişilerle paylaşmamızda büyük fayda vardır. Ancak yaşadığımız hassasiyet ve değişimleri bahane kılarak çevremizdeki ilişkilerimizi zedeleyici
tutum ve davranışlardan kaçınmalıyız. • Bu dönemde kendimizi davranış ve duygu-durum yönünde kontrol etmekte güçlük yaşıyorsak psikolojik destek alabiliriz. • Jinekolojik muayenemizi ihmal etmemeliyiz. EŞLERE ÖNERİLER • Eşinizin değişen duygu durumunu dikkate alarak fiziksel anlamdaki değişimlerine yönelik espri yapmak ve alaycı bir tutum sergilemekten kaçınmalıyız. Bu süreçte hassasiyet ve alınganlığın yoğun olması sebebiyle çiftler arasında iletişimi engelleyici durumlar ortaya çıkabilir. • Eşinizle birlikte hoşlandığınız ortak aktiviteleri eyleme dökmekte bu dönemde eşinizin kendisini daha iyi hissetmesini sağlamakla beraber aynı zamanda sizden ilgi görmesi de süreç içerisinde yararlı olabilir. • Ev içerisinde ortak alanlarda eşinize yardımcı olabilirsiniz bu sayede iş bölümü paylaşılabilir. • Regl dönemindeki olumsuz psikoloji kadınları yalnızlaştırır. Bu dönemde onlara sağlayacağınız destek ve yardım kendilerini daha iyi hissetmede geçen süreç içerisinde büyük önem taşımaktadır. • Erkekler bu dönemde eşlerinin hormon seviyelerinde olan değişikliklerden dolayı bu süreci bu kadar zorlu yaşadıklarını bilmeli ve bu konuda onlara destek olarak en büyük motivasyonu sağlayabilirler.
15
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG FATMA KURT ÇOCUK - ERGEN - YETİŞKİN - AİLE
PSİKOLOJİSİ
TEL: 0544 207 58 06
Web: www,fatmakurt.net E-mail: psk.fatmakurt.gmail.com Ziya Tıkıroğlu Cad. Servergazi Konutları Teras Park Yanı No:83 Yenişehir / DENİZLİ
2019 MUĞLA BELEDİYESİ KARİKATÜR YARIŞMASI
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
S AVA Ş Ü N L Ü
16
uğla ülkemizin turizm merkezi… Sakin, huzurlu, insanı çeken albenisiyle yaşanılır kentlerimizden biri olmuştur. Kendine özgü kültürü, konuşması, yeme içme kültürü insanı mutlu eder niteliktedir. Okumuş, kültürlü insanlar kentidir.
M
Kentin yönetimi uzun yıllardır emin ellerdedir. Kent dokusunu korumak için büyük çalışmalar yapılmaktadır. Çok katlılığa izin yoktur. Çevre korunması her zaman ön plandadır. Kente girdiğinizde bu özellikler hemen dikkatinizi çekecektir. Üniversitede okumak isteyen öğrenciler için de bir çekim merkezi olmaktadır sakinliği, sessizliği, kolay ulaşımı, bolluğuyla. Muğla’nın ilçelerinin her biri birer dünya kentidir. Turizmin gözbebeğidir hepsi de. Ülkemizde olsun, dünyada olsun turizm yerleri birer yıldız gibi parlamaktadır. Bu şirin, nadide kentin yıllardır değişmez bir Belediye Başkanı vardır, Osman Gürün. Ünlü bir hekimdir. Kendisine emanet edilen kentine de bir hekim tizliği, hassalığıyla gözü gibi üzerine titremektedir. Osman Gürün halk adamıdır. Ben başkanım diye kasım kasım kasılanlardan değil, halktan kopmamış, kopamamış elinin değdiği yerlere güller
diken bir yöneticidir. Mizahi konuşmaları, yörenin kendine özgü ağzıyla olayları anlatması, geçmişteki anıları size saatlerce dinletir kendini. Sıkılmak şöyle dursun mutlu olursunuz. En sıkıntılı halinizde bile tedavi olarak ayrılırsınız yanından, serde hekimlik var ya… İnsanı bir kez görsün, sizinle otursun, unutması olacak şey değildir. Bizler sanat sevdalıları 4 yıldır karikatür yarışmaları yapıyoruz bu güzel başkanımızla. Her yıl Mayıs ayının son haftası seçici kurul toplanıp en güzellerini seçmeye özen gösteriyoruz. Çok keyifli geçen birkaç gün masalsı olayları yaşatıyor seçici kurul üyelerine. Başkanımız Osman Gürün, Muğla’daysa kesinlikle yalnız bırakmıyor bizleri. Kültür bölümünün yorulmaz savaşçısı, kültürlü, birikimli, öz Muğlalı Ahsen Turan kardeşimiz her zaman yanımızda oluyor.
YARIŞMA SONUNDA YAPTĞIMIZ GEL DE YATMA POZU
Sanata, mizaha, özellikle de karikatür sanatına katkı sağlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Yeni çizerler çıkartmanın güzelliği neye değişilir ki, genç, çocuk çizerler
aldıkları ödüllerle kendilerine yol çiziyorlar. Sanatın engebeli yolunda ilerlemeye Muğla’dan başlıyorlar. Seçici kurulumuz ülkemizin yüz akı kişilerden oluşuyor. Gırgır dergisinin usta çizeri Şevket Yalaz, yine alanında usta çizerler Mehmet Selçuk, Abdülkadir Uslu, Sait Munzur, mizah yazarı Savaş Ünlü, ünü sınırlarımızı aşmış öğretim üyesi akademisyen Gürbüz Doğan Ekşioğlu… Yüzlerce karikatür içinde kılı kırk yararak seçimi yapıyoruz. Şimdiye dek tek bir eleştiri almadık. Çünkü haksızlık yapılmadı, yapmadık. Bize ters bir şey, hak eden kazanmalıdır…
ESERLERİ İNCELERKEN M A RT- N İ S A N 2 0 1 9
Muğla Büyükşehir Belediyesi de onca yorgunluğumuzu Akyaka’da tekne turu yaptırarak gidermeye çalıştı. Bizleri her gittiğimizde bağrına basan Belediye Başkanımız Osman Gürün ve belediye çalışanlarına bin teşekkür az gelir… Gelecek yıl uluslar arası yapılacak yarışma, dünyaya açılmak da çok önemli bence…
DİDEM SARACEL KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
18
GÖKOVA BİSİKLET FESTİVALİ enizli’den yola çıkmamız saat altıyı bulmuştu. Demet’i sürücü koltuğuna oturttuktan sonra ben yan koltuğa otururken Esra ise tıka basa dolu olan arka koltuğa yerleşti. Demet’in araba alabileceği kadar eşyayı almıştı. Bisiklet taşıyıcısını son anda değiştirip yerine Amerikan malı bir taşıyıcı aldıktan sonra bisikletleri arabanın arkasına yerleştirmek zor olmadı. Yorgunluğumuza rağmen tüm neşemizle eşsiz yolculuğumuz başlamıştı. Araba Bodrum’a doğru yol alırken çalan müziğin tatlı temposuna bizler de ayak uydurmuştuk. Sekiz gün önce Uluslararası Arena Aquamasters Marmaris Açık Su Yüzme Yarışları’ndan dördüncülükle döndükten sonra şimdi de Carraro’nun sponsorluğunu yaptığı Gökova Bisiklet Festivali için Bodrum’un yolunu tutmuştum. 261 km’lik Bodrum, Datça, Marmaris, Akyaka, Ören, Akbük, Mazı Köyü, Yalıçiftlik parkurunu tamamlayıp turun başlama noktası olan Bodrum, Zetaş Kamping’e ulaşacaktık. Beş gün sürecek olan bu turda eşyalarımız kamyonla taşınıp bir sonraki kamp noktasına getirilecekti. Açıkcası her gün yaklaşık 55 km yol gittikten sonra kamp yerine ulaşıp çadır ve eşyalarımın bulunduğu çuvalı bulup, kamp alanına taşıyıp, çadırı kurup gece de o kurduğum çadıra girip uyuyup, sabah saat 7’de kalkıp, giyinip, kurdu-
D
M AY I S - HA Z İ R A N 2 0 1 9
ğum çadırı ve eşyaları toplayıp araca teslim edip, kahvaltının ardınıdan bir sonraki kamp noktasına ulaşmak için tekrar bir 55 km yol sürüp aynı işlemleri orada tekrar nasıl yapabileceğimi hiç bilmiyordum. Etrafımdaki insanların benim hayatımın sıra dışı bir yanı olduğunu söyledikleri zaman bunu anlamakta zorlanıyorum. Bana son derece sıradan gibi gelen bu yaşadıklarım belki de çılgıncaydı. Bu içsel hesaplaşmalarla geçen araba yolculuğu sonunda gece saat onbir gibi turun başlangıç noktası olan Bodrum Zetaş Kamping’e ulaştık. Bizi o saatte kamp ateşinin sönmeye yüz tutmuş alevleri arasından tatlı bir meltem gibi kulaklarımıza gelen gitarın sesi karşıladı. Karanlığın içerisinde bir grup toplanmıştı. Ara sıra kesilen gitarın sesini mırıltılar dolduruyor derken ağır ağır yeni bir melodi karanlığın tek hakimi gibi artan bir ritimle etrafı yine etkisi altına alıyordu. İşte tam o zaman bir çoşku içimi kapladı; “Her şey çok güzel olacak” dedim.
Bu serüven bisikletçi arkadaşlarla toplandığımız Denizli Bıg Chefs restoranında başladı. Demet, 13. Gökova Bisiklet Festivali’nden bahsedince içimden bu festivale katılmak için büyük bir istek duydum. Demet de “Siz yaparsınız” diye beni yüreklendirince daha orada hemen internet üzerinden ön kayıt yaptırıverdim. Sonrası işte buradaydım. Benim kadar atak olamayan Esra’ysa kendine düşünme zamanı ayırsa da sonuçta o da buradaydı. O gece kamp kurmayıp Demet’in ailesinin Bodrumda’ki yazlık evlerinde kalmanın bizim için daha iyi olacağını önceden konuşup karar vermiştik. Hiç vakit geçirmeden Demetler’in Bodrum’daki yazlıklarına hareket ettik. Demet, elindeki anahtarı karanlıktan dolayı zorlukla gördüğü kapının kilidine sokup evlerinin kapısını açınca koca bir kışı geçirmiş evden tertemiz sabun kokusu geldi. Annesi evden ayrılmadan önce her şeyi yıkayıp ütülemiş ve gelecek yaz için hazırlanmıştı. O gece güzel bir uyku uyuduktan sonra sabahın
nün ardından kamp alanına ulaştık, neyse ki gece, günün sıcağına meydan okurcasına serindi. Akyaka’da harika bir akşam yemeği bizleri bekliyordu. Yemekten sonra kendimizi çadırlara attık. Ben kendi adıma baygınlıkla uyku arasındaki bir halde geceyi geçirip gözlerimi sabahın pırıl pırıl günene açarken burnuma mis gibi çam ağaçlarının kokusu geliyordu. Kahvaltılarımızı kuşların, denizin, ormanın ve muhteşem gökyüzünün eşliğinde yaptık ve yine yollara koyulduk. Akyaka’dan, Akbük’e bisikletle gelmek sanıyorum hayatımdaki en muhteşem şeylerden biriydi. Yolda bir ara çıldırdım ve bağırdım “Tanrım burası nasıl bir ülke, cennete mi geldim?” Bu ülkenin kıymetini bilmiyoruz. Onu görmeden, kokusunu içimize çekmeden yaşayıp gidiyoruz. 250 bisikletçi ile o yollarda sürüş yapmak çok güzeldi. Kır kahvelerinde durup çay molası verip yola devam ederek Akbük’e vardık ve bizi bekleyen öğle yemeğinin ardından kendimizi bıraktığımız Akbük’ün soğuk suları çok iyi geldi. Tekrardan yola çıktığımızda ise korkunç rampalar bizi bekliyordu. Tabiat ise muhteşemdi. Rengarenk papatyalar, gelincikler, sarılar, maviler, morlar ve kuşların civelek sesleriyle birlikte kelebeklerin yunus balıkları gibi sizi izlediklerine sanıyorum ancak o anları yaşayarak inanabilirsiniz. Ter içinde Ören’e vardığımda kendimi serin sulara bırakmaktan başka çare bulamadım. Yola çıktığımızdan buyana dört gün geride kalmıştı ve artık bu tempo gitgide vücudumu zorluyordu. Yemekten sonra toplaştık kendi aramızda bir çeşit veda yaptık. Tepemizde ay, etrafımızda çadırlar ve denizin ışıltısı arasında kadehlerimiz dostluk için kalktı. Geceyi erken noktalamak zorundaydık çünkü bir sonraki gün Mazı Dağı bizleri bekliyordu, esen rüzgarın sesi bana ninni gibi gelirken denizi yalayarak gelen serin hava uyku tulumumun içine iyice girmeme sebep oldu. Sabah gözümü masmavi denizin ışıltılı sularına bakarak açtım. Günlerdir bisikletin üzerindeydim, alt kısımlarımın nasır tuttuğunu söyleyebilirim. Aslında şaşılacak şekilde hergeçen gün daha güçlenmiştim ama yine de Mazı Dağı’na bisikletle çıkabilecek miydim? Çıktım,Mazı Dağı’na bisikletimle çıktım. Buna hala kendim bile inanamıyorum. Mazı Köyü’nde bizlere harika bir öğle yemeği ziyafeti çektiler. Köy kadınları tarlalarından topladıkları sebzelerden yaptıkları kızartmayı, kuru fasulye ve bulgur pilavını ikram ettiler. Mükemmeldi. Yemeklere bolca sevgi tozu eklemişlerdi. Burası aynı zamanda pekçok kişinin turdan ayrılma yeri de oldu. Bu nokta artık turun bittiğini işaret ediyordu. Gözlerimden engelleyemediğim
yaşlar dökülse de belli etmemeğe çalıştım. Festivalde emeği geçen herkesi kutluyorum. Ekip çalışması çok iyiydi. Sürüşlerde su ve gıda takviyesi vardı. Her an telefonuma yanıt ve yardım alabileceğim kişilerin bulunması açıkçası beni şaşırttı. Ve sanıyorum en büyük alkışı destek ekipleri hak ettiler. Yardıma her an hazır ekiplerin olması ayrı bir rahatlama sebebim oldu. Gökova Bisiklet Festivali ağır temposu olan bir tur ama bisiklete sevdalı kişilerin en azından bir kere bu tura mutlaka katılmalarını tavsiye ediyorum. Ben öncelikle çok sevgili eşime teşekkür ederim beni bu tura çıkma konusunda desteklemese bile engellemedi. Sonra canım babama teşekkür ederim. Bugün hayatta olmasa da “Kızım en büyük ibadet tanrının sana bahşettiği bedene iyi bakmaktır” diyerek sağlıklı yaşamı ulvi bir değer olarak hayatıma soktuğu, evine hep sağlıklı gıdalar taşıdığı ve sporun günlük hayatın bir parçası olduğuna beni inandırdığı için. Ayrıca anneciğim sana da sonsuz teşekkür ediyorum, evimizde hep sağlıklı yemekler pişirdiğin ve bu konuya çok dikkat ettiğin için. Demet, Esra sizlere eşsiz dostluğunuz için teşekkür ederim siz olmasaydınız bu tura çıkmaya cesaret edemezdim. İyi ki sizleri tanımışım. İyi ki varsınız. Son teşekkürü ise kendime ediyorum. “Yürü be ! Kim Tutar Seni” Seni Seviyorum.
M AY I S - HA Z İ R A N 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
ilk ışıkları içinde bisiklet taytlarımızı ve kıyafetlerimizi giydik, tekrar Zetaş Kamping’in yolunu tuttuk. Kamp alanına geldiğimizde tüm eşyaları bizlere verdikleri çuvallara doldurup kamyona yükledik. 250 bisiklet sevdalısı ile geçireceğimiz beş günlük tur başlıyordu. İlk olarak Bodrum tiyatrosunu ziyaret edip orada toplu bir fotoğraf çektirip ardından Gümbet’de kahvaltı yaptıktan sonra feribotla Datça’ya hareket ettik. Öğle yemeğini eski Datça’da yedikten sonra oradan Çubucak Orman Kampı’na hareket ettik. Oraya ulaştığımızda sabah eşyalarımızı yüklediğimiz araç kamp yerine gelmiş ve eşyalarımız (çuval) bizi bekliyordu. Hızla çadırımızı kurduk ve kendimizi denizin serin sularına bıraktık. Bu sayede banyomuzu da yapmış olduk. Duş alıp yıkanıp giyindik. Artık yemek için hazırdık. Denizin kenarındaki kamp alanında kendimize güzel deniz manzaralı bir masa bulduk. Herkeste bir dostluk arkadaşlık havası vardı. Türkiye’nin dört bir yerinden gelmiş bisiklet sevdalıları ve hatta yurt dışından gelen yabancı dostlarımızla birlikte yemeklerimizi yerken sohbet sürekli bir sonraki günün rotalarına kilitleniyordu. Rampalar, yokuşlar ve aşılacak dağlar sayılıyor ve önceki tecrübeler hatta yaşanılan anılar olabildiğince nüktedan bir dille anlatılırken sözcükler ağızdan ağıza geziniyordu. Bu öyle bir yaşam şekli ki sizi sadece yarının rotasına kilitlerken dertler, sıkıntılar beyninize ulaşamıyor, sizi kemiremiyorlar. Bir masanın etrafında şirket yöneticileri, akademisyenler, ünlü sanatçılar, öğretmenler, memurler, işçiler... her sınıftan ve yaştan insanların biraraya gelerek dostluk kurabilecekleri bir dünya sunuyor size spor. Henüz gün karanlığa dönmeden kamp alanını kucaklamış denizin sahiline baktığımda gördüğüm muhteşem manzarayı size anlatamam. Kamp alanına yayılmış rengarenk çadırlar sanki bir çiçek tarlasını andırıyordu. Bu silüet yerini bir süre sonra karanlığa bıraktı. Sabahı biz karşıladık. Gökyüzünün bu halini unutalı çok olmuştu. Kendime inanamıyordum, son derece hızlı ve seri hareketlerle çadırımı ve eşyalarımı toplayıp yola çıkmaya hazırdım. Rotamız ise Asparan üzerinden İçmeler ve Marmaris oldu. Öğle yemeğimizi Marmaris’de yedik. Sadece sekiz gün önce yüzdüğüm yerlere bu sefer dağların tepelerinden aşarak gelmiştim. Sahilin bir yerinde durup engin maviliklere bir de geçip geldiğim tepelere baktım ve içimden “Hayat bu” dedim. Marmaris’de güzel bir öğle yemeğinin ardından öğlen sıcağının tüm şiddetini tepemizde hissederek Akyaka’daki Orman Kampı’na bisikletlerimizi sürdük. Zor ve yakıcı gü-
19
DÜŞLE GERÇEK ARASINDA KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
özlerinde boş bir ifade, hiçbir şey söylemeden, hiç hareket etmeden, öylece denize bakıyordu. Buraya birlikte gelmişler, çok güzel anlar geçirmişler ve tekrar buraya gelmek için plan yapmışlardı. Orda o kadar mutlulardı ki; o anları düşündükçe gözleri dolu dolu oluyordu. Gözlerinden akmasın diye tuttuğu gözyaşlarını, akarsa bir daha durduramayacağının farkındalığı ile kendini sıkıyordu. Ne kadar sıksa da gözyaşları son engeli de aşmıştı... Herkesin neşe ile sevinçle karşıladığı yaz gelip çatmıştı. Aslında yaz
20
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
en sevdiği mevsimdi. Yaz ayları onun kendini yenilediği, yepyeni umutlar, hayaller taşıdığı yalnız olsa bile keyif aldığı mevsimlerdendi. Yaz, bahar ayları doğa için de böyle değil miydi? Oysa iki sene önce yaz güzel başlamıştı onun için. Belki de hayatının en zor kararlarını vermek zorunda kalmış ama mutlu olacağına inanmıştı. Oldu da. İlk defa bu kadar mutlu olmuştu. Her şey çok güzel gidiyordu ama ne yazık ki hüzünler yumağı içinde yaşadığı sürece hiçbir değişiklik insanın yeni umutlara yelken açmasına yetmiyordu. Bazı şeyleri erken ya-
kalamak gerekiyordu çünkü. Geç gelen mutluluk kısa süreli oluyor ne yazık ki. Gittiği her yerde ondan bir parça buluyor, dinlediği her şarkıda onu hatırlıyordu. Gitse bile sevdiği şarkılar kulaklarındaydı. Hiç ummadığı bir yerde kulağına ilişiveriyordu. Kaçmak yoktu onlardan. Bu parçalar zaman boşluklarında asılı kalıp, kimi anlarda çakışıyor, hüzün, karmaşa, çözülememiş yarım kalmış bir bulmaca gibi karşısına çıkıyordu her defasında. Oysa atılan her adım uzaklaşmak için değil miydi geçmişten? Artık
bir kez baktı. Ve işte tam da o esnada bir şarkı kulağında yankılanmaya başlamıştı. Radyodan bilmem ne FM kanalından geliyordu bu şarkı. Derin bir ah çekti, kimselere duyurmadan. Kurtuluş yoktu belleğine işleyen şarkılardan... “ Falımızda hasret var, ayrılık var demedin mi? Anlamazdın, anlamazdın, kadere de inanmazdın. Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın ?” Birden içi buz gibi olmuştu ama onu üşüten karlı dağların soğuğu, esen buz kesen fırtınalar değil yaşadıklarıydı. Kar yağıyordu inceden düşlerinin, masmavi umutlarının üstüne.Deli gibi yaşanan o aşk, senden asla ayrılmayacağını düşündüğün o adam, gün gelip de bakıyorsun ki bir anda her şeyden korkup kenara çekilivermiş. Yaşananlar hiç yaşanmamış ve senden asla ayrılmayacağını düşünürken her şeyin bir yalan olduğunu öğrenmek oldukça acıydı. Evet artık
her şeyi arkada bırakacaktı. İşte o an belleğinde oluşan cümleler kulaklarında yankılandı: Her şeye güven, insana güvenme. Kurda, kuşa, yılana çiyana güven, insana mı? Güldürme beni… Midas’ın kulakları öyküsünü anımsadı. Bıraksa kendini çağıldayarak akan su gibi devamı gelecekti. Akan su gibi devamı gelecekti. Geçmişte tüm yaşananları, anıları önüne katıp götürecekti. Kararsız kaldı bir süre; bırakayım her şeyi alsın götürsün. “Hayır olmaz, yapamam” dedi. Bazen özeleştiri gerekir yaşamda… Onun için sakladı anılarını. Aklına gelen bir söz biraz önceki hüznünü dağıtıverdi. “Hayat, sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir.” Öyle ya, neler planlamış, neler istemişti ama onlar olsun diye çabalarken kendini buluverdiği sahiller hep uzak köşelerdi. Bir sabah uyanıp her şeyin düzeleceği o tarih hiç gelmeyecek miydi? Bir veda sahnesiydi onu bekleyen. Tüm aidiyetini ve hayallerini alıp yarına bambaşka bir şehrin sabahında uyanacaktı gelen yeni günlerde…
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
yapılacak bir şey kalmamıştı. Onunla birlikteyken her anın hatıralarını sakladığı kutuyu çıkarttı çantasından. Son kez açtı. Tüm anıları tek tek çıkarıp her birinin yaşamında bıraktığı izleri hatırladı. “Siz gerçek misiniz? Beni mi yanılttınız?” dedi. Yanaklarında yol alan son gözyaşını büyük bir hışımla parmağıyla aldı. Hıçkırığını tutarken zorlanmadı değil. Bu izlerin bazıları suya yazılmış bazıları da betona kazınmıştı. Taşa, betona kazınanlar ruhunda da derin izler bırakmıştı. Bunlar onun için çok yaralayıcıydı. Tüm anıları o kutuya koyup kapağını kapattı ve denize fırlattı. Artık her şeyi geride bırakacak, kaldığı yerden devam edecekti hayata. Bunun farkındalığı ile çantasından çıkarttığı bir mendil ile gözlerini sildi. Gözyaşları sağanağı mı yaşıyordu yine?... Yüzüne hiçbir şey olmamış, hatta normal bir gün geçirmiş gibi mutlu insan ifadesini takındı. Arabasına atladı ve oradan uzaklaşırken belki kimse ile paylaşmadığı anlarını, paylaştığı sırlarını bıraktığı banka son
21
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Köyden Amerika’ya… İlkokul
FATMA H. SUBAŞI
dördüncü sınıfa kadar köyde büyüdüm. İlk, Orta ve Lise eğitimimi Denizli’de tamamladım. Ankara Üniversitesi / Fen Fakültesi / Fizik Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Mühendis olarak yüksek gerilim kablosu üreten bir firmada Kalite Kontrol ve Kalite Güvence Müdürü olarak çalıştım. Çalışma dönemimde kendimi keşfetmeye başladım, uluslararası is yapmak isteğimin farkına vardım ve 2002 yılında dil eğitimi için İngiltere’ye gittim.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Yeni ülke, farklı insanlar, farklı yemekler... farklı kültürler öğrenmek hoşuma gitti. “bir dil, bir insan” derler, bu sözden yola çıkarak büyük bir hevesle dil eğitimine devam ederken, benim için hayat ağlarını Amerika’ya doğru örmüştü. Mermer üretimi yapan aile şirketimiz 2003 yılında beni Amerika’ya gönderdi; Şirket kurulumu ve satis&pazarlamayi sen yaparsın diyerek beni Pasifik Okyanusuna attılar, “yüzmeyi öğrenmek için denize atılmak” hikayesi gibi oldu benim hikayem. İngiltere’den sonra Amerika çok farklıydı; çok uzun süren bir uçak yolculuğu, çok büyük bir havaalanı ve bitmek bilmeyen yollar... Kısaca ÇOK BÜYÜK!!! İlk baslarda çok korktum kaybolmaktan ve kayboldum. Otobandan görünen bir kilisenin yanından ev kiraladım, fakat evi bulabilmek için iki saat evin etrafında dolaştım, ne kadar büyük olduğunu anlatmaya çalışıyorum. İlk yasadığım şehir San Diego idi. Londra dan sonra (sürekli kapalı ve yağmurlu hava) San Diego güneşli, on iki ay bahar havasında çok güzeldi. Halkı güler yüzlü, güvenilir, sadik,...
