SAYI 148
fiUBAT 2010 BÜMED BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ MEZUNLAR DERNE⁄‹ AYLIK YAYINI
Zeliha Berksoy
tek kiflilik oyunu ile Albert Long Hall’de
Sanat› anlamland›rma üzerine bir söylefli Kopenhag Zirvesinin Ard›ndan... 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu aç›ld› ‹nsan›n izini süren bir kitap: Dolayl› Hayvan
44 BO⁄AZ‹Ç‹ DERG‹S‹, BO⁄AZ‹Ç‹ ÜN‹VERS‹TES‹ MEZUNLAR DERNE⁄‹ (BÜMED) TARAFINDAN YAYIMLANAN AYLIK, ÜCRETS‹Z B‹R YAYINDIR. fiUBAT 2010 • SAYI 148 Yönetim Kurulu Ad›na Sahibi: fiükrü ERGÜN - BÜMED Yönetim Kurulu Baflkan› Yay›n Yönetmeni ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: ‹dil TÜRKMENO⁄LU Yay›n Kurulu: • Selim AKÇAHARMAN (Ankara) • Tunçel GÜLSOY • ‹smail DURMUfi • ‹lker ASLAN • Gökmen KARADA⁄ • Saadet KUYUMCU • Feza SENGEL • Hasan DEM‹RC‹ (‹zmir) Yay›n Koordinatörü: P›nar TÜREN PATTERSON Yaz› Kurulu: fiebnem AKÇIL • An›l ALTAfi • Kevser AYDIN • Esra BAL • Yelda BALER • Esra BAfiER • Cüneyt BAYRAKTAR • Metin GÖKSEL • Ayflegül GÜNDÜZ • Ayla GÜRLEYEN • Baflak KARA • Hande ORTAÇ • Baflak SERÇE • Cem TANIR • Murat TAfiÇI • Demet UYAR • Esim YERG‹N BOZDA⁄ • Sabanur YILMAZ
LALE BABAO⁄LU BALKIfi ‹LE SANATI ANLAMLANDIRMA ÜZER‹NE B‹R SÖYLEfi‹ Üniversitemizde sanat tarihi üzerine dersler veren Dr. Lale Babao¤lu Balk›fl ile gerçeklefltirdi¤imiz konuflmada sanat›n tarih içinde geçirdi¤i evrelerden estetik kavram›na, bilginin sanat› alg›lamadaki etkisinden yarat›c›l›¤a uzand›k, sanat eseri ve gündelik hayat›n iç içeli¤ini sorgulad›k...
24
Foto¤raf Editörü: Yelda BALER Katk›da Bulunanlar: • Didem ‹NCESA⁄IR • Sinan KESG‹N • Orçun PEKÖZ • Can S‹PAH‹
1. BO⁄AZ‹Ç‹ ‹LKÖ⁄RET‹M OKULU A¤r›’n›n O¤lakl› köyünde 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu e¤itim vermeye bafllad›. 1981 mezunu bir grup Bo¤aziçilinin sadece birkaç ay içinde hayata geçirmeyi baflard›¤› okulun hikayesini grubun çekirdek üyelerinden ö¤rendik.
Reklam Sorumlusu: Tu¤ba ALARSLAN tugbaalarslan@bumed.org.tr Dahili: 116 ‹pek DEM‹RTAfi ipekdemirtas@bumed.org.tr Dahili: 126 Yönetim Yeri: Bo¤aziçi Üniversitesi, Lojman Kap› Yan› 34342 Bebek - ‹stanbul Tel: (0212) 359 58 00 Faks: (0212) 257 35 68 www.bumed.org.tr / bogazicidergisi@bumed.org.tr Kapak Resmi: Emre BAfiAK
28
Yap›m: TETRA ‹LET‹fi‹M Hizmetleri Ltd. fiti. Yönetim: Önder KIZILKAYA - Soner KIZILKAYA Yay›n Koordinatörü: Türflan KARATEK‹N Grafik Uygulama: Nur AYMAN ÇAKMAK Yaz› ‹flleri: Zeynep ‹pek fiEN - Cihan ALDIK Foto¤raf: Teoman GÜRZ‹H‹N Halaskargazi Cad. Sait Kuran ‹fl Merkezi No: 301 Kat: 5 fiiflli - ‹STANBUL Tel: +90 212 219 96 76 - 77 +90 212 266 80 57 Faks: +90 212 231 33 37 e-mail: tetra@tetrailetisim.com www.tetrailetisim.com Bask›: A4 Ofset Matbaac›l›k San. ve Tic. Ltd. fiti. Otosanayi Sitesi, Yeflilce Mah. Donanma Sok. No: 16 Ka¤›thane-‹STANBUL Tel: 0212 281 64 48 Faks: 0212 269 53 27 e-mail: info@a4ofset.com Bas›m yeri ve tarihi: ‹stanbul - fiubat 2010 Ayl›k süreli yay›n.
KOPENHAG ‹KL‹M Z‹RVES‹ ‹klim de¤ifliminde tarihi sorumlulu¤u olan ülkelerin Baflkanlar› bir araya gelmifl ne konufluyor? Kopenhag zirvesinde sivil toplum örgütleri d›flland› m›? Müzakerelerde neler tart›fl›ld›? Çin, Afrika’ya neden yard›m ediyor? Dr. Sibel Sezer Eralp ’00 ile Kopenhag zirvesinden izlenimlerini konufltuk.
16
editoryal ‹dil Türkmeno¤lu ’95
Merhabalar, BELLE⁄‹M‹ZDEN S‹LEMEYECE⁄‹M‹Z ‹S‹M Hrant Dink an›s›na bu y›l üçüncüsü yap›lan “‹nsan Haklar› ve ‹fade Özgürlü¤ü” konulu konferans›n konu¤u Naomi Klein idi. Kanadal› gazeteci insan haklar›ndan ›rkç›l›¤a, neoliberalizmden emperyalist güçlere birçok konuya de¤indi.
50
DOLAYLI HAYVAN Süfli ve fierefli, Hayvani ve Erotik, fieytani ve Deli... Hayvan ile ilah aras›na s›k›flm›fl, kendi hayvanl›¤›n› mesele edinmifl insan›n izini süren kitab› üzerine Ergun Kocab›y›k ile konufltuk. Her sat›r›nda insana ve kendinize dair kefliflerde bulunaca¤›n›z bu kitab› okumadan önce mutlaka bu yaz›y› okuyun.
Yaklafl›k 10 sene yurtd›fl›nda çal›flt›ktan sonra Türkiye’ye kesin dönüfl yapan Bo¤aziçili bir arkadafl›mla bulufltuk. Buradaki yeni iflinde üçüncü ay›n› henüz doldurmufltu. “Toplant›larda çok bunal›yorum, flafl›r›yorum” dedi, “hiçkimseden yeni fikir ç›km›yor. Beyin f›rt›nas› yap›yoruz, hesapta. Kimse gerçekten düflünmüyor, elemanlar›n ço¤u yetersiz”. Çok büyük bir hayalk›r›kl›¤›na u¤ram›flt›. Bir ay sonraki buluflmam›zda, baflka yorumlar› vard›: “Me¤er juniorlar fikirlerini paylaflmaktan, hatta sadece birfleyler söylemekten korkuyorlarm›fl” dedi. “A¤z›n› açan›n üstüne çullan›yorlar. Konuflmayan da zaten birfleylerden çekiniyor”. Bu kültürü de¤ifltirmekte, insanlar› rahatlatmak ve tekrar güven kazand›rmakta alacak çok yolu var. Dinlemeyi bilmeyenler, yeni fikirlere tahammül edemeyenler, kendilerine uymayan fleyler anlat›l›rken “ya do¤ruysa” diye minnac›k bir “olumlu rahats›zl›k” hissetmeyenler, ya de¤iflecek ya da ifl de¤ifltirecekler. Bo¤aziçi’nde, derslerde, kulüp aktivitelerinde, idarecilerimizle ö¤renciler ad›na yapt›¤›m›z toplant›larda dinleyebilmeyi, kabul etmesek de fikirlere sayg› duymay›, ayn› olgunlukla itirazlar›m›z› dile getirmeyi ö¤renmedik mi? Bunlar zaten en temel, en evrensel iletiflim kurallar› de¤il mi? Piyasa, çevre, hayat koflullar›, kurumlar içi rekabet bizleri bozmay› deniyor. Esnekli¤imizi, bizi Bo¤aziçili olarak farkl› k›lan “aç›k düflünce, ifade ve dinleme” becerilerimizi y›prat›yor. Arada bir kendimize mola verip, tepkilerimizi de¤erlendirip fabrika ayarlar›m›za dönmeye çal›flmazsak , bunun gibi önemli özelliklerimizi kaybetmeye bafll›yoruz. Dergimizi haz›rlarken de gönüllü yazarlar›m›zla, yaz› kurulu üyelerimizle, kendi aram›zda fabrika ayarlar›m›za dönmeyi birbirimize hat›rlat›yoruz. Misyonumuz, okulumuzu, mezunlar›m›zla derne¤imizi güçlendirmek, ileriye tafl›mak. O halde Bo¤aziçili niteliklerimizi de vurgulayarak, onlardan güç alarak birbirimizi dinleyebilmeliyiz. Gerekti¤i zamanlarda yap›c› olarak elefltirebilmeliyiz. Kendimizi kand›rmamak için, gerçekleri konuflabilmek için. Daha iyi olabilmek için. ‹lerlemek için... Sizi dinliyoruz. Lütfen yaz›n.
YÖNET‹M KURULU’NDAN
2009 te¤et geçmekle kalmad›... Geride b›rakt›¤›m›z 2009 y›l› birçok aç›dan ilginç bir dönem oldu. 2008 Eylül ay›ndan itibaren dünyay› saran tüm zamanlar›n en büyük ekonomik krizi, dalga dalga yay›larak ülkemize ve 25. y›l›n› kutlamaya haz›rlanan derne¤imize ulaflt›, ulaflmamas› da düflünülemezdi elbette.
NUR‹ AYDIN ’94 BÜMED Yönetim Kurulu Üyesi
Bak›fl aç›s›n›n do¤ru olmas› durumunda her flerde bir hay›r varm›fl gerçekten de. Bir aç›dan kötü gibi görünen bu dönem BÜMED için gerçek hayatta tam tersi bir sonuç meydana getirdi. S›k tekrarlanan ancak nadir uygulanan bir mottodur, krizi f›rsata çevirmek. BÜMED yönetimi olarak 2009 y›l›nda yaflanan s›k›nt›l› dönemi gerçekten bir f›rsata çevirdi¤imizi düflünüyorum. Üyelerimizle birebir temasa geçmek ve aktif desteklerini sa¤lamak için önemli bir f›rsat. Bu bilinçle ve bu hedef do¤rultusunda dernek personelimizle yo¤un bir tempo ortaya koyarak çal›flt›k. Dünyada ve ülkemizde iflsizli¤in rekor seviyelere ulaflt›¤› bu dönemde, XING’le gerçeklefltirdi¤imiz ve dünyada ilk olan BU Sosyal A¤ iflbirli¤imiz sayesinde, üyelerimize ifl odakl› bir sosyal paylafl›m ortam› sa¤lad›k. Böylelikle ifl arayan üyelerimize, kiflisel markas›n› gelifltirmek isteyen arkadafllar›m›za, ifl de¤ifltirmek isteyen veya kendi sahas›ndaki di¤er profesyonellerle irtibata geçmek isteyen üyelerimize son derece kullan›fll› bir platform sa¤lad›k. Kampanyalar›m›z›n ve projelerimizin iletiflimini güçlendirmek için ülkemizin
4 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
en önemli PR firmalar›ndan Marjinal Porter Novelli’nin karfl›l›ks›z deste¤ini ald›k. Kendilerine müteflekkiriz. Üyelerimizle iletiflimimizi azami seviyeye ç›karmak için call center uygulamas› bafllatt›k. Bu sayede gerek üyelerimizin aidiyet duygusunun gelifltirilmesi, gerekse mâli katk›lar bak›m›ndan çok olumlu sonuçlar ald›k. Bizimle birlikte olan, bizi destekleyen üyelerimize, Üniversite camiam›z ve derne¤imiz ad›na teflekkür ediyorum. Derne¤imizin 25. Y›l› kutlamalar›n›n a¤›rl›kl› olaca¤› 2010 y›l›nda da faaliyetlerimizi sizlerle paylaflmaya, destek ve kat›l›mlar›n›zla büyümeye edece¤iz. Bu arada malumunuz, ressam Semra Aydo¤du taraf›ndan gerçeklefltirilen “Karakalem Bo¤aziçi” serisi ile 2010 takvimini haz›rlad›k ve çok güzel geri bildirimler ald›k. Bu karakalem çal›flmalar›n›n baflka farkl› ürünler olarak camiam›z›n be¤enisine sunulaca¤›n› da ifade etmek isterim. BÜMED’i takip etmeye devam edin... Netice itibariyle, 2009 y›l›n› Üniversitemiz ve camiam›zla verimli bir flekilde geçirdi¤imize inan›yor; tecrübelerle geçen bu dönemde Derne¤imizi 25. y›l›na baflar›yla tafl›yan ekipte yer alman›n heyecan›n› ve gururunu yafl›yorum. Umutla girdi¤imiz 2010 y›l›ndan itibaren Dernek yönetimini üstlenecek yeni Yönetim Kurulunda görev alacak arkadafllar›m›z›n en az bizler kadar baflar›l› olaca¤›na inan›yorum. Mart ay›nda yap›lacak Genel Kurulda görüflmek dile¤iyle. Selam ve sevgilerimle...
...................... camiadan haberler ................... BÜMED’DEN
....................
Bu bölümde camiamızdan haberlere yer veriyoruz. Evlendiniz, çocuğunuz oldu, yeni bir iş kurdunuz veya Boğaziçi Dergisi okuyucuları ile paylaşmak istediğiniz başka bir haber var… Haberinizi, 100 kelimeyi aşmayacak şekilde bogazicidergisi@bumed.org.tr adresine gönderebilirsiniz. Camiadan Haberler sayfamızın içeriği üyelerimizden gelen haberler doğrultusunda oluşturulmaktadır. Sevgili Ece’miz art›k bir melek… Sevgili arkadafl›m›z Bestegül Argun ‘90 ve efli Murat Argun ’89 biricik k›zlar› Ece’yi kaybetmenin üzüntüsünü yafl›yorlar. BÜMED’in bahçesinde koflturan, etkinliklerde annesini yaln›z b›rakmayan, ofisimize nefle katan Ece’yi hiçbir zaman unutmayaca¤›z. Baflta ailesi olmak üzere tüm camiam›za baflsa¤l›¤› diliyoruz.
Renata Sibel Yolak’›n ‘89 son kitab› “Yaflam Mucizesi” Renata Sibel Yolak ‘89 yeni kitab› “Yaflam Mucizesi”nde gerçek hayattan al›nm›fl hikâyeler ve dervifllerden ö¤ütlere yer veriyor. Ak›c› ve duru bir dille yaz›lan ve tek solukta okunabilen kitapta, Yolak hayat›n anlam›n› ve güzelli¤ini kavrayabilmenin de¤erini çeflitli, baflar›, mutluluk ve sevgi konular›na de¤inerek ve zaman› do¤ru kullanman›n önemini vurgulayarak anlat›yor.
...........................
..................................................................... Kaplan Y›l› neler getirecek? Feng Shui Dünyas›’ndan Ferda Ünsal ’81 ve Ifl›l G. Alfar ’89, ‘De¤iflime ve Harekete haz›r ol!’ slogan›yla haz›rlad›klar› ve Çin zodya¤›na göre Kaplan y›l›na rastlayan 2010 y›l›n› anlatacaklar› seminerlerini 13 fiubat 2010 tarihinde saat 13.00’te Esentepe Dedeman Otel’de gerçeklefltirecekler. Seminerin yap›laca¤› gün ayn› zamanda Çin Y›lbafl›s›na denk geldi¤i için, sunumun oldukça renkli ve hareketli olmas› planlan›yor. Konuflmac›lar gerek özel hayatlar›nda, gerek ifl yaflamlar›nda flanslar›n› art›rmak isteyenlerin önemli ipuçlar› verecek bu semineri kesinlikle kaç›rmamas› gerekti¤ini söylüyorlar. “Hofl geldin 2010, ben sana haz›r›m” diyebilmenin keyfini bu seminerle yaflamak istiyorsan›z, daha detayl› bilgiye ve bilet sat›fl noktalar›na www.fengshuitr.com adresinden ulaflabilirsiniz.
bibuçuk fiimdi Suadiye’de 3 Bo¤aziçili, Mehmet Akkent ‘89, Devrim Sirmen ’89 ve Hakan Akal›n ’89 taraf›ndan kurulan ve Beyo¤lu’nda 9 y›ld›r, Caddebostan’da 3 y›ld›r müdavimlerine hizmet veren bibuçuk flimdi Suadiye’de. Ba¤dat Caddesi’ne bakan flirin bahçesi, ahflap masa ve banklarla donat›lm›fl keyifli ortam› ile Suadiye bibuçuk, kendine özgü eflsiz tatlar›, kaliteli hizmet anlay›fl› ile müdavimlerine sunmaya devam ediyor. Ayr›ca Suadiye fiube’de haftan›n 7 günü kahvalt› servisi de yap›l›yor. Mekân ve eflsiz lezzetlerle ilgili daha ayr›nt›l› bilgiye www.bibucuk.com.tr adresinden ulaflabilirsiniz.
............................................................................. Dijital Kariyeriniz
XING Türkiye ‹fl Gelifltirme ve Sat›fl Müdürü Natali Yeflilbahar taraf›ndan BÜMED üyeleri için gerçeklefltirilen “Dijital Kariyeriniz 7/24 Sizin ‹çin Çal›fl›yor” konulu seminer BU Sosyal A¤ üyeleri taraf›ndan ilgiyle izlendi. Renkli sunumu ile Yeflilbahar kat›l›mc›lara internette daha görünür olman›n
6 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
ipuçlar›n› vermenin yan› s›ra sosyal a¤lar baflta olmak üzere internette var olman›n herkes için neden bu kadar önemli oldu¤unu anlatt›. Kat›l›mc›lar oynanan minik bir oyunla ise BU Sosyal A¤ gibi platformalar› kullanarak ortak proje gelifltirmenin ne kadar h›zl› olabilece¤ini tecrübe etti. Tüm üyelerimizin www.xing.com/net/bumed adresine gelerek BU Sosyal A¤’a üye olmalar›n› bekliyoruz.
LEVENT TURAN FOTO⁄RAF SERG‹S‹ Levent Turan 1984 y›l›nda Bo¤aziçi Üniversitesi Makina Mühendisli¤i’nden mezun oldu, uçak ve uzay bilimleri üzerine Stanford’da master, UCLA’de doktora yapt›. Hughes Aircraft’ta araflt›rma ve gelifltirme mühendisli¤i, USC’de araflt›rma profesörlü¤ü görevlerinde bulundu. Çok yönlü üyelerimizden olan Turan 8-18 fiubat 2010 tarihlerinde ço¤unlu¤unu do¤a foto¤raflar›n›n oluflturdu¤u foto¤raf sergisi ile BÜMED’de olacak.
ÜN‹VERS‹TEDEN
Yaflambilim ve Sa¤l›k Teknolojilerinde Yenileflim Köprüleri ve Çözüm Ortakl›klar› ve Sa¤l›k Teknolojilerinde yaflanan yeniliklerin Kurultay› Yaflambilim paylafl›ld›¤› Kurultay Bo¤aziçi Üniversitesi’nde yap›ld›.
B
o¤aziçi Üniversitesi’nin ev sahipli¤ini yapt›¤› ve Alvimedica’n›n ana sponsorlu¤unu üstlendi¤i, Ulusal ‹novasyon Giriflimi ve Türk Amerikan Bilim Adamlar› ve Akademisyenler Derne¤i’nin (TASSA) katk›lar›yla düzenlenen “Yaflambilim ve Sa¤l›k Teknolojilerinde Yenileflim ve Çözüm Ortakl›klar› Kurultay›” 2223 Aral›k tarihlerinde Albert Long Hall’da gerçeklefltirildi. ‹ki gün süren kurultayda, yurtiçi ve yurtd›fl›ndan birçok ilgili kurum, akademisyenler ve sektör temsilcileri bir araya geldi. Seminer boyunca yaflambilimlerinin sa¤l›k çözümlerine dönüflmesinde yurtiçinden ve yurtd›fl›ndan baflar› öyküleri, etkili olmufl uygulamalar ve edinilen deneyimler paylafl›ld›. Kurultay›n aç›l›fl konuflmalar›n› Bo¤aziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçald›ran, TASSA Yönetim Kurulu Baflkan› ve Drexel Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Prof. Dr. Banu Onaral ve Alarko Holding Yönetim Kurulu Baflkan› ‹shak Alaton yapt›. Kadri Özçald›ran üniversite bünyesindeki Biyomedikal Enstitüsü’nün DTP’nin deste¤i ile kuruldu¤unu ve bu merkezin y›llard›r konuflulan üniversite ve özel sektör iflbirli¤inin gerçeklefltirilebilece¤i en iyi zemin oldu¤unu söyledi. Türkiye’de kurulan ilk ve tek biyomedikal enstitüsünün Bo¤aziçi Üniversitesi’nde oldu¤unu belirten Özçald›ran, merkezde bir deneysel hayvan bak›m merkezi kuruldu¤unu, h›zl› DNA analizi yap›labilen araçlar al›nd›¤›n› ve projenin üçüncü aya¤›nda ak›ll› ilaç veren sistemler ve gerekli AR8 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Prof. Dr. Kadri Özçald›ran
vurgulad› ve “Dünyada kalkan trenlere geç binmemeliyiz” dedi.
‹shak Alaton
Prof. Dr. Banu Onaral
GE çal›flmalar›n› sürdürebilecek bir yap›n›n ihale sürecinin yer ald›¤›n› söyledi. Özçald›ran, yaflambilimin ve biyoteknolojinin yüzy›la damgas›n› vurabilecek bir dal oldu¤unu belirterek bu alandaki çal›flmalar›n h›zl› bir flekilde devam etmesi gerekti¤ini
Aç›l›fl oturumunun ikinci konuflmac›s› ‹shak Alaton, Türk bilim adamlar›n›n Danimarka ve ‹sveç’te kurduklar› fondan bahsederek, bu fonda biriken 1 milyar ABD dolar›n›n sadece ufak bir bölümünün kullan›ld›¤›n›, geri kalan›n›n ise desteklenecek projeler bekledi¤ini söyledi. Alaton, yurtd›fl›nda yaflayan Türk bilim adamlar›na da ça¤r› yaparak Türkiye’ye dönmelerini ve projeler üretmelerini istedi. Bilim adamlar›n›n çal›flmalar›n›n meyvelerini nihayet toplamaya bafllad›klar›n› belirten Alaton, Türkiye’de üretilen dünyan›n en iyi “ilaçl› stent”inin Mart ay›nda piyasaya ç›kaca¤›n› söyledi. Türkiye’nin önümüzdeki 5 y›l içinde biyoteknoloji dal›nda dünyan›n çok ilerisinde bir yere sahip olaca¤›na inanan Alaton, tan›flt›¤› ve ismini vermedi¤i bir Türk bilim adam› için de “Benim düflündü¤üm birisi var, en geç 5 y›l içerisinde Nobel T›p Ödülünü alacakt›r” dedi. Kurultay›n aç›l›fl oturumunda son konuflmay› yapan TASSA Yönetim Kurulu Baflkan› Banu Onaral ise bilgi ekonomisinin Türkiye için çok önemli bir strateji oldu¤una dikkat çekti ve bilgiyi ekonomik ve toplumsal yarara dönüfltürecek çal›flmalara yönelmenin çok faydal› olaca¤›n› vurgulad›.
KAYNAK GEL‹fiT‹RME
Yaz›: P›nar TÜREN PATTERSON ’93 Foto: Sinan KESG‹N
“Okuyun, okuyun ve okutun” 32 y›l aral›ks›z Bo¤aziçi Üniversitesi’nde ö¤retim üyeli¤i yapt›, binlerce ö¤renci yetifltirdi, yapt›¤› ba¤›fl sayesinde binlerce ö¤rencinin okumas›na destek verecek... Bo¤aziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün an›t hocalar›ndan Prof. Dr. Halide Yavuzer Bo¤aziçi Üniversitesi’ne ba¤›fllad›¤› evinin kap›lar›n› bizlere sonuna kadar açt›; s›cak sohbeti ve iyimserli¤i ile içimizi ›s›tt›. Hocam›za örnek ba¤›fl› için tüm camiam›z ad›na teflekkür ediyoruz. k›s›tl› olanlara yard›m etmifl olaca¤›m. ‹lkokulda çocuklar› okutmak için birçok kampanya var. Ben de daha ileri seviyede okuyabilecek, buna yetene¤i olan çocuklara katk›da bulunmak istedim.
B
o¤aziçi Üniversitesi’ne çok de¤erli bir ev ba¤›fllad›n›z... Sadece evimi de¤il, yaflam›m› devam ettirdi¤im maddi birikimimi de Bo¤aziçi Üniversitesi’ne ba¤›fllad›m. Ben öldü¤üm zaman hepsi okulumuza kalacak ve ö¤rencilere burs verilecek. Bu ba¤›fl› yapt›m, çünkü Türkiye için e¤itimi çok önemli görüyorum. Okumam›fl çocu¤umuz kalmas›n istiyorum. Özellikle seçkin bir üniversitede okuyabilecek kapasitedeki çocuklara bir yard›m›m olacak diye düflünüyorum. Akrabalar›ma b›rakmay› hiç düflünmedim. Zaten senede bir defa geliyorlar. Bir e¤itim insan› olarak, okumak isteyen, akl› buna elveriflli, yetenekli ama maddi imkanlar›
10 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Türkiye’de e¤itim için hayaliniz nedir? Herkesin üniversite seviyesine gelmesini isterim. Özellikle kad›nlar›n. Okumam›fl kad›n kalmas›n. Çocuklar›m›z› okutmam›z laz›m, özellikle Anadolu’daki k›z çocuklar›m›z› okutmal›y›z. Ben bu kadar çok çocuk do¤rulmas›na karfl›y›m. Sekiz çocuk do¤urmufl bir kad›n› benim akl›m alm›yor... Neden Bo¤aziçi? 32 sene ders verince ister istemez özel bir ba¤ oluyor. Ben 4 y›l ‹stanbul Üniversitesi’nde çal›flt›m. 6 yafl›nda leyli olarak Notre Dame de Sion’a verildim. ‹lkokula giren son Müslüman Türk çocu¤uydum. Sonra 1928 y›l›nda kanun ç›kt› ve ilkokula Müslüman Türk çocuklar›n›n girmesi yasakland›. Liseyi bu okulda bitirdikten sonra ‹stanbul Üniversitesi’ne gittim.
Üniversiteyi bitirdikten sonra savafl ç›kt›¤› için bir fley yapamad›m. Savafl›n son y›llar›yd›, ‹stanbul Üniversitesi’ne Prof. Miles gelmiflti. Beni doktora için ABD’ye götürmek istedi. Babamdan izin istedim ne de olsa masraflar› o karfl›layacakt› ve de çok masrafl› bir e¤itimdi. Babam benim evlenmemden çok e¤itimime devam etmemi, kariyer yapmam› istedi. Kendisi çok çapk›n bir erkekti, k›z›n› böylece erkeklerden uzak tuttu herhalde! Böylece Connecticut Üniversitesi’nde yüksek lisans›m› ve doktoram› yapt›m. ‹ki sene de çal›flt›m. Döndü¤ümde Robert Kolej yeni Bo¤aziçi Üniversitesi olmufltu. Burada 32 y›l aral›ks›z sürecek çal›flma hayat›ma bafllad›m. Bo¤aziçi Üniversitesi’nde çok severek çal›flt›m. Bo¤aziçi mezunlar›na mesaj›n›z var m›? Okuyun, okuyun ve okutun. Türkiye’nin istikbali için iyi okumufl insanlara ihtiyac› var. Türkiyemizi ilerletmemiz laz›m. E¤itime önem veriliyor ama daha fazlas› yap›lmal›. Özellikle k›z çocuklar›m›z mutlaka okumal› ve çal›flmal›. Böylece ülkemizin gelece¤i çok daha iyi olur.
BÜMED’in 25. Y›l etkinlikleri dahilinde oluflturulan “Karakalem Bo¤aziçi” serimizde okulumuzun an›t binalar›n› ressam Semra Aydo¤du’nun kara kalem çal›flmalar› ile bir kere daha ölümsüzlefltirdik. Her biri ülkemizin kültürel miras› aras›nda yer alan binalar›n tarihini ve kimlerin katk›lar› ile meydana geldiklerini ise Bo¤aziçi Üniversitesi Tarih Bölümü yüksek lisans mezunu ve eski araflt›rma görevlisi, halen New York fiehir Üniversitesi, The Graduate Center’da tarih doktora çal›flmalar›n› yürüten Kutlu¤han Soyubol ’07 kaleme ald›. Yaz›n›n haz›rlamas›nda desteklerini esirgemeyen, geçti¤imiz y›l kaybetti¤imiz de¤erli hocam›z Günhan Dan›flman’› sevgiyle an›yoruz.
Dodge Gymnasium (1904) - Henrietta Washburn Hall (1914)
19.
yüzy›l›n sonunda Robert Kolej Ortado¤u’ya yapt›¤› yard›mlarla, bu bölgedeki Amerikan kurumlar›na damgas›n› vuran Dodge ailesinin bafll›ca ilgi alanlar›ndan biri haline gelmifltir. Kurulufl aflamas›ndan beri American Board’un destekçisi olan William Earl Dodge Sr., 1866’da Beyrut’ta Syrian Protestant College ad› ile kurulan sonralar› American University of Beirut ad›n› alan kurumun da bafllang›c›ndan itibaren en büyük hamilerinden biri haline gelmiflti. W. E. Dodge Sr.’›n bu kuruma deste¤i maddi alanla s›n›rl› kalmam›fl, bir bak›ma ailesi de bu okul için seferber olmufltur. Bu ba¤lamda Dodge ailesinin birçok üyesi bu okulda yaflayarak, rektörlükten ö¤retim görevlili¤ine kadar çeflitli pozisyonlarda bizzat çal›flm›flt›r. Ailenin sonraki kuflaklar› da bir öncekilerden okulun velinimeti pozisyonunu devralmaya devam etmifllerdir. 1896 y›l›nda John S. Kennedy’nin baflkanl›¤›na getirildi¤i Robert Kolej mütevelli heyetinde W. E. Dodge Jr.’›n o¤lu Cleveland Hoadley Dodge’un ad›n› da görmek mümkün. Theodorus Hall’un inflaat masraflar›n› karfl›layan Olivia E. Phelps Stokes’un da akrabas› olan baba William Earl Jr. ve o¤lu Cleveland Hoadley Dodge 1904 y›l›nda tamamlanacak olan Dodge Jimnastik Salonu’nun masraflar›n› karfl›layarak okulda isimlerini yaflatacak ilk binalar›n› dikmifllerdi. Bunu sonralar› baflka binalar takip edecek, 1909’da John S. Kennedy’nin ölümünün ard›ndan Cleveland H. Dodge okulun mütevelli
heyeti baflkanl›¤›n› devralacak ve bu görevi 1926 y›l›na kadar sürdürecekti. Bunun yan› s›ra, t›pk› American University of Beirut’un tarihinde de görüdü¤ü gibi, Robert Kolej’e yerleflip burada yaflayan Dodge ailesi üyeleri de kolejin tarihine geçeceklerdi. Dodge Jimnastik Salonu ‹stanbul’da infla edilen muhtemelen ilk kapal› spor salonudur. Hatta May Fincanc› The Story of Robert College; Old and New isimli kitab›nda bu binan›n Avrupa’n›n ilk modern jimnastik salonu oldu¤unu iddia eder. Di¤er binalarda da kullan›lan kurfluni kireç tafl› ile infla edilen jimnastik salonunda 1906-07 k›fl›nda Türkiye’deki ilk basketbol maç›n›n oynand›¤› bilinmektedir. Kolejin jimnastik salonundan yetiflen birçok ünlü atletin aras›nda ilk olarak 1907 mezunu Michael Dorizas’› anmak do¤ru olacakt›r. 1906 y›l›nda, henüz kolej ö¤rencisiyken, dünya flampiyonlu¤u kazanan Dorizas, Londra’da 1908 Olimpiyat Oyunlar›nda cirit atmada gümüfl madalya kazanm›flt›. Sonralar› bu salon Türkiye dereceleri kazanan birçok di¤er atlete de ev sahipli¤i yapm›flt›r. Çok yak›n bir süre önce yenilenen ve 1961 y›l›nda geçirdi¤i yang›n sonras›nda u¤rad›¤› birkaç de¤ifliklik d›fl›nda hala özgün halini koruyan Dodge Jimnastik Salonu günümüzde de devam eden Bo¤aziçi/ Robert spor gelene¤inin bir an›t› durumundad›r. Binadaki ufak de¤iflikliklerden biri de alt kattaki bowling salonunun bozularak ö¤renci kulüp odalar› haline getirilmifl olmas›d›r. Büyük bir ihtimalle ülkemizde bowling de ilk olarak bu binada oynanm›flt›r.
Henrietta Washburn Hall (1914) Anderson Hall’un orta alan›n bat› k›sm›nda yükselerek kolej binalar›n›n bu meydan etraf›nda oluflturdu¤u dörtgeni tamamlamas›n›n ard›ndan, bu alan›n kuzeyine son bir ek olarak Henrietta Washburn (Social) Hall eklenmifltir. Dodge Jimnastik Salonu ile bitiflik olarak tasarlanan bu bina için gerekli kaynak da Cleveland H. Dodge taraf›ndan sa¤lanm›fl ve bina 1914 y›l›nda tamamlanarak okulun sosyal aktiviteler binas› olarak hizmete girmiflti. Binaya Cyrus Hamlin’in k›z› ve George Washburn’un efli olan Henrietta Washburn’ün ad› verilmifl ve dönemin romantizmine uyan bir flekilde George Washburn’e ithaf edilen Washburn Hall ile karfl›l›kl› olan bu bina ile çiftin birliktelikleri kampusta ebedilefltirilmiflti. Ö¤renci salonlar›, tiyatro, kulüp odalar›, bir bilardo salonu ve bir kantini bar›nd›ran bina, kolej içinde bu dönemde son derece aktif olan YMCA’in ad› ile an›larak YMCA binas› olarak da adland›r›lmaktayd›. Bugün benzeri bir ifllevi sürdürmekte olan binada hala bir tiyatro salonu, kulüp odalar› ve orta kantin olarak bilinen ö¤renci kantini bulunmaktad›r.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 13
Yaz›: Duygu KAMBUR Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
ANMA
Belle¤imizden silemeyece¤imiz isim: Hrant Dink A 25 Ocak günü, Bo¤aziçi Üniversitesi Tarih, Sosyoloji ve Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümleri Hrant Dink an›s›na bafllatt›klar› “‹nsan Haklar› ve ‹fade Özgürlü¤ü” konulu konferanslar serisinin üçüncüsünü gerçeklefltirdi. Konuflmac› olarak konferansa kat›lan Kanadal› gazeteci Naomi Klein insan haklar›ndan ›rkç›l›¤a, neoliberalizmden emperyalist güçlere birçok konudan söz etti.
gos Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni gazeteci yazar Hrant Dink’in suikasta kurban gitmesinin üzerinden 3 y›l geçti. Bir insanl›k suçunun ifllenmesinin üzerinden 3 y›l geçti. “Bir bebekten katil yaratan karanl›¤›n” Hrant Dink’i aram›zdan al›fl›n›n üzerinden 3 y›l geçti. Ne var ki bu 3 y›lda hukuksal anlamda gönül ferahlat›c› bir ilerleme olmad›. Katil yakalansa da suikast›n ard›ndaki gerçekler hala gün ›fl›¤›na ç›kamad›. Bo¤aziçi Üniversitesi Tarih, Sosyoloji ve Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ‹liflkiler Bölümleri de bu ac›lar›n verdi¤i sorumlulukla Hrant Dink an›s›na bafllatt›klar› “‹nsan Haklar› ve ‹fade Özgürlü¤ü” konulu konferanslar serisinin üçüncüsünü gerçeklefltirdi. Önceki senelerde Hintli aktivist yazar Arundhati Roy ve dünyan›n önde gelen hukukçular›ndan Sir Geoffrey Bindman konuflmac› konuk olarak konferansa kat›lm›fllard›. 25 Ocak’ta Albert Long Hall’de düzenlenen bu seneki konferansa konuflmac› olarak gelen konuk ise Kanadal› aktivist gazeteci yazar Naomi Klein idi.
