Çapay Sultanov - İmparatorluğun Son Darbesi

Page 1



Prof. Dr. ÇAPAY SULTANOV

İMPARATORLUGUN SON DARBESİ - Bakü, 20 Ocak 1 990 -

Rusça aslından çeviren: Ali Ekber Aliyev Editör : Yusuf Akçay


3F YAYINEVİ Yayın No:

48

<C3F Yayınevi

Yayın Yönetmeni: Kapak: Turgut Baş

Fatih Andı

İçdüzeıı: Teoman Devrim ISl3N:

3F

978-9944-997-44-7

YAYINEVİ

Cağa loğlu Yokuşu Sk. No: 1 Özlıckinı İşlıanı Kat:2 Da:22 Eminönü/İstanbul Tel: O 212 526 30 66

www. 3 J)1a yincvi.conı

· Faks: O

BASKI: Giiksu Ofset - 0212 613 56 32 Şubat 2008

212 526 30 65


3- -

--

ımparatorluğun son darbesi


Kitabın Türkçe'ye aktarılmasında, bize maddi ve manevi, her türlü desteği sağlayan, Türk iş adamı Resul Doğan·a en içten teşekkürlerimi sunarım.

Çapay Sultanov

imparatorluğun son darbesi


TAKDİM Seksenli y ılların sonunda, Rusya·nın büyük bir ilinde mahkeme başkanı görevinde bulunuyordum. Görevim boyunca sergilediğim Larafsızlık. dürüst kişiliğim ve yasalara bağlı oluşum yönetimin dikkat ini çekmiş, bölge mahkemesi başkanlığına terfi etmem için, 1 989 yılının Nisan ayında dosyam Moskova·ya gönderilmişti. O günlerde vatanım Azerbaycan· da ülkemin kaderini belirleyecek olaylar yaşanıyordu ve ben Az erbaycan SSCB"den savcılıkta sıradan bir görev için teklif aldığımda, hiç t ereddüt etmeden bu tek­ lifi kabul etmiştim; zira memleketimin bu zor günlerinde, elimden gelen yardımı yapmam gerektiğini anlıyordum. A zerbaycan·a geldiQimde, özellikle içişleri, Savunma ve istihbarat bakanlıklarındaki durumu görerek dehşete kapılmıştım. Bu bakan­ lıklarda bir ekip ruhu, bir takım çalışması olmadığı gibi, herhangi bir hedef de belirlenmemişti Her bakanlık kendi sorunlarını diğerinin üzerine yüklemeye çalışıyor; bu da doğal olarak ülkenin menfaatler­ ine zarar veriyordu. Danıştay tarafından Sumgait olaylarını soruşt urmam için atandığımda, bundan bir daha emin oldum. Soruşturmanın ilk günlerden anladım ki yargıç, Sumgail olaylarını Azerbaycan yetkililerinin ihmali ve suçuymuş gibi göstermeye ve bu kat liamların perde arkasını var gücüyle saklamaya çalışıyor. Sumgait olayları n ı n baş sorumlularından olan Grigoryan · ı n kimlerden talimat aldığını, kimlerin hesabına çalışt ıQını yargıç da biliyordu. Ama ne yargıç. ne de Grigoryan' ın kendisi bu konuda konuşmak istemiyor, susuyordu. Azerbaycan hükumetini zan altında bırakmak isteyen bu güçlerin ipliğini pazara çıkarmak için kararlılıkla, azimle çalıştım ve bunu başardım. Gerçek suçluların maskesini düşürdüm.

\i

Şuşa·nın işgal edildi i o korkunç günlerde ise, CumhurbaşkanlıQı, içişleri ve Savunma Bakanlıkları, Yargılay ve ilgili diğer kurum yet k­ ililerinin de katılımıyla. Cumhuriyet Başsavcılığında olağanüstü bir toplantı yapılmıştı. Toplantıda Şuşa·nın işgalini konuşmak yerine Yakup Mehmetov·un lran gezisi t artışılıyordu. Toplant ının bilmesine az bir süre kala, ayaga kalkarak, sert bir şekilde Şuşa·nın işgalinin görüşülmesini talep eltim ve Şuşa·nın işgaliyle ilgili bir araştırma imparator1uğun son darbesi


komisyonunun kurulmasını saQladım. Çapay Sultanov·un Türk okuruyla buluşan elinizdeki bu ilk kitabı. o yıllarda Azerbaycan·da yaşanan olayların bilimsel analizini içer­ mekted ir. Kitapta SSCB'nin çöküş nedenleri üzerinde durulmakta, Karabağ bölücülerinin ve onların Ermenistanlı himayecilerinin yıkıcı faaliyet­ lerinden bahsedilmekle, petrol kaynaklarının bilinçsiz lükeliminin ülkenin mahvına neden olabileceği bilimsel açıdan ıspatlanmak­ tadır. Dış güçler tarafından organize edilen ve dünyanın gözünde Azerbaycan·ın imajını olumsuz yönde etkileyen Sumgait olaylarının arkasında yatan gerçek nedenleri ve katliamın faillerini bilmek ve tanımak için de bu kitabı okumak yeterli olacaktır kanısındayız. özgürlüğü ve bağımsızlığı adına, alanlara dökülen Azerbaycan halkı, yıkılmakta olan bir imparatorluğun t anklarından korkmadığını sergilediği gibi, SSCB'nin de çökmeye mahkum olduğunu ve bu tarihi sürecin artık durdurulamayacaQrnr 20 Ocak t arihinde bütün dünyaya kanıt lamıştı. 20 Ocak 1 990 Bakü kat liamının perde arkası, sebep ve sonuçları konusunda derin incelemeyi de bu kit a pta bula­ caksınız. O ağır yıllarda. Az erbaycan·ın yanında bulunan tek ülke Türkiye idi. Kardeş Türkiye, devleti ve halkıyla elinden gelen yardımı ve dest eği sağlıyordu Fakat Türkıye'de bile A zerbaycan olaylarının SSCffnin ıç meselesi olduğunu öne süren siyasiler olmuşt u . Yazar, Ermenilerin yapt ığı Hocalı soykırımına da genış yer ayırarak. yakın geçmişimizde yaşanan Srebrenitsa soykırımı gibi, Hocaır·nın da müslümanlara karşı yapılan önemli kat liamlardan biri olduğunu gösteriyor. Kuşku yok ki bu geniş çaplı çalışma, kardeş Türk halkının o yıl­ ların manzarasıyla ilgili doyurucu bilgi elde etmesini sağlayacak ve Türk dünyasına yapılan her türlü saldırıya karşı, ortak mücadele vermemıze yardımcı olacaktır. Av. Aslan İsmailov

5

-

imaaratorluôun son darbesi


S SCB'NIN ÇÖKÜŞÜ

7 imparatorluğun son darbesi


Kit abın ana konusuna geçmeden önce, eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetlerinde SSCB' nin çöküşünün akabinde yaşanan olayları daha iyi anlayabilmemiz için, bu çöküşün sebepleri üzerinde durmamız gerekiyor. Diğer yandan, Gorbaçov Perestroykası döne­ minde yaşanan birtakım olayların, SSCB"nin çöküş sürecini ne şek­ ilde et kilemiş olduğunu görmek açısından da, bu nedenleri irdele­ mek yararlı olur kanısındayım. A slında çöküş öncesi olayların analizi, 20 Ocak 1990 tarihinde Sovyet ordularının Bakü'ye girmesinin perde arkasını da görmemiz açısından fevkalade önemlidir. Bilindiği üzere Gorbaçov, R ıjkov, Yazov, Primakov ve Gorbaçov · u n diğer kurmayları, bu asker çıkarmasının SSCB'nin çöküşüne engel olmak için yapıldığını söylemekteydi. işle, SSCB çökt ü. Bu ülke, 25 Aralık tarihinde, saatler 1 9.00 gösterdiğinde, Gorbaçov·un bütün dünyanın gözü önünde UP-3162 No'lu kararnameyi imzalaması ve kendini Başkumandan yetkilerinden azletmesi ile harit adan silinmiş oldu. Politikaya girdiği günden SSCB · nin çöküşüyle noktalanan siyasi yolculuğunun sonuna kadar, Gorbaçov·un siyasi kariyeri ile i lgili Valeri Legoslayev şu tespiti yapıyor: " 1 985 yılının Mart ayında siyasetin zirvesine yükselen bu şahıs, dünyamn süper gücü sayılan bir ülkenin lideriyken,

1991 yılının Ağustos ayında yolun sonuna

gelindiğinde artık dizboyu entrikaların içerisinde, sürekli olarak soy/ediği yatanların girdabında bocalamakta ve SSCB 'ye düşman olan Batılı devletlerin hesabına paralı ajan olarak çalışmaktaydı. Bence. bir fenomen olan bu adam. dünyamn şerefsizlik tarihinde eşine raslfanmayacak bir siyasiydi."

70 yıldan fazla Omür süren ve son zamanlara kadar yekpare, güçlü bir devlet olarak görünen son imparatorluk, iskambil kağıtlarından yapılmış bir ev misali çöktü. Peki neden böyle oldu? Sebepler neydi ? Henüz savaş yıllarında, A BD"li büyükelçi Harryman, Rusya'da geleceğe dönük bir toplumunun değil, arkaik ve geçmişe dönük bir toplumun var olduğ; unu söylemiş ve bunun Rusya·nın sonunu getireceği kehanet ınde bulunmuştu. Sonraları ise. yani 1 960 yılında ABD Başkan yardımcısı Richard Nixon, farklı bir öngörüyü dile gelırmişli: "Hruşov ·un torunları daha özgür bir toplumda yaşayacaklardır." Oysa yaklaşık aynı dönemde, Nikita Hruşov çok yakında komünizmin kapitalizmi ilelebet tarihe gömeceğini vadediy­ ordu. imparatorluğun omurgası olan Komünist Parti" nin çöküşünü A . Lukyanov şöyle anlat ıyor: "Gerçek şu ki parti, neredeyse hiç savaşmadan kaybeW.

insanlar sorabilirler. Partinin tamamı mı?

8

imparatorluCun son darbesi


Yani

19 milyon komünist mi? Elbette haylf! Andropov 'un da daha

ônce uyardı{;Jı gibi, partide iki kanat bulunuyordu. Milyonlarca dürüst par1i üyesinden, o kalabalık komünistler ordusundan ayrılan küçük burjuva ve bürokrat takımı en etkili kanattı. işte bu yüzden. Gorbaçov döneminde uygulanan yeniliklerden sonra, komünistler büyük ôlçüde partiden uzaklaşmaya başladı. Parti komitelerine uygulanan faşizan

saldırılar

(bunların gerçekten de faşistçe

yapıldı!;Jı su gôtürmez bir gerçekti) ve 1991 yılının A{;Justos ayının sonunda, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKPFnin teşkilatlarında yaşanan şaşkınlık da bu nedenleydi."

Elbette, bu denli basit bir açıklama, özellikle d e Brejnev döne­ minden sonra SBKP'de yaşanan sürecın n iteliğini, perd e arkasını net bir biçimde ortaya koymaya yetmiyor. . 1986 yılında SBKP nin 19 milyon üyesi bulunuyordu ve bu rakam parti ıarihinde bir rekordu. Fakat bu insan kitlesi, artık dinamik bir büt ün olmaktan çıkmış donuk, soı ug u kesilmiş bir kalabalıktı. Bu kille içerisinde ne merkezciler, ne sağa, ne sola eğil­ imliler, ne bolşevikler, ne de menşevikler vard ı . Bu parti sığ d üşünceli kişilerin sözde Marksizm-Leninizm bazında yönettiği, çeşit li kararlar çıkard ığ ı . ama genel olarak icraat mekanizmalarının bulunmaması ned eniyle (bulunması da zaıen muhald i) , bütün karar­ ların ın kağıt üzerinde kald ığı bir partiyd i. istikrar teorisine göre. her bir güvenilir yapının belirli ölçüde t it reşim genliği, t itreşim amplitüdü bulunmalıdır, aksi halde bu yapı olağan üstü d urumlarda yıkılmaya mahkumdur. O yıllarda Komünist Partisi Genel Konseyinde kimse geniş anlamda "titreşım amplilüdü" görevin i üstlenmek istemiyor, bu d a her Genel Sekreter seçiminde kendini bir ölçüde belli ediyordu Slalin'e, Beriya'ya, Malenkov'a itiraz etmekten bile çekinmeyen, Brejnev döneminde ise kendisine n efret eden D. Ustinov'a karşı çıkan bilim ad amı, akademisyen V. Çelomey, ölümünden önce, 1 984 yılında şöyle diyordu: "Doğal temeller üzerine kurulmayan her şey. yıkılmaya mahkumdur!."

O yıllard a üst d üzey yöneticilerden. sıradan üyelere kad ar Komünist Partisi'nde her şey yapayd ı . Komün izme sadakatle ba�lı azınlığın ise. partideki olaylara et ki edecek en ulak bir gücü bile yoktu. Bu ıapıyı yıkmak Gorbaçov ve Yellsin ikilisi için (bu konuda ortak­ lard ı ) çok zor olmad ı. Bazı istisnalar d ışında, SSCB'nin birçok böl­ gesinde ve eyaletinde ken dilerine karşı ayaklanan, ve kend ilerini yetkisiz ve gayri-meşru ilan ed enlere g ıklarını bile çıkarmad a n , bu isyanı kabul elliler.

9

imparatorluğun son darbesi


O dönemin ünlü "alt mışlılar'' ekolünün temsilcisi, isyancı yazar A . Gladilin, bir muhabirin: "Sovyetlerin çöküş neden/en· arasmda en önemli faktör olarak. o dönemin ekonomisinin üzerinde bina edildiği petrol kaynaklarmm tükenmesi gösterilmektedır, bu doğru mu?''

sorusuna şu cevabı vermişt i : "Benim görüşüm fark/Jdır. Rejimin çöküş sebebi, onu çökertebilecek reel güce sahip bir tek kişinin çabasıdır

Bu da Sovyetler Birfi!;ji'nin başındaki, SBKP Merkez

Komitesi Genel Sekreteri Mihail Sergeyeviç Gorbaçov"dur."

XIX. Yüzyılın Eşiğinde isimli kitabında Kazakistan Cumhurbaşkanı

N.Nazarbayev SSCB"nin çöküşünün kaçınılmaz oldugunu yazmak­ tad ı r. Nazarbayev, bunun başlıca nedenlerinden biri olarak, temelinde bilimin yat tığı milletlerarası ilişkiler teorisinin SSCB"de mevcut olmaması n ı gosteriyor. Nazarbayev·e göre, toplumun ve ayrı ayrı ülkelerin gelişmesinde rol oynayan etnik meseleler lokal değil, bılakls global niteliktedir. SSCB"nin çöküşünü hızlandıran diğer nedenler arasında ise zaten etkili olmayan ekonominin iyice silahlanma zayıflaması, yarışının ayyuka çıkması. bilimın durgunıugu, bürokrat ikleşme, kadro siyasetinde yanlış uygulamalar, yönet imdeki kişilerin yaş ortala­ masının büyuklüğu, yönelim elit ınde yaşanan krizin, sosyalist sistemdeki krizle ört üşmesi gibi nedenler gösterilebilir. A sl ı nda. Nazarbayev Kazakislan Komünist Part isi Merkez Komitesı'nde ideolojik ışlerden sorumlu sekrelerken, bunların lam lersıni söylemekteydi. Zaten komLı nist ideolojisinin uydurukluğunu, onun en önemlı ıeııaırarının samimiyetten yoksun olduğunu gösteren en önemli delil Ukraynalı Kravçuk, Kazakistanlı Nazarbayev. Letonyalı Gorbunov değil midir? B u kişilerin hepsi kendi ulkelerinın Komünisl Partisi Merkez Komitesi'nde komünisl ıdeoljisı alanında sekreter görevinde bulunuyorlardı. Sonra da hepsi komünizmin demonte edilmesi rçın, inanılmaz çabalar sarlet mışlerdi Sovyellerdeki düri.Jst ve namuslu bilim adamları SSCB" nin çökmekle olduğunun, ozellik/e de can evinden vurulduğunun, yani sadece Birliğin değil. aynı zamanda komünist Rusya " n ı n da çökt üğünün farkındaydılar. Novosıbirskli bilim adamları, "Bizimle savaşmak ısteyen kimse yok. " dıye SBKP Merkez Komitesi'ne mek­ luplar yazıyorlardı "Aramızdakı sözde gergmlik üzerine yapılan polemikler palavradır. Bızimle savaşmaya gerek bile yok' Çünkü 1 2 15 yıl sonra. ba�ımsız bir ülke olarak zaten kendili!;jimizden çökeceğiz

Orta yaşlı nüfusun yarısının ayyaş ve

alkoliklerden ibaret oldu!;ju bir ülke, hiçbir şeye kadir olmadı!;jı gibi, k

e

n

d 10

n


savunacak güce de sahip değildir." Aynı sözleri V. Astafyev de söylüyordu: "Bir bakm etrafımza. Do(Jan her iki çocuktan birinin yOzünde doğuştan ôzürlülük izleri var. Rus erkekleri ortalama 50 yıl yaşıyor. Sibiryadakiler bundan daha az - 30-35 yıl. Bu ne biçim mil­ let? Kime ne verebilir ki? Buna rağmen ''yeni genetik fon"dan nasıl bahsediliyor htllt:J? Bizim siyasiler de tarih için kimin daha değerli oldu!junu de!ji/, bu konuları düşünmeliler. Rusya yaşamalı, güç toplamalı, iyileşmeli ve çocuk doğurmalıdır. Suçlu aramakla zaman kaybediyoruz" Aslında bu Rusya· n ı n suçu değildi. Rusya· n ı n raciasıydı! TUrkmenislan Cumhurbaşkanı S. Niyazov diyor h "Rus halkı bugün yaşananlardan suçlu değildir. Onu bu hale . getiren sistemdir. Ben Rusya ·nm köylerinde bulunmuş binsiyim. SBKP Merkez Komitesi'nde çalıştığım yıllarda. 1984 yılında Kursk ve Belgorod bôlgelerinde kuratôrluk yaptım. Arlık o yıllarda Rus erkekleri ayyaşlığa başlamışlı bile. Ama bu Çernozemye degildil SSCB "nin sayesinde zenginleşmedi. başkalanmn hesabma geçinmedi. Hem kimin yardımıyla köşeyi dönecekti ki? Hruşov Endonezya'da 100 bin kişilik stadyum yaptmyordu. bizimse ufak bir çocuk bahçemiz bile yoktu. Kongo ·ya kocaman kamyonlar gönderiliyordu, bızde ise petrol eşek ve deve sırtında taşmmaktaydı. Kısacası. ortak geçmişimiz var bizim ve biz kimseye dargın değiliz. Hele hele Rusya·ya hiç degiliz." S . Zabelin ve A . Şubin SSCB" nin çöküşünü analiz ederken şunları yazıyor: "SSCB ·nın sosyo-ekonomik ve sosyo-politık yapısmm çökmesi ust üste gelen krizlerdi. ôncelikle, fiyat artışı fazlasmdan doğan bir kriz sôz konusuydu. Toplumumuz ıse. 1 9 72 yılmda Roma kulübünün "fiyat fazlası" raporunda yazıldı!jı gibi, bu fiyatı dogal kaynaklarm çıkanlması, işletilmesi için ödemekteydi. Bu model ise şunu gösterdi: Madenler tükenmeye başladıgında. dogal kaynaklardan elde edl/en sermayenin kullanım derecesi kaçmılmaz olarak artıyor ve bunun sonucunda diğer sektörlerin kalkmması ve bu sektörlere sermayenin yatıfllması ıçin talop edilen para azalıyor. Nihayetinde sermaye yatırımı Oy/esine azalıyor ki. halta amortiz­ manı bile kapatamaz hale geliyor ve sanayi bazında kriz yaşanıyor. ao·u yıllann Sovyet ekonomısinin manzarası aynen böyleydi. Kaynakların çıkanlmasınm maltyetinin fonunda, kaynakların kul­ lanımından elde edilen gelir. hükümet tarafından ekonominin mod­ ernleştirilmesine yatmlmıyordu. Kaynakların tükenmez olduğuna dair yanlış sam, bu kaynakların çıkanlmasmda semerenin artışım sağlayacak teknik çözümlerin 11 imparatorlugun son darbesi


aranmamasım koşullandtrmıştı. Bu da sistemin teknolojik açıdan yıpranmasına neden oldu. Büyük kaynaklar mevcutken, teknolojinin yenilenmesine dikkat edilmemesi, kalkınmanın eksten­ sifliğine neden oluyordu. Oysa kaynakların tespit edilmesi zorlaştığı zaman, teknolojiyi yenilemek için artık elde para kalmamıştı. SSCB'de Perestroykaya gelindiğinde, teknoloji eskimiş ve ana üre­ tim fonları yıpranmıştı (bazı sektörlerde bu oran yüzde 70-BO'lere ulaşmıştı). .. Bundan da öte, Sovyetleri çökerten faktôrler arasında . para kitlesinin artış fazlasından doğan knzi ve kapalı maliye siste­ minde yaşanan gizli enflasyon krizini de gösterebiliriz.

1992 yılında

para balonu patlayınca, ülke tümüyle borç batağına saplandı, vatan­ daşlann biriktirdiği paralar ise ortadan kayboldu.

1997 yılmm sonun­

da Pasifik bôlgesinde yaşanan maliye krizi, dünyadaki maliye ahit­ /erinin reel üretim hacminden kat kat fazla olduğunu ortaya koydu. Demek ki, en sağlam döviz piyasa/an da her an patlayabilir.

sistemleri

gibi,

dünya

maliye

Üçüncü faktör. çevre kirliliğinin insanların kaldtrabileceginden fazla büyümesi ve knz ' e dönüşmesidir. Bu da dogaı olarak nüfus artışım kötü etkilemiş, yeni doğan bebeklerin hastalıklı dogmasına neden olmuş, yaş ortalaması azalmış ve tüm bunlara bağlı olarak nüfus erozyonu yaşanmış,

ölüm vakalan çoğalmıştır.

Gelişmiş

ülkelerden ithal edilen bazı zararlı maddelerin, ürünlerin ülkeye sokulmasmm ônlenmesi gibi lokal ekolojik çözümler bile, dünya endüstrisinin insan üzerinde blfaktığı yıkıcı etkiyi önleyememiştir. önemli yönetim

nedenlerden bir diğeri ilkelerinin

krize

de

girmesiyle

sistemin, rejimin

ve

bürokrasinin

ve

teşkilatlanmanm

bundan büyük Olçüde olumsuz etkilenmesiydi. Aslında sosyalist düzen. toplum yönetiminde aşm hiyerarşik bir yaptydı. Bu sistem, birçok seçenekler arasından en uygun çözümü seçerek son kararını veren tek bir kişinin sistemiydi. Ve eğer sôzkonusu tek kişi, binlerce ınsanm

çıkannı

gözetecek,

kendi

davran1şlann1

kontrol edebilecek kadar akıllı ve tecrübeli birisi ise ve kendi şahsi menfaatlermi düşünmeden, yardımcılarmm da önerilerini hesaba katarak uzlaşı içerisinde karar alabiliyorsa. bu sistem bir şekilde işleyebilir Fakat milyonlarca insanın fikrini, görüşünü alacak ve objektif. herkesi memnun edecek bir karar çıkaracak kadar güçlü, kapasiteli

bir

beyin

bulunamayacağı

gerçeği

bir

tarafa,

her

halükarda koskoca ülkede herkesi tatmin etmek mümkün de�ildi. üstelik krız ne kadar büyük ise, verilecek kararın isabetli olması ihti­ mali de bir o kadar düşük oluyor."

P. Shwaitzer'in Zafer-SSCB'nin Çöküşünü Hızlandıran Reigan Yönetiminin Gizli Stratejisi- isimli kitabında, Batının soQuk savaş

1

-- ----------

2

______________ _

imparatorluğun son darbesi


döneminden galebeyle çıkmasının derin ve argümanlı analizi yapıl­ makta. çöküşün başlıca faktörleri arasında çeşilli nedenler göster­ ilmekt edir:

"Sovyet yônetiminin talihsizlik diye nitelendirebi/ecegimiz eksik­ leri, 80'/i yıllarda daha belirgin hat almıştı. Reigan kendi ülkesinin savunma stratejisini geliştirmek yerine, Sovyetlerin gücünün Afganistan'da. Doğu Avrupa'da ve Sovyet Cumhuriyetlerinde zayıflamasım, yıpranmasmı ve çôkmesini sag/ayacak sa/dm taktigi hazırlamıştı. Sovyetler ise bu taktiğe karşı dengeyi sağlayabilmek için, bütçesinin neredeyse yansmdan fazıasmı harcamaya mecbur edilmişti. Reigan yönetimi, SSCB içteki isyanları bastırmak için muazzam harcasın diye, Polonya'daki Dayanışma'ya ve paralar Afganistandaki mücahitlere maliye desıeginde bulunuyordu. Sovyet petrolünün Batı Avrupa 'ya ihracının önü kesilmekte, dünya piyasalarında fiyatların düşürülmesi sağlanmaktaydı."

P Shwailz er'e göre son laklik en elkilı olanıydı, zira SSCB'yi büyük döviz gelirinden mahrum ediyordu. Reigan Suudi A rabistan'ı da bu konuda A BD'yi desleklemeye ikna edince. SSCB ekonomi­ sine güçlü bir darbe indirilmiş oldu. Bazıları "zengin bir petrol ülkesi koskoca bir süper gücü nasıl etk­ ileyebilir?" diye sorabilir. Ama burada garipsenecek bir durum yok, çünkü SSCB'nin hasta ekonomisi tek bir uyuşturucudan: petrol ve petrol ürünlerine yurt içi ve yurt dışında uygulanan f iyat farkından besleniyordu. Komünist rejimin sübvansiyonlarıyla ayakla duran bu ekonomik sislem - petrol ve petr ol ürünlerinin ucuzlu�undan dolayı, ülkenin gıda ihtiyacını, ısınma sorununu gıdermekte; üretilen ürün­ leri maliyelinden ucuz satmaya fırsat Lanımaktaydı. Bu uyuşturucu da tükenince, bu sefer daha ilginç usullere el att ılar - dünya piyasalarında pelrole damping fıyalları uyguladılar.- Bu siyasellen en fazla hasar gören ise petrol devletleri oldu. Çogu zaman "siyah altın" diye isimlendirilen pelrol, SSCB'nin t ümüyle devlelin kontrolündeki ekonomisi sayesinde korkunç bir ekonomik uyuşturucuya dönüşmüştü - petrol ülkelerinin bazılarında pP.lrolün salışından, yapılan masranarın 25 katı kar saglanıyordu. Elde edilen gelir ise, yeniden bu seklöre y at ı rılıyordu, çünkü ekonomik açıdan en verimli sektörün petrol olduQuna inanılıyordu-. üretimin diğer kolları ise kendi küllerinden yeniden doQamadı{lı için (üret i m tesislerinin birçoğunda ekipman ve donanım son derece eskimiş ve y ı pranmışt ı) , döviz yat ırımlarından yoksun kalan ülke dış piyasalara açılamıyor ve kendi içine kapanarak, gerilemek zorunda kalıyordu. 1_3 _________

___

imparatorluğun son darbesi

- --


Sosyalist yönetim tarzı yüzünden petrol ve gaz y ataklarının işletilmesi alanında ekonomik bir verim sa�lanamıyordu. Ulaşılması zor yataklarda bulunan petrol (kuzey bölgesi, bataklıklar ve şem er) yalnız iki yöntemle çıkarılabilir: Vardiya yönt emi ve yataklara yakın bölgelerde, işçiler için kurulan geçici konutlar. Bütün gelişmiş ülkel­ er birinci yöntemi tercih ederken, SSCB genel olarak ikinci yönteme baş vuruyordu. B u da haliyle sektörün pahalılaşmasına neden oldu. Gerçi, daha sonra SSCB de vardiya sistemine geçti (hatta Bakü"den Sibirya'ya. var diyalara onarım ekipleri bile gönderiliyordu) . Fakat bu yönteme geçildi�inde, artık yatakların işlet ilmesinin sonuna yak­ laşılmış, bu bölgelerde pelrolün verimliliği iyice azalmışt ı. Dövize büyük bir ihtiyacı olan SSCB, yatakları zorlamaya devam edıyordu. Sonuçta pet rol fiyatlarında ani bir düşüş yaşandı. Araplar çok büyük bir k�rdan mahrum kaldıkları gibi, SSCB bütçesinde de 50 milyar dolarlık bir delik açıldı. SSCB"nin borçlu olduğu bazı ülkeler konusunda, insan "bunlara nasıl borçlu kalm1r?" diye sormadan edemiyor. örneğin Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya. Oysa bu borçlar SSCB"nin petrolü sayesinde birikmişti. B u borçların oluşmasının algoritmi de ortada: Petrol bu ülkelere komik denebilecek kadar ucuz fiyatlarla salılıyor, onlardan ise en fahiş fiyatlarla hafir sanayi malzemeleri ve gıda mahsulleri satın alınıyordu. Tabii ya! Sonuçta bu devletler Sovyetlerin kardeş ülkeleriydi! Söz konusu algoritm, A BD"nin hesaplamalarına göre, 20 yıl boyunca, her sene Sovyetleri 580 mil­ yar dolar zarara uğratıyordu. Böylece. "dostluk petrol boru hattı" da, SSCB"nın çöküşünde kendi rolünü oynamışt ı . Paradoks, ama gerçek. ucuz petrol, Sovyellerin ekonomısinin diğer alanlarını da çökert mekteydi Bır ülkenin ekonomik gücünü anlayabilmek için, alt ı n üretiminin düzeyine ve devlet in altın rezervlerinin büyüklüQüne bakmak yeter­ lidir. Elmar Hüseynov şöyle yazıyordu: "Rusya lmparatortugu döne­ minde altmm mutlak likiditesi gibi klasik bir durum sôzkonusuydu tedavi.ilde bulunan kağıt paraya orantı// olarak altm rezervleri. altm standartı da bulunuyordu. Bu da altını ihracat zorunlulu{iundan kur­ tanyor ve de(Jerli metallerin ülkenin altm hazinesinde birikmesini sagtıyordu

1918-1991 yılları arasında. Sovyetıer 1 1. 000 ton altın

iırettı ve bunun

8.191 tonunu sattı. Sovyetlerin dünya altın pıyasalarına çıkması 1953 yılında, yani Stalin"in ölümünden hemen sonra oldu. Altın gelirlerinin en büyük hissesi ise, bu{iday alımına harcandı_"

Bılındıği gibı, kooperatifleşmenin akabinde ülkenin tarım sektörü 14

imparatorlu{Jun son darbesi


bir t ürlü kendini t oparlayabilmiş deQildi. Kooperat ifleşme döne­ minde, yani 1929-1933 yılları arasında 25 milyon büyük baş hay­ van, 1 7,7 milyon at, 10 milyondan fazla domuz ve 71 milyon koyun ve keçi imha edilmişt i. Stalin "Ekmek; en de(jerli paradır' diyordu. Bunu çok iyi anlayan komünist rejim, 70 sene içerisinde bu sorunu halledemedi. Devlet rezeNlerinin t ü ket imi çeşitli yıllarda kah art ıyor, kah da azalıyordu. Süper güç, ekmek sorununu bir türlü kendine yakışır bir şekilde çözüme kavuşturamadı. so·ıı yılların başlarından itibaren SSCB düzenli olarak dövizle buğday almak zorunda kalmışt ı . General, t arihçi, islihbarat uzmanı N . S.Leonav·un konuya ilişkin şunları söylüyor: " 1 965-1970 yıllarında biz yurt dışından 15 milyon

ton bu(jday satın alıyorduk Rusya ilk defa ithal gıda ürünleri uyuş­ turucusunun esiri oldu. Yönetimdeki tembeller, gıda sorununa bir şekilde çôzüm bulundu diye, oldukça rahat ve memnun gôrünüyor­ lardı. Uyuşturucu uyuşıurucuyu takip etti derken. alışkanlık ba(jım­ 1981-1 985 yıllarında ithalat 1 70 milyon lılı(ja, hastalı(ja dônüştü. tona ulaştı ve sonrasmda bu ithalat ıyice kaotikleşti. istihbarat çalışanları olarak bizler, SSCB'nin bünyesinde ABO'nin ne kadar büyük bir yara açtığını ve bu yaradan kan kaybeden halkımızm yavaş yavaş ôldü(jünü gôrerek ne kadar sevindi(jini biliyorduk. A(jır sanayi ürünlerini, teknolojisini bize satmaya yanaşmayan ABD, SSCB ·ye buğday ve diğer gıda ürünleri satmayı ise severek sürdürüyordu. . Bu(jday fazlasını bize saran ABD, karşılı(jında SSCB"den geri dönüşümü mümkün olmayan servelleri -altın ve petrolü satm alryordu. . . Biz zaten zengin olan Batıyı ısrarla daha da zenginleşliriyor. aldı(jımız bu(jdayı ise yalnız gübreye yarayacak olan bir gıda maddesine dönüştürüyorduk.''

Şimdi ise. kuluplar konusunda uzman,

bilim adamı Frityof

Nansen'in Rusya ve Dünya kitabından iktibaslar getiriyoruz: "En ônemli dôrt bu(jdaygili, yani - bu(jday, çavdar. arpa ve yulafı- ele alalım Savaştan ônce, 1 903-1 9 1 3 yılları arasında, Rusya ·nın sadece Avrupa bôlgesinde bulunan ekin sahası 81. 7 milyon hek­ tardı, yani bütün dünyanın ekin sahasınm üçte birinden biraz fazla (yüzde 34) - 240 milyon hektar alanın üçte biri kadar. S1zkonusu dônemde her sene, Rusya ·nın Avrupa bôlgesindeki bu(jdaygilin dôrt çeşidinden toplam 65 milyon ton ekmek üretiliyor. bu da dünya ekmek üretiminin Wni (yüzde 2 7) oluşturuyordu. . . Bakın, bu sadece A vrupa bôlgesine ait verilerdir. Rusya ·nın tamamında ise 72 milyon ton üretiliyordu Kıyaslama içın, Kanada, ABD ve Arjantin.de bugdaygillerden yıllık ekmek üretiminin ortala­ ma 67 milyon ton oldugunu belirtelim. Rusya 'da ıse üretilen bu(j-

-- --- ----- - --fs --

-------

-

-

imparatorluğun son darbesi


dayın toplam miktan yıllık 8, 7 milyon tona ulaşıyordu. Yani Kanada, ABD ve Arjantin ·;n ihraç ettiği bu�daygillerin tamammdan daha fazla . .. Bu üç ülkenin ihraç etti{ji bu{jdaygillerin toplamı yılda sadece 7, 7 milyo n tondu."

Bağımsız bilim adamlarının hesaplamalarına göre, SSCB lıpkr Kanada ya da A BD gibi kendi kendini ekmekle geçindirir; hatta ihra­ cat da yapabilirdi. Bütün mesele ekmeQin üretiminde, yani kolho­ zlardaydı. Bu da Azerbaycan örneğinde bariz görülmektedir. 1 9 1 3 yılında, yani kolhozların olmadığı dönemde, A zerbaycan'da 29,7 milyon pud buğday üretilmişti. 1953 yılında ülkeye kolhozun geldiği dönemde 27,7 milyon pud (1), 1963 yılında ise 3 1 , 7 milyon pud buğ­ day üretilmişt i. SSCB'de ekmek t üketiminin yüksek olduğunu, hatla ekmeğin hayvanlara bile yedirildiğini dönemin tarım uzmanları söylüyordu. KGB eski başkanı V Kryuçkov şunları yazıyor: "Dünyada en ucuz ekme{jin bizde oldu{ju bilinen bir gerçek . işte bu yüzden, yılda yedi

milyona yakın hazır ekmek mamülü çôpe atılıyordu. 10-12 ton bu{j­ day hayvanlara yediriliyordu. ihraç edilen bu{jday ise bazı seneler 40-45 milyon tona ulaşıyordu. Hangi ülkede bôyle bir rezalet vardı?" Kryuçkov·un bu sit emlerinde haklı olduğunu söylemeliyiz. A ma bu bir sonuçtu, gerçek nedenler ise her zaman olduğu gibi resmi prop­ aganda t a rafından saklanıyordu. Enerji ve teknolojiye uygulanan saçma sapan fiyat lar yüzünden, ekmek m aliyet inden ucuza sat rl­ maklaydı. Bu yüzden ucuz ekmekle hayvanları yemlemek ve onların elini çok yüksek fiyat a sat mak insanların işine geliyordu. Yani gerçek sebepler - fiyat ların dengesizliğindeydi. Sovyetıe�in çöküşü ve Mihali Gorbaçov. Bunlar siyam ikizleridir. Ve hiçbir cerrahi girişim bu anlayışları birbirinden ayıramaz. Eğer Sovyet ler'in çöküşüne neden olan global ve lokal nedenleri incelersek, ilk önce Gorbaçov' un lokal nedenleri ne denli körüklediği apaçık ort aya çıkar. O. bu süreci olanca gücüyle hızlandırarak, kendı deyimiyle söylersek "geriye dönmenin mümkün olmadı{jı" bir yola sokmuşlu. Kafkaslar, Rusya lmparaıorluğu'nun önemli bir bölgesidir. Tarihen, hatta Kıyev Rusyasından da önce Tmutarakaniya·da (şimdiki Taman) bır devletin oldugu söylenmektedir. A . Puşkin'in Altın Horozun Masalı'nda sözün ü ett iği Kral Dadon·un masal ülkesinin de orada oldugu tahmin ediliyor. XIX. yüzyılda, Kafkaslar Rus şöva­ lyelerinın kahramanlıklarının ve ihanetlerinin sınandıQı bir meydana dönuşmuşıü. A ma XX. yüzyılda Kafkasya dağları, imparatorluktan feci bır şekılde intikam aldı. işte Kafkaslardan çıkan o kişi, impara1

Pud

·

Eskı Rus'larda 19

3 kı1oluk b ı r birim

16 --

imparatorluğun son darbesi


torlu�u antipoda, "şer ülkesine" dönüştürdü. Yüzyılın sonunda ise Kuzey Kafkasya bölgesinden Moskova·ya bir başkası geldi. lmpara­ t orlu!) u çökertmek için geldi. Anatoti Gutsal, Kafkasya Ba!)ı isimli makalesinde, "Sumgait, Karaba�. Bakü, Tiflis Sovyetıerin çöküşünü hızlandtran zincirleme elkiyi yaptılar·, diyor. Aslında en korkunç olanı, SSCB' nin çöküşünün müttefik Cumhuriyetlerin birbirlerine duydukları nerret zemininde gerçek­ leşiyor olmasıydı. Ozerk bölgeler ait oldukları devletlere düşman kesiliyor, daha düne kadar SSCB'nin ulusal marşında denildi�i gibi sözde "Büyük Rusya·nın birleştirdi�i özgürü/kele(' olan bu "kardeş" devletler ve halklar, bugün birbirlerini katlet mek için yarışıyordu. Buna sebep ise ülkede hüküm süren siyasi belirsizlik, istikrarsızlık, herkesi öf kelendiren. kin ve nefret aşılayan Gorbaçov' un çok yüzlü siyasetiydi. Gorbaçov·un bütün konuşmaları, Odessa· da çok ünlü olan bir deyime benziyordu: "Efendim bôyle mı diyorsunuz? O zaman kendinize göre haklısmız ı."

1986 yılında, yani Perest royka n ı n başlarında. A.Zinovyev .başlatılan reformların SSCB'nin çöküşüyle sonuçlanabilece!)i ihli­ ımalini ileri sürmüştü. Zinovyev yazıyordu: "Gorbaçovcular Sovyet

1arihini yeniden, radikal bir yaklaşımla gözden geçirmek istiyorlar. fJunun sonucunun ne olacağım ise zaman gôsterecektir. Bugün ise, çok eski zamanlarda tarihin yeniden gözden geçirilmesinin nasıl sonuçlar doğurduğuna ilişkin örnekler var." )'.. Komünist dergisinin 1987 tarihli 12. sayısında, Rusya·nın Knyaz

Vladimir t arafından vaftiz edilmesi ile ılgili makale yayınlanmıştı. Makaleden Rusya'nrn şu anki reformcusu Gorbaçov'un, X. yüzyıl� daki selefinin, Kiyev knyazı Vladimir olduğu anlaşılıyordu. Makalenin yazarına göre. Rusya·nın vaftiz edilmesı sadece o dönem için bir kamunajdı. Gerçek amaç başta Knyaz Vladimir olmakla, Kiyev Rusyası·nın üst düzey yönet icilerinin reform e�ilim­ leriydi. Demek ki, 1 000 yıl önce oldu!)u gibi bugün de "gelişmek için

dönemin gelişmiş ülkelerinin ulaştıkları yüksek seviyeye ulaşa­ bilmek gerekiyordu."

D ikkat edin: ülkenin gelişimi için alılıma ihtiyaç vard ı ! Hızlı bir gel.şmeden bahsediliyordu yani Sadece bu sefer atılım yapan Knyaz de!) il. Kiyev Rusyası· nın SBKP Genel Sekret eriydi. Aslında gerek var mıydı böyle bir at ılıma? Sözde "dönemin gelişmiş ülk­

Jerinin ulaştık/an seviyeyi yakalamak", "danya standartlanna ulaş­ mak'' gibi bir amaç vard ı . Gorbaçov tarzı bir atak söz konusuydu.

Sovyet vatandaşları ça!)daş seviyeye ulaşmaya davet ediliyordu. Sovyet Rusyası· nın karşısındaki hedef, öncül kapitalist devletlerin sevıyesine ulaşmakt ı . Komünist dergisinin yazd. ığ ı('l a bakılırsa. X. 17

.

'

'

imp8ratorluğuh son darbesi


yüzyılda Kiyev Rusyası "gelişmiş feodal monarşilerin seviyesini yakalamayl' amaçlıyordu. Yani o zaman en gelişmiş ilerici, sosyal düzen feodalizmd i . Keşke o d önemde Knyaz Vlad imir"in sarayının üzerinde " Yaşasm feodalizm - bütün insanlfğm aydmllk geleceğf' sloganının yazılı olup olmad ıQınr bilebilseyd ik! B u arad a . "Perestroyka" teriminin siyasi anlamda ilk kez Gorbaçov tarafından kullanılmad ıQını da söylemeliyiz. Henüz 1 94 1 yılında bu kelimeyi ilk defa Ribbentrop kullanmıştı . Ribbentrop "Ben Moskova 'yla olan ilişkilerimizde Perestroyka (yeniden yapılanma) istiyorum" diye yazıyord u Molotof a . Bu Pereslroykanın neyle sonuçlandığını da tarihten biliyoruz. Gorbaçov· un korkunç boyutlara varan ekonomik bilgisizliği ve cahilliği, Perest royka sürecinde SSCB'nin bütün mal ve para sis­ teminin çökmesine neden old u . Siyaset bilimci S. Kara-Mirzanın yazd ığı gibi, "Sovyet sanayisi A. V Çayanov tarafından geliştirilen köy ekonomisinin devamıydı. Fabrika çalışan/art ise kôylü camiasıy­ dı. Bu tip sosyal bünyenin venm · liliği ve yaşamı parayla dengelene­ miyor; çünkü bu ekonomi kesinlikle parasal değildir. SSCB'de üre­ tim içerisindeki mal değişimi fiktif. "nakit olmayan parayla" denge­ leniyordu. Bu para kapalr bir alanda dönüp duruyor ve kesinlikle tüketici piyasalarmda kullanrlabilecek reel bir paraya dönüşemiyor­ du. Bu yüzden ne enflasyon vardı. ne de "ôdeme krizi" yaşanıyordu. Gorbaçov ve kurmay/an ekonominin damarlanm kesince ve fiktif paralarm gerçeğe dônf..işmesine izin verince, tüketici piyasa/an ve maliye sistemı çôktü. Mallar raflardan kayboldu, enflasyon patladı, hazine boşaldı." Daha sonra Gorbaçov alkol aleyhinde bir kampanya başlatarak, SSCffnın maliye sislemini mahvelli ve toplumda öfke yaratt ı. SSCB KGB Genel Başkanı·nın birinci yardımcısı Korgeneral V F.Gruşko, lstihb•ratçının Kad eri isimli kitabında alkol aleyhinde kampanyanın sonuçlarını şöyle özelliyor: "Bir sürO sorunla karşılaştık· gôlge ekonomisi astronomik hızla büyüdü ve ilk ôzel ser­ maye bırikmeye başladr; ruşvet ayyuka çıktı; ev işi votka üretiminde kullanılan şeke� marketlerden kayboldu. . . Kısacası, sonuçlar bek­ ledığımizrn tam tersi oldu. Hazineden muazzam meblağda paralar havaya savrulurken, bu paralarm yerini dolduracak bir kuruş kalmamıştı . . . " 1 987 yılında çıkan "Devlet Kurumlan ve Kooperatifler Yasa sı" sayesınde nakit olmayan paranın tüketici piyasalarında mal karşılığı olmayan nakit paraya dönı.Jşmesi için bir musluk açıld ı. Aynı zaman­ da "makine üretimi" programına d a st art verilmişti. Ama bu program da. ekonominın nakit olmayan parayla doldurulmasından başka bir

- -,5 --

-

. ------- --- -

imparatorluğun son darbesi


işe yaramadı. B u iki kampanya Rusya·nın finans sistemine son darbeyi indirerek, gölge ekonomisine muazzam bir "resmi' para akıttı . Böylece SSCB'de eşi görülmemiş bir rüşvet furyası başladı. Herkes ve her şey satılıyor, alınıyordu. Ü lke, Odessa'daki büyük çarşıya benzer, kocaman bir pazara dönüştü. Bu yeni sistemi "den­ emek" komsomol teşkilatına havale edilince, on lar da 1987 yılında "kapitalizmin inşasma" başladılar_ Bürokralik ticaretin ilk aşaması, paraların nakite dönüştürülmesiydi. B u maliye operasyonları için, örneQin TSNTTM gibi özel kurumlar bile açıldı ve bunlar "komsomo/ ekonomisinin" (ve aynı zamanda enflasyonun) lokomotifine dönüştü. Bu komsomolların çoQu ise, zamanla çok şüpheli iş adamlarına, bankacılara dönüştüler ve Rusya ekonomisine a�ır darbeler indirdiler. Gorbaçov·un "hizmet/eri", var olan kötü ekonomik koşulları daha da berbat hale getirmekten ibaretti. Şaibeli banka operasyon ları ile hiçbir de�er ifade etmeyen milyarlarca nakitsiz parayla her şeyin alındığı ve bu paraların büyük nakil paralara dönüştü�ü bir dönemde, ilk milyonerler ortaya çıkmaya başladılar. Gelecekte ise sözkonusu milyonerler SSCB'nin çöküşüne zemin hazırlayacak "hizmetlerde" bulundular, bu çöküşe büyük "katkı" saQladılar. Alman gazetesi Die Zeit şunları yazıyordu: ''Nihayet Gorbaçov Stalin"in mirasmı toptan yoketmeyi başardı. Ve bugün Ruslarm

çogu, tıpkı Rus masalındaki Deli lvan karakterine güler gibi gülüyor­ lar Gorbaçov'a. Gorbaçov ortada hiçbir sebep yokken, Rusların yüzyıllarca kurdugu bir dünya süper gücünü çökertti. Bununla da yetinmedi, çevresindeki güvenlik çemberini de yok etti."

Aslında tarihsel prizmadan bakıldığında, bütün suçu Gorbaçov·a yüklemek yanlış olur kan ısındayım; çünkü SSCB çökmeye zaten mahkumdu. Batılı uzmanlar, Sovyet Cumhuriyetleri ve vilayelleri arasında 79 sınır tartışmasının yaşandığını hesaplamışlardı. Evet, durumun daha da istikrarlı hale gelmesi için çalışmak (mesela Andropov'un yaptıQı gibi), veya en azından SSCB'nin çöküş sürecinin daha az sancılı ve uygar bir şekilde geçmesini sağlamak yerine, Gorbaçov bu çöküş fonunda tarihi bir şahsiyete dönüşmek, çeşilli ödüller almak ve Batı'ya kendin i beğendirmek peşindeydi. Karabağ sorunu ise, SSCB' nin çöküş sürecin de katalizalör rolünü oynadı. K.Myalo yazıyordu: "Etnik sorunlan ve sm1r ihtilaflarım çözme

konusunda terôre baş vurmada birincilik palmiyesi kuşkusuz

Azerbaycan ·a aittir (Sumgait o/aylarını hatırlamak yeterlidir). Ermenistan ise gittikçe bUyüyen Karabag

sorununu Sovyetler·e

19 imparatorluQun son darbesi


saldırmak ve bu ülkeyi çökertmek için bir silaha dönüştürdü. . . . . N e Ermenistan. ne d e DKÔ B (Dağlık Karabağ Ozerk Bölgesi) 17 Mart 1991 tarihinde yapılan 'Sovyetler Birliği kalsm mı, kalmasın mı?' referandumuna katllmamışlardı. Aslmda, henüz 1990 yllmm 20 Eylül tarihinde, Levon Ter-Petrosyan Ye/isin ·e baş vurarak, Sovyet ordularının OKôB 'den çıkanlmasını talep etmişti. Gerekçesi ise. 'Sovyet ordulannm Moskova ve Azerbaycan tarafından DKÔ B Ermenilerine karşı bir baskı aracı olarak kullamlmasfYdı. ' Karabağ ·da Ermem çocuklarmm diUnden Sovyet askerlerine ve subaylarına karşı ilk kez "işgalci" tabirinin kullanıldığını ben kendi kulaklartmla duymuştum. Gerçi bu kelimeyi onlara, Sovyet ordu­ larmın kendi arazilerinden çıkanlmasmı hatta Baltık O/kelerinden bile önce talep eden, Ermeni büyükleri öğretmişlerdi." K.Myalo'nun söylediklerine sadece bir şeyi eklemek isterdim: Sumgaırte yaşanan Ermeni kat liamı karmakarışık, muammalı bir olaydır ve bu t rajedinin anahtarı Bakü"de değil, başka yerlerde aran­ malıdır. KGB Tuğgenerali V.Şironin yazıyordu: "Ermenistan ve Azerbaycan 'da yaşanan kanlı olaylarm ilk belirtileri, henüz 1987 yılmda, Perestroykanm ikinci senesinde görülmeye başlandı. 1987 yılında Edebıyat Gazetesi'nde l.Belyayev"in lslam isimli makalesi yaymlanmıştı. Yazmın kısa özeti şöyle: n Bu din, bizim devletimiz için zararlı ve tehlikelidir. Müs/Omanlar ise hain ve ikiyiizlüdür. " O donemde Afganistan 'da savaşın yaşandığını ve hergün ssca·ye çınkoyla kaplı tabutlarda asker cenazelerinin geldiğini hatırlatmak ısterim. işte o dönemde Sovyet medyasmda insanlarm kafalanm allak bullak etmek, bütün konularda beyinlerdeki stereotipleri .vok etmek gırişimleri başladı. Bu kampanyanm iki başlıca maksadı vardı: bütün konularda insanlarm kalplerine şüphe tohumlan ekmek ve herkesi birbirine düşürmek. düşman etmek. Belyayev'in makale­ si de bu kabil yazılardan biriydi." Yakın Doğu konusunda usla bır gazeteci olan l. Belyayev'in bülün toplumun dıkkatını çekecek lslam makalesini öylesine, iş olsun diye yazmad ığı anlaşılıyor. çunkü kendisi de bunun nasıl sonuçlar doğu­ racağını tahmın edecek kadar akıllı bırisidir. üstelik o dönemde yaşanan bırtakım olaylarla da ilınlilı olması açısından, söz konusu makalenin o günlerde kaleme alınması çok manidardı SSCffnin çokuşunü ve ulkede yaşanan büt ün olumsuzlukları Da�lık Karaba� sorunuyla ilişkilendirmeye çalışan, özellikle de Rusya Duma·sı mılletvekillerinden olan S.Baburin gibi b ir sürü siyasetçı çıktı ortaya. Dağlık Karabağ sorunu aynı zamanda SSCB, Rusya, parti ye ikilileri ve demokratlar üzerinde de olumsuz et ki yap20

imparatorluğun son darbesi


mıştı. idamdan önce Çavuşesku·nun karısına söyledi�i "Lanet olası KarabaQ, her şey oradan başladı" sözleri, KarabaQ savaşında yakınını kaybeden, dininden, ırkından baQımsız olarak herkesin evinde Lekrarla nan bir cümle oldu. Gorbaçav·un yardımcısı Ermeni G.Şahnazarov, Gorbaçov hakkında yazıyordu: "Neden o bütün kartıarmı hemen açıp göster­ medi> .. Çünkü sağlam tuğlalardan yapılmış bir evi. tek bir darbeyle yıkmak yanlış olu' Onu parça parça, bloklar şeklinde, hatta gerekirse tek tek tuğlalarını çekerek yıkmak gerekiyor." Gorbaçov için bu tuQlalardan bir de DaQlık KarabaQ' d ı . E rmenilerin en sadık dostlarından, SSCB Başbakanı N.Rıjkov bile şu itirafta bulunmak zoru nda kalmıştı: "Karabağ sorunu ülkenin sırtı­ na saplanan bir hançerdi ve Gorbaçov bu hançeri kendi smma sapladı." Duma mitletvekli A naloli Çehoyev'e göre, KarabaQ sorunu Moskova tarafından geliştirilen, hazırlanan ve denendikten sonra diger bölgelerde de kullanılmak üzere üzerinde durulan evrensel bir modeldi. Haydar Aliyev de, Karabag sorununun SSCB'yi çöküşten kurtar­ mak için hazırlandıQını, ama tam tersi bir etki yaparak SSCB'nin sonunun başlangıcı oldu�unu söylemişti. SSCB hükümetinin vurdum duymazlq::;iı sonucunda, Batı'nın bütün cinayet unsurları KarabaQ'a doluşmuşlardı. Ekonomik açıdan kesin­ likle hiçbir randımanı olmayan Beyrut-Erivan uçak seferi, bü tün dünyadan kiralı k kalilleri KarabaQ'a dolduran bir araçtı. Diyena gazetesi "Dağlık Karbağ'da savaşanlar arasında, 13 ülkede terôr suçundan idama mahkum edilmiş Libyalılarm olduğunu" bile yazıy­ ordu. Bölücü Ermenilerin safında savaşan terör çetelerinden bahsederken, Karabağ Ermenilerinin en sadık savunucularından olan Viktor Şeynis bi le farkında olmadan KarabaQ ayrılıkçı hareke­ tinin en önemli unsurunun terör olduğunu itiraf ediyordu: "Ermeniler genellikle dışarıdan gelen teröristlere değil (y.k.), yerli halktan oluşan çetelere gOveniyor. onlafi savunucu/afi olarak görüyorlar." Novoye Vremya gazetesi (No:33, A Qustos 1 99 1 ) . Bu arada farklı güçler, çeşitli sorunlarını halletmek için yarışıyor­ lardı. E rmenistan için tek ve başlıca hedef DaQlık Karabag· ı Ermenislan'a birleştirmek oldugu halde, daha güçlü d ı ş odakların hedefi SSCB'yi yıkmaktı. Ruslan Hasbulatov Çeçenistan'daki olayların da SSCB' nin çöküşünü hızlandırdıQını yazıyor: "Bir daha allını çiziyorum;- bu sorunu SSCB' nin çökm esinin sonucu olarak görm ek yanlıştır Tam 21

imparatorluğun son darbesi


tersi, bu sorun onun çôküş sebebidir Tıpkı Karabag, Baltık ülkelerindeki olaylar gibi, Dudayevciler de Sovyetlere a�1r darbe indirerek, Belovej antlaşmasına zemin hazırladılar. üstelik bunun için karizmatik liderlerini psikolojik baskı unsuru olarak kullandılar." Siyaset bilimci S.Kurginyan ise. daha da ileri giderek şöyle yazıy­ ordu: "Çeçenistan; Rusya ·nm Karaba�ı "dır. Ço�u. ufacık Karabag·ın SSCB.yi havaya uçuramayacagını düşünüyordu. Oysa uçurdu. Rusya·nm omurgası Çeçenistan·da kmlmwor. Çeçenistan üzerinden kmlıyor. " Di�er taraftan ise aynı S.Kurginyan, Çeçenistan"da 1991 yılının sonbaharında yaşanan o layları SSCffnin do�ru tahlil edemeyişi ve önlemini alamayışı sonucunda çökmesi ihtimali üzerinde de durarak yazıyo rdu: "Bu çôküşün başlangıcı neredeyse sembolikti - Daglık Karabag·a, SSCB "nin çöküşüne zemin hazırlayan bu bölgeye gidil­ di. Şimdi de oraya Rusya Cumhurbaşkanı gidiyor. Ve herkesin gôzü ônünde fiyaskoya ugruyor Aslında mesele onun Daglık Karabag soruMnu çôzemeyişi de degildir .. Dagıık Karabag sorununu çôzm­ eye kalkan herkes. en azmdan siyasi fltık olmayı göze almalı." Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti KGB eski başkanı Usik Arutunyan, kendisine sorulan "SSCB 'nin çôküşü ordu güçleri ve isti­ hbarat tarafından önlenemez miydi? Neden bunu yapmadılar?'' sorusu üzerine. şunları söylemişti: "Bu soruya kısa bir cevap ver­ mek mılmkün degil; zira Sovyetler bir anda çôkmedi kil Yavaş yavaş, planll ve aşamalı şekilde, Bat(nın inamlmaz çallşmaıan ve çabaları sonucu çôkfü. CIA ve diger istihbarat ôrgütlerinin bu dogrul­ tuda operasyonlar düzenledigi, planlar hazır/adıgı kimseye sır değil. KGB yüksek okulunda egitim aldıgım yıllarda, bazı evrakları gôzden geçirme fırsatım olmuştu ve daha o yıllarda, SSCB "nin kaçınılmaz olarak çöküşe dogru sürüklendigini anlamıştım. Düşünsenize parti, komsomol, Sovyet memurlan KGB 'nin kayıtfarma düşecek suçlar işlemelerine ra�men, neredeyse dokunulmaz kalıyorlardı. Bütün mesele çôküşün ne zaman başlayacagıydı. Emin olun, CIA ·ye sızdmlan Politbüro kararlarının ve projelerinin kopya/an, tekrar Moskova 'ya sızdırılıyor ve bunlar Gorbaçov·a gôsteriliyordu. Bu projeler hakkında bilgi ise, yalmz Politbüro üyelenn : e ve adaylara. yani 14-15 kişiye belliydi. Demek ki onlardan biri bu bilgeleri CIA ·ye sızdmyordu Yani 70 '/erde ekilen bu�daym hasat mevsimi 1990'fardı Hadi durgunluk dönemi diye nitelendirilen senelerde. Sovyetleri yonetenleri beraberce gözden geçirelim. lktidanmn son döneminde şu Brejnev ne haldeydi söyler misiniz? Veya iyice ihti­ yarlamış Çernenko' Bir devleti bunaklar yônetiyorsa eger, o devlet­ ten devlet olur mu? Ve bunakların yônettigi bir devlet, dogaı olarak 22

imııaratorlullun son darbesi


çôkmeye mahkumdu. Devletin çıkar ve güvenliğini sağlayamayan, bazen ise çıkar ve gOvenUgin ne demek o/dugunu dahi anlamayan yônetimler yüzünden tarihte çôken di!jer imparatorluklar gibi, Sovyet imparator1u!ju da çôktü." Bu kadar karışık ve a�ır bir problemin iki buna!lın sırtına yüklen­ mesi, kolaycılığa kaçmak değil midir? üstelik SSCB"yi çökertenlerin arasında baş "kahraman", geveze Gorbaçov·un isminin olmaması da enteresan. Usik Arulunyan· ın ona karşı besledi!li sevgiyi anla­ mak zor değil . Bu arada çöküş sürecinde Dağlık Karabağ" ın oynadığı rolden de hiç bahsedilmiyor. Fakat Arutunyan· ı n cevabı, çok ilginç bir bilgi de içeriyor: "CIA ·e bilgi sızdmlması." Pekala, Gorbaçav·un etrafında bulunan ve SSCB için hayali önemi haiz bilgileri elinde bulunduran şahıslar kimlerdi o dönemde? isimleri aslında herkesçe belli - Ermeni Şahnazarov, Ermeni Aganbegyan, Ermeni Sitaryan, Ermeni Brutents. Komsomolskaya Pravda gazetesi'nin yazdığına göre, Aganbegyan KEPS " i oluşturarak, devletin çok önemli ekonomik bilgilerini East­ West Project şirketi aracılığıyla Batı"ya satıyordu. KGB Başkanı Kryuçkov ise, devletin üst kademelerinden Batı"ya bilgi sızdıran kişinin Şahnazarov olduğunu ima etmişti. Karabağ, S u mgait, Bakü, Vilnüs, Oş, Fergana, Tıfiis, Tshinvali'de kanlı olaylar yaşandığında, Gorbaçov her defasında bunlardan haberinin olmadığını, olsa bile çok geç duyduğunu iddia ediyordu. Böylesi imparatorluklar tarihinde bir ilkti! Bütün imparatorlar Makedonyalı l skender. Napoleon. Birinci Pelro, Stalin vd. bazen gerçekleri çarpılsalar dahi, mutlaka bütün i mparatorlukta yaşanan­ lar hakkında bilgilerinin bulundu\lunun ve her şeyi kontrol ettiklerinin allını çiziyorlardı. Tabi ki bu olaylar hakkında herkeslen daha fazla bilgiye sahip olan Gorbaçov. pişkinlikle bunları inkar ediyordu. Yaklaşık olarak bu tavrın anlamı şuydu: "Siz istediğinizi yapm, ben herkesten sonra öğrensem de olur." Orduların Tıflis"e girmesi kararın ı n Politbüro'da alındığı tarih olan 7 Nisan 19 69 y ı l ında, otu­ rumda Gorbaçov. Yakovlev ve Şevardnadze·nin bulundu\lunu Y.Ligaçev Şubat oturumunda açıkça söylemişti. Gazeteci A. Jilin ise, "E!jer ordu generali /. Rodionov gerçe!ji anlatsaydı ve Tiflis'te yaşanan trajedinin belgelerini açıklasaydı, Gorbaçov belki de SSCB'nin birinci Cumhurbaşkanı olamayacaktı" diye yazıyordu. Şimdi ise, SSCB lngiltere büyükelçisi L . M.Zamyatin'in Vilnüs olayları ile ilgili yazdıklarına bakalım: "/ngilizin (Dış işleri Bakanı D. Herd - yazarın notu) konuşmasının sonunda takındı!jı tavrı Gorbaçov hiç be!jenmedi. Acı bir istihza ile, hiç bektemadi!jim sırada Gorbaçov birdenbire şöyle konuştu:

23

imparatorluğun son darbesi


"Eskiden bu tar problemleri halletmek için 24 saat yetiyordu. Yumruğunu masaya indirdin mi, tamamdır! Bôyle de yaşanmaz ki! Şimdi masaya yumruk indirilmez, biliyorum. Sabırla, temkinle baskılara göğüs gereceksin, sorunu siyasi yoldan çôzmeye çallşa­ caksm. Bu da olmazsa, Zamyatin ·; bir haftalık buraya ça�ırmak gerekecek. O da, Olsterde yaptığı gibi, burada da meseleyi çôze­ cektir." Birkaç hafla sonra ise, Gorbaçov problem leri nasıl çözm ek iste­ diğini herkese gösterdi_ 13 Ocak tarihinde "ôzeı komando birlikleri' Vilnüs sokaklarını tankların paletleri ile ü lülüyordu. Televizyon m erkezinin çevresinde ise silahlı çatışmalar başlam ıştı. Olayların buralara kadar varacağını Gorbaçov biliyor muydu? iddia ediyorum, biliyordu! Vilnüs sokaklarında çatışmalar başladığında, Gorbaçov, yardım cıları n ı n huzurunda Savunma Bakanlığını arayarak sordu: " Vilnüs'te neler oluyor? Neden rapor etr.1iyorsunuz?" Karşı tarafın ise, şaşkınlıktan neredeyse çenesi kopup düşecekti: "Mihail Sergeyeviç, dün sizinle bu konuyu genişçe konuştuk ya . . . " Kanlı olaylardan kendini soyutlayan Gorbaçov. böyle davranmak­ la ülke yönetiminin iplerini elinde tutmadığını ve ülkede yaşananlar­ la ilgili bılgrsinin bulunmadığını itiraf ettiğini anlam ıyor, veya anla­ mak ıstemiyordu. Pekala. bütün bu olayların, yaşanan sürecin SSCB"nin çöküşüne doğru gittiğini Gorbaçov biliyor muydu? Elbette biliyordu. Aslında Gorbaçov·un sadece Slav ülkelerine önem verdiğine, yani "yeter ki Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya "da hiçbir sorun yaşanmasın, diğer Cumhurıyetler ise ne halleri varsa görsünler" mantığıyla hareket eltığine dair bır kanı oluştu bende Bellı ki Batının tutum u n u dikkate alan Gorbaçov, Baltık Cumhuriyetleri ile ne yapacağını da şaşırmıştı. Bilindiği gibi A BD , Baltık C um hu rıyelleri o l a n Estonya, Letonya ve Litvanya·yı hiçbir zaman Sovyetlerin üç m üttefik devleti olarak tanım am ıştı. Şimdi de geçelim SSCB'nin çöküşünü koşullandıran global para­ m eırelere. Burada, kom ünistlerin de sık sık söyledikleri gibi, Gorbaçov'un rolünün olduğunu savunmak haksızlık olur. SSCB"nin nihaı olarak çöküşünün temeli, bu devlet kuruldu ğ u günden atılm ıştı asrında lzvesliya gazetesı yazarı, iktisat dokloru Otta Latits yazıyordu: "Bir yuvarlak yıldônümü var ve eski zamanlar olsaydı, hıçbir gazete bu tarıhi gôrmezden gelemezdi Komünist Partisi XXVlll. Kurultayının beşmci yıldônümiJnden bahsediyorum. Bu yıldônümü, ülkemizde yaşanan değişim sürecini minimum kayıpla atlatmak için büyük bir imparatOrtı.iğUn Son darbesi


fırsattı. Bunun için Gorbsçov, uygarbir şekilde Komünist Partisi'ni iki partiye bôlebilirdi. Zaten bu parti içersinde ikinci parti her zaman var olmuştur! Yani Gorbaçov, yönetimdeki hizipçi radikallerle bôylece yollanm ayırabilirdi. Bu arada. Rusya Komünist Partisi'nin (Yelisin 'den çok çok ônce) bağımstzlık ağıtlarmın yakıldığı kuruluş kurultayınm jübilesi de unutuldu. . . Hayır. Rusya ·nın bağımsızlığı için unutuldu demiyorum. Rusya ·mn kaderi parti bürokrallarınm umurunda değildi zaten. Söz konusu olan, onların parti içerisindeki kendi bağıms1Zlıklartydı. Bu dü!Jümü çôzmeye, XXV/11. Kurultay'da Demokratların safında yer almaya, partiyi bölmeye ve bu şekilde onu kurtarmaya Gorbaçov·un cesareti yetmedi. SSCB'yi yalnız bu şekilde korumak mümkün ola­ bilirdi. Ama bu şansı da kaçırdılar. Ülkenin çôkmesinin bir başka nedeni de, milli siyasetin çökmesiy­ di ve bu konuda Gorbaçov daha önce kimsenin yapmadığı hata/an yapmıştı. O insanların kalplerine. Sovyetler'in artık farklı olacağına, Stalinimsi bir rejimin değil, demokratik bir düzenin kurulacağma dair inancı yerleştiremedi. Bundan da öte, milli elitlerin güçlenmesinin ne denli tehlikeli olduğunu anlayamadı; aksine onlara Slftmı bile dayadı. Aslında plan şuydu: Ayrılmak isteyen ülke islerse ayrılabilir­ di, ama azınlıkfann yaşadığı bölgeleri bünyesinde barındıramazdı, yani onlarsız bağımsız olacaktı. Orneğin Estonya Narva'sız, Letonya Riga'sız. Gürcistan Abhazya'sız vs. kalacaklardı. Bu arada, bu planlardan bazıları ufak tefek farklarla gerçek oldu. Oysa yine de 1991 A!Juslosıına kadar. zayıf bile olsa, "yeni Ogarev" modelli bir konfederasyona gitme şansı vardı SSCB'nin. Bu anlamda Gorbaçov·un girişimleri çok da umutsuz değildi. Ama hükümet darbesi bu umutfart da suya düşürdü. Bun/art gören. . hayJr Moskova ·nın yüzünü değil. onun suratmı gören mütlefik Cumhuriyetler. hemen hareketlendiler. Belovejsk"te tam bir boşan­ ma yaşandı!Jı söylenebilir (bu arada. bu boşanma Gorbaçov·un şahsına yönelmiş bir boşanmaydı)." Tabii ki, bilim adamı ve ünlü bir gazeteci tarafından sıralanan çöküş nedenleri bilgi açısından bizım için değerli olsa da b u bilgiler çok da geııiş ve doyurucu değildir. Okur ister islemez ayrılırken bölünmek tehlikesiyle şantaj edilen C umhuriyetler arasında Azerbaycan·ın ve Dağlık Karabağ'ın isminin geçmediğini görüyor. Bu bir tesadüf deQildir. O.Latits, KarabaQ sorununun başladıQı gün­ lerde, Batı Almanya TV kanallarından birine verdiQi demeçte KarabaQ sorununu "halkın özgürlük hareketi" olarak nitelendirmiş ve muhabirin "ama bu hareket SSCB"nin çöküşünü gefirebiliı" sözleri üzerine, kendinden emin bir tavırla ''hayır" demişti: "Karabağ sorunu

25

imparatorluğun son darbesi


lokal niteliklidir ve SSCB"yi etkileyemez."

SSCB . nin çöküşünün bazı nedenlerini, Ba�ımsız Devletler Topıuıu9u (BDT) eski sekreteri B . Berezovski şöyle sıralıyor: BDT ülkeleri kendi aralarında karşılıklı işbirliği modellerinin hazır­ lığı aşamasında, bazı sorulara cevaplar aramalılar: 1. En büyük sorun olan "milli mesele" dışında. SSCB başka hangi nedenlerle çöklü? 2. Son yedi senede yanlış giden neydi ve neden entegre birlik modelinin geliştirilmesi mümkün olmadı? Birinci sorunun cevabı oldukça günceldir, zira BDT'nin geliştir­ ilmesi üzerine yapılan teklifler, bilinçallımızdan gelen eski Sovyet mantalitesinden kaynaklanıyor. Bizler, bütün kayıp ve kazanım­ larımızı 1991 yılıyla kıyaslıyoruz. Entegrasyon avantajlarını değer­ lendirirken, yine de Sovyetler dönemini örnek alıyoruz. Oysa Sovyetlerin eski yapısı artık mümkün de�il. 199 1 yılında çöken yalnız SSCB deQil, aynı zamanda Rusya lmparatorıu9uydu. Sovyeller bu lmparatorlu9un bir devamıydı. Neden lmparaıorluk 1 9 1 7 yılında çökmedi? Neden Hitlerin bile çok ıstemesine raQmen, 1941 'de çökmedi? Çünkü SSCB"nin çöküşünü piyasa ekonomisine doğru giden yol hızlandırdı. 1917 yılında Rusya lmparatorluQunun bülününde, özellikle de savaş ve yoksullu�un kol gezdi9i bölgelerde ekonomik bir de�işim yaşanıyordu. Bu deOişim askeri komünizmin denklemli ideolojisinin doguşuna zemin hazırladı. 1941 yılında ise yeni ekonomik düzen söz konusu bile de9ildi. 1991 yılında artık farklı bir durum yaşanıyordu. 1985 yılından ilibaren ülkede yeni ekonomik model arayışları başladı. 1991 yılın­ da bu modellerden bazıları ortaya kondu. Genel hatlarıyla bu iki model - "şok terapisı" adı verilen liberal ve "sancısız" geçiş modeliy­ di. CIA tarafından SSCB"nin ekonomisi ve iç siyaseti konularında hazırlanan rapor da ilgi çekicidir. ABD Cumhurbaşkanı, Hükümet ve Kongre için 1978 yılında hazırlanan bu analitik raporda şunlar yazıyordu:

" ... Şu anda SBKPMK'da ve müttefik Cumhuriyetlerin yönetiminde

açık bir şekilde parçalanma eğilimleri görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, günden güne kötüye giden ekonomik durumdur. Sanayinin bütün alanlarmda durgunluk, üretimin düşüşe geçmesi. emek üreti­ minin hızla degersizleşmesi, hasat mevsiminde mahsulün azalması, Sovyet ihracatının başlıca ôğe/eri olan petrol, gaz,

kereste gibi

servetlerin dünya piyasalarmda ucuzlaması. bu krizi daha da körük­ ledi. Dengeler kesinlikle gozetilmeden büyük hacimde yapılan

26

imoarslorlu{lun son darbesi


silahlanma ve silah üretimi, yıldan yıla daha da hız alarak sanayinin diger kollarını çökertiyor ve bütün ülkeyi ithal gıda ürünlerine mahkum ediyor. ssca yönetimi ise uçuruma giden bu yolu gôrmek yerine, tam tersine, ülkeyi ne teorik ne de pratik açıdan katlamlması mümkün olan daha büyük masraflar mengenesinde sıkıyor. SSCB, Batıyla iyi kôlü bir ticaret ilişkisi içerisinde bulunmak için devletin milyarlarca parasım. randımam olmayan madenler açmaya harcıy­ or; uzak, işlenmesi zor bölgelerden maliyetli ve kalitesiz petrol pom­ palıyor, bununla da kendini ekonomik açıdan zararlı ve asla içinden çıkamayacağı bir kısır döngünün içine sokuyor. .. Hindistan· ı ziyaret eden Brejnev, Gandhi hükümetine 820 milyon dolarlık kredi vaded­ erek gereken anlaşmayı imzalamış, ek olarak da Hindistan·a 1 mily­ on ton petrol vermeyi üstlenmiştir. Yine gizli bir antlaşma #e Hindistan·a silah vermeyi taahhüt eden SSCB. Hindistan·a 1 , 6 mil­ yar dolar degerinde 25 adet MIG-25 uçagı verecekti. Her zaman oldugu gibi, bu sefer de imtiyazlı kredi şartlarına gôre Hindistan·ın bu parayı ne zaman ôdeyecegi belli degil... SSCB "nin her yıl ham madde ve hazır ürün ihraç ettigi uydu ülkelerin bu devlete kaça pat­ ladığını az bir yamlma payı ile hesaplamak mümkün. SSCB"nin bu ülkelere her sene karşılıksız para yardımı yaptığı da unutulmamalı. Oysa bir yandan Batı"ya olan borcunu şişiren SSCB 'nin. şu anda dış borcu 1 7 milyar 900 milyon dolara ulaştı. Bunun dışında, Oogu Avrupa ülkelerinin de Batı"dan kredi almaları için garantôrlük üstle­ nen Kremlin, sırtına 60 milyarlık potansiyel bir borç yükünü de almıştır. Son 1 O yılda SSCB uydu ülkelere 85. 8 milyar dolar para har­ camıştır. Bu paraların dolar bazında dagılımı şoyıe · Küba - 15.4906 milyar, Viyetnam - 9.1312, Suriye - 7,426, Irak 3, 7656, Etiopya - 2,8605, Kuzey Kore - 2,2341, Afganistan - 3. 055. Cezayir - 2,51 93, Angola - 2,0289 . . . . Üstüne üstlük Kremlin ·;n paralan dünya komünist örgütleri ile alakası olmayan kişilere gidiyor. ôrneğin Batı ·nm askeri sanayi şir­ ketleri ile ticaret yapmakla suçladıgı kuruluşlara da Moskova ser­ maye akıtmaktadır. Ortada bir paradoks var. Moskova kendi hasta ekonomisine para akıtmak yerine bizim savunma sanayimize para yatırmaktadıL Sovyet yôneticilerinin (Brejnev ve Gromıko) ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin yetkilileri ile yaptıkları temaslarda, her zaman tekrarladıkları şu: "Bu gorüşmelerin başlıca amacı tarım ekonomisinin geliştirilmesi ve endüstrinin modernleştirilmesi için Batılı devletlerden kredilerin alınmasıdır. Oysa Batı devletleri, talep edilen para karşılıgında Sovyet yönetimine hazır makinalar, ekip­ manlar ve techizat vermeyi teklif ettiginde, Ruslar kesinlikle buna

ı1 -- ----- · imparatorluğun .son darbe.si


karşı çıkmış ve nakit para verilmesi hususunda ısrar etmişlerdir. Sovyet yönetimi "teçhizatı kimden alacağına henüz karar vermediği­ ni ve şirketler arasmda ihaleler yapmak istediğinin bildirmişti. Alman bülün paralar neredeyse Bafllı bankalardaki hesaplara yatmlıyor ve daha sonra paylaştmlarak üst düzey parti yöneticilerinin hesaplan­ na aktar1lıyor... Sanki yaklaşan tehlikeyi bizden önce hisseden Komünist Partisı yetkilileri, Batı ·ya sı�mmaya hazırlamyor ve bu yüzden kendilerine maddi altyapı oluşturuyorlar. Bunun başka bir açıklaması yok. Bu siyasetin neticesinde SSCB 'nin altm rezervleri son 30 yılda yaklaşık üç kat azalmıştır. Sanayi sektöründe günden güne büyüyen gerileme, kontrolden çıkarak tam bir ekonomik kaosa neden olmakta. bu da savaşa baş vurmadan ssca 'yi çôkeıtmek için bulunmaz bir ftrsat oluşturmaktadır. . . . Bu arada, yakm zamanlarda SSCB "nin müşterisi olacak ülkelerin sayısını çoğaltması da mantıklı ve olanaklı görünüyor. Böylece SSCB yüksek harcamalarını daha da attırabilir (hatta ssca 'yi herhangi bır bölgesel çatışmanın içine de sokmak mümkündür) Hazırlayacağımız bir kredi politikasıyla Kremlin yöneti­ mi ıçensinde parçalanma yaratabiliriz. . . . " Sovyellerden yardım alabilmek için "Amerikan emperyalizmine'' savaş ilan etmek ve "Marksizmi ha/km tek kurtuluş yolu" olarak görmek yelerlıydi. Halla dünyaca ünlü yamyam-diktatör Bokassa bıle. SSCB'den para aldığı için Amerika'ya kafa tutabiliyordu. SSCB' nın çoküşüne zemın hazı rlayan sebeplerden biri de, dunyayla uzlaşmayan, entegre olamayan ekonomisiydi. Amerikan bılim adamı R. Keohane · i yazıyordu: "Oturmuş. istikrarlı bir sistem olan dunya kapıtallst sistemı. kapıtalist hükümetlerle işbirliğine girmek ve sosyalıst devletlere darbe indlfmek için çalışmaktadır." Bulun bu nedenler zincırıne. SSCB"nin kendisine zarar veren. yıkıcı savaş doktrınıni de ekleyebiliriz. lkınci dünya savaşından çıkan SSCB henı..:ız yaralarını bıle sarmadan. Balıyla on yıllarca sı..:ıren bır soQuk savaşa gırişti Ekonomik güçler bu savaşta eşit değıldı ABD ekonomısı kendi parametrelerine göre S S C B ekonomisınden 2-3 kat buyliktu. üstelik Sovyetlerin Varşova Paktı ulkelerı ıle beraber ABD, NATO, Kuzey Atlanlik Tıcaret Birliği (CEATO) gıbı super kuruluşlara karşı durdukları da göz önüne alındığında. bunların hepsınin ekonomik gücünün Sosyalist Bloku ulkelerınden 4-5 kat büyük olduğunu tahmin etmek zor olmaz. SSCB oluşturduğu bu Jeopolılik ve jeoekonomiyle doğal olarak baskı karşısında dayanamadı ve rüzgara kapılan bir saman çöpü misalı. savrulup gittı. Daha 1 968 yılında, general Charles de Gaulle hiçbir ülkenin nük-

28

imparatorlu{Jun son darbesi


leer silaha sahip olmadan tam anlamıyla bağımsız olamayacağını söylemişti. Politbüro· daki yoldaşlar, her patlayan nükleer bombayla ekonomilerinin de patladığını anlamıyorlardı. Çeşitli devletlerin yıllar içerisinde yaptıkları yer üstü ve yer altı nükleer tatbikallar ise. aşağı­ daki gibidir. Toplam 512 hava ve 1 525 yer allı patlama gerçekleşmiştir. Yer altı (815) ve yer üslü (215) patlamayla liderlik ABD'nin elinde. ABD"yi ise SSCB, Fransa, Büyük Britanya, Çin ve H ındistan takip ediyor. Gayri safi milli hasılaya oranla, yapılan patlamalar içerisınde gelişmiş (ABD. Fransa. Büyük Britanya) ve gelişmekte olan devleller arasında ABD'nin daha makul çerçevede bu talbikatları yaptığı açıkça görülmektedir. SSCB ise bu açıdan fenomen olarak görünüyor. çünkü gelirine oranla yaplığı tatbikallar konusunda tam zıt bir kutupta duruyor. ABD'nin gayri safi milli hasılasından yüzde 36 geliri olmasına rağ­ men, dünyada yapılan bütün tatbikalların yüzde 35,1'i SSCB"nin payına düşüyordu. Ülke ekonomisine ciddi şekilde hasar veren böyle bir politikayı, yalnız nükleer saldırıya hazırlık yapan veya nük­ leer bir saldırı bekleyen ülkenin yapması beklenir. Başka türlü SSCB'nin çöküşünü getirebilecek böylesi bir duruma, yalnızca "ekonomik cinnel" ismi verilebilir. Dünyadaki nükleer güçlerin ekonomilerine bağlı olarak, herbirisi için nükleer tatbikal modeli belirlenmişti. O dönemde dünyada iki nükleer stratejinin olduğu söylenebilir: Birincisı, saldırıyı önleyebile­ cek nükleer yeterlilik (Fransa. Hindistan, Çin, Büyük Brilanya); ikin­ cisi ise, ABD"nin nükleer denemelerine ayak uydurmak için. SSCB"nin izlediği sıralejı. Eğer SSCB de nükleer yeterlilik strateji­ sine benzer bir taktik izleseydi, modelden de görüleceği üzere üç kat az tatbikat yapması mümkün olabilirdi. Henry Kissinger'in yazdığı gibi: "Paranoyakça bir saldırı korkusu Rusya "yı 20 000 alom başlığı üretmeye sevketmiştir." Böyle bir lükse yalnız ve yalnız güçlü bir pıyasa ekonomisı olan ülke sahip olabilirdi. Zaten bu konuda yanılmadığımızı, gelecekte yaşanacak olan tarihi olaylar da ispal etti. Ama SSCB'nin Lalihsizlıği, bu silahlanma yarışının ona beklediği güvenliği sağlamamasıydı. Amerıkalı profesör Aleksandr Yanov. ao·ıi yılların başlarında Amerıkalıların füze aleyhine leknoloji ureti� minde büyük atılım gerçekleştırdığini yazıyordu. Eğer bu sistemler beklenen hacimde üretilseydi, o zaman kımin ne kadar füzeye ve nükleer teknolojiye sahip olması hiç farketmeyecekti. Yani "petrol gelirleri stra tejisi ' kendıni doğrulamadı. Bu arada Yanov· a göre Gorbaçov" u Perestroyka dönemini başlatmaya sevkeden neden de 29 imparatorluğun son darbesi


buydu; çünkü SSCB bu sistemleri üretecek güçte de�ildi ve birkaç yıl sonra atom silahının kendi şakağına dayanacaı:ıını biliyordu. lsveç iktisatçısı Aslund'un hesaplamalarına göre, Sovyet ekonomisinin gayri safı milli hasılası Amerikan gayri safi milli hasılasının sadece beşte biri nispetindeydL Haliyle bu koşullarda bütün dünya ile nükleer yarışa girmek, yalnızca ekonomiyi çökertir. Verılerden de görüldüğü gibi, SSCB'nin akıl almaz nükleer stratejisi, sonuçta ülkenin güvenliğini bile sağlayamayacak duruma gelen ekonominin hepten çökmesine neden olacaktı. Kısacası, ülke ekonomisi ile ülkenin nükleer güvenlik sistemi arasında en ufak bir denge yoktu. SSCB'nin savaş konseptini ülke yönelimi açık bir biçimde ortaya koyuyordu. Bakın bu konuda L . M.Zamyatin ne diyor: "Diplomatik nezaket anlayışmdan uzak olan Hruşov, olanca gücüyle bağtrarak tehdiller savuruyor. SSCB'de füzelerin tıpkı sosisler gibi seri şekilde üretildiğini iddia ediyor, akımca Batı 'yı korkutuyordu. Ondan daha dikkatli olan Brejnev bu lür açıklamalar yapmaktan kaçınıyordu; ama ben bir keresinde onun Savunma Bakamna önerdiği 'strateji'yi duymuştum: 'Amerika/ı/ar·da ve NATO'da bir sürü füze var. demek ki bizde de o kadar olacak. Hatta yüzde 50 daha fazla olacak!' Böyle bir çılgınlık ABD askeri sanayisinin işine geliyordu; çünkü akla hayale gelmeyecek kadar silah siparişleri alıyordu. Sovyet ekonomisini çökerten silahlanma yarışı rayından inmesin diye Sovyetıer üzerinde güçlü etkiye sahip Amerikan askeri sanayii, SSCB' n i n üst düzey yetkililerini sürekli korku içerisinde tutuyordu. Bu siyaset özellikle Gorbaçov döneminde daha başarılı bir biçimde yürülülmekteydi. "Bazen biz, bombardıman uçaklar1mızı, Sovyet radar/an on/an yakalasın diye Kuzey Kutbu'na gönderiyorduk. Bazen de uçaklanmızı Sovyetlerin Asya ve Avrupa smu1anna kaldırıyorduk." Bu itiraflar, 8 0 ' 1 i y ı llarda Amerikan Hava Kuvvellerinin stratejik hedefler komutanlığını yapmış general Cheney' nin, Schweitzer'in Pobeda dergisine verdiQi demecinde geçiyordu· " 1993 yılında Priston Üniversitesinde yapılan bir konferansta konuşma yapan SSCB ·nin son Dışişleri Bakanı Ateksandr Bessmertnıh da Cheney'nin haklı oldu!Junu itiraf etmişti. " Schweitzer büyük bir sevinçle Bessmerlnth'm sözlerini aktanyor. Washington 'daki ajanlanmızm sızdtrdığı bilgilerden ve raporlar­ dan. ABD'nin ssca·ye saldırmayı ve daha ilk denemede onu mahvetmeyi düşündüğünü öğreniyorduk. . . . " Batı·nın Sovyet karşıtı propagandasını önlemek amacıyla Sovyetıerin karşı koyma girişimleri de çok pahalıya matoluyordu.

-30 -

-- --------- ­

imparatorluğun son darbesi


Mesela 15 Nisan 1949 yılından başlayarak, bülün SSCB sathında, Batı radyo kanallarının yayını engelleniyordu. Bu maksatla SSCB" nin bütün şehirlerinde istasyonlar kurulmaktaydı. OrneQin son teknoloji ile donatılan Bakü'deki istasyon, titizlikle korunan kocaman bir sahayı kaplıyordu. Uzmanların hesaplamalarına göre, bu geniş çaplı çalışmalarda Dnepro Elektrik Santralinin orettigi enerji nispetinde bir enerji sarfedilmekteydi.Ama yine de Lüm önlem­ lere ragmen uzun frekansları yok etmek mümkün olmuyor ve önü kesilemeyen Batı radyo kanalları o dönemin en ünlü radyo markası olan Spidola aracılığı ile Sovyet insanlarının evlerine giriyordu. Batı ise SSCB"nin bu çalışmalara ne kadar para harcadığını, her ne olur­ sa olsun frekans karıştırmaya devam edeceğini bildiğinden SSCB'nin daha fazla masrafa girmesi için yeni yeni teknikler geliştiriyordu. SSCB"nin çökmesine neden olan faktörlerden biri de, SSCB'de bilimin, tekniQin ve endüstrinin iki kısma ayrılmasıydı: Sivil ve askeri. Bu arada çalışan beyinler, en iyi uzmanlar ve tabi ki en büyük par­ alar, askeri sektöre ayrılıyordu. Bu iki devin kendi aralarında uzlaşı içerisinde çalışabilmesi için hiçbir sislem düşünülmediQinden, onların herbiri kendi yolunda ilerliyordu. işin ilginç yanı ise, savun­ ma sanayine girmeyi başaran herhangi bir teknolojik yenili�in orada miladını doldurana kadar gizli tutulmasıydı. Evet. Sovyet savunma sistemleri vatanı düşmanlardan korumak için geliştiriliyordu. Oysa "düşman" olarak görülen taraf, o sırada çok gizli teknolojilerinin dışında, her ürününü fuarlarda açıkça sergiliyor, her gün yeni piyasaları ele geçiriyordu. G. Tabaçnik'in yazdığı gibi, Sovyel realitesi 6 madde şeklinde özetlenebilir: 1- SSCB'de işsizlik yok; ama zalen kimse çalışmıyor. 2- Kimse çalışmıyor; ama üretim büyüyor. 3- üretim büyüyor; ama marketler boş. 4- Markeller boş; ama ziyafetlerde masalar yemeklerin ağırlıQına dayanamıyor. 5- Masalar ağırlığa dayanamıyor; ama kimse halinden memnun deQil. 6- Kimse halinden memnun değil; ama herkes "ever· oyu veriyor. iş gücünde artış kaydedilmediği halde, toplam gelirin büyüdüğü bir yerde, (bugünkü Rusya'da olduğu gibi) ülkenin hammaddesi salılmaktadır. Böylesine çarpık bir ekonomik düzen, sıcak para akışı olmadan ayakta duramazdı. Sıcak para ise yurt dışı ve ülke i . erisinde spekülatif fıyallarla satılan petrolden elde ediliyordu.

31

imparatorluğun son darbesi


70"1i yıllarda Sosyolog P.P.Maslov Sosyolojide i statistik isimli kitabında insanların gelirlerine göre kategorize edilmesinin Gauss formülüne göre yapıldığını ve bu formülle kapitalisL ülkelerde geçer­ li olan Pareto formülü arasında büyük bir prensip farkının olduQunu yazıyordu. Gauss formülü ''denk/emel' bir yapıya sahip, yani en büyük ihlimali oluşturan rakam, asgari geçim düzeyini gösleriyor. Oysa Pareto formülünde, "herkese emeğine göre. herkese beceri­ sine gere" kuralı hakimdir. SSCB' nin çökmesinin en büyük nedeni, kuşkusuz. planlı ekonomıdir. Geometri diliyle söyleyecek olursak, buradaki plan, arada bulunan binlerce engele rağmen ve ekonomik kurallardan hiçbirisine aldırmadan ıki nokta arasından geçen düz bir çizgidir Söz konusu engellerin niteliğini gözden geçirdiğimizde ve ufak bir matematiksel hesap yaptığımızda planın aslında kaosun başlangıcı olduğunu söyleyebiliriz. Plana uyulması. planın zamanında teslım edilmesi ıçin çeşilli mevkileri işgal eden yetkililer daha büyük gorevlere teıii eımek, maddi ve manevi anlamda ödül­ lendırilmek. huzur elde etmek ıçin her türlü hileye el atıyordu. Verilen görevr, yani planı belirlenen süre içerisinde yetiştirememek ise. tam tersi sonuç veriyor. bazen de iş hapse kadar varabiliyordu. BLiyi.Jk ekonomik handrkaplara neden olan plan sistemi, sonunda ekonomıyı tamamen çokertti Bır seferinde Hruşov şöyle konuşmuş­ tu. "Eğer ülkede bır gün hıç h"sızlık yap/masaydı, çoktan komlinızme ulaşmıştık." Halbukı komunizm döneminde yaşayacağı­ na inanan H ruşov, planlı ekonominın sıyasi ve ıklisadi mekaniz­ maların ı n mafyalaşmaya davetıye çıkardığını ve bu sistemi kökün­ den değıştırmek gerektığini anlamıyor veya anlamak istemiyordu. Tunn ü nıversıtesı profesörlerınden Roberto Ponichi'nin söylediği gıbi · "Plan sıstemmde. Sovyet insamyla devlet planlaması ve bakan­

llklar arasında savaş yaşanıyordu Bu çelişki, er ya da geç. sisteme

de yansıyacaktı işte bu nedenle kendini gelıştiremeyen bir yapıya sahıp olan planlı ekonomi ekstensif. içmden çürük ve çökmeye mahkumdur "

Sovyet yönetıminin ayakla durduğu y ıllarda bütün komünistlerin dıllerinden dUşurmedığı ırajıkomık saz/eri vardı: "Biraz daha gayret,

biraz daha sıka//m dişlenmizı. bıraz daha çalışalım ve her şey düz­ elecek. yoluna gırecek. ışıer daha iyi yuruyecek . .. "

26 Ocak 1925 yılında Nerıman Nerımanov'un o�luna yazdığı vasiyet mektubunda şu cumıeıer yer alıyordu "Belkı de, sen bu satırtan okurken

Bolşevıkler artık olmayacak. Ama bu. Bolşevizmin gereksiz olduğu an/amma gelmıyor. Sadece bızler onu e/lmızde tutamadık, koruya­ madık. yeterınce degerıendıremedık. ışimıze kôlU başladık. iktidar hlfsı gôzumuzu ôyle bır burüdü ki. bôburlendık. boş işlere sanldık ve

32

imparatorluğun son darbesi


bunun sonucunda en önemli şeyi elden kaçırdık. iktidar çoau kim­ seyi azdınr, saptmr. Zaten böyle de oldu: iktidar htrsı güzel insan­ /an. gerçekten çalışkan arkadaşlarımızı bozdu. Onlar ülkenin kadermi ellerinde tutarak smırsız bir diktatörlük yapmaya giriştiler. Belki de ilk günlerde bunu yapmak btr zorunluluktu; ama şimdiye kadar bu durumun devam etmesi Bolşevikleri mah va doğru sürükle­ mektedir." Sovyetlerin tarihe karışmakta olduğu bir dönemde, OHDK2 · n ı n L·ı nıü kuruluş konferansında Yanayev SSCB"ye a i t bütün m a l var­ lığının adaletli bir biçimde paylaştırılmasını leklir etmışli. Yani bu insanlar go·ıı yıllara varıldığında bile, eskı komünist metotlara baş vurarak gasp etmek ve kamu malını paylaştırmak üzerine yorumlar yapıyor, niyetlerini açıkça beyan ediyorlardı Plan ekonomisinin saçmalığını gösleren bir başka örnek üzerinde de duralım. Durgunluk yıllarında Komünist Parlisi Merkez Komitesinin inşaat şubesi başkanı Melnikov · u n , Merkezi Televizyonda yayınlattı91 bir deney reklamı vardı. B u deneye göre. herhangi bir binanın yapımında çalışmak üzere Sovyeller Birli9i' nin dört bir yanından teknoloji, işçi gücü ve mühendisler o bölgeye akın eımeliydiler. Böylece yapının anahlar teslimı belirlenen sureden� yani plandan önce yapılacaktı. Bu arada kullanılacak teknolojinin hacmi. nereden alınaca91, ne lür bır bınanın inşa edileceğı konusun­ da vs. en ufak bir değerlendirmede bulunulmuyordu. işte kontrol altında tutulan ekonomik sisteme barız bir örnek. Ekonomi uzmanı N.Şmelyev'in çok doQru söylediği gibi "bizler çarpık. eğn aynalar ülkesinde yaşıyorıız " Herkes bir şey söylüyor: ama başka şey yapıyordu. B u da görecelık uzerine kurulu, çeşitliliğın, farklılığın olduğu ve her bır insana becerilerıne göre değerin verildiQi dünyamıza dayatılan sert, determine sistemlerın ortak akıbetidir. Hoara· nın "büyük problemler kuralında" şöyle deniyor: "Bütün bllyük problem/erin içerısinde. dışanya fırlamaya haztr küçük bir problem yatıyor. " Serbest. liberal, piyasa ekonomisinde bu kuralın serbest işlemesi ıçin olanaklar var. Kontrol altında tutulan. parti çizgisinden çıkması yasak olan bir sistemde ıse. hiçbir küçük problem dışarı fırlayamaz. Gerçi ülke yönetiminde bulunup da, ülkenin zor durumda olduğunu görerek sistemi kökün­ den değiştirmeyi teklif eden yetkıliler de zaman zaman ortaya çık­ mıştır. Sovyetıerin bazı dönemlerınde, özellikle d e başlangıç yıl­ larında, Bolşevikler yönetim-plan sistemınin ülke ekonomisini çök­ erttiğinin farkındaydılar. Zaten Lenin'ın Yenı Ekonomik Planı devr2 • OKÇP . CGo9udaB!Vennıy Komılel po Çrervıç.aynomu Poıoıer.yu SSSRJ · SSCB OlaQanusıu Hal Devlet Komılesı

geu SSCB ClJ'llhubaşkam M S Gortı.açov·u ıal'ılıl'lcl.1n ssce yeı-ıı.ıen ıararırıcıan �uruıan ve "AOusıos cıaıtıesı· aoı da venıen bır Ofgul

1991 oe 18A4usıosu 19A4usıos a tıa{ılayan

ınaımıek amacıyla tıazı usı cıuzey

33'

imparatorluğun son darbesi


eye sokması da bu yüzden oldu. Sadık Lenincilerden olan F.Dzerjinski ise "d'ş ticaretin yalnız bir kurumun tekelinde olmasınm inantlmaz suiistima/lere ve çürümeye neden olaca�ml'' söyleyerek, bunun kabul edilemez olduğunu vurguluyordu. ikinci deneme ise Slalin'in ölümünden sonra yapıldı. L.Beriya·nın oQlu 5. Beriya kendi kitabında babasının yeni bir ekonomi stratejisi hazırlığında olduğunu yazdı. Gerçeği söylemek gerekirse. son dönemde açılan gizli arşiv belgelerinden S . Beriya'nın doğru söylediği görülmektedir. 1953 yılında Reporter dergisinde lsaak Deyşter, Beriya'nın nihai maksadının ülkeyi merkezileşmiş sistem­ den çıkarmak ve özerk oluşumların kurulmasını saQlayacak köklü reformlar yapmak olduğunu; ama amacına ulaşmadan öldüğünü yazıyordu. Üçüncü girişimde bulunan isim N. Hruşov·du. Hruşov eyaletlerde biri sanayi, diQeri ise tarımla ilgili olan, iki parti bürosu açtırdı ve Bakanlar Kurulu ile işbirliği içerisinde çalışan Sovyet Halk işlet­ melerini kurdu. Dördüncü g i rişimci 60'1ı yılların sonunda A.Kosıgin oldu. Kosıgin·e göre devlel kurumlarının kendilerini ayakta tutacak kadar vatandaştan hizmet karşılığında ücret almaları ekonomiyi iyileştire­ bilirdi Beşinci girişimci Y.Andropov· du. O da ekonomiyi iyileştirmenin yolunun rüşvetle mücadeleden geçtiğini ve ülkede yeni bir düzen kurmak gerektiğini savunuyordu. Ve nihayet allıncı girişimcimiz M.Gorbaçov O H D K üyelerinden biri olan V. Kryuçkov, ülkeyi uçuruma sürükleyen korkunç bir sürecin başladığının farkındaydı. "Pragmatizmden yoksun, tam veya kısmen ideoloji üzerine kurulu bir siyasi düzen. er ya da geç, değişıme uğramak zorundadır. " Peki buna engel olan neydi? "Bizim kemikleşmiş dünya görüşümüz buna manı oluyordu. Bu dünya görüşü, resmi ideolojik doktrin çerçeve­ sine sığmayan bütün gôrüş ve teklifleri kôklen reddediyordu " Bellı ki bir rejimde toplumsal düzenin temeli "humanist sosyalizm" ise. bütün bu girişimler sonuçsuz kalmalıydı; kaldı da. Onerılen bazı çözüm yolları ise tamamen saçmaydı. Mesela, Kosıgin'in teklif ettiği "hızmetlerin karşıllğmda ücret almması modeli" sert fiyat kon­ trolünün yaşandı�ı bir sistemde nasıl işlevsel olabilirdi? Başka bir deyişle, sert denetim altında bulunan otoriter sistem içerisinde Hruşov·un teklıfieri ne işe yarayabilirdi ki? Elbette Gorbaçov da yap­ tığı teklıfterin neler getirece�ini hesaplayamamıştı. Oyle ya, bir keresınde "Bız bile bôyle bir çôküşün yaşanacağını tahmin elmiyor­ dul<' demışli Gorbaçov.

34

imparatorlu�un son darbesi


Bolşevikler otoriter yönetimden. denetim altında tutulan siyasi ve iktisadi sistemden vazgeçemezlerdi, çünkü bu onların iktidarda kalmasının tek koşuluydu. Planlı ekonominin temeli olan fiyatların düzenlenmesi, ayarlan­ ması, özellikle dövize bağlı ürünleri (petrol, pamuk ve s.) kötü elkiliyordu. S.Karno' nun yazdığı gibi, termodinamiğin ikinci kuralına göre, herkesten ve her şeyden izole edilmiş, başkaları ile bağlantısı olmayan kapalı bir sistem, kendi doğal haline dönmek için çabala­ makta, bu da kaosa neden olmaktadır. Bu kural gereği bütün kapalı sistemler zamanla çökmekte, ölmekte ve altüst olmaktadır. Teknolojide bunun adı amortisman, biyolojide yaşlanma, kimyada destrüksiyon, ıarihle ise çöküştür. Belirsizlik derecesi entropiyle ölçülmektedir. Entropiyi kullanarak, termodinamiğin ikinci kuralını şöyle tarif etmek mümkün: Kapalı sistemin entropisi azalma kaydet­ mez. Diğer bir deyişle, kapalı sistem kendi kendini düzenleyemez. Slalin'in demir perdesi allında inleyen, bütün uygar dünyayla kav­ galı. herkesle düşman bir ülke: S.Karno·nun kuralına göre, tarihi çöküşe mahkumdu. Termodinamiğin ıkinci başlangıcı kapalı bir sis­ temde bile yerli entropinin düşüş ihtimalinı istisna etmiyor. Kapalı sistemin bazı kısımlarının lokal düzenlenmeye tabi tutulması, yal­ nızca kalan kısımlarının altüst olması koşulu ıle mümkündür. Entropinin önemli bir bölümünün savunma sanayisine (devlet içinde devlel kurarak) yani KGB'nin "global dünya" stratejisine akıtılmasıyla, SSCB diğer harcama alanlarından tasarruf yaparak muazzam bir savunma sanayisi oluşturmuştu. Bu da bütün halk ekonomisinin, doayısıyla da SSCB'nin çökmesiyle sonuçlandı. Ashby"ye göre: "Bir sistem çok büyüdüğünde ve sistemin

parçalarıyla bütün arasında kırılma yaşandığında, bütünün özellik­ leri ile parçaların ozellikleri arasında fark da büyüyoc" Orneğin

bütün laşlar yukarıdan aşağı düşlüğlmde, aşağıya inen küllenin içerisinde düşme sonucunda yaşanan eşit çarpışmalar nedeniyle bazı taşların yukarıya sıçrayabileceği islisna edilemez. Çökmekle olan ekonomiyi kurtarmak için büyük petrol yatakları bulmak, onları acımasızca işletmek ve bu petrolün satışından sıcak para elde eımek de bir çözüm olabilir tabii. Ancak bu genel olarak ekonomik durumu düzellmeye yelecek bir çözüm değildir. SSCB'nin çöküşünü fizik bilimiyle da açıklamak mümkün. Bilindiği gibi, laminar (düzenli) akımdan turbulent {düzensiz) akıma geçişi gösteren Reynolds kriteri vardır: Vdb R e=----------------------- m

35

imparatorluğun son darbesi


V - akımın hızı d - borunun çapı b - sıvının yoğunluğu m - sıvının yapışkanlığı Ekonomik sistemde planlı yaklaşım, çoğu kez işte bu modele uygun olarak yapılmakta, plandan kaosa geçilmektedir. Eğer kaosa geçişin Reynolds kriteri ile gerçekleştiğini varsayarsak, o zaman akımın hızı ve borunun çapı - planın yerine getirilmesi ve onun tam hacmidir. Yapışkanlık - işletmenin bütün birimlerinin çalışmalarının toplamı, sıvının yoğunluğu ise - teçhizat, makine, teknik donanımdır. Bütün yönelim parametlerini belirli bir düzeyde tutmak mümkün olmadığına göre, kaosa geçiş kaçınılmaz olacaktır. Sibernetik uzmanlarına göre, Roma lmparatorluğu'nun çöküşünün nedenlerinden biri de, yönetim sisteminin etkisizliği ve enformasyonun aşağıdan yukarıya gönderilmesinde oluşan kirliliktir. Yönetim sistemlerinde önemli olan - geri bağlantı kuralından doğan, yönetim sürecinin kapalılığıdır. Yönetim yalnız yöneticide başlayan ve onda bilen bağlantının olduğu yerde vardır. Norbert Viner'e göre ise, onun fonksiyonu

"dezorganizasyona eğilimli olan mekanizmalarm yônetimiy/e, yani entropinin basit yöne do(Jru, geçici ve lokal değişime yönelik e(Jil­

Her zaman için geçerli, bağımlılık yapan kısır döngü gerçeği vardır. Söylenenler, son yıllarını yaşayan SSCB'de komünist rejim yöneticilerinin nasıl bir sürece girildiğini anlamadıklarını gösteriyor. Bu siyasi "körlü(Jü" aşağıdaki verilerde daha açık görebiliriz. 1 984 yılında Politbüro 48, Merkezi Komite Sekrelerliği ise 42 otu­ rum yapmıştı. Politbüro olurumlarında 529 açık, 3231 kapalı oylama yapılmış, toplam 3760 karar alınmıştır. Merkez Komitesi Sekreterliğinın oturumlarında alınan 5452 kararın dışında, yapılan 980 kapalı oylama sonucu 4472 karar daha kabul edilmiştir Alınan kararlara baktığımızda, bunların genellikle komisyonlar, Parti pro­ gramları, enerji ve yakıt üniteleri, gıda programı, orta okullar, Polonya, Çin. Afganistan, dış propaganda, günlük tüketim malları vs. gibi konularla ilgili olduklarını görüyoruz . . . . Bir y ı l içerisinde Merkez Komitesine çeşitli konularda 225 bin adet yazışma dahil olmuş. gelen mektupların toplam sayısı ise 600 bini aşmıştır." ... işte 1985 yılında Politbüro kararlarının bazıları: - 1 Mayıs 1985 yılında yapılacak bayram yürüyüşü hakkında (4 Nisan 1 985 yılında alınmıştır) imiyle alakalıdır"

imparatorluğun son darbesi


- ilk bahar Ekim çalışmaları ile ilgili yapılan hazırlıklar (11 Nisan 1985) - Gorki otomobil fabrikasında teknik donanımı n yenilenmesi (6 Mayıs 1985) - Ekmek tüketimi ile ilgili (6 Mayıs 1985) - Sandinist ordusuna (Nikaragua) üniforma, gıda ve silah temin edilmesi (6 Mayıs 1985) - Sosyalist ülkelerin kardeş Komünist Parlilerinin müşavere sonuçlarına dair (23 Mayıs 1985) - Meyva suları ve un mamülleri mayalarının perakende fiyatları hakkında (1 Ağustos 1985) - SSCB'nin 1986 yılında ekonomik ve sosyal gelişimi; SSCB'nin Xll. beş yıllık planı hakkında (29 Ağustos 1985) .. 1985 yılında Politbüro 4 1 1 2 karar aldı. ... Bakanlar Kurulu ve KP Merkezi Komitesi ortak kararlarının sayısı ise 241 . Buna KP Merkezi Komitesi Sekreterliği tarafından alınan 5512 kararı da ekleyebiliriz.

Bütün bu kararların anlamsızlığına, düzensizliQine bakarak ülkeyi çıkmaza sokacağını görmek pekala mümkün. Hiçbir uygar ülkede, bu denli gereksiz kararlar hiyerarşinin en yüksek zirvesinde alın­ maz. Bu rakamlar ister istemez insan, Hruşov·un seneler önce söylediği "Biz öyle bir sistem kurduk ki, ülkeyi en aptal adam bile yönelebilir" sözlerini hatırlatıyor. SSCB' nin otoriter ve merkezileştirilmiş yönetim yapısına rağmen. bu ülkede son on yıllarda mikro ve makro düzeyde yaşanan birçok sorun yetkililerce gözden kaçırılıyordu. Sibernetikle, Ashby'nin geliştirdiği temel kurallardan biri olan "yönetim içerisindeki etkileşim çeşitliliği, yönetilenin etkileşim çeşitliliğine uygun olmak zorundadıf'

kuralı ihlal edilmişti. SSCB'de farklı düzeylerde alınan kararlarla ülkenin reel ihtiyaçları arasında hiçbir uyum, alaka yoktu, olsa bile bu kararların işlevselliği yoktu. Bazı bilim adamları bu krizin başlıca sebebini, alınan karar­ ları uygulamaya koyma mekanizmalarının olmamasında görüyordu. Bize göre bu çok yanlış bir düşüncedir. Sadece ve sadece deter­ mıne idare modeli yönetilenle açık bir çelişkiye düşmüş, bu da derin bir sistem krizim doğurmuştur (sibernetiğin klasik örnekleri olan Gray'in "tosbağa"sını veya Celbertson'un "makinesini' hatırlay­ alım). Partinin bilime-tekniğe sert bir biçimde müdahale etmesi, büyük anlamda bilimin dejenere olmasıyla sonuçlandı . Asırlık tarihi olan imparatorluğun son darbesi


prestijli bilim kurumlarının başına. bilim adamlarının getirilmesi yer­ ine. Lenin'e sadık particiler atanıyordu. Parti organları Moskova ve Sovyel Cumhuriyetlerindeki bilim akademilerinde yapılan seçimlere de müdahale ediyordu. Bülün bu yanlış uygulamalar, bilimin yavaş ama kaçınılmaz sonunu getiriyor, prestij kaybına neden oluyordu. SSCB'nin "ağabey'' modeli de aksamaya başlamıştı. 1 928 yılında Ruslar SSCB'nin yüzde 83'nü oluşturdugu halde, 1985 yılında bu rakam yüzde s2·ye düşmüştü. Bilim-teknik ve sanat adamları SSCB · nin çöküş sürecine katkıda bulunmuşlardı. Ü nlü dramaturg V.Rozov'un da dediQi gibi "Enlelijensiya çoğu zaman çok şüpheli roller üsl/eniyor. " 1999 yılın­ da Nezavisimaya Gazeta gazetesi"nin genel yayın editörü V.Tretyakov ise şunları yazıyordu:

"ôncelikle. Sovyet aydınlan bir zamanlar ismi Sovyetler Birli(Ji

olan ülkelerine ve onun bütün halklarına Hatta

bizim

aydınlarımız.

aralık

1991

yılında ihanet ettiler.

ayında

SSCB'nin

yasal

Cumhurbaşkamm devirenlerin aslında isyan çıkardı(Jtm, SSCB"nin kaldırılmasının da, darbe olduğunu bile söylemediler. lkincısi,

1993

yılında

Rus

aydınları demokratik değerleri de

satarak. ülkenin meşru parlamentosuna kurşun yağdmlmasını ve parlamentonun feshini kınamadılar; bunun kanun dışı, halta bir darbe olduğunu söylemediler. üçüncüsü,

1996

yılında Rus aydınları tekrar demokrasiye ihanet

ederek. halkın iradesini yansıtabilecek tek vasıta olan demokrasiyi ve alternaf;fler ortamım sağlayan liberalizmi görmezden gelerek ülkeyi ekonomik ve siyasi çrkmaza sürükleyen adaym alternatifsiz olduğunu ilan ettiler. onun bayrağı altında toplandılar. Dördüncüsü, kooperatif dönemi başladıktan sonra. ta

1998

1 7 Ağustos

tarihine kadar Rus aydınları kendilerini de satılığa çıkardılar.

Onlar iktidarın bütün yanlış uygulamalarını destekleyerek yönetim karşısında el pençe divan durdular. iktidar için fazla büyük olmayan; fakat halkın yaşam düzeyine oranla çok büyük paralar karşılığında eğildi aydınlarımız. Rus aydınları düşünce özgürlüğünü bir parça ekmeğe sattılar. Beşincisi, Rus aydınları büyOk Rus düşüncesini, sosyal adalet ülküsünü, yani sol ideolojiyi sallilar. Kabaca söylemek gerekirse, Rus aydınları kendi halkını sattı. tokluğunu halkın /okluğundan ayırdı, halkın sefaletine göz yumdu. Ve son olarak, bir ihanet sôz konusu. Aydrn kesim, kendinden bir basamak altta bulunan öğretmenlere. kütüphaneci/ere, doktorlara. üniverslfe öğretim görevlilerine ve bilim adam/arma, yani birkaç milyonluk bir kesime ihanet etti. ôyle ya, onlar kendilerini aydınların

3EI- --

------

- · - - - - - - - · · - --- - -

imparatorluğun son darbesi


eliti olarak gôrdükleri, "kardeşlerinden" daha zengin oldukları için onları yanlarına bile yaklaştırmıyorlardı." V.Tretyakov·un bu yorumlarına ek olarak, sözkonusu aydınların Ermenistan-Azerbaycan savaşında takındıkları tutumun da altını çizmek gerekiyor. Kısaca söylemek gerekirse. bu aydınlar Azerbaycan halkına hakaretler ya!ldıran; ama Ermenilere sonuna kadar destek veren kişilerdi. Onlar kana, Azerbaycan halkının kanı­ na susamış aydınlardı. Bazen böyle aydınlara sahip olduğu için, insan Rusya·nın geleceQinden endişelenmeden edemiyor. Akla hemen Stalin döneminin aydınları geliyor. Hruşov onlarla ilgili "Stalin 'den rüşvet alan aydınlat' diyerek haketıikleri yakıştırmada bulunmuştu. Ermeniler ise bu adamlara rüşvet deQil, tabiri caizse rüşvetçik veriyorlardı: çünkü Ermenilere göre Rus aydınları daha fazlasını zaten haketmiyorlardı! Paris entelijensiyası olarak bilinen ve dünya kültüründe bir fenomen olarak görülen aydın kesimin en parlak temsilcilerinden olan Regi Debreu, bir söyleşisinde SSCB'nin çöküşü ile ilgili orijinal bir yorumda bulunmuşu. işte bu söyleşiden bir alıntı: "- imparatorluk Avrupa ·ya Karşı kitabınızda, siz Sovyetlerin çôke­ ceğine dair kehanette bulunan ilk Bafllılardan biriydiniz. - Evet. çünkü SSCB bana kalırsa semboller üretmek alanında. rekabet gücünü kaybetmiş bir ülkeydi. Mesele şu ki, Sovyetler yeter­ li miktarda ve üstün kalitede şarkı, film, müzik. moda üretemez; sinema, tiyatro oyuncu/afi yetiştiremez duruma gelmişli. . . Böylece insanlar, sembolik hayal güçlerini oluşturacak zaruri ııgeıerden yok­ sun kalmışlardı. - SSCB'de bolşevik devriminin ilk yıllarına ters düşen neydi? - 20·1; yıllarda neredeyse bütün dünya devrimi düşlüyordu. Bolşeviklerin propagandası, ajitasyonu inanılmaz etkileyici ve dinamikti. Eyzenşteyn 'i, Mayakovski'yi hatırlayalım. - Hatta Bolşeviklerin siyaseti de oldukça sembolikti. - Bana gôre. ABD Sovyetleri zaten bu düzlemde sırt üstü devirdi. Ne füzeleri artırmakla ne de orduyu büyütmekle olur bu iş. Sovyet yoneticileri gücün. kuwetin da{jasının değiştiğini anlayamamıştı. Kabaca sôylersek. bir tankçı tümen, rock-n-rorıe rekabet yapamaz. SSCB 'deki siyasiler ise bunu anlamıyorlardı Zaten bunu Marx da anlamamıştı. Marx. ideolojiyi tabanın yansıması olarak gOrüyordu. Oysa bôyle değildir. ideoloji, yaratıcı ve dinamik bir güçtür. insanlar hayaller dünyasında yaşarlar, hayal edebilmeleri içinse onlara film­ ler. şarkılar. müzikler vs. yani kültür-sanat ôğeleri lazım. Oysa bun­ lar SSCB'de üretilmiyordu. 1 984 yılında ben komünizmin bittiğini ve .

