26 BO⁄AZ‹Ç‹ DERG‹S‹, BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ MEZUNLAR DERNE⁄‹ (BÜMED) TARAFINDAN YAYIMLANAN AYLIK, ÜCRETS‹Z B‹R YAYINDIR. EK‹M 2011 • SAYI 166 Yönetim Kurulu Ad›na Sahibi: Hakan Z‹HN‹O⁄LU - BÜMED Yönetim Kurulu Baflkan› Yay›n Yönetmeni ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Aylin BURAN aylinburan@bumed.org.tr Yay›n Kurulu: Tunçel GÜLSOY • Arzu PAKSOY • Cem TANIR • Mustafa UYAL Yaz› Kurulu: Hande AKDA⁄ • An›l ALTAfi • Esra BAL • Yelda BALER • Günefl BAfiAT • Esra BAfiER • Cüneyt BAYRAKTAR • Nuri ERSOY • Ayflegül GÜNDÜZ • Ayla GÜRLEYEN • Duygu KAMBUR • Hande ORTAÇ AKSOY • Gönenç TARAKÇIO⁄LU • P›nar TÜREN • ‹dil TÜRKMENO⁄LU • Demet UYAR • Burcu ÜNLÜTABAK • Nalan YEN‹GÜN Teflekkür Ederiz Fatih AYDO⁄DU • Duygu CANKILIÇ • Sefa COfiKUN • Merve ZALGI Foto¤raf Editörü: Yelda BALER Reklam Sorumlusu: Tu¤ba ALARSLAN tugbaalarslan@bumed.org.tr Dahili: 116 Burcu ALTUNYAY burcualtunyay@bumed.org.tr Dahili: 126
BÜMED MERAK EDEN ÇOCUK ANAOKULU AÇILDI Bo¤aziçi’nin e¤itim gelene¤inin bir yans›mas› olarak Arnavutköy’de, eski Rum Okulu binas›nda, flehirle iç içe, merak eden çocuklar yetifltirece¤imiz BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu aç›ld›.
66 MUTLU B‹R ‹L‹fiK‹ VE EVL‹L‹K MÜMKÜN MÜ? ‹liflki terapisti Seçil Çelik Özbeklik ’98 ile terapi koltu¤una oturduk, kad›n erkek iliflkileri ve evlilik ile ilgili merak ettiklerimizi konufltuk.
Yönetim Yeri: Bo¤aziçi Üniversitesi, Lojman Kap› Yan› 34342 Bebek - ‹stanbul Tel: (0212) 359 58 00 Faks: (0212) 257 35 68 www.bumed.org.tr / bogazicidergisi@bumed.org.tr Kapak Foto: Cihan ALDIK
40
Yap›m: TETRA ‹LET‹fi‹M Hizmetleri Ltd. fiti. Yönetim: Önder KIZILKAYA - Soner KIZILKAYA Yay›nlar Koordinatörü: P›nar TÜREN pinar.turen@tetrailetisim.com Grafik Uygulama: Nur AYMAN ÇAKMAK Yaz› ‹flleri: Elif Gamze ARSLAN Foto¤raf: Cihan ALDIK - Tufan Ç‹V‹C‹ Halaskargazi Cad. Sait Kuran ‹fl Merkezi No:145 Kat: 5 fiiflli - ‹STANBUL Tel: +90 212 219 96 76 - 77 +90 212 266 80 57 Faks: +90 212 231 33 37 e-mail: tetra@tetrailetisim.com www.tetrailetisim.com Bask›: MAS MATBAACILIK A.fi. Ka¤›t Hane Binas›, Hamidiye Mah. So¤uksu Cad. No: 3 Ka¤›thane-‹STANBUL Tel: 0212 294 10 00 Faks: 0212 294 90 80 www.masmat.com.tr Bas›m yeri ve tarihi: ‹stanbul - Ekim 2011 Ayl›k süreli yay›n.
“BAKMADAN GÖREMEZS‹N, GÖRMEDEN B‹LEMEZS‹N” “Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin” slogan›yla 12. “‹simsiz” ‹stanbul Bienali devam ediyor. Bienal’de eserleri sergilenen Aniko ve Tamas’›n asistanl›¤›n› yapan yazarlar›m›zdan Didem Derya Özdemir ’11 Bienal’in kulisini bizler için anlatt›.
22
TÜRK‹YE’DE TELEKOMÜN‹KASYON SEKTÖRÜNÜN BAfiINDA BO⁄AZ‹Ç‹L‹LER‹N OLMASI B‹R TESADÜF MÜ? Bo¤aziçililer Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe hizmet veren dev flirketlerde üst düzey pozisyonlarda çal›fl›yorlar. Turkcell Genel Müdür Yard›mc›s› Lale Saral Develio¤lu ’90 ve Vodafone Türkiye Pazarlama Genel Müdür Yard›mc›s› Gökhan Ö¤üt ’93 ile telekomünikasyonun dünü, bugünü ve yar›n› üzerine konufltuk.
72
De¤erli Bo¤aziçililer, ‹ki sene boyunca Yaz› Kurulu’nda gönüllü olarak zevkle, ö¤renerek, dostluklar kurarak yürüttü¤üm çal›flmalar›ma art›k daha farkl› bir rol üstlenmifl olarak devam ediyorum. Bu vesileyle sevgili P›nar Türen’e ve sevgili ‹dil Türkmeno¤lu’na içten destekleri için teflekkür ederim. Siz de¤erli Bo¤aziçililere de bir kez daha merhaba demek, sizi çal›flma arkadafllar›m ve Yaz› Kurulu ad›na da selamlamak isterim. Bugün eriflebilirlik-eriflilebilirlik eksenli bambaflka bir devirde yafl›yoruz. Dünyan›n di¤er bir ucundaki insanlara süratle ulaflmak art›k çok kolay; fakat gerçek bir iletiflimden ve ba¤l›l›ktan, insandan insana o içten yak›nl›ktan bahsediyorsak, iflte bunu sa¤layabilmek hem flanst›r hem baflar›d›r. Bo¤aziçililer bu gönülden ba¤l›l›¤a sahip ayr›cal›kl› bir camia. BÜMED bu iç içeli¤in vazgeçilmez mecras›, Bo¤aziçi Dergisi de bu ba¤›n köprüsü. Bu nedenle dergimiz ve Yaz› Kurulu camiam›z›n k›ymetlileri. Yeni rolümde bu de¤erlerin sorumlulu¤unu tafl›yorum. Görevimi akademik çal›flmalar›m dolay›s›yla Bo¤aziçi’nden neredeyse hiç kopmadan geçirdi¤im yaklafl›k on senenin ve okulumun kap›s›ndan her giriflimde ne kadar flansl› oldu¤umu hissetti¤im anlar›n verdi¤i güçle en iyi flekilde yerine getirme gayretinde olaca¤›m. Gelin biraz da bu ayki konu bafll›klar›na göz gezdirelim. Gündemimizde BÜMED’in att›¤› önemli bir ad›m olan Merak Eden Çocuk Anaokulu var. Eme¤i geçenlerin cephesinden okulun hikâyesini, hedeflerini aktarmaya çal›flt›k. Bir di¤er konu bafll›¤›m›z, ö¤renim hayatlar›n› Bo¤aziçi’nin ayr›cal›¤› ile taçland›rmay› seçen üniversite s›nav› birincileri. Deniz Ça¤l›n’›, Esmer Ezgi Atar’› ve Murat Kaan Erdal’› sizlere tan›tmaya vesile oldu¤umuz için mutluyuz. Kültür-sanat sayfalar›m›z› ise ‹stanbul’un en önde gelen sanat etkinliklerinden biri olan 12. ‹stanbul Bienali’ni kuflatan k›rm›z› renginin ça¤r›fl›mlar›yla haz›rlad›k. K›rm›z› temal› yaz›lar›m›z› zevkle kaleme ald›k, sizlerin de be¤eniyle okuyaca¤›n›z› umuyorum.
‹FW’DE B‹R BO⁄AZ‹Ç‹L‹! Bu bafll›k onu anlatmak için çok eksik. Türk moda tasar›mc›lar›n›n en tan›nm›fllar›ndan, baflar›l› bir modac› olman›n yan› s›ra baflar›l› bir ifl kad›n›. Hayallerinin peflinden gitmifl, “ben yapabilirim,” diyen bir Bo¤aziçili... Mehtap Elaidi ’86 mesle¤inde 11. y›l›n› t›ls›mlarla kutluyor.
Bo¤aziçi Dergisi ad›na hayallerimiz, üzerinde düflündükçe ve tart›flt›kça bize flevk veren tasar›lar›m›z var. Her bir detay üzerinde titizlikle çal›fl›yoruz. Çal›flt›kça daha da flevkleniyoruz. ‹yinin ve güzelin bizi sürükledi¤i yerlerden sizlere tekrar seslenebilmek dile¤iyle… fiimdilik hoflçakal›n.
BÜMED’e yeniden bak
ONUR GARGILI ’05 BÜMED Yönetim Kurulu Üyesi
4 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
“Yaflamak bir a¤aç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeflçesine...” ‹smail Cem 2000’li y›llar›n bafl›nda Bo¤aziçi Üniversitesi Mezuniyet Töreni’nde yapt›¤› konuflmas›na Naz›m Hikmet’in bu dizeleri ile bafllam›flt›. Ben mezuniyet töreni için görevli olarak çal›flt›¤›m o günlerde bu dizelerle anlat›lmak isteneni yeni bir Bo¤aziçili olarak bugünkü kadar net anlayamam›flt›m. Aradan geçen y›llarda, her günü unutulmaz geçen bir ö¤renim hayat› ve içinde bulundu¤umuz sosyal ortam, bunlar› anlamam› kolaylaflt›rd›. Bo¤aziçililerin, hayat›n farkl› alanlar›nda farkl› platformlarda bireyler olarak nas›l ayr›flt›klar›n›, bu ülke için ne kadar önemli olduklar›n› ve en önemlisi bir araya geldiklerinde ne kadar büyük iflleri kolayl›kla baflard›klar›n› her gördü¤ümde biraz daha iyi anlad›m. Bunlar› eminim sizler benden çok daha iyi biliyorsunuz. Benim as›l yazmak ve sizlere tekrar hat›rlatmak istedi¤im k›s›m, bir araya geldi¤imizde her konuyu h›zl›ca çözebilmemiz, sosyal hayat› keyifle paylaflt›¤›m›z kadar bir araya geldi¤imizde uyum içinde müthifl bir güç oluflturabilme özelli¤imiz. 2010 y›l› mart ay›nda bafllad›¤›m›z yeni yönetim kurulu olarak hedefimiz, bugüne kadar BÜMED çat›s› alt›nda yap›lan birçok baflar›l› projeye yenilerini eklemek, ç›tay› daha da yukar›lara tafl›mak. Geliflen teknolojiyi, sosyal medyan›n gücünü ve tüm enerjimizi, belirledi¤imiz yüksek hedefleri gerçeklefltirmek için kullan›yoruz. Ancak burada en önemli ihtiyac›m›z sizlerin deste¤i ve kat›l›m›. Hayat›m›n en güzel y›llar›n› yaflad›¤›m bu kampusta her zaman kendimi ayr›cal›kl› ve özel hissettim. Bugün farkl› bir platformda, BÜMED’de yine bunlar› yaflama f›rsat› buldum ve bundan büyük keyif al›yorum. Sizleri de “BÜMED’e yeniden bakmaya”, derne¤e u¤ramaya BÜMED havuz bafl›nda sizin döneminizin mezunlar› ile bir yemek organizasyonuna, belki de en az›ndan bu yaz›y› okudu¤unuzda Bo¤aziçi için neler yapabilirim konusunda düflünmeye ve etkinliklerimizi takip etmek için www.bumed.org.tr web sitemizi incelemeye davet ediyorum. Bu ay Bo¤aziçi’nin flampiyon voleybol tak›m› iki gün boyunca kampustayd›,
hem uzun zaman sonra onlar› bir arada görmek hem de k›sa da olsa sohbetlerine dâhil olmak benim için müthifl bir keyifti. Yine geçti¤imiz hafta içerisinde ’99 y›l› mezunlar› ile oldukça keyifli bir yemek organizasyonu vard›. Reunion yemekleri, s›n›f buluflmalar›, After Work Party’ler, söylefliler... Kat›laca¤›n›z her etkinlik eminim sizlerin de en az benim kadar keyif alaca¤›n›z, okuldaki eski günlere olan özleminizi biraz olsun giderebilece¤iniz anlar olacak. BÜMED’in as›l gücü yaz›m›n bafl›nda da belirtti¤im gibi tüm mezunlar›n fikirleri, önerileri ve birlikte gerçeklefltirecekleri etkinliklerden geliyor. Etkinlik Komitesi olarak da her zaman sizlerden gelecek fikirleri, önerileri bekliyoruz. Geçti¤imiz yaz Yale Üniversitesi Mezunlar Derne¤i ile yapt›¤›m›z atölye çal›flmas›nda hayretle dinledi¤im üzere mezunlara hem sosyal hayat›n paylafl›m› için hem sosyal a¤› geniflletebilmek ve birlikte ifl projeleri üretmek için öncelikle mezunlar derne¤i arac›l›¤› ile ulafl›l›yor. Örne¤in goblen iflleme gibi hobisi olan biri hobi grubunu camiadan kiflilerle mezunlar derne¤i arac›l›¤› ile kuruyor. Biz de bunu birlikte yapabilir, bu al›flkanl›¤› kazanabiliriz. Derne¤imiz, profesyonel kadromuz, tesislerimiz ve biz yönetim kurulu olarak Bo¤aziçi için her türlü fikir ve önerilerinize a盤›z; bu a¤› ve bilgi ak›fl›n› BÜMED arac›l›¤› ile h›zl›ca daha da güçlendirece¤imize inanc›m tam. 27 Ekim akflam› gerçeklefltirilecek After Work Party’mizi de sizlere hat›rlat›yor ve sizi ajandan›za not etmeye davet ediyorum. Hepinizi bekliyoruz. Burada belki de birlikte yeni bir bafllang›ç yapabiliriz. Mekân ve aktivite detaylar›n› sizelere iletece¤iz. Yaz›m› ve dileklerimi sonland›r›rken; özellikle genç mezunlardan biri olarak, 5-10 y›ld›r mezun statüsünde olan arkadafllar› derne¤imize yeniden bakmaya ve birlikte fikirler, projeler üretmeye davet ediyorum. Bu hafta 10 dakikan›z› BÜMED’e ay›r›n, BÜMED’e yeniden bak›n. Neler yapabilece¤inizi, kampus günlerinizi bir düflünün, eminim onlarca fikir akl›n›za gelecek ve sizi heyecanland›racakt›r. Gelin birlikte BÜMED çat›s› alt›nda bunlar› hayata geçirelim.
Camiadan Haberler
8 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
G
eçen sene eylül ay›nda ilki yap›lan 34HAT BURC Beach Turnuvas›’n›n ikincisi bu sene 10-11 Eylül 2011 tarihlerinde BURC Beach’te gerçeklefltirildi. Beach Ultimate ülkemizde son senelerde oynanmaya bafllanan ve h›zla yay›lan bir tak›m sporu. Öncelikle çok dinamik, frisbee
ile oynanan, sertlik içermeyen ve kad›n-erkek kar›fl›k tak›mlar›n kuruldu¤u bir spor. Oyuncular maçlar› kendileri yönetiyorlar. Ayr›ca oyunlar üst seviyede tak›m oyunu gerektirdi¤i gibi her seviyeden oyuncuya da aç›k oluyor. Sporseverler Ultimate Frisbee için BURC Beach’te bulufltular.
“Sonuna kadar kofl, nefesin yeterse!” slogan›yla bu güne kadar derse, eve, s›nava ve daha birçok yere yetiflmek için koflan herkesi bu kez de e¤lenmek için koflmaya ça¤›ran We Run ‹stanbul etkinli¤i 17 Eylül’de BURC Beach’te bafllad›. Kofluya kat›lanlar flehir merkezine yar›m saat mesafedeki Kilyos BURC Beach’te e¤lencenin ve özgürlü¤ün tad›n› ç›kard›lar.
10 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Yaz›: Tolgacan CEYLAN
‹flletme ve Ekonomi Kulübü Dönem Baflkanlar› “BU‹K Reunion”da bulufltular Yapt›¤› onlarca ulusal ve uluslararas› etkinlikle Bo¤aziçi Üniversitesi’ni baflar›yla temsil eden ‹flletme ve Ekonomi Kulübü, mezunlar›n› unutmuyor. ‹flletme ve Ekonomi Kulübü, 1953 y›l›nda kurulmufl olan Türkiye’nin en eski ve en köklü ö¤renci kulübü. 59 y›ll›k geçmiflinde binlerce mezunu olan Bo¤aziçi Üniversitesi’nin bu ulu ç›nar›, yapt›¤› onlarca ulusal ve uluslararas› aktiviteyle Bo¤aziçi Üniversitesi markas›n› baflar›yla temsil ediyor.
12 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
1
959 y›l›nda kurulan BU‹K, özellikle ifl dünyas›na yönelik çal›flmalar›yla Bo¤aziçi Üniversitesi’nin sektördeki baflar›l› yüzünü temsil ediyor. Giriflimci ve yenilikçi bir vizyona sahip olmay› amaç edinen, üniversitemizde çok uzun ve baflar›l› bir geçmifle sahip olan BU‹K her y›l yenilenen ve daha da güçlenen kadrosuyla çeflitli kurum ve kurulufllarla iflbirli¤i yap›yor ve ö¤renciler için genifl bir kariyer zemini haz›rl›yor. Bu çal›flmalar›n amac›na ulaflmas› kulüpte faaliyet gösteren ö¤rencilerin flüphesiz çok derin tecrübelere sahip olan isimlerden destek almas›yla mümkün hale geliyor. ‹zzet Karaca,
‹brahim Orhon ve Serpil Timuray gibi önemli isimler y›l içerisinde düzenlenen aktivitelerin gerçekleflmesi için kulübe emek harcayan ö¤rencilerden desteklerini eksik etmiyorlar. Yo¤un ve yorucu bir sürecin ürünü olan tüm etkinliklerin temel amac› ise okulun ve ifl dünyas›n›n aras›ndaki iliflkilerin süreklili¤ini sa¤lamak. Her geçen y›l kulüp üye ve mezun say›s›n›n artmas› da bu çabalar›n olumlu sonuçlar› olarak kay›tlara geçiyor. Kuruldu¤u günden bu yana binlerce mezun say›s›na ulaflan ‹flletme ve Ekonomi Kulübü geçti¤imiz ay içerisinde önemli bir etkinlikle mezunlar›n› bir araya
getirdi. 1990 y›l›ndan itibaren kulübün dönem baflkanl›¤›n› yapm›fl üyeler ve 2011-2012 Dönemi Yönetim Kurulu, 10 Eylül gecesi düzenlenen “BU‹K Reunion” yeme¤inde bulufltular. Bir zamanlar yolu BU‹K’ten geçmifl ve flu anda Türkiye’nin en büyük firmalar›nda yöneticilik yapan kulüp üyelerinin bir araya geldi¤i bu büyük organizasyonda unutulmaz anlar yafland›. Kulüp-mezun iliflkilerinin önemini dilen getiren bir konuflma yapan BÜMED Yönetim Kurulu üyelerinden Uygar Ekin ve Murat Öngör de geceye kat›lanlardand›. Dönem baflkanlar›na, baflkanl›k yapt›klar› seneleri temsil eden plaketler verilirken, mezunlar ve kulüp üyeleri aras›nda samimi bir sohbet ortam› geceye hakim oldu. Bo¤aziçi Üniversitesi’nin en eski ö¤renci kulübü olma özelli¤ini tafl›yan BU‹K için gecenin en önemli noktas› farkl› dönemlerde görev alm›fl yönetim kurullar›n›n ayn› hislerle çal›flt›klar› kulüpte biriktirdikleri an›lar› birbirleriyle paylaflmalar›yd›. Etkinliklerin nas›l düzenlendi¤ine, hangi koflullarda çal›fl›ld›¤›na, hedeflerin nas›l sonuca ulaflt›¤›na dair tecrübeleri son 21 y›l›n mezunlar›ndan dinlemek gelecek planlar›na yön vermek isteyen yönetim kurulu üyeleri için oldukça anlaml›yd›. Gecede 2000-2001 Dönemi Baflkan› Hasan Kamil Hayali, uzun y›llar sonra tekrar bir araya gelmenin kendisi için öneminden bahsederken, hayati tehlike atlatt›¤› bir kazadan, kulüpte kazand›¤› güçlü dostluklara kadar birçok an›s›n› paylaflt› kulüp üyeleri ve mezunlar› ile. Okulumuzda MBA koordinatörü olan ve ayn› zamanda ‹flletme ve Ekonomi Kulübü’nün onursal baflkan› Güven Alpay’›n kendisinde olan eme¤ini anlat›rken gözleri dolan Hasan Kamil için ‹flletme ve Ekonomi Kulübü, güzel bir gelecek vaat eden, güzel dostluklar›n kurulaca¤› ve sosyal yaflam›n her yönden geliflebilece¤i yegâne kurum. 1990-1991 Dönemi Yönetim Kurulu Baflkan› Denet Tezel, bu
Murat Öngör
organizasyonun BÜMED’de gerçekleflmesinin kendilerine Bo¤aziçili olman›n ayr›cal›¤›n› hat›rlatt›¤›n› ifade etti. Ö¤rencilik y›llar›nda aktif olarak görev ald›¤› ‹flletme ve Ekonomi Kulübü için ortak iletiflim a¤›n›n bugün de önemini korudu¤unu belirtirken, tekrar bir araya gelmenin kendisi için çok önemli oldu¤undan bahsetti. BÜMED Ceviz Restaurant’ta gerçekleflen ve uzun saatler süren bu güzel organizasyonun ard›ndan, geceye ‹flletme ve Ekonomi Kulübü kulüp odas›nda devam edildi. Mezunlar›n an›lar›n› tazeledikleri çok duygusal anlar yafland›. Kulüp odas›n›n her bir yan›n› çevreleyen afifller, 22 y›ld›r kulüpten ç›kmayan demir masa ve arflivler aras›nda an›lar›n yaz›l› oldu¤u defterler mezunlara duygu yüklü anlar yaflatt›. Bunlar›n yan›nda güncel kulüp aktivitelerinin geçmifltekilerle karfl›laflt›r›l›p, durum de¤erlendirmesinin yap›lmas› da unutulmad›. ‹flletme ve Ekonomi Kulübü, “BU‹K Reunion” ile beraber kulüpçülük bilincinin kendi içlerinde ne kadar geliflmifl ve önemli oldu¤unu bir kez daha hat›rlarken, köklü bir gelene¤in temsilcileri olan mezunlar›na duydu¤u sevgi ve sayg›y› da gösterme f›rsat› bulmufl oldu.
Tolgacan Ceylan
90’lardan Bugüne ‹flletme ve Ekonomi Kulübü Baflkanlar› 11-12 10-11 09-10 08-09 07-08 06-07 05-06 04-05 03-04 02-03 01-02 00-01 99-00 98-99 97-98 96-97 95-96 94-95 93-94 92-93 91-92 90-91 89-90
TOLGACAN CEYLAN U⁄URCAN AKSOY ONUR OKUT ATIL SAMANCIO⁄LU MURAT BERKE ER‹NÇ KAR⁄AN CEYDA GÜNASLAN ÖZGÜN fiAH‹N MEHMET ZEK‹ ÖNAL GÖKÇE AYSU DORUK M‹T HASAN HAYAL‹ BURÇ ÖZKAN LEVENT ERTO⁄LU FAT‹H UYSAL ÖZLEM Ç‹MEN MEHMET DÜKKANCI ‹D‹L AK‹D‹L TÜRKMENO⁄LU UYGAR EK‹N MURAT ÖNGÖR N‹LGÜN MANDIRALIO⁄LU U⁄UR Ö⁄LÜ DENET TEZEL
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 13
Yaz›: Duygu CANKILIÇ ’11 Foto: Cihan ALDIK
BÜMED’de muhteflem bir akflam:
Bo¤aziçi Üniversitesi Reunion Dinner
22 Eylül akflam›, birçok Bo¤aziçili için unutulmaz bir gün olarak haf›zalardaki yerini ald›. BÜMED 10., 20. ve 30. y›l mezunlar› için düzenledi¤i Reunion Dinner’da Bo¤aziçi mezunlar›n› bir araya getirdi ve muhteflem bir geceye ev sahipli¤i yapt›.
R
eunion Dinner akflam›, y›llar önce Bo¤aziçi’nde ö¤rencilik hayatlar›n› geçirmifl mezunlar hem geçmifle dönüp an›lar›n› tazelediler hem de uzun zaman sonra bir araya gelmenin mutlulu¤unu yaflad›lar. Caz sanatç›s› Dolunay
Obruk’un seslendirdi¤i birbirinden güzel flark›lar geceye renk katt›. Gecenin kokteyl k›sm›nda bir araya gelmeye bafllayan mezunlar, ilerleyen saatlerde müzik eflli¤inde yemeklerini yerken mezun olduklar› senenin y›ll›k foto¤raflar›ndan oluflan barkovizyon gösterisini büyük bir keyifle izlediler. 14 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Mezunlar duygu ve düflüncelerini paylaflt›lar
Sumru Akçal›
Serdar Keskiner
Reunion Dinner’›n düzenlenmesinde büyük katk›lar› olan 30. Y›l Komite Baflkan› Serdar Keskiner ’81, duygular›n› flu flekilde ifade etti: “30 y›l çok çabuk geçti ve bizlerde büyük izler b›rakt›. fiu anda mezuniyetimizin 30. y›l›n› kutlamak ve bir arada olmak gurur verici. Özellikle bu organizasyonun BÜMED çat›s› alt›nda olmas› çok keyif verici. Bu organizasyonlar hem tekrar bir araya gelmemizi hem de daha büyük organizasyonlar yapmam›z› sa¤layacak. ‹letiflim a¤›m›z›n daha da büyümesi için birbirimize elimizi uzatmal›y›z”
Prof. Dr. Güven Alpay
Tijen Mergen Prof. Dr. Özer Ertuna
Bo¤aziçi Üniversitesi eski dekan› Prof. Dr. Özer Ertuna ’63 eski dostlar›yla bir araya gelmenin heyecan›n› flu cümlelerle dile getirdi. “Yurtd›fl›na doktora e¤itimime yine Bo¤aziçi’ne geri gelebilmek için gitmifltim. Doktora derecemi ald›¤›m akflam uçakla Türkiye’ye döndüm ve Bo¤aziçi Üniversitesi’nde hocal›k yapmaya bafllad›m. Burada çok güzel zamanlar geçirdim ve hâlâ burada ofisimin olmas› okuluma her geldi¤imde y›llar içinde yüzler de¤iflse de beni çok mutlu ediyor. Böyle bir organizasyona davet edilip arkadafllar›mla tekrar bir araya gelmek benim için çok mutluluk verici.”
Bo¤aziçi Üniversitesi Executive MBA’de Emeritus olarak görevine devam eden Prof. Dr. Güven Alpay ’64 gece ile ilgili düflüncelerini Bo¤aziçi Üniversitesi’nin genel bir de¤erlendirmesini de yaparak ifade etti: “Bo¤aziçi Üniversitesi 40 y›ld›r Türkiye’de ve hatta dünyada lider. Çünkü sürekli artan bir çizgide devam eden bir baflar›y› yakalamak çok zor. Bu görülmemifl bir fley. Abdullah Kuran bu durumu kaliteli ö¤renci profiline ba¤l›yordu, bu noktada nitelikli ö¤rencileri çok iyi pozisyonlarda görmek bizi çok mutlu ediyor. Bo¤aziçi; gerek idari personel, gerekse ö¤renciler ile bir bütün olarak bu baflar›y› yakalad›. Bu geceyi BÜMED’in son derece olumlu bir giriflimi olarak de¤erlendiriyorum. Oldukça heyecanl›y›m ve bu organizasyonlar›n devam etmesini diliyorum.”
‹ktisat Bölümü mezunu Sumru Akçal› ’81 duygular›n› flu flekilde dile getirdi: “1981 mezunuyum ve art›k emeklilik hayat›m› yafl›yorum. Bu süre içinde okuldan hiç kopmad›k, çok s›k okulda vakit geçirdik. 30 sene dile kolay. Çok uzun ama çok çabuk geçti. Tekrar burada olmak güzel. Çok güzel bir organizasyon.”
Elektrik Elektronik Bölümü mezunu Tijen Mergen ’81, Reunion Dinner’da dostlar›yla birlikte olmaktan duydu¤u hisleri paylaflt›: “21 sene teknoloji sektöründe NCR’da üst düzey yöneticilik, Bilcom’da alt› sene genel müdürlük yapt›m ve flu anda da Hürriyet gazetesi ‹cra Kurulu üyesiyim. Hayat›m›n her döneminde, her yafl›mda mutlu olmufl bir insan›m ama f›rsat›m olsayd› Bo¤aziçi’ndeki y›llar›ma geri dönmek isterdim. fiu anda da 10., 20. ve 30. y›l mezunlar› ile bir arada olmaktan çok mutluyum.”
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 15
Yaz›: Aylin BURAN ’02 Foto: Cihan ALDIK
Türkiye: Ortado¤u’nun yeni aktörü Türkiye son dönemde üstlendi¤i farkl› roller ve komflular› ile kurdu¤u iliflkiler ile bambaflka bir manzaray› gözler önüne seriyor. Bo¤aziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Kemal Kiriflci, Türkiye’nin yak›n komflular› ile iliflkilerini, bu iliflkilerin de¤iflen yüzünü Sabanc› Araflt›rma Ödülü’nü al›¤› “Türkiye’nin yak›n çevresiyle iliflkisi: Türk d›fl politikas›n›n dönüflümüne sentezci ve çok boyutlu bir bak›fl” isimli çal›flmas›nda derinlemesine ele al›yor. Prof. Dr. Kemal Kiriflci ile Türkiye’nin de¤iflen rollerini ve bu de¤iflimin yans›malar›n› araflt›rmas›ndan yola ç›karak konufltuk.
T
ürkiye bugün çevre ülkeler nezdinde art›k farkl› bir flekilde alg›lan›yor. Hepimiz bu dönüflümü gerek gündelik hayatlar›m›zda, gerek yaz›l› ve görsel yay›nlar arac›l›¤›yla hissediyoruz. Peki, Türkiye bugün yak›n çevresi taraf›ndan ne flekilde görülüyor ve çevre ülkeleri hangi boyutlarda etkiliyor? Bo¤aziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Kemal Kiriflci, Sak›p Sabanc› Uluslararas› Araflt›rma Ödülü’nü kazand›¤› “Türkiye’nin yak›n çevresiyle 1
iliflkisi: Türk d›fl politikas›n›n dönüflümüne sentezci ve çok boyutlu bir bak›fl”1 bafll›kl› makalesinde, Türkiye’yi komflular›n›n, özellikle de Arap dünyas›n›n gözünde daha görünür k›lan faktörlerin veya parametrelerin neler olduklar›n› tart›fl›yor ve bu çerçevede üç hükümet d›fl› parametreye odaklan›yor: Ekonomik iliflkiler, sivil toplum iliflkileri ve insan hareketleri. Prof. Dr. Kemal Kiriflci’yle bugün Türkiye’nin komflu ülkeler taraf›ndan neden model al›nd›¤›n› makalesinden yola ç›karak konufltuk.
Türkiye’nin komflular› ile aras›nda muazzam bir hareketlilik var Sabanc› Araflt›rma Ödülü için yapt›¤›m kaynak araflt›rmalar› s›ras›nda akademide ve medya kaynaklar›nda Türkiye’nin komflular›yla olan resmi iliflkilerine yani devletleraras› diplomatik iliflkilere daha çok a¤›rl›k verildi¤ini gözlemledim. Bu kaynaklar›n bir k›sm› Türkiye’nin bölge ile olan ekonomik iliflkilerine de dikkat çekiyor. Ancak bu kaynaklarda a¤›rl›k noktas›n›n Türkiye’nin devletleraras› ticaret iliflkileri oldu¤u görülüyor. Oysa çal›flmalar›m esnas›nda tespit etti¤im ve dikkatimi çeken nokta, Türkiye’nin komflular›yla diplomatik iliflkilerinin ötesinde özellikle geçmifl ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda yo¤un bir ekonomik, kültürel, sosyal ve ticari iliflkiler içerisinde oldu¤u ve komflular› ile çok daha fazla iç içe yani bütünleflmifl oldu¤uydu. Bu durumun Türkiye’nin bölgesinde model olarak alg›lanmas›nda önemli oldu¤unu düflünüyorum.
Türkiye’nin yak›n çevresiyle iliflkisi: Türk d›fl politikas›n›n dönüflümüne sentezci ve çok boyutlu bir bak›fl adl› makaleye ulaflmak isteyen okurlar›m›z burcuunlutabak@bumed.org.tr adresine baflvurabilirler.
16 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Ekonomi ve sivil toplum Araflt›rmam kapsam›nda Türkiye’nin komflular›na ve Arap dünyas›na model olup olmamas›ndan ba¤›ms›z olarak, neden insanlar Türkiye’ye örnek olarak bak›yorlar, neden Türkiye’den birtak›m yanl›fl do¤ru dersler ç›kartmaya çal›fl›yorlar sorusunu sordum ve “gösteri etkisi” (demonstrative effect)2 kavram› çerçevesinden bu sorunun yan›t›n› vermeye çal›flt›m. Öncelikle konu ekonomik olarak ele al›nabilir. Türkiye’nin eskiden sahip oldu¤u iktisadi yap› o zamanlar afla¤› yukar› Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, eski Sovyetler ve Ortado¤u’daki her ülkede oldu¤u gibi a¤›rl›kl› olarak devletin bask›n, özel sektörün zay›f oldu¤u bir yap›yd›. 1970’lerde yaflanan yo¤un krizler neticesinde, tabiri caizse deniz bitince, Türkiye, ekonomisini yeniden yap›land›r›p hem liberallefltirdi hem de dünya ekonomisine eklemlendirdi. Devlet a¤›rl›kl› ekonomiden daha liberal, pazar a¤›rl›kl› bir ekonomiye geçildi. Türkiye bu geçifli di¤er komflu ülkelerin neredeyse tamam›ndan afla¤› yukar› 10-15 sene önce gerçeklefltirdi. Türkiye’nin üretti¤i mallar ve hizmetler artan bir flekilde görünürlük kazand›. Di¤er bir avantaj da Türkiye’nin petrolünün ve do¤al gaz›n›n olmamas›ndan kaynakland›. Türkiye’nin böyle imkânlar›n›n olmamas›, birçok petrol üreticisi ülkelerin aksine, sanayi odakl›, üretime dayal› bir ekonominin oluflmas›na katk›da bulundu. Türkiye’nin ihracat› 1980’lerin bafl›nda üç milyar civar›nda iken bu süreçte ihracat›n›n % 90’lara varan bir k›sm›n› sanayi mamullerinin oluflturdu¤u bir ülke haline geldi ve bu geliflmeler etraf›n ilgisini giderek daha fazla çekmeye bafllad›. Böylece, söz konusu ekonomik geliflme Gürcistan’dan, ‹ran’dan, 2
Lübnan’dan, Suriye’den ve Körfez ülkelerinden bak›ld›¤› zaman etkileyici, Türkiye’yi cazip k›lan bir geliflme olarak görünüyor ve Türkiye’yi model alma düflüncesinin oluflmas›na katk›da bulunuyor. Türkiye’nin d›fl politikas›n› irdeleyen akademik literatürün yeteri kadar üzerine e¤ilmedi¤i konu Türkiye’deki sivil toplumun komflu co¤rafya ile geliflen iliflkileri ve bu iliflkilerin Türkiye’nin imaj› ve model olmas› konusuna yapt›klar› katk›. Bu çerçevede ilk akla gelen tabii Türk filmleri ve televizyon dizileri oluyor. Bu yap›tlar Türkiye’nin çevresindeki afla¤› yukar› bütün ülkelerde yakinen takip edilmekte ve biraz evvel bahsetti¤im ekonomik iliflkilerle ilgili yapt›¤›m gözlemlere benzer etkiler yaratmaktad›r. Bu diziler üzerinden özellikle Arap dünyas›nda de¤iflim ve reform yönünde bir “gösteri etkisinin” olufltu¤unu söylemek mümkün. Medya yan›nda tabii daha klasik sivil toplumun etkisinden de bahsetmek mümkün. Son on sene içerisinde sivil toplum, Türkiye’de önemli bir geliflim kaydetti. Say›s› artan sivil toplum kurulufllar›n›n Türkiye’nin komflu ülkelerinde çok say›da etkinlikleri oldu¤unu görüyoruz. Bu etkinlikler çok genifl bir yelpazeyi kapl›yor; çevre koruma, e¤itim, klasik kalk›nma, kad›n haklar›, insanc›l yard›m, insan haklar› ve hatta demokratikleflme gibi. Tabii bu kurulufllar›n tek bafllar›na veya Bat› dünyas›ndaki muadilleri ile karfl›laflt›r›ld›klar›nda çevre ülkelerinin üzerindeki etkileri çok daha k›s›tl›. Ancak bundan sadece on sene öncesine göre bu kurulufllar›n etkinlikleri çok daha fazla görünürlük kazanm›fl durumda. Bu etkinliklerin çok mütevaz› da olsa Türkiye’nin çevresindeki siyasi ve sosyal de¤iflim süreçlerine katk›da bulunduklar›n› söylemek mümkün.