“Keflke bu toplant›y› hiç yapmak zorunda olmasayd›k...” Naomi Klein’den önce kürsüye gelen Bo¤aziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçald›ran hala bir geliflme olmayafl›ndan ötürü üzüntüsünü dile getirerek konuflmas›na bafllad›. “Koflullar de¤iflmedi¤i zaman söyleceklerimiz de de¤iflmiyor. Geçen seneki konuflmamda demiflim ki demokrasi ve eflitli¤i, düflünce ve ifade özgürlü¤ünü ve kültürel çeflitlili¤i yok etme ad›na ifllenen bu suçlar› görmezden gelemeyiz. Keflke bu toplant›y› hiç yapmak zorunda olmasayd›k ben de keflke bu aç›l›fl konuflmas›n› yapmasayd›m, ancak Bo¤aziçi’nin 150 y›ll›k kültürüyle Hrant Dink’in düflüncelerinin birbirini kucaklamas› böyle bir konferans› düzenlememizi bize görev k›ld›. Umar›m suikast› ayd›nlatma konusunda tarihdeki do¤ru örnekleri takip ederiz. Do¤ru örnekler takip edilip cinayet ayd›nlat›lana kadar biz bu konferanslar› düzenlemeye devam edece¤iz.” diyerek sözü ö¤retim görevlilerinden Prof. Dr. Ayfle Bu¤ra’ya b›rakt›. Bu¤ra, bu konferanslar› düzenlemekteki amaçlar›n›n an›lar› canl› tutmak ve duruma dair fark›ndal›k yaratmak oldu¤unu söyledi. Ard›ndan Bu¤ra, “Bat› Medyas›nda Filistin’in ‹nsanl›¤›n› Savunmak” bafll›kl› konuflmas›n› yapmak üzere Naomi Klein’› kürsüye davet etti. Klein ise Hrant 16 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Dink’in düflüncelerinden Haiti’ye, Kopenhag ‹klim Zirvesi’ne ve Filistinlilerle onlar› destekleyen aktivistlerin mücadelelerine kadar birçok konudan söz etti. Yaratma ve y›kma döngüsü No Logo ve fiok Doktrini kitaplar›n›n yazar› Naomi Klein, konuflmas›na Hrant Dink’i flahsen tan›yamam›fl olmas›n›n verdi¤i üzüntüyü belirterek bafllad› ve devam etti: “Buraya gelmeden önce dava tutanaklar›ndansa Hrank Dink’in yaz›lar›na, röportajlar›na ve haberlerine bakt›m. Onu tan›mak için bu yolu seçtim ve gördüm ki Hrant Dink de ‘yaratma ve y›kma’ döngüsünün içine hapsedilmiflti. Düflünün ki kendi inand›¤›n›z insan olmaya çal›fl›rken durduruluyorsunuz. Düflüncelerinizi söylemek istedi¤inizde durduruluyorsunuz. Bildiklerinizi yay›nlamak istedi¤inizde durduruluyorsunuz ve her seferinde yeniden yarat›yorsunuz. Böylece sürüp giden bu döngü ise asl›nda yavafl yavafl hikayenin sonunu oluflturuyor.” Siyasi depremlerle ülke kendi yaralar›n› saramaz hale getirildi. Bu sözleriyle birlikte politik fliddet temal› konuflmas›na girifl yapan Klein, kapitalizmin son aflamas› olarak yorumlanan neoliberal ekonominin bize ne kadar huzurlu ve iyi bir sistemmiflcesine pazarlanmaya çal›fl›ld›¤›ndan bahsetti. Ancak Klein’a göre tam da bu “huzurlu” sistemin içinde binlerce, onbinlerce insan suikasta kurban gitti, öldü, öldürüldü. Buna dair en güncel örne¤ini ise geçti¤imiz günlerde Haiti’de yaflanan deprem felaketinden yola ç›karak verdi. Asl›nda depremin y›llard›r politik anlamda ülkede yafland›¤›ndan ve çalkant›l› siyasi uygulamalar›n ülkeyi bu son felakete sürükledi¤inden söz etti. Y›llard›r ABD destekli darbe ve diktatörlüklere sahne olan Haiti dönem dönem kukla
Kadri Özçald›ran: “Keflke bu toplant›y› hiç yapmak zorunda olmasayd›k ben de keflke bu aç›l›fl konuflmas›n› yapmasayd›m, ancak Bo¤aziçi’nin 150 y›ll›k kültürüyle Hrant Dink’in düflüncelerinin birbirini kucaklamas› böyle bir konferans› düzenlememizi bize görev k›ld›.”
Prof. Dr. Kadri Özçald›ran
hükümetlerce yönetilmiflti. Klein, 2004’teki darbeyle devrilen, Haiti’ye toplumsal adalet vaat eden ve çok sevilen baflkan› JeanBertrand Aristid’le yapt›¤› röportajda ö¤reniyor ki Aristid y›llarca ülkenin bafll›ca problemlerinden olan özellefltirme politikalar›yla savaflm›fl, ancak emperyalist güçlerin planl› yoksullaflt›rma k›skac›na tak›lm›fl olan Haiti, siyasi depremlerle kendi yaralar›n› saramaz ve ifl yapamaz hale getirilmifltir. Klein, baflta emperyalist güçlerin sebep oldu¤u bir di¤er felaket olan küresel ›s›nmaya dair de de¤erlendirmelerde bulundu. 2009 Kopenhag ‹klim Zirvesi’ne kat›lm›fl olan Klein zirvedeki tart›flmalardan al›nt› yaparak iklim de¤iflikli¤inin yeni bir soyk›r›m flekli oldu¤unu ve sorumluluk almas› gereken ülkeler sorumluluklar›n› yerine getirmez ise baflta ada ülkeleri ve Arfika ülkeleri olmak üzere pek ço¤unun yok olaca¤›n› ve birçok insan›n hayat›n› kaybedece¤ini dile getirdi. Güney Afrika’dan Filistin’e, ortak payda: Apartheid Klein’a göre Dink her fleye ra¤men kimseye öfke duymamakta ve herkesin hakk›n› savunmaktayd›.
Prof. Dr. Ayfle Bu¤ra
Naomi Klein
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 17
Her türlü ›rkç›l›¤›n karfl›s›nda duran sa¤duyulu bir gazeteci olan Dink’ten yola ç›karak bugün Filistin’de bilinçli olarak sürdürülen ›rkç›l›ktan kendi de¤erlendirmelerini ve deneyimlerini aktararak söz etti. “Son dönemlerde Filistin’de mücadele anlam›nda umut verici bir aflamaya geçilmifl olsa da ‹srail hükümetinin yürüttü¤ü politikalar insanlar›n can›n› yakmaya devam etmekte. Bat› fieria’da Gandi gibi Martin Luther King gibi öncü olan aktivistleri sorgusuz sualsiz evlerinden al›yorlar. Özellikle eylemlerinde baflar›l› olan aktivistler ve yabanc› gazeteciler üzerinde büyük bir bask› var.” diyerek mücadelesiyle oldukça etkili olan ve baflar›lar elde eden Abdullah adl› aktivist arkadafl›n›n bafl›na gelen çarp›c› olaydan bahsetti: “K›flk›rtma ve silah bulundurma suçundan tutukland›¤› zaman çok flafl›rm›flt›k. Y›llard›r fliddet karfl›t› gösteriler yapan birinin silah bulundurmas› mümkün olabilir miydi? Asl›nda evinde bulunanlar Abdullah’›n gösterilerde kendilerine karfl› kullan›lm›fl olan
gaz bombalar› ve di¤er cephaneliklerden oluflturdu¤u bir müze. ‹flte Abdullah bu nedenle hala tutuklu.” Tam da bu noktada boykotlar›n ve direnifllerin artmas› gerekti¤ini savunuyor Naomi Klein. Güney Afrika’da yerel halk›n devlet politikalar›na karfl› sürdükleri direniflten sonra “apartheid”a son verdikdiklerini ve özgürlefltiklerini
Hrant Dink Hepimiz II etkinli¤iyle de an›ld›. Baflta Bar›fl ‹çin Sanat Giriflimi (B‹SG), Bo¤aziçi Gösteri Sanatlar› Toplulu¤u (BGST), Ç›plak Ayaklar Kumpanyas›, Genç Siviller ve Liberal Düflünce Toplulu¤u olmak üzere birçok kifli ve kurumun deste¤i ve eme¤iyle Hrant Dink ölümünün 3. Y›l›nda an›ld›. 23 Ocak Bo¤aziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi’nde gerçeklefltirilen etkinlikler gün boyu sürdü. Program Ümit K›vanç’›n “19 Ocak’tan 19 Ocak’a” adl› belgeselinin gösterimiyle bafllad›. Ard›ndan moderatörlü¤ünü Dr. Bekir Berat Özipek’in yapt›¤› “Derin Devlet Davalar›nda Ne Durumday›z?” paneli gerçeklefltirildi. Hrant Dink’i anma etkinlikleri yarat›c› atölyelerle gün boyunca devam etti. “Ermenice Çocuk Oyunlar› Saati”, “Süryani ‹lahileri Atölyesi” bunlardan baz›lar›yd›. Takuhi Tavmasyon’un kavurdu¤u irmikle etkinlikler sona erdi. Dink gün boyunca an›l›rken bar›fl içinde bir arada yaflama ve çok kültürlülü¤ün önemi vurguland›.
18 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
anlatt›. ‹srail’in içinde de böyle bir grubun var oldu¤unu, kendi devletlerine bask› yapt›klar›n› ve bu hareketlerin toplumsal güce ulaflmas›n›n daha kolay olmas› sebebiyle ‹srail’in korktu¤unu ekledi. Fark›ndal›k yaratmak ad›na küresel boyutta yap›lan hareketlerin bafl›nda 2001 yaz›nda Güney Afrika’n›n özgürleflmesinin sembolü olarak Durban’da gerçeklefltirilen Dünya Irkç›l›k Konferans›’n›n geldi¤ini söyledi. “Bu konferansta Filistinliler kendi yaflad›klar›yla Güney Afrika’da sürdürülmüfl olan apartheid hareketinin aras›nda benzerlikler buldular ve bu düflüncelerini ilk kez yaz›ya dökerek, tüm ülkeleri çok kapsaml› ‹srail ambargosuna davet ettiler.” Ne var ki konferansa baz› afl›r› radikal gruplar›n
Naomi Klein Naomi Klein, Kanadal› aktivist gazeteci yazar. Kendisi daha çok kolektif küreselleflme konusundaki analizleri ile biliniyor. 2000 y›l›nda 27 dile çevrilen ve küreselleflme karfl›t› hareketi konu edinen “No Logo: Küresel Markalar Hedef Tahtas›nda” kitab›n›, 2007 y›l›nda da felaket kapitalizmi diye adland›rd›¤› “yeni kapitalizmi” anlatan “fiok Doktrini: Felaket Kapitalizminin Yükselifli” adl› kitab›n› yay›nlad›.
antisemitizm düflüncesinin s›zmas› engellenememifl ve bu durumu f›rsat bilen ‹srail hükümeti taraf›ndan konferans kat›lanlar› as›l ›rkç›l›¤› yapmakla suçlanm›flt›r. Klein, her fleye ra¤men konferans›n büyük bir etki yarataca¤›n› umarak 9 Eylül’de konferans› sonland›rd›klar›n› söyledi. Ancak hemen ard›ndan meydana gelen 11 Eylül olaylar› konferans› gölgeleyip unutulmas›na, üstelik ‹srail’in fliddet politikalar›n›n Filistin’de daha da sertleflmesine neden oldu. ‹flgali kutlamay›n diye mektup yazd›k Klein sürdürülen boykotlar›n bir de kültürel boyutuna dikkat çekti. Toronto Film Festivali’nde her y›l bir flehrin seçildi¤i ve festivalin o flehir üzerinden yürütüldü¤ünü söyledi. Ancak geçti¤imiz sefer ‹srail’in baflkenti Tel Aviv’in özel flehir olarak seçilmesi Klein’›n da içinde bulundu¤u bir grup aktivisti boykota sürüklemifl. Sanat›n tek amac›n›n güzellefltirme de¤il ayn› zamanda fark›ndal›k yaratmak oldu¤unu vurgulayarak, yap›lan bu festivalin Tel Aviv’deki çirkinlikleri gölgeleyece¤ini varsayd›klar›n› ve bu amaçla “‹flgali Kutlamay›n” bafll›kl› bir mektup haz›rlad›klar›n› ve birçok entelektüel taraf›ndan destek ald›klar›n› söyledi. Amaçlar›n›n ‹srailli yönetmenlere ya da filmlere de¤il festivalde Tel Aviv’in çat›flmalardan uzak farkl› bir flehirmiflcesine gösterilmesine karfl› durmak oldu¤unu özellikle vurgulad›. Eve Ensler, Sacha Baron Cohen gibi bilindik isimler de mektubun alt›na imzalar›n› atarak boykota destek vermifllerdi. Klein boykota dair son olarak flunlar› söyledi: “Filistinli yönetmenler pasaport al›p yurtd›fl›na seslerini duyurmaya, filmlerini tan›tmaya gidemiyorken Tel Aviv’in bu flekilde gösterilmesine göz yumamazd›k. ‹srail’in en büyük korkusu da zaten bu boykotlarla ve direnifllerle her zamanki ayr›cal›klar›n›
Naomi Klein: “Tutarl› olmal› ve gerçekten zorda olan insanlar için mücadelemizi devam ettirmeliyiz. ‹nan›yorum ki kolektif belle¤imiz bunu yapabilecek güçte.”
yitirecek olmalar›. Herkesle eflit muamele görmekten daha fazla korktuklar› bir fley yok.” Ayn› hassasiyet Kürtlere ve Ermenilere karfl› da gösteriliyor mu? Naomi Klein son olarak Recep Tayyip Erdo¤an’›n Davos’ta yürütülen “Gazze: Ortado¤u’da Bar›fl” panelindeki cesur ç›k›fl›n› kutlad›¤›n› ancak Erdo¤an’›n hareketlerinde bir tutarl›l›k göremede¤ini söyledi. “Ayn› hassasiyet Türkiye’deki Kürt vatandafllara gösterilmedi¤inden ya da Ermeni soyk›r›m› kabul edilmedi¤inden ben Erdo¤an’› içtenlikle nas›l kutlayabilirim?” dedi. ‹kiyüzlülü¤ün kollektif olarak hepimizi yozlaflt›rd›¤›n› ve kafalar›m›zda sürekli flüphe uyand›rd›¤›n› ekledi. Klein Hrant
Dink’i anmak için toplanan dinleyicilere flu sözlerle veda etti: “Tutarl› olmal› ve gerçekten zorda olan insanlar için mücadelemizi devam ettirmeliyiz. ‹nan›yorum ki kolektif belle¤imiz bunu yapabilecek güçte.”
Rakel Dink, Naomi Klein’e teflekkür ederek kat›l›m plaketini verdi.
Naomi Klein’in konuflmas›n›n ard›ndan Klein’e kat›l›m plaketini vermek üzere kürsüye gelen Rakel Dink her zamanki vakur durufluyla Klein’a flu sözlerle teflekkür etti: “Böyle genç bir gazetecinin çat›flman›n d›fl›nda de¤il de içinde yer almas› beni çok mutlu etti, hepimiz ad›na çok teflekkür ederim.”
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 19
Yaz›: Duygu KAMBUR
ÜN‹VERS‹TEDEN
MBG-BRIDGE
1,1 milyon Avro de¤erindeki bilim köprüsü G Üniversitemizin baflar›lar›na bir yenisi daha eklendi. Bo¤aziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü akademisyenlerinden oluflan ekip MBG-BRIDGE adl› projeleriyle Avrupa Birli¤i’nden 1,1 milyon Avro de¤erinde hibe almaya hak kazand›. Bu büyük baflar› ile ilgili olarak proje koordinatörü Yrd. Doç. Stefan Fuss’tan bilgi ald›k.
eçti¤imiz günlerde, okulumuz Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden ç›kan bir baflar› öyküsü hepimizi heyecanland›rd›. Avrupa Birli¤i’nin araflt›rma ve teknoloji alan›nda rekabet gücünü artt›rmak üzere flekillendirilmifl olan AB Çerçeve Programlar› REGPOT (Regional Potential) etkinli¤i kapsam›nda, okulumuz MBG bölümünün haz›rlad›¤› MBG-BRIDGE projesi jüri taraf›ndan baflar›l› bulundu ve Aral›k 2009’da 1,1 milyon Avro de¤erindeki hibeyi almaya hak kazanarak yürürlü¤e girdi. Bu baflar›y› tek bir cümleye s›¤d›rm›fl olsak da projenin de¤erini ve geçirdi¤i süreçleri -projenin çerçevesi ve al›nan hibenin önemini göz önüne ald›¤›m›zda- tek cümleye indirgemek mümkün de¤il. Bu baflar› öyküsünü bir de projenin mimarlar›ndan ö¤renmek için proje koordinatörü Yrd. Doç. Stefan Fuss ile iletiflime geçtik ve proje hakk›ndaki tüm merak ettiklerimizi kendisinden ö¤rendik. Tabii ki ilk soru projenin genel hatlar›yla ilgili bilgi almak üzerineydi. Öncelikli olarak Dr. Fuss, MBG-BRIDGE projesinin dar anlam› ile bir araflt›rma projesi olmad›¤›na iflaret etti. ‹leri hücre biyolojisi araflt›rmalar›na ivme kazand›rmak üzere altyap› güçlendirilmesini, araflt›rmac› de¤iflimini, dünya lideri bilim insanlar› ile etkileflim olanaklar›n›n artt›r›lmas›n›, seminer ve beyin f›rt›nas› toplant›lar› arac›l›¤› ile
20 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
uluslararas› bilgi paylafl›m›n›, ortak araflt›rma a¤›n›n geniflletilmesini içeren bir kapasite artt›r›m› etkinli¤i olarak tan›mlanabilece¤ini belirtti. Bölümün Avrupa araflt›rma alan›na entegrasyonuna ivme kazand›rmak ve bir mükemmeliyet merkezi olarak görünürlü¤ünün sa¤lanmas›n›n amaçland›¤›n› vurgulad›. Peki MBG-BRIDGE ne demekti? Proje, ad›n› öncelikli alanlar olarak belirlenen Beyin Araflt›rmalar›, ‹mmünoloji (Ba¤›fl›kl›k Bilimi) ve Hastal›k Geneti¤i’nin k›salt›lmas›ndan almaktayd›. Fuss yapt›klar› ve yapacaklar› araflt›rmalara yönelik flöyle bir örnek verdi: “MBG, kal›tsal hastal›klarda belirleyici olan genlerin ve bu genlerde sa¤l›k sorunlar›na yol açan de¤iflikliklerin tan›mlanmas›nda Türkiye’nin önde gelen merkezlerinden biridir. ‹lerleyen zamanlarda araflt›rmalar›m›z›n, gen ifllevlerinin tan›mlanmas›, do¤al biyolojik süreçlerde konumlar›n›n belirlenmesi ve gen ifllev bozukluklar› ile klinik bulgular aras›ndaki ba¤›n hücre ve organizma düzeyinde irdelenmesi yönünde güçlenmesini istiyoruz. Bu sebeple projenin finanse edece¤i etkinliklerin büyük bir k›sm› sa¤l›kl› ve hastal›kl› dönemlerde genlerin nas›l iflledi¤ini anlamaya odakl› model sistemler, yeni deneysel yaklafl›mlar gelifltirilmesine yönelik olacak.” Bu alanlara yönelik araflt›rmalar okulumuz MBG bölümü bünyesinde uzun y›llard›r sürmekte olsa da alanlar›nda lider bilim insanlar› ile daha aktif bir etkileflime girmek ve araflt›rmalar›n›n uluslararas› platformda görünürlü¤ünü artt›rmak proje ekibinin öncelikli amac› olmufl. Bu ba¤lamda proje, Almanya’dan The German Cancer Research Center-Heidelberg, The Max-Planck Institute for Biochemistry-Münih, Belçika’dan
Stefan Fuss
Esra Battalo¤lu Kuyafl Bu¤ra Nesrin Özören
Arzu Çelik
Dr. Fuss’un koordinatörlü¤ündeki proje MBG bölümünün tüm üyelerinin kat›l›m› ile gerçeklefltirilmektedir. Ancak 5 kifliden oluflan yürütme kurulu ile birlikte 8 ö¤retim üyesi etkinliklerin hayata geçirilmesinde biraz daha kapsaml› sorumluluk almaktad›r. The Flamish Institute for Biotechnology ve ‹ngiltere’den The Babraham InstituteCambridge gibi sayg›n araflt›rma merkezleriyle yap›lacak ortak çal›flmalar arac›l›¤›yla MBG bölümünün tüm ö¤retim üyesi, araflt›rmac› ve ö¤rencilerinin Avrupa’n›n en önde gelen araflt›rma kurum ve ekipleriyle olan entegrasyonunu sa¤lamlaflt›racak. Önümüzdeki 3 y›l boyunca okulumuzdan Avrupa’n›n çeflitli araflt›rma merkezlerine gönderilecek olan bilim insanlar› bulunduklar› yerde araflt›rma yaparken, bu araflt›rma merkezlerinden gelecek yabanc› bilim insanlar› da okulumuzda a¤›rlanacak. Amaç, bir nevi de¤iflim program› ile bilim dünyas›ndaki bilgi al›flverifline ivme kazand›r›p son geliflmeleri farkl› aç›lardan takip edebilmek. Bu de¤iflim program›n›n bir yönü de altyap› gelifltirilmesi ile koflut olarak ileri teknolojik yaklafl›mlar›n uygulamaya geçirilmesi olacak. Dolay›s›yla yeni cihazlar›n al›nmas› ve altyap›n›n yeniden yap›land›r›lmas› da bu projenin bir parças›.
Dr. Fuss’un özellikle üstünde durdu¤u nokta ise sadece altyap› yat›r›mlar›n›n yeterli olmad›¤›yd›. Bu anlamda, bu yat›r›mlar› verimli ve etkili bir biçimde kullanabilmek için fevkalade yetkin 4 yeni araflt›rmac›n›n MBG bölümüne kazand›r›lmas›n›n da projenin önemli bileflenlerinden biri olarak görüldü¤ünü söyledi: “Alan›n›zda en iyiler aras›nda kalmak, konumumuzu korumak için ço¤u zaman yaln›zca bilimsel makaleler okumak yeterli olmuyor. ‹flte projemiz bize alan›nda önde gelen bilim insanlar›n› seminer vermek üzere bölümümüze davet etmeyi sa¤layacak.” Bu seminerler sadece MBG bölümü üyelerine yönelik de¤il, ülkedeki tüm ilgilenen araflt›rmac›lar› da içeren etkinlikler olacak. Stefan Fuss bununla ilgili olarak flunlar› söyledi: “Proje, Türkiye’deki araflt›rmac›lar ile 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 21
Dr. Fuss: “Proje, Türkiye’deki araflt›rmac›lar ile Avrupa bilim insanlar› aras›nda entelektüel köprüler kurulmas›na yard›mc› olacak platformlar sa¤layacak.” Avrupa bilim insanlar› aras›nda entelektüel köprüler kurulmas›na yard›mc› olacak platformlar sa¤layacak. Örne¤in BRIDGE’› belirleyen tematik alanlar› konu edinen ‘Istanbul: Ideas and Initiatives’ ad›yla de¤erli bilim insanlar›n› bir araya getirecek üç ayr› çal›fltay düzenlemeyi öngörüyoruz.” “Projenin öncelikle bilim dünyas›na sonra da Bo¤aziçi Üniversitesi’ne katk›lar› ne yönde olacak?” diye sordu¤umuzda ise oldukça umut verici bir cevap al›yoruz Fuss’tan: “Daha önce Türkiye’den yaln›zca 4 REGPOT (Regional Potential) projesi hibe almaya hak kazand›, yeni olarak da 2 proje var ve bunlardan biri MBG-BRIDGE. Projemizin öneminin bu flekilde kabul görmüfl olmas› bizi çok gururland›rd›. Üstelik FP7REGPOT (7th Framework Programme REGPOT) taraf›ndan bu denli yüksek bir hibe almak bir nevi projenin üstündeki kalite kontrol etiketi, baflka bir deyiflle projenin vaat ettiklerinin uluslararas› seviyede onaylanmas› demek”. Oluflturulacak
sürdürülebilir iletiflim a¤›yla, bölümün araflt›rma yönelim ve stratejilerinin gelifltirilmesi ve bilim alan›nda Avrupa’da daha etkin yer al›nmas› amaçlanmaktad›r. Proje kapsam›nda okulumuzda yap›lacak olan MBG bölümündeki altyap› de¤ifliklikleri ö¤rencileri üst düzey teknolojiye daha da yaklaflt›racak elbette. Dr. Fuss, baflta okulumuz MBG bölümü ö¤rencileri olmak üzere Türkiye’deki ö¤rencilerin MBG alan›nda büyük bir potansiyele sahip oldu¤unu ve projenin sa¤layaca¤› etkileflimin potansiyellerini gelifltirmeleri için çok önemli bir araç olaca¤›n› vurgulad›. Lider bilim insanlar› ile ilk elden etkileflime girebilme olana¤›n›n ö¤rencilerin entelektüel birikimlerine katk›s›na ve kariyer planlar›n›n flekillenmesine etkisini çok önemsediklerinin alt›n› çizdi. Ne yaz›k ki, büyük bir baflar›ya imza atan projenin haz›rlanma ve baflvuru s›ras›nda yaflad›¤› baz› zorluklar da vard›. Projenin haz›rlanmas› s›ras›nda temas ettikleri tüm Avrupal› meslekdafllar›ndan çok yap›c› destekler almalar›na ra¤men proje ekibi, özellikle bilim dünyas›n›n oldukça yabanc› oldu¤u bürokratik ifllemlerin kat›l›¤›ndan ve hiçbir esnekli¤e izin verilmemesinden ötürü zorluklar yaflam›fl. Bürokratik konulardaki bu s›k› tavr›n bilimin devingen yap›s›na oldukça ters olmas› iflleri
daha da yorucu hale getirmifl. Ancak Dr. Fuss, bu süreçte öncelikle Avrupa’daki bilim insanlar›ndan, daha sonra da ba¤lant›da olduklar› Brüksel’deki Avrupa Araflt›rma Kurulu ofisinden destek ald›klar›n› ve süreci bu ba¤lamda daha rahat geçirdiklerini ekledi. Dr. Fuss bu y›l Avrupa çap›nda yap›lan 312 REGPOT baflvurusu aras›ndan s›y›r›larak desteklenen 14 proje aras›nda yer ald›klar› için mutlu olduklar›n›, bu flans› en iyi flekilde de¤erlendirmek için çal›flacaklar›n› ifade etti. Resmi olarak 1 Aral›k 2009’da yürürlü¤e giren projenin bundan sonraki aflamas›nda ne olacakt›? Projeye kat›lacak yeni adaylarla görüflmekte olan ekip, önümüzdeki günlerde kapsaml› bir organizasyonla projeyi tan›tmay› ve yeni destekler almay› hedefliyor. Stefan Fuss ekibi ad›na, Rektörümüz Prof. Dr. Kadri Özçald›ran’a ve yard›mc› rektör Prof. Dr. Gülay Barbaroso¤lu’na büyük desteklerinden ötürü teflekkür edip, 2010’un yaz dönemine kadar okuldaki bilimsel altyap› yat›r›mlar›n›n tamamlanaca¤› müjdesini verdi. Projenin bilim dünyas›na yeni bir soluk getirece¤i ve etkileflimi artt›raca¤› aflikar. MBG-BRIDGE’in bilim insanlar› aras›nda kuraca¤› köprünün, öncelikle bilim dünyas›, sonra da okulumuz aç›s›ndan vesile olaca¤› yeni baflar› öykülerini merakla bekliyoruz.
Prof. Dr. Kuyafl Bu¤ra: “Projenin çok önemsedi¤imiz bir altbafll›¤› ‘Bilimin Toplumda Yayg›nlaflt›r›lmas› Etkinlikleri’. Ö¤retim üyelerimiz bas›n yay›n organlar›nda yeni geliflmeleri aktarmak üzere yer ala gelmifltir, bunlar›n say› ve kapsam›n› artt›rmak üzere çabalar›m›z olacak. Belediyeler ile iflbirli¤i içinde hayata geçirilmek üzere ‘bilgi günleri’ üzerinde çal›fl›lmaktad›r. DNA yap›s› ve kal›t›m, evrim olgusu, kanser oluflum mekanizmalar›/moleküler biyolojinin potansiyel tedavi önerileri konular›n tart›fl›lmas› ilk akla gelen konulardan. Bildi¤iniz gibi bilimle pek bar›fl›k bir toplum de¤iliz, bu bafll›k çerçevesinde bunun de¤iflmesinde katk› yapabilmeyi umuyoruz.”
22 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
BO⁄AZ‹Ç‹L‹LER
Yaz›: Burcu ÜNLÜTABAK ’09
1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu 1981 mezunu bir grup Bo¤aziçili’nin A¤r›’ya hediyesi
A
Ço¤unlu¤unu Bo¤aziçi Üniversitesi 1981 y›l› mezunlar›n›n oluflturdu¤u 110 kifliyi temsilen bir grup Bo¤aziçili 20092010 ö¤renim y›l›n›n ilk günlerinde A¤r›’n›n O¤lakl› köyündeydi, çünkü art›k orada tabelas›nda 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu yazan p›r›l p›r›l bir okul var. ‹flte 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu’nun hikayesi...
sl›nda her fley 12 May›s 2009 tarihinde, BÜ 1981 Mühendislik Fakültesi mezunu bir grubun BÜMED’de bir araya geldi¤i bir okul yeme¤inde, ülkenin e¤itim konusundaki temel sorunlar›yla ilgili konuflurken, BÜ mezunlar›n›n bu ülkenin en iyi imkânlar›ndan yararlanarak ulaflt›klar› deneyim, ekonomik güç ve kültürel birikimle bu sorunlardan en az›ndan baz›lar›na çözüm bulabilecekleri düflüncesi ile bafllad›. Herkes çok hevesli oldu¤u için fikirler hemen projeye dönüfltürüldü. 2 Haziran 2009 tarihinde dört 1981 Bo¤aziçi mezunu; Tijen Önöz Mergen, Füsun Ça¤lar Yurtman, Leyla Gençer Tekbulut ve Fatma Emil Aytaç, e¤itimde öncelikli bir il oldu¤unu düflündükleri A¤r›’ya gittiler. A¤r› Milli E¤itim Müdürü ile birlikte okula en çok ihtiyac› olan Dedemaksut, Güvendik ve O¤lakl› köylerini ziyaret ettiler. Üç köyün de kesinlikle okula ihtiyac› vard›. Bu yüzden ilk olarak hangi köye okul yap›lmas› gerekti¤ine karar verirken köydeki ö¤renci say›s›, 24 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
köylünün projeyi sahiplenme flekli, isteklili¤i, e¤itim kadrosu, imam ve muhtar ile iflbirli¤i yapabilme gibi faktörleri göz önünde bulundurdular. Sonunda yaklafl›k 100 ö¤rencinin oldu¤u ve tüm k›zlar›n okula gönderildi¤i O¤lakl› köyünü seçmeye karar verdiler. Daha önce köydeki ö¤rencilerin küçücük bir s›n›f› vard› ve sa¤l›k oca¤›n›n minik bir odas› 4. ve 5. s›n›flar için kullan›l›yordu. Gruptakiler, keflif gezisi sonucu edindikleri izlenimlerini di¤er mezunlarla paylaflt›lar. Bu arada gönüllülerin okul yap›m›na katk›lar› “tu¤la” olarak adland›r›ld›. Ard›ndan bölgede daha önce okul ve yurt yap›m›nda çal›flan flirketlerden de fikir al›narak maliyet hesaplamas› yap›ld› ve tahmin edilen maliyet 1.000’er TL’lik “tu¤la”lara bölündü. 8 Haziran’da yap›lan toplant›da ilk somut ad›m at›ld›. Öncelikle nas›l bir okul yapt›r›laca¤›na karar verildi. Di¤er BÜ mezunlar› ile haberleflilirken “bir tu¤la da sen koy” diyerek kifliler dayan›flmaya ça¤›r›ld›. Projeyi bafllatan grup ve s›n›f arkadafllar› ilk 21 tu¤la karfl›l›¤› paray› bir araya getirdiler.
Okulun 35 ö¤renci kapasiteli 3 derslikten oluflan, bay ve bayan tuvaletleri bina içinde ve 4 masal› minik bir bilgisayar odas› olan tek katl› bir okul olarak tasarlanmas› düflünüldü. Okulun ad›n›n ise O¤lakl› Köyü 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu olmas›na karar verildi. Yap›lan protokol gere¤i bu isim de¤ifltirilemeyecek. Karar aflamas›n›n ard›ndan, yine BÜ 1981 Elektrik Mühendisli¤i mezunu Yaflar Özkul 6 Temmuz’da yöreye giderek önce Van ilindeki müteahhit aday› ile sözleflmeyi ve sonra da A¤r› ‹l Milli E¤itim Müdürü ile ba¤›fl protokolünü imzalad›. Ayr›ca yetkililer ile yer tespitini yapt› ve yerel malzemeciler ile görüflüp inflaat›n 15 Temmuz 2009 tarihinde bafllamas› için gereken ad›mlar› atm›fl oldu. Yaflar Özkul protokolden bafllayarak tüm inflaat süresince müteahhit ve köydeki yetkililerle irtibat halinde inflaat›n gidiflat›n› kontrol etti, k›s›tl› kayna¤›m›z›n en verimli flekilde kullan›labilmesi için en uygun malzeme ve inflaat seçimlerini yapt›. ‹nflaat›n bafllad›¤› 23 Temmuz’da 91 tu¤laya ulafl›lm›flt›. ‹nflaat çal›flmalar› 2,5 ayda tamamland› ve birçok Bo¤aziçili sayesinde izolasyon, çat› kaplama, elektrik/tesisat malzemeleri, boyalar, seramikler, masalar, koltuklar, sandalyeler ve 4 bilgisayar köye ayni yard›m olarak gönderildi. Köyün üç ö¤retmeni ve imam› da proje ekibinin en heyecanl› üyeleri olarak kollar› s›vad›lar. Ö¤retmenler 1 Eylül’de köye dönünceye kadar köyün imam› Ramiz Güner proje ekibinin köydeki gözü ve kula¤› oldu. Projeyi gönülden benimseyen Güner gönderilen malzemelerin do¤ru yerlere ulaflmas›n› sa¤lad›, köylülerin ve ildeki yetkililerin projeye deste¤i için temel at›lan günden itibaren çabalad› ve projenin her aflamas›n› kendi
makinesi ile foto¤raflad›. Ö¤retmenler geldi¤inde onlar da kollar› s›vay›p iflin içerisine girdiler, ba¤›fllar› ö¤rencilere da¤›tt›lar, ‹l Milli E¤itim ile iliflkileri yönettiler, mobilyay› tam zaman›nda getirtip yerlefltirdiler ve ö¤rencileri toplay›p onlarla beraber okulun inflaat sonras› temizli¤ini yapt›lar. Ö¤rencilerin di¤er ihtiyaçlar› konusunda ilave ba¤›fllarla tüm ö¤renciler için k›rtasiye malzemeleri, montlar, botlar, içinde kitap bulunan s›rt çantalar›, difl f›rças› ve difl macunu gibi malzemelerden oluflan paketler haz›rland› ve O¤lakl›’ya gönderildi. Ayr›ca, çok say›da az kullan›lm›fl giysiler ve kütüphanede kullan›lmak üzere kitaplar iletildi. Okulun bir duvar›na yap›m›na katk›da bulunan 110 mezunun isminin yaz›l› oldu¤u bir plaket ve BÜMED taraf›ndan hediye edilen Bo¤aziçi Üniversitesi’nin bir foto¤raf› as›ld›. Baz› mezunlar anne ve babalar›n›n isimlerini yazd›rmay› tercih ettiler. Ayr›ca aram›zdan erken ayr›lan Bo¤aziçililerin isimleri de bundan sonra 1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu’nun duvarlar›nda yaflayacak. Okulun aç›l›fl›na A¤r› Valisi’nin de gelece¤i duyulunca 25-26 Eylül tarihlerinde köyü ana yola ba¤layan 10 kilometrelik yol geniflletilip düzeltildi, okulun çevresi ve okul tören alan›n›n arazi düzenlemesi yap›ld›, her yer süslendi. 26 Eylül, saat 14:30 olarak programlanan aç›l›fl için ö¤renciler yeni bot ve montlar›n›, imam ve ö¤retmenler ütülü tak›m elbise ve kravatlar›n› giyip beklemeye bafllad›lar. Aç›l›fla gelebilen 22 BÜ mezunu, A¤r› Valisi, Vali Yard›mc›s›, A¤r› ve ‹lçe Belediye Baflkanlar›, Milli E¤itim Müdürü, ‹l Jandarma Komutan›, O¤lakl› ve çevre köy halk›n›n kat›l›m›, ödüllü A¤r› folklor ekibinin gösterileri ile çok güzel ve duygusal bir okul aç›l›fl› izlendi. Kurdele kesildikten sonra s›ralarda yerlerini alan ö¤rencilerle sohbetler
‹nflaat çal›flmalar› 2,5 ayda tamamland› ve birçok Bo¤aziçili sayesinde izolasyon, çat› kaplama, elektrik/ tesisat malzemeleri, boyalar, seramikler, masalar, koltuklar, sandalyeler ve 4 bilgisayar köye ayni yard›m olarak gönderildi.