. ---- ---

- ----

-

· - ----- - - --- ---·

imparatorluğun son darbesi


SSCB 'nin çökeceğini yazmıştım. Ben SSCB 'nin maddi zengin­ liğinin, XIX. yüzyıla ait bir maddi zenginlik olduğunu anlıyordum. - Şu anda sanayi devrimi döneminde miyiz? - Evet, hatta ne birinci. ne de üçüncü dönemdeyiz. Biz şimdi bilgisayar çağındayız." Kuşkusuz haklıydı Deubreau. Otuzlu yıllarda kültür-sanat, özellik­ le de sınema, Sovyet insanının tek ilham kaynağıydı. "Şen Çocuk­ la(', "Volga-Volga", "Trak/orcüle(', "Zengin Gelin", "Dort Yürel<', "Müzikli Hikaye" vs. gibi filmler gerçekten de o yıllar için bir renomendi. insanlar büyük bır bayrama gider gibi gidiyordu bu film­ lere. Bu filmler bir uyuşlurucuydu sanki. insanlar mutlu geleceği düşlüyor. kocaman hapishaneleri, zulüm kamplarını akıllarına bile getirmiyordu Ü nlü sinema oyuncularıyla düzenlenen görüşme. tanışma günleri, ınsanların ömürlerinin sonuna kadar hatırlayacak­ ları büyük bır işti. M.Jarov. l . llyinski, L.Orlova. M . Ladınına, L.Tselıkovskaya, L.Smirnova. P.Aleynıkov, l . Perverzev. Y.Samoylov gıbı oyuncular, halkın sevgilisydi. Her tarafta ınsanları büyüleyen o unlü şarkıyı duymak mümkündü: "Sonunda seninle beraberiz. Yürü sandallmız, yürü. . . " Milyonlarca Sovyet vatandaşı mırıldanıyordu bu parçayı. Herkes bu yolun mutlu geleceğe. aydınlık yarınlara götürdüğünü düşünüyordu SSCB Halk Sanatçısı Angelina Spenova yazıyordu: "Sovyet/erin katlettığı iki insam çok severdim. Birisi yazar Fadeyev'di; çünkü SSCf fye ınamlmaz derecede aşıklı Diğeri ise Erdman'dı; çünkü SSCffden nefret ediyordu." Kalaşnıkov ıse şöyle diyordu: "SSCB 1991 .de çökmedi. Hatta 1985'/e bile çökmedi. lmaprator­ luğun çöküşü. bızlerin yıllarca kahraman bildiğimiz insan/an bir anda unutarak. hıçe dönıJştürmemizle başladı. Tıpkı savaş meydan­ larında olduğu gibi erdemm, liyakatin smava çeklldiğı yerlerde kahramanltk/ar sergilemış, neredeyse mucizeler göstermiş insan­ larımızı unuttuk. lstersenız on. on beş sene önce olduğu gibi sokakta yOrüyen bir delıkanlıya yaklaşıp da '1951 yılında Formoza'da savaşanlar hakkında ne bılıyorsıın'' diye soralım 'Peki. ya 1938 .de Yan Tzı ağzında Japon gemilerini batıranları hatırlıyor musun? Veya Kuzey Kore Uzermde Amerikan Super Sabrelerini teker teker düşürenleri? 1 9 73 yılında Sinay·ın sıcak çol/erinde, /sraifin Skyhok ve Fantomfannı indırenleri biliyor musun?' En iyi ihtimalle, şaşkınlıkla yiJzumiJze bakacaktır. 1985 yılında SSCB'de geniş halk kitlelerinin tanımadığı binlerce

- 40

imparatorluğun son darbesi


kahraman vardı. Bu kahramanların herbiri, /mparatorlulda gurur duyan milyonlarca insanın yüreğini alevlendirebilecek meşaıe olmaya adaydı. Gençlerin yolunu aydmlatabilecek birer ibret tablo­ suydu onlar. Asla yenilmeyen, km/mayan. eğilmeyen bir ruhun kay­ nağı olabilirdi onlar. Oysa bizler bu kahraman/an aptalca, kaybettik." Elbetle, Kalaşnikov·un görüşünü savunurken kullandığı şaşalı üslup çok itici geliyor. Ama sorunun mahiyeti doğru tespil edilmiştir: SSCB gerçekten de ·insanları etkileyen - Papanin, Çkalov, Serov, Stakhanov, Şmidt vs. gibi- güçlü kahramanlardan yoksun kalmıştı. Sovyellerde birkaç kuşak bu kahramanlara benzemeye çalışarak yetışm işti. Gorbaçov döneminde örnek gbsterılebılecek bütün kahramanlar kayboldu. Bundan da öte. onların herbiri hakkında suç duyuruları ortaya çıktı, fıkralar uydurulmaya başlandı . Manevi bir boşluk oluşmuştu ve "kutsal mekan boş kalmaz" sözü gereğınce, bu boşluğu erzatslar doldurdu Sadece ideolojik parametreleri irdeleyerek sscs·nın çöküş nedenlerini lahlil eden Aleksandr Goryanın·ı dinleyelim: "Güçlü. sarsılmaz SSCB bir anda yok oldu Bızlerse. Sovyeı rejıminin bu hızlı çöküşünden bir ders çıkaramadık. Onun ekonomide ya da dış politikada uğradığı başansızlıklar yüziinden çokmedıği hep söylenir. Doğrudur. Bu devlet, Sovyet vatandaşfannın çoğunun nefretini kazanmışfl ve yardıma ihtiyacmın olduğu en kritık anda. onun bir tek savunllcusu bile kalmamıştı. Yetkilıler, toplumun kendi hUkümetinden ne kadar uzak olduğunu zamanında göremedi. Gözleri kapalı, gelecegi göremeyen bu rejım. yonetımden şikayetci insanların evlerine, mutfaklarına çekilerek homurdanmalarını, /ıükümetı eleştirmelerini ônemsemiyordll bile EntellektUel emekle ugraşan insanların (aıleleri ile beraber) Sovyetler Birliği"nin Uçte biri­ m oluşturduğunu da düşünemediler. Halk hiçbir zaman resmi propagandaya inanmadı. ao·ıerde bu güvensizlik daha da büyüdü ve patlama yaplı. Hatta Sovyet yôneti­ cılerinin söylediği doğrular bile, insanlar tarafından yalan ve uydur­ ma olarak algı/anıyordu artık. Peki ya Komünist Parlısi uyelerinin de Sovyet/eri kı"içük düşüren fıkralar an/atmasına, yabancı radyoları dınleyerek orada söylenenlere sonuna kadar ınanmasına ne demeli? Ama böyle inanmak, böyle görünmek; yanı muhalif olmak arlık bir moda olmuştu. Tabii ki insanların içmde bulundukları bu ruh hali açığa çıkmıyor; çünkü onlar hBlfJ rejimin vereceği cezadan korkuyorlardı. Korkunç sansür or1amında. kapalı rejimde yaşayan muhalifler. "gerçeği bilen azınlık" olduklarını zannediyor ve kafayla duvarda delik açılamayacağını düşünüyorlardı. Gorbaçov·un san­ sOrü kaldlfması. korkunun bitmesı demekti. Oıgür bırakılan medya, 41 imparatorluğun son darbesi


Sovyet vatandaşlanm, rejimden kurtarmak konusunda desteklediği­ ni ve vatandaşm yanmda yer aldığım gôsterdi. Daha sonra nelerin yaşandığı ise malum. Komünist rejim, Moskova·da yapılan yanm milyonluk demokrasi gôsferiferi ve taşrada ayaklanan binlerce insanın gücü karşısmda duramadı. Sonra da, market raflar1 fonun­ da şeffaf seçimler gerçekleşti. SSCB kendi halkının göZOnde meşruluğunu kaybetmiş ve çökmilşlü."

Aslında SSCB"yi alkolün çoktürdüQu de söylenebilir. G.Tabaçnik ' i n yazdıQına göre, 1 986 yılında SSCB Bilimler Akademisi Novosibirsk bürosundan bazı bilim adamlarının Batı'ya gönderdikleri bir mektupta şunlar yazılıydı: " 1 9 13 yıfmda Rusya ·nm

merkezı bölgesinde yapılan kamuoyu araştırma/an sonucunda, erkeklerin yüzde 43'nün içki içmediği ortaya çıkmıştı. Aym yoklama, yine aynı bölgede 1979 yılında da yapılmıştı. Sonuçlara göre içki tuketmeyenıer bu defa yüzde 0,6 idi ve erkeklerin yüzde 99,4'0 ise alkolik olmuştu. içki kullanmayan kadmların oranı 1943 yılı veriler­ ine göre yüzde 90 olduğu halde, 1979 yılında yapılan anketlere göre bu oran yüzde 2, 4 'e geri/emişli. Böylece. kadınların yüzde 97,6'nın içkı kullandığı ortaya çıklı. Kadınların ayyaşlığı ise. en kısa yoldan halkımızın sonunu getireceklir. 1913 yılında, kız ve erkeklerin yüzde 95'i 18 yaşına kadar içki kuf­ lanmırordıı. 1979 yılında ise kız ve erkeklerin sadece yüzde s·; ıçmiyordu "

Doğu Slavyan toprakları ile ilgıli olarak Hitler. ünlü Kavgam isimli kitabında şunları yazıyordu: "Sfavyanfarın temizliğe. aşıya filan ihtiy­ acı yok Sadece votka ve tütün onlara yeter. " Hiller'in bu tespiti SSCB' dekı duruma bırebir uyuyordu. Ayyaş bir toplumun hükümet­ ten kaynaklanan sorunları çözmesi beklenemezdi. Aslında bu ayyaş kitle de hükumet ıçın başlı başına bır sorundu. Yani, ülkede bir kısır döngü yaşanıyordu. Yellsın ve kurmayları da. açık veya gizli, yaptıkları icraatlarla SSCB'nın çoküşune katkıda bulunmuşlardı. Gorbaçov·a savaş ilan eden Yeltsın. sadece Gorbaçov· un şahsına deQil, onunla ilgili olan her şeye, SSCB'ye de savaş ılan elmışti. B u kavga, SSCB'yi çtıkuşe götüren nedenler zincırınin önemlı bir halkasıydı. Düello gazetesınde yayınlanan Apoletli geri zekalılar isimli makalenın yazarı A.Agafın şöyle yazıyordu: "Gorbaçov dôneminde

içişleri Bakanlığına bağlı Maliye Genel Müdürlüğü başkanı Barannıkov'du. Oalıa sonra bu teşkılata Yerin de atandı. Bir süre sonra Barannikov·u Azerbaycan lçışleri Bakam bin"nci yardımcısı gorevine atadılar. Yerin 'i ıse Ermenistan ·a gönderdiler Kafkaslar .

<12

imparatorluğun son darbesi


kaynıyordu. Once deprem, artçı şoklar. Spitak'da, Leninakan'da enkazlar altında kalan cesetler. . . Sonra da Karabağ başladı. Bakü olayları yaşandı. Azeriler Ermenistan·dan kovuldu, Ermeniler Azerbaycan·dan kovuldu. Böylece, Barannikov-Yerin bürokratik itti­ fakı oluştu (y.k.). Eski Bakanlardan olan Kulikov da 1993 olaylarını örnek vererek şunları söylüyordu: "Çok ağlf bir psikolojik etki sôzkonusu. Buna en deneyimli generaller bile dayanamazdı. Onlarca subay ve generalin kendilen·n; kaybetmesi, yasa dışı emirleri uygulayıp uygulamamak konusunda tereddüte kapılmaları çok do�at." Yerin sonunda Puga·yıa ödeşti ve onu tutuklamaya lvançenko ve Yavlinski'yle beraber gitti. (Yavlinski"nin bu konuyla ne alakasının olduğunu. Yerin dahil, kimse anlamıyordu). Yerin deneyimli bir emniyet görevlisi olarak, ifade almaya kendisinin gitmesi konusun­ da ısrarlıydı. Onunla ilişkisi normal olan Pugo, Yerin ' e itiraz etmeyecek, ifade verecek ve sonunda Yerin: "Ozür dilerim Boris Karloviç, ama git­ meliyiz" diyerek, onu hapishaneye kendi elleriyle götürecekli. Boris Yeltsin'in Cumhurbaşkanı·nın Notları isimli kitabında, Viktor Yerin hakkında şu cümleler yazılı: "Viktofa, kendime güvendiğim kadar güveniyorum. Sonralan onu daha yakmdan tanıma fırsatım oldu. Kendim için çok derin, akıllı ve namuslu bir insan keşfettim. Onun profesyonelliğinden, emniyet teşkilatında kazandığı saygıdan bahsetmiyorum. Bir insan olarak çok değerli biri. . . " Yerin"i d inleyelim: "Primakov'un emrinde çalıştım. ilişkilerimiz eskiden olduğu gibi bu gôreve atandıktan sonra da iyi oldu (bir zamanlar ikisi de Rusya Güvenlik Kurulu üyesiydiler). Bir ara Dış istihbarat Servisi başkanı V.I. Trubnikov·a. bu gôreve yakışıp yakış­ madı�ımı sordum. O da bana: 'Kal ve çalış. Tam senin yerin' dedi." Fatih Vergasov'un yazdıkları da dikkat çekici: "1991 yılının yaz aylarında, Arkadi Volski - Vadim Bakatin; Gavriil Popov. Anatoti Sobçak, Nikolay Travkin, Eduard Şevardnadze. A/eksandr ve Yegor Yakovlevlerle birlikte, Birleşik Demokrat Parti'nin organizasyon komitesini kurdular. Halen Komünist Partisi üyesi olan bu komploc­ ular. dôküman/ar üzerinde gizli çalışıyor/ardı. Meraklılara ise, Kryuçkov'un yanına gitmeyi, ondan bilgi almayı tavsiye ediyorlardı. Vo/ski de bundan biraz farklı bir ekipte. gizli çalışmalar yaparak Karabağ sorununu hallediyordu." --- - - - ---·----- - 43

imparatorluğun son darbesi


SSCB"nin çöküşünden önceki görev

ssce·nın çöküşünden sonraki görev

Yerin - Ermenislan SSC içişleri

Rusya içişleri Bakanı

Bakanı Rusya Güvenlik Kurulu Sekreteri

Lobov - Ermenıstan Komünisl Partisi Merkez Komitesi ikinci sekreleri

--

Primakov - SSCB Milletler Kurulu Başkanı. Güney Kafkasya konusunda Gorbaçov'un baş danışmanı

r� i j

Rusya Milletler Bakanı

Mikhailov - Komünısl Partisi Merkez Komitesi şube müdürü;

l ��;a�-;-Başkanı; �u�

usya s i

Dışişleri Bakanı; Rusya Başbakanı vs.

20 Ocak

1 990 Bakü katliamında Gorbaçov·un 8akü ıemsilcısi

Rusya içişleri Bakanı

Kulikov - SSCB içişleri Bakanlığı Hava Kuvvetleri Kuzey ve Glıney Kafkasya Komutanı.

1

Barannikov - Azerbaycan içişleri Bakan Yardımcısı

Polyaniçko - Azerbaycan Komünist Partısı Merkez Komiıesı ikinci

!

Rusya Federal Güvenlik Bakanı

;,�,

Rusya Başbakan Yardım

sekreterı. Azerbaycan Da!)hk Karabağ özerk Bolgesi organizasy­ on komiıesi Başkanı '

Volski - Dağlık Karabaö özerk Bolgesı ezel yönetım Komitesi

!

Rusya Sanayiciler Birli�i Başkanı

Başkanı

Gorüldüğü gibı, SSCB çôklükten sonra bütün "Kafkasyalılar' yük­ sek gorevlere atandılar insan ıster isıemez "neden?" diye sor­ madan edemıyor Gorev yaptıkları "sıcal(' bölgede bölücü Orgüllere darbe mi ındırdiler? SSCB"nin çöküşünü engelleyecek e!kilı ıcraatlarda mı bulundular? Hayır! Aslında Lam tersini yaptılar. Bunların hepsini. SSCB"nin çökmesine kalkıda b ulundukları ve Kafkasya·da huzur ve ıstikrarı bozdukları için, Mendeleyev tablo­ sunda oldugu gibı "zararlı katkı maddeleri' ilkesine göre ayrışlır­ mak mumkün. Peki, ışlediklerı suçlara rağmen bu yoldaşlara gös­ terrlen ihlımam ve dıkkaı neyın nesi? Cevap basit - çünkü onlar 44 imparatorlu{Jım son darbesi


Yeltsin"in SSCffnin zararına olabilecek bütün emir ve direktiHerini kayıtsız şartsız uyguluyor, en ufak bir itirazda bulunmuyorlardı. Elbette, Balı da Sovyetlerin çökmesi için elinden geleni yaptı . Japonya"da patlayan atom bombaları, yapılan savaş hazırlıkları ve Churchill'in 11 Mart 1946 tarihinde Fuıton·da yaptıQı konuşma SSCB'ye karşı haçlı seferlerine başlama çaQrısı oldu ve soQuk savaş dönemini başlattı. Amerikan kongresi henüz 1959 yılında çıkardıQı 86-90 No·ıu yasayla. Sovyet ejderhasını 22 ülkeye parçalamak planını onay­ lamıştı. işin ilginci, SSCB çökmesine raQmen 86-90 No'lu yasanın halen yürürlükle kalmasıydı. Aleksandr Drozdov·un da dediQi gibi, "Buradan çıkan tek sonuç, Washington ·un hala Rusya ·yı parçala­ mak ;stemesidir. " 1982 yılı Haziran ayında, ABD Başkanı R .Reigan gayri resmi Versailles zirvesinde, meslektaşlarına şunları söylemişti: "Savaş halinde bulunduğumuz tek düşmanımız Kremlin 'dir. . . . " 1 990-1995 yıllarında, Rusya Federasyonu Sovyel Cumhuriyeti (RFSC) milletvekili, ekonomi uzmanı Y.A.Tarasov Nezavisimaya Gazeta'nın 13 Mart 1990 tarihli sayısında SSCB'nin çöküşünü ve sonuçlarını kendi bakış açısıyla şöyle yorumluyordu: "ideoloji eskimiş, jeopolitik dengeler kaybolmuş, parti. yönetim ve entellektüel elit aç gözlü tüketiciler giiruhuna dönüşmüş, makam, mevki ve yetkiler zenginleşme aracı olmuş, halkm serveti bir avuç yonetici arasında paylaşılmıştı; 1986 yılından sonra, 'Perestroyka reform/afi' sonucunda 'Yeni Ruslar' ismi verilen ve sayı/afi on bin­ leri bulan bir zümre ortaya çıkarak sözde oligarşik bir yapı kurdu­ lar. Mutasyona uğramış bu kişiler. ellerinde bulundurdukları muaz­ zam sermaye ile üretimi ve ülke yönetimini çôkertliler. memleketi transnasyonel şirketlere ve maliye kurumlarına bağımlı hale getirdiler. Yeni oluşan işadamıarı smıfı ve Batılt odaklarm kitle iletişim araçlarmda, özellikle de televizyonda başlattıkları vatan ve millet karşıtı propaganda, ayyuka çıkmıştı. 70'1i yılların başlarında, ABD başta olmak üzere dünyanın maliye kaynaklarının çoğunu elinde bulunduran büyük devletlerin oluşturduk/arı 'Yedili' ittifak. bütün gücünü dünya üzerinde kurmak istedikleri mutlak hakimiyetin ve yeni dünya düzeninin önündeki en büyük engel olan SSCB 'ye karşı yöneltti." işte CIA eski başkanlarında Ailen Dallesin ABD'nin Savaş Sonrası Doktrini kitabından bir iktibas. 1 945 yılında Dalles şöyle diyordu: " . . . Savaş bitecek, her şey yerli yerine oturacak, düzelecektir. Bizler ise elimizdeki her şeyi; altmlanmızı, parasal gücümüzü insanları uyutmaya yôneltece�iz. insan beyni değişime eğilimlidir. Orada

-45

--- --- - - - - -- - ·----

imparatorluğun son darbesi


kaos ekerek, onların de!jerlerinin yerine sahte de(jerler yerleştire­ cek, bu sahte de!jerlere inanmalarını sa!jlayaca!jız. Nasıl mı? Rusya 'da bizi destekleyen insanlardan ibaret büyük bir taraftar ordusu kuracağız. Oiınyanm en asi, en boyun eğmez halklarmdan olan Rus halkının şimdiye kadar gôrülmemiş boyutlarda bir ôlüm trajedisi sahneye konacak. Ha/km bilinci yavaş yavaş sônecek, onanmı ve telafisi mümkün olmayan bir dejenerasyon yaşanacak. Edebiyat ve sanallarmdan sosyal içeriği silip atacağız, ressamlarm aklım çeıeceğiz, resim yapmak heveslerini kurutacağız... Ha/km içinde bulunduğu manevi durumu anlamaya çalışanları engelleye­ ceğiz. Edebıyat, tiyatro, sinema - bu sanat da/Jarmm hepsi, insan duygularmm en aşağılık katman/arım tasvir ve telkin edecektir Biz böyle 'ressam/art' destekleyecek ve yücelteceğiz_ Onlar insanlann bilinça/lma şıddeti, sadizmi. ihaneti sokacak. bütün ahlaksızlık/an empoze edecekler. Devlet yönetiminde ise kaos ve kargaşa yarat­ acağız. Gizliden gizliye: ama etkili bir biçimde, düzenli olarak devlet gôrevlilen·nı rtişvele özendirecek, ilke ve prensiplerinden taviz vermelenni sağlayacağız. Bürokratizm ve kırtasiyecilik sıradan bir olay olacak. Dürüstlük ve do!jruluk gülünecek kavram­ lar olacak, eskılerin adeti olarak gôriıleceklir. Kabalık ve küstahllk, yalan ve ıhanel. ayyaşlık ve uyuşturucu. msanlann içerisindeki hayvanca korku ve hayasızlık. ırkçılık ve halkların düşman/ı!jı, ôzel/lkle de Ruslara karşı nefret ve km. bizim bu toplum içerisine yerleştirmeyı hedefledığimiz önceliklerdir. Biz bunu başaracağız ve ektiklerimiz '1/iztenerek büyüyecektir. Şüphesiz, az da olsa, ülkede nelerin dôndiı!jiınü. bizım ne yapmaya çatıştı!jımızı an/ayanlar da çıkacaktır. Ama böylelerinı susturmayı, haksız çıkarmayı bileceğiz. Onları zavallı tıale diışürecek, toplumdan dışlayaca!jız. Herkes gulecek onlara. Manevi kok/eri koparacak, halkın değerlerini küçük duşvrecek ve sonunda bu değerleri mahvedeceğiz. Böylece yeni kuşakların istediğımiz kıvamda yetişmesıni sa!jlayaca!jız. Evet. bu insanlarla çocukluğunda, gençliğmden itibaren savaşmamız lazım. Ozellik/e de gençlere dikkat etmeliyız. Onların çürümesi, ahlaksı­ z/aşması. çôzu/mesı ıçm her şeyi yapacağız. Utanmaz, ahlaksız, kozmopolıt bır nesil yetıştırmek ıçın çabalayaca!jız."

90"1ı yılların başlarında SSCB çökmuş, yüzyılın en uzun süren savaşı: soğuk savaş bilmıştı Bu çöküşle SSCB"nın so{iuk savaş yıllarında en buyt.Jk rakibi olan ABD'nın rolü konusunda en doyuru­ cu bılgıyı, George Bush'un Ulusal Güvenlik danışmanı Brent Scowcroffla bırlıkle yazdıkları ve mütevazı bir isim verdikleri Dünya Nasıl Değışti? kılabında bulabiliriz. Hayatlarını SSCB ile mucadeleye adayan bu ınsanlar, "Komünizmin dızginlerini ellerinde imparatorlu§un son darbesi


bulundurmaW' için strateji ve taktikler geliştirmişlerdi. ABD"nin bütün siyaseti, on yıllar boyunca bu probleme odaklanmıştı. Yazarlar samimi bir itirafta bulunarak, iktidara geldikleri 1989 yılın­ da. soQuk savaş'ı bu kadar kısa bir zamanda kazanacaklarını hayal bile edemediklerini yazıyorlar. Ama ABD"nin galebesi bir gerçekti. 1991 yılı olaylarının akabinde SSCB"nin birdenbire kendiliğinden çökmesinin Washington"da soğuk duş etkisi yaptığını ve herkesi şok ettiğini açıkça söylüyorlar. Elbette. ABD yöneticileri bu tarihi dramın uzaktan ve sıradan seyir­ cileri değildi. ABD"nin deneyimli, profesyonel uzmanları bu global savaşta en ufak bir şansı bile kaçırmamak. bir puan daha kazan­ mak için durmadan çalışıyordu. SSCB'nin Perestroyka dönemi yazarlarına göre ABD, düşmanının yavaş yavaş zayınaması için SSCB"ye fırsat tanıyordu. Gorbaçov·u n her insiyatifı, Washington' da ona daha fazla baskı uygulamak ve yeni bir taviz koparmak için fırsat olarak görülüyordu. Bush , Scaucroft yönetimi ise. kendilerinin vereceği tavizler konusunda pek acele etmiyor, karşı tarafa ABD"nin oyun kurallarını dayatıyorlardı. Zaten bu nedenle Gorbaçov·un büyük maliye yardımı talebi reddedilmişti. Oysa, belki de bu yardım, 1 991 yılının ilkbahar-yaz krizini bile önleyebilirdi' Gorbaçov' un böylesine pragmatizmden yoksun siyaseti, SSCB"de evrim yoluyla reformlar uygulamak şansını da sıfıra indiriyordu. Aslına bakılırsa, resmi olarak ABD hükümeti Gorbaçov·un reformlarını sözde destekliyor; ama aynı zamanda ikili oynamayı da ihmal etmiyordu. Bush ve Scowcroft. SSCB"ye değil, Gorbaçov'a karşı olan Yeltsin'i desteklediklerini saklamıyor, onun SSCB'yi tuğla tuğla, parça parça sökerek demonte edeceği günü bekliyorlardı. Zalen, bütün kariyerlerini Amerikan-Sovyet mücadelesine adayan bu siyasetçılerden, başka bir tavır içerisinde olmaları beklenemezdi. Böyle bir son kaçınılmaz mıydı? Kuşkusuz, Washington Moskova·yı zayflatmak ve y ıpratmak için her şeyi yaptı, ama iti­ raflara bakılırsa, Amerikalılardan ziyade, SSCB'yi biz kendimiz yık­ mışlık. SSCB"nin çökmesinden sonra bir değerlendirme yapan Bush, kendi rolünü dürüstçe şöyle tarif ediyor: " O donemde Cumhurbaşkanı olduğum için kendimi çok şanslı sayıyorum." 1 991 yılının Ağustos sonunda, Gorbaçov· un Foros'tan yeni döndüğü g ünlerde. Scowcroft kendine has uslupla, kısa ve net konuşmuştu: "Fiyaskoya uğrayan darbe girişimi. SSCB 'nin çöküşünü merkez­ den hızlandırdı. Once imajı iyice yıpranmış Komünist Partisi'nin iktidarı çôklü, peşinden de Gorbaçov tahtından indirildi. Bu olaylar

-- --- - -

--

- - 47 ---

imparatorluğun son darbesi


aym zamanda Sovyet Cumhuriyetlerinin güçlenmesine ve Yeltsin 'in siyasetin zirvesine yükselmesine neden oldu. Başarısızltğa uğrayan darbe girişiminin, Yeltsin-Gorbaçov ilişkileri­ ni ne şekilde etkilediği. Yeltsin 'in Rusya Federasyonu'nun 23 Ağustos tan-hli Yüksek Kurul oturumuna Gorbaçov·un katılmasmı yasaklamasından belli oluyor. Ye/isin Gorbaçov'u küçük düşürmek için bütün imkanlarını kullandı ve yönetim direksiyonunun kendi elinde olduğunu açıkça hissettirdi. Gorbaçov donemi bilmişti."

Oysa tedirgin ve endişeli olduğu gözlemlenen Bush, farklı bir yorum getiriyordu: "Doğmdur, Yeltsin usulüne uygun olarak

Gorbaçov·u yeniden yönelimin başına geçmeye davet etti; ama bana kal1rsa darbe girişiminden sonra Yeltsin çok sert davramyor. Ben onlarm birbirlerine karşı olan tutumlarım, antipatilerini biliyo­ rum; ama bazen Yeltsin siyasi yönden yıpranmış olan Gorbaçov·a acımasızca ve aşağilayıcı bir tarzda davranıyor. isteseydi biraz yumuşak ve gilleryuzlü olabilirdi; zaten Gorbaçov geriliyordu."

SSCB' nin tamamen çökmesiyle sonuçlanan olaylar sırasında, ABD Başkanı şaşkınlıktan yere düşmemek için, bazen koltuğunun kollarına lulunmak zorunda kalıyordu. Süreç inanılmayacak kadar hızlanmıştı ve gerçekten şaşırmamak elde değildi. Once Ballık ülkelerı koptu Bundan sonra Bush bir açıklama yaptı: ''Gorbaçov

henüz Baltık ülkelerinin bağımsızlığını tanımamıştı, milletvekilleri toplantısmda bu konunun oylamaya sunulmasmda ısrar ediyordu. Ama geriye yol kalmamıştı artık. Rusya on/an mecburen tamdı ve Yeltsin bızı arayarak. aym şeyi yapmamızı rica etti. Gorbaçov·un kendi kurtuluşu ve ABD-SSCB ilişkilerinin gelişmesi için. ben onun Baltık O/kelerini Batı"dan ônce ıammasmı ümit ediyordum. Ama o bu meseleyi uzattkça, ortam daha da geriliyor­ du. ABD tarafmdan Ballık ülkelerinin bağımsız/Jklarmm tam­ ınasmın akabmrle. ister uluslararası arenada. isterse de ülke içerismde Gorbaçov·a sıyasi baskı yapmaktan kaçmwordum.

Onun ve ekibmm biri/ermin baskısıyla hareket ettikleri izleniminin oluşmasını istemwordum. Ben bı.itı.in bunlann Sovyetlerde konuşulmasını ıstıyordum_ Her ne olursa olsun biz onlara Balllk ülkolenni ozgur blfakmak için ne kadar gerekiyorsa, o kadar zaman tanımaya haztrdık. Kulıslerde etki ve gücümüzü kullanarak, bizlerm ve bUtiln dunyanın gormek istediği değişimleri gerçek­ leştırmek ıçin sakin kafayla çalışmak ıstıyordum." Bush daha sonra devam edıyor "Son aylarda hükümetimiz ıçerisınde en çok tartışılan konu, Rusya "da ve eski SSCB Cumhuriye/lennde nasıl bır sıyasi yapı görmek istedigimiz ve henüz onlar otontelenni kaybetmeden ve biz de bunu yapabilecek

48 imparatortuğun son darbesi


güçteyken, orada hata sôz sahibi olan reform yanlılarından nasıl yararlanacağımız konusuydu. Acaba hangisi daha makbuldür: Bir sürü bağımsız Cumhuriyet mi, yoksa tek merkezden yônetilen ve ekonomik açıdan zayıf bir tür federasyon mu? Şahsen ben, en uygun çôzüm olarak Sovyet Cumhuriyetlerinin tek tek ba!}ımsızfık kazanmasmdan yanaydım; çünkü onlarm hiçbirisi SSCB gibi korkunç bir güce sahip olmayacaklardı." Brent Scowcroft: "Ulusal Güvenlik Kunılunda konuya doğrudan değinmesem de, bizim için en uygun olanının SSCB"nin tamamen çökmesi oldu!}unu düşünüyordum. Ekonomik açıdan bu belki de en iyi sonucu doğurmayacaktı; ama çöküş bizim işimize gelecekti; çünkü her şeyden önce güvenlik sorunumuz çözülecek, o ana kadar içinde bulundu!}umuz savaş tehlikesi yok olacaktı. Bunun yam stra ben Amerikan siyasetinin farklı bir çizgide olmasını da isterdim. Aksi taktirde SSCB"nin büyük bölümünü oluşturan Rus uyruklu vatandaşlarla yerli halklar arasında yıllarca sürebilecek olan düşmanlığa zemin hazırlamış oluruz." ABD"nin problemlerinden bir diQeri de. Gorbaçov'la ilişkileri bozmadan ve diğer sorunlarla karşılaşmadan Ukrayna·nın ba9ımsızlı91nı desteklemekti. işte ABD Başkanı"nın konuşmasından bir pasaj: "Ukrayna kökenli ABD vatandaşlarına Ukrayna'nın ba{jımsızlı{jını tanımaya e�ilimli olduğumuzu bildirdikten sonra, bu sözlerimin basında yer almasından dolayı Mihail ne yazık ki. çok üzülmüş ve 'ABD sadece gelişmeleri etkilemekle yetinmiyor. aynı zamanda sürece de karışıyor' diyerek sitem etmişti. Cumhuriyetlerin ço{ju kendilerini bağımsız ilan etseler dahi onların yeniden bir birlik içerisinde bulunmasına hiçbir engelin o/madı{jını Gorbaçov gorme­ lidir. Gorbaçov, Ukrayna·nın bağımsızlık kazanması durumunda, orada yaşayan Rusların ve Ukraynalı olmayan di{jer halkların, bir anda kendilerini yabancı bir Olkede buluvereceklerini ve yabancı bir devletin vatandaşlarına dönüşeceklerini savunuyor. Ve eğer Ukrayna SSCB 'den ayrılırsa. eskiden Rusya ·ya ait olan; ama daha sonra Brejnev tarafından Ukrayna·ya verilen Kmm·ın da Ukrayna ·nın bir parçası olmak istemeyeceğini ve aynlma konusunu "düşünebilece{jini" ima ediyordu. Yetisin de Kazakistan·da, Ukrayna·da ve di{jer Cumhuriyetlerde bulunan bazı arazilerin Rusya·ya verilmesini istiyordu ve 'eğer bağımsızlıklar başını alır da giderse, bu Rusya, Ukrayna ve bütün dünya için faciaya dönüşecek' diye uyarıyordu. Ben Mihaif'i, onlarla işbirli{ji yapmak isledi{jimiz konusunda ikna ettim; ama Rusya ve Ukrayna 'da radikal unsurların ônünü kesebilmek için ba{jımsızlık--·---------·-

- - -----·- - - - - ·

49

--

----

imparatorlu�un son darbesi


/arı desteklememizin de zorunlu o/du�unu bildirdim. Ben onu ve Ye/isin 'i ikilem karşısında bırakmak ve içişlerine karışmak istemiy­ ordum." Brent Scowcroft biraz daha net konuşuyor: "8 Ara/Jk'la BDT'nin kuruluşunun karara bağlanmasının ardından, Yeltsin SSCB'nin çôküşünü tamamlamak için hart harıl çalışıyordu. Gerçekle ise Yeltsin. bu süreci başlatmaya, başarısız darbe girişiminden sonra SSCB Genel Konseyi toplantısına Gorbaçov'/a beraber geldiğinde karar vermişti. Yelisin ·;n sa/dm/arının amacı, görüldüğü gibi, aslın­ da SSCB değil, Gorbaçov'du. Tüm bunlar bazılarının savunduğu gibi Ye/isin 'in yıllar boyu aklında tuttuğu bir plan mıydı, yoksa Gorbaçov'un zayıflaması, Yeltsin 'in konumunu güçlendirmesi ve darbe girişiminden sonra elde etti�i fırsatı de�erlendirmesi miydi acaba? Yeltsin'in yavaş yavaş SSCB 'yi Gorbaçov·un elinden nasıl aldığını ve aldıklarının çoğunu Rusya'ya verdiğini gôrmek çok ağırdı. ôyle ki Gorbaçov'un kontrolünde kalan topraklar. bir zamanlar Sovyet Silahlı Kuvvetleri kumandanı general Yevgeni Şapoşnikov·un denetimi altında bulunan arazilerle aynı ôlçüdeydi. Gortıaçov dönemi gerçekten de kapanıyordu; ama o, böyle rezil bir sonu haketmiyordu. " işle final' Bush 2 1 Aralrk'ı şöyle halırlryor: "Alma-Ata'da Baltık ülke/en ve Gürcistan istisna olmak üzere bütün Cumhuriyetler, Bağımsız Devletler Topluluğu üyeliğine dair anlaşmayı imzalıyor­ lar. Sovyetler Birliği arlık tarihe karışmıştır" Öyle görünüyor kr, ABD başkanının en çok aklında kalan, Gorbaçov· un Noel akşamı Camp David' e lelefon açarak George ve Barbara·nın Noelini kutlamasıydı. Bu lelefonla Gorbaçov'u n verdiği mesaj: "SSCB Cumhurbaşkanlığından istifa dilekçem masamın uzerinde duruyor. SSCB 'de hiçbir karışıklık, kaos bek­ lenmiyor. ben de gôrevimi ve 'nükleer çantamı' gururla teslim ediyorum. Bush ve Amerikan halkı ise Noellerini huzur içinde kutlayabilirler. . . . " i şte Gorbaçov'un söyledikleri: " . . . Umarım Noel akşamınız huzur içinde geçecek Ama ben tekrar Rusya konusuna dönmek istiyo­ rum_ Onu desteklememiz için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Bunu ben yapabilece�im gibi, sizin de yapmanızı istirham ediyo­ rum." Bu Gorbaçov· un son sözleriydi. Bush bu telefon görüşmesini şöyle yorumluyor. "Bu ses tonu. çok yakın, candan bir dostun sevecen ses tonuydu. Tarih mutlaka bu insanı yaptıklarından dolayı ôdüllendirecektir. Bu - -- ·-­ imparatorluğun son darbesi

-50-- -


telefon konuşmasmda çok ônemli ayrıntılar vardı. Tarihin sesini duyuyordum ben. Konuşma sırasında kendimi ônemli, tarihi bir sürecin parçası gibi hissediyordum. Bu çok büyük bir olaydı, bir anlamda dönüm noktasıyd1. Tannm, senin lutfuna defalarca mazhar olan bizler, bu ülkede yaşadığımızdan dolayı ne kadar da şanslıyız!." Brenl Scowcroffun anıları: "işte her şey bitti! Hayatım boyunca, asla tanık olacağımı tahmin edemeyeceğim bir şey yaşandı. Şaşkmım ve buna inanmak çok zor. Hayır, aslında bu gidişatın ne olduğunu görüyordum; ama allşmıştım ve artık sürekli savunma pozisyonunda olan Gorbaçov·u görmüyordum bile. Ama başansız darbe sonucunda SSCB"de başlayan çôkilş de göz önündeydi. Aslında yaşanan olaylar çôküşün habercisiydi; ama insan aklı işte, bôyle tarihi bir olayın gerçekten de yaşanabilecegini kabullenmek­ te güçlük çekiyor Kremlin 'in üzerinden SSCB bayrağı indirilirken, benim yaşadı�ım ilk duygu, bu konuda oynadıgımız rolden dolayı duydugum gurur oldu. Biz SSCB"yi bu çöküşe sürüklemek için çok çalıştık. Büyük imparalorluklar çökerken ölüm öncesi sancılarının şiddetli oldugunu tarihten biliyoruz. Biz de, bu çöküş Moskova·da patla­ maya neden olmasm, büyük yangınlar çıkmasm diye çok titiz ve dikkatli çalıştık. Biz bu büyük dramın son perdesini indirmek için yollar aradık ve katkımız büyük oldu. Fakat yine de, son sahnenin kahramanı, Gorbaçov'un kendisi oldu." CIA"in gelişmekte olan bazı ülkelerde provokasyonlar yaparak KGB"nin buralara girmesini sağladığı bugün artık bilinen bir gerçek. Bu ülkelere giren SSCB. "sosyalizme sadakatlerine" göre onlara karşılıksız yardımda bulunuyor; bu da do!)al olarak SSCB'nin ekonomisine büyük zarar veriyordu. ABD Kongresinde SSCB"ye yapılacak buğday satışı görüşülürken, ıartışma başlamış ve bazı kongre üyeleri: "mantık bu işin neresinde?" diye sormuşlardı. "SSCB bütün paralarmı Amerika"ya karşı kullanmayı düşündügü tanklara yatırıyor, biz ise onların karnmı doyuruyoruz." işte o zaman dönemin Devlet Sekreteri Henry Kissinger zekice bir cevap vermişti: "Bırakın da onlar tok karınlarıyla tanklarında otursunlar Böylesi daha güvenlidir Yoksa kurşun sıkmaya başlarlarsa, dolann istilası engellenmiş olur." 1 989 Ağustos ayında, ünlü Chrislian Science Monitor gazetesinde yazılanlar Kissinge(ın söylediklerıni net olarak ortaya koyuyor: "Doların SSCB üzerine yaptığı ataklar hızla büyüyor 30 bin nük­ leer başııga ve son model teknolojiye sahip dünyanın en büyük ordusu, dört bir yandan ülkelerine sızan doların önünü kesemez,

51

imparatorlıığun son darbesi


sımrlanm koruyamaz hale geldi. Dolar ise Rus sanayisinin yarısım ve komünist ideolojiyi çökerterek Sovyet toplumunu içinden kemirmeye başlamıştı. SSCB artık direnecek güçte değildi ve uzmanlar yakın iki, üç senede bu devletin yıkılacağmı tahmin ediy­ orlardı ... Bize ise. Başkan Taft'ın taslağını hazırladığı. Başkan Rousvelt"in cilaladığı ve daha sonra bütün başkanların uyguladık­ ları o büyük plan üzerinde çalışan herkese teşekkür etmek düşer Bu plana gôre 100 yıl sonra Çôkmesi hedeflenen rejim, sadece 50 yıl sonra çôkfü l." 1989 Ağustosunda Christian Science Monilo�da çıkan bu makalede dolarla ilgili yazılanların ne kadar isabetli olduğu bugün apaçık görülmektedir. Bugün doların düşüşünden kor1<ar hale gelen Rusya·nın. gırtlağına kadar dolar batağına saplandığı ve korktu�u başına gelirse eQer, ekonomisinin derhal çökeceQi bilin­ mektedir. ElbeMe SSCB"yi yıkmak için harıl harıl çalışanlar arasında CIA da bulunuyordu. Ni>eon·dan Bush·a kadar beş Cumhurbaşkanı döneminde Langly"de çalışmış olan CIA eski başkanlarından Robert Gaıes. Gölgeden ısimli hatıralar kitabında. CIA"nin SSCB"yi çöktermek için doğrudan ya da dolaylı olarak uzun yıllar faaliyet yürüllüğünü söylüyor. Aynı zamanda özeleşliri de yapan Gaıes. CIA'nin " 80 "/i ylllann başıannda Sovyetlerin çökeceğinin sinyallerini göremediğinin ve bu yüzden çöküş nedeniyle Sovyet Cumhuriyetlerinde ortaya çıkan bölücülük. milliyetçilik, terör. etnik zeminde patlak veren çatışmalar ve kontrol dışı kalan nükleer potansiyel gibi problemlere hazırlıksız yakalandığının" altını çiziyor. Gazeteci D. Radrşevski yazıyordu: "Siyaset bilimcilerin ve soğuk savaş araştırmacılarmm birçoğu, 1970 son/an ve 1980'/i yılların başlarında CIA 'nın kasten (veya Gates ·e gôre bilinçsiz olarak) Beyaz Saray·a sunduğu raporlarmda Sovyet Ordusu·nun potan­ siyelmi abarttığını savunmaktadır. (30 sene sonra aym CIA, bu sefer frak"ta kitle ımha si/ahlarının olduğunu iddia edecek, operasyon sonrası ise lrak'ta nükleer silahm olmadığı ortaya çıka­ caktı Yani tarih tekerrür edecekti). Bıı raporlardan sonra. Sovyet Ordusu ·nun gücünden dolayı korkuya kapılan Amerikalılar, silahlanma yarışında daha da ıleri giderek. 'Yıldız Savaşları' pro­ gramım hazırladılar. Amerıka 'dan geri kalmak istemeyen SSCB ise, dünyanın parasmı harcayarak ekonomisini biraz daha Çôkerlıyordu." Sovyet ybneliminin kaprisleri de silahlanma yarışını körüklemek· leydi. Bu konuda gazeteci l . Martınav·un güzel bir tespiti var: " 1 955

52

imparatorluğun son darbesi


ytlmda Tuşino·da yaptlan askeri gôsterilerde Amerikan askeri ataşelerinin kafa/an üzerinden uçan yüzlerce uzak menzilli sa/dm uçak/an, aslmda aym uçaklar olup, Moskova yakm/armda "u" dônüşü yaparak, tekrar Tuşino 'ya dönüyor ve defalarca oradan geçerek boy gösteriyorlardı. Neticede ABD kongresi, ağır bom­ bardıman uçaklarmm sayısmı arttrmak konusunda bir karar aldı ve bunun için büyük paralar ayırdı. Buna benzer bir başka tuzak da, ABD'li elit istihbaratçıların düştüğü uydu tuzağıydı. ilk uyduyu uzaya fıra/attıktan sonra. Hruşov Amerikalılara 'SSCB bu uydular­ dan istedi�i kadar üretebilir' diyerek, on/an çıld111ıyordu." Aslında, Amerikan istihbarat servislerinin kolayca tuzağa düşürülmesi konusunda anlatılan bu hikayelerden ciddi kuşkularım var. CIA ve ABD Savunma Sanayisinin sırf kendi silah siparişlerini artırmak ve SSCB' nin askeri potansiyelini büyütmek için çalıştıkları bilinmektedir. Bu nedenle, tuzaga kimin düşüp düşmedigi tartışılır' Son dönemde SSCB'yi yıkmak için kolları sıvayanlar arasında Papa ikinci Jean Paul de vardı. Papayla ABD başkanı Reigan arasında komünizmin çökertilmesi konusunda gizli bir anlaşma yapılmış, diQer yandan da CIA ile Valikan arasında gizli bilgilerin karşılıklı kullanılması için bir mutabakata varılmıştı. Bu sansasy· onel bilgiler Amerikan Doubleday yayı nevinden çıkan Bernsteln ve Politi'ye ait Ekselanslar1 il. İoann Pavel ve Zamammızm Gizli Tarihi isimli kitabında yer alıyor. " ... 1981 yılınm ilkbaharmda Amerikan istihbarat servisleri. Papa ile Beyaz Saray arasında sürekli bağlantı kanalı kurmuşlardı. Sonraki altı yıl içerisinde ise. Papa en az 15 kez CIA Başkanı Keysi ve yardımcısı Warner Wolters 'le görüşmüştü. Amerikan istihbaratının elde etti!;li bilgiler ve uzmanların yazdıkları analitik raporlar il. loann Pavel'e düzenli olarak ulaştmlmaktaydı. Amerikalılar ise, bu dosyaların karşılığında Papa'dan sosyalist bloku ülkelerinde yaşanan olaylarla ilgili çok de!;jerli bilgiler alıyordu." Brzezinski'yi dinleyelim: "Sovyet imparatorluğunun merkezini kay· dırmak, onu çoküşe biraz daha yaklaştırmak demektic.. Hatta ekonomik alanda bile olsa, merkezden en ufak bir uzaklaşma gerçekleşirse SSCB'de yaşayan diğer ırklarla Ruslar arasında çatışmaların çıkması kaçmılmazdır. Ekonomik merkezin kaydırılması, mutlak bir şekilde siyasi merkezin de yok olmasını getirecektir." Brzezinski tüm bu ihtimalleri neyin üzerıne bina ediyordu? Her şey· den önce demografik verileri kullanarak. Ruslar git gide egemen halk olma özelliklerini yitiriyor. Rus ırkı hızla kan kaybediyordu. Yetmişli yılların istatistik verilerine göre, o dönemde Ruslar Sovyet

-------- ----53 imparatorluğun son darbesi


halkları içerisinde artık ço�unluk bile de�ildi. Brzezinski de Rusların bundan sonra daha da azalaca�ını düşünmekteydi . 1980 yılında ülkedeki 1 8 yaşındaki Rus gençlerin oranı yüzde 48'di. Brzezinski . nin tahminlerine göre ise, 1 990 yılında R u slar'ın toplam oranı yüzde 43'e düşecekti.

". . . Peki, son yıllarda kanların karıştığını da dikkate alırsak, Rus olanlarla olmayanlar arasındaki o ince çizgiyi nasıl belirteyece�iz?" diye. Brzezinski ABD Devlet Departmanı siyasi planlama kurulu üyelerine sormuş ve üyeleri fazla meraklandırmadan SSCB 'de etnik zemınde çatışmaların çıkabileceği bôlgeteri işaret ederek, sorunun cevabım vermişti: "Her şeyden önce çatışmalann Baltık ülkelerinde yaşanması güçlü ihtimaldir: çünkü oralarda istenmeyen Rusların nüfusu çok fazla. Aynı şekilde, bu sefer kültürel zeminde Rusya ·ya çok yakın olan Beyaz Rusya ve Ukrayna 'da da birtakım sorunlar yaşanabılir. Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetlerinde de etnik zemınde kavgaların çıkması olağandlf "

1 973 yılında büyük işadamlarının insiyatifi ile kurulmuş olan Heritage Foundation isimli iJnlü vakıf, Reigan için özel olarak "Boşaltma Doktrini' ısmi verilen bir program hazırlamıştı. Bu plana göre SSCB, meıkezden başlayarak diğer belgelere doğru açılan 4 ana daireden ibaret bir imparatorluk şeklinde degerlendiriliyordu. Sovyel lmparator1uğuna son darbeyi indirmek için Reigan·a bu doktrinin stratejik allyapısını hazırlamak teklif ediliyordu. En büyük jeopolıtık rakıbıni di.Jnya haritasından silmek isteyen ABD"nin bu doğrultuda birçok stralejik plan ve program hazır­ ladığını onaylayan başka belgeler de var. Bu belgeler arasında SSCB"ye karşı içinde kın ve nefret besleyen Sovyel vatandaşların ı ayaklandırmanın usulünün aranması gibi. ülkenin içişlerine do�ru­ dan karışma örneklerı de bulunuyor. 1 982 yılının başlarında, Başkan Reigan kendıne en yakın danışmanları ile beraber "Sovyet imparatorluğunun" demontesi ile ilgilı saldırılar planını işlemeye başlayınca. bu çalışmalar daha da hız kazandı. Bu global saldırı planının hedef ve araçları Cumhurbaşkanının imzaladıOı ulusal güvenlik (NSDD) gızli dırekifierinde gösterilmiştir. Bu gizli direktifin ana maddeleri nelerdir? işte onlardan bazıları: - Mart 1982. "NSDD-32 Doğu Avrupa"da Sovyet etkisinin yokedilmesi ve bu coğrafyada Sovyel karşıtı güçlere destek sağlanması için gizli ve etkili çalışma usulleri belirlenmeli; - Reigan, 1 982 yılının Mayısında, ABD"nin SSCB"ye karşı belirledigi ekonomik stratejiyi içeren 8 sayfalık direktif metnini imzaladı. Başkanlı�a ba�lı alt birimler için talimat niteliğindeki bu belge, Sovyet ekonomisinin en zayıf noktalarını vurmakla ilgili tak54 imparalorluğun son darbesi


tik bilgiler içeriyordu. Maksat Moskova·yı teknoloji yarışına teşvik ederek, ekonomisini daha fazla çökertmekti; - 1982 yılnının Kasım ayında, NSDD-66, ABD"nin hedefinin Sovyet ekonomisini çökertmek oldu�unu ilan etti_ Bu da Sovyetleri can evinden vurmak, yani halk ekonomisinin temellerini yıkmakla mümkün olabilirdi; - Nihayet 1983 yılının Oca�ında, Reigan, NSDD-75 direktifini imzalayarak Sovyet rejimine karşı sert ve acımasız bir hücum. hedefini belirledi. Rusya karşılı hareketleri güçlendirmeyi teklif eden ABD'nin SSCB'ye karşı NSDD-75 isimli yeni strateji doktrini. Harvard tari­ hçisi Richard Pipes tarafından ABD Başkanı Reigan için hazırlan­ mıştı. Amerikalı siyaset bilimcisi Peter Shvazer: "Maksadımızm artık SSCB ile birlikte barış içerisinde yaşamak olmadı(jı, Sovyet rejimini yıkmak gerektiği bu direktifte apaçık yazılıydı. Direktife gôre, Sovyet rejiminin bizim baskılanmızla kesinlikle çôkebile­ ce(jine dair bir kararlılık vardı" diye yazıyordu.

ABD eski başkanı R.Reigan Moskova·nın çöküşüyle sonuçlanan muazzam, abartısız olarak evrensel boyutta yürütülen kampa­ nyanın başarılı olmasının önemli nedenlerinden birinin. Papa'nın 80'1i yılların başlarında "SSCB'ye karşı haçlı seferi"ne destek ver­ mesi oldu(junu itiraf etmişti. Reigan 'ın bir di(jer itirafına gôre ise, bu haçlı seferinin en ônemli kilometre taşı, 1 986 Ekiminde, Rejkyavik'le yapılan Reigan-Gorbaçov gôrüşmesydi Reigan bu

kapalı gôrüşmenin içeri(jini açıklamasa da. Fransız gazeteciler bazı ayrıntıları gazete sayfalarına taşımayı başarmışlardı. Bu nasıl mı oldu? Gorbaçov 1993 yılının Mayısında, Fransa 'ya yaptığı ôzel bir gezi sırasında SSCB 'nin çökmesine neden olan 'dış faktôrler' konusunda bir gazetecinin sorusuna cevaben, dış etkilerin çökmede kuşkusuz etkili oldu(junu ve bunu yalnız objektif bir fak­ tôr olarak de(jerlendirdiğini soy/emişli. Ama Gorbaçov'a gôre en ônemli faktör ülke içerisinde ayaklanan rejim karşıtı güçlerdi. Bunları sôyledikten sonra. Gorbaçov birdenbire, beklenmeden ağzından baklayı çıkardı. Ertesi gün Figaro gazetesi Gorbaçov·ıa yap/ığı söyleşiyi manşetten şôyle duyurdu: "Ronald Reigan ·ın hakkını teslim etmek lazım."

Figaro·nun yazdı�ına göre, Gorbaçov bu söyleşide SSCB'yi ilk defa ABD'nin ellerine Rejkyavik' te, Reigan'la görüşmesi sırasında teslim elti�ini itiraf etmişli: "Rejkyavik aslında bir dramdı. Büyük bir dramdı Bana gôre Reigan kadar güçlü kişili(je sahip biri olmasay-

55

imparatorluğun son darbesi


dı. bu süreç başlamazdı bile... O görüşme sırasında biz çak ileri gittik ... Nasıl desem, bilmiyorum ki. . . Yani geri dönmemiz mümkün de(Jildi artık. . ."

Bu arada, Fransız gazeteciler Papa ikinci Jean Paurun Gorbaçov·ıa görüşmesi için aracılık yapan Reigan'ı bu çabaların­ dan dolayı çok övdüler; ama Papa' nın bu çöküşte oynadıQı rolden hiç bahsetmediler. Oysa Papa o yıllarda "da(Ju politikasını" yürüten önemli isimlerden biriydi. Sovyetler Birli�i'nin en inatçı düşmanı Brzezinski. 1 976 yılına kadar Columbia Üniversitesi nezdinde Rus Enstitüsünü yöneliyor­ du. Bu "Sovyet Merkezinde" A.N.Yakovlev gibi, yıllar sonra Sovyetlerde Perestroyka harekatının başını çekecek olan diğer Sovyet yöneticileri de eğilim almışlardı. Çinli araştırmacı Fan lssin. Gorbaçov ve SSCB'nin Çöküşü isimli makalesinde şöyle yazıyor: "SSCB 'nin ilk ve son Cumhurbaşkam

Gorbaçov. Yeltsin kendismi hep küçük düşürüyor diye sitem eder dururdu. Oysa uğradığı en büyük hakareti nedense hiç hatutamıy­ ordu. Belovej antlaşmasmdan hemen sonra, Moskova ·ya gelen ABD Devlet Sekreteri Baker. ancak dört saat Yelisin ·ıe görüştükten sonra SSCB Cumhurbaşkanı Gorbaçov·ıa görüşme lütfunda bulunmuştu. işte böyle. Kiminm eweli. kiminin sonu." 1990 yılı Ocak ayında Baker açık konuştu: "Duruma bakılırsa, Gorbaçov fazla direnemez. . Saray'da çıkacak bir ayaklanmayla kapı dışan edileceğmı sanmworum. Onu sokaktaki vatandaş tahtından indirecek "

Richard Ovınnikav·un yazdı�ına göre, Bush kapalı bir oturumda, Ulusal Güvenlik danışmanı B. Scowcroft'ta şöyle demişti: "insan isler istemez. keşke Sovyetler lmpartorluQu çökse de, rahat etsek dıyor; ama bu o kadar da gerçekçi görünmüyor, haksız mıyım?" ABD stratejısinin mantığını kendine özgü bir uslupla açıklayanlar­ dan biri de, Dış lslihbaraı Servisi emekli albaylarından. Namakon Analitik Merkezi Başkanı Aleksandr Drozdov·du: "Soruya soruyla

cevap vereceğim. Bir zamanlar SSCB diye bir devletin o/du(Junu ve bu devletin 1991 "de atmosferden düşen ya(Jmur/ar sonucu çôkmedığını bıliyor musunuz? Açıklıyorum efendim. SSCB sıradan bir u/ke de(Jildi. Jeoloji Bakan/ı(Jı"nın 1990 yılı verilerine bakılırsa. SSCB 22 trilyon dolarlık mineral bir hammaddeydi Bu rakam şaşırtıcı. öyle de(Jil mi? Peki ya ABD nedir? ABD dünya nüfusunun yüzde 6'sıdır; ama aym zamanda dünyamn do�a/ kaynaklarmm uçte birini tı.ıketen bir ülkedir Yani do(Jal kaynakların ithaline ba(Jımlıdır Evet, ne yazık ki bu doğal kaynakların tamamı ABD'nin dışında. Bu da Amerikan·ın bütün dış dünyaya karşı yürüttü(Jü

imparatorluliun son darbesi


siyasetinin mantığmı fazlasıyla açıkltyor.. " Elbette. bu yorum ABD'nin çok yönlü dış politikasının biraz dar­ altıyor; ama söz konusu faktörün çok önemli rol oynadığı da su götürmez bir gerçek. Biz bunu ABD.nin Bakü'ye karşı tutumundan da görmekteyiz. Putin, Beyaz Rusya·yı kastederek "sinekler ayrı, köfteler ayrı" diyordu. Yani doslluk ayrı, ekonomi ayrı. ABD diplomlaları da Bakü'de "Petrol ayn, Karabağ ayrı" demiyorlar mı? SSCB'nin çöküşüne ABD'nin ne büyük katkılarda bulundu9u gün gibi ortada. işin kötüsü, SSCB'nin bu muazam, da91tıcı güce karşı koyamayacak durumda olmasıydı. Komünizmle, yurtseverlikle ilgili sloganlar karnı aç, yalanlardan bezmiş halk tarafından kabul görmüyordu artık. Doğal kaynakların acımasızca pazarlanması sayesinde ayakta duran eknomi de yavaş yavaş çöküyordu. SSCB'nin çöküşüne katkıda bulunan devleller arasında ABD'nin müttefiklerinin de olması nedeniyle bunlar üzerinde de biraz dur­ mamız gerekiyor. 1990 şubatında, lngiliz Gazetesi lndependenl şu haberi yayınlamıştı: "Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığı, elli yıl öncesine ait bir belgenin okunmasmı yasaklfYordu. Bu belge, Sovyetlere bağlı Kuzey Cumhuriyetlerde huzursuzluk çıkarmak, istikrarı bozmak adına. lngiliz istihbarat bırimlerinin çaltşma plan­ larmı içeriyor.. " Drozdov·a göre, alınan bir kararla, bu belgenin gizliliğinin kaldırılma süresi, aynı döneme ait diğer arşiv bel­ gelerinden farklı olarak, 2 0 1 5 yılına kadar uzatıldı. Söz konusu olan 1940 yılına ail bir belge. Aynı gazetenin yazdı9ına göre, bu belgede Tacikistan, Özbekistan. Ermenistan, Azerbaycan. Kazakistan gibi ülkelerde yaşayan Müslümanları ve Rus olmayan diğer halkları Ruslara karşı ayaklandırmaktan ve lngıliz istihbarat seNislerinin bu islikamette çalışmalarının öneminden bahsediliyor. KGB Başkanı V.Kryuçkov·un iddiasına göre, SSCB'nin yetkili kurumlarının ABD.nin gizli hesapları ile ilgili bilgisi vardı: "Bazı devletlerin, özelikle de ABD 'nin ülkemizle ilgili yaptığı ve bizi kaygılandıran hesaplarla ilgili bilgiler. akın akın gelmeye devam ediyordu. Mesela SSCB ·nin nüfusunun çok büyük olması onları endişelendiriyor ve nüfusumuzu azaltmak için bu ülkeler planlar kuruyordu. Halla bazı istatistik hesaplamalar da yapılıyordu. Bunlardan birine gôre. SSCB nüfusunu 150-160 milyon kişiye indirmek gerektiği savunuluyordu. Hatta bunun için süre bile belir­ lenmişti: 25-30 yıl. Ülkemizin toprakları. yeraltı seıvelferi ve diğer zenginlikleri evrensel servetler çerçevesinde ele almıyor ve bun­ ların bazı devletler için açık olması gerekliği vurgulanıyordu. Güya biz, bu evrensel servetlerimizi herkesle paylaşmalrymışız." Yeltsin'in bataklı9a sürükledi9i Rusyayı Putin az da olsa toparladı.

57_______

-----

imparatorluğun son darbesi


BilindiQi gibi, Yeltsin'e göre Rusya·nın bölgeleri maksimum

''ba�ımsJZ" idarelerle yönetilmeli ve "aileye" yakın çevreler istedik­

leri kadar ve istedikleri gibi çalmalı, gasp etmeliydi. Bugün ise Rusya·nın bölgeleri Anayasa'nın ön gördüQü çerçevede "bagım­

sızdır." Oligraşiler ise seNetıerini "paylaşmal<' zorunda

bırakılmıştır. Ama tüm bu olumlu gelişmeler bile. Rusya·nın ileride parçalanabilecegi ihtimalini tamamen ortadan kaldırmıyor. Clinton·un 1 994 yılına ait yıllık raporunda şunlar yazılıydı: "/kinci

Dünya savaşmdan sonra. biz geçmişten ders çıkardık. Yeni totali­ terizm tehditi karşısmda. büyük ulusumuz zamanm talebine uygun hareket etli. Bizler uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi. güvenlik sis­ temlerinin yeniden yapılandmlması ve liderlik yolunu seçtik. Yeni uluslararası kurum ve kuruluşlarm oluşturulması sayesinde, bizden ônceki kuşağın komünizmi maglup etmek konusundaki kararlılıgı, daha şeffaf. daha güvenlı ve daha ôzgı.ir bir dünya kurmamıza flf­ sat tanıdı. işte bu başarılı ôrnek, bize agır bir sorumluluk yüklüyor - soguk savaş yıllarında elde ettiğimiz barışı, bundan bôyle daha da güçlendirmeliyiz" (y.k ).

ABD'nin bazı polılikacıları ise, düşüncelerini daha açık bir şekilde ifade ediyorlar. Brzezinski, konuşmalarının birinde, sert bir ifade kullanmaktan kaçınmamıştı: "Rusya bizim himayemiz allında bile parçalanacaktır." 1 997 yılının ekıminde ise, Brzezinski Rusya·yı üç parçaya bölmeyi teklif etmişti: Avrupa Rusyası, Sibirya Cumhuriyeti ve UzakdoQ'u Cumhuriyeti. "Merkezden uzaklaşmış Rusya reel ve arzu etliğimız bir modeldir'' diyordu Brzezinski. DiQ'er Unll.i polıtikacı H. K!ssinger ise: "Ben Rusya ·da kaos ve iç

savaş çıksm isterim. Şu anda bir/ık. bütünlük içerisinde merkezi bir yônetım tarzma doğru ılerliyot' diyordu.

Zaman zaman Batılı gazelelerde, Rusya·nın çeşitli bölgelerine toprak iddialan rçeren makaleler çıkıyor. Mesela Almanya Kalinıngrad üzennde hak iddia ederken, Finlandiya Kareliya·yı ve Lenıngrad bölgesinın bir kısmının, Estonya Pskov bölgesinin bir kısr:ırnın, Japonya uzak doğu arazilerinin bir kısmının, ABD Sibırya · n ı n büyl.ik bir kısmının kendilerine verilmesini talep ediyor. Halla Çın'den bıle buna benzer iddialar yükseliyor' . OHDK yı ilan edenlerin mahkeme duruşmasında Şenin: "Hitlefin 1941-1945 yılları arasında yapamadıgını, Ye/isin. Kravçuk ve Şuşkevıç. Belove/de yaptı/at' demışti. Yeltsin, Kravçuk ve Şuşkeviç'in, SSCB'yi Belovej antlaşmasıyla kendilerının yıktığına dair iddıaları, komik, komik oldugu kadar da aplalcadır. Onlar elbelle SSCB'nin çöküşünü etkilediler, ama asla başrol oyuncusu olamadılar. Bu adamlar için "bu sürecin son akor-

- -·-

58 -

-

-- -

imparatorluğun son darbesi


du" tespitinde bulunmak daha doQru olur. Farzedelim, yedi gelişmiş ülkenin devlet başkanları, bütün bakanları ve yetkilileri biraraya geldiler ve ülkelerinin siyasi düzenini, ekonomik yapısını, genel olarak rejimi degiştirnıek istediler. Bu mümkün olabilir mi? Asla' Bunu yapmayı çok isteseler bile, köklü bir devlet geleneQine, güçlü ekonomiye, hukuki aıı yapıya sahip olan ülkelerini, asla yıkamazlar. Rusya Devlet Duması, Belovej antlaşmasının fes­ hedilmesi kararını aldı. Kocaman bir ülkeyi, bir tek imza ve oylama ile yıkmanın ve yeniden kurmanın mümkün olabilecegini, yalnız çok saf, siyasetten zerre kadar anlamayan adamlar düşünebilir. ünlü l ngiliz siyaset adamı Churchilrin sözlerini biraz deQiştirerek, şöyle demek mümkün: "SSCB 'nin çôkmesine üzülmeyenin kalbi, onu yaniden kurmak isteyenin ise aklı olamaz." Sosyalizmin SSCB halklarına ne verdiQi konusunda uzun tartış­ malar yapılmıştır, bundan sonra da yapılacaktır. Oysa bizim az sonra getireceğimiz deliller, tartışma konusu olmayıp, kesin dogru olarak kabul edilmiştir. '' Yüzyıl süren sosyalizm rejimi, Rus devini, ekonomik bir cüceye dönüştürdü." Bu sözler iktisadi Araştınmalar Vakfı Başkanı A.lllari­ onov·a ait. Yüzyıl derken, lllarionov Sovyet sonrası dönemi de kastetmektedir: zira bu bağımsızlık dönemi de ona göre bir sosyal­ ist mafya düzenidir. lllarionov şöyle devam ediyor: "1914- 1 9 1 7 yıl­ lan arasmda, Birinci Dünya Savaşı döneminde Çar hükümetince başlatılan. 191 7'de geçici hükümet tarafından devam ettirilen, daha sonra 1 9 1 7-1991 yılları arasında Sovyet rejiminin sürdürdüğü, şimdi de 1991-1999 yıllarında bağımsız Rusya hükilmetlerinin yürüttüğü sosyalist ekonomik politika, ülkeyi dünya tarihinde eşi görülmemiş bir felakete getirdi. Yüzyılın başında ekonomik bir dev olan Rusya, yüzyılın sonunda dünya haritasında güçlükle farkedilen bir cüceye döndü. XX. yüzyıl Rusya için birçok şeyin kaybedilmesi ile hatıralarda kaldı. Ülkemiz ekonomik yönden ABD. Çin, Japonya, Almanya, Hindistan. Fransa. Büyük Britanya, ltalya gibi dev/ellerin yams1ra, ne yazık ki Brezilya, Meksika, Endonezya, Kanada, ispanya ve Kuzey Kore ·den de geri kalmaktadır. Daha birkaç sene önce. biz böyle rezil bir duruma düşeceğimizi tahmin edemezdik." Komünizm ideologları, yalnız kendilerine belli olan birtakım kriter� lerle toplumsal kalkınmayı, 1 9 1 7 devrimi öncesi ve sonrasıyla kıyaslıyo�ar. Ve bu arada doQal gelişimi ve kalkınmayı da komünizm dönemine ait zannediyorlar. Komünistlerden bize kalan mirasın ne olduQunu görmek için 70 yılın sonunda bize bıraktıkları------ ----

---�5�9---

--- ----------

imparatorluğun son darbesi


na bakmak yeterlidir. Sıcak para akışını sa�layan petrolün bulun­ ması ve çıkartılması endüstrisi. bugün çok a�ır bir dönemden geçiyor. Kömür ve metalurji gibi sanayi dalları da aynı durumdadır. Rusya topraklarının yüzde 53"ünün ekolojik açıdan kirli oldu�u değerlendirmesi yapılmaktadır_ Batılı uzmanların hesaplamalarına göre, eski Sovet Cumhuriyetlerinin sanayilerinin rehabilitesi için birkaç trilyon dolara ihtiyaç var. Sovetlerin sadece bir konuda inanılmaz ilerlediği ve geliştiği görülmektedir: bülün dünyayı, üste­ lik birkaç defa. mahvedebilecek nükleer potansiyele sahip olması. Son olarak. şu sorunun cevabını bulmak gerekiyor: SSCB ve genel olarak komünizm, hangi büyük kurbanlar sayesinde kuruldu? SSCB"nin "kahramanlıklarından" bazılarını Rusya Devlet Sosyal Üniversitesi Rektörü. Rusya Bilimler Akademisi üyesi, akademisyen Yuri Afanasyev·in kaleminden okuyalım: "SSCB 'nin sadece Birinci Dünya savaşmda değil, aym zamanda ikinci Dünya savaşmda da oynadığı roliı değerlendirirken, bu tatsız olaym nedenlerini anlayabillrız (yazarm "'tatsız olay" dediği, müttefik ordu­ larm Normandiya 'ya inmesinin 50. yılı kutlama/arma, Rusya ·mn davet edilmemesidir- yn.}. ôrneğin. bazı tarihi gerçekleri biraraya getırerek, Ba/ı 'nın SSCB "yi neden sevmedi{jine bakalım. 1939 sonbaharmda Sovyet ve Alman ordularınm Bresfte birlikte düzen­ ledıkleri zafer geçıdi. Finlandiya "da yapılan işgal savaşı; Baltık ülkelerinin, Batı Ukrayna ·nın, Beyaz Rusya 'nm batısmm, Bessarabıa'nm ve Kuzey Bukovina·nm 1940 'deki işgali ve hatta 1941 yılına kadar Hillerin Avrupa'daki bülün "galebe/eri" Sta/in tarafmdan takflf edıfmekteydi. Stalin her seferinde Hitler'i tebrik ediyor. Kremlm 'de Fuhrer şerefine kadehler kaldmyor, üstüne üstlük 1 94 1 yılının arla/arına kadar. SSCB fiilen Almanya ile omuz omuza, biıtun Batılı mUtleliklere karşı savaşıyordu. Bunlar savaş dônemi manzaıasıdlf. Şimdi de savaş sonrası yıllara gôz atalım. A vrupa ·nın yarısı SSCB ıarafından ilhak edilmemiş miydi>

Ve

daha sonra SSCB işgalci polıtikasmı sürdürmemiş miydi? ôrneğin: Berlın ( 1 950). Budapeşle (1 962). Prag (1 968), Afganistan (1969}, daha sonra ise Ti//ıs. Vı/nus. Bakü. Mo/dova (Gorbaçov dönemi}, sonra ıse Tacikistan. Abhazya, Gürcistan ve yeniden, aym yöntem­ le. Azertıaycan. Gürcistan (Ye/isin dönemi) ve günümüzde Çeçenıstan. Yetmıyor mu?."

Y.Felştınskı"nın yazdığına gore " ... Yoldaş Molotov {dönemin SSCB Oışişleri Bakanı - ç.n.) 13 Kasım 1940 yılında. Berlin 'de, yoldaş Rıbben/rop ·ıa /atlı tatlı konuşuyoralardı Mekan: imparatorluk Dışışlen bınasındaki sı{jınak. iki bakan neden sı{jınakta görüşüyor-

60

ımparatorlu�un son darbesi


du? Çünkü lngiliz uçaklan o gece Berfin ·; acımasızca bombaltyor­ du. Ondan ônceki gece ise, yoldaş Molotov Hitler'le goroşmüştü. SıOmaOa inmemişlerdi; ama muhtemel saldmlar yüzünden, görüşme yarıda bitirilerek, ertesi güne ertelenmişti. " 'XX. yüzyılın "barış" yıllarında, çeşitli ülkelerde 1 70 milyon insan ölmüş, bunun 1 1 0 milyonu. yani yaklaşık üçte ikisi komünist rejim­

1 1 0 milyon Bu sözler lzvesliya gazelesinde, yıllarca bizlere Büyük Ekim diye empoze ettirilen ve dünyayı değiştiren bir tarihin, 1 9 1 7 devriminin yıldönümü arefesinde yayınlanmıştı. Bir yüzyılın daha sonuna yaklaşılıyordu. Zaman ise tarafsız bir biçimde, tarihe gömülen bir rejimin gerçek yüzünü bize gösteriyordu . Çünkü zaman, kendisine bir dönem hükmelmiş zorbaların diktasını kabullenmiyor. . Rejimin liderlerini artık tarih yargılıyor. lerde yaşamını yitirmişti. Bôylece komünist rejimlerde kişi katledilmişti."

Ekim devriminin, veya bugünün deyimiyle Ekim darbesinin yüzyılımızın en önemli, en ağır ve en çelişkili olaylarından biri oldu�unu bilmemiz gerekiyor. Bu devrimin halklara neler yaşat­ tığını ve bizlere nelere malolduğunu da görmek durumundayız. Bu konuyla ilgili olarak. tüyler ürperten bazı gerçekleri lsveç'in Başbakan yardımcısı iken, Halk Partisi Başkan1ı91nı da yapan, ünlü lsveçli politikacı Per Alman<' ın Açık Yara isimli kitabından okuyoruz. Per Almark. yeryüzündeki kitlesel katliamlarla ilgili bil­ giler loplamaya ömrünü adamış ilk Avrupalı araştırmacıdır. Kitabında kullandığı demografik veriler ise. Havai Üniversitesi 09relim görevlilerinden Prof. Rudolph Rum mel' e ait. Geçen yüzyılda yapılan soykırımlar, XX. yüzyılın bütün savaşların­ da ölenlerden dört kat fazla insanın ölümüne neden olmuştur. Kamboçya rejiminin komünist lideri Pol Pot, iktidarı döneminde ülkesinin nüfusuna oranla yapt191 kitlesel kıyımlara göre "mutlak lidet' konumundadır. Pal Pot her sene Kamboçyalıların yüzde 8 , 16' sını katlediyordu. SSCB'de ise on yıllar boyunca, her sene nüfusun yüzde 0,42'si öldürülüyordu. Per Almark GULAG Devlelı ismini koydu9u SSCB'nin, özellikle şu katliamları üzerinde yoğunlaşıyor: "ÇoOu insan. yalmzca mensup

olması gereken smlfa mensup olmadıfjı için; yani burjuva/aris­

tokrat diye kabul edildikleri için ôldürü/Oyordu. Oigerleri ise "kôtü" ırktan olmaları sebebiyle. Mesela Ukraynalılar. Karadeniz Yunanları, Povoljye Almanları gibi. üçüncü kısım ise - zararlı siyasi ·akımlara" kapılmış kişilerdi. " ----- ------ - - - -

61

imparatorluğun son darbesi


Bu arada. Baıı·nın düşlüğü halaya düşerek, nazilerin sırf SSCB sayesinde mağlup olduğunu da unutmamalıyız. D. Granin"in de söylediği gibi . .. Sovyet komutanları kötü savaşıyorlardı. generaller

askerlere, savaş stratejisinden sorumlu olanlar ise Sovyet şehirler� ine ve sivillere acımıyorlardı. Resmi rakamlara gôre

26

milyon

SSCB vatandaşı yaşamını yitirdi bu savaşta."

lkınci dünya savaşı hakkında Hollywood yapımı blockbusler"lerde müllefık güçlere övgü yağıdırıldığını. SSCB ordularının rolünden bahsedilmediğini görüyoruz. Ama bu savaşla ilgili gerçeklere göz kapamakla, bir yere varılamaz! Bu bölümün konusunu oluşluran SSCB" nin çöküşüne ve nedenlerine dönersek, elbelte bülün sebe­ pleri sayamadığımızı da söylemeliyiz. Dediğimiz gibi, SSCB zaten mahkumdu. Gorbaçov Pereslroykası ise çok kötü bir şekilde bu çöküş sürecini hızlandırmıştı. Ve birçok nedenden dolayı, ne Çin modelı ne de başka bır model SSCB'ye ayakta kalması için yardım edebilirdi. En azından ne SSCB Çin·e. ne de Ruslar Çinlilere benziyordu. Den Sao Pin·ın Çin sosyalizmi hakkında dediğı gibı: "Çın sosyalizminin kendıne ozgü bir karakteri var. Ve bu karakter, sosyalizmden daha fazladır. . . "

Çöküş sürecini hızlandıran nedenlerden bir diğeri de, SSCB"nin kaderıni son yıllarda ellerınde bulunduran Kremlin iktidarlarının, sistem analizinden mahrum oluşlarıydı. örneğin. SSCB'nin çöküş nedenlerı ile ilgih bu kitapla yazılanları onlar okuyacak olsaydı, emın olun, ne demek istedığimızı. neden bahsettiğimizi bile anla­ mayacaklardı' Gorbaçov' un kadro siyaseti de çok ilginçli. SSCB Cumhurbaşkanı yardımcısı görevine alkol baQımlısı Yanayev·ı ata­ masını hatırlamak. bence yeterli olacaktır Bu alama gerçekleşlik­ Len sonra, milletvekıllerinden bırı hayrelle, elleri titreyerek sormuş­ lu. "Mihail Sergeyeviç bıliyorum. hepımiz beşeriz. Beşer şaşar.

Ama şu Yanayev Cumlwrbaşkam yardımcısı olacak, belki de yarm vekaleten Cumhurbaşkanltğı koltuğuna oturacak adam mıdır?"

Yanayev Gorbaçav·a fırsat vermeden ve utanmadan şöyle cevap vermişti: "Kanm sıhhatimden çok memnun!." Milletvekili ise şöyle karşılık vermişlı: "Acaba Gorbaçov·un kansı da memnun mu?'' Son yıllarında bu süpergucu kimlerin yönettiğini düşününce bile, insanın dudağı uçukluyor! Ve son olarak Buraya kadar yazılanlardan sonra, isler istemez şöyle bir soru akla gelebılir 20 Ocak 1 990 ıarıhinde Bakü'de yapılan katliam, ssce·nın sıvıl ve asken yönelimlerinin iddia elliği gibi, SSCB'nin ımparatorluğun son darbesi


çöküşünü önleyebilir veya geciktirebilir miydi? SSCB"nin çöküşüne neden olan ve yukarıda teker teker sıralanan sorunların hangisini 20 Ocak 1990 Bakü katliamıyla çözmek mümkün olabilirdi? Bunun bir tek cevabı var: SSCB"nin çöküşüne neden olan yukarıdaki faktMerden hiçbirisinin, 20 Ocak 1 990 Bakü katliamıyla en urak bir korellasyonu bulunmuyor. Ne ekonomik ve ne de siyasi ağırlığına göre Bakü. SSCB'de yaşanan global sorunları etkileyebilirdi. Eğer Gorbaçov SSCB'nin bütün büyük şehirlerine asker çıkarması yapsa ve bütün ülkede sıkı yönetim ilan etseydi bile bütün bunlar SSCB'nin çöküşünü hız­ landırmaktan başka bir işe yaramazdı. Çünkü bir süre sonra ekonomik kriz patlak vermesi kaçınılmaz alacaklı. 20 Ocak 1990 tarihinde Bakü'ye giren tanklar, bu şehire başka amaçlarla gönderilmişti.

------ - -- -------153'

--·-·

-------

imparatorluğun son darbesi


20 OCAK 1 990 BAKÜ

-- --54- ·· -

-

- - - ------- --- ---

imparatorluğun san darbesi


l mparatorluQun son darbesi olan 20 Ocak 1990 katliamını irdelem­ eye geçmeden önce, Bakü'ye yapılan çıkarmaya kadar yaşanan sürecin ve Gorbaçov· un bu çıkarmaya gerekçe olarak gösterdigi olayların üzerinde biraz durmamız gerekecek. SSCffnin tarihinde yeni bir dönem başlamıştı; Gorbaçov iktidara gelmişti ve hasta adam SSCB, kocaman adımlarla çöküşe dogru koşmaktaydı. Azerbaycan ise bu yeni dönemde, üyesi oldugu "halkların kardeşli9i" ve "agabeyı" Rusya· nın yüzünden trajik olaylara gebeydi. DaQlık Karbag·da kanlı ayrılıkçı hareket başladı. Temeli Ermenistan·da atılan KarabaQ sorununun senaryosunun ne kadar sistemli, düşünülmüş ve kurnazca hazırlandıgını bugün çok az kişi biliyor. SSCB hükümetinin kararı ile Kazan şehrinde, yapımı 1992 yılında tamamlanması gereken büyük kapasiteli kimya tesisi yapılmalıydı . Komünist Partisi Merkez Komitesinde ve SSCB Devlet Planlama Teşkilatında görev yapan Ermeniler, her zaman oldugu gibi, bu sefer de tesisin Ermenistan'da, Abovyan şehrinde yapılmasını saQladılar. BO'li yılların sonunda ise, aniden ortaya çıkan ekoloji merkezli bir sivil toplum örgütü, bu tesisin Ermenistan·da yapılmasına itiraz etmeye ve sloganlar atmaya başlıyor: "Emıenistan'ın kristal havası; Ermenistan·m zenginliğidir'', "Ermenistan·m havası; Ermenistan'ın gelecegidir." Ve birdenbire (gerçekten de birdenbire mi acaba?) bu sloganlar unutuluyor ve bu sefer OKÔB ile (Oaglık KarabaQ özerk Bölgesi) ilgili, bölücülü9ü körükleyen "Karabag; Perestroyka sınavıdır!', "Moskova, adaleti sagla!" şeklinde yeni sloganlar üretiliyor; "çevreci' sivil toplum örgütü artık başarılı bir şekilde "Karabag Komitesine" dönüşüyordu. OKÖB"de ayrılıkçı hareket, sosyal slogancılıktan do9du! Karaba9 bölücülerinin ayaklanmasının en büyük gerekçesi, OKÖB"de Ermeni nüfusunun git gide azalmasıydı . Oysa bu iddia asılsız bir yalan olup, o gün oldu9u gibi, ne yazık ki bügün de dünya kamuoyunu yanıllmak için Ermenilerce başarıyla kullanıl­ maktadır. OKÖB"de Ermeni nüfusu gerçekten de azalıyordu, ama bu azalmanın sebepleri, Ermenilerin iddia etti9i gibi, Azerilerin baskısı de9ildi. Peki bu nüfus azalması n için yaşanıyordu? 1959-1 970 yıllarını kapsayan resmi istatistik verilere bakalım. 1959-1970 yılları arasın­ da Ermenilerin Azerbaycan ssc·de büyüme oranı yüzde 9,38, 1970-1979 yıllarında ise yüzde 0,05 olmuştur. Kesin rakamlarla

65

imparatorlu�un son darbesi


konuşacak olursak, 1 959-1979 yıllarında Ermenilerin sayısı 442 bin kişiden 475 bin kişiye yükselmişti (yüzde 7,47 büyüme). 19591970 yılları arasında Gürcistan"daki Ermenilerin nüfus artışı yüzde 2, 12, 1970-1979 yıllarında ise yüzde 0.05 olmuştur. Böylece, 1959-1979 yıllarında Ermenilerin Müslüman Azerbaycan'da büyüme oranı, Hıristiyan Gürcistan"daki büyüme oranından 6,6 kat fazlaydı' Tarafsız bir okur, yukarıdaki rakamlara bakarak Ermenilerin iddia ettiği gibi, iki halk arasında etnik zeminde çalışma yaşanmadığını görecektir. Onların sakladıkları bir diğer gerçek de, Ermenistan'a oranla DKOB"de daha fazla bebeğin doğduğu, ölüm oranlarında da Ermenistan·ın DKOB'ü önlediğiydi. Oysa yukarıda gerçek rakam­ ları belirttik. üstelik bu veriler Rusya ve Ermenistan kaynaklıdır. Evet.genel olarak bakıldığında çeşilti demografik nedenlerle Azerbaycan ve Gürcistan'da yaşayan Ermenilerin toplam nüfusun­ da bir azalmanın gerçekten de yaşandığı söylenebilir. Fakat bu azalmanın sebeplerini kesinlikle etnik çatışmalarda aramamak lazım. Sovyet döneminde, özellikle dağlık bölgelerde gizli bir işsi­ zliğin olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu bölgelerde oturan öğret­ menler. doktorlar ve diğer meslek sahipleri, kendilerine iş bulamıy­ orlardı. Aynı durum DKOB için de geçerliydi. i şte bundan dolayı Azerbaycan, Ermen istan ve Gürcistan· da üniversite bitiren Ermeniler. Rusya·ya giderek orada kendilerine iş buluyor ve yer­ leşiyordu Dikkat edelim; Ermenistan·a değil, Rusya·ya gidiyor­ lardı. Ermenilerin Ermenistan·a büyük göçü, yıllar sonra, yönetim terörle ele geçirildikten sonra başlad ı. Şunu da belirtmekle yarar var: Sovyel döneminde Ermeniler R uslardan sonra sık sık yer değiştirebilen ikinci halktı. Fakat Ruslar bunu parti ve hükümetin tayinleri ile yaptıkları halde, Ermenilerin göçü daha çok ekonomik nedenlere dayanıyordu. Onlar Sovyellerin çeşitli bölgelerindeki ekonomik açıdan en gelirli ve verimli bölgeleri tespit ediyor ve nerede rahat edeceklerse, oralara yerleşiyordu. Allmışlı y ıllarda Kafkasya Ermenilerinin önemli bir kısmı Rusya'nın güney bölgeler­ ine. Orta Asya ve Kazakistan·a göç ediyordu. Bugün de oralarda DKOB kökenli ve Karabağ savaşından çok çok önce göç etmiş ve yerleşmiş Ermenilere rastlamak mümkün. Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu eski Başkanlarından E Alihanov'un bana anlattıklarına göre. altmışlı yıllarda. Moskova'da SSCB Petrol Sanayii Bakanlığı tesis edildiğinde, Moskova Azerbaycan·dan yardım istemiş ve gönüllü olarak Moskova·da çalışacak Azeri petrol mühendislerini ve uzmanları bakanlığa davet

--·sıı ----- ------;mparaıorlu�un son darbesi


etmişti. Ama adaylardan hiçbirisi Moskova·ya yerleşmeyi kabul etmediğinden, yalnızca bir Rus uzman (Zaytsev) ve yirminin üzerinde Ermeni Moskova'ya gitmek istediklerini bildirmişlerdi. Bir Rus atasözünde denildiği gibi: "Balık suda derinlik, insan hay­ atta rahatlık arar. " Oysa Ermeniler ekonomik nedenlerle göç etlik­ leri zaman bile, bunu bir propaganda malzemesine dönüştürebiliy· or; etnik ve dini zeminde baskı gördüklerini iddia edebıliyorlardı. KarabaQ savaşından sonra, DKOB ve Ermenistan·ın nüfusu çoğalmış mıydı? Tabii ya! i şgalden sonra Eremenislan da, DKÔB de monoelnik toplum kurmayı ve Ermeniler dışında neredeyse bütün etnik grupları kovmayı başardıklarından kendi başlarına kalmışlardı. lstalistiki verilerden de görüleceği gibi, Sovyet döne­ minde uygarca göç eden Ermeniler, Azerbaycan' la giriştikleri savaştan sonra ülkelerinden cehennemden kaçar gibi kaçıyorlardı. Karabağ bölücülerinin sloganları da ustaca düşünülmüştü: "DKÔB Ermenilerinin hakları" Azerbaycan SSC'de ihlal edilmektedir." Bu sloganı sayfalarına ve ekranlarına taşıyan SSCB medyasından sonra, yabancı basın da sözde "Ermenilere yapılan baskıla(' mevzusunu mercek altına almış, ünlü simalar rahatsızlıklarını dile getirmeye başlamışlardı. "Karabağ Ermenilerinin sosyal sorunlarml' ellerinde malzeme yaparak basbas bağıran SSCB medyasında başı çeken kuşkusuz Moskova·nın "demokrat elitiydi." Bunların en parlak simalarından olan Yegor Yakovlev. Sovyetlerin etnik siyasetine değinerek, Moskovskiye Novosti gazetesinde (No: 1 1 , 19B9) şöyle yazıyordu: " ... Sovyet halklarının sözde kardeşliğinden, büyük bir aileden bahsedilir dururdu hep. Oysa kültürel etkileşimin önüne bariyerler konuluyor. çocukların ana dilinde eğitim alması engelleniyordu. Dağlık Karabağ 'da da durum aynıydı. Burada yaşayan Ermeniler, kardeş Ermenistan SSC ile kültürel ve gelenekse/ ilişkilerden mahrum bırakılmışlardı." Eskiden Lenin öğretisinin sadık savunucularından olan, sonra ise radikal bir antikomüniste dönüşen, Karabağ bölücülerinin can dostu Yegor Yakovlev, her nedense Hocalı katliamının masum kurbanlarını tek kelimeyle bile anmıyor! Zaten ikiyüzlülük ve çıfte standart uygulamak, Moskova "demokratik elitl' ne mensup olanların ortak özelliğiydi. Devlet kurum ve kuruluşları da geri kalmıyordu tabii. Komünist Partisi Merkez Komitesinin DKOB konulu karar­ namesinde, özerk bölgede sosyal yaşamın iHasa uğradığı, kadro­ ların seçilmesi ve atanması konusunda Lenin ilkelerine uygun davranılmadı!)ı, DKOB Ermenilerinin haklarının korunmadığı yazıy­ ordu. Oysa durum Komünist Partisi Merkez Komitesi değer-

67

imparatorluğun son darbesi


lendirmesinin tam tersiydi. işte Azerbaycan SSC KP MK arşivinden resmi bilgiler. " 1 983-1984 yıllarında KM MK Parti teşkilatı şubesinde, DKOB 'deki kadrolaşma politikası ite ilgili bir analiz çatışması yapılmıştır Araştlfmalar sonucu, kadrolarm seçilmesi ve atanması konusunda özellikle Azerilere karşı baskılar yapıldığı, parti ilkelerinin kaba bir şekilde ihlal edildiği tespit edilmiştir Merkez Komitesi Genel Sekreterliğine ve ülke yônetimine bu endişe verici eğilimler konusunda gereken bilgi ulaştırılmış; ama buna rağmen hiçbir on/em alınmamış ve bu vurdumduymazlık ileride, özellikle 1988'de, DKOB'de etnik zeminde çatışmaların çıkmasına zemin oluşturmuştur' diye R.Ahundov kendi raporunda yazıyordu. Parti Bölge Komitesi Lenin ilkelerini ve Komünist Partisi tüzüğünü ciddi şekilde ihlal ederek, birçok konuda milli azınlıkların haklarını çiğniyor Orneğin Halk Denetimi Bölge Komitesi kurulunda, ilçe 1978 yılında kurulmasına ve bölge komitesince organize edilme­ sine rağmen, Askeran ilçesi Parti Bölge Teşkilatı ve Komsomol yöneliminde, Hadrut Parti Bölge Komitesi ve Komsomol yöneli­ minde, Hadrut Bölge icra Komitesi yönetiminde bir tek Azeri görevli bile yoktu. Kadroların atanmasında eşitlilik prensibinin ihlal edildiği yerler: Parti Bölge Komitesi yönetimleri, Bölge icra Komitesi ve alt birimleri, Bölge Sendikaları, Komsomol Bölge Komitesi ve diğer kurum ve kuruluşlar, enternasyonel kollektifı olan kolhoz, çiftlik ve diğer işletmeler, enternasyonel kollektifı olan sanayi işletmelerinin yönetimleri, Komünist Partisine ve Komsomola üyelık kaydı sırasında, çeşitli ödüllerin verilmesinde, Parti ve Komsomol il Komitelerinin grubunu ve Parti teşikalattarın ın bürosunu seçerken, Slepanakert şehrinde ve diğer bölgelerde evlere telefonların çekilmesi konusunda (şehirdeki evlerde bulunan 1 34 4 telefondan, Azerilere ait sadece 56 telefon vardı) dikkalsizlik ve düzensizlik yaşanıyor, resmi törenlerde temsil olunmada ve bölge dışına gönderilen delegasyonlarda yer alma konusunda ise Azerilere çifte standart uygulanıyordu. Devlet daireleri. teşkilat ve kamu kurumlarının giriş kapıları önünde ve iç kısımlarda Azerbaycan dilinde tabelalara ve yazılara yer ver­ ilmemişti. Milletvekilleri oranında adaletsizlik vardı. Diğer etnik gruplara karşı ayrımcılık yapılmaktadı. 1980-1981 yıllarında, Askeran ilinın genel toplantı ve parti aktivitelerinde yapılan konuşmalar 68

imparatorluğun son darbesi


l-�.. -����-:a -. 00�;��E; :. �:. ;::�a._�: ko!l;;.�c.ı�r 1. r -

ı�

.27,12.1980 .. . _ . JO __ - ·-30 08 1980 10 - 1 9 07 1980 9 - -- 9- -- 1 Genel loplanıı - 0 7 01 1980 �Genel ıoplanıı - �O 02 1980:: =::--10·.::== __:--;--6 Partı aklıvılesı. 19 01.1980 __ _ 10 __ _ t__ 7 Genel loplantı 19 02 1980 1O 1 8- Partı aktıvııesı -�07 01 1981 - �-=-=- 9 =--�-= .- -- - _ ı:>_artı aktıvıtesı _!Q.04 '!_981 1__ ___10_ _9 _ __ _ _ 1

2 34 -5_

.Genel toplantı Genel loplanlı

Partı ektıvıtesı

-

1

Toplam

94 7 Kaynak: Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi arşivi

Parti tüzüğüne göre, yukarıda gösterilenlerin tümü suç teşkil etmektedir. Ve görüldüğü gibi KP MK liderlerinin söylediklerinin aksine, DKOB'de Ermenilerin değil, Azerilerin hakları gözetilmiyor. Azerilere baskı yapılıyordu. DKOB üzerine yapılan sosyo-ekonomik analizler de 1amamen ya l an , sığ ve bilimsellikten uzak değerlendirmelerdi. En azından Karabağ hareketinin nereden başladığı ve nasıl geliştiğinin tarihine bir göz alalım. "Ermenistan·ıa Karabağ'ın birleştirilmesi konusu

niçin gündeme getirildi? Çünkü Azerbaycan yönetiminin bölgeyi gün geçtikçe çıkmaza soktuğu görülüyordu. Ermenilerin Ermenistan ·ıa dil, kültür alanında doğal ilişkileri engelleniyor, Ermeni aydınlara birtakım baskılar yapılıyordu. Gerçek durum bu' Biltün ülkeyi gezip dolaştığım halde, hiçbir yerele Dağlık Karabağ 'daki kadar kaderine terkedilmiş. umutsuzluğa kapılmış ınsanlara rastlayamadım" diye, 1 5 Ocak 1 989'da Pravda gazetesinde Karabağ Toprağına Barış! isiml i makalesinde A.Volski

yazıyordu. Bu yalan ları söyleyen adam "bin suratlı" o l mas ı y la ünlü. Zil kamyonları fabrikasında Parti Teşkilatı başkanıyd ı , sonra Andropov'un Ekonomi müşaviriydi, sonra Gorbaçov'un Karabağ'daki eli kanlı temsilcisi oldu. daha sonra Yeltsin'in Çeçenislan'da vekili ve sözcüsüydü, oligarşinin şeref başkanı da oldu; ama zor günlerinde onları kahpece satmayı da ihmal etmedi, kişilik ikilemi, üçlemi olan ve (duruma göre) KGB' den ta Rusya FSB'sine kadar istihbarat örgütlerine ispiyonculuk da yapan (mutlaka başka işleri de olmuş tur) , komünistlerin yoldaşı, kapitalistlerin efendisi, Dağlık Karabağ Ozerk Bölgesi Ozel Yönetim Komitesi Başkanı A.Volski!

69 imparatorluğun son darbesi


SSCB, Azerbaycan SSC, Ermenistan SSC ve Dağlık Karabağ Ozerk Bölgesine dair sosyal bilgiler aşağıdaki tabloda verilmiştir:

/ Konu

/1 110 1O

---

-----·------1-��· . ��--: -·A;:�· ı

bııi kişiye do Şen fiaslaıieyaia�i

O bın kişiye düşen doktor

T 97.7 38,4 93,5

bin kişiye düşen o�a- tıp personeli 1 10 bin kişiye düşen ki.Jli.Jphane 1 10 bin kişi i�n yapıla� kültürel etkinlik · ve açılan kültür kulübU 10 bin kişiye düşen sinema salonu ı Anaokulları (uygun yaş dönem ine oranla) 1 Sabahtan öğlene kadar okuyan öğrenciler , . : (ortalama yüzdesı). 1 1 kişi başına düşen konul metrekaresi (şehir il�el�rde V":_ ___ __ -

j

l

!.:_

- ---- --

ı

6 5

3 20 74,3 10,9 12,2

-

- -97f- - 97,7 38,4 38,4 93,5 93,5

6

6

3 20 74,3 1 0,9 12:2

3 20 74.3 10,9 12,2

5

5

1

1

L�·� __9� _l__y_ __

Kaynak: SSCB Devlet Planlama Teşkilatmm istatistik verileri

Tablodan da görüleceği gibi, DKOB'de sosyal yaşam bazı durum­ larda Azerbaycan ve Ermenistan'dan bile daha iyiydi, genel olarak SSCB'den ise biraz kötüydü. Özellikle Ermenistan·ıa reliyef kıyasla­ ması yapınca bu durum daha iyi anlaşılıyor. Karabağ olaylarından birkaç ay önce, Sovyetıer Biriliği Merkez TV-de göslerilen Ermenistan yapımı ünlü bir belgeselde. Erivan·a otuz kilometre mesafede bulunan bir kasabada yaşanan korkunç sefaletıen bahsediliyordu. Tarih doktoru. Smolensk'li Vostrikov S.V., o yıllarda Ermenilerin "ne büyük çileler çekti{Jı" konusunda onlarca makale yazan Ruslardan biriydi. Karabağ Düğümü ı Kafkaslarda Çatışma Orlamının Sebepleri isimli yazısında Vostrkiov şöyle diyordu:

"Çatışmaların en büyük nedeni, sosyo-ekonomik dengelerin ciddi şekilde bozulmasıydı. Mesele aslında Da!}lık Karaba!} Ozerk Bölgesi Ermenilerinin, komşuları olan Azerilerden daha kötü koşullarda yaşaması de!}ildi. Tam tersi, bazı parametrelere göre, onların yaşam standardı Azerilerden daha yüksekti (yk.). Ama DKôB Ermenileri. Ermenistan 'daki kardeşlerinin nasıl yaşadıklarını da biliyor ve do!}al olarak, aynı yaşam standaıtını yakalamak için ba!}ımsızlık kazanmak istiyorlardı. Hatta Azerbaycan ·dan bile bazı konularda önde olan Ermenistan. DKOB Ermenilerine göre, birleşir­ lerse. daha rahat edebilecekleri bir ülkeydi." Oysa DKOB

Ermenilerinin, Ermenistan'ı "anavatan" olarak görmediklerini, savaş başladıktan sonra Ermenistan·a değil de, başka ülkelere göç 70 imparatorluğun son darbesi


etmelerinden anlıyoruz. Karabağ Ermenilerinin, Ermenistan·daki "kardeşlerinden" çok daha iyi yaşadıkları bilinen bir gerçek. Dolayısı ile onların Azerbaycan'da kötü koşullarda yaşaması doğru ve mümkün ola­ maz. Nasıl oluyor da, Karabağlılar Ermenistan'da iktidarı ele geçir­ ince, daha düne kadar "kardeşlerimiz" dedikleri Ermenistan halkını ezmeye, ona zulmetmeye başladılar? Ermenislan·da iktidara gelen Karabağ Ermenileri, icraatlarına bakılırsa. "Azeri zulmünden" kurtul­ muş, "Azerilerce ezilmiş" insanlara hiç, ama hiç benzemiyorlardı ! 20 Ekim 1 999 tarihli, 21 (3517) sayılı Sankt-Petersburg Üniver­ sitesi Dergisinde, editörün başyazısı köşesinde seçmenin şaşkınlıOı veya partisiz Genel Sekreterin savunması yazısında, DKÔB"deki olaylar da örnek gösterilerek, etnik gruplar arasındaki ilişkiler ve sosyal sorunlar konusunda derin bir analiz yapılmaktaydı. Ne yazık ki bu yazı bölücülerin geniş çaplı saldırılarından önce yazılmadığı için, fazla güncel olmadı ve dikkat çekmedi. "Bizim toplumumuzda

istikrarsız ortam yaratmak çok kolay. Toplum en ufak bir dokunuşta patlamaya hazır şimşek topası misali elektrikle yüklüdür. ôzellik/e de etnik gruplara dokunulursa. DKôB'de yaşanan savaşı düşün­ mek bile zor; ama susmak da içten de!jil. Karaba!i dü!jümünün mevcut hukuksal yapı içerisinde çözülmesinin mümkün olmadığı en baştan biliniyordu. Bu bir siyasi çıkmazdır ve tek çôzüm, ülkede mevcut yasaların gôzden geçirilmesi, yeni yasaların çıkartılmasıdır. Evet, bütün ülkeyi ilgilendiren bir sorunun yaşandı!)ı do!)ru ama bunu sıı1 "Ermeni halkının trajedisi" ile sınır/andırmak ve bir anda DKôB 'nin hukuki yapısının de!jiştirilmesini istemek ne kadar akıllıca? Karaba!j 'da sosyal koşulların pek de kolay olmadı!)ını kabul ediy­ orum. Ama gelin ônce metropol/ere - Erivan ·a. Bakü ·ye, Tiflise bakalım. insanlar bu şehirlerde geçimlerini nasıl sa!)/ıyor? Hayır, ben petrol veya hizmet sektôründe çalışanları kastetmiyorum, işçil­ erden, ôrne!)in otomobil fabrikasında çalışanlardan bahsediyorum. Cevabmı ben vereyim isterseniz: Diz boyu fakirlik içerisinde, Sovyel tarzı bir hırsızlık ve rüşvet ortamında yaşamını sürdürmeye çalışan insanlar bunlar. Hem bu sorunlar bugün başlamadı, yıllardır sürüy­ or. Bu ülkede maaşıyla geçinen, ekmeğini kazanan, hükümet tarafından alçaltı/mayan, hortanmayan insanların yaşadı!)ı bir yeı gôsterin bana. Bu ülkede yok böyle bir yer. Ama bu zorluklaı nedeniyle birbirimize harp ilan ederek av tüfeklerine. füzelere sarıl­ mamız, birbirimizi kurşuna dizmemiz, kal/etmemiz mi gerekiyor? Bu yôntem/er bize Marksist-Leninist gelenek tarafından bir zaman/aı uygulandı!)ından, uzun yıllar kendimize gelememişiz. Peki, daha

-

-

--- - ---- -

-71

imparatorluğun son darbesi


uygar. daha medeni bir yol izlememiz. bu süreci atlatmak için sag­ duyu/u olmamız gerekmez mi? Aksi takdirde bugün DKÔB"de gôzlemledigimiz bir uçurum. bir facia bekliyor bizi."

Sovyel medyası ve SSCB merkez organları DKôB"deki sosyo­ ekonomik sorunları abartarak gündeme taşımakla, Azerbaycan'da ve başkent Bakü"de insanların gününü gün ettiğini, sefa sürdüğünü ama DKOB'deki vatandaşların güçlükle ayakta durabildiğini mi ima etmeye çalışıyorlardı? Çok saçma' Halbuki ima etmek şöyle dursun, bu görüşü savunmaya bile çalışan birtakım Sovyet iktisatçıları vardı. Onlar SSCB içerisinde Azerbaycan·ın her zaman ekonomik açıdan önde olduğunu, günden güne kalkındığını; ama bu refahın DKOB ekonomisine yansımadıQını savunuyorlardı. Bu iddia sahipleri kim mi? Kim olacak: Aganbegyan. Sitaryan, Volski . Şimdi gerçek rakamların ne söylediğine bakalım: 1 920-1985 yıl­ ları arasında Azerbaycan sanayisine 2 1 , 3 milar ruble sermaye yatırılmıştı. Petrolden elde edilen kar (dünyadaki petrol fiyatlarının dinamiği dikkate alınarak) 100 milyar dolar oluşturuyordu. Eğer Stalin"in belirlediği dolar kuruyla hesaplarsak bile (Slalin' e dolar kurunu belirlemesi için baş vurulduğunda, Stalin 1 dolar için 92 kopeyka fiyat belirlemişti) bu karın, yatırılan sermayeden dört kat fazla olduğunu görürüz. Aslında petrol sektörü, yatırılan sermayenin on kalı değerinde kar sağlar. Oysa Sovyellerin yatırdığı sermayenin yüzde 80'nı oluşturan petrol rafinerilerinin artık melal yığınına dönüştüğünü ve çevreyi kirletmekten başka bir işe yaramadığını görüyoruz

"Mühendis köprüyü yaparken. her bir molekülle ayrı ayrı ilgilen­

mez" demışti siberneliğin babalarından Ashby. Azerbaycan'ın verdikleri ile karşılığında aldıkları kıyaslandığında, bizim ki'ırlı çık­ lığımızı, bir şeyler elde elliğimizi, müthiş bir kalkınma yaşadığımızı düşünmek abestir: yukarıdaki rakamlar her şeyi fazlasıyla ortaya koyuyor S Mamedov·un hesaplamalarına göre 1 9 1 3-1988 yılları arasında Azerbaycan'ın sanayisi 99 kal kalkınmıştır. Oysa genel olarak SSCB'de 220, Beyaz Rusya"da 369, Ermenislan'da ise 563 kal büyüme kaydedilmiştir. Azerbaycan Ermenistan' dan da, Beyaz Rusya"dan da daha fazla büyümeyi hakediyordu. Bunun için zemin vardı çünkü. Ülkenin aldığı ödüller, madalyalar ve sancaklarla insanların yaşam standartları arasında büyük bir çelişki vardı. Azerbaycan aldığı madalyaların sayısına göre, Ballık ülkelerinin hepsinden ilerideydi; ama fakirlik düzeyine göre Baltık ülkelerinden 8-10 kal daha kötü durumdaydı. Yani milli servetlerimizi, milli değer-

-- 72 imparatorlu{Jun son darbesi


lere dönüştürmek yerine madalya, ödüller ve sancaklarla kandırıhy­ orduk. Bu arada, 70'1i yıllarda H.Aliyevin girişimleri ve çalışmaları sayesinde Azerbaycan·a çok değerli teknolojik donanımın getir­ ildiğini de halırlalmalıyız. Elbette bunların Azerbaycan·a verilmesi Sovyel iklidarının cömertliğinden, büyüklüğünden değil (aksi tak­ tirde diğer Cumhuriyellere de verirlerdi) sırf Haydar Aliyev·in kişilik özelliklerinden ve azminden kaynaklanıyordu. Ermenistan' ın Azerbaycan·ı uarath�ı zararı da Sovyet döneminde Azerbaycan·a yalırılan sermayeden düşmek gerekiyor. Eğer Moskova ülkemize karşı objeklif ve adalelli olsaydı, Ermenislan Azerbaycan·a bu a{ıır darbeleri indiremez. bu kadar hasar veremez­ di. Bazen petrolün SSCB'de maden suyundan da ucuz olduğu ve bütün sorunların çözülmesi için. pelrol fiyatlarına zam yapılmasının gerektiğini duyuyorduk. Bunlar safça yorumlar Eğer petrol ve petrol ürünlerinin fiyatları dünyadaki fiyatların seviyesine yükseltilseydi bile, Polilbüro, Devlet Planlama Teşkilalı vs. gibi kurumları olan bir ülke sayesinde, Azerbaycan yine de hiçbir menfaat elde edemezdi. Bunun nedeni, ülke bütçesinin ekonomik değil, ideolojik kriterlerle -

"Polilbüro·nun kararı bôyle", "ilk önce devrimin beşiğine yardım etmek lazım", "Moskova·yı örnek şehir yapacağız", "Filanca Cumhuriyete yurt dışından soydaşlarımız geliyor, onu örnek şehir yapmalıyız" vs. gibi saçma sapan sloganlarla düzenlenmesiydi.

Sovyet rejiminin kurulduğu yıllarda, ikinci Dünya savaşı döne­ minde, halk ekonomisinin yapılandırıldığı günlerde paraya ve ben­ zine ihtiyaç duyulduğundan, her seferinde yeni petrol yataklarının bulunması ve işletilmesi konusu gündeme geliyor; ancak çıkarıla­ bilecek petrolden fazlasını çıkarmak gayretleri ve bülün zorlamalar sonuç vermiyordu. öte yandan bu yataklarda çalışmaların kalileli ve hızlı yapılması için gereken endüslrinin kurulması, fonların yenilen­ mesi, sosyal konutların inşası gibi konulara dikkat edilmiyor,· tüm bunlar olmadan yataklar zorlanmaya devam ediliyordu. Petrol tesislerinin yıllarca onarılmadan, yenilenmeden kullanıl­ ması nedeniyle bu tesislerin değeri 2,5 kat azalmış, petrol yatak­ larının yüzde BO'i artık kullanılamaz hale gelmiştir. Planlı sondaj yapmak ve petrol yataklarını rasyonel bir biçimde işletmek yerine, en verimli yatakların çabucak boşaltılmasına ağırlık veriliyor, bu da yeraltı servellerine onarılamayacak hasarlara neden oluyordu. Sovyellerin "az masrafla fazla petrol" prensibi, ekonominin malum çöküşüyle sonuçlandı. Savaş döneminde, Bakü'nün petrol madenleri temelli yıkıma uğramıştı . Bakü petrol madenlerinin savaş yıllarında ne kadar hasar - - - --- · -

----

i3

_ _ _ ___ _

_______

imparatorluğun son darbesi


aldığını görmek için, 1941-1945 yıllarında dünyadaki petrol üre­ timine kısaca bir göz atalım. Bazı ülkelerin 1945'de ürettiği petrol, 1941 yılı seviyesınde kalmıştır. Bu ülkeler Romanya, Arjantin, Kolombiya, Trinidad ve Tobago, Bahreyn, Peru, Macaristan ve Japonya . dır. Bazı ülkelerde ise üretim artmışlır: ABD, Venezuela, lran, Irak, Meksika, Suudi Arabistan. En büyük artışın Venezuela, ABD ve lran'da olduğu görülüyor. Bu yıllarda petrol üretimi konusunda, üretiminin yarısını kaybetmiş olan Azerbaycan en kötü örneği oluşturuyor. Oysa bu yıkım doğal bir yıkım değildi, insan eliyle yapılan bir yıkımdı. Alman ve Sovyet orduları Romanya·yı sırayla işgal ederek, uçaklarıyla da bu ülkenin petrol madenlerini bombaladıkları halde, Romanya petrol madenleri Bakü'nün petrol madenlerinden çok daha az hasar görmüşlü. Bakü petrol madenleri bombalanmadan ve işgal edilmeden, dünyada en çok hasar gören madenlerdi. Çünkü Stalin rejimi, en ağır bombardımanlardan ve işgallerden daha korkunçtu. 1 945 yılının petrol üretimi, 1 940 yılının üretimi ile kıyaslandığında Azerbaycan ve Almanya'nın petrol madenlerinin kökten bir yıkıma uğratıldığı görülecektir. Fakat Almanya'nın üretim tesisleri koalısyon güçlerinin bombardımanına maruz kaldığı ve daha sonra işgal edildiği halde, Bakü'nün petrol madenleri Parti ve hükümetin kararıyla çökertilmiş ve hasar Almanya'nınki ile aynı olmuştu' Bu arada, 1 94 1 y ı l ı nda Almanya'da petrol üretiminin 1 milyon, Azerbaycan'da ise 24 milyon ton olduğunu da unutmayalım. Haklı olarak şöyle bir soru da doğuyor: Azerbaycan'da hal böyleyken, bütün ülke acılar içerisinde kıvranırken, onun bir parçası olan DKôB'nün güllük gülistanlık olabilmesi, orada hiçbir sorunun yaşamaması mümkün mü? Yoksa Nahcivan·ın durumu Dağlık Karabağ'ın durumundan daha mı iyiydi? Yoksa inanılmaz zor koşullarda çalışan Azerı pamuk işçileri, DKÔB Ermenilerinden daha mı komforlu yaşam sürüyord u ? Yoksa Balahanı petrol madenlerinin amelelerinin geçimi, DKÖB' deki mobilyacıların geçiminden mi daha iyiydi? B u karşılaştırmaların sonu gelmez. Yukarıda da değinildiği gibi, devletin yardımları sayesinde ayakta duran (resmi olmayan verilere göre, kişi başına düşen karşılıksız devlet yardımına göre Ermenistan SSC bütün SSCB'de birinciydi) Ermenistan·ın ekonomik durumu (gölge ekonomisi sayesinde zengın leşen Erivan hariç) DKôB'nin durumundan çok da iyi değildi. Ve konuyla ilgili son bir soru. DKÔB Ermenilerini ve SSCB' nin diğer bütün halklarını berbat duruma düşüren komünist rejimi, Azerbaycan ve Azeriler mi getirdi? Komünizm yüzünden Güney -

- -------

- - -- ·-- - - -

74 imparatorluğun son darbesi


Kafkaslar' da en büyük zarara uğrayan ülke Azerbaycan olmadı mı? Tabii ki ülkenin yaşadığı sıkıntılar DKôB"ne de yansımalıydı. yan­ sıyordu da zaman zaman. Elbette, bu soruların karşılıksız kalacak retorik sorular olduğunu da biliyoruz! Bu saatten sonra, verdiQimiz bu kesin rakamları gören her tarafsız okur, Sovyet basınının iddia ettiği gibi "Karabağ Ermenilerinin Azerilerin zulmü altında inleyen" bir halk olmadığını anlayacaklır. Azerbaycan SSC"nin bülününe ve aynı şekilde de DKôB"ne hakim olan durumu değerlendirmek için, bu bilgi ve belgelerin yeterli olacağı kanısındayım. Bize anlatıldığına göre, bütün bu bilgiler Komünist Partisi Merkez Komitesinde de iyi bilinmesine rağmen, DKOB konusunu gündeme taşıyan ve kararlar çıkaran kişilerce görmezliklen geliniyor, reddediliyordu . Komünist Pratisi Merkez Komitesi yetkilileri Azerbaycan SSC Komünist Partisi Merkez Komitesine defalarca telefon açarak, ulanmadan sıkılmadan, DKôB"deki siyasi ve sosyal durumla ilgili sert, eleştirel yazılar, makaleler gönderilmesini talep ediyor, DKôB ile ilgili objektif bilgiler içeren bilgi ve belgelerle ilgilen­ mediklerini söylüyorlardı . Bütün bilgilerden de görüleceği gibi, Ermeni tarafının Azerbaycan ssc·ye bağlı Dağlık Karabağ·da "Ermenilere zulmedildiğı" konusunda uydurduğu hezeyanlar ve yürütülen geniş çaplı propaganda, aslı olmayan büyük bir yalan ve Gorbaçov Perestroykasından sonra, SSCB"de başlatılan ilk karalama kampanyasıydı. Ermenistan·ın tek ve başlıca amacı Azerbaycan topraklarını işgal etmekti - geri kalan söylemler, sloganlar ise birer ideolojik maskeydi. KGB Başkanının Birinci yardımcısı Filip Denisoviç Bobkov un Karabağ ayrılıkçı hareketi ile ilgili o dönemde yazdıklarına bakalım:

"iki-üç ay sonra, Moskova·ya gelen Ermenistan Bakanlar Kurulu eski Başkan yardımcısı Kirokosyan '/a görüştüm. Artık emekliydi. Kirokosyan bana Karabağ sorununun Ermenilerin lehine çözülmesi gerektiğinden uzun uzun bahse/ti. Kendince çok kuvvetli bir argü­ manı da vardı (y. k.): -Toprağa ihliyacımız va' -Neden? diye şaşırarak sordum. -Çünkü Ermeniler, toprakları olmadığı için Ermenistan"dan gidiyorlar. - Nereye gidiyoıtar? - S/avropol bölgesine, Sibirya ·ya, Merkez Rusya ·ya. - Bunun neresi kötü?

· -- 75- . imparalorluôun son darbesi


- Elbette kôtaı Millet paramparça oluyor. Ermenilerin Sovyetler Birliği'nin muhtelif bôlgelerine göçünü On/emek için, bizim toprağa ihtiyacımız var. (bugün Ermenistan büyük bir araziyi işgal ettiği halde, nedense Ermeniler eskisinden daha beter ülkelerinden kaç� maya devam ediyorlar - yn.)." Olayların başladıQı ilk günlerde, KarabaQ bölücü hareketinin mimarlarından lgor Muradyan şöyle demişti: " Yeni topraklar kazanmadan Ermenistan yaşayamaz. Yeni tanm alan/arma ihtiyaç var." Silviya Kaputikyan 3 • : "Biz taşla dolu bir torbanın içindeyiz!' diye haykırıyor, miting alanlarındaki Ermeniler ise: "Gorbaçov! Bize topraklarımızı geri verr· diye baQırıyorlard ı . Ermeni d i n adamları da boş durmuyordu. Onlar da KarabaQ'da Ermenilerin etnik baskılara maruz kaldıklarını söylüyor, sorunu etnik zeminde çıkan bir çatışmaymış gibi göstermeye çalışıyorlardı Oysa bu büyük bir yalandı! G. Şahnazarov·un Kader isimli kilabındaki (sayfa 50-52, Ermenice) bütün Ermenilerin başpsikoposunun konuşmasından bir alınlıyı okuyacak olursak, bize her şey belli olur düşüncesindeyim: "Şüphesiz, bütün toprak/anmız bugün elimizde değil. Ama zaman gelecek, onları geri kazanmak ve iskan etmek gerekecektir. Son 40 yılda Ermeniler ecdatlarının torpaklarına yerleşmişler. Bugün onlar orada yüzde 60 düzeyindeler. Krasnodar ve Stavropol bölgeleri de yavaş yavaş Rus etkisinden kurtuluyor. . . Armavirde (Kuzey Ermenis/an 'da) (Rusya ·nın Rostov bölgesine Ermenilerin verdiği isim - y n.) bizim yüzde 80 toprağımız var. Eğer akıllıca davranırsak, Rostov bölgesine de yerleşeceğiz.. Endişeye gerek yok. Bizi Rus kilisesi de, üst düzey görevlerde bulunan müttefiklerimiz de destekliyor. Bence Moskova 'daki 480. 000 Ermeni de ônem/i bir faktôr. Evlatlarım. gürültü çıkarmadan, sessiz sakin evleri satın alınız .. Yerli halkı oradan gôç etmeleri konusunda ikna ediniz. vatan topraklarına yerleşiniz. . Şu anda SSCB çöküyor. zaman gelecek bizler Rusya 'yı da parçalayacağız.. Başı belalı halkımızı vatan topraklarından kovanlara karşı haçlı seferlerine başlamalıyız!" (Eçmiyedzın - 12.06.1 988). A.l.Soljenits ı n ' ı n GULAG Adaları ısimli eserinde şunlar yazılı: "Hi/lerin orduları güney bölgemizi işgal ettiğinde, gônü//O birliklerim­ iz (V/asov·ıın orduları - y.n.) daha da büyüdü: Gürcüler, Ermeniler, Kuzey Kafkasyalılar ve 16 Kalmık birliği. . . Sovyet gerillaları ise gün­ eye hiçbir zaman inmediler. · O yıllarda Sovyetıerin çökmesine ramak kaldıQı sanıldıQı için, çok J-

Ermenı

şaırı - (ç n )

7 5 ----imparatorluğun son darbesi

- -- -- -- ---


sayıda Ermeni birlikleri SSCB"yi parçalamak için kolları sıvamışlardı. Yıllar sonra Gorbaçov döneminde de SSCB"nin çöke­ ceOi belli olmuş ve Ermeni birlikleri tekrar komşularının topraklarını işgal etmek için toparlanmaya başlamışlardı. Zeki ve kafası çalışan olamazdı; A . l . Soljenitsın bilmiyor bunları ama bilmesine raQmen Ermeni bölücülerinin yanında yer aldı. Ermenistan·ın başlıca ve tek amacı toprak işgal etmekti ve bu niyet halen güncelliQini korumaktadır! Yaldızlı konuşmalar, farklı kişilerin ve işbirlikçilerin dilinden yükselen "maneviyat", "demografi", "sosyal sorunlar'' gibi kelimeler, uygar dünya için hesaplanmıştı. B u konulara büyük hassasiyetle yaklaşan uygar dünya ise olaya derin­ lemesine vakıf oımadıQı için onlara destek veriyordu. lsrailli ba{Jımsız gazeteci·yazar Robert David de olanların farkına varmıştı. 1991 Mayısında Bakü ve Erivan · ı ziyaret etlikten sonra. David bir açıklama yapmıştı: "DKôB"nde yaşayan insanları dışarı­

dan kışkırtanlar olmasaydı, kimse oturduğu dalı kesmeye kalk­ mazdı.