“1970’lerde yaflanan yo¤un krizler
neticesinde, tabiri caizse deniz bitince, Türkiye, ekonomisini yeniden yap›land›r›p hem liberallefltirdi hem de dünya ekonomisine eklemlendirdi.” Zaman içinde Türkiye’nin vize politikalar› Türkiye’nin çevresi ile bütünleflmesine katk›da bulunan unsurlardan bir di¤eri ise Türkiye’nin komflu ülkelerin vatandafllar› için uygulamakta oldu¤u vize politikalar›d›r. Türkiye’ye göç ve insan hareketleri konusunu 1989’dan beri, yani kimsenin dikkatini çekmedi¤i zamandan beri takip ediyorum. Zaman içinde Türkiye’nin model olarak alg›lanmas›nda liberal vize politikalar›n›n çok önemli bir rol oynad›¤›n› düflünüyorum. Tabii asl›nda bu politikan›n kökeni Turgut Özal’a dayan›yor. Özal, d›fl politika çerçevesinde karfl›l›kl› ekonomik iliflkilerin ve insan hareketlerinin geliflmesini, ülkeler aras›ndaki ikili çat›flmalar›n, sorunlar›n çözülmesini kolaylaflt›r›c› bir mekanizma olarak gören bir siyasiydi. Özal, bu politikas›n› ilk olarak 1986-1987’de Yunan vatandafllar› için uygulamaya koydu ve bence çok baflar›l› oldu. Türkiye’ye Yunanistan’dan 1980’lerde y›lda 5000-10.000 kifli gelirken 1990’lar›n bafl›nda bu say›lar 200.000’leri aflt›. 1996’da Kardak Krizi patlak verdi¤inde, Türkiye ve Yunanistan savafl›n efli¤ine gelmesine ra¤men, Türkiye’ye gelen Yunan vatandafllar›n›n say›s› 5000’lere inmedi; 150.000-160.000’lerde devam etti ve 2010 için bu rakam 670.000’di. ‹ster istemez, 5000 Yunan vatandafl›n›n geldi¤i bir Türkiye ile yar›m milyondan fazla kiflinin geldi¤i bir Türkiye’nin alg›lanmas› farkl› oluyor. Ben bu
Gösteri etkisi kavram›n›n ele al›nd›¤› “Turkey’s ‘demonstrative effect’ and the transformation of the Middle East” adl› makaleye www.insightturkey.com adresinden eriflilebilir.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 17
“2000 ile 2010 senesi aras›nda
Türkiye’ye bugünkü Türkiye nüfusunun neredeyse üç misli say›da yabanc› ülkelerin vatandafllar›n›n girifli oldu. Ben buna özellikle insan ak›fl› diyorum.” tabloyu, Özal’›n düflünce tarz›n›n do¤rulu¤unun delili olarak görüyorum. Özal daha sonra Sovyetler Birli¤i çökmeden önce buna benzer bir uygulamay› Sovyet vatandafllar›na getirdi. Sovyet vatandafllar›, Sovyetler çökmeden önce Türkiye’ye gelmeye bafllad›lar. O y›llar› da çok iyi hat›rl›yorum. Gemilerle gelip dürbün, havyar, votka satt›lar. Karfl›l›¤›nda Türk tüketim mallar›n› bavullar›na doldurup geri götürmeye bafllad›lar ve bu çok önemli ekonomik bir sürecin bafllamas›na neden oldu. Bunun neticesindedir ki Türkiye ile eski Sovyet dünyas› aras›nda yaflanan yo¤un ekonomik ve sosyal iliflkiler geliflti. 1980’lerin bafl›nda Türkiye’ye 40.000 civar›nda Sovyet vatandafl› gelirken ayn› co¤rafyadan 2010 senesinde 7,7 milyondan fazla insan girifli oldu. Ancak ‹ran hariç son zamanlara kadar Ortado¤u ülkelerinin vatandafllar›na vize uygulamas› devam etti. Bence bugünkü hükümetin en önemli d›fl politika icraatlar›ndan bir tanesi bu uygulamay› de¤ifltirmifl ve vizeleri birçok Arap ülkesinin vatandafllar› için de kald›rm›fl olmas›d›r. ‹nsanlar Ortado¤u’dan Türkiye’ye akmaya bafllad›lar ve bu da Türkiye’nin “gösteri etkisine” önemli bir katk›da bulundu. 2000 ile 2010 senesi aras›nda Türkiye’ye bugünkü Türkiye nüfusunun neredeyse üç misli say›da yabanc› ülke vatandafllar›n›n girifli oldu. Ben buna özellikle insan ak›fl› diyorum. Bizde medyaya bakt›¤›m›zda hâlâ Türkiye’ye giren turistlerin say›s›n›n artt›¤› 18 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
söyleniyor. Elbette bu grubun içerisinde turist var ama Türkiye’nin etraf› ile olan bütünleflmesinin anlam›n› ve önemini kavramak aç›s›ndan özellikle görülmesi gereken, bu insanlar›n aras›nda küçük büyük yat›r›mc›lar›n, ö¤rencilerin, konferans, ticaret, ifl tutma, kültürel ziyaret, spor hatta tedavi amaçl› gelenlerin de oldu¤udur. Bu insan hareketlerinin %30’undan fazlas› artarak Türkiye’nin komflu bölgelerinden gelmektedirler. Türkiye’nin kendi içindeki sorunlar› Türkiye, bu sayd›¤›m ekonomik geliflmeler, sivil toplum ve vize politikalar› sayesinde komflular› için bir cazibe merkezi ve dolay›s›yla da model teflkil eden bir ülke konumundayken di¤er yandan kendi içinde çeliflkileri de bar›nd›ran bir ülke. Geçen senenin sonbahar›nda, ben bu araflt›rmay› yaparken, Ortado¤u’nun düflünce ve medya özgürlü¤ü ba¤lam›nda göreceli daha rahat bir yeri olan Beyrut’ta bu çeliflkinin gündeme getirilmekte oldu¤u kula¤›ma geliyordu. Ancak son zamanlarda Radikal’de tercüme köfle yaz›lar›n› yay›mlad›klar› sayfalarda Türkiye’nin model olma kapasitesini sorgulayan makaleler okudum. Bu makaleler kendi gazetecilerini tutuklayan, medya
hürriyetine müdahale eden ve Kürt sorununa siyasi bir çözüm üretemeyen bir Türkiye’nin Arap dünyas›na nas›l model olaca¤› sorusunu net bir flekilde gündeme getiriyordu. Türkiye baz› alanlarda dünyadaki demokratikleflme sürecine el vermeye çal›flanlarla birlikte hareket ediyor, baz› konularda ise daha çekingen davran›yor Model olarak alg›lanman›n Türkiye’de pek de tart›fl›lmayan bir boyutu ise de¤iflim, demokrasi ve reform arzulayan ülkeler nezdinde nas›l bir politika takip edilmesinin uygun olaca¤› konusu. Biraz evvel bahsetti¤im çal›flmay› inceledi¤imde Endonezya’n›n Türkiye’ye örnek olabilece¤ini gördüm. Endonezya’n›n kendi co¤rafyas›ndaki demokrasiyi tetiklemeye, gelifltirmeye yönelik etkinlikleri oldu¤unu ö¤rendim. Oysa Türkiye geleneksel olarak bu konuya daha ziyade Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya gibi baflka ülkelerin iç ifllerine kar›flmama, milli egemenlik ilkelerine sayg› duyma üzerinden yaklafl›yor. Bu durum bazen demokratikleflme süreçlerine destek verme konusunda çekince yaratabiliyor. Ancak bu çal›flma yine de çok ilginç bir gözlem yap›yor: BM’deki oylamalara
bakarak insan haklar› konusunda Türkiye’nin ve Güney Kore’nin di¤er ülkelere göre Bat›’ya çok daha yak›n bir konum ald›¤›n› gösteriyor. Yaln›z çal›flma parantez içinde çok ilginç bir noktaya da parmak bas›yor: Ne zaman BM toplant›lar›nda s›ra ‹ran’daki insan haklar› durumlar›n›n oylanmas›na gelse, Türkiye’yi temsil eden delegasyon yetkililerinin toplant› salonundan ayr›ld›klar›n›n gözlenmifl oldu¤unu söylüyor. Bu tablo çeflitli nedenlerden ötürü bence çok önemli. Yani dünya ve uluslararas› camia olaylar›n fark›nda. Bizim yetkililerin bu tutumu tak›nmalar›n›n nedenini anl›yorum; zor bir olay. Türkiye’nin milli menfaatlerinin göz önünde bulundurulmas› gerekiyor. Konuya dönmek gerekirse o çal›flmada görüyoruz ki Türkiye baz› alanlarda dünyadaki demokratikleflme sürecine el vermeye çal›flanlarla birlikte hareket ediyor, baz› konularda ise daha çekingen davran›yor. Endonezya ve Güney Kore ise daha önde gidiyorlar. Tabii bu durumun ülkelerin iç politikalar› ile de ilgili oldu¤unu düflünüyorum. Bizim de kendimize dersler ç›kartmam›z ve Türkiye için bir model seçmemiz gerekiyor “Gösteri etkisi” kavram›n› iflledi¤im “Turkey’s ‘demonstrative effect’ and the transformation of the Middle East” adl› makalem yay›mland›ktan sonra yay›nlayan derginin düzenledi¤i bir toplant›da konuflma yapt›m ve konuflmamda alt›n› çizdi¤im bir nokta vard›: Biz bir model olma heyecan› içerisindeyiz. Oysa bizim de etraf›m›za, Arap ülkelerindeki geliflmelere bakmam›z ve “Türkiye için dersler ç›karabilir miyiz?” sorusunu sormam›z laz›m. Bunu yeteri kadar yapmad›¤›m›z› ve bu konuyu model olma heyecan› içerisinde atlad›¤›m›z› düflünüyorum. Oysa kendi demokrasimizde, kendi “model”imizde iyilefltirilmesi
gereken birçok konu var. Bugün bizim Arap dünyas›na, özellikle Tunus’daki ve M›s›r’daki sürecin bafllang›ç noktas›na bakarak ö¤renebileceklerimiz var. O bölgelerde sivil toplumun sürece dâhil olmas› çok önemli bir nokta. Tabii olaylar uzun bir sessizlik ve bask› dönemi sonras›nda ortaya ç›kt›. Bu konular› takip etmeye çal›flan bir akademisyen olarak Tunus ve M›s›r benim aç›mdan sivil toplumun siyasi bir sürece bu kadar etkin bir flekilde dâhil oldu¤u nadir toplumlar olarak öne ç›kt›lar. Geçen dönem Ortado¤u ile ilgili bir ders vermifltim. Bizim ö¤rencilerin yan›nda Kahire’den Türkiye’ye “mülteci” olarak gelmek durumunda kalan Amerikal› ö¤renciler de vard›. Bu ö¤rencilerin aras›nda Arapça konuflanlar da bulunmaktayd›. Bu ders çerçevesinde bir grup ö¤renci çok ilginç bir çal›flma yapt› ve çal›flma kapsam›nda flöyle ilginç bir gerçek ortaya ç›kt›: Biz süreci televizyonlardan seyretti¤imizde, özellikle M›s›r’daki olaylar› sanki kendi kendine patlam›fl gibi alg›lad›k. Zaman içerisinde El Cezire ve BBC World taraf›ndan yap›lan programlar› takip edince iflin o kadar da anl›k olmad›¤›n›, uzun bir siyasi haz›rl›k sürecinden geçildi¤ini, birtak›m gençlerin sivil toplum hareketleri oluflturduklar›n›, eylemlerin tasarlanmas› aç›s›ndan rol oynad›klar›n› görmeye bafllad›k. Kahire’de bu süreçte ön safhalarda rol alm›fl kifliler model aray›fl› içinde iken, ne Brüksel’e, ne Washington DC’ye, ne de Ankara’ya gitmifller. Belgrad’da bulunan, Miloseviç’e karfl› üniversite ö¤rencilerini örgütleyen ve fliddet kullanmadan direnç fikrini gelifltiren bir S›rp sivil toplum aktivistinin kurdu¤u bir enstitüye giderek resmen bu konuda ders alm›fllar ve seminerlere kat›lm›fllar. Ortal›¤a kendimizi model olarak sunmadan önce bu olan bitenlerden bizim de Türkiye olarak ders ç›kartmam›z gerekti¤ini düflünüyorum.
Eksen kaymas›, model olma konusu ve diplomasi Söyleflimizin d›fl›nda olmas›na ra¤men Türkiye’nin son zamanlarda takip etti¤i d›fl politikan›n da genel olarak bu olumlu imaja katk›da bulundu¤unu belirtmek laz›m. Ancak özellikle geçen sene Türkiye’nin d›fl politikas›nda bir eksen kaymas› oldu¤u çok tart›fl›ld›. Ben özellikle vize politikalar› çerçevesinden bakt›¤›mda bu eksen kaymas› de¤erlendirmelerinin abart›l› oldu¤unu düflünüyorum ama ayn› zamanda da bu endiflelerin hemen göz ard› edilmemesi gerekti¤ine inan›yorum. Turgut Özal’›n vize politikas› Özal’›n kendi projesiydi. Bürokrasinin direnmesine ra¤men bu tasar›y› hayata geçirdi; ama bürokrasi onu so¤uk savafl›n bitmesi ile beraber bu politikan›n Sovyet dünyas›na da uygulanmas› konusunda Özal’› takip etti. Bütün 1990’lar ve 2000’ler süresince Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Kazakistan gibi eski Sovyet ülkeleri vatandafllar› ayn› flekilde Türkiye’ye kolayca gelmeye devam edebildiler. Ortado¤u’ya yönelik vizenin kald›r›lmas› ise eski Sovyet dünyas›na uygulanan politikan›n bir yerde tabii uzant›s› oldu. Ancak ayn› zamanda tabandan gelen bir bask› da olufltu. Hükümetin düflüncesine de yak›n geldi. Bu noktada Anadolu Kaplanlar›’n›n bulunduklar› vilayetlerdeki ticaret 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 19
“2008 senesinde 550-560 bin ‹srail
vatandafl› Türkiye’ye rahatl›kla geliyordu ve ‹ran vatandafllar› ile ayn› restorana, ayn› al›flverifl merkezlerine gidiyorlard›. Bu Türkiye’nin çok konuflulan ‘yumuflak gücüne’ güzel bir örnekti.” ve sanayi odalar›n›n önemli rolü oldu. Bu insanlar büyük k›sm› AB’nin uygulamakta oldu¤u Schengen vizesinden ma¤dur olmufl insanlar. AB, TC vatandafllar›na vizelerin yumuflat›lmas› ve kald›r›lmas› konusunda harekete geçmeye bafllad›ysa da olumlu bir sonuca henüz var›lamad›; ama Anadolu Kaplanlar› yeni pazarlar yarat›lmas› için hükümet üzerinde bask› kurdular. Hükümet de özellikle Ortado¤u’ya ve Afrika’ya yönelik önemli ad›mlar att›. Tabii bu ad›mlar›n at›ld›¤› dönemde -ki bu 2008’de ve 2009’da bafllad›- söz konusu geliflmeler, Türkiye’nin eksen de¤ifltirdi¤i tart›flmalar› ile üst üste geldi ve bu vize politikas› eksen kaymas›na örnek olarak gösterildi. Bence bu hakikatin çarp›t›lmas›yd›. Bu tart›flmalar s›ras›nda ise Türkiye’nin bu yeni vize politikas›n›n Ortado¤u insan›n›n ufkunu açma konusundaki rolü görülmedi veya önemsenmedi. Oysa, Arap dünyas›ndaki de¤iflim rüzgârlar› çerçevesinde Türkiye’nin model olarak görülmesinin önemli bir nedeni ise bu vize politikas›n›n ticari iliflkilerle beraber Türkiye’ye Ortado¤u’da getirdi¤i görünürlük oldu. 20 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Türkiye’nin eksen kaymas› konusunda hassas olmas› gerekiyor Hükümetin eksen kaymas› konusunda yine de hassas olmas› gerekti¤ini düflünüyorum. Mesela 2008 senesinde 550-560 bin ‹srail vatandafl› Türkiye’ye rahatl›kla geliyordu ve ‹ran vatandafllar› ile ayn› restorana, ayn› al›flverifl merkezlerine gidiyorlard›. Bu Türkiye’nin çok konuflulan “yumuflak gücüne” güzel bir örnekti. 2010 senesinde ise ‹srail’den 140.000-150.000 kifli gelmifl. Bu muazzam bir düflüfl. ‹srail vatandafl›n›n gözünde Türkiye’nin güvenilirli¤i çöktü. ‹srail ile son günlerde yaflanan diplomatik ve siyasi kriz bu durumu daha da kötülefltirecek gibi görünüyor. ‹srail do¤ru ifller yapm›yor; fakat ‹srail’i döverek, cezaland›rarak bir yere gelinebilece¤ini flahsen düflünmüyorum. Türkiye’nin bu sorunlar›n üzerine ç›k›p, 10-15 sene ilerisine bak›p hem Türkiye’nin menfaatleri aç›s›ndan hem bölge aç›s›ndan ‹srail’i rahatlat›c› politikalar takip etmesi laz›m. Bu rahatlat›c› politikalar›n izlenmesi demek ‹srail’in Filistinlilere özellikle Gazza fieridi’nde yapt›klar›na el vermek veya müsama göstermek demek de¤il. ‹srail 1947-1948 senesinden beri orada. ‹srail’in politikas› zorla veya güç kullanma tehdidi ile de¤iflmiyor. Bu fizik kural› gibi bir kural. Bu durumu görüp olgunlukla üzerine ç›kmam›z laz›m. ‹ngilizce tabiriyle “magnanimity” yani âlicenapl›k gerekiyor. Son günlerde ‹srail ile Türkiye aras›ndaki iliflkilerin Mavi Marmara olay›ndan dolay› bozuldu¤unu ve çat›flmac› bir sarmala girdi¤ini görüyoruz. ‹ki ülke aras›ndaki iliflkiler bir defa ray›ndan ç›kt›ktan sonra düzeltilmesi son derece zor oluyor. Bundan sadece bir süre önce medyada gördük ki ‹srail, biraz BM’nin, biraz ABD’nin, biraz Türkiye’nin, biraz baflkalar›n›n, biraz da içeriden
gelen bask›n›n neticesinde özür dileme noktas›na gelmiflti. Gönül arzu ederdi ki Türkiye ‹srail’deki özür dilemeye e¤ilimli çevrelerin elini güçlendirecek bir diplomasi takip edebilsin. Oysa, Türkiye’de tercih edilen politika ‹srail’de her alandan daha flahince politikalar› destekleyenlerin elini güçlendirdi ve flimdi sanki “göze-göz, difledifl” anlay›fl›na dayal› bir iliflkiye geçtik. Bundan sonra ‹srail’den Türkiye’ye yönelik insan hareketlerinin gelmesini beklemek safl›k olur. Türkiye iflte bu tutumun üzerine ç›kmal›yd›. Sonuçta 600.000 ‹srailli gelir, paras›n› b›rak›r, ifl yarat›r, istihdam yarat›r, karfl›l›kl› güven duygusu oluflurdu. Bununla beraber de kesinlikle inan›yorum ki ‹srail’i Araplarla ve Filistinlilerle makul bir bar›fla çekme olas›l›¤› da artard›. Olur mu bilemiyorum ama olas›l›¤› artard› ve Türkiye de bu çorbaya çok önemli bir katk›da bulunurdu ki bunun da geçmiflte delili var. Bu hükümet ‹sraillileri ve Suriyelileri do¤rudan konuflturma noktas›na getirdi. E¤er bu olsayd› belki Suriye’deki bu fliddet olaylar› olmayacakt›; reform süreci daha kans›z geliflebilecekti, bambaflka bir Ortado¤u do¤maya bafllayacakt›. Oysa, Türkiye’nin son y›llarda gittikçe artan devletd›fl› iliflkileri neticesinde çevresi ile ekonomik, kültürel, sosyal ve bir yere kadar siyasi olarak bütünlefliyor. Böylelikle Özal’›n söyledi¤i ve bekledi¤i gibi bölge bar›fl›n›n ve istikrar›n›n oluflmas›na katk›da bulundu¤u görüflü olufluyor. ‹srail ile yaflanmakta olan krizle ve Türkiye’nin d›fl politikas›nda zor ve güç kullanma opsiyonunu gündeme getirmifl olmas› ile maalesef hem eksen kayma kayg›s›n› gündeme getirenlerin ellerinin güçlenece¤i hem de Türkiye’nin çevresine bar›fl ve istikrar getirerek bölgesine model olma kapasitesini savunanlar›n savlar›na gölge düflece¤i söylenebilir.
Yaz›: Hakan Z‹HN‹O⁄LU ’91 - Mustafa UYAL ’92 Foto: Cihan ALDIK
Türkiye’de Telekomünikasyon Sektörünün bafl›nda Bo¤aziçililerin olmas› bir tesadüf mü? Bo¤aziçililer Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe hizmet veren dev flirketlerde üst düzey pozisyonlarda çal›fl›yorlar ve bu alanda büyük sorumluluklar üstleniyorlar. Turkcell Genel Müdür Yard›mc›s› Lale Saral Develio¤lu ’90 ve Vodafone Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yard›mc›s› Gökhan Ö¤üt ’93 ile telekomünikasyonun dünü, bugünü ve yar›n› üzerine konufltuk.
T
urkcell Genel Müdür Yard›mc›s› Lale Saral Develio¤lu Turkcell’deki yeni görevini ve iletiflim sektörünü anlatt›.
Öncelikle yeni atand›¤›n görevini tebrik ediyoruz. Yeni görevinle neler de¤iflti? Aradaki farklar neler? Türkiye yerine kaç ülkeden sorumlusun? Turkcell’de dört y›l pazarlamadan sorumlu Genel Müdür Yard›mc›s› olarak çal›flt›m. Türkiye’deki bireysel pazara, 33 milyon müflteriye hitap eden büyük bir toplulu¤a hizmet veriyordum. fiimdi ise Turkcell’in yurtd›fl› operasyonlar›nda, Türkiye’deki grup flirketlerinden ve grubun yapaca¤› yeni yat›r›mlardan, iflbirliklerinden sorumluyum. Ukrayna, Belarus gibi ülkelerde yat›r›mlar›m›z söz konusu. Almanya’da bafllad›¤›m›z Turkcell Europe projemiz var. Türkiye’de de Global Bilgi, ‹nteltek gibi flirketlerimiz var. Eskiden sadece bireysel müflteriye pazarlama odakl› bir iflim varken, flimdi bütün boyutlar›yla, insan kaynaklar›ndan genel tekni¤ine, yat›r›m›ndan, finansman›na, daha genel bir bak›fl aç›s›yla ifllere bakmam gerekiyor. Bo¤aziçi’nin çok iyi profesyoneller ve giriflimciler yetifltirdi¤ini görüyoruz. Sen de güzel bir rol modelsin. Neler yapt›n kariyerin boyunca? BÜ Endüstri Mühendisli¤i’nden sonra Amerika’da Operations Research yüksek lisans› yapt›m. E¤itim konular›m›n kariyerime önemli katk›lar› oldu. Sonra ne istedi¤imi bilir vaziyette hareket ettim; iyi flirket neresi var, Unilever var, iyi bölüm hangisidir, pazarlamad›r. O zaman, en iyisini ben yapar›m özgüveniyle Unilever pazarlamada bafllad›m. 12 sene Unilever’de çal›flt›m. Her fley süper ve keyfim yerindeyken bir gün dedim ki insan do¤du¤u yerde mi ölmeli, yoksa baflka fleyler mi keflfetmeli? Devaml› farkl› bölgelerle ve kültürlerle iç içe çal›flt›m. Bir yafltan ya da tecrübeden sonra insan bunlar› baflka bir yerde hayata dahil etmek, bu tecrübelerinin etkisini görmek istiyor. Ö¤rendi¤im tüm bu uluslararas› tecrübeyi bir Türk flirketine yans›tay›m istiyordum. Öyle akl›mda belirli bir yer yoktu ama tesadüfler sonucu Turkcell oldu. Bence çok do¤ru bir sektörde, çok do¤ru bir firma ile bulufltum. Turkcell’de 22 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Bölüm Baflkan› olarak bafllad›m, iki y›l sonra Genel Müdür Yard›mc›s› oldum.
ortam sa¤l›yor. Bunun üzerinden siz tohumunuzu at›p filizlenmesini bekleyeceksiniz.
Giriflimcilikle yolun kesiflmedi mi? Benim babam doktor, annem ev han›m›. Oku, çal›fl, kazan gibi giriflimcili¤in ruhunu almam›fl bir aile yap›s›ndan geldim. Üsküdar Amerikan K›z Lisesi’nde okudum. Sadece k›zlarla, güzel bir lokasyonda aktif olmay›, bir fleyler baflarmay› ö¤rendik. Benim fanustan ilk ç›kmam Bo¤aziçi, sonra da yurtd›fl› vesilesiyle oldu. Tüm bunlar insan› belirli bir formasyona getirince giriflimcilik ruhu geliflmiyor. Geliflmifl olsayd›m belki genç yafllarda o alanda da baflar›l› olabilirdim ama bunu test etme f›rsat›m olmad› aç›kças›.
Anl›yorum ki o rol modellik biraz do¤ru yerde bafllamaktan geçiyor. Do¤ru yerde bafllamak önemli, ama nerede olursan›z olun gözlemci olup kendinize bir fleyler katmak önemli. Ben kendimi her gün, her sene biraz daha iyi hissediyorum. Kendimce bir fleyleri daha iyi yapt›¤›m› ve kendimi gelifltirdi¤imi düflünüyorum. ‹nsan›n mutlu bir aile ortam›nda büyümesinin verdi¤i bir güven var. ‹nsan›n kendine güveni ve çal›flkanl›¤› çok önemli. Beni baflar›l› k›lan fleylerden bir tanesi çok çal›flkan olmam, çünkü yapt›¤›m fleyi severek yap›yorum ve çal›flmak bana zül gelmiyor.
Bir iflte baflar›l› olmay›, senin gibi rol model olmay› sa¤layan en önemli faktör nedir sence? Ben do¤ru iflte ve do¤ru pazarda olman›n çok önemli oldu¤unu düflünüyorum. ‹lk ifle girecekken insan›n bir fleyleri deneme f›rsat›n›n olabilece¤i, deneme yan›lmas›na imkan verebilecek bir piyasada, flirkette bafllamas› bence iyi. Kiflilik özelli¤i olarak da, bunu ne bütünledi dersen çok merakl› bir kiflili¤im var benim. Gözlemlemeyi çok severim. Bo¤aziçi, Türkiye’nin her köflesinden bir çok parlak ve zeki insan›n bir araya geldi¤i, bir sürü k›ymetli hocan›n çok farkl› dersler verdi¤i ve sizin bunlar› alabildi¤iniz verimli bir kültür
Sosyal sorumluluk projesi deyince Turkcell’in baflar›yla yürüttü¤ü Kardelen Projesi var. Bizim için önemli olan iki noktas›ndan biri nas›l bafllad›¤›. O vizyon çok önemli ve anlad›¤›m kadar›yla da¤ gibi büyümesine ra¤men Turkcell bu sorumluluktan hiç kaçmad›, kaçmay› da düflünmüyor. Ben sosyal sorumluk sahibi liderlerin toplum aç›s›ndan çok önemli olduklar›na inan›yorum. Do¤ru insan› seçmekten söz ederken, aralarda saymad›k; ama bütün o de¤erlerin içerisinde bence insafl›, hakkaniyetli, vicdanl› insan seçmek çok önemli. Yönetici liderler olarak bize düflen,
sorumlulu¤unu ald›¤›m›z flirketlerin gücünü kullanarak bunu yapabilmek. Bütün lise ve üniversite hayat›m boyunca, pazar günleri yetifltirme yurtlar›ndayd›m. O zaman çocuklara verebilece¤im fley zaman›md›, sevgimdi, duygumdu. Bugün yapabilece¤imiz fleyler ise, belki de biraz daha maddesel. Kardelenler Projesi, ben Turkcell’e gelmeden önce bafllam›fl bir projeydi. Görevi devrald›ktan sonra, kardelenlere her sene verilen burs say›s› 5000 iken, bunu iki kat›na, 10.000’e ç›kard›k. Arkadafllar›ma hep flunu söylüyordum; biz flirketimizi büyütürsek 5000 de¤il her sene 10.000 k›z›m›z›n e¤itimine destek verebilece¤iz. Gönül Köprüsü Projemiz var, yüz binlerce çocuk hayat›nda ilk defa köyünden ç›kt›, baflka bir flehre gitti. Bunlar›n hepsini, biz çok çal›flt›¤›m›z, flirketimizi daha iyi bir yere getirdi¤imiz için, flirketimiz de sosyal sorumlu bir flirket olarak topluma geri vermeye çal›flt›¤› için yapabiliyoruz. Her gün ifle gelirken bunu düflünün; daha mutlu olursunuz. O yüzden hem Kardelenler Projesi’nin hem de Gönül Köprüsü Projesi’nin, Türkiye’ye faydal› oldu¤unu hem de flirketimizle daha bir gururlanarak daha ba¤l› çal›flanlar olarak her gün ifle gitmemizi sa¤lad›¤›n› düflünüyorum. fiimdi bir de Gelece¤e Koflanlar projemiz var. Henüz fazla duyurmad›k. Bireysel sporculara destek veriyoruz. Hayalimiz Türkiye’de, olimpiyatlarda madalyalar alan yeni gençler yetifltirmek. Destek verdi¤imiz dallardan bir tanesi, biri engelli olmak üzere iki kiflinin kulland›¤› ikili bisiklet. Önde bir genç, arkada bir tane görmeyen genç; ikisi birlikte, bir bisiklet kullan›yorlar. Hayatlar›nda nas›l bir aç›l›m oldu¤unu düflünün. Bisiklete biniyorsun, yar›flmalara giriyorsun ve inflallah madalya al›yorsun. Bunlar hem Türkiye’ye de faydas› olaca¤›na inand›¤›m projeler hem de herkesin hakk› olan, yapmas›
“Bu ne kadar yo¤un bir
hayat, ne kadar yo¤un bir gün diyorum. Alt› ay sonra dönüyorum, flafl›r›yorum, o zaman daha azm›fl flimdi daha yo¤un diyorum. ‹nsan›n hayat› genleflebiliyor. O, 24 saat devaml› fazla bir fley alabiliyor.” gereken fleyler. Rol model dedin ya bence baz› flirketlerin e¤er isimleriyle, cüsseleriyle önder iseler yapt›klar› fleylerle de önder olmalar› gerekti¤ine inan›yorum. Müthifl bir h›z›n içindesin. Turkcell’in bireysel grupta ekiplere e¤itim verdi¤i bir toplant› silsilesinde, 1 Ocak-31 Ekim tarihleri aras›nda, 876 tane Turkcell tarifesi ve kampanyas› haz›rlanm›flt›, bu demektir ki o dönem içinde günde dört tane tarife haz›rl›yor pazarlama departman›. Büyük bir organizasyon, büyük bir rekabet. Bu h›z nas›l bir h›z? Nerede duracak? Daha da m› h›zlanacak? Sektör olarak derinli¤i olan bir sektör, ama Türkiye’de bu iflin kurallar›n› koymufl lider durumdaki flirket Turkcell. Ben dünyadaki operatörlere de bakt›¤›mda bu sektörde gerçekten Türkiye ve Turkcell çok önde. Bunu her benchmark çal›flmas›nda görüyoruz. Teknolojik ürünlerimiz, 3G h›z›m›z onlarca kat daha iyi. Biliyorsunuz bankac›l›k sektörümüz da teknoloji taraf›m›z da, Avrupa’dan çok ileride. Bir de genç nüfusumuz oldu¤u için, devaml› yeni fleyler yap›l›yor. Teknoloji bize 33 milyon müflterimizle ilgili datay› etkin kullanma, yönlendirme, farkl› ihtiyaçlara göre farkl› kampanya yapma yetkinli¤i veriyor. Bir yandan da müflterilerin kafas›n› çok fazla kar›flt›r›yoruz. Bunu daha basit bir hale nas›l getirebiliriz? Teknolojide bir terim var çok popüler,
“simplexity” diyorlar. Belki de bunun en iyi örne¤i iPhone. Çok karmafl›k bir teknolojiyi kullanarak müflteriye sonunda çok basit bir müflteri tecrübesi yaflatabilmek. H›z›m› soruyorsun; bu ne kadar yo¤un bir hayat, ne kadar yo¤un bir gün diyorum. Alt› ay sonra dönüyorum, flafl›r›yorum, o zaman daha azm›fl flimdi daha yo¤un diyorum. ‹nsan›n hayat› genleflebiliyor. O, 24 saat devaml› fazla bir fley kapsayabiliyor. Bu bak›fl aç›s›yla flunu anl›yorum. Bizim 33 milyon kampanya yapmam›z gerekiyor çünkü herkes kendi kampanyas›n› istiyor. Buraya Bo¤aziçi nostaljisiyle geldi¤im için akl›ma ne geldi? Müzik dinliyordum arabada gelirken. 80’lerde kasetler vard›, flark›lar› liste yapar verirdik. Kasetçiler de bize özel kasetimizi doldururdu. Yani o zaman da, bu kiflisellefltirme talebi varm›fl. Bugün internetten istedi¤ini indiriyor insanlar. Sayfas›n› kiflisellefltiriyor, istedi¤i haberi aç›p görüyor. ‹nsanlar bunu talep ediyorlard› ve edecekler. Yeni olarak hangi teknoloji ürünleri geldi? Özellikle siz, toplum yönetimi için bir tak›m ürünler gelifltirdiniz. Gezenzi galiba bunlar›n bir tanesi. Nerelere gidiyor bu sosyal ürünler? Biraz da o konuyla ilgili senden öngörülerini alal›m. Sosyal medya asl›nda hâlâ yo¤rulan bir alan. Tabii ki Facebook büyük bir fenomen haline geldi. Dünyada en fazla Facebook üyesi olan ilk s›radaki ülkelerden biriyiz. MSN’de de öyleyiz, birçok teknolojik üründe, özellikle sosyalleflme gerektiren ürünlerde en bafllarda hep Türkiye var. Biz de bu alanda bir sürü deneysel çal›flma yap›yoruz. fiimdi internetteki e-ticaret h›zl› gelifliyor. Bununla ilgili f›rsat siteleri, al›flverifl siteleri ortaya ç›kt›. Biz de Gezenzi’yi sadece gitti¤in, lokasyonunu bildi¤in, gördü¤ün bir yeri, oradaki bütün f›rsatlar›
Lale Saral Develio¤lu ’90 kimdir? Lale Saral Develio¤lu Bo¤aziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisli¤i Bölümü’nden mezun olduktan sonra Rensselaer Polytechnic Institute’de yüksek lisans yapt›. Kariyerine Unilever’de bafllad›. Yaklafl›k 6 y›l Unilever’de Pazarlama Müdürü olarak görev ald›ktan sonra Turkcell’de çal›flmaya bafllad›. fiu an Turkcell’de Genel Müdür Yard›mc›l›¤› görevini yürütüyor.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 23
görebildi¤in ve an›nda cep telefonundan alabildi¤in bir yere dönüfltürüyoruz. Trendler nereye giderse, biz de o yöne gidiyoruz. As›l, internet ve bu yak›nsama dedi¤imiz konuyla birlikte internet üzerinden bütün içerikleri alabilmek, bütün ekranlar›n birbiriyle yak›nsamas› konusu var. Eve gideceksin, diyelim ki televizyonundan Öyle bir Geçer Zaman ki’yi izlerken, Facebook’taki arkadafllar›ndan hangileri onu izliyor göreceksin, mesela
V
odafone Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yard›mc›s› Gökhan Ö¤üt telekomünikasyon sektöründeki tecrübelerini ve Vodafone’un gelece¤e dair projelerini anlatt›.
