K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
EDİTÖRDEN…
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
Still Life’da Bahar Coşkusu çimizi ısıtan baharın kapıları artık sonuna kadar açık..Soğuk bir kışın ardından, baharın beraberinde getireceği tüm güzellikler beni mutlu etmeye başladı bile. Ne güzeldir, rengarenk açan bahar dalları, cıvıl cıvıl kuş sesleri ve güneşin gülen yüzü…
4
Güneşin sıcaklığını yüzümde hissettikçe yüzümde tatlı bir tebessüm oluşuyor. İçimde yeşeren yeni umutlarla hayata daha farklı gözle bakmak hoşuma gidiyor. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak biliyorum ama hayatın her anını tadını çıkararak keşke demeden yaşamak hoşuma gidiyor. Hayatın bu yoğun temposunda bazen kendimizi unuttuğumuz bile oluyor ama yazın habercisi bahar bana kuvvet veriyor.
Binnur OLCAYTÜRKAN @binnur.olcayturkan
Kışın rehavetini üzerimizden atıp baharın verdiği coşkuyla Mart Nisan sayımızı büyük bir keyifle sizler için hazırladık. Her sayımızın olmazsa olmazları Cemal Ataman ve Halit Coza yine rengarenk içerikleriyle sizlerle. Emrah Varol’dan harika bir 8 Mart yazısı da yine sizleri bekleyenler arasında. 1 Nisan için yapabileceğiniz keyifli şakalar, Emine Supçin’in okumaya doyamayacağınız köşe yazısı, ölmeden görülmesi gereken 10 muazzam yer ve kayıp Mısır’ın gizemleri sizleri bekliyor. Nilüfer Bayrak stil önerilerini sizler için paylaştı. Tiyatrolar gününde hayatımıza anlam katan duayen tiyatrocularımızı andık. Her zamanki gibi bizler için hazırlaması çok keyifli bir sayı oldu. Dileriz ki sizde okurken çokça keyif alırsınız. Zevkle okumanız dileklerimle.. Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın…
İÇİNDEKİLER
MART - NİSAN 2017 İmtiyaz Sahibi Binnur OLCAYTÜRKAN
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burak KUTLUĞ
6
Editör Binnur OLCAYTÜRKAN
16 FİNAL YABANCI DİLDE DE BİRİNCİ...
24 DENİB 5. EV VE PLAJ GİYİMİ TASARIM YARIŞMASI’NI
DENİZLİ TİCARET ODASI BAŞKANI UĞUR ERDOĞAN
Haberler Mete Üstüntaş İlayda Gökçeviran Pazarlama Burak KUTLUĞ Katkıda Bulunanlar Emrah Varol Cemal Ataman Mimar Halit Coza Opr. Dr. Ersen Çelikbaş Diş Hekimi Hamdi Özdemir Nilüfer Bayrak Emine Supçin Süleyman Yalçın Mithat Yalçınkaya Hukuk Danışmanı Av. Evrim BAŞEREN
18 “ÜYELERİMİZ VARLIK NEDENİMİZDİR”
Kapak ve Sayfa Tasarım Burak KUTLUĞ Adres Denizli Grup Gaz. Mat. ve Medya San. Tic. Ltd. Şti. Çaybaşı Mah. 1582 Telefon: 0 258 265 59 99 BASIM YERİ Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - IZMIR Tel: 0232 433 61 33 www.gulermat.com Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
34 BU BİR KADINLAR GÜNÜ YAZISI DEĞİLDİR
40 ÖLMEDEN MUTLAKA GÖRÜLMESİ GEREKEN 10 MUHTEŞEM YER
44 BÜYÜK USTALARA SAYGILARIMIZLA
50 RÖPORTAJ: SAADETTİN ÜNSAL
58 GRİPİN FORUM ÇAMLIK’TA SEVENLERİYLE BULUŞTU
ERKEK DÜNYASINA MEYDAN OKUYAN
7
KADINLAR
66
76 SEVGİ ANAHTARDIR, HER KAPIYI AÇAR
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
ŞAKALARIN HAVADA UÇUŞTUĞU GÜN: 1 NİSAN
46
86 BAHÇE MOBİLYASI ÖNERİLERİ
92 2017 TATİL YERİ ÖNERİLERİ M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
YAŞADIĞINIZ VE ÇALIŞTIĞINIZ MEKANLARI KORUMAK SİZİN ELİNİZDE
EVİNİZ ve İŞYERİNİZ
GÜVENCE ALTINDA EN KAPSAMLI KONUT ve İŞYERİ SİGORTALARINIZ İÇİN YILDIZ SİGORTA 7/24 YANINIZDA...
TÜRKİYE’NİN EĞİTİM MARKASI PEGEM AKADEMİ KAMPÜS ŞUBESİNİ AÇIYOR!..
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
D
enizli’de 3 yıldır hizmet veren ve verdiği eğitimler ile öğrencilerine başarıyı yakalama imkanını sunan PEGEM Akademi merkez şubeye ek Kampüs Şubesini açıyor. 2017-2018 sezonunda hizmete başlayacak olan Kampüs Şube için erken kayıt dönemi de başladı. Deneyimli ve uzman kadrolarıyla Öğretmenlik, Memurluk, KPSS A grubu, ALES ve DGS sınavlarına hazırlıkta öncü kuruluş olan PEGEM Akademi, erken kayıt dönemiyle de öğrencilere önemli indirimler ve kolaylıklar sağlıyor.
10
Pegem Akademi Kampüs Şube ile ilgili detaylı bilgi merkez şubeden veya
0 258 265 444 1
numaralı telefondan alınabilir. Pegem Akademi Merkez Şube: Altıntop Mah. 1603 Sok. No: 3 Merkezefendi/Denizli Pegem Akademi Kampüs Şube : PAÜ Işıkları Kahve Ateşi Üstü Pamukkale/ Denizli
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
11
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Cemal ATAMAN
ÇARPIŞMA
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
K
12
ule dibinde beklememi söylemişti. Yarım saat önce gitmiştim oraya. Her zaman erken giderim gideceğim yerlere. Geç kalmaktan korkarım. Bu yüzden de çok beklerim. Aslında beklemeyi ve bekletmeyi sevmeyişimdendir bu. Hava çok soğuktu. Ocak ayının son günleriydi. Galata Kulesi’nin küçük meydanı her yönden rüzgar alıyordu. O rüzgar da iliklerine işliyordu insanın. Kalın paltoma rağmen soğuğu hissediyordum..Bir ay kadar önce tanışmıştık. Sergi salonu çok kalabalıktı. Resimlere baka baka ters taraftan gelince sıt sırta çarpışmıştık. Özür dilerken bile kekelemiştim. Yanındaki ortak arkadaşımız tanıştırdı bizi. Yeşil gözleri adeta kucaklıyordu beni. Yeşil elbisesinin içinde kalıptan çıkmış yunan tanrıçaları gibiydi. Ona bakarken büyülenmiştim. Güzelliği gözlerimi kamaştırmış, nefesimi kesmişti. Yanındaki ortak arkadaşımız tanıştımıştı bizi. Onu beklemek soğuğa da rüzgara da değerdi. Beklemenin kıymeti, beklemeyi oyuna dönüştürür. Yüze kadar sayacağım, dersin, gelmez. Beş dakika içinde gelir, diye iddiaya girersin kendinle, gelmez. Ama bu beklemek başkaydı. Saatlerce hatta sonsuza kadar beklenirdi O. Saniyeler geçmek bilmiyor, bırakın dakikaları. Gün kaybolmuş akşamın karanlığı inmişti. Bir taraftan volta atıyor, bir taraftan geleceği yönü gözlüyordum. Gelmeme olasılığı yoktu. Haber verirdi en azından. Telefonum çalmaya başladı. O arıyordu. Yüreğimden tam bir eyvah döküldü gelemeyeceğini haber ediyor, düşüncesiyle. Soluk soluğa konuşuyordu: “Geciktim özür dilerim. İki dakika sonra oradayım.” Gerçekten iki dakika sonra karşımdaydı yine soluk soluğa. Özür cümleleri sıralamaya başlayınca, özür dilemek yasak, dedim. Geldin işte, buradasın. Herkesi bekleme süresi var. Sen sonsuza kadar beklenecek olansın, dedim. Beni yemeğe götürmek istemişti bir konuştuğumuzda. Çok güzel bir yer biliyordu. “Çok güzel manzarası var, mutlaka görmelisin.” Demişti. Bu gün o gündü. “Bilmem tam olarak bulabilecek miyim? Biraz yürüyelim, olmazsa sorarız birisine.” Dedi. Yürümeye başladık ve sordu birisine. Uzak değilmiş. “Konak”mış geldiğimiz yerin adı. Asansörle üç kat çıkınca çok güzel bir mekan karşıladı bizi. Cam kenarına bar tipi bir masaya oturduk. Boğazlı, kalın,siyah bir kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Yeşil gözleri, kısa kesilmiş, sarı saçları ile ışık kaynağı gibi oturuyordu karşımda. Karanlığın içinden denizi ve karşıyı seçebiliyorduk binlerce ışığın içinde. Anlatacak çok şey vardı. Siparişleri verdikten sonra başladık sohbete. İyi bir ressam sayılırmış çevresinde. Bu ara bana da bir tablo ayırmış. Resim yapmak onun aşkıymış, terapi gibi geliyormuş. Ona göre sergiler, tiyatrolar, konserler hatta sinema, insan beyninin soluklandığı, bütün dertlerini unuttuğu yerlermiş. Bu tespitin çok doğru olduğunu söyledim. Yerçekiminden başka bir çekim olduğunu onunla otururken anladım. “Bir şarkı olsan, hangi şarkı olmak isterdin?” diye sordu ansızın. Gerçekten hiç düşünmemiştim bir şarkı olmayı. Şarkı olmayı hiç düşünmedim ama senin için seçilmiş bir şarkım var, dedim. “Haydi söyle onu bana, ne olur söyle.” Şarkıyı söyleyemem ama sözlerini söylerim, dedim. “Yeşil gözlerini ufkuma ger ki bahar geldi diye türkü çağıram, sarı saçlarını yüzüme ser ki okşayıp öperek yaz geldi diyem. Turnalar uçun, yayladan göçün, yârimi seçin turnalar.” Böyle bir türkü. “Hiç duymamıştım bunu çok güzelmiş, böyle bir eseri bana yakıştırdığın için çok teşekkür ederim.” Dedi. Peki sen şarkı olsan, hangisi olurdun? “Ben şarkı olsam Alta Gracia My Love
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
olurdum, Fikrimin İnce Gülü olurdum.” Benim en sevdiğim şarkılar bunlar inanır mısın? Bu aralık siparişlerimiz gelmiş, soğumaya yüz tutmuştu. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadık, denir ya. Gerçekten anlamamıştık vaktin nasıl geçtiğini. “Vakit nasıl geçti anlamadım. Gelelim asıl konumuza. Birini öldüreceğim. Nasıl öldürmeliyim, nerede öldürmeliyim, en az cezayı alacağım ülke neresi olur, tanıdığın iyi bir avukat var mı? O adamın mutlaka ölmesi gerek.” Ben şaşkın bakakalırken o devam etti. “sana güveniyorum. Beni sevdiğini şimdiye dek söylememiş olsan da hissediyorum. Ben de seni seviyorum. Ne olur bana yardım et. Şu beladan kurtar beni.” Valla ne diyeyim bilmem ki hiç böyle bir şey düşünmedim. Hiç kimseyi öldürmek geçmedi içimden ama… Sözümü keserek: “Kimsem yok senden başka güvenecek. Avukat bulur musun, beni ziyarete gelir misin? Canım bak, tamam ben seni çok seviyorum. Senin için her şeyi yaparım. Ama durduk yerde adam öldürüp cezaevine girmeni içim kaldırmaz. Böyle bir şeye asla izin vermem. Niye öldürüyorsun, kimi öldürüyorsun? Seni yeni bulmuşken kaybedemem. Günlerce mahkemelerine sorgularına, çekeceğin cezaya razı olamam. Yeşil gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı aniden. Hıçkırıklarını zor tutuyordu. Yan masaların da dikkati birden bize yönelmişti. Gel dışarı çıkalım, balkon falan varsa hava alalım. Dedim. “Peki teras var oraya çıkalım açılırım hem biraz.” Dedi. Mantosunu giydi. Benim paltomu giymeme yardımcı olmak istedi. Çıktık terasa. Bizi önce soğuk sonra çok güzel bir manzara karşıladı. Galata kulesi ışıl ışıl renkleriyle elimizi uzatsak dokunacakmışız hissini verecek kadar yakınımızdaydı. Muhteşem bir manzara, çok güzel bir kadın, soğuk ve cinayet hazırlığı. Seç seçebilirsen, diye düşünürken sarıldı birden. “Cinayet yok, o kurguladığımbir kitapta olacak ve senin düşünceni yine alacağım. Seni sınamak istedim. Ben konuştukça yüzündeki dehşeti ve bana olan sevgini gördüm. Gözyaşlarım ondandı.” Nasıl rahatladığımı anlatamam. Sevdiğim kadın, bir cinayet işleyecek ve beni de ortak edecekti. Sarıldım ona bütün gücümle. Sonra yanaklarındaki gözyaşı kalıntılarını sildim parmaklarımla.Gece ne kadar muhteşemdi. Bir tarafta deniz, bir tarafta Galata Kulesi,bir tarafta bize gülümseyen ay ve kollarımda dünyanın en güzel kadını. Daha ne isterim ki? Diye düşündüm. “Senin söyleyeceğin yoktu. Bu geceyi hazırladım. Hem seni sevdiğimi söyledim. Hem sana beni sevdiğini söylettim. Ne akıllıyım değil mi? Evet hem akıllı hem güzelsin. İyi ki tanıdım seni. İyi ki o çarpışma oldu. Bu gece taçlanmalıydı. Haydi bu kez ben sana bir şarap ısmarlayayım, dedim. Konak’ı anılarımızın en güzel mekanı olarak bırakıp başka bir yere geldik. Kırmızı şarabın tadı damaklarımızdan beynimize akarken gözlerimiz doyumsuzca bakıyordu birbirine dudaklarımızdaki gülümseme ile. Metrodan bana el sallarken mutluluğu gördüm yüzünde. Ben de çok mutluydum çok. Önümüzde çok güzel günlerin var olduğuna inanıyordum.
13
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
EM İ N E S U P Çİ N
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
İNCİR YAPRAĞINDAN SÜTYENE
14
İki
incir yaprağı neyimize yetmedi de kıyafetler konusunu zıvanadan çıkardık deyip sinirden kuduruyorum bazen. Özellikle gerçekten insanı çileden çıkaran, “Bugün ne giysem” sorunu ile yüzleşme zamanlarında avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Haydi incir yaprağı soğukta yetmedi yahut da rüzgarda Ugu hanımın mâbadı açıldı, öteki kabileden Yugu’nun iştahı kabardı en yakın kovukta, küçük Zugu anne karnına düştü ve bu da fena halde sopa savaşlarına neden olduğundan insanımsı kıllı varlık bir üst giyinme modeline geçti diyelim. (Tek nefeste okuyabilenlere alkış.) O da değilse utanma tanrısı dürttü, içine bir şey düştü ve örtünme hissi peydahlandı mesela. (O uyuz tanrının şimdilerde gittiği cehennemden gelemiyor olmasına okkalı küfürlerim de var elbet! Ortalıkta en utanılacak rezillikler böbürlenilecek değerlermiş gibi sunulurken o gerzek nerede merak ediyorum.) Her ne halt olduysa olmuş ve sonuçta incir yaprağı “out,” hayvan derisi “in” olmuş. Üşüyen ayaklara çarık, sırtına da mis gibi kürk icat etmiş insan. Süper! Harika düşünmüş. E dur artık! Kal öyle, değil mi? Ne demeye hayvanların kılından kumaş icat ediyorsun, yetmezmiş gibi pamuğu işlemeye başlıyorsun kardeşim?! Hatta o da yetmemiş, minnacık böceğin ağzından salgıladığı, o innnncecik salgıdan ipek adını verdiği başka bir kumaş şeysi bulmuş! Allah senin cezanı versin emi! Tamam hepsini anladım. Yok biraz daha güzel giyinmen derdiyle; yok şu pis kölelerden ve köylülerden farkın olsun diye aynı köle grubunun yalaka cinsi, durma yeni şeyler keşfetti ve sen de giyindin kuşandın diyelim. Be hey kör olasıca, niye ayrıntıya giriyorsun? Yok altına don, içine içlik dışına dışlık, üstü dantelli aşağısı cafcaflı ne len bu?! Boynunun ve kollarının geçeceği üç delikli düz entari neyine yetmiyor? İşte insanoğlunun türlü giyim icatlarına saydırırken biz kadınların en büyük belası sutyene taktım bu ara. Neden en büyük belası? Sıkıntı kardeşim, sıkıntı. Arabadaki emniyet kemeri gibi sıkıntı, kuru fasulye yemiş elemanın toplantıda bağırsaklardan aşağıya inleyerek inmekte olan gazı kaçırma korkusu gibi sıkıntı, hiç hazzetmediğin ama her gün maruz kaldığın patron söylevini dinliyormuş gibi yaparken konuyu kaçırıp afallamak gibi sıkıntı! Yahu çok sıkıntı!
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Haydi emniyet kemeri hayat kurtarıyor dedik, ya bu sutyene ne demeli? Hayat kurtarmak şurada dursun hayatından bezdiriyor kadıncağızı. Üstelik hayatiymiş gibi takılıyor, ‘Allah kahretsin’ ünlemesiyle çıkarılıyor. Kopçası kopar dert, kopçasızı kayar dert, süngerlisi terletir, süngersizi pişirir, hasılı mengeneye sıkıştırılmış yaş odun gibi gıcırdar durursun. Adında hayır olmayan bu sinir bozucu parçayı hangi geri zekalı akıl etmiş ola ki diye küçük bir araştırma yapayım dedim. Kimin icat ettiği belli değil ama hiç de eski adet filan değilmiş. Boşuna günahını almışım Ugu tarihinin. 19. yüzyıl sonlarıymış. Şu fingirdek Fransızların kadına korse giydirme zamanlarından geliyormuş. Tüm bu işkencenin temelinde, asıl korkunç işkence olan korse yatıyormuş meğersem. Sahi yatarken de takıyorlar mıydı dersiniz? Tanrım! Nasıl nefes aldılar acaba gariplerim… Ya da nasıl tuttular nefeslerini! Sebep ne peki? Çok basit: Zengin koca bulunacak! Kızın kendini beğendirmesi lazım. İncecik bel, ateşlenmeye hazır füze başlıkları gibi tam yol ileri diyen göğüsleri oluşturabilmek için, ön tarafları pamukla doldur, sırtından da sık babam sık! İşte o günlerden bugünlere gelirken, kadının ekonomik hayata katılması, artık ben de varım demeye başlaması ile korse denen Fransız işkencesi önce kalçalardan çekmiş elini, sonra göbekten. Fakat göğüslerde takılı kalmış lanet! Şimdi çoğunuz “Ama yakışıyor yahu” diyeceksiniz, biliyorum. Aslına bakarsanız haklısınız da. Çünkü zihnimizdeki güzellik kavramı mağarasının duvar resimleri olduğu gibi füzevari göğüsler, incecik bel, yumuşak yuvarlak hatlı kalçalar ve bir deri iki kemik resimleri ile dolu. Zihnimiz o biçim şekillendirilmiş. Saflık, yalınlık, doğallık sünnet derisi gibi kesilip alınmış insanoğlunun belleğinden. Uzatmayayım, kıl oluyorum insanoğlunun moda anlayışına ve bu anlayışı hem besleyen hem de ondan beslenen kapitalizmine!.. Önemli notum: Yazı fazla şişmesin diye ucundaki pamuklar alınmıştır :) Çok önemli notum: Gittikçe garabete saran ülkemiz ve dünya siyaseti sutyen kopçası kadar umurumda değildir. Bir tek çocuklara yanarım, gerisi ipimle kuşağım :)
15
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
DENİZLİ FİNAL, ETKİNLİK VE BAŞARININ ADRESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR
16
DENİZLİ FİNAL YABANCI DİLDE DE BİRİNCİ…
O
xford University Press Türkiye tarafından öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak ve İngilizce seviyelerini daha iyi bir düzeye getirmek amacıyla bu yıl 7.sini düzenlediği Oxford Big Read yarışması geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. Türkiye’deki tüm okulların katılabildiği bu yarışmada Denizli Final Okulları, 12 Akdeniz ve Ege finalisti ve 1 Türkiye 1.si çıkartarak yabancı dilde de şampiyonluğu elden bırakmadı. Okul kurucu müdürü Sadi Öztekin hem okullarının hem de ülkemizin gururu olan tüm finalistleri ve Türkiye 1.si olan 10. Sınıf öğrencisi Ozan Kaymak ile onu bu yarışmaya özverili bir şekilde hazırlayan Yabancı Diller Bölümü Başkanı Dilek Mazanoğlu ve tüm zümre üyelerine teşekkürlerini sundu.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Final Okulları Bursluluk Sınavına Rekor Katılım Final Okulları’nın tüm okullarında eşzamanlı olarak 4-5 Mart 2017 tarihlerinde gerçekleştirilen Düzey Belirleme Sınavı’na Denizli Final Okulları’nda 4.5.6.7.9.10.ve 11. Sınıf öğrencileri katıldı. Yaklaşık 1500 öğrenci, velileri ile birlikte sınav saatlerinde okul bahçesini doldurdu. Öğrenciler sınav salonlarına alınırken sınav bitimini heyecanla bekleyen veliler, kendileri için hazırlanan bölümlerde gazete ve dergilerini okuyup, çaylarını yudumladı.
Düzey Belirleme Sınavı’na ilginin yoğun olmasından duydukları mutluluğu dile getiren Denizli Final Okulları Müdürü Sadi Öztekin, “Final Okulları’na gösterdikleri yoğun ilgiden dolayı Denizli’li hemşerilerimize çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bu yoğunluk kayıtlarımıza da yansıyacak. Bu nedenle çok mutluyuz.” diye konuştu.
Arkadaşlığın, Dostluğun, Kardeşliğin 100. Günü 2014 - 2015 Eğitim Öğretim yılında faaliyete geçen, tecrübesi ve yenilikçi anlayışını Denizli’ye taşıyan Final Okulları 2016-2017 Eğitim Öğretim yılının 100. gününü, çeşitli etkinliklerle kutladı. Arılar ve Yıldızlar sınıfı öğrencilerinin bugün için tasarladıkları birbirinden güzel ve renkli şapkaları ile katıldıkları partide kendileri için hazırlanan balonları patlatıp, çeşitli oyunlar ile günün tadını çıkarttılar. Gün sonunda ise 100. güne özel hazırlanan pasta kesildi. Heyecan, sevinç ve merakla Final Okulları’nın kapısından ilk kez eğitim hayatına adım atan minikler, 100. günü tamamlamanın mutluğunu arkadaşları ve öğretmenleri ile birlikte yaşadılar. Okul müdürü İpek Pulat Dönmez: “2016-2017 Eğitim Öğretim yılında 100. güne ulaşmanın
mutluluğunu yaşıyoruz. Bu özel günü öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz ile birlikte kutladık. Final ailesi olarak, başarılarla dolu daha nice yıllara ulaşmayı temenni ediyoruz” dedi ve tüm minikler günün tatlı yorgunluğu ve hafızalarına kazınan hoş anılarıyla evlerinin yolunu tuttu.
FİNAL’E YAKIŞAN FİNAL İÇİN ADIM ADIM… Denizli Final Okulları’nda öğrencilere yönelik iletişim ve motivasyon semineri düzenlendi. Doğan Cüceloğlu Toplantı Salonunda gerçekleştirilen seminere İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Koordinatörü Mehmet Ekinci ve Gül Duman konuşmacı olarak katıldı. Ekinci ve Duman ‘’Sınav Kaygısı ve Motivasyon’’, “İletişim ve Beden Dili” konularında tecrübelerini anlattı. Öğrencilerin eğitim ve çalışma hayatlarında yaptıkları hatalar konusunda uyarılarda bulunan konuşmacılar, kişiler arası iletişimde beden dilinin önemini vurguladı. Yüz yüze iletişimde en önemli kuralın ikna edebilmek olduğuna vurgu yaparken, kanaat önderleri, toplumdaki değerli bilinen insanların siyasilerin ve oyuncuların çevrelerini ve toplumu etkilemede ikna yöntemini kullandığını belirtti.
Her yıl 1 - 7 Mart tarihleri arasında Yeşilay Derneği’nin kuruluş tarihini içine alan hafta Yeşilay Haftası olarak kutlanır. Haftanın önemi dolayısıyla Denizli Final Okullarında da bir dizi etkinlik gerçekleştirildi. Sağlıklı yaşama, içki ve sigaranın zararlarına dikkat çeken okul öğrencileri “Yeşilay dostuyuz”, “Bağımlı olma, özgür ol”, “Uzak dur sigaradan, sana zarar vermesin” sloganları eşliğinde tiyatro gösterisi sergileyip slayt ve videolu sunumlar hazırladılar. İlköğretim müdürü İpek Pulat Dönmez : ‘’Bu etkinliğimizi 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası nedeniyle sağlıklı bir yaşama dikkat çekmek amacıyla düzenledik. Çocuklarımıza özgüven aşılarken, diğer yandan da hem kendileri, hem de onları izleyenler kötü alışkanlıklara karşı bilinçleniyor” dedi.
AYRILIK DA SEVDAYA DÂHİL Denizli Final Ailesi; 01 Mart Çarşamba günü saat 19:30’ da bu yıl 2.sini düzenlediği duygu yüklü şiir gecesinde tüm şiir sevenlerle bir araya geldi. Öğrenci ve öğretmenlerin birlikte hazırlayıp sunduğu program, tüm dinleyicileri geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıkardı. Dinleyicilerle adeta bir gönül köprüsü kurularak kalpler fethedildi. Aşk, sevgi ve çaresizlik gibi temaların işlendiği gecenin konukları zaman zaman gözyaşlarına da hâkim olamadı. Şiirlerin arasında öğretmenlerin aşk şarkılarıyla desteklediği programda çok renkli anlar yaşandı. Okul kurucu müdürü Sadi Öztekin: ‘’Şiir, edebiyatın en keskin ve en etkin alanıdır. Şiir, sanatın insanı, doğayı, olayları, duyguları en güzel anlatma yoludur. Böylesine anlam dolu bir organizasyonda bizleri bir araya getiren, emeği geçen öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve bu duygulara ortak olan tüm velilerimize teşekkür ediyorum.’’dedi.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA İÇİN…
17
Denizli Final Başarıya Doymuyor Okullar Arası İl Müsabakaları’nda okulumuzu başarı ile temsil eden öğrencilerimizden; • Eskrim Yıldız Erkek İl 1.Si 7/B Sınıfından Yiğit Ali Tatar • Boks Genç Erkek B İl 2.Si 10/B Sınıfından Veli Kemal Vural • Tekvando Yıldız Erkek 57 Kg İl 1.Si 7/A Sınıfından Yaşar Arda Porsuk • Karate Genç A Erkek Kumite İl 3.Sü 10/C Sınıfından Yahya Mert İmal • Cimnastik Yıldız Kız İl 2.Si (Ferdi) 6/B Sınıfından Elif Yeniyol • Cimnastik Küçük Kız İl 2.Si (Takım Olarak) Elif Yeniyol, Ahsen
Akyer,Nilay Demirbaş Ve Sıla Nur Akkaya hem ilimizin hem de okullarının gururu oldu. Kupa ve madalyaları ile okullarına dönen öğrenciler, okul idaresi, öğretmenleri ve arkadaşları tarafından alkışlarla karşılandı. Okul kurucu müdürü Sadi Öztekin, dereceye giren öğrencileri ve onları yetiştiren beden eğitimi öğretmenlerini kutlayarak ‘’yaşam ve sınav başarısı’’ sloganına uygun çalışmalar yaptıklarını ve başarılarla dolu yolcularında bayrağı ellerinden bırakmadan devam edeceklerini belirtti. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
DENİZLİ TİCARET ODASI BAŞKANI UĞUR ERDOĞAN:
ÜYELERİMİZ
VARLIK K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
NEDENİMİZDİR!
D
enizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, göreve geldikleri günden bu yana Denizli ekonomisini daha ileriye taşımak için çalıştıklarını belirterek, “Üyelerimiz bizim varlık nedenimizdir, DTO üyeleri için var” dedi. Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, 5 aylık dönemini değerlendirdi. Denizli Ticaret Odası’nın varlık nedeninin üyelerine hizmet olduğunu vurgulayan Erdoğan, başta kendisi olmak üzere kurumun her çalışanının amacının Denizli ekonomisine en iyi katkıyı sunmak olduğunu ifade etti.
18
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Erdoğan, “Esnafımızı temsil etmek için gece gündüz demeden çalışıyoruz. Üyelerimiz, bizim varlık sebebimiz. Bu nedenle de onları işyerlerinde ziyaret ediyor ve karşılıklı görüş alışverişi yapıyoruz. Şu anda bu yaptığımız ziyaretler, tüm Türkiye’de takdir ile karşılanıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız M. Rifat Hisarcıklıoğlu da, bizlerin başlatmış olduğu esnaf ziyareti çalışmalarımıza dikkat çekiyor ve örnek gösteriyor. Biz, üyelerimizin görüşleri, önerileri ve eleştirileri ile kendimize yön çiziyoruz. Dolayısıyla da ziyaretlerimiz, istişarelerimiz devam edecek.” diye konuştu.
