MAĞARACI
30. Sayı
Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara
Başkanlığa Veda Mesajı Emrah ÖZTEKİN
Muhterem Mağara Araştırma Derneği Üyeleri! 2008 Ocak ayında yapılan Genel Kurul sonrası başlayan Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimi tamamlamış bulunuyorum! İnşallah Genel Kurul bizi aklarda, bu iç huzurumuz baki olur. Ne diyelim, darısı hepinizin başına!!! Hani Anadolu’da bir tekerleme vardır, aslen derin yönetim biçimimizi anlatır, üçler yediler kırklar üçyüzler… Medet uman, “İmdat!” diye bağıran, hemen üçleri yedileri kırkları çağırır. Bende başkanlığın son dönemlerinde yüzümde bir gülümseme, içimde bir huzur, derneğin kırklarına karışmayı hayal ediyorum. Geçmiş dönem başkanları Kubilay, Baturay, MahoSan, Ferhat, Beril, Uğur Leloğlu, Tulga, Birhan gibi efsanelerin arasına oturup, ortaya bir ateş yakıp, derin bir oh çekip muhabbete takılmak istiyorum. Dernek başkanlığı çok kolay iştir. Mağara Araştırma Derneği gibi farkındalık düzeyi çok yüksek, çok seçkin bir zümrenin zaten başkana ihtiyacı yoktur. Hemen üyelerin tümü lider tiplidir, inisiyatif almayı sever, çalışkandır. 45 yılın enerjisi birikmiş, gelenekler, görenekler, kurallar silsilesi oturmuştur. Yapılması gereken idari işler bellidir, azdır. Yılda bir defa Genel Kurul sonrası valiliğe uğrarsın, dernekler masasında Bayram’a teslim olursun, yetki belgeni bankaya bırakırsın, Yönetim Kurulu’nu ayda bir toplantıya davet edersin, defterlerini düzenli tutarsın, bitti bile… Sonra gel keyfim gel, dernek başkanlığının prestijini sürersin. TRT’de canlı yayında göğsünü gere gere Mağara Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı diye anılırsın, bütün Türkiye duyar adını. Unutmayın, en sevdiğimiz mağara rehberlerimiz, dağdaki çobanlar radyosuz gezmez, TRT’yi de pek severler. Çobanlara adını duyurduktan sonra daha ne istersin? Yakın arkadaşların seni bir başkasına tanıştırırken, illa ki “Dernek Başkanımız” diye ayrı bir hitap kullanır. Baban tebrik eder, annen gurur duyar. Eşin “First Lady” olmaktan şakayla karışık bir hoşnutluk duyar. Sesin bir ayrı çıkar; oturuşun, kalkışın, yürüyüşün değişir. Dernek başkanlığı çok zor iştir. Dedik ya çok seçkin bir zümre, bu seçkinler çok şey bilir. Hele bir çiğlik et bakalım, atılan topun sesi taaa Alamanyalardan duyulur ☺ Dernek başkanı öncelikle
Ocak 2010
üyelerin güvenliği ve mutluluğundan sorumludur. Dernek evi temiz olmalıdır, sıcak olmalıdır. Malzemeler iyi korunmalı, yeterli sayıya ulaşmalı, derli toplu durmalıdır. Arşiv dediğin yerden aradığın kaynak pat diye çıkmalıdır. Başkan dediğinin en temel görevi, dernekte faaliyet yapılmaktır. Faaliyetlere yeni üye bulmalı, o yeni üyeleri eğitmelidir! Derneği tanıtmalıdır ama yayınlarla ama belgesellerle ama televizyonda ama konferansta ama tiyatro sahnesinde ama köy kahvesinde. Derneğe kaynak yaratmalı, mevcut kaynakların devamlılığı için çalışmalıdır. Üyeleri arasıra biraraya getirmelidir. Bu arasıra biraraya getirmelerde en çok eti yemeli, en çok göbeği atmalıdır. Kamu huzurunda doğa sevgisini aşılamak için çalışmalı, doğanın korunmasında ses getiren, fikri sorulan, korkulan bir merci olmalıdır. Diğer mağaracı derneklere, kulüplere, gruplara yol göstermelidir… Dedik ya; 2008 yılında, “Sevgi İktidarı” kurmaya çalışacağız, sıradan bir insan olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Her kime bir hata ettiysek, her kimin kalbini incittiysek, her kimin gönlünü alamadıysak, yaptığımız hatalar ne olur affola. Hayatımda aldığım en güzel derslerden, ruhumun olgunlaşmasında önüme çıkan en önemli tecrübelerden biri olan Dernek Başkanlığı görevini şu sarsak kulunuza hediye ettiğiniz için hepinizi bir kez daha öpüyorum. Sizleri seviyorum. Küçük Emrah
Haberler • Üyelerimizden Emrah ÖZTEKİN ve Vedat GÜN 16 Aralık 2009 günü saat 12:05 TRT FM Radyosu’nda canlı yayınlanan Mavi Bilye programında “Mağaracılık ve Çevre” konulu sohbetleriyle katıldılar. Programı kaçıranlar http://www.trt.net.tr internet adresinden dinleyebilirler. • Türkiye Mağaracılık Federasyonu 17 Aralık 2009 tarihi itibarıyla kurulmuştur. Mağaracılara hayırlı olsun. • Anadolu Mağaracılık Topluluğu Derneği (AMTD) 26–28 Aralık 2009’da Burdur İnsuyu Mağarası’na etkinlik düzenledi. Bu etkinlikte turizme kapalı 2. bölümde bulunan göllerden Umut Gölü’nde önceki etkinliklerde döşedikleri kılavuz hattan yaklaşık 1000 fit ( 300 m ) daha ilerleyerek su yüzeyine ulaştılar. Su yüzeyine çıkılan yerin sonsuzluk gölü olduğunu tahmin ediyorlar. Yapılan ikinci dalışta ana galerinin yan pasajları araştırılmıştır. Bundan sonraki araştırmaların diğer mağaracılık derneklerinin de desteği ile sürdürülebileceği bildirilmiştir. MAĞARACI 30. SAYI Ocak 2010, Sayfa: 1
Duyuru
Veysel ÖZBEK’e ulaşabilirler.
• Mağara Araştırma Derneği’nin 2010 Olağan Genel Kurulu 9 Ocak 2010 Cumartesi saat 15:00’te dernek merkezi Anıttepe Mah. Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Maltepe/ANKARA adresinde aşağıdaki gündemle yapılacaktır. Yeterli çoğunluğun sağlanamaması halinde ikinci toplantı çoğunluk aranmaksızın 16 Ocak 2010 Pazar günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. 1. Açılış, Yoklama ve Saygı Duruşu 2. Başkanlık Divanı Seçimi 3. Genel Kurul Gündeminin Okunması 4. Yönetim Kurulu 2009–2010 Faaliyet Raporunun Okunması ve Görüşülmesi Yayın Kurulu 2009–2010 Okunması ve Görüşülmesi
Faaliyet
Raporunun
Tanıtım, Görsel ve Halkla İlişkiler Kurulu 2009–2010 Faaliyet Raporunun Okunması ve Görüşülmesi Koruma Kurulu 2009–2010 Faaliyet Raporunun Okunması ve Görüşülmesi Eğitim Kurulu 2009–2010 Okunması ve Görüşülmesi
Faaliyet
Raporunun
5. Denetleme Kurulu Raporları ile 2009 Yılına Ait Bilanço ve Gelir Gider Hesapları ile 2010 Tahmini Bütçesinin Okunması Ve Görüşülmesi 6. Yönetim ve Denetleme Kurulunun Aklanması 7. Mağaracılık Federasyonunda 2010 Senesi Temsil Esaslarının Görüşülmesi 8. Dernek Tüzüğü Değişiklik Teklifinin Görüşülmesi ve Oya Sunulması 9. Dernek Yönerge Taslaklarının Okunması, Görüşülmesi ve Karara Bağlanması (Malzeme Kullanım Yönergesi, Mağara Araştırma ve Öğrenci Etkinliklerinin Desteklenmesi Yönergesi, Dernek Açma Kapama ve Temizlik Yönergesi) 10. Yeni Yönetim Kurulu Ve Denetleme Kurulunun Seçimi 11. Dilek ve Temenniler 11.1. MAD Yayınları (MAD BÜLTENİ, MAĞARACI) 11.2. 2010 Eğitim Takvimi 11.3. 2010 Etkinlik Takvimi 11.4. Genel İhtiyaçlar 12. Kapanış • 16.01.2010 günü 19:30’da Yıldız Marina Balık Restoranı’nda (Turan Güneş Bulvarı, Hollanda Caddesi, No:7 Çankaya/Ankara) Genel Kurul sonrasında tüm üye ve dostlarımızla bir arada olacağız. Katılmak isteyenlerin
• Muharrem SAMUK’un önderliğinde çekimleri gerçekleştirilen ve konusunu mağaracılıktan alan “Bozkırın Hediyesi” belgeseli 3. Şubat 2010'da DIGITURK'ten yayın yapan İZ TV’de izleyici ile buluşacak. • Pınarbaşı’nın Hikâyesini Fotoğraflarla Yazmak Bir hikâye yazalım. Evvel zaman içinde diye başlayan. Diyelim ki bir milyon yıl önce olsun zamanı, bu öyküyü fotoğraflamak isterseniz gelin Sorkun Yaylası'ndaki Ilgarini Mağarası’na. İçindeki sarkıt ve dikitleri fotoğraflayın, çektiğiniz kare bir milyon yıl yaşında bir oluşumun fotoğrafıdır. Alın elinize bir taşı ve fotoğraflayın. O taşta muhtemelen milyonlarca yıllıktır… Ilgarini Mağarası’nda duvarları fotoğraflayın. O karede 20.000 yıl önce yaşamış olan ilk insanın hikâyesine tanık olan duvarları fotoğraflamış olursunuz… Devrekâni Çayı’nın, Kanlı Çay’ın coşkun sularının, Valla Kanyonu’nda kayalara yaptığı eşsiz tabloları fotoğraflarsanız her bir kıvrımında milyonlarca yıldır anlatılan ve halen süren bir hikâyeyi de fotoğraflamış olursunuz… Ilıca Şelalesi’nin fotoğrafını çektiğinizde ise yüzlerce km ötede bulutlardan süzülen bir damlanın 15 metreden özgürce süzülüşünün hikâyesini fotoğraflamış olursunuz… Horma Kanyonu’nda doğal gölcükleri, su kanallarını fotoğraflarsanız, binlerce yıl önce değirmenlere su getirmek için yaşanan mücadeleyi fotoğraflarsınız… Pınarbaşı’nın etrafını saran ormanların fotoğrafını çekerseniz, o ormanlardaki yaşları 500-1000 arasında değişen binlerce çam, meşe, köknar, kayın, gürgen, çınar ve şimşir ağaçlarını ve ilçeye özgü yüksek nemden dolayı oluşan yosunları fotoğraflamış olursunuz… Ve insanları, folklorik kıyafetleri süs diye değil günlük kıyafet olarak giyen insanlarımızı fotoğraflarsınız kurgu değil gerçek insan öykülerini fotoğraflamış olursunuz… Gelin hep beraber bu hikâyeleri fotoğraflarla yazalım. Makinelerde bilgisayarlarda kalmasın bu hikâyeler. Mayıs ayında; Pınarbaşı’nda Park Ilıca Tesislerinde, yakılan kamp ateşinin karşısında, serin bahar rüzgârlarının Ilıca Şelalesi’nin sesini taşıdığı o yerde, halı diye ayağınızın altına serili çimlerin üstünde, makinelerinizle yazdığınız bu hikâyeleri bizimle paylaşmak ister misiniz? Biz dinlemeye hazırız. Siz; fotoğraflarınızla küçük bir öykü anlatmak isterseniz, benim de bir hikâyem olsun diyorsanız, Bir dağın, bir dalın, bir suyun, yüze yansıyan bir kırışıklığın, bir gülümsemenin, hikâyesini anlatmak isterseniz, Pınarbaşı sizi bekliyor. Cebrail KELEŞ (http://www.kastamonupostasi.com, http://balikcisef.blogspot.com cebrailkeles@gmail.com) MAĞARACI 30. SAYI Ocak 2010, Sayfa: 2
• 16-20 Kasım 2010 tarihlerinde, Naberezhnye Chelny / Rusya’da Uluslararası Speleoloji Konferansı düzenlenecektir. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye http://pro-speleo.ru/index/english/0-26 internet adresinden ulaşabilirsiniz.
