still life denizli yılbaşı

Page 1

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK EYLÜL-EKİM

1

2015

“0 Kilometre ve 2. El Araçlarda Memnuniyetiniz Garantimiz”

Denizli Oto Center Kumkısık Mh. Menderes Blv. N: 161 DENİZLİ 2015 2 KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK EYLÜL-EKİM

SAĞLIK HER İŞİN BAŞIDIR, İHMALE GELMEZ. SİZDE YILDIZ SİGORTA İLE SAĞLIĞINIZI GÜVENCEYE ALIN. Sağlık Sigortası, dilediğiniz doktor ya da sağlık kurumunu seçme özgürlüğü sunar. Sigortalıların herhangi bir kaza ya da hastalık sonucu ortaya çıkan ayakta ya da yatarak teşhis ve tedavilerine ait masraflar, yurtiçinde veya dünyanın neresinde olurlarsa olsun karşılanır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

3

2015

-¸.6¸4 5#0#6 XG ;#Ä´#/ &'4)Ä‹5Ä‹

A A

Binnur OLCAYTĂœRKAN @binnur.olcayturkan

2016 Hepimiz içinEĂ•UDNĂ•\RUX] <DĂşDGĂ•NODUĂ•PĂ•]OD milat olsun.. FĂ•VĂ• YH WDWOĂ•VĂ•\OD \Ă•OĂ•QĂ• JHULGH \DĂşD\DPDGĂ•NODUĂ•PĂ•]OD KD\DOOHULPL]OH XPXWODUĂ•PĂ•]OD JHoWL JLWWL $UcÄąsÄą ve tatlÄąsÄąyla 2015 yÄąlÄąnÄą geride bÄąrakÄąyoruz. YaĹ&#x;adÄąklarÄąmÄązla, WĂ•N |Q P ]H EDNPD ]DPDQĂ•ÂŤ \Ă•OĂ•QĂ• W P J ]HOOLNOHUL\OH NDUyaĹ&#x;ayamadÄąklarÄąmÄązla, hayallerimizle, umutlarÄąmÄązla geçti gitti. úÕODPD ]DPDQĂ•ÂŤ ArtÄąk ĂśnĂźmĂźze bakma zamanĹ‌ 2016 yÄąlÄąnÄą tĂźm gĂźzellikleriyle <DĂşDGĂ•áĂ•PĂ•] KD\DWĂ•Q UXWLQOLáL LoHULVLQGH ]DPDQ ]DPDQ DOĂ•S EDúÕQĂ•]Ă• karĹ&#x;Äąlama zamanĹ‌ NDoPD\D LKWL\Do GX\DUVĂ•QĂ•] .HQGLQL]L GLQOHPHN \DĂşDPĂ•QĂ•]D IDUNOĂ• YaĹ&#x;adÄąÄ&#x;ÄąmÄąz hayatÄąn rutinliÄ&#x;i içerisinde zaman zaman alÄąp baĹ&#x;ÄąnÄązÄą kaçmaya ihtiyaç duyarsÄąnÄąz. Kendinizi dinlemek, yaĹ&#x;amÄąnÄąza farklÄą ELU \RO YHUPHN V UHNOL HUWHOHGLáLPL] ĂşH\OHUL KD\DWD JHoLUHELOPHN bir yol vermek, sĂźrekli ertelediÄ&#x;imiz Ĺ&#x;eyleri hayata geçirebilmek LoLQ %X NDoDPDNODU KD\DWĂ•Q \RáXQOXáXQGD DVOĂ•QGD oRN GD L\L JHBu kaçamaklar hayatÄąn yoÄ&#x;unluÄ&#x;unda aslÄąnda çok NHQGLQL]L da iyi gelir OLU için.. LQVDQD $PD |QHPOL RODQ EX NDoDPDNODUGDQ VRQUD insana.. Ama Ăśnemli olan bu kaçamaklardan sonra kendinizi resetleUHVHWOH\LS \HQLGHQ FRĂşNX\OD YH NRFDPDQ J O úOHUOH KD\DWD GHYDP yip, yeniden coĹ&#x;kuyla ve kocaman gĂźlĂźĹ&#x;lerle hayata devam HGHELOPHNWH edebilmekte.. KHSLPL] LoLQ J ]HO ELU \Ă•O ROVXQ 7 P ROXPVX]OXNODUĂ• ELU \DQD 2016 hepimiz için gĂźzel bir yÄąl olsun. TĂźm olumsuzluklarÄą ve bir EĂ•UDNĂ•S KD\DWD hayata ROXPOX EDNDOĂ•P $VOĂ•QGD EXJ Q EDúÕPĂ•]D JHOHQOHU yana bÄąrakÄąp olumlu bakalÄąm. AslÄąnda bugĂźn baĹ&#x;ÄąmÄąza gelenG Q \DUĂ•Q EDúÕPĂ•]D JHOHFHNOHUVH EXJ Q G ú Qler G ú QG NOHULPL] dĂźn dĂźĹ&#x;ĂźndĂźklerimiz, yarÄąn baĹ&#x;ÄąmÄąza geleceklerse bugĂźn dĂźĹ&#x;ĂźnPHNWH NDGDU ROXPOX G ú Q UVHN KD\DWĂ•PĂ•]D ve mekteROGXNODUĂ•PĂ•]GĂ•U olduklarÄąmÄązdÄąr.1H Olumlu dĂźĹ&#x;Ăźnerek hayatÄąmÄąza gĂźzellikleri iyilikleri çaÄ&#x;ÄąrÄąyoruz.Bizi mutsuz eden, istemediÄ&#x;imiz Ĺ&#x;eyleri KHS J ]HOOLNOHUL oDáĂ•UĂ•UVDN YH EL]L PXWVX] HGHQ KHU ĂşH\L KD\DWĂ•PĂ•]hayatÄąmÄązdan çĹkarmak için yeni yÄąlÄą milat kabul edip, ruhumuzda GDQ oĂ•NDUĂ•UVDN PXWOXOXN YH W P J ]HOOLNOHU \DQĂ•QGD JHOL\RU LQDQĂ•Q ve zihnimizde sadece gĂźzele ve iyiye yer vermek hepimiz için en 7HFU EH LOH VDELWWLU

gĂźzel tazeleme oluyor aslÄąnda.. %HQ DUWĂ•N KD\DWD oRN IDUNOĂ• ELU J|]OH EDNĂ•\RUXP 6HYPHGLáLP KLoBen artÄąk hayata çok farklÄą bir gĂśzle bakÄąyorum. SevmediÄ&#x;im ELU ĂşH\L \DSPĂ•\RUXP DUWĂ•N +HS EDĂşNDODUĂ• LoLQ \DĂşDPÕúÕP RQX IDUN hiçbir Ĺ&#x;eyi yapmÄąyorum artÄąk. Hep baĹ&#x;kalarÄą için yaĹ&#x;amÄąĹ&#x;Äąm onu fark HWWLP $PDQ D\Ă•S ROXU DPDQ NĂ•]DU DPDQ N VHU GL\H LVWHPHGHQ \DSettim. Aman ayÄąp olur aman kÄązar aman kĂźser diye istemeden yaptÄąkWĂ•NODUĂ•P EHQL neQH NDGDU PXWVX] HGL\RUPXĂş DVOĂ•QGD ĂşLPGL HGHlarÄąm beni kadar mutsuz ediyormuĹ&#x; aslÄąnda Ĺ&#x;imdi farkIDUN edebiliyoELOL\RUXP +D\DWĂ•PGDQ ELU V U JHUHNVL] LQVDQĂ• oĂ•NDUWWĂ•P 9H KHUrum. HayatÄąmdan bir sĂźrĂź gereksiz insanÄą çĹkarttÄąm. Ve herkesten NHVWHQ NHQGLP LoLQ \DĂşDPD\Ă• |áUHQGLP %LUOLNWH ROPDNWDQ Ăśnce |QFH kendim için yaĹ&#x;amayÄą ĂśÄ&#x;rendim. Birlikte olmaktan, sohbet etmekten, yemek yemekten keyif aldÄąÄ&#x;Äąm insanlarla birlikte oluyoVRKEHW HWPHNWHQ \HPHN \HPHNWHQ NH\LI DOGĂ•áĂ•P LQVDQODUOD ELUOLNWH rum sorunlu insanlardan uzaÄ&#x;Äąm. FarklÄą uÄ&#x;raĹ&#x;lar buldum her zaman ROX\RUXP VRUXQOX LQVDQODUGDQ X]DáĂ•P )DUNOĂ• XáUDĂşODU EXOGXP KHU yaptÄąklarÄąmÄąn tersine Ĺ&#x;eylerden keyif aldÄąÄ&#x;ÄąmÄą fark ettim.. Ve Ĺ&#x;imdi ]DPDQ \DSWĂ•NODUĂ•PĂ•Q WHUVLQH ĂşH\OHUGHQ NH\LI DOGĂ•áĂ•PĂ• IDUN HWWLP 9H çok oRN dahaGDKD mutluyum ve huzurluyum. Ve yeni yÄąlda herkese bunu ĂşLPGL PXWOX\XP YH KX]XUOX\XP 9H \HQL \Ă•OGD KHUNHVH tavsiye ediyorum diyerek; EXQX WDYVL\H HGL\RUXP GL\HUHN Bu sayÄąda ki dergime geçiyorum. Sizlere keyifli sohbetlerle yaptÄą%X VD\Ă•GD NL GHUJLPH JHoL\RUXP 6L]OHUH NH\LĂ€L VRKEHWOHUOH \DSWĂ•Ä&#x;Äąm rĂśportajlar , saÄ&#x;lÄąÄ&#x;ÄąmÄąza Ăśnem vermemiz gerektiÄ&#x;i için bir çok áĂ•P U|SRUWDMODU VDáOĂ•áĂ•PĂ•]D |QHP YHUPHPL] JHUHNWLáL LoLQ ELU oRN saÄ&#x;lÄąk kĂśĹ&#x;esi, dergimizin olmazsa olmazÄą Zeki Akakça’ nÄąn kadrajÄąnVDáOĂ•N N|ĂşHVL GHUJLPL]LQ ROPD]VD ROPD]Ă• =HNL $NDNoDÂś QĂ•Q NDGUDdan Paris ( aĹ&#x;k Ĺ&#x;ehri) , Cemal Ataman hocamÄązÄąn kĂśĹ&#x;esi KasÄąmda MĂ•QGDQ 3DULV DĂşN ĂşHKUL &HPDO $WDPDQ KRFDPĂ•]Ă•Q N|ĂşHVL .DVĂ•PGD AĹ&#x;k BaĹ&#x;kadÄąr.. Moda, sanat, teknoloji, kitap kĂśĹ&#x;emiz, sinema, yemek ve genç mimarÄąmÄąz Halit Coza’ nÄąn kĂśĹ&#x;esi.. $ĂşN %DĂşNDGĂ•U 0RGD VDQDW WHNQRORML NLWDS N|ĂşHPL] VLQHPD \HTabi geçtiÄ&#x;imiz yÄąlda kaybettiklerimizi de kaleme aldÄąk. Biyografi PHN YH JHQo PLPDUĂ•PĂ•] +DOLW &R]DÂś QĂ•Q N|ĂşHVL kĂśĹ&#x;emizde kaybettiÄ&#x;imiz komedi ustalarÄą Zeki Alasya, Atilla Arcan, 7DEL JHoWLáLPL] \Ă•OGD ND\EHWWLNOHULPL]L GH NDOHPH DOGĂ•N %L\RJUDÂż Levent KÄąrca’ yÄą iĹ&#x;ledik. Ve sevgili meslektaĹ&#x;Äąm, kardeĹ&#x;im gĂźlen N|ĂşHPL]GH ND\EHWWLáLPL] NRPHGL XVWDODUĂ• =HNL $ODV\D $WLOOD $UFDQ adam Ä°lyas Haytan’ Äą kaleme aldÄąk. /HYHQW .Ă•UFDÂś\Ă• LĂşOHGLN 9H VHYJLOL PHVOHNWDúÕP NDUGHĂşLP J OHQ BeÄ&#x;eneceÄ&#x;inizi umarak; DGDP øO\DV +D\WDQÂś Ă• NDOHPH DOGĂ•N YaĹ&#x;adÄąÄ&#x;ÄąmÄąz tĂźm gĂźzellikleri içimize sindirip, olumsuzluklarÄą bir %HáHQHFHáLQL]L XPDUDN nefeste unutabileceÄ&#x;imiz ve yepyeni umutlara merhaba diyebileceÄ&#x;iniz gĂźzel W P bir yÄąl olsun 2016.LoLPL]H VLQGLULS ROXPVX]OXNODUĂ• ELU <DĂşDGĂ•áĂ•PĂ•] J ]HOOLNOHUL Yeni sene barÄąĹ&#x;, saÄ&#x;lÄąk, mutluluk ve huzur getirmesi dileklerimle.. QHIHVWH XQXWDELOHFHáLPL] YH \HS\HQL XPXWODUD PHUKDED GL\HELOHFHHoĹ&#x;çakalÄąn. Sevgiyle kalÄąn.. áLQL] J ]HO ELU \Ă•O ROVXQ <HQL VHQH EDUĂ•Ăş VDáOĂ•N PXWOXOXN YH KX]XU JHWLUPHVL GLOHNOHULPOH +RĂşoDNDOĂ•Q 6HYJL\OH NDOĂ•Q

İÇİNDEKİLER

(</ / (.è0 ðPWL\D] 6DKLEL Binnur OLCAYTÜRKAN 6RUXPOX <D]ñ ðĜOHUL 0¾G¾U¾ %XUDN .87/8à (GLW¸U Binnur OLCAYTÜRKAN +DEHUOHU 0HWH VW¾QWDĜ ðOD\GD *¸N©HYLUDQ

PARİS’İN

'HQL]OL 7LFDUHW 2GDVÖ \HOHULQLQ YL]\RQODUÖQD NDWNÖ VDéOÖ\RU

32

3D]DUODPD %XUDN .87/8à .DWNñGD %XOXQDQODU =HNL $NDN©D 6HGDW .XUW &HPDO $WDPDQ 0LPDU +DOLW &R]D 2SU 'U (UVHQ HOLNEDĜ 2SU 'U <DVLQ /HYHQW ]©HOLN 'HUPDWRORML 8]PDQñ $\ĜH 1DULQ 0LWKDW <DO©ñQND\D PLW %LOJL© (PUDK 9DURO +XNXN 'DQñĜPDQñ $Y (YULP %$ě(5(1

16

PEGEM Akademi’den üniversiteli

$GUHV 'HQL]OL *UXS *D] 0DW YH 0HG\D 6DQ 7LF /WG ěWL D\EDĜñ 0DK

GENÇLERE BÜYÜK DESTEK

7HOHIRQ

%$6,0 <(5ð

Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - İZMİR Tel: 0232 433 61 33 www.gulermat.com

-¸.6¸4 5#0#6 XG ;#Ĵ#/ &'4)ċ5ċ

KASIM-ARALIK

6

2015

12

ÖLÜMSÜZ LİDER

64 52

Denizli’nin kalbinde modern bir alışveriş merkezi:

86

BELEDİYE’DEN

Engellilerden muhteşem gösteri Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Engelliler Meclisi tarafından 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle düzenlenen etkinlikte sahne alan engelli dernek ve eğitim kurumları performansları ile izleyenleri büyüledi.

Evlilik Okulu’nda 25. dönem başladı Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin “Ailemi Seviyorum Projesi” kapsamında aralıksız olarak düzenlediği Evlilik Okulu’nun 25. dönem eğitimleri başladı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Gökoğlan ve Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Binası’nda düzenlenen Evlilik Okulu’nun ilk dersinde çiftleri yalnız bırakmadı. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gökoğlan, Evlilik Okulu’nun 25. dönem açılış konuşmasında, proje kapsamında bugüne kadar birçok çifti mezun ettiklerini belirterek, “Burada önemli eğitimler alacaksınız. Bu aldığınız eğitimlerle çevrenizdekilere de referans olun. Evli, nişanlı ya da evlenmek isteyen çiftlerimizi Evlilik Okulumuza yönlendirin. Çünkü Evlilik Okulu mezunları buradan çok memnun ayrıldılar. Sizlerin de burada öğreneceğiniz güzel bilgiler, hayatınızı mutlu bir şekilde geçirmenize katkı sağlayacaktır” dedi. Başkan Hüdaverdi Otaklı ise, Ailemi Seviyorum Projesi’nin sadece Evlilik Okulu ile, birçok farklı projesi olduğunu anlatarak, «Bu eğitimi bizim gibi veren belediyeler var. Ancak bizim farkımız eğitimi 16 saat olarak vermemiz” dedi.

Denizli’de 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kutlamaları Denizli Valiliği önündeki Atatürk Anıtı’na çelenk sunulması ile başlayıp Çatalçeşme Oda Tiyatrosu’nda düzenlenen program ile devam etti. Buradaki program öğrencilerin işaret diliyle okuduğu İstiklal Marşı ile başladı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Gökoğlan, etkinliğin açılış konuşmasında, herkesin bir engelli adayı olduğuna dikkat çekerek, “Denizli’de hiç bir engelli vatandaşımızın derdini ötelemedik. Sorunlarını birlikte çözmek için mücadele ettik. Denizli Büyükşehir Belediyemiz, Kent Konseyi Engelli Meclisimiz, resmi kurumlarımız ve STK’larımız ile beraber engelli vatandaşlarımızın yanında olduk. Onların sıkıntılarına göz kapatmadık” dedi. Denizli Büyükşehir Belediyesi olarak gerek ulaşım araçları, gerekse kaldırım düzenleme çalışmalarının engellilerin ihtiyaçlarına göre yapıldığına dikkati çeken Gökoğlan, şöyle konuştu: “Biz engelli vatandaşlarımızın karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Hedefimiz sağlıklı KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

8

2015

bir vatandaşımız ile engelli vatandaşımızın yaşam şartları arasındaki farkı ortadan kaldırmaktır.” “Çocuklarımız Down Kafe ile yeteneklerini keşfetti” Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin engelli vatandaşlara her alanda destek olmaya devam ettiğini ifade eden Gökoğlan, “Büyükşehir Belediyemiz bünyesinde açılan ve down sendromlu gençlerimizin istihdam edildiği Down Kafe büyük ilgi gördü. Engelli gençlerimiz burada çalışarak hem istihdam ediliyor hem de kendilerini yetiştirmiş oluyor. Engellilerimiz düzenlemiş olduğumuz ücretsiz etkinlikler ile de yeteneklerini keşfetme imkanı buluyor” diyerek, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutladı. Konuşmaların ardından engelli dernek ve eğitim kurumlarının düzenlediği gösteriler sunuldu. Semazen, mehteran, halk oyunları, sessiz müzik ve skeç gibi çeşitli gösteriler izleyenlerin büyük beğenisini topladı. Engelliler sahnede gösterdikleri performans ile izleyicilerden tam not alırken, muhteşem gösterileri ile büyük alkış topladı.

KADINA ŞİDDETE HAYIR Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, Denizli’deki STK’lar ile bir araya gelerek kadına yönelik şiddete “Hayır” dedi. Şiddete karşı farkındalık yaratmak için ellerini boyayan katılımcılar beyaz pankarta el izlerini bıraktılar.

Basketçi kızlardan Zolan’a ziyaret

G

eçen sezon Okullar Arası Küçük Kızlar Basketbol Denizli İl Şampiyonası’nı kazanan, bu yıl ise Serinhisarspor Kulübü bünyesinde faaliyetlerine devam eden Atatürk Ortaokulu Basketbol Takımı Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı ziyaret etti. Ziyarete, Serinhisarspor Kulübü Başkanı İsmail Sendeli, Atatürk Ortaokulu Müdürü Ali Kaygın, Beden Eğitimi Öğretmeni Gökhan Moğultay ve öğrenciler katıldı. Serinhisarspor Kulübü Başkanı İsmail Sendeli, 2014-2015 Okullar Arası Küçük Kızlar Bayan Basketbol Denizli İl

Şampiyonası’nda birinci olduklarını, daha sonra ise Denizli’yi Antalya’da temsil ettiklerini ifade etti. Sendeli, bu yıl kızlar basketbol takımının altyapısını Serinhisarspor Kulübü bünyesinde oluşturduklarını kaydetti. Başkan Zolan ise, takımı elde ettiği başarıdan dolayı tebrik etti. Basketbol takımının Antalya’da düzenlenen turnuvada da Denizli’yi başarı ile temsil ettiğini ifade eden Başkan Zolan, «Hocalarımızın, öğretmenlerimizin, okul müdürümüzün ve kulüp başkanımızın gayreti ve sizlerin arzusu ile böyle başarılar geliyor» dedi.

Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, Denizli’deki Kadın STK ve oda temsilcileri ile bir araya gelerek, “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” etkinliği düzenledi. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında düzenlenen etkinlik, Denizli Polisevi’nde gerçekleştirildi. Programa, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kadın Meclisi Başkanı Bilsen Özen, Aile ve Sosyal Politikalar Denizli İl Müdürü Ahmet Altın, Kadın Haklarını Koruma Derneği Denizli Şube Başkanı Nurten Karakış, Denizli Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Gülnur Oymak, Kadem Denizli İl Temsilcisi Hilal Can, Psikolog Dr. Cengiz Türkmen, STK ve oda temsilcileri ile davetliler katıldı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Bilsen Özen, son çıkan kanunlarla birlikte kadınların birçok hakkı olduğunu anlattı.

Kadınlara şiddet anlatıldı

Şiddete karşı bir araya geldiklerini ifade eden Özen, “Şiddete karşı önce kadınlarımızın bilinçlenmesi gerekiyor. Bu nedenle çocuklarımızı büyütürken çok dikkat etmeliyiz “ dedi. Kadına karşı şiddetin psikolojik yönleri ile ilgili bilgi veren Psikolog Dr. Cengiz Türkmen ise, insan olmanın zor bir zanaat olduğunu kaydederek, “Şiddet sadece fiziki olarak değil maddi ve manevi olarak da yapılır” şeklinde konuştu. Psikolog Türkmen’in sunumunun ardından programa katılan davetliler kadına karşı şiddetle ilgili farkındalık yaratmak için ellerini boyayıp beyaz pankarta el izlerini bıraktılar.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

9

2015

Binnur OLCAYTÜRKAN

Özgür Bolat’la Final öğretmenleri eğitimde

F

Denizli Final Okulları’nda eğitimci-yazar Dr. Özgür Bolat, “Lider Öğretmenlik Projesi’’ kapsamında öğretmenlere yönelik ‘Öğrenme Nasıl Sağlanır’ konulu seminer verdi.

inal Okullarında düzenlenen eğitim seminerine Final Okulları yöneticileri ve öğretmenleri katıldı. Dr. Özgür Bolat, klasik öğretmen anlayışından çıkarak, öğrenciye keşfetmeyi, sorgulamayı, düşünmeyi, deney yapmayı öğreten öğretmen anlayışını oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Özgür Bolat “ Ben de bu süreç içinde ‘’anlamak nedir’’, ‘’öğrenmek nedir’’, ‘’anlama odaklı ders nasıl yapılır’’ kavramlarını öğretmenlerle tartışıyorum ve bu kavramları öğretmenler kendi sınıflarında uygulamaya başlıyor. Sınıfında uyguluyor, bana gösteriyor, ben geri

bildirim veriyorum, öğretmenin sınıfına giriyorum, tekrar gözlemliyorum, tekrar geri bildirim veriyorum. Bu şekilde bir yıl boyunca süren bir çalışma. Yılsonuna geldiğinde her öğretmen sınıfında ezber ya da anlatıma dayalı öğretmenlik tarzından keşfetmeye, anlamaya, çocukları düşünmeye iten sisteme geçmiş oluyor. Klasik öğretmen anlayışı iyi bir öğrenme yöntemi değildir. Bizim dönüştürmeye çalıştığımız şey bilgide kesinlik yoktur, öznellik vardır. O zaman tek otorite öğretmen değildir, çocukların da görüşleri var, onlar da otoritedir. Kesinlikten

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

10

2015

öznelliğe, öğretmenin otoritesinden çocukların otoritesine geçen yeni bir öğretmenlik anlayışı ile klasik öğretmenlik anlayışını yıkmaya çalışıyoruz. Burada bu eğitimde bazı öğretmenlerimizle eğitimleri tamamladık, bu öğretmenlerimiz bu eğitimi uyguluyor” dedi. Final Okullarının bu gibi eğitimlere büyük önem verdiğini ifade eden Özgür Bolat, kısa süre içinde bu eğitimin meyvelerini vereceğini ve Final Okullarında okuyan öğrencilerin farklı bireyler olarak yetişeceğini bunun da ülkemize büyük katkılar sunacağını söyledi.

w w w. fin al o k u l l ari . c o m. t r

/denizlifinalokullari @finaldenizli

Sümer Mah. Akçeşme Cd. No: 9/A11DENİZLİ Tel:0258 265 59 09 2015 KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

PEGEM Akademi’den üniversiteli

GENÇLERE BÜYÜK DESTEK Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi olan ayrıca insan kaynakları danışmanı olan Erim Hısım, Denizli Pegem Akademi sponsorluğunda Pamukkale Üniversitesi Genç Bakış Topluluğu tarafından düzenlenen seminerde öğrencilerle bir araya geldi.

P

amukkale Üniversitesi’nde 24 Aralık Perşembe günü gerçekleşen seminere, öğrencilerin ilgisi büyük oldu. Etkinliğin düzenlendiği salona sığmayan öğrencilerin bir kısmı semineri ayakta izlediler. “Sit Davn Şov” adı altında yapılan seminerde Erim Hısım; sınırlarımızın dışına çıkmak, kendimiz olmak, farkındalık yaratmak gibi konuları mizahi bir şekilde dile getirdi. Öğrencilerle doğrudan iletişim halinde bulunan Erim Hısım, yaklaşık 2 saat süren etkinlik boyunca salonu kahkahaya boğdu. Denizli’de KPSS A Grubu, Öğretmenlik, Lisans, Lise-Önlisans Memurluk, ALES ve DGS’ye hazırlıkta öncü kuruluş olan Pegem Akademi kurucularından Süleyman Yalçın, Eren Sarıkaya, ve Onur Ülkeroğlu’nun da hazır bulunduğu seminere öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Etkinlik sonunda Erim Hısım’a ve Pegem Akademi Kurucu Müdürü Süleyman Yalçın’a plaket takdimi yapıldı. Ayrıca Genç Bakış Topluluğu’nun düzenlediği selfie yarışmasının kazananlarına Pegem Akademi tarafından kitap seti hediye edildi. Program sonunda öğrencilere Pegem Akademi tarafından başta ücretsiz eğitim olmak üzere sürpriz hediyeler de verildi.

