Bumed Dergi Eylül 2011

Page 1

BÜMED BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ MEZUNLAR DERNE⁄‹ AYLIK YAYINI EYLÜL 2011 / SAYI 165




18 BO⁄AZ‹Ç‹ DERG‹S‹, BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ MEZUNLAR DERNE⁄‹ (BÜMED) TARAFINDAN YAYIMLANAN AYLIK, ÜCRETS‹Z B‹R YAYINDIR. EYLÜL 2011 • SAYI 165

Yönetim Kurulu Ad›na Sahibi: Hakan Z‹HN‹O⁄LU - BÜMED Yönetim Kurulu Baflkan› Yay›n Yönetmeni ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: ‹dil TÜRKMENO⁄LU • Aylin BURAN Yay›n Kurulu: Tunçel GÜLSOY • Arzu PAKSOY • Cem TANIR • Mustafa UYAL Yaz› Kurulu: • Hande AKDA⁄ • An›l ALTAfi • Esra BAL • Yelda BALER • Günefl BAfiAT • Esra BAfiER • Cüneyt BAYRAKTAR • Nuri ERSOY • Ayflegül GÜNDÜZ • Ayla GÜRLEYEN • Duygu KAMBUR • Hande ORTAÇ AKSOY • Gönenç TARAKÇIO⁄LU • P›nar TÜREN • Demet UYAR • Burcu ÜNLÜTABAK • Nalan YEN‹GÜN Foto¤raf Editörü: Yelda BALER Reklam Sorumlusu: Tu¤ba ALARSLAN tugbaalarslan@bumed.org.tr Dahili: 116 Burcu ALTUNYAY burcualtunyay@bumed.org.tr Dahili: 126 Yönetim Yeri: Bo¤aziçi Üniversitesi, Lojman Kap› Yan› 34342 Bebek - ‹stanbul Tel: (0212) 359 58 00 Faks: (0212) 257 35 68 www.bumed.org.tr / bogazicidergisi@bumed.org.tr Kapak ‹llüstrasyon: Sefa COfiKUN

50. YIL YEME⁄‹ RC ’61 mezunlar› 29 Haziran akflam› BÜMED taraf›ndan Kennedy Lodge’da düzenlenen akflam yeme¤inde bulufltular ve mezuniyetlerinin 50. y›l›n› dostlar›yla kutlad›lar.

40 KER‹M SABUNCUO⁄LU’NUN KADRAJINDAN SU ALTI DÜNYASI Dünya flampiyonas›nda gümüfl madalya kazanm›fl milli bir su alt› foto¤rafç›s› olan Kerim Sabuncuo¤lu ’87 ile profesyonelce yapt›¤› “hobisi” üzerine konufltuk.

26

Yap›m: TETRA ‹LET‹fi‹M Hizmetleri Ltd. fiti. Yönetim: Önder KIZILKAYA - Soner KIZILKAYA Yay›nlar Koordinatörü: P›nar TÜREN Grafik Uygulama: Nur AYMAN ÇAKMAK Yaz› ‹flleri: Elif Gamze ARSLAN Foto¤raf: Cihan ALDIK - Tufan Ç‹V‹C‹ Halaskargazi Cad. Sait Kuran ‹fl Merkezi No:145 Kat: 5 fiiflli - ‹STANBUL Tel: +90 212 219 96 76 - 77 +90 212 266 80 57 Faks: +90 212 231 33 37 e-mail: tetra@tetrailetisim.com www.tetrailetisim.com Bask›: MAS MATBAACILIK A.fi. Ka¤›t Hane Binas›, Hamidiye Mah. So¤uksu Cad. No: 3 Ka¤›thane-‹STANBUL Tel: 0212 294 10 00 Faks: 0212 294 90 80 www.masmat.com.tr Bas›m yeri ve tarihi: ‹stanbul - Eylül 2011 Ayl›k süreli yay›n.

RC MÜHEND‹SL‹K OKULU’NUN ‹LK KADIN MEZUNLARI Kad›nlar›n mühendislik de dahil olmak üzere her alanda baflar›l› olabilece¤ini yaklafl›k 50 y›l gösteren mezunlar›m›z Fatma Arf ve ‹nci Arnas ile Mühendislik Okulu’nda ilk kad›n ö¤renciler olarak yaflad›klar› tecrübeleri konufltuk.


34

ROBOTLAR ‹STANBUL’DA Robocup 2011 yar›fllar› 5-10 Temmuz tarihleri aras›nda ‹stanbul Fuar Merkezi’nde gerçeklefltirildi. Futbol, arama kurtarma ve al›flverifl gibi kategorilerde yar›flan robotlar›n k›yas›ya mücadelesi görülmeye de¤erdi.

Nas›l da geçti iki sene! Bu köfleyi sanki ilk kez geçen aylarda yazd›m... Sanki 22 say› ç›karmad›k birlikte... ‹flte geldik en sonuna... Genel Yay›n Yönetmenli¤i en fazla iki y›ll›k bir görev -BÜMED geleneklerinden biri bu. Bayrak yar›fl›. Dergimizin "gönüllü" yönetimini

48

benden sonrakilere b›rak›rken, bu süre içinde e-mailleriyle, toplant›lara kat›larak bize destek olan, yaz›lar›n›, foto¤raflar›n›, fikirlerini, zamanlar›n› paylaflan herkese teflekkür ederim. Dergimiz “gerçek anlamda” aile gibi. Birlikte çok zaman geçirdik, çal›flarak veya e¤lenerek... Tart›flt›k, kutlamalar yapt›k. Arkadafllar›m›z› evlendirdik, bebeklerimiz oldu. Bu aileden ayr›lmak mümkün de¤il, sadece rollerimiz de¤ifliyor... Sevgili editörümüz P›nar Türen de kariyerine, dergimizin teknik orta¤› Tetra’da devam edecek. Ayr›ca, dergi gönüllümüz, birbirinden güzel yaz›lara imza atan sevgili Aylin Buran, P›nar’›n görevini profesyonel olarak devrald›. Aile içinde kald›lar. Dergimize büyük de¤er katan ve katacak olan P›nar’a ve Aylin’e yeni rollerinde baflar›lar diliyorum. Dergi toplant›lar›m›zda, dosyalarda, yaz›larda, röportajlarda buluflmaya

“BELK‹” DEMES‹NE BAKMAYIN, O NE TASARLADI⁄INI ÇOK ‹Y‹ B‹L‹YOR… Maybe Design kurucu ortaklar›ndan Erdem Akan ’96 ile otomotiv sektöründe ürün gelifltirmeden çay barda¤› tasarlamaya uzanan hikayesini konufltuk.

devam edece¤iz... Hoflçakal›n!


Eylül ve yeni bafllang›çlar

BURAK AKAY ’03 BÜMED Yönetim Kurulu Üyesi

Genel inan›fl›n aksine, eylül aylar› bana hep büyük coflkular› ve kavuflmalar› hat›rlat›r. Bu hislerime sebep olan en önemli etkenin, bir Bo¤aziçili olarak, her eylül okula dönmek ve dostlara kavuflma mutlulu¤unu yaflamak oldu¤unu söyleyebilirim. O günleri düflündü¤ümde benim gibi Bo¤aziçi’nin yurt ayr›cal›¤›n› yaflam›fl tüm mezunlar›n an›lar›nda eflsiz bir yeri olan Hamlin Hall’› hat›rlamamak mümkün olabilir mi? Bugünlerde özenli restorasyon çal›flmalar›n›n devam etti¤i, Bo¤aziçili kuflaklar aras›nda büyüklerden küçüklere aktar›lan yurt gelene¤inin sembolü, senelerce sürecek dostluklar›n temellerinin at›ld›¤›, unutulmaz an›lar›n yafland›¤›, benim de üç senesini sürveyan olarak geçirme imkân› buldu¤um an›larla dolu Hamlin Hall’un yani 1. Erkek Yurdu’nun yenilenmifl hali yeni Bo¤aziçililerin de an›lar›nda yerini al›yor olacakt›r. Eylül, yeni dönem, yeniliklerle dolu bir sene, yepyeni Bo¤aziçililerin de aram›za kat›lmas› ile bafll›yor. Bu senenin benim ad›ma en gurur verici yanlar›ndan biri 2007 y›l›ndan bu yana BÜMED çat›s› alt›nda, “Bo¤aziçili bir kardeflin olsun ister misin?” slogan› ile ço¤unuzun akl›nda yer etmifl BUmanzara’n›n ilk mezunlar›n› verecek olmas›... Befl y›ll›k bu coflkulu süreç k›rk kifli ile bafllay›p bugün dokuz yüzü aflk›n gönüllü mezunumuz ve bin iki yüzü aflk›n ö¤renci kardeflimiz ile bafllad›¤› günkü inanç ve heyecan› ile devam etmekte. Geçmifl senelerde oldu¤u gibi bu senede öncelikli hedeflerimiz aras›nda; • Özellikle ‹stanbul d›fl›ndan gelen yeni Bo¤aziçilileri, BUmanzara gönüllüsü abi ve ablalar ile efllefltirerek yeni ö¤rencilerimizin hem üniversitedeki, hem de ‹stanbul’daki ilk y›llar›nda kendilerini yaln›z hissetmemelerini sa¤lamak, • BUmanzara olarak yapt›¤›m›z etkinlikler, özel konuklar ile yap›lan samimi sohbetler ve seminerlerle Güney Kampus’un coflkusunu Kilyos Kampusu’nda yaflayan Bo¤aziçili kardefllerimize tafl›may› hedefliyoruz. Aram›za henüz kat›lmam›fl tüm mezunlar›m›z› ve yeni Bo¤aziçilileri buradan BUmanzara’ya davet etmek isterim. Yeni senede bizlere destek olmak

4 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

isteyecek tüm gönüllü dostlar›m›z› aram›zda görmekten mutluluk duyaca¤›z. Bu sayede aram›za yeni kat›lacak kardefllerimize Bo¤aziçi’nin sadece bir üniversite de¤il her bir bireyiyle derinden ba¤ kurulmufl, birliktelik ruhu afl›lanm›fl bir aile oldu¤unu da anlatabilme flans›m›z olur. 2010 y›l›ndan bu yana Yönetim Kurulu içinde bulunmaktan büyük mutluluk duydu¤um BÜMED’in yapt›¤› ve yapaca¤› birçok projeden en s›cak olan›n› da sizlerle paylaflmak isterim. Biricik yavrular›m›z›n bizlerle ayn› hisleri daha ilk arkadafll›klar›nda, anaokul deneyimlerinde yaflayabilmeleri ve Bo¤aziçili olma ayr›cal›¤›n› ilk ad›mlar›nda tadabilmeleri için bir süredir devam eden çal›flmalar sonuç buldu ve “Merak Eden Çocuk Anaokulu” bu Eylül ay› itibar› ile kay›t almaya bafllad›. Çocuklar›m›z›n da bizler gibi bu heyecan› ve ayr›cal›¤› yaflamalar› için haz›rlanan bu projenin katk›lar›n› ilerleyen yafllar›nda alacaklar›na inanc›m tam. Bu vesile ile “Aram›za hofl geldin Merak Eden Çocuk,” demek ve mezuniyet sonras› ba¤l›l›¤›m›z› devam ettirmemize yard›mç› olan bir çok baflar›l› projesi için baflta tüm BÜMED profesyonel ekibine ve BÜMED Yönetim Kurulu’na teflekkürlerimi iletmek isterim. Asl›nda yazma imkân› bulmuflken insan Bo¤aziçi, BÜMED, BUmanzara, yeni projeler, etkinlikler ve bizlerle ilgili daha birçok konudan bahsetmek istiyorum ama bu hislere ne sat›rlar ne de sayfalar yeter... Ancak bu vesile ile her ay merakla okudu¤um Bo¤aziçi Dergisi’nin Yay›n Yönetmeni ‹dil Türkmeno¤lu’nun bu görevini son kez yapt›¤› bu say› için ve önceki tüm keyifli say›lardaki emekleri için kendisine teflekkürlerimizi iletmek isterim. Son olarak tüm mezunlar›m›z› www.bumanzara.org adresinden BUmanzara’ya üye olarak bizlere ve yeni Bo¤aziçililere sa¤layacaklar› de¤erli deste¤i bekledi¤imizi belirtmek istiyorum. Yeni Bo¤aziçili kardefllerimize de aram›za HOfi GELD‹N‹Z diyorum… En içten sevgi ve sayg›lar›mla...



Camiadan Haberler

6 2011 BO⁄AZ‹Ç‹


2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 7






BÜMED ve Borusan Otomotiv ifl birli¤i ile oluflturulan BMW kampanyas›yla BÜMED üyeleri ayda sadece 390 Euro+KDV ödeyerek s›f›r ve tam paket BMW 116i Premium’u 36 ayl›¤›na kiralama f›rsat›na sahip oldular. Üstelik kullan›m süreleri boyunca benzinlerini de BÜMED’in indirim gücü Powerbuy sayesinde %5 indirimli alabiliyorlar. Üyelerine özel sundu¤u avantajl› kampanyalar ve f›rsatlar ile BÜMED, camiam›z›n yan›nda olmaya devam ediyor.

T

ürkiye’nin ilk ve tek Executive ve MBA Mezunlar Platformu yeni bir döneme yeni yönetimiyle merhaba dedi. 25 Haziran’da Nu Teras’da yap›lan Yaza Merhaba Partisi’nde Executive MBA ve MBA mezunlar›n›n seçimiyle göreve gelen yeni ekibin heyecan› gözlerinden okunuyordu. Yeni dönemde Bo¤aziçi MBA mezun camias›n›n birbirleriyle olan iletiflimini artt›rmay› hedefleyen ekibin proje listesi oldukça uzun. Bu dönemde kulübe liderlik edecek Baflkan Murat Eser ’06 (Coca Cola ‹çeçek- Ankara Region Alan Sat›fl Müdürü), Yürütme Kurulu (Tunç Geçgil ’86, Merve

12 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Y›lmaz ’03, Gülfem Tando¤an ’07, Çi¤dem Topal ’04, Gökçe Bayrak ’01, Selçuk Güler ’06 ve F›rat Keskin ’09), Dan›flma Kurulu (Enis Yaz›rl›o¤lu ’08, ‹dris Onay ’03 ve Serkan Ülgen ’04) hedeflerinin herkesi kulübün bir parças› haline getirip, iki senenin sonunda EMBA’n›n herkesin parças› olmak için fedakarl›k yapmak isteyece¤i bir platform haline gelmesini sa¤lamak oldu¤unu söylüyorlar. EMBA’n›n 2011 ifl plan› dâhilinde olan baz› etkinlikler flunlar: Bo¤aziçi MBA ve EMBA mezunlar›n›n baflar›lar›n›n ve mezun etkinliklerinin bas›nda daha görünür k›l›nmas›n› sa¤lamak, üyelere ayl›k bülten ile camia

haberlerini ve faydal› bilgileri ulaflt›rmak, her ay üyeleri konular›nda uzman konuflmac›larla buluflturmak, yo¤un ifl hayat›nda nefes alma amaçl› partilerle mezunlar› bir araya getirmek. Yeni dönemde baflkana, ekibine baflar›lar diliyoruz ve yeni etkinlikleri heyecanla bekliyoruz.



Yaz›: P›nar TÜREN ’93 Foto: Tufan Ç‹V‹C‹

Bo¤aziçi’nin en güzel manzaras› Bo¤aziçi Üniversitesi 144. Dönem Diplama Töreni 30 Haziran 2011 günü Uçaksavar Spor Tesisleri’nde yap›ld›. Rektörümüzün, eski rektörlerimizin, üniversitemiz akademik kadrosunun, 50. y›l›n› kutlayan mezunlar›m›z›n, ö¤rencilerimizin ve binlerce velinin kat›ld›¤› tören her zamanki gibi camiam›za duygu, sevgi ve gurur yüklü anlar yaflatt›.

Ç

ok çal›flt›lar, Bo¤aziçi Üniversitesi’ne girmeye hak kazand›lar. Onlar ülkemizin en baflar›l› ö¤rencileriydi. Türkiye’nin ve dünyan›n dört bir yan›ndan geldiler. Kendi renklerini Bo¤aziçi’ne, Bo¤aziçi’nin renklerini kendilerine katt›lar, dünyan›n en güzel manzar›s›na bakarak büyüdüler, gelifltiler, onlar› bekleyen uzun bir hayata haz›rland›lar. Art›k yuvadan uçma günü gelmiflti. Tam 1980 “Bo¤aziçili” daha kat›ld› camiam›za. Aram›za hofl geldiniz!

14 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Her zamanki gibi tören Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’ün mesaj›n›n okunmas›yla bafllad›. Gül mesaj›nda ö¤rencileri ve velileri tebrik ederken, ö¤rencilerini en iyi flekilde yetifltiren ö¤retim görevlilerine de çabalar› için teflekkür ediyordu. “Sizlerin de¤erlerine ba¤l›, özgüven sahibi, demokrasiye, insan haklar›na sayg›l› bireyler olarak dünyan›n her ülkesinde baflar›y› yakalayabilecek bir kabiliyete ve donan›ma sahip oldu¤unuza flüphe duymuyorum. Baflar›lar›n›zla eminim ki, gelecek nesiller için de güzel bir referans oluflturacaks›n›z. Bu vesile ile devletimizin ve milletimizin sizlere olan güvenini bir kez daha vurgulamak istiyor, yeni hayat›n›zda baflar›lar diliyorum.” Rektörümüz Prof. Dr. Kadri Özçald›ran tüm ö¤rencilerinin birbirinden yetenekli ve zeki oldu¤u Bo¤aziçi Üniversitesi’nden mezun olmay› baflaran ö¤rencileri üstün

baflar›lar›ndan dolay› kutlayarak konuflmas›na flöyle bafllad›: “Bir zamanlar nas›l geçecek diye düflündü¤ünüz 4-5 sene iflte geçti. S›navlar, ödevler, projeler, sunumlar, uykusuz geceler, ortalama hesaplar›, sinir bozukluklar›, art›k hepsi bitti. Biliyorum, bugüne kolay gelmediniz. fiu an içinde bulundu¤unuz sevince, mutlulu¤a ulaflman›z kolay olmad›. Bugünlerde Türkiye’de ve dünyada say›s›z üniversitede say›s›z mezun sizin gibi heyecan içinde. Ama dünyan›n çok az üniversitesindeki mezunlar bu mutlulu¤u, sizler kadar hak etmifllerdir. Do¤rudur, onlar da çal›flm›fl, s›n›f arkadafllar›yla yar›flm›fllard›r ama lütfen söyleyin: Dünyan›n kaç üniversitesinde bu kadar yetenekli, bu kadar zeki bir ö¤renci grubu var ki? Dünyan›n kaç üniversitesinde s›n›f kalitesi homojen olarak bu denli yüksek ve o yüzden akademik yar›fl bu denli zor ki? Sizler baz› ö¤rencileri iyi, baz›lar› daha az iyi s›n›flarda yar›flmad›n›z.


Sizler, her dersinizde en az sizin kadar iyi ö¤rencilerle yar›flt›n›z.” Özçald›ran konuflmas›nda bu de¤erli mezunlar›n yetiflmesinde büyük eme¤i olan velilere ve ö¤retim görevlilerine teflekkür etti ve ö¤rencilerle bir s›r paylaflt›. “fiimdi sizlere biz hocalar›n›zla ilgili bir s›r vermem gerekiyor. Biz hocalar›n›z sizlere teflekkür borçluyuz. Sevgili arkadafllar çok iyi biliyorsunuz ki, biz BÜ ö¤retim üyeleri, bu ülkede, e¤itimlerini kullanarak kolayl›kla elde edebilecekleri yüksek bir yaflam standard›n› yaflam kalitesine feda etmifl bir grubuz. Bizlerin bu maddi standartlar› düflük yaflam›m›z› kaliteli, hatta çok kaliteli olarak nitelendirmemizin en önemli sebebi sizlersiniz. Gerçekten de, bizim hayat›m›z›, BÜ’de hocal›k yapmayanlar›n hayal bile edemeyecekleri kadar tatmin edici, güzel, anlaml› ve kaliteli k›lan, sizlerle bilikte olmak, sizlere ö¤retmek, sizlerden ö¤renmek ve sizlerle birlikte üretmektir. Bizim can suyumuz sizlerle olan entelektüel al›flveriflimizdir. Sizler siz olmasayd›n›z, böylesine p›r›l p›r›l, böylesine zeki, böylesine yetenekli olmasayd›n›z bizler de biz olamazd›k, hayatlar›m›z bu denli güzel, anlaml› ve kaliteli olamazd›.” Özçald›ran ABD’nin bütün büyük üniversitelerinin üst düzey yöneticilerine standart olarak flunu söyledi¤ini de sözlerine ekledi: “Sizde bizde olmayan çok özellik var, do¤rudur. Ama iki konuda sizler hiçbir zaman BÜ’yle yar›flamazs›n›z. Birincisi, kampusun güzelli¤i. ‹kincisi de ö¤rencilerin kalitesi.” Özçald›ran alk›fllar aras›nda gencecik bir mezunumuz belki de ilk defa kürsüde yerini ald›. Bu genç bilim kad›n› 2000 y›l› mezunu Filiz Garip’ti. Doç. Dr. Filiz Garip böylesi genç bir yaflta Harvard gibi dünyan›n en büyük üniversitelerinden birinde

Prof. Dr. Kadri Özçald›ran

Filiz Garip ’00

ö¤retim görevlisi olmay› baflarm›flt›, hem de lisans e¤itiminden bambaflka bir alanda. Garip’in konuflmas› iflte tam bu noktada yeni mezunlar için ilham vericiydi. Garip, BÜ Endüstri Mühendisli¤i mezuniyetinden sonra Princeton Üniversitesi’nde Yöneylem Araflt›rmas› ve Finans Mühendisli¤i alan›nda yüksek lisans›n› tamamlar. Finans alan›nda bir dan›flmanl›k firmas›nda çal›flaca¤›n› san›rken, New York’da çok sayg›n bir dan›flmanl›k firmas›nda yapt›¤› staj s›ras›nda istedi¤inin bu olmad›¤›n› anlar. Böylece akademik kariyer yapmaya karar verir ama bu sefer de hangi alanda sorusu vard›r kafas›nda. Yüksek linsans›n› finans üzerine yapmaktad›r ama akademik çal›flmalar›n› bu alanda devam ettirmek konusunda emin de¤ildir. Yüksek lisans e¤itimi s›ras›nda ald›¤› sosyoloji dersleri sorusunun cevab›n› getirir. Sosyoloji yepyeni ve cevab›n› merak etti¤i sorular›n kap›s›n› aralar. Böylece yoluna bu alanda devam etmeye karar verir ve doktoras›n› Princeton’da sosyoloji üzerine yapar. Befl y›l sonra doktoras› bitti¤inde akademisyen olarak ifl aramaya bafllar ve ABD’de alt› üniversiteden teklif al›r. Bunlardan biri olan Harvard’da akademisyen olarak dört y›ld›r çal›flmaktad›r ve doçentlik unvan› kazanm›flt›r.

Filiz Garip, Bo¤aziçililerin farkl› alanlarda bile olsa nas›l baflar›l› olabileceklerini ve özgüveni yüksek bir birey olarak yetiflmenin de¤erini yeni mezunlarla paylaflt›¤› konuflmas›n› -daha do¤rusu kariyer hikayesini- flu sözlerle noktalad›: “Bu hikayeden ç›kart›lacak belki de tek bir ders var. Bazen baflar› için en k›sa görünen yol sizi en uza¤a götürecek yol olmayabilir. Sizi mutsuz ediyorsa bir duraklay›p düflünmekten, hatta yoldan ç›kmaktan korkmay›n. Bunu yaparken sizi uyaran -ve mutlaka iyili¤inizi düflünenseslere kulak verin ama cesaretinizi de kaybetmeyin. Ben bu cesareti Bo¤aziçi’nde karfl›laflt›¤›m örneklerden ald›m, umar›m benim hikayem de size örnek olabilir.”

Törende ö¤renciler ad›na E¤itim Fakültesi Yabanc› Diller E¤itimi Bölümü mezunlar›ndan ‹stem Duygu Akalp konuflma yapt›.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 15


Mezuniyet töreninde son olarak BÜMED ad›na Yönetim Kurulu Baflkan› Hakan Zihnio¤lu ’91 ö¤rencilere seslendi. Zihnio¤lu konuflmas›na ç›nar a¤ac› benzetmesi ile bafllad›. Ç›nar a¤ac›n›n her bir yapra¤›n›n birbirinden farkl› oldu¤unu ama hep beraber ulu bir a¤aç meydana getirdiklerini söyledi ve Bo¤aziçi’ni ç›nara, Bo¤aziçi camias›n›n her bireyini de bu büyük a¤ac›n bir yapra¤›na benzetti. Konuflmas›nda genç mezunlara Bo¤aziçili fark›n›

144. kez keplerin havaya f›rlat›lmas›yla bir Mezuniyet Töreni daha sona erdi.

anlatan bir örnek verdi. Bu örnekte Bo¤aziçili iki giriflimci ruhlu arkadafl vard›. Henüz yeni mezun olduklar›nda BÜMED’de gönüllü olarak görevler alm›fllard›. Bu iki arkadafltan biri bugün Esse markas›n›n kurucusu di¤eri de BÜMED’in Yönetim Kurulu Baflkan› idi... Zihnio¤lu, Filiz Garip’e “Bizce dünyan›n en iyi üniversitesi Bo¤aziçi Üniversitesi’dir. Sizi de bir gün yuvan›zda ders vermek üzere bekliyoruz.” diyerek konuflmas›n› tamamlad›.