22
Şirket kurulumu için bir avukattan, vize başvurusu için başka bir avukattan yardim aldım. İnsanlar bir konuda uzman ve sadece o konuda hizmet veriyor. Daha sonra öğrendim ki şirket kurulumunu internetten yapabiliyorsunuz. Prosedür yok... her şey çok kolay, dolayısı ile insanlar paradan daha değerli olan zamanlarını boşa harcamıyor. Durum böyle olunca insanlar mutlu ve size mutlu olmanız için enerji veriyor. Evi kiraladığımda, Elektrik, Su, Gaz ve Telefon açtırmak hiçbir yere gitmeden, cep telefonu ve kredi kartı ile on beş dakika sürdü. İnanamadım!!! bu kolaylıklar beni çalışmak için heveslendirdi. Türkiye’de 2003 yılında tüm bunları açtırmak üç gün sürüyordu ki, yıl 2019 hala zaman alıyor; telefon ile açtıramıyoruz, ayrı ayrı kurumlara gitmek zorundayız. Zaman kaybı... Dokuz ay içinde; şirketin kurulması, çalışma vizesinin alınması, sipariş alınması, sipariM AY I S - HA Z İ R A N 2 0 1 9
şin müşterinin adresine teslim edilmesi tamamlandı (bir ürünün İzmir Limanı’ndan Los Angeles Limanı’na gelmesi ve gümrükten çıkması yaklaşık iki ay). Sisteme uyarsan her şey çok kolay. Ayrıca çok sabırlı olmalısınız. Sabah kahve almak için kuyruk, aksam yemek için kuyruk, özellikle Cuma ve Cumartesi aksam yemekleri için aç karnına bir buçuk saat sırada beklemek zorunda kalabilirsiniz. Sabır önemli fakat bir o kadarda çalışkan olmalısınız, sekiz saat çalışanlar hakkıyla dolu dolu çalışıyor, caniniz istediğinde cay ve sigara içemezsiniz. Herkesin sosyal sigorta numarasi var ve bu numara çok önemli; kurallara uyduğunu, yasam tarzını o numaradan takip edebilirsiniz. Sadece üç şirket kredi puanınızı kayıt ve kontrol ediyor. Nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın her şey sizin kredi puanınızı etkiliyor. Örneğin; araba kiralarken, ev kiralarken, araba alırken, ev alırken, trafik cezası aldığınızda, kaza yaptığınızda veya hastaneye gittiğinizde her şey bu numaraya kayıt oluyor. Kaç tane banka hesabınız var, kaç tane kredi kartınız var, ne kadar borcunuz var, nerede çalışıyorsunuz veya çalışmıyorsunuz... sosyal sigorta numarasında kayıtlı. Bu sistem, kuralların uyulmasını ve güvenirliliği sağlıyor. Bir şey için başvurduğunuzda numaranızı veriyorsunuz ve size beş dakika içinde olumlu veya olumsuz cevap veriyorlar. Uzun sureli istediğiniz iste başarılı olmak istiyorsanız; dürüst, sabırlı, disiplinli, çalışkan ve hırslı olmalısınız. İlk önce karar vermek; hayal etmek, cesur olmak ve kendinize güvenmek sizi hedeflerinize götürür. Diğer önemli konu müşteri memnuniyeti; kaliteli urun, kaliteli servis ve zamanında teslim. Benim fikrim, imkânınız varsa Amerika’da is yapmanızdır, imkânınız yoksa Türkiye’de is yapabilirsiniz, prosedürlere karsı sabırlı olmalı, bunları azaltmak için gerekli yerlere başvurmalı ve kaldırmak için isin içine girmelisiniz. Türk milleti çok zeki, sadece birlikte çalışmayı öğrenmeliyiz. Özellikle kadınlar, kadınları desteklemeli diye düşünüyorum. Amerika’nın ilk Dışişleri Bakanı (Ocak 23, 1997 - Ocak 20, 2001) Madeleine Korbel Albright (1937 ) diyor ki; “Birbirine yardim etmeyen kadınlar için cehennemde özel bir yer vardır”. Amerika’da on iki yıl is tecrübem var, bu tecrübeyi bir sayfaya sığdırmak çok zor. Gelecekte kitap yazarak tecrübelerimi insanlara aktarmak istiyorum. Hayal et!, yârdim et! ve yap!... Selamlarımla,
İŞYERLERİNİZİN RAF İHTİYAÇLARINI,
MODERN DEMO RAF
ÇİZGİLERİYLE
KARŞILAYIN!
www.demoraf.com.tr
ON RAFI KONFEKSİY FI MARKET RA DEPO RAFI ET YAPI MARK
MAĞAZA EKİPMANLARI İMALAT PAZ. SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Tel. 0.258 265 66 36 (pbx) Gsm. 0.533 230 17 80 E-Posta : demoraf@demoraf.com.tr http://www.demoraf.com.tr
Fabrika: Akçeşme Mh. İzmir Asfaltı Üzeri No.103 Gümüşler Denizli Showroom: Sümer Mahallesi Eski Çal Caddesi No:19 Denizli
Modern, kaliteli aliminyum doğrama, cephe kompozit kaplama ile inşaat- taahhüt işlerimizle mekanlarınıza değer katmaya devam ediyoruz! HAKAN BAKIRSOY 0532 645 68 32
BAKIRSOY
®
PVC & ALÜMİNYUM & CEPHE SİSTEMLERİ İNŞAAT & TAAHHÜT
0258 264 51 42
hakanbakirsoy@hotmail.com MERKEZ: Halk Cd. No:107 Pamukkale / Denizli
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
DENİZLİ MUSİKİ DERNEĞİ’NDEN BAHAR KONSERİ
26
23 yıldır aralıksız olarak çalışmalarına devam eden ve yılda iki kez konser veren Denizli Musiki Derneği tarafından, 4 Mayıs akşamı Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi’nde Bahar Konseri düzenlendi. Denizli Musiki Derneği korosunun sezon sonu Bahar Konseri iki bölüm halinde gerçekleşti. Konserin konuk solisti, TRT Ankara Radyosu Ses Sanatçısı Elif Güreşçi oldu. Saz heyetinde TRT Ankara Radyosu’ndan bir kanun, bir klarnet, bir keman ve bir ritim sanatçıları eşlik etti. Aylin Müftüler’in sunucu olarak sahne aldığı konserde koroyu, Denizli Hakkı Dereköylü Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Öğretmenleri’nden Şef Özkan Akgül yönetti. Denizli Musiki Derneği Başkanı Ergül Aközcan’ın açılış konuşmasının ardından konserin ilk bölümü Klasik Türk Müziği bestecisi Şükrü Tunar’ın sevilen eserlerinden şarkılarla başladı. Şükrü Tunar bestelerinin seslen-
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
dirildiği ilk bölüm yaklaşık iki saat sürdü. Konserin ikinci bölümünde TRT Ankara Radyosu’nun buğulu sesiyle gönülleri fetheden sanatçısı Elif Güreşçi, konuk sanatçı olarak sahne aldı. Sanatçı Klasik Türk Müziği’nin farklı bestecilerinin eserlerinden oluşturduğu canlı bir repertuvarla yaklaşık iki saat sahnede yerini aldı. İzleyiciler de çoşkun alkışlarıyla sanatçıya eşlik etti. Konser sonunda TRT sanatçısı Elif Güreşçi’ye çiçeğini Buldan Belediye Başkanı Mustafa Şevik takdim etti. Ayrıca yaklaşık 10 yıldır korunun şefliğini yürüten Özkan Akgül teşekkür çiçeğini, Denizli Musiki Derneği Başkanı Ergül Aközcan’ın elinden aldı. Denizli Musiki Derneği’nin, dört saati aşkın devam eden sezon sonu konserinde, coşkulu ve kalabalık bir müziksever izleyicisinin de zaman zaman şarkılara eşlik ettiği görüldü. Tüm zorluklara rağmen layıkıyla çalışmalarına devam eden Denizli Musiki Derneği, sezon kapanışını yaptığı Bahar Konseri ile izleyicilere unutulmayacak bir gece yaşattı.
Banyolarınıza hayat veren,
alışkanlıklarınızı değiştirecek evrensel tasarımlarla
tanışmaya hazır mısınız?
SERCAN ÇETİNKAYA ÇETİNKAYA İNŞAAT MALZEMELERİ TOPTAN VE PERAKENDE SATIŞI Halk Caddesi No:111 DENİZLİ Tel: 0258 265 16 42 - 263 79 80 Faks: 0258 265 80 29 e-mail: cetinkaya20@hotmail.com
Hayatınıza renk ve ışık katacak modern tasarım ürünleri...
(0258) 242 08 81
| TOPRAKLIK MAH. HALK CAD. NO: 109/A DENİZLİ
...bir geleneğin markası.
KÖSEOĞLU HALI Telefon: 0258 262 03 09 | Faks: 0258 264 55 32
Merkez: Bayramyeri Belediye İşhanı No:101 - 102 DENİZLİ
DTO’DAN HAZiRANDA
Denizli Ticaret Odası (DTO) tarafından nisanda başlatılan eğitimler, kesintisiz devam ediyor. Yıl boyu sürecek eğitimlerle, işletmelerin kapasitelerini geliştirmeleri ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilmelerini sürdürülebilir hale getirmek amaçlanıyor. Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, DTO olarak işletmelerin ihtiyaç duyduğu eğitimleri 2019’un başında ilk kez yıllık planladıklarını anımsatarak, “Eğitim konuları ile eğitmenlerimizi belirlerken çok titiz davrandık. Vereceğimiz eğitimin öncelikle ihtiyaç olması, sonrasında da bunun doğru ve ehil kişiler tarafından verilmesi gerekiyordu. İnanıyoruz ki, eğitimlerimiz işletmelerimiz ile çalışanlarının gelişmelerine katkı sağlayacaktır.” dedi. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Y
ılbaşından bu yana kesintisiz sürdürülen Denizli Ticaret Odası’nın eğitim serisi, 12 haziranda odanın ilk katında bulunan konferans salonunda gerçekleştirilen Kaykayoğlu Innovation Group Kurucu Başkanı Prof. Dr. C. Ruhi Kaykayoğlu’nun “Sistematik Yaratıcı Problem Çözme Yaklaşımı-TRIZ” eğitimi ile devam etti. Prof. Dr. Kaykayoğlu, interaktif sunumunda dünyanın 1950’li yıllardan 2000’li yıllara doğru üretim, kalite ve inovasyon ekseninde bir dizi aşamadan geçtiğine ve adeta bir evrim geçirdiğine dikkat çekti. Üretim ve maliyet odaklı dünya ticaretinin hayal ekonomisi ile yaratıcı ekonomiye geçerek sınıf atladığını belirten Kaykayoğlu, “Artık bilgi çağındayız. Farklı ve yenilikçi
üretimler ile hizmetlere değer verilen bir dönemdeyiz. İnsanların ihtiyaç ve tüketimleri de buna göre şekilleniyor. Kim bunu iyi anlayıp ticarete dönüştürebilirse o daha çok kazanıyor ve ekonomisi ayakta kalıyor. Sistematik Yaratıcı Problem Çözme Yaklaşımı ya da kısaca TRIZ, sizi işte bu yeni yola ve yürüyüşe hazırlayan önemli bir sistem.” diye konuştu. YAZAR VE EĞİTMEN BANU BİNGÖL AKIN DA EĞİTİM VERDİ 15 Haziran 2019 Cumartesi günü ise, “Delik Jeton” ve “Hayatın Kendisi Pazarlama” kitaplarının yazarı Eğitmen Banu Bingöl Akın, “Büyümek İsteyen İşletmelerde Markalaşma ve Algı Yönetimi” başlıklı bir eğitim verdi.
(
5 EGiTiM
Denizli Ticaret Odası, Ücretsiz Eğitimleriyle Üyelerine Yön Çiziyor
DTO, 18 haziranda ise Dış Ticaret Uzmanı Yazar Hakan Akın’ı getirdi. Odanın hizmet binasında, üyeleri ile ilgi duyan firmaların personeli ve vatandaşa yönelik “KOBİ’lerde Maliyet Avantajı Sağlayacak Dış Ticaret Uygulamaları” başlıklı bir eğitim gerçekleştirildi. 20 haziranda, Enerji Verimliliği Uzmanı Metalürji Mühendisi Abdülkadir Özdabak tarafından “Enerji Verimliliğini Artırıcı Proje Destekleri” konulu bir eğitim verildi. 27 haziranda da, Okan Üniversitesi
Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Görevlisi Zeynep İyiler ile “e-Ticaret ve e-Ticarette Verilen Destekler” konulu bir eğitim vardı. BAŞKAN ERDOĞAN: “EĞİTİMLER, İŞLETMELERİMİZ İLE ÇALIŞANLARININ UFKUNU VE YOLUNU AÇACAKTIR” Eğitimlerin son derece verimli geçtiğine dikkat çeken Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, eğitim konuları ile eğitmenlerin planlamasını büyük bir titizlikle hazırladıklarını
Uğur ERDOĞAN Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı
vurguladı. Başkan Erdoğan, “Denizli Ticaret Odası olarak, yılbaşında işletmelerimizin ihtiyaç duyduğu eğitimlerle ilgili 2019’un aralık ayının sonuna kadar devam edecek bir planlama yaptık. Uzman ekibimiz, eğitim konuları ile eğitmenleri belirlerken titiz davrandı. Eğitimlerin öncelikle ihtiyaç olması, sonrasında da bunun doğru ve ehil kişiler tarafından verilmesi için özel bir çaba harcadık. İnanıyoruz ki, ücretsiz eğitimlerimiz ilgi duyan işletmelerimiz ile çalışanlarının gelişmelerine büyük katkı sağlayacaktır.” dedi. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
DTO, Üyelerine ITMA Barselona 2019 İçin KOSGEB’den Destek Sağladı
BARSELONA’YA, ÇARDAK’TAN 160 KİŞİLİK UÇAK KALDIRILDI Denizli Ticaret Odası (DTO), başarı çıtasını her geçen gün daha da yükseltiyor. Bu kez de ITMA Barselona 2019 için üyelerine fuar desteği alma hakkı elde etti; yeni bir başarıya daha imza attı. KOSGEB tarafından sağlanan bu hak sayesinde, fuara giden Denizli Ticaret Odası üyeleri 3000 TL’lik bir destekten faydalandı. Denizli’nin en önemli üretim kalemlerinden tekstil sektöründeki yatırımcıların oldukça fazla ilgi ve katılım gösterdiği organizasyon için Çardak’tan Barselona’ya Türk Hava Yolları ile anlaşmalı olarak direkt özel uçak da kaldırıldı.
D
enizli Ticaret Odası üyeleri, 160 kişilik bir kafileyle, tekstil sektörünün kalbinin attığı önemli organizasyonlardan biri olarak adlandırılan ITMA Tekstil Makinaları Fuarı’na gitti. DTO, fuar programı kapsamında üyelerine özel ikili görüşme imkânı sağlayacak toplantılar da ayarladı. Denizli Ticaret Odası, fuara katılacak üyelerine bir de sürpriz yaptı. DTO yönetiminin girişimleri sayesinde, oda üyelerinden istenilen şartları sağlayıp başvuruda bulunan firmalardan 40’ı, KOSGEB tarafından firma başına verilecek 3000 TL’lik fuar desteğinden yararlandı. DENİZLİ TİCARET ODASI’NIN PROJESİ KABUL EDİLDİ Tekstilin geleceğine yön veren ITMA Fuarı’nı önemsediklerini ve aylar öncesinden gerekli çalışmaları başlattıklarını açıklayan Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, bu sayede yine bir ilke imza atmanın onurunu yaşadıklarını söyledi. Başkan Erdoğan, “Denizli Ticaret Odası olarak, güzel işler yapıyoruz. Bunlardan birini daha hayata
geçirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Üyelerimiz, girişimlerimiz sayesinde, ITMA Barselona 2019 Fuarı’na, KOSGEB’in 3000 TL’lik desteklerinden faydalanarak gittiler. Sektörümüzdeki yatırımcılarımıza hayırlı olsun.” dedi. DTO ÜYELERİ, FİRMA BAŞINA 3000 TL’LİK KOSGEB DESTEĞİNDEN YARARLANDI Bu tür organizasyonların Denizli’nin ticari hayatı ile özellikle lokomotif sektörü tekstildeki yatırımcılarına katkıda bulunması için ellerinden geleni yaptıklarını ve her türlü fırsatı değerlendirdiklerini de vurgulayan DTO Başkanı Uğur Erdoğan, “Odamızın öncelikli görevlerinden biri olan ticaretin ve sanayimizin geliştirilmesi
kapsamında, ITMA 2019 da bu yılki çalışma takvimimizde yer aldı. Denizli Ticaret Odası, ITMA Barselona 2019 Fuarı’na yönelik, üyeleri için KOSGEB desteği de aldı. Bu arada, Denizli’miz artık sektörel olarak bu tür durumlarda kendi uçağını ayarlayabilecek pozisyona da geldi. ITMA 2019, Frankfurt’taki Heimtekstil’den sonra Denizli’den yurt dışındaki bir organizasyona direkt uçak kaldırılan ikinci büyük etkinlik. 160 kişilik dolu bir uçakla, 3 günlük bir program için 20 Haziran’da Denizli’den Barselona’ya hareket edildi. Bu durum, mermer ve gıda sektörlerimiz için de beklediğimiz ve dilediğimiz bir gelişmedir.” diye konuştu.
DTO, YAPI FUARI TURKEY BUiLD iSTANBUL 2019’DAYDI
Denizli Ticaret Odası, inşaat meslek komitesinden 30 kişilik bir heyetle, bu yıl 42.’si düzenlenen İstanbul’daki YAPI Fuarı’na katıldı. DTO üyeleri, 101 farklı ülkeden potansiyel müşterileri ile bir araya gelerek ihracat fırsatını yakalamaya çalıştı. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 1822 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen Yapı, İnşaat Malzemeleri ve Teknolojileri Fuarı – Turkeybuild İstanbul, sektörün gelişimini yönlendiriyor. Fuar, Balkanlar, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan geniş bir bölgedeki en büyük uluslararası etkinlik. Dünyada da sektörün en büyük ilk 5 organizasyonu arasında yer alıyor. 101 ÜLKEDEN 7.000’DEN FAZLA ULUSLARARASI ZİYARETÇİ STANBUL’A GELDİ 30’un üzerinde etkinlik, 90’ı aşkın ulusal ve uluslararası uzman konuşmacının yer aldığı yapı fuarında, bu yıl 600’ün üzerinde katılımcı firma vardı; 90.000’in üzerinde de ziyaretçi geldi. Fuar ayrıca, 101 ülkeden gelen 7.000’den fazla uluslararası ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlenen VIP Yurt Dışı Heyeti programları kapsamında Azerbaycan, Gürcistan, Almanya, İran, Filistin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Birleşik Krallık, Hollanda, Suudi Arabistan, Fransa, İspanya ve Hindistan gibi ülkelerden 240’ın üzerinde yabancı alıcıyı ağırladı. Binlerce yerli ve uluslararası profesyonel ziyaretçi ve alım yetkilisiyle bir araya gelerek ihracat fırsatını yakalamak ve potansiyel müşterilerle buluşmak isteyen firmalar, sektörün toplanma noktası kabul edilen fuarda yerini aldı. Fuara, Denizli Ticaret Odası da inşaat
meslek komitesinden 30 kişilik bir heyetle katıldı. Heyette DTO Yönetim Kurulu Üyesi Mimar İbrahim Şenel, TOBB Delegelerinden DTO Meclis Üyesi Sedat Doğaç ile DTO 3’üncü Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Mehmet Taştan da yer aldı. BAŞKAN ERDOĞAN: “FUARLAR, YENİ ÜRÜNLER VE MÜŞTERİLERLE BULUŞMA NOKTASIDIR” Denizli Ticaret odası Başkanı Uğur Erdoğan, Çardak’tan 160 kişilik özel uçak kaldırdıkları 4 yılda bir gerçekleştirilen Tekstil Makineleri Fuarı ITMA Barselona 2019’un yanında Yapı, İnşaat Malzemeleri ve Teknolojileri Fuarı – Turkeybuild İstanbul 2019’a da sektördeki isteklilerden oluşan 30 kişilik bir grupla katıldıklarını, üyelerinin yeni teknolojileri yerinde görüp bilgi edinmelerinin yanı sıra müşteri portföylerinin artırıp işlerini büyütebilecekleri
her türlü fırsatı değerlendirdiklerini söyledi. Başkan Erdoğan, “Üyelerimizden her yıl 500’den fazlasını çeşitli fuarlara gönderiyor ve sektörlerindeki üretici isimler ve potansiyel müşterilerle ikili temaslarda bulunmalarını sağlıyoruz. Gerek fuarda gerekse sonrasında güzel geri dönüşler alıyoruz. Bu da verdiğimiz emeğe değdiğini gösteriyor; mutlu oluyoruz” dedi. Yapı Fuarı – TurkeyBuild İstanbul’da iş makineleri, nalburiye ve el aletleri, yapısal çelik, prefabrike yapılar, yapı sistemleri, iç yapı ve dekorasyon, duvar ve döşeme kaplamaları, banyo - mutfak donanımları, kapı ve aksesuarlar, elektrik, aydınlatma, otomasyon, yalıtım, yapı kimyasalları, boya, çatı, kapı - pencere doğrama, cephe, otomatik kapı - geçiş sistemleri, gölgelendirme, kaba yapı, tesisat, asansör, çevre düzenleme ve yazılım alanlarında hizmet veren yerli ve yabancı firmalar stant açtı.