İlk etkinliklerinde büyük beğeni toplayan Genç Bakış Topluluğu, bundan sonraki etkinliklerinde de büyük ses getireceğe benziyor.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

12

2015

KÜLTÜR, KÜLTÜR,SANAT SANATve veYAŞAM YAŞAMDERGİSİ DERGİSİ

KASIM-ARALIK EYLÜL-EKİM

13 25

2015 2015

KASIMDA BAŞKADIR Cemal ATAMAN

G

ündüzleri mavi baktığını biliyordu kadının, geceleri lacivert mi bakar, diye düşünürdü hep. Hani Nazım’ın: “Saçları saman sarısıydı, kirpikleri mavi.” Dediği gibiydi aynen. Aşk neydi? Aşk hiç durmadan birini düşünmek “ O şimdi ne yapıyor?” demek miydi? Bir sergide karşılaşmışlardı ilkin. Daha önce arkadaş gruplarında bir araya gelip otursalar da hiç konuşmamışlardı. O, sergide ortak arkadaşlarıyla birlikte fotoğraflarını çekivermişti onların. İşte o gün derin bakan gözleriyle karşılaşmıştı gözleri. Mavi, derin bakan gözleriyle bir ara uzunca bakmıştı kendisine. İşte o bakış saplanmıştı yüreğine kara saplı bıçak gibi. O andan sonra da unutamamıştı o bakışı ve o gözleri. Her gittiği yerde onu aramıştı gözleri. Sarı saçları, mavi gözleri, uzun boyu ile çok güzel bir kadındı o. Kimselere soramazdı. Adını zoraki öğrenebilmişti. Ceyda. Evet, Ceyda’ydı adı. Bu adı her gün tekrarlayıp duruyordu içinden. Ceyda güzel kadın demekti. Anlamına bakmıştı sözlükten. Bu Ceyda da gerçekten güzel bir kadındı. Yazlıkta olduğunu duydu arkadaşlarından. Demek ki yaz geçecekti. Belki eylülde belki ekimde görebilecekti. Gelse bile yolları çakışacak mıydı acaba koca kentte? Günler geçmek bilmiyordu ki aylar geçsin. Yazlıkta? Kimbilir hangi sahildeki yazlıkta? Beklemekle geçti temmuz, ağustos ve eylül. Yok, yok, yok görünürde. Ekim de geçti ümitle ve beklemekle. Ömrünün eylülü ekimi geçmişti neredeyse, hatta kasıma gelmişti. Baharını yazını çoktan geride bırakmıştı ömrünün. Sonbaharı ve belki de kasımını yaşıyordu kim bilir? Ya da kışa gelmişti de bilmiyordu. Her fırsatta ilk karşılaştıkları kafeye gidiyor, acabalarla bakıyordu sağa sola. Yok, yok, yoktu işte. Koca bir yaz ve sonbaharın iki ayı böyle geçmişti. Kasım gelip çatmıştı. Hep sorgulamıştı kendini. Neydi bu kadına olan duygu? Düzgün

birine duyulan saygı mı, akıllı birinin çekimi mi, arkadaş canlısı bir sevgi mi? Hiçbiri doğru yanıt gibi gelmiyordu. Evet, sevgiydi bu duygu. Ama nasıl bir sevgi ki aradan aylar geçtiği halde azalmamış arttıkça artmıştı. Onu düşününce bütün kurallar yıkılıyordu. Kuralsız bir sevgiydi hissettiği. Adına aşk demeye dili ve yüreği elvermiyordu. Aşk çok iddialı bir sözcüktü ve tehlikeliydi de… Yine bir akşamüstü uğramasıydı o mekana. Ama umutsuz, ama çaresiz neredeyse. Oydu. Karşı masada oturan oydu. Yüreği ağzına geldi. Gözlerine inanamadı bir an. Oydu işte karşısında oturan. Günlerce, aylarca hasretini çektiği, aslında iyi tanımadan sevdiği kadın karşısındaydı. Ne yapmalıydı şimdi? Nefesi kesilerek yürüdü masaya doğru. Ceyda da onu görmüştü. Gülümseyerek ayağa kalkması kolaylaştırdı Murat’ın durumunu. -Merhaba, Murat Bey’di değil mi? -Evet, Murat ben, diye kekeledi. -Oturmaz mısınız? Bir kahve içelim. -Tabi otururum. Teşekkür ederim. Sohbet uzadı gitti. Sanki yıllardır özlenen bir sohbetti. Konuştular, konuştular. Karanlığın bastığını anladıklarında ayrılık zamanı da gelmişti. Ayrılırken bütün cesaretini toplayıp sordu Murat: Ne zaman görüşürüz bir daha? -Yarın sabah yürüyelim mi Maçka parkında? Buluştular ve yürüdüler. Kasımdı. Her gün yürüdüler. Maçka parkında çınarlar yapraklarını serdiler ayaklarının altına. Sonbaharın sarı ve kızıl renkleri tanıklık etti sevgilerine, aşklarına. Maçka parkında onları gören bir dostları yanındaki arkadaşına fısıldadı: Kasımda aşk başkadır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

14

2015

PARİS’İN Fransa

denince ilk akla gelen Paris ve Paris denilince de EİFFEL kulesi ve CHAMPS ELYSEES (bizim söyleyişimizle; Şanzelize) değil midir? Diğer bilinenlerini şimdilik saymadan geçiyorum. Konu Paris olduğunda onları hak ettiğince yer ve zaman ayırmak gerekecek.

Ne

kadar dışında sorusuna mesafe, zaman ve mekan olarak bakıp karşılık vermek gerekse de birkaç gün sürecek kadar dışında demek yetecek ilk bakışta. Fransa ve Paris daha önceden gittiğim dolayısıyla da bildiğim bir ülke değil. Hemen hemen hiç bir şeyinden haberdar da değilim. Sadece televizyon, gazete, dergi ve filmlerden biliyor, kitaplardan okuduğum kadarıyla tanıyorum!

Bu kadar kısıtlı bilgi ile ne işim var oralarda. Elbette ki merak ve elbette ki bir rehberim gezdirenim ve bir çok masrafımı karşılayanım olduğu için oradayım. Yoksa ekonomik gücüm ve bilgim (özellikle dil bilmeyen birisi olarak) oralarda bulunmama-gezmeme engel. Kuzenimin Kenan Öztürk’ün davetlisi olarak planlı bir gezi için gidiyordum Fransa ya. Uçaktan indiğim andan, ayrılacağım son güne kadar sayesinde

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

16

2015

(biraz öğrenmiş olacağım ki evden kendim ayrılıp servise oradan hava limanına ve uçağıma sorun yaşamadan ulaştım) gezme, görme, izleme, inceleme konusunda hiç sıkıntı yaşamadığım bir seyahat oluyordu benim için. Elbette bunu ben tek başıma veya bir tur ile yapamaz veya bu kadar geniş, detaylı doyurucu gezemezdim. Onun içindir ki bu tür seyahatlerde iyi bir rehberiniz ve sizinle ortak konulardan zevk alan arkadaşınız olmalı. Bu anlamda kuzenimden kaynaklı kendimi şanslı sayıyorum. Planladığımız Paris dışı gezi için yola çıktığımızda serin bir Fransa sabahını geride bırakarak yönümüzü Bretagne bölgesine çeviriyor ve Paris’ten olanca hızla uzaklaşıyorduk. (Bu seyahat Kuzey Brıtagne bölgesinde zamanımız yettiğince yapacağımız bir seyahatti) Ve tabii ki seyahati özel araçla gerçekleştirecektik. Çünkü zaman kısıtlıydı, görülecek ve gezilecek çok ilginç yerler vardı. Arada planda olmayan doğaçlama giriş çıkışlarda olacaktı tabi. Bu da bizim zamanımız zorlamamıza sebepti.

... Farklı

bir bakış, değişik bir sunuş için sıra dışı bir tur yapmak diğer bir deyişle az bilinenlere doğru yolculuğa çıkmak değişik tatlar denemek gibi olmaz mı? Bu yaklaşımla “Paris’in dışında” başlığıyla bir geziye çıkıyoruz şimdi.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

17

2015

NORMANDY-HANFLEUR

Otoyollardan seyahat etmenin yanında ara yollara dalıp “yol dışı” da yapmayı kafamıza koyunca bunun ilk örneğini daha ilk saatlerde Normandy tarafında Hanfleur’a yapıyorduk. Küçük ama şirin bir kasaba (O bölgeye göre kasaba!) su ile bağlantısı nedeniyle tarihi geçmişi eskiye dayanan, yağışlı havaya rağmen çok sayıda ziyaretçisi olan bir yerdi burası. Limanı ve çevresini birazcık gezip bir kahve molası ardında ayrıldığımız bu güzel yer aslında ikinci dünya savaşının izlerini de taşıyan yerleşim birimlerindendi. Bölgenin adından da anlaşılacağı gibi İkinci dünya savaşında çıkarma yapılan bölgelerden birisi Hanfleur’a yakın yerlerdeydi. Hannflaur’u ardımızda bırakarak bakımlı ve güzel manzaralı yollardan geçip yeşilin her tarafı boyadığı coğrafyalardan ilerleyip tarımsal faaliyetin gerçek anlamını bulduğu yerleşim alanlarını izleyerek planımızdaki anımızdaki Mont –Saint Michel’e doğru yol alıyoruz. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

18

2015

MONT SAINT MICHEL Mont-Saint Michel; çok özel bir bölge ve bölgede en çok turist çeken yer olarak biliniyor burası. Düm düz bir coğrafyada denizin adeta içinde, nehir ağzı denecek yerde kayalıklar üzerine kurulmuş çok eski tarihli bir mekan. İlginç olanı halen yerleşim (turistik) amaçlı kullanılıyor olması. En yakın yerleşim alanından- ki orada oteller ve konaklama alanları bulunuyoryaklaşık 4 km yürüyerek, at arabası ya da özel otobüslerle gidebiliyorsunuz. Ülkemizin coğrafi konumu gereği canlı olarak göremediğimiz gel-git olayını canlı yaşamak beni çok etkiledi. Orada geçirdiğimiz süre içerisinde suyu çekilen bölgeye tekrar suyun gelişine tanıklık etmek,

önce kara olarak gördüğüm yerlerin ayrılırken deniz oluşunu görmek çok çarpıcıydı doğrusu. Tarihi hakkında birkaç cümle ile söz etmek gerekirse: Mont-Saint Michel’in üzerinde bulunduğu Normandiya toprakları adını �. yüzyılda kuzeyden gelip bu bölgede etkin olan Vikingler’den almış ve literatüre Normandiya olarak girmiş. Saint Michel ise, Couesnon nehrinin denize ulaştığı yerde kayalığa inşa edilmiş ve kesme taş binalardan oluşuyor. Kayalığın üstlerine doğru yapışmış gibi duran binaların en üstüne kilise inşa edilmiş. Klisenin yüksek tavanlı oluşu ve denizden yaklaşık 80 metre yüksekte bulunması ayrıca birde yapıya eklenen

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

19

2015

çan kulesi heybetini artırmış. Kale şehir olarak tanımlanabilecek, bölge ibadet merkezi yapıları ve askeri mimari için çarpıcı bir örnek niteliğinde. Saint Michel’in geçmişi M.S. 708 yılına kadar giderken 11. yüzyılda Roma tarzı inşa edildiği belirtiliyor. Fransız Devrimi zamanında Saint Michel bir sure hapishane olarak kullanıldıktan sonra 1874 yılından itibaren halka açılıyor ve 1�7� yılından itibaren de Unesco dünya mirası listesine alınıyor. Bölgenin eski inanç merkezi olmasının yerini şimdilerde ciddi bir ticari merkez almış demek abartı olmaz. Çünkü içerideki kullanılan her yer bir ticari işletme.

SAINT MALO

Güçlükle ayrıldığımız bu özel yerden hızla güzergahımız üzerindeki diğer durağımız Saint Malo’ya geçiyoruz. Saat epeyce ilerlemiş olmasına rağmen ülkenin batısında sayılan bu yerlerde henüz hava kararmamıştı. Otelimize çantalarımızı bırakıp işlemlerimizi yapar-yapmaz kendimizi kentin batısındaki sahile atıyoruz. Çok yüksek taş duvarlarla adeta bir set ile korunan kentin açık denize karşı olduğunun hemen farkına varıyoruz. Burada gün batımını izlemek ve fotoğraf çekmek ayrı bir keyif oluyor bizim için. Hatta ilginç bir tesadüf soğuk akşam saatlerinde sahilde bir Türk çiftle de tanışma fırsatımız oluyor. Onlar da şaşırıyor bizde. Gülüşüyor ve iyi dileklerle ayrılıyoruz. O kadar dalmışız ki günün bu zamanına, restoranların servis açma saati sonuna kalmışız ve neredeyse yemek için zorluk yaşayacağız.

Kendimize ödül olarak yörenin en iyi içeceğinden sipariş edip günün yorgunluğunu atmak için otelimize dönüyoruz. Saint Malo’da uyandığımız yeni sabahta kenti gezip çevre hakkında bilgilenmek istiyor ve surlarla çevrili eski kent içerisinde turlayıp kent hakkında küçük bilgiler topluyoruz. Buna göre: St.Malo şehri, Rance nehrinin ağzında surlarla çevrili bir adada kurulmuş. Şehir adını 6.yy. da buraya Hıristiyanlığı yaymak için gelen keşiş Maclou’dan almış. 16.ve 1�.yüzyıllarda ise şehir denizcilerin cesareti sayesinde güç ve servet

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

20

2015

kazanmış. 17.yy.da ise Fransa’daki en büyük liman olarak ün salmış. St.Malo o dönemlerde korsanlarıyla da ünlü bir yermiş. Corsair adı verilen korsanların bir özelliği de kraldan yabancı gemileri yağmalamak için izni almış olmalarıymış. Korsanlara dair çok şey anlatılıp yazılmış ama bu gün onların söylencesi dahi buralarda çok bilinmiyor.

CANCALE Cancale: Seyahat planımız gereği Sain Malo’dan ayrılıp Cancale ‘ye doğru yola koyuluyoruz. Yol üzerinde gördüğümüz çok şey bizi etkiliyor, zaman zaman duruyor ve fotoğraflıyoruz. Arada molalar verip kendimizi ödüllendirmeyi de ihmal etmiyoruz. Cancale’ e sahil tarafından yaklaşıyoruz; Cancale İstridye ile eş anlamlı adeta. Her şey ona bağlı tüm popülerlikte hemen-hemen İstridye kaynaklı. İstridye yetiştiriciliği ştiriciliği tiriciliği ve tüketimine bağlı yaşamın hakim olduğu bir kasaba burası. Buradaki istridyelerin lezzetinin her gün yaşanan ve onun yıkadığına inanılan “gel-git” lerin sağladığı iddia ediliyor. Kilometrelerce uzanan istridye yataklarını üretim alanlarını çıplak gözle izlemeyip okyanusun derinliklerinde kaybolup gitmek mümkün buralarda. Cancale, gerçekte bir tepenin üzerinde küçücük merkezi olan kasaba. Kasabanın ‘’Porte de la Houle’’ adıyla anılan limanı ise kasabadan biraz kopuk. Cancale’e ait dünya bu limanda dönüyor sanki. Limanda istridyeler boy boy sınıflanarak satılıyor. Boy ve adedine göre de fiyatlar değişiyor. Çiğ istiridye yemek için akın-akın insanların geldiği yerde bizde bu yiyecekten tatmak istiyoruz. Çiğ ve farklı bir tat olan İstiridyelerden orta boy porsiyon alıp yiyoruz. Ama alışık olmadığım bir tat olduğu için çok severek yediğimi söyleyemem ve tekrar dener miyim ondan da emin değilim. Limana cepheli minik restoranların bulunduğu ve okyanus mavisi ile gel-git izlemenin mümkün olduğu bu yerde, bir gün geçirmek ayrıcalık olur diye düşünürüm.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

21

2015

DOL DE BRITAGNE

Yol güzergahında yüksekçe bir tepe üzerinde kurulu yel değirmeni ve alt kodlardaki taş yapılarıyla farklı bir yer Mont-Dol. Yel değirmeninden bozma bir yapı üzerine çıkarak çevreyi izleyip fotoğraflayıp modern çiftlik evlerinin yeşil tarlalar arasındaki estetik duruşlarını hayranlıkla izleyip tarımsal yaşama dair çok şeylerin uçuştuğunu hissediyorum kafamda. Yel değirmenleri önünde romantizm yaşayan çiftleri izliyor ve yaşamın farklı boyutuna dair yorumlar yapıyorum kendimce. Fazla kalmadan geriye dönüp Dol de Britagne’i ye doğru yola koyuluyoruz. Dol de Britagne ortaçağda çok önemli bir şehir olarak tarihteki yerini almış. Hatta o dönemde bundan dolayı kasabaya göre çok büyük sayılabilecek bir katedral yapılmış. Bu gün dahi kasabaya girişte hemen katedral ile karşılaşıyorsunuz. Kadetral önünde gördüğüm bir fotoğrafın izini sürerek arka tarafta gerçekleştirilen bir “Açıkhava fotoğraf sergisi”ni izleme fırsatı yakalıyoruz. Katedrali ve ortaçağ evlerini gezdikten sonra arabamıza atlayıp günün sonuna kalmadan Dinan a doğru yolumuza devam ediyoruz. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

22

2015

DINAN

Dinan ; Fransa’nın Brittany bölgesinin doğusunda bulunan Rennes bölgesinin biraz kuzeyinde güzel korunmuş tarihi bir kasaba. Dinan’ın göze çarpan en önemli özelliği surlar içerisindeki halen kullanılmakta olan tarihi evleri. Daha sonra ise kentin içinden geçen Rance nehrine tepeden bakan manzarası. Dinan’a gelinip burası görülmezse mutlaka bir şeyler eksik kalmış demektir. Yeni ile eskinin uyumu, tarih ile doğanın sarmal olmuş hali çok etkileyici. Eski kenti çevreleyen surların uzunluğu yaklaşık olarak 3 km. Ancak surların bir kısmının üzerinde gezme şansı var. Rue du Jerzual ve Rue du Petit-Fort sokakları çok sevimli yerlerden ayrıca bu sokaklar fotoğrafik açıdan da doyurucu güzellikler sunuyordu bize. Buradaki evlerin bazıları sanat galerisine çevrilmiş ve şirin halleriyle gelip geçeni adeta içeri davet eder nitelikte. Burada tesadüfen bulduğumuz bir Türk lokantasında yemek yedikten sonra gezimizi noktalayıp son durağımız ve konaklayacağımız Rennes kentine çeviriyoruz yönümüzü. Güneş arkamızda geceye, biz konaklayacağımız Rennes’e doğru yol alıyoruz. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

23

2015

RENNES Akşam saatlerini geride bırakıp kentin lambalarla aydınlandığı saatlerde nihayet yeni bir kentte ve yorgun bedenlerle Rennes’e ulaşıyoruz… Günün tüm yorgunluğu üzerime çökmüş ve hava değişimi de biraz çarpmış, gönlüm çık dışarı gece yaşamına tanık ol derken vücudum dinlen diyordu. Yol arkadaşım kuzenimden izin isteyip dinlenmeyi tercih ediyorum ve ancak ertesi sabah dinç olarak güne başlıyordum. Sakin bir hafta sonu sabahına uyanıyoruz Rennes’de. Kahvaltının ardından kendimizi attığımız cadde ve sokaklar bomboş adeta. İlk karşılaştığım gelinciklerim oluyor. Tabii ki Anadolu’nun çiçekleri gelinciklerin başka bir türü bunlar ve kanalların kenarında süs bitkisi olarak duruyorlar. Eğlence yorgunu bir kent sabahındaymış hissiyle dolduğum an ise cafe ve bahçeli restoranların kepenklerini açıp insanların oralara kahvaltıya geldiğini gördüğüm an oluyor. Bizim kültürümüzde daha çok evlerde yapılan kahvaltı şölenleri burada sokağa taşmış durumda. Orada bir kez daha farkına varıyorum kültür farkının ne demek olduğunun. Tarihi yapılar, geç kapılarını kapatmış cafe-barlar ve geceden kalma kırmızı gözlü insanlar görüyorum öğleye doğru ve yoğunlukla insanların kahvaltı ve kahve için toplandığı meydanların birinde bizde mola veriyor ve içeceklerimizi yudumluyoruz. Planlı ve modern bir kent olan Rennes’den ayrılıp yolculuğumuzun son durağı olan Amboise’ e doğru yol alıyoruz ve eve yani Paris’e dönmek üzere önümüzde yüzlerce kilometre yol olduğunu da bilerek…

AMBOISE

Ana yoldan ayrılarak sapa denebilecek noktada yine bir nehir kenarında kurulu yerleşim alanına-kasabaya ulaşıyoruz. Kendi ülkemdeki yerleşimlerle kıyaslamak istemiyorum. O yorumları sığ buluyorum. Sadece çok farklı demem yetecek. Yerleşim alanının ortasından geçen yeni ve eski kenti ayıran ama köprü ile de elinden tutup eski ile yeniyi kucaklayan

bir yerdeyiz. Tarihi yapıları ve eski yerleşim bölümünü gezip nehir kenarında fotoğraflar çekip soluklandıktan sonra yol arkadaşım, rehberim Kenan ÖZTÜRK ile seyahatin son noktasında eski kent ve nehir manzaralı bir restoranda kendimizi ödüllendiriyoruz. Uzun yollarda geçen, yoğun ve keyifli bir seyahatin son durağında olması gerekendi yaptığımız. Tarih, doğa,

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

25

2015

kültür, estetik ve yaşam renklerini hafızamıza kaydettiğimiz bir güzel zaman dilimi. Aracımıza atlayıp Paris’e doğru yol almaya başladığımızda önümüzde yüzlerce kilometrelik yol ve trafiğe yakalanma kaygısı vardı ama diğer yanda da dolu-dolu geçen 3 tam günün keyfi. Ne diyeyim: Bir daha gitmeli…

Ümit Bilgiç

ARACINIZ

kışa hazır mı

Kışın sürüş şartları yazdan farklı olduğundan araç kullanım ömrünü uzatmak ve performansını arttırmak için kış bakımınızı yaptırmanız gerekiyor. Mercedes-Benz Denizli Yetkili Servisi Çeşmeliler Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Mehmet Ekmekci, kış ayları öncesi yapılacak araç bakımları hakkında sürücüleri bilgilendirdi.

‘ARAÇ ÖMRÜNÜ UZATIR’ Kış aylarında araçların performansını arttırmak ve aracın kullanım ömrünü uzatmak için kış bakımının yapılması gerektiğini belirten Mercedes-Benz Denizli Yetkili Servisi Çeşmeliler Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Mehmet Ekmekci, havaların soğuması ve kar yağışı sebebiyle sürücülere lastik, motor, silecek ve akü gibi araç aksamında alınması gereken önlemlere ilişkin uyarılarda bulundu. ‘KIŞ LASTİĞİ ÖNEMLİ’ Kış bakımının önemine vurgu yapan Ekmekci, kış aylarında sadece ticari

araçların değil, tüm araçların kaza yaptığına vurgu yaparak, bu nedenle trafiğe çıkan her aracın kışlık bakımını yaptırması ve kış lastiği takmalarının hayati önem taşıdığını kaydetti. Benzinli araçların özellikle bujileri, dizel araçların ise yakıt pompaları ile filtrelerinin elden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Ekmekci, sürücülerin cam sileceklerinin lastikleri yıpranmış ise değiştirmesi gerektiğini ve bunların sık sık kontrol edilmesi gerektiğini belirtti. ‘BAKIMLAR ARAÇ GÜVENLİĞİNİ ARTTIRIR’ Hava sıcaklığının eksi derecelere düşmesiyle yakıt donma tehlikesiyle karşı karşıya kalındığını bildiren Ekmekci, “Eğer filtrelerin içerisinde kalıntılar olursa, araçlarda tıkanmalar olur. Akülerin bakımlı olması ve araçlara antifriz konulması gerekmektedir. Trafik kazalarının önüne geçmek ve huzurlu seyahat etmek için araçlarımızın bakımlarını kesinlikle ihmal KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

26

2015

etmememiz gerekiyor. Aracın tüm bakımları yapılarak yola çıkıldığında, daha sağlıklı ve huzurlu seyahat edilir. Eğer aracımızın kış bakımını yaptırmazsak, trafikte istenmeyen sonuçlar meydana gelebilir. Bu yüzden sürücülerimizin gerekli tedbirleri, zamanında almasını istiyoruz” ifadesini kullandı.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

27

2015

Ali Ocak “Turyap’a danışın, karlı bir işbirliği ile tanışın ”

Bereketli 0 258 361 04 04

Lozan

0 258 282632900 44

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIKEYLÜL-EKİM KASIM-ARALIKEYLÜL-EKİM

2015

2015

Üçler

0 258 361 02 02

KÜLTÜR,SANAT SANATve veYAŞAM YAŞAMDERGİSİ DERGİSİ KÜLTÜR,

EYLÜL-EKİM KASIM-ARALIK

51 29

2015 2015

GÖZENEK SIKILAŞTIRMADA Dergimizin bu sayıdaki sağlık sayfasında Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Ayşe Narin, insanların estetik olarak yaptırdıkları işlemlerden günlük rutin hayatlarını bozmayacak ve iyi bir sonuç elde edecek uygulamaları siz değerli okurlarımız için kaleme aldı.

T

eknoloji geliştikçe estetik dermatolojide de her gün yeni uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Farklı lazer teknolojileri de bunlardan biridir. İnsanlar, günlük rutin hayatlarını bozmayacak ve işlem sonunda iyi bir sonuç elde edebilecekleri işlemleri istemektedirler. Bu tarzda son dönemlerin popüler estetik uygulamalarından birisi de karbon peeling ile cilt yenileme uygulamasıdır. Her ne kadar bu yazıda genişleyen gözenekleri küçültücü etkisinden ağırlıklı olarak bahsedilecek olsa da bundan başka amaçlarla da kullanılan bir yöntemdir. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

30

2015

• Gözeneklerin genişlemesi • Hafif orta seviyede sarkmalar • Minimal kırışıklıklar • Cilt yüzeyinde oluşan ton kaybı • Eski sivilce izlerinin azaltılması • Lekeler • Tıkalı gözenek tedavisinde en etkin uygulamalardan biridir. Cilt yüzeyine uygulanan özel karbon partikülleri lazer ile uçurulur ve yapıştığı cilt yüzey dokusunu da beraberinde uçurur. Özellikle yüzün orta kısımlarında , burun sırtı ve etrafındaki gözeneklerde belirginleşme yağlı ciltlerin önemli sorunlarından biridir. Bazen makyajla bile kapatmakta zorluk çekebilirsiniz.

Bu gözenekler cilt bakımlarıyla temizlendiğinde ışıl ışıl bir cildiniz olsa da çabucak geriye dönüşler yaşarsınız. Bu nedenle en güzeli bu gözeneklerin çapını mümkün olduğunca küçültebilmektir. Karbon peeling bu amaçla yapılabilecek bir uygulamadır. İşlemle akne ve benzeri problemi olan ciltlerde yağ dengesi düzelerek, akne sorunu ortadan kalkmaktadır. İşlem esnasında öncelikle tüm yüz karbon içeren kremle kaplanır ve kurumaya bırakılır. 10 dakika kadar beklenir ve tedaviye başlanır. Karbonla kaplanmış alanlara lazer tedavisi uygulanır. Bu lazer, Q switched Nd-Yag lazer denen bir lazer sistemidir. Bu sistem güçlü lazer ışınlarını nanosaniyeler

yani saniyenin binde biri kadar bir zaman içinde deriye ulaştırır. Lazer ışığı, kremin içindeki karbon partiküllerini çok yüksek bir hızda patlatır. Bu sırada güçlü bir ses de ortaya çıkar. Bu patlama sırasında cilt yüzeyindeki ölü hücreler de ciltten anında atılır. Karbon küllerinin ani patlaması sonucu gözeneklerde refleks olarak kapanma oluşur. Yağ hücrelerinde de patlama sonucu bir ısınma meydana gelir. Bu etki yağ hücreleri ve gözeneklerde sıkılaşma ve küçülmeyi sağlar. İşlem esnasında sadece ölü hücreler atılmış olmaz aynı zamanda uygulama sırasında oluşan yüksek ısıya bağlı olarak ciltte kollajen dokuyu harekete geçirir. Kollajen üretimi artar ve elastin liflerde de düzelmeye yol açar. Buna bağlı olarak kırışıklık ve cilt sarkmalarında düzelme de sağlar. Uygulama sonunda bazen yarım saat kadar süren hafif bir kızarıklık görülebilir. Ağrı acı oluşmaz. Herhangi bir gözle görülür kabuklanma, yara bere olmaz ve kişinin günlük hayatını bozmaz. Kimyasal peelingler ya da diğer

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

31

2015

soyucu lazerler gibi kabuklanma yapmaz. Uygulama sonrası genel güneşten korunma tedbirleri yeterlidir. İşlem çoklu seans gerektiririr ve hemen bir seans ardından mucize beklenmemelidir. Uygulama aralıkları 7-14 gündür. Hedeflenen amaca göre 6-10 seans kadar uygulama gerektirir.Gözenek küçültme amaçlı ortalama 6 seans uygulanır. Cilt gençleştirme amaçlı 10 seans uygulanmalıdır. İşlem sonunda deri kalitesi artar, gözenekler küçülür ve deri tonunda düzelme beklenir. Tek başına leke tedavisinde yeterli bir uygulama olmasa da bazı vakalarda iyi bir etki elde edilebilmektedir. İyi taraflarından birisi de, dört mevsim uygulanabilmesidir. Her cilt tipi işlem için uygundur.

