Batı Yakası Sayı 2

Page 1

S e r d a r

O r t a ç

L a z z o n i

-

H a r v e y G e l a t o

N i c h o l s -

-

D e c a t h l o n

E m r e -

E r t ü r k

A f y o n




İmtiyaz Sahibi Kentpark adına İhsan Ayrancıoğlu Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Akalın Konsept Danışmanı Mehmet Katırcı Yapım Fikri Alem Editör Özgür Saral Genel Koordinatör Nesrin Göleli Reklam Grup Başkanı Serhat Karahüseyin Moda Editörü Elif Uluğ Kozmetik Editörü Sezar Sak Fotoğraf Direktörü Erkin Şahin Görsel Yönetmen Alper Altınbaş Tasarım ve Uygulama H. Semih Dingeç Ulaşım Sorumlusu Yasin Aydemir Reklam Satış Müdürü Canan Adıgüzel Reklam Rezervasyon reklam@fikri-alem.com.tr Yönetim Yeri Güneş Sokak No: 17/2 Çankaya / ANKARA Ankara : T: 312 466 20 10 F: 312 466 20 01 İstanbul : T: 212 284 84 20 F: 212 279 91 67 www.fikri-alem.com.tr Katkıda Bulunanlar Özgür Başaran Buket Babaoğlu Prof. Dr. Murat Baş Efe Kababulut Sanem Yücesoy Utku Şahin Basım Yeri Bilnet Matbaacılık T: 0216 444 44 03 www.bilnet.net.tr Eylül 2011

Merhaba, Keyifli bir yaz sonrası, yavaş yavaş daha eğik gelmeye başlayan güneş ışıkları ve camlara vuran yağmur damlalarının mevsimi sonbaharda ikinci sayımızla karşınızdayız. Tasarım artık hayatın her alanına nüfuz etti ve her alanda kullanılıyor. Bu durum herkesin kendine özgü bir estetik zevkinin oluşmasını sağladı. İlk sayımızda, Türkiye için pek de alışıldık olmayan bir formatta sizlerle buluştuk ve her zaman eleştirilerine güvendiğimiz sizlerden gelen olumlu tepkiler neticesinde ikinci sayımızı daha büyük bir keyifle hazırladık. Bu sayımızda sizlere yine hayattan taşan hikayeler, Türkiye’nin adını dünyaya duyuran tasarımlar, adrenalin dolu maceralar ve uzaya yayılan yazılarla dolu bir içerik sunuyoruz. Ankara’nın yaşam ve alışveriş merkezi Kentpark’ın sizler için hazırladığı batıyakası’nı keyifle okuyacağınızı umuyor, sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz. Keyifle kalın, Mehmet Akalın


10

6

harvey nichols: bu sadece başlangıç

serdar ortaç: haklı bir ün

16 12

emreNY: tasarımın gücü

düşler odasında uyku keyfi

20

bir ralliden daha fazlası: dakar

24

afyon: bir kavşak binlerce seçenek

28

38

adada hazan mevsimi

kışa yayılan lezzet fısıltıları

40

sonbahar sürprizlerle dolu

54

soğuklara karşı savaş

57

plastik yerine cam

42

eski gardıroplara göz atma zamanı


kısa haberler o bir rolls royce ve eşi benzeri yok! Lüks otomobil deyince ilk akla gelen marka olan Rolls Royce’un “Apparition” adını verdiği yeni otomobilini görenlerin ağzı bir karış açık kalıyor. Hayalet otomobil adı da verilen bu ilginç tasarımı Jeremy Westerlund ortaya çıkardı. “Nasıl bir otomobil” sorusuna cevap arayan Westerlund, bu ilginç modeli kağıda döktü. Okuldan sonra Rolls Royce’ta çalışmaya başladı ve hayalini kurduğu otomobili yönetime teklif etti. Yaklaşık 6 metre uzunluğundaki bu sıradışı otomobil, keskin geometrik hatları, maun kaplama jant ve iç aksamı ile dikkat çekiyor. Rolls’un klasik ızgara ve kaput süslemesinin hakim olduğu geleceğin otomobilinin seri üretime geçip geçmeyeceği şimdilik bilinmiyor.

hem karanlık hem romantik Dünyaca ünlü Türk moda fotoğrafçısı Mert Alaş ve Galli ortağı Marcus Piggot, güzeller güzeli Hollywood aktrisi Anne Hathaway’i gotik bir kahramana dönüştürdüler. Interview Magazine’in Eylül sayısı için yapılan çekimlerde Anne Hathaway siyah beyaz fotoğraflarda vampirleri kıskandıracak bir performans sergiledi. Karl Templer’ın moda editörlüğünde Nina Ricci, Gucci, Dolce & Gabbana ve Tom Ford kıyafetleri içinde poz veren Anne Hathaway, verdiği pozlarla Interview Magazine’i kendi tarzının çok dışına taşıdı.

hazımsızlığa karşı üç şövalye Clone Zone tarafından yapılan bir araştırmaya göre uzmanlar, baharatlı besinlerin sindirim sistemi için faydalı olduğunu belirtiyor. Aşırı baharat mide sorunlarına sebep olsa da kararınca tüketildiğinde midede daha fazla asit üretilmesini sağlıyor. Böylece tükettiğiniz besinler daha çabuk sindiriliyor. Yoğurtta bulunan aktif kültür bakterileri, midedeki enzimleri harekete geçiriyor ve besinlerin daha çabuk sindirilmesini sağlıyor. Yemekten sonra yoğurt tüketmek de mideyi rahatlatıyor. Geleneklerimizde yer alan yemek sonrası çay veya kahve tüketmek de hazımsızlığın en iyi çözümlerinden biri.

4


rengarenk amy winehouse Sanatçı Jason Mercier, geçtiğimiz Temmuz ayında hayatını kaybeden Amy Winehouse’un mozaikten bir portresini yaptı. Portreyi 5 bin renkli hap kullanarak yapan Mercier, amacının 23 Temmuz’da ölen şarkıcının kısa hayatını onurlandırmak olduğunu söyledi. Ünlülerin portrelerini çeşitli atıklar, şeker veya ilaçlar kullanarak yapan Mercier, tabloları tamamlayacak eşyaların, bazen ünlü kişilerin kendileri tarafından sağlandığını söyledi. Sanatçının farklı materyaller kullanarak portresini yaptığı ünlüler arasında Michael Jackson ve Lady Gaga da bulunuyor.

evlilik geçişleri kilo aldırıyor ABD’de yapılan bir araştırma, evliliğin başlangıcındaki ve bitişindeki 2 yıl boyunca kilo alma riskinin yükseldiğini ortaya koydu. Özellikle yeni evli kadınlar kilo alma konusunda büyük risk taşıyor. Araştırmada, 1986-2009 yılları arasında 10 bin 71 kişinin vücut kitle endeksi, kilo ve boy oranı ve medeni durumu incelendi. BBC’nin yansıttığı başka bir araştırmada da, katılımcıların sağlık, eğitim, iş, yoksulluk ve hamilelik durumu bilgileri göz önünde tutularak, evlilik ve boşanmayla bağlantılı olarak kilo alma riskinin yükseldiği belirtildi. Raporda, “Evlilikle ilgili tüm geçişler bir kilo şoku yaratıyor” ifadelerine yer verildi.

5


söyleşi

haklı bir ün, saklı bir hayat Hülya Ceylan Türkiye’nin şarkı fabrikası olarak adlandırılıyor. Müzik piyasasına hızlı bir giriş yapmak isteyen yeniler de, “Şarkılarım dilden dile dolaşsın” diyen kıdemli popçular da onun kapısını çalıyor. Serdar Ortaç, mesleğini çok seviyor, çok çalışıyor, beste yapmaya çok vakit ayırıyor ve kazandığı ünü sonuna kadar hak ediyor. İlk şarkınız “Karabiberim” hayatımıza gireli 17 yıl geçti. O zamanlar bu kadar başarılı ve ünlü olacağınızı tahmin etmiş miydiniz? Açıkçası hayır, hiç tahmin etmiyordum. Tahmini bırakın, hayal dahi edemiyordum. “Karabiberim” 1994 yılının Kasım ayında çıktı. Bu benim için de sürprizdi, çünkü şarkıcı değildim. Çocukken şarkı söylemeyi severdim, insanlar “Sesin çok güzel” derlerdi ama önemsemezdim. Haydarpaşa Teknik Lisesi Torna Tesviye Bölümü’nde okudum. Baktım ki bu işi yapmak istemiyorum, Bilkent Üniversitesi’nde Amerikan Filolojisi okuma bahanesiyle Ankara’ya kaçtım. 800 sayfalık mitoloji kitabını görünce oraya da ait olmadığımı anlayıp İstanbul’a döndüm. Hayatım 23 yaşına kadar arayış içinde geçti. Müzik nasıl başladı? O dönem Commodore 64 bilgisayarlar vardı. Aslında oyun oynamak amaçlı olarak almıştım, ama şans eseri bir müzik programı keşfettim. Programı kurcalarken farkında olmadan kendi melodilerimi yaratmaya başladım. Daha küçüklüğümden beri aklımda melodiler ve sözler vardı. Sürekli mırıldanır ve bunları kağıda dökerdim. O bilgisayarla birlikte işi ilerlettim. Stüdyo stüdyo gezip yaptığım besteleri satmaya başladım. Coşkun Sabah’a “İtirazım Var, İhtiyacım Yok” diye bir şarkı vermiştim. Diğer yandan da müzik aletleri satın alıp çalmayı öğreniyordum. Hiç ders almadan darbuka, kanun, cümbüş ve piyano çalmayı öğrendim.