‹letiflim sektörünün bafl›nda Bo¤aziçililer var, ne diyorsun? Bu bir tesadüf mü? ‹letiflim sektörünün bafl›nda Bo¤aziçi egemenli¤inin hâkim olmas› tesadüf de¤il. Orta kademe birçok Bo¤aziçili yönetici de var. Telekomünikasyon çok h›zl› dönen bir sektör, di¤er sektörlerde de çok çal›flt›m ama telekomünikasyona girince zannediyorum h›z›n baflka bir fley oldu¤unu anlad›m. Onlar Mercedes ve BMW idi, ama telekomünikasyon bir spor otomobil gibi Lamborghini de, Ferrari de var. Burada h›z yapmamak mümkün de¤il; ama yine de kontrollü olarak, kurallara uyarak gitmek zorundas›n. Bo¤aziçililer de adaptasyon yetenekleri ile san›r›m bu h›za iyi uyum sa¤l›yorlar. Telekomünikasyonu nas›l bir sektör olarak de¤erlendiriyorsun? Daha önce çal›flt›¤›n sektörlerden hangisine benziyor? Kim ne derse desin asl›nda ifl yapman›n prensipleri hep ayn›. Bana ilk iflim Procter& Gamble da iflin temelini ö¤rettiler. Bir kere önce ürün var ve ürünün iyi olmal›. Deterjan sat›yorsan temizlemeli, yani satt›¤›n ürün görevini yerine getirmeli. ‹kincisi, fluna inan›n, kimsenin bilmedi¤i ürün ya da ürünün faydas› ifle yaramaz. Sonuç üretemez. Ne yaparsan yap bunun tüketici taraf›ndan bilinmesi veya alg›lanmas› laz›m. Reklam, iletiflim veya alg› çok önemli. GSM de son dönemde, pazarlamaya ve reklama yöneldi. Bu bir tesadüf de¤il. Geçmiflte ürün yeniyse ç›kard›¤›n an sat›l›yordu, flimdi rekabet var. Ürünümüzü anlat›p biliniyor ve tan›n›yor k›lmam›z laz›m. Bu da reklam› ve pazarlamay› getiriyor. Üçüncüsü de da¤›t›m. fiuna inan›yorum ki; her ne kadar pazarlamada çal›flsam da, sat›fl olmadan pazarlama sonuç alamaz. Sat›fl da pazarlama olmadan; bir süre sonra t›kan›r kal›r. Hedeflere ulafl›lmaz. Telekomünikasyonda da sat›fl çok önemli. fiu an Türkiye’de 1000 ma¤azam›z ve 16.000 sat›fl yapt›¤›m›z nokta var. Bunlar eski ifllerimde de ayn› olan pazarlaman›n temelleri. Telekomünikasyonda de¤iflen iki fley var. Biri geçmiflinin 25 y›l olmas›; çünkü sektörler ve flirketler belli yaflam evrelerinden geçiyorlar ve telekomünikasyon di¤er sektörlerin evresinin biraz gerisinde. fiimdiye kadar baflka bir fley yapmas› gerekmedi. Piyasa talep ediyordu ve sektör yetiflmeye çal›fl›yordu. Tan›t›maya, faydas›n› 24 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Hakan seyrediyormufl deyip ertesi güne malzeme ç›kartacaks›n. Veya bir kenarda filmi seyrederken bir kenarda da maça köflesinden bakt›¤›m›z, belki anl›k mesajlaflt›¤›m›z interaktif bir televizyon ortam›m›z olacak. Tam da filmin yar›s›ndayken ç›kmam
gerekiyorsa kapat›p, iPhone’umu açt›¤›m anda filmin oradan devam etmesi mümkün olacak. En çok heyecanland›ran fley asl›nda internetin, interaktivitenin ve sosyal medyan›n, hayat›m›z›n bütün ekranlar›n›n içine girdi¤i bir dünyan›n oluflmas›.
anlatmaya ihtiyaç olmad›. Ancak zamanla pazar›n doygunlu¤u, ürünlerin servislerinin, flirketlerinin say›s›n›n artmas› pazarlama ihtiyac›n› gündeme getirdi. Müflterinin ihtiyac›n›n önem kazand›¤› ve teknoloji odakl› bir sektörden daha pazarlama ve sat›fla önem veren bir sektöre geçiliyor. Öte yandan telekomünikasyonun gelece¤i de tahmin edilemiyor; birçok sektöre oranla gelece¤i belli de¤il. Çok h›zl› de¤ifliyor, belki 10 y›l sonra telekomünikasyon flirketleri olmayabilir. Yar›n baflka bir fley ç›kacak; sürekli bir devinim var.
yo¤unlu¤unun belirgin oldu¤u bir sektör telekomünikasyon. Özellikle Türkiye gibi engebeli co¤rafyalarda iyi ürünü gelifltirmek için milyarlar harcamak laz›m. Türkiye düz bir ülke de¤il, kapsama alan› için çok para harcamak zorundas›n›z. Bugün kazand›¤›n› tekrar telekomünikasyona harcamazsan›z alt› ay sonra oyunun d›fl›nda kal›rs›n›z. Konuflturmak yetmez, her yeni teknoloji için yat›r›m yapmak zorundas›n›z.
Böyle bir h›z söz konusu oldu¤unda pazarlamay› nas›l planl›yorsunuz? Rekabet önemli. Asl›nda rekabet olmasa, bir ürünü neden kullanmak istedi¤iniz benim için bu kadar önemli olmazd›. Odakta müflteri olunca her fley de¤ifliyor. Hiçbir sektörde, müflteri bizimki kadar etkileyici ve belirleyici de¤il. Neredeyse flirketleri müflteriler yönetiyor. Rekabet anlam›nda telekomünikasyonda, GSM’de üç flirket var. Burada herkes daha h›zl› ve daha mükemmel olmak zorunda. Ürün düflünüldü¤ü an pazarlamas›n›n bafllamas› laz›m, yaflam e¤risi ise e¤er birkaç ay olursa mükemmel. Neyi pazarlad›¤›m›z› de¤il neyi pazarlayaca¤›m›z› düflünmezsek kaybolur gideriz. Zaman›n önünde olmam›z laz›m. Rekabet asl›nda olmayan bir pazar yarat›yor diyebiliriz. Üçe katl›yor pazar›. Baz›lar› çoklu hat kullan›c›s›. Evet do¤ru, say› olarak az ama son derece sermaye odakl›, insan
Ama Hollanda’da olsan hayat çok kolay. Aynen öyle, bak›n Hollanda’da flöyle yapt›k diyorlar; bir tane baz istasyonu dikiyorsun, ülkenin üçte birini kaps›yorsun. Bu iflte sermaye çok gerekli oldu¤u için cirolar ve karlar çok yüksek olmak zorunda. O karlar› al›p tekrar yat›rman gerekiyor. Kar› al›p cebine koyan bir GSM flirketinin gelece¤i yok. Yar›n için bugünden harcamaya bafllaman›z laz›m. Cirolar yüksek olunca pazarlama bütçeleri çok yüksek oluyor. Belli oranlarda, pazarlama bütçeleri için harc›yoruz. ‹nsan kalitesi bu kadar yüksek bir sektörde, bu kadar çok para ile bu kadar çok ak›ll› beyinle rekabetin olmas› çok normal. O yüzden bu sektörde h›zl› ve yarat›c› olmak zorunday›z. Bugün telefonlar›m›z sadece bir konuflma cihaz› de¤il. Telekominükasyon çok amaçl› bir platform; al›flverifl, e¤lence, konuflturma ve daha bir sürü fley var. Sizin gidece¤iniz yolda ya da dünyada Vodafone neler yapt› ve neler olacak? E¤er telekomünikasyon flirketleri kendilerini do¤ru konumlarlarsa,
çok daha farkl› yerlerde olabilirler. Telekomünikasyon flirketlerinin bugüne kadar haz›rlad›klar› bir altyap›yd›. Telekomünikasyonun ç›k›fl noktas› ses iletiflimi. Bundan 20 y›l önce olmayan, flimdi dünyay› birbirine ba¤layan 21. 000 tane baz istasyonu var. Bunlar›n ilk görevi insanlar› birbirine ba¤lamak, ikincisi ise onlara bir platform sa¤lamak. Sadece Vodafone’un toplamda 382 milyon, Türkiye’de 17 buçuk milyon abonesi var. Bu, bütün dünyada %5 pazar pay› ediyor, büyük bir yüzde . Ba¤lanabilirlik konusunda ne düflünüyorsun? Ba¤lanabilirlik ticarete mi gidecek yoksa sosyal tarafa m› oturacak? Art›k flirketler ifllerini telekomünikasyon olmadan düflünemiyor ve bizim bunu çok iyi yapmam›z laz›m ki bundan on y›l sonra, dünyan›n merkezinde GSM flirketleri olsun. Ba¤lanabilirli¤in en önemli özelli¤i, insanlar›n hem di¤er insanlara, hem de di¤er cihazlara gerçek zamanl› olarak ulaflabilmelerini sa¤lamas›. Bilgiye an›nda ulaflabilmek, cihazlar›n birbirine ba¤l› olmas› önemli. Müflteri bunu istiyor. Evindeki kameralar› kontrol eden bir GSM kullan›c›s› çok mutlu, veya arkadafllar›na sosyal medya üzerinden devaml› GSM üzerinden mesaj yazan birey de mutlu. Steve Jobs’un yapt›¤› en iyi fley yenilik, ama bulufl de¤il. Yapt›¤› var olan teknolojinin getirdiklerini, insana sunan ve insanlar›n neye, hangi flekilde ihtiyac› oldu¤unu belirleyip bunun için uygun öneriler getiren bir yenilik. Dokunulur ekranlar ve tablet PC ler iPhone ve iPad önceden vard›. Steve Jobs’›n ilginç bir yönü daha var, y›lmadan deniyor. Do¤ru zaman› do¤ru mekân› bekledi ve hiç y›lmad›. Kesintisiz ba¤lant› her yönde hayat›m›z› renklendirecek, boyutland›racak. Ticari, sosyal her tarafta etraf›m›z› saracak.
“Yöneticilik s›n›rl›
kaynaklar›n en etkili flekilde kullan›m›... Spor antrenman›yla bunu ö¤renmeye bafll›yorsun; okuldan ç›kt›n saat tam 21.00’e kadar s›n›rl› vaktin var. Antrenman, yemek yemek, ders çal›flmak... Böyle bir kayna¤› do¤ru kullanma disiplini önemli, bunu ö¤reniyorsun sporla.” Biraz spor ve STK’dan bahsedelim. ’91 y›l›nda voleybolda üniversiteleraras› Türkiye ikincili¤in var. Hafta sonlar› bulufltu¤unuz bir arkadafl grubu var. Spordan koptunuz mu? Nas›l devam ediyor? Derece alan Bo¤aziçi tak›m›nda, dört numara oynuyordum, smaçördüm. O dönemden arkadafllarla çok s›k görüflüyoruz. Pazar günü efllerimiz ve çocuklar›m›zla beraber akflam yeme¤i yedik. Sporu erken yaflta, üniversiteye bafllamadan önce yapmam›z›n bugünlere gelmemizde, yöneticiliklerimizde, voleybolcu olmam›zda etkisi var. Bu bilimsel olarak kan›tlan›r m› kan›tlanmaz m› bilmiyorum ama bir çal›flma disiplini kazand›¤›m›z kesin. Yöneticilik s›n›rl› kaynaklar›n en etkili flekilde kullan›m›… Spor antrenman›yla bunu ö¤renmeye bafll›yorsun; okuldan ç›kt›n saat tam 21.00’e kadar s›n›rl› vaktin var. Antrenman, yemek, ders çal›flmak… Böyle bir kayna¤› do¤ru kullanma disiplini önemli, sporla bunu ö¤reniyorsun. Tak›m oyunlar› di¤er sporlar gibi de¤il. Onun için birbirine ba¤l› çal›flmay› ö¤reniyorsun. Birinin manfleti iyi ç›karmas› laz›m, birinin iyi pas vermesi laz›m. Onun için tak›mdafll›k, birlikte çal›flmay› da
çok iyi ö¤retiyor. Kazanma iste¤i, h›rs ile kendini aflabilme… Bunlar çok önemli. Kötü tak›mda oynarsan kötü oynars›n, tak›m iyiyse sen de geliflirsin, sonuca katk› sa¤lars›n. Rekabeti önemsemek gerek. Ben yöneticili¤imde spor disiplininin çok katk›s› oldu¤unu düflünüyorum. Hep sporun içinde oldum. 1986’da voleybola bafllad›m ve senelerdir oynuyorum, sadece yurtd›fl›na gidince Paris’te oynayamad›m, ara vermifl oldum. fiimdi Vodafone’da bir tak›m kurdum. fiirketleraras› maçlara kat›ld›k. Lig var her hafta, sadece voleybol de¤il basketbol da bisiklet de var. Bunlar›n d›fl›nda müzik var Vodafonica diye. Çok iyiler. Müzik fikri spordan ç›kt›, bir de müzik olsun dedik ve destekledik. Vodafone da sosyal olmay›, tak›m üyesi olup spor veya müzik yapmay›, 3. sektörde çal›flmay› destekleyen bir kültür var. STK’lara da önem verdi¤ini biliyorum. Vodafone gibi bir flirketin deste¤i ile STK’larda bir fleyler yap›labilir. Vodafone’un bunlara maddi ve manevi katk›s› nas›l? Üç alan var: Biri hangisi olursa olsun sürdürülebilirlik. Bir ülkede baflar› devam edecekse o ülkenin de flirketin de baflar›l› olmas› gerek, batan bir ülkede o flirket de batar; k›saca toplumun ve flirketin geliflmesi birlikte olur. Bu sebeple ticaret d›fl› projelere de destek olmak gerek ve ülkenin engellerini belirleyip flirketinin kaynaklar›n›n bir k›sm›n› buralara aktarmas› gerek. Bunu yaps›n ki gelece¤ini garantiye als›n. ‹kinci k›sm› bir güven markas› olarak sadece müflteri memnuniyeti de¤il, yak›nl›k ve s›cakl›k duyulan bir marka olmam›z. Bu güven insanlar›n önem verdi¤i konularda onlara destek oldu¤umuzda katlanarak büyüyor.
Gökhan Ö¤üt ’93 kimdir? Bo¤aziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisli¤i Bölümü’nden 1993 y›l›nda mezun olan Gökhan Ö¤üt University of Illinois Chicago’da ‹flletme üzerine yüksek lisans yapt›. Kariyerine Procter & Gamble firmas›nda Marka Müdür Yard›mc›s› olarak bafllad›. Ard›ndan s›ras›yla Danone Süt Ürünleri ve Danone Group’ta Pazarlama Müdürü olarak çal›flt›. Yaklafl›k 2 y›l Nutricia’da Genel Müdür olarak çal›flan Ö¤üt 2009 y›l›ndan beri Vodafone Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yard›mc›l›¤› görevini yürütüyor.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 25
Derleyenler: Aylin BURAN ’05 - Burcu ÜNLÜTABAK ’08 Foto: Cihan ALDIK
A Bo¤aziçi’nin e¤itim gelene¤inin bir yans›mas› olarak Arnavutköy’de, eski Rum Okulu binas›nda, flehirle iç içe, merak eden çocuklar yetifltirece¤imiz BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu aç›ld›. 26 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
lbert Einstein Fikirler ve Tercihler adl› eserinde flöyle yaz›yor: “Bir ifl, korku, zorlama, otorite tutkusu ve yabanc›laflma sonucu ortaya konabilirken ayn› ifl, konuya duyulan ›l›ml› ilgiden, gerçe¤i bulmak ve anlamak için duyulan istekten de esin alabilir. Böylece her çocukta bulunan, ancak çok erken zay›flat›lan kutsal ‘ö¤renme merak›na’ geliyoruz.” Merak insan›n en de¤erli özelliklerinden. Ne var ki toplumsal sistemin, özellikle de e¤itim sisteminin yap›s› neticesinde bask›lanan insani yönlerin de bafl›nda geliyor. Oysa merak olmasayd›, ard›ndan bilgiyle
ve çal›flmayla birleflmeseydi bugün hayat›m›zda olmazsa olmaz kabul etti¤imiz bilimsel üretimler ve hayata güzellik katan sanatsal yarat›mlar olmazd›. Peki, ne yap›lmal› da insan›n içindeki merak beslenip büyütülmeli, güzelin ve iyinin aray›fl›na do¤ru yönlendirilmeli? BÜMED uzun zamand›r çocuklar›n içindeki merak› koruman›n, gelifltirmenin ve iyiye yönlendirmenin mümkün olaca¤› çok kültürlü, flehir yaflam›yla iç içe, çocuklar›n bir yandan ö¤renirken bir yandan da yaflamdan kopmad›klar› bir e¤itim ortam› yaratman›n hayalini kuruyordu. Nihayet bu hayalin
hakikate dönüflmesi mümkün oldu ve ifle anaokulundan baflland›. Merak etmeyi yücelten bir de isim konuldu anaokuluna: Merak Eden Çocuk Anaokulu. Öncelikle bir okulun konumlanabilece¤i en do¤ru ve güzel mekânlardan birine kavufltu okul. Rum Vakf›’na ait, vaktiyle ilkö¤retim okulu olarak kullan›lm›fl 102 y›ll›k bina kap›lar›n› Merak Eden Çocuk Anaokulu ö¤rencilerine açt›; yap›s›n›n yal›nl›¤›yla, do¤all›¤›yla, yemyeflil bahçesi ve tarihi atmosferi ile çocuklara çocuk olduklar›n› unutturmayacak bir ortam sa¤lad›. Akademik olarak ise Bo¤aziçi Üniversitesi E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyeleri’nin destekleri al›nd›. Neredeyse gece gündüz çal›fl›ld›. Sonunda aç›l›fl günü, sabah›n erken saatlerinde, serin ve güzel bir eylül sabah›nda eme¤i geçen herkes ö¤rencileri beklemeye bafllad›. Önce Dora girdi kap›dan. Sonra onu Doruk Efe, Sefa, Selin, Ceren, Ece, Mercan, Arda ve di¤erleri takip ettiler. Çocuklar, okulda uzun zaman geçirmiflcesine, birbirlerini sanki uzun zamand›r tan›yormuflcas›na bahçede koflmaya, kum havuzunda beraber oynamaya bafllad›lar. Kilden hamurlar›n üzerlerine el izlerini b›rakt›lar. Ö¤retmenleri ile tan›flt›lar. Bir okulu okul yapan ö¤rencileridir. Merak Eden Çocuk Anaokulu, ö¤rencileri kap›dan girdi¤inde, iflte o zaman gerçek bir okul oldu. BÜMED olarak çok sevinçliyiz ve çocuklar›n içindeki merak tohumunu besleyecek bir
ortam yaratma çabas›n›n heyecan›n› yafl›yoruz. Gelin flimdi anaokuluna eme¤i geçenlere kulak verelim, okulun haz›rl›k aflamas›n›, yaflananlar›, hedefleri ve yeni hayalleri merakla dinleyelim. Hakan Zihnio¤lu BÜMED Yönetim Kurulu Baflkan›: “Merak Eden Çocuk Anaokulu, BÜMED’in att›¤› tarihi ad›mlardan biri oldu.” Merak Eden Çocuk Anaokulu, BÜMED’in att›¤› tarihi ad›mlardan biri oldu. 26 y›l önce kurulan ve takip eden y›llarda sosyal tesisine kavuflan BÜMED’ten üyelerinin son y›llardaki yo¤un talebi bir okul yap›lmas› yönündeydi. Bu anlamda ilk ad›m› MEÇ Arnavutköy ile att›k. Camiam›z›n istedi¤i ve bizim de planlar›n› yapt›¤›m›z ilkö¤retim okulu tasar›m›z ise, do¤ru kampus yerini buldu¤umuz anda hizmete girecek. Bunun tüm altyap› çal›flmalar›n› yapt›k. Ancak önemli olan hem derne¤imize hem de camiam›za yak›flan bir okul yeri ile ifle bafllayabilmemiz. Bu sebeple ç›tam›z oldukça yüksek; iflimiz zor, ama yapaca¤›z. Bugün devlet okullar› ile özel okullar›n aras›nda gerçek bir e¤itim-ö¤retim fark› var; ancak e¤itim iflinin çok ticarileflti¤ini, art›k e¤itim kurumlar›n›n yat›r›m flirketleri taraf›ndan al›nd›klar›n› veya mercekte olduklar›n› görüyoruz. Burada birçok velimizin sordu¤u “Acaba bir okula bu paralar ödenmeli mi, bu miktarlar
dünya ölçe¤inde bile çok yüksek mebla¤lar de¤il mi? Bir çocu¤un üniversite dahil e¤itim-ö¤retim giderinin 600.000 TL’ye yaklaflt›¤›n› düflünürsek birden fazla çocuk ile bu flartlar sürdürülebilir mi?” sorular› kulaklar›mda ç›nl›yor. MEÇ ile e¤itim ifline bir pazar yap›c› olarak girmek istiyoruz. ‹flte bu noktada, BÜMED olarak hizmetimizi ve kalitemizi en üst seviyede, fiyatlar› ise orta-üst aral›kta tutaca¤›z. Bu da belki e¤itim piyasas›nda fiyat ç›tas› olacak. Misyonumuz ve planlar›m›z net. Yorgo Papalyaris Arnavutköy Rum ‹lkokulu mezunlar›ndan, Eski Rum Vakf› Baflkan›: “Amac›m›za ulaflt›k. Bu binada yine e¤itim yap›lacak ve okuldan çocuk sesleri yükselecek.” Arnavutköy Rum ‹lkokulu oldu¤u dönemde bu binada alt› y›l›m› geçirdim. Okulla ilk tan›flmam burada oldu ve benim için çok
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 27
yapabildikleri okulun yak›n çevresiyle sosyal becerilerini gelifltirmeyi ö¤reniyorlar. Okulumuzda çocuklar de¤erlerine sahip ç›kmay› ve do¤aya sayg› duymay›, tüketmekten çok üretmeyi ö¤reniyorlar. Berna Yeflilova ‹ngilizce Program› Sorumlusu: “MEÇ Anaokulu olarak biz ‹ngilizce program›m›z› tüm güne yayarak çocuklar›n ‹ngilizceyi do¤al ortamlar›nda ö¤renmelerini hedefliyoruz.”
önemliydi. Okulun sahip oldu¤u vakf›n baflkanl›¤›n› yapt›¤›m dönemde de maalesef Rum ö¤renci yoklu¤undan kendi elimle kapat›lmas› için karar ald›m ve bundan çok büyük üzüntü duydum. Binay› de¤erlendirmeye karar verdi¤imiz dönemde bizim için en önemli olan fley mekân›n ruhuna ve yap›s›na uygun bir amaçla kullan›lmasayd›. Amac›m›za ulaflt›k. Bu binada yine e¤itim yap›lacak ve okuldan çocuk sesleri yükselecek. Okulumuzun tekrar bir e¤itim kurumu olarak de¤erlendiriliyor olmas› flahs›m ve vakf›m›z ad›na büyük bir mutluluk kayna¤›. Özellikle de arkas›nda
Çocuklar için planlad›¤›m›z temel kazan›mlar flöyle: • Çocu¤un zihinsel, sosyal, duygusal, fiziksel, akademik ve dil geliflimi alanlar›nda beceri ve kazan›mlar›n› gelifltirmek, • Çocukta do¤umundan itibaren var olan merak› gelifltirmek, • Çocu¤un merak›n›, araflt›rmaya ve sorular›na yan›tlar bulmaya dönüfltürmesine, • Araflt›rmac› bir kiflilik gelifltirmesine destek olmak, • Araflt›rmac› bir kiflilik gelifltirmek için en önemli unsurlardan birisi olan özgüvenin geliflimini desteklemek, • Çocuklar›n yaflamlar›nda baflar›l› ve mutlu olmalar›n› sa¤layacak becerileri kazanmalar›n› sa¤lamak.
28 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Bo¤aziçi Üniversitesi gibi bir kurumun olmas› kaliteli bir e¤itim verilece¤inin garantisi. Benim gibi bu okulda okumufl cemaatimize mensup ve bu okulda e¤itim görmüfl ö¤rencilerin okulun içinde bulunan hat›ra odas›na gelerek bugünkü minik ö¤rencilerle vakit geçirmesi bizi memnun edecek. 1902 y›l›ndan beri e¤itime hizmet vermifl bu binada modern e¤itim ruhunun devam etmesi için gerek vakf›m›z›n gerekse BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu'nun gerekli çabay› gösterece¤ine inan›yorum. Yasemin Duçe BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu Yöneticisi: “Okulumuzda çocuklar de¤erlerine sahip ç›kmay› ve do¤aya sayg› duymay›, tüketmekten çok üretmeyi ö¤reniyorlar.” Merak Eden Çocuk Anaokulu, mutlu, merakl› ve yarat›c› çocuklar›n oldu¤u, ö¤reten ve ö¤renen bir okul. Bo¤aziçi Üniversitesi Okul Öncesi Program›’ndan ö¤retim üyelerimizin dan›flmanl›¤›nda haz›rlanan Türkçe ve ‹ngilizce e¤itim program› merak eden çocuklar için özel olarak haz›rland›. Arnavutköy’ün içinde 1300 m2 bahçemizde a¤açlara, bitkilere ve baflka canl›lara sayg› göstermeyi; ziyaretine gidebildikleri, paylaflabildikleri ve al›flverifl
Okul öncesi çocuklar, biliflsel geliflimlerinin h›z› ve beyinlerinin do¤ufltan dil ö¤renmeye yönelik bir yap›ya sahip olmas›ndan dolay› bu yaflta yabanc› dili bir yetiflkine oranla çok daha çabuk ö¤renebiliyorlar. MEÇ Anaokulu olarak biz ‹ngilizce program›m›z› tüm güne yayarak çocuklar›n ‹ngilizceyi do¤al ortamlar›nda ö¤renmelerini hedefliyoruz. Bundan dolay› herhangi bir kitaba ya da saate ba¤l› kalmadan; çocuklar›n yarat›c›, merakl›, komik ve hareketli karakterlerine hitap edecek biliflsel, duygusal ve fiziksel geliflimlerini zengin materyallerle destekleyecek bir program haz›rlad›k. EF Dil Okullar›’ndan Young Learners e¤itimi alan yabanc› ö¤retmenlerimiz, gün boyunca her s›n›f ö¤retmeninin yan›nda bir yabanc› ö¤retmen olmak üzere, bu program› çocuklar›n anlama ve konuflma becerilerini artt›rmak için uyguluyor olacaklar. Ayr›ca Amerikal› ö¤retmenimizin verdi¤i Music and Movement ve Kanadal› ö¤retmenimizin verdi¤i Çocuk Yogas› branfl dersleri ‹ngilizce e¤itimimizin bir parças› olacak. Taner Ç›nar BURC ‹flletmesi Müdürü Anaokulu projesinin bafl›ndan beri süreçte yer al›yorum. Çocuklar, çocuklar›m›z için bir fley yap›yor olma düflüncesi beni çok heyecanland›r›yor. Üstelik bu çocuklardan baz›lar› belki de
benim can arkadafllar›m›n k›zlar›, o¤ullar› olacak. Bu da sorumluluk bulutunun her gitti¤im yerde, beni takip ediyor olmas› demek; ama sonuçta bu denli somut ve kal›c› bir üretime katk›da bulundu¤umu düflünmek beni gerçekten mutlu ediyor. Biraz flans, biraz cesaret, çokça istek ve yo¤un çal›flma derne¤imize güzel bir anaokulu kazand›rm›fl oldu. Üstelik böyle bir binada, böyle bir bahçe içinde, o ç›narlar›n alt›nda... Çok mutluyum. Yrd. Doç. Dr. Mine Göl Güven, Yrd. Doç. Dr. Nalan Babür, Yrd. Doç. Dr. Ayflegül Metindo¤an Wise Merak Eden Çocuk Anaokulu, ad›yla da vurguland›¤› gibi, bilimsel yaklafl›m›n temel ö¤elerinden olan merak duyma, sorgulama, araflt›rma ve ö¤renme isteklerini birlefltirerek, erken çocukluk e¤itiminde örnek olabilecek bir oluflumu hedefleyen insanlar›n bir araya gelmesiyle ortaya ç›km›fl bir ideal. Bu ideali gerçeklefltirmeye gönül verenlerin içerisinde, Bo¤aziçili akademisyenler, e¤itimin çok çeflitli alanlar›ndan e¤itimciler, ö¤retmenler ve Bo¤aziçi miras›na gönülden sahip ç›kan mezunlar var. Bu kadro, ‹stanbul’un tam ortas›nda, flehrin cumbal› evleri, arnavut kald›r›mlar› ve tarihi yap›s›yla iç içe, heybetli ç›narlar›n aras›ndaki yemyeflil bir bahçede bulunan tarihi bir okul binas›nda bulufltu. Bu buluflman›n sonucunda, Bo¤aziçi’nin sahip oldu¤u iyi ve kaliteli okul gelene¤ini sürdüren bir anaokulu yarat›ld›. BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu ‹stanbul’a ve ülkemize kazand›r›ld›. ‹ki ile befl yafl aras› çocuklara ve ailelerine hizmet veren okulumuzda, çocuklar›m›z için hedeflerimiz büyük. Bu hedefler do¤rultusunda, çocuklar›m›z› geliflimlerinin en üst düzeyine ç›kartmak için onlara olanaklar sunmay›, onlar› desteklemeyi ve
motive etmeyi program›m›z›n ana amac› olarak belirledik. Bunun yan› s›ra, onlar›n birer “oyun çocu¤u" oldu¤unu ak›lda tutarak, tüm geliflim ve ö¤renme deneyimlerini oyun yoluyla vermeyi amaç edinip, yap›land›rmac› bir yaklafl›mla, çocuk merkezli bir e¤itim program› oluflturduk. Y›llar›n bilimsel araflt›rma ve teorik birikimi sonucunda oluflturulan ve küçük çocuklar için belirlenen geliflim gereklerine uygun yaklafl›mlar› program›m›zda esas ald›k. Geliflim gereklerine uygun yaklafl›mlar (Developmentally Appropriate Practices), NAEYC (National Association of Education for Young Children, çev. Küçük Çocuklar›n E¤itimi Amerikan Ulusal Birli¤i) esas al›nd›. Bu yaklafl›mlar 0-8 yafl aras› çocuklar›n e¤itimine temel olacak ilkeleri, prensipleri ve standartlar› içeriyor. Program›m›zda eklektik ve yap›land›rmac› bir yaklafl›m kullan›ld›. Geliflim gereklerine uygun yaklafl›mlar, çocu¤un fiziksel ve sosyal çevresi ile olan etkilefliminin önemini ve bu etkileflimde çocu¤un almas› gereken aktif ve etkin rolü vurgular. Çocuk, merak eden, sorgulayan, bilgiyi deneyimleriyle elde eden, bilgiyi üreten, sosyal ve fiziksel çevreyle kurdu¤u
Müfredat›m›zda yer alan programlar›n kullan›m flekilleri k›saca flöyle: • Büyük grup, küçük grup, birlikte ve de¤erlendirme zamanlar› (High Scope), • Atölye ve proje çal›flmalar› (Reggio Emilio), • Çocuklar›n ve ö¤retmenin, ilgi duyduklar› ve merak ettikleri konular› e¤itim program›na ve planlamaya her an için dahil edebilmeleri, planlar›n› bu do¤rultuda de¤ifltirebilmeleri (Emergent Curriculum), • Ö¤retmenin s›n›f içerisindeki deneyimlerini gözlemleyerek, bu deneyimler hakk›nda düflünerek ve yeniden de¤erlendirerek uygulamalar›n›n ifle yaray›p yaramad›¤›na ve nas›l iyilefltirilece¤ine karar vermesi (Reflective Teaching), • S›n›ftaki tüm çocuklar›n farkl› beceri, ilgi ve yeteneklere sahip oldu¤u görüflünden yola ç›karak her bir çocu¤a bilgi ve beceriye farkl› yollardan ulaflma flans› sunulmas› (Differentiated Curriculum), • Önyarg›l›, yanl› ve ayr›mc› tutumlara ve bak›fl aç›lar›na (örne¤in: cinsiyet ayr›mc›l›¤› ve ›rkç›l›k) karfl› fark›ndal›k yaratarak, bu tutumlar›n azalt›lmas› ve ortadan kald›r›labilmesi için çaba göstererek, kullan›lan dilde ve çocuklar için seçilen deneyimlerde bu tür tutumlara yer vermemek (Anti-Bias Curriculum), • Çocu¤un aktif bir flekilde fiziksel ve sosyal çevreyle kurdu¤u etkileflimler yoluyla kavram ve bilgileri ö¤rendi¤ini esas almak (Constructive Curriculum).