Sırakapılar Mah. Saltak Cad. Terzioğlu İş Merkezi No:46 K:4 D:11 (İş Bank. Üzeri)

Denizli Ticaret Odası üyelerinin vizyonlarına katkı sağlıyor

Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Özer, üyelerine yönelik 6 yıl önce başlattıkları fuar desteğini devam ettirdiklerini belirterek, “Üyelerimiz fuarlar, pazar araştırması ve iş gezileri sayesinde vizyonlarını geliştirerek, yeni fikirler elde etmektedirler. Ayrıca kendi alanlarındaki yenilik ve gelişmeleri yakından takip edip, yeni iş bağlantıları sağlamaktadırlar” dedi.

K

üreselleşen dünyada ticaret ve sanayi alanındaki rekabetin kıyasıya yaşandığını vurgulayan Özer, “Rekabet dolayısıyla firmalarımızın üretimin yanında, tanıtım, pazarlama, satış ve bunun sürdürülebilir kılınması için yeni yöntemler bulmaları gerekmektedir. Bunu sağlamada ulusal ve uluslararası alanda düzenlenen fuarların önemi büyüktür” diye konuştu. Denizli Ticaret Odası rehberliğinde firmaların rekabet güçlerinin artması için fuarlara katılımlarını sağladıklarını belirten Özer, “Odamıza kayıtlı bulunan işletmelerimizin, rakiplerini tanımaları, yeni ürünler ve teknolojiler hakkında bilgi edinmeleri ve marka imajı oluşturmaları adına yurtiçi/ yurtdışı fuarlar ve bu kapsamdaki iş gezileri çok önemlidir. Firmalarımızın ufkunu açmalarına, yeni müşteriler bulmalarına vesile olan fuarlar sayesinde kent ekonomimizin daha da canlanacağına inanıyoruz. Bu amaçla son 6 yılda 2 bin üyemize öncülük ederek, Türkiye’nin KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

32

2015

değişik illerinde düzenlenen fuarlarda araştırma ve inceleme yapmalarına fırsat tanıdık. Yurtiçi fuarların yanısıra yurtdışı fuar organizasyonları da düzenliyoruz. Son olarak ITMA Fuarı’nda Denizli’yi 84 firmamızın temsil ettiğini gördük ve bu bizleri gururlandırdı. Denizli’den özel uçak organizasyonu tertip edilmesi, ITMA Fuarı’nda stant açan ve fuarda araştırma ve inceleme yapan tekstil sektörü temsilcilerimiz için çok önemliydi” diye konuştu. Denizli Ticaret Odası olarak,

üyelerine yol gösterici olabilmeyi hedeflediklerini dile getiren Başkan Necdet Özer, “Üyelerimizi alternatif sektörlere teşvik etmemiz sonrasında, bir sanayi şehri olarak bilinen ilimizde, tarımı şu anda alternatif sektör konumuna getirdik. Özellikle jeotermal kaynaklardan yararlanılmak suretiyle yüksek katma değere sahip seracılık faaliyetlerine yönelik yeni girişimler her geçen gün artmaktadır. Seracılığın yanısıra jeotermal enerjiden enerji üretimi ve termal turizmi de gelişti

aidat ödemeleri ve belge talebi işlemlerinde kolaylık sağlamak amacıyla sistemler geliştirdiklerini hatırlattı. Bu hizmetlerin www.dto.org.tr adresinden gerçekleştirildiğini söyleyen Başkan Necdet Özer, “Şu anda üyelerimiz internetten ‘borç ödeme’, ‘Faaliyet Belgesi’, ‘Kayıt Sureti’, ‘İhale Belgesi G Bendi’ ve ‘Ortak Pay Belgesi’ alma işlemlerini gerçekleştirebiliyor”

Denizli Ticaret Odası, CEP’te

Denizli Ticaret Odası, bilgi ve mobil teknolojilerini kullanarak yeni bir projeye daha imza attı. Yaklaşık üç ay süren fizibilite çalışmaları sonrasında Denizli Ticaret Odası, IOS ve Android mobil uygulamaları AppStore ve Google Play`de yerini aldı. Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Özer, üyelerine her geçen gün yeni hizmetler sağladıklarını belirterek, geçtiğimiz aylarda üyelerinin cari dönem aidat ödemeleri, geçmiş dönem KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

33

2015

Amaçlarının Denizli Ticaret Odası üyelerinin daha kaliteli ve daha hızlı hizmet alabilmesini sağlamak olduğunu, bu sebeple de yeni bir hizmeti daha üyelerine sunduklarını vurgulayan Özer, “Denizli Ticaret Odası isimli mobil uygulama ile üyelerimiz iOS ve Android işletim sistemine sahip tabletler ve cep telefonları ile Denizli Ticaret Odası tarafından yayınlanan duyurulara, üye bilgilerine, haberlere, etkinliklere, yayınlara ulaşabilecek ve aidat borçlarını öğrenebilecekler” diye konuştu. Firma rehberinin daha kullanılışlı hale getirildiğini açıklayan Özer, şöyle konuştu: “Herhangi bir firma araması yapılıp, ‘Adrese git’ kısmına basıldığında telefondaki navigasyon uygulaması kullanılarak mevcut konumunuzdan firmanın adresine ulaşım bilgisi sağlanmaktadır. Ayrıca aynı firmanın telefon ve e-postası sistemimizde güncel ise bu bilgilere de bir tuşla arama ve e-posta gönderimi yapılmaktadır. Burada özellikle firmalarımızın Denizli Ticaret Odası kayıtlarını güncel tutmalarında fayda olduğunu belirtmek istiyorum. Yeni hizmetlerimizin üyelerimiz için hayırlı olmasını diliyorum”

210X297mm / 3mm Bıçak / CMYK

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

34

2015

Boya Bakımı Uzmanlık Gerektirir... Sonax Özgür Otomotiv Denizli İzmir Yolu Menderes Bulvarı No: 41 (Opel Otomat karşısı) Gümüşçay/DENİZLİ Tel: 0(258) 265 96 56 E-mail: ozgur@sonax.com.tr

Özgür

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

35

2015

www.sonaxdenizli.com

İLELEBET PAYİDAR KALAN

ÖLÜMSÜZ LİDER

Bugün ne yazık ki hâlâ Mustafa Kemâl; eleştirilir, tartışılır, suçlanır. Oysaki o dönemin şartları içerisinde yapılabileceklerin kat be kat üstüne çıkan ATATÜRK; dış borçları ödemiş, halkın refah düzeyini yükseltmiş, ithalatı en az düzeye indirmiş, fabrikalar kurup üretim sağlamış, Türkiye’yi dışa bağımlılıktan büyük ölçüde kurtarmış, en önemlisi toprak bütünlüğünü en üst düzeyde koruyarak bir ulusu büyük bir işgalden kurtarmıştır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

36

2015

İlayda Gökçeviran

“Bir daha gel, gel Samsun’dan” deriz her 10 Kasım. O’nu anıyoruz, arıyoruz, özlüyoruz. Tüm dünya liderlerinin ayağına geldiği Ulu Önder Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK aramızdan ayrılalı tam 77 yıl oldu. 77 yıldır yetim bu millet. Bütün ömrü boyunca bu millet için, bu vatan için, bu topraklar için çalıştı, didindi, savaştı, gazi oldu. Türk milleti bağımsız olmalıydı her zaman. Halk özgür olmalıydı. Cumhuriyeti ilân etti. Padişah olabilirdi ya da kral. O bunu istemedi. Kadınları, çiftçiyi, köylüyü, yıllardır ezilenleri yüceltti. Haklar verdi. Bugün dahi 21. yy. dünyasında birçok ülkede kadınlar ezilirken, hor görülürken o kadınların ne kadar kutsal bir varlık olduğunun altını çizdi defalarca. ‘Köylü milletin efendisidir!’ dedi, ‘Öğretmenler gelecek nesil sizlerin eseridir!’ dedi, çocukları hep sevdi ve korudu, Cumhuriyet’i ise gençlere emanet etti; ‘Onu yüceltecek ve yükseltecek olan sizlersiniz.’ dedi. Babası öldü, yetim büyüdü, annesinden ayrı kaldı, tutuklandı, hapse atıldı, sürüldü, işsiz kaldı, böbreklerinden hastalandı, göğsünden vuruldu, mesleğinden atıldı, idama çarptırıldı, kardeşleri öldü, çocuğu olmadı, boşandı, karaciğeri iflas etti. Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, geldi. Evladı olmayan bir yetim tüm çocuklara bir bayram hediye etti. Bu dünyadan gelmiş geçmiş en büyük liderdi o. Birçok ülkede heykeli dikilmiş bir liderdir. 152 ülkenin oy birliğiyle UNESCO Gazi’yi; “Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi, olağanüstü reformlar gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün hayatı boyunca insanlar arasında renk, din ve ırk ayrımı gözet-

meyen eşsiz bir devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.” diyerek anlatmıştır. ABD’li Psikiyatr Profesörü Arnold Ludwing ise ‹King of The Mountain› adlı bir kitap yayınladı. 2 bin lider hakkında 18 yıl süren bir araştırma yapmış. Bunlar arasında 377 devlet adamı tespit etmiş ve bunları ayırmış. Bu çok zor istatistiksel çalışmada 200 kriter tespit etmiş ve bu 377 lideri bu kriterlere göre 1’den 31’e kadar puanlamış. PGS (Political Greatness Scale - Siyasi Büyüklük Ölçütü) olarak tanımlanan bu sıralamaya göre, Fidel Castro 23, Lenin 28, Churchill 22, Golda Meir 12, ve Kennedy 15 puan almışlar. Bu sıralamada en yüksek puanı yani 31 puanı alan en büyük ve tek lider ATATÜRK. O, 20. yy’ın en büyük devlet adamı kabul edilmiştir. Bugün ne yazık ki hâlâ Mustafa Kemâl; eleştirilir, tartışılır, suçlanır. Oysaki o dönemin şartları içerisinde yapılabileceklerin kat be kat üstüne çıkan ATATÜRK; dış borçları ödemiş, halkın refah düzeyini yükseltmiş, ithalatı en az düzeye indirmiş, fabrikalar kurup üretim sağlamış, Türkiye’yi dışa bağımlılıktan büyük ölçüde kurtarmış, en önemlisi toprak bütünlüğünü en üst düzeyde koruyarak bir ulusu büyük bir işgalden kurtarmıştır. Bugünkü Türkiye yönetimini ve dünya düzenini eleştirmekten aciz olan insanlar o dönem şartlarını bile bilmeden ATATÜRK’ü eleştirme haklarını kendilerinde buluyorlar. ‘Bir daha gel, gel Samsun’ dan’ diyoruz ama gerçekten gelse O’nun yüzüne bakabilecek durumda mıyız acaba? Bütün limanları satılmış, bankaKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

37

2015

ları, şirketleri, fabrikaları yabancı ülkelerin eline geçmiş, dış borçların bataklığında, uçak üretirken şimdi domates tohumunu, samanı, ineği hatta toplu iğneyi dahi ithal eden bir ülke hâline gelmişken nasıl yapabiliriz bunu? Nasıl biz Türk milleti olarak Cumhuriyeti ileriye götüremedik hatta geriye gitmesine göz yumduk diyebiliriz? Ne O’nun kurduğu Cumhuriyet’e iyi bakabildik, ne bize kazandırdığı haklarımızın değerini bildik, ne de yaptığı inkılâplara sahip çıkabildik. Büyük bir adamdı, dehâydı, ulu bir önderdi, başarılı bir komutandı, çok iyi bir yöneticiydi. O’nun gibi birisi bir daha gelmedi. O’nun adını duyduğunda bile korkudan titreyen de var, özlemden gözleri dolan da… Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği o büyük lider ölümsüzdür. Ne onu unutturabilirler, ne Cumhuriyetini yıkabilirler, ne de bizleri O’nun yolundan geri çevirebilirler. Sen çok yaşa Mustafa Kemâl Paşa!

BİLİNMEYEN HİKAYELERİ “Eski köşkün yemek odasından bilardolu hole çıkılan kapı yanında bir kanepe vardı. Bir gece yorulmuş,

sofradan kalkarak kanepeye uzanmıştım. Bir aralık kapının açıldığını hissettim. Atatürk idi. Sıçrayıp, af edersiniz demeye bile fırsat kalmadığından uyumuşluğa vurdum. El yıkayacağı yeri tam karşımdaki merdivenin sahanlığındaydı. Atatürk’ün beni uyandırmamak için ayakucuna basar gibi yavaşça merdiveni çıktığını hala gözüm yaşararak hatırlarım.” FALİH RIFKI ATAY Milletimle yakından ve gösterişten uzak karşılıklı görüşmenin zevkini, bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin karşısında kendimi görsem, her ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının yüzüne baksam, oradan ruh ve vicdanıma gelen ışık, benim için en kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Atatürk Erzurum Kongresi`nden ölümüne kadar hep yanında ve hizmetinde olan Mihalıççıklı Emir Çavuşu Ali Metin aracılığıyla 5 bin lira gönderip, Yunanlıların işgal sırasında ya-

kıp yıktıkları ve imkânları olmadığı için Mihalıççıkların yaptıramadığı kasabanın tek camisini yeniden yaptırmıştır. Bir İngiliz’in, “Siz hangi asil ailedensiniz?” sorusuna Atatürk şu yanıtı vermiştir: - Anasının ve babasının asilliği ile iftihar eden Teodoz, İtalya Yarımadası’ na inmek isteyen Türk Attila’ya barış görüşmesinden önce sormuş: “Siz hangi asil ailedensiniz?” Attila da ona cevap vermiş: “Ben asil bir milletin evladıyım!” İşte benim cevabım da size budur. 1��6’da Haiti Cumhurbaşkanı vasiyetinde, mezar taşına, ‘Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemâl Atatürk’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm.’ metninin yazılmasını istemiştir. Selim Aru anlatıyor: 27 Ekim. Nöbetçiyim. Saraya öğleden sonra Hasan Rıza Bey geldi; -Hatay›dan bir haber var mı, soruver, dedi. Biliyorsunuz Hatay›ı gayet yakından takip ediyor o hâliyle.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

38

2015

-Hayır, bir şey yok henüz efendim, dedi. Akşam, Atatürk›ün odasının kapısı açık. Celal Bey ayakta, Atatürk şezlonga uzanmış, yanındaki koltukta Salih Bozok oturuyor. Ben içeriye girdim, denizin üstünde bir vaveyla (çığlık) koptu. Atatürk birden irkildi ve pencereye doğru gitmek istedi. Salih Bey ve Celal Bey koluna girdiler, pencereye götürdüler. Kuleli talebeleri, bütün mektep, bir vapur tutmuşlar, Atatürk›ün Cumhuriyet Bayramını kutlamaya gelmişler. Atatürk eliyle camı sildi, sonra yaklaşarak ince sesi ile: -Sen ne büyük milletsin, dedi. Tekrar şezlonga getirdiler. Celal Bey’ le çıkıyoruz, seslendi: -Celal Bey, geçen defa Mim Kemal Bey suyu alırken benim canım yandı, ne yapsak acaba? dedi. Celal Bey de, -İzin verirseniz bu defa Mehmet Kamil Bey alsın, dedi. -Ya, öyle mi yapalım, iyi olur dedi. Çıkıyoruz kapıdan yine seslendi: -Vazgeç, yine Mim Kemal Bey alsın, gönlü kalmasın.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

39

2015

Meslaktaşı Emrah Varol’un yorumuyla İLYAS HAYTAN...

İLYAS VEDA EDİYOR, HAYAT DEVAM EDİYOR. Bu başlıkla veda etmişti 12 yıl çalıştığı Deha Gazetesi’ne.

12 yıl boyunca çok çalışmıştı, çok yorulmuştu. Asayiş haberinde saatlerini harcayıp, bürosuna gelip spor haberlerini yazıyordu. Denizlispor maçlarını 4 yıl beraber izledim O’nunla. O saha içinde, kale arkasında en güzel kareleri yakalamak için sıcak demeden, soğuk demeden çalıştı. Devre arasında basın

tribününe gelirken ‘Emrah güzel fotoğraflar var. En güzellerini seçme bana da bırak’ derdi.Gol olunca taraftar gibi sevinirdi. Sevinirken de gol sevinci fotoğrafını çekerdi. Oyuncular da yöneticiler de çok severdi O’nu. Yıllar geçti. Biraz yorgunluk biraz şartlar O‘nu gazeteden kopardı. Belediyenin basın biriminde çalışacağı için çok mutluydu. Konuşurduk

kendisiyle. Çok daha rahat olduğunu, eşine dostuna daha fazla vakit ayırdığını anlatırdı.

SON KIYAĞINI BANA YAPTI

Kazadan bir gün önceydi. Evlilik yıldönümüm için İlyas abiyi aradım. -Abi malum benim evlilik yıldönümü. Geçen sene gittiğim Miske Restaurant senin tanıdığın. Benim için yer ayırtır mısın? Masayı falan süslemesinler ama abi. Maddiyat iyi değil bu günlerde. - Arayayım kardeşim. Masa işini dert etme. Ben hallederim. Kaç gibi gidersin? - 8 gibi giderim abi herhalde. - Tamam adamım.Ben ayırtıyorum masayı. - Sağol abi görüşürüz.

‘İLYAS’I KAYBETTİK’

Pazartesi günü öğle saatleri. Bir haber geliyor. İlyas kaza yapmış. Yola çıkıyoruz Ümit Bilgiç’le. Hızlı gidiyoruz ama yol gittikçe uzuyor. Yolda telefonum çalıyor. Karşıdaki ses, ‘İlyas’ı kaybettik’ diyor. Ben artık kendimde değilim. Kullanamıyorum arabayı. Ümit abi geçiyor direksiyona. Olay yerine vardık. Olay yeri kalabalık. İndim arabadan. 100 metre uzağındayım İlyas abinin. Dayan be abi diyorum. Koşuyorum. Ben koştukça yol uzuyor. Yaklaştım KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

40

2015

İlyas abime. Sen neler atlattın bu da geçer diyorum. Gördüm İlyas abiyi. Başında bizim Sebo ağlıyor. Çevredekiler diyor ki ‘İlyas öldü’. Yahu dalga geçmeyin. Dağ gibi adam İlyas Haytan. Öyle ölür mü hemen? Cenaze törenindeyiz. Önce Denizli Gazeteciler Cemiyeti’ne getirildi cenazesi İlyas abimin. Haber için koşturduğu sokaklarda şimdi cenazesi var. Ulu Cami’ye kadar yürüdük arkasından. Kim bilir kaç defa bu caddede beraber yürüdük. Şimdi O önde tabutun içinde. Ben arkasından gözlerim yaşlı. Ulu Cami’ye geldik. Binlerce kişi var. Siyasiler, spor dünyası, gazeteciler, arkadaşları, ailesi…O’nun vedası da böyle görkemli olmalı zaten. İlyas abim öldüğü gün 26 Ekim’de restaurantta benim için yeri ayırtmıştı. Saat akşamüzeri 5 olmuştu. Gidip gitmemek konusunda bir yandan ağlayıp bir yandan düşünüyordum. Gitme kararı aldım.

İlyas abim ölmeden son iyiliğini bana yapmıştı. Gitmezsem olmazdı. Gittim. Masaya oturdum. İlyas abi de oradaydı.BİLİYORUM!

GÜLEN ADAM

5 yıl beraber çalıştım O’nunla. Hep güldü. O’nun lügatında hayır diye bir kelime yoktu. Ne istesen tamam derdi. Çevresindekilere sürekli pozitif enerji yaydı. Fotoğraflarına bakın nolur. Hepsinde gülen bir insan olur mu? Güldü, güldürdü sürekli. Kelime oyunlarını çok severdi. Galatasaray’ı ve Denizlispor’u ayrı severdi. Birçok takımın imzalı formasını saklardı. Çok güldürdüğü için mi bilmiyorum ama çok ağlattı bizi. Biz O’nu çok sevdik. Her duamızda O’nu anacağız artık. Allah’ım mekanını cennet etsin inşallah. Amin! Aynı kazada hayatını kaybeden Alperen Ersoy kardeşime de Allah’tan rahmet diliyorum.

Gazeteciler meslektaşının ismini yaşatacak Ümit BİLGİÇ Denizli’de geçtiğimiz hafta meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Gazeteci İlyas Haytan’ın ismin Denizli Gazeteciler Cemiyeti toplantı salonuna verildi. Geçtiğimiz ay Sarayköy’de meydana gelen trafik kazasında Gazeteci İlyas Haytan ile Alperen Ersoy, hayatını kaybetmiş, yaşanan elim trafik kazası Denizli medyasını yasa boğmuştu. Yaşanan kazanın ardından girişimler başlatan ve meslektaşlarını unutmayan Denizli Gazeteciler Cemiyeti ve üyeleri, aldıkları karar ile Denizli Gazeteciler Cemiyeti toplantı salonuna gazeteci İlyas Haytan’ın ismini verdi. Denizli Gazeteciler Cemiyeti İlyas Haytan toplantı salonunda basın

açıklaması yapan Denizli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ümit Varol, “Elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz İlyas Haytan kardeşimiz bizleri gerçekten derinden üzüntüye boğdu. Kendisini güzel gülüşleri ve bizlere verdiği morallerle hatırlayacağız. Değerli kardeşimizi unutmamak için Denizli Gazeteciler Cemiyeti olarak toplantı salonumuza İlyas Haytan’ın ismini verdik. Bundan sonra burada yapılan toplantılarda haber yazarken, bu ismi kullanacağız ve arkadaşımızı her zaman hatırlayacağız” dedi. Yapılan basın toplantısının ardından Denizli Gazeteciler Cemiyeti üyeleri, değerlendirme toplantısı yaptı.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

41

2015

Biyografi

Büyük kayıplar verdik 2015’te. Büyük sanatçılarımızı yitirdik. Her biri çok büyük oyunculardı. Hepsi tiyatrocuydu. Hepsi komedyendi. Hepsi yıllarca bizi güldürdü. Bu kez bizi hüzünlendirdiler. Türk sinemasından üç yıldız kaydı. Belki göçüp gittiler bu dünyadan ama o kadar önemli işler yapıp o kadar güzel rollere imzalarını attılar ki yıllar geçse de hiçbir zaman unutulmayacaklar.

Onlar bizim kalbimizde, bizim zihinlerimizde ölümsüzler.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

42

2015

LEVENT KIRCA

28

Eylül 1�48’de doğmuştu koca çınar. 67 yıllık hayatına Samsun’da gözlerini açtı Levent KIRCA. Usta bir tiyatrocu, büyük bir komedyen, yol gösterici bir öğretmen ve gerçek bir Kemalist. Ömrüne birbirinden değerli bu kadar sıfat sığdırabilmiş bir adam. Bu dünyadan gelip geçmiş güzel insanlardan o. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuştur. Sahnenin tozunu

yuttuğu ilk yer orasıdır. Sonraki yıllarda hem sahnede hem televizyonda hem de sinemada tozu dumana katmıştır zaten. “Adam Adamdır.” , “Sefiller” , “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” , “Kadıncıklar” oyunlarında oynadı. Sonra televizyona geçti KIRCA. Dizilerin yapımcılığını üstlendi, birçok dizide rol aldı. 1�88’ de “Olacak O Kadar”

adlı televizyon programıyla 22 yıl evlerimizdeydi. Hafızalara kazınan tiplemeleriyle ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu herkese gösterdi. 1��8’te Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Öyle büyük bir isimdi ki Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi’nde heykeli olan nadir Türk sanatçılarından biri oldu. 2002 yılının sonlarında “Levent Kırca Tv” adlı bir kanal kurdu ancak kanal, 3 ay sonra yayından kaldırıldı. Özellikle siyasetle ilgili eleştirileri bazı kesimleri o kadar rahatsız etti ki Nisan 2015’te Devlet Sanatçısı unvanı geri alındı. 1�78’de sinemaya “Altınşehir” adlı filmle el attı. Sonra “Ne Olacak Şimdi?” , “Mavi Muammer” , “Ölürsün Gülmekten” , “ Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas” , “Son İstasyon” filmleriyle karşımıza çıktı. “Son” filminde hem oyuncu hem senarist hem de yönetmendi. Daha sonra “Şeytan Bunun Neresinde” ve “Reyting Kasabası” filmlerini de yönetti. Tiyatrodan hiçbir zaman kopmadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı tiyatro grubunu kurdu. Birçok genç tiyatrocu kazandırdı bu ülkeye. Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde de öğretim üyeliği yaptı. 2011’den itibaren Aydınlık Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaya başladı. 2013 yılının başında KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

43

2015

İlayda Gökçeviran

önce Ulusal Kanal genel müdürlüğü sonra da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi. Siyasetten asla uzak kalamayan KIRCA, Mart 200�’da DSP’den Üsküdar belediye başkanlığı için; Mart 2014’te ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için İşçi Partisi’nden aday olmuş fakat kazanamamıştır. Daha sonra Vatan Partisi’nin Merkez Yürütme Kurulu üyesi olmuştur. Levent KIRCA’ ya 2015 Temmuz ayında karaciğer kanseri teşhisi kondu ve tedaviye başlandı. Fakat ne yazık ki 12 Ekim 2015 gecesi 67 yaşında hayatını kaybetti. Hayatımızda çok derin izler bıraktı. Çocukluğumuzdu, gençliğimizdi, halkın sesiydi. “Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun” dedi, kendisi de bu hayatı dolu dolu yaşadı. “Tam yerine rast geldi manzara koydu.” ve bize ışıklar içinde bir yol bırakarak gitti.

A

slen Kıbrıslıydı. İstanbul’da doğmuştu. Robert Koleji’nden mezun olmuş, Milli Türk Talebeler Birliği Tiyatrosu’nda sahneye ilk adımını atmıştı. Birkaç tiyatroda çalıştı. Devekuşu Kabare’yle hayatımıza girdi, usta bir oyuncuydu, her sahnesi hafızalara kazındı, Metin AKPINAR’ın diğer yarısı oldu, canı oldu; sonra, 72 yaşında, arkasında milyonlarca insanı gözyaşları içinde bırakıp gitti. Bugüne kadar hep güldürmüştü Zeki ALASYA, bu kez ağlattı. Film çevirmeye 1�73’ten sonra başladı. Metin AKPINAR’la Türk sinemasının yeni ikilisi oldular. 37 yıl birlikte onlarca film çektiler.

