Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, bu partiye oy veren, bu partiye umut bağlayanlar… Daha önceki seçimlerde olduğu gibi, nerede karşılaşsak, “oyları bölmeyin” diyorsunuz bizlere… Tayyip Erdoğan da “iki partili sistemden yana” olduğunu söylüyor. Hiç ilginiz yok belki ama aynı hesaba çıkıyor: Hükümetin uygulamalarını benimseyenler AKP’ye, benimsemeyip şikayet edenler CHP’ye oy versin! İnsanların ikisini de onaylamama, başka seçenekleri tercih etme hakkı olmasın isteniyor. Zaman zaman işi saldırganlığa dökenlere de rastlıyoruz: Türkiye Komünist Partilileri AKP’nin ekmeğine yağ sürmekle itham ediyor, hatta hükümetle işbirliği yaptığımızı ileri sürüyorlar. Farklı siyasi partilerin birbirlerini eleştirmesi doğaldır. Biz de yeri geldiğince Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin politikalarını, açıklamalarını eleştiriyoruz. Çarpıtmadan, gerçek olgulara dayanarak… Eleştirilerimizi, farklılıklarımızı burada tekrar etmeye niyetimiz yok. Cumhuriyet Halk Partisi ile hemen her temel konuda ayrı düşüyoruz. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi içinde ya da ona oy verenler arasında benzer kaygılar taşıdığımız, ortak hedeflere sahip olduğumuz kişiler olduğu da bir gerçek. Ortak hedefi tanımlayabilir, adını koyabiliriz: Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verenler arasında, bu ülkenin devrimci bir dönüşüme gereksinimi olduğuna, yalnızca sosyalizmin Türkiye ve dünyada yoksulluğu, adaletsizlikleri, savaşları sona erdireceğine inananlar var. Biz de böyle düşünüyoruz. Ama daha önemlisi, CHP ya da başka partilerden tamamen farklı olarak Türkiye Komünist Partisi’nin programı bunun üzerine kurulu. Gelin görün ki, sol değerlere sahip çıkan, sosyalizmi biricik çıkış yolu olarak gören azımsanmayacak sayıda kişi seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veriyor. Gerekçe çok basit: Oylar bölünmesin! 1970’lerden bu yana “oylar bölünmesin” kaygısıyla Cumhuriyet Halk Partisi, kendi programı, hedefleri ve siyasetine hiç yakınlık duymayan yurttaşların desteğini almakta. İnsanların benimsemedikleri, içlerine sinmeyen partilere oy vermek durumunda bırakılıp kendi tercihleri doğrultusunda davranamamaları siyasetin çürümesine, bozulmasına hizmet ediyor. Yüzde on barajını ülkenin başına bela edenlerin amacı tam da buydu: Halkın seçeneklerini daraltıp, onları mevcut düzene mahkum etmek. Böylece, aslında bu sistemin tek gerçek alternatifi olan sosyalizmi hedefleyen partilerin tecrit edilmesi için zemin sağlanacaktı. Türkiye Komünist Partisi, insanların umudunu karartan, onları kötünün iyisine kanaat etmeye alıştıran, en kötüsü siyasi şantajla baş başa bırakan “oylar bölünmesin” oyununu bozmaya davet ediyor. Bir düşünün, “oylar bölünmesin” denen 1970’lerden bu yana, Türkiye’de en küçük bir iyileşme söz konusu oldu mu? Bir bölümünüz yaşayarak tanığı oldunuz muhakkak; o yıllardan bu yana Türkiye’de sol hep mevzi yitirmedi mi? Şimdi de, AKP karşısında güçlü muhalefet olmak için, “umutsuz” bir seçime daha hazırlanan Cumhuriyet Halk Partisi’nden “oyları bölmeyin” sesleri yükseliyor. 1
İki partili bir sistemin Türkiye’ye yerleşmesi için, cemaatlere saygılı, ABD ile arası düzelmiş, Avrupa Birliği’yle ilişkilerini güçlendirmiş, iş çevrelerine güven vermiş, AKP ile gerginliklerini azaltıp iki parti arasında yumuşamaya yönelmiş bir CHP’nin ana muhalefet partisi olmaya devam etmesi için “oylar bölünmesin” deniyor! Oysa CHP’ye oy verenlerin içinde, laikliği gerçekten önemseyen, ABD’nin ülkemiz üzerindeki etkisinin ortadan kaldırılmasının yaşamsal olduğuna inanan, Avrupa Birliği’nin emperyalist bir proje olduğunu bilen, solun ancak emek ekseninde var olacağını kavrayan çok sayıda kişi var. Bu kişiler arasında belki siz de varsınız. Sizin inançlarınızı sorgulamak bizim haddimize değil. Ama bir çift söz etme hakkını kendimizde görüyoruz. “Oylar bölünmesin” gerçek bir tuzak ne yazık ki… Bu tuzağa karşı Türkiye Komünist Partisi’nin sözü “oylarınızı özgür bırakın”dır. Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, Bize “haklısınız, dediklerinize hak veriyor, yaptıklarınıza saygı duyuyorum. Ama barajı geçemeyecek, meclise giremeyecek bir partiye oy vermenin ne yararı var” diye soruyorsunuz. Türkiye’de sorunlar ille meclise temsilci sokmakla çözülseydi, emin olun TKP bunu bir biçimde yapardı. Ancak önemli olan, halkın örgütlülüğünü arkasına alarak, seçimden seçime değil, her gün eşitsizliklere, zorbalıklara karşı mücadele etmek, parlamentoda temsiliyeti böyle bir toplumsal güce dayandırmak. Türkiye Komünist Partisi, bu doğrultuda hayli mesafe aldı. Büyük basının mutlak sansürüne, yasaklara, kısıtlama girişimlerine, gerici saldırılara rağmen emekçi halkımızın aklı ve vicdanı olarak gelişti, güçlendi. Ne var ki, Türkiye’nin kaderini değiştirebilmek için solun çok daha güçlü olması gerekiyor. “Oylar bölünmesin” yaklaşımı ise seçimlerde solu güçsüzleştiriyor. Bu nedenle Türkiye Komünist Partisi, bu seçimlerde “500 bin boyun eğmeyen” arıyor. Güçlenmiş bir TKP’nin, Türkiye’deki bütün siyasi dengeleri değiştireceğini söylüyor. Bunun AKP’nin ekmeğine yağ süreceğini ileri sürenlere, 2002 yılından beri TKP’nin neleri öngördüğünü, neler yaptığını, hangi mücadelelere imza attığını hatırlatabiliriz. AKP’nin ekmeğine yağ sürecek olan, gericiliğe, emperyalizme, sömürüye karşı gerçek seçeneğe güç vermemektir. AKP iktidarının anlamı Türkiye’nin daha gerici, emperyalizme daha bağımlı, sömürüye daha da açık bir ülke haline gelmesi değil midir? Ilımlı gericilik olmaz; kapıyı kapatmazsak, o mutlaka içeri girecektir. Emperyalizmi kovmazsak, ABD ile onurlu ve eşit ilişki masalına inanmak zorunda kalırız. Kabul edilebilir sömürü diye bir şey de yok; sömürüyü bir kez kabullendik mi, köleleşmeye de hazırız demektir. “Hiç boyun eğer mi insan” diye soruyoruz. “Hayır boyun eğmez insan”! Bu nedenle sizlerden önce oylarınızı özgürleştirmenizi istiyoruz. Hep birlikte boyun eğmemek için!
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİLİLER
2