Hakan Zihnio¤lu ’91

Üstün baflar›l› ö¤rencilere ödüllerini Prof. Dr. Kadri Özçald›ran verdi. Aptullah Kuran Üstün Hizmet Ödülünü bu y›l Tarih Bölümü sekreteri Oya Ar›kan ald›.

Araflt›rma Üstün Baflar› Ödülleri Genç Akademisyenler dal›nda Burak Güçlü (Biyomedikal Enstitüsü) ve Arda Deniz Yalç›nkaya’ya (Elektrik Elektronik Mühendisli¤i) verildi.

16 2011 BO⁄AZ‹Ç‹


Mutlu mezunlar, gururlu aileler... Naz Arslan, Felsefe Bölümü mezunu. Naz’›n annesi: “Çok güzel bir duygu. Tarif edilemez bir fley. Naz bizi hiçbir zaman hiçbir yerde hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmad›.” - Gelecek planlar›n neler? Naz: “‹fl hayat›na at›lmay› planl›yorum. Yüksek lisans›m› daha sonra yapmay› planl›yorum. ‹fl alan›nda da reklam, sinema ya da televizyon dallar›ndan biriyle ilgilenece¤im.” - Üniversiteni özleyecek misin? “Özleyece¤im.” - Peki, özlememek için ne yapmay› planl›yorsun? “Özlememek için bol bol kütüphanesine, çimlerine gelip gitmeyi, sosyal aktivitelerine kat›lmay›, manzaras›na gitmeyi düflünüyorum. BÜMED üyesi oldum zaten.”

Bekir Sad›k Topalo¤lu, Mo¤olistan’dan gelmifl. Uluslararas› Ticaret Bölümü’nden mezun oluyor. Çok özledi¤i ülkesine geri dönüyor. Arkadafl› Osman, yüksek lisans yaparak e¤itim hayat›na devam etmeyi planl›yor.

Ali Galip, Yönetim Biliflim Sistemleri mezunu: “Bo¤aziçi’nden mezun olmak gerçekten bir ayr›cal›k. Bunu yaflad›¤›m için mutluyum.”

Duygu Kaçar, Yönetim Biliflim Sistemleri mezunu. Ailesi: “Biz ona her zaman elimizden gelen deste¤i verdik. O da bofla ç›karmad›.” Duygu: “Mercedes Benz’de ifle bafllad›m.”

Pelin P›nar, Kimya Mühendisli¤i Bölümü’nden mezun oluyor. - Mezun olmak nas›l bir his? “Gerçekten çok heyecan verici. Çok coflkuluydu. Ortam da çok coflkuluydu. Arkadafllar›m›zla art›k birlikte son günlerimiz. Hocalar›m›z› belki son kez görüyoruz. Gönül ister ki hep görelim hep birlikte olal›m. Bundan sonra da yüksek lisans var asl›nda önümde. Ö¤rencili¤im devam ediyor olacak ama Bo¤aziçi’nden ayr›lm›fl olaca¤›m. ‹talya’da yüksek lisansa devam edece¤im, Polyteknik de Milano Üniversitesi’nde.” Pelin’in annesi: “Çocuklar›m›n bu mutlu gününde yanlar›nda olmak, mezun olduklar›n› görmek çok ayr› bir duygu. Bo¤aziçi gibi bir üniversiteden mezun olmalar› tabii ailemiz için çok gurur verici.” Pelin’in babas›: “Ben asl›nda t›p istiyordum ama çocu¤umun gönlünde Bo¤aziçi vard›. Ama flu an çok mutluyum. ‹talya’da yüksek lisans yapacak.”

Kutlu Kaan Halilo¤lu, Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü mezunu). Kutlu’nun annesi: “Çok mutluyum.” - Kutlu’dan böyle bir baflar› bekliyor muydunuz? “‹lkokul birinci s›n›ftan kendini belli etmeye bafllad›. ‹lkokul ikinci s›n›fta hedefini seçti. Bu günleri gördük çok flükür.” - Sen ne düflünüyorsun? Kutlu: “Ben daha verece¤im iki dersi düflünüyorum.”

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 17


Yaz›: Burcu ÜNLÜTABAK ’08 - Kaan HAL‹LO⁄LU ’11 Foto: Cihan ALDIK

Eski dostlar 50. Y›l Yeme¤i’nde bulufltular... Mezuniyetinin 50. y›l›n› kutlayan Robert Kolej ’61 mezunlar› 29 Haziran Çarflamba akflam› Kennedy Lodge’da BÜMED taraf›ndan düzenlenen akflam yeme¤inde bulufltu. Mezunlar 50 y›l›n ard›ndan okullar›nda yeniden bir araya geldiler, hem hasret giderdiler hem de o y›llara geri döndüler.

50

y›l›n ard›ndan mezunlar›n bulufltu¤u özel yemek bafllamak üzereydi ve hava güneflli oldu¤u için kampus bir baflka güzel görünüyordu. Mezunlar yemek öncesinde Kennedy Lodge’un bahçesinde gerçeklefltirilen kokteylde bir araya geldiler. Y›llar sonra bu vesileyle bir araya gelen ya da ba¤lar›n› hiç

Prof. Dr. Kadri Özçald›ran

Samim Uygun

18 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Hakan Zihnio¤lu

U¤ur Belger

koparmam›fl olsalar da üniversite ortam›nda böyle bir organizasyonla yeniden buluflman›n heyecan›n› yaflayan mezunlar bir yandan eski günleri and›lar bir yandan da birbirlerine aradan geçen zamanda neler yapt›klar›n› anlatt›lar. Yeme¤e geçmeden önce Bo¤aziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçald›ran tüm konuklara “Hofl geldiniz,” dedi ve aç›l›fl konuflmas›n› yapt›. Ard›ndan BÜMED Yönetim Kurulu Baflkan› Hakan Zihnio¤lu konufltu. 50. y›l mezunlar›n›n toplanmas›na çok büyük eme¤i geçen Samim Uygun ’61 ve mezunlardan U¤ur Belger ’61 konuflma yapt›lar. Berger konuflmas›na “Sevgili Yar›m As›rl›k Kardefllerim,” diyerek bafllad› ve öncelikle o gün aralar›nda cisimleri ile olamayan ancak ruhlar› ile hemen orac›kta olan sevgili arkadafllar› Yücel Aybafl, Selim Erman, Dimitri Polihronidis, Osman Draman, Önder Say›t ve Veysel Özo¤uz’u rahmetle and›. Eski günlere dönen ve o zamana ait an›lardan bahseden Berger herkesi o günlere götürdü: “Washburn Hall’un bitifli¤indeki tenis kortunda tenis topu ile


oynanan mini futbollar› ve bu maçlarda ustalaflan Koko Önol ve Behruz’u hat›rlay›n; Pele karfl›lar›nda flapka ç›kar›rd›. - Revir baflhemfliresi Mrs. Sofi Lane’in sedyede getirilen futbol gazisini ‘You naughty boy, why did you break your leg?’diye azarlay›fl›n› herhalde unutmad›k. -Ve do¤ufltan k›zg›n Kirkor’u ve onun yakas› aç›lmad›k hitabet tarz›n›... Her ikisini de rahmetle anal›m.” - Peki her y›l en az bir kere Hamlin Hall’deki Mösyö Valere’e karfl› tertip edilen yemek boykotlar›n› unuttuk mu? - Ya pazar akflamlar›n›n klasik yeme¤i salçal› sosis ve k›zarm›fl patatesi? - Bir kimya laboratuar›nda yap›lan deneyin raporu düz mant›kla kolayca haz›rlanm›fl ve hemen herkeste ayn› olan sonuç Laboratuar Asistan› Bedii Ziver taraf›ndan do¤ru olarak de¤erlendirilmifl ve herkes 100 üzerinden 90 ve 95 alarak memnun olmufltu. Bir kifli hariç: Dimitri Zafiro¤lu! Onun herkesten tamamen farkl› olan raporu 30 ile ç›rak ç›km›flt›. Dimitri, müteakip hafta Asistan Bedii Ziver’i camekânl› bölmenin arkas›na çekerek yar›m saatlik bir kimya dersi vermifl sonuçta Dimitri’nin notu 100 di¤erlerininki 75 olarak yeniden tespit edilmiflti. - Mehmet Rona’n›n kurdu¤u Fizik Kulübü’nün bir Field Day günü tertipledi¤i sergide, fizik dâhisi gençlerimizden birinin bir ses/titreflim osilatörünü, Vali ve maiyetine deney yaparak tan›tmas› s›ras›nda, “Bu frekans› ancak köpekler-kediler duyar,” dedi¤i s›rada yanl›fl frekans› ayarlay›p tüm zevata duyurdu¤unu da hat›rlayal›m. - Dimitri Polihronidis kardeflimizin (›fl›klar içinde yats›n) telefonla “teyzeci¤ini” aray›fl›n›; - Hayvansever kardeflimiz Behruz’un sevmek için kuca¤›na bir kediyi alm›fl olmas› dolay›s› ile nas›l sarakaya maruz kald›¤›n›; - Önol Örs kardeflimizin, tek

kiflilik odas›nda kap›s›n› kilitleyerek portatif radyosunu aç›p sürekli olarak Balkan-Slav opera parçalar› çal›p komflu odadaki Gün ve U¤ur’u ç›ld›rtt›¤›n› ve ceza olarak 45° meyilli farafl üzerine su dökülerek odas›na su bast›r›ld›¤›n› dün gibi hat›rl›yoruz. - Mantar tabancas› furyas› ayyuka ç›kt›¤› ve art›k mizansenli çat›flmalar yaflanmaya baflland›¤› zaman bina Amiri Mr. Goodwin, bir akflam münaf›klar›n topland›¤› Hamlin Hall’ün üst kat›na gelerek “Size Allaha ›smarlad›k demeye geldim. Okul Müdürü (Dr. Ballantine) beni ça¤›rarak, “Ya bu mantar tabancas› rezaletine son ver ya da ben seni iflten atar›m,” dedi. Gönlüm sizin bu e¤lencenize son vermeye raz› olmad› bu nedenle istifa etmeye karar verdim!” demiflti. Münaf›klar Meclisi bunun üzerine hemen bir toplant› yaparak silah b›rakma karar› verip, silahlar› toplad›. Ertesi gün dört yast›k k›l›f› dolusu mantar tabancas› ve cephanesi bir heyet taraf›ndan Mr. Goodwin’e teslim edildi. O günden sonra Hamlin Hall’de ve kampusta bir daha “pat” sesi duyulmad›. - Sophmore College’dan sonra lise ve mühendislik olarak bölünen s›n›f›m›z›n iki parças›n›n iki y›l sonra s›n›flar aras› futbol turnuvas›nda karfl› karfl›ya geldiklerini, lise s›n›f›n›n o y›l flampiyonluk için çok iddial› oldu¤unu, sahaya “tek sonuçgalibiyet” hedefi ile ç›kt›klar›n› ve azg›n bo¤alar gibi rakip tak›ma sald›rd›klar›n›, eski s›n›f›n di¤er yar›s› olan mühendislik s›n›f›n›n tak›m›n›n ise “probation”a düflmemifl futbol ustas› Samim Uygun d›fl›nda tümünün Mr. Nadolsky’nin tabiri ile “köftelerden” meydana gelmesine ra¤men maç› kazand›¤›n› da hat›rl›yoruz. fiampiyon biz olmufltuk. Kazaklar›m›za RC amblemi diktik. - S›n›f›m›z bir “son”u yaflam›flt›. O da Sophmore College’dan s›navla do¤rudan mühendislik 1. s›n›fa geçen son s›n›f olmas›yd›. - Yine s›n›f›m›z bir ilki de 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 19


yaflam›flt›. Bu ilk, iki k›z ö¤rencinin bizim s›n›fa kat›lmas›yd›. Dersler bafllad›ktan sonra bir ay süre ile divanda-dergahta, meydandabargahta nereye girseniz Fatofl muhabbetine rastl›yordunuz. Bir ay sonra herkes medeniyete al›flt› ve sözleri tekrar futbola döndü. - Yine bizim s›n›f›m›z›n, Dr. Ballantine’in standart yükselme hedefinin ilk deney faresi seçilmesi de bizi hayli terletmiflti; bunu da unutmad›k. - Mösyö Ivan’a Oçiçorniya’y› söyletiflimizi, Küçük Bebek’te Nazmi’nin yerini, marifetmifl gibi topland›¤›m›z keflhaneyi, yaza yak›n günlerde Hamlin Hall’ün çat›s›n› plaj belleyip günefllenmeye ç›kt›¤›m›z›, Teoman’›n bir akflam alacakaranl›k s›ras›nda futbol sahas›n›n çevresinde anadan do¤ma tur at›p 50 TL’lik bahis kazand›¤›n› nas›l unutabiliriz. - Ç›r›lç›plakl›k deyince, bir ö¤le paydosunda Gün ve U¤ur’un odas›nda (Hamlin Hall 11 No’lu odada) haytalar›n topland›¤›n› ve sululu¤un doru¤a ç›kt›¤›n› hat›rlat›r›m. Bu uzun kulakl› flakalar› s›ras›nda arkadafl›m›z Y›lmaz’› ç›r›lç›plak soyarak koridora atm›fl ve arkas›ndan da kap›y› kilitlemifltik. Y›lmaz burada sürveyan Faruk Cumbul ile burun buruna gelmifl ve Faruk Cumbul bu dehflet verici manzara karfl›s›nda feryat-figan koflarak durumu bina amiri Mr. Goodwin’e rapor etmiflti. “There is a man upstairs all naked! A man upstairs all naked!” Mr. Goodwin, Faruk Cumbul’u yat›flt›rd›ktan sonra olay›n cereyan etti¤i mahalli ziyarete gelmifl ve haytalar tak›m›n›n ikram etti¤i sigaray› tüttürürken “Adam dehflet içinde koflarak bana geldi ve flikâyette bulundu. Ben, bir erkek yatakhanesinde ç›r›lç›plak bir erkek olmas›n›n neden böyle bir 20 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

dehflet yaratt›¤›n› anlayamad›m diyerek bize konuya nas›l yaklaflt›¤›n› aç›klam›flt›. - E peki Gün Birsel’in “bana bir k›z bulun bea,” feryad›n› ve bu arada yaflad›¤› 17 tane platonik aflk›n›, Mehmet Rona’n›n k›z arkadafl› taraf›ndan kaleme ald›¤› ve alt›n› “Mehmet’in koyu arkadafllar›,” diye imzalayarak gönderdi¤imiz ihtar mektubunu unuttuk mu? - Yine bu mantar tabancas› azg›nl›¤› s›ras›nda, Ahmet ‹nal’›n babas›n›n arabas›na doluflup Maslak yolunda magandal›k yapt›¤›m›z› ve sonunda araban›n çamurlu¤unu y›rtarak rahata erdi¤imizi, - Mezuniyet Cap and Gown törenini beklerken Beyo¤lu’nda bir pavyona giderek e¤lendi¤imizi, bu e¤lencede Ersin Savafl’›n, o dönemin çok ünlü bir dansözünü “ben bugün mühendis olarak mezun oldum, benimle dans edersen bunu hat›ra defterimin en bafl›na yazaca¤›m!” diyerek dansa ikna etti¤ini de unutmad›k.” Berger’in konuflmas› asl›nda tüm mezunlar› o günlere geri götürmüfltü ve herkesin yüzünde hofl bir gülümseme b›rakt›. Mezunlar güzel bir yaz akflam›nda aç›k havada yemeklerini yediler. Ayr›ca bu nefleli ortama hocalar›n kat›l›m› da renk katt›. Mustafa Dilber arkadafllar›n›n daveti üzerine yeme¤e kat›ld› ve onlarla hasret giderdi. Mezunlar›n kendileri ile ilgili paylaflt›klar› yaz›lara ve resimlere yer verilen 50. Y›l Kitap盤› mezuniyetlerinin an›s›na RC ’61 mezunlar›na hediye edildi. Ayr›ca güzel kampusumuzun bir simgesi olan erguvan çiçeklerinden haz›rlanan plaketler mezunlar›m›za verildi ve ertesi gün okulun bahçesine 50. y›l mezunlar› ad›na a¤aç dikildi.



Yaz›: Aylin BURAN ’02

Albert Long Hall Konserleri ALBERT LONG HALL ARTIK ‹STANBUL’UN ÖNDE GELEN KLAS‹K MÜZ‹K MERKEZLER‹NDEN

B

u sene Albert Long Hall Konserleri on beflinci y›l›n› kutluyor. Yaz›l› yay›nlarda ‹stanbul’un klasik müzik merkezlerinden biri olarak an›l›yor. Her geçen gün konserleri takip eden dinleyici say›s› art›yor. Salonda yer bulunmay›nca dinleyiciler sahne üzerinde yerlerini al›yorlar. Konserler baflar›lar›ndan ötürü Türkiye’nin de¤erli bir klasik müzik yay›n› olan Andante Dergisi’nin Donizetti Klasik Müzik Ödülü’ne lay›k görüldü. Konserlerin mimar› olan Evin ‹lyaso¤lu’nu üniversitemizde verdi¤i derslerden, kitaplar›ndan ve Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Allegro isimli köflesinden tan›yoruz. Kendisi ile tam da Albert Long Hall Konserleri’nin on beflinci y›l› hakk›nda konuflaca¤›m›z gün “‹lhan Usmanbafl- Ölümsüz Deniz Tafllar›yd›” adl› yeni kitab›n› henüz eline alm›flt›. ‹ki heyecan birleflince tad› damakta kalan bir röportaj gerçeklefltirdik. Orada olman›z› ve dinlemenizi isterdim. Yine de

22 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

elimden geldi¤ince aktarmaya çal›flaca¤›m. Albert Long Hall di¤er ad›yla Saatli Bina Bo¤aziçililer için özel bir mekân. Mimarisi, akusti¤i, orgu, insana eski ça¤larda bir zaman diliminde oldu¤u hissini veren tarihi atmosferi ile üniversitemizin de¤erlerinden. Bu mekân müzik ile birleflince apayr› bir atmosfer olufluyor. Martha Argerich, Alfred Brendel gibi efsaneleflmifl isimleri de a¤›rlad›¤›ndan klasik müzik dünyas›nda daha da özel bir anlam kazan›yor. Albert Long Hall Konserleri’nin manas›n›n sadece estetik boyutla s›n›rl› oldu¤unu söyleyemeyiz. Konserler, üniversite yerleflkesinde icra edildi¤i için ayn› zamanda bir e¤itim ortam› niteli¤i de tafl›yor. Solistleri yak›ndan görmek, icralar›na birebir flahit olmak, k›s›tl› da olsa belli bir zaman dilimini beraberce müzi¤e odaklanarak geçirmek, fuayede eserler hakk›nda sohbet etmek ö¤renciler için de bafll› bafl›na bir e¤itim

ortam›. Evin ‹lyaso¤lu’ndan Albert Long Hall Konserleri’nin on befl y›ll›k hikâyesini, bu süreklili¤in ve yarat›lan atmosferin dinleyici ve üniversite için ne manaya geldi¤ini dinledik. Zaman içinde Albert Long Hall Konserleri 1986 y›l›ndan beri Bo¤aziçi Üniversitesi’nde Music Appreciation ve Müzik Tarihi dersleri veriyorum. Ben de y›llar y›l› radyo ve televizyon programlar› yapm›fl›m, gazete ve dergilerde yaz›lar yazm›fl›m. Ayr›ca o kadar çok konsere gitmiflim ki... Konser birikimi ve bilgisine sahip bir insan olarak ders verdi¤im süreç içinde ö¤rencilerimi devaml› konserlere gitmeleri ve dinlemeleri için yönlendiriyordum. ‹cralar› canl› dinlemelerini tavsiye ediyordum zira canl› dinlemek bambaflka bir fleydir. Fakat Bo¤aziçi Üniversitesi’ne, AKM’ye veya baflka bir yere gidip konser dinleyecek bütçesi, çevresi olmayan ö¤renciler


geçece¤i sanatç›lar›n çalmas›n› sa¤lad›m. Onlara para ödememiz söz konusu de¤ildi. ‹lk zamanlarda konserlere gönüllü olarak baflland›. Hiç unutmuyorum, bir flütçü hadise ç›kartm›flt› ve paras›n› almadan hiçbir yere gitmeyece¤ini söylemiflti. Ne yapaca¤›m›z› flafl›rm›flt›k. “Siz gidin, biz sizin adresinize yollayaca¤›z,” diyerek bir yol bulmaya çal›flt›k. ‹flte o zaman amatör oldu¤umuzun fark›na vard›m ve bunun böyle yürümeyece¤ini anlad›m. Bir sene kadar bu flekilde geçti. Sonras›nda Üstün Hoca binay› yenileyece¤ini ve orgu tamir ettirece¤ini söyledi. Ondan sonraki y›l yenilenmifl bir org ve yenilenmifl bir salonla ifle koyulduk. Süreklili¤in en önemli etkenlerinden biri rektörlerin deste¤idir Sonras›nda gelen her rektör konserlere çok destek oldu. Konserlerin süreklili¤inin en önemli etkenlerinden biri rektörlerin deste¤iydi. Maddi aç›dan önce kendi içimizde dönüfltük. Sonra BUVAK destek

Vakf› var ama ona yük olmadan kendi sponsorlar›m›zla çözüme varmak istiyoruz. Uluslararas› bir güven kazand›k Her kap› baflka bir kap›y› açt›. Gerçekten çok ilginç... Yabanc› solistli konserlerimiz kapsam›nda ilk getirdi¤imiz yabanc› solist bir orgcudur. Orgumuzun kullan›lmas›n› Üstün Hoca çok arzu ediyordu. Bu nedenle her dönem org ile ilgili bir konser yapar›m. O orgcunun tan›d›¤› bir kuartet vard›; bir sonraki dönem de onlarla ba¤lant› kurmufltum. ‹çlerinden biri bir orkestrada çal›yordu ve kendi orkestras›n› getirdi. Böyle böyle derken London Baroque, Camerata Salzburg Solistleri gibi sahnemizde çalan kaliteli gruplar olufltu. Bunlar çok seçkin sanatç›lar; dünyan›n en önemli festivallerine kat›lan insanlar. B›rak›n Bo¤aziçi’ni, Türkiye’ye gelmeleri bizim için çok önemli. Bu arada, uzun y›llard›r bizde çalanlar›n çocuklar› büyüdü. Örne¤in ‹lkbahar sezonunda London Baroque’un kurucular›n›n k›zlar› soprano Hannah Medlam’a bir lied akflam›

Alfred Brendel

15. Yafl›nda... yapaca¤›z. Geçen y›l da gelmiflti, küçük bir fleyler söylemiflti. Müthifl bir ilerleme kaydediyor. K›sacas› aile gibi olduk. Herkes Albert Long Hall Konserleri’ni birbirine tavsiye ediyor. Bir kemanc› diyor ki “Çellist arkadafl›m sizde çalm›fl, flimdi ben de sizde konser vermek istiyorum.” Hatta flöyle diyenler de ç›k›yor: “Sizin tevazu içindeki koflullar›n›z› kabul ederek gelmek istiyoruz.” Giderek uluslararas› bir güven kazand›k ki bu çok önemli. Geçen gün Sabah Gazetesi’nde bir haber ç›km›fl. Dört tane ana klasik müzik merkezi seçmifller: Borusan, Albert Long Hall, ‹fl Sanat ve ‹stanbul Resitalleri. Bo¤aziçi Üniversitesi, Albert Long Hall Konserleri olarak var olmak, öbür kurumlar›n aras›na girmek çok önemli. Baflka bir üniversitede böyle bir etkinlik olmamas› da bizi fl›mart›yor tabii.