Denizli ekonomisi için iş dünyasının da önemli çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Başkan Erdoğan, “Denizli’de yatırım ve markalaşma yolunda önemli adımlar atıldığına şahit oluyoruz. 2016 yılı sonu itibariyle ilimizde teşvik alan yatırım tutarı 473 milyon lira, düzenlenen yatırım teşvik belgesi sayısı 100’dür. Teşvik belgesine bağlanan bu yatırımlarda 1.016 kişilik bir istihdam sağlanmıştır. Bu teşviklerin
13’ü hizmet, 32’si imalat, 49 adedi enerji, 5’i madencilik ve 1’i de tarım sektörü için alınmıştır. 2016 yılı sonu itibariyle bir yıllık dönemde ilimizden Türk Patent Enstitüsü’ne; 1.339 adet marka başvurusu, 60 adet faydalı model başvurusu, 491 adet endüstriyel tasarım başvurusu, 45 adet patent başvurusu yapılmıştır. Bu rakamlar, bize moral kaynağı oluyor. Çünkü yatırım ve marka yolunda ilerlemek demek, geleceğe umutla bakmak demektir. Marka ve yatırım olacak ki şehre değer katılsın. Ben bu yolda emek harcayanlara teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
YURTİÇİ FUAR VE YURT DIŞI ORGANİZASYONLAR ÖNEMLİ Denizli Ticaret Odası olarak yurtiçi ve yurtdışında düzenlenen fuar organizasyonlarına katıldıklarını dile getiren Erdoğan, “Yurtiçi ve yurtdışı fuar organizasyonlarına önem veriyoruz. Üyelerimizin fuarlara katılımlarını sağlamanın yanında özellikle yurtdışı fuar organizasyonlarında ikili iş görüşmeleri yapmayı tercih ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Belarus, Sayın Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci ile Etiyopya ve Cibuti, TOBB Başkanımız M. Rifat Hisarcıklıoğlu ile Ürdün’de resmi ziyaretler yaptık. Bu ülkelerde ticari faaliyetlerimizi arttırmaya yönelik girişimlerde bulunduk ve ilimizden bazı girişimcilerimiz ticaret yapmaya başladı. Dubai’ye de 40 işadamımız ile birlikte bir gezi düzenledik ve olumlu sonuçlar aldık. Oda olarak Tayvan ve Lübnan’a yönelik ziyaretler gerçekleştireceğiz.” açıklamasını yaptı.
DENİZLİ İHRACATI 2017’DE DE ARTMAYA DEVAM EDİYOR Erdoğan, Denizli ekonomisiyle ilgili şu gelişmeleri aktardı: “Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, 2017 yılı Ocak ayı itibariyle ilimiz ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.25 M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
“DENİZLİ, YATIRIM VE MARKALAŞMAYA ÖNEM VERİYOR”
19
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
20
UĞUR ERDOĞAN: “Yurtiçi ve yurtdışı fuar organizasyonlarına önem veriyoruz. Üyelerimizin fuarlara katılımlarını sağlamanın yanında özellikle yurtdışı fuar organizasyonlarında ikili iş görüşmeleri yapmayı tercih ediyoruz.”
oranında artışla 220 milyon 611 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılı sonu itibariyle en fazla ihracat; 27 milyon 283 bin dolar ile İngiltere’ye, 24 milyon 169 bin dolar ile Almanya’ya ve 16 milyon 461 bin dolar ile İtalya’ya yapılmıştır. En fazla ihraç edilen ürünlerin başında hazır giyim-konfeksiyon (78 milyon 996 bin), elektrik-elektronik ve hizmet (34 milyon 468 bin dolar) ve demir ve demir dışı metal ürünleri (26 milyon 13 bin dolar) gelmektedir. 2017 Aralık ayı itibariyle ithalat; geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 12.32 oranında azalmış, 1 milyar 667 milyon 666 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. 2016 yılı Kasım ayı sonu itibariyle 4/a kapsamında kayıtlı istihdam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.60 oranında artarak 206 bin 751 kişi olarak kayıt altına alınmıştır.”
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
İSTİHDAM SEFERBERLİĞİNE GİRİŞİMCİLİK İLE KATKI Denizli Ticaret Odası olarak en önemli projelerinden birinin de girişimcilik kursları olduğunu belirten Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, “Malum olduğu üzere, Türkiye genelinde istihdam seferberliği başlatıldı. Açtığımız girişimcilik kursuna katılanlar, sertifika alarak işyeri açıp KOSGEB desteklerinden faydalanabiliyor. Bir kişinin işçi konumundan çıkıp işveren olması ve hatta yanında işçi çalıştırması, istihdam seferberliğine direkt katkı sağlamak anlamına geliyor. Bu yıl hedefimiz 780 kardeşimizin, kurslara katılması sertifika almasıdır.” şeklinde konuştu.
DTO’DA HER GÜN EĞİTİM VAR Girişimcilik eğitimi dışında Oda bünyesindeki Tekstil Tasarım Merkezinde moda tasarım eğitimi, kadın girişimcilere, ihracatçılara ve günlük iş hayatını ilgilendiren konularda birçok eğitim düzenlediklerini vurgulayan Erdoğan, verilen eğitimler sayesinde bilgilerin güncellenmesinin yanı sıra nitelikli eleman yetiştirildiğini ifade etti. Denizli Ticaret Odasında hafta içi hemen hemen her gün eğitim olduğunu aktaran Başkan Erdoğan, şöyle konuştu: “Denizli Ticaret Odası olarak bir eğitim kurumu gibi hizmet vermeye çalışıyoruz. Odamızın 6. Katında tekstil sektörüne nitelikli eleman yetiştirmek amacıyla Tekstil Tasarım Merkezini yeniden hayata geçirdik, şu anda eğitimlerimiz devam ediyor. Yakın zamanda inşaat sektörümüz için yalıtım konusunda eğitim vereceğiz. 50 kişiye verilecek eğitimlerde ısı, ses, su ve nem yalıtımı konularında teknik eleman yetiş-
tirmiş olacağız. İş hayatına dahil olmak isteyen ve işlerini geliştirmek isteyen kadınlarımıza yönelik ‘Kız Kardeşim Sen De Gel’ Projesini hayata geçirdik. Ayrıca kadın girişimcilerin işlerini geliştirmelerine yönelik AB İmar Bankası kredi ve destekleriyle ilgili eğitim düzenledik. Bunların dışında güncel iş hayatımızı yakından ilgilendiren karekodlu çek uygulaması hakkında üyelerimizi bilgilendirmek amacıyla eğitim düzenledik. GEKA ile Afrika ülkeleri ile iş yapmak isteyen üyelerimiz için teknik bir eğitim düzenliyoruz. Oda olarak bu şehirde hangi sektör ve alanda eğitime ihtiyaç varsa belirleyip, faaliyetlerimize devam edeceğiz.”
Türkiye’de 2016 yılı 3. ve 4. çeyreğinde ortaya çıkan gelişmelerin ekonomik tedbirlerin alınmasını zorunlu kıldığını hatırlatan Başkan Erdoğan, “Bu bağlamda hükümet piyasaları rahatlatmak için bazı tedbirler alarak yürürlüğe koymuştur. Geçtiğimiz ay faizsiz KOSGEB desteğinin yanı sıra, Odamızın da dahil olduğu Nefes Kredisi kapsamında KOBİ’lere piyasa koşullarından daha düşük faizli kredi imkanı sağlanmıştır. Beyaz eşya ve mobilya gibi sektörlerde ÖTV ve KDV’de önemli ölçüde indirime gidilmiştir. Konut satışlarından
alınan KDV oranı düşürülmüştür. Bu tedbirlerin önümüzdeki aydan itibaren piyasaları rahatlatacağına inanıyoruz.” dedi. Ekonomide iyimser rakamların olduğuna işaret eden Başkan Erdoğan, “Şubat ayında çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan Tüketici Ön güven Endeksi ve Tüketici Beklenti Endekslerinin artmaya başladığı görülmüştür. 2017 Ocak ve Şubat aylarında, ihracatın yeniden yükselişe geçmesi diğer olumlu
gelişmedir. Türk Lirasının diğer paralar karşısında göstermiş olduğu dalgalı seyir, şubat ayı ile birlikte istikrara kavuşmuş görünmektedir. Bütçe 2017 Ocak ayında 1,4 milyar lira fazla vermiştir. 2016 yılında Merkez Bankası döviz rezervlerinde 800 milyon dolar artış ortaya çıkmıştır. Bundan, 2016 yılında cari açığın finansmanında sıkıntı çekilmediği, cari açıktan daha fazla döviz girişi sağlandığı anlaşılmaktadır.” diye konuştu.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
“EKONOMİK TEDBİRLER, PİYASALARI RAHATLATIR”
21
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
22
ASKON, Kurum Ziyaretlerine Devam Ediyor A
nadolu Aslanları İş Adamları Derneği Denizli Şubesi, kurum ziyaretlerine devam ediyor. Ziyaretler kapsamında ilk olarak İş-Kur İl Müdürlüğüne yeni atanan Sayın Fatih IŞIK’ı ziyaret etti. ASKON Şb. Başkanı Sayın Hakkı PEKDEMİR ve yönetim kurulu üyelerinden Bekir ATİK, Attila OLUÇ,Uğur KÜÇÇÜK,Habib BELKAYA,Yılmaz KUKUR ve Şube Genel Sekreteri Emre AKBIYIK’tan oluşan heyet Sayın Işık’a yeni görevinde başarı dileklerini dile getirdi. Toplantıda günümüz güncel konuları hakkında fikir alış verişinde bulunuldu.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Bir sonraki ziyaret KOSGEB İl Müdürü Sayın Oğuz KILINÇ’a düzenlendi. KOBİlere yönelik Devletin sağlamış olduğu teşvik, hibeler ve mevzuat hakkında Sayın KILINÇ’dan bilgi alındı. ASKON Şube Başkanı Sayın Hakkı Pekdemir “Denizli de istihdamı arttırmak ve faaliyette olan işletmelerimizi geliştirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Amacımız 2017 yılında tüm olumsuzluklara rağmen büyüyen kenetlenen güçlenen Türkiye için milletimize katkı vermektir. Bunun için daha çok üretecek, daha çok hizmet geliştireceğiz
iş dünyasını temsil eden bir STK olarak gelişime katkı vermek için sorumluluk bilinciyle hareket ediyor ekonomik reform ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yaşanan olumsuzluklara karşı dağılmadan tek vücut kalabilmek için en önemli etkenlerden biri de ekonomik anlamda milletimizin güçlü olmasıdır. Bizler de gelir dağılımının hakkaniyetli olması ve milletimizin ekonomik anlamda güçlü olması için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz” diyerek İşKur İl Müdürü Sayın Fatih IŞIK’a ve KOSGEB İl Müdürü Sayın Oğuz KILINÇ’a misafer perverliklerinden dolayı teşekkürlerini iletti.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
DENİB 5. EV VE PLAJ GİYİMİ YARIŞMASI’NIN NEFES KESEN FİNALİ GERÇEKLEŞTİ
24
DENİB 5. EV VE PLAJ GİYİMİ TASARIM YARIŞMASI’NI
NECLA CANDAN
TULĞA KAZANDI Denizli İhracatçılar Birliği tarafından bu yıl 5.si düzenlenen “ DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması “muhteşem finalle sonuçlandı. Yarışmada Jüri Özel Ödülünü Hatice Kübra ÇİÇEK alırken, Necla Candan TULĞA birinci olurken, Emre PAKEL ikinci, Ayfer ÖZTÜRK üçüncü oldu.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Denizli İhracatçılar Birliği tarafından sektöre yenililikçi, yaratıcı tasarımcılar kazandırmak amacıyla bu yıl 5. kez düzenlenen, “ DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması” nın finali 17 Şubat 2017 tarihinde Denizli Colossae Thermal Otel’de Rönesans Ajans kareografinde gerçekleştirildi. DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması’nın, moda tasarımı alanında bu toprakların sahip olduğu değerleri ortaya çıkarmak, fikri ve yeteneği olan, genç tasarımcıları desteklemek ve dikkatleri çekerek bu yarışmaya katılan genç değerlerin kariyer planlarında bir kilometre taşı olabilmek misyonuyla düzenlendiğinin altını çizen TİM Başkan Vekili
ve Denizli İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman KOCASERT, Yarışma ile ilgili açıklaması şöyle; “Sona yaklaştıkça, DENİB ailesi olarak hepimizi yarışma heyecanını iyiden iyiye hissetmeye başladık. 5. yarışmayı düzenliyor olmamız bizim için gerçekten önemli… Yine ilk günkü heyecanımızla Tasarım Yarışmamızın hazırlıklarını tamamladık. DENİB Ev ve Plaj Giyimi Yarışması ile kentimize, hazır giyim sektörüne ve tasarım dünyasına farklı bir renk getirdiğimizi düşünüyoruz. Yarışmamıza katılan genç arkadaşlarımızın fikirleri ve koleksiyonları ile profesyonel ruhu harmanlayarak şehrimize, sektöre ve tasarım dünyasına çok farklı bir soluk getirdiğimiz kanaatindeyim. Ekonomi Bakanlığı desteği ile düzenlediğimiz yarışmanın sektöre ve tasarımcılara önemli katkılar sunduğunu düşünüyorum, bu yıl da yarışmamızda destek veren ve yanımızda olan TETSİAD ailesine, GAP Pazarlama A.Ş.‘ye ve GLORIOUS DMC Travel Denizli Acentasına, yarışmanın tüm aşamalarında diğer yarışmalarda da destek ve katkılarını
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
D
enizli İhracatçılar Birliği tarafından bu yıl 5.si düzenlenen “ DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması “muhteşem finalle sonuçlandı. Yarışmada Jüri Özel Ödülünü Hatice Kübra ÇİÇEK alırken, Necla Candan TULĞA birinci olurken, Emre PAKEL ikinci, Ayfer ÖZTÜRK üçüncü oldu.
25
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
esirgemeyen Anjea Designer Store Sayın Vildan ÇAPUTCU ve Gardenya Tekstil –SHİKKA markasıyla Sayın Mukaddes BAŞKAYA ‘da teşekkürlerimi sunuyorum,” dedi. Oylum Talu’nun sunuculuğunu üstlendiği ve Jüri Başkanlığını DENİB Yönetim Kurulu üyesi İsa DAL’ın yaptığı gecede, jüri üyeleri Yeditepe Üniversitesi Başkan Danışmanı Prof. Dr. Sedefhan OĞUZ, Mimar Sinan Ün. Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal CAN, yurtiçi ve yurtdışında isim yapmış Moda Tasarımcılarından Erol ALBAYRAK, Niyazi ERDOĞAN, Özlem KAYA, Tanju BABACAN, Moda yazarı Ümit TEMURÇİN, Diva Magazin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Pakize SÜKAN, Vouge Dergisi Blogger- Moda yazarı Barış ÇAKMAKÇI idi. Yarışmanın kreative direktörlüğünü yapan Moda Tasarımcısı Sayın Gül AĞIŞ ile yarışmanın tüm aşamalarında, teknik destek veren Anjea Designer Store Denizli Sayın Vildan ÇAPUTCU ve Gardenya Tekstil –SHİKKA markasıyla Sayın Mukaddes BAŞKAYA ‘da hazır bulundu. Ekonomi Bakanlığı’nın desteklediği yarışmada dereceye girenlerin belli olduğu geceye, Denizli’den
26
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
27
ve Denizli dışından çok sayıda konuk katılım sağladı. Denizli Milletvekilleri Sayın Şahin TİN ve Sayın Kazım ARSLAN, Vali Yardımcısı Sayın Hakkı ÜNAL, TİM Başkan Vekili Mustafa ÇIKRIKÇIOĞLU, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat KEÇECİ, Denizli Ticaret Borsası Başkanı İbrahim TEFENLİLİ, Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Salih SARIKAYA, Denizli Platformunda yeralan dernek ve kurumların başkanları, tekstil sektörünün tanınmış isimleri, işadamları ve modayı yakından takip eden isimler de yer aldı. TETSİAD Başkan Yardımcısı Ahmet Serdar SÜTÇÜOĞLU ve Yönetim Kurulu üyeleri, DENİB önceki Başkanlarından Sayın Zafer KATRANCI, tekstil sektörümüzün duayenlerinden Sayın Esat SİVRİ, DENİB Yönetim Kurulu üyeleri, il müdürleri ve sanayicilerin katıldığı geceye ilgi yoğundu. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
28
F
inal gecesinde yarışmanın galibi ve 10 bin TL ödülün sahibi genç tasarımcı Necla Candan TULĞA oldu. Tulğa’ya temsili ödül çekini TİM Başkan Vekili Mustafa ÇIKRIKÇIOĞLU ve DENİB Başkanı Süleyman KOCASERT ile birlikte,
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
AK Parti Denizli Milletvekili Şahin TİN, 7 bin TL ödüllü ikinciliği kazanan Emre PAKEL ödülünü CHP Denizli Milletvekili Kazım ARSLAN’dan aldı. Yarışmada 3.’lük ödülünü alan Ayfer ÖZTÜRK’e Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat KEÇECİ , Jüri Özel Ödülü alan Hatice Kübra ÇİÇEK’e Denizli Ticaret Borsası Başkanı Sayın İbrahim TEFENLİLİ tarafından çekleri verildi. DENİB 5. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışmasının sponsorları olan Çalık Holding kuruluşu GAP Pazarlama İstanbul, TETSİAD-Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri Derneği ve Glorious DMC Travel Denizli Acentası temsilcilerine teşekkür plaketleri, TİM Başkan Vekili ve Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Sayın Süleyman KOCASERT tarafından takdim edildi.
Denizli’de Hedef Pazar İTALYA
E
tkinliğe Denizli Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, TİM Başkan Vekili ve DENİB Başkanı Süleyman Kocasert, İzmir İtalya Konsolosu Luigi Iannuzzi, İzmir İtalyan Ticaret Odası Başkanı Pietro Alba, Denizli Ticaret Odası Meclis Başkanı Hüseyin Memişoğlu, Denizli Ticaret Odası Başkan Vekili Salih Sarıkaya, ihracatçılar, sanayiciler ve davetliler yoğun katılım sağladı.
Neden İTALYA
Bunun için Denizli’nin ihracatındaki ürün gruplarının ve İtalya’nın ithalat yapısını inceledik. Denizi’nin ihracatının önemli bir kısmının tekstil, hazır giyim, demir ve bakırdan ürünler oluşturduğunu belirledik. İtalya’nın dünyadan ithalatında ise bu ürünler önemli bir paya sahip. Denizli’nin ihracatına baktığımızda ise İtalya’nın %7.2pay ile 4.sırada yer aldığını görüyoruz. İtalya’yı hedef seçmek, Denizli’nin pazardan aldığı payı artırarak, ihracatçıya önemli katkılar sağlayacaktır.
2016 Yılında İtalya’ya İhracatımız %10.1 Arttı
Toplantının açılış konuşmasını yapan TİM Başkan Vekili ve DENİB Başkanı Süleyman Kocasert, Denizli’nin girişimci ve yenilikçi ruhu ile gelişen, hem ihracatımızda hem de ekonomimizde çok özel bir yere sahip olan ve Türkiye’nin en fazla ihracat yapan 8. ili olduğunu belirterek, Türkiye’nin 2016 yılında İtalya’ya ihracatının %10.1 artarak 7,6 milyar dolar ile şimdiye kadarki en yüksek seviyeye ulaştığına, Denizli’nin İtalya’ya olan ihracatı 2016’da %14 artarak 193 milyon USD olduğuna değindi. Denizli’den yapılan kayıtlı ilk ihracatın 2000 yıl öncesine dayandığının ve giyim ürünlerinin
Efes üzerinden Roma’ya defalarca kez götürüldüğüne değinen Kocasert, İtalya’nın Denizli ihracatında son derece önemli bir ülke olduğunu ve Denizli’nin geçen sene 2 milyar 766 milyon USD’lik toplam ihracatında İtalya ihracatının payının yaklaşık %7.2 olduğunu vurguladı. İzmir İtalya Konsolosu Luigi Iannuzzi ise konuşmasında etkinliğe davet edilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirirken, Türkiye ve İtalya arasındaki ilişkilerin çok güçlü olduğunun altını çizdi. Denizli Valisi Dr. Ahmet Altıparmak ise, Denizli ile İtalya arasında yıllardır süregelen ticari ve dostane ilişkilerin çok daha ilerilere götürülebileceğine değinerek, Denizli’nin girişimcilik ve ahilik ruhunun önemini vurguladı. Sözlerine meslek liselerinin daha cazip hale getirilmesi gerektiğinin ve istihdam seferberliğinin altını çizerek devam eden Vali Altıparmak, bu etkinliğin Denizlili sanayiciler için çok önemli olduğunu vurguladı. Açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen panelin ilk bölümünde İtalya’nın Bölgedeki Konumu ve Pazar Analizi başlığı ile Prof. Dr. Emre Alkin moderatörlüğünde, TİM Ekonomisti Ali Orhan YALÇINKAYA İtalya Pazarının Stratejik Analizi ve Pazara Giriş Fırsatları başlıklı sunumu; T.C. Ekonomi Bakanlığı Milano Önceki Ticaret Ataşesi M. Burak Yılmaz; İtalya ile İş Yaparken Pratik Öneriler ve Fırsatları başlıklı sunumunu katılımcılar ile paylaşıldı. Dünyaca ünlü Endüstriyel Tasarımcı Nilo Gioachhini İtalya’da Tasarım ile Ka-
zanmak ve Yer Almak başlıklı sunumlarını, E n dü st r iye l Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (ETMK) Başkanı ve Design Turkey İcra Kurulu Üyesi Sertaç Ersayın’da Tasarım ile Rekabet ve Tasarım İle Kazanmak başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Denizli Hedef Pazar İtalya Toplantısının ikinci bölümünde ise; Derinlemesine İtalya Pazarı başlığıyla; İtalyan Ticaret Odası Başkanı Giuseppe Moggi, İtalya Pazarının Yatırım Yapma Olanakları, Pazarın Geleceği ve Trendleri, İtalyan Ticaret Ajansı Ticari İlişkileri Geliştirme Bölümü Direktörü Aniello Musella, İtalya İle İş Yapma Kültürü’nü katılımcıları ile paylaşırken, UPS Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Caner Tek, İtalya’ya İhracatta Lojistik Çözümleri; COFACE Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Emre Özer İtalya pazarında riskler nelerdir? İtalya’da doğru yerel ortak nasıl bulunur? Firmanın güvenilirliği nasıl kontrol edilebilir sorularının yanıtları Denizlili ihracatçılar ile paylaşıldı.
Türk Eximbank Kredileri Hakkında Seminer
Adnan Yıldırım
İsmet Gergerli
Denizli Sanayici, Tüccar ve İş Adamları Platformu organizasyonunda, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü İsmet Gergerli’nin katılımları ile 09 Şubat 2017 Perşembe günü saat 13.30’da Denizli Anemon Otel’de yeni Eximbank kredileri ve ihracatçılarımıza yönelik diğer finans kaynaklarının anlatılacağı bilgilendirme semineri düzenlenecektir. Küresel ekonomide yaşanan gelişmelerin, fi-
nansman kaynaklarına erişimi her geçen gün zorlaştırdığı göz önüne alındığında KOBİ’lerin farklı pazarlarda rekabet edebilmeleri ve küresel birer oyuncu haline gelebilmeleri adına ihracat kredileri son derece önemli bir rol oynamaktadır. Söz konusu seminerde, ihracatçıya sağlanan finansman destekleri ve finansmana erişim konularındaki düzenlemeler ayrıntılarıyla ele alınacaktır.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bünyesindeki TİM Akademi tarafından hayata geçirilen ‘10 İl 10 Ülke Projesi’nin ‘Denizli Hedef Pazar İtalya’ konulu yedincisi toplantısı, ana çözüm ortakları olan HALKBANK ve VODAFONE’nun yanı sıra Ticari Alacak Sigorta Çözüm Ortağı; Coface Sigorta, Lojistik Çözüm Ortağı; UPS Türkiye, Medya Çözüm Ortakları Global Connection Uluslararası Medya ve Turkishtime Ekonomi Dergisi’nin katkıları ile Denizli Anemon Otel’de gerçekleştirildi.
29
KÖK HÜCRE TEDAVİSİ İLE EKLEM KİREÇLENMESİNE SON!
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
V
30
ücudumuzun başlangıç hücreleri olan Kök Hücreler, yağ dokusunda ve leğen kemiğinde bol miktarda mevcuttur.Kök Hücreler, bel çevresi ve leğen kemiğinde yağ dokusundan ileri teknoloji ile ve bir takım işlemlerden geçirilerek elde edilir. Elde edilen bu Kök Hücreler eklem içine verilerek hasarlanmış veya dejenere olmuş eklem kıkırdağının onarılmasını ve yenilenmesini sağlar. Eklem kireçlenmelerini önler ve tedavi eder. KÖK HÜCRE NEDİR? Kendilerini yenileme, farklılaşma ve çoğalma kabiliyetine sahip hücrelere Kök Hücre denir. Vücudumuzdaki doku ve organların başlangıç hücreleridir. Bu hücreler sınırsız sayıda çoğalabilir, kendilerini yenileyebilir, anne karnında organ ve dokuların oluşumu sırasında farklılaşarak işlevsellik kazanır. Bazıları farklılaşarak kalbimizi, bazıları eklem kıkırdağımızı, bazıları kemiklerimizi oluşturur. Kök hüvrelerin bazıları dönüşmeden vücudumuzda kalır. Bu tip kök hücrelere erişkin tip kök hücreler vücutta nerede bir yaralanma zedelenme olursa, onarım ihtiyacı duyulursa oraya giderek, gerek duyulan hücre tipine dönüşerek hasarlı dokuyu onarır.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
KÖK HÜCRE NASIL ELDE EDİLİR VE NASIL UYGULANIR? Erişkinlerde kök hücreler sıklıkla yağ dokusu ve kemik iliğinden elde edilir. Bel çevresi yağ dokusundan ya da leğen kemiğinden elde edilen 60-70 cc kadar kemik iliği ya da yağ dokusu işlemlerden geçirilerek kullanıma hazır hale getirilir. Bu kök hücreler yine steril ortamda yaralanmış ya da hasar görmüş bölgeye enjekte edilir. Enjekte edildiği yerde bölünerek tamir ve iyileştirme için ihtiyaç duyulan hücre tipine dönüşerek iyileşme sağlar. Örneğin dizde kireçlenmesi olan bir hasta için bel çevreniden lokal anestezi altında 60 cc yağ dosuku alınıp 1 saatlik bir işlemden geçirildikten sonra elde edilen kök hücreler diz içine enjekte edilerek işlem tamamlanır. Bu işlemin hastane orütamında ve steril koşullarda uygulanması gerekmektedir. ORTOPEDİDE KÖK HÜCRE İLE HANGİ HASTALIKLAR TEDAVİ EDİLİR -Kaynaması zor ya dakaynamamış kırıklarda, -Eklem kireçlenmelerinde ve kıkırdak yaralanmalarında, -Tendon ve kas yaralanmalarında, -Sinir yaralanmalarında, -Menisküs ve bağ yaralanmalarında.
KÖK HÜCRE İÇİN SIK SORULAN SORULAR… KÖK HÜCRE İLE PRP AYNI MIDIR? Prp kök hücre uygulaması değildir. Daha basit ve farklı bir işlemdir. Kök hücre uygulaması adından da anlaşılacağı gibi gerçek bir kök hücre tedavisi olup daha üst düzey ve yeni jenerasyon bir tedavi uygulamasıdır. BİR İLAÇ UYGULAMASI MIDIR? Kök hücre bir ilaç uygulaması olmayıp, hastanın kendi kök hücreleri elde edilerek tekrar hastaya uygulanır. KAÇ KEZ UYGULANIR? Tek doz uygulanması genellikle yeterli olmaktadır.
Bu bir ‘Kadınlar’ Günü yazısı değildir!