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 29
Anaokulumuzun program› her bir geliflim seviyesinden çocuklar için hedef ve kazan›mlar›n belirlenmesini, bu hedef ve kazan›mlara ulafl›lmas› için, çocuklar›n ilgisini çekecek ve onlar için anlaml› olan temalar›n programa dahil edilmesini ve bu temalar›n oyun yoluyla çocuklara verilmesini gerektiriyor. Program›m›zda, s›n›f içindeki uygulamalar›n ne olaca¤›, neyi, neden ve hangi amaçla yapaca¤›m›z› belirlememiz, çocuklar›n okul y›llar›nda ve ileriki yaflamlar›nda kullanabilecekleri bilgi, beceri ve deneyimleri edinmeleri aç›s›ndan önemlidir.
etkileflim yoluyla bilgiyi yorumlayan ve kendi ç›kar›mlar›n› oluflturup karar veren bir birey. Ö¤retmenin rolü bu süreç içerisinde çocu¤u desteklemek ve çocu¤a rehber olmak. Çocu¤un ö¤renme ve geliflimi sadece ö¤retmen-çocuk etkileflimine dayal› de¤il; ve sadece yetiflkinlerin rehberli¤i ile olmaz. Çocu¤un tüm çevresiyle ve özellikle de
Program sonucunda çocuklardan beklentilerimiz: • Ba¤›ms›z karar alabilme, • S›n›f içinde birlikte hareket edebilme, • Yarat›c›l›klar›n› ve hayal güçlerini kullanabilme, • Kendini, resim, tiyatro, müzik gibi farkl› sanat formlar›nda ifade edebilme, estetik ve sanatsal bak›fl aç›s›na sahip olma, • Fizik, do¤a, çevre ve yaflam bilimlerinde merak etme, soru sorma, veri toplama ve de¤erlendirme yapabilme, • Sosyal ve fiziksel çevresine duyarl› olabilme, • Geliflimsel özelliklerinin fark›na varma, sa¤l›k ve özbak›m becerilerini kazanma, • Dili kullanma, kitaplar› tan›ma, kitap okumaktan ve okunmas›ndan zevk alma, • Yeni deneyimler yaflamaktan zevk alma, bir ifle bafllarken istekli olma, baflarabilece¤ini ve yapabilece¤ini bilme, • ‹ngilizce konuflma, anlama ve kendini bu dilde ifade edebilme.
30 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
çocuklar›n birbirleriyle olan etkileflimi sonucunda ö¤renme ve geliflim gerçekleflir. Okul öncesi çocu¤unun ö¤renmeye karfl› tutumunu “aktif, etkin ve deneysel” olarak tan›mlayan program›m›zla amac›m›z, çocuklar›n bir an önce daha üst bir seviyeye atlamalar›n› sa¤lamak de¤il; kendi geliflimsel seviyeleri dahilinde olan becerilerini daha kapsaml›, detayl›, anlaml› ve bütünsel bir hale getirmek. BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu’nda, güvenli, s›cak, yarat›c› bir ortamda, çocuklara ucu aç›k deneyimler sunarak, onlar›n ba¤›ms›zl›klar›n› ve birey olufllar›n› desteklemeyi amaçl›yoruz. Bu çerçeve içerisinde, onlar›n kendi fikirlerini yaratmalar›na ve onlar› s›nayarak, deneyerek yeni bilgiler oluflturmalar›na olanak sunmay› hedefliyoruz. E¤itim program›m›zda High-scope, Reggio Emilio, Emergent Curriculum, Reflective Teaching, Differentiated Curriculum, AntiBias Curriculum ve Constructive Curriculum gibi e¤itim programlar›na yer verildi ve bu programlar›n bilimsel araflt›rma ve uygulamalarla desteklenen unsurlar›, sistematik bir flekilde program›m›za dahil edildi.
Elbette belirledi¤imiz hedef ve kazan›mlar›n yan›nda, çocuklar›n ilkö¤retim ve ard›ndan gelen okul y›llar›nda akademik becerilere en iyi flekilde ulaflmalar›n›, ayr›ca sa¤l›kl› ve mutlu bireyler olmalar›n› sa¤lamak için, sosyal-duygusal geliflim ve olgunlu¤a destek program›, erken dönem okumayazmaya haz›rl›k program› ve kapsaml› bir ‹ngilizce e¤itim program› da sunuluyor. Dil becerilerinin gelifltirilmesi ve okuma-yazmaya haz›rl›k program›m›za, hem okumayayazmaya haz›r, kitaplar› seven ve okuyan bireyler olmalar› yolunda çocuklara destek vermesi, hem de ikinci dil edinimine yapaca¤› olumlu etkiler sebebiyle ayr› bir önem veriyoruz. BÜMED Merak Eden Çocuk Anaokulu, erken çocukluk döneminde yap›lan bilimsel araflt›rma bulgular›n›n ›fl›¤›nda, çocuklar›n geliflim gereklerine uygun, onlar›n ilgi ve becerileri do¤rultusunda, ba¤›ms›z düflünebilen, toplumla bar›fl›k bireyler olmalar› yolunda çocuklar› destekleyici bir okul olmak üzere ilk ad›mlar›n› att›. Okulumuz ve ailelerimizin yak›n iliflkiler ile kurduklar› ve kuracaklar› iflbirli¤i ile ç›kt›¤›m›z bu yolda hep birlikte ilerlemek üzere...
Yaz›: Hakan Z‹HN‹O⁄LU ’91 Foto: Cihan ALDIK
Bo¤aziçi Üniversitesi
yine birincilerin tercihi oldu Bu y›l LYS s›nav›nda birinci olan ö¤renciler e¤itim hayatlar›na Bo¤aziçi Üniversitesi’nde devam edecekler. Hepimizin bildi¤i gibi kaliteli e¤itimi ve köklü geçmifli ile Bo¤aziçi Üniversitesi onlara kendilerini gelifltirebilecekleri ve ö¤rendikçe hayatlar›n› güzele do¤ru tafl›yabilecekleri f›rsatlar sunacak. Biz de LYS Birincileri Deniz Ça¤l›n, Esmer Ezgi Atar ve Murat Kaan Erdal ile bulufltuk, gelecekle ilgili beklentilerini konufltuk.
L
YS’de farkl› puan türlerinde birincilik alan ve Bo¤aziçi Üniversitesi’ni seçen ö¤renciler ile sohbet etmek bir heyecan. Bu senenin y›ld›zlar› kampusta. ‹flte birazdan çekim bafllayacak. Ancak, onlar y›ld›z olsalar da, yafllar› 18. Bizlerin ise ilk ifli taze Bo¤aziçilileri kampus havas›na sokmak. Güney meydanda, çimlere yay›larak konuflmak ve biraz sohbeti koyulaflt›rmak ifle yar›yor. Do¤al havalar›n› yakalamak için bafll›yoruz sorulara; 35,5 Karfl›yaka’dan bafllay›p, Ayd›nl› milli voleybolcu Faruk ile tan›flt›rma sözüne geliyoruz, oradan da K›rflehirli (eflim taraf›ndan) komflu hemfleri say›labilece¤imizi konuflurken, Ekonomi ve Finans Yüksek Lisans
32 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
ve MAPES programlar›n›n mezuniyet töreni için kampusa gelen mezunlar›n› görüyoruz. Göz aç›p kapay›ncaya kadar onlar da mezun olacaklar. Hatta belki de çift çift bölüm bitirecekler. Sohbet sohbeti aç›yor, ama zaman k›s›tl›; bol bol foto¤raf ve Bo¤aziçili olman›n ilk dersi 101 Bo¤aziçi ile ikinci buluflma için sözlefliyoruz. Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’nü seçen Deniz Ça¤l›n’›n hayali hemen Ahmet Davuto¤lu ile tan›flmak. Ç›ta belli: Türkiye’nin siyasetinde olmak. Ona uygun zamanda bir Davuto¤lu randevusu almak için u¤raflaca¤›z. Çeviribilim Bölümü’nü tercih eden Esmer Ezgi Atar ve Elektrik Elektronik Mühendisli¤i Bölümü’nü tercih eden Murat Kaan Erdal’a da
düflünüp ne isteyeceklerine karar verdikten sonra yard›m etmek için söz veriyoruz. Her bir ö¤rencimizi birer mentor ile efllefltirece¤iz. Onlara a¤abeylik-ablal›k yapacak Bo¤aziçililerden bahsediyoruz; bunun kampusta ve ‹stanbul’da ne kadar özel bir uygulama oldu¤unu konufluyoruz. Her birinin gözleri parl›yor, zaten Anadolu insan›n o s›cak gülümsemesi hepsinin yüzünde. ‹flte bu heyecan, 148 y›ld›r parlayan bir Bo¤aziçiRobert Akademi markas›n› yans›t›yor adeta. Bo¤aziçi Üniversitesi’nde istedikleri bölümlere yerleflen LYS birincileri Bo¤aziçi Üniversitesi’nden neler bekliyorlar, gelecekle ilgili nas›l hayaller kuruyorlar? Gelin kendilerinden dinleyelim.
Türkiye'de hayallerin okulu denilebilecek bir okul varsa o da Bo¤aziçi Üniversitesi’dir bana göre. Benim de hayallerimin okuluydu. Bo¤aziçi’nin gerek okumak istedi¤im bölümü olan Çeviribilim’de gerekse sosyal ve kültürel olanaklar baz›nda tart›flmas›z en iyi olmas›, Bo¤aziçili olmak istememe yetmiflti. Ö¤retim üyelerinin ve e¤itiminin kalitesi konusunda söyleyebileceklerim herkesçe bilinen ve onaylanmaya gerek olmayan fleyler olaca¤›ndan tercihimi belirleyen kiflisel say›labilecek sebeplerden bahsedeyim. Mithat Alam Film Merkezi, Altyaz› Dergisi, nitelikli sinema seminerleri ve söyleflileri, gerekli dersleri alarak film sertifikas› alabilecek olmam gibi faktörler herhangi bir sinefili kendine çekece¤i gibi beni de çekti. Bu, d›flar›dan bak›ld›¤›nda küçük bir detay gibi görünebilirdi; ama benim için önemi büyüktü.
“Dünyan›n sayg›n bilim dergisi Science'›n yürüttü¤ü araflt›rmaya göre, 1986 y›l›ndan 2007'ye kadar dünya çap›nda depolanan bilgi miktar› 295 milyar gigabayt. Amerikal› bilim adamlar›na göre tüm bu bilgileri al›p kitaplaflt›rsayd›k Amerika veya Çin'in yüzeyini 13 kat kitapla kaplayabilirdik.” Bu haberi okuduktan sonra bilgi ça¤›nda oldu¤umuzu bir kez daha ürpererek fark ettim. Bana bilgiyi ezberletecek bir yere de¤il; uçsuz bucaks›z bilgi denizinde yüzmeyi, dal›fl yap›p arad›¤›m› bulmay› ö¤retecek bir yere
Önümdeki süre boyunca, sinema konusunda gelifltirebildi¤im kadar gelifltirmek istiyorum kendimi. Kariyer meselesine gelince: Her zaman birden çok plan›m olmufltur ve malumunuz, fikirler oldukça de¤iflkendirler. fiu an yo¤unlaflt›¤›m, bask›n ç›kan alan ise konferans çevirmenli¤i. Baflta kendileri de çok iyi birer konferans çevirmeni olan hocalar›m›z sayesinde okulumdan çok fley ö¤renece¤ime inan›yorum. Bo¤aziçi Üniversitesi’nin, ö¤renim hayat›ma yurt d›fl› tecrübeleri ekleyebilmem için gereken referans› da sa¤layaca¤›n› düflünüyorum. Akademik çevrelerde oldu¤u gibi özel sektörde de Bo¤aziçi mezunu olman›n bir ayr›cal›k oldu¤unun fark›nday›m ve bu ayr›cal›ktan sonuna kadar yararlanmay› umuyorum. Burada oldu¤um için mutluyum.
ihtiyac›m vard›. ‹flte bu düflüncem ve ayn› zamanda sosyal olmam›z, okumalar yapmam›z ve genifl bir yelpazede entelektüel olarak yetiflmemiz gerekti¤ine olan inanc›mdan dolay› tercih s›ralamamda bir numara Bo¤aziçi oldu. ‹leride esas hedefim donan›ml› bir birey olarak vatana millete hizmet etmek; bunu diplomat olarak yapmay› hayal ediyorum ama hedefim hayalimi de¤ifltirebilir. Amerikan Baflkan› ile tavla oynayabilmek de hedeflerimden birisi. Bence Türkiye’nin buna ihtiyac› var.
Bo¤aziçi Üniversitesi’ni elektrik elektronik mühendisli¤i alan›nda en iyi e¤itimi veren, kendini kan›tlam›fl üniversitelerden biri oldu¤u için seçtim. Ayr›ca Bo¤aziçi ailesinin sosyal ve kültürel yap›s› da bu seçimi yapmam› sa¤lad›. Üniversiteden sonraki mesleki hedeflerim henüz kesinleflmemifl olmakla birlikte; esas hedefim akademik hayata
ad›m atmak fleklinde belirmifl durumda. Bu süreçte tabii ki sosyal hayattan da kopmamak, yeni insanlarla tan›flmak ve ‹stanbul gibi bir metropolü tan›mak da hedeflerim aras›nda. Hedeflerime ulaflmamda Bo¤aziçi Üniversitesi’nin canl› sosyal, kültürel hayat› ve üst düzey akademik yap›s› ile katk› sa¤layaca¤›n› düflünüyorum. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 33
Yaz›: Prof. Dr. Yeflim ARAT Foto: Cihan ALDIK
En baflar›l› ö¤renciler bir kez daha Bo¤aziçi’nde Bo¤aziçi Üniversitesi’ni seçen ö¤renci profili bu sene de de¤iflmedi: Üniversitemizdeki bölümler Türkiye’nin en iyi ö¤rencilerini ald›lar. Bo¤aziçi Üniversitesi Rektör Yard›mc›s› Prof. Dr. Yeflim Arat’tan bu seneki ö¤renci profili hakk›nda bilgi ald›k. Ö¤rencilerin beklentilerini karfl›lamak için üniversitemizin yürüttü¤ü çal›flmalardan bahsettik.
B
u sene üniversitemizi seçen ö¤renci profilleri hakk›nda bilgi verebilir misiniz? Ö¤renci profilimizde geçen y›la oranla önemli bir de¤ifliklik olmad›. Bir kez daha Ö¤renci Seçme S›nav›’nda en yüksek puanlar› alan ö¤renciler Bo¤aziçi Üniversitesi’nde okumay› seçtiler. Ortalama puanlar› göz önüne al›rsak, geçen y›l oldu¤u gibi bu y›l da üniversitemizde e¤itimi verilen branfllarda bölümlerimiz Türkiye’nin en iyi ö¤rencilerini ald›lar. Ayr›ca ilk 500’e giren ö¤renciler aras›nda Bo¤aziçi’ni tercih edenlerin say›lar›nda 2010 y›l›na oranla ufak art›fllar oldu. Örnek olarak, matematik e¤itimi almak isteyenlerin seçti¤i Matematik-Fen (MF) 1 puan türünde, 2010 y›l›nda ilk 500’de 82 olan ö¤renci say›m›z bu y›l 102’ye, mühendislik e¤itimi almak isteyenleri ilgilendiren MF4 puan türünde 2010 y›l›nda 81 olan ö¤renci say›m›z, 2011’de 99’a yükseldi. ‹flletme, ekonomi gibi branfllar› ilgilendiren Türkçe-Matematik (TM) 1 puan türünde 2010’da 110 olan ö¤renci say›s› 2011’de 121’e, siyaset bilimi, hukuk ö¤rencilerini ilgilendiren (TM) 2 puan türünde 120 olan ö¤renci say›s› bu y›l 132’ye yükseldi. ‹lk 1000 ö¤renci aras›nda Bo¤aziçi’ni seçenlerin say›lar› MF’lerde 150 civar›nda, TM’lerde ise 250 civar›nda. 34 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Ayr›ca MF1, MF2, MF4 puan türlerinin birincisinin Elektrik Elektronik Mühendisli¤i Bölümü’ne, TM1, TM2,TM3 puan türleri birincisinin Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’ne, D‹L1, D‹L2, D‹L3 puan türlerinin birincisinin Çeviribilim Bölümü’ne gelmesi de ÖSS’nin en baflar›l› ö¤rencilerini okulumuza çekme gelene¤imizi taçland›rm›flt›r. Lisans Yerlefltirme S›nav› sonuçlar›n› inceledi¤imizde, 2011 y›l›nda üniversitemize gelen ö¤rencilerin %50’sinin bölümlerine 1., %20 sinin 2., %11’inin ise 3. tercihleri ile yerlefltirildiklerini de görüyoruz. Ö¤rencilerimizin mezun olduklar› lise türleri, yaflad›klar› bölgeler ve cinsiyet da¤›l›m›nda da geçen y›la oranla belirgin bir de¤ifliklik yok. 2011 y›l›nda Bo¤aziçi
Üniversitesi’ne yerlefltirilen ö¤rencilerin %43’ü anadolu liselerinden, %20’si anadolu ö¤retmen liselerinden, %12’si özel liselerden ve %10’u fen liselerinden mezun oldular. Yine geçen y›llara benzer bir flekilde, 2011 y›l›nda Bo¤aziçi Üniversitesi’ne yerlefltirilen ö¤rencilerin %40’› ‹stanbul’dan, %57’si Marmara Bölgesi’nden geliyorlar ve ö¤rencilerimizin %53’ü kad›n, %47’si erkek. Ö¤rencilerin gelece¤e yönelik beklentilerinin karfl›lanmas› ba¤lam›nda Bo¤aziçi Üniversitesi’nin fark› nedir? Bo¤aziçi Üniversitesi geleneksel olarak e¤itime öncelik veren bir kurum olmufltur. Kaliteli bir ö¤retim eleman› kadrosu ile iyi bir e¤itim vermektedir. Hocalar
“Bo¤aziçi’nde ö¤renciler pek çok
önemli bilgiyi, derslerdeki tart›flmalarda olsun, kulüplerde ortak ifl yaparak hayata haz›rlan›rken olsun, kendileri gibi baflar›l› arkadafllar›ndan ö¤renirler. Bu, Bo¤aziçi’nin alt›n›n çizilmesi gereken, kolayca taklit edilemeyecek, ona di¤er iyi e¤itim kurumlar›na k›yasla farkl› bir statü kazand›ran zenginli¤idir.”
kat›l›mc›, uyumlu, hiyerarflik olmayan bir çal›flma ortam›nda e¤itim verme olana¤›na sahiptirler. Nitekim Harvard, Princeton gibi dünyan›n önde gelen üniversiteleri, yurtd›fl› e¤itim deneyimi edinmek isteyen ö¤rencilerini Bo¤aziçi’ne yönlendirmektedirler. Bu gelenek özellikle son yirmiotuz y›lda gerçekleflen toplumsal dönüflüm ile okulumuzun 1970’ler veya daha öncesine oranla çok daha farkl› kökenlerden, s›n›flardan, kültürlerden gelen fakat hepsi Türkiye’nin en baflar›l›, en seçkin ö¤rencileri olan bir grubu e¤itebilmesi, onlar› kaynaflt›rabilmesi ile eklemlenmifltir. Bo¤aziçi’nde ö¤renciler pek çok önemli bilgiyi, derslerdeki tart›flmalarda olsun, kulüplerde ortak ifl yaparak hayata haz›rlan›rken olsun, kendileri gibi baflar›l› arkadafllar›ndan ö¤renirler. Bu, Bo¤aziçi’nin alt›n›n çizilmesi gereken, kolayca taklit edilemeyecek, ona di¤er iyi e¤itim kurumlar›na k›yasla farkl› bir statü kazand›ran zenginli¤idir. Fiziksel alt yap›m›zda yetersizlikler olsa da, bireye ve bireysel ifade özgürlü¤üne sayg›l›, farkl›l›klar› yaflatmaya elveriflli olan okulumuzun hoflgörülü kurumsal kültürü, bu çeflitlilikten do¤an zenginli¤i beslemektedir. Ayr›ca kampusumuz hepimizin çok iyi bildi¤i gibi çok güzel. Fiziki olarak çok güzel bir mekânda, her biri birer mücevher gibi gösteriflli binalarda gelece¤e yönelik bir
e¤itim almak da bir ayr›cal›k. fiehir üniversitesi oldu¤umuz için ö¤renciler okurken, ‹stanbul’un zenginliklerinden faydalanabilme olana¤›na da sahip oluyorlar. Geçenlerde Gaziantep’te kat›ld›¤›m bir toplant›da Devlet Planlama Teflkilat›’nda çal›flan bir mezunumuz ve bir rektör bana Bo¤aziçililerin birbirlerine nas›l sahip ç›kt›klar›n› anlat›yorlard›. Yurtiçi ve yurtd›fl›nda çok önemli görevler alan, her geçen y›l, bizleri seçen kaliteli ö¤rencilerle beslenen genifl mezunlar a¤›m›z da hiç yabana at›lmayacak bir fark›m›z.
mümkün k›lan nitelikli ö¤retim elemanlar›n› üniversitemizde tutabilmek, bölümlerin titizlikle seçtikleri hocalar› üniversitemize kazand›rabilmek için zor flartlara, bürokratik engellere karfl› büyük çaba harc›yoruz. Hem ö¤rencilerimize hem ö¤retim elemanlar›m›za ufuklar›n› geniflletecek olanaklar sa¤layabilmek için yurtd›fl› ba¤lar›m›z› güçlendirmeye, önde gelen uluslararas› kurumlarla iflbirli¤i yapmaya çal›fl›yoruz. Yeni bilgi üretmeyen hocalar, en baflar›l› ö¤rencilere gerekti¤i gibi üniversite e¤itimi veremez varsay›m› ile ö¤retim üyelerimizin araflt›rma olanaklar›n› artt›rmak için baflar›l› çal›flmalar yapt›k. En iyi ö¤rencileri üniversitemize çekebilmek için çeflitli tan›t›m faaliyetleri yürütüyoruz. Web sitemizi yeniledik. Ö¤rencilerimize sa¤lanan burs olanaklar›n› artt›rmak için u¤rafl›yoruz. Onlara daha rahat yurt olana¤› sa¤lamak için, son y›llarda iki yeni yurt yap›ld›. Hamlin Hall da yenilendi.
Bo¤aziçi Üniversitesi bu fark›n› sürdürmek ad›na ne gibi çal›flmalar yap›yor? Üniversitemizdeki kaliteli e¤itimi
LYS sistemini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Bir s›navla ö¤renci alman›n sak›ncalar› ortada; ama s›nav sonucunda bir flekilde kaliteli ö¤renci ald›¤›m›z da kesin.
‹LK 1000 Ö⁄RENC‹ ‹Ç‹NDE BO⁄AZ‹Ç‹ YERLEfi‹M‹ 2010
MF4
MF3
MF2
MF1
TM1
TM2
‹LK 10
4
3
4
4
‹LK 50
11
8
8
10
7
8
‹LK 100
20
16
19
19
21
‹LK 250
45
44
44
44
‹LK 500
81
79
83
‹LK 1000
153
142
‹LK 10
6
‹LK 50
TM3
TS2
D‹L1
2
7
10
13
41
22
20
26
81
50
54
55
61
160
82
110
120
128
109
149
150
253
269
272
160
3
3
5
1
1
1
2
5
16
13
14
13
11
11
10
13
30
‹LK 100
22
21
20
21
19
21
24
24
72
‹LK 250
56
52
52
54
57
62
69
54
166
‹LK 500
99
96
97
102
121
132
138
106
181
‹LK 1000
158
142
148
157
245
254
270
172
2011
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 35
Foto: Cihan ALDIK - Erman Ç‹V‹C‹
‹ki dünya iki portre Bu ay Üniversiteden Portreler’in konuklar› Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Alper fien ve Bat› Dilleri ve Edebiyatlar› Bölümü’nden Ufuk Çakmak. çal›flmalar› aras›nda Avrupa Komisyonu, TÜB‹TAK ve dergi hakemliklerinin yan› s›ra IEEE Türkiye Baflkan yard›mc›l›¤› da yer almakta. Ayr›ca birçok uluslararas› konferans ve çal›fltay düzenleme komitelerinde görev yapmaktad›r.
Yrd. Doç. Dr. Alper fien E¤itimi: • Lisans- Orta Do¤u Teknik Üniversitesi, Elektronik Mühendisli¤i, 1995 • Yüksek Lisans- Orta Do¤u Teknik Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisli¤i, 1997 • Doktora- The University of Texas at Austin, Elektrik ve Bilgisayar Mühendisli¤i, 2004 Yrd. Doç. Dr. Alper fien kimdir, neler yap›yor: Alper fien, doktora çal›flmalar›nda bilgisayar sistemlerinin güvenilirli¤inin artt›r›lmas› için matematiksel do¤rulama teknikleri üzerine çal›flt›. Doktoras› s›ras›nda Intel ve Sun Microsystems gibi flirketlerde uzun süreli araflt›rmalar yapt› ve buradaki çal›flmalar› ödüllendirildi. Doktora derecesini ald›ktan sonra, 2004-2009 y›llar› aras›nda, otomotiv mikro-elektroni¤i ve bilgisayar a¤ sistemleri alan›nda dünyan›n en önde gelen yar› iletken flirketlerinden olan Freescale flirketinde (eski ad›yla Motorola SPS) araflt›rma personeli olarak çal›flmaya bafllad›. Freescale flirketinde elektronik tasar›m otomasyonu konusunda araflt›rmalar yapt›, birçok proje yönetti ve patent ald›. Bu s›rada Freescale Patent Komitesi ve Semiconductor Research Corporation kurumunda teknik dan›flma kurulunda üyelik yapt›. 2008 y›l›nda The University of Texas at Austin’de misafir yard›mc› doçent olarak çal›flt›. Amerika Birleflik Devletleri’nde kazand›¤› zengin endüstriyel ve akademik araflt›rma deneyimini de¤erlendirmek üzere Ocak 2009’da Bo¤aziçi Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü’nde yard›mc› doçent olarak göreve bafllad›. Profesyonel 36 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Ödüle lay›k görülen çal›flmalar›: 2009 y›l›nda “Çoklu ‹fllemcilerin Öngörücü Teknikler ile Sistem Seviyesinde Analizi” bafll›kl› projesi ile Avrupa Komisyonu 7. Çerçeve Program› Marie Curie hibesi ald›. 2010 y›l›nda “Çok Çekirdekli ve Mesaj Aktaran Mimariler kullanarak Elektronik Gömülü Sistemlerin Güvenilirli¤inin Artt›r›lmas›” projesi ile ABD’deki Semiconductor Research Corporation (SRC) taraf›ndan Türkiye’ye verilen ilk proje deste¤ini ald›. Bu projeyi ABD’deki Texas Instruments, Intel, Freescale, IBM gibi yar› iletken flirketlerinin deste¤ini alarak yürütmektedir. 2011 y›l›nda Türkiye Bilimler Akademisi Üstün Baflar›l› Genç Bilim ‹nsanlar›n› Ödüllendirme Program› (TÜBAGEB‹P) ödülünü ald›. fiu an bunlar üzerinde çal›fl›yor: Günümüzde paralel ve da¤›t›k sistemler, bilgisayar teknolojisinin verimli ve yüksek performans alacak bir flekilde ilerlemesine yard›mc› olmaktad›rlar. Eskiden kullan›lan tek ifllemcili sistemler yerini h›zla paralel ve çok izlekli yaz›l›mlar ile çok ifllemcili elektronik sistemlere b›rakmaktad›r. Paralel ve da¤›t›k sistemlerin ve yaz›l›mlar›n karmafl›kl›¤› gün geçtikçe artt›¤›ndan, bunlar›n do¤rulamas› çok büyük bir sorun oluflturmaktad›r ve s›k s›k hatal›
ürünler piyasaya ç›kmaktad›r. Bu hatalar para, zaman ya da insan hayat›na mal olabilmektedir. Otomotiv, uçak, tüketici elektroni¤i, sa¤l›k, haberleflme a¤lar› ve iflletim sistemleri gibi birçok alanda güvenilir donan›m ve yaz›l›mlara ihtiyaç vard›r. Elektronik sistem do¤rulamas›n› kolaylaflt›racak, etkisini artt›racak ve h›zland›racak tekniklerin tasar›m sürecine ve hatalar›n azalt›lmas›na katk›s› kaç›n›lmazd›r. Alper fien’in çal›flmalar› flu konular üzerine yo¤unlaflmaktad›r: • Paralel ve da¤›t›k donan›m ve yaz›l›mlar›n do¤rulamas›, testi ve güvenilirli¤inin artt›r›lmas›, • Çok çekirdekli ve mesaj aktaran mimariler kullanarak elektronik gömülü sistemlerin performans›n›n ve güvenilirli¤inin artt›r›lmas›, • Grafik ifllemcileri kullanarak paralel ve yüksek performansl› otomasyon araçlar›n›n gelifltirilmesi. fien’in gözünden Bo¤aziçi Üniversitesi: “Türkiye’ye dönme karar› verdikten sonra Bo¤aziçi Üniversitesi Türkiye’deki en uygun üniversiteydi. Baflar›l› bir araflt›rma için gerekli olan yüksek kaliteli ö¤renci, araflt›rma deste¤i, pozitif çal›flma ortam›, köklü bir geçmifle sahip olman›n getirdi¤i deneyimler ve ‹stanbul’un en güzel yerlerinden birinde olmas› üniversiteyi öne ç›karan etkenlerdi. Bo¤aziçi Üniversitesi’nin flu ana kadar muhafaza etti¤i seçkin durumunu daha da ilerleterek dünya çap›nda bir araflt›rma üniversitesi olmas› yolunda ilerlemesi beni heyecanland›r›yor.”
Bat› Dilleri ve Edebiyatlar› Bölümü’ndeki FA (Fine Arts) hocalar›m›zdan ö¤retim görevlisi Ufuk Çakmak “Music Appreciation” ve “Opera Appreciation” derslerinin yan› s›ra klasik bat› müzi¤i tarihindeki kimi dönem ve konular› kapsayan özel konulu dersler veriyor. Ekim döneminde Wagner’den Philip Glass’a, operada modernizmi konu eden bir ders açacak. E¤itimi: • Yüksek Lisans- Bo¤aziçi Üniversitesi, Felsefe Bölümü, 1997 • Lisans- Bo¤aziçi Üniversitesi, Fizik Bölümü, 1995 Ö¤retim Görevlisi Ufuk Çakmak neler yap›yor: Ufuk Çakmak klasik bat› müzi¤inin tüm evreleriyle ilgili olmakla birlikte, özellikle müzikte 19. yüzy›l, 20. yüzy›l bafl›, opera ve Türk senfonik müzi¤iyle ilgileniyor. Ak›lc›l›¤a cevap olarak geliflen ve müzi¤i zirvesine ç›karm›fl olan romantizm ve onun dilsel araçlar› Çakmak’›n ilgi alan›nda. Sözlü müzik ve opera, romantik opera bestecilerinin kendi ça¤lar›n›n sosyopoliti¤i ile iliflkisi de Ufuk Çakmak’›n ilgi alanlar›n›n bafl›nda geliyor. Yay›mlanan çal›flmalar›: Çakmak’›n Milliyet Sanat, Andante, Tempo dergileri, Radikal ve Milliyet gazetelerinde yay›mlanm›fl 500’e yak›n yaz›s› var. Bu yaz›lar, konser, opera ve bale elefltirileri, besteci ve eser incelemelerini kaps›yor. Çakmak daha önce Fanelli’nin Herkes ‹çin Opera kitab›n› Siemens Opera Yar›flmas› ba¤lam›nda Türkçe’ye kazand›rm›flt›. Ayr›ca Ulvi Cemal Erkin, Ferhunde Erkin ve Necil Kaz›m Akses’in web sitelerinin hayata geçmesini sa¤lad›. Ufuk Çakmak’›n eser incelemesi yapt›¤› ilk kitab› Verdi’nin La Traviata operas› üzerine. Elit Bir Fahiflenin Öyküsü: La Traviata Üzerine Bir ‹nceleme, Ocak 2011’de Pan Yay›nc›l›k taraf›ndan yay›mland›.
fiu an bunlar üzerinde çal›fl›yor: Dramatik sahne müzi¤inin ilk olarak kuramlaflmaya bafllad›¤› 1600’lerden itibaren, sahne sözüne nas›l müzik yaz›laca¤›, besteciler ve söz yazarlar› aras›nda hem büyük bir araflt›rma hem de tart›flma konusuydu. Çakmak’a göre 1700’lerde ulafl›lan bileflim, duygunun ortaya konmas›nda aristokratik adab›n korunmas›n› öngörürken, 1830’lardan itibaren aryan›n içinde kahramanl›k niteli¤inin belirmesi müzik formunu da de¤ifltirir. Bu formun Puccini’de daha e¤lentiye dönük bir dil içinde modernize olmas› ve gündelikleflmesi, Wagner’de daha kapsamac› bir yaklafl›mla “dizebesteleme” fleklini almas›, asl›nda insanl›k tarihinin ve ça¤ ruhu de¤ifliminin de bir baflka boyutta özeti oluyor. Çakmak, yazmakta oldu¤u kitab›nda aryan›n tarihi üzerinden bir duygu metafizi¤inin nas›l kurulabilece¤ini araflt›r›yor. Çakmak’›n gözünden Bo¤aziçi Üniversitesi: “Bo¤aziçi Üniversitesi kültürünün en önemli yönlerinden biri bence disiplinler aras› geliflimi destekleyen bir müfredata ve atmosfere sahip olmas›. Okulumuzda çok say›da seçmeli ders sunuluyor, ve ö¤rencinin kendi ana alan›n›n d›fl›nda yan alanlarda da kendini gelifltirmesi teflvik ediliyor. Bunun felsefesini flöyle ortaya koyabilirim. Asl›nda bilgi tektir. Bütün büyük bilgi sistemleri, bir teklik ilkesi ve ondan yap›lm›fl tümden gelimli ç›kar›mlara dayan›r. Bu nedenle bir taraftan uzmanlafl›rken, bir taraftan da mesleki geliflim ve kariyer dünyas›n›n getirdi¤i s›n›rlamalar› sorgulamal›, yarat›c›l›¤›n akmak istedi¤i yöne akabilmesine izin vermeliyiz. Bo¤aziçi Üniversitesi, bölüm programlar›yla, zengin kütüphanesiyle, eflitlik içeren hocaö¤renci iliflkileriyle, ilgi alanlar› ve sosyal yaflam› destekleyen kulüpleriyle bu anlay›fl›n Türkiye’deki en eski temsilcisidir
Ufuk Çakmak, Ö¤retim Görevlisi bence. Bu nedenle, kendisine ait olmayan bölümler ve alanlarda, bu alanlara katk›s› olan kifliler ç›karabilmektedir. Örne¤in yaln›zca üniversitenin Müzik Kulübü, bugüne kadar say›s›z flark›c›, çalg›c›, besteci ve aranjörün yetiflti¤i bir yer olmufltur. Neredeyse kendi bafl›na bir ekoldür. Bir de hayalimden bahsedeyim: Her üniversiteye oldu¤u gibi bu okula da, bohem, saç› bafl› da¤›n›k ve ayk›r› ruhlu bir ö¤renci kesimi geliyor. Ancak standart bölüm isimleri nedeniyle bu ö¤rencilerin, onlar›n bu ayk›r› yarat›c›l›klar› do¤rultusunda ö¤renim görebilecekleri do¤ru bir bölüme kanalize olabildiklerini düflünmüyorum. Bence Bo¤aziçi Üniversitesi’nin, örne¤in ‘sinema’ gibi günümüzün en merkezi ve en dinamik sanat alan›nda bafll› bafl›na bir bölüm açmas› çok iyi olabilir. Zaten, sinema dersleri ve Mithat Alam Film Merkezi’yle belirli bir e¤itim veriliyor. Bunun geniflleyerek bölümleflmesi, hem ayk›r›-elefltirel ö¤renci potansiyelinin çok iyi bir e¤itim almas›n› sa¤layacakt›r, hem de üniversiteye çok de¤il k›sa vadede büyük baflar› getirecektir.”