2009 Etkinlikleri Katılımcı Etkinlik Sayısı türü
Gün/Ay
Yer/Mağara
18 Ocak
Dernek Evi, MAD Olağan Genel Kurul Toplantısı
2 Şubat
Ankara Polatlı Yenice Köyü
14
Araştırma
21–22 Mart
Amanoslar (Gavur Dağı) Kuzucular Beldesi ve Çat Köyü, Bölge Araştırması
3
Araştırma
24–26 Nisan
Küre Dağları, Sümenler Köyü, Bölge Araştırması
5
Araştırma
1–3 Mayıs
Küre Dağları, Sümenler Köyü, Bölge Araştırması
8
Araştırma
3 Mayıs
Bursa, Büyükorhan, Bayındır Mağarası Bursa Şubesi Araştırması
8
Harita
15–17 Mayıs
Küre Dağları, Sümenler Köyü, Bölge Araştırması
5
Araştırma
24 Mayıs
Bursa Şubesi Harita Eğitimi
Eğitim
30–31 Mayıs
Bursa Şubesi Kaya Çalışması
Eğitim
11–13 Haziran
Adana, Kozan, Horzum Yaylası, Bölge Araştırması
7
Araştırma
19–21 Haziran
Adana, Kozan, Tekir Yaylası, Bölge Araştırması
5
Araştırma
24–28 Haziran
Antalya, Olimpos, 3. Balkan Mağaracılar Birliği Kampı
21
Eğitim
17–19 Temmuz
Kayseri, Bölge Araştırması
5
Araştırma
26
Araştırma
5
Araştırma
24 Temmuz – Geyik Dagı, Bölge Araştırması 1 Agustos 8–9 Agustos
Adapazarı, Araştırması
Karasu,
Bölge
28 Eylül
TRT Ankara Radyosunda “Şehrin Nabzı” adlı canlı programa katılım
2
Tanıtım
3–4 Ekim
Konya, Güneysınır Mağarası, Belgesel Çekimi
8
Tanıtım
10–11 Ekim
Ankara, İncek, Tek İp Tekniği Eğitimi
17–18 Ekim
Çankırı, Tuz Mağarası, Mağara Ekolojisi Araştırması
19 Ekim
Ankara Dernek Evi, Koruma toplantıları başladı
29 Ekim
İznik, Derbent Köyü, Evkaya Mağarası, Bursa Şubesi Haritalama ve Biyoçeşitliliği Belirleme Çalışması
4
Araştırma
29 Ekim – 1 Kasım
Konya, Güneysınır Mağarası ve Çevresi, Belgesel Çekimi ve Bölge Araştırması
11
Tanıtım, Araştırma
16 Aralık
TRT FM Radyosu’nda “Mavi Bilye” adlı canlı programa katılım
2
Tanıtım
Eğitim 4
Araştırma Koruma
Sohbet Muhabbet Havva YILDIRIM Geçenlerde tesadüfen tanıştığım birisi “MAD etkinlikleri çok pahalı oluyormuş, bir faaliyet 100 lirayı buluyormuş,” dedi. Ben de “Yok artık, o büyük yaz etkinliğidir-ki kaç gün kampta kalıyorsundur, diğer etkinlikler ise ortalama 50 TL tutar,” dedim. O da çok geldi, “Ben çılgınlar gibi her hafta sonu mağaraya gitmek istesem de gidemem ki o zaman!” dedi. Öyle lafladık ayaküstü biraz. “MAD’daki tecrübeli kişilerden mağaracılık öğrenmeyi çok istiyorum,” dedi. Ben de etkinliklerden bahsettim biraz. Bence etkinlikleri öğrenciler için daha ekonomik kılmanın yolları aranmalı. Çoğu ANÜMAB’lının kafasını MAD’a da katılmak konusunda çok ütülemiştim, görüyorum ki aramıza yeni katılanlar olmuş, sevindirici ama söyleyeyim vakti zamanında onlar da aynı şeylerden dert yanıyor idi. MAD’a katıldılar, süper ama kaç etkinliğe katılıyorlar mesela şu an??? Mesele sadece ekonomik yanı değildir illa ki ama ekonomik yanı da oldukça önemlidir. Emrah ÖZTEKİN Havvacığım, Çok önemli bir konuya parmak basmışsın, eline sağlık. MAD faaliyetlerinin maliyeti, faaliyet katılımcılarının çoğunluğunu oluşturan kısmının yaşam koşulları ile bağlantılı oluyor. Nasıl mı? Örneğin; faaliyete 4 kişi gidiyor ve bu gidenlerin üçü yaşam gailesi derdinde mesaiye dayalı çalışıyor; evlerinde çoluk çocuk, torun tombalak gibi sorumlulukları var. Zamanları kısıtlı. En hızlı şekilde mağara ağzına varmaya çalışıyorlar. Faaliyet 50 TL’ye mal oluyor, dördüncü öğrenciyi diğer 3 her ne kadar kollasalar da, o maliyet ağır geliyor öğrenciye. Çoğunluk üyemiz, ne yazık ki “Otostopla yola çıktık, 4 saat asfaltta bekledik, biri aldı 100km götürdü, yol kenarında elma bahçesine daldık, hava karardı, ocağı yaktık, kampı kurduk..” faaliyetlerini, çok özlemelerine rağmen yapamıyor artık. Trenden indin, kasaba dolmuşuna bindin, dolmuştan indin, kamyona bindin, kamyondan indin, traktöre bindin, traktörden katıra, katırdan indin, yürüye yürüye mağara ağzına ulaştın 2 gün geçti; adamın zaten hayattan zor bela kopartabildiği 2 günü var. Bu adamların mevcut stiline dokunmamak gerek, ayrı tutmalı. Nitekim bu adamlar artık lüks faaliyet yapma hakkına sahipler. “MAD faaliyeti yapmak istiyorum,” diyen arkadaşlara her zaman şu mesajı vermeye çalışıyoruz, “Gelin aramıza katılın, belirli süre eğitim alın, dernek adına çalışmak istediğinizi ispat edin ve kendi faaliyetlerinizi organize edin, harita karşılığı dernekten destek bile alabilirsiniz.” Ukalalık olarak algılanmasın lütfen ama biz Küçük Hakan’la 1991 yılında, 17 yaşında lise öğrencisi ve yaz tatilinde iken 10 gün faaliyet yapmak istiyoruz diye dernek toplantısında gündeme getirdik. Bizle faaliyete gelebilecek kimseyi bulamayınca, dernekte Temuçin AYGEN’in kitabını açtık, bir hafta çantalarımızı doldurduk boşalttık ve iki kafadar 10 gün, Isparta, Eğirdir gölü, Kovada gölü, Çamlık Mağaraları, Beyşehir, Konya, kâh otobüs, kâh MAĞARACI 30. SAYI Ocak 2010, Sayfa: 3
otostop, kâh yürüyerek çok güzel gezdik. Fransız sifon dalgıçlarına rastladık, Eğirdir Gölü plajında Hollandalı kızlarla ateş başında şarap içtik. Çamlıkta 3 tane İngiliz mağaracı ile tesadüfen rastlaştık, beraber mağaraya girdik, sabahlara kadar okey oynadık. İngilizlere BUMAK’ın yayınlamadığı Çukurpınar haritasını mektupla gönderdik de sonra yurtiçi camiada olay çıkınca dernek yönetim kurulu bizim adımızı yıllarca gizli tuttu, bizi korudu :) Hatta Körükini Mağarası’nı baştan başa geçip derneğe döndüğümüzde, dernekte çok ilgi çekmiştik. Nitekim Körükini’ni o dönemde dernekte yer alanlar bizim gibi geçememişti. Mağaracı adam dediğin, her hâl ve şerait içinde dahi, mağarasına gider. Özgür ruhludur, macera aramadan kendini yol macerasının tam içinde bulur. Kimseden beni elimden tutsun mağaraya götürsün diye beklemez, çünkü bağımsızdır. Elinden biri tutup faaliyete götürdü mü, onu öyle yapma bunu böyle yap dedi mi sinirlenir. Uzun lafın kısası, faaliyet yapmak isteyen arkadaşlar gelip istihbarat sorsunlar, dinozorlardan birinin kanına girip aklını çelsinler, çelemezlerse kendi kendilerine gaza gelsinler, kafalarına göre faaliyete gitsinler. Sonrada bize anlatsınlar, biz de başımızdan geçenleri yâd edelim, muhabbet bol olsun. Havva YILDIRIM Sevgili Emrah, Sayfalarını büyük keyifle döndürdüğüm, sevgili MAD’ın bana hediye ettiği mağara defterime baktığımda 2009’da 16 etkinliğe gittiğimi ve 23 değişik mağara gördüğümü görüyorum. Hatta ilk kez bolt çakmışım, ölçüm almış harita çizmişim, düzenleyenin eline sağlık, özel notlara bunları iliştirip kendi kendime mutlu oluyorum :) Ama ben bu denli çok etkinliğe iş güç sahibi olduktan sonra gidebilmişim (3 ay hafta sonları da çalışmasaydım şayet kesin artardı, Sencer’in de mağaracı olması ise ayrı bir konu). Örneğin; derneğe üye olduğum 2006 yılında 7 etkinliğe gidebilmişim. Bu istatistikler bir şeyler koymuyor mu ortaya?? Elbette herkesin bir yaşam biçimi var ve hiçbirimizin de buna karışmaya hakkı yok. Ben de artık etkinliklere arabamla gidiyorum. Ben sadece nasıl olacağını bilmediğim bir şekilde, öğrencilere destek konusunda fikir yürütülmesini diliyorum. Senin dediğin zamanlar ise eskide kaldı ama büyük keyifle okudum, ne güzel yıllarmış, pek de özendim. Uzun lafın kısası kısmında özetlediğin şeyleri ise ben zaten asrın buluşu g-talk sohbetlerimde olsun, yüzyüze sohbetlerde olsun sürekli söyleyip duruyorum. “Kubi bi döşeme yapar oyyy oyy görmen lazım, kamp düzeni mi dedin; Erdoğanlar’la bi kampa katıl. Dokümantasyon dediğinde akla Musti gelir, ölçüm dedin mi incelikli
Genel Ankara Toplantıları Her Çarşamba Saat 19.00–21.00 Dernek Evindedir.