Demek ki.

Ermeniler. Milliyetçilik

gerçekten de ABD .de güçlü fobiye sahip

Sovyetfer vebasının

Birliği'nde ilk

Troya

belirtileri

atı

de

rolünü

Dağlık

oynadılar. Karabağ"da

gôrüfdü. Ulusal egemenlik ve bağımsız yaşama hakkını kazanmak isteyen Ermenilere,

bu haklarını DKôB"den Ermenistan·a gôÇ

etmekle pekala gerçekleştirebileceklerini tavsiye etmek dünyada kimsenin aklına gelmedi mi acaba' Evet,

bunu yapabilecekleri

yerde, onlar üzerinde yaşadıkları başkalarına ait topraklara el koy­ maya kalkıştılar.

Üzerinde yaşadıkları toprakların,

halkın kendi

mukadderatını belirlemek için uygun gôrülmesi çok yanlıştı. Ermeni halkı

kendi mukadderatını Ermenistan

Cumhuriyeti hudutları

dahilinde belirlemişlir artık. Daha ne kadar mukadderat tayin ede­ cektir ki?!"

KarabaQ harekatının en önemli sloganı - Miatsum d u ! 4 Hankendinde - "Miatsum ı " diye bağırıyorlardı. Erivan·daki Tiyatro Meydanından da "Miatsumı " sesleri yükseliyordu. Rusya demokrat­ ları da - "Miatsumı · diye tutturmuşlardı. Sovyet basını "Miatsum!" yazıyordu. Merkez TV kanallarında da "Miatsum!" vardı. Her şey ve herkes "Miatsum" ekstazisi yutmuş gibiydi! B u uyuşturucunun etk­ kalanlar birleşme, isinde Miatsum·un birleşmenin Anschluss, Anschlussun savaş, savaşın ise facia demek olduQunu unutmuşlar mıydı acaba?! Almanya·nın Avrupa·yı işgal etmesinin Miatsum·ıa başladıQını da mı unuttular yoksa? Avusturya ve Sudels bölgesindeki Anschlussu 4 - Miatsum (Ermenice) - Bir\eşme (ç.n.).

77 imparatorluğun son darbesi


da mı unuttular ? 1 987 yılında Erivan·ın Puşkin parkında Karabağ Komitesi'nin ilk mitingi yapıldı. Bu mitingi yapan liderler - lgor Muradyan ve Levon Ter-Petrosyandı. Mitinge katılanlar şu marşı okumuşlardı: "Bugün Karabağ·a canlı kahramanlar lazım." Marşın son cümlesi de pek ilginçti: "Karaba§ımızı kurtarmak için ôlümü de, hapsi de gôze alırız." Bu mitinglerden sonra. 25 Ocak 1 988"de, Ermenistan SSC'nin Kafan ve Megri illerinden yüzlerce Azeri kovuldu. ilk göç başlamışlı artık. Ve 3 ay sonra, E rmenistan-Azerbaycan savaşının ilk kurbanları da geldi: DKÔB'de Azeri uyruklu iki kişi öldürüldü. Aslına bakılırsa, Azerilerin Ermenistan·dan kovulmasının, göçe zorlanmasının tarihi çok eskidir. Sovyetler döneminde Azeriler ilk kez Slalin döneminde göçe zorlanmışlardı. SSCB Bakanlar Kurulu. Karar no:4083. 2 3 Aralık 1 947. Moskova. Kremlin. Kolhoz çalışanları ve diğer Azerbaycan uyruklu vatan­ daşların Ermenistan SSC'den Azerbaycan SSC Kura - Aras bölge­ sine göç ettirilmesi kararı. 1 01111-48 s. No:754 SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı l.Stalin, SSCB Bakanlar Kurulu işler müdürü Y. Çadayev. SSCB Bakanlar Kurulu 10 Mart 1948'de, bu karara ek olarak 754 no'lu ikinci bir karar da çıkarmıştır Yine 1. Stalin'in imzaladığı bu ikinci karar. 23 Aralık ıarihli kararın işleyişini düzenlemekte. Azerilerin göç sürecini hrzlandırmaklaydı. 23 Aralık 1 947 tarihli kararın birınci bendine göre. 1 948-1950 yılları arasında 1 00.000 Azeri kolhoz çalışanı ve diğer meslek sahibi "gônüllü o/ara!(' Ermenistan SSC'den Azerbaycan ssc·ye, Kura-Aras bölgesine taşınmalıyd ı. 1 0.000 kişi 1 948 yılında. 40.000 kişi 1 949 yılı nda, 50.000 kişi ise 1 950 yılında göç ederek, üç sene içerisinde göçü tamamlamalıydılar. Stalin'in putlaştırıldığı dönem, gerçeklen Ermeniler de dahil, bülün halklar için facıaydı. Ama Azerilerin Ermenistan'dan kovul­ ması konusunda dönemin Ermeni yönetimi ile Sialin'in aynı pay­ dalarda buluştuğu gerçeği unululmamalı. Gorbaçov·un iklidara gelişinden sonra, Ermenistan·da Slalin'in çalışmaları kaldığı yerden devam etti Gerçi Azerilerin Ermenistan·dan göçe zorlanması her dönem olmuştur; ama Gorbaçov'dan sonra yapılan zulüm ve baskılar daha da şiddetlen­ di. killesel boyutlara vardı, kesinlik ve kararlılık kazandı. Bu sürecin Azeriler için ne demek olduğunu, aşağıdaki şahısların dilinden öğreniyoruz:

imparatorluğun son darbesi


S. Kaputikyan: " . . . Türkleri, ôzellikle de bu ırkın Azeri kanadını, mahveımek lazım. Her bir Azeri'ye karşı devlet düzeyinde savaş başlamalıd"" Hitıer de Yahudiler hakkında yaklaşık olarak aynı şey­ leri söylemiyor muydu? Kısmen ama olan bu kadının tavsiyeleri, Ermenistan·da resmi ve gayri resmi bütün kişilerce kabul görmüştü. HUkümetin de tam desteğini alan milliyetçiler Ermenistan· ı n bütün otobüs duraklarına, kapılara, Azerilerin oturduğu apartmanların duvarlarına poster ve afişler yapıştırıyorlardı: "Ermenistan halkı' 1 9 1 5 yılının kanlı günlerini, Talat Paşa'nın, Enver Paşa'nın, Cemal Paşa'nın yaptıkları vahşilikleri asla unutma! Yaşadıkça hatırla' Ermeni olan herkes! Türk'ü toprağından kovacaksın• Ermeni çeşmelerinin suyunu Türk'e içirme! Ermeni kadınlarının pişirdiği ekmeği Türk·e yedirme' Türkler! Şehrimizden defolunr· Ermenistan Bilimler Akdamesi üyesi Rafael Kazaryan. olaylar henüz başladığı günlerde binlerce kişinin katıldığı Erivan Tıyatro meydanında düzenlenen mitingde yaptığı konuşmasında utanmadan, sıkılmadan şunları demişti: "On yıllar sonra ilk kez, Ermenistan'ı temizlemek için şans var elimizde." Adam Ribbentrop'un Yahudilere karşı sarfettiği sözleri aynen tekrarlamıştı. S. Kaputikyan ve Kazaryan· ın yapıtktarı çağrılar duyulmuş ve bunların ülke çapında pratiğe aktarılması için herkes kotları sıvamıştı. 12 Ekim 1 988'de Spitak şehrinde, Spitak Komünist Partisi it Başkanlığı Birinci Sekreteri N.Muradyan, Komünist Partisi it icra Kurulu Birinci Sekreteri F. Abuçyan. şehrin baş hekimi R.Bagdaryan, hakim E. Nazaryan, emniyet komiseri V. Sarkisyan. savcı Arakisyan yanlarındaki birkaç sakallı ve silahlı adamla birlikte Azerilere zulmetmeye ve onları evlerinden zorla çıkarmaya başladılar. Ağır işkencelere dayanamayan 36 kişi ölmüş, 5 - 1 2 yaş arası 70 çocuk ebeveynlerinin gözleri önünde diri diri 20 metre uzunluğunda ve 1 , 5 metre yarıçapında boruya doldurularak, boru­ nun ağzı kaynakla kapatılmıştı. 27 Azeri çocuk ise bilinmeyen istikamette kaçırılmıştı. Bakü'ye sempatisi olmayan Pravda gazetesi bile, 7 Ocak 1 989 tarihli sayısında "Ermenistan SSC Gugark ili Şaumyan ilçesinde Azerilerin evlerinden zorla çıkarılması ve göçe zorlanması. ilçe belediye başkanı ve diğer yetkililerin gözleri karşısında yapılmak­ tadır" diye yazmıştı. 7 Aralık 1 988 yılında E rmenistan'da yaşanan depremi bile.

-- -- ------- - ----- 79" - . ----- - --- -imparatorluğun son darbesi


Ermeniler niyetlerini gerçekleştirmek için malzeme yapmaktan çekinmediler Azeri köyleri yakılıp yıkı lıyor. "bu köyler de depremden hasar gördü" diye açıklama yapılıyordu. Malum odaklar. Ermenistan depremini de Azerbaycan aleyhinde başarıyla kullanmışlardı Örneğin, Moskovalı ünlü gazetecilerin "Ermenistan ·daki deprem Bakülülere mutluluk yaşattı" diye yazmaları. iğrenç bir iftiradan başka bir şey değildi. Bölgedeki son durumun tartışıldığı bir TV programına katılan bölge komutanı, kor­ general Tyagunov suratına ciddi bir ifade katarak. nasihat verir gibi Azerbaycan halkını "Ermenistan 'daki depremden dolayı sevinmemeye" çağırmış, "gülme komşuna, gelir başına" gibisinden saçma sapan laflar etmişti. Bu sözler, programa katılan konuklara ve seyircilere şok yaşatmış, korgeneralin kötü bir provakatör olduğu hemen anlaşılmışlı Tarih boyunca yüzbinlerce insanın canına malolan depremler çok olmuştur Ama böyle bir traıedinin başka bir halka karşı karalama kampanyası olarak kullanıldığını ilk kez görüyorduk! KGB görevlileri Vladimir Lutsenko ve Valeri Hmelev'in anlattıkları: "Bütün Rusya Ermenistan halkının yardımına koştu. Ama deprem bôlgesme gelen özel timimize. Ermeni si/ahlılarmm arlıadan kurşun sıktığını çok az kişi biliyor O dönemde, ayrrlıkçı çeteler artık silahlanmaya başlamıştı " Ermeniler sadece silahlanmakla da yetinmiyorlardı Azerbaycan Cumhuriyeli Savaş Esirleri, Rehineler ve Kayıplar Komisyonu raporlarından, Spitak şehrinde yaşanan depremden sonra, Karabağ Ermeni Terör örgütünün küçük gruplar halindeki üyelerinin Spitak'ta otomobil hırsızlığı yaptıkların ı , dünyanın her yerinden Zvartnots havalimanına getirilen ilaç yardımlarına el koyduklarını. depremden hasar görmüş şehirlerde mağazaları soyduklarını, cesellerin üzerinden saat. altın ve paraları çaldıklarını okuyoruz. Bütün bunlar Rusya kaynaklarınca da onaylanmaktadır. Viktor Nikolayev Spitak'taki depremle ilgili bakın neler yazıyor: ·-Dur• Durı Ateş edeceğim yoksa• Arama kurtarma ekıbimizden olan yüzbaşı, enkazın arkasında saklananlarrn gölgesini hemen farkelli. Savaş deneyimi işte buna derler -Herkes yere yatsın! Suratlarınızı yere yapıştırın! Kollarınızı ve ayaklarınızı açın! Hemen• 80

imparatorl�un son darbesi


Paldır küldür girdik birbirimize. Kalaşnikov·dan sıkılan dôrt kurşun kaçmaya çalışan iki kişiye isabel ediyor Yere düşüyorlar. Di(Jer dôrt kişi ise birbirinin seslerini bastırarak: -Ateş etmeeee hay1111rı Ablamızı gômmeye gidiyorduk... Ateş etme, yere yatıyoruz... diye ba(Jırmaya başladılar Daha sonra açık mezan, üstü başı kir pas içinde bir kadm cese­ dinin çıplak karmm ve karnm üzerine konulmuş bir avuç mücevher­ atı gôrdük. Acele eden bu hayvanlar. küpe ve yüzükleri şişmiş vücuttan çıkaramadık/an için, kadmın parmaklarım kesmişlerdi. ·

KGB görevlileri Vladimir Lutsenko ve Valeri Hmelev yazıyorlar: "Spitak depremzedelerine uluslararası yardım adıyla, farklı ülkeler­ den Ermenistan ·a büyük miktarda çeşitli silahlar getiriliyordu." Aynı şeyleri Aleksey Vaşenko da söylüyor: "Karabağ savaşında, bir sürü ücretli asker savaşıyordu. Fransa'dan gelen Ermeniler de çok fazlaydı. Ermeni diasporası Spitak ve Leninakan 'daki depremzede/ere gônderdi(Ji gıda ve ilaç yardımının yam sıra, Ermenistan'a silah yardımı da yapıyordu." Deprem başka gerçekleri de su yüzüne çıkardı. Merkez lV nin Ana haber bülteninde, Rusya·nın farklı şehirlerinden Ermenistan depremzedelerine gönderilen yardımlardan bahsediliyordu. 3 Haziran 1989 tarihinde, saatler 23:14'ü gösterdi9inde Ufa şehri yakınlı9ında gaz borusunun patlaması sonucu Novosibirsk-Adler, Adler-Novosibirsk seferi yapan iki tren devrilmiş. en büyük hasarı ise içinde kaplıcalara giden ve kaplıcalardan dönen çocukların oldu9u vagonlar görmüştü. Tamı tamına 1 1 00 kişi yaralanmıştı! Merkez TV'nin verdiQi bilgiye göre. sadece bir gün içerisinde 40 çocuk ölmüştü! Ve bir daha bu konuda tek kelime bile konuşulmadı! Rusya'nın ünlü simalarından, yazarlarından, bilim adamlarından vs. kimse, birçoQunun ömrünün sonuna kadar özürlü kalaca91 1000'den fazla yaralıya yardımda bulunmak için bir insiyatif sergile­ memişti' Oysa bu insanların hepsi Rusyalı idil Spitak'ta deprem yaşandıktan sonra günlerini Ermenistan'da geçiren SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı N. Rıjkov bile, kaza bölgesine gitme zahmetinde bulunmamıştı. Rusya için çok gereksiz, yanlış bir savaş olan Afganistan savaşından geri dönen binlerce Rus askerinin de çok şeye i hliyacı vard ı . Oysa onlar, yürek sızlatan bu cümleyi dil­ lerinden hiç düşürmüyorlardı: "Afganistan ·dan sanki bize daha yabancı olan bir Rusya 'ya geri döndük." - -----·-- ---- - · -

·-91 imparatorluğun san darbesi


N.Rıjkov kadar. kendi halkına. milletine karşı kayıtsız kalan bir diğer isim de bayan G.Starovoytova'dır. Rusya Cumhurbaşkanı Yeltsin"in yardımcısı olan bu kadın, Rusya'nrn sorunları ile hiç mi hiç ilgilenmez. sabah akşam Ermenistan ve Dağlık Karabağ Ermenilerinin sorunlarını çözmekle uOraşırdı. Ermeni kaynaklarının verdiği bilgiye göre, sıarovoytova ünlü siyaselçilerle görüşmeleri sırasında (M. Thatcher. F. Miıterand, V. Gavel, L. Valens. A. Kvasnevski, J. Baker. O. Carter, B. Gali vd.) istisnasız olarak Karabağ sorununu gündeme getiriyor. konuşmalarını Karabağ'la başlıyor, Karabağ'la bitiriyordu. Starovoytova Ermeni lobiciliğini yapmakla, aslında Rusya'nın zararına olan birtakım adımlar da almaktaydı . Mesela S. Petersburg'daki iki Ermeni kilisesini ve onlara bitişik olan yapıları, Moskova ve Nor-Nahcivan Ermeni kilsesinin piskoposluk dairesine teslim etmesi, bu örneklerden sadece biridir Eğer elinde olsaydı, Slarovoytova bütün Rusya·yı da Ermenistan·a hediye edebilirdi! David Petrosyan · ı n yazdığına g öre. "Starovoytova, 1988-1998 yıllarında. büyük bilimsel araştırma merkezlerince ve uluslararası kuruluşlarca düzenlenen 40'ın üzerinde bilimsel sempozyum, konferans ve seminerlere katılmış. halkların kendi mukadderatını belirleme hakkından bahsetmiş, özellikle de Da{Jlık Karabağ Ermenilerinin ba{Jımsız bir devlet kurmayı hakeltik/erini savunmuştu: - Bu dönem zarfında, Starovoytova ABD. Büyük Britanya, Kanada ve diğer ülkelerde 20 ·den fazla ünlü üniversitede etnografi. etnopsikoloji ve etnik zeminde yaşanan çatışmalarla ilgili konuşmalar yapmış. en bariz ve tartışmasız örnek olarak da, bağım­ sızlık isteyen Dağlık Karaba{J Ermenilerinin taleplerini dinleyicilere hatırlatmıştı; - 20'den fazla ülkenin basın yayın organında makale ve söyleşi­ leri yayınlanmış olan Starovoytova. Dağlık Karabağ Ermenileri'nin kendi devletlerini kurma çabalarını ve kendi mukadderatını belirleme haklarını meşru zemine oturtmaya çalışmıştır"

Gördüğümüz gibi, hiçbir mantığı olmamasına, Rusya'nın resmen Azerbaycan·a savaş ilan etmemesine rağmen. Rusyalı bir yetkili, bir milletvekili Azerbaycan aleyhinde çalışmalar yapıyordu. Bu arada.

- - 1ıı- --- -

---

---

imparatorluğun son darbesi


önemli bir soruyu da sormadan edemiyoruz: Peki, Ermeniler için canını feda eden Starovoytova, Rusya için acaba ne yapmıştı? Komünistlerle mücadele eden ve ölümünden sonra mafya ile sıkı ilişkileri olduğu ve kirli işler çevirerek para kazandığı ortaya çıkan bu kadı nın, Rus basınının iddiasına göre, öldüğü sırada, bir milyon dolarlık serveti varmış. Gerçekten de çok ilginç bir ülke• Rusya·yı ne akıl mantıkla, ne de basit, ekonomik hesaplarla anlamak mümkün' işte Ermenistan'dan yapılan göçün bilançosu · Ermenistandaki 185 Azeri yerleşim bölgesinden, 230.000'den razıa soydaşımız kovulmuştur. 31 .000 ev gas pedilmiş, 165 kolhoz ve çiftlik soyulmuş. çok sayıda hayvan çalınmış, 216 kişi öldürülmüş, 1 1 54 yaralanmış, yüzlerce genç evladımıza işkenceler uygulanmış, bazılarının gözleri oyulmuştur. işte Ermenistan'da yapılan etnik temizleme sonucu yaşamını yitiren soydaşlarımızın listesi: Hastanelerde Ermeni doktorlarca öldürülen 2 kişi, acil yardıma yetiştirilmeyen 3 kişi, işkence sonucu 35 kişi, dayaktan 41 kişi, diri diri yakılarak 15 kişi, başı kesilerek 2 kişi, asılarak 1 kişi, suda boğularak 3 kişi, otomobil altında ezilerek 7 kişi, kurşuna dizilerek 16 kişi, canını kurtarmak için dağlara çıkan ve donan 49 kişi, elektrik cereyanıyla 1 kişi, kalp krizinden 10 kişi (aralarında bir hamile kad ın) ölmüş, 8 kişi ise kaçırılmış veya kay­ bolmuştur. Toplam ölü sayısı ise 216 olup, bunlardan 57'si kadın, 5'i bebek ve 1 B'i çocuktu.

93·- ·--- ---------imparatorluğun son darbesi


Ermenislan·dan kovularak Azerbaycan·ın çeşltll bölgelerlne yerleşen göçmenlerin sayısı (%)

Kişi sayısı

Şehir ve ilçeler - --

Ağdam Ağdaş

%

------ �·7___

22,812

____

0,5 -

- 3,501

_

Ağcabedi Abşeron

_ _ _ _ _ _

_

__ _

_ 33,747________ _1 7.660

___ _ __

_

5.�- -1 ,2 __ _

_ _ ____ ____ ____

2 1 ,3__

13Q_,350 B_a kü_ v�y_akın_ilçe!�r __

67,486

Berde

-- - - -

11 ,0

___ _ _ __ _ _ _ _ __ __ __

22,528

Beylaga�

_ ___ _ _ ___

_ __ _ _ _ _ ____

29,299

Bilesuvar Alıbayramlı _ __

-

-- � ·656

- - --

_ 3,� ---· _

----- ·- -- 4,8

0,7__ _

__ ________ _

1___ Füzuli __ _ _ ____37_29_� ____6___ ,_

5.916

�orar:ıboy Gence

- -

_0.9

_14 ,438

- ---- _ _

Hanlar

_

_

_ _ _ _ _ _ ____

5,174

!mişli

36,882__

Gazah

6,202

Mingeçevir_ _

__

__

2,3

_____

_ 0,_8 _

-- -

__

6.�--

__ __ _ _

1,0

__1 9, 1 5�________3._1 ___

Neltçala

3,183

Saatlı

1 4 ,240

-- _J,3

- 21 ,289

3,4

Sabirabad Sumgait

--

Şeki Terter

0,5_ _ _ _ ___ _

_

--- --

Yevlah

48,199

__ _ _ _

___

--

-

-

--

--

-

6,010

_ _ __ __

7,9

0,9

_!?.880

__

_____ ______

- ---- _1 3,024_____ -- ---

Oi�er iller

38,856

Toplam

610,070

2,9 2, 1

___

_ _

6,3

100

Kaynak. UNHCK Refugees and Olhers of Concem ıo UNHCR

1996 Sıalislical Overvıew: Geneva, July. --

1997

- ·94 - -

-

--- - - - - - -

imparatorluğun son darbesi


Ermenistan"dan kaçarak kurtulanlar ise, insanlık dışı inanılmaz işkencelere maruz kaldıklarını anlatıyorlardı.

" Yürek sızlatan bir manzara Azeri genç anne, kucagında kız bebe!jiyle; küçük oğlu ise eteklerinden tutuyor. üç gün boyunca karlı dağlarda yürümüşler. Yaşlı bir öğretmenin yaşadıgı dramın izlerinin dışında yüzünde bir de şaşkınlık ifadesi var. Yıllar boyunca öğrencilerine anlattıgı erdem, insanlık gibi kavramların bir anda kumdan ev misali çôktü!jünü gôrmek acı veriyordu ona. Lermontovo ve Fioletovo köylerinden kovulan Azerilerin, komşu/art Rus malakanlardan kendilerine geçen tatlı aksanı ve eski Rus tarzı uzun sakalları var. Yüzler. . . Meçhule yürüyen insanların yüzlerinde ner­ eye ve niçin soruları okunuyor. Sovyetlerin idam sehpası şenlendi nihayet." Bu satırlar, Kseniya Myalo'nun Rusya ve XX. Yüzyılın Son Savaşları I Süper Gücün Devrilme Hikayesi kitabının Kırılma bölümünden alıntıdır. Ermenistan bütün Azerileri topraklarından kovarak, Stalin"in

"insan yok, demek ki sonın da yol(' ünlü aforizmini SSCB'nin son döneminde pratiğe aktaran ilk ülke oldu. SSCB medyası bir kez daha Azerilerin trajedisine kayıtsız kalarak, bu konuda tek kelime bile yazmadı . KGB'nin Z birimi başkanı Vladimir Lulsenko v e şube müdürü Valeri Hmelev bakın ne yazıyor: "Mesela şimdiye kadar kimse,

Sumgairte yaşananların Ermeni kôyü Gugark'ta yaşananlarla aynı oldu!junu söylemedi. Gugark'ta Azerilere işkenceler uygulanıyor, insanlar acımasızca öldürülüyor, evleri gaspediliyor.du." iki islihbaratçı Lutsenko ve Hmelev, sadece gerçeğin bir kısmını söylüyor. Oysa bu tür konularda tıtiz olmak gerekir. Kadın ya hamiledir, ya değildir. ikisinin de aynı anda olması mümkün değil. Dolayısı ile, Sumgairte 26 kişinin, Ermenistan· ı n Gugark ve Masis illerinde ise 2 1 6 Azeri'nin öldürüldüğünü istihbaratçılar aslında söylemeliydiler. Ermenilerin "etnik problemlerinin" çözümü için, SSCB'nin çeşitli bölgelerinden destek geldi ve süreç başladı.2 Haziran 1 989 yılında, SSCB milletvekillerinin oturumunda, Ermenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri S.G.Arutunyan, Azerilerin Ermenistan'dan kovulmasının sonuçlarına dair açıklama yapmıştı: "1 Haziran 1989 tarihinin verilerine göre, şu anda Ermenistan'da bir tane bile olsun Azeri aile kalmamıştır." On yıldan biraz fazla zaman geçecek ve aynı sözleri, sözde Dağlık Karabağ Cumhurbaşkanı R. Koçaryan da tekrarlayacaktı. Ermeni bölücüleri en büyük iki sorunu hallettiler. Mosokova· nın

- ---- --- -----55

imparatorluğun son darbesi


kayıtsız kalmasını fırsal bilerek Ermenistan·dan bütün Azerileri çıkardılar ve Azerbaycan'da her an patlamaya hazır ortam yarallılar. 1988 yılının Ocak ayında DKÖB'de, Erivan'da basılmış bildiriler dağıtılmaya başlandı : "Karabağ'ın anavatanla birleştirilmesi konusu kamu kurum ve kurluşlarında, kolhozlarda, parti bôlge teşkilatlarının genel oturumlarmda, sendika toplanlilarmda ve komsomol etkinliklerınde gündeme getinlmelıdir. Bu sorunun açık ve şekilde tartışılması için demokratik bir zemin samimi oluşturulmuştur. Bu toplantıların kayıtları, alınan kararlar usulüne uygun olarak bütün işlemlerden geçirilmeli, mühürlenmeli ve Moskova ·ya, Komünist Partisi Merkez Komitesine gönderilmelidir. Toplantı kayıtlarına bütün katılımcılar imzalarını atmalılar." Gerçekten de, çok sayıda kayıt defteri ve protokoller Moskova·ya gönderildi' Bu yönteme Hruşov döneminde de baş vurulmuştu. Hruşov, Slalin ·den kalma "diktatör fidet' ve putlaştırma geleneğini y ıkmaya başladığında, DKôB'de de bu kampanya bahane edilerek, dönemin Azerbaycan KP Birinci Sekreteri M.Bagirov aleyhinde imza kampanyası başlatılmış ve Karabağ' ı n Ermenistan·ıa birleşmesi gerekliği vurgulanmıştı. Hruşov Ermenilerin gerçek niyetini anladıOından, bu girişimleri kökünden baltalamıştı. Gorbaçov döneminde ise bu niyetler Moskova'da anlayışla karşılandığından kanlı trajedi başlalıldı. Azerbaycan·da kanlı olayların başlamasından önce, Ermenisıa n · ı n yazarları ve ünlü simaları SSCB'nin çeşitli üst düzey yöneticilerinin makam odalarından çıkmaz olmuş, onların en sevim­ li misafirlerine dönüşmüşlerdi. " 8 Ocak 1988 yılında Ermenistan heyeti Moskova'ya geldi. Ermenileri Politbüro üyeliğine aday, Peter Demiçev karşıladı ve tale­ plerinde Sovyet karşıtılığı ve milliyetçilik olarak yorumlanabilecek hiçbir şeyin olmadığını söyledi." Bunun ardından, Gorbaçov da Z. Balayan ve S . Kaputikyan·ı Moskova·ya davet ederek makamında ağırladı. Moskova'dan döndükten sonra ise, onlar Erivan'daki Tiyatro Meydanında yapılan ve binlerce insanın katıldığı mitingde konuşma yaparak, "Gortıaçov Karabağlıların sorunlarına derinden vakıf .. " demişlerdi. Aslında ne Gorbaçov, ne de Politbüro üyeleri, bu sorunu bilmedikleri, hatta bilmek bile istemedikleri için, bu konuda hiçbir yorum, ya da tahminde bulunabilirdi. Gorbaçov'un ve yakın çevresınin Ermeni yanlısı olması, Ermenilere fazlasıyla yetiyordu. Gorbaçov kurmaylarının Karabağ sorununu ne kadar "derinleme­ sine" bildiğini, bu örnekler çok daha bariz gösteriyor.

86

imparatorluQun son darbesi


1 988 yılının Şubal ayında Moskova"dan Erivan·a Karabağ sorununu görüşmek için gönderilen KP Merkez Komitesi sekreter­ lerinden V.Dolgih. Ermeni kaynaklarının bildirdiğine göre konuş­ malarının birinde şöyle bir gaf yapmıştı: "Siz şu Azerilerle neyi pay­ laşa mıyorsunuz Allah aşkına? Eski komşularsınız. üstelik her ikiniz de Müslümansınız." Bilindiği üzere. G. Razumovskiy Bakü'ye geldiğinde. Kırım·ın Ukrayna·ya verildiği yıllarda, DKOB"nin de Azerbaycan'a Hruşov tarafından verildiğini söylemişti' "Humanist sosyalizm" ve "dünya kapitalizm canavarı" konularında her zaman kesin ve net konuşan parti ve hükumet yetkilileri, Karabağ sorunu söz konusu olunca. her nedense Ezop dilinde konuşmaya başlıyortardı . Ve onların bu konuşmalarından sonra, ne demek istedikleri konusunda uzun uzun kafa yormak gerekiyordu. Gorbaçov ise daha da ileri giderek, Azerbaycan ve Ermenistan halklarına hitaben şöyle demişti ". . . DKOB'nin Azerbaycan SSC'den alınarak, Ermenistan SSC"ye verilmesi ile ilgili konuyu g ündeme getirmek, tartışmak gerekiyor. . . . " 8 Şubat 1 988 yılında. DKOB"nin Azerbaycan SSC"den ayrılarak Ermenislan Ssc·ye verilmesi talebiyle, Stepanakert·te halktan imza toplanmaya başlamıştı. Bakü, önce· kararlı bir adım altığını düşünüyor ama her şey fiyaskoya uğrayınca. ne kadar yanıldığını anlıyordu. Attığı bu adım yüzünden, Bakü"nün başını belaya sokan ve Azerbaycan·a darbe indiren isim ise, Komünist Partisi Merkez Komitesi ikinci sekreteri Vasili Konovalov"du. Gerçek görüş ve düşüncelerini her zaman Marksist-Leninist sloganlarla kamufle eden. her bir adımını Moskovayla danışarak atan Konovalov, kendisini farkında olmadan patlak veren bir çatışmanın ortasında buldu. 11 Şubat 1 988" de Azerbaycan yöneticilerinden oluşan büyük bir heyet Stepanakert·e geldi. Heyetin başındaki isim ise Azerbaycan SSC Komünist Partisi Merkez Komitesi ikinci sekreteri Vasili Konovalov"du. Onunla beraber bölge merkezine gelenler arasında Azerbaycan · ı n KGB. içişleri Bakanlığı. Savcılık, Yüksek mahkeme vs. gibi kurumlarını temsil eden yetkililer de vardı. Parti bölge komitesini meşverette birinci sekreter Boris Kevorkov. parti şehir komitesini ise birinci sekreter Zaven Movsesyan temsil ediyordu. Ertesi sabah, 12 Şubatta Stepanakert şehir parti komitesi şehrin bütün parti ve sendika çalışanlarının. kurum ve kuruluşlarının tem­ silcilerini salona topladı . Bu toplantıda sadece Bakü"den gelenler değil, Ermeni bölücü güçleri de temsil edilmekteydi. 87 imparatorluOun son darbesi


ilk söz alan Konovalov oldu. Komünist slogancılıktan ibaret nutkunu şu sözlerle bitirdi: "Biz tüm bu sorunlarm kimlerden kay� naklandıgım biliyoruz ve tez bir zamanda on/art toplumdan tecrit edeceğiz. Soğukkanlı, basiretli halkımız ve yönetici/erimiz bölücülüğü kınamakta. provokatörlere prim vermemektedir. Karabağ Azerbaycan'ın içerisinde her zaman çiçeklenmiş, kalkın­ mış, gelişmiştir ve burası dün olduğu gibi, bundan sonra da Azerbaycan sımrlart içerisinde ka/acaktir." Kevorkov da hemen hemen Konovalov·un söylediklerinin aynısını tekrarladı: "Emin olunuz Karabağ Azerbaycan·ın ayrılmaz parçası olmuştur ve böyle de kalacaktır. Halkımızın geleceğini bunda görüyoruz." Daha sonra bazı hazırlıklı katılımcılar da konuştu. Onlar da yap­ macık bir öfkeyle "bazı bölücülerin" yaptıklarından güya rahatsız olduklarını dile getirdiler. 10 No · ıu okulun müdürü A. Pogosyan çatının akmasından şikayet etti ve imza toplamak yerine, iş yapmak gerekti9ini hatı�aıtı. Mobilya fabrikası sendika komitesi başkanı M.Şahramanyan ise, ikinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerle Azerilerin omuz omuza bu vatanın müdafaasına kalktıklarını ve bundan sonra da birlikte yaşayacaklarını, kimsenin onları ayıramay­ aca9ı n ı söylüyordu Konuşmaların sanki ezbere yapıldığı ve gözlerde samimiyelin olmadı91 da dikkatlerden kaçmadı. Ve beklen­ medik bir anda, 2718 No·ıu Slepanakert PATO petrol istasyonu müdürü Maksim Mirzoyan sahneye fırladı . işte onun konuşmasından bir bölüm: "Babam Hitler'in adını hakaretlerle süsleyerek. Reichstag·ın duvarlarına yazmıştı. Bugün ise benim anama, yani Karabağıma hakaret ediyorlar. . . Haberinz olsun yoldaş Kanava/ov' Şu anda Şuşa ·da NATO üyesi olan Türkiye 'nin bayrağını sembolize eden bir çeşme yaptırılıyor. . . Şuşa 'da Ermenice bütün yazılar kaldırılmıştır. . . Azerice. Rusça. hatta lngilizce bile yazılar var ama Ermenice yok. Oysa buralara lngilizlerin gelmediğini de biliyorsunuz. Yoksa 1 9 1 8 yılında olduğu gibi, lngilizlerin tekrar gelmesini m i istiyorsunuz? Bunun Ermeniler için neyle sonuçlandığını herkes biliyor. .. Bakü günden güne gelişiyor. .. Sfepanakert ise geriye gidiyor. .. "

Bu adamın önceden hazırlık yapmış bir provokatör olduğu hemen anlaşıldı. Salondakilerin ruh halini ıespil etmeye çalışan bir turnusol ka9ıdı olan bu provokatörün sözlerinden sonra, başkanlık heyetinde bir canlanma yaşandı. Konovalov ise onları sakinleştirmeye çalışıy­ ordu. Daha sorna az önce konuşan kişiye yönelerek, sordu:

_88

__

__ _____ _ _

imparatorlu�un son darbesi


"Peki siz ne öneriyorsunuz?" Mirzoyan "Referandum" diye bağırarak sahneden indi. Karar anı gelmişti artık! işte şimdi, şu anda her şey olmasa da, çok şey Konovalov·a, onun karararlılığına bağlıydı. işte şimdi etkileyici bir konuşma yapmak. gerçekleri söyle­ mek gerekiyordu. Bölgede istikrarı bozan, barışa ve huzura tehdit oluşturan. bölücülük propagandası yapan, insanları ayaklandıran iç ve dış mihrakların olduğunu söylemek ve bu toplantıda, malum güçlere çanak tutan, destek veren herkese karşı, müşavereden sonra en ağır cezaların uygulanacağı konusunda bir uyarı yapıl­ malıydı. Hem SSCB henüz yıkılmadığına göre, bu tür cezalar Anayasa'ya da uygundu. Yukarıda da değinildiği gibi, iktidarın tem­ silcisi olan Moskova nın adamı Konovaıov çok şey yapabilirdi şu anda. Mesela tarihten bir örnek verelim: Ünlü Bolşevik Kurultayını yöneten Sverdlov, isyancıların bütün planlarını altüst ederek, onların 6 Temmuz ayaklanmasını bir anlamda önlemişti. Ama Kanovalov Sverdlov değildi. Toplantıya katılanlardan birinin bana anlattığına göre, Konovalov ayağa fırtayarak sevecen bir yüzle salondakilere yönelmişli: "Ortamı daha da germek yerine, uzlaşmalıyıır' Bu, Konovalov·un birinci halasıydı! Ondan sonra Kevorkov anlamsız bir cümle atmışlı ortaya: "Biz zaten Azerbaycan sımrları içerisinde kalacağız'." Kırılma anı yaklaşmıştı artık. önce V.Sarkisyan konuştu ve Kevorkov·ıa şehir parti komitesi sekreteri Mirzoyan·a hakaretler yağdırarak saldırdı. Parti bölge başkanlığı yönelim kurulu üyesi, Karabağ ipek fabrikası müdürü R.Atayan sahneye koşarak cebinden bir kağıt çıkardı ve yukarıda oturanlara hitaben: "Bu kağıdı siz verdiniz bana, konuşmayı yap­ mam için. Ama ben referandum diyorum!'' dedi ve kürsüden indi. Diğer konuşmacı adayı, Stepanakert pedagoji enstitüsü parti şube­ si başkanı Azeri B.Ferecov sahneye çıkmak isteyince, salondakiler ıslık çalmaya. bağırmaya, ayaklarını yere vurmaya ve yumruklarını havada sallamaya başladılar. "Demokrasinin demokrasizasyondan farkı, kanalın kanalizasyondan farkı kadardıt' espirisi, bu trajikomik sahneyi en güzel biçimde anlatmaktadır. Ferecov çaresizdi ve başkanlık heyetine bakıyordu. Onu destek­ lemek, savunmak, henüz azınlıkta olan provokatörlerle tartışmak yerine, Konovalov ayağa kalkarak salonu terketti. Onun peşinden ise, başkanlık heyetinin bütün üyeleri çıktılar. Bu da Konovalov un ikinci büyük hatasıydı! Yapılan toplantının "sonuçlarına" destek vermek amacıyla Stepanakert·ıe binlerce kişinin katıldığı bir gösteri düzenleniyor. Göstericiler Konovalov·un konuşma yapmasını talep ediyor, Konovalov ise herkese dağılmasını emrediyor, Bakü'ye telefon -----

-- --99-- ------

imparatorlu�un son darbesi


açıyor. Moskova·dan birilerinin kendisiyle baQlantı kurmasını istiyor, kısacası kendini hepten kaybelmiş, ne yapacağını bilmeyen karasız bir insan imajı çiziyordu. Orada bulunan Merkez Komitesi çalışanlarından birinin anlattıQı­ na göre, Azerbaycan KP MK yönelim birimleri şubesi müdürü M.Esatov, kendilerinin de bir gösteri yapması gerekliğini, bakanlık­ ların DKOB"de bulunan şubelerinin çalışanlarından ve Stepanakert, Şuşa ve diğer bölgelerde yaşayan Azerilerden oluşan bir kalabalık­ la, Stepanakert'te alternatif bir miting yapmayı ve insiyalifi kesinlik­ le elden bırakmamayı teklif ediyordu. Ve o kesinlikle haklıydı ! Bölücü hareketin merkezi konumuna gelen Slepanakert'te, Konovalov bütün gücünü toplamak ve bölücülere büyük bir darbe indirmek yerine, zedelenmiş imajını azacık olsun onarmak için, Hadruı ve Askeran'da da buna benzer gereksiz, anlamsız loplan­ hlann yapılmasını öneriyordu. Ermeni kaynaklarından alınan bilgiye göre, Slepanakert'te düzen­ lenen gösteri sırasında, Karabağ'da "Daşnak Ago" olarak tanınan A.Karapetyan hep tetikteydi. Bakü'den gelen heyetin fiyaskoya uğramasından sonra, bir an önce bu haberi Askeran·a ulaştırmak için yola çıktı. Bakülü heye! bu şehre vardığında, misafirleri kacşılamak için bütün hazırlıklar yapılmıştı artık. Müşavere başlar başlamaz Nahcivan çiftliği müdürü Y. lsrailyan ve okul müdürü A Avanesyan s a h n e y e fırlad ı. lsrailyan Bakü'de hiçbir sorunun rüşvetsiz çözülemeyeceğini ve bu nedenle artık Bakü'ye bağlı olmak istemediğini bildirdi. Avanesyan ise kendi mezarını artık kendi elleri ile kazıdı�ını ve Ermenislan·ıa birleşmek için sonuna kadar savaşacağını bildirdi. Yani onlar da Mirzoya n ' ı n Slepanakert'le yaptıklarını yapıyorlardı. Hadrut'La ise delegasyonu. yolu kapatan kalabalık bir grup karşıladı ve onları şehire sokmadı. Heyet Bakü'ye geri dönmek zorunda kaldı Askeran · da da, Hadrurıa da insanları kışkırtanlar Siepanakert·ıen gelen bir grup provokatördü Bunların içerisinde dışarıdan geldikleri anlaşılan yabancılar da vardı. Daha sonra ise onların Erivan' dan gelen misyonerler olduğu tespit edildi. Böylece, Bakü'nün Ermenistan·ıa ilk ağır çatışması, Bakü'nün yenilgisiyle sonuçlandı. Oysa DKÖB"de bölücülüğü Ermenistan·ın başlaltığını herkes biliyordu ; Bakü'dekiler de Moskova'dakiler de! Biz, Stepanakert'te yaşananlara göre yalnızca Konovalov ' u suçlamak düşüncesinden uzağız. Bu onun suçundan ziyade, traje-�--- -

- -------

90

imparatorlu�un son dartıesi


disiydi. Bakü"ye gelmeden önce Konovalov KP MK sektör müdür­ lüğünde çalışmış ve Baltık ülkelerinde kuratörlük yapmıştı. Doğal olarak onun Az.erbaycan ' ı ve Ermenistan·ı tanıması, buralara aşina olması mümkün değildi. Moskova·nın Birlik Cumhuriyetlerine gönderdiği yetkililer. ülkenin y ıllarca süregelen sorunlarından habersiz olup, genellikle jandarma fonksiyonunu üslleniyorlard ı . Mesela Dağlık Karabağ sorunu, Konovalov'u kayınvalidesinin hastalığı kadar ilgilendiriyordu ancak. Ama siyasi kariyeri için de çok endişeliydi. Onun köylü kafası, SSCB'nin siyasi hayatında yeni bir sayfanın açıldı�ını, yeni sorun­ ların yaşanmaya başladığını anlamaktaydı artık. Moskova bu sorun­ ları önlemek, çözmek için kesin ve net bir tavır ortaya koymadığına göre, Konovalov da haklı olarak çekiniyor ve patronlarının bu kararsızlığı onun da davranışlarına yansıyordu. SSCB'de bu bir kuraldı; bir yerde "Moskovanın parmağı" var ise, demek ki bu işte bir hikmet var. Sana aykırı gelse bile susacaksın. Konovalov da böyle düşünüyordu. Konovalov'un yardımcılarından birinin kahkahayla bize anlattığı bir olayı asla unutamam. Konovalov Bakü'den taşınırken, onun eşyaları üç tren vagonuna güçlükle sığmıştı. Bilindiği gibi o dönemde rüşvet beyaz eşya, mobilya, tablo, halı ve altın şeklinde veriliyord u . Oysa Vasili N i kolayeviç Konovalov, Bakü'ye ilk gediğinde cebinde parti kimliği, tayin belgesi ve elinde bir bavulu vardı: Aynen, 20. yılların başlarında, Moskova·nın ülkenin dört bir yanına gönderdiği komünist görevliler gibi . . 1 2 Şubatta Stepanakert"te i l k gösteri başladı. Gösteriye katılanlar, DKÖB"nin Ermenistan·a birleştirilmesi gerektiğini savunuyor, talep­ lerini haykırıyorlardı. Gösteriler g ünlerce devam elli. Ermenistan tarafının söylediğinin aksine, bu gösteriler kesinlikle halkın insiyatifı ile kendiliğinden düzenlenmiyordu. Yapılan bütün eylemler ayrıntılarına kadar iyice düşünülmüş, hesaplanmıştı ve aşağıdan yukarıya kadar her şey belli bir plan ve program çerçevesinde yürütülüyordu. "Ermenistan ·ın radyo ve televizyon kanatlarında aylar öncesin­ den başlayan konuşmalar. insanları kıvamına getirmişti artık. Dedikodu ve iftira kampanyası, Amerikan tarzı şov başlamıştı (tiya­ tro oyununu andıran grevler; büyük insan kalabalıklarının bir yer­ den başka bir yere gônderitmesi; binlerin, yüzbinlerin beşer. onar, yüzer kişilik gruplara parçalanarak farklı farklı talimatları uygulamaları; üstü

91

-- ---------

imparatorluğun son darbesi


başı kanlar içinde, yaralı insanları gôstererek kalabalıkları kışkırt­ ma/ar; zil zuma sarhoş bir kişinin, Azerilerce katledilmiş masum bir Ermeni olarak gôsterilmesi vs.). Bütün bunlar, uzun yıllar yapılan hazırlıkların sonucuydu sadece. Hazırlıkları yapanlar ise. uluslararası bağlantıları olan provakasyon ve sabotaj konularında uzman kişilerdi. "

B u cümleler Azerbaycan SSC K P MK resmi kayıtlarından alın­ mıştır Bu arada, buna benzer değerlendirmeleri yapan bir diğer isim de, bu miting ve göslerileri izlemek için DKôB'ne gelen Gorbaçov'un KP MK'da Karabağ Ermenileri konusunda "sorum­ lusu", KP MK şube müdürü yardımcısı. aslen Bakülü olan Ermeni Karen Brutens·ti. "Konuştuğumuz odanın penceresi,

eylemlerin yapıldığı alana

açılıyordu. Gürültülü ve insanı galeyana getiren kesintisiz bir gôsteri yapılıyordu Gösterinin başarıyla organize edildiği görülmekteydi gösterilerin ritmi, düzenli gıda yardımı, alkol satışına koyulan yasak (iki kere şehre alkol sokma girişimi başarıyla ônlenmişti), sıfıra inen kanun ihlalleri ve nihayet Parti Bôlge Komitesi karşısında gece vardiyaları. Bütün bunlar kesinlikle aralarında başarılı liderlerin olduğu bir insiyatif grubu tarafından yônetiliyordu. . . "

Parti teşkilatı da burada bilir kişi konumundadır. 17 Mart 1 988'de kitlesel MI almış gösteri ve mitinglerden sonra, Parti Bölge Komitesi yönelim kurulu tarafından şöyle bir bildirge yayınlamıştır: "Ozerk bô/genin

Ermeni

nüfusunun

isteklerini

ve

Dağlık

Karabağ

Komünisflerinin çoğunluğunun gôrüşünü dikkate alarak, KP MK Politbürosundan bu konuyu incelemesini ve Dağlık Karabağ Ozerk Bôlgesi'nin Ermenistan·a birleşlirilmesi konusunu olumlu sonuç­ /andırmasını talep ediyoruz. Bôylece XX. yüzyılın başında yapılmış tarihi bir hala düzeltilmiş, Dağlık Karabağ da gerçek sahiplerine ver­ ilmiş olacaktır "

Organize bölücülüğün ikinci aşaması da başladı : Grevler. 1 988-1989 yılları arasında, bölgede 10 kez grev yapıldığı kayıt­ lara geçmiştir. 1988 yılı: 22 Şubal-2 Mart, 15 Mart-17 Mart. 24 Mart - 5 Nısan, 12 Mayıs - 13 Mayıs, 23 Mayıs - 24 Haziran. 12 Eylül - 9 Ekim, 14 Kasım - 7 Aralık. 1 989 yılı: 1 3 Şubat, 6 Mart - 13 Mart, 3 Mayıs - 21 Ağustos. Diğer bir deyişle, bölge insanı iki sene boyun­ ca çalışmadan, yan gelip yattı; ama her zamanki gibi yaşamını sürdürmeye de devam etti. Bu da şu demektir - bu "grevi yapanlara" bugünün moda tabiriyle söylersek, sponsorluk yapan zengin kişiler vardı. Aksi taktirde on milyonlarca dolar masraf gerektiren bu

imparatorluğun son darbesi


devasa kampanyayı yürülmek mümkün olamazdı. Grev yapanlarla görüşen ve olaylı bölgede çekimler yapan Merkez TV muhabirleri, bir kere olsun grevcilere: "Peki siz hangi parayla geçiniyorsunuz?'' diye sormadı . 1 4 Ş ubal gecesi, Slepanakert' te ilk gösleri yapıldığında, bölücüler yeni bir provokasyona baş vurarak, bunu SSCB basınına sızdırmayı da başardılar. Güya Azerbaycan SSC KP MK şube müdürü Esatov, parti bölge komiıesi bürosunda yaptığı konuşmasında, " Yüz bin Azeri her an Karabağ'a dalmak ve Ermenileri katletmek için hazır bektiyot' diye bir lehdille bulunmuş. Halbuki Esatov ıehdil değil bir uyarıda bulunmuş, muhlemeı çatışmalar konusunda Ermenileri uyarmıştı sadece. Ve nitekim çalışmalar gerçekten de yaşandı. O günden itibaren, Ermenilerin provokasyonları ve çamur atma kam­ panyaları sıradanlaşmış ve iftiralarla dolu yazı ve makaleler, Sovyel basınında düzenli olarak yayınlanmaya başlamıştı. Bu gelişmelerden sonra nihayel 2 1 Şubat 1 988 yılında Slepanakerı·ıe, DKOB Bölge Kurulu 1 7 hayır oyuna karşı 110 eve! oyuyla, Karabağ·ın Azerbaycan'dan koparılarak Ermenistan·a bir­ leştirilmesine karar verdi. Bu karar Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Konseylerine gönderildi ve onanması lalep edildi. 27 Şubat'la ise Slepanakert·ıeki bütün kurum ve kuruluşlar, çalış­ masını durdurdu. Şehirde gösteriler başladı, "Ne ekmek, ne de su; yalnız anamız Ermenistan'', "Azerbaycan'la asla!' sloganları atıldı. Bütün süreç, Ermenistan'da hazırlanan mükemmel bir plana uygun olarak işliyordu. Tüm bu olanlardan sonra, Moskova nihayeı "gereken önlemlerin" alınmasına karar veriyor ve 1 9 Şubat 1 988 ıarihinde, içişleri Bakanı Aleksandr Vlasov Ti His ıe hazır bulunan çevik kuvve! taburunun 160 erini DKOB'ne gönderiyor. Çevik Kuvvelin silahlarına gelince. . . sadece plaslik kalkanlar v e coplar. Üslelik yalnızca zorunlu durum­ larda kullanmaları gerekliği konusunda lalimalları da var. işin en komik yanı ise, silahı bulunan subaylara, şehire çıkarken silahlarını yanlarına almamalarının ıavsiye edilmesiydi. Çevik Kuvvet askerleri, neredeyse birbirlerine sokularak, korku dolu gözlerle kalabalığa bakıyordu. 29 Şubal 1 988 tarihinde, Gorbaçov KP M K Politbüro loplanıısın­ da konuşma yaparken şunları söylemişli: "Karabağ'da Ermenilerle Azeriler arasında çatışma çıkmış, iki Azeri Olmüş. Erivan 'da ise 'Şu gösterileri bırakın da, silahlanın ve Türkleri mahvedin' diye bildiriler dağıtılıyor. Sovyet ordusunun karargahına uzak bir mesafeden ateş bile açılmıştır Ama şunun da altını çizmeliyim ki Erivan sokakların93

-

imparatorluğun son darbesi


da gôsleri yapan yarım milyon insanın, oldukça disiplini oldu!}unu gözlemledim" (y.k.).

26 Şubat 1988 tarihinde, Ermeni ve Azeri televizyonlarında konuş­ ma yapan SSCB Başsavcısı yardımcısı Katusev, Askeran yakın­ larında öldürülen Azerilerin katillerinin kim oldugunu açıkladıktan hemen sonra. Ermeniler de güya 6 Ermeni'nin öldürüldügünü açık­ ladılar ve Stepanakerfleki eylemde allı tane içi boş tabulu omuzlar­ da dolaştırdılar. Ermeni iftira merkezinin bu yalanı da işe yaramış ve Merkez TV bu görüntüleri bütün ülkeye yaymıştı. 9 Mart 1988 tarihinde. Ermenislan SSC KP MK ve Azerbaycan SSC KP MK Birinci Sekreterleri Demirçyan ve Bagırov'un konuş­ maları dinlenildi. Ertesi gün Pravda gazetesinin yazdıaına göre, toplantıda "Partimizin Genel Sekereteri" M.S.Gorbaçov da bir konuşma yapmış ve şunları söylemiştir: "Önemli olan bundan sonra etnik konularda Lenin ilkelerini izlemek, Ermeni ve Azeri halklarının dostluğunu pekiştirmektir. . . . " Konuşmasını ise şu sözlerle bilirmişti: "Ortamın daha da gerilmesi, yetmiş yılda zar zor elde ettiğimiz halk­ Jarm kardeşliğine zarar verebilir."

DKÔB Ermenileri her ne yaparsa yapsınlar cezasız kalacaklarına o kadar inanıyorlardı ki, Hankendi'ye (Stepanakert) gelen Politbüro üyesi, SSCB Kültür Bakanı Demiçev'e, bu yaştı ve hasta adama, Parti Bölge Komitesi binasının muhasebe odasında, iki koltugu bir­ leştirerek "burada uyuyacaksınız" demişlerdi. Her şeyden ve herkesten korkan iradesiz Demiçev ise, sesini çıkarmadan Ermenilere itaat ediyordu Demiçev'le beraber Stepanakert'e gelen K. Brutens, o günleri şöyle hatırlıyor. "Parti Bölge Komitesi binasından çıktık/an sonra. alana doğru (15-20 m.) yürümemiz gerekiyordu. Ama kararsızdık.

Petr Niloviç kapının

ônünde durdu, üs/elik korkuyordu. Suratı bozardı, halta bembeyaz oldu ve şöyle dedi: 'Beni ıslık çalarak protesto edecekler galiba'. Bunları söyledi ve kararsız adımlarla kürsüye doğru ilerledi. Onu "Lenin. Parti. Gorbaçovı " sloganları ile karşıladılar. Demiçev de kal­ abalığa Gorbaçov'un mesajını iletti. Sonra birkaç kelime daha etli. . hızla geri döndü ve ar kasına bile bakmadan. kendisini bekleyen "Volga" otomobiline bindi. Eylemciler ise Demiçev·in arkasından "inanmıyoruz' inanmıyoruz'" diye bağırmaya başladılar."

Bruıensin anlattıkları nı, o sırada orada bulunmuş KGB görevlileri de onaylıyor. işte onların söyledikleri: "Georgi Raıumovski ile beraber nedense Kültür Bakanı Petr Demiçev de- S/epanakert'e geldi. ikisi de eylemcilerle ne konuşacaklarını bilmiyordu. ikisi de son zamanların modası olan kürk şapkalarını kafalarına geçirmiş, çok ciddi bir suratla öylece duruyor.

94

ulaşılmaz görünüyorlardı.

imparatorlu{Jun son darbesi


Aslında biz onların çok korktugunu goroyorduk. Parti Bôlge Komitesinde saklanıyor, dışarıya fazla çıkmıyorlardı. Daha sonra kalabalığın önünde konuşma yapması için Razumovski"yi zar zor ikna etlik. O da insanlara dağılmalarını söyledi. Ama nafile." 1 8 Mart 1988 yılında Azerbaycan Komünist Partisi Dağlık Karabağ Parti Bölge Komitesi DKÖB"nin Ermenistan·a birleştirilme­ sine karar verd i . K.Brutens anılarında yazıyor: "24 Şubatta Yakovlev"in yanınday­ dım. O bana, Gorbaçov"un birkaç saat Once (anlaşılan Yakovlev·in yardımı ile) Ermeni şairi S. Kapulikyan'ı ve yazar Z.Balayan ·ı kabul etti(Jini söyledi. Onun sözlerine göre, Mihail Sergeyeviç bu goroşmeden çok etkilenmiş, Artsakh"ın (Karabağın eski adı) sorun­ larını daha yakından hissetmiş ve çok duygulanmıştı. Anladı(Jım kadarıyla Yakovlev de Gorbaçov·ıa aynı duyguları palaştığından, beni çok sıcak karşıladı." Ermenistan'a dönen S.Kaputikyan Ermeni televizyonuna çıkarak Gorbaçov·ıa yaptığı görüşmenin izlenimlerinden bahsetli: "Konuşmamız yaklaşık dört saat siirdü ... "Da(Jlık Karabag" sözünü Gorbaçov şôyle dedi: sürekli tekrarladıgımızı görünce. "Yanılmıyorsam o bölgenin eski adı Artsakh "tır." . . Gorbaçov"un b u jesti "artık harekete geçebilirsiniz" demek değil miydi acaba? Gorbaçov ve Yakovlev iktidarda bulundukları yıllarda hep bu görüşü savundular, Azeri karşılı tutum sergilediler ve ileride Karabağ"da yaşanacak kanlı olaylara zemin hazırladılar.

K.Brutens"in hatıraları: "Gorbaçov·un yardımcısı A. Çernyayev·ıe gôrüşerek s. ona raporumu sundum, niyetimi açıkladım ve destek

istedim. Anatoli Sergeyeviç biraz sonra telefon açtı ve Gorbaçovun beni destekledigini bildirdi. Gorbaçov mitingdeki eylemcilere şunları iletmemi istiyordu benden: a) Karabağ"daki harekata bundan sonra "bölücü" ve "ırkçı" ayaklanma denmeyecek; b) Karabağlıtarın talep ve isteklerini degerlendirmek, incelemek için yeni bir komisyon kuru­ lacak ve komisyon üyeleri parti görevlilerinden degil, objektifliği ile tanınan ünlü simalardan oluşacak "

Gorbaçov"un bu adımı, Sovyetter Birliği'nde yıllardır pürüzsüz ve sorunsuz çalışan önemli bir kuraldan sapmaydı. Şimdiye kadar SSCB" de düzenlenen gösterilerde siyasi talepler ileri sürmek ve hükümetıen bir şeyler talep etmek yasaktı. Yani. Gorbaçov Karabağ'daki bölücülerin eline koz veriyordu.

lslam rundamentalizminin başladı!}ını bülün

!5- Çernyayev Azerbaycan·da sözde ssce·ye duyuran ılk polilikacıydı (y.n.)

--- - - - -

-9ç ·

imparatorluğun son darbesi


K. Brutens hatıralarını anlatmaya şöyle devam ediyor: "Aslında sonuçsuz kalan ama oldukça eğitici bir seyahatten sonra Moskova "ya dônünce, bu gezinin sonuç/art, izlenimlerim ve gôrüş­ /erim ile ilgili Goroaçov·a rapor verdim. Dağlık Karabağ'ın bütün insan/afi aynı ruh hali içen'sinde/er ve halkın bu tavrı, talep ve istek­ leri parti komiteleri ve teşkilat yôneticileri tarafından da destek görüyor. Herkesin ortak inancı, Azeroaycan yönetiminden çıktığı taktirde Dağlık Karabağ ·ın normal olarak gelişeceği, kalkınacağı ve Ermenilerin bu topraklarda daha güvenli bir şekilde yaşayacak/arı yönündedir." Yani Gorbaçov' un Ermenilere verdiQi "Karabağ'daki harekata bundan sonra "bôlücü" ve "ırkçı" ayaklanma denmeyecek ve Karabağlıların talep ve isteklerini değerlendirmek, incelemek için yeni bir komisyon kurulacak ve komisyon üyeleri parti görev/ilerinden değil, objektifliği ile tanınan, ünlü simalardan oluşa­ caf(' g ara n lisi , aslında "Dağlık Karabağ'ın yalnız Azerbaycan yöne­ timinden çıkacağı taktirde normal olarak gelişeceği, kalkınacağı ve Ermenilerin bu topraklarda daha güvenli bir şekilde yaşayacaklarına" d a ir bir teminattı. Moskova ve Stepanakert arasın­ da Azerbaycan karşıtı ilk resmi mutabakat böyle saQlanmış oldu. SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov Kasım ayında ABD.ye bir gezi düzenlemiş, yanında götürdüQü eşi Raisa Gorbaçova ise orada "Daşnaksutyun" örgütünün liderleri ile görüşmüştü. Bakalım bu konuda ünlü gazeteci T.Çaladze ne yazıyor: "Kafkaslarda bu gôrüş­ menin doğurduğu etkiyi anlatmak için şöyle bir ôrnek vereyim. Bir devlet başkanının Spandaıı hapishanesinde Rudolph Hess 'i ziyaret elliğini ve onunla kahvaltı yaparak uzun uzun konuştuğunu farzedin. Buna nasıl bir tepki gôsterilirdi sizce? işte bizler de bu haberi duyun­ ca o kadar şaşırdık. Ermenilerin bulundukları her alkede, geniş bir ağa sahip örgüt. ırkçı bir oluşum olduğuna gôre, Daşnaksutyun SSCB'de yasaklanmıştı. Daşnaksutyun liderlerinin, Raisa Gorbaçov·a gibi üst düzey bir sima ile ABD'de yaptıkları görüşme­ den sonra ise, Sovyet basınında şôyle bir habere yer verildi: 'Daşnaksutyun Partisi 1921 yılında yaptığı Sovyet karşıtı eylemden sonra, ilk kez Ermenistan ·a dönerek Parti merkezini açacak, basın organına ve haber ajansına sahip olacaktır'." D. Furman ve S.Asenius şunları yazıyorlar: "... Türkiye.den toprak almak Ermenistan için gerçekleşmesi mümkün olmayan mitolojik bir hülya, oysa Moskova 'nın yardımı ile Dağlık Karabağ·ın Azerbaycan ·dan koparılması mümkün oldu." Gerçekten de, Gorbaçov·un Karaba9 konusunda aıı191 her adım

---- -·---96- - - - · -·-------imparatorlu�un son darbesi


ve söylediği her söz. Ermenileri biraz daha amaçlarına yaklaştırıyordu. 1 988 yılının Mart ayında Ermenislan ve Azerbaycan yönelicileri K. Demirçiyan ve K.Bağırov "sağlık durumları nedeniyle" görevlerinden alındılar. ve onların yerine S.Arulunyan·ıa A.Vezirov atandılar. 24 Mart 1 988 tarihinde SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi ve Bakanlar Kurulu tarafından "Azerbaycan SSC DKÔB'nin 19881995 yıl/afi arasmda sosyal ve ekonomik kalkınmasl" programı hazırlandı. Bunun anlamı şuydu, "Arkadaşlar bugüne kadar kazandıklarımzm daha fazlasmı elde etmek için çalışmalarınıza

Zaten öyle de olmadı mı? SSCB yöneticilerinin Ermenileri kayırması ve onlara çanak ıuı­ ması için daha ne yapılabilirdi ki? Sovyellerin kille iletişim araçları tarihinde bir ilk gerçekleşti. Şeytani bir hüviyete bürünen Merkez Televizyonu Oslankino'da, Dağlık Karabağ - sesli düşünceler isimli belgeselin gizli hazırlıkları yapılmaklaydı. Sumgail olaylarını anlatmakla başlayan bu belge­ selde, Ermeni bakış açısıyla Karabağ sorunundan bahsediliyordu. Azerbaycan yelkilileri, bu provokatif belgeselin yayınlanmasını engellemesinler diye, televizyon yönelimi belgeselin yayınlanacağı saati önceden bildirmemiş ve beklenmedik bir anda, 1988'in Nisan ayında, Bakü'ye ağır bir enformasyon darbesi indirmişli. Ermeni yöneticilerinin sık sık boy gösterdikleri Merkez TV'de, Vezirov·un da konuşma yapmasını bekleyen yüzbinlerce Azeri vard ı . Sonunda Vezirov'u da televizyona davet ettiler. Komsomol yıllarından arkadaşı olan program sunucusu Analoliy Lısenko'nun bir saat boyunca konuğu olan Vezirov, Azerbaycan·daki mafya çetelerinden bahsederek, konuşmasının daha etkileyici ve inandırıcı olması için ellerini sallayarak bu çetelerle nasıl mücadele edeceğini anlalıyor ve sosyalizmin kullanılmayan potansiyelinden, halkların kardeşliğinden dem vuruyordu. Karabağ sorununa gelindiğinde ise, üslü kapalı bir şekilde, hızla bu konunun üzerinden geçerek, Perestroyka döneminin yanlış anlaşılmaması gerekliğini söylemiş ve bu sorunun yakın bir zaman­ da iki halkın el sıkışması ile biteceğini vadetmişti. Vezirov'un bu programda yaptığı konuşma. belli ki Moskovalı aydınları etkilemeye hesaplanmıştı. Halbuki Azerbaycan· ın Pereslroyka döneminde en büyük sorunu, dönemin Rus aydınları ve enlelleklüellerinin Ermeni yanlısı tulumuydu. Ermenilere duyduk­ ları sempati. besledikleri sevgide bu kişilerin oldukça samimi ve kararlı olduğu bilinen bir gerçekti! Tabii ki demokrat geçinen Ruslar arasında angaje edilenler, lslam dünyasından nefret edenler de

devam edin •."

97

imparatorlu�un son darbesi


vard ı . Ama kesin olan şuydu: SSCB"de gerçeklen nelerin yaşandığını, ülkenin hangi süreçten geçliğini gören, bilen, anlayan yok gibiydi. Vezirov"un Moskovalı aydınlar arasında büyük arl<adaş çevresi vardı ve kendisi onlara güveniyordu. Oysa yanılıyordu. Vezirov'un tam bir saaı boyunca televizyon programında ateşli konuşmalar yaptığı, bölgeler arası grubun üyesi G. Popov·u (Legostayev"e göre, Rusya tarihinin en karanlık ve iğrenç kişi­ lerinden biri) ikna etmeye çalıştığı, can sıkıntısıyla onu dinleyen Popov·un ise, Vezirov'un bir an önce bu konuyu kap8tmasını bek­ lediğini bana programı izleyen arkadaşlar anlatmıştı. Aslında diQer milletvekilleri de aynı sıkıntılı ifadeyle dinliyorlardı Vezirov"u. Onlar arasında gerçek demokratlar olsaydı bile, bunlar kesinlikle Hristiyan demokratlar olacaktı. Hristiyan demokratların da ne demek olduğunu. Azerbaycan halkı malum Bakü olaylarından sonra, kendi üzerinde hissetti. Da91ık Karaba9 sorunu patlak verdiğinde, SSCB basınında Azerbaycan karşıtı çıkışlar yapan, yazılar yazan Moskovalı aydın­ ların. saflıkları nedeniyle Ermenilerce aldalıld191, kandırıldı91 görüşünü savunanlar da vardı Azerbaycan'da. Güya bir gün onlar da, Ermenistan-Azerbaycan savaşında kimin haklı, kimin haksız olduğunu görerek, görüş değiştirecektiler. Kısa bir süre sonra. böyle düşünen Azeriler, Rus aydınlarının değil, tam tersi kendilerinin saf olduklarını anlayacaklardı. Çünkü Moskovalı aydın ve demokratlar, neyin ne olduQunu gayet iyi biliyordu SSCB"de patlak veren çalışmalar konusunda liberal aydınların ve Gorbaçov"un tutumunu, Dmilri Bıkov·un ne kadar isabetli açık­ ladığını görelim: "Kesin olan şudur: Milliyetçilik belirlisi içeren hareketlerin. milli değerleri insani değerlerden üstün tutan girişim­ lerin kökünü kazımak, bunlara serin kanlılıkla, sağduyu ile yaklaş­ mak yerine, Gorbaçov milli hareketlerin özgürlüğün tezahürlerinden biri olduğunu savunuyor ve liberal aydınların gözünden düşmemek için, bütün bunlara prim veriyordu. Hayatımda liberal aydınlardan daha iğrenç bir şey görmediğimi de söylemeliyim bu arada. Ünlü şair Blok·un ifade ettiği gibi: Bu şerefsiz ve korkaklar, ateşin etrafın­ da koşarak, arada bir ateşe çıra atar ve 'Eyvah' Yanıyoruz!' diye fer­ yat ederler. görüşler.

Seksenlerin sonunda en primitif.

liberal Rus

aydınlarının

en ilkel milliyetçi

büyük çoğunluğu

tarafından

destekleniyor. dikkat ve saygı görüyordu. Gorbaçov ise, bu konular­ da net bir tavır ortaya koymuyor; antaşıtabi/ecek, sağlam bir tavır

Bıkov· un bu analizine, bir ilavede bulunmak mümkün. Liberal aydınların sevimli "kahramanları" Hocalı"da sergilemiyordu "

imparatorluğun son darbesi


katli am yaptıklarında, liberallerin zerre kadar vicdanı olsaydı, hep birlikte. koro halinde "yanıyoruz!" diye ba9ırırıardı. Ama öyle olmadı! Onlar hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. A. Goranin'in İnternet sitesinde, şöyle bir deneme var: " 1 987.

Stepanakert'le miting yapılıyor. Neler oluyor? Avel Aganbegyan·ın Paris'te verdi{ii demeçle üst üsle düşen, meyvelerini veren özgürlük bu mu? ilk mahsulleri toplamamızı mı emrediyorsunuz? DKÔB Azerbaycan ssc·ye de{iil de, Ermenistan SSC'ye bağlı olmalıymış. SSCB 'nin halen ayakta oldu{iunu bunlar unutuyorlar galiba? Bizim zamanımızda bôyle şeylere rastlanmazdı. Ama durun bir saniye. . . 1 9 1 8-20 yıllarından sonra hiç mi yaşanmadı böyle bir durum? Evet, bir kere olmuştu. 1978 yılında. Dans sırasında, ölümle sonuçlanan bir kavga. Yoldaş Andropyan geldi (annesi Ermeniydi) ve her şey unutuldu gitti ('). 1987 yılında böyle bir Andropyan bulunamadı işte. Ama bunlarm yerine Bonner-Saharov. Starovoytova ve diğer insan hakları savunucuları (Şeynis. Batkin, Oskolski) ortaya çıktılar. Abhazya·yı, Orta Asya ·yı. Kuzey Kafkasları gözden geçiriyorlardı. ilk savaşınızı kutlarım efendiler! üstelik etnik zeminde yaşanan savaşınızı• Hit/er de bunun hayalini kuruyordu zaten Etnik bir kavga beklentisi olmasaydı, ortaya çıkar mıydı o? Gazetelerde . . Televizyon ekranlarında.. Koro/içler. Be/la Şkurkovalar. Natan Rıbak/ar ve Şatrovlar. Ogonyok dergisi, Moskova haberleri gazete­ si. Yeni dünya ve Halkların kardeştigi dergileri. itiraf, Bakış Açısı, Beşinci Halka (program isimleri) ' Grossmanlar, Jvanetskiler. Konetskiler. Ve Askeran var artık (iki Azeri ôlü, Miatsumun ilk kur­ banları yani). Sumgail de gecikmedi - Ermeniler soyuldu, katledildi, tecavüze u{iradı. Yakov/ev (bok demokrat) - Erivan ·a. Ligaçev ise (muhafazakar) - Bakü ·ye giderler. ikisinin de tarihe yaptığı seya­ het/er. 'Maştoıs·un taşı veya Şah lsmaifin atının ayak izleri' hangisi yener acaba?."

Herkesin Karaba{J savaşı konusunda insanlara hakarel etmeden görüş bildirmek hakkı vardır. Zaten deneme yazarı da bunu yap­ makla, birtakım isimler sıralamaktadır. Bu isim listesinde, Karabaa savaşında öne çıkan liberal aydınların birço9u var Yazarın ele aldı9ı kişiler, yalnızca Ermeni yanlısı kalmakla yetinmemiş (zaten birilerinin yanında yer almak herkesin hakkıdır), aynı zamanda, üstelik defalarca Azerbaycan halkına hakaretler ya9dırmışlardı. Goranin'in yazısına bunu eklemek istedim sadece. 18 Temmuz 1 988 tarihinde, SSCB Yüksek Konseyi Genel Oturumnda, Da9ıık Karaba9 sorununun masaya yatırıldı9ı bir toplantı yapılıyordu. Yıllar sonra Haydar Aliyev·in hatıralarından okuyoruz: "O toplantıyı hatırlayın. Toplantı boyunca Gromıko sus---- - -

-- -- - ·99-- --

-

-

-----

imparatorluğun son darbesi


muştu. Yüksek Konsey başkanı Gorbaçov. ona ağzını bile açtır­ madı. Kendini kolhoz veya il parti komitesi başkanı olarak goroyor olacak ki, herkesin sozünü kesiyor, bağırmasıyla bütün ses/eli bastırıyordu. Oysa Perestroykanın iki yılı artık gende kalmıştı ve Gorbaçov hala yeni düşünce tarzından, plüralizmden. demokrasi­ den dem vurmaya devam ediyordu. Oysa davranış/an bir dik­ tatôrünkinden farksızdı." Toplantıda konuşan Da91ık Karaba9 Parti Bölge Komitesi Başkanı Henri Pogosyan, DKÖB'nin bundan bôyle Azerbaycan SSC sınırları içerisinde kalmasının mümkün olamayaca�ının altını çizdi. Gorbaçov ona susmasını söylemedi. Kimse bu adama hakettiai cevabı da vermedi, sadece SSCB'nin sınırlarının de9işemeyece9i, ama Karabaa Ermenilerinin acılarının, sorunlarının haklı olduau kendisine hatırlalıldı. Toplantının genel senaryosu şuydu: Karaba9 Ermenilerini anlayışla karşılamak lazım, ama bu arada SSCB'nin sınırları da de9işmemeli. Aynı toplantıda, bütçeden Da91ık Karaba9·a karşılıksız 400 mily­ on ruble, yani 600 milyon dolar para yardımı yapılmasına da karar verildi. Bu da o dönem için bir bölgeye yapılması mümkün olmayan, muazzam bir para yardımıydı. Slepanakert'in ise bu yardıma cevabı gecikmedi. Ermeniler il gir­ işinde büyük bir pankart aslılar: "Ermenistan ·ıa birleşmek niyetimiz karnımızın değil, ruhumuzun açlığındandır." Tabii paraları almayı da ihmal etmediler! Sovyet kamuoyunu "rahatsız eden" sosyo-ekonomik problemler artık unutulmuştu. SSCB yetkilileri Karaba9 çetelerine üstelik devlet düzeyinde, hem maddi hem de manevi açıdan yardım ediyordu. Öyle ki Merkez Televizyonu, Yüksek Konsey oturumunu canlı olarak bütün SSC B ·ye yayınlamakta ve herkes Karaba9 bölücülerine acımaklaydı. 12 Eylül 1 988 tarihinde, Stepanakert'le büyük bir kalabalık, bölge savc11ı91na saldırarak, son günlerde tutuklanan bütün Ermenilerin serbest bırakılmasını talep etmeye ve savcılık görevlilerini dövmeye başladı. Savcılık görevlileri sokakta bekleyen orduların yardımı ile binayı terkederek kaçmayı başardı. Stepanakert üzerinde devletin kontrolü artık olmadı91 için, kimsenin engellemedi9i Ermeniler Azerilere karşı fiili saldırıya geçli. 1 988 Eylül'ün sonunda, Stepanakert'ten 1 2 binin üzerinde Azeri göçe zorlandı. 1 6 Kasım 1 988 tarihinde Şuşa yakınlarındaki Tophane ormanında, agaçların kesimine başlandı. Elde edilen bilgiye göre, Kanakersk alüminyum üretim tesisi, yasadışı olarak e k bir ünite yaptırıyordu . Bunun muk100

imparatorluğun son darbesi


abilinde, agaç kıyımını prolesıo elmek amacıyla, Bakü'de bir miling düzenlendi. Devlelin izin verdiQi bu mitingde konuşmacıların attıgı nuluklarıdan insanın tüyleri ürperiyor. Sanki "iki kardeş hali<' arasın­ daki tek sorun, Tophane ormanındaki a�açların kesilmesiymiş gibi, bölücülerin Karabag·da yaktıgı, yıktıgı evler, dizboyu akan kan, Azerilerin DKÔB' den kovulması yok sayılıyor, Bakü mitinginde konuşma yapanlar Tophane'de yelişen ender agaç lü�erinden bahsediyor, bazıları ise noslaljik hatıralara dalarak çocukluk yılların­ da o ormanlarda nasıl 89lendiklerini anlalıyordu. 1 Aralık 1 988 tarihinde, Gorbaçov Azerbaycan ve Ermenistan yöneticileri ile görüşlü. işte bu görüşme sırasında, onun dilinden çıkan bazı cümleler: "Parti ve Sovyet organları Kafkasya ·nın bu O/kesinde kontrolü kaybetmişler. . Buna ilkesizlik derler. . .

Parti

gôrevlilerlnin bazıları enternasoynel ilkelerden taviz veriyorlar. . . Dağlık Karabağ sorunu, devlet karşıtı güçlerin cinayetlerini rahat işleyebilmeleri için bir araç olmuştur."

Vezirov ise öfkeyle: "Ermenistan kafasına göre hareket ediyor, Dağlık

Karabağ'ı

topraklarına

katıyor"

diye

haykırmıştı.

Gorbaçov'un alaylı cevabı ise şöyleydi: "Onlar katıyorsa, siz de geri alm o zaman."

Gorbaçov'un yardımcısı G.Şahnazarov ise. A.Vezirov· a saldır­ mıştı. Şahillerin anlaıtıgına göre. G.Şahnazarov Vezirov'un ceke­ linin kolunu çekiştirerek bagırıyordu: "Tarih sizi affetmeyecek' Siz bugün, bir halkı eziyorsunuz•" Vezirov·ıa uzun yıllar arkadaşlık yapmış ünlü gazeleci-yazar A.Kiknadze, Bakü Nalı kitabında şunları yazıyor: "Gorbaçov·ıa gôrüşen Vezirov şöyle dedi: -Olaylar

tehlikeli

şekilde

büyüyor.

Azerbaycan

yönetimi

Ermenistan ·ıa sınır olan bôlge/erde ve aynı zamanda DKôB'de olağanüsto

hal

ilan

etmenin

zorunlu

olduğunu

düşünüyor.

Köylerimize yapılan saldırılar durmadan artıyor çünkü. Gorbaçov: -Haklısınız; ama arkadaşlar,

Bakü'de de o/ağanasta hal ilan

etmeyi öneriyorlar. Sen ne dersin ' Vezirov:

-Bunu kesinlikle yapamayız ı Kan akabilir. . . Gorbaçov utanmadan,

sıkılmadan bölücülere vaatler veriyor.

onları rahatlatıyordu: -Siz benim yardım ve desteğime sonuna kadar güvenebilirsiniz. Ama yardım ve destek gerektiği zaman, Mihail Sergeyeviç geri adım atarak, vaatlerini unutacak. onları da satacaktı."

--- ·--- ıoı

·

--

-

--­

imparatorlu�un son darbesi


24 Aralık 1988"de, ünlü insan hakları savunucusu ve bilim adamı Andrey Saharov, Slepanakerfe geliyor Onun her zaman SSCB aleyhine yaplığı konuşmalar, artık Bakü aleyhine olacaktı. Şagen Mkrtçyan, Artsakh isimli kitabında (Erivan, Ayastan 1991) şöyle yazıyordu: "Büyük insan Saharov da Karabag·a, Karabag'ın başkentine gelmişti. 1968 yılının Çekoslovakyası ile 1988 yılının Karabağ" ı ; Berlin duvarı ile Laçin koridoru arasında Saharov hiçbir fark görmüyordu. O Ballık ülkelerinin bağımsızlık sevdasıyla, Artsakh halkının bağımsızlık tutkusu arasında ayrım yapmıyordu." Oysa Şagen Mkrtçyan sonuna kadar samimi değildi; çünkü "büyük insan" dediği Saharov·un. Stepanakerfte "Ermenileri köleleştiren Azerilere karşı silahlı ayaklanmaya" davet ettiğini yazmıyordu. "ihtiyar, zavallı Saharov Daglık Karabag"da yapılan savaşı körük­ lüyordu. Eger birileri çıkıp da Yüksek Konsey"de ona itiraz etseydi, Saharov·un bir sürü duygusal taraftan ve seveni hemen ayağa fır­ lıyor ve "agresif çogunlugu" yuhalamaya başlıyordu. . " Bu cümleler Rusya Federasyonu Komünist Partisi Merkez Komitesinin Bilgi Teknolojileri Merkezinin raporundan alıntıdır. Aslında bu cümleler, Karabağ sorununun tartışıldığı bütün Sovyel oturumları nda yaşanan tabloyu ortaya koyuyor. Demokrat ve antikomünist ASaharov. DKOB ile ilgili Gorbaçov·a yazdığı mektupta şöyle diy­ ordu: "Bir halk, diger bir halkın kendi mukadderatını belirleme hakkını tanımıyor ise, kendisi de ôzgür olamaz ı Bun/an Marx, Engels. Lenin de söylemekteydi." Bizler. o yıllarda Balının sesi bildiğimiz radyoları dinler ve Saharovun samimiyetine inanan, sem­ pati besleyen Balılıların, Saharov un Stepanakert·ıe yaptığı konuş­ malarını nasıl yorumladıklarını duyardık. Saharov·un Bakü"ye indirdiği enformasyon darbesi, yalnız Sumgail olaylarının bize verdiği zararla mukayese edilebilir. Bakü"de ise bu hezeyanlara Sovyet propagandası uslubunda "cevap" veriliyordu. Ne idüğü belirsiz, meymenetsiz. -sözde bilim adamları yerel televizyonun açık olurum programına çıkarak, "canı gönülden" Saharov·u eleştirmeye koyuldular. üstelik sorunla alakası olmayan konulara değinerek yapıyorlardı bunu. Allah'tan bu programları Azerbaycan dışında kimse izlemiyordu. Demek ki bazen enformasyon ablukası işe yarıyor! Saharovun eşi Y. Bonner-Alihanyan sayesinde, bu gelenek Saharovun ölümünden sonra da sürdürüldü. 1 6 Haziran 1 9 9 1 'de, Andrey Saharov anısına kurulan uluslararsı kongre, başta Büyük Britanya Parlamentosu Lordlar Kamarası Başkan yardımcısı Caroline Cox olmak üzere, DKOB'ni ziyaret ettiler. Bu kadın sonra­ ki yıllarda Dağlık Karabağ'a, herhalde lngillere·deki malikanesinden

-· 102 - -imparatorlu�un son darbesi


daha fazla, 30' un üzerinde sefer düzenlemişti. O gün, bu gündür Cox, her zaman ve her yerde, uluslararası arenada ve labii ki Büyük Brilanya parlamentosunda "Karaba!) Ermenilerinin kendi kaderlerini belirleme hakkmı" savunur durur. lngiltere yönetimi, Caroline Cox·un lngiltere devletinin resmi görüşünü yansıtmadığını söylüyor; ama her nedense bu kadının söylediklerini de bir kez olsun yalanlamıyor, reddetmiyordu . lngillere'nin köklü, yaşlı v e sevecen siyaseti ile n e kadar d a örtüşüyor bu çifte slandartı Güçlü Ermeni propagandası, dünyanın hemen hemen bülün nok­ ıaıarına ulaşıyordu. Gorbaçov·ıa yapılan görüşmeden sonra, Ermeniler derhal Stepanakerfle yeni bir slogan ürettiler: "Lenin­ Parti-Gorbaçovr, "Hitler-Stalin-Ligaçov!." Erivan·da ise, binlerce insanın kalıldığı milingde, KP MK Sekreteri Yakovlev, Slepanakert'leki bölücülüğü "halkın özgürlük mücadelesi' olarak nilelendirmişli. Bu sürecin ve aynı zamanda Pereslroykanın da baş mimarının KP MK sekreteri Aleksandr Yakovlev olduğunu halırlalmakla yarar var. KGB Z birimi başkanlığı yapmış olan Vladimir Lulsenko ve aynı birimden şube müdürü Valeri Hmelev·in itiranarına göre, Z birimi millellerarası çalışmalarla ilgilenen bir alt birimdi. Bu birimde, SSCB ve Rusya' da yaşanan millellerarası çalışmalarla ilgili bilgi ve belgel­ er ıoplanıyordu Bu birime danışmak ve yardım almak için baş vuranlar arasında Parti Merkez Komitesi, Adalet Bakanlığı, Yüksek Konsey ve diğer kurum ve kuruluşlar da vardı Bu iki yetkili. o dönemde görevleri gereği sık sık Ermenislan ve Azerbaycan'ı ziyaret ederdi. Bir gazetecinin sorduğu: "KGB içerisinde Z Birimi gibi bir oluşuma ra!)men, neden ülke yönetimi Karaba!I sorununu gözden kaçırmış, Ermenilerle Azeriler arasındaki çatışmalar bu boyutlara varmıştır>''

sorusuna karşılık, onlar şu cevabı vermişlerdi:

"Böyle bir sorunun başladı!)ını aslında Politbüro da, Yüskek Kurul

da biliyordu. Biz onları gereken bütün bilgileri temin ediyorduk. Ama Stepanakert'te ayaklanmalar başlayana kadar, hiçbir önlem alın­ madı. Oysa daha once, yani 1987 Ekiminde Abovyan şehrinden Erivan ·a kadar yapılan yürüyüş bizi düşündürmelıydi.

Binlerce

çevreci, Alom istasyonunun ve kimya fabrikası Nairit'in yapımına karşı yürümüşlerdi. Ve o zaman, ilk kez Karaba!)'ı AzertJaycan 'dan koparmak talepleri yükselmişti. insanlar Stepanakert sokaklarında pankartlar Gorbaçov!',

açıyor,

ellerinde kırmızı bayraklarla 'Lenin-Parti· 'Karaba!)'a bağımsızlık'' gibi sloganlar atıyorlardı.

Politbüro ise buna karşılık eski usule baş vurdu: 'Sorun varsa, insar. - -- --

'1ci5' ---

-

- ----- ----­

imparatorluğun son darbesi


gönderelim'. Kimin gideceği önemli değildi, ônemli olan birilerinin gönderilmesiydi. Stepanakerfe Georgi Razumovski ile beraber nedense KO/tür Bakanı Petr Demiçev de geldi. O da, diğeri de eylemcilerle ne konuşacaklartm bilmiyorlardı. ikisi de son zaman­ ların modası olan kürk şapkalarını kafalarına geçirmiş, çok ciddi bir sura/la öylece duruyor, ulaşılmaz görünüyorlardı. Aslında biz onların çok korktuğunu görüyorduk. Parti Bölge Komitesinde saklanıyor, dışarıya fazla çıkmıyorlardı. Daha sonra kalabalığın önünde konuş­ ma yapması için Razumovski"yi zar zor ikna ettik. O da msanlara dağılmalarını söyledi; ama nafile. Kalabalık dağı/mamaya kararlıydı. insanlar diz çökerek, Karabağ"a bağımsızlık istiyorlardı. Razumovski geri adım atmak zorunda kaldı. Demiçev'fe birlikte arabaya binerek Bakü'ye doğru hareket ettiler. - Siz bu kargaşa, itaatsizlik konusunda Moskova ·ya düzenli olarak haber iletiyordunuz. Peki Kremlin ·;n tepkisi nasıldı? - Sumgait olaylarından sonra, Politbüro toplandı. Yegor Ligaçev Bakü'ye, Aleksandr Yakovlev ise Erivan'a gönderildiler. Onlardan biri Karabağ·ın tarihi Ermeni toprakları olduğunu söylüyor, diğeri ise tam tersi, Karabağ'ın Azerbaycan sınırları içerisinde kalması gerek­ tiğini savunuyordu. Biz onlardan hangisinin Politbüro ·nun kapalt oturumunda alınan kararı ifade ettiğini bilmiyorduk. Böyle bir çelişki yaşanıyordu işte. Her hafta son durumla ilgili bilgiler ve sorunun çözümüne dair KGB 'nin teklifleri Gorbaçov'a iletiliyordu. Bunlar VKryuçkov tarafından imzalandıktan sonra veriliyordu Gorbaçov·a. Bazen bu raporlar içişleri, Savunma, Adalet Bakanlıklarıyla ortak­ laşa hazırlanıyordu. Bir keresinde A/eksandr Yakov/ev de bôy/e bir belgeye imza atmıştı. Gorbaçov ise bütün evrakların üstüne bir dernekar yazıyordu: 'Lütfen tekliflerinizi sunun .. . ' Teklifi ilk veren Ermenistan'dı. Gorbaçov ve kurmayları ise bu teklifi A 'dan Z'ye uygulamakla meşguldü'' A. S. Çernyayev, SSCB Başkan Yardımcısının Günlüğü kitabının birinci bölümü Perestroyka Sarp ı" nda şöyle yazıyordu: "Cuma günü Gorbaçov beni ve yardımcısı Şahnazarov·u yanına çağırdı. Onun doğum gününü, 64 yaşını tebrik etti. Birleşmiş Mille/fere düzenlenmesi gereken seferi, Küba ve Londra gezilerini görüştük. Merkez Komitesi Uluslararası ilişkiler şube müdürü Dobrınin 'in görevinden alınması ve yerine Kitsinski'nin atanmasına karar verildi. Sonra birdenbire, Karabağ konusunu açtı. ôfkeliydi. Ayağa kalktı ve bize bakarak konuştu: 'Ben taraflara insanca, uygar­ ca diyalog kurun diyorum, kan akmasın diyorum... Rüşvete

--- - - -104·- - -

---

-

- ----

imparatorluğun son darbesi


bulaşmış bunları Demirçiyan (Ermenistan KP Birinci Sekreteri) kendi adamlarını toplamış başına, Bakü'dekiler de kendi adamlarını seferber etmişler. Ermeni entellektüefleri de iflas etmiş aslında. Sorunu çôzüme kavuşturacak. hiçbir mantıklı Onerileri yok. Ben de bilmiyorum çözümün ne oldugunu! Bilseydim kanun filan takmaz, kimseye damşmaz, bugün var olan duruma da aldırmazdım. Ama ben bilmiyorum'' (yk.). Daha sonra Gorbaçov Aliyev konusunu açtı. 'Kazıyoruz, araştırıyoruz; ama adam tertemiz! Tıpkı Raşidov olayın­ da olduğu gibi'." Azerbaycan·ın üç azılı düşmanı olan bu kişilerin konuşmaları, çok önemli bilgiler içeriyor. Dünyanın dört bir yanından kendisine bilgi aktarılan, elinde koca bir ülkeyi, bir süper gücü bulunduran lider, ülkesindeki küçücük bir sorunu nasıl çözmesi gerekli9ini bilmiyor ve acziyelini güçlü olan tarafa, bu savaşı başlatanlara, yani Ermeniler" e itiraf ediyordu. V .i .Boldin yazıyor: "Gorbaçov aslında her konuda Şahnazarov·a güvenmiyordu. Karabağ sorunuyla ilgili bütün kararlar. hemen Ermeni diasporasına ulaşıyor diye, sürekli sifem ediyordu. Güvenlik Kurulu oturumlarından birinde bir yabancı ülke ile ilgili çok değerli ve gizli bir bilgi, sôzkonusu ülkeye ufaşlıktan sonra, Gorbaçov VA.Kryuçkov·a bu konuyu araştırmasını emretti ve Güvenlik Kurulu toplantı/arma bir daha yardımcılarmm ve damşmanlarmm almma­ masım istedi." Yaşanan bu traji-komik durum siyasi ve askeri açıdan de9er­ lendirildi9inde şuna benziyor: Farzedelim ki Almanların SSCB'ye saldırmayı planladı9ını bilen Stalin, Politbüro üyelerini toplayarak, Moskova·ya Alman saldırısının beklenildiğini: ama kendisinin bu konuda kararsız oldu9unu söylüyor. Politbüro loplantısından hemen sonra da, üyelerden biri Hiller'e telefon açarak, bu toplantıda konuşulanları ve Stalin'in kararsız oldu9unu ona iletiyor. Sonuç ne olurdu acaba? Savunmasız Azerbaycan·ın nasıl bir baskı allında bulundu9unu bildiği halde, Genel Sekreter Gorbaçov bu konuda hiçbir fikrinin ve kararının olmadıQını, yalnız Ermeni entellektüeller­ ine güvendi9ini söylüyordu Gorbaçov "bu konuda hiçbir kararım yok' derken, SSCB'deki Ermeni lobisinin baskıları karşısında ezilen, Ermeni paralarına satılan Sovyet yetkililerinin mutlaka Genel Sekreter' in yerine bir çözüm bulacaklarını ve bu çözümün hiç şüph­ esiz Azerbaycan· ı n aleyhine olaca9ını gayet iyi biliyordu. Ermenistan·dan farklı olarak, Azerbaycan'ın ne SSCB içerisinde, ne de dünyada hiçbir desteğinin, yardımının olmadı9ını da biliyordu. SSCB yönetimi içerisinde bu sorunla ilgili net bir yaklaşımın, kararlı bir tavrın olmaması Bakü'yü çok zor ve ümitsiz bir durumda bırakıy------ ---

---105 -

- --- ---- -- -

imparatorlu�un son darbesi


ordu. Çünkü Azerbaycan·ın Moskova dışında güvenebileceği başka hiçbir yer yoklu. Erivan içinse. SSCB yöneticilerinin kararsız kalmaları. ne yapacaklarını bilmiyor olmaları en büyük destek ve yardım dem ekli' Ülkede Anayasa ihlal ediliyor. Ermenislan'da ve Karabağ'da aylarca süren grevler yapılıyor, Azerbaycanlılar yıllardan beri yaşadıkları topraklardan kovuluyor. Ermeniler Sovyet ordusunun silahlarına el koyuyor, Rus askerleri silah bırakmaya zorlanıyor, silahlı çeteler oluşturuluyor, cezasız kalan cinayetler işleniyor vs.; ama Devlet Başkanı bu konuda kararsız! Haliyle bu değerli bilgiyi elde eden Ermeniler de bu kararsızlığı şöyle yorumluyordu: "Gorbaçov hiçbir önlem almayı zalen düşünmüyor; dolayısıyla yolu­ muzdan sapmamalı. mücadeleye devam etmeliyiz!" KGB yarbayı Aydın Abdullayev anlatıyor: "1987 yılı boyunca. Erivan 'dan Karaba{j'a gelen milliyetçilerin, yerli Krunk örgütü mili­ tanlarının ve DKôf fnin Ermeni şehirlerinden olan parti yönetici­ lerinin bölücü faaliyetleri konusunda, KGB Stepanakert şubesi Bakü ·ye düzenli olarak bılgi iletiyordu. (DKôffnin dört şehri olan Mardakert, Martuni ve Hadrut Ermenilerin, Şuşa ise Azerilerin yoğunlukta yaşadıkları şehirlerdi). Azerbaycan KGB'si ise bu bilgi­ leri Merkeze. Moskova ·ya ve tabii ki Azerbaycan hükümetine gön­ deriyordu Merkez KGB de, usulüne uygun olarak KP MK.sine bilgi veriyordu_" Bakü ve Moskova·nın pasiniği yüzünden beklenen oldu ve 12 Temmuz 1 988'de DKÔB milletvekilleri Parti Bölge Kurulunu topla­ yarak, Karabağ·ın Azerbaycan . dan ayrılmasına karar verdiler. Bu toplantıyla ve sonuçlarıyla ilgıli olarak, Merkez Komitesi Sekreteri Yakovıev, Azerbaycan tarafına şunları bildirdi: "Ermeniler gururlu halkttr. DKOB milletvekillerinin bu kararına biz daha sonra. Ermenistan ·da ihtiraslar biraz yatıştıktan sonra tekrar döneriz." Gorbaçov·un popülist tarzına uygun olarak, KP M K Polilbürosu, Birlik Cumhuriyetlerinin sınırlarının değişemeyeceQi ve bu sorunun "Perestroyka döneminde çözüme kavuşturulacağı" konusunda bir karar aldı. Bu kararı herkes kendince yorumlayabilirdi. Genel olarak bakıldığında ise, bu kararın Ermenilerin işine geldiği görülüyordu. Çünkü Lenin ve Stalin'den sonra, merkezi yönetim ilk kez böylesine zayıflamış ve sorunların çözUmü, Birlik Cumhuriyetlerinin sırtına yüklenmişti. Başkalarından farklı olarak, KGB Başkanı V. Kryuçkov Karabağ ve Ermenistan'daki gerçek durumun ne olduğunu, oralarda nelerin yaşandığını gayet iyi biliyordu. Aynı zamanda yurt dışından ve Azerbaycan KGB' sinden de kendisine durmadan bilgiler akmaktay106 imparatorluğun son darbesi


dı. O ise yaptığı konuşmalarda soyut ifadeler kullanıyor, hiçbir anlam ifade etmeyen cümleler kuruyordu. örneğin, Kryuçkov'un 9 Eylül 1 988 tarihli Vışka gazetesinde yer alan sözlerine bakalım:

"KGB 'nin elindeki bilgilere gôre, yabancı istihbarat kuruluşları, sosyalizm karşıtı emperyalisl güçler, ülkemizdeki etnik sorunları dikkatle izliyorlar. . . Son zamanlarda bu dış mihraklar, ülkemizin çeşitli bôlgelerinde milliyetçi. şoven, bölücü eğitimlerin çoğalması. SSCB'nin birlik ve bütünlüğünün bozulması, ekonomik gücünün ve savunmasmm zayıflaması için kolları sıvamışlar. Bu dış güçlerin bazıları ise,

bölücülüğün ve halk ayaklanmalarının doğrudan

arkasında durmaktalar."

DKÖB'deki bölücülükle mücadele etmeye çalışan Sovyellerin dürüst, namuslu ve prensib sahibi generalleri (hepsi Lebed gibi hain değildi), hemen takip ve teröre maruz kalıyorlardı . DKÖB'de ilan edilen olağanüstü halin ilk komutanı tuğgeneral Yuri Kosolapov'du. Kosolapov, 1 No'lu emirle olağanüste hal bölgesinde bütün toplan­ tıların yasak edilmesini, Miatsum yasadışı örgütünün. bütün gayri resmi kuruluşların ve onların yayın organlarının kapatılmasını emretti. DKÖB'de nüfus kaydı olmayan herkesin. üç gün içerisinde Dağlık Karabağ·ı terketmesi emredilmiş, bölgede sokağa çıkma yasağı uygulanmıştı. Kille iletişim araçları da, komutanlık tarafından ciddi bir sansüre tabi tutulmuştu. General bu önlemlerin hiçbirisini kişisel kapris veya keyfı uygulama olarak yapmıyordu; zira bütün bunlar zaten olağanüstü hal yasasının gereği olan önlemlerdi. General bu kuralları yürürlüğe sokar sokmaz. SSCB Ermeni mil­ letvekilleri Vaçagan Grigoryan ve Boris Dadamyan ona karşı karala­ ma kampanyası başlattılar Birkaç gün sonra Genelkurmay, başka bir yere tayini çıkan generali, bölgedeki görevinden aldı. Kosolapov'un yerine Çevik Kuvvet generallerinden Vladimir Safonov alandı . Bölücüler Slepanakert'te ona karşı birkaç kez suikast girişiminde bulunmuş; ama general şans eseri kurtulmuştu. Daha sonra onu Rusya' da, yaşadığı şehir olan Rosıov·da aramaya kalktılar; ama yanlışlıkla ona benzeyen komşusunu, albay Balohotin · i öldürdüler. 1 Mart 1 986 ·de DKÖB' de Stepanakert inşaat malzemeleri fab­ rikası müdürü Arkadi Manuçarov başkanlığında Krunk isimli bir örgüt kuruldu. örgütün amacı "Karabağ Ermenilerinin milli özgürlük mücadelesine destek vermek ve bu mücadeleyi yonetmef(' olarak açıklanmıştı. Bu olaydan önce ise, maliye polisi tarafından Manuçarov'un müdürlük yaptığı işletmede yoklamaların yapıldığı ve büyük miktarda paranın çalındığı tespit edilmişti. Zaten bu bölgede büyük maliye suçlarının hep işlendiğini ve paraların çalındığını, --------- ----

101 imparatorluğun son darbesi


dönemin başsavcısı l.lsmailov da defala rca söylem işti . Say ın lsmailov·un anlattıklarından: "Manuçarov maliye suçlar1na gore SSCB Başsavcı/ığı tarafından tutuklanmıştı. Perestroyka mimar­ larından. KP MK sekreteri A. Yakovlev ise SSCB Başsavcısı Suharev·e telefon açarak Azerilerin iftira ve oyununa kurban giden masum Manuçarov'un, bir an ônce serbest bırakılmasmı talep etmişti." Sonuçla Manuçarov serbest bırakılmıştı . Yakovlev'den sonra, SSCB yönelicilerinden hangisinin Suharev'i aradığını anla­ mak için ise. tahmin yürülmekten başka çare kalmıyor. Bununla da bilmedi' Ünlü yaz ar Aleksandr Kabakov da, Azerilere hakareller içeren yazılar yazıyordu. Ama Kabakov bile, DKÔB'deki "demokrasi" hareketinde başı çekenlerin mafya adamları oldu�unu itiraf etmek zorunda katmıştı. "Burada bol olan tek şey - yeraltı servet/erdir Bu bôlgede fakirlik içerisinde bocalayan insanlann yanısıra, gölge ekonomisi sayesinde köşeyi dönen, yüzbinlerce parayı elinde bulunduran. yukarı/arla sıcak ilişkileri bulunanlar da var. Sadece şunu söyleyeyim ki, onlardan birinin tutuklanmasından sonra ele geçirilen para (Manuçarov kastediliyor - yn.) yüzlen::e insanın bir aylık maaşına tekabül ediyordu. Mafya babalarının par­ aları, onlar için reel güç kaynağıydı. Bu üçkağıtçılar. halkın kendi milli kimliğini tanıması mücadele eden dürüst Karabağlıların samimiyetine de gölge düşürebilirdi. " Vımpel özel timi yarbaylarından Erkebek Abdu l layev ' in hatıraları: " 1 8 Ocak 1989'da Alfa ve Vımpe/'den özel tim komandolarını, benli berelilerin bir takımını ve Sovyel Ordusu ôzel tim komandolarından oluşan birliği, acil olarak Karabağ·a gönderdiler. Ben de bu birlik/ey­ dim. Stepnakaert'le bize 1 7 aktif bölücünün isimlerini içeren liste verildi. Biz onlardan on üçünü yakalamayı başardık ve helikopterler­ le Rostov'a gönderdik. 30 gün sonra ise, onlar serbest bırakıldı." Sovyet Karaba� · , gazeıesinde sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin. sözde gelecek Başkanı Arkadi Gukas uyan· ı n Azerilere karşı kin ve nefret dolu bir makalesi yay ı nla nmışlı . Bu yazıdan sonra , Guka syan · ı olağ a nüst ü hal yasasının 2 maddesini ihlalden tutuklayarak, Rusya·ya gönde rdiler. Bir gün sonra Pravda Gazetesinde "Halklar arasında kin ve nefret tohumları eken Sovyet Karabağ' ı gazetesi genel yayın yönet meni yardımcısı A.Gukasyan Stepanakerrte tutuklanmıştı(' başlıklı bir haber yayınlanmıştı. Aynı haberi Azerbaycan Merkez TV' de konuşma yapan Azerbaycan SSC K P M K yetkililerinden biri ise, şöyle y or um la m ıştı : "Halkların dostluğu aleyhinde bu tür kışkırtıcı yazılar Moskova tarafından -- - -

,08 -

-

--

----- --- ­

imparatorluğun son darbes;


engellenecektir" Oysa iki hafta sonra Gukasyan serbest bırakılmış ve bir kahraman olarak Stepanakerf e geri dönerek, mitingde bir konuşma yapmıştı.. Tarihe göz atalım . 23 Mart 1 975'de, Dağlık Karaba9·ın Leninci Gençler Teşkilatı Merkez Komitesi birinci sekreteri Yaşa Bablyan,sözde Ermenilere ait Türkiye topraklarına özlem dolu bir şiir okumuştu. Bu şiirden sonra derhal görevinden alınmış ve Karabağ'dan sürgün edilmişti. Bu tarz şiirler bir daha okunmadı. Brejnev· i n durgunluk döneminde de böyle şiirlerin okunması yasaktı. Gorbaçov·un emri üzerine general A.Makaşov kendisinin ve aile üyelerinin hayatlarını riske atarak (sonralar general bunları Komsomolskaya Pravda gazeıesinde hatırlayacaktı) AOD derneğinin - A.Akopyan, K.Vartanyan, S.Gevorkyan, VManukyan ve L.Ter-Petrosyan isimli beş üyesini hapsetmişti. Bizzat Gorbaçov'un emriyle onlara 30 gün gözaltı cezası verilmiş ve AOD'cular cezaevine konulmuştu. 30 gün içerisinde Butırka hapishanesi, Karaba9 ayrılıkçı hareke­ Linin merkez karargahı konumuna geldi. Gazeıeciler ise, sözde çilekeş "kahraman/arın" dilinden çıkan herbir kelimeyi açgözlülükle dinliyor. bütün söylediklerini manşetten duyuruyorlardı. Hergün Butırka hapishanesinin önüne yığılan Batılı TV muhabirleri, bu "çilekeşlerin" portrelerini ekranın bir köşesine yerleştirerek, onları Dağlık Karabağ Ermenilerinin özgürlük savaşçıları olarak gösteriy­ orlardı. Ermenistan ve DaQlık Karabağ'da ise bu şahısların imzal­ adığı bildiriler halka okutuluyordu. Hapsedilen AOD'çuların otorilesi inanılmaz derecede yükselmişti. Bütün Ermenistan halkı "Karabağ komitesinin yanında yer almayan. yurtsever olamaz" sözünü tekrarlayıp duruyordu. Ermenistan ve Dağlık Karabağ'da bölücü faaliyetlerin ayyuka çık­ tığı bir zamanda, SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı N . Rıjkov Ermenistan'ın çiçe9i burnunda Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan·ı kabul ediyor ve "Ermenistan dün olduğu gibi bugün de bizim kardeş ülkemizdir' diyerek, ona ek ödenekler ayrıyordu. O yıllarda Gorbaçov·un siyasi çizgisini izleyen SSCB Bakanlar Kurulu, N .Rıjkov'un titiz çalışmaları sonucunda DKOB'yi Azerbaycan'ın ekonomik etkisinden uzaklaştıracak birtakım kararlar almıştı. 24 Mart 1 988'de KP MK ve SSCB Bakanlar Kurulu tarafından, Ermenilerin Azerbaycan·da yaşadıkları her yerde, hatta Bakü'de bile, sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmasını öngören "Azerbaycan SSC Dağlık Karabağ Ozerk Bôlgesi'nin 1988-1995 yılları arasında ekonomik kalkınması programı" isimli bir program düzenlemiş ve

ıoğ·

imparatorlu�un son darbesi


derhal uygulamaya koymuştu. Merkez bu kararı çıkarmakla Azerbaycan 'da yaşayan Ermenilere ôzel dikkat ve ihtimam göster­ diğini bildiriyordu. Sosyo-ekonomik durumu Dağlık Karaba{j'dan kat kat ağır olan bölgeler vardı Azerbaycan 'da. Bu nedenle sôz konusu karar Bakü'de tepki doğurmuş, Moskova'daki Ermeni yanlısı "demokratlar" ise, "özgürlük yerine. Ermeni/efe salam-sucuk veriyor" diye. Gorbaçov·ıa alay etmişlerdi. 12 Ocak 1989'da Azerbaycan SSC DKOB arazisinde bölücülerin bütün yasadışı faaliyetlerini meşrulaştıran bir komite kuruluyor ve özel bir yönetim tarzı uygulanıyordu. Mitinglere katılan binlerce kişi, zamanla büyük bir haydut ordusuna dönüşüyor, polis ve asker ise her zamanki gibi, hareketsiz katıyordu. 11 Temmuz 1 989'da, Ermenistan'dan DKOB'ne bir destek grubu daha gelince, miting alanını dolduranların bir grubu yollarda barikat­ lar kuruyor, diğer gruplar ise gece nöbetlerine kalarak barikatları koruyordu. Bu barikatların kaldırılması sırasında, Stepanakert yakınlarında, Sovyet Ordusunun 19 askeri yaralanmıştı. Aynı gün­ lerde Stepanakert'te, militanlar 3 Azeri'ye saldırmış, saldırıya maruz kalan iki kişi ölmüş, biri ağır yaralanmıştı. Bütün bu olaylar, SSCB medyasında tek bir cümleyle bile geçmemişti. Yurt dışında da aktif propaganda devam ediyordu. 1 989 Temmuzunda Venedik'te, DKOB ve Nahcivan·ın Ermenistan toprakları olarak gösterildiği bir madalya yaptırılmış, madalyanın diğer yüzünde ise şunlar yazılmıştı: "Ermeni halkı! Kurtuluşun bir­ liğindedir". "Sayımız az, ama biz Ermeniyiz!", "Karabağ Artsakhımızdır." Bu madalyalar yabancılara, özellikle de ünlü kişilere büyük miktarlarda hediye ediliyordu. Şevardnadze döne­ minde bu madalya yurt dışındaki Sovyet Büyükelçiliklerine bile girmeyi başarmış. oradan da bütün ülkeye yayılmıştı. 16 sene sonra Ermeniler aynı yönteme bir daha baş vurarak, lsviçre'de sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetinin parasını bastırmışlard ı . Hiçbir anlam ifade etmeyen, kimsenin tanımadığı bu paralar, sadece reklam malzemesi olarak kullanılmaktaydı. 1 989 Eylülünde, DKOB'nin Azerilerin yaşadığı Şuşa kentine giden bütün otoyollar kapatıldı. Ermenistan'ın DKOB bölücü hareketine sağladığı lojistik destek de, çok gecikmedi. 1 989'un Kasım ayı sonunda, sınır bölgesinde yerleşen Azerbaycan köy ve kasabaları­ na Ermenistan arazisinden saldırılar yapılmaya başlandı . Ermenislan ordusu yoğunlukla Azerbaycan·ın Hanlar v e Şaumyan ilçelerine saldırıyordu. Moskova da bölücülerle eş zamanlı olarak çalışıyordu. 13 Ocak 1989'da R ıjkov·un insiyatifı ile SSCB Bakanlar Kurulu, Dağlık 110

imparatorlu{Jun son darbesi


Karabağ özerk Bölgesinde özel yönetimin uygulanması ile ilgili bir karar çıkarmıştı . SSCB Bakanlar Kurulu kararının birinci maddesi DKôB'nin Azerbaycan SSC'den bağımsız olarak sosyal v ekonomik açıdan kalkınmasını öngörüyordu. Kuşkusuz Sitaryan, bu madde üzerinde çok çalışmıştı. DKÖB'nin içişleri idaresi doğrudan SSCB'nin emrine veriliyordu. Bununla da, DKôB bölücü çelelerine bütün Azerileri kovmak yetkisi ıanınmrştr . Zaten bölgede de onları koruyacak kimse kalmamıştı.