“Babalarımız aynı firmada çalışıyordu. Annelerimiz vefat ettiğinde imamları bile aynıydı. Kader âdeta bizi birleştirmişti. Ölüme kadar da ayrılmadık.” dedi üstat için Metin AKPINAR. “Sev Kardeşim” , “Köyden İndim Şehre” , “Mavi Boncuk” , “Salak Milyoner” , “Şans Kapıyı Kırınca” filmlerinin sahneleri, en güzel replikleri Zeki ALASYA deyince canlanıveriyor zihnimizde. 1�77’de yönetmenlik yapmaya başladı. Yönettiği filmlerin çoğunda oyuncu olarak da yer aldı. Televizyona da girmişti üstat. Hulusi KENTMEN’in yerini dolduruyordu günümüzde o sevecen, merhametli baba rolleriyle. “Yabancı Damat” , “Dedem, Gofret ve Ben” , “Cennet Mahallesi” , “Akasya Durağı” ve en son “Küçük Ağa” dizileriyle her zaman yüreğimize dokundu. 1��8’te Devlet Sanatçısı unvanını aldı. 2010 yılında Altın Portakal Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı. Bu dünyadan gelip geçmiş en güzel yüreklerden, en başarılı isimlerdendi Zeki ALASYA. Ne kadar şanslıydık ki onu tanıdık, onu KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

44

2015

izledik, onunla güldük ve onunla ağladık. Hepimizin hayatına, kalbine dokunan bu güzel adamı can yoldaşının sözleriyle uğurlamak gerekir. “Çok marifetli adamdı. On parmağında on marifet denilen insanlardandı. Güzel resim yapardı, güzel karikatür çizerdi. Terziliği bile vardı. Bütün hayatımız birlikte geçti. Aslında şunu söylemeliyim ki Zeki, başarılı bir sanatçıydı. Kısacık ömrüne çok başarı sığdırdı. Ölümsüz bir sanatçıdır. Bu bir sonun başlangıcıdır. O asla ölmeyecektir.”

70

yaşında kaybettik Binbir Surat Atilla ARCAN’ı. Birçok tiyatro oyununda, dizilerde, filmlerde rol almış olsa da ‘Binbir Surat’ programıyla ve o unutulmaz Süleyman DEMİREL taklidiyle kazındı hafızalarımıza. 1�45’te İstanbul’da doğan usta oyuncu

eğitimini İngiltere’de tamamlamıştı. Yönetmen Muharrem Gürses’in oğlu olan ARCAN tiyatronun içine doğmuş, sanatla haşır neşir büyümüş büyük bir komedyendi. ‘Binbir Surat’ programıyla siyasileri hem taklit etmiş hem de mizahi bir dille eleştirmişti. Turgut ÖZAL ve Süleyman DEMİREL taklitleri onun unutulmazları olarak yerini aldı. İlk filmi “İhtiras Kurbanları” oldu. Daha sonra “Fatih Sultan Mehmet” , “Süper Ajan K�” , “Kişiliksiz” , “Süpertürk” gibi başarılı filmlerde rol aldı. Televizyonda da her daim var olan ARCAN “Cennet Mahallesi” , “Hayal ve Gerçek” , “Prenses Perfinya” , “Seksenler” , “Aşk Emek İster” gibi dizilerde önemli roller oynamıştır. Oynadığı filmlerle Türk sinemasının unutulmaz isimleri arasına girdi Atilla ARCAN. Hepimizin hafızasında bir sahnesi, hayatımızda bir yeri vardır büyük oyuncunun. 16 Kasım 2015’te kalp krizi sonucunda kaybettik onu. Bu ülkeden bir usta oyuncu, bir güzel adam daha göçüp gitti fakat her oyuncu gibi o da filmleriyle, programlarıyla ölümsüzleşti.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

45

2015

Mete Üstüntaş

SPOR, EĞLENCE, AKTİVİTE VE DAHA FAZLASI

DENİZLİ ATLI SPOR

KULÜBÜ

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

46

2015

Denizli Atlı Spor Kulübü’nü yeni yerinde ziyaret ettik. Görülmeye değer bir güzellikte. Ahşap binası, rengârenk masa ve sandalyeleri, yeşilliği, atları, zengin menüsü ve özel at binme dersleri ile kesinlikle keşfedilmesi gereken bir mekân.

S

izler için gidip her şeyi yerinde gördük, bilgiler aldık ve ilerleyen zamanlarda yapılması planlanan etkinlik ve düzenlemeleri öğrendik. Öncelikle burada neler yapabiliyoruz, bizlere hangi fırsatları sunuyorsunuz, bunları öğrenelim. Sabahları köy kahvaltımız, daha sonra öğlen yemeğimiz ve akşamları ızgara çeşitlerimiz var. At binme var ve isteyenlere özel at binme derslerimiz mevcut. Meraklıları için bunların fiyatlarını da öğrenebilir miyiz? At binmenin 10 dakikası 15 Türk Lirası. Kahvaltı fiyatımız 25 Türk Lirası. At binmede engelli vatandaşlarımıza ise ücretsiz hizmet veriyoruz. Özel dersleriniz için bilgi alabilir miyiz? Birer saatlik ders periyotlarımız var. Bir ders saatinin ücreti 80 Türk Lirası. Tabii ki at binmek yetenek gerektiriyor. Ortalama 5 derste iyi bir at binicisi olabilirsiniz ama kişinin yeteneğine göre 3 derste olabilir 10 derste. Sağlık ekipleriniz var mı peki? Her an her şey olabilir atın üstünde. Tabii ki var. Öncelikle bir veteriner hekimimiz var. Bir de doktorumuz

var. Zaten Pamukkale Üniversite Hastanesi’ne beş dakikalık bir mesafedeyiz. Şu an tesisinizde kaç atınız var? Tesisimizde şu an 11 tanesi engel

atı olmak üzere 26 atımız var. Kendi atı olan müşterilerimizde mevcut. Hepsi sağlıklı ve düzenli olarak bakımları yapılıyor. Bütün aşıları tam, hatta yaptırılması zorunlu olmayan aşıları dahi yaptırdık. Atların bakımları nasıl yapılıyor? Sabah 6’da suları veriliyor. Daha sonra yemleri veriliyor. Sabah ve akşam olmak üzere günlük tımarları yapılıyor. Su ve yem verme işlemi ise günde 4 kere tekrar ediliyor. Bu alanı genişletmeyi planlıyor musunuz? Şu an 30 dönümlük arazimizin 12 dönümünü kullanıyoruz. Yakın

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

47

2015

zamanda geri kalan 18 dönümlük arazimiz için aklımızda bulunan planları uygulamaya başlayacağız. Planlarımızdan bahsedemem ama şunu söyleyebilirim ki herkesin çok seveceği ve katılmak isteyeceği büyük etkinliklerimiz var. Mekânın tasarımı çok etkileyici, sizin zevkiniz mi yoksa bir mimar tasarımı mı? Buranın planı, projesi, dekorasyonu

tamamıyla bana ait. Her şeyi ben seçtim ve planladım. Sabah 6’dan akşam 11’e kadar başındaydım. Şu sıralar restoranın içine büyük bir şömine yaptırmayı da düşünüyorum.

Zamanlar Osmanlı – Kıyam, Muhteşem Yüzyıl, Fetih 1453, Diriliş, Yeşil Deniz gibi yapımlarda çalıştık. Kültür Bakanlığının yapmış olduğu reklam filmine gittik. Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisine de 4 tane at ve birde atlarla ilgilenmesi için bir eleman verdik. Savaş sahneleri geldikçe de çalışacağız gibi gözüküyor.

Günlük ortalama kaç müşteriniz oluyor? Pazar günü 400 müşterimize hizmet verdik. Salon yeterli gelmedi, bahçeye masalar çıkardık. At binmeye ise 150 kişi geldi.

Bağlı olduğunuz bir dernek veya federasyon var mı? Geleneksel Türk Sporları Federasyonu’na bağlıyız.

Özel günler için hizmet veriyor musunuz? Tabii ki özel günlerde hizmetimiz mevcut. Yılbaşında bir eğlencemiz vardı. Bir evlenme teklifi de gerçekleşti burada. Onun hazırlığını biz üstlendik. Bu yaz kır düğünleri için bahçemizi hazırlıyoruz. Şu an 2500 kişilik bir düğün alanına sahibiz. Çok güzel dekorlar seçtik. Değişik, orijinal ve otantik fikirlerimiz var. Ayrıca kulüp toplantılarına da açığız. Tekrar atlarınıza gelecek olursak, dizilere veya filmlere at kiralayıp, satıyor musunuz? Tabii ki. Şu an BKM’nin yapımını sürdürdüğü bir filmi var. Kırımlı, Bir KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

48

2015

Still Life Dergisi olarak Tamer Tekin’e verdiği bu değerli bilgiler için çok teşekkür ediyoruz. Şehir hayatının stresinden, monotonluğun sıkıcılığından kurtulmak, eğlenmek ve spor yapmak isterseniz Denizli Atlı Spor Kulübü’nü seçebilir, aileniz ve arkadaşlarınızla güzel vakit geçirebilirsiniz.

GÜNEŞ GÖZLÜKLERİNDE

%30 - %40

-¸.6¸4 5#0#6 XG ;#Ĵ#/ &'4)ċ5ċ

KASIM-ARALIK

49

2015

KIŞ İNDİRİMİ

KADININ ADI YOK Ve kadınlar, bizim, kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız

U

sta şair Nazım’ın dizeleri gibi uğruna şiirler, şarkılar yazılan, dağların delindiği, savaşların çıktığı kadınlar…

Hani biz erkeklerin saçlarının bir tek teli yüzünden kıyametler koparacağımız, ancak her ne hikmetse ironik bir şekilde sözlü, cinsel ve ya bizatihi fiziksel şiddet uygulamaktan da geri kalmadığımız kadınlar… Yalnızca bu yıl Türkiye’de 300’e yakın kadın erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitirdi. Hepsinin farklı bir öyküsü vardı ama sonları aynıydı… Fabrikada, ormanda, sokak ortasında, evde, otobüste, hastanede, bıçakla, ateşli silahla, satırla, taşla, sopayla, öfkeyle, şiddetle, canice, savunmasızca katledildiler. Ve ne gariptir, ezici bir çoğunluğu sözüm ona kendilerini çok seven, uğurlarına ölebilecek erkek arkadaşları, eskiyeni eşleri tarafından… Sonuçları yalnızca kadınları değil uluslararası ölçekte Türkiye’ye ağır yükler getiren kadına şiddet olgusu, çok boyutlu şekilde masaya yatırılıp neden sonuç ilişkisi üzerine farklı görüşler ortaya konulabilir. Ancak önemli olan hızla ve bir an evvel aslında çok azı resmi kayıtlara yansıyan kadına şiddet olaylarına karşı önlemlerin, ağır yaptırımların, fevkalade caydırıcı bir şekilde alınması… Kadına şiddeti bilinçle önlemek için yüzyıl, korkuyla ön-

lemek içinse içten bir yasal düzenleme yeterli… Kaldı ki son günlerde bazı mahkemelerde alınan kararlar, kadına şiddet uygulayanların ağır hapis cezalarına çarptırılması kararı alarak aslında tam da bu noktada ihtiyaç duyulan refleksi gösterdi… Ve Türkiye, kendini hukuk zeminli, demokratik ve gelişmiş ülkeler sınıfında görüyorsa; geçerli kanunların ‘dağ kanunları’ olmadığını gösterecek tek unsur yargı… Keza yalnızca kadının değil, erkeklerin ve çocukların da mağdur olduğu cinayet, darp, yaralama gibi her yıl binlerce olayın yaşandığı Türkiye’de bu işin önünü almak için, kadınların uzak doğu sporu öğrenmesi magazin haberi olmanın ötesine gidemez… Kısa vadede caydırıcı cezalar tabii ki durumu belli ölçüde frenler ama çözümün aslı bilinç, hatta evrimdir… Yani Türkiye’nin hızla “Ya benimsin ya kara toprağın” sözüyle özetlenebilecek ne yazık ki orta çağ zihniyetinden çıkıp günümüz dünyasına ulaşması gerekmektedir ki bunun için uzunca bir sürece ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Elimizi kaldırıp vurmadan önce, tartışmayı, tartışmadan önce dinlemeyi, dinlemeden önce anlamayı, empati yapmayı öğrenmedikçe bu acı tabloyu değiştirmenin çok mümkün olmadığını düşünenlerdenim. İlk cinsel deneyimini eşekle yaşayan bir erkeğin, kadına insan gözüyle bakabilmesini beklemek evvela biz sözde okumuş etmiş, güngörmüş insanlar için deli saçmasıdır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

50

2015

Sedat Kurt’un kaleminden... Reklamlarında dondurmayla sevişen kadınların, çikolata yapan kaslı erkeklerin oynadığı, dizi filmlerinin her bölümünde onlarca şarjör merminin harcandığı, külhanbeyi karakterlerinin siyasi lider olarak algılandığı bir ülkede kadına şiddeti anlamak, anlatmak, yazmak, çözmek çok zordur…

Yakinen tanımasam da onu tanıyanlardan edindiğim izlenime göre her türlü fikre ve projeye açık bir yapıda olan Bakan Sema Ramazanoğlu ile Denizli olarak çok örnek bir proje geliştirebilir, bu kadına şiddet belasından kurtulmak adına emsal gösterebilecek bir çalışma yapabiliriz.

Benim için en zor olan ise, neden kadına şiddet konulu bir yazıyı bir erkek olarak yazmak zorunda kalışım…

Önemli olan ön yargılardan kurtulup, ortak aklı ve iradeyi ortaya koyabilmek.

Tabii ki erkeğe, evrensel insan hakları, hukuk ve toplum içinde bir kadından hiçbir farkının olmadığını anlatmalıyız ancak bu berbat kadere dur diyecek tek varlık aslında kadınlardır…

Önemli olan gerçekten aslında tüm sorunlarda olduğu gibi bu sorunun da çözümü için gerçekten samimi olabilmek.

Daha fazla okumalı, daha çok ekonomik güce sahip olmalı, daha donanımlı bireyler olmalılar ki tercihlerinden tutun da kaderlerine kadar her şeyi değiştirebilme yetisine ulaşabilsinler.

İffetin kahkaha seviyesiyle ölçüldüğü, amile kadının sokağa çıkmasının ayıp sayıldığı, kadının eksik etek ve ne bileyim eli hamurlu gibi tanımlarla anlatıldığı bir ülkede yalnız kadın cinayetleri değil tüm sorunların çözümü konusunda yeterli olan tek şey samimiyettir.

Aslında bu nedenle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı bir kadının yürütüyor olması, çok önemli bir avantaj.

Samimiyet ve inançla çözemeyeceğimiz bir sorunun olduğunu düşünmüyorum.

Birçok konuda Türkiye’de örnek olmuş Denizli’nin bu konuda da ülkeye örnek olabilmesi için bir başka avantaj ise, bu önemli makamda bir hemşerimizin oturuyor olması…

Ve ne yazık ki kadına karşı şiddete karşı şiddetle bilinçlenmemiz gerektiğini söylemekten öteye elimden bir şey gelmeyeceğini de biliyorum… Saygılarımla…

Karikatür: Mehmet Selçuk KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

51

2015

4. EV VE PLAJ GİYİMİ TASARIM YARIŞMASI SONUÇLANDI YARIŞMASI’NIN FİNAL GECESİ

KEREMCEM ilk kez modellik yaptı

YAPILDI.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

52

2015

DENİZLİ İHRACATÇILAR BİRLİĞİ TARAFINDAN BU YIL 4.’SÜ DÜZENLENEN EV VE PLAJ GİYİMİ TASARIM YARIŞMASI’NIN FİNAL GECESİNDE ÇAĞLA ŞİKEL, EBRU ÖZTÜRK GİBİ ÜNLÜ MANKENLER PODYUMA ÇIKARKEN, ŞARKICI KEREMCEM DE İLK KEZ PODYUMA ÇIKARAK MANKENLİK YAPTI.

D

enizli İhracatçılar Birliği tarafından bu yıl 4.sü düzenlenen “ DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması”muhteşem finalle sonuçlandı. Yarışmada Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda ve Giyim Tasarım Ana Sanat Dili 4. Sınıf öğrencisi Simge MENGÜÇ birinci olurken, Seda Fidan PEKDEMİR ikinci, Ezgi ÖZDEMİR üçüncü oldu. Denizli İhracatçılar Birliği tarafından sektöre yenililikçi, yaratıcı tasarımcılar kazandırmak amacıyla bu yıl 4. kez düzenlenen, “ DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması” nın muhteşem finali 27 Kasım 2015 tarihinde Denizli Anemon Otel’de gerçekleştirildi.

Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman KOCASERT, “Ev ve Plaj Giyimi yarışmamız, Türkiye’nin en istikrarlı ve keyifli organizasyonlarından biri olarak bizleri gururlandırıyor. DENİB olarak her bir yarışmamızın kalite çıtasını bir öncekinden daha yukarıya koyarak gerek içerik, gerekse organizasyon bazında mükemmele ulaşmayı hedefliyoruz. 4. yarışmayı düzenliyor olmamız bizim için gerçekten önemliydi, 2015’teyiz ve yine ilk günkü heyecanımızla tasarım yarışmamızın hazırlıklarını tamamladık. DENİB

DENİB Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması’nın, moda tasarımı alanında bu toprakların sahip olduğu değerleri ortaya çıkarmak, fikri ve yeteneği olan, genç tasarımcıları desteklemek ve dikkatleri çekerek bu yarışmaya katılan genç değerlerin kariyer planlarında bir kilometre taşı olabilmek misyonuyla düzenlendiğinin altını çizen TİM Başkan Vekili ve Denizli İhracatçıları Birliği KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

53

2015

Ev ve Plaj Giyimi Yarışması ile kentimize, hazır giyim sektörüne ve tasarım dünyasına farklı bir renk getirdiğimizi düşünüyoruz. Bu yarışma ile hem tekstil sektöründe moda ve tasarım ile gelen katma değerin altını çizmeyi, hem de yetenekli tasarımcılara fırsat tanımayı hedefliyoruz. Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin desteği ile düzenlediğimiz yarışmanın sektöre ve tasarımcılara önemli katkılar sunduğunu düşünüyorum, yarışmanın bir yılki sponsorları olan TETSİAD ve Messe Frankfurt İstanbul’ a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. Ünlü Sunucu Oylum Talu’ nun sunuculuğunu üstlendiği gecede, değerlendirmeyi yapan jüri üyeleri DENİB Tasarım Komitesi Başkanı Murat Tosunoğlu ile DENİB Tasarım Komitesi Üyesi ve DETGİS Başkanı İsa Dal, Yeditepe Üniversitesi Başkan Danışmanı Prof. Dr. Sedefhan Oğuz, Nişantaşı Ün. Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekan Yrd. Ayşe Gam-

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

54

2015

ze Öngen, Uluslararası Moda Tasarımcısı Atıl Kutoğlu, Moda Tasarımcıları Emre Erdemoğlu, Nejla Güvenç, Loft Markası Görsel İletişim Uzmanı Erdal Güvenç, Klass Magazin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Muammer Kapucuoğlu, Stil Danışmanı Ümit Temurçin, Blogger Duygu Şenyürek’ten oluştu. Büyük gecenin koleksiyonları, koreografisi ve prodüksiyonu Rönans Ajans Akif Örük tarafından gerçekleştirilirken, defilede genç tasarımcıların koleksiyonlarını ünlü mankenlerden Çağla Şikel, Didem Soydan ve Keremcem gibi isimler taşıdı. Ekonomi Bakanlığı’nın da desteklediği yarışmada dereceye girenlerin belli olduğu geceye, Denizli’den ve Denizli dışından çok sayıda konuk katılım sağladı. Denizli Vali Yardımcısı

İsmail KAYGISIZ, TETSİAD Başkanı Yaşar KÜÇÜKÇALIK, TETSİAD Başkan Yardımcısı ve DENİB önceki Başkanlarından Zafer KATRANCI, Denizli Milletvekili Kazım ARSLAN, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat KEÇECİ, Denizli Ticaret Borsası Başkanı İbrahim TEFENLİLİ, il müdürleri, sanayicilerin katıldığı gecede Denizli’den çok sayıda kurum ve kuruluşun temsilcileri de final gecesinde hazır bulundu. DENİB 4. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması’nda birinci olan tasarımcı 10 bin TL, ikinci olan tasarımcı 7 bin TL, üçüncü olan tasarımcı 5 bin TL ve Jüri Özel Ödülü’nü alan yarışmacı 3 bin TL’nin sahibi olurken, Messe Frankfurt tarafından bu yarışmada 1. seçilen finalistimiz, 2016 yılında Fransa’da düzenlenecek olan Texworld Paris Fuarına gönderilecektir. Titizlikle ve özenle hazırlıkları tamamlanan DENİB 4. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışmasının bu yıl ki sponsorları TETSİAD-Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri Derneği ve Messe Frankfurt İstanbul’un teşekkür plaketleri, TİM Başkan Vekili ve Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Sayın Süleyman KOCASERT tarafından takdim edildi. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

55

2015

Biyografi

BOZKIRIN ÇİÇEKLERİNE Onlar bozkırın çiçekleri, belki bozkırda açan çiçekler kim bilir belki de bozkıra çiçek açtıranlar demeli onlara Onlar Cumhuriyetin kızı, oğlu belki Ama onlar en çok bozkırlara serpilen umut tohumları Gelincikler, hatmiler ve diğerleriydiler Boy verdi, çiçek açtı bereket oldular Bu günlere gelebildiler, yok olmadılar Onlar, Köy enstitülüler...

Onlar,İsmail Hakkı Tonguçlar, Hasan Ali Yücel’ler ve diğerleriydiler... Röportaj: Zeki AKAKÇA

S

adece öğretmenler gününde methiyeler düzüp gurur okşayıcı sözlerle andığımız öğretmenlerimizi “yaşamın her alanında anmak gerek” çünkü onlar bunu hak eden ışık huzmeleri, dağ başının çoban ateşleri,kuru çöllerin su damlaları... Öğretmenleri anlamak, anlatmak, ama en çokta köy enstitülü öğretmenleri tanımak için geriye doğru bir yolculuk yapmak istedik. Bunun için; Denizli’de gerçekleştirilen bir çok sosyal etkinlikte ak saçlı, her dem tebessüm eden bakışıyla insanları selamlayan Yücel GÜNGÖR öğretmenle tanışıp söyleşmek gerekti. Çünkü o sayıları iyice azalan o dönemin son canlı tanıklarındandı.

Ön görüşmelerimiz sonrası “Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Denizli Şubesi’nde buluşmaya karar verdik. Zira orası Yücel öğretmenin ikinci evi ve çok önemsediği yerdi. Söyleşi günü geldiğinde buluşma yerinde yine gülerek karşılanıyor ve daha başlangıçta hemen konuyu Köy Enstitülerine getirip oradan başlıyordu Yücel öğretmen . Oysa benim kafamda bir format vardı ve ona göre gitmek istiyordum. Ama öyle olmayacağı anlaşıldı ve ortaya doğaçlama bir söyleşi çıktı...

özel yaşamı, hobileri olan bir insan değilim. Bütün hayatı okul olan, dünyası çocuklarla ve eğitim - öğretimle sınırlı bir insanım. Ancak emekli olduktan sonra kendime ait özel yaşamım olmaya başladı. Mesela günde 8-10 sayfa Köy enstitüleriyle ilgili kitap okuyamazsam kendimi huzursuz hissederim. Yalan söyleyemem çok okuyamıyorum, istiyorum ama vücudum buna izin vermiyor günde ancak 8-10 sayfa en fazla 20 sayfa kadar okurum.

Z.A. : Şimdi söze nereden başlamak gerek bilemiyorum, klasik olarak Yücel Güngör’ü bize tanıtın desem, nereden başlardınız nasıl tanıtırdınız? Y.G.: Ben emekli oluncaya kadar

Z.A. : Neden özellikle Köy enstitüleriyle ilgili kitaplar? Özel bir sebebi mi var? Y.G.: Evet duygusal bir durum söz konusu tabi ki. Benim abim yüksek köy enstitüsü mezunu hatta ilk me-

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

56

2015

zunlarından. Kızılçullu köy enstitüsü mezunlarından. O zamanlar babam köyümüzün muhtarı. Bir gün Köy öğretmen okullarına öğrenci alınacağı haberi geliyor. O zamanlar daha köy enstitüleri yok. Yıl 1�37. Babam dönemin aydınlarından sayılıyor 20 yıl kadar da muhtarlık yaptı. Bizim köyden dört ve çevre köylerden de 10 ya da 12 çocuğu bu haberin ardından alıp Kızılçullu Köy öğretmen okuluna kayıt yaptırıp geliyor. Abim de bunların içinde. Hatta abim eğitmenli okulun 4. sınıfa kadar olanını köyümüzde tamamlamış, 5.sınıfı yatılı olarak Çivril de okumaktaymış. İlkokuldan da öğrenci alınıyor deyince babam bizim köydeki 4. sınıftan da bir çocuk daha alıp bizim köyden 4 çocuk diğer köylerde 10 ya da 12 çocuğu alıp Kızılçullu köy öğretmen okuluna kaydettirmiş oluyor. İşte Köy enstitülerine olan hayranlığım abimin hikayesiyle başlıyor bende, birde köy enstitülü öğrenciler ve öğretmenler düğün- bayram olduğu zaman çevre köylerdekilerle beraber gelip köyümüzde topluca oyunlar oynarlardı. Onlara “boz elbiseliler” denirdi, «Golf elbiseleri» giyerlerdi. Onların oyunlarına «Öğretmen oyunları» da denirdi. Deniz kızı, harmandalı gibi oyunlar oynarlardı bizlerde hayranlıkla izlerdik. Z.A. : Şimdi başa dönüyoruz sizin doğumunuzdan başlayarak yakına doğru gelelim istiyorum: Yücel Güngör kim?Nerede doğdu? Kaç yılında? Y.G.: Şimdi ben Hasan Ali Yücel’in bakan olduğu yıl, 1�38 de doğmuşum. Ama benden önce kardeşlerim

doğmuş ve ölmüşler ben onların yerine adım değiştirilerek nüfusa kaydedilmişim o yüzden ana yaşım, biyolojik doğumum 1�38 olmakla beraber nüfusta 1�36 olarak kayıtlıyımdır. Bizim köydeki evimizde Gönen den mezun olan bir ilkokul öğretmeni kiracı olarak dururdu. Evimizin bir odasını ona vermişiz. Z.A. : Sizin köy neresiydi bu arada? Y.G.: Bizim köyün eski adı Çöplü, şimdiki Şenköy. Çivril’e 4-5 km. uzaklıkta. İşte o bizim evde kiracı olan Gönen Köy enstitüsünden mezun öğretmen, Hasan Ali Yücel (ki o zaman yeni Milli Eğitim Bakanı olmuş) adından esinlenerek benim adımı Yücel koymuş. Adımı oradan almışım anlayacğın. Z.A. : O zaman “adını aldığına çekmiş” deyimi size uyuyor sanki? Dolayısıyla siz doğarken sanki biraz kaderi belli olanlardansınız? Y.G.: (Bol kahkahalar arasında yüksek sesle) : Evet- evet o zamandan belliymiş. Biraz Hasan Ali Yücel’e benzer yanlarımız var tabi, mesela mücadeleyi severim bende. Hasan Ali Yücel ile ilgili bir örneği çok sever ve anlatırım: O dönemlerde Demokrat Partili Hasan Öner,

Hasan Ali Yücel’e Komünist der. O da Hasan Öner’i mahkemeye verir. Dava uzun yıllar sürer ve sonunda Hasan Ali Yücel kazanır davayı ve dava sürecinde Hasan Ali Yücel; Hasan Öner’e: Köy enstitülerinin bütün sevapları sizin olsun, onların günahları bile bana yeter” der ve bu söz beni halen çok etkiler. Köy enstitülerinin kurulması için yasal prosedürlerle uğraşan mücadele eden Hasan Ali Yücel ama ana kuramcısı İsmail Hakkı Tonguç’tur. Köy Enstitülerinin babası diyebiliriz onun için. Z.A. : Şimdi yine çocukluğunuza dönelim istiyorum: Adınızı aldınız, okul çağınız geldi, nerelerde okudunuz. nasıl okudunuz? Y.G.: Ben dört köyün “Ömer köy, Bulgurlar, Sökmen ve Çöplü”nün ortasında bulunan ilk okulda okudum. 5. sınıfa geldiğimde çok cılız ve küçüktüm. Yaşım büyük yazılmış ama fizik olarak küçücüktüm. Ovada, tarla da işe yarar bir halim de yoktu. O yüzden 5. sınıf sonunda bitirme sınavları olurken babam beni bu sınavlara göndermedi ve bir hafta sözlü olarak yapılan bitirme sınavlarına girmeyince 5. sınıfı 2 yıl okudum. Biraz “piştim” babamın deyimiyle... Biraz pişip azıcıkta büyünce 5. sınıfı bitirdim. O yılın sonunda yapılan öğretmen okulu imtihanlarına girmiştim. Eylül ayı ortaları olmalı tarlada bostan beklerken köyden birileri koşarak geldi; Yücel sen imtihanı kazanmışsın dedi. Pek sevindim, keyiflendim. İşte o an itibariyle hayatımdaki değişiklikler başlamış oldu. Hemen okula götürüp Gönen’e kaydımı yaptırdı babam.

