SAĞLIĞIN GELİŞTİRİLMESİ

Page 1

TEPE AKADEMİ ÇALIŞMA YAŞAMINDA SAĞLIĞIN GELİŞTİRİLMESİ Ders Notları


1. SAĞLIK ve SAĞLIĞI GELİŞTİRME KAVRAMI İnsanlar sağlıklı olarak dünyaya gelirler. Sağlık hizmetlerinin amacı, sağlıklı doğan bir bireyin bu durumunu sürdürmek suretiyle, kişilerin sağlıklı ve uzun süre yaşamalarını sağlamaktır. Sağlıklı ve uzun ömürlü bir birey, çalışma hayatında da verimli çalışır. İnsanların sağlığı yaşadıkları süre boyunca çeşitli çevresel etkenlerden ve bireysel-genetik özelliklerden etkilenir. Bu etkilenme olumlu yönde olduğunda sağlık düzeyi gelişir, etkilenme olumsuz olduğunda ise hastalıklar ortaya çıkar. Geçen yıllara paralel olarak yaşlanma doğal bir süreçtir ve ilerleyen yaşla birlikte organizmada bir takım fizyolojik değişiklikler olur. Çevre faktörlerinin ve bireysel davranış özelliklerinin olumsuz olması durumunda yaşla birlikte meydana gelen değişiklikler hızlanır, fizyolojik sınırları aşar ve sonuç olarak patolojik tablolar gelişir. Olumsuz çevre faktörleri kontrol edilir, bireysel davranış özellikleri olumlu hale getirilirse yaşın ortaya çıkaracağı değişiklikler fizyolojik sınırlar içinde kalır, hatta bazı özellikler daha üst düzeye çıkarılabilir. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında bilim ve teknolojideki gelişmelerin sağlık alanına yansımaları ile sağlanan gelişmeler sonucunda, hastalıkların tanı ve tedavisi bakımından önemli başarılar sağlanmıştır. Başta enfeksiyon hastalıkları olmak üzere ölüme yol açan pek çok hastalığın tedavisinde başarılı uygulamalar yapılmış, bu sayede insan ömründe önemli uzama meydana gelmiştir. Son 50 yıl içinde ortalama insan ömrü 20 yıl kadar uzamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün önceki yıllarda bu konudaki yaklaşımı “yaşama yıllar katın” (add years to life) sloganında ifadesini bulduğu gibi insan ömrünü uzatmaktı. İnsanların yaşam süresinin uzaması arzu edilen bir durum olmakla birlikte, çeşitli sağlık sorunları ile birlikte uzun süre yaşamak, yaşamın kalitesi bakımından sorunları gündeme getirmiştir. Bunun sonucunda, sağlık sorunları ile birlikte uzun yaşamak yerine, sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını önleyici uygulamalara ağırlık vermek suretiyle hastalıksız olarak uzun yaşamanın tercih edildiği bir anlayış hakim olmaya başlamıştır. Bu şekilde yaşamın uzatılmasının yanı sıra, yaşamın kalitesinin de artırılması hedeflenmiş oluyordu. Bu paralelde Dünya Sağlık Örgütü yukarıda ifade edilen sloganı 1990’lı yılların sonlarında “yıllara yaşam katın” (add life to years) şeklinde değiştirerek yaşamın kalitesinin önemine işaret etmiştir. Bu düşünceden hareketle son 20 yıl boyunca Dünya Sağlık Örgütü’nün önderliğinde sağlığı geliştirme konuları gündeme getirilmiş ve bu yönde de başarılı uygulamalar yapılmaya başlanmıştır. Çalışma ortamları, sağlık üzerinde olumsuz etkiler yapabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik vb. pek çok faktörün bulunduğu ortamlardır. Bu faktörlerin sağlığa zarar vermeyecek şekilde kontrol altına alınması bakımından çeşitli teknik ve tıbbi


uygulamalar yapılır. Bunun ötesinde bireysel davranışları olumlu hale getirmek amacı ile yapılacak sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirici etkinlikler bakımından da işyerlerinde çok iyi fırsatlar bulunabilir. İşyerlerinde çalışanlar “organize” topluluklar olduğundan, sağlık eğitimi çalışmalarının bu gruplara ulaştırılması olanağı fazladır. Sağlıklı olmak her bireyin doğuştan olan hakkıdır ve herkesin en üst düzeyde sağlıklı olması için çaba gösterilmesi de, başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası kuruluşun üzerinde ısrarla durduğu bir konudur. Bu amaca ulaşmak için öncelikle bireylerde “sağlıksağlığı geliştirme” kavramlarının yerleşmesi sağlanmalıdır. Bu konuda da sağlık eğitimi yaklaşımından yararlanılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlık; “bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali” ve sağlığı geliştirme de “insanların kendi sağlıklarını belirleyen faktörleri kontrol etmeleri ve bu yolla kendi sağlıklarını geliştirmeleri” olarak tanımlanmaktadır. 2. İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ETKİNLİKLERİNİN YARARI İşverenler açısından öncelikli amaç, hastalık ve kaza nedeni ile olan iş kayıplarının azaltılması,