O¤lakl› köyünde y›k›lan okul binas›
1. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu yap›m aflamas›nda
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 25
A¤r› Valisi Mehmet Çetin: “‹stanbul’dan, ülkenin en do¤usu olan A¤r›’n›n bir köyünde okul yapma duyarl›l›¤›n›, hassasiyetini yüreklerinde hisseden ve gere¤i olarak defalarca buraya gelen, fedakârl›k yapan Bo¤aziçi mezunlar›na can› gönülden teflekkür ediyorum.” edildi; onlardan e¤itimlerini sonuna kadar devam ettireceklerine ve en az birkaç›n›n Bo¤aziçi Üniversitesi’nde okuyacaklar›na dair sözler al›nd›. Aç›l›flta köy halk› aralar›nda toplad›klar› para ile haz›rlad›klar› yeme¤i ikram ettiler ve teflekkürlerini sundular. Bu vesile ile O¤lakl› köyü Bo¤aziçi Üniversitesi’ni, Bo¤aziçililer de O¤lakl›’y› tan›m›fl oldu. A¤r› Valisi Mehmet Çetin’in konuflmas› da projenin önemini vurgulad›: “Alada¤lar›n ete¤inde, 2 bin kilometre uzaktan A¤r›’ya sevgi, duyarl›l›k ve destek elini uzatm›fl olan, ülkemizin do¤usu ile bat›s› aras›nda gönül köprüsü kuran dostlar›ma teflekkür ediyorum. O¤lakl›’da annelerin ve ö¤rencilerin yüzleri gülüyor. ‹stanbul’dan, ülkenin en do¤usu olan A¤r›’n›n bir köyünde okul yapma duyarl›l›¤›n›, hassasiyetini yüreklerinde hisseden ve gere¤i olarak defalarca buraya gelen, fedakârl›k yapan Bo¤aziçi mezunlar›na can› gönülden teflekkür ediyorum. Sizler ‹stanbul’dan buraya sayg›y›, sevgiyi ve gönül köprüsünü uzatt›n›z. Uzatt›¤›n›z bu el karfl›l›ks›z kalmayacak. Tüm köy halk›, Anadolu insan›n›n sevgisi, fedakârl›¤› ve coflkusuyla sizi bekliyor. ‹nan›yorum ki bizim çocuklar›m›z da bu okulun yap›m›na katk› yapanlar› mahcup etmeyecek, içlerinden birkaç› ülkemizin bu güzide üniversitesinin ö¤rencisi olacakt›r.” 26 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Aç›l›fl töreninden dönen grup projeye katk›da bulunan arkadafllar›yla duygular›n› flu flekilde paylaflt›: “Bir hayalle bafllad›k, onlarca çocu¤un gerçe¤i olduk. Ayd›nl›k, tertemiz güzel bir okulu arkam›zda b›rakt›k, evimize döndük. Galiba tam da burada iflimiz yeni bafll›yor... Çünkü gördük ki bizim hayallerimiz baflkalar›n›n gerçe¤i...” Amaçlar›n›n tek bir okul ile kalmamak oldu¤unu belirten ve bu giriflimin Bo¤aziçi mezunlar› aras›nda, hatta belki de di¤er üniversiteler taraf›ndan sürdürülmesi konusunda öncü olmak için at›lm›fl bir ad›m oldu¤unu söyleyen grup, köydeki çocuklar›n ve velilerin gönderdikleri mektuplar›n onlar› duyguland›rmaya devam etti¤ini söylüyor. Deneyimlerini ve proje aflamas›nda edindikleri bilgileri di¤er Bo¤aziçililerle paylaflman›n pratik yollar›n› ararken att›klar› ad›m›n gerçekten de di¤er mezunlar için bir anlamda yol açt›¤›n› gördüler. 11 Aral›k 2009 Cuma günü Bo¤aziçi Üniversitesi 1995 y›l› mezunlar›ndan Osman Kuran, Güvendik köyü 2. Bo¤aziçi ‹lkö¤retim Okulu için, A¤r› Valili¤i ile protokolü imzalad›. Bu flekilde 2. okul süreci de bafllat›lm›fl oldu. Bo¤aziçi camias› ad›na bu giriflimi bafllatan ve gerçekleflmesine destek veren tüm mezunlar›m›z› tebrik ediyoruz ve daha birçok Bo¤aziçi ‹lkokulu’nun hayata geçmesini diliyoruz.
Proje ekibinden Fatma Emil Aytaç ve Leyla Gençer Tekbulut projenin hayata geçifl aflamas› ile ilgili merak etti¤imiz konulardaki sorular›m›z› yan›tlad›lar: Bu projede yer almak size ne ifade ediyor? Mezunlar›m›za “gönüllülük” ile ilgili ne söylemek istersiniz? Leyla Gençer Tekbulut: Küçücük katk›lar›n bir araya getirilmesi ile onlarca çocu¤un, onlarca ailenin, A¤r›’n›n k›fllar› flehir merkezi ile ba¤› kopan bir da¤ köyünün umudu olabiliyorsunuz. Üç genç ö¤retmenin, bir genç imam›n örne¤i oluyorsunuz. Bu onlara katk› sa¤lad›¤› kadar sizi de zenginlefltiriyor. Bir hay›rseverin sadece paras› ile yapabilece¤i bir ifli, 110 kifli paylaflarak, iflin duygusunu kat be kat art›r›yorsunuz. O 110 kiflinin akl›nda bir yenisini daha yapmak için istek kal›yor, nitekim hakl›l›¤›m›z ’95 mezunlar›n›n ikinci okulun protokolünü imzalamas› ile görüldü. Umar›z di¤er dönemler de bir araya gelerek kendi dönemleri ad›na okullar›n› yapt›r›rlar. Fatma Emil Aytaç: Okulu yapt›r›p arkam›z› dönüp gitmedik. Bu köy art›k bizim köyümüz, o ö¤renciler bizim çocuklar›m›z oldu. Okulu da köyü de takip ediyoruz. Çocuklar bize mektup yaz›yor, ö¤retmenler ihtiyaçlar› söylüyor ve bizler de buradan çözümler gelifltiriyoruz, elimiz hep orada olacak, onlar için projelerimiz devam edecek. Bu projeye bafllarken sizi en çok ne teflvik etti? L.G.T.: Yaklafl›k 30 y›l önce ayn› s›ralarda oturmufl s›n›f arkadafllar›n›n sadece e¤lenmek, sosyal bir ortam› paylaflmak d›fl›nda bir sorumluluk projesi çevresinde buluflmak istedik. F.E.A.: Bo¤aziçili olarak üstünde ad›m›z› koyabilece¤imiz ve bundan gurur duyaca¤›m›z bir ifl, bir eser yapmak için kafa yorduk ve okul yapt›rmaya karar verdik.
L.G.T.: Hem birbirimizi aradan geçen zaman sonunda yeniden tan›m›fl olduk, hem aram›zdan erken ayr›lan arkadafllar›m›z› and›k hem de faydal› bir eser ç›kartt›k ortaya. Bu her birimizi teflvik eden bir unsurdu. Tabii ki, gidip ihtiyaç sahipleri ile bire bir konuflup onlar›n bir sorunlar›n› çözebilece¤imizi görmek kimi olsa teflvik ederdi. Bafllarken bu kadar k›sa sürede bir okul hayata geçirebilece¤inizi düflünmüfl müydünüz? Ne tür zorluklar ve kolayl›klarla karfl›laflt›n›z? L.G.T.:: Bafllarken okulu 2,5 ayda bitirece¤imize, O¤lakl› Köyü çocuklar›n›n bu ö¤retim y›l›nda yeni okullar›nda, yeni s›ralar›nda bafllayaca¤›na hepimiz inan›yorduk. Galiba bu biraz da Bo¤aziçi Üniversitesi’nin bizlere kazand›rd›¤› bir özellik. Bizi en çok sevindiren, bizim bafllatt›¤›m›z bir projeye hiç tan›mad›¤›m›z kiflilerin bile inanarak destek olmalar›. Destek olanlar›n en çok be¤endikleri ise tüm proje sürecinde destekleyenlerin her geliflmeden internet ortam›nda haberdar edilmeleri. Herkes yaz›flmalar sayesinde gün gün hatta bazen saat saat orada yap›lanlardan haberdar oldu. Yaflar Özkul’un detayl› inflaat raporlar›, A¤r›’dan gelen inflaat foto¤raflar›n› an›nda grup ile paylaflmalar› herkes taraf›ndan çok olumlu karfl›land›. F.E.A.: Öyle büyük bir motivasyon ile ilerledik ki, bu her fleyi kolay hale getirdi. Yaz dönemi olmas›na ra¤men epey say›da durum de¤erlendirme toplant›s› yapt›k, kat›labilenler kat›ld›. Kimse benim iflim de¤il demeden her konuda elinden gelenin fazlas›n› yapt›. Tabii bu çal›flma biçimi ola¤anüstü bir sinerji oluflturdu.
Okulun bir duvar›na yap›m›na katk›da bulunan 110 mezunun isminin yaz›l› oldu¤u bir plaket ve BÜMED taraf›ndan hediye edilen Bo¤aziçi Üniversitesi’nin bir foto¤raf› as›ld›.
‹fl bölümü:
, Emil Aytaç en, Fatma rg e M z ö r n e • Tijen Ö Leyla Genç r Yurtman, la ¤ a yaç ti Ç ih n u a s Fü ip A¤r›’d k e n a fl lu o n k köyü Tekbulut’ta kul yap›laca o k re ze e g yü sahibi üç kö i. taraf›ndan tespit ett nöz Mergen Ö n ije T si je • ‹nflaat pro i. i A¤r›’da temin edild ahhit seçim te ü m ve s› za Özkul • Protokol im p›ld›. Yaflar a y n a d n f› l tara ezunlar›n›n Yaflar Özku esinin BÜ m m e lz a m t a a birçok infl sini sa¤lad›. min edilme te ile m›nda r› la ›fl ba¤ internet orta n u b ru g r e z a lerini • Sedat Y›lm haberleflme n ri ile ç k te s ›, de buluflmas›n i. tt e di s›n›f, organize herkes ken in iç k a lm u önce • Kaynak b bafllayarak n a d n r› la fl a d nlatt›. dönem arka na projeyi a r› a tl s o d r e di¤ uyurulmas› BÜ’lü sonra ç projenin d ta y A il m E • Fatma ›rlad›. numlar› haz u s ili tk e in iç
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 27
S‹V‹LTOPLUM
Yaz›: P›nar TÜREN PATTERSON ’93
Kopenhag Zirvesi’nin ard›ndan... Kopenhag’da yap›lan çevre zirvesi Aral›k ay›nda dünya gündemindeydi. 15 y›ld›r yap›lan toplant›lar ilk defa bu kadar devlet baflkan›n› bir araya toplay›nca ve y›llard›r bu konu için çal›flan sivil toplum kurulufllar› d›flar›da kal›nca çok büyük protestolar yafland›. Müzakereleri takip edebilmifl flansl› kiflilerden Dr. Sibel Sezer Eralp ’00 ile Kopenhag’›n önemini, bol tart›flmal› geçen müzakereleri ve iklim de¤iflikli¤i sorununun dünyaya nas›l yön vermeye bafllad›¤›n› konufltuk.
K
openhag neden bu kadar önemliydi? Kopenhag Zirvesi, Birleflmifl Milletler ‹klim De¤iflikli¤i Çerçeve Sözleflmesi’nin 15. Taraflar Konferans›’yd›. 15 y›ld›r düzenli olarak her Aral›k ay›nda sözleflmeye taraf olan ülkeler, gözlemciler ve di¤er paydafllar bir araya gelirler. Bugün, birkaç ülke hariç neredeyse tüm Dünya ülkeleri bu anlaflmaya taraft›r. Taraflar Konferans›, Sözleflme çerçevesindeki en üst karar organ›d›r. Her y›l toplanarak Sözleflme’nin uygulanmas›n› de¤erlendirir, Sözleflme kurallar›n› daha ileriye tafl›yacak kararlar al›r ve önemli yeni yükümlülüklere yönelik görüflmeleri yürütür. 2009 y›l›nda 15. Taraflar Konferans› Kopenhag’da yap›ld›. Zirvede Kyoto Protokolü’nün 2012 sonras› dönemi tart›fl›lacakt›. Bu neden önemli? Çünkü Kyoto Protokolü’nün yükümlülük dönemi bitiyor. Yani taraflar yeniden müzakere masas›na oturup alacaklar› farkl› yükümlülükleri tart›flacaklar. K›sacas›, yeni bir iklim rejiminin oluflturuldu¤u temel mekan buras›. Ancak Kopenhag’› farkl› k›lan siyasilerin beklenenin üstündeki yo¤un ilgisi oldu. Neredeyse 130 ülkenin Devlet Baflkanlar› ordayd›. Nereye baksan›z bir Baflkan görüyordunuz. Bunun nedeni de flu; iklim de¤iflikli¤i ilk ç›k›fl noktas› olan çevre sorunu olmaktan art›k çok farkl› bir konuma gelerek siyasi ve ekonomik bir konu halini ald›. Bu sürecin sonuçlar› siyaseti ve ekonomiyi etkileyece¤i için devletler daha farkl› yaklaflmak zorunda. Bu konferanslarda al›nacak her karar devletlerin ekonomisini do¤rudan etkileyecek. Siyasi iradenin orada olmas› sayesinde daha net sonuçlar al›nmas› bekleniyordu. Ne yaz›k ki istenen sonuç ç›kmad› ve üzerinde tart›fl›lan müzakere metinlerinde uzlaflma sa¤lanamad›. Odak noktas› biraz de¤iflti. Ama zirvenin bu hale gelmesi kamuoyu ilgisini de çok artt›rd›.
Sivil toplum örgütleri toplant›lara al›nmad› ve sokakta çok büyük gösteriler yap›ld›. STK’lar bu zirvede d›flland›lar m›? Taraflar konferans› her sene 2 hafta boyunca yap›l›r. ‹lk hafta daha teknik konular konuflulur, ikinci hafta daha siyasi geçer. Kopenhag’da ikinci hafta bafllad›¤›nda d›flar›da izdihamlar yaflanmaya bafllad›. ‹nan›lmaz büyük bir ilgi vard›. ‹nsanlar saatlerce kuyrukta beklemek zorunda kald›lar içeriye girebilmek için. Organizasyon çok kötüydü ve beklenenden fazla baflvuru olunca yetersiz kald›. 40 bin kiflinin akredite oldu¤u söyleniyor. Kat›l›m bu kadar yüksek olunca ne yapt›lar, sivil toplum 28 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
kurulufllar›na çok s›n›rl› girifl izni verdiler. Bu zirvelere kat›lanlar üç kategoriye ayr›l›r. Birinci kategori taraflard›r. Müzakereleri yapmaktan sorumlu olan devlet yetkilileri bu grupta yer al›r. ‹kinci kategori hükümetler aras› kurulufllar (intergovermental organizations), gözlemci kategorisinde yer al›rlar, mesela biz REC olarak bu kategoriden girifl yapt›k. Üçüncü kategori sivil toplum kurulufllar› kategorisidir, bu kategoriye sadece çevre ile ilgili STK’lar de¤il birçok kurum giriyor mesela tüm yerel yönetimler, büyük holding yetkilileri, düflünce kurulufllar› yani devlet ve hükümetler aras› organizasyonlar haricinde kalan her kurum bu kategoriye giriyor. Kopenhag’da organizasyonun yetersizli¤i nedeniyle bu kategoriye girifl s›n›r› getirildi. Oraya kadar gelmifl, resmi kayd›n› yapt›rm›fl binlerce kifli d›flar›da kald›. Bunlar›n aras›nda son derece etkin gruplar da vard›. Sivil toplumun d›flar›da kalmas›n›n bir nedeni bu organizasyon s›k›nt›lar› ve kapasitenin üstündeki baflvuruydu. Ama bir di¤er nedeni de zirvenin siyasi boyutuydu. Müzakereler o kadar büyük bir stres alt›nda ilerliyordu ki daha fazla müdahale istenmedi ve birçok müzakere kapal› kap›lar ard›ndan devam etti. Bu yüzden de d›flar›da 80 bin kiflilik yürüyüfller oldu... Asl›nda Birleflmifl Milletler kat›l›mc› ve fleffaf bir sisteme sahip olmakla övünür ama bu zirvede bu çizginin biraz d›fl›nda kal›nd›. Bu yüzden de çok elefltiri al›nd›. Buna çok planl› bir d›flar›da tutma tavr› diyemem ama sorunla nas›l bafl edeceklerini bilemediler ve iyi yönetemediler. ‹çeri girebilen flansl› az›nl›ktans›n›z, siyasi de¤ilsiniz, ba¤›ms›z bir organizasyonsunuz ama hükümetle organik ba¤›n›z var. ‹çeriden izlenimleriniz neler oldu? ‹klim de¤iflikli¤i sözleflmesi 1992 y›l›nda Rio Konferans› s›ras›nda imzaya aç›ld› ve Türkiye zengin ülkelerin bulundu¤u eklere dâhil
edildi. Sözleflmenin temeli 2 Ektir: Ek1 ve Ek2, bir de ek d›fl› kalan ülkeler vard›r. Bütün geliflmekte olan ülkeler ek d›fl›ndad›r. Türkiye hem Ek1’e hem Ek2’ye dâhil edildi. Özellikle Ek2 tam anlam›yla kalk›nm›fl ve bu sürece maddi destek sa¤lamay› kabul eden ülkeler çünkü tarihi sorumlulu¤u çok yüksek olan ülkelerdir. Süreç Türkiye için çok talihli bir flekilde bafllamad›. Kararlar çok karmafl›k süreçlerde veriliyor, bildi¤imiz kadar›yla Türkiye OECD ülkesi oldu¤u için bu karar verildi. Mesela o zamanlar Meksika ve Güney Kore OECD ülkesi olmad›klar› için Ek D›fl› kald›lar. Ek1 ülkeleri ise çok ciddi tarihi sorumluluklar› olan yani y›llard›r atmosfere çok yüksek oranda karbon sal›m› yapan ülkeler. Bunlar yine kalk›nm›fl ülkeler yani endüstrileflmifl ülkeler, Orta ve Do¤u Avrupa’daki ülkeler ve Türkiye’dir. Türkiye’ye bak›yorsunuz o y›llarda karbon sal›m› o kadar düflük ki, OECD ve AB olmak üzere pek çok ortalaman›n alt›nda. Dolay›s›yla biz 2004 y›l›na kadar eklerden ç›kma müzakereleri yapt›k. Sonunda 2004 y›l›nda Ek2’den ç›kmay› baflard›k ve Sözleflme’ye taraf olduk ama Ek1’de kald›k. Ek1’de kalmak ciddi bir
Kopenhag’da ikinci hafta bafllad›¤›nda d›flar›da izdihamlar yaflanmaya bafllad›. ‹nan›lmaz büyük bir ilgi vard›. ‹nsanlar saatlerce kuyrukta beklemek zorunda kald›lar içeriye girebilmek için. Organizasyon çok kötüydü ve beklenenden fazla baflvuru olunca yetersiz kald›. yükümlülü¤ü kabul ediyoruz anlam›na gelebilir. 2004 y›l›nda Türkiye ad›na müzakereleri yapan heyet çok baflar›l› bir heyetti bana göre. Türkiye’ye özel koflullar koydurdu. “Ek1 ülkesindeyiz ama di¤er Ek1 ülkelerinden farkl› koflullarda olaca¤›z” görüflünü kabul ettirdik. Böylece di¤er Ek1 ülkeleri kadar a¤›r yükümlülükler almam›z haks›zl›k olur mesaj› verdik. Bugün Çin ve Hindistan Ek1 d›fl› ülkeler. Ama tarihi sorumlulu¤u çok yok Çin’in, buna da dikkat etmek gerek. Tarihi sorumlulu¤u olan ülkeler ile ilgili bilgi verir misiniz? Tarihi sorumlulu¤u olan ülkeler endüstrileflmifl, son 100 y›lda çok ciddi atmosfer emisyonu yapm›fl ülkeler. Onlar çok ciddi bir 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 29
kalk›nma dönemi yaflad›lar ve bu dönemde sanayileflirken tabi çok ciddi bir emisyon oran›na neden oldular. Dolay›s›yla tarihi sorumlulu¤u olan ülkeler bugüne kadar zaten çok yo¤un oranda atmosfere sal›m yap›p bu sorunu bafl›m›za açan ülkeler. Ancak, tarihi sorumlulu¤u nispeten az olmas›na karfl›n bugün son derece karbon yo¤un bir ekonomiye sahip olan ülkerin hiç mi sorumlulu¤u
olmamal›? Çin art›k ABD gibi son derece yüksek karbon emisyonuna sahip, neden yasal yükümlülük almas›n? Bugünkü tart›flmalar›n temelinde de bu yat›yor. Geliflmekte olan ülkeler “siz yar›m yüzy›ld›r sanayileflme f›rsat› buldunuz, atmosferi de rezil ettiniz bu iklim de¤iflikli¤ine neden oldunuz, flimdi bizim kalk›nmam›z gerekiyor. Dolay›s›yla siz hem daha ciddi
oranda yükümlülük almal›s›n›z hem de bize finansal destek sa¤lamal›s›n›z” diyor. ‹nsano¤lunun yaratt›¤› iklim de¤iflikli¤i çok ciddi oranda h›zla gelifliyor ve iklimler de¤ifliyor. Bu konuda bilimin hiçbir tereddüdü yok. Bilimin tart›flt›¤› konu kaç y›l sonra ne olacak gibi detaylar asl›nda. ‹klim de¤iflikli¤i gerçe¤i var ve harekete geçmezsek geç kalm›fl olaca¤›z.
Müzakerelerden izlenimler
Kopenhag ‹klim De¤iflikli¤i Konferans› s›ras›nda tarihi sorumlulu¤u olan ülke liderlerinin ne konufltu¤unu merak etmemek mümkün de¤il.
30 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Kopenhag’a gitmeden önce biraz daha olumlu bak›yorduk bir karar al›n›r diye. Bu karar neden önemli çünkü 2012’de Kyoto’nun yükümlülükleri bitecek. Peki 2012 döneminden sonra nas›l bir protokol flekillenecek yani nas›l bir iklim rejimi flekillenecek? Baz› ülkelerin taahhütleri çok net. Mesela Avrupa Birli¤i “AB olarak %20 emisyonlar›m› azaltma yükümlülü¤ümü duyurdum. Ama e¤er di¤er ülkeler de ciddi yükümlülük alt›na girerlerse ben %30 indirim yapar›m” diyor. Mesela Venezüella, Brezilya, Meksika ve Güney Kore konuyu çok ciddiye alan ülkeler aras›nda. G77 içinde 130 ülke var. Çin ve geliflmekte olan ülkeler çok büyük ve güçlü bir grup. Bu sene sözcüleri Sudan’d› mesela. Çok mükemmel müzakere yapt›lar. Ada ülkeleri de bir birlik. Dolay›s›yla Türkiye biraz yaln›z kal›yor. Türkiye de gruplar oluflturdu, ama çok güçlü bir grup olmad›.
Kopenhag Zirvesi’nde sonuç Bizler, yani iklim de¤iflikli¤i konular›nda y›llard›r çal›flan, iklim de¤ifliklili¤inin bir sorun oldu¤una inanan ve art›k yükümlülük al›nmas›, baz› fedakârl›klar yap›lmas› gerekti¤ini düflünen ve bunun getirece¤i etkileri de görenler sonuçtan hiç memnun de¤iliz. Bize göre art›k düflük karbon ekonomisine geçifl kazan-kazan durumu (win-win situation). Birçok istihdam olana¤› yaratacak yeni bir ekonomik sektör geliflecek ve ekonomik stratejiler buna göre flekillendirilmeli diye düflünüyorum. Kopenhag’da net bir sonuç al›nmad› ama herkes zaman kazand›. Karar al›nmamas› Türkiye aç›s›ndan avantajl› oldu, çünkü Türkiye henüz pozisyonunu belirlemede zorlan›yor. Kilitlenme ABD ve Çin kilit ülkeler. Bu ikisi aras›nda çok büyük tart›flmalar oldu. Bunun olumlu taraf› iki taraf›n çok ciddi olarak karfl›l›kl› konuflmaya bafllamas›. ABD’nin iste¤i Kyoto d›fl›nda baflka bir protokolün geliflmesi. ABD gibi baz› kalk›nm›fl ülkeler Çin’in yasal yükümlülük almas›n› istiyorlar. Çin de “ben yükümlülük alaca¤›m ama yasal olmayacak” diyor. ABD Kyoto Protokolü’ne taraf de¤il ve çok güçlü bir ülke. Hem çok ciddi bir tarihi sorumlulu¤u var hem de çok yüksek sal›m oranlar›na sahip ve farkl› seçeneklerle ç›k›yor masaya. Asl›nda ABD “Kopenhag Accord”un ç›kmas›nda çok önemli
bir rol oynad›, çünkü zaman kazand›lar. Ancak, 2010 y›l›nda çok ciddi müzakereler yap›lacak. Çin kilit ülke ABD Çin’e “sen bugün en yüksek sal›m oranlar›na sahip ülkesin, sen de benim kadar yükümlülük almal›s›n” diyor. Çin de “benim tarihi bir yükümlülü¤üm yok, kifli bafl› sal›m oranlar›m ciddi oranda daha düflük, sen tarihi yükümlü¤ünü üstüne almak zorundas›n” diyor.
Çin inan›n çok ciddi bir ad›m atacak bu konuda. Çin’i iyi tan›yan uzmanlar›n söyledi¤ine göre Çin flu an haz›rl›k yap›yor. Düflük karbon ekonomisine geçmek konusunda çok ciddi ad›mlar at›yor. Kopenhag’da Çin “ben bu konuda dünya liderli¤ine haz›rlan›yorum” mesaj› verdi diye düflünüyorum. Mesela “Afrika ülkelerine düflük karbon ekonomisine geçebilmeleri için 10 milyon dolar destek veriyorum” dedi. Dolay›s›yla Çin çok kilit bir oyuncu bu konuda. ABD d›flar›da kalamaz ABD’de eyaletler düzeyinde önemli çal›flmalar yap›l›yor. Temiz teknolojiye, enerji verimlili¤ine,
düflük karbon ekonomisine çok ciddi yat›r›m yap›l›yor. Ama sonunda ABD e¤er ayak uydurmazsa -di¤er ülkelerde inan›lmaz bir hareketlilik var düflük karbon ekonomisine geçifl için- çok geç kalm›fl olacak. Güney Kore mesela çok büyük yat›r›mlar yapt›lar enerji verimlili¤ine, “green job” diye bir sektör var, çevre konular›nda çal›flmak üzere birçok uzman yetifltiriyorlar. Brezilya devlet baflkan› konuflmas›nda “biz kalk›nm›fl ülkelerden sadaka istemiyoruz, biz de sorumlulu¤umuzu almaya haz›r›z. Ben Brezilya olarak çok ciddi bir para koyuyorum bu ifle, sektörel yat›r›mlar yap›yorum ama tabii ki siz de tarihi sorumlulu¤u olan ülkeler olarak bize destek olursan›z daha h›zl› ilerler bu süreç” diyor. Chavez etkileyici bir konuflma yapt› ve “art›k yeter, bu salonda bir hayalet dolafl›yor, kapitalizmin hayaleti bu, ama biz bu hayaleti yok edece¤iz ve iklim de¤iflikli¤i konusunu ciddiye alaca¤›z. Çünkü sizin yapm›fl oldu¤unuz sanayileflmenin etkilerini biz geliflmekte olan ülkeler yafl›yoruz” dedi. Ada ülkeleri “biz yok oluyoruz art›k harekete geçin” mesaj›n› çok
güçlü bir flekilde verdi. Dolay›s›yla ABD art›k bu iflin d›fl›nda kalamaz, bunu hissediyorsunuz. Çin diyor ki “sen bir fley yapmazsan ben zaten bir fley yapaca¤›m ama senin kurallar›na göre de¤il, kendi kurallar›ma göre oynayaca¤›m”. Kopenhag Accord Zirve sonunda “Kopenhag Accord” denilen bir belge ç›kt›. Son günde müzakereler kilitlendi ama bütün büyük devlet baflkanlar› oradayken süreç baflar›s›z oldu diyip b›rakamazlard›. Kopenhag Accord özde zaman kazand›rd› taraflara. Baz› mali yükümlülükler, mali desteklerden de söz ediliyor. Geliflmifl ülkeler geliflmekte olan ülkelere para deste¤inde bulunacaklar. Bu mali destekler düflük karbon ekonomisine geçiflte destek olarak görülüyor ki onlar da kalk›nabilsinler. Art›k biliyoruz ki Dünya “business as usual” modeliyle devam edemez. Türkiye ne yapmal›? Türkiye iklim de¤iflikli¤inden çok etkilenecek bir ülke. Tarihi sorumlulu¤u çok az olan bir ülke ama bugüne bakt›¤›m›zda Türkiye’nin sal›m oranlar›ndaki
Dr. Sibel SEZER ERALP Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye ve Karadeniz Bölgesi Direktörü Columbia Üniversitesi’nden ald›¤› ekonomi lisans›ndan sonra Bilkent Üniversitesi’nde MBA program›n› tamamlam›flt›r. Böylelikle Bo¤aziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde doktora çal›flmas›na bafllam›fl ve çevre finansman› konusunda tezini tamamlam›flt›r. Son 18 y›ld›r temelde Birleflmifl Milletler sisteminde olmak üzere uluslararas› kurulufllarda sürdürülebilir kalk›nma, çevre politikalar› ve yönetimi konular›nda çal›flmalar yürütmüfltür. Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ile çal›flmaya bafllamadan önce, GEF Karadeniz Çevre Program› ve Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program› ile Çevre Bakanl›¤›’n›n ortak bir projesi olan Ulusal Çevre ve Kalk›nma Program›’n› yürütmüfltür. Haziran 2004 tarihinden itibaren REC’in Türkiye ve Karadeniz Bölgesi Direktörlü¤ü görevini üstlenmifltir.
art›fl›n en yüksek oldu¤u ülkelerden biri oldu¤unu vurgulamak istiyorum. Enerji yo¤un bir ülke olarak biliniyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklar›m›z› da pek kullanm›yoruz ama Türkiye’de çok potansiyel var özellikle enerji verimlili¤inde. Dünyada enerji verimlili¤i konusunda yap›lm›fl çok çal›flma var. Zannedildi¤i gibi çok büyük yat›r›mlar gerekmeyebilir. Elimizdeki teknolojinin %70’iyle bile çok ciddi de¤ifliklikler yapabiliriz. Yani asl›nda teknoloji de var, yönetim modelleri de var ama yap›sal de¤ifliklikler yap›p bu teknolojiyi do¤ru flekilde kullanmam›z gerekiyor ki daha az enerji yo¤un olal›m, düflük karbon ekonomisine geçiflte daha baflar›l› olal›m. Türkiye sektörsel incelemeleri çok iyi yapmal›. Konuyla ilgili ulusal eylem plan›m›z haz›rlanmal›. Türkiye nas›l bir taahhüt alt›na girebilece¤ini iyi incelemeli ve buna göre bir pozisyon belirlemeli. Devletin görevi çok çok önemli ve çok zor asl›nda; çünkü hakikatten hak etmedi¤imiz bir durumday›z flu an; ama kendi avantaj›m›za da çevirmemiz gerekiyor.
REC REC (Bölgesel Çevre Merkezi) 17 ülkede ofisi bulunan ve merkezi Macaristan’da olan uluslarar› bir kurulufltur. REC fiart’›n› 29 ülke ve AB imzalam›flt›r. REC Türkiye için sürdürülebilir kalk›nma, iklim de¤iflikli¤i, Avrupa Birli¤i Çevre Müktesebat›na uyum konular› temel çal›flma alanlar› aras›ndad›r. Ancak çevre korumay› ilgilendiren pek çok konuyla ilgili projeler de yürütmektedir. Kapasite gelifltirme, etki analizleri ve yerel çevre eylem planlar› gibi uygulamal› konulara yo¤unlaflt›rm›flt›r. Kamu, sivil toplum kurulufllar› ve özel sektöre yönelik farkl› e¤itimler ve seminerler düzenlemenin d›fl›nda, çeflitli yay›nlarla tüm paydafllar›n faydalanabilece¤i çal›flmalar yapmaktad›r. Bo¤aziçi Üniversitesi Yaflamboyu E¤itim Merkezi ile ortak olarak bu y›l üçüncüsü yap›lacak olan, Kurumsal Sürdürülebilirlik Sertifika program› düzenlemektedir.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 31
KLAS‹KMÜZ‹KKONSERLER‹
Yaz›: Evin ‹LYASO⁄LU - www.evinilyasoglu.com
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ALBERT LONG HALL KONSERLERİ 2010 İLKBAHAR
Boğaziçi’nde Senfonik Şölen BÜ’nün 13 y›ld›r aral›ks›z devam eden klasik müzik konserleri 24 fiubat 2010 akflam› yeni dönemine bafll›yor. Bu dönemde Albert Long Hall sahnesini doldurup tafl›racak senfonik topluluklar konuk edilecek. Hatta öylesine tafl›racak ki, senfonik konserlerden birisi okulun daha genifl olanaklara sahip Garanti Kültür Merkezi’nde yer alacak. Gerçek bir senfonik flölen yaflanacak. Alexander Rudin yönetimindeki Moskova Musica Viva toplulu¤u aç›l›fl konserinde, Rudin solistli¤indeki C.P.E.Bach’›n Çello Konçertosu’nun yan›s›ra Pergolesi’nin La Serva Padrona adl› operas›n› sunacak. Bas, Moskova Novaya Operas›’ndan Maxim Kuzmin-Karavaev, soprano ise Bolfloy Tiyatrosu genç solistlerinden Venera Gimadieva. Akbank Oda Orkestras›, Cem Mansur’un yönetiminde Yalç›n Tura’n›n da bir yap›t›n› içeren filim müzikleri sunacak. ‹stanbul Devlet Operas› ve ‹stanbul Devlet Senfoni Orkestras› da Bo¤aziçi konserlerinin konu¤u bu dönem. Son y›llarda ad›ndan çok sözettirten 17 yafl›ndaki dahi Amerikal› besteci-piyanist Kit Armstrong, Beethoven’in 3. konçertosuyla ‹DSO’nun solisti olacak. fief Naci Özgüç’ün yönetece¤i konserde Beethoven’in 5. senfonisi de yer alacak ve bu konser Garanti Kültür Merkezi’nde yap›lacak. IDOB ise Rossini Menüsü adl› prodüksüyonuyla Albert Long Hall’de yer alacak.
32 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Avusturya’n›n tarihi toplulu¤u Camerata Salzburg’un oda müzi¤i kadrosuyla kat›laca¤› konser 31 Mart’ta. Müzik tarihinin klasiklerinden seçilmifl programa piyanist Gülsin Onay, Mozart’›n Jeunhomme konçertosuyla solist oluyor. Bir baflka oda müzi¤i toplulu¤u da Belçika’n›n ödül kazanm›fl sanatç›lar›ndan oluflan Camerata Enkabara. 7 Nisan’daki konserde Hande Özyürek (keman) ve Fedele Antonicelli (piyano) solistli¤inde Mendelssohn’un kemanpiyano konçertosu seslendirilecek. Ünlü ‹srailli piyanist Itamar Golan, kemanc› Atilla Aldemir ve çellist Ça¤ Erça¤ ile 24 Mart’ta romantik triolar çalacaklar. ‹ki ünlü piyanistimiz, Muhiddin Dürrüo¤lu ve Emre Elivar, 12 Nisan’da Chopin ve Schumann y›l›n› selamlad›klar› gibi Mozart’›n KV.521 Sonat› ve Schubert’in Fantezisi gibi dört el piyano edebiyat›n›n en gözde iki yap›t›n› sunacaklar. 14 Nisan’da Bo¤aziçi Üniversitesi Uluslararas› Korolar fienli¤i ba¤lam›nda bir dinleti var. Ve 7 May›s’ta geleneksel genç yetenekler konseri yer alacak. Ö¤retim üyeleri, ö¤renciler, mezunlar ve ‹stanbullu müzikseverler taraf›ndan izlenen Bo¤aziçi konserleri bu y›l Akbank’›n ana sponsorlu¤unda, THY ve Ulusoy’un destekleriyle gerçekleflmekte. Konserler 24 fiubat5 May›s aras›nda her Çarflamba Albert Long Hall’de saat 19.30’da bafll›yor. Bilgi için: 0212-359 66 48
2010 İLKBAHAR PROGRAMI 24 fiubat - MUSICA VIVA VE B‹R OPERA
Camerata Salzburg + Gülsin Onay Mozart: Divertimento KV205 J.G.Müthel: ‹ki fagot için konçerto ARA W.A. Mozart Piyano Gülsin Onay
Kuzmin-Karavaev
Akbank Oda Orkestras› Cem Mansur (flef) Yalç›n Tura - Yayl› Sazlar için Adagio T. Takemitsu - 3 Film Müzi¤i W. Walton - V. Henry Filminden 2 Parça E. Grieg - “Peer Gynt”ten 2 Parça N. Rota - Yayl› Sazlar için Senfoni
10 Mart - ROSSINI MENÜSÜ ‹stanbul Devlet Operas› Solistleri Murat Kodall› (Sanat Yönetmeni ve piyano), Do¤an Çelik (Sahneye koyan), Çimen Somuncuo¤lu (Kostüm), Defne Ar›kan ve Burçak Savaflkurt (Metin) 17 Mart - B‹R DAH‹ VE B‹R SENFON‹
Camerata Enkabara / Henry Raudales (flef) Hande Özyürek (keman), Fedele Antonicelli (piyano) Telemann: Don Kiflot Süiti Mendelssohn: Keman - Piyano Konçertosu
14 Nisan - KOROLARIN GÖRKEM‹ Bo¤aziçi Üniversitesi Korolar Festivali Konseri Albert Long Hall konserleriyle BÜMK’nün ortak projesi olarak yerli ve yabanc› birkaç koronun kat›laca¤› görkemli dinleti.