Müziğe radyo sunucusu ve yapımcı olarak başladınız. Sahne önüne nasıl adım attınız? Üniversiteyi bırakıp İstanbul’a döndükten sonra birçok özel radyoda, program sunucusu ve yapımcısı olarak çalıştım. 1993 yılında programlarımı dinleyen bir yapımcı tarafından, bir müzik şirketiyle anlaşma yapmam teklif edildi. O sene anlaşma yaptık ve 1994’te piyasaya çıkan ilk albümüm “Karabiberim ” ile solistliğe ve dolayısıyla sahnelere adım attım. Türkiye’de en çok tutulan şarkıların bestecisisiniz. Bu şarkılar nasıl çıkıyor ortaya? Aslında bu soruya cevap vermek biraz zor, çünkü bunun bir yolu ya da yöntemi olduğunu düşünmüyorum. Sadece yardımcı etkenler var. Bir anda bir şeylerden ilham alabiliyorsunuz ya da durup dururken aklınıza bir söz veya bir melodi gelebiliyor. Eğer bu sözler ve melodiler dinleyicilerin ruhuna hitap eden, hislerini doğru dile getirebilen nitelikte olursa da, sanırım seviliyor. İlham perisi hep sizinle mi? Yoksa siz mi ilham perisini kovalıyorsunuz? Öncelikle ilham denilen şeye inanmıyorum. “İlham yoksa nasıl yazıyorsun” diye soruyorlar. Cevabım basit: Çok çalışıyorum. Bestenin şekillenme döneminde uyak kitapları, şiir antolojileri okuyorum. Bu bir seçim aslında. Yeteneğin varsa önünde iki seçenek vardır: Birincisi “Nasıl olsa ilham gelir. Ben sanatçıyım” deyip öylece durmak, ikincisi ise bu yeteneği bir adım ileri götürmek için çalışmak. Ben “B şıkkı” diyorum.

6


7


Aynı zamanda çok hızlı şekilde şarkı üretebildiğinizi biliyoruz. Bunu neye borçlusunuz? Bunun Allah vergisi bir şey olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında da, yaşanmışlıklara, çok okuyup araştırmama borçluyum sanırım. Doğduğum anda benimle olan yeteneği, çok çalışarak daha da geliştiriyorum. Örneğin, bir aşk yaşarsam, yaptığım besteleri etkiliyor tabii ki. Ama aşk olmadan da üretebiliyorsunuz. Aşkın dışında esinlenebilecek çok güzel şeyler var hayatın içinde. Bir şarkının tutup tutmayacağını nasıl anlayabiliyorsunuz? Bu bir his mi? Bu da Allah vergisi sanırım. Aslında şöyle bir şey de var tabi, belli bir zamandan sonra, insanların genel olarak ne tarz melodilerden ve ne tarz sözlerden hoşlandığını da tahmin edebiliyorsunuz. İyi müzik yapabilmek için dünya müziğinde olup biteni ve etnik müzikleri de takip ediyorum. İnternet ortamında milyonlarca seçeneğiniz olduğu için tüm müzikleri araştırıyorum. Benim için dinlediğim müziğin hangi ülkeden çıktığı, kimin söylediği değil, kaliteli, iyi olması ve bana keyif vermesi önemli. Güzel olan albümü de, eğer bulabilirsem mutlaka alıyorum. Nitekim son iki albümümü baz alarak, birçok tarzın bir arada bulunduğunu görebilirsiniz. Yeni albüm ne zaman geliyor? Var mı müjdeli bir haber? Yeni albümümü 2012 yılında piyasaya çıkartacağım. Şu anda albüm çıkarmak istesem hemen çıkarabilirim. Henüz dinleyenlerle paylaşmadığım birçok eserim var. Ama ben yaptığım işi ve dinleyenlerimi ciddiye alıyorum ve onlara en iyisini vermek istiyorum. Bu yüzden 2012’ye kadar beklememiz gerekecek. Biraz da müzik dışında konuşalım. Örneğin, Türkiye’nin çevre politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Çevre politikasında, çevre ve doğal kaynakların korunması, su ve hava kirliliğinin azaltılması ve o ülkenin üretim politikası, atıkların doğru biçimde absorbe edilmesi, değerlendirilmesi ve halkın bilinçli olması en önemli unsurlar bence. Ve özellikle son yıllarda, Türkiye’deki çevre bilincinin hızla arttığını, ayrıca mevcut altyapının da hızla değişmekte olduğunu görüyoruz. Bunlar çok güzel gelişmeler. Türk insanının çevreye bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz? İlk ve orta öğretimde çevre dersine de yer verilmeli mi? Kesinlikle insanlarımızı bu konuda, daha küçük yaşlardan bilinçlendirmek gerektiğini düşünüyorum. İlk ve orta öğretimde çevrenin insan hayatı ve sağlığında ne kadar önemli olduğunun, eğer dikkat edilmezse ileride bize zarar verecek ciddi sorunlar doğurabileceğinin ve dikkat edersek birey olarak bu riski azaltabileceğimizin öğretilmesi gerekiyor. Bu bilincin gerçek anlamda ancak küçük yaşlarda aşılanabileceğini düşünüyorum. Ankara sizin için ne ifade ediyor? Öncelikle bana üniversite ve gençlik yıllarımı hatırlatıyor. Çok keyifli yıllardı. Diğer bir açıdan da ulu önder Atatürk’ümüzün ebedi istirahatına çekildiği özel bir şehir. Son ve çok klasik bir soru. Müzisyen olmasaydınız, hayalinizde hangi meslek vardı? Aslında bu soruyu çok severim, çünkü bu soruyla müziği ve mesleğimi ne kadar sevdiğimi net olarak anlatabilirim. Müzik benim hayatım ve en büyük aşkım. İnanın, “Bu işi yapmasam hangi işi yapardım” diye gerçek anlamda hiç düşünmedim. O yüzden bir cevap versem yalan olur.

8


ACITY OUTLET

ETLİK

ATLANTİS AVM

www.tokerbebe.com

ÇUKURAMBAR


marka

10


bu sadece başlangıç! Kentpark’ın vitrin mağazalarından Harvey Nichols, 300’ün üzerinden dünya markasına ev sahipliği yapıyor. Amaç önemli markaların Türkiye pazarında yaygınlaşmasını sağlamak. İstanbul ile Türkiye pazarına giren Harvey Nichols, ikinci mağazayı Ankara gibi yüksek potansiyeli olan bir metropolde açma kararı aldı ve Kentpark’ı tercih etti. “Çağdaş yaşam beklentilerini cevaplandıracak farklı ama kusursuz, canlı ama uzun ömürlü bir alışveriş merkezi” olarak tanımladıkları Kentpark’ta sadece alışverişe endeksli değil, mağaza içinde bulunmayı da özendirecek bir karma oluşturmayı hedeflediler. Kentpark’ı farklı ve yaşayan bir proje olduğu için tercih eden Harvey Nichols, geçen sürede Kentpark ile bir bütün haline geldi ve Ankaralı alışveriş tutkunlarının vazgeçilmezi oldu. Türkiye’nin başkentinin lüks markalara ve görkemli tasarımlara olan ihtiyacı, 4 bin 100 metrekarelik Harvey Nichols mağazası ile karşılandı. Ankaralı moda tutkunlarını dünyaca ünlü markalarla buluşturan Harvey Nichols, sene içinde düzenlenen farklı kampanyalar ile alışveriş avantajları sağlıyor. Mağazanın “Personal Shopping” bölümünde kişiye özel stil önerisi ve alışveriş hizmetleri veriliyor. Ayrıca Brasserie Cafe ile de alışveriş tutkunlarına keyifli bir sohbet ortamı ve lezzetli menüler sunuluyor. Alışılagelmişin dışında bir alışveriş deneyimi sunan Harvey Nichols, başkentin alışveriş kavramına yepyeni bir boyut getiriyor. Mağaza bünyesinde Salvatore Ferragamo, Armani Collezioni, Ralph Lauren, Pal Zileri gibi shop-in-shop butiklerle birlikte, önemli bir bölümü “exclusive” olmak üzere kadın, erkek, çocuk, iç çamaşırı ve kozmetik kategorilerinde 300’ün üzerinde dünya markası yer alıyor. Türk tüketicisine yakın, büyüyebilecek markalarla yola koyulan Harvey Nichols’ın portföyünde her kesime hitap edecek fiyat aralığında ve müşterilerin her tür ihtiyacını karşılayabilecek çeşitlilikte markalar bulunuyor.

11


söyleşi

Türk tasarımcı Emre Ertürk, 2000 yılında kurduğu EmreNY markasıyla tüm dünyadan tasarım tutkunlarını büyüledi. Türkiye’nin tanıtımında önemli bir yer sahibi olan Emre Ertürk’ün tasarımlarını Hillary Clinton, Michelle Obama, Paris Hilton, Madonna gibi ünlüler kullanıyor.