işyerinde

verimli

çalışmanın

sağlanması

ve

sonuç

olarak

üretimin

artırılmasıdır. Çalışanlar açısından ise amaç, güvenli bir çalışma ortamında sağlıklı olarak çalışmaktır. İş kazaları ve meslek hastalıkları dışında işyerinde çalışma verimini ve üretimi olumsuz etkileyen sorunlar arasında solunum sisteminin akut ve kronik hastalıkları, koroner kalp hastalığı, kas-iskelet sisteminin hastalıkları, şişmanlığa bağlı sorunlar, diyabetes mellitus gibi hastalıklar önemli yer tutmaktadır. Bu sağlık sorunlarının oluşunda bazı bireysel ve genetik özelliklerin ve işyerinde bulunan bazı etkenlerin rolü vardır. Ancak bu hastalıklar kişinin yaşam tarzı ile de çok yakından ilişkilidir. Bu nedenle bu hastalıklardan korunma bakımından yaşam biçimi ile ilgili koşulların olumlu hale getirilmesi çok önemlidir. Hastalıkların erken dönemde saptanması ve uygun tedavi programları ile komplikasyonlarının bir ölçüde önlenmesi mümkündür. Ancak özellikle yaşam biçimi faktörlerinde yapılacak değişikliklerle bu hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek de mümkün olabilir. Yaşam biçimi faktörleri ile ilgili sağlık sorunları ve bu sağlık sorunları nedeni ile yapılan sağlık harcamaları konusu öteden beri ilgi çekmektedir. Bu konuda ABD’de yapılan bir değerlendirmede örneğin, sigara içenler için yapılan sağlık harcamalarının, sigara içmeyenlerdeki sağlık harcamalarından %10–18 daha fazla olduğu bulunmuştur. Benzeri şekilde egzersiz yapmayanlar için yapılan sağlık harcamalarının, düzenli olarak egzersiz yapanların sağlık harcamalarından %14, normal vücut ağırlığının %30 üzerinde olan kişiler için yapılan sağlık harcamalarının da normal ağırlıkta olanlardan %11 daha fazla


olduğu hesaplanmıştır. Böylelikle, yaşam biçimi faktörlerinin sağlıksız olması halinde sağlık harcamalarının da arttığı ortaya konmaktadır. Bu durumda yapılması gereken, özellikle yaşam biçimi faktörlerini olumlu hale getirmek için çaba gösterilmesi olmalıdır. Sağlığı geliştirici uygulamalara ağırlık veren sağlık eğitimi çalışmaları, bu amaca ulaşmak için önemlidir. Yine ABD’deki çalışmalarda, sağlığı geliştirme amacı ile yapılacak çalışmaların ekonomik olarak da yarar sağladığı bulunmuştur. Sağlık eğitimi çalışmaları için yapılan 1 dolarlık harcama karşılığında 1.45 dolar yarar sağlandığı araştırmalarla ortaya konmuştur. Sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme çalışmaları için işyerleri çok uygun ortamlardır. İşyerlerinde işçiler toplu olarak bulunurlar ve yaşamlarının önemli bir bölümünü orada geçirirler. Her çalışan günde en az bir öğün yemeğini işyerinde yemektedir. İşyerindeki yemek programının sağlıklı olması bir yandan bir öğün yemeğin sağlıklı bir diyet şeklinde yenmesini sağlar, öte yandan işyerindeki yemek alışkanlığının kişinin evindeki yemek alışkanlığına, dolayısı ile genel yaşamına yansımasına olanak verir. İşyerinde uygulanan bir egzersiz programı veya sigara kontrolu çalışmaları da benzeri yararları sağlayabilir. Öte yandan işçiler işyerlerinde toplu olarak bulunduklarından, eğitim etkinliklerinin bu gruplara ulaştırılması olanağı yüksektir. İşverenle birlikte planlama yapmak suretiyle uygun programlarla çalışanlara sağlığın korunması ve geliştirilmesi yönünden eğitimler yapılabilir. Bu konudaki eğitim etkinliklerine işyerindeki bütün çalışanların, özellikle de işverenlerin katılması başarı şansını artırır. İşyerlerinde sağlık eğitimi çalışmaları genel toplumda yapılacak benzeri etkinliklere göre daha başarılıdır. Bu başarıda çalışanların kolay