Prof. Dr. Kadri Özçald›ran

oldu. Sabih Hoca ile beraber Yap› Kredi Sigorta’n›n deste¤ini sa¤lad›k. Ayfle Hoca’n›n zaman›nda Akbank sponsorumuz oldu. Kadri Hoca ile beraber de Finansbank’›n deste¤ini kazand›k. THY hep ulafl›m masraflar›n› üstlendi ki bu çok önemli. THY her dönem sponsorlu¤unu yeniliyor. Di¤erleri belirli aral›klarla anlaflmalar›n› yeniliyorlar. Asl›nda destekçilerimiz velinimetimiz. Bu noktada önemli olan, sürekli destekçi bulabilmemiz. Mezunlar›m›z›n bu konserlere sahip ç›kmalar› çok önemli. Konserlerin kap› geliri okulun genel havuzuna gidiyor. Arkam›zda Bo¤aziçi Üniversitesi

Evin ‹lyaso¤lu

gelmeye bafllad›. Onlar›n aya¤›na konser getirmek, onlara bir flekilde hitap etmek gerekiyordu. ‹lk fikir böyle do¤du. O y›llarda Üstün Ergüder rektördü. Üstün Hoca’ya ‹dil Biret’in seçti¤i müthifl bir kuyruklu piyanomuzun oldu¤unu, harika akusti¤e sahip tarihi bir salona sahip oldu¤umuzu ve elimizde de haz›r bir dinleyici kitlesinin bulundu¤unu söyledim. “Neden konser dizileri yapmayal›m,” dedim. Üstün Hoca, “Sen bilirsin buyur yap,” dedi. Tabii ilk konserler insan›n moralini bozacak ve insan›n hemen vazgeçebilece¤i flekilde geçiyordu. elli, altm›fl kiflilik dinleyicileri a¤›rl›yorduk. Hep naz›m›n

Evin ‹lyaso¤lu rektörlerin verdi¤i deste¤in önemini vurgulad› ve bugüne kadar rektörlerimizden ald›¤› destekleri anlatt›.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 23


Canl› icra hiçbir fleyle ölçülemez Konser dinlemenin bir adab›, konsere gelen insanlar› incelemenin ö¤retici bir yan› var. ‹lk kez klasik müzik konserine gelen o kadar çok ö¤rencimiz var ki. O sessizli¤i tatmak, o program notunu okumak, ne çal›nd›¤›n›, eserin kaç bölüm oldu¤unu incelemek, ne zaman alk›fllan›laca¤›n› ö¤renmek, o fuayede yaflanan elektri¤i hissetmek... ‹flte bunlar›n e¤itimini al›yor ö¤rencilerimiz. Bu nedenle canl› icra hiçbir fleyle ölçülemez. Baflka konserlerde ö¤rencilerimize rastl›yorum. Ayr›ca o kadar da çok mektup, telefon al›yorum ki... Bana flöyle diyorlar: “Biz Bo¤aziçi Konserleri’nde bafllad›k konserleri takip etmeye. Bak›n hocam takip etmeye devam ediyoruz. ‹fl adam› oldum ve buraday›m.” Ben de “Eh haydi sponsor ol o halde,” diyorum. En büyük mutlulu¤um o insanlar› konserlerde görmek. Hele ki baflka konser salonlar›nda onlara rastlad›¤›m zaman ödülümü alm›fl oluyorum. ‹lk bafllarda dinleyicilerimiz aras›nda neredeyse hiç ö¤renci yoktu. Hep ö¤retim üyeleri kat›l›rlard›. Sonradan d›flar›dan dinleyiciler gelmeye bafllad›. Bafl›ndan beri okulumuzun ö¤retim üyeleri aras›ndan, alt› profesörden oluflan bir dan›flma kadrosu kurdum kendime. Bu isimleri hep gizli tuttuk; hala gizli tutuyoruz. Onlar benim için çok büyük bir destek. Her dönem öncesinde yapt›¤›m›z toplant›larda bana çok de¤erli tavsiyelerde bulunuyorlar. Örne¤in abonman sisteminin oluflmas› onlar›n fikridir. Sponsor bulmaya çal›fl›yorlar veya bana konserlerde vuku bulan olaylar› aktar›yorlar çünkü benim belli bir noktam var. Orada oturmal›y›m ki kap›y›, ›fl›¤›, perdeyi gözümle kontrol edebileyim ama arkada oturan biri bana baflka detaylar› yans›tabiliyor. Konserleri pek de takip etme flans› olmam›fl 24 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Emma Kirkby

Katerina Bazez Paul Badura Skoda

mezunlar›m›za kendi üniversitelerinde böyle bir deneyim yaflamalar›n› öneririm. Bir çarflamba gecesinin c›v›lt›s›na tan›k olsunlar derim. O kalabal›¤› görmelerini, o insanlar›n ilgisini deneyimlemelerini arzu ederim. Eskiden salona girip bakard›m ve neden insanlar›n gelmedi¤ini sorard›m kendi kendime. fiimdi ise gelip de kalabal›ktan içeri giremeyen insanlar› gördü¤ümde içim ac›yor. Salonumuz befl yüz kiflilik. Sandalyeler koyuyoruz bazen. Zaman zaman da sahneye insan oturtuyoruz. Nice konserde bunu yapt›k. Martha Argerich’in konserinde de aya¤›n›n dibine kadar insan oturttuk. Albert Long Hall Türkiye’nin en iyi akustikli salonu Salonun akusti¤i ve atmosferi çok güzel... Bunu çok insandan duyuyorum ve övünerek söylemek isterim. Albert Long Hall, Türkiye’nin en iyi akustikli salonu; en iyi müzik ortam›. Son y›llarda konserlerimizi sahnenin üstüne koydu¤umuz bir ekran ile salonun içine de yans›tmaktay›z. Salonumuz amfiteatr fleklinde olmad›¤› için, böylece en arkada oturan dinleyici bile icray› mutlulukla izleyebiliyor. On befl y›l içinde ya iki kere ya üç kere arada alk›fl olmufltur. Bu, kimseye kafl çat›p da yapt›r›lmam›flt›r. Herkes birbirini dinliyor. O atmosfer yarat›ld› bir kere. Yerleflkenin güzelli¤ini ise söylemeye gerek yok. Kennedy Lodge rüya gibi bir yer... Alfred Brendel’in yard›mc›lar› Brendel’in okulda kalmak istemeyece¤ini

söylemifllerdi. Biz de The Marmara’n›n en güzel odalar›ndan biri için destekçi bulduk ve Brendel’in orada kalmas›n› sa¤lad›k. Okulda dinlenmesi için ise Kennedy Lodge’un bir numaral› odas›n› ay›rd›k. “Buras› ne kadar güzel bir yermifl, beni neden koydunuz o gürültülü flehrin ortas›na?” dedi. Oysa biz istenileni yapm›flt›k! Martha Argerich ve Alfred Brendel Albert Long Hall Sahnesi’nde Martha Argerich’in Albert Long Hall’da sahneye ç›kmas›n›n de¤erini dinleyiciye nas›l anlat›r›m? Öyle ya herhangi bir piyanistin gelmesi ile Martha Argerich’in gelmesi bu konulara aflina olmayanlar için pek farkl› olmayabilir. Söyleyece¤im fley Martha Argerich’in bu ça¤›n en büyük piyanistlerinden biri oldu¤udur. Argerich’in Türkiye’de ilk kez Bo¤aziçi’ne geldi¤ini vurgulamak için çok u¤raflt›m. Bas›n duyurular›na Finansbank yard›mc› oldu. Her bir bas›n duyurusunu farkl› kelimelerle yaz›p tekrar tekrar yolluyordum dikkati çekmesi için. “Bu konserde olmal›s›n›z bu tarihi bir olay. Mutlaka gelin sonras›nda iyi ki gittim o konsere diyeceksiniz,” diye. Çok büyük bir olay tabii Argerich’in Türkiye’ye gelmesi. Kendisini gelmeye ikna etmek için k›z›yla yaz›flm›flt›m. K›z› Ayla Erduran’›n talebesiydi. Ben de bu daveti görüflmek için Cenevre’ye gittim. Annesini ikna etti. ‹lk defa Türkiye’ye kalk›p geldiler. Brendel ise Türkiye’ye k›rk y›l önce bir kere gelmifl. Sahneye bir kedi ç›km›fl, pedal›n alt›ndan miyav demifl; belki de Türkiye hakk›nda önyarg›lar› oldu¤undan da bunca zaman gelmemifl. Onu da bir konferans konsere ikna ettik. Tabii gönül isterdi ki daha çok piyano çals›n. Ço¤unlukla konufltu, az çald›. Müzikolojik aç›dan müthifl ve tarihi bir olayd›. O konsere Ankara’dan, Adana’dan, Bursa’dan, ‹zmir’den gelen insanlar vard›.


Büyük isimlerin kap›lar›n› çalmaya bafllad›k Sanatç› seçimi konusunda yine Kadri Hoca’n›n yüreklendirmesi ile büyük isimlerin kap›lar›n› çalmaya bafllad›k. Büyük isim geldikçe daha büyük sponsorluk bulma imkân›m›z oluyor tabii. Büyük isim geldikçe de onunla u¤raflman›n zorluklar› ç›k›yor; her istedi¤inin yerine getirilmesi gerekiyor. Alt› ay öncesinden sezon afla¤› yukar› belli oluyor. Bu da kurumsallaflt›¤›m›z›n göstergesi. Örne¤in ikinci dönem Shlomo Mintz geliyor. Program seçimine gelince, program› bana verdikleri an oturuyorum ve detayl›ca inceliyorum. Ben bir konserde ne duymak isterim? Hangi dönemdeyim? diye soruyorum kendi kendime. O program›n kendi iç tutarl›l›¤› çok önemli benim için. Çok modern bir eserle bafllan›p birden klasik bir esere geçiliyorsa, ondan sonra hiç bilmedi¤im birinin düzenlemesini çal›yorsa o program bana göre de¤il. Dönemin kendi içindeki tutarl›l›¤› da çok önemli. Genel olarak döneme tematik bir bafll›k koyuyorum. O bafll›k bazen daha sonra olufluyor. Bazen önceden koymaya çal›fl›yorum. Örne¤in bu sene bafll›k sonradan ç›kt›. Bakt›k o kadar çok flanc› var ki... Koromuz var, sopranolar, mezzosopranolar, baslar... ‹ki konserde bir flark› var. Ben de Mendelssohn’un bir eserinden esinlenerek temam›z “fiark›n›n Kanatlar›nda” olsun dedim. Mesela bizim sanatç›lar›m›z›n neyi ne kadar yapt›klar›n›, neyi çok iyi yapacaklar›n› biliyorum. Camerata Salzburg geldi¤i zaman üyeleri her seferinde bir Türk sanatç›n›n konserde solist olmas› için bana izin veriyorlar. Bu o kadar önemli ki... O sanatç›n›n özgeçmiflinde Camerata Salzburg ile çalm›fl oldu¤u yer alacak. Buna biz vesile oluyoruz. Örne¤in Gülsin Onay Camerata Salzburg ile ilk defa bizim sahnemizde çald›. Ayr›ca her dönem mutlaka bir Türk yap›t› koymaya çal›fl›yorum. Nice Türk yap›t› da ilk kez bizim sahnemizde seslendirilmifltir.

Çok ünlü olan sanatç›larla ve çok yeni ç›kanlar aras›nda da bir denge kurmaya çal›flt›m hep. Her dönem bir gençlik konserimiz oluyor. ‹lk defa bizde çalan çocuk solistler var. Örne¤in Berfin Aksu, Elvin Hoksa gibi. Sonra onlar dünya sahnelerinde çalmaya bafll›yorlar ve özgeçmifllerinde ilk ‹stanbul konserlerini burada yapm›fl olduklar› yaz›yor. Albert Long Hall Konserleri’nde nitelikli klasik müzik, sahici klasik müzik ve su kat›lmam›fl klasik müzik var. fiuna inan›yorum; Aristo’nun dedi¤i gibi, iyi müzik dinleyerek yetiflen insan iyi huylu insan oluyor. ‹nsan›n gerçekten do¤ru müzik dinlemesi, konserlere gelip müzi¤i sevmesi sonra ise kendi da¤arc›¤›n› geniflletmesi çok önemli. Örne¤in bir kifli Penderecki dinliyor, sonra onun di¤er kay›tlar›n›n pefline düflüyor. Bu çok gelifltirici... Konser an›lar› Konserlerden nice an›lar var. Bir keresinde birden bire kontrbas›n teli koptu. Neyse ki bu gibi durumlarda orkestralardaki ve konservatuarlardaki dostlar›n deste¤ini alabiliyoruz. Bir konserin sonunda viyolonselci k›za erkek asistanlar›m›zdan biri çiçek verecekti. Konser öncesinde ö¤renciye “Viyolonsel sanatç›s›n›n elini öp ama bafl›na koymazs›n de¤il mi?” demifltim. Sonra sahneye çiçek vermek için ç›kt› ve viyolonselcinin elini öpüp bafl›na koydu. Tüm salon gülmüfltü. Bir defas›nda da piyanistimiz konsere ç›kaca¤› saatte Kennedy’deki odas›nda uyuyakalm›fl. Martha Argerich ise geceleri çal›fl›yordu salonda. Rektör dedi ki “Etraf köpek dolu gece, koskoca Martha Argerich’in kolunu bir tanesi kapmas›n.” Halkla ‹liflkiler’den Bergüzar sabah 04.00’e kadar Martha’y› beklemeye bafllad›. Zavall› Bergüzar’›n rengi bembeyazd› Argerich gitti¤inde. Bir keresinde de iki genç kemanc› bebeklerini de getirdiler. Bebek durmadan a¤lad›. Yard›mc›m›z

Yasemin’in eline verdik bebe¤i. Zavall› Yasemin’in kolu uyuflmufl bebek kollar›nda uyuyunca. Hiç de k›m›ldamam›fl bebe¤in uyanmamas› için. Konser aras›nda annesi inip süt verdi sonra ikinci yar›da tekrar sahneye ç›kt›. Konser sonunda Oya Baflak a¤layan bebe¤i de getirdi sahneye. Hep beraber selam verdiler. Albert Long Hall konser ekibinin kendi kulisi Bizim ‹fl Sanat’›nki gibi veya ‹KSV’ninki gibi bir ofisimiz yok. Keflke on befl y›l önce bafllad›¤›m bir ekibim olsayd› ve tecrübe kazanarak bugüne kadar gelinseydi. Zaman içinde sürekli de¤iflen ekipler oldu. Son iki y›ld›r Halkla ‹liflkiler’in çat›s› alt›nda, haftada üç gün gelen bir yard›mc›m var. O da bu ailenin bir ferdi: Elif Evin ’91. Verda Erman’n›n konserini iptal etmesi en üzüldü¤üm olaylardand›r Her yaflanan fley bu kadar sevindirici olmuyor elbette. Verda Erman konserini son dakikada iptal etmiflti. Bu benim en üzüldü¤üm olaylardand›r. Benim amac›m Türk müzi¤ine emek vermifl bütün yorumcular›m›z›n bu sahnede çalmalar›n› sa¤lamakt›. Nitekim bir tek Suna Kan kalm›flt› çalmam›fl olan. O da bu sezon Gürer Aykal ile beraber çalacak. Burada en üzüldü¤üm nokta Verda Han›m’›n bir baflka sanat dergisinde hakk›nda ç›kan bir yaz›dan s›k›lmas› ve bunun üzerine konserini iptal etmesi... Kendisinden flöyle bahsetmifl yazar: “Büyük yetenek Verda Erman’› da nihayet bir resital program›nda Bo¤aziçi Üniversitesi’nde dinleyece¤iz.” “Yetenek diye küçük çocuklara denir, ben yetene¤imi ispatlam›fl bir kifliyim. Böyle bir s›fat benim için kullan›lmaz,” dedi ve konseri iptal etti. Çok üzgünüm gerçekten. Hiç hak etmedi¤imiz bir fley. Gecenin karanl›¤›nda okulda Martha Argerich’in piyanosunun sesi yank›lan›yor Martha Argerich gece yar›s› çal›fl›yordu. Onun için bay›ld› bizde çalmaya çünkü uyudu¤u yerle çal›flt›¤› salonun aras›nda dört dakikal›k mesafe var. Martha Argerich Güzel olan taraf› ise gece yar›s› çal›flabiliyor olmas›yd›. Onu kimse duymuyordu. Gece üçe, hatta dörde kadar çal›fl›yordu. fiehrin trafi¤ine girmedi¤i için çok mutluydu. Okulda Martha’n›n sesinin yank›lanmas› müthiflti. Gece yar›s› gelmifltim üniversiteye bir keresinde. Hiç salona girmeden sadece dolaflt›m o yeflil alanda. Düflünebiliyor musunuz içeride Martha Argerich çal›yor... Aman Allah’›m bu an› bir daha yaflar m›y›m diye düflündüm. Ve bir de bakt›m Rektör Kadri Hoca da bir köflede oturmufl, sessizce onu dinliyor.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 25


Yaz›: Sinem BÜYÜKGÜLENÇ ’00 - Burcu ÜNLÜTABAK ’08 Foto: Cihan ALDIK

ROBERT KOLEJ MÜHEND‹SL‹K OKULU’NUN ‹LK KADIN MEZUNLARI:

Fatma Arf ve ‹nci Arnas Fatma Arf ve ‹nci Arnas, Robert Kolej Mühendislik Okulu’nun ilk kad›n mezunlar›... An›lar› çok de¤erli ve özel… Bizleri k›rmad›lar; hat›ralar›n› paylaflt›lar ve hepimizi o günlere götürdüler.

1

960’l› y›llarday›z. O zamanlar ayr› ayr› Arnavutköy K›z Koleji, Robert Kolej (Erkek Lisesi) ve bir de Mühendislik Yüksek Okulu var. Mühendislik herhangi bir k›s›tlama olmamas›na ra¤men kad›nlar taraf›ndan tercih edilmiyor. ‹nci Arnas ve Fatma Arf mühendislik okumak istiyorlar ve Mühendislik Okulu’nun ilk kad›n mezunlar› oluyorlar. ‹nci Arnas ‹nflaat Mühendisli¤i’nden Fatma Arf ise Elektrik-Elektronik Mühendisli¤i'nden mezun olmufl. ‹lkleri baflaran ve kad›nlarla ilgili yerleflmifl alg›lar›n y›k›lmas›nda önemli rol oynayan mezunlar›m›zla çok hofl bir sohbet gerçeklefltirdik ve Robert Akademi’deki ilk kad›nlar olarak o y›llarda yaflad›klar›n› dinledik. Gerçeklefltirdi¤imiz bu röportaj›n en ilginç yönü ise elli y›l önce mezun olmufl olmalar›na ra¤men Arf ve Arnas’›n anlatt›klar›n› dinlerken hiç yabanc›l›k çekmeden o günleri zihnimizde canland›rabilmemiz ve ayn› kültürden, ayn› e¤itim atmosferinden ve ayn› gelenekten geldi¤imiz için ayn› dili konufltu¤umuzu hissetmemiz oldu.

26 2011 BO⁄AZ‹Ç‹


Robert Kolej Mühendislik Okulu’nun ilk kad›n mezunlar›s›n›z. Nas›l bafllad› bu serüven? O zamanlar k›z ve erkek liseleri ayr›yd›... Fatma Arf: Ayr›yd› ama çok müflterek etkinlikler yap›l›rd›: Partiler, kulüpler... Hatta o zaman bunlara aram›zda activities denirdi, iki okul birbirini görürdü. Asl›nda benim hat›rlad›¤›m kadar›yla bizim buraya al›nma iflini ortaya ç›karmam›z hiç öyle romantik falan de¤ildi. ‹nci Arnas: Benim matemati¤im çok iyidir. Matematik ö¤retmenimiz “Siz niye müracaat etmiyorsunuz mühendisli¤e, bak›n matemati¤iniz çok iyi,” dedi. Onun üzerine “Buraya Ballantine ile konuflmaya geldim. Yapabilecek misin, emin misin?” diye sordu. Asl›nda biraz da so¤uk bakt›. F.A.: Bu iflin benim akl›mda olan taraflar›ndan bir tanesi e¤er bu Amerikan Koleji sisteminin içindeyseniz Lise 2’den mühendislik k›sm›na geçebiliyordunuz. Lise bitirmeden dört sene içinde meslek sahibi oluyorsunuz. Hat›rlad›¤›m kadar›yla bana o cazip geldi. ‹.A.: Evet, bana da o çok cazip geldi. F.A.: Ama eminim ikimizin de mühendisli¤in “m”sinden haberimiz yoktu. F.A.: Yoktu. Benim tek hayalim mimar olmakt›. Böyle bir teklif olunca ben de dedim ki hiç olmazsa tarihlerden, co¤rafyalardan kurtulurum bir an evvel... O zamanlar bu bölümlere kad›nlar giremiyor muydu? F.A.: Okulun tüzü¤ünde ‘kad›n giremez’ diye bir fley yokmufl. Çok kar›fl›k bir durum olmad›. Bize bütün söyledikleri girifl imtihanlar›na girmemiz gerekti¤iydi. ‹.A.: “Biz girmek istiyoruz,” diye müracaat ettik. Bana ilk baflta karfl› ç›kt›lar, “Farkl› bir tedrisat oldu¤u için baflarabilecek misin?”

diye sordular. Ben de “Denemek istiyorum,” dedim. ‹kinci senenin sonunda Ballantine “‹kiniz de beni utand›rd›n›z,” dedi. Ne güzel bu cümleyi duymak... F.A.: O zaman k›z kolejinde bir müdire han›m vard›. ‹smini hat›rlam›yorum, pelerinleri filan vard› ve yafll› bir han›md›. Bu han›m bizi ça¤›rd›, ‹nci ile beraber ofisine gittik. Han›m gayet romantik yönlerden ald› ve “Niye girmek istedi¤inizi anlatan bir essay yaz›n,” dedi. Ben sinirlendim. ‹nci beni yat›flt›rd›. Bizim için gayet makul bir fleydi bu, ikimiz de fen derslerine daha çok yatk›nd›k ve Lise 2’den sonra mühendislik okuluna gitmek çok cazip bir fleydi. Ondan sonra da oldu, Robert Kolej’e girdik. ‹.A.: Buradakiler mühendisli¤e haz›rl›k okuduklar› için fizi¤i filan bitirmifl oluyorlard›. Bizim k›z kolejinde ise fizik Lise 3’te okutuluyordu. Biz hiç okumam›flt›k. Yani ortaokul fizik bilgimizle gitmifltik, s›nav› da eksik bilgiyle geçmifltik. Ben o zaman çok telafllanm›flt›m. Bir arkadafltan fizik kitab› ald›m. On befl günde kendi kendime ne yapt›msa, öyle girdim imtihana. Genel bir s›navd›, mühendisli¤e geçmek isteyen herkes bu s›nava giriyordu. F.A.: Erkek bölümünde de Lise 2’den geçenler girerdi. D›flar›dan gelenler de girerdi. E¤er sistemin içindeysen pek almad›klar› da olmuyordu, yani biraz formaliteydi içinden gelenler için... Bir s›nav geçildi ve okula girildi, Robert Kolej Mühendislik Okulu hayat› bafllad›... ‹.A.: ‹lk iki sene bir arada okuduk çünkü genel dersler vard›... ‹lk gün geldi¤inizde ilk kad›nlar olaca¤›n›z› biliyor muydunuz? F.A.&‹.A.: Biliyorduk. ‹lk düflündü¤ünüz ne oldu? ‹.A.: Ben acaba becerir miyim, bak bu kadar gittim müdür ile de

Fatma Arf: “Geçen hafta 50. y›l mezunlar› olarak bir araya geldi¤imizde hep gece yatakhane maceralar› anlat›ld›. Bizde olmad› öyle bir fley. Yaln›z herkes bize çok sayg›l›yd›, çok terbiyeliydi.”

konufltum diye heyecanl›yd›m. Yoksa aman erkeklerin aras›nda iki k›z›z filan diye hiç akl›mdan geçmedi. Becerip becerememe konusunda korkular›m vard›. Okul y›llar› nas›l geçti? F.A.: Bak›n, o konuda ben negatifim. Kendi çocuklar›m›, o¤lanlar› k›z okuluna k›zlar› erkek okuluna göndermem. Herkes kolej hayat›n›, üniversite hayat›n› anlat›r, flu oldu bu oldu diye. Bizim kafeterya, kütüphane, ders... Yok baflka bir fley. Mesela geçen hafta 50. y›l mezunlar› olarak bir araya geldi¤imizde hep gece yatakhane maceralar› anlat›ld›. Bizde olmad› öyle bir fley. Yaln›z herkes bize çok sayg›l›yd›, çok terbiyeliydi. ‹.A.: O¤lanlar o zaman yaflça daha da küçüklerdi flimdikilere göre, daha çocuk ruhluydular. Bizden çekiniyorlard› ve hep uzak duruyorlard›. S›n›f arkadafl› gibi de¤il de yan›nda genç bir han›m k›z var ona nazik davranmak gerek fleklindeydi. Mesela yemekhaneye giderdim ben, onu çok iyi hat›rl›yorum, “Sen otur,” derlerdi, “Ne istiyorsan söyle biz getirelim.” Ben otururdum ve tepsiyle önüme yemek gelirdi. Bunlar çok hofl hareketler... ‹.A.: O zaman hofluma gider gibi oluyordu ama de¤il. Onlarla kaynafl›p arkadafl gibi olsayd›k daha iyi olurdu. O olmad›. F.A.: Herkeste olan üniversite hayat› bizim için yoktu. Sonra bizim bir sene hemen arkam›zda yine k›z ö¤renci yoktu. Biz Lise 2’den girilen son s›n›ft›k. Ondan sonraki sene iki han›m daha geldi. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 27


Fatma Arf ayn› zamanda ünlü matematik profesörü Cahit Arf’›n k›z›... Baban›z matematik profesörü Cahit Arf... Evde çok bilimsel konuflmalar oluyordur. Biraz bundan bahsetmek istiyorum izin verirseniz; baban›zdan ve sizin hayat›n›za, ö¤renim hayat›n›za etkisinden... F.A.: Kendimi hat›rlad›¤›mdan beri devaml› ö¤renmek, ö¤renmek, düflünmek... Mühim olan bunlard›. Anlamak, anlamak, anlamak... Bir k›z çocu¤u ya da erkek çocu¤u yetifltirmek gibi bir fark yoktu. Babam aç›kça sosyal bilimlere palavra gözü ile bakard›. Ben de öyle büyüdüm. Biyoloji biraz kabul edilir ama sadece matematik, fizik, kimya vard› onun için. Sonra mezuniyet, yüksek lisans ve doktora gelir. Fatma Arf hayat› boyunca hiç mühendislik yapmaz, ama hocal›k yapar. Boeing fiirketi’nin merkezi Seattle’da yirmi iki y›l çal›fl›r. Kad›nlar yine çok azd›r çal›flt›¤› sektörde... Kendi deyimiyle bir fleyi iyi yapt›¤› zaman aman aferin denir, kötü yapt›¤› zaman ise tenkit görür ama kad›nlara ayr› muamele ediliyor diye hiçbir tecrübesi olmaz.

