BMW Service
BMW’NİZE BAKMAK BİZİM İÇİN KEYİF.
Servisinizin de BMW’nize en az sizin kadar tutkulu yaklaşmasını istiyorsanız sizi Özgür Oto’ya bekliyoruz.
Özgür Oto Borusan Otomotiv BMW Yetkili Servisi Özgür Oto Borusan Otomotiv BMW Yetkili Servisi Menderes Bulvarı No: 41 Gümüşçay-Denizli Tel: (0258) 371 37 77
“0 Kilometre ve 2. El Araçlarda Memnuniyetiniz Garantimiz”
Denizli Oto Center Kumkısık 2Mh. Menderes Blv. N: 161 DENİZLİ 2016 2015 2 KÜLTÜR, SANAT veve YAŞAM DERGİSİ KÜLTÜR, SANAT YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN KASIM-ARALIK EYLÜL-EKİM
HER DURUMDA
HEKİMLERİMİZİN YANINDAYIZ Hekimlerimizi herhangi bir İŞİN mesleki faaliyeti nedeniyle oluşan hataları güvence SAĞLIK HER BAŞIDIR, İHMALE GELMEZ. altına alan “Zorunlu Hekim Sorumluluk Sigortası” Yıldız Sigorta farkıyla...
SİZDE YILDIZ SİGORTA İLE SAĞLIĞINIZI GÜVENCEYE ALIN.
Bu sigorta, hekimin tedavi ettiği hastasının; bedeni zarara uğraması, sağlığının daha da bozulması ve yaşamını yitirmesi sonucunda oluşabilecek maddi ve manevi tazminat taleplerini ve yargılama giderlerini karşılamak üzere güvence alır. Sağlık Sigortası, dilediğiniz doktor ya da sağlık kurumunu seçmealtına özgürlüğü sunar. Sigortalıların
herhangi bir kaza ya da hastalık sonucu ortaya çıkan ayakta ya da yatarak teşhis ve tedavilerine 7/24aitTAM BİRyurtiçinde HEKİM SORUMLULUK SİGORTASI İÇİN... masraflar, veya dünyanın neresinde olurlarsa olsun karşılanır.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
3
2016
EDİTÖRDEN…
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
Bize pozitif enerji lazım
D
eğerli STİLL LİFE okurları yazın bu içimizi ısıtan güzel günlerinde siz okurlarımıza en güzel haber, röportaj ve görselleri sunabilmek için hummalı bir çalışma temposu içindeydik.Her ne kadar toplumsal olaylar içimizi kan ağlatsada belki bir nebze sizleri bu içinizi karartan durumlardan uzaklaştırarak pozitif duygular enpoze edebiliriz. Sizlere en iyiyi sunabilmek adına tüm ekibimizle ne yapmak gerekiyorsa elimizden geldiğince yapmaya çalışıyoruz. Sizlerin beğenisi bizim başarımız olacağından, seçtiğimiz konular, röportajlar ve görseller tüm ekip tarafından titizlikle seçilip hazırlanıyor.Elimizden geldiğince toplumu bilinçlendirecek ve farkındalık yaratacak konuları tercih ediyoruz. Güne başlarken gördüğünüz her güleryüz, size pozitif enerji verir ve gününüzün iyi geçmesini sağlar. Bazen güleryüzle verdiğiniz selam size geri döndüğünde çok mutlu olursunuz. Nerede olursanız olun konuşmanızı gülümseme ile sürdürmeye çalışın. Sizin bu çabanız karşı tarafı etkileyecek ve saygın bir ortam oluşacaktır. Günümüzün insanı yaşam boyu stres altında. Bu durumdan çıkabilmek çok önemli. Ne iş yaparsanız yapın işinizde başarıya odaklanın. Başarı her türlü stresi yenecek tek ilaçtır.Çok çalışmak her zaman kötü şeyleri düşünmemize fırsat vermez. İşinizin dışında ilişkiler kurun. Zaman zaman eğlence dünyasına katılın. Değişik ortamlarda bulunmak düşüncelerinizi dağıtır. Zevk alacağınız farklı uğraşlar edinin. Ailenize zaman ayırın. Onların size olan ihtiyacını göz ardı etmeyin. İhtiyacımız olan pozitif enerjiyi süreç içinde onlardan da alabileceğinizi unutmayınız.
Binnur OLCAYTÜRKAN @binnur.olcayturkan
Bizler sizlere pozitif enerjimizle hazırlayıp sunduğumuz bu sayımızda, sizlerin de enerjilerinizin devamlı pozitif olması dileklerimizle … Takip eden sayılarımızda sizlerle birlikte olma umuduyla Herkese iyi bayramlar diliyorum. Saygılarımızla, sizlerle birlikte olma umuduyla hoşçakalın ve sevgiyle kalın.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
4
2016
İÇİNDEKİLER
‘Denizli’nin her ilçesinin ayrı bir sektörü var’
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burak KUTLUĞ Editör Binnur OLCAYTÜRKAN Haberler Mete Üstüntaş İlayda Gökçeviran Pazarlama Burak KUTLUĞ
22
MÜJDAT İLHAN
İmtiyaz Sahibi Binnur OLCAYTÜRKAN
DENİZLİ BARO BAŞKANLIĞI
TEMMUZ-AĞUSTOS 2016
16
26
Katkıda Bulunanlar Zeki Akakça Ümit Bilgiç Emrah Varol Cemal Ataman Mimar Halit Coza Opr. Dr. Ersen Çelikbaş Opr. Dr. Yasin Levent Özçelik Dermatoloji Uzmanı Ayşe Narin Mithat Yalçınkaya Hukuk Danışmanı Av. Evrim BAŞEREN Adres Denizli Grup Gaz. Mat. ve Medya San. Tic. Ltd. Şti. Çaybaşı Mah. 1582 Telefon: 0 258 265 59 99
BU YAZ BÜTÜN
STARLAR STARLİGHT’TA!
BASIM YERİ Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - IZMIR Tel: 0232 433 61 33 www.gulermat.com
2016 EVTEKS FUARI SEKTÖRE DİNAMİZM KATTI
32
Onları anlamamız dileğiyle... 44 AFRODİTE’NİN KENTİ
AFRODİSİAS’TA ZAMAN
46 50 60
YAŞAR IŞIK
DÖKÜLEN YAPRAKLAR TEKİL-A
68
KÜLTÜR SANAT
82
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
OCAK-ŞUBAT
15
2016
Burak KUTLUĞ
BİLİNMEYEN BİR TAT Herkes tat alma duyularının 4 taneden ibaret olduğunu bilir ve yıllardır bize öyle öğretilir. Ya size bunun bir yanlış olduğunu söylesem ne düşünürdünüz? Bilim insanları 1985’den beri duyuların sadece 4 taneden ibaret olmadığını kanıtlamak için çalışmalara başladılar. Ve yıllardır süren araştırmalar sonucunda 5. duyu olan umami’yi keşfettiler.
Peki, umami nedir?
B
ilim insanları umaminin gerçekten temel bir tat olup olmadığını uzun süredir tartışmış nihayetinde 1985 yılında Hawaii’de ilk kez düzenlenen Umami Uluslararası Sempozyumu’nda ilk kez resmi olarak kullanılmıştır. Günümüzde beşinci temel tat olarak kabul edilmektedir. Hoş “sulu” veya “et” bir tat olarak tanımlanabilse de uzun süre kalan, ağzı sulandıran ve dilin üzerini kaplayan bir his veren umami ifadesinin bir çevirisi yoktur. Umami, İngilizce, İspanyolca, Fransızca gibi temel dillerin tümünde umami’dir. Umaminin verdiği his insan ve hayvan dili üzerindeki özel alıcı (reseptör) hücrelerdeki algılanmasından kaynaklanmaktadır. En temel etkisi bir yemeğin tadını dengeleyerek bütünleştirmesidir. Umami çok sayıda gıdanın lezzetini arttırmaktadır. Glutamat açısından zengin olan mayalanmış balık sosları, eski Roma’da kullanılmaktaydı. 1800’lü yılların sonlarında şef Auguste Escoffier, Paris’te en gösterişli, en pahalı ve en yenilikçi olan restoranlardan birini açtıktan sonra umami’yi tuzlu, ekşi, tatlı ve acı tatlarla birleştirerek çeşitli yemekler hazırladı. Ancak, kendisi bu özgün kalitenin kimyasal kaynağını bilmiyordu. Umami 1908 yılında Tokyo İmparatorluk Üniversitesinde Profesör olan bilim adamı Kikunae Ikeda, tarafından bulunana kadar tam olarak tanımlanamamıştır. Kendisi deniz yosununun suyuna lezzet verdiğini belirlemiştir. Tadının tatlı, ekşi, acı
ve tuzludan farklı olduğunu belirlemiş ve bu tadı umami olarak adlandırmıştır. Daha sonra profesör Ikeda’nın bir öğrencisi olan, Shintaro Kodama, 1913 yılında kuru palamut balığı parçalarında başka umami maddesi olduğunu belirlemiştir. Umami’nin tanımlaması güç hafif ve ağızda kalan bir tadı vardır. Bu tat, ağızda sulanmaya ve dil üzerinde tüylü gibi bir hisse neden olarak boğazı, ağzın tepe ve geri kısmını uyarır. Umami’nin kendi başına lezzeti yoktur ancak uyumlu bir aroması olması durumunda yiyeceklerin lezzetinde büyük ölçüde değişiklik oluşturur. Sakaroz hariç diğer temel tatlarda olduğu gibi, umami yalnızca kısmen dar bir konsantrasyon aralığında hoştur. Tuz miktarına da bağlıdır ve aynı zamanda tuz içeriği az olan gıdalar
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
10
2016
uygun miktarda umami ile tatmin edici bir tat sağlayabilir. Aslında, Roinien ve çalışma arkadaşları; tuz içeriği az olan çorbaların tat hoşluğu, yoğunluğu ve ideal tuz oranının umami içerdiğinde daha yüksek olduğunu; diğer taraftan da içeriğinde umami olmayan tuz miktarı düşük çorbaların daha az oranda hoş olduğunu belirlemiştir. Yaşlılar gibi bazı gruplar, tat ve koku alma duyuları yaş ve çok sayıda ilaç almaları nedeniyle azaldığından umami tadından yararlanabilir. Tat ve koku duyusunun kaybedilmesi kötü beslenmeye neden olarak hastalık riskini artırabilir. Günlük olarak tüketilen gıdalar umami açısından zengindir. Doğal olarak oluşan, et ve sebzelerde bulunabilirken asıl olarak etlerden ve sebzelerden gelmektedir. Bu nedenle, umami tadı yüksek seviyelerde balık, kabuklu deniz hayvanları, terbiye edilmiş et, sebze (örn. mantar, olgun domates, Çin lahanası, ıspanak kereviz vb.) veya yeşil çay, mayalanmış ve yıllandırılmış ürünlerde (örn. peynir, karides ezmesi, soya sosu, vb.) bulunmaktadır. İnsanların umami ile ilk karşılaşması anne sütüdür.
Çağan Irmak K
ariyer Yolcuları Topluluğu üniversite bünyesinde 2015 yılında kurulmuş çok yeni bir topluluk. Bir sene içerisinde 12 etkinlik yapan topluluğun kuruluş amacını, faaliyetlerini danışmanları Kamil ORHAN’ın cümleleriyle anlatalım: “Etkinliklerimizdeki amacımız öğrenci arkadaşlarımızın hem kişisel gelişimine destek vermek hem de kariyerlerinde önemli olabilecek basamaklarda onlara destekler sunmak. Bu anlamda çok inandığımız bir şey var. Kariyer gelişimi ya da kişisel gelişimin edebiyat, sanat, kültür, felsefe olmadan mümkün olamayacağı. Bu nedenle etkinliklerimizde önceliğimiz mümkün olduğunca çok ve çeşitli sanat dallarından önemli kişilerle öğrenci arkadaşlarımızı bir araya getirmek. Bu doğrultuda yol bizim için çok önemli bir metafor. Her insanın hayatı kendisini götüren bir yoldur diye düşünüyoruz. Bu yolda da yol arkadaşlarıyla birlikte yürümenin kolaylaştırıcı olacağını düşünüyoruz. Bu anlamda kendimize amblem olarak da pusulayı seçtik. Birbirimize yol gös-
İlayda GÖKÇEVİRAN
KARİYER FISILTILARI Pamukkale Üniversitesi öğrencilerinin kurmuş oldukları Kariyer Yolcuları Topluluğu tüm hızıyla etkinliklerine devam ediyor. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü öğretim görevlisi Doçent Doktor Kamil ORHAN’ın danışmanı olduğu topluluk Çağan IRMAK’a ulaştı ve keyifli bir söyleşi çıktı ortaya.
termek istiyoruz. Önemli etkinliklere imza attığımızı düşünüyoruz. Önümüzdeki senelerde de birbirimize pusula olmayı hedefliyoruz.” Çağan IRMAK şimdiye kadar hiçbir üniversiteye gitmemişti ve onu getirmek çok da kolay olmadı. Pamukkale Üniversitesi Kariyer Yolcuları Topluluğu’nun azimleri üyeleri yaklaşık 50 kişilik bir grup oluşturdular. Bu grup Çağan IRMAK’ın kendi Instagram hesabına attığı bir fotoğrafın altına yüzlerce yorum yazdı. Bir arkadaşları da Direct yoluyla mail adresini ulaştırdı ona. Bu yoğun ısrarlara sonunda dayanamayan Çağan IRMAK mesaja cevap verdi ve
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
12
2016
üniversiteye gelip bir söyleşi yapmayı kabul etti. Bir sürü öneride bulundu. Bu önerilerde bulunurken asla benim söylediğimi harfi harfine kabul etmeyin diye ekledi. Kendi düşüncelerinizle çakıştırıp kendi yolunuzu çizin diyerek farkını ortaya koydu. “Ama” kelimesini hayatınızdan çıkarın diye de sıkı sıkı tembihledi. Korkmayın, deneyin, cesaret edin, vazgeçmeyin diyerek ufukları açtı. Hayat tecrübelerini, görüşlerini, kazandıklarını, kaybettiklerini, nereden nereye geldiğini, nasıl asla vazgeçmediğini, “Dedemin İnsanları”nın gerçek bir hikâye olduğunu, o filmi çekerken ne kadar zorlandığını, ilk çektiği kısa filmi anlattı. Gelen bütün soruları içtenlikle yanıtladı. Kendisi adına bir fidan diktirtti bir de. En çok sevdiği ağaç zeytinmiş koluna dövmesini yaptıracak kadar hem de. Bir de zeytin dikiverin benim adıma deyip gitti. Bol kahkahalı bir söyleşi gerçekleştirerek birçok kişiye yol gösterdi, ışık oldu. Denizli’ye tekrar gelip üniversiteli gençlere umut olması dileğimizle.
www.finalokullari.com.tr
FEN VE ANADOLU LİSESİNE KAYIT YAPTIRIN TEOG PUANINIZA GÖRE
%100
’E VARAN
BURSLARIMIZDAN YARARLANIN!
Cemal ATAMAN
YENİ BAŞLANGIÇLAR, YENİ UMUTLAR -Aradığınız telefona şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar arayınız. Not bırakınız vs. Sabahın dokuzundan beri belki elli sefer dinlemiştim bu kaydı. Yok, yok yoktu işte. Hem buluşma kararı almışlar hem yok olmuştu kadın. Koca İstanbul’da tesadüfe de yer yoktu. Acaba başına bir iş mi geldi? Yoksa mutlaka açık olurdu telefonu. Binlerce düşünce dolaşıyordu zihnimde. Bilinçsizce dolaştım İstiklal caddesinde, Galata’da saatlerce. Akşam oluyor gün bitiyor, buluşma hayalleri de bitiyordu. Son bir kez daha aramak geldi içimden. Telefon çalıyordu bu kez. Üçüncü çalışında açıldı. Bütün güzelliği ile karşımdaydı kadının sesi: “Çok özür dilerim. Telefon şirketini değiştirdim. O da bu güne rast geldi. Birkaç saat kapanıyormuş. Geç oldu diye aramadım seni, şimdi de Büyükada’ya gidiyorum. Gelir misin?” Akşam saatlerinde adaya gitmek, dönmek, kalmak. Araç bulmak… “Nasıl geleceğim? Ben şimdi İstiklal ’deyim.” Bir güzel tarif etti nasıl gideceğimi. Kabataş İskelesine vardığım da güneş batmaya hazırlanıyordu. Vapura bindim. Yol telaşı bitince kendimi manzaranın güzelliğine verdim. Denizde ve göğün alt tarafında muhteşem bir güzellik vardı. Martılar kızıl, deniz kızıl, gök kızıldı. Yolculardan kimi enerjisini kaybetmiş, yol bitsin bir an önce düşüncesinde, kimisi de günün neşesi içindeydi. Martılara simit atıp eğleniyorlardı. Benim için de bitmiyordu yol, uzadıkça uzuyordu. Bir İskelede durunca, Büyükada zannedip indim vapurdan. Aklım başıma geldiğinde Heybeliada yazısını okudum ve tekrar bindim Sonradan öğrendim ki Heybeli’ye son sefermiş. Yani kalabilirdim orada. Nihayet ulaştık Ada’ya. Bana göre yüz yıllık bir yolculuktan sonra. Işıl ışıl iskelede ışıl ışıl parlarken gördüm onu. Üzerinde beyaz bir elbise, bir elinde çantası, diğerinde yine beyaz bir hırka vardı. Bu vapurlar da ne kadar yavaş yanaşıyordu iskeleye... Böyle içten bir kucaklaşma olmamıştı yaşamımda sanki. Her zamanki sadeliğiyle gözümü kamaştırdı. “Ne iyi ettiniz gelmekle. Buraya gelirken canımın sıkılacağını düşünmemiştim hiç. Sizi beklerken bile sıkılmaya başladım. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız, iyi ki geldiniz.” Hep böyle sıcak, hep böyle içtendi. Bu içtenliği etkilemişti beni belki de böylesine. Beş yıldır yaşıyordu bu koca kentte. Durabiliyordu kendi ayakları üstünde. Ailesinin şiddetli karşı koymasına rağmen boşamıştı kendisine şiddet uygulayan kocasını. Yeni bir arkadaş edindiği zaman da bana anlatmıştı telefonda. Sonra evleneceğini söylediğinde acele etmemesini istedim.
Bazı kadınlar vardır, sevdi mi tam sever nefretleri de bir o kadar yoğun olur. “Bu adamın bir defosu olmasa bu zamana kadar yalnız kalmazdı.” Dememe rağmen evlendi. Çok geçmeden adamın tembelliği, çıkarcılığı ortaya çıktı. Ayrılma kararı aldılar. Karanlık iyiden iyiye çökmüştü. Biraz dolaştıktan sonra bir balıkçı lokantasına girdik. Balığımızı söyledik. Ben beyazımı söyledim içki olarak, o da meyve suyunu. Anlatmaya başladı hikâyesini. Yeşil gözleri buğulandı anlatırken. Borçlanmış alabildiğine o adam için. O da çalışır birlikte öderiz, diye. Ama adam tam tembel ve gamsız çıkmış. Bütün bunlara rağmen sevgiyle çalışmaya devam etmiş. Bir gün açık kalan bilgisayarda ki yazışma gözüne girene kadar. Ben dinledim o anlattı saatlerce. Teselli etmekten, bu kötü günler geçer demekten başka bir şey yapamadım. Hayatta benim için en kötü şey kadınların gözyaşıdır. Kimseler hele sevdiklerim ağlamasın isterim. Ama bazen mutlulukları gözyaşları sulayıp büyütüyor. Bir süre sonra: “Hayat hikâyesini ve dertleri kaldıralım, bu akşam bunları konuşmayı yasakladım.” dedim. Yazın serin rüzgârı esmeye başlayınca verdik hepsini al götür diye. Dönüş saatimiz de yaklaşıyordu. Yine söz geldi varlığımıza. İyi ki vardık, iyi ki arkadaştık. Bu dostluk hiç bitmemeliydi. Telefonda da öyleydi dostluğumuz, arkadaşlığımız. Saatlerce konuşurduk arayınca birbirimizi. Az evvel hüznün egemen olduğu masamızdan yükselen kahkahalar çalışanların da dikkatini çekti. Yaşam hep üzüntüyle gitmezdi biraz da gülmek gerekti. Son vapur iskeleye yanaşırken bizim gibi ziyaretçiler vardı iskelede. Vapurda herkes içeride otururken biz dışardaydık. Saçlarımızı uçuşturan rüzgâr sanki yüreklerimizde de esiyordu. Motorun sesi, suların hışırtısı, bizim fısıltımız birbirine karışıyordu. İçimden bir ses: ”Bu yolculuk hiç bitmesin.” diyordu. Yol da bitti, yolculuk da. Kadıköy iskelesine yanaştı vapur. Vapurun adı gözüme ilişti inerken. SAADET yazıyordu. Ben karşıya geçecektim. Ona göre kolaydı. İskelenin hemen yanında dolmuşlar vardı Taksim’e giden. Onun evi uzak değildi. Taksim’e giden dolmuşların yanına ulaştık. Ama veda bitmiyordu bir türlü. Bir sefer sarıldık, bir daha bir daha derken ayrıldık ama araç dolmuştu. Onu gönderdim. İkinci araç geç dolardı. İkinci aracın şoförü söylendi durdu bana:” Ayrılamadınız bir türlü. Sevgililer böyle oluyor demek ki.” Evet, ayrılamamıştık bir türlü.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
14
2016
Ali Ocak “Turyap’a danışın, karlı bir işbirliği ile tanışın ”
Bereketli 0 258 361 04 04
Lozan
0 258 2826329631500 44
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ KÜLTÜR, SANAT ve KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM YAŞAM DERGİSİ DERGİSİ
KASIM-ARALIKMAYIS-HAZİRAN EYLÜL-EKİM OCAK-ŞUBAT
2015
2015 2016
Üçler
0 258 361 02 02
DENİZLİ TİCARET ODASI BAŞKANI NECDET ÖZER:
‘Denizli’nin her ilçesinin ayrı bir sektörü var’ KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
16
2016
K
endi dinamiklerine yaslanarak gelişen Denizli ilimizin bugünkü ekonomik konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Denizli’yi ihracatı ve sanayisiyle ülke ekonomisine kaktı sağlayan bir il olarak görüyoruz. Denizli’deki sanayicilerimizin yaklaşık yüzde 98’i ihracatı düşünerek üretim yaparlar. Dünyadaki bir takım olumsuz gelişmelere rağmen, Denizli olarak şuanda başta tekstil ve konfeksiyon ürünleri olmak üzere mermer, bakır kablo, cam sanayi, metal sanayi ve demir çelik gibi birçok sektörde 180 ülkeye ihracat yapıyoruz. Geçtiğimiz yıl ihracat rakamımız 2,8 milyar dolar. Her ne kadar ülkemizde ekonomik yönden birçok şeyin üstesinden geliyor olsak da, Denizli dünyayla entegre olan bir il olduğu için dünyada yaşanan olumsuzluklardan ister istemez etkileniyor. Fakat ekonomimizin sağlam, ayakları yere basan yapısından dolayı yeni ürünler, yeni pazarlar ve yeni alternatif sektörler buluyoruz. Özellikle 2009 yılında yaşanan küresel krizde biz ihracat pazarımızı genişlettik. Ortadoğu ülkeleri, Rusya pazarı ve Irak, özellikle Irak çok önemli partnerlerimizden bir tanesi. Irak ve Suriye’de son yıllarda yaşanan sıkıntılara rağmen Denizli, ihracat anlamında Türkiye’de şu anda 7’ci sırada yer alıyor. Şehrin yatırım ve teşviklerden yararlanma oranı nedir? Özellikle enerji sektörü son iki yıldan bu yana önemli yatırımlarımızdan biri. Çünkü Denizli’nin altı jeotermal su kaynaklarıyla kaynıyor. Denizli’de jeotermal kaynaklı enerji üretimimiz var. Türkiye’de ulusal çapta marka edinmiş firma-
larımızın Denizli’de enerji üzerine yatırımları var. Bu yıl içinde aldığımız 72 milyon TL devlet desteğinin yaklaşık yüzde 90’nı enerji sektörüne yönelik. Diğer sektörlerimiz ise zaman zaman devletin verdiği Türk Eximbank ve KOSGEB gibi kredilerden faydalanıyor. Teşviklerin sadece bölgesel değil, illere, ilçelere hatta sektörlere göre olması gerektiği üzerinde fikir yürütülüyor. Sizin değerlendirmeniz ne olacak? Kesinlikle aynı fikirdeyim; teşvikler, bölgesel değil, illere, ilçelere hatta sektörlere göre verilmelidir. Denizli’nin her ilçesinin ayrı bir sektörü vardır. Mesela Yeşilyuva’ya gidiyorsunuz halkın yüzde 90’nı ayakkabı imalatı yapıyor. Serinhisar’a, Tavas’a gidiyorsunuz halkın yüzde 80’ni leblebi imalatı yapıyor. Biz Çorum’a leblebi satıyoruz. Türkiye’de en fazla leblebi üretiminin olduğu
Kuruluşunun 90. yılını kutlayan Denizli Ticaret Odası’nın Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Özer ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Başkan Özer, Denizli, Türkiye ekonomisi ve Denizli Ticaret Odası ile ilgili sorularımıza içtenlikle yanıtlar verdi.