TÜKENDİM, TÜKENDİN, TÜKENDİK... Kemal TUNCER
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
PSİKOLOJİK DANIŞMAN
34
Ömer Hayyam der ki: “Geçmiş olan dünden hiç yâd etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme…” ünümüzde hızla yayılan tükenmişlik sendromu, ülkemizde olduğu gibi refah seviyesi yüksek ülkelerde de yeni çağın en önemli sorunlarından biri haline geldi. Tükenmişlik sendromuna yol açan en önemli etken çalışma hayatındaki olumsuz koşullardır. “Yaşam enerjisinde tükenme hâli” olarak tanımlanabilen tükenmişlik sendromu; insanın tüm yaşamına yayılabilen ruhsal ve duygusal bir durumdur. İnsanın doğasına uygun yaşamayı reddedip, çok büyük idealler ve hedeflerle temel insani ihtiyaçları arasında sıkışıp kaldığında, kendine, ruhuna ve bedenine kötü davrandığında veya bir şekilde kendine yalan söylediği durumlarda ortaya çıkabiliyor.
G
“Kendinizi sürekli yorgun, halsiz, bitkin ve tükenmiş mi hissediyorsunuz?”, “Artık canınız sevişmek veya seks yapmak istemiyor mu?”, “Yaşam enerjinizin hızla tükendiğini
mi fark ettiniz?”, “Belli bir nedeni olmaksızın kendinizi huzursuz, sabırsız ve mutsuz mu hissediyorsunuz?”, “Üzerinizde çok yoğun bir baskı olduğunu mu düşünüyorsunuz?” Tüm bu sorulara “Evet!” yanıtı veriyorsanız tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirsiniz… Kendini tekrarlayan mesleklerde oldukça sık rastlanan tükenmişlik sendromu, daha çok yoğun çalışan, az dinlenen, tüm yaşam enerjisini iş hayatına aktaran, başka alanlarda duygusal ve bedensel beslenmeyi göz ardı eden, sosyal yaşamı güçlü olmayan, kendine vakit ayırmayan, aşırı hırslı ve başarı odaklı kişilerde görülen oldukça rahatsız edici bir durumdur. İş kaybından aile içi ilişki sorunlarına, psikosomatik hastalıklardan alkol, madde veya sigara kullanımına, uykusuzluk ve depresyon gibi ruhsal hastalıklardan cinsel sorunlara kadar uzanan çok çeşitli ciddi durumlara zemin hazırlayan tükenmişlik sendromu; - Yaşam enerjisinde azalma, yorgunluk ve bitkinlik, - Cinsel isteksizlik, - Unutkanlık, dikkat eksikliği, algılama
eksikliği, öğrenme ve ezberleme zorlukları gibi konsantrasyon ve motivasyon eksiklikleri, - Diğerlerine karşı negatif tutum takınma, - Aktif olarak diğerlerinden geri çekilme ve yalnızlaşma, - İşe geç gelme veya işi bırakma, - Hayal kırıklığı ve ümitsizlik, - Tahammülsüzlük, kronik sinirlilik hali ve çabuk öfkelenme, - Huzursuzluk, umursamazlık ve sabırsızlık, - Yetersizlik ve değersizlik algısı, Boşluk ve anlamsızlık hissi, - Baş, boyun, bel ve sırt ağrıları gibi psikosomatik belirtiler ile kendini gösterebiliyor. Tükenmişlik sendromu sistemsel bir sorun gibi gözükse de kişinin kontrol edip değiştirebileceği tek alan kendisi olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, bireysel düzenlemelerin bu sendromun olumsuz etkilerini azaltma da önemli olduğunu göz ardı etmemiş oluruz.Yani kişinin kendi hayatıyla ilgili atacağı adımların tükenmişlik sendromunun etkisini azaltacağını düşünüyorum. Peki hem iş hayatının ve genel olarak yaşamın getirdiği yüklerle baş etmenin yolları neler? Yani tek başımıza değiştirebileceğimiz neler var? Gelin birlikte bakalım bunlara: Daha huzurlu, daha mutlu ve daha enerjik bir yaşam sürmek için sıraladığım şu maddelerin en azından bir kısmına uymaya ya da uygulamaya çalışın. Zarar etme ihtimaliniz yok ama ne kadar kazanırsınız onu harcadığınız emek, azim belirler... Kim korkar tüken-
layın. Geçmişteki mutlu günleri anımsamak yaşadığınız mutluluğu bugüne taşır. l Sıradan şeylerden de zevk alın. Küçük şeylerle mutlu olmasını bilin. l Değişikliklere ayak uydurmak için ya da yeni duruma uyum sağlamak için aceleci olmayın. Kendinize zaman tanıyın. Gereksiz yere kendinizi üzüp, haksızlık etmeyin. l Çevrenizi güzel kokular sarsın. Güzel kokular insanı mutlu hissettirir. l Bir duruşunuz olsun ama uzlaşılabilir olun. Katı durmayın. Esnemenin mutluluk için önemli olduğunu unutmayın. l Müzik dinleyin. Ruhunuzu gıdasız bırakmayın. l Şükredin. Her gecenin bir sabahı olduğunu hatırlayın. l Daha az televizyon izleyin daha çok okuyun. l Daha az televizyon izleyin daha çok sohbet edin. l Daha az televizyon izleyin daha çok yürüyün. l Dua edin. l Emin değilseniz, olumlu öngörülerde bulunun. Kötüye yormayın, hayra yorun. l Küçük de olsa her güne özgü bir başarınız olsun. Amaçlarınıza ulaşmak için her gün atacağınız küçük adımlar da büyük doyum kaynağı olurlar.
l Gülün, gülümseyin. “Tebessüm bedavadır; vereni üzmez, alanı mutlu eder” der Şems-i Tebrizi.. l Duygu, düşünce ve hayallerinizi paylaşın. Paylaşım daha doyumlu olmayı sağlar. Hayat paylaşınca güzel... l Dokunun, sarılın, öpün, sevişin. Bahaneler bulup uzaklaşmayın bunlardan. l Mükemmel olmaya çalışmayın. İyi’nin düşmanının mükemmellik olduğunu unutmayın. İnsan olduğunuzu, hata yapıp şaşabileceğinizi kabul edin. Yanlışlarınızdan ders alın ama kahretmeyin kendinizi. l Zamanı etkili kullanın. Planlı olun ama bunu da obsesyona dönüştürmeyin. Dönem dönem plandan çıkabileceğinizi kabul edin. l Mesleki anlamda gelişmeyi ihmal etmeyin. Kursları, seminerleri, kongreleri imkanlarınız ölçüsünde takip edin. Evet tükenmişlik sendromu çağımızın has-
talığı. Değip geçmediği bir insan neredeyse yok gibi. Ama bazı şeylere dikkat ederek bu durumla başa çıkmak pekala mümkün. Böyle gelmiş böyle gider demeden mücadele etmek gerekiyor. Yaşam zor ama anlamlı. Bu zor yaşamda zorluklara değecek bir yaşam öyküsü oluşturabilmek elimizde. Evet yaşam yolunda başımıza gelebilecek kötü olaylar ile ilgili yapabileceklerimiz sınırlıyken, güzel olayları, güzel anları çoğaltmak bizim elimizde. l Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet: Çünkü hayat çok kısa” der Mevlana… Şimdi ve burada anın tadını çıkarmak yerine sürekli hayatın anlamını sorgulayanlar ve hayattan yakınanlar, ondan olmayacak şeyler bekleyenler ve hayatın çok kısa olduğunu unutanlardır. Eski zamanların birinde hayatın anlamının ne olduğuna kafayı takmış bir adam yaşarmış. Kendi kendine okuyarak ve düşünerek bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş. Köyleri, kasabaları, ülkeleri dolaşmış ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona; “Şu karşıdaki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git, belki o sana aradığın yanıtı verebilir” demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge “Sana bunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” demiş. Adam sınavı kabul etmiş. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve kaşığı zeytinyağı ile doldurmuş. “Şimdi çık ve bahçede bir tur at, tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse sınavı kaybedersin” demiş. Adam, gözü çay kaşığında, bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış ve “Kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?” diye sormuş. Adam şaşkın bir şekilde; “Ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki” demiş. Bunun üzerine bilge; “Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel” demiş. Adam tekrar bahçeye çıkmış, gördüğü güzelliklerle büyülenmiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü... Geri geldiğinde bilge, adama “Bahçe nasıldı?” diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş ve “Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş; “Hayat senin bakışınla anlam kazanır; ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, böylece akıp giden zaman anlam kazanır. Güzel görüp, güzel hissettiğiniz, güzel hislerinizi paylaşarak çoğalttığınız bir yaşam diliyorum dostlar... Sevgilerimle... T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
mekten diyerek göz atalım şunlara; l Yaptığınız iş her ne ise ona sahip çıkın. Sevin onu, sarmalayın. Kendinize yarar ve olumlu bir biçimde kullanın işinizi. Bir amacınızın olduğu duygusu insanı mutlu eder. Yuvarlanıp gitmeyin, böyle gelmiş böyle gider demeyin. Sürekli yakınmak yerine eyleme geçin. l İşlerinizi sürüncemede bırakmayın, biriktirmeyin. İşleri sürüncemede bırakmak kişide kaygı oluşturur. Bu da insanı yıpratır. Unutmayın bizi esas yoran yaptıklarımız değil, yapmadan kenarda bıraktıklarımızdır. *Kendinize güvenin. Kendinize güvenmezseniz işlevsel olamazsınız. Dolayısıyla başarılı ve mutlu olamazsınız. l Amaçlarınıza ulaşamadığınız için hemen yıkılmayın. Zamanla değişen önceliklerinizi ve kişisel kaynaklarınızı göz önünde bulundurarak, yeni yaşam koşullarına göre amaçlarınızda düzenlemeler yapın. Başarısızlıklarınızı zafere giden yolda ara basamaklar olarak kullanın ve görün. l Amaçlarınıza ulaşmak için her yolu mübah görmeyin. Sizi tanımlayan iyi ve güzel niteliklerinizi bir kenara atmayın. Amaçlarına ulaşmak için her yolu geçerli bulan kişiler, amaçlarına ulaştıklarında daha az mutlu olurlar. Çünkü kendilerine yabancılaşmışlardır. l İyimser düşünün, iyimser olun. Başınıza gelen iyi ya da kötü olaylardan çok bunlara yüklediğimiz anlamlar ve bunlara karşı tutumlarımız önemlidir. Kötümser düşünmek, kötü sonuçlar almayı önceden kabullenmek demektir. l İyi yaptığınız şeyleri daha çok yapın. Yeterli olduğunu hissetmek kişiyi mutlu eder. l Yanınızda küçük bir not defteri bulundurun. Her şeyi hatırlamak mümkün değil. Sizin ve sevdikleriniz için önemli şeyleri not alın. Ya da aklınıza gelen güzel bir fikri hemen not alın. Hem kendinize hem sevdiklerinize hem de işinize daha çok saygı duymak, önemsemek iyi hissettirir. l Acılardan korkmayın, kaçınmayın. Mehmet Sungur hocamın müthiş deyişiyle; “ACI YAŞAMIN KAÇINILMAZLARINDAN BİRİDİR. ANCAK ACI ÇEKMEKTEN DAHA DA ÖNEMLİ OLAN ŞEY “ACI ÇEKMEYE DEĞER BİR YAŞAM ÖYKÜSÜNE SAHİP OLMAKTIR” Bu öykünün anlamlı, değerli ve güzel olması için bizim seçimlerimizin önemli olduğunu unutmayalım. Seçim yapmak hayatın sorumluluğunu eline almak, kabul etmektir. O halde mutlu olmayı seçin ve mutlu olun. Acıları da göze alarak tabi ki... l Düzenli olarak spor yapın, egzersiz yapın. Her gün 30 dakika bile olsa yürüyün. Spor yapanlar kendilerini daha sağlıklı ve daha iyi hissederler ve yaşamdan daha fazla zevk alırlar. l Eğlenmeyi unutmayın. Sizi ne eğlendiriyorsa, ne keyif veriyorsa onu düzenli yapmaya çalışın. l Geçmişteki mutlu, keyifli anlarınızı hatır-
35
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
DENİB AKADEMİ' DEN ZOR İNSANLARLA İLETİŞİM VE İKNA TEKNİKLERI EĞİTİMİ
36
D
ENİB AKADEMİ, “Zor İnsanlarla İletişim ve İkna Teknikleri Eğitimi”ni 12 Haziran 2019 tarihinde Denizli İhracatçılar Birliği Raşit Güntaş Konferans Salonu’nda düzenlendi. Academy Neuro firmasından Mert Aydıner tarafından gerçekleştirilen ve temel olarak; çatışmaları engelleyebilmenin ve zorlu ilişkilerden kazançla ayrılmanın yollarının anlatıldığı eğitimde, ortaya çıkan anlaşmazlık durumlarının işbirlikçi bir zihin yapısı ve üretken bir yaklaşımla nasıl yönetilebileceği katılımcılara aktarıldı. ZORLUKLARI PROAKTİF İLETİŞİM SAYESİNDE AŞABİLİRİZ Eğitmen Mert Aydıner, çatışmaları fırsata çevirmek için göz önünde bulundurulması gereken kriterlere ve ilgili sürecin yönetiminin önemine değinerek, işyerlerindeki olası çatışmalarda ilişkilere zarar vermeden problemin çözümüne yönelik yöntemlerin neler olabileceğini anlattı ve sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Problem, sahip olduklarınız ile istedikleriniz arasındaki farktır. Düşüncelerinizde doğruluk veya yanlışlık önemli de-
ğil; asıl önemli olan, şu an sahip olduklarınız ile istedikleriniz arasındaki farkın bilincinde olduğunuzu ve bunun başka birilerinin davranışlarından kaynaklandığına inanıyor olmanızdır. Çevremizdekilerin temel motivasyonlarıyla başarılı bir şekilde başa çıkabiliyorsak, davranışlarını da etkileyebiliriz. Zor İnsanlarla Başa Çıkma çalışmamızda bu zorlukların üstesinden gelmek için proaktif iletişim stratejisini ortaya koymayı hedefledik. Bu anlayış ve yaklaşım zor bir durumu karşı karşıya gelerek değil, omuz omuza problem çözerek değiştirmemize olanak sağlayacak.
Hiçbir yöntem başarıyı garanti edemezken, söz konusu proaktif iletişim stratejisi en zor durumlarda bile ihtiyaçlarımızı karşılama şansımızı en üst seviyeye çıkaracak.” Son derece yoğun bir katılımla interaktif şekilde düzenlenen eğitim süresince çeşitli uygulamalı örnekler de gerçekleştirildi. DENİB Akademi faaliyetlerine 18 Haziran 2019 tarihinde Denizli İhracatçılar Birliği’nde gerçekleştirilecek “Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma ve Aile Anayasası Eğitimi” ile devam edecek.
Smart And Small Talk, Profesyoneller İçin Akılcı ve Kısa Konuşma Sanatı Eğitimi DENİB AKADEMİ, 30 Nisan 2019 tarihinde Smart And Small Talk, Profesyoneller İçin Akılcı ve Kısa Konuşma Sanatı Eğitimi’ni gerçekleştirdi. Eğitmen & Profesyonel Koç Deniz Beyaz tarafından, kişinin mevcut durum analizi, kendini anlayış biçimi, konuşmayı sabote eden kelimeler, konuşma sırasında açılan parantezler, zihni odakta tutma, kısa ve net ifade kullanımı, muğlak ifadelerden uzaklaşma, anlaşılabilir olma, psikolojik etkenler, konuşmayı yöneten tavırlar, muhatapla senkronizasyon oluşturma, aynalama
tekniği, dinleme, anlama, mesleki terminoloji kullanımı ve beden dili mesajları konularında katılımcılara bilgi verildi. Firmaların orta ve üst düzey yöneticilerinin katıldığı programda, yöneticilerin kendilerini analiz edebilmeleri ve temel yetkinliklerini ortaya çıkarabilmek üzere kişilik envanteri çalışması yapıldı. Eğitim interaktif uygulamalar ile tamamlandı. DENİB AKADEMİ eğitimlerine 6 Mayıs 2019 tarihinde DENİB ve TİM-TEB Girişim Evi işbirliğinde “Şirketlerde İhracat Verimliliği Geliştirme Uygulamaları Eğitimi” ile devam edecek.
DENİB İFTAR YEMEĞİ'NDE BİR ARAYA GELDİ NİB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Memişoğlu, bu özel ve anlamlı günlerin dostluk ve beraberlik duygularını pekiştirdiğini, DENİB yönetimi ve personeli olarak ailelerimizle her yıl biraraya gelmeye özen göstermeye çalıştıklarını belirterek, bu ve benzeri organizasyonların birlikteliğimizi güçlendirmemize, muhabbetimizi arttırmamıza zemin hazırladığı için ayrı bir öneme sahip olduğunu söyledi.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Denizli İhracatçılar Birliği her yıl geleneksel olarak düzenlediği iftar yemeğinde, 09 Mayıs 2019 Perşembe günü Denizli Marla Restaurant’ta bir araya geldi... Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen iftar yemeğine; Denizli protokolünün değerli üyeleri, önceki dönemlerde görev yapan DENİB Başkanları ve Yönetim Kurulu üyeleri ile DENİB Yönetimi, DENİB çalışanları ve aileleri katılım sağladı. Yemekte kısa bir konuşma yapan DE-
37
DENİB AKADEMİ'DEN KURUMSAL İMAJ YÖNETİMİ EĞİTİMİ
D
ENİB AKADEMİ, “Kurumsal İmaj Yönetimi Eğitimi’ni 23 Mayıs 2019 tarihinde Denizli İhracatçılar Birliği Raşit Güntaş Konferans Salonu’nda gerçekleştirdi. Oldukça yoğun bir katılımla düzenlenen ve firmaların farklı departmanlarında görev yapan temsilcilerin yer aldığı eğitim programı, LOOK’N firmasından Nilüfer Bayrak tarafından gerçekleştirildi. Kişisel stil ile kurumsal imaj arasında denge sağlama konusunun ön plana çıktığı eğitimde; “İmaj-Stil”, ilk izlenim, kişisel imaj, olumlu izlenim bırakmak için tüyolar, vücut tiplerine göre giyim, giyimde renk ve desen kullanımı gibi farklı konu başlıkları katılımcılara aktarıldı. Kişisel Stil ile Kurumsal İmaj Dengesi Son Derece Önemli Eğitmen Nilüfer Bayrak, ima-
jın karşımızdakinin zihninde bıraktığımız izlenim olduğu için son derece önemli olduğunu belirterek kişisel stil ile kurumsal imaj arasındaki dengenin gerekliliğine değindi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “İmaj, iletişimin tüm imkânlarını kullanarak kendimizi olabildiğince doğru ifade etmekle yakından alakalı ve iyi bir kariyer oluşturmanın de temeli olarak karşımıza çıkıyor.
İmaj elbette son derece önemli; ancak daha da önemlisi imajın kimliğimizle bütünleşmiş olması. Kim olduğumuz, görünüşümüz, davranışlarımız, konuşmalarımız ve daha birçok farklı özelliğimiz aslında ayrılmaz bir bütün ve bunların hepsi bizi biz yapıyor. Kim olduğumuz ile ne yaptığımız arasında bir çizgi var. Biri bizi tanımlıyor, diğeri ise tamamlıyor…”
Eğitim programı, yapılan bilgilendirmelerin ve paylaşımların ardından soru-cevap bölümüyle devam etti. DENİB AKADEMİ eğitimlerine 13 Haziran 2019 tarihinde Denizli İhracatçılar Birliği ile Uşak Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle Uşak’ta gerçekleştirilecek olan “İhracatta Müşteri Bulma, Hedef Pazar Seçimi ve Hedef Pazar Geliştirme Eğitimi” ile devam edecek.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
E M R A H VA R O L
38
BU DÜNYADAN BİR
‘KAZIM ARSLAN’ GEÇTİ
Kazım Arslan gerek yaşıyla gerek tecrübesiyle herkesin ilgisini çeken biriydi. Sıcakkanlıydı, halkla ilişkileri daha samimiydi. Siyasi çizgisini ve kendisini hiç bozmadan aynı yolda yürüdü sürekli.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Gerek yaşıyla gerek tecrübesiyle herkesin ilgisini çeken biriydi.
Bunların da dışında ‘klasik CHP’li’ gibi davranışları yoktu. Daha sıcakkanlıydı, halkla ilişkileri daha samimiydi. Bunu yansıtmaktan da asla geri durmazdı. Onda hiç üstten bakan bir hal ve tavır görmedim tanıdığım süre boyunca. Siyasi çizgisini hiç bozmadan, kendisini de bozmadan aynı yolda yürüdü sürekli. Yılların getirdiği tecrübenin ardından ise CHP’nin Denizli milletvekili oldu. Açıkçası çok da yakıştı bu göreve. Gerek bilgisi, gerek hoşgörüsü ve diğer tüm özellikleriyle bu makamı hakeden vekillerin en başındaydı.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
G
azetecilik hayatımın başlarında tanımıştım kendisini.
Kazım Arslan’ı daha yakından tanıdığım dönem ise Honaz’da yenilenen seçimlerde oldu. YSK’nın seçimleri iptal etmesinin ardından yenilenen seçimlere sanki kendisi giriyormuş gibi hazırlandı Kazım Arslan. 2 Haziran’da Honaz’ın yeni belediye başkanı olan Yüksel Kepenek ile omuz omuza yürek yüreğe bir seçim kampanyası yürüttü.