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
EMRAH VAROL
34
Y
azının başlığında da görüleceği üzere bu yazı kadınlar için yazılmış bir yazı değil. Kadınlardan daha çok erkeklere yazılmış bir yazıdır. Dünyanın sadece kendi etrafında döndüğüne inanan, kuvvetine inanarak herşeyi yaptırabilceğine inanan, hiçbir yerde kadına söz hakkı tanımayan erkeklere yazılmış bir yazıdır. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren var belki de erkek-kadın ayrışması. Hz. Adem ile Hz. Havva’nın cennetten kovulmasıyla başlayan süreçte kadınlar ya erkeklerin yanında önemli bir yer edinmişler ya da onların bile önüne geçmişler. Maalesef tarih içinde kadınların ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü dönemler oldu. Peygamber Efendimiz’in doğduğu yıllarda kız çocuklarının diri diri gömülmesi insanı dehşete düşürse de İslam dininin doğmasından itibaren kadınlar toplumda hak ettiği yeri almaya başladı. Tabi burada bahsettiğimiz yılların 600’lü yıllar olduğunu unutmamak lazım. Birçok devletin kuruluş aşamasında ve sonrasında da kadınların etkilerini görüyoruz. 1071’deki Malazgirt Zaferi’nin Komutanı Alparslan’ın yanında da Selcen Hatun’un olduğunu görürüz. Alparslan alacağı kararlarda zaman zaman Selcen Hatun’a da danıştığı söylenir mesela. Yine Osmanlı Devleti’nde de 600 yıl boyunca kadınların söz hakkı olduğu görülür. Hatta bazı dönemler kadınların devlet yönetiminde tek söz sahibi olduğu bilinir. Hele bir Kurtuluş Savaşı’mız var ki kadın kahramanlardan geçilmez. Halide Edip Adıvar, Nene Hatun, Şerife Bacı bunlardan bazılarıdır. Ama bence en yiğidi, Ege’nin bir kasabasında Yunan askerlerinin evine girip kendisine tecavüz etmesinden korkan genç bir kızın evle birlikte kendisini ateşe vermesidir. İşte yazının bundan sonrası erkekleredir. Tarihine bakmayı bilen erkeklere. Kadınlara toplum içinde, aile hayatında, iş hayatında söz hakkı tanımayanlara. İşinde yaşadığı sıkıntının acısını evde eşinden çıkarana. Kahvede saatler geçirmesine rağmen evde kızına yarım saat ayıramayana. Karısını dövmeyi marifet sayana. Ayda 500 lirasını sigaraya veren ancak eşine hayatı boyunca bir çiçek bile almayana. Herhangi bir konuda eşinin hür iradesiyle düşüncesini açıklamasına izin vermeyene… Ne dinimiz, ne kültürümüz, ne de tarihimiz kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapar. Ancak maalesef son zamanlarda kadınlara yönelik tecavüz, cinayet, taciz olaylarında büyük bir artış var. Her yıl kadın cinayetlerinden ölenlerin sa-
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
yısı artarken utanç duymalıyız. Özgecen Aslan gibi yitip giden nice genç kızların ne günahı vardı? Bir otobüste, bir kafede, ormanlık alanda tecavüze uğramak kadınların kaderi olmamalı. Bir erkeğin kadın üzerinde hakkı olduğu gibi kadının da erkek üzerinde hakkı olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Kuvvet olarak kendinden güçsüz olan kadınlara şiddeti reva gören bir erkekten ne ailesine ne de topluma fayda gelir. Yazımızı Cemal Süreya’nın kadınlara yazdığı şiirle bitirelim.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
36
GELİN HAMAMI KEYFİ
LARA FORM SPA’DA
Düğün hazırlıları ve düğün telaşı üzerinizde stres ve yorgunluğa sebep olduysa, arkadaşlarınızla güzel bir gün geçirmenizin vakti gelmiş demektir.
G
rand Denizli Otel ve Saltak Şubeleri ile Denizli’de masajın öncülerinden olan Lara Form Spa’da kendinizi Sultan gibi hissedeceğiniz eşsiz gelin hamamı deneyimi sizleri bekliyor.
ÖZEL İKRAMLAR SİZİ BEKLİYOR
Düğün öncesi gerçekleştirilen geleneksel eğlencelerden birisi de Şüphesiz ki Gelin Hamamıdır. Misafirlerimize, gelin hamamında geleneksel kese ve köpük hizmetiyle beraber, çok özel ikramlar sunulmaktadır. Gelin adaylarını ve misafirlerini girişte taze meyve ve kuruyemişlerden oluşan bir tepsi karşılıyor, hamam sefasında detoks etkili şerbetler, hamam sonrasında ise ada Çayı ve Iavanta kolonyası ikram edilmektedir. Hamam öncesi herkese özel olarak Üretilmiş, hijyenik peştamal verilmektedir. Eğlence için getirdiğiniz ikramlarda açık büfe olarak sizlere sunuluyor.
SULTANLARA LAYIK GELİN HAMAMI KEYFİ İÇİN GRAND DENİZLİ OTEL REZERVASYON
0258 241 10 11- 532 064 35 11
n EMRAH VAROL
İKİNCİ BAHAR oğlu doğar, büyür ve ölür. Birçok insanın hayatını anlatacak 3 kelime bunlar. Bu süreçte yaşanan zorluklar, hastalıklar, mutluluklar hepsi birer detaydan ibaret. İnsan öldükten sonra geriye gelen tek şey şu gök kubbe altında bıraktığı hoş sada. Hayatın son dönemlerine ‘yaşlılık evresi’ diyoruz biz. Kimimize göre huysuz ihtiyar oluyor bu insanlar, kimimize göre eli öpülesi varlıklar. Ülkemizde yaşlı insanlara gereken
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
İNSAN
38
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
önemin verildiğini düşünenlerdenim ben. Birçok ülkeye göre huzurevinde yaşayan insan sayısı bizim ülkemizde oldukça az. Türkiye’de her bin yaşlıdan sadece 4’ü huzur evlerinde kalıyor. Herkes Mahsun Kırmızıgül’ün yazıp yönettiği ‘ Beyaz Melek’ isimli filmi hatırlar. Bu filmde yaşlı insanlarımızın hayatını o kadar güzel anlatmıştı hepimizin gözünden birkaç damla yaş akmıştı. Biz coğrafya olarak, kültür olarak yaşlılarımıza sahip çıkan bir toplumuz. Hayat tecrübelerinden her zaman faydalanmak isteriz onların.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
39
Onlar ki ülkenin en zor dönemlerinde yaşayan hatta belki de Kurtuluş Savaşı’nı gören bir nesil. Onlara saygıda kusur etmemekte fayda var. Bir de yaş alsa da yaşlanmayanlarımız var bizim. Ya da İkinci Baharı’nı yaşayanlar. 60 yaşındaki Ayşe Kurucu gibi. Nam-ı diğer ‘Hür Kız.’ Aslen Denizlili olan Ayşe Teyze İzmir’de yaşıyor. 3 çocuk ve 6 torun sahibi olan Hür Kız Ayşe Teyze, yıllarca Hacı olmak için çabaladı. Sonunda bu amacına ulaşan ve Kutsal Toprakları gezen Ayşe Teyze için hayat bundan sonra değişti. Döndükten sonra dünyanın başka ülkelerini de gezmek için kolları sıvayan Ayşe Teyze tur şirketlerine komşularını da götürdü. Bu sayede indirim kazanan ve kredi kartına taksit yaptıran Hür kız, tam 25 ülke gezdi. Suriye’den Singapur’a, İtalya’dan
Rusya’ya, Tibet’ten Hindistan’a birçok ülkeye giderek gezen Ayşe Teyze alışagelmiş ‘yaşlı’ insan modelini adeta paramparça etti. Maddi durumu çok da iyi olmayan ancak buna rağmen nerdeyse tüm dünyayı gezen Ayşe Teyze haliyle herkesi şaşkınlığa uğrattı. Oysa yaşlı insanlardan beklenen evinde otursun, emekli maaşıyla geçinsin, çok fazla şeye karışmasın. Ayşe Kurucu 60 yaşında bu tabuları yıkarak belki de insanlara, özellikle kendi yaşıtlarına bir mesaj verdi. Keşke tüm yaşlanan insanlarımız da Ayşe Teyze gibi hayattan zevk alarak yaşamaya devam etse. İkinci Baharı’nda aşkla tanışanlar da yok değil hani. Yok evlilik programlarındaki tamamen mizansen olanları söylemiyorum. Onlar işin tiyato kısmı. Benim bahsettiğim tam
da hayatın içinden olaylar. Hayatında istemediği şeyler yaşayan ve bir şekilde yalnız kalanlar. Özellikle huzurevlerinde yaşayan yaşlılardan birbirleriyle evlenenler çok dikkat çekicidir. Zor bir yerde zorluklar içinde yaşayan yaşlı amca ve teyzelerimiz birbiriyle evlenerek adeta ‘ İkinci Baharlarını’ yaşıyor. Burada kurulan güzel yuvalara insanlarımız adeta imrenerek bakar. Çünkü birçok kişinin cesaret edemeyeceği bir dönemde evlenerek herkesi ters köşe yapanlara saygımız her zaman sonsuz. Hayat dediğimiz sadece çocukluk ya da gençlik dönemi değildir elbette. Yaşlılık da hayatımızın bir gerçeği. Bu dönemi ‘hayatın son yılları’ olarak görmeyip, hayatın güzelliklerini yaşamaya devam edenlere selam olsun… M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
40
10MUHTEŞEM YER ÖLMEDEN ÖNCE DÜNYA ÜZERİNDE MUTLAKA GÖRÜLMESİ GEREKEN
Dünyanın öyle yerleri var ki tam bir doğa harikası adeta cennetten bir köşe. Bir de insan eli yapımı yerler var ki oralar da görenleri kendine aşık edecek kadar görkemli ve esrarengiz. Dünya üzerinde herkesin mutlaka ölmeden önce görmeliyim dediği birçok yer vardır. Bizler de bu kez sizlere farklı yerlerin bulunduğu bir liste hazırladık. Gelin şimdi hep birlikte bizim seçtiğimiz bu yerlere bir göz atalım. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
1 - Santorini / Yunanistan Santorini, hemen yan komşumuz Yunanistan’da yer alan adalardan biri. Bozulmamış mimarisi, daracık ve inişli çıkışlı ada sokakları görmeye, sıcakkanlı insanları tanışmaya değer. Akdeniz ve Ege’de turistler tarafından en çok rağbet gören yerlerden biri olan Santorini’ye Türkiye’den de gitmek oldukça kolaydır. Bodrum’dan Santorini’ye, Kos Adası üzerinden kolayca ulaşabilmektedir. Ayrıca Schengen vizesi olmayanlar Bodrum’da bulunan günlük vize merkezlerinden seyahatleri süresince yeterli olacak Schengen vizelerini alabilirler. Güncel bilgiler için turizm acentalarından yardım alabilirsiniz.
Utah’ta bulunan ve Bryce Kanyonu adı verilen bu bölge aslında bir kanyon değildir. Burası parçalannmış bir plato olan Paunsaugunt Platosu’nun doğu tarafında yer alan bir doğal oluşum noktasıdır. Aslında bu doğal oluşum; rüzgar, su ve buz erozyonuyla oluşmuş peribacalarıdır. Bu oluşumlar hem biçimleri hem de oluşum şekilleri yönüyle ülkemizdeki Kapadokya peribacalarıyla oldukça benzer bir yapıdadır. Bryce Kanyonu doğa ve fotoğraf meraklılarının özellikle dikkatini çekmektedir.
3 - Lhasa / Çin Tibet Özerk Bölgesi’nin başkenti ve en büyük şehri olan Lhasa, aynı zamanda Tibet budizminin de ruhani başkentidir. Eski dönemlerde Budistlerin ruhani başkanı ve Tibet hükümdarı Dalay Lama bu şehirde yaşamaktaydı. Yasak Kent olarak da bilinen bu yer çok uzun yıllar yabancılara kapılarını açmamıştır. Öyle ki, 1904 yılına kadar Tibetlilerden başka kimse bu kente adım atamamıştır. Himalaya Dağları’nın yüksek tepelerinden birinin üzerindeki düzlükte denizden 3.600 metre yüksekte kurulmuş olup görüntüsüyle, tütsü kokulu görkemli manastırlarıyla ve saraylarıyla bu kent asla unutulamayacak bir görüntüye sahip.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
2 - Bryce Kanyonu / ABD
41
4 - El-Uksur / Mısır
Antik Mısır şehri Thebes’in kalıntılarının üstüne inşa edilmiş olan şehir, dünyanın en büyük açık müzesi olarak da bilinmektedir. Bu antik kent, piramitlerden sonra her yıl on binlerce turiste ev sahipliği yapmaktadır. Nil’in kıyısında bulunan Luxor (El-uksur), Mısır’ın en büyüleyici antik kenti. Karnak, Thebes ve Krallar Vadisi’ne olan yakınlığı ile tarih severler için kesinlikle ölmeden önce görülmesi gereken bir yer.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
5 - Lalibela / Etiyopya
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Orta Çağdan kalma, kayalara oyulmuş toplam 11 kilise ile tanınmaktadır. Burası ayrıca pek çok Etiyopyalı için de bir hac ve ibadet yeri olarak kabul edilmektedir. Bu kiliseler masif bir kayadan yekpare halinde oyulmuştur. Kiliseler içerisinde en büyük ve en gösterişli olanı hiç kuşkusuz Kurtarıcının Kilisesi olarak adlandırılan Beta Medhane Alem’dir. 33,5 metre uzunluğa ve 10,5 metre yüksekliğe sahip bu kilise, dünyanın en büyük monolitik kilisesidir. Buradaki kiliselerin pek çoğu tüneller ya da derin geçitler vasıtasıyla birbirine bağlanmış durumdadır.
42
6 - Chand Baori / Hindistan
Hindistan’ın Rajasthan eyaletindeki Abhaneri köyünde yer alan Chand Baori basamaklı su kuyusu, mimarisiyle dikkat çekmektedir. Toplamda 13 katlı ve 3.500 adet basamağı olan su kuyusu, bölgenin su ihtiyacını karşılamak ve yağmur sularını biriktirmek amacıyla yapılmıştır. Yapıda bu kadar çok merdiven olmasının sebebi ise köy halkının merdivenleri kullanarak su seviyesine daha rahat ulaşmasıdır.
7 - Tromsø / Norveç
Dünyanın sadece kutup bölgelerinde görülen aurora borealis yani kuzey ışıkları; gökyüzünde oluşan ve yeryüzünün manyetik alanı ile güneşten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalardır. Kasım ile Şubat ayları arasında görülebilen ışık gösterisini izlemek için Tromso en uygun yerlerden biridir.
8 - Bahamalar
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Google Earth’den bakıldığında bile direk kendini belli eden yeryüzündeki cennet; Bahamalar. Sadece iki mevsimin yaşandığı, kış aylarında 21 derece, yaz aylarında 27 derece olan hava sıcaklığı ile Bahamalar tüm yıl ziyaret edilebilmektedir. Sahip olduğu incecik bembeyaz kumları, masmavi tertemiz denizi ve denizaltı canlılığı ile gitmeden bile herkesi kendine aşık edecek kadar güzeldir.
9 - Mù Cang Chi / Vietnam
Bu bölge pirinç terasları ile oldukça ünlüdür. Mu Cang Chai, pirinç terasları dağın yamaçları boyunca uzanmaktadır. Adeta sonsuzluğa uzanıyormuş hissi veren bu pirinç terasları yaklaşık 2.200 hektarlık bir alan kaplamaktadır. Bu pirinç tarlası terasları ülkenin ulusal peyzajları olarak da kabul edilmektedir.
43
Bonus: Disneyland / ABD - Fransa
Hiç kuşkusuz herkesin çocukluk hayalidir, masallar diyarı; Disneyland. İlki ABD’nin Los Angeles şehri sınırları içinde kalan Anaheim kentinde bulunan bu eğlence parkının ikincisi ise Paris’te açılmıştır. Amerika’da bulunan biraz uzak kalsa bile Fransa’daki bizlere daha yakındır. Dünya’nın en büyük eğlence parkı ve önemli turizm merkezlerinden olan Disneyland, kurucusu Walt Disney’in kahramanlarını görebileceğiniz onlarla vakit geçirebilme imkanını bulabileceğiniz yerdir ve ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerlerden sadece en eğlenceli olanıdır. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
ŞAKALARIN HAVADA UÇUŞTUĞU GÜN
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
1 Nisan Şaka Günü, her yılın 1 Nisan günü kutlanır. Genelde şaka gününde insanların birbirine şaka yapması gelenek haline gelmiştir.
44
N
isan 1 şakası hakkında farklı kültür, inanç ve dillerde efsaneler bulunmaktadır. Fransa (Poisson d’avril - Nisan Balığı) : 1564 yılında Fransa kralı IX. Charles yılbaşını 1 Nisan’dan 1 Ocağa aldırır. Bu arada 1 Nisan’ı sene başı olarak kabul etmeye devam edenlerle alay etmek amacı ile yapılan şakalar, bir süre sonra gelenek haline gelir. 1 Nisan’ı yılbaşı kabul edenlere ise “Nisan Balığı” adı verilir. 1564 yılında Fransa kralı IX. Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının 1. gününe aldı. Daha önce Avrupa’da yaygın olan yıl başlangıcı 25 Mart’tı. O zamandaki iletişim şartlarıyla Charles’in bu kararı fazla yayılmadı. Duyanlar ise protesto amaçlı eski adetlerine devam ettiler. 1 Nisan’da partiler düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak nitelendirdiler. 1 Nisan’a “aptallar günü” adını verdiler. Bu günde herkese sürpriz hediyeler verdiler, gerçek olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar 1 Nisan gününü kültürlerinin bir parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya bir şaka günü olarak yayıldı.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
İş arkadaşlarınızın klavyesine çim ekin
Alışveriş arabalarıyla birisinin arabasının etrafında sonsuz döngü oluşturun.
Kapının arkasına havalı korna bağlayın
layıp dalını bağ n a m n ü n mü n Oda parfü dasına atı birisinin o Sabunu şeffaf oje ile kaplayıp banyoya koyun.
Patronunuzun odasına balonlar doldurun
Sıvı sabun kabını boşaltıp yerine yağ koyun
Ve Aklınıza gelebilecek birçok şakayı arkadaşlarınıza yapın. Yılda bir gün bile olsa eğlenmek sizin de hakkınız. 1 Nisanınız hepiniz için eğlenceli olur umarım. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
eşyaları jöle ma masasındaki lış ça n zı nı şı da Arka sonra bile ip onun yüzyıllar ed a az af uh m içinde ğlayın hatırlanmasını sa
boyalar koyun
Ev arkadaşınızın odasını kendi fotoğraflarıyla kaplayın
Annenizin arabasını hava şartlarından korumak için streç film ile kaplayın
Babanızın arabasını yapışkan not kâğıtlarıyla yeniden renklendirin
Arabasının sileceklerine gök kuşağı renklerinde
45
İŞTE TÜRK TİYATROSUNUN BİRBİRİNDEN DEĞERLİ SANATÇILARI..
BÜYÜK USTALARA SAYGILARIMIZLA...
Her biri tarih kokan, bazıları geçmiş yılların Türkiye’ sine tamamen aykırı olan her biri diğerinden daha değerli ve halen sahnelerin tozunu yutmaya devam eden sanatçılarımızı tiyatrolar gününde sizler için anıp bilinmeyen yönleriyle sizlere tanıtmak istedik.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
ların sahneye çıkmasının yasak olduğu dönemde, Darülbedayi (konservatuvar olarak açıldıktan sonra okul tanımından çıkıp bir tiyatro topluluğuna dönüşen; halen İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumu), Müslüman kadınların sadece kadınlara özel gösterilerde oynayacakları gerekçesiyle bünyesine almıştı. 1997’den beri sanatçı-
Afife Jale Sahneye çıkan İlk Türk kadın oyuncudur. “Yamalar” adlı oyunda, Emel rolü ile ilk kez sahneye çıktı.Asıl ismi Afife olan sanatçı, bu oyunda “Jale” takma ismini kullanmış ve daha sonraları Afife Jale adıyla anılmaya başlanmıştır. Tiyatro kursları için açılan sınavı kazandı. Müslüman kadınM A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Hükûmeti’nde Kültür Bakanlığının vermeye başladığı Devlet Sanatçısı unvanına layık görülmüştü, ama bu ünvanı Nisan 2015’te geri alınmıştır. Her zaman dik duran ve politik mizahın öncüsü olan sanatçı, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmıştır. Kırca 2015 yılında yakalandığı karaciğer kanseri hayata veda etmiştir.
Tuncel Kurtiz Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi ise Boşnaktır. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbi-
46
Muhsin Ertuğrul Türk tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul, sinema alanında da Türkiye’de ilk önemli katkıları gerçekleştirmiş; 1922-1939 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişi olmuştur. Ailesi, sahneye çıkmasına karşı çıktığı için baba evinden ayrıldı ve tiyatro eğitimi için Paris’e gitti. Çağdaş Türk tiyatrosunun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğrul’a 23 Nisan 1979’da Ege Üniversitesi’nce fahri doktor payesi verildi. Sanatçı, ünvanını almak ve sanat yaşamının 70. yıl kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir’de 29 Nisan günü kalp krizi sonucu hayatını yitirdi.
tı” komedisi ile Dormen Tiyatrosu’nu kurdu. Türkiye’de sahnelenen ilk müzikal olarak bilinen “Sokak Kızı İrma” yı sahneledi. Halkla ilişkiler alanında dünyaca tanınan bir isim olan Betül Mardin ile evlenmiş, sekiz yıl süren bu evliliğinden Ömer adlı bir oğlu dünyaya gelmiştir. Sanatçı hala tv yapımcılığı ve diğer kişisel gelişim dersleri verilmektedir.
nın anısına Yapı Kredi tarafından “Afife Tiyatro Ödülleri” düzenlenmektedir. Son yıllarını yatırıldığı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde geçirdi ve orada vefat etti. Haldun Dormen Sahneye ilk defa Galatasaray Lisesi’nde ortaokul öğrencisi iken çıktı. Robert Koleji’nden mezun oldu. Küçük yaşlarda geçirdiği bir kaza sonucu sol ayağı sakatlandı. Tiyatro eğitimini ABD’de Yale Üniversitesi’nde aldı. “Papaz Kaç-
rinden mezun olmadı. İlk kez Dormen Tiyatrosu’nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, bir çok sinema filminde de rol almıştır. 48. Altın Portakal Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü” aldı. Son yıllarda “Ezel” adlı dizide oynayan sanatçı, 2013’te kalp krizi sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu. Levent Kırca İlk kez 1964’te Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. Eski eşi Oya Başar ile birlikte “Güzel ve Çirkin” ve “Sefiller” adlı oyunları sergiledi. 1998 yılında 33. Türkiye
Çolban İlhan İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda tiyatro bölümünü ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünden mezun oldu. Akademideki arkadaşları ile birlikte “Akademi Tiyatrosu” adıyla bir tiyatro grubu kurdu ve oyunlar hazırladı. Şair Attilâ İlhan’ın kızkardeşi, sinema sanatçısı Sadri Alışık’ın eşi ve oyuncu Kerem Alışık’ın annesidir. 2014’te geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
Zeki Alaysa Robert Koleji’nden mezun olan sanatçı sanat hayatına amatör olarak başladı. Haldun Taner, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kurucuları arasında yer aldı. Tiyatrodan sonra Metin Akpınar ile birlikte Türk sinemasında da bir ikili oluşturdular. 2015’te karaciğer rahatsızlığı sebebiyle hastaneye kaldırılan sanatçı 2015 yılında hayatını kaybetti.
Erol Günaydın Tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başlayan sanatçı, Haldun Dormen Cep Tiyatrosunda “Papaz Kaçtı” adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına başlamış-
tır. Elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra TRT’de yayınlanan Çiçek Taksi adlı dizide de oynadı. Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah oyunlarıyla, Ayı Yogi seslendirmesi ve canlandırdığı diğer pek çok karakterle tanınan ve kıdemli aktörlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Sanatçı 2012 yılında kalp yetmezliği sonucunda vefat etmiştir. Tomris İncer 1974 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları kadrosuna giren sanatçı, çeşitli sinema ve dizi filmlerde rol aldı, özel tiyatrolarda oynadı. En
önemli çıkışını “Bir İstanbul Masalı” adlı diziyle yaptı. Tomris İncer 2015 tarihinde kanser tedavisi nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Ferhan Şensoy Türk tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu; roman, deneme, günlük, tiyatro, televizyon dizisi ve film senaryoları yazarı ve “Ortaoyuncular” tiyatro topluluğunun kurucusu olan sanatçı “Ortaoyuncuları Kavuğu”nu Münir Özkul’dan devralmıştır. Her oyundaki emeği geçenlere, zaman gözetmeksizin oyun gelirlerinden pay vererek Türk Tiyatrosu’nda kendine özgü bir yer edinmiştir. Aldığı ödülleri ve prestijiyle Türk tiyatrosunun ağır isimlerdendir.
Halit Akçatepe İlkokulu Refik Halit Karay Mektebi’nde okuyan sanatçı, konservatuvar eğitimi hiç almamıştır (kendisi de konservatuvar eğitimiyle uzaktan yakından bir alakası olmadı-
ğını belirtmiştir). Zamanın film yönetmenlerinden birinin, babasına “bize bir çocuk oyuncu lazım” dediği zaman oyunculuk hayatına adım atmış olan sanatçının toplam üç tiyatro oyununda rolü vardır. Ayla Algan Müzik ve tiyatro sanatlarını içiçe yaşayan bir sanatçı olan Ayla Algan, Yunus Emre’nin şiirlerini Almanca, Fransızca, İngilizce olarak şiirli-şarkılı okuyarak Yunus Emre’yi dünyada tanıtmıştır.halka mal eden ise mizahi bir dili olan “Koca Öküz” adlı şarkısı olmuştur. Tiyatroda Hamlet rolünü oynayan dünyadaki sayılı kadın oyuncu
arasında yer alır. Tiyatro alanında eğitmenlik yapmaya, ayrıca sinema filmleri ve dizilerde rol almaya devam etmektedir, devlet sanatçısı ünvanı ile onurlandırılmıştır. Dört dörtlük eğitim alan sanatçıya başarılar dileriz. Müşfik Kenter Ablası ile birlikte Kent Oyuncuları’nı kurmuştur. Ankara Devlet Tiyatrosu Çocuk bölümünde tiyatroya başlayan sanatçı eğitimine orada devam etmiştir. Asıl sanat yaşamı, devlet tiyatrosunda oynadığı “Oğuz Ata” oyunu ile başlamıştır. Devlet Tiyatrosu’ndan ayrıldı ve İstanbul’a giderek kardeşi Yıldız Kenter ile beraber Muhsin Ertuğrul ile
çalıştı. Birlikte Karaca Tiyatro’da oyunlar sergilediler. Murathan Mungan’ın Orhan Veli şiirlerinden düzenlediği “Bir Garip Orhan Veli” isimli tiyatro oyunu 25 seneden fazla süredir sergilemektedir. Bu oyun aynı oyuncuyla Türkiye’de en uzun süreli sergilenen eserlerden biridir. 2012 yılında akciğer
kanseri nedeni ile tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Müjdat Gezen Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şair ve eğitmen. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni kurmuştur. Sahneye ilk kez Hırka-i Şerif İlköğretim Okulu’nda ilk piyesinde çıktı. Aynı yıl “Doğan Kardeş” çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı. Yine bu
yıllarda İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü’nde mikrofonla tanıştı. Müjdat Gezen aynı zamanda şair. 74 adet şiirden oluşan “Şiirim Geldi Bırakın Beni” isimli bir albümü var. Albümde kendisiyle birlikte Savaş Dinçel, Mustafa Alabora, Perran Kutman, Ali Poyrazoğlu, Rutkay Aziz ve Sunay Akın gibi isimler yer alıyor. Yıldız Kenter Türk tiyatro ve sinema sanatçısı. Aynı zamanda Devlet Sanatçısı’dır. Asıl adı Ayşe Yıldız’dır. Annesi İngiliz Olga Cynthia ve babası Türk diplomatı Ahmet Naci Kenter’dir. Ankara Devlet Konservatuarı Yüksek Bölümünü sınıf atlayarak bitirdi. On bir yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda çalıştı. “Rockefeller” bursu kazanarak,
“American Theatre Wing, Neighbourhood Play House” ve “Actor’s Studio”da oyunculuk ve oyunculuk öğretiminde yeni teknikler üzerine çalışmalar yaptı. Ankara Devlet Konservatuvarı’na hoca olarak atandı.1959’da Devlet Tiyatrosu’ndan ayrıldı. Muhsin Ertuğrul ile bir yıl çalıştı. Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile Kent Oyuncuları Topluluğunu kurdu. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Genco Erkal Robert Kolej’den mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nin Psikoloji bölümünü bitiren sanatçı Türkiye’nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı, sanat yönetmeni olduğu Dostlar Tiyatrosu’nu kurdu. Roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı, oyunlar çevirdi. “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyununu tek kişilik gösterisiyle sergileyen bu oyunuyla ödül almış tiyatro sanatçısıdır.
47
Daha sonraki yıllarda sürekli olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta “Değişen Eğitim Metotları” ve “Oyunculuk Metotları” üzerine çalışmalar yaptı. Aldığı ödülleri ise burada sıralayamıyorum bile...