ulaşılabilir

konumda

olmalarının

yanı

sıra,

işçiler

arasında

uygun

grup

dinamiklerinin yaratılması ve bu yolla birbirlerini etkilemeleri de önemli rol oynamaktadır. 3. İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME PROGRAMI İşyerleri, sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirici etkinliklerin yapılması bakımından uygun ortamlardır. Ancak bir eğitim programının başarılı olabilmesi için bazı koşulların sağlanması gereklidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır: 

programın amaçları net olarak belirlenmiş olmalıdır,

bu amaçlar işveren ve işçiler tarafından benimsenmiş olmalıdır,

katılımcıların istek ve gereksinimleri öğrenilmelidir,

programın sürdürülmesi için uygun yer ve zaman ayarlanmış olmalıdır,

programın finansı sağlanmış olmalıdır,

programa işverenin katılımı sağlanmalıdır,

çalışmalarla ilgili düzenli kayıt tutulmalıdır,


programa katılanlardan geri bildirim alınmalıdır,

kişisel bilgilerin gizliliği sağlanmalıdır,

programın sonuçları değerlendirilmeli ve katılımcılara bilgi verilmelidir.

Sağlığı

geliştirme

etkinlikleri

sürdürülürken

çeşitli

sağlık

eğitimi

yöntemlerinden

yararlanılabilir. Bunlar arasında broşür ve afişler, konferans, küçük grup görüşmeleri, TVvideo filmleri, bilgisayar aracılığı ile haberleşme vb. yöntemlerden bir veya birkaçı kullanılabilir. Programın başarısı bakımından bireysel ilişkiler önemlidir. Programın içinde kişilerin

sağlık

durumları

ile

ilgili

(kan

basıncı

ölçümü,

görme-işitme

yönünden

değerlendirme, kan-idrar muayenesi vb.) bir işlem bulunması katılımı artırıcı rol oynar. Eğitim etkinlikleri sırasında çıkabilecek “problem” kişilerle özel olarak ilgilenilmeli, bu kişilerin programa katılımının sağlanması için özel çaba gösterilmelidir. Katılımı artırmak amacı ile çeşitli ödüller (incentive) düşünülebilir. Ayrıca başarılı uygulamaları olanlara da özel ödüller verilebilir. Bu ödül maddi bir ödül olabileceği gibi, işveren tarafından verilen bir belge de insanların katılımını artırmak bakımından yarar sağlayabilir. 4. SAĞLIĞI GELİŞTİRME PROGRAMI KONULARI Sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme etkinliklerinde çeşitli konularda programlar yapılabilir. Konular arasında işyerinde sürdürülmekte olan iş ve kullanılan malzemelere ilişkin sağlık tehlikeleri ile ilgili konular bulunabilir. Bu konulardaki eğitimlerde bu risk etmenlerinden başlıca etkilenme yolları, sağlık üzerindeki olası etkileri ve korunma yolları anlatılabilir. Bunların yanı sıra genel anlamda sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile ilgili konular da eğitim programlarının kapsamında yer almalıdır. Örneğin sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme programlarında, işyeri içinde ve dışında kaza ve yaralanmaların önlenmesi, fizik egzersiz, sigara içiminin kontrolü, stresle baş etme yolları, alkol alışkanlığının kontrolü, sağlıklı beslenme, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve korunma yolları, kolesterol konusu, osteoporoz, şişmanlığın kontrolü, kanser vb. konulara yer verilebilir. Aslında hangi konularda eğitim yapılacağına karar verirken, katılımcıların bu ve benzeri konulardan arzu ettiklerini seçmeleri veya başka konular önermeleri istenmelidir. Bu şekilde katılımcıların istek ve gereksinimleri ortaya konmuş olur (needs assessment). Kişiler istek duydukları konulara daha çok ilgi gösterirler, bu da çalışmanın başarısı bakımından önemli bir unsurdur. Katılımcılar arasında özel bir sağlık sorunu olan kişiler de bulunabilir ve bu kişilerin kendi sağlık sorunları ile ilgili istekleri olabilir. Bu kişilere yönelik de bireysel veya ufak gruplar halinde eğitim programları yapılması uygun olur. Sağlığı geliştirme programı (HPP; Health Promotion Program) ile benzer bir başka yaklaşım da “işçi destek/yardım programı”dır (EAP; Employee Assistance Program). Bu iki


yaklaşım arasındaki temel farklılık, sağlığı geliştirme programının birincil korunma, işçi destek

programının

ise

ikincil

korunma

yaklaşımı

olmasıdır.