Fakat onlarla da çok arkadafl olmad›k çünkü art›k dersler a¤›rlaflm›flt›. ‹.A.: Hemen okuldan ç›k›p eve gidiyorduk. O zamanlar Levent’e filan gitmek bir macerayd›. Sürekli otobüs de¤ifltiriyordum. F.A.: Ben Bebek’te oturuyordum, t›p›fl t›p›fl yürürdüm yukar› afla¤›... Kampusu yaflad›n›z ama... O zamanlar belki ‹stanbul farkl› olmakla birlikte yine Bo¤aziçi’nin, Robert Kolej’in ayr› bir kampus güzelli¤i vard› flüphesiz... F.A.: O zaman hiç k›ymetini bilmiyorduk. fiu imtihand›, bu imtihand›. Rezil olmayal›m diyorduk. Bir de ikimiz de ciddi talebelerdik. ‹.A.: Bir an evvel flu okul bitse de gitsek diyorduk. Derslerde zorlanmad›k ama projeydi oydu buydu vakit azd› belki de. Baz› dersleri sevmedi¤im halde mahcup olmayay›m diye çal›fl›rd›m. 28 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Fatma Arf: “Erkek ö¤rencilerde afl›r› sayg› vard›. Kap›y› tutarlar, biz girmeden s›n›fa girmezlerdi. Onlar da baya¤› centilmen oldular sayemizde.”

Hocalar›n bak›fl aç›s› nas›ld›? Ö¤renciler anlad›¤›m kadar›yla ayr› bir sayg› gösteriyorlard›. ‹.A.: Erkek ö¤rencilerde afl›r› sayg› vard›. Kap›y› tutarlar, biz girmeden s›n›fa girmezlerdi. Onlar da baya¤› centilmen oldular sayemizde. Mesela bir hocam›z s›n›f›nda bel alt› f›kralar anlat›rm›fl. Sonra bir gün ben gelmemiflim okula, tabii çocuklar anlat›yor sonradan bana, “Neyse men to men kald›k,” demifl bafllam›fl eskisi gibi f›kra anlatmaya. Yani hocalar da çekiniyorlard›. F.A.: ‹lk gün, “Aaa bunlar da nereden ç›kt›?” dediler. “E peki imtihanda dikkat etmediniz mi?” dedim. Koca salon tabii, dikkat etmemifller.

Kampusta olan ilk han›mlar olarak -üstelikte sadece iki han›m olarak- o kadar do¤al anlat›yorsunuz ki o günleri, bu bana inan›lmaz görünüyor. Çünkü kampusa bakt›¤›mda k›zl› erkekli gruplar› görmeye al›fl›¤›m. F.A.: Biz de erkek görmeye al›fl›¤›z. 50. y›l kutlamam›zda o¤lanlar›n dedi¤i gibi hay Allah bunlar nereden ç›kt› gibi bir durum var. Biz de ortal›kta han›m görsek, “A üstüme iyilik sa¤l›k, bu da nereden ç›kt›?” derdik. Erkekler aras›nda olunca biraz daha erkek gibi davranmaya ya da giyinmeye bafllad›n›z m›? O zamanlar pantalon da pek giyilmiyor... F.A.: Yok hiç öyle bir fley olmad›. Hatta daha ziyade hayat›m›z boyunca feminen giyinen insanlar olduk. Ben pantolonu hayat›mda sadece mecbur oldu¤um zaman giydim. ‹.A.: Ben pantolon giymiyordum. Daha sonradan giydim. Eteklik hatta topuklu giyiyordum hat›rlad›¤›m kadar›yla.



Hocalar›n›z›n tümü erkekti de¤il mi? F.A.: Evet, bir tek Suna Kili vard›. S›n›f›n büyük bir k›sm› olarak lise mezunu olmad›¤›m›z için son dönem ‹nk›lâp Tarihi gördük. Oraya da -biz flansl›y›z diyorumAmerika’dan yeni dönmüfl Suna Han›m geldi. ‹lk ders dedi ki “Kitap bu, bu kitab› ezberleyeceksiniz ama bu kitab› bu derste hiç kullanmayaca¤›z.” Kenara koydu, “Fakat imtihan bundan,” dedi. Bizim ‹nk›lâp Tarihi dersimiz çok ilginç geçti. Yirmi yafl›ndas›n, ilginç konular› daha çok seviyorsun. Mesela o dersten hâlâ flunu hat›rlar›m, “Türkiye’de kad›n haklar› tepeden verildi ve kimse u¤raflmad›¤›, bir toplum hareketi olmad›¤› için kad›nlar benimsememifller, iflte öyle bir sorun var,” demiflti Suna Han›m. “Sadece üst s›n›flarda kalm›fl haklar var ve topluma yay›lmam›fl,” demiflti. Bu bana ilginç gelmiflti. Hep ‹nk›lâp Tarihi dersinin ezber k›s›mlar›n› b›rak›p böyle ilginç fleyler anlatt›. Tüm konular› s›n›fta bir tart›flma ortam› yaratarak anlat›yordu. O dönemde siyasete bak›fl aç›s› nas›ld›? F.A.: Bizim nesil bana çok bencil geliyor. Ben de buna dahilim. Bizde “ben kendi hayat›m› yoluna koyay›m” tutumu vard›. Vatan, millet, Sakarya, ben Türkiye’yi kurtaray›m babam›n jenerasyonunda vard›. 27 May›s’tan evvel nisan ay›nda hadiseler ç›k›yor diye Menderes bütün yüksekokullar› kapatm›flt›. Robert Koleji bir hafta ya da on gün sonra açt›lar. “Bunlar zaten zengin Amerikan çocuklar›, bunlar›n bir fley yapaca¤› yok,” diye. Müthifl a¤r›m›za gitti. Teknik Üniversite, ‹stanbul, Ankara hepsi kapal› ama Robert Kolej aç›ld›. Bu durum a¤›r›m›za gidince topland›k, yürüdük Bebek’e... Bo¤aziçili olman›n hayat›n›zda nas›l bir etkisi oldu? F.A.: Bahsetti¤imiz soyutlanma 30 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

probleminin d›fl›nda -yabanc›larla konuflurken filan- hep flunu fark etmiflimdir; çok sa¤lam ve zengin bir e¤itimden geçtik. Mesela ben Almanya’ya gitti¤imde matematik bilgimin onlardan çok daha üstte oldu¤unu fark ettim. Hatta mühendislik mektebinde sosyal a¤›rl›kl› dersler almad›k fakat havada m›yd› neydi bu alanlarda da kendimi bilgili bir insan olarak gördüm. ‹.A.: Genel kültür... Ayr›ca ezber yapt›r›lmad›¤› için yerleflti her fley akl›m›za, ezber olsayd› senesinde unutulurdu. fiimdi geriye dönüp bakt›¤›n›zda -kendinizi çok yorarak mezun oldunuz- ‘oh, u¤raflt›m ama güzel oldu’ diyor musunuz? ‹.A.: O zaman yapamazsam tekrar liseye dönüfl vard›, o beni çok korkuttu. Baflka bir yere de giremem bir daha. Mühendislik dekan› Ballantine’›n “Beni utand›rd›n›z,” demesi çok önemliydi. Ailelerinizin bak›fl aç›s› nas›ld›? F.A.: ‹kimizin de ailelerinde “k›zlar›n da mesle¤i olur” diye düflünülüyordu. ‹yi güzel flunlara bir lise diplomas› alal›m, iyi bir koca bulal›m de¤ildi yani. ‹.A.: Benimkiler sonra, ben daha fazla okuyunca de¤ifltiler. Yüksek lisans› da burada yapt›m. Sonra ABD’ye doktoraya gittim. Doktora bitti bitecek, babam telgraf üzerine telgraf yolluyor. O zaman telefon da zordu. “Gel art›k, hadi yeter art›k, doktora da yapacaks›n, ondan sonra kimi be¤enip kiminle evleneceksin?” diyordu. Çok ›srar etmiflti o zaman. Halbuki doktoraya kadar çok iyiydi, çok mutluydu. Bo¤aziçili olman›n, kad›n olman›n ötesinde bir tadla ayr›l›yoruz sevgili Arf ve Arnas’›n yan›ndan. Dönüp bakt›klar›nda e¤lenceli üniversite an›lar› yok belki ama onlar›n cesaretinin

‹nci Arnas Robert Kolej’de devam etti¤i yüksek lisans ve daha sonra Berkeley’de yapt›¤› doktora s›ras›nda da yine tek kad›nd›r. Bir kad›n›n mühendisli¤i tercih etmesi kolay kolay anlafl›lmaz, kendi deyimiyle baflka bir dünyadan gelmifl gibi bak›lmaktad›r. Hatta bir gün ça¤›r›ld›¤› ev davetlerden birinde profesör han›mlardan birisi dayanamay›p sorar: “Mühendisli¤e Mrs degree almak için mi girdin?” ‘Mühendis koca m› bulacaks›n?’ demek istemifltir. K›sa bir süre San Francisco’da mimari bir büroda çal›fl›r ancak Türkiye'ye döner ve yine bir Robert Kolej’li inflaat mühendisi olan Özger Arnas ile evlenir. Çal›flma hayat› devam etmekte, efliyle birlikte kurduklar› flirketlerinde ifller yo¤unlaflmaktad›r. ‹lk baflta düflündü¤ü gibi hocal›k yapma imkan› olmaz.

sayesinde binlerce genç k›z ve genç erkek bu kampusta nice e¤lenceli üniversite an›s› biriktirmeyi baflard›. Biz de kendi an›lar›m›za kat›lacak nicelerinin mutlulu¤unu flimdiden yafl›yoruz.



T

ürkiye’nin en köklü e¤itim kurumlar›ndan biri olan Bo¤aziçi Üniversitesi’nin 148 y›ll›k köklü e¤itim gelene¤inden ald›¤›m›z güçle Bo¤aziçi Üniversitesi Mezunlar Derne¤i olarak kuruldu¤umuz günden beri BÜ mezunlar›, akademik ve idari personeli için projeler üretiyoruz. Gelece¤e yönelik en büyük hayallerimizden biri de ilkö¤retim

32 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

okulu kurmakt›. BÜMED 13. Dönem Yönetim Kurulu’nun ald›¤› bir kararla bu hayalimize bir ad›m daha yaklafl›yoruz. 1902 y›l›nda yap›lan Arnavutköy Mahallesi içinde muhteflem bir binada, ç›narlar›n alt›ndaki kocaman bir bahçede, okulöncesi e¤itim merkezi (anaokulu) kuruyoruz. Çok kültürlülü¤ün, hoflgörünün, sorarak merak ederek ö¤renmenin esas olaca¤› bir okul

yaratmay› hayal ediyoruz. Bu yüzden okulumuzun ad› Bo¤aziçi Üniversitesi Mezunlar Derne¤i Merak Eden Çocuk Anaokulu olacak. Amac›m›z çocuklar için çok önemli olan temel e¤itimin kalitesini do¤ru çizgide tutmak ve en iyisiyiz diye velilerin cebini ve kalbini yakmadan sektörün butik bir kurumu olmak.



Robotlar ‹stanbul’da Bo¤aziçi Üniversitesi taraf›ndan düzenlenen RoboCup 2011’in yar›flma bölümü 5-10 Temmuz 2011 tarihleri aras›nda, Sempozyum ise 11 Temmuz 2011 günü gerçeklefltirildi. Organizasyona 41 ülkeden 2800’e yak›n araflt›rmac›, ö¤retim üyesi ve bilim insan› ile 1500’ü aflk›n robot kat›ld›.

R RoboCup 2011’in ‹stanbul’da gerçeklefltirilmesinde büyük eme¤i olan BÜ Mühendislik Fakültesi dekan› Prof. Dr. Levent Ak›n organizasyonla ilgili izlenimlerini bizlerle paylaflt›.

34 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

oboCup Yar›flma ve Sempozyumlar› RoboCup, 1997 y›l›ndan beri her y›l düzenli olarak yap›lan, olimpiyat ölçe¤inde yar›flmalardan ve bir sempozyumdan oluflan bilimsel bir organizasyon. Bu organizasyon bafllang›çta robot futbolunu standart bir problem olarak seçip hedefini “17 Temmuz 2050 günü tam özerk, insans› robotlardan oluflan bir tak›m›n FIFA kurallar›na göre oynayarak o y›l Dünya Kupas› flampiyonu olacak tak›mla futbol oynay›p yenmesi” fleklinde belirledi. Daha sonra futbola ek olarak arama-kurtarma ve gündelik yaflam kategorilerinde de yar›flmalar yap›lmaya bafllanm›fl olup bu kadar çok kategorinin

bulunmas›n›n nedenleri aras›nda de¤iflik bütçelere sahip tak›mlar›n yar›flabilmesinin istenmesi; çözülmesi beklenen teknik sorunlar aras›ndaki farklar ve farkl› potansiyel uygulamalar say›labilir. Baz› kategorilerde yar›flmac›lar hem robotlar› yap›p hem de yaz›l›m gelifltirirken baz› kategoriler sadece benzetim ortam›nda, baz› kategoriler ise insans› robot Nao gibi standart robot platformlar› üzerinde yaz›l›m gelifltirme ve yar›flt›rma baz›nda yap›l›yor. RoboCup 2011 Aç›l›fl Töreni Organizasyonun aç›l›fl töreni, 6 Temmuz 2011 günü 10.00 - 12.00 saatleri aras›nda ‹stanbul Fuar Merkezi’nde gerçeklefltirildi. Aç›l›fl

konuflmas› RoboCup 2011 Yerel Organizasyon Komitesi Baflkan› Prof. Dr. H. Levent Ak›n taraf›ndan yap›ld›, ard›ndan RoboCup Federasyonu Baflkan› Prof. Manuela Veloso, Bo¤aziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçald›ran ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan› Nihat Ergün kat›l›mc›lara hitap ettiler. RoboCup 2011 Yar›flmalar› Yar›flmalara 41 ülkeden 432 tak›m ve 2794 yar›flmac› kat›ld›. Türkiye’yi yetiflkin kategorisinde Bo¤aziçi Üniversitesi, ‹stanbul Teknik Üniversitesi, Y›ld›z Teknik Üniversitesi, Ortado¤u Teknik Üniversitesi ve ‹stanbul Ayd›n Üniversitesi’nden dokuz tak›m, çocuk kategorisinde ise ‹zmir


TAKEV Okullar›’ndan iki tak›m temsil etti. Organizasyon kapsam›nda 8 Temmuz 2011 günü Star City Al›flverifl Merkezi’nde yer alan 5M Migros Market içerisinde, RoboCUp@Home kategorisinde yar›flan robotlar›n al›flverifl yapt›klar› bir yar›flma ve flov düzenlendi. Bu yar›flma hem yurtiçinde hem de yurtd›fl›nda pek çok haberde yer ald›. RoboCup 2011 Ödül ve DevirTeslim Töreni 10 Temmuz 2011 günü yap›lan finallerden sonra RoboCup Çocuk ve RoboCup Büyükler kategorilerinde yar›flmalarda dereceye giren tak›mlar için ödül töreni yap›ld›. Ödül töreninde Çocuk kategorisinde üç dalda toplam 127 kupa, Büyükler kategorisinde on dalda toplam 58 kupa verildi. RoboCup Çocuk kategorisinde bu sene ilk kez bir Türk tak›m›, TAKEV ‹zmir Okullar› yar›flmalara kat›ld› ve Arama-Kurtarma ile Dans yar›flmalar›nda en iyi sunum ödüllerini kazand›. Daha önceki y›llarda yetiflkinler kategorisinde Bo¤aziçi Üniversitesi’nin iki

flampiyonlu¤u bulunmaktayd›. Ödül töreninden sonra RoboCup bayra¤› RoboCup 2011 Organizasyon Komitesi Baflkan› Prof. Dr. H. Levent Ak›n taraf›ndan Meksika’da yap›lacak RoboCup 2012 ad›na Meksika’n›n Türkiye Büyükelçisi Jaime Enrique Inocencio García Amaral’a teslim edildi. RoboCup 2011 Sempozyumu Sempozyuma gönderilen 97 adet bildiri 119 kiflilik uluslararas› komite taraf›ndan de¤erlendirildi ve sempozyumda sunulmak için 11 adet sözlü bildiri ve 32 adet poster kabul edildi. Sempozyum 11 Temmuz 2011 tarihinde Bo¤aziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi’nde yap›ld›. Sempozyumun aç›l›fl konuflmalar› da Prof. Dr. H. Levent Ak›n, Prof. Dr. Manuela Veloso ve Prof. Dr. Thomas Roefer taraf›ndan yap›ld›. Prof. Dr. Luc Steels ve Prof. Dr. Dieter Fox’un davetli konuflmac› olarak kat›ld›klar› RoboCup 2011 Sempozyum’unda üç sözlü ve iki poster oturumu, en son oturumda da RoboCup ile ilgili bir panel yap›ld›.

Tören, robot dans gösterisi ile sona erdi.

RoboCup Yar›flma Kategorileri RoboCup’ta yar›flmalar yafl ve ö¤renim durumlar›na göre büyükler ve çocuklar olmak üzere iki ana kategoride yap›l›yor. Her kategorinin kendi ligleri bulunuyor. Büyükler Ligleri Bu liglerde üniversite lisans ve lisansüstü ö¤rencileri ile onlar›n dan›flman ö¤retim üyelerinden oluflan tak›mlar yar›fl›yor. RoboCup Futbol RoboCup yar›flmalar›n›n en popüler etkinli¤i futbol maçlar›... Bu maçlar hem araflt›rmac›lara teknik bilgi al›flveriflinde bulunma hem de seyirciler için heyecanl› ve zevkli bir gösteri izleme olana¤› sa¤l›yorlar. RoboCup Arama Kurtarma Afet sonras› arama kurtarma çok zor bir ortamda çok say›da farkl› özelliklere sahip etmenlerin birlikte çal›flmas›n› gerektiren gerçek bir uygulama alan›... RoboCup arama kurtarman›n ana amac› çoklu etmenlerin koordinasyonu, fiziksel etmen tasar›m›, bilgi altyap›lar›n›n gelifltirilmesi ve mobil haberleflme araçlar›yla robotlar›n entegrasyonu için gerekli araflt›rmalar› desteklemek. Bu kategoride hem gerçek robot ligi hem de benzetim ligi bulunuyor. RoboCup Çocuk RoboCup Çocuk, ilkö¤retim ve lise ö¤rencileri için yerel, bölgesel ve uluslararas› robot yar›flmalar›n› destekleyen e¤itim amaçl› bir giriflim. RoboCup’› bu ö¤rencilere tan›tmay› amaçl›yor. Bu dalda dans, arama kurtarma ve futbol kategorilerinde ve iki yafl grubunda yar›flmalar yap›l›yor.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 35


Robotlar›yla harikalar yaratan çocuklar, gol kaç›ran robota ba¤›ranlar, “flirin görünümlü” robotlar...

Robocop 2011’e kat›lan ö¤rencilerden izlenimler Da¤lar Tanr›kulu ’11, Biliflsel Bilimler Yüksek Lisans “Akademik dünyadaki önemini bir yana b›rak›rsak, RoboCup özellikle 80’li y›llardaki bilim kurgu filmleriyle büyümüfl olan gençler için inan›lmaz bir organizasyondu bence. Çünkü RoboCup’taki robotlar› izlemek gerçekten insan›n akl›na o filmlerdeki sahneleri getiriyor. Fakat akl›n›zda son dönem bilim kurgu filmlerindeki robot tasviri ile RoboCup’a gidecekseniz, birazc›k hayal k›r›kl›¤›na u¤rayabilirsiniz. Çünkü RoboCup’daki robotlar öyle havada uçup, flekilden flekle girip dünyay› ele geçirebilecek robotlara benzemiyorlar. Daha çok, iki ad›m at›p sürekli yere düflmelerinden dolay› Simpsons ailesinin en küçük üyesi olan bebek Maggie’ye benziyorlar. Özellikle küçük insans› robotlar kategorisindeki robotlar o kadar flirin gözüküyordu ki, akl›mdan bir tanesini al›p evcil hayvan gibi evde bakmak bile geçti. RoboCup organizasyonunun hedefi 2050 y›l›nda Dünya flampiyonu olacak futbol tak›m›n› futbolda yenebilmek. ‹lk bak›flta bu çok mümkün gelmiyor insana, çünkü flu anki robotlar›n sahada 90 dakika boyunca sadece ayakta durabilmeleri bile onlar için büyük bir baflar› olur. Fakat robotlar›n y›llar içerisinde ne kadar h›zl›

36 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

gelifltiklerine bakt›¤›n›zda (ve benim gibi onlarla beraber dört gün geçirdi¤inizde), gerçekten 2050 y›l› hedefine ulaflabileceklerine inanmaya bafll›yorsunuz. Yine de robotlar›n flu anki seviyelerine ve yeteneklerine flahit olmak bile insan› heyecanland›r›yor. Bu geliflme sürecinin sonucunda robotlar filmlerde oldu¤u gibi dünyay› ele geçirecek seviyeye gelirlerse, en az›ndan ‘Ben bunlar›n küçüklüklerini bilirim,’ diyebilece¤im. Robotlar›n k›ran k›rana geçen maçlar› seyir zevki aç›s›ndan da izlenmeye de¤erdi. Mesela, baz› maçlarda seyircilerin ve tak›mlar›n teknik elemanlar›n›n aras›nda gol kaç›ran robota sinirlenip ona k›z›p ba¤›ranlar vard›. (Tam olarak kime k›z›yorlarsa). Baz› maçlarda seyirciler robotlara tezahürat bile yapt›lar (Nas›l etkileyecekse). Final maç›ndaki seyirciler aras›nda boynunda tak›m atk›s› olan ve gol oldu¤unda ses ç›kar›p elini sallayan bir robot taraftar dahi vard›... Sakatl›klarla, son dakika golleriyle, k›rm›z› kartlar› ve tart›flmal› pozisyonlar›yla RoboCup sadece futbol tutkunuysan›z bile gidip görmeye de¤er bir organizasyon bence.”

Mehmet Durna, Bilgisayar Mühendisli¤i 2. S›n›f ö¤rencisi “Robocup fikri en bafl›ndan beri heyecan vericiydi. Özellikle Türkiye’de yap›l›yor olmas›... Bölüm tan›t›m›na geldi¤im gün kafama koymufltum bu organizasyonda görev almay›. 2011 y›l› sonunda gelip, Robocup’a gidince de farkettim ki yersiz de¤ilmifl bu heyecan›m. Hayat›mda kat›ld›¤›m aktivitelerden en çok zevk ald›¤›md›. Junior league’de futbol hakemli¤i yapt›m. Junior olmas› asl›nda zordu, çünkü biraz daha gençlerle berabersin, 19 yafl alt› ve yenilmeyi hazmedemeyenler olabiliyor, ifller kar›flabiliyor. Ama genellikle herkes e¤lenmeye geldi¤inin fark›ndayd›. Bir tak›m vard› maçlar›n› yönetti¤im. 26 gol yediler bir maçta. Ve oldukça sevindiler, tezahüratlar alk›fllar falan. Hayrola dedim, me¤erse dün 32 gol yemifller. ‘We improved!’ diye ba¤›rarak seviniyorlard›. 8 yafl›ndaki bir çocu¤un medeniyete meydan okuyup robotuyla harikalar yaratabilece¤ine flahit olduk. Ayr›ca dünyada middle-size league’in sahas›nda çift kale maç yapan 8 kifliden biriyim. ‹nan›lmazd›, Robocup’a dair her fley mükemmeldi. ‹nflallah tekrar Robocup’a gidebilirim.”