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Suna Selen Beşiktaş Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu olan sanatçı, Devlet Tiyatrosu oyuncusudur. Aynı zamanda sanat yönetmenliği yapmakta olup, üniversitede 1 yıl Akademi Resim, bir yıl Hukuk, bir yıl Felsefe-Sosyoloji
48
eğitimi almıştır. Suna Selen en son, “Zincirbozan” filminde Rahşan Ecevit’i canlandırmıştır. Sanatçı, Çasod üyesidir. Münir Özkul ve Güner Sümer’le bir süre evli kalmıştır. Oyuncu ve sunucu Güner Özkul’un ve oyuncu Sinan Sümer’in annesidir. Bir dönem modellik yapmıştır. Metin Akpınar Pertevniyal Lisesi’nde eğitim gördü. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. İlk olarak “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” profesyonel oyununa imza atan Akpınar, Türkiye’nin
Serra Yılmaz Sanat hayatına “Dostlar Tiyatrosu”nda başlayan Yılmaz, Fransa’da Université de Caen, psikoloji bölümünden mezun oldu. Fransızca
ve İtalyanca’dan anında çeviri konusunda profesyonelce çalışmakta olup, Papa 16. Benedict’in Türkiye ziyaretinde çeviri yapmasıyla göze çarpmıştır. Sanatçı, Ferzan Özpetek’in Karşı Pencere filminde büyük başarı elde etmiştir. İtalyan sinema dünyasında iyi tanınan Serra Yılmaz, yurtiçinde ve dışında sinema ve dizi filmlerde rol almaktadır. 2011 Venedik Film Festivalinde “İlk Yapıt” kategorisinde jüri üyesi olarak görev almıştır. Ayten Gökçer Ankara Devlet Konservatuarı’nın bale bölümüne girdi. Devlet Tiyatroları sanatçı kadrosuna girdi. Sinema’ya “Taçsız Kral” adlı filmle başladı. Ancak daha sonra sine-
madan daha çok tiyatroya önem verdi. “Yedi Kocalı Hürmüz” adlı müzikalde Hürmüz rolü ile başrolde oynadı.
de eğitim aldı.Sonrasında Belediye Konservatuvarı’na devam etti ve mezun oldu. Amatörce ilgilendiği tiyatro alanında açılan bir sınavı kazanarak “Altın Yumruk” adlı oyunda profesyonel oldu. İngilizce’den Türkçe’ye çeviriler, uyarlamalar yaptı, üniversitede drama dersleri verdi, tiyatro oyunları yazdı, sahneye koydu, televizyon dizilerinde ve filmlerinde sayısız rol aldı. ALS hastalığından 2008 yılında yaşamını yitirdi. Gazanfer Özcan Lisedeyken oynadığı “Hisse-i Şayia” adlı oyundaki Bican Efendi rolüyle tiyatroyla tanıştı. Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Bölümü’ne katıldı. Komedi Tiyatrosu’nda oynanan” Mahallenin Romanı” oyunu tiyatro yaşamının dönüm noktası oldu. Bu oyunda rahatsızlanan Reşit Gürzap’ın yerine sah-
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Defne Yalnız 1974’ten günümüze çeşitli film ve dizilerde oynamıştır. “Kaynanalar” dizisindeki “Döndü” rolüyle hatırlanır. Son dönemde tiyatroya devam etmektedir.
Ani İpekkaya İstanbul Şehir Tiyatroları, Tiyatro Boğaziçi gibi topluluklarda rol alan İpekkaya, bazı çocuk oyunlarının yönetmenliğini de yapmıştır. Ayrıca seslendirme sanatçısı olup, sinema ve dizi filmlerde de oynamaktadır. neye çıkıp başarılı olunca kadroya girdi. “Kuruntu Ailesi” adlı dizideki “Hüsnü Kuruntu” rolü ile tanındı, pek çok yapımda ailenin babası rolünü üstlendi. “Avrupa Yakası” adlı dizideki “Tahsin Bey” rolü ile de baba rollerini sürdürdü. Avrupa Yakası dizisinde beş sezon başrol oynadı. Kronik akciğer rahatsızlığı ve damar tıkanıklığı nedeniyle 2009 tarihinde hayatını kaybetti. Nejat Uygur Öğretmen bir annenin ve subay bir babanın üç çocuğundan ortancası olan Uygur, Kilisli sa-
Hadi Çaman Kastamonu’lu Balkan kökenli bir ailenin üç çocuğundan biridir, lise mezuniyetinin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kurucuları arasında yer aldı. Kurulduğu andan itibaren kapanana kadar tiyatronun idari müdürlüğünü yaptı. Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.
roya profesyonel anlamda “Nejat Uygur Tiyatrosu” ile adım atmıştır. Düşündüğü ilk mesleğin tiyatro olmadığını belirtmiştir, pilot olmayı çok istediğini her röportajında dile getirmiştir. 2013 tarihinde solunum yetmezliği sebebiyle vefat etmiştir.
natçı İsmail Dümbüllü tarafından keşfedilmiş ve meşhur edilmiştir. Eğitimini Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde tamamlamıştır. Tiyat-
Derya Baykal Onu hep örgü mutfak işlerinde görmeye alıştınız tabi değil mi?Konservatuvarda öğrenciyken TRT Ankara Radyosu’nda çocuk saati ve radyo tiyatrosunda programlar yaptı. Derya Baykal, “Rita” adlı oyundaki rolüyle “Sanat Kurumu Yılın Kadın Oyuncusu”
Cüneyt Gökçer Devlet Tiyatroları genel müdürlüğü, Ankara Devlet Konservatuvarı müdürlüğü, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Gökçer, yaklaşık 20 operanın rejisini yapmıştır. Ünlü sanatçı Ayten Gökçer’in eşi olan Gökçer, yurtiçinde aldığı sayı-
sız ödülün yanı sıra Devlet Sanatçısı unvanını da almıştır. 23 Aralık 2009 tarihinde Ankara’da tedavi gördüğü hastanede vefat etmiştir. Tekin Akmansoy Uzun yıllar çeşitli tiyatrolarda görev alan Tekin Akmansoy, meddah geleneğinin sürdürücülerinden biri olmuştur. “Kaynanalar” dizisinde Kayserili uyanık işadamı “ Nuri Kantar “ tiplemesi ile ön plana çıkmıştır.
Suna Pekuysal Asıl adı Suna Belener olan Suna Pekuysal, İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü’nde öğrenimine devam ederken, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun çocuk bölümünde “Artist Aranıyor” adlı oyunuyla ilk kez sahneye çıktı. Haldun Dormen’in sahne-
ye Koyduğu “Lüküs Hayat” operetindeki rolünü 14 yıl süreyle aralıksız oynadı. ”Sahnede ölmek istiyorum” diyen tiyatro sanatçısı 2008’de hayata gözlerini yumdu. Nevra- Metin Serezli Nevra Serezli; Oyuncu ve seslendirme sanatçısı. Tiyatro Sanatçısı Metin Serezli’nin eşi. Robert Kolej’den mezun olduktan sonra ABD’de tiyatro eğitimi gören sanatçı, Dormen Tiyatrosu’nda profesyonel sanat hayatına başladı. Metin Serezli; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü, Edebiyat Fakültesi Sanat tarihi Bölümlerinde okudu. İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’nda amatör olarak oyunculuğa atıldı. Çevre Tiyatrosu adı ile kendi tiyatrosunu kurdu. Tedavi gördüğü akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.
tesi’ nde tamamladı. Tiyatroya lisede öğrenim gördüğü yıllarda başladı. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın başkanıdır. Kızı Doğa Rutkay da oyuncudur.
Erdal Özyağcılar Şehir Tiyatroları sanatçısı olan Özyağcılar, bu kurumdan emekli olmuştur. Tiyatronun yanı sıra pek çok sinema ve televizyon filminde rol almış ve seslendirme çalışmaları yapmıştır. Sanatçı, “Bizimkiler” ve “Elveda Rumeli” dizileri ile geniş kitlelerce tanınmış ve sevilmiştir.
İngilizce başrol oynadı. 1970’lerin ortasında Türk Sinemasına damga vuran seks filmleri furyasına katıldı. 1989 yıllarında tekrar yükselme gösterdi ve 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.
Gülriz Sururi İlk kez İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü’nde sahneye çıktı sonra Dormen Tiyatrosu’na geçti. “Sokak Kızı İrma”daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Ödülü’nü kazandı. Yumuşak oyunculuğuyla, dramdan güldürüye ve müzikli oyuna dek her çeşit eserde başarılı tipler çizen Sururi, oyunculuğunun dışında Türk tiyatrosuna yönetici olarak da katkıda bulundu.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
seçildi. Daha sonra televizyonculuğa yönelen Baykal, el işleri hakkında yaptığı televizyon programı ile tanındı.
49
Adile Naşit Ermeni asıllı Türk oyuncu. Tiyatrocu bir aileden gelen Adile Naşit’in 14 yaşında İstanbul Şehir Tiyatroları, Çocuk Tiyatrosu’na girdi. “Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü” tiyatrosunda çalıştı. Tiyatro oyunlarının yanı sıra “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, “Neşe-i Muhabbe”t,” Şen Sazın Bülbülleri” gibi müzikallerde beğeni topladı.
Rutkay Aziz Asıl adı Ünal Aziz Rutkay’dır. Avusturya Lisesi’nde soyadları adlardan önce okunduğu için ismi “Rutkay Aziz” olarak söylenegelmiştir. Avusturya Lisesi’ni bitirdikten sonra Bakırköy Lisesi’ne kaydoldu. Lisans öğrenimini Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik Fakül-
Gönül Ülkü Özcan Gönül Ülkü, küçük yaşta, ailesinin desteğiyle İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü’ne girdi. Gazanfer Özcan’la evlenene kadar Şehir Tiyatrolarında çalışan sanatçı, daha sonra eşiyle birlikte Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nu kurdu. “Kuruntu Ailesi” adlı bir diziyi eşi ve kadrosuyla birlikte 16 yıl oynadılar.
Şükran Güngör İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ayrılıp, Muhsin Ertuğrul’un kurduğu “Küçük Sahne”de tiyatro hayatına başladı.Tiyatro ve sinemada yaptığı çalışmalar ve çeşitli festivallerde sayısız ödül alan Güngör, son olarak 13. Uluslararası Tiyatro Festivali’nde “Onur Ödülü”üne ve Ankara Film Festivali’nde Büyük Adam Küçük Aşk filmindeki emekli yargıç rolüyle, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görüldü.
Ali Poyrazoğlu Ali Poyrazoğlu oyunculuk kariyerine İstanbul Şehir Tiyatroları’nda başladı. Pek çok tiyatro oyununda oynadı. 1972 yılında Poyrazoğlu Tiyatrosu’nu kurdu. New York Broadway’de sahnelen “Pera Palas” adlı oyunda M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Biyografi
50
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Sanat hayatınız nasıl başladı peki? Sanatçı olduğum pek söylenemez. Yüksel AKSU çok sevdiğim bir arkadaşımın damadıdır. Birlikte rakı masalarında otururken o hep Dondurmam Gaymak’ın senaryosundan bahsederdi bende alık alık bakardım bu ne diye. Sonra yollarımız bir yerde kesişti; Yüksel, Abi ben Dondurmam Gaymak’ı yapacağım sende benim bekçim olacaksın, dedi ve ilk rolüm bekçidir. Ben bu işin eğitimini almadım desem de Yüksel, abi kendini oyna, doğal ol, spontane söyle. Verilmek istenen imaj bu dedi. Dondurmam Gaymak’ı çektik dilimizin döndüğünce, çok sevildi, beğenildi. Daha sonra Entelköy Efeköy’e Karşı ve İftarlık Gazoz filmlerinde bize göre bir rol buldu Yüksel. En son İftarlık Gazoz filminde tütün ağası rolünde yani babamın rolünde oynadım. Bizim tarlalarımızda çekildi, benim doğup büyüdüğüm evde benim sahnelerim çekildi. Bu yüzden çok mutluyum, çok güzel bir anı oldu.
lar sinemaya gitmiyor diye çok büyük bir serzeniş vardı. Son yıllarda bu durum değişmiş gibi gözüküyor gişe rakamlarına bakıldığında. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? İçinde bulunduğum 3 projede de beğenilme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadık. Ben bizzat kendim hepsinin galalarında yer aldım. Mesela sinema yönetmenleri İftarlık Gazoz için bu kadar güzel olacağını tahmin edemediklerini söylediler.
Oyunculuk her anlamda zor ama komedi hepsinden bir adım önde zorluk derecesi olarak. Size göre durum nasıl? Bizim doğal yaşantımız komedi şeklinde, bizler bir ağlar iki güleriz.
Keşke bu çalışmanın içinde bende yer alsaydım dediğiniz bir yapım var mı? Aslında Mandıra Filozofu filminde yer almak isterdim.
Çalışmak istediğiniz bir senarist veya yönetmen var mı? Yüksel Aksu ile 3 tane çalışmamız oldu. Bundan sonrasında ise bir projede yer almak istemiyorum.
Sadettin Ünal’a bu güzel sohbet için teşekkür ederiz. Umarız kendisini tanıma fırsatı bulan şanslı insanlardan biri olursunuz.
Sizce, oyunculuk mu daha zor yoksa işletmecilik mi daha zor? Bana göre oyunculuk daha zor. Disiplinli olmanızı gerektirecek bir meslek. Türk sineması vizyonda hak ettiği değeri görmüyor, insan-
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
S
Sadettin ÜNSAL kimdir? adettin ÜNSAL çiftçi bir ailenin üçüncü çocuğu, Muğla doğumlu. Ziraat eğitimi aldım. Memurluk yaparken Bypass operasyonu geçirdim ve memurluğu bıraktım. O zaman anladım ki benden memur olmazmış. Fırsat buldukça da Yüksel AKSU’nun projelerine yer almaya çalışıyorum.
Film seçimi yaparken komedi ilk tercihiniz mi yoksa farklı farklı karakterlere bürünmeyi seviyor musunuz? Ben bu yaştan sonra bir daha film düşünmüyorum, çünkü benim işim değil. Batıda olmamızdan dolayı kameraya karşı bir ilgimiz var. Doğuda herkes kameradan kaçar ben çıkmayayım diye ama batıda herkes kafasını kameranın önüne sokar beni de çeksin diye. Bizde o insanlardanız.
51
M K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
oda” kavramı , günümüzde sadece giyim ile sınırlı kalmayıp kozmetik, iç dekorasyon, mobilya, gıda, otomotiv ve elektronik sektörlerine kadar yayılmış durumdadır. Hal böyle iken tüm dünyayı kasıp kavuran , üretimi ve tüketimi etkileyen moda trendlerinin belirlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Peki bu trendler nasıl ve kimler tarafından yaratılıyor ? Çoğu Avrupa merkezli olan trend ofislerinde , tasarımcı, pazarlamacı, sosyolog, psikolog ve sanatçılardan oluşan ekipler , trendlerin ortaya çıkış noktası olan yaşam tarzları hakkında beyin fırtınası yapmak üzere toplanırlar.
52
Dünyanın değişik kentlerinde yaşamakta olan bu kişiler, kendi yaşadıkları kentlerden, ülkelerden, yemeiçme kültürleri gibi her türlü kriterden beslenerek, yaşam tarzlarını ortaya koyarlar. İnsanların neyi, ne şekilde yaşamak istediklerinden yola çıkarak, en çok neler tüketiliyor ?, neler daha çok tüketilecek? sorularının cevaplarını ararlar . Intercolor (Dünya Renk ve Konsept Birliği), Premiere Vision gibi bir takım kuruluşlarla da fikir alışverişinde bulunarak, kendi yorumlarıyla birlikte, başta öne çıkarılacak temalar olmak üzere renk, kumaş, doku, iplik ve formları belirlerler ve sezonun hikayelerini oluştururlar. Çok kapsamlı olarak yapılan bu çalışmalar sonucunda, yayınladıkları trend kitaplarıyla, gelecek dönemlerdeki eğilimlerin anlaşılabilmesini, yaratıcı projelerin yeni fikirlerle zenginleştirilebilmesini, satış, pazarlama ve yaratıcı ekiplerin koordine olabilmesini sağlarlar . Tüm bunlardan sonra, hepimizi az ya da çok etkisi altına alacak trendler, en az bir yıl öncesinden belirlenmiş olur.
NİLÜFER BAYRAK STİL DANIŞMANI
“Greenery” Yeşili idi . Ama podyumlardan yansıyıp vitrinlere taşınacak renklerin başında, limon sarısından hardala kadar uzanan skalasıyla sarı geliyor.
Artık erkek gardıroplarında da görmeye alışkın olduğumuz pembe, ya blush gibi uçuk tonlarıyla ya da magenta gibi bahara yakışan canlı ve parlak tonlarıyla yer alacak.
Arkada kalan gri, puslu kışa inat, uçsuz bucaksız, bulutsuz gökyüzünün ve yazın sıcağında ferahlatan denizin mavisi de bu yazın olmazsa olmaz renklerinden olacak. Londra, Paris, Milano ve New York gibi dünyanın önde gelen moda merkezlerinde yapılan defilelerden izlediğimiz kadarıyla, önümüzdeki ilkbahar/yaz sezonunda RENK, DESEN, FORM ve TARZ açısından öne çıkan trendler şunlar olacak ;
RENKLER
2000 ‘lerin başından beri, yılın renklerini açıklayan PANTONE Renk Enstitüsü’nün 2017 için öne çıkardığı renk
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Desenler açısından bu ilkbahar/yaz en zengin seçeneklere sahip olacağız gibi görünüyor. İlkbaharın simgesi çiçeklerin yanında, 70’ler esintili retro desenler, enine boyuna her yönde çizgiler, geometrik desenler, puantiyeler çokça görülecek. Cesaret edebilenler, birkaç deseni bir arada kullanabilirler. Desen karıştırmayı yeni deneyecekler için bir tüyo verecek olursam ; ya aynı desen ailesinin farklı renklerini ya da aynı tonlarda farklı desen gruplarını bir araya getirerek başlamalısınız. Bu konuda ustalaştıktan sonra hem farklı renkleri, hem farklı desenleri bir araya getiriyor olabilirsiniz. Tabi burada bir desen yığınına dönüşmeden kullanabilmenizin koşulu ise kullandığınız kumaşların dokularına dikkat etmenizdir.
FORMLAR
“Genderless” yani cinsiyetsiz kıyafetler bir süredir yavaş ama emin adımlarla dolapların içine sızmakta…büyüyen kalıplar, genişleyen omuzlar, maskülenle feminenin giderek karışmasının göstergeleri…Çeşitliliğin yükselişi, hepimize farklı dönemleri, farklı kimliklerle yansıtabilme özgürlüğü verecek.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
DESENLER
53
Sonbahar/kış aylarında ilk sinyalleri gelen, fırfır ve volan çılgınlığı yaza devam ediyorken, vücut tipinize de dikkat ederek günlük stilinize hareket katmakta bunlardan faydalanabilirsiniz. Genç ve spor görünüm için işlevli – işlevsiz bağcıklar ve iplerle büzdürülerek form verilmiş kumaşlar yanında, havaların kararsızlığına gönderme yapan, tek kol elbise ve bluzlar da sık göreceğimiz parçalar olacak.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
TARZLAR
Kapşonlu eşofman üstleri, taytlar, fitness ve yoga kıyafetleri…Spor kıyafetleri, spor salonlarından sokağa terfi edeli epey oluyor. “Athleisure” dediğimiz bu trendi takip etmeniz için, seçiminize spor bir parça eklemeniz yeterli. Athleisure, konforlu ve rahat bir stilin yanında, cool bir görünüm de sağlıyor. Ama tabi her zaman olduğu gibi, “ne zaman, ne tür bir etkinlik için, hangi ortamda kullanacağız ? “ üçlüsüne dikkat etmeniz kaydıyla…
Diğer taraftan ise çiçekler ve geometrik desenler ile 70’lerin retro ve bohem tarzını da uygulayabileceğiz. Bu tarz için, desenler kadar kullanabileceğimiz şeyler ; etnik takılar, kumaşlar ve bir süredir günlük giyim içinde görmeye alıştığımız sabahlık görünümlü üst giyim parçaları bile olabilir.
70’lerin “çiçek çocukları” olur da, “yaramaz punk’ları” olmaz mı ? Karanlık ve sıra dışı tarzı uygulamaktan çekinmeyecekler için bu sezon onlara göre de bir şeyler var. Her dönemde kendine bir şekilde yer bulan “Army”, Askeri kıyafetler, biraz daha farklı yorumlanmış halleriyle, kadın ve erkek gardıroplarında görülmeye bu yaz da devam edecek .
54
Bir çoğunuzun bildiği gibi moda söz konusu olduğunda, dönemler ve tarzlar tekrarlayabiliyor. 2017’de göreceğimizi söylediğimiz, geniş omuzlar, fırfırlar, patlak renkler, ışıltılar ise kiminin sevdiği, kiminin nefret ettiği 80’lerin simgeleri…
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Geçmişle geleceğin, maskülenle feminenin, romantikle asinin, bir arada harmanlandığı, çeşitliliğin kutlandığı moda sezonu gibi, kültürlelerin birbirinin içine geçtiği, sınırların giderek kaybolduğu, farklı lezzetli, bol renkli ve çok sesli bir ilkbahar/yaz diliyorum hepimize…
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
SİZLERLE BİRLİKTE
DAHA DA RENKLİYİZ!
Üçgen Çarşısı 5. Blok No:66 DENİZLİ Tel: 0258 268 48 58
55
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
EDEBİYATIN EDEBİYATIN DEV ÇINARLARI DEV ÇINARLARI Biyografi
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Ömer Seyfettin
56
Türk edebiyatının önemli hikayecilerinden Ömer Seyfettin, 1884 yılında Gönen’de doğdu. Babası Ömer Şevki Bey, annesi ise Fatma Hanım’dı. Eğitimine mahalle mektebinde başladı. Ardından Mekteb-i Osmani’ye kaydolan Ömer Seyfettin, eğitimine Askeri Baytar Rüştiyesi’nde devam etti. 1896’da mezun olduktan sonra Edirne Asker idadisi’ne girdi ve 1900’de mezun oldu. 1903 yılında iseMekteb-i Harbiye-i Şahane’den Piyade Asteğmen olarak mezun oldu. 1911 yılında Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile birlikte “Genç Kalemler” dergisini çıkardı. Dergide yayınlanan “Yeni Lisan” isimli ilk yazısı, Milli Edebiyat’ın başlangıç noktasını oluşturur. Bir süre orduda görev yapan Ömer Seyfettin, daha sonra kendini büsbütün yazı hayatına verebilmek için tazminat verip ordudan ayrıldı. Fakat Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine tekrar askere çağrıldı. Yanya Kalesi’nde esir düştü. Bir yıllık tutsaklığın ardından İstanbul’da döndü. “Türk Sözü” adlı derginin başyazarlığını yapan Ömer Seyfettin, 1914’te de Kabataş Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başladı. 6 Mart 1920’de vefat etti. Ömer Seyfettin’in edebiyata en büyük hizmetleri; edebiyatı şairanelikten kurtarmak, okura arı Türkçe’nin tadını hatırlatmak, İstanbul’dan dışarı çıkamayan gözlemciliği yurt düzeyine, Balkan yörelerine doğru genişletmektir.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Yusuf Ziya Ortaç
Yusuf Ziya Ortaç’ın şiiri önceleri aruz vezni ile yazardı. Aruz vezni ile yazdığı ilk şiirleri de İçtihad dergisinde yayımlanıyordu. Daha sonra edebiyat hayatını iki ayrı kısma bölecek bir olay yaşadı: Rıza Tevfik aracılığıyla Ziya Gökalp ile tanıştı. Ziya Gökalp, birçok genç şairi etkisi altına alabilecek kadar güçlü idi ve bu güce Yusuf Ziya da tabii oldu. Yusuf Ziya Ortaç, Ziya Gökalp ile tanıştıktan sonra aruz vezni ile değil hece vezni ile şiirler kaleme almaya başladı. Tahmin edileceği gibi bu şiirler de Ziya Gökalp yönetimindeki Türk Yurdu dergisinden yayımlanmaya başladı. Yusuf Ziya Ortaç, Milli Edebiyat akımını destekler. 1917 yılında arasında Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz Çamlıbel’in de bulunduğu Şairler Derneği’ne üye olmuş, aynı yıl Servet-i Fünun dergisinde Milli Edebiyatı savunan yazılar kaleme almıştır. Ayrıca yine aynı dergide hece vezniyle milli edebiyatı destekleyen şiirlerini yayımlamıştır.
Yusuf Ziya Ortaç ve Mizah
Yusuf Ziya Ortaç güçlü bir mizahçıdır. Birçok kişi onu şiirleri ile değil yazdığı siyasi fıkralar ile anar. Mizah ve hiciv alanındaki yazıları da oldukça iyidir. Mizah yazılarını Çindik takma adı ile Diken, İnci, Ayna ve Aydede dergilerinde yayımlar. Türkiye’nin en iyi mizah dergilerinden sayılan Aydede’yi uzun yıllar boyunca idare etmiş ve orada da Çimdik takma adı ile mizahi şiirler yazmıştır. Hatırlatmakta fayda var, Yusuf Ziya Ortaç, aynı yıllarda Şair Nedim, Türk Yurdu ve Büyük Mecmua gibi dergilerde hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri yayımlıyordu.
Yusuf Ziya Ortaç ve Düzyazı
Yusuf Ziya Ortaç, fıkra yazıları ile de tanınır. Kaleminin akıcı olması ama aynı zamanda hicve de olan yeteneği Ortaç’ın yolunu açmıştır. Yusuf Ziya Ortaç, 1927 yılında bir yıllık bir sürece İkdam gazetesinde, 1932 yılında yine bir yıl süre ile Cumhuriyet gazetesinde fıkra yazarlığı yapmıştır. Bir edebiyat öğretmeni olarak çeşitli incelemeleri, makaleleri vardır ki bu yazılar da Vakit, Ulus, Akşam, Alemdar ve Temâşâ vs gazetelerde yayımlanmıştır. 1941 sonrasında yazdığı inceleme ve tenkit yazıları da Çınaraltı dergisinde yayımlanmaya başlamıştır.
GİDENİN GELMEZ HABERİ İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun, Hala adım düşmüyormuş dudaklarından! Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun, Metruk, ıssız bir manastır gibiymiş odan! Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun, Gözyaşların anıyormuş eski günleri... Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun, Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri! Artık ela gözlerinin altı çürümüş, Bahçemdeki kuşlar gibi susmuş kahkahan! Kalbin bir dal mevsimin hüznü bürümüş... Akşamları son yolcular geçerken kırdan Nazarların dalıyormuş, yıllardan beri Bir seyyahın bekleniyor gibi haberi!
RÜYA Gök dibinde havuzun Sularda ellerimiz Bütün emellerimiz Anlaştı uzun uzun Sular soğuk bir ışık, Bakıyoruz havuza; Suda omuz omuza İki gölge karışık! Bir kırık ay havuzda Ağır ağır kayboldu. Havuz şafakla doldu Gün doğdu ufkumuzda Gün doğdu ucundan Ellerimi bıraktı. Birkaç damla yaş aktı. Parmaklarımın ucundan! M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Y
usuf Ziya Ortaç edebiyata şiir ile başladı. 1914 yılında Kehkeşan dergisinin açtığı şiir yarışmasında birinci olan Yusuf Ziya Ortaç’ın şiir yarışmasında birinci olan şiiri, dergide yayımlanınca o da edebiyat dünyasına adım atmış oldu.
57
SI DEFSAD A R A R A L S LU U . I K I L M A FORUM Ç I’NIN AS M Ş I R A Y F A FOTOĞR
U D L O İ L L E B NANLARI
KAZA
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
D
58
enizli’nin yaşam merkezi Forum Çamlık’ın Denizli Fotoğraf Sanatı Derneği (DEFSAD) iş birliği ile düzenlediği “DEFSAD Forum Çamlık 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışması” sonuçlandı. Toplamda 43 ülkeden 238 yarışmacının katıldığı yarışmada 219 adet ödül sahiplerini buldu. Şehrin buluşma noktası Forum Çamlık'ın Denizli Fotoğraf Sanatı Derneği (DEFSAD) iş birliği ile düzenlediği DEFSAD Forum Çamlık 1. Uluslararası Fotoğraf Yarışması'nın kazananları belli oldu. Yoğun ilgi gören yarışmaya 43 ülkeden 238 yarışmacı katıldı. Toplamda 3465 fotoğraf, alışveriş, doğa, serbest renkli, serbest siyah beyaz, baskı renkli ve baskı siyah beyaz olmak üzere altı kategoride yarıştı. Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (FIAP), Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF), International Association of Art Photographers (IAAP) ve Global Photographic Union (GPU) sertifikasyonlarına sahip yarışmada toplamda 219 adet madalya ve mansiyon sahiplerini buldu. Fotoğrafların %15-%20 oranında sergileme ödülüne layık görüldüğü yarışmanın jüri üyeliklerini Makedonya'dan IAAP başkanı Vladimir Jovanovski, İstanbul'dan Burak Şenbak ve Mersin'den Hulki Muradi yaptı.
Keyifli sunumlar ve söyleşiler
DEFSAD Fotoğraf Günleri kapsamında jüri üyelerinin Denizli Fotoğraf Sanatı Derneği'nde keyifli sunumlar ve söyleşiler yaparak Denizli halkı ile buluştuğu etkinlikte Instagram yarışması da düzenlendi. Forum Çamlık AVM ile ortaklaşa gerçekleştirilen yarışmada #forumcamlik2017 etiketi kullanılarak yapılan paylaşımlar arasından Oğuz Miraç Sönmez birinci olurken, Atilla Ağırbaş ikinci, Yusuf Dündar ise üçüncü oldu. Forum Özel Ödülü'nü Mesut Teknik kazanırken, yarışmadaki fotoğraf değerlendirmelerini yine uluslararası yarışmanın jüri üyeleri yaptı.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
DEFSAD Hakkında
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
2007 yılında kurulan DEFSAD, kurulduğu günden bu yana Denizli’de fotoğraf sanatına gönül verenlerin bir araya geldiği, haftalık fotoğraf sunumları, etkinlikleri, söyleşileri, sergileri, gezileri ve fotoğraf eğitimleri ile Denizli’nin sanatsal ve kültürel bütünlüğüne katkı yapan, içinde ulusal ve uluslararası başarıya sahip birçok başarılı fotoğraf sanatçısı barındıran, destekçileri ile birlikte 2 foto maraton ve 2 ulusal yarışma düzenlemiş olan ve Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) ye üye olan, aktif ve başarılı bir dernektir.