çalışmanın adresi Birhan’dır, ben Baturay gibi azimli; Maho gibi, Emrah gibi, Hakan gibi efsanesi bol adam görmedim, Tulga gibi şiir gibi bir adam var abicim Ankara’da,’’ inanın her birinizle ilgili bir şey muhakkak anlatmışımdır. :) Haddimi aşmışsam çok özür dilerim ama şunu da eklemek istiyorum; Ankara Üniversitesi’nde de insanlar mağaracılık yapıyor, araştırmalar yapıyor, keşfediyor ve dinamik bir yapısı var kulübün, herkes mutlu ve pek çok etkinlik için okul araç sağlıyor, üstüne öğrencilere para veriyor. Gerçekten ancak ‘‘Mağaracılık konusunda gideyim de MAD’daki süper şahane, şiir gibi SRT yapan abilerimden mağaracılık öğreneyim, ufak çaplı mağaracılık deneyimime onlar sayesinde deneyim katayım, ben de gidip bir şeylerin ucundan tutayım abi ya, bu böyle olmaz,’’ diyen bir insan gelir MAD’a üye olur. MAD da bu amaçla üye olmak isteyen adama destek verir, kendi mağaracısını yetiştirir. Sonra kimse sızlanmaz ‘‘Yaşlanıyoruz ulen, bu böyle olmaz, taze kan yok mu, hep aynı insanlar iş yapıyor bu dernekte..’’ şeklinde. Verdiğim örnek de sadece ANÜMAB ile sınırlı değil elbette, tüm dinamik üniversite gençliği için geçerli. Ömer ve Orkuthan bildiğim kadarıyla öğrenci, kaç mağaraya gitmişler 2009’da?? Herkes mağaraya gitsin, haritalar çizilsin, raporlar yazılsın, derneğe çılgın dinamik gençler gelsin, çok şahane fotolar ve videolar çekilsin, herkes mutlu olsun, birbirini mutlu etsin. İdealizm kokulu mailime son verir, hepinizi öperim. Yemekte görüşmek üzere… Havva YILDIRIM O zamanlardan bu zamanlara MAD benim hayatımda çok şey değiştirdi, Ferhat. Bir şeylerin değişmediğini söylemek için de gözlerini sımsıkı kapayıp da bakman lazım olaylara. Bak Ekin, Pınar, Ömer ve Orkuthan diye magaracilar var dernekte; Beril çocuklara mağaracılık öğretiyormuş, onların yaratıcı dünyası mağaracılık tiyatroları ile şenleniyormuş, kısa süre sonra Maho’nun belgeseli gösterime giriyormuş televizyonda, hayallerimizin prensi Tulga (umarım Banu yanlış anlamıyordur haa:) ) eğitim olayına tekrardan el atmış, Federasyon olmuşuz biliyor musun, bu sene de kurtarma çalıştayları olacakmış, Baturay yine dava dava dolanacaktır mağara-doğa diye, eminim. Haksızlık etmeyelim, ‘‘Acaba ben ne yapıyorum dernek için?’’ diye sormak daha doğru olacaktır sanırım... Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir. MAĞARACI 30. SAYI Ocak 2010, Sayfa: 4
Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara · Şubat 2010 · Sayı: 31
MAGARACI Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara · February 2010 · Issue: 31
Başkandan...
Vedat GÜN
eski ama daha aydınlık mağaralar ve mağaracılık için yola devam ediyoruz. MAD sadece Yönetim Kurulu ile değil, üyeleri ve onların en yakın destekçileri olan aileleri ve yakınları ile birlikte bu günlere geldi ve daha da ileriye gidecek. Bugüne kadar mağaracılık adına yaptıkları, Türkiye mağaracılık tarihinde var olan önemi ve duyarlılığı ile yolumuza devam etmek Fotoğraf: Mustafa Z. RUHİ
Çok sevgili MAD’lılar ve mağaracılar, Yaşı benden büyük bir derneğin başkanı olmanın sorumluluğu ve bilincinin farkında olarak MAD’ın yeni Yönetim Kurulu ile birlikte, sizlerle,
için sizlerle olmaktan ve güveninizden gurur duyuyorum. 45 yılı aşkın süredir var olan MAD, siz üyelerimiz ve aramıza yeni katılacak olan üyelerimizin de desteğiyle Türkiye ve dünya mağaracılığına katkı sunmaya devam edecek.
Bu Ay Mağaracı’da Yeni bir sene... Olağan Genel Kurul ve yeni bir Yönetim Kurulu... Hâliyle yeni bir Başkan... Yeni moda koçluk sistemimiz... Veeee hâliyle yeni bir yüz!!! Mağaracının yeni sayısı ve yeni yüzü ile yeniden sizlerin karşınızdayız. Yenilikler iyidir; ‘motivasyon’ denilen sihirli sözcük için olmazsa olmazdır. Tüm yeniliklerin, derneğimiz için keyifli bir seneyi beraberinde getirmesi dileklerimizle… Bu ay ki sayımızda yine keyifli yazılar bekliyor bizleri. Ocak ayı oldukça hareketli geçti. Üyelerimiz ilk kez bir Mağaracılık Tiyatrosu sergilediler minik dostlarımıza ve ciddi bir hayran kitlesine ulaştılar. 16 Ocak günü ise Olağan Genel Kurulumuz gerçekleşti. Yeni Yönetim ve Denetleme Kurullarını tebrik ediyor, başarılar diliyoruz. Yeni
Başkanımız Vedat GÜN’e ise saygılarımızı sunuyoruz. Oldukça neşeli geçen Olağan Genel Kurulumuzun detaylarına bu sayımızdan ulaşabilirsiniz. Bu sene Olağan Genel Kurulumuz ile gelenekselleştirdiğimiz Yemek Organizasyonumuzu aynı güne denk getirdik. Yemekte hâliyle tüm kadehler Yeni Yönetim ve yeni yıl planları için kaldırıldı. Detayları Veysel ÖZBEK aktarıyor bizlere. Bu ay Geçmişten Esintiler köşemizde ise Deniz ÖZKAYA ve Havva YILDIRIM ÇOLTU’yu ağırlıyoruz. Bizleri 2007 Nisanına götürüyorlar. Hep birlikte nice seneler geçirmemiz, MAD Ailesine nice yeni üyeler kazandırmamız dileklerimizle... Keyifli okumalar diliyoruz, bir sonraki sayıda görüşmek üzere...