Muhiddin Dürrüo¤lu ve Emre Elivar (solo ve duo piyano) Chopin: Barcarolle, Fa diyez majör, Op. 60 (M. Dürrüo¤lu) Chopin: Nocturne, Do diyez minör, Op. posthume (E. Elivar) Chopin: Etude, Do diyez minör,
Kit Armstrong
24 Mart - ROMANT‹K ÜÇLÜLER Itamar Golan (piyano), Atilla Aldemir (keman) ve Ça¤ Erça¤ (çello) Glasunov: “Elegie” viyola ve piyano için Atilla Aldemir
Muhiddin Dürrüo¤lu
Op. 10 No.4 (E. Elivar) Mozart: Dört El Piyano Sonat›, Do majör, KV 521 ARA Schumann: Abegg Varyasyonlar›, Op. 1 Emre Elivar (E. Elivar) Schumann: Papillons, Op.2 (M. Dürrüo¤lu) Schubert: Dört El için Fantezi, Fa minör, D 940 5 May›s - HAR‹KA GENÇL‹K
Ça¤ Erça¤
Itamar Golan
Fedele Antonicelli
21 Nisan - CHOPIN VE SCHUMANN’I SELAMLIYORUZ
Kit Armstrong (piyano) ve ‹DSO, Naci Özgüç (flef) Beethoven Senfoni no.5 ARA Beethoven Piyano Konçertosu No.3 D‹KKAT: Bu konser Kuzey Kampüs’te, Garanti Kültür Merkezi’ndedir.
Faure: “Elegie” viyolonsel ve piyano için Smetana: Piyano Trio ARA Çaykovski: Piyano Trio
Camerata Salzburg
7 Nisan - DON K‹fiOT’UN DÜfiLER‹NDE
3 Mart - F‹LM MÜZ‹KLER‹N‹N TILSIMI
Cem Mansur
Konçertosu KV271 Jeunhomme Haydn: Senfoni No. 49 La Passione”.
Hande Özyürek
Musica Viva - Alexander Rudin (artistik direktör, flef ve Musica Viva solo çello) + Venera Gimadieva Venera Gimadieva (soprano), Maxim Kuzmin-Karavaev (bas) Konçerto grosso Re Majör, op. 6/5 C.Ph.E.Bach Çello Konçertosu La Majör (Rudin) / ARA Pergolesi: La Serva Padrona Operas›.
31 Mart - KLAS‹ZM‹N DE⁄‹fiMEZ TINISI
Ece Bozkurt (piyano), Merve Ablay (flüt), Seyithan Karabacak (kontrbas), Alican Süner (keman) ve Kemal Cem Y›lmaz (piyano).
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 33
BÜMED’DEN
Yaz›: Zeynep Nil SUNER ’09 Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
Siz hikayenizi nas›l yazm›flt›n›z? BUmanzara gönüllü grubu Bo¤aziçi Üniversitesi’nde ilk y›llar›n› Kilyos Kampüste geçiren ö¤rencilere yard›mc› olmak, onlar› üniversite hayat›na ve ‹stanbul’a al›flt›rmak için bir araya geldi. Hem yüzlerce ö¤rencinin hayat›nda hem de Kilyos Kampüste birçok olumlu katk›s› olan BUmanzara’y› bir de ö¤rencilerden dinlemek istedik. Genç BUMA’lardan Zeynep Nil Suner ’09 kendisini BUmanzaraya götüren hikayesi ile BUmanzara’n›n hayatlar›na dokundu¤u ö¤rencilerin hikayesini bizlerle paylaflt›.
T
ek amac›m bir tiyatro oyuncusu olmakt›. Gözlerimi her kapad›¤›mda bunu düfllerdim. 6 yafl›mdan itibaren 12 sene boyunca bu bir gün bile de¤iflmedi. Sonra gözümü açt›¤›mda bir k›z, sahnede bir kürsüde, konuflmas›n› flu sözlerle bitiriyordu: “...Ben kendi Bo¤aziçi hikayemi böyle yazd›m, siz de sizinkini istedi¤iniz gibi yazabilirsiniz. Buras› size her türlü imkan› sunacakt›r. Unutmay›n kendi Bo¤aziçi’nizi kendiniz yarat›rs›n›z, umar›m siz de en az benim kadar mutlu ayr›l›rs›n›z”. Bu sözler 2003 y›l› okul birincisine ait. Bugün ne ismini ne de sözlerin orijinalini hat›rl›yorum. Mezuniyet gününde Kadri Bey’in konuflmas›n› dinleyene dek, bu sözleri de hat›rlam›yordum. Bo¤aziçi’ne geldi¤imde, o günlerde akl›m›n ucuna gelmeyecek fleylerle karfl› karfl›yayd›m. Bo¤aziçi’ne gelmek konservatuar s›nav›n› geçemeyinceye kadar akl›mdan geçmiyordu bile. Konservatuar s›nav›ndan bir hafta önce babam› kaybedebilece¤im de öyle... Tek çocuktum ve daha önce ailemden uzak yaflamam hiç gerekmemiflti. Bo¤aziçi’nde ilk y›l›m›n flantiye halinde bir kampüste geçece¤i, 7 senedir e¤itimini
ald›¤›m ‹ngilizce’nin hiç bilmedi¤im flekilde karfl›ma ç›kaca¤› ve annemle ‹stanbul’a tafl›nmam›za ra¤men yurtta kalmam›n gerekece¤i de hiç akl›ma gelmemiflti. O günlerin üzerinden 6 y›l geçti. Bugün hala akl›m›n ucundan geçmeyen fleyler yafl›yorum. Cazdan foto¤rafç›l›¤a merak etti¤im ne varsa hepsini denedim. Hayattaki en yak›n arkadafllar›m› Kilyos’ta bulmuflum, bunu seneler sonra anlad›m. ‹lk param› kazanaca¤›m iflim olan dergicili¤i ‹flletme Kulübü’nde ö¤rendim. Asl›nda istedi¤imin bir oyuncu olmak de¤il, bir müzikal yapmak oldu¤unu o arkadafllar›m›n biri sayesinde Müzik Kulübü’nde ö¤rendim. Kendi Bo¤aziçi hikayemi yazabilece¤imi hiç düflünmemifltim, yazabildi¤imi hiç fark etmemifltim. Bunu yapmay› fark›nda olmadan bir mezunun konuflmas›n›n son cümlelerinden ö¤renmiflim. Bir de oturup bir kahve içebilseydik, kim bilir belki de çok daha az yaln›z geçecekti ilk zamanlar›m, yakalad›¤›m kadar kaç›rd›¤›m f›rsatlar olmayacakt›. O yüzden bunun de¤erini en iyi bilenlerdenim. ***** BÜMED çat›s› alt›nda hayata geçirilen bir proje BUmanzara. Mezunlarla Kilyos’taki ‹stanbul d›fl›ndan Bo¤aziçi’ne gelmifl ö¤rencileri bir araya getiren, yaln›zl›¤›n yaratt›¤› dü¤ümü çözen bir platform. Amac› net, basit ve çok önemli. Bu ö¤rencilerin okula ve ‹stanbul’a adaptasyonunu sa¤lamak. ‹htiyaç an›nda duyabilecekleri bir sesle buluflturmak. On mezunla bafllayan bu proje iki y›lda büyüdü, yüzlerce ö¤renciye destek oldu. Geldi¤imiz yolun teyidini yapmak için akl›m›zdakileri bir de ö¤rencilerimize soral›m dedik. Elif Taflk›n (‹ngilizce Ö¤retmenli¤i, 1. S›n›f) ve Burç Çeken (Bilgisayar Ö¤retmenli¤i, 1. S›n›f) ile görüfltük.
34 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Bir BUMA’n›z›n olmas› hayat›n›zda ne de¤ifltirdi? Elif: Benim BUMA’m Sabahat (Baflerdem) ablayd›. Onunla her fleyi paylaflt›k. Bazen bir arkadafl gibi bazen bir abla gibi bana çok yard›mc› oldu. ‹stanbul’u tan›mamda çok yard›mc› oldu. Büyüdü¤ümü, kendime güvenmem gerekti¤ini çeflitli yollarla ifade etti. Onun paylaflt›klar›, bilgisi bana çok fley katt›.
BUmanzara ad›na gelifltirilmesini istedi¤iniz bir fley var m›? Elif: Bu haliyle de çok faydal›, ben çok memnunum. Burç: BUMA’lar›n ve ö¤rencilerin toplu olarak da buluflmas› gerek. Daha kalabal›k etkinlikler olabilir, bowling gibi mesela. *****
... yor
› fl › çal
Peki fiziki koflullarda herhangi bir geliflme oldu mu? Burç: Oldu. Dersleri Güney Kampüs’te olanlar için derse gidifl ve geliflte servis ücretsiz yap›ld›. Di¤er ö¤renciler için fiyat yine sabit kald› ama. Servis saatleri flimdi daha da s›klaflt›r›lm›fl. Ayr›ca kantindeki, bizim alt kattaki ve sinema salonundaki koltuklar de¤iflmifl. Müzik aletleri de¤iflmifl. Toplant›lar, etkinlikler haricinde BUmanzara bu konuda da yan›m›zdayd›. Bunun için herkes elinden geleni yapm›flt›r tabii okul da, BÜMED de, BUmanzara da, hepsi ayn› sonuçta.
Diplomam› elime al›r almaz BUmanzara’daki yerimi ald›m. Her gelen yeni nesille hayat›, keyfi, s›k›nt›y›, akl›m›za gelmeyen ama bafl›m›za gelen ne varsa paylaflmak, tad›n› ç›karmak için. Siz de bizimle paylaflmak isterseniz sizi bekliyor olaca¤›z. (www.bumanzara.com)
üllüleri
BUManzara’ya baflvuran baflka arkadafllar›n var m›yd›? Elif: Evet, vard›. Bir arkadafl›m da hala görüflüyor mesela. Baz› arkadafllar› da aramam›fllard›. San›r›m onlar arand›¤›nda ulafl›lmad›. Dönemedikleri için üzülmüfl onlar da. “Bu kadar iyi olduklar›n› bilmiyordum, bilsem ben de tan›fl›rd›m” demifllerdi. Baz›lar› da hatta “hala olabiliyor mu gidip tan›flsak bizim de BUMA’m›z olsa” diye soruyorlar.
BUmanzara’n›n yaratt›¤› fark ne oldu? Burç: ‹stanbul’a d›flar›dan gelen ö¤renciler buray›, üniversiteyi bilmiyor. BUmanzara sayesinde tan›d›¤›n bir insan oluyor. Senden yaflça büyük, daha olgun, bu okulda okumufl, belki ayn› bölümden (ayn› bölümden insanlarla efllefltiriyorlar) birisiyle önünde hangi seçenekler var, derslerde nelerde zorlanabilirsin, ne yapman gerekiyor gibi birçok konuda dertleflebiliyorsunuz.
Geçti¤imiz Temmuz’da mezun oldu¤umda ve BÜMED’e gitti¤imde amac›m okul hayat›m›n ilk y›llar› boyunca hissetti¤im yaln›zl›¤› baflkalar› için giderebilecek bir proje yaratmakt›. Daha iyisiyle karfl›laflt›m. Me¤erse birileri bunu iki y›l öncesinden düflünmüfl ve hayata geçirmiflti bile. O an nas›l yapaca¤›m› düflünürken hem bunu bulmufl, hem de yaln›z olmad›¤›m› görmüfltüm. Üstelik sloganlar› da buydu: ‘Yaln›z De¤ilsin’
gön
Baflvuru formunu doldururken ne bekliyordun sonra ne buldun? Elif: Asl›nda formu doldururken aranaca¤›m› düflünmüyordum. Öylesine arkadafllar›mla e¤lence olsun diye doldurmufltuk. Bana dönüfl olmaz diye düflünmüfltüm, ama sonra çok flafl›rd›m. Ö¤rencilerle bu kadar ilgilenilece¤ini düflünmemifltim aç›kças›. Burç: ‹lk tan›flt›¤›m›zda bize Kilyos’a geleceklerini söylemifllerdi. O zaman daha iyi tan›fl›r›z demifllerdi. Geldiler de. Orada dertlerimizi anlatmaya bafllad›k. D›flar›da, ayaküstü dondular bizi dinlerken. Dertlerimizi paylaflabilmek çok rahatlatt›.
Kilyos’taki en temel s›k›nt›lar neydi? Burç: Ulafl›m ve uyku en önemli sorunlard›. Ulafl›m uykumu etkiliyordu. Sabah 6’da kalk›yorum hala karanl›k. Yatarken karanl›k, kalkarken karanl›k. Ben bir kere otobüsü kaç›rd›¤›m için mahsur kalm›flt›m.
Elif Taflk›n
nzara
Bumanzara’yla nas›l tan›flt›n›z? Elif: “Hofl geldin Partisi”nde tan›flt›m. BUmanzara’n›n Kilyos’ta bir etkinli¤i vard› tan›flmak için, oraya gitmifltim. Burç: Ben BÜMED’deki oryantasyon partisinde tan›flt›m. Arkadafllar ça¤›rd›, sözlük da¤›t›yorlar dediler, ben de sözlük almaya gittim. (gülüflmeler).
BUma
Burç Çeken
Kendimi gelifltirmemde çok büyük bir avantajd›. Burç: Benim BUMA’m Ozan (Tatar) abiydi. Kafeye gittik oturduk sohbet ettik dertlefltik. Galatasaray maç›na gittik. ‹lk defa statta izledim bir Süper Lig maç›n›. Ama bu arada ben Befliktafll›y›m! Ama e¤lendik baya¤›. BUmanzara pek çok sosyal etkinlikler düzenliyordu. Nasuh Mahruki geldi mesela, 4-5 tane böyle söylefli yap›ld›. Onlara kat›ld›m. Onlar da çok yararl›yd›, farkl› bak›fl aç›lar› edinmemizi sa¤lad›lar.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 35
KÜLTÜR-SANAT
Yaz›: P›nar TÜREN PATTERSON ’93 Foto: Sinan KESG‹N
Zeliha Berksoy ile sanat
üzerine kurgulanm›fl bir sohbet
Tiyatro dünyam›z›n efsane isimlerinden Zeliha Berksoy ile BÜMED’de vermeye bafllad›¤› tiyatro kursundan, Semiha Berksoy Opera Vakf›’ndan, Türkiye’de sanat hayat›ndan, Semiha Berksoy sergisinden, Albert Long Hall’de gerçeklefltirece¤i Jokond ile Si-Ya-U oyunundan ve elbette annesi olan s›ra d›fl› sanatç› Semiha Berksoy’dan konufltuk. Sanat›n hayat›m›za her gün daha fazla nüfuz edebilece¤i bir ortam dile¤imizle sohbeti sizlerle paylafl›yoruz.
36 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
T
ürkiye’nin yetifltirdi¤i en s›ra d›fl› sanatç›lardan biridir Semiha Berksoy. Çok az insana nasip olan, tabiatta nadir ç›kan dramatik bir sese sahipti. Ressam olarak yetene¤i ise tart›fl›lmazd›. K›z› tiyatro sanatç›s› Zeliha Berksoy’un öncülü¤ünde kurulan ve çal›flmalar›na devam eden Semiha Berksoy Opera Vakf› hem sanat e¤itimleri veriyor hem de Semiha Berksoy’un farkl› ve çok renkli dünyas›n› yaflatacak bir Müze kurulmas› için çal›fl›yor. Zeliha Berksoy ile konuflmam›za Semiha Berksoy Opera Vakf›’n›n kurulufl hikayesi ile bafllad›k.
Vakf›n oluflumu asl›nda 1995 y›l›na kadar dayan›yor. Onat Kutlar, Ferit Edgü gibi de¤erli sanatç›lar›n anneme karfl› çok hassasiyetleri vard›. Baflta resim koleksiyonu olmak üzere eserlerin mutlaka korunmas› gerekti¤ini söylüyorlard›. Bu düflüncelerle Vak›f oluflturuldu. ‹lk kuruldu¤u zamanlarda annemin yurt d›fl›ndaki sergileri, konserleri için bir sekreterya gibi iflliyordu. Annemi 2004 y›l›nda kaybettik. Annem hayattayken de önümüzdeki proje bir müzenin oluflturulmas›yd›. Bütün eserler, ses bantlar›, arfliv, dokümanlarla birlikte gerçek bir müze oluflturmak hedefimiz oldu¤u
için bir iktisadi kurulufl olduk. Buradaki tüm e¤itim ve sanat etkinlikleri Semiha Berksoy Opera Vakf› Müzesi’nin bir yan kuruluflu olarak düflünüldü. Sahne insanlar› olarak bizler burada e¤itim veririz, oyun icra ederiz, bunlar da Müze’nin yan kolu olur ve Müze’ye katk›s› olur diye bu proje olufltu. Yani Müze için kurulduk. Semiha Berksoy Opera Vakf› içinde hem çocuklara hem de yetiflkinlere yönelik sanat atölyeleri var. Çocuklara yönelik çal›flmalara çok a¤›rl›k veriyoruz. Annem çocuklara bay›l›rd›, onlar›n yarat›c›l›klar› ile çok heyecan duyard›, onlarla çok güzel fleyler yarat›rd›. Çocuklar›n sanat›n içinde büyümesi düflüncesi ile hareket ediyoruz ki bu bir Rönesans düflüncesidir. Çocuk bir gün boyunca mesela bale ile bafllar, oradan ç›k›p koro dinleyebilir, korodan ç›kar resme bakar, yarat›c› draman›n içine girer... 4 ile 14 yafl grubu içinde bir e¤itim program› yap›yoruz. Bir gün içinde çocuk içindeki e¤ilime veya iste¤e göre bir veya iki kursa, dilerse tüm kurslara girebilir. E¤itime girmese bile dinleyici olabilir. Çok özgür ve özgün bir e¤itim program› sunuyoruz çocuklara ve buna “Çocuk Sanat Akademisi” diyoruz. BÜMED ile iflbirli¤i kapsam›nda Zeliha Berksoy BÜMED’de de tiyatro dersleri veriyor. Büyük ilgi gören kursa kat›lmak için oyuncu olmak zorunda de¤ilsiniz, Zeliha Berksoy ile çal›flma ayr›cal›¤› insanlara mutlaka çok fley katacakt›r... Tiyatro Stüdyosu derslerimiz 21 yafl sonras› yetiflkinler için her hafta Cumartesi-Pazar günleri yap›l›yor. BÜMED ile birlikte yapt›¤›m›z programa da çok güzel bir ilgi oldu. ‹nsanlar›n hayat›n içinde kendilerini iyi tafl›yabilmeleri, birçok fleyi fark etmeleri için, sanatsal bir tak›m kriterleri edinmek için, biraz daha farkl› bak›fl aç›lar›na ulaflmak için, bir kiflisel geliflim program› olarak
görülebilir bu kurslar. Mesela Stüdyo derslerinde sanat›n farkl› dallar› da gündeme geliyor ve konuflabiliyoruz. Bilgilendiriyoruz, farkl› yerlere yönlendiriyoruz. Edebiyat, felsefe, sahne oyunculu¤unun yan› s›ra çok do¤açlama yap›yoruz, do¤ru nefes alma tekniklerini ö¤retiyoruz. Normalde kimse do¤ru nefes alm›yor. Diyafram nefesi var, kar›n nefesi var, bunlar hakk›nda bilgilendiriyoruz. Sesin do¤ru t›nlamas› için de ses egzersizleri yapt›r›yoruz. Tiyatro Stüdyosu program› içinde ses, nefes, do¤açlama, diksiyon ve oyunculuk derslerini içeriyor. Ö¤renci profilimiz tiyatro merakl›s›, tiyatroya heves etmifl ama tiyatro e¤itimi almam›fl, yüksek e¤itimini farkl› branfllarda okumufl ama yine de tiyatroyu düflünen insanlardan olufluyor. Genelde 25-35 yafl aras› kariyeri olan insanlar. Hepsi yüksek e¤itimli, mühendisler, bankac›lar gibi çok farkl› alanlardan ö¤rencilerimiz var. Ben de çok keyif al›yorum bu kurslardan, biz tiyatrocu olarak hep sahnedeyiz, izleyici karfl›m›zda. Onlar›n izlenimlerini, elefltirilerini, neleri be¤endiklerini ö¤reniyorum ve bundan çok hofllan›yorum. 100. yafl›nda Semiha Berksoy Yap› Kredi Kültür Sanat Vakf› taraf›ndan düzenlenecek büyük bir sergi ile an›lacak. 11 fiubat 2010’da çok büyük bir Semiha Berksoy sergisi aç›l›yor. Yap› Kredi Kaz›m Taflkent ve Sermet Çifter sergi salonlar›nda gerçekleflecek. Ya¤l› boyalardan en güzel örnekler, çarflaf resimler, yan›nda video röportajlar› olacak.
Biliyorsunuz annem çok renkli röportajlar verirdi, Naz›m Hikmet’ten fliirler okudu¤u, operalar söyledi¤i, farkl› kategorilerde videolar gösterilecek. Resim Heykel Müzesi’nde duran Semiha Berksoy Yatakodas› sergilenecek. Yan›nda kendi özel eflyalar›, küçük ajandalar›, bijular›, elbiseleri, kendi dikti¤i elbiseler, sahne elbiseleri, desenler, Naz›m Hikmet ve Fikret Mualla’ya ait orijinal mektuplar sergilenecek. Çok büyük bir sergi olacak, ben de çok heyecanlan›yorum. Annemin 100. Y›l› vesilesi ile bu sergi yap›l›yor. Elbette bu sergi haberine çok seviniyoruz ama asl›nda gönüllerde yatan Semiha Berksoy Müzesi’nin en k›sa sürede hayata geçebilmesi. Zaten Semiha Berksoy Opera Vakf›’n›n da tüm çabalar› bunun için. Annem bir opera sanatç›s›yd›, yurtd›fl›nda ve yurtiçinde çok büyük bir opera sanatç›s› olarak yaflad› ve öldü. Vakf›n ismini asl›nda annem koydu. Ad›n› da koydu, amblemini de çizdi. Çok da önem veriyordu vakfa. Tabii ki bir Müze’nin oluflmas›n› istiyoruz. Bizim vakf›m›z›n bunu tek bafl›na kald›rmas› mümkün 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 37
de¤il. Kültür Bakanl›¤›, Beyo¤lu Belediyesi katk›lar›na ihtiyac›m›z var. 2010 Kültür Baflkenti projesi olarak baflvurduk ama onaylanmad›. Beyo¤lu’nda bir bina alamad›lar. Koleksiyon dünya çap›nda, efli emsali olmayacak bir Müze olacak. Ben bunun için u¤rafl›yorum, bu Vak›f, tüm bu e¤itimler, ayakta durma çabalar›, benim flahsi katk›lar›m hepsi Müze kurabilmek için. Semiha geliflmifl bir ülkede do¤mufl olsayd› böyle bir Müze daha hayattayken yap›l›rd›. Ama Semiha’n›n k›ymetini halk biliyor. Karfl›mda çok büyük bir sanatç› oturuyor. Onun hem sahnede harikalar yaratan oyunculu¤una hem de sahneye koydu¤u oyunlardaki ustal›¤›na hayran›m. Oysa flu anda karfl›mda bir k›z çocu¤u var. Çok büyük, çok s›ra d›fl› bir sanatç›n›n k›z› var. Nas›l bir fleydi Semiha Berksoy’un k›z› olmak...
Üzüntülü bir fley. Çünkü siz k›z› olmuyorsunuz art›k, anne k›z iliflkisi bitiyor. Bir sanatç›n›n davas›n› güden kifli oluyorsunuz. Ben kendim tiyatro sanatç›s›y›m, kendim bu kadar büyük eserlerde oynad›m, kendi mesle¤im için bu kadar büyük mücadele vermedim. Oynad›m, baflar› kazand›m, ödüller ald›m... Bunun için büyük bir mücadele vermedim. Ama annem ile buras› aras›nda bir uçurum vard›. Fakat o tamamen kendini memleketine vermiflti. Asla yurt d›fl›nda yaflamay› kabul etmedi. Bugün bile Semiha’n›n eserleri Dünyan›n en ünlü sanat müzelerinde sergileniyor. Tate (Londra) Semiha’n›n sergisini yapm›flt›, sonra bir eserini sat›n almak istedi ve milyon pound önerdiler ama Semiha satmad›. “Hay›r, memleketimde kalacak” dedi ve kesinlikle satmad›. Bunlar çok farkl› bir kuflak. Asla flahsi de¤iller, kendisini de¤il ülkesini yüceltmek için çal›fl›yorlard›.
Jokond Bo¤aziçi’ne geliyor... Zeliha Berksoy Naz›m Hikmet’in Jokond ile Si-Ya-U adl› eserinden uyarlad›¤› tek kiflilik oyunu ile 12 Mart 2010’da Albert Long Hall’de Bo¤aziçililerle buluflacak. Oyundan elde edilecek gelirle Bo¤aziçi Üniversitesi ö¤rencilerinin e¤itimine katk›da bulunulacak.
B
ÜMED’in 25. Y›l etkinlikleri çerçevesinde büyük bir sanatç›y›, çok özel bir oyunla seyretme imkan›na kavuflaca¤›z. Bu s›ra d›fl› oyunun hikayesini Zeliha Berksoy’dan dinledik. Jokond ile Si-Ya-U Naz›m’›n çok önemli ama pek el sürülmeyen bir eseri. 1929 yaz›yor. Si-Ya-U Moskova’dan ö¤renci arkadafl›. Naz›m, Si-Ya-U’nun Fransa’ya, oradan da fiangay’a gitti¤ini ve
38 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
orada öldürüldü¤ünü ö¤reniyor. Bu eserle asl›nda Hindiçin’deki ‹ngiliz ve Frans›z sömürgecili¤ini elefltiriyor. Eserin sonunda Jokond fiangay’da intihar ediyor. Naz›m’›n burada müthifl bir imajinasyon dehas› var. Jokond’u Lovre’dan al›yor, fiangay’a götürüyor ve bunu hikaye ediyor. Bu bir epik fliir. Ben bunu sahne üzerinde vizüel olarak oynuyorum. Arkadafl› Si-Ya-U, Paris’ten Moskova’ya geldi¤inde Naz›m’a “Ben Jokond’a o kadar hayrand›m ki her hafta Louvre’a gider ona bakard›m, benim hayat›m›n en büyük aflk› Jokond” diyor. Arkadafl› öldürülünce Naz›m Jokond simgesini kullan›yor. Hikayede Jokond Paris’te bulunuyor, Si-YaU da Paris’te ö¤renci hareketlerine kat›l›yor. 1 May›s’ta onu yakal›yorlar ve ülkesine geri gönderiyorlar. Oysa komünist oldu¤u için fiangay’da ölüme
mahkum edilecek. Jokond bunu ö¤renince çerçeveden atlay›p çat›ya ç›k›yor, oradan bir uça¤a atl›yor, K›z›ldeniz’de uçaktan atlay›p bir gemiye düflüyor, gemide yalvar›yor fiangay liman›na gitmek için, sonunda fiangay’a ulafl›yor, etrafta müthifl bir karmafla var, kaçarken Si-Ya-U’yu görüyor ama cellatlar Si-Ya-U’nun kafas›n› kopar›yor ve kesik bafl› Jokond’un önüne düflüyor. Ondan sonra Jokond Si-Ya-U’lafl›yor, da¤lara ç›k›yor, militan oluyor ve yakalan›yor. Frans›z mahkemesi Jokond’u ölüme mahkum ediyor ve yak›l›yor. Hakiki Jokond yak›ld›¤› için bugün Louvra’daki Jokond sahteymifl, öykü bu. Bu vahflet karfl›s›nda Naz›m sanat›n ne kadar bofl kald›¤›n› anlat›yor... Çok yüksek bir eser. 2 y›l önce ‹stanbul Tiyatro Festivali’nde oynad›m. fiimdi Bo¤aziçi Üniversitesi’nde oynayaca¤›m.
Zeliha Berksoy ile konuflmak ve tiyatronun ülkemizdeki durumuna de¤inmemek mümkün de¤il... Tiyatro sanat› da opera sanat› da çok fazla korunmaya muhtaç sanatlar. Türkiye’de bu sanatlar›n durumu “miserable”. 70 milyon nüfuslu bir ülkeyiz, birçok büyük flehrimiz var, en az›ndan dörtte üçünde ödenekli sahnelerimiz olmal›yd›. Sanatç›lar aras›nda rotasyon sistemi olmal›yd›, tiyatrolar›n içinde kültür evleri olmal›yd›, e¤itim verecek flekilde de hizmet etmesi laz›md›, hiç de¤ilse Türkiye genelinde 15 tane opera salonu olmal›yd›. Bir güzel sanatlar dal› ki bu kadar h›rpalan›r, bu kadar itelenir, ötelenir yine de seyircisi var. Bizim seyircimiz o kadar ilginç bir seyircidir ki iyi olan› hemen anlar, hemen kokusunu al›r. ‹nan›n annem dünyadaki tüm seyirciden üstün görürdü bizim seyircimizi. Bana flöyle derdi: “‹lk önce burada bir fley olmaya bak, e¤er burada olursan d›flar›da her yerde olursun; burada bir fley olamazsan d›flar›da hiçbir fley olmazs›n”. Siz bir fleyi do¤ru, kusursuz ve güzel yap›n seyirci mutlaka gelir. Bugün sokaktaki halk Semiha’y› tan›r. Annem hiçbir zaman popüler bir fley yapmamas›na ra¤men Türk halk› onu tan›r ve sever. Yüzlerce ö¤renci yetifltirmifl Zeliha Berksoy sanat›n bir karfl› ç›kma oldu¤unu, sorgulayan insanlar yetifltirmeye yard›mc› oldu¤unu ama günümüzde sorgulayan insan istenmedi¤ini söylüyor. Gençlerin küreselleflmifl bir sanat dünyas›nda önlerinin ne kadar aç›k oldu¤unu soruyorum... Çok yetenekli çocuklar. Ben 35 senedir Akademi’deyim, yüzlerce ö¤renci mezun ettim. Yurtd›fl›ndaki Akademileri de biliyorum, ço¤unda basma kal›pç›l›k var. Geliflmifl toplumlar içinde gençlerin yarat›c›l›¤›, duyarl›l›¤› bizim çocuklar kadar
aç›k olmuyor. Bizimkiler çok aç›k ama olanaklar› yok. Onlar› suçlayam›yorum. Çöplükte açan çiçekler gibiler, ne yaz›k ki böyle... Bu olmaz! Bak›n Atina’n›n nüfusu bir buçuk milyon, ama gecede 100-150 tiyatro perde aç›yor. Herkese imkan veriliyor. Bizde ise yok. Seyirci de yetifltiremiyoruz. Beyo¤lu’nda tiyatrolar araya s›k›flm›fl durumda. Bir milyonluk bir güruh Beyo¤lu’nda her gün yürüyor, bir afla¤›, bir yukar›... ‹nsanlar›n e¤itilmesi, kentsoylu yap›lmas› laz›m. Bu konuda belediyelere çok önemli ifller düflüyor. Bunlar zamanla oluflan fleyler, siz tiyatroya, operaya 50 senede hakk›n› vereceksiniz, o haklarla beraber her bölgeye paylar düflecek, her bölgede sanatkültür evleri olacak, sinemas›,
kütüphanesi, oturma alanlar›, e¤itimleri, kurslar› ile bir yaflam alan› oluflturacaks›n›z, gençler de zamanlar›n› buralarda geçirecek. ‹flte o zaman Beyo¤lu’nda yürüyen bir güruh görmezsiniz, çünkü onlar mahallelerinde kültür merkezlerinde vakit geçirebiliyorlard›r. ‹nsanlara sahip ç›k›lmal›, hayatlar› organize edilmeli. Bizim insan›m›z sahipsiz. Oysa Atatürk insan›na sahip ç›kt›, halkevleri kuruldu, köy enstitüleri kuruldu. Ama tabi o zaman soru soran insanlar yetifliyor. Zaten sanat›n anlam› karfl› ç›kmakt›r. Oysa art›k sorgulayan insan istenmiyor. fiimdi yetifltirdi¤im ö¤rencilerime üzülüyorum. Türkiye’de tiyatro yapmak, sanat yapmak bir kahramanl›k. Çok zor.
Naz›m Hikmet ölümünden çok etkilendi¤i ve an›s›na Jokond ile Si-Ya-U destan›n› yazd›¤› arkadafl› ile 1952 y›l›nda karfl›lafl›r... Si-Ya-U ölmemifltir.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 39
ÜN‹VERS‹TEDEN
Yaz›: Çi¤dem MATER UTKU Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
2009’da Merkez’in konu¤u da izleyicisi de boldu... Kutlu¤ Ataman, Ferzan Özpetek, Tuncel Kurtiz, Cristian Mungui, Ahmet Altan, Orhan Gencebay, Elif fiafak, Müjdat Gezen, Meltem Cumbul, Erkan Can, Berke Bafl, Hülya Avflar, yeni Türkiye’nin yeni filmleri, yeni belgeselleri, Nejat ‹fller... Bütün bu isimlerin yolu 2009 y›l›nda Mithat Alam Film Merkezi’nden geçti.
M
ithat Alam Film Merkezi 2009 y›l› boyunca sineman›n çok önemli isimlerini konuk etti, Bo¤aziçi Üniversitesi ö¤rencileriyle buluflturdu. Etkinliklerin hepsi çok kalabal›kt›, baz›lar›nda kap›dan onlarca insan› döndürmek zorunda kald›k ama bütün söyleflilerimiz Merkez arflivinde DVD olarak merakl›lar›n izlemesine aç›k! Merkez, 2009 fiubat ay›nda y›l›n ilk program›nda Kutlu¤ Ataman’› a¤›rlad›. Türkiye sinemas›n›n 90’lardan itibaren yenilikçi yönetmenlerinden Ataman’›n filmografisindeki bütün filmlerin gösterildi¤i retrospektifte, video enstelasyon Never My Soul da izleyiciyle bulufltu. Mart ay›nda uzun zamand›r bekledi¤imiz bir misafiri bütün filmleriyle a¤›rlad›k: Ferzan Özpetek. Özpetek sadece Mithat Alam Film Merkezi’nin daveti için ‹talya’dan Türkiye’ye geldi, moderatörlü¤ünü sinema yazar› Atilla Dorsay’›n gerçeklefltirdi¤i ve yaklafl›k 200 kiflinin kat›ld›¤› bir söyleflide çocuklu¤undan bugünlere kadar sinema odakl› hayat›n› anlatt›.
40 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Ayn› ay Taraf Gazetesi genel yay›n yönetmeni ve yazar Ahmet Altan konu¤umuz oldu. Taraf gazetesinden edebiyata, sinemadan Robert Kolej’e her konuda konuflulan çok hofl bir sohbet gerçeklefltirdi. Bahar aylar›n›n bir di¤er sinema d›fl›ndan büyük sürprizi ise Orhan Gencebay idi. Gencebay ile bir nehir söylefli yapmakta olan müzik yazar› Derya Bengi moderasyonundaki söyleflide pek çok sevdi¤imiz Metin Erksan, Ömer Lütfi Akad filminin müziklerinde Gencebay’›n imzas›n›n bulundu¤unu ö¤renmifl olduk... ‹stanbul Film Festivali ile uzun zamand›r yürüttü¤ümüz ortakl›k bu y›l da devam etti. Uluslararas› Yar›flma’ya Jüri Üyesi olarak davet
edilen Alt›n Palmiyeli 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’ün yönetmeni Cristian Mungui Mithat Alam Film Merkezi’nde bir master class gerçeklefltirdi. Nisan ay›nda bir efsaneyi daha a¤›rlad›k. Merkez’in davetlisi olarak yaflad›¤› Edremit’ten ‹stanbul’a gelen Tuncel Kurtiz, Kennedy Lodge’da dört gün misafirimiz oldu. Hem filmlerini izledik hem de Kurtiz’in müthifl sohbetinden çok keyif ald›k, onunla geçirdi¤imiz vakitte çok fleyler ö¤rendik. Kurtiz 2010 y›l›nda Merkez taraf›ndan yürütülen Görsel Haf›za Projesi’nde yer almay› kabul etti, Merkez çocuklar›m›z flimdi Kurtiz ile ilgili derin bir araflt›rma yürütüyorlar, yak›nda da görüflmelere bafllayacaklar.
Mithat Alam Film Merkezi Eylül ay›nda program›na Türkiye sinemas›n›n güçlü oyuncular›ndan Erkan Can retrospektifi ve söyleflisiyle bafllad›. Can’›n filmografisinin önemli filmleri Gemide, Dar Alanda K›sa Paslaflmalar, Takva, Anlat ‹stanbul ve Yaz› Tura hafta boyunca kalabal›k ö¤renci gruplar› taraf›ndan izlendi. Erkan Can da Altyaz› Genel Yay›n Yönetmeni F›rat Yücel moderatörlü¤ünde gerçekleflen söylefliye kat›ld›, Bursa’da bafllayan oyunculuk serüvenini ve ilham ald›klar›n› anlatt›.
fiairin Ölümü, Metin Avdaç’in Batman’daki bir eski müzik grubunu an›msatt›¤› filmi Kara Alt›ndan Alt›n Mikrofona, Müjde Arslan’›n bir aile hikayesinden yola ç›kt›¤› öyküsü Ölüm Elbisesi: Kumal›k, Rüya Köksal’›n yasaklara ra¤men çok izlenen belgeseli Son Kumsal ve Çayan Demirel’in bu y›l›n çok konuflulan filmi 5 No’lu Cezaevi gösterilen filmlerdi. Haftan›n söyleflisinde ise belgeselciler Türkiye’de belgesel sineman›n yap›m zorluklar›ndan, festivallerin mevcut koflullar›ndan ve izleyiciye ulaflma zorluklar›ndan söz edildi.