59
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Biyografi
DÖKÜLEN YAPRAKLAR
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Mete ÜSTÜNTAŞ
60
AYBERK ATİLLA Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu olan Ayberk Atilla 18 Eylül 1946’ da istanbulda doğdu.,.İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun olan sanatçı, sanat hayatına 1967 yılında Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda başladı. Sırasıyla Münir Özkul Tiyatrosu, Altan Karındaş Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, Üç Maymun Kabare, Enis Fosforoğlu Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul gibi topluluklarda çalıştı. Sinema ve dizi filmlerde de rol alan Atilla, bir süre aranın ardından yeniden tiyatroya dönerek, BKM Oyuncuları kadrosuna katıldı. 2013 yılından beridir Dilek Türker- Tiyatro Ayna oyuncusudur. 12 Ocak 2017 tarihinde kanser hastalığına yakalandığı açıklandı. BB Şehir Tiyatroları’nda Komik-i Şehir Naşit Bey Oyunu’nun provalarındayken Prömiyere iki gün kala hastaneye kaldırıldı. Bir süredir mesane kanseri tedavisi gören Ayberk Atilla, tedavi gördüğü hastanede 21 Ocak 2017 Cumartesi günü hayatını kaybetti. Ayberk Atilla 70 yaşındaydı. Usta oyuncu Ayberk Atilla, Şakirin Camii’nde düzenlenen cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Usta sanatçının sevenlerinin gözyaşlarına hakim olamadığı törende duygusal anlar yaşandı Rol aldığı oyunlar • Hadi Öldürsene Canikom : Aziz Nesin - Tiyatro Ayna - 2013 - 2016 • Koca Sinan : Hakan Altıner\Fazıl Hayati Çorbacıoğlu - Tiyatro Kedi - 2011 • Haraşo Hayatlar : Haluk Işık - Adım Tiyatro - 2010 • Bana Bir Seyhler Oluyor : Yılmaz Erdoğan - BKM - 2002 • Yalandan Kim Ölmüş : Clive Exton - Tiyatro Kedi - 2000 • Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü? : Yılmaz M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Erdoğan - BKM - 1998 • Fehim Paşa Konağı : Turgut Özakman - Tiyatro Bakış - 1997 • Cahide : Nezihe Araz - Tiyatro Bakış - 1996 • Çetin Ceviz : Barillet ve Gredy - Tiyatro İstanbul - 1996 • Sevdiğim Adam Sevdiğim Kadın : Albert Ramsdell Gurney - Tiyatro Bakış - 1995 • Saat 9.05 : Nezihe Araz - Tiyatro Bakış - 1995 Oynadığı dizi ve sinema filmleri • Kiralık Aşk - 2015 - 2017 • Seksenler - 2012 - 2017 • Hükümet Kadın 2 - 2014 • Hükümet Kadın - 2013 • Leyla ile Mecnun -2012 (konuk oyuncu) • Huzurum Kalmadı - 2011 • Babam Sağolsun - 2011 • Pulsar - 2009 • Neşeli Hayat - 2009 • Kabadayı - 2007 • Kötüler Konağı - 2007 • Pardon Yani - 2006 • Kiralık Oda - 2006 • Rüya Gibi - 2006 • Bir Demet Tiyatro - 2006 • Tadımız Kaçmasın - 2005 • Organize İşler- 2005 • Hürrem Sultan - 2003 • Güneş Yanıkları - 2000 • Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü? - 1999 • Konu Komşu- 1999 • 5 Maymun Çetesi- 1999 • Dış Kapının Mandalları- 1998 • Bir Demet Tiyatro- 1997 • Baskül Ailesi - 1997 • Hastane - 1993 • Evlere Şenlik - 1993 • Zeki Metince - 1992
80’ Lİ YILLARIN UNUTULMAZ İSMİ;
GEORGE MİCHAEL
G
eorge Michael’in ani ölümü müzik dünyasında şok etkisi yarattı. İngiliz şarkıcı George Michael’in 53 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından hayatı ve yaşadıkları herkes tarafından merak konusu oldu. İşte bizde dökülen yapraklar köşemizde bu hafta George Michael kimdir? George Michael’in ölüm nedeni ne? İşte George Michael’ın hayatı hakkında merak ettiğiniz her şeyi sizler için araştırdık.
George Michael kimdir?
25 Haziran 1963’te Londra’da doğan İngiliz şarkıcı ve söz yazarı George Michael’ın asıl adı Georgios Kyriacos Panayiotou’ydu. Pop müzik tarihindeki en iyi ve en ünlü şarkıcılardan biri olarak gösterilen George Michael aynı zamanda eski Wham! grubunun iki üyesinden biriydi.
George Michael hayatı
Ünlü şarkıcı George Michael’ın 1984 yılından bir fotoğrafı... George Michael, Wham! grubuyla şöhret kazandı. 1980’li yılların en büyük yıldızlarından sayılan Michael, döneminin en başarılı ve sevilen sanatçılarındandı.
George Michael, 1981’de okul arkadaşı Andrew Ridgeley ile birlikte Wham! grubunu kurdu. “Wake Me Up Before You Go-Go”, “Freedom”, “Careless Whisper”, “I’m Your Man” ve “The Edge of Heaven” gibi şarkılar, ikilinin en ünlü parçaları arasında yer alıyor.
Michael, 1984’te Careless Whisper şarkısı ile solo kariyerine adım attı. Dünya listelerinde başı çeken hit şarkı, şimdiye kadar onlarca film ve dizide kullanıldı. Fotoğraf, Michael’ın 1985’te düzenlenen dev yardım kon-
Elton John, Queen ve Mary J Blige gibi ünlü isimlerle çalıştı. Aretha Franklin’le düeti ‘I Knew You Were Waiting (For Me)’, dünya listelerinin
başında yer aldı. Wham! grubunun dağılmasından sonra, Michael’ın solo kariyeri büyük başarıya ulaştı. Ünlü şarkıcının “Faith”, “Jesus To A Child” ve “Fastlove” gibi hit parçaları birçok ödüle layık
61
görüldü. George Michael’ın hayranları arasında, Prenses Diana da vardı. İkilinin bir dönem yakın dost oldukları biliyor. Prenses Diana’nın 1997’deki ölümünün ardından, Michael cenaze
George Michael ölüm nedeni nedir?
İngiltere’deki evinde ölü bulunan ünlü şarkıcı George Michael’den gelen haber, tüm dünyada şok etkisi yarattı. Ünlü şarkıcı George Michael’ın menajeri Michael Lippman, ünlü şarkıcının ölüm nedenini “kalp yetmezliği” olarak açıkladı. açıklamada ayrıca ölüm nedeni ile ilgili olarak şüpheli bir durumun bulunmadığı da belirtildi.
seri “Live Aid”deki performansından. Michael’ın kariyeri boyunca döneminin en iyi sanatçılarıyla yaptığı düetler, büyük başarı yakaladı. Sanatçı, Aretha Franklin (fotoğrafta),
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
D
ünyadan bir George Michael efsanesi geçti. 80’lerin sonu ve 90’ların başı arasındaki dönemde dünyanın en popüler birkaç ismi arasında yer alan George Michael, ardında ölümsüz eserler bıraktı.
törenine katıldı. Michael’ın sağlık sorunları son yıllarında ortaya çıkmaya başladı. Zatüre teşhisi konan Michael, 2011’de Avusturya’nın başkenti Viyana’daki bir hastaneye yatarak, bir ay boyunca tedavi gördü ve George Michael kalp yetmezliği nedeni ile 53 yaşında hayatını kaybetti. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
İlayda GÖKÇEVİRAN - Mete ÜSTÜNTAŞ
GRİPİN T
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
ürkiye’nin en eğlenceli, en samimi, en başarılı, en eski gruplarından biri olan Gripin Denizli’ye sevenleri ile buluşmaya geldi. Bizlerde Still Life ailesi olarak kendileriyle çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik, bolca güldük ve bazı sürprizleriyle ilgili küçük tüyolar aldık. Şimdi sizleri bu keyifli sohbetle baş başa bırakıyoruz.
62
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
rockın dışına çıkmayı düşünüyor musunuz? Dalgalandım da Duruldum vardı mesela, soundu yine rock olsa da farklıydı ve çok güzeldi. Türkiye’de gruplar maalesef uzun ömürlü olmuyor ve çok çabuk dağılıyor. Uzun süre ayakta kalabilen sayılı grup var. MFÖ, Athena ve siz bu konuda örneksiniz. Bunun sırrı nedir? Bir grup olmakla bir ailede birlikte yaşamak arasında çok bir fark yok aslında. Her zaman aynı fikirde olmuyoruz ama birbirimizden çıkan farklı seslere ve fikirlere saydı duyuyoruz. Birbirimizi ikna etmeyi beceriyoruz. Bize hiç 1718 sene geçmiş gibi gelmiyor. Herhalde sebebi bunlardır ama tabii birde birbirimizin sırlarını biliyoruz. Eğer biri gruptan ayrılmaya çalışırsa bunları kullanıyoruz.
Var aklımızda öyle değişik şeyler ama ne kadar karışım olur ne tarz olur orası belli değil. Yine de kendi tarzımızın böyle çok çok dışına çıkmayız ama yaparsak da proje kapsamında olur büyük ihtimalle. Öyle birkaç projemizde var şu an. Daha fazla sürpriz bozmayalım.
63
Gripin’e güler yüzleri ve tatlı sohbetleri için çok teşekkür ederiz. Sürpriz projelerini ve albümlerini sabırsızlıkla bekliyor ve bu büyük başarılarının devamını diliyoruz.
Gripin olarak şunu da yapalım, bunu da başaralım dediğiniz bir şeyler var mı? Önemli gelecek planlarınız neler? Yapabildiğimiz kadar müzik yapalım istiyoruz. Yaşadığımız sürece müzikle olalım. Zaten bu bir grup için çok büyük bir hayal bizce. Şimdi de yeni albüm sürecindeyiz ve hep daha iyi bir albüm yapmayı istiyoruz. Kutuplara gidemeyeceğimize göre bir Güney Amerika kaldı gitmediğimiz oraya da gidersek tamamdır. En son “Muhtemel Aşk” düzetiniz çok sevildi. Tekrar bir düet fikriniz ya da aklınızda bir isim var mı? O sürprizler bize de sürpriz oluyor ama şu an olsa da söylemeyiz. Yirmi7, bizim için çok farklıydı. Onlar bizim Amerika’da birlikte çalıştığımız ve buraya gelmeye bizim ikna ettiğimiz ve yapımcısı olduğumuz bir grup. Yine de her zaman her şey olabilir. Farklı tarzda bir albüm yapma fikriniz var mı, M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
1200 YILLIK KAYIP MISIR KENTI
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
HERACLEION
Tarih, yaşanmış hikayeleri, görünenin ardındaki gerçek sebepleri, umulmadık zamanlarda ve mekanlarda ortaya çıkan yapıları ve daha nicesi ile her zaman bizleri şaşırtmayı başarmıştır. Geçtiğimiz yıllarda keşfedilen kayıp kent Heracleion da onun şaşırtmacalarından biri gibidir adeta. Tarihçilerin hiç beklemediği bir anda ortaya çıkan ve onlara bir “oh” çektiren bu kent, aslında çok uzun yıllardır kayıptı.
64
1200 yıl önce bir anda yok olmuş bir Mısır kenti Heracleion. Tarihçiler Yunan mitolojisinde sıklıkla adı geçen kentin uzun bir süre toprak altında kaldığını düşündüler. Hatta Heracleion’un bir efsane olduğunu savunanlar da oldu. Sonra ne mi oldu? Thonis adıyla da bilinen bu antik kent bir Fransız su altı arkeoloğu tarafından keşfedildi.
Ömrünü su altı dünyasına ve arkeolojiye adamış olan Franck Goddio isimli dalgıç 2000 yılında Mısır’ın Abu Qir Körfezi’nde kıyıdan 2,5 km uzakta ve denizin 10 m altında Heracleion Antik Kenti’ne ulaşmayı başardı. O döneme kadar hakkında sahip olunan bulguların büyük çoğunluğunun Yunan mitolojisine dayandığı Heracleion’a dair daha önce hiçbir ize rastlanmamıştı.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
M.Ö. 8. yy’da Mısır’da kurulmuş bir liman şehri olan Heracleion’un Mısır’ın giriş kapısı olduğu düşünülmektedir. Buraya girecek olan tüm gemilerin de bu kapıdan giriş yapmak durumunda olduğu söylenir. Yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan çok sayıda gemi kalıntısı da kentin önemli bir deniz ticaretine sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Yunan mitolojisinde ise Turuvalı Helen ve Paris’in savaş öncesi bu şehirde mahsur kaldığına dair bir efsane yer almaktadır.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Büyük bir deprem ya da sel gibi sebeplerden kaynaklı olarak sular altında kaldığı tahmin edilen Heracleion’un isminden Heredot ve Diodorus gibi antik tarihçiler bahsetmiştir.
65
Bulunmasının ardından 14 yıllık bir çalışmanın sonucunda denizden çıkarılan, bir kısmı korunmayı başarmış bir kısmı da oldukça hasar görmüş yapılar görkemli bir görünüme sahip. Uzun bir çabanın ve emeğin ürünü olan bu yapılar içerisinde dönemin yaşam şekli hakkında bilgi sahibi olunacak pek çok parça da yer alıyor.
Deniz altında 15 km gibi oldukça geniş bir alana sahip ve yüzyıllardır kayıp olan Heracleion’un günümüzde yeniden keşfedilmesi ise hem tarihçileri hem de bizi oldukça heyecanlandırıyor.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
ERKEK DÜNYASINA MEYDAN OKUYAN
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
KADINLAR
66
En “erkek” sayılan alanlarda, tarihe geçen başarılar elde ettiler. Güçleri, zekâları ve yetenekleriyle dönemlerinin toplumsal yargılarını kırdılar...
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
olan, milenyum çağında hala sağlanamamış bu eşitlik için mücadele eden ve daha sayısız, isimsiz nice kahraman…Angelina Jolie’den Malala Yusufzay’a haklarında sürekli yazılıp çizilen popüler kadın direnişçiler kadar, hayata veda eden Rosa Luxemburg, Clara Zetkin, Margareth Mead, Virginia Woolf, Simone de Beauvoir, Hannah Arendt, Ayn Rand, Benazir Butto, İndira Gandhi, Leydi Diana ve daha nicelerine selam ederiz. Kendilerine zamanında aynısı yapıldığı için, başta yetiştirdikleri çocuklarla hemcinslerini ezmeye devam eden kadınların, erkek egemen düzeni bu yolla sürdürmekten sorumlu olduklarını hatırlamalarını ve bundan vazgeçmelerini dileriz. Toplumsal olarak kadına ve erkeğe biçilen rol modellere karşı; kadın ile erkeği eşitten öte, “eşdeğer” gören ve fiziksel, biyolojik, psikolojik farklılıkları destekleyip belirginleştiren tüm tamamlayıcı unsurların özgürce ortaya çıktığı bir dünyada her canlı varlık kendini bir bütün olarak daha iyi tanımlar diye düşünüyoruz.
Hür r üm Sultan
M
ısır’ın tek kadın firavunu Hatşepsut’u, Çin’in tek kadın imparatoru Wu Zetian’ı, Memlük’ün tek melikesi Şecereddür’ü veya dillere destan Osmanlı’nın “padişahla nikahlanabilen ilk hasekisi” Hürrem’i, Mahpeyker Kösem Sultan’ı, Fransızların ilham kaynağı “ilk kadın peygamber” Jean d’Arc’ı hatta İngiltere’nin “demir leydisi” Margaret Thatcher’ı bu listeye pekala koyabilirdik…. Erkek dünyasına ne görüntüsüyle ne de düşüncesiyle “erkekleşmeden” ve hatta onlara yakıştırıldığı şekilde “acımasızlaşmadan” direnen, tabiri caiz ise “erkek gibi” olmayı meziyet saymamış, kadınlığından gurur duyarak, keyif alarak yaşamış, direnirken bir yandan da hiçbir cinsin tekelinde olmayan o çok özenip şiar edindiğimiz yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, insan öldürmemek vs. gibi gayet basit “insanlık değerleri”ne ihanet etmemiş karakterler seçmeye çabaladık. Cinsiyet ya da varlık ayrımı olmaksızın canlı eşitliğinden yana
Sokrates’in Hocası Miletli Aspasia (MÖ. 470-400)
67
Mantinealı Diotima’yla birlikte Sokrates’in iki kadın hocasından biri… Sokrates diyalog yöntemini Aspasia’dan öğrenmiş. Perikles, kısa bir süre önce “yabancılarla evlenme yasağı” getirdiğinden kendi koyduğu kanuna öncelikle kendi uymuş. Aspasia yirmi yaşlarında Atina’ya geldiğinde kendinden 30 yaş büyük Perikles’in yasal olmayan eşi olmuş. Aspasia’nin hayatı belli başlı iki kaynakta yer alır. İlki, antik çağın komedi yazarlarının anlatısı. Sarkastik ve yıkıcı eleştirileri en sonunda “fahişe” damgasını vurmaya gidecek kadar ölçüsüzleşmiş. Öte yandan, diğer bir kaynak olan Sokratikler, Aspasia’nın çok iyi bir felsefe hocası olduğunu yazmışlar. Aspasia hem konuşma sanatı hem de çok iyi derecede felsefe bilgisiyle, özgür ruhlu bir kadın olarak her
daim tutarlıymış. Perikles’in politikasında büyük etkisi olduğu ve onun bazı konuşmalarını yazdığı biliniyor. Bunlardan en ünlüsü, Pelopponnes Savaşları’nda ölenler için yaptığı konuşma. Aspasia, Atina’da zamanın etkili erkekleri ve eşlerinin devam ettiği bir salon açmış. Sanatçılar, devlet adamları, Xenephon, Anaxagoras, Archimed, Sophokles, Socrates gibi birçok filozof bu yerin müdavimleriymiş. İlk kez bir kadının başlattığı böyle bir girişim, komedi yazarlarının hasetini üzerine çekmiş. Perikles’e sadık, iyi bir eş ve yardımcı olmasından ötürü, cinsellik üzerinden sıvayamayacaklarını anlayan yazarlar, Aspasia’yı tanrı tanımaz olarak damgalayıp hakkında dava açmışlar. Mahkemede Aspasia’yı Perikles savunmuş ve Aspasia suçsuz bulunmuş.
Bilinen İlk Kadın Matematikçi ve Astronom İskenderiyeli Hypatia (370-415) Birçoğumuzun “Agora” filmiyle tanıdığı Hypatia, tarihin bilinen ilk kadın matematikçisi ve astronomu. Büyük İskender’in MÖ. 332’de kurduğu İskenderiye, Mısırlıların, Yunanlıların, Yahudilerin huzur içinde yaşadıkları çağının en önemli bilim merkezi. Babası Theon, İskenderiye Üniversitesi’nin
yöneticisi ve matematik hocası. Sorgulamayı, araştırmayı seven Hypatia, el sanatları, şiir, matematik, astronomi, geometri, felsefe alanlarında mükemmel yetiştirilmiş. Dini; bilim ve felsefe olan Hypatia aynı zamanda spor yapıyor, müzikle uğraşıyor ve o zamanlardan beri bir sanat kabul edilen hitabeti
en iyi şekilde uyguluyor. Socrates’e göre; sınıfı, evi, öğrencilerle, çağın bilgin ve düşünürleriyle dolup taşıyor, Avrupa, Asya ve Afrika’dan sırf derslerini dinleyebilmek için gelenler oluyordu. Bunlar arasında daha sonra İskenderiye valisi olacak Orestes de vardı. Herkesin ilgi odağı bu güzel kadın M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
kendisine aşık onlarca kişinin evlilik teklifini “Ben gerçekle evliyim” diyerek reddediyormuş. MS. 412’de İskenderiye Patrikhanesi’nin başına kendini beğenmiş, dini çıkarlarına göre çarpıtan, etkili konuşmalarıyla halkı istediği gibi galeyana getirebilen Kiril atandı. Asıl amacı siyasi gücü ele geçirmekti. O dönemde bu güç, Roma’nın atadığı, Hypatia’nın öğrencisi, aşığı ve en iyi dostu Orestes’in elindeydi. Orestes’le Kiril’in dostluğuna tek engelin inançsız bir pagan olan Hypatia olduğu ve yok edilmesi gerektiği söylentileriyle, Hypatia cadı ilan edildi. Savunmasız bir şekilde yakalandı, çeşitli işkencelere uğradı ve 45 yaşında öldürüldü. Ölümünden sonra skolastik düşünce egemenliğini 1500 yıl sürdürecek, karanlık çağa girilecekti. Hypatia’nın yazdığı birçok kitap, İskenderiye Kütüphanesi’nin yangın ve yağmasından kurtulamadı. Ancak biliyoruz ki; o ve babası Theon olmasaydı; Ptolomy, Euclid ve diğer Yunanlı matematikçilerin eserleri günümüze ulaşamayacaktı. Aydınlığın son ışığıydı ve hala idrak edemediğimiz bir gerçeği binlerce yıl önce dillendirmişti: “Bizi birleştirenler; ayıranlardan daha fazla, hepimiz kardeşiz…”
68
Sanatını Silaha Dönüştüren Ressam Artemisia Gentileschi (1593-1656) Kadın olduğu için sanat okullarına alınmayan Artemisia, eğitimini ressam babası Orazio’dan aldı. O dönem Avrupa’sında kadın ressamlar genelde natürmort çalışmalar yaparken, o mitolojik ve dinsel konuları işliyor, kadınları da çıplak resmediyordu. 19 yaşındaki Artemisia, perspektif hocası ressam Agostino Tassi’nin tecavüzüne uğradı. Babası Tassi’yi mahkemeye verse de bir sonuç alamadı. Artemisia, bu duruma sanatını silaha dönüştürerek tepki verdi ve yakından tanıdığımız Frida gibi acılarını resimleriyle anlatmayı seçti. Roma’da yayılan dedikodular yüzünden ressam Pietro Antonio Satiattesi ile evlenerek Floransa’ya taşındı. Medici ailesinin beğenisini kazandı ve soylulardan siparişler almaya başladı. Academia del Disegno’ya kabul edilen ilk kadın
üye oldu. Hatta o kadar ünlüydü ki, İspanya Kralı IV.Felipe dahi müşterileri arasındaydı. Dönemin ahlak anlayışına uymadığı için pekçok engel ve kısıtlamayla karşılaşıyor olsa da çizgisinden sapmadı. Artemisia, Caravaggio dahil döneminin meşhur erkek
ressamlarının kadınları kişiliksiz, anlamsız bakışlı, en ciddi konularda dahi cinselliği çağrıştıran birer et yığını gibi göstermelerinin aksine, her ifadesinden güç ve kararlılık yayılan kadınlar resmetmiş. Tecavüz edenleri öldüren tecavüz kurbanlarını, düşmanlarıyla uzlaşmaktansa onurunu kurtarmak için intihar eden kadınları bolca işlemiş. “Bir Resim Alegorisi Olarak Kendi Portresi” çalışmasında Artemisia, kendini çapraz aynalar kullanarak farklı bir açıdan resmetmiş. Diğer ressamların kendi portrelerinde takındıkları yapmacık tavrın aksine, çalışma anındaki taşkınlığını yansıtan dağınık saçları, yaptığı işe yoğunlaşmış gergin yüzüyle, kendini güzelliğiyle idealize etmemiş. Üstelik çağının tüm önyargılarına meydan okuyarak…
“Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi”nden Giyotine Olympe de Gouges (1748-1793) Tiranlığa karşı çıkmış, kadınlar ve köleler için eşit yurttaşlığı savunmuş, mahkemelerde halk jürilerinin kurulması, Fransız sömürgelerindeki kölelerin özgürleştirilmesi, iktidarlar tarafından gayrı meşru kabul edilen çocukların tanınması, evlat edinilmesi, gelir vergilerinin adaletsizliği, yok-
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
sulluk gibi konularda mücadele etmiş tam bir devrimci ve anarşist. Onun çağında bu düşünceler henüz çok yeni ve savunulması mümkün dahi olmayan şeyler. Kuşkusuz Olympe’nin fikirlerini oluşturan yaşadığı hayat. Çocukluğu hakkında bilgi olmasa da, kendinden yaşça büyük ve sevmediği
biriyle evlendirildiği biliniyor. Bugün hala devam eden kadının zorla evlendirilmesi, Olympe’nin de dini evliliğe karşı çıkmasına ve cinsel özgürlüğü savunmasına yol açmış. Politik yazılar, manifestolar, edebi incelemeler ve sosyal bilince sahip konular üzerine pek çok yazısı var. Fransız Devri-
ve yazıları yüzünden tutuklanır ve üç ay tutuklu kalır. Hukuksuzca avukat tutma hakkı verilmediğinden, kendi savunmasını, bildirgeleri üzerinden yaparak, kendisini yargılayanlara tarihi bir cevap verir. Verilen idam kararından kurtulmak için hamile olduğunu söyler fakat yapılan kontrollerle hamile olmadığı anlaşılarak 3 Kasım 1793’de “Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır” dediği, kadınlara eşit yurttaşlık istediği ve insan haklarını hiçe sayan her uygulamaya karşı koyduğu için tiranlarca giyotinle idam edilir.
Başına Buyruk Yazar Jane Austen (1775-1817) 200 senedir hiç sıkılmadan okunan dünyanın en ünlü yazarlarından biri… Tasvirleri ve kahramanlarının karakterleri romanlarının klasikler arasına girmesini sağladı. İnsanların zaaflarını esprili bir anlayış ve zarif bir mizahla işler. Başkahramanlarının hepsi kadındır ve romanlarının hepsi de mutlu bir evlilikle sona erer. O iflah olmaz bir romantik ya da bir kadın hakları savunucusu değildir. Onu bu derece ünlü kılan ince zeka gerektiren hiciv yeteneği, gözlem gücü ve romanlarının kurgusuna gösterdiği özen. Jane, bugün her biri en çok satan romanlar arasında yer alan ve ikisi ölümünden sonra yayımlanan altı eserini, kızkardeşi ve annesiyle yaşadığı evin oturma odasındaki küçücük bir sehpada yazmış. Başına buyruk bir yazar ama gerçek
hayatta oldukça uysal bir kadın olan Jane, romanlarındaki mutluluğu gerçek hayatta tercih etmediğinden midir, yoksa bulamayacağını bildiğinden mi; hiç evlenmemiş. Hayranları arasında veliaht prens IV. George olsa da, romanlarından hiçbir zaman fazla para kazanamamış. En popüler romanı “Gurur ve Önyargı” için sadece 110 sterlin almış. Papaz olan babası tarafından eğitilen Jane, o dönemdeki kadınlardan daha iyi bir eğitim aldığı için şanslıymış. Ebeveyni, çocukların hayal gücüne dayalı oyunlarını cesaretlendirir, evlerinin ahırlarını, ailelerin oyunlar sahneye koyabileceği küçük bir tiyatroya çevirirlermiş. Jane kendi hikayelerini yazmaya başladığında 12 yaşında. Fakat ilk romanının anonim yayınlanması 25 yıl sonrasına denk geliyor.