12


tasarımın gücü Müge Öztürk Türkiye’nin adını dünyada en iyi duyuran kişilerden biri olan Emre Ertürk, ressam olarak başladığı sanat hayatına şimdi tasarımcı olarak devam ediyor. Emre Ertürk’ün 2000 yılında kurduğu Emre New York markası, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada tasarım tutkunları tarafından büyük ilgi görüyor. Emre Ertürk, Türkiye’nin adını duyurmaktan büyük gurur duyuyor. Çünkü Hollywood aktrisleri, dünyaca ünlü şarkıcılar, yüksek sosyeteye mensup isimler ve hatta ABD siyasetinin önde gelen isimleri EmreNY ürünlerini kullanıyor. Emre Ertürk’ün çantaları şimdiye dek birçok filmde, film afişinde kullanıldı ve hatta Oscar törenlerinde Oscar Evi’ne tek çanta markası olarak davet edildi. Sanat hayatına Güzel Sanatlar okuyarak başlayan Ertürk, önceleri bir ressam olarak duyurdu adını. Ankara, İstanbul ve birçok kentte açtığı kişisel sergiler ve katıldığı karma resim sergileri ile dikkatleri çekti. 1996 yılında Vakkorama ile yaptığı işbirliğiyle resimlerini tişörtler üzerine bastı ve insanların sanata ulaşmasını daha da kolaylaştırdı. Emre Ertürk-Vakkorama ortaklığıyla hazırlanan bu sanatsal

tişörtlere en çok ilgi ise Ankara’dan gösterildi o dönemde. Üniversite sonrasında eğitimine sinema ile devam eden Ertürk, güzel sanatların sekiz ana dalı arasında geçişler olabileceğini ve sanatsal ürün verebilmek için bir sanatçının ihtiyacı olan şeyin aslında bu disiplinlerden herhangi birinin eğitimini almasının yeterli olduğunu düşünüyor. İlk dönem resimlerinde figüratif ve empresyonist tarzları tercih eden Ertürk, son dönemde fütüristik resimlere ağırlık vermeye başladı. Sanatsal olarak kendi duruşunu ise şöyle açıklıyor Ertürk: “Tarz olarak sade şıklıktan hoşlanıyorum. Renkleri ve şekilleri çok fazla abartmadan, sade bir şıklık. Detayları kendi içinde barındıran ve kullanıcı veya izleyiciye her an sürprizler sunan bir şıklık. Resimden sonra başladığım çanta üretiminde de bu tarzın etkisini devam ettirdim. Çünkü tekstil, sanatın biraz daha seri üretime dönüşmüş hali bence. Resim yaptığınızda bir tane tablo yapıyorsunuz, çanta veya tişörtleri ise binlerce yapabiliyorsunuz. Böylece insanların sanat eserine ulaşması kolaylaşıyor.”

13


Emre Ertürk sanatını insanlarla buluşturmaya devam ediyor ve genel anlamda sanatın hayatla daha girift bir ilişki yaşayabilmesi için çabalarını farklı seçeneklerle sürdürüyor. Çok kısa bir süre içinde Emre Ertürk’ün resimlerini ve tasarımlarını Blancherie markasıyla yatak odalarımızda da göreceğiz. Klasik çiçekli veya geometrik desenli yatak takımlarından sıkılanlar, Emre Ertürk resimleriyle bezeli nevresimlerinde farklı rüyalara uyuyabilecek ve sabahları sanatla içiçe olarak uyanacak. Yine yakın gelecekte Emre Ertürk resim ve desenlerini fularlarda da görebileceğiz. Emre Ertürk’ün EmreNY markası ile ürettiği çantalar ise kısa sürede dünyaca ünlü bir fenomen haline geldi. Paris Hilton, Madonna, Hillary Clinton, Michelle Obama, Carmen Electra ve daha ismini sayamayacağımız yüzlerce ünlünün kullandığı çantaların tamamı İstanbul’da üretiliyor. Ertürk, “Bu çantalar sayesinde Türkiye’nin tanıtımına da katkıda bulunuyorum. Hollywood aktrislerinden ABD siyasetinin önemli isimlerine birçok ünlü benim ürünlerimi kullanıyor. Bence Türk olmaktan gurur duyan herkes bundan da gurur duymalı” diyor. Ertürk, ülkemizde de büyük ilgi gören EmreNY markasının, yakında birçok mağaza ve çok farklı bir konseptle Ortadoğu’ya yayılacağının müjdesini veriyor: “Ben tablolarımda genelde nazar boncukları, at nalları gibi desenler kullanıyorum. Bu da kullanıcıda bir enerji yaratıyor, bu enerjiyi paylaşmak beni memnun ediyor. Açacağımız mağazalar da bu konseptte olacak ve ziyaretçilerimiz bir yandan resim galerisi gezerken, bir yandan da ev koleksiyonu, çantalar, deri mont ve ceketler, yastıklar, nevresimler gibi birçok ürüne ulaşabilecek. Hem sanatla içiçe olacak hem de alışveriş keyfi ile mağazadan tamamen tatmin olmuş olarak çıkacak. İlk mağazamızı 2012 ilkbaharında Ankara’da açacak olmamız da ayrıca bir gurur vesilesi benim için.”

14


EmreNY markası ile üretilen çantalar kısa sürede dünyaca ünlü bir fenomen haline geldi.

15


dekorasyon & tasarım düşler odasında uyku keyfi Efe Kababulut

Lazzoni olarak, yatak odası tasarımlarımızla yeni bir hayat kurmaya hazırlanan yeni evlenecek çiftler ve yatak odalarını değiştirmek isteyenleri hedef alıyoruz. Özgün tasarımlar ve ergonomik modeller ile uykuyu bir keyfe çeviriyoruz. Kaliteli malzemeler ve işlevsel parçalar ile yatak odalarında kullanışlı alanlar yaratıyoruz. Yatak odası modellerimiz, genel tasarım çizgisi olarak, sade ve şık konseptin en güzel örneklerini sunuyor. İşlevsel modüllerimizde en ince detaya kadar düşünülmüş kullanım kolaylıkları ile yatak odalarında geniş alanlar yaratıyoruz. Üstelik bu takımlar, abartıdan arındırılmış sade ve estetik tasarımları ile uyku odalarına asalet katıyor.

16


Lazzoni’de tasarımlarımızı sade ve şık bir çizgiyi benimseyerek gerçekleştiriyoruz. Günümüzün üçte birini geçirdiğimiz özel alanları düş odalarına dönüştürüyoruz.

Yatak odası modellerimizle, farklı ebatlar için titizlikle oluşturulmuş düzenli iç hacim çözümleri sağlıyoruz. Estetik açıdan modelin tarzını belirleyen unsurlar detaylarda kendini gösterirken, takımlarda yer alan birçok parça farklı modeller ile kombine edilebiliyor. Yatak başlıklarına özel olarak zaman ayırıyoruz. Tasarımlarımızı, ahşap, deri ya da kumaş gibi farklı malzemelerle biçimlendiriyoruz. Böylece hemen her beğeniye seslenebilecek bir çeşitlilik oluşturuyoruz. Yatak başlıkları da koleksiyonda yer alan farklı modelde komodin ve şifonyerler ile kombine edilebiliyor. Entegre ya da ayrı birer modül olarak konumlandırılabilen farklı modellerdeki komodin ve şifonyerler, geniş iç hacimlerinin yanı sıra kusursuz mekanizmaları ile gerçek konforu sunuyor. Yatak odası tasarımlarımızda renklerin de ayrı bir yeri bulunuyor. Uyku alanlarındaki renk seçimlerimizi, özel tonlardan kullanıyoruz. Diğer ev mobilyası ürünlerimizle de uyumlu olan bu renkler, evin içinde bütünlük duygusu oluşturuyor ve bir rengahenk sunuyor. Yatak odası koleksiyonumuzda ürün çeşitliliğini, ergonomi ve işlevsellik üzerine kurarken, aynı zamanda modellerimize maksimum keyfi de ekliyoruz. Gardırop kapağına bir televizyon yerleştirerek, hayal gücünü işlevselliğe ve konfora uyarlıyoruz. Yatak odalarına asalet ve şıklık katan Marman isimli bu yeni gardırop, mobilya ve teknolojinin mükemmel birlikteliğini gözler önüne seriyor. Genişliği 3,10 metre, yüksekliği ise 2,45 metre olan üç sürgülü kapaklı gardırobun ortadaki kapağının üzerinde ise ekran boyutu 46 inç olan, full HD bir LED TV bulunuyor.

17


Kendi uydu alıcısı bulunan ve internete bağlanabilen televizyona, ev sinema veya ses sistemi ile “blueray” teknolojisi de eklenebiliyor. HDMI kablo çıkışı sayesinde kullanıcı, dizüstü ya da masaüstü bilgisayarı ile iletişim kurabiliyor. Kablosuz bağlantı sistemi sayesinde kullanıcılar, ara bağlantı ya da kabloya gerek olmaksızın dosya paylaşabiliyor. Bu sayede, televizyon yayını bilgisayara rahatça aktarılabiliyor ya da bilgisayardaki tüm dijital video ve ses dosyaları televizyondan izlenebiliyor. Tüm elektronik bağlantıların profillerin içine zekice gizlendiği bu gardırop, yatak odalarını kablo kalabalığından ve TV sehpasından da kurtarıyor. İşlevselliğin yanında, estetik unsurların da göz ardı edilmediği Marman’da, kapağın içine tam olarak oturtulan LED TV, kapaklardaki siyah şerit ile bütünleşiyor. Bu tasarım sayesinde kullanıcılar, hem mekandan tasarruf ediyor hem de konforun yeni olanakları ile tanışıyor.