Haberler • 7 Ocakta Emrah ÖZTEKİN, Kubilay ERDOĞAN ve Vedat GÜN, Özel ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları 6-7-8. sınıf öğrencilerine (13–15 yaş) Mağaracılık Tiyatrosu sergilediler. Bu ilk deneyim pek hoş oldu. Üç üyemiz Fotoğraf: Orkun PEKŞEN
mağara kostümlerini tam takım kuşanmış halde ışıkçıların platformuna çıktılar. Perde açıldı, Kubilay inmeye başladı, bir alkış koptu salonda, bir heyecan oldu. Ardından diğer iki kişi Fotoğraf: Orkun PEKŞEN
indi ve gösteri başladı… Toplam bir saat on beş dakika süren oyunu çocuklar pür dikkat izlediler, soru cevap kısmında ise çok güzel sorular geldi. • 16 Ocak günü 19.30’da Yıldız Marina Balık Restoranında, Genel Kurul sonrasında üye ve dostlarımızla bir arada olduk. Ayrıntılarına konu ile ilgili yazıdan ulaşabilirsiniz. • Derneğimiz 2010 Olağan Genel Kurulu 16 Ocak Cumartesi saat Mağaracı · Şubat 2010 · Sayı: 31
1
15.00’te dernek evinde yapıldı. Ayrıntılarına konu ile ilgili yazıdan ulaşabilirsiniz. • 25.01.2010 tarihli ilk YK toplantısında birçok konu karara bağlandı, bunlardan en ilginci ise “Koçluk Sistemi”ne geçilmesi oldu. KOÇ: Tulga ŞENER “Oğlum bizim ekip sizi karada, havada, mağarada, her yerde, her konuda .......” EKİP: A. Bahar HASER, Bora ÇORAKBAŞ, Cengiz ÇELİKBİLEK, Coşkun ÖZAŞÇILAR, E. Baturay ALTINOK, Hakan ERDEMİR, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Kubilay ERDOĞAN, Orkun PEKŞEN
KOÇ: Hakan ERDEMİR YORUMSUZ (olması daha tehlikeli olduklarını gösteriyor.) EKİP: Ahmet ELMA, Banu ŞENER, Birhan ALTAY, Coşkun DİL, Ferhat AYTEKİN, Hüseyin POLAT, Melih ERDOĞAN, Mustafa Z. RUHİ, Tulga ŞENER KOÇ: Vedat GÜN “Ne yalan söyleyeyim, bu ekip var ya çok can yakar çoook...” EKİP: Beril ERDOĞAN, Bülent MUTLUGİL, Gülfem UYSAL, Muharrem SAMUK, Ömer ÇETİNKAYA, Uğur Murat LELOĞLU, Ülkü TEKE, Veysel ÖZBEK
KOÇ: Ömer ÇETİNKAYA “Dediğinize göre bu ekip hepinizi yiyecek…” EKİP: Cengiz TAHMİSCİOĞLU, Haluk YILDIRIM, Onur AVCI, Ülkü KAYHAN, Emrah ÖZTEKİN, Mehmet DURNA, Özlem CANBELDEK, Deniz ÖZKAYA, Sencer ÇOLTU KOÇ: Emre Baturay ALTINOK. “Ekibe bak bee, tecrübe ve enerji kokuyor...” EKİP: Emel SAMUK, Koray TÖRK, Neslişah DİCLE, Tunç Teber TOROSDAĞLI, Orkuthan KARADENİZ, Özlem BİRGÜL, Vedat GÜN
Mağara Araştırma Derneği Olağan Genel Kurulu 16.01.2010 tarihinde saat 15.00’te başladı. Divan Kuruluna Beril ERDOĞAN, Havva YILDIRIM ÇOLTU ve A. Bahar HASER seçildi ve gündemdeki konular görüşülmeye başlandı. Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu Başkan Emrah ÖZTEKİN ve Denetleme Kurulu Denetleme Raporları ise Mustafa Z. RUHİ tarafından okundu ve Genel Kurul tarafından oy birliği ile aklandı. Ardından sırasıyla Yayın Kurulu, Tanıtım- Görsel ve Halkla İlişkiler
hesapları ile 2010 yılı tahmini bütçesi ise Kubilay ERDOĞAN tarafından okundu. Mağaracılık Federasyonunda 2010 senesi temsil esaslarının görüşülmesi sırasında Emre Baturay ALTINOK söz istedi ve kürsüye gelerek genel kurulu bilgilendirdi. 2009 senesinde yapılan genel kurul kararı ile kurucusu olduğumuz Mağaracılık Federasyonunun 17 Aralık 2009’da kurulduğundan, derneği temsil ile kendisinin Fotoğraf: Emre Baturay ALTINOK
Kurulu, Koruma Kurulu, Eğitim Kurulu Faaliyet Raporları okundu. 2009 senesine ait bilanço, gelir gider (muhasebe) 2
Mağaracı · Şubat 2010 · Sayı: 31
görevlendirilmesi sebebi ile üzerine düşen görevleri yerine getirdiğinden, MAD’ın her sene genel kurulda bu ko-
nuyu gündeme getirerek temsilcisini yeniden belirlemesinin, federasyon bünyesinde dernek adına yapılacak faaliyetlerin dernek genel kurulu tarafından denetlenmesi açısından olumlu olacağından bahsetti. Ardından 20102011 seneleri için federasyonda dernek temsilcisi olarak yer almak isteyen adayların olup olmadığını sorarak kendisinin görevini devam ettirmek isteği ile yeniden aday olduğunu belirtti. Genel kurul da Emre Baturay ALTINOK’u yeniden temsilci olması için aday gösterdi. Başka aday çıkmadığından divan başkanı tarafından yapılan oylamada Emre Baturay ALTINOK’un 2010-2011 döneminde derneğimizin federasyon temsilcisi olmasına oy birliği ile karar verildi. Dernek tüzüğü değişiklik teklifinin görüşülmesi ve oya sunulması ile ilgili olarak Emre Baturay ALTINOK; İl Dernekler Müdürlüğünün 03.04.2009 tarih, 5775 nolu yazısı ile istenilen değişiklikler ile ihtiyaçtan kaynaklanan değişikliklerin yönetim kurulu tarafından hazırlandığını söyledi ve arka arkaya okuyarak değişiklik önerilerini genel kurula sundu. Ardından yapılan değişiklikler ile ilgili genel kurul görüşleri
alınarak oylamaya geçildi. Değişiklikler oy birliği ile kabul edildi. Derneğimizin değiştirilmiş tüzüğüne www.mad.org. tr adresinden ulaşabilirsiniz. Dernek yönergelerinin taslak metinleri divan başkanı tarafından genel kurula okundu. Ardından yapılan görüşmelerde bu yönergelerin günün ihtiyacına uygun olarak her zaman değiştirilebilmesi için genel kurul tarafından değil yönetim kurulu tarafından kabul edilmesinin daha uygun olacağı belirtildi. Bunun üzerine yapılan oylamada yönetim kurulunun bu yönergeleri kabul etme veya değiştirme yetkisi oy birliği ile kabul edildi. Yeni yönetim kurulu ve denetleme kurulunun seçimi yapılarak derneğimizin 2010-2011 döneminde görev yapa-
cak asil ve yedek üyeleri belirlendi. Yönetim Kurulu Asil Üyeleri: Vedat GÜN, Emre Baturay ALTINOK, Tulga ŞENER, Hakan ERDEMİR ve Ömer ÇETİNKAYA Yön. Kur. Yedek Üyeleri: Ülkü TEKE, Orkuthan KARADENİZ, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Bora ÇORAKBAŞ ve Veysel ÖZBEK Den. Kurulu Asil Üyeleri: Ferhat AYTEKİN, Mustafa Z. RUHİ ve Birhan ALTAY Den. Kurulu Yedek Üyeleri: E. Haluk YURDAKUL, Özlem BİRGÜL ve Kubilay ERDOĞAN MAD Yayınları (MAD Bülteni, Mağaracı): Yayın komisyonundan Mustafa Z. RUHİ, planlanan yayın faaliyetleri ilgili bilgi vermiştir. Haritası çizilebilecek
durumda olan mağaraların listesi üzerinden geçilmiş, görüşmelere üyelerce söz alınarak ekleme ve öneriler yapılmış, bu önerilerin yayın kurulunca dikkate alınacağı belirtilmiş, bu başlık maddesi de kapatılmıştır. 2010 Eğitim Ve Etkinlik Takvimi: Eğitim konusunda bir kurul kurularak planlamanın bu kurul tarafından yapılmasının uygun olduğu ifade edilmiştir. Etkinlik takviminin ise yönetim kurulu tarafından öneri olarak hazırlanarak üyelerin bilgilendirmesinin yapılmasının uygun olacağı temenni edilerek iyi niyet ve dileklerle genel kurul, divan başkanlığınca kapatılmıştır. 2010–2011 döneminde görev yapacak olan arkadaşlarımıza başarılar dileriz.
MAD Geleneksel Yemek Her sene, yılbaşından bir önceki hafta sonu yaptığımız eski yeni üyelerin kaynaşması, yeni yıl kutlaması, geçen sezonun kapanması, yeni sezonu karşılama gibi birçok şeyi barındıran dernek yemeğimizin tarihini bu yıl değiştirdik. “Genel kurulun olduğu günün akşamında yapalım,” dedik; güzel de oldu. Kutlamalarımıza eski yöneti-
Fotoğraf: Ülkü TEKE
min ayrılışını ve yeni yönetimin göreve başlamasını da dahil etmiş olduk. Dernek genel kurulu için Ankara’ya gelen arkadaşlarımızı da yemekte görme olanağını bulduk.
Yıldız Marina Balık Restoranının bir katının sadece bize ayrılmış olması, yemekleri, pistinin geniş oluşu herkes tarafından beğenildi. Yemekte Faysal İLHAN, Mustafa Zeki RUHİ ve Ferhat AYTEKİN’in MAD’da 25. yıllarını doldurmaları sebebiyle verilen onur plaketleri geceye ayrı bir hava kattı ve ambiyans yarattı. Derneğimizde 25 yıldır aramızda olan duayenlerimizin varlığı bizlere güç verdi. Bu güzel insanların yanında daha 25 yaşını doldurmamış üyelerimizin de olması ayrıca övünç verdi. Faysal’ın Kubilay ERDOĞAN ve Birhan ALTAY’ı çağırıp “MAD’lı olmanın ayrıcalığını ve güzelliğini gösterin!” demesinden sonra, Kubi ve Birhan’ın birbirleriyle içtenlikle kucaklaşmaları görülmeye değerdi. Muharrem SAMUK’un, kendi öz-
Veysel ÖZBEK
Fotoğraf: Ülkü TEKE
veri ve çabasıyla hazırladığı belgeselin TV’de yayınlanmasının, manevi bir ödülü olarak madalya alması da yemekteki diğer önemli bir andı. Maho’nun yaptıklarının ve ödülünün, yeni projeleri olan arkadaşlara motivasyon vermesi dileği ile… Güldük, gülüştük, hopladık, zıpladık; 45. MAD Geleneksel Yemeğini tatlı anılarla tamamladık. Nice yemeklere hep birlikte… Mağaracı · Şubat 2010 · Sayı: 31
3
Geçmişten Esintiler - Bir Şuursuzluk Hikâyesi Yıl 2007, aylardan Nisan. Kalabalık bir grup MAD’lı, bayramı kampta kutlamaya karar verdik. Soluğu Valla Kanyonu’nda aldık, adres Sümenler Köyü, Pınarbaşı, Kastamonu. Güzel bir kahvaltı edip kanyonun tepesine doğru yol aldık, 20 kişiydik, yavaş yavaş tırmandık tepeyi. Mağaranın ağzına geldiğimizde biraz soluklandık ve arkadaşlarımızı kampa uğurladık. Kubi ve Birhan önden gittiler döşeme yapmak için, biz ise ilk ciddi dikeyimizde acayip heyecanlıydık. Saatler 15.30’u gösteriyordu mağaraya girdiğimizde. Kubi mükemmel bir döşeme yapmıştı, pek bir şendik. Mağara -196 metrede bitti. Birhan ve Kubi ölçüm almak üzere arkadan geleceklerini söyledi, biz de önden çıktık. Saatler 23.00’ü gösterirken tüm ekip üyeleri mağaradan çıkmıştı. Biz pek daha bir şendik, güzel bir tecrübeydi. Malzemeleri sırtlandık ve düştük kampa dönüş yoluna. Mağara yakınlarında su yoktu, yanımızdaki suyu da bizle gelen arkadaşlarımız içmişti öğlen. Ayrılan suyu ise bizim perişan olduğumuzu gören Kubi, yarın gelecekler için bırakmış. Yanımızda yiyecek hiçbir şey kalmamış, olanları mağarada tüketmişiz. Bu nasıl bir şuursuzluk halidir böyle? Dönüş yolu uçurumlarla dolu, atraksiyon dolu dakikalar başladı hâliyle. Aynı patikalarda inip çıkmaya başladık, her yeri yeni bir yol sandık ama yok öyle bir şey ve ilginçtir bunu saatlerce tekrarlayabildik... ‘Yok ümitsizlik!’ diyip Tolkien mi anılmadı, Pan’dan Zeus’tan mı aman dilenmedi, telsize sarılıp yardım mı istenmedi. Ama gelin görün ki ulaşamadık bir türlü kampımıza... Şuursuz muhabbetler dönmeye başladı elbette: Biraaa, suuu, uykuuu, sosisli makarnaaa diye sayıklamaya başladık. Birhan bir ara uçurumun birinin kenarında horlamaya başladı. Deniz’in kaval kemiğine kocaman bir kaya indi. Silah sesleri duyulmaya başladı ormanda. Her yerimiz çizik içindeydi. Kör Ali’nin telsizden yol tarifi şu şekil4
Mağaracı · Şubat 2010 · Sayı: 31
Deniz ÖZKAYA, Havva YILDIRIM ÇOLTU Fotoğraf: Aslan MUTAF
deydi: ‘Kübilayyy bir duvar var, duvarı bulun... Duvar dediysem varla yok arası, 50 cm bişey, sonra ordan aşşağaa ineceksin, bostan var, ortada da elma ağacııı. Bostan dediysem bostan gibi değil, en son 10 sene önce ekilip biçilmiş Kübilayy.’ Derken şimşirler gördük de ortak bir nokta bulduk Kör Ali ile. ‘Hah, işte şimşirler.’ dedi Kör Ali. ‘O şimşirlerin yanında bir kaya var, onu yan yan geçeceksiniz. Böyle kaya dediysem 3–5 metre yan geçiş yapacaksınız.’ İşte kurtarma ekibinin yol tarifi...