Bu dönemde ülkenin değişik yerlerindeki köy enstitülerinin kurucu Müdürleri zor koşullarda ve kısıtlı olanaklar içinde çalışıyorlardı. Onlara verilen ödenekleri kullanmada ellerini sıkı tutup az maliyetle tasarruf yönüne gidip gelen ödenekleri en az kullanarak en çok işi yapıyorlardı. Zira ellerinden çok iş geliyordu, inşaat işlerinden hayvancılığa kadar birçok alanda el becerileriyle yöre insanının katkısını sağlayarak tasarruf yapıyorlar ve üretime katkı veriyorlardı. Şimdiki gibi ödenek geri gitmesin bunu bitirelim mantığı yoktu.

Yıl 1�50-51 olmalı. Z.A. : Bu dönem aynı zamanda Demokrat partinin iktidar yılları ocaklar, bucaklar, reislikler, torpiller kavgaların yoğun olmaya başladığı dönemler... Y.G.: Evet o yıllarda köyümüzde biz Halk Partililerle kavga dövüş ediyorduk. Babam Demokrat Partiliydi ve biz Halk Partilileri hırpalamaya çalışırdık. Cehalet zor iş tabi o zamanlar. ilk okul çocukları olarak dövüşürdük. Oraya kadar inmişti siyasi havalar. Seçim kaybeden partinin taraftarlarının kapısına tenekeler falan bağlanırdı. İlginçti yani...

Bizim zamanımızda okulda birde kabine vardı Okuldaki değişik kollar bulunurdu, farklı adlarla faaliyet gösteren bu kolların başkanlarından oluşan öğrenci kabinesi kurulurdu. Herkes kendine göre ürettiği projeleri öğrencilere anlatır ve yapılacak seçimde kabineyi kendinden oluşturmaya çalışırdı. Bende böyle kabinelerden birinde yer aldım . bana yayın kolu başkanı olarak yer vermişlerdi. Sonra fotoğrafçılık koluna verdiler ama fotoğrafları çekemedim başarısız oldum.

Z.A. : Gelelim Köy Enstitüsü yıllarına. Kaç yıl devam etti okul? Y.G.: 7 yıl. Aslında ben başladığımda 5 yıllıktı. Sınıflar kalabalık diye olsa gerek 6 yıla çıkartıldı. Sonra ise bir yıl da hazırlık kondu. Dolayısıyla toplamda 7 yıla yükseldi. 7 yıllık olarak devam ederken bir de son 3 yıla girdiğimizde Köy enstitüleri Öğretmen okuluna çevrildi. Köy enstitüsü olarak 5 yıllık okul serüvenim Öğretmen okulu mezunu olarak 7 yılda bitmiş oldu. Ama belirtmeden geçmemem gereken bir konu daha var: Köy enstitülerinin kurucu müdürleri çok başarılı ve farklı insanlardı. Onlar İsmail Hakkı Tonguç kadar etkili insanlardı ve okul da çok demokratik bir ortam yaşanmasını sağlıyorlardı. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

58

2015

(gülüşmeler). O dönemde sanırım 5. sınıfta falandık okulda iki grup arasında kavga oldu. Ben de biraz sivriyim o zamanlar grubun birisindeyim (lideri gibiyim grubumun) gece karşı grupla kavga ettik nöbetçi öğretmen beni olayın sabahında disiplin kuruluna vermiş. Kurul bana okuldan 15 gün okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Tabii köye geldik. Babam kızdı. Köy yeri dedikodu bol . Benim için okuldan atılmış ve saire gibi laflar ediliyor. Bu yüzden sevdiğim bir köylümü dövdüm kahvede ve babam çok kızarak beni kovdu. Elime de 10 lira verdi. Abim o zaman Muş Varto da asker öğretmendi ve yenice tayinle Kale/Tavas’ta ilk okula Başöğretmen olarak gelmişti. Babamın verdiği para ile onun yanına Kale/Tavas’ a gittim 10 gün kadar orada kaldıktan sonra eve geldim eşyalarımı alıp tekrar okula gittim. O yılın sonunda il disiplin kurulu kararıyla Sivas -Yıldızeli-Pamukpınar öğretmen okuluna naklen tayinim (sürgünüm) çıktı ve 2 yılda orada okudum. Okulda başlıyoruz sürgün yemeye senin anlayacağın ( gülüşmeler...) Bir yandan da seviniyorum

diler. Arabayla birde koç getirdiler. Eşim Dinar’dandır benim.

yeni arkadaşlar, yeni dostluklar, yeni kültürler tanımış oluyorum diye . Aşık Veysel’i orada tanıdım mesela, Klarnet, bağlama, keman ve diğer müzik aletlerini çalan çok arkadaşım oldu. 1�56-57 döneminde buradan mezun oldum. Z.A. : Okul bitti atamanız yapıldı artık öğretmensiniz? Nereye gittiniz? Y.G.: Denizliye tayinim çıktı 1�57-58 döneminde Çivril /Bozdağ köyünde öğretmen olarak göreve başladım .Köy adı gibi dağın başında ama hiç ağaç olmayan yerdi. Okulun bahçesine bademler diktim o zamanlar. Bozdağ’ da ilk yıl 123 öğrenci okuttum bir sınıfta bir öğretmen 1-2 - 3-4 ve 5. sınıf. Birinci sınıflarla ders yapıp üst sınıflara ödev veriyorum sonra 2 ve 3’ lerle ders yapıyor onlara ödev verip 4 ve 5’ lerle ders yapıyorum. Nisan ayları gibi olmalı Vali’ye dilekçe şeklinde uzunca bir mektup yazdım. Okul eski okullardan büyükçe bir yapı, işlikler var, (marangozhane, demir atölyesi ve saire gibi) bir odasında da ben kalıyorum. İşlik odalarından biri boş orayı sınıf yapmak için yapı malzemesi ile birde yardımcı öğretmen verilmesini isteyen dilekçeydi bu. Bayrama bir kaç gün var, Muhtar koşup geldi. Hocam Vali geliyor dedi. Vali Vefki Ertür köye geliyor. Ne yapacağız. Muhtara sen yemektir, ayrandır bir şeyler hazırlat, ben okulu derleyip toplayayım zaten bayram hazırlığı var okulda süslenmeye başlanmış. Köye biraz uzakça bir yerde

köylüler çocuklar beraberce bir çeşme başında Valiyi karşıladık. Ben bir pankart yazmıştım kamış ile . «Tarihi 150 yıllık köyümüze ilk gelen Valim köyümüze hoş geldiniz” diye. Vali geldi pankartı okudu. Bu köye hiç vali gelmemiş mi diye de söylendi. Gelmedi sayın Valim dedi muhtar. (Geçenlerde karşılaştık muhtarla gözleri görmez olmuş ben tanıdım sarıldık ağlaştık) Vali okulu gezdi taleplerimizi haklı buldu ödenek gönderip okulda bir sınıf oluşturduk. Sonra da bir vekil öğretmen atadılar. Vali sözünde durdu kısacası. Bozdağ köyünde 2 yıl kaldım. Hatta benim adımı taşıyan birkaç çocukta vardır halen orada. Bozdağ’daki 2. yılımda evlendim. Bütün köylüler benim düğünümdey-

Z.A. : Tanışırmıydınız? Y.G.: Yok tanışmıyorduk. Bozdağlıların oteli vardı Dinar da onun karşısında Eczane vardı orada beni görenler önermiş bana da söylediler nasip oldu evlendik. Bozdağlılar vesile oldu evlenmeme... Bozdağ dan İnceköy e gittim Orada 4 yıl çalıştım. Orası demir yoluna yakındı. Çivril’e yakın kendi köyüme de. Kızlarım burada dünyaya geldi. Nigar da, Nihal de İnceköy doğumludurlar. Oğlum Hasan ise Çivril de doğdu. İnceköy den Kızılcasöğüt’e tayin oldum ama Çivril’de oturuyordum. Oraya gidip geldim yakındı zaten Bu köyde 5 yıl kaldım. Sonra bir sürgün daha yedim bu kez Çivril-Dinar arasında bulunan Düzbel köyüne ... Burada bir yarı yıl çalıştım. Sonra rapor alıp Çivril merkezdeki Devrim okuluna tayin oldum. Burada 11 yıl öğretmenlik yaptım. Oğlumu 5. sınıfa kadar okuttum, sonra 2 yıl da müdürlük yaptım . Devrim okulunda çalışırken Çivril de kolejlere ilk öğrenci gönderen öğretmen oldum. Maarif kolejleri o zaman ulaşılmaz gibiydi. Oğlumda bu dönemde Samsun’a gitti koleje. Bu okullar yabancı dil ağırlıklı öğretim yapmaktaydılar. Z.A. : Çocuklarınızla ilgili bir anı var mı hiç aklınızda? Y.G.: Çok anı var tabi de hemen aklıma gelen: Nihal çok küçükken bir milli bayram sonrası ATATÜRK anıtı önündeki çelengi çok sevmiş tutturmuştu illa ki bunu eve götüreceğim diye. Onu bu düşüncesinden vazgeçirmek için çok dil döktüğümü olmayınca da kızarak vazgeçirdiğimi hatırlıyorum. Z.A. : Emeklilik geliyor! Y.G.: Devrim okulunda çalışırken 1�83 yılında Paşalar bir kanun çıkardılar öğretmenlikte 20 yılı ge-

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

59

2015

RİNİ anlatmaktır... Çünkü bu bizim toplumumuzun gereksinimlerinden doğan özgün bir sistemdir. Bize özeldir. Tüm insanlar okusun isterdim. Okuyan insan kötülük yapamaz. Ben insanları sevmesem bile saygı duyarım.

çenler emekliliğini isteyebilir diye. Ama ben istemedim. Fakat bu kez zorla emekli ettiler. Ben 12 Eylül’ün zorla emekli ettiği öğretmenlerdenim yani. O yüzden çok kırgın ve kızgınım. Bu gün elimde yetki olsa ve bana ne yaparsın deseler önce ne kadar Kenan Evren isimli okul, kütüphane, cadde, sokak, meydan, köy, mahalle adı varsa hepsinin adını silerim. Emeklilik sonrası 1�8� a kadar Çivril de kaldım . Z.A. : Çocuklardan fazla söz etmedik. Y.G.: Çocuklardan Nigar İnşaat Mühendisi Denizli DMMA’dan (şimdiki Mühendislik Fakültesi) ilk mezun olan inşaat mühendislerinden Nihal öğretmen, oğlum Hasan da ODTÜ Elektrik mezunu 4 de torunum var.

olamam. Ama siyaset öyle değil. O yüzden teşekkür ettim ve girmedim. Hobi olarak gezmeyi severim, okumayı sonra ve mandolin çalarım örneğin... Birde benim bulunduğum ortamlarda eğer bir eğlence varsa ben mutlaka “Eski Dostlar” şarksısını söylerim. O benimle özdeşleşmiştir beni tanıyanlarda Yücel öğretmen ESKİ DOSTLARI söylesin diye istekte bulunurlar. Ben dostlarımı severim, insanları severim, eski dostları daha çok severim… En zevk aldığım şey: KÖY ENSTİTÜLE-

Z.A. : STK larda görevler aldınız mı? Ya da hangilerine yakınsınız desem? Y.G.: Ben daha çok eğitim ve öğretmen sendikalarıyla çalıştım. Oralarda olmayı seviyorum. Birde tabi en başta Köy enstitüleri yer alır. Köy enstitüleri konulu söyleşiler, konferanslar ve eğitim çalışmaları birinci önceliğim olmuştur. Sağlığım elverdiğince de olmaya devam edecektir. Yeni Nesil Köy Enstitülerinde görev almam da bu düşüncemin somut örneğidir. Z.A. : STK’ lar dışında başka bir tercihiniz oldu mu? Ya da sizden böyle bir şey istendi mi? Y.G.: Siyaset konusunda teklifler oldu. Ama bunlara olumlu cevap vermedim. benim mizacım siyasete çok uygun değil. Ben ortadan gitmeyi, haksızlık yapmamayı eşit davranmayı ilke edinmiş bir insanım taraflı KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

60

2015

Z.A. : Yücel Güngör güler ve gülümser çoğunlukla, bu yaşama bakışınız mı ? Y.G :Tabii ki bakış açım insanlar gülsün isterim . Ama ağlayanın yanında gülemem! Z.A. : Yücel Güngör öğretmen olmasaydı ne olurdu? Y.G.: İyi bir çitçi olurdu, iyi bir toprakçı olurdu, toprağı sever, onda her şeyin var olduğuna ve kutsallığına inanırım. O anadır! Z.A. : Teşekkürler Yücel öğretmenim, size uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum...

Bu

sezon dolabınızda başköşede balıkçı yaka kazaklar ve pileli etekler olmalı. Özellikle eteklerde parlak kumaşlar tercih edilmeli. • Pembenin en yumuşak ve doğal tonlarında bir çanta ve stiletto kullanabilir ya da maskülen bir ayakkabıyla erkeksi ve modern bir görünüm yakalayabilirsiniz. • Hem Retro havasını yakalamak hem de modaya ayak uydurmak istiyorsanız kedigözü güneş gözlüğü modelleri tam size göre. Dizin tam altında biten kalem etekler ve stilettoyla kombinlediğinizde Retro ve şık bir görünüme bürünebilirsiniz. • Grinin her tonu, özellikle parlak kumaşlarda, bu sezonun gözdelerinden. Doğru parçalarla doğru bir tonsürton yapıldığında mükemmel kombinler

yaratılabilir. Griye eşlik eden diğer renklerse klasik vazgeçilmezler: pembe ve siyah. • Kışın beyaz giyilmez ön yargısını yıkmaya hazır olun! Bu sezonun öne çıkan rengi beyaz. Baştan aşağı bembeyaz olmaktan hatta beyaz çizmeler giymekten korkmayın ama farklı renklerde aksesuarlarla beyazın göz alıcılığını kırmayı da unutmayın. • Birkaç sezondur moda olan zımbalar ve çiviler bu yılda hayatımızda. Genellikle siyah giysilerdeki bu detaylarla fark yaratabilirsiniz. • Jeanlar en eğlenceli sezonlarını yaşıyorlar. Sonbahar/Kış kreasyonlarında büyük yer tutan jeanler her haliyle modaseverlerin bir numarası. Yırtık ve bol kotlar, Boyfriend jeanlar; koyu renk, dar kesim vücudu saran modeller… Tercih sizin. Nasıl bir Jean giyerseniz giyin KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

62

2015

doğru kombinle girdiğiniz ortamda dikkat çekmemeniz mümkün değil. • Uzun yelekler ve hırkalar, özellikle sonbaharda, çok revaçta. Güzel bir jean ve ince bir kazakla kombinlediğiniz hırka veya yeleklere çizme, bot ya da maskülen bir ayakkabıyla farklı bir hava katabilirsiniz. • 40’ların ihtişamını günümüze taşıyın. Işıltılı kumaşlar, uçuşan şifonlar ve açık omuzlar ile tüm gözler üzerinizde olacak. • Trikolar dolabınızda geniş bir yer kaplamalı. Triko kazaklar ve elbiseler çarpıcı detayları ile bambaşka bir tarz yaratıyor. • Çizgiler ve desenlerle her mağazanın vitrininde karşılaşabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken şey kombininizi düz parçalarla tamamlayıp dengeyi kurmak.

İlayda Gökçeviran

• Gömlekler en yeni halleriyle karşımızdalar. Yepyeni desenler, asimetrik kesimleri, düğmesiz modeller size bambaşka bir hava katabilir. • Yaz sezonunda karşımıza çıkan örgü kışın da tam gaz devam. Saçlarda farklı, romantik, hem gündüz hem gece kullanabileceğiniz örgüler keşfedin. Saçlarda yepyeni bir trendle karşınızdayız; saç dövmesi. Uygulaması çok pratik olan bu dövmelerle saçlarınızda ışıltıyı yakalayabilirsiniz. Dövmeyi saçınıza yapıştırıp ıslak pamukla biraz nemlendirip kâğıdı çıkarıyorsunuz. Harika desenler ve muhteşem ışıltılar birkaç saniyede saçlarınızda. Gloss rujlar geri döndü! Birkaç yıldır mat rujlar yükselişteydi fakat bu sezon ipi göğüsleyen parlak rujlar oldu. Pastel tonlar tercih edildiği takdirde modern ve tarz bir görünüm kazanabilirsiniz. • Kırmızılar yine de vazgeçilmez. Özel-

likle şarap kırmızısı favorilerden ama bordoya kadar her tonunu kullanabilirsiniz. • İnce kaşlardan vazgeçileli çok oldu. Bu kış kalın kaş modası devam ediyor. Makyaj hileleriyle dolgun kaşlar elde edemiyorsanız kalıcı kaş uygulamalarını deneyebilirsiniz. ERKEK • Bordo ve vişne çürüğü renk tahtının sahibi olduğunu ilan ederken, kahverengi dingin ama cool bir tavırla ben de oyundayım diyor. Haki ve yağ yeşili kadın podyumlarını kıskandıracak zenginlikte. Bu senenin en sofistike rengi ise kuşkusuz gri ve antrasit. • Özellikle sonbahar mevsimine bu renkler gerçekten çok yakışacak! Bu renk trendlerini birbiri ile kullanabileceğiniz gibi anahtar renklerle ya da birbiri ile de kullanabilirsiniz. Özellikle KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

63

2015

dış erkek giyimi dediğimiz erkek kaban, erkek mont ve erkek ceketlerinde bu renkler harika olacaktır! • Trend ibresi fularları işaret ediyor. İster bir kovboy rahatlığında deri ceket ve gömleğinizin içine; ister 60’ların şık beyefendileri gibi takım elbise ya da blazerınızla; ister 80’lerin asi gençleri gibi denim gömleğinizin üzerine takın ama bu yıl aksesuar çekmecenizde fularlara yer açın. • Aksesuarlar modern bir erkeğin tarzı için, vazgeçemediği alet çantası gibidir. Nefti yeşil ya da lacivert bir parça, beklediğinizden daha etkili olabilir. Blazer ceketler, günlük stilinizde parkalarla ve kapüşonlu hırkalarla sınırsız kombinler yaratabilir. • Gündelik bir ayakkabıyı şık bir takım elbiseyle birleştirmeyi deneyin. İşte çaba harcamadan modern görünmenin en kolay yolu.

1. Bize biraz ‘Necati ve Saykolar’ dan bahseder misiniz?

Necati ve Saykolar, Anadolu Rock tarzını interaktif bir sunumla harmanlayan performans grubudur. 4 kişiden oluşan grubumuz yaklaşık 2,5 yıldır müzik piyasasında en çok konser veren grup unvanının da birkaç sahibinden biridir. Grubumuz, Necati KARADAYI (Bağlama, vokal), Alper KAYMAN (Gitar, vokal), Barış ŞANLISOY (Bas, vokal) ve Serhat ERGÜR’ den (Davul) oluşmaktadır. 2014 yılının yazında çıkarttığımız ‘Dur Bak Dinle Geç’ albümünden sonra yeni çalışmalarımız için şu aralar stüdyo ve planlama aşamasındayız.

2. Necati ve Saykolar grubunun ilham kaynağı nedir?

Bizler, isminden de anlaşılacağı üzere 70’li yılların saykodelik rock motiflerini fazlasıyla müziğine yansıtan bir grubuz. Bu yüzden ilham kaynağı olarak bir sanatçıyı değil, bir dönemi örnek aldık. Bizi heyecanlandıran ve sahneye bu enerjiyi pozitif yansıtan bir diğer ilham da birbirimize olan bağlılığımızdır.

3. Grubun ismini biraz açıklar mısınız?

İsim için fazla da zorlanmadık aslında. Hem yaptığımız müzik hem de sahnedeki interaktif

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

64

2015

performans zaten bu ismi yeterince taşıyor. Bizler ismiyle yaptıklarından bahsedilenler değil, yaptıklarıyla ismini alan bir grubuz.

4. Sahne performansınız ol-

dukça ilgi görüyor. Gittiğiniz mekânları fazlasıyla dolduruyorsunuz. Bunun nedeni sizce ne olabilir? Samimiyet ve doğallık. Bu iki unsuru kaliteli ve enerjik bir sound ile birleştirdiğinizde ortaya gelip görülesi bir sunum çıkıyor. Özellikle gelen izleyicilerin de katılımıyla doğaçlama ilerleyen konser, devamında bir sonraki konserin beklentisini de beraberinde getiriyor.

Mete Üstüntaş

5. En çok nerede konser vermek istersiniz? Bu mekânın sizin için önemi nedir?

Bizim için konser verdiğimiz şehir ya da ülkenin pek bir önemi yok aslında. Gittiğimiz yerde gülen gözlerin bizlere eşlik etmesi yeter; ki zaten her ay düzenlediğimiz konser takviminde gittiğimiz şehirlerin ve çıktığımız mekânların farklılıkları ilk göze çarpan istatiksel durumdur.

6. Hayallerinizin peşinden koş-

mayı sever misiniz? En büyük hayaliniz nedir? Hayallerimiz olmasa zaten bu meslekte kalıcı olmamız mümkün değil. Sahnede bir şeyler üretmenin direkt olarak hayalci olmakla yakından ilişkisi vardır. Kaldı ki her birimiz sahne dışında da bu ahengi yaşayan insanlarız.

7. Sosyal sorumlulukla ilgili

herhangi bir projede gönüllü olarak yer almak ister misiniz? Bu tür teklifler daha önce geldi mi? Bu konularla ilgili görev aldığımız birçok proje var aslında. Bizler bu tür organizasyonlar için teklif bekleyen grup olmaktansa daha çok ön ayak olan ve projeyi hazırlayan ekip olmayı daha çok seviyoruz. Necati ve Saykolar’ ın bu anlamda bilinen ve saygıyla karşılanan bir duruşu vardır.

8. Sahnedeki duruşunuzu etkileyen atmosfer nasıl olmalıdır?

Biz öncelikle birbirinden güç alıp enerji ve moral depolayan

bir grubuz. Bu bizim performansımızı ilk etapta etkileyen en önemli durumdur. Teknik açıdan bahsedecek olursak yaptıklarımızı izleyenlere görsel ve işitsel olarak doğru aktaracak sistemler de bizi yeterince motive eden diğer unsurdur. Bunların dışında gerekli olan tek şey ise izleyiciler.

9. En çok beğendiğiniz geçmiş ve güncel sanatçılar kimlerdir?

Geçmişi ele alırsak eğer bu alanda duayen birçok isim var. Cem KARACA, Barış MANÇO, Cahit BERKAY, Erkin KORAY ve daha sayamadığımız birçok isim bize yapıtlarıyla önemli bir miras bırakmıştır. Tabii müzik zamanla gelişen ve çeşitlenen bir olgudur. Güncel anlamda beğenilerimizi bu denli sıcak tutan sanatçı yok denecek kadar az ne yazık ki ama olanlar ise zaten isimlerini söylediğimizde yalnızca bizim değil birçok farklı müzik dinleyicisinin de beğenisini kazanmış insanlardır. Bunlara örnek olarak Hayko CEPKİN’ i, ünlü grubunu ve Pentagram’ ı sayabiliriz. 10. Günümüzdeki pop ve rock şarkıları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

65

2015

Aslına bakarsanız günümüzde pop müzikte de rock müzikte de geriye dönüş akımı var. Her iki alanda da üretmek yerine revize ederek geçmişin zengin renk tonundan faydalanan birçok grup mevcut ama bu hengâmede bizim gibi kendine has tarzlarını sahnelerine yansıtan birçok müzik insanının yaptığı dinlemeye değer birçok eser var. Yalnızca yelpazemizi biraz daha açmamız gerekir bir dinleyici olarak.

10. Necati ve Saykolar adını duy-

duğumuzda aklımıza ilk gelen şey ne olmalıdır? İnsanlar bizim adımızı ilk duyduklarında öncelikle “Sayko” kelimesini araştırırlar. Bu da zaten bizim nasıl bir müzik yaptığımızın ipucunu bir sonraki düşüncede ortaya çıkarır ama her şeyden önce insanların bizim adımızı ilk duyduklarında sosyal ve müzikal duruşumuzu takdir etmelerini ve koca bir “Helal olsun çocuklara!” cümlesini akıllarından geçirmelerini bekleriz.

11. Son olarak sizi dinleyenlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Bizler Necati ve Saykolar olarak doğru bildiğimiz işi gönülden yapıyoruz. Bizi takip eden dostlarımıza da bu yolda bize destek verdikleri için çok teşekkür ediyoruz.

SINIR TANIMAYAN

MELEKLER

Onlar kendilerine ‘Yeryüzü Doktorları’ diyorlar ama onlar aslında ‘Yeryüzünün Melekleri’ bizce. Gittikleri yerlere sağlık, umut, yaşam götürüyorlar. Işık oluyorlar, nefes oluyorlar, hayatlar kurtarıyorlar ve sınır tanımıyorlar. Kimin nerede onlara ihtiyacı varsa yardımlarına koşuyorlar.

arşılığında istedikleri tek şey ise bir gülümse, bir teşekkür. Bütün koşuşturmalarına değiyor o zaman. Onların bu kahramanlıklarını sizlere duyurmak istedik. Fakat onların gittikleri yerlere hayat götürebilmeleri için hepimizin yardımına ihtiyaçları var. Bağışlarınızla hem onlara hem de bir yardım eli bekleyen insanlara destek olabilirsiniz. Yeryüzü Doktorları kimler, neler yapıyorlar, nerelere gidiyorlar hep birlikte öğrenelim. Daha sağlıklı bir yeryüzü için iyilik yolunda ilerleyen Yeryüzü Doktorlarının amacı aslında dünya üzerinde ki refah ve sağlık içerisinde yaşayamayan insanlara yardım eli uzatmak.