Sağlığı

geliştirme

programında, henüz bir sağlık sorunu olmayan veya sağlık sorunu olduğunun farkında olmayan kişilere, sağlığı koruyucu ve geliştirici yaklaşımlar konusunda eğitim yapılması söz konusudur. İşçi destek programında ise, bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden kişilere, bu sağlık sorununun çözümü konusunda yardım etmek ve destek sağlamak şeklinde yaklaşım yapılmaktadır. Bazı ülkelerde işçiler arasında alkol kullanımı oldukça yaygın olduğundan bu iki program bir arada sürdürülmektedir. Genel anlamda alkol kullanımının sakıncaları ve alkol kullanımının kontrolu şeklindeki yaklaşım sağlığı geliştirme programı olurken, kendisinde alkol alışkanlığı olduğunu belirterek bu konuda yardım ve destek isteyen kişilere yapılacak yaklaşım ise işçi destek programı olmaktadır. İşyerlerinde sağlığı geliştirme programları yapılırken çalışanların isteklerinin öğrenilmesi ve programların istekler doğrultusunda yapılması uygun olur. Bununla birlikte sağlığın korunması bakımından önemli olan konular da eğitim programlarında ele alınmalıdır. Bu program yapılırken insanlarda en sık olarak hastalık ve ölümlere neden olan başlıca faktörler ve bu faktörlerin işyerinde bulunan faktörlerle etkileşimi konuları da dikkate alınmalıdır. Hastalık ve ölüm nedenlerine ilişkin bilgiler, bilginin kaynağına göre farklılık gösterebilir. İngiltere’de değişik sağlık kuruluşlarının kayıtları ile ölüm istatistiklerinden elde edilen bilgilere göre en sık sağlık sorunları Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 1. İngiltere’de Bazı Sağlık Kuruluşlarının Kayıtları ile Ölüm Kayıtlarında En Sık Sağlık Sorunları Ölüm kayıtları

Meslek

hastalığı

Hastane kayıtları

tazminat talepleri

Birinci

basamak

sağlık

birimi

kayıtları İskemik

kalp

İşitme kaybı

hastalığı Serebrovasküler

Dermatit

Solunum

zehirlenme

hastalıkları

Solunum

hastalık

sistemi

sistemi

Ruhsal sorunlar

sistemi

Kalp-damar sistemi

hastalıkları

Akciğer kanseri

Solunum

sistemi

hastalıkları Solunum

Yaralanma,

sistemi

Vibrasyona

bağlı

Sindirim hastalıkları

hastalıkları

Kanserler

Kas-iskelet sistemi

hastalıkları

sorunlar

hastalıkları

Meme kanseri

Kas-iskelet sistemi

Meme-genito-

hastalıkları

üriner hastalıkları

sistem

Deri hastalıkları


Tabloda yer alan hastalıkların pek çoğunda yaşam tarzı ile ilgili faktörler (sigara, alkol kullanımı,

beslenme

sorunları,

hareketsizlik,

stres)

önemli

rol

oynamaktadır.

Bu

faktörlerin olumlu hale getirilmesi ile tablodaki hastalıkların çoğu bakımından korunma sağlanabilir. Bu faktörlerden bazılarının işyerindeki faktörlerle de ilişkisi göz önüne alındığında bu konuların da eğitim programları yapılırken dikkate alınması bakımından yönlendirici olur. 5. SAĞLIKLI YAŞAM İLKELERİ Sağlıklı yaşam tarzı (healthy lifestyle) yaklaşımı ABD’de egzersiz programları şeklinde başlamıştır. Sedanter yaşam ve yüksek kalorili beslenme sonucunda şişmanlığın toplumsal düzeyde bir sorun haline gelmesi üzerine, kişileri hareket etmeleri yönünde teşvik etmek amacı ile çeşitli egzersiz programları geliştirilmiştir. Gerçekte hareketsiz yaşam ve yüksek kalori içeren gıdalarla beslenme, kalp-damar sistemi hastalıkları, bazı kanserler, diyabetes mellitus, kas-iskelet sistemi sorunları, osteoporoz vb. pek çok sağlık sorununun ortaya çıkmasında başlıca etkendir. Bu yaşam şekline sigara kullanımının da eklenmesi, sağlık sorunlarını artırıcı etki yapmaktadır. Sağlıklı yaşam hedefine ulaşmak için bu faktörlerle mücadele edilmesi, bu özelliklerin olumlu hale getirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Böylelikle “sağlıklı yaşam ilkeleri” olarak üç temel ilke belirlenmiştir. Bunlar; sigara içilmemesi, sağlıklı beslenme ve fizik egzersiz yapılması şeklinde ifade edilmektedir. Bu üç konuya son yıllarda stres konusu da eklenmektedir. 5.1. Sigara içilmemesi Sigara kullanımının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri 50 yılı aşkın bir süreden beri bilinmektedir.