TEMMUZ-AĞUSTOS
17
2016
yer Denizli. Yatağan’da bıçak imalatı var. Şimdi Denizli’ye belirli bir sektörde teşvik verecek olursanız, yanlış olur. Çünkü her ilçede birbirinden farklı sektörler var. Ama Denizli çalışkan, üretken, vatanını, milletini, halkını seven insanlardan oluşmuş bir şehir. O yüzden ülkemize katkı sağlayabilmek için elimizi taşın altına koymaya hazırız. Denizli Ticaret Odası’nın sürdürülebilirlik yaklaşımından bahseder misiniz? Denizli Ticaret Odası olarak bu yıl 90. yılımızı kutluyoruz. 1926 yılından bu yana Denizli’deki iş dünyasını temsil eden ve 16 bin üyesi olan, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. Özellikle son 6-7 yıldır üyelerimizin dünya ticaretine ayak uydurmasına yönelik çalışmalarımız bizim için önemliydi. Eskiden İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı ilk 500’deki listede 11 tane firmamız yer alıyordu ve bunun 8-9 tanesi tekstil sektöründendi. Ama bugün itibariyle ilk 500’de 12-13 ve ikinci 500’de yine 12-13 tane firmamız var. Bunlarda tekstil dışında inşaat, gıda, çimento, demir çelik gibi sektör çeşitliliği olduğunu görüyoruz. Denizli Ticaret Odası’nın Denizli’deki sektörlerin sürdürülebilir olması noktasındaki en büyük katkısı bu olmuştur. Katma değeri yüksek ürünlerin üretilebilmesi yönünde ne gibi çalışmalarınız var? Denizli zaten girişimci insanların olduğu bir şehir, firmalarımız ayakta durabilmek için inovasyon ve ArGe’yi işin içine katarak katma değerli ürünler üretmeye başladı. Biz aynı zamanda buradaki Teknokent’in ortağı olan bir odayız. Teknokent’te
yer alan 80 civarındaki firmamız çalışmalarında Ar-Ge ve inovasyonu kullanıyorlar. Bugünlerde teknik tekstil çalışmalarımız var. Denizli olarak bundan sonra sadece havlu ve bornozla değil, diğer sektörlerde de tekstili kullanabileceğimizi dünyaya göstermeyi hedefliyoruz. Bu konuda özellikle hükümetimizin geçtiğimiz günlerde çıkarmış olduğu kanunun çok büyük etkisi olacaktır. Çünkü Ar-Ge kanunuyla birlikte güzel destekler alıyoruz. Üyelerinize rekabet etme noktasında sunduğunuz hizmetler nelerdir? Ben buradan özellikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’na teşekkür ediyorum. Göreve geldiğinden bu yana odaların işleyişi konusundaki bakış açımızı ve vizyonumuzu değiştirdi, ufkumuzu açtı. Üyelerimizin özellikle yurtdışı piyasalarındaki rakiplerini izleyebilmeleri için dünyadaki tüm fuarlara gönderiyoruz. Aynı şekilde iç piyasadaki fuarlara da birebir katılmak suretiyle talep eden hemen hemen bütün üye gruplarımızı gönderiyoruz. Yılda yaklaşık 1.600-1.700 üyemizi yurtiçi fuarlara, yaklaşık 250-300 üyemizi de yurtdışı fuarlara gönderiyoruz. Bunların dışında eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Özellikle Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) ile birlikte üyelerimizin eksik oldukları konulara yönelik eğitimler veriyoruz. En son Denizli’de ilk kez Tekstil Tasarım Merkezi’ni açtık. Orada çoğunluğu bayan girişimciler olmak üzere tasarımcılar yetiştirdik. Bu tür çalışmalarımız devam ediyor. Denizli Ticaret Odası olarak eğitim çalışmaları, birebir sektörel çalışmalar ve özellikle fuar organizasyonları konusunda hizmet vermeye hazırız. Yeter ki üyelerimiz talep etsinler. Ben aynı zamanda TOBB Yönetim Kurulu Üyesiyim. Orada bulunmamız Denizli için ayrı bir değer, ayrı bir kazanç. Biz orda öğrendiğimiz şeyleri Denizli’ye yansıtmaya çalışıyoruz. En önemlisi de üyelerimizin sorunlarını Ankara’ya taşımada çok etken bir yer olduğunu düşünüyorum. Çünkü iletişim noktasında eskiden yazışmalarla yaptığımız şeyi artık birebir kendimiz takip ediyoruz. Bu konuda TOBB önemli bir çatı kuruluşumuz, 365 oda ve borsanın bütün ihtiyaçlarının ve sorunları-
nın giderildiği, aynı zamanda Türkiye ekonomisine katkı sağlayan bir merkez. Bugün dünyayla ticaret yapıyorsak TOBB’un açmış olduğu yollar çok önemlidir. Denizli, aynı zamanda en fazla kadın istihdamının yapıldığı illerden bir tanesi. Bizim kadın çalıştırma oranımız yüzde 32, Türkiye ortalaması yaklaşık yüzde 27,8. Biz kadın istihdamına ve kadın girişimciliğine önem veriyoruz. TOBB’un başlatmış olduğu Genç ve Kadın Girişimciler Kurulunda koordinatör odayız. Bu anlamda odamızda eğitimler veriyoruz. Devletin vermiş olduğu İŞKUR ve KOSGEB desteklerinden faydalanarak geçtiğimiz yıl içinde yaklaşık 750 girişimcimize kurs verdik. Denizli Ticaret Odası’nın hedefleri ve geleceğe dönük planları nelerdir? Denizli’de özellikle tekstil alanında son zamanlarda hem kurumsallaşma hem markalaşma yönünde çalışmalar var. Çünkü biz eskiden müşterilerimizin yoğun taleplerinden dolayı sürekli mal üretip gönderdiğimiz için kurumsallaşmaya ve markalaşmaya zaman ayıramamışız. Ama şu an Denizli’de markalaşma ve kurumsalKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
18
2016
laşma çalışmalarımızı başlattık. Şu anda gıda, tekstil, mermer, traverten gibi yeni yeni iç piyasaya giren sektörlerimiz var. Dünyanın en önemli traverten rezervleri Denizli’de. Traverteni çıkartıp kütük halinde satmak yerine, malı işleyerek katma değerli ürün haline getiriyoruz. Denizli Ticaret Odası olarak hak ettiğimiz rakamları alabilmek için Denizli travertenini tescil ettirip, coğrafi işaret aldık. Aynı zamanda enerji sektörü de bizim için çok önemli, Ortadoğu ülkelerinin petrolü varsa, bizimde jeotermal kaynaklarımız var. Hem turizm hem de enerji üretimi açısından jeotermal kaynaklara önem veriyoruz. Oda olarak Denizli’de jeotermal turizmin gelişmesi için müthiş bir faaliyet içindeyiz. İnşallah bundan sonra marka otellerin Denizli’de olduğunu hep birlikte göreceğiz. En önemlisi de sera üretimi, Denizli İl Özel İdaresi, Denizli Valiliği, Denizli Ticaret Odası ve Denizli Ticaret Borsası olarak Türkiye’de ilk ve tek sera organize bölgesini kurduk. Bunlar bize markalaşmış tarım ve hayvancılık sağlıyor. Şu anda Acıpayam bölgemizde Avrupa’da ilk 5’te, Türkiye’de birinci sırada olan hayvancılık tesisimiz var.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
62
OCAK-ŞUBAT MAYIS-HAZİRAN
192016
2016
n EMRAH VAROL
PARAYLA SAADET OLMUYOR azının başlığını okuyanlar durumun aşkla ilgili olduğunu düşünebilir. Hayır. Bu yazım futbolla alakalı olacak. Paranın su gibi aktığı ancak kismeye hesap sorulamayan spor dalıyla yani. Biliyorsunuz Türkiye'de ve dünyada profesyonel takımlar futbolculara yıllık olarak inanılmaz paralar veriyorlar. Bir asgari ücretlinin ya da devlet hastanesinde çalışan bir doktorun hayatı boyunca kazanamayacağı parayı orta düzeyde bir futbolcu 2-3 yılda alabiliyor. Peki para başarıyı getiriyor mu? Bu sorunun aslında tek bir cevabı yok. Paranın başarı getirdiği yerler olduğu gibi bırakın başarıyı ligden düşürdüğü yerler de oldukça fazla.
Y
Bu yıl Denizlispor'un da olduğu PTT 1.Lig'de mücadele eden İzmir'in güzel Karşıyaka takımı lig başında inanılmaz bir yapılanmaya gitti. Ünlü bir işadamının dışarıdan mali destek verdiği ve aldığı üst düzey futbolculara milyonlarca para veren yeşil kırmızılı takım, sezon başlamadan önce hemen herkesin favorisi haline gelmişti. Her sohbette, her yazışmada Karşıyaka'nın bu futbolcularla bu ekonomik düzeyle mutlaka Süper Lig'e çıkacağı söylenmeye başlamıştı. Parayla saadetin olmadığı ligde her geçen hafta en azından Karşıyaka için gerçekleşmeye başladı. Karşıyaka aldığı başarısız sonuçların ardından bir anda ligin dibine demir attı. Lig boyunca 4 teknik direktör ve 30'dan fazla futbolcu ile mücadele eden İzmir'in güzide takımı PTT 1. Lig'de şampiyonluk beklerken, ligin son sırasında yer alarak ligden düştü. Herkes için şok bir durumdu bu. Sezon sonunca yapılan açıklamalarda borcun da 50 milyon TL'ye yaklaştığı açıklandı. Bir işadamının sadece mali gücüne inanan bir kulüp milyonlarca taraftarını üzerek 2.Lig'in yolunu tuttu. Peki sıkıntı neredeydi Karşıyaka'nın bu ekonomik güce rağmen düşmesinde? PTT 1. Lig'de başta Denizlispor olmak üzere bir çok takım oyuncuların alacaklarını ödeyemez haldeyken, Karşıyaka para içinde yüzüyordu. Denizlspor ve Samsunspor geçmiş dönem borçları nedeniyle puan silme cezalarını çekerken, Karşıyaka'da Necati Ateş ve Gökhan Ünal gibi iki gol kralı forma giyiyordu. Ama bırakın başarıyı takım ligde bile kalamadı. 'Parayla saddet olmuyor' cümlesi aslında tam olarak bu başarısızlığın karşılığı değil. Ünlü sanatçı Kayahan'ın konserlerinde sık tekrarladığı bir cümle vardır: 'Yolu sevgiden geçenlerle elbette birgün bir yerlerde buluşuruz.' Aslında Karşıyaka'nın düşmesinde temel neden belki de buydu. Takımda para konusunda sıkıntı yoktu belki ama sevgisizlik had safhadaydı.Kimsenin yolu sevgiden geçmemişti takımda. Birlik olma duygusundan öte herkeste 'bencillik' ön plana çıkmıştı. Yanı herkes kendi gemisini kurtarıyordu. Oysa hepsi aynı gemideydi. BATTILAR!!! Karşıyaka'nın yaşadığı aslında herkese ders olmalı. Hatta üniversitelerde ders olarak okutulmalı. Ligin başında bol paralı bir işadamının desteğiyle yola çıkıp yıldız oyuncular transfer eden ancak takıma sevgiyi, birlikteliği, dostluğu veremeyen yöneticiler teknik heyet de düşünmeli. Unutmayın tarih bol imkanlarla zafer kazananları değil kısıtlı imkanlarla mucizeleri gerçekleştirenleri yazar.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
20
2016
DENİZLİ BARO BAŞKANLIĞI
MÜJDAT İLHAN
Denizli Barosu Başkanı Müjdat İLHAN ile bir araya geldik. Baronun çalışmalarından sosyal sorumluluk projelerine, Can DÜNDAR’dan Çilem DOĞAN’a, yeni anayasa ve başkanlık rejiminden kadına yönelik şiddete kadar birçok konu hakkında konuştuk. Hepinizin ilgisini çekecek ve okurken keyif alacağınız bir sohbet gerçekleştirdik. Müjdat İlhan Kimdir? Denizli doğumluyum. Denizli’de Alikurt köyünde ilkokulu okudum. Denizli Yeşilköy ortaokulunu ve Denizli Cumhuriyet Lisesinde yatılı olarak okudum. 1989 yılında ise İstanbul Hukuk Fakültesini başladım. 1997 yılından itibaren ise Denizli’de serbest olarak avukatlık yapmaya başladım. 2011 yılına kadar Baro bünyesinde 2 dönem yönetim kurulu üyeliği ve genel sekreterlik yaptım. 2011 Mayıs ayından itibaren ise Baro Başkanlığını yapmaktayım. Denizli Barosu olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Denizli Barosunun kurumsal yapısını geliştirmek, baro tarafından geleneksel hale kavuşmuş birçok etkinliğini devam ettirmek ve yeni etkinlikler yapmak için çaba sarf ediyoruz. Bizimde beş yıllık başkanlık sürecinde gelenekselleştirdiğimiz Türkiye genelinde takip edilen
bir satranç turnuvamız var. Biraz Denizli Barosunun yeni binasından bahsedebilir misiniz? Denizli Barosunda bulunan meslektaş arkadaşlarımızın almış oldukları bir taşınmazımız vardı. Denizli barosuna üye olan bu meslektaşlarım ile
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
22
2016
beraber belli bir miktar para ödeyerek bu taşınmazı imar parseli vasfına getirdik. Bu parseli projelendirerek şimdiki ve eski baro yönetimleri ile beraber çok yoğun bir çaba sarf ederek inşaat projesi haline getirdikten sonra bu günkü haline karar kıldık. 6500 metrekare kapalı alana sahip bir bina oldu. Şu anda Türkiye’nin en büyük baro binası olma özelliğine sahip. Bundan sonra meslektaşlarıma herhangi bir şeye ihtiyaç duymadan her türlü faaliyet imkânını sunacaktır. Yılsonuna kadar her şeyini bitirip artık içine yerleşmiş bulunacağız. Bu süreç içerisinde bize destek gösteren meslektaşlarımıza da ayrıca teşekkür ederiz. Umarım Denizli barosunda başkanlık yaptığımız sürece bizde bir katkı sağlamışızdır. Baro olarak ne gibi sosyal sorumluluk projeleri yürütmektesiniz? Hemen hemen her projenin içinde yer almaya çalışıyoruz. Yasa düzen-
lemesinden tutunda kamuoyunu bilgilendirmeye kadar. Hatta bizzat ben kendim Denizli sokaklarında broşür dağıttım. Yapılan her türlü hukuka aykırı düzenlemelerde üzerimize düşen açıklamalarda bulunduk ve ilimizin en yetkili ağızlarından siyasi parti ayrımı gözetmeksizin bu olumsuzlukların varlığını ilettik. Denizli Barosu, Denizli Büyükşehir Belediyesi ve Denizli Valiliği’nin birlikte hareket ederek oluşturduğu bir platform var kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili. 2012’nin Mart ayından beri yapıyoruz bunu. Bir çağrı merkezimiz var. Oraya gelen yardım istekleri üzerine kadını ve çocuğu evinden alıyoruz, barınması için yardımcı oluyoruz, korunması için gerekli adımları adıyoruz ve hatta çocuğun eğitimi için de yardımlarda bulunuyoruz. Hukuki hizmetlerini de ücretsiz olarak karşılıyoruz. İş imkânı için de gerekli birimleri de devreye sokuyoruz. Yine Denizli’nin gündemde olduğu bir sorun var: mülteci sorunu. Birleşmiş Milletler ’in pilot ili olması sebebiyle çok fazla mülteci var. Dolayısıyla bu mültecilere de hizmet üretmek gibi bir mecburiyetimiz var. Baro olarak onlar içinde gerekli hizmetleri sağlıyoruz. Tabii ki bu hizmetleri üretirken meslektaşlarımızdan yardım alıyoruz ve gönüllük esas. Bunlara ayrılmış herhangi bir bütçe ne baroda ne belediye de ne de bakanlıkta mevcut değil. Fakat bu hizmetlerin zorunluluğu düşünüldüğünde de görevden kaçmıyoruz.
Atatürk’ün ilke ve inkılapları doğrultusunda sosyal bir devletin büyük bir ihtiyaçla varlığının sürdürülmesinden bahsediyoruz. Laikliğin olmazsa olmaz olduğundan bahsediyoruz. Mevcut anayasamızın yanında yeni bir anayasanın telaffuz dahi edilemeyeceğini, ancak gerekli kısımlar için yapılabilecekse değişikliklerin yapılabileceğini, bu değişikliklerinde mevcut anayasanın değiştirilemez maddeleri ve o maddeleri ekleyen diğer bölümleri etkilemeden yapıla-
bileceğini düşünüyoruz. Sistemle ilgili söylemlerinde doğru olmadığına inanıyoruz. Hele ki bu sistemle ilgili detaylarda kimsenin bilgi vermediği bir süreçte sadece “Başkanlık Rejimi” diye adlandırılan ve tanımlanıp içi doldurulmayan söyleminde terör yoğunluğunun yaşandığı bu süreçte ülkenin üniter yapısına zarar vereceğini düşünüyoruz. O yüzden ülkenin bölünmez bütünlüğüne de tüm hassasiyetimizle sahip çıkıyoruz. Denizli Barosu’nun geçmişten gelen duruşu budur bundan sonraki süreçte de böyle devam edecektir. Biz hiçbir zaman herhangi bir görüşe hizmet etmek adına bir söylem geliştirmedik bundan sonra da geliştirmeyeceğiz. Biz yurttaşlarımızın menfaatleri için doğru bildiklerimizi söylüyoruz. Gündemden bu kadar konuşmuşken ben Can DÜNDAR’ı sormak istiyorum size. Sizce tutuklanması doğru bir karar mıydı? Eğer iddianamede belirtiği gibi bir casusluk faaliyeti işlendi ise bu suç onun tutuklanmasından 8 ay önce işlendi. Zaten başka gazetelerde de yayınlandı. Hatta ve hatta televizyonlarda canlı yayın programları yapıldı. O görüntülerin tamamı yayınlanarak Can DÜNDAR yazmadan önce de yorumlar yapıldı. Dolayısıyla hiç kimse oradaki haberi göstererek bir casusluk faaliyetinden bahsedemez. Oradaki haber ve haber detayı o müdahalenin konusu olamaz. Kimse düşüncelerinden dolayı hapsedilmemeli, kimse yazdıklarından dolayı hapsedilmemeli ancak istisnaları yasamızda da sayılmıştır. Ülkenin varlığı ve bütünlüğünü silah zoruyla değiştirilme girişiminde bulunulmadığı sürece herkes özgürce kendini ifade edebilecek bir alan yaratabilir.
Yargıya karşı büyük oranda güven kaybı var ülke genelinde. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yargıya güven %13-%17 oranlarında azalmış durumda. Bu süreçte toplumun barolardan beklentisi de üst düzeyde. Yargıya güven azaldıkça ters orantılı olarak barolara güven artıyor. Çünkü insanlar hak arama mücadelelerinde yanlarında baroları görüyor. Toplumun ihtiyaç duyduğu her kesimde baro olarak yer almaya çalışıyoruz. Yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi gündemde, bunun için ne söylemek istersiniz?
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
23
2016
Röportajımızın başında kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili çalışmalarınızdan bahsetmiştiniz. Çilem DOĞAN’ı sormak istiyorum size. Özge Can ve Çilem halka mal olmuş insanlar ve yaşamlardır. Biz kadına yönelik şiddet cereyan ettikten sonra kadınımızın yanında durmaktan ziyade kadına yönelik şiddetin kaynağından başlayarak bu sorunu çözme eğiliminde olunması gerektiğine inanan ve bu konuda da çaba sarf eden kişileriz. Bu anlayışla hareket ediyoruz. Biz basına duyurmadan ve bununda reklamını yapmadan milli eğitim bakanlığı ve müdürlüğüyle koordinasyon sağlayarak okullarımızda eğitim veriyoruz. Suça sürüklenen çocuk sayısını azaltmak adına uyuşturucu da dâhil olmak üzere suçtan uzak durmak adına neler yapılabileceğini anlatıyoruz. Eğitim oradan başlamalı. Cinsel ayrımcılık bizim topluluğumuzda daha erkek evladını yetiştiren anneden başlıyor. Bu ayrımcılıkla yetişen erkek çocuk varsa ablası ya da kız kardeşine sonra annesine ve sınıftaki kız arkadaşına hatta sonra sevgilisine ve eşine bu şiddeti yansıtıyor. Biz çocuğumuzu eğitirken ya da severken yapıyoruz bu hatayı. Beyinin bu değerleri alacağı süreçte biz eşitsizliği çocuklarımıza öğretiyoruz. Bunu engellemediğimiz sürece Özge Canlarımızda Çilemlerimiz de bitmeyecektir. Kadına yönelik şiddetin istatistiklere yansıdığından çok çok daha fazla olduğunun inancında olan biriyim. Denizli Barosu olarak da bu konuda hassas davranıyoruz. Çilem DOĞAN kendi adına feryat figan devletten yardım istemiş altı
defa koruma kararı aldırtmıştır, en sonunda yine korunamamış ve kendisini de farklı bir yaşama sürüklemeye çalışan eşine de olmaması gereken, tasvip edilmeyen bir davranışta bulunmuştur. Bu en temel insan hakkı olarak görülebilir. Ortada bir nefs-i müdafaa vardır. Sonuç olarak yapılması gereken çocukların küçük yaşta bilinçlendirilmesidir bu da uzun bir süreçtir. Eğitim sisteminin çocukları bilinçlendirmesi için öncelikle bu eğitim sistemini hazırlayan devlet büyüklerimizin düşünceleri değişmeli bence. “Kadınlar kahkaha atmasın.” , “ Hamile kadının sokakta ne işi var?” tarzı söylemler bahsettiğiniz bilinçli eğitimi sağlayamayacak düzeyde. Pantolon giymesin, etek giymesin deniliyor. Yaşanan olaylar ve söylenen sözler üst üste konulduğunda bizim daha çoook fırın ekmek yememiz lazım. Beynimizin algılama düzeyini değiştirmemiz lazım. Kadın-erkek eşitliğini sağlayarak kadına şiddeti minimilize edebiliriz. Bunlar münferit olay değil sistemli şeylerdir. Sizin de söylediğiniz gibi başta eğitim sistemimizi bu hale
getirenler olmak üzere kendini din âlimi ilan eden ve televizyona çıkıp “Namaz kılmayan hayvandır.” şeklinde dinimize hiçbir alakası olmayan söylemler gerçekleştiren kişilerdir. Benim vergilerim ile oluşan Diyanetin fetva çağrı merkezi adı altında toplumu birçok noktada yanıltan bilgilerle dolu şeyler söylemeye devam ettikçe biz kadınla erkek arasında ki eşitliği sağlayamayız. Sağlayamadığımız sürece de kadına şiddetin önüne maalesef geçemeyiz. Bahsettiğimiz bilinçli eğitimle yeni neslin gelmesi yıllar alacak bir süreç. Bu süreç içerisinde kadına yönelik şiddetle ilgili özellikle anayasada ne gibi değişiklikler yapılabilir sizce? Olumlu değişikleri bırakın tersi değişiklikler söz konusu. Şu an yeni bir yasa var gündemde. Şiddetin azaltılması konusunda bir raporda kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesi hususunda bir girişim var. Yine boşanmaları azaltmak anlamında boşanma davalarının gizli oturumla yapılması konusunda bir rapor var. Bunun hukuki dayanağı nedir, mantığı nedir? Anlamamız mümkün değil. Bu konuyla ilgili görüşümüzü TBMM’ye yazılı olarak bildiren bir baro olarak söylüyorum bunu bizler kadını baskılayarak bu sorunun çözülebileceğini düşünen zihniyetin derhal yönetimden ayrılmasını istiyoruz. Kadının baskılayarak şiddeti azaltma mantığı kadını köleleştirmektir. Başkanımız Müjdat İLHAN’a güzel sohbeti ve güzel yüreği için teşekkür ederiz. Başkanlık süresindeki başarıları için tebrik eder yeni başarıları için ona uzun ve güzel bir süreç dileriz.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
24
2016
AYAĞINIZI YERE NE KADAR SAĞLAM BASIYOR SUNUZ! AYAK ANALİZİ MERKEZİ
DİNAMİK ANALİZ STATİK ANALİZ STABİLOMETRE 3D PODOSCANALYZER 3D KİŞİYE ÖZEL TABANLIK
Saraylar Mahallesi 491 Sokak No7/A DENİZLİ Tel: +0258 242 03 49 KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
25
2016
BU YAZ BÜTÜN
STARLAR STARLİGHT’TA!
Malumunuz yaz geldi, bayram tatili de önümüzde koskoca bir fırsat. Eğer tatil yapacağınız yere henüz karar vermediyseniz bu yazımız tam size göre. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
26
2016
Starlight Resort Hotel Manavgat-Antalya’da hizmet vermekte. Bende gittim misafirleri oldum çokça da memnun kaldım ve bu güzel oteli sizlere anlatmak istedim. O kadar büyük, o kadar çok aktivite imkânı var ki nereden başlayacağıma inanın çok zor karar verdim. Özenle dizayn edilmiş olan bu otel tam anlamıyla bir botanik bahçesi içine kurulmuş. Mavinin ve yeşilin birleşimi dedikleri şey tam olarak bu olsa gerek. 3 tanesi kapalı olmak üzere 15 havuzu, aqua parkı, tenis kortları, futbol sahaları, bungalov tarzı club odaları, amfi tiyatrosu ve hatta at çiftliği var. Bunlar sadece sayabildiklerim! Bir tatilde yapmak KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
27
2016
isteyebileceğiniz her şey bu otelde diyebilirim. Müşterilerine tam 7 farklı oda seçeneği sunuyor Starlight Resort Hotel. Toros manzaralı, Akdeniz manzaralı, Junior süit, Deluxe suit, Corner suit bahçe manzaralı, Corner suit deniz manzaralı ve King suit seçeneklerini bünyesinde barındırmakta. Odaların içine baktığımızda birçok hizmet sizleri bekliyor. Mini bar, ücretsiz Wi-fi, telefon, merkezi klima, sıcak çay kahve seti, uydu yayınlı plazma TV ve kasa. Oda seçeneklerine göre içindekilerde tabii ki değişmekte. Dört restoranı bulunan otelde bu restoranlardan ikisi deniz manzaralı. Açık büfe kahvaltı, geç kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği hizmetinin verildiği restoranlarda ülke mutfakları açık büfe olarak servis edilmekte. İçlerinde en özel olanı ise Şelale Snack restoran. Serin mağara ortamında şelale esintisi ile yemek yeme şansını yakalayabilirsiniz. Her gün birçok aktivitenin gerçekleştiği otelde bu yazın bombası tabii ki starlar! İsmine yakışır bir şekilde hazırlanmışlar yaza. İrem DERİCİ, İlhan ŞEŞEN, Volkan KONAK, Suzan KARDEŞ, Funda ARAR, Gökhan TEPE, Fatih ÜREK gibi Türkiye’nin en çok eğlendiren, en dinlenesi sanatçıları sahne almakta. Starlight Resort Hotel sadece yetişkinleri değil çocukları da düşünmüş. Bir mini club bir de teenage club mevcut. Her yaştan çocuğa hitap edip onları eğ-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
28
2016
lendirmeyi çok iyi başarıyorlar. Siz de bu sırada keyifle tatilinizi yapıyorsunuz. Geldik tatilin en önemli, en keyifli yerine. Thalasso – Spa Merkezi. Bu merkez tam tamına 6000 metrekarelik bir alanı kapsıyor. Merkez iki bölümden oluşmakta; birinci bölümde Türk hamamı geleneği, ikinci bölümünde Hürrem sultan kompleksi sizleri bekliyor. Hürrem Sultan Kompleksi’nde, Aroma Therapy Buhar Odası, Tuzlu Buhar Odası, Bio Sauna, Fin Saunası, Rus Saunası, Kar Çeşmesi, Şok Havuzu, Macera Duşu, Kova Duşu gibi duş seçenekleri bulunmakta. Thalasso Spa Havuzu için 750 metre açıktan 55 metre derinlikten deniz suyu getiriliyor ve ısıtılıyor. Bu sayede özel tedavilerde gerçekleştirile biliniyor. Ek olarak Jet duş, Afüzyon, Balneo üniteleri, deniz suyu tedavilerini destekleyici ürünlerle yapılan sargılama odaları da mevcut. Thalasso merkezinde kan dolaşımı, sinir sistemi, uykusuzluk, sindirim sistemi, romatizmal rahatsızlıkları gidermek, zaKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
29
2016
www.starlight.com.tr adresine girerek
sizde memnun kalacağınız bir tatile çıkmaya hazıranın. yıflama, vücudu şekillendirmek, hem ruhsal hem bedensel amaçlara yönelik kişiye özel tedavi uygulamaları yapılmakta ve program seçenekleri bulunmakta. Kısacası ben gezdim, gördüm, tatilimi yaptım çokta memnun kaldım. Eğer hâlâ bir tatil planınız yoksa Starlight Resort Hotel ilk tercihiniz olmalı. Bu arada Otelin internet sitesine girerek sevdiğiniz sanatçıların hangi gün konser verdiğini görebilir tatil zamanınızı ona göre planlayabilirsiniz. Bir de konser öncesi sürpriz isimlerle de karşılaşabilirsiniz. Herkese şimdiden iyi tatiller!