İlk Bilgisayar Programcısı Ada Lovelace (1815-1852) Augusta Ada Byron yaygın olarak bildiğimiz adıyla Ada Lovelace, şair Lord Byron’un kızı, İngiliz matematikçi ve yazardır. Charles Babbage’in yaptığı erken dönem genel amaçlı bilgisayar “Analitik Motoru” üzerindeki çalışmalarıyla bilinir. Motor hakkındaki notları, bir makine tarafından işlenmek üzere tasarlanmış ilk algoritmayı içerir. Bundan ötürü dünyanın ilk bilgisayar programcısıdır. Henüz 13 yaşındayken uçan bir makine tasarlayıp, bütün momentsel
hesaplarını yaptı. 1840’a gelindiğinde hepimizin matematikte sıklıkla rastladığı “De Morgan”dan matematik dersleri almaya başladı. Kadınların bilimsel tartışmalara katılmalarına izin verilmediği bir dönemde, kadın olduğunun belli olmaması için isminin baş harfleri kullanarak, bilimsel bir dergide bilgisayar üzerine akademik yayın yapan ilk kadın. 1835’te Lord Lovelace ile evlendi ve bu evlilikten üç çocuğu oldu. Hayatındaki en önemli gelişme mekanik M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
mi’ni heyecanla bekleyen Olympe, eşit hakların yalnızca erkeklere verildiğini görünce büyük hayal kırıklığı yaşamış. Yaşanan adaletsizlikler ve bunları önleyemeyişinden ötürü duyduğu rahatsızlıkla devrimi sert bir dille eleştirmiş. En önemli eseri, 1791’de yayınlanan “Erkek ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”ne tepki olarak kaleme aldığı “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”. Meclis bildirgesinin kopyası niteliğinde fakat Olympe insan kelimesi yerine kadın kelimesini kullanıyor. Bildirgesinde, hakların doğuştan olduğu ve inkar edilemeyeceğini savunur. Olympe fikirleri
69
bir bilgisayar tasarlayan İngiliz Charles Babbage’ın makinesi üzerine yazılmış bir Fransızca makaleyi tercüme ederek İngiliz mühendise göndermesiyle başladı. Oldukça etkilenen Babbage, Ada’dan makaleye kendi notlarını da eklemesini istedi. Lovelace, çevirdiği makalenin üç katı uzunluğuna erişen kendi orijinal notlarını Babbage’a gönderdi. Lovelace’a göre bu tür bir makine uygun şekilde programlanırsa karmaşık
müzik eserleri bestelemek, grafik üretmek ve karmaşık matematiksel problemleri çözmek vb. için kullanılabilirdi. Lovelace, Babbage’a gönderdiği mektuplarda söz konusu makinenin belli ve sonlu sayıda adımdan oluşan bir plan kullanarak ne şekilde Bernoulli sayılarını hesaplayabileceğini anlattı. Bu anlatım bilgisayar tarihinde somut bir makineye uygulanabilecek ilk “bilgisayar programı” olarak biliniyor. 1979’da,
ABD Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen meşhur programlama dillerinden birine onun onurununa “ADA” ismi verildi. Her sene tüm dünyada kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarındaki başarılarının kutlandığı güne “Ada Lovelace Günü” deniyor. Müzikle, atlarla ve hesap makineleriyle ilgilenen Lovelace, henüz 37 yaşındayken muhtemelen rahim kanserinden öldü.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Oniks Mermer Kullanan İlk Heykeltraş Camille Claudel (1864-1943) Camille’in heykele olan ilgisi çocukluk yıllarında taş ve çamurdan yaptığı oyunlarla başlamış. Annesi hiçbir zaman sanata olan ilgisini onaylamamış; babası ise daima maddi ve manevi destekçisi olmuş. Aile Pa-
70
ris’e geldiğinde o dönemin heykel açısından önemli okulu École des Beaux-Arts… Kadınlar bu okula kabul edilmiyor ama Camille heykeltraş olmakta ısrarlı. 1883’de ünlü “Düşünen Adam” heykelinin yaratıcısı Auguste Rodin’le tanışır. Camille’in yaşamında gerçek bir dönüm noktası. 1884’ten itibaren birlikte çalışmaya başladılar. Camille, Rodin’in yeni esin kaynağı, modeli, arkadaşı ve sevgilisi. Onunla yaşadığı tutkulu aşka rağmen Rodin, 20 yıldır ilişkisini sürdürdüğü Rose Beuret’ten de ayrılmıyor. Birlikte yaptıkları “Cehennemin Kapıları” yapıtında Camille, Rodin’in ününün gölgesinde kalır. Rodin’in Camille’ye ait pek çok eseri sahiplendiği ve hatta resmen arakladığı (!) biliniyor. Biraz aşktan biraz da mecburiyetten Rodin’le ilişkisini 1898’e kadar sürdürür. Rodin’in Camille’i en büyük rakibi olarak görmesi ve sanatını kıskanmaya başlamasıyla şiddetini artıran kaba davranışları çiftin birlikteliğinin de sonunu getirir. Camille, birlikte çalıştıkları yıllarda Rodin’den etkilense de, sonradan kendi tar-
Suikastçisini Affeden Anarşist Voltairine de Cleyre (1866-1912) Anarşist yazar Emma Goldman’ın deyimiyle; “ABD’nin yetiştirdiği en yetenekli ve keskin zekalı anarşist.” Babasının ailenin geçimini sağlayamamasıyla küçük yaşta zorunlu olarak katolik manastırına yerleştirilmiş. Bu deneyim onun üzerinde Hıristiyanlığın aksine ateizmin etkili olmasına yol açmış. Voltairine, manastırdan iki kez kaçmaya çalışmış. İlkinde yakalanıp geri gönderilse de ikincisi başarılı. Ailesinin, ABD’de köleciliğin kaldırılmasını savunması, kölelerin özgür ülkelere kaçmalarını sağlayan gruplarla bağlantıları, bitmeyen yoksulluk, ismini felsefeci Voltaire’den alan Cleyre’in M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
yetişkin yaşlarında radikal söylemlere sahip olmasında önemli rol oynuyor. Seküler özgür düşünce hareketine katılıp bu sayede entelektüel bir çevre edindi, dersler verdi ve bu hareketin gazetesine makaleler yazdı. Mükemmel bir konuşmacı ve yazar olarak tanınır. Tüm hayatı boyunca depresyon ve hastalıkla mücadele etti. En az iki kez intihar girişiminde bulundu ve 1902’de bir suikast girişiminden kurtuldu. Saldırgan, onun eski öğrencilerinden, akıl sağlığını yitirmiş biriydi. İşin ilginç tarafı; Cleyre’in kendisini yakarak öldürmeye çalışan suikastçisini affetmesiydi. Saldırı ona, konuş-
zını belirleyerek klasik heykelden ayrılmış ve Art Nouveau akımına yaklaşmış. “Olgunluk Çağı” isimli eseri, Rodin’den ayrılmasının acılarını yansıtır; bu yapıtla, oniks mermerini kullanan ilk heykeltıraş olur. Camille’in çağdaşı olan Fransız gazeteci, sanat eleştirmeni Octave Mirbeau, Camille’in deha düzeyinde yeteneğe sahip olduğunu söyler. Gerçekten Rodin tüm sanatçı kıskançlığına rağmen “Ona altını nerede bulacağını söyledim. Ama bulduğu altın kendi içindeydi” itirafında bulunur. 1905’ten sonra ruh sağlığı gittikçe bozulur. Bir kriz anında kendisine ait doksana yakın heykel, çizim ve eskizi yok ettiği söylenir. Giderek daha fazla paranoya işaretleri göstermeye başlar. 1913’te babasını kaybeden Camille’den bunu gizlerler ve aynı yıl bir hastaneye yatırırlar. Doktorlar Camille’in dışarıda olmasını ve heykel yapmasını önermelerine rağmen başta annesi olmak üzere ailesi bunu kabul etmez. Camille, 30 yıl yaşamak zorunda bırakıldığı hastanede öfke ve kırgınlık içinde ölür.
masını ve konuya yoğunlaşmasını olumsuz etkileyecek kronik kulak ağrısı ve boğaz enfeksiyonu bırakmış. 1895 tarihli “Seks Köleliği” adlı konferansında, Voltairine, güzellik idealini kadınların bedenlerine zarar verdiği ve çocuklarda doğal olmayan cinsiyet rolleri yarattığı için eleştirir. Medeni yasaların kendi karılarına tecavüz eden
erkeklere karşı hiçbir bağlayıcılığının olmamasına şiddetle karşı çıkar. Ordunun varlığına da karşıdır; “Her barışçıl insan, orduya desteğini çekmelidir ve savaş isteyen herkes bunun maliyetini ve riskini üstlenmelidir; insan öldürme mesleğini icra edenlere ne ücret ne de barınma sağlanmalıdır” sözü meşhurdur.
Nobel Ödülü alan ilk kadın… Avrupa’da doktora yapmış ilk kadın… Paris Sorbonne Üniversitesi’nde profesör olup da ders veren ilk kadın… Biri fizik diğeri kimya olmak üzere iki farklı alanda Nobel alabilmiş ilk bilim insanı… İki kız annesi… Polonya’da doğan Marie’yi fizikle ilgilenmeye yönelten kişi, fen öğretmeni ablası. Kararlı yapısıyla okulu en iyi dereceyle bitirdiğinde henüz 15 yaşında. 1891’de Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra doğa bilimleri ve matematik dalında yüksek lisans yapmaya karar vermiş. Aynı yıllarda fizikçi Pierre Curie’yle tanışmış ve evlenmişler. Henri Becquerel, uranyum kristallerinin, bağımsız biçimde ışın yaydıklarını rastlantısal biçimde keşfedince Curie’ler “Becquerel ışınları”nın gizemini çözmeye karar verdiler. İşe uranyum etkisinin yoğunluğunu ölçmekle başladılar. Marie buna “radyoaktivite” adını verdi. 1898’de, uranyumdan 400 kat daha radyoaktif bir kimyasal elementi bularak ilk başarılarına ulaştılar. Buna “polonyum” adını verdiler. Aynı yıl keşfettikleri polonyumdan da güçlü radyoaktif elemente “radyum”
adını uygun gördüler. Curie çifti, araştırma yollarını ayırmaya karar verdi. Pierre, radyoaktivite sürecinin ayrıntılarına odaklandı. Marie ise, çok daha tehlikeli olan radyumun ayrıştırılması işine… 1902’de, Fransız Bilim Akademisi, yazdığı tavsiye mektuplarında bilerek ve açıkça Marie Curie’nin adını koymadığı halde Nobel Komitesi titiz bir incelemeden sonra tereddütsüz 1903 Fizik Ödülü’nü Becquerel ve Curie çiftine verdi. 1906’da Pierre Curie atlı bir arabanın altında kalarak öldü. Marie, kendini daha da çok işine vererek acısını dindirmeye çalıştı. Polonyum ve radyum üzerine yaptığı çalışmalarla 1911’de Nobel Kimya Ödülü’nü alarak bir ilke daha imza attı. Kamuoyunda çalkalanan söylentilerle lekelenmeye çalışılan adı, bir başka fizikçi Paul Langevin’le aşk dedikodusuna karıştırıldı. Araştırmalarından diğer bilimlerin de faydalanmasına uğraşan Curie, tıp doktorlarıyla radyoterapi tedavisini geliştirerek milyonlarca insanın hayatını kurtarırken, radyumla temasın ne derece tehlikeli olabileceği 1930’larda keşfedildi. Marie Curie de radyum nedeniy-
le kan kanserine yakalanmıştı ve bir süre sonra hayata veda etti. Curie’nin ne derece radyasyona maruz kaldığının kanıtı not defterleri, bugün kurşun kaplı bölmelerde tutuluyor ve ancak radyoaktif koruma altında incelenebiliyor.
Dansın Tanrıçası Isadora Duncan (1877-1927) Isadora, balenin kalıplarını kırarak dansı, şatafatlı salonlardan halkın arasına indiren modern dansın öncülerinden devrimci, feminist ve komünist bir kadın. Çocukken dalgaların ritmini dinlediği bir an, dans etmeyi kafasına koyduğunu söyleyen Isadora; kendi başına dans etmeye başlamış ve eğitim için götürdükleri klasik bale okulunda parmak ucunda dans etmesi istenince “Bu, doğaya aykırı bir şey. Kimse parmak ucunda yürüyemez ki…” diyerek isyan etmiş. Tek öğretmenini doğanın kendisi kabul edip, antik çağın danslarını ve Yunan mitlerini canlandırmaya, kendi tarzını oluşturmaya başladığında henüz 16 yaşında. Eski Yunan giysileriyle sahneye çıkıyor, şeffaf kita ve tuniklerin içine korse giymeden ve çıplak ayakla dans ediyor. 1904’te kız kardeşiyle birlikte Berlin’de yatılı bir dans okulu kurdu. Burada çocukları ücretsiz olarak yetiştirme-
ye, ruh ve beden eğitimini aynı anda vermeye çalıştı. Aktör, yönetmen Edward Gordon Craig’a aşık oldu, ondan Deidre’yi dünyaya getirdi. Daha sonra üç yıl Paris Singer’le birlikte yaşadı, çocukları Patrick doğdu. 1913’te bir araba kazasında çocukları öldü. Bu felaketten sonra Isadora içmeye başladı, kilo aldı. Sonradan olan üçüncü bir çocuğu, doğumdan kısa süre sonra kollarında öldü. 1922’de 26 yaşındaki Rus şairi Sergey Yesenin’le evlendi. Gittiği her yerde uzun kırmızı ipek şalını takıyor, SSCB’yi övüyor, Amerikan yaşam biçimini eleştiriyor, “Bütün gerçek sanatçılar devrimcidir…” diyordu. Duncan’ın 50 yaşında hayata veda edişi de en az hayatı kadar akılda kalıcıdır. Nice’te Ettore Bugatti’nin üstü açık spor arabasında gezerken, pek nadir çıkardığı uzun kırmızı ipek şalı, arabanın tekerleğine dolanır ve boynu kırıldığı için anında hayatını kaybeder. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Bilim İçin Ölen Kadın Marie Curie (1867-1934)
71
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Türkiye’de İlk Siyasi Partiyi Kuran Nezihe Muhiddin (1898-1958)
72
“Kadınlar bu ülkede hakları için mücadele etmek zorunda kalmadılar” diyenlere gelsin… Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk partisi “Cumhuriyet Halk Fırkası” değil; 15 Haziran 1923’te kurulan “Kadınlar Halk Fırkası”. Kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı gerekçesiyle partinin kurulmasına izin verilmedi. Bu hakların elde edildiği 1934’te “görevini tamamladığı için” kendini feshetmesi istenen Türk Kadınlar Birliği’nin kurucusu. Erkekler, onbir yıl boyunca kadınlara haklarını vermemek için ellerinden geleni yapmışlar. Kadınlar ise siyasi haklara ilişkin taleplerini tüm engellere rağmen ısrarla dile getirmişler. Nezihe, Farsça, Arapça, Fransızca ve Almanca bilen son derece iyi eğitim görmüş, ailesinin de desteğiyle kendini yetiştirmiş, 20 roman, 300 kadar öykü, piyes, senaryo, operet kaleme almış bir yazar, aydın bir Osmanlı kadını… Çalış-
ma hayatı oldukça üretken bir öğretmen. Osmanlı feminizminin öncü kişiliklerinden ve Batı’nın da takip ettiği Şair Nigar, Fatma Aliye ve Halide Edib’in yer aldığı “büyük kadınlar kuşağının son üyesi”. Mutlak eşitlikçi değil farklılıktan yana tavır almış. “Erkekle kadının birbirine benzemesi değil benzememesi toplumsal dengeyi sağlamlaştıracaktır” der. Nezihe Muhiddin’e göre memleketin yükselmesi için en önemli koşul kadınların yükselmesidir. Hakkında, TKB’nin 500 lirasını kişisel amaçlarla harcadığı gerekçesiyle soruşturma açılması, birlik yöneticiliğinden istifa ettirilmesiyle sonuçlanır. 1927 ile 1929 arasında açılan ve hiçbirini kazanamadığı davalardan ancak afla kurtulabilir. 1930’da parti progra-
mında kadınlara oy hakkı tanıyan Serbest Cumhuriyet Fırkası’na katılır; o yıl kadınlar ilk defa belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahip olurlar. Ancak ne parti ne de adaylar başarılı olabilecekler. Muhiddin’in son siyasi hareketi. Yaşadığı süreç kendisini insan içine çıkamayacak duruma getirdiğinden köşesine çekilerek kendini roman yazmaya ve öğretmenliğe verir. 1931’de, Osmanlı kadın hareketini Cumhuriyet dönemine kadar anlatan, “Türk Kadını” adlı yapıtını yayınlar. Muhiddin, 1930’lardan sonra yaşamını küskün ve hayal kırıklığına uğramış geçirir. Yalnız bir halde La Paix hastanesinde ölür. Unutturulmaya çalışılan Nezihe Muhiddin’e “iade-i itibar”ın tam sırası.
Çin İmparatorluğu’nun tek kadın hükümdarı Wu zetian (624 - 705) Çin İmparatorluğu’nun tek kadın hükümdarı Wu Zetian, yarım yüzyıl boyunca kocasının, sonra oğullarının adına tahtın arkasındaki gerçek güçtü. Ömrünün sonunda, 690-705 arasında ise tek başına hüküm sürdü. Wu, kuşkusuz diğer güçlü imparatorlar gibi acımasız bir hükümdardı. Ancak saltanatı barış ve refah da getirmişti. İcraatları arasında kadınların iktidarına karşı duran Konfuçyusçuluğa karşı Budizmin yayılmasını sağlamak da vardı. Öldüğünde, hafızadan silinmesi için her şey yapılan Wu’nun mezar taşının üzerinde yazıt için ayrılmış bölüm, diğer imparatorların aksine boştur.
Esas mesele ‘erkeğe özgü’ eylemleriydi Jeanne d’Arc (1412 - 1431) Orta Çağ Avrupası’nda Tanrı’dan mesaj taşıdığını ileri süren sayısız kadın peygamber çıkmış, ancak hiçbiri 19 yaşında ölen Jeanne d’Arc’ın kalıcı gücüne ulaşamamıştır. Erkek engizisyon onun eylemlerine değil, erkek gibi giyinip kuşanmasına tahammül edemedi. 1429 yılnda topraklarının büyük bölümünü İngiltere’ye kaptıran Fransız Prensi Charles’ın sarayına gelip gerçek Fransa Kralı olduğunu söyM A RT - N İ S A N 2 0 1 7
lemiş, zırh giyerek İngiliz kuşatması altındaki Orleans kentini kurtarmış, Charles’ı büyük bir törenle Fransa tacını takmaya ikna etmiş, 1430’da Bourgogne Dükü’ne esir düşerek İngilizlere satılmış, ertesi yıl Paris Üniversitesi’ndeki din adamlarının gayretiyle çıkarıldığı mahkemede duyduğu seslerin Tanrı’dan değil şeytandan geldiğine karar verilmiş, yakılarak idam edilmiş ve bütün bunlar yalnızca iki buçuk yıl içinde olmuştu.
74
S
on zamanlarda diş hekimliği ile ilgili sıkça duyulan bir kavram. Aslında her zaman var olan diş hekimliğinde estetiğin farklı bir tanımı. StilLife yazarlarından Stil Danışmanı Nilüfer Bayrak ( LOOK’N ) stili tanımlarken diyor ki “..Stil, kendinizi dünyaya ifade etme biçiminizdir… Sizi “SİZ” yapan karakteriniz, hayat felsefeniz, özgüveniniz, inançlarınız, değerleriniz, zevkleriniz gibi yapı taşlarının bir araya gelip harmanlanmasından, dışarıdan bakan gözlere ne kaldığıdır… Siz konuşmadığınızda bile, o “SİZİ” anlatır…” işte hangi ortamda olursanız olun düzgün formu olan beyaz dişlerle güzel bir gülüş de tıpkı stiliniz gibi sizi anlatır ve kalıcı bir iz bırakır. Diş hekimliğinde estetik artık kaçınılmaz, sıkça talep edilen ve kolay ulaşılır bir hal almıştır. Kullanılan teknolojinin kimyasal yada protetik malzemelerin ve cerrahi tekniklerin gelişimi neredeyse mükemmel sonuçlar alınmasını sağlamaktadır. Formu düzgün ama rengi bozuk dişler kolayca ağartılabilmekte
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
(bleaching), hasarlı yada formu bozuk dişler protetik (porselen kron-lamina) yada ortodontik olarak düzeltilebilmekte, cerrahi işlemlerle diş etleri düzenlenebilmektedir. Esas olan sizin hekiminizle diyalog içinde olup ihtiyaçlarınızı tam belirlemeniz ortak karar almanızdır ondan sonra size güzel bir gülüş vermek hekiminizin ve teknisyenin işidir. Diş ağartma (bleaching) beyaz dişlere kavuşmak için en pratik yoldur. Dişlerinizde büyük hasarlar yoksa hele bir de formu konumu düzgünse birkaç seansta uygulanacak kimyasal bir işlemle var olandan en az iki ton açık renk dişlere sahip olabilirsiniz. “Kimyasal” kelimesi doğal olarak tedirginlik verse de uzun yıllardır uygulanan yan etkisi olmayan son derece güvenli bir tedavi seçeneğidir. Evde kendinizin(ev tipi ağartma) yada muayenehanede lazer vb ışık kaynağı ile (ofis tipi ağartma) hekiminizin yapabileceği kolay bir işlem de olsa esas olan sizin için en doğru seçeneğin uygulanması ve profesyonel ürünlerin kullanılmasıdır.
DİŞ HEKİMİ
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
GÜLÜŞ TASARIMI
Dişler sağlıklı ve düzgün yada hasarlı ve doğru konumda değil, bunları düzeltmenin yollarından bahsettik, ama bunları destekleyen en önemli şey elbette diş etleri. Sağlıklı ve yeteri kadar görünen diş eti gülüş tasarımının olmazsa olmazıdır. Aşırı görünen (gummy smile) diş eti de uygun vakalarda diş etine, çene kemiğine ve hatta iç dudağa cerrahi olarak müdahale edilerek ideal konuma getirilebilmektedir. Unutmayınız sizin hekiminize doğru iletişiminiz, hekimin teknisyeni ile doğru iletişimi size en doğru tedavi seçeneklerini sunacak sabırla ortak yapılacak çalışma ile gülüş tasarımınız tamamlanacaktır. Gülüşünüz de dişleriniz de eksik olmasın, sağlıkla kalın.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Ne yazık ki pek çok kişi sadece ağartma ile düzgün beyaz dişlere sahip olma şansına sahip değildir. İşte o zaman işin içine protetik ve ortodontik seçenekler girecektir. Dişlerin çenedeki darlık nedeniyle sadece konumu bozuksa o zaman ortodonti imdada yetişiyor ve yapılacak tedavi ile dişler uygun konumlarına alınıp sorun ortadan kaldırılabiliyor.
Ne yazık ki pek çok kişi sadece ağartma ile düzgün beyaz dişlere sahip olma şansına sahip değildir. İşte o zaman işin içine protetik ve ortodontik seçenekler girecektir. Dişlerin çenedeki darlık nedeniyle sadece konumu bozuksa o zaman ortodonti imdada yetişiyor ve yapılacak tedavi ile dişler uygun konumlarına alınıp sorun ortadan kaldırılabiliyor. Artık ortodontik tedavilerde vakasına bağlı olmak üzere yaştan bağımsız kolayca uygulanabilmekte ve çok güzel sonuçlar alınabilmektedir. Uzun soluklu ortodontik tedavi şansı olmayan yada dişlerindeki hasarlarında düzeltilmesi gereken hastalarımız için de protetik çözümler kolaylıkla ve kısa sürede uygulanabilmekte. Hasta hekim ve teknisyen iletişimi ile sizin için uygun tedavi planlandıktan sonra bambaşka dişler ve gülüşe sahip olmak mümkün olabiliyor. Bunun için porselen kronlar, lamina porselenler kullanılmaktadır. Porselen kronlar dişleriniz hekiminiz tarafından tıraşlanıp ölçüs alındıktan sonra teknisyenimiz tarafından yapılıp dişlerinizin üzerine yine hekiminiz tarafından yapıştırılmaktadır. Genellikle porselen kronların iç yapısında metal kullanılmakla birlikte kimi vakalarda son derece estetik full porselende yapılmaktadır ve elbette hangisinin kullanılacağı hekiminiz tarafından size önerilecektir. Son yıllarda adını sıkça duyduğunuzdan şüphe etmediğim zirkon-zirkonyum, porselen kronun alt yapısında kullanılan diş renginde bir metaldir. Sadece metal prova sırasında gördüğünüz standart porselen alt yapısı gri metalken, zirkon doğal diş rengine uygun renk seçenekleri içerir. Ama sonuçta her iki metalin üzerine de porselen yığılır ve siz her iki metali de göremezsiniz. Porselen lamina son derece ince porselen bir yapraktır. Dişlerde laminaya özel kesim tekniği uygulandıktan bu porselen yaprak yine kendisine özel yapıştırıcılarla dişe yapıştırılmakta ve uygun vakalarda son derece yüksek estetik sağlamaktadır.
75
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
SOSYAL SORUMLULUK
76
SEVGİ ANAHTARDIR, HER KAPIYI AÇAR...
D
oğarsın anne bakar ve zamanla terk eder.Baba zaten çoktan gitmiştir.Tek başına mücadele verirsin ıssız ve soğuk sokaklarda .Yemek beklersin kocaman yüreklerden.Hasta olursun bakan olmaz. Bir kap suya bir kap yemeğe hasret kalırsın. Sizin tabirinizle ben bir sokak köpeğiyim ben bir sokak kedisiyim.Annesizim babasızım terk edilmişim.Bir sıcak yuvam olsun karnım doysun.En önemliside sevgin benimle olsun.Ben bir sokakta yaşayan canım yağmurda ıslanırım karda sıcağı ararım.Ama senin sevgin ısıtır yüreğimi.Açlık değilde merhamet ve şefkat doyurur tüm bedenimi.Bana kızmayın bana vurmayın.Beni sevin ilgi gösterin.Siz varsanız bende varım çünkü ben Allahın size emanetİyİm.En iyi tedavi yöntemlerinden biridir sevgi.. Sevmek ,hatta sevmenin yanında sevilmek güzel bir duygu.Bu duygular paylaşıldıkca hayata daha çok anlam katar
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
ve daha değerlidir.Her canlının kelime olarak küçük, anlam olarak büyük olan sevgiye ihtiyacı vardır.Hatta birçok kapının anahtarı bu kelimedir.Eşimle beraber birgün akrabalarıma ziyarete gittim.Tam sohbetin en tatlı yanında telaşlı bir şekilde komşunun oğlu Mustafa isimli çocuk yanımıza geldi.Benim ve eşim Güldenin Veteriner Hekim olduğunu bildikleri için ineklerinin durumunun iyi olmadığını fark edince bizim ineğe bakmamızı rica etti..Abi nolur yardımcı olun o benim sarı guzum diye ağlayınca kıyamadık Mustafaya. Güzel inekcik ahıra girdiğimizde hasta gibi durmuyordu.İlk muayne aşamasında birşey demedi.Evin sahibi ninem içeri girdi.Ben bu ineği sevmiyorum.Satalım başkasına verelim dedi.Teyzemin eşi amcam deme öyle ya onun daha yavruları olacak dedi.Buna içerleyen inek kendini yerden yere atmaya başladı. Yemliğe tırmandı.O kadar çok üzüldüm
HASAN KILINÇ / VETERİNER
ni bozmadan yaşamamız gerektiğini sadece dünyanın bize ait olmadığını unutmamak bencilce davranmamak gerekir.Herşey sevgi ve saygıyla başlayıp.Dengeli bir şekilde devam ederse işte o zaman daha yaşanası bir dünya bırakırız geleceğimize.. Herşey yemek, içmek, lüks giyinip gezmek değildir.Ne zaman bir hayvanın başını okşayıp,mahallende dertli olan komşunla dertlenip ,küçücük bir çocuğun yüzünde tebessüm ettirip mutlu olmasını sağladığın
gün zenginsindir değerli dostlarım.Önce kendini sev değer ver sonra dışarıdaki canlarıda unutma emin olun ki onların size çok ihtiyaçları var.Birlik olmaya beraber hareket etmeye çok ihtiyacımız var.Bu hangi canlı türü olması önemli değil.Doğada biz insanlar gibi tüm canlılarında bir görevi var .Yapacağımız yanlış bir hareket doğanın dengesini bozup tüm canlıları zor duruma düşürebilir.Ondan dolayıdır ki atacağımız adımlarda bir kere daha düşünüp refah düzeyi yüksek bir hayat için bilinçli hareket etmeliyiz. 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu bilmeliyiz .Bu hepimizin sorumluluğudur. Fakat vicdani duygularıda unutmamak gerekir.Son dönemlerde çıkan insana şiddet, hayvana şiddet gibi vahşet dolu şeyleri gördükce daha çok birlik olup toplumu daha da bilinçlendirmemiz gerektiğini ve yanlış yapan insanları da kanunlar dahilinde arındırmak için elimizden geleni yapmamız gerekir.Biz bir olunca daha güçlüyüz. Sevgi anahtardır ,her kapıyı açar.Önce kendini seversin. Sonra hayatında bulunan değerli bulduklarını.İşini seversin.Aşık olursun seversin. Hepside hem seni mutluluğa götürür hemde başarı ve huzura.Hepsinin de anahtarı sevgiden geçer.Hayatına anlam veren basit gibi görününen ama yaşaması zor olan kelime de budur’’SEVGİ’’. . M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
ki bu duruma.Hemen telkin için yaklaştım o güzel sarı kıza.Konuştum onunla benim sarı kızım sen sakin ol ben seni çok sevdim. İleride yavruların olucak süt vericeksin. Senin sayende çocuklar süt içicek dedim. Kafasından okşadım.Biranda sakinleşti. Bana doğru boynunu çevirdi.O sırada eşim Gülden sarı kızın muaynesini yaptı.Hayvan deyip geçmemek lazım.O canlar her şeyi hisseder hatta anlar.Sarı kızın yaptığı gibi yas tutup kendini yerden yere vurur.Hatta süt verimini bile düşürür. Agresifleşir, kabullenemez yerini ve sahibini.Tıpkı kliniğimize gelen yaralı şahin ,doku nakli yaptığımız köpeğimiz,bağırsak kanseri anne Şanslı,dostum Leydi gibi. Tedavi sonrası iyileştirip doğaya salarkenki heyecanı yaşayan şahinin kanadını çırpması,beyaz isimli kedimin işten sonra akşam eve döndüğümde beni fark edip mutluluktan üstüme atlaması yada sokaktaki köpeklere selam verip ilgi gösterdiğimde yalayarak verdiği tepki. Sen bir adım attıktan sonra onlarında geri dönüşü verdikleri tepki ,karşılık sevgiyle oluyor. Üstelik hayatın akışında stres sıkıntı çektiğimiz dönemlerde bir canla ilgilenmek yeri geldiğinde sohbet etmek oyunlar oynamak o yaşanan sorunlardan dertlerden uzaklaştırıyor insanı. Her canlının bir yaşam alanı vardır.Bu alanlara müdahale etmeden dünyanın dengesi-
77
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Türkiye’nin En Ünlü 10 Damlataş Mağarası
78
T
ürkiye bulunduğu coğrafi konum ve toprak yapısı ile birçok doğal oluşumlu mağaraya sahiptir. Sahip olduğu bu mağara tiplerinden biri de karstik oluşumlu damlataş mağaralarıdır. Toroslarda, Orta Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da, Trakya ve kuzeybatı Anadolu’da arazi yapısının da etkisiyle binlerce mağara oluşumlarına rastlanmaktadır. Bu mağaralardan bir kısmı günümüzde gezilebilirken bir kısmı da halen kapalıdır. Türkiye’de gezilebilen, görülmeye değer, hatta dünya literatürüne geçmiş en güzel mağaralardan on tanesini sizler için bu yazımızda derledik.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
T
ürkiye bulunduğu coğrafi konum ve toprak yapısı ile birçok doğal oluşumlu mağaraya sahiptir. Sahip olduğu bu mağara tiplerinden biri de karstik oluşumlu damlataş mağaralarıdır. Toroslarda, Orta Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da, Trakya ve kuzeybatı Anadolu'da arazi yapısının da etkisiyle binlerce mağara oluşumlarına rastlanmaktadır. Bu mağaralardan bir kısmı günümüzde gezilebilirken bir kısmı da halen kapalıdır. Türkiye'de gezilebilen, görülmeye değer, hatta dünya literatürüne geçmiş en güzel mağaralardan on tanesini sizler için bu yazımızda derledik.
kireçtaşı mağara, iki kattan ve üç girişten oluşmaktadır. Üst bölümde bulunan bu kuru mağaralardan biri Kız Mağarası diğeri ise Kuru Mağara'dır. Bu mağaralar gelişimini tamamlamıştır. Bu mağaraların 50-60 m aşağısında ise Sulu Mağara yer almaktadır. Kuru Mağara'nın 200 metresi, Sulu Mağara'nın da 250 metresi gezilebilmektedir. Kız Mağarası ise 15 Kasım - 15 Mayıs tarihleri arasında ev sahipliği yaptığı yarasaların üreme mevsimi olması nedeniyle ziyarete kapatılmaktadır. MüzeKart geçemeyen mağaraya nakit para ile girebilirsiniz.