Savaşlardan, afetlerden, yoksulluktan ve her türlü olaydan en çok yara alan, etkilenen insanların yardımına koşmak tek amaçları. Yapmış oldukları tüm çalışmalarda en ufak bir maddi destek beklemeden sadece insanların iyi bir hayat sürmelerini sağlamaya çalışıyorlar. Bu acıları yüreklerinde hisseden birkaç gönüllünün, 2000 yılında bir araya gelerek kurmuş oldukları Yeryüzü Doktorları (Doctors World wide), günümüzde Türkiye, Pakistan, İngiltere, Somali, Kenya ve Kongo ofisleriyle 40’tan fazla ülkede faaliyet göstermiş bir tıbbi insani yardım kuruluşudur. Yeryüzü Doktorlarının, profesyonel bir ekibinin dışında 4.000’i KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

66

2015

aşkın gönüllüsü bulunmakta. Gönüllü insanların yardımlarıyla sağlık alanında, afet ve acil durumlar başta olmak üzere tedavi edici sağlık hizmetleri sunuyorlar. Ayrıca koruyucu sağlık projeleri geliştirip uyguluyor, sağlık hizmetlerinin sistemsel olarak transfer edilmesine çalışıyor, sağlık alanında insan kapasitesinin artmasına yönelik projeler yürütüyorlar. Yeryüzü Doktorları yapmış oldukları projelerde, zarar vermemeye, özerklik ve bilgilendirmeye, gizlilik, insana saygı ve hekim tarafsızlığına, olağanüstü durumlar ve savaşlarda yardıma, meşru ve bilimsel metotlar uygulamaya, yetkileri dışında faaliyette bulunma-

İlayda Gökçeviran

maya özen göstermekte ve bunları ilkeleri olarak benimsemektedirler. Ayrıca; İnsan kutsallığı, ahlakilik, gönüllük, tevazu, dürüstlük ve şeffaflık, bağımsızlık ve açıklık en fazla değer verdikleri konular arasında yer almaktadır. Peki, Yeryüzü Doktorları nerelere gidiyorlar ve neler yapıyorlar? Aslında, Yeryüzü Doktorları şartlar nerede kötüye gidiyorsa oradalar. Bugüne kadar ulaşabildikleri en son yere kadar ulaşmış bulunuyorlar. 4 kıtada 40 ülkeye tıbbi ve insani yardım ulaştırmışlar ve ulaştırmaya tüm hızlarıyla devam ediyorlar. Savaşın, yoksulluğun, karmaşanın yoğun olduğu, Afganistan, Filistin, Kırgızistan, Hindistan, Suriye, Kongo, Bosna-Hersek gibi birçok ülkede faaliyet ve projelerini tüm hızıyla sürdürmekteler. Projelerinden bahsedecek olursak ; ‘’Gözler iyilik görsün’’ sloganıyla Göz Nuru Projesi, Gülümseyen Çocuklar Projesi, Gönüllü Sağlık Ekibi Projeleri, Anne-Çocuk Beslenme Sağlığı Projesi gibi birçok projeleri hayata geçirip insanların sağlıklarını korumakta kendilerine söz vermişlerdir. Yeryüzü Doktorlarının kaynakları

sadece gönüllü insanlar olup yapılan bağışlar ve kendi imkânları ile yaşama sevinci dağıtmaya devam ediyor. Eğer sizde bu yeryüzünün sınır tanımayan meleklerine katılmak ve destek olmak istiyorsanız, tek yapmanız gereken şey internet sitelerine girip gönüllülük başvurusu yapmanız. Onlar bu dünyada iyiliği, yardımseverliği dağıtmaya devam edecekler. Destekleriniz ve onlara olan güveniniz devam ettiği sürece Yeryüzü Doktorları güneşi görmeyen insanlara güneş olmaya devam edeceklerdir.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

67

2015

BU YIL BİZLERE GERÇEKTEN

KUTLU OLSUN!

Çayınızı, kahvenizi elinize alın. Arkanıza yaslanın. Yazıyı okumadan önce geçen yılınızı düşünün. Nelere üzüldünüz, nelere sevindiniz, kimlere kırıldınız, kimleri kırdınız? Bir bir gözünüzün önüne gelsin hepsi. Tekrar tekrar üzerlerinde düşünün. Üzüldüğünüz olaylara bakın. Bu hayata hepimiz bir kere geldik.

H

er insanın kendi güzellikleri var ve sizden bir tane daha yok. Siz çok değerlisiniz. Gözyaşlarınıza değer mi yaşadıklarınız? Kendinizin ve hayatınızın kıymetini bilin. Elbette ki çok sevdikleriniz var. Belki onları kendinizden daha çok seviyorsunuz. Onlar üzülmesin diye siz üzülüyorsunuz, siz kırılıyorsunuz. Peki, kendinizi niye önemsemiyorsunuz? Geçen yıl üzüldüğünüz, kırıldığınız her şeyi geride bırakın. Affedin mesela. Kin, insanın ruhun-

daki en büyük leke ve yüktür. Kurtulun bu yükten; ruhunuzu arındırın. Kırdığınız kişileri düşünün. Belki haklıydınız, sonuna kadar hem de. Fakat bir insanı gülümsetmek varken kırmak, üzmek niye? Onu kırmadan da anlatabilirdiniz kendinizi. Yüreğinde bir yara bıraktığınıza değer mi? Özür dileyin. Unutmayın, en büyük erdemdir bu. Haklı olduğunuzu biliyorsanız yapmak istemeyebilirsiniz. Onun için; fikirleriniz yüzünden değil davranışlarınız yüzünden özür dilediKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

68

2015

ğinizi açıklayın. “Ben bu konuda şöyle düşünüyordum ve bu düşüncem doğru ama sana bunu anlatırken yanlış yapmış ve seni kırmış olabilirim. Bu yüzden özür diliyorum.” diyebilirsiniz. İnanın bunu yaptıktan sonra yüreğiniz nefes alacak. Eğer hatalı olan taraf sizseniz bir de üstüne karşınızdaki insanı kırdıysanız özür dilemek için zaten çok geç kalmışsınız, daha fazla vakit kaybetmeyin. Geçen yıl sevindiğiniz olayları ise hiç unutmayın. Ara ara hatırlayın.

Hatırladıkça yüzünüzde bir tebessüm oluşsun. Belki yolda yürürken aklınıza gelir bu güzel anı, gülümsersiniz. Karşınızdan gelen insan da sizi görüp güler belki. Sonra onu başkası görür o da tebessüm eder. Böyle böyle yayılır mutluluk. Sizin küçücük bir gülümsemenizin koskoca dünyayı sardığını hâyâl edin. Çok mu imkânsız geldi? İnanın değil! Bir gülümsemenin açamayacağı kapı, fethedemeyeceği gönül, güzelleştiremeyeceği gün yoktur. Denemekle ne kaybedersiniz ki? Bu yazdıklarımı eğer aklınızın bir köşesine yazıp daha sonra yapmayı planlıyorsanız şimdi bırakabilirsiniz okumayı. Her yılbaşında insanlar kendilerine sözler verir, yeni yılda yapacakları şeylerden bahsederler ama %90 oranında bu planlar asla gerçekleşmez. Benim yazdığım tavsiyeleri de uygulamayı düşünmeyin. Yapmak istiyorsanız hemen yapın. Zaman beklemez. Ertelediğiniz şeyleri yapmak için çok geç kalabilirsiniz. Başka insanları mutlu etmenin size verdiği hazzı yaşayın bu yıl. İmkânınız varsa bir hayır kuruluşuna gidip bağış yapın, bir çocuk esirgeme kurumunu ziyaret edin, lösemili çocuklarla arkadaş olun. Birkaç balon alın ya da; parkta, sokakta gördü-

ğünüz çocuklara dağıtın. O küçük tebessümler sizin en büyük mutluluklarınız olabilir. Yeni sayfalar açın hayatınızda. Geçmişi geçmişte bırakmayı öğrenin. Hedefler belirleyin. Başarmak için çabalayın. Yorulsanız da pes etmeyin. Yürüyüşler yapın. Bolca müzik dinleyin Ruhunuzu dinlendirin ve dinleyin. “Ölmeden Önce Yapılması Gerekenler” adlı birçok liste var internette. Kurcalayın biraz. Beğenmezseniz kendi listenizi yapın. Hayattan zevk alın. Dolu dolu yaşayın. Sevdiklerinizle vakit geçirin. Sizi sevenlerin kıymetini bilin. Bir hastaneye gidin. Yeni doğan katına çıkın. Bebekleri izleyin. Onların enerjisi, tazeliği sizi de sarsın. Hayatın ne kadar kısa

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

69

2015

olduğunu hatırlayın. Bu hayata niye geldiğinizi bulmaya çalışın. Herkesin bu dünyada olmasının bir amacı var, bunu keşfedin. Eğer şu an sevdiğiniz ve sizi seven birisinin yanındaysanız uzun uzun bakın ona. Hatta sarılın, öpün. Birkaç saniye sonra bile onu kaybetme ihtimaliniz var bunu unutmayın. Her saniyeyi son anınızmış gibi yaşayın ama bunu yaparken ölümden korkmayın, tedirgin olmayın. İnsanlara ‘Yarın öleceğiniz söylense ne yapardınız?’ diye sorulduğunda verilen cevapları az çok duymuşsunuzdur. Ailemle, sevdiklerimle olurum diyen de var, bungee jumping yaparım diyen de. Şimdi ben de size soruyorum: “Yarın son gününüz olsa ne yaparsınız, kiminle olursunuz?”. İşte bu soruya verdiğiniz cevap sizin hayatınızın anahtarı. Kiminle olmak istiyorsanız o sizin her şeyiniz demektir, onu kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz şey; sizin bu hayatta ‘mutlaka’ dediğiniz, sizi en çok mutlu edendir; bunu yapın. Hatta mümkünse sık sık yapın. Bir de unutmadan, bol bol şükredin. Aldığınız nefese, yediğiniz yemeğe, yanınızdaki insana; sizin olan her şeye. Kalbiniz huzurla dolar. Bu yazdıklarımın hepsini bir dost tavsiyesi olarak görün. Uygulayıp uygulamamak sizin elinizde. İstediğinizi ekleyip istemediğinizi çıkarabilirsiniz. Yeter ki ertelemeyin. Her yılbaşında yapılan ve hep unutulan sıradan planlardan olmasın. Bu yıl gerçekten değişin, yenilenin, iyileşin (her anlamda), iyileştirin (yine her anlamda), paylaşın, unutmayın, arayın, sorun, kendinize vakit ayırın, kıymet bilin, kırmayın, kırılmayın ama en önemlisi sevin. Tabii bir de gülümseyin. Mutlu yıllar!

Forum Çamlık, ünlü şarkıcı ve oyuncu Keremcem’i sevenleriyle buluşturdu. Forum Çamlık AVM’de Denizlili hayranlarıyla buluşan ünlü sanatçı Keremcem, birbirinden güzel şarkılarını hayranları için seslendirdi.

Keremcem hayranlarıyla Forum Çamlık’ta buluştu

Sunduğu ayrıcalıklarla müşterilerine en iyi hizmeti vermeye devam eden Forum Çamlık AVM, her ay ağırladığı ünlü sanatçı ve oyuncuları Denizliler ile buluşturmaya devam ediyor. Forum Çamlık AVM’nin bu kez ki konuğu ünlü sanatçı ve oyuncu Keremcem oldu. 2015 yılında çıkarttığı albüm ile büyük çıkış yakalayan ve kısa sürede dikkat çeken ünlü sanatçı Keremcem, hafta sonu Denizlili hayranlarıyla buluştu. Forum Çamlık AVM’de hayranlarıyla buluşan ünlü KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

70

2015

sanatçı Keremcem ilk olarak birbirinden güzel şarkılarını hayranları için seslendirdi. Keremcem’i görmeye gelen binlerce hayranı, ünlü sanatçının seslendirdiği şarkılara eşlik etti. Mini konserde konuşan ünlü sanatçı Keremcem, Denizli’yi iyi bildiğini belirterek, “Babam Muğlalı, annem Nazillili, onun için Denizli’yi çok iyi biliyorum. Kısacası Egeliyiz. Bugün Forum Çamlık AVM’de siz değerli hayranlarımla buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyorum” dedi. Mini konserin ardından ünlü sanatçı Keremcem, hayranlarına imzalı fotoğraf verdi.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

EYLÜL-EKİM

71

2015

Sporcu

DEFANSIN GÜVENİLİR DUVARI

AYHAN TUNA

ÜZÜMCÜ Denizlispor’un bu sezon ki sağlam hamlesi, usta stoper Ayhan Tuna Üzümcü. Birçok profesyonel takımda iyi bir özgeçmişe sahip olan ünlü futbolcu bu sezondan sonra artık Denizlispor’da 35 numaralı formasını terletiyor. Oynadığı tüm takımlarda taraftarın gönlünü kazanmayı başaran, yetenekli stoper ile Still Life Dergisi olarak sizler için küçük bir röportaj yapmak istedik. Bakalım Ayhan Tuna Üzümcü kimmiş, hep beraber öğrenelim.

Mete Üstüntaş

Kısaca bize bahsedecek olursanız Ayhan Tuna ÜZÜMCÜ kimdir? 1�82 İzmir doğumluyum. Elçin ÜZÜMCÜ ile evliyim. Esila adında bir kızım ve Ada isminde bir oğlan babasıyım. 1��8 yılından itibaren profesyonel olarak futbol oynuyorum ve şu an işim gereği Denizli’de yaşıyorum. Futbol hayatına kimin sayesinde ve nasıl atıldınız? Futbola ortaokul ikinci sınıfta beden eğitimi öğretmenim Şinasi KAMBERLER sayesinde başladım. Şinasi hocam o dönemde aynı zamanda Altay’ın altyapısında antrenörlük yapıyordu. Beni Altay’a götürmesiyle futbol hayatım başlamış oldu. Peki, profesyonel futbol hayatınızda ilk imzayı nasıl attınız, bu sizin için nasıl bir duyguydu? Profesyonel ilk imzamı altyapısında yetiştiğim Altay kulübünde attım. Altyapı hocalarım Tamer ve Zafer BİLGETAY’ın raporu doğrultusunda gerçekleşen imza töreni hayatımın en önemli birkaç anından biridir. Çocukluk hayalim gerçek olmuştu. İnsanın televizyondan izlediği abileri ile aynı formayı, özellikle altyapısından yetiştiği kulübün formasını terletmesi çok önemlidir. Oyun stiliniz hakkında küçük bir bilgi verebilir misiniz? Çevremde insanlar benim teknik, süratli ve sakin bir stoper olduğumu söylerler. İyi bir stoper oyuncususunuz, karşılamaktan çekindiğiniz bir hücum oyuncusu oldu mu? Çekindiğim hücum oyuncusu hiç olmadı fakat oynarken keyif aldığım isimler arasında Anelka Van Hojdonk ve Carew gibi önemli isimler var. Kendinize örnek aldığınız veya oyun stilini sevdiğiniz futbolcular var mı? Örnek aldığım stoper bir zamanlar Galatasaray forması giyen Popescu ve Bülent KORKMAZ. Hangi takımın taraftarısınız ve

bu takımın maçlarını takip ediyor musunuz? Ben koyu bir Altay taraftarıyım ve yakından takip ediyorum. Şu an Denizlispor’da olmak sizin için nasıl bir duygu? Futbol hayatım boyunca hep İzmir’den ve Ege’den uzak yerlerde futbol oynadım. İlk defa İzmir’e bu kadar yakınım. Ege insanını özlemişim. Denizli’ye hep Süper ligte rakip olarak gelmiştim. Şu an bu güzel şehirde, bu güzel takımın formasını terletmekten keyif alıyorum. Denizlispor taraftarlarına bu sezon için söylemek istedikleriniz nelerdir? Taraftarımızda isteğim biraz sabırlı olmaları ve Denizlispor’un geleceği için takıma destek olmaları. Futbol dışında ilgilendiğiniz başka spor branşları var mı? Eğer varsa bu branşlarla ne sıklıkla ilgileniyorsunuz? Basketbolu çok seviyorum fırsat bulduğumda haftada 2 gün oynamaya çalışıyorum. Çocuklarınızın da ileride spor hayatına atılmalarını ister misiniz? Sporcu olmasalar bile mutlaka en azından sağlık için spor yapmalarını isterim. Oğlum da futbolcu olsa gurur duyarım. :) Yurtdışı takımlarından birinde oynama imkânınız olsa hangi takımda oynamak isterdiniz? Yurt dışında oynama imkânım olsa İspanya’da Barcelona, İngiltere’de Man. United, Fransa’da Paris SaintGermain’de oynamak isterdim. Jübilenizi hangi futbol takımında yapmak istersiniz? Jübilemi Altay’da yapmak isterim. Still Life Dergisi olarak, futbol yaşantısı boyunca farklı başarılara imza atmış olan profesyonel stopere, bundan sonraki futbol yaşantısında başarılar diler, kendisinin Denizlispor adına büyük işlere imza atacağından şüphemiz olmadığını belirtmek isteriz.

GERÇEK HAYIR KURUMU

PASVAK

PASVAK, T.C. Aydın Va-

kıflar Bölge Müdürlüğü tarafından da desteklenen ve her ay titiz bir şekilde denetlenen Denizli imareti (aşevi) sürekli gelişmekte ve büyümekte olması kurucu üyeleri heyecanlandırmakta ve çalışma şevki vermektedir. Bu durum Devlet - Sivil Toplum işbirliği sayesinde neler yapılabileceğinin görülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. PASVAK, Denizli İli Bağbaşı Belediyesi Yeniyol üzeri No:28 adresinde faaliyette bulunan İmaretimiz (Aşevimiz); 10 ücretli personel tarafından yönetilmektedir. PASVAK, bugün itibariyle; 1.100 kişiye iki öğün yetecek, 3 çeşit yemeği, sefer taslarıyla ihtiyaçlı durumda olan aile ve kişilere servis aracıyla kapılarına kadar götürerek hizmet vermektedir. 365 gün öğle ve akşam yemekleriyle beraber, ekmek ihtiyaçlarının da dağıtımı gerçekleştirilmektedir. Bu dağıtımlara aşçılar ve imaret çalışanları da sırayla nezaret ederek yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu hissetmektedirler. PASVAK, ihtiyaçlı ailelerin ve kişilerin tespitinde; Sağlık ocakları,

Pamukkale Sağlık Eğitim Vakfı (PASVAK) 2001 yılında 7 kurucu üye ile oluşturulmuş; bugün vakfa sürekli ayda 200 YTL ve üzerinde katkıda bulunan onur üyeleriyle sayıları 54’e ulaşan hayırsever Denizli’li işadamlarından destek almaktadır. İlköğretim Okulu öğretmenleri, muhtarlar, imamlar, Polis ve Jandarma teşkilatı çalışanlarının desteğini arkasına alarak büyük bir gönüllüler ordusu oluşturmuştur. Bu Tespiti yapılan aileler PASVAK bünyesinde oluşturulan gönüllü hanımların ziyaretleriyle teyit edilerek kesinlik kazandırılmaktadır. PASVAK, Siyasi, ticari ve ideolojiler üstü bir hizmet anlayışını benimseyen ve gönüllüler ordusu insana insan olduğu için yaklaşan ve ayrımcılığı kabul etmeyen bir düşüncenin ürünüdür. Bu düşünce yapısıyla;

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

74

2015

PASVAK’ın olmazsa olmazlarının ön şartı olarak yola çıkılmıştır. PASVAK, Denizli İlinin bir ihtiyaçlı haritasını oluşturma çabası içerisine de girmiştir. Mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev birebir taramalar yapmakta ve müracaatları Denizli sokak krokisi üzerinde kırmızı-sarı-yeşil olarak değerlendirmeye tabii tutmaktadır. Şu anda 688 kırmızı nokta tespiti yapılıp hizmet götürülmektedir. Büyüyüp geliştikçe sarı nokta tespiti yapılanlara hizmet götürülecektir. Yeşil nokta kategorisinde olanlar ise kriterlerimizce ihtiyaçlı konumunda olmayanlardır. Tespit edilen bu ihtiyaçlı listelerini vakfımızdan temin etmek mümkündür. PASVAK, hemen hemen her gün bir adakla desteklenmektedir. İmarette (aşevi) her şey elektronik teraziyle tartılmakta olup, tüm işlemler makbuz karşılığı ve banka hesaplarından yapılmaktadır. Geliştirilen bilgisayar programı sayesinde her gün bilgisayarla stok kontrolü ve tespitleri yapılmakta olup, sürekli genel denetimlere açıktır. Ayrıca sözleşme gereği her ay Aydın Vakıflar Bölge Müdürlüğünce denetlenmektedir. Güven ve doğruluk ilkelerine büyük önem veren PASVAK şeffaflığı ön planda tutmaktadır. Denetim ve açıklık ilkesi; PASVAK’ın ana felsefelerindendir. PASVAK’dan sıcak yemek verilerek yardım edilen ailelerin hukuk problemleri Denizli barosu ile yapılan görüşmeler neticesinde, ücretsiz avukat tahsisi ile çözülmüştür. PASVAK, bağışlanan kurban ve adakları hemen kestirerek derilerini Türk Hava Kurumuna makbuz karşılığında teslim etmektedir. PASVAK, Denizli Valiliği ve Pamukkale Üniversitesinin de tam desteğini

Mithat Yalçınkaya

alarak sürekli denetim ve kontrol altında tutulmasını sağladığı imaret (aşevi) bugün itibariyle hayırseverlerin bağışladığı 4 araçla hizmet vermektedir. Tüm üretim dağıtım ve diğer giderlerin PASVAK tarafından karşılandığı bu mekan (imaret) yakında kendi arsası üzerine kendi binasını yaparak hedef büyütme sürecine girmiştir. PASVAK, zor durumda olan insanları tekrar topluma kazandırabilme uğruna uğraşı verirken, olumlu neticelerini gözlemledikçe hırslanmakta ve bu keyfi tüm hayırseverlerle paylaşmanın heyecanını taşımaktadır. PASVAK, günde 5.000 öğünlük kapasitede kurduğu imarethane (aşevi) hijyenik bir ortamda ve büyük bir titizlikle üretim yapmaktadır. Aynı titizliği, sefer taslarıyla evlere

intikali yapılıncaya kadar devam etmektedir. İki öğün yemeği içeren sefer tasları evlere bırakılırken bir önceki güne ait sefer tası boş olarak geri alınmaktadır. PASVAK’a bağışlanan aş otoları ile Denizli’nin gerçek ihtiyaç sahibi olan on bölgesine yemek yardımı yapılmaktadır. Aşotobüsü’nde hacı yemeği, sünnet, her türlü hayır yemekleri organizasyonu yapılabilmektedir. Daha detaylı bilgiyi AŞOTOBÜSÜ sayfasında bulabilirsiniz. PASVAK tarafından yapılan bu organizasyonda, toplumumuzun üzerindeki sosyal psikolojinin olumlu etkileri görülmüş, Sivil toplum örgütümüzün bu hizmetine tüm Denizli halkınca sahip çıkılmıştır. PASVAK, hizmet verdiği evlerde

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

75

2015

çalışabilecek durumda olanlara iş bulabilme gibi bir görevde üstlenmiştir. Müracaat formlarında mesleği sorulan bu ihtiyaçlı kişilere iş bulunduğunda yemek sevkıyatı kesilmektedir. Kendi kazandığı geliri yiyebilmenin zevkini yaşattıktan sonra başka bir ihtiyaçlıya yemek servisine geçilmektedir. PASVAK, destek verdiği aile ve kişileri bünyesinde oluşturduğu gönüllüler ordusuyla sürekli ziyaret etmektedir. Onlar için başka neler yapılabileceği gözlemlendiği gibi, ekonomik durumlarında bir değişiklik olup olmadığı tespiti de yapılmaktadır. Her ay periyodik olarak yapılan bu ziyaretlere katılımlarınızla oluşacak olan gönüllü ordusunu daha da çoğaltmak düşüncesiyle sizleri her zaman aramıza beklediğimizi hatırlatırız.

İŞ YAŞAMI

İş yaşamında bel okulunu kısaca tarif edebilir misiniz?

İş yaşamında bel okulu işyerindeki hareketlerimizde ve duruşlarımızda belimizi en korunaklı nasıl tutabileceğimiz konusunda yardımcı ikeler toplamı diyebiliriz. Bu açıdan işyerinde ergonominin alt dallarından biridir.

Her iş yeri için geçerli midir?

Elbette. işyerinin kendi koşullarına göre değişmemektedir sadece farklı işyerlerinde farklı ilkeler daha ön plana geçebilmektedir. Örneğin büro tipi oturarak çalışmanın fazla olduğu işyerlerinde masa sandalye şekilleri, yükseklikleri, oturma pozisyonları daha önemli olurken demir çelik sanayi gibi ağır fiziksel çalışma gerektiren iş yerlerinde dikkat etmemiz gereken hususlar daha çok itme çekme şekilleri , yerden eşya kaldırma ve taşıma şekilleri vs önem kazanmaktadır.

Asıl konuya gelelim iş yaşamında sağlıklı bel nasıl korunur?

Bu konuyu da geçen sayımızda ev yaşamında bel okulunu anlattığımız gibi zaman ilintili anlatmak istiyo-

rum: 1. Sabah işe gelirken arabada, otobüste veya serviste koltuğa dik ve belimiz destekli oturmalıyız. 2. Arabaya binerken belimizi korumak için en uygun yol önce arabanın kapısını açıp şöför koltuğuna yan oturmak ve sonra her iki ayağımızı içeri almak şeklinde olmalıdır. 3. Geri giderken her zaman yaptığımız gibi gövdemizi ve boynumuzu zorlayarak arka camdan bakıp geri gitmemeli mümkün olduğunca yan aynaları kullanmalıyız.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

76

2015

4. Mümkün olduğunca yoldaki kasis ve çukurlardan sakınmalıyız. 5. Arabanın klimasını gövdemize doğrudan yönlendirmemeliyiz. Camdan tavandan yansıtarak soğutmak daha iyidir 6. Arabadan inerken oturma şeklinin tam tersi sırasıyla inmeliyiz. Yani önce yan dönerek bacakları arabadan dışarı sarkıtmalı sonra inmeliyiz. 7. İşyerine geldiğimizde oturacaksak koltuğun veya sandalyenin arkasının dik durumda olduğunu kontrol etmeliyiz.Gerekirse bel yastıkları ile takviye yapılabilir.Ayak

altına bir basamak almak da uygun olacaktır. 8. Uzun süre oturmalarda muhakkak ufak molalar vermeli bu mola esnasında büroda ufak gezintiler yapmalıyız. Uzun süre aynı pozisyonda oturmak sağlıklı değildir. 9. İş yerindeki kıyafetler mümkün olduğunca rahat olmalı kısıtlayıcı terletici özellikte olmamalıdır. İş yerinde uygun hava akımı olmalı ancak kişiyi cereyanda bırakmamalıdır. 10. Sürekli masabaşı çalışılan yerlerde öğle arası mümkünse bahçede veya çevrede ufak gezintiler yapılmalıdır. Hatta ufak egzersizler yapılabilir. 11. Masabaşı çalışmalarda müm-

künse ergonomik koltuk ve sandalyeler kullanılmalı. 12. Eğer iş yeri sanayi tesisleri gibi üretim merkezleri veya ağır fiziksel efor uygulanan işyerlerinden ise çalışmada temel prensipler kısaca şöyle olmalıdır a.Ağır yükten mümkün olduğunca kaçınılması.maksimum ağırlığın 20 kg geçmemesi.Yükün gövdeye yaklaştırılarak kaldırılması b.Yükün her iki elle kavranarak kaldırılması. İki kişi taşıyorsa koordineli kaldırılması ve bırakılması c. Yükün gövde dik tutularak dizler düz duruma getirilerek( çömelerek alınıp kalkılması) kaldırılması d.Vinç kullanılarak, yükün paletlen-

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

77

2015

mesi ve forklift ile kaldırılması vb. e. Engel üzerinden yük geçirilmesinin engellenmesi f. Yük kütlesinin küçültülmesi g.Yük ağırlığının her noktada homojen olmasının sağlanması h İtme-çekme sırasında kuvvetin gövdeye yakın uygulanması i. İtme-çekme sırasında gövdenin dönmemesi ya da yana eğik olmaması j. Tek elle itme-çekmeden kaçınılması k.Yükün yer değişimi için tekerlekli cihazlar kullanılması l. Dar alanlarda itme ve çekme yapılmaması m. Anormal vücut postüründen sakınılması (yana eğilerek, gövdeyi dönükken uzun süreli çalışma vb.) • Sık sık pozisyon değiştirerek değişik kasların çalıştırılması • Yüksekli ayarlanabilir platform veya masaların kullanılması • Mekanların uygun pozisyonu alabilecek şekilde genişletilmesi • Tekrarlayan işleri yapanların devamlı aynı kasların kullanılmasının engellenmesi • Dinlenme peryotlarının sıklaştırılması, sık pozisyon değiştirilmesi • Rotasyon uygulaması ile farklı alanlarda çalışılmasının sağlanması İş yerinde bel okulu ile ilgili temel söyleyebileceklerimiz bunlardır. Umarım okurlarımız yararlanır.