SSCB Devlet lstalistik Komitesi, Dağlık Karabağ'da bölge müfet­ tişliğ ini açıyor ve Bakanlar Kurulunun yeni kararıyla 6 Mayıs tari­ hinde, DKÔB'deki bütün üretim ve endüstri tesisleri Azerbaycan SSC'den alınarak, doğrudan Rusya·nın yetkisine veriliyordu. SSCB Bakanlar Kurulunun kararıyla, Erivan-Goris arasında Radyo-TV merkezinin yaptırılması için de para ayrılmıştı. Bu güçlü islasyon sayesinde, Ermenistan kanallarının tamamı Slepanakerfte ve DKôB'nin hemen hemen her yerinde seyredilecekti. Bu, o dönem için Bakü'ye indirilen büyük enformasyon darbelerinden biriydi. 12 Ocak 1989'da SSCB Yüksek Konseyr Genel Oturumunda, DKôB'de A Volski'nin yöneteceği özel bir idare komitesinin kurul­ masına karar veriilmişti. Bu kararla, OKÔB Azerbaycan sınırların­ dan biraz daha uzaklaşıyordu. Aynı zamanda Parti Bölge Komitesi ve milletvekilleri bölge kurulunun faaliyetleri de durdurulmuş ve bu kurumlar bütün çalışanları ve birimleriyle birlikte. Özel Yönetim Komitesine bağlanmışlardı. Volski DKôB"ne gelişini şöyle anlatıyor­ du: " 1 988 yılı. Gorbaçov aradı ve: 'Şu anda yanımda Ligaçev, Razumovski ve Çebrikov var ve senin Karabag·a gitmen konusun­ da pek ısrarcılar' dedi. Onunla ôzel görüşmek için izin aldım ve ken­ disine sordum: 'Bu sürgünün sebebi ne?' Cevap verdi: 'Ar/<adi biliy­ or musun. bazı adamlar seni çok şımarık ve burnu havada biri olarak tanıyor. Bu da herkesin hoşuna gitmiyor haliyle. Yeltsin'i devirdikleri zaman sen genel toplantıda konuşmayı reddetmiştin... Ben seni severim, ama yoldaşlar ısrar ediyor'. Çıldıracak gibiydim, coşmaya başladım, istila edecegimi söyledim. Ama Gortıaçov'u ıanırsınız. herkesi ikna etmeyi başarıyor Böylece Karabag·a geldim." Aslında her şey çok daha ciddi ve planlıydı. Onu Karabağ·a Gorbaçov göndermedi; çünkü Gorbaçov· un kendisi de bir emir kuluydu. Volski'yi Dağlık Karabağ·a atayan loja, onun DKôB'de yapacağı çalışmaları, çok çok öncesinden detaylarıyla düşünmüş, hesaplamıştı. 111 imparatorluğun son darbesi

--


16 Eylül 1 988'den, 1 990 Şubat ayına kadar Volski, SSCB Yüskek Kurulu ve KP MK'nın Dağlık Karabağ Ozerk Bölgesi temsilcisi ve DKOB Ozel Yönetim Komitesi başkanıydı. ilk icraat olarak Volski, DKOB'de Ermeni Grigoryan kilisesinin psikoposluğunu açmış ve bu kilise DKOB bölücü hareketlerinin yuvasına dönüşmüştü. Derhal kilise adından Hıristiyan kurum ve kuruluşlara mektuplar gönderen Ermeniler, DKOB' de zulüm gördüklerini, Azerbaycan hükümetinin Hıristiyan yapıtları mahvettiğini yazmış, kendilerini acındırmaya ve terörlerini meşrulaştırmaya çalışmışlardı. Aganbegyan·ın tavsiyesi üzerine Volski, deneyimli iktisatçıları Stepanakert'e toplayarak onlara DKOB'ni Azerbaycan'ın ekonomik etkisinden çıkaracak pro­ gram ve evrakları hazırlamayı havale ediyordu. Dosya hazır olduk­ tan sonra, Rıjkov·un yardımcısı Voronin·e gönderiliyor, Voronin ise derhal bu belgeleri onaylıyordu. Volski'nin Ermenilere yaptığı "hizmetle(' bölücülerin dikkatini çekmiş olacak ki, onu yüzde 97 oyla DKOB'ne milletvekli seçmişlerdi. Doğal olarak DKOB Yüksek Konseyi üyesi de seçilen Volski, Askeri Şura'ya üye olarak, savun­ ma ve güvenlik konuları ile ilgilenmeye, daha büyük bir iştiyak ve azimle bölücülerin güçlenmesi için çalışmaya başlıyordu. 19 Mayıs 1 989' da KP MK Potitbüro Uluslararası ilişkiler Komisyonu olurumunda, DKOB konusu da masaya yalırılmışlı Komisyon oturumunun ve bu oturumdan çıkan karar taslakları nın, Karabağ sorununun Azerbayca n ' ı n aleyhinde sonuçlanmasında en önemli rolü oynadığı söylenebilir. Arkasında A.Yakovlev ve G.Şahnazarov'un durduğu komisyon kararlarının Gorbaçov tarafından onaylanmasından sonra, Karabağ sorununun çeşitli politik düzeylerde ve komisyonlarda tartışılmasının yolu açılmıştı. Komisyon belgelerinin hiçbirisinde bölücülük kelimesine rastlanmadığı gibi, Karabağ sorunuyla ilgili daha sonra hazırlanacak olan belge ve raporlarda da bu kelime yer almayacaktı' Bu belgeler, gerçek anlamda Karabağ bölücü hareketinin ideolojik programıydı. Sadece Marksızm-Leninizm sloganlarıyla süslenmişlerdi, o kadar. 1 989 Temmuz'unda SSCB milletvekilleri birinci genel oturumunda, SSCB Yüksek Konseyinin bir Dağlık Karabağ komisyonu oluştur­ masına karar verildi ve bir ay sonra, 20-27 Temmuz 1989'da SSCB Yüksek Konseyi DKOB komisyonu özerk bölgede çalışmalarına başladı . Komisyonun hazırladığı rapor, 1 9 Mayıs 1 989'da KP MK Politbüro Milletlerarası ilişkiler komisyonu oturumunda onaylanan belgelerle tam bir mutabakat içerisinde düzenlenmişti ve içeriği bakımından fevkalade ilgi çekiciydi . Bu belgede birileri kınanıyor, 112 imparatorlu�un son darbesi


huzursuzluk çıkaran "bazı adam/aroan" bahsediliyor; ama genel olarak KarabaQlıların acıları paylaşılıyor ve bundan Bakü sorumlu tutuluyordu. Bu belge daha sonra, 28 Kasım 1 989'da SSCB Yüksek Konseyi tarafından "DKÔB'de durumu normalleştirecek çalışma/at' planının hazırlanmasına zemin oluşturdu. DKÖB'le ilgili bir organi­ zasyon komitesi oluşturulmasına ve DKOB Ozel Yönetim Komitesi kaldırılarak bölge milletvekillerinden oluşan bir şuranın yeniden faaliyete başlamasına karar verildi. Böylece, Gorbaçov, Yakovlev, Şahnazarov tarafından KP MK Politbüro M illetlerarası ilişkiler Komisyonunda hazırlanan dökiJman, gerekli bütün işlemlerden geçerek, Azerbaycan'ın toprak bütünlüQüne büyük bir darbe indirdi. Moskova, çıkardıQı kara�arla, kimsenin ruhu duymadan OKOB'ni Azerbaycan'dan tedricen koparıyordu. Bu kararların sonuçları da çok gecikmedi. 1 989 yılının yaz aylarında. Ermeni silahlı çeteleri Azerileri KarabaQ'dan sıkıştırıp çıkarmak için kolları sıvadı. insan­ ların katledilmesi, yerleşim birimlerine düzenlenen baskın ve saldırılar sıradanlaşmıştı artık. Ozellikle de Azerilerin yaşam kay­ naklarına, geçimlerini saQladıkları tarla ve taşıtlara zarar veriliyordu. Baskın ve saldırılar genellikle otomatik silahlarla yapılıyor, bunun dışında 1 00 mm'lik KC-19 tüfekleri, Alazan füzeleri, elyapımı küçük kalibreli havan topları, el bombaları kullanılıyordu. Çatışmaların yeni başladıQı günlerde, siyasetin önemli ism­ ıerinden biri olan Primakov da, aktif olarak KarabaQ problemine katılmış ve derhal Moskova'da "küçük bir Ermeni mec/isı" toplamıştı. i şte Primakov· un anıları: " 1 989'un ilkbaharında, SSCB Yüksek Konseyi Genel Oturumunda yaptığım konuşmadan ônce, Moskova 'da Karabağ hareketinin iki ônemli lideri ile gôrüşmüştüm. KP MK yôneticileri ile gôrüşmeye gelenler Robert Koçaryan ve Maksim Mirzoyandı. Eski meydanda yaptıkları konuşmadan sonra, merhum eşimle çok yakın arkadaş olan Nami Mikoyan aracılığıyla benimle ôzel gôrüşmek ısfediklerini bildirdiler. Ben o sırada SSCB Yüksek Konseyi Sovyetler Meclisi Başkanlığı yapıyordum. Gôrüşme sırasında ünıversiteden arkadaşım, lzvestiya Gazetesi yazarı Kostya Geyvandov. Nami Mikoyan ve Nami'nin oğlu, ünlü müzisyen Stas Namin de vardı. Misafrileri evde kmm Nana ağırlıyordu. Kmmın misafirpeNertiği, ona annesinden geçmiş." Bu adamların sıcak ev ortamında, masa başında Azerbaycan'a indirilecek darbelerin hazırlıQını yaptıklarından kimsenin en ufak kuşkusu olmasın. Yukarıda ismi geçenlerin hepsi , ileride Azerilerin en acımasız, azılı katillerine dönüşeceklerdi. Bir tek müzisyen Stas Namin istisnaydı. Onun tek hayali, Lenin'in mumyasını bütün 113 imparatorluğun son darbesi


dünyada sergilemek ve köşeyi dönmekti. Karabağ savaşı yıllarında ön cephede bulunan Sovyet ordusun­ dan sonra. onun yerine Rusya ordusu geçli. Komsomolskaya Paravda Gazetesi"nde çıkan bir yazı dikkat çeki­ ci: "Son on yıl içerisinde yaklaşık olarak 150 Rus general ve amirali, cinayet sayılabilecek suçlar işlemişler. Ama onların içerisinden par­ makla sayılacak kadar az kişi ceza almışt"" Bugün Rusya ordusun­ da 1 380 general ve amiral görev yapıyor. Demek ki yaklaşık olarak 10 kişiden biri suçlu. 300 yıllık geçmişe sahip Rus Silahlı Kuvvetleri tarihinde. böyle bir rezalet ilk kez yaşanıyordu . . Lislede 2 2 . sırada Kuzey Kafkasya ordu birliklerinin komutanı tuO­ general Fedor Reut'un ismi var. Bu adam 1 992-1 996 yıllarında Ermenistan·a silah ve cephanelik hibe eımekle suçlanıyordu (madde 286) .. Bir karşılaştırma yapalı m . 1 970-1980 y ı l larında, Sovyet Ordusunda 3030-3200 general ve amiral görev yaptığı halde, onlar­ dan sadece 17 kişi tutuklanmıştı. Bu arada onlardan 1 2 ' sinin, görevıni suıslımal ettiği gerekçesiyle tutuklandığını da belirtelim. Yeni Rus ordusunun hırsız ve lalancı askerleri ise, Ermenilerin işine geliyordu. Ermeniler aynı zamanda Gorbaçova yaltaklanmayı, Hıristiyanlığa sımsıkı sarılmayı ve Savunma BakanlıQındaki güçlü Ermeni lobisınden yard ı m ve destek almayı da ihmal etmiyorlardı (zalen Reut'un suç dosyası da bu Ermenilerin baskıları sonucunda kapatılmıştı. Baku ise o dönemde, yalnızca dürüst generallere güvenebilirdi. örneğin, yasadışı silah takviyesini ifşa ettiği için hay­ alını kaybeden general Rohlin gibi. Savaş döneminde, deniz kuvvetleri amirali V.N.Çernavin'in yazdıkları: "Bu sene (1994-y.n) Ermenistan 'da silahlı birlikler kurul­ du. Kullandıkları otomatik silahlar. reaktif füze sistemleri, içişleri Çevik Kuwet ve Sovyet Ordularından gaspettikleri silahlardı. . Ermenistan SSC Hükumeti ise yasadışı silahlı çetelerin, Orgütlerin önlenmesi, terk-i silah edilmesi, silah depolarmm kapalifması için kılını bile kıpırdalmıyor; yasadışı çeteler kurmanın, silah kul/an­ manın sorunları çözemeyeceğini insanlarına anlatmıyordu." O sırada Azerbaycan·a yönelik provokasyonların coQrafyası da genişlemişti. 14 Ocak 1 990'da ülkenin kuzey-doğu bölgesinde yaşayan milli azınlık olan Lezgilerin mitingleri başladı. Onların da lalebi "Azerbaycan SSC'den ayrılmak ve bağımsızlık ilan etmekti." Daha sonra burada da Ermenilerin ve istihbarat servislerinin (mesela KGB eski generallerinden Sterligovun) parmaQının olduğu ortaya çıktı. Elbette bu ayaklanmada, Saharov ' u n Resul 6- Resul Hamza ıov - Lezgı şaıri (ç. n .). Pud

-

Eski Rus·ıarda 19_3 kiloluk bir birim

114 imparatorluğun son darbes;


Hamzalov'la e yakın arkadaşlığının da rolü çok büyüklü.Malum g üçler, ülkenin güneyindeki Talışları da, Azerbaycan·a karşı ayaklanmaya çağırıyorlardı. DKÖB bölücüleri hızla silahlanmaya ve çeleler kurmaya devam ediyo rdu. K.Myalo yazıyor: "Karaba{j'da 1988 yılının sonbaharın­ dan beri oluşmaya başlayan savunma birlikleri (o donemde Arlsakh savunma birliklerinin merkez karargahı da açılmış ve bülün birlik­ lerin komu/anları bu karargahın çatısı allında toplanmışlardı) gıderek takım ve bölüklere dönüşüyorlardı. 1991 sonu, 1992 başlarında Karaba{j'da, içinde binlerce gönüllünün bulunduğu bu askeri birliklerin sayısı 1o·u bulmuştu. Böylece Karabağ, bağımsı­ zlık ilan eden ülkeler arasında, düzenli ordu oluşturan ilk bölge oldu. Daha sonra Pridnestrovye ve Abhazya da, Karabağ'dan ömek ala­ caklardı." Dünyanın her yerinden , DKÖB'ne paralı askerlerin akını devam ediyordu . Ogonyok dergisinde yayınlanan bir yaz ı da n alıntı: "Paralı askerlerin yardımına baş vurmak (1988'de Karabağ sorununun başlamasından 1991 'de Sovyetlerin dağılmasına kadar) genellikle Ermeni diasporasıyla alakalı bir olguydu. Karabağ'a yurt dışından paralı askerlerin geldiği haberi, ilk kez 1989 yılının yazında duyuldu. Beyruna karargahı olan ASALA (Ermenistan Gizli Kurtuluş örgülü} hakkında basında haberler yer alıyor ve bu örgü/ün Azerbaycan 'da eylemler yapacak terorist gruplar yetiştirdiği yazıyordu." Ermenistan-Azerbaycan savaşının en gergin döneminde, Baba Bush oğlunu ve torununu Ermenistan·a göndermişti. Onun açıkça Ermen i lerin yanında yer alm ası Gorbaçov'a da ilham veriyordu . Çünkü Gorbaçov'a göre Amerikalıların herhangi bir konud a ki tulu­ mu onun için kanun hükmündeydi. 1 9 Temmuz 1989'da ABD Kongresi oy birliği ite "ABO'nin Sovyet Ermenistan halkına gönülden destek verdiğini ve Karabağ soru­ numın adaletli çözümüne ümit besledi!jinı" açıklamıştı. 19 Kasım 1 989'da ise, ABD Senatosu Dağlık Karabağ konusunda bir karar­ name çıkardı: " . . . Da!jlık Karaba!j'ın nilfusunun yüzde 80'nin Ermeniler alması ve anların kendi istikballeri konusunda endişeye kapılması; 28-29 Şubat 1988 tarihlerinde Sumgait'te Ermenilerin öldürülmesini Sovyet yönetiminin katliam atarak adlandırması; Da!jlık Karaba!j'da gerginli!jin azaltılması amacı ile SSCB yoneti­ minin ôzel Yönetim Komitesi oluşturması; söz konusu komitenin etkili atamaması gibi durumlar dikkate alınarak ve bölge halkının istek ve talepleri göz ônünde bulundurularak. Oa!jlık Karaba!i soru­ nunun adaletli bir şekilde çözülmesi için Sovyellerle yapaca!jımız

115 imparalorluğurı son darbesi


ikili görüşmeler sırasında bu konuyu gündeme getirecek ve SSCB ile uzlaşma içerisinde ve bôlge halkının istekleri dogrul/usunda, bu sorunun çôzümiine katkıda bulunmaya çalışacagız. • ABD"nin Azerbaycana karşı lakındıgı bu tavrını anlamak gerçeklen de mümkün deQil. Hangi nedenle�e acaba, bir süper güç küçük bir Aşagıda 1884-1889 yıllarında ABD'de yapılan yasal idamların ve linç mahkemelerinin lislesi verilmişlir. Sene

1864 1885 1886 1887 1888 1889

Yasal idamlar

���

- --

Linç !damlan

-- --- ��� -

-----

133 83 -- --- ·----123- ---- 79 144 87 - -- --- 1 5-98 --::- 7 --Kaynak: Cani kalabalık�. KSP+ Yayınevi,

Rusya Bilimler Akademisi Psikoloji Enslilüsü. 1 998, Moskova

Bugün yaşananlara bakııgımızda, öyle bir izlenim uyanıyor ki, sanki Amerikan senatörleri Azerbaycan'a karşı bu tutumlarında 1880"1i yıllara geri dönmüşler ve evrensel degerleri, yürürlükle olan yasaları çigneyerek, bir tek kendilerine malum olan kriterler ve nedenlerle Azerbaycan için linç anlamına gelen kararlar alıyorlar. Diger yandan ise, Ermenilerin Azerbaycan·da yaptıkları terör ve işledikleri cinayetlerin ABD"nin umurunda olmadıgını, bugüne kadar kan ve gözyaşı kaynagı olan Ermenistan'a karşı ABD Senatosu·nun bir Lek karar bile çıkarmamasından anlamak mümkün. 7 Agusıos 1959· da Cenevre· de BM insan hakları alt komisyonu oturumunda, SSCB yönetimine DKôB"de referandum yapması önerilmışti: " . . bölgede yaşayan çogunlugun iradesinin açıga kavuş­ turulması için . . . " 1 7 Ocak 1 990"da ise. Avrupa Parlamenıosu'nun kararnamesi ile. Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanlarına ve Avrupa Konseyi· ne, Sovyet ydnelimi karşısında Ermenileri savunmaları. Ermenistan·a ve Daglık Karabag·a yardımda bulunmaları çagrısı yapılmıştı. 1 8 Ocak 1990"da da. bir grup Amerikan senatörü, Gobaçova mektup yazarak. Daglık Karabag· ı n Ermenistanla birleşmesi konusunda Ermenilere yardımcı olmasını rica etmişti. ABD Senatosu "Ermenıstan 'ın birtigi ve bütünlügü için destek ve yardımlarına devam etmek.. Temsilciler meclisinde bulunan Ermenilerle Gorbaçov·un diyalog ve görüşmelerini devam ettirmesi­ ni sagıamak gerekfigı" kararını aldı ve 1 990 maliye yılı içinde

- --- -·- - - ----- 116 imparatorluğun son darbesi


yapacağı yardımları kanun hükmünde kararname ile bu karara ekledi. O. Platonov·a göre "Genel olarak SSCB'de ve ôzeflikle Demokratik Rusya Bôlgelerarası milletvekilleri grubu içerisinde, vatan hainlerinden oluşan 'beşinci kalan' kurulmuştu." Plalonov·un iddialarından bir diğeri de, A.D.Saharov ve Y.G. Bonnerin 60"1ı yılların sonundan itibaren ABD'nin etki ajanlığını, nüfuz casusluCunu yapan en önemli isimler olduCudur. Onların Bah siyaseti hakkında durmadan övgüyle bahsetmeleri ve Sovyel rejimi­ ni sübjektif olarak eleştirmeleri, CIA tarafından Finanse edilen propa­ gandanın bir parçası olup, Batı"nın soğuk savaş'ta Rusya·ya karşı kullandığı önemli bir silahıydı. Krible Enstitüsü temsilcilikleri ağı ve buna benzer kurumlar aracılığıyla, yüzlerce insan ajanlık konusunda uzmanlaşarak SSCB'nin, gelecekle ise Yeıtsin hükumetinin dağılmasına zemin hazırladılar: G. Popov. G. Starovoyıova, M. Poıtoranin, A. Muraşov, S. Stankeviç, Y. Gaydar, M. Boçarov, G. Yavlinski, Y. Boldırev, V. Lukin, A. Çubays, A. Nuykin, A. Şabad, V. Bokser, başta Yekaterinburg bölgesi Yellsin'in seçim kampanyası sorumlusu A. Urmanov olmak üzere, Yeıtsin'in çevresindeki 1. Viryutin, M. Reznikov, N. Andriyevskaya, A. Nazarov gibi gölge ekonomisi uzmanlarının çoğu ve elbette ünlü gazeteci ve televizyoncular. Tabii ki bizler Platonov' u n bu maksimalist yorumunda söylediği her şeye katılmak düşüncesinden uzağız. Ama bizi gerçekten şaşır­ ıan. çok iyi bir yazar olan Platonov'un bazı konularda nedense susuyor olmasıdı r. Onun yukarıda isimlerini zikrederek, angaje edilmekte ve SSCB'nin çökmesine katkıda bulunmakta eleşlirdiği bütün kişiler, aslında Karabağ bölücülerınin ateşli savunucuları ve Azerbaycan halkının apaçık düşmanlarıydı. Diğer bir deyişle, SSCB'yi çökertmekle, Ermenilerin yanında yer almak arasında sıkı bir bağlantı ("gizli' korelasyon) vardı. Hatta SSCB'nin çöküşüyle. Karbağ'da bölücülük harekelinin başlaması. bir delermine kanun­ dur. Böylece, Azerbaycan farkında bile olmadan çok çelişkili ve korkunç bir durumla karşı karşıya kaldı: Bir yandan toprak bütün­ lüğünü korumaya çalışacaksın, diğer yandan ise SSCB'yi çökertm­ eye çalışan çok büyük bir gücün karşısına dikildiğini de bileceksin. Lelonya Dışileri Bakanlığı'nın verilerine göre. Batı (özellikle de ABD) 1 985-1992 yılları arasında "SSCB'nin demokratikleşme sürecine" 90 milyar dolar para ayırmıştı. Bu paralarla önemli kişiler satın alınıyor, ajanlar hazırlanıyor. bunların hizmetlerinin karşılığı ödeniyor ve gereken donanım, teknoloji, eğitmenler, kitaplar vs. 117 imparatorluğun son darbesi


elde ediliyordu. ABD medyası Karabağ bölücülerini savunmak, desteklemek için harekete geçmişti. 23 Ekim 1 989'da Time dergisi Dağlık Karabağ'da ve onun çevresinde yaşanan olaylarla ilgili şöyle yazıy­ ordu: "Bir yandan gerçekten de kendisine ait olan bir şeyi haklı olarak geri almak isteyen var; karşı tarafta ise hiçbir şeyden utan­ madan, çekinmeden yalanlar üreterek direnen, hatta Ermenileri ablukaya almakla, siyasi cinayetlere baş vuranlar var. Ama her nedense. hakem yeşil köşede, yakasında hilal sembolü bulunan boksörün yanında yer alıyor." Bu enformasyon terörü değil de nedir? Elbette güçlü rakib CIA da uyumuyordu. Oradakiler de, SSCB"nin çöküşünü hızlandıracak ilginç gelişmelerin yaşandığını görüyorlardı. Novoye vremya ve Or gazetelerinin yazdığına göre, ABD istihbarat Servisinın gizliliği kaldırılarak açılan belgelerinden de açıkça görülüyor ki, bu kurum Karabağ " ı n Ermenistan · ı n tarihi toprakları olduğu konusunda asla kuşku duymamakta ve bu görüşü savunmaktaydı. örneğin Novoye vremya gazetesine göre, 1 990 Ağustosunda CIA'nin Karabağ'la ilgili hazırladığı kronolojinin gir­ işinde şu cümleler yer alıyor: "1921-23 yıllarında Sovyet hükumeti Daglık Karbag'ı. yani tarihi Ermeni topraklarını, Azerbaycan Cumhuriyeti içerisinde özerk bir bôlge ilan ediyor." 1988 yılı raporunda ise CIA Karabağ ' ı Ermenistan·ın kültür ve din merkezi olarak gösterıyor Aynı raporda şunlar da yaz ı l ı : "Karabağ binlerce yıl Ermenilerin topragıydı Hatta Ermenistan·ın bazı bölgeleri Türk ve Fars işgali altında oldugu yıllarda bile bu böyleydi." Yine aynı yıl, 1988'de CIA Azerbaycan hükumetinin "Ermeni karşıtı uygula­ ma/arını" analiz etmeye çalışıyor. Analiz sonuçlarına göre, Azerilerin Ermenilere karşı agresif ve nefret dolu olmasının sebebi, Azerbaycan toplumunun içinde bulunduğu, aşırı gerginlik sonucu ortaya çıkan frusırasyondur. Devlet büyük bir genç nüfusu istihdam ve eğıtimle donatamadığından, Ermenilerle Azerilerin yaşam stan­ dartları arasında büyük bir fark ortaya çıkıyor ve bu durum ister iste­ mez Ermenilere karşı bir öfkeye neden oluyor. Daha önce, yani 1978'de de CIA'nin hazırladığı raporda milli azınlıklar konusunda neredeyse tavsiye niteliğinde bir cümle vardı: "Dağlık Karbağ'da yaşayan ınsanlar. bu bölgenin bir ülkeden alınarak diğerine birteştir­ ilmesı konusunda çaba sarfedecek güce ve olanaklara sahipler. Karabağ Azerbaycan' a bağlı bir bölge ama nüfusun yüzde sa· den fazlası Ermeniler olup, bölgenin kendisi de Ermenistan sınırına çok yakındır." Bunları farklı bir açıdan SSCB istihbarat Başkanı Şebarşin'in de onayladığını görüyoruz: "Heryere ulaşmayı başaran CIA. Erivan 'da

--- --- ---,,-9 ---­

imparatorl�un son darbesi


da barosunu açmıştır. . . SSCB 'yi çokertmek için başvurulan pro­ vokatif metotlar, şimdi de Batı istihbarat ôrgütleri tarafından Rusya 'da ortamı germeye, istikrarı bozmaya ve ülkeyi parçalamaya yônelmiştir. . . Güney Kafkaslar'da yabancı istihbarat servislerinin faaliyeti konusunda bir noktaya daha değinmek isterim. Elimizdeki bilgilere gôre, Monte Avo isimli, Ermeni kökenli Amerikalı subay, Dağlık Karabağ·ın Martuni bölgesinde ordulara komutanlık yapmak­ tadır. Onun komutası altında Karabağ Ermenilerinden oluşan birlik­ ler Horadiz, Füzuli ve diğer yerleşim birimlerini işgal etmişlerdir. Ermeniler ondan korkuyor, saygıll davranıyor ve emirlerine itaat ediyorlar. Monte Avo O/dükten sonra, Ermenistan 'da bir kahramana yakışır torenle gômülmüştü. SSCB 'yi çokertmek için yurt dışından gônderilen uzmanların, fek bir Monte ile sınırlı olmadığını da biliyoruz." Senatörlerin ve CIA'nin böyle bir tulum içerisinde olmasının nedenlerinden biri de, ABD'nin Karabağ savaşını bölücülük ve terör olgusu olarak algılamamasıydı. Bu konuda bırçok sorunun yanıtını Brookings Enstitüsünden bilim adamı. Doğu Avrupa, eski SSCB ülkeleri ve uluslararası ilişkiler uzmanı Flona Hill'den alıyoruz. Soru: Azerbaycan·dan bir okurumuz soruyor: "Neden "ASALA" vs. gibi Ermeni terör örgütleri, terörist örgütler listesine alın­ mamıştır? Azerbaycan·ın iç sorunu olan Dağlık Karabağ savaşında Ermenileri desleklemek ABD hükumetinin neden bu kadar işine geliyor? Dünyanın süper güçleri bu çifte slandarta dur diyemez mi?" Hill: Bu çok zor bir soru. Bugün terörün kesin ve net bir tarifi de yok çünkü. ABD'de bu konuda ciddi tartışmaların yapılmasına ihtiyaç var. özellikle El-Kaide·den sonra. bizim elbeıte terörle ilgili anlayışımız var. Fakat dünyanın dört bir yanını hedef almayıp da belirli bir bölgede; mesela Dağlık Karabağ'da, Çeçinistan·da, Baskların bölgesinde, Kuzey lrlanda·da faaliyet gösteren birtakım örgütlerin yapısını belirlemek, onların ismini koymak için farklı yak­ laşımlar gerekiyor. Çünkü belli bir etnik grupla ilgisi olan bu örgütler. belli siyasi amaçlara hizmet etmekteler. Halla biliyorsunuz, teröre her zaman etnik nedenlerle de baş vurulmamıştır. örneğin Rusya'da Lenin vardı. Onun terörist olduğunu söyleyebiliriz. Elbette. o kendisi bir terörist değildi; ama kardeşi Çara suikast gir­ işimi suçundan idam edilmişti. Bu da bir terör eylemiydi aslında. Ve Lenin'in partisindeki Bolşeviklerin çoğu da teröre baş vurmaktay­ dılar. Lenin de bu konuda yalnız değildi. Rusya·da XlX. yüzyılın sonlarında terör uygulayan pek çok siyasi hareket vardı. Bu bağlam­ da terörün kökeninin devrim öncesi Rusya'da aranması gerektiği söylenebilir. Çünkü ideolojik terör, diğer ülkelerdeki terörden farklı 119 imparatorluğun son darbesi


olarak, sadece Rusya'da vardı ve zaten orada filizlenmişti. Tkaçev, Neçayev. Savinkov'u hatırlayın . . . Çağdaş anlamda terör, kesinlikle yeni b i r fenomen olmayıp, bilakis eski yöntemleri kullanarak belli bir siyasi amaca ulaşma aracıdır. ABD diplomatları genellikle "Dil, diplomata fikirlerini saklamak için verilmişti(' prensibi gereği, bu kadar açık konuşmazlar. Ama hareket ettikleri zaman da, Hill'in söylediği gibi, iyi terör, kötü terör tasnifi yaparak hareke! ederler. Bu örnekler. ABD'nin Azerbaycan karşılı politika izlediQini fazlasıyla kanıtlıyor; ama bunların da sadece yüzde iki oranın da olduğunu unutmayalım. Gorbaçov iktidara geldikten sonra, Azerbaycan kendi aralarında rekabet yapan, çatışan grupların, süper güçlerin arasında sıkışarak, baskılara maruz kaldı. Bunun başka bir örneğıne çagdaş tarihle rastlamak çok zor. Ülkede Anayasa ihlal ediliyor, Ermenislan·da ve Karabag·da aylarca süren grevler yapılıyor, Azerbaycanlılar y ı llardan beri yaşadıkları topraklardan kovuluyor, Ermeniler Sovyet ordularının silahlarına el koyuyor, Rus askerleri silah bırakmaya zorlanıyor, silahlı çeteler oluşturuluyor, cinayetler işleniyor vs. Ama DKÔB'ne "Artsakh" diyen Devlet Başkanı Gorbaçov bu konuda kararsız! Oysa SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı N.Rıjkov'un çözümü var ve bu çözüm DKOB'ni Azerbaycan'dan ekonomik baQımsızlığa kavuştu­ racak kararlar almaktır Her zaman ve her konuda Bakü'yü suçlayan SSCB merkez yöne­ tim organları, KarabaO sorunu sözkonusu olunca, bu kavgayı Lenin'in mirası olan "halkların kardeşliği" ilkesi çerçevesinde çözmek gerekliğini söylüyordu. SSCB yönetim makamlarının o yıl­ larda hazırladıkları DKôB konulu belgelere bakabilirsiniz. Daglık Karabağ'da yaşanan bir sürü sosyo-ekonomik ve diğer sorunların listelerini görecek, hiçbir anlam ifade etmeyen boş ıanar okuyacak­ sınız Halbuki bu listelerde yer alan sorunlar, zaten o dönemde bütün SSCB'ye ait olan sorunlardı. SSCB'de ve yurt dışındaki bölücüleri cesaretlendirerek, ortaya çıkmalarına zemin hazırlayan da bu belgelerın içerdigi saçmalıklar oldu. Bu dokümanların hıçbirinde Ermenistan savaşın bir numaralı sorumlusu, suçlusu, saldırıyı başlatan taraf olarak gösterilmiyor, lam tersi bütün suç Azerbaycan· a yükleniyordu Yeni demokrallar da Sovyet yetkililerinden geri kalmıyo�ardı. Demokratların SSCB'ye duydukları nefret, bire bir olarak Azerbaycan · a teşmil ediliyordu. Sanki devrimin merkezi St. Pelersburg değil de Bakü'ydü! Erivan·daki Tiyatro meydanında yaklaşık bir milyon kişi topla-

- --- -

·120

-

imparatorluğun son darbesi


narak, liderlerinden kendilerine silah vermelerini ve Azerbaycan ·ıa savaşa başlamak izni isliyortardı. Moskova·da ise bu kişilerden "bir avuç bôlücü" diye bahsediliyordu. Yône/im eliyle bülün Azeriler Ermenislan·dan kovuluyor. Moskova ise "Bunlar Peres/royka karşılı güçlerin gôçe zorladı{iı insanlardır. Tez bir zamanda geri dônecek­ /er" diyordu . Sumgai/'le korkunç olaylar yaşanıyor. Moskova ise "proleter Ermenistan vuruyordu. dem düşmanlarmdan a smıfm Cumhurbaşkanı Ermeni ordusu kurmaya başladı{iını ilan ediyor. Moskova ise Ermenis/an ve Azerbaycan 'da "mafya var" diye ıuıtur­ muş/u. Bülün dünyadan, aynı zamanda Rusya 'dan Ermenis/an ·a e{iilimli askerler akın ediyor. Moskova ise "birtakım şüpheli kişiler Ermenistan·a sızmış" diyordu. Ermenistan ·da koskoca askeri kışlaları basarak silahlara el koyuyorlar. Moskova ise buna "bölücü­ lerin şımarıklı{iı" ismini veriyordu. Bu /is/eyi uzatmak da mümkün. Yaşanan süreçte, Merkezin çifte standart uyguladı{iını ilk gören­ lerden biri olan Zerdüşt Alizade 'nin konuyla ilgili yorumu şöyle: "KP MK siyasetinin analizi yapıldı{iında, Karaba{i konusunda bu iki ihtimalden brini kabul etmek gerekli{iini anlıyoruz: 1) önceden düşünülmüş, kurgulanmış bir senaryo filan yoklu. Sadece yaşanan olaylar, Komünist Partisindeki strateji uzmanlarının düşünce hızını önlemekteydi ve bu olayların hızı, kararalma mekanizmasının çalış­ ma hızını geride bırakıyordu. 2) KP MK SSCB 'yi kasten çöküşe sürüklüyordu. Her ne kadar sonuncu ihitmal inandırıcılıktan uzak görünse bile, Merkezin özerk bölgedeki gergin ortamı sôzde istikrara kavuşturmaya yönelik olan; ama tam tersi bir sonuç veren birtakım kararları ikinci ihtimali kuwetli kılıyor. " Nihai hedeflerinin SSCB'yi çökertmek ve Azerbaycan topraklarını işgal etmek oldugunu bildikleri Karabag bölücülerinin gerçek niyeti ve arkalarındaki gücü görmezden gelen Moskova ve Washington , üç maymunu oynamaya devam ediyordu. Karabag bölücülerinin ideolojisiyle , Ermeni ideolojisi o kadar örtüşmektedir ki, bir bütün içerisinde, sistem halinde çalışan bu mekanizma, küçücük bir tahrif sonucunda tamamen yıkılabilirdi. Bu sebeple, Kseniya Myalo'nun yazdıklarını, en ufak bir kısaltma yapmadan. dikkatinize sunuyorum: •. . . Olayların üzerinden 12 yıl geçti{iine göre. o dönemde çocuk olanlar. bugün yetişkin kişiler olmuşlar. Bu nedenle. onların nazarın­ da Sumgait olayları ve daha sonra yaşanan trajik olaylar. başka bir ülkede yaşanmış. üstelik kendileri ile alakası olmayan eski hikayel­ erdir. Hem çok yakın hem de çok uzak olan bu tarih arasındaki ba{iı ve 'Rusya·nın boynundaki demir çemberi' gôrebilmek bu insanlar

121·

imparatorlu�un son darbesi


için çok zor olacak. Hala birsüpergücün vatandaşı olduğunu düşü­ nen insanların, SSCB'nin çôküşünde Ermenilerin ne denli ônemli rol oyndağını duyması, bilmesi büyük psikolojik travmalara neden ola­ bilir. Çünkü bu insanlar Ermenistan 'ı her zaman, geleneksel olarak Rusya sempatizanı olarak bilmiş, tanımışlardı. Aslında bu tarz yak­ laşım ve kanı. tarihi konjonktürden kaynaklanan bir şeydi ve ne yazık ki sorunun ne kadar büyük olduğunu görmeye engel oluyordu. Bu sorunu başka bir açıdan ele alan isim, Rusya '/ı filozof (Alman asıllı Slavyancı) VladimirEm 'dir. Rus-Ermeni ittifakı konsepti ile ilgili raporu 1916 yılında Bakanlar Kuruluna sunan Rusya imparatorluğu Dışişleri bakanı Sergey Sazonov'/a neredeyse aynı dönemde Vladimir Em, maalesef bugün artık unutulmuş ve gereğince değer­ lendirilememiş olan Ozerl< Ermenistan (1915) eserini yazarak, bu soruna farklı bir yaklaşım orlaya koymuştur. Osmanlı savaşta mağlup olursa, Türkiye 'deki Ermeni toprakları Rusya ·nın eline geçecekti. Bunu fırsat bilen Ermeni aydınlarının bu toprakların kendilerine verilerek, bir de geniş özerkliğin tanınması için plan hazırlığı içerisinde bulunduklarına dikkat çeken Em ·e göre, bu çirkin niyetin sahipleri olan Ermeni aydmlan, .o;ıkıştıklarmda Rusya ·ya sığınıyor. Rusya 'dan yardım alıyor; ama aynı zamanda, bağımsız da olmak istiyorlardı. Bunu yaparken ise Ermeniler, kur­ duk/an oyunun onlara her zaman yardım eli uzatan Rusya için, ne kadar zararlı sonuçlar doğurabileceğini ve soykırımda yaşamını kaybedenleri asla düşünmüyorlardı. 'Elbette bu bedbahtların özerklik gibi bir derdi yok', diye yazıyordu Em. '0/dürulmemek, tecavüze uğramamak, yakılmamak ve gerçek anlamda yer yüzünden silınmemek - onların tek isteği buydu. (Bılindığı gibi, Azerbaycan 'da ve DKÔB 'de Ermenilerle Azeriler tam bir eşıtıik atmosferinde yaşadıkları halde, Ermenistan'da yaşayan Azenler her adımda baskı görüyorlardı - yn.) Nedir 'özerklik'? Ermeniler gibi. Rusya 'da yaşayan ancak kendilerine tanınan çok büyük ve genış haklardan hala memnun olmayanların hayali. Rusya 'daki Ermeniler din ôzgürliJğüne. kilise ôzerl<liğine, anadilinde eğitım hakkına ve Ruslarla eşit siyasi haklara sahipler 'Özgürlük' isteyenler buna değer vermiyorlar' Demek ki onlar Rusya 'da, Rusların bıle sahip olmadığı daha büyük haklar elde etmek istiyorlar." Karabağ savaşı, dört bir yanda halk cephelerinin ortaya çıkması-

1 22

imparatorluğun son darbesi


na zemin hazırladı. Bu halk cepheleri, öncelikle Sovyetler Birliği içerisinde ayakla kalmak için mücadeleye giriştiler, zaman geçtikçe ise çoğu dominant ırk olduklarını savunmaya başladılar. Oysa SSCB'de yaşayan diğer halklara bu hakkı tanımak istemiyorlardı. özellikle de, bir anda "şer imparatorlu(;ıunun" tecessümüne dönüşen "Ruslara bu hak verilmemelı" diyorlardı." SSCB için, bun­ dan daha büyük bir çöküş nedeni olamazdı. Ern'in yazdı(;ıı gibi: "Birilerinin, imaparatorlukta yaşayan diğer halkların sahip olmadığı avantaj ve haklara sahip olma çabaları, devlet karşıtı bir harekettir ve bôlücülüktür .. Müttefik devletlerin kalkınması, elbette Rusya 'nın sorumlulu�undadır. Ama Rusya, ônce kendi smırlart içerisinde yaşayan yerli halklara elini uzatır, sonra diğer ülkelere doğru açılır Bunun tersi düşünülemez." Adam biliyor da konuşuyor' Alman asıllı Rus filozofu ve Slavyancı Vladimir Ern'le, Rusya lmparaıorluğu Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov'un o dönemde Ermeni iddialarına dair yorumları, bugün de yüz sene önce olduğu kadar günceldir. Ama DKOB'de kimse Ermenileri öldürmediğine. katlelmediğine. gaspelmediğine göre, yeni tarihte de bölücülük yapabilmek için, Ermeniler sosyal, demografik, kültürel problemlerinin olduğunu öne sürmüş, yeni bahaneler uydurmuşlardı. O y ıllarda olduğu gibi, bugün de Ermenilerin bir tek maksadı var büyük bir devletin çöküşü sürecinde, kaosu fırsat bilerek komşuların topraklarını işgal etmek' Karabağ bölücü harekeli başlar başlamaz, SSCB içerisinden ve yurt dışından bölücülere büyük bir destek geldi. Bu destekçilerin çeşitli siyasi amaçları vardı ve bu amaçlardan hiçbirisi Bakü'nün menfaatleri ile örtüşmüyordu. Azerbaycan· ı zor bir sınavın beklediği belliydi. Bu ü lkeyi kendiler­ ine meydan olarak seçen Ermeni bölücülerinin yanısıra, SSCB'yi yıkmak isteyen Balılı güçler; Karabağ sorunundan menfaat uman Perestroykacı ve demokrat kesim; demokrat görünmek isteyen Komünistler vs., Karabağ sorununu kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlardı. Bütün bu güçler, yapayalnız kalan Azerbaycan'ın etrafında korkunç bir çember oluşturmaktaydı.

123

imparatorluğun son datbesi


S UMGAİT OLAYLAR!

- - - -124

imparatorluOun son darbesi


Ermenilerin elinde, Azerbaycan'a karşı kullandıkları en büyük prop­ aganda silahlarından biri de Sumgail olaylarıdır. Bu olaylar, neredeyse bütün dünya kamuoyunun ülkemize karşı tavır almasına ve Azerbaycan·ın tamamen yalnız kalmasına neden oldu. Olaylar üzerinden on yıl geçmesine rağmen, bugün bile bu konu açıklığa kavuşmuş değildir. Ama azıcık da olsa, bazı ipuçları ortaya çıkmak­ tadır. Sumgait olaylarının modelini, olaylardan 4 sene ewel çok başarılı bir şekilde hazırlayan isim - Ç.Paşayan'dı. 1 2 Aralık 1 985'te ABD Kongre Salonunda üye Ç.Paşayan şu sözleri söylemişti: ". .. Ve ben bugün, burada hepinizin huzurunda dünyadaki bütün terörolay­ larmı lanetliyorum. Ozellikle de Ermeni terôrünü! Ama aym zaman­ da şunu da belirtmeliyim ki bu terörü doguran sebepler haksızca inkar edildigi sürece, bu terörün baş sorumlusu olan KGB ve Komünist rejim, ateşi daha da körükleyecektir." Burada yapılan bütün vurgular, yoruma yer bırakmayacak kadar kesin ve net. Herkes hatırlanmış - Komünist Partisi, KGB, Ermeni teröristleri! .. Zaten bu yüzden ünlü yazar Buniç, Sumgait ve Bakü'de yaşanan olayları SSCB'nin çeşitli dönemlerinde yaşanan gizemli tarihi olayların devamı olarak görüyor. işte, yazarın bu kategoriye dahil elliği tarihi olaylar: 1- Bolşevikleri iktidara kim ve neden getirdi? 2- Çar ailesinin sonu ne oldu? 3- 1 924 Ocağında Lenin· e ne oldu? 4- Kirov kimin emriyle öldürüldü? 5- 22 Haziran 1 94 1 faciası nasıl yaşandı? 6- 1 953 Şubatında Stalin'e ne oldu? 7- Bir yıl sonra Lavrenti Beriya'ya ne oldu? 8- SMERŞ'in kallettiği "ajan/at' arasında ne kadar masum insan vardı? 9- Novorossiysk fırkateynini kim havaya uçurdu? 10- Soljenitsı n ' ın eserlerini yurt dışında kim bastırdı ve SSCB'yi bu kitaplarla kim doldurdu? 1 1 - Vilnüsda, Sumgait'te, Bakü'de ve Tifliste yapılan katliamları kim provoke elti? 1 2 - Parti paralarının yurt dışına gönderilmesi için kanalları hazırlayan kimdi? 1 3- Kim Çeçen savaşını finanse etti ve başlattı? 14- Bugün Zyuganovıarın seçim kampanyalarını kim finanse ediyor? Sumgait olaylarında mantık aramak abeslir - burada kullanılan mantık çok farklıydı çünkü . . .

. --· 1 25-·-- ---­ imparatorlu�un son darbesi


Aydınlanmanın ruhu, Nice buluşlara açtı kapı. Tecrübe - büyük hataların oQtu, Dahitikse - çelişkinin arkadaşı.

A. S. Puşkin "Aydınlanmanın ruhu" Sumgait'te, içinde büyük çelişkiler barındıran korkunç bir planın hazırlığını yapıyordu. Bu çelişki, reka­ bet içerisinde olan karanlık güçlerin çalışmasından doQuyordu. Bu güçler, faaliyetlerini Ermeni propagandası ile birleştirince, Azerbaycan halkına korkunç bir damga yapıştırdılar - "katil." Bırlıkte yazdıkları Azerbaycan Devrimi isimli kilaplarında, Dmitri Furman ve Alı Abbasov şu görüşü öne sürüyorlar: "Sumgait, Azerbaycan ·ın çağdaş talihinde bir dizi korkunç ve çözülmesi neredeyse mümkün olmayan hadiselerin yaşandığı şehirlerin başın­ da geliyor. Zira mafya çetelerinin kol gezdiği, rüşvetin diz boyu olduğu bir ıoplumda siyaset genellikle karanlık güçler tarafından, komplolar ve provakasyonlarfa yapı/Jr Daha doğrusu, insanların nazarında swasel, karanlık güçlerin. gizli Orgüllerin, provokasyon ve kor.1plolarla Moskova ·nm,

yoğuıarak

iştigal

ettikleri

halkı sakinleştirmek ve

bir

meslektir.

Üstelik

susturmak maksadıyla

Sumgait olaylannın üstünü kapalma girişimi, Ermenilerin ise tam tersi. bu olaylan buyuterek.

1915 yılınm sôzde soykmmmm devamı

niteleğinde olduğunu dunyaya yansıtma çabaları. Azerilerin de Sumgaıt 'te canı olarak ün yapmış fabrika işçisı E. Grigoryan 'ın bu kanlı olaylarda parmağmın olduğunu savunması ve bütün yaşanan­ lardan

Ermeni

provokatôrlenm

sorumlu

görmesi,

Sumgait

kalliamlarınm perde arkasmın aydınlığa kavuşamayacağım tahmin etmemız ıçın ayrı bır gerekçedir. Ama kesin olan şu ki, Sumgait'te çıkan kavgalar (kendılığinden mi patlak vermişti, yoksa bilileri mi fit­ ıllemiştı?). koy/erden şehire akın eden ve şehrin alt katmanlarını oluşturan gelenekçi kesimin.

yani şehir ortamına

alışamayan

cınayetc eğıflmfl lümpen takımınm ayağa kalkması sonucu yaşan­ mıştı Ve bu kıtle, Ermenislan 'dan Sumgait 'e akın eden kôylü göç­ menlerle bırleşerek bııyuk bir güç oluşturdu

(Azerbaycan 'da

yaşayan şelıırlı ve entellektıiel Ermeni nüfusundan farklı olarak, Ermenistan ·daki Azerıler genellikle

kırsal bölgelerde yaşayan

kôyluler ve çıftçılerdi Birazcık eğıtimı olanlar ise, çalışmak için her zaman Azerbaycan ·a gelirdi). Her şeyini kaybetmiş bu insanlar, kendilerini koca hır şehırde buluverince. ne yapacaklanm şaşlfmıştı. (Bır suro sonra,

bu goçmenlere Karaba( fdan kovulacak olan

126

imparatorluğıın son darbesi


Azeriler de eklenecekti)." Yazarlar haklı: Sumgait olayları SSCB tarihinin en gizemli ve karanlık sayfasıdır. Ama zaman geçtikçe, bu lür karanlık olayların ço9unda oldu9u gibi, Sumgail kalliamının da bazı yönleri yavaş yavaş açıklı9a kavuşmaktadır. işte, Sumgail olayları ile ilgili olarak, dünyaca ünlü yazar Edward Topol'ün özgürlük radyosu muhabiri Tengiz Gudava·ya söyledikleri: "Bu bir provokasyondu, yüzde yüz eminim. Ben gazetecilik kariy­ erime Sumgaifle başlamıştım. Sumgait, Sovyellerin proleter sınıfının inşa ettiği bir şehirdir. Bu insanların sürekli, güzel bir işi vardı. Onlar oradan hiçbir yere ayrılmak istemiyordu. Nasıl ki Avrupa'dan, mesela hiçbir doktor Amerika'ya gitmedi ve bu ülke Avrupa ·dan giden fakirler tarafından kuruldu, Sumgairten de bu nedenle kimse ayrılmak is/emiyordu. "Büyük inşaat" diye bir çağrı yapıldı ve ülkenin dôrl bir yanından insanlar buraya akın ettiler_ Ben de bu şehirde gazetecilik yapıyordum. Bir gün Ermeni'den yazsam, ertesi gün Azeri.den yazardım. Bizim gazetede beş muhabir çalışıy­ ordu. Onlardan üçü Yahudi, biri Ermeni kadın, diğeri ise Azeri bir adamdı_ Bizim yaşımız da aynıydı, hepimiz eşittik. Daha sonra her şeyin Sumgaiften başladığını, katliamların yaşandığını. kan aktığını, korku ve dehşetin kol gezdiğini duyduğumda irkildim. Yoksa benim arkadaşlarım da, bu ateş çemberinin ıçinde miydiler acaba? 20 yaşlarındaydım. Sumgairte çalışıyor ve aynı zamanda dağcılık yapıyordum. Yanlış hatırlamıyorsam Sovyellerin 50. yıldönümüydü veya başka bir bayramdı ... Biz bütün Dağlık Karabağ·ı. yaya yürüy­ erek gezdik. Ormandan çıkarak köylere inerdik - Martuni, Medrese. . . Eğer bu isimler size yabancı gelmiyorsa. . . Azeri olsun, Ermeni olsun bütün köylerde, insanlar uzaktan birilerinin geldiOini görünce, yüzlerimizi görmeseler. kim olduğumuzu bilmeseler dahi, kôye yaklaşan bir misafir var diye mu/laka kapının önünde durur. bizi ellerinde şarap ve ekmekle karşılardı. Ermenice, Azerice konuşarak. bize güzel sözler söylerlerdi... Düşmanlık yoklu diyorum size' Çilnkü ben biıtün köylerden geç/im, Azerilerin de, Ermenilerin de şarabını iç/im - düşmanlık görmedim. ." ünlü yazar Leonid Zorin·e bir gazeteci şunu soruyor: "Hayatmızı kaleme aldığınız Mizansen kitabında, Bakü'de yaşamanın bir mut­ luluk kaynağı olduğunu yazıyorsunuz . . . " "Eve/ doğru. Bakü harika bir şehirdi. Büyük, yarım milyonluk bir şehirdi; ama aynı zamanda kendini her yerde evindeymiş gibi hissediyordun. Bir ev-şehirdi adeta. Her yerde, herkesin kendi adamıydın sen. Garip bir gizemi vardı Bakü'nün. Burası güney

127

imparatorluğun son darbesi


çünkü. Sovyetlerin Gaskon·u gibi. Uzakta. kuzeyde. Paris"te hayat daha soğuktu. Burada ise bir yanda siesta, diğer yanda sıcak ihti­ raslar var. Zaman da o kadar hızlı akmıyor. Bulvara, sahile, güneşli ve mazotlu dalgalara inen eğri sokakların şehri. Bakü "nün en büyük serveti ise insan/an. Geri zekall/arın işi olan şovenizm bu şehrin vabancısıydı. Benim oynadığım takımda 6 farklı ırktan futbolcu omuz omuza oynardı. Zaten Bakü "de gururla söylenen bir cümle vardı 'Milliyetim Bakü l' Sonra bunların hepsi kayboldu ... Evet kay­ boldu ônce Sumgait yaşandı, sonra Karabağ. Dünyayı dolaşan vinis baba ewmize de ulaşmıştı." K. Myalo, ülkede yaşanan sorunlar ve ay n ı zamanda Sumgait tra­ jedisi ile ilgili şunları yazıyor "SSCB"de etnik zeminde çıkan çatış­ malar. genellıkle çok istikrarlı, düzenli toplumlarda patlak verdi. Herkes bolluk içerisinde yaşıyordu. En önemlisi insanların büyük çoğunluğu eğitmliydi, kültürlüydü. Sözüm ona, bu denli stalik bir toplum yapısından. büyük bir durgunluk döneminden sonra aniden sert bir dınamiğe geçişin yaşanması için, herhalde güçlü, etkili araçlar kullanılmalıydı. Bu araçlardan ilki. toplumda çeşitli kanlı olaylara ımza atacak olan, halk arasında 'atıklar' diye anılan cani­ lerin kullamlmasfYdı. Onlarm gôrevi insanların tüylerini diken diken edecek cinayetler iş/emekli. Sumgait "te, Fergana "da, Oş ·ta yapılan buydu zaıen. Daha sonra Gürcü-Abhaz savaşında da bu usule başvuruldu Şevardnadze mafyayı, yeraltı dünyasını devlet işlerinde kullanmayı, gerektiğinde birilerinı bu kişılerin eliyle temizlemeyi, neredeyse yasa haline getirmemiş mwdi. Uyuşturucudan da genişçe yararlanılmaktaydı. Yeni yetme genç­ leri on sanarda kullanmak, en çirkin işlere alet etmek için uyuşturu­ cu en pratik çözümdü Kanlı olaylar ve saldırılar. kayıt dışı ekonomi kaynaklarından finanse ediliyordu. . Bu işlerde ônayak olan ünlü simaların ve medya patronlarının da parası ödenmekteydi. ôrneğin eylem yapanlardan biri polis tarafından ôlürülseydi, hemen yaygara koparılıyor. sistem fanetlenıyordu (oysa polisin kurşunundan ölenler. parmakla sayılacak kadar azdı). Polis kendi işini yapıyor. aydınlar ıse hummalı çalışmalarını sürdürerek, şu veya bu toprak üzerinde /ilan halkın daha fazla hakkının bulunduğuna dair yeni tarihi mitler üretıyor ve genış halk kitlelerini alanlara dôkmek için kışkırtıcı slo­ ganlar üretiyorlardı. Bu kalabalıklar da aslında yıkımlara. kanlı olay­ lara imza atacak insanlar değıldı; bilakis temiz niyetliydiler. Sadece tarihlerıııın tahrif edılmesıne ıtiraz ediyorlardı. Soydaşlarına yapılan zulüm ve ıecavüz ise onları öfkelendiriyor. sokaklara döküyordu." "Sumgait olayları, çağdaş tarihimizde bır insanlık trajedisidir. Bu Ermeni ulusunun ikinci soykmmıdır." Bunları milletvekilleri genel

128

imparatorluğun son darbesi


oturumunda söyleyen kişi, lgilyan isimli Ermeni'dir. Bu ve buna ben­ zeri ifadeler, Ermeni ideologlarının çizdikleri slratejinin bir parçasıdır. Belli bir tarihi dönemden sonra, Ermenistan· ın yeni bir "soykırıma" ihtiyacı oldugu açık. Bilindi9i gibi, Türkiye'de 1 9 1 5'te yaşanan olayları Ermeniler soykırım olarak dünyaya kabul ettirmeye çalışıyorlar. Yeni dönemde ise hatıraları tazelemek ve Karabag sorununu dünyaya duyurmak için. Sumgait olaylarına ihtiyaç vardı. Azerbaycan· ın ilk cumhurbaşkanı Ayaz Mutallibov Sumgail olay­ larını Molodyoj Azerbaycana gazetesine bakın nasıl yorumluyor: "Kanlı senaryolar üreten ve slogan/an 'Artsakh'ın Ozgürfük savaşı'' olan adamların barış ve istikrar istediği düşünülebilir mi?I Büyük bir kan akmalıydı, belli' Sonunda şeytani plan gerçekleşti. Kafan·da ve Ermenistan · ın diğer bölgelerinde Azerilerin arasında suni şekilde panik çıkarmaya, ôlüm korkusu aşılamaya ve onları gôçe zorlamaya başladılar. Bunlar 1988 yılının Mayıs ayında cereyan etti. Aynı yılın Kasım ayında orada artık Azeri kalmamıştı. O günlerde ülke alev alev yanıyordu. ilk çatışmalar başlamıştı bile. . . Gence'de, Bakü'de kan akmasının önüne geçebildik. Ama Sumgait'te bunu başara­ madık. Kaçınılmaz olan da oldu işte . . . . " Eger Sumgait olayları bir şekilde önlenebilseydi bile, Azerbaycan·ın diger bir bölgesinde buna benzer bir trajedinin mut­ laka yaşanaca!)ından ve Ermeni nüfusun zarar görece�inden emi­ niz. Bunlar Ermenilerin "soykınm" ürelmek için vazgeçemedikleri yöntemlerdir. 1 985- 1 990 yıllarında Azerbaycan KP MK Parti Komisyonu Başkanı R.Ahundov, Stepanakerfte Bobkov'la yaptıgı bir sohbeti hatırlıyor: "Stepanakert'te yaşananlarla ilgili oldukça sônük ve sıkıcı bir atmosferde geçen sohbetten sonra. Bobkov birden bana sordu: 'Siz Ermenilerin gelecek adımları hakkında ne düşünüyorsunuz?'. Biraz düşündüm ve: 'Bence Azerbaycan'ın şehirlerinden birinde, bir provokasyon yapma girişiminde bulunacak/ar· dedim. 'Hangi şehirde?' diye sordu Bobkov: Ben Azerbaycan·ın şehirlerinden biri­ ni söyledim ona: ama Sumgait gelmedi aklıma: çünkü bu şehir benim için komsomol geçmişimle özdeşleşiyordu. Bobkov biraz düşündü; ama cevabımı yorumlamadı. Bir daha da bu konuya hiç dônmedi." 15 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, ortaya çıkan birtakım belge ve bilgilerden Sumgail olaylarını, Merkez' in ve Ermeni bölücülerinin beraber hazırlad ıklarını. bu olayda KGB'nin de önemli rol oynadıgını biliyoruz. Ermenilerin KGB içerisinde çok güçlü bir pozisyona sahip olduklarını da hatırlatmadan geçemeyiz. ôrne9in, eski Sovyet yetkililerinin verdigi bilgiye göre, Hruşov'a karşı suikast ·--- ---­ 1 2"cg�---imparalOrlU�Un son darbesi


hazırlığı yapan grubun lideri, dönemin KGB Başkanı, şehir dışında­ ki KGB yazlığında Ermenislan KP MK Başkanı Zarobyan·ı ağ ı rla­ yarak, onu bu planın ayrınlılarıyla ıanışlırdı�ını ö�reniyoruz. Belirli bir zaman geçtikten sonra, Sumgait olaylarının karanlık say­ faları bir bir açılmaktadır.K.Myalo: "Bakü ve Sumgaif'le bulundu{lum o günlerde, insanların nasıl gôçe zorlandı{lını kendi gôz/erimle gôrdiım (yıllar geçecek, Ruslar da Çeçenislan 'dan bu şekilde kovu­ lacak, 'dünya kamuoyu' ise seyirci kalacaktı). 1989 yılının yazında da buna benzer kıyım/an Fergana·da gôrecektim. işte o zaman, bu korkunç olaylan kronolojik ayrınlılarıyla yaşamış biri olarak ve şahit­ lenn anlattık/arma dayanarak şimdiye kadar kimsenin bana aksini ıspat edemediği şôyle bir sonuca vardım: insanın kanını donduran ka//iam ve yağmaları, ıecavüz ve saldırılan kendi gözlerimle gôrdü{lüm zaman (ki bunlar gerçeklen de katliamdı, iki kişinin sokak ortasında kavgası de{lil} bu/ün bu olanların kendili{linden olamaya­ cağını gelişemeyece{lini; bilakis planlı ve programlı bir şekilde yapıldı{lını anladım. Bu ka//iamların arkasında, her zaman çok ôzel ve etkıll bir silahı - etnik aynmcıllk silahmı- elinde bulunduran ve gerektığınde kullanan büyük siyasi güçler durmaktadır Bu silah kul­ lanıldığı ıçin, SSCB gibi büyük bir ülke, çalırdayarak çôküyordu (daha do!Jrusu bilinçli bir şekilde çôkerliliyordu). Bu silahın kul­ /anıldığı bir başka ülke ise, aynı dônemde çökmekte olan Yugoslavya idı (yk.) " lslam ve müslümanlar aleyhinde yazdığı makaleleriyle ünlü ga zetecı A.Krukilin, 14 Mart tarıhli Literaturnaya Gazeıa·da Duşanbe olayları ile ilgili enteresan bır cümle kullanmıştı: "Merkez Komilesi, yağma ve katliamlann yapılaca{lına dair 20 kere haberdar edilmışııı Bu kargaşayı provoke eden güç, çok büyük bir güçtür. Onu yukarılarda, çook yukarılarda aramalıyız " Söz konusu bu giJç, SSCB'nın hemen hemen her yerinde faalıyetteydı ve gırdiği her yerde, duruma ve ortama göre farklı yön­ lemler ızliyordu. Sumgait ise, bu güçler için birçok açıdan avantajlı bir şehirdı. Politburo iJ yesı. Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, Gorbaçovun yüzüne karşı şunları söylemışti: "Mihail Sergeyveiç, fut/en. ulkede ve partide yaşananların güya kendiliğinden olduğunu soy/eyıp durmayın Belli ki bu korkunç süreci baş/alan, kargaşa çıkaran merkezler, kışiler var. Bız onlarla ilgili her şeyi açıkça konuş­ malıyız. onlann ısimlerim aÇtklamalıyız." Sumgaıl olayları ile ilgılı ılk sansasyonel açıklamayı yapan da, Perestroykanın ıdeoloıisinı hazırlayan A.Yakovlev oldu. 1 992 yılında Moskovskıye Novostı gazetesinin kendisiyle yaptığı bir söyleşide,

130

imparatorluğun son darbesi


"Sumgait ve Prednestrovye'de yaşananlar. KGB tarafından planıan­ mıştır" (y. k. ) demişti. Aynı sözleri Yakovlev 1993 yılının Mart ayında, Azerbaycan Televizyonunun, Sumgait'in Yankısı programında konuşma yaparken de söylemişti: "Sumgait olayları KGB tarafından düzenlenmiştir." On yıl sonra da, aynı şeyleri kelimesi kelimesine aynen tekrarlamıştı: "Hruşov dôneminde istihbarat teşkilatlarının etki gücü pek kalmasa da, onlar yine de boş durmuyordu. Bôylece, rejim (yaklaşık alarak Hruşav iktidarının ikinci yarısında) istihbaratı ve polis teşkilatını güçlendirmekten başka bir çare bulamadı. En ufak bir itiraz bile, acımasızca bastırılmakta, muhalefet susturu/­ maktaydı. Anlayaca!jınız gibi, bu kurumlar yeni yeni yôntemler icat etmeye başladılar. Hatta bazen, kendilerinin ne kadar gerekli oldu!junu göstermek için, çatışmalar çıkarıyor. halk arasında protestolar düzenliyorlardı. Hruşov dôneminde bu tür olaylar Novoçerkask'ta yaşanmıştı. Perestroyka dôneminde ise aynı şey­ leri Sumgairte (y.k), Vilnüs'da, Riga'da gôrdük." Fevkalade şaşırtıcı olan bir şey daha var. A.Yakovlev'in yakın zamanlarda çıkan ve Perestroyka döneminden bahseden Hafızanın Derinliklerinde isimli anılar kitabında, Da9lık Karaba9 ve bu böl­ geyle ilgili sorunlardan tek bir kelimeyle bite bahsedilmıyor. Tek bir kelimeyle bile' Sanki böyle bir savaş hiç yaşanmamış ve Yakovlev bu savaşta başrol oyuncularından biri olmamıştı' Bana gôre bu bir tesadüf deQil. Emininm Yakovlev. nasıl kirli bir oyuna alet edildiQini ve kullanıldıktan sonra atıldı9ını anlamıştır. Lekeli geçmişini görme­ zliklen gelerek kendini aklamaya çalışan bu adam, eski görüş ve davranışlarından imtina etmeye çalışmaktadır Yakovıev'in Sumgait'le ilgili bu açıklamaları, kesinlikle Azerbaycan·a yardım etmek amacıyla yapılmamıştır. Kendisinin de bildiQi gibi, KGB'de bulunan bazı çevreler, bir Perestroyka mimarı oldu9u için ondan nefret ediyor. Perestroyka mimarı ve Da91ık KarabaQ bölücülerinin savunucusu olan bu adam, bir zamanlar Sumgait olaylarını Ermenileri savunmak için kullanmaktaydı; ama bugün sansasyonel açıklamalar yaparak, Sumgaifle ilgili bütün ka•anlık sorulara cevap vermektedir. Gerçi onun söyledikleri zaten bilıniyordu; ama geç de olsa Yakovlev'in bu itiranarda bulunması çok anlamlıdır. 18 Mayıs 1 993'de Gotos Armenii gazetesi yazıyordu: " ... Aleksandr Yakovlev ve adamları, bir zamanlar Karaba!j'ın ayrıl­ ma sürecini hızlandıran isimler olmuşlardı (Karaba!I 'da imza kam­ panyası vs.); ama Sumgait. Kirovobad ve Baka olayları yaşandıktan hemen sonra, geri adım atarak, Ermenilerin Karaba!I referandumu ile ifade edilen haklı taleplerine karşı çıkmışlardı. Şimdi onlar da

------ ·-------- 13,--· .

;mparatorluOun son darbesi


tıpkı Margaret Thatcher gibi Azertıaycan ·ın toprak bütünlüğünü savunuyorlar." 1989 yılı Haziran ayında Moskova dergisi Znamya'da ünlü iş adamı George Soros Azerbaycandaki provokasyonların. özellikle de Sumgait olaylarının, Ermenilere karşı mafya tarafından yapıldığını savunmuştu. Aynı görüşü Y.Ligaçev de paylaşmaktadır. Azerbaycan televizyonuna yaptığı açıklamada Ligaçev "Sumgait olaylarının mafya tarafından düzenlendiğini" söylemişti. Bu durum­ da şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Acaba SSCB'de bu kanlı olayları düzenleyecek; ama KGB veya Komünist Partisi ile ilişkisi olmaya­ cak büyük bir mafya çetesinin olması mümkün müydü? "Kızıl mafyanın" KP ve KGB ile ilişkileri. Komünist Partisi'nin çökmesin­ den, kapanmasından sonra açıklığa kavuştu. Su'llg ait olayları ile ilgili enteresan bir şey daha yaşanmıştı. Hiç unutmam. Saharov bütün konuşmalarında Sumgail olaylarının titiz­ likle araşlırılması, soruşturmanın aksamadan sürdürülmesi gerek­ tiğinı söyler dururdu. SSCB Başsavcısı Suhareve de sürekli baskı yapan Saharov. Sumgail olaylarını soruşturan ekibin başkanı, SSCB Başsavcılığı görevlısi Galkin"in "Sumgaif"/e ilgili soruşturma dosyalanm nasıl ve niçin yok ettiğinın" hesabını soruyordu. "Alınan yarım yamalak önlemlerle, halkların dostluğu ve kardeşliğı edebiyatıyla insanları kandırmak. susturmak mümkün değıldi artık. Sumgait"e kadar belkı de kardeşliğe. dostluğa inanan bırıleri bulunurdu; ama Sumgaiften sonra DKOB'nin bundan sonra Azerbaycan ·a bağlı bır bölge olarak kalamayacağını, kalmasının haksızlık olacağını herkes anlamış oldu" diye haykıryordu Saharov. Saharov KGB'nın çalışma usullerinı çok iyi bilen bir şahıstı ve Sumgait soruşturması ile ilgilı haberler kendisine ulaştıkça, neyin ne olduğunu anlamaya başlamıştı. "Şubal 1988 'de Sumgairte etnik zemınde katliamlar yapılıyordu. KGB 'nin özel timi Vımpel anında olay yerine gönderi/dl' diye hatır­ lıyor Vımpel' den emekli eski komandolar. Peki SSCB BaşsavcılıQının gorevlendırmesı üzerine Sumgait olaylarını soruştu­ ran Vladımir Galkın·in daha sonra Dış lstıhbarat Servisine general olarak atanmasına ne demeli? Savcılıkta çalıştığı dönemde, Sumgaıt soruşturmasını yürüten Galkın'in gerçek patronlarının kim olduğu şimdı belli oldu ışte ı Vladımır Galkın"in de ısmının geçtiği ilginç bir olayı agentura.ru sıtesinden okuyoruz. "SSCB Dış istihbarat Servisi görevlısi Vladimir Galkin 'in 29 Ekim tarihinde. FBI görevlılennce New York 'ta tutuklandığı bildiriliyor Galkin Bırincı Ana Yöne/ım T Şubesi görevlisiydi (Bilim-Teknik lstih-

1 32

imparatorluğun son darbesi


baratı). Vladimir Galkin, teknik donanım satın almak için ABD'ye giden Rusya polis teşkilatı heyeti ile beraber yolculuk yapıyordu. ABD"ye geldiğinde, görevinden istifa edeli beş sene oluyordu ve o sırada "Knowledge Express" isimli bir şirketin sahibiydi. Vize almak için ABD Büyükelçiliğine başvuran Galkin, 1992"ye kadar Dış istih­ barat Servisinde çalıştığını saklamamıştı. Daha once ise ABD"de bulunmuşlflğu yoktu. ABD yetkililerinin açıklamasına gôre, Galkin 1991 "de Kıbrıs"ta yapılan bir sempozyumda, Amerikan "stratejik savunma insiyatifleri" ile ilgili bilgi elde etmek istediği için tutuklan­ mıştı. Mahkeme evraklarına gôre. Galkin Deita General Corporation şirketi yetkilisine, yıldız savaşları ile ilgili J raporu elde etmek için, 30 bin dolar teklif etmişti. Savcının mahkemeye sunduğu delillerden, Ga/kin"in ABD"nin stratrejik savunma insiyatifleri ile ilgili bilgi toplamaya çalıştığı görülmekteydi. Belgelere göre, Galkin bilimsel bir konferansa katıl­ mak için gittiği üçüncü bir ülkede, yıldız savaşları programına ilgi duyan Hindistan uyruklu Aluru Prasad"/a tanışmıştı Prasad daha once tutuklanmış, mahkemeye çıkarılmış; ama 1995 yılında, usulde uygunsuzluklar görüldüğü için Prasad"ın serbest bırakılmasına karar verilmişti. 15 Aralıkta Vladimir Galkin de serbest bırakıldı. FB/"nın bu rezil operasyonu yüzünden, Clinton az kalsın korkunç bir provokasyonun ortasında buluyordu kendini. Çernomırdin ve Gore ·un mudahalesi sayesinde, Amerikalıların imajı tam da yerlerde sürünecekken. son anda tehlike iıllatıldı. ABD Adalet Bakanlığı "nın yaptığı açıklamaya göre, ABD Hükumeti ulusal çıkarlar gôzetilerek Galkin "in yargı/an­ masına son vermişU. Bu arada, Ga/kin tutuklandıktan hemen sonra Rusya Dış istih­ barat Servisi başkanı. Rusya·nın da aynı adımları atmakla ABD"yi tehdit etmiş, Federal Araşıırmalar Bürosu başkanı Nikolay Kova/ev ise. dün basına yaptığı açıklamada, tutuklanacak olan ABD ajan­ larının listesini hazırladıklarını ve bu lisleyi FBI ve CIA "nin Moskova temsilcilerine gösterdiklerini söylemişli Dış istihbarat Servisi ise Amerikalıları centilmenlikten uzak bir davranış sergilemekle suçlamış, Galkin "e kurulan tuzağın istihbarat kuralları ve profesy­ onellikle bağdaşmadığını söylemiş, içişleri Bakanlığı ise Galkin "in kayıtsız şartsız serbest bırakılmasını talep etmişti. En sonunda Moskova. Galkin serbest bırakılmayaca(jı taktirde ikili ilişkilerin zarar göreceğini bildirmişti. Vladimir Galkin ise. beraat ettikten hemen sonra, gazetecilerin karşısına geçerek FB/"nın kendisine baskı yaptığını, onu ihanete davet ettiğini; ama kendisinin tüm baskılara rağmen dik durduğunu gururla soy/emişti.

1 33

imparatorluğun son darbesi


Gafkin serbest bırakıldıktan iki gün sonra, Washington hava/i­ manında Harold Nickolson tutuklandı" Emeklı KGB'liler. Batı'daki meslektaşlarını uyarıyorlar: "istihbarat servisleri arasında soguk savaş başlatmaym, yoksa zarar görürsünüz!'' Moskova (IMA-press) 20 Aralıkla KGB Emeklileri Dernegi Başkanı Valeriy Veliçko, derneğin adından bir bildiri yayınlayarak, NATO ülkeleri istihbarat servıslerine bir çağrıda bulunmuş, onlara Eski Sovyeller Birligi Cumhuriyetlerinde bugün iş adamı kisvesine bürünen birçok eski Batılı ajanın olduğunu hatırlatmıştı. "istihbarat servisleri arasmda soğıık savaş başlarsa. hem madden, hem de manen ilk darbeyi bu adamlar alacaklar. Böyle bir savaşın başlayabileceği sinyallerini ise, KGB eski gorevlisi Vladimir Galkin 'in geçenlerde ABD 'de gözaltına almması ve mahkemeye çıkart/masmdan anllyoruz. CIA 'e atanan yeni başkan Anthony Lake ciddi ve profesyonel bir istihbaratçıdır, siyasetçi değildir. Bu sevindirici bir gelişme. Gözden uzak bir cephenın eski çalışanları olan bizler, yani emekli istihbaratçılar kendi olar.aklarımızı kullanarak, bu tür tatsız olayların bir daha yaşanmaması için çalışmalıyız. " İMA-press 20 Aralık 1996 Sumgait olaylarını araştırmak, dünyanın tek süper gücü olan ABD'nin yıldız savaşları programına dair bilgi ve belgeleri elde etmekten daha mı zor yoksa? Hiç böyle şey olur mu? Sumgail olaylarının, Çernenko'nun gelecek kariyerini nasıl etk­ ilediği de ılgi çekicı. Valeri Bresnev Andrey Çernenko'ya: " fslihbara­ ıa nasıl geldiniz?' diye sormuş, Çernenko ise "Beni Merkez Komitesıne davet ettiler ve bazı teklifierde bulundular. Ben de kabul etlim" diye yanıtlamıştı. Çernenko KGB tuğgenerallığine kadar yükselmiş ve daha sonra St. Petersburg valisi Valenlina Malvıyenko'nun daveti ile, vali yardımcısı ve Smolni'nin en gizemli adamı olmuştur. işte size "Sumgaıf/e ilgıst" bulunan iki adamın evveli ve sonu! Stepaşın Sergey Vadımoviç. Başdöndürücü kariyerine Yeltsin döneminde başladı, daha sonra da Putin iktidarı yıllarında yükselm­ eye devam etti. 1988-1990 yıllarında lçışleri Çevik Kuvvetinin Bakü, Fergana. Sumgaıt, Dağlık Karabağ, Suhumi gibi, SSCB'nin çeşitli noktalarında yaptığı operasyonlarına katıldı . Gazetelerde onun bir sürü söyleşisıne rasllayabilırsinız; ama bu söyleşilerin hiçbirinde, Sumgait ve Bakü'nün kanlı günlerınde bu şehirlerde ne yaptığına dair brr şey bulamazsınız. 134 imparatorluğun son darbesi


Viktor Nikolayeviç Nikolayev. Rusya Yazarlar Birliği üyesi. 1 958 Kazakistan doğumlu. Askerliğini Moskova garnizonu Hava Kuvvetlerinde yaptı. Kurgan"da Yüksek Harp Okulunda özel istih­ barat okudu ve daha sonra Moskova"da Askeri-Siyasi Akademiyi bitirdi. Yedek binbaşı, Kızıl Yıldız sancağı şövalyesidir. 1 987-89 yıl­ larında Afganistan"da savaştı. Sumgait, Stepanakert, Karabağ ve TiHis' te bazı gizli görevlerde bulunmuştur. Valentina Mastrenko isimli gazetecinin kendisi ile yaptığı röportajda her şeyden bahsediyor; ama Sumgait. Karabağ, Stepanakert ve Tiflis'te ne tür görevlerde bulunduğunu anlatmıyor. Sumgait olayları sırasında, Kızıl Bayrak Hazar Filosu Birinci Dereceli Yüzbaşısı görevinde bulunmuş YY.'nin yazdıkları: "Sumgai/'le üç hafta kaldım. Herman Alekseyeviç de (Ugrumov Herman Alekseeviç ( ileride Amiral yardımcılığına terli etmiş, daha sonra Federal istihbara/ Seıvisi Terörle Mücadele ve Anayasal Düzeni Koruma Şubesi müdOr yardımcısı olmuş, bir süre sonra ise bu şubenin başkanlığına atanmıştır) Sumgait'e gelmişli Halbuki biz kendisine ôzel haberleşme kanalıyla olaylar /ıakkında düzenli olarak rapor veriyorduk. Kararını verebilmek için, her şeyi kendi gözleri ile gôrmeliydi. " Şimdiye kadar, T.Gdlyan'ın Karabağ ve Sumgait olaylarında oynadığı rol bilinmemektedir. Bilinen tek şey, onun Krunk ve Karabağ bölücü örgütleri ile sıkı ilişkiler içerısinde olduğudur. Ama o yıllarda çok büyük bir siyasi gücünün (SSCB ve Ermenistan SSC milletvekiliydi) ve maddi imkanlarının bilinmektedir. Gdlyan, Sumgait olayları patlak verdiğinde. Zelenograd" ı, yani Sovyellerin silikon vadisini ayağa kaldırdı. Karabağ bölücülerinin desteğini alan ve Sumgait olaylarını bahane eden Gdlyan, SSCB ve Ermenistan SSC milletvekilliklerine seçilmeyi başardı. A. Mikoyan ' ı n (Stalin'in kur­ maylarından - ç.n.) oğlu Stepan Mikoyan da aynı usulle milletvekili olmayı denemişti. Sumgait olaylarından sonra Sovyet basınında yaygara koparan Mikoyan, milletvekili seçilmek için Erivan·a koştu. Ama Erivan'dakiler tercihlerini Staravoylova, Gdlyan ve lvanov'dan yana kullanmışlard ı . O dönemde bu kişiler demokrat geçinıyorlardı; ama belli bir zaman sonra, gırtlaklarına kadar rüşvete bulaştılar. Dahası var. Bilindiği gibi, bütün gizli olayların üstü ergeç açılmak­ tadır. Birçok kaynatan duyduğumuza göre Gdlyan siyasi arenaya KGB Başkanı Fedorçuk'un hayır duasıyla çıkmış. Zaten bu gerçek her şeyi fazlasıyla açıklığa kavuşluruyor. . . Zaman gelecek, Gdlyan'nın KGB'de hangi çevrelerle yakın olduğu (KGB'de birçok grup ve örgütlenme vardı) ve hangi emirleri uyguladığı gün yüzüne çıkacaktır. - - -- - - ----- ·

""13s

-- - - - ---·---- - -

imparatorluğun son darbesi


üzerinden yıllar geçtikten sonra, demokratlar arasında da KGB ajanlarının olduQu ortaya çıkmıştı. Letonya baQımsızlık hareketi lid­ erlerinden Prunskene, Landsbergis. Çepaytis"in; Moldova"da Druk"un; Estonya·nın gelecek Cumhurbaşkanı Lennart Merin'in, KGB ile baQlantılarının olduQu ve KGffnin onları kendi amaçları için kullandıQı bugün artık bilinen bir gerçek. Bu tür baQımsızlık "müc­ ahit/' ajanlar Azerbaycan' da da vardı ve bu konuda yerli basında birçok yazı yazılmış ve isimler açıklanmışlı. Gorbaçov Politbüro Genel SekreıerliQine aıanırken, dönemin KGB Başkanı Y. Çebrikov enteresan bir cümle kullanmıştı: "Çekistler 7 benden KP MK Genel Sekreterliğine Gorbaçov·un adaylığım ileri sürmemi istediler Anlıyor musunuz? Çekistlerin sesi partinin sesidir, partinin sesi ise ha/km sesidir." XX. yüzyılın başlarında yaşanan ilginç bir olay sık sık hatır­ latılarak, basının aslında ne kadar önemli bir görev ve sorumluluk üstlend;ğı. bu nedenle dikkatli olması gerektiği vurgulanmaktadır. Evet, XX yüzyılın başlarında poker düşkünü bir gazeteci, oyunda kaybedınce, dış istihbarat seıvisleri hesabına çalışan ikinci oyuncu, poker hastası gazeteciye borcunu ödemesi için bir çözüm önermiş. Gazeteciden islenen şey, dış istihbaratı ilgilendiren kışlaların yer­ leştiği noktaları, komutanların isim ve rütbelerini kendilerine sbylemesıydi. Anlaştıkları gibi, poker düşkünü gazeteci bir süre sonra, Rus silahlı kuvvetlerinin bazı kışlalarının yerlerini, komutan­ ların ise isim ve rütbelerini yabancılara teslim etmiş. Rusya istih­ baratı en kısa zamanda gazeteciyi soruşturma sırasında gazeteci bülün suçunu iliraf etmiş ve "devlet sırrı" niteliğindeki bu bilgileri nereden elde elliQıni komulanlarla paylaşmış. Çeşilli şehir ve kasa­ baları dolaşan gazeteci, gıltiQı her yerde sosyetik yaşamı merak eniı:ıinden, yerel gazeteleri dikkatle inceliyormuş. ôrne!)in N isimli şehirde. K isimli bir subayın düğün töreninde "bu şehirde konuş­ landmtmış 17. Gusar alayının albayı V, karargah komutam, albay M vs. gibi askeri yetkililer hazır bulunmuş ve eğlenmişle' EQer bizler "gizli korelasyon" prensibine dayanan bu evrensel metodu, genel geçer bir kıslas olarak kabul eder ve Sumgait olaylarına da teşmil eder, SSCB istihbarat görevlileri olan Galkin, Çernenko, Slepaşin, Nikolayev vs. gibi daha nice ajanın, neden kısa sürede terfi etıiQinı ve bu göreve getirildiQini bilirsek, emin olun çok ilginç bir manzarayla karşılaşırız. Hakir olarak şu soru sorulabilir: "Sumgait'te gôrevli olanlar. neden bu kadar hızlı ve başdôndürücü bir kariyer yapmayı başardılar? 7

-Sovyeller dönemrnde istıhbaralçrlara verilen ısim - (ç. n . )

-

--

--- -- -

-

136

- - -- - - ------

imparatorlu�un son datbes;


üstelik bu kişiler Sumgaifte gö{10slerini siper ederek şehiri huzura ve istikrara da kavuşturmamış, yaşanan katliamlarm gerçek sebep­ lerini, perde arkasını da araşttrmamışlardı. Peki, o zaman hangi hizmetlerine göre ödüllendirilmişlerdi acaba? Yoksa bir kişiyi öldüren verem hastası Ahmetov·u yakaladık/an ve idam ettikleri için mi bu ödüllere layık görülmüşlerdi? (Ahmelov 18 Kasım 1989 yılın­ da idama mahkum edilmiş Moskova·da icra edilmişti)."

işte Çerne n ko · n u n söyledikleri:

ve

Valeri

karar birkaç gün içerisinde

Beresnev

isimli

gazeteciye

"Pravda gazetesi yazarıyken, Sovyetler Birti{1i'nin bülün sıcak

noktalarını gezmiştim. 1986 yılında Almatı"da yaşanan trajediden tutun, ta Sumgaife. Tinis ·e. Bakü"ye kadar her şeyi, her yeri gördüm... Beni yanlış anlamamzı istemiyorum; ama o dönemin siyasi yönetimi demokratikleşme sürecinde aşm milliyetçi eğilimleri teşvik ediyordu. Bu büyük bir talihsizlikti izlenen bu siyaset büyük trajedilere ve yüzlerce insanm ölümüne seber olmuştu. "

Çernenko' nun, Perestroykanın mimarı olan A.Yakovlev ve çevresini ima etti�i açık. üstelik Yakovlev'i suçladı�ı konusunda Çernenko yalnız da deQildir. Ancak Çernenko dışında Yakovlevi suçlayan yüskek rütbeli KGB görevlileri, bunu imalarla deQil, do9ru­ dan do�ruya isim vererek yapmaktalar. KGB eski Başkanı Kryuçkov, Yakovlev hakkında bakın neler söy­ leyor: "Kafkaslarda bulundu{1u günlerde, Ermenistan·a sempati duy­ du{1unu her fırsalta belli ediyor, Azerbaycan aleyhinde konuşmalar yaparak insanları kışkırtıyordu Karabağ konusunda da ortamı ger­ mekteydi.

Genel olarak, Azerbaycan sôzkonusu olunca,

hep

tiksiniyordu. . . "

Kryuçkov·un sözlerini başka kaynaklar da onaylıyor. Mesela Azerbaycan SSC KP MK görevlilerinden bazılarının bana anlaltıQı­ na göre, SSCB KP MK yetkilileri DKÖB bölücıllerini aslında destek­ lemiyorlardı. Bako· deki meslektaşlarına ise, SSCB KP MK içerisinde Azerbaycan · ı n bir numaralı düşmanının Aleksandr Yakovlev oldu9unu söylüyorlardı. Kryuçkov daha sonra şunları bildiriyordu: "Şubat 1993 "de, Sovyet Rusya gazetesinde Aleksandr Yakovlevin lıayatı ve faaliyetlerinin mercek altına alındığı büyük bir yazı yayınlanmıştı. Tabii ki o yazıda onunla ilgili "ajan " ifadesini kul/anmıştım. Makalemin bir yerinde aynen şunu söylemiştim: bana gizli kalan hiçbir şey yok."

..

Kryuçkov · u n iddiasına göre, A.Yakovlev Columbia Univer­ sitesinde okurken, CIA hesabına çalışmayı kabul etmişti. Gorbaçov ise, Perestroykanın mimarı olan bu adam hakkında asla kötü bir şey

·-- -137

imparatorluğun son darbesi


söylemiyordu . Boldin"in hatıralarında şöyle bir cümle var: "Yakovlev'i lspanya ·ya, veya şu anda kesin hatırlamtyorum, başka bir Avrupa ülkesine gônden-rken, Gorbaçov yan şakayla şôy/e demişti: "Allah bilir orada bölge muhbiri ile görüşecek." Kryuçkov anılarını şu sözlerle sürdürüyor: " 1960 yıllarmda Yakovlev'in, ABD"nin Columbia üniversitesinde staj yaparken, Amerikan istihbaratı ile ilişkilere girdiği gôrüfmüştür. Biz onu köşeye sıkıştırınca da, hemen bir bahane uydurmuş ve güya SSCf fnin ihtiyaç duyduğu gizli belgelerin bulunduğu kapalı kütüphaneye gire­ bilmek için, istihbaratla yakın olması gerektiğini söylemişti. Ne olur­ sa olsun, o zamanlar Yuri Andropov bana 'Yakov/ev Sovyetlerin düşmanıdır' demişti!." Buyurun, size ilginç bır haber daha' Rus göçmenlerinin ABD' deki gazeıesi Ruskiy Golos, SO'li yıllarda bir fotoğraf yayınlamıştı. Folo{lrafta Yakovlev. bir zamanlar Rusya·ya ihanet ederek ABD'ye sı{pnmış yüksek rütbeli bir istihbaralçı ve CIA ajanları ile birlikle poz veriyordu. Plalonov da buna benzer şeyler yazmaklaydı: "içimizdeki etki ajanıanna yun dışmdaki patron/an ne kadar para ôdüyor, on/an kaça satm alıyor bilmiyoruz; ama 80'/i yıllarm or1alarmdan itibaren ajanların bir anda aktif duruma geldiklerini görüyoruz. ôzellik/e de Batılı çevre/erte haşır neşir olan A.N. Yakovlev. G.Arbatov'ıın (ABD Enstitüsü Başkanı) girişimi ve Gorbaçov·un desteği ile Moskova 'ya dönüyor ve hemen çok önemli bir goreve getinJerek, Rusya aley­ hınde çalışmalar yapmasma olanak sağlanıyor. Onun çevresindeki insanlara baktığımızda, hepsinin Olkemizin tanhinde en trajik rolleri üstlendıklerini görüyoruz: V.Korotıç, YAfanasyev, Y. Yakovlev, G.Popov. YPflmakov, G_Arbatov. Bu devrimcilerin çevresi fazla büyi.ık değildi. ama Gorbaçov·un tam desteğini aldıktan sonra çok güçlendıler" Peresıroyka babalarına karşı bu tür suçlamalar. farklı dönemlerde Ligaçev, Bobkov. Yazov. Varennikov. Açalov gıbi ünlü isimler tarafın­ dan da yapılmıştır. Yakovlev'in bu cesur açıklamaları bile Yakovlev ve patronu Gorbaçov · u kesınlike sorumluluktan kurtarmıyor; zira ülkedeki kar­ gaşa ve huzursuzluğun mımarı bu kişılerdir! Yakovlev'in ülkede oluşturmaya çalıştıQıı demokratik oluşumların içerisine, gerçek demokratların girmesınin yanısıra. sahtekarların ve mafyanın da sızacağı bilınmıyor muydu? Ermenı bölücülerine destek vermenin, kan ve gözyaşıyla sonuçlanacağı bılınmıyor muydu? Ermeni bölücü­ lerinın en büyuk silahının terör olacağı bihnmiyor muydu? Sovyet rejimının bulun 19rençlıklennin bir anda su yüzüne çıkaca91; çünkü

1 38-

imparalorlu{Jun son darbesi


bu iQrençliklerin giderilmesinin mümkün olmadı�ı bilinmiyor muydu? Ve nihayel, yıllardır bu fırsatı bekleyen yabancı istihbarat servis­ lerinin harekete geçeceği bilinmiyor muydu? Sumgait olaylarını KGB'nin sırtına yükleyen Yakovlev kolay yoldan kendisini kurtardığını sanıyor. Yakovlev daha mantıklı ve gerçekçi olmak istiyorsa, Sumgail ve buna benzer olayların SSCB KP MK ve KGB içerisindeki gerçek sorumlularının isimlerini açık­ lasın o zaman. Sumgait olaylarında KGB'nin parmağının olduğunu biz zaıen biliyorduk. Peki neden o zaman Gorbaçov ve kurmayları bu katliamı önleyemediler? Bizde olan kesin bilgilere göre. Sumgait olayları başladıklan birkaç saat sonra, Gorbaçov artık her şeyi fazlasıyla biliyordu. Hatta bilgiler kendisine birkaç kanaldan ulaş­ maklaydı. Bir başka soru da ortaya çıkıyor: Bakü'de bulunan ordu­ lar neden harekete geçmiyordu? Yoksa onlar da mı KGB"nin emrindeydi?! Hayır! Demek ki burada bir çelişki var; çelişki ve kar­ maşa var; çünkü sadece KGB deQil, aslında herkes suçludur. Ülkeyi çıkmaza sokan bu sistemin hiyerarşik yapısını yeterli bilgi ve belge olmadan çözmek asla mümkün deQildir. Bugün herkesçe bilinen bir gerçek var ve bu gerçek şu: Herkesin kendi planını uygulaması için belli bir kaosa ihtiyacı vardı. Bütün mesele kimin ne kadar kaosa ihtiyaç duyduğuydu. Gorbaçov·a idare edilebilir bir kaos lazımdı. Gorbaçov. Hindistan başbakanı Rajiv Gandhi'ye şunları demişli: "Şu anda fırtmaya kapılmışız gidiyoruz. Ama bu bizim yararımıza olacak." SSCB Yüksek Konseyi Genel Oturumunda, Azerbaycan millelvekillerinden ünlü bir sima, şöyle bir soru sormuştu: "Sumgait olayları herkesçe bilinen güçlerin provokasyonu de�il miydi?" Bu soruya çok öfkelenen Gorbaçov "Burada provokasyon filan yoktu' Sadece ordular biraz geç kalmıştı, o kadar' diye cevap vermişti. Neden acaba, kimse kalkıp da Gorbaçov·a. Sovyet ordularının kocaman bir üssünün bulunduğu Bakü'den Sumgait'e sadece 20 dakikalık bir mesafenin olduğunu hatırlatmadı? Nasosnı semtinde bulunan askeri üsten ise, sadece 5-7 dakikaya Sumgait'e ulaşıla­ bilirdi. 1 989 y ı l ı ndan ilibaren Bakü yakınlarında, Perekeşkül semtinde (KGB özel silahlı birlikleri - 22 obr SpN - Sumgait'in güneyinde, Pereküşkül'de konuşlandırılmıştı. Bu birliklerin içerisinde üçüncü ve sekizinci Lakımlar vardı) Afganislan'dan dönen çıkarma birlikleri vardı . Bütün bunlara rağmen, Gorbaçov hala hangi ordulardan bahsediyordu? Aslında bütün plan; ordunun olaylar yatışlıktan sonra şehre girme­ siydi . Çünkü konlrol edilebilen bir kaos lazımdı. Bu ihtimali, Sumgait olaylarını araştıran gazeteci Anaıotiy Mostovoy da destekliyor.

139

imparatorluğun son darbesi


Gerçi. o da, Sumgail konusunu, Gorbaçov· un kararsız oldugunu savunarak irdel iyor. işte onun yazdıkları: "Sıımgairte kanlı olayların başladı!:Jına dair ilk bilgi KP MK'ya geleneğe uygun olarak ulaştırıldı. ônce SSCB içişleri Bakanlı!:Jının kanalı ile, birkaç saat sonra ise SSCB KGB tarafından Genel Sekretere bu haberi ilettiler. O sırada Novoçerkassk. Fergana, Alma-Ata olayfanndan tecrübe edinen ve Sumgait olaylarmm hangi yônde gelişebileceğini anlayan içişleri ve KGB uzmanlarmm tah­ minlerinden oluşan rapor dosyast, artık iyice kabarmtştı. Raporda Sumgaifte Olen dokuz kişi hakkmda verilen bilginin yams"a yapılan yağmalardan, aciz ve çaresiz kalan yerel yônetimin kaçıp gitmesin­ den, kaosun sel misali büyümesinden ve olayların artık sarpa sar­ masmdan bahsedilıyordu. SSCB KGB Anayasal Düzeni Koruma Şubesinm uzman/an bir an önce önlem almması gerekUğini söylay­ ordu. Bu olaylarm neyle sonuçlanabileceğini ve yüzlerce ha/km yaşadığı Kafkaslann tam bir cehenneme dönüşebileceğini herkesten çok onlar biliyordu. M Gorbaçov. haberler kendisine ulaşınca Bakü ·yıe ba!:Jlantı kurdu Yaşananlardan dolayı sorumluluk üstlenmek istemedi!:Ji her halinden belli olan Gorbaçov. dajacak sonuçlara katlanmayı hiç düşünmüyordu. nBence Aıerbaycanlf yoldaşlanmız bu somnu çözecekler. Bunu yapacak güce ve kaynağa sahipler çünkü." Gorbaçov'un tek sdyledi(Jı buydu' /kıncı rapor 28 Şubat sabahı ulaştı Kremlin 'e. Yaklaşık 20 kişinin Oldüği.ı bıldirılıyordu. Yerel yönetim. kontrolü tamamen kaybetmişti. Haber Sumgait KGB şubesi kaynaklıydı. Zaten bir tek KGB çalışan­ /an sorumluluklarmm farkmdaydı. üstelik Sumgait şubesi başkam ve butıın çalışanları. Sovyetlerın bütün çatışma bölgelerinde; hatta Afganistan·da bile bulunmuş, Azerr kökenli istihbaralçılardı. Bu haberden sonra. Gorbaçov bır şeyler yapmak gerekti!:Jini nihayet anladı. Sorunun kaynağmı tespit etmek ve sorunu çözmek görevi lçışlen Bakanma havale edıldi. KGB Başkantna ise, Sumgaıt'tekı şubeyi ve dığer kaynakları kullanarak içişleri ile işbirfi!:ii yapması taltmatı venldı Sumgaıt'te yaşanan bıı trajik olaylar sırasında Gorbaçov'un takındı(Jı tavır ve davranışları doğal olarak kuşku do(Jurmaktadır. Gorbaçov nasıl bir tarıhı şahsıyet oldu(Junu ve Perestroyka surecınin ne kadar sancılı yOrüdüğVnü Batı ·ya göstermek için kaosa ihtıyaç duymaktaydı Bundan da Ole. ona kontrol edilebilen ve siyasi rakiplerini yutacak btr kaos lazımdı. Gorbaçov·a göre insanlar alan­ lara dökulerek. mıtınglere çıkarak esJff dinozorlara karşı kendisini

imparatorluğun son darbesi


destekleyeceklerdi. Ama yanılmıştı. Olaylar farklı yônde gelişti. Siyasi rakiplerinin de tek beklentisi bütün ülkeyi saracak, Gorbaçov ve Perestroyka "yı yıkacak bir kaostu. Gorbaçov'un siyaseti başarılı olur, Perestroyka aksamadan yürür. ülkeye istikrar hakim olursa, bunun kendileri için ôlümcül olacagını, halkın onları siyasi sahneden indireceğini biliyorlardı. Bu iki cephenin de beklen­ tisi aym, sadece hedefleri farklıydı. Haliyle bir noktadan sonra yol­ lan ayrılan Gorbaçov ve demokratların uyuşmazlı�ı yüzünden ülke uçurumun eşi�ine gelmişti. Kaos, güçlü bir siyasi silaha çevrilmişti artık. OHDK hakkında Sandra Viola ·nın da yazdığı gibi.· "Kaos pro­ vokatôrlerin elinde bir kozdu ve bütün ülke bu kaosun içinde bocalıyordu." Gorbaçov, OHDK'nın onuncu y ıldönümü ile ilgili özgürlük Radyosuna verdi�i demeçte, 1 0 sene evvel yaşananların bazı detaylarını açıklamıştı: " 1989 yılından sonra 35 sekreter. bütün imkan/arma ra!1men özgür ve şeffaf bir ortamda yapılan seçimler­ den sonra ballılar; Politbüro üyesi Solovyev de dahil, herkes kaybet­ ti! Siz bu seçimlerden sonra, sonuçlara dair yapılan tartışma/art görseydiniz keşke! Herkes bağırıp çağırıyordu. Zar zor susturarak konuşmama geçtim. Sonra da herkese sorun/an anlatsm diye söz hakkı tamdım. . Aslmda idare edilebilen, demokratik bir çalışma ortamımız vardı. Politbüromuz demokratik çalışıyordu. Ama onların bu itiraz/arma ben "haytr" dedim. 'Neler oluyor? Ne istiyorsunuz? Gurur duymalıyız bu sonuçlarla. Kazanan biz olduk' insanlar Perestroykayı destekledi ya ı Bakın işte; seçimler de yapıldı. Bir san­ dalye uğruna 10-15 kişi yarıştı; ama seçilenlerin yüzde 86'sı komünist/er oldu' Politbüro 'da itiraz sesleri yükseliyordu: 'O komünistler de kim oluyor ya!? Onlarm neresi komünist?. Demek bôyle ha?! Demek ki sizlerseçimi kaybedince gerçek komünist oluy­ orsunuz, kazananlar ise kôlü komünist!'. Nihayet bu dinozorlar demokrasinin ve ifade ôzgürlügünün, her şeyin tartışılabildiği bir sis­ tem olduğunu anladılar. . . Her şey de bundan sonra başladı ya. 1989 yılından sonra, Pereslroyka ·yı desteklemeyenler birleşmeye başladılar." Gorbaçov ve Perestroka'ya karşı ayaklanan güçler için ülkede yaşanan kaos bulunmaz bir fırsattı. Gorbaçov' la aralarında yaşanan kavganın boyutlarını OHDK'dan üç sene sonra Estampa gazetesine açıklayan Ligaçev'i dinleyelim: Soru: Sizinle Gorbaçov arasında, özellikle de ülkede milliyetçilik ayyuka çıkınca bir ihtilaf yaşandı mı? Cevap: Evet, bu onunla anlaşamadıQımız üçüncü konuydu. En ciddi konu da buydu aslında. 1988'de DaQlık KarabaQ'da savaş pat141

imparatorlu�un son darbesi


lak verince sık sık görüşüyor, tartışıyorduk. Hakikaten oldukça yıpranmış görünüyordu: ama her zamanki gibi bölücü unsurlardan bahsederek, bir önlem almaya yanaşmıyor, ortamı istikrara kavuş­ turmak istemiyordu. Sonuç belli: Binlerce ölü, yüz binlerce gôçmen; bütün Sovyeller gerginlik içinde. Soru: Sizce bunlardan Gorbaçov mu sorumluydu? Ligaçev: Ben o günlerde ne söylediysem bugün de aynısını söylüyorum. Perestroyka için en tehlikeli şey muhafazakarlık deQil­ di; ülkeyi parçalayan bölücü, anti-sosyalist milliyetçilikti. Bugün Gorbaçav·un da söylediklerime kalıldq:;iını biliyorum; ama bunu anlaması yıllar sürdü. Bunu çok büyük bir talihsizlik, büyük bir hata olarak görüyorum. Sumgail olaylarının Ligaçev ve taraftarlarınca sevinçle karşı­ landıgı kesin. Çünkü SSCB'nin kısa bir zamanda çökemeyece�ini düşünen bu insanlar, Sumgait trajedisinin Perestroykaya indirilen büyük bir darbe oldugunu biliyorlardı Polzokav·un anlattığına göre. o Rusya Komünist Partisi başkan­ lıQına Oleg Semyonoviç Şenin'i teklif ettiğinde. Gorbaçov ona çok kızmış ve sert bir tepki göstermişti: "Yoksa sen beni bu plçlerte başbaşa mı bırakmak istiyorsun?" Bunları söylerken de kafasıyla Şenın·i gösterıyordu. Moskova·da Komünizmin Öldüğü Gün isimli makalesinde, Sandra Vıola o dönemde Gorbaçov'a karşı çıkanları net bir biçimde karakterize ediyor: "19 Ağustos 1991 'in ılk saatlerinde. her biri kendi makam odasın­ dan ülkede yapılacak olan darbeyi yöneten ve komplolar üreten bu adamlar kımdi? Bu sorunun cevabım verebilmemiz için, ilk önce 60'/arın başmda. daha sonra ise 80'/erin sonunda iktidara gelen bu adamlar hakkında ön bilgi toplamamız lazım. Aleksandr Soljenilsın, Rusya ·nın çağdaş tarihinde en hazırlıksız, en beceriksiz siyasi lid­ erler kuşağını doğuran otuz yıllık bu dönemi 'geri dönüşüm seleksiy­ onu' olarak nıtelendirmışti. Artık tamamen çökmekte olan bir siyasi, bürokratik sıstem. 'taş kıçlı/ar' sınıfından olan hayasız, kolluklarına sımsıkı sarılan. sorun/an halletmek iktidarında olmayan bürokratlar­ la yönetilmekteydi Fakat 'Gorbaçov fenomeni' olarak bilinen bu bataklığın, SSCB'de en yüksek makamlarda oturan kuru, muhafazakar bunaklarla alakası yoklu. Çünkü bu ınsanlar çoğunluk değıldı Aslında sıyasi sahneye çıktıkları zaman sistemin çökmekle olduğunu anlayan Mikhai/ Gorbaçov ve arkadaşları. Merkez Komite ve PolitbUro Merkez Komıtesinde azmlıktayadılar. Bu kişilerin Sovyel hiyerarşisinde önemli mevkiler işgal eden diğer yöneticiler­ den daha akıllı ve hazırlıklı oldukları anlaşılmamalı. Bu insanların

ı4

imparatorluğun son darbesi


hepsi kafa yapısı itibari ile birbirinin aymswdı. Sadece Gorbaçov ve takımı içgüdüsel atarak Parti ve devletin sonunun yaklaştığını anlamışlardı. S�vyetler Birliğfnin siyasi, ekonomik ve manevi dejenerasyonu, on/afi çok üzmüş ve durumu iyileştirmek için çözümler aramaya koyulmuşlarôı. Bu küçük grubu hesaba kat­ mazsak, devleti yöneten iki-üç yüz kişiyi, iflasa uğramış Lenin sis­ teminin zavallı krnntı/arına benzetebiUriz. 198�1990 yıllan arasında onlar hep Grobaçov ve Perestroykanın yanında yer almışlardı. Onlara gôre. yenilikçi Gorbaçov·un uygulama/an sayesinde, sistemi onarmak mümkün olacaktı. Oysa Gorbaçov·un aşlfl dikkatsizli�i. düzensizliği ve mantıksız adımlan ssca·nin çôküşüne neden oldu (Baltık ülkeleri ve Kafkaslarda ayaklanmalar, bazı bölgelerde ise açlık ve sefalet başladı). işte o zaman, dinozorlar cesaretlenerek harekete geçmeye karar verôiler. Yani Gorbaçov iktidara gelmeden önce var olan sistemi restore etmek için kolları sıvadılar." üstüne üstlük yaşanan bu kaos ortamında, çeşilli kurum ve kuru­ luşların kendi çıkarları doğrultusunda, farklı farklı yöntemler izleme­ si, hareket etmesi durumu daha da zorlaşlırıyordu. Kendi aralarında çatışan rakip gruplar en iğrenç vasıtalara el atmakta, karşısındakıni ezmek için hiçbir şeyden çekinmemekteydiler. OHDK"nın onuncu yıldönümü ile ilgili özgürlük Radyosuna verdiği demeçte Gorbaçov şöyle konuşmuştu: "Sonra da kadrolar konusunu gôrüşmeye başladık. Çok şeyi değiştirmek gerektiği söyleniyordu. Kryuçkov·un, Yazov"un ve yaşı 70 olan di�erlerinin isimleri açıklandı. Yönetimin içeriği değişmeliymiş. Onemli gôrevler bekliyordu bizi. Buton bunlar bizden habersiz kayıtlara geçiyormuş. Böyle bir kayıt gerçekten de var. Yazov ônce itiraz etmişti, böyle bir konu geçmedi aram1Zda diy­ orôu. Ama Kryuçkov teybi çalıştırarak bandı dinletince, Yazov par­ ladı ve OHDK"ya katıldı." Başkanın Notları isimli kitabında Borıs Yeltsin OHDK ile ilgili yazıyordu: "Ayaklanma baştan sona kadar çok çelişkilıydi. . . iki teşk­ ilatın çıkarları çatışmaktaydı . . . Orôu ise bütün dunyaya Sovyet tan­ klarının hala nelere kadir olduğunu gôstermek için ayaklanma olsun, halk isyan çıkarsın istiyordu. KGB ise temiz, uygar bır iktidar değişikliriinden yanaydı." Aslında tek bir grubun içinde bulunmalarına rağmen o y ıllarda bir­ birleriyle çalışan güçlü kurumların olduğunu itiraf eden Rusya üst düzey yetkilileri, yukarıda isimleri geçenlerle de sınırlı değildir. Bütün bunlardan sonra insan isler istemez, şimdiye kadar sır perde­ si aralanmayan Sumgait'i düşünüyor. Acaba Sumgait katliamları. kendi aralarında çatışan bu kurumların hangisinin işine geliyordu? Bu ölümcül savaşta taraflardan hiçbirisınin ihtiyaç duyduğu kao-

imparatorluğun son darbesi


sun sınır1arını belirleyememesi ve bu belirsizli�in sonucunda bütün grupların ülkede kendi kaoslarını çıkararak karşı tarafı önledi�ini, kandırdıgını düşünmesi de aslında çok ilginç. Çünkü hiçbirisinin düşünülmüş, net bir metodu. net bir sistemi yoktu. Tam tersi, her biri karşı tarafın açığını yakalamakla, "ipliğini pazara çıkannakla" meşgul olduğundan ülke kaderine Jerk edilmekteydi. SSCB'yi yıkmaya çalışan güçler, Sumgail'le ne yaptıklarını ve niçin yaptıklarını gayet iyi biliyordu. "Koyu bir Yahudi düşmam olan Kazakların elebaşısı Peter Krasnov 1918-1919 yıllarında sahip olduğu büyük bir Don Ordusunun Yahudi kıyımı yapmasına neden izin vermemişti? Çünkü kargaşayı kim çıkar1rsa çıkarsm, kitlesel kıyım/an kim yaparsa yapsm ve kim yağma/arsa yağmalasm, bunun mutlaka genel bir kaosa dönüşeceğini, devletin temellerini sarsacağım ve sistemin iflasma neden olacağmı iyi biliyordu." Bu cümleler Markedonov Sergey" e ait. Sumgait olayları ise, devlet kurumlarının iHas etmesi, genel bir kaosun patlak vermesi ve çökmesi mümkün olan her şeyin çökme­ si için yapılan ilk geniş çaplı bir deneydi. Bu da KP MK' da, KGB' de belli güçlerin işine geldiği gibi, Ermeni bôlücülerinin de işine geliyor­ du. Batı·ya sı�ınan KGB eski generallerinden O.Gordiyevskl, Sumgait"e benzer provokasyonların ve operasyonların tarihte de yapıldığı ıle ılgili, önemli bilgiler veriyor: "Ocak 1959'de Şelepin, KGB Birinci Ana Yönetiminde O isimli dezenformasyon birimini kurdu (sonra bu birimin ismi A oldu). Bu birimde elliden fazla uzman çalışıyordu Birimin başkanı lvan lvanoviç Agayants, 1968 yılında ölene kadar, bu görevde kalmıştı Agayants 1941 - 1 94 3 yılları arasında Tahran sorumlusu olarak görev yapmış, 1946-1949 yıl­ larında ise (Avalov lakabıyla) Parıs'te çalışmıştı. Daha sonra istih­ baratın Balı Avrupa ülkelerınden sorumlu şefi olarak görev yapmıştı. Birim başkanı olarak atanmasını, Agayanıs yazdığı hatıra kitapları­ na ve hıkayelerıne borçlu Bılindiği gibi, sözde general Vlasov'a ail olan Ben Daragacını Tercih Ediyorum isimli kitabı, lvan Krılov'un Sovyet Genelkurmaylığındaki Kariyerim eserini ve Sialin'le Tito arasındaki sözde mekluplaşmaları (bu mekluplarda güya Tito. Troçki'ye duyduğu sempatiden bahsedıyordu). Agayants kendinden uydurarak, haftalık Karfur dergisınde yayınlalmıştı.. Agayanls'ın D birimınde çalıştığı yıllardı. 1959'da KGB'nin en büyuk hedefi - Batı Beriin· in halen neo-nazilerce yönetildi�ini dünyaya lanse etmektı Yapacağı etkinliklerinden birini, Almanya' da gerçekleştirmeden önce. Agayants bunu Moskova'da denemeye karar vermiş ve adamlarını Moskova'nın elli kilometre uzaklıaında

144

lmparatorlu�un son darbesi


yerleşen bir kasabasına göndererek duvarlara gamalı haçlar çek­ melerini, Yahudi karşıtı sloganlar yazmalarını ve gece saatlerinde mezar taşlarını devirmelerini salık vermişti. KGB görevlilerinin verdi9i bilgiye göre, bu olay kasaba sakinlerinin büyük ço9unlu9unu tedirgin ettiyse de, kısa süre sonra KGB'nin bu provokasyonundan esinlenen bir grup vatandaş, artık kendi insiyatifi ile Yahudi karşıtı eylemlerde bulunmaya başlamıştı. 1 959-1960 yılının kışında Agayanıs aynı yöntemi Almanya Federatif Cumhuriyetinde de başarıyla uyguladı. Do9u Almanya ajanları Batı·ya gönderildiler ve orada Yahudi anıtlarını, sinagog ve ma{lazaları yakıp yıkmaya, duvarlara antisemit sloganlar yazmaya başladılar. Yerli serseriler ve neonaziler, derhal KGB'nin bu kampanyasına katılmışlardı. 1 959'un kışı ve 1960 Şubat ortalarında Federatif Almanya Cumhuriyetinde anlisemil eylemler kesinlisiz sürmüştür. Kampanya başladı{Jı gibi, bir anda da durduruımuşlu durdurulmasına ama, Batı Almanya'nın bütün dünyanın gözünde imajı büyük bir hasar gör­ müştü. Batı Almanya siyaselçileri ve dini liderler, utançlarından başlarını öne e{liyorlardı . New York Herald Tribune, yabancı medyanın bütün manşellerini Bonn nazizm zehirinden kurtulamıyor diye, tek bir başlık altında özetlemişti. M. Geller de bunu onaylamaktadır: "KGB'de 1959 'dan başla­ yarak, dezenformasyonla ilgilenen özel bir bir D birimi var_ Birimin kurucusu ve yôneticisi olan efsanevi lvan Agayants. birçok ünlü operasyona imza atmıştır. Mesela 1 959 yılında Batı Almanya ·nın 20 ilinde ve Oslo, Paris, Viyana, Londra, New Yeri<, Milan gibi şehirlerde, Agayants neonazi ve antisemitist etkinliklerin yapıl­ masını organize etmiştir." Gerçeklen insan sözyleyecek söz bulamıyor' Agayants metotlarının. mekan ve zaman farkı dikkate alınmazsa, Sumgait olayları ile nasıl da birebir örtüştü9ü görülmektedir. Hiç kuşkusuz, kendinden sonra Agayanıs ın yetiştirdi9i 09rencileri ve Ermeni arkadaşları, onun çalışmalarını başarıyla devam ettir­ mişlerdir. SSCB'de Anayasa karşıtı uygulamaların birço9u ile ilgili olarak SSCB KGB'ye sorulması gereken soruların oldu9unu Rusya Cumhurbaşkanı V.Putin de onaylamakla. 21 A9usıos 2001'de, Kommersant Vlast gazetesi muhabirinin kendisine sordu9u "Siz endişeli miydiniz?" (KGB'nin OHOK'ya katılması konusunda - y.n.) sorusuna, o şu cevabı vermişti: "Hem de nasıl! Gerçekten de, hayatının bir anda gürültüyle çôk­ tü!jünü hisseder gibi oluyorsun. Do!ju Almanya 'dan döndükten sonra, Rusya 'da bir şeylerin yanlış gilli!jini görüyordum. Ama ayak-

-- ---·-··- ---· - -145 imparatorluğun son darbesi


/anmalar başlayınca, KGB"ye giderek o güne kadar sahip oldugum bütün degerlerin yıkıldı(Jım anladım. Bu ruh halinden kurtulmak çok zor oldu. Sonuçta ômrümün yarısmdan fazlası istihbara/la geçmişti. Ama ne yapabilirdim ki? Seçim yapılmış, karar artık verilmişti." Kendıliğinden, spontan olarak gelişen kaosla, olayları bir bütün içerisinde de�erlendirmek mümkün de�il, çünkü bu kargaşa tek merkezden yönetilmemekte, tam tersi bülün olaylar birbirinden kopuk, bağlantısız olarak gelişmektedir. Sumgait olaylarında ise, belli bir süre sonra anlaşıldığı gibi, karmakarışık gibi görünen kao­ sun içerisinde, aslında bir düzenin oldu�u anlaşılıyordu, yani idare edilebilen bir kaos yaşanmaklaydı şehirde (mesela Sumgail"te olay­ lar başlamadan önce, bütün zengin Ermenilerin bankalardaki par­ alarını çekerek şehirden gittikleri bilinmektedir). Sumgairleki kalabalığın ne yönde tepki göslereceğini önceden tahmin eden güçler (bunu ise bülün zamanlarda yalnız KGB yapa­ bilmiştir). bütün ihtimalleri matematiksel olarak hesaplamışlardı. Yani bır kaos var; ama bir bütünlük yok! Bu kaosu planlayanlar, diger spesıfik ayrıntıları da hesaba katmışlardı. Tard şöyle yazıyordu: "Kalabalık ônce farklıdır. çeşitlidir, eleman­ /an bırbirini tammaz. Aniden parlayıveren bir ihtiras kıvılcımı birinden di�erine sıçrayarak bu düzensiz kalabalığı elektrikleşlirir ve birdenbire bu kalabalık kendiliğinden teşkilatlanmış bir kitleye dônüşür. Bu düzensiz kitle, bir buton haline geldikten sonra gürültü büyür ve kille hedefe do(Jru yürüyen karşısı alınamaz bir güce dönüşür. Bu insanların çogu, sadece meraktan toplanmıştır burada; ama birkaç kişiyı etkileyen titreşım. bakarsın herkesin yüre(Jine yol bulur ve herkes yıkmaya can atar. Masum bir insam ölümden kur­ tarmak için koşan biri, birdenbire aym masum insam O/dürmek için önayak olur." Şimdi lse bu kalabalıOın içerisinde, Ermenistan'da büyük zulümlere ugramış. cehennem azabı çekmiş ve canını zorla kurtararak Sumgaire kaçıp gelmış insanların olduğunu düşünelim' Zerdüşt Alizade'nin anlılarından: "Sumgait olaylarmdan on gün sonra, Znanıye Eğitim Birliği heyeti içerisinde bu 'kapalı' şehire gel­ erek. alüminyum fabrıkasının işçileri ile görüştüm. Ermeni, Azeri ve Rus işçiler hıddetle soruyorlard1: 'Kim yaptı bunu? Biz işçilerin suçu ne?'. Ermeni işçi Amo. kendisini ve ailesini evmde sakladığı için, Azeri komşusuna teşekkür ediyordu. Sonra da Ermenistan ve Azerbaycan "daki mafyayı iane/lemeye başladı ve artık burada, Sumgaifte kalamayacağını bildirdi. Sumgait işçileri, kalabalı(Jın ônünde duran ve insan/afi kışkırtan 'şüpheli ve yabancı' gençlerden bahsediyorlardı. Malum olayların üzerinden artık on sene geçmiş. Bense dün olduğu gibi, bugün de hala o 'yabancıları' düşünüyorum.

146

imparatorluğun son darbesi


Gerçekten mi kalabalıQı yabancılar yönlendiriyordu, yoksa bütün bunlar işçilerin hayat ürünü müydü?." Hayır, bunlar hayal ürünü deQildi. O günlerde, provakatörler Sumgairte cirit atıyordu. Sumgait olaylarından sonra, O. Kuliş ve D. Melikov 27 Mart 1 988 tarihli Sosyalist endüstri gazetesinde, birlikte yazdıkları Siyah Tohumlar Yetişemez isimli makaleyi yayınlatıyorlar. "Konuştuğumuz insanların ço(ju, kalabalığı öfkelendiren konuş­ malar yapan, panik çıkaran ve güvensizlik aşılayan birilerinin ortalıkta dolaştığını açıkça söylüyordu. Mesela meydana toplanan Sumgait sakinlerinin karşısına dikilerek. Ermenistan·ın Kafan ilin­ den geldi�ini, ailesinin de 'Ermeni katilleri' tarafmdan ôldürüldü�ünü haykıran kişiyi polis tutuklayıp sorgulayınca, onun Kafan göçmeni olmadıCı. tam tersine evi barkı olmayan bir sabıkalı, işsiz güçsüz bir serseri olduğu anlaşıldı." Makalenin yazarları keşke "Ermeni katil/en" ifadesini paranteze almasalardı; zira 256 Azeri'nin katilleri Ermenilerden başkası de�il­ di. Sumgalt olaylarının tanı�ı Vilyam Rusyan ' ın hatıraları: "Sumgaifte olaylar büyüdü(jü sırada, ben olanlardan habersiz . (Bakü de bu konuda kimsenin bilgisi yoklu) Bakü . den Sumgait'e gidiyordum Yol boyunca tankları gördüm, şaşırdım. Buralarda tan­ klara pek rastlanmaz çünkü. Sumgait ise korkunçtu Silahlar patlıy­ or. otobüsler yamyor. cesetler yerde yatıyordu. Herhalde normal insanın yapacağı tek şey, arabayı hemen geri çevirerek, Bakü'ye dönmek olmalıydı. Ama ben fabrikaya gittim! Bunu niçin yaptığımı bilmiyomm. Bana bir zarar gelece�ini aklımın ucundan bile geçir­ miyordum. Müdür beni görünce dehşete kapıldı. 'Sen bilmiyor musun, bütün Ermenileri öldürüyorlar?' diye bağırdı. 'Neden ama?' diye sordum. 'Bilmiyorum' dedi. 'Şimdi sana uç silahlı adam vere­ ceğim, Bakü 'ye kadar sana eşlik edecekler'. Sovyet döneminde bile, Sumgait'te silah kolay bulunur bir şeydi. Ama cinayetler işlense bile bunlar adi cinayetlerdi. Kesinlikle etnik zeminde çatışma çık­ mazdı burada. Arabayı kullanacak olan kişi direksiyonun arkasına geçti, bense arkada iki kişinin arasında oturdum_ Bakü'ye kadar kazasız belasız vardık. Müdür benim can güvenligim için. iki hafta boyunca işe çıkmamamı söyledi. Hatta sokağa bile çıkma demişti. Kendi şoförü ile erzak yolluyordu bana. Tabii ki bu daha çok manevi bir destekti. Çünkü ben fakir biri değildim. Benim ne büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğumu dostlarım benden önce anlamıştı. Bir iki hafta sonra müdür beni arayarak Sumgait'te ortamın sakin­ leştiğini ve artık işe başlayabilece(jimi söyledi. Evet, şans benden yanaydı. Sumgai/'e katliamların yapıldığı sırada gelmiş, ama sağ

147

imparatorluğun son darbesi


kalabilmiştim. Ve doğrusunu söylemek gerekirse, bu olaydan sonra herhangi bir sonuç çıkarmadım kendim için. Eskiden olduğu gibi, Azeri dostlarım MiS bana çok iyi davranıyordu. Birileri için arl<adaş

değil de, düşman bir Ermeni olabileceğimi aklımdan bile geçirmiyor­ dum.''

Napoleon, Convenfin davranışlarını dikkatle inceledikten sonra: (Kitlesel cinayetler idare dışıdır) demişti. Sumgait olayları, Bakü'nün imajı maksimum hasar görsün diye, ayrıntılarına kadar, titizlikle düşünülmüşlü. Gerçekten de öyle oldu; uzun yıllar kendine gelemeyecek kadar aQır bir darbe yemişti Bakü. Brejnev·in ölümünden sonra yaşanan süreç ve Sumgait olayları hakkında V.Yudenko kendi görüşünü ş u sözlerle anlatıyor: "Les crimes colleclives n·enegagent pressone"

"Brejnev'in ô/Omü. Sovyetlere soguk savaş ilan etmiş ve ikinci dünya savaşının

1945 yılında bil/iğini kabul etmeyen Batılılar için

harekete geçme sinyali oldu. O günlerde SSCB KP MK"nın kafası iktidar kavga/arma karışmış ve ülke yônetimsiz kalmıştı. ilk pro­ vokasyon gecikmedi. Kore uçağı düşürüldü.

Batı

1983 yılında yanlışlıkla vurularak

medyası bu olayı hemen

büyüterek.

dünya

kamuoyunu şer imparatorluğu dediği ülkeye karşı ayağa kaldırdı. Eşi gorıi/memiş bu kahpeliğin defalarca kimler tarafından yapıldığı da attık ıspatlanmıştır.

Hatla geçenlerde

TV-6'da,

bu uçağın

düşürülmesinde CIA "in parmağının olduğunu apaçık şekilde kanıt­ layan bir lngiliz belgeseli gösteriliyordu Ama o yıllarda, bu olay yaşandığında. hedefe ulaşılmıştı. dünya kamuoyu bizi lanetliyordu. Daha sonra. Gorbaçav·un sanki bunlara verecek hiçbir cevabı yok· muş gibı çeşitli askeri programlarla. yıldız savaşları ile onu tehdit etmeye başladılar

Daha sonra Rust isimli pilot,

uçağını

Kızıl

Meydan·a indirerek, güya ssca·nin hava savunmasmm ne kadar zayıf olduğunu göstermek istemişti. Sonra da olaylar zincirleme bir şekilde gelişmeye devam elli. Sumgait. mayın kürekleri, Letonya vs. Bunları herkes biliyor Okur isterse bu listeyi kendisi de kolayca uzatabilir.

Ve

bütün

bunlara

verilebilecek

tek

bir

ad

var:

provokasyon. " O dönemin bulanık siyasi atmosferinde (Gorbaçov sayesinde) bir­ birleri ile çalışan tarafların işledikleri suçları, yaptıkları kötülüklerı analiz etmek çok zor Bunun için daha fazla kanıta ihtiyaç var. Ama bu karşılıklı suçlamalar. Sumgait ve ona benzer kalliamların hazır­ lıQının yapıldıQı yerin Bakü olmadığı n ı ; bilakis bu merkezin Moskova'da, KP MK ve KGffde bulunduğunu, olayların oradan yönetildığinı gösteriyor. SoQuk savaşın merkezi de aynı yer değil miydi? Moskova.