Utku Mert, Bilgisayar Mühendisli¤i 2. S›n›f ö¤rencisi “RoboCup 2011 Türkiye’de yaflad›klar›m› k›saca dile getirdi¤im bu yaz›da umar›m sizde RoboCup’a karfl› ufak da olsa bir ilginin do¤mas›n› sa¤layabilirim. Yaz okuluna denk gelen ve bin bir zorlukla derslerimi ayarlay›p kat›labildi¤im bu a¤z›na kadar robot teknolojisi ile dolu olan organizasyon, belki de ömrüm boyunca bir daha yaflayamayaca¤›m bir deneyim oldu benim için. ‘Junior’ liginde futbol kategorisinde as hakem olarak görevlendirilmemle heyecan›m zirveye ulaflt›. Dostum Celil Ekrem fiekerci ile birlikte final ve 3.lük maçlar› dâhil olmak üzere yaklafl›k 35-40 tane maç yönettik. Her günün sonunda inan›lmaz bir yorgunluk oluyordu üstümüzde. Çünkü her maçta her yerden bir ses geliyor ve amac›m›z fair-play bir ortam sa¤lamak oldu¤undan her sese uygun biçimde karfl›l›k vermek zorunda kal›yorduk. ‹zleyenlerin sürekli kendi lehlerine kararlar› için ba¤›rmas› da cabas›yd›. Sizin zaten ayn› karar›, do¤ru veya yanl›fl olsa bile, verip vermiyor olman›z önemli de¤il, ne yaparsan›z yap›n onlar bir sonraki pozisyonda gene ba¤›r›p

parmaklar›yla sahada bir yeri iflaret ediyorlar size. ‘Bu insanlar›n acaba yaflam amaçlar› m› bu?’ diye düflünüyorsunuz zaman zaman. Masan›zdaki yar›flmac›lar›n yüzlerinde okunan o heyecan, size sorumluluklar›n›z›n önemini daha da çok hat›rlat›yor. Özellikle RoboCup Junior liginde görev al›nca, bu yar›flmac› olarak nitelendirdi¤im insanlar bildi¤iniz çocuk oluyorlar. Gerçi o konuda ciddi flüphelerim bulunmakta. Asya’dan gelmifl olan yar›flmac›lara bakt›¤›n›z zaman ‘Evet bunlar bildi¤imiz çocuk,’ diyorsunuz ancak Kuzey Avrupa ülkelerinden (özellikle Almanya) gelmifl olanlara bak›nca ‘Adam›n benden fazla sakal› var arkadafl, bu bildi¤in evine ekmek götüren sigortal› bir çal›flan, neresi çocuk bunun,’ diye düflünmekten kendinizi alam›yorsunuz. Görüntüleri bir yana hakikaten içinde cevher olan birçok çocuk bulunuyordu aralar›nda. Son derece azimli ve istekliydi her biri. Ancak aralar›ndan biri henüz 9 yafl›ndayd› ve turnuvay› 13 yafl›ndaki kardefliyle birlikte kendi kategorilerinde 2. bitirdiler. Sonradan ö¤rendik ki ayn› çocuk

2 sene önce 1. olmufl. Hesaplarsak bizim arkadafllarla kapakla futbol oynamaya bafllad›¤›m›z döneme denk geliyor. Bu k›sa süreli travman›n ard›ndan hiçbir sorun ç›kmadan sorumlulu¤umu yerine getirmenin verdi¤i gurur ve mutlulu¤u tafl›d›¤›m› fark ettim. Hayat›mda bu kadar e¤lenceli geçirdi¤im baflka bir hafta zor an›ms›yorum. Baflta de¤erli dekan›m›z Levent Ak›n olmak üzere bu f›rsat› de¤erlendirmemi sa¤layan bütün hocalar›ma sayg›lar›m› sunuyor, ayn› zamanda bu haftay› çok daha güzel ve e¤lenceli yapan arkadafllar›m›n her birine de teflekkür ediyorum.”

Celil Ekrem fiekerci, Bilgisayar Mühendisli¤i 3. S›n›f ö¤rencisi “Robocup Junior... ‹lk gün salona girdi¤imi hat›rl›yorum, her yerde kofluflturmaca, küçücük çocuklar ellerinde robotlar testler yap›yorlar. fiaflmamak elde de¤il gerçek anlamda ‘bacak kadar çocuk’ diyebilece¤imiz minikler ellerinde robotlar oradan oraya kofluflturuyor. Aralar›nda daha okumay› yazmay› yeni ö¤renenler var ama robot yapm›fllar. Maçlar bafll›yor ve flaflk›nl›¤›m bir kat daha art›yor. 9 ve 13 yafl›nda iki kardeflten oluflan bir tak›m›n maç›n› yönetiyorum. Robotlar›ndan birisi ar›zalan›yor ve 9 yafl›ndaki arkadafl›m›z al›yor robotu 5 dakikada resmen bafltan yarat›yor ve sonradan o robotun 38 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

oyuna dahil olmas›yla oyunu kazan›yorlar. Boyu masaya uzanmaya yetmedi¤i için sandalyeye ç›k›p robotlar›n› kontrol eden küçük kaptandan bahsetmiyorum bile. Maç aralar›nda yukar› ç›k›yoruz fiaban’›, R›fk›’y› izlemeye, tezahüratlarla Cerberus’umuza destek olurken di¤er kat›l›mc›lar da bizi izliyor. Son dakikada çekti¤imiz o flut gol olsayd› da o kadar tezahürat bofla gitmemifl olsa daha güzel olurdu belki ama biz Cerberus’u her haliyle destekliyoruz. Günler geçiyor ve sonlara do¤ru gelirken bir yanda aln›m›z›n ak›yla hakemlik görevini yapm›fl olmam›z›n verdi¤i

gurur, bir yanda o güzel haftan›n bitiyor olmas›n›n verdi¤i burukluk. Son gün elinde makinesi olan gördü¤ü kifliyle foto¤raf çektiriyor. Dopdolu bir hafta yepyeni dostluklarla, uzun süre sürecek arkadafll›klarla noktalan›yor...”



Yaz›: Günefl BAfiAT ’07

BAMBAfiKA B‹R DÜNYAYI FOTO⁄RAFLAMAK

Sular alt›nda sakl› güzellikler

Bir baflar› hikâyesi ve alt›nda bir Bo¤aziçili imzas› daha... Baflar›s›n› tak›m›na mal etmeyi asla unutmayan, renkli, e¤lenceli ve deyim yerindeyse tuttu¤unu koparan, bir di¤er yandan da ahtapot yeme¤e k›yamayacak kadar duygusal biri Kerim Sabuncuo¤lu ’87.

40 2011 BO⁄AZ‹Ç‹


Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Asl›nda biraz de¤il, anlat›n uzun uzun; Kerim Sabuncuo¤lu ne yapar? Ben on bir y›l yeme-içme sektöründe çal›flt›m. Fast food’dan tutun da bin befl yüz kiflilik bir gece kulübüne kadar sektörün pek çok alan›nda hizmet verdim. On bir y›l sonra bu iflten vazgeçtim ve bir organizasyon flirketi kurdum. Bugün Türkiye’nin önde gelen ve yurtd›fl›n›n tan›nm›fl markalar›na organizasyon hizmeti veren Event Production isimli flirketin sahibiyim. Her detay› çok önceden düflünmek zorunda oldu¤umuz, an›nda yap›lacak de¤iflikliklere h›zla uyum sa¤lay›p çözüm üretmek zorunda kald›¤›m›z bir sektördeyiz, ayn› dal›fl ve su alt› foto¤rafç›l›¤› gibi asl›nda... Su alt› foto¤rafç›l›¤›na nas›l bafllad›n›z? Uzun y›llar karada foto¤raf çektim. Küçüklü¤ümden beri de dalar›m. Fakat tüplü dal›fla bafllamamla beraber “su alt›ndaki güzellikleri insanlarla paylaflmal›y›m,” gibi bir

hisse kap›ld›m çünkü afla¤›da inan›lmaz bir hayat ve görsellik var. O heyecan ile brövelerimi ald›ktan sonra ve dalg›çl›¤› tam anlam›yla çözdükten sonra suyun alt›nda foto¤raf çekmeye bafllad›m. Bunun yan› s›ra kendimi gelifltirmek için çok okudum, baflka foto¤rafç›lar›n foto¤raflar›n› takip ettim ve tabii ki çok foto¤raf çektim. Bu sayede zamanla güzel ifller ç›karabilmeye bafllad›m. Camiadan tecrübeli isimlerin de çok deste¤ini gördüm, Alptekin Balo¤lu bunlar›n bafl›nda gelir. Ve tabii ki bu baflar›daki en büyük pay su alt›nda hayat›m› emanet etti¤im, aray›c›m, modelim, foto¤raf elefltirmenim, Türkiye’nin

Foto: Cihan Ald›k

K

erim Sabuncuo¤lu ’87 dünya flampiyonas›nda gümüfl madalya kazanm›fl milli bir su alt› foto¤rafç›s›. Bu onun “hobisi” asl›nda. Profesyonel hayat›nda muhteflem flirket organizasyonlar›na imza atan Event Production’›n sahibi rolüne bürünüyor. Kendisi ile röportaj yapmak üzere evine gittik. Öncelikle foto¤rafç› arkadafl›m Cihan gerekli tüm teknik sorular› sordu. Onlar›n aras›na girmeyeyim dedim, sessizce dinleyerek notlar›m› ald›m ben de. Foto¤rafta gördü¤ünüz “minik robot”, foto¤raf makinesini sudan koruyan bir nevi k›l›f asl›nda. Hiçbir parças› su geçirmeyen bu donan›m›n ne kadar a¤›r oldu¤unu tahmin edemezsiniz. ‹ki foto¤rafç›n›n benim çok da anlayamad›¤›m sohbetinin ard›ndan bu sefer ben ald›m saz› elime, bafllad›m sorular›m› sormaya. ‹flte Kerim Sabuncuo¤lu’nun su alt› dünyas›:

Yelpaze

13. CMAS Dünya Su Alt› Foto¤raf fiampiyonas› Genifl Aç› ‹kincisi.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 41


“Hangi hayvan›n zehirli

oldu¤unu, hangi tafla sürtünmemen, hangi mercana dokunmaman gerekti¤ini bilmelisin. Harika görünen bir fley elinizi fliflirebilir örne¤in.”

Foto: Cihan Ald›k

en iyi su alt› buddy’si Birkan Babakol’a aittir. Onunla çok iyi bir tak›m oyunu oynuyoruz.

Karagöz Ma¤ara

Her tatilde dalmaya m› gidiyorsunuz? “fiöyle ayaklar›m› uzat›p güneflleneyim,” dedi¤iniz olmuyor mu hiç? fiezlong tatili yapmayal› çok oldu. Tüple dalmasam bile flnorkeli ve maskeyi takar›m ve afla¤› inip gezerim çünkü dipteki her fleye bu flekilde al›fl›yorsunuz. Hayvan›n ne yapaca¤›n›, neye nas›l tepki verece¤ini bu flekilde ö¤reniyorsunuz. Bu su alt› foto¤rafç›l›¤› için çok önemli. Oradaki habitat› da tan›mak gerekiyor o zaman? Tabii ki. Hangi hayvan›n zehirli oldu¤unu, hangi tafla sürtünmemen, hangi mercana dokunmaman gerekti¤ini bilmelisin. Harika görünen bir fley elinizi fliflirebilir örne¤in. Türk Su Alt› Görüntüleme Milli Tak›m›’na nas›l girdiniz? Ben do¤ru düzgün foto¤raflar çekmeye bafllay›nca ilk girdi¤im yar›flmada bir tane mansiyon ödülü ald›m. O bana flevk verdi. Bundan bir iki y›l sonra girdi¤im her yar›flmada bir derece kazanmaya bafllad›m. Dokuz y›ll›k su alt› foto¤rafç›l›¤› hayat›m var, son alt› y›ld›r da yar›flmalara kat›l›yorum. Türkiye Su Alt› Sporlar› Federasyonu’nun (TSSF) iki y›l boyunca gerçeklefltirdi¤i su alt› foto¤raf yar›flmalar›nda ald›¤›m puanlar ile 2011 May›s ay›nda TSSF taraf›ndan Bodrum’da düzenlenen

42 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

13. CMAS Dünya Su Alt› Foto¤raf Yar›flmas›’nda Türk Milli Tak›m› Foto¤rafç›s› olarak Türkiye’yi temsil etme hakk›n› kazand›m. Biz Milli Tak›m olarak Orhan Aytür - As›m Dumlu ekibi ve Kerim Sabuncuo¤lu - Birkan Babakol ekibi ve Bedri Sincar kaptanl›¤›nda yar›flt›k. Orhan Aytür befl kategorinin beflinde de, ben ise befl kategoriden dördünde ilk 10’a kald›k. Bu haber harika bir haber zira bizden sonraki en baflar›l› yar›flmac› befl kategorinin sadece üçünde ilk 10’a girebilmifl. ‹ddial› oldu¤um Bal›k, Makro ve Konulu Makro foto¤raflar›m ile dünya beflincisi, sekizincisi ve dokuzuncusu olabildim ancak genifl aç› foto¤raf›m kategorisinde dünya ikincisi oldu. Bu müthifl bir duyguydu. Di¤er Türk tak›m›, Orhan ve As›m ikilisi bir alt›n ve iki bronz ç›kartarak destan yazd›lar ve dünyan›n en iyi foto¤rafç›s› seçildiler. Dahas› ald›¤›m›z toplam madalya ve puanlar ile Türkiye’yi dünya flampiyonu yapt›k. Bu çok büyük bir baflar› zira di¤er ülkelerin milli tak›mlar› profesyonel su alt› foto¤rafç›lar› yani hayatlar›n› su alt›ndan kazan›yorlar oysaki bu bizim için bir hobi... Yar›flma öncesinde nas›l bir haz›rl›k süreci geçiriyorsunuz? fiampiyonalardan evvel federasyonlar nerede dalaca¤›n›z› aç›kl›yorlar. Dört ana bir de yedek dal›fl noktas› belirleniyor. Ben de antrenman s›ras›nda bu noktalara dal›p hem genifl aç› hem de makro çekimler için bir kurgu yap›yorum. Antrenmanda çekti¤im foto¤raflara mutlaka akflam eve gelip bak›p, üzerlerinde düflünüyorum. Nas›l bir de¤erlendirme sürecinden geçiyor çekti¤iniz foto¤raflar? Befl ayr› kategoride yar›fl›yoruz; modelsiz genifl aç›, modelli genifl aç› (buddy’nizin foto¤rafta görünmesi gerekiyor), yak›n çekim (makro), konulu yak›n çekim



(konuyu federasyon belirliyor, örne¤in derisi dikenliler ya da denizkestanesi gibi) ve bal›k kategorisi. Bu befl kategoriye uygun foto¤raflar çektikten sonra tekneye ç›k›p haf›za kart›n› federasyondan yetkili bir kifliye, hakem eflli¤inde teslim ediyorsunuz. Tabii suya dalmadan önce de makinenin her yerini ve haf›za kart›n› kontrol ediyorlar. Dünyaca meflhur jürinin kapal› kap›lar ard›nda yapt›¤› ön eleme sonunda her kategorideki finale kalan on foto¤raf bu sefer halka aç›k bir ödül töreninde tekrar oylanarak birinci, ikinci ve üçüncüler belirleniyor. fians önemli bir faktör o zaman? Ya güzel bir bal›k geçmezse? Evet, flans tabii ki önemli ama antrenman sayesinde birçok fleye hâkim oluyorsunuz. ‹yi bir dalg›çs›n›z, çok foto¤raf çekmiflsiniz ama o anda bir ak›nt› bafllasa afla¤›da da¤›labilirsiniz. Ya da örne¤in p›r›l p›r›l bir havada giriyorsunuz, ama sonra d›flar›da f›rt›na bafll›yor ve içerideki ›fl›k de¤erleri de¤ifliyor. Bazen antrenman› sabah yap›yorsunuz ama yar›flma saati akflamüstüne denk gelebiliyor, o zaman da sabah günefli ile akflam günefli fark yaratabiliyor. Hangi tak›m›n hangi saatte dalaca¤› ise kura ile belli oluyor. Tüm bunlar birer flans meselesi. Türkiye'de dalmay› en çok sevdi¤iniz yer neresi? Bodrum’u çok seviyorum. Bodrum’da denizin alt›nda çok güzel bir tarih var; amforalar, bat›k gemiler... Ayr›ca Karaada’n›n hemen arkas›nda yer alan üç koyda bal›klara yapay yaflam alan› olufltursunlar diye bat›r›lm›fl iki gemi ve bir de uçak var. Onlarda hayat çok geliflti, çok güzel bal›klar var. Peki ya dünyadaki favori noktalar›n›z? Tayland taraf›n› çok sevdim. Sharm 44 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

el-Sheikh’i de. fiimdi s›rada Maldivler var. Oras› için çok heyecanl›y›m. Tabii nerede ne zaman güzel manzaralar ile karfl›laflaca¤›n›z mevsime göre de de¤iflen bir durum. Bir de Mozambik’te sardalya göçüne gitmek istiyorum. Su alt›yla yak›ndan ilgilenen biri olarak av yasa¤›n›n bitti¤i bu ayda konu ile ilgili bir fleyler söylemek ister misiniz? Greenpeace’in “Seninki kaç santim?” kampanyas› hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Yasa¤› sonuna kadar destekliyorum. Greenpeace’in kampanyas›n›n da maddi manevi destekçisiyim. Çünkü bilinçsizli¤in art›k sonuna geldik. Yurtd›fl›nda bal›kç›lar milyonlarca ›stakoz sat›yorlar ve her biri elle ölçülüyor, santimi uygun mudur, de¤il midir diye. Yakalad›klar› bal›klar›n da her birini ölçüyorlar ve ona göre hale götürüyorlar. Bizde öyle bir fley yok. Denizden ç›kan her fleyi yeme ve satma gibi bir durumumuz var. Denizimiz bal›k zengini ama kurutmak için her fleyi yap›yoruz maalesef.

Bat›k uçak, Bodrum.

Bo¤aziçili olmak sizin için ne ifade ediyor? Size ne katk›s› oldu? Her fleyden önce detayl› düflünmeyi ö¤retti. Su alt›nda da detayc› olmal›s›n›z. Her fleyi düflünmeniz gerekiyor. Malzemelerde hiçbir aksakl›¤›n olmamas› gerekiyor. Bo¤aziçi ayn› zamanda insana sosyal olmay› ö¤retir. Bu da kendinize olan güveninizin artmas›n› sa¤layan bir fley. Bir de do¤ru düflünme metodunu ö¤retiyor ki bu da hayat›n her alan›nda sizi öne geçirecek bir art›. Bundan sonraki hedefleriniz neler? Bundan sonraki dünya flampiyonas› iki y›l sonra Küba’da. O tarihe kadar Türkiye’de iyi dereceler almaya ve tekrar Milli Tak›ma seçilmeye çal›flaca¤›m.

Deniz y›ld›z›



Yaz›: Ayflegül AKG‹L ’86

Bo¤aziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü 1982 y›l›nda kuruldu. ‹lk mezunlar› bu y›l, mezuniyetlerinin 25. y›l›n› kutlad›lar.

1

976 y›l›ndan beri Temel Bilimler Fakültesi içerisinde Bilgisayar Bilimleri yüksek program› ile biliflim teknolojisine insan kayna¤› sa¤layan üniversite, 1982 y›l›nda Mühendislik Fakültesi içerisinde Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü kurulmas›na karar verdi. Bu tarihten itibaren de Bilgisayar Bilimleri yüksek program›na ö¤renci al›m› durduruldu. BÜ Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü kuruldu¤unda, daha Internet yayg›n kullan›lmaya bafllanmam›flt›. Hatta hayat›m›zda; ATM ve POS cihazlar›yla kredi kartlar› da yoktu. Ve yine o günlerde, “Blackberry ve Apple sadece meyva isimleriydi.” Bölümün kurulufl öyküsünü, o günlerde Bölüm Baflkan› olan Prof. O¤uz Tosun bak›n nas›l anlat›yor. “Yeni kurulan bölüm, 24 ö¤rencisi ile, Güney Kampus’ta çamlar aras›ndaki tek katl› Bilgi ‹fllem Merkezi’nde

ö¤retim hayat›na bafllad›. Di¤er bölümlerdeki ö¤renci say›s›na göre say›lar› çok az olan bölüm ö¤rencileri, derslerden f›rsat buldukça okul d›fl›nda da bir araya gelmeye bafllay›nca aralar›nda y›llar geçtikçe geliflen s›k› arkadafll›k ba¤lar› kuruldu.” Bugün BÜ Bilgisayar Mühendisli¤i mezunlar›n›n, sektörde aranan mühendisler olmalar›n›n ve gerek akademik gerekse ifl yaflam›nda baflar›l› çal›flmalara imza atmalar›n›n temelinde, uluslararas› akreditasyon sürecinden geçerek uluslararas› e¤itim kalitesini belgeleyen ö¤retim program›n›n önemli pay› var elbette. O günlerde bölüm dersi veren dört hocadan birisi olan Prof. Selahattin Kuru, biliflim teknolojilerinin h›zl› geliflimine uygun bir ö¤retim program›n› nas›l haz›rlad›klar›n› flu flekilde anlat›yor: “H›zla büyüyen bölüm 1988 y›l›nda Güney Kampus’taki Bilgi ‹fllem Merkezi’nden, Kuzey Kampus’taki E¤itim Teknolojisi binas›na tafl›nd›. Bugün sekiz katl› bir binada ö¤retimini sürdüren bölüm, Türkiye’deki ö¤renci bafl›na düflen en kuvvetli bilgisayar laboratuvar›na sahip. Bölüm ilk mezunlar›n›

1986 y›l›nda verdi. Sonras›nda, akademik kariyer yapmak isteyen mezunlar›n bir k›sm› yüksek lisans için yurt d›fl›na giderken bir k›sm› da bölümlerinde yeni aç›lan yüksek lisans program›na devam etmeyi tercih ettiler. ‹fl yaflam›na bafllamaya karar veren mezunlar ise, ya Türkiye’nin büyük flirketlerinde çal›flmaya bafllad›lar ya da kendi flirketlerini kurdular. Böylece ilk mezunlar, dünyaya paralel olarak Türkiye’de de h›zl› geliflimini sürdüren biliflim teknolojisinin, yaflam›n her alan›na girmesinde, kullan›lmas›nda, gelifltirilmesinde ve yayg›nlaflt›r›lmas›nda önemli roller üstlendiler.” Yirmi befl y›l sonra da yine mezun olduklar› gibi bir temmuz akflam›ndaki bir araya geldiler. Ailesel nedenlerle flehir d›fl›nda olanlar, yurtd›fl›nda olup da tatillerini o tarihe getiremeyenler de olunca tabii tam kadro bir araya gelmek mümkün olamad›. Ama o zamanki dört hocalar›ndan üçü aralar›ndayd›. Prof. O¤uz Tosun, Prof. Selahattin Kuru ve James Conlon ile o günleri nefleyle and›lar, mezuniyetten sonra neler yapt›klar›n› anlatt›lar hocalar›na. Hocalar›ndan da bugün Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü’nün akademik çevrelerde ne kadar sayg›n bir yere ulaflt›¤›n› ö¤renip gurur duydular.