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
30
2016
NÖROLOJİ UZMANI EEG - EMG
FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON UZMANI
Uzm DR. F. İlay TOKTAŞ
Uzm.Dr. Hüseyin AKCA
MERKEZİMİZDE HASTA KABULÜNE BAŞLAMIŞLARDIR KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
31
2016
Türkiye’de yıldızı parlayan ev tekstili sektörünün en büyük platformu olan Evteks Fuarı’nda iki binin üzerinde markanın ürünleri sergilendi.
2016 EVTEKS FUARI SEKTÖRE DİNAMİZM KATTI
D
ünya’nın en büyük fuarları arasında yer alan EVTEKS 22. İstanbul Uluslararası Ev Tekstili Fuarı, 17-21 Mayıs 2016 tarihleri arasında CNR Expo Yeşilköy’de gerçekleştirildi. CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık A.Ş. tarafından TETSİAD işbirliğiyle düzenlenen Evteks Fuarı 160 bin metrekare alanda ev tekstili sektörünü ağırladı. Türkiye’de yıldızı parlayan ev tekstili sektörünün en büyük platformu olan Evteks Fuarı’nda iki binin üzerinde markanın ürünleri sergilendi. ABD, Kanada, Çin, Hindistan, Yunanistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, Polonya, Rusya, Fas, İngiltere, İsrail, İran ve Türki Cumhuriyetler’den de
çok sayıda ziyaretçi fuarı gezdi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yerli alıcılar da Evteks Fuarı’nda katılımcılarla iş teması kurma olanağı buldu. Bu yıl 22.’si düzenlenen Fuarın açılışı, Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakan Yrd. Fatih METİN’in teşrifleriyle, Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) Başkanı Mehmet BÜYÜKEKŞİ, TİM Başkan Vekili ve Denizli İhracatçılar Birliği(DENİB) Başkanı Süleyman KOCASERT, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat KEÇECİ, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim BURKAY, İTHİB Başkanı İsmail GÜLLE, CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
32
2016
100 binin üzerinde sektör profesyonelinin ziyaret ettiği fuara, DENİB üyesi 93 firma stand açtı. Denizli İhracatçılar Birliği , fuara bu yıl da infostand ile katılım sağladı.
FUARA, DENİZLİ DAMGASI
EREM, TETSİAD Başkanı Yaşar KÜÇÜKÇALIK ve sektör temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirildi. Açılışın ardından, Bakan yardımcısı ve beraberindeki heyet standları ziyaret etti ve trend alanında incelemelerde bulundu. Ayrıca, her yıl olduğu gibi, DENİB Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan DENİB heyeti, fuardaki DENİB üye standlarını tek tek gezerek hayırlı olsun temennisinde bulundular. Fuarı ziyaret eden Denizli Milletvekilleri Şahin Tin ile Cahit Özkan, DENİB Başkanı Süleyman Kocasert’ten fuarla ilgili bilgi aldı ve fuara katılan firmaların standlarını gezerek başarı dileklerinde bulundular.
Ev tekstili ihracatında ülkenin önemli bir kenti konumunda olan Denizli, her geçen yıl fuardaki hacmini de artırmaya devam ediyor. Denizli, bu yıl da 22. İstanbul Uluslararası Evteks Fuarı’na damga vuran şehirlerden biri oldu. 100 binin üzerinde sektör profesyonelinin ziyaret ettiği fuara, DENİB üyesi 93 firma stand açtı. Denizli İhracatçılar Birliği , fuara bu yıl da info-stand ile katılım sağladı. Stantta, Denizli ve DENİB hakkında bilgilerin paylaşıldığı dokümanlar, DENİB’in yayını DENİB AKTÜEL dergisi ziyaretçilere dağıtıldı.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
33
2016
ÇİN’E ALMAYA DEĞİL SATMAYA GİTTİLER Denizli İhracatçılar Birliği tarafından Ekonomi Bakanlığı desteği ile yürütülmekte olan Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Projesi (URGE) kapsamında, Çin’ in Guangzhou kentinde düzenlenen Kanton Fuarına katılım gerçekleştirildi. 100.000 m2 brüt fuar alanında 4.500’den fazla standın olduğu, 10’dan fazla ülke ve bölgeye hitap eden, 1957’ den bu yana düzenlenen ve yılda iki kez açılan Kanton Fuarının 119.’suna açtığı stantla katılan DENİB heyeti, Denizli’de üretilen ev tekstili ürünlerini Çin’deki fuarı ziyaret eden uluslararası alıcılarla buluşturdu. Son yıllarda yaklaşık 27 milyar dolar ticaret hacmine ulaştığımız Çin in kapılarını uluslararası alıcılara açtığı bu fuar Çin’in yanı sıra her kıtadan alıcıya Denizli havlusunu ve farkını tanıtmamıza katkı sağladı. Bu yıl ikinci gerçekleşen katılımımız ile Çin’in en çok bilinen fuarında Türk havlusu artan popülariteye sahip oldu. 1-5 Mayıs 2016 tarihleri arasında süren fuara DENİB’ in URGE projesinde yer alan 12 firma 24 kişilik bir heyetle katılım sağlandı.
DENİB AKADEMİ ‘’DEĞER ÜRETİMİ:
İŞ MODELLEMESİYLE ÖZGÜNLEŞMEK’’ EĞİTİMİ
D
enizli İhracatçılar Birliği'nin eğitim faaliyetlerini yürüten DENİB AKADEMİ, 22 Nisan 2016 Cuma günü "Değer Üretimi: İş Modellemesiyle Özgünleşmek” Eğitimi'ni gerçekleştirdi. Eğitimde katılımcıları İş Modelinin Çerçevesi, İş Modeli Kanvası, Doğru İş Modeli İçin Doğru Soruları Sormak, İş Modelinin başarıyla yürütülebilmesi için kritik faaliyetler, İş Modelinin piyasada ki iş modeli ile doğrulanması, İş Modelinin İnovasyonu, İş Modeli Stratejisinin oluşturulması konularında Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Pınar BÜYÜKBALCI bilgilendirdi. Denizli İhracatçılar Birliği Nihat Zeybekci Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen eğitime firmalardan Üretim Planlama, Müş-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
34
2016
DENİB GIDA KÜMESİ’NDEN BARSELONA ÇIKARTMASI Ekonomi Bakanlığı’nın destekleri ve birliğimiz organizatörlüğünde yürütülen “Denizli Gıda Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Geliştirilmesi Projesi” kapsamında, DENİB Gıda Kümesi Moskova ve Abu Dabi’den sonra bu kez İspanya’nın Barselona şehrinde düzenlenen Alimentaria Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’na katıldı.
25
-28 Nisan tarihleri arasında düzenlenen fuara URGE Projesi kapsamında yer alan firmalardan Altıntop Kuruyemiş, Çalışkan Tarım, Ece Kuruyemiş, Hacı Şerif, Kırbıyık Kuruyemiş, Kocabaylar Seracılık, Nutova Gıda ve Taslacılar Dış Ticaret’ten oluşan 8 firma ve 16 kişilik heyet ile katılım sağlandı. Denizli İhracatçılar Birliği tarafından açılan info stantta hem DENİB Gıda Kümesi hakkında bilgilendirmeler yapıldı hem de Türk havlusu dağıtıldı. Fuarın ilk gününde DENİB standını ziyaret eden Barselona Başkonsolosu Sayın Emir Sağlam YÜKSEL ve Barselona Ticaret Ataşesi Sayın Ayfer ÇOMOĞLU, firmalarımıza başarı dileklerini ilettiler. Denizli İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Sayın Hüseyin MEMİŞOĞLU ve Sayın Süreyya ÇALIŞKAN ziyaretlerinden ötürü teşekkürlerini sunarak, Denizli İhracatçılar Birliği’nin faaliyetleri ve URGE Projeleri hakkında bilgi verdi. Fuar boyunca ikili görüşme-
lerini sürdüren firmalarımızın standı Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İmdat SÜTLÜOĞLU ve Denizli Ticaret Borsası heyeti tarafından ziyaret edildi. Programın son gününe perakende turlarıyla devam eden heyet, Boquera ve Mercabarna Gıda Yerleşkesi ziyaretleri gerçekleştirdi ve buradaki yerel üreticilerden bilgiler alarak bazı temaslarda bulundu.
teri Temsilcisi, Firma Sahibi, Pazarlama Departmanı'ndan, İşletme Müdürü, Genel Koordinatör kişilerin yanında Pamukkale Üniversite'si öğrencileri katıldılar. DENİB AKADEMİ eğitimleri, 13 Mayıs 2016 Cuma günü "Harekete Geç" "Marka Olmanın Dayanılmaz Hafifliği” Programı ile devam etmiş olup, bu programla bir sektör analizinde markanın katma değer boyutunu nasıl görebiliriz? Marka mimarisiyle katma değer nasıl inşa edilir? Bu konuda nasıl destek alır, teşviklerden nasıl yararlanabiliriz? elimizdeki imkanların nasıl değerlendirilebileceği konularında bilgilendirildi. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
35
2016
T.C. Ekonomi Bakanlığı destekleri ve Denizli İhracatçılar Birliği koordinatörlüğünde yürütülmekte olan “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (URGE) Projesi” kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde 23 - 26 Mayıs 2016 tarihlerinde 26.ncısı gerçekleştirilmekte olan INDEX Uluslararası Tasarım Fuarı’na, DENİB Ev tekstili Yurtdışı Pazarlama Takımı olarak katıldı.
DENİB, DUBAİ ULUSLARARASI TASARIM FUARI’NDAYDI
Kapsamı açısından dünyanın en prestijli fuarları arasında yer alan Dubai INDEX Fuarı’nda bu yıl da 1000'in üzerinde katılımcı birbirinden farklı tasarım ve konseptle yerini aldı. URGE Projesi kapsamında birliğimiz üyesi 9 firma ile katılım sağlanan fuarda, Altınbaşak Tekstil, Emir Tekstil, Kayalar Tekstil, Asena Tekstil, Makroteks Tekstil, Egem Tekstil, Özer Tekstil, Gelin Tekstil ve Sümaş Tekstil Dubai pazarındaki alıcılarla buluştu. Türk ev tekstili ürün-
“TİCARETTE TEKNİK ENGELLER VE ÇÖZÜM YOLLARI’’ KONULU SEMİNER DENİB’ TE..
T.C. Ekonomi Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Denizli İhracatçılar Birliği işbirliğiyle, 27 Mayıs 2016 tarihinde “Ticarette Teknik Engeller ve Çözüm Yolları” konulu seminer gerçekleştirildi. Seminerde Ekonomi Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Dr. Mehmet KARABAY, küresel dünyada, küresel ticarette gümrük tarifelerinin etkisini kaybettiğini, ülkelerin kendi üreticilerini korumak adına ürün güvenliğini esas alan engel koymaya başladıklarını kaydetti. Seminerde, Pazara Giriş Engelleri ve Çözüm Yolları konusunda Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Aylin BEBEKOĞLU, Mısır Üretici Kayıt Sistemi konusunda Dış Ticaret Uzmanı Ayşegül AĞBAL DEMİR, Ticarette Teknik Engeller konusunda Teknik Düzenlemeler, Uygunluk Değerlendirmesi, Tarife Dışı Engeller konularında ise Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Gökhan ÖRNEK tarafından bilgi verildi ve katılımcıların konuya ilişkin sorularını cevapladılar. Ticarette teknik engellerden ihracatçı firmaların olumsuz etkilenmemesi için atmaları gereken adımlarla ilgili sunum yaptılar.
lerinin kalitesi ve özgünlüğünü göstermek adına katılımın önemli olduğu fuarın açılış gününde, DENİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sn. İbrahim UZUNOĞLU fuar organizatörünün davetiyle Türk havlusu başta olmak üzere ev tekstili ürünlerinin ve bu ürünlerin hem Birleşik Arap Emirlikleri hem de dünya pazarında girişimleri ve beklentileri hakkında bir söyleşi gerçekleştirmiştir. 26 Mayıs 2016 Perşembe günü sona ermiş olan yaklaşık 33.000 m2 alanda ürünler sergilenen fuarın 25. yılında heyetimiz, 30.000'e yakın ziyaretçiye Türkiye menşeili ürünlerini sundu.
“HAREKETE GEÇ” Sloganlı Eğitim DENİB Akademi, “Marka Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Eğitim Programı”nı Denizli İhracatçılar Birliği (DENİB) ve Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği (DETGİS) ile ortak işbirliği çerçevesinde gerçekleştirdi. “Harekete Geç!” sloganıyla DENİB Nihat ZEYBEKCİ Toplantı Salonu’nda verilen eğitimde katılımcılar Rönesans Değişim ve Yönetişim Bilimleri Enstitüsü’nden Ceyhun Yeşilşerit’in anlatımıyla marka ve markalaşmaya dair birçok sorunun yanıtını bulma şansı yakaladı. Günümüz ve Yakın Geleceğin Ekonomisinde Görünüm, Payı Büyütmek ya da Farklılık Yaratmak, Peşinde Koştuğumuz “Katmadeğer” ve Marka, Marka Mimarisiyle “Katmadeğer” İnşa Etmek konularında bilgilendirilen katılımcılar, “Şirketlerin SANAT Karlılığı Nereden KÜLTÜR, ve YAŞAM DERGİSİ Gelir?”, “Mar-
MAYIS-HAZİRAN
36
2016
kanın Anlamları ve Fonksiyonları Nelerdir?”, “Bir Sektör Analizinde Markanın Katmadeğer Boyutunu Nasıl Görebiliriz?”, “Marka Değeri nedir, nasıl hesaplanır?”, “Dünyanın En Değerli Markaları Hangileridir?”, “Katmadeğer”imizi Nasıl Koruruz, bu konuda nasıl destek alır, teşviklerden yararlanabiliriz?”sorularına yanıt buldu. DENİB Akademi Eğitimleri 25-26 Mayıs tarihlerinde DENİB Nihat ZEYBEKCİ Toplantı Salonu’nda verildi. “İleri Excel Kullanımı ve Raporlama Teknikleri Eğitimi” ile devam etti.
DENİZLİ KÜRESEL FIRSATLAR ZİRVESİ, DENİB’İN EV SAHİPLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ 9 Mayıs 2016 Pazartesi günü DENİB’in ev sahipliğinde TİM, Turkishtime,DHL Express Türkiye işbirliğiyle Denizli’de gerçekleştirilen Denizli Küresel Fırsatlar Zirvesi’nde, ihracatta Türkiye’nin konumu ve küresel gelişmeler ışığında yeni pazarlarda izlenecek stratejiler tartışıldı. TİM Başkan Vekili, DENİB Başkanı Süleyman Kocasert’in açılış konuşmasını yaptığı zirveye, TİM Genel Sekreteri Dr.H.Bader Arslan, Turkishtime Genel Yayın Yönetmeni Barış Soydan, Bloomberg HT Radyo Genel Yayın Yönetmeni
Açıl Sezen, DHL Express Türkiye CEO’su Markus Reckling, DHL Express Türkiye Gümrük Müşteri İlişkileri Müdürü Işın Sarıkaya, KOBİ Avrupa Genel Müdürü Seda Yıldız, Twigy Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel, Silk&Cashmere Yönetim Kurulu Başkanı Ayşen Zamanpur konuşmacı olarak katıldı.
“AKILLI POLİTİKALAR İZLENİRSE KRİZLER FIRSATA DÖNÜŞEBİLİR”
Küresel Fırsatlar Zirvesi’nde konuşan TİM Başkan Vekili,DENİB Başkanı Süley-
DENİB AKADEMİ’’ İLERİ EXCEL KULLANIMI VE RAPORLAMA TEKNİKLERİ’’ EĞİTİMİ..
Denizli İhracatçılar Birliği’nin eğitim faaliyetlerini yürüten DENİB Akademi, 25-26 Mayıs 2016 tarihlerinde “İleri Excel Kullanımı ve Raporlama Teknikleri Eğitimi” programını gerçekleştirdi. Vidoport.com’dan Ömer BAĞCI tarafından verilen eğitimde katılımcılara, Genel Excel Kullanımı, Excel’in Sık Kullanılan Fonksiyonları, Alt Toplamlar ile çalışmak, Grafikler ile çalışmak, Senaryolar ile çalışmak, Metin ve Veri Fonksiyonları ile çalışmak, Özet Tablo Oluşturmak, Çözücü ile
çalışmak ve Makro oluşturmak gibi konu başlığı altında uygulamalı olarak anlatıldı. Denizli İhracatçılar Birliği Nihat Zeybekci Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen eğitime ilgi oldukça yoğundu. Eğitime katılan firma temsilcileri, verimli bir eğitim olduğunu dile getirerek, memnun ayrıldılar. DENİB AKADEMİ eğitimleri, 1 Haziran 2016 Çarşamba günü “Güvenli Satış ve Müşteri İstihbaratı, Tahsilat ve Risk Yönetimi Eğitim” programı ile devam etti. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN
37
2016
man Kocasert, konuşmasında “Dünyada sular durulmuyor” diyerek Rusya’da yaşananlara vurgu yaptı, Almanya ve Irak’tan da örnekler verdi. Kocasert, “Bazı tahminlerin de üzerine çıkarak, ülkemiz geçen yıl yüzde 4’lük bir büyüme kaydetti. Yüzde 4’lük bir büyüme bu şartlarda başarıdır. Bizim açımızdan baktığımızda bir diğer sevindirici gelişme ise özellikle son çeyrekte yüzde 5’in üzerinde gelen büyüme performansının yüzde 1,3’ünün ihracattan geliyor olması” diye konuştu. Kocasert, “Etrafımızda yaşanan bu şartlar altında dünyada gelişen ekonomiler içerisinde hala büyüyor olabilmek gerçekten başarı sayılır” ifadesini kullandı. Zirvede konuşmacıların verecekleri mesajların 2016 için alınacak kararlara ışık tutacağını ifade eden Süleyman Kocasert, “Akıllı politikalar izlenirse krizler fırsata dönüşebilir.” dedi. TİM Başkan Vekili, DENİB Başkanı Süleyman Kocasert’in açılış konuşmasının ardından DHL Express Türkiye CEO’su Markus Reckling söz aldı, ardından Turkishtime Genel Yayın Yönetmeni Barış Soydan’ın moderatörlüğündeki panele geçildi. Panelin ilk bölümünde TİM Genel Sekreteri Dr.H.Bader Arslan,Bloomberg HT Radyo Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen, KOBİ Avrupa Genel Müdürü Seda Yıldız ve DHL Express Türkiye Gümrük Müşteri İlişkileri Müdürü Işın Sarıkaya söz aldılar. Sunumların ardından katılımcıların sorularına panelistler yanıt verdi. Zirvenin ikinci bölümünde, Twigy Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel ve Silk&Cashmere Yönetim Kurulu Başkanı Ayşen Zamanpur katılımcılarla markalaşma süreçlerine dair tecrübelerini paylaştı. Twigy Markası’nın doğuşunu anlatan Twigy Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel kendi başarı hikayesinden örnekler vererek yatırımcılara tavsiyelerde bulundu.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
38
2016
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
39
2016
Mete ÜSTÜNTAŞ
ÜNİVERSİTEYE
BİR KALA
12
yıllık bir maratonun sonuna geldiniz. Akıl almaz güzellikteki eğitim sistemimizin yeni mahsulü sizlersiniz, ülkemize hayırlı olsun. Yıllarca tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar aynı şeyleri gördünüz, dinlediniz, öğrendiniz, ezberlediniz. Dilerim ki üniversite hayatınızda size birçok şey katacak öğretmenlerle karşılaşırsınız ve onları yakalamışken bırakmayıp bütün engin bilgilerinden faydalanırsınız. Velhasıl-ı kelam konumuz tercihler. Sizlere yol gösterecek ve hayatınızın kararını verirken sizlere yardımcı olacak bir yazı yazmaya çalıştım. Öncelikle YGS yazımızda söylediğim şeyi tekrar etmek isterim. Bu sınavlar sizin hayatınızın sonu değil. Denemekten asla vazgeçmeyin ama geleceğinizi etkileyecek bu kararları çok dikkatle verin ve mutlaka ama mutlaka rehber öğretmeninizin danışmalığında listenizi oluşturun. Puanınızı değil başarı diliminizi önemseyin. Tercih listesini düzenlerken bir sene önceye ait olan Yükseköğretim Programları ve Kontenjanlar Kılavuzu sizin için önemli bir rehber olacak. Ancak bilmelisiniz ki hiçbir zaman bu yılın puanlarıyla geçen yılın puanları birebir örtüşmeyecektir. Artan kontenjanlar, son sınıftaki öğrenci sayısının azalması, baraj puanın düşmesi gibi farklılaşmalarla orta sıralarda yığılmalar olabileceğinden puanı temel almak yanlış sonuç verecektir. Tercih listenizi, başarı sırasını esas alarak düzenlemeniz daha sağlıklı sonuç verecektir.
Puanınızın tutmadığı, ancak istediğiniz 2-3 bölümü, başarı sırası sizden %30-35 daha yukarıda görseniz de yazınız. İdeal tercih sıralamanız bu 2-3 tercihten sonra gelmeli, bu tercihlerden sonra ideal tercih sıralaması yapılmalıdır. Ancak siz “Ne olursa olsun bir üniversiteye yerleşmeliyim.” diyorsanız başarı sıranızın %35 geride başarı sırasına sahip olan yükseköğretim programlarına da tercih listenizde yer verip kendinizi garantiye almalısınız. Yatay Geçiş Sınavı gerçeğini unutmayın. Yatay geçiş, bir öğrencinin kayıtlı olduğu üniversite programından, başka bir üniversitenin benzer programına geçmesidir. Birbirinden tamamen farklı bölümlere yatay geçiş başvurusu yapılmamakta, ancak %80’e kadar benzer içerikteki bölümler arasında yatay geçiş yapılabilmektedir. Bu benzerlik üniversite kurulu tarafından belirlenir. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
40
2016
Yatay geçiş sınavları; sınava bir sene daha hazırlanmak istemeyen adayların hayallerini ertelemeli olarak gerçekleştirmesi adına can simididir. Yatay geçişler üniversiteler arasında yapılabildiği gibi, üniversite içinde de yapılabilir. Tercih kılavuzunda yeni açılan, dolayısıyla bir sene önceki kılavuzda en küçük puanı ve başarı sırası bulunmayan bir bölüme tercihlerinizde yer verirken; o üniversite ve bölümün eş değeri olan yakınlardaki üniversite ve bölümün bir sene önceki verilerini ve en önemlisi istek sıranızı göz önüne alın. Tercih merkezinize mezun olacağınız üniversiteyi değil hayalinizdeki mesleği koyun. Hayalinizdeki mesleğe yakın çevrenizin örnekleri ya da telkinleri ile karar vermeyin. Kendi ilgi ve yeteneklerinizin, gelecekten beklentilerinizin farkına vararak meslek tercihinizi yapın.