148

imparatorluğun son darbesi


Sumgail olaylarında başı çeken bazı isimler ise, yönelen değil, yönetilenlerdi. Böylesi durumlar için, bir deyim kullanılır: "Başkasının şenli{tinde sarhoşluk." Sumgail olaylarının nasıl başladığını anlatan SSCB KGB Başkan Yardımcısı Filipp Denlsoviç Bobkov·u dinleyelim: ''Azerbaycan ·m diğer şehirlerinde galeyana gelen kalabalıkları sakinleştirmek. atan­ lara dôkülmelerini ônlemek mümkün olmuştu. Ama beş bin kişinin Parti il Mekrezi binası karşısında ıoplandı{tı Sumgail 'le. bunu yap­ mak mümkün olmadı. Ermenistan·m Kafan şehrinden kovulduğunu ône süren birkaç Azerfnin meydana gelerek. Ermenilerce nasıl zulme u�radık/anm anlatması ile ihtiraslar daha da alevlendi. Ateşin üzerine barut dôken diğer bir olay ise. Moskova·dan dônen Ermeni şairesi Si/va Kaputikyan ·m Ermenistan Televizyonuna çıkarak, Gorbaçov'ta gôrüştü{tünü anlatması oldu. Daha sonra Erivan 'dan bir başka heber geldi: Ermenistan SSC askeri başsavcısı A.N.Kalusev, Azerbaycan 'da iki kişinin öldürüldiı{tünü: ama aralarmda Ermeni'nin olmadığını söylemişti. Katusev gibi akıllı, soğukkanlı, iradeli ve diplomat birisi, Erivan 'm Tiyatro Meydanına toplanan kalabalığı sakinleştirmek için yalnız bıınları söyleyebilirdi." Ü lkenin kaderini belirleyecek bir proje olan Pereslroyka'ya gerçeklen de ihtiyaç vardı. Ama başka bır Pereslroyka gerçek­ leşmeliydi; sislemli ve idare edilebilir bir Perestroyka. Bu sürecın başarıyla tamamlanması için ülkenin bütün kurum ve kuruluşları kendi aralarında bir uzlaşı ve işbirliği ıçşerisinde çalışmalı. reform­ ları bir plan do{lrultusunda gerçekleştirmeliydiler. Bunun yerine ise, SSCB'nin en önemli idare organlarının içerisinde entrikalar başladı . Ülkenin yönetim birimleri, birbirini salmaya koyulmuştu. Dönemin ünlü politikacılarının yıllar sonra yazacakları hatıra kitaplarından. herkesin birbirinden nefret ettiQini ve meslektaşlarının başarısızlıQı­ na sevindiQini okuyacaktık. Bu insanlar Roma imparatorluğunun çökmesi arefesinde, Roma senatörlerinin davranışlarını sergiliyor­ lardı. Freudist bir durum söz konusuydu. Sumgait olayları bu insan­ lar için bir itaatsizlik bayramı ve kanamaya başlayan yaralarına bir melhemdi. K. Brutens, hatıralarında yazıyor: "Sıımgail, Karaba{t olaylarına yeni bir boyut kazandırdı (y.k). Suıngait olayları. bu kavgayı daha keskin ve acımasız bir çatışma dl.izlemine getirerek. tarafları radikalleştirdi ve sorunun çözümü için kanlı yöntemlere başvur­ malarını sagladı. Bu durumda, bundan sonraki aşamanm savaşmak o/du{tu kaçınılmazdı (y.k.) ve bu savaş çok yakındı Merkez yönelim ise garip; ama bana kalırsa aptalca bir inalla. 'dediğim dedik' diyor; belki de sistemin iflas etliğini bildiği için böyle yapıyordu." 149 imparatorlu{jun son darbesi


KarabaQ bölücülüQünün fikir babalarından olan bu adamın böyle önemli bir itirafta bulunması, şu soruları akla getiriyor: Bu savaş kime lazımdı? On yıllar boyunca bu savaşın hazırııgını kim yaptı? Komşusunun topragına göz diken kimdi? Sovyet döneminde çocuk­ larını komşu halka nefretle büyüten, kinle terbiye eden kimdi? Yoksa Azerbaycan mıydı? Kesinlikle dei;lildi! SumQait olaylarının akabinde, bir süre sonra Sumgait valisi, Azerbaycan KGB Başkanı ve Azerbaycan KP MK Birinci Sekreleri görevlerini kaybettiler. Siyasi kariyerinin en parlak dönemini yaşayan Sumgail valisi O. Muslimzade'ye bu kargaşa ve kan, çok mu lazımdı yani? O yıllarda ülkeyi zar zor yöneten, durumu güçlük­ le kontrol eden hükumel, Sumgail kalliamı gibi bir lrajedinin ken­ disinin sonu olacagını bilmiyor muydu? Şubat 1 9BB'de DaQlık KarabaQ bölge yönetimi DKôB'nin Ermenistan · a bir1eştirilmesini talep etti. V. Hüseynov hatır1ıyor:

"Onlarla konuşmak için önce Azerbaycan KP MK ikinci Sekreteri Konovalov gitti bölgeye Daha sonra Birinci Sekreter Bagirov da ona kaflldı. Ama Ermeniler onların

her ikisini toplantı salonundan

kovdu. . . Bagirov ·un bölücü/erte diyaloga girmeye ve kanm akma­ ması için gereken her şeyi yapmaya her zaman haz1r olduğunu onun yakın çevresi de dahil. herkes biliyordu. Bu nedenle, Sumgait olayları her şeyden önce Bagirov'un sonunu gelirdi. Çok dürüst; ama ifadesiz bir liderdi Bagirov. Sumgaifte olaylar başlamadan bir gün ônce. KP MK Birinci Sekreteri Kamran Bagirov ve Bakanlar Kurulu başkanı Hasan Seidov Sumgait'e gilliler Akşam saatlerinde, onlar Kimyacılar kulübünde şehir sakinleri ile görüştüler. Salona toplanan kalabalık, 'Karabağ ' ı

alıyorlar,

ülke yönetimini soru yağmuruna tutmuştu: sizden

ise

tık yok,

neden?!',

'Azerileri

Ermenistan·dan kovuyorlar; ama siz hiçbir şey yapmıyorsunuz?' vs. Orada bulunanlardan biri. ayaga kalkarak, Ermenistan 'da O/dürülen Azerilerin isımlerini listeden okumaya başladı_ Ortam o kadar geril­ di ki ülke yôneliciferi arka kapıdan salonu terkederek Bakü 'ye kaç­ mak zorunda kaldı. Bagirov insanlarla diyaloga bile girememişti; zayıf bir lıder. kôlü bir polemikçiydı. Bagirov·un bir diğer trajedisi ise, Azerbaycan SSC KP MK bürosunda onunla aynı görüşleri paylaşan ikmci brr kışınin ofmamastydı. BOro üyelerinden birmin bize anfatltgı­ na gore, 'dostça· brr ortamda yemek yiyen Bagirov ve Karen Brutens blf yandan da Karabağ sorununu tartışıyorlardı. Ama Brulens ikide bir Bagirov'a hakaretler yağdmyor. onu zor duruma düşürüyordu . . O n u savunmak, Brutens · e itiraz etmek kimsenin aklına bile gelmiy­ ordu. Asımda takım kurmada başaflSIZlik sadece Bagirov'un değil, Vezirov ve Mutallibov·un da en büyıJk sıkmtısıydı. Vezirov zaten

150

imparatorluğun san darbesi


takım kurmazadı. Mutallibov·un etrafındakiler ise bir an ônce onu koltu{jundan devirmek için fırsat kolluyorlardı." Z.Todua yazıyor: " 1 4 Mayıs 1992'de parlamento binası ônünde toplanan kafabalıOm sayısı azalmaya başlamıştı. 'indir artık yum­ ru�unu masaya' tarzında ısrarlar çogaımca Mutallibov pencereye yaklaştı ve odadakilere yônelerek şunları dedi: 'Diyorsunuz ki şu aşağıdaki kalabalık halk değil, halk bizimledir. Far.zede/im ôyle. Peki, o zaman sizi destekleyecek 20-30 kişiyi gôsterin bana en azmdan. Hani, nerde bizim taraftarlar? Yoklar işler' Mutallibov göstericileri dağıtmak için ordu birliklerini harekete geçirecek cesareti bulamadı kendinde Bu onun hem güçlü, hem de zayıf yanıydı . Siyasetle ise bilindi9i gibi olayları etkileyen ve hız­ landıran her zaman gösterilen zaaf olmuştur. Zaten böyle de oldu. 15 Mayıs günü, Mutallibov bir daha geri dönmemek üzere Bakü"yü terketti! Başa dönersek, Azerbaycan SSC KP MK bürosu yetkililerinin en büyük stratejik halasının, gerçekleri bulmak yerine Sumgail"in bütün sorumluluğunu D. Muslimzade'ye yüklemeleri olduğunu görürüz. Bu tavır, ileride Bakü' nün daha ağır darbeler almasına neden ola­ caktı (Halk Cephesi de aynı şekilde kolaycılıQa kaçarak, iktidara gelir gelmez V. Hüseynov·u Ocak kalliamının neredeyse tek sorum­ lusu ilan elli ve hapse atlırdı). Bu arada, Sumgait Ermenileri de garip bir şeyler olduğunu ve bun· ların dışarıdan sızdırıldığını anlamaya başlamışlardı. Zaten bu nedenle, onlardan kimse Ermenistan·a gitmek istemiyord u . . Sumgait olaylarının tanı91 Nikolay M . in anlallıkları: "Kurları/an Ermenilere nereye gitmek istedikleri soruluyor. alf.raba ve lanıdık­ larınm isim ve adresleri alınarak onlarm yanına gönderiliyorlardı. Ne ilginçtir ki herkes Rusya ·yı tercih edıyor ve oraya gitmek istiyordu. Tercih edilen yerler genellikle Krasnoda� Rostov bôlgeleri veya Rostov·a yakm bir Ermeni kasabası olan Çaltır'dı. Ermenilerden kimse Ermenistan ·a gitmek istemiyordur' Bunları başka bir isim, olayların merkezinde bulunmuş Azerbaycan SSC KP MK Parti Komisyonu Başkanı R. Ahundov da onaylıyor. Onun anlattıklarına göre, kulüpte toplanan yaklaşık 3 bin Ermeni, hep bir a9ızdan Krasnodar ve Slavropol bölgelerine git­ mek istediklerini söylüyor ve hiçbirisi Ermenıstan·a gitmek istemiyordu . Belirli güçlerin Sumgairi boşuna seçmedikleri bugün anlaşılıyor artık. Hruşov döneminde Novoçerkassk· ta yaşanan olayları mutlaka hatırlayanlar vardır; ama benzer olayların Sumgait'te 1 963 yılında da yaşandı9ını çok az kişi biliyor. Petrol ve kimya şehri olan imparatorluğun son darbesi


Sumgairte ekmek yoktu. Hatta şehir yönelicilerinden birinin söylediklerine göre, patates bile yoktu. Kasım bayramı günü şehirde kargaşa çıktı. Milinge gelenler hükumet aleyhine sloganlar atıyor. Politbüro üyelerinin portrelerini yakıyorlardı. Polisle kalabalık çatışınca. ölenler oldu. Birkaç saat sonra Sumgait'e giren ordu bir­ likleri sayesinde asayiş sagıançh, şehir islikrara kavuştu. Dimitri Furman yazıyor: ". . . Zararlı atıklarm ölçülemeyecek kadar çok oldugu. ekolojinin berlJat duruma geldigi bu endüstri şehri ile ilgili, Azerbaycan·da bir şaka da vardı, 'Sumgaitliler gaz odasmda bile sag kalırlar diye. " /. Zemtsov ise Sumgait olaylarından ônce yazdığı kitabmda, Sumgait'i, ahalisinin lumpenlerden oluştuğu, cinayetin kol gezdiği korkunç bir şehir olarak tasvir ediyor. "Sumgait kuruldugu günden. yani 1947 yılından bugüne kadar. 11. 108 kişi ağır yaralanmalarla hastanelere kaldmlmışflf. Bugüne kadar OldürıJlen insanlarm sayısı ise, 1972.de doğanlardan daha fazladır: 6 bin kişi. 1 963 ·re erzak kıtlıgı nedeniyle Sumgairte halk ayaklan­ ması bile yaşanmıştı." Bunlar elbette SSCB KGB tarafından da bilinmekteydi. Ü lkenin ünlü gazeteci lerinden S.Peres, Kaliniçenko ile konuşmasını şöyle hatırlıyor: "Sumgaıfle ilgili yapılan bütün girişimlerin neden fiyaskoya ugradıgını düşünüyorsunuz herhalde?. Bu soruyu bana soran Kalinıçenko, sanki tumseklerle kaplı suratım bana yaklaştlfcJi ve su gıbi şeffaf gaz/erini hızlı hızlı açıp kapayarak sorusunun cev­ abım kendısi verdı: Mahkemede Grigoryan · ın Ermeni olduğu tespit edılince bıtli her şey! Anlıyor musun? Her şey bitti! Herkes kendi ifadesim geri çekti. Video gôrüntülen var mıydı soruyorsun? Evet. vardı. Bu arada. video kayıtlarına gôre altı kişiyi O/düren de Grıgoryan·ın ta kendisi. . . Ama mahkeme için video. afedersın bir paçavra degerınde bile değıldir. Kanıt olarak gormüyor çünkü. . Cınayet Hukukuna göre b u bôyle.. Evet. 1 4 sene hapis cezası verdiler ona. . . Ama kısa zamanda serbest btrakilacağı da biliniyor­ du. Alımetov·u ıse bir kışiyı ôldiJrdiJgiJ gerekçesiyle hemen idam eltıler . . Bôyle devam edemezdi ki. . Ka/iniçenko burnuma yak­ laştırdığı işaret parmağmı salladı. Evet! Apartmanlarm dam/annda kameramanların ne aradığmı sormuyor musun kendine ? Onlar kal­ abalığın nerelerden geçıp. nerelere gıdeceğini nereden biliyordu? DUşunmedin mı bunları ?.. " KGB"nın Z bırımı başkanı Vladimir Luısenko ve şube müdürü Valen Hmelev bakın ne yazıyor: "Mesela şimdiye kadar kimse. Sumgaif'te yaşananların Ermenı kôyü Gugark'ta yaşananlarla aynı o/dugunu söylemedi. Gugark'ta Azerilere işkenceler uygulanıyor. insanlar acımasızca ôldürıilüyor. evleri gaspediliyordu." ü stelik

1 52

imparatorluQun son darbesi


Sumgail'te 26 kişinin, Ermenistan·ın Gugark ve Masis illerinde ise 216 Azeri"nin öldürülmüştü. Ermeni bölücüleri Sumgait olaylarının kim tarafından ve nasıl düze nlendiğini biliyor ve işlerine geldiği için bu güçlerle ışbirliğine giriyorlardı. Onlar için önemli olan, Azerileri Karabağ olaylarından dolayı. ba!lımsızlık sevdalısı Ermenilerden öç almaya çalışan vahşi bir millet olarak dünyaya tanıtmaktı. Her şey öyle ustalıkla kurgulan­ mıştı ki sanki Azerbaycan hükumeti buna daha önceden hazırlık yapmış ve kasıtlı olarak Ermenileri katlelmişti. lzvestlya gazetesine verdiği demeçte Başsavcı Yardımcısı Katusev şöyle diyordu: "Bir sürü asılsız dedikodu soruşturmayı

yürütmemize engel oluyordu. ôzellikle de katliamlardan bir gün ônce şehirde yaşayan Ermenilerin isim listesınin çıkanldığı. onları öldürmek için bazı fabrikalarda kazık ve diğer alellerin haztrlandı{Jı söylentileri dolaşıyordu. Güya PTT, Ermenilerin evlerindeki telefon­ /an kesiyormuş. Bu asılsız dedikodularm sonu görünmüyordu. Bu ve benzer söylentilerin gerçek olup olmadı{Jını soruşturan savcılık görevlileri, Sumgait sakinlerinın ifadclenne baş vurmuş; fabrika, belediye, muhtarlık ve PTT'ye de uğramışlardı. Bu söylentilerin hiçbirisi doğrulanmamıştı."

Zaten Sumgaifle ilk Ermeni" yi öldüren de Paşa lakablı Ermeni asıllı Grigoryan'dı. Krunk tıderlerınden olan A. Manuçarov şöyle diyordu: "Bize kurşun sıkmaya sızı mecbur ede­ ceğiz!.'' Brutens ise OKOB aydınları ile göruşmesi sırasında şöyle bir olayı n yaşandığını yazıyor: ''Müzik okulunun müdürü ayağa kalkarak bağırmaya başladı: "Siz (yani Moskova - y. n.) bızi insan

yerine koymuyorsunuz. Sizler için biz birer hayvamz. sürüyüz sadece! O zaman vurun. vurun bizi. . . "

Hukuk doktoru, Rusya içişleri Bakanlığı Enstitüsü görevlisi terörisllerin isimlerini açıklamadan, onların metotlarından şöyle bahsediyor: " Terorist/erin bir hedefi vardır: iktidarı ele geçirmek. .. Ve

unutmayın, ortalıkta ne kadar fazla ceset olursa, üstelik bu cesetler onların kendi halkından olan insanlara ait olursa. teröristler ıçin o kadar iyidir. Bu cesetler onlara lazım çünkü! Ô IV sayısı çoğaldıkça kamuoyunun sempalisıni kazanıyorlar. E§er terôrle mücadele etmek zorunda kalan devlet de silaha sarılarak onların kendi ôz halkını Oldiırmeye başlarsa, bu da terônstıeri çok mutlu eder. . . . "

P. Lukimson Yahudi'nin Gözüyle Sumgait isımli kitabında şun­ ları yazıyor: "Katliamın başladığı ilk dakıkalardan ılibaren. Sumgaıf

olaylarını görüntüleyen kameramanların kim olduğu hiilii bilınmiyor. Birl<aç gün sonra ise, bütün Avrupa televizyonları bu gôriıntüleri gösterdi durdu." Oysa Sumgairte gerçekten neler yaşandığını

153

imparatorluğun son darbesi


herkes biliyor. Sumgait katliamını yansıtan ve Ermeni propagandasının en büyük silahı olan bu korkunç film, Avrupa ve Amerika ülkelerinde günlerce ekranlardan düşmedi. Bu filmin Azerbaycan·ın imajına ne büyük bir darbe indirdiQini tahmin etmek zor deQil. Filmi lsveç"te izlemiş olan Azeri yazar Maksut İbrahlmbeyov·un anlattıkları: "iç karartan, insam bunaltan bu korkunç görüntüler. beyni feci şekilde zonkla/an iğrenç seslerin eşliğinde gôsteriliyorclu. Mesela korkudan gözleri berelen bir Ermeni. sözde şahidi oldugu bir manzarayı, komşusu Mişa ve kar1smm Azeriler tarafmdan nasıl ôldürülduganü anlatwordu. 'Mişa ve karsmm kafalar1m kestikten sonra, otuz Azeri erkek, ailenin genç kızma saldırdılar. S/fayla ona tecavüz etlıkten sonra. kızı dilim dilim doğradılar. mangal yakarak etinden kebap yapfllar ve iştahla yediler. Bizim bu hayvanlardan neler çektiğimizi bilemezsiniz!' diye bağınyordu Ermeni Gabrielyan." Gençlik yıllarından tanıdq)ım Maksud, bu iQrenç görüntülerden sonra günlerce kendine gelemediQini anlalmışlı bana. Bu filme nok­ . tayı koyabılecek sözleri, A. Makarov·un 29 Aralık 1 988 de Sovyet kültürü gazetesinde yayınladıQı Facianın Ardından Düşünceler ısimli makalesinden okuyoruz. "Biz gazeteciler, yazarlar. propagan­ daclfar büyük bır hata yaptık: Ermeni olsun olmasm. .�·umgait kur­ banlarmm hepsı için. sırf Sovyet vatandaşları oldııklan için hep beraber ağlamadık. Provok.atôrlen·, katilleri de lanetlemek yerine, onları Azen olanlara ve olmayanlara ayırdık. Oysa kim olursa olsun, msanlık adma yüz kızartıcı bir suç işlediği için lanet/enmeliydi." Y. Yevtuşenko Pravda gazeıesi sayfalarından, Ermeni ve Azerilere Sumgainen başlayan (y.k.) kanı artık durdurun ça9rısını yapıyordu. Bu provokasyon, şairın Bakı.:ı · ye karşı yaptıQı ikinci pro­ vokasyondu - çunkü ılk kan Sumgarrte deQil. yüz binlerce Azeri" nin kendı evlerinden çıkarılması sırasında, Ermenislan'da akmıştı. Sumgait olaylarından sonra, 2-3 yıl boyunca kalliamın her yıldönüml..ı nde Moskova Vagankovsk mezarlığının yanında bulunan Ermeni kıhsesinın önünde mitıngler yapılmaya başlandı. Moskova yönetimı bu milınglerın yapılması için gereken tüm imkanları sa9ıamış. kalabaı19a ıstedi9ı kadar miting yapma hakkı tanımıştı. SSCB tarihınde buna benzer ikınci bir olay olmamıştı. Polis ise eylemcilerı "Azenlerm provokasyonlarmdan" koruyordu. Moskova beledıye başkanı ve Moskova Emniyet Müdürü ıu9general Peter Bogdanov da eylemcılerın bir sorunu var mı yok mu diye, sık sık kilisenın önüne gelerek onları zıyaret ederdi. Mitinglere Moskova aydınları ve buyukelçılıkler de davet ediliyordu. Hararetli nutuklar atılıyor. Azerıler ıçın "faşisr· yakıştırması yapılıyordu. Mitingde

imparatorluğun son darbesi


konuşma yapan Nuykin ise şunları söylemişti: "Bu cellat halk, Rusya 'dan Sürülmelidir!." Starovoytova ise Azerbaycan demir yol­ larına özel bir yaptırım uygulanmasını talep ediyordu. Çerniçenko da Karaba!)"da Cumhurbaşkanlık modelınin uygulanmasını öneriyordu vs. Bu milinglerin birinde. Dağlık Karabağ doğumlu _ Moskova Devlet Universitesi profesörü, filozof Grant Yeplskoposov da bir konuşma yapmıştı. Sumgail katliamını kınadıktan sonra, konuşmasını şu sözlerle sürdürmüştü: "Azeriler Sumgait olaylarmdan ötürü özür dilerse eğer, gelecekte kan akma­ ması için kendileri ile diyaloga girmeye hazınz_" Mitinge gelenlerın bir tek talebi vardı "Kana kan!." Bu mitinglere katılarak konuşma yapan Voznesenski. Yevtuşenko, Bıkov, Okucava, Fazıl lskender, Esatov, Çilingerov, Kvaşa vs. gibi birçok ünlU siyasetçi, aydın, bilım adamı, yazar, aktör de vardı. Dünyanın ünlü TV kanalları bu mıtıng­ leri görüntüleyerek ülkelerinde günl erce gösteriyordu. Uzun yıllar devam eden PR nitelikli bu mitingler, Azerbaycan· ın imajını çok kötü bir şekilde zedelemişti. SSCB"nin resmi kurumları da boş durmuyordu. SSCB Başsavcılık yelkilileri Karakozov, Gdlyan ve lvanov, Lenıngrad televizyonunda katıldıkları bir açık oturumda bir saatten uzun bir süre Sumgarl olay­ larını dehşet dolu gözlerle ve korkunç ifadelerle susleyerek anlat­ tılar. Azerbaycan halkına hakaretler ya!)dırdılar ve henüz mahkeme bile yapılmadan birilerini kurşuna dizmek gerektiğini söyleyerek işi yargısız infaza kadar vardırdılar. O dönemde Leningrad'da doklara yapan arkadaşlarımdan biri, bu programdan sonra üniversiteye gitmeye utandığını: çünkü herkesın kendisinden yüz çevirdiQin anlatmıştı bana. Ama ınfaz gerçekleşti Sumgait olaylarını çıkarmakta suçlu bulunan birkaç kişi, mahkeme kararı ile kurşuna dizilerek ıdam edıldL SSCB'nin çeşitli noktalarında. etnik zeminde çıkan çatışmalar sonucu onlarca kişinin yaşamını yitirdiği bilinmekledir: ama bu insanların kalillerinin yakalandığını, mahkemeye çıkarıldığını ve kurşuna dizildiği görülmemişlir. Bu "dikkate" bir lek Sumgait mazhar olmuştu anlaşılan. Bu idamları yapan ülke yönelimi. alev topuna dönüşen SSCB"de, en kanlı olayın Sumgail"te yaşandığının altını çızer gibiydi. Ermenislan KP MK ikinci Sekreteri. sonra Rusya Güvenlik Kurulu Sekreteri, parti kariyerine başlamadan önce ise yumurtacılık yapmış olan O.Lobov. Sumgait olayları ile ilgili bakın ne diyor: "Sumgait vandalizmini yapanlara hakettikleri cevap verilmetıdir. .. Dağlık Karabağ halkı kimsenin hegomanyası altında yaşamak zorunda değildir. . . Orada bir başkanlık sistemi uygulamak lazım."

155

--

- - -

--

---

imparatorluğun son darbesi


Rusya istihbarat servisleri, Aum Sinrike terör örgütü üyelerini e!li­ tiyor ve Kremlin de bunu biliyordu. Güvenlik Kurulu sekreteri O. Lobov ise. onları himaye ediyor ve bu korkunç tarikatın lideri Asahara ile arkadaşlık yapıyordu. Her teröristin e!litimi için Asahara 20 bin dolar ödemekteydi Ruslara. Rusya·daki banka hesaplarına Japonya·dan ıransrer edilen bu paralar ise, gizemli bir şekilde hesaplardan kayboluyordu. Çok ilginç, de9it mi? 24 Ocak 2004 yılında RTR kanalında yayınlanan bir programda, tarikat üyelerinin Lobov'un babalı9ından çok duygulandıkları iddia edilmişli. Aum Sinrike üyeleri Lobov·un yardımı ile Rusya'dan iste­ dikleri her şeyi elde ediyordu. Aum Sinrike tarikatı gerçek yüzünü gösterdıklen sonra ise, Lobov kendini şu sözlerle savunmuşıu: "Tarikatın faaliyeti konusunda Rusya istihbaratı beni uyarmalıydı aslmda." Yazar Sera Hanzadyan ise, bütün söyleşi ve yazılarında Sumgairte 450 Ermeni'nin öldürüldü�ünü, ayak parmaklarından morg eliketleri asılmış cesetleri morgda kendi gözleri ile gördü!lünü anlalıp duruyordu. "Alçak faşistler şehir hastanesine ve doğumevine saldırarak. e/ike/lerden bebeklerin uyru(Junu tespit ediyor ve onları camdan dışarıya fırlaltyordu. Doğum yapacak olan Ermeni kadm­ ıarmın ise karın/an deşiliyordu." Yelena Alihanyan-Bonner de Hanzadyan· ı destekleyici konuşmalar yapıyor, bütün televizyon kanalların ı dolaşarak. korkunç "manzara/al' gördüğünü anlatıyordu. Sovyet gazetelerinin ço�unda açıkça yazılmış ve TV ekranlarından söylenmiş bu dehşet verici iftiraları, bu kitapta tekrarlamak, adaba aykırı. Lebed'in kıtaplarından anladı�ımıza göre ise, Sumgait olayları onun yüre9inde Azerbaycan'a karşı büyük bir nefrel doQurmuş ve adam bülun yaşamını Azerilerle mücadeleye adamış. Vatanıma Yanıyorum isımli kıtabında. Lebed şöyle yazıyordu: "O zamanlar. 1988 Şubat-Mart aylarında yurdumun ve biyografimin kanlı, dehşellı. ihanetlerle dolu sayfaları yazılmaya başlandı. Beni en çok üzen şey ise, ülke yônetiminin en yüksek makamlarında bulunan kişilerın kalleşlı(Jı. hırsızlı(Jı, ihanet/eriydi. . . Sumgait'te insanlık dışı bir ortaça(J sadızmi yaşanıyordu .. " Birilerı büyük provokasyonlar çıkarıyor, başkaları bu provokasyon­ ları devam ellırıyor, di�erlerı ise bunun üzerinden siyaset yaparak, kariyer kuruyordu. Tanıdık bir tablo aslında! Sumgail olaylarında Azerbaycan halkını sırtından bıçaklayan bir dığer isım, SSCB Yüksek Konsey Başkanlık Divanı üyesi şair Resul Hamzatov' d u . Saharov·ıa aynı görüşleri paylaşan Hamzatov, Gorbaçov'dan Sumgait olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanı­ masını talep edıyordu 156 imparatorluğun son darl:Jesi


... Sakin denizin üzerinde dolunay, "Sevincimde, elemimde Ebediyen kan kardeşim, canımsın Bakü" diye. Gecenin dalgaları fısıldıyor bana, "Hayatta seninle ayrılmayız. Çünkü kaderle bağlanmışız", Böylece konuşuruz Hazar"ın gürültülü dalgalarıyla, Ebedi kardeşliğimizi. Resul Hamzatov "Bakü" Hamzatov bu satırları Bakü"nün üzerinde "bulutlar'' yokken, hava açıkken yazmıştı. "Leylekle(' şarkısında da içten ve güzel sözleri vardır Hamzatov" un. Bu şarkıyı dinlerken ruhun ölümsüzlü�ünü düşünür insan. Ama 20 Ocak tarihinde, Bakü"de yapılan kalliamdan sonra, sönen yürekler için Hamzatov buna benzer şiirler yaz· mamıştı. Hiçbir şey yazmamıştı! Ermeni propagandası sayesinde, siyasi çevrelerde ve iş dünyasında konu Azerbaycan olunca . hemen hemen herkes Sumgait olaylarını hatırlıyordu. Oysa bu insanlar Sumgail"i Ermenilerin a{lzından dinlemişti. Karaba� bölücülü�ü gündeme getirilmek istenince. hemen Sumgait olayları da hatırlatılıyor, SSCB KP MK toplantıları sırasın­ da, parti üyelerinin konuşmalarında başlıca argüman olarak kul­ lanılıyor, muUaka allı çiziliyordu. Yani Sumgait Ermeni yanlısı güç­ lerin elinde bir tür kalkan olmuştu , . K G B Z Birimi başkanlığını yapmış olan Vladimir Lulsenko ve aynı birimden şube müdürü Valeri Hmelev"in itiraflarına göre, Z Birimi milletlerarası çatışmalarla ilgilenen bir KGB all birimiydi. Bu iki yetkili, o dönemde görevleri gereği sık sık Ermenistan ve Azerbaycan·a uğrardı. işte onların halıralarr "Sumgait olaylarından sonra Moskova·da Po/itbüro toplandı. Bundan sonra Bakü'ye Yegor Ligaçev, Erivan·a ise Aleksandr Yakovlev gönderildiler. Onlardan birisi Karabağ·ın tarihi Ermeni toprakları olduğunu söylüyor, diğerı ise tam lersıni. Karabag·ın Azerbaycan sınırları içerisinde kalması gerektiğini savunuyordu. Biz onlardan hangisinin Politbüro 'nun kapalı toplanltsında alman karan yansıttığını bilmiyorduk." Sovyetıerin sonuncu Başbakanı V. Pavlov, Ağustos· un içinden (Moskova 1993) kitabında Ligaçev hakkında, Ligaçev in yardımcısı Valeri Legosıayev in de onayladığı bir gerçeğin i.ıstünü açıyor: " 1 986-1988 yıllarında onun yetkileri belki de Gorbaçov veya �

157 imparatorluğun son darbesi


Yakovlevinkinden de fazlaydı." Ama buna ra�men Ligaçev Karaba� bölücülüğünü kınama konusunda kesin ve net bir tavır ortaya koya­ mamışlı. Yani Sovyet usulü tipik bir orta yolculuk yapıyordu! iktidarın üst düzey yetkilileri arasında görev paylaşımının kriterleri çok farklıydı. Belli ki Komünist Partisi'nin muhafazakar kanadında yer alan ve dürüstlüğü ile tanınan Ligaçev, Peresıroyka sürecini etk­ ileme gücüne sahip değildi. Batı siyasetçileri ve medyası da ondan hazetmiyordu. BakL.ı"de de bu adam elle tutulur, gözle görülür hiçbir iş yapmıyordu. Kapalı kapılar ardında toplanlılar yapıyor ve "A/iyev mirası" ile savaşmak gerektiğini vurgulayordu Pereslroykanın baş mimarı, söylediği her bir kelimeye bütün diJnyanın dikkat kesildiği Yakovlev ise. başka bir meseleydi. O Yakovlev·in Erivan'da, Lrgaçev·un Bakü'de yaptıklarını yapmıyor­ du. Binlerce kişinin kalıldığı mrtınglerde konuşmalar yapıyor, Sumgait olaylarını kınıyor. Karabağ bölücülerine destek veriyor, Batı gazetelerine röportajlar dağıtıyor, aydınlarla görüşüyordu. Ligaçev'den farklı olarak. Yakovlev tavrını açıkça ortaya koymuştu: "Karabağ hareketi bôlücıili.ık değildir, ôzgürlülje ve demokrasiye gidilen bir yoldur." Sumgail olaylarını ise "Ermeni soykmml'' olarak nitelemiştı (ama nedense yıllar sonra, lüm bunların KGB'nin pro­ vokasyonları oldu�unu itiraf edecekti!). Dağlık Karabağ Özel Yônetim Komilesi üyesi V.Sidorov·un mil yon/arca tirajı olan Argumenti Faklı gazetesine söyledikleri ise. KP MK yetkılilerınin a�zında sakıza dönüşlü: "Basm-yaym organlarmda yazılanlar, aydmlarm yorumları ve ülke yönetiminin konuşma/afi, Azerbaycan kamuoyunda bir rahatsızlılja neden oldu. Karabağ/l/arın sınırlarm değişitirilmesine dair talepleri, halkın şeref ve namusuna sa/dm. insanların hisleriyle oynama, bağımsızlığa saldın, Azerbaycan halkına hakaret olarak gôn'lliiyordu. Bunlar1 papağan gibı tekrarlayıp duran Azeri yetkilıler, ne yolla olursa olsun insanları vatan toprağının her karışını korumaya, her çalıyı kurtar­ maya çağmyordu. . Bunun sonucunda ülkede oluşan histerik atmosfer, Sumgait olaylarını kôriikledi." DıQer bir deyişle, Sumgait olayları ülkedeki siyasi sürecin doQurduQu, doQal bir sonuçtu. Sumgait olayları ile ilgili. bundan daha provokatif bir yorum düşünülemez bile! Politbüro üyelerinden başlayarak. sıradan partililere kadar Sumgail olayları çerçevesinde Azerbaycan aleyhinde konuşmak, kışkırtıcı açıklamalarda bulunmak sıradan bir alışkanlıktı artık. Gorbaçovun yardımcısı ve başarılı bir siyasi provokatör A.S.Çer­ nayev. 1 9BB sonu olaylarını şu cümlelerle halırlıyor: "Bakü.de panz­ erler, halta tanklar bile yakılıyordu. iki Rııs askeri ôldürii/müşlü.

158 imparatorlugun son darbesi


insanlar yeşil bayraklar ve Humeynfnin portreleri ile sokaklarda dolaşarak, bütün Azerbaycan ·da yeni bir "Sumgait" yapmak gerek­ tiğini haykmyorlard1." B u SOzlerin konuşulduğu günlerde, ben SSCB satranç takımı ile beraber Selanik'te yapılan Satranç Olimpiyatındaydım. Bir sabah heyetimizin çevirmenlerinden olan ve her halinden ajan olduğu görülen bir adam, yüzüme pis pis sırıtarak dedi: "Haberin var mı. Bakü sokakları Humeyni"nin portreleri ile dolu." O dönemde Selanik'ten Bakü'ye telelon açmak neredeyse imkansızdı. Böyle olunca, Mayak radyosu spor yorumcusu Naum Dimarski, bana bir iyilik yaparak, Moskova stüdyosu aracılığı ile beni Bakü'ye bağladı. Arkadaşlarımla konuştum, onlara Humeyni portrelerini sordum . Bunu ilk kez benden duyduklarını bildirdiler. Bakü'ye döndükten sonra eşim benimle telefonla konuşurken sokaktan tankların geçtiğini söyledi. Propaganda mekanizması pürüzsüz çalışıyordu. Artık Sumgait olayları hedefine ulaşmış ve Ermeni bölücülerinin elinde Azerbaycan·a karşı çok etkili bir silaha dönüşmüştü. Sumgairten sonra, bütün dünya Ermenilerin yanında yer aldı. Dünya basınının bir tek konusu vardı: Sumgait, Sumgait. Sumgait! Fizikçi Albert Einslein, zamanında çok anlamlı bir söz söylemiş: "Atomu parçala­ mak, kemikleşmiş ônyargıyı yıkmaktan daha kolayd1'" Azerbaycan yıllardır Sumgaifle ilgili kemikleşmiş ön yargıyı yıkamıyor. Gerçi Azerbaycan·ın bu yönde harıl harıl çalıştığı, çaba sarfettiği de söylenemez. Sumgait olayları Ermeniler taralından Ghebbels yöntemleriyle kullanılıyordu: "Nefret edilecek hedefi seçiniz, belirleyiniz" diyordu Ghebbels. " Yalan ne kadar korkunç olursa, o kadar inandmcı olur!." Sumgait olayları daha uzun yıllar dünya kamuoyunun dikkatini meşgul edecek ve Azerbaycan halkına büyük zarar verecekti. Oysa olayların başladığı günlerde basına yansıyan iftiraları, bugün hemen hemen kimse hatırlamıyor. "Büyük yalan zamanla meyve verir, sonra da herkes unutur onun yalan olduğunu" derdi Hitler. Bütün dünya insanlarının, özellikle de Batılıların hafızasında, tüyler ürperten bir tek kelime kaldı: Sumgait. "Herhangi bir düşünceyi kalabalığa aşılamak için, onu sık sık tekrarlamak, tekrarlamak ve yine tekrarlamak gerekiyor" CIA eski başkanlarından R. Schleslnger göre. "Elde edilen bilgilerin yüzde BO'i açık kaynaklıdır. Bu bilgiler yabancı kitaplar. dergiler. teknik ve bilim periyodik/eri, fotolar. ekonomi bültenleri, gazeteler. radyo pro-

1 59-

-- -

-

-

imparatorluğun son darbesi


gram/an ve yurt dışına giden gelen insanlarla yapılan konuşmalar­ dan sagıamyor_" Bilgi kaynakları, Sumgairten hemen sonra bu olay­ ları Azerbaycan karşıtı bir söyleme dönüştürerek, Ermenileri mem­ nun edecek şekilde yansıtıyordu. Hatta siyasetten uzak olan Sovyet Sirki gibi bir dergide bile. 18 Şubat 1989 tarihinde Andrey Saharov' un Da�lık Karabağ ve Sumgail olayları hakkında bir yazısı yayınlanmıştı. Okuyucu bunu çok şaşırtıcı bulabilir; ama şaşılacak bir şey yok' Nerede olursa olsun, mutlaka konuşmak, bol bol laf etmek bu efendilerin en sevimli meşguliyetidir. Bu propagandaya muazzam paraların yatırıldığını da belirtmek gerekiyor. Rusya Federal Araşlırmalar Kurumunun hesaplamalarına göre, ABD'nin 15 sene içerisinde bilişim teknolojisi ürelimine ve alımına harcadığı para 4 kat artmış ve bu rakam bülün askeri har­ camalara eşil olmuştur. Taleyran: "iftiradan daha gaçlü bir silah vardır: hakikar' diyordu. Ama ne yazık ki yaşadığımız yüzyılda hakikat, büyük paralar karşılığında salın alınabiliyor ancak. Uzun yıllar mühendislik alanında çalışan büyük yabancı şir­ ketlerde danışmanlık yaptım. Çeşitli dönemlerde Bakü'ye gelen işletme. sistem analizi, petrol-gaz üretimi, petrol boru hatları vb. alanlarda uzman yabancılarla görüşmüşlüğüm var. Samimi ve dosıane atmosferde geçen sohbetler sırasında, Azerilerin Ermenistan"dan çıkarılması, Bakü 20 Ocak 1990 olayları, Hocalı katliamı. Sumgart olayları. Sumgait olaylarından sonra Volgograd, Tyumen ve halta Leningrad'da yaşananları (galeyana gelen kala­ balıkların bölge parti komilelerinin bınalarını yakıp yıkmasını). Sırpların 6 binden fazla müslümanı katlettiği Srebnilsa'yı ve Ah ıska Türklerınin Ozbekistan'dan tehcirini (5 Haziranda Fergana'da çıkan kavgalarda 43'ü Türk; 56 kişi ölmüş, 355 Ahıska Türkü ve 136 Ozbek yaralanmış. 147 Ahrska'nrn evr yakrlmrşlr) gibi konuları bilip bılmediklerıni soruyordum. Bana verilen cevapları uzun yıllar toplamış ve sıstematize etmişlim. Çıkan sonuçlar gerçekten hayreı verici: Soru sorduğum kişilerın yüzde SO'si Sumgait olayları hakkın­ da bilgısınin olduğunu ve tabii ki Azerilerin suçlu olduğunu düşünüy­ ordu. Diğer sorularıma cevap veren. daha dogrusu Sumgait dışında sıraladığım olaylar hakkında bilgrsi bulunanlar ise toplam yüzde 2 idi. 1 6 Mart 2001 tarihinde Ermenislan·ın Mediamax Haber Ajansının verdıği bilgrye göre, Ermeni işadamları derneği başkanı Ovsep Seferyan, Erivan'da düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuş­ mada, Sumgairte plastik üretimi dalında Ermeni-Azeri ortak işletmesınin kurulabilecegi ihtimalini istisna eımediQini bildirmişti. Aynı kurnazlığı yapan rkinci kişi ıse Henri lgityan'dır. SSCB mil-

. 160 imparatorluğun son darbesi


ıeıvekili iken, Sumgail olayları akabinde genel kurul toplantısında, kürsüye çıkarak Azerbaycan halkına diyen bu adam. olayların üzerinden 1 O yıl geçtikten sonra BBC muhabirine şunları söylemişti: ''Ben derim ki. gelin beraber ticaret yapalım! Turizmle ilgilenelim. GeUn konuşalım diyorum! Bir keresinde, Kafkasyalılarm kallldı�ı bir toplantıda konuşmuştum: Hadi gelin bizim Kafkasya ·yı dünyanın en güzide mekanma dönüştürelim. Bizler bunu yapabiliriz!." Dün Azerbaycan halkını katletmeye, mahvetmeye çağıran bu adam, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal eden ve bir milyon insanı kendi vatanında mülteciye dönüştüren bir halkın evladı, bugün iki yüzlülük yaparak diyor ki "Gelin dost olalım '.'' Eğer Sumgait"te gerçekten de Ermeni-Azeri ortak plastik üretimi işletmesi kurulacak olursa dünya medyası Azerilerin "hayvanca" davranışları­ na, Sumgait' te Ermenileri katletmelerine rağmen. Ermenilerin büyüklük yaparak onları affettiğini ve yine bu şehirde yaşamayı, çalışmayı kabul ettiğini yazacaktı. Sonuçta dünya tekrar Sumgait olaylarını hatırlayacak. Azerilerin yaptığı vahşeti konuşacak ve Ermeniler siyasi rant kazanacaklardı. Evet. harika bir PR olurdu onlar için, biliyorum. Ortak turizm perspektiflerine, plastik üretimine, yabancı turistleri tarihi Azerbaycan şehri olan Şuşa·da gezdirecek olan Ermenilerin, bu şehrin Ermenilere ait olduğunu anlatmalarına Azerbaycan halkının razı olacağına ihtimal vermek; ancak lgityan gibi siyasilerin aklına gelebilir! Ve şimdi, günümüzün moda tabiri ile soralım "elde ne kaldı?'' Tabii ki en başta bir trajedi yaşadık Sumgairte suçsuz ınsanlar öldü. ikin­ cisi ise, Sumgairte yaşanan trajedi SSCB'de ilk kez Azerbaycan·da yaşandı ve ülke yönetimi. bu katliamları düzenleyen dış güçlere karşı koyamadı_ Ama Amerikalılar Hiroşima ve N agasaki'ye iki atom bombası attılar diye, bir tek Japonya·yı mı suçlayacağız? Bütün gücünü toparlasaydı dahi, Amerikalıların bu eylemine karşı koyabilir miydi Japonya? Üzerinden yıllar geçtikten sonra. Sumgait olaylarını daha net anlayabilmek ve manzarayı bir bütün halinde görebilmek için. şu for­ mülü kullanalım: S;F (X.Y.Z). S Sumgait olaylarının üzücü sonuçlarını karakterize eden paramelredir. X bu olaylarda parmağı bulunan dış ve iç güçlerin eylemleridir. Y Perestroyka yanlısı güç­ lerin bu olaylar üzerindeki etkilerinin parametresidir_ Z ise bu olaylar üzerinden SSCB'yi çökertmeye çalışan çeşitli güçleri gösteren parametredir. Gorbaçov Perestroykası döneminin Sumgait olayları­ na ait bilgi ve belgelerin büyük kısmının karşılaştırmalı analizi yapıldığı takdirde, elimizdeki bu formül kusursuz çalışacaktır. Bunun 161

imparatorluğun son darbesi


gerçekleşmesi için, o yıllarda aktif siyaset yapan çeşitli güçleri karakterize eden parametrelerin önüne koyaca�ımız emsalini tespit etmemiz lazım. Eminim zaman gelecek, bu belgeler de ortaya çıka­ cak. taşlar yerine oturacak ve o zaman Sumgait olaylarını kışkırtan güçlerin de kim oldugu bilinecektir. Sumgait olaylarından hemen sonra. Sovyet ve dünya basını, sadece Sumgait olaylarının üzücü sonuçlarını karakterize eden S parametresini ve bu olaylarda yerli hükumetin katılımını karakter­ ize eden X parametresini tartışıp durdu. Yani darbe üstüne darbe alan Azerbaycan oldu. Ve son olarak. EOer Azerbaycan hükumeti saat mekanizması kadar dakik, pürüzsüz çalışsaydı ve Sumgait olaylarını bir şekilde önleseydi bile, Azerbaycan· ın başka bir yerinde buna benzer olay­ lar mullaka yaşanacaktı; çünkü karar verilmişti artık. Kesin olan şu ki Ermeni propagandası, derin kökleri ve uzantıları olan Sumgait katliamının planını çizenlerin, düzenleyen ve uygulayanların, acı­ madan Ermenilere insanlık dışı işkenceler yapanların Azeriler oldu�una, bütün dünya kamuoyunu inandırmayı başarmışlardır. Böylece, uygar dünya, Ermenilerin yanında yer aldı. Ermenistan'ın harıl harıl çalışarak hazırlıQını yaptıOı savaşın tarihi ise, Sumgait olayları sayesinde iyice yak/aşmıştı.

imparatorluğun son darbesi


GORBAÇOV'UN BAKÜ ÇI KARMASI

---16J _____ _ ___

-

-------

imparatorluğun son darbesi


Gorbaçov"un Bakü'ye çıkarma yapacaQı Azerbaycan'da bek­ leniyor muydu? Gorbaçov·a mektup yazarak orduları Bakü'ye gön­ dermesi talebinde bulunan kimdi? Orduların Bako·ye girmesini önlemek mümkün müydü? Benzer sorular, yıllardır Azerbaycan siyaselçiteri ve gazetecileri arasında ıartışılır durur. Ne o dönemde ne de yıllar geçtikten sonra orduların Bakü"ye girmesini koşullandıran gelişmeler sistemli bir şekilde analiz edilmemiş, bu çıkarmanın sebep sonuç ilişkisi üzerine gereken tartışmalar yapılmamıştır. Bu nedenle yukarıdaki soruların sık sık sorulması, sadece şaşkınlık doQuruyor; zira o dönemde bu olayların sıcağı sıcağına izini sürmek mümkün olabileceği gibi, bugün de elde yeterince bilgi ve belge olduğundan bütün sorulara doyurucu cevap almak mümkündür. örneğin, 22 Haziran 1941 . de Almanlar Sovyetlere saldırınca, kriminalist olmasa bile Edward Radzinsky, SSCB üsl düzey yöneti­ cilerinin ruh halini araşlırmaya karar veriyor ve yaptığı lek şey savaş başladıktan sonra 10 gün içerisinde Stalin'i ziyaret eden kişilerin isimlerin! zıyaret de�erinden okumak ve buna dayanarak kesin bir kanıya varmak oluyor. Böylece, Stalin.in sekreteri Poskrebişev·in o korkunç günlerde Stalin'i kimin ne kadar ziyaret elti�ini bu deftere tilizllkle not alması ve Radzinsky"nin bu nalları incelemesi ve karşılaştırmalar yapması sayesinde. Radzinsky, Almanya·nın SSCB'ye beklenmedik saldrısı ile ilgili pek çok soruya da cevap almış oluyor. Sorunun derinliğine varmak yerine, eger gerçekten birisi bunu yapmışsa, o dönemin yetkılilerinden hangisinın Gorbaçov·a telegraf çekliğinı ve orduları Bakü'ye göndermesini istediğini araştırmak abesle iştigaldir. Sanki ikinci Dünya savaşından sonra. her şey unutulup da Sovyet sınırlarını ihlal etme emrini hangi Alman ' ı n imzaladığı araştırılıyordu? Konuşulan v e bilinen tek şey, Hitler'in SSCB'ye saldırmış olmasıydı' Bugün de kesin ve net olan tek şey, Gorbaçov'un Azerbaycan·a yaptı91 saldırıdır! Kimin ne imzaladıQını araştırmak. bu "kahramanı" bulmak. eQer böyle birisi gerçekten varsa. ve işte "varan haini budur!" demek neyi değiştirir ki? O adam her kimse, birtakım politikacıların iddia ettiği gibi, yaşanan trajedinin kesinlikle baş sorumlusu olamaz ki! Bakü çıkarmasından önce, Azerbaycan·da mevcut durumu anla­ mak içın. "ziyaretçiler defterinı" karıştırmak ve bilgi içeren başka kaynaklara baş vurmak yeterli olacaktır. Bugün herkesçe bilinen birçok gerçekler, o dönemde de bilinmekteydi ve eğer çaba sarfedilecek olsaydı, yaklaşmakta olan katliamı ön görmek mümkün olabilirdi. Gerçi, tarih denen mefhumun "keşke"li cümlelerle pek 1 64

---- - - - - -- ---

-

------ - - - ·

imparatorluğun son darbesi


arasının olmadı�ı da biliniyor. Bizim yapmamız gereken, zaman zaman basında yer alan bazı haberlerden yola çıkarak, olayların öncesini araştırmaktır. Yemeğin nasıl bir yemek oldu�unu anla­ mamız için, bütün tencereyi midemize boşanmak gerekmiyor, bir kaşık tatmak kafidir. O. Platonov: "Gorbaçov·un üçlü komisyon üyeliğine katılması Ocağında gerçekleşti. Perestroykanın baş mimarları, 'Yeni dünya düzeni' ve 'Evrenin mimarı' hesabma ça/Işan kardeşlerle Moskova·da görüştüler. Üçlü komisyonu. Başkan David Rockfeller (aynı zamanda Uluslararası ilişkiler Kurulu başkanı), Henry Kissinger. J. Betaine, V Giscard d'Estaing ve Y Nakasone temsli ediyorlardı. M.Garbaçav·un dışında 'Yeni Dünya Düzeni' isimli dini kabul edenler arasında A Yakovlev, E. Şevardnadze, G.Arbatov. Y Primakov, V Medvedev gibi isimler de bulunuyordu. Kapalı görüşmeden sonra, o dönemde içerigi kimseye belli olmayan ortak işbirliği kararı alınmıştı. Ama aym yılın sonunda. Gorbaçov Moskova loplantısında görüştüğü adamlarla beraber, Malta adasında başkan G.Bush ·ıa bir daha görüşünce, her şey belli oldu. 'Uzmanların ekseriyetinin kanaatine göre, Gorbaçov·ıa Bush 'un görüştüğü Malta Adası. SSCB ve Doğu Avrupa 'nın çöküşünün temellerinin atıldığı bir yer oldu'." 25 Eylül 1 989"da, SSCB Bakanlar Kurulu 795-193 No'lu bir karar alıyor. Bu kararın hemen ardından, 18 Ekim 1989 tarihinde SSCB içişleri Bakanlığı, "Sıkıyônetim'in uygulandığı Azerbaycan ssc·nin başkenti Bakii'ye tayini çıkan memurlara ôzef hak ve imtiyaz/arın tanınması ile ilgili" 169 No'lu bir karar çıkarıyor. 1989

işte memurlara verilen belgenin örneği. Belge Sıkıyönetim bölgesi olan Azerbaycan SSC'nin başkenti Bakü"ye tayini çıkmış görevli . .. .. . . . . . . . . .... . tarafımızdan . . tarihinde Bakü'ye gönderilmiştir. SSCB Bakanlar Kurulu'nun 25 Eylül 1989 tarihli, 795-193 No'lu ve SSCB içişleri Bakanlığı'nın 18 Ekim 1 989 . bütün imtiyaz tarihli 169 No'lu kararları uyarınca, yoldaş. . ve haklardan yararlanmalıdır. SSCB içişleri Bakanlığı şube başkanı yardımcısı Tuğgeneral Y.I. Ladoga SSCB Bakanlar Kurulunun bu kararına ilişkin, birkaç soru akla geliyor. SSCB"nin neredeyse her yanının alev alev yandığı o gün-

165

imparatorlu{Jun son darbesi


lerde, neden sadece Ermenistan-Azerbaycan sorununa odak­ lanılmıştı? Neden koskoca çatışma bölgesi içerisinden, bir tek Bakü'ye böyle bır "aynca/fi<' tanınıyordu? Neden bu karar Zvartnots Havalimanın basıldığı, Atom istasyonununa saldırıların düzen­ lendiği (hatta durumu kontrol atlına almak için, Vımpel özel Timi müdahale etmek zorunda kalmıştı), birkaç subay ve askerin öldürüldüğü Erivan'a da leşmil edilmiyordu? Ve nihayet, en önemli soru: Neden bu karar, Sovyet ordusunun Bakü çıkarmasından üç ay önce alındı? Buna benzer bir karar, Çernobil faciasından sonra. afet bölgesine gidecek olan asker ve polislerin güvenliği ve rahatlığını sağlamak ıçin de alınmıştı. Ama dikkat edin, karar Çernobil olayından önce değil. sonra alınmıştı! istihbarat bilgilerine göre. ikinci Dünya Savaşı öncesinde, Almanya'nın SSCB'ye saldırıp saldırmayacağını tahmin etmeye çalışan Stalin. Avrupa'daki koyun eti ve deri fiyatlarına bakarak, Hiller'in uygulama ve davranışlarını dikkatle izliyordu. Nasıl mı? Staıın·e göre, eğer HiUer Sovyellere hücum eımeyi düşünüyor ise, o zaman koyunlar kesilmeli ve doğal olarak koyun eti ucuzlamalıydı. Koyunların ne diye kesileceği de malum. Rusya gibi soğuk bir mem­ leketle savaşacak olan Alman askerleri bu soğuklara dayansınlar dıye, onlar ıçın koyun derilerinden palto ve montlar dikilecek, bu da haliyle deri fiyatlarının zamlanmasına neden olacaktı! Azerbaycan'daki siyasi ortamla ilgili olarak, SSCB basını yalan yanlış bilgiler yaymaktaydı. Bu provokasyon ve dedikodular Sovyet ordusuna da ulaşarak orduyu rahatsız etmekle, Bakü'nün akıbetinin iyi olmayacağı anlaşılmaklaydı. ilk günlerde Hazar Deniz Kuvvetleri Kumandanı VS Lyaşenko'nun, mümkün olduQu kadar ülkedeki siyasi sürece müdahale eımemeye çalıştığı bilinen bir gerçek. Daha sonra onu da galeyana getırmeyi başardılar. Denız Kuvvetlerinden bırınci derecede yüzbaşı Y.Y.'nin itirafları: "1989.un sonunu hiç L1nutmam Bakü Deniz Harp Okllfllnda okurken. Leningrad'a geçiş yapan Hazar Deniz Kuvvetleri filosu kıımandamnm ogıunun ôldüriılmek istendiği hakkında bilgiyi kendi kanal/arımdan aldım Onu Lenıngrad'da yakalamışlardı. Ben bu bilgiyi hemen German Alekseyeviç 'e ilet/im. Arabaya allayıp gittik. Geldik kumandanın makamına, içeri girerek durumu rapor ettik. Hemen kalbini tuttu: 'Arkadaşlar. o benim biricik ogıum! Sizin için ne yapabilin'm. onu söyleyin . . ' Bütün ihtimaller üzerinde düşünüldü. en uyglln plan seçildi. Çok güvenli ve gıJzel bir operasyon düşiinülmiişlü. Böylece kumandanın oğlu sağ kaldı " Harıka değil mi? Baba oğlunu tabii ki koruyacak! Bu olaydan · 166

imparatorluğun son darbesi


sonra Lyaşenko, istihbaratçıların yanında pannaklarının ucunda geziyordu. Anlamıştı kendisinden ne istendiğini! Bu tarz tehdit ve provokasyonlar, münferit olaylar değildi, sıkça kullanılan bir yöntem­ di. Bakü olayları ile ilgili olarak, Nikolay Medvedev şunları yazıyor­ du: "Anton lvanoviç Denikin 'in, 1905 yılının kargaşa doneminden bahsetti{ji Rus Subayının Yolu kitabını hatırlıyorum. Şôyle bir pasaj vardı o kitapta: 'Sivil yönetimin çaresizliği ve iflası sonucunda, ordu­ da tüzüğe aykırı gizli subay birlikleri oluştu. Bu örgütlenmeler siyasi amaçlı değildi; askerler sadece kendilerini savunmak için yap­ mışlardı bunu.. Ben bu örgüllerden üçünü tanıyorum. Vilno ve Kovno 'da üst düzey ordu komutanlarına karşı yapılabilecek terör saldmsı ihtimalini dikkate alan subaylar. şehirdeki ünlü devrimcileri denetim altına alarak, eğer bôyle bir eylem yapl/ırsa askerin intikamınm şiddetli olacağı konusunda on/art uyarmışlardı . . . Bakü'de ise durum çok daha basitti: Garnizon Subayları Birli{ji bir karar alarak, resmi uyarıda bulunmuşlardı: 'E{jer asker ya da subay­ lardan bir kişi bile ôldürülürse, katillerın yanısıra devrimcı örgütlerin yônetici ve üyeleri sorumluluk taşıyacaktır. Katilleri teker teker yakalayıp ôldürece{jimizi herkes bilmeli. Biz asayişin sa(jlanması ve istikararm korunması için ne gerekiyorsa, yapmaya hazır ve karar­ lıyızr• (y.k.) Sovyet ordusu içerisinde herkes namussuz değildi elbette, durüst olanlarına da rastlamak mümkündü. Dürüst olanların bazılarının ise, Bakffdeki siviller arasında samimi arkadaşları bile vard ı . Böylece, ordu mensuplarının bazıları, subayların garnizonda bır Loplanlı yap­ tıgını, dışarıdaki sivil arkadaşlarına anlalmışlardı. Moskova·dan gelen SSCB Silahlı Kuvvetler mensubu üst düzey komutanlar, Halk Cephesi içerisinde askerlere ve onların ailelerine karşı suikasUer hazırlayan teröristlerin oldugunu savunuyordu. Bu arada komutan· lar askerlere ısrarla ailelerini Rusya·ya gölürmeyi öneriyor; ama Rusya'da onların iş. barınma ve gıda ihtıyaçlarının karşılanmaya­ cagını da eklemeyi unulmuyorlardı (Rusya'da ise bu askerleri Merkez Televizyonuna çıkararak, Bakü hakkında olur olmaz hikayel­ er, korkunç şeyler anlatmaya zorluyorlardı). Daha sonra, garnizon­ da konuşmalarını ezberden yapan hazırlıklı subaylar, askerlere vatan borcunu hatırlatmış ve oldukça provokatif bir karar çıkar­ mışlardı. Afganistan"dan çıkarıldıktan sonra, Azerbaycan ' ı n Şamhor iline getirilen komando alayında ise, ünlü garnizon toplantısından üç ay evvel bir başka toplantı yapılmıştı. B u alay, Afganistan' da Afganları acımasızca katletmesi ile ünlüydü. Garnızonda yapılan toplantıyı Yardımla Diri Kalan romanının Hatırlıyor musun Yüzbaşım? isim-

7"1 5

·

imparatorluğun son darbesi


li bölümünde anlatan ve yorumlayan yazar Viktor Nlkolayev, toplantıya bizzat katılanlardan biriydi. "Bugün yapılacak olan ve garnizondaki 5 birliğin bütün komutan ve subaylarm zorunlu olarak katılacağı, bundan dolayı da herkesi heyecanlandlfan toplantı, sabah saat 10"da yapllmalıydı; ama 16'ya ertelendi. Vatani görevlerini yerine getirmek için (yüzünüzü Rusya ·ya çevirdiğinizde) Dağ/fk Karabağ"ın sol kanadında hizmet yapan ôzel tim ve komando subay/an. uçak ve helikopter pilot/an, topçular ve muhabere elemanlannm, garnizonun eski püskü evlerinde barınan aileleri, top/anımın ertelendiğini duyunca, bunun nedenini tahmin eder gibi oldular. . . Bir saat sonra aniden garnizona ulaşan haber, askerlerin yüreğini hoplattı Habere göre, Mareşal Bagramyan'ın Çardaklı köyündeki ev müzesi yanarak kül olmuştu_ (Bilindiği üzere. ikinci Dünya Savaşı sırasmda, Kiyev yakınlarında mareşal Bagramyan Pavlov'un yap­ tığı stratejik hatayı tekrarlayarak yüz binden fazla asker ve subayın ôliJmür;e sebebiyet vermişti Stalin Pav/ov·u kurşuna dizdirmişti; ama Bagramya n · m kurşuna dizilmesini ısrarla talep eden Genelkurmayltğı dinlemeyerek, Ben-ya ·nın himayesi altmda bulunan bu adamı idam etmemişli Aynı şekilde Hruşov da Bagirov·u kurşu­ na dızdirdiği halde. Bagirov·dan daha büyük cinayetler işlemiş olan Mikoyan·ı ülkenin yönelicilerinden biri yapmıştı - y. n.). Çardaklı kôyü, garnizondan 12 kilometre mesafede. garnizon kapısından başlayan yolla dağa çıkılarak gidilen ve ôzerk Bölge sınırları içerisinde bulunan. mareşalin doğup büyüdüğü bir köydü. Viktor bu müzeyi subay/arta birlikte ;ki defa gezmişti. Viktor için bu müzeyi ziyaret etmek. her şeyden önce. savaş yıllarında 'eğer bir bölükte Ruslar yüzde ellıden az ise, bu bölükle savaşa gitmem' diyen bir mareşalin. hatırasına büyük saygı duyduğu Bagramyan·ın evini görmek demekti " Müzede çalışan zayıf. orta yaşlı, çok kültürlü, mütevazı bir Ermeni kızı Karine, mareşalin yedi göbek sülalesi de dahil olmakla, Bagramyan hakkında bildiği her şeyi anlatmışlı Viklor'a. Viktor o günlerde müzeyi terkeıtiğinde midesi dolma ve şarapla doluydu, hafif sarhoştu. Karine· nin ise bir tarih doktoru ve Bagramyan· ın ıorun/arından bin oldu�unu düşünüyordu_ Kadın, o içten, samimi sesiyle, arada bir düşUnceh düşünceli susarak, şu anda ne denli kutsal bir yerde asken görevini yaptığını söylemişti Viklor'a · "Bu topraklarda, senin soydaşların uyuyor." Karine susıu ve tabaQına baktı: "Buralar yüzlerce Rus askerine mezar olmuş. Senin yagmalanan ve işkencelerle öldürülen kardeşlerin yatıyor bu topraklarda. 9-12 168 imparatorluğun son darbesi


Ocak 1918 yılında. Güney Kafkasya'nın Şamhor-Deller demir yolu istasyonlan arasında yaşanmıştı bu çatışma. Raylann sağında ve solunda kazılan hendeklerde saklanan yaklaşık bin kişi Kafkasya Tatan B vagonlardaki askerleri kurşunluyorlardı. O günlerde, Şamhor kôprüsünün altında hasar gormüş beş /ren vardı. Oçü askeri trendi. biri yolcu treni, diğeri ise metal yığmına dönüştüğün­ den. ne olduğu anlaşıtmwordu. Her taraf kızıl ordu askerlerinin cesetleri ile doluydu: bazı/art yanarak kül olmuşlardı. Sonra da nehrin aşağı kısmında, yüze yakm ceset daha bulundu. Öldürülen bütün askerler. tanınmaz hale gelmişti. Bu manzaraya şahit olan dedelerimin tüyleri diken diken olmuştu. Şimdiye kadar sır perdesi arkasında saklanan Şamhor katliam/anna, halk arasında "Babiy Yar" deniliyo' " Müzede çalışan zayıf, orta yaşlı, çok kültürlü, mütevazı bir Ermeni kızı Karine, "ôyle mi? Bu sözler zayıf. en/ellektüel, kültürlü Ghebbels'i tarif ediyor olmasın?" Dolmayı midesine lıkayan Viktor Nikolayev ise. bana otuzlu yılların Alman burgerlerini hatırlatıyor. Bu tür adamlar o yıllarda da naen size ekmek ve yağ vadediyorum . . . H diyen Hif/er ve Ghebbels 'in bütün konuşmalarını mideleri ile dinler­ di - y.n.) Toplantıdan yarım saat önce küçük gruplar halinde salonun önüne yı�ılmaya başlayan subaylar, içeri girme iznini alana kadar, kendi aralannda kısık sesle homurdanıp durdula' Hemes Çardaklı köyün­ den gelecek komando/an bekliyor ve Karine için endişeleniyordu. Garnizon kumandanı ve birlik komutanlarının yanında. özel şube komutanllğı yapan, kimseye zararı dokunmayan. her daim düşünceli ve iyi niyetli genç subay duruyordu. "Subay yoldaşlar• Hazır ol' Yoldaş Albay geliyor•. . . Tıka basa dolu salona, ürkütücü bir sessizlik hakimdi. Bundan önce, barış döne­ minde subaylar hiçbir zaman bu kadar disiplinli görülmemiş, bugünkü kadar ayakta dimdik durmamışlardı. Erkeklerin yüzleri az sonra çarpışmaya atılacakmış gibi, taş kesilmişti. Kadınların yüz­ lerinde ise annelik duygusundan da öte bir ifade okunuyordu. Çocuklar ebeveynlerinin kucağında oturmuş, küçücük gözleriyle etrafı seyrediyordu. Kurs üye çıkarak, Rusya 'nın en ünlü komando alayınm önünde az sonra konuşma yapacak olan kişı, en az bu alayın kendisi kadar ünlü kumandamydı .. Salon göze çarpacak kadar canlandı. UQultu yükseldi, çocuklar aQlamaya başladı . Sonra, kumandan beraberinde gelirdiQi sekiz Ermeni ailesine salonda yer açılmasını rica etti. Daha sonra alayın kumandanı ve garnizon özel şube komutanı şunları söyledi: e . Azerbaycan Tür1<1erine

o

donemde verilen isim - (ç.n.) - - -- - 1 69

--- - -

imparatorlu{Jun son darbesi

-


•. . . Müslüman kardeşlerimize, Azerbaycan Kurtuluş Cephesinin duyurusu.. (böyle bir cephe Azerbaycan'da asla olmamış ve sadece bu ıoplanlı için uydurulmuşıu - y.n.). Rus işgalcilerine karşı kazamız mübarek!.. Kutsal savaş!.. Barbar Rus imparatorluğu.. . Onlar yüzünden milli kimliğimizi kaybettik, mi/H benliğimizi de.. . ôzgür Azerbaycammızı kuracağız ... Kendi ordumuz olacak. . . ikti­ dara gelecek ve Rus yasalanm yıkacağız... Biz birlik olursak. dünya karşımızda diz çöker ve dünya bizim o/urı.. " (Oysa Halk Cephesinin sloganlarında "Rus lmparatorlugu " degil, "Sovyet imparatorlu(ju" tanımlaması vardı hep - y.n.) Metin okunduktan sonra, komutan ciddi bir ifadeyle salondakilere birtakım tavsiye, talep ve ricalarda bulundu. Birbirlerine sokularak oturan Ermeni· er ise yüzlerinde acılı ve gergin bir ifadeyle etrafa bakınıyor, çocuklarını bağırlarına basıyorlardı. Komutanların konuşmalarında geçen cümlelerin çoQu, günümüzde artık unutulmuş olan yazar Leonov·un Rus Ormanı ve Stadnyuk·un Savaş isimli romanlarından birebir olarak iktibas edilmişlir. Ama lek bir farkla! Bu romanlarda hedef Alman nazileriy­ di, toplantıda ise di.Jşman ilan edılen Azerbaycan halkıydı. Yani, SSCB'nin kalkınmasına Ermenistan'dan daha büyük katkıda bulu­ nan, sözde kardeş ülke Azerbaycan . . Böyle bir toplantıdan sonra, komando alayı için Afganistan müc­ ahitleri ile. bölücülerle mücadele eden Azerbaycanlılar arasında doğal olarak hiçbir fark kalmamıştı. Zalen Karabağ savaşı konusun­ da eserler yazmış olan Sovyet Rusya yazarları, hep Afganistan savaşından örnekler vererek anlatırlardı bu savaşı. Yani Karabağ Afganistan, Azeriler ise Afganlardı. Acımasızlığı ile ünlü Sovyet askeri Afganistan'da alçaltılmış, maQlup edilmişti ve şu anda öç alacak birilerini arıyordu. Azerbaycan halkı bunun için müsaitti, zaten Sovyet Ordusunun üst düzey komuıanları da bunu desteklemekteydi. Viktor N ıkolayev yazdığı bu iğrenç, faşizm kokan. kışkırtıcı cümlelerle dolu romanını ne ilgınçtir ki. "Vfadivostok ve Pn'morsk episkoposu azız Bünyamin 'in kutsamasıyla, keşiş Aleksandr Koro/enkov'a" ıthaf ediyordu. işle böyle' 20 Ocak 1990 öncesi SSCB Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığının Azerbaycan · da bulunan üslere gönderdiği bildirileri ve askerlere okutulan metinleri ıncelersek, bu yazıların bir tek şeye hizmet elliğini. tek "suçu" bölücülükle savaşmak olan Azerbaycan halkına karşı Sovyet askerını kin ve nefretle doldurduğunu görürüz. Yıllar boyunca Sovyel ordu birliklerinin bulunduğu Cumhuriyetlerde, yerli halkla askerler arasında dostluk, kardeşlik ve barış çağrıları

. '170 imparatorluğun son darbesi


yapan rejim. birdenbire söylem de�işlirmişti. SSCB" nin bütün kurum ve kuruluşları bu karalama kampanyasına katılarak iftira ve yalan duvarında kendilerinin de bir tu�ıası bulun­ sun diye sıraya girmişlerdi. SSCB çökmek üzere. ülkede lam bir belirsizlik hakim, ülke yöneti­ cilerinin ço�u ise tehlikeyi gidermek, durumu normalleştirmek yer­ ine, küçük hesaplar peşinde koşmakta, özel sorunlarını halletmekleydiler. Azerbaycan-Ermenistan seferi yapan trenlere Ermenislan SSC arazisinden 29 Temmuz 1 989 tarihinden başlayan saldırılardan dolayı, Nahcivan özerk Cumhuriyeti ablukaya alındı. SSCB Ulaştırma Bakanı N.Konarev ise. basına yaptığı açıklamada Halk Cephesi militanlarının tren raylarına eli çocuklu kadınları oturtluk­ ıarını ve Ermenistan'a giden trenleri engellediklerini söylüyordu. Sovyel bakanının bu Ghebbelsvari iltirası, Bakü'de herkesi şok etmişti. Bu iftiraların nereden kaynaklandığı kısa süre sonra belli oldu. U laştırma bakanlığının bütün maliye kaynakları, Konarev'in yardım­ cısı ve aile dostu olan bir Ermeni· nin elinde bulunuyordu_ Bunun dışında doktora tezini savunmak üzere olan N . Konarev·e antitez yapacak olanlardan birisi, daha doğrusu bilim kurulu başkanı da Ermeniydi. Bütün bunlardan sonra, Konarev· t n Ermenilerle hesaplaşmamak gibi bir lüksü olabilir miydi? Konorev'in meslektaşı, SSCB iletişim Bakanı ise, Bakü'ye haber bile vermeden Dağlık Karabağ'ın PTI sıstemini Leningrad bölge idaresine bağlıyordu. Bu uygulama o kadar saçmaydı ki Moskova 25 Ağustos 1989 larıhinde bunu kaldırmak zorunda kaldı. SSCB üsl düzey yöneticilerinin bu ıarz davranışları, kendi çıkar ve hesaplarını devletin çıkarlarından üstün tutmaları, küçük istisnalar dışında, genel bir eğilime dönüşmüştü. 1 989 yılının Ağustos ayında. Rus uyruklu Gorelovski'nin yerine Azerbaycan SSC KGB başkanlığına Azeri V.Hüseyonov alandı. Bu alama ülkede şaşkınlık doğurdu. Moskova gergin dönemlerde hiçbir zaman. önemli kurumlara yerli halk içerisinden yönetici atamazdı . 1 Aralık 1 989'da Ermenislan S S C Yüksek Konseyi, "Daglık Karabag·ın Ermenistan SSC ile birleşlirilmesı"ni öngören Anayasaya aykırı bir karar alıyor. Hemen peşinden de, Ermenislan Paralmentosu "DKOB'nin 1990 yılı için ekonomik ve sosyal kalkın­ ma planının. Ermenislan SSC Genel Planı çerçevesine ele alın­ masını" öngören bir karar alarak, yapılması gereken çalışmaları başlatıyor imparatorl11ğun son darbesi


Alınan bu kararlar, özellikle de Moskova·nın bu gelişmeler karşısında sergiledigi suskunluk. Bakü'de istikrarı olumsuz yönde etkiliyordu. Erivan·nın Moskova ile birlikte hareket eltigi konusunda, bütün halk hem rikirdi. Letonya Lenın-Komsomol Teşkilalı Merkez Komilesi yayın organı Sovyet Gençliği dergisi, 1 Aralık 1 989 tarihinde şöyle yazıyordu: "ABD Devlet Sekreteri J. Baker yaptığı açıklamayla. SSCB hükume­ tinin asayişi sağlamak ve istikran korumak, örneğin Kafkaslardaki kargaşayı yatıştırmak (y. k.) istikametinde yapacağı silahlı müdaha­ leyı kmamayacaklannı açıklamıştır." Özgürlük radyosunun haberine göre, J. Baker Washinglon'da yaptığı basın toplantısında, eğer SSCB'de yaşayan çeşitli milletler arasında çatışma çıkar, kavgalar büyürse. müdahalenin zorunlu ola­ bilecegini söylemişti_ Devlet Bakanının sözlerıne göre bu d urumda Sovyet Yönetiminin gerçekten de sıkıyönelim uygulamak, ordudan yararlanmak veya diger usullere başvurmaktan başka çıkar yolu kalmayabılir. J. Baker bu arada, sivil halkın yaptığı ve tamamen yasal olan barış mitinglerini dagıtmanın dışında, devlet müda­ halesinin meşru oldugunun da altını çizmiştir. Burada al birini, vur ötekıne demekten başka çare kalmıyor' "Kafkaslara devlet müda­ halesı" nden bahsederken. belli ki J. Baker Ermenistan·ı kastetmiy­ ordu Çünkü ABO'nin bütün devlet kurumları ve sivil insiyatifleri, Ermenislan·a her zaman destek vermışlerdi. 24 Aralık 1989 ıarıhinde, yani SSCB'nin Bakü'de yaptığı hunhar­ ca katııamdan bır ay önce, SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı N . R ıjkov Fransız televizyonuna verdigi demeçte: "Sovyet yönetiminin Azerbaycan·ı ıstıkrara kavuşturmak amacıyla, ordunun yardımına başvurabıleceğınl' bıldirmışti. 30 Aralık 1989 . da. Nahcıvan·ın lran·ıa sınırları kaldırılıyor. Sınır ihlalinden sonra. SSCB Yüksek Konseyi nezdinde Halklar Kurulu başkanı ve Gorbaçov·un bir numaralı yalakası Refik Nişanov: "Nahcivan-lran smmnm kaldırılması, demokrasi ve Perestroykanm ruhuna uygun olup. hatktarın diyatoguna engel olmaya çalışan bürokratJara vedlen en iyi cevapt1r" demişli. Ama daha sonra, asker­ lerın Bakı.fye girmesinin gerekçelerinden biri olarak bu sınırın kaldırılmasını gösteren de yine Nişanov olacaktı. 3 1 Aralık 1 989. M uhalefet liderlerinden birisi, binlerce kişinin katıldığı milıngde kürsüden yaptığı konuşmasında, dikenli bir tel parçasını halka göstererek: "Azerbaycan birleşmiştir'' diye haykır­ mıştı. Bu "birleşmenın" sonu ise şöyle oldu. Yönetim Moskova'da bulunan 4 Kolordunun yarısını halla üniformalarını bile değiştirme-

- 1 72

imparatorluğun son darhesi


den. sınır muhafızları olarak bölgeye gönderdi ve sınırı kapattırdı. Yeni sınır muhafızları oldukça egzotik görünümlüydüler: Yeşil bereli askerlerin, kırmızı yaka işaretleri üzerinde tank resimleri vard ı ! Subaylara da�ıtılan kepler ise, herkese yelmedi. Aynı sorun erlerin apoletlerinde de yaşandı. Erlerin yarısı kırmızı, yarısı yeşil apoletler­ le dolaşıyordu. Sonra da Gorbaçov·ıa Yazov, sınırın kaldırılarak Azrerbaycan·ın birleşmesinin, SSCB"nin çöküş çağrısı olduğunu bildirdiler. Ocak kalliamından bir süre önce, Sovyetıerin dört bir tarafından Bakü"ye şüpheli kişilerin akını başladı Azerbaycan SSC lçişler1 Bakanlı�ının verilerine göre, 22 Ocak 1990 yılının rakamlarına göre, bu kişilerin sayısı artık 4468"e ulaşmıştı. Daha doğrusu 4468 kişi suç işledikleri gerekçesiyle gözaltına alınan yabancıların sayısıydı. Bu kadarı suç işlediğine göre, demek ki gözaltına alınmayan daha binlerce "Gorbaçov köstebeği' dolaşıyordu şehirde. Bakü tarihinde bu kadar ne idüğü belirsiz adamın bir anda şehire akın ettiği görülmemiştir SSCB Yüksek Konseyi Milletvekili. besteci Arll Melikov bülün bu olayların kimin başının altından çıktığını kesin olarak bildiğini yazı yordu. "Daha ônce de söylediğim gibi, (20 Ocak olaylarından sonra • y.n.) herbir tutukluyla ayn ayn, gardıyan/arm ve doktorun huzurunda konuşmamız oldu. Enteresan bir durumla karşı karşıyay­ dık. Hapishane koğuşunda başka bir cumhuriyetin vatandaşı, Rus uyruklu bir zanlı oturuyordu. Diğer koğuşlarda da onun gibi adamlar­ la karşılaştığımızda, bize buraya nasıl düştüklerini anlatmalarını istedik. Bizleri şaşırtan, bu adamların gayet rahat ve sakin olmalarıydı. Sanki yaptıklarından dolayı övünüyor/armış gibi, pro­ fesyonel yankesici, hırsız olduklarını, Bakü"ye de hırsızlık yapmak için geldiklerini, yakalandık/arı sırada üzerlerinde uyuşturucu bulun­ duğunu filan anlatmaya başladılar. Bunlardan üç kişi - Kuybişev"den gelen Dolgov Viktor Petroviç, Krasnodardan gelen Rodionov Alekasndr lvanoviç ve Kiyev"li Volioşkin Aleksandr Stepanoviç"ti. Görüldüğü gibi, coğrafya çok geniş. Gerçi onların ne isimlerinin, ne de "mesleklerinin" gerçek olduğunu düşünüyorum." Arif Melikov haklıydı. Bu kişiler, Bakü'ye karşı başlatılan pro­ vokasyonun ideolojik zeminini hazırlamak için gönderilen ajanlardı. Haksız yere gözaltına alınan suçsuz. masum vatandaşların yanına oturtulan bu şüpheli kişiler, ıçerideki insanlara işledikleri cinayetleri ballandıra ballandıra anlatıyor ve böylece dışarıdan denetime gelen yetkililerin, hapishanedeki herkesin bu adamlar gibi uyuşturucu bağımlısı ve hırsız olduğu izlenimine kapılmalarını sağlıyorlardı. imparatorlu�un son darbesi


Sovyet Basını ise, "mitinglere katılan herkesin uyuşturucu ba�ımlısı, hırsız. canı" olduQunu dünyaya duyuruyordu. Ocak katliamı öncesi suç oranlarının birdenbire büyümesi ve hapishanelerin nereden geldikleri belli olmayan suçlularla tıkabasa dolması, ne yazık ki Azerbaycan yöneliminin dikkatini çekmemişti. Oysa böylesine yüksek bir suç oranı Bakü"ye özgü deQildi ve fark edilmesi gerekiyordu. SSCB Yüksek Konseyi Millellerarası i lişkiler Komitesi başkanı G.S. Tarazeviç Bakü"ye gelerek, Azerbaycan KP MK büro­ sunda 19 Aralık 1 969 tarihinde DKÔB konulu bir konuşma yapmış ve şu ifadeyi kullanmıştı: "Kendini idare eden bôlge. • Bu sôzler, Volski"nin "Karabağ halkı" deyimine benzer. kışkırtıcı sözlerdi (birkaç yıl sonra ise, Yakovıev daha da ileri giderek "Karabag dili"nden bahsedecekti). Tarazeviç 'e gôre en büyük sıkıntı, Ermenislan·ın ablukasıydı. "Her ne olursa olsun. halkların dostlugu ilkesiyle bagdaşmayan bu ablukayı kaldırmalıyız" diyordu. "Bu bizim en önemli görevimiz olmalı. " Ablukamn kaldınlmasmdan başka, Tarazeviç Laçin koridorunun açılmasını da teklif etmişti: "Laçin yol­ unu açarsak. Karabag Ermenileri kendi eski kültürleri ile, Ermenrstan ·ıa haşir neşir olurlar n Konuşmasmı bitirirken ise, tehdit savurmayı da ihmal etmemişti: "Ermenistan·m daha fazla ablukada kalmasına Merkez asla müsaade etmeyecektir!." Baku'ye yeni bir provokatörün geldiği, ortamı germeye çalıştığı ve ileride cezalandırmak için Azerbaycan"da suçlu aradıQı belliydi. 1 990'1arın başlarında SSCB KGB Vimpel ozel !imi ve KGB 7. Ana Yönelımi A bırımi bırlıkleri. görev yapmak üzere Nahcivan'a gönder­ ildiler. Azerbaycan Bakanlar Kurulu yöneticilerinden bıri, KP MK"ya bır rapor sunarak "Bakanlar Kurulu bmasımn koridorlarmda Moskova "dan gelen askerlere rastladığını. onlara burada ne aradık­ larını sorduğunu. onfarm ise kendileri ve yardımcı/an için boş oda aradıklanm sôyledıklerint bildirmışti. Azerbaycan·ın ünlü bir gazetecisi, bir gezi sırasında kendisiyle beraber uçakla bulunan sarhoş bir Rus generalinin "Size karşı ciddi adımlar atılacak'' dedi9ını yazmış ve bu yazıyı bülün ülke ve yöne­ tim okumuştu 9 Ocak 1 990. 1 990 yılının planı ve bütçesinin ıarlışıldıQı Ermenislan SSC Yuksek Kurulu Genel Toplantısında, DKÔB" nin de planı ve bütçesı Ermenıstan· ın iç meselesiymiş gibi görüşülmüştü. Bu olay üzerine Moskova'dan hıçbır tepki gelmeyınce, do9aı olarak Bakır deki gerginlik doruğa tırmanmıştı. 9 Ocak 1990 Üsl duzey Liç yelkilı - Gırenko. Nişanov ve Jdanov, Moskova' d a n Stepanakerl'e geliyor. Ermeniler bu şahısları 174 imparalorluğun son darbesi


Stepanakert girişinde havaya ateş açarak karşılayınca, onlar Bakü'ye kaçmak zorunda kalıyor. Bu olaydan sonra Nişanov: "Bazı güçler beni O/dürmek ve sorumluluğu Ermenilerin üzerine yüklemek istiyordıJ' diyordu. "14 Ocak 1990 tarihinde, KGB 'nin gizli alt birimlerinden biri olan Alfa ·nın yôneticilerinden M. Boltunov, komandoları ile beraber Bakü'ye geliyor. Baka ve Vilnüs'te savaş tecrübesi olan KGB'nin ôzel timi Alfa, 20 Ağustos·u 21·ne bağlayan gece saat üç sularında, Hükumetten Rusya ·daki Beyaz Saray·ı ele geçirme emrini almıştı. Profesyonel Alfa komandoları, bülün emirleri yanm saat içerisinde yerine getire­ bilecek donanıma sahipler_ On/an yalnız büyük bir ordu durdura­ bilir. " Bu cümleler eski Alfa komutanlarından birine ait. Alfa timinin Bakü'ye çok ôzel ve gizli bir operasyon için gônder­ i/diği de belliydi. "Alfa KGB'nin çok gizli bir timi" diye yazıyordu Mikhail Boltunov. HA/fa kendi konusunda ülkemizin en başanlı, eşi bulunmayan bir timidir. Bütün dünyada buna benzer timler parmakla sayılabilecek kadar azdır ABD'de Delta, Almanya 'da GSG-9, lngiltere 'de SAS, lsrail ozel timleri, Fransa·nın ulusal jandarma birliği. Avusturya Kobra'sı, Belçika çevik harekat birli!ii. ispanya GAL ·ı. Bazı ülkeler de terôrle mücadele ôzel timleri yetiştirmek için, lsrailli ve Alman uzmanların yardımma başvuruyorlar. Bir ülkede sosyal ve siyasi düzen ne kadar farklı olursa olsun, terörle mücadele amacıyla kuru­ lan silahlı birlikler her yerde aynı, benzer sorunlarla karşılaşıyorlar.· 14 Ocak 1990'da Bakinski Raboçi gazetesi. KP MK Politbüro üyeliğine aday, Birlik Cumhuriyetleri Genel Kurulu başkanı Yevgeni Primakov ve KP MK Sekreteri (SSCB Halklar Komisyonu kuratôrü) Andrey Girenko'nun Bakü'ye geldiklerini yazıyordu. Aynı gün Ermenistan gazetesi Komünist ise, KP MK Politbüro üyeleri, KP MK sekreteri Nikolay S/yunkov ve SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı lvan Silayev'in Erivan ·a geldiklerini yazıyordu. Her iki haber de çok onemli bilgiler içermektedir aslında: Bakii'ye gelen Primakov, sıyasette kalleşliğin sembolüydü; Girenko ise Suslov·un yônettiği bir Politbüronun üyesi. Erivan·a gidenler ise Ermenistan-Azerbaycan sorununa yabancı iki isim, iki teknik elemandı. Primakov ve Girenko'dan farklı olarak, S/yunkov ve Silayev giinlerini gün eden, bütün zamanlarını şehirdışındaki yazlıklarında konyak içerek ve bil­ yar oynayarak geçiren tembel bürokratlardı. Yani Erivan·a boş, işi bilmeyen adamlar gônderilırken BakO'ye siyasette zengin biyografiye sahip ünlü Primakov gônderi/iyordu. Ne yazık ki Azeri yetkililer bunu da anlayamadılar. 175 imparatorluğun son darbesi


"KGB"nin alt birimleri Vimpel ve A, 15 Ocak 1990 tarihinde tekrar (y k.) Bakü·ye gönderildiler. SSCB bütün dünyanın karşısında çatır­ dayarak çok.erken Vimpel komandoları kah Tiflis. kah Bakü, kah Sumgait, kah da Kuzey Kafkasya gibi sıcak bölgelere gönderiliyor­ du. Ballık ülkeleri hariç, Sovyetler Birliğinde birbiri ardma patlak veren bütün çatışmaları önlemek ve operasyonlar gerçekleştirmek için her zaman Vimpel görevlendiriliyordu" diye yazıyor Reporter

gazetesi yazarlarından Dimitri Lomov.

Vimpel Timinden yarbay Erkebek Abdullayev: " 1 5 Ocak 1990 yılında SSCB KGB özel timleri Bakü ·ye geldiler. Biz hükumet mey­ danmdaki Abşeron Oteline yerleştik. Her yerde sivil giysilerde dolaşırdık " Şimde ise, Bakü.den hiç çıkmadı�ı anlaşılan SSCB KGB özel timi Vimpe/ hakkında kısa bir bilgi. Sergey Pliç kin yazıyor: " 1 9 Ağustos 1981 yılında, SSCB Bakanlar Kurulu ve KP MK Politbürosunun kararı ve SSCB KGB Başkam YAnropav·un insiyat­ ifi ile KGB içerisinde Vimpel isimli, özel tim kuruldu. Vimpel kurulur kurulmaz. hemen Sovyetler Birliğinin en gizli ve gizemli örgütüne çevrildi. Vimpel yalnız yurtdşında faaliyet gösterecekti (yk.). Vimpel komandolarınm iki görevı bulunuyordu: Dünyanın herhangi bir nok­ tasında gösterilen hedefi (yapıyı) yok etmek (veya yapının içerismde bulunan kişileri) ve hedefi (yapıyı, kişileri) ele geçirmiş teröristleri etkisiz hale getirerek. hedefi kurtarmak. Görevler spesifik olunca. eğitim de sepsifik olmaltydı. Komandolar birer profesyonel asker olmaktan öte, birer süpermen olmaftydılar. Vimpef dövüşçüsü birkaç yabancı dil bilmeli, çok büyük fiziki güce ve iradeye sahip olmalı, soğuk silahlar dahil, bütün silahları mükemmel şekilde kul­ lanmalı. mayın -bomba konusunda uzmanlı(Jı bulunmalı, radyo-telsiz sıstemlerıni bilmeli. paraşütle atlamalı. suyun altmda yüzmeli, ilk yardım sevıyesinde doktorluk bile yapmalıydı.. Anfayacağmız onlarm ne yapmaları ve neyi bıJmeleri gerekmediğini anlatmak, sıralamak daha kolay Böylece, Vimpel timi komandolarmm her­ birinm elmas değerinde olduğu söylenebilir. Vimpel timinin temel direkleri, çoğu Vega, Kask.ad, Zenit özel timleri içerisinde Afganistan ·da savaşmış olan KGB subaylarıydı. Gerçek savaş tecrübesi de olan Vimpel, on yıl içerisinde, belki de dünyanın en iyi, en mükemmel özel timi olmuştu." Gorbaçov'un Bakü'ye gönderdiği lim, işte böyle bir timdi' Oysa

Vimpel"in yukarıda saydıQımız fonksiyonlarından hiçbirine Bakü"de

. ·-ffıf

imparalorlu�un son darbesi


ihtiyaç yoktu; zira burada ne Amin'in sarayı vardı, ne de silahlı özel birlikler. Ben askerlerle konuşmuştum. Ozel eğitimli bir tabur. şehirde kar­ gaşa çıkaranları en kısa sürede etkisiz hale getirebilird i. Oysa halk ayak lanmasının başladıgı gün, şehirdeki kışlalarda 1 0.500 asker vardı! Generallerin "bu orduyu neden kışlalardan çıkarmadımz?" sorusuna verdikleri ''kış/alarm giriş-çıkış/an kapalıydı" yanıtı da çok komik! Peki 20 Ocak gecesi askerlerin kışlalardan çıkmaları gerek­ tiOinde, onlar nasıl çıkmışlardı? Tabii ya! ince duvarları tanklarla y ı karak, arabaları ezip geçerek, geniş caddelerde yürümüşlerdi. Bunları o gecenin Lanıklarından olan, Rus yönetmen Stanislav Govoruhin de onaylamaktadır. Unutmadan, Ermenistan yönetiminin Vimpel özel timinin Ermenistan'a girmesi konusunda yaptıQı açıklamaya da değinelim . Resmi haberlere göre, 6 Mayıs 1 991 yılında SSCB KGB' nin özel timi Vimpel Ermenistan Atom istasyonunda bır talbıkat yapmıştı. Tatbikat, teröristlerin Ermenistan Atom Elektrik istasyonunun reaktif bölümüne muhtemel saldırısının nasıl önlenebileceğini göstermek için yapılıyordu. Tatbikat sırasında kimse zarar görmedi, sadece birkaç kişi hafif şok atlattı. Bu tatbikatla birtakım çevrelere, Ermenislan Alom istasyonuyla şaka yapmanın kölü sonuçlar doğurabilece{Ji mesajı verilmiş oldu! Şimdi de Ermenis tan · ın çıkarına olan bu rutin ve sıradan bir tat­ bikatın, özellikle de Ermeni yetkililerince nasıl yorumlandığına bakalım: "Ermenistan içiş/en Bakanll(Jınm bildirdi(Jine göre, dün Moskova saatiyle saat 12. 40'da. iki özel tim takımı helikopterlerle Erivan ·a gelerek, Ermenistan Atom Elektrik istasyonunu ele geçir­ mişler. Dün Goris ·;n iki ilçesi Aravus ve Kornidzor, ve ülkenin kuzey· doğusunda bulunan Voskepar kasabası bombalara maruz kalmıştlf. Ermenistan içişleri Bakanlığının verdiği bilgiye göre. ülkeye 800 silahll asker giriş yapmış. Ermenistan Hükumeti ve Silahlı Kuvvetleri olayla ilgili olarak BM insan Hakları Komisyonuna baş urmuş, Ermenistan içişleri ve Savunma Bakanlık/an ise ortak bir bildiri yaymlayarak Ermenıstan'm içişlerine karışıldı(Jlnı bıldirmiş ve halka paniğe kapılmama çağrısı yapmışlardı." (Ateksandr lskenderyan, Nezavisimaya gazeta. 7 Mayıs 1 9 9 1 ). Oysa Bakü'ye giren Vimpel tatbikat için de�il, katliam için girmişti! 15 Ocak 1 990"da, E rmenistan Bilimler Akademisi başkanlıQı bütün dünyanın bilim adamlarına bir çagrıda bulunarak, Azerbaycan SSC'de Ermeniler' karşı başlatılan katliama ilıraz seslerini yükselt­ melerini istemişti. ABD. Fransa, lsveç, Avusturya, Belçika bilim adamları bu çagrıya cevaben, Bakü'deki olay ları "insanlık suçu" - -- --

- - ·-

- ·

- - - - 177 ---- ----

imparatorlu�un son darbesi


olarak tanıdıklarını bildirmişlerdi. B u rada dikkat çeken nokta, Ermenilerin bu bildirisinin yurt dışında yayılması için SSCB"nin büyükeçiliklerinin yardım etmesidir. Böylece dünya kamuoyu "Bakü"de barbarlara karşı bir harekat yapılacak'' diye, yaklaşan katliamı bekliyordu. Moskovskiye Novosti gazeıesi'nin yazdıQına göre, Avrupa parla­ mentosu ı 6 Ocak ı 990 yılında. SSCB yönetiminden Azerbaycan·da askeri harekat yapmasını lalep etmişti.

"16 Ocak 1990 yılında KGB silahlı birliklerine bağlı komandolar Dağlık Karabağ ·a gônderi/erek, 1990 sonuna kadar orada bek­ letildiler. "

KGB"nin Z yönelimi başkanı Vladimir Lutsenko ve şube müdür­

lerinden Valen Hmelev: "Sonunda Genelkurmay, 20 Ocak 1990 gecesi Bakü"ye çıkarma yapmayı emretti. . . " diye bir itirafta bulunun­ ca. muhabirin ''Bu emir sizin birliğiniz için de geçerli miydi?'' sorusuyla karşılaşır.

"Evet. Bizim silahltlanmız da artık şehirde bulunuyor.''

Alfa. Vimpel ve KGB"nin diğer özel timleri. 20 Ocak 1990 tarihine kadar zaten Azerbaycan"da "zemin !araması" yapmış, 20 Ocak tar­ ihi yaklaşınca ise daha yoğun olarak Bakü"ye yığılmışlardı.

"15 ordu (SSCB KGB ôzel ordusu - yn.) Afganistan·ı terke/tikten sonra. ôncekı üssüne, yani Çirçik şehrine geri döndü. 154. müfreze, birliğin içerisinde; 1 77. müfreze, LenVO tugayı içerisinde kalmıştı. . 1 73. müfreze ise 2 0 Ocak 1990"da Bakü"de asayişi sağlıyordu." B u

satırlar bır K G B emeklisinin internette yayınladıgı yazılardan alın­ tıdır Vimpel özel timi yarbaylarından E S Abdullayev"in hatırladıkları:

" 1 988 yılının sonbaharında, Halk Cephesi. Merkez Meydanda 500 bin kişilik mitingler yapabilecek güçteydi. ôlüm orucuna başlayan­ larm barmması için, Hükumet Binasmm önünde çadırlar kurulmuş­ tu. ôJüm orucu tutanlarm talebi. Komünist Partisi yöneticilerinin bir an Once istifa etmesiydi. Azerbaycan hükumetinin olaylan önleye­ cek gücü olmadığı içm. KGB .nin ôzel timleri Vimpel ve Alfa Bakü"ye gönderildi. Bize polis apoletleri taktllar Bütün subaylar bir gôz k1r­ pımmda sıradan polislere dönüşlü. Azerbaycan KGB .sinin lojman­ larmda barımyor, yemeklerimizi de orada yiyorduk. Bir zamanlar Afganistan 'da karşılaştığımız Azerbaycanlı meslektaşlanmız, bizi çok çabuk farkeltiler. Bakü"ye boş yere gelmediğimizi anlamışlardı "

Evet. gerçekten de boşuna gelmemişti bu adamlar Bakü"ye!

"12 Ocak 1 990"da ordu hava/imanını ele geçirdi. Operasyonu yönetenler Bobkov ve Bokatin'di." Vyaçeslav Şironin"in hatıraları: "Olağanüstü Hal rejiminin sağlan-

178

imparalorlu(Jun son darbesi


ması için, Cumhurbaşkanı, SSCB KGB ve içişleri Bakanlıgını gôrevlendirdi. 1990 yılı Ocak ayının ortasında, askeri taşıt uçagıy/a bir iş gôrüşmesi için bir daha Bakü 'ye gidiyordum. Uçakta benimle beraber, genellikle yabancı istihbarat se1Vislerinin ajanlarına karşı mücadele yürüten KGB ikinci Yönetiminin uzmanları ve KGB Ana Yönetimi harekat birimi komandolarından oluşan, yaklaşık 100 kişi­ lik bir subay heyeti vardı. Bunlann arasında /s/am dünyasında psikolojik savaş yürütme konusunda uzman, KGB Beşinci Yönetiminin istihbaratçıları da bulunuyordu. Bu kişilerin arasında aym zamanda ekonomik güvenlik, nakliye ve yaşam araçları konusunda uzmanlar da vardı.. Moskova Şeremetyevo hava/imanında ôzel timin harekatçı komu­ tanlarının benimle tamştıgmı hatırlıyorum: Aleksandr Miroşniçenko (Alfa), Sergey Lisyuk (Vityaz) ve Aleksandr Gorodilov (Vimpel). Onlann küçük ekiplerinde, yıllar evvel suçluların peşinden beraberce koştuğumuz Viktor Blinov ve O/eg Lutsenko ·yu görünce çok sevindim. O günlerde Azerbaycan ·daki görevimizin ne kadar uzun süreceğini ve subaylarm defalarca değişeceğini biz henüz bilmiyorduk. Bakü'ye gönderilmek üzere kendilerine başvurulan ve bu görevi hemen kabul edenler arasmda: Boris Jirnov ve Mihail Platonov (daha sonra generalfi(je terfi ettiler). Yuri Fedoskin, Anatoli Smirnov. Nıkolay Slebnev, Viktor Luginin. Vladimir Voskobonikov, Vyaçeslav Pelenkov, Vladimir Ribakov. lgor Kuznetsov. Yevgeni Balaman, Viktor Rastrusin. Vladimir Kaşin, Vladimir Vasin ve SSCB KGB'nin ikinci, Beşinci Yönetimleri ve diğer birimlerinin subay/an da vardı. Hepimizin ortak görevi, dilimızden düşürmediğimiz slo­ ganımızda saklıydı.- 'Şiddeti önlemek, akan kam durdurmak!'' KGB'lilerin bu istilasından sonra. akla şöyle bir soru geliyor: SSCB ıarihinde, herhangi bir Sovyet Cumhuriyetine bu büyüklükte bir ıakımın. bir anda gönderildıQi olmuş mudur? Hayır. SSCB KGB ile sıkı bir işbirliQi içerisinde olan Bakü Kızıl Bayrak Hazar Filosu özel harekal timini de burada halırlamamamızda yarar var; zira onlar da Sovyel ordularının bir an önce Bakü'ye girmesi ıçin durmadan çalışmışlardı. " 1 988 yılının sonbaharında KGB özel timleri Vimp el ve A, Azerbaycan·da etnik zeminde çıkan çatışmaların önlenmesi amacıyla Bako·ye gönderilmişlerdi. Bakü'de kalacakları süre zarfın­ da, komandolar Hazar filosunun gemilerinde barınacaklardı."

Deniz albayı l .A.Ç "in hatıraları: (Gerçek isim ve soyadını sak­ layan albayın, herhalde ciddi bır gerekçesi olmalı . Merhamet Zamam romanının kahramanlarından olan Jeglov·un söyledigi gibi

179

impauıtorluğun son darbesi


'Şunlara bak. sanki insan değil, kancık kopek gibi herkesin bir lak­ abı var') : " 1 8- 1 9 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan·ın başkenti Bakü "de büyük bir kargaşa çıktı. Hazar Filosu ôzel birim başkanı German Alekseyeviç, Azerbaycan Halk Cephesi liderlerinin yurt dışmdaki maliye kaynaklan, patron/an, yakm dônem için plan/art gibi konularda derin bilgiye sahip bir komutandı (Yıllar sonra, Rusya Federal Güvenlik SetVisi Kurulu 'nun German Alekseyeviç için gazetede yaymlattığı taziye me/ninde şunlar yazılıydı: '31 Mayıs 2001 yılında Çeçenistan Cumhuriyetinde yaptıgı vatani görevi slfasında Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Başkan Yardımcısı ve aym kurumun Anayasal Düzeni Koruma ve Terôrle Mücadele şubesi başkam, Tümamiral Ugryumov Germen Alekseyeviç şehit olmuştur). Biz militanlarm üslerinin nerede yer­ leştiğini, egitimcilerin isimlerini ve onfarm silahlan konusunda her şeyi biliyorduk. Halk Cephesinin amacmm Azerbaycan 'ı Sovyetler Birligi'nden koparmak oldugunu da biliyorduk. Bülün bun/an "yukanlara" rapor eden German Alekseyeviç'ti. Ama ülke yöneti­ minin. yaşanan ve ileride daha da büyümesi beklenen sorun/afi çözecek iradesi yoktu istihbarat dediğin. devletin bekası için çalışır Görevi ise bilmek ve rapor etmektir. Ugryumov başkanlığındaki özel birimimız o dönemde bu gôrevin üstesinden geliyordu. Yasa/afi delmeden meşru yollarla Halk Cephesi yöneticilerini imha etmek, provokalôrleri yakalamak. siyasi amaçlı organize suç örgütlerine darbe indirmek. gözaltına almak. hapse atmak ve yargıya teslim etmek gibi yetkilerimiz vardı. Bunlarm suçunu ıspat edecek delilim­ iz de fazlasıyla vardı. Ama Moskova 'dan gereken talimatı ve izni alamıyorduk.'' Tek görevi SSCB'nin Güney sularını korumak olan Kırmızı Bayrak Hazar Deniz Filosu·nun Bakü'de yaplıklarına bakar mısınız.Bir di�er subayın anlattıklarına göre, birg ün German Alekseyeviç ken­ dini tutamayarak, Hazar Filosunu denellemek için Moskova'dan gelen KGB ve içişlerinin iki görevlisine baQırıp çaQırmaya başlamışlı: "Siz bizim şifreli ileti/erimizi okumuyor musunuz?! Demek benim çocuklaflm hayatlarım riske atarak boşuna u(Jraşıyortar. öyle mi?! Uıkenin arlık çökmekte olduğunu görmüyor musunıız? Güneyden yamyoruz artık. Bunun böyle olacagım size bir sene önce söyle­ memiş miydik?!. . " Görevliler bu siıemlere karşılık olarak, Lyubyanka·nın 9 her gün durumu Gorbaçov· a rapor eUi�ini ve Azerbaycan· ıa ilgili dosyaların her sabah onun masasının üzerine konduQunu bildirdiler. . . 9 • Lubyanka

KGS-nın bulunduQu sokaQın ısmi (ç.n.)