Akdeniz'in incisi Mersin'inin Silifke ilçesi sınırları içerisinde yer alan karstik oluşum bu mağara oldukça ünlüdür. Cennet - Cehennem çöküğünün yaklaşık 300 metre ilerisinde yer alan bu mağaraya demirden yapılma bir merdivenle inilmektedir. Mağara içindeki tüm galeriler birbirleri ile bağlantılıdır. Galeriler çok ilginç şekilli, parlak, dev sarkıt ve dikitlerle süslüdür. Hatta sarkıtların uçlarından halen sular damlamaktadır. Akan bu damlalarından dolayı mağara zemini oldukça kaygandır. Bu sebeple dikkatli olmanızı öneririz. İyi bir ışıklandırma sistemi olan mağaranın içindeki nemli havanın astım hastalarına iyi geldiğine inanıldığı ve içinde dilek tutulduğundan dolayı buraya Astım - Dilek Mağarası adı verilmiştir. Mağara MüzeKart ile gezilebilmektedir.
4 - OYLAT MAĞARASI / BURSA Yeşil Bursa'nın İnegöl ilçesi sınırı içinde bulunan mağarada iri bloklar halinde dev sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Bağlantılı iki kattan oluşan mağaranın girişinden büyük salona kadar dar galerilerden geçilmektedir. Geçilen bu bölümde damlataş havuzları, dev kazanları dikkat çekmektedir. Mağaranın kalan kısmında büyük çöküntü salonu vardır. %90 nem oranına sahip mağaranın astım ve bronşit hastalarına iyi geldiği bilinmektedir. MüzeKart 'ın geçersiz olduğu bu mağaraya nakit para ile giriş vardır.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
1 - ASTIM MAĞARASI / MERSİN
79
2 - BALLICA MAĞARASI / TOKAT Yaklaşık 3,5 milyon yıl önce oluşmaya başlayan Ballıca Mağarası ya da İndere Mağarası, Tokat'ın Pazar ilçesine bağlı Ballıca'da yer almaktadır. Dünyanın en büyük mağaraları arasında gösterilmekte olup 1995'ten bu yana ziyaret edilmektedir. Tıpkı Astım Mağarası gibi buranın da astım ve nefes darlığı çeken hastalara iyi geldiği bilinmektedir. Sarkıt ve dikitlerden oluşan bu doğa harikası mağaranın değişik yerlerinde bulunan cüce yarasalar da görülmeye değer canlılar arasında gösterilmektedir. Birbirine bağlı beş kat ve sekiz galeriden oluşan Ballıca Mağarası'nın yıl içindeki ortalama sıcaklığı 18 derecedir. Bu mağarada MüzeKart geçmemektedir. Sadece nakit para ile içeriye giriş vardır.
5 - CÜCELER MAĞARASI / ANTALYA Antalya'nın turistlik ilçesi Alanya'ya bağlı Demirtaş sınırları içinde yer alan mağara, doğal oluşumundan çok hikayesi ile dikkat çekmektedir. Rivayete göre; Osmanlı döneminde burada yaşayanlar, sahip oldukları küçükbaş hayvan başına toplanan vergiyi vermemek için yetkililer köye geldiğinde keçilerini ve koyunlarını bu mağaraya saklarlarmış. Mağaranın girişi seyir
3 - DUPNİSA MAĞARASI / KIRKLARELİ Kırklareli'nin Demirköy ilçesinin Sarpdere Köyü sınırları içerisindeki bu M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
terasından izlenebilen muhteşem vadi manzarası ile başlamaktadır. 2012 yılında ziyarete açılan ve 6 galeriden oluşan mağaradaki toplam yürüyüş mesafesi 155 metre kadardır. Gezilebilen her noktasında doğanın gücünü hissedeceğiniz sarkıt ve dikitler vardır. Nakit para ile giriş vardır. MüzeKart geçersizdir.
6 - AYNALIGÖL MAĞARASI / MERSİN
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Aynalıgöl Mağarası diğer adıyla Gilindire, bölgede yaşayan bir çoban tarafından tesadüfen bulunmuştur. Mersin'in Aydıncık ilçesinin Sancak Burnu ile Kurtini Deresi arasında yer alan mağarada bir de göl vardır. Yapılan analize göre göl sularının ilk 10 metresi tatlı su olup 10 metreden aşağısı tuzlu sudan oluşmaktadır. Gölde profesyonel dalgıçlar özel ekipmanlarla dalış yapabilmektedir. Mağaradaki, bu harika gölün bir diğer özelliği de sarkıt ve dikitlerin gölün içerisinde de devam etmesidir. Girişi denize bakan mağaraya denizden ve karadan giriş mümkündür. Nakit para ile mağara gezilebilmektedir. MüzeKart geçersizdir.
80
9 - YALAN DÜNYA MAĞARASI / ANTALYA Antalya'nın Gazipaşa ilçesi Beyrebucak Köyü'nün ev sahipliği yaptığı mağaranın efsaneleşmiş bir de aşk hikayesi bulunmaktadır. Mağara girişi biraz dardır. Ancak aşağıya doğru inildikçe büyük bir koridor ziyaretçileri karşılar. Muhteşem bir oluşuma sahip sarkıtlar, dikitler ve sütunlar ise mağaranın girişinden itibaren başlamaktadır. Mağaranın en ilginç yapısı ise milyonlarca yıl boyunca su damlacıklarından oluşan 10 metre çapındaki sütundur.
7 - KARAİN MAĞARASI / ANTALYA Yurdumuzun en büyük doğal oluşum mağaralarından biri olan Karain, Antalya'da yer almaktadır. Mağarada yapılan kazılarda, bölgenin günümüzden 500.000 yıl kadar önce yerleşim merkezi olarak kullanıldığı saptanmış ve Türkiye'nin içinde insan yaşamış en büyük mağarası olarak da kayıtlara geçmiştir. Mağara kazısından çıkarılan buluntular mağaranın hemen yakınındaki Karain Müzesi'nde ve Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir.
10 - DAMLATAŞ MAĞARASI / ANTALYA Ülkemizdeki en ünlü ve en çok bilinenidir, Antalya'nın Alanya ilçesindeki Damlataş Mağarası. Deniz kıyısında bulunan mağara, Türkiye'de turizme açılan ilk mağara olma özelliğini de taşımaktadır. Mağara içerisinde dış havadan 8-10 kat daha fazla karbondioksit ve yüksek oranda nem vardır. Bunun da astım hastalığına iyi geldiği tespit edilmiştir. Tespitin ardından sadece turistlik amaçla değil tedavi amacıyla da yıl boyunca yüz binlerce kişi mağaraya gelerek vakit geçirmektedir.
8 - KARACA MAĞARASI / GÜMÜŞHANE Karaca Mağarası, Gümüşhane'nin Torul ilçesine bağlı Cebeli Köyü sınırları içerisinde, denizden 1550 metre yükseklikteki doğal oluşumlu bir mağaradır. Mağarada; damlataşı şekilleri, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri ve traverten basamakları gibi birçok doğa harikası bir arada yer almaktadır. Mağara içindeki havanın astım ve birçok solunum hastalığına iyi geldiği de söylenmektedir. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
81
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
DÜNYANIN NE KADAR GİZEMLİ BİR YER OLDUĞUNU KANITLAYAN
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
20 ENTERESAN OLAY
84
1
Bir kadın bedenine ait bu kalıntılar, ölümünden 2000 yıl sonra bulunduğunda; bilim insanlarının günümüzde hala kopyalamayı başaramadıkları gizemli bir sıvıyla kaplanmış haldeydi.
3
Son 70 yılda, yaklaşık 90 farklı firmaya ait yolcu uçağı kayboldu.
5
2
Meteoroloji uzmanları, Avustralya’da Eylül’den Mart’a kadar her öğleden sonra gökyüzünde beliren fırtına bulutunun gizemini çözmeye çalışıyor.
4
Şili’deki terkedilmiş bir kasabada, 15-20 cm uzunluğunda bir iskelet bulundu. İskeletin boyutu, sert dişleri ve farklı kafatası yapısı, onun bir “uzaylı”ya ait olabileceğini düşündürse de, yetkililer onun bir insana ait olduğu açıklamasını yaptı. İskeletin kökeni ve nasıl mutasyona uğradığı ile ilgili sorular ise cevapsız kaldı.
6
1973 yılında, ıstakoz kıskaçlarına benzeyen elleri olan uzaylılar tarafından kaçırıldıklarını iddia eden iki adam, polise başvurdu. Charles Hickson ve Calvin Parker, iddialarına göre balık tutarken kaçırılmıştı. Farklı odalara alınan ikili endişeli bir halde aynı hikayeyi anlattı; hatta Hickson yalan makinesi testinden geçmeyi de başardı. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
1876 yılında Kentucky’deki Bath County’de yaşanan olayda, gökyüzünden “et” yağdığı bildirildi.
8
İlk kez 1960’lı yıllarda görülen “The Black Knight Satellite” (Kara Şövalye Uydusu)’nun nereden geldiği ve amacı bilinmiyor.
Beyin travması geçiren bir adam, bir müzik dehası olarak uyandı. Bu duruma Sonradan Kazanılmış Savant Sendromu adı veriliyor.
9
10
2003 yılında yaşanan olayda, Angola’daki bir havaalanından bir Boeing 727 uçağı çalındı. Garip olan durum ise hırsız olduğu düşünülen kişilerin uçak kullanmayı bildiklerine dair hiçbir kanıt bulunmamasıydı.
Koko, işaret dili bilmesiyle ünlü bir goril. Koko, bir seferinde kendisini yönetilen “Goriller ölünce nereye gider?” sorusuna “Rahat deliğe, güle güle!” cevabını vermiş.
11
16. “Pandora” adı verilen dünyanın en büyük virüsü, Avustralya sahillerinde bulundu; genetiği ise tam olarak tanımlanamıyor.
13
15. yüzyılın başlarına ait olan ve “Voynich Elyazması” olarak anılan 240 sayfalık bu kitap, bilinmeyen ve hala çözülemeyen bir dilde yazılmış.
15
“The Great Attractor” (Büyük Çekici) olarak anılan gravite anomalisi, o kadar yoğun bir kütleye sahip ki, içinde bizim galaksimizin de bulunduğu pek çok galaksiyi kendine doğru çekiyor.
17
“Traub” adı verilen bu motosiklet, 1968 yılında Chicago’daki bir tuğla duvarın arkasında bulundu. Günümüzde hala çalışan motosikletin şu anki sahibi olan Dale Walksler’ın yaptığı bir araştırma, aracın 1916’da üretildiğini ortaya koyuyor. Aracın motoru zamanının ötesinde bir teknolojinin ürünü ve motosikletin bazı mekanizmaları o zamana dek başka hiçbir Amerikan motosikletinde kullanılmamış.
18
12
Minnesota’daki “The Devil’s Kettle” (Şeytanın Kazanı) bir nehrin sularının yarısını yutan dev bir delik; ancak kimse bu suyun nereye gittiğini bilmiyor.
14
Kanada’daki Oak Adası’nda, dibinde korsanlara ait hazineler olduğu iddia edilen, henüz kimsenin içine inmediği dev bir çukur bulunuyor.
16
1967 yılında, Avustralya’da dönemin başbakanı ortadan kayboldu. Ülkenin tarihindeki en büyük arama operasyonu başarısızlıkla sonuçlandı; başbaşkana dair ne bir iz, ne de kişisel bir eşya bulunabildi.
1518 yılında, Strasbourg, Alsas’ta bir “dans salgını” baş gösterdi. Kendilerini dans etmekten bir türlü alıkoyamayan insanlardan bazıları kalp krizi ve felç geçirirken; çoğu yorgunluktan hayatını kaybetti. Yaklaşık bir ay boyunca yüzlerce kişinin sokaklarda hararetli bir şekilde dans etmesine neyin sebep olduğu ise hala bilinmiyor.
19
Dünyayı iki boyutlu olarak algılamasına sebep olan “stereo-körlük” isimli rahatsızlıktan muzdarip olan bir adam, durumunu 67 yaşında “Hugo” filmini üç boyutlu olarak izlemek için sinemaya gittiğinde fark etti.
20
1975 yılında bölgedeki kedi ve köpeklerin tuhaf ve endişeli davranışları nedeniyle boşaltılan şehirde, saatler sonra 7.3 şiddetinde bir deprem meydana geldi. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
7
85
Still Art Dr. Mimar Halit Coza
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
BAHÇE MOBİLYASI ÖNERİLERİ
86
H
avaların ısınması baharın yaklaşmasıyla birlikte açık alanlarda ve bahçelerde geçirilen süre de artıyor. Keyifli zaman geçirebilmek için bahçe mobilyalarınızın olabildiğince konforlu olması gerekir. Bahçe mobilyalarınızı uzun süre kullanmak için alırken, bazı özelliklere dikkat etmelisiniz.
için üretilmiş olması gerekiyor. Aksi takdirde kısa sürede paslanan, rengini ve formunu kaybeden bahçe mobilyaları hem harcanan paranın hem de bahçeyi dekore etmek için geçen zamanın çöpe gitmesi anlamına geliyor.
Günümüzde oldukça rağbet gören bahçe mobilyası ürünlerinin seçiminde birçok farklı faktöre dikkat edilmesi gerekiyor. Tik ağacı, sentetik rattan, plastik ya da alüminyum gibi farklı malzemelerle üretilen birçok ürünün farklı işlevleri ve kendine has tercih edilme sebepleri bulunuyor. Kaliteli ve fonksiyonel bahçe mobilyaları seçiminin püf noktalarını sıralamakta fayda var. Öncelikle bahçe mobilyası seçerken dayanıklı ve uzun ömürlü bir ürün seçildiğinden emin olunması gerekiyor. Bahçe mobilyalarının kısa sürede deformasyona uğramaması, uzun yıllar boyunca formunu ve fonksiyonelliğini kaybetmeden kullanılabilmesi için seçilen ürünlerin dayanıklı ve kaliteli hammaddelerden üretilmiş olması şart. Mobilyayı oluşturan bütün materyallerin dış mekân
Zorlu hava koşullarına karşı yüksek direnç gösterebilen ve bakımı oldukça kolay olan sentetik rattan malzemeden üretilen bir bahçe mobilyası tercih edilirken, malzemenin iyi kalitede olduğundan ve doğru işlendiğinden emin olunmalı. Örgü detayları oluşturulurken uç bitimlerinin iyi gizlenmiş olması ve örgülerin gergin ve düzgün bir yapıda bitirilmiş olması önem taşıyor. Dört mevsim kullanılabilen, yüksek esnekliğe sahip ve gerilmeye karşı dayanıklı sentetik rattan mobilyalar, su ve yumuşak bir fırça ile silinmek suretiyle rahatlıkla temizlenebilir özelliğiyle de tercih sebebi. Doğadaki en sert ağaçlardan biri olan ve içeriğinde doğal olarak bulunan yağıyla birlikte en zorlu hava şartlarında bile yıpranmayan tik ağacı, öncelikli tercih edilen ürünler arasında yer alıyor. Çoğunlukla Endonezya’da üretilen tik ağacından imal edilmiş bahçe
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
gri süngerdir. Gri sünger sert olduğu için çökme yapmaz, daha uzun sürede deforme olur. Sünger kalınlığını 5-8cm arasında seçmelisiniz. Sünger kadar süngeri saran kumaş da önemlidir. Kumaşın alev almazlık, leke tutmazlık, solmazlık ve su geçirmezlik gibi özellikleri bulunmalıdır. Plastik balkon ve bahçe mobilyalarının, artık sıkıldığımız ucuz görünümlü klasik beyaz renkli olanlarının yanında çok değişik ve güzel renk ve desenlerde olan modelleri de bulunmaktadır. Doğal bahçe mobilyası malzemeleri daha şık ve güzel görünmekle birlikte bakımının oldukça zor
Her türlü hava koşuluna karşı dayanıklı olan ve okside olmadığı için uzun yıllar rahatlıkla kullanılabilen alüminyum bahçe mobilyası, hafif olması ve bakımının kolay olması sebebiyle sıklıkla tercih ediliyor. Dış mekanlara uyum gösteren ve leke tutmayan yapısıyla da tercih sebebi olan alüminyum malzeme, sabunlu bir bezle silinip durulanmasının yeterli oluşu ile kolay bir bakım imkânı da sunuyor. Bahçe mobilyasının konforlu olması sağlık açısından da çok önemli. Seçilen mobilyanın bel, sırt ve kas ağrılarına neden olmayacak nitelikte olması gerekiyor. Ayrıca bahçe mobilyalarında kullanılan minderlerin çok sert olmaması, mobilya ile uyum sağlamış olması ve terletmeyen özel kumaşlarla tasarlanmış olması da dikkat edilmesi önemli bir konu. Balkon mobilyalarında kullanılacak en iyi sünger
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
mobilyaları seçiminde bu ürünlerin devlet lisanslı ormanlardan kesildiğinden ve sadece A kalite ağaçların kullanıldığından emin olunması gerekli. Doğada nadir bulunan ve değerli bir ağaç olan tik ağacından yapılan bir bahçe mobilyası ürünü seçerken, aynı zamanda üründe kullanılan ağacın yaşı ve mobilyanın yapım şekli de dikkat edilmesi gereken diğer hususlardan biri. Uygun fırınlama yöntemleriyle kurutulan ve doğru makinalarla işlenen tik ağacı, en kaliteli bahçe mobilyalarına hayat verirken çok uzun yıllar yıpranma olmadan kullanılabiliyor. Tik ağacının dışında ireko, bambu, maun ve meşe de ahşap bahçe mobilyalarında dış mekân ürünlerinde kullanılmaktadır.
87
olması plastik mobilya kullanımını arttırmaktadır. Bahçeniz için plastik mobilya düşünüyorsanız, plastiğin yapımında kullanılan kimyasal maddenin kalitesini göz önünde bulundurun. Kalitesiz plastikler zamanla güneşte beyaz rengini kaybederek, sarılaşır. Ayaklarının kırılması da kalitesiz plastik mobilyalarda sık rastlanan sorunlar arasında yer alır. Bahçe veya açık balkonlar toz toprak alabilen yerlerdir. Bu yüzden mobilyanın kolay temizlenebilmesi çok önemlidir. Ahşap mobilyalarda daha pürüzsüz yüzeyler, plastik malzemelerde damarsız ve parlak yüzeyler tercih edilmez ise damarların ve pürüzlerin arasına dolacak tozlar daha yepyeni almış olduğunuz mobilyalarınızı eski ve kirli bir görüntü sergileyebilir.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
88
TEK FARKLARI BİZLERDEN DAHA SEVGİ DOLU OLMALARI:
DOWN KAFELER Dünyanın en özel insanlarının mekanları: Down Kafeler. Onlar bizler gibi 46’lık değil özel seçilmiş 47’liklerdir ve bu yüzden down sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır. Down sendromlu çocuklar öyle sevgi doludurlar ki onlarla tanıştığınız zaman karşılıksız sevginin ne demek olduğunu gerçek anlamıyla o anda anlarsınız. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
G
ünümüzde onların toplumda yer edinebilmesi ve farkındalık uyandırmak adına yerel belediyelerin, ailelerin ve vakıfların desteğiyle Türkiye’nin dört bir yanında hızla kurulmaya başlayan Down Kafeler dikkat çekmeye başladı. Bu iş için çocuklara önce kısa bir eğitim veriliyor. Bu eğitim sürecinden sonra çocuklar sevgi dolu bakan gözlerle misafirlerini karşılayarak kendi paralarını kazanıyorlar. Down kafeler, ailelerin de özverisi ile engelli çocuklarımızın hayata tutunmalarında önemli bir yer tutuyor. Onların harika dünyasına konuk olabileceğiniz adresleri aşağıda sizler için listeledik. Bu hafta siz de hayatınızda ve alışkanlıklarınızda bir değişiklik yapın ve bu özel insanları tanıyın.
Mersin Mezitli'de bulunan bu özel kafe, belediyesi ve ZİÇEV Mersin şubesinin (Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı) desteğiyle hayata geçen bir proje. Kafede, her gün dönüşümlü olarak 2 down sendromlu çocuk misafirleri yüzlerinde kocaman gülümsemeleri ile karşılıyor. Mezitli'de yer alan bu özel kafede dernekler ve sosyal sorumluluk etkinlikleri için toplantılar da düzenleniyor. Bu harika kafenin menüsünde Mersin'in en özel lezzetlerinden olan tereyağlı harika sıkma ve böreklerin oldukça revaçta olduğunu hemen hatırlatalım. Adres: Belediye Sosyal Tesisleri Denizhan 1 Sitesi Karşısı Mezitli / Mersin Telefon: (0324) 358 23 23
Niş Kafe / Bursa Bursa Niş Cafe misafirlerine karınlarını doyurmanın yanında ruhlarını doyurabilecekleri bir ortam sunuyor. Harika lezzetlere sahip sarmalar annenizinkinden bile daha güzel burada. Peki sadece sarmamı? Mantı da bir harika. Üzerine bir de çayın yanında yiyeceğiniz kurabiyeleri düşününce ruhunuzun nasıl da huzurla dolduğunu hissedeceksiniz. Adres: Fethiye Mah. (FSM Bulvarı) Nilüfer Hatun Cad. Feda Sk. No:6 Telefon: (0224) 241 2500
Down Kafe / Adana Etrafınızda; bulaşıcı bir gülümseme, kalbinizi fethedecek bir sevgi arıyorsanız ve Adana'da yaşıyorsanız size aradığınızı bulabileceğiniz en doğru adresi hemen verelim: Adana Down Kafe. Adana Kadın Eli Derneği'nin katkıları ile kurulan bu özel kafe 2013 yılında kapanma tehlikesi ile burun buruna geldi. Bu özel çocukların sosyal hayata katılımı ve kendilerine güvenlerini kazanmaları amacıyla açılan Adana Down Cafe'nin kapanmaması ve çevresine karşı farkındalık yaratabilmesi için sizleri buraya bekliyoruz. Adres: Gazipaşa Toros Cad. Bahar Sk. Köşem Apt. No:19 Seyhan Telefon: (0322) 458 78 95
Cafe Down Kızılay / Ankara Başkentin göbeğinde içi sevgi ve gülümseme ile ısınan sıcacık bir mekan: Cafe Down Kızılay. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, atıştırmalıklar, içecekler… Bir sürü çeşit var bu kafede ama en önemlisi çok büyük bir sevgi var. Adres: Atatürk Bulvarı Sosyal Hizmetler Binası No:76/A Kızılay / Çankaya / Ankara Telefon: (0312) 418 50 12
Mahallesi 1405 sokak Migros arkası Aksaray Merkez Telefon: (0382) 213 45 46
Ereğli Down Kafe / Konya KEDC yani Konya Ereğli Down Cafe ve Özel Gençler Sanat Evi. Burada Kazım Demirel Sevgi Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi ile birlikte çalışmalar sürdürülmektedir. Bu kafede haftalık yemek menüsünün yanında bol bol sevgi ve gülücük ikram ediliyor. Konya Ereğli'de bulunan bu kafe içerisinde; özel gençler sergi salonu ve ürün stantları da bulunuyor. Buraya geldiğinizde hava şartlarına göre dış mekanda onlarla birlikte keyifli vakit geçirebileceğiniz gibi iç mekanda da oturabilirsiniz. İster iç mekan olsun ister dış mekan burada yediğiniz ve içtiğinizin tadını ve keyfini hiçbir zaman unutmayacaksınız. Adres: Gwangjin Cad. Eski Sümer Polis Karakolu Binası Ereğli / Konya Telefon : (0332) 712 2122
Down Kafe / Denizli Denizli'de artık sabah kahvaltısı onlarla bir başka güzel, bir başka keyifli. Onların güzelliği ve gülümsemeleri bağımlılık yapacak. Sizleri en içten gülümsemeleriyle karşılayacak bu gençlerimizle tanışmak için soluğu burada almalısınız. Sevginin ellerinden siparişlerinizi alacağınız bu kafe hemen yanı başınızda. Adres: Yunus Emre mahallesi Hüseyin Yılmaz caddesi No:24 (Kınıklı Karakolu karşısı) Pamukkale / Denizli Telefon: 0531 101 34 66
+1 Down Kafe / Kayseri Kayseri bugün biraz stresli geçiyorsa, trafik, iş yoğunluğu yorduysa ve karşınızda gülümseyen kocaman kalpli insanlar görmek istiyorsanız sizin ilacınız +1 Down Kafe'de. Sadece hafta içi değil hafta sonları ve cuma akşamları da onların eğlenceli ve sevgi dolu dünyasına misafir olabilirsiniz. Çarşamba, cuma, cumartesi canlı müzik olduğunu hemen hatırlatalım. Adres: Köşk Mahallesi 1617. Sokak Aydın Apartmanı Altı Melikgazi / Kayseri Telefon: 0543 839 7128
Gökkuşağı Kafe / Eskişehir Rengarenk bir gökkuşağının sevgi ile birleştiği yer Eskişehir Gökkuşağı Kafe. Biraz huzur, bir parça mutluluk ve sonsuz şükran. Bir çay ve yanında tadına doyamayacağınız sevgi. Adı gibi çalışanları da eşsiz bir renge ve tatlılığa sahip. Adres: Hoşnudiye
Mah. Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Cad. No:25 Eskişehir Telefon : (0222) 231 33 63
Bornova +1 Down Kafe / İzmir
Bu sevgi dolu +1 Down Kafe birçok kurumun işbirliği ile ortaya çıktı. Tarihi Kemeraltı Lions Kulübü masa, sandalye ve iş önlüğü gibi bağışlarla destek olurken, Bornova Belediyesi öncülüğünde kurulan Bornova Kadın Kooperatifi de stant açarak destek verdi. Benim de bir katkım olsun diyenlerin yardımı ve çabaları ile ortaya çıkan bu kafeyi hala ziyaret etmediyseniz daha ne bekliyorsunuz?
Down Kafe / Elazığ Elazığ'da engellerin sevgiyle aşıldığı Down Cafe; 21 Mart 2016!da açıldı. Elazığ Belediyesi'nin özellikle 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü'nde bu projeyi hayata geçirmesi onlar için oldukça anlamlı. Birbirlerinden sevgiyi asla esirgemeyenlerle tanışmak için sizleri de bu kafeye bekliyoruz. Adres: Vali Fahri Bey Caddesi Gürsel sokak Elazığ Kültür Park içi Telefon: 0533 391 33 93
Down Kafe Kültür Evi / Osmaniye Osmaniye Down Sendromlular İzcilik ve Spor Kulübü Derneği (DOSİS) ile T.C. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı'nın ortak projesi olarak karşımıza çıkan Osmaniye Down Kafe 7'den 77'ye Osmaniyelilerin kalplerine sevgiyle dokunmaya başladı. Adres: Esenevler mahallesi İstasyon caddesi Şehit Yusuf Şanlı sokak No:11\D Osmaniye Telefon: (0328) 410 00 02
İTÜ Down Kafe / İstanbul
Engelsiz İTÜ projesiyle hayata geçen proje üniversitenin Maslak'taki ana yerleşkesinde. Bu özel kafe, Türkiye'nin ilk üniversite down kafesi olma özelliği taşıyor. Üniversitelilerin çok sevdiği kafenin favorisi ise 'Gülen Yüz Keki'. Adres: İTÜ Maslak Kampüsü
Down Cafe / İstanbul Bütün İstanbulluların bilmesi gereken en özel mekan. Kapıdan girdiğiniz anda sizi +1 mutluluk kromozomunu ile karşılayan sıcacık insanların yeri. Sloganları 'Sadece' Farklıyız olan bu kafe çalışanları sabah dokuzda harika bir kahvaltı ile güne başlamanızı sağlıyor. Adres: Gülbağ mah. Cemal Sururi sok. No:6 Şişli / İstanbul Telefon: (0212) 216 66 64
Down Cafe / Aksaray Kapıdan içeri girer girmez harika bir atmosferle karşılaşıyorsunuz. Gözlerinizin içine bakan sevgi dolu gençleri gördüğünüz anda da bir heyecan basıyor ister istemez ama sakın ürkmeyin ve onların sevgisine, sıcaklığına karşılık verin. Birbirinden lezzetli yiyeceklerle sizlere hizmet veren bu gençlerin yanından hiç ayrılmak istemeyeceksiniz. Adres: Ereğli kapı M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Mezitli Down Cafe / Mersin
89
Kitapçı Kedisi
İlayda GÖKÇEVİRAN
NUTUK K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
B
u sayımızda Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sesine kulak vermek istedik. Her Türk vatandaşının muhakkak okuması ve anlaması gereken Nutuk’tan bazı alıntıları sizler için derledik. Biliyorsunuz ki dergimizin bu bölümünde kitapları sizlere anlatır ve onları değerlendirirdik. Fakat Nutuk anlatılmamalı ve herkes okumalı. Değerlendirmek ise Nutuk’taki değerli bilgileri anlamak ve üstümüze düşen görevleri gerçekleştirmek olur.