18


Yatak odası çözümlerimizdeki özgünlük ve yalınlık, aksesuar tasarımlarımızda da kendini gösteriyor. Birbirinden şık boy aynaları, sıra dışı çizgilere sahip, özel makyaj aynaları ve bağımsız kullanılabilen dekoratif aynalar farklı beğenilere sesleniyor. Yatak odalarına özel üretilmiş, oturum yeri sandıklı sandalye ise Sessiz Uşak adını taşıyor. Şifonyer önünde kullanılan pufların yanı sıra, farklı modellerde yatak önü için üretilmiş sandıklı puflar da koleksiyonda yer alıyor. Lazzoni’de ürettiğimiz tasarımların büyük bölümü ölçü ve parça sayısı belirlenebilen, değişken modüllerden oluşuyor. Böylece kişiye özel üretime de olanak sağlıyor ve müşterilerimize depoda bekleyen standart mobilyalar değil, tamamen kendi istekleri ile şekillendirilmiş ürünler sunuyoruz. Tercihlerini belirleyen kullanıcılar, tasarım ekibimizle birlikte kendi istek ve ihtiyaçlarına göre ürünleri adeta yeniden yaratma fırsatı buluyor. Lazzoni olarak teknolojinini olanaklarını sonuna kadar kullanıyor ve bunları kullanıcılarımızın tasarım zevklerine de bire bir olarak yansıtıyoruz. İç mimarlarımız, kullanıcıların evine giderek ölçüler alıyor. Bu ölçülere göre, kullanıcıların beğendikleri ürünler üç boyutlu bilgisayar programları ile mekana yerleştiriliyor. Böylece mobilya ve aksesuarların mekandaki duruşu sanal ortama aktarılıyor. Ayrıca mekan modellemesi ile kumaş ve ahşap türleri, renk seçenekleri ile birlikte ürünlere ilişkin alternatifli sunumlar da yapabiliyoruz. Bu sunumlar sayesinde kullanıcılar, Lazzoni ürünlerini henüz satın almadan önce, hayallerindeki yatak odasını görme ayrıcalığını yaşıyor.

19


söyleşi bir ralliden daha fazlası: dakar Ozan Gürtürk Güney Amerika’da düzenlenen Dakar Rallisi sadece uzun soluklu bir maraton değil. Aynı zamanda insanın doğaya ve daha da önemlisi kendine karşı verdiği bir mücadele. 2000 yılından beri Türkiye’yi Dakar Rallisi’nde temsil eden Kemal Merkit, hayatta kalma savaşının ustalarından biri. Gerçek anlamda sporcu olarak nitelendirilebilecek az sayıdaki insandan biri Kemal Merkit. Hayatını sporla içiçe yaşıyor desek abartmış olmayız herhalde. Küçük yaşta başlayan spor yaşamında, rüzgar sörfünden küreğe, motosiklet rallilerinden dağ bisikleti yarışlarına, koşudan yogaya kadar her çeşit spora yer vermiş ve hala da veriyor. Her gün kendini yeniliyor, yeni yarışlara hazırlanıyor. Ama Türkiye Kemal Merkit’i Dakar Rallisi’nde ülkemizi temsil etmesi ve aldığı derecelerle tanıyor. Dakar Rallisi, dünyanın en zorlu etaplarından birinden düzenleniyor. Şili’den başlayan ve 15 günde yaklaşık 10 bin kilometrelik bir yolculuktan sonra Arjantin’de sona eren bu zorlu mücadele, televizyon başında izlendiğinde bile nefesleri kesiyor. Yarışmacıların doğaya ve birbirlerine karşı verdikleri mücadeleden etkilenmeyen yoktur herhalde. “Dakar Rallisi sadece bir yarış değil, aynı zamanda bir hayatta kalma savaşı” diye kısaca tanımlıyor Kemal Merkit. 2010 yılında kendi klasmanında birinci ve 2011 yılında da ikinci olan “Çöl Aslanı” Kemal Merkit’e göre Dakar Rallisi’nde yarışabilmek için sadece bir sporcu olmaktan daha fazlası gerekiyor. “Öncelikle vücudunuzun ve mental durumunuzun böylesi büyük bir gerilime hazır olması gerekiyor. Dayanıklılık temel gibi görünse de yanında birçok beceriye sahip olmanız şart. Çadır kurabilmelisiniz, navigasyon becerisine sahip olmalısınız, kararlı olmalısınız, ama aynı zamanda vazgeçebilme yetiniz de olmalı.” Kemal Merkit, Dakar Rallisi’nde servis desteksiz olarak yarışıyor. Servis desteksiz yarışanlar kategorisi, en zor ralli olarak tanımlanan Dakar’ın da en zorlusu olarak gösteriliyor. Ralli boyunca 15 gün ve 10 bin kilometre, motosikletinin bakımından tutun da yemeğine, çadırın kurulmasına, haritaların okunmasına kadar her şeyi kendisi yapıyor servis desteksiz yarışanlar. Öyle ki, 2010 yılında 26 yarışmacının sadece 6’sı bitiş çizgisini görebilmiş. 2011 yılında bu oran 30 yarışmacıdan yalnızca 5’inin finişe ulaşabilmesine kadar düşmüş.

20


21


22


Bu zorlu kategoride kıran kırana mücadelelerden birinci ve ikincilikler çıkaran Çöl Aslanı, “Sponsorlu yarışanlarla aramızdaki fark çok büyük. Sponsorlu kategoride, motorların bakımı servis elemanları tarafından yapılır ve yemekler aşçılar tarafından hazırlanırken, sürücülere düşen tek şey ertesi günün haritasını okumak. Oysa biz, yani servis desteksiz çalışanlar her şeyi kendimiz yapmak zorundayız. Ama bu da tabi bir dayanışma ortaya çıkarıyor. Diğer servissiz yarışanlar olarak birbirimize destek veriyoruz. Bugün ben İsveçli bir yarışmacının motorunun bakımına yardım ettiysem, bir İspanyol yarış sırasında zor bir anımda durup bana yardıma ihtiyacım olup olmadığını soruyor” diyor. Her yıl yeni bir şey öğrendiği Dakar Rallisi’nin hayatındaki önemini ise şöyle anlatıyor Kemal Merkit: “Ben hiçbir yarışa illa kazanmak için girmiyorum. Ama her girdiğim yarışta derecemi bir öncekinden daha ileri taşımaya çaba sarf ediyorum. Dakar Rallisi de bunun için biçilmiş kaftan. Çünkü size verilen asgari özellikli bir harita ile çöller veya kayalık bölgeler gibi zorlu etaplardan geçiyorsunuz. Kendinizi her an sınamak veya her an tetikte olmak zorundasınız. Yarışı bitirecek kadar rahat olmalı, ama mental olarak yarıştan uzaklaşmamak için de bu rahatlığa gömülmemelisiniz. Aynı zamanda bu gerilimi 15 gün boyunca taşıyabilmelisiniz.” Şimdiye dek yaptığı tüm sporlar ve Dakar Rallisi’nde elde ettikleri Kemal Merkit’in hayatında önemli izler taşıyor. Gözlerinden okunan savaşçı ruh, hem iş alanında hem de hayatında odaklandığı her iş ve yaptığı her faaliyette kendini belli ediyor. “Türkiye olarak spora yeterince önem vermiyoruz. Ulaşmak istediğimiz şeylerin, kılımızı bile kıpırdatmadan ayağımıza gelmesini bekliyoruz. Bunun spor ve antrenman eksikliğimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu durum sosyal yaşantımıza, işe hayatımıza ve hatta insanlarla olan ilişkilerimize de yansıyor doğal olarak. Oysa spor kültürü ile yetişen, aile içindeki eğitiminde spor aşılanan bir insanın, hırslarından arınmış, yardımsever, dolayısıyla doğayı ve yaşadığı çevreyi seven bir insan olarak yetişeceğini göreceksiniz.”

23


keşif bir kavşak, binlerce seçenek: afyon Mehmet Akalın

Afyon’u ilk olarak büyükbabam avukat Mustafa Akalın’ın anlatımı ile tanıdım. Kurtuluş Savaşı’ndaki yerini anlatırken gözleri dolar, geleneksel lezzetlerden coşkuyla söz ederdi. Afyon gerçekten de hüznü ve coşkuyu çok iyi birleştiren bir kent.

24


Afyon hakkında söylenebilecek ilk şey stratejik konumu. Kuzey Anadolu ile güneyi, İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir gibi büyük kentlerle Antalya, Bodrum, Marmaris gibi tatil yörelerini birleştiren konumu nedeniyle coğrafi olarak çok önemli bir konumda. Bu konum, sadece günümüzde değil, tarihte ve Kurtuluş Savaşı’nda da tüm ilgiyi Afyon’un üzerine çekmiş. Hitit döneminde kurulan Afyon, diğer medeniyetlerin de ilgi alanında kalmış her zaman. Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın Afyon’da gerçekleşmesi de bu kenti Türkiye için son derece önemli bir yerde konumlandırıyor. Yunanistan işgalinden sonra 27 Ağustos 1922’de yeniden Türklerin eline geçen Afyon, 30 Ağustos’ta is Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan savaşa ev sahipliği yapıyor. Bu yüzden, Afyon’un kurtuluş günü ve 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Dumlupınar’da yapılan törenler, tüm yurttakinden daha bir coşkulu geçiyor. Afyon’un bir diğer şansı ise yaşam kaynağımız su ile olan ilişkisi. Başlı başına bir mucize olan su konusunda çok şanslı Afyon. Eşine az rastlanır oranda mineral bulunduran termal kaynaklara sahip ve bu şansını cömertçe sunuyor ziyaretçileri ile kent sakinlerine. Kaynağından direkt olarak tesislere taşınan termal su, dünyada çok az örneği olan mineralizasyon oranıyla ve sodyum bikarbonat, florür ve karışık termomineral özelliklerine sahip. Romatizmal, ortopedik ve nörolojik rahatsızlıklar, deri, beyin damar ve nefrolojik hastalıklar, iltihaplanma, kireçlenme, kas ağrıları ve siyatik ile tüm solunum yolu hastalıklarının tedavisinde doğal bir yöntem olarak kullanılıyor termal su. Kentin ekonomisinde önemli bir yeri olan termal su, aynı zamanda şehrin önemli bir bölümünün ısıtma sisteminde de kullanılıyor.