İleride yapacağınız mesleğin iş imkânını iyi araştırın. “Seçtiğim meslekten mezun olduğumda karşılaşacağım ortamda iyi bir kartvizite mi yüksek limitli bir kredi kartına mı sahibi olacağım? Ofis işi mi hareketli bir iş mi istiyorum? Yoğun tempo mu standart iş temposu mu benim için uygun? Ekip çalışması mı bireysel çalışma mı yapabilirim?” sorularının cevabını bularak mesleğinizin iş imkânlarının yaşam ve kişilik standartlarınıza uygunluğunu ölçün. Unutmayın üniversitenizi değil geleceğinizi seçiyorsunuz. Sadece meslek değil, hangi üniversitede okuyacağınız da en az meslek seçiminiz kadar önemlidir. İş hayatına atıldığınızdan birkaç yıl sonra iş başvurularınızda okulunuzun size ne kattığına ve tecrübenize bakacak olmalarına rağmen; bu tecrübeyi edineceğiniz işyerleri ilk 5 yıl, bitirdiğiniz okula bakacaktır. Bu yüzden hedeflediğiniz meslek-
ler ve üniversiteler hakkında bilgilere ulaşmanız gerekir. Bu konuda en faydalı ve güvenilir kaynağınız sık sık güncellenen, okulların internet sayfaları olacaktır. Eğitim almak istediğiniz üniversitede okuyan birkaç öğrenciyle ve o bölümden mezun olanlarla görüşüp okul hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Okurken göreceğiniz dersler, okulun fiziksel şartları, uluslararası bağlantıları, barınma ve burs imkânları, ulaşım olanakları, mezunlara iş imkânı sağlayıp sağlamadığı gibi soruların cevabını bulduktan sonra üniversitenizi belirlemeniz en sağlıklı olanıdır. Tercih listenizde bölümleri, istek sıranızı bozmadan, yerleşmeniz zor olan bölümden kolay olana göre sıralayın. Kendinizi garanti altına almak için başarı sırası sizden çok geride olan, kazansanız bile kayıt olmayı düşünmediğiniz bir programa tercih listenizde yer vermeyin.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
41
2016
Tercih ettiğiniz bölümlerin yanında özel koşullar sütunu ve kılavuzun ayrı bir bölümünde özel koşul maddelerinin açıklamaları bulunmaktadır. Kampüs adresinden, yabancı dil ayrımına ve ücret politikasına kadar pek çok kriterden bahsedilen özel koşullar mutlaka incelenmelidir. Tercih formunuza yazdığınız bölümlerde kodlama hatası olmamasına son derece dikkat edin. Pek çok aday tek bir rakamı yanlış yazarak istemediği şehirlere ve bölümlere yerleştirilmekte veya açıkta kalmaktadır. Başta söylediğim gibi bu maddelere dikkat edin fakat mutlaka bir rehber öğretmenin danışmanlığında listenizi oluşturun. Dilerim hepiniz hayallerini kurduğunuz bölümlerde, üniversitelerde okursunuz. Üniversitede düşünün, çalışın, kendinizi geliştirin. Unutmayın; bu ülkenin okuyan, düşünen, özgür gençlere ihtiyacı var.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAMSANAT DERGİSİ KÜLTÜR, ve YAŞAM DERGİSİ
KASIM-ARALIK
34
OCAK-ŞUBAT
2015 65
2016
BÜROTEKS REKLAMI GELECEK
Boya Bakımı Uzmanlık Gerektirir... Sonax Özgür Otomotiv Denizli İzmir Yolu Menderes Bulvarı No: 41 (Opel Otomat karşısı) Gümüşçay/DENİZLİ Tel: 0(258) 265 96 56 E-mail: ozgur@sonax.com.tr
Özgür
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
43
2016
www.sonaxdenizli.com
Mete ÜSTÜNTAŞ
Onları anlamamız dileğiyle...
B
ir yeriniz kırıldığında kendinizi nasıl hissettiniz ya da herhangi bir hastalıktan dolayı hareket kabiliyetiniz kısıtlandığında ne oldu? Yaşadığımız dünyada ve ülkemizde yüzlerce insan bizim bir süre zarfında yaşadığımız hisleri hayatları boyunca yaşamak zorunda kalıyorlar. Onların hislerini anlamak elbette ki mümkün değil ama onlara en azından biraz destek olabilmek için her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasını Engelliler Haftası olarak değerlendiriyoruz. Aslında bu tarihler arasına sıkıştırılmış olmasının sebebi, onları hayat maratonunda koşarken unutmamız. İşte tam bu yüzden, insanları bilinçlendirmek ve onları unutmamak için bu tarihler arasında okullarda, radyo ve televizyon programlarında, hatta gözümüzün görebileceği her yerde engelli insanlarımızın engellerini aşması için etkinlikler düzenlenir. Onların bizlerden farkı olmadıkları aşılanmaya çalışılır. Bu tarihler arasında, KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
44
2016
engelli insanların normal yaşantısında yapamadığı birçok faaliyeti onlara yaşatmak amaçlanır. Bu yaptıklarımızla onları ne kadar mutlu edebiliriz gerçekten bilmiyorum. Bu hafta dışında onların yüzüne kaç kez bakıyoruz, yoğun iş, okul ve özel hayat tempomuzda onlarla ne kadar ilgileniyoruz? Aslında burada tam şu söz aklıma geliyor sürekli; başa gelmeyince bilinmez. Bizler kendimize bir şey olmadığı sürece karşı tarafın ne hissettiğini bilemiyoruz. Çünkü önümüze sunulan fırsatların o kadar farkında değiliz ki. Açıkçası hayatımızın her yerinde olan engelli insanları bizde onların durumunda olmadan asla anlayamayacağız. Bir yıl içerisinde en azından bir haftamızı engelli insanlarımızın spor yapması, eğlenmesi, hayata bizim gibi tutunmaları ve hayata bağlanmaları için harcayalım. Onlar bizden sadece, onların yanında olmamızı ve hayatlarını birazda olsun kolaylaştırmamızı istiyorlar. Bence bu bizim için çok zor bir şey olmamalı. Unutmamız gereken konu ise, onların bizden hiçbir farkı olmadığıdır. Sadece engelliler haftasının değil, her günlerinin dolu bir şekilde güzel anılarla geçmesi dileğimle…
Onlar bizden sadece, onların yanında olmamızı ve hayatlarını birazda olsun kolaylaştırmamızı istiyorlar.
Biyografi
DÖKÜLEN YAPRAKLAR İlayda GÖKÇEVİRAN
ATİLLA ÖZDEMİROĞLU 5 Ocak 1945 Yılında Ankara’da doğan Atilla ÖZDEMİROĞLU daha çocuk yaşta iken müziğe olan ilgisini dışarıya vurdu. İlkokul ve lise yıllarında birçok müzik aletini çalmaya başladı. Özellikle Ankara Atatürk Lisesi’nde öğrenciyken müziğe olan ilgisi daha da önem kazanıp, müzik etkinliklerine katılmaya başladı. Yıl 1966’yı gösterdiğinde ise Atilla ÖZDEMİROĞLU Durul Gence 5 orkestrasına girdi. Bu yıldan sonra çeşitli orkestralarda görev almaya başladı. Besteci ve aranjör olarak çeşitli eserlere imza atan Attila ÖZDEMİROĞLU, Ajda Pekkan, Nilüfer, Kayahan, Sezen Aksu gibi isimlerle çalıştı. 1980 yılında “Yedi Kocalı Hürmüz”, 1984 yılında Devekuşu Kabare tiyatrosunun “Beyoğlu Beyoğlu “,2008 yılında Ankara Devlet Tiyatrosunda oynanan “Fosforlu Cevriye” gibi birçok tiyatro oyununun müziğini hazırladı. Ajda Pekkan’ın Petrol şarkısı ve Züğürt Ağa, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Robert›s Movie, Ağır Roman gibi filmlerin de müziklerini yapan Attila Özdemiroğlu, Eurovision şarkı yarışması için Füsun Önal gibi birçok sanatçıya besteler de düzenlemişti. Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin (MESAM), 8 yıl boyunca başkanlığını yaptı.
2009 yılında 42. Sinema Yazarları Derneği Ödüllerinden en iyi film müziği ödülünü almıştır. 200’ü aşkın şarkı, 60 film müziği, 14 müzikal ve yaklaşık 3 bin reklam müziğinde imzası vardır. 4 Aralık 2014 tarihinden itibaren Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi’nde akciğer kanseri tedavisi gören Attila Özdemiroğlu, 20 Nisan 2016 tarihinde 73 yaşında hayata gözlerini yumdu. Türkiye’nin en önemli müzik duayenlerinden birisini kaybettik. Müzik bir kez daha eksik kaldı. Still Life ekibi olarak Atilla ÖZDEMİROĞLU’na Allah’tan rahmet, sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
46
2016
OYA AYDOĞAN Neşeli Günler’in Zeynep’i, Kara Gurbet’in Cemile’si, Yedi Bela Hüsnü’nün Hüsniye’siydi o. Çok ani kaybettik onu. Hiç kimsenin aklına gelmezdi onun acı haberini bu günlerde alacağımız. Tabii ki her ölüm erkendir biz insanoğlu için ama o kadar seveni vardı ki o temiz yürekli kadının tanıyan kimse kabullenemedi bu ölümü.
O
ya Aydoğan, 10 Şubat 1957 yılında CemalGüldane Aydoğan çiftinin çocuğu olarak Erzincan’da doğdu. Sekiz yaşına kadar ailesi ile birlikte İstanbul’un Beyoğlu semtinde yaşadı. Ortaokulu o dönemde Fransız Kız Ortaokulu olan Sainte-Pulchérie Fransız Lisesi’nde, lise eğitimini ise Saint Michel Fransız Lisesi’nde tamamladı. Sinemaya 1972 yılında “Kabadayılar Kralı” filmi ile başladı. 1975 yılında Alev Gün adıyla bir güzellik yarışmasında birinci oldu fakat ailesinden gelen baskılar nedeniyle ödülü iade etmek zorunda kaldı. 1976’da Ses Dergisi’nin düzenlediği 8. Sinema Artisti Yarışması’nda
birinci oldu. Aynı yıl ilk başrolünü Deli Şahin filmi ile Cüneyt Arkın ile paylaştı. 1978 yılında Ertem Eğilmez yapımı Neşeli Günler adlı filmin oyuncu kadrosuna dâhil edildi. 12 Eylül Darbesi döneminde öne çıkan, içinde erotik unsurlar da barındıran arabesk kültürün etkisindeki filmlerde rol aldı. 1982’de Yedi Bela Hüsnü filminde Hüsniye karakterini canlandırdı ve Kemal Sunal ile başrolde yer aldı. 1980’li yıllarda bir süre gazinolarda şarkıcılık yaptı. 1986’da Emrah ile birlikte yer aldığı Merhamet filminin yapımcılığını üstlendi. 20072010 tarihleri arasında FOX kanalında yayınlanan Bez Bebek adlı fantastik çocuk dizisi ile tekrar ekranlara
döndü. 2011’de sunuculuğunu Emel Müftüoğlu ile üstlendiği “Şekerli Kahve” isimli televizyon programında yer aldı. Ölümünden kısa bir süre önce Lerzan Mutlu ile birlikte Beyaz TV’de yayınlanan “Söylemezsem Olmaz” adlı magazin programında sunuculuk yaptı. Oya Aydoğan, 1976 ile 2016 yılları arasında toplam 51 sinema filmi ve 13 televizyon dizisinde rol aldı. Ferdi Tayfur, Serdar Gökhan, Kemal Sunal, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Bulut Aras ve İbrahim Tatlıses gibi birçok sanatçı ile başrolü paylaştı. 2013 yılında Elâzığ’da düzenlenen Uluslararası Çayda Çıra Film Festivali’nde “Çayda Çıra Onur Ödülü” kendisine layık görüldü. Kedi Özledi filmindeki Meloş karakteri ile 2014 Sadri Alışık Ödülleri’nde komedi dalında “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü kazandı. 2015’de Magazinci.com’un düzenlediği, 15. Yıl İnternet Medyası Ödülleri’nde “Yaşam Boyu Meslek Onur Ödülü” ‘ne Ferdi Tayfur ile birlikte layık görüldü. 1988 yılında Latif Demirbağ ile evlendi. Bu evliliğinden Gurur adında bir oğlu oldu.1989 yılında Demirbağ ile evliliğini sona erdirdi. 2004 yılında bir gazeteye verdiği röportajda Alevi olduğunu açıkladı. 2011 yılında verdiği bir başka röportajda iyi derecede Fransızca orta düzeyde İngilizce bildiğini ve çocukluk yıllarında idolünün Türkân Şoray olduğunu açıkladı. Oyuncu Fahriye Evcen’in oyunculuk kariyerine başlamasına vesile olduğunu ifade etti. 8 Mayıs 2016’da aort damarı yırtılması sebebiyle hastaneye kaldırıldı. 12 saat süren ameliyat sonrası yoğun bakıma alındı. 15 Mayıs 2016’da tedavi gördüğü İstanbul’da 59 yaşında hayatını kaybetti. 16 Mayıs 2016’da, vasiyeti üzerine Ulus Mezarlığına defnedildi. Still Life ailesi olarak Oya Aydoğan’a Allah’tan rahmet, başta oğlu Gurur olmak üzere tüm yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
47
2016
TANJU GÜRSU
K
aradenizli ünlü oyuncu Tanju Gürsu, 27 Ekim 1938 tarihinde Hayati ve Mediha Gürsu çiftinin 5 çocuğundan biri olarak Trabzon’un İskender Paşa Mahallesi’nde doğdu. Trabzon Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Hukuk Fakültesinde okumaya başladı. Sanat dünyasına giriş yaptıktan sonra Hukuk Fakültesini 3.sınıfta bırakmaya karar verdi. Tarih 1961 yılını gösterdiğinde Fosforlu Oyuna Gelmez sinema filmiyle hayatının ilk filminde rol aldı. İlk filminde oynadıktan sonra, 1962 yılında Ses Dergisi’nin açtığı “Sinema Oyuncuları” yarışmasında Filiz Akın ile kapak birincisi seçilmiştir.
Trabzonspor’da İdari ve Teknik Konulardan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Tanju Gürsu, 1968 yılından beri Ayla Gürsu ile evli olup, Kerem ve Emre adında iki oğlu vardır. Eşi öz dayısının kızıdır. Rol aldığı önemli filmler arasında, Dört Kadın, Duvarların Ötesi, Mardin-Münih Hattı, Kurtar Beni ve Köpekler Adası filmleri yer almaktadır. Senaryosunu yazdığı 30’u aşkın, yapımcılığını üstlendiği 45 ve üzeri ve yönetmenliğini yapmış olduğu 10’un üzerinde eser bulunmaktadır. Aldığı En iyi erkek oyuncu ödüllerinin yanında 2003 yılında 40. Antalya Film Festivalinde Yaşam Boyu Onur Ödülü almıştır. Sinemanın sevecen baba rolüyle tanınan ve birçok kişinin gönlünü filmlerde oynadığı kaptan rolleri ile fethetmiş olan Tanju GÜRSU, 7 Haziran 2016 tarihinde solunum yetmezliği nedeniyle Bostancı FSM hastanesinde yoğun bakıma alındı. Aynı gün saat 16.00 sularında yaşama veda etti. Türk sinemasının ileri gelen isimlerinden birini daha kaybetmenin acısı hepimizde oldukça fazla aslında. Bir bir dökülen yapraklar yüreklerimizi burkmaya devam etmekte.
İlk kez 1988 yılında Kurtar Beni filmiyle Altın Portakal kazanan Gürsu, 1997 yılında tartışmalı biçimde Köpekler Adası filmiyle En İyi Erkek Oyuncu dalında bir kez daha ödüle layık görüldü. Özden Çelik’le birlikte “Anıt Film” adlı bir şirket kurarak yapımcılık işine de girdi. Ayrıca üç film senaryosu yazdı ve beş filmde yönetmenlik yaptı. Sinemacılıkla ilgili ne kadar dernek kurulmuşsa hepsinin içinde, ne kadar festival varsa hepsinin yönetiminde ve jürisinde bulunmuştur. 1998-99 yılları arasında yaklaşık bir yıl boyunca KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
48
2016
ESTETİK GÖRÜNTÜLÜ TOPLAM 71 ODA
KONFORLU ODALARI 68 STANDART ODA 3 SUITE ODA
ORGANİZASYONLAR TOPLANTILAR DÜĞÜN-NİŞAN-KINA GECESİ COFFEE BREAK
SAFE BOX Wİ-Fİ OTOPARK ÇAY VE KAHVE İKRAMI ZENGİN AÇIK KAHVALTI BÜFESİ PAMUKKALE 20 KM. OTOGAR 5 KM. HAVAALANI 70 KM. FORUM ÇAMLIK 1,5 KM.
Tel: 0258 213 18 18 Faks: 0258 213 00 66 E-mail: info@granditimathotel.com Cumhuriyet Mah. Fevzi Çakmak Bulv. No:205 Denizli Facebook: /granditimathotel KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
49
2016
Veni Vidi Vici
Yazı ve fotoğraflar: Zeki Akakça
AFRODİTE’NİN KENTİ
AFRODİSİAS’TA ZAMAN
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
50
2016
Antik dönemlerin mitolojik hikâyelerinden çıkıp gelen bir güzellik tanrıçası, hemen her dönemde ve hatta bu gün dahi adı güzelliği tanımlarken kullanılan Afrodite adına kurulmuş bir kentten AFRODİSİAS’tan selam olsun!
öneminde bölgenin en görkemli kentlerinin başında gelen bu ayrıcalıklı yerleşim alanından bu gün geriye sadece büyük yapıların bir kısmı kalmıştır. Bu kentte gezerken karşılaşılan eserlerin başında Tiyatro, Afrodite Tapınağı, heykeller, tiyatrolar, stadyum, pazar yerleri mezarlar, meclis binaları ve adını saymayı unuttuğum diğer yapılarla karşılaşarak şaşkınlıklar yaşamak olağan sayılmaktadır. Stadyumun yüksekçe bir bölümüne çıkıp çevreye bakınca, bir yanda antik dönem adıyla Salbakos dağı (Babadağ) önde ise uzayıp giden basamaklarla stadyumun o muhteşem görünüşü, diğer yanda ova ve uzak plandaki dağlar… Hayal alemine dalınca insan beyni neleri hayal etmez ki; yüzlerce yıl önce buralarda vahşi hayvanlarla yapıldığı düşünülen sportif faaliyetler, yarışmalar, eğlenceler,toplantılar, kutlamalar ve hayvanlarla insanların mücadele ettiği vahşi sporlar ve diğerleri gibi birçok görüntü canlandırılabiliyor. O görkemli binalarda, sütunlu yollarda, tiyatrolarda meclis binalardın da, o dönemin kıyafetiyle dolanan insanlar, zafer kutlama-
D
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
51
2016
larını, savaş kararlarını, seferlere gidiş ve dönüşleri hayal etmek… Zenginliği ve yoksulluğu, görkemi ve yıkılış- yok oluşları düşünmek… Sonra dönüp bu günün sessizliğine bilinmezlerine girip kaybolmak. Yakın dönemde kentin yeryüzüne çıkarılması ve insanlığın bilgisine sunulması için yapılan çalışmalar, o çalışmalara hayatını adayan bilim insanları, arkeologlar ve onlar için onlardan daha çok ter akıtan yerli halk, tesadüfen de olsa bu antik kenti bulma şansı yakalayan fotoğraf sanatçısı neler söylenip yazılmaz ki buraya dair… Adına anıt yapılan, kent kurulan tanrıça Afrodite’nin mekanların-
AFRODİSİAS, APHRODİSİAS veya AFRODİSYAS güzellik tanrıçası “Afrodite” in adına kurulan kentlerin ortak adıdır. Afrodisias bu kentlerin en ünlüsü ve sağlam olarak en fazla kalıntı bulunanıdır.
da bu gün gelinlerin anı fotoğrafı çektirmesi, binlerce turistin binlerce kilometre uzaklardan bu bölgeyi anlamak için gelip gezmesi ve diğer detaylar hepsi ama hepsi toplansa Afrodisias’ı anlatmaya elbette yetmez… Ama yine de dil döndüğü kalem yazdığınca birkaç şey yazıp söylemek ve görselleri paylaşmak gerek. İster Muğla, ister Aydın, isterseniz Antalya ve hatta Denizli tarafından gidiyor olun yol sizi o değerlere ulaştırdığında zaman duracaktır. Şimdi oralarda, Afrodisias’tayız… Türkçe söyleyişle; Afrodisyas, Afrodisias veya yazılış şekliyle Aphrodisias. Eski çağlarda adına kentler kurulan “Tanrıça Afrodite”e adanmış birçok eski çağ kentin-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
52
2016
den sadece biridir o… Farklı bir anlatımla AFRODİSİAS, APHRODİSİAS veya AFRODİSYAS güzellik tanrıçası “Afrodite” in adına kurulan kentlerin ortak adıdır. Afrodisias bu kentlerin en ünlüsü ve sağlam olarak en fazla kalıntı bulunanıdır. Antik dönemlerin gizemli dünyası, zenginliğinin göstergesi, kültür ve sanatın tanımlandığı-layıkıyla yaşandığı yer. Kimine göre bölgenin en büyük antik kenti, kimine göre Efes antik kentin de büyük bir merkez. O paganizmden hırıstiyanlığa ve oradan islamiyete kadar uzanan bir çizgide var olmayı başarmış kent. Öncesini bilemediğimiz ancak Karia, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyeti yaşamış ve yarınları yaşamaya azimli bir kent. O, anlatmak için nereden başlayıp, nasıl anlatılması gerektiğini düşünmenin bile zaman aldığı bir yerleşim alanı. Farklı konularda ciltlerce kitap yazılacak bir değeri kısa bir yazıyla geçiştirmek elbette ki haksızlıktır. Bunun farkında olarak kısacık bir parantez ile bu gizemli özel kenti tanımaktır kaygımız. Ne dersiniz? KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
53
2016
Tarihi süreçte Afrodisias… frodisias; Anadolu' nun güneybatısında, eski Karia bölgesinde bulunan ve bu gün Aydın ilinin Karacasu ilçesine bağlı Geyre mahallesinin ilk kurul-
A
duğu yerdir. Ancak bölgede arkeolojik kazılar başladıktan sonra Geyre buradan daha kuzeye bu günkü yerine taşınmıştır. Afrodisias MÖ 5. yüzyılda kurumuş olup Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiş, MÖ 1. yüzyıl ile MS 5. yüzyıllar arasında, heykelcilik en başta yer almak kaydıyla önemli bir sanat merkezi olmuştur. Kent Afrodit tapınağıyla ve Afrodit adı-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
54
2016
na yapılan törenlerle ünlenen bir yerleşim alanı, medeniyet merkezi olmuştur. Afrodisias kenti, tarihi boyunca pek çok depremden etkilenmiştir. Özellikle 4. yüzyıl ve 7. yüzyılda burada büyük depremler olduğu bilinmektedir. Bu depremlerden bazılarının Afrodisias'ın bulunduğu mevkide su akış yönlerini değiştirmiş, kentin bazı bölümlerinde su baskınları
yaşanmasına ve yapıların su altına kalmasına sebep olmuştur. Öyle ki su baskınlarını çözmek amaçlı tahliye yapıları inşa edildiği anlaşılan kalıntılara rastlanmıştır. Bu depremlerin en etkilisi olarak bilinen 7. yüzyıldaki depremden sonra Afrodisias bir daha tam olarak kendine gelememiştir. Zamanla kalıntılar kısmen Geyre köyü alanı ile örtülmüştür. 20. yüzyıl başlarında Geyre köyünün bir kısmı yine bir deprem nedeniyle boşalmış, boşaltılan alanın altındaki kalıntılar ortaya çıkmıştır. 1960'lı yıllarda ise Geyre, deprem olasılığı da düşünülerek bugünkü yerine taşınmış ve belde statüsü almıştır. (Bu gün yeni yönetim sistemi olan Büyükşehir yapılamasıyla tekrar mahalle olarak anılmaktadır) Kent 7. yüzyıldan sonra paganizmi çağrıştıran Afrodisias ismini terk edip Hıristiyanlığın etkisiyle Stavropolis (Haç kenti) şeklinde adlandırılır olmuştur. Bizans İmparatorluğu döneminde ise bölge (antik çağ Karia 'sına nazaran daha iç bölgede yer almasına rağmen) Karia olarak anılmaya başlamıştır. 1260 yılından itibaren Türklerin bölgede egemenlik kurması sonrası Karia isminin Geyre olarak Türkçe' ye yansıdığı düşünülmektedir.
Antik kentin bulunuş hikayesi Kentin bulunuş hikayesi farklı şekillerde anlatılır. Ancak en geçerli olanı olayın yaşayanı ülkemizin en ünlü fotoğrafçısı olarak gösterilen Ara Güler’in kendi anlatımıyla farklı yayın organlarına verdiği beyanatları-anlatımları ile söyleşilerinde dile getirdiği şekildedir. Özet olarak hikaye şöyledir Ara Güler dönemin yetkililerinin izin ve isteğiyle 1950’li yılların sonuna doğru Denizli den doğup Aydın bölgesinden geçip denize ulaşan Akçay önüne yapılan Kemer barajının açılışını fotoğraflamak üzere yola çıkar. Ancak baraja kolay ve kısa sürede ulaşmak isterken bölgede kaybolur. Uzun sayılan süre sonrasında geceye kalır ve gördüğü bir ışığa doğru gidişle Afrodisias bulunur. Ara Güler, köydeki insanların Afrodisias'a ait sütun KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
55
2016
ve taşları, evlerinin ve işyerlerinin belli kısımlarında kullandığını görmüştür. Geri döndüğünde çektiği fotoğrafları dönemin sanatçı-aydınlarına göstermiş ama kimse ilgilenmemiştir. Daha sonra bir ABD dergisine fotoğraflarla birlikte yazıları göndermiş ve bunlar büyük ilgi görmüştür. Dergi yönetimi fotoğraflar renkli olursa bunun için 10 sayfa ayıracaklarını söylerler. Bunun üzerine Ara Güler tekrar aynı yere gider. Fotoğrafları çeker, yazısını yazar. Kendisinden daha detaylı yazılar istenince bu alanda çalışan Kenan Erim ile görüşür ve yazılar yazılır. Kenan Erim de kazı ve hafriyatlar için gerekli izinleri alıp detaylı çalışmalara başlar. (Prof. Dr. Kenan Erim yaşamının sonuna kadar burada yaşamış ve cenazesi bu antik kentte bulunmaktadır)
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
56
2016
Kazılara dair…
rak Sebasteion-Sevgi Gönül Salonu açılmıştır.
Aphrodisias'ta bilinen ilk deneme kazıların 1904- 1905 yıllarında Paul Gaudin tarafından yapıldığı bilinir Ancak bu gün devam etmekte olanlar ise New York Üniversitesi tarafından koordine edilenidir. Gerçek anlamda Afrodisias kazıları 1961 yılından vefatına kadar tüm kariyerini buraya adayan Kenan Erim'e dayanmaktadır. Bugün, çalışmaların devamı yine New York Üniversitesi himayesinde; Oxford Üniversitesi Lincoln Kürsüsü'nde Klasik Arkeoloji ve Sanat Profesörü olan Prof. R.R.R. Smith ile New York Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü'nden Prof. Christopher Ratte'nin ortak yönetimi ile sürmektedir. Antik kentin sur duvarlarından başlayarak 1 km.lik alan 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmiştir. Kalıntıların zenginliği nedeniyle kazıların başlangıcında inşa edilen Geyre Müzesi'nin yetersiz kalması nedeniyle yeni bir Afrodisyas Müzesi'nin kurulması için çalışılmıştır. 1 Haziran 2008'de Afrodisias antik kentinde müzeye ek ola-
Antik kent Afrodisias ile ilgili birazcık daha bilgi paylaşılması gerekirse eğer; Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda kentte mimarlık ve heykeltıraşlığın yanı sıra tıp ve astronomi alanlarında da çalışmalar yapıldığına dair kalıntılara ulaşılmıştır. Kentte görülebilecek başlıca yapı kalıntıları, M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus zamanında yapılan hamam, büyük havuzlu agora, M.Ö. 1. yüzyılda Tanrıça Afrodite için yapılan tapınak, stadyum, tiyatro, tiyatro hamamı, odeon, piskopos sarayı, felsefe okuludur.