46 2011 BO⁄AZ‹Ç‹








KURUMLARA ÖZEL • E¤itimler • D a n ı fl m a n l ı k H i z m e t l e r i • Sınav Merkezi MESLEK ED‹ND‹RME PROGRAMLARI

UZMANLIK PROGRAMLARI

Halkla ‹liflkiler Otelcilik Pazarlama ve Satıfl Seyahat Acentacılı¤ı Yazılım Gelifltirme

Dıfl Ticaret Etkin Yöneticilik Finansal Yönetim Mekatronik Uluslararası Faktoring

Yiyecek-‹çecek

Sürdürülebilir Kalkınma

‹flletmecili¤i

Yöneticiler için Pazarlama

BECER‹ KAZANDIRMA PROGRAMLARI Etkinlik Yönetimi Ma¤aza ve Ürün Yönetimi GMAT & TOEFL MS Ofis Programları Yabancı Dil E¤itimleri (Arapça, Çince, ‹branice, ‹spanyolca, Osmanlıca, Rusça,)

Bo¤aziçi Üniversitesi Yaflamboyu E¤itim Merkezi 34342 Bebek, ‹stanbul Tel:0212 257 31 27(pbx) Faks:0212 257 24 80 www.buyem.boun.edu.tr buyem@boun.edu.tr


‹dil TÜRKMENO⁄LU ’95

Devletlerüstü bir sorun, vicdani bir sorumluluk Bu say›m›zda, dünyan›n en iç yak›c› problemlerinden biri olan mültecilik üzerine biraz düflünmek, düflündürmek istedik. Sürgün ve mülteci sorunlar› hakk›nda Rochester Üniversitesi’nde doktoras›n› yapm›fl olan Pelin Kadercan ’00 ve Beyrut’ta kamplarda yaflayan Filistinli mülteciler için çal›flan Melek el Nimer ’79 ile görüfltük. Yan› bafl›m›zda olan ama gözden kaçan bir mesele, Türkiye’deki mülteciler...

20

Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde mülteci ve göçmen çocuklar için “hofl geldiniz” buluflmas›nday›z. S›¤›nmac›lar ve Göçmenlerle Dayan›flma Derne¤i’nin bahçesindeki elliye yak›n Boyner Grubu Gönüllüsü’nden biriyim. Baz›lar›m›z bahçeyi süslüyoruz, evlerimizden getirdi¤imiz yiyecekleri masalara diziyoruz. Yedi ülkeden yüzden fazla çocuk ve gençle, reflit olmayan mültecilerle bulufluyoruz. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun servis araçlar›yla geliyorlar çünkü refakatsiz veya ebeveynlerinden ayr› düflmüfl s›¤›nmac› ve mülteci çocuklar›

54 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

SHÇEK himayesi alt›na al›yor. Konufluyor, flark› söylüyor, onlarla dans ediyoruz. Gerçek bir evi, ailesi ve belki de gelece¤i (flimdilik) olmayan bu gençlere, “hofl geldiniz” diyoruz. Bir günlük de olsa, “evlerinde” hissettirmeye çal›fl›yoruz. Haftaya baflka bir etkinlikte buluflmak üzere sözleflip ayr›l›yoruz. Onlar; çok uzaklarda baflka bir ülkede tek bafl›nalar... Ülkelerinden ve ailelerinden uzaktalar, baz›lar› ailelerinin nerede olduklar›n› dahi bilmiyor, baz›lar› ise ailelerini kaybetmifl. Kendi ülkelerinden yoksulluk, savafl, insan haklar› ihlalleri gibi nedenlerle gizlice ayr›lmak zorunda kalm›fllar, umuda

yolculu¤a ç›km›fllar. fiimdi Türkiye’deler ve vatandafll›k verecek bir ülkenin kabulünü bekliyorlar. Mülteci kimdir? Birleflmifl Milletler’in 1951’de yapt›¤› Uluslararas› Hukuk çerçevesindeki tan›ma göre mülteci, “Vatandafl› olduklar› ülkelerini yok edilmeye maruz kalma, soyk›r›m, güvenlikten yoksunluk gibi hakl› sebeplerden dolay› terk etmek zorunda kalan veya terk etmeye zorlanan insand›r.” Birleflmifl Milletler’in 2010 itibariyle aç›klad›¤› mülteci say›s› 44 milyon. Üçte ikisi, Orta Do¤u ve Afrika kökenli insanlardan olufluyor.


“Türkiye kanayan bölgelerin tam da ortas›nda bulundu¤u için bu konuda sivil halka, sivil inisiyatife daha fazla rol düflüyor.” etme çabas›yla birbirleriyle çat›fl›nca 90’lar›n bafl›nda mülteci say›s› 18 milyona katland›. Bugün 44 milyon civar›nda. Küresel bir sorun.

Pelin Kadercan ’00 Mültecili¤in tarihinden k›saca bahseder misin? Evlerinden, yurtlar›ndan at›lan, göçmek zorunda b›rak›lan insanlar›n tarihi ve sürgün kavram›n›n kullan›lmas› milattan öncesine dayan›r. Mülteci kavram› ise modernleflme ve ulus-devletin ortaya ç›k›fl›yla önem kazan›r. “Refuge” kelimesi tarihte ilk kez 17. yüzy›l›n sonunda Fransa’dan kaç›p Avrupa’n›n çeflitli yerlerinde s›¤›nma arayan Protestanl›k mezhebine mensup insanlar için kullan›ld›. S›¤›nmac› ve mültecilere yönelik koruma yükümlüklerini belirleyen 1951 Cenevre Sözleflmesi de bu sene 60. y›l›nda. 1970’lerin ortas›nda dünyada üç milyondan daha az mülteci vard›. Sovyetler Birli¤i’nin çöküflüyle farkl› etnik yap›lar ulus-devlet infla

Bu küresel sorun nas›l çözülebilir? Uluslararas› alanda iki tarafl› çözüm var. ‹lk olarak, mültecileri misafir eden ülkenin üzerine düflen yükün uluslararas› cemiyet taraf›ndan paylafl›lmas›n› sa¤layan bir mekanizma gerekli. Çünkü co¤rafi nedenlerden dolay› genellikle misafir eden ülkeler kendileri de geliflmekte olan veya az geliflmifl ülkeler. Daha zengin ülkeler bu konuda inisiyatif al›p kap›lar›n› mültecilere açarlarsa, sorunlar daha kolay çözülür. Geliflmifl ülkeler aras›nda Almanya bu konuda örnek ülke: Bugün Almanya toplam 600,000 mülteciye kap› açm›fl durumda. Uluslararas› alandaki ikinci çözümse daha do¤rudan, sorunu kayna¤›ndan çözmeye yönelik giriflim ki o da Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi’nin ifli. fiu anda dünyada bir “Suriye Ç›kmaz›” yaflan›yor. Çünkü Konsey üyeleri Çin, Rusya ve Brezilya herhangi bir BM müdahalesini veto ediyor. BM “global governance” (küresel yönetim) inisiyatifini gerçeklefltiremiyor çünkü üyeler ulus-devletlerden olufluyor ve her üye de do¤al olarak kendi ülkesinin ç›kar›n› gözeten kararlar al›yor. Ancak tamamen insan haklar›n› gözeten uluslarüstü bir konsey veya komite sorunlara çözüm getirebilir. Yerel olarak - örne¤in Türkiye’de neler yapabiliriz? Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komiserli¤i’nin 2011 raporunda da vurgulad›¤› bir yol var: Yerel sivil toplum örgütleri. Bu konuya duyarl›, hatta birebir mülteci konusunda etkin sivil toplum örgütlerinin artmas›, bununla beraber de bu gönüllü kurulufllarda çal›flanlar›n kaynak yaratma becerilerinin geliflmesi. Bat› Avrupa’dan farkl› olarak Türkiye kanayan bölgelerin tam da ortas›nda bulundu¤u için bu konuda sivil halka, sivil inisiyatife daha fazla rol düflüyor. Yani ilk ad›m› devlet ats›n bak›fl aç›s›ndan kurtulmal›, vatandafl olarak inisiyatif almal›y›z.

Pelin Kadercan - Bo¤aziçi Üniversitesi Psikolojik Dan›flmanl›k Bölümü’nden 2000 y›l›nda mezun olduktan sonra cal›flma hayat›na Sabah Yay›n Grubu’nda editör olarak bafllad›. Çeflitli kurumlarda e¤itim ve iletiflim alanlar›nda çal›fl›rken, Marmara Üniversitesi’nde Avrupa Birli¤i Siyaseti alan›nda yüksek lisans›n› tamamlad›. Tezinde Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde sivil toplum kurulufllar›n›n rolünü inceledi. 2004 y›l›nda ABD’nin New York eyaletinde bulunan University of Rochester’dan Avrupa tarihi, Küreselleflme ve Uluslararas› ‹nsan Haklar› alanlar›nda doktora bursu ald›. Amerika’da American Red Cross of Greater Chicago ve Amnesty International gibi kurulufllara dan›flmanl›k yapt›; çeflitli üniversitelerde “20. Yüzy›lda Mülteciler,” “Demokrasi ve Insan Haklari,” Avrupa ve Orta Do¤u” cal›flmalar› alanlar›nda dersler verdi. Doktora tezinde, Nazilerden kaçarak Türkiye’ye s›¤›nan mültecilerin modern Türkiye’nin yap›lanmas›ndaki rollerini ve 1930’lardan bugüne dek Türk-Alman siyasi ve kültürel iliflkileri çerçevesindeki sürgün hikayelerini araflt›rd›. 2011 Güz Dönemi itibariyle ‹spanya’n›n Barselona kentindeki Uluslararasi Iliflkiler Enstitüsü-IBEI’ de araflt›rmac› ve ö¤retim üyesi olarak çal›flmalar›na devam edecek.

Angelina Jolie

Türkiye’deki mülteciler Türkiye, yaln›zca Avrupa ülkelerinden gelen mültecilere iltica hakk› tan›ma sorumlulu¤unu üstleniyor. Avrupal› olmayan s›¤›nmac›lar›n talepleri Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komiserli¤i - BMMYK (UNHCR) taraf›ndan de¤erlendiriliyor. Türkiye, mülteci olarak kabul edilenlerin üçüncü bir ülkeye yerlefltirilene dek ülkede ikamet etmesine imkân tan›yor. fiu anda Türkiye makamlar›na ve BMMYK Türkiye Temsilcili¤i’ne kay›tl› yaklafl›k 19.000 s›¤›nmac› var. Bunlar›n önemli k›sm› Irak’tan, ‹ran’dan, Afganistan’dan ve Somali’den kaçmak zorunda kalm›fl insanlar, BMMYK vas›tas›yla ABD, Kanada, Avustralya gibi üçüncü bir ülkeye yerlefltirilme umuduyla bekliyorlar. Ayr›ca, son zamanlarda Suriye’de güvenlik güçlerinin sivil halka hücum etmesi üzerine binlerce Suriye vatandafl› Türkiye’ye s›¤›nd›. Hatay’da K›z›lay taraf›ndan kurulan çad›r kamplarda misafir edilen yaln›zca Suriyeli mültecilerin say›s› bile on bine yaklaflt›. Bir iyi niyet elçisi olarak Hatay’daki kamplar› ziyaret edenler aras›nda Angelina Jolie de vard›.

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 55


“Destek olmamam›z düflünülemezdi...” Hidayet Akdemir BÜMED Sosyal Tesisler Yöneticisi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda bak›lan, s›¤›nmac› ve mülteci çocuklar› her Çarflamba BURC Beach’te misafir ediyoruz. Bu çocuklar›n bir ülke taraf›ndan kabul edilmeyi beklerken, geliflimlerini sürdürmeleri, burada kald›klar› sürede, psikolojik olarak

güçlenmeleri, topluma uyum sa¤lamalar› önemli. Sosyal içerme (social inclusion) aç›s›ndan yarar›m›z oldu¤unu düflünerek çok mutlu oluyoruz. Proje bize geldi¤inde düflünmeden kabul ettik. En baflta insani sorumlulu¤umuz oldu¤unu düflünüyoruz.

30 y›ld›r mülteciler için çal›fl›yor... Melek el Nimer ’79 Filistinli efliyle Beyrut’ta yaflayan Melek el Nimer, yirmi y›ld›r mülteci kamplar›nda yaflayan Filistinliler için çal›fl›yor. Bundan alt› sene önce arkadafllar›n›n yard›m›yla yafll›lar için iki merkez kurmufl. Melek el Nimer, Beyrut’taki Filistinlilerin yaflad›¤› mülteci kamplar›ndaki baflar›l› Filistinli ö¤rencilerin üniversite e¤itimlerini tamamlamas›na da destek oluyor. Liseyi bitirene kadar UNRWA okullar›nda ücretsiz okuyabilen çocuklar devlet üniversitelerine gidemiyorlar. Yönetiminde oldu¤u “The BRIDGE” program›n›n amac›, üniversiteye gitmek isteyen her ö¤rencinin okuyabilmesi. Türkiye’de de burs ar›yor. ‹ki sene önce de kamplarda

56 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

yaflayan Filistinlilerin, ihtiyac› olan Lübnanl› ve de Irakl› mülteci çocuk ve gençlere hizmet veren yeni bir sivil toplum kurumu olan Unite Lebanon Youth’u kurdu. Amaç, Lübnan’da birbirinden ayr› dünyalarda yaflayan toplumlar›n çocuklar›n› ve gençlerini bir araya getirmek.

Melek el Nimer - Üsküdar Amerikan Lisesi ve American College of Switzerland mezunu. Bo¤aziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans çal›flmas›n› tamamlad›. Lübnan’daki National Institution for Social Care and Vocational Training Yönetim Kurulu’nda görev ald›. Kad›n Programlar› Organizasyonu’nun kurucular›ndan. Ayr›ca, Social Support Society ve Unite Lebanon Youth Project’in kurucu baflkanl›¤›n› yap›yor. mnimer@unitelebanonyouth.org


Foto: Cihan ALDIK

Portre: Fatma Nevra Seggie Bu ayki Üniversiteden Portreler köflemizin konu¤u E¤itim Fakültesi E¤itim Bilimleri Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Fatma Nevra Seggie. aras›ndad›r. Makaleleri Journal of College Student Development, Higher Education, ve Race Ethnicity &Education gibi dergilerde yay›mlanan Dr. Seggie ayr›ca de¤iflik ulusal ve uluslararas› konferanslarda çeflitli sunumlar yapm›flt›r.

Yrd. Doç. Dr. Fatma Nevra Seggie E¤itimi: • Ph.D, 2007, Michigan Eyalet Üniversitesi • M.A., 1996, Warwick Üniversitesi • B.A., 1994, ‹stanbul Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Fatma Nevra Seggie neler yap›yor: Fatma Nevra Seggie, doktoras›n›, 2007 May›s ay›nda, Amerika Birleflik Devletleri’nde Michigan Eyalet Üniversitesi’nin E¤itim Yönetimi Bölümü’nün Yüksek Ö¤retim Yetiflkin E¤itimi ve Yaflamboyu Ö¤renme Program›’ndan alm›flt›r. Yüksek lisans e¤itimini ‹ngiltere’de ‹ngilizce Ö¤retmeni Yetifltirme Bölümü’nün ‹ngilizce Dil Çal›flmalar› ve Metodlar› Program›’nda tamamlam›flt›r. Lisans derecesini ‹stanbul Üniversitesi’nin ‹ngilizce Ö¤retmenli¤i Bölümü’nden alan Dr. Seggie, bir müddet ö¤retmen e¤itmeni ve ‹ngilizce ö¤retmeni olarak ‹stanbul ve Ankara’da çeflitli e¤itim kurumlar›nda çal›flm›flt›r. Aral›k 2007’de Bo¤aziçi Üniversitesi E¤itim Fakültesi E¤itim Bilimleri Bölümü’nde Ö¤retim Görevlisi olarak çal›flmaya bafllayan Dr. Seggie, fiubat 2009’da yard›mc› doçent olmufltur. Kendisinin bafll›ca ilgi alanlar› aras›nda yüksek ö¤retim sisteminde liderlik analizi, cinsiyet ve kimlik konular›; nitel araflt›rma yöntemleri; e¤itim politikalar› gelifltirme ve analizi; ve yüksek ö¤retimde laiklik, demokrasi ve din konular› bulunmaktad›r. E¤itime Girifl, E¤itimin Sosyal Temelleri, Araflt›rma Yöntemleri, E¤itimde Yönetim Süreci, E¤itim ve Sinema flu ana kadar vermifl oldu¤u dersler

2011 y›l›nda “Religion and The State in Turkish Universities: The Headscarf Ban” ad› ile kitap haline dönüfltürdü¤ü, özel hayat›nda baflörtüsü takmay› seçen fakat üniversitelerdeki baflörtüsü yasa¤› sebebiyle üniversite kampuslar›nda bafl örtüsünü ç›karan 30 lisans ö¤rencisinin akademik ve kültürel deneyimlerini inceleyen doktora tezinin önçal›flmas› Middle East Reseach Competition (MERC) taraf›ndan “Project Development” ödülüne ve daha sonras›ndaki saha çal›flmas› Michigan Eyalet Üniversitesi taraf›ndan “Research Enhancement” ödülüne lay›k görülmüfltür. Dr. Seggie, bu çal›flmas›na konu olan kad›n ö¤rencileri, “part-time unveiler” (k›smi zamanl› bafl›n› açan) olarak nitelendirerek bu terimi literatüre kazand›rm›flt›r. fiu an bunlar üzerinde çal›fl›yor: Dr. Seggie flu anda 2009 y›l›ndan bugüne kadar devam Comenius Yaflamboyu Ö¤renme Program› çerçevesinde Avrupa Komisyonu taraf›ndan desteklenen “Avrupa De¤erler E¤itimi” projesinde araflt›rmac› olarak çal›flmaktad›r. Bu projede Hollanda, ‹ngiltere, Almanya, Slovakya ve Türkiye yer almaktad›r. Projenin ana hedefleri, Avrupa De¤erleri Çal›flmas› sonuçlar›n› yani çal›flmaya kat›lan “Avrupa” ülkelerinin benzer ve farkl› de¤erlerini, tav›rlar›n›, inançlar›n› ve fikirlerini grafikler,

haritalar, flemalar yoluyla gösteren Avrupa De¤erleri Atlas›’n› ö¤retmenlerin kullanmas›na yard›mc› olmak ve bunun için de ifl, din, aile ve toplum de¤erleri gibi çeflitli temalarda s›n›f içi aktiviteler haz›rlamak ve bu aktiviteleri s›n›f içi uygulamalar ile de¤erlendirmektir. Bu çal›flman›n yan› s›ra, Dr. Seggie, Bo¤aziçi Üniversitesi Bilimsel Araflt›rma Projeleri taraf›ndan desteklenmifl olan k›smi zamanl› bafl›n› açan kad›n ö¤rencilerin (part-time unveilers) akademik ve kültürel deneyimlerini çeflitli üniversitelerde çal›flan 25 akademisyenin gözünden inceleyen projesini devam ettirmektedir. Nevra Seggie’nin gözünden Bo¤aziçi Üniversitesi: Dr. Seggie, Bo¤aziçi Üniversitesi’nde çal›flmaktan çok büyük bir mutluluk duymaktad›r. Üniversitede 12 ay devam eden akademik, kültürel ve sportif faaliyetler herkes gibi kendisinin de kiflisel ve profesyonel yaflant›s›na olumlu katk›larda bulunmaktad›r. Eflsiz Bo¤az manzaras›, bahar aylar›nda açan erguvanlar, eski ve yeniyi bir arada bar›nd›ran fiziksel yap› Bo¤aziçi Üniversitesi’ni daha da özel k›lmaktad›r. Kendisine göre, bu üniversite, benzerliklerin yan› s›ra farkl›l›klar›n ve çeflitliliklerin yan yana hem hayat hem ses bulabildi¤i bir aland›r. ‹çinde bar›nd›rd›¤› paydafllar›na eflit mesafede olmay› seçen ve bundan ödün vermemek için çok çal›flan Bo¤aziçi Üniversitesi, geliflen ve gelifltiren; elefltirel gözle inceleyen ve inceleten; kiflisel ve toplumsal katk› sa¤layan ve sa¤latan; hep öncü olmay› hedeflemifl bir üniversitedir. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 57


BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ Logolu Ürünlerimiz




Yaz›: Burcu ÜNLÜTABAK ’08

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 61


62 2011 BO⁄AZ‹Ç‹







Yaz›: P›nar TÜREN ’93

Nükleer santrale muhtaç kalmamak için ne yapmal›y›z?

Foto: David Guttenfelder

“Nükleer santrale muhtaç kalmamak için ne yapmal›y›z?” sorusunun cevab› belki daha az tüketmek, ekonomik büyümeyi durdurmak, nüfus planlamas› yapmak, al›flkanl›klar›m›z› de¤ifltirmek, zevklerimizden vazgeçmek, teknolojik geliflmeyi enerji sektörünün hizmetine adamak, enerji kullan›m› ve üretimi için yepyeni kurallar yaratarak uygulamak olabilir ve liste çok uzayabilir. Dünya nüfusunun ne kadar› bu listeye uymak için can atar bilinmez. Bildi¤imiz tek fley bugün dünyan›n yenilenebilir, karbon sal›m› yapmayan enerjilere ihtiyac› var ve bunlar›n bafl›nda nükleer enerji geliyor. Peki gerisi teferruat m› kal›yor? Bugün 25 yafl›n üzerinde olan tüm dünya vatandafllar› iki büyük nükleer santral facias› yaflad›¤›na göre “Tehlike çok az, kabullenilebilir bir risk,” demek insanlar›n içini rahatlatacak bir aç›klama olamaz. Çernobil facias›nda so¤utma çal›flmas› için gönderilen askerlerin ölümüne flahit olduk, sonras›n› ne kadar unutmak istesek de tüm o kanserli çocuklar›n bak›fllar› hala belle¤imizde. Bir k›v›lc›m tüm korkunç an›lar› tekrar getirdi akl›m›za. K›v›lc›m›n ad› 68 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Fukuflima. Fukuflima’da çal›flan ve flu anda kanser olan (belki ölmüfl olan) iflçiler ailelerine yüklü bir para b›rakacak; Tokyo’da içme sular›na radyasyon kar›flt›, ya¤mur bulutlar› radyasyonu dünyaya tafl›d›... Birkaç ay önce yafland› ve flu anda bas›nda pek yer alm›yor diye tüm bunlar unutuldu, facian›n yaralar› sar›ld› sanmay›n. Bir k›v›lc›m çok daha yak›nlar›m›zda, yan› bafl›m›zda patlayabilir. Dergimizde daha önce iki ayr› dosyada ele ald›¤›m›z nükleer enerji ve nükleer santral konusunu Fukuflima sonras› tekrar ele almak ve bilimadamlar›na flu soruyu sormak istedik “Biz çok korkuyoruz, nükleer santrale muhtaç kalmamak için ne yapmal›y›z?” Bunun için konufltu¤umuz iki bilimadam› tüm risklerine ra¤men nükleer enerjinin flu anda tüm dünya taraf›ndan kullan›ld›¤›n› ve yak›n gelecekte de kullan›lmaya devam edece¤ini söylüyor. Bir baflka bilimadam› ise iflin içinde rant oldu¤unu söylüyor. Bizim kafalar›m›z yine kar›fl›yor. ‹leriki say›lar›m›zda haz›rlayaca¤›m›z dosyada nükleer santrale karfl› duran aktivist ve bilim insanlar›yla konuflaca¤›z.