gün kampta oturup çamur savaşı yapan çocukları izledik, hiçbir yerimiz tutmuyordu ama gece yaşananları andıkça gülüyorduk... Hastasıyız MAD’ın, MAD’lıların, MAD ile hayat bulacak tüm şuursuzlukların...
Su yok, yemek yok, beş saattir aynı yollardan geçiyoruz... Sonra nasıl oldu bilinmez bir baktık K. Emrah karşımıza çıkıverdi elinde çilekler. Bu nasıl bir mutluluktur, tarif edilemez. Saatler 4.30’u gösteriyordu kampa ulaştığımızda. Herkesle kucaklaştık. Berrah elimize kocaman etler ve sıcacık içecekler tutuşturdu. Dramatize etmeyelim olayı ama arkadaşlarımızı yeniden görebilmek harikaydı. Ertesi
Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Cad. Agâh Han No:61/2 Osmangazi / Bursa Tlf: +90 224 222 00 65
Mağara Araştırma Derneği - 1964 MAĞARACI E-BÜLTENİ, ŞUBAT 2010 Yayın Sahibi: Vedat GÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Emre Baturay ALTINOK Yayın İdare Merkezi: GMK Bul. Kubilay Sk. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe / Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 Yazışma Adresi: PK 670 Yenişehir / Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / magaracilar@gmail.com
http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Yayın Kurulu: A. Bahar HASER, Attila ÜLGEN, Birhan ALTAY, Emrah ÖZEL, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ MAD, Mağaracılık Federasyonu ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.
Genel Ankara Toplantıları Her Çarşamba Saat 19.00 – 21.00 Dernek Evindedir.
Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara · Mart 2010 · Sayı: 32
MAGARACI Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara · March 2010 · Issue: 32
MAD’dan Haberler Fotoğraf: Berrah ÖZDEMİR
Merhaba, Derneğimiz Şubat ayını da her zamanki gibi hareketli geçirdi. Uzun zamandır merakla beklediğimiz Muharrem SAMUK’un özverili çalışması ile gerçekleşen ‘Bozkırın Hediyesi’ Belgeseli, İz TV’de 3 Şubat 2010 tarihinde yayımlanmaya başladı. İlk gösterimi MADlılar hep birlikte Beşevler Keyif Cafede gerçekten de keyifle izledik. Tulga ŞENER’in dolduruşuyla soğuk ve karlı bir kış gecesi Eymir Gölü’nde başladığımız “G.t göbek etkinlikleri” tüm hızıyla sürmekte. İlk yürüyüşümüzde Oran’da buluşup ormanın içinden Eymir Gölü’ne inip TRT’nin arkasındaki dik yokuştan oflaya puflaya çıkarak oldukça yorucu bir başlangıç yaptık. Devamında ise hava durumuna göre Fen Lisesi - Ahlatlıbel tarafı, sonrasında Beştepe yürüyüş parkurunu takiben Devlet Mezarlığı - ki bu mezarlık işine sardırdık- baharda Cebeci Mezarlığında yürüyelim, diyoruz. Havaların yağmurlu seyretmesinden dolayı son yürüyüşlerimiz ağırlıklı olarak Eymir’in TRT tarafındaki kapısında buluşup gölün etrafındaki asfalt yoldan Bağevi istikametinde yürüyüp tam bir tur atmak oluyor. Sonuç ola-
rak şubat ayında 9 yürüyüş ve iki bisiklet turu düzenledik. Bu etkinliklere 15 üyemiz katıldı, en küçük grup iki kişi ve en büyük grup 7 kişi ile Beştepe yürüyüşü oldu. Kondisyonumuz da gün geçtikçe artıyor. Eymir Gölü turunu ilk seferinde 110 dakikada yaparken son turlarda 90 dakikaya in-
lan malzemelere tek tek değinildi. Kişisel ya da topluluk kullanımı için malzeme seçerken nelere dikkat edilmesi gerektiği vurgulandı. Yine rutin kullanımda olmayan bazı yeni malzemelerin tanıtımı da yapıldı (freino, pantin, tibloc vb.). İkinci bölümde ise tek ip tekniği manevraları tek tek açık-
dirdik. Yaylacık’a gidene kadar artırarak sürdüreceğiz. Üye veya değil bu satırları okuyan herkesi davet ediyoruz.
landı. Bu bölümün, ilerleyen dönemdeki pratik çalışmalar için bir vizyon oluşturmayı amaçladığı belirtildi. Sunumda Tulga’nın deyişiyle “tek ip tekniğinin sadece inip çıkFotoğraf: Musrafa Z. RUHİ arşivi maktan ibaret olmadığı” da vurgulandı. “Mağaraların Yer Bilimleri Açısından Arama ve Araştırma Yöntemleri” başlıklı 2. Seminer ise 24.02.2010 tarihinde, Dernek Evinde, Koray TÖRK’ün sunumu ile gerçekleştirildi. MAD üyeleri ve Çarşamba toplantılarını daha ve- misafirlerden oluşan geniş bir katılımrimli değerlendirmek amacıyla, üye- cı grup, semineri ilgi ile izledi. Semilerimizin isteği ve Yönetim Kurulu or- nerde özetle anlatılan konuları bir de ganizasyonuyla, 2010 yılı Haziran ayı Koray TÖRK’ün ağzından dinleyelim: sonuna kadar, on beş günde bir semiKarstlaşmanın ve dolayısı ile bu süner düzenlenmesine karar verilmiş- recin bir ürünü olan mağaraların oluti. Bunlardan ilki de 10.02.2010 tari- şumunda öncelikli olarak kayacın hinde Tulga ŞENER’in sunduğu “Tek İp türü önemlidir. Mağara oluşumuna en Tekniğine (TİT) Giriş (Malzemeler ve uygun kayaçlar karbonatlar ve tuzlarTİT Manevraları)” konulu seminerdi. dır. Tuzlar kısa sürede erime gösterSeminer duyurusu MAD mail grubu dikleri için kalıcı değillerdir. Bu nedışında facebook aracılığıyla da yapıl- denle karbonatlar (kireçtaşı, dolomit) mıştı. Bu yüzden katılımcı sayısı bek- doğal mağaraların büyük bölümünü lenenden fazlaydı. Seminerin ilk bö- oluşturur. Kayaçlarda gelişmiş olan lümünde, tek ip tekniğinde kullanı- kırık-çatlak sistemleri, düşen yağışlaMağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
1
Fotoğraf: Emre Baturay ALTINOK
Karikatür
rın dolaşımını sağlaması nedeniyle diğer önemli parametrelerdir. Mağaraların türü (yatay-dikey, aktif-fosil) tamamen bir kısmı yukarıda tanımlanan parametrelerce (litoloji, tektonizma, yağış, morfoloji, zaman vs.) kontrol edilmektedir. Mağara araştırması yapılırken; 1. Öncelikli olarak bölgenin genel jeolojik yapısına bakılmalı,. (Karbonatların yayılımı, kalınlığı, geçirimsiz kayaçların konumu vs.) 2. Olası mağara gelişim yönünü belirleyebilmek için genel kırık hatları tespit edilmeli, 3. Derinlik ve uzanımı belirleyebil-
2
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
mek için: Çevrede yer alan kaynak boşalımlarının olası mağara girişlerine dikey ve yatay yöndeki uzaklıkları bulunmalı, 4. Diğer karstik yapıların (dolin, polye vs.) yüzeydeki yayılımına bakılmalı,. 5. Çevredeki drenaj sistemlerinin (sürekli akış olan, mevsimsel akım gösteren, kuru) konumuna dikkat edilmelidir. (Özellikle drenajdaki kesiklik, subatanların
mişine yönelik bilgi edinilebildiği gibi; su kaynaklarının kullanımına (hidrojeolojik) ve paleoiklim araştırmalarına yönelik destek de verilmiş olur. MAD Seminerleri sürerken üyelerimiz bir yandan da etkinliklere devam ettiler: 15–16 Şubatta MAD’dan iki, AÜ Hidrobiyoloji ABD’dan bir ve ANUMAB’dan üç üyenin katılımı ile “Mencilis Mağarası’nı korumak için ne yapmalı?” sorusunun yanıtı araştırılmaya çalışıldı. Etkinlik detayları Pınar YILDIZ’ın yazısında. http://www.milliyet.com.tr internet adresinin 21 Şubat 2010 tarihinde “Buğday tarlasında dev obruk” başlıklı haberinde özetle: Malkara ilçesine bağlı Kadıköy köyü Göktepe mev-
önemli belirtilerindendir.) Yukarıdaki maddeler göz ardı edilmemelidir. Bunların çok genel olarak uygulanması bile çalışmaları daha verimli hâle getirecektir. Bunlara ek olarak mağara içinde; su örneklemesi, fiziksel yapıların ölçümü (oygu-dolgu izleri, taraçalar vs.), boya deneyi, çökel (dikit vs.) örneklemesi gibi çalışmalar yürütülerek araştırması yapılan bölgelerin jeolojik geç-
kii yakınlarında bulunan düz arazideki 5 dönüm buğday tarlasının, 2 dönümlük bölümünde oluşan 10 metre derinliğindeki dev obrukların, görenleri şaşkına çevirdiği belirtiliyordu. Bu ay Geçmişten Esintiler köşemizde ise Emrah ÖZTEKİN’i ağırlıyoruz. Emrah keyifli yazısında bizleri 1992, Subatağı Etkinliği’ne götürüyor. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere... Keyifli okumalar...