FARKLI BOYAMA YÖNTEMLERİ İLE

ŞEHİRLEŞME MODELLERİ

H

er zaman düşünmüşümdür, daha mimar bile değilken aklımı kurcalamıştır, acaba binaların dış cephe renklerine kim karar vermeli? Binada ikamet eden kullanıcılar mı, bina sahipleri mi? Şehrin belediyesi tarafından kurulan şehir plancıları ve mimarlardan oluşan bir kurul mu, yoksa karşı komşu mu? Bu düşünce, bilinçaltımda küçüklüğümde ara sokağa bakan yatak odamın hemen dibindeki eflatun renkli bina yüzünden aklıma takıldı diye düşünüyorum. Hafif karanlık odamın perdesini açmama isteği uyandıran o renge kim karar vermeliydi sizce? O bol alternatifli renk denemeleri sonucu karar vermişlerdi muhtemelen o enteresan renge. Kim daha çok muhatap oluyordu o dış cephe rengiyle sizce?

4. Amsterdam

Ben mi, yoksa binalarının içinde hayatlarını geçirdikleri için görmeme lüksüne sahip olan bina sahipleri mi? Üstte anlattığım o yan komşu bendim işte. Aradan zaman geçti, mimar oldum. Renklerin insan psikolojisine etkisinin anlatıldığı eğitimler aldım, hangi renk huzur verir, hangi renk kanatlandırır, hangi renk sinirlendirip kavga çıkartır, bunları öğrendim az çok. Bir zaman sonra da Jotun Boya bayiliği alarak binalarını boyatacak kullanıcıların renk seçimlerinde danışmanlık hizmeti veren bir mimar olarak buldum kendimi. “Halitciğim, öyle bir renk seçmelisin ki, apartmanımız tam bir mimari şaheser olmalı”, “Sayın mimarım, farklı renk oyunlarıyla öyle farklı bir şey ortaya çıkarmalıyız ki eski halinden eser kalmamalı”. “O kadar eğitim aldın, mimar oldun bakalım ne çıkacak ortaya?”. Bunları duydum sürekli... O çocukluğumdaki bana ait olmayan apartmanın rengine benim karar verme hayalim az da olsa gerçek oluyordu sanki ama çoğunlukla sözümü dinletemedim. Çoğunlukla renk seçimimdeki amacım, o binanın mümkün olduğunca şehir içindeki varlığını hissettirmemesiydi çünkü. Estetik bilinç olmadan tasarlanan ve uygulanan binanıza ben daha ne yapabilirdim ki. Bu nedenle de “binamızın rengi ne olsun” diye soranlara daha görmeden “beyaz ya da

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

kasım-aralık

78

2015

Halit COZA

gri olsun” dedim hep. Binanın sevmediğim yerlerinin beyazın, grinin sadeliğiyle örtbas edilmesini istedim galiba. Başarılı bir tasarımın ise renge, boyaya, makyaja ihtiyacı yoktu, o yüzden de “gri ya da beyaz olsun” diye cevap verdim çoğunlukla. “Pencere söveleri ne renk olsun, sayın mimarım” diyen bir müşteriye bina cephesiyle aynı renk olsun cevabını vermek pek müşterileri tatmin etmediği için zamanla azaldı renk danışmanlığı isteyen müşteri sayısı. Boyanın bir binaya fazla bir katkısı olmayacağını düşünen mimarlardanım, bunu yeterince iddialı anlatamadım. Gelelim asıl anlatmak istediğin konuya.... Gerçekten binaların dış cephesine kim karar vermeliydi? Kullanıcı kendi karar verse, kendisi kadar kente ait bir kütle için bana göre fazla lüks bir karardı. Kullanıcının kendisinin karar verme yetkisi elinden alınsa çok faşistçe bir davranış olmaz mıydı? Bununla ilgili bir kaç örnek var ve sonuçlarını değerlendirmenize açmak istiyorum. 3. Esenboğa Hava Yolu

1 numaralı fotoğrafımız Denizli Servergazi bölgesinden. Her kullanıcı istediği gibi binasını renklendirme hakkına sahip burada. Kimi açık, koyu yeşil, kimi kiremit turuncusu, kimi envai çeşit sarı tonları ile dilediği gibi renklendirmiş binalarını. Çok başarılı gibi görünmüyor değil mi sizce de? 2 numaralı fotoğraf Antalya Muratpaşa Belediyesi’ne ait. Muratpaşa Belediye Başkanı’nın meclis kararı çıkararak hayalini kurduğu, başkan olursam ilk

1. Servergazi Denizli yapacağım dediği bir projeymiş. Tüm binaların cepheleri gördüğünüz şekilde farklı farklı serin renklere boyanmış. 3 numaralı fotoğraftaki Melih Gökçek’in Ankara havaalanı bandındaki binaların sadece ön cephelerini birbirinin aynısı kovboy kasabası gibi giydirmesinden farkı olmayan bir çalışma. Belli ki iki belediye başkanı da benim gibi binalarından rahatsız ve meclis kararlarıyla şehirleri için oldukça iddialı bu düzenlemeyi yürürlüğe geçirmekten çekinmemişler. Fakat bana göre bu şekilde bir çözüme ulaşamayacaklarından da bihaberler. Türkiye’deki şehirlerin öyle meclis kararlarıyla düzeltilebilecek ölçeklerin ötesine geçeli çok olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak başarılı bir kent silüetine ulaşamamaktaki sorunu karar mekanizmasının kime ait olacağını bilememekten kaynaklanmadığını düşünüyorum. 4 numaralı fotoğraf Amsterdam şehrinden... Binalarının renklerine kim karar veriyor bilmiyorum ama tartışmasız herkesin hoşuna gidecek bir silüet ortaya çıktığını görebiliyorum. İşe bu yüzden açık ve net olarak, asıl sorunun ülkemizde eğitim hayatımızın hiçbir döneminde oluşturulamayan estetik bilinç olduğunu düşünüyorum, “Bu renk açtı”, “bu renk boğdu” gibi olmayan kavramların ötesine geçtiğimizde daha başarılı şehirlerde yaşayabileceğimizi umuyorum.

2. Antalya Muratpaşa KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

79

2015

Kitapçı Kedisi

İlayda Gökçeviran

SEVGİLİMİ sepetlemek İSTİYORUM

“Bu en yakın arkadaşınızın günlüğünü okumaktan bile daha beter bir şey, en büyük düymanınkini okumaya benziyor! Bayıldım!” -Adele Parks

JANE

P

atronunuz sizden 20 yaş büyük, evli ve iki kızı var ama siz âşıksınız. Dört y ı l süren gizli bir ilişki, yakalanmamak adına şehir dışında randevular, alelacele telefon görüşmeleri, biriken hayal kırıklıkları… Helen artık yorulmuştu. Matthew’dan ayrılmaya karar verdiği ve kendisini bulmaya başladığı bu günlerde uzun zamandır beklediği şey olmuştu. Bingo! Matthew karısını ve iki kızını terk edip Helen’a gelmişti. Ailesini sizin için terk eden bir adamı kapının önüne koyamazsınız. Ya kendinizden soğutmak için çabalayacaksınız ya da kazara eşi Sophie’yle karşılaşacak, sahte bir kimliğe bürünecek, onun arkadaşı olacak; hatta ondan gerçekten hoşlanmaya başlayacaksınız. Fakat işler en çok Matthew’un oğlu Leo’ya aşık olduğunuzda karışacak. Matthew, Sophie’yle evlidir ve iki kızı vardır. Sert mizaçlı, işkolik, yaşlı bir adamdır. Helen,

FALLON

Matthew’un asistanı ve dört yıllık metresidir. Hayatta üç şey istemişti Helen; halkla ilişkiler alanında yüksek maaşlı bir iş, kendine ait bir daire ve yine sadece kendine ait olan bir erkek. Fakat hiçbirine sahip olamamış bir kadındır. Sophie iyi bir ev kadınıydı ama asla sıradan değildi. Önemli bir okulun Matematik bölümünden mezun olmuş, büyük bir şirkette kariyer yapmıştı. Hatta küçük bir servet tutarında da geliri… Yine de onun için en önemli şey ailesiydi ve onlar için birçok fedakârlık yapmaktan kaçınmazdı. Leo ise Matthew’un ilk eşinden olan oğluydu. Babası gibi çekici, karizmatik bir erkekti ama en önemlisi Helen’la aynı yaştaydı. 1�60 doğumlu televizyon prodüktörü Jane FALLON’ın ilk kitabı Sevgilimi sepetlemek İstiyorum, zekice yazılmış ve çok eğlenceli bir roman. 2007 yılında yayınlanmış eski bir kitap olmasına rağmen bugün bile okuduğunuzda size müthiş bir keyif yaşatacaktır. Sayfaların arasında kaybolacaksınız. Hatta çoğu zaman “Bu bölümde bitsin bırakıp ara vereceğim.” diyeceksiniz ama nafile! Elinizden bırakamayacak, okudukça okuyacak, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden fazlasıyla eğleneceksiniz. 1 erkek,2 kadın ve başka 1 erkek arasında geçen bu hikâye sizi çok etkileyecek kimi zaman Sophie kimi zaman da Helen’ın tarafında olacaksınız.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

80

2015

Magazin

-ʡTMVKMVQV ),:-;ņ

BARCODE OLACAK

'HQL]OL \HQL ELU HÝOHQFH PHUNH]LQH GDKD NDYXčWX DPOéNȠWD KL]PHWH D©éODQ %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DU IDUNOé KL]PHW DQOD\éčé YH ELUELULQGHQ ¾QO¾ VDQDW©éODUé\OD 'HQL]OLȠGH HÝOHQFHQLQ PHUNH]L KDOLQH JHOHFHN

D

HQL]OLȠGH HÝOHQFHQLQ PHUNH]L RODFDN RODQ %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DU G¾]HQOHQHQ NRNWH\O LOH KL]PHWH D©éOGé DPOéNȠWD KL]PHWH D©éODQ %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DU IDUNOé KL]PHW DQOD\éčé\OD 'HQL]OL KDONéQD HÝOHQFHQLQ WDGéQé \DčDWDFDN 'HQL]OL KDONéQD HÝOHQFH DQODPéQGD IDUNOé ELU KL]PHW VXQPD\é DPD©ODGéNODUéQé EHOLUWHQ %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DU 6DKLEL .RUD\ ČLPčHN Ȣ'HQL]OLȠGH HÝOHQFH DQODPéQGD IDUNOé YH NDOLWHOL KL]PHW VXQPDN DPDFé\OD %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DUȠé KL]PHWH D©WéN $PDFéPé] J¾]HO YH QH]LK ELU RUWDPGD 'HQL]OL KDONéQD KL]PHW YHUPHNWLU %LUELULQGHQ ¾QO¾ VDQDW©éODUéPé] YH IDUNOé P¾]LN WDU]ODUé\OD KHU NHVLPH KLWDS HGHFHÝL] +HUNHVL %DUFRGH /LYH 3HUIRUPDQFH %DUȠD EHNOL\RUX]ȣ GHGL

-¸.6¸4 5#0#6 XG ;#Ĵ#/ &'4)ċ5ċ

KASIM-ARALIK

82

2015

Binnur Olcaytürkan

Barcode Live Performance&Bar’ın açılışı ise görkemli bir etkinlik ile gerçekleştirildi. Kokteyl ile başlayan gecede O Ses Türkiye yarışmasıyla tanınan Güven Yüreyi sahne aldı. Birbirinden güzel şarkıları seslendiren sanatçı, Barcode Live Performance&Bar’ın açılışına katılanlara unutulmaz bir gece yaşattı. Gecenin sonunda Hakan Eyiden ve konuk sanatçı Ruhat, birbirinden güzel şarkıları davetliler için seslendirdi. Hakan Eyiden, seslendirdiği şarkılar ile davetlilere unutulmaz bir gece yaşattı. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

83

2015

Magazin

RESTAURANT’TA Denizli’nin Fahrettin Aslanı olarak bilinen Hayma Restaurant sahibi Mustafa Kaygısız, bir ay içerisinde farklı ünlü isimleri mekanına getirerek Denizli’lilere unutulmaz geceler yaşattı.

M

ekanına ilk gelen Yılmaz Morgül ‘ ün birbirinden güzel şarkılarını dinlemek için Denizliler Hayma Restaurant’ a akın etti.Gece geç saatlere kadar sahne alan ünlü sanatçı, birbirinden güzel şarkılarını Hayma Restaurant müşterileri için seslendirdi..Kendisi ile yaptığımız röportajda Denizliye gelmekten çok memnun olduğunu belirten sanatçı; burası çok güzel bir kent ve çok sıcak insanları var. Benim Denizlili hayranlarım ile buluşmamı sağlayan Hayma Restaurant yetkililerine çok teşekkür ediyorum’’ dedi. Hayma Restaurant’ ın ikinci konuğu Tarık Mengüç oldu.ünlü sanatçı; hareketli şarkıları ile Denizli halkını coşturdu. Hayma Restaurant müşterileri, saatlerce Tarık Mengüç’ ün şarkılarıyla oynadılar.Denizlilerle buluşmanın mutluluğunu yaşadığını ifade eden Tarık Mengüç, ‘’Denizli’ye her geldiğimde mutluluk ve huzur hissediyorum eğlenmeyi biliyorlar

Binnur Olcaytürkan

Bunun için bende şarkılarımı seslendirirken büyük keyif alıyorum’’ dedi.. Romantik şarkıların unutulmaz ismi Baha’ da Hayma Restaurant’taki ünlüler kervanına katılan sanatçılardan biriydi. Eski ve yeni şarkılarını Hayma Restaurant davetlileri için seslendiren sanatçı, kendisini dinlemeye gelenlerin istek şarkılarını da seslendirdi. Denizli’ yi çok sevdiğini belirten Baha, ‘’ Denizli’ de şarkı söylerken misafirperverliği görüyorum. Bizde Denizli horozu gibi uzun uzun

şarkılar

söylemeye geldik’’dedi. Gecenin geç saatlerine kadar sahnede kalan Baha; aşk şarkıları ile davetlilere unutulmaz bir gece yaşattı..

COŞKUN SABAH RÜZGARI Diğer taraftan, Hayma Restaurant’ta sahne alan ünlü sanatçı Coşkun Sabah’da, dinleyenlerine unutulmaz bir gece yaşattı. Ünlü sanatçıları Denizlililer ile buluşturmaya devam eden Hayma Restaurant’ın bu seferki konuğu ünlü sanatçı Coşkun Sabah oldu. Ünlü sanatçının birbirinden güzel şarkılarını dinlemek için Denizlililer Hayma Restaurant’a akın etti. Gece geç saatlerde sahne alan ünlü sanatçı, birbirinden güzel eserlerini Hayma Restaurant müşterileri için seslendirdi. Hayma Restaurant sayesinde Denizlililer ile buluşmanın mutluluğunu yaşadığını ifade eden Coşkun Sabah, “Denizli’ye her geldiğimde büyük bir mutluluk ve huzur hissediyorum. Güzel bir kent ve güzel insanları var. Benim Denizlili hayranlarım ile buluşmamı sağlayan Hayma Restaurant yetkililerine teşekkür ediyorum. Birbirinden güzel şarkılarımı sevenlerimiz seslendireceğim” dedi.

Denizli’nin kalbinde modern bir alışveriş merkezi: Denizli’nin en çok tercih edilen alışveriş ve yaşam merkezi olan Forum Çamlık, zengin marka karması, Denizlilere ilkleri sunan etkinlik ve kampanyaları ile dikkat çekmeye devam ediyor. güneyinde, Demokrasi Meydanı üzerinde yer alan Forum Alışveriş ve Yaşam Merkezine ulaşım da çok kolay. 130 ulusal ve uluslararası zengin marka karmasıyla modaya yön veren Forum Çamlık; Mango, Tommy Hilfiger gibi dünya devlerinin yanı sıra, İpekyol, Desa, Kemal Tanca gibi Türkiye’nin en önde gelen markalarını da Denizlililerle buluşturuyor. Tüm gününüzü keyifle geçirebileceğiniz özel alanlara sahip olan Forum Çamlık’ta yer alan kafe ve restoranlar, 7 salonlu Cinemaximum sinemaları ve eğlence alanları da alışverişin keyfe dönüşmesini sağlıyor. Açıldığı günden bu yana yediden yetmişe her yaştaki ziyaretçiye hitap eden Forum Çamlık, yalnızca bir alışveriş merkezi olarak değil, aynı zamanda düzenlediği çeşitli etkinliklerle de de kentin eğlence ve kültür merkezi.

Türkiye’nin önde gelen perakende geliştiricisi Multi tarafından Denizli’ye Nisan 2008’de merhaba diyen Forum Çamlık, bu yıl 7. yaşını kutladı. Ege’nin en önemli kültür

başkentlerinden Denizli’ye farklı bir konsept getiren Forum Çamlık, aynı zamanda, şehrin dokusunu taşıyan kendine özgü mimarisiyle de dikkat çekiyor. Kent merkezinin KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

86

2015

Ayşe Arman ve Tuna Kiremitçi Forum Çamlık’ta aşkın sırlarını paylaştı Forum Çamlık, Sevgililer Günü’nde çiftlerin buluşma noktası oldu. Sevgililer Günü’ne özel zengin dekoruyla hem göze hitap eden hem de kalpleri ısıtan Forum Çamlık’ta gökten yağan kalpler her köşede aşk havası estirdi.

Forum Çamlık’ın Sevgililer Günü’nde çok özel konukları da vardı. Türkiye’nin en sevilen ve en çok okunan yazarlarından Ayşe Arman ve Tuna Kiremitçi, ‘Nefes Kesen Aşklar’ adlı söyleşiye katılmak üzere Forum Çamlık’a geldi. Yazılarıyla olduğu kadar yaşadıkları aşklarla ve aşka bakış açılarıyla da gündem yaratan Ayşe Arman ve Tuna Kiremitçi, söyleşide ilişkilerden tutkuya, ayrılıklardan hüzünlere kadar aşka dair her konuda yorum yaptı. Hayranlarının özel hayatları hakkındaki sorularını da içtenlikle cevaplayan iki ünlü yazar, Denizli halkıyla birlikte özel bir Sevgililer Günü yaşamaktan duydukları mutluluğu dile getirdi. Forum Çamlık Çocuk Kulübü, 2015 yılı boyunca her hafta sonu düzenleyeceği etkinliklerle çocuklara keyifli anlar yaşattı. Çocukların gelişimini önemseyen Forum Çamlık, ‘Eğlence Şatosu’nda miniklerin hayal dünyalarını geliştirecek eğlenceli aktiviteler düzenledi. Her hafta sonu etkinliklerle çocukları eğlendiren Forum Çamlık’ta iki hafta bir eğitici ve keyifli atölye çalışmaları ile çocuklara eğlenceli ve öğretici çalışmalar sundu. Çocukları sanatla buluşmasına katkı sağlayan Forum Çamlık, ayda iki kere minikler için tiyatro oyunu düzenleyerek kütlürel gelişimlerine katkı sağladı.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

87

2015

Forum Çamlık’tan sanata destek ‘İnsanın sanatı hissettiği sürece kendi görüş açılarına yeni bir ufuk çizgisi eklediği’ düşüncesinden yola çıkan Forum Çamlık, Denizli halkına sanatla bütünleşmiş yaşam biçimi sunuyor. Bunu da yıl boyunca birçok sergiye, dans gösterilerine ve tiyatro oyunlarına ev sahipliği yaparak sağlıyor. ‘Basketbola Küçük Dev Adımlar’ her geçen yıl daha da büyüyor Forum Çamlık, Denizli Valiliği, Denizli Emniyet Müdürlüğü ve Pamukkale Üniversitesi’nin işbirliğiyle 3 yılda onlarca ilk ve orta öğretim öğrencisini sporla tanıştıran , ‘Basketbola Dev Adımlar’ sosyal sorumluluk projesinin 4.’sü 7 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirildi.

Proje kapsamında 50 çocuk daha, antrenörler eşliğinde basketbol oynayıp, maçlara hazırlanarak hem sporun hem de takım olmanın önemini öğrenme fırsatı buluyor. Projeye katılan çocukların proje sayesinde edindikleri basketbol eğitimini sergiledikleri protokol ve Sinpaş Denizli Basket Takımı maçıyla renklenen açılış, akrobatik basketbol gösteri grubu ‘Karizma Show’un nefes kesen gösterileriyle devam etti. 2016’da devam edecek olan proje şu ana kadar 200 çocuğu basketbol ile tanıştırdı. Bu spor dalında kendini gösteren çocuklar saygın spor kulüplerin altyapılarına yönlendirilerek kendilerini bu dalda geliştirebilmeleri için imkan sağlanmıştır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

88

2015

Keyifli bir alışveriş fırsatı sunan Forum Çamlık düzenlediği kampanyalarla da ziyaretçilerinin yüzünü güldürmeye 2015’te de devam etti. Forum Çamlık’ta Kazı-Kazan günlerinde binlerce hediye kazandırdı 17 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında Forum Çamlık’ta en fazla üç alışverişte toplam 200 TL alışveriş yapanlar, Kazı Kazan kazanından bir kupon çekme hakkı kazandı. Katılanlar, tablet bilgisayar’dan, cep telefonu, oyuncak helikoptere ve mikrodalga fırına varıncaya kadar çok sayıda üründen oluşan hediyelerden birine sahip olma mutluluğunu yaşadı. Forum Çamlık’ta büyükler için yaratılan oyun eğlenceği doruğa taşıdı

Burcu Esmersoy ve Yasemin Şefik’ten moda trendleri Forum Çamlık’ın ilk gün etkinliği; güzelliğiyle tüm dikkatleri üzerine çeken, ekranların sevilen yüzü Burcu Esmersoy ve ünlü radyo sunucusu Yasemin Şefik’in gerçekleştirdikleri söyleşi oldu. Forum Çamlık ziyaretçilerine açık olarak gerçekleştirilen söyleşide yeni sezon moda trendleri ve iyi giyinmenin püf noktalarını paylaşan Esmersoy ve Şefik, izleyicilerden gelen soruları içtenlikle cevapladılar.

20-28 Haziran tarihleri arasında 100 lira ve üzeri alışveriş yapan Forum Çamlık ziyaretçileri, alışveriş merkezine kurulan dev Hediye Makinesine girerek sürpriz hediyelerin sahibi olma fırsatını yakaladı. İki kişilik ekiplerin katıldığı eğlenceli yarışmada, bir kişi Hediye Makinesindeki kıskaca bağlanırken, diğer yarışmacı ise ekip arkadaşını dışarıdan kumanda ile kontrol ederek hediye havuzunda kazanmak istedikleri hediyeye doğru yönlendirdi. Yarışmanın sonunda ziyaretçiler, cep telefonları ve tablet bilgisayarların yanı sıra yüzlerce sinema bileti ve hediye çeklerinden birini kazanmış olarak evlerine mutlu

şekilde döndü. Modanın kalbi Forum Çamlık’ta attı Zengin ulusal ve uluslar arası giyim markalarıyla Denizli’nin moda merkezi Forum Çamlık, bu yıl altıncısı düzenlenen Forum Fashion Week etkinliğine Ekim ayında ev sahipliği yaptı. Moda ve sanat dünyasından ünlü isimlerin söyleşileriyle renkli görüntülere sahne olan etkinlikte, ziyaretçiler ‘Özel Alışveriş Gecesi’ kapsamında yeni sezon ürünlerine özel indirimler ile sahip oldular. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ KASIM-ARALIK

89

2015

KARPAL

TÜNEL

SENDROMU hasta ellerini şişmiş ve gerilmiş hisseder. Ellerini sallamak ve ovmak ile şikâyetler geçebilir. İleri dönemlerde şikâyet gündüzleri de olur. Elin 1. , 2. , 3. parmakların tamamında ve 4. parmağın yarısında uyuşma, his kaybı ve 1. parmak tabanındaki kaslarda erime sonucu elin kavramasında zayıflık oluşabilir. Hastalar, zaman zaman ellerinde tutukları cisimleri düşürürler. Ellerin çok kullanıldığı işlerde, ev hanımlarında çok çamaşır yıkamadan ve temizlik işlerinden sonra şikâyet artar.

Median sinirin anatomik görünümü

M

edian sinirin el-bilek seviyesinde sıkışması sonucu ortaya çıkan rahatsızlık durumudur. Vücutta en sık görülen sinir sıkışmasıdır. Halk arasında da tanınan ve bilinen bir rahatsızlıktır. Sıklıkla 40-50 yaş arası bayanlarda ve her 20 kişiden birinde görülen bir rahatsızlıktır. Median sinir, el-bilek seviyesinde ‘Karpal Tünel’ adı verilen bir tünel içinden geçer. Karpal Tünel içinde Median sinire parmak hareketlerini sağlayan � adet tendon eşlik eder. Bu nedenledir ki Median sinir, bu bölgede sıkışmaya ve bası altında kalmaya açıktır. Median sinir elde 1. , 2. , 3. parmakların tamamının, 4. parmağın yarısının duyusunu ve 1. parmağın bazı hareketlerini düzenler sinir sıkışması sonucu sıkışmanın derecesine göre bu fonksiyonlarda bozulma meydana gelir. Hastalar gece uykuya daldıktan birkaç saat kadar sonra elde şişme ve uyuşma (karıncalanma) hissi ile uyanırlar. Parmaklar sertleşmiştir,

Karpal Tünel sendromunun nedeni çoğu zaman bilinmemekle birlikte şişmanlık, doğum kontrol hapları, guatr, romatizmal hastalıklar (eklem iltihaplanmaları), şeker hastalığı, travma neden olabilmektedir. Aynı zamanda kapalı bir ortam olan Karpal Tünel içinde yer kaplayan ya da dışarıdan baskı yapan yağ bezeleri, eklem kistleri ve damarsal anomaliler ve el bileğinde geçirilmiş kemik kırıkları gibi nedenler de Median sinirin baskı altında kalmasına ve Karpal Tünel sendromuna yol açabilir.

Median sinirin eldeki duyu alanı KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

90

2015

Opr. Dr. Ersan Çelikbaş

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Tedavi olmamış ileri evre Karpal Tünel sendromunda 1. parmak tabanında kaslarda erime (Atrofi)

uygulanabilirse de tedavideki yeri sınırlıdır. Cerrahi kesin tedavidir. Biz merkezimizde hastanın hastanede yatmasına gerek kalmadan lokal anestezi ile KTS cerrahisini uygulamaktayız. Ameliyattan hemen sonra hastaların tümünde belirtilerin tümü ya da çoğu hemen geçer ve hastalar belirgin olarak rahatlarlar. Uzun zamandır her gece

Vücutta sıvı birikimine neden olan tıbbı durumlar; kronik böbrek yetmezliği, kronik kalp yetmezliği, kortizon kullanımı gibi durumlardır. Tekrarlayan ve zorlayıcı el, bilek hareketleri de Karpal Tünel sendromuna neden olabilmektedir. Hamilelik gibi hormonal dengenin değişmiş olduğu durumlarda geçici olarak Karpal Tünel sendromu görülebilir. Çoğunlukla hamileliğin sonlanması ile aylar içerisinde şikâyetler gerileyerek ortadan kaybolabilir. Özelikle uzun süreli bilgisayar kullanımı ve yanlış mouse kullanımı Karpal Tünel sendromunun ortaya çıkmasına neden olan en sık sebeplerden birisidir. Bu durum el bileğinin bilgisayar kullanırken uygun pozisyonunda tutulması ile önlenebilir.

elde ağrı ve uyuşma nedeniyle uyanan hastalar ameliyatın olduğu gece rahat uyumaya başlarlar. Sonucu etkileyen faktörler arasında; hastanın yaşı, hastalık süresi ve ameliyat öncesi belirtilerin şiddeti önemlidir. Tanı konduğunda gecikmeden tedavi uygulanmalıdır. Hastaların cerrahiden kaçınmaları, hastalığın şiddetini arttırırken cerrahi sonrası iyileşmeyi de geciktirir.