25


Sayısı yüzlerle ifade edilebilecek ören yerleri ve tarihi eserler arasında, yöresel olarak Afyon’un ve genel olarak Türkiye’nin tarihinde önemli bir kilometre taşı olarak öne çıkan Afyon Lisesi’ni ise kesinlikle unutmamak gerekiyor. 1894 yılında, II. Abdülhamit döneminde Karahisar-ı Sahip İdadisi adıyla kurulan ve Kurtuluş Savaşı sırasında bir süre karargah olarak kullanılan Afyon Lisesi, Türk siyaset ve sanat hayatına kazandırdığı isimlerle bugün de önemini koruyor. Başta Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın silah ve çalışma arkadaşı, Cumhuriyet’in ilk Ulaştırma Bakanı ve Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Çetinkaya olmak üzere Türkiye tarihine etki etmiş birçok isim yetiştiriyor. Ahmet Necdet Sezer ve Süleyman Demirel’in de mezunu olduğu lise, “iki Cumhurbaşkanı yetiştiren tek lise” olarak bu ününü sonuna dek hak ediyor. Günümüzde ise Afyon denince akla ilk olarak geleneksel lezzetler geliyor. Lokumu, kaymağı ve sucuğuyla öne çıkan kent, coğrafi konumu sayesinde bu lezzetlerini herkese sunuyor ve bu olanağa sahip olanlar tarafından asla unutulmuyor. Dededen toruna aktarılan deneyim ve ustalıkla üretilen Afyon lokumunun 25-30 çeşidi bulunuyor. Dönemin gözde tatları da, uygun olduğu sürece lokuma aroma veya çeşit katmak için kullanılıyor. Örneğin şu anda altınçilekli ve tabii ki Afyon’un tarımından dolayı haşhaşlı lokum bile üretiliyor. Yine Afyon sucuğu üretimi de önemli maziye sahip firmalar tarafından gerçekleştiriliyor. Adı üzerinde sadece Afyon yöresinde yetiştirilen ve doğal yollarla beslenen hayvanların etinden yapılan Afyon sucuğunda, hiçbir katkı maddesi bulunmuyor.

26


27


moda

adada sonbahar Fotoğraflar: Erkin Şahin Makyaj: Sezar Sak Styling: Elif Uluğ Saç Tasarım: Mustafa Gürün Model: Ice Model - Ashley


Panรงo Harvey Nichols /Ralph Lauren


Deri ceket - Desa Elbise - Diesel Çanta - Diesel Ayakkabı - YDS


Gรถmlek - Tommy Hilfiger ล ort - Tommy Hilfiger Bilezik - French Connection


Elbise - Stefanel Ayakkab覺 - YDS Aksesuar - French Connection


Elbise - Stefanel Deri ceket - Desa Ayakkab覺 - YDS Kemer - Stefanel Kolye - French Connection


Manto - Harvey Nichols / Alexander McQueen Jean - Armani Jeans


Manto - Harvey Nichols / Alexander McQueen


Triko - Harvey Nichols / Ashish Pantolon - Harvey Nichols / Donna Karan


Elbise - French Connection


marka

kışa yayılan lezzet fısıltıları Kentpark’ın kuruluşu, Ankara’da yaşayan dondurma tutkunlarına derin bir oh çektirdi. Kentpark ile beraber açılan Gelato Ice Cafe, saf meyveler ve pastörize sütten imal edilen yumuşak dondurması ile bir anda tüm dikkatleri üzerine çekti. Klasik dondurmaya daha çok süt ve daha çok kremalı alternatifler arayanlar, aradıklarını Gelato Ice Cafe’de buldu. Dondurmanın bir yaz lezzeti olduğu rivayeti de Gelato Ice Cafe ile tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Saf meyvelerden elde edilen yumuşak Gelato dondurması, soğuk kış aylarında tatlı krizine girenler için son derece leziz bir seçenek olarak ortaya çıktı. Ankara’nın çeşitli bölgelerinden gerçek İtalyan dondurması yemek için Kentpark’a koşanlar, hayallerindeki lezzeti Gelato Ice Cafe’de buldu. Lezzet fısıltıları kulaktan kulağa yayıldı, Gelato dondurması efsaneye dönüştü.

38


İtalyan tarzı dondurmanın en iyi temsilcisi Gelato Ice Cafe, dondurma tutkunları için vazgeçilmez bir adres. Yumuşak ve saf meyveden üretilen dondurmalar, kış ayları için de çok leziz bir seçenek; tatlı niyetine...

Kentpark’ın havuz katında yer alan Gelato Ice Cafe, henüz içeri girildiğinde 32 çeşit dondurma tekmili ile karşılıyor misafirlerini. Lezzetten taviz vermeden oluşturulan kuplar, kornetler, külahlar, birbirinden çekici sunum ve süsleme çeşitleri ile bir rengahenk oluşturuyor. Geniş ve ferah salonda konforlu bir dekorasyon oluşturmaya önem verilmiş. Bahçeye açılan kapıdan havuz ve Ankara manzarasına ulaşılıyor. İster sıcak ister soğuk havalarda olsun dondurmanın serinliğine kendini bırakanlar, havuzun mavisi ve Ankara’nın sarısı ile kucaklaşıyor. Gelato Ice Cafe’nin 32 dondurması arasında antep fıstıklı, çikolatalı, vanilyalı, kurabiye parçacıklı, cappucino’lu, yoğurtlu ve saf meyvelerden üretilmiş çeşit çeşit dondurma bulunuyor. Saf sütü ve şekersiz kreması daha yoğun olan Gelato dondurması, her damak tadına uyan lezizliği ve hafifliği ile kendine ayrı bir yer buluyor dondurma tutkunları arasında. Meyveli dondurmalar mevsim meyvelerine göre, çilekse saf çilek ve limonsa saf limon olmak üzere tamamen meyveden üretiliyor. Gelato dondurmalarında yapay tatlandırıcı veya koruyucu madde kesinlikle kullanılmıyor. İlk olarak Almanya’da açılan ve Almanya’ya İtalyan dondurmasının lezzetini tanıtan Gelato Ice Cafe, Kentpark’ın kuruluşu ile birlikte açılan Ankara ayağı ile kışın da dondurma yiyebilmek isteyenlerin en önemli uğrak noktalarından biri.

39


güzellik & kozmetik

2011 sonbaharı sürprizlerle dolu! Sezar SAK Bu sezonun renk yelpazesi ilginç, Nötr renklerin yanında canlı tonlar da yerini alıyor. Sezonun en doğal trendleri arasında maskarasız gözler var. 2011 sonbaharı yeni makyaj stillerine açık olanların kazanacağı bir mevsim. Modern, eğlence dolu, cesur tarzları denemekten korkmayın. Unutmayın ki, makyajınız her zaman eglenceli olmalı. Bu yüzden hayal gücünüzü çalıştırın ve makyajın keyif veren dünyasını keşfedin! Hepimizin bildiği gibi dumanlı gözler her sezonun vazgeçilmezi. Ama bu sezon dumanlı göz makyajında farklı renkler de var. Dumanlı bakışları sadece gri ve siyah tonlarda düşünmeyip, koyu morlar, gece mavileri ve çikolata renklerini de kullanmak mümkün. Üstelik bu tonlar daha zengin ve daha sıcak bir etki yaratmanın en güzel alternatifleri. batıyakası’nın ikinci sayısının moda çekimleri için ABD’li manken Ashley ile çalıştık ve çekimlerimizi İstanbul’da Büyükada ve Heybeli Ada’da gerçekleştirdik. Çekim alanlarımıza uygun olarak Ashley ile oldukca şık, feminen ve cesur bir makyaj yarattık. Bu sayede ben de yaptığım makyajla, Ashley’in giyeceği birbirinden farklı koleksiyonların çekim yaptığımız mekanların atmosferi ile daha net şekilde örtüşebilmesini sağladım. Göz kapağında kahverengi, gümüş, haki ve kurşuni izler barındıran tonlamaları tercih ettim. Kaş altında açık renk bir highlight kullandım. Bu renkleri alt kirpik hattı boyunca uygulayarak modelimizin gözlerini kolayca ön plana çıkardım. Ten, dudak ve yanakların daha geri planda kalmasına özen gösterdim. Yanakları geçtiğimiz sezonlarda olduğu gibi varla yok arası değil, aksine keskin ve net vuruşlarla renklendirmeyi tercih ettim.

40


Dudaklarda ise renksiz, nude tonlarını kullanmayı tercihe ttim. Öncelikle dudakları nemlendirip, dudak çizgisini doğal renkte bir kalemle çerçeveledikten sonra, içe doğru uygun bir fırça yardımıyla yaydım. Böylece göz makyajının vurgusuna göre nötr bir renk seçip, dudakları boyayarak makyajı tamamlamış oldum. Burada şunu söylemek gerekir ki, makyajda en sık yapılan ve en büyük hatalardan biri, vurgu gözlerdeyken dudaklarda aynı koyulukta ruj kullanmaktır. Önerim, gözlerinizde cesur renkler kullanıyorsanız, dudaklarınızı geri plana atmanız ve arzu ederseniz dudaklarınızda biraz ışık olması için çok hafif bir dudak parlatıcısı kullanmanızdır.

Hem ilkbahar-yaz hem de sonbahar-kış makyajlarında yapılması gereken en doğru şeylerden biri de makyajda kullandığınız renkleri cildinize iyice yedirmektir. Çünkü amacınız tamamen doğal olan cilt renginizi gizlemek değil, fondöten ve allık kullanarak lekeleri kapatmak ve ona sağlıklı, canlı bir ifade kazandırmaktır. Makyajın finalinde maskara yerine, renkli dudaklarla kombinasyonlara gidilebilir. Bütün bir takma kirpik yerine tek tek takma kirpikler de tercih edebilir. Bu sezon klasik “eyeliner” uygulamalarının dışında, tarz olarak daha efektsel uygulamar da yapabilir. Siyah yerine beyazları, mavileri, morları ve kahveleri tercih edebilirsiniz.