Merkez’in bundan sonra her y›l mutlaka gerçeklefltirmeyi amaçlad›¤› Yeni Türkiye Sinemas› ve Yeni Türkiye Belgeselleri ise sezonun önemli seçkilerinden ve k›ymetli tart›flma alanlar›ndan oldu.Geçti¤imiz y›l›n çok ödüllü filmleri Sonbahar, Gitmek, Made In Europe ve Tatil Kitab›’n›n izlendi¤i haftada Özcan Alper, Hüseyin Karabey ve ‹nan Temelkuran’›n kat›ld›¤› ve a¤›rl›kl› olarak ba¤›ms›z sineman›n olanaklar›n› ve da¤›t›m zorluklar›n›n konufluldu¤u bir de panel gerçeklefltirildi.
Meltem Cumbul da Ekim ay›nda filmografisinin önemli filmleri ile Merkez’in konuklar› aras›na kat›ld›. Propaganda, Kar›fl›k Pizza, Gönül Yaras› ve Abdülhamit Düflerken’den oluflan seçkinin ard›ndan Cumbul Merkez’in konu¤u oldu ve sinemaya dair sorular› yan›tlad›. Bollywood’da bir film çekece¤inin haberini de ilk kez Merkez’de paylaflt›.
DocIstanbul iflbirli¤i ile programlanan Yeni Türkiye Belgeselleri seçkisi ise ise yeni Türkiye’nin yeni seslerini yans›t›yordu. Elif Ergezen’in fliir, ses ve dil üzerine düflündü¤ü filmi
Sineman›n d›fl›ndan sezonun ilk konu¤u Elif fiafak idi. Elif fiafak edebiyat›n› iyi takip eden gazetecilerden Efnan Atmaca moderatörlü¤ünde gerçekleflen söylefliye hem ilgi büyüktü hem de kat›l›mc›lar fiafak edebiyat›n› iyi takip eden, sad›k okurlard›. Öyle olunca söyleflinin de tad› damakta kald›, fiafak bir daha gelme sözüyle Merkez’den ayr›ld›.
Kas›m ay›nda Mithat Alam Film Merkezi sinema ve tiyatronun önemli aktörlerinden Müjdat Gezen’i üç filmiyle a¤›rlad›. Ali Özgentürk’ün filmi Bekçi, Fide Motan’›n Aziz Nesin uyarlamas› Tafl› S›ksam Suyunu Ç›kar›r›m ve Hulki Saner’in müthifl komedisi Uyan›k Kardefller izleyiciyle bulufltu. Müjdat Gezen ise bol kahkahal› söyleflisinde seyircileri 1960’lardan 2010’lara Türkiye tiyatro ve sinemas›nda bir yolculu¤a ç›kard›. Kas›m ay›n›n bir baflka konu¤u ise sineman›n iyi oyuncular›ndan Nejat ‹fller oldu. ‹fller filmografisinden dört film; Semih Kaplano¤lu’ndan Yumurta, At›f Y›lmaz’dan Eylül F›rt›nas›, Ça¤an Irmak’tan Mustafa Hakk›nda Her fiey ve Serdar Akar’dan Barda hafta boyunca izlenen filmler oldu. Gösterimlerin ard›ndan Merkez’in konu¤u olan ‹fller hem sinema maceralar›ndan hem de sektördeki aksakl›klardan söz etti. ‹fller geçti¤imiz aylarda tamamlanan üç yeni filmiyle gelecek y›l bir daha konuk olma sözü vererek ayr›ld›. Aral›k ay›n›n konuklar› ise iki kad›n sinemac›yd›. Hülya Avflar befl filmlik bir retrospektifle konu¤umuz oldu. Sinema yazar› Övgü Gökçe’nin gerçeklefltirdi¤i söyleflide Avflar sinemadaki ilk günlerinden bugüne kadarki serüvenini anlatt›. Ay›n ikinci kad›n konu¤u ise büyükannesinin hikayesini ve dolay›s›yla Ordu Ermenilerinin hikayesini anlatt›¤› filmi Nahide’nin Türküsü ile Berke Bafl idi. Y›l boyunca gerçeklefltirilen söyleflilerin tamam› fiubat 2010’da yay›nlanacak Sinema Söyleflileri 2009 kitab›nda yer alacak. Mithat Alam Film Merkezi çok yo¤un bir y›l›n ard›ndan yine yo¤un bir programa haz›rlan›yor 2010 program› 22 fiubat haftas›nda gerçeklefltirilecek Nurgül Yeflilçay Retrospektifi ile bafllayacak. Yeflilçay 26 fiubat Cuma günü saat 18.00’de Mithat Alam Film Merkezi’nde olacak.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 41
Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
ÜN‹VERS‹TEDEN PORTRELER
‹ki ayr› bilimsel yolculuk: Görüntü analizinden nanomalzemelere
Bu ayki “Üniversiteden Portreler” dizimizin baflar›l› ve genç akademisyenleri Elektrik ve Elektronik Mühendisli¤i Bölümü ö¤retim üyelerinden Doç. Dr. Burak Acar ile Kimya Bölümü ö¤retim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Amitav Sanyal. Bu kariyer öykülerini okurken görüntü analizi ve t›bbi biliflimden biyoloji ve malzeme bilimine kadar genifl bir yelpazeyle karfl›laflacaks›n›z. E¤itimi: • Doktora - Bilkent Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Müh. Bölümü, 2000 • Yüksek Lisans - Bilkent Üniversitesi, ElektrikElektronik Müh. Bölümü, 1996 • Lisans - Bilkent Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Müh. Bölümü, 1994 Doç. Dr. Burak Acar neler yap›yor: Burak Acar a¤›rl›kl› olarak t›bbi sinyal ve görüntü ifllenmesi ile analizi konular›nda çal›flmaktad›r. Yüksek lisans ve doktora çal›flmalar›n› Elektrokardiyogram (EKG) sinyallerinin ifllenmesi ve bilgisayar destekli tan› koyma üzerine yürütmüfltür. University College London (UCL), St. George’s Hospital Medical School ile ortak yürüttü¤ü yüksek lisans ve doktora çal›flmalar›n› takiben 2000-2003 y›llar› aras›nda doktora sonras› araflt›rmac› olarak bulundu¤u Stanford University, School of Medicine, Department of Radiology, 3D. Lab.’ta hacimsel t›bbi görüntü (BT, MRG, vb.) ifllenmesi ve analizi üzerine çal›flmaya bafllam›flt›r. Çal›flmalar› uluslararas› akademik dergilerde yay›nlanm›fl ve patentlenmifltir. Burak Acar halen hacimsel t›bbi görüntüleme, görüntü analizi ve t›bbi biliflim konular›nda, endüstri ve akademi iflbirli¤i içinde araflt›rmalar›n› sürdürmektedir. Ödüle lay›k görülen çal›flmalar›: Burak Acar, t›bbi sinyal ve görüntü ifllenmesi ile analizi konular›nda yapt›¤› ve yüksek at›f alan çal›flmalar› dolay›s›yla 2006 y›l›nda BÜVAK taraf›ndan Araflt›rmada Mükemmeliyet Ödülü’ne, 2008 y›l›nda da TÜBA taraf›ndan Üstün Baflar›l› Genç Biliminsan› Ödülü’ne lay›k görülmüfltür. EKG sinyallerinin ifllenmesi ve analizi üzerine yürüttü¤ü çal›flmalar›nda Eforlu EKG sinyallerinin gerçek zamanl› filtrelenmesi, kalp kar›nc›klar›n›n gevfleme faz›na denk gelen T-dalgas›n›n morfolojik analizi ve bu analize dayal› risk faktörü hesaplanmas›nda yeni yöntemler önermifltir. T›bbi görüntü iflleme ve analizi üzerine yürüttü¤ü çal›flmalar›nda ise Sanal Kolonoskopi ve Difüzyon Tensörü Manyetik Rezonans Görüntüleme (DT-MRG) üzerine yo¤unlaflm›flt›r. 42 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Sanal Kolonoskopi çal›flmalar› hacimsel bilgisayarl› tomografi (BT) görüntülerinden kolon kanserinin bafllang›c› say›lan poliplerin bulunmas›na yönelik bilgisayarl› tan› destek sistemleri, DT-MRG çal›flmalar› ise beyin sinir a¤lar›n›n rekonstrüksüyonu (traktografi) üzerinedir. fiu an bunlar üzerinde çal›fl›yor: Disiplinleraras› bir alan olan t›bbi görüntü iflleme ve analizi ile t›bbi biliflim konular›ndaki çal›flmalar›n› endüstri, mühendislik ve t›p bilimlerinin iflbirli¤i içinde yürütmeye özen gösteren Dr. Acar’›n devam eden ve bafllama aflamas›nda olan projelerini üç ana bafll›k alt›nda toplayabiliriz: • Endüstri-Akademi iflbirli¤i içerisinde devam eden ve farkl› radyoloji merkezlerini sanal bir çat› alt›nda ve ortak bir iflak›fl› içinde toplamay› amaçlayan bir teleradyoloji projesi, • Yurtiçi ve yurtd›fl› ortakl›klar içinde planlanm›fl ve yeni traktografi yaklafl›mlar›na odaklanm›fl DT-MRG projesi ve bu proje ba¤lam›nda glaucoma hastal›¤›n›n teflhis ve tedavisinde yeni yöntemler, • Radyoloji veritabanlar›nda vaka benzerli¤i üzerine kurulu, benzer vakalar› karfl›laflt›rma olana¤› sunarak t›bbi karar destek sistemi olarak ve t›p e¤itiminde benzer fakat farkl› vakalar› ö¤rencilerin incelemesine sunarak e¤itim destek sistemi olarak çal›flacak çok-kipli (multi-modal) arama motoru projesi.
Doç. Dr. Burak Acar Acar’›n gözünden Bo¤aziçi Üniversitesi: “Bo¤aziçi Üniversitesi’ni, yatay yap›lanmaya sahip araflt›rma üniversitesi olarak görüyorum. Bu sayede BÜ bir üniversite olman›n gereklerini hakk›yla ve farkl› aç›lardan yerine getirirken, çal›flan›na da eflit ve sayg›n bir ortam sunmaktad›r. Bu durumu da yaklafl›k 150 y›l once kurulmas›ndan bu yana kendi geleneklerini oluflturmufl ve korumufl olmas›na ba¤l›yorum.” Ayr›ca: www.vablab.ee.boun.edu.tr
E¤itimi: • Doktora- Boston University, 2001 • Lisans ve Yüksek Lisans- Indian Institute of Technology, 1994 Yrd. Doç. Dr. Amitav Sanyal neler yap›yor: Araflt›rma konusu nanomalzemeler olan Sanyal, biyoloji ve malzeme biliminin arayüzündeki kimyasallar›n tasarlanmas› ve sentezlenmesi üzerinde çal›fl›yor. “Yaflam Bilimleri” çerçevesinde kullan›labilecek her türlü malzeme ilgi alan›na girmekte, örne¤in tan› koymada kullan›lan biyosensörlerin yüzey kaplamalar› ve biyomoleküller ile fonksiyonellefltirilmeleri, ilaçlar›n biyoyararlan›mlar›n›n artt›r›lmas› ve toksik etkilerinin azalt›lmas› için makromoleküllere ba¤lanmas› araflt›rma konular›ndan baz›lar›. Ödüle lay›k görülen çal›flmalar›: Sanyal’›n 2008’de TUBA Üstün Baflar›l› Genç Bilim ‹nsan› ve 2009’da BÜVAK Araflt›rmada Mükemmeliyet Ödülü’ne lay›k görülen çal›flmas› Bo¤aziçi Üniversitesi’ne geldi¤inde yapt›¤› ilk çal›flma. Bu çal›flman›n konusu “Reaktif polimerlerin sentezi ve biyomolekül immobilizasyonu için reaktif platformlar›n fabrikasyonu”. Sanyal’›n belirtti¤i gibi çal›flma, reaktif polimerler konusuna kavram olarak yenilik getirmektedir. Polimerler adlar›ndan da anlafl›laca¤› gibi tekrar eden yap›lar›n oluflturdu¤u büyük moleküllerdir. Fiziksel özellikleri z›playan topun elastikli¤inden, yap›flkanl›¤a, ya da sert masaya kadar de¤iflir. Günlük hayat›m›z›n ayr›lmaz parças› haline gelen kredi kart›ndan futbol topuna, telefondan bebek bezine kadar pek çok fley polimerden yap›lm›flt›r. Bu malzemelere özelliklerini veren fley polimeri oluflturan “mer”ler yani yap›tafllar›d›r. Maddenin fiziksel özelli¤ini de¤ifltirebilmek için yap›tafl›n› de¤ifltirmek gerekir. Laboratuvarlar›nda yeni bir “reaktif” yap›tafl› sentezlendiklerini söylüyor. Bu yap›tafl› kullan›larak sentezlenen polimerin üzerine istenilen “farkl› özellikte” baflka bir yap› malzemesi kovalent olarak ba¤lanabildi¤ini, orijinal polimerin özellikleri tamamen de¤ifltirilebildi¤ini, baflka bir deyiflle çok amaçl› kullan›labilen yeni bir “un” haz›rland›¤›n› ve bu undan çörek ya da pasta ya da mant› yapman›n yan›na konan di¤er malzemelere ba¤l› olaca¤›n› ekliyor. Haz›rlanan bu reaktif polimerler, biyoçip ve doku mühendisli¤i alanlar›nda kullan›lan biyomoleküllerin cam ve silikon gibi çeflitli yüzeylerde tutuklanmalar› için, farmasötik kimya alan›nda ilaçlar› hedef organa ya da dokuya yönlendirmeye yarayan platformlar olarak laboratuarda kullan›ld›¤›n› dile getiriyor. Bu çal›flma, Journal of Polymer Science Polymer Chemistry dergisinde kapak makalesi olarak yay›nlanm›fl, ayn› zamanda Amerikan Kimya Derne¤i’nin iki haftada bir yay›nlanan “Dikkate De¤er Kimya” (Noteworthy Chemistry) haber bülteninde de yer alm›flt›r. fiu an bunlar üzerinde çal›fl›yor: Sanyal’a göre kimyac›lar›n atomik düzeyde yer alan özel bir görüfl aç›s› var. Sentetik organik kimyac›lar olarak
moleküllerin yap›lar›n› atomik çözünürlükte kontrol edebildiklerini ve bunun kendilerine ilaçlardan deterjanlara pek çok kimyasal› yaratma olana¤› sa¤lad›¤›n› söylüyor. Bundan daha da önemlisi maddenin özelliklerini Angström seviyesinde yani “nano” boyutun onda birinde anlama ve de¤ifltirme yetene¤ini sa¤lamas›ym›fl. Laboratuarda halen devam eden projelerin, malzemeye bu bak›fl aç›s›yla yenilikler getirmeyi hedefledi¤ini ö¤reniyoruz. Uzun bir süredir düzensiz küçük parçalar›n kendili¤inden ve geri dönüflümlü kovalent olmayan yerel iletiflimleri kullanarak düzenli yap›lar hale gelmesi, yani kendi kendine bir araya gelen ak›ll› yap›lar ile ilgilenmekte Sanyal. Çeflitli fonksiyonlar bar›nd›ran yap› tafllar›n› tasarlay›p infla ettikten sonra bu küçük parçalar›n kendi kendilerine bir düzen içerisinde yer almalar›n› gözlemliyorlarm›fl. Grubuyla, kendi kendine bir araya gelme mant›¤›yla hidrofobik iletiflimleri kullanan ilaç sal›n›m sistemleri, ya¤-su ara yüzeyinde düzenlenebilen alt›n ve demir nanoparçac›klar, önce jelleflen sonra da s›v›laflabilen polimerler üzerinde çal›flt›klar›n› söylüyor. Amaçlar›n›n okyanusta kaybolan bir damla olmak yerine kavram olarak yeni, basit ama yine de ilginç olan projeler üretmek oldu¤unu ekliyor. Bu projeleri yaparken lisansüstü ö¤rencilerinin yan›s›ra lisans ö¤rencilerine de araflt›rma aflk›n› afl›laman›n, heyecanlar›na onlar› da ortak etmenin birincil görevleri oldu¤unu düflünüyor. Befl y›lda laboratuarda elliye yak›n lisans ö¤rencisi araflt›rmalara kat›lm›fl, aralar›nda kimya bilimine gönül verip doktora çal›flma yapanlar oldu¤u kadar çeflitli firmalarda ifl hayat›na at›lan, hatta pazarlama ya da iflletme üzerine e¤itimlerine devam edenler de varm›fl. Tüm ö¤rencilerin hayatlar› boyunca yararlanacaklar› deneyimler kazand›klar›na inan›yor. Sanyal’›n gözünden Bo¤aziçi Üniversitesi: “Amerika’dayken defalarca Bo¤aziçi Üniversitesi’nden mezun
Yrd. Doç. Dr. Amitav Sanyal mükemmel ö¤rencilerle tan›flt›m, buray› seçmemdeki birinci etken ö¤rencilerdir. Kariyerimi devam ettirece¤im üniversiteyi seçerken en önem verdi¤im nokta ö¤renci kalitesiydi. Çünkü para, laboratuvar, techizat hep ikincil fleyler, sonradan elde edilebilir, ama ö¤renciler iyi olmazsa olmaz. Laboratuarl› bilimlerde ö¤renci/araflt›rmac› her fleyiniz, hani sa¤ kolunuz denir ya, iki kolunuz birden hem de gözleriniz. Onlar›n motivasyonu, azmi, zekâs› olmasa laboratuar›m flu anda oldu¤u durumda olmazd›. Ald›¤›m ödüller benim ad›ma ama benim gözümde grubuma verilmifl ödüllerdir. fiimdiyse, Bo¤aziçi Üniversitesi özgürlü¤ü ifade ediyor benim için, iyi ki gelmiflim, iyi ki buray› seçmiflim dedi¤im yer. Di¤er üniversitelerdeki hiyerarflik yap›n›n k›s›tlamalar›yla istedi¤im araflt›rma ortam›n› yaratamayabilirdim. Burada hem lisans hem de lisansüstü ö¤rencileriyle aile gibi olan bir bölümde çal›flman›n ne kadar büyük bir flans oldu¤unu zaman geçtikçe fark ettim. Bo¤aziçi Üniversitesi mezunlar›n›n yaflam›n› biçimlendirdi¤i gibi benim için de bir yaflam biçimi oldu...”
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 43
Yaz›: Aylin BURAN ’05 Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
KÜLTÜR-SANAT
Dr. Lale Babao¤lu Balk›fl ile sanat› anlamland›rma üzerine bir söylefli
Sanat eserini, yarat›ld›¤› dönemin özellikleri ile beraber yorumlayarak nas›l bir bütüne ulaflabiliriz? Modern sanat› nas›l anlamland›rabiliriz? Bir sanat eseri ile kurdu¤umuz ba¤› nas›l irdeleyebiliriz? Bilgi, estetik deneyimi etkiler mi? Zevkin kayna¤› nedir? Sanat eserinin gündelik hayatta yer bulmas› esere yükledi¤imiz anlam› de¤ifltirir mi? Tasar›m sanat m›d›r? Sorular›m›z›n cevab›n› sanat tarihi dersleri veren Bo¤aziçi Üniversitesi Tarih Bölümü ö¤retim üyesi Dr. Lale Babao¤lu Balk›fl ’84 ile konufltuk.
D
e¤iflim, zaman ve mekân Sanat›n tarih içerisinde birtak›m evreler geçirdi¤ini görüyoruz. Belirli bir zaman ve mekân içinde bir stil olufluyor ve zaman içinde yerini farkl› bir forma b›rak›yor. Bu de¤iflim neden ve nas›l oluyor, ne gibi sonuçlar do¤uruyor? Her kültür kendi sanat›n› üretiyor. Beni ilgilendiren konu sanat›n toplumsal olarak üretimi ve kullan›m› (The social production and use of art). Sanat bir kontekst içinde üretiliyor ve alg›lan›yor. Sanatç›, sanat ve sanat› alg›layan üçgeninde bir iliflki, bir iletiflim yaflan›yor. Toplum içinde sanat›n anlam›, ifllevi ve amac› nedir? Sosyoloji kökenli oldu¤um için sanat ve toplum aras›ndaki iliflkilere bakmay› tercih ediyorum. Konuyu karfl›laflt›rmal› olarak ele al›yor ve geliflim kavram›ndan ziyade de¤iflim kavram›ndan yola ç›kmay› tercih ediyorum. Toplum sürekli bir de¤iflim içerisinde. Tarihe bakt›¤›m›zda bu de¤iflimlere paralel olarak sanat›n da, evrim de¤il, geliflim de¤il, bir de¤iflim içerisinde oldu¤unu görüyoruz. Bu noktada zaman ve mekân benim için çok önemli iki kavram olarak ortaya ç›k›yor. O co¤rafyan›n iklimi, politik ve sosyal dönüflümü ne olmufltur ki bu ak›mlar orada ortaya ç›km›flt›r ve beraberlerinde neleri getirmifltir? Örne¤in modern sanat› düflünecek olursak de¤iflim neden 1850’lerde Fransa’da bafll›yor? Veya, neden Romanesk Kuzey Avrupa’dan ç›k›yor da Rönesans ‹talya’da do¤uyor? 44 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Bu noktada farkl› gerçeklik tan›mlar›ndan yola ç›kabiliriz. Bugün sanat eseri olarak de¤erlendirdi¤imiz eserler tarih içinde ait olduklar› dünyan›n tan›mlad›¤› dini gerçeklik, bilimsel gerçeklik veya farkl› otoritelerin dayatt›klar› gerçekliklere ba¤l› olarak, belirli kurallar çerçevesinde belirli formlarda üretilmifller. Sanat için sanat diye tarif edilen modern sanat kavram›n›n gündeme gelmesinden sonrad›r ki sanatç› kurallara ba¤l› kalmadan kendi sanatsal gerçekli¤ini üretmifltir. Bence, her ne kadar sübjektif olursa olsun üretilen gene toplumsal bir olgudur. Zira sanatç› kendi bak›fl aç›s›n› içinde yaflad›¤› ve dâhil oldu¤u toplum ile birlikte yaflad›¤› flartlar bütününde oluflturur ve kendi deneyimlerine ve flahit olduklar›na göre de birtak›m sanatsal çözümlemelere gider. Yaflam içinde hayat› anlamland›ran farkl› bak›fl aç›lar›n›n, insanlar›n kendilerini içinde bulduklar› farkl› dünyalar›n›n de¤iflken dinamiklerinin ürettikleri sanatsal formlarda belirleyici olduklar›n› düflünüyorum. Üretilen eserlerin ne kadar›n›n sanatç›n›n orijinalli¤ini, yarat›c›l›¤›n›, düflünme ve hayal etme, kurgulama becerisini yans›tt›¤›n›n ne kadar›n›n eserleri estetik bir deneyim olarak alg›layan izleyicinin fark›ndal›¤› olarak yorumlayaca¤›m›z›n önemli oldu¤unu düflünüyorum.
Farkl› gerçeklikler üst üste y›¤›l›yor, zaman ve mekân tarifleri de¤ifliyor Örne¤in, Picasso’nun kübizminin farkl› gerçekliklerin üst üste y›¤›larak katmanlaflmas› ve k›r›lmas› olarak yorumland›¤›n› düflünüyorum. Burada dininin dayatmaya çal›flt›¤› tek do¤ruyu, onun üstüne eklemlenen yirminci yüzy›l dünyas›n›n teknolojik geliflmelerini, onun üstüne eklemlenen toplumsal gerçekli¤i vs. sanatç›n›n bak›fl aç›s›ndan görüyoruz. Bana göre, izleyici sanatç›n›n sundu¤u gerçe¤i katman katman deflifre etmek durumunda. Baflka bir deyifl ile ayn› olaya veya duruma farkl› aç›lardan bakmak gerekti¤inin ayr›m›na varmaya k›flk›rt›lmakta. fiöyle düflünelim: Önden bir foto¤raf veriyorum, profilden bir foto¤raf veriyorum, arkadan bir foto¤raf veriyorum ve hepsini üst üste koyuyorum, yani zaman ve mekân kavramlar› ile oynuyorum. Ayn› zamanda ve ayn› mekânda olmama ra¤men ben zaman dilimlerini üst üste koyarak farkl› bak›fl aç›lar› sunuyorum. Böylelikle zaman ve mekân ve güzel kavramlar›n› da yeniden tan›mlam›fl oluyorum. Sanat bana bu hürriyeti veriyor, fiziki veya befleri dünya olarak tan›mlad›¤›m›z ve alg›lad›¤›m›z, k›s›tlay›c›, kurallar› olan alanlar›n d›fl›na ç›kmama olanak sa¤l›yor.
Edouard Manet, Olympia, 1863.
“Picasso’nun kübizminin farkl› gerçekliklerin üst üste y›¤›larak katmanlaflmas› ve k›r›lmas› olarak yorumland›¤›n› düflünüyorum.”
Güzel kavram› ne oldu? Cismin güzelli¤inden fikrin güzelli¤ine... Modern sanatta güzelli¤i nas›l tarif ediyoruz? Klasik sanatta ‘güzel’ tabiattakini birebir kopya etmek ise bunu en iyi yapan, perspektifi en do¤ru hesaplayan, ›fl›¤›, boyay›, f›rçay› en iyi kullanabilen baflar›l›d›r. Modern sanatta ise, fikir, yani görsellikten ziyade formun arkas›ndaki fikir önem kazan›r. Edouard Manet’nin Olympia’s›n› ele alal›m. Bu eserde ‘güzel’ olan ç›plak kad›n›n güzelli¤i midir, yoksa kad›n bedeninin bir meta olarak kullan›lmas›n›n sorgulan›yor olmas›n›n güzelli¤i midir? Burada bize zevk veren Olympia’n›n ç›plak vücudunun güzelli¤inden ziyade onun temsil etti¤i fikirdir. Oysa sokaktaki insan için güzellik klasik güzellik anlay›fl› ile s›n›rl› kal›yor, yani gerçek ile kopyas› aras›ndaki benzerlik iliflkisi sorgulan›yor. Mühendis eflim bile bir sanat eserine güzel diyebilmek için eserin görselli¤inin arkas›ndaki düflünceyi takip etmek zahmetine girmiyor, ancak bir tart›flmaya zorlan›rsa ve ikna olursa “evet, de¤iflik bir fikri güzel bir flekilde ifade etmifller” diyor.
Pablo Picasso, Arlequin, 1909.
“Sokaktaki insan için güzellik klasik güzellik anlay›fl› ile s›n›rl› kal›yor, yani gerçek ile kopyas› aras›ndaki benzerlik iliflkisi sorgulan›yor.” 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 45
“Sanat› üretenin kendinden önceki sanatsal formlar› bilmesi laz›m ki hangi kural› y›kacak ve yerine ne getirecek tespit edebilsin. Mesela Monet klasik sanat anlay›fl›n›n kurallar›n› y›k›yor. Ifl›¤› farkl› kullan›yor, an› yakal›yor, resmine kendi deneyimini kat›yor.”
Arthur Danto “sanat bitti art›k bundan sonras› teori” diyor ancak daha sonra sanat›n ölümünden sonra sanat diye devam ediyor. Çünkü minimalist sanatta kavramsal sanatta oldu¤u gibi kavramlar üzerinden hareket ediliyor. Bu noktada yine, güzel kavram›n› nas›l ele alaca¤›z sorusuna geliyoruz. Yani estetik, hislerimize mi hitap ediyor yoksa düflüncelerimize mi? Bence her ikisine de çünkü ad› üstünde: Sanat. Aksi halde felsefe olurdu. Modern sanat› anlamak zor diye düflünüyorum. Modern sanat ile ilgilenen kifli sanat tarihi bilgisine sahip olmal› ki de¤iflimler neyi ifade ediyor, eskinin kurallar› neydi? Ne y›k›ld› ve yerine ne geldi? Anlayabilsin. Sanat ve tarihi hakk›nda fikir sahibi olman›n yan› s›ra, içinde yaflad›¤›m›z dünyan›n, paylaflt›¤›m›z toplumsal gerçeklerin
Claude Monet, Terrace at Sainte-Adresse, 1867.
Georges Braque, Fruit Dish, Paris 1913. 46 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
de fark›nda olmak gerek. K›sacas› sanatsal birikime sahip olmam›z ve yaflad›¤›m›z topluma dâhil olmam›z laz›m ki bunlar› üst üste koyup karfl›s›nda durdu¤umuz eseri, örne¤in, Picasso’yu anlamaya çal›flabilelim. Bir bütün içinde bakmak ve ayn› dili konuflmak... Sanat›n tarihi ile ilgilenmek istersek, yani geçmifl zamanda üretilmifl ve günümüze kadar gelebilmifl bir eser düflünecek olursak, örne¤in, Ortaça¤ H›ristiyan sanat›na ait bir parçaya bakacak olursak ne diyebiliriz? Elimizdeki görsel malzemenin mimetik sanat anlay›fl›ndan farkl› bir flekilde, stilize edilmifl figürler ve sembollere dayal› bir sanat anlay›fl› ile üretilmifl oldu¤unu görürüz ancak bu formlar›n ne anlam ifade ettiklerini anlamakta zorlan›r›z. Bu durumda bizden beklenen nedir? Bence, bir eseri anlayabilmek için o eserin üretildi¤i dönemin flartlar›n› anlamak gerekir, yani o tarihi dönemi yeniden kurgulamak gerekir. Bizim için en kolay› o zamana ve mekâna ›fl›nlanmak olurdu. Bu mümkün olmad›¤›na göre, geçmifl dünyalara ait olduklar› kabul edilen gerçekleri bize parça parça tafl›yan kültür nesneleri, yaz›l› belge, görsel malzeme ve sanat eserleri, hepsini bir arada okuyarak bir bütün oluflturmaya çal›flmam›z gerekir. O dönemin inanç sistemi neye dayal› idi, ekonomisi, politik durumu, edebiyat›, müzi¤i ne idi ki bu görsellik bu ortamda böyle flekillendi? Akl›m›za gelen sorular› bir bütün içersinde analiz etti¤imizde flekiller dile gelmeye bafllar. Ancak o zaman bizden farkl› bir dünyada yaflayan insanlar›n dilinden konuflmaya bafllar›z, onlar›n gerçeklik kavramlar›n› kendi dilimize tercüme edebiliriz.
Yarat›c›l›¤a gelecek olursak... Sanatç› geçmiflte usta-ç›rak iliflkisi içinde yetifltiriliyor. Ard›ndan akademide kurallar ö¤retiliyor. Sonras›nda bu kurallar y›k›l›yor. Fakat e¤itim her zaman söz konusu. Sanat› üretenin kendinden önceki sanatsal formlar› bilmesi laz›m ki hangi kural› y›kacak ve yerine ne getirecek tespit edebilsin. Mesela Monet klasik sanat anlay›fl›n›n kurallar›n› y›k›yor. Ifl›¤› farkl› kullan›yor, an› yakal›yor, resmine kendi deneyimini kat›yor. Empresyonizm diyoruz buna. Tabi ki kurallar› y›kmak yeterli de¤il, bunun nas›l yap›ld›¤› önemli. Burada sanatç›n›n yarat›c›l›¤›, farkl›l›¤›, dehas› önem kazan›yor. Picasso’ya, Braque’a Duchamp’a geldi¤iniz vakit ifl tamamen 盤r›ndan ç›k›yor. Bu sanatç›lar kurallar› y›kmakla kalm›yor sanat kavram›n› yeniden tan›ml›yorlar. Figüratif sanat yerini figüratif olmayan sanata hatta sanat olmayan sanata (non-art) b›rak›yor. Elbette bu durum belli bir donan›m›n olmas›n› gerektiriyor. Fakat devrim olarak niteleyebilece¤imiz böyle bir yarat›c›l›¤›n do¤ufltan gelen bir farkl›l›k oldu¤unu düflünüyorum. Bana göre dâhilerden söz ediyoruz. Zevk nereden geliyor? Bir sanat dünyas› vard›r. Bunun içerisinde sanatç›lar, küratörler, kritikler, müze müdürleri, galeri sahipleri, koleksiyonerler, yani ifli sanat olan insanlar ve sanat ile iç içe yaflayan sanatseverler vard›r. Bunlar›n aralar›nda bir al›flverifl söz konusudur. Bu durum sanata bir piyasa de¤eri yüklemektedir. Buna göre sanat eseri estetik de¤erinin d›fl›nda bir de¤erlendirmeye tabi tutulmakta ve kapitalist sistemin içerisinde bir meta haline dönüflmektedir. Varolan bu iliflkiler a¤› içerisinde sanat›n de¤erini kim belirliyor? Sanat eseri kimin zevkine
“Picasso’ya, Braque’a Duchamp’a geldi¤iniz vakit ifl tamamen 盤r›ndan ç›k›yor. Bu sanatç›lar kurallar› y›kmakla kalm›yor sanat kavram›n› yeniden tan›ml›yorlar.”
göre yorumlan›yor? Zevk kavram› kime göre tan›mlan›yor? Peki, zevkin kayna¤› nedir? E¤itim, ait olunan kültür, paylafl›lan de¤erler midir? Ben mesela Mozart dinlemeyi seviyorum, operadan çok zevk al›yorum. Öte yandan ‹brahim Tatl›ses dinlemekten zevk alm›yorum. Bu benim kiflisel bir seçimim. Ama farkl› yetifltirilseydim belki kiflisel seçimim farkl› olurdu. Zevk kavram›n›n kiflisel bir kayna¤›n›n oldu¤unu kabul etmekle birlikte e¤itim ile de do¤rudan ilgili oldu¤unu düflünüyorum.
sergileri ile de genel olarak modern sanat konusunda göz terbiyesine etkisi oldu¤unu söyleyebiliriz. Ö¤renci müzeye gitti¤inde söz konusu bir eseri kitaptaki veya herhangi bir kaynaktaki foto¤raf› üzerinden de¤il eserin nesnel varl›¤› üzerinden alg›lar. Bu estetik bir deneyimdir ve bizzat yaflanmas› gerekir. Bu tecrübe yaflan›rken kiflinin zevki, e¤itimi, kendi geçmifli, yorumlama kapasitesi devreye girer ve izleyici göre göre, ayn› deneyimi yaflaya yaflaya, zaman içinde, karfl›s›nda durdu¤u eser ile iletiflime girmeyi ö¤renir.
Teori ve pratik: Bilgi keyif almay› beraberinde getirir mi? Bizim e¤itim sistemimizde teori ve pratik çok kopuk. Örne¤in üniversitede ö¤renciler çok iyi e¤itim al›yorlar ama ö¤rendiklerini hayata geçirmeye merakl› de¤iller. Bu dönem iki ders veriyorum. Her iki gruba da ilk sordu¤um soru Bienal’e gidip gitmedikleri. Kimse gitmemifl. Yarg›lam›yorum. Dönemin bafl›nda sanata ve tarihine kavramsal bir girifl yapt›ktan sonra sergilere gidiyoruz, geziyoruz. Sonras›nda birer paragrafl›k yaz› yazmalar›n› istiyorum. Nas›l güzel yorumlar geliyor... Bo¤aziçi Üniversitesi ö¤rencisi, düflünüp kavramsal tart›flmay› yapabilecek seviyede. Ders sürecinde klasik sanat-modern sanat kavramlar› üzerinde çal›flt›ktan sonra onlardan önce ‹stanbul Modern’e sonra Sabanc› Müzesi’ndeki hat koleksiyonuna gitmelerini istiyorum ki modern ve klasik sanat aras›ndaki kavramsal farkl›l›klar› görsünler ve üzerinde düflünsünler. Sonras›nda hep birlikte Arkeoloji Müzesi’ne gidiyoruz. Gezi çok keyifli oluyor, hem onlar hem ben çok zevk al›yoruz.
Toplum sanat ile ne kadar iliflki içinde? Genele bakacak olursak, Bienal’e kaç kifli gitti? Toplumun alt gelir düzeyine ait, farkl› kültür katmanlar›ndan gelen kaç kifli sergileri izledi? Ne anlad›? Yüksek sanat diye bir kavram› reddetmek do¤ru olur mu? Sanat›n toplumun bütünü ile buluflmas› gerekli mi? Böyle bir fley mümkün mü? Geçmiflte, sanat bir otorite taraf›ndan belirlenen kurallar ile üretilir ve kamusal alanlarda sergilenirken amaç sanat yolu ile topluma ulaflmak ve düzeni sa¤lamak idi. Zaman içinde de¤iflen koflullara göre sanat›n ve sanatç›n›n da tan›m› ve ifllevi de¤iflti. Sanat eserleri müzelerde ve galerilerde sergilenmeye bafllay›nca, sanat toplum iliflkisi farkl› bir boyuta tafl›nd›. Günümüzde, Türkiye’de, sanat dünyas› d›fl›nda kalan, toplumun farkl› kesimlerinden insanlar›n yollar›n›n güncel sanat ile kesiflmesi gerekti¤ini düflünüyorum. Sanat› halkla buluflturmak için özel çaba harcayan sanatç›lar var. Örne¤in Su Yücel... Diyarbak›r’da çocuklar›, kad›nlar› etraf›na toplay›p ellerine boya, f›rça, k⤛t veriyor ve “Resim yap bakal›m” diyor. ‹nsanlar›, özellikle de çocuklar› kendi gözleri ile bakmaya, görmeye, düflünmeye, merak etmeye, hayal âlemlerine dalmaya ve kendini farkl› flekiller ile ifade etmeye yüreklendiriyor. Veya Beyo¤lu’ndaki stüdyosunun
Bilginin yan›nda göz terbiyesi: Müzeler Görmek ve aflina olmaya örne¤in ‹stanbul Modern ekseninden bakacak olursak, ‹stanbul Modern’in daimi sergisi ile ça¤dafl Türk sanat› konusunda, de¤iflen
penceresinden yapt›¤› resimleri afla¤› at›yor. Eserlerin yere düflme an›nda toplumun tepkisine bak›yor. Geçti¤imiz günlerde ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi ça¤dafl Türk sanat› alan›nda ad›n› duyurmufl birçok sanatç›n›n kat›l›m› ile ortaklafla bir proje uygulad›. Havan›n kararmas›ndan sonra kamusal alanlardaki monumental yap›lar›n üzerine ›fl›k yolu ile eserleri yans›tt›lar. Yani, yüksek sanat olarak tan›mlad›¤›m›z sanat› müze ortam›ndan ç›kart›p soka¤a tafl›yarak toplumun bütün katmanlar› ile buluflturmay› amaçlad›lar.