Nükleer enerji neden gerekli sorusunun cevab› küresel iklim de¤ifliminde yat›yor. “Ortalama s›cakl›ktaki art›fl› bugüne göre sadece 2 °C’de s›n›rlamak istiyorsak atmosferdeki CO2 seviyesini en yüksek 450 ppm’de tutmal›y›z.” BÜ Kimya Mühendisli¤i Ö¤retim Üyesi ve BÜ Yak›t ve Enerji Teknolojileri Yüksek Lisans Koordinatörü Prof. Dr. Erhan Aksoylu öncelikle karbon sal›m› üzerinde durdu ve iklim modellerine göre karbon sal›m› yapmayan enerjiye duyulan ihtiyac›n aciliyetinin ve öneminin alt›n› çizdi. Enerji üretiminde k›sa/orta vadede as›l sorun fosil bazl› enerji kaynaklar›n›n bitecek olmas› de¤il; baflta enerji üretimi olmak üzere endüstriyel üretim, ›s›nma vb. gibi insan kaynakl› yapt›¤›m›z faaliyetlerden kaynaklanan karbondioksit (CO2) sal›m› ve bunun sonucunda atmosferdeki CO2 ve sera gazlar›n›n (GHG) seviyelerinin artmas›. Bu art›fl da özellikle geceleri dünyan›n so¤umas› s›ras›nda bir sera etkisi yarat›p so¤umay› engelleyerek küresel iklim de¤iflimine yol açt›¤›ndan klasik, yanmaya dayal›, enerji üretim sistemleri h›zla de¤iflmeli; yeni, emisyon yaratmayan sistemler küresel ölçekte desteklenmeli, h›zla ve kararl›l›kla devreye al›nmal›. Günümüzde çok detayl› iklim modelleri yap›lmakta. IPCC (Intergovermental Panel on Climate Change) bu konulara odakl› en ciddi kurum. fiu anda global ortalama s›cakl›k endüstrileflme öncesindeki seviyenin yaklafl›k 0.7 derece üzerinde ve modeller s›cakl›¤›n atmosferdeki CO2 -ki burada di¤er GHG gazlar› da CO2 dengi olarak dikkate al›n›yor- seviyesindeki art›flla daha da yükselece¤ini ortaya koyuyor. E¤er günümüz koflullar›, yürürlükteki antlaflmalar,

uluslararas› protokol ve sözleflmeler ayn› kal›rsa, yani “günümüz senaryosu”na göre, bu seviye 30-40 y›l içinde 800-850 ppm’in (ppm: parts per million) üzerine ç›k›yor. ‹klim modellerine göre atmosferik CO2 konsantrasyonunun her iki kat›na ç›kmas› ortalama s›cakl›kta 2,5-4,5 °C aras›nda bir art›fla sebep oluyor. Yani bugünkü uluslararas› antlaflmalarla bu s›cakl›k art›fl› öngörülüyor, bu bir senaryodur. Ortalama s›cakl›ktaki art›fl› bugüne göre sadece 2 °C’de s›n›rlamak istiyorsak atmosferdeki CO2 seviyesini en yüksek 450 ppm’de tutmal›y›z. Bu oran atmosferde flu anda 380-390 ppm seviyesindedir. ‹kinci senaryo -“450 ppm senaryosu”- ne yap›lmal› ki s›cakl›k art›fl› 2 °C’de -yani CO2 seviyesini 450 ppm’de- s›n›rlans›n baz›nda oluflturuldu. Buna göre karbondioksit sal›n›m› önümüzdeki on y›l içerisinde tepe yap›p afla¤›ya do¤ru çekilmelidir. Bu senaryo geçen seneye kadar IEA (International Energy Agency) taraf›ndan as›l senaryo olarak kabul ediliyordu. Kyoto protokolü bitimi olan 2012 y›l› sonras›na yönelik önlemlerin tart›fl›ld›¤› Aral›k 2009’daki Kopenhag zirvesinden somut sonuç elde edilemeyince as›l senaryoda de¤ifliklik yap›l›yor ve 3. senaryo oluflturuluyor, buna da “yeni senaryo” deniliyor. Bunu k›saca de¤erlendirmek gerekirse; hükümetler k›sa vadede, 2020’ye kadar, CO2 sal›m›n› kontrol alt›nda tutacak yat›r›mlar için kendilerini ba¤lamak yerine uzun vadede, 2020 sonras› yat›r›mlar için taahhütte bulunmay› tercih ediyorlar. Yap›lan de¤erlendirmeler gösteriyor ki Kopenhag’da verilen sözlerin tutulmas›nda devletler ne kadar iyi niyetli olsalar bile “yeni senaryo” ile atmosferdeki CO2 miktar› ancak 650 ppm seviyesinde s›n›rland›r›labiliyor, bu da global ortalama s›cakl›¤›n bugüne göre en az yaklafl›k 3-3.5 °C yükselmesi demek.

“Yap›lan de¤erlendirmeler gösteriyorki Kopenhag’da verilen sözlerin tutulmas›nda devletler ne kadar iyi niyetli olsalar bile “yeni senaryo” ile atmosferdeki CO2 miktar› ancak 650 ppm seviyesinde s›n›rland›r›labiliyor, bu da global ortalama s›cakl›¤›n bugüne göre en az yaklafl›k 3-3.5 °C yükselmesi demek.”

“450 ppm senaryosu”na uyum için sürdürülebilir kaynaklardan enerji üretimi sistemlerinin araflt›rmadan teknolojiye dönüfltürülme sürecinde fonlarla, kurulum ve kullan›m sürecinde ise kanuni ve ekonomik düzenlemelerle kuvvetle desteklenmesi laz›m. Nükleer enerji de burada önem kazan›yor, çünkü sadece sürdürülebilir kaynaklardan enerji üretiminde belli k›s›tlar var; rüzgar ve günefl enerjisi için bu kaynaklar aç›s›ndan zengin büyük alanlara ve ekonomik uygunluk için teknolojik

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 69


enerjiye yönelifl oluyor. Ancak nükleer enerjide kazalar dönülemez sonuçlara sebep oluyor maalesef. Tabii nükleer yak›t sa¤lanmas› ve at›k yönetiminde de problem yaflan›yor, yaflanabiliyor. Toplum yenilenebilir kaynaklardan üretilmifl enerjilere yönlendirilmeli

Foto: Adi Roche

“Art›k iki yönlü ak›fll›, çok merkezli enerji da¤›t›m sistemlerine geçifl var. Gelecekte bütün kullan›c›lar otoprodüktör olacak. Yine büyük üretim merkezleri olacak ama bunlar da enerji a¤ yap›s›na (grid) ba¤l› olacak.”

Çernobil

geliflime gerek var. Biyo bazl› yak›tlarda durum çok parlak de¤il. Küresel ›s›nmayla beraber kurakl›k, sel gibi afetler görülmeye baflland›, bu nedenle biyo yak›tlar›n gelece¤inde teknolojik problem var; yiyecek yetifltirebilece¤imiz bir alanda yak›t için bitki yetifltirmek mant›kl› de¤il, g›da her fleyden önce geliyor. Tar›msal alanlar d›fl›nda yetiflebilen, g›da de¤eri tafl›mayan ancak do¤al koflullara dayan›kl›, tercihen gövdeli ve h›zl› büyüyen bitkiler biyo yak›t için kullan›lmal›; ancak burada da hem bitki tiplerinin gelifltirilmesi hem de bunlar›n ifllenmesi, örne¤in selülozik duvarlar›n k›r›lmas›, aflamalar›nda teknolojik geliflime ihtiyaç var. Görüldü¤ü üzere her tarafta zorluk olunca ister istemez nükleer 70 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Aksoylu’ya Fukuflima facias› ve Türkiye’de yap›lacak santraller ile ilgili görüfllerini sorduktan sonra kendisinin uzmanl›k alan› olan enerji teknolojileri üzerine konuflarak nükleer enerjinin alternatiflerini mercek alt›na ald›k. Japonya’da tsunami sonucu s›z›nt›n›n oldu¤u santral birinci nesil nükleer santraldir. Art›k bunlar›n ömürlerini tamamlamas› gerekiyor. fiimdi yap›lacak olanlar ise 3. nesil nükleer santraller. Bunlar daha güvenli, daha az nükleer at›k ç›karan, hatta at›klar› çevirime sokabilen santraller. 4. nesil santraller ise at›k sorunu olmayacak flekilde tasarlanacak. 30 sene önce Akkuyu nükleer santral için iyi bir yer seçimi olabilir ama bugün yak›n›ndan geçen fay hatt› biliniyor ve bu büyük bir sorun. Tabii komflumuz Ermenistan ve Bulgaristan’da 1. nesil santraller var ve bunlar da güvenlik aç›s›nda bizim için ayr›ca ciddi birer sorun. Sizce nükleer santral kurmak için bir referandum uygulanmal› m›? Bence evet uygulanmal›, en az›ndan orada yaflayanlar oy kullanmal›. Çünkü riski çok fazla. Japonya’da yaflanan felaket en çok o bölgede yaflayan insanlar›n hayatlar›n› etkiledi. Ülkemizde

yap›lacak nükleer santral için yer tespiti çok iyi yap›lmal›, deprem gibi do¤al afet riskleri çok iyi incelenmeli. Bir de mutlaka teknolojiyi sat›n ald›¤›m›z ülkede uygulanm›fl olan en iyi teknolojiyi almal›y›z. Kullan›lmam›fl teknolojiyi almak daha risklidir. “Ben ne yapmal›y›m ki nükleer enerjiye muhtaç kalmayal›m” diye sormak çok mu nahif? Öncelikle toplum çok iyi bilinçlendirilmeli. Toplum yenilenebilir kaynaklardan üretilmifl enerjilere yönlendirilmeli, bu sistemler araflt›rma-gelifltirme, teknolojiye çevrim aflamalar›nda fonlarla, üretim/kullan›m sürecinde ise ekonomik olarak devlet taraf›nca desteklenmeli, ve tabii bu teknolojilere uyumlu alt yap› da oluflturulmal›. Enerji sistemlerine bakarsak bundan 10-15 y›l önce enerji merkezi ünitelerde üretilir ve üretimden tüketime tek yönlü olarak kullan›c›lara da¤›t›l›rd›. Ancak bu tek yönlü sistem de¤ifliyor. Art›k iki yönlü ak›fll›, çok merkezli enerji da¤›t›m sistemlerine geçifl var. Gelecekte bütün kullan›c›lar otoprodüktör olacak. Yine büyük üretim merkezleri olacak ama bunlar da enerji a¤ yap›s›na (grid) ba¤l› olacak. Pek çok noktada hem kullan›c› hem de otoprodüktör olan birimler sisteme ba¤l› olacak. Bu birimler ev bile olabilir. Her birim e¤er tüketti¤inin fazlas›n› üretiyorsa bunu merkezi sisteme satabilir. Tam tersi durumda da sat›n alabilir. Yavafl yavafl bizim ülkemizde de bunun uygulanmas› için izin veriliyor fakat daha mikro ölçekte yani evlere ulaflm›fl sistem yok. Dünyada da maalesef s›n›rl› ama gelecekte artacak. Unutmayal›m bugünkü dikey da¤›t›m sisteminde enerjinin yaklafl›k %20’si da¤›t›mda kayboluyor. Üzerinde teknoloji gelifltirme çal›flmalar› yap›lan ak›ll› ba¤lant› (smart grid) sistemleri de var. Mesela elektrikli arabam var, ben


evden 7:30 ç›k›p 8:30’da ifl yerinde olaca¤›m. Demek oluyor ki aküm 7:30’da dolu olmal› ama 8:30 ile 17:30 aras› arabam› hiç kullanmayaca¤›m; bu süre zarf›nda akümdeki elektrik sistem taraf›nca kullan›labilir, boflalan akü de akflam 17:00’den itibaren sistem taraf›nca doldurulabilir. Bu tip sistemlerde enerjiyi verimli kullanabilmek için her birimin, gelecekte evlerde elektrik üreteminde kullan›lacak ünitelerden (yak›t ifllemcisi-yak›t pili sistemleri vb) arabalara, ba¤lanabilece¤i, birimlerin iletiflimine imkân tan›yan ve etkin flekilde iflleyen, bir alt yap› çok önemli ve bu altyap› gelifltiriliyor. On y›l sonra neler olacak? Sürdürülebilir enerji üretim sistemleri yayg›nlaflacak. Günlük hayatta örne¤in arabalarda hibrid kullan›m› artacak ama burada da sorun var; özellikle piller ve asil metal kullan›m› problem olacak... Hibrid araba kullan›m›n artacak ama bence çok fazla yayg›nlaflmayacak; onunla birlikte, vurgulad›¤›m teknolojik k›s›tlar olmas›na karfl›n biyo bazl› yak›t kullan›m› da, özellikle kaynak problemi olmayan Brezilya gibi ülkelerde, artacak. Gelecekte evlerde kombi sisteminin yerini ›s› ve güç üretimini mümkün k›lan sistemler alacak. Mesela evlerde 3 ile 5 kW enerji kullan›l›r; diyelim ki eve herhangi bir gaz geliyor, bu biyo ya da do¤algaz, önemli olan onu verimli kullanmak. Tabii biyo gaz olursa çok daha iyi, çünkü bu sürdürülebilir kaynak. Yak›t ifllemcisi-yak›t pili sistemleri gaz›n bir k›sm›n› hidrojene çeviriyor, bu hidrojen yak›t pili üzerinden evin elektrik ihtiyac›n› karfl›l›yor. Enerjiyi çok verimli bir flekilde üretmesinin yan› s›ra ›s› da veriyor, ›s›nmay› da sa¤l›yor. Çünkü yak›t pilinde elektrik üretiminde kullan›lmayan hidrojen var; sistem bunu da yak›yor ve ›s› ç›kart›yor. Bir avantaj da bunlar›n

ölçeklendirmeye uygun sistemler olacak olmalar›; evlerden büyük sanayilere kadar kullan›labilecek olmalar›. En çok bilinen yenilenebilir enerji kaynaklar› su, rüzgar, jeotermal, günefl, dalga. Bunlar›n d›fl›nda çok bilmedi¤imiz yenilenebilir enerji kayna¤› var m›? Bunlar›n d›fl›nda çok büyük bir kaynak yok. Ama bunlar›n kullan›m›nda teknoloji gelifltirme ad›na çal›flmalar var. Önemli bir sorun da bu sistemlerin sürekli elektrik üretememesi, buna karfl›n elektrik enerjisinin stoklanamamas› ancak elektrik arz›n›n sürekli olmas› gere¤i. Son zamanlarda bilim dünyas›nda çok ciddi çal›flmalar var daha büyük oranda sürdürülebilir kaynakl› enerji üretimi ve kullan›m› üzerine. Üniversitemizde de hem yak›t ve yak›t ifllenmesine, hem de enerji üretimi ve teknolojilerine odaklanan bir yüksek lisans program›m›z da var; yak›t ve enerji teknolojileri. Yüksek lisans program›m›zda enerji üretimi kapsam›nda hem konvansiyonel hem de sürdürülebilir kaynaklara dayal› enerji üretimi konular›n› inceliyoruz. Çevreye zarar vermeden, gelece¤in kaynaklar›n›

“Yüksek lisans program›m›zda enerji

üretimi kapsam›nda hem konvansiyonel hem de sürdürülebilir kaynaklara dayal› enerji üretimi konular›n› inceliyoruz. Çevreye zarar vermeden, gelece¤in kaynaklar›n› tüketmeden enerji üretmek zorunday›z; lisansüstü program›m›z hidrojen teknolojisinden enerji verimine, biyo bazl› enerjiden enerji ve sanayi üretiminin çevreyle iliflkisine, enerjinin etkin kullan›m›n› sa¤layan yeni sistemlere odaklan›yor. Özellikle yak›t ve enerji sektörlerinde çal›flanlar›n faydalanmas› gereken bir program sunuyoruz.”

tüketmeden enerji üretmek zorunday›z; lisansüstü program›m›z hidrojen teknolojisinden enerji verimine, biyo bazl› enerjiden enerji ve sanayi üretiminin çevreyle iliflkisine, enerjinin etkin kullan›m›n› sa¤layan yeni sistemlere odaklan›yor. Özellikle yak›t ve enerji sektörlerinde çal›flanlar›n faydalanmas› gereken bir program sunuyoruz.

Fukuflima

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 71


Fukuflima sonras› herkes bir tokat yemifl gibi oldu “Nükleer santral denildi¤i vakit bir sürü sorun birbirini takip eder. Kuruldu¤u yer, inflaat aflamas›, operasyonel sorunlar, yak›t (zenginlefltirilmifl uranyum) temini ile ilgili sorunlar, deprem gibi do¤al afetler, terörizm gibi sald›r›lar...” BÜ Endüstri Mühendisli¤i Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. ‹lhan Or bir STK için Türkiye’de yap›lacak nükleer santrallerin hangi güvenlik standartlar›n› içermesi gerekti¤ini inceleyen bir rapor haz›rlad›. Prof. Dr. Or ile yapt›¤› detayl› çal›flmalardan yola ç›karak önce “Fukuflima tokad›n›” konufltuk sonra da Türkiye’nin santralleri hayata geçiriken dikkat etmesi gerekenleri. “Nükleer enerjiye ihtiyac›m›z olmamas› için ne yapmal›y›z?” Dünyadaki ço¤u biliminsan›n›n aç›klamalar›na bak›l›rsa nükleer enerjiye ihtiyaç var gibi duruyor. Ben bunu ikiye ay›raca¤›m; Fukuflima öncesi ve Fukuflima sonras›... Fukuflima öncesinde gerçekten dünyada tekrardan bir nükleer enerjiye dönüfl vard›. Ciddi riskleri olmas›na ra¤men nükleer enerjinin karbon sal›m› yoktur. Fukuflima öncesi, son 20 y›lda, küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤inden kaynaklanan risklerle ilgili alg›lamalar›n sürekli artmas›yla birlikte nükleer riskler sanki daha da azal›yormufl gibi geliyordu dünyaya ve dolay›s›yla Fukuflima öncesi nükleere do¤ru bir yönelme vard›. Bu yönelifl içinde Türkiye’nin “bana ne” demesi çok zor idi. Yavafl yavafl bu karbon sal›mlar› gittikçe daha çok ciddiye al›n›yor ve bunun sonucu olarak ülkeler ürünleri üretirken art›k karbon sal›mlar›n› takip etmeye bafllad›lar. Öte yandan, Türkiye’de enerji sektörü öyle konumlanm›fl ki bir çok ilerlemifl ülkeye nazaran karbon 72 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

sal›m› zaten yüksek. Örne¤in Kuzey Avrupa rüzgara, Kanada ve Brezilya hidrolik santrallerine güveniyor. Türkiye‘nin böyle güvenece¤i güçlü bir “temiz” kayna¤› olmad›¤›ndan, ayr›ca tek yerli kayna¤› da karbon sal›m› çok yüksek olan kömür oldu¤undan, ortalama sal›m› çok yüksek. Böyle olunca Türkiye’nin ‘ben buna girmiyorum,’ demesi hiç de kolay de¤il, hele hele etraf›m›zdaki nükleer santralleri düflünürsek. Dolay›s›yla bu yöndeki ad›mlar kaç›n›lmazd›. Ama Fukuflima sonras› herkes bir tokat yemifl gibi oldu. Japonya bu ifli bu kadar iyi bilmesine ve uygulamas›na ra¤men atl›yorsa -ki ben burada özellikle tsunami sonucu oluflabilecek su bask›nlar›na karfl› yedek jeneratörlerin korunmas› ile ilgili olarak, ciddi bir atlama oldu¤unu düflünmüyorum- di¤er ülkelerde neler olur endiflesi sard› herkesi. Fukuflima santrali dokuzluk depreme ra¤men hasar görmedi ki bu santral sekizlik bir depreme göre yap›lm›flt›r. So¤utma sisteminde veya baflka bir ekipmanda sorun yok. S›k›nt› so¤utma sistemi için gerekli olan enerjiyi getirmeye yarayan enerji hatlar›n›n zarar görmesi. Bunun üzerine bütün santrallerde yedek enerji imkân› vard›r. Fukuflima’da da vard› (her bir ünite için 10-12 tane) ama tsunami sonucu, bunlar›n büyük ço¤unlu¤u çal›flmad›. Nedeni suyun gelmesi yani tsunami. Tsunami düflünülmeyecek boyuttayd› ama yedek jeneratör say›s› -e¤er bir iki tanesi çal›flsa bile- santral için yeterliydi. Sorun bunu 5 metrelik yere koymalar› ve suyun gelmesi. Bence bunu biraz daha yükse¤e koyabilirlerdi. Bütün santrallerin su alt›nda kalmas› bence riskin görülmemesidir ki bunu Japonlar bile fark edememiflse kim bilir dünyan›n neresinde halen devam eden ne çok sorunlar vard›r. Maalesef böyle sorunlarla karfl›lafl›ld›ktan sonra önlemler al›n›yor. Geçenler de bir rapor

“Bütün santrallerin su alt›nda kalmas› bence riskin görülmemesidir ki bunu Japonlar bile fark edememiflse kim bilir dünyan›n neresinde halen devam eden ne çok sorunlar vard›r.”

okudum. ABD’de 70’lerde devreye girmifl bir santraldeki geliflmelerden gururla bahsediyorlar. Mesela yedekleme sistemine 1979’da geçiliyor ve o tarihten sonra defalarca gelifltiriliyor. Demek 1979 öncesi bu nükleer santral uzun süre ciddi riskler alt›nda çal›flt›. Bu duruma iyimser bak›l›rsa “Nükleer santral teknolojileri geçmifl 30 y›lda bu kadar gelifltiyse, önümüzdeki 30 y›lda daha da geliflecek,” denebilir; öte yandan, daha konservatif ve risk odakl› bir bak›fl aç›s›yla bu durum “Geçmifl 30 y›l boyunca oldu¤u gibi, önümüzdeki 30 y›lda da bir tak›m riskler daha iyi anlafl›lacak ve bunlar› azaltacak/giderecek önlemler al›nacakt›r; ancak, bu riskler flu anda iyi anlafl›lmad›¤› ve ilgili tedbirler de daha al›nmam›fl oldu¤u için bu risklerle yaflamak durumunda olaca¤›z,” olarak da alg›lanabilir.


Öngörülemeyen riskler de vard›r. Japonya olay› bizi çok tedirgin ediyor, sadece insanlara de¤il tüm canl›lara, topra¤a, suya zarar veriyor. Rüzgârla baflka bölgelere yay›lmas› gerçekten felaket senaryolar›n› and›r›yor. Baz› felaketlerin/büyük kazalar›n oluflmas› neredeyse imkâns›zd›r, ilgili önlemler ya hiç al›nmam›flt›r veya yetersizdir. Ama bir kere gerçekleflirlerse toplum bu olaylar›n tekrar gerçekleflece¤ini kaç›n›lmaz olarak alg›lar ve genifl ek önlemler al›nmas›n› bekler. fiu anda bu durumday›z. Kesin fleyler söylemek için çok erken ama fluras› kesindir ki art›k eskisi gibi olamayacak. Mesela Almanya eski nükleer santrallerini kapatt› ve ne zaman tekrar açar bilinmiyor. Bir bilimadam› olarak siz Fukuflima felaketinden sonra nas›l hissettiniz? Tedirginim... Benim amac›m olay›n daha iyi anlafl›lmas›n› sa¤lamak. ‹mzalad›¤›m›z anlaflma Fukuflima’dan önce oldu¤undan o dönemin güvenlik konseptini ve önlemlerini içeriyor. Bizim yapmam›z gereken Fukuflima sonras› art›r›lacak önlemleri göz önünde bulundurmak. Türkiye’de kurulacak santralde al›nacak önlemler mutlaka gözden geçirilmeli. Bunun yap›lmas› beni de rahatlat›r.