18Ö

imparatorl11�un son darbesi


"Bal<ü"de olaylar başlayınca. ôzgıJrlükçü güçler Deniz Harp Okulunun yanındaki cephaneliği ele geçimıeye kalkışmışlardı. içi silahla dolu dôrt Kamaz kamyonunun şehir merkezinden bize doğru geldiğini önceden haber almışlık. .. Derhal kumandan/ıkla bağlantı kurarak, birkaç dakika içerisınde hareket taktiğini belirledik. Sakallı ve silahlı özgürlükçülere kendi silahlarımızı ve askerlerimizi göster­ dik. Korktular. . . Cephaneliğe sokulurlarsa e�er, ateş etme emrimizin olduğunu anladılar. Onlardan biri öne atıldı hemen: "Sen ne diyorsun komutamm? Neredeyse bin beş yüz kişiyiz ve hepimizde silah var!n "Ya öyle mi? Olsun camm. Beş yaz adammızı hemen. anmda öldürürüz. Diğerleri ise düşünsünler bakallm. . . Biz ôzel timiz anltyor musun? Uzmaniz! Gecenin karanllğmıda operasyon yapma tecrübemiz var. . . " Yukarıda yazılanlardan da anlaşılıyor ki, Hazar Deniz Filosu özel timi, halkı terörist olarak lanse etmek, kendilerini her saniye risk altında bulunan birer kahraman olarak göstermek içın, kasten olay­ ları dramatize ediyordu. Baklfde gerçeklen nelerin yaşandığını bildiren hiçbir objektif rapor gitmiyordu Moskova·ya. Bakü'ye takviye kuvvet istemeleri de, kesinlikle SSCB"yi kurtarmak niyeti ile yapılmıyordu. Onlar sadece kendilerini düşünüyor. korktukları için ordu ça�ırıyorlardı. üstelik yıllardır adrenalin ihtiyacını gideremeyen filocular için, Baku olayları bulunmaz bir fırsattı! Sovyet döneminde Hazar Deniz Filosu lam bir cennetti. Çünkü lran·ın filosu yoktu, dolayısıyla bu ülke hiçbir tehlike oluşturmuyordu Sovyellere. Sahilde kendilerine evler yaptıran Fılo komutanları. zamanlarını balık avlamakla (çoğu zaman da kaçak olarak) ve saunalarda bira içmekle geçiriyorlardı . Bakü'nün bu ağır günlerinde ise, belki ödül­ lendirilir veya terfi ederler diye, kendılerinin de bir işe yaradığını Merkeze göstermek istiyorlardı! Filo özel birim başkanı G. Ugryumov·un şorörü Vyaçeslav Avtorxanov·un hatıraları: "Elbette. biz gen dönmedik. German Alekseyeviç'in elinde gizli bir belge vardı ve bu belgenin birilerinin eline geçmesini On/emek gerekıyordu. Yammızda ise sılah yoktu. 1990 yıliydı. Bakü 'deki Ermeni kıyımlarmm üıermden ikı veya üç gün geçmişti." Belli ki bu adamın bahsetıiQi gizli belge. Bakü"deki siyasi durumun analizini içeren bir rapordu ve Azerbaycan halkına hiç de iyi şeyler vadetmiyordu. Gazeteci Vyaçeslav Morozov " u n yazdığına göre. Rusya Ermenistan·a bir milyar dolar değerinde silah hibe ettiği halde. �1B1 imparatorlu{/un son darbesi


Federal Güvenlik Servisi başkan yardımcısı ve Anayasal Düzeni Koruma ve Terörle Mücadele şubesinin çiçeği burnunda müdürü Ugryumov, Rusya· dan Azerbaycan·a bir tek silahın bile g irmemesi için gece gündüz çalışıyordu. Yoksa andına sadık kalmak, Azerbaycan' ı n istikrarını maksimum bozmak anlamına m ı geliyor­ du? Anlaşıldığı gibi, Ugryumov Bakü"yü asla ikinci vatanı olarak görmemiştir. 1 990 yılının Ocak başlarında, Ermeni tarafı ilk kez sivil Mi-8 helikopterlerini savaş helikopterlerine dönüştürerek, Dağlık Karabağın Kuzey bölgesinde bulunan Az.erilerin yaşadığı Goranboy şehrini havadan bombalamaya başladı. Sovyet ordularının Bakü"ye saldırısından önce, 1990 yılının 4-10 Ocak ıarihlen arasında, Gorbaçov Ermenistan·a Sovyet Orsusunun 100 tank. top ve uçaksavarını hibe etmiştir. 1990 yılının başlarında Nahcivan·ın Sederek ilçesi Ermenistan arazisinden ilk kez "AJazan-2'' füzeleri ile bombardımana maruz kaldı. Havan topu saldırılarından da büyük hasar gören ilçede, damlar yıkılmış, binlerce küçük mermi parçasını etrafa saçan toplar evlerin içinde pallamrştı. insanlar mermilerin ulaşmadığı dağ etek­ lerinde saklanmaya çalışıyorlardı. Saldırının bilançosu: 11 ölü, 50"den fazla yaralı 13 Ocak 1990. Ani bir saldırıyla, Ermeniler Nahcivan·ın Kerki köyünü ışgal ettiler. 15 Ocak 1 990. Silahlı Ermeni piyadeleri Azerbaycan·ın Hanlar kenti Kuşçu köyüne saldırdılar. 19 Ocak 1 990. Ermeniler Nahcivan"daki Sederek ilçesini bir daha bombaladılar. Ermeni bölücülerinin silahlı saldırıları gittikçe artıyor. Moskova ise Azerbaycan"da "birtakım bölücülerin" oldu�unu savunuyor, ordu ise Azerbaycan etrafında çemberi daha da darallıyordu. 1 3- 1 4 Ocak 1 990. Provakatörlerin Bakü.de çıkardığı kargaşa sonucu, SO'den fazla ınsan hayatını kaybetti. 14 Ocak 1 990. Karabağ Komitesi Ermenistan·da seferberlik ilan etti. Azerbaycan· ıa savaşmak isleyen gençler. açık bir şekilde isim­ lerini listelere yazdırmaya başladılar. Merkez ise htllc"t susuyordu. 15 Ocak 1990. StPetersburg·un müstakbel valisi. o günlerde ise "Baltık milletvekili" A Sobçak, 15 Ocak 1 990 tarihinde sarfetıiği ünlü bir cümlesıyle tarihe not düştü. Leningrad televizyonunun Beşinci Çark programında kışkırtıcı konuşmalar yapan Sobçak, "Azerbaycan'da yaşayan 600 bin Rus'un akıbetinden endişelendiği­ n!' söylemiş ve 20 Ocak 1 990 tarihinde Bakü.de akan kanlardan sorumlu olanların listesine ismini yazdırmışlı . Kanlı Bakü olayların· -

-,-aı--- ---

imparatorluğun son darbesi


da Sobçak ' ı n ortaklarının isimleri ise hala gizli kalmaktadır. Rusya·nın kuzey başkenti St. Pelersburg, Sobçak" ın girişimleri sonucunda, Merkez"in Bakü'ye daha fazla yaptırım uygulamasını sağlamıştı. Sobçak" ı n birinci provokasyonunun devamı niteliğinde olan ikinci kışkırtması, milletvekilleri toplanlısında yaşandı. Kirli oyunlarına alet etti�i Karaba�lı bir delege konseye üye olabilsin diye, Sobçak Leningradlı bir profesör arkadaşıyla beraber, SSCB Yüksek Konseyindeki üyeliklerinden vazgeçtiler. Ülkede kargaşa ve kaos başlamışsa ve durum konlrolden çıkmak üzereyse yönetimin başvuracağı en etkili yöntemin, olayların çıktığı bölgede olaQanüslü hal ilan etmek olduQu bilinen bir gerçektir. Dünya tecrübesinden de bılindi�i üzere, çalışan taraflara zarar ver­ memek için bu sert uygulamayı yaparken son derece titiz ve dikkatli davranmak gerekiyor. Ola�anüstU hal ilan edilirken güçler dengesi­ ni bozmak, ıaraflardan birinin diğerinden daha güçlü olmasını sağla­ mak, kesinlikle trajediyle sonuçlanır. Gorbaçov·un yaptıQı da buydu zaten. Asimetrik politika uygulayarak olağanüstü hal ilan eden Gorbaçov, Ermenilerin konumunu sağlama aldı ve Bakü'yü vur­ malarını kolaylaştırdı. Bunu askerler de. siyasiler de, istihbaralçılar da itiraf etmektedir bugün. TuQgeneral Genri Matyuçkin yazıyordu: "Azerbaycan "da olağanüstü hal ve sokağa çrkma yasağı sadece Bakü, DKÔB ve yakın kentlerde ilan edildiği halde, Ermenistan"da bu uygulama yal­ mz Azerbaycan·ıa stnlf bôfgede bulunan Goris kentim kapsıyordu. Oogaı olarak bu da Ermeni bölücülerine manevra olanagı ve sınır boyu sa/dm/ar yapmak açısından avantaj sağlıyordu." Aynı şeyleri Vyaçeslav Şironin de yazmaktadır "Sorumluluk bölgesi hakkında Bakü"de bilgi edinir edinmez, helikopterlerle Nahcivan ·a uçtuk. Olağanüstü halin neden sadece Azerbaycan 'ın şehirlerinde ilan edildiği sorusu yol boyunca beni ve arkadaşlarımı çok düşündürdü. Moskova ·ya gönderdiğimiz bir raporla, aynı uygulamayı Azerbaycan ·m sıntr haltında bulunan Ermenistan şehir ve kasabalarmda da ilan edilmesinm zorunlu­ lu�unu savunduk. Bize göre her iki ülkeye eşil davramlmalı ve kim­ senin diğeri üzerinde avantajı bulunmamalıydı. Olağanüstü halin en büyük maksatlarmdan biri, yasadışı silahlı örgütlerin etkisiz hale getirilmesidir. Oysa bizler sadece Nahcivan 'daki silahlan toplarsak, Ermeni militanlar avantajlı pozisyona geçecek. Bakü "de yapılan ortak harekat müşaveresi sırasında da, bu sorulara kimse yanıt ver­ medi. Sadece SSCB içişleri Bakanlığının da "yukarılara" aynı teklifi gôlürdüğü bildirildi. Beklenen oldu ve Nahcivan "da büyük bir sorun patlak verdi Bu bölgeyi bana havale ettiler ve bütün samimiyetleri

-· 183

imparatorluğun son darbesi


ile, Merkez ·in Ermenistan ·da da ola�anüstü hal ilan etmesi için çaltşacaklarma sôz verdiler: 'ikna etmek için elimizden geleni yapacağız. . . ' dediler." Maalesef ikna edemediler. Bu onların suçu de!';iil, trajedisiydi. Yerli halk askere artık güvenmiyordu ve böyle kritik durumlarda, güven­ den daha önemli bir şey yoktu. Gorbaçov'un olağanüslü hal ilan ederken uyguladığı çifte stan­ dart. çatışma bölgesinde Ermenislan·a büyük avantajlar sağlıyordu . En önemli avantaj ise, Ermenistan'da bütün siyasi kurum ve kuru­ luşların çalışır durumda olması, Batı·ıı gazetecilerin bütün Ermenistan · ı sebestçe dolaşabilmesi ve olay yerinden Ermeni yan­ lısı haberleri anında merkezlerine iletebilmeleriydi. Azerbaycan·da ise ola�anüstü hal sayesinde siyasi ve sosyal yaşam reıç olmuş ve ülke bülün dünyadan tecrit edilmişti. Küçük haberler ise çok büyük zorluklarla sızdırılıyordu dünya basınına. Birçok politikacının da ifade etliği gibi, Ermenistan'da krizin çık­ tığı, kargaşanın başladığı günlerde, Gorbaçov zaman kaybetmeden bu ülkeye orduları göndermeli ve bütün Ermenistan·da olağanüstü hal ilan elmeliydi. Oysa Ermenistan devleti Azerilerin lehcirini başlaltığında bile, Gorbaçov E rmenistan·da olağanüstü hal ilan etmemişti! Bir ülkede gerçek anlamda bir kaos, bir anarşi yaşanıyor ise kitlesel katliamlar yapılıyor, Sovyet Ordusunun silahları asker­ lerin ellerinden zorla alınıyor. silah depoları yağmalanıyor, stratejik bir nokla olan Zvartnots havalimanı ele geçirilmeye çalışılıyor. Ermenistan Yüksek Konsey binası basılıyor ise Gorbaçov·un yapacağı tek şey, yasaların da verdiği yetkiyle Ermenistan'da olağanüstü hal rlan etmekti. Buna hakkı vardı! Ermenistan'da olay çıkaran güruh hakkında en iyi değerlendirmeyi yapan. görevinden ayrılan Erivan valisı Ambarlsum Galstya n ' d ı : "Ben iktidara Komünistlerin ya da Daşnaksutyun ·un gelmesinden korkmuyorum. Korktuğum bu ayak takımmm iktidan ele geçirmesidir." O dönemde Ermenistan· ı kımlerin idare ettiğini anlamak için, Ermenistan SSC eski KGB Başkanı Usik Arutunyan· ın bir muhabırin sorusuna verdlQı yanıtı okumak yelerli olacaktır. Soru "Karabağ sorununun patlak verdiği ilk yıllarda. birileri ülkede 'karanlık' işler çeviriyordu - zehirleme/er, suikasller vs. Bu cinayetlerin birçoğu ıle ilgili soruşturma başlatılmış; ama kamuoyu şimdiye kadar gerçeği ôğrenememişt,,. Sizce bu faili meçhul cinayetlerin, işlenen suçlann üstünün açılaca�ı günü görecek miyiz?." Cevap: "Eğer bu cinayetlerin üstünü açmak. bunu yapacak olan yetkili kişilerin işine gelecekse, o zaman dediğiniz de olur. Şimdiye

184 imparatorlu.liun son darbesi


kadar bu cinayetlerin üslünün kapalı kalmasının nedenini, o dônemde polis teşkilatını ve orduyu yôneten kişilerde aramak lazım. Aslında kastetti{jim bakanlar da de{iildir. Bakanlardan daha tehlike­ li olan. onların çevresindeki çoğu sabıkalı ve yer altı dünyasıyla bağlantısı bulunan kişilerdir. Biliyorsunuz, benim yerime Va/eri Pogosyan atandı. Daha sonra Edik Simonyants ve David Şahnazaryan olurdular bu koltu{ia. Etrafında şüpheli kişiler olabilir; ama sen bakan isen eğer, kafanı çalıştlfmalı, isabetli kararlar ala­ bilmelisin. Kimler geldi bu bakanltklara ve beraberinde kimleri getirdiler? Hadi beraber hatırlayalım. Bakanlardan biri (isim vermek istemiyorum). göreve gelir gelmez özel şoförünü KGB 'nin soruştur­ ma birimi nezaret şubesine müdür olarak atadı. Ta otuzlu yıllardan günümüze kadar, bu birimde tam bir disiplin ve düzen vardı. Bir tutuklu bile ölmemişti. Ve bırdenbire herkese örnek olan bu birimde bir zanlı ôldü! Bir şair içişleri Bakanı oluyorsa, yardımcısı da eğitim­ siz biriyse, demek ki şoför de sonışturma birimi nezaret şubesi müdürü olabilir. Kısacası, o yılların çarpık kadrolaşma siyaseti çok büyük olumsuzluklara yol açtı diyebilırim. Rusya demokratları ve dünya kamuoyunun nazarında ise, bu insanlar 'demokrasi mücade­ lesei veren, yeni demokratlardı'. n Bütün bunlar yaşamrken, Gorbaçov yapllğı bır iki önemsiz ata­ mayla yetiniyordu. Onun tek "ilgı alam" Azerbaycan·dı. Olağanüstü halin ilan edilmesi - Azerbaycan halkını maksimum sıkıştırmak. ülkeyi bütün dünyadan tecrit etmek, bütün siyasi kurum ve kuruluşları çôkerlmek maksadını güdüyordu. Ola{ianüslü hal, Merkezin hazırladığı genel stratejinin bir parçasıydı. Yani son ve kesin darbeyi Azerbaycan ·a indirmeden önce, gerekli koşullar ve ortam oluşturulmalıydı 16-19 Ocak 1990. Bakü ·nün girişinde Kafkasya. Moskova, Leningrad ordularının, Deniz Kuvvetleri ve içişleri Bakanlığı Çevik Kuwet askerlerinden oluşan 50. 000 kişilik büyük bir ordu bekliyor­ du. Bakü limanı ve limana çıkan bütün yollar, Hazar Deniz Filosunun savaş gemileriyle bloke edilmişti. Bakü garnizonunda ve diğer birliklerde askerliQini yapan Azeri asıllı er ve subaylarm dışarıya çıkması yasaklanmıştı. Ruhsatll silahlarm demırbaş sayımı bahanesiyle. içişleri ve KGB görevlilerinin büliın silahları el/erinden alınmıştı. Azerbaycan·ın güney smırlarma ise, 60 ve 75. atıcı tümenleri yer­ leştirilmişti. Yalnız Azerilerin yerleşım bölgelerinin kontrol allına alın­ ması için Sılahlı Kuwetlerin iki özel tıımenı (Dzerjinskı ve Don-100) DKÔB ·ne gônderilmişti. Yapılan bu çıkarmalar, Ermenileri hemen hemen ilgilendirmiyordu. 185 imparatorluğun son darbesi


1990 senesinin Ocak ayı içerisinde, ordularm Bakü'ye yapacağı saldmdan birkaç gün ônce, merkez yönetimin temsilcilerinin katılımıyla çeşitli düzeylerde yapılan müşavere/er çok önemli bilgiler içermektedir. Bazı yetkililerin bu müşavere/erde yaptık/an konuş­ ma/an, sergiledikleri davranış/an dikkatle inceledi�imiz zaman başarıyla saklanmış birtakım bilgileri elde edebiliriz. işte Merkezin büyük güvenini kazanmış, hükumetin anahtar isimlerinden biri olan Azerbaycan KGB Başkanı Vagif Hüseynov·un anılan: "Başmı alıp giden cinayetleri, anarşi ve kaosu, yalnız Merkezi Hükumetten yetki atan Emniyet güçleri ônleyebilirdi. Oysa Bakü"de olayların başladı!jı ilk on gün içerisinde kolluk kuwetıeri hiçbir müdahalede bulun­ madıla' O sırada Bakü"de, SSCB 'nin koskoca içişleri Bakanlı!jına ba!jlı 4000 kişiden fazla silahlı asker bulunuyordu. Onlar da 'merkezden emir almadık, bekliyoruz' diyor, kılım kıpırdatmadan oturuyorlardı. Azerbaycan KP MK Birinci Sekreteri Vezirov bir müşavere yaptı. Müşaverede söz alan SSCB içişleri Bakan yardımcısı Liskauskas, Bakü .de kitlesel katliamlarm başlayacağma dair sinyaller aldıklarmı; ama /çişlerinin bun/afi Cm/emek için adım atmadığmı söylemişti. On/emek şöyle dursun, katilleri ve yağmacı/art yakalamak yerine bazı polislerin onlara destek bile verdiğini de eklemışti. Ama bu sözlerden sonra, Liskauskas kendinden emin bir tawrla: 'Güce başvurmamız için Merkezin kesin emrini almamız lazım. Böyle bir emir gelmezse, SSCB içişleri Bakanlığı hiçbir müdahalede buluna­ maz'' demişti. Müşavereden sonra SSCB KGB Başkanı Kryuçkov bana telefon açtı ve lçişlerı Bakanlığı güçlerinın neden hala olayları ônleyemediğini sordu. Bense şu cevabı verdim: '/çişleri Bakanlığı yetkilisi, gereken yazılt emir olmazsa ve Olağanüstü Hal ilan edilmezse hiçbir önlem almmayacağını bildirdi'. Daha sonra bir dônem SSCB lçışteri Bakanlı!jı silahtı birlikleri komutantı!jı yapmış Şata/in ·in sözlerıni hatırlatlım Kryuçkov·a: 'Bize bir Tiflis yeter Kararı siyasiler alıyor. ama sorumluluğu biz üstleniyoruz' Bir sessi­ zlik çöktü. Bır süre bekledim ve Kryuçkov·a sordum: ' Vladimir Aleksandroviç, beni yanlış anlamayın: ama bir soru sormak istiyo­ rum sıze.. Neler oluyor? Binlerce kişiyi Ermenistan ·dan zorla çıkarıyorlar. Merkez ise susuyor. Bu bir kabus mu yoksa? Şimdi de . Bakü de insanlar ôlduruluyor. diri diri yakılıyor. balkonlardan atılıyor. saatler suren uzun muşa vere/er yapıilyor, Moskova ·ya raporlar gôn­ deriliyor, herkes kafa sallıyor ve herkes bekliyor Neyi? Neden kimse bir şey yapmak istemiyor? Tüm bunların arkasmda kimler duruyor?'. Kryuçkov·un cevabı kısa olmuştu: 'Biliyorsunuz. bizde kararlar ya çok geç alınır. ya da hiç alınmaz. . . "' -----

18 6________

----- --

imparatorluğun son darbesi


Hatta bu satırları okurken bile, korkunç bir şeylerin hazırlıgının yapıldı�ı belli oluyor. Diğer müşavereler konusunda gazeteci Nadejda lsmailov·a hanımefendinin yazdıklarına bakalım· " O günlerde yaşanan trajediden sonra, hatu1adıQım çok şey var. Çok onemli bir günü özellikle hatırlamak istiyorum - 14 Ocak. O gün, Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri bütan Merkez Komite Bürosu üyelerini olaganüsW topladı. 'Dün şehirde katliamlar başladı', dedi Abdurrahman Vezirov. 'O/enler ve yaralılar var. Bu olaylara dur demek için toplanmış bulunuyoruz'." Stenografı kayıtlarına bakılırsa, sabah saatlerinde yapılan bu toplantının çok karışık, duygusal söylemler eşli�inde geçtiği görülür. Çelişkili, spontan tepkıler, düşünülmeden yapılan konuşmalar. . . Birileri, yaralıları askeri hasıaneye yerleştirmeyi önerince, Bakü orduları komutanı Popov tepki gösteriyor: "Bunu yapamayız! Askerler yüksek savaş hazırlığında şu anda. Her şeyi onlar için hazırladık." Kimse, ne diye ve kimler için şimdiden hastane hazır­ ladıgını sormuyor bu generale! Komutanla yapılan diyaloglar, absürd tiyatro sahnelerini andırıyor. Popov. "Silahlı kuvvetler toplanıyor ve savaş hazırlıQı yapıyor. n Vezirov ise ona sitem ediyor: "Tartışmak için söylemiyorum; ama ordu içerisinde bir hareketliliğin olduğunu, benim veya başbakanın bilmesi gerekmez miydi?." Birinci müşavere sonuçsuz kaldı. Akşama doğru ikinci loplantı yapıldı. Bu sefer Moskova'dan bir de misafir vardı: Gorbaçov·un elçisi Yevgeni Primakov. Bugün bu adamla ilgili birçok ayrınh bilin­ mektedir. Rusya·nın Arabistanlı Lawrence"i, Tsvetayeva şiirlerinin ve Karr" ın polisiye romanlarının hayranı. Gürcülerin kadeh kaldırma sanatının ustası olan Primakov, gerçekten çok başarılı bir siyasetçi. Primakov'un basına yansıyan bu özelliklerini bu kadar önemse­ memin tek nedeni, toplantıyı neredesye tek başına yöneten ve SSCB'nin neredeyse ikinci adamı olan bu siyasetçinin. toplantı boyunca ne demek islediginin, ne yapmaya çalıştığının anlaşılma­ masıdır. Kendisine sorulan bütün sorulardan kaçıyor, konuş­ macıların sözlerini kaba bir biçimde kesiyordu. "Durum çok vahim" diyor Yüksek Konsey Başkanı Elmira Kafarova. "Eger halka inersek, halkın Daglık Karabag sorunun bir an ônce çôzülmesini istedığini görürüz. Bu sorun çôzülürse, uzlaş­ ma da saglanacakt1'" Aynı şeyleri Ayaz Mutallibov, Vagif Hüseynov. Rafik Zeynatov. Artur Rasizade. Rauf Ahundov da tekrar ediyorlar. Primakov'un cev­ abı ise şöyle: "Dağlık Karabağ"dan bahsetmeyin bana! Bahsetmeyin• Darbe yaparak Lenkeran 'da, Celilabad'da yönetimi imparatorluğun son darbesi


ele geçirenlere ne demeli peki? Bakü 'deki silahlı militanlar ne ola­ cak?." Devam ediyor Primakov "Onlar hükumeti devirmişler. anltyor musunuz?! Siz buna goz kapayacak mısınız? (y.k.). Bakın, Moskova marketleri bomboş, raflarda salam sosis yok. Şimdi halk ayaklanarak hükumeti devirirse, onlara ne diyeceğiz? önce size salam sosis verelim, sonra önlem alalım mı diyeceğiz?" R. Zeynalov: "Biz halkımızın gôzOnde otoritesini kaybetmiş bir hükumetiz. Çünkü bizden talep edildiği halde, milliyetçilik yapmadık. Ermenistan ve Azerbaycan Merkez Komite kararlannı kwaslaym. Klasik bir durum oluşmuş: sakin ve sessiz bir ülkeyle ilgilenilmiyor: ama şımank Ermenistan ·ın kapsn'sferiyfe oynanıyor." Primakov: "Ermeni yo/daşlarrn ne istediğini bir dinleyin önce." Zeynaıov: "Merkez bizim anayasal haklaflmız korumuyor ki!." "Merkez sızin dadmız mı?." Bunu söyleyen öfkeli Girenko'dur. "Siz ne yapmanız gerektiğini söyleyin!." Zeynalov: "ilgili kurumlar helikopteri bile olan silahlı militanlarla ilgilenmeli bence." Primakov Mutallibova soruyor: "Siz hükumet misiniz?." Mutallibov: "Oldukça yıpranmış bir hükümetiz." Primakov: "Ulkenizdeki durumu kontrol edebiliyor musunuz?'' (y.k). işte Mutallibov un şaşırtıcı cevabı: " Yoksa SSCf fde durum kon­ trol altında mı?." Bakü orduları komutanı Popov·un, Bakü'de böyle bir tavır takın­ ması boşuna değildi. Erivan'da Sovyet generallerinin siyasi mese­ lelere kesinlikle karışmadıkları biliniyordu. Halbuki Gorbaçov' un tal­ imatı üzerine. Bakü'de bunu rahatlıkla yapıyorlardı. Vezirov da o günlerde Sovyet generallerinin etkisinde kalmıştı. Sık sık Güney orduları başkomutanı general Zaytsev'in özel uçağıyla Moskova'ya gidıp geliyor ve tanıkların dedi�ine göre, her konuda ona danışıyor­ du 20 Ocak kailıamlarından sonra da, Vezirov bir savaş uçağına atlayarak kaçmıştı Moskova·ya. Elbette, her şeyden önce bir bilim adamı olan Primakov'un, bu toplantıda sokak kabadayılığı yapması boşuna değildi. Toplantıyı gerçek amacından saptırmak. yaklaşan tehlikeyi görmelerini ve önlem almalarını engellemek için bunu kasten yapıyor. onları gerek­ siz tartışmaların içine sokmaya çalışıyordu. Bu yöntem KGB'nin sık sık başvurduğu en etkıli yöntemlerinden biriydi. Detaylı olarak bilmese de . genel hailarıyla birkaç gün sonra nelerın yaşanacağını, olayların nasıl gelişece�ini Prımakov biliyor ve insanları azarlayarak bağırıp çağırarak Moskova· n ı n esas niyetini saklamaya çalışıyordu. Bakü hastanelerine, "gelecek yaralılar ıçin" ek yataklar getiriliyor,

- isiı

imparatorlugun son darbesi


bu çalışmaları üst düzey bir görevli denetliyordu. Azerbaycan·ın KGB yetkilileri de, b u hazırlıklardan haberdardılar. Dönemin KGB Başkanı Vagif Hüseyinov: "Merkez çıkarma yapaca(iı konusunda bize bilgi vermedi. Ama biz de KGB ·nin telsiz kanallarını dinleyebile­ cek donamma sahibiz. 19 Ocak tarihinde askerlerin kullandığı frekanslarda acaip bir yo(iunluk o/du(iunu farketlik. Orduların şehre girme hazır/ı(iında o/du(iunu anladık. . . (y,k.). Kendi insiyatıfimle Elçibey'/e gôıtıştüm ve ona Bakü sakinlerinin ordularla karşı karşıya gelmemeleri için ônlem almması gerektiğini bildirdim. Cevap olarak, Elçibey bana Halk Cephesi yetkilileri ile bu konuyu gôrüşece(iini söyledi. Akşam saat beş olunca beni aradı ve Halk Cephesi lider­ lerinin artık ona itaat etmediğini. bu nedenle de hiçbir şey yapamay­ aca(iını bildirdi. Bu arada Elçibey, Merkez Komite ve hükumetin de suçlu oldıı(iunu ekledi. Memleketi bu hale düşüren, çıkmaza sokan onlar. dedi." Bu itiranarın birinci kısmı, o günlerin manzarasını görebilmek açısından çok önemli. Vagif Hüseyinov: " 1 988 yılında Bakü'de çıkan kargaşada yap­ tı(iımız gibi, orduları sabah erkenden şehire sokmayı (y.k.), sokağa çıkma yasa(iı ilan etmeyi, halkı bilgilendirmeyi düşiınüyorduk. BB"de hiçbir sorun yaşanmadı ya ı Hatta kimse yaralanmadı bile. Oysa bu sefer bunların hiçbirisi olmadı ve ordular gece saatlerınde Bakü "ye girdiler. Ordularm yerine polisin görevini üstlenecek öze/ timleri şehire sokmak gerekiyordu. Bakü"ye tanklar üzerinde niye girdiler ki? Dünyamn hiçbir yerinde ordu polisin görevini üstlenmez. Bunun için Çevik Kuvvet vardır. Oysa Bakü"de bôyle olmadı ve bu durum ister istemez kuşku doğuruyor. Yoksa Sovyetler Bırliğinde 200-300 kişilik kalabalığı dağıtacak ôzel timler mi yoktu> Vardı tabii; ama kimse bunu yapmayı düşünmedi, istemedi. Kaos, anarşi büyüyene, insanlar O/ene kadar beklediler ve sonra askeri çıkarma yaptılar. Halbuki Bakü"den ônce. başka yerlerde de buna benzer olaylar yaşanmıştı. Mesela Tinis "te, Da(i/ık Karaba{fda. Kırgizistan 'da, ôzbekistan 'da. . . " Bu iliraftan da anlaşılacağı gibi, Hüseyinov orduların Bakü'ye g irmesine kesin gözüyle bakıyordu; sadece olayları önlemek isteyen yönetimin daha merhametli olmasını, mümkünse kan akma­ masını istiyordu. O dönemin gelişmelerini bıraz daha dikkatle incelersek. Vezirov un da aynı görüşleri paylaştığını tahmin edebili­ riz. Sayın Hüseyinov, sanki Gorbaçov· un asıl niyetinin ne olduQunu anlamıyor veya anlamazlıktan geliyor. Doğru ya, 1 988"de orduların Bakü"ye girdiğini bugün kim biliyor ki? Bilse dahi, kim hatırlıyor? 1B9imparatorluğ11n son dıırbesi


Kimse ı Oysa 1988'de çıkan kargaşayı, Merkez ya�dan kıl çeker gibi, sessiz sakin bir biçimde yatıştırmıştı. Ama bu sefer Gorbaçov barışçıl çözümden yana de�ildi! Başka ülkelere de ders olsun diye, Gorbaçov Bakü"ye ağır bir darbe indirmek, kalliam yapmak isliyor­ du (y.k) Ve nihayet. en önemli soru: Orduların Bakü'ye girece�ini Vezirov biliyor muydu? Azerinform haber ajansı genel müdür yardımcısı S. Peres. Bakü Ocak katliamından kısa süre önce Vezirov' un Savunma Bakanı birinci yardımcısı Lujin'le görüştüQünü hatırlıyor. "Vezirov meydandaki kalabalığı hattrlatmca. bakan yardımcısı Lujin ayağa fırlayarak, kocaman elleriyle ince masaya abandı: 'Yoldaş Vezirov!' Lujin 'in bô(Jürtüsü bülün odayı doldurdu. 'Harekat konusunda kesin kararlwız. Kontrol elimizde'. 'Çok iyi' dedi Vezirov hafifçe. Ama Lujin onu dinlemiyor, konuşmasma devam ediyordu: 'Savunma Kurulu Başkanının emriyle meydanı temizlemeliyim!' 'Ne?' Vezirov gOlumseyerek sordu. Lujin ıse heceleyerek, sanki anlamak istemeyen bir öğrenciye ders anıattyormuş gibi, teker teker yineledi: 'Savunma Kumlu Başkanınm emriyle, zaman kaybetmeden mey­ danı temizlemeliyım!' 'Siz ne dediğinizin farkmda mısınız?' 'Evet, son derece. Bana meydanı temizlemek emredildi ve ben meydam temizleyeceğim!' 'Bunu nasıl yapacaksmız?' 'Uç bın kışilik özel harekat timinin yapacaCı operasyonla'. 'A ma meydanda üç yüz bin kişi var!' Zaylsev ve Truşin (Sovyet ordusıı generalleri - y n.) sesszice tartışmayı dinliyorlardı. Sanki araıarmda anlaşmışlar gibi. ikisi bird­ en çay bardaklarına uzandılar. Peres, generallerin Lujin·; pek desteklemedi(jını diişUnüyordu. Ama onlar da.başka çôzüm yolunun olmadığmı anlıyorlardı 'Emir emirdır!' dedi Lujin öfkeyle_ 'Meydan temizlenecektir!' 'Demek bu kadar eminsıniz ha?' diyen Vezirov; ahizeyi kaldırdı. ' Bana Mihail Seregeyeviçi ba(Jla'. Peres birdenbire. Savunma Kurulu başkanının Gorbaçov'dan başkası ofmadığmı hatırtadı. Kapmın yanmda. kendi köşesinde ses­ sizce oturan Peres, merakla gelişmeleri izliyordu. Vezirov'un cüre­ tine şaşırmıştı. Gerçeklen Gorbaçov·u aramak. çok büyiik curet ister. Herkes susuyordu odada. Telefon çalınca, Veıirov aya(Ja kalktı. Generaller de onun ardmdan kalktılar.

ıiio

imparatorlu{Jun son darbesi


'iyi akşamlar Mihail Sergeyeviç! Rahatsız ettiğim için ozor dilerim. ' 'Merhaba Rahman' dedi Gorbaçov. 'ônemli de!Jil, ben yoldayım zaten. Ne var ne yok? Durumlar nasıl?' 'Tek kelimeyle, zor görünüyor.• 'Sana yardım edecekler.' 'Biliyorum. Lujin artık burada. Teşekkür ederim. . 'Ee, ne oldu o zaman?' Gorbaçov sinirlenmeye başlryordu. 'Biraz kafamız kartşık da .. . ' 'Ne oldu ki yine?' 'Hükumetin kim oldu§u an/aşılmıyor. Başkan ben miyim, yoksa general Lujin mi?' 'ônerebileceğin başka bir şey mi var? ' 'Biraz daha zaman istiyorum. Meydana çıkan bütün yollan kap­ atalım, kimseyi oraya sokmayallm', dedi Vezirov hızlı h12/ı. 'Bir hafta sonra da, meydanda kalan/an sıkıştmp çıkarırız ordan'. Lujin balyoza benzeyen yumruklarım sıktı. Yanaklarmdaki kiremit kırmız/ığı yok oldu birden. Suratı kül sansı renge boyandı. 'Nasıl biliyorsan öyle yap'. dedi Gorbaçov kuru sesle 'Ülkenin yöneticisiymiş. . . Başka bir şey istiyor musun?' 'Bir dakika Mihail Sergeyeviç'. Veıirov eliyle ahizeyı kapatarak generallere sordu: "Meydanm giriş çıkışlarını kapatmak ve kimseyi oraya sokmamak için ne kadar askere ihtiyacımız var?' (y.k.) 'Yaklaşık on bin" diye cevap verdi Truşin, ve soru dolu gözlerle Zaytsev·ıe Lujin 'e baktı. Onlar ise susuyorlardı. 'On bin kişi, Mihail Sergeyeviç' diye tekrarladı Vezirov.

(20 Ocak 1990 tarihinde. Bakü'ye 30 bin asker girdi- y.n.) Gorbaçov·un yamtı gecikmedi: 'Bu gece karşılaym ordular/'. 'Teşekkür ederim, hoşçakalın'. Konuşmasını bitiren Vezirov. koltuğuna yaslandı. Kaşıarmm altm­ dan generallere bakarak: 'Elinizdeki kuwetlerle meydanı kuşatmaya başlayın. Sonra da gelecek olan ordu/afi karşılaym ve yerleştırin.

Sonra talimatlar

doğrultusunda ne gerekiyorsa yapın. Olaijan!istü bôlge komutanı Tyagunov·u ve di(jer yetkililefl yarm benimle tanıştırm'. Veıirov, generalleri kaprya kadar geçirdi'."

Diyalogdan da görüldüğü gibi, Gorbaçov, Vezirov ve Lujin·in genel olarak örtüşen görüşleri, yalnızca detaylarda ayrılıyordu. Aslına bakılırsa, Vezirov iç sorunların çözümü için orduların Bakü'ye girmesine pek de karşı çıkmıyordu. 20 Ocak 1 990 tarihinde Sovyet ordularının Bakü'ye Vezirov un

191

imparatorluğtın son darbesi


haberi olmadan girdiğini düşünmek artık mümkün de�il. Ne demişler: "Bir kere davet eden. ikinci defa davetsiz misafire haz1r olsun!. . '' 20 Ocağa birkaç gün kala, Vezirov·un imzasıyla Moskova·ya giden telegrafta şunlar yazıyordu: "Eylem yapan serserilerin Sovyetler ve parti aleyhine sloganlar alan. aykırı konuşmalar yapan liderlerini bir an önce lutuklama/tyız. Bunu yapmak için yeterince yasal gerekçemiz var." Şimdi de dönemin muhalefel liderlerinin, orduların Bakü"ye gire­ ceğini bilip bilmediklerini araştıralım. Halk Cephesi hükumetinin sözcülerinden Etibar Mamedov·un söylediklerine bakılırsa, SSCB Yüksek Konseyi Genel Merkezi Başkanı Yevg eni Primakov Azerbaycan· ın hükumet yetkilileri ile 1 8 Ocak 1 9 9 0 tarihinde yaptığı görüşme sırasında, muhtemel olarak orduların Bakü"ye gireceğini şu sözlerle açıklamıştı: "Azerbaycan·m Sovyetlefden aynlmasmı önlemek için, ordu müdahalede bulun­ malı. Biz bôyle bir ayrılmaya izin vermeyiz." (y.k.) Dmitri Yazo v 19 Ocakta Vadim Bakatin ve Yevgeni Primakov· ıa beraber Bakiı'de, ordu karargahındaydı. Yazov·un operasyonu biz­ zat yönettiği bu karargaha. Merkez Komite binasından Abdurrahman Vezırov·un yanısıra diğer üst düzey ye tkil i ler de taşın­ mıştı. Saat 1 7'de. Etibar Mamedov'la özel görüşen Azerbaycan Komnunist Partisi Merkez Komitesi sekreteri V.Polyaniçko: "Bu mesele artık kesinleşti" dedi. "Karar alınmıştır. artık hiçbir şey yapılamaz. Seninle dostluğumuz var. bu yüzden saklanmam öneriyorum." Bakü garnizonu komutanı general Sokolov 1 8 Ocak günü Etibar Mamedov·u uyarmıştr "Eğer emir altrsak, kimseye acımayacağız. Biz askeriz ve emri uygulamak zorundayız." "Bakü'de ve başka bölgelerde durumu kontrol allına almayı teklif ellik. Bakıi"de sokağa çıkma yasağmm olmayacağına ve ordularm şehire girmeyeceğme datr bize sôz verdiler. Ama 15 Ocakta, ağır silahlarla donatılmış ordu birliklerinin havadan, denizden ve demir yollarmdan Bakı.i ·ye doğru ilerledikleri duyumunu aldık. Biz de yol­ ları kapatmaya karar verdik. 16 Oca{iı 1 7 'sine bağlayan gece. barikat/an temizlemek ve ordularm geçişim sağlamak için ilk gir­ işimde bulundular. Bu sefer de. ordularm girmesine sözlü olarak ızin veren hükume/m istıfası talepleriyle mitingler başladı. 1 7 Ocak akşamı Primakov Merkez Komite binası önünde bir konuşma yaptı ve ordularm halkı korumak amacıyla şehire girmesi gerektiQini

192

imparatorluğun son darbesi


sôyledi. Halk onu yuhlaymca, Primakov kayboldu." 1 869 yılında Prusya meclisinde konuşma yapan biri hakkında, ünlü Alman politikacı 0.Bismark şôyle demişti: "Telgraf çeker gibi yalan söylüyor!." 17-19 Ocak 1 990. Azerbaycan KP MK binası önünde mitingler yapılıyor, ülke yönetimi isilifaya çaQırılıyor. Şehir girişlerinde barikat­ lar kurulmuş. Orduların Bakü'ye girmesi engellenmeye çalışılıyor. Orduların girişinden bir gün önce, Bakü Askeri Garnızonundan Moskova·ya giden bir telgrafta yazılanlar: BAK Ü 128/8109 1 1 0 19/1 1420= BAKÜ 128/8 1 1 0 111 19/1 1420= MOSKOVA KREML i N YOLDAŞ M.S.GORBAÇOV'A KOPYASI ORDU GENERAL i DTYAZov·A TELEGRAFLI DUYURU BAKÜ GARN iZONU KOMUTANLI GI OLARAK sızı HABERDAR ED iYORUZ BAKÜ'DE DURUM HALK CEPHESiNiN KONTROL Ü NDE MERKEZ BASIN VE TELEVi ZYON ÜLKEDEKi DURUMLA i LGiL i çoG u ZAMAN YANLIŞ HABERLER VER i YOR BAK Ü . YE AKIN EDEN i NSANLAR ORTAMI DAHA DA GER i YORLAR ORDU Gi RER VE S i LAH KULLANILIRSA KAN AKAB i Li R VE . AYNI ZAMANDA BAKÜ NÜN RUSÇA KONUŞAN NUFUSU VE BAK Ü GARNiZONU ASKERLER i N i N AiLELERi ZARAR . GÖREB i Li R Bi ZE GÖRE BAKU DE Bi RiKEN SORUNLAR! ÇÖZMEK iÇ i N SiYASi YOLLAR TIKANMAMIŞTIR EM i N i Z Ki BAKÜ . NÜN iKiNCi ROMANYA OLMASINI ÖNLEYEB i L i RiZ HARP OKULU KOMUTANLARINI TEMSiLEN ORDU GENEL KURULU BAŞKANI ALBAY A SAVELYEV S i YAS i ŞUBE BAŞKANI ALBAY A RUSAKOV Telgrafın genel havasından güya orduların Bakü·ye girmesi isten­ miyormuş gibi bir izlenim oluşabilir; ama dikkatlice bakılırsa bu telegrafın bir provokasyon olduğu anlaşılıyor. Az.erbaycandaki siyasi durumla ilgili hükumetin Halk Cephesı tarafından ele geçirildiQi (daha sonra Yazov da bu argümanı sıksık kullanacaktı), asker1erin ailelerinin tehlikede olduğu öne sürülüyor ve ne hikmetse Romanya·daki kanlı olaylar hatırlalılıyor. 19J imparatorlu�un son darbesi


Sonuç olarak 20 Ocak 1 990. Gece şehire giren ordular, önlerine çıkan bütün barikatları yıkmaya ve çevredeki insanları kurşunla­ yarak kallelmeye başladılar. Bakü'de olaQanüstü hal ilan edildi. 21 Ocak 1990. Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi orduların derhal Bakü'den çıkması talebinde bulundu . 22 Ocak 1 990. 20 Ocak şehitleri için cenaze töreni yapıldı. Umarım kitabın bu küçük bölümünde. orduların 20 Ocak 1 990'ta Bakü'ye yaptığı kanlı saldırıdan önce ülkede yaşanan süreçle ilgili doyurucu bilgi verebilmişimdir. K. Simonav·un ölümsüz eseri Diriler ve Ölüler romanında, şöyle bir pasaj vardır: "Faşistlerin Sovyeller Birliği"ne saldıracağının bek­ lenmediğini söyleyen bir adama. yaşlı bir komünist şöyle cevap veriyor: "Saldırı beklenmiyordu da ne demek? Bizim apartmanda birisi kansıyla kavga ederse, bütün komşular duyar. Yani bir ülkeyi düşman ordusu kuşatıyor. kimsenin ise bundan haberi yok, öyle mi? Boş verin siz bun/an!." 20 Ocak 1990 Bakü çıkarması, Merkezin slratejik planı, SSCB'nin sivil ve askeri alanda, bütün önemli kurum ve kuruluşlarının da kalıldıQı ve onayladıQı bir saldırıydı. Merkezin bu beklenen kanlı saldırısının senaryo yazan ve yönet­ meni; Mihail Sergeyeviç Gorbaçov' du. Onun çevresindekiler de bu trajediye ortak olmuşlardı. Orduların Bakü saldırısından birkaç gün önce, bu trajedinin yaşanmaması, bu kadar masum insanın ölmemesi için Vezirov·un alacağı bazı adımlar vard ı . 1 9 9 1 yılının Ocak ayında, Eslonya·da hükumet binasına hücum edileceği kesinleşince, Cumhurbaşkanı Edgar Savisar, binanın önünde toplanan kalabalıkların da�ılmasını talep etmiş ve şunları söylemişti: "Hükumetin görevi vatandaşlarmı korumaktır, on/an kurşunların hedefi yapmak değildir'." Aynı davranışı 1973 yılında. Çili başkanı Aliende de sergilemişli. O savunmasız insanları mey� danlardan çıkararak, cumhurbaşkanı sarayında, elinde silahıyla kendini ve siyasetini savunmuştu. Orduların Bakü'ye girerek, masum sivilleri katletmesini önlemenin imparatorluğun son darbesi


tek yolu, Birinci Sekreter Vezirov·un partili kurmayları, hükumet yetkilileri ve muhalefet liderleri ile beraber. milyonlarca insanın mit­ ing yaptıgı meydana giderek, halka bir konuşma yapması, ülkenin ne denli bir lehlike ve tehditle karşı karşıya bulundu�unu insanlara açıklaması, bütün sorunları açık yüreklilikle halkla paylaşmasıydı. Vezirov, siyasi görüşü her ne olursa olsun. herkesi vatanın müdafaasına kalkmaya, tekyürek olmaya davet etmeli ve sulanmış komünist sloganları bırakarak, bütün acı gerçekleri halka anlat­ malıydı. Vatanın savunması sırasında. SSCB' den ayrılmak da dahil, bütün Anayasal haklardan yararlanmak gerekiyordu. Ama ülkenin içinde bulundu�u bu kritik dönemde. böyle bir kararın alınabilmesi için öncelikle güçlü bir kişilige, iradeye sahip olmak, muhalefet lider­ lerinin de deste�ini kazanmak gerekiyordu. Muhalefettekiler ise. siyasi ve ideolojik kaygılarını bir yana bırakarak her şeyden önce bu ülkenin vatandaşı olduklarını anlamalıydılar. Peki Vezirov ne yaptı? Vezirov kendi yolunu seçti. Ü lkeden kaçtı!

1 95

imparatorlt1gun son darbesi


20 Ocak 1 990 BAKÜ KATLİAM!

196

imparatorluğun son darbesi


Gorbaçov·un Bako·ye çıkarma yapmasının başlıca sebebi olarak, Bakü"deki Ermeni katliamları gösteriliyor. Gerçekten de Bakü'de böyle bir acı olay yaşanmış, çıkan kargaşada 42 kişi Ermeni olmak üzere, toplam 56 kişi ölmüştü. üstelik, Sumgairte olduğu gibi, . Bakü de de ilk can kaybı, 13 Ocakta bir Ermeni·nin öldürdüğü Ermenistan göçmeni bir Azeriydi. SSCB KGB Z birimi Başkanı Vladimir Lutsenko ve bu birimin şube müdürü Valeri Hmelev yazıyorlar: "Sonuç ne oldu? Spitak çevresinde ve Ermenistan·ın dağlık bôl­ gelerinde yaşayan Azerileri evlerinden sokaQa atwor, eşya/arma el koyuyorlardı. Bu kitle Bakü'ye doğru hareket etti. Başka gidecek yerleri yoktu. Kimse onları beklemiyordu Bakü.de! Zaten hepsi de gelemedi Bakü'ye. (ôldürıilen/er ve dağlarda donarak O/enler oldu y.n.) Bakü'de korkunç olaylar başladı: Evsiz barksız, üstelik alçaltlfmış ve zulme uğramış insanlar. Bakiı'deki Ermenilerden öç almaya başladıla' Bu derin provokasyonu baş/atanla' hiç şüphe yok ki, bunun neyle sonuçlanabilece(Jini de iyi biliyorlardı. Bakü Ermenilerinin kaderi onları ilgilendirmiyordu. Onların tek beklentisi, Azerbaycan ·a karşı kullanılabilecekleri bol bol cesedin ortaya çık­ masıydı." Pravda Gazetesi muhabirleri A.Gorohov ve V. Okulov o günlerde bakın ne yazıyorlardı : '' Örneğin Ermenistan·da evı barkı, malı mülkü elinden alman bir çiftçinin. sanayi şehri Bakü'ye gelerek burada uçuruma yuvarlanan bir taş misali. cinayete yuvarlanması çok mu zor bir şey? Siyasi ideallerin, ideolojinin ne oldu(Junu bilmeyen. kaderine, Ermenilere, SSCB'ye lanetler savuran çok ôfke/i bir insanm, katliamlar yapması, suç işlemesi çok mu şaşırtıcı?" SSCB i çişleri Bakanlığı Çevik Kuvvet Komutanı korgeneral Y.Şatalin, Ermeni kıyımlarının yaşandığı gün Bakü'deydi ve bu tra­ jediyi önleyebileceği halde, nedense olaylara hiç müdahale etmemiş ve bir gazelecinin "Bunu neden yapmadınız?'' sorusu üzer­ ine: "Kimse bizden yardım istemedi kır' diyerek yanıllamışlı. "Peki bu infiali önceden tahmin etmek mümkün değil miydı?'' "Elbette mümkündü{ 1989 Kasım ayında, Sovyet Cumhuriyetleri liderlerine gönderilen gizli bir iletıyle, ıki-üç ay içerismde kriz çıka­ bileceOi. kitlesel kınmlarm beklendiği konusunda açık bir uyan yapılmıştı. . . Yani Sovyet Cumhuriyetlerinin başkanları bunu biliyor­ lardı . . . " K. Myalo yazıyordu: "Büyük, çağdaş bir başkent olan Bakü hakkın­ da neler söylenebilir? Bu ülkenin tarihinde eşi görülmemış, kesin olarak perde arkasından gizli "bir elin" yönetliQi, süper organizasy­ onuyla dikkat çeken bu provokasyonun; yani Ermeni kalliamlarının --- ------- - -

197

___

- ----

imparatorlu�un son darbesı


sonunda, 20 Ocak 1990 'da Sovyet Ordu/an Bako·ye girerek, acı­ masızca insanlan katlettiler. ônce Ermenilerin kam aktı, sonra da ordu ônüne çıkan herkesi yoketti. Bütün bunlar bir rastlanll mıydı acaba ? Haylf, kesinlikle rastlantı değildi. Her şey acımasız bir ktyımm yaplfması için düşünülmüş. planlanmıştı."

Bir ış adamıyla beraber Azerbaycan KP MK binası önünde yapılan o ünlü mitinge katıldıktan bir saal sonra, üzerimize kurşun yaQmaya başladı. Oysa bir saat evvel Primakov· un eylem yapan kalabalıQa şu sözleri söylediQini kendi kulaklarımızla duymuştuk: "Bakü'de

olağanüstü hal ilan edilmeyecek ve ordular Bakı"J'ye girmeyecek! inanmıyorsanız beni rehin alm!." B.Vahapzade'nin anlattıQına göre, Primakov aynı sözleri Bakülü aydınlar ve Şeyhülislamla görüşürken de söylemişli. Söyledikleri yalan çıklı.. D.Yazov·un Azerbaycan Başsavcılığına verdiği ifadeden:

". . . 1 9 Ocak 1 990 senesinde Cumhurbaşkam Gorbaçov·un yanma çağırıldım. /çışferi Bakanı Bakalin de buradaydı. SSCB Bakanlar Kurulu Başkam N. Rıjkov ve Yüksek Konsey Başkam A. Lukyanov da Gorbaçov·un odasındaydıla' Gorbaçov. Bakü"de çok tehlikeli bir durumun oluştuğunu ve benim Bak.atin ·ıe beraber oraya giderek düzeni sagıamamız gerekti{Jini söyledi.

O gün yerli saatle saat

1 l "de biz artık Bakü'deydik. Bakü.de, Batı ordu/an Komutam gener­ al N.Popov·un odasında,

SSCB Cumhurbaşkanı·nın temsilcileri

Y. Primakov ve 0. Şenin'le, Azerbaycan KP MK Birinci Sekreteri A. Vezirov'la gôrfiştük, son gelişmeleri konuştuk ve olağanüstü halin ifan edilmesine karar verdik. 19 Ocağı 20 Ocağa bağlayan gece, Sovyet Ordu/an Bakü'ye girdi. "

Orduların Afganısıan·a girişinden önce SSCB'nin üsl düzey yöneli­ cileri bu konuda ortak karar aldıQı gibi. Bakü"ye yapılacak olan çıkarma öncesi de aynı yöntemin izlendiQi görülmektedir. Çok sonralar. Azerbaycan halkının cellallarından biri olan SSCB Savunma Bakanı Dmitri Yazov. şunları söyleyecekti: "Gorbaçov çok

yumuşak huylu adam. Ordu, KGB. içişleri Bakanlığı elindeydi. Peki ne oldu ' Oağ/Jk Karabağ sorununu ônleyemez miydi? Ama önleme­ di. Bakü"de olağanüstü haf ifan edilecekti. Beni, Kryuçkov'u ve Pugo·yu çağırdı Bakü·ye gıllik, ama yazılı emir yok elimizde! 'Yazılı emir verin ' diyorum, 'Ne yapacaksm şu kagıt parçasım yahu! Sonra veririm. . . ' (y. k.) diye cevap veriyor bana."

Dikkat edin. yüzlerce kişinin öleceOi. yaralanacağı, binlercesinin gözü yaşlı kalacağı bir operasyonun yazılı emrine, Gorbaçov sıradan biı "kağıt parçası" diyor! Demek ki, SSCB Silahlı Kuvvelleri başkomutanının, yani Gorbaçov· un resmi işlemlerden geçmiş, onaylanmış yazılı emri olmadan, bir şehri işgal ediliyor. yüzlerce --

· -- - -, 9ii"

imparatorluğun son darbesi


insan katlediliyor ve yaralanıyor! Bakü çıkarmasının karar aşamasını Primakov şu sözlerle hatır1ıyor: " 1 9 Ocakta Azerbaycan KP MK birinci sekreleri Vezorov'la beraber onun makam odasındaydık. Gorbaçov teıeron açlı ve SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumunun kesin karar aldıQını, orduların Bakü'ye girece�ini bildirdi. Ben Mihail Sergeyeviç'e askeri harekatı yönete­ meyece�imi söyledim. Gorbaçov·un cevabı kısa oldu: Bir saat sonra Savunma Bakanı Yazov ve içişleri Bakanı Bakalin uçakla Bakü'ye hareket edecekler." 20 Ocak 1990 Sovyel ordularının Bakü"de yaptığı katliamı, yerli yönetimin nasıl karşıladı�ını görelim. Azerbaycan KP MK Parti Komisyonu Başkanı Rauf Ahundov: " 1990, 19 Ocak günü, saat 23.30'da, Amerikanın sesi radyosundan ordularm bugün Bakü"ye girece�ini duydum. Sadece 30 dakikamın kaldığını anlayarak KP MK binasına doğru koştum ve yolda gökyüzüne fırlattlan sinyal fişeğini gördüm, duyduklarımm gerçek olduğuna inandım. MK'ya vardığımda. dışarıya çıkan MK sekreter­ leri H.Hasanov. TOrucov, şube müdürü Abdinov ve Birinci Sekreter yardımcısı Sahib Kuliyev'/e karşılaştım. ônce bana inanmadılar; ama daha sonra benim kadar tedirgin oldular. Bakanlar Kurulu Başkanı Ayaz Mutallibov·un odasında ışıkların yandığını gördük ve hep beraber içeri geçtik. Saatler 23.4S'i gôsteriyordu. Bu haberi biz­ den duyan AMutallibov ônce şaşırdı, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyledi ve yarın Merkez Komitenin Büro Tolantısının olacağmı bildirdi. Sonra da ısrarlarımız karşısında dayanamayarak Primakov·ıa telefon bağlantlsı kurdu. Telefonla konuşurken bizım odasında olduğumuzu ve açıklama beklediğimizi söyledi. Primakov ise Televizyon Merkezinin bombalandığını, milliyetçilerin darbe yap­ tığmı iddia etti. Ahizeyi Mutallibov·un elinden çekip alan H.Hasanov, çok sert konuşarak onu yafancılikla suçladı ve ordularm geri çek­ ilmesini talep etti. Bu konuya Hasanov·un kendisi daha delaylı anlatabilir. Bir anda kurşun sesleri duyulunca, orduların geri çekilmesı talebimizin sonuçsuz kaldığını anladım ve odadan çıkarak. sokağa fırladım. Dışarı çıktığımda, kapıları sağlamlaştırmak isteyen asker­ lerin, Bakanlar Kurulu binasının dış kapı açıl/arının kiriş yuvalarına metal levhalar koyduklarını gôrdüm. Aynı zamanda giriş kapısmırı önüne kamyonlar da dizilmekteydi. Yoldan geçen bir arabaya atla· yarak, Lenin caddesine giltim. Burada artık otomatik silahlarır. kurşun sesleri duyuluyordu. Geri dôndüm ve telefonla Mutallibov'ı arayarak, orduların durdurulması için ne gerekiyorsa yapmak zorun· da olduğunu hatırlattım. Bana yaparım dedi, hatta SSCB Bakanlaı - - - - ---- -----· -·

f99

---- --- - -- - - -

imparatorluğun son darbesi


Kurulu Başkam Rıjkov·ıa da konuşurum sôzü verdi. Bir ara ateş sesleri kesilince. belki de orrfuları geri çektiler diye düşündüm. Ama sonra yanıldığımı anladım. Sabah 04.30"a kadar kah dışarı çıkmış, kah eve dönmüş, Mutallibov'u aramak istemiştim. Orduların durrfu­ rulması için elinden gelen her şeyi yaptığım; ama başaramadıOmı bı1iyordum. A. Vezirov·un yokluğunda gece sabaha kadarodasmdan çıkmayan Mutallibov. bütün sorumluluğu üzerine almıştı. Ben de ona telefon açmanm anlamsız olduğunu biliyordum."

Görüldüğü gibi. hükumet içerisinde bir takım çalışması, bir ekip ruhu yoklu. Onlardan hiçbirisi bu olayların yaşanacağını öngöremediği gibi, şimdi de, bu korkunç dakikalarda ne yapmaları gerekliğini bilmiyordu. Bu arada birinci sekreterin nerede oldu�unu da kimse bilmiyordu. O sırada Vezirov'un nerede olduQu, şimdiye kadar yedi kapı arkasında saklı olan bir sırdır. Bütün sorumluluQu üzerine alan Mutallibov·un ise, yardım etmesi için Azerbaycan halkının birinci düşmanlarından olan Rıjkov·a lelefon açması çok komikti. Belki de Mulallibov bunları bilmiyordu .. Ahundov·un yukarıda isimlerini say­ dıQı parti yönelicilerinden biri (benden isminin gizli kalmasını istemişti). o günlerde Primakov tarafından kandırıldıklarını anladığını söylemişli. On yıl sonra Gorbaçov da Primakov·un rolün­ den çok delaylı bir biçimde bahselmişti. Primakov Bakü"de Gorbaçov·un emirlerini uyguluyordu. B u onun resmi misyonuydu. Ama onun gozlerden uzak, gayri resmi başka bir misyonu daha Vladimir Voronov'un vardı. yazdıklarından aktarıyoruz " 1 991 "de, ben Dış istihbara/ Servisine geldiğimde,

Yevgeni Maksimoviç KGB ile işbirliği yaptığını ısrarla inkar ediyordu. Rusya istihbarat Servisleri Beyaz Kitabt'nda Pnmakov·un da ismi geçmekle ve onun uzun yıllar 'SSCB KGB Birinci Ana Yönelimi ile sıkı bir ilişkide olduğu' yazmaktadır. Kalugin ·e atıfta bulunan bazr gazele/er ise. Primakov'un KGB'de Maksim kod adı ile çalıştığına dair gizli bir bilgiyi sayfalarına çıkarmışlardı. Bilim adamı Primakov Ka/ugin ·e çok kızmış; ama bu iddiaları tekzip etmemişti. Zaten Primakov. KGB Kahire ajan grubu şefi Vadim Kirpiçenko ile yakın arkadaşlıklarının olduğunu hiçbir zaman saklamamıştı. dışında da. Primakov Yasenevo'yaı o yerleştikten

Bunun sonra.

Kirpiçenko ·yu da danışmanı, yani birinci yardımcı olarak yanına almıştı. . . . "

Bu adamın Bakü'de de çeşit çeşit maskelerle dolaştığını tahmin etmek zor değil. 1 9-20 Ocak 1 990 tarihinde, önlerine çıkan her şeyi ve herkesi kurşundan geçiren, ölüm saçan Rus Orduları, Gorbaçov·un emriyle 1 0 -lsilhbarat Servisinin bulunduQu sokak . ç.n

·-- --·-- -- - - - - -----

200

imparatorluğun son darbesi


Bakü'ye girdiler. A.Karauıov: "Bakü'ye yapılan silahlı saldırı. Savunma Bakanlı!/ı. KGB ve içişleri Bakanlı!/ı 'nın ortak operasyonuydu. Kod adı ise Darbe. Bu katliamda en ônemli gôrevi üstlenen ôzel tim Alfa ve KGB'ye ba(jlı A timinin sabotaj ekipleriydi. Gorbaçov·un emriyle Sovyeller Birli(ji'nin Çôküşünü durdurmak için Bakü ·ye saldıran üç isim: Omitri Yazov. Vadim Bakatin ve KGB Başkanı Kryuçkov·un bir­ inci yarcllmcısı Filipp Bobkov·du. Bu kişiler o kanlı geceden 3 hafta once gelmişlerdi BakıYye. Hatta Bakatin, ismini "General Grigoryev" olarak de{iiştirmişti." Siyasiler bu çirkin saldırıyı Sovyet Ordusunun yardımıyla gerçekleştirerek, SSCB tarihinin son sayfasını Bakü katliamıyla kapattılar ve asla üzerlerinden atamayacakları, temi­ zleyemeyecekleri bir rezalete bulaştılar. Bu arada, Sovyet ordusunda komuta kademesinde bulunanların yüzde go·nının Hristiyan olduğunu da hatırlatmalıyız. Gorbaçov'un iktidarından sonra, kadrolaşma siyasetinde etnik faktor d e birinci sıraya yerleşti.Ordudaki durum. Gorbaçov'un güneydeki müslüman ülkelere saldırmasıyla daha da gerilmekteydi (Özbek meselesi, Azerbaycan'da pamuk meselesi vs.) Gorbaçov vatandaşalara boş ümitler aşılıyor ve Sovyet Cumhuriyetlerinde yaşanan yolsuzlukların önü alınırsa. SSCB'nin yaşam standardının gittikçe yüskeleceğine dair masallar anlatıyordu Ülkede yaşanan sıyasi gelişmeler Sovyet Silahlı Kuvvetlerinin yönetici kadrosunu. hayatta hiçbir şey başara­ mamış. elde edememiş orta kadroları da etkilemekte, Sovyetler'in müslüman Cumhuriyetlerine karşı nefret oluşturmakta. bu ülkelerde yapacakları insanlık dışı uygulamalara yeşil ışık yakmaktaydı. Sülün bu olumsuz gelişmelerin korkunç sonuçlarını, Azerbaycan halkı 1990 yılının Ocak ayında üzerinde hissetmişti. Geçen yüzyılın başlarında Azerbaycan'da Sovyel iktidarını egemen kılmak için ülk­ eye saldıran işgalcilerle, 1990'da bu rejimi korumak bahanesiyle Bakü"ye saldıran askerler arasındaki tek fark. öncekilerin zırhlı araçlarda, sonrakilerın ise tanklarda şehire girmesiydi V.Platonenko·nun yazılarından okuyoruz: "Muhabirin sorulannı cevaplayan Starovoytvova. Lebed'le ilgili düşüncelerini şu sôzlerle ifade etti: 'Çok güçlü, dürüst ve gôzü yükseklerde olan adamdl' E(jitim ve kültür düzeyini bu yaştan sonra ilerletmesi biraz zor gôrünüyor Zaten anti-demokratik görüşleri de cehaletinden kay­ naklanıyor. Bôyle olunca da (Yeltsin örne(iinde görüldüğü gibi) etrafındaki insanlara sırtını dayamaktan başka çare kalmıyor Maalesef, şu anda Lebed'in etrafında silahlı Kazaklardan başka kimse yok. . . 1990 Ocağında, Bakü'de Lebed'in emrindeki orduların yaklaşık 150 sivili katıettiginı kesin olarak biliyorum . . "' imparatorluğun son darbesi


emriyle Bakü·ye girdiler. A.Karaulov: "Bakü·ye yapılan silahlı saldırı, Savunma Bakanlı!}ı, KGB ve içişleri Bakanlı!}(nın ortak operasyonuydu. Kod adı ise Darbe. Bu kal/iamda en önemli görevi üsllenen ôzel tim Alfa ve KGB "ye ba!}lı A timinin sabotaj ekipleriydi. Gorbaçov·un emriyle Sovyeller Birfi!}Fnin çöküşünü durdurmak için Bakü ·ye saldıran üç isim: Dmitri Yazov. Vadim Bakatin ve KGB Başkanı Kryuçkov·un bir­ inci yardımcısı Filipp Bobkov·du. Bu kişiler o kanlı geceden 3 hafla ônce gelmişlerdi Bakü·ye. Hatta Baka/in. ismini "General Grigoryev• olarak de!}iştirmişti. • Siyasiler bu çirkin saldırıyı Sovyel Ordusunun yardımıyla gerçek­ leştirerek, SSCB tarihinin son sayfasını Bakü katliamıyla kapattılar ve asla üzerlerinden atamayacakları, temizleyemeyecekleri bir rezalete bulaştılar. Bu arada, Sovyet ordusunda komuta kademesinde bulunanların yüzde go·nının Hristiyan olduğunu da hatırlatmalıyız. Gorbaçov· un iktidarından sonra, kadrolaşma siyasetinde etnik faktör de birinci sıraya yerleşti.Ordudaki durum. Gorbaçov· un güneydeki müslüman ülkelere saldırmasıyla daha da gerilmekteydi (Ozbek meselesi, Azerbaycan·da pamuk meselesi vs.) Gorbaçov vatandaşalara boş ümiiler aşılıyor ve Sovyel Cumhuriyetlerinde yaşanan yolsuzlukların önü alınırsa. sscs·nin yaşam standardının gitlikçe yüskeleceğine dair masallar anlatıyordu. Ülkede yaşanan siyasi gelişmeler Sovyet Silahlı Kuvvetlerinin yönetici kadrosunu. hayatta hiçbir şey başaramamış, elde ede­ memiş orta kadroları da etkilemekte, Sovyetlerin müslüman Cumhuriyetlerine karşı nefret oluşturmakta, bu ülkelerde yapacak­ ları insanlık dışı uygulamalara yeşil ışık yakmaktaydı. Bütün bu olumsuz gelişmelerin korkunç sonuçlarını, Azerbaycan halkı 1 990 yılının Ocak ayında üzerinde hissetmişti. Geçen yüzyılın başlarında Azerbaycan·da Sovyet iktidarını egemen kılmak için ülkeye saldıran . işgalcilerle, 1 990 da bu rejimi korumak bahanesiyle Bakü·ye saldıran askerler arasındaki tek fark, öncekilerin zırhlı araçlarda, sonrakilerin ise tanklarda şehire girmesiydi. V. Platonenko·nun yazılarından okuyoruz: "Muhabirin sorularını cevaplayan Starovoytvova, Lebed·ıe ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: 'Çok güçlü, dürüst ve gözü yükseklerde olan adamdır. E!}itim ve kültür düzeyini bu yaştan sonra ilerletmesi biraz zor görünüyor. Zaten anti-demokratik görüşleri de cehaletinden kay­ naklanıyor Böyle olunca da (Yeltsin ôrne!}inde görüldüğü gibi) etrafındaki insanlara sırtını dayamaktan başka çare kalmıyor Maalesef, şu anda Lebed·in etrafında silahlı Kazaklardan başka

2Ô2____

imparatorluğun son darbesi


kimse yok. . . 1990 Ocagında, Baka "de Lebed"in emrindeki ordulann yaklaşık 150 sivili kalfetfigini kesin olarak biliyorum. . • Lebed"le Primakov arasında geçen bir konuşmayı kaleme alan gazeteci Y lvankova, bu kişilerin yakınlıQını ve 20 Ocak 1990"da Bakü"de yaşanan olaylarla her ikisinin de ilgisinin olduQunu açıkça göstermiştir. Once Lebed·in kendi tezini savundu�unu görüyoruz. Lebed'e göre, ekonominin ve malıye kaynaklarının merkezileştir· ilmiş yônetimi, Merkeze olan güvensizliQin başlıca kaynaQıdrr ve Rusya'nın parçalanmasıyla sonuçlanabilir. Merkezileşme ne kadar güçlü olursa, merkezkaç eQilim de o kadar güçlenir. Bu gôrüşünü desteklemek içinse, Lebed her nedense Başbakan Primakov·a 1990 Bakü olaylarını hatırlatıyor: "Siz diplomatıınız, bense general." Prednestrovye·deki kanlı faaliyetlerini kamune etmek için, Gusev soyadını kullanan Lebed, Bakü"de sivilleri katlederken ise tam tersi, güvenle kendi soyadını, Lebed'i kullanıyordu. 11 "General Lebed olmasaydı bile (o donemde henüz albaydı - yn.) onun yerine başka/afi, mesela lvanov, Sidorov olurdu" diyor Ayaz Mutallibov TVS kanalına verdiQi demeçte. Lebed"in arkadaşı, 59. atıcı lümenin komutanı Yuri Popov da o kanlı günlerde, Bakü"de yaptıQı çapulculuk ve rnsanlık dışı uygula­ malarıyla öne çıkmaktaydı. Yıllar sonra o da Ermeni paralarını cebine indirerek kendi "işini' kuracak ve verdiği söyleşilerinde, her fırsatta Az.erbaycan halkının "canavarlıklarından" bahsedecekti. Bakü"ye orduların girmesi için büyük çabalar saıfetmış bir başka isim de 1 75. tümenin komutanı luğgeneral Antonov·dur. Onun da askerleri masum sivilleri hunharca katletmiş, evleri yağmalamış ve bütün bunlardan sonra, Antonov utanmadan sağa sola verdiği röportajlarında. Azerbaycan halkının vahşi, canavar oldu9unu iddia etmişti. Bakü"ye gizli bir görev için gönderilen, Kirovograd özel timi tugay komutanı Yuri Voronov·un ilirafı var. "Enteresan bir durum. Bakü"de aylarca kalan Kirovograd asker­ leri, kendilerinin söylediğine göre bir kez olsun reel bir düşmanla karşılaşmamış, organize silahlı mi/ilanları görmemişler." insanları, araçları, bariyerlerı ezip geçen tankların üzerindeki aske�er, daha büyük bir etki oluşturmak için kuru sıkıyla havaya ateş ediyorlardı. Hayatlarında ilk kez. sinemada deQil, gerçek hay­ atta üstelik savaşa hazır duruma getirilmiş tank gören insanların yüreklerine korku, dehşet doluyordu. VMD-1 savaş gemisinden Hazar limanındaki sivil gemilere ateş ediliyordu. 30 mm"lik BMP-3 11

Lebed Rusça ku(ru. Gus ise kaz anlamına geliyor. Burada bir kelime oyunu

sözk.onusu (ç.n.)

·-- ------- --203 imparatorluğun son darbesi __ __ _


makinelisinden ise, insanların kalabalık oluşturduğu noktalar !aranıyordu. Tanklardan açılan mermilerle insanların evleri dar­ mada�ın oluyordu. Ünlü sinema yönetmeni Stanislav Govoruhin, orduların Bakü'ye girmesi ile ilgili 1 8 Şubat 1 990 tarihli Moskovskiye Novosti gazeıesinde yayınladığı Prova mı yapılıyor? isimli yazısında, şu cümlelere yer vermişti:

" 1 9 Ocağı 2o·sine bağlayan gece ordular Bakırye girdi. Evet, Sovyel orduları, bir Sovyet kentine girmişti. . . tıpkı bir işgalci ordu gibi. Gecenin zifiri karanll{Jlnda, tanklar ve panzerler kendi/er­ inekurşunlarla. mermilerle yol açtyorlardı. Karargah komutanmm verdiği bilgiye göre, o gece 60 bin kurşun sıkılmışlı. Sumgait otoy­ olunda. tanklara yol açmak isteyen küçük bir otomobil yolun kenarmda park etmişti. Otomobilin içinde Bilimler Akademisinin üç çaflşanı, üç bilim adamı, üç profesör vardı. Hatta onlardan biri kadmdı. Aniden. bir goz kırpımmda konvoydan ayn/an bir tank, oto­ mobile doğru ilerledi. tu111fan ile arabanm üzerine tlfmandı, metali gıcırdatarak içindekilerle bir yerde otomobili hurdaya çevirdi. Tank konvoyu ise yoluna devam ediyordu.. Şehir militanlanyla .. savaş­ mak ıçin acele ediyorlardı."

Eğer birilerinin kurşun sıktıQını, diQerlerinin ise seyrettiQini varsaysak dahi, bu durumda bile her iki taraf eşit derecede sorum­ ludur. Aslında bugün elde var olan kanıtlara baklıQımızda, bütün ordunun suçlu olduğunu ve sokaktaki herkesin, bütün sivillerin hedelte olduğunu görürüz! Aşağıdaki tutanaklarda, ordu birliklerinin Bakü·ye ne şekilde girdiğine ve bu saldırının detaylarına dair bilgiler yer alıyor. Bakü. 19-20 Ocak 1990. Görgü tanıklarının ifadeleri. (D.Leonov·un derlemesi) Bakü girişlerinde yapılan video çekimi (Bakü'nün fılm stüdyosu) Mamedov Refik Kerim oğlu. Adres: Kirov caddesi, ev 44, daire 1 . 1 944 Bakü doğumlu. Evli, 7 çocuk babası, Azeri. Yüksek askeri eğitimi var, emeklı yüzbaşıdır (Angoıa·da yaralandıktan sonra, ter­ his edilmiştir), Savunma Bakanlığı görevlisidir. Bine kasabası, Havalimanı. 1 Şubat 1 990 tarihinde Leonov bu bandı kopyalamış, 3 Şubat tarıhınde ise çözmüştür R. Mamedov 1 9-20 Ocak tarihlerinde yaşanan olaylarla ilgili olarak Nerimanov ilçe emniyet müdürlüğüne başvurmuş, 22 Ocak ı 990 tarihinde ise, Nerimanov ilçe savcı yardımcısı tarafından ifadesi alınmıştı. 19 Ocak gecesi R. Mamedov Kuybışevden dönen oğlunu karşılamak için havalimanına gitmış .

--- . 204- ··- . -

-·- -

imparatorluğun son darbesi


Yol boyunca aralarında tartışan, heyecanlı insanlara, kalabalıklara rastlamış. Yaklaşık olarak gece saat 01 ·de havalimanı çevresinde kurşun seslerini duymaya başlamış. 10 dakika sonra havalimanının revirine 2 yaralının getirildiğini söylüyor. Kalaşnikov·dan açılan kurşunlarla vücutları paramparça olmuşlu . Birisi karaciğerinden yara almıştı ve ölüyordu. Diğerı (ismi Rahman) omuzundan yaralan­ mıştı (onu hastaneye gönderdiler). Rahman kendisinin yaralandığı yerde, başka yaralıların da oldu�unu ve onlara yardım edilmesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Bine kasabasına doğru yola çıktık ve burada otomobil lastiklerinin yakıldığını gördük. Askerler ise insan­ ların üzerine kurşun yagdırıyordu. Yaralılar kanala atılıyor, tırtılların altında eziliyordu. Hana küreklerle dövdükleri yaralıları öldürüyor ve ateşin içine atıyorlardı. R.Mamedov·un sözlerine göre, adamlardan birine birkaç el ateş edildiği halde ölmediği için, küreklerle kafasına vurup öldürdüler, sonra da kanala attılar. Savcı yardımcısının sorusu üzerine, R.Mamedov Bine havalimanı yanındaki kalabalr�ın silahının, hatta sopalarının bile oımadı!}ını bildirmişti. Yanımızda damperli kamyonlar vardı. insanlar askerlere karşı gelmek istemiy­ or, direniş göstermiyordu. Askerler ise en ufak bir uyarıda bulun­ madan, ateş etmeye başladılar. R.Mamedov şehir merkezine doğru ilerleyen tankların otomobilleri ezerek yollarına devam elliğini gördüğünü söylüyor. Tanklardan biri karşıdan gelen otomobili ezmiş, bir başka tank ise U dönüşü yapmak ıseleyen otomobilin üstüne çıkmıştı . Savcı yardımcısı tankların üzerindeki numaraları sorunca. R.Mamedov 391 veya 397 olduğunu söylemişti. Tank kon­ voyuna yol açacak, uyarı yapacak devriye otosu filan yoklu. Askerler de 25-30 yaş arasındaymış. Yoldan geçen bir arabaya atladık. Merdekan kasabasına gitmek yasakmış. Biz de havalimanı­ na döndük. Oğlumu karşıladım. Uçak Moskova saatiyle üçe beş kala inmişti. Herkesi sabah sekize kadar (askerler bunu sokağa beklettiler. havalimanında açıkladılar) yasağıyla ç ı kma R.Mamedov·un soruları karşısında askerler susuyor, kesinlikle cevap vermiyorlardı. Yüksek rülbeliler ıse. mesela havalimanındaki albay ve binbaşı yüzlerini çevirerek gülüyorlardı. Harp akademısi mezunu olan R.Mamedov, silahlardan anladı{Jını ve Kalaşnikov otomaliğinin yanısıra. Kalaşnikov makinelisinden de ateş edildiğini savunuyordu. üst araması yapan askerler, hem erkek, hem de kadınlarla alay ediyor, onları küçük düşürüyorlardı. 19 Ocak 1 990 tarihinden itibaren otağanüslü halin ilan edildiği konusunda R .Mamedov hiçbir şey duymadığını söylüyor. Sabah sekizde insan­ ları havalimanından serbest bıraklıktan sonra, şehir merkezine dönen R .Mamedov yol bounca delik deşik edilmiş otomobilleri -205

- - - - ·- - ---·

imparatorluOun son darbesi


gördOQünü söylüyor. 22 Ocak 1 990 tarihli sorgusunda R.Mamedov "hallı şoku atlatamadığını" söylüyordu. Havalimanı. Bine kasabası. Abbasov Abbas·ın anlattıkları. Adres: Bakü. Bine kasabası, Hakani ara sokak 5, ev 3. Merdekan kasabası hastanesindeyiz. 19 Ocakta evime dönüyordum. Bine kasabası yolunda bir kalabalık gördüm. Onlara doQru gittim. Koyu bir sohbet başladı ve o sırada ıankların yaklaşlıQını farkellim. Aniden silahsız, savunmasız insanların üzerine kurşun yaQdırmaya başladılar_ Ben bacağımdan yaralandım. Yaşlı adamım ben, iki kere kalp krizi geçirmişım. Bunları söyledim askerlere, yardım isledim. Beni tekmelemeye başladılar, sonra yüzüstü çevirerek üzerimi aradılar. Bacağımdan kan durmadan akıyordu. Bine kasabası sakinlerinin yardımı ile Bine hastanesine ulaştırrldım. 29 Ocak 1990. Kale kasabası. Yaralı Kuliyev Vakırın ifadesi. Adres: Merdekan kasabası. Vostok sokak. 20. Merdekan hasıanesindeyiz. 19 Ocakla. 22-23 saatleri arasında Kale kasabasındaki petrol islasyonunun yanında ıanklar göründü. Uyarı yapmadan. silahsız insanları kurşunlamaya başladı lar. Birdenbire askerler de saklandıkları yer­ den çıklılar. Onlar çok yakındı bana. yüzlerini görebiliyordum. Uzun saçları, sakalları vardı. Uzun boyluydular. Sokak küfürleri savuruyor ve ""şerefsiz Türkler. geberteceQiz sizi" diye baQırıyorlardı. Bunlar tenkil müfrezesi mensuplarıydı. Ben askerlik yapmış adamım ve orduda böyle adamların olmadıQını biliyorum. O gece yaralan­ mıştım. Yerde. yanımda bir yaralı daha yalıyordu. Asker onu farket­ ti ve süngüyü kalbine soktu. Sonra arkadaşına dönerek tanıkların kalmasının yanlış olduğunu. bu nedenle herkesin ölmesi gerekliğini söyledi Bir daha söylüyorum; onlar ıenkil müfrezesine mensup askerlerdi. 29 Ocak 1 990. Havalimanı yolu. Yaralı Allyev Nadirin anlattıkları. Buzovna kasabası. Merdekan hastanesindeyiz. 19 Ocak 1 990. Teyze oQlum­ la havalimanına gidiyorduk. Gece 24 . den sonra ateş sesleri duyul­ du. Kaçan ınsanların peşinden nasıl ateş edildiğim ve insanların süngülere geçirildiğini kendi gözlerimle gördüm. Otomobilimizin far­ ları askerlerin yüzünü çok net aydınlatıyordu. Uzun boylu. uzun saçlı, bıyıklı ve sakallıydılar. Arabamız kurşun delikleriyle dolu. Bana 4 kurşun ısabel etti 3 kurşun karaciğer bölgesine girdi. bir tanesı den altında kaldı. Yoğun bakımda benimle beraber 20 yaşlı. GRES kasabası sakıni Fuat isimli bir çocuk yatıyordu. Ona da kurşun isabet etmişli ve süngüye geçirilmişli. Oldü. O gece. ölmüş

- -- --ı:os ___

--------

imparaıottu�un son darbesi


bir cesede bOtün şarjörün nasıl boşaltıldığını da gördüm. 29 Ocak 1 990. Mustafayev Vakıf Neriman oğlu. inşaatçılar caddesi, ev 28, daire 24. Salyan kışlaları. 27 Ocak 1990 tarihinde Leonov"la görüşme sırasında kayda geçirilmiştir 28 Ocakta çözülmüştür (son dört paragraf - 4 Şubatta). 19-20 Ocakta Muslafayev, Bakü Yüksek Harp Okulu yakınlarındaki atölyesinde uyuyordu. Gece 02"de oku­ lun önünde yapılacak eyleme katılmalıydı. On ikiyi on geçe, her taraftan ateş sesleri ve ba�rışmalar duydu_ Sultanov atölyenin sokağa açılan penceresine yaklaştı. Büyük bir kalabalık kaçıyordu. (Gece saallerinde harp okulunun kapıları ve giriş kontrol kısmı, ayakkabı ve tekstil fabrikalarının 50-60 işçisi tarafından bloke edilmişti). Çok karanlıktı. Mustafayev"in arkadaşı, Ahverdiyev Ucal Hasan oğlu da atölyedeydi Atölyenin adresi: "Kızıl Doğu" askeri sitesi, ev 96. Daha sonra Mustafayev. kendisıyle beraber mahzene atılan tutukluların hikayeıennı şöyle özetliyor: Once harp okulunun kapısından bir albay çıktı ve megafonla iki kere Rusça uyan yaptı, dağılmazsanız sert önlemler alınacaktır dedi. insanlar dağılmadılar. Okul kamyonlarla ve işçilerle kuşatılmıştı. Sonra çevredeki bütün ışıklar söndü. Tabii ki bunu eylemciler yapmadı. sadece sokak lam­ balarının hepsini söndürdüler. Otomalik silahlardan üzerimize ateş açılmaya başladığında, kalabalığın içerisinden bir kişi el yapımı bombayı benzin taşıtına fırlaltı. Ama içinde benzin olmadığı için. patlama şiddetli olmadı. Mustafayev de bu patlamayı duymuştu. Ateş sesleri yükseldikten ve kalabalık seyreldiklen sonra, bu sefer insanlar kurşunların hedefi oldu. Bunu Muslafayev·e Halitşah isimli vatandaş anlatmıştı. Daha sonra Muslafayev bınaların üzerinde ve asfaltta kurşun izlerini gördü (Sultanova 94 adresteki binanın üzerinde). Belki de asfalta ateş açılıyor, kurşunlar da sekerek insan­ lara isabet ediyordu. Okul binasının en yakın kapısına önce Ahverdiyev Ucal koştu, onun peşinden de Mustafayev. Market istikametinden de ateş sesleri duyuluyordu. Mustafayev okulun yanında askerlere emirler veren subaya yaklaştı ve katliama son vermelerini istedi. Subay çalışmama engel oluyorsun diyerek, otomatik silahıyla ona sertçe vurdu. Darbe kaburgalara isabet etmişti (Muslafayev·e cerrah olan babası sargı koymuştu). Leonov Mustafayev"in ayak ve el parmaklarındaki çürükleri, yaraları. sırtın­ daki ve bacaklarındaki morlukları gördüğü gibi, bu sargıyı da gör­ müştü. Subayın yanından uzaklaşan Mustafayev yerde yatan Ahverdiyev"i gördü. iki asker onun başının üstünde durmuş, silahlarını üzerine doğrultmuşlardı. Parmaklan da tetikteydi. Silahlar

-- --207______ - --imparatorluğun son darbesi

· ---


emniyette olmadıQından, Musıafayev arkadaşı için endişelendi . Mustafayev bu askerler için okul taraftan gelen sıradan bir vatan­ daştı. Silahla sırtına sertçe vurarak baQırdılar: " Yere yatr' Mustafayev derhal Ahverdiyev·in yanında yere yaltı. Zaten "bu adamm yanına yat!' diye ba(iırmışlardı. Yattıkları yerde üzerlerini aradılar. Alay ederek, aşaQılayarak konuşuyorlardı: "Arabayla üzer­ lerinden geçelim mi? . . . Yoksa bunlardan birini kurşuna mı dizelim? ônce hangisini? Sakallıyı mı. diQerini mi?" Yerde yatanların sırtına süngüleri batırıyorlardı (hafifçe). Sonra botlarının ucuyla ve coplar­ la vurmaya başladılar. "Afganistan·m acısını size ôdetece�iz!." Elleri ve bacakları aralık olmasına raQmen, "ellerinizi, bacaklarınızı daha da geniş açın ı " diye baQırryorlardı. Okul kapısı önünde yerde yatanlar, arabaların giriş çıkışını engelliyordu. Yarım saat sonra bir araba okula yaklaşınca. askerlerin emri duyuldu: "Kalkın ayağa! Elleriniz ensenizde! Koşun hadi!." 5-6 metre ileride, birisi daha yalıyordu yerde. Ü çünü bir yerde arama kontrol mahaline götürdüler. Burada üzerlerini bir daha aradılar. " Yere yatın!." Sonra allı kişi daha getirdiler, onların yanında yere yatırdılar. Bu sefer asfaltın üslünde bir buçuk saat yattılar (lopıam iki saat). Musıafayev: "isterseniz kurşuna dizin ama daha fazla yerde yatamayacaQım. Böbreklerim hasta." Askerler bunu duyunca onu kaldırdılar ve sırtını panzere dayadılar. Ahverdiyev"i de kald ırdılar ("Ellerinizi aracm üstune koyun ı Ayaklarınızı genişçe aralayın''). Diğerleri hala yerde yatıyordu. Mustafayev"in kalkmasına izin veren kişi subaydı. Mustafayev ayağa kalklıklan sonra, subay uzaklaştı ve bu sefer askerlerden biri onun yanına geldi (yerde yalanların üzerinde toplam 1 5 er vardı) "Kimin böbrekleri hasta? Kalya, vursana onun böbreklerine!" Askerin Kalya dediQi adam. Mustafayev· in yanına gelerek copla önce saQa, sonra da sola vurdu. (Darbeler böbrekler­ den biraz yukarıya isabet etti - Leonov bu darbe izlerini gördüğünü onaylıyor). Askerler yerde yatanların el parmaklarına botlarıyla basarak geziniyorlardı. Leonov bu izleri de gördüğünü bildiriyor. Mustafayev bu olayın okulun arama kontrol mahalinde mi, yoksa sokaktaki binanın önünde mi yaşandıQını kesin hatırlamıyor. Sürekli hakaret ediyorlardı . Bazıları suçsuz olduğunu, evlerine giderken yakalandıklarını söylüyordu. Bu sözler askerleri kızdırıyor, konuşanın sırtından lüfeğin kindagıyla vuruyorlardı. Emir duyuldu: "Kalkın ı Eller enselerde ı Sırayla koşun, çabukr' Herkesi harp okulu­ nun toplantı salonunun yanındaki duvarın önüne dizdiler. Çabucak arama yaplılar. Kaba davranıyorlardı (bir kişinin fermuarını yırttılar). Ellerine geçirdikleri her şeyi, ortalıkla bir yere küme halinde topladılar (paralar, eşyalar), nüfus cüzdanlarına el koydular. 208 imparatorluğun son darbesi


Ahverdiyev'in zincirli saatini koparıp aldılar, zincir Ahverdiye'de kaldı. Bodrum katına indirdiler hepsini . Burası 1 O metre karelik, kesinlikle hiçbir aydınlatması, tuvaleti olmayan beton bir odaydı. Herkes ihliyacını oturdugu yerde gidersin dediler. Askerlerin getirdiği yarım kova çay az miktarda, küçük yudumlarla içiliyordu. iki gün boyunca başka bir yemek verilmedi onlara_ Ne yatacak yer vardı bu odada, ne de oturacak. Kuru, soguk bir zemindi. Nefes de alınamıyordu_ Zifiri karanlıkta el yordamıyla ve seslere dikkat kesilerek yönlerini buluyorlardı. Kibrit ve gazete de buldular, ama havalandırma olmadığı için yakmadılar. Bodruma kapalıldıktan sonra, onlarla harp okulunun birinci sınıf ogrencileri ilgilenmeye başladı. Ellerinde silah bile vardı. 20 Ocak günü öğle saatlerinde, Mustafayev·in de lanıdıgı bir kişiyi daha getirdiler. Bu adam otobüs şoförüydü. Söylediğine göre o gün Moskova·ya uçmalıymış: hatta uçak bileti bile hala cebindeymiş. Arabasını okulun yanından geçerken durdurmuşlar_ Arama yapmışlar ve Azerbaycan' ın üç ren­ kli bayrağını bulmuşlar. Bu odaya atılmadan önce ismi Nizami olan bu adama dışarıda işkence yapmışlardı. Mustafayev de duymuştu dışarıdan gelen feryal çığlıklarını. Onu bu odaya getirdiklerinde ellerinde üç renkili bayrak da vardı (onlar için bu bayrak bir delil miydi yoksa?). Öğrenciler bayrağa tılkürmeye, ayakları ile çiğnem­ eye, süngülerle yırtmaya başladılar. Onlarla beraber odaya bir adam daha girdi. subaya benziyordu. Herkes ona "çavuşum" diy­ erek hitap else de, Mustafayev onun subay olduğundan emindi. Adam odayı süpürmeyi teklif elli. Tutuklular süpürge istediler. "işte süpürge" diyerek subay bayrağı gösterdi Subay gittikten sonra, askerler kapının arkasından bağırmaya başladılar: "Bu şehir artık bize ait, onu ele geçirdik! Bundan sonra Rusların şehri olacak Bakü. Sabaha kadar her şey bilecekl." Mustafayev "Şehrin yapılarına ve insanlara ne kadar kurşun yağdırıldıQını tasawur ediyorum" diyor­ du. Sonra geri döndüler ve kapının arkasından dediler: " Tiflis cad­ desinde bir panzerimizi yakmışlar. içinde "bızden 9 kişi vardı", ikisı ôldü. Mustafayev bunun yalan olduğunu biliyordu. Askerler devam etmişti: "Bizden bir kişinin öldüğünü duyarsak. sizden üç kişiyı geberteceQiz!_" Zifiri karanlıkta oturan mahkumlar buna inan­ mışlardı. "Kapalı mekandayız, yemek yedirmiyorlar. sorgulamıyor­ lar " Ya savaş başladıysa?." Dışarıdaki öğrenciler de ikide bir bizi korkutuyorlardı "Kapının üstünden, ortasından ve altından kurşun­ /ayacağız' Hazır olun '. " Bunları söyledikten sonra da. silahların sürgülerini çekiyorlardı. Serbest bırakılmadan bir saat önce onlara yemek yedirildi - patatesle et ve siyah ekmek. Demek ki, burada daha uzun süre kalacağız diyordu tutuklular. ikinci günün bitiminde

209 _ _ _ _

--------

imparatorluğun son darbesi


askerler geldiler ve silahları onların üzerine doğrultarak dışarı çıkardılar. "Sağa! Sola! Koşun! Uyarmadan ateş edeceğim i" Duvarın önüne dizmişler hepsini. Bir bir çağırarak tutuklanma nedenini sormaya ve cüzdanlarını iade etmeye başladılar. Burada gözaltında tutuldukları sürece. gördükleri muameleden şikayetçi olmadıklarına dair bir belge imzalattırd ılar hepsine. Aksi taktirde, tekrar alıkoyabilirler diye, hepsi de imzalamıştı. iki gün boyunca, yakınları onlardan habersiz kalmıştı. Herhalde öldüklerini düşünüy­ orlard ı . Bodrumda kaldıkları sürece, defalarca yakınlarına haber verilmesini istemişler ama her defasında hakaret ve kurşunlanma tehdii duymuşlardı. 21 Ocak günü, akşam saatlerinde serbest bırakılmışlardı. O korkunç geceden dört gün sonra Bakü sakini Ali Hüseyinov·un yazdığı mektuptari bir parça: . 19 Ocağı 2o·sine bağlayan gece Bakü de, özellikle de bizim mahallede yaşananları sözle ifade etmek mümkün değil. Hiçbir savaş filminde bu denli korkunç manzara görmemiştim. 23.JO'da Rasim.le beraber eve, çay içmeye kalktık. Daha sonra tekrar geri dönmeyi düşünüyordum. Hücum işte o sırada başladı. Birkaç pare top atışı sesi duyuldu. Ağasef aradı, Salyan kışlalarından tankların çıktığını, bize doğru ilerlemekte olduğunu bildirdi. Tanklar göründük­ ten sonra. askerler de goründü. Şehrin her tarafından ateş ediliyor­ du Bizim yanımızdaki kavşakta (S.Vasilyeviç fabrikasının yanında) yaklaşık bin asker sıraya dizilmişti. Gençler, kadınlar ve çocuklar dağılmak istemiyordu (oysa Halk Cephesi herkese dağılmasını söylemişti). Öylece. sokağın ortasında durmuş, bakıyorlardı. Bizim" Kızıl Ordumuz. otomatik silahlardan. panzer ve tankların üzerindeki makinetı tüfeklerden halka ateş açıyordu. Onlar silahları binalara çevirerek projektörlerle evlerin camlarını aydınlatıyor, pencereleri, balkonları tarıyorlardı. Gördüklerimi nasıl ifade edeyim ki? Ben, Rasim ve Alaeddin camdan bakıyorduk. Kurşunlardan biri bizim pencereye isabel etli. Halkımın cesareti hakkında da birkaç söz eımek istiyorum. Ben delikanlılarımızın yanan tahta parçalarını askerlerin üzerine fırlattık­ larını görüyordum. Gençler yere düşüyor, bir daha kalkıyor ve tekrar ellerine geçirdiklerı cisimlerle projektörün karşısına geçerek bağırıy­ orlardı: "Siz insan değil misiniz? Niçin öldürüyorsunuz masum insan/an!?" Bizim ordumuz. ambulanslara da kurşun s ıkıyordu. Kurşun yağmuru sabaha kadar devam etli. Askerler şehir merkezine doğru ilerliyordu. insanlar sokağa çıktıklarında etraf kan gölüydü. Cesetleri geceden, kurşunların altında toplamaya başladılar.. . Bizim - - - - - -------

210

---

-

------­

imparatorlu{Jun son darbesi


apartmanın on birinci katında oturan bir Rus kadın yaralanmış, karşı apartmandan ise iki kişi, evlerinde oturdukları yerde öldürülmüşlerdi . . işte onbinlerce Bakülü görgü tanı!iıından sadece birinin dikkat çeken cümleleri: Gözlerimin önünde hal� 20 Ocak 1990 trajedisi, kanlı bir tablo olarak, capcanlı duruyor. Bakü sokakları kan gölü, cesetlerle kaplı. Tankların ve zırhlı araçların tırtılları, perişan olmuş şehrin sokaklarıyla yavaş yavaş ilerliyorlar. Bakülüler asfalttaki kan izlerinin üstüne binlerce karanfil dizmişler. Çok kan akmıştıo gece! Karanfilin mi, yoksa kanın mı daha çok oldu!ilu anlaşılmıyordu? Her şey kırmızıda birleşiyordu. Ben öfkenin ne demek olduğunu hatır­ ladım. Korkunç, gayri insani bir öfkeydi bu. insan vücudunun bütün hücrelerine yayılan öfkeydi. Etrafta askerler vardı. Rus askerleri. Sarhoş, i!iırenç kokan, sakallı, buruşuk Uniformalı, anlamsız suratlı; asker değil, çapulcu takımıydı bunlar. Bu haydutlar, gece vakti, uyuyan şehire saldırarak, sokakları kurşun yağmuruna tutmuş, panzerlerin üzerine kurulu olan otomatik silahlardan ve makineliler­ den sa!)a sola, apartman camlarına ateş etmiş, ambulansları tan­ klarla çiğnemiş, hemşirelere ve öğrenci yurtlarından fırlayarak yaralıların yardımına koşan gencecik kızlara kurşun sıkmışlardı. Silahsız insanları kallelmişlerdi. Gece vakti. misafirlikten evlerine dönen insanları katletmişlerdi. Ne yaşlılara ne de çocuklara acımışlardı. Ben öfkenin ne oldu!ilunu hatırladım. Askerlerden birisi beni durdurarak nüfus cüzdan ımı istediğınde. örk.emi kustum ona. Cüzdanımı yüzüne fırlat��:" �e tükürdüm. Ona ne dediği m �Lır: _ Azerbaycan SSC YUksek Konseyı SSCB Saveıh{lı

!�

Bakü Garnızonu Askerı Savcıh!Jı 26 Haziran 1990 No:4J2

Soruşturma Komisyonu Başkan Yardımcısı Yoldaş Karayev T.E

(370013. Bakü)

BakU

lamıyorum şu anda. Sizin 150 No'lu 27.02.1990 tarihli soru mektubunuz üzerine Cevap veriyorum, 26 Ocak 1 990 yılında Lenkeran ilinde bir grup silahlı militan, Hava kuvvetleri birliklerine saldırı düzenlemişler_ Saldırı sonucu birliğin komutanı, üsteğmen Konoplev AV. öldürülmüştü. Derhal yaptığımız müdahaleyle örgüt üyeleri etkisiz hale getirilmiş ve silahlı saldırıya adı karışmış 40"Lan fazla militan yakalanmıştı.

211

-

·· - --

--- ---

ımparatorlıığun son darbesi


Yakalananlar arasında 1 965 Lenkeran doğumlu ve halen bu ilde oturan Abdullayev Tarizi Hacı bala ogıu da vardı. Aynı gün yakalananlar helikopterle Bakü"ye gönderilmişlerdi. Helikoptere bindirilmeden önce tutuklular güvenlik önlemleri gereOi özel iplerle boyunlarından birbirlerine baQlanmışlardı. Helikopter Bakü"ye uçarken tutuklulardan bazıları ayaga kalkmayı ve ipleri çözmeyi denemişler. Bunun sonucunda bir iki kişi herkesi peşinden sürükleyerek aşağıya yuvarlanmıştı. Abdullayev de helikopterden düşenler arasındaydı. i p boğazlarını sıktığından, boğularak ölmüşlerdi. Olayla ilgili Lenkeran·da soruşturma başlatılmıştır. Halen soruşturma devam ediyor. Soruşturma grubu başkanı Askeri Başsavcılık Adliye Albayı V.Medvedev A. Fadeyev'in Genç Muhafızlar romanında, nazilerin Oleg Koşevoy'u idam ettikleri bir sahne vardır. idam sırasında Koşevoy cellatlarının yüzlerine şu sözleri haykırmıştı: "Siz değilsiniz korkunç olan! Korkunç olan sizi doğuran sistemdir!." işte adliye albayı. askeri başsavcı yardımcısı Klimov·un, masum

��c�v�l!�c�ı�ürülmesine dair, ahla����;dı��CC Ş�k's��ıı(;n��--28 Hazıran 1990

Soruşlurma Komisyonu Başkanı. SSCB Mı11etvekili yoldaş Abbasov M.T

(370013, Baku)

Bakiı Nerimanov caddesi

Baku Garnızonu Askerı Savcılı�ı

1 220 No"lu, 9 Haziran 1 990 tarihli sorunuz üzerine, cevap veriyorum: Muhtarov Rasim Mustafa oğlunun ölümü üzerine, 26 Şubal 1 990"da soruşturma başlalıldıgını bildirmek islerım. Soruşturma sırasında Muhlarov'un 26 Şubatla gece saatlerinde sokağa çıkma yasağ ını delerek, "Moskviç-412" 1 66-08 AZ plakalı arabasıyla, saatte 80-90 km hızla Takizade sokakla hızla ılerliyor­ du. 2 No·ıu Trafik noktasında duran er Ozerniy A.V.. yolun ışık­ landırılan kısmına çıkarak arabaya durması için işarette bulunmuş� tu. Fakat Muhlarov dur emrine uymamış ve arabayı Ozerni"nin üzer­ ine sürmüştür. Ozerni kenara allayarak, sağ kalmayı başarmıştır.Muhtarov·un niyetinin Ozerni"yi öldürmek olduğunu gören nöbetçi polisler Şustov ve U saçev, onu durdurmak için

imparalorluğun son darbesi


havaya birkaç el uyarı ateşi açmışlar; ama Muhtarov bunlara da aldırmadan olay yerinden kaçmaya çalışmış. işte bu nedenle, adı geçen görevliler arabaya ateş etmiş ve bunun sonucunda Muhtarov a�ır yaralar alarak ölmüştür. Olayla ilgili yapılan soruşturmadan, Şustov A.Y. ve Usaçev l.A. isimli polislerin, yasalara uygun davrandıkları belirlenmiş ve bu nedenle onlarla ilgili açılan soruşturma dosyasının, Azerbaycan SSC Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu madde 10, bend 2 uyarın­ ca, cürümsüzlüğe göre kapatılmasına karar verilmiştir. Askeri savcı yardımcısı Adllye albayı i .Klimov SSCB Savcılığı Bakü Garnizonu Askeri Savcılığı 21 Ocak No:38 (370013, Bakü)

_

Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Soruşturma Komisyonu Başkanına. Bakü. _ ___ ____

_ . ._ _

SSCB SavcılıQı Bakü Garnizonu Asken Savcılı!ijı 21 Ocak No:JB (370013, Bakü)

Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Soruşıurma Komısyonu Başkanına.

Baku

SKES 2006 No'lu, 9 Ocak 1 990 tarihli sorunuz üzerine, Bakü'de yaşanan kitlesel katliam ve çalışmalarda yaşamını yitirmiş insan­ ların bazılarını militanların öldürdü�Unü dikkatinize sunarım. Orneğin Semyonov A.V., 1 990. 20 Ocak gecesi yoldan geçen bir arabanın içindeki militanlarca ateş edilerek öldürülmüştü. Ambulans doktoru Marhevka A.V. Artyom-Bakü yolunda militanlar­ ca öldürülmüştü. Aynı şekilde emniyet gtırevlileri Bogdanov.V.Z. ve lsrailov A.A. da öldürülmüş. Mirzoyev O.M. ise ağır yaralar almıştı. Soruşturma grubu başkanı, Askeri başsavcılık adliye albayı V. Medvedev Belge Sovyet askerlerinin, Azerbaycan SSC E mniyet görevlilerine karşı yaptıkları saldırılar

ımparatorluğun son darbesi


Belgeyi düzenleyen - Aliyev D.M. Milletvekilleri soruşturma komisyonuna ulaşan belgelere göre, Bakü"ye orduların girmesinden ve 1 9-20 Ocak 1990 tarihinde olağanüstü halin ilan edilmesinden sonra askerler tarafından emniyet güçlerimize karşı yasadışı davranışlarda ve saldırılarda bulunulmuştur ve bu durum hala devam etmektedir. Özellikle: 20 Ocak, saat 22.00 sularında Lenin caddesindeki şehirlerarası telelon görüşmeleri ofisi önünde kalbinden aldığı kurşun yarasıyla Semaşko hastanesine ulaştırılan 1 960 doğumlu, 26 Bakü Komiseri ilçe emniyet müdürlüğünde görevli, polis Bağırov Telman Malik oğlu, lüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. Bağırov T.M'nin ölüm nedenlerini araştıran soruşturma komisyonunun kanaatine göre, 20 Ocak tarihinde 2 1 .00 sularında, Bakü"de olağanüstü halin ilan edilmesi sırasında, 26 Bakü Komiseri ilçe emniyet müdürlüğünde görevli polis. üzerinde üniformayla işten çıktıktan sonra Lenin cad­ desi, Dostluk sineması önünde bulunan şehirlerarası telefon görüşmeleri ofisinin önünde durunca, kimliği belirsiz askerlerce üzerine açılan ateş sonucu ağır yaralanmıştı. Semaşko hastanesine kaldırılan polisi, ne yazık ki kurtarmak mümkün olmamıştı. Bağırov Telman Malik oğlunun, görev sırasında şehit olduğuna karar verilmiştir. Doktorların verdiği rapora göre, Bağ ı rov Telman Malik oğlu kalbinın üzerindeki kaburgalar arasından geçen kurşun yarası sonu· cu ölmüşlür. Azerbaycan SSC içişleri Bakanlığı 7. Şube görevlilerinin öldürülme ve yaralanma soruşturmasından çıkan sonuca göre, 20 Ocak saat OT de Çevik Kuvvet Polis teğmeni, 19 ... doğumlu lsrailov Ağanazar Aras oğlu; 1 958 doğumlu Bogdanov Valeri Zakiroviç; yüzbaşı Mirzoyev Oktay Mehti oğlu ve Gurbanov A. polis otosu içerisinde görevleri başındayken inkılap sokakla Tıflis caddesi kavşağında, otomobilleri asken ekipler tarafından otomatik silahlar­ la taranmış ve bu saldırı sonucu lsrailov AA, Bogdanov V.Z. ölmüş, Mirozyev O M"in ise sol kolu ampülasyonla kesilmiştir. Komısyon raporuna göre, lsrailov Ağanazar Aras oğlu, Bogdanov Valeri Zakiroviç"in görevleri başındayken öldüklerine, Mirozyev O.M"in ise görevi başı ndayken yaralanarak malül kaldığına karar verilmiştir. Bakü Ekim ilçe emniyet müdürlüğünde görevli yüzbaşı Bayramov lmamali Sullan oğlu, 31 Mart 1 990 tarihinde, saat 22.00"da Çermet 214 imparatorluğun son darbesi


kasabası yakınlarında 5570 AGS plakalı, özel Jiguli marka otomo­ bilinde ölü olarak bulunmuştur. Bayramov l . S . ' nin ölüm nedeni, yoldan geçen bir panzerin trafik kurallarını ihlal ederek otomobilin üzerine çıkmasıydı. Saat 24.00 sularında Karayev çocuk hastanesinde çalışan bir bayan doktor, kayınpederini, 1923 doğumlu, ikinci Dünya savaşı gazisi Safarov Vefadar AQ,amirza oQ,lunu telefonla arayarak hastane çevresinde ateş seslerinin duyuldu!)unu ve hastaneye sürekli olarak ölü ve yaralıların getirildiğini haber vermişti. Gelini için endişelenen Safarov BA. 87-99 AG plakalı, Moskviç 4 1 2 marka özel otomobiliyle Karayev hastanesine doğru yola çık­ mış, Salyan kışlaları yanından geçerken muammalı şekilde kimliği belirsiz kişilerce kurşunlanarak öldlırülmüşlür. Cesedi, 20.01.90 tar­ ihinde, Taze Pir camiinde bulunmuştur. Ceset üzerinde yapılan muayene sonucu, 1923 do�umlu Safarov B.A.'nın, sa� kalçasının üst kısmından giren kurşunun, vücuduna yürüyerek iç organlarını parçaladığı tespit edilmiştir. 20 Ocak 1990'da, saat 00.30'da, 1 967 doğumlu. Bakü Ekim ilçe Emniyet Müdürlüğünde görevli polis Ebulhasanov Ilgar Yusuf oğlu özel, GAZ-24 otomobiliyle işlen evine döndüğü sırada, Nahcivan Oteli yanında, askeri ekiplerce aracı kurşunlanmış ve Ebulhasanov aldığı yaralar sonucu ölmüştür. Bakü metrosu emniyet görevlisi, 1966 doğumlu Huseyinov Vidadi Aliyar oğlu: Bakü metrosu emniyet görevlileri, 1 966 doğumlu Mehliyev Musa lsa oğlu ve Babayev Abdurrahman Hacıbala oğlu, 20 Ocak günü, Salyan kışlaları civarında ağır yaralanmış, Babayev Abdurrahman ise askerlerin copla dövmesi sonucu baygınlık geçir­ miştir. Polis görevlileri teğmen Osmanov TA , Abdulazizov A.A., Allahverdiyev Y. B., 20 Ocak günü askerler tarafından devriye aracı­ na sokularak Salyan kışlalarına getirilmiş, kendilerine dayak atılmış ve 3 gün orada alıkonulmuşlard ı. Vilnüs' ıe televizyon kulesini ele geçiren Alfa timi komutanı, albay (daha sonra generalliğe terfi etti) V.Karapuhin, "Bunları Baka .deki usulle, acımadan gebertmek lazım" diye bağırıyordu (Bu sözleri söyleyen Karapuhin, aynı zamanda Amin· in katili, SSCB çöktükten sonra ise, uzun yıllar Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in güvenlik başkanlığını yapmış bir askerdir). Orduların Bakü'ye girmesi, Silahlı Kuvvetler için de bir dönüm noktasıydı. SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuvvet Şura üyesi luğ­ general A.Griyenko: "Herhangi bir olayı degerlendırirken, daha önce ----- --- - -- - - --- -- --­ 215· imparatortuğun son darbesi


yaşanmış ômeklerr:len yola çıkmalıyız. Mesela Azerbaycan "daki Ocak olaylarının eşi benzeri yoktur" diyerek, nefretini kusmuştu. DiQer bir deyişle, devlet ilk kez bütün gücünü, imkanlarını bir başkente saldırmak için seferber etmişti ve Griyenko"ya göre bu gelenek sürdürülmeliydi. 22 Ocakta Bakü'nün Ordu komutanı, savaş gemilerinden sivil gemilere ateş edilmesini emretti.. Dünya kamuoyunun gözleri karşısında savaş gemileri Aktau isimli dizel motorlu gemiyi kurşun­ lanmış, Neftgaz-10, Neltgaz-18, Neftgaz-64, VLKSM'in 40. yılı, Neftgaz-3 gemileri de saldırıya ugramıştır. Orada bulunan arkadaşın anlattıQına göre, anormal kırmızı suratıyla, ikide bir kendisiyle çelişerek konuşan Yazov, soyadları, Bakü'nün ilçelerini, rakamları vs. karıştırıyor, bir dakika önce söylemiş oldu�u sözleri unutuyor, kısacası kendisini dinleyenlerde tam bir bunak izlenimi uyandırıyordu. Basın toplantısının sonunda ise: "Bir Komünist olarak size söz veriyorum! En kısa zamanda Sovyet iktidarını Azerbaycan 'da tesis edecegimr' diyerek, salondan ayrılmıştı. Varennikov da Yazov' u aynen tekrarlıyordu: "Maalesef militanlar yalnız av tüfekleri, el yapımı bomba/arta degil, aynı zamanda mod­ ern silahlar, makineliler. hatta füzelerle silahlanmışlar." Bu sözleri SSCB Savunma Bakanı yardımcısı, kara kuwetleri komutanı, ordu generali VVarennikov lzvestiya gazetesine 21 Ocak 1 990 tarihinde söylemişli. Ancak Varennikov bu saçmalıkları, bir daha asla tekrar­ lamamıştı. Bakü"yü işgal eden Sovyel Orduları, geleneksel olarak askeri hükumet de kurmuşlardı ülkede işte, işgalci yönetimde yer alan isimlerin listesi: Dubinyak VS. - Bakü Ordu Komutanı; Tuggeneral Solodkov V.D. - Komutan yardımcısı; Tuğgeneral Kirilyuk A . I . - Komutan' ı n sıyaset konularında yardımcısı; Albay Sabusov VV. - Karargah komutanı; Albay Lyakh P.I. - Komutanın arka cephe yardımcısı; Yarbay Turkin A.M. - Karargah komutanının hava kuvvetleri yardımcısı; Albay Yarovoy Y.N. - Haberleşme amiri; Albay Rubtsov l . N . - 26 Bakü Komiseri ilçe karargah komutanı; Albay Bondarev P.T - Ekim ilçe komutanı; Albay Korolkov VN. - Nesimi ilçe komutanı; Yarbay Lisyuk R . I . - Nerimanov ilçe komutanı; Albay Ponomarev BV. - Kirov ilçe komutanı; 216 imparatorluğun son darbesi


Yarbay Tolmaçev V.V. - Lenin ilçe komutanı; Albay Bunlsev A.P. - Nizami ilçe komutanı; Yarbay Stolyarov AA - Hatai ilçe komutanı; Binbaşı Demidov B.A. - Orcenikidze ilçe komutanı; Yarbay Dzantiyev K.B. - Karadağ ilçe komutanı; Albay Boyko M.G. - Azizbeyov ilçe komutanı; Binbaşı Tihonov A.V. - Bine havalimanı komutanı. Bütün işgallerde olduğu gibi. Sovyet işgalcileri de hemen şehri felç ettiler ve Bakü'de yaşananlarla ilgili hükumetin objektif ve doğru haber vermesini yasakladılar. Düşman şehirlerinin işgallerinde olduğu gibi, Sovyet işgalci ordusu da Bakü'ye girer girmez ilk önce televizyona el koymuş ve televizyon başkanlığına SSCB Silahlı Kuvvetleri siyasi şube yelkilisi, SSCB Yüksek Konseyi milletvekili, general A . l .Ovçinnikov atanmıştı. Sayelerinde, ülkenin televizyon ekranları uzun süreliğine kararmıştı Siyaset bilimcisi Nevruzoğlu, SSCB Yüksek Konseyi Halklar Kurulu Başkanı Y.Primakov'1a, Komünist Partisi Merkez Komitesi sekreteri A.Girenko ve Merkez Komitesi Milletlerarası i lişkiler şube­ si başkanı arasında geçen bir konuşmanın stenografısini ele geçir­ miştir. Ocak katliamı arefesinde, ''asayiş; sağlamak'' amacıyla Bakü'de bulunan bu üç kişi arasında, 19 Ocak 1990. saat 1 8 . 30"da geçen konuşmanın bir bölümü şöyle: A.Girenko: "Azerbaycan'ın dığer şehir ve kasabalarında yaşayan insanlar. Bakü'de nelerin olduğunu bilmemeliler. Ordular şehre gire­ cek. Elimizde emir var artık." Y.Primakov: "Ama insanlarm bilgi kaynağı televizyon." V.Mihaylov: "Yayım hemen kesmemiz lazım." Böylece. Azerbaycan Merkez TV'nin enerji bloku da havaya uçu­ rulmuş oldu. Komskomolskaya pravda gazetesi, şans eseri hayatta kalmayı başaran. tanıdıkları ve akrabalarında saklanan Azerbaycan Merkez TV teknisyeni Viktor Romanov'la bir söyleşi yapmıştı. "Vardiyam 19 Ocakta, saat 19'da başladı. On beş dakika sonra içeriye dôrt silahlı asker girdi. Enerji blokunun şemalarıyla ilgilenmeye, yayın kablo­ larının nereden geçliğini sormaya başladılar. Sonra da beni komu­ tanm yanma gôtiırdufer. Mesai arkadaşımla beraber. bizi zemin kata indirdiler ve başka askerlere teslim ederek, lekrar geri dôndüle' Birkaç dakika sonra, boğuk bir patlama sesi duydum. Bir saat daha bekletti/er bizi orada. Sonra da 'güvenliğiniz ıçin' diyerek, üzerimize askeri üniforma geçirdiler ve Azerbaycan Yüksek Konseyinin komşuluğundaki binaya gôtürdüle'" - -ıf?__ ______

-----

imparatorluğun son darbesi


Dönemin Azerbaycan SSC Başsavcı yardımcısı M. Babayev' in, SSCB Askeri Baçsavcısı, adliye tümgenerali V.F.Kalusyev'e yazdığı mektup, Merkez Televizyonunun enerji blokunun SSCB KGB tarafından havaya uçurulduğunun açık ıspatıdır: "Enerji blokunun patlatılmasına gerekçe olarak, Halk Cephesi"nin birtakım gôrünta ve sôylemlerinin yasadışı yollarla yayma sızma tehlikesi gôster­ ilmişti' SSCB KGB 'nin 1 7 Ocak 1990 tarihli, 12518 no'tu tutanagın­ dan, Halk Cephesinin Merkez Televizyonu ele geçirmesinin önlen­ mesi için. KGB 'nin birtakım tedbirler aldıgı görülüyor. önlemlerden biri de enerji blokunun patlaması oldugundan bu olaym soruştur­ masmı askeri savcılık yürütüyor. . . '' Çok sayıda görgü tanığının iladesine göre, 20 Ocakta Bakü'ye giren Sovyet Orduları içerisinde yüzlerce Ermeni de vardı. Hepsi de aceleyle Rostov ve Krasnodar'dan toplanarak katliam için Bakü'ye gönderilmişti. SSCB Yüksek Konseyi Oturumunda konuşma yapan DKôB yöneticilerinden Dadamyan·ın kullandığı bir ifade, fevkalade önemli ipuçları içermektedir: "Bakü'deki 20 Ocak katliamı, Sovyet Ordusunun Sumgail olaylarına verdiQi cezadır." Ermeni asıllı paralı askerlerin Bakü'ye niçin gönderildiği, bu sözlerden sonra fazlasıyla anlaşılmış oluyordu. KP muhabirinin sorularını cevaplayan Krasnodar Parti bölge komitesi sekreteri Polozkov, Bakü'ye gönderilecek özel timleri operasyona hazırlamak için, Moskova'dan kuvvet komutanlarının geldiğini söylemişti. Bu gelişmeleri endişeyle izleyen yerli Ruslar, protesto eylemlerine başlamış; ama SSCB medyası bu konuda hiçbir şey yazmamış, göslermemişti. C u mh u rbaşkanı Gorbaçov' un yardımcısı A . S . Çernyayev: " ... Letonya olaylarından sonra, sıra orduları Azerbaycan ·a göndermeye geldii/inde, Krasnodar, Stavropol, Rostov-na-Donu. Tuaps ·ıa, Kazak kasabalarında ve Rus köylerinde kadınlar sokaklara dôküldülu Yedek asker ve subayların asayişi sagıamalan için Kafkaslara gönderilmesini, anneler istemiyordu." Ertesi gün, yani 21 Ocakla, Bakü'ye saldıran orduda rotasyonlar başladı. Orduların rotasyonu rutin bir prosedür. örneğin, Rusya·nın nerdeyse bütün bölgelerinden özel tim komandoları sırayla Çeçenistan'da birbirlerinin yerine geçmişlerdir. Hatta Rus medyasın ı n yazdığına göre, askerler Çeçenistan·da en fazla altı ay kalıyorlardı. Bakü'yü işgal eden Sovyet ordusunda ise, rotasyon işgalden bir gün sonra yapılmıştır. Tıkabasa askerlerle dolu sivil uçaklar neredeyse birbirlerinin kanatlarına dokunarak havaalanına iniyor, onları indirdikten sonra da, bır gün önce getirdikleri askerleri alıp götürüyorlardı. Peki, bu hızlı rotasyonları gerektiren sebep 218 imparatorluğun son darbesi


neydi acaba? Çok basit. Bu kanlı operasyonu düzenleyen güçler. aralarında Ermenilerin de bulundu�u. "en başarılı" katliamı yapmış askerleri geri çekiyor, onların yerine yenilerini gönderiyorlardı. işte bu yüzden, yıllar sonra Sovyel ordusunun hiçbir asker ve subayı, 20 Ocakta Bakü"de bulundu�unu kabul etmemişti. Zaten bunun aksini ıspatlamak da mümkün de9ildi. Bu baQlamda, Bakü ordu komutanı, Çevik Kuvvet tümgenerali V.S.Dubinyak· ın, bir gazetecinin sorusuna verdi9i cevap da çok ilgi çekici. "Orduları Bakü·ye gôndermeklen başka bir çôzüm yolu yok muydu? Neden ordular gece saatlerinde girdiler Bakü'ye? Bakü'de Ermeni katuamfan yapıltrken neden girmediler? Neden gece 00.20'de girmelerine ragmen, Bakü'ye çıkarma yapılacagı haberi radyodan sabah 05.JO'da duyuruldu?" Dubinyak: "Bu sorularm muhatabı ben degifim, çünkü benim komutan olarak Bakü'ye atanmam, ordular girdik/en sonra oldu." Apar lopar yapılan rotasyonların nedeni. hiç kuşkusuz bu kalliamı yapanların, işledikleri cinayeti örtbas etmeleriydi. Dolayısıyla rotasy­ onların hiçbir ciddi askeri, slratejik sebebi yoktu. Bakü. 1 990.. isimli makalesinde Sovyet ordusunun ünlü kalemşörü Aleksey Vasilyev şunları yazıyordu: "Olomatik silahtan açılan ateş... bir daha. . . bir patlama daha. Sağanak yağmur gibi otomatik silahlardan kurşun yağıyor... Yarbay ispirto şişesini telaşla kaparak kayboluyor. Camdan giren serseri bir kur.şun. odanın için­ deki eşyalara, süslemelere hafiften zarar veriyor. işte böyle. . . Biraz ha/mm üzerine yatarak, dinlenmek zorunda bffakllıyoruz.. Neler olduğunu anlamaya çalışıyorum Salyan kışlalarının kapıları açılıy­ or ve hafif barikatı yıkan bir tank sokaga çıkıyor. ardından da piyadeler. Piyadeler mermilere acımadan, otomatik/erden havaya ateş ediyorlar. Barikatlardan geriye kalan ufak tefek parçalar ayak­ larına takılıyor. düşe kalka koşuyorlar. Kurşunlar da, rabbim nereye gônderirse artık oraya isabet ediyor. insanlar dôrt bir yana kaçışıy­ or' Krasnaya Zvezda gazetesinde yayınlanan kışkırtıcı bir makalede: "insanlarda Sovyel Ordusuna karşı bir nefret oluşturmak için, Lenin caddesinde askeri üniformalı militanlar. sivil halka ateş ediyor­ lardı . . . " yazıyordu. Makalenin altındaki imza ise. Bakü ordu komu­ tanı korgeneral Dubınyak·a aitti . . . O dönemde, Ghebbels kançi­ laryasından alınan bu tür orneklere sık s ı k rastlanıyordu . Sovyet "faşisllerinin" Bakü'de neler yaptıklarına dair bir fikir edin­ mek için telsizle yapılan aşağıdaki konuşmaları okumak yeterli ola­ caktır: - - - - - -- ·----

219

imparatorlu�un son darbesi


" . . . Tutuyorum, evet tutuyorum .. 95 kişi ôla var orada .. . . . Oradakileri on yıl ugraşsan temizleyemezsin. Geri kalan/an bizim kışlanın ônüne kaydılar Orada hastane var. Bina var. işte orada.. .. Bugün bir apartmana topla bir vurduk. . . limanın da am.... a koduk... . . Orda sadece üçü ezildi. Sabahtan tarıyoruz. iskeleyi de da!lıttık.. . . . Halk Cephesinden adamlar vardı.. Yakalayacaktık, kaçmaya başladılar o. . . . çocukları. Ben de topla peşlerinden bi gônderdim, üçü de g. . t oldu. . . . . Ş u a n sessizlik var. Halk Cephesini bizimkiler ezdi.. "Kerosin", ben "Skaçok" - "Kurgan" tamam. "Kerosin" ben, tamam. "Skaçok - 33" ben, tamam. "Sizin askerlik de!lil, işportacılık yapmanız lazım_ Bitirin saçmala­ mayı. Sadece rapor edin ve susun . . . " Bu arada, Mi-24 savaş helikoplerlerinin Afganistan'dan sonra ilk kez, Ocak 1 990'da Bakü'de kullan ıldığını da belirteyim. Lebed"in haydutları ise, sivil gemilere resmen savaş ilan etmişler­ di.. Çok kısa zamanda, lümen karargahı limanı ele geçirmenin planını hazırladı ve bu görev Koslroma alayının komutanı. albay Y.Y. Savilov·a havale edildi. " ... Sabah saat 7'de alay hiçbir kayıp vermeden. limanı her iki taraftan kolayca ele geçirdi. Lüks bir gemi olan (Finlandiya yapımı) Sabit Orucev sivil taşımacılık gemisine de (petrol işçilen·n; ünlü Petrol Taşları yapay adasına götüren gemi - yn.) el konuldu. . Gôrevin başarıyla yerine getirildi!ii sôylenebilirdi.. Saat 07. 05'de Neftgaz-fila gemisi limana yanaştı_ .. Alay kamu/anı beklenmedik bir karar alarak, dôrt adet zırhlı BMD-1 aracını iskeleye yanaştırdı ve her araçtan gemiye ikişer mermi fırlatılmasmı emretti. Gemi yan­ maya başladı " Aleksey Vasilyev'in, insana "olmaz böyle şey' dedirten yazısın­ dan bir pasaıı okuyoruz: "Bizim avlunun giriş kısmında, birisi otomatik silahtan sağa sola kurşun yağdırmaya başladı. Bir başkası "Dur! Ne yapıyarsun?r' diye bağırdı Çok geçmedi. onbaşı Radin'in lalim yaplığı anlaşıldı. Kendini savunurken de: "Baksana, damda adam vardı. beni nişan alıyordıl' dedi. "Bak dasıum• Emir gelmeden. ya da açık saldırı almadan kimseye kurşun sıkmak yak' Anladın mı? Mermileri tasarruffa kullan­ malıyız ı. . "

- --�---- - -- -------imparatorluğun son darbesi


Komşulu�umuzda general lojmanları var. Lojmanları özel tim komandoları koruyor. Meslektaşız dedim. Yanlarına gittim. "Bakm aym İŞİ yapıyoruz, sakın ola bizim tarafa ateş etmeyesinİzH diye uyardım . Bir faydası oldu mu peki? Tahmin edin bakalım! Kaldığımız yer çepeçevre belen duvarla kuşatılmış_ Lojmanlara gilmek için bizim kapıdan çıkarak. patikayla biraz yürümek lazım. Kapıyı açtım ve adımımı dışarıya atar atmaz. . "Dur!' diye bir emir işittim. Durdum . . . Arkadan üstüme kurşun yağdırmaya başladılar! Kim eğitiyor bu adamları. nasıl eğitıyor? Ben de hemen kendimi yerde buldum. Yüzüste betona kapaklandım ve duvara doğru sürünmeye başladım. Ateş edenleri apaydın görüyordum. üç adet UAZ Jeep ve araçların yanında birkaç adam. Onları Lek tek vurabilirdim. Ama onlar bizim askerler! Bu yüzden sürünerek uzaklaşmaya, bir yandan da küfretmeye başladım. Bizim karagaha vardığımda, küfürler, ba�rışmalar duydum. Ryazanlı çocuklardan birini yaralamışlar. Şimdi de ona doğru sürünmem gerekiyordu . Bir yandan da kulak­ larımda u�ullu var. Kurşun yağmuru ne zaman bıtecek acaba? Nihayet asker bozuntularının mermilerı de bıtti.. Bağırdığımı duyarak, ateşi durdurdular. Hemen gidip şikayette bulunmalıydım; ama önce yaralıyla ilgilenmem gerekıyordu .. Her neyse, gelirdik onu revire, yaralarını sardık. Ryazanlıları çağırdım. Alın gölürlın yaralınızı dedim.. Hastanede yaralıya hemen bir madalya taktılar. Peki ya bana? Gerçi daha sonra bana da bir madalya verildi. Vatan içm yaplıklarım unutulmuyor demek ki.. Sabahleyin, askerlerimden biri duvara saplanmış kurşunu çıkardı. Hatıra olarak saklayacaktı. Kulaklarım hala çınlıyor. Dün üzerime kurşun yağarken yere yallığım yeri görmeye gittim. Kafamın üstünde, beş santimetre yukarıda, betona saplanmış kurşunları gördüm. Ural askeri aracı hızla komşuluktaki binanın avlusuna dalarak durdu. Askerler aşağıya iniyorlar ve sıraya diziliyorlar. Komutan aracın arkasına geçerek emirler yağdırıyor. Harika! .. ına koduğu­ mun Napolenu! Telsiz canlandı. Onbaşı Blohın·di arayan. "Bize ateş ediyorlar' Ne yapalım?" Ben de aynı soruyu, dün duvar dibinde yatarken sormuştum kendime. Şimdi de bu zavallılar "dost kurşunları" altında korku içinde saklanmışlar Korkacaklar elbette. Toy onlar daha, çok gençler. . . Emir veriyorum: "Ateş etmeyin. biraz daha bekleyeceğiz."