‹stanbul Modern’de Sarkis Sergisi’den...
Tasar›m ve sanat aras›ndaki çizgiden so¤uk modern dünyada sanat›n s›cakl›¤›na... Evet, bu soru derslerde de gündeme geliyor; tasar›mla sanat aras›ndaki çizgi nerede diye tart›fl›l›yor. Sanat için üretilen sanat nedir? Hiçbir ifllevselli¤i olmayan, sadece dekoratif amaçl› kullan›lan bir nesne midir? Bir fetifl objesi midir? Veya bir yat›r›m arac›, bir statü sembolümüdür? Örne¤in benim bir arkadafl›m ayd›nlatma sistemleri tasarl›yor. Kendini sanatç› de¤il zanaatkâr olarak, üretti¤i parçalar› da sanat eseri de¤il ifllevsel nesneler olarak tan›ml›yor. Oysa bana göre tasarlad›¤› objelerin birço¤u sanat eseri kapsam›nda. Benim içim onlar›n ifllevsel olmalar›ndan ziyade bana verdikleri estetik zevk önem kazan›yor. Üstelik ifllevselli¤i yarat›c›l›¤› ile bütünlefltirebilmesi bana çarp›c› geliyor; ben onun ayd›nlatma elemanlar›na bakt›¤›m vakit ifllev de¤il form, formun arkas›nda da farkl›l›k, düflünce ve yarat›c›l›k görüyorum. Sanat eseri ile tasar›m objesini birbirinden ay›ran özellik ifllevsellik ile form aras›ndaki iliflki midir? Bu sorunun cevab›n› güzel sanatlar›n bir dal› olan mimari yap›larda aramak iflimizi kolaylaflt›r›r. Örne¤in bizim Kuzey Kampüs, modern olarak tan›mlayabilece¤imiz ifllevsel binalardan olufluyor. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 47
Yap›lar›n ne d›fl cephelerinde ne de iç mekân düzenlemelerinde dekoratif unsurlar yok. Binalar ihtiyaca göre planlanm›fl; hacimler rasyonel olarak hesaplanm›fl, ne eksik ne fazla. Pratiklik, kullan›m kolayl›¤›, verimlilik binalar›n tasar›m›nda belirleyici faktörler olmufl. Sonuç: Bu kriterler göz önünde tutuldu¤unda baflar›l›, yani ifllevsel. Ama bana sorarsan›z çok sevimsiz, so¤uk ve yabanc›laflt›r›c›. ‹çinde yaflad›¤›m›z “modern” “kapitalist” dünya gibi. Böyle bir ortamda sanat›n insanlara iyi geldi¤ini düflünüyorum. Düflünmeyi ve hissetmeyi, insani duygular› canland›rd›¤›n› ümit ediyorum. Mesela ben, beni keyiflendirsin, bakt›¤›m vakit içimi açs›n diye
masama minik bir sanat eseri koydum. (Masas›ndaki eseri gösteriyor) Düflüncenin, fikrin, yarat›c›l›kla birleflerek maddede flekil bulmufl hali beni kendine çekiyor ve bana huzur veriyor. Tüketti¤imiz kadar var olabildi¤imiz bu üretim ve tüketim ça¤›nda sanata her zamankinden daha çok ihtiyac›m›z oldu¤unu düflünüyorum. Sanat›n, gözümüzü, ruhumuzu, akl›m›z› besleyen bir kaynak oldu¤unu düflünüyorum. Cans›z ama yaflayan bir kaynak, bize enerji veriyor, bizi rahatlat›yor, bizi k›flk›rt›yor... Sonuç olarak sanat› tan›mlayacak olursak... Geçenlerde bir sanatç› arkadafl›ma sanat› ve sanatç›y› nas›l tan›mlad›¤›n› sordum. “Sanat bir
göçtür, sanatç› ise bir göçmendir” diye yan›tlad›. Çok be¤endim. Ben sanat› nas›l tan›ml›yorum? Bu tan›m bana çok yak›n geldi çünkü de¤iflimi yakalamak, fark›nda olmak ve harekete geçmek fikirlerini bar›nd›r›yor. Bence sanat›n saf ifllevi bu; sanatç› sanat› ile kendini ifade eder, izleyeni kendi ile birlikte his etmeye, düflünmeye ve de¤iflmeye davet eder. Söyleflinin bafl›nda söyledi¤im gibi, sanat toplumsal bir olayd›r. AMA hem sübjektif hem objektiftir. Hem rasyonel hem irrasyoneldir. Hem görülen hem görülmeyendir. ‹ç dünyalar› d›fl dünyalara, d›fl dünyalar› iç dünyalara ba¤lar. Sanat retina ötesi bir olgudur ve güzelli¤i de bu tezatlar› içinde bar›nd›rmas›d›r.
Sanat eseri ve gündelik hayat›n iç içeli¤ine dair bir örnek: ‹lhan Koman ve Portal
Andy Warhol, Marilyn.
Marcel Duchamp, Fontaine.
48 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Sanat›n kendi yarat›ld›¤› ortam içerisinde sergilenmesi, izleyicisi ile do¤al ortam›nda buluflmas› çok önemli. Bir sanat eserini kendi ba¤lam›ndan ç›kart›p müzeye koydu¤unuz zaman durum karmafl›klafl›yor. Bu noktada sanat kavram›n›n tarifinin de¤iflti¤ini ve müze içersindeki konumuna göre yeniden tan›mland›¤›n› düflünüyorum; Duchamp’›n veya Andy Warhol’un “readymade”leri gibi. fiimdi siz kampüste Koman’›n heykelinin çevresinde yaflarken bu eserin size bir
‹lhan Koman, Portal.
dayatmas› yok. Bu bir ayr›flma noktas›. Sizin eser ile nas›l bir iliflki kurdu¤unuz önemli. Dayatma olmad›¤›ndan, kifli eserin yan›ndan gelip geçebilir ve eserin fark›nda olmayabilir. Ya da durup bakar, sanatç› ne demek istemifl diye düflünür veya düflünmez; sanatç›ya ulafl›r ya da ulaflmaz. Ulaflmas› flart de¤ildir. Esere kendi bir anlam yükleyebilir. Bu noktada kural yok, do¤ru yok, yanl›fl yok, mecburiyet yok. Sanatç›n›n dayatmas› yok. Sanatç› nas›l özgür iradesi ile yarat›yorsa sanat karfl›s›ndaki kifli de ayn› özgür irade ile hareket ediyor. Eser size kamusal alanda sunuluyor, siz istiyorsan›z ilgilenirsiniz. ‹lhan Koman’›n “Portal”›n›n önünde kaç ö¤renci durup bu nedir, kimindir, niye seçilip buraya konmufltur sorular›n› sormufltur merak ediyorum. Heykel ilân tahtas› olarak kullan›l›yor ise bu beni, sanata ve sanatç›ya duydu¤um sayg›dan ve sevgiden ötürü ürkütür ve üzer. Yine de engellenmesini önermem zira ö¤renci yap›t ile bu flekilde iletiflime giriyorsa b›rak›n kullans›n. Ama mekâna bir bilgilendirme yaz›s› as›l›p kifli uyar›labilinir, düflünmeye davet edilebilir. ‹lhan Koman Vakf› taraf›ndan Bo¤aziçi Üniversitesi’ne ba¤›fllanan ‹lhan Koman’›n Portal isimli heykeli Kuzey Kampüse yerlefltirildi, alt›ndan her gün yüzlerce ö¤renci geçiyor, kimisi üstüne notlar›n› yap›flt›r›yor...
Yaz›: fiebnem AKÇIL ’03 Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
K‹TAP
Dolayl› Hayvan
Süfli ve fierefli, Hayvani ve Erotik, fieytani ve Deli
Hayvan ile ilah aras›na s›k›flm›fl insan›n izini süren Dolayl› Hayvan insan›n varoluflsal sorular›na insanl›¤›n tarih boyunca oluflturdu¤u külliyata bakarak cevap ar›yor. BÜ Yay›nevi’nden ç›kan ve büyük ilgi gören kitab›n yazar› ve ayn› zamanda BÜ Yay›nevi Müdürü Ergun Kocab›y›k ile külliyat içinde birlikte gezdik. 50 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
‹
nsan varoluflsal olarak melezdir diyor “Dolayl› Hayvan” kitab›nda Ergun Kocab›y›k. ‹nsan yersel olanla göksel olan aras›na s›k›flm›flt›r. Dolan›r durur çünkü bir yandan içindeki hayvan taraf›ndan çekilmekte bir yandan da göksel olan› arzulamaktad›r. Bazen süfli ve flerefli, bazen hayvani ve delidir. Ruh göksel olan› arzular fakat “nefs kendi evinde, ak›lsa gariptir.” Ergun Kocab›y›k bu kitapla insanl›¤›n kadim sorusunu bizlere tekrar hat›rlat›yor; “Kimim ben?” Mircea Eliade tad›nda harika bir kitap... Felsefe, semboloji, dinler
tarihi, mitoloji seviyorsan›z, ya da en iyisi varoluflsal sorular›n›z varsa, mutlaka okuyun derim, tabii ki afla¤›daki söylefliyi okuduktan sonra... Dolayl› Hayvan’da insan›n izini sürüyorsunuz. Onun arkas›nda b›rakt›¤› izleri okumaya, çeliflkili do¤as›n› anlamaya çal›fl›yorsunuz. fiöyle bafllayal›m m›: Dolayl› ve do¤rudan hayvan ayr›m›ndan ne anlamam›z gerek? Dolayl› Hayvan’da insana ve hayvana dair bir fleyler söylerken, insan›n kendine ve içinde yaflad›¤› dünyaya yönelik olarak kurgulad›¤›, tahayyül etti¤i bir külliyata dayan›yorum. Bu külliyat nedir? Tarihöncesi tafl, kemik veya kaya üzerindeki çizimler, oymalar, heykelciklerden tutun da, mitlere, folklora, dinsel anlat›lara, çeflitli sanat eserlerine, edebiyata kadar genifl bir malzeme y›¤›n›. Bunlar insan zihninin, kendine ve kendi d›fl›ndaki dünyaya iliflkin duygu ve düflüncelerinin bir kayd›d›r.
Bunlardan yola ç›karak insan›n kendini nas›l anlamland›rd›¤›n›, dünyadaki hayat›n› nas›l gördü¤ünü anlamaya çal›fl›yorum. Ruh dedi¤imde, tanr› dedi¤imde, kamil insan dedi¤imde, nefs hayvan› dedi¤imde insan zihninin üretti¤i kavramlardan, bunlar dolay›m›yla kendine ayna tutmas›ndan söz ediyorum. ‹flte insan› dolayl› yapan da budur. Kendine bir ayna aray›fl›d›r. Hayvan do¤ar, büyür, avlan›r, çiftleflir, ürer ve ölür. Her hayvan için iflleyen bu yaflam döngüsünün kendisi, hayvan için bir mesele de¤ildir. Oysa insan kendi hayvanl›¤›n› mesele edinmifltir. Bu nedenle ona “dolayl› hayvan” diyorum. Yani insan hayvan gibi “do¤a”da yaflamaz. Do¤ayla do¤rudanl›k insan›n büyük ölçüde yitirdi¤i bir fley. ‹nsan do¤ada de¤il, bir “dünya”da yaflamaktad›r. Dolayl› Hayvan bu “dünya”y›, yani insan›n kendi iç dünyas›n› ve d›fl dünyay› kendi iç dünyas›na nas›l katt›¤›n› anlatmaya çal›fl›yor diyebiliriz. Dolayl› Hayvan’dan önce Aynadaki Narkissos kitab›n›z ç›km›flt›. Orada “ben”in / benlik bilincinin pefline düflerken Dolayl› Hayvan’da da yine bence çok ba¤lant›l› olarak insan›n pefline düflüyorsunuz. ‹lk kitapta insan tüm eylemlerinde asl›nda aynada kendine bak›yordu ve kendini ar›yordu, ikinci kitab›n›zda ise belki de iflte insan›n aynada gördükleri, yani kendisi karfl›m›za ç›k›yor? Gerçekten de Dolayl› Hayvan’› Aynadaki Narkissos’un devam› / ikinci kitab› olarak düflünebilir miyiz? Kesinlikle. Tam söyledi¤iniz gibi. Her iki kitap da ortak bir mesele çevresinde ilerliyor ve birbirlerini tamaml›yorlar. Yazmaya devam edebildi¤im sürece bu temel izlekten ayr›lamayaca¤›m› hissediyorum. Kitap ç›kal› 6 ay oldu. Tepkiler nas›l? Gayet iyi... Dolayl› Hayvan kitaplar›m aras›nda en fazla ilgi
uyand›ran› oldu diyebilirim. Haber Türk gazetesinden Gülenay Börekçi genifl bir röportaj yapt›, Ertu¤rul Özkök köflesinde yazd›, Filiz Bingölçe kitap hakk›nda bir de¤erlendirme yapt›. Sat›fl aç›s›ndan bak›lacak olursa, böyle bir kitap için makul bir sat›fl› oldu¤u söylenebilir. Mircea Eliade’den sonra bu konularda bir Türk yazar› okumak beni çok heyecanland›rd›. Siz asl›nda Heraklitos’un söyledi¤i “Kendimi arad›m” ya da kadim sözlerden “Kendini tan›” meselesini dinler tarihi, mitoloji, simgecilik ve felsefe gibi pek çok mecradan örneklerle çok çarp›c› bir biçimde okuyucunun önüne sermiflsiniz. Asl›nda en önemli meselemiz ya da asl›nda tüm meselemiz bu de¤il mi? Mircea Eliade’nin kitaplar›n›n önemli bir k›sm›n›n editörlü¤ünü yapt›m. Yaklafl›k bir buçuk y›l boyunca tüm mesaimi kitaplar›n› yay›ma haz›rlamakla geçirdim. Dinler Tarihine Girifl, Dinsel ‹nançlar ve Düflünceler Tarihi (üç cilt), Zalmoksis’ten Cengiz Han’a, Demirciler ve Simyac›lar, Mistik Hint Erotizmi... Bütün bu kitaplarla zaman geçirdi¤im dönem benim için çok zihin aç›c› oldu. Dinsel, mitsel ve sanatsal yarat›lar›n insana nas›l ayna tuttu¤unu anlamamda büyük katk›s› oldu. Ayr›ca uzun bir süre simgeler üzerine çal›flt›m, baz› temel simgelerin dünyan›n hemen her kültüründe ortak bir ba¤lama oturdu¤unu görmek zihnimde baz› fikirler uyand›rd›. Tasavvufla ilgili bir kitap çevirdim ve baz›lar›n›n editörlü¤ünü yapt›m ve bunlar sayesinde ‹slam düflüncesinin bu konulara nas›l yaklaflt›¤›n› keflfettim. Farkl› alanlardan derledi¤im bilgileri belirli bir fikir oluflturacak flekilde bir araya getirdim. Yazd›¤›m yaz›lar, kitaplar benim ö¤renme maceram›n kay›tlar› olarak görülebilir.
Hayvan do¤ar, büyür, avlan›r, çiftleflir, ürer ve ölür. Her hayvan için iflleyen bu yaflam döngüsünün kendisi, hayvan için bir mesele de¤ildir. Oysa insan kendi hayvanl›¤›n› mesele edinmifltir. Bu nedenle ona “dolayl› hayvan” diyorum. Sizce kendini tan›ma meselesinin yeterince fark›nda m›y›z? Ya da hayat›m›z›n temel sorusu oldu¤unu fark edebiliyor muyuz? Baz›lar›m›z için evet. Ama ço¤unluk için öyle de¤ilmifl gibi görünüyor. Asl›nda bir yönüyle bakt›¤›m›zda insan›n bu sorudan, bu sorunun anaforundan kurtuluflu olmad›¤›n› düflünebiliriz. Ne var ki birço¤umuz için bu anafordan uzak durman›n yolu haz›r baz› cevaplara tutunmaktan ibaret. Gerçekten de haz›r cevaplar bizi sorunun merkezinden uzak tutar, e¤er
‹nsan hayvan gibi “do¤a”da yaflamaz. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 51
“‹lahl›k” s›n›r›n ötesidir, gidilmemifl yerdir. istedi¤imiz bu ise. Her birey hayat› boyunca kendisinin kim oldu¤u sorusunu yeniden keflfedip yan›t›n› aramak zorundad›r. Oysa ço¤u kere insanlar›n daha fazla önemsedikleri fley kim olduklar› de¤il baflkalar›nca nas›l göründükleri. Birbirimizin içinden çok d›fl›yla ilgiliyiz; kendimizi baflkalar›n›n yerine koyam›yoruz, görünenin arkas›ndakiyle ilgili de¤iliz. Verili olanla yetiniyoruz. Bu bizde derin bir ahlaki ve manevi boflluk, zihinsel bir s›¤l›k yarat›yor. Dünyan›n sadece görünenden ibaret olmad›¤›n› bilmek gerek, görünenin ard›n› görmek için derin bir kavray›fla ihtiyaç var. Çevremize yaln›zca kendi merkezimizden bakmamak gerekti¤ini bilmeliyiz, baz› fleyleri hiçbir kiflisel beklenti ummadan yapmak gerekti¤ini anlamam›z laz›m. Asl›nda bütün bunlar kendini anlamak denilen fleyin ta kendisi.
“Nefs kendi evinde, ama ak›l gariptir” 52 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Kitab›n bafl›ndaki al›nt›da flöyle diyor: “Hayvanlar hedeflerine do¤rudan giderken o, dolambaçlarda kaybeder kendini, tam anlam›yla bir dolayl› hayvan olur”. Bu zorluk ya da dolambaç, sizin de kitapta belirtti¤iniz gibi, insan›n asl›nda hayvan ile ilah aras›na s›k›flm›fl olmas›ndan kaynaklanm›yor mu? Elbette... ‹nsan› insan k›lan, tarif etti¤iniz bu s›k›flm›fll›k. ‹nsan kendini dünyaya s›k›flm›fl hisseder. Varoluflçular “dünyaya at›lm›fll›k”tan söz etmifllerdi. Bu iflin bir yönü elbette, ama baflka bir yönü “dünyaya s›k›flm›fll›k”t›r. ‹nsan›n baflka dünyalar aray›fl› bu s›k›flm›fll›k duygusundand›r. Çünkü insan bir s›n›r hayvan›d›r. Freud insan benli¤ini bir s›n›r olgusu olarak aç›klam›flt›. Freud’a göre benlik idin libidosu ile üstbenin
‹nsan kendini dünyaya s›k›flm›fl hisseder. Varoluflçular “dünyaya at›lm›fll›k”tan söz etmifllerdi. Bu iflin bir yönü elbette, ama baflka bir yönü “dünyaya s›k›flm›fll›k”t›r.
aray›fl›d›r ayn› zamanda. ‹nsan›n kendini dolambaçlarda kaybetmesinden bu s›n›r aray›fl›n› anlamak gerek. ‹nsan, bu nedenle hayvan›n gitti¤i yoldan ayr›lm›flt›r. Yolun d›fl›na ç›km›flt›r. “‹lahl›k” s›n›r›n ötesidir, gidilmemifl yerdir. Bu anlamda insan›n yeri “ara”d›r, “s›n›r”d›r. ‹nsan ne bir hayvand›r -çünkü onunla yetinemez, onu aflmaya çal›fl›r- ne de ilaht›r, çünkü daima s›n›r›n bir ötesi vard›r.
kat› buyruklar› aras›nda bocalar. Bir yandan idini dünyaya uygun hale getirmeye çal›fl›rken öte yandan dünyay› idinin isteklerine uydurmaya çal›fl›r. ‹nsan idin ölüm dürtüsü ile erosun yaflam dürtüsü aras›nda gidip gelir. Benlik bilinci denilen fley, insan›n olanaklar› ile s›n›rlar› aras›ndaki gerilimden beslenir. Ben aray›fl› bir s›n›r
‹nsan bu anlamda varoluflsal olarak melez diyorsunuz yine kitapta. Ruh göksel olan› arzuluyor, fakat “nefs kendi evindedir, ak›lsa gariptir”. Ak›l neden garip bu kadar? “Nefs kendi evinde, ama ak›l gariptir”, demifl Mevlânâ. Akl›n garipli¤inden flunu anlamak gerek. Bu tasavvufi bir terimdir ve insan›n
s›n›r oluflunun, arada oluflunun, seyir halinde bulunuflunun baflka bir ifadesidir. Tasavvufta insan›n çeliflik tabiat›, -biraz önce bahsetti¤imiz s›k›flm›fll›¤›- ondaki ikili yönden kaynaklan›r. ‹nsan nefs ve ruh veya ak›l olarak ikiye bölünmüfltür. Bu iki yön birbiriyle uzlaflmaz. Aralar›ndaki çat›flmadan insan›n yolculu¤u, “olma” çabas› do¤ar. Nefs kendi evindedir, yani bir aray›fl içinde de¤ildir, ya da bütün aray›fl› temel güdülerin doyurulmas›ndan ibarettir. Bu aray›fl evin s›n›rlar› içinde bir dolanmadan ibarettir; oturma odas›, mutfak, tuvalet ve yatak odas› aras›nda gidifl gelifller. Çünkü nefs hayvani yar›d›r. Bu dünyaya, yani eve ait oland›r. Ak›l veya ruh ise gurbettedir, aray›fl halindedir, evin d›fl›nda ne oldu¤unu merak eder. Ak›l sürekli olarak ait oldu¤u bir “as›l yer”, tasavvufi terimle bir “vatan” aray›fl› içindedir. Bütün s›k›nt›s› arad›¤› o yerde bulunmuyor olufludur. Kendini bilinen dünyan›n yerlisi saymaz, s›n›r›n berisindeyken daima yabanc›d›r. ‹nsan kendini öteye ait sayar. Sufilere göre “öte yer” bafllang›çta bulunulan ama sonradan yitirilmifl bir yerdi. Oraya
Ergun Kocab›y›k’›n BÜ Yay›nevi’nden ç›kan Aynadaki Narkissos kitab›n›n yeni bask›s› da geçti¤imiz günlerde yay›mland›.
daha önce hiç gitmemifl oldu¤una da inansak, flu gerçe¤i de¤ifltirmiyor: ‹nsan kendini gurbette hisseder; çünkü kendini bulundu¤u yere ait saymaz, gözü ufkun ötesindedir. Gözü yoldad›r, daha do¤rusu yolun d›fl›ndad›r. ‹flte bu evde duran yan› ile evin d›fl›na ç›kmak isteyen yan›n›n ikizli¤i, kardeflli¤i, bir aradal›¤› insan›n melez karakterini, dolayl› hayvanl›¤›n› oluflturuyor. Dolayl› Hayvan’› yazmak, sizin kendinizi tan›ma yolculu¤unuzda hayat›n›z› nas›l etkiledi? Bu macera Dolayl› Hayvan’dan çok daha önceye gider... Genel olarak yaz›yla u¤raflmamla, hatta biraz daha öncesine, ilk gençlik ça¤›ma gidersek resim çizmekle, güzel sanatlara yönelik bir ilgiyle bafllar. Bir süre sonra kendimi sanat tarihi, foto¤rafç›l›k, edebiyat, felsefe, sinema gibi hayat›n gerçek zevkleriyle tan›flm›fl olarak buldum. Üniversite y›llar›nda sinemay› meslek edinme niyetindeydim ama sonunda karar k›ld›¤›m ifl editörlük oldu. Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi Müdürü olman›n yan›n s›ra editörlük de yap›yorsunuz. Böylesine kapsaml› bir kitab› baflka pek çok kitab›n editörlü¤ünü yaparken yazmak zor olmad› m›? Tam tersine, bu kitab›m› editörlü¤ünü yapt›¤›m kitaplara borçluyum. Editörlük bana pek çok fley kazand›rd›. Baflta okumak denilen eylemin ne demek oldu¤unu ö¤rendim. Bir kitab›n yay›ma haz›rlanmas› ifli ile u¤rafl›rken günlerce, haftalarca bazen aylarca fikirleri, yabanc› dildeki cümleleri daha iyi, daha do¤ru ifade etmenin yolunu arar durursunuz. Bitmek bilmeyen bir okuyup düzeltme ifllemi boyunca karfl›n›za ç›kan dilbilgisel dereleri tepeleri aflmak zorunda kal›rs›n›z. Kendinizi her çaresiz hissetti¤inizde kestirme yollar telkin edip duran fleytana uymamaya çal›fl›rs›n›z. Bir
Bir metinle u¤raflmak ayn› zamanda kendinizle u¤raflmakt›r. Editörlük kendini e¤itmenin, terbiye etmenin iyi bir yoludur; güzel bir çile biçimidir.
metinle u¤raflmak ayn› zamanda kendinizle u¤raflmakt›r. Editörlük kendini e¤itmenin, terbiye etmenin iyi bir yoludur; güzel bir çile biçimidir. Özellikle çeviri kitap editörlü¤ünün en sinir bozucu ama bir o kadar da güzel yan›, cümleler üzerinde yo¤unlaflt›kça metnin dilbilgisel derinliklerine, gizli odalar›na, ince detaylar›na do¤ru a¤›r a¤›r çekilmektir. Kelimelerin anlamlar›n› sözlükten kontrol ettikçe, irili ufakl› anlam öbeklerini defleledikçe, bildiklerinizi tekrar tekrar gözden geçirdikçe ve yeni yeni fleyler ö¤rendikçe, bir mana anaforuyla sarmalanm›fl bir biçimde cümleyi bir böyle bir flöyle kurdukça, bir metni döne döne okudukça insan yüzeyden derinlere do¤ru çekildi¤ini hisseder. Bu, o an için s›k›nt›l› olsa da tad›n› daha sonra alaca¤›n›z büyük bir zihinsel hazd›r. Bundan sonraki projeleriniz neler? Yazmak istedi¤im birkaç kitap var. Hepsinin de birbirini tamamlay›c› içerikleri var. Ama bunlar›n ne oldu¤unu flimdiden söze dökmeyeyim. fiu kadar›n› söyleyebilirim yay›mlanm›fl kitaplar›mla ba¤›m bir ölçüde devam ediyor. Aynadaki Narkissos ve Dolayl› Hayvan, Yaz›l› Yüz’ü gelifltirme iste¤imin bir sonucudur. Yak›nlarda Aynadaki Narkissos’un geniflletilmifl yeni bask›s› yap›ld›. Dolayl› Hayvan’a yay›mland›¤› günden bu yana yeni cümleler ekliyorum. Yeni okumalardan baz›lar›n› bir blog sitesinde okurlarla paylaflmaya bafllad›m. http://dolaylhayvan.blogspot.com adresinden izlenebilir.
‹nsan ‹d’in ölüm dürtüsü ile Eros’un yaflam dürtüsü aras›nda gidip gelir. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 53
Yaz›: Murat TAfiÇI ’07 Foto: Can S‹PAH‹
MÜZ‹K
Bo¤aziçi’nin elektronik punk ikilisi: Post Dial
Post Dial, çocukluk arkadafl› olan iki Bo¤aziçilinin hayallerinin meyvesi... Beraber müzik yapmay› küçüklüklerinden beri hayal eden Yi¤it Bülbül ve Sinan T›nar ’07 bizlere Post Dial’›n Rock’n Coke’a kadar uzanan serüvenini anlat›yor. Ba¤›ms›z ve idealist durufllar›yla yapt›klar› müzi¤i nas›l birlefltirdiklerini okuyunca hayal etmenin gücünü yeniden fark edeceksiniz.
54 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
P
ost Dial, Yi¤it Bülbül (gitar, vokal, synth) ve Sinan T›nar (davul, vokal, synth) taraf›ndan kurulmufl elektronik-punk ikilisi. ‹kilinin 5 parçadan oluflan, bütün parçalar› kendileri taraf›ndan üretilmifl ve evlerinde kaydedilmifl olan ilk EP’si (extended play) “Lights Off Here” 2007 y›l›n›n sonunda web üzerinden dinleyicilerine ve merakl›lar›na ulaflt›. Ocak 2008’den itibaren çeflitli sahnelerde canl› performanslar veren grup, yak›n zamanda ç›kacak ikinci EP’si için haz›rl›klar›n› devam ettiriyor. Post Dial’›n kuruluflunu ve geçirdi¤i süreçleri anlatabilir misiniz? Sinan T›nar: Post Dial Yi¤it’le olan arkadafll›¤›m›z›n bir ürünü asl›nda. Ben ortaokul 3., Yi¤it ortaokul 1. s›n›ftayken birbirimizi tan›d›k. ‹kimiz de ‹zmirliyiz. Bilye oynad›k, turflu suyu içtik, her gencin yapt›¤› s›radan fleyleri yapt›k, beraber müzik dinledik. Sonra bir noktada beraber müzik yapmaya bafllad›k.
Müziklerimizi bilgisayarda yap›yorduk. Ortaya ç›kan elektronik, atari müzi¤i gibi bir “sound” idi. Çok da ciddiye almad›k kendimizi aç›kças›. Çocukken küçük bir klavyemiz vard›, beraber müzik yapaca¤›z, ‹stanbul’a gidece¤iz, herkese gününü gösterece¤iz diye hayaller kurard›k. ‹zmirli olman›n da etkisi var bunda; ‹zmir’den ‹stanbul o kadar büyük bir yer olarak gözüküyor ki oraya gidip orada müzik yapabilmek, bir barda çalabilmek hayal gibiydi. Bunu yapabilece¤imize inand›k. Grubumuzun ismi olan Post Dial, karfl›m›za tamamen tesadüfen ç›kt›. Baflta hiçbir anlam› olmayan bir sözün, y›llar geçtikçe içi dolmaya bafllad›. Yi¤it’le her yapt›¤›m›z ifle Post Dial ad›n› verdik. Küçükken de yapt›¤›m›z flark›lara “Post Dial” etiketiyle isim veriyorduk.
Müzi¤imiz ne tam elektonik, ne tam punk, dans müzi¤i olarak da tan›mlanabilir. ‹nsanlar›n bizim müzi¤imize fiziksel tepki vermesini; dans etmesini ve kat›l›m göstermesini istiyoruz. enstrümanlarla çalaca¤›m›z›, vokal yap›p yapamayaca¤›m›z› bilmiyorduk. Grubumuzun format› birçok enstrüman çalmay› içerdi¤inden di¤er gruplara pek benzemiyor. Dogzstar konseri sonras›nda dinleyicilerin heyecan›n› gördükten sonra baflar›l› oldu¤umuzu anlad›k. Müzi¤imizi 2 kifli olarak yapabildi¤imizi gördük. Baflka insanlara gerek yok, bu flekilde ilerleyebiliriz diye düflündük. 2002 y›l›nda Bo¤aziçi’ni kazan›p ‹stanbul’a geldim. Yi¤it’in de 2 sene sonra Bo¤aziçi’ne gelmesiyle ‹stanbul’da yeniden bulufltuk. ‹lk etapta BÜ Müzik Kulübü bünyesinde çal›flmalara kat›ld›k. Rock korosunda Yi¤it gitar, ben davul çal›yorduk. Bir anlamda “cover” yap›yorduk ve çok e¤leniyorduk. 2006 yaz›nda 5 parçadan oluflan ilk EP’mizi yapt›k. Bu flark›lar kendimizi ciddiye alarak yapt›¤›m›z ilk flark›lard›. Sonra bu flark›lar› CD’ye bast›k. Her fleyi kendimiz evde yapt›k. Kay›tlar stüdyoda de¤il, Ataflehir’deki evimin salonunda, Yi¤it’in Hisarüstü’ndeki
Sinan T›nar (BÜ Psikoloji Bölümü 2007 y›l› mezunu)
evinin yatak odas›nda yap›ld›. O zamanlar kay›t yapmak ad›na hiçbir fley bilmiyorduk diyebiliriz. Tamamen amatörce yap›ld› bu kay›tlar; çocukken yapt›klar›m›zdan fark› ne yapmak istedi¤imizi biliyor olmam›zd›. EP’yi tamamlay›nca art›k canl› çalmam›z›n vakti geldi dedik. Post Dial’›n k›r›lma noktas› neydi? K›r›lma noktam›z ilk canl› performans›m›z olan fiubat 2008’deki Dogzstar konserimizdi. 1,5 ayl›k süreçte canl› çalaca¤›m›z bir set haz›rlamam›z gerekiyordu. Sahnede hangi parçalar› hangi
Yi¤it Bülbül (BÜ Makine Mühendisli¤i Bölümü ö¤rencisi)
2 kifli olmay› planlam›fl m›yd›n›z? Yi¤it Bülbül: Yapabilece¤imiz tek fley buydu. Elimizden bu geliyordu. Ben gitar çal›yorum, Sinan davul çal›yor. Baz› flark›larda gitar yerine “synth” çalmak istiyorum. Davulcu Sinan’›n davul çalmamas›, gitarist Yi¤it’in bir flark› boyunca gitar çalmamas› ald›¤›m›z bir karard›. ‹flimize karakterimizi yans›tt›¤›m›zda ortaya böyle bir yap› ç›kt›. Ne tarz müzik yap›yorsunuz? Belirli bir tarz›m›z oldu¤unu söylemek güç. ‹ki kiflilik birçok grup var; örne¤in New Order, Primal Scream, Depeche Mode, The Chemical Brothers ve Madchester. Bu gruplar daha çok DJ gibi çalmalar›na karfl›n biz rock grubu gibi çal›yoruz; fakat rock gruplar› 3-4 kifli oluyor en az›ndan. 70-80’lerin punk gruplar› gibi çal›yoruz ama elektronik müzik yap›yoruz. Müzi¤imiz ne tam elektonik, ne tam punk, dans müzi¤i olarak da tan›mlanabilir. ‹nsanlar›n bizim müzi¤imize fiziksel tepki vermesini; dans etmesini ve kat›l›m göstermesini istiyoruz. Steril bir elektronik grubu olmamaya dikkat ettik. Hiçbir zaman “club” müzi¤i olmayal›m, performans›m›z canl› olsun istedik. Kendinizi Indie olarak tan›mlar m›s›n›z? Indie müzik (“Independent”›n k›saltmas›) ba¤›ms›z müzik anlam›na geliyor. Kendimizi yapt›¤›m›z müzi¤in “sound”u aç›s›ndan Indie olarak görmüyoruz ancak varolufl olarak Indie’yiz. Herhangi bir plak flirketine ba¤l› de¤iliz, sermayedarlar›n bütçeleriyle müzik yapm›yoruz. Plak flirketleriyle veya sermayedarlar›n bütçeleriyle çal›fl›ld›¤› zaman etkinlikler daha çok gelir getirici halde yeniden düzenleniyor, ama biz yapt›¤›m›z müzi¤i hep kendimiz yönlendirmek istiyoruz. Baflkalar›n›n bize dayatmas›yla müzik üretmek istemiyoruz, bu anlamda ba¤›ms›z tavr›m›z› kaybetmeyece¤iz. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 55
Türkiye’de ve dünyada Indie ak›m› nereye gidiyor? Mp3’ler müzik endüstrisini bat›rd› ve bundan sonra sanatç›lar›n müzikle para kazanmas› zor, müzik üretimi bitti diye bir görüfl var. Asl›nda müzik endüstrisini bat›ran Mp3 de¤il, genel gidiflat›d›r. Sanatç›lar kendi ortamlar›nda ürettikleri müzi¤in da¤›t›m›n› yapabiliyorlar. Müzisyenler büyük plak flirketlerinin kontratlar›ndan ç›k›p daha ba¤›ms›z ufak gruplar›n a¤›yla müziklerini da¤›tabiliyorlar. Sizin için en önemli sahne performans›n›z hangisiydi? 18 Temmuz 2009’daki Rock’n Coke bizim için canl› performans olarak en genifl kitleye ulaflt›¤›m›z ve en heyecanland›¤›m›z performans olmas› aç›s›ndan önemliydi. Daha önce 100-150 kiflilik dinleyici gruplar›na müzik yaparken, Rock’n Coke’ta binlerce kifliyle müzi¤imizi paylaflt›k. Rock’n Coke’ta hiç tan›mad›¤›m›z bir dinleyici kitlesiyle de karfl›laflt›k, onlar›n olumlu dönüflleri bizi yüreklendirdi. Böylece büyük sahnede canl› performans› gayet iyi bir flekilde baflarabilece¤imizi gördük. Ayr›ca Post-Dial’›n tan›nmas› aç›s›ndan iyi bir pazarlama etkinli¤i oldu¤unu da söyleyebiliriz. Yeni çal›flmalar›n›z var m›? fiu an ikinci EP’nin haz›rl›klar› içerisindeyiz; en geç bir-iki ay içerisinde haz›rlanm›fl olacak. ‹kinci EP’de canl› çald›¤›m›z ama kaydetmedi¤imiz flark›lar› dinleyicilerimizle paylaflmay› hedefliyoruz. ‹kinci EP’nin da¤›t›m›n› da, birinci EP’de yapt›¤›m›z gibi, internet üzerinden ücretsiz olarak yapaca¤›z. ‹nternet üzerinden yap›lan müzik da¤›t›m›, di¤er da¤›t›m yöntemlerine göre daha h›zl› ve daha verimli çal›fl›yor. Yeni EP’deki parçalar› CD ile da¤›tmay› düflünmedik. Sebebi ise CD da¤›t›m›n›n plak flirketiyle anlaflmay› gerektirmesi ve bunun da bizim Indie duruflumuza ayk›r› olmas›.