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 39
Yaz›: Didem Derya ÖZDEM‹R ’11
Ekim’de Sergi
Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin:
12. “‹simsiz” ‹stanbul Bienal’inden notlar 12. ‹stanbul Bienali, “‹simsiz” bafll›¤› ile devam ediyor. Bienal k›rm›z› afifli ile eserlerin çarp›c›l›¤›n› vurgular gibi. “Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin” slogan› ise ne kadar da yal›n ve etkileyici flekilde mesaj›n› iletiyor. Amerikal› sanatç› Felix GonzalesTorres’in eserleri Bienal’in ç›k›fl noktas›. Sergilenen eserler ise çeflitli temalar alt›nda toplan›yorlar: ‹simsiz (Soyutlama), ‹simsiz (Ross), ‹simsiz (Ateflli Silahla Ölüm), ‹simsiz (Pasaport ), ‹simsiz (Tarih). Yazarlar›m›zdan Didem Derya Özdemir ’11 Bienal’de eserleri sergilenen Macar sanatç›lar Tamás Kaszás ve Anikó Loránt’›n asistanl›¤›n› yapt›; Bienal’in mutfa¤›nda bizzat çal›flt›. Derya dergimiz için 12. ‹stanbul Bienal’inin kulisini kaleme ald›. Ayr›ca Anikó ve Tamás’›n yan›nda Bienal’de eserleri sergilenmekte olan sanatç›lardan Eylem Alado¤an ve Bisan Abu-Eisheh ile de söylefli gerçeklefltirdi. ‹flte, k›rm›z›n›n vuruculu¤unda, “‹simsiz”in kanatlar› alt›nda ‹stanbul Bienali... 40 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
A
ntrepo No.3’te Bienal çal›flanlar›na ait bir ofisimiz var. Bienal’deki ilk ifl günüme teknik ekibin bafl›ndaki Gökhan (Urulu) A¤abey ile birer kahve içerek bafll›yoruz. ‹KSV’ye ba¤l› organizasyon ekibi haftalard›r gecesini gündüzüne katarak çal›flt›¤›ndan, Antrepo’da sabah›n erken saatlerinde teknik ekipten gayr›s›n› görmek mümkün de¤il. Derken, asistanl›¤›n› yapaca¤›m Macar sanatç›lar Anikó ve Tamás geliyorlar. ‹ki ustam›z›n yard›m›yla tahta çubuklar› sanatç›lar›m›z›n projesini baz alarak birlefltirmeye bafll›yoruz. Tamás’›n deyimiyle “ev yap›m› ev” yapacak ve onu türlü sanat objesiyle donataca¤›z. Biz kulübeyi infla ederken Anikó birbirinden güzel resimler yap›yor yan tarafta. Bitiflik odalarda ise baflka sanatç›lar memleketlerinden getirdikleri eserleri asistanlar› eflli¤inde ve lazer metre marifetiyle bofl duvarlara asmakla meflguller. Onlar ellerinde beyaz eldivenlerle çal›fl›rken biz belki de Bienal’in en “pis” iflini yap›yor, talafl ve toz içinde debeleniyoruz. 12. ‹stanbul Bienali’nin
küratörlerinden Adriano Pedrosa ve Teknik Koordinatör Duygu Do¤an her akflam sanatç› odalar›n› geziyorlar. Bir sonraki ziyaretlerine dek marangozun, elektrikçinin, video asistan›n›n, teknik destek ekibinin ve sanatç› asistanlar›n›n yard›m›yla sanatç›lar›n Antrepo’nun so¤uk duvarlar›n› bin bir renk ve desenle bezedi¤ine heyecanla flahit oluyorlar. Tüm ekibin yo¤un eme¤ine ra¤men hepimizde belli belirsiz bir kayg› var. 15 Eylül’de gerçekleflecek bas›n toplant›s›na dek eserlerin yerleflmifl, odalar›n ise bir sanat galerisine yarafl›r hijyene kavuflmufl olmas› gerekiyor. Serginin temas›n› ve kat›l›mc›lar›n› belirleyen küratörümüz dâhil hepimiz k⤛t üzerindeki projelerin gerçeklefltirildi¤inde neye benzeyeceklerini merakla bekliyoruz. Üçüncü günün sonunda Anikó ve Tamás’›n ahflap yap›s›n›n iskeleti haz›r. “Ben hep bu türden ahflap yap›lar yap›yorum. Aç›k arazide de infla edilebilecek, sanat galerilerinin d›fl›nda da ifllerli¤i olan bu yap›lar çok emek istiyor. Bazen son gece dahi çal›flmak
‹flinizi hangi temel kavramlar etraf›nda flekillendirdiniz? Bu kavramlar› ifllerken hangi metot ve tekniklerden yararland›n›z? Tamás: Benim için her zaman ilginç olan bir sanat eserinin yaln›zca bir sergi salonundaki yabanc›laflm›fl bir nesne olarak
kalmamas›n›n imkân› ve gerçek hayatta nas›l ifle yarayaca¤› oldu. San›r›m üçüncü defa bunca karmafl›k bir ahflap “görsel yard›mc›” kulland›m. Bir defas›nda ben ve Anikó bir al›flverifl merkezinde yenilebilir bitkiler, resimler ve baflka nesneler için bir yap› infla ettik. Bir taraftan bu yap›, bu “görsel yard›mc›”, sanat nesnesinin bir parças›, öte yandan ise içeri¤i. Bu içeri¤i belirlerken çeflitlili¤i yakalamaya çal›fl›yor, resim, video ve slayt gibi farkl› araçlar kullan›yoruz. Yani hem araçlarda hem de içerikte bir çeflitlilik yaratmaya çal›fl›yoruz. Buraya kadar “görsel yard›mc›”dan bahsettim. Öte taraftan bir de oldukça farkl› içeriklerle u¤rafl›yoruz. Bahsetti¤im konu toplumsal durumun nas›l de¤iflebilece¤i. Benim öngördü¤üm ya da tasavvur edebildi¤im, yak›n zamanda bir ekolojik çöküflün gerçekleflece¤idir. Bu gerçek bir felaket olabilece¤i gibi ayn› zamanda insanlar›n gerçekten de¤iflmesi için bir f›rsat da olabilir. ‹flte ikinci temel içerik de bu. ‹fliniz 12. ‹stanbul Bienali’ndeki ifllere nas›l ba¤lan›yor? Tamás: Henüz baz› eserlerin haz›rl›k aflamalar›n› görme imkân›m›z oldu. Örne¤in bir eserde oldukça yak›n görsellere rastlad›k; ama daha çok bir Güney Amerikal› sanatç›n›n ya da aktivistinin bak›fl aç›s›ndan haz›rlanm›flt›. Yani di¤erleriyle birçok ba¤lant› görüyoruz. Farkl›l›¤› ise flu olabilir: Bafla ç›kmaya çal›flt›¤›m›z karmafl›kl›k. Çünkü hayat da oldukça karmafl›k, hatta bazen bu karmafl›kl›k o kadar büyük ki kendimiz bile takip edemiyoruz. Belki de bizim iflimizi di¤erlerinden biraz daha farkl› ve özel k›lan da bu. Ayr›ca biz yaln›zca aç›k bir manifesto ya da mesaj ile ç›km›yoruz. Bilinen siyasi sembol ve posterlerle daha duygusal, kiflisel ve metafiziksel görselleri bir araya getiriyoruz. Bence bu, biraz bizim çal›flmam›za özgü bir özellik. Görsellerle çocuksu ve naif bir
iliflki kurdu¤umuzu söyleyebilirim. Belki bu noktada eklemem gerekir ki ilk olarak Bienal’e ben davet edilmifltim; çünkü küratörler benim Budapeflte’de sergilenen bir iflimi -ilan tahtas›- görmüfllerdi. Çal›flman›n daha naif ve do¤al yan›n› daha güçlü k›lmak için ise Anikó’yu bu projeye dahil ettim. Biz Anikó’yla daha önce de çal›flt›k ama bir süre ara verdikten sonra bu ilk birlikte iflimiz. ‹flinizin baflka sanatç›lara ya da yap›tlara referansta bulundu¤unu söyleyebilir miyiz? Tamás: Evet, bence oldukça fazla referans var. Pek çok siyasi posteri okullardaki karatahtalara benzer materyaller üzerinde çocuk resimleri biçiminde yeniden ürettik. Bu posterleri 2. Dünya Savafl› öncesinin siyasi posterleri aras›ndan seçtik. Do¤u Avrupa’n›n sosyalist döneminden ve Güney Amerika’dan ald›k bunlar›. Ayr›ca ’68 Devrimi posterlerini de kulland›k. Bu materyalleri toplay›p aralar›ndan bir seçki oluflturduk. Bütün belirgin sembolleri ay›klayarak saf görselleri tutmaya çal›flt›k. Bunlar bir çeflit “estetik al›nt›lar”. Öte yandan benim yapt›¤›m ahflap yap›n›n kendisi Rus Avant-gard sanatç›lar›n oldukça etkisi alt›nda. Son dönemlerde antropologlar›n tart›flt›¤› meselelerden biri duygulan›m›n siyasi özne ve eylemlilikle olan iliflkisi. Sanat eserinin siyasetle iliflkisini de duygulan›m üzerinden kuruyorlar. Sizce eseriniz ziyaretçiler üzerinde hangi duygulan›m› yaratabilir? Tamás: Bu zor bir soru; çünkü biz bu eserin oldukça içindeyiz ve d›flar›dan bakarak verilebilecek tepkiyi hayal edemiyoruz; ama yine de baz› güçlü görseller var. Örne¤in, t›rm›kla birini öldüren bir kad›n görseli var, asl›nda bu Rus bir sanatç›dan al›nt›. Bu tür görselleri sergilesek de san›r›m böylesi güçlü duygulan›mlar yaratmak istemeyiz. Anikó: Ziyaretçilerin eserin yan›nda zaman geçirmesini, parçalar›n en az›ndan bir k›sm›n› teker teker incelemesini isteriz. San›r›m bu karmafl›kl›k konusunu yeniden gündeme getirece¤im. Birbirinden o kadar farkl› nesneler var ki tek ve homojen bir tepki beklemiyoruz.
Foto: Mahmut Ceylan
zorunda kal›yor ve yapt›¤›m kulübenin içinde uyuyorum,” diyor Tamás. Yedinci günün sonunda resimler, videolar, slâyt gösterimi ve nicesiyle kendi bafl›na bir galeriye dönüflen iflimize sevgiyle bak›yoruz. “Bu gece burada uyumal›y›z,” diyorum Anikó ve Tamás’a; gülüyorlar. 15 Eylül sabah› dünyan›n dört bir yan›ndan gelen bas›n mensuplar› ve sanat camias› için aç›yoruz kap›lar›. O gün tüm ekip spor ayakkab›lar›m›z› ç›kartm›fl, salafl k›yafetlerimizi kirli sepetine at›p, cicilerimizi giymifl, yorgunlu¤umuzu makyaj›m›z ve günefl gözlüklerimizin ard›na gizlemifl olarak geliyoruz Bienal’e. Ö¤len yemeklerinde tan›flma f›rsat› buldu¤umuz sanatç›lar›n eserlerini ilk kez geziyoruz. Soyutlama temal› eserler kafam›z› kar›flt›r›rken Ateflli Silahla Ölüm’de bafl›m›zdan vuruluyoruz. AIDS, savafl, devrim, aflk, s›n›r... Derken Gabriel Sierra’n›n çekmecesinden ald›¤›m›z elmayla tazeleniyoruz. Bienal’i gezmeye gelen genç bir Frans›z yönetmen, kula¤›ma e¤ilip: “Elma yaflamd›r, enerjidir,” diyor. Bienal ekibi olarak bu kez ‹KSV’nin Haliç manzaral› teras›nda seçkin konuklar› için düzenledi¤i partide yine hep birlikte ter dökmeye yollan›rken sizlere ‹KSV’nin sepetinden k›pk›rm›z› bir elma uzat›yoruz. Bizler Tophane’de firavunun ad›yla an›lacak bir piramit infla ettik. Sizler için odalara eser ve sanatç› künyelerini ast›k. Ancak kendi yaka kartlar›m›z› çekmeceye kald›rd›k. Sergiyi gezerken eserlere iyice yaklafl›n ki parmak izlerimiz sizinkine kavuflsun. fiimdi gelin Bienal’e kat›lan sanatç›lar› ve ifllerini biraz daha yak›ndan tan›yal›m. ‹lk röportaj›m›z Anikó ve Tamás ile.
Tamás Kaszás & Anikó Loránt 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 41
‹flinizi hangi temel kavramlar etraf›nda flekillendirdiniz? Bu kavramlar› ifllerken hangi metot ve tekniklerden yaraland›n›z? Eylem: Ben sürekli bir hareketi ve güç sürecini gösteren bir flekil yaratmak istedim. Ben dinamik güçlerin belirgin oldu¤u flekiller yap›yorum. Bu ifli ortaya ç›karan fikir istenç üretiminin cazibesine kap›lamadan ileri geliyor. Herkes kendi arzular›n› gerçeklefltirmekle ya da istenç ile u¤rafl›yor. Ancak hayatta belirli arzular›n›z› gerçeklefltirebilmek için öncelikle korkulara hükmetmek gerekiyor. Herkes küçük ya da büyük varoluflsal korkularla bo¤ufluyor. Hayatta baflar›l› olmak ya da hayat›n›zdaki belirli süreçleri de¤ifltirmek için korkuyla bafla ç›kmak zorundas›n›z. Ben korkunun belirli inanç ve dinlerle oldukça radikal bir biçimde kullan›labilmesinin de cazibesi alt›ndayd›m. Ancak benim as›l ilgilendi¤im korkuyla nas›l yap›c› ve pozitif biçimde, daha ruhani bir de¤iflikli¤e do¤ru bafla ç›k›labilece¤i. Bu ifl asl›nda istenci gösteren iki farkl› gücü ortaya koyuyor. Öte
Eylem Alado¤an
1
Foto: Mahmut Ceylan
Eylem Alado¤an1 Ruhunu dinle, kan›m her an çekilebilecek demir tetiklerin flark›s›n› söylüyor.
Eylem Alado¤an yandan da korkuya hükmediyor. Bu kavramlar› bir heykel arac›l›¤›yla iletmek zor tabii; ama psikolojik ve ruhani katmanlardan oluflan böylesi zor bir yap›t ortaya koymak bir heykelt›rafl olarak beni heyecanland›r›yor. Uzam ve dinamik hareketleri ele alan bir heykel yapt›m; çünkü kapal› de¤il aç›k formlar yapmay› seviyorum. Bu iflte tüfekler ve tüyler görüyorsunuz. Ama ayn› zamanda ahflap üzerine demir ile yak›larak ifllenmifl maske çizimleri ve tüylerin içerisinde tüfek namlular› var. Normalde tüfe¤in namlusu ileri do¤ru niflan al›rken bunlar yukar›, gö¤e do¤ru niflan al›yor. ‹flte böylece yükselen, ruhani bir ba¤lam kazan›yor. Bu parça kestane ve kiraz odunundan, metalden ve kumafltan yap›ld›. Ben her zaman elifli teknik ve materyalleri ile çal›fl›yorum. ‹fliniz 12. ‹stanbul Bienali’ndeki ifllere nas›l ba¤lan›yor? Eylem: Benim eserim Ateflli Silahla Ölüm temas›n› iflleyen ifllerle sergileniyor. Tüfekleri görünce akl›n›za ilk olarak fliddet geliyor. Ancak eserimi daha yak›ndan inceleyecek olursan›z asl›nda fliddet içermedi¤ini göreceksiniz. O, daha çok içsel bir mücadele ya da fliddetten daha
farkl› bir anlamla ilgili. Dinamizm ve hareketle ilgili. Ben bu ifle daha fliirsel bir anlam yüklemeye çal›flt›m. ‹flinizin baflka sanatç›lara ya da yap›tlara referansta bulundu¤unu söyleyebilir miyiz? Eylem: Serginin tümünü henüz gezemedim. ‹flim elifli yöntemiyle üretildi¤i için çok eski teknikler kullan›ld›. Bu sebepten, di¤er ifllerden farkl› oldu¤u kan›s›nday›m. Ve serginin eserleri nas›l deneyimledi¤inize ba¤l› olarak farkl› anlamlar kazand›¤›n› düflünüyorum. Son olarak Bu y›lki Bienal’i ve ‹stanbul’u nas›l buldu¤unuzu sormak istiyorum. Eylem: Burada gördü¤üm ifllerden oldukça etkilendim. Bir yandan oldukça a¤›r, öte yandan oldukça hafif ifller olmas›ndan çok hoflland›m. Tüm sergide gözlemledi¤im bu iki ö¤enin bir aradal›¤› hofluma gidiyor. Ayr›ca bugün içinde yaflad›¤›m›z dünyayla ve toplumsal ba¤lamla uyum içinde. ‹stanbul’a da çok yak›fl›yor. Bir de oldukça fazla Brezilya ve Güney Amerika etkisi olmas›n› seviyorum.
Sanatç›y› daha yak›ndan tan›mak isterseniz www.eylemaladogan.com adresinde farkl› ifllerini bulabilirsiniz.
42 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
bu flekilde iletebilirdim. Genelde bir müzeye gitti¤inizde gördükleriniz, arkeolojik kaz›larda elde edilmifl, çok önceki dönemlere ait, de¤erli nesneler. Bizim miras›m›z, Filistinliler olarak sahip oldu¤umuz zenginlik ve ›st›rab›m›zd›r. Son altm›fl y›ld›r elde etti¤imiz git gide artan bir sefalettir. Sanata özgü üslûpla aktarmaya çal›flt›¤›m mesaj bu. Tek bir duygulan›mdan bahsedecek olsan›z bu üzüntü ya da öfke mi olurdu öyleyse? Bir ziyaretçi olarak eserinizi görmek bende hangi duygulan›ma yol açard›? Bisan: Hayret ve üzüntü ayn› zamanda. Bisan Abu-Eisheh
Bisan Abu-Eisheh Bayt Byoot “Evcilik Oyunu” ‹flinizi hangi temel kavramlar etraf›nda flekillendirdiniz? Bu kavramlar› ifllerken hangi metot ve tekniklerden yaraland›n›z ve neden onlar› tercih ettiniz? Bisan: ‹fllerimin ço¤u enstalasyonlar, video sanat› ve performanstan olufluyor. Bunlar› benim en sevdi¤im teknikler oldu¤undan tercih etmiyorum. Yaln›zca sentetik bir sunum ar›yorum. Bazen videonun fikri daha iyi iletece¤ini düflünüyorum. K›sacas› ben teknikleri seçmiyorum, onlar beni seçiyorlar. Kavramlar genelde öznel kavramlar. Toplumsal yaflam›mla, siyasi yaflam›mla ilgili, kiflisel deneyimlerime dayanan kavramlar. ‹flgal alt›ndaki Kudüs'te yaflayan bir Filistinli için siyasi olaylar, Bat› fieria ve topraklar›n› yitirmek, bütün bunlardan ileri gelen durum, iflgal ve hayat... ‹fliniz 12. ‹stanbul Bienali’ndeki ifllere nas›l ba¤lan›yor? Bisan: Bienal’de pek çok ifl gördüm, mimari ifller, siyasi ifller... Pek çok sanatç›, Latin Amerika'da oldu¤u gibi, pek çok ülkede toplumsal güçlüklerden 44 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
bahsediyor. Dünyan›n pek çok yerindeki güçlükler, Apertheid, ›rkç›l›k gibi 20. yüzy›lda halen devam eden ve modernleflmenin ürünü olan ortak temalar var. Bu aç›dan iflim yak›ndan tan›nan bir fleyden bahsediyor ve böylelikle di¤er ifllere ba¤lan›yor. Yaln›z, Kudüs'ü anlat›rken ben bugünden bahsediyorum. Di¤er ifller ise genellikle geçmifli anlat›yorlar. Ayn› zamanda benim anlatt›¤›m gelece¤e dair olabilir; çünkü bu eylemler hâlâ sürüyor. Bence iflim Bienal’in atmosferine oldukça uygun ve bundan çok memnunum.
Son olarak bu y›lki Bienal’i ve ‹stanbul’u nas›l buldu¤unuzu sormak istiyorum. Bisan: Bu benim kat›ld›¤›m ilk Bienal ve bu yüzden, do¤ruyu söylemek gerekirse, oldukça korkmufltum. Kendime güveniyorum çünkü bu ifl üzerinde çok çal›flt›m. Çok iyi bir ifl sergiledi¤imi biliyorum. Buraya vard›¤›mda bu y›lki Bienal'in eserlerin kalitesi bak›m›ndan çok iyi oldu¤unu hissettim. Tek mekanda ‹simsiz bafll›¤› alt›nda bir araya gelen bu yeni eserler, kavramlar... Yeni sanatç›lar›n kat›l›m› bu Bienal'i oldukça önemli k›l›yor.
Son dönemlerde antropologlar›n tart›flt›¤› meselelerden biri duygulan›m›n siyasi özne ve eylemlilikle iliflkisi. Sizce sizin eseriniz ziyaretçiler üzerinde hangi duygulan›m› yaratabilir? Bisan: Bence bu duygusal bir çal›flma. Duygusal; çünkü bunlar kaybetti¤im bir kifliye ait nesnelerdi. Ben böyle olmas›na çal›flm›yorum, o kendili¤inden duygusal. Gerçeklik bu oldu¤u için bunu güzel bir flekilde sunman›n imkân› yok. Tüm bunlar bugün oluyor ve san›r›m insanlar›n çekti¤i ac›lara dair bu mesaj› ancak
Gerçekten çok gururluyum ve bu Bienal’in bir parças› oldu¤um için kendimi çok flansl› hissediyorum. Bunun benim için bir son de¤il, yaln›zca bir bafllang›ç olmas›n› diliyorum. Ayr›ca buradaki ekip ve küratörler çok destek oldular. Çok müteflekkirim. Böyle bir ekip daha önce hiç görmedim. Bence bu Bienal'i önemli yapan arka plandaki ekibin son derece özenle çal›flmas›. Gördü¤üm kadar›yla ne istediklerine çok iyi odaklam›fl durumdalar. ‹stanbul Bienali’nin y›ldan y›la önem kazanmas›n›n sebebi bu.
Yaz›: Duygu CANKILIÇ ’11
Ekim’de Kitap
Bienal’in Rengi K›rm›z› Benim Ad›m K›rm›z› E ‹stanbul’a ve sanata Bienal ile rengini veren “k›rm›z›”ya Benim Ad›m K›rm›z› üzerinden bakt›k.
ylül ay›, kuruyup sararm›fl yapraklar›n flehri bezedi¤i melankolik bir sonbahar tasvirinden s›yr›l›p kabuk de¤ifltirdi. Yeni rengini ise Bienal’in can al›c›, insan› ve hayal dünyam›z› harekete geçiren k›rm›z›s›ndan ald›. Gündelik hayat›n uyufluk ve al›fl›lm›fl s›radanl›¤›n› k›rm›z›n›n dikkat çeken canl›l›¤› ile bozdu Bienal. “‹simsiz” bir k›rm›z›, iliklerimize kadar sanat› ifllerken, var olan› yeniden düflünmeye, sorgulamaya, olmayan› üretmeye, s›n›rlar› çizilmifl modern hayat›n s›n›rlar›n› zorlamaya teflvik etti bizleri. Bienal; tarihi, siyaseti, cinsiyet kavram›n›, insan iliflkilerini ve düflünce biçimlerini bir bütün olarak saran çeflitli sanat dallar›n› ve biçimlerini bir araya getirerek k›pk›rm›z› bir eylülle buluflturdu sanatseverleri. Böyle bir atmosferde, sanat, sanatç›, sanat›n canl›l›¤›, al›fl›lm›fl›n d›fl›nda olmak, ‹stanbul, üretmek, tarih, hayal dünyas› ve k›rm›z›n›n ça¤r›fl›mlar›ndan feyz alarak, tümünü içine dahil edebilmifl bir roman geliyor ak›llara: Benim Ad›m K›rm›z›. Bienal’le sanat›n bir parças› oldu¤umuz bugünlerde, Orhan Pamuk da sanat›n, zaman›n düflüncenin ve tarihin romanlar›nda bir araya geliflinden bahsetti¤i Saf ve Düflünceli Romanc› kitab›n› edebiyat›m›za kazand›rm›flken, on üç y›l önce yay›mlanan Benim Ad›m K›rm›z›’y› tekrar gündemimize al›p, sizlere hat›rlatmak istedik. Bu romana bir bütün olarak bakmadan önce k›rm›z›n›n sanata katt›¤› anlam ve de¤erin ötesinde Bienal’le Benim Ad›m K›rm›z›’y› ortak noktada buluflturan ifllevine de k›saca de¤inelim. Bienal’i görme f›rsat› bulamayanlar için Bienal’in en temel özelli¤ini bir kez daha an›msatmakta fayda var. Bienal “‹simsiz” bafll›¤› ad› alt›nda befl ana bölümden olufluyor: Tarih, Ateflli Silahla Ölüm, Ross, Pasaport ve Soyutlama. Hepsini bütünlefltiren olgu ise isimsiz olmalar›. ‹simsizli¤in bize açt›¤› en önemli alanlardan biri ise her eserin adland›rmas›n› kiflinin kendi ça¤r›fl›mlar›yla, kendi hayat tecrübeleriyle ve kazan›mlar›yla yap›yor olmas›. K›sacas› Bienal, sanat eserlerinin kifliden kifliye de¤iflebilecek bir alg›s›n›n oluflturulmas›na zemin haz›rl›yor. Di¤er yandan zihinlerde oluflacak farkl› alg›lar›n üst bafll›¤›n› ise 12. ‹stanbul Bienal’ine rengini veren k›rm›z› oluflturuyor.
46 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Ateflli Silahlarla Ölüm bölümü tek bafl›na savafl›n, ateflin, kan›n, ölümün, katliam›n, fliddetin, önlemin ve uyar› gibi kavramlar›n k›pk›r›m›z› kuvvetine dikkat çekiyor. Siyasi içeri¤in a¤›rl›kl› oldu¤u eserlerde de k›rm›z›y› baflrolde görmek mümkün. Yaima Carrazana’n›n “‹simsiz” (Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin ‹ki Resimli Tarihi) eseri iki örne¤inin sadece k›r›m›z› sayfalar›n›n gösterilecek flekilde sergileniyor olmas›, devrimin canl›l›¤›n›, oluflunu, hareketini ve devrime atfedilen tüm kavramlar›n bütününü temsil etmesi ba¤lam›nda k›rm›z›ya en önemli görevi yüklüyor. “‹simsiz” (Pasaport) k›sm›nda ise özgürlükle ba¤daflt›rabilece¤imiz havaalan› ve uçak figürlerinin art›k huzursuz ve güven duygusunun yerle bir oldu¤u bir ortama dönüflüflünü k›rm›z› alarm metaforu ile alg›l›yoruz. Bienal daha bir çok eserde bizi harekete geçirmeye, uyarmaya, dikkatimizi çekmeye ve ça¤r›fl›mlar›m›z›n uyanmas›na katk›da bulunmaya devam ediyor. Bienal’le olgular›n iç içe geçti¤i sanat› anlama çabam›z›n yan›nda da k›rm›z›y› baflrole koyan di¤er bir sanat eseri olarak Benim Ad›m K›rm›z›’ya bakmaya çal›flaca¤›z. Romanda k›rm›z›n›n içinde geçti¤i birçok sahneye denk geliriz. Bazen padiflah Süleyman’›n savafl yerindeki çad›r›, bazen aflk yaflanan odalar, sevgililerin dudaklar›, bazen utanc›ndan yüzünün rengi de¤iflen bir karakter... Hepsine rengini veren ise k›rm›z›: ölümün, heyecan›n, flehvetin, arzunun, utanman›n, savafl›n, tanr›n›n ve okuyucudan okuyucuya kazanabilecek türlü türlü anlamlar›n, kavramlar›n, düflüncelerin, Bienal'in ve Benim Ad›m K›rm›z›'n›n rengi. Romanda
“Bu roman›n,
edebiyat›m›zda bu denli önemli olmas›n›n nedeni tabii ki bir renk etraf›nda dönen olaylar ve anlamlar de¤ildir. Renkler, sanat›n icra edilme biçimiyle, tarihsel nesnelerle ve karakterlerle bir bütünü oluflturur. Bu sayede roman okuyucuyu farkl› konularda farkl› düflünme biçimleriyle karfl› karfl›ya b›rak›r.” yer alan flu k›s›m ise k›rm›z›yla eflleflen duygulara efllik eden en önemli ifadelerden birisi: “K›r›m›z› olmaktan ne mutluyum! ‹çim yan›yor; kuvvetliyim; fark edildi¤imi biliyorum; bana karfl› koyamad›¤›n›z› da.”1 Di¤er yandan manevi hislerin okuyucuyu içine çekti¤i en can al›c› anlardan birinde ise aflk›n bir güce atfediliyor k›rm›z›: “K›sa bir sürede her fley k›pk›rm›z› oldu. Bu rengin güzelli¤i içime ve bütün aleme do¤uyordu. O’nun varl›¤›na böyle böyle yaklaflt›kça sevinçten a¤lamak geliyordu içimden.”2 Bu roman›n, edebiyat›m›zda bu denli önemli olmas›n›n nedeni tabii ki bir renk etraf›nda dönen olaylar ve anlamlar de¤ildir. Renkler, sanat›n icra edilme biçimiyle, tarihsel nesnelerle ve karakterlerle bir bütünü oluflturur. Bu sayede roman okuyucuyu farkl› konularda farkl› düflünme biçimleriyle karfl› karfl›ya b›rak›r.
Bu anlamda kitab›n detaylar›na bakmak Benim Ad›m K›rm›z›’yla daha yak›n bir iliflki kurmam›z› sa¤layacakt›r. “Romanlar ikinci hayatlard›r. Frans›z flair Gerard de Nerval’in rüyalar› gibi, romanlarda, hayat›m›z›n renklerini ve karmaflalar›n› gösterir ve tan›d›¤›m›z› hissetti¤imiz kiflilerle, yüzlerle, eflyalarla t›k›fl t›k›fl doludur. Roman okurken de, t›pk› rüya görürken oldu¤u gibi, karfl›laflt›¤›m›z fleylerin harikuladeli¤i bazen bizi öylesine çarpar ki, nerede oldu¤umuzu unutur; tan›k oldu¤umuz hayali olaylar›n içinde, kiflilerin aras›nda san›r›z kendimizi. Öyle zamanlarda, romanlarda karfl›laflt›¤›m›z ve keyfini ç›kard›¤›m›z hayali dünyan›n gerçek dünyadan daha gerçek oldu¤unu hissederiz.”3
1
Orhan Pamuk, Benim Ad›m K›rm›z›, ‹letiflim Yay›nevi (‹stanbul, 2008), s. 215
2
Orhan Pamuk, Benim Ad›m K›rm›z›, ‹letiflim Yay›nevi (‹stanbul, 2008), s. 266
3
Orhan Pamuk, Saf ve Düflünceli Romanc›, ‹letiflim Yay›nevi (‹stanbul, 2011), s. 7
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 47
“Benim Ad›m K›rm›z›’y›, yazar›n tarihle sanat› buluflturdu¤u bir alanda bizlerin gerçeklik alg›s›na yönelik yapt›¤› müdahaleyi ‘tam bir Orhan Pamuk roman›’ tarifine oturtabiliriz.”