Sigaranın

neden

olduğu

hastalıklar

arasında

akciğer

kanseri,

kalp

hastalıkları ve kronik akciğer hastalıkları başta gelmektedir. Çalışmalar akciğer kanseri olgularının %90’ının nedeninin sigara kullanımı olduğunu ortaya koymaktadır. Sigara kullananlarda

akciğer

kanseri

riskinin

12–15

kat

arttığı

pek

çok

araştırmada

gösterilmiştir. Yine çalışmalar, sigara içen kişilerin bu alışkanlıktan vazgeçmeleri durumunda akciğer kanseri riskinin de azaldığını ortaya koymuştur. Sigara kullanımının akciğer kanseri dışında larinks, özofagus, pankreas, mesane, serviks, meme vb. çok sayıda kanserin oluşunda da rolü olduğu bilinmektedir. Öte yandan sigara kullanımı koroner kalp hastalığının başlıca risk faktörlerinden birisidir. Kronik obstrüktif akciğer hstalıklarının da etyolojisinde sigara içilmesinin önemli rolü vardır. Sigara içenlerde bu hastalıklardan

başka

(sindirim

sistemi

hastalıkları,

periferik

damar

hastalıkları,

osteoporoz, ağız ve diş sağlığı sorunları vb.) daha çok sayıda hastalığın görülme olasılığı da artmaktadır. Sigara kullanımının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri açıkça bilindiğine


göre, bu alışkanlıktan uzak durulması ve bu yönde çaba gösterilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Sigara mücadelesi yapılırken üç yönde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bunların başında sigara alışkanlığının edinilmemesi gelir. Sigara alışkanlığını hiç edinmemiş bir kişi, sigaranın neden olduğu hastalıklardan korunmuş olur. Ancak pek çok toplumda sigara kullanmı oldukça yaygın bir alışkanlıktır. İşçiler arasında sigara kullanımı ise, toplumun diğer kesimlerine göre daha da yaygındır. Sigara kullanan kişilerin çeşitli sağlık sorunları ile karşı karşıya oldukları bilindiğinden, bu kişilere sigara alışkanlığından kurtulmaları için yardımcı olunması gerekir. Bu nokta sigara mücadelesindeki ikinci ögeyi oluşturur. Sigara mücadelesindeki üçüncü öğe ise, kendileri sigara içmediği halde, başkalarının içtiği sigara dumanından pasif olarak etkilenen kişilerin korunmasıdır. Sigara mücadelesinde bu üç yönlü çabanın bir arada yürütülmesi gereklidir. Dünya Sağlık Örgütü sigarayı “hastalıkların en önemli önlenebilir nedeni” olarak tanımlamaktadır. Sigara içmemenin veya sigara içenlerin bu alışkanlıktan vazgeçmesinin yararları da uzun zamandan beri bilinmektedir. Sigara içenlerde hastalıklar nedeniyle işe devamsızlık ve sağlık harcamaları, sigara içmeyenlerden daha fazladır. İşyerinde sigara içilmesinin kontrolü konusunda eğitici çalışma yapmanın birkaç yönden yararı vardır. Birincisi, sigara içenlerden sigara içmeyi bırakanlar olduğunda, bu kişiler sigaranın neden olduğu olumsuzluklardan korunmuş olurlar. İkinci nokta sigara dumanından pasif olarak etkilenenlerin korunmasıdır. İşyerinde sigara içilmesi kontrol edildiğinde, kendileri sigara içmediği halde başkalarının içtiği sigaranın dumanından pasif olarak etkilenen kişilerin de sağlığı korunmuş olur. Üçüncü yön ise sigara içilmesi ile mesleksel maruziyetler arasındaki etkileşimden kaynaklanmaktadır. İşyeri ortamında bulunabilecek (asbest, diğer tozlar, toksik ve irritan gazlar vb.) çeşitli etkenlerin yol açacağı sorunlar sigara içenlerde daha fazla görülmektedir. Bu konunun en tipik örneği sigara ve asbest arasındaki etkileşimdir. Sigara ve asbest birbirinden bağımsız olarak akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Ancak sigara ve asbest maruziyeti bir arada olduğunda akciğer kanseri riski, bu faktörlerin ayrı ayrı etkilerinin toplamından daha fazla olmaktadır. Bu durumda özellikle asbest işçilerinin sigara içmemesini sağlamak bakımından her türlü çabanın gösterilmesinin gerekliği ortaya çıkmaktadır. Sigara içilmesinin işyerindeki faktörlerle etkileşimi asbest ile sınırlı değildir, daha pek çok faktörle etkileşimi söz konusudur. Bu etkileşimlerden başlıcaları Tablo 2’de yer almaktadır. Tablo 2. Mesleksel Faktörlerle Sigara Etkileşimi