Gerek Mustafa Kemal’in sözlerini, gerekse bazı önemli kişilerin bu kitapta geçen önemli cümlelerini bir araya getirdik. “Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!” “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.”
90
“Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve yurdun gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.” “Hükûmet biçimlerinin sayılmasına gerek yoktur. Egemenlik sınırsız ve koşulsuz ulusundur; Kime sorarsanız sorunuz, bu, cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır ama, bu ad, kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!” “Kişisel hırslar peşinde bu kadar tutsak olan liderler, ulusal bir parti kurmayı, ulusu temsil etmeyi ileri süremezler. Gelecek ümidiyle coşan gençler, taze ve temiz canlarını bir amaç uğruna verdiler; ülkeyi kurtarmak için! Ülkeyi kişilerden ve hırslardan başka bir şeyi düşünmeyen politikacılar elinde oyuncak yapmak için değil.”
Dileriz ki Nutuk her daim yolunuzu aydınlatan ışığınız olur. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
YAŞAM
2017 K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
RESMİ TATİL GÜNLERİ VE
92
SEYAHAT ÖNERİLERİ
E
vet, şaka gibi geliyor ancak 1 yıl daha bitti. Koskoca bir 365 günü geride bırakmaya hazırlandığımız şu günlerde, şöyle geriye dönüp baktığımızda bu yılın bize neler kattığını daha net bir şekilde görebiliriz. İnşallah 2016’da bol bol yeni keşiflerde bulunmuşsunuzdur ve bizim de bunda katkımız büyüktür. Eğer öyleyse ne mutlu bize. Ülkece oldukça zor bir yıl geçirdiğimiz aşikar. Umuyoruz ki yaşadığımız bu zorlu günler geride kalmıştır ve 2017
1 Ocak Pazar
hepimiz için çok daha güzel bir yıl olur. Şimdi gelelim sizler için hazırladığımız 2017 rota tavsiyelerine. Her yıl olduğu gibi bu yıl da takvimi açtık, resmi tatil günlerini işaretledik ve seyahat rotalarımızı belirledik. Bu yıl ne yazık ki, geçen yılın acısını çıkarırcasına tatil açısından bir hayli kurak geçeceğe benziyor. :( Olsun, moralimizi bozmuyoruz ve kalem-kağıdınız hazırsa, sizleri bu başucu notu niteliğindeki seyahat önerileriyle baş başa bırakıyoruz.
Kayak Tatili
D
oğrudan bir kayak merkezi önermektense, bulunduğunuz şehre en yakın olan kayak merkezini tercih edebilirsiniz. Kayak tatili, sadece minnacık bir hafta sonundan ibaret olan yılbaşı tatili için oldukça ideal olacaktır. İş yerinizden cuma gününün öğleden sonrası için izin alabilirseniz, akşam saatlerinde
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
seçtiğiniz kayak merkezinde olabilirsiniz. Cumartesi gündüz kayak yapar, otelinizdeki yılbaşı eğlencesi için hazırlanır, ertesi gün lezzetli bir sucuk ekmek patlatıp, yeni yıla hazır bir şekilde evinize dönersiniz. Bizim kayak için önerimiz ise klasik bir kış ve yılbaşı rotası olan Uludağ Kayak Merkezi olacak elbette.
23 Nisan Pazar
İğneada
1 Mayıs Pazartesi
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
Kırklareli’nin mucizevi doğal güzelliklerinden biri olan İğneada, Yıldız Dağları’nın orman dokusunu, masmavi göllerini ve kökleri suların içerisinde kalmış ağaçları ile olağanüstü bir görsellik sunuyor. Evet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ne yazık ki zaten bir tatil günü olan pazar gününe denk geliyor. Ancak çocuk bayramı olmasını fırsat bilerek, çocuklarınızla hem keyifli vakitler geçirmek hem de onlara doğa bilinci aşılamak adına ideal bir rota olacaktır İğneada. Seyahatinizi planlamak adına Hafta Sonu Tatil Önerisi: İğneada içeriğimizi mutlaka inceleyin.
Amasya
93
2017’nin ilk resmi tatili hayırlı uğurlu olsun. Yılın 5. ayına kadar sadece hafta sonlarıyla idare etmiş olmanın verdiği yetkiye dayanarak, sizlere bu 3 günlük tatil için Amasya’yı öneriyoruz. Amasya, Anadolu’nun en güzel kentlerinden biri bize göre. Tarih boyunca çok sayıda sanatkar, bilim
19 Mayıs Cuma
adamı, şair ve şehzade yetiştirmiş. Doğanın çarpıcı renkleri de cabası. Olur da 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nda Amasya’ya gitme fırsatı yakalarsanız, tarih kokan sokaklarda gezmeyi, Yalıboyu Evleri’ni görmeyi ve Borabay Gölü kıyısında bisiklet turu yapmayı ihmal etmeyin.
Salda Gölü
Anlaşılıyor ki 2017’nin Mayıs ayı beyaz yakalılara adeta bir hediye niteliğinde olacak. Buna bir de bahar ayının o enerji dolu atmosferini ekleyecek olursak, biraz doğayla vakit geçirmenin süper bir fikir olacağı kanaatindeyiz. O halde bunun için en ideal rota da Salda Gölü olacaktır. Henüz yeni yeni keşfedilmeye başlayan Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova ilçesinde yer alan bir yeryüzü cenneti. 3 günlük tatilinizi Salda Gölü’nün kıyısında kamp yaparak geçirebilirsiniz. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
4 GÜN
94
Ramazan Bayramı
Vizesiz Avrupa
B
iliyorsunuz, kabus gibi bir gündü 2016’nın 15 Temmuz’u. Sonrasında da bu gün, 15 Temmuz Demokrasi Bayramı olarak resmi tatil ilan edildi. Peki ilk resmi tatilin cumartesi gününe denk gelmesine kaç puan? :|Yapacak bir şey yok. Yakınlarda bir yerlerde hafta sonu için uygun olabilecek bir deniz tatili rotası bulacağız artık. Böyle deyince bizim aklımıza nedense hep Assos geliyor. Ah Assos! Kadırga Koyu’nun muhteşem denizi, Assos Antik Kenti’nin tarihi dokusu ve benzersiz manzarası, Behramkale’nin taş sokakları, Assos Antik Liman’da rakı-balık keyfi…
ve Kurban 6 GÜN Zafer Bayramı
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
15 Temmuz Pazar
Bodrum/Datça
Yani sevinelim mi üzülelim mi biz de bilemiyoruz. 2016 yılı bayram tatilleri açısından o kadar harikaydı ki, Ramazan Bayramı’nın 4 güne inmiş olması ciğerimizi azıcık yakmadı değil. Neyse, 4 gün 4 gündür. Bayram arifesi 24 Haziran Cumartesi gününe denk geliyor. Yani 25 Haziran Pazar-26 Haziran Pazartesi-27 Haziran Salı günleri bayram. Hafta başından 2 gün karlıyız en azından. Bu da bize vizesiz Avrupa seyahati için yeterli zamanı veriyor zaten. Haziran ayı olmasından dolayı, bizler Karadağ’ı öneriyor ve hatta Karadağ’da Görülmesi Gereken 7 Muhteşem Yer içeriğimizi detaylıca incelemenizi tavsiye ediyoruz.
Assos
2017’de bayram tatilleri kısa diye bir hayli hayıflanıyorduk ki, Zafer Bayramı ve Kurban Bayramı el ele verip bize güzel bir sürpriz hazırlamışlar bu yıl. 30 Ağustos Zafer Bayramı, çarşamba gününe denk geliyor, bu cepte. 31 Ağustos Perşembe günü ise Kurban Bayramı arifesi, yani yarım gün. 1 Eylül Cuma günü bayramın 1. günü. Bayram 4 gün sürdüğüne göre salı iş başı yapıyoruz. Ancak arife gününü tam gün ilan edebilirler düşüncesi ile ilk 3 günü Bodrum’da geçirip, sonra feribotla Datça Yarımadası’na geçip eylülde Güney Ege’nin, güneşin, denizin, doğanın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
29 Ekim Pazar
96
Eskişehir
Bu da mı gol değil! Moral bozmuyor ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın hangi güne denk geldiğini önemsemeden soluğu Eskişehir’de alıyoruz. Çünkü henüz açılan Eskişehir Kurtuluş Müzesi’ni ziyaret etmek için bundan daha güzel bir gün olamaz. Sonrasında da Cumhuriyet Tarihi Müzesi’ni de ziyaret ederek, bugünü layığı ile yaşamış oluyoruz. Hem Eskişehir’in geri kalan güzelliklerini keşfetmiş hem de bayramların en güzeli olan Cumhuriyet Bayramı’nın da hakkını vermiş olmanın gururunu yaşamış olacağız.
1.BONUS
Yıllık İzin
Yunan Adaları
Yıllık izinlerimizi elbette ki unutmuyoruz ve yine en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Rodos, Girit, Santorini, Mykonos, Patmos… 1 haftanızı Yunan Adaları’nda değerlendirme fikri kulağa pek bir hoş gelmiyor mu? İsterseniz 7 gününüzün hepsini bir tur firmasının cruise gemisinde Yunan Adaları’nda geçirerek değerlendirebilir, isterseniz de 3-4 gününüzü Yunan Adaları’na ayırıp, kalan zamanınızı Çeşme’de değerlendirebilirsiniz. Biz ikinci seçeneği tercih ederiz ancak son karar size ait.
2.BONUS
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Yıllık İzin
Trabzon-Rize-Artvin
Bayram tatillerinizi ve ilk yıllık izninizi yazın değerlendireceğinizi varsayarak, 2. yıllık izninizi şöyle kasım ayında değerlendirmeniz naçizane tavsiyemiz olacak. Bu da size harika bir Karadeniz turu için mükemmel bir zaman dilimi oluşturuyor. O halde 3 büyükler için hazırlıklarınıza şimdiden başlayın. Evet, yeşil ve mavinin eşsiz bir şekilde bütünleştiği Trabzon, Rize ve Artvin’den bahsediyoruz. Hayatınızın en unutulmaz deneyimini yaşamak için bu Karadeniz rotasını mutlaka yapılacaklar listenize ekleyin.
HAYMA’DA
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
YILMAZ MORGÜL
98
RÜZGARI
Denizlileri ünlü sanatçılar ile buluşturmaya devam eden Hayma Restaurant’ın bu haftaki konuğu ünlü sanatçı Yılmaz Morgül oldu. Ünlü sanatçı seslendirdiği birbirinden güzel eserler ile Denizlileri coşturdu.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Diğer yandan gecede üzerinden Yılmaz Morgül yazılı bornozda hayranları tarafından ünlü sanatçıya hediye edildi. Geceye katılan davetliler ise hareketli parçalar ile eğlenirken, slow parçalar ile de duygusal anlar yaşadı.
YILMAZ MORGÜLLÜ EVLİLİK YILDÖNÜMÜ Denizlinin önde gelen Masaj salonlarından Lara From işletmecisi Kamuran Balveren ve eşi Eylem Balveren evliliklerinin 14. yıldönümünü Hayma Restaurantta kutladı. 2003 yılında evlenen Balveren çifti geçen yılda Evliliklerinin 13. yıldönümünü Yılmaz Morgül ‘ün sahne aldığı Hayma Restaurantta kutlamıştı. Hayma Restauranta Sahne alanYılmaz Morgül, sahnenin en önünde oturan Kamuran ve Eylem Balveren çifti hatırlayarak “ 14. Evlilik yıldönümünü kutlayan Yılmaz Morgül, “ Ben sizin geçen yılda 13. Evlilik yıldönümünü kutlamıştım. Gelin biz bunu geleneksel hale getirelim” diye espri yaptı.
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
B
irbirinden ünlü sanatçıları Denizliler ile buluşturmaya devam eden Hayma Restaurant’ın bu haftaki konuğu ünlü sanatçı Yılmaz Morgül oldu. Denizlili hayranlarıyla Hayma Restaurant’ta buluşan Morgül, birbirinden güzel eserleri hayranları için seslendirdi. Denizlilerin yoğun alkışlarıyla sahneye çıkan ünlü sanatçı Yılmaz Morgül, Denizli gibi güzel bir memlekette hayranlarıyla buluşmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Bu gece birbirinden güzel eserlerimizi sizlerle paylaşacağım ve hep birlikte eğleneceğiz. Bu akşam beni sizlerle buluşturan Hayma Restaurant’ın yöneticilerine de çok teşekkür ediyorum” dedi.
99
SİNEMA
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
İlayda GÖKÇEVİRAN
100
A
ta Demirer Türkiye'de geniş bir hayran kitlesi olan, eğlendirmeyi bilen bir komedyen. Eyyvah Eyvah serisi ile de oyunculuk alanında gönüllere girmeyi başaran isimlerden biri. En başından bu yana sempatikliği ile beğeni toplayan ünlü komedyenin sinematografisine eklediği yeni yapım ise yine eğlenceli bir yöresel komedi olarak ortaya çıkan "Olanlar Oldu"! Son olarak 2015'te Niyazi Gül Dört Nala ile karşımıza çıkan Demirer'in bu sefer çok daha başarılı bir işe imza attığını söylemek de yanlış olmaz! Olanlar Oldu filminin yönetmen koltuğuna 1966 Çanakkale doğumlu ” Döngel Karhanesi(2005), Eyvah Eyvah serisi(2010-2011-2014), Berlin Kaplanı(2012), Deliha(2014) ve Niyazi Gül Dörtnala(2015) filmleri ile tanıdığımız Hakan Algül oturmuş. Filmin senaryosu ise Ata Demirer’e ait. Yukarıda ki kısa film biyografisinden de anlaşıldığı üzere Hakan, Ata Demirer’in kadrolu yönetmeni durumunda. Bu, Ata ve yönetmen açısından avantajlı bir durum. Birbirlerini çok iyi tanıdıkları için harika paslaşıyorlar. Filmde oğlunun mürüvvetini görmek isteyen dertli ve pimpirikli bir anne ile hayatını dengelemeye çalışan bir oğulun
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
tılıp onun çevresindeki olaylar anlatılıyor. Ata, bu durumu iyi tespit etmiş olacak ki filminde, bir ailenin bütün üyeleri ve çevresindekileri olaylara dâhil ederek iyi bir komedinin ortaya çıkmasına imkân tanımış. Filmin geneline yayılan günlük hayatımızda ki popüler olan kişi ve olaylara yapılan göndermelerde ( Survivor, Acun Ilıcalı, kalkışma v.b.) tadındaydı. Demirer filmlerinin olmazsa olmazı olan renkli müzikler elbette ki bu filmde de bir hayli ön planda. Türkay'a şan dersi verilerek söyletilen şarkılar, Demirer'in kendi sesinden dinlediğimiz ezgiler bu filmin de renkli soundtrackinin mihenk taşları olmuş. Ses efektlerinin doğal kullanıldığı filmin asıl başarılı yanı ise akışı. Biraz daha kısa olsaydı daha mı iyi olurdu diye sordursa da, filmde duyguların yoğun akışı eğlenceyi ve romantizmi dorukta götürüyor. Ata Demirer'in samimi komedilerinin hayranlarındansanız çok sevebileceğiniz bu filmde bol bol şive, kahkaha, aşk ve mis kokulu yaz ayları var!
M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
renkli hayatını izliyoruz. Seferihisar/Sığacık’ta tekne kaptanlığı yapan Zafer(Ata Demirer), annesi Döndü hanım(Ata Demirer) ve ablası, eniştesi ile birlikte yaşamaktadır. Döndü hanım ise, kızı ve damadının yardımı ile pansiyon işletmeciliği yapmaktadır. Zafer yörenin güzel kızı ve aynı zamanda anne Döndü Hanım'ın baş düşmanı İbrahim Kaptan'ın kızı Mehtap'la yeni ayrılmıştır ve hayatı allak bullaktır. Yalnızlığının getirdiği bunaltının yanında külüstür teknesinin de ikide bir bozulmasıyla uğraşan Zafer'in hayatı çıktığı tekne turu ile kökünden değişecektir. Ancak Döndü Hanım'ın saman altından su yürüterek Zafer'i Mehtap'la barıştırma çabaları işleri iyiden iyice karıştırır... Daha filmin başında sizi avucunun içine alan Ata Demirer’in senaryosunda öne çıkan bir kahramanın olmayışı enteresan geldi bana. Filmde öne çıkan bir değil birçok karakter var. Anadolu insanının yaşadıkları ortamlar ve insan ilişkileri sinema için büyük bir malzeme ama çok az kullanılıyor. Genelde bir kahraman yara-
101
01-03 Mart çevre bağlantılarınızın size olumlu döneceği tarihler. Belki de geçtiğimiz ay karşılaştığınız, tanıştığınız ve beraber iş yapmayı düşündüğünüz kişilerle harekete geçeceksiniz. Aradığınız bağlantılar ve destekler karşınıza gelecek. 05 Mart’tan sonra iletişiminizde geri çekilmeler oluşabilir. Biraz yalnız kalmayı arzulayacağınız bir döneme giriş yapıyorsunuz. Bu dönemi bir hazırlık dönemi olarak görmeli ve fikirlerinizi iyi bir projeye dönüştürecek içsel ilhama kulak vermelisiniz. İletişiminizde biraz yavaşlamalar ve kısılmalar görülebilir. 14 Mart 25 Mart tarihinde de ilişkilerinizde sıkıntılara ve sorunlara açık olacaksınız. Kalıcı ve net olmayan ilişkilerinizde bozulmalar ve sorunlar su üstüne çıkabilir. İş hayatınızda 15-16 Mart’ta keyfinizi arttırabilirsiniz. Yeni fikirler ve projeler, kafanızdaki düşüncelerin size yeni anlamlarla geriye dönmesi söz konusu.
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
01 - 03 Mart tarihleri, iş hayatınızda çok güzel anlaşmalar ve iş birlikleri içine girebilirsiniz. Beklenmedik yerlerden göreceğiniz, özellikle parasal desteklerle birlikte önemli işbirlikleri, iş oluşumları, kendinizi çok mutlu ve huzurlu hissettirebilir. 16 Mart itibarıyla artık enerjinizi tam anlamı ile ortaklaşa para alanlarınıza kaydıracaksınız. Bu süreçte daha fazla ortak para havuzunuzun, yatırımlarınızın, birikimlerinizin üzerine düşebilir, bu alanda mücadelenizi ortaya koyabilirsiniz. Banka, vergi, kredi, faiz, pirim, nafaka, sigorta gibi konularda daha girişken, daha hızlı, daha düşünmeden ve sonunu getirmeden atacağınız adımlar karşısında dikkatli olmakta fayda olacak. 23-25 Mart civarı önemli parasal girişimlerden uzak durun ve para ile olan bağlantılarınıza çok ama çok dikkat edin.
01 ve 03 Mart’ta hem toplumsal konularda hem grupsal, hem de seyahate dayalı ilişkilerinizde güzel gelişmeler, istediğiniz türde kalıcı ve sağlam birlikteliklerin kurulması devrede olabilir.05 Mart itibarıyla artık tamamen iletişiminiz, kariyer ve iş konularına kaymaya başlayacak. İşinizle ilgili konularda konuşma ve görüşmelerinizi arttıracaksınız. 08 Mart tarihinde hem aile hayatınızda hem de işle ilgili konularda güzel gelişmeler altında olacaksınız. Mart’ın ikinci yarısından sonra tam anlamıyla iş ve kariyer hayatınızda güzel ilişkiler kuracağınız bir sürece ilerliyor olacaksınız. Yaptığınız işlerin karşılığını almak, önemli olacak.
102
05 Mart itibarıyla yurtdışı, yabancılarla yapılacak işler ve eğitim konularında, medya ile ilgili konularda yapacağınız konuşmalar ve anlaşmaların artacağı bir zaman dilimine giriyorsunuz. 11 Mart’ta özellikle yabancılarla olan konuşma ve görüşmelerinizde yardımsever ve fedakar tavırlarla hareket ediyor olacaksınız. 12 Mart itibarıyla dış seyahatler yapmak, yabancı ortaklı işlere girişmek, eğitimle ilgili konular açısından olumlu bir sürece adım atacaksınız. Duygusal anlamda birtakım stresler, kopmalar, iniş-çıkışlar, dalgalanmalar önem kazanabilir. İşinizde, kariyer hayatınızda, üstleriniz ve iş ilişkisi içinde bulunduğunuz kişilerle ilişkilerinizde de dikkatli olmanız gerekebilir.
01 Mart, sevdiğiniz insanla ilişkiniz doğrultusunda isabetli kararlar alabilirsiniz. 03 Mart’ta ya partnerinize gelecekya da size gelecek bir eğitim veya seyahat fırsatı sizi mutlu edebilir. 2 Mart’tan sonra para işlerinizde ilişkilerinizi devreye sokabilirsiniz. Borç almak istediğiniz konularda insanlar size yardım edecekler.16 Mart, özellikle iş hayatınızda parasal konularda iş gücünüzü doğru ve etkili bir şekilde kullanabilirsiniz. 25 Mart parasal konularda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bir yandan da yaşadığınız sıkıntıları üzerinizden atmak için çok daha farklı konularda parasal açılmalar yaşayabilirsiniz.
01 Mart aile hayatınızda almanız gereken sorumluluklarınızı kolaylıkla organize edebilirsiniz. Yine bu sorumlulukların sizi daha iyi ve etkili bir insan haline getirmesi, iş hayatınızda da birtakım kalıcı ilişkiler kurmanız için size gereken gücü sağlayabilir. Maddi konularda ve iş hayatınızda 06 Mart’ta olumlu etkiler altındasınız. 16 Mart’ta özel hayatınızda ve aile ilişkilerinizde sevdiklerinizin sorumluluklarını yeteri kadar yerine getirmediğini düşünebilirsiniz. Hayatın da sizi desteklemediği fikrine kapılacaksınız. Bu yüzden ilişkilerinize dikkat etmelisiniz. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
Sevdiğiniz insandan göreceğiniz desteklerle yakın çevrenize yardım etmeniz gereken konular, 01- 03 Mart civarı devrede olacak. Hayata esnek bakıyor olacaksınız ve farklı ilişkiler, sevdiğiniz insanla günlük rutinin dışına çıktığınız birtakım faaliyetler içinde bulunabilirsiniz. 20 Mart’tan sonra özel hayatınızın üzerine eğileceksiniz. Şartlar daha fazla karşı tarafın elinde olacak. Sevdiğiniz insanın hayatına göre kendi hayatınızda düzenlemeler yapabilirsiniz. Aynı şekilde 22 Mart’tan sonraysa sevdiğiniz insanla şimdiye kadar konuşmadığınız, çözüme ulaştırmak istediğiniz konuları masaya yatırmanın tam vakti.
05 Mart itibarıyla geleceğe yönelik planlarınızı devreye sokabilirsiniz. Ev hayatını yakın plana alacak, evle ilgili planlarınızı yapacak, aile hayatınızda önemli konuşmaların devreye girmesine yardımcı olacaksınız. 06 Mart’ta genelde sağlığınız ve ailenizin sağlığıyla ilgili konu ve olayların ön plana çıktığını görebilirsiniz. Aile büyüklerinizden bir insan, hayatınızdaki birtakım şeyleri onaylamıyor olabilir. Bu da sizin üzerinizde negatifliğe ya da karamsarlığa neden olabilir. 09 Mart’ta Tam Güneş Tutulması yaşayacaksınız. Bu Tutulmada ev ve aileyle ilgili konularda beklenmedik olaylar karşınıza gelebilir. Ev değiştirmek, aile içinde beklenmedik kararlar alabilirsiniz. 12 Mart itibarıyla daha fazla evinizde vakit geçirmek isteyeceksiniz. Ev ve aile hayatınızla ilgili konularda olumlu gelişmeler içinde olacaksınız. 20 Mart’ta aile büyüklerinizle olan konuşmalarınızda onları gözünüzde fazlasıyla büyütebilir, onlara gerçekçi yaklaşmayabilirsiniz. 23 Mart’taki Ay Tutulması sizin soysal çevre alanlarınızı ve özel hayatınızı etkiliyor. Bu Tutulmayla beraber sosyal çevrenizde ilginç, beklenmedik olaylar, hareketlenmeler oluşabilir. 31 Mart’ta ise beklenmedik bir şekilde sevdiğiniz insanla değişik konuşmalar içine girebilirsiniz. Şimdiye kadar hala bir insan karşınıza çıkmadıysa aşk hayatınızda hızlı, beklenmedik, sürpriz gelişmelere açık olmalısınız.
01 Mart’ta parasal konularda güçlü, sağlam, kalıcı ilişkiler içindesiniz. Başkalarının hayatıyla ilgili aldığınız sorumluluklar; elde ettikleriniz ve sahip olduklarınız kendinizi güçlü hissetmenize sebep olacak. Parasal yönden de daha ekonomik adımlar atabilirsiniz. 18 Mart’ta genelde sağlığınız ve ailenizin sağlığıyla ilgili konu ve olayların ön plana çıktığını görebilirsiniz. Aile büyüklerinizden bir insan, hayatınızdaki birtakım şeyleri onaylamıyor olabilir. Bu da sizin üzerinizde negatifliğe ya da karamsarlığa neden olabilir. 22 Mart itibarıyla daha fazla aşkı konuşacaksınız. Günlük aktivitelerinizde planlı hareket etmek önemli olacak. İşveren ya da yöneticiyseniz işe alım yapmak için uygun bir dönem. Yine çocuklarla ilgili konularda önemli kararlar alabilirsiniz.
Hemen 01 Mart’ta sosyal ortamlardan göreceğiniz destekle uzun ve kalıcı bir işe adım atabilirsiniz. İlişkilerinizden fayda sağlayacaksınız. 15 Mart itibarıyla parayı idare edebilme ve para kazanma becerinizin arttığını söyleyebiliriz. Yine maddi konularda, pratik çözümler üretebileceksiniz. Gelirlerinizi artırmanın yeni yollarını bulacaksınız. Yine bu süreçte elinize yüklü bir miktar para geçebilir. Aynı zamanda harcamalarınızı dengede tutmak durumunda kalabilirsiniz, başka insanların parasal sorumluluklarını üstlenebilirsiniz. Karşınıza güzel bir iş teklifi gelebilir. Bir sonraki Tutulmaya kadarki süreçte parayla ilgili konularda önemli, beklenmedik olaylara açık olacaksınız sevgili Kovalar.
01 Mart’ta iş hayatınızda önemli görüşmeler, konuşmalar ve anlaşmalar içine girebilirsiniz.03 Mart’ta parasal yönden şanslı etkileriniz var. Geri planda tuttuğunuz ilişkileriniz, parayla ilgili konularda tam zamanında devreye girebilir. 07-08 Mart’ta sosyal çevrenizdeki güçlü insanlarla geleceğinize dair yapacağınız konuşmalar, yönünüzü daha iyi belirlemenize neden olacak.Hayatınızda önemli değişimler karşınıza gelebilir, çok önemli kararlar almak durumunda kalabilirsiniz. Bu Tutulmada hem fiziki sağlığınızla ilgili hem de hayati kararlarınızla ilgili çok önemli konular karşınıza gelecek. Hayatınızın yapısı değişiyor. 16 Mart’ta , özel ilişkiler ve sosyal çevre anlamında destekleneceksiniz. Güçlü insanlardan göreceğiniz yardımlar, ortaklaşa işlerinizde güzel ve kalıcı adımlar atmanıza neden olabilir. M A RT - N İ S A N 2 0 1 7
K Ü LTÜ R , S A N AT v e YA Ş A M DER G İS İ
05 Mart itibarıyla kendinizi aşk hayatınızda göstermek isteyeceksiniz . Öğrenmeye şimdiye kadar fırsat bulamadığınız konular varsa bu konularda kendinizi geliştirmek arzusunda olacaksınız. 16 Mart’ta aşk hayatınızda birtakım sıkıntı ve sorunlar su üzerine çıkabilir . Hayatın sizi desteklemediği fikrine kapılacaksınız. Varsa çocuğunuzla olan ilişkilerinize ve onun hayatına da bu hafta sonu dikkat etmeye özen gösterin. 31 Mart’ta ise beklenmedik bir şekilde sevdiğiniz insanla değişik konuşmalar içine girebilirsiniz. Şimdiye kadar hala bir insan karşınıza çıkmadıysa aşk hayatınızda hızlı, beklenmedik, sürpriz gelişmelere açık olmalısınız.
103
ALA‚ATI