39
İlerlemiş yaşına rağmen o sıcağın altında mahalleleri sokak sokak gezdi. Gittiği yerlerde gösterişe kaçmadan samimi temaslarda bulundu. Sıkmadığı el, konuşmadığı vatandaş kalmadı belki de seçim sürecinde. Bunu yaparken ne kadar içten olduğunu yüzüne baksanız hissederdiniz zaten. Partisinin seçimi kazanması için en az Honaz Belediye Başkanı Yüksel Kepenek kadar sahada ter döktü.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
40
Birçok zaman iç çekişmelerle gündeme gelen partisini, çevreleyen toparlayan da belki onun bu duruşu, azmi oldu. Ve 2 Haziran’da Yüksel Kepenek seçimi kazandığında, Kazım Arslan kadar mutlusu yoktu. Çünkü verdikleri emek boşa gitmemişti. Herkesle tek tek sarıldı yeniden. Kepenek’e sarılırken boğazında düğümlendi bazı şeyler! Biraz dinlenme vaktiydi seçimin sonunda. Dinlenmek için tatile gittiğinde bu defa aklı İstanbul seçimlerindeydi. Biraz dinlenip İstanbul seçimlerine destek vermek için yola çıkacaktı. Olmadı... Ölümünün ardından samimiyetiyle anlattı herkes onu. Samimi, dürüst, çalışkan ve ilerleyen yaşına rağmen çok efendi bir adamdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne her tavrıyla yakışan bir adamdı. Cenazesinde bile hoşgörü, bir güzellik hakimdi. Güzel insanlar biriktirmişti hayatı boyunca. Güzel insanlar uğurladı onu sonsuzluğa. Mekanın cennet olsun sayın vekilim. Denizli seni ve hiçbir zaman elden bırakmadığın hoşgörünü unutmayacak.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
" İdealist
Çizgilerdeki Efsane Sadece Erişkin Optik’te
"
ERISKIN OPTİK
Merkez Şube: Doktorlar Cd. No:11 Merkezefendi / Denizli 0258 265 03 66 Vizyon Şube: Vizyongöz Hastanesi Çaprazı (Kurşunlu Cami Arkası) Merkezefendi / Denizli 0258 265 60 03 Akademi Şube: Merkezefendi Mahallesi 438 Sokak No:4/A Merkezefendi / Denizli 0258 377 55 65
www.eriskinoptik.com.tr
L A R A F O R M S PA’ D A
İ Z İ N İ D KEN ! N I T R ŞIMA
GELİN HAMAMI KEYFİ Gelin hamamı, Osmanlı’dan itibaren günümüze kadar ulaşmış en sevilen geleneklerden bir tanesidir. İşte bu hoş ritüel, özellikle son yıllarda daha da popüler bir hal aldı. Eski zamanlarda bu geleneğin amacı sadece gelin adayını inceleme de olsa; gelin hamamı şimdilerde düğün öncesi stresi atmak ve eğlenceli vakit geçirmek için düzenlenen bir organizasyon haline geldi. Hamam keyfini layığıyla yaşamanız için size bu hizmeti en kaliteli haliyle sunabilecek bir yerde gerçekleştirmeniz gerekiyor. İşte Lara Form SPA, size gelin hamamı konusunda pek çok farklı hizmet sunuyor.
BAY VE BAYANLAR İÇİN AYRI SAATLERDE REZERVASYON YAPILIR
Geline ve misafirlere geleneksel kese köpük hizmetinin yanı sıra, çok özel imkanlarda sunuluyor. Gelin adaylarını ve misafirleri girişte taze meyve ve kuruyemişlerden oluşan bir tepsiyle karşılanıyor. Hamam sefasında detoks etkili şerbetler, hamam sonrasında ise adaçayı ve lavanta kolonyası ikram ediliyor. Eğlence için getirilen ikramlar misafirlere açık büfe şeklinde sunuluyor.
Rezervasyon: 0258 263 63 22 | 0530 942 57 57 Altıntop Mh. 1593 Sk. No: 4/1 Çaybaşı-DENİZLİ
ŞUBA
MERKEZ
Siz de gelin hamamı, kına gecesi, bekarlığa veda partisi gibi organizasyonlarınızı Lara Form SPA’da gönül rahatlığıyla gerçekleştirebilirsiniz.
Rezervasyon: 0258 241 10 11 | 0532 064 35 11 Grand Denizli Hotel Saraylar Mh. Cumhuriyet Cd. No:6 Denizli
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
BOGOTA’NIN
DUVAR RESİMLERİ Grafiti şimdiki yeni kural ve kanunlarla yasallaştı. Ancak ister yasal olsun ister olmasın isterse vandallık sayılsın, her zaman bir şeylere karşı çıkacak ve bunu grafiti vasıtasıyla ifade edecek insanlar var olacak.”
Edgar Russi
44
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Bogota kentinde yer alan gezilecek yerler şunlardır: dünyanın en geniş altın koleksiyonun bulunduğu Altın Müzesi, Kolombiya ve dünyanın tanınmış ressamı Fernando Botero’nun eserlerinin sergilendiği Botero Müzesi, 3152 metre yüksekliğe sahip olan Bogota kentinin kuş bakışı izlendiği muazzam güzelliğe sahip Monserrate Tepesi, Ulusal Polis Müzesi, Kolombiya Ulusal Müzesi ve şehrin en yüksek binası Torre Colpatria. Bogota şehrini ziyaret etmek için en uygun dönem Aralık ve Mart ayları arasıdır. Kolombiya’nın başkenti Bogota’nın en önemli özelliği binaların üzerinde grafitilerin olmasıdır. Binaların üzerinde grafitiler yapmak önceden vandalizm olarak kabul edilirdi. Ama bugün yetkililer, grafiti sanatçılarını
avlamak yerine onları bu sanata teşvik ediyor. Sonuçta da renkli grafiti tasarımları ve stilleri başkent binaları, duvarları boyunca şehre canlı bir hava vermiş oluyor. Bogotalı kent sanatçısı Edgar Russi bu durumu şöyle yorumluyor: “Grafiti şimdiki yeni kural ve kanunlarla yasallaştı. Ancak ister yasal olsun ister olmasın isterse vandallık sayılsın, her zaman bir şeylere karşı çıkacak ve bunu grafiti vasıtasıyla ifade edecek insanlar var olacak.” Bir diğer grafiti sanatçısı Nicolás Castro ise: “Grafiti değişimin bir aracı olarak kullanılmakta. Şehir sanatı grafiti, insanların günlük hayatlarına bir mesaj iletmek, bir etki oluşturmak, davranışlarını değiştirmek için var” diyor. Bir grup grafiti sanatçısı ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez anısına büyük bir binanın yan tarafındaki geniş dev duvarı boyamış. Kolombiya’nın ulusal simgesi, yazar Gabriel Garcia Marquez’in ölümünün ardından yerel yetkililer büyük bir duvarın yazarın anısını yaşatması için boyanmasına karar vermiş. Grafiti Bogota’da o kadar popüler
ki bu durum Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin de dikkatini çekiyor ve bazı kent sanatçılarının eserleri sergileniyor. Müzenin müdürü Gustavo Ortiz: “Gençlerin kendilerini ısrarla ifade ettiği bu sanatı görmezden gelemeyiz. Örneğin Kolombiyalı sanatçı Botero’nun eserleri onlarda daha çok yankı buluyor. Öte yandan grafiti sanatında ortaya çıkan eserler tişörtlerinde veya şapkalarında da yer bulabiliyor.” Sokak sanatının yasal olarak meşrulaşması günlük grafiti çizimlerinin yayılmasına neden olmuş. Geçtiğimiz yıllarda Bogota’da konser veren pop yıldızı Justin Bieber bu akıma dayanamamış ve konser sonrası eline aldığı spreyle duvarları boyamıştı.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
B
ogota, Kolombiya’nın tam ortasında And Dağları bölgesinde yer almaktadır. 7.5 milyon nüfusa sahip olan Bogota, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Ekvator hizasında olmasına rağmen 2640 metrelik rakıma sahip olan Bogota Amerika’nın en yüksek rakımlı üçüncü şehridir.
45
RÖPORTAJ
HÜSEYİN ÇETİNKAYA:
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
KENDİNİZİ YENİLEMENİZ LAZIM
46
Çetinkaya İnşaat Malzemeleri, yaklaşık 40 yıllık tecrübesiyle sektörün lokomotif firmalarından biri. Firmanın kurucu ismi Hüseyin Çetinkaya, 1982 yılında kendi ismiyle kurduğu şirketini çalışma azmi ve işine duyduğu sevgiyle kısa sürede önemli bir noktaya taşımış. Hüseyin Bey, değişimden ve yenilenmekten asla çekinmeyen vizyoner bir iş adamı. Şirketini de değişime her zaman açık tutmuş ve kısa süre önce patron koltuğunu oğlu Sercan Çetinkaya’ya devretmiş. Sercan Çetinkaya ise hem alaylı hem de yüksek öğrenimini inşaat mühendisi olarak tamamlamış idealist bir iş adamı. Sercan Bey, babasından aldığı iş disiplini ve inşaat sektörünün hemen her alanına duyduğu ilgiyle işinin başında. Biz de Still Life olarak hem Hüseyin Bey’le hem de Sercan Bey’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. till Life: Hüseyin Bey inşaat sektörüyle nasıl tanıştınız ve Çetinkaya markası nasıl doğdu? Çetinkaya İnşaat Malzemesi olarak ticari hayatımıza 6 Ekim 1982 tarihinde başladık. 1963-1966 yıllarında Ticaret Lisesi’nde okudum. 1966-1970’de de Eskişehir İktisadi ve Ticari Akademisi’ni bitirdim. Üniversiteye başladığım yıl mimar Feridun Alpat’ın yanında çalışmaya başladım ve inşaat sektörüyle böyle tanıştım.
S
Still Life: Yakın zaman önce firmanızı oğlunuz Sercan Bey’e devrettiniz? Bu kararı nasıl aldınız? Belli bir zaman sonra firma yaşlanıyor, biraz da hantallaşıyor. Enerjisini ve rekabet gücünü kaybediyor. Dolayısıyla gençleşmesi lazım.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
HÜSEYİN ÇETİNKAYA
Ben de oğluma burayı devrettim. Öncesinde yine inşaat malzemeleri üzerine kendi firmasını kurdu ve çalıştı. Şimdi de burada heyecanla çalışmaya devam ediyor. Firmalar böyle olmalı. Bizim gibi ticaret yapmış bu yaştaki insanlar, tabii ki mekanını ve makamını terk etmeden, hem işin içinde olarak hem de evladının iş hayatında ilerlediğini görerek süreci takip etmeli. Tabii ki yetki vermek için de şirketi tamamen devretmesi, mülkiyetini vermesi gereklidir. Ancak böyle olursa evladı kendi başarısından ve kazandığından zevk duyar. Ticaret ekonomisi içerisinde en önemli sektör inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü, iki yüz farklı sektörü etkileyen bir sektördür. Yeni daire olmadan televizyon satamazsınız. Halı, koltuk, mobilya bile satamazsınız. Bir dairenin yapımında iki bin kaleme yakın malzeme kullanılır. İnşaat sektörü içerisinde en önemli görevi inşaat malzemesi satanlar yapar. Bu malzemeleri çok zor şartlarda, büyük riskler alarak ve bütün sermayemizi teminat vererek temin ediyoruz. Bir nevi inşaat sektöründe finansör görevini de üstlenmiş oluyoruz. Ne yazık ki bu sektör kendi değerini kendisi kaybetmiştir. Kimisi rekabet ederek işini kaybetmiştir, kimisi bilinçli yönetememiştir, kimisi çok tecrübeli olmadan iş yeri açmıştır. Ben 1965 yılında Feridun Alpat’ın yanında işe başladım ancak 1982 yılında kendi adım olan bu şirketi kurdum. Arada geçen sürede Yunus Emre’nin de dediği gibi hamdım, piştim, yandım. Bu merhaleler olmadan olmaz.
SERCAN ÇETİNKAYA
Still Life: İş hayatıyla ilgili oğlunuza verebileceğiniz en önemli tavsiye ne olur? Oğlum gibi bütün gençlere hitap etmek istiyorum: İşini çok iyi bileceksin, işine sahip çıkacaksın, yani işinin hizmetkarı olacaksın. “ben buranın patronuyum” değil, “ben bu işin çalışanıyım” düşüncesinde olacaksın. Ben kendi işimde çok otoriterim. İşe zamanında geleceksin, işe saygı duyacaksın, işini çok seveceksin ve işini öğrenmeye devam edeceksin. Ben bu işi biliyorum diye düşünmeyeceksin. Çünkü dünyada iş öyle sık kabuk değiştiriyor ki sen onu yakalamak zorundasın. Dünyada işinle ilgili gelişmeleri çok yakından takip edeceksin. Bilgi birikimin çok güçlü olacak, çünkü bilgi çok önemlidir. Bilgi de okuyup araştırmakla olur. Kendiliğinden olmaz. Still Life: Sercan Bey genç yaşta ciddi bir sorumluluk üstlendiniz. Sizi biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Kendinizle ilgili neler söylersiniz? 1987 doğumluyum. Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdim. Askerden döndükten sonra ağabeyimle yine bu sek-
Still Life: Çetinkaya’yı devraldıktan sonra yaptığınız yenilikler oldu mu? Daha önce mağazamız sadece perakende tüketim üstüneydi. Biz bunun üstüne toptan satışları da ilave ettik. Şu anda toptan ve perakende satışı olarak hizmet veriyoruz. Şehir dışı ve çevre ilçelerimize de ürün tedariğinde bulunup hizmet veriyoruz. Ürün gamımızı ve portföyümüzü biraz daha genişlettik. Daha önce sadece belirli bir gruba hitap eden ürünler vardı. Daha ekonomik ürünler de getirdik. Bunun yanında portföyümüze kalite olarak da daha üst segment ürünler kattık. Piyasadaki rekabet ortamından dolayı daha çok hizmet anlayışımızla ön plana çıkmayı önemli
görüyoruz. Çünkü şu anda tedarikçilerin pazarladığı ürünler artık her yerde mevcut. Rakibiniz sadece buradaki satıcılar değil, artık sanal ortam da var. Bütün ürünler için geçerli bu durum. Herhangi bir şeyi alacağınız zaman sadece fiyat odaklı kalırsanız kaybetmeye mahkumsunuz. Burada önemli olan müşteriye sunduğunuz hizmet, geri dönüşüm, garanti ve satış sonrası destek. Sattığımız ürünlerde fabrika garantisinin yanında firma garantisi de veriyoruz. Çoğu üründe fabrika onayı almadan dahi birebir değişim yapıyoruz. Biz her konuda hem bilgi açısından, hem işçilik, hem de kullanımdan sonra destek veriyoruz. Avantajlarımızdan biri de çok köklü bir firma olmamız. Dün açtık yarın burada yokuz diye bir anlayışımız yok. Yıllar içinde insanlarda bir güven oluşturduk. Bu güveni de hiç suistimal etmedik. Still Life: Birazda ürünlerinizden bahsetmek istiyorum. Biz şu anda perakende satış mağazamızda ülkemizde önde gelen ve kalite olarak ken-
dini kanıtlamış markaların satışını gerçekleştirmekteyiz. Daha önceden de bahsettiğim gibi her gruba hitap eden ürünlerimiz mevcut. Örnek olarak E. C.A, Duravit gibi dünyaca tanınmış markaların yanında G.P.D, Esvit gibi yerelde güçlü markalarımızı aynı çatı altında satışını gerçekleştiriyoruz. Toptan satışımız ise ağırlıklı olarak ekonomik gruplar üstüne. Akgüç ve Rino Seramik adında iki tane ekonomik markamızın bölge toptancılığını yapmaktayız. Bunun yanında Kalekim ve Entegre marka kimyasal ürünlerin satışını yapıyoruz. Elimizden geldiği kadar müşteriye daha farklı, daha memnun kalacağı ürünleri sunmaya çalışıyoruz. Benim bir ürünü sunmaya karar verirken en dikkat ettiğim şey fiyat bölü performans dengesidir. Bir ürüne ödediğiniz rakamla o ürünün size ne kadar katma değer sağlayacağıyla ilgilenirim. Bugün yüz liraya da batarya alabiliyorsunuz bin liraya da. Ne yüz liraya alan adam akıllı; ne bin liraya alan adam ahmak. Günümüzde para kazanmanın zorluğu ortada. Bu yüzden tüketici, ürün için ödediği bedelin karşılığını almalıdır. Önemli olan fiyat bölü performans dengesini yakalayabilmek. Bazı ürünlerle ilgili olarak piyasada bir fiyat şişkinliği olduğunu görüyorum. Ödediğiniz rakamın gerçek karşılığı olan, size gerçekten katma değer sağlayacak ürünlere yönelmenizi tavsiye ederim. Still Life: Bu noktada tüketicilere de birşeyler söylemek ister misiniz? Tüketicilerin gerçekten bilinçlenmesi lazım. Tüketici bilinçli olmadığı için bütün sektörlerde bir hoyratlık var. Maalesef özellikle inşaat sektöründe talep olmazsa arz da gerçekleşmiyor. Örneğin genellikle vatandaşımız inşaat firmalarından aldığı dairelerde müteahhit firmanın nasıl ve ne kalitede ürünler kullandığı ve nasıl bir üretim gerçekleştirdiği konusunda bilgi sahibi değil. Nasıl bir seramik, batarya ya da parke kullanılmış, nasıl bir izolasyon var, nasıl bir tesisat sistemi kurulmuş pek ilgilenmiyorlar. Herkes herşeyin en uygun fiyatlısına yöneliyor. Ben burada müteahhitleri de suçlamıyorum çünkü orada da acımasız bir rekabet var. Tabi ki her şeyi minimum maliyetle üretmeye çalışacak. İnsanlar ev alırken ilk sordukları şey; nerede ve kaç metrekare olduğu. Kimse evin yapısal özellikleriyle ya da evde kullanılan malzemelerle ilgili birşey sormuyor. Böyle bir talebin olmadığı ortamda arz da bekleyemezsiniz. Örneğin binalarda ses ve su yalıtımını devlet zorunlu tutuyor. Aldığınız ya da oturdu-
ğunuz evlerin projelerinde bunlar hep mevcut. Fakat sadece kağıt üstünde var, reelde ise çoğu binada hiçbir uygulama yapılmamış. Tabi ki her konuda tüm insiyatifi tüketicinin bilinçlenmesine de bırakmıyorum. Bu sadece olayın bir yüzüdür. Bir de olayın diğer yönü var. Herkes tüm teknik konularda bilgi sahibi olmak zorunda değil. Burada da devreye yapı denetimlerin girmesi zaruridir. Çünkü denetim yok. Bunun altını çizmek isterim; Türkiye’deki yapı denetim sistemi, kaba inşaat bittiğinde inşaatı terk eder ve bir daha inşaata gelmez. Ondan sonrasında bir denetim yok. Hiçbir şekilde bir mesuliyet de kontrol de yok. Kaba inşaat önemli ama sonrası da önemli. Yapı denetim süreci ince işçilik sırasında da iskan alınana kadar devam etse, inşaatta TSE’li olmayan ürünlerin kullanımına izin vermese sektör çok daha ileri bir noktaya gelir. Bugün çoğu inşaatta TSE belgesi ve hiçbir güvencesi olmayan ürünler kullanılmaktadır. Still Life: İnşaat sektöründe devam eden bir kriz var malumunuz. Sizi de yakından etkiliyordur. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Ülkenin genel ekonomik gidiş hattı şu ana kadar inşaat tabanlı bir ekonomiden gitti. Bunun üstünden bir büyüme gerçekleşti. Sektör dışındaki herkes, özellikle sanayiciler, buranın getirisinden dolayı arsa ve binalara yatırım yaptı. Yüksek getiri sonucu alakalı alakasız herkes tabiri caizse manavından kasabına kadar herkes kendi mesleğini bırakıp inşaat sektörüne girdi. Bir süre sonra da burada ciddi bir sıkışma başladı. Her çıkışın bir inişi vardır. Bu krizin geleceğini aşağı yukarı bekliyorduk. Normalde 10 yılda yapılacak inşaat üretim sürecini biz 5 yılda gerçekleştirdik. Bu yüzden şu anda çok ciddi bir konut fazlası var. Bunun zararını da inşaat sektörüyle alakası olan herkes çekiyor. Gelinen noktada 2 yıldır çok ciddi bir kriz yaşanıyor ve bunun hemen biteceğini de düşünmüyorum. Bunun da plan ve programla hareket etmememizin cezası olduğunu düşünüyorum. Still Life: Bu keyifli sohbet için teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
tör üzerine kendi iş yerimizi kurduk. Orada üst segment ürün diye tabir ettiğimiz sadece lüks tüketime yönelik inşaat malzemesi satışı gerçekleştirdik. İthal ve lüks marka gruplarımız vardı. Şimdi hizmet verdiğimiz mağazamızda ise herkese hitap eden her gruptan ürün satışı gerçekleştirmekteyiz.
47
BİRBİRİNE MÜHÜRLENMİŞ KALPLER
Büyük Aşklar
TARİHİN UNUTULMAZ AŞKLARI İnsanın en güçlü duygularından biridir aşk ve öylesine tılsımlıdır ki onu anlatmaya sözcükler yetmez. Her aşk özel ve güzel olsa da tarihe mal olmuş kimi aşklar var ki insanda hayranlıkla birlikte gizli bir kıskançlık da uyandırır. Zamanla birer efsaneye dönüşmüş ölümsüz aşklara her kültürde, her toplumda rastlamak mümkün. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmış efsanevi aşkları siz okurlarımız için derleyeceğiz. İşte onlardan biri:
Orhan Veli ve Nahit Fıratlı Aşkı
Nahit Fıratlı, Orhan ve daha bir çok şairi güzelliği ile kendine aşık etmeyi başarmış bir kadın... 002 yılında 93 yaşındayken aramızdan ayrılan Nahit Fıratlı ya da Nahit Hanım, gençliğinin en güzel senelerinde birçok şairi kendine aşık etmiş, şiirlerine konuk olmuş.
2
Dönemin yazar ve şairlerinin ya hayranlık duyduğu ya da aşık olduğu bir kadın Nahit hanım. Kimler şiirler yazmamıştır ki onun için. Cemal Süreyya’nın “Cumhuriyet döneminin küçük burjuva duyarlılığının anası” olarak tanımladığı Nahit Fıratlı’nın 93 yıllık yaşamına pek çok şairle yaşadığı aşkı sığmış. Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Ali, Necip Fazıl Kısakürek, Can Yücel, Edip Cansever, Arif Damar, Melih Cevdet Anday ve diğerleri... aşklarını yazılarına, dizelerine dökmüşler. Bacağındaki bene bile şiir yazmış Can Yücel. Ama o hayatında tek bir kişiyi sevmiş. Kendi tabiriyle “cebi delikti ama T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
insandı” dediği Orhan Veli’yi. “Fevkalade bir insandı. Onun kadar nazik ve terbiyeli birini görmedim” diye anlatıyor Veli’yi... Orhan Veli de Nahit Hanım’ı, düştüğü çukurda hayatını kaybettiği zaman, cebinde diş fırçasına sarılı kâğıda yazdığı şu dizelerle anlatmış: “Hiçbirine bağlanmadım ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar.” Orhan Veli’nin Nahit Fıratlı’ya yazdığı mektuplardan oluşan “yalnız seni arıyorum” u (yky, 2014) üzülerek okudum. Yazılanlara bakılırsa “Orhan Veli’nin 36 yıllık ömrünün en büyük sevdası” olmakla birlikte öncelikle kocasını aldatan bir kadın var karşımızda.