41


kentpark modası

Sonbaharın alametleri yavaş yavaş kendilerini gösteriyor. Modanın öncü tasarımcılarının kreasyonları vitrinlerde yerlerini almaya başladı. Moda heyecanı ve tutkusuyla alışveriş için sabırsızlandığımız bugünlerde, sonbahar-kışa hazırlık notları… Fotoğraflar: Erkin Şahin Styling: Elif Uluğ

42


2012 kadını çok cüretkar Elif ULUĞ Alışılagelmişin dışında tarzı ile her zaman iddialı olan Alexander McQueen, 2012 sonbahar-kış koleksiyonunda fetiş bir tavır sergiliyor. Siyah deriler, pırıltılı lateksler, bağcıklar, zımbalar, kırmızı rugan ayakkabılar, kelepçeler ve şehveti körükleyen romantik danteller yeni sezonda çarpıcı çekim gücüyle herkesi yörüngesine alıyor. Alexander McQueen 2012 sonbahar-kış koleksiyonundan seçtiğimiz ürünlerde görülen net ve keskin kalıplar cesareti simgeliyor. doğanın heyecanını hissedin Moda tasarımcıları ve stilistler, 2011-2012 sonbaharkış koleksiyonlarında duygularını hayvan figürleriyle podyuma taşıyorlar. Kuğunun zarafetini, kurt köpeğinin sadakatini, atın asaletini ele alan tasarımcılar, doğanın tüm canlılarını tasarımlarına yansıtıyor. Triko ve elbiselerde rastlayacağımız havyan figürleriyle bu sezon sıklıkla karşılaşacağız. düşen yapraklarla sararan zemin Hafif esintisi, güneşin gizemli dokunuşu ve kendine özgü renkleriyle sonbahar, toprak tonlarının romantik ruhuyla sarıyor dört bir yanımızı. İster feminen ister maskülen olsun her kadının gardırobunda vazgeçemediği toprak tonları, bizi sonbaharla bütünleştiriyor. Bu sonbahar, mevsimin vazgeçilmezi olan olan pastel ve toprak tonlarını petrol yeşili, turuncu, hardal sarısı ve gök mavisiyle renklendirme zamanı. ışığını hisset Işıl ışıl pullar, payetler bu sezon daha da göz alıcı. Büyük pulların parıltısı okyanustan gelen bir balığın güneşle ışıldaması gibi saf ve bir o kadar çekici. Özel gecelerin mücevheri olmak için tercihiniz pırıltılı elbiseler olmalı. eski gardıroplara göz atma zamanı Bu sezonun gözdesi eski döpiyeslerin simgesi kazayağı deseni, “A” kesimli elbiselerle, net ve modern çizgili ceketlerde kendini gösteriyor. Kazayağı desenini deri pantolonlar ve eteklerle, iddialı gözlükler ve portföy çantalarla kullanarak sıra dışı bir tarz yaratabilirsiniz. Sade şıklıktan vazgeçemiyorsanız, düz kesim elbiseler ve topuklu ayakkabılar tamamlayıcılarınız olmalı.

Jean - Harvey Nichols / Ashish - 795,00 TL Çanta - Harvey Nichols / Alexander McQueen - 2.675,00 TL Ayakkabı - Harvey Nichols / Alexander McQueen - 1.645,00 TL Aksesuarlar - Saat & Saat

43


Çanta - Diesel - 275,00 TL Jean - Diesel - 237,00 TL Bluz - Diesel - 163,00 TL Ceket - Diesel - 395,00 TL Fular - Diesel - 110,00 TL

Çizme - Harvey Nichols / Michael Kors - 255,00 TL Saat - Saat & Saat / Burberry Aksesuar - Saat & Saat / Pandora


YDS - 169,00 TL

YDS - 219,00 TL

YDS - 220,00 TL


Hırka - Stefanel - 699,00 TL Çanta - Stefanel - 499,00 TL Gömlek - Tommy Hilfiger - 199,00 TL Etek - Tommy Hilfiger - 239,00 TL Gözlük - Tommy Hilfiger - 400,00 TL Kemer - Tommy Hilfiger Aksesuar - Saat & Saat



Çanta - Harvey Nichols / Mulberry - 3.375,00 TL Aksesuar - Saat & Saat


Deri ceket - Harvey Nichols / Kenzo - 2.815,00 TL Deri etek - Harvey Nichols / Paule Ka - 1.785,00 TL Aksesuar - Saat & Saat


bilim ve teknoloji şehrin asi çocuğu Nissan’ın “güzelliğin altında gizlenen zeka” olarak tanıttığı yeni modeli Juke, kompakt araç segmentinde opsiyonel AllMode 4x4 teknolojisine sahip ilk araç olarak Türkiye’de çok büyük ilgi gördü. Kısa süre içinde haylaz çocukların gözdesi haline gelen Juke, direkt enjeksiyon teknolojisi, turbo kompresör ve intercooler ile özel olarak üretilen performanslı yeni nesil motoruyla güç ve ekonomiyi bir arada sunuyor. Trafik sorununun akıl almaz boyutlara ulaştığı metropol yaşamından sıkılanlar için son derece eğlenceli ve teknolojik bir iç mekan sunan Juke, keyifli, akıcı ve pratik sürüş dinamikleriyle outdoor etkinlikler için de biçilmiş kaftan. Sahip olduğu özellikler sayesinde çok farklı bir segment ortaya koyan Juke, Nissan’ın üst düzey kalitesini kolay ve eğlenceli kullanımla birleştiriyor. Yeni nesil motorunun yanı sıra rekabetçi fiyatı da Juke’u gençler ve adrenalin sevenler arasında efsane olmaya aday yapıyor. Daha detaylı bilgi için: www.yeninissanjuke.com

50


51


rasat uzaydan izlemeye başladı TÜBİTAK’ın ürettiği ilk yerli gözlem uydusu Rasat, uzaydaki yörüngesine yerleşti. Rasat’ın tasarım, üretim ve test aşamalarının tamamı Türk mühendisler ve teknisyenler tarafından, hiçbir yabancı ortak ya da danışman kullanılmadan, Ankara’da TÜBİTAK Uzay Tesisleri’nde gerçekleştirildi. Rasat’ın uçuş bilgisayarı, uçuş yazılımı, hızlı haberleşme sistemi, görüntü sıkıştırma sistemi gibi kritik alt sistemleri de Türkiye’de tasarlanıp üretildi. Rasat, kısaca şu amaçlar için kullanılacak: • Orman yangını, orman tahribatı ve ormanlaşmanın izlenmesi • Su baskını haritalama ve tahmini • Heyelan alanlarını haritalama • Deprem sonrası yıkılmış binaların ve hasarın tespiti • Afet yönetimi için güncel tematik verilerin oluşturulması • Kıyılardaki değişimin izlenmesi • Denizde petrol sızıntılarının belirlenmesi ve kirliliğin haritalanması • Kaçak yapılaşmanın tespiti

bu gezegen ışığı yansıtmıyor Ejderha takımyıldızında 5 yıl önce keşfedilen TrES-2b gezegeninin kömürden daha siyah olduğu ortaya çıktı. Kepler teleskobuyla incelenen TrES-2b, üzerine düşen ışığın yüzde 99’undan fazlasını yok ediyor. Princeton Üniversitesi’nden bilim adamı David Spiegel, TrES-2b’nin neden bu kadar “alışılmamış derecede” karanlık olduğunu bilmediklerini söylüyor. Yaklaşık Jüpiter büyüklüğündeki gezegen, Dünya veya Mars gibi taştan değil, gazdan oluşuyor. TrES-2b, GSC03549-02811 yıldızının etrafında dönüyor ve Dünya’dan yaklaşık 750 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Dünya’nın Güneş’e mesafesi 150 milyon kilometreyken, TrES-2b’nin GSC03549-02811’e uzaklığı ise sadece 5 milyon kilometre. Gezegenin atmosferindeki sıcaklık ise 1.000 santigrat derece.

2050’nin yolculuğu, şimdi Paris Havacılık Fuarı’nda tanıtılan ultra hızlı konsept yolcu uçağı Zehst, ilk seferini 2050 yılında yapacak. Zehst hızına rağmen, günümüz uçaklarına göre yüzde 65 daha sessiz uçacak ve çevreyi de yüzde 90’a varan oranda daha az kirletecek. Roket motorları sayesinde oksijen ve hidrojen tanklarını ateşleyerek hızlanacak olan uçak, 32 kilometre yükseklikte seyredecek. Konsept uçağın yolcu kapasitesi 50 ile 100 arasında olacak ve günümüz yolcu uçaklarının 10 saatte aldığı mesafe yaklaşık 2 saate inecek. 2050 yılında yolcu taşımaya başlayacak Zehst ile günümüzde 11-12 saat süren İstanbul-Tokyo yolculuğu 2.5 saate kadar inecek.