A
Bölge Bronz Çağı içinde önemli bir yerleşim alanıdır. Afrodisias Ören yeri içinde bulunan ve Arkeolojik araştırmalar yapılan Akropol ve Pekmez Tepe höyükleri, Bronz Çağının bütün tabakalarını kapsayan önemli buluntular vermişlerdir. İç Anadolu Bronz Çağı uygarlıkları ürünleriyle bir arada çıkan bu buluntular, bölgede gelişmiş ticaret ve kültür alışverişi olduğunu belgelemektedir. Ayrıca, antik kente yakın Güzelbeyli mahallesi sınırları içinde bir erken Bronz Çağı Nekropolü de tespit edilmiştir. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
57
2016
frodisias kazılarında, Akropol Tepe Höyüğü ve Afrodit Tapınağı çevresinde Demir Çağı, Lidya tipi seramik veren tabakalar, Arkaik ve Klasik Dönem yerleşimi tespit edilmiştir. M.Ö. birinci bin yıl içinde bölgenin en önemli Antik Kenti olan Afrodisias’ta Ön Asya kökenli Tanrıça İştar, Asterte, Anadolu kökenli Tanrıça Kybele ve Grek kökenli Tanrıça Afrodit kültlerinin birleşmesinden oluşan doğa ve bereket tanrıçası nitelikli ‘Afrodisias Afrodit’i kültü gelişmeye başlamış ve Afrodit Tapınağı kurularak şehir bir kült (inanç) merkezi haline gelmiştir. Antik kentteki yapılardan biri olan stadyumdan kısaca söz etmek gerekir. Stadyum İ.S. 1. yüzyılda inşa edilen Stadyum, yapıldığı yıllarda kentin kuzeyindeki önemli bir yolun kenarındaydı. Yapı, yaklaşık 262 mt uzunluğunda ve 59 mt genişliğinde olup Akdeniz'deki benzerleri arasında en iyi korunabilmiş olanıdır. Mermerden yapılan seyirci kısmı 30.000 seyirciyi, kent nüfusunun en az iki mislini alabilecek büyüklüktedir. Seyirci kısmı, izleyenlerin görüş alanını genişletmek amacıyla hafif kavisli olarak yapılmıştır. Yapının doğu tarafı İ.S. yaklaşık 400’de içinde Roma usulü kan dökülen, vahşi
A
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
58
2016
sporların yapıldığı bir arenaya dönüştürüldü. Aphrodisias’ın yerli halkının oturduğu özel yerlerin yanı sıra Menderes Antakyası, ve Miletos gibi çevre şehirlerden gelen insanlar için de stadyumda belirli alanlar ayrılmıştır. Ülkemizdeki diğer antik kentlerde olduğu gibi burada da çoğu heykel müzeye kaldırılarak güvenli ortamda sergilenmektedir. Afrodisias’ın bir farklı özelliği antik zamanların heykel okulu olmasıdır. Onun için burada inanılmaz sayıda çok heykel bulunmakta ve birçoğu hiç zarar görmemiş durumdadır. Sırf bu yüzden dahi antik kent içinde yer alan Müze ziyaret edilmeden geçilmemelidir. Zira müzedekiler görülmezse diğerlerinin anlamı eksik kalacaktır. Ayrıca kentin bu günlere ulaşmasında emeği olan Prof .Dr. Kenan Erim’in bazı eşyaları ile Fotoğraf Sanatçısı Ara Güler’in fotoğraflarının yer aldığı bölüm de mutlaka görülmelidir. Tarihin bir dönemine günlük bir yolculuk yapmak isterseniz eğer geç kalmadınız, Afrodisias sizi bekler!
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
59
2016
Mete ÜSTÜNTAŞ
Kendisini futbola adamış, geçmişinde farklı takımlarda ve farklı liglerde mücadele etmiş bir insan Yaşar IŞIK. Şimdilerde ise tutkusu olan futbolu gelecek nesillere aktarmak için antrenörlük yapan bir sportmen. Sizler için Stillife dergisi olarak kendisi hakkında bilinmeyenleri ve merak edilenleri öğrenmeye çalıştık. Klasik bir soruyla başlayalım, Yaşar Işık Kimdir? Bize kısaca bahseder misiniz? 1969 yılında Samsun Vezirköprü ilçesinde doğdum. İlkokul ve lise öğrenimimi Samsunda tamamladım. İlkokul çağlarımdan beri hep futbolcu olmak istedim. Hatta öğretmenler bana ne olmak istediğimi sorduklarında futbolcu olmak istiyorum derdim. Bunu da başardığım için çok mutluyum. Dünyaya bir daha gelme şansım olsa yine futbolcu olmayı tercih ederdim. Denizli’de oynadığım zamanlarda eşimle tanıştım ve evlendik. Şu an bir kız ve bir oğlan babasıyım. Hobileriniz ve sizi tanımlayacak özellikleriniz nelerdir?
Klasik bir cevap olacak belki ama en başta gelen hobim spor yapmak. Ben çocukluğumdan beri spordan kopamadım. Kitap okumayı çok severim hatta odamın bir köşesi kitaplarla doludur. Dostlarım oturup muhabbet etmek, yeni arkadaşlıklar edinmek benim için çok önemli. Sosyal anlamda bir çıkar ilişkisi olmadan insanlar ile muhabbet etmeyi seviyorum. Ama tabii ki ailemle ilgilenmek bunlardan daha önce geliyor benim için. Futbol yaşamınız nasıl başladı? Size bu konuda öncülük ve yardım eden kişiler kimlerdi? İlk önce doğduğum ilçede amatör olarak futbol hayatına başladım. Daha önce büyük kulüplerde oynamış olan büyüklerimin tavsiyesi ile 1990 yılında profesyonel oldum. Mehmet Ali Çınar hocamız vardı o zamanlar Samsun sporda. Ailemde bana destek olduğu için çok şanslıydım. O dönemde futbolcuları izlemek bu dönemlerdeki gibi kolay olmadığı için bizi izleyen ve tavsiye eden kişiler sayesinde futbol hayatımız devam etti. Peki, profesyonel futbol hayatınızda ilk imzayı nasıl attınız, bu sizin için nasıl bir duyguydu? İlk profesyonel olaKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
60
2016
rak oynadığım şehrin Gümüşhane olduğunu bile hala unutmadım. En çok hoşuma giden olay ise bir şeyler için çabalamak ve bir yerde emeklerimin karşılığını alabilmek oldu. O sahada ilk 11’de olmak gerçekten güzel bir duyguydu. Birde sevdiğiniz işi yaptığınızda çok daha mutlu oluyorsunuz. Sanırım bir defans oyuncusuydunuz. Futbolculuk hayatınızda ki oyun stiliniz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Oynadığım dönemlerde çok zayıf birisiydim ve o zamanlar bu durum bir dezavantaj gibi gözükebiliyordu. Ama fiziğime göre sert bir oyuncuydum. Hava hâkimiyetim oldukça iyiydi. Daha çok hücuma dayalı bir futbolcu oldum. Bunun sebebi ise hücumda takımıma yardımcı olabilmekti. Futbolda keşke yapabilseydim dediğiniz bir şeyler oldu mu? Bir maçtaki kötü denebilecek bir performansım yüzünden milli takım formasını giyemedim. Gerçekten giymeyi o duyguyu yaşamayı isterdim. Birde oynadığım dönemlerde Ersun Yanal hocamızla bir anlaşmazlığım olmuştu ama şimdi ki aklım olsaydı yüzde yüz haklı olsam bile tartışmayı uzatmaz ve kariyerimi biraz daha uzatmak isterdim. Kendinize örnek aldığınız, futbol stilini sevdiğiniz oyuncular var mı? Kendi oyun bölgeme baktığımda
bu dönemlerde ilk aklıma gelen oyuncu Serdar Aziz, Sergio Ramos ve Pıque, Thiago Silva var. Bizim dönemimizde ise Ancoletti vardı. Futbol oynarken karşılaşmaktan korktuğunuz oyuncular var mıydı? O dönemlerde genellikle oyun stili olarak 3-5-2 oynanırdı. Ben direkt olarak hücum oyuncusuyla karşı karşıya gelirdim. Ama hiçbir zaman bir oyuncudan korkmuşluğum olmadı. O dönemlerde Gençlerbirliği Spor ’da Kona vardı ve beni oldukça zorluyordu. Hangi takımın taraftarısınız ve bu takımın maçlarını takip ediyor musunuz? İyi bir Fenerbahçe taraftarıyım. Her zaman maçlarını da takip ediyorum. Sizce iyi bir sporcu nasıl olmalı? İlk önce bu işi yapmayı sevmesi gerekiyor. Zorluklara dayanmalı ve pes etmeyip mücadele etmeli. Fiziğine çok dikkat etmeli. Yemesine, içmesine ve özel hayatına çok çok dikkat etmeli. Bunlarla birlikte kendi mevkisin de oynayan diğer oyuncuları analiz edip kendini hangi yönde geliştirmesi gerektiğini öğrenmeli. Bulundukları yerlerin son nokta olduklarını düşünüp kendilerini geliştirmekten vazgeçmemeliler. Oynadığınız dönemde ki futbol ile şu dönemdeki futbol arasında ne gibi farklılıklar var? Oyun sistemleri ile başlamak istiyorum buna. Neredeyse tüm takımlar o dönemde 3-5-2 sistemi ile oynuyordu. Daha sonraları ise 4’lü defansa geçiş yapıldı. Bana göre 4’lü defans hem savunma yapmak hem de alan paylaşımı oluşturmak için daha avantajlı bir sistem. Bizim dönemize göre malzemesinden tutunda konaklama yerlerine kadar her şey oldukça modernleşti. Ama bununla beraber gittikçe makineleşen bir oyun var. Önceden ise göze daha hoş gelen bir oyun vardı. Yaratıcı futbol anlayışı yok olmaya başladı. Kendini fiziksel ve atletik anlamda geliştirmiş futbolcu iyi futbolcu olmaya başladı. Bizim zamanımızda belki de çok yoğun bir tempo yoktu ama zevkliydi. Şimdi ise bir boğuşma var ortada.
Futbolda bundan sonra ki hedefleriniz nelerdir? Benim en büyük amaçlarımdan biri Denizlispor’da Teknik Direktör olmak. Daha önce altyapısını çalıştırdım ama çokta şans bulamadık. Beraber çalıştığımız yönetimde ayrılınca kapılar birazcık kapandı şu an ki hedefim antrenörlükte gelebileceğim en üst seviye neresi ise oraya gelmek. Çalıştırdığınız takımda hangi tür özelliklere sahip futbolcular var? Bu sene bölgesel amatör ligde mücadele eden Sarayköy takımı ile imza attım. Açıkçası bölgesel amatör ligini pek takip etmedim ama benim avantajım oyuncuların daha önce beraber çalıştığımız oyuncular olması. Kısıtlı imkânlarla bir şeyler yapabileceğimize inanıyorum.
nı isterdim. Kızımda bale gibi farklı aktivitelerde kendisini geliştiriyor. Eğer, Yaşar IŞIK bir sporcu olmasaydı ne olurdu? Derslerim oldukça iyiydi. Genelde belgeler alarak geldim. Eğer futbolcu olmasaydım bir hukukçu veya felsefeci olurdum. Yurt dışında oynama imkânınız olsaydı hangi takımda oynamak isterdiniz? Romen bir hocam vardı Samsunspor’ da o hep bana fiziğimden dolayı İngiltere’de oynayabileceğimi söylerdi. Bende İngiltere’de o dönemlerde ön planda olan takımlardan birinde oynamak isterdim. Dönemimiz ve gelecek dönemde ki sporculara söylemek istediğiniz neler var?
Peki, Yaşar IŞIK nasıl bir aile babası? İşimden dolayı ailemle pek ilgilenemiyorum diyebiliriz. Eşim öğ-
Spora küçük yaşlarda başlamalarını tavsiye edebilirim. Spor hayatları boyunca ise düzenli ve sorumlu bir şekilde kendilerini geliştirmelerini
retmen olduğu için çocuklarımızın eğitimleriyle daha çok o ilgileniyor. Ama şefkatli bir babayım. Hayatta sorumluluklarımı bildiğim için çok vakit geçiremesem de oldukça kaliteli vakitler geçirmeye çalışıyorum. Çocuklarımı spora yönlendirmeye çalışıyorum. Oğlum il başlarda merak salıp futbolcu olmak istedi ama sonrasında yetenekleri doğrultusunda basketbol oynamaya başladı. Ama ben onun futbolcu olması-
söyleyebilirim. Psikolojik bakımdan kendilerini rahat hissetmelerini istiyorum. Daha önemlisi ise bir makine gibi değil ruha sahip bir sporcu gibi oynamalarını söyleyebilirim.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
61
2016
Yaşar Işık’a bize verdikleri bu güzel bilgilerden ve hoş sohbetten dolayı Stillife dergisi adına çok teşekkürlerimizi sunar, başarılarının devamını dileriz.
Forum Çamlık Öncülüğünde Spora Gönül Veren Çocuklar
BASKETBOLA KÜÇÜK DEV ADIMLAR ve POTANIN ŞEKERLERİ Denizli’nin yaşam ve eğlence merkezi Forum Çamlık, bundan dört yıl önce önemli bir projeye önayak oldu. Birçok kurumla birlikte Denizli’nin fırsatları yeterli olmayan çocukları için ‘Basketbola Küçük Dev Adımlar’ projesini geliştiren Forum Çamlık, bugüne dek onlarca çocuğu basketbol ile tanıştırdı. Proje, bu yıl yeni bir boyuta taşındı ve ‘Hacı Şerif ile Potanın Şekerleri Parkede’ kapsamında 50 kız çocuğu da projeye dahil oldu.
enizli’de bundan tam dört yıl önce, ekonomik gücü olmayan çocuklara yeni alışkanlıklar kazandırmak ve farklı fırsatlar sunmak için birçok kurum bir araya geldi. Forum Çamlık öncülüğünde Pamukkale Kaymakamlığı, Denizli İl Emniyet Müdürlüğü, Pamukkale Belediyesi, Pamukkale İlçe Milli Eğitim ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Pamukkale Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Pamukkale Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü ve Denizli Yıldızlar Spor Kulübü işbirliğiyle
D
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
62
2016
Basketbola Küçük Dev Adımlar projesinin temelleri atıldı. İlk ve orta öğretim öğrencilerini basketbol ile tanıştıran sosyal sorumluluk projesinde, dezavantajlı çocukları spora teşvik etmek ve kötü alışkanlıklardan uzak tutmak amaçlandı. Bugüne dek onlarca
çocuğu basketbola kazandıran proje, bu yıl rotasını kız çocuklarına da çevirdi ve Potanın Şekerleri Parkede ile kız basketbol takımı kuruldu. Denizli’nin köklü markalarından Hacı Şerif’in sponsorluğunda kurulan Potanın Şekerleri Parkede ile daha çok çocuğa ulaşma fırsatı da yaratıldı.
Her sonbahar seçmeler yapılıyor
Basketbola Küçük Dev Adımlar ve Potanın Şekerleri Parkede takımları için her sene eylül – ekim aylarında seçmeler yapılıyor. Kız ve erkek takımları için ilkokul ve ortaokul öğrencileri arasından 25’er çocuk seçiliyor. Takımlar Denizli Yıldızlar Spor Kulübü bünyesinde, projenin koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Zekeriya
Çelik sorumluluğunda çalışmalarına devam ediyor. Takımların antrenmanları yıl boyu sürüyor. Yılın sonunda takımlar, basketboldaki hünerlerini sergilemek için özel bir şov hazırlıyor, ardından özel maçlar yapıyor. Örneğin takımlar bu yıl Denizli protokol üyeleri ile maça yaptı. Minik yeteneklerle ile protokolün maçında eğlenceli görüntüler ortaya çıktı ve seyircilere keyifli dakikalar yaşattı. Projenin sponsorları yıl boyunca çocukları teşvik etmek için onlara özel sürprizler de yapıyor. Çocukların karne dönemleri unutulmuyor, sinema bileti hediye ediliyor ve özel yemek organizasyonunda çocuklarla bir araya geliniyor. Forum Çamlık AVM Müdürü Murat Emre Uyar, başından beri bu projeyi
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
63
2016
çok önemsediklerini ve çocukların başarılarını izledikçe gurur duyduklarını belirtiyor. Uyar, “Bu yıl Pamukkale İlçesi’nde yaşayan, kısıtlı imkanlara sahip, aile bütünlüğü bozulmuş veya sosyal faaliyetlerden yoksun, yaşıtlarına göre hayatın fırsatlarından yeterince faydalanma imkanı bulamamış çocuklarla bir araya geldik. Proje boyunca her yıl bambaşka çocuklarla, farklı hikayelerle karşılaşıyoruz. Ve onların hayatına pozitif bir katkı sağlamak için çalışıyoruz. Sezon başında tanıştığımız çocukların, yıl boyunca kendilerini nasıl geliştirdiklerini izlemek ve gözlerindeki parıltıyı görmek bizlere büyük gurur veriyor. Denizli’ye ve Denizlili çocuklara böyle bir katma değer yarattığımızdan için çok mutluyuz” diye konuşuyor.
MAGAZİN
MOODS’ta oluşan arkadaşlıklar en mutlu günlerde kafeyi büyük bir aile dönüştürüyor
ÇAMLIK’IN GÖZDE MEKANI
MOODS CAFE 14. YILINDA...
Hafta sonu Çamlığın gözde mekanlarından Moods Cafedeydik.. Gerçekten insanı dinlendiren ve evindeymiş gibi rahat etmenizi sağlayan bir atmosfere sahip.İnsanların toplantılarını yaptıkları özel günlerinde kutlama için seçtikleri nezih bir yer. Sahibi Serkan Eryılmaz ile sizler için kısa bir sohbet ettik. Kaç yıldır hizmet veriyorsunuz ve bu kadar başarılı olmanızın sırrı nedir?
rek içecek gerekse yiyecekler sunarken menünün en üstüne koymamızı istedikleri şey huzurdu.
de devam edeceğiz...
Moods olarak 2003 yılında “İşletme evimiz, gelen müşteriler ise misafirimiz” ilkesiyle yola çıktık ve bugün çok keyifli çok elit bir müşteri portföyü ile yolumuza devam etmenin mutluluğunu yaşamaktayız. Moods'ta değerli misafirlerimize ge-
İnsanlar buraya niçin geliyor?
Açıldığımız gündeki kural ve prensiplerimizi hiç bozmadan devam ettirdiğimiz için 14. yılımıza girmiş bulunuyoruz. Gerek STK Başkanları, gerekse işadamlarının burayı buluşma noktası olarak seçmeleri, bu yüzden 'Adsız bir klüp' olarak adlandırmaları bize ayrı bir mutluluk yaşatmaktadır.
Açıldığımız yıllarda işletmemize gelen müşterilerimizin gelişen arkadaşlıklarının devamında mutluluklarını bizimle paylaşmak için düğünlerinde gelinlik ve damatlıkları ile işletmemize gelmelerinin keyfini yaşarken bu keyfe çocukları da eklendi ve büyük bir aile olduk. Bu durum da işletme olarak bize haklı bir gurur yaşatmaktadır.... Gördüğüm kadarıyla kemikleşmiş bir müşteri kitleniz var bunu nasıl elde ettiniz? Aradan geçen yıllara rağmen müşteri dokumuzun değişmemesini tabiri caizse kendi evi gibi gelen kemik müşterilerimize borçluyuz. Çünkü işletmenin asıl sahibi onlar ve bizler de ekip olarak onlara hizmet verenleriz ve vermeye KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
64
2016
Kaçıncı yılınızı kutluyorsunuz?
Bundan sonraki hedefleriniz neler? Bizde işletme olarak önümüzdeki yıllarda misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlayabilmek için mücadelemizi sürdüreceğiz..Ayrıca sizlerde 14. yılımızda bizi yalnız bırakmayıp geldiğiniz için STİLL LİFE DERGİSİ ailesine çok teşekkür ediyoruz. Serkan Bey bizde sizlere çok teşekkür ederiz. STİLL LİFE DERGİSİ olarak gerçekten çok güzel ağırlandık. Bizde sizin bu başarınızın uzun yıllar devam etmesini ve bu aile ortamının hiç bozulmamasını diliyoruz.
AĞRILARA ESİR OLMAYIN Op.Dr.Veysel Kerem Bıkmaz Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
H
erkes hayatının belirli dönemlerinde farklı ağrılar hisseder. Burkulmuş bir ayak bileğinin bıçak sokulmuş gibi keskin ağrısı, zonklayıcı bir baş ağrısı, çok fazla aktivite ya da uzun süreli yanlış pozisyonda oturma yüzünden kaslarda ve belde hissedilen acı gibi. Bu ağrılar ani gelişen ağrılardır, genellikle uzun sürmez ve siz iyileşirken geçer. Kronik ağrılar ise farklıdır. Bu ağrı bir hastalık veya yaralanma düzeldikten sonra da devam edebilir. İşte bu ağrı asıl yaşama ve sağlığa zarar verir. Ağrı çektiğinizde formdan düşersiniz, uykusuz kalırsınız, öfke, kaygı, endişe gibi insana özel yoğun duygular yaşayabilirsiniz. Beslenme ve stres yönetimi gibi genel sağlık konularını ihmal etmeye başlarsınız. Her gün yaşadığınız ağrıların fiziksel etkileri üstüne, sosyal ve psikolojik etkileri eklenir. Sevdiklerinizle bir yerde yemek yiyemezsiniz, sinemaya gidemezsiniz mesela… Her ay birkaç gün ağrılardan dolayı işe gidememeye başlar, işi kaybetme
korkusu yaşarsınız. Günlük aktiviteleriniz değişir. Her zaman yaptığınız işler daha zor veya imkansız hale geliyor gibi gözükür. Uyku ve beslenme düzeniniz bozulur. Bu ağrının hep sizinle kalacağını, hiç geçmeyeceğini düşünmeye başlarsınız. İyileşme umudunuz giderek azalır; bu da depresyon, endişe ve strese yol açar. Daha fazla ağrı depresyonu arttırır ve böylece kısır bir döngü gelişir. Bir bakmışsınız hayatınızın kontrolünü kaybetmeye başlamışsınız. Kronik ağrınıza rağmen hayatınızın kontrolünü tekrar elinize almak, ağrı döngüsünü kırmak için artan stres, sağlıklı olmayan alışkanlıklar, depresyon ve endişe gibi kronik ağrıda çoğunlukla rastlanan problemlere yönelik adımlar atmalısınız. Stresi yönetin; ağrınız olduğunda, günlük hayatın stresleriyle baş etmeniz güçleşir. Basit tartışmalar, büyük problemler gibi gözükebilir. Stres, kaslarınızı germek, dişlerinizi gıcırdatmak ve omuzlarınızı sıkmak gibi ağrınızı daha da şiddetlendiren bir takım şeyleri farkında olmaksızın yapmanıza da neden olabilir. Geçmişteki yaşanmışlıklar, travmalar ve hatta sadece ağrı hissetmek bile çoğunlukla son derece stresli bir durumdur. Sizi neyin strese soktuğunu öğrenin ve sonra da yapabildiğinizde stresi azaltmak için harekete geçin. Örneğin; - Gününüzü planlamak - Programınızı basitleştirmek - Düzenli olarak ve gün boyunca molalar vermek, kronik ağrı ile birlikte gelen stresi yenmede yardımcı olacaktır. Sağlıklı alışkanlıklara devam edin; Egzersiz: Egzersiz yapmak ağrınızı kötüleştirmez. Düzenli ve doğru egzersiz programları ağrınızı azaltır, depresyon ve endişeyi hafifletir. Uykusuz kalmayın: Yeterli uyku (ortalama 7 saat ), günü karşılamak için size gereken ener-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
66
2016
Gününüzü planlamak, programınızı basitleştirmek, düzenli olarak ve gün boyunca molalar vermek, kronik ağrı ile birlikte gelen stresi yenmede yardımcı olacaktır.
jiyi sağlar. Aynı zaman dilimi içinde yatağa girmek, aynı saatte kalkmaya çalışmak, kafeinden uzak durmak, uyku için rahat bir ortam hazırlamak ve düzenli egzersiz uyku alışkanlığı açısından önemlidir. İyi beslenin: Sağlıklı beslenmenin genel prensiplerine uyun. • Daha fazla meyve, sebze ve tahıllar yiyin • Doymuş yağ ve kolesterolü azaltın • Şekeri ve tuzu azaltın • Orta büyüklükte porsiyonlar yiyin. • Alkollü içkiyi azaltın. İyi beslenmek, bedeninize ve zihninize çalışması için duydukları yakıtı sağlar.