Orhan Pamuk’un Saf ve Düflünceli Romanc› adl› yeni kitab›n›n ilk k›sm›nda yer verdi¤i bu cümleler, Pamuk’un yazd›¤› di¤er kitaplar› için yak›n okuma yapmam›z› sa¤layacak bir yol gösterici olarak duruyor karfl›m›zda. Hayatlar›na tan›kl›k etti¤imiz, zaman›n ve mekân›n bizi içine çekti¤i, zamanla tan›yarak yak›nl›k duydu¤umuz ve dolay›s›yla haklar›nda merak duygusu gelifltirdi¤imiz kiflilerin, sanat›n, mekanlar›n ve tarihin bir roman› olarak da Benim Ad›m K›rm›z› tam bir Orhan Pamuk roman› olarak yer ediyor belleklerde. Bu noktada “tam bir Orhan Pamuk kitab›”ndan ne kast etti¤imiz sorusu Pamuk’un edebiyat›m›zdaki yerine, sanatlararas› kurdu¤u iliflki biçimlerine ve baflar›l› bir romanc› olman›n tarifine götürüyor bizi. Sanatla tarihin iç içe geçti¤i alanlarda ise Benim Ad›m K›rm›z› edebiyat›m›zdaki belirleyici rolünü üstleniyor. Roman›n zaman› 16. yüzy›l›n sonlar› ve 3. Murat dönemidir. Tart›flmalar ve olaylar Bat›’n›n perspektifle çizilen modern resimleri ile Do¤u’ya
48 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
atfedilen minyatür sanat›n›n z›tl›klar› ve birlikleri etraf›nda döner. Padiflah taraf›ndan verilen bir emirle, perspektifle resimler çizilmeye bafllan›r ancak bunun karfl›s›nda geleneksel sanat anlay›fl›ndan vazgeçmek istemeyen nakkafllar karfl› bir duruflu sahiplenir. ‹fllerinin engellenece¤i düflüncesi ile Bat› tarz› resim yapan bir nakkafl geleneksel olan› savunan tezhip ustas› Zarif Efendi’yi öldürür. Bizler de roman boyunca Kelebek, Zeytin ve Leylek isimli nakkafllardan hangisinin bu ölüme sebep oldu¤unu ö¤renmeye çal›fl›r›z. Orhan Pamuk, okuyucuyu ilk anda gerçek dünyadan kopararak bir ölünün konuflmas› ile Saf ve Düflünceli Romanc›’da bahsetti¤i gerçekle gerçek d›fl› olan durumu kesifltirerek roman›n içene çeker. Okuyucular geliflen olaylar etraf›nda dönemin ‹stanbul sokaklar›na, düflünce yap›s›na, kad›n erkek iliflkilerine, toplum ve gelenekle bütünleflen sanat alg›s›na, tan›k olur. Bu noktada, Benim Ad›m K›rm›z›’y›, yazar›n tarihle sanat› buluflturdu¤u bir alanda bizlerin gerçeklik alg›s›na yönelik yapt›¤› müdahaleyi “tam bir Orhan Pamuk roman›” tarifine oturtabiliriz. Orhan Pamuk, ‹stanbul, Hat›ralar ve fiehir kitab›nda lise ça¤lar›nda resim sanat›na olan ilgisini anlat›r ve resmin görsel haf›zadaki yerini ‹stanbul’u anlatt›¤› cümlelerde görmemizi sa¤lar. Pamuk, resmin görselli¤i ve roman›n kelimeselli¤ini Benim Ad›m K›rm›z›’da oldukça baflar›l› bir flekilde birlefltirmifltir. Özellikle F›rdevsi’nin fiehname’sinin tasvir edildi¤i k›s›mlar, kelimelerle çizilmifl bir resmi koyar karfl›m›za. Bu çerçevede, resim, Benim Ad›m K›rm›z›’n›n hem konusu hem biçimi haline gelir. Pamuk, Frenk usulü resim ve nakkafllar›n aras›ndaki üslup tart›flmalar›n›n yafland›¤› minyatür sanat›
üzerinden Do¤u’nun Bat› ile etkileflimini ve modernleflmenin toplum üzerindeki sanc›s›n› da kitab›n merkezine yerlefltirmifltir. Di¤er yandan, sanat›n en temel unsuru hayal dünyas› ise cans›z varl›klar›n dillenmesiyle roman›n okuyucuyla kurdu¤u iliflkiye yön verir. Orhan Pamuk, bir köpe¤in, sikkenin, a¤ac›n ve renklerin konufltu¤u bir anlat›mda bu nesnelerle iliflki kurmam›z› sa¤lar. Tarihten nesneleri bizlerle buluflturmas› ise tarihin bir parças› olarak tarihe tan›kl›k etmemize yard›m eder. Orhan Pamuk, Saf ve Düflünceli Romanc› kitab›nda geçmiflin bir parças› olan bu objelerin, okuyucu için tarihin geçmifl zamanda bir boflluk olmad›¤›na dair inanc›n oluflmas›na katk›da bulunaca¤›ndan bahsediyor. Bu ba¤lamda Pamuk, Benim Ad›m K›rm›z›’da tarihsel haf›za ile sanat› özellikle görsel olan› bütünlefltirir. Büyük incelik ve sab›r gerektiren nakkafll›k sanat› sonunda nakkafllar›n kör olmas›na neden olur ve nakkafllar›n uzun y›llar sonra figürleri görmeyerek haf›zalar›ndan çizdikleri minyatür sanat›n›n derinliklerinde takip ederiz roman›. Benim Ad›m K›rm›z› 46 dile çevrilmifl ve edebiyat›m›z›n en önemli romanlar›ndan biri olarak Fransa’da Prix du Meilleur Livre Etranger, ‹talya’ da Premio Grinzane Cavour ve 2003 senesinde ‹rlanda’da International IMPAC Dublin Literary Award ödülüne lay›k görülmüfltür. Benim Ad›m K›rm›z›’ya, Bienal’in sanat rüzgar› estirdi¤i bir havada, ortak paydalar› olan sanat›n ve bütünleflti¤i alanlar›n içine girerek bakmaya çal›flt›k. Tüm bunlar›n bütününde, sanatlararas› iliflkilerin, sanatlar›n toplumlar üzerindeki etkileri ve Do¤u ile Bat›’n›n etkileflimini gerçek ve gerçekd›fl› olan›n aras›nda Pamuk’un hayal dünyas›na efllik ederek sizlere bu ay Benim Ad›m K›rm›z›’y› okuman›z› tavsiye ediyoruz.
Yaz›: Aylin BURAN ’05
Ekim’de Film
Sanat›n Rengi K›rm›z› demiflken Kieslowski’nin K›rm›z›’s› unutulmamal› Krzysztof Kieslowski’nin Mavi-BeyazK›rm›z› üçlemesinden biri olan K›rm›z›, çok katmanl› kurgusu, insan› zaman tünelinde hissettiren iç içe geçmifl öyküsü, hüzünlü atmosferi, yine de umut etmeyi vadeden detaylar› ile etkileyicili¤in doruklar›nda bir eser.
S
onbahar, geliflini biraz geç de olsa hissettirdi. Sar› ve k›rm›z› yapraklar, sanat›n bu ayki rengi olan k›rm›z› ile daha bir bütünlefliyor. Hüzünlü bir mevsimdeyiz ama hüzün güzel. Tabii biraz da umut olmal›. Hüzün, umut ve k›rm›z› deyince tekrar ele al›n›p seyredilecek bir film geliyor akla: K›rm›z›. Krzysztof Kieslowski’nin MaviBeyaz-K›rm›z› üçlemesinden biri olan K›rm›z›, çok katmanl› kurgusu, insan› zaman tünelinde hissettiren iç içe geçmifl öyküsü, hüzünlü atmosferi, yine de umut etmeyi vadeden detaylar› ile etkileyicili¤in doruklar›nda bir eser. Huzurlu bir hayat›n peflinde olan Valentine mankenlik ve dansç›l›k yapan genç bir kad›nd›r. Valentine’in günlük yaflam›na Chez Joseph adl› k›rm›z› tenteli kafenin
50 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
üzerindeki dairesinde pek çok defa konuk oluruz. Evde, ço¤unlukla kimli¤i meçhul, sadece sesten ibaret olan sevgilisi ile telefon konuflmalar› gösterilir. Her ne kadar bolca telefon konuflmas› yapsalar da asl›nda birbirlerine ulaflamazlar. K›rm›z› eflyalar›n göz ald›¤› evde telefon iletiflimsizli¤i temsil eder adeta. Karfl› binada ise hukuk e¤itimi alan genç bir adam yaflar: Auguste. K›rm›z› eflyalar yine etraftad›r. Bir süre sonra her karede k›rm›z›y› ararken buluruz kendimizi. Yan yana olan ama birbirinden çok uzak hayatlar yaflayan iki insan› izleriz bir süre. Bir gece Valentine arabas›yla bir köpe¤i ezer, köpek ise flans eseri hayatta kal›r. Sahibine ulaflan Valentine, köpe¤i Rita’n›n bafl›na gelenlerle pek de alakadar olmayan emekli ve hayata küskün oldu¤u her halinden belli olan emekli yarg›ç ile tan›fl›r; bu tan›fl›kl›k arada kurulacak ba¤›n ilk ad›m› olur. Auguste, yarg›ç›n adeta gençlik halidir. Bu benzerlik daha önce bahsetti¤imiz zamanda yolculuk hissini belirgin bir flekilde yaflat›r izleyiciye. Emekli yarg›ç ise s›ras›n›
savm›flt›r. ‹kisi de ayn› mesle¤in insan›d›r, ikisi de sevgilileri taraf›ndan aldat›lm›fllar, yaralanm›fllard›r, ikisinin de köpekleri vard›r ve ikisinin de yolu Valentine ile bir flekilde kesiflir. Emekli yarg›ç için Valentine rast gelmedi¤i ve hiç yaflamad›¤› aflk›d›r, Auguste için ise belki de yaflayaca¤› aflk›d›r. Rastlant› temas›n›n filmi çepeçevre sard›¤› bir olay örgüsünde okuruz filmin alt metinlerini. Bu rastlant› temas›n›n içini dolduran detaylar ise izleyiciyi derinden etkileyerek filmin içine çeker. Bir karede öylesine bak›p geçti¤imiz bir an›n bir baflka karede, en beklenmedik anda ne kadar da önemli bir detay oldu¤unu hayretle fark ederiz. Film boyunca Üçleme’nin di¤er filmleri aras›nda kurulan ba¤lar da göze çarpar. Özellikle Mavi’den konuk Juliette Binoche’u görünce insan bir sevinir nedense. Filmin Zbigniew Preisner’e ait müziklerinin güzelli¤inin de alt› çizilmeli. Haz›r k›rm›z› bu ay sanata yak›flt›r›lm›flken, Üçleme, özellikle de K›rm›z› mutlaka ele al›nmal›. ‹yi seyirler.
Yaz›: Mustafa UYAL ’82
Ekim’de Müzik
Devrimsel evrim:
The Beatles
The Beatles
The Beatles Liverpoollular›n ümitleri, parlayan y›ld›zlar› ve elçileriydi. Biz ise onlar› hâlâ tüm dünyaya kabul ettirdikleri uzun saçlar› ve her ad›mlar›nda yaratt›klar› yeni dünya kültürünün izleri nedeniyle bir türlü yaflland›ram›yoruz. 52 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
L
iverpool’un Penny Lane civar›nda Matthew Street’in köflesinde bir tabela vard›r. Üzerinde “John Lennon urinated here 27 times. Thanks John!” yazar. Basit ama bir o kadar da derin bir flükran gösterisidir bu. Dünyan›n gelmifl geçmifl en üretken, en baflar›l› müzisyenlerinden biri olmak de¤ildir Beatles üyelerine duyulan bu flükran›n sebebi. Tabii ki The Beatles, Liverpool için bambaflka
anlamlar tafl›r. Bu delikanl›lar, Liverpoollular›n ümitleri, parlayan y›ld›zlar›, dünya çap›ndaki elçileridir art›k. ‹kisi ölmüfltür; hatta dördü, di¤erleri yafllanm›fl, bir di¤eri bir zamanlar dalga geçtikleri sistem taraf›ndan flövalye unvan›yla ödüllendirilmifltir; ama biz onlar› hâlâ tüm dünyaya kabul ettirdikleri uzun saçlar› ve her ad›mda yaratt›klar› yeni dünya kültürünün izleri nedeniyle bir türlü yaflland›ram›yoruz.
Brian Epstein
Yeni dünya kültürü çok iddial› bir tan›mlama gibi gözükebilir; ama 1960’l› y›llar›n bafl›nda neredeyse tüm gençlik anne babalar›n›n dinledi¤i müzik ve onun verdi¤i “Sakin ol aman çizgiden d›flar› ç›kma,” mesajlar›yla büyürken, Alex Haley ve benzeri Rock’n Roll y›ld›zlar› ciddiye al›nmazken, The Beatles savafl›n izlerini hâlâ temizleyememifl olan Almanya’da Stu Sutcliffe ve Pete Best’li befl kiflilik kadrosuyla bilinçli oldu¤u asla iddia edilemeyecek bir savafla bafllam›fllard›. Stu’nun k›z arkadafl› Astrid, sevgilisi üzerinde yapt›¤› imaj çal›flmalar›n› di¤erlerine de uygulad›¤›nda bugün çok s›radan hatta s›k›c› bile denilebilecek bir sonuç ortaya ç›km›flt›; ama bu
Stuart Sutcliffe
büyük bir hareketin ilk patlamas›yd›. Hamburg günleri pek baflar›l› de¤ildi; çünkü her zaman gerekli oldu¤u halde o gün ismi konulmam›fl olan pazarlama bilimi ile ilgileri yoktu. Sadece enteresan bir flekilde paketlenmifl bir yetenek havuzu olmak, yeterli bir sat›fl deste¤i vermiyordu. Bu yüzden Liverpool’a döndüklerinde onlarla sadece bir kifli ilgilendi: Brian Epstein. Epstein, yerel bir tüccard›, müzik ma¤azalar› vard› ve müzik endüstrisi hakk›nda tüm bildi¤i plak sat›fl›yd›; ama bu gençleri ellerinden tutup Londra’ya götürmeyi, orada George Martin gibi burnu iyi koku alan bir plak flirketi çal›flan›yla tan›flt›rmay› baflard›. Martin ilk ifl olarak Pete Best’i gönderip Ringo Starr takviyesiyle ekibi elden geçirdikten sonra The Beatles, Lennon-Mc Cartney flark› üretim merkezi gibi çal›flmaya bafllad›. 1962 y›l›n›n sonlar›nda “Love Me Do” ile bafllayan Beatlemania önce ‹ngiltere sonra da Amerika’y› avucunun içine ald›. Amerika’da stadyumlar doldu, Ed Sullivan Show hâlâ k›r›lamayan reyting rekorlar› k›rd›. The Beatles f›rt›nas› asl›nda sadece sekiz y›l sürdü. Ne kadar k›sa bir süre de¤il mi? Ama bu arada 174 hafta plak listelerinin bir numaras›nda kald›lar. Yesterday üç binden fazla sanatç› taraf›ndan söylenerek rekor k›rd›. Ço¤u zaman ilk 100 listelerine dört-befl flark› ile girdiler, plak, disk ve kasetleri bir milyardan fazla sat›ld›. Bunlar iflin ticari boyutu ve etkileyici olan k›sm›; daha etkileyici olansa her ülkede The Beatles benzeri gruplar›n türemifl olmas›yd›. Animals, Turtles, Monkees, Marmalade, Tee Set ve niceleri ayn› müzikal altyap›y› tafl›rken bununla yetinmemeyi ö¤renen Led Zeppelin, Uriah Heep, Deep Purple gibi gruplar Hard Rock, Velvet Underground, Procol Harum, King Crimson gibi gruplar Psychedelic Rock yaparak gidilecek yollar› daha da artt›rd›lar. Ortak nokta: Uzun saçlar, hippi kültürüne
“Stu’nun k›z arkadafl› Astrid, sevgilisi üzerinde yapt›¤› imaj çal›flmalar›n› di¤erlerine de uygulad›¤›nda bugün çok s›radan hatta s›k›c› bile denilebilecek bir sonuç ortaya ç›km›flt›; ama bu büyük bir hareketin ilk patlamas›yd›.”
yak›nl›k, savafl karfl›tl›¤› ve özgürlü¤e olan inançt›. Asl›nda gençler bu dört “bitli” sayesinde kendilerine tek rehber olarak kendilerini seçmifllerdi. Bizler de bugün yaflad›¤›m›z veya yaflamak istedi¤imiz kültür standard›n›, benimsedi¤imiz özgür konuflma, kendine güven gibi meziyetleri sahiplenirken asl›nda The Beatles’›n açt›¤› yollarda yürüyoruz. Bu yüzden bu ay herhangi bir neden olmadan The Beatles’› dinlemeyi öneriyoruz. The White Album, Abbey Road baflta tüm albümlere gömülün, mutlu olacaks›n›z. Tabii ay›n ruhuna uygun olan 1962-1966 seçkilerinin oldu¤u Red Album de harikad›r. Good Day Sunshine. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 53
Yaz›: Duygu OLGAÇ - Burcu ÜNLÜTABAK ’08
Hep bir a¤›zdan:
KOROFEST 2011 KoroFest bu sene, 6-11 Eylül 2011 tarihleri aras›nda Bo¤aziçi Üniversitesi’nde gerçeklefltirildi. 2009 y›l›ndan beri gerçeklefltirilen bir etkinlik. Bu y›lki festivalin program›nda konserlerin yan› s›ra çal›fltaylar, söylefliler, seminerler ve film gösterimleri de yer ald›.
K
oroFest 2011, üçüncü senesinde de ‹stanbul'da muhteflem bir buluflmaya ev sahipli¤i yapt›. Avrupa'n›n en iyi kad›n korolar›ndan olan Cantemus Pro Musica ve Carmina Slovenica, Cemal Reflit Rey Konser Salonu'nda festivalin Gala Konseri’ni verdiler. Türkiye'den ve yurtd›fl›ndan yüzlerce korist, konserlerin yan› s›ra çal›fltaylarda da hep beraber flark›lar söylediler. Bo¤aziçi Üniversitesi'ni bir flenlik alan›na
54 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
çeviren festivali izlemek üzere Türkiye'nin dört bir yan›ndan müzikseverler Bo¤aziçi’nde bulufltu. Ayn› zamanda alanlar›nda uzman ünlü koro fleflerinin ve pedagoglar›n seminerleri, ülkemizde müzik e¤itiminde büyük bir boflluk olan 'koro flefli¤i' konusunu ele ald›. KoroFest, 2012'deki festivalinden önce birçok koro flefli¤i kursu ve koro de¤iflim projesine de imza atacak. Etkinlikleri www.korofest.com adresinden takip edebilirsiniz.
Festival ile ilgili olarak Korofest Koordinatörü Burak Onur Erdem’den (’09) bilgi ald›k: Bo¤aziçi'nde ö¤renciyken hayal edip, k›s›tl› imkânlarla gerçeklefltirdi¤imiz Korolar Festivali'nin, üçüncü senesinde böyle bir noktaya gelmesi hepimizi çok mutlu ediyor. Bilindi¤i gibi Bo¤aziçi'nde bir müzik okulu yok, fakat çok köklü bir koro gelene¤i var. Bu gelenek öylesine köklü ki, Avrupa çap›nda bir buluflma noktas› haline
getirebiliyor okulumuzu. Bu sene festivalde Türkiye Polifonik Korolar Derne¤i Baflkan›, Devlet Senfoni Orkestras› ve Devlet Çoksesli Korosu fiefleri, tüm dünyadan birçok kat›l›mc› ve onur konu¤u vard›. Anlafl›laca¤› gibi, bu festivalin farkl› bir yönü var: Sadece konser dizisi de¤il, seminerleriyle, çal›fltaylar›yla, e¤itim projeleriyle tam bir uluslararas› koro müzi¤i platformu. Tek eksi¤imiz var, maddi destek. Fakat maddi deste¤imiz olsa da olmasa da biz bu platformu sa¤lamaya devam edece¤iz. Bunun için ihtiyac›m›z olan tek fley, koro kültürünü devam ettirmek ve bu sayede üniversitemizi dünyaya bir de bu yönden tan›tmak. Korofest 2011 ile ilgili kat›l›mc› izlenimleri: ‹lhan Akyunak ‹zmir Ifl›lay Sayg›n Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Koro Ö¤retmeni-fiefi KoroFest’te eme¤i geçen tüm müzik severlere böylesine uluslararas› bir organizasyonu harika bir flekilde ve baflar› ile tamamlad›klar› için ö¤rencilerim ve kendi ad›ma sonsuz teflekkürlerimi sunuyorum.
Ö¤rencilerim, gelece¤in müzik e¤itimi ö¤retmenleri, ülkemizin ve dünyan›n say›l› korolar›n› izleyerek ve branfllar›nda en iyi fleflerle çal›flarak (befl gün de olsa) mesleki kazan›mlar edinme flans› buldular. Bu f›rsat›n yarat›lmas› aç›s›ndan bu festivalin bizim için ayr› bir önemi ve özelli¤i vard›. Bunun için baflta Burak Onur Erdem’e ve eme¤i geçen herkese sonsuz teflekkürler. Bo¤aziçi Üniversitesi’nin ev sahipli¤ini hiç unutmayaca¤›z. Cemi’i Can Deliorman ‹stanbul’da güzel ve dolu dolu bir festival vard›: KoroFest. De¤iflime, müzi¤in samimiyetine ve gerçekli¤ine olan bu inanç her sene katlanarak büyüyecek, eminim. Amatör ruh profesyonelli¤in üzerindedir, gerçek motivasyondur, ihtiyac›m›z oland›r. Eme¤i geçen herkese, baflta Bo¤aziçi Üniversitesi ve Burak Onur Erdem’e teflekkürler ve BRAVISSIMO TUTTI! ‹brahim Yaz›c› KoroFest 2011 ola¤anüstü güzel bir kapan›fl konseri ile sona erdi. Bu muhteflem organizasyonda eme¤i geçen baflta Bo¤aziçi Müzik Kulübü olmak üzere herkese sonsuz tebriklerimi sunar›m.
Ali Kulez ’09 St. Esprit Katedrali’ndeki Kor‹st ve Carmina Slovenica konserine biraz da y›llarca Harbiye’de oturup bu mekân› görmemifl olmamdan ötürü gittim. Ne yalan söyleyeyim, pek aram yoktur koral müzikle, bireyin grubun içinde kaybolmas›n› garipserim. Konseri, Korist açt›. Çok katmanl› ve iniflli ç›k›fll› parçalar› -üstelik piyano piyano söyleyerek- baflar›yla sundular. Yetenekli kor‹stlerin her yan›ndan disiplin ve s›k› çal›flma ak›yordu. Carmina Slovenica’n›n beyazlar içindeki üyeleri katedralin iki yan›ndan aheste ad›mlarla sahneye do¤ru yöneldi¤inde -biraz da s›k›larakherhalde standart, kilise ilahileri tad›nda bir konser dinleyece¤im diye düflündüm. Brezilya ritimlerinin üzerine koral aranjmanlar yapan ve son derece baflar›l› flekilde dans eden Carmina Slovenica, hem beni hem de aya¤a kalk›p dans etmeye bafllayan 70 üstü bir han›mefendiyi flaflk›nl›¤a u¤ratt› ve coflturdu. ‹lk kez bireyselli¤i koruyan bir koro gördüm. Gece evime do¤ru dönerken, akl›m›n sahnesinde ben de onlarla flark› söylüyor ve dans ediyordum.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 55
Yaz›: Duygu CANKILIÇ ’11
Bir “Düfltanbul” fiairi: Seyhan Erözçelik An›s›na
SIR/ÇA KÖfiK I. hiç ölmüyorum ki. fiimdi kas›mpat›lar
Hiç’e bir anlam! Hiç'e bir anlam!
ölüyor birer düfler. Dünyan›n bütün
Anla/ma bir hiç... iflte bir hiç. Sen
patlar›na birkaç parça gözyafl›
sana bak. Orda yakar›r birileri
gönder. fiimdi. Hemen. S›rça köflk
akrep gelmesin kuyru¤uyla kendini
ah! Birer
delmesin örümcek örmesin
bireriz, sen de gel. Herkes gitti, her -
Oysa, hepsi
Yaln›z biz var›z. Biz var›z yaln›z, gel bir
olur. Akrep gelir, kuyru¤uyla deler
ey gel!
kendini, örümcek örer ve her fley biter.
‹flte bir s›rça köflk, derin.
Kimse hiç'e bir anlam aramaz o
O köflkte inler birileri. ‹flte bir s›r -
kertede. Kimse
Çal kap›s›n›. Çal. Avas›n ç›kt›¤› kadar
Ve her kimse sen
ba¤›r
sana bak, in/san. Dünyada bir in/san/ma. Ha ha ha!
56 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
S
eyhan Erözçelik bu dizelerle tarif etmeye ve
kal›c› yerini ald›. Erözçelik, yeni kelimeler oluflturup,
anlamaya çal›fl›yordu hayat›, ölümü, hiçli¤i ve
tüm yaz›m kurallar›n› alt üst ederek bir yandan ‹lhan
varl›¤›. Kelimelerle yapmaya ve bozmaya çal›flt›¤›
Berk’in ucu buca¤› olmayan hayal dünyas›n› di¤er
bir hayat›n temsilcisiydi ve 1980’lerden bu yana sahip
yandan Ece Ayhan’›n dilin s›n›rlar›n› yok etti¤i
ç›kmaya çal›flt›¤› edebi ve siyasal düflünceleriyle birlikte
anlat›mdaki aray›fl›n› an›msad›¤›m›z, gelenekle modern
24 A¤ustos tarihinde aram›zdan ne yaz›k ki çok erken
olan› bir araya getirmeye çal›flan, kendi döneminin
ayr›ld›.
öncesinden esinlenen; ancak kendine özgü fliir anlay›fl›n› da üretebilen bir flair olarak tamamlad› hayat›n›.
1962 Bart›n do¤umlu Erözçelik, Bo¤aziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve ‹stanbul Üniversitesi Do¤u Dilleri
“Onu fliiri caz gibidir, kimi zaman do¤açlama, kimi
ve Edebiyat› Bölümü’ndeki e¤itimini yar›da b›rakarak,
zaman ani kesifllerle yeni bafllang›ç...” sözcükleriyle
yaflam›na fliir yazarak ve reklamc›l›kla devam etti.
tarif ediyor Ça¤layan Çevik, Erözçelik’i. En önemli
Yaz›yla hayat›n› bütünlefltiren Erözçelik, bireysel ve
fliirlerinden biri olan Gül ve Telve oluflturdu¤u bu ani
toplumsal olgular› fliir yazarak ele almaya çal›flan bir
bafllangݍ ve bitiflleri nesnelefltiriyor. fiiirinde
flair olarak yaz› yazman›n bir meslek olarak Türkiye’de
flekillendirdi¤i telvelerle zaman› dondururken bir
var olma çabas›na da dahil oldu. Bu anlay›flla, Türkiye
yandan kader ve yaflam olgular›n› düflünüyor,
Yazarlar Sendikas›, Uluslararas› Pen Derne¤i ve Reklam
gerçeklikle gerçekd›fl› olan› kesifltiriyor. Erözçelik;
Yarat›c›l›¤› Derne¤i’nde de üye olarak sorumluluk ald›.
kurdu¤u, bozdu¤u, bir araya getirdi¤i, gerçekli¤e ket vurdu¤u, dilsel ve anlamsal aray›fl›n›n ürünü olan
1980 dönemi sonras› edebiyata yön veren en önemli
fliirlerini Yeis ‹le Tabanca (1986), Hayal Kumpanyas›
dergilerden biri olan Yazko Edebiyat’ta Seyhan
(1990), K›r A¤› (1991), Gül ve Telve (1997), fiehirde
Erözçelik’in ilk fliiri olan Düfltanbul yay›mland›. 1986
Sansar Var! (1999), Yeis (2002), Toplu fiiirler (2003),
senesinde kendi fliir poetikas›yla benzerlik kurdu¤u
Ya¤mur Tafl› (2004), Varidik Yo¤idik (2006) kitaplar›nda
‹kinci Yeni fliir anlay›fl›n› yeniden canland›rmak ve
bir araya getirdi.
üretilen yeni fliirlere zemin oluflturmak amac›yla fiiir At› Yay›nc›l›k’› kurdu ve arkadafllar› Bahad›r Bayr›l,
Seyhan Erözçelik fliirleri birçok ödül ile bulufltu. 1991
Haydar Ergülen ve Orhan Alkaya ile birlikte burada
senesinde Hayal Kumpanyas› fliiriyle Yusuf Nadi
yay›nc›l›k hayat›na h›z kazand›rd›. fiiir At› dergisinde
Ödülü’ne, 2004 y›l›nda Behçet Necatigil Ödülü’ne,
ve Ergülen ile birlikte kurdu¤u Üç Çiçek dergisinde de
2005 y›l›nda ise Dionysos fiiir Ödülü’ne lay›k görüldü.
birçok fliiri yay›mland›. Erözçelik, yaflam›n› fliire adam›fl
Uluslararas› edebiyatta ise Murat Nemet Nejat taraf›ndan
bir edebiyatç› olarak kendi yazd›¤› fliirlerin yan› s›ra
haz›rlanan Eda: A Anthology of Turkish Poetry, ve
edebiyat›n farkl› alanlar›nda da önemli çal›flmalar
Wayne Miller ve Kevin Prufer’›n yay›na haz›rlad›¤› New
gerçeklefltirdi. Konstantinos Kavafis ve Osip
European Poets çal›flmalar›nda Erözçelik’in fliirleri yer
Mandelstam’›n fliirlerinden çeviriler yaparak edebi
ald› ve Gül ve Telve isimli fliiri ise Murat Nemet Nejat
yak›nl›k duydu¤u flairlerin fliirlerini edebiyat›m›za
taraf›ndan Rosestrikes and Coffee Grinds olarak çevrilerek
kazand›rm›flt›r. Seyhan Erözçelik’e ait en önemli edebi
2010 senesinde Amerika’da yay›mland›.
çal›flmalardan birisi de Asaf Halet Çelebi fliirleri üzerine bir “flerh derlemesi”dir.
Aflk, merakla bafllar. Sonra koku ve ›srar gelir arkas›ndan. Kalplerdeki harita,
fiüphesiz, Erözçelik’i tüm çal›flmalar›n›n içinde fliirleriyle
yeniden flekillenir.
oluflturdu¤u farkl› bir fliir alg›s›yla anaca¤›z. Türkçe’nin
(Kalbim sa¤da flimdi, orda flekillendi.)
s›n›rlar›n› zorlad›¤›, farkl› hayal dünyalar›na ve
Aflk, meflk gerektirir.
gerçekliklere denk düflen kelimelerle yeni ve bambaflka dünyalar›n kap›lar›n› aralad›¤› fliirleri edebiyat›m›zdaki
‹flte böyle.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 57
Yaz› ve Foto¤raflar: Deniz ‹NSEL ’76
Porto
Fadonun ve gençli¤in izinde:
Portekiz Y
eniden üniversitede olmak vard› Bir y›l ABD, ard›ndan ODTÜ’de geçen iki y›ldan sonra ‹stanbul’a, üstelik Bo¤aziçi Üniversitesi’nde okuma flans›yla dönmek harikayd›. Üçüncü s›n›fa gelmifltim. Siyaset Bilimi Bölümü yeni kurulmufltu. ‹lk mezunlar› olaca¤›m›z s›n›f›m›z sadece yedi kifliydi. Bölümdafllar›m›n hepsi flahane insanlard›. Zaten Saide (Çerezci Kuzeyli) AFS’den arkadafl›md›. Yine de ODTÜ’den sonra Bo¤aziçi’nin iklimine al›flmak kolay olmad›. Bir süre sonra, flahane binas›ndaki kütüphaneyi (flimdiki Rektörlük) keflfettim.
58 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Ruhuma erken düflmüfl kentleri görmek nedense geç gerçekleflti. Portekiz’de öyle olanlardan. 70’li y›llar›n bafl›nda müzi¤i ile fark etti¤im bu küçük ülkeyi görmeyi yeni baflarabildim. Aylardan Eylül, günefl hâlâ pek s›cakt›, bir minibüste keyif ehli befl gezgindik. Yabanc› kitaplar›n benzersiz kokusu, masif ahflap kokusuyla kar›fl›rd›. Daha da alt katlara indikçe keflfettim “Audio Visual” bölümünü. Bu kadar çok LP pla¤› bir arada görmemifltim hiç. Kitaplar gibi eve almam›za izin verilmezdi. Ancak al›p orada kulakl›kla dinleyebilirdik. Vaktim vard›, kula¤›mda flahane bir müzik, bazen bir fliir, felsefe veya bir resim kitab›na dalard›m. Bafl›m› kald›rd›¤›mda, ufkuma giren görüntülere bay›l›rd›m. Kah sonbahar›n k›z›l renkleriyle donanm›fl dallar, kah karl› çal›l›kta dinlenen minik bir serçe, ço¤u zaman arkadan gözüken ve her sefer baflka bir renge bürünen
can›m Bo¤az. Plak kartlar›n› kar›flt›r›rken rastlad›m Fado plaklar›na. Ald›¤›m her Fado pla¤›n› benden önce Cevat Çapan alm›fl olurdu. Her ayr›nt›ya bir anlam yüklenen ça¤da, bu da bir iflaretti! Kavafis’i, Ritsos’u, Seferis’i sayesinde okuyabildi¤im Cevat Çapan ile ayn› müzi¤i dinlemekten bahtiyard›m. ‹flte Portekiz ruhuma böyle bir zamanda, o Fado na¤meleriyle iflledi. Ruhuma erken düflmüfl kentleri, ülkeleri görmek nedense geç gerçekleflti. Portekiz de öyle olanlardan. 70’li y›llar›n bafl›nda müzi¤i ile farketti¤im bu küçük
Lizbon
ülkeyi görmeyi yeni baflarabildim. Lizbon’un güneyi hariç, bu küçük, dar, uzun ülkeyi UNESCO tarih miras› kentleri kasabalar›n› atlamadan katettik bir haftada. Aylardan eylül, günefl hâlâ pek s›cakt›, bir minibüste keyif ehli befl gezgindik. Lizbon, Sintra Atlantik ile Akdeniz’e yaslanan bu küçük ülkeye H›ristiyanl›k, Kuzey Afrika, Emevi hakimiyeti kadar keflifler de damga vurmufl. Ba¤›ms›zl›klar›n›, uzun süren kanl› savafllardan sonra kazanan Portekizliler, denizci bir ulus olmalar›yla egemenliklerini geniflletecekleri sömürgeler aram›fl. Hindistan’dan Güney Amerika’ya uzanan keflif yolculuklar›, ülkenin kültürel dokusunu zenginlefltirmifl. Lizbon’daki gezimize flehrin en ünlü park› Belem ile bafll›yoruz. Padrao dos Descobrimentos (Kâflifler Abidesi), Vasco de Gama’n›n keflifleri an›s›na infla edilen Torre de Belem Kulesi ve yan›ndaki ortaça¤dan kalma Jeronimos Manast›r›’n› görüyoruz. Portekiz seyahatimiz boyunca rastlayaca¤›m›z kiliseler, manast›rlardaki Ma¤rip, Manuel tarz› iç ve d›fl tafl iflçili¤i, simgeler ilk burada ç›kt› karfl›m›za. Kâfliflerin yanlar›nda götürdükleri, dayan›kl› bir besin ve tabii bir antibiyotik olan enginar baflta olmak üzere, patl›can, m›s›r gibi yiyecekler, çiçekler, halat ve ç›palarla kraliyet simgeleri tafla bir dantel gibi nakflolunmufl. Bu figürlerin aras›nda bir tanesi var ki, tam da ülkenin karakterini yans›t›yor: dünyay› çevreleyen kuflaklar, yani fetihçi Portekiz’in simgesi.
Azulejos Sintra
Lizbon’a çok yak›n Sintra ikinci dura¤›m›z. Zaman›nda Lord Byron’›n da bir süre kald›¤› bu küçük kasabay› çevreleyen ormanlar ve yasland›¤› da¤ “micro climate” niteli¤i ile bir çekim noktas›. 15. yüzy›ldan itibaren kraliyet ailesinin yazl›k saray› olarak kullan›lan yüksek çift bacas› ile simgeleflen Palácio Nacional da Vila, d›flar›dan bak›ld›¤›nda pek mütevazi. ‹çini gezmeye bafllay›nca Portekiz sanat›n›n tüm unsurlar› gözler önüne seriliyor. Gotik, Romanesk, Ma¤rip, M›s›r ve Rönesans sanat ak›mlar›n›n bir sentezi olan sarayda baflta Portekiz mavisi olmak üzere çeflitli dönemlerden ünlü Portekiz çinileri Azulejos’lar, her salonda ayr› bir Kap›lar, Dublin. hikaye anlatan tavan kaplamalar› ve devasa mutfak hayranl›k uyand›r›yor. Sintra’y›, yafll› k›tan›n en bat› ucuna do¤ru geride b›rak›yoruz. ‹klim de¤ifliyor, bat› rüzgarlar›n›n fliddetiyle ancak yosunumsu bitkiler bafl edebiliyor. Cabo de Roca fenerine yaklafl›rken bu önemli co¤rafi noktan›n önünde resim çektirmeyi ihmal etmiyoruz. Lizbon’daki s›ca¤a bak›p denize girelim yalvar›fllar›m› hat›rlat›yor arkadafllar›m. Ne mümkün, okyanus rüzgar› kamç› gibi patl›yor yüzümde. Yüksek falezleri, sert rüzgar› geride b›rak›p Cascais kasabas›n›n sakin koyuna s›¤›n›yoruz. fiimdiye kadar yedi¤im en büyük ve en lezzetli sardalye bal›¤›n› beklerken harika okyanus karideslerine dal›yoruz. Dönüflte Lizbon’a veda etmeden Fado dinlemek için gitti¤imiz müzikli lokanta biraz kervansaray tad›nda ç›k›yor. Nerede Audio Visual’de dinledi¤im Fadolar?