52


düşünen robotlara hazır mıyız! IBM, bilgisayarların deneyimlerinden öğrenmelerini, kuramlar geliştirmelerini, hatırlamalarını ve sonuçlardan ders çıkarmalarını sağlayacak ve insan beyninin çalışmasını taklit eden bir çip geliştirdi. Bu çiplerle yapılacak “düşünen bilgisayar”lar, bugünün geleneksel bilgisayarlarıyla aynı şekilde programlanmayacak. Düşünen bilgisayar konsepti, gişe rekorları kıran “Ben, Robot” filmini akla getiriyor. Isaac Asimov’un romanından beyazperdeye uyarlanan filmde robotlar insanlara itaat etmekten sıkılıyor ve başkaldırıyorlardı. Bazı fütüristler, düşünen bilgisayarların ortaya çıkışıyla bu tarz senaryoların yaşanmasının yüksek ihtimal olduğunu savunuyor.

işte imkansız: zamanda yolculuk Albert Einstein’ın hiçbir şeyin ışık hızından daha hızlı gidemeyeceği üzerine kurulu Trafik Yasası Teorisi doğrulandı. Hong Konglu fizikçiler, tek bir fotonun ışık hızından daha hızlı gidemediğini göstererek bilim kurgu roman ve filmleri dışında zaman yolculuğunun imkansız olduğunu kanıtladı. Araştırma takımından Du Shengwang, “Einstein’ın ortaya attığı ışık hızının evrenin trafik yasası olduğu teorisinin, ya da basit bir dille hiç birşeyin ışıktan hızlı yolculuk edemeyeceği teorisinin doğruluğunu kanıtladık” dedi. Fotonun ışıktan hızlı gitmediğini kanıtlamak için yola çıkan Du Shengwang, fotonun, yani ışık biriminin hızını ölçtü. Fotonun ışık hızından daha hızlı olmadığı ortaya çıktı.

53


sağlık Sıcaklar azalıyor ve sonbaharın etkileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Her geçen gün kısalan günler, bulutların ardına saklanma telaşındaki güneş ve kaldırımlara düşen sararmış yapraklar kışın habercisi. Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği var. Ancak ne kadar güzel olsa da, vücudumuzun mevsim geçişlerindeki stresli evresi, bizi yormaya başlayacak...

54


sonbahar ve kışı güçlü bir bedenle karşılayın Prof. Dr. Murat BAŞ Bağışıklık sistemimiz, enfeksiyonlara neden olan virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların zarar verici etkilerine karşı vücudumuzu korur. Vücudumuz çok sayıdaki mikrobun saldırısına uğrar ve bu organizmalar vücudumuza girebilmek için uğraş verir. Bedenimiz gün boyuncu birçok hastalık etmenine karşı savaş verir. Ve savaş kaybedilirse hastalanırız. Bağışıklık sistemimiz, zararlı etmenlerin vücuda girmelerini engeller veya vücuda girdikleri yerde onları hapseder, yayılmalarını engeller ya da geciktirir. Yaşamımız boyunca bu görevi sürdüren bağışıklık sistemi, bazı koşullarda zayıflar. Sonbahar ve kış bağışıklık sisteminin zayıfladığı mevsimlerdir. Güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturur ve sürekliliği sağlanabilirse, hastalıklar uzakta kalacaktır. Bağışıklık sisteminin gücünü, yenilen besinler ve strese karşı yanıt belirler. Besinler sağlıklı hücrelerin oluşumunu sağlar, ki bu da sağlıklı bağışıklık sistemi için çok önemlidir. Sağlıklı ve enerjik bir kış mevsimi için, yiyecek seçimine dikkat edilmelidir. Kış aylarında yanlış beslenme alışkanlıklarının başında, daha yağlı yiyecekleri tüketmeye olan eğilim gelir. Yağ tüketimine özellikle dikkat edilmeli, katı margarin ve tereyağından kaçınılmalı, yoğun yağlı etlerden uzaklaşılmalıdır. Kırmızı et yerine kış aylarında bol miktarda bulunan balık çeşitlerine yer verilmelidir. Kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini gereksinimini karşılayamaz. Kemik ve diş sağlığı açısından önemli olan D vitamini, güneş ışınlarıyla deri tarafından üretilen bir vitamindir ve besinlerde pek fazla bulunmaz. D vitamini açısından en zengin besin olan balık, bu nedenle kış aylarında haftada 2-3 kez yenilmesi gereken bir besindir. Kış, beraberinde hareketsiz bir yaşam tarzını da getirir. Hareketin azalmasıyla birlikte aşırı miktarda yemek tüketimi, kilo alımını başlatacaktır. Bu nedenle kızartma türü ağır yiyeceklerden ve hamur tatlılarından kaçınmak en idealidir. Vitamin ihtiyacını karşılamak açısından her öğünde salata tüketmek gerekir. Kış aylarında bol bulunan kıvırcık, marul ve roka gibi yeşilliklerden yapılan salatalar vitaminler açısından değerlidir. Özellikle çocuklar okulda yeterli sebze ve meyve tüketemiyorlar ise öğünlerde mutlaka sebze yemeği ve salata bulundurmaya çalışılmalıdır. Yemek sonrası ve öncesinde de mutlaka meyve yemeleri için çocuklar teşvik edilmelidir. Stresin vücudumuz üzerindeki etkileri de birçok sistemi etkilemesinden dolayı çok büyük olabilir. Doğru beslenme alışkanlıkları ile stresin vücudumuza olan etkileri azaltılabilir ve birçok hasarın etkili onarımı gerçekleşir. Yeterli ve dengeli beslenme, bazı besinlerin tüketimini sınırlama ve bağışıklık sistemini dengeleyici besin öğelerinin artırılması sayesinde strese karşı savaşılabilir. B grubu vitaminler stresle baş etmede ve sinir sisteminin kontrolünde gereklidir. Hayvansal besinlerden B12 vitamini, süt ve süt ürünlerinden B2 vitamini, tahıl ürünleri ve kurubaklagillerden B1, B3 ve B6 vitamini ihtiyacı karşılanabilir. Protein ihtiyacı için et, yumurta, kurubaklagiller ve süt ürünleri tüketilebilir. Sebze ve meyveler C vitamini açısından en iyi kaynaklardır. Magnezyum, yeni hücrelerin yapımı, kalp atımının düzenlenmesi, kasların gevşemesi ve yağ asitlerinin oluşumu için gereklidir. En iyi kaynakları kurubaklagiller, yağlı tohumlar ve tam tahıl taneleridir Fiziksel aktivite de bağışıklık yanıtını ve koruyuculuk kapasitesini yükseltir. Deneysel çalışmalar, düzenli olarak tempolu yürüyüş yapanlarda bağışıklık sisteminin güçlendiğini göstermektedir. Bağışıklık sistemini desteklemek için gerekli olan fiziksel aktivite süresi ve yoğunluğu sanıldığı kadar çok değildir. Haftada 5 gün 20-30 dakika tempolu yürüyüş sağlıklı bağışıklık sistemi için ideal programdır. Fiziksel aktivite psikolojik sağlığa da destek verdiğinden, kış aylarının yarattığı depresif duyguları da azaltır.

55


marka büyüklere ne varsa küçüklere de var Özbel ŞAHİN Dünyanın en büyük doğa sporları malzemeleri mağazalarından biri olan Decathlon’un Ankara’da da açılması, doğa sporlarına gönül vermiş olan herkeste güzel bir heyecan yarattı. Doğa sporları malzemelerinin pahalı ve zor bulunur olduğu gerçeğini tarihin tozlu sayfalarına kaldıran Decathlon’un varlığı, hepimizin içini rahatlattı. İlk etapta sadece kendi ihtiyaçlarım için gittiğim Decathlon’da çocuk konusuna da büyük bir önem verildiğini görmek, doğa sporlarına gönül vermiş bir insan olarak beni çok şaşırttı. Çünkü daha öncesinde çocuk konusunda bu kadar çok alternatif sunan bu tarzda bir mağaza görmemiştim. İşte bu heyecanla kızım Lara’yı da alarak bir Cumartesi sabahı Kentpark’ın ve dolayısıyla Decathlon’un yolunu tuttum. Lara’nın dans merakı nedeniyle ilk gördüğümüz müşteri temsilcisine dans kıyafetleri olup olmadığını sorduk. “Siz henüz nereye geldiğinizi bilmiyorsunuz galiba” gibi bir tarzda bize bakan görevli bizi dans kıyafetlerinin olduğu reyona götürdü. Çocuk kıyafetlerinde yüzde 100 pamuk kullanıldığını öğrendiğimde alışveriş için son derece doğru bir noktada olduğumu fark ettim. Ve dahası rengarenk dans kıyafetlerini ben de denemek istedim.

Dans kıyafetlerinden sonra çocuk sporları ve oyun alanlarıyla ilgili bilgiler de almak istedik. Büyüklerin yaptığı her spor için çocuk kıyafet ve aksesuvarları da olduğunu görmek şaşkınlığımı bir kat daha artırdı. Uyku tulumları, çadırlar, su geçirmez ve özel tabanlı dağ ayakkabıları, termal içlikler, terletmeyen montlar... Hepsinin mini mini versiyonları da vardı ve Lara’ya o kadar güzel yakıştılar ki anlatamam. Her bir kıyafeti, aksesuvarı denemek uzunca bir zamanımızı aldı, ama çocuğunun da doğa ile haşır neşir olarak büyümesini isteyen benim gibi bir anne için bu durum son derece memnuniyet vericiydi. Geleneksel sporlardan adrenalin sporlarına kadar her tür kıyafeti denedikten sonra kendimizi oyun alanlarında bulduk. Ev içine kurulabilecek çadırlardan bahçede kullanılabilecek tramplenlere, mini golf sahalarından havuza kurulabilecek kalelere kadar birçok ürünü hayranlıkla inceledik. Patenlerle Decathlon’un içinde küçük turlar attık, badminton raketlerini sevincimize ortak ettik, plastik potalarda mini basket toplarıyla dondurmayı kimin ısmarlayacağını öğrenmek için küçük bir maç yapmayı da ihmal etmedik. Son sürprizi ise Decathlon’dan çıkarken yaşadık. Kentpark’ın önüne kurulmuş kocaman bir plastik havuz gördük. Evimiz o kadar büyük olmadığı için bu havuzu almayı hayal bile edemedik ama bu havuzda Decathlon uzmanlarının dalış dersleri ve dalış brövesi verdiğini duyduğumuzda gelecek birkaç haftadaki Cumartesi programlarımız da şekillendi doğal olarak. Dalış derslerinin son derece zevkli olacağı, o anda Lara’nın gözlerinde gördüğüm ışıltıdan belliydi.