221 .

imparatorluğun son darbesi


Korkuyorlar. . . Aslında ben de korkuyorum, itiraf etmeliyim. Karım ve çocuğum evde, bense buradayım . . . Galiba duygusallık yapıyorum. Telefonları kontrol etme zamanı. Ahizeyi rasgele kaldırıyorum: Ben "Rubin", sizi dinliyorum, buyurun." .. Ah ne güzel bir ses! Moskova·daki bir kızın sesi ... Bizse buralarda. . " ôzor dilerim "Rubin", hata yaptım" diyerek kapatıyorum.. Vay canına! Birinci bôlüğün üzerine, otelin camlarından kurşun yağfYor. Bölükten karşl/ık verilmiyor. Otele dalıyoruz. Kim lan bun· far!? Kim!?. . üçüncü kattaki bir odada, zil zurna sarhoş piyade yüzbaşısma rastlıyoruz. Bu kadar da alkol alınır mı hiç? insan bu kadar içerse, her yerde gôzüne "müslümanlar" görünür tabii! Ateş sesıyle irkildik. Koridorda, yere döşenmiş lran halısı üzerinde yatan bir Ryazanlt teğmen, halfYı sıcak mermi kovan/afi ile doldu­ ruyor. .. Kime ateş ediyor!? Neden ateş ediyor?.. Daha sonra anladık ki, bizim çocuklara ateş ediyorlarmış. Onları militan sanmışlac Ryazanlılar bôyleydi işte. . . " Sovyel orduları kendi meslektaşlarının, arkadaşlarının evlerine kurşun yağdırdıktan sona, Salyan kışlaları üzerinde kırmızı bir bayrak kaldırmış ve bu kışkırtıcı bayrağı yaklaşık yarım sene boyun­ ca orada dalgalandırmışlardı. Sivillere kurşun yağdırdıktan sonra dinlenmeye karar veren asker­ ler, Bakü sokaklarında yağmacılığa başladılar. işle "damak zevki' olan Aleksey Vasilyev·in anıları: "Bakü Güneyde şirin bir şehir. Çarşı pazar. kebap ve siyah havyar şehri. . Çıkarma birliğinin erleri komşuluktaki otele yerleştik­ ten sonra, Ryazanlıları da misafirliğe davet etmişler. Komutanlar holdeki koltuklara kurulmuş. Kafası kasklı bir er. kolunun üzerinde asılı beyaz havluyla, bar.da bulduğu kurabiyeleri dağıtıyor komutan­ lara. ilginç bir manzara . . "Radin!" "Efendim yoldaş üsteğmen•" "Kahveyi nereden aldın'" "işte ... buradaydı ... " "Getir Hepsini getir. " Adamlar burada keyif çatıyormuş lan•.. Çanak kavanozlarda "Arabika " kahveleri. . Bulgaristan sigaraları da var. . . Koyu bir muhabbet başlıyor. Aslında bôylesi daha doğru. Kupkuru asker kumanyalarıyla mı besleneceğiz, burada yemek varken ' Akşam oldu. Depodan "Zolotoye ko/tso" votkası bulunuyor El koyuyoruz ona da. . . 222

-

--

------

imparatorluğun son darbesi


Askerlerin şehirde bir gıda deposu yagmaladıkları haberi ulaşıyor bize. Elbette kôtü bir şey yapmışlar; ama beslenmek onların da hakkı!. . " Bakü'ye gönderilen Kirovograd özel timinde telsiz baQlantısı ekib­ inin komutanlarından Vitaliy Tokarev·in yazdıkları: "Her şeye rag­ men, şehir sakinleriyle askerlerimiz arasmda arasıra sorunlar da yaşamyordu. Ornegin çarşı pazarda bize satış yapmak istemiyor, bizimle ilgilenmiyorlardı. Hatta sivil kıyafetle olsak bile, durum degişmiyordu. üstelik Rusça bildikleri halde konuşmuyor. bize sıkın­ tı çıkarıyorlardı." Yönelmen Slanislav Govoruhin, orduların Bakü"ye girdiğini duyunca, bir kameramanla beraber Bakü'ye gelmişti. işte onun anlattıkları: "Bir emniyet şubesindeyim. Onümde vukuat defteri var. Sayfalarım karıştırtyorum: Askerler yoldan geçen bir vatandaşı dur­ durmuş, Ozerini aramış. cebindeki paralara el koymuşlar; askerler bir marketin kapısmı tankla kırmışlar, askerler htrsızlik yapmışlar; askerler yoldan geçen bir vatandaşın başındaki şapkayı almışlar; askerler bir eve dalmışlar. kıymetli eşya aramışlar. bulamayınca evin hanımının parmağındaki yiizüğiJ çıkarmışlar .. " Sovyet askerlerinin Bakü'de akla hayale gelmeyecek canavarlık­ lar yaptı�ı sırada, Ermenistan·da Sovyet Ordusunun silahları, cephanelikleri, depoları ele geçiriliyor, yaQmalanıyordu. SSCB Genelkurmay Başkanlığı Siyasi Yönelim idaresi ve Sovyet medyası da Bakü'de yaşanan kanlı trajedinin daha da büyümesi ve daha fazla kanın akması için çaba gösteriyordu işle Genelkurmay BaşkanlıQı Siyasi Yönelim idaresinin, orduların Bakü'ye girmesinden hemen sonra senaryosunu yazarak Bakü'de sahneye koyduğu ve benim de şahidı olduğum bir dram. Bakü'nün merkez sokaklarından birindeydim. BMP panzerinin motor gürültüsü, silah sesleri ve insanların bağrışması büyük bir uğultuya dönüşerek kulakları sağır ediyordu. Panzerin üzerinde Silahlı Kuvveller haberleşme amiri, durmadan baQıran korgeneral K . Kobels (bu adam daha sonra hırsızlık yaptığı gerekçesiyle, yeni Rusya' da tutuklandı) ve hoparlörlü adamlar otur­ muşlar. inanılmaz gürültü var ve gazeleciler Kobets'e zor da olsa, sorularını yöneltmeye çalışıyorlar_ Kobels de bütün sorulara bağırarak cevap veriyor. Manzara gerçeklen de çok etkileyici' Çok aydın ve kültürlü birisine benzeyen bir subaya yaklaştım ve kendi­ sine sordum "neler oluyor?'' diye. "Görmüyor musunuz? Basm sokak çatışmalarını gôrünlülüyot' dıyerek uzaklaştı. Bakü'de orduy­ la halk arasında bir çalışmanın, bir gerginliğin olduğu izlenimini

223

imparatorluğun son darbesi


uyandırmak için, resmi propaganda durmadan çalışıyordu. Bir vatandaşın askerle sıradan bir tartışması bile, silahlı saldırı girişimi olarak de9erlendiriliyordu. Şehirde lelsizle dolaşan devriyeler. sokaktan geçen herhangi bir valandaşı gözlerine kestirdiler mi, hemen ıeısizle takviye ekip ça9ırıyorlardı: "Bulut, Bulut' Ben şimşek!.·• Birkaç dakika sonra, "olay'' yerine akın eden bir sürü asker, havaya aleş etmeye, ba9ırıp ça�ırmaya, dikkat çekmeye başlıyordu. Bu canavarlar, ölüleri de rahat bırakmıyorlardı. Şehillerin yanına Kalaşnikof koyan askerler, onların fotoğraflarını çekiyor ve ordunun aslında silahlı militanlarla çatıştığını göstermek için, bu görüntüleri basına sızdırılyorıardı. Silahlı Kuvvellerin Siyasi Yönetim idaresi, harıl harıl çalışıyordu! Ordular Bakü"ye girdikten hemen sonra, başta Merkez Televizyon, lzvestiya, Pravda ve Krasnaya zvezda gazeteleri olmakla, Sovyet medyası provokasyonlara start verdi. Bu gazetelerde yer alan korkunç yalanları okudukça. insan bu gazetelerin Ghebbels' in söylevlerini bırebir olarak kopyaladığı izlenimine kapılıyordu. Kim oldukları, nereden geldikleri bilinmeyen yeni yeni yazarlar ordusu ortaya çıkmıştı lzvestiya gazetesi genel yayın yönetmeni, Azerbaycan·dan defalarca SSCB Yüksek Konseyine millelvekili seçilen ve Gorbaçov'un dalkavu9u olmayı bir şeref olarak gören Laptev, lzvestiya gazetesini Azerbaycan· a karşı resmen bir "poro­ vokatif bullene'' dönüştürmüştü. Yazılarından istihbarat ajanı olduğu kolayca anlaşılan lgor Andreyev isimli bir vatandaş ise. sözde savaş muhabirı sıfatıyla Bakü olayları ıle ilgili yalan yanlış bilgiler yayıyor, gerçeklerin su yüzüne çıkmaması için gece gündüz durmadan çalışıyordu Azerbaycan·ın ünlü kriminalisti Rovşan Aliyev, Sovyet Silahlı Kuvvetlerınin iç tüzü9ü haline gelen Ghebbels metotlarını kamuoyu­ na duyurmayı başarmış, çok önemli bir yalanın üstünü açmıştı. Ordunun ışlediği suçları ve cinayetleri örtbas eımek için Krasnya Zvezda gazetesi aynı tarihte Bakü olaylarından bahseden iki farklı baskı yapmıştı. Yani SSCB'nin geneli için farklı , Azerbaycan içinse bambaşka bir sayı.. Bakü"de bu olay için "sıradan bir provokasyon" tanımlaması yap­ mışlardı. oysa bu daha derin. stratejik bir planın uzanlısıydı. TASS ajansının, 20 Ocak 1 990 tarihli haberi: "Daha ônce haber verdiğimiz gibi, Azerbaycan ssc·nin Anayasal kurumlarını devirmeyı amaçlayan Halk Cephesinin militanlarmm ve Olkedeki Sovyet karşıtı güçlerin yasadışı faaliyetleri sonucunda, Bakü'de siyasi ve sosyal kriz patlak vermiş, ülkede ortam bir anda gergin-

2:24"

imparatorlu{Jun son darbesi


leşmiştir. . . " Pravda ise 22 Ocak 1 990'da, sayfalarında şu igrenç cümlelere yer vermişti: "Olaganüstü hal ilan etmek için Sovyet Ordusunun Bakü'de kadın ve çocukları ôldürdügü yalanını ône süren Halk Cephesi, ;grenç pro­ vokasyonlanm sOn:1ürmekledir Bir daha tekrar ediyoruz: Kadın ve çocukların ôldürüldügüne ilişkin ortalıkta dolaşan sôylen/iler, Halk Cephesinin kôlü niyetli liderlerinin uydurdugu bir yalandır' Halk Cephesinin amacı halkı Sovyet Ordusuna ve kolluk kuvvetlerine karşı ayak/andırmal<lır." Yabancı gazetecilerin Azerbaycan·a rahat gelmelerini, Sovyel ordularının insanlık dışı uygulamalarını görmelerini ve bu bilgileri bütün dünyaya yaymalarını sagıamak yerine, Azerbaycan KGB Başkanı V. Hüseyin ov Moskova·ya yaranmak için neredeyse yabancı gazetecilerin avına çıkmıştı. Azerbaycan·da saygı ve sevgiyle a�ırlanan "aziz" misafirler ise. sadece Merkez Televizyon çalışanları ve yalan haberler yazan ulusal gazetelerin muhabirleriy­ di. Ama gerçegi yazmak isleyenlerin, örnegin Rojnov gibi gazeteci­ lerin Bakü'ye girişi engelleniyordu. Azerbaycan SSC KGB görevlileri, 20 Ocak tarihinde Nahcivan sınır kapısından Azerbaycan·a girmek isteyen Fransız gazeteciler Janine Daniel Cloud. Duduble Dominique, Bantura Slephanie ve Peinlre Michel'i sınır bölgesinde hareket kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle ıutuk­ ıamışlardı. Sigma ve Gamma ajanslarının fotomuhabirleri Aten Noges ve Neşiç Vlastimir, BBC radyosu çalışanları Brown Benjamin ve Pek Rori de, aynı gerekçeyle tutuklanmışlardı. KGB görevlileri, Estonya gazetecisi A . R usaar'ın elindeki bütün cihazları Azerbaycan'da elinden alarak kırmış ve filmlerini yakmışlardı. Soruşturmayı yürüten Suleymanov· un görevinden ayrılmasından sonra, onun yerine atanan yardımcıSı Almast Eslikov, ihtiyaç duy­ dugu belgeleri toplamaya ve görgü tanıklarının ifadelerine baş vur­ maya başladı. Ama 31 Ocak 1 990 tarihinde KGB'nin 4. Şube görevlileri Estikov·u tuluklayarak, onu Merdekan kasabasındaki 3 No'lu lulukevine göndermişlerdi. Estikov kaldıgı Abşeron olelinde gözallına alındıgı sırada, bütün evraklarına, foto9raf makinesine, filmlerine, şahsi eşyalarına da el konulmuştu. Plansız programsız. kaotik bir şekilde olsa da, bülün ülkede demokrasi rüzgarları esiyor, kurumların demokratikleşmesi süreci yaşanıyordu. Oysa Azerbaycan KGB'si hala 50-SO'lı yılların metotlarıyla, kaba kuwete başvurarak hareket ediyordu. Üzücü olan bir başka nokta ise, Vezirov hükumetinin Sovyet medyasında çıkan Azerbaycan karşıtı yazılardan rahalsız olma225

imparatorluğun son darbesi


masr, bu hükumetin tek derdinin, Sovyet medyasında Aliyev karştı yazıların bol bol yazılmasıydı . Bir lek bundan memnun oluyordu onlar.Önce Arkadi Veksberg·in Literaturnaya gazeta·da iftiralarla dolu. i�renç bir yazısı yayınlandı. Bu yazıya Bakü0den hemen olum­ lu "eleştiriler' yağmaya başladı. Olumlu eleşliriler yağdıkça da, bu tür yazılar yayınlanmaya devam ediyordu. Yıllar sonra, bu karalama . kampanyasının Bakü den finanse edildi�i ortaya çıktı. Daha sonra, Haydar Aliyev·in "hemşerisf' V. Efendiyev·in imzasını taşıyan, Aliyevcilik veya Tatlı Zamanların Özlemi isimli kışkırtıcı bir makale Pravda gazetesinde yayınlandı. Bu yazı gazetede çıktıklan kısa süre sonra, H.Aliyev V. Efendiyev'den bir meklup aldı: "Saygıde(jer Haydar Aliyeviç! "AliyevciJik veya tatlı zamanların özlemin isimli makale, Pravda ·da benden habersiz, ismim kullamlarak yaymlan­ mışlır. Bu yazıyla hiçbir alakamın olmadı(jını. yazının i(jrenç bir pro­ vokasyon ve yalan olduğunu size bildirmek isterim. Asla bôylıe bir yazmm altına imzamı koyacak adam değilim ben. . . " Pravda gazete­ si beklendiği gibı, Efendiyev·in tekzip mektubunu yayınlamamış ve yalanlama meklubu ABD'nin Washinglon Pası gazeıesinde çık­ mıştı. Aslında bu makaleyi yazdıran adam. o yıllarda ünlü bir simaydı ve çok yakın bir geçmişte H.Aliyev'in sevdiği, saydığı kişilerden biriydi. B u yazıyı kendisinin yazdırdıgrnı da, zaten saklamıyordu. O dönemin ünlü uydurmacı romancısı Neznanskiy de, Sovyet yıl­ larının bütün olumsuzluklarından H .Aliyev·in sorumlu oldugunu savunuyordu. Orduların Bako·ye saldırmasından bir gün önce, Gorbaçov H.Aliyev·i telefonla aramıştı. H.Aliyev o günü şöyle hatır­ lıyordu: " 1 9 Ocak günüydü, yani Bakü trajedisinden bir gün önce. Aniden Gorbaçov aradı beni. 1987 'den sonra ilk kez telefon gôrüşmesı yapıyorduk. /kimiz de yüksek tonda konuşuyorduk, asabiydik. Gorbaçov Azerbaycan 'da kaos ve anarşinin kol gezdi(ji­ ni. bundan benim sorumlu oldu{Jumu söyledi. Bir an önce müdahale ederek ortamı yattşllfmam gerekiyormuş. Bunu yapmazsam cam­ ma okuyacakmış. Zaten benim yardımım olmadan da, Azerbaycan 'da düzeni sa(jlayacakmış... 21 Ocak günü, Bakü katliamından bir gün sonra, Azerbaycan ·ın Rusya temsi/cilir:Jine giderek, Gorbaçov·ıa ba(jlantı kurmaya çalıştım. Beni ona ba(jla­ madılar Böyle olunca ben de Gorbaçov·a söylemek istediklerimi Kryuçkov, Ligaçev. Yakovlev ve Razumovski'ye bildirdim. Dördü de, benim suç işlediğimi One sürdüler. Ben de asıl suçlu sizsiniz, zamanı geldir:Jinde, hepiniz hesap vereceksiniz dedim . . Azerbaycan ·a dönmeme karşı çıkıyordu hepsi. Buna da şaşırmıyor­ dum." ---

- - -- -------

226

- - - ·-- - -----

imparatorlu�un son darbesi


Gorbaçov Aliyev'i boşuna aramamıştı. Maksat, Azerbaycan·ın başına örülen çoraba Aliyev'i ortak etmek onu kirli oyunlarına çek­ mekti . Gorbaçov'un Bakü"de yaptığı katliama gösterilen en sert tepki, bir gün sonra, gecikmeden Haydar Atiyev'den gelmişti. 21 Ocak günü, Moskova·daki Azerbaycan temsicili�ine gelen Haydar Aliyev bir basın toplantısı düzenleyerek, Sovyel ordularının Bakü'ye saldırısını kınayan bir konuşma yapmış, Gorbaçov·u anayasayı ihlal etmekle suçlamıştı. 9 Şubat tarihinde ise, ünlü gazeteci Andrey Karaulov·ıa ve Wsshinglon Posrun Moskova temsilcisi Devid Remnik' le görüşen Aliyev, Gorbaçov· a karşı suçlamalarını daha sert bir biçimde yinelemişti.Washington Post muhabiri D.Remnik, Aliyev'in düzenlediği basın toplantısını şu cümlelerle hatırlıyor: "Ocak aymm sonlanydı ve Haydar Aliyev Barvih ·ıe dinleniyordu. Bakü 'de yaşanan trajedi hakkında kendisine bilgi ulaşınca, zaman kaybetmeden Azerbaycan·m Moskova ·daki daimi temsilciliğine gel­ erek bir basm toplantısı düzenlemiş ve Kremlin'e ağtr eleştiriler yöneltmişti. Bu konuşma Batı medyasında geniş yankı bulmuş, hatta radyolardan Sovyet halkına da ulaşmıştı. Kariyerine KGB 'de çalışmakla başlayan general Aliyev"in bu cesur adımı, belki bir tek Andrey Saharov·un cesaretiyle kıyaslanabilirdi. 'Bu benim Sovyet yönetimine karşı ilk aleni konuşmamdı!' diyordu Aliyev. . . . " Sayın okurlara Elçibey"le bir olayı anlatmak istiyorum. Ocak katliamından sonraki günlerin birinde, geceyarısı bana gelen R. Kuliyev, yakın arkadaşım olan başsavcı l.lsmailov·u bir an önce bulmamızı, aksi taktirde Elçibey"in yarın gözaltına alınabileceğini söylemişti. Uykusundan ettiğimiz l smailov ise, bundan haberinin olduğunu; ama müsterih olmamızı; çünkü ne kendisinin ne de Bakü savcısının Elçibey'in tutuklama emrine imza atayacakları nı bildirmişti. Resul Kuliyev meclis başkanı olduktan sonra ise, herkesin huzu­ runda Elçibey·e: "Zavallı! Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, sana akrabaların bile oy vermedı" diyerek, aşağılamıştı onu. Öyle ya! Siyasette ebedi dostlar yoktur, ebedi çıkarlar vardır. Bu çıkarlar da sık sık değişme eğilimindedir. Olcas Süleymenov: "Azerbaycan·ı çok seviyorum. ilk kez bu ülk­ eye 70'/erin sonu, ao·ıerin başlarında gelmiştim. Çiçeklenen. poelik ihtirası olan bir ülkeydi. Nizami, Füzuli jübileleri, Sovyet edebiyatı günleri yapılıyordu Bakü"de. Bu etkinlik/er her zaman yaz aylarına denk gelirdi. Her taraf yemyeşil, çiçekliydi. Bol fıskiyeli bu şehirde, nar şampanyaları içerdik, güneşten kavrulmuş dostane yüzler gülümserdi bize. Bakü'yü kış mevsiminde bir kere gördüm sadece. 1990 yılının kara Ocak ayında. Tankların üzerinden geçtiği araçların 227- -

-�

-· ----·--

imparatorlu�un son darbesi

-


içinde, insanlar diri din· ezilerek ôlmüşlerdi... " Olcas Süleymenov yüksek ateşine, hastalı�ına raQmen, manevi desıe�e ihliyaç duyan Azerbaycan halkını yalnız bırakmamış ve bu desle9i verebilmek için 22 Ocakta Bakü'ye gelmişti. Azerbaycan halkı bu iyili�i asla unutmayacaktır! Ocak katliamından sonra, bu gaddarlı�a isyan ederek halkımızı savunan ender Ruslardan biri, yazar Yulian Semyonov·u da Azerbaycan halkı asla unutmayacaktır! 1 988 yılından itibaren Tallin'de yayınlanan Ocak isimli gazete, Azerbaycandaki olaylarla ilgili tarafsız makaleler yayınlamasıyla ünlüydü. 20 Ocakta orduların Bakü'ye saldırmasından hemen sonra. Tallın.de yaşayan Azerilerin mitingini engellemek, daCıtmak isteyen kolluk kuvvetlerinin karşısına dikilen Estonya·nın müstakbel Cumhurbaşkanı Arnold Ryuyterin, halkımızı nasıl savunduQunu da unutmayacağız! Aynı zamanda, Azerbaycan KGB ve içişleri Bakanlıklarının bazı görevlilerinin, Askeri Savcılık yetkililerince tutuklanmaklan kork· madan, işgalci ordulara karşı cesaretle ayaklandıklarını, alanlara çıkarak saldırıları protesto ettiklerini de bilmemiz lazım. içişleri Bakanı191 görevlilerinin 21 Ocak 1 990'da yaptıkları protesto mitinginde. subaylardan biri, SSCB içişleri Bakanı tümgen­ eral Vadim Bakalin·e "Bir emniyet görevlisi olarak, sizi tutuklaya· cağım. Çünkü siz benim halkımm kamnı akıttınız" demişti. Cesur ve kararlı adımlarıyla ünlü besteci, SSCB Yüksek Konseyi millelvekilı Arif Melikov"u da unutmamalıyız. Bütün milletvekillerim­ izin sustuOu günlerde. onun Gorbaçov·ıa giriştiği tartışmaları hatır· lamak yeterlidir. Melikov"un, Ocak olayları ile ilgili ABD"nin Ballimor Sun, lspanya· n ı n El Pais ve 26 Ocak 1 990"da lngiliz radyosuna haberler ulaşlırdı91, Azerbaycan"da yaşananların dış basında yer alması için büyük çabalar sarfeıti9i bilınmektedir. Şahitlerin anlattı9ına göre, Ocak trajedisinden birkaç yıl önce, sanki tehlikenin kapıda oldu9unu sezen SSCB Halk Sanatçısı Reşit Behbulov da, Gorbaçov" la hararetli bir tartışmaya girişmişti. AHaciyev"in bu konuda yazdıkları: "Bakü"de gerginlik tırmanıyor, tanklar tiyatronun önünde birikiyordu. Gorbaçov 1 Aralık 1988 tari­ hinde Azerbaycan ve Ermenistan parlamento komisyonJanm, Karaba(i sorununun gôrüşı.ılmesi için yanına davet etti. Bu toplantı­ da Gorbaçov'a itirazını bildiren Reşit Behbutov şôyle konuşmuştu: 'Neler oluyor> Tankların arasından geçerek tiyatroya giriyorum'. Goroaçov'un cevabı: 'Ama bunlar bizim tankları '. Reşit Behbutov·un cevabı gecikmiyor: 'Bu bizim degil, sizin tanklar! Karabag sorununu hemen, şimdi çözmeliyiz! Aksi takdirde kan dôkülecektirı "

- ---ııa

--- ----- ----­

imparatorluğun son darbesi


Reşit Behbutov daha sonraki günlerde şunları demişti: "'O gün bana ne olduğunu bilmiyorum. Beş allı defa, durmadan "aksi lak­ tirde kan dôkülecek!' demiştim. Sanki bu sozleri birileri bana zorla dedirtiyordu. . . " Bakü'ye döndüklen sonra Reşil'in canı çok sıkılıyor­ du, yer bulamıyordu kendine. Hatta bir keresinde: "Beni 12 O/düre­ cek/er" demişti . Karaba�j'ı canından çok severdi Reşil Behbutov. En sevdiOi ve her zaman okuduğu şarkısı da "Karabağlı, şen delikanlıyım ben. Bôyle çağmr beni eş dosr· şarkısıydı. Ocak katliamının 1. yıldönümünde, Azeri yazar Anar. Gorbaçov hakkında bakın neler söylüyordu: "Gorbaçov·ıa defalarca görüşmüşlüğüm va' Onu uysal, akıllı, ve süper zekaya sahip biri olarak tanmm. Yapısı itibari ile zalim, acımasız bir adam değildir. Ama kafasma göre hareket eden ve ne yapacağı önceden kestirile­ meyen adamlardandır. . . Tekrar ediyorum, acımasız biri olmasa da, orduya doğrudan katliam emn·n; vermese de, çok acımasız kwımfan susarak desteklemiştir (Tiflis. Bakü, Litvanya). Hiçbir zaman olmadığı kadar. Cumhurbaşkanmm bugün orduya ihtiyacı vardlf. Cumhurbaşkam bir siyasetçi olarak değil, bir insan olarak ordunun asla tasvip etmeyeceği insanlık dışı uygulamalarmı bazen savun­ mak zorunda kalabilir. Elbette, insanların ölmesi Cumhurbaşkanı için fevkalade üzücü bir olay. Ama aym zamanda. Cumhurbaşkam bir siyaset adamı olarak, belli amaçlara ulaşmak uğruna bedel öde­ mek zorunda kalabilir. Ve bu bedel, masum insanlann dökülen kam da olabilir" Ne diyelim? Çoğulcuğun ve demokrasinin hakim olduğu günümüzde, Anar gibi düşünenlerin de fikirlerini özgürce ifade etmeye hakkı var. R. Fataliyev başta olmakla, o günlerde Azerbaycan sinemacılarının da hayatlarını riske alarak, kanlı 20 Ocak olaylarım görüntülediklerini ve böylece gerçek bir kahramanlık örneği sergilediklerin i cesaretle söyleyebilirim. Bir başka cesaret örneğini ise, bu kasetleri çantasında Moskova·ya götürerek, Bakü'de yaşanan kanlı olayları dünyanın belli başlı medya organlarına izlet­ tiren Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Prezidyum Başkanı Elmlra Kafarova sergilemiştir. O kanlı günlerde, Azerbaycan doktorları da Hipokrat yeminine sadık kalarak ve hayatlarını riske atarak, yaralıları kurtarıyorlardı. Rusya'da da, siyasi iktidarların resmi söylemlerinden farklı 12 -Gerçeklen ı;:ok kısa bır süre sonra. sanaıı;:ı Reşıt Behbutov muammalı bir şekilde yaşamını yitirdi (ç.n.)

229

imparatorlugun son darbesi


görüşler bildiren, iktidarlara itiraz eden erdemli kişiler her zaman olmuşlur. Ordunun Bakü'de yaptr�ı korkunç katliamdan sonra, malum çevreler bu cinayeti "meşru" bir zemine olurtmak için , kılıf aramaya koyuldular Konuyla ilgili Merkez Tel evizy ond a bir konuşma yapan Gorbaçav· a göre. katliamın "hakll' gerekçeleri şunlardı: "Askerlerimize sa/dm/ar yapıllyor. silah depolan yağmaıamyordu. özellikle de Bakü.de bu tor vakalar inanılmaz boyullara ulaşmıştı. Yapılan katliamlar. faili meçhul cinayetler, suçsuz insanıarm ülkeden kovulması vs Azerbaycandaki ayrlıkçı militanlar. açık bir şekilde devlete, anayasaya ve halka savaş ilan etmişlerdi. Bazı ilçe ve ıllerde kendilerini devlet ilan etmiş adamlar. yasal yônetımleri görevlerinden allyor. istedikleri idari birimleri kapatıyor­ lardı Devlet hudutlarmtn yüzlerce kilometresi kaldmlmış, sımrtar savunmasız hale gelmişti. Apaçık şekilde, yasadışı yollarla iktidarı ele geçirmek için çalışmalar yürütü/Oyordu. Biz bütün bunları daha fazla gözardı edemezdik! Ülkede yaşanan kaos ve anarşiden, katliamlardan, işkencelerden, vandalizmden. yasaların çi(inenmesinden dolayı vatandaşların içindeki öfke ve nefret gitgide büyüyordu. Sovyet vatandaşları haklı olarak ülkede asayişin, yaşam giiven­ Ji{Jinin sa{Jlanmasmı, kanunlarm işlemesini hükumetimizden talep ediyorlardı Bildiğıniz gibi, SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumunun kararı ile Bakü ·de olağanüstü hal ilan edilmiş, içişleri Bakanlığı Çevik Kuweti ve Silahlı Kuvvetlerimiz şehire girmişlerdi. Baka.deki en önemli kamu kurum ve kuruluşları arlık denetim altı­ na alınmıştır Yağmacıların, şehirde karışıklık çıkaran ayrılıkçı güç­ lerin etkısiz hale getirilmesi için çaltşmalar tüm hızwıa yürütülmekte­ dir. Militanların elindeki silahları toplamaya çalışıyoruz. Ne yazık ki ordunun müdahalesi sonucu, ôlenlar de olmuştur Askerlerimiz bazı noktalarda militanlann silahlı saldmsma uğradığından. ateşle karşılık vermek zorunda kalmışlardır Evinde cenazesi olan vatandaşlanmız vardlf. Evet. bu bir facia. Ben yakınlarını kaybeden insanlarımıza başınız sağolsun diyorum. . . . Devle/in görevi, yasadışı örgütlerin insanlık dışı uygulamalarına son vermektir. insanlıktan çıkmış. şahsi menfaatleri uğruna masum insanları kurban vermeye hazır. küçük hesaplar peşinde olan bu kişilere, iktidar hırsından gözü dönmüş militanlara dur demenin

imparatorlu{Jun son darbesi


zamanı gelmiştir! Devletin görevi, insanların huzur ve güvenliğini saOlamakflf_ Hem Ermenistan. hem de Azerbaycan halkı banş, özgürlük, demokrasi ortammda yaşamayı, kalkmmayı, çocuklanm huzur dolu bir ortam­ da büyqtmeyi ve terbiye etmeyi hak ediyor. Sovyet Ordusu ve Çevik Kuvvetimiz, askerleri ve subaylanyla, SSCB Anayasasını ve yasaları korumak için orada gôrev başında bulunuyorlar Ülke yönetimi, alman önlemlerin ve kararların SSCB"nin bütün ha/klan tarafmdan anlayışla karşılanacağım ve destekleneceğini ümit etmektedir." "insanlar ağızlan ile rahatça yalan konuşurlar: ama yüz/erindeki ifade her zaman doğruyu soyıet' der Nietzsche. Ama Nietzsche bu tespiti yaparken insanları kastetmişti, Gorbaçov gibilerini değil. 20 Ocak 1990 Bakü katliamı hakkında Merkez Televizyonda konuşma yapan Gorbaçov'un hem agzı, hem de suraıı yalan söylüyordu Zaten bu adam her konuda, her fırsatta yalan konuşmakta ustadır. i kinci Dünya savaşında kazanılan zaferin 60. yıldönümünde Gorbaçov, hayatının en önemli sayfaları savaş günleriymiş gibi, NTV televizyonunda şöyle konuşmuştu: "On üç yaşımdan çalış­ maya başladım ben. ineklerimiz vardı, onıan otlatırdım. ineklerim­ izin ağladığmı asla unutmam!" Bakın bu konuda V.Boldin ne yazıyor: "Mihail Sergeyeviç o ağır savaş yı//annı sık sık hatırlar ama. evlerini basan Alman askerlerinin Gorbaçov ailesini sofra kurmaya, yemek yapmaya zorladıklarını, Mihairin de naıiler için saatlerce kaz veya tavuk yolmak zorunda kaldığını asla anlatmazdı. Almanların vahşiliklerini hatırlamak, bu konuda konuşmak hoşuna gitmezdi ama Almanlarla işbirliği yapan bir Kalmuk"un. kendisini kayışla dôvmesini hiç unutmamıştır. Hep sitem ederdi 'SSCB"nin gelecek Cumhurbaşkanına bu nasıl yapılır?' diye. • Yani anlayacağınız. Gorbaçov·un o yıllardan katan en renkli hatırası ineklerin gözyaşları değil, Almanların hesabına çalışan bir adamın kendisini kayışla dövmesiydi. Oyla ya, inek gözyaşlarına nazaran, kayış daha hissedilir ve somut bir şey!'' Gorbaçov Sovyeı ordusunda askerlik yapmadığını iddia ediyor. Bu da yalan! Gorbaçov'un adaşı Mihail Galkin anlatıyor: "Gorbaçov gıda deposundan. kantinden sorumluydu. Evet. evet. Yüzde yüz hatırlıyorum. Onu unutmak. başkasıyla karıştırmak mümkün değil. . . Belki d e bu yüzden askerlik yaptığını saklamaya çalışıyor. Utanıyor çünkü. Onun işi kahramanlık yapmak değildi, sadece bulgur. kon­ serve, salam-sucuktan sorumluydu o kadar. " (Moskovskiy ·231----- -· -

----­

imparatorluğun son darbesi


Komsomoıeıs gazetesi, 28 Haziran 2004 ). Gorbaçov kendi siyasi iklidarını korumak için, 20 Ocak 1990'da masum sivillerin kanını akılmaklan çekinmedi ve gerçek teröristler olan Lenin ve Hitle(in izinden yürüdü�ünü ortaya koydu. "Terör, ikna eıme aracıdır" diyordu Lenin. Hitler ise: "Terör, en etklli siyasi araçllr." Bakü'deki siyasi çevrelerin ortak kanaatine göre, Bakü katliamının baş mımarı ve düzenleyicisi Yevgeni Primakov'du. O yıllarda Gorbaçov·un en sadık ve yakın dava arkadaşı olan Primakov, Ocak trajedisi hakkında şunları yazıyordu: ". Dağlık Karabağ olayları ile ilgili olarak. 1989 yılının yazında Azerbaycan'da siyasi ortam iyice gerilmişti. 16 Temmuzda Halk Cephesi'nin kuruluş kurultayı yapıldı ve bu örgüt öfkeli kalabalık/arı kullanarak başkentte ve diğer bô/geferde yönetimi açıkça efe geçirmeye. ıdari organlara alternatif kurumlar oluşturmaya başladı... . .. Seçımıer yapıllfsa, ülkenin parçalanmasma bir adım kal1r Biz buna izin vermeyiz! Veremeyiz!._ Korkunç günlerdi o günler. Operasyon sırasında yüzden fazla Azeri öldü. Ôlenfer genellikle mil­ itanlardı; ama sivillerden de yaşammı kaybedenler oldu. Apartman/arın camlarından askerlere ateş edenlere, ateşle karşılık veren askerler ister istemez evlerinde oturan suçsuz insanlara da isabet ediyortardı. Biz de 38 askerimizi kaybettik." lşıe. Gorbaçov un 20 Ocak 1990 tarihli Bakü katliamının bilanço­ su. Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Konseyi komisyonunun, Bakü 1 9-20 Ocak 1990 trajedisınin sonuçlarına dair hazırladığı rapordan alıntılar· 19 Ocağı , 20'sine bağlayan gece, M.S.Gorbaçov·un imzaladığı SSCB Yüksek Konseyi Prezidyum kararına göre. Sovyet ordu birlik­ leri Azerbaycan' ı n başkenti Bakü'ye girmiş ve şehirde olağanüstü hal ilan edılmişlir. Bu karar, Azerbaycan SSC ve SSCB Anayasasının yan ısıra, ulus­ lararası hukuk kurallarının da açıkça ihlalidir. Orduların Bakü'ye girmesiyle, kitlesel kıyımlar, işkenceler yapılmış, yüzün üzerinde masum sivil öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmıştır. Devlet ve kamu malına zarar verilmiş, binalar hasar görmüş, araçlar kullanılamaz hale gelmiştir. Bu saldırı. şiddetine ve acımasızlığına göre Tıms ( 1 989 Nisan). Vilnüs (Ocak 1 99 1 ) olay­ larından daha büyük çaplı olup, tıpkı Macaristan ( 1 956). Çekoslo­ vakya ( 1 968) katliamları gibi. Sovyeı tarihinin en kara sayfalarından, yüz kızartıcı suçlarından biridir. --- - --

- - -- - - - ---·-

32

2

-

� - - - ---- - - - -

imparatorluğun son darbesi


Komisyonumuza 2000 . den fazla mektup ve yüzlerce sözlü şikayet ulaşmıştır. Bu şikayetlerin araştırılması için 2500' den fazla insan sorgulanmış, 250'den fazla olay yeri incelemesi ve 286 balistik. oto­ teknik tahlil yapılmış, 98 cesetle ilgili adli tıptan rapor alınmış, askeri uzmanların görüşlerine başvurulmuş, büyük miktarda görsel ve işit­ sel materyal elde edilmiştir. SSCB ve Azerbaycan ssc·nin çeşitli devlet, kamu, hukuk merci­ lerine, sivil toplum örgüllerine ve askeri idarelere 2517 adet soru önergesi gönderilmişlir. SSCB Yüksek Konseyi Preziyumu ve Komünist Partisi Merkez Komitesine gönderdiğimiz soru önergeleri ise. küçük istisnalar dışında cevapsız kalmıştır. ilkin bilgi ve belgelere dayanarak. Komisyon ön çalışmalarının sonuçları ile ilgili bir rapor hazırlanmış ve 11 Şubat 1 990 tarihinde bu rapor Azerbaycan SSC Yüksek Konseyince onaylanmıştır. SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumu Azerbaycan Yüksek Konseyinin onayını almadan, Bakü'de ilan ettiği olağanüstü halle SSCB Anayasasının 1 1 9. maddesinin 14 bendini ihlal elmiş, Bakü'ye askeri çıkarma yaparak insanlık dışı katliamlar yapmıştır. Kanunsuz olarak olağanüstü hal ilan eden. Bakü'de hunharca katliamlar yapan kişi ve kişilerin cezalandırılması gerekti�i ile ilgili genel bir görüşe varan Konseyimiz, bu konuların incelenmesi ve soruştur­ manın başlatılması için, SSCB Yüksek Konseyinden milletvekilleri komisyonunun oluşturulmasını talep etmektedir. Komisyonun saptamaları şöyle: 1 - Olaylardan önce yaşanan süreç Siyasi-sosyal durumun anıden gerginleşmesinin başlıca nedeni, DKOB ve Ermenislan'da DKOB'nin Azerbaycan' dan koparılmasını talep eden milliyetçilerin ayaklanması ve Azerbaycan Cumhuriyetinin bağımsızlığıyla, toprak bütünlüğünü tanımadıklarını açıklamalarıydı. Azerbaycan·ın egemenliQinin teminatı olan SSCB'nin ve Azerbaycan SSC'nin ilgili yasaları işlememiş, kurum­ ları kararlı ve tularlı bir tavır ortaya koymamış, Azerbaycan halkı Anayasal haklarından yararlanamamış ve tüm bunların doQal sonu­ cu olarak Azerbaycan halkı yönelime karşı güvenini kaybetmiştir. Böyle olunca da, 1988 y ılında ülkede bir halk hareketi kurularak, Azerbaycan· ı n bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü sivil insiyatine savunulmak istenmiştir. DKOB özel yöneliminın başında bulunan A.Volski'nin Azerbaycan karşılı faaliyetleri halk hareketinin radikalleşmesine neden olmuştur. A.Vezirov ve V.Potyaniçko'nun yönettikleri Azerbaycan KP MK, halka ulusal menfaatlerin müdafaası için ayağa kalkma çağrısı yap-

233--

-

· - -­

imparatorluğun son darbesi


mamış, yapamamıştı. 1 9 Ocakla SSCB Yüksek Konseyi 'Bakü'de olağanüstü halin ilan edilmesi' ile ilgili, talihsiz bir karar aldı. insanlar ordunun müdahale edeceğini bilmedikleri gibi bu müdahalenin vaktini de bilmiyorlardı. Çünkü bu konuda uyarılmamışlardı. Olağanüstü hal, 20 Ocak 1990'da, saat 00.00'dan itibaren, artık geçerliydi. 19 Ocak günü, saatler 19.27'yi gösterdiğinde ise, Azerbaycan Televizyonu devre dışı bırakılmıştı. Saat 00.20"de. dokuz masum sivil, askerler tarafın­ dan öldürülmüştü. Bakü"ye gönderilen Ermeni uyruklu asker ve yedek subaylar, acımasızca insanları katlediyorlardı. 20 Ocak sabahı, saatler 07.oo·ı gösterdiğinde. yani şehire barbarca bir saldırı düzenlendikten. askerler karşılarına çıkan masum sivilleri katlettikten, otomobilleri tanklarla ezdikten, ambulanslara kurşun sıktıktan, evleri, kamu binalarını taradıktan sonra, radyo aracılıgı ile Bakü'de olaganüslü halin itan edildiğini açıklamışlardı. 2- SSCB KGB, içişleri ve Savunma Bakanlıklarına bağlı silahlı bir­ liklerin, Bakü ve Azerbayca n · ı n diğer bölgelerinde yaptıkları kalliamlar. Askerler olağanüstü hali ilan ellikleri saatte, 82 kişi artık öldürülmüş, 20 kişi yaralanmışlı (yaralıların hepsi, hastanelerde yaşamlarını kaybetmişlerdi). Daha sonra Bakü'de ve olağanüstü halın ilan edılmedigi Neftçala ilinde 2 1 , Lenkeran·da ise 8 kişi daha öldürülmüştü. 19-20 Ocak tarıhlerinde, Bakü'ye yapılan saldırı sonucu. toplam 131 kişi hayatını kaybetmişti. Ölenlerin yalnız 42'si protesto eylemlerine katılmak için alanlara çıkan sivillerdi. Öldürülen 9 kişı yaralılara yardım etmek isteyen gönüllüler ve ambulans dok­ torları, 6 kişi oıomobileri ile yoldan geçen valandaşlardı. 17 kişi, çeşitli toplu taşıma araçlarının kurşunlarla taranması sonucu ölmüşlerdi. Bu insanlar olağanüslü halin ilan edildiğinden habersi­ zlerdi ve kendi günlük yaşamlarını sürdürüyorlard ı. 7 kişi kendi evin­ de oturdukları yerde, tankların üzerindeki askerlerin apartmanlara ateş etmesi sonucu yaşamlarını yitirmişlerdi. Dışarıda olup bitenleri gormek için evinden sokağa fırlayan 19 kişi, kapılarının önünde vurulmuşlardı. 5 kişinin ölüm nedeni ise bilinmiyor. Adli tıp raporlarına göre, 94 cesetten 82'si kurşun yarasından ölmüş, 9 kişinin dayaklan öldıiğü tespit edilmiş, 2 kişi sivri uçlu aletlerle delinerek, 1 kişı ise iple bogularak öldürülmüştür. 82 cesedin muayenesi sonucu, 34 kışinin arkadan, 1 5 kişinin kafasın­ dan, 2 1 kişınin bedeninden, 4 kişınin kol ve bacaklardan, 8 kişinin ise vücutlarının çeşitli kısımlarından vuruldukları belirlenmiştir. - -- . 234 imparatorluğun son darbesi


Ezilerek öldürülenlerin cesetleri üzerinde yapılan muayene sonucu, çoğunun tank altında kalarak öldüğü tespit edilmiş, cesetlerden biri ise tırtıllar altında yoQrularak, et ve kemik yumağına dönüşmüştü. 2 kişi tanınmayacak halde olduğundan. kimlikleri tespit edilememişti. 1 31 ölüden, 124"ü erkek, Tsi kadındı. Erkelerden 78'i işçi, 20'si memur, 12"si üniversite ö�rencisi, 2 · si yüksek okul ö�rencisi, 4 · 0 orta okul ögrencisi, 3·0 emekli, s·i serbest meslek sahibiydi. ôlen­ lerin uyruklarına göre dağılımı şöyle: Azerbaycanlı: 1 1 7, Rus: 6, Yahudi: 3, Tatar: 3. Ayrıca 5 polis ve 2 ambulans doktoru görevleri başındayken katledilmişlerdi. Uzmanlara göre, operasyon sırasında kullanılan kurşunlar, insan vücudunda dolaşarak organları içeriden parçalayıcı türdendi. Azerbaycan· ın diğer il ve ilçelerinde de toplam 744 kişi yaralan­ mıştı. Onlardan 460 kişi adli tıptan rapor almıştır_ Rapor alanların 375'i SSCB Başsavcılığı soruşturma ekibinin talebiyle. geri kalan­ ları ise kendi rızaları ile rapor almak için başvurmuşlardı_ Bütün yaralılar komisyona baş vurmadıkları içın bu veriler kesin değildir. Yaralananların büyük kısmı, kurşunlardan yaralanmışlardı . 21 ·i kadın olmak üzere, 1 76 yaralı malül kalmıştır. Operasyon sırasında 200 ev yıkılmış/hasar görmüş, 88 özel oto­ mobil kurşunlanmış/ezilmiş, 5 dairede yangın çıkmış ve vatan­ daşların mal varlığı yağma edilmiştir 3-Sonuç ve öneriler 1. Sovyet ordusunun kanlı Bakü operasyonundan sorumlu olanlar - M .Gorbaçov, Y.Primakov. A.Girenko. D . Yazov, V.Kryuçkov, V.Bakatin, V.Varennikov ve eski SSCB'nin diğer siyasi ve askeri üst düzey yetkilileridir. 2. Bu trajedinin bir de iç nedenleri vardır. Milli bağımsızlık talep­ lerinin yükseldiği ve demokratik deQişimlerin yaşandığı Azerbaycan'da, ülke yönelimi yaşanan bu süreçte artık geriye dönüşün olmadığını. dünyanın değiştiğini anlamakta geç kalmıştı. Bunun siyasi sorumluları en başta A.Vezirov ve V.Polyaniçko"dur. E.Kafarova, A.Mulallibov, l. lsmailov, A.Mamedov, V.Hüseyinov da aynı oranda manevi sorumluluk taşıyan yetkililerdir. Siyasi ve manevi sorumluluğu olanlar ıse muhalefet liderleri: N.Penahov, E . Mamedov, R.Haziyev ve başkalarıdır. Bu şahısların hepsi, ordunun saldırı yapacaQını bildikleri halde. gereken önlemleri almamış ve orduların geçeceQi güzergahta eylem yapan insanların kurşunlara hedef olmamaları için tedbirli davranmamıştı.

235 imparatorlu�un son darbesi


Azerbaycan SSC Sağlık Bakanlığı·nın (Azerbaycan Sağlık . Bakanlığı) verilerine göre, 1 9-20 Ocak 1990 tarihinde Bakü de öldürülen sivillerin isimleri

No

isim Soyad

Baba

Cinsiyet DoOum UyruDu tarihi

ad• Abbasova Ferıde Abdullayevlatıd A�erdıyev Aslan

"'""'' ....,.. ,.

Alıluam

Kadın

1952

E•ek

1959

E•ek

1952

Otüm nedeni

_

Aıelbayran Gogsune ısabel eden kurştna _

A:zerbaytan Kafasının ısabel eden ktqı.rıla __ Azerbaycan

Kamına ısabel eden kurtıJ11a

Agakışıyev Şakı

HaııdadaŞErkek

1960

Azerbaycan Gogus ve kama

Aırmov R�ız

"""

Erkek

Allahverdıyev Rusıan Kamıl

Erkek

1958

T�;r

k"!Unla

GO!)sureısabeı eden klJ'şuıla _

1967

Azerbaycan Gogsı:rne ısabel eden lu.r�ı..nıa

Ya"'

fr);ek

1967

Azerbaycan Ensesıne ısabet eden k�nıa

Babayevlsabala

Ah

Erkek

1967

Azerbaycan Kafasına ısabet eden kıtJlllla

BatışıyevEıçın

Mırza

1965

Azerbaycan Gogsı:ıne ve kaınına kurŞl.llla

10

Bessanıına Vera

Lvovna

....

11

Dogdanov vaıerıy

Zakırovıç

Bunyatıade uıvı

v..uı

Babayev Fuat

12

1973

Yalıuclı

Karnırıa ısabeteden kıtşunla

Erkek

1960

Erkek

...

Ensesrne ve goOsUne kul'Şlllla _ _

1960

Azert>ayr.an Kafasına ısabel eden kıtşunıa

Kadın

13

Ka'ayev llgar

Al•

Erkek

1959

Azerbaycan Kafasına ısabet eden kt.l"şunıa

14

Kasımov Abbas

Me""'I

Erkek

1966

Azerbaycan Belne ısabel eden kıt�nla

15

KasımovYusuf

16

Geybullayev E�

17

Kulıyey Sehavel

18

Kocamanov AlıYusuf 6ılal

ltıaturn

Suan•

Baıay

19

AbulleyzovMıtcelal Mırsal�

20

Azııov Habıl

_ •

Erkek

1948

EOek

1968

Azerbaycan ı<wnın soı kısmına

e""'

1940

Azerbaycan Go!)sırıe ısabeleden kı.ışı.na

1933

Aı.erbaycaı Go!)sı.rıe ısabel eden kısşı.tııa

Erkek

_

Azerbaycan Kafasına ısabeteden kı.ışll'lla _ kur�ıa

EOek

1955

Azertıayc.Yı Tıavmalık şok. sag kaburgalarının

Kommuvar Eı1ıek

1968

Azerbaycan Kalasına ve goOsı.ııe ısal>el eden

ve goo.Js lr.alesınınkırılmaları kurşuNa Ke�ııkkırılmaıarı da vardır (Panzem allında kalarak ezilmıjlır) 21

AlekperovAzer

Nesrp

Erkek

1967

Azerbaycan Enseme ısabet eden kurşunla

22

Aleskeıov Zaur

Tasım

EOek

1969

Azerbaycan Kalasına ısabeteden l«Işlfl!a

23

Alıyev 8ayıaın

M...I

Eı1lek

19l0

Azerbaycan �ima Gogus kalesının. karnın

24

Alıade Faık ı Atvnelov lıgar

AlxU'l.ıseyrıErkek

1953

Azerbaycan Karnını delıp geçen k\,lşun yarası

25

Humbel

ezılmesı kaburgaların kmlması

Sol gozıroe ısabel eden k�ooıa

1965

Azeroaycan

26

ZulalOv lsfendıyar

Erkek

1963

Azeıoaycan SaO şakagına ısabet eden kufiUll_

27

k>rarıımov ııgar

Reı<

Erkek

1976

Azelba� CO!)us ıtafesıne

28 29 30

lsayev Rauf

Suıt<W'lllecı l t Erkek

1963

lsayev FiWenın

"""'

EOek

1963

Azeıbaytan Mıına ısabel eden kı.ı�ıa

31

lsrııov Agarwar

Aras

l2

Yusubov Oleg

33

lsmaııov Tevfık

KazmovEllatun

""

Oatıahan

E•ek

....

19$

ku'jUnla

Azeıoaycan Gogus ltafesne

kU'Şlllla

Azerbaycan �Us kafesıne

ku<juıla

_

Erkek

1960

Azerbaytan Kalasına ısabe1 eden ıuı�ıa

Keıımovıı; Erkek

1944

Azeroaycaı GoOUs kafesne. ka'nına kıqı.ııla

Enı:ek

1958

Haşm

Azerbayc.an GD)ıJs kal'esıne. kamına kll'Şll'l34 -- -- - - - ·

-

236 imparatorluğun son darbesi


34 35

36

Kenm.. Ogıay

Eyvaz

E""'

1962

Memmedaia Larisa f6'111an

Azett>ayr.an Kamına isabet eden kıı'ŞWl!a

....

1975

Azerbaycan GogUS kafesne

MerıvnedcN' Vlladı

üz.er

'""''

1937

Azetbaycan Ensesiıe ısabel eden k�la

... kujum

(kan kaybındanomtı�)

37

MemmedcH ltıratıım 8elıtRı1

&'<ek

1961

Azerbaycan Kaıça kemllemtn va bacaklannın

36

Memmedov Memmel Yannemed Er1ı:ek

1959

39 40

MııadovMehmanEsaı.

E�ek

1961

Azeıbayı:.an Kafasırıave llUa.ıdı..na. kı.rşı.ıılaı'la

Mustafayev Matıırvakıl

E""'

1968

- �s kıhsndelo !l'l"" kuı<"' Azerbaycan �sı:n.ıo sol kısm.ıa kı.ıfJrıla

41

NesıbovAllah)'ar lskendel

Er'ıı:ek

1952

Azerbaycan GOOlJs kafesıneve kolı.ııa kt.rşısı

.,

NesıovYanvar

Ertek

1957

43

Şıralı

NişenkoAntt'eyAlellSilrld ovıç

E11<ek

1972

Azerbaycan Gogı.:ıs kaleme .. klf1U"la

44

Poladı Sal.,

Ahkulu

E�ek

1968

Azerbaycan Kafasına ısatıet eden�la

45

Salmanov Şeralettın Müzaffer

E11<ek

1963

Azerbaycan Karasına ısabet eoen kı.ışısııa

......

Rus

Ensesınden kesıcı ve delıcı aletle aklıQı darbe

46

Memmedov Cebraıl Hı:ıseyman E�ek

1939

47

HasanovAJi

Hltlaverdı E�ek

1954

48

HasanovMehman

lbratıım

E�ek

1964

Azerbaycan GOQus kalesırıe, kamına ve

49

Hasanov Saıb

.....

E"""

19'9

Azerba� Kalasına ısabel eden kurşunla

50

Haşimov lsrafıl

Agababa

&'<ek

1964

Azeıtıayc.an Karnına ısabel. eden kurşunla

51

Hiiseyınov A!merdan Abıl

&'<ek

1952

52

HUseyınov Neriman\leL

Eriıek

1975

Azerbayean vücuıtı delıp geçen kul!Jnlar1a

53

�-

Bayram

Erkek

1963

Azerbaycan sag kalljasına kurşunla

Rüstemov Rovşan

Memmed Erkek

1961

Azefl:ıaycan Vuo.ıduıun birı;ok yer�ısabel

55

MaoyevElçlı

HC•ey•>lu-. Er<ek

1961

Azerbayean VÜO.ldll'IUll brçok yeme ısabel

58

Toltarev Vladmır

lvanovıç

Erkek

1953

Rus

57

McwhevkaAleksanck Vılalıyevıç

E""'

1958

Azerbaycan GOgus kalesrıe kı.qunıa

58 59 60

Abılhasanov llgar

Yusuf

E�ek

1967

Azertaycan Kamına ısabel eden kurşunla

lsıan

E"'k

1959

Azertaytan Kamına ısabel eden kurş..ıNa

E"'k

1965

A.zert:ı.aycan Kamına ısabel eden kurş..ınla

83 64 65

NesıbovAllal'ıyil'

67

Abasku\ıryev Sabı

Azeıbayr.an �ı:rıe ısabel eden kı.ır}ll'lla Azeıbaycan Kalasını Oelıpgeçenluışufia

kolna ısabet eden ktJ'şunlarla

Azeıbayı:an Gı!ğüs karesıne çoksayıdaisabel eden kurşunlarla

54

eden kurşı.rılarla eden kurşunlarla

lsmaılovReşıt EmnovVeladat

Osman

61

AlıyevNamık

62

Memmeoov

Kamıl Se""'� lsl<ende<

66 68

Alıyev Zal:R.rlla

� YesemçU<

MaoyevVakd

Erkek

1965

E�ek

Azerbaycan Karnınaısatıet eden ku�uıia Aıeıbaytan

1952

Azerbaycan

�ahasan E""

l2 yaş

Aıeıbayc;»

&'<ek

47 ıaı

Hayrullah Boll•

E"'k Erkek

BoynLN ısatıeı eden kıışunıa

19'8

Azerbaycan Rus

Rzakulu

E�ek

Azeroaycan

Samel

E"'>

Azertaycarı

2J7

imparatorluğun son darbesi


69

GaıbovAleskar

Yusuf

'�"'

Sam�

Erkek

70

Babayev Şand

71

- SiıeıY·

72

H<f'l!lemmedovBaba Mal'vrıtı

Leli

�-

AzeıbaAzetbaycan

.....

,....

1975

Azerbaycan

73

Harvnemmedov Baba Mı.nammeıEıkek

1939

Azerbaycan

"

Kulryev Movıanven:fiAlıYerdı

Erkek

1960

Azerbaycan

75

Memmedov lbış

Erkek

1961

76 n

,�..

Aze<ba-

Okla y · TıplakUllesı lalebesı

22·2S yaş Azertıaycan

"""'

1939

Aze<ba-

"""'

29 yaş

ISC1TıılovCevaı

28 yaş

Azerbaycan

M

A1ıyev Halkal

,�..

Aze<bayc.n

79

1969

Azeıbaycan

81

Mo�Yan

MakSım� Elkek

1961

82 B3 84 85 a;

Alak'!'Y"Belvıa

'""'

"""'

1961

Azeıtıaycaı

leynal

·�..

1966

Azernayoan

Allahve<dıye ll\am

87

lsayevMuşfık

88

78

B9 90

B"""1

Hasanov Muıarter Gazanfer MrzoyevAzaCI

Memml!ClovEldar

AJ-

y,suı y,suı

�·"

"""'

Yıruı

Erkek

1962

Azernayoan

Rzakulu

'�"'

1969

Azerbaycan

Az'Y"Az.ı

Allalıverdı

"""

KılıyevVıdal:fı

"<l�' Yakıl

,...,

Rzakulıyev Sabl'

Hacıyev Mübarız

Eıtcek

Muhammet Erkek

Azerbaycan Azerbaycan OMrersıte O!ııencısı 1952

91

Hamıdov lz:ıel

Alakışı

.�..

1930

92

,....

1933

Aze<baycaı

93

Nevruzov TevfıM

ZV�uka'

Aze<ba-

Cevanşl' lllı:ın

""""

""''

1935

Aze<baycaı

94

lsmaılov Ramız

lsıam

""''

1949

95

Aze<baycaı

Abdulhasarov

Erkek

96

Yefmovıç Borıs

Rgaı

97

Babayev Ratılll

V.si)'e<ç

\/akd

,...,

Eı11ek

Azeıbayean

Azerbaycan Aze<ba-

Orucıyev Şemseddın AbdutıasanErlıek

Azerbaycan 1954 1970

y,....

Azerba�

Kimli{li beliısiıler

98 99

16 yaşlı kız Knın soı kısmına ısaDet eden klfil'llatla

25-30 yaşlıeriı.ek

100

2l-30 yaşlarında etıı:ek

101

25·30 yaşıaıırmerıceıı

102

25-28 yaşlarınd'a erlıek

Kalasırıa ısabetedenlıu.ıpıla

�ır tr.ıvma Sırtından gıterek gOgUs kalesrıı parçalayaraıı çıkan kur�larla

103

SCl!) koluntJSl kısmı

KımeaıtokfuOu tıırrvnryc.

104

35-45 yaşlarırw:ıaerlı:ek

Kafasına ve vu:uıuna ısabel eden

10.

35-45 yaşıaııOOa ertı:ek

1116

Yaklaşık 60 yaşlı:rında erıc.ek

..,.... .,

----- --

Kalasına ve vı:.aıtıJıa kı.qunlaf1a

- · -- -

- -----

238____

------ -

imparatorl�un son darbesi


Haçlıların: "Kafirlerle, iman edenleri naslf ayıraca�ız?" sorusuna, Papa·nın temsilcisi Amalrich 1209 yılında "Herkesi öldürün; Tanrı kendisine iman edenleri tamr'' diye cevap vermişti. 1 7 Haziran 1953 tarihinde. Berlin'de malum olaylar yaşandığında, "yoksa üçüncü dünya savaşı mı başlıyor?" şeklinde sorular soruluyordu. Sovyet ordusunun o tarihte Berlin'e girmesi sonucu çeşitli verilere göre, 35-70 arası insan yaşamını kaybetmişli. Sovyet orduları Çekoslovakiya·ya saldırdığında 60 kişi ölmüş, 722 kişi yaralan­ mıştı. Bakü'de bu kadar fazla insanın ölmesinin baş sorumlusu, elbette Gorbaçov· dur. Le Mond gazetesi Moskova muhabiri Bernard Gueııa·nın yazdığı­ na göre, Spitak depreminde yaşamını yitirmiş çocukların cesetleri­ ni gören Genel Sekreter Gorbaçov bu manzaraya dayanamamış ve gözlerinden yaşlar boşanmıştı. Halbuki aynı Gorbaçov· un,. Bakü'de kallelti�i insanlar için üzülmek aklından bile geçmiyordu!

---- - -- ··- 2j9 - --

----

-

-

imparatorluğun son darbesi


Dostuma şöyle dedim: "Dünyayı gezmişsin sen, Rüzgarlar görmüşsün sen. Görmediğin ne kaldı ki? Dur! Biliyorum aslında! Bakü'yü sen görmedin ki! Görmediysen bu şehri, Hayatta sen ne gördün ki? Ne?" Robert Rojdenstvenskiy "Bakü 'yü gôrmediysen" şiiri Acaba Robert Rojdenstvenskiy Bakü'yü 2 1 Ocak 1 990 tarihinde görseydi, ne tür bir tepki gösterirdi? Bilmem ki. .. Gorbaçov'un Bakü'ye indirdiği darbe o kadar beklenmedik, o kadar aniydi ki insanlar ilk gün neye ugradıklarını şaşırmış, bunun bir kabus oldugunu sanmışlardı. Kimse bu saldırının gerçek olduguna inan­ mıyor. inanmak istemiyordu. Nasıl olur? Nasıl olur da, Gorbaçov mağdur olan, toprak bütünlüğü tehlikeye giren ülkeye ordu gön­ derir? Akıl manlık almıyordu bunu, inanmak imkansızdı. Ama bir iki gün sonra, Gorbaçov'un ne yapmaya çalıştığı anlaşılınca, yürekler ona karşı nefretle, öfkeyle doldu. 2 Haziran 1990' da Komsomolskaya Pravda gazetesi' nin yazdığı gibi: "Ordunun Bakü'ye girmesinden ve şehirde olağanüstü halin ilan edilmesinden sonra yapılan bir kamuoyu araştırmasıyla, Bakülü/e(in yüzde 70'inin SSCB 'den ayrılmak islediği gôrülmüşlür. Yalnız yüzde 10 Bakülü her şeye rağmen, SSCB'de kalmak istediğini bildirmiştir." Azerbaycan·ın emektar, yaşlı petrol mühendislerinen biri, bana gençliğinde yaşadığı zor günleri şu sözlerle anlatmıştı: " 1 9 4 1 yılının Eylül ayından 1 9 4 2 yılının sonlarına kadar Balahanı 'daki petrol madenlerinde, küçücük bir kulübede yaşadım. Benim sorumlu olduğum bölgedeki kuyuların yarısından petrol çıkıyordu. Ben de bu kuyuları, bir saniyelik bıle olsun. yalnız bırakamazdım. Hasılat artınca. kumlanma yüzünden rakorlar yıprandığından. her an kaza yaşanabilirdi Bazen. özellikle de geceleri. çıldıracak gibi oluyordum. Geceleri kuyularla konuşuyordum: 'biraz daha, biraz daha petrol verin canlanm benim! Biraz daha! Kızıl Ordumuzun ihtiyacı var, Sovyet insanlarmm ihtiyacı var' diye. Kızıl Ordunun ve Sovyet halkının birgün benim milletime, toprağıma saldıracağını, milletimize 20 Ocak katliamını yaşatacağını, o yıllarda nereden

240

imparatorlu{Jun son darbesi


bilebilirdim? Biz ikinci Dünya savaşmı kazanmak için her şeyimizi feda etti�imiz zaman, bumu sümüklü Gorbaçov ne yaptyordu acaba?'' Ben de: "Naziler için tavuk yoluyordu" demiştim ona. Şaka yaptığımı sanarak, inanmadı önce. Yüzünü ekşiterek baktı bana. Ben de bu tavuk meselesinin gerçek olduğunu, Gorbaçov'un gerçekten de çocukken nazilere hizmet etliğini, karşılarında el pençe divan durduğunu anlattım. Sivil, masum halka karşı silahların konuşturulduğu Macarislan ve Çekoslovakya olaylarını çoğumuz hatırlıyoruz. B u katliamların rejimin korunmasına. ayakla kalmasına en ufak bir faydası dokun­ muş muydu? Kesinlikle hayır. Aynı şey Bakü için de geçerliydi. Gorbaçov dünyanın konjonktürünün çok değiştiğini, baskılarla, katliamlarla bir halkı sindirmenin artık mümkün olmadığını, bağım­ sızlığın kaçınılmaz olduğunu çok iyi bildiği halde, Bakü"de askeri operasyon yapmaya karar vermiş, böylece ne denli alçak. zalim birisi olduğunu, sırf kan dökmek için kan döktüğünü ortaya koymuştu. Prlmakov anlatıyor: "Merkez Komitesi Politbüro toplantısındaydım. Çauşesku histeriye kapılmış (Varşova Paktının geçerli olduğu yıl­ lardı o yıllar) ve bir an ônce Romanya 'ya asker çıkarmamızı talep etmişti. Bu bilgiyi bize M. S. Gorbaçov aktardı. Ama dünya değişmişti arlık. Tankların Prag·a serbestçe girebildiği altmışlı yıllar değildi. 1990 yılındaydık ve Çauşesku "nun talebine olumlu cevap vermek, orduları Romanya·ya gôndermek hiçbirimizin aklmdan bile geçmedi tabii. . . . " Henüz tam anlamıyla kapitalizmin "efendileri' olamamış; ama artık komünizmin d e "yoldaşlığından" çıkmış Gorbaçov ve Primakov'un, Azerbaycan halkının kanına susadıklarını kanıtlamak için, bütün bu yazılıp çizilenler, yetmez mi? Sovyet tankları 1 968'de Prag·a girdiğinde, Çekler şôyle bağ ırıyor­ du: "Lenin uyan' Brejnev kafayı yedi'." Çünkü hala Lenin"e inanıy­ ordu bu insanlar. Ama Sovyet tankları Bakü'ye girerek. karşılarına çıkan her şeyi ve herkesi taradığında, Azerbaycan'da artık kimse Sovyetlere, onun yönetimine, sosyalist rejime inanmıyordu. SSCB Cumhurbaşkanı yardımcısı kitabında, A.S Çernyayev bakın ne yazıyor: "21 Ocak 1 990. Bu arada, Lenin 'in de ôfüm günü. . . Bu tarih unutulmuştur bile Dün sabah Azerbaycan 'daki durum Pofitbüro'da gizli olarak görüşüldü. Haziranda parti kurultayının yapılmasına da bu oturumda karar verildi." Bu "gizli gôrüşmelerin" detayları, er ya da geç Azerbaycan halkına açıklanacaktır. Ama - -- -- - ---- - - - - - --

241-

-

imparatorluğun son darbesi


bugün kesin olarak bilinen o ki, gizli toplantıdan maksat. işlenen kanlı cinayeti aklamanın, bu katliamı dünya kamuoyundan sakla­ manın bir yolunu bulmaktı. Beklenen oldu ve dünyanın ünlü kitle iletişim araçları ve siyasetçileri, Gorbaçov·un Bakü operasyonunu desteklediklerini açıkladılar. 1 8 -28 Ocak tarihleri arasında, Azerbaycan·da yaşanan süreçle ilgili, dünyanın ünlü uluslararası kuruluşlarının, kltle iletişim araçlarının, siyasetçilerinin görüş ve demeçlerinden oluşan küçük bir derlemeyi, sayın okurların dikkat­ lerine sunuyorum. Yorumlar 20 Ocak trajedisinden önce ve sonra yaşananları kapsamaktadır. Bu isimler arasında orduların Azerbaycan·a saldırmasına tepki gösterenler olduQu gibi, Gorbaçov' u destekeleyenler de vardır Washington Post (ABD), 1 8 Ocak 1 990: "Son zamanlar Beyaz Sarayın Gorbaçov'un uygulamalarına gösterdiği tepkiden anlıy­ oruz ki ABD'nin Moskova ·ya yaklaşımı evrim geçirerek, daha hoşgörülü ve diplomatik bir şekil almıştır. Beyaz Saray sözcüsü Merlin Fitzwater 'Kaos ve anarşi yaşanıyorsa eğer. Sovyetlerin bunu önlemesi, tedbir alması onun en doğal hakkıdır' diyerek, söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuzu göstermiştir." Canberra Times (Avustralya), 18 Ocak 1990: "Sovyetler Birliği'nin bütün Cumhuriyet ve ozerk bôlgelerinden farklı olarak, Azerbaycan'da etnik zeminde çıkan çatışmalar. inanılmaz boyut­ lara ulaşmıştır. Belli ki bu kadar din, dil, kültür ve ırk farkı bulunan toplumların bir imparatorluk içerisinde birli(Jini, bütünlüğünü sağla­ mak çok zor. imparatorluğun çökmesine engel olmaya çalışan Gorbaçov·un karşılaştığı zorluklara en bariz örnek de, hiç kuşkusuz Azerbaycan'dır." New York Times (ABD), 19 Ocak 1990: " . . . Sovyet yönetiminin askeri operasyon kararı. Azerilerle Ermeniler arasında çıkan çatış­ malarda 50 kişinin ölmesinden sonra almmıştır. Gorbaçov· un bu kararı Sovyet toplumunun çeşitli kesimlerinden de destek aldı. Merkezi hava/imanında, Moskova ·ya gelen ve gıdenlere sorulan sorularla bir kamuoyu araştırması yapılmıştı. Azerbaycan 'daki durum çok vahim boyutlara ulaştı(Jından. Gorbaçov'un askeri çıkarma yapmaktan başka çaresi kalmamıştı." New York Times (ABD), 22 Ocak 1 990: " . . . SSCB 'nin güney Cumhuriyeti Azerbaycan'da patlak veren kaosu önlemek için askeri operasyon karan veren Gorbaçov, uzun sürmesi beklenen bir işgal sürecini başlatmıştır. Gorbaçov'a yakın siyasetçilerin tek imparatorlu6un son darbesi


endişesi, Azerbaycan·m ikinci Afganistan·a dônüşebileceQi ihtima­ lidir. Belki Moskova Azerbaycan 'da geçici bir düzen sağlayabilir; ama SSCB 'nin bundan sonra öfkeli kalabalıkları her an toplu grevlere ve sivil itaatsiz/ige sevkedebilecek güce sahip bir Halk Cephesinin etkili olduğu ülkeyi yönetmesi mümkün görünmüyor. Artık şimdiden. SSCB 'nin güneyinde yaşanan kargaşa, Sovyet ekonomisini olumsuz yônde etkilemeye başladı bile. Azerbaycan 'da yaşanan kaos nedeniyle, müslümanlarm güçlenerek Ruslara ait olan her şeyi ellerine geçirebileceğinden, onlara yaşam hakkı tammayacaklarmdan endişelenen Rus mil­ liyetçilerinin şimdiden ayaklanması bekleniyor. "

Osservatore Romano (Vatikan): " . . . Moskova 'nın Sovyet

Cumhuriyetleri üzerinde uyguladığı siyasi, ekonomik. kültürel, dini baskılar yüzünden ve 'resmi ateizmin' aşmması nedeniyle, ülkede aşırı milliyetçi hareketler ortaya çıkmıştır. Bu hareketler dini özdeşliğin, etnik ve kiiltürel birliğin sembolü rolünü oynamaktalar."

l omiuri (Tokyo). 23 Ocak 1990: "Bütün orduların iki gün içerisinde

Bakü"den çıkafllması konusunda, Azerbaycan SSC Yüksek Konseyinin Moskova·ya ilettiği ültimatom niteliğinde sert talep, bu ülkenin M S. Gorbaçov·ıa açık bir kavgaya girişmekte niyetli olduğunun bariz kanıtı. SSCB Anayasasına gôre, bir Sovyet Cumhuriyeti, SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumunun kararını iptal etmek yetkisine sahip değildir. Fakat Azerbaycan Yüksek Konseyi,

1989 yılında kabul edilen yeni Anayasadaki 'Sovyet Cumhuriyetlerinin içişleri ile ilgili kararları. Genel Sovyet kararların­ dan önceliklidir' maddesini baz alarak, Moskova·nm karartm kanun dışı ilan etmek hakkını kullanmıştır. Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgiye göre. ülke yönelimi mitli referanduma giderek. Azebaycan'ı SSCB 'den ayırmanın hazırlığı içerisindedir. . " New York Times (ABD), 20 Ocak 1 990: " . . . Kafkastar'da

Ermenilerle Azeriler arasında etnik zeminde çatışmalar başladığı günden, Bush yönetimi, Gorbaçov·un içinde bulunduğu ağır duru­ mu esefle takip etmekte ve çaresizliğini itiraf etmektedir. "

Vezirov'un bütün engellemelerine ra�men, muhalefet güçleri tararından ülkeye muhabiri sokulan lngiliz gazetesi Guardian, Azerbaycan'daki olayları en objektif yansıtan gazeteydi. Ocak kalliamından sonra, Türk basını ve Türkiye politikacıları, Azerbaycan halkına çok büyük destek vermişlerdi. New York - --- ----- -- - 24 3 imparatorlu�un son darbesj


Times (ABD). 24 Ocak 1990 tarihinde Türkiye'nin Bakü olaylarına göslerdi�i tepki konusunda şunları yazıyordu: "Alınan bilgiye göre,

Türkiye hükumeti ABD"nin ve Balllı devletlerin, Sovyet miJda­ halesini desteklemelerinden rahatsızlık duymaktadır. Bu desteğin bir çifte standart oldu�unu ifade eden Türkiye hükumeti sôzcü­ lerinden biri, 'siyasi ve dini bir ônyargı sôzkonusu' diyerek, hükumetinin görüşünü dile getirmiştir. Böylece, Sovyetlerin Bakü operasyonu, iki müttefik: Washington'Ja Ankara 'nın arasını aça­

cağa benziyor. Bölgede kriz büyüdükçe. Türk yetkililer Batı"nın vurdumduymazfığından. ônyargılı tutumundan rahatsız olduklarım her fır.salta dile getirmektedirler. Türkiye ·nin NATO temsilcisi Ü. Onsarm konuya ilişkin açıklamas1.· 1 Türkiye 'nin NATO üyesi ülkelerden tek beklentisi, Baltık ülkelerindeki 'milli hareketlere' verdikleri desteğin, gösterdikleri dikkaUn aymsmı, Azerbaycan ·a da göstermek ve vermektir. Ancak bu durumda, bir çifte standartla karşı karşıya olmadığımız hususunda ikna olabiliriz. 2 - Batllı kitle iletişim araçlannda yalnız Ermenilerin görüşlerine yer veriliyor. Türkiye ·ye gôre. Azerbaycan halkının da söyleyeceği önemli şeyler vard1r. Batı tek bir tarafm görüşlerine başvurarak, objektif kalamaz. doğru ve isabetli sonuçlar çıkaramaz. 3 - Azerbaycan 'da yaşanan kanlı çatışmalardan rahatsız olduğunu açıkça ifade eden Türkiye. buna rağmen Azerbaycan ·ın Sovyetler Birtiği'nin bir iç meselesi olduğunun da farkındadır.

Anadolu Ajansı (Türkiye), 24 Oca k 1 990: "Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz: 'Azerilerle Ermeniler arasında yıllardır süregelen kavga, Azerbaycan halkının Sovyet yönetimi ile arasını açmıştır. Bilindiği gibi rejım kanunsuz olarak olağanüstü hal ilan etmiş ve daha sonra Bakü'de katliam yapmıştır. Bütün bunların, Ermenistan·ın Azerbaycan·ın toprak bütünlüğünü bulunması ve Ermenilerin amaç/arma ulaşmak için sllaha sanlmalarmdan kaynaklandığı bil­ inmektedir'_ Batı medyasmm Ermeni yanlısı tutumunu eleştiren M Yılmaz, Azerbaycan·ın 'SSCB 'nin iç meselesi' olduğunu da sôz­ lerine eklemiştir. 'Ama bütün bunlar. iyi ilişkiler içerisinde olmak istediğimiz SSCB 'nin sınırları içerisinde bulunan bir ülkenin dramı­ na, kültürel olarak yakın olduğumuz Azerbaycan halkının çilesine. kayıtsız kalacağımız anlamına gelmez'.''

Turkish Daily News·de, g en el yayın yönelmeni llnur Çevik' in Balı Dünyası Azerbaycan Halkının Ezilmes ine Deslek Veriyor isimli bir yazısı yayınlanmıştı. işle yazıdan bazı alıntılar: " 1 968 yılında

-2 44

imparatorluğun son darbesi


Sovyet tankları Çekoslovakya ·ya saldırdıklarında, Batılı devletler öfkelenmiş, Moskova "yı protesto etmişlerdi. . . Şimdi de aynı Kızıl Ordu Azerbaycan 'a girerek, Azeri milliyetçileri katlediyor. insan hakları söylemini dilinden düşürmeyen Batı ise, bu durumu alkışlıyor." Gazeteci Mehmet All Birand ise, Milliyerteki köşesinden şunları yazıyordu: "Moskova Azerbaycan·ı artık kaybetti." Birand·a göre, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz·ın SSCB Türkiye Büyükelçisi ile bir buçuk saallik görüşme yapması ve görüşmeyle ilgili üç satırlık özet metninin M.Yı1maz adından basına yansıması, Ankara·nın Azerbaycan"da yaşananlara karşı ne kadar hassas oldu�unu gös­ teriyor: "Evet, bunlar sizin iç meseleniz. Biz karışmıyor, sadece büyük bir leessüHe izliyoruz. Ama siz Azerbaycan halkına baskı uygulamaya, kan dökmeye devam ederseniz, biz de susamayız." Turkish Daily News, 25 Ocak: "Her şeyin çökmekte olduğu bir donemde, Batı ve Doğu ülkeleri dünya üzerinde 1,5 milyar müslü­ mana karşı birleşerek, bir 'Hffistiyan kulübü' oluşturmanm peşin­ deler. insan haklarını saygıyla yaklaştığını ifade eden SSCB Perestroyka ve Glasnost kavramlanm bir propaganda malzeme­ sine dônüştürmüş, çifte standart uygulamaktadır. SSCB"nin Hristiyanlara karşı çok hoşgörülü: ama Müslümanlara karşı sert bir politika izlediği apaçık görülmektedir. Saldırılar bu yoğunlukta devam ederse, ôlü sayısınm Azerbaycan 'da dört bine ulaşacağm­ dan endişe ediliyor. Batı Avrupa, ABD ve kiliseler ise, müslüman­ ların kıyımını desteklemeyi sürdürüyorlar." TASS Ajansı: "20 Ocakta toplanan Azerbaycan KP Merkez Komitesi, ülkedeki son gelişmeleri masaya yatırdı. Parti komiteleri, ortamın daha da gerilmemesi, ülkedeki durumun normalleşmesi için çalışmalara başlamak gerektiği konusunda fikir birliğine vardı. Toplantıda, yaşanan olayların derinlemesine incelenmesi gerektiği vurgulandı. Azer.baycan KP MK bürosu, yaşamını kaybeden insan­ ların yakınlarına taziyelerini ileterek, ülkede üç günlük yas ilan etti. A. Vezriov·un Azerbaycan Komünist Partisi MK Birinci Sekreterliği görevinden az/edilmesinden sonra, Merkezi Komite bürosunun yönetimi, Azerbaycan Bakanlar Kurulu Başkanı yoldaş Mutallibov A.N. ve Azerbaycan KP MK ikinci sekreteri yoldaş V PPolyaniçko "ya havale edilmiştir." KP Merkez Komitesi Bürosu üyelerinden hiç kimse, şehitler için 22

·-24_Ç _ ___ _

imparalorlu�un son darbesi


Ocakla yapılan cenaze lörenlerine kalılmadı. Yalnız 27 Ocak günü (kalliamdan 7 gün sonra') devle! gazeıesi Baki snki Raboçiy Merkezi Komitenin taziyesini yayınladı. Parti eliti şehitlerin gömülmesi konusunda da kılını kıpırdatmadı. Parti il komitesi, Merkez Komitesi, Bakanlar Kurulu; hi çbirisi ortalıkla görünmüyordu. 20 Ocak katliamından hemen son ra kurulan inceleme komisyonu, Vezirov hükumeline agır eleşliriler yönellmişli işle komisyon rapcrunun belli başlı başlıkları: "1990 yılı 24-25 Ocak gecesi olağanüstü toplanan Azerbaycan KP MK oturumunda, Vezirov·un Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri görevindeyken, iktidart boyunca yaptıgı faaliyetleri mercek altma almmıştır." "1989 yılının Ocak ayında Vezirov SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumu top/antısma gitmeden önce, Merkez Komitesi Büro üyelerine Karabağ konusunda en ufak bir tavize gitmeyeceğini vadetmiş; ama sözünü tutmamıştı. Vezirov·un korkaklıgı, kararsı­ zlığı ve ilkesizliği sonucunda. DKÔB'de ôzel Yönetim Komitesi kurulmuş ve faaliyete başlamıştır. 12 Ocak 1989 "da SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumunda Vezirov şöyle konuşmuştu: "Yoldaş Al Volski"nin SSCB Komünisl Partisi Merkez Komitesi"nin ve SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumu·nun lemsilcisi olarak DKÔB ·e atanması, oldukça isabetli karardır. Ama bizce. temsilcinin yetkileri çok kısıtlı ve beraber çalışacağı ekip biraz sorunlu DKôB"deki rüşvetçi ve milliyetçi güçlerin onun çalış­ malarmı engellemesinden de endişe duyuyoruz. Ama tüm bunlara rağmen, bir uzlaşma sağlanabileceğine dair sinyaller alıyoruz. Demek ki doğru yoldayız ve yolumuza devam etmeliyiz. . B u bağlamda, SSCB Yüksek Konseyi Prezidymu ve Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Prezidyumunun ortak kararı ile, DKôB yône­ timi için bir komite veya teşkilat bürosu oluşturulmasını teklif ediyoruz." DKÖB" de özel yönetim komitesi oluşıurulmasına dair Moskova·da karar alındıklan sonra yurda dönen Vezirov, icraallarının SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumu tarafından desteklendiQi izlenimini uyandırmak için. Bakü parti ıeşkilallarını apar lopar loplamış ve bu Joplanıı basına "Azerbaycan SSC genel ıoplanıısı" olarak yan­ sımışıı. Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Prezidyumunun 1 3 Ocak 1 989 ıarihlı kararı ise, esasında eski ıarihe dönük bir karardı. Daha sonra, ülke yönetiminin bülün imkanlarını kısıllayan Vezirov, herkese DaQlık Karabag·ıa ilgilenmeyi yasakladı. 9 Mart 1 989"da

. --------246

imparatorluğun son darbesi


Azerbaycan KP MK Büro toplantısında: "Biz medyada, şurda burda DKÖB"ni tartışmak yerine, iş yapmalıyız, çalışmalıyız" diye bir açıklama yapmıştı Vezirov. Çok geçmedi, daha da ileri giderek bir yasaklama daha getirdi: "Herhangi bir bakan veya bakan yardımcısının DKôB ile ilgilendiğini duyarsam, açık söylüyorum, onu görevinden alırım. Görevini yapmayan Bakanlar Kurulu ve bütün bakanlar benden azarlama duyacaklar. Bütün sekreterler. izinsiz olarak DKôB'ne telefon açmayı yardımcı/arma yasakla­ malı/ar .. Herkes şunu bilmeli! Sekreterlerden ve Bakanlar Kurulu Başkanından başka, kimse DKôB ile bağlantı kuramaz, sorunları konuşamaz." Bu yasak ve kısıtlamalar, DKôB sorununun çözülmesi konusunda­ ki sorumluluğu ülke yöneticilerinin üzerinden kadırıyordu. Vezirov·un ne kadar büyük hata yaptıQı, zamanla ortaya çıktı. özerk bölgedeki milliyetçi ve bölücü güçler, DaQlık KarabaQ· ın Azerbaycan·ın kontrolünden çıkmasından yararlanarak ve özel yönetim komitesine güçlü baskılar uygulayarak, kendi konumlarını güçlendirdiler ve biraz daha hedeflerine yaklaştılar. DKÖB ekonomik açıdan Azerbaycan"dan tamamen baQımsız bir bölgeye dönüşmüş, bütün alanlarda bölge ile iletişim kesilmiş, DKÖB"de Anayasaya taban tabana zıt "Da(jlık Karabağ ôzerk Bölgesi Milli Konseyi" denen siyasi bir oluşum yönetimi ele geçirmişti. . 5 Aralık 198B"de, SSCB Bakanlar Kurulu Başkan yardımcısı yoldaş Şerbin B. Y ·nin de katılımıyla, Azerbaycan KP MK Bürosu toplantısında "yaşadıkları topraklardan gôçe zorlanan vatan­ daşların durumu" görüşülürken, yoldaş Vezirov A. H. şunları soy/emişli: "Kardeş Cumhuriyetlerden bu konuda yardım isteyelim mi, istemeyelim mi bilmiyorum açıkçası. Bence onların hepsinin başı kendi sorunlarıyla dertle zalen . . . Bu nedenle, yalnız kendi imkanlarımıza, gücümüze güvenmeliyiz. . . Borıs Yevdokimoviç müslerih olsunlar. . . Eğer hala kendi ayaklarımız üzerinde durabiliy­ orsak, merkezden yardım islemek niye/inde değiliz " Bu sözlerden sonra, Azerbaycan KP MK Bürosunda görüşülen göçmen sorununun köklü bir şekilde çözülmesi beklenemezdi elbette. Bunun yerine ise, sorunlar içerisinde çabalayan göçmen­ lerle ilgilenmek yerel idare organlarına havale edilmiş, gôçmenlere geçici yardımların yapılmasına karar verilmişti. A.H . Vezirov· un Azerbaycan KP MK Birinci Sekreteri olarak görev yaptıQı bir buçuk yıl zarfında, birinci sekreterlerin yüzde SO"i, ikinci ___ ___ __ _ _ _

-2<!_ 7

imparatorluğun son darbesi


sekreıerıerin altıda biri, parti ve bölge komitesi sekreterlerinin onda biri, parti komiteleri yetkililerinin dörtte biri, şehir ve bölge valilerinin, bakanlık ve kamile çalışanlarının üçle biri görevlerinden alınmıştı. 1 968 yılında, şehir ve bölge parti komiteleri kurullarına, seçim yapılmadan 14 üye atanmıştı. 1 989 yılında yapılan parti genel loplantısından sonra ise. parti komitelerine 14 birinci sekreıer ve 16 sekreter alanmıştır. Bu ıarz atamalar sonucunda, bazı görevlere yetkisiz, etkisiz, yeterli siyasi bilgisi, yöneticilik becerisi, deneyimi olmayan, kitlelerin güvenini kazanamamış bürokratlar getirilmişti. 1989 yılının Nisan ayında SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi

Genel Toplantısında konuşan Vezirov, şunları söylemişti: "Krizden kurtulmaya, ha/km güvenini yeniden kazanmaya ve halkla bütün­

leşmeye birtakım sosyo-ekonomik uygulamalar, entrenasyonel değerlerin aşılanması ve partiyle devletin uzlaşı içerisinde çatış­ ması yardım etmiştir. Bunun için insanlar bizi desteklediler. Buna örnek olarak, SSCB milletvekil/eri seçim sonuçlarını göstermek de mümkün Seçimlere katılım oranı yüzde 98,5 'ti. "

Orduların Bakü'ye gireceğini ve silah kullanılacağını bilen yoldaş Vezirov, bu bilgiyi MK Büro üyelerinin çoQundan saklamışlı. 1 9 Ocak günü, Vezirov Merkez Komitesi Sekreıerleri i l e baQlantı kurarak, ordunun gece saatlerinde şehire girece�ini söyleyebilirdi; ama bunu yapmadı. Hal böyle olunca da. yetkililerin alanlara toplanan kalabalıkları uyarmak gibi bir şansı bulunmuyordu. Yaklaşan ordu birliklerinden habersiz olan insanlar ise. kurşunlara hedef olmuşlu.Vezirov büyük bir suç işleyerek, halkın en agır gününde ülkeden kaçmış, Azerbaycan ' ı kaderiyle başbaşa bırakmıştı. Azerbaycan KP MK üyeleri ve adayları R.Ahundov T.Koçarli N.Kuş L.Resulova YRuslamov Azerbaycan KP MK Denetleme Komisyonu Başkanı M. Kaziyev

---,-- --- - - -

- -----��___ 2 48 imparatorlu{Jun son darbesi


Ben hayatım boyunca Komünist olmadım, partiye katılmadım. Dolayısıyla da parti kararları, dökümanları konusunda bir yorumda bulunma hakkına sahip degilim. Ama bu belgede bir husus özellikle dikkalimi çekmişlir. Dikkat ederseniz, bütün sorumluluk tek bir adamın üzerine yüklenmek isteniyor. Yıllar boyunca Komünistler hep böyle düşündüler, bu stereotiple yaşadılar: Bir suçlu bulmak, onu günah keçisi yapmak. Azerbaycan Komünist partisi tarihinde bu sefer de: ama son kez aynı usule başvurulmuştu. Hak yerini bulsun diye, bu komisyon belgesine şunları da ekleye­ lim: 40'1ı yılların sonunda, Güney Kafkasya Cumhuriyetlerinin ve Moldova·nın katılımıyla Bakü"de savaş sonrası ilk olimpiyatlar yapılıyordu. Azerbaycan ve Ermenistan basketbol takımları arasın­ da yapılan maçta, laraltarlar alkış ve sloganlarla !akımlarını destek­ liyo�ardı. Sert bir maç yaşanmaktaydı. Aniden iki Ermeni oyuncu arasında bir tartışma başlamış, tartışma kavgaya kadar büyümüştü. Ermeni oyunculardan biri hemen arkadaşlarının yanına koşmuş, Rusça onlara şöyle demişti: "Lütfen küfretmek istiyorsanız bana edin, beni vurun; ama yalvarmm oynaym. Azerbaycanla oynadığımızı unutmayalım!." O günden sonra, bu cümle herkes tarafından, her fırsatta kullanıldı Azerbaycan·a karşı "Azerbaycan·ıa oynadığımızı unutmayallm!'' Savaş yıllarında da Ermenislan aynı yöntemi uyguluyordu. iktidar ve muhalefet kendi aralarında bo9uşuyor, kavga ediyor. birbirlerine agza alınmayacak hakaretler yagdırıyor. ama Azeriler' den farktı olarak ortak düşmanlarının kim oldu9unu, Azerbaycan·ıa "oynadık­ larını" asla unutmuyorlardı ! Bakü"de ise o yıllarda durum çok fark­ lıydı. iktidarla muhalefetin kavgası, Ermeni teröristleri ile kavgadan daha önemli ve öncelikliydi. Leyla Yunusova hanımefendi, o dönemde Vezirov'la ilgili en dogru tanımı yapanlardan biriydi. "Vezirov durgunluk döneminin insanı de�il, durgunluk öncesi döne­ min insanıdır." Azerilerin Ermenistan'dan kitlesel göçü başlamıştı. DKOB"de ilk kurşunlar sıkılıyor, Vezirov ise bilgisayar sistemli otomobillerden. yeni hamamların inşaatından, çok sayıda ceviz a�acının ekilmesin­ den, parti görevlilerinin hanımları ile beraber danslara gitmesi gerekli9inden bahsedip duruyordu. Bakü aydınlarıyla görüşmesi sırasında ise, Rusya·nın ünlü yazarları, bestecileri. oyuncuları vs. ile konuştugunu, onları Bakü'ye gelmeleri konusunda ikna eıti9ini söylemişti. Romalı senatör Katon·un konuşmalarına benzer nutuklar atan Vezirov. Bakü'deki - ---- ----

- -249

--- --------- - -

imparatorluğun son darbesi


mafya örgütlerinden bahsediyor, onların mutlaka çökertileceğini vadediyordu. Halkların doslluğu ve kardeşliği onun vazgeçemediği konuydu. Radyo üretimi fabrikasında Ermeni asıllı bir işçiyi kucaklayan Vezirov: "Yüz elli sene kardeş gibi yaşadık, bundan sonra da bôyle yaşayacağız" diye bağırmışlı. Yelena Bonner-Alihanyan, Vezirov·ıa Bakü'de görüştüklen sonra, izlenimlerini şu sözler1e dile geliriyordu: " 1988 yılmm Aralık ayında Saharov başkanlığında Moskovalı bir heyet. Güney Kafkaslara bir gezi düzenlemişti. Azerbaycan KP MK Birinci Sekreteri Vezirov·ıa görüştük. iki saat boyunca, sahnede monolog söyleyen bir aktör gibi Azerbaycan-Ermenistan dostluğundan konuştu. Andrey Dmitriyeviç kendini hatip sanan ve ara vermeden konuşan bu adamı zar zor susturarak, burada niçin bulundu�umuzu söyledi. Vezirov buna da alırmadı, dostluk ve kardeşlik konulu vaazmı sürdürdü." Aleksandr Kiknadze Bakü Nalı kitabında, Vezirov·un Azerbaycan·a göreve aıandığı sırada, Rusya Federasyonu Genelkurmay başkanının kendisine bir mektup yazdığını, mektupta şu cümlelere yer verildiğini bildiriyor: "Pakistan'da yapl•ğınız SSCB Büyükelçiliği görevinizi takdir ediyoruz. Afganistan sorununun çözümünde gösterdiğiniz başarı, Silahlı Kuwetleıimize verdiğiniz destek . . " Vezirov·u "takdir eden" bu insanlar, bir süre sonra onu öyle bir "lakdi(' edeceklerdi ki, Vezirov hayalı boyunca bu "takdiri" unutmay­ acaktı' Azerbaycan · ı n bu zor günlerinde, ülkenin başına geçecek birisi değildi Vezirov. B u karışık. bulanık, belirsiz döneme ayak uydurmak, ülkenin daha da uçuruma yuvarlanmasına engel olmak yerine, Vezirov Sovyet rejiminin determine yönelim rrielollarını uygulamaya devam ediyordu. Siyasetçiden ziyade tiyatro oyuncusunu andıran Vezirov Azerbaycan'da yaşanan olumsuzlukların baş sorumlusuydu elbelte. Fakat ülkede Vezirov dışında da yetki sahibi yöneticiler vardı. Peki ya onlar neredeydi o sırada? Neden hiçbirisi ortaya çıkıp tavrını koymadı? Tarih keşke'li cümleleri sevmez. Bu belli. Fakat yine de sormadan edemeyeceğım: O dönemde iktidarda Haydar Aliyev olsaydı. acaba olaylar nasıl gelişirdi? Bu soruya kesin ve net bir cevap vermek çok zor, biliyorum Ama kesin olan bir şey var: Haydar Aliyev olsaydı, bu rezaletler asla yaşanmazdı' 1 990 yılının Eylül ayında, Azerbaycan KGB Başkan Yardımcısı Yevgeni Dubrovin.in dilinden SSCB yöneliminin olaylarla ilgili resmi ' --- - - - - -

2 50 imparatorlu�un son darbesi


açıklaması duyuldu. Dikkat edin! AşaQıda okuyacaklarınız, KGB'nin 20 Ocak katliamı ile ilgili görüşleridir. "Halk Cephesinin aşın milliyetçi kanadı. insanları tankların önüne çıkararak, kendileri kaçıp gittile' Bu o/ay/aman dolayı. sorumluluk üstlenmesi gereken birileri varsa, o da onlardır. En büyük sorumlu­ ıu;,u ise, hayatını kaybedenlerin yakınlarına karşı taşımaktalar onlar. Bu kişilerden bazıları tutuklandı, bazıları da kaçmayı başardı. Onlar1n gelecekte neler yapmayı düşündüklerini bildiğimizden, ara­ maya devam ediyoruz. itibar Mamedov, Rahim Kazıyev. Halil Rza, Muhammet Hatemi'ye gelince, onlarla ilgili soruşturma artık tamam­ lanmış bulunuyor." Elbette KGB çalışanlarının tamamı. bu görüşleri paylaşmıyordu; hatta açıkça reddediyo�ardı. Protesto amacıyla, KGB"den istifa edenler de olmuştu. Ama Dubrovin·e göre, kalliamın tek sorumlusu, yine de Halk Cephesiydi' Katliam sonrası, Azerbaycan· ın ünlü siyasetçilerinden ve bürokral bilim adamlarından hiçbirisi: "Biz önce Azerbaycanlı. sonra Komünistiz" ifadesini kullanmadılar. . . 1990 yılının kanlı g ünlerinde. onlar kameralar önünde parti kartlarını yakıyor; ama aylar sonra gizlice kartlarını geri alıyorlardı . Leyla Yunusova· nın ifade ettiği gibi: "Bütünlükle yok olan Komünist Partisi, yakılmış parti kartlarının kül­ lerinden, kuş misali yeniden doğdu." Gerçekten de öyle mi? 20 Ocaktan sonra, Komünist Partisi bütün saygınlığı n ı kaybetti. Halla sadık Komünistlerden oluşan marjinal kesim bile, partilerinden imtina ettiler. Zaten bu nedenle, Mutallibov tek bir imzayla partiyi feshedebilmiş, fesih süreci sessiz sakin tamamlanmıştı. Birinci sekreterliğe atanan Mutallibov'un en büyük yanlışı, 20 Ocak trajedisinden sonra insanlarda oluşan minor matem ruh halini sürdürmesiydi. Bütün konuşmalarını matem havasında yapıyor ve kalabalıklara teslimiyet aşılıyordu Mutallibov. mücadeleye devam etmek, zorbaya karşı direnmek gerektiQi konusunda en ufak bir telkinde bile bulunmuyordu. O halkla deQil, halkın dertleriyle berab­ erdi. Bu tutum, ileride onun siyasi kariyerini de olumsuz yönde etk­ ileyecekti. Ülkenin ağır günlerinde, Azerbaycan Yüskek Konseyi Prezidyumu Başkanı Kafarova E.M. hanımefendi, birçok erkekten daha güçlü, liyakatli ve azimli olduğunu ortaya koydu. 20 Ocak 1 990 tarihinde radyoda yaptıQı konuşmada, ülkenin egemenliQine yapılan saldırıları ve Bakü"de olağanüstü halin ilan edilmesini sert cümleler­ le eleştirmişti. Kafarova E M. , Azerbaycan yönetiminin olağanüstü halle ilgili hiçbir karar almadıQını ve böyle bir kararı onaylamadıQını da bildirmişti.

251

imparatorlu{lun son darbesi


20 Ocak katliamından sonra muhalefet liderlerinin sergiledikleri tutum ve yaplıkları yorumlara da dikkat etmemiz lazım. 20 Ocak kahramanları belli. Bunlar siyasetten uzak, tankların karşısına dikilen, kurşunlara hedef olan sivillerdi. Oysa ne hükumel, ne de muhalefetten, alanlara kimse çıkmadı, halkla omuz omuza durmadı. Muhalefet liderlerinden birisi "KGB bana çok benzeyen bir kişiyi tanklarm önüne çıkarmıştl'' diyordu. Di{Jeri ise katliam Sffasm­ da bir dava arkadaşının evinde oturduğunu, çay içtiğini an/atıyordu. Bir başkası da, başka bahaneler uyduruyordu. ikinci Dünya savaşı sırasmda ailesiyle beraber Amerika .da. güvenli bir yerde bulunan ünlü fizikçi Enrico Fermi. Amerikalılar Japonya ·ya atom bombalan yağdırdıktan sonra "bilimin önü kesile­ mez" diye bir açıklama yapmıştı. 20 Ocak 1990'da ise, muhalefet liderlerinden /sa Kamber, güvenli bir yerde çay içerken, "Sovyet imparatorluğunun çöküşü engellenemez" diyordu. 20 Ocak katliamının sorumlusu Gorbaçov'dur. Bu doğru. Ama neden Rusya·nın ünlü siyaset ve bilim adamları, aydınları. Rus otrodoks kilisesi bu katliamı kınamadı. sorumluları lanellemedi? NATO' nun eski Yugoslavya lopraklarındaki faaliyetlerini yorumlayan Patrik Aleksi: "NATO'nun bombaları üzerinde 'Bu bombalar Ortodoks bayramına bir hediyedir' diye yazıyor. Bu bize yapılan bir hakarettir'' diyordu. iyi de, Hocalı'da Azerbaycan halkını katleden Ermeni tanklarının üzerinde Ortodoks haçlarının ne işi vardı? Bu tankları ve üzerindeki haçları, Merkez Televizyon günlerce bütün ülkeye yayınladığı halde. Patrik Aleksi neden sustu? Bakü katliamıyla ilgilı olarak, Avrupa Parlamentosuna da sorul­ ması gereken bazı sorular var. OrneOin Moskovskiye Novosti gazetesınde çıkan bir habere göre, Avrupa Parlamentosu 18 Ocak 1 990"da, Azerbaycan·a karşı askeri bir operasyon yapmanın zorun­ lu hale geldığini öne sürmüştü. Bu haberin gerçek olup olmadığı şimdiye kadar kesin olarak bilinmiyor. En azından, Avrupa Parlamentosu yetkilileri yıllardır bu konuda susmayı tercih ediyorlar. ABD eski Başkanı Baba Bush"a da sorulması gereken sorular var. Gorbaçov-Bush temaslarının en gizli kapalısı, Malta adasında yapılan görüşmeydi. 1 Aralık 1 989 tarihli Türkiye ve 3 Aralık 1 989 tarihli Günaydın gazetelerinde, Malta'da yapılan görüşmeler sırasında, Azerbaycan konusuna d a deQinitdiği yazıyordu. Gorbaçov·ıa Bush bir yalla göruşüyorlardı. Gorbaçov'un beraberinde gelirdiği heyet içerisinde, küçük bir Ermeni grubu da vard ı : Şahnazarov, Aganbegyan, Sitaryan. Orada kesin olarak ' - - ------

imparatorluQun son darbesi


nelerin konuşulduğu bilinmese de Malta ziyaretinden sonra Gorbaçov·un Azerbaycan'a karşı tutumunun daha da sertleşme­ sidir. üstelik beraberindeki Ermeni yetkililerin orada ne aradıkları sorusu da bugüne kadar cevapsız kalmıştır. 20 Ocak Bakü katliamına ilişkin, ünlü satranç ustası H . Kasparov·un da kendine özgü bir yorumu var. Bendeniz, satranç eğitiminde bilgisayar yöntemleri konusunda bir konferans vermek için 1989'da Selanik'e davet edilmiştim. Orada bulunduğum sırada, Kasparov·un yabancı gazetecilere bal keseden röportaj da!)ıttı�ına şahit oldum. Sumgait alayları ile ilgili, Kasparov bütün sorumlulu!)u Azerbaycan halkına yüklüyordu. Her akşam Yunan televizyonlarına çıkan Kasparov, Azerbaycan karşıtı konuşmalar yapıyor, Selanik"e geliş amacı olan satrançtan ise, bahsetmiyordu bile. O dönemde her yerde ve sürekli olarak Azerbaycan karşıtı görüş­ lerini dile getirmesine ra!)men, Kasparov"un kalliamdan sonra bile Bakü'ye gelmek ve yakınlarıyla görüşmek gibi bir sorunu yoktu. istediği zaman. onları istediği yere götürebilirdi de. Ama SSCB KGB ile yakın ilişkileri bulunan Kasparov, Ermenilerin Bakü"de ne kadar savunmasız ve tehlikeli koşullarda yaşadığını dünyaya göstermek için kolları sıvamıştı. SSCB KGB Z birimi başkanı Vladlmir Lulsenko ve şube müdürü Valeri Hmelev: "Kasparov"un ailesini, örneğin Harrfyi, onun kartsım, annesini, babaannesini bizim arkadaşlar gizli bir şekilde (Bakü 'nün bütün satranççıları bunu bildi(ji halde, Lutsenko ve Hmelev hangi gizlilikten bahsediyorlar acaba? - y.n.) KGB 'nin "Bilgah" sanatoıyıımuna getirdik Sonra da güvenlik kurallarına uyarak, onları havalimanına götürdük ve özel bir TU-134 yolcu uçağıyla (Ozel denilen yolcu uçakları, Bakü'ye ozel timleri getiren charler uçaklarıydı - y. n.) Moskova ·ya gönderdik " Suni bir şekilde yapılan bu sözde kurtarma operasyonu, dünyanın ünlü gazetelerine d e yansıyarak, Azerbaycan · ı n imajını olumsuz yönde etkilemişti. Sonraki senelerde de Kasparov Azerbaycan karşıtı faaliyetlerini sürdürmeyi ihmal etmiyor, dünyanın neresinde olursa olsun, her yerde - satranç turnuvalarında, konferanslarda, bil­ gisayar oyunlarında vs., Azerbaycan halkının "barbarlıklarını" anlatıyordu. 19 Mayıs 1 999 tarih, 19 sayılı "f' dergisinin yazdığına göre, Hari Kasparov 1 999 yılının Nisan ayının sonunda ABD' de iki büyük bil­ imsel konferansa davet edilmişti. Konuşmalarından birini sportif yetenekler ve olanaklar üzerine Stanford'da, diğerini ise "satranç, siyaset ve bilgisayartaf' konusunda Oregon'da yapmıştı. Derginin imparatorluğun son darbesi


yazdıQına göre, Kasparov 1990 OcaQında Bakü'de yaşanan tra­ jediyi, son dönemde yaşanan Kosova sorununa benzetiyordu. ". . . Sovyel imparatorluğunun sonuna gelindiğinde, Komünist yöne­ tim iktidanm korumak için son bir hamle daha yaparak etnik zeminde çatışmalar çıkardı, ülkenin çeşitli yerlerinde insan/an ayak­ Jand1rdı. En kanii çatışmalardan biri Ermenistan ·ıa Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ yüzünden patlak veren savaştı. Sözlü tartışmalarla başlayan bu kavga, zamanla silahlı çatışmalara dOnüştü ve sonunda Azerbaycan 'm büyük şehirlerine, Sumgait ve Bakü"ye sıçrayarak. Ermenilerin soykmmwta son buldu ... Ne yazık ki ben, doğup büyüdüğüm Bakü ·ye, babamın, iki dedemin ve bir anneannemin gômülü olduğu bu şehire bir daha dönemedim. Bazıları bu korkunç olaylardan sonra, benim SSCB 'yi terkedeciğimi düşünüyordu. . . imparatorluk çöktü; ama benim vatamm ana dilimin konuşulduğu ülkedir. Ve beni kovmadık/arı taktirde, ben de ülkemi asla terketmem. Elbette Ermenistan ·, da, lsrai/'i de çok seviyorum. Ermenilere yardım etmek, onlarm Karabağ"daki haklı davasmı desteklemek için elimden geleni yaptım. Bugün de lsrail halkını desteklemeye devam ediyorum. . . . " Kasparov·un Bakü'de krallar gibi yaşadığı yıllarda, kimse onun dılinden ne lsrail, ne de Ermenistan sözcüklerini, bu ülkelere aşık olduQunu duymamıştı. Çünkü o hep Azerbaycan·a duyduğu aşkın­ dan söz ederdi! Azerbaycan' ın komsomol kurullaylarrndan birinde Kasparov: "Bu bereketli topraklar büyüllü beni ve ayaklarım üzerinde durmayı öğrelli. .. EQer siyaseı dünyasını saıranç lahlası­ na benzelirsek, Haydar Aliyev'den daha büyük bir usta bulmak mümkün deQıl" demişli. 25 Mayıs 1 989 yılında. TVde canlı yayınlanan SSCB millelvekil­ leri genel oturumunda. loplanlı açık ilan edildikten hemen sonra, kürsüye fırlayan bır milletvekili, Trflis'Le hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmayı leklif elmişli. Salondakilerin büyük çoğunluğu ıembelce, hevessizce ayağa kalkmışlardı. Daha sonra Sobçak ve ünlü yazar Vasilyev de Tiflis olaylarını loplanlı gün­ demine laşımışlardı. Bütün Azerbaycan halkı gibi ben de, Ocak kalliamından sonra yapılacak genel toplanlıda Azerbaycan mil­ letvekıllerinın aya�a kalkacağını ve ne pahasına olursa olsun, Gorbaçov· u 20 Ocak olaylarını müzakere etmeye mecbur edecek­ lerıni bekliyordum. Ama maalesef, beklediğimiz olmadı. Gorbaçov Azerbaycan millelvekillerinin kararsız hamlesini sert bir şekilde bastırarak, onları geri adım almaya mecbur elmişli (Bunlar ·ıs... imparatorluğun son darbesi


Azerilerin trajedisini konuşmak istiyor. ama öldürülen Ermeniler bunların umurunda bile değil demişli Gorbaçov). Onların yerine, Gorbaçov yalakalarını kürsüye davet ederek, konuşturmuştu. Sovyel Ordusunun işlediği cinayetleri dünya kamuoyundan sakla­ manın imkansız olduğu anlaşılınca yönetim SSCB Başsavcılı�ıı ve Askeri Başsavcılığına bağlı 39 kişilik bir ekibi, masum sivillerin katliamını soruşturmaları için Bakü·ye gönderiyordu. Genellikle havadan indirme timinin, özellikle ıse Lebed komutasındaki tümeninin 1 9-20 Ocak tarihlerinde işlediQi savaş suçları araştırıl­ malıydı işte Bako·ye gönderilen şahısların isimleri: Abramov l.P. - SSCB Başsavcısı Yardımcısı, Frolov - SSCB Askeri Başsavcısı Yardımcısı, Provotorov V.G. - Başsavcılık şube müdürü, Kislih G.V. - SSCB KGB soruşturma şubesi başkan yardımcısı, lvanov V. I . - Güney Kafkasya orduları savcısı, Maksimov V.V. - SSCB içişleri Bakanlığı kamu düzeninin korunması birimi başkanı. Klimov N.A. - Güney Kafkasya orduları savcı yardım­ cısı. Oreşkin G.I. - SSCB !şişleri Bakanlığı özel görevler birimi baş komiseri. Azerbaycan Başsavcılığı görevlilerinden bir arkadaşımın bana anlarıığına göre, Bakü·ye gelen soruşturma ekibinin elinde " 1 9-20

Ocak 1990 tarihinde, havadan indirme timinin Bakü .de işlediği suç/at' isimli bir dosya vardı. Bu dosya, öldürme, yaralama, yağ­

malama, çapulculuk, hırsızlık, soygun olayları gibi yüzlerce suçla ilgili bilgiler içeriyordu. Dosya yerine, onlarca ciltlik bir soruşturma dosyası demek daha doğru olur. Bazı vicdanlı savcıların, soruştur­ ma görevlilerinin de itiraf elli!)i gibi, dosyaların yüzeysel bir analizin­ den bile, Bakü"ye giren Sovyet Ordusunun bütün komutanlarını ve askerlerini tutuklamaya yetecek kadar kanıtın olduğu görülürdü. Peki bu soruşturma şovu neyle sonuçlandı? Büyük bir hiçle! Hiçbir komutan cezalandırılmadı bile! i şle 20 Ocak olaylarının "soruşturmasının" bir şov olduğunu kanıtlayan bir belge. Sovyellerin adale! sisteminin nasıl çalıştığını, Ocak katliamına yaklaşımını Güney Kafkasya orduları savcı yardımcısı. Adliye albayı l. Klimov'un, SSCB milletvekili Melikov A.D.'ye yazdığı cevap mek­ tubundan açıkça görmek mümkün: Kızıl Bayrak Güney Kaftı:asya Orduları SavcıhQı SSCB Başsavcıhgı 7 Şubal 1 990 No:70, Tıms

SSCB MıHelvekili Yoldaş Melikov A.o.·ye

Bakü

255

imparatorluğun son darbesi


5 Şubat 1 990 tarihli mektubunuza cevaben bildiriyorum: Sovyet Ordusu birlikleri ve SSCB içişleri BakanlıQı Çevik Kuvvet ekipleri, 20 Ocak gecesi Bakü'yü işgal etmemişler, SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumunun Kararı ile ola�anüsto halin sağlanması için 19 Ocak 1 990 Larihinde Bakü'ye gönderilmişlerdir. Bakü'de bulunan askeri üssler, garnizon ve lojmanlar. Ocak ayının ortalarından başlayarak, araçlar ve protestoculardan oluşan büyük kalabalık gurplarla kuşatılmıştı. Ordu birlikleri Bakü"ye girdiği sırada, kuşatma altındaki garnizon ve lojmanları boşallmak isterken, askerlerimiz militanların silahlı saldırısına uğramış ve saldırı sonucu askerlerden bazıları yaşamını yitirmişti. Bu silahlı saldırıyı önlemek ve kendilerini savunmak amacıyla, silahlı kuvvetlerimiz ateş açmak zorunda kalmışlardı. Sovyet askerlerinin ölülerin üzerinde bulunan eşyaları çaldığı, yaQmacılık yaptıQı hakkında dolaşan söylentiler ise tamamen asıl­ sız ve uydurmadır Askerlerin kamu malına zarar vermesi. otomobilleri ve binaları tahrip etmesi ile ilgili olarak ise, suçluların bulunması ve adalet önünde hesap vermeleri için, özel bir soruşturma komisyonu kurulmuştur. Güney Kafkasya Orduları savcı yardımcısı Adliye albayı l.Klimov 1 08 ciltten ibaret soruşturma dosyalarının, en önemli bilgileri içeren 69 cildi, çalınarak Moskova·ya götürülmüş ve saklanmişlır. Demek ki bu soruşturmanın tek bir amacı vardı : Gerçekleri bulup kimsenin ulaşamayacağı yerde saklamak. Dosyalar Moskova·ya götürüldükten sonra, Rusya basınına yansıyan bir haberden, Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Lebed"in seçim kampa­ nyasına gölge düşürmek isteyen rakibi Yeltsin'in, bu dosyaları ima ederek Lebed'e şantaj yaptığını da öğrenmiş olduk.

_ , __

_

256

-

imparaıortuğun son darbesi


Bako·yıe herkes farklı tarzda vedalaşıyordu. Mesela ünlO Rus şairi Yesenin, Bakü'den ayrılırken, çok müşfik, tatlı ve sevgi dolu bir şiir yazmıştı: Elveda Bakü! Bir daha görüşmek yok. biliyorum. Sızı dolu yüreğim avucumda, Yüregimde hüzün ve endişe taşıyorum. Elveda Bakü! Türk mavisi elveda! Dostıugun ne oldugunu şimdi anlıyorum. ZayıHıyor kollarım, kanım donuyor damarlarımda. Haza(ın dalgaları, Balahanı'da Mayıs ayı . . Ben b u mutluluğu mezara götüreceğim. Elveda, Bakül Elveda sade bir türkü• Son kez kucaklıyorum doslumu ... Saçları gül misali altuni, Leylaki dumandan sallıyor bana elini. Ankara Bilkent Üniversitesi Uluslararası ilişkiler profesörlerinden, Türkiye·nin önemli dış politika uzmanlarından Duygu Bazoğlu Sezerin 17 Aralık 2001 ıarih ve Düşmanlıktan Yönetilen Rekabete- Son On Yılda Rusya-Türkiye İlişkileri isimli makalesinde şu tespitlere yer vermişti: "'Rusya- Türkiye ilişkilerini zora sokan ikinci yapısal fak/ôr; komşu ülkelerde gi//ikçe büyüyen. sistemli istikrarsızlıktlf. Bu ülkelerde hem Rusya 'nm, hem de Türkiye 'nin çıkarlarının olduğu açık. Halla Rusya için bu coğrafya hayati ônemi haiz çıkarlarının yoğunlaştığı coğrafyadır. Ermenistan·m 1 992 yılmm Nisan aymda Azerbaycan·a saldırmasm­ dan sonra. iki ülke savaşın eşiğine gelmiş bulunuyordu. işte o sıra­ da, Türkiye ·nin savaşa müdahale etmesini istemeyen Rusya, Onu nükleer silahla tehdit ediyordu. Hatta BDT birleşik orduları başko­ mutanı mareşal Yevgeni Şapoşnikov, Türkiye çatışmaya müdahale ederse ve Ermenileri püskürtmesi için Azerbaycan ·a yardım edecek olursa, "üçüncü dünya savaşı"nın çıkabileceğıni sôylüyordu." Sovyet yönelimi Azerbaycan·a yalan, kan ve gözyaşı getirdi. Sovyet yönelimi Azerbaycan·dan ayrılırken de yalan. kan ve gözyaşı bırakarak ayrıldı! Gorbaçov un emriyle Bakü'de katledilen sivillerin cesetleri bile soğumadan, o suçunu itiraf etmek, pişman olduğunu söylemek yerine. yabancı gazetelere şu demeçleri veriy­ ordu: "Azerbaycan·da fslami devlet kurma girişimleri tarafımızdan engellenmişti' Biz bu konuda kararlı olduğumuzu. açıkça ortaya

257

imparatorluğun son darbesi


koymaktayız." Ocak katliamından sonra da. Gorbaçov her fırsatta yalan söyleye­ cekti. Kah Az.erbaycan·da lslam devletinin kurulmasını önlemek için Bakü'ye ordu gönderdiQini, kah Ermenileri korumak için bunu yap­ tığını, kah da Azerbaycan·da Sovyet rejiminin çökmesini engellem­ eye çalıştığını, Vezirov·u darağacından kurtardığını söyleyecekti. 1 O yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra da, özgürlük radyosuna verdiği demeçle, yeni bir iddia ortaya atarak Bakü çıkarmasını. .. o sırada Bakü'de bulunan Primakav·un tavsiyesi ve ısrarı üzerine yaptığını One sürecekti. 12 yıl sonra ise. Gorbaçov Ocak kalliamını şöyle yorumlamaktayd ı : "Ne diyebilirim ki? Böyle bir şey herkesin başına gelebilir." Azerbaycanlı bir yönetmenin objektifine konuşan Gorbaçov, filozof edası takınarak konuşmasını şu sözlerle sürdür­ müştü: "Biz Bakü'yü arıyoruz. 'durum kontrol altında' diyorlar Oysa durum çok vahimdi ve acil önlemlerin alınması gerekiyordu. Yevgeni Primakov ve Andrey Girenko'yu gônderiyorum Bakü'ye. Primakov beni arayarak: 'Mihail Sergeyeviç, acil önlemler almmalı' diyor. Ben de içişleri Bakanı Baka/in 'i çağırıyorum. Bir an ônce Savunma Bakamyla gôn'işmeli, teklifler hazu1amalısm diyorum. 'Siz bana resmi emrinizi verin, gereken her şeyi yaparım. Sôzlü emrinizi uygu­ layamam' diyor Evet. haklı. Neyse, konuştuk tartıştık uzun uzun. Cumhurbaşkam·nm emrini yazdırdım sekretere. Yazdılar, onay­ ladım. Bunu yapmadan once. çok konuştuk. tartıştık Evet her şeyi dıişünmuştom. Azerbaycan halkının bana beddua ettiğini biliyorum. Ama siz de son pişmanlığm fayda etmedi�ini biliyorsunuz." Bakü'yü kana boyayan bu adam. suçunu itiraf etmek yerine. "son pişmanlık fayda etmez" diyor. Bu şeytanı, mezar bile düzeltemez ı Şu anda Rusya valandaşı olan, Azerbaycan KGB eski Başkanı Vakıf Hüseyinov da, Gorbaçov'un söylediklerine benzer şeyler söylüyordu. Ocak kalliamında kendisinin de payı bulunan Vakıf Hüseyinov, olaylar üzerinden on sene geçtikten sonra. biraz da alaycı üslupla şöyle diyordu: "Cesetler Bakü sokaklarından henüz kaldırılmamıştı. Demokratik muhalefet liderleri ise /arihi yeniden yazmaya başlamışlardı. Evet. 'Sovyet Ordu birlikleri ve çevik kuvvet ekip/en Bakü ·ye girerek, acımasız bir şekilde kıyım yapıyordu. Masum sivillerin üzenne yağan kurşunlarla 131 kişi ôlmüş, 744 kişi yaralanmış. 841 kişi hiçbir gerekçe olmadan tuluk/anmıştı.. 200 yapı ve ev askerler ıarafından dağıtılmış veya yakılmıştı'. Katliamla ilgili uzun yıllardır resmi açıklama bôy/e. Bundan ônce Bakü'de yapılan Ermeni kıyımlarına ve diğer 'işimize gelmeyen' ayrıntılara ise, girmek istenilmiyor."

- - -259-- - --

-

-- � -- --

imparatorfu�un son darbesi


Merkezin en güvenilir ismi olan Hüseyinov, o günlerde Bakü'de yapılan gizli operasyonların, dönen dolaplar konusunda bilgi sahibi tek yetkili isimdir. Dolayısıyla artisllik yapmasına gerek yok, çünkü "Ermeni katliamlarmm" kimler tarafından, niçin yapıldı�ını kendisi gayet iyi bilmektedir. Azerbaycan KGB eski başkanlarından general l.Hüseyinov ve albay l.Mahmutov·a göre. 20 Ocak kalliamıyta ilgili KGB arşivlerinde bulunan birçok belge, Vakıf Hüseyinov döneminde imha edilmiştir.