Torre de Belem Lizbon
Evora Ertesi gün gezemedi¤imiz Gülbenkyan Müzesi akl›m›zda kalarak, liman, ticaret ve sayfiye kasabas› Setubal üzerinden Portekiz yolculu¤umuzun UNESCO Dünya Kültür Miras› listesinde yer alan ikinci flehri Evora’ya geliyoruz. Alantejo bölgesinin bu önemli kenti Portekiz tarihinin neredeyse tüm evrelerini bar›nd›r›yor. Kelt’lerin kurdu¤u ve adland›rd›¤› Evora, ‹ber
Lizbon
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 59
Cabo de Roca
Yar›madas›n›n en iyi korunmufl Roma an›t›n› bar›nd›r›yor. 2. yüzy›la tarihlenen Diana tap›na¤›n›n etraf› Portekiz mimarisinin farkl› dönemlerinden kalan an›tlarla çevrili. Endülüs Emevilerinden, Gotik, Manualin, Rönasans mimarisi ve dekoratif unsurlar›n› bar›nd›ran Dom Manuel Saray›, mavi Azulejos çinileriyle bezeli São João Evangelista katedrali ile çevrili. 12. yüzy›lda yap›m›na bafllanan RomaGotik mimari özelliklerini tafl›yan Evora Katedrali’nde 1497’de Vasco de Gama’n›n keflif yolculu¤u öncesinde filosunun bayra¤›n›n kutsand›¤›n› ö¤renirken, yürüyüfl düzenine girmifl, tekerlemeler söyleyerek ilerleyen gençlere
Evora Üniversitesi
Evora Üniversitesi
60 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
tak›l›yoruz. Yüzleri boyal›, önlerinde, yanlar›nda siyah pelerinli genç k›zlar, erkekler taraf›ndan kontrol ediliyorlar. Yerel rehberimiz bu hafta üniversitelerin sadece yeni “çaylak”lar için bafllad›¤›n› söylüyor. Bir tür “orientation” haftas›. Evora Üniversitesi Cizvit’ler taraf›ndan ülkenin ikinci üniversitesi olarak 1559 y›l›nda kurulmufl. 200 y›l sonra Cizvit hakimiyetinin sonlanmas›yla kapat›lan üniversite (bu nedenle kentin geriledi¤i belirtiliyor) ancak 1973’de yeniden ö¤retime bafll›yor. Rehberimiz iftiharla, mezunu oldu¤u okulunu gezdiriyor. Manast›r mimarisi, avluya bakan duvarlar ve iç koridorlar, hatta s›n›flar mavi Azulejos’larla bezeli. Akflam›n k›z›l tülüne sar›nan ortaça¤ kasabas›na bakan flahane otelimize var›yoruz: M’ar de Ar Muralhas. Birbirine yaslanan binalar, çeflitli aç›lar yaratan damlara bakarken kübizmin esin kayna¤›n› keflfetti¤imi düflünüyorum. Portekiz’in içine do¤ru yol al›yoruz. Dünyan›n bir numaral› mantar üteticisi Portekiz’in mantar a¤açlar› adeta birer özgün heykel. Bir mantar a¤ac›ndan ancak 100 y›l sonra verim al›nabiliyor. Bizim “ba¤ babadan, zeytin dededen” deyifli mantar a¤ac› için de geçerli. Gövdeyi soyup kabuklar› mantar üretiminde kullan›yorlar. Soyulan yerleri de Baticon gibi bir solüsyonla s›v›yorlar ki gövde yeniden kabuklans›n. Mantar a¤açlar› bitiyor, zeytinler bafll›yor, sonra ba¤lar. Portekiz co¤rafi konumu ve havas›yla Frans›z ve ‹talyan üzümleri kadar popüler ve sofistike olmasa da onlarca kendi topra¤›na özgü flarapl›k üzüm yetifltiriyor. Genifl ovada yükselen Marvao tepesinde bembeyaz bir baflka ortaça¤ köyündeyiz. Surlarla çevrili köyün kalesini gezip, Castelo de Vide’ye yöneliyoruz. M.Ö. 44 y›l›nda Romal›lar›n izleri olan ›ss›z kasaba 13. yüzy›lda yap›lan Sinagog’uyla ünlü.
Ö¤renciler kenti Coimbra Portekiz seyahatinin en etkileyici kenti Coimbra oldu benim için. Ülkenin kuzeyine yak›n bu küçük kentin ortas›ndan Rio Mondego nehri geçiyor ve 40 km öteden Atlantik okyanusuna dökülüyor. Kent yaklafl›k 150 y›l Portekiz’in baflkenti olarak kullan›lm›fl (11391260). Avrupa’n›n en eski üniversitesi olan Coimbra Üniversitesi, 1290 y›l›nda Kral Dionysius tarafindan kurulmufl. Halen de k›tan›n en önemli e¤itim ve araflt›rma merkezlerinden biri olan Üniversitede 20.000 civar›nda ö¤renci okuyor. Yani bu küçük kentin nüfusunun % 20’si ö¤renci. Velha Universidade yani Eski Üniversite’ye büyük Demir Kap›’dan giriyoruz. Manueline tarz›n›n bask›n oldu¤u Hukuk Fakültesi ve 300 bin kitaptan oluflan Biblioteca Joanina binalar›yla çevrili bir orta sahada 16. yüzy›lda üniversiteyi yeniden kuran kral Dom Joao III’ün heykeli yer al›yor. Meydana aç›lan sokaklar›, yeni bir ö¤renim y›l›na haz›rlanan gençlerin neflesi, heyecan› sarm›fl. D›fl› küf tutmufl da olsa, içinden gençlik f›flk›ran binalara özgürlü¤e yelken açan yeni ö¤renciler yerlefliyor. Coimbral› ö¤renciler ad›m att›klar› entelektüel, özgür dünyan›n da etkisiyle ünlü Portekiz Fado’sunda ayr› bir ekol yaratm›fl. Coimbra Fadosu, kente okumaya gelen ve para kazanmak için flark› söyleyen gençlerin eseri. Sözleri fliir tad›nda, derin, duygusal, felsefi. Portekiz ve ‹spanyol gitarlar› eflli¤inde söylenen Coimbra Fado’sunu dinlemek için turistik olmayan bir yer aray›fl›nday›z. Önünden geçerken beni çeken à Capella flahane ç›k›yor. Bu küçücük Centro Cultural - Casa de Fados t›kl›m t›kl›m. Pek az turist, daha çok müzik, sanatla ilgili bohemler var. Sahnedekiler geleneklere uygun siyah pelerinler kuflanarak söylüyor flark›lar›n›. Genci de var yafll›s› da,
hatta gecenin sürprizi en yafll›s› da o gece orada. Arlindo de Carvalho, Franco rejimine karfl› duran bu k›demli Fado sanatç›s›na gösterilen sayg›, hürmet göz yaflart›c›. Yan›mda oturan kravatl›, tak›m elbiseli Portekizli biraz ayr›k duruyor. Sonra anl›yoruz, Mário Anacleto, Fado’ya gönül vermifl bir tenor. Döndükten sonra araflt›rd›m, Porto Konservatuar›’n›n yan› s›ra Felsefe bölümünü bitirmifl. Sanat tarihi ve iletiflim yüksek lisans›ndan sonra Bükrefl’te müzik üstüne PhD yapm›fl. Zaten söze öyle bafllad›, konufltu¤umuz dili Romence’ye benzetti. Onu da sahnede dinleyebildik, CD’sini ald›m, o da bana Fado üstüne yazd›¤› flahane kitab› FADO Itinerarios de uma Cultura Viva imzalayarak hediye etti. O gece sadece nefis Coimbra Fadolar› dinlemekle kalmad›k, sanat, bilgi, sayg›, duyarl›l›k ve alçakgönüllük pelerini bizi de sar›p sarmalad›. Porto Yolculu¤un son dura¤› Porto, kimilerinden duydu¤um “so¤uk, pek de bir fley yok, zaman kayb›...” gibi olumsuz yüklemeleri hiç de hak etmiyor. Bir yer ile ilgili kanaatleri dinlerken, kanaat sahibinin beklentileri, bak›fl› kadar gidilen mevsim ve birlikte gezdi¤iniz insanlar da önemli. Bir kere nehir kenar›na kurulmufl kent
okyanusa aç›l›yor; yani bir su kenti. Nehrin iki yakas› da harikulade. Bir yanda nefis Porto flaraplar› yap›l›yor, öte yanda keyifle içiliyor, hem de biblo gibi yüzü olan güzelim binalarda. En ünlü Porto üreticileri Sandeman, Calem. Porto flaraplar› kentin biraz kuzeyindeki Duoro vadisinde yetiflen üzümlerden yap›l›yor. Kömürlü eski usul trenle, üstelik geleneksel müzisyenlerle vadiye yap›lan yolculuk, is kokusuna ve dumana ra¤men hararetle tavsiye edilir. Porto’daki yak›n çevre gezilerimize Braga ve Guimaraes’i de katt›k. Bu küçük ülkenin UNESCO Kültür Miras› listesine girmifl on üç yerlefliminden görebildi¤imiz sekizincisi oldu Guimaraes. Bilinen 14 bin y›ll›k tarihi ve sekiz misli büyüklü¤ü ile ülkemizin ancak 10 UNESCO Kültür Miras› olarak tescillenmifl do¤al ve tarihi yerleflimi oldu¤unu da k›skançl›kla belirtmek isterim. K›rk bin nüfuslu bu minik tarihi kasaba üç y›l öncesinden 2012 Avrupa Kültür Baflkenti olmaya haz›r. ‹stanbul’un bu tarihi f›rsat› nas›l kaç›rd›¤›na yan›p, ziyaretimize denk gelen tarihi panay›r› geziyoruz. Çocuklar, gençler, yafll›lar, din adamlar›... herkes seferber hem tan›t›mda, hem rol almada, hem de e¤lencede.
Coimbra
Seyahatin zamanlamas› denk geldi¤inden olsa gerek, Avrupa’n›n bu küçük hazinesini keflfederken, bir yandan da gençli¤e geri dönüfl duygusu yaflad›m s›kça. Coimbra, Porto sokaklar›nda özgür ruhlar›n› dolaflt›ran üniversiteliler aras›na kar›flt›m, sabahlara kadar Fado dinleyip fliir konufltuk. Bizden önceki ustalara sayg›l›, dünyay› de¤ifltirecek kadar heyecanl›yd›k. Portekiz’de, genç olman›n gelene¤ine, tarihine sahip ç›kmaya engel olmad›¤›n› görmek iyi geldi bana, umut verdi. Porto
Alcobaça Katedrali
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 61
li or
nf
ko
H sa er g pe atin ün k k ço de b ulla k i fik le t n›la ri ok n b m a, ül ka asi ki y› t b ye fl, ir t ü gö k rü st ol nü er va ge r. gib i
nt te pa le r. bi uyo z›n n n› lu b› bu ka ri ak mle Ay ste si
Kot ürü pantol o nü old nunu z u¤u nu un bir düfl f ünd ikri mü ünü l z m kiyet ü?
Kitaplar›n kapaklar› ve metinleri telif hakk› ile korunur.
Yaz›: Gönenç TARAKÇIO⁄LU ’07 Foto: Cihan ALDIK
lif h
r› akla
ri te erle
ile
es zik . ü M r unu r o k
F‹KR‹M‹Z EM‹N ELLERDE Fikri mülkiyet günümüzde s›kça gündeme gelen bir konu. Ayn› zamanda ço¤umuz için hâlâ tam anlafl›lamayan, hatta biraz korkulan bir alan. Hiç düflündünüz mü, belki de her gün birçok bulufl yap›yoruz fakat bunlar› de¤erlendiremiyoruz. Belki de ne için telif al›nabilece¤ini veya neyin patentlenece¤ini bilmedi¤imizden pek çok fikir hayata geçmeden yitip gidiyor. Oysa giysilerimizden aksesuarlar›m›za kulland›¤›m›z gereçlerden dinledi¤imiz müzi¤e kadar etraf›m›z fikri mülkiyet ürünleriyle çevrili. Baflka bir deyiflle fikri haklar hayat›m›z›n her yan›nda.
Biz de fikri mülkiyet konusunu bir bilene dan›flal›m dedik ve Bo¤aziçi Üniversitesi, Uluslararas› Projeler Birimi Patent Ofisi ve Teknoloji Transfer Ofisi kurucular›ndan Murat Akman’la bir araya geldik. Rektörlük Binas›’ndaki odas›nda Cihan’la beni içten bir merhabayla karfl›layan Murat Akman’la Türkiye’de fikri mülkiyet alg›s›n› konufltuk; Bo¤aziçi Üniversitesi Patent Ofisi’nin yapt›klar›n› ve yapacaklar›n› kendisinden dinledik. 62 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
H
er fley nas›l bafllad›? Bo¤aziçi Üniversitesi mensubu araflt›rmac›lar›n (ö¤retim görevlisi, araflt›rma görevlisi ve ö¤renciler), üniversite bünyesindeki bilimsel araflt›rma ve projeleri neticesinde oluflan fikri mülkiyet haklar›n›n korunmas›nda; tescil, faydal› model ve patent belgelerinin al›nmas› için gerekli tüm süreçlerde destek olan Bo¤aziçi Üniversitesi Patent Ofisi’nin kurulufl hikayesi flöyle:
Geçen sene May›s aylar›nda BÜ Yönetim Kurulu karar›yla öncelikle bir Fikri Mülkiyet Kurulu web sayfas›1 oluflturuldu. Bu kurulda, üniversitenin de¤iflik birimlerinden bu konuda çal›flm›fl hocalar var. Bu süreci takiben 25 Kas›m 2010’da Türk Patent Enstitüsü’yle bir protokol imzaland›. Patent ofisi de geçen sene Araflt›rma Projeleri Koordinasyon Ofisi bünyesinde hayata geçti. Üniversite yönetimi, ulusal olmak kayd› ile, bütün patent baflvurular›n› karfl›l›ks›z destekleme karar› ald›. Ulusal düzeydeki baflvurular›n maliyeti 5-6 bin liraya geliyor. Bunun 3-4 bin liras›n› TÜB‹TAK’tan hibe olarak alabiliyorsunuz. Geri kalan›n› biz veriyoruz. Ama patent baflvurusu yapmadan önce büyük bir tarama ifllemi var; çal›flman›n ne kadar özgün oldu¤uyla ya da patent almaya de¤ip de¤meyece¤i ile ilgili. Kuruldu¤umuzdan beri 23 tarama yapt›k. Bunlardan üç tanesi uygun bulundu, hocalar›m›zla beraber baflvurular› yap›ld›. Di¤er baz›lar›n›n patenti al›nabilirdi, ama hoca süreci bafllatmak istemedi. Bir hocam›z Amerika’da patent baflvurusu yapmak istedi, ancak bizim de flu anda Amerika’daki patent baflvurusunu karfl›layacak bütçemiz yok. Neticede üç tane baflvuru yap›ld› ve bir iki sene içinde bu baflvurular da sonuçlanacakt›r. Üniversitelerdeki
1
patent say›s› art›k üniversitelerin s›ralamalar›nda da çok önemli; uluslararas› düzeyde nerede oldu¤unuzun ölçümünde önemli bir k›stas. Onu dinlerken Bo¤aziçi Üniversitesi böyle bir süreci bafllatmak için biraz yavafl m› davrand› diye merak ediyor ve Murat Bey’e soruyorum. Biz Bo¤aziçililer olarak baz› iflleri geç yapabiliriz, ama yapt›¤›m›zda da her zaman daha iyi yapar›z. Geç kalmam›z› kendi lehimize kullan›yoruz. Bo¤aziçi “araflt›rmac› üniversite” olma yolunda h›zl› ad›mlarla ilerliyor. Örne¤in Teknopark kuruldu geçen sene. Bo¤aziçi’nin en büyük sorunu yer. Bir de tabii devlet üniversitesi oldu¤umuz için esnekli¤imizi pek sa¤layam›yoruz. Biz devlet üniversitesi oldu¤umuz için, üniversitemizdeki bütün bulufllar
mucide ait oluyor, bize ait olmuyor. Özel üniversitelerde ve vak›f üniversitelerinde ise kurum baflvuruda bulunuyor. Bu kanunun de¤iflmesi laz›m. Türkiye’de bir yandan araflt›rma sektörü geliflirken bir yandan da araflt›rma fonlar› büyüyor. Son 10 senedir yap›lan aç›l›mlar muazzam ama Patent Kanunu 150 senedir de¤iflmeyen bir kanun, halen Turgut Özal zaman›nda kanun kuvvetinde ç›km›fl bir kararname ile yürütülüyor. Avrupa Birli¤i’ne uyum sürecinde birçok kanun de¤iflecek! Üniversitelerde de patent ofislerinin kurulmas›n› belirleyen yeni kanunlar ç›kacak. Asl›nda Fikri Mülkiyet Haklar› (FMH) konusunda Türkiye’deki öncü kurumlardan biriyiz. Okulumuzun mazisi köklü; kuruculardan patentleri olanlar var. Web sitemizde Bo¤aziçi Üniversitesi’ndeki önceki patentleri de görebilirsiniz.
http://www.arastirma.boun.edu.tr/arastirma.php?p=189
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 63
Az zamanda çok ifl TPE ile imzalad›¤›m›z protokol ile merkezimiz sadece Bo¤aziçi Üniversitesi’nden de¤il d›flar›dan baflvuranlara da FMH konular›nda yard›mc› olan bir merkez oldu. TPE Avrupa’da en h›zl› büyüyen enstitülerden biri. Çünkü ticari olarak bakarsak art›k üretim sektörü bat›dan do¤uya do¤ru kaymakta. Onun için patent baflvurular›nda da bu ülkelerde geliflme görülüyor. Bizim ülkemizde ise patentten ziyade marka tescili yap›l›yor. TPE Bilgi ve Döküman Birimi olmam›zdan dolay› bize her gün 3-4 tane telefon geliyor. ‹stanbul’da bu yap›da baflka merkezler de var ama web sitesinden Bo¤aziçi’ni görünce genelde ilk tercihleri Bo¤aziçi oluyor. Ço¤unlukla marka baflvurusu ile ilgili ar›yorlar. Biz onlara konumuzun bulufl oldu¤unu söylüyoruz, o konuda yard›mc› olal›m diyoruz. Konuya sadece patent diye bakmamak laz›m tabi. Fikir mülkiyeti denildi¤i zaman bu ifade telif haklar›n› da kaps›yor. Biraz evvel sayd›klar›m›n d›fl›nda Patent Ofisi olarak yapt›¤›m›z ifllerden biri de E¤itim Fakültesi’nin gelifltirdi¤i iki tane testin telif
Telif hakk› ve patent ne demektir? Telif Hakk› (Copyright) Telif hakk›, eser sahiplerinin haklar›n› baflkalar›n›n izinsiz kullan›m›na karfl› korur ve eser sahiplerine özel haklar tan›r. Bu sayede eser sahipleri eserleri karfl›l›¤›nda para kazanabilirler. Telif hakk›, eser ve eser sahibini kanun karfl›s›nda belirleyici k›lar. Patent Patentler, bulufllar› korur ve patent sahiplerine özel haklar sa¤lar. Patentli olan bulufl, patentin geçerli oldu¤u ülkelerde sahibinin izni olmaks›z›n üretilemez, da¤›t›lamaz veya sat›lamaz. Bir patentin koruma süresi bitti¤inde ise bulufl kamuya mal olur.
64 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
hakk›n› almakt›. Bir de Kimya Mühendisli¤i’nin gelifltirdi¤i genlerle ilgili bir veritaban›n›n hakk›n› al›yoruz. Yaz›l›m tescilini Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’ndan al›yorsunuz. Ayr›ca TASDIX gibi bilgisayar ortam›ndaki belgelerinizi zaman bilgisiyle elektronik olarak damgalayan yaz›l›mlar da var, eserinizin bir kopyas›n› TÜB‹TAK’a yolluyor. Hepsi, bu ürünlerin size ait oldu¤unu ispatlamak için bir mekanizma. E¤er baflkalar› aksine bir fley iddia ederse, hukuki bir zorlukla karfl›lafl›rsan›z ifllerlik kazanan bir sistem. Murat Bey anlatt›kça, üniversitemizin gelene¤inde var olan yarat›c›l›¤›n ve üretkenli¤in tam anlam›yla ortaya ç›kmas› için en çok da fark›ndal›¤a ihtiyac›m›z var gibi geliyor. Fark›ndal›k ve uzmanl›k Fark›ndal›k konusunda da çal›fl›yoruz. Bu konuyu genele yaymak aç›s›ndan çeflitli seminerler yapt›k. Okul içinde de tarama yap›yoruz. Bölüm asistanlar›n›, birimleri ofisimizden haberdar ediyoruz. Onlar da bizi ça¤›r›yorlar. ‹lk önce ben gidiyorum, görüflüyorum ve bir patent baflvurusu olacaksa çözüm orta¤›m›z olan uzman kurulufllardan ekipleri ça¤›r›yoruz. Türkiye’deki öncü kurumlarla hem hukuki olarak hem de patent vekilli¤i konusunda iflbirlikleri yap›yoruz. Bunlardan bir tanesi Ankara Patent Bürosu, Türkiye’nin en sayg›n ve bünyesinde en çok mühendis bar›nd›ran patent vekilli¤i. Örne¤in, kimya bölümünden bir bulufl varsa kimyager bir patent vekili geliyor ve böylece ayn› dili konuflabiliyoruz. Maksat taramay› iyi yapmak ve buluflunuzun hikâyesini iyi dosyalamak. Patent baflvurusu dedi¤imiz de bu; neyi dosyalarsan›z onun korumas›n› al›yorsunuz. Patent vekillerinin girebildikleri, tarama yapt›klar› birçok farkl› patent veritaban› var.
‹lerisi için amac›m›z zaten o veritabanlar›n› okulumuzda da kurabilmek. Zira bu veritaban› referanslar› kontrol etmek ve tezlerinde yard›mc› olmas› bak›m›ndan bilhassa lisansüstü ve doktora ö¤rencileri için muazzam bir kaynak. Bizim kuraca¤›m›z sistem flöyle olacak: Haftada bir gün patent vekilleri burada olacaklar. Hocalar›m›z ya da ö¤renciler o günlerde gelip bu vekillere dan›flabilecekler veya kifliler gelip bir buluflum var diyerek sadece fikirlerinin fikir mülkiyetini nas›l koruma alt›na alabilecekleri hususunda yetkili uzmanlarla görüflebilecekler. At›lan ad›mlar Bunun yan› s›ra Avrupa Patent Ofisi ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ile iflbirli¤i yapt›k. Bu iflbirlikleri sayesinde önümüzdeki y›l, Bo¤aziçi Üniversitesi hocalar›na yönelik e¤itim programlar› gerçeklefltirece¤iz. Bu e¤itimler iki konuya odaklanacak: Ekim veya kas›m aylar›nda fikir mülkiyeti konusunun müfredata nas›l dahil edilebilece¤i konusu görüflülecek. Hem Avrupa Patent Enstitüsü’nün hem de WIPO’nun bu konuda gelifltirdi¤i kitler var, onlar›n içeri¤inin e¤itimini verecekler. Ayr›ca UNESCO bu seneyi Marie Curie Y›l› ilan etti dünyada. Onun için yine kas›m ay›nda kimya sektörüne yönelik olarak bir giriflimcilik ve fikir mülkiyetleri etkinli¤i yap›lacak. Nas›l yenilikçi olunur ve bu nas›l patente dönüfltürülür temal› bir e¤itim tasarlayaca¤›z. Akademik dünyada patent almak güzel ama bunu ticaret ile birlefltirebilmek bambaflka bir fley. Avrupa Patent Ofisi’nden bize konuflma yapmaya geldiklerinde “ticarilefltiremeyecekseniz patentini bile almay›n,” derler. Çünkü patent almak ve bu patenti güncel tutmak da bir masraf. Üstelik bu konu bambaflka bir uzmanl›k gerektiriyor.
Üniversitelerde Fikri Mülkiyet Yönetimi Konferans› 2010 Nisan ay›nda düzenledikleri konferansa getiriyorum sözü. ‘Üniversitelerde Fikri Mülkiyet Yönetimi’ bafll›¤›n› tafl›yan bu toplant›; yerli ve yabanc›lardan oluflan genifl bir konuflmac› ve kat›l›mc› kadrosuyla gerçekleflmiflti. Nas›l geçti diye merak ediyorum. Bütün paydafllar›n kat›ld›¤› çok kapsaml› bir konferans oldu. Ulusal, bölgesel ve küresel sanayi ve kamu kurulufllar›n›n yan› s›ra sivil toplum kurulufllar› da kat›ld›lar. Her sene yineleyece¤iz, Bo¤aziçi Üniversitesi’nde geleneksel hale gelecek bu konferans. Bunun yan›nda her sene bu konferansa yönelik birer günlük çal›flma gruplar› oluflturaca¤›z. En cayd›r›c› etken süreç Peki ama Türkiye’de patent say›s›n›n azl›¤›n›n temel nedeni ne olabilir? ‘Yarat›c› fikirler bizden ç›kmaz’ önyarg›s› yavafl yavafl tarihe kar›flt›¤›na göre sürecin karmafl›kl›¤› m› yoksa maddi külfet mi cayd›r›yor buluflçular›? Murat Akman’a göre: Süreçten korkuyorlar ve haberdar de¤iller. Ayr›ca Türkiye’de süreç de h›zl› de¤il. Mesela siz patent baflvurusunda bulundu¤unuzda Patent Enstitüsü çal›flmay› özgünlük bak›m›ndan inceliyor. Patent Enstitüsü’nün bünyesinde de sekiz tane uzman çal›fl›yor. Bunlardan iki tanesi mühendis. Patent Enstitüsü’ne patent baflvurusunda bulundu¤unuzda sizin dosyan›z› genelde ‹ngilizce de istiyorlar ve sizin dosyan›z› genelde Rusya’ya ya da Avusturya’ya yolluyorlar. Çünkü o kadar uzman yok ve uygunluk taramas› Türkiye’de yap›lam›yor. Bunlar da süreci uzat›yor tabi ki. Türk Patent Enstitüsü de bu durumun fark›nda.
“Bo¤aziçi Üniversitesi
kökenli bir flirket olmas› laz›m. Mümkünse mezunlar da bu ifl için ellerini tafl›n alt›na koyacaklar, sonunda para da kazanacaklar.” Hedefler fiu anda amac›m›z patent say›s›n› artt›rmak. Tabii bu bir tek bize ba¤l› de¤il, ekosisteminin oluflmas› laz›m. Bu yok Türkiye’de. Asl›nda bizim flu andaki hedefimiz, hocalar›m›z›n yapt›klar› araflt›rmalar neticesinde çal›flmalar›n›n patentini almak istedikleri andan itibaren bizi arayabilmelerini sa¤lamak. Böylece biz devreye girebiliriz. Genellikle patentler al›nm›yor; niye ben u¤raflay›m, patenti alaca¤›m da ne olacak diye düflünülüyor. Oysa böyle olmamas› ve üretimlerin masada kalmamas› gerekiyor. Ondan sonras› için de baz› giriflimlerimiz var. Patent konusunda en geliflmifl ülke olan ‹srail’den baz› uzmanlarla Bo¤aziçi’nde 2-3 gün boyunca okulda nas›l bir sistem oluflturmam›z gerekti¤ini ve süreklili¤ini nas›l sa¤layabilece¤imizi tart›flaca¤›z. Böyle bir yap› kuruldu¤u zaman sadece Bo¤aziçi’ne de¤il, d›flar›daki araflt›rmac›lara da hitap edebilmek laz›m. Bu asl›nda bir yat›r›m fonu kurup onun süreklili¤ini sa¤lamak demek oluyor. Sabanc› ve Koç bunu yapt›lar. Bir de Bo¤aziçi Üniversitesi kökenli bir flirket olmas› laz›m. Mümkünse mezunlar da bu ifl için ellerini tafl›n alt›na koyacaklar, sonunda para da kazanacaklar. Fikir haklar›n›n korunuyor olmas› asl›nda yarat›c›l›¤› ve yenilikçili¤i teflvik ediyor. Yenilikçi ve farkl› fikirler ise modern dünyada sahip oldu¤umuz en büyük güç. Bu gücü en do¤ru flekilde korumak ve kullanmak için profesyonel bir deste¤e ihtiyaç duyarsan›z siz de mutlaka Murat Akman ve ekibinin kap›s›n› çal›n:
Murat Akman ’83 Endüstri mühendisli¤inden siyasal bilimlere, psikolojiden uluslararas› iliflkilere uzanan bir e¤itim hayat›n›n ard›ndan, akademik kariyer düflünürken kendini IT sektörünün içinde bulmufl Murat Akman. ‹çlerinde Digital Türkiye, Superonline, China Online, QAD gibi devlerin de oldu¤u pek çok biliflim flirketinin kuruculu¤unu veya üst düzey yöneticili¤ini üstlendi¤i çok üretken bir ifl hayat› geçirmifl. Emeklili¤inde güneye yerleflme planlar› yaparken Kadri Özçald›ran ve Gülay Barbaroso¤lu’nun ›srarlar›n› k›ramam›fl. Ahde vefa diyerek okuluna dönmüfl ve Uluslararas› Projeler Birimi, Patent Ofisi ve Teknoloji Transfer Ofisi’ni kuran kadroda yer alm›fl. fiu anda ise Uluslararas› Projeler Birimi ve Patent Ofisi’nin yöneticili¤ini yap›yor.
Bo¤aziçi Üniversitesi - Patent Ofisi Rektörlük Binas›, Tel: 0212 359 46 06 http://www.arastirma.boun.edu.tr/arastirma.php?p=193
“Fikrimiz Emin Ellerde” bafll›kl› yaz›n›n tamam›na www.bumed.org.tr, Bo¤aziçi Dergisi Arflivi bölümünden ulafl›labilir.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 65
Yaz›: Cüneyt BAYRAKTAR ’97 - P›nar TÜREN ’93 - Aylin BURAN ’05 Foto: Cihan ALDIK
Evlilik Ortado¤u gibidir, henüz çözüm bulunamam›flt›r! Bafll›¤a aldanmay›n. Asl›nda bu, iflin yar› flaka yar› ciddi taraf›. Kimse evlilik kurumunun önemini ve de¤erini yads›yamaz ama sorunlu evliliklerin insanlar› ne kadar y›pratt›klar› da ortada. Boflanmalardaki art›fl bir yana belki de as›l sorun mutsuz devam eden evliliklerin oran›. Mutsuz bir evlilik mi yoksa ayr›l›k m› sorusunun cevab› da herkes için çok net de¤il. Belki en kötüsü de arafta kalmak. ‹liflki terapistleri iflte bu noktada devreye giriyor. Bu sahadaki baflar›l› terapistlerden olan Seçil Çelik Özbeklik ’98 ile terapi koltu¤una oturduk, iliflkileri ve evlilikleri irdeledik.
66 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
B
u sohbet dört kifli aras›nda gerçekleflti, dört köfleden bakt›k evlili¤e ve iliflkilere. Bir köflede baflar›l› bir evli, bir köflede terapilik olmufl iliflkilere inanmayan bir kad›n, bir köflede evlili¤i sorgulayan biri. Dördüncü köfle asl›nda bir köfle de¤ildi, iflin uzman› tüm bu farkl› köflelerin tam da ortas›nda duran terapistti... Aylin: Kad›n erkek iliflkileri, yüzy›llard›r tart›fl›la gelen ve neredeyse herkesin fikir sahibi oldu¤u bir konu. ‹flin bir de bilimsel araflt›rma boyutu var. Peki, bu kadar çaban›n sonucunda var›lan bir nokta var m› gerçekten? Cüneyt: Evlilik Ortado¤u gibidir, çözüm bulunamam›flt›r! Seçil: Evlilik, anne olmak, baba olmak herkesin üzerine fikir yürütebilece¤i konular. Yani herkes bu konuyla ilgili bir fley biliyor, bildi¤i fleyleri de söylemeye çal›fl›yor. Asl›nda aflka dair, sevgiye dair zaten bizim söyleyebileceklerimiz pek de fazla de¤il. Edebiyat, sanat yüzy›llard›r bu ifli en iyi flekilde yap›yor. Araflt›rmalar› ele alacak olursak kad›n-erkek iliflkisine ve evlili¤e herkes baflka bir taraf›ndan bak›yor. Hepsini toplad›¤›ndaysa tatmin edici bir noktaya var›lm›yor aç›kças›. Aylin: ‹nsanlar neden evlenirler? Seçil: Evrimsel olarak bakt›¤›n zaman evlili¤in erkeklere kad›nlara oranla daha çok faydas›
dokundu¤u kesin. Araflt›rma sonuçlar›na bak›ld›¤› zaman, evli olan erkekler evli olmayanlara göre çok daha sa¤l›kl›lar, maddi olarak çok daha rahatlar, kendilerine çok daha fazla bak›yorlar ve hayattan çok daha fazla keyif al›yorlar. Tam tersine bakt›¤›m›zda ise evli olan kad›nlar evli olmayanlara göre depresyon ve kayg› belirtisini çok daha fazla tafl›yorlar, gündelik hayat›n içersinde çok daha fazla sorun yafl›yorlar, daha sa¤l›ks›zlar. Evlilik
flu günün flartlar›nda kad›na erkekten çok daha fazla yük bindiriyor. Bu boflanma süreci için de geçerli. Boflanma sonras›nda kad›n hem maddi yük ile u¤raflmak zorunda hem de toplumsal yarg›larla u¤raflmak zorunda, ne kadar aç›k fikirli oldu¤unu iddia ederse etsin bir baflar›s›zl›k hissiyle, “Bende bir fley mi var?” s›k›nt›s›yla u¤raflmak zorunda. Aylin: Örne¤in kifli çok mutsuz bir evlilik yafl›yor ama baflkas› evlenince de çok mutlu oluyor. Her ne kadar genellenemese de evlilikte ne kadar kötü bir deneyim yaflan›rsa yaflans›n kiflilerde evlilik fikrine s›k› s›k›ya ba¤l› olma tutumu mevcut; bu tutumun ne kadar› kültürel bilemiyorum. Seçil: Bu tutumun kayna¤› kültürel mi yoksa çok daha geriden mi geldi¤i sorusuna farkl› farkl› yollarla yaklafl›labilir. Benim fikrim çok daha geriden geldi¤i yönünde. Amerika’da evliliklerin %60’› boflanmayla sonuçlan›yor. Biriyle bir flirket kuracaks›n ama biliyorsun ki %60 ihtimalle flirketin iflas edecek. Bunu bile bile biriyle ortakl›k kurar m›s›n? Kurmazs›n; ama evlilik dendi¤inde bunu bile bile yap›yor insanlar. Tabii sadece duygusal olarak da bakmamak gerekiyor bu tabloya. P›nar: Maddi taraf› da var. Seçil: Elbette var. ‹ki ev kiras› ödemektense tek ev kiras› ödüyorsun. Bunu görmezden gelmeye çal›fl›yoruz. Evlili¤in romantik olan taraf› daha a¤›r bas›yor gibi gözükse de evet, böyle maddi bir yan› da var. Yaflam›n süresince 20’li yafllar›nda büyüklerin yaflland›¤›n› görüyorsun, efllerini kaybettiklerini, yaln›z kald›klar›n›, çocuklar›n›n onlara yard›mc› olduklar›n› görüyorsun. Yafl ilerledikçe kendi annen, baban ayn› duruma geliyorlar ve onlar›n da hayatta olmayaca¤›n› düflündü¤ün zaman “yaln›z kalaca¤›m” kayg›s› bafl gösteriyor. Sosyal koflullar dünyan›n neresine gidersen git çok iyi de¤il, bunu da biliyorsun. Geriye ne seçene¤in kal›yor?