Örnekleri Meslek Maruziyet Etkileşim türü Hastalık İnşaat, asbest işçiliği Asbest Potansiyalize Akciğer kanseri Gürültülü işler Gürültü Aditif İşitme kaybı Madencilik Toz Aditif KOAH Organik kimyasallar Karsinojenler Aditif Çeşitli kanserler Taş-toprak işçiliği Silis tozu Aditif Silikozis, KOAH Tekstil işçiliği Organik tozlar Aditif Bisinozis Uranyum madenciliği Radon (alfa) Potansiyalize Akciğer kanseri Kaynak işleri Kaynak gazları Aditif Kronik bronşit İşyerleri sigara içenlerin bu alışkanlıklarından vazgeçmeleri konusunda yapılacak çalışmalar bakımından çok uygun bir ortamdır. Genel toplumdaki çalışmalara oranla işyerinde bu yönde yapılacak çalışmalarda başarı olasılığı daha yüksektir. Bu gerçekten hareketle uluslararası 5 kuruluş (WHO, ILO, vb.) bir araya gelerek 2000 yılını “Sigarasız İşyeri” (Smoke-free Workplaces) yılı olarak belirlemiş ve bütün ülkelere bu yönde çalışmalar yapılması için tavsiyede bulunmuştur. Daha önce de 1992 yılında Dünya Sağlık Örgütü 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme günü’nde “Sigarasız İşyerleri: daha güvenli ve daha sağlıklı” (Tobacco-Free Workplaces: safer and healthier) sloganını açıklamıştı. Avrupa’da çeşitli ülkelerde ve ABD’nin çeşitli eyaletlerinde bu paralelde uygulamalar yapılmaktadır. Ülkemizde de bir işyerinde eğitici çabalar sonucunda, sigara içmekte olan 330 işçinin 150’sinin sigarayı bırakmaları sağlanmıştır. Bu çalışmada sağlanan sigarayı bırakmışlığı sürdürme oranının da yüksekliği dikkat çekicidir. Ayrıca işyerlerinde sigara içilmesinin kurallar dahilinde olmasının sağlandığı durumlarda, sigara içenlerin, günde içtikleri sigara sayısında azalmanın sağlandığı da araştırmalarla ortaya konmuştur. İşyerlerinde sigarasızlık politikası bakımından iki temel yaklaşım vardır. Bunlardan birincisinde işyerindeki bütün kapalı mekânlarda ve ulaşım araçlarında sigara içilmesi yasaklanmaktadır.

Bu

kısıtlama

bazen

işyerindeki

bahçe

vb.

açık

alanları

da

kapsayabilmektedir. Bu durumda sigara içenlerin işyeri sınırlarının dışına çıkması gerekmektedir.

Bu

yaklaşımın

tiryakiler

tarafından

benimsenmesi

güçtür.

İkinci

yaklaşımda ise, işyerinde sigara içilmesi için belirli yerler ayrılmaktadır. Kişiler sigara içmek istediklerinde bu yerlere gitmek durumundadır. Tiryakiler tarafından uyulması daha kolay olay olan bu uygulamada, sigara içilmesi için belirlenen bölümlerin işyerinin diğer bölümlerinden ayrılması ve iyi bir şekilde havalandırılmasının sağlanması gereklidir. İşyerlerinde, bu yaklaşımlardan hangisinin daha uygun olduğu konusuna karar verilip uygulama yapabilir.


5.2. Sağlıklı beslenme Beslenmede yapılan hatalı uygulamalarla kalp-damar sistemi hastalıkları, şişmanlık, hipertansiyon, osteoporoz ve bazı kanserler arasında ilişkiler vardır. Sağlıklı bir beslenme davranışı “yeterli ve dengeli” beslenme olarak özetlenebilir. Bu ifade ile günlük diyetle alınan toplam kalori miktarının gereksinim duyulan kadar olması ve diyetin çeşitli besin öğelerini dengeli bir şekilde içermesi gereği belirtilmektedir. Çeşitli çalışmalarda uygun diyet programları ile kan kolesterol düzeyinde önemli azalmalar sağlandığı gösterilmiştir. Böylelikle başta koroner kalp hastalıkları olmak üzere çeşitli hastalıklar bakımından birincil düzeyde korunma sağlanmış olmaktadır. Benzeri şekilde diyetle alınan tuz miktarının azaltılması ile hipertansiyon kontrolü konusunda başarı sağlanmaktadır. Diyetteki tuz miktarının azaltılması kan basıncı normal olan kişilerde herhangi etki yapmazken, hipertansiflerde kan basıncında düşmeye yol açmaktadır. Diyetle kalsiyum ve diğer minerallerin yeterli olarak alınması ile de osteoporozun önlenmesine katkıda bulunmak

mümkün

olmaktadır.