Vaziyetimi bir düşün. İki günden beri yağan yağmura ve soğuğa rağmen üstümde beyaz bir ceket var. Pabucum yok, gömleğim yok, kravatım yok, pardösüm yok. Bu kıyafetle Ankara’ya gelebilir miyim?
türlü inandıramayan Orhan Veli (kadın kaprisli, inanmak istemiyor, adam ne yapsın!), büyük bir olasılıkla sevdiği kadını görmek üzere bir yolunu bulmuş da gitmiş belediye çukuruna düştüğü Ankara’ya, yedi sekiz günlüğüne. Cumhuriyet’in en değerli kafalarından birinin böyle bir nedenle, pisi pisine ölmüş olması üzücü değil de ne! Öte yandan, Orhan Veli’nin Ankara’dan İstanbul’a taşındıktan sonra, 1947 yılının Ocak ayında yazmaya başladığı bu mektuplardan benim anladığım yoğun bir geçim sıkıntısı yaşamayacağı -yaşamadığı- Ankara’dan Nahit Fıratlı yüzünden kaçtığı, dolayısıyla da yaşamının bu nedenle altüst olduğu... Örneğin; o yılın yaz aylarında şöyle yazıyor Orhan Veli, benim bu kuşkumu doğrularcasına: “Hayatımın böyle bir istikamet alışında senin büyük bir payın olduğunu da kabul etmek lazım. Seni tanımasaydım herhalde başka türlü bir insan olurdum. Daha mı iyi olurdu bilmiyorum; ama herhalde daha az bedbaht olurdum. Bunun niçin böyle olduğuna sen pek akıl erdiremezsin. Çünkü kendinin benim hayatımda nasıl var olduğunu ve ne vakitten beri var olduğunu bilemezsin. Ben evvela senin için bir eğlenceydim ama sen benim için hiçbir zaman öyle olmadın.” diyeceğim, bir vakit benim kafamda da yukarılarda
bulunan Nahit Hanım imgesi, Orhan Veli’nin ona yazdığı mektupların ışığında, bambaşka bir görüntüyle yer değiştirdi. Üzücü... Duygularımın doğruluğunu sınamak için kendisinin Orhan Veli’ye yazdığı mektupları da okumak isterdim ya, şart da değil. “yalnız seni arıyorum”un sonuna eklenmiş olan “Nahit Hanım’ın Orhan Veli’ye gönderemediği” mektubun “Edâ”sı bana yeterli ipucunu veriyor. Sonradan gelen önemli ekleme: Haluk Oral’ın 2015 yılının son aylarında yayımlanan kapsamlı kitabı “bir roman kahramanı Orhan Veli”den öğrendiğimize göre değerli ozanımızın ölümüne yol açan beyin kanamasının nedeni Ankara’da düştüğü çukur değilmiş.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Üstüne üstlük kendisine sırılsıklam tutulmuş Orhan Veli’yi avucunda oynatan, ona şımarıklık, haksızlık, terbiyesizlik eden, yalan söyleyen, bana geçmişimdeki iki “femme fatale” yaratığı (kişilik olarak ilkini, yaşanan ilişki olarak da ikincisini) anımsatan bu kadın neden herkesçe bunca yüceltilmiş kim bilir. Evet, bilgisi, görgüsü... peki ya kişiliği? Dahası, ben bu bayanın Orhan Veli’nin ölümünün en büyük sorumlusu olduğunu düşünüyorum, ozanın düştüğü çukuru açan dönemin Ankara Belediyesi, ya da onu çalıştığı tercüme bürosundaki işinden ayrılmak durumunda bırakan Eğitim Bakanı Şemsettin Sirer sonra geliyor. Öyle ya, İstanbul’a taşındıktan sonra beş parası olmadığı için Nahit Fıratlı’ya mektup atmaya Sarıyer’den kent merkezine onca yolu yürüyen, bazen parasızlıktan mektubu bile atamayıp tel çeken, başından beri en büyük isteği birkaç günlüğüne de olsa Ankara’ya gidip Nahit Fıratlı’yı görmek olan, ama parasızlığı yüzünden yerinden kıpırdayamayan (Vaziyetimi bir düşün. İki günden beri yağan yağmura ve soğuğa rağmen üstümde beyaz bir ceket var. Pabucum yok, gömleğim yok, kravatım yok, pardösüm yok. Bu kıyafetle Ankara’ya gelebilir miyim? - 2 Ekim 1947 Perşembe tarihli mektuptan), üstelik durumunun bunca kötü olduğunu bayan Fıratlı’ya bir
49
Dr. Hakan TÜRKOĞLU AŞLANMA NE ZAMAN BAŞLAR, NEDEN OLUŞUR? Her ne kadar doğduğumuz günden itibaren fizyolojik yaşlanma süreci başlıyor olsa da gerçek yaşlanma yıllar içerisinde cildin sıkılığının ve gerginliğinin azalması neticesinde gevşeme ve sarkmaların oluşmasıyla kendini belli eder.
Y
50
Cildin sıkılığını sağlayan hyalüronik asit, elastin ve kollajen liflerinin azalması kırışıklıklara sebep olurken, yüzde özellikle gözaltı ve orta yüz çevresinde bulunan yağ tabakalarının erimesiyle orta yüz ve gözaltı bölgesinde çökmeler oluşur. Parçalanan yağ blokları çene ve burun kenarı bölgelerinde birikerek sarkmalara neden olur.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
En Büyük Kabusumuz!
YAŞLANMA
UNUTMAYIN !
YAPILACAK HİÇ BİR İŞLEM YAŞINIZI GENÇLEŞTİRMEZ AMA SİZİN YAŞINIZIN
EN GENCİ OLMANIZI SAĞLAYABİLİR.
YAŞLANMAYI HIZLANDIRAN FAKTÖRLER NELER, YAŞLANMAYI DURDURMAK MÜMKÜN MÜ? Yaşlanma, ölüm ve doğum kadar doğal bir süreçtir, ancak birçok insan yaşlanmak istemez ve yaşlanacağını kabul etmekte zorlanır. Yılların geçmesi, yaşımızın ilerlemesi pek çoğumuz için korkutucu olsa da aslında bizi yaşlandıran sadece yaşımızın ilerlemesi değildir. Aynı yaşta hatta yaşça daha ileri olmasına rağmen bazı kişiler oldukça genç görünürler. Cilt yapımızın bozulmasına sebep olan faktörlerin en başında yeterli su içmeme gelirken bunu sağlıklı beslenmeme, sigara alkol tüketimi, güneşe yoğun maruziyet, genetik faktörler, duygusal ve çevresel faktörler takip eder. KIRIŞIKLIK VE SARKMALARA KARŞI UYGULANABILECEK TEDAVILER NELERDIR ? Yüzde yaşlanma etkilerini gidermek için uygulanabilecek birçok yöntem vardır. Kişinin yaşına, yaşlanma derecesine ve yaşlanma şekline göre bu yöntemlerden bir yada birkaçı kombinlenerek uygulama planlanır.
Özellikle göz altı, burun kenarı ve orta yüzde oluşan çökmeler için GÖZ ALTI, NASOLABİAL ve ORTA YÜZ DOLGUSU, Alında göz kenarlarında oluşan kırışıklıklar için BOTOX uygulanabilir. Yüzde ve boyunda oluşan ileri düzeyde gevşeklik ve sarkmalar için ise FRANSIZ ASKISI, SİLUETTE SATEN YÜZ GERME, ENDOPEEL İLAÇLI YÜZ GERME işlemleri yapılabilir. Yüzde yaşlanma etkilerini gidermek için uygulanabilecek birçok yöntem vardır. Kişinin yaşına, yaşlanma derecesine ve yaşlanma şekline göre bu yöntemlerden bir yada birkaçı kombinlenerek uygulama planlanır.
GENÇLİK AŞISI, SOMON DNA, KOLLAJEN AŞISI, PRP, MEZOTERAPİ gibi işlemler ile cilt altının beslenmesi ve yenilemesini sağlanırken, ÖRÜMCEK AĞI UYGULAMASI, HİFU FOCUS ULTRASON işlemleri cilt altı kollajenini arttırıcı işlemlerdir. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
CARTAGENA’DA
RENK TERAPİSİ engarenk çift katlı evleri, balkonlardan sarkan begonvilleri, çiçekler ve mini palmiyeler ile bezenmiş sokakları ile tam bir renk cümbüşü Cartagena. Daracık sokaklarında ilerlerken sağlı sollu dizilmiş taş evlerin parlak renkleri insana adeta bir görsel şölen yaşatıyor. Ama ne renkler; civit masinden zümrüt yeşiline, portakal turuncusundan civciv sarısına, elma şekeri kırmızısından lavanta moruna, fuşya, leylak ve lila pembelerine, her biri ben buradayım diye tüm parlaklığı ile bağırıyor adeta.
R
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Kolonyal döneme ait iki katlı taş evlerin her bir detayını incelemekten kendinizi alamıyorsunuz; her biri farklı bir tokmak deseni ile donatılmış kocaman ahşap kapılar, pencerelerin önünde boğum boğum desenli el işi ahşap parmaklıklar, palmiyeler ve yemyeşil yapraklı bitkiler ile süslenmiş nefis avlular, 5-6 metre yüksekliğindeki tavanlarda renkli süslemeler, taş nişlerin içinde vitray camlar, ahşap balkon korkuluklarına sarılmiş kırmızı, pembe, yavruağzı begonviller, mor boru çiçekleri. Adeta sokakların hepsi birer Gauguin tablosu gibi ışıltılı, canlı ve neşeli…
İSPANYOLLAR’IN EN ÖNEMLİ LİMANI: CARTAGENA Cartagena’da 15. yüzyıla kadar Karayip yerlileri yaşıyormuş ve şehrin ismi “Calamari” ymiş. 15. yüzyılın başında İspanyol fetih gemileri gelip silahlar ile şehri ele geçirmiş. 1 Haziran 1533’te kumandan Pedro Hereria tarafından İspanyol hakimiyeti ilan edilmiş ve şehir İspanya’daki
sahil şehri Cartagena’ya benzetildiği için bu ismi almış. Animist olan yerliler Katolik olmaya zorlanmış. Lisanlarından yemeklerine her şey zaman içerisinde değişmiş. İspanyollar ilk iş olarak dini sembolleri ile damga vurmaya başlamış ve 1575 yılında Santa Catalina Katedrali tamamlanmış. Ancak Cartagena Güney Amerika’ya giriş kapısı olarak çok değerli bir liman olduğu için İngiliz ve Fransız akıncıların saldırılarına uğruyormuş sürekli. 1586’da İngiliz kumandan Francis Dereik şehri kısa bir süre ele geçirdiğinde katedrali yıktırmış. Tüm Güney Amerika yerlilerinden gasp edilen altın, zümrüt ve gümüşlerin İspanya’ya gemi yoluyla sevk edilmek üzere depolandığı bir şehir olduğu için Cartagena İspanyollar için bir servet değerindeymiş. Şehri korumak ve savunmak için İspanyol yönetimi 1614’de şehrin etrafına ve limanın çevresine surlar yapılmasına karar vermiş. İnşaat için yüzbine yakın Afrikalı köle getirilmiş. Daha sonra köle ticaretinin de başkenti olmuş Cartagena. 1852’de kölelik kaldırılana kadar, Kenya ve Angola’dan gelen köle pazarının yapıldığı meydandan bir milyon kölenin geçtiği söyleniyor. Şehrin etrafına 11 kilometrelik surlar inşa edilmiş. (Hala 9 km’si duruyor.) Ançak akınların devam etmesi üzerine İspanyol Kralı San Felipe yeni dünya altınlarını korumak için bir kale yapılmasını emretmiş. İtalya ve İspanya’dan askeri mimarlar getirilmiş, yüzlerce Afrikalı köle çalışmış, 30.000 metrekareye yayılan 50 metre yüksekliğe ulaşan, kilometrelerce tüneli olan, İspanyolların Amerika’da yaptıkları en büyük kale 1657’de tamamlanmış. Denize tepeden bakan konumdaki bu kale şimdi güzel bir manzara noktası. Cartagena’ya bu sefer 1697’de Fransızlar saldırmış ve hem kaleyi hem de şehri yakıp yıkmış, binlerce kilo altın kaçırmış. 1712-1726 yılları arasında İspanyollar yeniden her şeyi inşa etmiş.
Bu kale Cartagenalılar’ın gurur duyduğu bir hikayenin de kahramanı. İngiliz Amiral Vernon, 186 gemi ve 27 bin asker ile 1741’de Cartagena’ ya saldırmış. Vernon şehri alacağına o kadar eminmiş ki, İngiltere’yi terk etmeden önce üzerinde İngilizler önünde diz çökmüş İspanyollar’ın olduğu altın zafer paraları hazırlatmış. Zaferinden emin bir şekilde önce Kuzey Amerika’ya uğrayarak Amerika’nın ilk başkanı olan George Washington’un kardeşi kumandan Lawrence Washington’u da yanına almış Vernon.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
İnsanları da bir o kadar renkli ve hareketli Cartagena’ nın. Okyanus kıyısında sıcak iklimin etkisi ile hepsi sıcak kanlı, her birinin konuşurken elleri kolları haraketle bir inip bir kalkıyor. Yüksek topuklu kadınların hepsi sabah akşam makyajlı ve süslü. Sokaklar ressamlar, şarkıcılar, çalgıcılar, dansçılar, rengarenk kıyafetli tropik meyve satıcıları ile cıvıl cıvıl ve şenlikli. Gençler müzik ve dans peşinde, sahilde ve meydanlarda birkaç müzik aleti ile şarkılar söyleyip, doğaçlama sokak partilerinde dans ediyorlar. Gün batımlarında ise surların üzerindeki kafelerde sizi uçsuz bucaksız enfes manzaralar bekliyor. Okyanusun, gökyüzünün ve bulutların renk oyunları adeta bitmeyen bir dans gibi. Her adımda “renk terapisi”nde gibisiniz bu şehirde. Şöyle biraz kendinizi sokakların ritmine bırakmaya ve kafanızı dağıtmaya ihtiyacınız varsa buyurun Cartagena’ ya.
53
Mutlaka Gidip Havasını Solumanız Gereken
20 EGE KÖYÜ
Ege dediğimizde kimin aklına hemen doğal ve tarihi güzellikler gelmez ki? Daha çok büyük turizm merkezleri biliniyor olsa da çok az bilinen doğayla iç içe olan köylere de sahip. Bu köylere gittiğinizde sakinliği ve doğal yemekleri ne kadar özlediğinizi anlayacaksınız. Üstelik çoğu köy gezisi cebinizi de yormayacaktır. O zaman bu köyleri ilk fırsatta gezi rotamıza eklemekte fayda var.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Şirince Köyü, Selçuk/İzmir O kadar güzel ki kıyamet bile dokunmaya kıyamıyor. 21 Aralık 2012’de bu sayede Dünya'ya kendini duyuran bir köy ve inanılmaz bir ziyaretçi akınına uğruyor. Şaraplarıyla da ünlü bir köy. Üstelik köyü gezdikten sonra çok yakınındaki Efes Antik Kenti de ziyaret edilebilir.
4. Çamlıbel Köyü, Edremit/Balıkesir Köy, Balıkesir merkeze 109, Edremit'e 17 km mesafede. Bol bol oksijene hasret kalanlarin gidip görmesi tavsiye edilmekte, ne de olsa Kaz Dağları'nda olacaksınız. Kamp kurmak için ideal ortamlar barındırıyor, birkaç günlüğüne kalmak isteyebilirsiniz. Fotoğraf makinenizi almayı sakın unutmayın, karelere girmeyi hakeden çok fazla manzara göreceksiniz.
54
2. Adatepe Köyü/Çanakkale Bol bol çiçeklerle bezeli rengarenk pencereleri olan taş evlerle dolu bu köy hem göz zevkinize hitap ediyor hem de dinginlik veren bir atmosfere sahip.
5. Mordoğan, Karaburun/İzmir Mordoğan, özellikle Çatalkaya, Ayıbalığı kayalıkları ve plajı, Ardıç Plajı, amatör balıkçılığı ve 70 çeşit mor çiçeği ile ünlü. Ege Denizi'ne kıyısı olup da sıradan bir yer olması zaten düşünülemez.
3. Bademli Köyü, Dikili/İzmir İzmir'in cenneti andıran bir başka köyü. Eğer gideceğim köy deniz kıyısında olsun diyorsanız berrak kumsalları olan bu köyü mutlaka ziyaret etmelisiniz. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
6. Yeşilyurt Köyü/Muğla
10. Mazıköy, Bodrum/Muğla
Muğla'nın her karışı ayrı bir güzel olduğu herkes tarafından bilinmekte. Yeşilyurt Köyü de bunlardan biri, tabi öne çıktığı özellikleri de bulunmakta. Dokumacılık konusu ilginizi çekiyorsa ziyaret etmeniz gereken köylerden biri.
Doğanın bozulmadığı nadir yerlerden birisi Mazıköy. Deniz ve çam manzaralarına bir de tarihi kalıntılar eşlik ediyor.
11. Kaynarpınar, Karaburun/İzmir
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
7. Doğanbey Köyü, Söke/Aydın
Kaynarpınar'ın yollarında bile manzaraya doyacaksınız. Özellikle günbatımını izlemek için en uygun manzaralardan birine sahip.
Eski Rum mimarisine ilginiz varsa gezilecek yerler listenizin üst sıralarına ekleyebileceğiniz bir köy. Mimarisine artı olarak doğal güzellikleriyle de ziyaretçilerini çekmesini biliyor.
12. Mehmetalan Köyü, Edremit/Balıkesir Kaz Dağları'nın eteklerinde kurulmuş, doğayla kendinizi iç içe bulabileceğiniz şirin bir köy.
8. Kayaköy, Fethiye/Muğla Yunanistan ile yapılan mübadele zamanlarında terkedilen köyde yüzlerce taş ev bulunuyor ve ilgi çekici bir ortama sahiplik ediyor. Büyü adlı korku filmi de burada çekilmişti, bunu bilerek bu köyde bulunmak gezinize daha farklı bir hava katacaktır.
13. Kapıkırı Köyü, Milas/Muğla Bafa Gölü kıyısındaki bu küçük köyde doğal güzelliklerin yanında tarihi güzellikler de bulunuyor. Gez gez bitmeyecek bir köy Kapkırı.
9. Sığacık, Seferihisar/İzmir Seferihisar'ın Dünya'nın en sakin yerleşim birimleri arasında yer aldığını duymuş olmalısınız. Sadece bu neden bile buralara gidip kafa dinlemek için yeterli olsa gerek. Buraya adımınızı atar atmaz bir daha geri dönmek istemeyebilirsiniz.
55
14. Dalyanköy, Çeşme/İzmir Diğer köylere göre cebinizden daha çok para çıkacak olsa da bunu göze almaya değer bir ortam.
18. Birgi, Ödemiş/İzmir Osmanlı esintilerini görmek istiyorsanız rotanızda olması gereken bir yerleşim birimi. Türbeleriyle, camileriyle, konaklarıyla göz dolduruyor. Ziyaretçi sayısı bakımından en meşhur köylerden biri.
15. Koyunevi Köyü Sokakağzı Sahili,
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Aycacık/Çanakkale
Kendi halinde denize kıyısı olan bir yer arıyorsanız Çanakkale'nin bu dinlendirici ortamı tam size göre.
19. Güzelçamlı, Kuşadası/Aydın Kuşadası'nın önemli turistik bölgelerinden biri olan Güzelçamlı, yaz aylarında kıpır kıpır bir tatil yöresine dönüşerek yeşil ve mavinin buluştuğu bir konumda ziyaretçilerini karşılıyor.
56
16. Kavacık Köyü, Karabağlar/İzmir İzmir'in merkez köylerinden biri olan Kavacık, üzüm festivaliyle İzmirliler arasında epey ünlü. Festival zamanlarında çok sayıda ziyaretçisi oluyor, köy halkı da geçimini büyük ölçüde üzümcülükle sağlıyor. Bunun dışında yollarında dağ bisikletlerini sıkça görmeniz mümkün.
20. Kaplan Köyü, Tire/İzmir Tire ilçesinin sırtını yasladığı dağda kurulmuş olan Kaplan, Küçük Menderes ovasının manzarasını size sunuyor. Hem doğası hem de Osmanlı ve Bizans dönemi kalıntılarına rastlayabileceğiniz bir bölge. Aynı zamanda meşhur restoranları için çevre illerden epey ziyaretçisi bulunuyor.
17. Selimiye Köyü, Marmaris/Muğla Denize sıfır konumdaki bu köy son yıllarda adından daha çok söz ettiriyor. Eskiden küçük bir balıkçı köyü iken şimdilerde daha çok turizme hizmet eden bir köy halinde. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
BAVULUNUZ HAZIRSA GİDELİM ! eyahat etmek dünyanın en güzel şeylerinden biri olsa gerek ki pek çoğumuza ilgi alanlarımız sorulduğunda ilk akla gelen seçenekler içinde “seyahat etmek” mutlaka olur. Özellikle de iş için değil de tatil için yapılan seyahatler, genç yaşlı hepimizi heyecanlandırır ve yaz demek biraz da tatil ve seyahat demektir öyle değil mi?
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
S
58
Seyahatte gezeceğiniz yerleri ayarlamak, otel rezervasyonunuzu yaptırmak, bilet işlemlerinizi tamamlamak bir hevesle yapılır ve sonunda herkesin en muzdarip olduğu konuya sıra gelir; bavul hazırlamak! Özellikle eşler arasında kavga sebebi olmaya yol açacak kadar sıkıntılıdır “bavul hazırlığı”… Dolabın önünde uzun uzun kıyafetlere ve ayakkabılara bakmak, onu mu alsam, bunu mu diye düşünerek saatler harcamak, seçilenleri bavula yerleştirmek ve genelde sığdıramamak, seyahate gidince en gerekli şeyleri almadığını fark etmek ve dönüşte götürdüklerinizin büyük kısmını aslında hiç kullanmadığınızı sadece kendinize yük ettiğinizi görmek en çok yaşanılan sorunlardır.
Vereceğim öneriler bavulunuzu hazırlarken size yardımcı olacak ve ister kısa bir iş seyahatine ister bir haftalık yaz tatiline çıkın işinizi kesinlikle kolaylaştıracak. Şimdiden iyi yolculuklar! T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Bavul hazırlığına başlamadan önce şu sorulara vereceğiniz cevapları iyi düşünün: n Ne amaçla seyahat ediyorsunuz? (İş mi, tatil mi?) n Nereye gidiyorsunuz? (Yurt içi / yurtdışı, otel / kamp…) n Ne kadar kalacaksınız? (1 gün, 1 hafta, 1ay…) n Hangi ulaşım aracıyla seyahat edeceksiniz? n Aldığınız şeyleri ne zaman, nerede, nasıl giyeceksiniz? n Hava durumu nasıl olacak? (Tahmin etmeyin, kontrol edin!) LİSTE HAZIRLAYIN Bavulunuzu toplamaya başlamadan birkaç gün önce mutlaka bir liste yapın ve listeyi her an elinizin altında tutunki aklınıza gelenleri unutmadan ekleyebilesiniz. Listenin en başına pasaport, biletler, düzenli kullandığınız ilaçlar, elektronik cihazlarınızın şarj aletleri gibi en önemli maddeleri eklemeyi unutmayın.