56


farkında mısınız? plastik yerine cam, hastalık yerine sağlık Cam yüzlerce kez geri dönüştürülme olanağına sahip ve tamamen doğal bir malzeme iken, gıda ile temas halinde olan ambalajlardaki kimyasalların yediklerimize geçme olasılığı büyük.

Neredeyse insanlık tarihi boyunca, yani yaklaşık olarak 3 bin 500 yıldır kullanılan cam, önceleri sadece içecek saklamak için kullanılıyordu. Günümüzde modern olarak her tür yiyecek ve içeceğin saklanması için kullanılan cam, hem sağlıklı olması, hem uzun süre kullanılabilirliği hem de geri dönüşüm olanakları nedeniyle plastiğe göre daha çok tercih ediliyor. Şeffaflığı, şeklinin bozulmaması, koku ve tat vermemesi, çoğu kimyasala karşı dayanıklı olması da camın sadece bireysel olarak değil, aynı zamanda yiyecek, içecek, kozmetik ve ilaç gibi birçok sektörde kullanılmasını sağlıyor. Camın üretiminde kullanılan hammadde ve kaynakların doğal olması çevre konusunda özenli bir tavır yaratırken, üretim esnasında tabiata zarar verilmemesi de doğayla dost bir malzeme olduğunu gösteriyor. Geri dönüşümü sorunsuz olan cam, kalite kaybı olmadan ve yüzde 100 cam halini koruyarak binlerce, ve hatta milyonlarca kez yeniden dönüştürülebiliyor. Ambalaj ve saklama kabı olarak kullanılan kağıt ve plastik ise geri dönüştürülme olanağından yoksun. Geri dönüşümü olmayan plastiğin ayrıca doğada yok edilmesi de yüzlerce yıl sürüyor. ABD’de yapılan ve ABD Başkanı Barack Obama’ya sunulan Çevre Bazlı Kanser Riskinin Azaltılması (Reducing Environmental Cancer Risk) adlı araştırma raporu da, plastikte bulunan bisfenol-A, yani BPA’nın kadınlarda göğüs ve erkeklerde protat kanseri yaptığını net olarak ortaya koyuyor. 2008 yılından beri Kanada, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde özellikle bebek mamaları ve biberonlarda kullanımı yasaklanan plastik, giderek dünyanın gündeminden düşüyor. Gıda Ambalajındaki Etkileşimler konulu toplantı için Türkiye’ye gelen İsviçreli uzman Dr. Jane Muncke de, gıda ambalajlarında bilinenlerle birlikte potansiyel olarak endokrin ve metebolizma bozucu özellikleri taşıyan en az 50 farklı bileşen bulunduğunu belirterek, “Gıda ile temas halinde olan ambalajlardaki kimyasalların yediklerimize geçme olasılığı büyük. Plastik gıda ambalajları ve kaplamalarında bulunan bisfenol-A ve diğer endokrin bozucu kimyasalların (EDC) yaratabileceği riskler konusunda bilim dünyası hemfikir” dedi. Sürecin büyük ölçüde ambalaj malzemesinin cinsine, yiyeceğin kimyasına, sıcaklığa ve saklanma sürecine bağlı olduğunu belirten Dr Muncke’nin dikkat çektiği bir başka önemli konu da gıda maddelerinin sıcak ve soğuk olarak saklanmalarının oluşturabileceği risklerin yanı sıra, pet şişelerin tekrar kullanımı üzerinde oldu. Muncke, “Pet şişeler gerek soğuk gerek sıcak gıdaların saklanmasında kullanılmamalı. Bu ürünler amacına uygun olarak bir kez kullanılmalı” diyor. Dr Muncke’ye göre, BPA kullanımı kalp hastalıkları ve diyabet ile erkeklerde cinsel işlev bozukluklarına da yol açıyor. Şüphelenilen etkilere yönelik liste ise çok daha uzun.

57


etkinlikler kentpark Guinnes’e girdi Ankara’nın yaşam ve alışveriş merkezi Kentpark, Başkent Moda Günleri kapsamında kurulan 2 bin 69 metrelik podyum ile Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. 17 Eylül’de, modacı Cemil İpekçi ve koreograf Yasin Soy’un katılımıyla düzenlenen defilede rekoru ele geçiren podyum üzerinde toplam 250 manken yürüdü. cemil İpekçi kreasyonunu taşıyan Şenay Akay, Tuğba Özay, Ece Gürsel, Şebnem Scheffer gibi ünlü mankenler podyumun uzunluğu nedeniyle zorlandıklarını söylerken, böylesine uzun bir yürüyüşün keyfini çıkardıklarını da belirttiler. Manken Şenay Akay, “Bir ara başaramayacağım diye çok korktum. Hala inanamıyorum bitirebildiğime” açıklamasını yaptı ve defile sonrası çok duygulandığını, gözlerinin dolduğunu söyledi. Kentpark Alışveriş Merkezi’nde bulunan mağazaların ürünlerini sergileyen 150 manken de bu defile sayesinde ilk kez podyuma çıktı.

winnercard’lıları yaz ateşi sardı Özel kampanyalar ve hediyelerle yıl boyu WinnerCard’lıları mutlu eden Kentpark, Yaz Ateşi kampanyasıyla yine onlarca hediye kazandırdı. Binlerce kentpark ziyaretçisinin katılımıyla gerçekleşen ektinliklerde WinnerCard kullanıcıları, toplam 3 adet Ford Kuga marka otomobil, 60 adet IPad ve 60 tane de IPhone4 kazanma şansını yakaladı. Kentpark ziyaretçilerinin hiçbir ücret ödemeden alabildiği WinnerCard, kış döneminde de kullanıcılarını hediyelerle sevindirmeye devam edecek.

vogue’dan en cüretkar sergi Vogue Türkiye dergisinin yayın hayatının ilk yılını fotoğraflarla anlatan “Cüretkar 1 Yıl” sergisi Kentpark’ta açıldı. Harvey Nichols’ın katkılarıyla düzenlenen sergi Haziran ayı boyunca ziyaretçilere görsel bir şov sundu. Serginin açılışında düzenlenen parti Ankara cemiyet hayatının önemli simalarını bir araya getirdi. “What a Wonderful Night” isimli partiye katılanlar önce Harvey Nichols defilesini izledi, daha sonra da İlhem Caz Grubu’nun canlı performansı ile eğlendi. İki kişilik Cruise tatili çekilişinin ardından sahneye çıkan DJ Can Hatipoğlu ise ziyaretçileri elektronik müzik ile coşturdu.

58


Dünyanın En Uzun Podyumu sertifikasını Guinness World Records Türkiye Temsilcisi ve Hakemi Şeyda Subaşı Gemici’den alan Cemil İpekçi de bir elinde dünya, bir elinde güvercinle podyumda yürüyen Şenay Akay’ın giydiği kostümün 1991’de İsrail’de 99 ülkenin katılımıyla yapılan Barış Defilesi’nde sergilendiğini belirterek şunları söyledi: “Üzerinde her dinden sembollerin olduğu, barışı simgeleyen bu gelinlik, etnik grupları ve milletleri temsil ediyor. Ülkemiz ve dünya çok uzun ve acılı günlerden geçiyor. Dilerim bu uzun podyumla artık acılı günler biter. Artık birbirimizi sevmeyi hak ediyoruz. Bu podyum bizim geçmişimiz, bu kadar uzun yol yürümüşlüğümüz olsun. Bugünden itibaren dünyada sadece sevgi olduğunu kaydedin.” Cemil İpekçi ayrıca, bugüne dek moda denince insanların aklına İstanbul geldiğini ifade etti ve “Ama Dünyanın En Uzun Podyumu ve bu podyuma ev sahipliği yapan Kentpark sayesinde Ankara, İstanbul’u geçti” dedi. Rekor denemesinin kurallara uygunluğunu onaylayan Şeyda Subaşı Gemici ise “Bu alanda daha önceki rekor bin 594 metre ile Tayland’a aitti. Bugün burada, Cemil İpekçi ve Kentpark’ın rekorunu sevinçle onaylıyorum” açıklamasında bulundu.

babalar için 300 kişilik orkestra Kentpark Alışveriş Merkezi ve Çağlar Müzik Kursu, Babalar Günü’nde ortak bir konsere imza attı ve 300 çocuktan oluşan bir orkestrayla tüm babalara sürpriz yaptı. Yaşları 8 ile 16 arası değişen yaklaşık 300 çocuk, 19 Haziran Babalar Günü’nde klasik müzik parçalarından oluşan bir konserle izleyicilerin karşısına çıktı. Sanata ve çocuklara yönelik bir organizasyon olarak kurulan orkestranın minik virtüözleri, böylece babalarına en güzel hediyeyi sunmuş oldu.

anne tarifleriyle daha güzel günlere Kentpark, Anneler Günü için düzenlediği etkinlikle binlerce anneyi sevindirdi. Gönül Candaş’ın hazırladığı “Bereketli Olsun” isimli yemek tarifleri kitabı, annelerini mutlu etmek isteyen Kentpark ziyaretçilerine ücretsiz olarak hediye edildi. “Bereketli Olsun” kitabında anne eli değimiş lezzetlerden oluşan benzersiz tarifler yer alıyor.

59





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.