Temponuzu ayarlayın: Ağrınızın az olduğu günlerde kendinize aşırı yüklenmeyin. Kötü günlerde bile aktif olmaya çalışın. Mümkün olduğunca ılımlı bir tempoya bağlı kalın. Gevşemeyi öğrenin: Gevşemek, gerginliği bedeniniz ve zihninizden atmaktır. Rahat solunum ve kademeli kas gevşemesi teknikleri stresi azaltmaya yardımcı olacaktır. Sosyal olun: Sosyal iletişime devam edin. Kronik ağrı ile uğraşırken sizi seven, önemseyen kişilerle bağlantınızı kesmeyin. İlaç kullanımı: İlaçları akıllıca kullanın. Gerekli olduğunda, en az dozda, en uygun ilaçları mutlaka hekim kontrolünde alın Profesyonel destek alın: Depresyon ve endişe için tedavi isteyin. Kronik ağrı ilk defa veya kısa dönemler için ortaya çıktığında korkmak ve endişelenmek doğaldır. Ancak, birkaç aydır sürüp giden depresyon veya endişe belirtileriniz var ve günlük yaşamınız etkilendi ise profesyonel destek isteyin. Sonuç: Kronik ağrı bazen bunaltıcı olsa da, hayatınızı yönetmesi gerekmez. Kronik ağrınız konusunda bir tedavi planı oluştururken mutlaka aktif rol almalısınız. Hekiminizle beraber hazırlayacağınız ortak stratejiler ile hayatınızın kontrolünü tekrar kazanabilirsiniz. Ağrı yönetiminde aktif rol almanız kendinize güveninizin artmasına yardım edecek ve sizi daha üretken ve sağlıklı bir yaşama taşıyacaktır. “O halde hadi gelin o gün bugün olsun. Bu ağrılardan kurtulmak sizin elinizde! Öncelikle inanacaksınız, gerekli tıbbi desteği mutlaka alacak ancak sizde bu süreçte aktif rol alacaksınız. Uzun yıllardır kronik ağrılarla özel olarak ilgilenen ve bu konunun uzmanı bir cerrah olarak, doğru zamanda doğru tıbbi yaklaşımlar ve aktif hasta katılımı ile her türlü kronik ağrıda çok önemli düzelmeler, tam ya da tama yakın iyileşmeler olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.”
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
67
2016
Binnur OLCAYTÜRKAN
M
Müziği zevk için ve bir o kadar da keyifli yapan bir müzik grubu. Sahnede bu beş kişi bir araya geldiğinde eğlenmemek elde değil. Denizli’de uzun yıllardır her cumartesi sahne aldıkları mekânı tıklım tıklım dolduruyorlar. Gecede ortalama 60-70 şarkı çalan TekilA’nın repertuvarında birbirinden farklı tarzda 1000’den fazla şarkı var. Biz de Tekil-A ile sizler için buluştuk ve onlarla ilgili her şeyi sorup soruşturup öğrendik. Bize biraz grubunuzdan bahseder misiniz? Grubumuz 5 kişiden oluşuyor. Davulda Kadir, bas gitarda Göksel, geri vokal ve solo gitarda Alper, perküsyon ve klavyede Halit, vokal ve elektrogitarda ise Erdem. 2006 yılında Erdem ve Göksel, babaları sayesinde tanışıyor ve ortak noktaları olan müzik sayesinde dostlukları başlıyor. Grup kurma fikirlerinden kısa bir zaman sonra Erdem, çocukluk arkadaşı Kadir’le karşılaşıyor ve grup böylelikle ritmini yakalamış oluyor. Tekil-A bu haliyle 2008
yılının başlarında Denizli’nin farklı mekânlarında ilk canlı performanslarını sergilemeye başlıyor. Yaklaşık iki sene sonra Alper ve daha sonrasında Halit katılıyor ve Grup şu anki halini almış oluyor. Grubunuzun ismi nereden aklınıza geldi peki? Grup isminin gerçekten çok yaratıcı bir hikayesi var. İlk zamanlar sahneye çıkmadan önce bir adınız var mı diye sorulduğunda, Kadir “Tekil-A” olsun dedi ve öyle de kaldı, bir daha da değiştiremedik.
Müziğinizin ilham kaynağı nedir? Hepimiz de her türlü müzikten etkilenen kişileriz. Hemen hemen her tarz müziğin etkileşimi var bizim müziğimizde. Türkçe ve yabancı pop, jazz, blues, rock, metal, alaturka, türk sana müziği. Bu yüzden geniş bir şarkı portföyümüz ve yelpazemiz var. Sahne performanslarınızın bu kadar yoğun bir şekilde ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz? Müziği zevk için yapıyoruz. Müzik dışında hepimizin kendine ait yoğun bir iş yaşantısı var. Erdem mali müşavir, Halit doktor mimar. Ayrıca ikisi Coza Yapı’da kendi işleriyle ilgileniyorlar. Göksel makina mühendisi. İçimizde teknik konulara kafası basan tek kişi olduğu için kendisine McGyver lakabını taktık. Kadir, bankacılık ve finans sektöründe. Alper, lisanslı bağımsız denetçi ve bir grup şirketinin mali işler direktörü. Müziği keyfine yapıyor olmamız, bu yüzden de baskı altında kalmadan çalıyor olmamız, grup ruhumuzu ve samimiyetimizi seyirciye hissettirebilmemiz sanırız sorunuzun cevabı.
İlk şarkımıza iyi tepkiler gelmesi hayalimiz. Ha bir de 20-30 sene sonra da birlikteliğimizi bozmadan hala bir yerlerde çalıyor olmak hiç değişmeyen hayalimiz. Siz müziğinizi yaparken nasıl bir atmosfer olmalı? Aslında en büyük haz, biz müziğimizi yaparken insanların çılgınca dans ettiğini, eğlendiğini ve bize eşlik ettiğini görmek. Bu atmosferi yakaladığımızda biz de daha iyi bir sinerji yakalıyoruz. Şimdiye kadar nerelerde sahne aldınız? Denizli’de canlı müzik yapan hemen hemen her mekânda sahne aldık. Çeşme, Kuşadası, Fethiye gibi yazlık semtlerdede çaldık. Her halde bizim için en heyecan vericileri 2010’da Teoman’ın alt grubu olarak bir de Eat’n Joy’un açılış partisinde Mor ve Ötesi’nden Harun ve Koray
Hayallerinin peşinden koşmayı seven bir grupsunuz o zaman. Peki, en büyük hayaliniz nedir? En büyük hayalimiz yok. Fakat hep bir En büyük hayalimiz yok. Fakat hep bir sonraki hayalimiz var. Şuanda bu hayalimiz de kendi projelerimizle ilgili. Kendimize ait ilk şarkının kayıtlarını tamamladık, klibini çektik, bir süre sonra sosyal medyada paylaşacağız. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
69
2016
Candemir’in alt grubu olarak sahne almamızdı. Gelecek planlarınız arasında ne gibi işler var? Yukarıda da bahsettiğimiz gibi yakında klibimiz yayınlanacak. Umarız iyi tepkiler alırız. Gelecek planlarımız arasında kendi projelerimizi çoğaltmak var. Bunun tadı bambaşka. Tabi ki sahnelerde çalmaya devam… Son olarak günümüz pop ve rock müziklerini nasıl değerlendiriyorsunuz peki? Günümüzde de iyi pop ve rock müzik Günümüzde de iyi pop ve rock müzik üretiliyor fakat geçmişte üretilenler daha kalıcı izler bırakan müzikler. Bunu sahneden de çok rahat hissediyoruz. Eski Türkçe pop ve rock şarkılar kolay kolay eskimiyorken güncelleri kısa süre hit olup unutulup gidiyor. Bizim de repertuarımızın daha fazlası eski şarkılardan oluşuyor, insanlar bunlara daha çok eşlik ediyor.
Burak KUTLUĞ
KARA DELİK Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. KARA DELİKTEN DAHA ÜRKÜTÜCÜSÜ... Evrende, bir karadelikten daha büyük, güçlü veya korkutucu başka bir şey yoktur. Karadelikler gezegenleri, yıldızları ve yanlarına yaklaşan her şeyi yutarlar. Fizikçilerde sonu gelmeyen başağrıları oluştururlar çünkü karadelikler her türlü fizik kuralını alt üst ederler. Bilinen bir gerçekte, karadeliklerin evrenin gelişmesinde baskın rol oynadıkları ve evrenin kurallarını koyduklarıdır. KUDRETİNİN KAYNAGI NE? Karadelikler, evrenin doğumunu anlamamızda anahtar rol oynayabilirler. Evrenin oluşumu ve sonra da ölümü hakkında sorularımızı cevaplayabilirler. Bir anlamda modern astronominin öncüleri gibidirler ve galaksilerin oluşumuna ait düşüncelerimizi ve hatta evrenin nasıl işlediğine dair fikirlerimizi değiştirebilirler. Kudretlerini doğadaki en temel güçlerin birinden alırlar, çekim gücünden.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
70
2016
KARA DELİKTEKİ ESRARENGİZ OLAY
HERŞEYİ İÇİNE ÇEKTİĞİ SANILIYORDU AMA...
NASA’nın son olarak yayınladığı görüntüler, bir kara deliğin etrafında meydana gelen sıra dışı olayı gözler önüne serdi. Dünya bilim çevrelerinde heyecan yaratan görüntü, kara deliklerle ilgili bilinen en önemli gerçeği altüst etti.
Kara deliklerin etrafında bulunan her şeyi ölümüne içine çektiğini, yoluna çıkan hiçbir şeyin ondan kurtulamadığı biliniyordu. İşte NASA’nın kayda aldığı görüntü bu bilgiyi çürüttü. İlk kez karadelikten dışarı çıkan bir cisim görüldü.
İLK KEZ KARADELİKTEN BİR KÜTLE ÇIKIYOR NASA bilim adamlarını şaşkına çeviren görüntüleri kurumun Nuclear Spectroscopic Telescope Array (NuSTAR) görüntüledi. NASA ‘nın diğer uzay teleskoplarından da benzer görüntü elde edildi. NASA ilk kez süper kütleli bir kara delikten bir şeyin dışarı çıktığını ve büyük bir X-ray enerji dalgası yaydığını gözlemle Hawking’in yeni teorisine göre, kara deliğe giriş yapan cisimlerin bir çıkış yolu var. “Kara deliğe düşen bilgi bir yerde belirmeli,” diyen Hawking, bunun için iki yol olduğunu söyledi. Dünyaca ünlü fizikçi, “Kara deliğe giriş yapan şey, ya kara deliğin ucunda bir tür holograma dönüşüyor ya da alternatif evrende ortaya çıkıyor,” dedi. Kara deliğin insanların düşündüğü kadar karanlık olmadığını söyleyen Hawking, alternatif evrenlere geçişin nasıl mümkün olduğunu anlattı. Ancak kara deliğe kapılan bedenlerin, aynı evrene dönüşünün mümkün olmadığını, farklı bir evrene geçiş yapabildiklerini söyledi.
Birçok kara delik türü mevcuttur. Bir yıldızın çekimsel içe (kendi üzerine) çökmesiyle oluşan kara delik türüne “yıldızsal kara delik” denir. Bu kara delikler galaksilerin merkezinde bulundukları takdirde birkaç milyarlık “güneş kütlesi”ne kadar çıkabilen devasa bir kütleye sahip olabilirler ve bu durumda “dev kara delik” (veya galaktik kara delik)adını alırlar. Kütle bakımından kara deliklerin iki uç noktasını oluşturan bu iki tür arasında bir de, kütlesi birkaç bin “güneş kütlesi” olan üçüncü bir türün bulunduğu düşünülür ve bu türe “orta kara delik”ler denilir. En düşük kütleli kara deliklerin ise kozmos tarihinin başlangıcındaki Büyük Patlama’da oluştukları düşünülür ve bunlara da “ilksel kara delik” adı verilir.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
71
2016
Stephen Hawking
Mete ÜSTÜNTAŞ
DİSLEKSİ ÖĞRENME BOZUKLUĞU
İlk
kez 1881 yılında tanımlanan öğrenme bozukluğu, Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından “geleneksel eğitim ortamında, yeterli zekâya ve sosyokültürel fırsata sahip olmasına rağmen, okumayı öğrenme güçlüğü ile kendini gösteren bir bozukluk” olarak tanımlamıştır. Genel olarak toplumdaki sıklığının % 5 – %7 arasında olduğu öngörülmektedir. Okullarda 30 kişilik sınıflarda 2 – 3 disleksi olgusu olabileceğini beklemek gerekir. Disleksi doğuştan gelen gelişimsel ve travmaya bağlı disleksi olarak ikiye ayrılır. Doğuştan gelen disleksi doğum öncesi, doğum sırasında ve doğum sonrası komplikasyonlara bağlı olarak üçe ayrılır. Altı yaşına gelen tüm normal çocuklar artık bir eğitim alabilecek zihinsel gelişim düzeyine
D
isleksi ile ilgili bilinmesi gereken ilk şey disleksinin bir hastalık değil, öğrenme ile ilgili zihinsel süreçlerde bir farklılık olduğudur. Disleksi bir öğrenme bozukluğudur. Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur. Disleksi de asıl sorun hafıza ve dil ile ilgilidir. Disleksi dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur. Disleksi de asıl sorun hafıza ve dil ile ilgilidir.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
72
2016
gelirler. Okula gider ve ilk öğrendiği şey okumayı nasıl yapacağıdır. Dislektik çocuklarda öğrenmeye yardımcı zihinsel organizasyonlar bazı bakımlardan yeterliyse de bu hazırlık tam olarak tamamlanmamıştır. Okuma-yazma öğrenmede güçlük yaşayabilirler ancak zekâ düzeylerinde bir sorun yoktur. Bu bozuklukların bireyin merkezi sinir sistemindeki işleyiş bozukluğuna bağlı olduğu varsayılıyor. Disleksi olan kişiler her şeyi unutur ve dil ile ilgili derslerde sıkıntı çektikleri bilinmektedir. Normal bir insanın hayal gücünün en az 2 katına sahiptirler. Disleksi olan çoğu kişinin en büyük düşmanı kitaptır. Bazıları bir kitabı anlamak için aynı kitabı 5-6 kere okur. Belirgin özelliklerinden biri harflerin ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanmasıdır. Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk yaşarlar. Disleksili çocuklarda dikkat bozukluğu da görülebilir. Bu tür çocuklara mutlaka bir uzman kontrolünde sistemli bir dikkat eğitimi verilmelidir. Sözel, işitsel ve görsel
eğitim metotları seçilmelidir. Disleksili çocuklara sözlü olarak sınav yapılması daha uygundur. Çünkü bu çocuklar çabuk okuyup yazamazlar. Bir hastalık değil gelişimsel bir sorun olduğu için tedavi yerine telafi veya düzelmesi mümkün mü diye sorulması daha doğrudur. Özel eğitimle büyük oranda düzeltilebilir. Yaş olarak ne kadar erken fark edilirse o kadar kolay giderilir. Özel eğitim yöntemleri ile bu kişilerin akademik olarak daha başarılı olmaları sağlanabilir. Erken tanı bu çocukların gelecekte alacakları eğitimin tespiti açısından çok önemlidir. Bu konuda çocuğa yardımcı ve destek olunmalıdır. Bu da veli-öğretmen-psikolog işbirliği ile olmalıdır. Peki, onların bizden farklı olmamaları için ailelerin neler yapması gerekiyor? • Çocuğunuzu diğer çocuklarla karşılaştırmayın, onu olduğu gibi kabul edin. • Onlarla mutlaka her gün oyun
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
73
2016
oynayın. • Fiziksel olarak enerjisini boşaltması için ona alan tanıyın. • Verdiğiniz talimatlarda, basit olmaya çalışın. Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin. Yaptığınız aktiviteleri sonlandırırken onun eğlenmiş olmasına ve kendini başarılı hissetmesine önem verin. Onu her durumda ve her koşulda sevdiğinizi sözel olarak belirtin ve bunu ona hissettirin. Aşırı hareketli bir çocukla baş etmek anne- babaların sandığınızdan daha çok enerji ve mesaisini alan bir süreçtir. Bu sebeple kendinize özel zamanlar ve farklı ilgi alanları açmanız, hem sizin hem de çocuğunuz için önemli bir yatırımdır. Hayatta birçok öne çıkmış kişi disleksi hastasıdır aslında. İzafiyet teorisini ortaya koyan Albert Einstein, Rönesans döneminin büyük mimar, heykeltıraş ve ressamı Leonardo da Vinci, sinema oyuncusu Tom Cruise, Walt Disney, Bill Gates gibi ünlü isimler yer almakta. Unutmayın onlar bizden asla farklı değil ve olmadılar…
TÜRKİYE’DE KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN
Mükemmel tatil yeri
Bütün bir yıl çalıştınız, yoruldunuz ve tabii ki bir tatili hepimiz hak ettik. Bayram tatilinin de 9 güne çıkarılmış olması bulunmaz fırsat. Hatta senelik izninizi kullanmadıysanız bayram tatiliyle onu birleştirerek uzunca bir süre dinlemek için vakit yaratabilirsiniz. Tatil yapmanın en güzel yanlarından biri ise yeni yerler keşfedebilmek. Bizlerde sizler için keşfetmeniz gereken en güzel tatil yerlerini araştırdık, bulduk ve derledik.
S
adece denizden ulaşılan Büyük Çatı Koyu: Gökova Körfezi Bördübed Limanının içinde bir S çizen Küçük ve Büyük Çatı koyları muhteşem birer doğal liman. Bu koylara karadan ulaşılamaması, koyların doğal şekli ile korunmasını da sağlıyor. Koylar aynı anda sadece 1-2 tekne alabiliyor. Koyların çevresinde ise çam ve günlük ağaçlarıyla kaplı muhteşem yürüyüş alanları var, ancak karadan ulaşım olmadığı için konaklama tesisi bulunmuyor. Rüzgâr almadığı için deniz mavi bir çarşaf gibi. Datça ve Marmaris arasındaki Amazon Mevkii’ne dört kilometre mesafede.
bölgede tarihi Roma ve Likya kalıntılarına, Kelebekler Vadisi’ne ve çeşitli doğal zenginliklere ulaşmak mümkün. Bir doğa harikası olan sessiz Selimiye: Bodrum ve Marmaris yakınlarındaki Boz burun Yarımadası’nın batı kıyısında bir doğa harikası. Orhaniye’den 10, Turgut ayrımından 7 kilometre uzaklıkta bulunan Selimiye, Bodrum-Marmaris arasında seyreden mavi yolculuk teknelerinin uğrak yerlerinden biri.
Gözlerden uzak küçük bir balıkçı köyü olan Akyaka: Antik çağlardan beri üzerinde yerleşim olduğuna inanılan Akyaka, gözlerden uzak küçük bir balıkçı köyü. Türkiye’nin en Güney Batı ucundaki Muğla ilinin sınırları içinde yer alan Akyaka, Gökova Körfezi'nin doğu ucunda. Marmaris ile Muğla’nın ortasında Ula ilçesi sınırlarında bulunuyor. Gökova Körfezi'nin bittiği yerde, kuzeyinde bin metrelik Sakar Tepe Dağı, güneyinde ise Gökova Ovası bulunan Akyaka'nın bu konumu nedeniyle ilgi odağı. Fethiye’nin gizli kalmış güzelliklerinin bulunduğu bir köy olan Faralya: Fethiye’nin gizli kalmış güzelliklerinin bulunduğu bir köy. Köyün bulunduğu 40 kilometrelik KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
74
2016
dönemine ait kalenin kalıntıları çevresinde yapılan keşif turları ile meşhur. Keşfedilmemiş cennet, Karaburun: İzmir’i n en küçük ilçesi Karaburun, yapılaşmanın görülmediği birçok koyu ve doğasıyla, Türkiye’nin bilinmeyen cennetleri arasında yer alıyor. İzmir ile arasındaki 130 kilometrelik yolun keskin virajlarla örülü olması nedeniyle ulaşım sorunları bulunan Karaburun, yarımada üzerindeki 1 belde ve 13 köyün merkezi konumunda. Güneşin en güzel battığı yer olan Ortakent: Ortakent-Yahşi, Bodrum yarımadasının batısında kalan, eski köy özelliğini koruyabilmiş yeşilliklerin arasından uzanan ince yollarla denize inilen bir belde. Bölgenin en batısında yer alan şimdilerde "Camel Beach" adıyla anılan fakat eskilerin "Kargı Koyu" diye bildiği, Av ve doğa turizmi hazinesi, Kocayayla: Bursa'nın tarihi oldukça eskilere dayanan Keles ilçesinde bulunan Kocayayla, av ve doğa turizmi vazgeçilmez yerlerden. Doğayla iç içe inşa edilen ahşap evlerde, temiz ve serin havada tatil yapmak isteyen tatilciler için yeni bir yaşam alanı sunuyor. Yatçıların elbet bir gün keşfedeceği yer, Gideros: Batı Karadeniz‘in doğa harikası en güzel koylarından biri olan Gideros Amasra – Cide Sahil Yolu ve Kastamonu il sınırları içinde. Çevresi yemyeşil dik dağlarla çevrili kestane, kayın, meşe, çam ve şimşir ağaçlarıyla çevrili olan koy sakin suları ile de bir gölü andırıyor. Gideros’a tekne ile gidildiği gibi kara yoluyla da ulaşmak mümkün Doğal bir akvaryum, Küçük Kargı Koyu: Muğla Karayolu üzerinde ve Fethiye’ye 3 km. uzaklıkta bulunan, Günlük ağaçlarıyla çevrili Küçük Kargı Koyu, Katrancı Adası’nın kuzeyinde yer alır. Ender bulunan günlük (Sığla) ağaçları etrafa güzel bir koku yayar. Yoğun gölgesi olan ağaçlar aynı zamanda koyu da serinletmekte. Doğal bir akvaryumu andıran Küçük Kargı koyunun ağzı lodosa bakıp meltem rüzgârlarına da açıktır. Dalmayı sevenlerin de gözdesi olan koy, piknikçi ve kampçılarında tercih ettiği her türlü ihtiyacın karşılanabildiği yerlerin başında gelmektedir. Tekneler için Plaj önünde, 8-12 metre kum olan zemine demir atıp, alargada kalınabilir. Fethiye’den ulaşım olup Fethiye 18 km, Göcek 8 km, Dalaman Uluslararası Havaalanı ise 38 km mesafededir. Bölge yaz aylarında yerli turistlerin uğrak yeri durumunda. Körfezi koruyan ada, Şövalye Adası: Fethiye Körfezi'nin ağzında, körfezi koruyormuş gibi yerleşmiş Şövalye adası, patika yürüyüşleri, suya batmış evler ve şehir duvarları etrafında yapılan kano gezileri, Haçlı Seferleri
sanki sonsuz bir kumsalmışcasına uzanan doğal bir plajıyla büyüleyici. . "Camel Beach", adını eskiden beri kumsalda yatan ve otlayan develerden alıyor. Ayrıca plajın kumlarında dünyanın pek az yerinde görebileceğiniz "zambakları" görebilirsiniz. Yarımadada güneşin en güzel battığı yerlerden biri "Ortakent - Yahşi".
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
75
2016
Still Art Dr. Mimar Halit Coza
KULLANICI DA KİM OLUYOR?
Ü
niversitede 2. yılımdı. İstanbul Adalar’da villa tipi konut projesiydi mimari proje konumuz. Büyükada’da muhteşem bir arsa üzerine 12 villadan oluşan bir site tasarlayacaktık. Daha bir çizik atmadan, kalem kıpırdatmadan, sıfır eskizle, birçok kez gitmemizi istemişti hocalarımız Ada’ya. Ada halkı nasıl yaşar, ne yer, ne içer, kullanıcı istekleri nelerdir, güneş nereden doğuyor, komşuluk ilişkileri nasıl bunları araştırmakla geçti epey bir süre. Çevre binaların siluetini çıkarmaya çalıştık uzunca bir dönem…Sonrasında tasarım süreci başlamıştı. İlk jurinin karşısına onlarca öğrenci farklı eskizlerle çıktık. Adalar’da ulaşım fayton ve bisikletle sağlanıyordu. Motorlu araç yasak olmasına rağmen jüri
karşısında bir öğrenci arkadaşımızın tasarladığı konutlarının önüne araba park yeri yerleştirmesi çok ağır eleştiri almasına ve uzunca bir dönem öğrenci arkadaşlarımız tarafından alay konusu olmasına sebep olmuştu. Araç trafiği olmayan bir bölgede araba park yeri tasarlamak büyük bir mimari hataydı gerçekten. Belki arkadaşımızın anlık dalgınlığı, bunu düşünememesi gerçekte uygulanmayan bir okul projesi olarak çok önemli değildi fakat ya gerçek olsaydı? Kullanıcı isteklerinin hiç umursanmadığı, işlevselliği olmayan bir mekan yaratılmış olacaktı. Yine üniversite yıllarım. Bilgisayarlı çizimin yok denecek kadar az olduğu dönem. Mimar olarak nüfusumuza aldırdığımız rapido kalem, t cetveli, çizim masası,
eskiz kağıtları ve tefriş cetveli ile geçen yıllar. Tefriş cetvelinde en fazla yer kaplayan bir şablon var. Kuyruklu piano. Tüm iç mekan tasarımlarımda da olmazsa olmazım. Mutlaka salonun ortasına ya da bir köşesine kuyruklu piano yerleştiriyorum. Kuyruklu pianosu olmayan salonları salondan saymadığım dönemler! Öğrencilik hayatımda vazgeçemediğim, ama gerçek hayatta salonlarımızda hiç rastlamadığım bir obje kendileri. Mimar olduğum dönemden bu zamana kadar hiç bir müşterimin kullanıcı isteği olarak görmediğim bir müzik aleti. Peki ne işi vardı o cetvelde. Kullanıcı isteklerinin ne olduğunu bilmeyen bir firmanın mimarlık piyasasına sürdüğü cetveldi galiba. Üniversiteden mezun olup mimarlık hayatıma ilk adım attığım dönemler. İstanbul'da bir mimarlık ofisinde iç mekan tasarlıyoruz. Bana da ıslak hacimlerin detayını çizme görevi verildi. Bir gün dairesini tasarladığımız mal sahibi çift ofise geldiler. Kendileriyle benim katılmadığım bir toplantı yapıldı ve toplantı sonrası baş mimarımız bir banyosu olan konutları için banyo içinde iki klozet yerleştirmemi istedi. Nasıl yani? "Tek banyo ama içinde iki klozet mi" dedim. Kullanıcı isteği bu yöndeydi. Aynı saatte kalkılan, hazırlanılan bir evde aynı dakikalarda işe gitme telaşı olduğu için başka çözüm yoktu ve bir banyonun içinde yan yana iki klozet çizmiştim. Uygulandı da... Umarım rahat rahat kullanıyorlardır. Kullanıcı tercihi buydu. Yaşam standartları ve
koşulları doğrultusunda istedikleri çözüm gerçekleşmişti. Bundan 3 sene önce... Mobilya mağazamıza gelen bir müşteri eviyle ilgili tüm ihtiyaçlarını hiç fiyat sorgulamadan, kısa bir süreçte beğenmiş, ufak bir pazarlık sonrası evinin ihtiyacı olan tüm kalemleri bizden almaya karar vermişti, bir tek şey hariç. Yemek odası takımı almamıştı. Bakmamıştı bile. Toplam rakam olarak belki de bu işe başladığımız dönemden bu zamana kadarki en yüksek cirolu satış oluyordu fakat yemek odası takımı konusunda bir isteği yoktu. Evlerindeki her şeyi yenileyeceklerinden bahsetmişlerdi, bu yüzden de yemek odası takımın başka bir yerden beğendiler, aldılar diye düşündüm. Sohbet sırasında yemek masasının nereden aldıklarını sorduğumda, "yemek masası kullanmadıklarını, yer sofrasında yemek yediklerini" söylediler. Önce espri yaptıklarını düşünüp gülümsedim fakat ciddi olduklarını biraz daha detaylı konuşunca anladım. Kullanıcı, tercihleri doğrultusunda bir hayat sürüyordu ve bu tamamen kendisi ile ilgili bir durumdu. Yer sofrası yerine istediği masada yeme lüksü olmasına rağmen
bunu seçmişti. Kendisine göre de yer sofrasında yemek yemek çok sağlıklı bir durumdu. Kullanıcı istek ve tercihleri bu yüzden çok önemliydi. Anlattığım hikayelerden yola çıkarak, genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bir mimar olarak ben, ya da bu ülkedeki mimarlarımızın ne kadarı kullanıcı isteklerini ön plana çıkararak tasarımlarımızda yönleniyoruz? Ya da hangimiz kullanıcı istekleri doğrultusunda onu daha iyiye yönlendirmek için çaba sarfediyoruz? Yapılan yönetmelikler, uygulanan kanunlar, kullanıcı istekleri göz önüne alınarak mı yapılmış? Hangi birimiz kendi isteklerimiz ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda tasarlanmış bir evde yaşıyor, ofiste çalışıyoruz? Yönetmelikler o kadarına izin verdiği için 100 m2 kullanım alanı olan evimizin, neden yönetmeliklerin izin verdiği ama kullanılmayan 40 m2 balkonu var? Neden tüm binamızın altında savaş riskine karşı onlarca metrekare sığınak yaparken, ortalamada 15 m2 yi aşamayan yatak odalarımıza hapsediliyoruz? Niçin 2 mt'yi aşamayan ebeveyn
dolaplarımıza sığdırılmaya çalışılıyor, çocuklarımızı yetersiz metrekarelerden ötürü ranzalarda yatırmak durumunda bırakılıyoruz? Hiç bir zaman dikkate alınmamış kullanıcı istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, yönetmeliklerin izin verdiği büyük balkonlarımız bu yüzden cam balkonlarla kapatılmış, çoğunlukla da ütü odasına çevrilmiş durumda değil mi? Bu yüzden evlerimizdeki kullanılmayan küçük tuvaletler kiler olarak kullanılmıyor mu? Standartlaştırılmış planlı yaşam alanlarımızda yaşatılmak zorunda bırakılmak, hatta bunları tasarlamak zorunda bırakılmak bana gerçekten koyuyor. Evinin en büyük hacmini misafire ayırmış, fakat küçük yatak odasına elbise dolabını sığdıramadığı için yatak odası dolabı alamayan kullanıcı ile sık karşılaşmak beni rahatsız ediyor. Aslında beni rahatsız eden, bu durumların temelde yatan nedenini sorguladığımda ulaştığım sonuç... Düşünmemek, kafa yormamak, göz ardı etmek, sorgulamamak, itiraz etmemek, mücadele etmemek. Umarım gün gelir, her birey belki hayal ettiği değil ama, ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanmış bir evde yaşama lüksüne sahip olur!