AZ VE ÖZ SEÇİMLER YAPIN Elbette insan tatilde de evdeki gibi bütün eşyalarının yanında olmasını hayal edebiliyor, ancak aslında mantıklı düşündüğünüzde buna hiç gerek yok. Örneğin salaş bir sahil kasabasına gidiyorsanız en sevdiğiniz stilettolarınızı götürmeniz pek de mantıklı olmayacak. Gideceğiniz gün sayısına, yapacağınız tatilin ruhuna ve ziyaret edeceğiniz yerin hava koşullarına göre akıllı bir liste yapmanız hem işinizi hem de yükünüzü azaltacak. İlk baştaki sorulara vereceği-
NİLÜFER BAYRAK STİL DANIŞMANI niz cevaplar bu konuda size yardımcı olacaktır
GÖRÜN VE GRUPLAYIN Bavulunuza koymayı düşündüğünüz şeyleri önce yatağınızın üzerine çıkartın. Eşyaları görmek ve gruplamak, hangi eşyaları unuttuğunuzu ya da hangilerinin aslında gereksiz olduğunu görmenizi sağlar. Böylelikle eşyaları mantıklı bir şekilde bavula yerleştirebilirsiniz. Kıyafetleri seçerken birbirleriyle kombinlenebilen renklerden veya belirli bir renk grubu üzerinden gitmek ve bir alt giyim parçası için onunla uyumlu iki ya da üç üst giyim parçası almak işinizi kolaylaştıracaktır.
GEREKSİZ AĞIRLIKLARDAN KAÇININ Özellikle havayolu ile yapacağınız seyahatlerde eşya hazırlarken en önemli kıstaslarınızdan biri bagaj ağırlığınızdır. Uçtuğunuz hat ve şirketin bu konudaki limitlerine dikkat edin. Limitinizi sonuna
n Ayrıca ayakkabıların içine çorapları koyarsanız yerden tasarruf edersiniz.
n Çoraplarınızın içine de parfüm şişeleri, far paletleri gibi kırılacak ve hassas eşyalarınızı koyabilirsiniz.
EL ÇANTANIZI UNUTMAYIN Seyahat sırasında elbette bavulunuz devamlı yanınızda olmayacak. Bu nedenle el bagajınızı hazırlarken de dikkatli davranın ve özellikle yolculuk boyunca ihtiyacınız olacak kitap, şarj aleti, güneş gözlüğü ya da ilaçlar gibi eşyalarınızı el bagajınıza koyun. Bavulunuzun kaybolma ihtimaline karşı yedek çamaşır ve giysi bulundurmak da hayat kurtaran bir detay olabilir. Tabi yine uçak seyahatlerinde kabin bagajına nelerin alınabileceğini, bu konudaki kısıtlamaları da mutlaka kontrol edin.
temizleme poşetlerine geçirerek bavula yerleştirmek daha az kırışmalarını sağlayacaktır. n Beyaz giysilerin leke olma ihtimaline karşı ise ters çevirip katlayarak yerleştirmenizde fayda vardır. n Bavuldaki en ufak boşluğu bile değerlendirmek gerek diyerek sütyenlerin içine çamaşırlarınızı veya fularlarınızı koyabilir; böylelikle onların da formlarının bozulmamasını sağlayabilirsiniz. n Kemerleri rulo yaparak gömleklerin yaka kısmına koymak da hem en küçük hacmi bile değerlendirmek hem de gömlek yakalarının formunu korumak için birebirdir.
n Pudra ve farların çatlayıp kırılmaması için ise üstlerine makyaj pamuğu yerleştirebilirsiniz.
n Jean yada t-shirt gibi kıyafetleri katlamak yerine rulo yaparak koymak size daha fazla kullanım alanı yaratır. STRATEJİK HİLELERDEN FAYDALANIN İşte size hayatınızı kolaylaştıracak, işinize yarayacak bir kaç bavul hilesi: n En alta ayakkabılar, ağır ve az kırışan parçalar ile kozmetiklerinizi koyun. n Ayakkabıları valizin tekerlek kısmına doğru koyun ki valizi taşırken ağırlıklarıyla diğer kıyafetleri ezmesinler. n Rulo olduğunda kırışacağını düşündüğünüz keten, ipek gibi narin kumaşlı kıyafetleri ise tıpkı mağazalarda yapıldığı gibi kat aralarına kağıt havlu yada pelür kağıdı koyarak katlamak ve kuru
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
kadar kullanmayın ki seyahat sırasında yapacağınız alışverişler için bavulunuzda yer kalsın. Hafif bavullar tercih etmek, bavulunuza ilave boş bir el yada sırt çantası koymak bu açıdan faydalı olabilir. Bagaj ağırlığı konusu seyahat eden herkes için temel bir sorun olduğundan bu konuya kafayı takanlar inovatif (!) ceketler üretmişler. Merak edenler aşağıdaki linkten izleyebilir.
59
n Kombinlerinizi bir arada tek bir bavul düzenleme torbası ya da bez torbaya koyup paketlemek veya kıyafetleri gruplayarak paketlemek, bavulu karıştırmadan onlara daha kolay erişmenize yarar. n Kış seyahatlerinde kalın kazak veya kabarık ceketler yerine üst üste giyilebilecek şeyler almak hem yerden tasarruf ettirir hem de daha fazla kıyafet seçeneği sunar. n Sıvı kozmetik ürünlerini poşete ya da makyaj çantasına koymuş dahi olsanız, her ihtimale karşı, kapağın arasına strech film koyduktan sonra kapaklarını kapatırsanız dökülmelerine engel olursunuz. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
n Özellikle kısa süreli seyahatlerde, krem veya fondötenleri ambalajıyla yanınıza almak yerine temiz lens kutularına koyarak taşıyabilirsiniz.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
n Bir diğer takı taşıma sorunu olan birbirine dolaşan kolye zincirleri içinse kolyeleri pipetlerin içinden geçirerek kapatmak yararlı bir çözümdür.
n Minik küpelerin eşleriyle bir arada durmaları için düğmelere geçirebilirsiniz.
60
n Diğer küçük takılarınızı ise günlük ilaç kutularına koymak kaybolmalarına engel olacaktır.
n Bavuldaki en sinir bozucu şeylerden biri de yine birbirine karışmış kablolar olsa gerek… Kabloları güzelce sarıp boş bir gözlük kabı içinde taşımak işinize yarayacaktır. n Kalacağınız yerde güvenlikle ilgili endişeleriniz varsa bavulu kilitlemek dışındaki bir diğer yöntem de para ve kıymetli şeyleri bitmiş krem ambalajı gibi ilk bakışta kimsenin tahmin etmeyeceği şeylerin içine koymaktır. n Gideceğiniz yere varıp bavulunuzu açtığınızda mis gibi kokan kıyafetler bulmak için, çamaşır kurutma makinelerinde kullanılan kokulu kurutma kağıtlarından, minik sabunlardan ya da en sevdiğiniz parfümü sıktığınız kağıt mendillerden bavula koyarsanız tatile keyifle başlayabilirsiniz.
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Biyografi
62
SABAHATTİN ALİ “Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam...” T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Aşk, sevgi ve kırsal kesmin sorunlarına değinen öyküler yazan Sabahattin Ali’nin şimdilerde en çok ilgi çeken romanı Kürk Mantolu Madonna, o dönemin Hakikat gazetesinde ‘Büyük Hikâye’ başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanmıştır. Aynı zamanda bu roman birçok dile de çevrilmiştir. Öykü, roman, şiir, çeviri alanında eserler veren Sabahattin Ali, Bulgaristan sınırını geçmek üzereyken uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Dikkat çeken diğer eserleri ise: İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf, Değirmen ve Yeni Dünya…
SABAHATTİN ALİ KİMDİR?
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Eğridere’de doğdu. 2 Nisan 1948, Kırklareli’de vefat etti. Türk yazar ve şairdir. Edebi kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nı etkileyen bir figür hâline geldi. Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı. Romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) romanları Türkiye’deki edebiyat çevrelerinin takdirini toplayarak hem 20. yüzyılda hem de 21. yüzyılda etki-
sini sürdürdü. Eğridere’de doğan Sabahattin Ali, ilk hikâye ve şiir denemelerine Balıkesir’de başladıktan sonra İstanbul’daki edebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem’in desteğiyle ilk kez Akbaba ve Çağlayan Dergileri’nde şiirlerini yayımlattı. Anadolu’da kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra Türk Devleti tarafından dil eğitimi için Almanya’ya gönderildi. Türkiye’ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başlasa da önce komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı, ardından ise Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tekrar tutuklandı. Bu dönemde memurluktan ihraç edilince görevine geri dönebilmek için Atatürk hakkında bir şiir yazdı ve tekrar devlet kurumlarında görevlendirildi. Ayrıca kendisine yüklenen sosyalist algısını kırmak için de Esirler adlı bir oyun kaleme aldı. Hayatının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla da öne çıktı, özellikle Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu. Bu dönemde Aziz Nesin’le beraber çıkardığı Markopaşa Dergisi’nde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye’den ayrılmak istedi ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürüldü.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
41
yıllık kısa yaşam süresine sığdırdığı eserler ile edebiyatımızın unutulmaz isimleri arasına giren Sabahattin Ali eğırlıklı olarak öykü üzerine eserler vermiştir fakat romanlarıyla ön plana çıkmıştır. Özellikle Kürk Mantolu Madonna’nın bir popüler kültür ürünü haline gelmesi Sabahattin Ali’nin bilinirliğini daha da artırmıştır. Çeşitli şehirlerde eğitim görmesi, öğretmenlik yapması ve cezaevinde kalması gibi durumları eserlerine yansıtırken aynı zamanda eserleri birçok sinema filmine de konu olmuştur.
63
Hayatının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla da öne çıktı, özellikle TürkçüTurancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu. Bu dönemde Aziz Nesin’le beraber çıkardığı Markopaşa Dergisi’nde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Biyografi
DÖKÜLEN YAPRAKLAR ZELİHA ŞENGÜL
TÜRK SİNEMASI’NIN EMEKTAR OYUNCUSU
ERGÜN UÇUCU
HAYATINI KAYBETTİ
64
Türk tiyatro, sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Ergün Uçucu hayatını kaybetti. 14 Haziran tarihinde aramızdan ayrılan usta sanatçı bir süredir tedavi görüyordu. 79 yaşında yaşamını yitiren Ergün Uçucu, sayısız sinema filmi ve dizide rol almıştı. Sevilen oyuncu, seslendirme sanatçısı olarak “Susam Sokağı’nın Kurabiye Canavarı” başta olmak üzere pek çok kahramana hayat vermişti. Türk sinemasının emektar oyuncusu Ergün Uçucu’nun vefat haberini kendisi gibi oyuncu olan oğlu Canberk Uçucu sosyal medya hesabından duyurdu. ERGÜN UÇUCU KİMDİR? Türk tiyatro, sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Ergün Uçucu, 22 Mayıs 1940 tarihinde dünyaya geldi. Aslen
Malatyalı olan usta sanatçı, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sanat hayatına başlayan Uçucu yine buradan
emekli oldu. Ergün Uçucu, TRT ekranından gösterilen “Tatlı Cadı” ve “Uykudan Önce” programlarıyla hafızalara kazındı. Birçok filmde ve dizide rol alan Uçucu, aynı zamanda seslendirme sanatçısıydı. Ekranların efsanevi çocuk programı “Susam Sokağı”ndaki “Kurabiye Canavarı”nı yıllarca seslendirdi. 2011 yılında, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı Başkanlığı’nca Cüneyt Gökçer anısına ilk kez verilen “75. Yıl Cüneyt Gökçer Tiyatro Ödülleri” töreninde “Erkek Oyuncu Onur Ödülü” Ergün Uçucu’ya verildi.
YEŞİLÇAM’IN BÜYÜK USTASI’NA VEDA: EŞREF KOLÇAK
EŞREF KOLÇAK KİMDİR? Eşref Kolçak, 28 Ocak 1927 tarihinde, Erzurum’un İspir ilçesinde dünyaya geldi. 1941 yılında İstanbul’a gelen Kolçak, Kasımpaşa’da oturdu. Sultan Ahmet Erkek Sanat Enstitüsü’nü bitiren usta sanatçı tesfiyecilik ve marangozluk eğitimi aldı. Eşref Kolçak, bir süre marangozluk ve ayakkabı tamirciliği gibi işlerde çalıştı. Kasımpaşa’da oturduğu dönemlerde marangoz dükkanı ve mobilya mağazası işletti. 1944 yılında Atilla Revü Opereti’nde tiyatroya başlayan Kolçak, 1945 yılında Ses Tiyatrosu’na katıldı. 1947 yılında Cahide Sonku ile birlikte rol aldığı “Fedakar Ana” filmiyle figüranlıktan oyunculuğa geçti. Eşref Kolçak, 1950’li ve 60’lı yıllarda melodram ve kahramanlık filmlerinin jönü olarak ön plana çıktı. Bu yıllarda “Bir Şoförün Gizli Defteri” (Atıf Yılmaz),
“Namus Uğruna” ve “Düşman Yolları Kesti” (Osman Seden) gibi önemli filmler çekti. Eşref Kolçak, 1955 yılında Özcan Kolçak ile evlendi. Sanat hayatı boyunca 200’e yakın sinema filmi ve televizyon dizisinde rol alan Eşref Kolçak, 2017 yılında aramızdan ayrılan ünlü popçu Harun Kolçak’ın da babasıydı. USTA SANATÇININ ÖDÜLLERİ 1961 - Türk Filmleri Yarışması - “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü” (Namus Uğruna) 2000 - Antalya Altın Portakal Film Festivali - “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü” (Güle Güle) 2003 - Antalya Altın Portakal Film Festivali - “Yıldırım Önal Anı Ödülü”
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Y
eşilçam’ın efsane isimlerinden biri daha aramızdan ayrıldı. Bir döneme damgasını vuran Eşref Kolçak, 92 yaşında hayata gözlerini yumdu. Eşref Kolçak, akciğerinde sıvı toplanması nedeniyle bir süredir Bursa Gemlik Devlet Hastanesi’nde tedavi görüyordu. Sanatçı bir aile olan Kolçak ailesinin bir diğer üyesi Harun Kolçak da 2017 yılında yaşamını yitirmişti. 26 Mayıs Pazar günü vefat eden Eşref Kolçak, 28 Mayıs Salı günü vasiyeti gereği 9 yıl önce kaybettiği eşi Özcan Kolçak’ın mezarının üzerine defnedildi.
65
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Still Art DEGİAD Yaşayan Pamukkale Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
DR. MİMAR HALİT COZA
66
amukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor Projesi” kapsamında 15.03.2019 tarihinde başlayan ve 15.05.2019 tarihinde başvuruları sona eren ‘DEGİAD Yaşayan Pamukkale Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması’ sonuçlandı. Konusu, Pamukkale Mahallesi ve spesifik olarak Atatürk Caddesi için beklenen özgün tasarım fikir ve yaklaşımları ile Pamukkale Mahallesi’nin hem ulusal hem uluslararası ölçekte cadde ve sokaklarındaki mekânsal niteliğin geliştirilmesi için önerilecek mimari ve kentsel tasarım fikirlere imkân verecek olan yarışmada 48 adet profesyonel kategori, 3 adet öğrenci kategorisi olmak üzere toplam 51 adet proje değerlendirildi.
P
DEGİAD ın “DEGİAD Yaşayan Pamukkale Ulusal Mimari Fikir Projesi Yarışması” ile Pamukkale Mahallesi ve spesifik olarak Atatürk Caddesinin cadde ve sokaklarındaki mekânsal niteliğin geliştirilmesi ve yenilenmesine yönelik düzenlediği mimari tasarım yarışmasında 51 proje arasından ekip başı Nizam Onur Sönmez (İTÜ), Hüseyin Furkan Balcı (OGÜ, İTÜ), Tevfik Saygın Özcan (İTÜ), Derya Uzal (İTÜ) ın inovatif ve sıradışı üretim yöntemi ile farklı bir öneriyi gündeme getirdikleri projeleri ile birincilik ödülüne layık görüldü. UNESCO’nun hem kültürel hem doğal miras listesinde yer alan PamukkaleHierapolis termal-arkeolojik alanının mekânsal niteliğinin hem ulusal hem uluslararası düzeyde kamusal alan lehine geliştirilmesine yönelik mimari tasarım önerilerine, DEGİAD 1.2. ve 3.lük Ödülü, DEGİAD Mansiyon beş ayrı ödül ve DEGİAD T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Satın Almaya Değer Görülen ödülü ile 2 öğrenci için Jüri Katılım Ödülü verildi. Yarışmasının ödül töreni ve kolokyumu, 18 Haziran 2019 Salı günü Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi Fatma Yıldız Salonu’nda ödül sahipleri, jüri üyeleri, DEGİAD üyeleri, Denizli Büyükşehir Belediyesi yöneticileri, öğrenciler, Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyeleri ve yerel basının katılımıyla gerçekleşti. Tören, DEGİAD Başkanı Hakan Urhan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Pamukkale’nin kültür ve finans turizmi açısından zengin olduğunu ancak bu zenginliğin değerlendirilemeyerek Pamukkale’nin ekonomik potansiyelinin ortaya koyulamadığını dile getiren Urhan, yerli esnafın da bu durumdan mağdur olduğunu ekledi. Denizli halkının dahi Pamukkale’ye sosyal hayatı içinde yer vermediğini, bu yüzden Pamukkale’nin hak ettiği noktaya ulaşarak katma değerli bir turizm
bölgesi olması için dernek olarak katkı sağlamak ve kamuoyunda bir farkındalık ve bilinçlendirme oluşturmak amacıyla böyle bir proje geliştirdiklerini söyleyerek katılımcılara teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından, moderatörlüğünü İbrahim Şenel’in üstlendiği kolokyumda, jüri üyeleri Ozan Önder Özener, Işıl Uçman Altınışık, Alper Derinboğaz, Seval Gebeş, Görkem Gülhan ve Halit Coza yarışmayla ilgili değerlendirmelerini paylaşarak katılımcıların sorularını yanıtladı. Jüri Başkanı Ozan Önder Özener, kamunun yarışma açmasına alışık olduğumuz bir dönemde bir sivil toplum örgütünün yarışmayı tercih etmesini değerli bulduğunu ifade etti. Proje tarifleyen değil, fikir üretmeye açık bir şartname oluşturmayı hedeflediklerini söyleyerek yönetmeliklere uyumlu şartnamede Pamukkale’nin birçok sorununa değiniliyor olmasının önemli olduğunu ekledi. Jüri
Yenal Akgün projeleri değerlendirirken, projelerdeki söylemlerin ve alanla ilgili yapılan analizlerin projeye nasıl yansıdığına baktıklarını ve bu kriterler doğrultusunda her projeyi kendi içerisinde değerlendirdiklerini söyledi. Işıl Uçman Altınışık, yarışma ortamının modern mekân üretimi üzerine düşünme fırsatı sunduğunu, bu anlamda bu olayın tek aktörünün tasarım alanına ait kişiler olmadığını, sürecin arka mutfağındaki aktörlerin, yani yerel kullanıcının bu sürece doğrudan katılan kişiler olduğunu söyledi. Bu karşılaşmayı yaratması bakımından Denizli İş İnsanları Derneği’ne teşekkürlerini sundu. Projeleri değerlendirirken, özel alanın kamusal alanı işgal ettiğine tanık olduğumuz bir dönemde kamusallık ve mahremiyet kavramlarının nasıl ele alındığını, sadece şimdiyi değil geleceği de içine alan ve hatta geçmişi de yeniden inşa etmeye çalışan bir gerçeklik yaklaşımının bulundurulmasını, projelerde deneyime yönelik nelerin sunulduğunu ve mimarlık araçlarının nasıl işletildiğini göz önünde bulundurduğunu söyledi. Alper Derinboğaz, bu yarışma ölçeğinde, kısıtlı yarışma süresine göre nitelikli projelerin katılım gösterdiğini, jürinin
kombinasyonunu doğru bulduğunu ve akademik, güncel, şehircilik, uygulama gibi farklı ölçeklerde farklı eleştirilerin öne sürüldüğü bir değerlendirme süreci yaşandığını dile getirdi. Yarışma tarifinin ötesindeki meseleleri de ele alabilen bir yarışma süreci deneyimlediklerini söyleyen Derinboğaz, bu çeşitliliğin bulunmasını bir başarı olarak değerlendirdi. Seval Gebeş, değerlendirmesinde projelere getirilen önerilerde yıkıp yapmak yerine, sağlıklaştırma, cephe giydirme, koruma gibi çözümlere gidilmesini göz önünde bulundurduğunu ve projelerde öne sürülen hiçbir fikrin travertenlerin önüne geçmemesi gerektiğini düşündüğünü söyledi. Görkem Gülhan, temelinde vizyon olan dönüşümün bütüncül bir olay olduğunu, dönüşümün sosyal dönüşüm gerçekleştirerek mekânın dönüşmesini beklemek ve mekânın dönüşümünü gerçekleştirerek sosyal dönüşümü beklemek gibi iki farklı mekanizmasının olduğunu, bu bağlamda yarışmanın mekânın yeniden üretilerek sosyoekonomik dengeleri değiştirecek bir proje olduğunu söyledi. Gülhan yarışma projelerini değerlendirirken, kentsel hareketlilik, yeşil alan, kamusallık, arazi kullanımı gibi parametreleri göz önünde bulundurduğunu ekledi. Halit Coza, çocukluğunda da Pamukkale’yi deneyimlemiş, bölgeye ait hatıraları olan biri olarak projeleri değerlendirirken uygulanabilir olmalarına önem verdiğini söyledi. Katılımcıların birinci ödülün
şartnamede istenilenlere uyumu, projenin uygulanabilirliği ve Pamukkale özelinde cadde kurgusu ve mekânın yeniden üretimiyle ilgili kolokyumda tartışılan fikirleri yansıtması açısından nerede durduğu soruları üzerine tartışmalar gerçekleştirildi. Işıl Uçman Altınışık ise, 1. ödül kazanan projeyle ilgili fikirlerini paylaşarak, projenin bir düşünce teknolojisini değiştirdiğini, insanlar ve mekânlar arasındaki kurgunun ötesinde geliştirildiğini ve fikri yansıtan mimari araçların konvansiyonel olmadığını, projenin uygulanabilirliğinin ise proje sahipleri tarafından proje raporunda açıkça dile getirildiğini ifade etti. 1. ödül kazanan projenin müelliflerinden Nizam Onur Sönmez yarışmayı düzenleyen ve katkı sağlayanlara teşekkürlerini iletti. Mimarlığın yeniden düşünülmesini ve üretilmesini sorgulayan bir ekip olduklarını söyleyen Sönmez, şartnamenin kısmen bir güzelleştirme projesini çağrıştırdığını, ama şartnameyi, Pamukkale’nin turizmden daha fazla pay alabilmesi için fikirlerin üretilmesi olarak yorumladıklarını dile getirdi. Bu bağlamda Pamukkale’yi ilgi odağı haline getirecek müdahalelerin peyzajla sağlanabileceğini ekledi. Bu müdahalelerin üretimi için jeolojik ölçeğe inilmesi gerektiğini, insan dışı bir zaman akışında gerçekleşen olaylarla rekabet etmek yerine diyalog kuran bir mimari çözümün ne olabileceğine dair fikir ürettiklerini söyledi. Ödül sahiplerine ödüllerinin sunulmasıyla kolokyum sona erdi. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
oluşumunda farklı disiplinlerin varlığının önemini dile getiren Özener, projeleri değerlendirmeye başlamadan önce belirli bir değerlendirme kriteri bulunmadığını, projeler tartışıldıkça farklı kriterlerin meydana geldiğini; değerlendirmelerinde her projenin vaat ettiği şeyi ne kadar gerçekleştirdiği ve bunu nasıl ilettiği gibi konuları önemsediklerini belirtti.