56 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
E¤er bir gün CD yapacak olursak, kapa¤›yla, foto¤raflar›yla, içeri¤iyle tamamen bizim istedi¤imiz gibi, koleksiyonu yap›lacak, müzikten öte daha büyük bir sanat eseri olsun isteriz. Türkiye’de gruplar insanlar›n kafas›nda “albümü olan grup” ve “albümü olmayan grup” olarak iki farkl› konumda de¤erlendiriliyor. Bir grubun albümü ç›kt›¤›nda o grubun aflama atlad›¤› düflüncesi tamamen yanl›fl. Albümü ç›kmam›fl ve çok genifl dinleyici kitlesine sahip gruplar da var. Dinleyici kitlenizi tan›mlayabiliyor musunuz? Net bir tan›m yapmak çok da mümkün de¤il; ancak Peyote ve Dogzstar gibi mekanlara giden ve daha çok 25-30 yafl›na kadar olan gençler dinliyor. Çok genifl bir dinleyici kitlesine sahip oldu¤umuzu söyleyemeyiz. Her ne kadar d›flar›dan öyle alg›lansa da, genifl kitlelere hitap etmememiz Post-Dial’›n “avantgarde” durma iste¤inden kaynaklanm›yor. Bunun sebebi dinleyici ile iletiflimimizi istedi¤imiz boyutta gerçeklefltiremememiz. Türkiye’de kitlelere ulaflabilen medya araçlar›n›n Indie müzikle ilgilenmesi ile dinleyici kitlemizin artaca¤›n› düflünüyoruz.
BO⁄AZ‹Ç‹DERG‹S‹’NDEN
✒Dergi Gönüllüleri ❤
Bu say›m›zda dergi gönüllülerimizden Hande Ortaç Aksoy ’03 misafirimiz oldu. Dergi Yaz› Kurulunda 6 y›ld›r gönüllü olarak çal›flan Hande baflar›l› ifl hayat› kariyerine ‹stanbul Modern’de ‹fl Gelifltirme Müdürü olarak devam ederken emin ad›mlarla yazarl›k kariyerinde de ilerlemekte. BÜMED Yarat›c› Yazarl›k Kursunda pekifltirdi¤i yazarl›k yetene¤i, prati¤ini gelifltirdi¤i Bo¤aziçi Dergisi ile edebiyat dünyam›z›n bir yazar kazanmas›na destek verdi¤imiz için BÜMED olarak mutluyuz ve Hande ile gurur duyuyoruz…
58 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
- Mezun oldu¤unuz bölüm? ‹liflkiler 2003 y›l› mezunuyum. Siyaset Bilimi ve Uluslararas› ›n›z… - Hala görüfltü¤ünüz arkadafllar a... Zaten her günüm en yak›n arkadafllar›m flu and ar anl ins ¤›m ›flt› tan de çi’n azi Bo¤ em üstten. mden mezunuz ama o iki dön bölü › ayn mle Efli . iyor geç ’yle bir Bo¤aziçili mekan›? - Bo¤aziçi’nin sizin için en özel Bo¤aziçi ktan sonra k›sa bir süre de olsa oldu zun me ta hat ve a unc boy Ö¤rencili¤im Demir Demirgil Tiyatro da oyunculuk yapt›m. Tabi ki O)’ (BÜ › lar ncu Oyu si site iver Ün lirim. ve kuliste y›llar›m geçti diyebi nda salo O . kân me l öze en için Salonu benim ›m yeri kalmam›flt›r. temizlemedi¤im, girip ç›kmad›¤ ar kad a s›n oda ›fl›k dan ›s›n Çat ecanlan›r›m. Hâlâ salondan içeri girerken hey - Kaç y›ll›k Bo¤aziçilisiniz? !!! 1998’den beri, 12 y›l olmufl bile ? - Hangi dergileri okursunuz üzerinden grafic, Varl›k, Forbes, internet Geo al tion Na ›, yaz Alt :) gisi Bo¤aziçi Der altzine.net, Cogito, Kitapl›k... - Size yaflam› keyifli k›lanlar... yazmak ve okumak vakit geçirmek, dal›fl yapmak, la ›m lar dost r›, t›la lan top gi Der geçmesini için... O anlar keyif ald›¤›m, im ben lar sa¤ › s›n ma dur en zaman›n baz hiç istemedi¤im zamanlard›r. lan bir de¤er. - Neden Bo¤aziçi Dergisi? an ve bizler taraf›ndan yarat› lan nak kay den biz ak olar ia e bize ait. Cam kalkars›n›z. Ama bizim Bo¤aziçi dergisi her fleyden önc de¤irmenlerine karfl› savunmaya yel eri, fleyl z ini di¤ me iste n› ana umut ve as› Öncelikle inand›¤›n›z, yok olm usunda çok baflar›l›. Tabi bu ins kon ek irm get ya ara bir r› otla MED Don Kifl flans›m›z yaln›z olmamam›z! BÜ enerji veriyor. daha çok çal›flmak için pozitif - Baflka gönüllü iflleriniz var m›? n editörlerinden biriyim. biyat neflriyat› olan altzine.net’i ede bir ve nan ›nla yay den rin ‹nternet üze r? her bir yaz› heyecan, her - Gönüllülük hayat›n›za ne kat›yo ori, altzine.net’te yay›nlanan kal ri ekle yem afl› y›lb lin, ena adr Tart›flmal› bir dergi toplant›s› tluluk kat›yor. mu ak alm ay yeni dergiyi elime bafllad›n›z? i bir eve, aidiyete - Dergiyle ilgilenmeye ne vesileyle man içinde bu ba¤ kendini yen Za ›. lad bafl ak olar t› lan ba¤ kampüse bir a bu konuda harika bir BÜMED ayr›lmak istemedi¤im dum! Hep istemifltim. Dergi ban yor isti k ma Yaz . var a dah en dönüfltürdü. Ama önemli bir ned olanak sundu. llikleri? mesi de mezunlar - Derginin en çok be¤endi¤iniz öze bu kadar y›ld›r varl›¤›n› sürdür ve as› olm ›yor ç›k a s›yl esa lük önce. Gönüllü . Bir iflin uzun süreli olmas› Samimi buluyorum her fleyden ülebilir baflar› art›k çok önemli dür Sür . yor t›r› art mi eni güv e ça¤›nda kalite derne¤ine, Bo¤aziçi Üniversitesi’n ›m›z bir çok fleyin oldu¤u tüketim d›¤ ma ›rla hat n› ad› a am an beraber de¤il. Parlay u baflar›yor ve en güzeli bunu hep bun için ne yaz›k ki baflar› yeterli iz gim Der . erli de¤ a dah ar kal›c› olabilmek çok seviyesini düflürmeden uzun y›ll yap›yoruz. ? s›nda en be¤endi¤iniz yaz›lar›n›z a da heyecanl› - Bugüne kadar yapt›klar›n›z ara p önerdi¤im yaz›lar› yapmak dah uru t olufl dim ken i i¤in içer e likl n›yorum, özel ç›kard›¤› dergilerle ilgili Yaz›lar›n hepsinde çok heyecanla nmifltim. Ö¤renci kulüplerinin e¤le çok da ›s›n yaz ¤lu ano Koz armak çok hofluma oluyor. San›r›m 2005 y›l›yd›, Can s›ndaki bir paralelli¤i ortaya ç›k ara iler enc ö¤r ve lar zun Me . mlidir. yazm›flt›m ne, bu yaz› da benim için öne efsa “Kampüsün Dili” diye bir yaz› bir n aya yafl i dis Ken . t›m 2009’da röportaj yap flt›m. Daha sonra gitmiflti. Arman Manukyan’la ul Korle’yle ilgili bir yaz› yazm› u¤r Ert a Sar s nse Pre an yap ›fl r. yüklü bir ba¤ ›flt›. Bunlar ilk akl›ma gelenle Mithat Alam Film Merkezine bu konuyla ilgili haber yap›lm k ara ç›k yola en izd gim der Hürriyet’in hafta sonu ekinde aliniz... Dergimiz mezunlar›m›z›n - Bundan sonra dergimiz için hay armaya daha çok gönüllü gelir. ç›k i giy der , lar olur üye D’e › hissederek Umar›m mezunlar›m›z BÜME . Umar›m herkes bu tatl› bask›y cak ›na tafl ara tal nok iyi a dah i halinden etkinli¤iyle geliflecek ve flimdik el atar, ortak olur. arac›l›yla yaz›ya geçirilmesine gi der nin ihi tar n ana yafl in Bo¤aziçi’n
K‹TAP
Yaz›: Sabanur YILMAZ ’06 Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
Torunlar
T
orunlar okumas› kolay bir kitap de¤il. Burada okuyaca¤›n›z hikayelerin ne dillenmeleri kolay oldu, ne dinlenmeleri, ne de yaz›ya dökülmeleri. (Torunlar Önsöz’ünden) Torunlar, Fethiye Çetin’in ad›, Seher olarak de¤ifltirilen Heranufl Han›m’›n, yani 1915 Ermeni tehcirinde annesinin elinden al›nm›fl ve bir Müslüman k›z› olarak büyütülmüfl, evlendirilmifl, ‘torun’ sahibi olmufl olan anneannesinin hikayesini kaleme ald›¤› Anneannem adl› kitab›n›n devam› niteli¤inde. Ancak Torunlar’da anlat›lan anneannelerinin de¤il torunlar›n kendi hikayeleri. Bu kitapta torunlar, anneannelerinin,
60 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Fethiye Çetin ve Ayfle Gül Alt›nay’›n (’94) ortaya koyduklar› Torunlar adl› kitap 1915 ve öncesinde Müslümanlaflarak Anadolu’da kalm›fl Ermeni çocuklar›n›n hikayelerini torunlar›n›n a¤z›ndan dinleme f›rsat› sunuyor.
babaannelerinin ya da dedelerinin hikayelerini duyduklar›nda nas›l etkilendiklerini, onu bugüne nas›l tafl›d›klar›n›, bugün neler düflündüklerini anlatarak, kendilerini nas›l tan›mlad›klar›n›, sorunu nas›l çözmek istediklerini anlat›yorlar. Torunlar, yirmi befl Ermeni anneannenin ve dedenin hikayesi de¤il. Bu kiflilerin hayatta kalma biçimiyle, bu durumun aileye yans›malar› veya torunlar›n kendilerini anlamland›rmalar› aç›lar›ndan önemli bir çeflitlilik söz konusu. Bu hikayelerin aralar›nda hem çok önemli ba¤lant›lar, önemli benzerlikler var, suskunluk ve onun getirdi¤i
ac›lar, çeflitli korkular var, hem de çok önemli farkl›l›klar. Torunlar kitab›n›n ortaya ç›k›fl› Fethiye Çetin: Anneannem, 1915’te ailesinden al›n›p, Müslümanlaflt›r›l›yor. Tabii o andan itibaren ad› de¤ifliyor, dili de¤ifliyor, ailesi de¤ifliyor. Evleniyor, çocuklar› oluyor, torunlar› oluyor. Bir gün benden ailesini bulmam› istedi. Her fley o istekle bafllad›. Ben Amerika’da ailesinin oldu¤unu ö¤renince çok flafl›rd›m. O sorunun peflinden giderek anneannemin o ac› öyküsünü ö¤rendim. Sonra bunun yaz›lmas› gerekti¤ine karar verdim. 1915 tart›flmalar›nda kullan›lan argümanlar, yürütülüfl biçimi, orada kullan›lan üslup beni
çok rahats›z ediyordu. Oysa bir de böyle gerçeklikler var, kimsenin görmedi¤i, görmek istemedi¤i ac› hikayeler var. Belki bir kap› aç›l›r diye düflündüm ve yazd›m. Anneannem yay›nland›ktan sonra pek çok insan aile tarihleriyle ilgili benzer hikayeler anlatmaya bafllad›. Bir gün Ayfle Gül (Alt›nay), Metis Yay›nevi’nden Müge Sökmen ve Nadire Mater ile bir toplant›da bu konu üzerine konuflurken bir süredir akl›m›zda olan Torunlar kitab›n› hayata geçirmeye karar verdik. “Anneannem bu konunun konuflulmaya bafllanmas›nda bir 盤›r açt›.” Ayfle Gül Alt›nay: Anneannem yay›nland›ktan sonra çok say›da insan “Ben de, ben de” diyerek kendi hikayelerini anlatmaya bafllad›lar. 2005 y›l› bafl›nda Osmanl› Ermenileri konferans› düzenleniyordu. May›s ay›nda Bo¤aziçi’nde olacakt›. Ben ona yönelik olarak bir sunum haz›rl›yordum. Anneannem, Takuhi Tovmasyan’›n Sofran›z fien Olsun adl› kitab›, bir de Osman Türker’in düzenledi¤i Yüzy›l Önce Türkiye’de Ermeniler sergisi. Bu üç yeni kültürel ürünün, 1915’i öncesiyle ve sonras›yla tart›flmak için çok yeni ve çok önemli kap›lar açt›¤›n› düflünüyordum ve konferans için bunun üzerine giden bir sunum haz›rlad›m. O s›rada çok say›da insanla Anneannem’i konufltum. Anneannem’in Türkiye’nin farkl› kesimlerinden okurlar›yla mülakatlar yapt›m. Benim bunun üzerine araflt›rma yapt›¤›m› duyan veya benim bu mülakatlarda görüfltü¤üm insanlardan “Asl›nda ben de torunmuflum. Yeni ö¤rendim” diyen oldu, ya da “Uzun süredir biliyordum ama bunu nas›l dillendirece¤imi bilmiyordum” diyen insanlar oldu. Dolay›s›yla Anneannem bu konunun konuflulmaya bafllanmas›nda bir 盤›r açt›. Herkesi bu konuyu dillendirmeye teflvik etti, cesaretlendirdi. Özellikle
Anneannem kitab›n› okuduktan sonra birçok insan Fethiye’ye veya bana ulaflarak kendi hikayelerini paylaflmaya bafllad›lar. Bu gözle bakt›¤›m›zda gördük ki çok say›da torun var Türkiye’de. Ve her birinin hikayesi birbirinden çok farkl›. “Bir insan neden dedesinin hikayesini anlatamaz bir ülkede?” A.G.A.: Bir yandan bu konunun dillendirilmesi konusundaki korku bizim çal›flmam›z›n çok merkezinde durdu. Öte yandan Anneannem bu korkular› aflman›n kitab›. Korkunun ötesine geçerek bir hikayeyi dillendirmenin bir öncü ad›m›. Bu kitapta da bizimle hikayesini paylaflan herkese cesaretinden, bize duyduklar› güvenden dolay› çok teflekkür ediyoruz, her birine çok sayg› duyuyoruz. Her bir torun kendi hayat›nda bu suskunlu¤u aflmak için önemli bir ad›m atm›fl oluyor asl›nda hikayesini bizimle paylaflarak. Dolay›s›yla flu anda bunlar› konuflabildi¤imiz için, bu hikayeler paylafl›labiliyor oldu¤u için bence çok önemli bir noktaday›z. Ama tabii korku var. Hikayeleri biz özellikle anonim k›lmak istedik. Önemli olan insanlar›n isimleri de¤il, hikayelerin paylafl›lmas› diye düflündük. Zaten o prensiple bu kitab› yapt›k. Ama öyle olmas›na ra¤men hikayesini anlatmaya çekinenler oldu. Fethiye’nin tan›d›¤› çok say›da torun var. Onlar›n bir k›sm› kitap için konuflmak istemediler. Mesela birisiyle son ana kadar geldik, son anda hikayesini geri çekmeye karar verdi. Çünkü anonim bile olsa bu hikayenin yay›nlanmas›n›n kendisine zarar verece¤ini düflündü ki bu hissin hepimiz için çok utanç verici oldu¤unu düflünüyoruz ve bunun üzerine çok kafa yormam›z gerekti¤ini düflünüyoruz. Dedesinin hikayesini anlat›yordu, baflka bir fley anlatm›yordu. Bir insan neden dedesinin hikayesini anlatamaz bir ülkede? Bunun kendisi çok düflündürücü.
Ayfle Gül Alt›nay: “Bu kitapta da bizimle hikayesini paylaflan herkese cesaretinden, bize duyduklar› güvenden dolay› çok teflekkür ediyoruz, her birine çok sayg› duyuyoruz.” F.Ç.: Bütün bunlar s›ras›nda flunu gördük: “Evet, anlatmak çok zor.” Pek çok kifli “Ben de...” derken ses tonunu alçaltarak bunu söylüyor. F›s›ldayarak, sesini bir anda k›sarak ve etraf›na bak›narak söylüyor. Bunlar da bir gerçe¤imiz. Fakat bütün bunlara ra¤men inan›lmaz bir anlatma iste¤i de var. Çünkü böyle bir ihtiyaç var. Bunu paylaflmak istiyorsun. Bunun paylafl›laca¤› alanlar›, bu ortamlar› açmak laz›m. Biz hem böyle bir korku nedeniyle utanç duymal›y›z, hem de flu ana kadar bu alanlar› açmad›¤›m›z ve bunu rahat konuflamad›¤›m›z için. Bunun utanc›n› hep birlikte duymal›y›z, yaflamal›y›z.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 61
“Geçmifle de¤il gelece¤e bakan hikayeler bunlar.” F.Ç.: Torunlar’da torunlar›n hikayeleri yer al›yor. Torunlar kendilerini anlat›yorlar. Anneannelerin hikayelerini duyduklar›nda nas›l etkilendiklerini, bugüne onu nas›l tafl›d›klar›n›, bugün neler düflündüklerini anlatarak kendilerini, kendilerini nas›l tan›mlad›klar›n›, sorunu nas›l çözmek istediklerini anlat›yorlar. Bu da bir bak›ma umut verici. Çünkü geçmifle saplan›p kalan hikayeler de¤il, bugüne ait hikayeler bunlar. Gelece¤i düflünen, gelecek hakk›nda kafa yoran, onun tasar›m› konusunda kafas›nda bir tak›m de¤erlendirmeler yapan torunlar›n hikayesi. O bak›mdan çok önemli. A.G.A.: Geçmifli de bugün için yorumlayan hikayeler. Asl›nda o geçmiflin bugün onlar›, bizi, Türkiye’yi nas›l oluflturdu¤unu ve gelece¤i nas›l hep birlikte farkl› oluflturabilece¤imizi anlat›yorlar. Kitap için görüflmek istedi¤imiz baz› kifliler aras›nda “Ama benim anlataca¤›m bir fley yok ki. Babaannemi/anneannemi hiç tan›mad›m.” diyerek konuflmak istemeyenler oldu. Biz de onlara dedik ki, “Bu nenelerin, dedelerin de¤il zaten sizin hikayeniz. Bugün Türkiye’de Müslümanlaflt›r›lm›fl bir Ermeni nene ya da dedenin torunu olmak ne demek? Bunu nas›l yafl›yorsunuz? Bu sizin için ne ifade ediyor? Buradan Türkiye, dünya ve hayata bakt›¤›n›zda ne görüyorsunuz?” Oradan bafllad›k. “Sadece arkadafllarla de¤il, aile içinde de konuflulam›yor bu konu.” A.G.A.: Kitapta görüfltü¤ümüz torunlar›n üzerinde durduklar› konulardan birisi flu: “Sadece arkadafllarla de¤il, aile içinde de konuflulam›yor bu konu.” Aile içinde baz› bireyler biliyor, baz›lar› bilmiyor. Birçok torun flunu ifade etti; “Bu konunun aile içinde konuflulamayan bir konu, bir s›r olarak kalmas› ailede anlaml›, derin iliflkiler kurulmas›n› da engelliyor. Konuflulmayan, 62 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Fethiye Çetin, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. ‹stanbul Barosu ‹nsan Haklar› Yürütme Kurulu üyeli¤i ve Az›nl›k Haklar› Çal›flma Grubu sözcülü¤ü yapt›. Yaz›lar› çeflitli gazete ve dergilerde yay›mlanan Çetin, yay›nland›¤› dönem büyük yank› uyand›rm›fl olan “Anneannem” adl› kitab›n yazar›. Ayr›ca Hrant Dink’in avukatl›¤›n› yapmakta.
Feride Çetin: “Torunlar’da torunlar›n hikayeleri yer al›yor. Torunlar kendilerini anlat›yorlar.” konuflulamayan bir fley var. O yüzden herkes bir savruluyor, birbiriyle iliflki kuram›yor.” Dinlerken en zorland›¤›m›z hikayeler bunun üzerine giden hikayelerdi. O s›rr›n insanlar›n üzerinde yaratt›¤› a¤›rl›k. Onu hissetmek. En yak›nlar›yla, anne babalar›yla, kardeflleriyle yaflad›klar› k›r›lmalar, yar›lmalar ve bunlar›n onlar›n üzerinde b›rakt›¤› çok derin izler... Kitab›n ç›kmas›yla bu derin suskunlu¤un getirdi¤i yükü okuyucular hissetmeye ve paylaflmaya bafllad›lar. Kendi etnik
kökenleri, kendi ailelerinin tarihsel deneyimleri ne olursa olsun, “Bu suskunlukta benim pay›m ne? Bu suskunlu¤un sonuçlar› neler? Duygusal sonuçlar› neler? Siyasi sonuçlar› neler? Bu suskunlu¤un afl›lmas›nda benim pay›m ne olabilir?” Okurlar bu sorular› sormaya bafllam›fllar. Biz de bu sorular›n aç›lmas›n› arzulam›flt›k. Bir de kitap hakk›nda çok ald›¤›m›z bir yorum: “Çok zor okudum.” Önsözde dikkat çekici cümle ile bafllam›flt›k röportaja; “Torunlar okunmas› kolay bir kitap de¤il.” O biraz da uyar› cümlesi asl›nda. “Aman kendinizi kollay›n.” Çünkü çok samimi ve sade dille anlat›lm›fl hikayeler, insan bir ç›rp›da okuyabilirmifl izlenimi ediniyor ama o kadar a¤›r ki anlat›lanlar. Dolay›s›yla bir süre sonra insan›n üzerine müthifl bir a¤›rl›k çökebiliyor.
Ayfle Gül Alt›nay, Bo¤aziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Bölümleri mezunu. 1997 y›l›nda Duke Üniversitesi’nde Kad›n Araflt›rmalar› Sertifikas› ald› ve Kültürel Antropoloji Doktoras›’n› tamamlad›. Sabanc› Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde ö¤retim üyesi olan Alt›nay’›n araflt›rma alanlar› militarizm, milliyetçilik, toplumsal cinsiyet ve cinsellik. 2008 y›l›nda PEN Duygu Asena Ödülü ald›.
‹dil TÜRKMENO⁄LU ’95
‹fi YAfiAMI
idil@idilturkmenoglu.com
Unvanlar kaderinizi belirler (mi) B
ir Amerikan kanal›nda yerel haberleri seyrediyorum. Muhabir, bir gece önce gerçekleflmifl bir yaralama olay› ilgili olarak genelev patroniçesiyle konufluyor. Röportaj›n sonunda, ondan “hooker”larla da görüflmek üzere izin istiyor. Kad›nca¤›z büyük bir zerafetle: - Of course. But we prefer the term “pleasure providers” diyor... Onlara ne dendi¤i, k›zlar›n yapt›¤› ifli de¤ifltiriyor mu acaba, diye düflündüm. Daha iyi hissettirdi¤i, baflkalar›n›n gözünde biraz itibar kazand›rd›¤› kesin. Belki de, gerçekten baz› k›zlar› “tan›mlanm›fl ve beklenen” ifl tan›m› d›fl›na ç›kmaya teflvik ediyordur, farkl›laflmaya, hatta belki de bu yoldan kurtarmaya, alternatif biçimlerde “zevkli anlar sunmaya”... Kiflisel vizyonu etkileyebilir Bize “emlakç›”, “insan kaynaklar› yöneticisi” veya “makina mühendisi” deniyorsa, kendimizi orada burada, kartvizitlerde, toplant›larda böyle tan›t›yorsak, bu unvanlar›n içine s›k›fl›p kal›r m›y›z? ‹simleri insan›n kaderini belirler derler ya, acaba kendimize takt›¤›m›z “meslek adlar›” da böyle etkili olabilir mi? Yani bizi istemedi¤imiz halde s›n›rlayabilir, ya da olmad›¤›m›z birfleye sürükleyebilir mi? fiirketlerin vizyon cümlelerini belirlerken, genifl bakmaya çal›flt›klar›n› okulda ö¤rendik, beyin f›rt›nas› toplant›lar› yaparken hat›rlat›ld›k, defalarca kitaplarda okuduk: “Türkiye’nin en büyü¤ü olaca¤›m” diyenlerin Türkiye s›n›rlar› içinde kald›¤›n›, “içecek
‹simleri insan›n kaderini belirler derler ya, acaba kendimize takt›¤›m›z “meslek adlar›” da böyle etkili olabilir mi? Yani bizi istemedi¤imiz halde s›n›rlayabilir, ya da olmad›¤›m›z birfleye sürükleyebilir mi?
sektörünün lideriyim” diyenlerin, baflka sektöre atlamay› geciktirdi¤ini... S›n›rlar› belirlemek, ne istedi¤ini bilmek çok önemli; ama di¤er taraftan burada da, “kendini do¤rulayan kehanet” mekanizmas› çal›fl›yor, beklenti bekleneni do¤uruyor, olabilir. Kulland›¤›m›z dil, duygular›m›z› ve hareketlerimizi yönlendiriyor. Di¤er taraftan, limitler koymadan düflünebilenlerin de yarat›c› farkl› alanlara kayabildi¤ini görebiliyoruz. Nike’›n vizyon cümlesi “To bring inspiration and innovation to every athlete in the World”, en önemli baflvuru kaynaklar›ndan biri, en meflhur örnektir belki de. Sadece ayakkab›c› de¤iller, topçu, raketçi, formac› da... Kendine sporcu diyenlere ilham verebilecek herfleyi, i-pod kumandas›ndan günefl gözlü¤üne, saatten çantaya herfleyi, yap›yorlar. Meslekler ve s›n›rlar Israrla belirli bir ifli arayan, “ürün müdürü” ilanlar›na tak›lanlar› tan›yorum. Asl›nda birazc›k ifl deneyimi olan herkes bilir ki, unvan ne olursa olsun firmas›na göre yapt›¤›n›z ifl de¤iflir. Bir flirkette
çok stratejik çal›flan, haval› ve bol asistanl› olan “ürün müdürü”, di¤erinde depoda bir-bir stok saymaktan, fiyat etiketleri bas›p ürünlere yap›flt›rmaktan da sorumlu tutulabilir. Peki “ürün müdürü” gerçekte ne yapar? Ya da daha do¤ru soru, “neleri yapmaktan hoflland›¤›n›z için, nelerde güçlü oldu¤unuz için bu iflin size uygun oldu¤unu düflünüyorsunuz?” olmal›... Bir yazar ne yapar? Yaz› m› yazar? Hay›r. Baz›lar› insanlar›n hikayesini anlat›r, baz›lar› tarihi, baz›lar› gelece¤i... Bir ‹nsan Kaynaklar› Yöneticisi, insanlar›n güçlü yönlerini ortaya ç›kartmaktan, mutlulu¤unu ve tatminini; dolay›s›yla flirketin performans›n› artt›rmaktan sorumludur. “Ücretleri belirler”, “insan ifle al›r”, “performans formlar›n› takip eder” cevaplar› eksik kal›r, hem de çok. Bunlar ve bunlar d›fl›nda, ne gerekiyorsa yapar. Gerekirse sistemleri ortadan kald›r›r, gerekirse herkesle dans eder, gerekirse flirket içinde efsaneler yarat›lmas›na arac› olur... Baz› firmalar, bu kültürü anlatabilmek için, insanlar›n›n s›n›rlar›n› kald›rabilmek için, biraz da zorla unvanlar› de¤ifltiriyorlar. Elbette sadece harflerle oynayarak iflleri anlaml› k›lmak mümkün de¤il. Kurumsal bir kararla flirket içindeki unvanlara rotüfl yap›p, Komisyoncuya, Emlak Dan›flman›; Tezgahtar’a Sat›fl Dan›flman›; Bankac›’ya Yat›r›m Dan›flman› derken, o ifli yapanlar›n da gerçek dan›flmanl›k becerisi göstermesi laz›m. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 63
Yaz›: Murat TAfiÇI ’07 Foto: Teoman GÜRZ‹H‹N
BO⁄AZ‹Ç‹L‹LER
Kauçuk Otel’in hikayesi Rengin Ekmekçio¤lu ’77 baflar›l› bir ifl kad›n›. 25 y›ld›r finans sektöründe çal›fl›yor. Fortis Faktoring A.fi. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü. Ama biz ona finans alan›ndaki baflar›lar›ndan farkl› bir hikayesi ile yer veriyoruz dergimizde. Bir kauçuk a¤ac›na afl›k olmas›yla bafllayan hikayenin sonunda Antalya Kaleiçi’nde çok özel bir otel ortaya ç›k›yor. ‹flte Kauçuk Otel’in hikayesi.
“1
987 y›l›n›n Mart ay›nda Kapadokya’da bayram tatilimizi geçiriyorduk. So¤uk ve ya¤›fll› bir havayd›; üflütmüfltüm. Kapadokya’n›n güzelliklerine doyamadan, sadece ›s›nmak amac›yla, hiç planlamad›¤›m›z halde, içgüdüsel olarak, Antalya’ya gitmeye karar verdik. Kapadokya’dan, Hasan Da¤›’n›n görkemine hayran kalarak, Konya yolundan, ola¤anüstü manzaral› tepeleri aflarak, Manavgat’a indik ve ver elini Antalya... Her nas›lsa, Kaleiçi’nde kalmaya karar verdik. Konaklad›¤›m›z yerin tam önünde, harap, neredeyse y›k›lmaya yüz tutmufl bir ev vard›; bahçesinde de ait oldu¤u evi adeta kucaklayan kocaman bir kauçuk a¤ac›. A¤aç, yan sokaktan ana caddeye kadar uzan›yordu. Öylesine salk›m saçak, o kadar görkemli ve çekiciydi ki, asl›nda ikinci derece tarihi eser olan bu virane evi saray gibi gösteriyordu. Ve ben bu a¤aca afl›k olmufltum.” ‹flte Kauçuk Otel’in ismine ve yap›m›na ilham veren hikâyeyi böyle anlat›yor Rengin Ekmekçio¤lu. ‹nflaat aflamas›n› anlatabilir misiniz? Mimarisini çok be¤endi¤im ilk evi (Yeflil Ev) sat›n almak için 2 y›l u¤raflt›m ve 1990’da sat›n ald›m. ‹nflaata bafllamadan önce bir süre bekledikten sonra ilk kazmay› 1995’te vurdum. ‹nflaat aflamas› çok külfetliydi. Tarihi eserlerin yeniden yap›m› aflamas›nda Kültür ve Tabiat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’ndan (bilinen ad›yla An›tlar Kurulu) çeflitli izinlerin al›nmas› söz konusudur. Binalar›n ikinci derece tarihi eser kapsam›nda olmas› sebebiyle projenin An›tlar Kurulu’ndan onaylanmas› gerekliydi. Onlar›n belirledi¤i kurallar çerçevesinde inflaata bafllad›k.
64 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Yeniden infla sürecinin, tarihi dokuya zarar vermeden, asl›na uygun olarak gerçekleflmesi konusunda çok titiz davrand›m. Asl›na sad›k kalarak yapabilmek için bir ad›m daha öteye giderek, baz› eski malzemelerin onar›larak tekrar kullan›m›n› da gerçeklefltirdik. Böylece Yeflil Ev‘in inflaat› 1998’de bitti. 2000 y›l›nda da yan taraf›ndaki binay› (Pembe Ev) sat›n ald›m. 2002’de yeniden yap›m ifllemine bafllad›k ve 2008 y›l›nda tamamlad›k. ‹nflaat süreci bir hayli uzundu. Bunun çeflitli sebepleri var. Öncelikle, Antalya’da turizm sezonunda inflaat yasa¤› oldu¤u için sadece Ekim ay› ile Nisan ay› aras›nda, 6 ay süresince inflaat faaliyetleri gerçeklefltirilebiliyor. Antalya’da inflaat sezonuna rastlayan k›fl mevsiminin getirdi¤i fliddetli ya¤murlardan dolay› da aksakl›klar yaflad›k. Yap›m aflamas›ndaki di¤er bir zorluk ise Antalya’da istedi¤imiz özellikte, kalifiye inflaat iflçisi bulmakt›. Tüm ahflap iflleri ‹stanbul’dan gelen ustalar taraf›ndan yap›ld›. Ayr›ca seramik ifli yapan ustalar da ‹stanbul’dan seçildi. Kauçuk Otel, 2009’un Temmuz ay›ndan bu yana faaliyet gösteriyor. Bugün Kauçuk için ‘Butik Otel’ diyebiliyorsak bu daha ilk çivisi çak›l›rken kendine özgü bir anlay›flla yap›ld›¤› içindir. Bu iki yap›y› Kauçuk Otel’e dönüfltürmek istemenizin sebebi neydi? Baba taraf›m›n Antalyal› olmas›ndan dolay› Antalya ile duygusal bir ba¤›m var. Ayr›ca eski eser merak›m var. Böyle evlerde bayramlar geçirdim; bu yaflam› biliyorum. Ve ayr›ca Kaleiçi’nin çok özel bir yer oldu¤unu düflünüyorum. Yeflil Ev’i ald›¤›mda oray› otel yapmak akl›mda yoktu; zaten küçük bir yerdi. Pembe evi ald›ktan sonra, arkadafllar›m için özel bir yer yapabilirim diye düflündüm.
Kauçuk Otel’in Kaleiçi’nde en fazla asl›na sad›k kal›narak yeniden yap›lan bina olmas› bölgedeki di¤er butik otellere göre en belirgin ayr›cal›¤›. “Art Otel” kavram›yla da ayr›ca farkl›lafl›yor. Art Otel, Türkiye’de yeni bafllayan bir kavram; Antalya’da da yok.
Kauçuk Otel’i di¤er butik otellerden farkl›laflt›ran özelli¤i nedir? Kauçuk Otel’in Kaleiçi’nde en fazla asl›na sad›k kal›narak yeniden yap›lan bina olmas› bölgedeki di¤er butik otellere göre en belirgin ayr›cal›¤›. “Art Otel” kavram›yla da ayr›ca farkl›lafl›yor. Art Otel, Türkiye’de yeni bafllayan bir kavram; Antalya’da da yok. Mimari yap›s›ndaki sanatsal ö¤elerinin yan› s›ra, ça¤dafl Türk ressamlar›n›n tablolar›yla donat›lm›fl olmas› Kauçuk Otel’i “Art Otel” olarak konumland›rmam›z› sa¤l›yor. Misafirlerimizin sanat eserlerine bakarak uyuyabilmesini sa¤lad›k. Yeflil Ev’in bir kat›nda da sanat galerilerinin sergiler yapmas›n› sa¤lamay› hedefliyoruz. “Boutique Art Hotel” konseptiyle bölgedeki di¤er otellerden çok farkl›y›z. Kauçuk Otel’i özel insanlar›n konaklamak isteyecekleri bir yer olarak tasarlad›k ve hizmete sunduk. Kendim nas›l bir otelde kalmak istersem misafirlerime onlar› sunuyorum. “Kauçuk Otel’de 11 oda bulunuyor; bunlar›n 3’ü Yeflil Ev’de, di¤er 8’i ise Pembe Ev’de. Oteldeki odalar›n her birinin ayr› bir ismi ve hikâyesi var. Odalar, Rengin Han›m’›n hayat›ndaki önemli kad›n ve çocuklar›n isimlerini tafl›yor.”
Kaleiçi’nin tarihi dokusunun korunmas› konusunda titiz davran›ld›¤›n› düflünüyor musunuz? Antalya’n›n gözbebe¤i Kaleiçi’ne özel ilgi gösterilmesi gereklidir diye düflünüyorum. Bu ba¤lamda gerekli ilginin gösterildi¤i ve bölgenin k›ymetinin gerçekten anlafl›ld›¤› konusunda flüphelerim var. Bölgenin çeflitli sorunlar› var. Yerel yönetimin turistik bir yere yak›flan flekilde bu sorunlar› halletmesi gerekir. 2000 y›ll›k tarihi surlar içerisinde böylesine güzide bir yerin kaderi bu olmamal›yd›. Trafi¤e daha yeni kapand›. Kaleiçi’nin bilinçli bir yönetimle, s›k› bir denetimle sahiplenilmesi gerekir.
Kauçuk Otel’i meydana getiren Pembe Ev ve Yeflil Ev’den görüntüler...
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 65
GEZ‹
Yaz›: Fatih TÜRKMENO⁄LU ’90 Foto: Yelda BALER ’90
Gönülleri “yeni” Eskiflehir’de kald› Eskiflehir, son birkaç senedir çok say›da insan› kendine daha fazla çekiyor. Yeni bir hayat kurmak isteyenleri, ö¤rencileri, emeklileri, gezginleri, gazetecileri... Biz de “yeni Eskiflehir”den çok etkilenen efsanevi hocalar›m›zdan Prof. Dr. Vedat Yerlici’nin (’51) izlenimlerini, mezunlar›m›z Fatih Türkmeno¤lu’nun (’90) gezi yaz›s› ve Yelda Baler’in (’90) foto¤raflar›yla birlikte yay›ml›yoruz.