Tanısı muayene bulguları ile konur ve EMG (elektromiyografi) ile kesinleştirilir. Gerek duyulursa tünel içi görüntülenmesi için tomografi veya MR çekilebilir. Tedavisinde erken dönemde el bileğini hareketsiz bırakan ateller ve tünel içine kortizon enjeksiyonu

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

91

2015

Sokak hayvanlarıyla ilgili konuşalım öncelikle. Bu meslekte 22. Senem benim. 22 yıldır da bu durum standarttır, hiç değişmedi. Okullar kapandığı zaman aileler karne hediyesi olarak gidip bir pet shoptan kedi veya köpek alır ama %60’ı bu hayvana bakamaz. Çocuklar hevesleri geçince ilgilenmeyi bırakırlar, yetişkinlerin de zaten hiç ilgilenmeye vakitleri yoktur. Önce en yakın arkadaşa verilir, o en yakın arkadaşta bakamaz kendi arkadaşına verir. Aradaki bağlantı koptuktan sonra artık bilin ki o kedi ya da köpek ya Çamlık’a ya da sokağa bırakılır ve artık o bir sokak hayvanıdır. Bunlarında %80’i dışarıda hiç yaşamadığı ve doğal şartları bilmediği için birkaç gün sonra maalesef ölür. İyi bir cinsi varsa sahiplenenler olabilir ya da vicdanlı bir insana denk gelirlerse ancak öyle hayatta kalabilirler. Bunun dışında mümkün değil. Hayatı boyuna suyunu kaptan içen hayvan çamurlu suya gitmez. Ölünceye kadar bekler. Önüne hep kuru mama konulan hayvan ne kuş yakalamasını bilir ne de önüne fare koyduğunuz da onu yemesini. Hayvanların alınıp böyle sokağa atılması nasıl engellenebilir ? O hayvanı sokağa atan insanların tespit edilmesi hatta cezalandırılması için yapılabilecek bir şeyler var mı ? Bunun için belediyeye sunmayı düşündüğümüz bir proje var; hayvanların

kulağının arkasına pirinç tanesi büyüklüğünde bir çip yerleştirilmesi. Bu çiple birlikte hayvanın ilk sahibi kayda geçecek. Böylece hayvanı sokağa atma ya da ona bakamama gibi durumlarda ceza alabilecekler. Hayvan kaybedilirse ve en kısa sürede en yakın karakola tutanak tutturulduysa kişi ancak bu şekilde ceza almayacak. Bir hayvanı ev yemekleriyse beslediğinizde aşılarının yıllık maliyeti en fazla 400-500 lira. Kuru mamayla beslendiğinde ise 1000 lira. Artık hayvan sahibi olmak lüks değil. Bakamamak gibi bir durum olmamalı. Bakamıyorsanız dahi en azından barınağa bırakmalı. Peki, bu çip sayesinde onları izleme ya da kaybettiğimizde yerini bulmak amaçlı kullanabiliyor muyuz ? Hayır, onun için alıcı ve verici olması gerekiyor. O daha farklı bir sistem. Bu çip buna uygun değil. Özellikle büyük şehirlerde evcil hayvanlarını kaybeden insanlar onları bir poşete koyup çöpe atmak istemiyorlar. Onlarla uzun yıllar birlikte yaşıyorlar ve doğal olarak gömmek istiyorlar. Bununla ilgili yürütülen çalışma var mı ? Belediye Başkanımız Sayın Osman ZOLAN ile iletişime geçtik fakat henüz olumlu ya da olumsuz bir geri dönüş almadık. Tarıma ya da yeşillendirmeye uygun olmayan çorak bir arazinin hayvan mezarlığına dönüştürülmesini rica ettik. Bir köpeğin ortalama yaşam ömrü 10-15 yıl. 15 sene birlikte yaşadığınız canlıyı mezarına gidip ziyaret etmek istiyorlar. Dini bir şeyden bahsetmiyoruz ama aynı evde yıllarca yaşadığın bir hayvanı da kaybetmek ya da çöpe atmayı kimse istemez. Bahçesi olmayan kişilerde tarlaların kenarına köşesine gömüyor tabii tarla sahipleri de bu durumdan rahatsız oluyor. Bu durum ancak belediyelerin çöKÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

92

2015

zebileceği bir durumdur. Hayvan sahiplerinin en büyük şikâyeti akşamları 17.00-18.00 saatlerinden sonra, hafta sonlarında ya da resmi tatillerde veteriner klinikleri bulamamak. Hayvanlarında insanlar gibi ne zaman hastalanacakları, ne zaman bir veterinere ihtiyaç duyacakları bilinemez. Eczanelerde olduğu gibi bir ‘Nöbetçi Veteriner’ uygulamasına geçilmesi mümkün müdür? Bizimde en çok şikâyet aldığımız konulardan birisi bu. Biz bu talepte bulunduk. Aynı eczanelerde olduğu gibi her ilçede bir veteriner nöbetçi olacak ve diğer kliniklere bu liste asılacak. Bu taslak olarak sunuldu, geri dönülmesini bekliyoruz. Sokakta hayvanlara araçlarıyla çarpıp kaçıyorlar. Zaten sokağa bırakılan o hayvan ölüme terk edilmişken tekrar aynı şeyi yaşıyor. Oysa veterinere götürmekle hiçbir şey kaybetmezler ama kimse bunu bilmiyor. Bu konuyu açıklar mısınız? Türk Veteriner Hekimler Birliği’ ne bağlı Denizli Veteriner Hekimler Odası’nda 4 yıl önce oy birliğiyle bir karar aldık. İsteyen hekimler için geçerli tabii ki. Sokak hayvanlarını getirdiğinizde bakımları %50 olarak indirimli yapılabiliyor. Ne yazık ki bu su istimale açık bir durum. Bunun önüne geçmek için kliniğe getirilen hayvanın bakımı yapılıyor ve daha sonra hayvan barınağına gönderiliyor. Yani insanlar kendi evcil hayvanlarını sokakta buldum diyerek yarı fiyatına hizmet almaya çalışmasınlar diye alınmış bir önlem. Aracınızla bir hayvana çarptığınızda en yakın veterinere götürüp tedavi ettirdiğinizde ve faturasını aldığınızda trafik sigortanız

İlayda Gökçeviran

ONLAR İÇİN NELER YAPMALI?

Evinizin neşesi küçük dostlarınız ya da geçiminizi sağladınız, ekmeğinizi kazandığınız hayvanlarınız. Onların sağlığı sizler için çok önemli. Denizli Hayvan Hastanesi bunun için var. Onların sağlığı için gerekli olan her şey burada var. Bizde hastanenin uzman veterinerlerinden Türkay BERBEROĞLU ile sizler için bir röportaj gerçekleştirdik. Kedi ve köpeklerin sağlığından, büyükbaşların şu an en önemli hastalığı olan Şap’tan ve sokak hayvanlarının durumundan bahsettik.

vermiş olduğunuz parayı çok kısa bir süre içerisinde size geri ödüyor. Tedavi ettirirken bu ücreti vermek zorundasınız ama fatura aldığınız zaman bu ücreti geri alacaksınız. Denizli’de sokak hayvanları için gerekli önlemler alınıyor mu ? Kış geldi ve Denizli’ nin iklimi sert. Hayvan severlerden ricamız apartmanların kapılarında, bahçelerinde kedilerin köpeklerin sığınabileceği rüzgâr almayan küçük yerleri ayırmaları. Ayrıca lütfen kapınızın önüne bir kap kuru ekmek koyun ya da yemeğinizin artığını koyun. Ertesi sabah bakın. O kabın boş olduğunu görürseniz ayna da gidin yüzünüze bakın. Eminim ki sevindirecektir sizi. Bir canlıyı doyurmuş olacaksınız. Yemek artığınızı çöp poşetine koyup ağzını sıkıca bağlıyorsunuz bu çöpleri de çelik bir kasanın içine atıyorsunuz ve hayvanlar bu yemeklere ulaşamıyor; ulaşmayı başarabilmesi içinde poşetleri parçalaması gerekiyor. Yemeği bir kaba koyamıyorsanız çöp poşetinizi bağlamayın. Bir mahalleye girdiğinizde orada bir yemek kabı görmüyorsanız bu çok acıdır. Zaten eğer bir mahallede sokak hayvanları yaşıyorsa o mahallede iyi insanlar yaşıyordur. Belediye sokak hayvanları için güzel hizmetler veriyor. Onları bulundukları yerden alıp aşılayıp eğer kendi hayatlarını devam ettirebiliyorlarsa yine bulundukları yere bırakıyor. Barınak ne durumda ve yeterli destek var mı ? Barınak çok yeterli değil. Belediyenin gündemindeyse yeni bir barınak yapımı var. Kuru mama getiren birkaç gönüllü hayvan sever ve yemek artıklarını getiren bir kaç şirket var. Gerisi belediye tarafından karşılanıyor ama tabii ki yeterli değil. Hayvan beslemek artık bir lüks değil dediniz fakat evcil hayvan besleyen kişile-

rin muhakkak kendi özel araçları olması gerekiyor. Toplu taşıma araçları ancak kutusunun içinde olan bir hayvanın seyahat etmesine izin veriyor ama bu da tabii ki köpeklerde her cins için mümkün olmuyor. Taksilerde her zaman araçlarına bir hayvan almayı kabul etmeyebiliyorlar. Belediye bunun için bir şeyler yapamaz mı ? Aslında belediye araçlarda çok küçük değişikliklerle bunu gerçekleştirebilir. Hayvanların konabileceği küçük kabinler yapılabilir. Bundan 25 sene öncede bu sorun vardı. Bende köpeğimle günde 8 km yürümek zorunda kalıyordum. Hâlâ aynı sorun. Bu biraz da ülkenin gelişmişlik düzeyiyle alakalı ama bunlar belediye meclisinin dahi alabileceği küçük kararlar. Dile getirmek ve duyurmak lazım. Biz de gerekli mercilere iletiriz. Denizli’de ne kadar veteriner var? Denizli’de toplamda 360 hekime sahibiz. 160 civarında veteriner kliniği var. 120 civarında veteriner hekim devlet dairesinde görev yapmakta, geriye kalanlar ise mezbaha, et parçalama gibi yerlerde çalışıyorlar. Son günlerin en önemli konusuna gelelim. Büyükbaş ve küçükbaşlarda Şap hastalığı başladı. Nereden geldi bu hastalık, belirtileri nelerdir, insana bulaşır mı; bizi biraz bilgilendirir misiniz ? Doğu’dan gelen bu hastalık yüzünden tüm Türkiye’deki hayvan pazarları kapalı ve tüm hayvan hareketleri yasak. Şu anda 35-40 ile yayıldı. Ekonomik olarak çok büyük kayıp yaşandı. Rusya tavuk; Avrupa et alımını kapattı. Özellikle inek ve koyunlarda topallık, ağız içinde yaralar, dilin kabuğunun koparak düşmesi, boynuzların ve tırnakların yerinden tamamen çıkması, göğüslerinde yanık izi gibi büyük yaralar başlıca belirtileridir. İnsana bulaşmıyor. Gıda yoluyla da bir bulaşma yok ama bu durum şu anlık böyle. İlerleyen evrelerinde neler olabileceğini bilmek zor. Hasta

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

93

2015

hayvandan her pazara bir tane bırakmanız 50 vilayete birden yayıyor zaten. Son olarak siz veterinerlerin yaşadığı sıkıntılardan ya da isteklerinizden bahseder misiniz ? Bizim son zamanlarda dile getirdiğimiz şey ‘Meslekî Sorumluluk Sigortası’. Örneğin siz bir hayvanı veteriner hekime götürdüğünüzde hekim, bilmeyerek bir hata yaptığında vatandaş sizi şikâyet etmek için mahkemeye gidebilir. Hâkim veterineri haklı bulursa vatandaş, vatandaşı haklı bulursa hekim zarar görüyor. Bu sigorta tıp hekimlerine uygulanıyor. Hekim haklı ya da haksızda olsa kendi sigortası vatandaşa manevi tazminat ödüyor. Aynı sistemin veteriner hekimler içinde geçerli olması bizim öncelikli talebimiz. Türkay BERBEROĞLU’na verdiği bu değerli bilgiler için tekrar teşekkür ediyoruz. Still Life Dergisi olarak bizlerde sizden tekrar rica ediyoruz. Bu soğuk günlerde sokak hayvanlarına sığınacak bir yer ayırın ve onların karnının doyması için kapınızın önüne küçücük bir kap koymayı unutmayın.

Beyaz Perde

Hikâye, 1971 yapımı Ölümsüz Elmaslar filminde ilk kez gösterildiğinden beri, küresel suç örgütü Spectre ile James BOND’un ilk karşılaşma hikâyesini anlatmaktadır.

K

üresel bir istihbarat sistemi kurmaya çalışan C’nin ilk hedefi 00 programını sonlandırmaktır. C’nin tehlikeli planlarını öğrenen 007 filmin başlarında onunla tek başına mücadele etmek zorunda kalsa da daha sonra patronu M ile işbirliği sağlamayı başaracaktır. Film, etkileyici bir giriş sahnesiyle daha ilk dakikalardan seyirciyi heyecanlandırıyor. Ölüler Günü Festivali’nde geniş çaplı bir canlı bomba eylemi olacağı haberini önceden alan James BOND, bu büyük eylemi engellemeye çalışır. Bu etkileyici sahnenin ardından, ne kadar başarılı bir iş olduğunu anlayabileceğiniz, harika bir jenerikle karşılaşıyorsunuz ve heyecan katsayınız o anlarda artmaya başlıyor. Film boyunca var olan gizemler merakınızı her an canlı tutuyor. Bu da 148 dakika gibi uzun soluklu bir filmde seyircinin dikkatinin hiçbir zaman kopmamasını sağlıyor. KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

94

2015

Meral SERARSLAN

Çok iyi

kurgulanmış bir senaryoya sahip olan film, efektleri, müzikleri ve efsane BOND sahneleriyle tam anlamıyla bir keyif yaşatıyor. 007’nin bir efsane hâline gelmiş olmasının en kötü yanıysa aksiyonun doruklara çıktığı noktalarda bile ‘BOND bu durumdan da kurtulur.’ mottosunun seyircide var olması. 245 – 250.000.000 $ arasında bir bütçeyle hazırlanan film 26 Ekim 2015’te İngiltere’de; 6 Kasım 2015’te tüm dünyada gösterime girdi ve sadece gişe hasılatı 310.000.000 $ ‘ a ulaştı. Film eleştirmenlerinden büyük ölçüde olumlu tepkiler alan Spectre, seyircininde yoğun ilgisiyle karşılaştı.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

95

2015

2016 KAZANÇ VE 2016 yılının Ocak ve Şubat aylarında Mars gezegeninin Koç burcunun evlilik evinden geçmesi nedeniyle bu burcun evlilik evi kaynayıp coşacaktır. Bu sizin dikkat ve enerjinizi dengeleyecek, sizi hareketlendirecek ve kararlar almanıza yardım edecektir. Koç burçları için umut ve azim ayı olacaktır, güçlü işbirlikleri, rekabet veya iç çatışmaları ile hatırlanacaktır. Pluto gezegeni Koç burcunun kariyer evinde bulunacak, Mars gezegeni ile kare oluşturması için uyarılacak ve amacınıza ulaşmak, başarılı, güçlü, şerefli ve saygın olmak arzusuyla yanıp tutuşacaksınız. Boğa burçlarının hisleri açısından özgürlüğü olmayacak, nerdeyse kendilerini evlilik hayatlarında itaatkar durumda bulacaklar. 11 Ocak’tan sonra aşk ve cinsellik gezegeni Boğa burcuna girdikten sonra şans ve mutluluk görünür derecede artacaktır. Bu geçiş sizin duygusallığınızı artıracak, karşı cinsin ilgisini çekme yeteneğinizi kuvvetlendirecek ve uygun ilişki koşulları yaratacaktır. 2016 yılının Şubat ayı partneriniz, dostlarınız veya işbirlikçilerinizin Boğa burçlarının profesyonel hayatları üzerinde etkisi büyük olacaktır. Yalnız bunlar değil düşmanlar veya rakipler Boğa burçlarını savaşa veya rekabete tahrik edecektir. 2016 yılının ilk aylarında güneş sizin düşüncelerinizi ve hareketlerinizi sevdiğinizin çevresine kilitleyecek ve sizin aşk hayatınızı ön plana çekecektir. 2016 Ocak ayında çok tutkulu ve ilk on günlükte büyük etkisi olan, ikinci on günlükte de büyük etkiye sahip olan ve ayın sonuna doğru yine de etkili olan önemli olayların gerçekleşmesine vaadler veren ay olacaktır. Yılbaşının İkizler burçları için çok büyük duygusal anlamı olacaktır. İkizler insanı sevinçle ve acele etmeden çalışacak, yaratıcı olacak, yükselen küçük fırsatlardan zevk alacak, iş arkadaşlarının desteğini alacak ve faaliyyetleri gerektiği gibi ödüllendirilecektir. 2016 yılının Şubat ayı İkizler burçları için tüm bunlar bir daha bu burcun iş evinin yöneticisi Mars gezegeninin 5. güneş evinde, fırsat ve şans evinde sağlama alınacaktır.

2016 yılının Şubat ayı Yengeç burçları zorluklardan uzak kalmayacak, fakat onlar bağımsız olarak çalışabilecek ve yeteneğini, iyi çalışmalarını ve organize etme yeteneklerini gösterebilecekler. Sonunda onların çabaları iyice ödüllendirilecektir. Fakat Yengeç burcunun kariyer evinin yöneticisi bazı konularda sizin yeniden düşünmenizi ve öyle karar vermenizi tavsiye ediyor. 2016’nın Ocak ve Şubat ayları Yengeç burçlarının hayatında sağlığa ilgi artacaktır. Satürn gezegeninin Yengeç burcunun hastalıklar evinde bulunması nedeniyle, Güneşin bu evden geçişi uygun olmayan kararlara veya yanlış tıbbi muayenelerin başlanmasına neden ola bilir.

2016 yılının Ocak ayının ilk 3 haftası aşk için büyük potansiyel olacaktır. Aynı evde artık Satürn bulunmaktadır (ve bu gezegen burda iki yıl kalacaktır), Aslan burcunun ilişkiler evinin geleneksel yöneticisi oluyor kendisi. Güneş ve Satürn gezegeninin etkisi bu üçlü boyunca birikecek, önemli olaylar ve şiddetli duygular zamanı her an açıla bilen bir ateş gibi olacaktır. Sizin tutkulu tabiatınız her zamankinden daha çok olacak, cinselliğe meyilliliğiniz bütünlükte daha tahrikedici olacaktır ve aşk her an parlaya bilir. Hisler sizi teslim alacak ve kararınızı belirleyecektir. 2016 Şubat ayında Aslan burçlarının kariyeri artık mevcut olan yönlere yönelmektedir. 2016 yılının Ocak ve Şubat ayları sizi gerçekten mali açıdan motive edecek ve size iyi kazanç sağlayacak, fakat hiç bir şeyi şansa bırakmamanız gerekecek çünkü eğer işi şansa bırakırsanız işin içinden kırılmış vaziyyette çıkarsınız. Spekülasyonlardan, bahis ve büyük ölçekte kazanamadığınız parayı kazanmaya çaba göstermeyin. Bu dönem boyunca her hangi bir mali başlangıç iyi sonuçlar verecek, fakat acele etmemeniz gerekiyor. Başak burçları için 2016 yılının ilk iki ayında en gelirli aktiviteler entellektüel işlerle bağlı olacaktır, mesela konuşma, hesaplama, enformasyonun alınıp bırakılması ve hatta ticari işler de gelirli aktiviteler arasında olacaktır.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

96

2015

AŞK YILI OLACAK Terazi burcunun ilişkiler evinin yöneticisi Mars gezegeninin Terazi burcundan geçişi nedeniyle ilişkileriniz ön planda olacaktır: iş arkadaşlığı, dostluklar evlilik hayatı ve daha neler. Mars gezegeninin Terazi burcunda bulunması nedeniyle her kes size doğru yönelecek, her kesi cezbedecek ve aynı zamanda cinsel güçünüz, cesaretiniz ve fethetme ruhunuz yükselecektir. Mars gezegeninin sizin burçta bulunması nedeniyle 2016 yılının Ocak ve Şubat ayında siz çok hareketli olacaksınız. Gücünüz, cesaretiniz, yeni işlere başlama yeteneğiniz ve üstelik büyük arzularınız artacaktır. Siz terazi burçları münakaşa arayacak, savaştan zevk alacak, düğümleri açacaksınız. Venüs gezegeninin etkisi altında siz etkinizin artmasına ve romantizm yenilenmesine ihtiyaç duyacaksınız. Daha seksi, daha çekici ve duygusal olarak daha kolay bulunur birine çevrileceksiniz. Evlilik havasındaysanız, evliliğiniz şefkatli, cömert, anlayış ve uyum içinde geçecektir. 2016 yılının Ocak ayının ilk üç haftası boyunca Akrep burcunun kariyer evinin yöneticisi Güneş Akrep burcunun para evinde bulunacak, mali açıdan daha gelirli olan alanda amaçlarınıza doğru ilerleyeceksiniz. Belki de gelirli analizler ve değişiklik potansiyelini göz önünde bulundurmanız gerekiyor ki, bu da size maddi rahatlık sağlayacak. 2016 yılının Ocak ayının ikinci yarısı hiç de romantik olmayacak, fakat iyimser ve yaratıcı tabiatınız olacak, dikkatinizi hayatınızdaki heyecanlı şeylere yönlendirecek, beklediğiniz en şanslı günler ayın sonunda olacaktır! Şubat ayında ise yay burçları kendilerinin profesyonel yükselişine devam edecektir. Büyük İyiliksever Jüpiter Yay burcunun kariyer evini uzun zamandır yönetiyor, evrim, gelişim için fırsatlar getirecektir. Şubat ayının 3 haftası boyunca başarı için fırsatlar büyük olacaktır, çünkü Yay burcunda yerleşmiş Güneş de size yardım edecektir.

Milat zamanı Dolunay olacak, bu da sizin aşk hayatınızda önemli bir olayın gerçekleşmesi anlamına gelir. 2016 yılının Ocak ayında Mars gezegeni Oğlak burcunun kariyer evinde bulunacak, bu nedenle siz çok azimli olacaksınız ve kendinizin güc ve değerinizi kanıtlamaya gerek duyacaksınız. Siz rekabet edeceksiniz ve rakipleriniz sizi motive edecektir. Eğer iyi enerjiniz olursa, amacınıza kolaylıkla ulaşa bilirsiniz. Fakat aklınızda tutun ki, beklenmedik durumlar vaki olacaktır, çünkü Mars belirsiz Uranüs ile karşı karşıya gelecek ve siz şuanki planı yedeklemekle iyi yapmış olacaksınız. Eğer gerekirse, grubunuza güvene bilirsiniz, bunu unutmayın!

Güneş 2016 yılının ilk iki ongünlüğü boyunca Kova burcunun 11. evinde olacaktır, size ün getirecek, amaçlarınıza ulaşmak için başkalarından gelen desteyi garanti etmek fırsatı sunacaktır. Kova burcunun kariyer evinin yöneticisi Mars gezegeni sizin ilginizi çalışma, seyahat, kültür ve maneviyyata doğru yöneltecektir ki, bu da sizin kariyerinize pozitif izlenim bırakacaktır (çünkü Mars ve Venüs gezegenleri karşılıklı anlaşma içerisinde olacaklar). Siz 2016 yılının Ocak ve Şubat ayı imajınızı, prestijinizi ve etkinizi yükselterek toparlayacaksınız. Mali açıdan Şubat ayı siz gerçekçi ve ölçülü olduğunuz sürece dinamik ve gelirli ay olacaktır. Sürekli sosyalleşecek, dostlarınızla birlikte grup projesine katılacak veya konferansda veya gösteride biri ile görüşeceksiniz. Her şey hız kazanacak, belki de bazen daha hızlı olacaktır. Farklı bir şey de var, Venüs gezegeni duygusal seyahat veya uzaktan ilişkileri Balık burçları için destekleyecektir. 2016 yılının Ocak ayının ilk 3 haftası boyunca Güneş (en önemli yıldız ve Balık burcunun iş evinin yöneticisi ) Balık burcunun kariyer ve statü evinde olacaktır. Bu pozisyonda Güneş sizin başarılarınızı vurgulayacak ve size ün, armağan, tanınma, yükseliş ve prestij getirecektir.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

97

2015

Cebimize ve Evlerimize Giren

Keskin Görüntü Teknolojisi

Geleceğin görüntüsü olarak tabir edilen, görüntü teknolojilerinde bir devrim açan 4K teknolojisi nedir, nerelerde kullanılır ve amaçları nelerdir birlikte inceleyelim.

4K Ne Demektir? 4K aslında hepimizin video izlerken internet sunucuları yüzünden düşürdüğümüz çözünürlük seviyesi ile ilgili bir tabir. 640x480 (480p) ile başlayıp 1280x720 (720p) ile yükselip 1�20x1080 (1080p) ile zirveye çıktığımız çözünürlük dağının zirvesi artık 3840x2160 (4K). Bu sistemde normalde ikincil sayı dikey çizgileri temsil ederken 4K da 4K dediğimiz yer ilk sayıyı yani 3840’ı temsil ediyor. Zaten 4K denmesinin sebebi de 3840’ın 4.000 e oldukça yakın bir sayı olması. 4K çözünürlüğe sahip ekranlar çok net resimler gösterebilseler de 720 ve 1080 p arasındaki farkı bile anlayamadığımız zamanlar olabilmekte. Bu yüzden 4K farkını hissetmek için

oldukça büyük bir ekrana ihtiyaç duyabiliriz. 4K teknolojisini kısaca anlatmak gerekirse videolarda, fotoğraflarda, televizyonlarda daha iyi ve keskin görüntü sağlamak için yüksek piksel teknolojisidir. Daha canlı görüntü elde edebilmek için elektronik cihazlarda kullanılmaya başlanan ve daha da üstün özelliklere yol gösteren muhteşem bir teknoloji adımıdır. 4K Teknolojisi Nerelerde Kullanılır? 4K Teknolojisi hayatımıza ilk olarak televizyonla girmiş olsa da şu an bilgisayarda, cep telefonlarında ve son zamanlarda ün kazanan diğer bir teknolojik ürün olan akıllı saatlerde de yerini almış durumda. HD ve HQ teknolojilerini geride bırakan 4K teknolojisi insanların oldukça ilgisini çekmiş görünüyor. Son teknoloji ve oldukça kullanışlı olan cep telefonlarında 4K teknolojisi geçtiğimiz aylarda yerini almış bulunmakta. Bilgisayarda 4K teknolojisi fotoğrafçılık ve video alanlarıyla ilgilenen KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

98

2015

insanlar için oldukça kullanışlı çözünürlükte ki ürünler yaratmayı planlayan şirketlerin göz bebeği haline gelmiş durumda. Peki 4K Teknolojisi Gerekli mi? Herkesin aklındaki soru belki de ‘Bu teknolojiye hazır mıyız?’sorusudur. Kesinlikle şu an değil. 4K son kullanıcılar için ancak önümüzdeki yıllarda uygun hale gelebilecek bir teknoloji. Fakat 4K’nın 1080p’ye göre çok daha fazla öne çıkma şansı var. Çünkü kullanım sırasında herhangi bir özel gözlük vs. gibi donanımlara ihtiyaç duymuyor ve şu an birçok film stüdyosu yeni filmlerinin çekimlerinde hep 4K’yı standart olarak kullanıyor. Bu nedenlerden dolayı ilerleyen dönemlerde yeni standart 4K hâline gelebilir ve 1080p’nın yerine tahta geçebilir diye düşünülüyor.

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

99

2015

KÜLTÜR, SANAT ve YAŞAM DERGİSİ

KASIM-ARALIK

100

2015

Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.