67
ngelli bireyler, otizmli(*) ve down sendromlu(**) bireyler toplumun içinde her zaman yanı başımızda toplumun ve yaşamın bir parçası. Ama elbette(!) yaşamın içinde değiller. Ne yazık ki kentler ve toplum bir arada yaşayabilmek için yeterli donanıma sahip değil. Tüm hizmetlerde yaşanan aksaklıklar, sorunlar elbette diş ve ağız sağlığı konusunda da yaşanmakta. Ayrıca bu hastalarımızda genel sağlığa yönelik endişeler daha fazla olduğu için diş ve ağız sağlığı oldukça ihmal edilmektedir. Ama sağlıklı diş ve diş etlerine sahip olmak bütün bireylerin en doğal hakkıdır. Sağlıklı dişlere sahip olan birey yemekleri daha iyi çiğneyebilir, daha iyi beslenebilir, harfleri daha güzel söyleyerek daha net ve anlaşılır konuşabilirler. Sağlıklı dişlerin estetik görüntüsü bireyin kendilerine olan güvenlerinin artmasını da sağlamaktadır. Bu nedenle genel sağlıklarının da başlangıcı olan ağız ve diş sağlıklarına özen gösterilmelidir. Engellilerde Ağız-Diş Sağlığı ve Tedavisi Engellilik, fiziksel veya zihinsel kısıtlamalardan dolayı, yürümek, duymak, görmek, nefes almak, ayakta durmak, okumak, çalışmak, konuşmak, öğrenmek ve / veya düşünmek gibi temel günlük aktivitelerin yerine getirilememesi durumudur.
nırken, bu oranın engellilerde neredeyse yüzde 100’e yakın olduğu görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, engelli hastalarda genel sağlık problemleri ile uğraşılırken ağız ve diş sağlığının göz ardı edilebilmesidir. Bu nedenle engelli hastalar, ağız-diş hastalıkları bakımından yüksek risk grubundadırlar. Engellilerde sıklıkla karşılaşılan ağız diş sağlığı problemleri, dişetlerinde kanama, çürük dişler, kötü ağız kokusu, yutma problemleri, salya akıtma problemleridir. Engellilerde ağız ve diş sağlığı sorunlarının daha sık görülmesinin birkaç nedeni vardır:
UNESCO tarafından yapılan araştırmalara göre Türkiye nüfusunun %10’unun yani yaklaşık 7-8 milyon insanın engelli olduğu düşünülmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de engelliler birçok sosyal ve sağlık sorunları yaşamaktadır. Sağlıklı bireylerin yüzde 85 -90′ ında ağız ve diş sağlığı sorunları yaşa-
FİZİKSEL KISITLAMALAR Çiğneme ve yutkunma gibi işlemler ile dişler tükürük sayesinde doğal olarak temizlenmektedir. Ancak bazı engellilerde görülen dudak, yanak ve dil kaslarındaki koordinasyon bozukluğundan dolayı tükürüğün bu temizleyici özelliği ortadan kalkar. Özellikle kasları etkileyen hastalıklara sahip olanlar (kas distrofisi, serebral palsy vb.) ideal diş fırçalaması ve diş ipi kullanımı gibi koruyucu işlemleri yapmakta zorlanmaktadırlar.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
E
68
AĞIZ VE DİŞ YAPISI Bazı genetik durumlar ya da geçirilen yüksek ateş, engelli çocukların diş minelerinin etkilenmesine ve bundan dolayı da diş çürümelerine daha yatkın hale gelmelerine neden olabilir. Dişlerin doğuştan eksikliği, dişlerdeki şekil bozuklukları ve diş dizisinde çapraşıklık da birçok engelli çocukta görülmektedir. Bu diş problemlerine ve en çok da doğru ve düzenli olarak ağız diş bakımının yapılamamasına bağlı olarak ciddi dişeti hastalıkları ile de sıklıkla karşılaşılmaktadır.
ÖZEL DİYETLER (BESLENME) Çiğneme ve yutkunma sorunu olanlarda çoğu zaman püre kıvamında yumuşak ve yapışkan gıdalarla beslenirler. Bu gıdalar dişlerin üzerine yapışır ve dişlerin çok daha çabuk çürümesine neden olurlar. Sürekli şekerli besinlerin tüketilmesi, uyurken biberon içerisine süt, meyve suyu gibi içeceklerin konulması diş çürüklerinin daha sık görülmesine neden T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
olur. Ayrıca bir şeyler içebilmesi için bir başkasının yardımına ihtiyaç duyan kişiler normal insanlardan daha az sıvı tükettikleri için sıvıların (özellikle suyun) yıkayıcı ve temizleyici etkisinden de yeterince yararlanamamaktadırlar. İLAÇLAR Sürekli şurup formunda ilaç almak zorunda kalan bireyler, şurupların içerisinde bulunan şekerden dolayı diş çürüklerine daha fazla maruz kalabilirler. Epilepsi hastalarının sürekli kullandığı ilaçlar (Dilantin vb.) da dişetlerinde kanama, şişme/büyüme gibi problemlere neden olabilir. Bu hastalarda konuşma, estetik problemler veya beslenme gibi sorunlar dişeti büyümesinden dolayı sıkça görülmektedir. Kas koordinasyonunun düzenlenmesi, alerjik durumlar veya sakinleştirici amaçla verilen sedatif ilaçlar (Barbitüratlar, Antihistaminikler vb.) ise tükürük akışının azalmasına neden olurlar. Tükürük akışının azalması nedeniyle de çürük ve dişeti hastalıkları daha sık görülür. Sürekli Aspirin kullanan bireylerde ise Aspirin yutulmadan önce ağızda tutuluyorsa, oluşturacağı asidik ortam diş çürüklerinin başlamasına neden olabilir.
DİŞ HEKİMİ
Engellinin ağız ve diş sağlıığı
ENGELLİLERDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR? n Öncelikle beslenme alışkanlıklarına özel dikkat gerekmektedir. Biberonla beslenebilen engellilerde tüketilen süt, hazır mama ve meyve suları gibi şeker içerikli gıdalar nedeniyle diş çürükleri çok hızlı ve kolay oluşur. Bu nedenle her beslenme sonrasında mümkünse diş fırçası ile değilse temiz bir tülbent ile dişler temizlenmelidir. Çok gerekli olmadığı sürece gece beslenmeleri olmamalıdır. n Diş çürüğünün ana nedeni şekerli, asitli, diş ve dişetine kolayca yapışıp kalan besin maddeleridir. Engelliye özel bir diyet önerilmemiş ise bol şeker ve karbonhidrat içeren gıda maddeleri mümkün olduğunca tüketilmemeli; tüketileceği zaman da kesinlikle yemek aralarında verilmemeli, bu gıdalar ana öğünlerde tüketilmelidir. n Püre tarzında, yumuşak gıdalarla beslenmek zorunda kalan engellilerde diş fırçalama yapılamıyorsa yemek sonrası ağız çalkalatılmalı veya gıda artıkları silinerek temizlenmelidir. n Şurup formundaki ilaçların çoğu şeker içerdiğinden bu ilaçları sürekli kullananlarda ağız-diş bakımına daha fazla özen gösterilmelidir. Hastanın dişleri ebeveyni ya da bakıcısı tarafından mutlaka fırçalanmalı, hasta düzenli diş hekimi kontrollerine götürülerek çürükten
koruyucu uygulamaların yapılması sağlanmalıdır. n Güven ilişkisi açısından mümkünse hasta takibi aynı diş hekimi tarafından yapılmalıdır. TEDAVİ SEÇENEKLERİ Sağlıklı bireylerde olduğu gibi engelli bireylerde de diş sağlığı sorunları kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Engelli bireyin kişiliğine, duygusal durumuna ve hastalığın medikal durumuna göre uygulanacak tedavi ve psikolojik davranış seçenekleri değişmektedir. Bu hastaların diş tedavileri, fiziksel ve /veya zihinsel uyum yetersizliği nedeniyle, hem hasta hem de hekim açısından çeşitli zorluklar içermektedir. Uyum sağlayabilen hastaların tedavileri lokal anestezi altında veya sedasyon desteği ile yapılabilirken, ağır zihinsel veya fiziksel engellilerin tedavileri ancak genel anestezi altında yapılabilmektedir. Genel anestezi altında, tüm dişlerin tedavisi tek seansta yapılabilmektedir. Engelli bireylerde diş tedavi problemleri nedeniyle düzenli diş hekimi kontrollerinin yapılarak çürükten koruyucu uygulamaların yapılması büyük önem taşımaktadır. Çoğu zaman haklı olarak sistemin düzgün işlemediğinden ve tüm insanların eşit insani haklara sahip olamamasından şikayet ediyoruz. Elbette bu büyük bir problem ancak bunun arkasına sığınarak kendi yapabileceklerimizden de vazgeçiyoruz. Tam bu noktada Prof. Dr. Ertuğrul Sabah’tan bahsetmemiz gerekiyor, kendisi bahaneleri bir kenara bırakarak içimizi ısıtan hikaye-
lerin baş kahramanı. Neredeyse 40 yıldır mobil diş kliniğiyle engelli eğitim merkezlerini ve yatılı öğretim bölge okullarını ziyaret ediyor. Çocukları ücretsiz bir şekilde tedavi edip sağlık eğitimleri veriyor. “DİŞÇİNİN KORKUSU” (***)
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olduktan sonra doktorasını yapmak üzere Almanya’ya giden Ertuğrul Sabah’ın yolu burada engelli çocuklarla kesişti. Çocuk sahibi olmayı çok isteyen eşiyle birlikte hikâyesi de işte burada başladı. On iki yılın ardından sahip oldukları iki kız çocuğuyla birlikte, Ertuğrul ve Seher Sabah çifti ülkemizin dört bir yanındaki çocuklar için bir şeyler yapmayı istedi. Ege Üniversitesi’ne gelen her zihinsel engelli çocuğun tedavisini gönüllü bir şekilde yapan Ertuğrul Sabah’a bu yardımlar yetersiz geldi, ülkenin dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmayı istedi. Fakültenin neredeyse hurdaya çıkmak üzere olan otobüsünü tamir ettirdi, kendisi gibi diş hekimi olan eşinin muayenehanesinden tıbbi malzemeleri toparladı, birkaç stajyer diş hekimi ve ailesiyle birlikte yollara düştü. İki kızı ve ailesiyle hurdadan kurtardıkları otobüsle yola çıkan Ertuğrul Sabah’a bu da yeterli gelmedi ve 2001 yılında Ege Ağız Diş Sağlığı ve Diş Hekimleri Derneği’ni kurdu. Meslektaşlarının kullanmadığı, hastanelerin hurdaya çıkardığı tıbbi malzemeleri topladı ve kullanılır hale getirdi. Kurumlar arasında kurduğu iletişimle İzmir Kalkınma Ajansı’ndan bir otobüs aldı. Mazot parasının valilik ya da kaymakamlıklar tarafından karşılanmasını sağladı. Yardımlarla güçlendi (ama
her zaman yardıma desteğe ihtiyaç var). Bugüne kadar onbinlerce kilometre yol kat ederek, bir o kadar engelliye ulaşıp, diş sağlıkları için çalışmalarına devam eden Ertuğrul Sabah, Başbakanlık Özürlüler İdaresi, İl Sağlık ve Milli Eğitim Müdürlükleri, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirliği yaparak mobil tedavi sisteminin Türkiye genelinde yaygınlaşması için çalışmaya ve diş tedavisini hastaların ayağına götürmeye devam ediyor. Ve diyor ki: “Bu çocukları Türkiye’nin en modern kliniğine götürseniz, yarısı kapıdan içeri girmeyecektir. İçeri girenlerin yarısı koltuğa oturmayacaktır. Oturanların da yarısı tedaviyi sonuçlandırmayacaktır” “Belki burada yaptığımız (yerinde hizmet) bir veya iki dolgu çok önemli değil. Bundan daha önemlisi; bir, gelen diş hekimlerimizin veya stajyerlerimizin bu çocukların varlığını görmeleri, hiç bir yerde göremeyecekleri sıcaklığı, vefayı, arkadaşlığı hissetmeleri. İki, bu çocukların da bizi görmeleri.” “Engelli çocuk hangi hastaneye gitse hekimler açısından bir soru işaretidir. Acaba tedavi edebilir miyim, İzin verir mi? Bizimle çalışan öğrencilerimiz mezuniyetlerinden sonra ister devlette ister özelde çalışırken, bir engelli kapıdan girdiğinde onu tedavi edebileceklerini biliyorlar.” Geçen ay emekli olan Prof. Dr. Ertuğrul Sabah hocamıza, onunla birlikte yaz kış uzak yakın demeden çalışan gönüllü hekimlerimize ve elbette sistemin yürümesini sağlayan bağışçılara minnettarız.
(*) Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. (**)Down sendromu, genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. En basit anlatımı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken Down sendromlu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması nedeniyle 47 olmaktadır. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Hücre bölünmesi sırasında yanlış bölünme sonucu 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom yer alması ile meydana gelir ve hafif veya orta seviye zihinsel ve fiziksel gelişim geriliğine sebep olur. (***)Prof. Dr. Ertuğrul Sabah ile ekibinin etkileyici hikâyesi “Dişçinin Korkusu” Murat Ergün tarafından belgesel olarak çekildi. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Engelli hastalarımız, çoğu zaman kendi kendilerine ağız bakımlarını yapamadıklarından, bu konuda hastalarımızın ebeveynlerine büyük sorumluluk düşmektedir. Hastaların günlük ağız ve diş bakımlarına aileleri ya da bakıcıları tarafından özel bir çaba gösterilmelidir.
69
/ F O T O Ğ R A F S A N AT Ç I S I
C E N K Ç ATA L O K
4
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
T a r i h Öğret m en i | Cen k Ç a ta lok | F otoğra f Sana tç ısı | insta@ cenkcatal o k 9 1
CUMALIKIZIK KÖYÜ’NE BİR
BAKIŞ !
70
İ
Uludağ yamaçlarında kurulmuş, halen yaşayan yedi ‘kızık’ köyünden birisi olan Cumalıkızık; Bursa’nın Yıldırım ilçesine bağlı, en eski Osmanlı köyüdür. Osmanlı’dan kalma yapıları, doğal kaynakları, şenlikleri ve yaşanmışlıklarıyla ilçenin hem tarihi hem de doğal güzellikleri arasında olan bu köy, ayrıca Dünya’nın en dar sokağına sahip olmakla birlikte, UNESCO Dünya mirası listesinde bulunmaktadır.
LK İZLENİMLER Köyün meydanına indiğinizde tezgahlar ve tezgahları dolduran yöresel ürünler, doğal köy reçelleri ve sayamayacağım bir çok güzellik sizleri beklemektedir. Meydandan yukarıya doğru yürüdüğünüzde ise ilk olarak Uludağ’dan gelen suyun köyün içinden aktığını göreceksiniz. Köyde yaklaşık 250’yi aşkın ev bulunmakla birlikte, belli başlı restorasyonlarla evlerin yarısı kullanılır durumdadır.Tabi bütün bunlara şahit olurken, bu anları yanınızda taşıdığınız ‘’beni kullanmayı düşünmüyor musun’’ diyerek sözüm ona haykı-
1 T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
7
maya çalıştım. Bu kez bir farklılığa imza atarak, burada bulunan her fotoğraf için bende uyandırmış olduğu hislere yer verdim. Fakat bu çok büyük farklılık değil… Asıl farklılık fotoğraf hakkında ipucu göstermeden hangi hikayenin hangi fotoğrafa ait olduğunu sizin tahmin etmenizi istiyorum. Böylelikle duygularınıza tercüman olmuş, farklı bir etkileşim kurmuş oluruz.
1. Gezerken gözüme ilişti. Bir yaşan-
2
6
ran fotoğraf makineleriniz ile kaydetmeyi ihmal etmemenizi şiddetle öneririm. Yeri gelmişken şunu da hatırlatmamda fayda var. Köyde gezinirken hasb-i hal ettiğim bir esnaf ‘’Köyümüzü bundan bir kaç sene öncesine kadar pek bilen yoktu. Bundan 17 yıl önce köyümüzde çekilen ‘Kınalı Kar’ dizisiyle buralar ünlendi’’ diyerek aynı zamanda beni geçmişe götürdü. Kınalı Kar… Ali öğretmen, Nazar, Cabbar ağa… hey gidi günler hey…
FOTOĞRAFLAR HAKKINDA Şüphesiz ki; benim için özel olan ve beni sizlerle buluşturan bu dergiye yazılarımı yazarken, çekmiş olduğum fotoğraflarla da sizlere o anları, gezmiş olduğum yerleri, çekmiş olduğum tiyatro oyunlarını, ordaymışsınız gibi yaşat-
3
5
2. Köy ekmeği ya köy gözlemesi sevenler varsa, o kokular gelse gelse buradan gelir. O kapıdan bir teyzem illaki kafasını çıkartıp gel her birlikte olsun dicek. Bir tandır havası sezdim. Acıkan kokulardan bulur… 3. Bir haftadır esnafın tezgahlarından birşeyler çalınıyor. Bunu kim yapıyorsa önce dikizliyor, sonra avını gözüne kestirip harekete geçiyor.
4. Köyde garip şeyler oluyor. Kim neden gözetler? Belki de kimse gözetlemedi ben duvara makineyi yaslayıp çektim olamaz mı. Bu işin peşini bırakma. Ancak yine de oradan geçmemeye bak. 5. Sanırsın Çukurdayız. Gazapizm sokağı değil mi burası… 6. Köyün simgesidir o. Şimdi daha moderen… Ancak hiçbirisi eskinin yerini tutmuyor. İşte şimdi köyde olduğumu hissettim ben.
7. Bu fotoğrafa bakınca göreceksin ki Her şey çok güzel olacak.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
mışlık vardı sanki her dokusunda, her detayında. Biraz da ürkmedim değil hani. Sanki bir an birisi çıkagelecek gibi bir hava veriyor. Detay severlere gelsin…
71
SOSYAL SORUMLULUK
MERHABA: BEN VETERİNER HEKİM HASAN KILINÇ
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
HASAN KILINÇ / VETERİNER HEKİM
72
ir çok ameliyata girdim. Binlerce kedi ve köpeği kurtarmak için mücadele verdim. Kazanmak için çabalarken, elimizden gelenin en iyisi ne olursa olsun, kaybettiğimiz vakalarla da karşılaştık. Canlarımıza, Allah’ın yarattığı o güzel varlıklara sahip çıktık.
B
Yeri geldi gece telefonlarımız uykunun en tatlı anında çaldı. Yeri geldi bir adım atacak halimiz yok veya hasta olduğumuz durumlarda bile yatağımızdan kalkıp acil müdahale için hatta hasta sahibinin endişe duyduğu T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
durumlarda dahil müdahale için koştura koştura kliniğin yolunu tuttuk. Taktir gördük. Bazen de eleştirildik. Karşılıklı, karşılıksız farketmez. Veteriner hekimlik mesleği ülkemizde tam anlamıyla karşılığını açıklayamadığımız, vatandaşlarımız tarafından anlamı bilinmeyen, “Acaba bu veteriner hekimler ne? Nedir? Kimdir?” sorusunu bile yöneltemeyen, yöneltemeyi bırakıp cevabını açıklayamadığımız bir petshopla kıyaslanıp, petshopu veteriner hekim sanan, google arama motoruna bu meslek mensubu gibi davranan, ya da hepsi için geçerli olmayıp
Veteriner hekimlik mesleği kutsal bir meslektir. Ağzı, dili laf yapmayan, konuşamayan, kendini ifade edemeyen can dostlarına şifa için çabalayan. Aynı zamanda insanları birçok zoonoz hastalıkların bulaşıcı riskinden dolayı koruyucu hekimlik adı altında risk faktöründen kurtaran, uyaran, anlatan ve eşi benzeri olmayan, çalışma koşullarının kolay olmadığı boynuz darbeleri, tırmalamalar, ısırılmalar veya bulaşıcı hastalıklara rağmen elinden gelen mesleğinin gereğini iyi bir şekilde yapan insanlar, can dostlarıdır.
ğine sahip çıkmalıyız. Kazanmak için birbirimizi yemek yerine üretmeliyiz. Millileşmeliyiz. Yapmacılıktan birilerini mutlu etmekten şucu, bucu, ocu olmaktan çıkıp. Vatanını, toprağını, mesleğini seven etik ve ahlak kuralı düzeyinde hareket eden, etrafına sevgi tohumları saçan bireyler olmalıyız. Gülmeye, gülen yüzlere hasret kalmamak için birbirimize tebessümü çok görmeyelim. Saygı ve sevgiyle...
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
bazı hayvan sahipleri tarafından evcilik gibi görülüp kendi aralarında veteriner hekimcilik oynayan, binlerce insanın bu mesleğin içinde yer almak için herhangi bir eğitim ve öğretim almadan söz sahibi olma çabalarının içinde karmaşa altında kalmış mesleğin mensuplarıyız.
73
Sevgisiz bu iş yapılmaz. Çok kıymetli olan bu meslek günden güne bir uçağın irtifa kaybetmesi gibi değer kaybediyor. Tecrübeli hekimler, bu mesleğin öncüleri anahtarı olmalıdır. Yeni mesleğe giren, kendini ispatlamaya çalışan gençlerle savaşarak değil mesleği bir adım öne daha nasıl bu gençlerle beraber çıkarırız amacı güderek hareket edebilmelidir. Bu, sen kralsın, ben kralım ben daha iyiyim savaşı değildir. Bu havuzda binlerce insan ekmek parası kazanmakta bir hayvanın şifası için çabalamaktadır. Eğer ülke olarak veya şehir olarak adım atacaksak önce hayvancılığa, hayvana, veteriner hekimlik mesleT E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
SİNEMA HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
2 Ağustos 2019
74
Tür: Aksiyon Yönetmen: David Leitch Oyuncular: Dwayne Johnson, Jason Statham, Idris Elba Hızlı ve Öfkeli serisinin spin-off filmi olan Hobbs & Shaw, seriden tanıdığımız Luke Hobbs ve Deckard Shaw karakterlerine odaklanıyor. Başrollerini Dwayne Johnson ve Jason Statham’ın üstlendiği filmde “The Crown” dizisinin Prenses Margaret’ı Vanessa Kirby Deckard Shaw’un kız kardeşi olan bir MI-5 ajanına hayat verirken, Altın Küre ödüllü Idris Elba ise kötü adam olarak karşımızı çıkıyor. Yönetmen koltuğuna ise “John Wick”, “Sarışın Bomba” ve “Deadpool 2” filmlerinden tanıdığımız David Leitch’in oturduğu filmin senaryosunu Chris Morgan kaleme alıyor.
YUVAYA DÖNÜŞ 12 Temmuz 2019
Tür: Dram Yönetmen: Hakan Kurşun Oyuncular: Furkan Palalı, Burhan Öcal, Megumi Masaki 1985 yılında İran-Irak Savaşı sırasında düzenlenen büyük bir operasyonla 215 yolcu İran’dan Türkiye’ye getirilir. Hayatları kurtulan bu yolcuların arasında Keiko adından Japon bir genç kız da bulunmaktadır. Keiko, İran’da yaşadığı dönemde Türk Büyükelçiliği’nde görevli, özel kuvvetlerden Üsteğmen Zafer ile büyük bir aşk yaşar. Ancak savaş onların yolunun ayrılmasına neden olur. Zafer, sevdiği kadının T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
hayatını kurtarmak için onu Türkiye’ye gidecek olan uçağa yetiştirmeyi başarır. Ancak bilmediği çok önemli bir şey vardır; Keiko hamiledir. Keioko Türkiye’ye geldikten bir süre sonra kızı Yumi’yi dünyaya getirir. İran’dan ayrıldıktan sonra Zafer’den hiçbir haber alamayan genç kadın için hayat sadece kızından ibarettir. Anne kız birlikte geçirdiği 30 yılında ardından Keiko hayata veda eder. Ardından ise tüm gerçekleri anlattığı bir mektup bırakmıştır. Mektubu okuduktan sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Yumi, babasından hesap sormak için onu bulmaya karar verir.