Mencilis’in Yosunları MAD yazışma grubundan e-posta kutusuna düşen bir maille başlar Mencilis Araştırması… “Mağarayı korumak için ne yapmalı?” der birisi, “Ben her şeye varım, hadi yapalım,” der ötekisi. Gaza gelen bir adet Pınar, kendini tutamayıp atlar mailin içine ve kolları sıvar, dalar Mencilis işine. Mencilis’in sorunu; turizme açılmış bir mağara olduğundan içerisinde yapay ışıklandırmadan ötürü yoğun bir bitki örtüsünün oluşmasıdır. Mağara ve karanlık kelimelerinin yanına bitki kelimesi yakışmaz fakat Mencilis bunu becerebilmiş (!) nadir mağaralardan biridir; suçlusu ise ışıklandırmadır. Bir yandan Mencilis’e aşık olanlar “Neler yapabiliriz?” diye harıl harıl çalışırken bir yandan da Bulak’ın delikanlısı Kemal gelip araştırmamızı bekler. Daha fazla bekletmeden çıkmak gereklidir artık yola. Mencilis faaliyeti ufak çaplı bir gezi olacakken birden büyür de büyür... MAD organizasyonu yapmıştır, yola çıkılacaktır fakat talihsiz bir olay neticesi sadece tek ekip gidebilir mağaraya. 15 Şubat Pazartesi ben ve Batur GÜRBÜZER / MAD; Meltem ALTUNOZ / AÜ Hidrobiyoloji ABD; Semih ŞENKAN, İlayda DİLMEN, Gökay DİRİL / ANUMAB olarak 09.30’da yola çıkıp 12.30‘da mağaraya vardık. Yol yorgunluğu, malzeme tamiri, hazırlanmamız derken saat 16.30’u buldu ve mağaraya ellerimizde pensler, poşetler, petri kapları, kutularla giriş yaptık. Ömür törpüsü bürokratik ve organizasyonel çabaların ardından nihayet mağaraya girmiştik. Biz daha mağaranın başında ilk gördüğümüz yeşilliklere “Hımmm ışık alan bir yer, epilitik algler*, kazıyalım,” derken içeride bir orman olduğundan bihaberdik!!! Mağarada ilerledikçe ışıklandırmaların etkisi artmaya başlamış ve buna bağlı olarak algler de yerlerini yosunlara ve eğreltilere bırakmış. Kimi yerFotoğraf: Pınar YILDIZ
Pınar YILDIZ
len sulardan, kimi yerlerde de içeri şemsiye sokmayı düşündürecek kadar çok su damlayan galerilerden ilerleyerek mağaranın tek dikey inişine vardık. Dikeyden aşağıya inince, ilk fark ettiğimiz gürül gürül akan yer altı nehrinin ürkütücü çağrısı oldu. Mağaranın atardamarının bizi içine çeken sesini dinlemenin keyfini, mutlak karanlıkta oturarak yaşadık. Keyfimize keyif katan ise bizimle beraber ilk kez mağaraya giren ve aslında dağcı olan Meltem’in “Oof burası harika, mağaracılık ne güzel bir şeymiş, dağların tepelerinde geFotoğraf: Meltem ALTUNOZ zerken yıllardır mağaraya girmeyerek neler kaçırmışım,” demesi oldu. Yanlış anlaşılmasın; dağcılığa sözümüz yok lakin mağaracılık böyle bir şey işte; mutlu ettirir beni “Bir mağaracı kazandırdım,” diye, pişman ettirir dağcıyı “Bu mutluluğu daha önce neden tatmadım?” diye. Artık dönüşe geçme zamanı gelmişti…“Ben burayı hatırlıyorum,” nidaları eşliğinde geldiğimiz yollardan geri döndük. Gece mağaradan çışillik oluşturmuşlardı! Platformun üzerin- kıp dönüş için hazırlıklarımızı bitirdiğimizde yukarıdan damlayan sulardan oluşmuş de Kemal’i gördük karşımızda, kendisi biz olan kalsit tabakası, yanına bir ışık kayna- içerdeyken Tulga ŞENER’i arayıp hakkımızğı da koyulunca yosunlar tarafından affe- da rapor bile vermiş. Sağ olsun bir yorgundilmemişti. Artık mağaranın içlerine doğ- luk kahvesi içirmeden de bırakmadı bizi. ru ilerlediğimizden, hava şartları da daha Kahvelerimizi içip yola koyulduk. 16 Şubat durağan olmaya başlamış, bu yüzden ışık Salı sabahı 07.30’da kendimizi Ankara trave ısının etkileri daha da belirginleşmiş- fiğinde 24 saatlik güzel bir uykudan uyanti. Platformun sonuna koydukları, mağara- mış gibi bulduk. *Epilitik alg: Kayaların üzerine tutunanın içerisine doğru olan 1500 watt’lık bir spot ışık ve etrafında oluşan flora hepimi- rak yaşayan algler. zin ağzını açıkta bırakmıştı. Yosun, eğrelFotoğraf: Meltem ALTUNOZ ti oluşması bir yana; oluşanlar da yüksek sıcaklıktan dolayı sararmıştı. Örnek almak için yanına çıktığımda, üzerine düşen suyun bi anda çısss ederek buhar olduğuna şahit olunca, lambayı tuttuğum gibi olduğu yerden çekip çıkarmayı düşündüm ama maalesef… Turizme açık kısım bittiğinde, örnekleri platformun sonundaki bir kutunun içine bırakıp yaptıklarımızın notlarını aldık. Ve mağaranın içlerine doğru platformdan atlayıp devam ettik. Giriş yaptığımız mevsim ve bu yılın mevsim normallerinin çok üzerinde yağışlı geçmesi sonucu, beklediğimiz gibi Ajda’nın yatağı sular altındaydı; o dillere destan çamuru göremedik. Kimi yerlerde belimize kadar gede 28–32 watt arasında değişen ampuller kullanılırken, kimi yerde 500 watt’lık spot ışıklandırma tercih edilmiş. Floresanları zemine koydukları için etrafında nemin de etkisiyle eğreltiler, yosunlar çıkmış. Bir askıda duran sokak lambası kıvamındaki ışıklandırmaların etkisi ise etrafında alglerin çıkması olmuş. Yani etrafında koruyucu bir cam olan lambalar daha az etken olmuşlar. 500 watt’lık spotlar ise oldukça geniş alanlara etki ederek ışık huzmelerinin ulaştığı son noktalarda bile ye-
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
3
Geçmişten Esintiler - Su Batağı 1992 Subatağı 92 ekibi bombadır: Ben, Birhan ALTAY, Ferhat AYTEKİN, Haluk YURDAKUL, Turan SÖYLEMEZ, Kağan KUYU, Cenk ERKMEN ve Bülent ERDEM. Çukurpınar organizasyonu sebebiyle büyük faaliyeti ancak 18 Eylül tarihinde yapabilmiştik. Üniversiteye yeni girdiğimden dolayı hazırlık atlama sınavım vardı. O yıl Subatağı’na bir de haziranda faaliyet düzenlenmiş, o faaliyette Erdem, Gülfem ve Bülent ağabey sele kapılmışlardı. Hürriyet Kayseri’ye kapak olduğumuz seneydi… Gazetenin muhabiri o dönemin imkânsızlıkları dâhilinde kampımıza iki günde ulaşmıştı. Önce Faraşa Köyü’ne ulaşmış yürüyerek ve otostop yaparak; sonra 1 gün boyunca bizim oraya yürümüş. O gece yanımızda yatırdık mı, yoksa ormancıların orda mı yattı tam hatırlayamadım. O faaliyette kafamızda şimşek patladı, Cenk ’in ilk faaliyetiydi. Benim malzeme tavsiyelerime uyup yanına iki adet mayo almıştı(k), fırtına sonrası üç gün boyunca kar yağınca rezil olduk. Peşmerge diye dalga geçiyorlardı. Çadırımızın kenarına bir kangal gelmişti, kangalı koyun sanan yaşlı kartal (gözler hipermetrop), kangalı kapmaya niyetlenmişti. Biz korktuk, şuursuz kartal bizi de kapar diye çadıra girdik. Mağarayı 180 metreye kadar ilerletmiştik. Ferhat ile Turhan 170 metrelik inişi bulmuşlardı. Cenk’e dikey malzemesi kalmadığı için (Zaten eğitimi de yoktu.) mağaraya ip toplamaya malzemesiz girdi. O yıllarda yeni öğrenmiştik travers işini, hemen her göle döşüyorduk. Cenk traverslerde alt ipe basıyor, üst ipten tutuyor, değme komandolara taş çıkartıyordu. Ben mağaraya girmeden önce kendisine ‘En fazla suya düşersin, ıslanırsın,’ demiştim. Çıkışta Cenk’in gram ıslanma4
Mağaracı · Mart 2010 · Sayı: 32
dığı; tam takım malzemeli bendenizin ise traverslerde tepe taklak suya girdiği görülmüş; baya bir alay konusu edilmiştim. Küçükken vaftiz edilmem oldukça uzun sürdü, her mağarada sulara canı gönülden düşüyordum... Âdeta sular beni çekiyordu. Çok rakı içerdim o zamanlar, acaba vücut su isteğini öyle mi belirtiyordu, nedir acaba? Hakikaten son 4-5 yıldır hiç suya düşmedim. Maşallah bünyeme. Ferhat’ın çadırındaki 2 sucuktan birini Cenk ile ben çalmıştık, yerine de aynı sucuk gibi görünen taş koymuştuk. Ferhat mağaradan erken çıkınca kendisine sucuk ikram etmiştik. Ama o kafamıza taş atmıştı, sucuğun yanında Haluk’un zulasından çıkan şarabı da içmiştik. Fotoğraf; salı gecesi yaşanan yıldırım düşme hikâyesi ve fırtına sonrası sabah Bülent ağabey ve Ferhat’ı Ankara’ya uğurlama fotoğrafı. Çeken Turhan SÖYLEMEZ. Benim gözlük nedense kırıldı fırtınada. Benim de onlarla dönme şansım vardı; ama faaliyet o kadar güzeldi ki şöyle düşünmüştüm: ‘Amaaaan, bu faaliyeti ömrü billâh bir daha yakalayamam. Dönüşte dilekçe verir, dağda mahsur kaldığımı söyler maze-
Küçük Emrah (ÖZTEKİN)
ret sınavına girerim. Niye döneceğim ki Ankara’ya?’ diye düşündüm. Ama ODTÜ ne mazeret kabul etti, ne ben İngilizce biliyorum nidalarımı dinledi. Faaliyetin kalan 5 günü bana 1 yıl hazırlık sınıfı okumaya mal oldu. Oh ne de iyi oldu, nitekim birkaç sene sonra ODTÜ’den atıldım, gittim misler gibi İstanbul Üniversitesini bitirdim. Sonra faaliyet dönüşü Kent Turizm’in servis şoförü “Ben hayvan taşımıyorum, insan taşıyorum, ben Lazım” gibi şuursuz laflar etmişti de, en arka sıradan “Ben Lazın Allah’ıyım” diyerek saldıran Birhan’ı 5 kişi çok zor zapt etmiştik. Birhan’ın bir elinde çok sevgili eşi Figen için topladığı ve sıkı sıkıya tuttuğu yayla çiçekleri bir elinde de şuursuzun gırtlağı. Mağara Araştırma Derneği - 1964 MAĞARACI E-BÜLTENİ, ŞUBAT 2010 Yayın Sahibi: Vedat GÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Emre Baturay ALTINOK Yayın İdare Merkezi: GMK Bul. Kubilay Sk. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe / Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 Yazışma Adresi: PK 670 Yenişehir / Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / magaracilar@gmail.com
Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Cad. Agâh Han No:61/2 Osmangazi / Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Yayın Kurulu: A. Bahar HASER, Attila ÜLGEN, Birhan ALTAY, Emrah ÖZEL, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ MAD, Mağaracılık Federasyonu ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.
Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara ·Nisan 2010 ·Sayı: 33
Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara April 2010 Issue: 33
Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba, Mağaracı’nın yeni sayısı ile karşınızdayız: Mağaracılar Mart ayını da oldukça hareketli geçirdiler. Büyük Etkinliğe sayılı zaman kala koşulara devam edip enerji depoladılar. Tulga ŞENER eşliğinde akrostiş çalışmalarıyla motive oldular. Elbette mağaracılık seminerleri de tam gaz devam etti. Mağara Ekolojisi konulu seminere ilgi yoğundu. Ayrıca Derneğimizin kıdemli üyelerinden Kubilay ERDOĞAN, başarıyla çektiği fotoğraf karelerinin sırlarını bizlerle paylaştı. Bu sayımızda, Balıkesir Havran Barajıyla ilgili gelişmeler konusunda Sefa TAŞKIN’ın yazısına yer veriyor ve kendisine teşekkür ediyoruz. Mağara Canlıları dizisi elbette devam ediyor ve Geçmişten Esintiler köşemizde ise Ayvaini macerası ile Hakan ERDEMİR’i ağırlıyoruz. Keyifli okumalar, bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle..
Haberler • “Mağara Ekolojisi” başlıklı 3. seminer 10.03.2010 tarihinde, Dernek Evinde, Emrah ÖZEL ve Ömer ÇETİNKAYA’nın ortak sunumu ile gerçekleştirildi. MAD üyeleri ve misafirlerden oluşan geniş bir katılımcı grup, semineri ilgi ile izledi.
Fotoğraf: Mustafa Z. Ruhi arşivi
• Yaylacık hazırlıkları devam ediyor. Üyelerimizin kondisyonunu arttırmak için sürdürdüğümüz yürüyüş etkinlikleri Mart ayında da devam etti. Bu ay toplam on iki arkadaşımızın katılımı ile 12 yürüyüş gerçekleştirildi ve en kalabalık grup 8 kişiden oluştu. Yürüyüşler çoğunlukla Eymir Gölü çevresi ve Ankara Fen Lisesi arkasındaki ormanlık alanda gerçekleşti. Sizi de bekliyoruz. • Ocak ayında yaptığımız Genel Kurulda değiştirilen tüzük maddeleri onaylandı. Web sayfamızda tüzüğümüzün son hâli yayınlanmaya başladı.
Geçmişten Esintiler
Hakan ERDEMİR
Fotoğraf: Hakan ERDEMİR
• “Dijital Fotoğrafın Mağarada Kullanımı ve Fotoğrafçılık Teknikleri” başlıklı 4. seminer 24 Mart 2010 tarihinde MAD Dernek evinde Kubilay ERDOĞAN’ın sunumu ile gerçekleşti.
Ayvaini Mağarasından bir enstantane, tarih 1990 sonbahar. Soldan sağa Hülya BENDER, ben, Veysel ÖZBEK, Noyan GÜNER, Ercan ÇETİN ve Cem ÖZKÖK. Nefis bir faaliyetti, Ayvaköy’deki ilkokulun bahçesinde kamp yapmıştık, Kazanpınar tarafındaki giriş ağzına üzerimizde tulumlarla giderken Noyan ve ben, yolda rastladığımız bir boğanın bizi uzaktan dik dik süzmesinMAĞARACI 33. SAYI Nisan 2010, Sayfa: 1
den dolayı tedirgin olmuştuk, hatta ben nolur nolmaz diyerekten tulumu belime kadar sıyırıp yola öyle devam etmiştim. Bu arada dönem itibariyle dernekte yeterli malzeme olmamasından mı, şuursuzluğumuzdan mı hatırlamıyorum, bir adet baret eksik götürmüştük, Ayvainini başından sona baretsiz sadece rus malı demlik alınlambası ile geçtiğimi hatta bu esnada 2–3 kere kafamı sağlam deldiğimi hatırlıyorum. Aaah aaah çok sahipsizdik o zamanlar...
Yaydım matımı çimene Alıştım derinlere Yaylacık beni bekle Lutufet göster güzellere Amma çabuk geçiyor zaman Cesaret gerek haydi dayan I lıca gibi sıcak aşağısı Kungfu bilsen bile dilemez aman Bora ÇORAKBAŞ
Yaylacık Akrostişleri 02 Mart 2010 tarihinde üyelerimizden Tulga ŞENER tarafından yaklaşan Yaylacık Etkinliği nedeniyle, bazı üyelerimizin hâlâ havaya girmediği gözlenmiş, motivasyonu arttırmak amacıyla Tulga tarafından‘Yaylacık konulu akrostiş yarışması’ düzenlenmiştir. Katılım herkese açık olup yarışma neticesinde verilecek ödül, Mağaracı’da yazı yazma şansıdır.. Hemen ilk deneme Tulga’dan gelir: Yeter silkin biraz Anılarda kalmasın mağaracılık Yaydın götü göbeği Lan oğlum yaşın geçiyor Anadan üryan bir bak aynaya Canın çekiyor biliyorum Izdırap çeksen de biraz K oş, yürü erit şu götü göbeği Tulga ŞENER Tulga’nın ardından diğer Mad Üyeleri de alır sazı ellerine: Yaylacık yaylacık Ala gözlü benli dilber Yalanmış senden önce her şey Lüle lüle saçların Aşıkım hüsn-ü dilbere Cilveli nazlı I tır kokulu Kavuşalım yaza doğru Aşık Hakan (ERDEMİR) Yayık ayranı gibi gönlüm Alışamadı hiç bir yere Yaya yaya ruhunu Lalettayin hayallere... Az geldi ne denediyse bünye Coşamadı belirli bir süre I rmak olsa yerin dibinde Küçük Emrah derinlere inse Kul Emrah (ÖZTEKİN)
Yayık ayranı yoktur içmeye, Ağrıdan dermanım yok sıçmaya, Yel girdi belime, sel girdi içime Lay lay lom gitmemeli mağaraya Aş pişiriyor Yaylacık kampında, Cesaretin olmalı doksanın başında, I lık ılık birikiyor sidik paçanda, Kemale ermeden girme mağaraya... Hüseyin Polat DALKIRAN Yalnızken kör kuyular korkutur insanları Anlaşılmaz suskunluğum asaletimdendir. Yırtarcasına nihayetimi, bağırmak istesem de, afını dahi etmem paniğimin L korkumun. Art kaslarım seslense de yusuf yusuf diye. Canım çeker dayanamam on dakikada inerim. Ihlayıp, oflayıp, zortlayıp, sonsuz gibi gelse de çıkış. Karanlığın cazibesi çeker beni, dört kolluya biner gibi. *** esaver ve kasvetengiz olsa da mağara Y Ağzımıza, ümüğümüze kadar batsakta yarasayın necasetine Yümum ve şelale ile rastlaşsak dahi arzın yedi kat dibinde Laletenahi bir sevad’da zor bulsak da yolumuzu Amelmande misali yığılıp kalsak da çıkışta. Cahilane cesaret ve ulviyyet yekvücut olmalıysa da erbabında I stırap vücut bulsa da çelik misali kaslarda. Kaftan edasıyla yine kuşanırım tulumül setr’i. Attila ÜLGEN
Genel Ankara Top Toplantıları Her Çarşamba Saat 19.00–21.00 Dernek Evindedir. MAĞARACI 33. SAYI Nisan 2010, Sayfa: 2
Yarasaların Öcü* Sefa TAŞKIN
Ünlü yazarımız Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” adlı tanınmış kitabında, yuvaları bozulan yılanlar insanlara saldırır ve sokar. F.Baykurt, 1954 yılında yayınladığı yapıtında bize, insanların ve yılanların yaşadıkları çevreye müdahale edildiğinde, köy ortamında ortaya çıkan toplumsal ve fiziksel çatışmayı, yerel dille anlatır. Yuva canlılar için önemlidir. Yaşama eyleminin başladığı, gerektiğinde sığınıldığı, üreme işlevinin yerine getirildiği, türün sürekliliğinin sağlandığı yataktır. Yuva, canlı varlıkların var oldukları ilk çevredir. İnsanlığın toplumsal deyişlerinde, her dilde, “yuva bozmak” olumsuz bir davranış olarak kabul edilir, hatta lanetlenir. Balıkesir ilinde, Kaz Dağı ile Madra Dağı arasında kalan vadiye uzanan Havran Ovası, aslında zeytin ağaçlarının yuvasıdır. Bu yörede her yer zeytin bahçeleriyle kaplıdır. İnsanların çoğu karınlarını zeytincilikle doyurur. Sofralık zeytini de, zeytinyağı da nitelikte eşsizdir. Antik çağlarda, kokulu üzümleriyle Pergamon kraliçelerine ürün sunan bu bereketli topraklar, Edremit Ovası’yla birlikte Thebe Ovası olarak da anılırdı. Zeytin ağaçları mayıs sonu haziran başında çiçek açar. Sarı beyaz çiçekler rüzgârla, arılarla, böceklerle, diğer uçucularla döllenir, meyveye yatar. İyi rüzgâr varsa, uçan canlılar polenleri ağaçlar arasında iyi taşırsa o yıl ürün bol olur. Aksi, üretimde hüsrandır. Büyük bilgin Albert Einstein bile; “Arılar yok olursa insanlık da birkaç yıl içinde yok olur!” demiyor mu? Son yıllarda Havran yöresinde arazilerin sulanması için küçük bir baraj yapılır. Amaç, yaklaşık 3 bin 500 hektar alanı sulamak, aynı zamanda taşkınları önlemektir. 72 milyon TL harcanarak gerçekleştirilen bu yatırım bölgede sevinçle karşılanır. Üretim artacak, teknik kolaylaşacaktır. Beklenti budur. Ancak bir sorun vardır! Barajın yapıldığı, bir yanı kayalık alanda, yarasa yuvaları bulunur. Yarasalar büyük mağaralarda barınırlar. Yöre onların doğal yaşama ortamıdır. Belki de yüzbinlerce yıldır orada yaşamaktadırlar. Çevrenin bir parçasıdırlar. Yarasa ilginç bir varlıktır. Uçabilen tek memeli hayvandır. Kanatları deridir. Küçücük gözleriyle de görebilir ama genellikle kanatlarını çırparken çıkardığı yüksek frekanslı seslerin bir cisme çarpıp yansımasıyla çevrelerindeki varlıkları, avları algılar. Ses dalgalarına duyarlıdır. Canlı radar gibidir! İnsan kulağı, frekansı en çok 20 bin olan sesleri duyarken, yarasa frekansı 200 bin olan sesleri rahatlıkla duyabilir. Böceklerle, sineklerle, meyvelerle beslenir. Yuvalarında, baş aşağı durarak uzun kış uykularına yatar. Bilimsel adı Myortis Emerginatus olan Havran’ın yarasaları