“Evrimsel olarak bakt›¤›n zaman
evlili¤in erkeklere kad›nlara oranla daha çok faydas› dokundu¤u kesin. Araflt›rma sonuçlar›na bak›ld›¤› zaman, evli olan erkekler evli olmayanlara göre çok daha sa¤l›kl›lar, maddi olarak çok daha rahatlar, kendilerine çok daha fazla bak›yorlar ve hayattan çok daha fazla keyif al›yorlar.”
P›nar: Evlilik çocuk için ve bir de yol arkadafll›¤› için. Kad›nlar›n ve erkeklerin ilgi alanlar› çok farkl› olabiliyor. Paylafl›mlar azald›kça evlilikler sorunlar yaflamaya bafll›yor gibi bir tespitiniz var m›? Seçil: Sürekli beraber olan, ayn› evin içinde sürekli ayn› fleyleri yapmaktan hofllanan kad›nla erkek manzaras› kodland›. Oysa iki ayr› cinsiyet var ortada. Ayr› flekilde yetifltirilmifl, genetikleri farkl› iki insan›n ayn› fleylerden hofllanabiliyor olmas›n›n imkân› yok. Orada önemli olan dengeyi kurabilmek, bir aradayken de ortak keyif al›nabilecek alanlar yarat›lmas›, gerçekten kendini iyi
hissedebiliyor olmak, huzurlu olabilmek. P›nar: Sizce mutlu, sa¤l›kl›, huzurlu bir evlili¤in s›rlar› nelerdir? Seçil: Bir kere uzun süreli iliflkinin her daim mutlu ilerlemesi, hiç huzursuzluk olmamas› mümkün de¤il. Her uzun süreli iliflkide oldu¤u gibi evlili¤in de kendi içersinde de¤iflim dönemleri var. ‹lk iki sene balay› diyerek kand›r›yorlar insan›. Oysa öyle de¤il. Üç yafl›ndaki çocu¤a bakmakla üç ayl›k bebe¤e bakmak farkl›d›r. Oradaki anneli¤iniz de¤iflir. Evlilik de kendi içinde sürekli de¤iflim gösteren bir yap›d›r. Ayn› yerde tutmaya kalkt›¤›n›zda da hep ayn› fleyleri bekledi¤inizde de yürümez. Birlikte olgunlaflabilmeye haz›rl›kl› olmak gerekiyor, bu iflin bir taraf›. Evlilik içersinde yans›tmalar çok
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 67
“En önemli fley de¤iflim fikri ve arada bir mutsuz olmay› kabullenmek.” fazla yap›l›yor. Bir yan›yla olumlu; kendinin bir parças›n› karfl› tarafta görüp de ona âfl›k olmazsan niye evlenesin? Birtak›m güzel fleyleri atfetmen gerekiyor karfl› tarafa ama onun dozu afl›l›p da bütün kötü fleyleri karfl› tarafta görüp bütün iyilik sendeymifl gibi yaflamaya bafllay›nca s›k›nt› yaratabiliyor. Dolay›s›yla sen evlili¤e ne kat›yorsun, karfl› taraftan
otlar air K›sa N lentilerini Evlili¤e D lerini, bek k te is in iç bilen ve labilmek n keyif ala a d ›n m • “B‹Z” o a fl ya retinde tirebilen, turma gay fl lu o › m gerçeklefl a yafl ilece¤i bir vard›r. keyif alab e ihtiyaç ” N ›z E B “ r› y flad›klar›n olan iki a flinizle ya e e ne efliniz v a i d is k ifl er tutsa y ir b • Evlilik il li m tluluk a çok öne gâne mu e y ›n ›z hayat›n›zd n at› da li¤iniz hay zümü ya r›n›z›n çö ne de evli u la n ru m o s soru lus bütün ylerin tek e fl kayna¤›, iz in i¤ tiremed gerçeklefl as›nda olabilir. dirme esn n e Bunun rl e ¤ e izi d almay›n. s n ra fe • Evlili¤in re nuzu rini u durumu n›n iliflkile g r› y u la d a i k d fl a n b ili ke li¤inizle ilg yerine evli ak, mutlu . ›z› azaltm n r› la takip edin n a iz ve keyifs için neler • Mutsuz rabilmek t› rt a › ›z n anlar› ve keyifli aklan›n. üyük ¤inize od k kadar b e a c c e il ta b u a n u p ya rinizi i gelmez. i ve istekle vliliklere iy e k a • Kendiniz m n larda bulu birinin fedakârl›k efllerden , n le nüfltü¤ü ri e v dün haline dö li k e fl Sürekli ö m fla küfle ›n›n bir ya l olarak çö a ›¤ s rl u â g k y a u d d fe a da ilen olmas evlilikler fi r. ›n dururla daha yak 68 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
ne geliyor bunu iyi ay›rt etmek gerekiyor ki bu her zaman mümkün olmuyor o çat›flmalar›n içersinde. Ama herhalde en önemli aflama de¤iflim fikri ve arada bir mutsuz olmay› kabullenmek. Cüneyt: Çocuk çok güçlü bir yap›flt›r›c› de¤il mi? Seçil: Çok güçlü bir yap›flt›r›c› da olabilir, çok güçlü bir ayr›flt›ran da olabilir. Bu deneyimin nas›l yaflanaca¤›, kiflilerin nas›l bir çocukluk geçirdikleri, nas›l ebeveynleri oldu¤u, ne tip modeller gördükleri, kad›na ve erke¤e dair ne bildikleri, nas›l bir ortam içersinde çocuk sahibi olduklar›, o çocuk sahibi olma döneminde evliliklerinin nas›l oldu¤u ve sorunlar›n› çözebilen insanlar olup olmad›klar› gibi pek çok etkene dayan›yor. Eskilerin söyledi¤i “meyveniz olsun,” diye
bir söz vard›r ama öyle de¤il asl›nda. P›nar: Siz iliflki sorunlar›n› grupland›rabiliyor musunuz? Mesela olumlu sonuçlanan terapilerle olumsuz sonuçlanan terapileri karfl›laflt›rd›¤›n›z zaman “iletiflim sorunu varsa çözülüyor ama fliddet sorunu varsa çözülemiyor,” gibi bir s›n›flama yapabiliyor musunuz? Seçil: Bireysel olarak ilk bakt›¤›m fley, kiflilerin birlikte devam etme arzular›n›n olup olmad›¤›. Terapinin nas›l gidece¤ini belirleyen etkenlerin bafl›nda bu var. ‹letiflim sorununa gelecek olursak da iletiflim dendi¤inde asl›nda iletiflimle hiçbir alakas› olmayan dinamiklerden bahsediliyor. Yani iletiflim a¤›zdan ç›kan sözlerle pek alakal› de¤il. Evlilik kadar bilinçalt› süreçlerle
iflleyen çok az konu var. Dolay›s›yla karfl› tarafa ulaflan mesaj›n tam olarak gidebilmesi için karfl› taraf›n bu mesaj› duymaya haz›r olmas›, size dair duygular›n›n oturmufl olmas›, sizin öfkenizle bafl edebilir olmas› gerekiyor. Bütün bunlar olurken o kadar çok duygu dönüyor ki alttan alta, siz istedi¤iniz kadar anlat›n. Bazen televizyonlarda tavsiyelerde bulunuyorlar: “Oturun konuflun mutlaka, anlat›n ona, flöyle söyleyin.” Hay›r, bu flekilde yürümüyor süreç. ‹nsanlar bana geldiklerinde “Uzun zamand›r birlikteyiz, iyi gitmiyor, ama niye iyi gitmiyor bilmiyoruz, biz çok kavga eden bir çift de de¤iliz,” dediklerinde iflte o zaman irkiliyorum. Çünkü bu çok uzun zamand›r birbirlerinden uzak yaflad›klar›n› ifade ediyor. P›nar: Kavga etmek sa¤l›ks›z bir fley de¤il asl›nda evlilik içersinde. Seçil: Tam aksine evlilik içinde kavga etmek çok sa¤l›kl›. Tabii dozu ayarland›¤› sürece... Çiftler “Konuflam›yoruz, her fley kavgaya dönüflüyor,” dediklerinde bile benim için evlili¤in tutulabilir yan› var ama hiç kavga etmiyoruz, biz iyi arkadafl›z, kardefl olduk noktas›na gelindi¤i zaman fena. P›nar: Sevgiyi, aflk›, duygusal ba¤› nereye koyuyorsunuz evlilikte? Seçil: Duygular çok de¤iflkendir. O de¤iflkenli¤i kabul etti¤iniz zaman zaten aflk biter, sonra tekrar geri gelir, sonra tekrar gider. Her krizle birlikte iliflki farkl› bir yere
s›çrar ve o s›çramayla beraber düzeltilebilir, de¤ifltirilebilir, dönüflüm geçirebilir. O noktadan itibaren de yeni bir insanla evliymiflsiniz gibi yaflama flans›n›z var. ‹flte o zaman de¤iflimi kabul etmek gerek. Aflk sürer mi? Sürekli âfl›k olunarak yaflan›r m› diye baflka bir soru sormak laz›m. Duygular sürekli de¤iflebilen fleyler. Ayn› anda birkaç tane duyguyu hissedebilirsiniz; hem k›z›yorsunuzdur, hem çok içerliyorsunuzdur, hem çok seviyorsunuzdur. Duygu bozuksa düzeltilir, sonras›nda baflka bir fley yap›lanabilir. Bu noktada önemli olan birlikte devam etme arzusu. Aylin: Galiba temel olan bu arzu. Seçil: Ba¤l›l›k; karfl› taraf›n iyi niyetine inanabiliyor olmak. ‹lk sordu¤um sorulardan bir tanesi fludur: Dünyada kaç milyon kad›n varken neden bu kad›n› seçtiniz evlenmek için? Hayat›n›zda, iflyerinde, d›flar›daki iliflkilerinizde baflka kad›nlar görebilirsiniz. Eflinizden çok daha hofl gelebilir baz›lar›, flört etmek isteyebilirsiniz. “Evet d›flar›da baflkalar› da var ama ben flu anda bu insanla birlikteyim ve onunla birlikte kalmay› istiyorum,” demek hem kad›n hem erkek için önemli bir nokta. Cüneyt: Aldatma nedir? Seçil: Aldatma yoktur. Yani tek tarafl› aldatma yoktur. Ço¤unlukla aldatma buraya getiren nedendir. ‹ki insan›n aras›ndaki iliflki yeterince iyiyse, yeterince içten, samimi ve keyifliyse, her iki taraf
“Evlilik içinde kavga etmek çok sa¤l›kl›. Tabii dozu ayarland›¤› sürece...” da o iliflkiden tatmin oluyorsa, kimse gözünü yaflananlara kapatm›yorsa, iliflki arada bir sars›nt›ya u¤rasa da kendi içinde devam eder. Aldatma konusuyla buraya gelen çiftlere bakt›¤›mda o kadar uzun süre ayr› hayatlar yaflam›fl oluyorlar ki ikisi aras›ndaki bofllu¤a ne koysan düfler. O noktada iki insan da iliflkilerinin iyi oldu¤u konusunda birbirlerini ikna etmeye çal›fl›yorlar, gözlerini kapat›yorlar ve bu çok uzun bir süre devam ediyor. Aldatmay›, iki kiflilik iliflkiye bir baflkas›n›n dâhil olmas› gibi düflünmek laz›m. Kad›nlar araya çocuklar›n›, ailelerini, evleriyle ilgili iflleri al›rlar; ötekiyle yani eflleriyle iliflki kurmazlar. Erkek hiç gere¤i yokken gecenin geç saatlerine kadar iflte olabilir, bu da bir aldatma. Böyle bakt›¤›nda baflka bir insanla iliflkiye gidene kadar sizin iliflkiniz nerdeydi, ne oldu o iliflkiye? Ne yapt›n›z da araya baflka bir fley girdi? Aldatma bir sonuç asl›nda. Aldatma tedavi edilecek midir? Hay›r, aldatmayla ilgili yap›labilecek bir fley yok. ‹nsanlar›n ak›llar›nda aldat›ld›klar›, kötü deneyimler yaflad›klar› mutlaka kal›yor; ama sizi oraya getiren fley neydi, iliflkinizin eksikli¤i, bozuklu¤u neydi ki oraya baflka unsurlar dâhil oldu diye bakmak gerekir. P›nar: Terapiste gelen çiftlerde genelde kad›nlar m› yoksa erkekler mi daha yap›c›? Seçil: Kad›nlar terapiste yard›m için baflvurana kadar o kadar çok fley denemifl, o kadar çok sineye çekmifl,
Seçil Çelik Özbeklik kimdir? Bo¤aziçi Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Dan›flmanl›k Bölümü’nden 1998 y›l›nda mezun oldu. Yüksek lisans e¤itimini, ayn› üniversitede “Kad›n›n Evlilik Kalitesi ve Annelik Kalitesi: Belirleyenler ve Etkileflimleri” bafll›kl› çal›flmas› ile tamamlad›. Bo¤aziçi Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Dan›flmanl›k Bölümü’nde bir dönem “Yaflam Sürecinde Ebeveynlik: Ebeveynleri Anlamak ve Yard›m Etmek” bafll›kl› dersi verdi. 1998-2002 y›llar› aras›nda özel bir e¤itim kurumunda psikolojik dan›flman olarak görev ald›. “Aile ve Evlilik Terapileri Derne¤i”nde bir dönem Genel Sekreterlik görevi üstlendi. 1998 y›l›ndan itibaren ailelere, çiftlere ve yetiflkinlere yönelik, sistemik-dinamik perspektifle psikolojik dan›flmanl›k hizmeti veriyor.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 69
süreci de¤ifltirmeye çal›flm›fl oluyorlar ki asl›nda terapiye geldikleri noktadan itibaren de anlaflmaya daha az ikna oluyorlar. “Ben elimden geleni yapt›m, art›k onun de¤iflmesi gerekiyor,” gibi. Oysa iki taraf›n da de¤iflmemesi halinde zaten evlili¤in de toparlanmas›n›n imkân› yok. Erkekler ise daha kolay ikna oluyorlar. P›nar: “Bir iliflki terapiye kald›ysa o iliflki gerçekten bitmifltir,” diyorum. Siz ne diyorsunuz cevap olarak? Seçil: Gönül ister ki insanlar gelmeden önce sorunlar›n› çözebilsinler. “Biz bunca zaman u¤raflt›k, terapiste gidece¤iz de ne olacak, bize sihirli de¤nek mi de¤direcek terapist?” diyen insanlar var. Oysa “‹liflki gerçekten daha iyi olabilir mi?” diyerek terapiste giden kiflinin iyi niyetini göz ard› etmemek gerekiyor. P›nar: Sizce aile ya da iliflki terapisine baflvurmak için uygun zaman nedir? Hangi belirtiler bir çifti size getirmeli? Seçil: Çiftler keyifli hiçbir an› paylaflam›yorlarsa, yan yana huzurlu de¤illerse, duygu anlam›nda karfl› taraftan hiçbir ak›fl yoksa, ayn› problemler tekrar tekrar fliddeti artarak devam ediyorsa ya da “Bir boflluk var ama ben bu bofllu¤un ne oldu¤unu bilmiyorum, tan›mlayam›yorum,” deniyorsa iflte o zaman destek al›nmal›. Kifliler “Yan›mdaki insan do¤ru kifli midir yoksa di¤erleri daha cazip olabilir mi?” demeye bafllad›larsa, art›k eve ayaklar› geri geri gidiyorsa sürecin çok uzamamas›nda fayda var. Belki flunu da eklemek gerekiyor: ‹nsanlar›n en s›k› s›k›ya tutunduklar› “Ben evlilik terapistine gidece¤im ama eflim istemiyor, eflimi ikna etsem gidece¤im,” fikri. Bu tutum biraz da korkularla alakal›. Ya biterse, ya daha kötüye giderse kayg›s›yla insanlar terapiye gitmiyorlar. Böyle durumlarda kifliler tek bafl›na terapiye bafllay›p kendi de¤iflimleriyle birlikte evlilikteki de¤iflimi gözleyebilirler ve gerekiyorsa daha sonra çift olarak terapiye bafllayabilirler; çünkü hangi terapi tipi olursa olsun temel hedef insan›n gündelik hayat›nda kendini iyi, mutlu, keyifli, üretken, hissedebiliyor olmas›.
70 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Aylin: Bu röportaj›n benim için çok önemli olan yönü Seçil’in röportaj boyunca tekrar tekrar vurgulad›¤› her insan›n farkl› oldu¤u, iliflkilerinin zamanla de¤iflebilece¤i ve bu de¤iflimin do¤al oldu¤u fikirleriydi. Çok önemli olan bir baflka nokta ise gerekti¤i zamanlarda konusunda uzman olan birinden (tabii günümüzde her alanda o kadar çok uzman›n(!) fikirlerinin bombard›man› alt›nday›z ki kim uzmand›r kim de¤ildir sorusunun do¤ru yan›tlanmas› gerekiyor) destek alman›n önemiydi. Röportaj esnas›nda yöneltti¤im “‹nsanlar neden evlenirler?” sorusunun alt bafll›klar›n› evlili¤e pek de inanmayan biri olarak Seçil ile tart›flmaya devam edece¤im. P›nar: Boflanm›fl (hatta evlilik terapistinin karfl›s›nda oturmufl) ama evlili¤e itiraz› olmayan biri olarak ben “terapilik olmufl iliflki fiilen bitmifltir” görüflümle gittim Seçil Çelik ile sohbetimize. Çok fley mi de¤iflti görüfllerimde, emin de¤ilim ama içimden flu geçti keflke daha önce deneseymifliz, ifller 盤›r›ndan ç›kmadan otursaym›fl›z o koltu¤a. Sonuç yine ayn› olurdu ama belki insan› çok y›pratan süreçler daha az zararla atlat›l›rd›. Belki de bir mucize olurdu, hofl Ortado¤u’da hiç mucize oldu¤unu görmedik ama... Cüneyt: Ben kendimi dokuz y›ll›k profesyonel tam zamanl›, efl ve baba olarak de¤erlendiriyorum ve dikkate ald›¤›m referanslar› paylaflmak istiyorum. Öncelikle evlilik ödün verme sanat›. Ak›ll› bir efl asla kar›s› ile tart›flmaz, hatta herhangi bir kad›nla tart›flmaz, hiçbir erkek yoktur ki bu z›tlaflmalardan galip ç›kabilsin. Bir arkadafl›m söylemiflti y›llar önce: “Sen mutlu, han›m mutsuz sen mutsuz, han›m mutlu çocuk mutlu sen mutlu, çocuk mutlu han›m mutlu sen mutlu...” Beyler için naçizane tavsiyem fludur ki fedakâr olan beyler evlili¤e soyunsun. Toparlamaya çal›fl›rsam (ki bu ne kadar mümkün emin de¤ilim), evlilik ço¤unlukla fedakârl›kt›r.
Yaz›: P›nar TÜREN ’93 Foto: Yelda BALER ’90
72 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
1
948. Binlerce Filistinlinin yak›nda geri dönmek üzere topraklar›ndan ayr›lmak zorunda kald›¤› y›llar. Gönlü buruk ülkesinden ayr›lan binlerce Filistinliden biridir Mehmet Ali Elaidi. Beyrut’da bir Amerikan Koleji’nde okur. Suriye ve Ürdün’de çal›flt›ktan sonra Suudi Arabistan’a yerleflir. Yak›n arkadafl›n›n evlendi¤i Türk k›z›n arkadafl› ile mektuplaflmaya bafllar. Mektupla bafllayan aflk evlilikle devam eder. Bir k›zlar› olur. Modal› Sevim Han›m çocu¤unu ‹stanbul’da yetifltirmek ister, kocas›n› ikna eder. Böylece efline ender rastlan›r bir aile hayat› yaflanmaya bafllar, baba Suudi Arabistan’da, anne ve çocuklar ‹stanbul’da yaflar. Aile sadece tatillerde, Cidde’de veya genelde bir Ortado¤u ülkesinde bir araya gelir (emekli olana kadar tüm hayat› boyunca Mehmet Ali Elaidi’nin ‹stanbul’da geçirdi¤i zaman aylarla ifade edilecek kadar azd›r). Aradan y›llar geçer. Ailenin büyük k›z› Mehtap Robert Koleji bitirir. Telefon konuflmalar›nda babas›na gelecekte ne yapmak istedi¤ini anlat›r. Paris’te moda okumak istemektedir. Babas› kabul eder ama bir flartla: Annesi ile beraber yaflayacakt›r Paris’te. Oysa genç k›z›n rüyas›n› annesi ile Paris’te devam edece¤i bir e¤itim hayat› süslememektedir. Blöf yapar, “gitmem o zaman,” der, ailesi de hemen kabul eder. Bo¤aziçi Üniversitesi o zaman Robert Kolej mezunlar›n›n neredeyse do¤al olarak devam etti¤i okuldur.
Mehtap biraz dolayl› yoldan da olsa bu kaideyi bozmaz. Modaya olan ilgisini içinde kendisinin bile bilmedi¤i bir kutuya koyar ve unutur. Ta ki 36 yafl›nda, hayat› için bir baflka dönüm noktas›na gelene kadar o kutu bir daha hiç aç›lmaz. Çok afl›k olur, daha Bo¤aziçi’nde ö¤renciyken evlenir. Okul bitince efli ile birlikte uzun y›llar denizcilik sektöründe çal›fl›r. ‹ki k›z› olur. Ama bir gün gelir evlili¤i biter. Bu bir dönüm noktas›d›r. Sevdi¤i ifli yapmak için kendisine f›rsat verme ve cesaret etme zaman›d›r. Niflantafl›’n›n yeniden yükseliflinin bafllar›nda, Teflvikiye caddesi üzerinde ufak bir atölye/ma¤aza açar. 3 top kumafl, bir modelist, bir makineci, bir de Mehtap. ‹thal etti¤i k›yafetlerin yan›nda, kifliye özel üretim yapmay› da hedefleri aras›na al›r. ‹lk sezon sonunda
hem ithal ettikleri hem de modellerden haz›rlad›klar› patlay›nca kendi çizimlerinin de¤erini anlar. “Ben genele hitap etmiyorum, kendi tasar›mlar›m üzerine çal›flmal›y›m” fikri böylece yerleflir kafas›na. Tarz›na inanmas› onu inatç› yapar. Böylece kendi çizimlerini yapar ve tasar›mlar›n› yaratmaya bafllar. Bu kararla beraber sat›fllarda patlama yaflamaya bafllar. Art›k yolunu bulmufltur... 11 y›l sonra bugün ismi marka olmufl bir moda tasar›mc›s› var karfl›m›zda. Mehtap Elaidi.
2011 koleksiyonundan...
Mehtap Elaidi ’86 ile Niflantafl›’ndaki ofisinde bir araya geldik.
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 73
74 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 75
Mehtap Elaidi bu sene beflincisi düzenlenen ‹stanbul Moda Haftas›’n›n hem haz›rl›k komitesinde yer al›yor hem de defile ile kat›l›yor. ‹FW Türk modas›na ne kat›yor?
hedeflediklerimizden biri de bu ticari aya¤› kuvvetlendirmek. Bizler art›k ‹stanbul’dan dünyaya sat›fl yapabilecek k›vama gelmeliyiz. Hatta yabanc› tasar›mc›lar da buradan sat›fl yapabilmelilir.
“‹stanbul Moda Haftas›’na gelirken asl›nda önce Moda Tasar›mc›lar› Derne¤i’ne de¤inmek gerekiyor. ‹stanbul Moda Haftas›’na gelirken asl›nda önce Moda Tasar›mc›lar› Derne¤i’ne de¤inmek gerekiyor. Bahar Korçan, Hatice Gökçe, ‹dil Tarzi, Hakan Y›ld›r›m, Ümit Ünal, Arzu Kaprol, Özlem Süer’in kurucusu oldu¤u derne¤e ben sonradan kat›ld›m ve 2 dönemdir Yönetim Kurulu’nda yer almaktay›m. Bu dönem baflkan yard›mc›s›y›m. ‹FW’nin oluflmas›nda dernek en önemli ayaklardan biri. ‹FW’nin çok çok önemli oldu¤una inan›yorum. Birincisi tasar›mc›lara koleksiyon oluflturma disiplini getirmesi. Moda tasar›mc›lar› e¤er bu iflte var olmak istiyorlarsa bir y›l önceden koleksiyonlar›n› haz›rlayabilmeliler. Moda haftas› bu disiplini sa¤l›yor.
‹stanbul alternatif bir moda merkezi olma yolunda. ‹FW de bunun bir parças›. fiu anda ‹stanbul’un mevcutlar› çok kuvvetli. Ama bunun devam›n› getirebilmek için bilinçli ve çok istikrarl› olmak gerekiyor. Tan›t›mlar›n çok iyi yap›lmas› ve devam ettirilmesi laz›m. Moda çok önemli bir vitrin, nerede olursan›z olun ilgi çeker. Tan›t›m yapmak için çok etkili bir kanal. Devlet politikalar› mutlaka destek olmal›. Sadece bireylerin çabas›na b›rak›lmamal›.”
Moda haftas› ile dünyaya “evet bizim çok kuvvetli bir tekstil sektörümüz var, ama bizim ayn› zamanda kuvvetli tasar›mc›lar›m›z da var” mesaj›n› veriyorsunuz. Kuvvetli sektör, dünya standartlar›nda tasar›mc›lar, ‹stanbul’un co¤rafi konumu. Bütün bunlar› bir araya koydu¤unuzda biz diyoruz ki “‹stanbul dünya modas›nda farkl› bir platform olacak, bizi izleyin”. Dünyaya bu mesaj› vermek çok önemli. Çok da do¤ru bir zaman çünkü flu anda Türkiye ve ‹stanbul zaten bir ivme kazanm›fl durumda. ‹FW de bunun bir parças› oldu. ‹FW’nin baflar›s›n›n göstergelerinden biri yabanc› bas›n›n ilgisinin artmas›. Bir di¤er gösterge de ticari ilginin art›yor olmas›. ‹FW’yi yaparken 76 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
Elaidi 16 Eylül akflam› Spoil’da düzenledi¤i defilesinde podyum kullanmayarak farkl› bir flov haz›rlad›.
Derleyen: Burcu ÜNLÜTABAK ’08
Bayram› tatili yaklafl›yor. Tatilini gezerek de¤erlendirmek isteyenleriniz için Bo¤aziçili gezginlere tatil önerilerini sorduk. Sevgin Ak›fl Roney ’98 ile önce ‹skoçya’n›n baflkenti Edinburgh’a k›sa bir yolculuk yapt›k; sonra Fatih Türkmeno¤lu’ndan (’90) yurtiçi ve yurtd›fl› gezileri için alternatif yer önerileri ald›k ve son olarak Yelda Baler ’90 ile Kapadokya’daki zamans›z peribacalar›nda dolaflt›k. Size de flimdiden iyi geziler!
Edinburgh’da Bayram Tatili Bambaflka Foto¤raflar: Sevgin Ak›fl Roney
Edinburgh Kalesi’nden görünüm.
78 2011 BO⁄AZ‹Ç‹
A
d›n›n söylenifli bence ‹ngilizce’yi ikinci dil olarak iyi bilenler için bile farkl› olan ‹skoçya’n›n baflkenti Edinburgh, ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda bombalanmayan ender Britanya flehirlerinden biri oldu¤u için ve kentte endüstrileflme olmad›¤›ndan masal›ms› bir görüntüye sahip. Görülmesi gereken yerler listesinde ilk s›ray› kocaman volkanik bir kaya üzerinde infla edilmifl olan Edinburgh Kalesi al›yor. Kraliyet ailesinin ‹skoçya’daki ikametgâh› olan ve Holyrood House diye
Greyfriars Bobby Memorial
bilinen Kraliyet Saray› ile kale aras›nda uzanan caddenin ad› Royal Mile. Asl›nda bir milden daha uzun olan Royal Mile, yani Kraliyet Yolu, turistik eflya satan dükkânlar› ve “pub”lar›yla önemli bir baflka turistik merkez. fiehrin yeni k›sm›nda yer alan Princes Street al›flverifl sevenlerin cenneti niteli¤inde bir cadde. Botanik parklar›n› sevenler -e¤er hava ya¤murlu de¤ilse- Royal Botanic Garden’› gezebilirler. ‹skoçyal›, tarihi roman yazar› ve flair Sir Walter Scott’›n an›s›na yap›lm›fl olan yaklafl›k 61 metrelik Scott An›t›’n› atlaman›z zaten mümkün de¤il. E¤er siz de benim gibi bir hayvan dostu iseniz, ölen sahibini iki yafl›ndan 16 yafl›na; yani kendi ölümüne kadar mezar› bafl›nda bekleyen Teriyer cinsi köpe¤in
an›s›na yap›lan Greyfriars Bobby Memorial adl› heykel ve çeflmenin arkas›ndaki “pub”da bir bira için derim. E¤er hayaletlere ve cad›lara inan›yorsan›z, 15. ve 18. yüzy›l aras›nda yaklafl›k dört bin kiflinin cad› olarak damgalan›p öldürüldü¤ü bu flehirde Hayalet Turlar›’na kat›labilirsiniz. O da kesmezse flehrin zindanlar›n› gezebilirsiniz! ‹skoç viskisini tatmadan dönmek istemeyenler ise Scotch Whisky Heritage Center’a gidebilirler. Sunum muhteflem. UNESCO’nun Dünya Miras› olarak kabul etti¤i Charlotte Square, Parlamento Binas›, Aziz Giles Katedrali ve benzeri bir alay turistik cazibe merkezi ile Edinburgh’n›n size harika bir bayram tatili yaflataca¤›na eminim. ‹yi bayramlar!
Yurtiçi ve Yurtd›fl›ndan Seçmeler
K Hatay Arkeoloji Müzesi
urban Bayram›, asl›nda o kadar flansl› bir tarih de¤il bana göre. Deniz tatili diye zorlamamak laz›m. Ancak, Do¤u Akdeniz ve Antalya'dan sonras› belki uygun olabilir. O tarihlerde ya¤mur, f›rt›na oldu¤u da çok görülmüfltür, hat›rlatay›m. Yurtiçi için, kültür a¤›rl›kl› gezileri öneririm. Mevsim itibariyle Karadeniz uygun de¤il; ama Hatay‹skenderun, bence çok güzel bir gezi noktas›. Köyler, müzeler, eski evlerle son derece doyurucu bir gezi olur. Suriye'de iç kar›fl›kl›k olmasayd›, araya Halep de eklenebilirdi ya da Mardin ve çevresi Kurban Bayram› günleri için harika bir rota. Yine köylere
Sevincin Mevsimi Sonbahar Foto¤raflar: Yelda Baler
Kapadokya
S
onbahar›n hüzün mevsimi oldu¤u masal›n› unutun. Turuncusu, k›rm›z›s›, yeflili, sar›s›, kahverengisiyle do¤ada yaratt›¤› renk cümbüflü öylesine coflku yarat›r ki yüreklerde, bitiflin de¤il bafllang›çlar›n, hüznün de¤il sevinçlerin mevsimi oldu¤unu anlars›n›z. Bu sonbahar ister yurtd›fl›nda olun ister yurtiçinde renklerin senfonisiyle birlikte gezersiniz. Yurtd›fl›nda Fransa’n›n flarap ba¤lar›na gitmenin tam zaman›d›r.
mutlaka girilmeli. Özellikle foto¤raf çekmeyi sevenler, renklere inanamayacaks›n›z; yemekleri hiç söylemeyeyim. Yurtd›fl› düflünenler için Güney Avrupa’y› öneririm. ‹spanya'da Sevilla veya Malaga; veya Fransa'da Nice’e gidip San Remo ve Cannes'› da kapsayan güzel bir gezi harika olur. E¤er imkân olur da, daha uzaklara gidilebilirse, sonbahar›n en güzel yafland›¤› ülke, bence ABD. New England bölgesinde, Vermont ve çevresinde, rengârenk yapraklar aras›nda kaybolun. Michigan Eyaleti de sonbahar renklerinin en güzel oldu¤u yerlerden. Her ton pembe, mor, hâlâ ara s›ra yeflil, sar›, kahverengi, k›pk›rm›z›, portakal rengi yapraklar... Tek a¤aç üzerinde yedi renk yaprak sayd›m bir keresinde. Göl kenarlar›nda oturup hayallere dal›n; h›fl›r h›fl›r ses ç›kartan
Strasbourg’un bat›s›nda Route du Vin ad›yla bilinen bölgede her hafta sonu flarap ve yemek festivalleri düzenlenmektedir. Yolunuzu daha uzaklara düflürmek isterseniz bu kez Hindistan’›n güneydo¤usunda bir aday› Sri Lanka’y› öneriyorum. Etkileyici do¤as›, çay bahçeleri ve okyanusa bakan k›y›lar›yla Sri Lanka k›fla girmeden unutulmaz bir bayram hediyesi olacak sizin için. Rotan›z› Anadolu’nun içlerine çevirmek istiyorsan›z bu kez iki bölge önerece¤im. Biri Isparta Göller Bölgesi... Ateflten de k›rm›z› yapraklar›n flenli¤ine dönüflen Kovada Milli Park›, Sagalasos Antik Kenti, Yalvaç’taki Pisidia Anthiochos’u ve göller unutamayaca¤›n›z güzellikler sunar önünüze. Bir di¤eri ve benim de her gitti¤imde yepyeni güzellikler yaflad›¤›m Kapadokya bölgesi. Göreme’de, So¤anl›’da nehir boylar›ndaki kavaklar yapraklar›n›n yar›s›n› suyun ak›fl›na b›rakm›fllard›r bile. Paflaba¤lar›’nda üzüm hasad› çoktan yaflanm›fl ba¤lar kurumaya yüz tutmufltur.
Vermont, New England.
yapraklar üzerinde yürüyün. Klasik müzik dinleyip kitap okuyun. Serin ama taze havayla ci¤erlerinizi doldurun. Bir de müsaade ederseniz bir yer daha söyleyeyim: Yak›n oldu¤u halde hep unutulur, hat›rlatmak istedim: Edirne. Sa¤l›k Müzesi'nde saatler geçirebilir, Selimiye Camii'nde kendinizi unutabilirsiniz. Ne kadar küçük, ama ne denli zengin bir flehir. Bir de tabii Niyazi Usta'n›n ci¤eri var ki, benden selam söylemeden dönmeyin! www.fatihturkmenoglu.net
Kapadokya, Peri bacalar›.
Peribacalar› sar›, k›rm›z› yapraklar›n arkas›ndan görülür. Günefl gücünü azaltm›fl, iyiden iyiye yatm›fl, gölgeler uzam›fl, etkisi güzelleflmifltir. Sabahlar› ve akflamlar› serin olsa bile gündüz kayalardan yans›yan güneflin s›cakl›¤›n› sizi sarmalayan sevgilinin kollar› gibi alg›lars›n›z. Tepeleri, peribacalar›n›, güvercin yuvalar›n›, vadileri aflar, nehir boylar›na su içmeye iner sonbahar. Suya üç befl yaprak düfltü mü Uçhisar’da, Göreme’de güvercinler, sar›asma kufllar›, hüthütler havalan›r nehir boylar›nda. Ben de ayaklar›m›n alt›ndan yükselen kuru yaprak h›fl›rt›s› vadilerde yank›lans›n diye yürür dururum. 2011 BO⁄AZ‹Ç‹ 79