Çernobil

Akkuyu projesi üzerine yapt›¤›m çal›flma Fukuflima öncesi bafllam›flt›. Türkiye e¤er nükleer enerji üretimi çal›flmas›na girecekse bunun sosyal ve ekonomik etkileri üzerine çal›flmal›. Benim yapt›¤›m k›s›m ise bunun nas›l riskler tafl›d›¤›d›r. Bunun riskleri nelerdir ve bu riskleri önlemek için neler yapmal›y›z? Nükleer santral denildi¤i vakit bir sürü sorun birbirini takip eder. Kuruldu¤u yer, inflaat aflamas›, operasyonel sorunlar, yak›t (zenginlefltirilmifl uranyum) temini ile ilgili sorunlar, deprem gibi do¤al afetler, terörizm gibi sald›r›lar... Mesela kullanaca¤›n›z yak›t› ‹ran gibi kendiniz üretti¤inizde ciddi politik sorunlar yaflars›n›z. Yani bir nevi ba¤›ml› olmak zorundas›n›z. Yak›t› her yerden alabiliyor musunuz yoksa santrali kuran ülkeden mi almak zorundas›n›z? Dünyada art›k flöyle bir gidiflat var; zenginlefltirmenin yay›lmas›n› önlemek için zenginlefltirmeyi yapan ülkeler zenginlefltirilmifl uranyum bankas› kurmak üzereler. Yani nükleer santral kurulmas›na izin verilecek ama uranyumu bu bankalardan al›nacak ama bunu verirken bir tak›m flartlar arayacak ve dolay›s›yla yak›t arz› güvenli¤i her zaman sorunlu olacak. Bir baflka sorun da teknoloji transferi konusu. Ülke bu konuda kendi uzman adam›n› yetifltirebilecek ya da ne kadar teknoloji transferi mümkün olabilecek. Santralin ekonomik hayat›n sonunda kapat›lmas›, ç›kan kullan›lm›fl yak›t›n tafl›nmas› ise ayr› risktir. Yani bir sürü risk var, bizim, incelememiz bu risklerin aç›kça tan›mlan›p göz önüne serilmesine yönelik. Akkuyu deprem bölgesi oldu¤undan daha riskli de¤il mi? Deprem riski tabii ki var, ancak, ben deprem riskinden daha önemli risk kalemleri oldu¤unu düflünüyorum. Santralin tasarlanmas›, iflletilmesi hangi kriterlere göre yap›lacak, bunu denetleyecek kurulufl bunu ne kadar titizlikte yapacak konular›

çok daha önemlidir. TAEK (Türkiye Atom Enerjileri Kurumu) mükemmel çal›fl›yor. Ama TAEK hem hakim hem de savc› gibi çal›fl›yor, bu de¤iflmeli. Bu çok büyük bir risk. Gerek Fukuflima gerekse daha önceki santral kazalar›nda öne ç›kan sorun so¤utma sistemlerinin bir flekilde ar›zalanmas›. Çernobil’de de ayn› sorun vard›. fiöyle bir alg› var; sanki santrali kapatt›¤›n›zda ek so¤utmaya gerek kalmayacak. Fukuflima’da deprem olmufl hemen santrali kapatm›fllar ama santralin kapand›¤›nda bile so¤utmaya ihtiyac› vard›r ve problem de bu s›rada elektrik gelmedi¤inden dolay› ç›kt›. Dolay›s›yla flimdilerde santrali kapatt›¤›n›z anda so¤utmaya ihtiyaç duymayan teknolojiler olabilir mi diye düflünülüyor. Dünyadan kopam›yoruz (özellikle küresel ›s›nma ve iklim de¤iflikli¤i konusunda), dolay›s›yla dünyada nükleer enerji kullan›m› sürecekse, Türkiye’nin ben yapm›yorum demesi gibi bir flans› çok azd›r. Öte yandan, Türkiye Akkuyu’da santral kuracaksa çok kapsaml› tedbirler almal›. Nükleer olmadan idare edebilir miyiz? Türkiye maalesef enerji kaynaklar› bak›m›ndan zengin bir ülke de¤il. Bu nedenle günefl, rüzgâr ve biyoenerji konular›ndan önemli teknolojik geliflmeler olmazsa -mesela en hafif rüzgardân veya az güneflli havada bile ucuza enerji üretebilmeknükleer enerji bizim için önemli. Bunun yan› s›ra enerji tasarrufuna yönelik bir tak›m önlemler de al›n›yor. Örne¤in art›k klasik ampuller sat›lm›yor, kaçak elektrik kullan›m› önlenmeye çal›fl›l›yor, ak›ll› a¤lar kullan›lmaya bafllan›lacak, elektrik kullan›m› geceye kayd›r›lacak gibi olumlu bir tak›m geliflmeler var. Buna ek olarak merkezi sistem art›k zorunlu hale getiriliyor. E¤er evin alan› iki bin metrekareden fazla ise kombi sistemi uygulanmayacak. Binalara yal›t›m sistemi olmas› zorunlulu¤u konuluyor. Tüm bunlar enerji sarfiyat›n› azaltmaya yönelik önemli tedbirler. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 73


Nükleer rant “Siyasetin oldu¤u yerde rant vard›r ve bundan dolay› nükleer santrallerin kurulmas› fikri gündemde kalmaya devam edecektir.” BÜ Kimya Bölümü Ö¤retim Görevlisi Prof. Dr. Yüksel ‹nel alternatif enerji kaynaklar›n›n do¤ru kullan›l›rsa enerji ihtiyac›n› karfl›layabilece¤i ve nükleer santrale gerek kalmayabilece¤i görüflünü savunuyor. Geliflen ülke yar›fl›ndan kopmamak için nükleer santralden elde edilecek enerjiye muhtaç m›y›z? Nükleer santral (reaktör) denilince ilk olarak alg›lanmas› gereken husus, kontrol edilebilir bir ortamda, radyoaktivite ve indüklenen fizyon olay›n›n varl›¤› olmal›d›r. E¤er kontrol temin edilemezse sonuç tam bir felaket olur. Çernobil olay› bunun tipik bir örne¤idir. Çernobil kötü tasarlanm›fl ve hatal› yönetilmifltir. Günümüzde daha iyi tasarlanm›fl nükleer santrallerde, Fukuflima nükleer santralinde oldu¤u gibi, her an do¤al felakete maruz kalabilirler. Atom enerjisi bir yandan bizi fosil yak›t ba¤›ml›l›¤›ndan kurtar›rken, öte yandan iyi yönetilmedi¤i takdirde çevresel felaketlere yol açabilir. Yeryüzünün kaynaklar› sonsuz de¤ildir. Bu kaynaklar ak›ll› ve do¤a dostu olarak kullan›lmazsa geri dönülemez sonuçlar› olur. Halen elimizde birçok temiz, çevre dostu olan, alternatif enerji kaynaklar› bulunmaktad›r. Bunlar aras›nda, rüzgârdan, güneflten, çöp at›klardan, biyolojik olarak bitkilerden enerji elde edilebilece¤ini ve bu tür teknolojilerin her geçen gün daha verimli oldu¤unu biliyoruz. “Nükleer santrallerden elde edilecek enerjiye muhtaç m›y›z?” sorusuna gelince, bu husus ön görülen bir gelecekte Türkiye’nin 74 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

enerji ihtiyac›n› kestirmek, bu ihtiyac›n karfl›lanmas› için mevcut enerji kaynaklar›n›n yeterli olup olmad›¤›na bakmak, ilk olarak do¤a dostu alternatif enerji kaynaklar›n› irdelemek ve daha sonra topluma aç›k bir flekilde, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve benzeri kurumlarla istiflarede bulunarak al›nmas› gereken bir karar olmal›d›r. Kuflkusuz bu karar bir yerde siyasi olacakt›r. Siyasetin oldu¤u yerde rant vard›r ve bundan dolay› nükleer santrallerin kurulmas› fikri gündemde kalmaya devam edecektir. Günefl, rüzgâr gibi yararlanmak “muhtaçl›¤›” ortadan kald›r›r m›? Basit bir örnek vermek istiyorum: Güneflten elde edilebilecek enerji üzerine bir makale yay›mlayan iki Rus bilimadam›, örnek olarak orta Anadolu’da Kayseri bölgesini ele alarak yapt›klar› hesaplar sonucunda, bölgeden elde edilecek enerjinin Rusya’n›n bir y›ll›k tüm enerjisine eflit oldu¤unu ileri sürmüfllerdi. Türkiye günefl zengini bir ülke oldu¤u için alternatif günefl enerjisi teknolojileri kullan›larak nükleer santrale ba¤›ml›l›k ortadan kald›r›labilir. Bu husus demin de belirtti¤im gibi siyasi bir kararl›l›k ve durufl gerektirir. ‹nsanlar bilinçlendikçe bu konuda daha duyarl› olurlar.

Çernobil

“Yeryüzünün kaynaklar› sonsuz

de¤ildir. Bu kaynaklar ak›ll› ve do¤a dostu olarak kullan›lmazsa geri dönülemez sonuçlar› olur.” üretiminden en az 4 defa fazlad›r. Yap›lacak ifl yeni enerji yat›r›mlar›yla aray› kapamak ya da tüketimi k›s›tlamakt›r. Üretim/tüketim oran› ideal olarak bir olmal› diye düflünülürse de enerjiyi üretip fazlas›n› satmak söz konusu olunca milli gelir de artar.

800 History

Rakamlarla konuflursak, Türkiye ve dünyadan alternatif enerji kullan›mlar› ile ilgili nas›l rakamlar verebilirsiniz? Dünya enerji ihtiyac› 2007-2035 aras›nda %49 art›fl gösteriyor. Türkiye'nin de geliflmekte olan bir ülke olarak benzer flekilde art›fl gösterece¤ini tahmin edebiliriz. Bu enerjinin ne kadar› alternatif enerji kaynakl›d›r dersek kabaca yar›s› kadar %25 gibi düflünebiliriz. Birey Yüksel ‹nel için olmas› gereken enerji üretim/tüketim sistemi ne olmal›? Rakamlar beni yan›ltm›yorsa Türkiye’nin enerji tüketimi enerji

Projections

739 687

639 590

600

543 495

400

365

374

406

1995

2000

200

0 1990

2007

2015

2020

2025

2030

EIA, International Energy Statistics database (as of November 2009), web site www.eia.gov/emeu/international. Projections: EIA, World Energy Projection System Plus (2010).

2035


BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹

BÜYEM Yeni Dönem E¤itimleri


Yaz›: ‹smail YALÇINKAYA RC ’71 & BU ’93

40 y›l geçti, dile kolay RC ’71 s›n›f› mezunlar› 24-25 Haziran 2011 tarihlerinde mezuniyetlerinin 40. y›l›n› kutlad›lar. 40. Y›l Buluflmas›’n›n ilk gününü Bizimtepe’de geçiren mezunlar ikinci gün ise Bo¤aziçi Üniversitesi yerleflkesini ziyaret ettiler. Buluflman›n detaylar›n› ‹smail Yalç›nkaya ’71 kaleme ald›.

RC ’71 s›n›f› mezuniyet töreni, Haziran 1971.

R

obert Kolej Yüksek Okulu’nun (RKYO) son mezunlar› olan RC ’71 s›n›f› internette oluflturduklar› haberleflme grubu vas›tas›yla geçti¤imiz dört y›ld›r çeflitli vesilelerle s›n›f buluflmalar› gerçeklefltiriyor. RC’71 s›n›f› mezunlar› ayr›ca 2010 y›l›nda toplad›klar› fonla Gebze Kocatepe ‹lkö¤retim Okulu’nda kütüphane kurma projesini ÇYDD organizasyonuyla gerçeklefltirdi. Son bir y›lda 40. mezuniyet y›l› buluflmas› için bir haz›rl›k grubu oluflturuldu(*). Yap›lan planlama ve haz›rl›klar sonunda RC’71 s›n›f› mezuniyetlerinin 40. y›l›n› 24-25

76 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Haziran 2011 tarihlerinde ‹stanbul’da kutlad›. 40. Y›l Buluflmas›’n›n ilk günü (24 Haziran 2011) RC’71 s›n›f›n›n mensuplar› Bizimtepe’de düzenlenen kokteyl ve sonras›nda gala yeme¤inde bulufltular. RC’71 s›n›f›n›n %70’e yak›n› Türkiye ve dünyan›n 10 ayr› ülkesinden (ABD, Kanada, ‹ngiltere, Fransa, Almanya ‹talya, ‹sviçre, Yunanistan, ‹srail, Avustralya ve Singapur) gelerek bu özel buluflmaya kat›ld›. 100’den fazla RC ’71 mezunu ve aileleri 40 y›l›n öyküsünü barkovizyondan izlediler ve gecenin özel arma¤anlar›n› ald›lar. RC ’71 s›n›f› 40. Y›l Buluflmas› için haz›rlanan

ve mezunlar›n 1971 y›l›ndan bu yana 40 y›ll›k yaflam öykülerini anlatan “RC ’71 An› Kitab›” ve 40. y›l logosunu tafl›yan özel yap›m kahve fincan› tak›m› geceye unutulmazl›k damgas›n› vurdu. 40. Y›l Buluflmas›’n›n ikinci günü (25 Haziran 2011) Bo¤aziçi


RC ’71 mezunlar› Bizimtepe’de toplu halde.

Üniversitesi Yerleflkesi’nin ziyaretiyle bafllad›. “Kaz›m”›n yerinde buluflan mezunlar, kampus turunun ard›ndan Kennedy Lodge’da kahve sohbeti yapt›lar. Buluflma program›n›n son etkinli¤i ise tekneyle Bo¤az turu oldu. Semiramis-1 teknesinde ‹stanbul Bo¤az› gezintisi yapan RC ’71 mezunlar› nostaljik 60-70’li y›llar müzi¤i eflli¤inde hasret giderdiler. 40. Y›l Buluflmas›’na kat›lanlar gecenin sonunda ayr›l›rken, flimdiden seneye nerede buluflacaklar›n›n planlar›n› yap›yorlard›.

RC ’71 mezunlar›n›n Gebze Kocatepe ‹lkö¤retim Okulu’na ziyareti.

RC ’71 s›n›f› buluflma için toplad›klar› kat›l›m fonlar›ndan Bo¤aziçi Üniversitesi Vakf›’n›n bafllatt›¤› “4 Fakülte-4 A¤aç” projesine befl ö¤rencinin bursu için ba¤›fl yapt›lar ve 40. mezuniyet y›l› kutlamas›n› anlamland›rd›lar. (*) 40. Y›l Buluflmas› haz›rl›k grubu: Müfide Pekin, Nadide Önen, Tülin K›l›ç, Nazan Gökay, Süheyl Aç›kel, Eren Özen, Necil Berkant, Miflel Grunberg, ‹smail Yalç›nkaya.

RC ’71 mezunlar›n›n BU Kampus ziyareti.

RC ’71 mezunlar›n›n nostaljik Bo¤az gezisi. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 77


BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ ALBERT LONG HALL KONSERLER‹ 15 YAfiINDA ALBERT LONG HALL 2011 SONBAHAR KONSERLER‹

“fiARKININ KANATLARINDA”

12 Ekim: YAZ GECES‹ RÜYASI MOSKOVA ESK‹ MÜZ‹K AKADEM‹S‹ - TATYANA GR‹NDENKO (flef ve keman solo)

26 Ekim: ‹K‹ ELDEN DÖRT ELE KHATIA BUNIATIHSVILI (piyano) ve GVANTSA BUNIATIHSVILI (piyano)

PROGRAM: Purcell: Yaz Gecesi Rüyas›Yayl›lar ve org için Vivaldi: “Yaz” (l’estate) - Keman Konçertosu, Sol minör RV 315 Biber: Serenat Boccherini: Kentet “entrata della guardia notturna in Madrid” Telemann: Ziyafet Müzi¤i Yayl›lar için Konçerto, Fa Majör Vivaldi: Konçerto - “il riposo” RV270, keman ve yayl›lar için Mozart: Serenata Notturna, Re Majör, KV 239

PROGRAM: Bach-Liszt: Prelüt ve Füg, La minör S.462/1 Haydn: Sonat, Do Majör Hob. XVI/20 Mozart: Overture from “The magic Flute” Brahms: Macar Danslar› Liszt: Macar Rapsodisi no.2

19 Ekim: HANDEL’‹N SONSUZ ZARAFET‹ TERCIA REALIDAD TOPLULU⁄U JUL‹A DOYLE (soprano) YOSH‹ KAZAMA (org) PROGRAM: GEORGE FRIEDRICH HANDEL: Alcina: Uvertür Tornami a vagheggiar (Alcina) Org Konertosu HWV 295 “Cuckoo and Nightingale” Entré de Songes Funestes Ombre Pallide (Alcina) Salve Regina HWV 241 Org Konçertosu HWV 296 Piangeró la sorte mia (Giulio Cesare) Da tempesta (Giulio Cesare)

78 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

2 Kas›m: MÜZ‹K DÜNYAMIZIN UZMANLARI SUNA KAN (solist) / GÜRER AYKAL (flef) ‹STANBUL S‹NFON‹ETTEA PROGRAM: Çaykovski: Serenat Vivaldi: Dört Mevsim Mozart: Divertimento

16 Kas›m: fiARKILARIN KANATLARINDA B‹RGÜL SU AR‹Ç (soprano), TUNCAY KURTO⁄LU (bas), MEHMET AR‹Ç (piyano) ‹STANBUL AVRUPA KOROSU Yöneten: SERGEY GAVR‹LOV, piyano: LENA fiENOL PROGRAM: (‹stanbul Avrupa Korosu,

Yöneten: Sergey Gavrilov) Saygun: Dertli Dolap Rahmaninof: Bogoroditse Devo (Ave Maria) Vivaldi: Beatus Vir (koral bölümler) Pergolesi: Magnificat (koral bölümler) ARA (Birgül Su Ariç ve Tuncay Kurto¤lu, piyano: Mehmet Ariç) Çaykovski: Eugene Onegin’den Gremin Arya (T. Kurtoglu) Donizetti: Lucia di Lammermoor'dan Regnava nelsilenzio (B.S. Ariç) Mozart: Don Giovanni’den düet: La ci darem la mano Verdi: Attila’dan Attila’n›n aryas›: Mentre gonfiarsi (T. Kurtoglu) Verdi: Ernani’den Elvira’n›n aryas›: Ernani involami (B.S. Ariç) Mozart: Saraydan K›z Kaç›rma’dan Blonde - Osmin düet Mozart: Saraydan K›z Kaç›rma’dan Osmin’in aryas› (T. Kurtoglu) Gounod: Romeo Julliette ‘den Julliette’in aryas›: je veux vivre (B.S. Ariç) Donizetti: Aflk ‹ksiri’nden Adina ve Dulcamara düet: Quanto amore.


30 Kas›m: GENÇL‹K FIRTINASI DORUKHAN DORUK (çello) MERVE KOCABEYLER (arp) LARA MELDA (piyano) PROGRAM: (Dorukhan ve Merve) Cassadó: Solo Viyolonsel için Suit Tournier: “Lolita la Danseuse” Grandjany: “Rhapsodie” Saint-Saëns: Hayvanlar Karnaval›’ndan “Ku¤u” Villa-Lobos: “Siyah Ku¤unun fiark›s›” Granados: ‹spanyol Dans› No.5 “Andaluza” Faure: “Après un Rêve” Saint-Saëns: “Allegro Appassionato op.43” (Lara Melda) Beethoven: Sonat Re minor, Op.32 No.2 “F›rt›na Sonat›” LargoAllegro Debussy: Reflects Dans L’Eau (‹mgeler’den, Série 1) Prelüt, Re Majör, Op.23 No.4 Rachmaninov: Etude Tableau Mi bemol Majör Op.33 No.7 Chopin: Etüd La minör, Op.25 No.11

7 Aral›k: fiARKIYLA fi‹‹R‹N KUCAKLAfiMASI Lilianna Zalesiƒska (Mezzosoprano) / Piotr Szymanowicz (Piyano) / Maria Tomala (viyola) PROGRAM: Schubert: ‹ki fiark› (op.106) Heimlisches Lieben (K. L. von Klenke) An Silvia (W. Shakespeare) Schubert: Arpeggione Sonat› Brahms: ‹ki fiark›, Op. 91 Gestillte Sehnsucht (F. Rückert) Geistliches Wiegenlied (L. de Vega

/E. Geibel) Szymanowski: Dört fiark›Tadeusz Miciƒski dizeleri üstüne, Op. 11 Loeffler: Dört fiiir, Op.5 (Baudlaire ve Verlaine’den)

14 Aral›k: OSMANLI’DAN CUMHUR‹YETE P‹YANO MÜZ‹⁄‹ AYDIN KARLIBEL (piyano) PROGRAM: C.R. Rey: Özyurt Kantat›’ndan Preludium (düzenleme: A. Karlibel) Henri Furlani: Hymne Gazi Mustafa Kemal Pafla Hazretleri Giuseppe Donizetti: Mecidiye Marfl›/ Cezayir Marfl› Guatelli Pafla: fievkat Marfl› / Bayram Marfl› / Y›ld›z Marfl› / Y›ld›z’da bir Revü Marfl› Paul Lange: Barbaros Hayreddin Marfl› A. Lombardi: fiark› T. Michaelis: Turkish Patrol Michael Haydn: Türk Marfl› (düzenleme: A. Karl›bel) Joseph Haydn: ‘La Roxelane’ (düzenleme: A. Karl›bel) Sultan II Mahmud: fiark› Sultan III Selim: fiark› Sultan V. Murad: Schottisch Galop / Marfl Sultan Abdülaziz: Valsa Davet Wagner-Tausig: Valküreler’in Uçuflu (düzenleme: A. Karl›bel) Berlioz: Liszt Senfoni Fantastik’den Baloda Martha Remmert: Schlummerlied am Ufer des Bosphorus/Gondollied Liszt: Grande Paraphrase C.R. Rey: 12 Anadolu Türküsü’nden No.7 ‘Köro¤lu’ (düzenleme: A. Karl›bel)/ ‹ki Parça’dan No.II

A. Karl›bel: Genç Osman / Serenler Serenler / Yedigöller Süiti’nden ‘Nazl›göl’ / Bulut Gelir

21 Aral›k: YEN‹ YILA YEN‹ COfiKUYLA PARIS CLASSIC ORCHESTRA BERTRAND CERVERA (keman) GHISLAINE ROUX (mezzo soprano) PROGRAM: Bartok: Romen Danslar› J. Srauss: Valsler Masenet: Méditation de Thaïs Piazzolla: Tango Vitali: Chaconne Carmen (Bizet): Habanera et Séguédille ou l’air des cartes Offenbach: La Périchole (Opérettes): La griserie et le couplet de l’aveu ou la lettre La vie parisienne Air de Métella. Kurt Weil (Cabaret): L’Opéra de quat’sous, Air de Barbara(en Français) Mahagonny, La chanson d’Alabama (en anglais) Vivaldi: Olympiade “Gemo in un punto e fremo” Mozart: Chérubin (Les noces de Figaro) “Voï che sapete...” Poulenc: La reine de c’ur (mélodie) Rachmaninof: Chanson géorgienne (mélodie)

2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 79


Kurs - 31 Eylül Çarflamba Uygulamal› bir seminer dizisi olarak tasarlanm›fl olan Yarat›c› Yazarl›k Kursu’nda kurmaca edebiyat yap›tlar›n›n (öykü ve roman) nas›l üretildi¤i konusunda bilgiler aktar›lacak; hikâyenin unsurlar›, kurmaca metinde zaman›n kullan›m›, mekân›n ifllevi, karakterlerin yarat›lmas›, olay örgüsünün yap›land›r›lmas›, klasik ve modernist anlat›m biçimleri, edebi türler, dramatik gerilimin oluflturulmas› gibi yazma tekni¤ine iliflkin konular yetkin örnekler* üzerinde tart›fl›lacakt›r. Tüm bu yöntemlerin yan› s›ra, edebiyat›n insan yarat›c›l›¤› ile iliflkisi irdelenecek, ilham›n kaynaklar› araflt›r›lacakt›r. Amaç, kat›l›mc›lar›n kendi kurmaca metinlerini yazarken yarat›c›l›klar›n› daha iyi ortaya koyabilmeleri için yol göstermek ve içgörü kazanmalar›na yard›mc› olmakt›r. Atölye süresince kat›l›mc›lar yazd›klar› öyküleri tart›flacak, yazma tekni¤ini etkileflimli bir elefltiri ortam›nda gelifltirecektir.

Atölye - 22 Eylül Perflembe Murat Gülsoy’un Yarat›c› Yazarl›k Kursu’na kat›lm›fl olanlar›n devam edebilecekleri bir atölye çal›flmas›. Kat›l›mc›lar›n yazd›klar› öykülerin ve roman kurgular›n›n irdelendi¤i oturumlarda modernist ve postmodernist anlat›m biçimleri tart›fl›lacakt›r. Atölyenin amac› kat›l›mc›lar›n Yarat›c› Yazarl›k Kursu’nda temellerini ö¤renmifl olduklar› kurmaca tekniklerini özgürce deneyebilecekleri ve profesyonel destek alabilecekleri bir ortam yaratmakt›r. Süre: 10 hafta / Saat: 19.30-21.30 / Kat›l›m Bedeli: Üye: 750 TL - Misafir: 950 TL Orhan Pamuk

Ahmet Hamdi Tanp›nar Leyla Erbil

Bilge Karasu

Tomris Uyar

Sait Faik Abas›yan›k

80 2011 BO⁄AZ‹Ç‹

Haldun Taner

J.L. Borges

E¤itmen: Murat Gülsoy ’89 Murat Gülsoy, Bo¤aziçi Üniversitesi’nde Mühendislik (’89) ve Psikoloji (1992) e¤itimi gördü. 1992-2002 y›llar› aras›nda arkadafllar›yla Hayalet Gemi dergisini ç›kard›. 2001 y›l› Sait Faik Hikâye Arma¤an›, “Bu Kitab› Çal›n” adl› kitab›na, 2004 y›l› Yunus Nadi Roman Ödülü, “Bu Filmin Kötü Adam› Benim” adl› roman›na verildi. Kitaplar› çeflitli dillere (Almanca, Çince, Makedonca, Rumence, Bulgarca) çevrilmektedir. Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi’nin Genel Yay›n Yönetmenli¤i görevini de sürdüren Murat Gülsoy ayn› zamanda Bo¤aziçi Üniversitesi’nde ö¤retim üyesi. BÜMED’de befl y›ld›r sürdürdü¤ü Yarat›c› Yazarl›k atölyesine kat›lanlar›n kitaplar› çeflitli yay›nevlerinden yay›nlanm›fl, çeflitli ödüller kazanm›fllard›r. Kitaplar›: • Oysa Herkes Kendisiyle Meflgul, 1999, CAN Yay›nlar›, öyküler. • Bu Kitab› Çal›n, 2000, CAN Yay›nlar›, öyküler. • Belki de Gerçekten ‹stiyorsun, 2000, altkitap.com, öyküler. • Alemlerin Süreklili¤i ve Di¤er Hikâyeler, 2002, CAN Yay›nlar›. • Binbir Gece Mektuplar›, 2003, CAN Yay›nlar›, öyküler. • Bu Filmin Kötü Adam› Benim, 2004, CAN Yay›nlar›, roman. (roman dal›nda 2004 Yunus Nadi Ödülü’nü kazand›) • Bu An’› Daha Önce Yaflam›flt›m, 2004, CAN Yay›nlar›, öyküler. • Büyübozumu: Yarat›c› Yazarl›k, 2004, CAN Yay›nlar›, deneme. • Sevgilinin Geciken Ölümü, 2005, CAN Yay›nlar›, roman. • Kâbuslar, 2006, altkitap.com, öyküler. • ‹stanbul’da Bir Merhamet Haftas›, 2007, CAN Yay›nlar›, roman. • Bize Kufl Dili Ö¤retildi, 2008, altkitap.com, resimli-roman. • 602. Gece, 2009, CAN Yay›nlar›, inceleme. • Karanl›¤›n Aynas›nda, 2010, CAN Yay›nlar›, roman. • Tanr› Beni Görüyor mu? 2010, CAN Yay›nlar›, öykü.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.