CİNAYET SÜSÜ 16 Ağustos 2019
Tür: Polisiye, Komedi Yönetmen: Ali Atay Oyuncular: Uğur Yücel, Cengiz Bozkurt, Binnur Kaya Cinayet Süsü, gizemli bir seri katil vakasını çözmeye çalışan cinayet büro ekibinin maceralarını konu ediyor. Limonata ve Ölümlü
Dünya filmlerinin yönetmenliğini üstlenen Ali Atay’ın yönetmen koltuğunda filmin kadrosunda Uğur Yücel, Cengiz Bozkurt, Binnur Kaya, Feyyaz Yiğit ve Mert Denizmen gibi isimler yer alıyor. Polisiye komedi türündeki filmin senaryosunu ise Ali Atay, Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi birlikte kaleme alıyor.
ANGEL HAS FALLEN Tür: Aksiyon Yönetmen: Ric Roman Waugh Oyuncular: Gerard Butler, Holt McCallany, Morgan Freeman Gizli servis üyesi ve başkan koruması Mike Banning’i, Başkan Allan Trumball’un hayatını tehdit eden bir Hava Kuvvetleri bir saldırısı sonucunda hayatını ve kariyer seçimlerini sorgulamaya başlarken görüyoruz. Karalama kampanyasının hedefi haline gelen ve başkana suikast düzenleme teşebbüsüyle suçlanan Banning, gerçek tehdidi ortaya çıkarmaya çalışırken kendi ajansından ve FBI’dan kaçınmak zorunda kalıyor...
9 Ağustos 2019 Tür: Macera Yönetmen: James Bobin Oyuncular: Isabela Moner, Michael Peña, Eva Longoria
THE ANGRY BİRDS MOVİE 2 16 Ağustos 2019 Tür: Animasyon, Komedi Yönetmen: Thurop Van Orman, John Rice Oyuncular: Jason Sudeikis, Josh Gad, Danny McBride Sevilen bilgisayar oyunundan beyazperdeye uyarlanan Angry Birds filminin devam halkası olan yapımında uçamayan kuşlar ve yeşil domuzların yaşadığı maceralar konu ediliyor. Filmin seslendirme kadrosunda ilk filmden Jason Sudeikis, Josh Gad, Bill Hader, Danny McBride ve Peter Dinklage yer alırken, Nicki Minaj, Leslie Jones, Rachel Bloom, Awkwafina, Sterling K. Brown, Eugenio Derbez, Lil Rel Howery, Dove Cameron ve Zach Woods’un sesini ise bu filmde ilk defa duyacağız.
DORA VE KAYIP ALTIN ŞEHRİ
RİTÜEL 26 Temmuz 2019 Tür: Korku Yönetmen: Ari Aster Oyuncular: Jack Reynor, Florence Pugh, Will Poulter Midsommer, genç bir kadının ve onun erkek arkadaşının İsveç’te yerel bir pagan kültünün avı haline gelene kadar geçirdikleri yolculuğu anlatıyor.
Dora, doğayla iç içe büyümüş bir kızdır. Hayatının büyük bölümünü ailesiyle birlikte ormanları keşfederek ve doğayla iç içe geçirmiştir. Ancak şimdi Dora’nın önünde onu balta girmemiş ormanlardan çok daha fazla korkutan bir macera vardır ve bu maceradan kaçma şansı yoktur. Artık liseye gitmek zorundadır. Her zaman bir kaşifin ruhunu taşıyan genç Dora hızla kendine arkadaşlar bulur. En yakın arkadaşı olan maymun Boots, Diego ve bir grup ayaktakımı kısa sürede Dora’nın en yakın arkadaşı olur. Yeni arkadaş grubu, genç Dora’nın ailesini kurtarmak ve kayıp İnka uygarlığının arkasındaki tahmin edilemez gizemi çözmek için rengarenk bir maceraya atılırlar... Filmin başrolünde Transformers: Son Şövalye ve Sicario filmlerinde boy gösteren Isabela Moner yer alıyor. 17 yaşındaki güzel oyuncuya kadroda Meksika’nın en tanınan yıldızlarından Eugenio Derbez, genç yetenek Micke Moreno, Nicholas Coombe, Madeleine Madden, Temuera Morrison ve Akademi ödülü adayı Adriana Barraza eşlik ediyor. Filmin yönetmen koltuğunda 11 kez Emmy ödülüne ve dört kez BAFTA ödülüne adaylık kazanan James Bobin oturuyor. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
23 Ağustos 2019
75
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
76
Ki tap lık
Türkiye Demokrasi Tarihi Faruk ATAAY Nika Yayın
Faruk Ataay’ın Türkiye Demokrasi Tarihi başlıklı kitabı, Türkiye’nin yaşadığı modernleşme sürecini ele alırken, günümüz Türkiye’sinin önemli toplumsal ve siyasal sorunlarının tarihsel kökleriyle ilgili merak uyandıran pek çok soruya da yanıt veriyor. Kitap, Türkiye demokrasisinin sancılı tarihsel gelişimini incelerken, demokrasinin hep kısıtlı kalmasının ve yaşanan krizlerle sık sık kesintiye uğramasının nedenlerini sorguluyor. Ekonomik, toplumsal, yönetimsel ve düşünsel boyutlarıyla bütünsel bir sosyal bilim perspektifinden hareketle bir sentez geliştirmeyi hedefleyen kitap, derin kuramsal sorunlara açık ve anlaşılır yanıtlar üretmeyi de başarıyor. Osmanlı Modernleşme Sürecinin İlk Aşaması (1789-1839) - Tanzimat Reformları (1839-1876) - I. Meşrutiyet ve
Amorfati
Hande AYDIN / Everest Yayınları
Amor Fati, bir ölümün teşhisi ve teslimatıyla açılıyor. Yazgıları benzer, kendi yazgılarına dönüşen iki eksik kardeş: M ve M. Media, yanlış yazılmış bir ad, eksik diyelim, “h” sesi unutulmuş, düşürülmüş. İkizini öldürmüş anne karnında, belki ondan. Murat, kardeşi Servet’i arıyor, babasının çalıp gittiği kardeşini, çocukluğunu ve hikâyesini. Birbirlerine ve yazgılarına savrulan iki “m”. Karanlık ev, moskof. Eşyaların da hiç konuşmaz bir dili var. Âşıklar mı, tutamaklar mı? Kör eden bulma arzusu ve kardeşini öldürdüğünü sanmaktan duyulan pişmanlık. Hande Aydın, matematiği iyi kurulmuş bir romanla karşımızda: Hikâyemizi seversek ona razı olmuş sayılır mıyız? Modi bunu beklemiyordu. Çocuğun cesareti hoşuna gitmişti bir yandan. İneceği durak yaklaştığında koltuğunda hafifçe doğruldu. Otobüsün frene basmasıyla yerinden kalktı, bir şey demeden elindeki kitabı çocuğun kucağına bıraktı. Çocuğun şaşkın bakışlarıyla buluştuğunda çoktan otobüsten inmişti. Kapanmak üzere olan kapının aralığından seslendi: “Mutsuzluğunun hepsini bir kerede harcama.”
T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
II. Abdülhamit Dönemi (1876-1908) - II. Meşrutiyet Dönemi ve İttihat ve Terakki Fırkası (1908-1918) - Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na (1912-1922) - Cumhuriyetin Kuruluşu ve Tek Parti Dönemi (1923-1946) - Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti Dönemi (19461960) - 27 Mayıs’tan 12 Mart’a (19601971) - 12 Mart’tan 12 Eylül’e (1971-1980) - 12 Eylül ve Neoliberalizme Geçiş (19801991) - Neoliberalizmin Krizi ve Koalisyonlar Dönemi (1991-2002) - Adalet ve Kalkınma Partisi Dönemi (2002-2018)
Hanımların Dikkatine Medyanın, reklamların, resmî ideolojinin hayatımıza soktuğu mesajlar: Suni vahiyler… Seray Şahiner, Yunus Nadi ödüllü öykü kitabı Hanımların Dikkatine’de; sistemin kampanyalar, sloganlar, ikazları içeren dış metinlerle dikkatimizi çekerek yahut bilinçaltımız suretine bürünerek yaşamı, kimi zaman iç sesimizi nasıl yönlendirdiğini irdeliyor. Dayatılan dil ve bir avazda söylemek istediklerimizin çatışmasını, hayatla hemzemin bir tonda, sokak aralarına, ev içlerine sinmiş halleriyle anlatan öyküler... Mıh gibi akılda kalan. Zor unutulan. Etkisinden kurtulmak için zaman harcamak zorunda kaldığımız. İtaliklerin, tırnakların,
Turgut Özal
İyot Krizi
Yazar-Kolektif Mavi Çatı Yayınları
Lynne FARROW Celsus Kitabevi
İyot, vücudumuzda bulunan trilyonlarca hücrenin hepsinde bulunan bir elementtir. Tiroit ve diğer hormonların üretimi için gerekli olduğu bilinen iyotun, vücuttaki diğer etkilerinden (örneğin bağışıklık sisteminin düzenli çalışmasındaki etkisi, anti-mikrobik etkisi ve anti-kanser etkisi) pek bahsedilmez. İyot eksikliğinin, meme kanseri ve diğer meme hastalıkları ile ilişkili olduğunu gösteren birçok çalışma bulunmaktadır. Ben de bir onkolog olarak, beş yıldan fazla bir süredir hastalarıma iyot reçete ediyorum. Hastalarımdan günlük olarak benzer hikayeleri dinliyorum ve çoğunda dikkate alınması gereken düzeylerde “İyot Eksikliği” saptıyorum. Kronik hastalık serüveninde başrol oyuncusu olan “Kronik Enflamasyon” ve çevremizde yaygın olarak bulunan “Toksik Halojenler” yüksek düzeylerde iyot eksikliğine sebep olmaktadır. Bir gazeteci olarak Lynne Farrow, meme kanseri hakkında kendi araştırmasını yapıyor ve iyot eksikliği ile bu kadar çok kadına kanser tanısı konulması arasında göz ardı edilen önemli bir bağlantı olduğunu keşfediyor. İyotu derinlemesine araştırarak ve bizzat kendisi de kullanarak, kendi hayatını ve diğer binlerce hasta aktivistinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini ortaya koyuyor. Bu kitap, bu yolculuğu anlatmanın yanında, iyot hakkında herkesin anlayabileceği türden bilgiler içeriyor. Tıbbı tedavilerdeki iyot kullanımının neden gözden düştüğünü -ya da düşürüldüğünü- mercek altına alıyor. Bu kitabın can alıcı kısmı ise sözü edilen iddiaların kanıtlarını içeren çok sayıdaki vaka çalışmasıdır.
nokta ve virgüllerin birbirini itmeden yan yana yaşadığı güçlü bir metin. İç sesi gürültülü, dış sesi usul. “Vicdanlı olmayı, acize acıyarak değil zalime kızarak öğrenmişti…”
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Seray ŞAHİNER Everest Yayınları
77
Sevda Peşinde
Hüseyin Rahmi GÜRPINAR Can Yayınları Bir kadının gönlüne cidden sahip ve hâkim olamadıktan sonra onu zorla, baskıyla kendinize boyun eğdirmiş görünmekte ne lezzet bulunur? Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın uzun yıllardır gölgede kalmış, değeri anlaşılmamış bir başyapıtı olan bu roman, kadın-erkek ilişkilerinin bugüne göre bile ileri bir noktada tartışıldığı bir eser. Rızasız evlilikler, deliliğe varan kıskançlıklar ve yasak aşkla örülen hikâye, edebiyatımızda kadın haklarının konu edildiği en önemli romanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyatımızın en cesur yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar, en iyi olduğu konulardan birinde, aile içi ilişkiler konusunda hepimize önemli bir ders veriyor.
1
2 Eylül askeri darbesinin ardından, çok partili siyasi hayata yeniden 1983 yılında geçildi. Aynı yıl 6 Kasım 1983’te genel seçimler yapıldı. Seçimleri büyük bir halk desteğiyle Özal’ın partisi ANAP 45.14 oy oranıyla kazandı. Özal’ın ileriye yönelik birtakım düşünceleri ve vaatleri vardı. İktidarı döneminde söyledikleri ve yaptıklarıyla Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan başbakanlarından biri oldu. Kısa cumhurbaşkanlığı dönemi de yine sıradan olmayan bir dönemi oluşturdu. Özal’ın düşüncesinin dayandığı paradigmanın dört temel sac ayağı bulunmaktadır. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Her burcun kendine has özellikleri vardır. Aynı burçtan olan insanlarda, benzer davranışlar görülür. Bu da bize her burcun bir amacı olduğunu kanıtlar. Hangi burç dünyaya ne amaç ile gelmiş ise, özelliklerinden yola çıkarak tespitler yapılmış ve uzmanlar tarafından da doğrulanmıştır. Bu doğrultuda uzmanlar tarafından Temmuz ayı burç yorumlarını araştırdık.
Şu anda var olan ve iyi giden en küçük gördüğün mutluluğa dahi şükret. Ve geçmişte olanlar ve gelecekte olacaklar için şimdiden içtenlikle şükret. Şükür seni sevgi enerjisinde tutar.
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
UNUTMA !
Tüm Koçlar gözlerini iyice açmalıdır. İlginç olaylar sizi bekliyor ve bunları kaçırmak istemiyorsunuz. İlişkiler söz konusu olduğunda, Temmuz ayında da başarılı olacaksınız. Flört veya hassas anlarla dolup taşan pek çok sıcak akşamın keyfine varacaksınız. Doğru kişiyle zaman geçirirseniz her şey daha güzel olur. Bir kitap okumayalı uzun zaman oldu. Bir şans verin. Eğlenceli olacağını göreceksiniz. Cildiniz şimdi onun için yeterli özeni gösterdiğiniz için, ileri yaşlarda size minnettar olacaktır.
Temmuz ayının gelişiyle birlikte, Boğalar için tüm aksilikler geçecek. Yıldızlar sonunda doğru konumdalar ve pek çok şey değişecek. İş konusunda başarı göstereceksiniz, o halde mantıksal olarak kariyerinizde ilerleme bekleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken gayretinizi sürdürmek ve belki de problemlerinizi çözmek için yeni ve orijinal fikirler üretmektir. İşler zorlaştığı zaman sizin iş arkadaşlarınızdan çok daha iyi yaptığınız meydana çıkacak. Alışveriş yaparken acele etmeyin ve fiyat konusunda üzülmeyin. Kendinize lezzetli bir akşam yemeği pişirin. Bunu haketmiş bulunuyorsunuz.
78
Temmuz’da nihayet uzun süredir beklediğiniz fırsata sahip olacaksınız. İkizler iş yerinde becerilerini gösterebilir ve hedeflerine ulaşmaya yaklaşırlar. Belki omuzlarınıza çok fazla yük yüklediniz. Stresli iseniz, rahatlamak için de zaman bulmalısınız. Dambıl ya da atlama ipini yenileyin. Siz de eğlenceli olacağını göreceksiniz. Sadece kendinizi ve rahatınızı düşünmeyin. Bazen bir şeyler feda etmek iyidir.
Hem iş hem ilişkilerle ilgili sorunların bu Temmuz’da çözülmesi gerekecek. Bütün Yengeçler hassas ve duygusal temelli bir yapıya sahip olduktan sonra bu durum gerekçelerinizi biraz sarsabilir. Vazgeçmezseniz, kesinlikle hak edilmiş bir ödül sizi bekleyecek. Eğer bu yeterince iyi değilse, bu deneyimler gelecekte hayallerinize ulaşırken kullanılabilir. Yıldızların konumu, şu anın güç sporları ve kas yapmak için doğru zaman olduğunu söylüyor. Bir fitness merkezini ya da spor salonunu ziyaret edin. Tüm çevrenize gülücükler dağıtıyorsunuz ama içinizde o kadar iyi hissetmiyorsunuz. Canınızı sıkan şeyi söyleyin.
Muhtemelen tatilinizi planlamak için elveda demek zorunda kalacaksınız. İhmal edilen işler mümkün olan en kısa sürede tamamlanmalıdır. Hırslı iş arkadaşlarınızla rekabet halindeyken geri kalmak istemezsiniz. Sıkı çalışma sizi bekliyor. Diğer yandan Aslan burcu bu Temmuz’da birçok değerli deneyim ve bilgi kazanacak. Eğer çok fazla işiniz olduğunu düşünüyorsanız, önceliklerinizi ayarlamalı veya bir program hazırlamalısınız. Bir parti planlayın. Uzun zamandır biraz eğlenmenin özlemini çekiyordunuz ve üstelik bu arkadaşlar edinmek için harika bir fırsattır. T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
Bekar Başaklar bu dönemde sonunda ruh eşleriyle karşılaşabilecekler. Başarılı bir ay sizi bekliyor özellikle özel ve kişisel hayatınızda. Dünyaya, sokaklara, gülümsemeye, kahkaha atmaya ve flört etmeye yönelin ama gözlerinizi açık tutmayı unutmayın. Uzun vadeli ilişkiler, Temmuz’da rahat uyumun, romantizmin ve etkileşimin keyfine varacaktır. O düşman bile olsa, bir istisna yapın ve dişinizi sıkıp muhtaç bir kişiye yardımcı olun. Her yaşta cilt bakımı yapmanız gerekir. Yeterli uyku ve nemlendirme ile canlı görüneceksiniz.
Akrep burcu, kariyer alanında Temmuz ayında başarılı olmaya devam edecektir. Özel hayatınıza iyi ruh halini aktarmayı başarıyorsunuz. Yıldızlar orada özellikle bu ayda yanınızda olacak. Potansiyel partnerlerle yakınlıklar kuracaksınız. Şüphesiz doğru kişi bunlar arasında gizleniyor olabilir. İstemeyen birine yardım etmeye kesinlikle değmez. Enerjinizi çok daha iyi şekillerde kullanabilirsiniz. Bir peri tarafından öpüldünüz ve şimdi son derece yaratıcısınız. Örneğin hediyeler, eviniz için dekorasyon ve benzeri şeyler yaratın. Kasvet sizi rahatsız etmeyecektir. Sizden pozitif ruh hali ve enerji yayılıyor.
Ne pahasına olursa olsun Temmuz’da kavgalardan uzak durun. Olacak tek şey, daha eski anlaşmazlıkları açmaya başlayacaksınız ve her iki taraf da üzülecek. Ayrıca bedeninizi de düşünün. Yay burcu çok uzun süredir yalnızca işe önem verdi ve spor yapmak için boş zamanı olmadı. Bunu düzeltin. Bu dönemde size işler hiç bitmeyecek gibi gelebilir. Kendinizi stres altına sokmamalısınız, bu tehlikeli. Yeni, egzotik ve garip bir şeyler deneyin. Hakkında konuşacak deneyimleriniz olacak ve aynı zamanda ilgi odağı olacaksınız. Moraliniz çok iyi. Eğer övgü almak istiyorsanız siz de biraz vermelisiniz.
Temmuz ayında herkese şirketlerinin bir parçası olarak ne kadar önemli olduğunuzu göstermelisiniz. Ancak bu şekilde Oğlak burcu sonradan son derece hak edilmiş ödülleri alabilir. Sadece fazla kaba olmayın. Vicdanınız rehberiniz olacaktır. Partnerinizi ihmal etmeyin, neden son zamanlarda iş yerinde bu kadar çok vakit geçirdiğinizi anlamayabilir. Akşam zamanınız az ise bilimsel edebiyat daha sonra kurgu okumalısınız. İyi hissetmezseniz gevşemeye ve meditasyon yapmaya çalışın.
Bekar Kovalar bu dönemden gerçekten keyif alacaklar. Pek çok ilginç insanla tanışacaksınız, aralarında potansiyel partnerler de olacak. Zaten şanslarını bulmuş olanlar, ilişkilerinde uyumlu zamanların tadını çıkaracaklar. Karşılıklı etkileşim ve huzur sizi mutlu edecektir. Eğer hazırsanız Temmuz bir sonraki adımı atmak için doğru aydır. Enerjinizi ve sinirlerinizi koruyun. Enerjinizi eşit yayacak şekilde uygun bir hız ayarlayın ve gün boyunca bunu koruyun. Akşam yemeği yaptığınızda zoru deneyin. Bunu bir deneyim haline getirin ve damak tadınızı şımartın. Bir hastalığın iyileşmesi için tam anlamıyla zaman ayırmak çok önemlidir. Sağlık sorununun tekrar tekrar gelmesini istemezsiniz.
Temmuz, özellikle Balıklara özel ilişkiler alanında bazı olumlu dalgalar vaat ediyor. Bu süreçte, ideal partnerinizle karşılaşma şansınız yüksektir. Dünyada bunlardan sadece birkaç tane var, bu nedenle gözlerinizi kocaman açık tutun. Fırsatın parmaklarınızın arasından kayıp gitmesine izin vermeyin. Bu gibi fırsatlar tekrarlanmayabilir. Eğer çok fazla işiniz olduğunu düşünüyorsanız, önceliklerinizi ayarlamalı veya bir program hazırlamalısınız. Eğer erken kalkmak istediyseniz ama çok yorgunduysanız kendinize kızmayın. Sadece daha çok uykuya ihtiyacınız var.
ŞAHİNGÖZ
YAŞAM MERKEZİ
TAROT-ACCESS-SPRITUEL KİŞİSEL VE KURUMSAL GELİŞİM YAŞAM KOÇLUĞU
Züleyha ŞAHİNGÖZ SIĞIŞ 0507 935 75 12- 0533 090 53 26
Yunusemre Mh. Bursa Cd. Kat:3 D:5 Kömürcüoğlu Pide Üstü DENİZLİ T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9
KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ
Temmuz’la birlikte yaz aylarını sabırsızlıkla beklemeye başlayacaksınız, merak etmeyin. En büyük krizler aşılacak ve yine huzur ve iyimserlik bulacaksınız. Teraziler çalışma sürelerini düzgün ve etkili bir şekilde yönetmeyi öğrendiklerinde, en sevdikleri etkinliklere katılmak için daha fazla vakte sahip olacaklar. Sosyal olarak yaşayın, spora katılın. Bir süredir tüm ailenizle bir araya gelmek için fırsatınız olmamıştı. İnisiyatif gösterin ve bir toplanma düzenleyin. Rahatlayın ve biraz dinlenin. Bir kitap okuyun ya da bir film izleyin.
79
Garantiniz Çeşmeliler ile uzasın, keyfiniz sürsün. Yeni bir Mercedes-Benz sahibi olan herkes, kilometre sınırı olmadan 4 yıl garantiden ücretsiz yararlanıyor. Dilerse %20’ye varan indirim avantajıyla garanti süresini 5 yıla tamamlıyor. Siz de garanti sürenizi şimdiden uzatın, kârlı çıkın.
Çeşmeliler
Çeşmeliler Koll.Şti. Halil İbrahim Deniz ve Ortakları Mercedes-Benz Türk A.Ş. Yetkili Servisi Akçeşme Mah. Menderes Bulvarı No: 146 Merkezefendi, Denizli Telefon 0258 371 78 78 Faks 0258 371 31 04
www.mercedes-benz.com.tr