Öte

yandan

beslenme

yetersizliği

olan

kişilerin,

işyerindeki bazı toksik kimyasal maddeleri detoksifiye etme bakımından sorunları olabilmektedir. İşyerleri çalışan kişilerin en az bir öğün yemek yedikleri bir ortam olduğundan buradaki beslenme programının sağlıklı olması, kişilerin genel yaşamlarında da daha sağlıklı bir beslenme alışkanlığına sahip olmaları bakımından önem taşımaktadır. 5.3. Egzersiz yapma Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında giderek daha çok önem kazanan bir konu, hareketsiz yaşam ve hareketsizliğe bağlı sağlık sorunları olmuştur. Modern teknoloji bir yandan insanlara daha konforlu bir yaşam olanağı sağlarken, bunun yanı sıra insanların hareket etme yollarını büyük ölçüde da kapatmıştır. Günümüzden 100 yıl kadar öncesinde işyerlerinde kullanılan enerjinin yaklaşık üçte birlik bölümü insan gücü olarak sağlanırken, bu gün bazı işyerlerinde bu oran yüzde bir düzeyine kadar düşmüştür. Bu paralelde şişmanlık, hipertansiyon, osteoporoz, diyabetes mellitus, kalp hastalıkları gibi sedanter yaşamın ortaya çıkardığı sağlık sorunlarında artma gözlenmiştir. Buna karşılık düzenli olarak fizik egzersiz yapanlarda da bu hastalıklardan korunma sağlandığı konusunda bilgiler vardır. İşyerleri düzenli fizik egzersiz programlarının uygulanması bakımından da önemli olanaklar

sağlar.

Günün

değişik

saatlerinde

organize

edilebilecek

olan

egzersiz

programları bir yandan çalışanlar arasında daha sıcak ilişkilerin gelişmesine olanak verir, iş motivasyonunu artırır, öte yandan hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesi bakımından yarar sağlar. İngiltere’de 1950’li yıllardan beri bu konuda sürdürülen


çalışmalarda düzenli olarak fizik egzersiz yapanlarda, egzersiz yapmayanlara göre koroner kalp hastalığı riskinde %50 ve kalp krizi geçirme riskinde de %60 oranında azalma olduğu saptanmıştır. Bu çalışma sonucuna göre egzersiz süresi 30 dakikadan az olmamalı ve bir hafta boyunca en az 1 saat süreli egzersiz yapılmalıdır. Düzenli fizik egzersiz ile kardiyovasküler verimlilik artar, sistolik ve diyastolik kan basıncında 13 mm.Hg ve 10 mm.Hg düşme meydana gelir. Egzersiz yapmakla total kolesterol düzeyinde önemli bir değişiklik olmamakla birlikte egzersizin HDL kolesterol düzeyini artırdığı bilinmektedir. ABD’de 6351 liman çalışanı günlük aktivite düzeylerine göre hafiforta-yüksek fizik aktivite yapanlar olarak gruplanmış ve gruplar 1951–1972 yılları arasında izlenmiştir. Sonuçta sedanter çalışanlarda fatal koroner kalp hastalığı riskinin, yüksek fizik aktivite gösterenlerden %80 daha fazla olduğu bulunmuştur. Düzenli olarak fizik aktivite yapanlarda hem egzersiz sırasında hem de egzersizden sonraki birkaç saat boyunca enerji kullanımı artar. Bu durum bir yandan şişmanlığın kontrolu bakımından yarar sağlar, diğer taraftan dokuların insuline duyarlılığı arttığı için özellikle Tip II diyabetin regulasyonu kolaylaşır. Düzenli egzersiz yapmakla osteoporoz gelişmesi bakımından da korunma sağlanır. 5.4. Stresle baş etme Son yıllarda hem genel yaşam hem de çalışma yaşamı bakımından üzerinde önemle durulan konular arasında stres konusu da yer almıştır. İş sağlığı çalışmalarının amacı, çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik durumlarını sürdürmek ve üst düzeye çıkarmak olarak ifade edilmektedir. Bunu sağlamak için işyerlerinin, iş kazası ve meslek hastalığı riskleri yönünden güvenli olmasının yanı sıra, çalışanlar açısından huzurlu bir ortam olması da gereklidir. İşyeri ortam faktörlerinin yanı sıra stresin de, koroner kalp hastalıkları başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunları ile ilişkisi olduğu bilinmektedir. İşyerinde bulunan fiziksel, kimyasal vb. risklerin kontrol edilmiş olmasından başka çalışma koşullarının ve kişiler arası ilişkilerin stres yaratmayacak şekilde düzenlenmiş olması önemlidir. Bundan başka herhangi nedenle stres altında olan kişilere de uygun destek programları sağlanmalı, stresle baş etme yolları öğretilmelidir. Bir işyerinde stresle baş etme konusunda yapılacak çalışmalarda başlıca şu uygulamaları yapılması önerilmektedir:


(a) Stresle ilişkili belirtilerle baş etme Kişiler stres altında olduklarında kimi zaman bazı organları ile ilgili yakınmalar hissederler. Bu yakınmaların organik bir nedeni de yoktur. Bu durumdaki kişilerle görüşmek suretiyle stres nedenlerini ortaya koymaya çalışmak ve çözüm yollarını birlikte belirlemek gereklidir. Görüşmeler tek veya gruplar halinde yapılabilir. Bu konu ile ilgili olarak yüz yüze görüşmekten çekinenlerle telefon aracılığı ile görüşme sağlanabilir. Bu çalışmalar işyeri sağlık birimi çalışmaları içinde sürdürülebileceği gibi işçi destek/yardım programları şeklinde de organize edilebilir. Bu görüşmeler sırasında bazı somatik belirtilerin nedeni ve stres ile ilişkisi ortaya konmaya çalışılır. (b)Bireysel duyarlılığı azaltma Bireylerin strese yol açan faktörlere duyarlılığı farklıdır. Daha duyarlı olan kişilerdeki kırılganlığı azaltmak için bu konuda seminerler düzenlenebilir veya grup çalışmaları yapılabilir. Sosyal ilişkileri geliştiren programların (spor, egzersiz, danışmanlık, toplu eğlence vs.) da bu yönde yararı olabilir. (c) Kişiler arası ilişkilerin düzenlenmesi Özellikle farklı eğitim-kültür düzeylerinden, farklı cinsiyetten kişilerin bir arada bulunduğu durumlarda kişiler arası ilişkilerde sorunlar yaşanabilir. Bu konudaki güçlükleri aşmak bakımından da, kişilerin kaynaşmasına olanak veren sosyal etkinliklerin yararı vardır. (d)İşten kaynaklanan stres faktörlerinin kontrolü Farklı işyerlerinde ve çalışma şekillerinde iş temposu değişik olabilir. Üretim temposunun hızlı olduğu ve özellikle işlerin belirli zamanlarda yetiştirilmesi zorunluluğu strese yol açar. Kimi zaman da kişiler kapasitelerini zorlayan iş yükü altında olabilirler. İşyerindeki sağlık tehlikeleri, aşırı sıcak, gürültü vb. ortam faktörleri de çalışanlarda strese neden olur. (e) Yönetimden kaynaklanan stresle baş etme İşyerinde yönetimin çok katı veya çok gevşek olması da strese neden olabilir. Beklenen zamanlarda terfi ve ilerlemelerin olmayışı, cezalar hem iş motivasyonunu azaltır, hem de strese neden olabilir.


(f) Bireysel stres kaynaklarının kontrolü Kişilerde strese neden olan iş dışı faktörler de olabilir. Kimi zaman evdeki sorunlar, ekonomik güçlükler, sağlık sorunları veya genel yaşam koşullarından kaynaklanan stres nedenleri de olabilir. Kaynağı ne olursa olsun stresle baş etmek için çaba gösterilmesi gerekir. Ancak stresle baş etme konusunda hatırda tutulması gereken nokta insan yaşamının bütünlüğüdür. Yani işyerindeki veya işyeri dışındaki etkenler bir araya gelerek kişide stres yaratırlar. Bu nedenle stresle baş etme çalışmalarında kişinin yaşamı bir bütün olarak ele alınmalı, çözüm için yapılacak çalışmalarda işyerindeki ve işyeri dışındaki faktörler bir arada düşünülmelidir. Stresin “bulaşıcı” niteliği olduğu da unutulmamalıdır. Bir kişinin stresi zaman içinde başkalarında da strese yol açabilir. İşyerinden kaynaklanan stresin çözümünde işyerinin ve yönetimin önemli rolü olmakla birlikte, stresle baş etmek ağırlıklı olarak bireyin kendi çabasını gerektirir. Bu konuda kişilere destek olunması mümkündür. Gerektiğinde uzun süreli tedavi olanağı sağlanması bakımından bu konuda profesyonel destek de alınabilir.


TEPE AKADEMİ ANKARA MERKEZ OFİS Adres: Ceyhun Atuf Kansu Cad. Bayraktar Center, G Blok,

No:114/9 Balgat/Çankaya/ANKARA Tel : 0 312 473 43 47 Tel-2 : 0 312 473 43 48 Fax : 0 312 473 43 59


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.