Foto: Eskiflehir Belediyesi arflivi
68 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
E
skiflehir’deyim. Akflamüstü kar ya¤maya bafllayor, her biri baflka türlü dekore edilen köprülerin ›fl›klar› yan›yor. Sanki “Köprüüstü Afl›klar›” filmindeyim. Gençler c›v›l c›v›l, cafe’ler dolu, flehrin her ad›mda karfl›n›za ç›kan heykelleriyle selamlaflarak yürüyorsunuz. Tam bir Orta Avrupa flehri. Nehir, tramvay, gondollar ve güzel insanlar. Eskiflehir insana mutluluk veriyor, umut veriyor. Bu kadar ayd›nl›k, bu kadar kendine güvenen bir halk; Y›lmaz Büyükerflen’e sayg›m her Eskiflehir ziyaretimde bir kez daha art›yor. Bir de merakl›s›na, gece hayat› y›k›l›yor!
Eskiflehir 1925 y›l›nda il oldu. Her zaman belli bir estetik ölçünün korundu¤u, eski flehrin sokaklar›ndan anlafl›l›yor. Ticaret ve üretimle hep “zengin” bir flehir konumunda varl›¤›n› sürdürdü. Birçok ‘ilk’e sahne oldu: Sivil havac›l›¤›n befli¤i, Anadolu Üniversitesi’nin yuvas›... Nihayet y›llar y›l› süren çal›flmalarla da bugünün y›ld›z flehri halini ald›. Kuzey, güney, do¤u ve bat›n›n kesiflme noktas› olan Eskiflehir’de yapacak o kadar çok fley var ki... Merkeze iner inmez flafl›r›p kal›yorsunuz bir kere. ‘Estram’ hafif rayl› sistemle flehir içi ulafl›m› çok kolay halledip mahalleden
fiehirde birçok müze, görülecek onlarca cami ve külliye var. Tarihe sahip ç›k›lm›fl. Antik kal›nt›lar, uzak kasabalar, Nasrettin Hoca’n›n do¤du¤u Sivrihisar falan derken günler geçebiliyor. Caddelerin temizli¤i, yeflili ve heykelleri de, Avrupa’da görüp “Niye bizim oralarda böyle flehircilik yap›lm›yor?” serzenifllerine cevap sanki. Meydan heykelleri, ‘konseptli’ heykelleri, çeflmeleriyle, Eskiflehir bir hayli ‘u¤rafl›lm›fl’ bir flehir. Yerleflik tiyatrosu, canl› kültürel hayat› ve c›v›l c›v›l üniversite ö¤rencileriyle de çok ‘yaflayan’... Sadece canl› ana caddeler, nehir boylar› de¤il; eski mahallesi de çok çekici. ‹nsan uzun uzun foto¤raf çekmek, evleri her aç›dan seyretmek, bolca hayal kurmak istiyor. Ama flehirdeki en çarp›c› kare, köprüler. ‘Köprüüstü Afl›klar›’ filminde, Pont Neuf üzerindeymifl gibi romantik...
So¤u¤a ald›rmad›m, Porsuk köprülerinden en haval›s›na yasland›m. Eskiflehir’e bence özellikle k›fl›n ve özellikle trenle gitmek laz›m, ama gondollar baharda tekrar suya inecek; o zaman da yine gelmek laz›m... Ne yap›l›r? • ‘‘Haller’’ muhteflem. ‘‘Paris’e benziyor’’ dedim, ‘‘Hoca Paris’e gidip geldikten sonra yapt›’’ dediler. ‹çinde küçük bir tiyatro ve çok Avrupai bir pasaj. • Kurflunlu Cami’yi gezin. 1525 y›l›nda Kanuni Sultan Süleyman’›n vezirlerinden Çoban Mustafa Pafla taraf›ndan yapt›r›lm›fl. Cami, medrese ve aflevinden olufluyor. • Müzelere vakit ay›r›n: Arkeoloji Müzesi, Atatürk ve Kültür Müzesi, Osmanl› Evi Müzesi gezilebilir. • Odunpazar› ve evlerini mutlaka ziyaret edin. • Sepetçi köyü ve Kozlubel’deki lületafl› madenlerini ziyaret edebilirsiniz. Lületafl›n›n iflleniflini Burhan Yücel Pipo’da veya Ifl›k Pipo’da izleyebilirsiniz. • Sivrihisar’daki düz çat›l› Ulucami çok ilginç. Minyatürlerle dolu Haznedar Camii’ni de mutlaka gezin.
Foto: Eskiflehir Belediyesi arflivi
mahalleye kolayl›kla gidebiliyorsunuz. Lezzetli yemeklerle doyup flirin kafelerde saatlerce oturabiliyorsunuz. Evet, burada “bir numara oldu¤unu” ilk anda anlayabiliyorsunuz.
Designed by Y›lmaz Büyükerflen! Eskiflehir’de, önce Anadolu Üniversitesi Kurucu Rektörü sonra da Büyükflehir Belediye Baflkan› olan Prof. Dr.Y›lmaz Büyükerflen’in her iki görevde de çok baflar›l› olup güzel ifller yapt›¤›n› duyuyordum. Anlad›¤›m kadar›yla Büyükerflen, vizyon sahibi, yap›c›, zevkli, çal›flkan, cesur, büyük bir lider. Parlak fikirleri ortaya atan o, nas›l hayata geçirilece¤ine karar veren o, iflini iyi yapabilecek yetenekli kadroyu kuran o, yap›lan o büyük ifller için gerekli paran›n ço¤unu kendi yaratt›klar› projelerden ve uluslararas› yard›m derneklerinden bulan o, ve de, tüm mekanizmay› oluflturup çal›flt›ran gene o! Prof. Dr. Vedat Yerlici Bu dünyaya herkes bir amaç için gelir: Kimi ressamd›r, kimi iyi bir annedir, kimi sahnede olmazsa nefes alamaz, kimi ülkeler yönetir, kimi flehirler kurar... ‹flte Y›lmaz Büyükerflen’in bu hayattaki misyonu bu bence: fiehir kurmak! Türkiye’de Y›lmaz Bey gibi baflka bir belediye baflkan› tan›mad›m. Hem ruhunu hem tutkusunu katarak yollar yapan, estetik kayg›lar gözeterek çiçekler diken, k›fl›n onlar› s›cak ortama tafl›yan, tramvay sürücüsü genç k›zlar› Avrupa’ya e¤itime gönderen, say›s›z heykellerle sokaklar› süsleyen; baflka türlü bir adam. Hayata zarafetle yaklaflan, yol-yordam› nihai neticeden daha önemli sayan; alt tabaka cehaletine, patavats›zl›¤›na ve görgüsüzlü¤üne ödün vermeyen... Profesör, bilim adam›, sanatç›, yönetici, akademisyen ve insan! Fatih Türkmeno¤lu
Foto: Eskiflehir Belediyesi arflivi
Üniversiteler Ö¤retim üyesi oldu¤umdan e¤itim kurumlar›n› daha çok merak ettim ve inceledim. Bo¤aziçi Üniversitesi’nden daha büyük, p›r›l p›r›l iki üniversiteleri var, “Anadolu” ve “Eskiflehir Osmangazi”. Binalar›n›n, kampuslar›n›n her türlü ihtiyac› karfl›layabilecek rahatl›¤›, estetik güzelli¤i,temizli¤i, a¤açlar›, çiçekleri, havuzlar› ve say›s›z güzel heykelleri ile insana parmak ›s›rt›yor. Tiyatrosu, konser salonlar›, kütüphanesi, ve de önem verildi¤i için aç›lan baz› modern ve ilginç dersler kuruma yenilik getiriyor, ö¤rencilerinin ufkunu aç›yor, ilgi alanlar›n›, zevk kalitelerini, yarat›c›l›klar›n› artt›r›yor. Prof. Dr. Vedat Yerlici
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 69
• fiehir merkezi çok güzel. Köprülerden geçip nehir kenar› yürüyüflleri yap›n. Kafelerin cadde kenar› masalar›nda oturup gençleri seyredin. “Eskiflehir’de ö¤renci olmak ne güzel fleymifl” diye düflünün... • Tatar Mahallesi ve “cibörek”, vazgeçilmez. ‹flin asl› ‘“çi¤” de¤il, “cibörek”mifl. Ben de yeni ö¤rendim. • Tramvaya binin, sürücülerin fl›kl›¤›na bak›n. Eskiflehir de¤il, bir Avrupa flehri mübarek! Kapl›calar flehri, ben hiçbirine gitmedim. Romatizmal a¤r›lara iyi geliyormufl.
‹nsanlar› bile farkl›! Eskiflehir’de konufltu¤um, sorular sordu¤um insanlar›n hepsi sakin, güleryüzlü, yard›mc› ve nazikti. Dolaflt›¤›m yerlerde hiçbir at›flma, kavga iflitmedim, görmedim. Trafikte rahats›zl›k verecek herhangi bir korna sesi duymad›m, yollar› t›kayan, acayip flekillerde park etmifl arabalara rastlamad›m. Akflamlar› modern giyinmifl, modern gençler, k›zl› erkekli kahvelerde, barlarda, etraf› rahats›z etmeden güle oynaya e¤leniyorlard›. Demek ki, yurdumuzda böyle flehirler de olabiliyormufl. Prof. Dr. Vedat Yerlici Eskiflehir’de yolda göz göze geldi¤im insanlar, “iyi akflamlar” diyorlar! Al›fl›k de¤ilim bu doza, sersem ettiniz beni! Fatih Türkmeno¤lu
70 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Vaktiniz varsa, deneyebilirsiniz. • Alaattin Keykubat’›n annesi Ümmühan Hatun’un yapt›rd›¤› Seyid Battalgazi Külliyesi’ni ziyaret edin. • Antik kent kal›nt›lar›n› görün. fiehre 90 km. uzakl›ktaki Frig Vadisi, Han ilçesinde, Yaz›l›kaya köyünün yan›nda. Midas An›t› da orada. Friglerin dini merkezi olan antik kentte, ana tanr›ça Kibele’ye adanm›fl kaya mezarlar›, duvar kal›nt›lar›, su sarn›çlar› var. • Bir de gece hayat›; ben çok e¤lendim. Ne yenir? • ‹sterseniz Çin, isterseniz ‹talyan “sempre”, isterseniz de “continental” diyebilece¤imiz etler, Sezar salatalar, club
sandwich’ler falan. Lokantalar çok çok iyi. • Mutlaka haflhafll› ekmek ve belli f›r›nlar›n simitlerinden yiyin. Yerel halk hangi simidin iyi oldu¤unu biliyor. • Eskiflehir’de meflhur çok köfteci var. Köfteci Ahmet ve Tatl›dil Köftecisi’ni deneyebilirsiniz. • Küçük, flirin bir yer ararsan›z S›cac›k’› öneririm. • Eskiflehir’de çok K›r›m Tatar› oldu¤u için Tatar yemekleri de revaçta. Atatürk Bulvar›’ndaki Çi¤ Börek kesinlikle ziyaret edilmeli. • Bir de belediyenin misafirhanesinde bir tand›r yedim, enfesti... • Güzel bir sütlü tatl› isterseniz de üç kuflakt›r bu ifli yapan Mazlumlar’› öneririm.
Foto: Eskiflehir Belediyesi arflivi
Odunpazar› evleri
Yurdumuzu Taçlandıran ESKİŞEHİR Prof. Dr. Vedat Yerlici
Yurdumuzun birçok yerinde önemli ilerlemeler oluyor, binalar, köprüler, tüneller, yollar, limanlar, hava alanlar› infla ediliyor, yerleflim ve ifl yerleri, hastaneler, oteller, okullar, üniversiteler, tiyatrolar, müzeler aç›l›yor. Ama Eskiflehir’de yap›lanlar›n hemen hemen istisnas›z hepsi çok zevkli, medeni, yararl›, insan› rahatlatan, görgüsünü artt›ran oluflumlar.
Foto: Eskiflehir Belediyesi arflivi
Hem de ucuza maledilmifl, devreye çabuk sokulmufllar. 1970 y›l›nda Eskiflehir’de bir gün geçirmifltim. Anadolu’nun renksiz bir flehriydi. Geçenlerde merak edip iki günlü¤üne tekrar Eskiflehir’e gittim. Orada sadece bir ilerleme de¤il, her bak›mdan ufak bir “Rönesans Devri” yaflan›yordu. ‹nsanlar› ayd›nlatan,
kafalar›n› çaliflt›rtan, rahatlatan, daha bilgili, anlay›fll›, terbiyeli, güleryüzlü k›lan, zevklerini gelifltiren, flehri güzellefltiren birçok ad›m birlikte at›lm›fl ve at›lmaktayd›. fiehrin ortas›dan geçen Porsuk Çay›’n›n, içinde yüzen gondollarla, k›y›lar›n› süsleyen heykeller, köprüler, f›skiyeler ve kafelerle, güzelli¤i dünyaca kabul edilmifl Venedik flehrinin havas›na girmifl Eskiflehir. Tramvay sistemi kurulmufl, tafl›mac›l›k kolaylaflm›fl, vagonlar›n›n güzelli¤i de cabas›. Gözal›c› büyük parklar›, çiçekleri, yeflillikleri, düzen ve temizli¤i ile iç açan hofl bir hava yarat›lm›fl. Deniz görmemifl halk›n yüzebilmesi, yüzme yar›flmalar› yapabilmesi için de Porsuk Çay› üstüne plajlar yap›lm›fl. Çocuklar ve büyükler içlerini görüp ö¤rensiler diye, koskoca bir parka ilginç yap›lar›n büyükce maketleri konulmufl. Bunlar›n birincisi üç as›rl›k, iki katl› bir kalyon, içini gezerken benim de denizcilik bilgim artt›! Sa¤olas›n Büyükerflen.
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 71
ÖSS ve SBS’ye yönelik Anlayarak Hızlı Okuma E¤itim sistemimizin çok önemli bir parças› olan “SBS” ve “ÖSS” gibi, çocuklar›n›z›n tüm hayatlar›n› etkileyecek, özellikle s›navlara yönelik; soru çözme h›z›n› ve konsantrasyonu artt›racak, bütünsel alg›s›n› gelifltirecek, zaman› etkili kullanmalar›n› ve test tekniklerini mükemmellefltirerek s›nava pozitif bir tutumla yaklaflmalar›n› sa¤layacak ve onlara yaflamlar› boyunca ayr›cal›k kazand›racak ÖSS ve SBS’ye Yönelik Anlayarak H›zl› Okuma e¤itimi ile; • Anlayarak Okuma H›z›n› en az 2-3 kat›na ç›karmay›, • ÖSS ve SBS’de zaman› çok daha etkili kullanmay›, • Konsantrasyon seviyesinde art›fl sa¤lanmas›n›, • Dikkat süresinin gelifltirilmesini, • Analitik düflünme becerisinin gelifltirilmesini, • Kitap okumaktan daha fazla keyif al›nmas›n› hedefliyoruz.
Ö¤rencilerinizin tüm hayatlar›n› etkileyecek bu zaman ve bilgi yar›fl›nda ö¤rencilerinizin yan›nda yer almak ve onlara destek olmaktan mutluluk duyaca¤›m›z› bildiririz. • Ö¤rencilerin edinmifl oldu¤unuz sürekli geri dönüfller, • afl›r› içten seslendirmeler, • hayal kurma ve dikkatin da¤›lmas›, gibi durumlardan çok h›zl› bir flekilde uzaklaflarak, dakikada okudu¤unuz kelime say›s›n› en az iki kat›na ç›karacak ve okumaktan çok daha fazla keyif alacaks›n›z. Kat›l›m Bedeli: Üye: 300 TL Misafir: 380 TL Süre: 5 hafta Saat: 19.30 - 21.00
E¤itmen: Yavuz Güven EGESEM ( Ege Üniversitesi Sürekli E¤itim Merkezi), DESEM (Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli E¤itim Merkezi) ve Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlü¤ü’nde Anlayarak H›zl› Okuma E¤itim Uzman› olarak çal›flmalar›n› sürdüren Yavuz GÜVEN Parantez E¤itim’in kurucusu olup bu alanda 8 y›ld›r profesyonel olarak e¤itim vermektedir. Yüksek lisans ö¤renimi ‹stanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Psikoloji üzerinedir. 2004 y›l›ndan itibaren Hava S›n›f Okullar› ve Teknik E¤itim Merkezi Komutanl›¤›’nda subaylara yönelik Anlayarak H›zl› Okuma E¤itimini Parantez E¤itim olarak vermeye devam etmektedirler. Türkiye ‹fl Bankas› E¤itim Genel Müdürlü¤ü, Yaflar Holding,
74 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
‹zmir Barosu, Kuleli Askeri Lisesi, Hava Harp Okulu, ‹zmir Ticaret Odas›, BMC, U¤ur Dershaneleri, Özel Koç Lisesi e¤itim verdi¤i kurumlar aras›ndad›r. Lisans e¤itimini tamamlad›¤› Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Türkiye’de ilk kez akademik düzeyde Anlayarak H›zl› Okuma E¤itimini ö¤retim üyeleri, doktora ve yüksek lisans ö¤rencilerine yönelik gerçeklefltirdi. Türkiye’de ilk kez ÖSS ve OKS’ye yönelik test teknikleri ve h›zl› soru çözme tekniklerini kapsayan Anlayarak H›zl› Okuma E¤itimini 2002 y›l›ndan itibaren vermektedir. Bu alanda ‹zmir il Milli E¤itim Müdürlü¤ü iflbirli¤i ile tüm lise ve ilkö¤retim okullar›nda seminer programlar› gerçeklefltirmifltir.
BÜMED Kiflisel Geliflim Kurslar› ÇOCUK KULÜBÜ S›ra D›fl› Çocuk Yetifltirme Program› Drama Kursu Robot Atölyesi
DANS Latin Dans Kursu Oryantal Dans Kursu Tango Kursu Roman Dans› Kursu
KÜLTÜR - SANAT Yarat›c› Yazarl›k Kursu Perküsyon Kursu Ebru Kursu fian Kursu Foto¤rafç›l›k Kursu Heykel Kursu Grafoloji Kursu fiarap Kursu Briç Kursu Seramik Kursu Bob Ross Tekni¤iyle Resim Kursu
YAfiAM Kürek Sporu Yoga Kursu Oya Tolga ile Makyaj Scuba Diving Kaptanl›k Kursu Nefes Akademisi - Aç›k Nefes Anne-Baba Koçlu¤u Grup Çal›flmas› ÖSS ve SBS’ye Yönelik Anlayarak H›zl› Okuma
‹fi YAfiAMI Etkili Konuflma Kursu ‹fl Sunumlar›nda Profesyonelleflme Kursu Giriflim Gelifltirme ve Yönetim Program› NLP “Kendi Liderin Ol” Anlayarak H›zl› Okuma ‹fl Hayat›n› Keflfederken Kariyer Tasar›m› Sat›flta Fark Yaratma Formülleri
Ayr›nt›l› Bilgi ve Rezervasyon için: 0212 359 58 13 - 359 58 19 / kurslar@bumed.org.tr
Şarap Kültürü Dünyan›n baz› bölgelerinde insanlar›n flaraba karfl› oldukça ilginç tutumlar› var, flarab› sadece içiyorlar. Restaurantlar da garsonlar sadece soruyu soruyor: ‘K›rm›z› m› alacaks›n›z, beyaz m›?’ E¤er müflteriler herhangi bir flekilde flaraptan bahsederlerse, içtikleri flarab› tarif etmek için ‘‹Y‹’ gibi yüksek hayal ürünü kelimeler kullan›l›yor. fiarap hakk›nda bir parça bilgi
size, içti¤iniz flaraptan keyif alman›z› sa¤lar. Amaç yaflam›n zevklerini anlayarak sevmekse, flarap bunlar›n bafl›nda gelir. fiarab›n Öyküsü fiarab› üzümüyle tan›mak Üzümleri yetiflti¤i toprak-ba¤ fiarab›n yap›m› fiaraplar›n y›lland›r›lmas› fiarap fliflesi nas›l aç›l›r? fiarap tama sanat›
Do¤ru kadeh seçimi fiarab›n s›cakl›¤› Günde ne kadar flarap içmeliyiz? fiarap ve yemek uyumu Frans›z flaraplar› ‹talyan flaraplar› Amerika flarab›n yeni dünyas› Güney Afrika flaraplar› Türk flaraplar› Kat›l›m Bedeli: Üye: 300 YTL / Misafir: 350 YTL Süre: 8 hafta Kursta flarap tad›m› da yap›lacakt›r.
E¤itmen: A. Deniz Ak›nc›lar 1950 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. ‹lk ve ortaö¤renimini ‹stanbul’da tamamlad›ktan sonra 1974 y›l›nda Ankara Üniv. Siyasal Bilgiler Fakültesi ‹ktisat-Maliye Bölümü’nde mezun oldu.1975-1977 y›llar› aras›nda Milli Savunma Bakanl›¤› Bütçe Planlama dairesinde uzman olarak çal›flt›.1978-1995 y›llar› aras›nda özel sektörde çeflitli kademelerde yöneticilik yapt›. 1995-2001 y›llar› aras›nda Newyork Metropolitan Museum Of Art, Londra British Museum, Tate Galery, Paris Musee
D’orsay, Musee de Louvre, Vienne Kunsthistoriches Museum ve Roma Vatican Museum baflta olmak üzere dünyan›n önde gelen müzelerinde araflt›rmalar yapt›. fiarap Kültürü konusunda da Güney Afrika ve Kaliforniya’da incelemeler yapt›. A. Deniz Ak›nc›lar, 2001 y›l›ndan buyana çeflitli üniversitelerde ve özel kurulufllarda Sanat ve Yaflam kültürü üzerine seminer ve kurslar düzenlemektedir. 2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 75
KURSLAR
Nalan Hoca ile Kripalu Yoga dersleri Pazar günü yap›lacak derslerde fiziksel durufllar ve nefes çal›flmalar› yard›m›yla stres, yorgunluk ve hareketsizlikten kaynaklanan fazla yükleri at›p haftaya taze bir bafllang›ç yapmak amaçl›yoruz. Çal›flman›n içeri¤ini durufl ve dengenin temel prensiplerini anlamak, bedensel güç ve esnekli¤imizin gelifltirilmesi, do¤al
E¤itmen: Nalan Özdemir Erem Nalan Özdemir Erem, Yoga E¤itmenli¤i ve ‹leri Pranayama (nefes teknikleri) E¤itmenli¤i e¤itimini modern yogan›n en önemli merkezlerinden Kripalu Yoga Merkezi’nde (www.kripalu.org) ald› ve bu merkezde yoga çal›flmalar›n› sürdürüyor. 1991’den itibaren tiyatro, dans, yoga ve bedensel hareket teknikleri üzerine çal›fl›yor. Bo¤aziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 1996-1998 y›llar›nda ABD ve Fransa’da fiziksel tiyatronun dünyadaki say›l› ustalar›ndan Thomas Leabhart’›n ö¤rencisi ve asistan› oldu. A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nde lisans ve lisansüstü düzeyde hareket dersleri verdi, uzun y›llar Yogaflala’da yoga dersleri verdi, farkl› kurumlar bünyesinde atölye çal›flmalar› düzenledi ve seminerler verdi. 2005 y›l›ndan itibaren BÜMED’de ders veriyor.
nefes yetene¤imizi yeniden kazanmak, kronik gerginliklerin ve fiziksel yorgunluklar›m›z› gidermek, konsantrasyon gücümüzü gelifltirmek oluflturuyor. Çal›flma her düzeyde kat›l›mc›ya aç›k olacak. Yer: Fitness Center Stüdyo / Gün/Saat: Pazar, 11:00 Kay›tlar: 0212 359 58 38-42
BURC Toplant› Salonlar›
SEM‹NER SALONU
TOPLANTI SALONU (BO⁄AZ MANZARALI)
Kullan›m Alan›: 300 m 2 Kullan›m Kapasitesi: U Düzeni 36 Kifli (50 kifliye kadar ç›kar›labilir) Tiyatro Düzeni: 250 Kifli S›n›f Düzeni: 36 kifli (50 kifliye kadar ç›kar›labilir) Teknik Ekipmanlar: Ses Düzeni, Projeksiyon Cihaz›, Perde, Tepegöz, Slayt Makinas›, Flip Chart, Pano Board, Televizyon, VHS Video, Bilgisayar, Kablosuz ‹nternet Ba¤lant›s›, Telefon, Klima • Salon içinde Coffee Break servisi • Burc Restaurant’tan zengin yemek menüsü seçenekleri
Kullan›m Kapasitesi: U Düzeni 18 Kifli Masa Düzeni: 10 Kifli / Tiyatro Düzeni: 25 kifli Teknik Ekipmanlar: Ses Düzeni, Projeksiyon Cihaz›, Perde, Tepegöz, Slayt Makinas›, Flip Chart, Pano Board, Televizyon, VHS Video, Bilgisayar, Kablosuz ‹nternet Ba¤lant›s›, Telefon, Klima • Salon içinde Coffee Break servisi • Burc Restaurant’tan zengin yemek menüsü seçenekleri
76 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
Bilgi ve Rezervasyon için: 0212 359 58 19
BURCSPOR TES‹SLER
BURCSPOR GRUP DERSLER‹ PROGRAMI PAZARTES‹
SALI
ÇARfiAMBA
PERfiEMBE
CUMA
CUMARTES‹
PAZAR
Pilates 10:00-11:00 Body Sculpt* 11:00-12:00 Pilates Ball 17:00-18:00 H.A.T.* 19:00-19:30 Pilates Ball 19:35-20:30
Pilates 10:00-11:00 Mix Resist* 11:00-12:00
Pilates 10:00-11:00 Body Sculpt* 11:00-12:00
Pilates 10:00-11:00 Total Body* 11:00-12:00
Pilates Ball 10:00-11:00
YOGA 11:00-12:00
Circuit Training* 19:00-19:55
H.A.T.* 19:00-19:30 Pilates Ball 19:35-20:30
Pilates 10:00-11:00 Mix Resist* 11:00-12:00 Pilates Ball 17:00-18:00 Circuit Training* 19:00-19:55
(*) iflaretli dersler herhangi bir spor abonmanl›¤› olan üyelerimize ücretsizdir (Body Sculpt, Circuit Training, H.A.T., Mix Resist, Total Body).
Body Sculpt: Vücudunuzun kondisyon, ya¤ yak›m› ve hareket kabiliyetini s›k› bir disiplin içinde art›ran, kardivasküler bir derstir. E¤itmen: Batuhan S. Barutçu
Circuit Training: K›sa zamanda s›k›laflmak, dayan›kl›l›¤›m›z› art›rmak, vücudunuzdaki tüm kaslar›n›z›; grup halinde, birbirinizi takip ederek, kendi vücut a¤›rl›¤›n›zla ve dumbell egzersizleri ile adeta askeri e¤itim çal›flmalar› gibi durmadan, dinlenmeden yap›lan bir grup egzersizidir. E¤itmen: Batuhan S. Barutçu Mix Resist: Denge topu ve t-band ile kar›n, kalça ve bacak bölgelerinin a¤›rl›kl› olarak çal›flt›r›ld›¤› bir derstir. E¤itmen: Davut Y›lmaz
Total Body: Müzik eflli¤inde s›k›laflmak ve ya¤ yakmak istiyorsan›z bu program tam size göre. Vücuttaki tüm kaslar› çal›flt›ran program›n ilk yar›s›nda aerobic ile ›s›nma, ikinci yar›s›nda vücudun üst k›sm›, kalça, bacak ve kar›k kaslar› çal›fl›yor. S›k› kaslar ve düz bir kar›n için... E¤itmen: Ayça Dönmez
H.A.T.: Kar›n, üst bacak ve kalça bölgelerini çal›flt›ran egzersizler ile vücudumuzu s›k›laflt›ran, estetik bir görünüm kazand›ran k›sa ama yo¤un bir ders. E¤itmen: Ayça Dönmez
Sa¤l›kl› zay›flaman›n k›sa yolu, günde sadece 20 dakika, haftada 3 kez ! Sistemin iflleyifli: Vibrogym’in üretti¤i vibrasyon, vücuda bir enerji olarak yollan›r. Tercih edilen frekanstaki sal›n›mlar vücut kaslar›n› gerilme yönünde uyar›r. Uygulama süresince kaslar sürekli olarak gerilip gevfleyerek çal›fl›r. Örn. Kontrol panelinde 40 Hz seçilirse kaslar saniyede 40 kez gerilir ve gevfler. 1 dakika bu sal›n›m alt›nda çal›flan kar›n kaslar›m›z yüzlerce kez mekik hareketi yapm›flcas›na etkilenir. Sadece 20 dakikal›k bir zaman dilimi içerisinde vücudun ihtiyac› olan sporu yapabilmek ve sa¤l›kl› bir bedene sahip olabilmek art›k Vibrogym ile mümkün. Ayr›nt›l› bilgi için: 0212 359 58 38
2010 BO⁄AZ‹Ç‹ 77
BURCSPOR TES‹SLER
07:00 - 23:00 saatleri aras›nda
Fitness Center
’› kullanabilirsiniz!
TEN‹S BÜMED’de kapal› kortta tenis oynama imkan›n›z var. K›fl›n ›s›tma sisteminin de bulundu¤u kortlar›m›zda 07:00-22:00 saatleri aras›nda rezervasyon yapt›rarak tenis oynayabilir veya ders alabilirsiniz. Rezervasyon kurallar› • Rezervasyonlar bir gün önceden saat 09:00 itibari ile al›nmaya bafllanmaktad›r. Yer olmas› halinde ayn› gün rezervasyon yapt›r›labilir. • Bir üye, kortu ayn› gün içinde sadece 1 saat rezerve edebilir. • Tenis abonmanl›¤› olanlar d›fl›nda, her iki oyuncudan da ücret al›nmaktad›r. • Kortlar›n müsait olmas› ve oyunun uzamas› durumunda ikinci saat için ayr› ücret al›nmaktad›r. • Rezervasyon iptali 5 saat önceden yap›lmal›d›r. Bu kurala uymayan üyeler, 15 gün kort ay›rtamaz ve iki misafir ücreti tutar› para öder. • Rezervasyon saatinin 15 dakika geçmesi halinde gelmeyenlerin rezervasyonlar› iptal edilir ve kort bekleyenlere verilir. Bu durumda geç kalanlar hak talep edemezler. Rez: 0212 359 58 22 - 359 58 45
FITNESS CENTER Fitness Center içinde, grup derslerinin yap›ld›¤› Stüdyo, Squash kortlar›, Sauna, Masaj odalar› yer almaktad›r. Fitness center 07:00-23:00 saatleri aras›nda hizmet vermektedir. E¤itmenlerimiz 08:00-21:00 saatleri aras›nda sizlerle birlikte. E¤itmenlerimizden kifliye özel çal›flma program›n›z› alarak daha bilinçli bir flekilde spor yapabilirsiniz. Ayr›ca uzman›m›z Yrd.Doç.Dr. ‹lhan Odabafl’tan randevu alarak Antropometrik ölçüm (ya¤-kas-kemik ölçümü) yapt›rabilirsiniz. Böylece gelifliminizi daha bilimsel ve daha kolay bir flekilde takip edebiliriz. Modern, güvenilir ve pratik Life Fitness ve Paramont spor ekipmanlar›yla, sadece Bo¤aziçililere ait bir ortamda spor yapman›n tad›na var›n. E¤itmenler: Batuhan S. Barutçu, Ayça Dönmez, Davut Y›lmaz Rez: 0212 359 58 38-359 58 42
SAUNA Saunam›z hafta içi 12:00-22:00, hafta sonu 10:00-22:00 saatleri aras›nda kullan›ma aç›kt›r. Hafta içi saat 17:00’den önce kullanmak isteyenlerin rezervasyon yapt›rmalar› gerekmektedir.
78 2010 BO⁄AZ‹Ç‹
TEN‹S DERS Tenis mi ö¤renmek istiyorsunuz? Ya da oyununuzu gelifltirmeye mi ihtiyac›n›z var? Belki de kendinize iyi bir partner ar›yorsunuzdur? E¤itmenimizden ders almaya ne dersiniz? Bir gün önceden yapt›raca¤›n›z rezervasyon ile 07:00-22:00 saatleri aras›nda ders alabilirsiniz. Yine rezervasyonunuzun iptalini de bir gün önceden yapt›rman›z gerekmektedir. Bu kurala uymayan üyelerden ders ve kort ücreti tahsil edilecektir. Kort kullan›m kurallar› alaca¤›n›z Tenis Dersleri için de geçerlidir. E¤itmen: Nevzat Engin Rez: 0212 359 58 22 - 359 58 45 SQUASH DERS‹ H›zl›, zevkli ve heyecanl› bir spor ar›yorsan›z mutlaka squash’› denemelisiniz. Önceden rezervasyon yapt›rarak 09:00-22:00 saatleri aras›nda squash dersi alabilirsiniz. Rezervasyon yapt›r›p gelmeyen ya da 5 saat önceden iptal etmeyen üyelerimizden ders ücreti tahsil edilecektir. E¤itmen: Davut Y›lmaz
SQUASH H›zl›, zevkli ve heyecanl› bir spor ar›yorsan›z mutlaka squash’› denemelisiniz!!! Squash kortlar›m›z 09:00-22:00 saatleri aras›nda kullan›ma aç›kt›r. Önceden rezervasyon yapt›rarak partnerinizle squash oynayabilir ya da Türkiye’deki en iyi e¤itmenlerden biri olan Davut Y›lmaz’dan ders alabilirsiniz. Dilerseniz, Türkiye’nin önde gelen turnuvalar› aras›nda yer alan turnuvalar›m›za kat›labilirsiniz. Rezervasyon kurallar› • Rezervasyon iptali befl saat önceden yap›lmal›d›r. • Rezervasyon saatinin 15 dakika geçmesi halinde gelmeyenlerin rezervasyonlar› iptal edilir ve kort bekleyenlere verilir. Bu durumda geç kalanlar hak talep edemez.
MASAJ - Masöz Ümit fiimflek / Masör Davut Y›lmaz Yorgunluk, a¤r›lar ve s›k›nt›lardan kurtulman›n için, klasik masaj ile kendinizi zinde ve dinlenmifl hissedeceksiniz... Tam masaj (60 dk.), Bölgesel masaj (30 dk.).
15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28
Şubat 2010 Mart 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
pazartesi • Latin Dans Kursu
pazartesi • Latin Dans Kursu
salı
salı
• Oryantal Dans Kursu • NLP Kursu • Oryantal Dans Kursu
çarşamba • Yarat›c› Yazarl›k Kursu • fian Kursu • Nefes Çal›flmas› • Anlayarak H›zl› Okuma
• Oryantal Dans Kursu • NLP Kursu • Oryantal Dans Kursu
- ‹lkbahar Konserleri çarşamba • ALH Film Müziklerinin T›ls›m›Akbank Oda Orkestras›
• Y.Yazarl›k/fian/Nefes Çal›fl./Anlayarak H›zl› Okuma
perşembe • Briç Kursu
perşembe • Briç Kursu
cuma
cuma
• Yarat›c› Yazarl›k Atölyesi • Geliflim Gelifltirme ve Yönetme Program› • Oryantal Dans Kursu
Sunumlar›nda cumartesi • ‹fl Profesyonelleflme Kursu
• Yarat›c› Yazarl›k Atölyesi • Geliflim Gelifltirme ve Yönetme Program›
Sunumlar›nda cumartesi • ‹fl Profesyonelleflme Kursu • Tango Kursu • Oyunculuk Atölyesi
• Tango Kursu • Oyunculuk Atölyesi
pazar
• Drama Kursu
• Oryantal Dans Kursu
pazar
• Drama Kursu
pazartesi • Latin Dans Kursu
pazartesi • Latin Dans Kursu
salı
salı
• Oryantal Dans Kursu • NLP Kursu • Oryantal Dans Kursu
çarşamba • ALH - ‹lkbahar Konserleri
Musica Viva - A. Rudin, V. Gimadieva, K. Karavaev
• Y.Yazarl›k/fian/Nefes Çal›fl./Anlayarak H›zl› Okuma
• Oryantal Dans Kursu • NLP Kursu • Oryantal Dans Kursu
- ‹lkbahar Konserleri çarşamba • ALH Rossini Menüsü - ‹stanbul Devlet Operas› Solistleri
• Y.Yazarl›k/fian/Nefes Çal›fl./Anlayarak H›zl› Okuma
perşembe • Briç Kursu
perşembe • Briç Kursu
cuma
cuma
• Yarat›c› Yazarl›k Atölyesi • Geliflim Gelifltirme ve Yönetme Program› • Oryantal Dans Kursu
Sunumlar›nda cumartesi • ‹fl Profesyonelleflme Kursu
• Yarat›c› Yazarl›k Atölyesi • Geliflim Gelifltirme ve Yönetme Program›
Sunumlar›nda cumartesi • ‹fl Profesyonelleflme Kursu • Tango Kursu • Oyunculuk Atölyesi
• Tango Kursu • Oyunculuk Atölyesi
pazar
• Drama Kursu
• Zeliha Berksoy "Jokond ile Si-Ya-U" oyunu ile Bo¤aziçi'nde
pazar
• Drama Kursu
pazartesi • Latin Dans Kursu • Oryantal Dans Kursu • NLP Kursu