çevrede insanlardan saygı görmektedir. Çünkü onlar, kendi beslenmeleri için zeytin çiçeklerine zarar veren sinekleri, tırtılları yemekte, çiçeklerin döllenmesine yardımcı olmaktadır. Bu da çiftçiler için iyi bir şeydir. Bu nedenle, Havran Barajı’nda su tutulmadan önce, çevre koruma bilincinin yükselmesi, bölge insanlarının ısrarıyla, yuvaları suya gömülecek yarasaları korumak için yetkililer tarafından yapay mağaralar yapılır. Gel gör ki, evdeki hesap çarşıya uymaz! Baraj suyla dolup, İnboğazı denen yerdeki mağaralar göl altında kalınca, yarasalar ortadan kaybolur. Yuvaları bozulmuştur. Sonradan yapılan sığınaklara göç etmeleri, taşınmaları umulur ama sağda solda rastlanan yarasa ölülerinden başka yarasa çevrede görülmez. Yapay mağaralar boştur. Yapay yuvaları değil, hâlâ gerçek yuvalarını aramaktadır belki kayıp yarasalar! Yörede sesler yükselmeye başlar. Sayıları 20 bin olarak tahmin edilen yarasa nüfusunun nereye gittiği, ne olduğu sorulur. Bu arada, bölge ekonomisinin can damarı olan zeytin, zeytinyağı üretiminde 2009 yılı bol ürün beklenen bir yıldır. Havalar uygun gitmiş, toprak bol yağış almıştır. Ağaçlar çiçeklerle doludur. Ve çiçekler meyve tutar. Zeytin üreticisi için en önemli tarımsal mücadele, zeytin sineği denen zararlıya karşı yapılan mücadeledir. Zeytin tanesini zedeleyen bu sinek, tanelerin yere düşmesine, çürümesine, dolayısıyla zeytinyağı kalitesinin azalmasına, az ürün elde edilmesine yol açar. Çiftçi bu zararlıyla değişik yöntemlerle mücadele eder ama, kimilerine göre, aslında bu sinekleri doğal olarak yok eden yarasalardır. Bilim adamlarına göre günde 2 bin-2 bin 500, 100-250 kg sinek yerler. Doğal besin zinciri, doğanın kendi dengesini kurmasında en önemli etkendir. İddialara göre, baraj yapımıyla üretim artışı beklenirken tam aksi görülmüş, yarasaların yok olmasıyla ürün kaybı artmıştır. 2009 yılı üretiminin düşük olmasının nedenlerinden biri olarak yarasaların yuvalarının bozulması kabul edilir. Biliniyor ki, içinde yaşadağımız doğa binlerce yıllık doğal oluşumun sonucudur. Çevreye, iyi düşünülmeden, iyi araştırılıp değerlendirilmeden, yalnızca ekonomik kaygılarla ve güncel ihtiyaçları karşılama güdüsüyle yapılan müdahaleler hiç beklenmeyen olumsuzluklarla karşılaşılmasına neden olabiliyor. Doğanın dengesiyle oynanması yalnız diğer canlıları değil, insanların varlığını da tehdit ediyor. İnsanlık yalnızca yılanların, yarasaların değil, tüm doğanın öcünden çekinmelidir. Bunun tek yolu doğaya ve çevreye saygıdır. *13 Mart 2010, staskin@gazeteizmirli.com, Kaynak: http://www.gazeteizmirli.com/index.php?sayfa=makaledetay&haber=33 MAĞARACI 33. SAYI Nisan 2010, Sayfa: 3
Mağ Mağ ara Canlıları 2 Birhan Birhan ALTAY – Pınar YILDIZ
4.1.1.2. Denizanaları, Denizanaları, Mercanlar (Knidliler (Hidra(Hidralar)Bu lar) gruba denizanaları, hidralar dahildir. Yine deniz mağaralarında oldukça fazla bulunurlar.
1. Üstalem - Bakteriler (Bacteria): Dünya üzerinde aklımıza gelebilecek her yerde bakteriler bulunur. Mağaralar çeşitli bakterilere de ev sahipliği yapar. Mağaralarda zonlarına göre bakteriler de çeşitlilik gösterir. Fototrofik bakteriler gün ışığından enerji aldığı için ışık alabilen yerlere kadar yayılmışlardır. Buna istisna olarak, yapay ışıklandırma yapılan mağaralarda da fototrofik bakteriler bulunabilir. Kemoototrofik bakteriler de -ki bunlar enerji kaynağı olarak kemosentezi kullanırlar- mağaralarda karanlık zonlarda bulunurlar. 2. Alem - Mantarlar (Fungi): Mağara ortamında bir kısmı epizoik olmak üzere parazitik mantarlar bulunur. Epizoik mantarlar dış ortamdan mağaralara, hayvanların üzerinde girerler. Bunların yanı sıra patojen mantarlarda bulunur; bu mantarlara ayrıntılı olarak gelecek sayılarda değinilecektir. 3. Alem - Bitkiler (Plantae):Mağaraların girişlerinden ışık alan bölümlerine kadar bitkiler görülebilir. Karanlık bölümlere doğru gidildikçe bitkiler de kaybolurlar. Mağara içerisine dışarıdan hayvanlarla, havayla ve sel sularıyla taşınarak gelen tohumlar ve sporlar bulunabilir. Fakat bunlar yeterli ışık ve sıcaklık olmadığı için gelişemezler. Turizme açılmış mağaralarda yapay ışık sıcaklık ve ışık kaynağı olduğu için bunların çevrelerinde alglere, yosunlara, eğreltilere rastlanabilir. 4. Alem - Hayvanlar (Animalia):Mağaralar besin bolluklarına göre farklı gruplarda hayvan yoğunluklarına ev sahipliği yapar. Bu sel alma durumlarına da bağlıdır. Fazla sel alan mağara daha çok yıkanır ve organik materyaller birikemez. Bu yüzden aktif mağaralarda daha az hayvan görürüz. Hayvanlar genel olarak ikiye ayrılır:
fotolog.com/virgilio_sofia/19704839’dan 4.1.1.3. Yassısolucanlar (Platyhelmintes) (Platyhelmintes) (8mm): Sulu mağaralarda, özellikle suda bulunur.Havuzcuklarda, kayalar arasında akan sularda ve speleotemlerin dikey yüzeylerinde su yüzeyinin hemen altında bulunurlar. Kolayca görülemezler ancak hareketleri fark edilebilir. Troglobitik olanları beyaz olup, birkaç mm’den 2.5 cm’ye kadar değişen boylardadırlar.
Planarya
4.1.1.4. Tekerlek Hayvancıkları (Rotifera):Çok hücreli en (Rotifera): küçük canlılardır. Dünya üzerinde her yerde bulunabildiği için mağaralarda da suyun içerisinde ve nemli yüzeylerde bulunabilir.
4.1. Omurgasız Hayvanlar (İnvertebrata): 4.2. Omurgalı Hayvanlar (Vertebrata): Mağara bakterileri, mantarları ve bitkilerini daha sonraki bölümlerde ele almak üzere bu bölümde öncelikle mağara hayvanlarını ele alacak olursak;
4.1. Mağara Hayvanları (Animalia) 4.1.1. Omurgasız Hayvanlar (Invertebrata)T (Invertebrata)Türlerine göre,, aşağıdaki şekilde dörde ayrılır: göre 4.1.1.1. 4.1.1.1. Süngerler (Porifera) Süngerler tatlı sularda çok nadir bulunurlar. Örneğin, Mammoth Mağara Sisteminde 1900 yılında tatlı su süngerlerinden Spongilla fragilis rapor edilmiş. Fakat deniz mağaralarında özellikle mağara girişlerinde yaygın olarak bulunurlar. Örneğin;
Higginsia ciccaresei.
Mağara Araştırma Derneği - 1964 MAĞARACI E-BÜLTENİ, NİSAN 2010 Yayın Sahibi: Vedat GÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Emre Baturay ALTINOK Yayın İdare Merkezi: GMK Bul. Kubilay Sk. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe / Ankara Tlf: +90 312 229 64 09Yazışma Yazışma Adresi: PK 670 Yenişehir / Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / magaracilar@gmail.com
Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Cad. Agâh Han No:61/2 Osmangazi / BursaTlf: Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org
Higginsia ciccaresei(Fotoğraf:
A. Danielihttp:// www.tamug.edu/cavebiology/ Research/MarCaveItaly.html)
Yayın Kurulu: A. Bahar HASER, Attila ÜLGEN, Birhan ALTAY, Emrah ÖZEL, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ
MAD, Mağaracılık Federasyonu ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.
MAĞARACI 33. SAYI Nisan 2010, Sayfa: 4