DENİZLİ FİNAL’DE MEZUNİYET HEYECANI Denizli Final ailesinin heyecanla beklediği mezuniyet töreni 30.05.2016 Pazartesi saat 18.00’ de 8.sınıf öğrencilerinin, 12.sınıf öğrencilerinin saat 20.00’de velilerin ve öğretmenlerin katılımı ile gerçekleşti.
T
ören, Ulu Önder Atatürk ve Aziz şehitlerimiz adına 1 dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’ mız ile devam etti. Anadolu-Fen Lisesi Müdürü Sadi Öztekin: ‘’Sevgili öğrencilerimiz; Sizlerle olduğumuz süre içinde size hep doğruyu, iyiyi ve güzel olanı vermeye çalıştık. Size hep inandık, güvendik. Ve yine inanıyoruz ki; hangi üniversiteye giderseniz gidin, bu ülke için çalışacak, Atatürk’ün siz gençlere emanet ettiği bu devleti zirveye taşıyacaksınız. Mesleğinizin ne olduğu değil, görev yaparken insanlara adil davranıp davranmadığınız, empati kurup kurmadığınız ve doğrudan ayrılıp ayrılmadığınız önemli. Sadece insanlara değil, diğer tüm canlılara ve çevreye karşı duyarlı olup olmadığınız önemli. Bizi hayal kırıklığına uğratmayacağınızdan eminim. Bu nedenle sizleri yüksek öğrenim için değişik şehirlere uğurlarken umut doluyuz. Hem aileleriniz, hem de öğretmenleriniz olarak gözümüz arkada kalmayacak. İnanıyoruz ki, her biriniz önce kendinizi ve ailenizi, sonra da bu güzel ülkemizi gelişti-
recek çalışmalar yapacaksınız. Sizleri tebrik ediyorum’’dedi. Anaokul- İlkokul-Ortaokul Müdürü İpek Pulat Dönmez:’’Emeklerimizin sonuçlandığı o en mutlu gün bugün. Bu yıl durmaksızın çalışan yorulan, en güzel zamanlarında ders çalışarak, beklide sizlerden ailelerinden çalarak geçirdikleri yılın hasadı bugün. Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği akla ve bilime dayalı, çağdaş uygarlık yolunda aydınlık yarınlar için Final Okulları kimliğinizi onur duyarak taşımanız ümidiyle, öğrencilerimizi selamlıyorum’’dedi. Dereceye giren öğrencilerden 1.olanlara madalya, altın ve plaket, 2. ve 3. olan öğrencilere madalyaları okul müdürleri ve öğretmenleri tarafından takdim edildi. DERECEYE GİREN ÖĞRENCİLER Ortaokul derecesi 1. Selimhan Tokat 2. Berfin Tekin 3. Feyza Öztürk Anadolu Lisesi Derecesi 1. Meryem Yapıntı 2. Zülal Seçil İpin 3. Berfu Aydemir
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
78
2016
Fen Lisesi Derecesi 1. Bilgehan Öztekin 2. Mısra Say 3. Lütfiye Çiftçi Denizli Final Okulları olarak ilk mezunlarını veren Final Ailesi bu önemli günde öğrencileri ile birlikte olmanın onur ve gururunu yaşadı. Mutlulukları gözlerinden okunan öğrenciler ailelerine ve öğretmenlerine duygu dolu anlar yaşattı. Beklenen an gelmişti artık. Cüppeleri ile sahnede ışıl ışıl parlayan gözler, keplerini atmanın sevinciyle coştukça coştu. Öğrencilerimiz, öğretmenleri ve arkadaşları ile unutulmaz bir iz bırakarak mezuniyetlerini ölümsüzleştirdiler.
DENİZLİ FİNAL BİLİM ŞENLİĞİNE BÜYÜK İLGİ 8 Haziran Çarşamba günü Denizli Final Okulları bünyesinde gerçekleştirilen bilim şenliğinde öğrenciler kendi yaptıkları projelerini tüm okulla paylaştılar.
Kurulan deney setlerinde alev topu, sihirli köpük, su çarkları, sinir testi, kuru buz deneyleri, su ilizyonu, kuluçka makinesi, astronomi köşesi, levitron, rüzgar tirübünü, kaza önleyici sistem gibi birçok alanda ilgi çekici tanıtımlar yapıldı. Bilim şenliğinde öğrenciler, yenilenebilir enerji üretimi, geri dönüşüm, enerji depolama sistemleri, çevre bilinci, mesleki yönlendirme, atölye stantları, bilim gösterileri ve bilimsel birçok aktiviteyi bir arada sundular. Böylece bilime ilginin artırılması sağlandığı gibi çevre bilinci oluşturulmaya çalışıldı.
Nurdoğan Arkış’tan iletişim semineri Final Okulları Kurucusu İhsan Özen, dünyanın ve yaşam koşullarının değiştiğini bu değişimi takip ederek çocuklarla daha iyi iletişim kurabilmeleri açısından ailelerinde sürece dahil olmaları gerektiğini belirterek, velilerin eğitimine yönelik benzer etkinlikleri düzenlemeye devam edeceklerini belirtti. Sosyolog Nurdoğan Arkış çocuklarda özgüven ailelerin katkısı ailenin çocukları hayata hazırlaması sevgi, sorumluluk, birlik ve beraberlik gibi başlıklar altında velileri bilgilendirdi. Arkış, velilere çocukların yerine getirmesi gereken görev ve sorumluluklarının kendi sorumlulukları olduğunu düştükleri zaman ellerinden tutulup kaldırılmaması gerektiğinin; çünkü onlarında hayatın ve zorlukların üstesinden gelebilmeleri gerektiğini söyledi ve “Böylelikle sorunlarla baş etmeyi kendilerini ifade etmeyi öğrenemiyorlar. Herkes hayatta kendi doğrularını ve prensiplerini belirler” dedi.
Barış Çocukları Korusu Ankara’da Barış Çocukları Korosu bu yıl Ankara’da 21.si düzenlenen Türkiye Polifonik Korolar şenliğinde sahne aldı. Denizli Final Okulları Barış Çocukları Korosu konserde 5 şarkı seslendirdi. Salondan büyük alkış alan Barış Çocukları Korosu Denizlimizi başarıyla temsil etmenin gururunu yaşadı. 5 Haziran saat 19.30’da yapılan ödül töreninde Denizli Final Okulları Barış Çocukları Korosu Şenlik değerlendirme kurulu tarafından ’’ Çalgı Eşlikli Yapıt Yorumlamada Başarı ‘’ödülüne layık görüldü.
FİNAL ANAOKULUNDA MİNİKLERİN MEZUNİYET SEVİNCİ Denizli Final Anaokulu Kar Taneleri ve Elmalar sınıfının hazırlamış olduğu mezuniyet töreni gerçekleştirildi. Tören Anaokulu Müdürü İpek Pulat Dönmez’in konuşması ile başladı. Dönmez: ‘’Final ailesinin en küçükleri en tatlıları. Dolu dolu geçen bir sene, İngilizce şarkıları, o yumak elleriyle yaptıkları çalışmalar, resmettiler hayallerini kağıtlara, oyuncaklarını taşıdılar bazen de okula, en sevdiklerini. Renklerle sayılarla uğraştılar çoğu zaman. O minik parmaklarından çıktı çarpık ama bir o kadar anlamlı çizgiler. Hayatlarının ilk okullarından mezun olmanın heyecanını yaşıyor, minik kalpleri. Bugün, çok özel hepimiz için heye-
canlı bir o kadar da keyifli.’’diyerek duygularını dile getirdi. Final miniklerinin geleneksel kıyafetlerle oynadıkları Harmandalı ailelerini ve öğretmenlerine çok duygulu anlar yaşattı. 5 yaş gurubu öğrencilerinin Çayda Çıra oyunu ile devam eden programda öğrenciler, izleyenlerden büyük alkış aldı. Öğretmenler, öğrencilerin yıl içerisinde yapmış oldukları etkinliklerin fotoğraflarını slayt olarak velileri ile KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
79
2016
paylaşmanın mutluluğunu yaşadılar ve yaşattılar. Minikler ateş Böceği dansı, bale, ingilizce ve türkçe şarkılar gibi etkinliklerle yıl sonuna mutlu veda etti.
EMRAH VAROL
KALEMİNDEN
Z
eynep o gün çok heyecanlıydı. Kaldığı yetiştirme yurduna bir misafir gelecekti. Daha doğrusu bundan sonra kalacağı evin sahibi gelecekti. Zeynep henüz 3 günlükken polis merkezi yakınına bırakılmıştı. Polisler önce tedavisini yaptırmış ardından da yetiştirme yurduna bırakmıştı Zeynepi. Ve anne babasız geçen yılların ardından 5 yıl geçmişti. Geçen 5 yılın ardından ise Zeynep kendisine koruyucu annelik yapacak bir aileye gidiyordu. Önce arkadaşlarıyla vedalaştı Zeynep, ardından yurtta kendisiyle ilgilenenlerle. Ağlayarak ayrıldı Zeynep yurttan. Kendisini alan Ayşe isimli kadın eşinden ayrılmış ve yalnız yaşayan bir kadındı. Artık onun yanında kalacaktı Zeynep. Zeynep hemen alıştı yeni evine. Ayşe isimli kadına bir süre teyze diye hitap etse de bir süre sonra ‘Anne’ demeye başlamıştı. Gittiği okul, oturduğu ev, yediği yemek, giydiği kıyafet hemen herkesin gıpta edebileceği kalitedeydi. Ayşe annesiyle annesiz geçen 5 yılın acısını çıkartan Zeynep, 15 yaşına gelmişti. Hayatının
en mutlu günlerini yaşayan Zeynep’in karşısına birgün bir kadın çıktı. Arkadaşlarıyla bir kafede oturduktan sonra eve gitmek isteyen Zeynep’in karşısına dikilen kadın: - ‘Zeynep sen misin kızım?’ diye sordu. - Benim teyze. Siz kimsiniz? - Biliyorum anlatması, anlaması çok zor ama ben senin annenim kızım.’ dedi kadın. Zeynep duyduklarının şaşkınlığı içindeydi. Henüz 3 günlükken kendisini bir polis merkezine bırakan ve bir daha da karşısına çıkmayan annesi aradan onca yılın ardından birden karşısına çıkmıştı. Ne diyeceğini bilemedi bir süre Zeynep. Neden sonra koşar adım uzaklaştı annesinin yanından. Annesi, her ne kadar koşsa da yetişemedi bir türlü kızının ardından. Zeynep ise 10 dakika sonra evindeydi. Hemen odasına giderek titreyerek ağlamaya başladı. Aklından yüzlerce soru, yüzlerce cevap geçiyordu. Ne yapmalıydı bilemiyordu. Kendisini 3 günlükken bırakan kadın mıydı annesi, yoksa nerdey-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
80
2016
se 10 yıldır hayatını düzene sokan kadın mı? Olaydan kimseye bahsetmedi Zeynep. Kendi içinde ise huzursuzluk her geçen gün artıyordu. Mayıs ayının 13’ünde evine geldi yine Zeynep. Odaya girdiğinde ise karşısında anne dediği Ayşe isimli kadın ve 3 günlükken kendisini sokaklara bırakan ‘gerçek’ annesi vardı. Büyük şok yaşadı Zeynep. Demek evine kadar gelmişti yüzünü dahi görmek istemediği kadın. İsminin Nuriye olduğunu söyleyen ‘gerçek’ annesi kendisini bir kez dinlemesini istedi Zeynep’ten. Kendisini yetiştirme yurdundan alan kadın da bir kez olsun annesini dinlemesini istedi Zeynep’ten. ‘Peki’ dedi Zeynep. ‘ Sadece dinleyeceğim sizi ve bir daha karşıma çıkmayacaksınız.’ Anlatmaya başladı Nuriye isimli kadın: “Kızım ben ve baban birbirimizi çok sevdik. Ailelerimizden kaçarak evlendik. Evlendikten 2 yıl sonra ise senin doğumun gerçekleşti. Senin doğumun sırasında baban şehrin biraz dışında madende çalışıyordu. Haberi alır almaz arkadaşının arabasını alıp bir an önce hastaneye ulaşmak istedi. Çok hız yapmış bana ve sana kavuşabilmek için. Ancak yolda kaza yaptı ve bize kavuşamadan öldü. Bense İstanbul’da yalnız başıma kalmıştım. Ailem beni evlatlıktan atmıştı. Anne ve babasız kalmıştım. Hiçbir akrabam yüzüme bakmıyordu. Çaresiz kaldım. Bir şekilde seni yaşatabilmeliydim ama nasıl. Kendi acımı yüreğime gömerek seni polis merkezine bıraktım. Kıyafetlerin içine adının Zeynep olduğunu da yazdım. Çok şükür adını Zeynep koymuşlar. Seni bir şekilde hep izledim ama benim kötü hayatıma seni dahil etmek istemedim. Ben önce evden atıldım. Sonra bir gecekonduda tekstil fabrikalarında çalışarak hayatta kaldım.
Benim hikayem bizim hikayemiz bu kızım. Şimdi neden yıllar sonra bu hikayeyi sana anlattığımı merak ediyorsundur. Kızım, Zeynebim. Ben kanser hastasıyım. Henüz 44 yaşında malesef bu hastalığa yakalandım. Bir daha seni göremeyebilirim kızım. Gerçekleri bilmeni istedim. Beni affet kızım.’’ Konuşma sırasında 3 kadın da gözyaşları içindeydi. Nuriye isimli kadın hayat hikayesini anlattıktan sonra hiçbir şey demeden evden ayrıldı. 15 yaşındaki Zeynep gözyaşları içindeydi. Annesi doğruyu mu yapmıştı acaba? Çok mu kalpsiz davranmıştı annesine. 2 gün sonra kendisine bakan Ayşe annesiyle hastanenin yolunu tuttu. Annesi yoğun bakımdaydı. Odaya girdi Zeynep. Annesinin elinden tuttu ve: ‘’Seni affettim anne. 3 günlük de olsa hakkını helal et. Benimki de helal olsun.’’
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
81
2016
KÜLT Ü R- S A N AT
Mete ÜSTÜNTAŞ
PAHOY’DAN YILSONU GÖSTERİSİ
Türk kültürünün önemli değerlerinden olan halk oyunlarının tanıtılması ve yaşatılması için başta ücretsiz kurslar olmak üzere birçok etkinliğe imza atan Denizli Büyükşehir Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu, yılsonu gösterisi sundu.
T
ürk kültürünün tanıtılması ve yaşatılması için başta ücretsiz kurslar olmak üzere birçok etkinlik düzenleyen Denizli Büyükşehir Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu, Ziya Tıkıroğlu Açık Hava Tiyatrosu’nda yılsonu gösterisi düzenledi. Etkinliğe Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Gökoğlan, Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı ve çok sayıda vatandaş katıldı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu’ndan 300 kursiyer Türkiye’nin dört bir yöresinden oynadığı halk oyunları ile izleyenlerden büyük alkış topladı. Zeybek ile başlayan gecede Tokat, Artvin, Diyarbakır, Silifke, Teke yöresinden halk oyunları sergilendi. Etkinlikte ayrıca aşuk-maşuk oyunları ile minikler ve yıldızlar bale grubu gösterisi yapıldı.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
82
2016
BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ TİYATRO OYUNU Denizli EGS Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleşen tiyatro gösterisinin başrolünde Erdal BEŞİKÇİOĞLU yer aldı. Rus bir yazar tarafından yazılan oyunun çevirmenliğini ve yönetmenliğini Cem EMÜLER gerçekleştirdi.
T
iyatro Gösterisinin konusu ise şöyle: Çar 1. Nikolay’ın baskıcı devrinde yaşamış küçük bir devlet memurunun hayatı üzerine merkezlenir. Günlük formatında yazılan hikaye, baş kahraman Popriçin’in deliliğe doğru gidişini anlatır. Yaşadığı sıkıcı ve tekdüze hayata bir de müdürünün kızına duyduğu aşk eklenince içinde bulunduğu girdap iyice büyür. Aksenti ivanoviç Popçirin’in baskıcı sistemde boyun eğmeme çabaları ve yaşadığı psikolojik gel-gitler kendisini İspanya Kralı sanmasına kadar devam eder ve akıl hastanesine kapatılmasıyla son bulur.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
83
2016
GENÇ DENİZLİ’DEN KARMA SERGİ Denizli Büyükşehir Belediyesi Genç Denizli bünyesindeki Geleneksel Türk El Sanatları, Resim ve Karikatür Kulüplerinin hazırladığı karma sergi açılışını yaptı. Sergide geleneksel Türk el sanatları, resim ve karikatürlerden oluşan yaklaşık 180 eser yer aldı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Genç Denizli Kulüpleri’nin hazırladığı karma sergi tarihi Merzeci Un Fabrikası’nda açıldı. Serginin açılışına Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı, eğitmenler, kursiyerler ve veliler katıldı. Gençlerin el emeği göz nuru eserlerinin büyük beğeni topladığı sergide Genç Denizli bünyesindeki Geleneksel Türk El Sanatları, Resim ve Karikatür Kulüplerinin hazırladığı tezhip, kaligrafi, hat, ebru, resim ve karikatür sanatlarından oluşan yaklaşık 180 eser yer aldı. Serginin açılış töreninde ayrıca Genç Denizli Geleneksel El Sanatları, Resim ve Karikatür Kulüpleri kursiyerlerine katılım belgeleri verildi.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
84
2016
SANATIN DOKUNUŞLARI SERGİSİ AÇILDI Denizli Büyükşehir Belediyesi Tarihi Atalar Evi El Sanatları Kurslarına katılan kursiyerlerin eserlerinden oluşan “Sanatın Dokunuşları” adlı karma sergi açıldı.
D
enizli Büyükşehir Belediyesi Tarihi Atalar Evi El Sanatları Kurslarına katılan kursiyerlerin hazırladığı “Sanatın Dokunuşu” adlı karma sergi açıldı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Turan Bahadır Sergi Salonu’nda gerçekleştirilen serginin açılışına, Merkezefendi Kaymakamı Şükrü Görücü, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı, eğitmenler, kursiyerler ve davetliler katıldı. Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Otaklı, Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin başta kente kazandırdığı tarihi evler olmak üzere birçok mekanda Türk el sanatları üzerine el becerileri kursu açtığını söyledi. Destekle-
rinden dolayı Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’a teşekkür eden Otaklı, “Şu anda 8 eğitmenimiz, 666 kursiyerimizle 17 branşta kurslara devam etmektedir. Bu sergi ile çok güzel eserleri Denizli halkı ile buluşturduk” dedi. Eserler büyük beğeni topladı El emeği göz nuru eserlerin büyük beğeni topladığı sergide Denizli Büyükşehir Belediyesi Tarihi Atalar Evi El Sanatları Kurslarına katılan kursiyerlerin nat’h (ahşap oyma), keçe ve ahşap boyama sanatlarından oluşan eserler yer aldı. Sanatın Dokunuşu adlı karma sergi 16 Haziran’a kadar görülebilecek.
MAYIS-HAZİRAN
85
İlyada GÖKÇEVİRAN
Çifte Kavrulmuş Lokumundan Annesine…
B
ilirsiniz ödül törenlerinde ödül alan kişiler ilk olarak ailelerine, arkadaşlarına, eşlerine teşekkür ederler. Bende bu klişeyi bozmak istemem. İlk köşe yazımda yer alması gereken yegâne kişi annemdir. Hazır bu sayımızda anneler gününü de işlemişken bu yazımda şuralarda bir yerlerde duruversin. Eskişehir’de bir köyde doğup büyümüş, 14-15 yaşlarında babasını kaybetmiş, 20’li yaşlarında çalışmaya başlamış ve 33 yaşında “inci tanesi “ olan beni doğurmuş, 35 yaşında ise eşinden ayrılıp bendenizle baş başa kalmış bir emekçi bir kadındır o. Kendisi ilkokul mezunudur fakat üniversite bitirmiş, yüksek lisanslar yapmış insanlarla aynı dili konuşabilecek kadar kendisini geliştirmiş, bu sırada kızı için birçok işte gece-gündüz çalışmıştır. Bu hayatta tek önceliği her zaman ben olmuşumdur onun. Her daim benim için çalışmış, çabalamıştır. Hiçbir zaman vazgeçmedi. Beni bırakmayı ya da terk etmeyi asla düşünmedi. “Her anne bunları yapar zaten.” diyorsanız eğer; ben çocuğunu çöp konteynırlarına atanları duydukça, çocuk esirgeme kurumlarını hatırladıkça ona içimden binlerce kez teşekkür ederim. Anne olmak öyle kolay iş değildir. Fakat hem anne hem de baba olmak çok daha zor bir durumdur. Evet, aramızda kuşak farkı var. Evet, fikirlerimiz her daim uyuşmayabiliyor. Evet, her anne-kız gibi biz de tartışabiliyoruz. Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım ben her zaman benim annem o olduğu için binlerce kez şükrettim ve biliyorum ki o da evladı ben olduğum için defalarca şükretti. Bana her zaman “İyi ki seni doğurmuşum.” der. Sanırım bu bir evladın annesinden duyup duyabileceği en güzel söz. Beni doğurduğun için teşekkür ederim annem. Beni terk etmediğin için teşekkür ederim. Beni büyüttüğün için teşekkür ederim annem. Beni hep sevdiğin, çok sevdiğin için teşekkür ederim. Bana hep inandığın için teşekkür ederim annem. Bana hep güvendiğin için teşekkür ederim. Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim annem. Hep arkamda olup beni desteklediğin için teşekkür ederim. Her daim elimi tuttuğun ve hiç bırakmadığın için teşekkür ederim annem. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsın. İyi ki annemsin. Seni çok seviyorum…
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
86
2016
KÜLTÜR, SANAT SANAT ve ve YAŞAM YAŞAM DERGİSİ DERGİSİ KÜLTÜR, KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ EYLÜL-EKİM OCAK-ŞUBAT MAYIS-HAZİRAN
71 95 87
2015 2016 2016
Beyaz Perde
Mete ÜSTÜNTAŞ
2
SİHİRBAZLAR ÇETESİ
İzleyenlerin nefesini kesen ve toplumun hayranlığını kazandıkları Robin Hood stili gösterilerinin ardından bir sene geçmiştir. Atlılar çetesi geri dönüşünü müjdeleyen gösteri ile kaçmanın onlar için çocuk oyuncağından farksız olduğunu kanıtlayacaktır. J. Daniel Atlas, Merritt McKinney, Jack Wilder ve grubun yeni üyesi Lula ile birlikte, yeni gösterilerini Owen Case’i ifşa etme umuduyla sergilemek istemektedirler. Kadroda ilk filmden J. Daniel Atlas olarak tanıdığımız Jesse Eisenberg’e Mark Ruffalo, Dave Franco, Woody Harrelson, Lizzy Caplan ve Michael Caine eşlik ediyor.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
88
2016
Bu sefer FBI özel ajanı Dylan Rhodes’un da yardımını almışlardır fakat Rhodes’un ekibe katılımı gösteri öncesi ifşa olur ve planlar geri teper. İtibarlarını geri kazanmak isteyen Atlılar kariyerlerinin en zorlu soygunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. İlki 2013 yılında seyircisiyle buluşan ve illüzyon marifetiyle çok başarılı bir soygun/intikam hikayesini konu alan suç gerilimi Sihirbazlar Çetesi’nin devamı olan filmin yönetmenliğini Jon M. Chu üstleniyor. Kadroda ilk filmden J. Daniel Atlas olarak tanıdığımız Jesse Eisenberg’e Mark Ruffalo, Dave Franco, Woody Harrelson, Lizzy Caplan ve Michael Caine eşlik ediyor. İzleyenlerin şaşkın bakışlarına maruz kalacak yeni sihirbazlık oyunları yine ön planda ama yine sonunu asla tahmin edemeyeceğiniz bir final sizleri bekliyor. Sihir bu kez bilime karşı, hangisi daha güçlü? 129 dakikalık filmin temposu
hiç düşmüyor, öyle ki perdeden bir an bile gözünüzü ayıramazsınız ve bu aslında illüzyonistlerin temel hilesi, kendilerini sürekli size baktırarak asıl numarayı gözünüzün içine baka baka yapıyorlar. Bizim kahramanlarımız da finalde benzer bir şeye kalkışıyor, başarılı da oluyorlar. İyice eğlenen seyirci bir de şaşkınlık yaşayarak mutlu oluyor. Film İngiltere, Londra’da çekildi. 11 Mart 2015’de Çin’de Makao ve Makao Bilim Merkezi’nde çekimler yapıldı. 10 Haziran 2016’da tüm dünyada aynı anda gösterime giren Sihirbazlar Çetesi 2 birçok film sitesinde ve eleştiri bloklarından iyi yorumlar almaya başladı.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
89
2016
Siz değerli okuyucularımıza küçük bir bilgi vermekten de kaçınmak istemiyorum. Filmin devam serisi önümüzdeki yıllarda bizimle buluşacak. Sihir sevenler ve sihrin ne olduğunu merak edenler, hepinize iyi seyirler diliyorum…
Kitapçı Kedisi
#Tutuklandık CAN DÜNDAR
C
umhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can DÜNDAR ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem GÜL’ün Silivri Cezaevindeyken, Can DÜNDAR’ın yaşamış olduğu anıları ve olayları anlatan bir kitap #Tutuklandık. Can DÜNDAR’ın Tutuklandık kitabının bugüne kadar cezaevlerinde yazılan birçok kitaptan farkı, aslında olayları sade ve sürükleyici bir dil ile eksiksiz olarak anlatmış olması. Kitap tutuklanmalarına sebep olan Mit Tırları haberinin ellerine nasıl ulaştığından başlıyor. Sonrasında ise bu haberin nasıl yayımlandığını ve bu kararın nasıl verildiğini anlatıyor. Olacakları bile bile haberi yayımladıklarını ve sonrasında şahsına yapılan tehdit ve suçlamaları ele
alarak cezaevine hangi suçlamalar çerçevesinde girdiklerinden bahsediyor. Silivri Cezaevi’nin nasıl olduğunu, orada neler çektiğini ve bu kitabını elle nasıl yazdığını, ziyaretine gelenlerin kimler olduğunu ve neler konuşulduğunu sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitapla karşı karşıyayız. Kitabın eğlenceleri yönleri ise tamamen mizahi yorum yapılmış olması. Cezaevinde nasıl tost yapıldığını öğrenebilirsiniz mesela veya diğer koğuştaki kişilerle mazgaldan nasıl iletişim kurulur onu da öğrenebilirsiniz. Kitabına eklediği resimler ve krokiler kitabın sürükleyiciliğini daha da arttırmakta. Kitabı okurken içinizden “Hadi ya!” diyerek duygulanacağınız yerlerde
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
90
2016
mevcut. Avluda nasıl dolaştığını, ilk yılbaşı gecesini yalnız başına nasıl geçirdiğini, televizyonunu koğuşuna nasıl aldığını, nasıl spor yaptığını daha birçok şeyi öğrenebilirsiniz. Ayrıca haberi yayınladıktan sonra kimlerin destek olduklarını ve aldığı ödülleri de bulabilirsiniz. Kitabın kapak tasarımında ise Can DÜNDAR’ın tutuklama kararlarının çıktığı zaman Twitter’dan paylaştığı #Tutuklandık tweet’inden esinlenilmiş. Tüm gerçekliğiyle cezaevi hayatını, bir haberin ne boyutlarda etki yarattığını öğrenmek için okunulması gereken bir kitap. Ben kitaplığıma eklediğim gün bitirdiğimi söyleyebilirim. Bence sizin de kitaplığınızda yer alması gereken bir kitap. Aslında kitapların, filmlerin sonu söylenmez ama bu kitabın sonunda ‘’Bitmedi’’ demesinden olayların daha da süreceğini anlayabiliyoruz. Hepinize şimdiden iyi okumalar
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ KÜLTÜR, KÜLTÜR, SANAT SANAT ve ve YAŞAM YAŞAM DERGİSİ DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN OCAK-ŞUBAT KASIM-ARALIK
91 93 99
2016 2015
İlayda GÖKÇEVİRAN
Denizli Tekrar Beyaz Perdede TRT’nin sponsorluğu ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle 11 Temmuz tarihinde çekimleri başlayacak olan ‘Atçalı Kel Mehmet Efe’ sinema filminin yapımcısı ve oyuncuları Denizli’ye geldi. Ödemiş ve Denizli’de çekilecek olan film ise Ege’nin efe ruhunu ve Atçalı Kel Mehmet Efe’nin hayatını beyaz perdeye taşıyacak.
E
ge Bölgesi’nin efe ruhu ve bir dönem tarihe adını yazdıran Atçalı Kel Mehmet Efe’nin hayatı beyaz perdeye taşınıyor. Osmanlı arşivlerinden yararlanarak 5 yıl gibi bir süre içerisinde senaryosu hazırlanan ‘Atçalı Kel Mehmet Efe’ sinema filmi Denizli’de çekilecek. Güler Yapım tarafından hazırlanan sinema filmi çekimi için ekipler Ödemiş ve Denizli’yi tercih etti. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da destekleniyor. Denizli’de yapılacak olan çekimler için ilimize gelen Ünlü Tiyatro Oyuncusu Cemal Hünal, Güler Yapım Yönetim Kurulu Başkanı Güler Nalbantoğlu ve Proje ortağı Ali Rıza Cankart, Denizli Atlı Spor Kulübünde basın toplantısı düzenleyerek, film
hakkında bizleri bilgilendirdi. Filmin Denizli’nin coğrafi açısında ‘Atçalı Kel Mehmet Efe’ filmi için uygun olduğunu belirten Yapımcı Güler Nalbantoğlu, “Osmanlı arşivinden yararlanılarak hazırlanan güçle senaryo için tam 5 yıl çalışıldı. Bu filmde efe ruhunu barındıran Denizlililerde rol alacaklar ve Denizli dağları, mahalleriyle bu film için güzel bir set” dedi. Film için birçok ünlü oyuncunun bu filmde rol alacağını ve çekimlerin 11 Temmuz’da başlayacağını belirten Proje ortağı Ali Rıza Cankart, “İlk çekimler Ödemiş’te yapılacak ve ardından Denizli ayağına geçilecek. Ünlü oyuncular Denizli’ye akın etmiş olacak” dedi. Ünlü Tiyatro Oyuncusu Cemal Hünal’da film senaryosu geldiğinde dikkatli bir şekilde oku-
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
92
2016
duğunu ve çok profesyonel bir senaryonun hazırlandığını belirten Hünal, “Ben için en önemli konu bir filmin iyi senaryosudur. Bu senaryo geldiğinde iyi okudum ve araştırdım. Gerçekten iyi bir senaryo hazırlanmış ve bende bu filmi kabul ettim. Diğer yandan sevdiğim bir kentte bu filmin çekilecek olması beni de çok mutlu etti” dedi. Güler Yapım yöneticileri ve Ünlü Tiyatro Oyuncusu Cemal Hünal, basın toplantısının ardından Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer ve Merkezefendi Belediye Başkanı Muhammet Subaşıoğlu’nu ziyaret etti. Film hakkında bilgi veren Ünlü Tiyatro Oyuncusu Cemal Hünal, film için Denizli’den destek beklediklerini ve bu filmin dünya çapında ilgi çekecek bir film olduğunu belirtti.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ
MAYIS-HAZİRAN
93
2016
İlayda GÖKÇEVİRAN
D
ünya Sergileri (EXPO), 19. yüzyılının ortalarından beri düzenlenen ve ülkeler arasındaki iletişime, diyaloga ve barışa katkı sağlayan uluslararası etkinliklerdir. Bir anlamda dünyanın kültür, tarih ve eğitim faaliyetleri olarak değerlendirilen bu sergiler, ülkeleri bir araya getirerek, daha iyi bir dünya için bilgi paylaşımını sağlamaktadırlar.
EXPO
halkı eğitmeyi, yeniliği paylaşmayı, ilerlemeyi teşvik etmeyi ve işbirliğini desteklemeyi amaçlayan uluslararası bir etkinliktir. Diğer ülkeleri, şirketleri, uluslararası kuruluşları, özel sektör, sivil toplum ve halkı katılması için davet eden ev sahibi ülke tarafından organize edilir. EXPO'lar aynı zamanda en üst düzey karar alıcılardan çocuklara kadar uzanan katılımcı yelpazesinden dolayı, sıra dışı sergiler, diplomatik temaslar, iş toplantıları, kamusal tartışmalar ve canlı gösterilerle çok yönlü bir etkinlik sunar. EXPO 2016 Antalya, ülkemizi ve kentimizi hem konuk ülkeler ve uluslararası platformlarda, hem de
sürdürülebilirlik gibi hayati bir kavram etrafında yapılanan ve faaliyet gösteren kamu ve özel sektör kurum-kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve bireyler nezdinde önemli bir noktada konumlandıracak. Çevre ve sürdürülebilirlik alanında gezegenimizin geleceğine katkılarımız KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
94
2016
ve yatırımlarımız hakkında küresel boyutta gelinen en son noktanın vitrini olacak. Her bir ülke, kendi bahçe kültürünü bizimle paylaşarak kültürel zenginliğimizi artıran bir görsel şölen sunarken, aynı zamanda küresel çevre sorunlarına ve çocuklarımıza hazırladığımız geleceğe dair çok önemli konuların da altını çizmekte. Bu bağlamda, EXPO 2016 Antalya gelecek nesillere bırakacağımız dünyada “yeşil” kavramına ve sürdürülebilirliğe, kentsel alanlarda kaybolan yeşil renge, yok olan bitki türlerine ve ormanlara, çölleşmeye, küresel ısınmaya, tükenen kaynaklar ve bunlarla birlikte yok olan geçim kaynakları ve yaşamlara değinecek ve bu sorunlara karşı alınacak önlemler ve çözümlere dair eşsiz bir küresel platform sunuyor. Ülkemizin tanıtımına sağlayacağı olumlu katkı yanında farklı bir alanda- doğa, çevre ve bahçecilik turizmi konusundayepyeni bir kitleyi de kentimize çekecek, turizm ürünlerini çeşitlendirecek, yerli ve yabancı turist hacmini artırarak kentin kalkınmasına, istihdamın ve refahın artmasına katkıda bulunacak. Türkiye, ilk kez 23 Nisan-30 Ekim 2016 tarihleri arasında Antalya’da
“Çiçek ve Çocuk” temasıyla bir Uluslararası Bahçecilik Sergisi'ne ev sahipliği yapacaktır. Hazırlıklar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile EXPO 2016 Antalya Ajansı tarafından yürütülmektedir. Sergi Genel Komiseri Büyükelçi Erdoğan Kök’tür. “Gelecek nesiller için yeşil bir dünya” hedefiyle düzenlenen EXPO 2016 Antalya’nın alt temaları “tarih”, “biyoçeşitlilik”, “sürdürülebilirlik” ve “yeşil şehir” olarak belirlendi. Serginin sembolü, şakayık çiçeği; maskotları ise Yörük kıyafetli “Ece” ve “Efe” isimli iki çocuk oldu. “EXPO 2016 Antalya” 112 hektarlık bir alanda gerçekleştirilecektir. Expo alanında, ülke bahçelerinin yanı sıra; Antalya’nın önemli simgelerinden olan tarihi Hadrianus Kapısı’nı sembolize eden Expo Kulesi, Türkiye’nin ilk Tarım ve Biyoçeşitlilik Müzesi, Kongre Merkezi, Amfi Tiyatro, çocukların eğlenerek öğrenmesini sağlayan
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
95
2016
etkinliklerin düzenleneceği Çocuk Adası, çocuklar için Bilim ve Teknoloji Merkezi, aileler ve çocuklar için Kır Alanı, Expo Gölü, EXPO 2016 Antalya’nın sembol çiçeği şakayık şeklinde teras, Expo Tepesi, Expo Ormanı, Kültür ve Sanat Sokağı ile mimari kültürümüzün yansıtılacağı yiyecek-içecek mekânları yer almaktadır. Katılımcı ülkelere ait bahçeler, sergi sonrasında da ziyaretçilere açık tutulacaktır.
SOSYAL SORUMLULUK
YAVRULARI İÇİN YAŞAYAN, ONLARI YAŞATAN
ŞANSLI
Bazı vakalar vardır ne yapacağını şaşırırsın yeni bir Veteriner Hekimsen özgüvenede bilgine ihtiyaç vardır. Allahın verdiği canlar için her zaman bir fazla araştırıp fazla sorgulamak gerekiyor. Bazen bazı meslekler işin değil, hayatın olur. Veteriner Hekimlikte böyle bir meslektir. Hayat doludur. Size güzel gözlü sert bakışlı bir o kadar da sevecen olan İsmini Şanslı koyduğumuz köpeğimizin hikayesini anlatmak istiyorum.
HASAN KILINÇ
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
96
2016
H
ayatımda unutamadığım ve mesleki anlamda düşündüğümde bana çok şeyler katan ve ismini ‘’Şanslı’’ koyduğum köpeğimiz 7 tane yavrusu bağırsaklarında kocaman bir kitle,annelik sıfatı demekki sadece insanlarda değil tüm canlılarda çok değerli. Şanslıyı ilk gördüğümüzde herkes nasıl olucak , ağır bir vaka çok zor kurtulması dedi. Ben onu kaybetmek istemiyordum o giderse daha sütten kesilmemiş 7 tane yavrusunu anasız bırakmak istemiyordum.Yaşama arzusu olan gözlerinden bile belli eden bir köpeği umarsızca bırakamazdım.Kararımı vermiştim ameliyatı yapacaktım.Tetkikler sonucu bağırsaklarındaki o koca kitleyi alacaktım. Ameliyat için hazırlıklara başladık.Hazırlanırken bütün duaları okudum.Neden Şanslınında yaşama şansı olmasın ki neden o 7 tane evlat yetim kalsın.2 saat süren zorlu ameliyat sonrası kocaman kitleyi aldım ve anesteziden uyanması için dualara başladık.Bir gözümüz Şanslıda diğer gözümüz saatte her zaman inandığım bir şey vardır Allahın dediği olur sen yaşaması için şans ver çabala takdiri Allaha bırak. Tevekküle ,Sabretmeye, çabalamaya ,mücadele vermeye ,yılmamaya inanıyorum.Çünkü hayat yaşarken bunları bize öğretiyor.
5 ay geçti aradan şanslı gün geçtikce zayıflıyor bir şey yemiyor serum ve ilaçlarla ayakta duruyordu.Malesef bir sabah daha da ağırlaştı ve gözlerini hayata yumdu. 7tane yavrusu şuanda kocaman oldu,refah düzeyi yüksek bir hayat sürüyorlar.Annelik nedir diye sorsanız Cevabı en büyük annelerden biridir Şanslı.Anne olmak ayrıcalıktır.Şanslı her zaman kalbimde ve beynimde..
Köpeğimiz şanslı uyandı ,uyanır uyanmaz yavrularını yanına koyduk anestezinin sersemliğide olsada annelik ya diliyle yavrularını temizledi sonrada onları emzirdi. Hergün köpeğimiz şanslının sabah muayne ve tedavisini yapar sonra yavrularıyla beraber temiz havaya çıkarır dolaştırır tuvaletini yaptırır oyunlar oynardık. Özverili bir çalışma sergileyen klinik ekiplerimizde de bende de olduğu gibi alışkanlık yarattı.Şanslı bizim sadece hastamız değil bir annenin yavruları için yaşama arzusunu mücadelesini analığın sadece insanlarda değil ,hayvanlarda da eşsiz bir özellik olduğunun en büyük örneğiydi. Şanslı anneliğini yerine getirdi yavrularını büyütmek için hiç pes etmedi.Hem bize kendini sevdirir hemde o ve yavruları bizi severdi.Tuvaletini yaptığında iyileşiyor diye mutlu olurduk daha özverili çalışırdık.Benim gözüm gibi baktığım canım oldu.Gece gelir karnını doyurur sohbet ederdim.Anladığını belli eder omzuma kafasını yaslardı.Hem hastam hemde dert ortağım Şanslı. Artık yavrularımız büyümüş anne sütünü tam anlamıyla almıştı.Refah düzeyi yüksek bir hayat için onları sahiplendirmemiz gerekiyordu.Sahiplendirme kelimesi güzel bir kelime ama maalesef beni bu vaka da çok üzüyordu fakat hayvanların doğası gereği bunu yapmak zorundaydık.Son yavrusunu sahiplendiresiye kadar bekledi ve annelik ya kötü huylu bir tümörde olsa şanslı yavruları için yaşadı. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
97
2016
En değerli yansımalarını, derinlerinde varlığından dahi haberdar olmadığı duyguları açığa çıkaranlar insanlardır. İster öfke patlaması şeklinde isterse gözyaşlarına boğan başka tepkiler. Sorun yaşadığınız insana bakın. Ona odaklanın ve ona sesli ve sessiz aşağıdaki cümleyi söyleyin.. "Ben seni bana neyi hatırlatmak için seçtim. Cevap içsel rehberliğinizden size ulaşacaktır."
ZÜLEYHA SIĞIŞ Astrolog ve Tarot Yorumcusu
Şu anda var olan ve iyi giden en küçük gördüğün mutluluğa dahi şükret.Ve geçmişte olanlar ve gelecekte olacaklar için şimdiden içtenlikle şükret. Şükür seni sevgi enerjisinde tutar.UNUTMA !
Geçtiğimiz aya nazaran bu ay daha aktif, daha aşık, daha aklı havada görebilirsiniz kendinizi. Aslında bakarsanız tam olarak istediğiniz şeyleri elde ettiğinizi söyleyemem, hatta geçmişte yaşadığınız hayal kırıklıkları güçlü olmanıza rağmen sizi epey bir sarsmış. Sonuçta sizde insansınız fakat insanlar size bakarken sizi güçlü gördüğü için, içinizde yaşadığınız kırgınlıkları, duygusallıkları yok sanıyorlar. Haziran ayında da konumuz bu zaten. Bu ay birileri sizin görünmeyen yüzünüzü keşfedecege benziyor.
Duygularına hakim olabilen güçlü bir boğadan mantığını bir süre devre dışı bırakıp duygularına yenik düşebilecek bir boğaya dönüşmesi hazırsınız. İlk adımı, ilk reaksiyonu siz gösterirseniz karşınızdaki insanlar yine hiçbir şey yapmayacak. Bazılarından beklentiniz oldukça yüksek bu zamana kadar onları vakur duruşunuz ile çok güzel idare ettiniz fakat artık sıra bazılarında. Velhasıl önce biraz sabredip bekleyip sonra huzurun meyvesini yemelisiniz.
Zor günler, kavga temalı ilişkiler, gece yatarken yaşadığınız küçük çaplı iç huzursuzluklar vs vs.. Hepsi bu ay içinde geride kalıyor diyebilirim. Daha cıvıl cıvıl ama şaşırılacak şekilde daha oturaklı bir ikizlere dönüşebilirsiniz ve aynı zamanda size karşı olan birçok önyargıyı yıkıp geçebilirsiniz. Yani baya bereket saçan bir ay. Lakin ani parlama olayına dikkat çekmek istiyorum. Herşey mükemmel giderken dengesizliğinizin kurbanı olup yoktan yere sebeple küçük şeylere takılıp agresif yüzünüzü gösterecek birçok şeyi mahvedebileceğinizi bilmelisiniz.
KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
98
2016
Haziran ayı sizin için dinlenme, ailenizle aranızdaki bağları güçlendirme ayı olabilir. Bu ay içinde aynı zamanda bazı şeylerden öyle kolay vazgeçmek olmayacak. Tuttuğunuzu bırakmayacaksınız gibi gözüküyor. Sahip olduğunuz şeylerin değerini anlayacak ve onlara sıkı sıkıya sarılacaksınız. Fakat kalp kırmaya da maalesef ki çok meyillisiniz. İlişkileriniz her ne kadar kuvvetli olsada canınızın istemediği küçük bir olayın karşısında dahi aşırı tepki verebiliyorsunuz. Bunu dizginlemeniz gerekecek.
Duygularını açığa vurmaktan, tepkisini göstermekten çekinmeyen bir aslanın gizleyici bir aslana dönüştüğü bir aydasınız. Fakat hiç merak etmeyin insanlar sizi biliyor ve tanıyor bundan dolayı siz ne kadar tepkisiz kalırsanız kalın onlar sizden çekinmeye devam edecektir. Aslında bakarsanız tepkilerinizi ve reaksiyonlarınızı azaltacak olsanızda insanlar üzerindeki etkiniz o oranda çoğalacak. Duygusal olarak tembel bir ay bekliyor sizi. Aslında tembel olmaktan ziyade hevessizsiniz. Duygusal gel-gitleriniz yüzünden içinizdeki o eski heyecan yok gibi. Hayata karşı küsmüş bir vaziyettesiniz. Belki bu durumun farkındasınız belki de değilsiniz ama şu bir hakikat ki; hayattan eskisi gibi lezzet alamıyorsunuz. Ama sizi huzurun penceresine taşıyacak zamanlar çok uzak değil! Zira eskiden yapmadığınız bir şeyi yapacaksınız.
Arzularınızı dile getireceğiniz içinizde tutmayacağınız bir ay. Karşı taraftan beklentileriniz aslında çok fazla değil ama bazı insanların boşvermişlikleri geçmişte canınızı epey bir sıkmıştı. Sizde onlara yeteri kadar tepki göstermemişsiniz. Ama artık korksunlar sizden. Onlar ne oranda sizi memnun ederlerse siz de o oranda onlara karşı sakin olacaksınız.
Yorulmaya hazır mısınız? Hemen endişe etmeyin zaten alışık olmadığınız bir durum değil ama bu ay içinde hem fiziksel hem de zihinsel olarak çok koşuşturacağınızı ve bununla beraber yorulacağınızı söyleyebilirim. Endişe etmenize gerek yok çünkü hayatınızda stabil olan bazı şeylerin değişeceğini ve yeniliklere kavuşacağınızı görünce bu yorgunluk size tatlı gelecek.
Yepyeni başlangıçlara, kavuşmalara, hasret gidermelere ve değişimlere hazır mısınız? Aslında bakarsanız geçtiğimiz günlerde bol bol dengesizlikler yaşayıp size yakışmayan hareketlerde bulunmuş olabilmeniz yüksek ihtimal. Fakat sorun değil, sonuçta herkes hata yapıyor. Kendinizi mutlu hissettiğiniz zamanlarda duygusal gardınızı pek düşürmeyin!
Sahip olduğunuz ilişkilerde otoriter taraf hep siz oldunuz, sizin sözünüz dinlendi, dinlenmediği zaman yine tepkiyi siz gösterdiniz. Şimdi biraz rol değişikliği dinlenmeniz açısından size iyi geleceğe benziyor. Hiç şaşırmayın, asla tepki vermeyin. Bırakın insanların hevesleri kursaklarında kalsın. Öncelikle şunu iyi bilin kimse zaten sizi yönetmez.
Sorunları büyütmek yerine sorunları ortadan kaldıracak çareler arayan bir kova olmaya hazır mısınız? Hazır değilseniz bile hazır olun çünkü mutluluğunuzun sırrı burada yatıyor. Öncelikle aklınızda bazı düşünceler var gibi; Mesela kendinizi bazı insanlardan soyutlamak ve kendinize yakın hissettiğiniz insanlarla daha sıkı bağlar kurmak! Çokta isabetli bir düşünce. Herkes hakettiği kadar değer görsün sizden. Haziran ayı sizin için yenilikler ayı olabilir. Aslında kendinizi hem duygusal hem de diğer konularda sağlama almak istiyor olabilirsiniz, fakat bu ay değişim yaşamak için fazla beklememelisiniz. Çevrenizdeki sizi rahatsız eden insanlar olsun, kafanızdakileri yapmaya engel teşkil eden kişiler olsun hepsinden ama hepsinden uzaklaşmalısınız. Çünkü o kişilerden uzak durduğunuz sürece arzu ettiğiniz hayata daha da yaklaşmış olursunuz. Haziran ayı zaten herkes için belli ölçüde yenilikler ayı olabilir fakat sizin için tam anlamıyla olumlu bir yenilik ayı gibi gözüküyor. ŞAHİNGÖZ YAŞAM MERKEZİ
0533 090 53 26- 0507 935 75 12 KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS
99
2016
刀攀欀氀愀洀 䄀樀愀渀猀
䘀椀爀洀愀渀稀 椀椀渀 最攀爀攀欀氀椀 栀攀爀弁攀礀⸀⸀⸀ 䐀椀最椀琀愀氀 䈀愀猀欀
䈀椀氀戀漀愀爀搀
䬀愀琀愀氀漀最 䬀甀爀甀洀猀愀氀 䬀椀洀氀椀欀 䐀攀爀最椀 䐀攀猀椀最渀
圀攀戀 吀愀猀愀爀洀
䜀爀愀昀椀欀 吀愀猀愀爀洀 愀猀愀爀洀 䰀漀最漀 吀
倀爀漀洀漀猀礀漀渀
䄀洀戀愀氀愀樀
䈀椀稀攀 唀氀愀弁渀⸀⸀ 㔀㌀㜀 ㈀㈀㈀