Y

C �h

----- 1

Azerb� �� u �riyeti Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) 21 Aralık 1991 Bakü

Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Konseyi Soruşturma Komisyonu Başkanı yoldaş Abbasov M . T. ·ye

Sorunuza cevap olarak bildiriyoruz: 1 990 Ocak olaylarında, KGB'nin üzerine düşen görevleri uygu­ layan kişiler, SSCB KGB eski Başkan yardımcıları yoldaş Bobkov F.D., yoldaş Pirojkov V.P. ve yoldaş Ağayev G Y . 'dir. Aynı zamanda, yürütülen çalışmalarda Azerbaycan KGB'sine yardım etmeleri için, SSCB KGB'sinden de büyük bir lakviye ekibi gönderilmişti. Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Güvenlik Bakanlığı arşivlerinde. SSCB KGB'nin 1990 Ocak olaylarıyla ilgili Bakü'de yürüttüğü faaliyetleri konusunda, hiçbir evrak bulunmamaktadır. Bakan Tuğgeneral l.Hüseyinov Malum, evlat babasının suçuna ortak değildir, torun da dedesine göre sorumluluk üstlenmez. Ama Azerbaycan halkının 20 Ocak katliamından dolayı elliği lanetler, her zaman Gorbaçov soyunun üzerinde olacaktır! Gorbaçov Ermenistan-Azerbaycan savaşının patlak verdiği günlerde, bu kanlı saldırıyı yaparak, geçici de olsa savaşın Ermeniler leyhinde sonuçlanmasını sa�ladı. Fakat yine de, son sözü Gorbaçov söyledi sanılmasın. Çünkü çok yakında, Azerbaycan halkı, son sözünü söyleyecektir'

imparatorluğun son darbesi


BAKÜ ÇIKARMAS I N I N GERÇEK S EBEPLERi

--

:ısa_ _____ ______ _ imparatorluğun son darbesi


Gorbaçov Peresıroykasında en kritik aşamaya gelinmişti. SSCB çöküyor, Gorbaçov ise yakın çevresine "Her şey elimden kayıp gidiyor" diye sitem ederken. bir yandan da çözüm bulmak için hum­ malı bir çalışma yürütüyordu. 1 990 yılının başlarında, SSCB KP MK Politbürosunda yapılan otu­ rumda M.S.Gorbaçov şöyle demişli: " 1 990 yılı, en kritik yıldır. Eğer gıda sorununu çôzemezsek, gitmek zorunda kalaca�ız!. n O dönem için, Gorbaçov Balt'dan 40 milyar dolar hacminde kredi almış ve Sovyetlerin dış borcunu 85 milyar"a ulaştırmıştı. Buna ra�men ilk sırada bekleyen önemli sorunların hiçbirisi çözülmemişti. Marketlerin rafları hala boştu ve temel gıda ürünleri karnelerle satıl­ maktaydı. 1 990 senesinin başlarından, Mart ayının sonuna kadar resmi rakamlara göre ülkede toplam 7,5 milyon kişiden fazla insanın katıldı�ı. iki binin üzerinde protesto eylemi düzenlenmişti. Hemen hemen bütün gösterilerde Gorbaçov ve onun Perestroykası lan­ etleniyordu. Böylece, Gorbaçov'un siyasi reytingi günü günden azalmaktaydı. 18 Kasım 1 988 yılında, Estonya SSC Yüksek Konseyi Estonya·nın egemenliğini ilan etti. Letonya ve Litvanya da hemen komşularını lakip ederek, aynı adımı attılar_ Bir süre sonra ise, Baltık devletleri tam bağımsızlıklarını ilan ettiler. Daha sonra bunları Moldova, Gürcistan ve Ermenislan izledi. 22 Kasım 1 988'de. Ermeni parlamentosu fiilen feshedilince. ütke çeşitli silahlı çeteler tarafından yönetilmeye başlandı. 10 Ocak 1990 tarihinde, Moldova·daki Birlik Orgütü, Tiraspol'un Moldova SSC'den ayrılarak, Rusya·ya birleştirildı9ini ılan etli. Orta Asya'da da çatışmalar başlamış, Gürcistan ve Moldova·da ayrılıkçı güçler başkaldırmıştı. Rusya·ya ba9lı özerk cumhuriyetler. merkezden daha fazla bağımsızlık talep ediyorlardı. i mparatorluğun çökeceği artık kesinleşmişti Gorbaçov ise bütün Cumhuriyellere ders olsun diye, Bakü' nün ağzının payını vermek için, bu şehire en a9ır ve kanlı darbeyi indirdi. Olaylar üzerinden on yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra, Bakü katliamının görgü tanıklarının anlattı91 gerçekler yayıntanmaya başladı. Eminim yıllar geçtikçe, bunlara yenileri de eklenecektir. Yuri Voronov: "Bugün Çeçenistan·ı Rusya Federasyonu içerisinde tutmaya çalışan Putin 'in gösterdiği çabalar. Sovyet rejiminin o yıllar­ daki uygulamalarına çok benziyor (yk.). Ama çok şiikür. o yıllarda iş savaşa kadar varmadı. Sonra da SSCB'nin ilgası anlaşmasına imza atarak, bu ülkenin bekası için canım koyan bizleri, kahpece sattılar, çope attılar. . . "

imparatorluğun son darbesi


Vitaliy Tokarev: "Biz sivilleri korumak için aradaydık; ama bir dakika sonra başımıza nelerin geleceaini bilmiyorduk. Yüzümüze karşı yapılan bütün hakaret ve tehditleri içimize sindirerek ateş açmıyorduk; çünkü onlar bizim vatandaşlarımızdı, Sovyet insan­ larıydı. . . Dosyamda, askeri görevimi Azerbaycan 'da asayişi saaıa­ yarak yaptığıma dair kayıt var. Ama bu gôrev ordunun deaif. emniyetin göreviydi! Ben işte o zaman, bu ülkenin mahkum olduğunu anladım: Siyasetçilerin ne orduya, ne de ülkenin kendi­ sine ihtiyacı vardı ... (yk.)." Dikkat edin! Bu iki askerden hiçbiri, Halk Cephesi militanlarından ya da diğer silahlı çetelerden filan bahsetmiyor. Sadece yaşanan kargaşayı hatırlıyorlar. Evet. kargaşa gerçeklen de vardı ve bu konuyla emniyet güçleri ilgilenmeliydiler. Bu askerlerin vardığı tek sonuç ise belli: "Ben işte o zaman. bu ülkenin mahkum oldu(Jımu anladım: Siyasetçilerin ne orduya, ne de ülkenin kendisine ihtiyacı vardı. . . . " 2002 yılında Aleksandr Urjanov·un kaleme aldıgı yazıdan: "Sovyet rejimi ôlmek üzereydi. Ama ôlüm çırpınışlarında bile, eski gücünü göstermenin peşindeydi. Varşova paktı ülkelerine özgürlük veren Moskova, Sovyet Cumhuriyetlerine ôzgOrlük vermek istemiy­ ordu. En büyük endişesi ise Baltık ülkeleriydi. Gorbaçov Baltık ülkelerini nispeten daha ôzgf.ır bir ortamda: ama mutlaka Sovyet Federasyonu içerisinde tutmak ıstiyordu. Ocak ayınm ortalarında ise. Sovyet orduları Bakü 'de yapılan eylemlere çok sert bir müda­ halede bulundular (y.n.). En az yüz kişi (belki de daha fazla) yaşamını yitirdi." L'Express Dergisi: "Geçen yüzyılın 90'1ı yıllarının başlarında, Moskova bağımsızlık sevdasına kapılanlann arzularım kursaklarm­ da bırakmak ıçin, önce bôlücü eğilimlere destek veriyor, sonra da onların kafa/afini eziyordu. Azerbaycan da bu bağımsızlik sev­ dasının bedelini fazlasıyla ödemişti (y. k.)." Pronin A.A. yazıyordu: "Sovyet yönetimi 1 920'de. Rusya­ Polonya savaşında ilan elliği - "Silah gücüne de olsa. zorla Sovyetleştirme" (y k.) eğiliminden asla vazgeçmedi. SSCB 'yi çökerten en önemli faktörün Ermenistan olduğunu bütün saygın sıyaset bilimcileri itiraf ederken. Gorbaçov Baki/'ye darbe indiriyordu! Cavid Kalatozişvili . nin Nezavisimaya Gaze ıa·da yayınlanan makalesinden bir alınlı: "Gorbaçov; ülkenin modernleştirilmesi

imparatorluğun son darbesi


sürecinde Sovyet Cumhuriyetlerine va bu Cumhuriyetlere ba(11ı ôzerk bôlgelare eşit derecede ba(1ımsızlık vererek en büyük hatayı yaptı ve SSCB'nin temel direklerinin çôkmasine neden oldu. Gürcistan 'dan başlayalım. Rusya kamuoyunda, bu ülkeyle ilgili yaygm bir kanaat mevcut: Gürcistan, SSCB "den ayrtlma çabalan yazandan fiilen çôktü, Gürcistan ayrılmak istedi(1i için cezalandırıldı. Bir di(1er ômek - Azerbaycan. E(1er Moskova-Baka-Erivan jeopolitik üçgeninde yaşanan süreci incelersek son derece enteresan bir fenomenle karşılaşırız. (Buna Gorbaçov fenomeni diyelim - yn.). Azeroaycan 'da {Gürcistan'dan farklı olarak) Rusya ve Sovyet karşıtı sloganlaratılmworriu. O donemi bilen siyaset bilimcileri hatır­ layacaklardır. Azerbaycan kurulacak yeni bir Birfi(1e üye olmak için, antlaşmayı imzalamayı kabul etmişti. Hatta Moskova ·ya gidecek ve bu antlaşmaya imza atac�k olan delegasyon bile hazırdı. E(1er 19 A(1ustosta Moskova 'da darl>e yapılmasaydı, bu Birlik anlaşması imzalanacaktı. Gerçekten ilginç ve ilginç oldu(1u kadar şaşırtıcı değil mi? Rusya 'dan, SovyerJerden aynlmak isteyen Ermenistan, Sovyetlerin çöküşünden sonra, Moskova ·nm sevimlisi oldu. Rusya ve Sovyeller karşıtı söylemleri bulunmayan Azeriler ise, Rusya ·nın düşmanına dönüştü." Azerbaycan·ın Sovyetlerin içerisinde kalmak istemesine, Ermenistan'dan farklı olarak merkezle kavgalı olmamasına rağmen, Gorbaçov Azerbaycan·a karşı aynı tulumunu sergiliyordu. Onun . eskiden beri Bakü de kan dökmek gibi bir niyeti vardı: ama bu niyeti herhangi bir makul gerekçeye, nedene dayanmıyordu. Sadece kan dökmek istiyordu, o kadar' işte buna "Gorbaçov fenomenı" derler! Gorbaçov·dan sonra demokralik Rusya'nın Cumhurbaşkanı Yeltsin, "Gorbaçov fenomenini'', '' Yeltsin fenomenine" dönüştürerek, bu "geleneği" sürdürdü ... Yelisin bir gensoruyla karşı karşıya kaldığı ve Cumhurbaşkanı koltuğu sallanmaya başladığında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey ona destek mektubu göndermişti. Yeltsin'in kurmayların ı n hatıra kitaplarından, Yeltsin'in bu mektubu okumaya bile tenezzül etmediQini anlıyoruz. Azerbaycan Başbakanı Penah Hüseyinov yetkililerden randevu alarak, temaslarda bulunmak için Moskova·ya gidiyor. Cumhurbaşkanı Yelisin onu kabul etmediği gibi, Başbakan Gaydar da kabul etmiyor. Bir Lek Kozirev onunla görüşmeyi kabul ediyor. Görüşme s ı rasında Penah Hüseyin ov· un: "KarabaO sorunu konusunda Moskova 'mn bizi desteklemesi için ne yapmamız gerekiyor?" sorusu karşısında, Kozirev cevap vermek yerine, kıs kıs gülmeye başlıyor. --

- --- -- · -

- -- - -:ıs3 ·

·----

--

-- -------

imparatorlu{lun son darbesi

--


Gorbaçov·ıa Yeltsin arasında, iklidar uOrunda ölümcül bir kavga başlamak üzereydi. Bazı gizli belgelerin bugünlerde açılmaya başlaması ve o dönemin siyasetçilerinin halrra kitaplarının yayınlan­ masından sonra, Gorbaçov·un birtakım çıkarları gereği 20 Ocak 1990'da Bakü'ye saldırdıQını öQreniyoruz. KoltuQunu saQlama almak, iktidarını korumak için Gorbaçov·un elinde hiçbir güç kay­ naQı kalmamıştı artık. Varşova Paktı ülkeleri tek tek çöküyor, SSCB"nin ekonomisi gün geçtikçe uçuruma yuvarlanıyor, borçlar rekor düzeye ulaşmış, Sovyet Cumhuriyetlerinde gözler Yeltsin·e yönelmiş. Silahlı Kuvveller ve istihbaral Gorbaçov·un otoritesini tanımamaya başlamıştı. 1 991 Ağustosunda yapılan darbe g irişiminin onuncu yıldönümünde SSCB eski Cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov Ozgür­ lük Radyosuna konuşmuştu: " . . . 1990 yılının ilkbaharıydı. Seçimler yapıldı ve Boris Yeltsin seçildi. Egemenlikten bahsedip duruyordu. Rusya ·mn bağımsızllğı filan diyordu. Kimden bağımsız olacaktı Rusya? Şimdiye kadar anlamworum ki! Rusya özgür ve bağımsız olacak diyorlardı. Yani Sovyetlerin merkezi olmaktan mı bagımsız olacaktı?." Sonunda istediQini elde etti Yeltsin. Yeltsin'in Sovyetıer BirliQi Rusya Federasyonu Yüksek Konseyindeki konuşmasından sonra yapılan oylamada. Sovyetler BirliQi.nin kuruluş anlaşmasının fes­ hedılmesi ile ilgili karar desteklenmiş oldu. Yüksek Konsey, Sovyeller BirliQi Rusya Federasyonu egemenlik deklarasyonu ve Anayasanın 109. maddesinin 15. bendi 9ereQince, 1922 yılının 30 Aralık günü Moskova·da, Sovyetıerin birinci kurullayında kurulduğu ilan edılen SSSCB"nin. kuruluş anlaşmasının feshedildiQini resmen duyurdu Rusya'nın Birlikten çıkmasıyla ilgili karar alınırken. en ufak bir tartışma yaşanmamış. salonda gürültü çıkmamıştı Böylece. 1 2 Aralık 1991 ıarihinde, saat 13.2B'de Rusya resmen SSCB'den ayrılmış oldu. Birlikte sadece Orta Asya'nın beş Cumhuriyeti kalmıştı YBaturın'in nallarından: "Polilbüronun 7 Mart 1990 tarihli oturu­ munun (Bakü katliamından birkaç hafla sonra - yn.) kayıl/arı günümüze ulaşmıştır Bu olurumda, Mihail Sergeyeviç 'in ônerisiyle Cumhurbaşkanı makamı konusu gôrüşülüyordu. Cumhurbaşkanlığı makammm ilan edilmesinin büyük sorunlara neden olacağım savu­ nan ve endişelerini dile getiren A.Lukyanov·un argüman/an. ôzellik­ le dikkat çekicidir Gorbaçov'dan farklı olarak Lukyanov. Cumhurbaşkanlığının ilan edilmesi dunımunda, aynı şeyi Sovyet Cumhuriyetlerinin de isteyeceğini çok iyi biliyordu. Gorbaçov ise,

264

imparalorlu�ıın son darbesi


Lukyanov·un uyartlarmdan ôfkelenmişti: 'Dur be! Dur! Bizi korkut­ maya çalışma' diyerek, onun sôzünü kesiyordu. 'Biz bülün gücümüzü onlara göstermeliyiz. Gücümüzü gôrmeliler. . . iyice azdllar'.Lukyanov ise ısrarla, Gorbaçov·u sağduyuya çağmyordu: 'Bu acele neden? Bunu şimdi yapmak zorunda mıyız?' Gorbaçov'un cevabı gecikmiyor: 'Onlarm canma okumaıwız! iyice azdılar._. Onlarm camna okumallyız... " Tabii ki Gorbaçov. başla Ye/isin olmak üzere. muhalefeti kastediyordu. Ensesine solumakla olan muhale­ fetten kurtulmak ve kaybetti{ii etkisini ve gücünü yeniden kazanmak istiyordu. Bıınun için. Gorbaçov 12 Mart 1990 tarihinde üçüncü olağanüslü SSCB milletv�killeri genel oturumunu yönetti. Gorbaçov·un kurmaylarından, SSCB KP MK Politbüro üyesi, ideolo­ jiden sorumlu V.Medvedev'in hatırladık/an: "Cumhurbaşkanmı genel oturumda jet hızıyla seçmemiz. daha ziyade pragmatik neden/erte oldu. üstelik Anayasa da bizden genel halk oylamasına gitmemizi talep ediyordu." Görüldü9ü gibi Medvedev, Gorbaçov· un anayasayı ihlal etti9ini açık açık söylüyor. 1 99 1 A9ustosunda SSCB Cumhurbaşkanının işler Müdürü görevinde bulunmuş Valeri Boldin de yaklaşık olarak Medvedev·ıe aynı görüşleri paylaşıyor: Bir gazetecinin "OHDK nasıl kuruldu?" sorusu üzerine Boldin şunları söylüyor: "Hatırlarsanız. Gorbaçov Foros "tan döndükten sonra tarihi bir cümle kullanmıştı: 'Her şeyi anlatmayacağım'. ôyle de oldu. Olağanüslü Hal Komitesi 1991 yılının Ağustos ayından önce kuruldu aslında. Her şey iki Cumhurbaşkanı·nın, Rusya ve Sovyet başkanlarının kafa kafaya vermesiyle başladı. Yeltsin, kendisini 19Bl"de Politbüro 'dan kovan Gorbaçov·u affetmiyordu. Rusya·nm yönetimini eline geçirince de Sovyelleri çökertmeye başladı. Yeltsin, Rusya ·nın SSCB"de çok büyük bir otontesinin olduğunu ve Sovyet Cumhuriyetlerinin bütçelerinin kapalıldığı taktirde, Tacikistan ve Baltık Cumhuriyetlerinde olduğu gibi, bunların kendi başlarına ayakla duramayacaklannı biliyordu. Ve yaptı bunu. Güvenebileceği kimse kalmayan, otoritesini kaybetti{iini anlayan Gorbaçov, 1990 yılının başlarında Politbüro ve Güvenlik Konseyi üyelerini yanına çağırarak (aralarında Kryuçkov, Yazov, Baklanov gibi isimlerin de olduğu bu kişilerin hepsi, daha sonra OHOK"ya katıldılar), onlara olağanüslü hal ilan etmelerini emretti (yk. - Hepsi de tanıdık simalar. öyle de{iil mi?) 'Yanlış duymadım, değil mi? 1990 yılının başlarını kastettiniz, 1 9 9 1 "in de{iil?' 'Evet, 1990 yılından bahsediyorum. O gün Gorbaçov"un yanına

26s

imparatorluOun son darbesi


davet ettiği kişilerin hepsi. Olağaünstü Hal tekli�ni desteklemişlerrli. Ozellikle de Baltık Cumhuriyetlerinde ve Kafkaslarda milliyetçi, merkezkaç eğilimlerin çoğalmasından dolayı, bunun işe yaraya­ cağını düşünüyorlardı. Biz de, Gorbaçov kabinesi olarak, Olağünstü Hal yasasını hazırlamaya başladık (y.k). Ama 1990 yılında, bir türlü olağanüstü hali ilan edemedik; çünkü 1989 yılında Tiflis"te yaşanan Nisan olaylan dışında, ülkeye genel olarak istikrar hakimdi. 1991 'de ise tam tersine gerginlik o kadar büyüdü ki ülke barut fıçısına döndü. Bir kibrit bile yetiyordu infilak etmesi için. Gorbaçov iktidan gün geçtikçe yıpramyor. Rusya elinden kayıp gidiyordu. Gorbaçov·un zayıfladığını goren Ye/isin ise. daha da aktifleşti Sovyetler Birliği anlaşmasmm yenilenmesi içm yapılan müzakereler Slfasmda. Yeltsin Sovyet Cumhudyelleri yöneticilerine neredeyse kendi şart­ lannı dikte edecek kadar işi ilerletmişti. Onlarsa hayranlıkla dinliyor ve onu özgürlüğün sembolü olarak görüyorlardı. Yeltsin hergün biraz daha fazla güçleniyor. insiyatifi eline geçiriyordu. Gorbaçov ise bilgı yetersizllğinden çıldmyordu. Nihayet, Yeltsin "in Sovyet Cumhuriyetleri ile ba{iımsızlık müzakerelerinin ülkenin parçalan­ ması. kendısmin ise kolluğundan devrilmesiyle sonuçlanacağım anlayan Gorbaçov. Silahlı Kuvvetleri müdahale yapmaya, olağanüstı.i hali ilan etmeye hazlf duruma getirdi.'' O dönemın siyasi konjonktürü ile ilgili olarak, benzer değer­ lendirmeler ROL Ansiklopedisi"nin "Michai/ Gorbachev - tarih, biografı" bölümunde de var. "iç sıyasette, ôzelhkle de ekonomide ciddi bir krizin alametleri gôrülmekleydi Erzak ve günlük tüketim Orünlerinde kıtlık başlamıştı. Sovyetler Birliği siyasi rejiminin 1989 'da başlayan çôküşü. bı.itiJn hızıyla devam ediyordu. Çôküşe. güce başvurarak engel olma gırişımleri ise (Tiflıs. Bakü, Vilnı.is. Riga) ters teperek merkezkaç eğilımleri daha da güçlendirdi (y.k). Milletvekilleri grubunun demokrat liderleri (B. Yeltsin, A. Saharov vd.) binlerce taraftarını alanlara dökerek mitingler yapıyorlardı. 1990 yılının birin­ ci yansmda, hemen hemen bütün Sovyeı Cumhuriyetleri egemen­ liklerinı artık ilan etmişlerdi (Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti - 12 Haziran 1990)." GOrıJldüğü gibi , 1990 yılının başlarında SSCB artık ciddi sorunlar­ la karşı karşıyaydı ve bu sorunlar geometrik ölçüde büyümeye devam ediyordu. Gorbaçov ise gücünü göstermek. olağanüstü hal ilan etmek içın pilot bölge olarak Bakü"yü seçti. Bakü"nün pilot bölge olarak seçilmesi elbeııe tesadüf değildi. Her şeyden önce. Gorbaçov"un eline. nefret elliği Azerileri kalletmek için meşru bir gerekçe geçmışti üstelik, bu "üstün başarısından" dolayı, Balıdaki

266

imparatorluğun son darbesi


Ermeni diasporasından da ödül alacaktı. Gorbaçov·un 20 Ocakta Bakü"de yaptığı katliamdan ve genel olarak Dağlık Karabağ konusunda sergilediQ'i Ermeni yanlısı tulumdan dolayı, Ermeni lobisinden destek almadığını düşünmek saflık olur. Gorbaçov'un Kuzey Kafkasya·da Ermeni işletmeci ve tüccarlarla beraber karanlık işler çevirdiğine, yasadışı laaliyetlerde bulunduğu­ na dair söylentiler de dolaşıyordu ortalıkta. Moskova·dan Kuzey Kalkasya·ya giden bütün üst düzey yetkililerin, nedense Gorbaçov·un Er�eni arkadaşları tarafından ağırlandığını, misafir edildiğini Gorbaçov' un karısı R.Gorbaçova kendi kitabında yazmıştı. Birinci sekreter olduğu yıllarda da Gorbaçov Ermenilerin hizmet­ lerinden yararlanmaya devam ediyordu. Sovyellerin altınlarını yasadışı yollarla yurt dışına salan Gorbaçov·a, bu konuda Ermeni mafyasının yardım etti!)i de, son yıllarda ortaya atılan iddialardandır SSCB döneminde titizlikle saklanan bu bilgıler, artık yavaş yavaş kamuoyuna sızdırılıyor. Gorbaçov·un Ermenilerle bu denli haşir neşir olması, doğal olarak onun Dağlık Karaba� konusundaki tavrını da şekillendiriyordu. Aleksandr Mosyakin . in yazdı klarından: "Devrim niteliğinde değişimler vadeden Gorbaçov Perestroykası, 1 986"da ilan edildi. Ama dünya kamuoyu, Perestroyka ilan edilmeden bir sene önce, SSCB "de yaşanan ilginç olaylar nedeniyle, artık şokataydı. Beklenmedik bir şekilde 297 ton altını yurt dışına çıkaran Sovyetler Birliği, neredeyse dünya değerli metaller piyasasını çökertiyordu. iş dünyasının yaşadığı şokun sebeplerini anlamak için, Gort>açov öncesi dönemi, ömeğin 1984 yılında SSCB "nin sadece 10, 1 ton altın ihraç ettiğini hatırlamak yeterli olacaktır. 1984 ·den önce de, tam yirmi sene boyunca piyasa konjonktüriınü ve kota/an dikkate alan SSCB, yıllık on küsür ton altın ihraç ediyordu. Telaşa kapılan Batılı finans çevreleri, Margaret Thatcher ve Kremlin .de saygınlığı bulunan diğer kişilere baş vurarak, bir daha bôyle sürprizler yapma­ ması konusunda Gorbaçov·u ikna etmelerini rica etmişlerdi (y.k). Sonraki iki yıl içerisinde, Sovyetlerin altın ihracatı artık normale dön­ müştü. Ama bu ''normalleşme" uzun sürmedi. Aynı anda birkaç ülkede ortaya çıkan de{3erli metal ve taş satışı yapan şirketlerin, Moskovayla bağlantılı oldukları anlaşılmıştı. Onlardan biri Amerika "da ortaya çıkmıştı. CIA eski gôrevlilerinden Richard Palmert ·in bu konuda anlattıkları: '1988 yılında, ABD.de bir altın meselesi gündeme gelmişti. Konuyla ilgili, altın ve pırlanta satışı yapan iki Ermenfnin ismi geçiyordu. Bu ikili, açtıkları işletmede

· 2s1

imparatorluğun son darbesi


çalıştırmak üzere Rusya 'dan yaklaşık yüz kişi pırlanta cilalama ustasmı ABD'ye getirmişlerdi. işletme sahipleri Califomia 'nm siyasi çevreleri (y. k) ve emniyetle yakın ilişkiler kurmuşlardı. Çok sayıda gayri menkul satm almış, bankada hesaplar açmışlardı'. Sôzkanusu firma, şu anda pu1anta konusunda neredeyse rakip tammayan, şaibeli Golden ADA firmasıdır. Eskiden firmanm sahibi Andrey Kozlenok de!:/ildi. Ermenistan SSC'den ABD 'ye gôç eden, Şagiryan soyadlı iki kardeş yoneliyordu firmayı. Onları altın ve elmaslarla temin eden ise, SSCB Mücevher Hazinesiydi (Gorhan) ."

Aynı firmalar Fransa. Kanada. Arjantin ve diğer devletlerde de açılmış ve buralarda da siyasiler ve emniyet güçleriyle yakın ilişkil­ er kurulmuştu Rusya cinayel dünyası hakkında Makismov A .A . ' nın yazdığı Rus Cinayetleri - Kim Ki md ir? isimli büyük hacimli makalede, yazar Amerika·daki Ruslar, Andrey Kozlyonok, Şagiryan kardeşleri ve onların off-shore şirketlerine bulaşan Rusya·nın, bu hatası yüzün­ den yl.ız milyonlarca dolar kaybetti�ini savunuyor. Rusya basınında yer alan haberlere göre, Şagiryan kardeşleri gayri resmi ortamlarda defalarca Gorbaçov çifti ile görüşmüşlerdi. Bunları. Yellsin'in güdümünde olan gazeteler yazıyordu. Karanlık işler çeviren insanların, zoraki kardeşlere dönüşmesinden daha do�al hiçbir şey olamaz Georgi Podlesskih ve Andrey Tereşenok'un konuyla ilgili yazdıklarından aktaralım: "Beş yıl devam eden soruşturma bel­

gelerinden altm operasyonlar1m kontrol edenlerin çok bOyük bir güç oldu!:/unu Malışev'in anladığı bellı oluyor ôme!:ıin 1986 yılında altın/arm çalındığı ve Severonikel fabrikasında işlendi?Ji konusunda, SSCB KGB 6. şubesine güvenilir kaynaklardan bilgıler ulaşmış ve

bu işin soruşturulması, SSCB içişleri Bakanlı!:/ı soruşturma şubesi baş komiseri Martınov·a havale ed;Jmişti. Ancak kısa bir süre sonra altıncıların uykusunu kaçıran soruşturma ekibi çökertildiğine ve Martınov içişlerindeki görevinden alındıgma göre, altın meselesinin arkasında hangi kurnm ve kişilerin durdugunu tahmin etmek zor olmamalı. Hatta bu işin üstesinden gelemeyeceğini anlayan KGB bile gelene!:/ine uygun olarak açık hareket etmekten vazgeçti ve dolaylı çalışma yöntemini tercih etti. Bu arada, mafyanın ipliğini pazara çıkarmayı kafaya koymuş ve soruşturmayı yakından takip eden Sosyallst endüstrisi gazetesi çalışanlar1 da az kalsın canlarm­ dan oluyorlardı. . "

- -268

imparatorluğun son darbesi


Resmi bir belgeden alıntı: "Bolgelerden birinde kıymetli metallerin işlendigi ve yasadışı olarak piyasaya sürüldügüne dair SSCB KGB "den bize ulaşan bilgiler. SSCB Başsavcıııgı ve içişleri Bakanııgı yelkililerince araştırılmış, ve KGB"nin gosterdigi bôlgede bôyle bir tesise rastlanmamıştır." Bu cevabın Gorbaçov·un bilgisi dışında verilmesi mümkün müdür? Kesin olan şu ki, "altın mese­ lesinin" arkasında, çok güçlü ve üstelik birbirleriyle çatışan devlet kurumları duruyordu! GörüldüQü gibi, Gorbaçov un iktidara gelmesinden sonra, ülke her anlamda "altın çagını" yaşıyordu. Bu çagın kimleri kapsadıQı, muaz­ zam gelirlerin nasıl ve kimler arasında paylaştırıldıQı, SSCB'nin en büyük sırlarından biri olarak kalmaktadır. önemli bir gerçek daha var. BilindiQi gibi, altın mafyasının kala­ balık milinglere, yeni yeni "Sumgaitlere" ihtiyacı vardı: çünkü kaos ortamında malı gölürmek daha kolay ve rahattır. i stikrarın, düzenin hakim olduQu, yasaların aksamadan işledi�i bir ortamda ıse bırakın tonlarca altını kaçırmak, küçücük bir alyansı bile çalmak imkan­ sızdır. Bir konunun daha altını çizmek gerekiyor. Bugün Putin başkan­ lıQındaki Rusya·da da, Rus pırlantaları ile ilgili karanlık işler dön­ mektedir. Ve her dönemde oldugu gibi, bugün de pırlantalarla Ermeniler ilgilenmektedir. Rusya basını bu konuyu sık sık gündeme getirse de deQişen hiçbir şey yok. Rüşvet ve yolsuzluk konularında işleri bayağı ilerleten Gorbaçov, resmi temaslarda bulunurken bile, rüşvete bulaşıyordu. V l.Boldin"in halırladıklarından okuyalım: "Galiba Garbaçov dürüstlükten. doğru­ luktan nasibini hiç; ama hiç almamıştı• Birdenbire metamorfozlar başladı: Gorbaçav Once Ro De U ile San Francisca·da görüşlü. Sonra da bir başka arkadaşının yanına, Güney Kore ·nin bir adası­ na seyahat etti. Moskova ·ya dôndükten sonra beni yanına çağırdı ve memnun bir ifadeyle, çantasından şişkin bir zarf çıkardı. Kendisinin sôyledigine gôre, içinde yüz bin dalar vardı. 'Bunu Ro De Aux verdi' dedi. 'Bu parayı nasıl harcayabileceğimizi düşün. . . ' Güney Kore liderinin, kendisiyle yeni tanışan Sovyetıer Birliği başkanma, bir süper gücün liderine yüz bin dolar vermesi, bana pek inandıtJCf gelmiyordu. Ülkede yaşanan tabiri caizse gariplikler, endişelendiriyordu beni. Rahatsız oluyordum. Mesele benim kuruntu yapmam da değildi aslında. Gorbaçov·un aldıgı hediyeler, halkın da dikkatini çekiyor. bunlar başımıza bela oluyordu. Tonla mektup alıyorduk vatandaşlar­ dan. Herkes Cumhurbaşkanı"nın hangi paralarla villa yaptırdıgını, hediyeleri nereye verdiğini, eşinin altınlarını, kendisinin başkalarına ---- --- - ----

-269-

- --- - ----- - - -

imparatorluğun son darbesi


verdi(Ji hediyeleri merak ediyordu. Yani anlayacağmız, bOtün Olke hediyeleri. Birinci Sekreter-Cumhurbaşkan,.nm dôvizlerini, iç ve dış banka hesaplannı, servetini, villalarmı, dairelerini konuşuyordu. Bütün bunlar da Gorbaçov·un olduğu kadar. parti yetkililerinin de aleyhinde işliyordu Gelen mektuplarda, yurt dışı ilişkilerimiz konusunda da ince sorular yer alıyordu. SSCB 'nin neden bu kadar hızla silahlandığını, zaranmıza olan silahlanma yaflşına girdiğini. eski Varşova Paktı ülkelerinden ordu/art çektiğini ve bütün bunlar yaşanırken. ülke çıkarlarmm neden gözetilmediğini soruyorlardı bize. Bazı çevreler. SSCB Komünist parlisi yetkililerinin hırsız olduğunu topluma yayarak kamoyunda hakkımızda kôta imaj oluşturuyorlardı. Oysa 60"/ı yılların otta/arma kadar toplumun güvenini ve saygısım kazanmış dürüst komünistler. bu yakıştlfmaları kesinlikle haketmiy­ orlardı. Ama partinm toplumun lokomotifine dönüşmesine, ha/km ihtiyaç ve taleplerini dikkate alarak çözümler üretmesine engel olan, başka faktôrler de vardı." Evet. "güven ve saygı kazanmış. dürüst ve çıkars1Z komünistlere", KomUnisl Partisinde yer yoklu artık! Boşuna söylememişler: "imam nasılsa, cemaat de öyledir!." Ama insan ister islemez. "gerçekten de partide bôyle komünistler var mıydı?" diye sormadan da edemiyor. Ermenistan-Azerbaycan savaşının başladığı yıllarda, Gorbaçov· un eşi Raisa da Ermenilere çanak tutmak için önayak olmuş ve h ızmetlerinin karşıll!�ında. ABD"deki Ermeni diasporasın­ dan bir pırlanta yüzük hediye almıştı. "Bizler. Sovyet ve Ermeni ha/klan arasmdaki dostluğu, daha da pekiştirmeliyiz" diyordu Raisa Gorbaçov"a, Merkez TVye verdiği demecinde. Haberlerin gece­ yarısı tekrarında ıse. bu cümle farkedilerek sansüre uğramıştı. Hatta yüzük olayı ile ilgilı, Alman dergisi Stern"de bir karikatür yayınlan­ mıştı. Raısa Gorbaçova·nın parmağındaki pırlanta yüzükten çıkan ışın, Azerbaycan harıtasındaki Dağlık Karabağ bölgesine uzanıyor­ du. Hem çizım, he de içerik bakımından ustaca yapılmış bir kankaturdü. Boldin"in söylediklerine, eklenmesi gereken bazı şeyler daha var. Örneğin. SSCB KP MK ve Sovyet Yönetiminde yaşanan manevi çöküşun başka bır nedeni daha vard ı . Perestroyka yıllarında karıları. çocukları ve yakınları yurt d ışına seyahate çıkan parti yönelicilerı ve üst düzey yetkililer. genellikle Ermeni lobisinin misafiri oluyor, bazen ise Ermenilerle ortak ticaret yapıyorlardı. örneğin, Baybakov · un kansının defalarca Parıs·e gitıi�ini ve oradan getirdiği malları Rusya·da sattığını gazetelerden okumamış mıydık? Hatta bu kadının defalarca ABD ve Kanada E nstitüsü müdürü, KP M K

27ô

imparatorluğun son darbesi


üyesi, akademisyen G.Arbatov·un ailesiyle beraber, ABD'ye gitıiQi­ ni ve orada Ermeni diasporası tarafından karşılandı{ıını, SSCB"ye döndükten sonra da, Ermenilerin misafirperverliğini ballandıra bal­ landıra anlattığını bilmiyor muyuz? Rusya bası n ı , ABD ve Kanada Enstitüsünden mezun olan kişilerin, CIA hesabına çalışmaya başladıklarını da yazmıyor muydu? Bu listeyi uzatmak mümkün. SSCB henüz çökmemişti; ama parti ve hükumet içerisindeki üst düzey bürokratların çocukları, eQilimin çok pahalı oldugu, Batı'nın ünlü üniversitelerinde okumaya başlamışlardı. Komünizm ilkeleriyle bağdaşmayan bu davranışların çoğunun arkasında, mutlaka bir Ermeni parmagı n ı n oldugu apaçık görülmekteydi. Aslında Ermenilerin çok do!)ru bir hesap yaptıklarını, bu işlerin nereye vara­ cagını öngördüklerini iliral edelim. Rusya basınının yazdıQına göre. aynı sorunlar o yıllarda SSCB KGB içerisinde de yaşanıyordu. Georgi Podlesskih ve Andrey Tereşonok'un anılarından: "80'/i yılların ortalarında KGB.de derin bir kriz başladı. Dış istihbarat çalışanları arasmda ihanet oranları yükseldi, yurt dışına kaçanların sayısı çoğaldı. 1979 yılından sonra, buna benzer yirminin üzerinde vaka yaşanmıştı. Rüşvet virüsü, KGB 'ye de bulaşmıştı. 1981 yılından bugüne kada' ondan fazla gorevlinin riişvet aldığı kanıtlandığı için, hapse atılmışlardı." Amerikalıların eline, onlar için çok deOerli bilgiler içeren Mitrohin Arşivi geçmişti. Kalaşnikov: "Seksenlerin ortalarında, Rusya 'nın elinde kalan diğer loprakların da yabancılara peşkeş çekilmesi için reformculuğa girişmiş adamlar. eski bir mavnaya doluşan fareler gibi Kremfin ·e doluşmuşlardı. özellikle KGB'de bu farelerden bolcaydı . . . Elbette biitün KGB çalışan/afi bôyle degildi. SSCB 'nin dış ticaret ve banka işlemlerini kontrol al/ında tutan yurt dışındaki ajanlardı genellikle karanlık işler çevirenle' Bu büyük pastadan kendilerine de pay kap­ mak isteyen şişmanlamış, ahlaksız. Rusya ·ya ait olan her şeyden nefret eden partili babalar, kendi evlatlarını. potansiyel hırsızları bu görevlere getiriyorlardı. Sôzde reformcu bu gençler ise, SSCB 'nin yurt dışındaki licareı bürolarındaki diğer reformcularla birleşerek, Sovyet ekonomisinin anasını a{/latıyorlardı. Bu insanlar rüşvet olarak nakit para yerine video bile almaya hazı' Marlboro ve süper­ marketleri insanoğlunun ulaşılabileceği en yüksek zirve olarak gôren. sonradan gôrme aç gôzlülerdi." Azerbaycan KGB' sinde de, Kasparov hesabına çalışan küçük bir -- - - --

- ---- - - --

211 imparatorluğun son darbesi


grup vard ı . i kinci maaşlarını Kasparov·dan alıyor, ondan besleniyor­ lardı. Malum olaylardan sonra, Kasparovcu grup Bakü'yü terkelti; ama onlardan bazıları, Kasparov hesabına çalışmayı yurt dışında da sürdürdüler. örneğin kod adı Eskrimci olan albay Litvinov bunlar­ dan biriydi. . Pereslroyka döneminde SSCB KGB de yaşanan bu olumsuz gelişmelerin, ülkedeki genel siyasi havayı etkilemeyece�i düşünüle­ mezdi Bütün bu gelişmelerin Bakü açısından önemi ise. OKÔB . deki durumun daha da çıkmaza girmesi, bölgenin istikrara kavuşmasının engellenmesiydi. Gorbaçov·un siyasi oyunlarının maliye kısmı da ülkenin uçuruma yuvar/anmasında önemli rol oynamşıtı. Kohl Almanya·nın birleşmesi için SSCB"nin rızasını aldıktan hemen sonra Moskova·ya gelerek, Gorbaçov·a 250 milyon mark vermışti. Gorbaçov·a muhalif çevrelerin iddiasına göre, bu paralar da kara delikte kaybolup gitmişti Kasparov ıse kendine has pişkinlikle bu konuyla ilgili Argumentı Faklı gazetesine verdiği demeçle, Gorbaçov·un ucuza satıldığını, Kohrden 1 .5-2 milyar mark alması n ı n daha dogru olacagı n ı soyıemışti. Lıtvanya mıııetvekilleri ile görüştükten sonra. Gorbaçov coşkuyla: "Lıtvanya ba9ımsızlı91 tadan ilk ülke olacak! Ama SSCB'den ayrıl­ manın bedeli, 30 mılyar dolardı(' demişti. Gorbaçov·un bu parayı kımden ve nasıl tahsıl ettıği konusunda, şimdiye kadar kimse bir şey bılmıyor Orduların Bakü . deki Ermenileri korumak için şehire girdi�i yönün­ deki iddıa da, tamamen asılsızdır, düpedüz yalandır. Gorbaçov ve kurmayları bu iddıayı ortaya atmış ve her yerde şiddetle savunmaya başlamışlardı Katliamı icra edenler (Yazov, Varennikov, Açalov, Lebed, Bobkov vd ) ise Azerbaycan'da yeniden Sovyet rejiminin kurulmasında ısrar ediyorlardı . "Her şeyden once, ışın e n üzücü tara fı, orduların Bakü 'ye girdigi strada, şehırde blf kişi olsun Ermeni"nin kalmamasıdır Diriler kaçmış, Olu/er çoktan gômülmüşlerdi. Orduların koruyacagı kimse kalmamıştı . . . " dıye yazıyor Stanislav Govoruhin. Hatla Ermenilerın büyük ço9unıu9u da, Sovyet Ordularının Bakc.ı"ye Ermenıleri korumak, onların güvenliQini sağlamak için gırmedı9inı onaylamaklalar Ermeniler de bu saldırıyı, SSCB yöneti­ minin Ulkenın çöküşunü engellemek maksadıyla yaptıQına inanıyor­ lar. Tarihçi, Or. Vardan Ovanesyan · ı n bu konuda yazdıkları bizim için çok de9erli On Sene Once Neden Baku'de Kurşun Sıktılar? isimlı makalesınde Vardan Ovanesyan şu görüşlere yer veriyor: "20 272 imparatortu�un son darbesi


Ocak 1990 tarihinde, ordular Bakü"ye neden girdi sorusuna tekrar dönecek olursak, buna şôyle bir cevap vermek mümkün: Sovyet /mparatorlu�unun çöküş süreci başlamıştı ve bu süreç içerisinde Vilnüs da, Tifiis de. Duşanbe de, Bakü de saldırıya ugradı. işte bu kadar basit." " Yedi gün sonra, şehirde bir tek Ermeni kalmayınca, Sovyet tan­ kfan Bakı.J"ye girdiler. SSCB Savunma Bakam Mareşal O. Yazov·un da sôyledigi gibi, 'ordular Ermenileri korumak için dejJil, Sovyelleri kurtarmak için girdiler'. Sovyetleri kurtarma operasyonu da. tam Sovyet usulüyle yapılmaktaydı. Ermeni kalliamlarına (?!-y:n.) katıl­ mayan yüzlerce Bakülü de, bu kurtarma operasyonunun kurbanı oldu. Oysa Ermeni soykmmınm gerçek suçlu/an, her zaman oldu�u gibi yine cezasız kaldılar'' diye yazıyordu, Veniamin Arustamyan. Ruben Markaryan: "Yıllar sonra, dönemin SSCB Savunma Bakanı Yazov, orduların Ermenileri de�il, Sovyet rejimini kurtarmak için Bakü"ye girdiQini itiraf etmişti." R.G.Apresyan, AQustos Halk Direnişi isimli makalesinde şunları yaz ıyor: "Moskova ·da. Beyaz Saray önünde toplanan Moskovalılar. Tiflis 'te (Nisan 1 989) ve Bakü'de (Ocak 1 990) yaşanmış trajik olay­ ları unutmuyor/ardt. Sovyet ordusunun itiraz sesmi yükselten yüzlerce masum sivili nasıl kurşundan geçirdi(Jini hatlflıyor: ama di(Jer yandan silahsız,Litvanyalılarm silahlı ordular üzerindeki zaferi onları cesaretlendiriyordu. Moskovalılar için olduğu kadar. Sovye/ler Biı1i!Ji'nin diğer tüm bölgelerindeki insanlar için de Tinis, Bakü, Utvanya olaylan, siyasi iktidarı silahla korumaya çalışan zorbaya karşı sivil itaatsizlijJin, sivil direnişin bir ôrnegi olmuştu" EQer Ermeni propagandasına ait geleneksel katliam, soykırım gibi kelimeleri bu yazılardan çıkarırsak, Ermenilerin kaleme aldı�ı bu cümlelerden. onların da Bakü'ye giren orduların Ermenı\eri korumak ve kollamak için deQil, Sovyetlerın çöküşünü engellemek için girdi9i· ni itıraf ettiklerini görürüz. Gorbaçov·un Bakü çıkarmasından on sene sonra. K.Myalo bu saldırının motifieri ile ilgili, çok farklı bir görüş bildiriyor. "Aynı semaryoyla peşpeşe yapılan saldırıların spontan oldugu elbette düşünülemez. Tam tersi, bütün bu kanlı saldırılarda bılinçli ve mak­ satlı şekilde sürdürülen bir devlet terörü sôzkonusuydu. Saldırıların 'merkez' tarafından yônetildi!Jini iddia edenler. son derece haklılar. Ama 'merkez'in 20 Ocak'ta Bakü"de yaptıgı katliamın maksadı, bugün Ermenistan ve Azerbaycan "da düşünüldüğil gibi, kesinlikle

273-

- -

--- -

imparatorluğun son darbesi


SSCB'yi kurtarmak değildi, bilakis SSCB'yi çôkertmekti (yk). Bakü katliammm onuncu yıldônümünde karşılıklı sataşmalar. suçlamalar yapıldı, taraflar birbirine girdiler. Ama kimsenin, bu konuda en yetk­ ili kişi olan M. s_ Gorbaçov'a sorulması gereken bazı sorulan sormak aklma gelmedi. 'Bu kadar kana değdi mi? Neydi bunca kam meşru kllan?' diye. sormak gerekiyordu; ama sorulmadı_" Bakü sokaklarında ilk kez 20 Ocak 1 990 tarihinde görülen tanklar, Gorbaçov·un tek ve son siyasi silahıydı. Bu konuda Yeltsin de onu örnek alacaktı. Gorbaçov tankların yardımı ile, kendisinin iddia etti�i gibi "ülkeyi kurtarmaya çalışıyordu." Yeltsin ise, kendi koltuj;lunu kur­ tarmak için tanklardan yararlanacaktı_ 1991 yılının Ocak ayında, tanklar Vilnüs sokaklarında da görüldü. Daha sonra. 19 Ağustos . 1991 de, saatler 12.10·u gösterdiğinde. Yeltsin Tamansk tümenine ait T-72 tankının üzerine çıkarak, kalabalı!)ın önünde nuluk çekiyor­ du. Olağanüstü Hal Komitesi"nin işlevi kalmamıştı artık: ama Yetisin.in tankları Graçev'in emriyle 1 993 yılında da Konsey Binasına ateş etmeye devam ediyordu. 1 995 yılında. Grozni"ye giren tankları bülün dünya endişeyle izliyordu. ikinci Dünya savaşın­ dan sonra ilk kez. bu kadar tankın bir anda alev alev yandr!)ına tanık oluyordu dünya. Nihayet, 1998 yılının Martında Yellsin·in tanklarla yaptığı son hamlesini de hatırlayalım. Priştinaya girmekte olan Rus tanklarını durdurmak emrini Amerikalılardan alan so!)ukkanlı bir lngiliz albayı, bu emri uygulamadıgı için, aslında dünyayı çok büyük sorundan kurtardı denebilir. Bakü kalliamının senaryosu Gorbaçov tarafından yazılmış, kendi­ sine sadık olan eşkiyalar tararından uygulanmıştı. 8.Yeltsin ise, 1994 yılının Ekım ayında, aynı senaryoyu Moskova'da uygulamaya kalktı. Bu şovla, 20 Ocak kalliamı arasında tek fark. Beyaz Saray·ın silahlı insanlar tarafından savunulduğuydu. Bakü'de ise silahlı kimse yoktu. Tek silahları, yürekleri olan masum sivillerden başka! M.N.Rostovskaya·nın Şeytanın Günlüğü kitabından satırlar: "Beyaz Saray 4 Ekimden sonra. bir Pazar günü geldim karşısına. Ne ôzel /im vardı. ne de kuşatma. Bir taşın üzerine mumlar dikilmiş, çiçekler konulmuş. Kiiçük bir anma köşesi yapmışlar. Dire(jin üzerinde, kanii pazan yapan rejime, lanetler içeren bir bildiri asllmış. Stadyumun karşısında da çiçekler var: insan/an bu noktada ôldür­ müş/erdi. Elinde ikonla tankların karşısına dikıten papa21 da burada yere devirerek, ezmış sonra da sürüklemişlerdi. Yüz metre sürilkle­ nen papaz. bir kan pıhtısına donüşmüştü adeta. . . Ağacın yanında ise bir hatıra masası ve bir de pankart var: 'Moskova Devlet Oniveri74 imparatorluğun son darbesi


sitesi ®rencilerinden Beyaz Sarayın savunuculanna'. Günler sonra çiçeklerden bir dag oluşacaktı burada. Ama şimdi, ölenleri anmak isteyen küçük grupların ürkekligi göze çarpıyordu. Kaç kişinin ôldüğünil buradakilerin hiçbirisi bilmiyor. Milletvekillerinin nerede oldugu da bilinmiyor. Ceset yıgınları, stadyum önünde yapılan katliam. gemilerden gelen garip bir koku vs. Tüm bunlar nasıl da Bakü"yü, 20 Ocak gecesini andırıyor! Ben hergün gelmeyi düşünüy­ orum buraya. Karşı koyamadıgım gizemli bir güç çekiyor beni. O kanlı günde, benimle beraber yeraltı geçitte 1500 kişi saklanmıştı Çıktıgımızda ise, sayımız sadece 100-300 arasındaydı. üstelik aramızda yaralılar da vardı. Peki ya diğerleri nerede? Panzerlerden açılan ilk ateşten kaçan ve parkın duvarmdaki delikten içeriye atlayan gôstericilerin akıbeti ne oldu acaba? PMorozova diye bir kızm ismini okuyorum duvarda. . . Gôstericiler arasmda ilk okul ôğrencisi bile vardı. Duvardaki şu ilana ne demeli? 'Kızım Lena ·yı arıyorum, 4 yaşında'. Katliam başladıgında, dört bir tarafa dagılmıştık. Digerleri şimdi neredeler' Moskova ·nın merkezinde, Krasnopresnen Bulvarmda yapılan bu saldmya. rast­ gele açılan ateşe ne ad koyalım'" Bana göre, Gorbaçov" un Bakü"de, Yeıtsin"in ise Moskova·da yap­ tı�ı katliamlarda ölenleri anmak için, ortak bir anma töreni düzenle­ memizin zamanı çoktan gelmişlir. Buraya kadar yazılanları özetlersek, şu sonuç çıkar: Gorbaçov SSCB"nin çöküşünü engeleyememiş, Yellsin ise Rusya·yı yokolma tehlikesiyle karşı karşıya getirmişti. Biraz da iktidarda kalsaydı, Rusya kesin mahvolacaktı. En önemlisi, 20 Ocak katliamından sonra, SSCB"nin çöküşünün daha da hızlanmasıdır. Yani Bakü operasyonu, beklenen etkiyi göstermemişti. Süreç başladı; ama Gorbaçovun hayal elliği gibi değil. Süreç elden ele dolaşmaya başlamıştı. Bakü katliamı, Gorbaçov Perestroykasını rırsat bilerek siyasi arenaya çıkan bazı çevrelere de gözdağı olmalıydı. Muhafazakar güçler KP MK"da, Sovyet Ordusunda, SSCB KGB"de ve diğer kurumlarda hal� çoğunluğu oluşturuyordu. Onlara göre, Bakü"ye indirilen darbe, SSCB"yi çök­ mekten kurtarmaya yetecek, diğer Cumhuriyetler de "ev sahibinin" kim olduğunu anlayacaklardı. Onlara göre, SSCB"yi korumanın tek yolu, güç kullanmaktan geçiyordu. Hem kanlı saldırının yapılması için Bakü e n ideal şehirdi. SSCB" nin çöküşü arefesinde, en kanlı ve acımasız savaş Ermenistan·ıa Azerbaycan arasında yapılıyordu ve bu savaşı önle-

2i5

imparatorluğun son darbesi


mek, merkezi yönetimin göreviydi. Ama savaşı başlatan Hristiyan . ülkeyi, yani Ermenıstan·ı vurmak, ABO nin sert tepkisine neden ola· bileceğinden savunmasız Azerbaycan'a darbe indirilmeliydi. SSCB ve KGB yönetimindeki muhafazakarların en büyük ahlaksı� zlıQı, SSCB'yi kimlerin çökertmeye çalıştıQını, bölgede etnik çatış­ maları çıkaranların kim olduğunu biliyor olmalarına rağmen, hiçbir suçu olmayan Azerbaycan halkını cezalandırmaya kalkışmalarıydı. Zaten Bakü'yü vurma konusunda, Gorbaçov·ıa muhafazakarların görüşleri de örtüşüyordu Muhafazakarların en parlak simalarından. SSCB KGB Başkanı Brrinci Yardımcısı Filip Denisoviç Bobkov·un, KGB'de büyük nüfuz ve otoriteye sahibi oldu{lu biliniyordu. O yıllarda defalarca Bakü'ye gelen Bobkov, askeri operasyonun yöneticilerinden biri olmuş ve Merkezin biJlün dırektıHerini harfiyen uygulamışlı. Bobkov. 20 Ocak katliamından en az Primakov, Bakatin, Yazov kadar sorumlu bir kişıdir. O yıllarda, Bakiı' de kendisine eşlik eden yelkılilerin anlattık­ larına göre. Bobkov Bakü . deyken sürekli olarak susuyor, aşırı dere­ cede tedirgin görünüyordu. Herhalde onu şaşırtan yaşanan olaylar ve Merkezın tulumuydu. Yüzündeki endışeli ifade, kesinlikle Bakiı'ye duyduQu büyuk sevgiden kaynaklanmıyordu elbetıe. Sadece bu gidişın iyi bir gidiş olmadığını görüyor, Moskova'nın uygulamalarının SSCB'yi çöküşe gölurdüQLinü anlıyordu. Yıllar sonra yazacağı halıralarda da bunları açık açık ortaya koyacaktı: "Ermeni ırkının üstün 1rk oldu(Ju, Ermenilere çocukluklarından itibaren aşılanıyor. Mesela 7-8_ sınıf or1a okul kitaplarmda şöyle bir soruya rasllamıştım: 'Hangi ülkelerin başkentlerinde Ermeni okulları var" Cevaptan Moskova 'da bile bôy/e bir okulun olmadığı, oysa yabancı devletlerde olduğu anlaşılıyordu' ikinci Dünya savaşı Slfasında, nazı/ere karşı savaşan Genç muhafızlar Birliği ile ilgili tarih kitaplarında ise, bu birlikte savaşmış Ermeni er Jora Arulunyan 'dan başka kimsenin ismi geçmiyordu. Hatla birliğin komutanlarının ısimleri bile! Ünlü Sovyet müzisyenleri. ressamları, kultur ve bı#m adamları anlatıldığında da, yalnız ve yalmz Ermeni asıllı olanlardan bahsediliyordu. Hal böyle olunca da, Daşnaksutyun ideolojısi bu verimli topraklarda fi/izlenmekteydi." Ermeniler konusunda ne Gorbaçov. ne Primakov, ne Bakatin, ne Yazov. ne de başkaları, bu kadar açık ve nel konuşmuşlardı. Ne Bobkov·dan ence, ne de sonra. Bobkov SSCB'ye gönülden baQlı, eski islıhbaratçılardandır. ikinci Dunya Savaşı başladıQında 17 yaşında olan Bobkov, kendini bir yaş

276-

imparatorluğun son darbesi


büyük göslererek, gönüllü olarak orduya katılmıştı. Savaş sırasında birçok nişanlar1a ödüllendirilmişti. üç kere yaralanmıştı. Ama ne yazık ki, 20 Ocak 1 990 tarihinde, Bobkov kendi parlak, kusursuz biografısine, utanç verici sayfalar eklemiş oldu. Aynı tutum içerisinde bulunan di{ler bir isim. partideki muhafaza­ karların lideri Y.K.Ligaçev'di. 21 Mayısta Azerbaycan KP MK genel toplantısında konuşma yapan Ligaçev, Oaglık Karabag·ın sınırlarını ıartışmaya açmanın fevkalade tehlikeli oldu�unu bildirmişti Çünkü o da. bu tartışmaların ne ile sonuçlanabilece�ini iyi biliyor: fakat yine de, Bakü'ye karşı yürütülen kanlı operasyonları desteklemekten geri kalmıyordu. Muhafazakarlara karşı otan ve SSCB'yi çökertmek isteyen güçler, devletin bütün kademelerinde çok sagıam pozisyona sahiplerdi. Muhafazakarlardan farklı olarak, Bakü'de yapılacak katliamın SSCB'nin çöküşüyle sonuçlanaca�ını anlayan bu güçler, böyle bir katliamın işlerine geldiğini de saklamıyorlardı. Her şeyin yıkılmakta olduğu bir zamanda, paraya dönüştürülebilecek bütün alanları ele geçirmeye, kamu malını talan etmeye girişen bu çevreler. yurt dışın­ daki hesaplarda bulunan paralara da göz dikmişlerdi. üstelik bütün çıkarları da yurt dışındaki Ermeni lobisinin çıkarları ıle tamamen örtüşmekteydi. Ermeni lobisinin yurt dışındaki, özellikle de ABD ve Fransa·daki çalışmalarından haberdar olan KP MK ve KGB ıçerisin­ deki bu kişiler, Ermenilerle işbi�iği yapıyorlardı. KGB'nin hatta Ermeni terör örgülü ASALA ile işbirliği yaptı�ı da, bugün yazılıp çizilen konulardandır. SSCB'yi parçalamak için siyasete atılan ve bu çöküş sürecinden men faal sağlayan güçler üzerinde biraz fazla durmak ve bu güçlerin KarabaO'ın Azerbaycan' dan koparılması sürecine ne gibi katkılarda bulunduklarını lespit etmeye çalışmak faydalı olacaktır. Aleksandr Mosyakin'in yazdığına göre, 1 994 yılının Ocak ayın­ da. Paris'te ünlü bir finans kurmuna gelen Moskovalı bir bankacı. para yatırmanın şartlarıyla ilgili bilgi almış ve yatıraca�ı paranın beş milyon dolardan başlayaca�ını söylenıişli. Finans kurumu sahibi mulluluklan gülücükler saçmaya başlayınca. Rusyalı misafir iki konuyu netleştirmek istediğini bildirmiş: "Birincisi, yatıralacak toplam meblağ 100 milyon dolardır. ikincisi ise, eğer bir sorun çıkarsa, ilk kurşunu kendi ellerimle lopuğunuza sıkacağım." Fransa nın ünlü bankacısı önce heyecandan terlemiş, sonra da misafirini nazikçe kapıya kadar geçirerek, onu gereken mercilere ihbar etmişti. Günler sonra, yanına gelen Rus bankacının KGB ile � ----· 211 imparatorluğun son darbesi


ilişkileri olan eski bir Komünist Partisi yetkilisi oldu�unu �renen Fransız·ın, buna ne kadar şaşırdı{lını tahmin etmek sanırım zor olmamalı. Çok geçmeden bu skandal Fransız basınına da yansıdı. Gazeteciler bu konunun yanısıra, geçen yılbaşında Tailand·da Royal Cliff isimli lüks bir otelde, gecesi 400 dolarlık odaların dörtte

birini kiralayan Rus işadamlarınm. bundan üç sene önce Komünist Partisi"nin sıradan görevlileri olduklarım. bugünse Tailand·da "kom­ somol pikniğiH düzenlediklen·ni de tartışma konusu yapmışlardı. "Yeni Ruslar" ismi verilen zengin Rusların koskoca otellerin tamammı kiralayarak e{Jlendikleri de yazılan haberler arasmdaydı. Paris Match gazetesinde, o senelerde çıkan bir yazıdan almtl.' "Rusya bugün bir sürü zenginin yaşadı�ı fakir bir ülke. Birkaç ay içerisinde. dolandmcılık ve usulsüzlük yaparak burada kôşeyi dôn­ mek mümkün_ Halbuki devletin hazinesi bomboş. Peki bu nasıl mümkün olabiliyor? Cevap basit. Yıllar ytlı Komusnit Partisi kendi halkım ve ülkesini Mobuıu·nun Zairi, Markos·un Filipinleri soyduğu gibi soydu. 1990 .dan başlayarak. Sovyet Komünist Paıtisi çok büytik paralarm yurt dışına çıkarılmasını sağladı, partiyle ilişkisi olan birtakım kişilere ve örgütlere para aktardı."

Gorbaçov üretimi çeteler. artık uluslararası arenaya çıkmışlardı! Avrupa bu çetelerin istilası karşısında şaşkına dönmüştü. Gorbaçov'un kurmayları ise çetelerin daha da büyüyerek, güçlü bir mafyaya dönüşmesi için çabalıyordu Aleksandr Mosyakin, Sovyet yönetiminın Batının ekonomi dünyası ve iş çevreleri ile sıkı ilişkiler kurmaya başladı9ını, Rusyalı işadamlarının bütün dünyayı gezip dolaştığını yazıyordu. Bunun sonucunda, kısa süre sonra Avusturya. lngillere. Belçika. ltalya, Kanada. Fransa. Almanya Federatif Cumhuriyeti, ABD. Uruguay, lsviçre. Ekvador, Japonya, Kıbrıs, Filipinler, Karayip denizi adaları ve başka yerlerde, karışık sermayeh onlarca anonim şirket, ortaklıklar. yüzlerce laşeron şirket, sigorta şirketleri, bankalar, leasing kurumları, deniz taşımacılıQı, ticari operasyonlar ve gayri menkul alanında hizmet veren işletmel­ er ve s. kurulmuştu. "Yeni Rusların" yurt dışındaki ticari faaliyetleri, görünürde gayet meşruydu. Ama Sovyet basınının kesinlikle bu konuda kamuoyuna bilgi vermemesi, Rus işadamlarının bülün dünyada şirketler açarak, milyonlarca paralar kazanması ve bu ticaretin SSCB ile Batı dünyası arasındaki resmi tıcareL hacminden daha büyük olması istıhbarat servislerini de narekete geçirmişti. CIA, lsviçre. Fransa, lngillere islıhbarat servisleri ve lnıerpol, bu konuyu hemen incelemeye aldı. Sovyeı işadamlarının yurt dışında açtı91 şirkellerin 1990 yılının ilkbaharından; yani Gorbaçov'un imparatorluğun son darbesi


SSCB"nin Cumhurbaşkanlı{ıına seçilmesinden sonra trend göster­ meye başlaması, CIA ve Büyük Britanya istihbaratı Ml-5'in dikkatini çekmişli. lslihbarat servisleri aynı zamanda kurulan işlelmelerin hemen hemen tamamının KGB ajanları tarafından yönelildi�ini de saplamışlardı. SSCB'de çıkan en ufak bir kriz, çatışma ve kargaşa, bütün dikkat­ lerin ülke sorunlarına odaklanmasını sa{lladı{lından, yurt dışında yasadışı faaliyelle bulunan güçleri fevkalade mutlu ediyordu. Oemokralik güçler, Ermeni yandaşlıQı konusunda işi o kadar ile�et­ mişlerdi ki Moskova Bakü'ye bir atom bombası fırlatsaydı, bu adamlar buna da çok sevineceklerdi. Viktorlya Rabotnova ve Boris Vlşnevskr nin "Ne yazık ki demokrasi iyiyi ve do�ruyu seçmek değil, kendin gibi olanı tercih etmektir' tespiti, Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin içyüzünü gösteriyor­

du.Halkın deste�ini kazanamadıkları için, Rusya Devlet Dumasına seçilemeyen "demokrat/at', 6 Şubat 2004 yılında Savik Şuster in Ozgür Söz programın katılan Nevzorov un çok doğru söylediği gibi "reytinglerini tüketmiş zavallılardı." Kendi seçim bölgelerinde tam bir fiyaskoya u�rayan bu insanların, "parmaklarmı emmekten" başka yapacak işleri kalmamıştı. iV. Henry Canossa·ya yürüdüğü gibi, Rus demokratlar da Batı'ya can atıyorlardı. Sadece 1V. Henry bunu Paris'i ele geçirmek için yapmışlı, yeni demokratlar ise para peşindeydiler! 1 968 yılında Kızıl Meydana çıkarak tankların Prag·a girmesini protesto eden "altmış" kuşağından hiç kimse, tankların Bakü'ye girmesine itiraz etmemişti. Çünkü onlar için önemli olan, ABD ve Balı'nın tutumuydu! Batı ise, Bakü katliamına göz yumuyordu . . Evet, 1 968'deABD v e Batı b u adamların arkasında durduğundan Prag saldırısını protesto etmeleri çok kolaydı. 1990'da ise durum farklıydı. Orduların Bakü'ye girmesine ABD ve Batı'nın itiraz etmemesi, bu adamlar için üstü kapalı bir susma emriydi! üstelik bu şahısların çoğunun, KGB 5. Yönetimı ile ilişkileri bulunuyordu. 50-60'11 yıllarda Azerbaycan'da bulunmuş ünlü gazeteci Valeri Kalagoniya·nın makalesinden alıntı: "Gerçeği söylemek gerekirse, orduların Prag·a girmesinin Azerbaycan·da nasıl şok etkisi yaptığı­ na kendim şahit olmuştum. Belki de bu şok, bir öngörünün belirtisiy­ di. 1990 yılının kara Ocak ayında, Merkezin Bakü'ye yürüttüQü tan­ klar şehrin altını üstüne getirdikten sonra, Azerbaycan halkı da sınır­ lı egemenli9in ne demek oldu9unu anlamıştı ... " - ---- ---

--279 imparatorluOun son darbesi


Ne Prag, Ne Budapeşte ve ne de Berlin'de, bir tek kişi bile olsun, sözde kardeş oldukları ülkeye, Sosyalist Azerbaycan·a yapılan saldırıyı lanetlemişli. Oysa Ruslar aynı zulmü, bir zamanlar kendi­ lerine de yapmışlard1.-.Gerçekten. bu çi�e standarta bir türlü anlam veremiyorum! Bir zamanlar Rus tanklarının saldırısına uğrayan halklar, bir başka halkın aynı acısını nasıl görmezden gelebiliyordu? Tanklar mı farklıydı. yoksa halk mı? Sovyet Cumhuriyetleri de, bu saldırının Ermenileri korumak amacıyla yapıldığına ve bunun kendileri ile bir ilgisinin bulunmadığı· na kendilerıni ''inandlfaraK', oldukça kurnaz ve pragmatik Lutum sergilemışlerdi. Başka bir deyişle, onlara göre Ocak katliamı "askeri bır operasyondan ziyade, bir polisiye müdahaleydi." Böyle olunca . da, Bakü de akan kanlara soQukkanlılıkla seyirci kalınabilirdi. Özel­ likle müslüman ülkelerin bu tavrı sergilemesi. Azerbaycan halkına daha büyük acı veriyordu. "Bôy/e dostu olanın. düşmana ihtiyacı kalmaz" diye boşuna dememişler. Lelonya Cumhuriyeti Vlll. Seymi Dışişleri Komisyonu başkanı Leopolds Ozolniş'in, Zerkalo Gazetesine verdigi demeçten okuyoruz: "Ben derim ki Azerbaycan ve Azerbaycan halkı Perestroyka surecine büyuk katkıda bulunmuşlur. Azerbaycan'ın olduQu kadar, hepimizin milli ve manevi deQerlerimize, milli kültürümüze saldıran, hakaret eden bu igrenç ideolojiyi yıkmakla, halkınız ön ayak olmuş­ tur. Gence, Bakü, Lenkeran·da halk sokaklara dökülerek, Komünist reıime karşı ayaklanınca. Rus tankları tırtıllarıyla sizi ezmiş, ama halkınız direnişini sürdürmüştü. Azerbaycan halkı, isyan eden Sovyel halkları içerısinde, alanlara dökülen insanların sayısına göre ilk sırada yer alıyordu. Bana gôre, Azerbaycan halkını ve hepimizi sömüren büyük imparalorıugun çöküşü de, o günden sonra başladı. Halkınızın cesaretine, kahramanlıQına hayran olduQumu ifade etmek ısterim. 20 Ocak şehillerinin hatırasının benim için çok kıymelli olduQunu. derdınizi paylaştıQımı da ayrıca belirtmek ister­ ım.'' Çok gecıkmiş olsa da. bu itiraf bizim için çok önemli. Ama Leopolds Ozolniş'in kişiliQine duydugum büyük saygıya ragmen bir konuya dıkkat çekmeden geçemeyecegim SSCB'de yaşanan bütün gelişmeleri dikkatle takip eden, Gorbaçov'un Bakü katliamının ne anlama geldiQini gayet iyi bilen Baltık Cumhurıyelleri, Ermenileri destekleyen Batı 'yla yakın dost oldukları için, Bakü katliamı karşısında susmayı tercih etmişlerdi. Bu da bence unutul­ mamas! gereken önemli bir ayrıntıdır. 280 imparatorluğun san darbesi


Bakü operasyonu Ermeni bölücüleri için de bulunmaz bir rırsattı. Gorbaçov'un kendilerine "harekete geçebilirsiniz" sinyalini verdi�ini anlayan Ermeniler için, bu katliamdan sonra her şey mübahtı artık. Gerçekten de sinyali alan Ermenilerin eli kolu fazlasıyla açılmıştı! Yukarıda da değindiğimiz gibi. ABD de suskunluğunu koruyarak bu operasyonu destekledi�ini ima ediyordu. Aslında Amerikan sen­ atörlerinin bu saldırıyı desteklemelerine şaşırmamalı. Onlar Azerbaycan'ın nasıl bir ülke olduğunu; hatla nerede bulunduğunu bile bilmiyorlardı. Bölgemizle ilgili Lüm bilgiler ve burada yaşanan gelişmeler Ermeni yanlısı senatörler tarafından Senatoya sunuluyor ve herkes tarafından kesin doğru olarak algılanıyordu. Bu saldırıyı destekleyenlerden biri de, eski istihbarat görevlisi, ABD Başkanı Baba Bush'tu Yıllardan beri SSCB'nin çöküş model­ lerini hazırlayan CIA, SSCB'de patlak veren bu tür sorunları, hazır­ ladı�ı modellerle karşılaştırmak ve nasıl bir sonuç verdi�ini göre­ bilmek için fırsat olarak değerlendiriyordu. Ama başka sebepler de vardı. So�uk savaş·ın en önemli formülünün "stfır rakamıyla oyun" olduğunu Siyaset Vakfı Başkanı V.Nikonov söylüyordu. "SSCB'de ve sosyalist ülkelerde herhangi bir kayıp varsa, demek ki ABD'de ve kapilalist ülkelerde bir kazanım sôzkonusudur. Tersi olursa, bu sefer kazanan SSCB ve sosyalist ülkeler olu' iki süper güç, dünya üzerinde jeopolitik oyunlar oynamakta ve iki kutuplu rakabetlerini sürdürmektele' Amerika ·nın en ufak başarısı, Sovyetler için kayıp­ tı. Sovyetlerin başarısı, ABD'nin kaybıydı." Sovyet ordularının Bakü'ye saldırması, "SSCB 'nin ve Sosyalist dünyanın çöküşe bir adım daha yaklaşması anlamına geliyordu." Gorbaçov·un geri zekalı kurmaylarından farklı olarak, CIA'dakiler bunun farkındaydılar. SSCB Cumhurbaşkanı Yardımcısının Günlüğü isimli kitabında, AS.Çernyayev şunları yazıyordu: "Saatler 1 6.00'ı gösterdiğinde, görüşme başladı. M.S. Gomaçov kendine özgü sevecen ve açık üslubuyla (can dostum vs. gibisinden kelimeler kullanarak) G�orge ·u selamladı. George da. onu Ermenistan-Azerbaycan savaşı ka[Şısında takındığı tutumundan dolayı tebrik etti ve Ukrayna konusuna geçildi." Dağlık Karabağ sorununa CIA'nin de kendi yaklaşımının olduğu, yıllar sonra ortaya çıktı. CIA'nin Karabağ'la ilgili tavrı, ABD'nin bölgedeki siyasetini etkilediği gibi, 20 Ocak, Bakü katliamını da tahrik etmişti. Novoye Vremya ve Or gazetelerinin yazdığına göre. ABD i stihbarat Servisinin gizliliği kaldırılarak açılan belgelerinden

. -- ------ıs,- -----

imparalorlu�un son darbesi


de açıkça görülüyor ki, bu kurum Karabağ'ın Ermenislan·ın tarihi toprakları olduğu konusunda asla kuşku duymamakta ve bu görüşü savunmaktaydı. örneğin Novoye Vremya Gazetesi'ne göre, 1990 Ağustosunda CIA'in Karabağ'la ilgili hazırladığı kronolojinin gir­ işınde şu cümleler yer alıyor: "1921-23 yıllarında Sovyet hükumeti Dağlık Karabağ 'ı, yani tarihi Ermeni topraklanm, Azerbaycan Cumhuriyeti içerisinde özerk bir bôlge ilan ediyor." 1988 yılı raporunda ıse CIA Karabağ·ı Ermenistan·ın kültür ve din merkezi olarak gôsteriyor. Aynı raporda şunlar da yazılı: "Karabağ binlerce yıl Ermenilerin loprağıydı. Hatla Ermenistan'ın bazı bölgeleri Türk ve Fars işgali altında oldugu yıllarda bile bu böyleydi." Yine aynı yıl, 198B'de CIA Azerbaycan hükumelinin "Ermeni karşıtı uygufa­ malarmı" analiz eımeye çalışıyor. Analiz sonuçlarına göre, Azerilerin Ermeniler·e karşı agresif ve nefret dolu olmasının sebebi, Azerbaycan toplumunun içinde bulunduğu. aşırı gerginlik sonucu ortaya çıkan frustrasyondur. Devlet büyük bir genç nüfusu istihdam ve eğitimle donalamadığından Ermenilerle Azerilerin yaşam stan­ dartları arasında büyük bir fark ortaya çıkıyor ve bu durum ister isle­ mez Ermenılere karşı bir öfkeye neden oluyor. Daha önce, yani 1 97ffde de CIA'nin hazırladığı raporda milli azınlıklar konusunda, neredeyse ıavsıye niteliğinde bir cümle vardı: "Daglık Karaba�·da yaşayan insanlar. bu bölgenin bir ülkeden almarak diğerine birleştir­ ilmesi konusunda çaba sarfedecek güce ve olanaklara sahipler. Karabağ Azerbaycan ·a bağlı bir bölge ama nüfusun yıizde BO'den fazlası Ermeniler olup, bôlgenin kendisi de Ermenistan smmna çok yakmd1r " . ABD nin bu tulumundan da anlaşılacagı gibi, Bakü'ye yapılan saldın. aslında CIA modeli ile örtüşmekteydi. Azerbaycan'da akan kanları gözardı edenlerden biri de, o yıllarda ABD yöneliminde büyuk elki sahibi olan, SSCB uzmanı Zbigniew Brzezinski'ydi "Gorbaçov'a saygım bıiyük. Onun içinde bulunduğu sorun/an. sıkmtılan da an/lyor, çok üıiıliıyorum. Onun insanlık karşısmdakı en büyük hıımeti. eski dünya düzenini tek damla kan akıtmadan, Kış sarayma sa/dm düzenlemeden ve iç savaş başlat­ madan. barışçıl yollarla yıkmasıdır." Bu sozler Brzezinski'ye ait. Herhalde Bakü sokaklarını kırmızıya boyayan masum sivillerin kanı, Brzezınski'ye gore kan de�ıldı� Bakü'ye karşı yapılacak saldırının planı ve bu saldırının Batı'da nasıl karşılanacağı, Eduard Şevardnadze yönelimindeki SSCB Dışişlerı Bakanlıgınca da bılıniyordu. R.Beschloss ve S. Talboıt aşaQıdaki tespıtlerı yapmışlı: "Eğer Sovyet yönetimi ülkede dôküfen kanları ve etnik zeminde

imparatorluğun son darbesi


patlak veren çatışmaları önlemek için ordunun yardımına başvurur­ sa. ABD'nin bunu anlayışla karşllayacagını geçen yılın Temmuz ayında Baker Şevardnadze"ye söylemiş (y.k), bunu duyan Gorbaçov ise. Bakü'de canı istediği her şeyi tepki çekmeden yapa­ bileceğini anlamıştı. . . "

20 Ocak 1990'da Bakü'ye indirilen darbe, imparaıorluQun ince hesaplarla planlanmış, dikkatlice düşünfdmüş son darbesiydi. Bu darbeden sonra, Hitler"in SSCB ile ilgili en büyük hayali gerçek­ leşmiş oldu; koskoca imparatorluk "kaidesi balçıktan bir deve" dönüşmüştü. Bakü kalliamı, SSCB'nin çöküşünün son akordu oldu' OHDK imparalorluQun sırtına saplamak islediQi hançeri, saplaya­ madı. Çünkü artık gücü kalmamışlı. Son kurşun Bakü'de sıkılmıştı 1 991 'de SSCB Yüskek Konseyi başkanı, Devlet Duması milletvekii Anatoliy Lukyanov şunları söylüyordu: "Getgelelim sokaklarda yürüyen tanklar konusuna. Bakü tecrübesinden de görüldüğü üzere, büyük bir şehri ele geçirmek için, minimum iki yüz bin askere ihtiyaç vardır (y.k.). Moskova'ya ise, hükumet binasının ve diğer kamu yapılarının korunması için, sadece bir tümen ve hafif tanklar girmişti. Beyaz Saraya kimse saldırmayı düşünmüyordu. Bu gerçek mahkemede de kanıtlandı. Yaşamını yiliren üç kişi ise, trafik kazası kurbanlarıdır Bildiğiniz gibi, o sırada tanklar şehri terkediyordu."

Ü nlü harp uzmanı Pavel Felgenhauer Rusya Ordusu ve Doğu ile Bati Arasındaki Askeri Balans isimli makalesinde şu görüşlere yer veriyor: "Moskova az masrafla, çok büyük bir orduya sahip olmayı hep hayal etmiştir Oysa Genelkurmay Başkanı, 18-19 yaşındaki gençlerden oluşan düzenli ordunun. çağdaş teknolojinin kullanıldığı, ciddi bir savaşta başarı kazanamayacağını biliyordu. Yalnız 20-40 yaş arası yedekleri silah altına alarak, Sovyet ordusu barış döneminde azalan tümenlerinin gücünü tekrar yükseltmişti. Sovyet ordusu Aralık 1 979'da Afganistan·a ve Ocak 1990'da Bakü'ye girdiğinde, yedeklerin kısmi mobilizasyonunu yapmıştı (yk). Ama her iki durumda da beklenen sonuç elde edilemedi Yedekler savaşmaya hazır değitlerdi çünkü." Başka önemli bir noktaya da deQinmemiz gerekiyor. Ne OHDK döneminde, ne Tıflis·ıe ve ne de Vilnüs'da operasyonlar yapılırken seferberlik yapılmamıştı' Demek ki askerlerin Bakü'de yapmak iste­ diQi sıradan bir operasyondan ziyade, büyük çaplı bir kıyımdı. Sovyet ordusu ve özel tim komutanları, Bakü'de doyasıya kurşun yaQdırdıkları için, Moskova'da silah kullanmayı kabul eımemişterdi. -

-

2a3

· - - - - - -- - ---

· - -- - ---- ­

imparatartuğun son darbesi


RİA Haber Ajansında Moskova Kapılannda Odessa Çıkarma Birlikleri isimli bir haberde: "19 Ağustosta olağanüstü halin ilan edilmesinden sonra şehire gönderilen ordu birlikleri, 21 Ağustos gecesi Moskova 'dan çıkarıldı/a(' deniliyordu. "Aynı gün ise, Balgrad tümenine ba(jlı çevik kuwet alayının 50'den fazla (BMD) zırhlı aracı Moskova ·ya girdi. Askeri konvoy, Mojaysk şosesi ile Moskova çevre yolu arasında, yani Moskova ·nm sımrlarında bekletiliyor. Aralarmda çok sayıda Afganistan gazisı askerler de var. Askerlerin RIA Ajansı muhabirine verdikleri bilgiye gôre. nereye uçtuklarmı yalmz uçağa bindikten sonra öğrenebılmişlerdi. Uçak fümenin konuşlandığı şehir olan Odessa ·dan kalkmadan önce, askerler ateş etmemek ve pro­ vokasyonlara kapflmamak konusunda uyarılmışlardı. Yalmz kendi­ lerine blf sa/dm yapılırsa, ateş açacaklannı söylüyorlardı. Tümende, Bakü"deki operasyona kalifmış askerler de var." Ama Bakü . den farklı olarak. Rusya basınının da yazdı�ına göre, onlar Moskova·da tek bir kurşun bile sıkmamışlardı . OHOK'nın ilanı üzerinden on yıl geçlikten sonra. Lebed "iki kere Bakü'yü almakla" övünecek; ama bu arada "Beyaz Sarayı savunanlara. yani kendi halkına ateş etmediği" de gururla sözlerine ekleyecektir. Ordu mensubu diQer komutanlar da, zaman zaman aynı sözleri tekrarlayacak, Bakü'de yaptıklarını Moskova·da yapmadıklarıyla övüneceklerdi. Siyasilerin çoQuna göre ise, OlaQanüstü Hal Komitesi Gorbaçov'un başrol oynadığı sıradan bir şovdu. Büyük bir deneyime sahip, askeri uzman Vladimir Medvedev, Olağanüstü Hal Komitesi konusunda şunları söylüyordu: "Kremlin ·i. Manej meydanını kimse kuşatmamıştı. Televizyonlar da Yel/sin 'ın konuşmalarını ve eylemcilerin yaptığı gösterileri rahat bir şekilde ekranlara taşıyorlardı. Neydi bu? Darbecilerin kayıtsı­ zlığı. dikkatsizliği mı? Ama bu kadar da olmaz ki' Uzun saatler geride kalmıştı artık. Beyaz sarayın savunulması için, hazırlıklar yapılıyordu Aslında, ta başından beri oradaki kaos ve kargaşadan yararlanarak savunma birliklerini kolayca (fazla kan akmadan}, sıcak sıcak ele geçirmek mümkündü. Zamanla efsaneye dönüşen, askerlerin karşısındaki sözde en büyük engel olan şu komik barikat­ ları da oyuncak misali ezip geçmek mümkündü. Hakkında çokça bahsedilen helikoptere de ıhtiyaç yoklu aslında. Ozel tim islerse meydanı paramparça eder. bir koridor açar. Alla da koridordan geçerek ıçeriye dalardı. Yarım saal/e her şeyi bitirebilirlerdi. Atıa·daki çocukları iyi tanırım. Onlar bizim, KGB'nin yetiştirdiği komandolar. Evet. yanm saatte işi bif;rirferdi." KGB eski başkanı Vladimir Yefimoviç Semiçastnıy: "Belki birgün, Olağan üslü Hal Komitesinin arkasında Mihail Sergeyeviç'in

-284

imparatorluğun son darbesi


durdu�unu ôğreniriz. Eğer yıllar sonra birileri bu konuda yazar veya Gorbaçov'un kurmaylanndan biri hatıra kitabmda bu iddiayı One sürerse, kesinlikle şaşırmam. . . " Artık yazmaya başladılar bile! "Ne oluyor be! Tutturmuşsunuz olağanüstü hal, olağanüstü hal diye' Tıpkı futbolda olduğu gibi' Bir takım sahaya çıkmış, diğeri çık­

diyordu A.Yakovlev. Lukyanov ise Cumhurbaşkanının Foros günlerini "izolasyon" olarak nilelemişti. Cumhurbaşkanıyla yakınlı91 olmayan Gennadi Burbulis de aynı görüşteydi: "Gorbaçov·un hiç kimseyle bağlantı kurmadığı. konuş­ mamış' Bu kadar işle''

madığı bana pek inandmcı gelmiyor. Bazen de izolasyonun onun

işine geldiğini düşünüyorum. Yani OHDK "nın yardımı ile olağanüstü hal ilan etmek istiyordu; ama kendi isminin bu işte anılmasını istemiyordu. Görünürde darbeye karşıydı; ama aynı zamanda dar­ beyi provoke ediyordu. "

Komünizmin Moskova"da Öldüğü Gün isimli makalesinde Sandra Viola da, darbeciler konusunda kısa ve net olarak şu görüş­ leri savunuyordu: "Kryuçkov ve yandaş/an tarafmdan yapılan darbe girişimi.

nasıl başladıysa,

ôyle bitti: Sarhoş başladılar,

bilirdiler.

19 Ağustos sabahı

Başbakan Pavlov artık sarhoştu ve

sarhoş

21

Ağustosta kendisini tutuklamaya geldiklerinde, derin bir uykudaydı. Başbakan yardımcısı

Yanayev de sarhoştu.

Diğer darbecilerin

tutuklanması sırasmda da. masalarında boş şişeler duruyordu. Darbe girişimcilerinin Ekim ayında yapılan mahkeme duruşmasında etrafa yayılan etil alkolün kokusu, grotesk bir manzara oluşturmuş­ tu. Zanlılardan biri: 'Ben x·e telefon açtığımda, sarhoş olduğunu anladım' diyor. diğeri ise 'Y toplantıya gediğinde, onun sarhoş olduğunu anladık' itirafında bulunuyordu. üçüncü zanlı ise: 'Sarhoş Z'ye imzalanması gereken evrağı verdiğimizde, elleri titriyordu' demişti'

1991"de SSCB Yüksek Konseyi Başkan1ı91 görevinde bulunmuş, Devlet Duması milletvekili Anatoliy Lukyanov·ıa yaptı91 söyleşide, NSN muhabiri Galina Sologubova "Bütün olanlardan sonra Yazov'un 'Ben, yaşlı bunak bu işe ne diye giriştim ki?!' diye sitem ettiği doğru mudur?" diye soruyordu Lukyanov: "Evet, gerçekten de Yazov ve Kryuçkov yıkılmışlardı. ikisi de saçma sapan şeyler konuşuyorlardı. Tutuklandıktan sonra. iyice zırvalamaya başladılar."

Bu cümleler ise, AIF Gazetesi yazarı İrina Kostina·ya ait: "Darbe girişiminin akabinde yaşanan gelişmeler de bu darbenin ne kadar kötü yône/ildiğini gôsteriyor. En azından bazı darbecilerin muamma dolu

intiharlarını

hatırlayalım .

285

Gorbaçov·un

yardımcısı

imparatorluğun son darbesi


Ahromeyev·in tabancası oldugu halde, kendisini asarak intihar etmesine ne gerek vardı? içişleri Bakam Pugo ·nun ve kansmm vurulduğu tabanca. cesetlerden bir buçuk metre aralıklaki sehpanın üzerinde duruyordu. Yoksa Pugo kansım, sonra da kendisini şakagından vurduktan sonra tabancayı sefıpanm üzerine blfakarak yere yatmış ve ölmoş müydü? Merkezi Komite yöneticilerinden olan Kruçina. Krnçma ·mn selefi Pavlov, Merkezi Komite şube müdürü Lisovlik -üçü de garip bir şekilde 'balkonlardan atlayarak' intihar etmiş, cesetleri de apartmanlarınm 5-B metre aralı�mda bulunmuş­ tu. Demek ki üçü de odadan hızla koşarak balkona fırlamış, ve aşağıya atlamışlardı'. . . " Gorbaçov'la Yelisin arasında yaşanan kolluk kavgasının doğur­ duğu ve sonunda fiyaskoyla sonuçlanan OHDK, ucuz bir şov, popülist bir kurguydu sadece. Ve bu şov. Yeltsin kurmaylarınca eski Sovyeller Birliği' nde demokrasinin zaferiymiş gibi sunuluyor, 20 Ocak Bakü katııamı ise, sıradan bir polisiye operasyon olarak gös­ teriliyordu OHOK sırasında ölen kahramanlara da ihtiyaç duyulduğundan, trafik kazasında ölen Uç kışiyi Rusya·nın ulusal kahramanları ilan etmişlerdi. "Rusya Kahraman/an" ünvanının onlara verilmesini leklif eden şahsın. Primakov olduğu da bilinmektedir. Oysa Bakü"de, imparatorluğun tankları önünde korkmadan. cesaretle duran gerçek kahramanlar hakkında, Primakov "m#itannyakıştırmasında bulunuy­ ordu 20 Ocak 1%0 yılında Azerbaycan halkının kahraman evlalları canları pahasına lmparaıorluğun tankları önüne çıkarak, özgürlük yolundan dönmeyeceklerini bülün dünyaya haykırmaktaydılar. lmparaıorluğun kendisı de dahil. bülün insanlık SSCB'nin günlerinin sayılı olduğunu anlamıştı artık. Olağanüstü Hal Komitesi de Bakü"de, 20 Ocak 1990 tarihinde ilk darbeyi yemişti! Rusya'da Komünizmin çöküşü. Azerbaycan·dan başladı ! On yıl sonra Yeltsin'in sözde demokrat takımından herkesin hırsız oldugu, ikti­ darı sadece zenginleşme aracı olarak gördükleri anlaşılınca, vic­ danlı ve dürüst Rus demokratlar. 20 Ocak 1990"da Bakü'de yaşanan olaylara farklı gözle bakmaya başladılar. Artık onlar da, imparatorluğun tankları önünde dik duran insanların özgürlükten başka bir şey istemediklerini anlamışlardı! OHDK üzerinde elde edilen zafer, Moskova'da bir mitingle kul­ lanıyordu SSCB"nin her yerine canlı yayınlanan mitingde, Azeri demokratların Azerbaycan"dan getirdikleri bayragımızın meydanın tam ortasında dalgalandığını bütün ülke görmüştü. Halbuki akşam saatlerinde, ana haber bülteninde miting görüntüleri tekrar yayın-

286 imparatorlugun son darbes;


ıandığında, bayrak ortalıkta yoktu artık. Bayrak kaybolmuştu .. 20 Ocak 1 990 olaylarından sonra, Sovyet ordusunun bundan sonra SSCB'nin herhangi bir yerinde kesinlikle buna benzer bir operasyon yapmayacağını, Bakü"de herkes biliyordu. O dönemin bazı komutanlarının hatıra kitaplarından da, bu görüşü destekleyen itiranara rastlamak mümkün. imparatorluk ise, askerin deste{li olmadan çöküşe mahkumdu' Bakü katliamından sonra, bir avuç eşkiyanın Vilnüsde sağa sola ateş etmesi ve OHDK olayları, sıradan bir şovdu sadece imparatorluk, son darbesini aslında Vilnüs ve Riga'ya indirdi diye duyuyoruz bazen. Kesinlikle çok büyük bir yanılgı. Kuşkusuz. Vitnüs ve Riga'da çıkan kargaşalarda da yaşamını yitiren cesur insanlar, valanlarının özgürlü�ü u�runda hayata veda eden kahramanlar vardı. Bakü"deki katliamın emri ise doğrudan SSCB liderleri tarafın­ dan verilmiş, operasyonu SSCB Savunma Bakanı, SSCB içişleri Bakanı, SSCB KGB Başkan yardımcısı yönetmiş, operasyonda Sovyet ordusu ve lçişleri'nin en elit birimleri ve en son model silahlar kullanılmıştı (mesela Ml-8 askeri helikopterleri). Şimdi de diğer şehirlerdeki operasyonlara bakalım. Tıms ve Vilnüste birer alay, Riga" da ise yerli komandolardan oluşan özel tim operasyonlar yapmıştı. Bu arada, Riga·daki komandolar zamanı geldiğinde mahkemede de yargılanmışlardı. Bugün yazılan bazı yazılardan, bu operasyonların da tıpkı Bakü saldırısında olduğu gibi acımasızca yapıldıgını; ama kesinlikle stratejik bir planın izlenmediğini, spontan geliştiğini okuyoruz Gerçekten de, Bakü dışındaki diğer şehirlerde yapılan operasyon­ ların kararı, Merkez'in onayı ile söz konusu Cumhuriyetlerin silahlı kuvvetler komutanları tarafından veriliyordu. Ama kesin olan şu ki, bu operasyonların hiçbirisi 20 Ocak 1990 Bakü katliamıyla kıyaslanamazdı. Gazeıecilerin Vilnüs olayları ile ilgıli soru yağmu­ runa tullukları Gorbaçov"un ekşimiş suratını hala hatırlıyorum. Belki de Vilnüs olaylarının onun bilgisi dışında geliştiğini söylerken samimiyetsizli�i ile tanınan Gorbaçov ilk kez samimi konuşuyordu. Bu saldırı Gorbaçov·u memnun elmiyordu; çünkü Vilnüs'te silah kullanılmasının Batı"nın hoşuna gitmeyeceğinden kesin olarak emindi. Batı"nın herhangi bir meseleye yaklaşımı fevkalade önem­ liydi onun için. Vilnüs olaylarının Gorbaçov·un konumunu zayıflat­ mak, koltuğunu sallamak isleyen muhalif güçler tarafından provoke edilmiş olma ihtimali de gözardı edilmemeli. Tinis olayları da Gorbaçov"u fazlasıyla rahatsız ediyor, kendisi operasyonun sorumluluğunu üstlenmek istemiyordu. Gürcislan·ın başkentinde yaşanan kanlı olaylardan sonra, Gürcistan Komünist

� 287

- --- ---- -

--

imparatorlugun son darbesi


Partisi Birinci Sekreleri 0.1.Patiaşvili Moskova·ya gelerek, arasının çok iyi olduğu Gorbaçovdan randevu almaya çalışmıştı . i ki gün boyunca Gorbaçov·un makam odasının karşısındaki bekleme salo­ nunda içeriye alınmayı bekleyen Patiaşvili'ye, bundan sonra mis­ afirlerin lojmanlarına geçmesi ve orada beklemesi önerilmişti. Günler geçmiş, Gorbaçov onunla görüşmeyi kabul etmemiş ve bek­ lemekten usanan Paliaşvili'nin, Tiftis"e dönmeklen başka çaresi kalmamıştı. Halbuki Tiflis, Vilnüs olaylarının sorumluluğundan kaçı­ nan Gorbaçov, 20 Ocak 1 990 Baku katliamında başrolü oynadığını hep iliraf etmişlir Gorbaçov SSCB halklarını uygar olanlar ve olmayanlar şeklinde ayırıyor ve bu ayrım onun davranışlarına yansıyordu (Gorbaçov·a göre Azerbaycan halkı "uygar olmayan ha/k/ar"dandı). SSCB Milletvekilleri genel oturumunda, Baltık Cumhuriyetlerinin vekilleri SSCB'den ayrılmak istediklerini açıklayınca, Gorbaçov yüksek sesle bağırmıştı kürsüden: "Ayrılamazsmız! Siz uygar toplumsunuz. başka/afi gibi değilsiniz {yk.). Vicdanınız bunu yapmaya izin ver­ mez!.'' Radyoda Hitler' i dinlediğini anılar kitabında yazan Churchill, kendisini en fazla kızdıran şeyin, Hitler'in ara sıra Tanrı'dan bah­ setmesi olduğunu söyler. Gorbaçov da vicdandan bahsedince biz de isler istemez hayrete kapılıyoruz. Vilnüs olayları söz konusu olunca Gorbaçov·un ne kadar utandıgını, başını öne eğdiğini, 20 Ocak 1990 Bakü katliamıyla ilgili kendisine soru sorulunca ise, nasıl çıldırdı�ını, kin ve nefrel kus­ tuğunu da hatırlayanlar bilir. Kendi deyimi ile "uygar olmayanlar!" cezalandırmak, kurşuna dizmek de çok kolaydı. Nasıl olsa partililer de, demokratlar da, Balı da onaylıyordu bu katliamı! Bu katliam yaşandığında, railleri ve azmelliricileri konusunda kafaları karşıtıran birtakım sorular vardı. Sıcağı sıcağına bülün ihti­ malleri gözden geçirerek bu sorulara cevap bulmak gerçeklen de kolay değildi. Oysa şimdi, yıllar geçtikten ve katliamla ilgili yeterince bilgi ve belge ortaya çıktıktan sonra, aklı başında herkes bu katlıamın doğrudan Gorbaçovun emri ile yapıldığına kani olmak zorundadır. Oysa bir iki kişi hariç, o dönemde bu kalliamın Bakü Ermenilerini korumak amacıyla yapıldığını savunan birinci kuşak Rus demokraUardan hiçbirisi, operasyonun gerçek nedenleri, failleri ve azmelliricileri konusunda bildiklerini anlatmamakta hala ısrar ediyor. Aslında bu tavır, bu insanların demokratlıktan ne kadar uzak olduklarını, onlar için son hedefin hakikat olmadığını açıkça göster­ mekledir. Bu adamlar sadece ve sadece, siyasi geçmişe sahip

288

imparatorlu{Jıın son darbesi


işadamlarıydı. Demokrasi ise onlar için zenginleşme aracıydı, amaç deQildi. Son gücünü toplayan imparatorluk, 20 Ocak 1 990 tarihinde en kanlı darbesini Bakü"ye indirdi. Azerbaycan"dan başka hiçbir sovyel Cumhuriyeti, ne önce ne de sonra, böylesine a�ır bir sınav­ dan geçti. lmparaıorluQun korkunç saldırısına maruz kalan Azerbaycan, hemen akabinde Ermenistan· ı n ilan ettiQi ve Yeltsin"in ıimsalinde demokratik Rusya'nın yeni yönetimince de desteklenen kanlı savaşla yüz yüze kaldı.

289 imparatorluğun son darbesi


BAKÜ KATLIAM ININ SORUMLUSU

290

imparatorluğun son darbesi


Nazi Almanyası'nın yöneticileri, yaptıklarından dolayı Nürnberg mahkemesinde hesap vermişlerdi. 20 Ocak 1990 tarihinde, Bakü'ye ordu göndererek masum insanları katleden SSCB'nin son yönetici­ leri ise. hiçbir ceza almadıkları gibi, bugün de yeni Rusya·yı yönel­ meye devam ediyorlar. Bu şahıslardan hiçbirisi, bugüne kadar suçunu itiraf ederek, Azerbaycan halkından özür dilememiştir. Tam ıersi. onlar bu ırajediden dolayı Azerbaycan halkını suçlamaya devam ederek, şehillerin halırasına hakarel ediyorlar. Ölümünden önce Mikoyan kendisi ve dava arkadaşları hakkında şunları söylemişli: "Hepimiz birer şerefsizdik! . " Gorbaçov Vakfı nezdindeki Bilim-Enformasyon Merkezi'nin 2000 yılında hazırladığı 1990 Perestroyka Kronolojisi isimli raporda, bütün okurlar aplal yer­ ine konuyor ve şu cümlelere yer veriliyordu: "20 Ocak 1 990. O. Yazov ve VKryuçkov'un emriyle (y.k.}, ordu Bakü'ye girdi." işte ·•Şişenin içindeki akrepler'' sahnesinden. küçük bir mizansen! Baş Komutan Gorbaçov·un izni olmadan Yazov, üslelik Kryuçkov·ıa beraber orduya Bakü'ye girme emri veriyor. Bilim-Enformasyon Merkezi'nin raporunda en dikkat çekici nokta ise, bu raporda Gorbaçov'un dalkavuğu, dönemin içişleri Bakanı Bakatin'in isminin geçmemesidir. 20 Ocak 1990'da ordunun Bakü'ye girmesi emrini, Gorbaçov ver­ mişli. Yazov, Bakatin, Kryuçkov ve diğerleri ise, sadece cinayet ortaklarıydılar_ Ocak lrajedsinin baş mimarı ve düzenleyicisi ise, o dönemde inkar eımediği gibi, bugün de bunu inkar elmeyen Mihalil Sergeyeviç Gorbaçov· un ta kendisidir. Gorbaçov'un Bakü 20 Ocak kanlı olayları hakkındakı görüşlerinin yer aldığı hatıra kilabından bazı başlıkları okumak, bu şahsın katliamın baş sorumlusu olduğunu anlamak için yeterli olacaktır. 90'1ı yılların başlarında, Ermeniler ile Azerilerin kavgası patlak verdi. Bu kavga, Ermenilerin Bakü'de toplu katliama maruz kalması­ na ve şehirden kovulmalarına neden oldu. Bakü, 20 Ocak 1990 olayları hakkında ortalıkta spekülasyonların ve yanlış bilgilerin dolaşlığını biliyorum. Sırf olağanüstü durum oluşluğundan, Azerbaycan'da sıkıyönetim ilan etmek zorunda kaldık. Bu tedbir, daha fazla kan akmaması içindi. Daha sonra, olaylar şu şekilde gelişti: 13 Ocak akşamı, bir grup serserinin Bakü'de çalışma çıkar­ ması sonucu insanlar öldü. 15 Ocakta. Azerbaycan KP MK Bürosu. Bakü'de asayişin sağlanması için alınması gereken acil önlemleri görüştü. Alınan kararda yazıldığı gibi, Ülkede istikrarı ve huzuru bozmayı hedef edinen bu gruplar, niyetlerini gerçekleştirmek için harekele geçmişlerdi. DKÖB'de ve DKÖB'le sınır bölgelerde istikrarın bozulmasını fırsat bilen bu güçler, Bakü'de ortamı germ-

--------- ------291-- -- - - --

imparalorluğun son darbesi


eye ve Ermenistan·dan Azerbaycan·a göç eden Azeri göçmenlerin bir kısmını, yasadışı davranışlara itmeye başladılar. 13 Ocakta Bakü"de çıkan kargaşa ve çatışmalar sırasında, serseriler genellik­ le Ermenilerden oluşan sivilleri katletmiş, onlarca kişiyi yaralamış, evleri yaQmalamıştı. Acil önlemler alınmalıydı. Hükumet asayişi saQlamak için çaba sarfediyordu. Ama iç kavgalar ve çatışmalar hükumetin çalışmalarını ve durumu kontrol etme işlevini felç etmişti. Cumhurbaşkanı sözcüsü sıfatyla Y.Primakov·u Bakü'ye gönderdim. KP MK"yı ise A.Girenko temsil ediyordu. Azerbaycan"daki durumla ilgili, endişe verici bilgiler almaya başladık onlardan. Kaos ülkede başını almış yürüyordu. 18 ilde nerdeyse bütün yönelim organları inas etmiş. lran·ıa iki yüz kilometrelik sınır hallı kaldırılmıştı. Azerbaycan Yüksek Konseyi ise, yükselen terör dalgasını önleye­ mez hale gelmişti 19 Ocak tarihinde SSCB KP MK, Yüksek Konsey Prezidyumu ve SSCB Bakanlar Kurulu Ermenistan ve Azerbaycan halklarına bir çaQrı yaptı. Yüksek Konsey Prezidyumu kararı ile, Bakü'de 20 Ocak ıarihinde olaQanüstü hal ilan edildi. Çatışma çıkaran kişiler karara uymayı reddettiler, ordunun Bako·ye girmesini engellemeye çalıştılar, bu da daha fazla insanın ölümüne neden oldu. 20 Ocak günü, Merkez TV'de durum deQerlendirmesi yaptım ve ülke yönetiminin aıaca91 adımlar konusunda bilgi verdim. Bakü operasyonu konusunda farklı de9erlendirmeler yapılmış, bugün de yapılmaya devam eımekledir. Bazılarına göre oıa9anüstü hal çok geç ilan edilmişti, bazılarına göre ise onu ilan etmeye gerek bile yoktu. Bınncilere verece!)imiz cevap şöyle: Biz Azerbaycan yöne­ timine danışmadan, onlarla konuşmadan olaQanüstü hal kararını alamazdık: ama Azerbaycan yönetimi felç oldu9undan. bu kararı merkez yönetim olarak kendimiz, tek başımıza aldık. OlaQanüslü halin ilan edilmesini yanlış bulanlara ise, bunu yapmayacaQımız tak­ tirde ortamın daha da gerilebilece9inı, beklenmedik olayların yaşan­ abileceQini ve yeni insan ölümlerinin olabileceQini söylemek duru­ mundayım. Gerilimin daha fazla tırmanmasına izin veremezdik. Evet. Ocak 1990'da milliyeli ne olursa olsun. çok sayıda Bakülünün yaşamını kaybetmesi çok acı verici bir durum. Ama o günlerde bu kaosu durdurmasaydık, daha fazla kurban verirdik. 1 990 Ocak olaylarından bir ders çıkarılmış mıdır? Kuşkuluyum. Azerbaycan-Ermenistan savaşı böyle bir dersin çıkarılmad191nın en bariz kanıtıdır. Benim bu trajik olaylardan çıkardıQım sonuç ise şöyle: Hükumet bu tehlikeli duruma. gerilim ortamına. güce baş vurmadan dur diye.

---292 __ imparatorluğun son darbesi _


mezdi. Mecbur kalındıgınıda, böyle bir operasyon kaçınılmaz ola­ bilir. önemli olan, ölçülü ve dikkatli olmak, aşırıya kaçmamaktır. Sorunun köklü çözümü ise, yalnız siyasi melotlarla mümkündür. Bu satırlarda o kadar yalan, ikiyüzlülük, pişkinlik, küstahlık ve acı­ masızlık var ki, yorumlamaya kalksan ciltlerce kitap eder. "Bu on/emler, daha fazla kanm akmaması içindi." Demek ki Gorbaçov'un "kan akabilit' hipotezi yüzünden, Bakü'de 1 00'den fazla insanın canına kıymak; kadınları, yaşlıları. çocukları, yani "kan akabilece�i ihtimalinden" habersiz masumları katlelmek gerekiyore muş! " 1990 Ocak olaylanndan bir ders çıkarılmış mıdır?" diye soruyor Gorbaçov ve cevabı da kendisi veriyor: "Kuşkuluyum. Azerbaycan-Ennenistan savaşı böyle bir dersin çıkarılmadıgının en bariz kanıtıdır." Bu ne nasıl ikiyüzlülük!? Bu sözleri, ruhunu şeytana satmış birisinden başkası söyleyemezdi! 20 Ocak 1990 tarihinde Bakü'ye saldıranlar, Gorbaçov·un kon­ septiyle silahlanmışlardı Bu katliamda anahtar isim ise Yevgeni Maksimoviç Primakov'du. Baku'de bulunduQu sırada, bu adam Gorbaçov'un emirlerini uyguluyor, planını hayala geçiriyordu. Vladimir Voronov yazıyor: "Kargaşanın hakim olduğu o dönemde, mükemmel Arapça konuşan ve bir ortadoğu uzmanı, bilim adamı olan Primakov, parlamentoda başarılı olamamıştı. Gorbaçov hepimizi göreve çağırdı! Dünyanın en öncü eğitim siste­ minden geçen bizler, ortadoğudan da elde elliğimiz ıecriibeyle silahlanarak, kendi ülkemizin doğusuna, Azerbaycan 'a yürüdük. Yalnız değildik. Ekibimiz mükemmeldi: Savunma Bakanı Yazov. KGB Başkanı Kryuçkov. . . Bakü'de canımız sıkılmasın diye, yanımıza bir sürü üniformalıyı aldık. Bilim adamı (o günlerde) Sumgait'e gidemedi, işi başından aşkındı. 1989 sonu - 1990 başlarındaki Ermeni katliamlarına da yetişemedi. Yılbaşıydı ya, malum. . . Ocağın ortasında tüm bunları telafi etmek gerekiyordu. Sonunda Azerbaycan·ın emniyet güçleri, yaşanan trajediyi değer­ lendirerek bir karara vardılar: Doğnıdan suçlular arasında, bizim bilim adamı da varmış. 1994 'de Azerbaycan yetkilileri soruştur­ manın sonuçlarına dair bir rapor yayınlayarak Arap dünyası konusunda uzman olan bilim adamının Azerbaycan·a verilmesini talep etliler. Rusya artık Dış istihbarat Servisi başkanı görevinde bulunan adamı Azerbaycan 'a teslim edecek değildi ya ı Ama böyle tatsız bir olayın yaşanması hiç de hoş değildi. Azerileri doğu tarzın­ da, ya parayla satın alarak ya da tehdil ederek sus/urdular. Tabii ki bunlardan birini yapmalıydılar, sadece parmak sallayarak kolayca

293

imparatorluğun son darbesi


kurtulamazlardı." Bakü Deniz Harp Okulu mezunlarından olan Primakov·a. Bakü olayları sırasında "yumuşak huylu yılan" lakabı boşuna verilmemişli . Azerbaycan KP MK koridorlarında kendinden emin tavırla, ördek adımlarla adımlayan Primakov, tıpkı bir kara kargayı andırıyordu. Primakovun Bakü"de yaptığı, daha doğrusu yapmayı başara­ madıQı en büyük provokasyon Girenko, Mihaylov ve beraberindeki diğer kafadarları ile beraber, Kafkasya·nın Şeyhülsilamı Paşazade"ye hükumetin başına geçmeyi teklif eımesiydi. Elbetıe şeyh bu teklifi reddetmişli. Ya kabul etseydi ne olurdu? Sovyet pro­ pagandası radikal islamcıların Az.erbaycan·da iktidarı ele geçirdiQini bütün dünyaya basbas bağıracaktı . "Primakov diğer siyasetçilerden farklı olarak, neyi nerede konuş­ mak gerektiğini biliyor.'' Bu tespil, Primakov·a yakın olan, dava arkadaşı ve dostu. Rusya Sanayiciler ve lşadamıarı Sendikası Başkanı Arkadi Votski"ye ait. Volski haktı: Primakov Bakü"de ne konuştuğunu gayet iyi anlıyordu. Sadece Azeri yöneticiler göremiy­ orlardı onun içyüzünü. Göremezlerdi de. Primakov kamunajdan iyi anlardı.. Kuşkusuz Primakov çok yönlü, kurnaz bir siyasetçiydi . Kurnazlığını da Bakü"de fazlasıyla sergilemiş oldu. Den gazetesinde Yevgeni Maksimoviç Primakov·ıa ilgili Maksim"in Dönüşü isimli bir makale yayınlanmıştı. Gazetenin yazdıQına göre Primakov genç yaşlarından KGB"de çatışmaya başlamış ve biraz olgunlaştıktan sonra, MOSSAD hesabına da ajanlık yapmışlı. Primakov bu iddiayı reddetmedi ve gazeleye dava açmadı. Primakov Bakü . deyken, ülkenin ünlü gazeıecilerinden olan, yahu­ di S.Peres·e akıl veriyordu: "Komünistler aşırılığa kaçmazlar Fanatik de!;jil/erı Siz daha iyi biliyor olmalısmıı bunu. Kôrü körüne bir fanatizm, aslmda Yahudi kompleksidir Evet. bir Yahudi kompleksi' MOSSAD kompleksi'." Bol bol fıkra anlatmayı seven akademisyen-istihbaralçı. zor oyun­ lar oynamayı sever ve oyun sırasında karşı tarafı bilgilendirmeden, oyunun kurallarını değiştirirdi. Bakü"de yaptığı da buydu işte. 21 Ağustos tarihinde, Primakov·un Bakalin"le beraber Krım·a, Gorbaçov·un yanına uçtuklarını çok az kişi biliyor Bir süre sonra, Krım·a Yellsin·in temsilcisi olarak gönderildiQı anlaşıldı. BilindiOi gibi, Primakov önce Gorbaçov"dan ayrılarak Yellsin"in takımına katılmış, daha sonra da Putin"e satılmıştı. Primakov·un, kendi döneminin siyasetçilerinden çok farklı olduğunu söylemeliyiz. Derin ve çok yönlü eğitimi, romantik kişiliği, tam bir fıkra dağarcığı olması, çeşitli kesimlerden aydınlarla 294 imparalorluğun son darbesi


arkadaşlı�ı. kadınlara özel ilgisi vs. Primakov·u farklı kılan özellik­ leriydi. Aynı zamanda (sık sık degişen) amirlerinin emirlerini kusursuz yerine getirmesiyle de ünlüydü Primakov. Bu ıarz kişiliğe sahip adamların, Çar döneminde fevkalade değer gördügünü okumuştum bir zamanlar. Oysa ister Sovyet döneminde isterse de kapilalist düzende, eşine fazla rasllanır türden adamlar­ dan olmayan Primakovlara, Çar Rusyasında olduğu gibi, modern zamanlarda da ihliyaç duyulmaktadır. G.Yavlinski'nin anlaıtığına göre, 1998 yılının Ekim ayında Başbakan yardımcılıgına atanmak isteyen Maslyukov, Gustov, Kulik ve Malviyenko, kendilerine bu konuda yardım etmesi için Primakov· a rüşvet vermişlerdi. Bu iddialar karşısında susan Prikmakov, Yavlinski"ye dava bile açmamıştı. Daha bitmedi! "Benim kişisel kanaatime gôre" diye yazıyordu Berezovski, "Primakov hayatımda rastladığım en namussuz adamdır. insanlık­ tan en ufak nasibi olan bir adam, onun konuştuğu şeyleri ağzma almaz. aklmdan bile geçirmezdi. Primakov vefat eden oğlunun hatırasına yemin ederek yalan sôylüyordu bana!." Primakov·ıa ilgili anlatılan bu gerçekler, ordu 20 Ocak 1990 tari­ hinde BakU'ye girmeden önce, Azerbaycan halkının karşısına dikil­ erek tatlı tatlı konuşan. yalanlar satan Primakov·u dinleyen insan­ larımıza ne kadar da lanıdık, öyle değil mi? Berezovski Fransız gazetesi La Figaro'ya yaptığı açıklamada: "Primakov·un azledilmesi, benim çabalarımla oldu" demişti. Berezovski'yle ilgili ne düşünürsek düşünelim, ona karşı tuıumu­ muz ne olursa olsun; ama onun bu önemli bilgileri açıklaması, gerçekten de bir büyüklük ve erdemdir. Nlkolay Anisin'in bir cümlesini okuyalım: "Çocukluk arkadaşları için, mesela Gürcü Mamardaşvili, Ermeni Şiroyan ve Onikov gibiler için Primakov hep Jenya isimli; milliyeti, uyruğu olmayan bir arkadaştı sadece . " Halbuki Azerbaycan halkının hafızasında Primakov, sıradan bir Jenya değildi; eli kanlı ve Ermeni yanlısı bir Jenya idi. Tabi ki Primakov un ekibinde A.Girenko ve V.Mihaylov gibi, Bakü katliamında rol almış isimler de vard ı . Ama onları yazmaya değmez. Bakü olaylarının baş sorumlularından birinin general Lebed olduğunu başta da söylemiştik. Lebed. Yazovun bir numaralı emri olan "Gözünüzü kırpmadan ateş ediniz" talimatını. canla başla uygulayan komutanlardandı. Fakat Lebed diğer komutanlardan daha fazla suçludur, çünkü katliamlardan sonra da şehitlerin aziz hatırasına hakaret etmeyi, ölen ve sağ katan insanlara çamur

295

imparatorluğun son darbesi


atmayı sürdürmüştü. Gorbaçovdan sonra, Bakü'de kanlı kıyım yaptı�ını ne o günlerde, ne de sonraki yıllarda saklayan ve Azerbaycan halkına karşı nefretini apaçık belli eden ikinci kişiydi Lebed. Ocak olaylarının üzerinden on sene geçtiklen sonra bile, Lebed Azerbaycan halkına kin kusmaya devam ediyordu. Los Angetes Times gazetesi'nin yazdığına göre, Krasnoyar eyaleli valisi Lebed, 23 bin Azerbaycan uyruklu vatandaşın Norilsk ilinden zorla çıkarılmasını, evlerinden kovulmasını emretmişti. insanların etnik ayrımcılığa tabi ıutularak yaşadıkları topraklardan kovulmaları, göçe zorlanmaları Rusya tarihinde ilk kez yapılan bir uygulamaydı. Yalnız Merkezin müdahalesinden sonra. Lebed·in bu keyfi uygulamasının önü alınmıştı. Yıllar geçtikçe, bu ınsanla ilgili gerçekler tek tek gün yüzüne çık­ maktadır. Bu adamın biyografisinin sayfalarını karıştırarak, Bakü'deki katlia­ ma azıcık da olsa ışık tutacak bazı örnekleri görelim. Gazeıecilerin tespit ettiği gibi: "Lebed'in demokratlığı; Yahudi'nin domuz beslemesi kadar abestir." Oysa Lebed orduyu da demokralik reformlar sürecinden geçirmek istiyor, general olmayı düşlüyor, üstelik ordunun toplumu denetlemesinden yana oldu�unu ifade ediyordu. Siyasi kariyerinin henüz başındayken, televizyon kanallarına röportajlar veren Lebed, "Prednestrovye ·den çıkmaya korktuğunu; çünkü çıkarsa savaşın başlayacağını" söylüyordu. Yalan ı Çünkü Lebed çıktıktan sonra, Prednesırovye·de savaşın başlamadı{lını hepimız gördük' Savaş var idiyse bile, onu Lebed başlatmış ve 5 bin kişinin canına kıymıştı! Askeriyede ihanetlerle geçen uzun yıllardan sonra, orduyla işi biten Lebed bu kurumu oligarşinin kollarına teslim etmek isledi. "Lebed·ıe aranız neden açıldı?'' diye sormuştu bir gazeıeci Rusya Savunma Bakanı korgeneral lgor Rodionov'a. işle Rodionov' un cevabı: "Güvenlik Konseyindekı kariyerinin sonuna geldiğinde, Aleksandr lvanoviç iyice saçmalamaya başlamıştı. Bir keresinde zenginlerin listesini gösterdi bana ve bu kişilerin devletin yerine orduyu desteklemek, finanse etmek istediklerini bildirdi. Orada Berezovski'nin de soyadını gôrdü(Jümü hatırlıyorum. Anladım ki Lebed benım timsalimde Rusya ·ya değil, onun kendisine hizmet edecek bir Savunma Bakam görmek isliyor. Ondan sonra bir daha görüşmedik." En krılik dönemde, Lebed Beyaz Sarayın savunucularını satarak OHDK·ya kalıldığını açıkladı. Ve her şey bundan sonra bitti. Bütün

296

imparatorfuğun son darbesi


Rusya Lebed'in siyasi kariyerine noktayı koyduQu gibi, dürüst devlet adamı imajını da ayaklar allına aldı. Oysa yıllar boyunca dürüstlüQü ile spekülasyon yapan Lebed, bu imajı sayesinde servetine servet kalmıştı. QHDK döneminde SSCB Savunma BakanlıQı enformasyon bölüm başkanlıQı da yapmış olan, Rusya Genelkurmay Başkanı birinci yardımcısı general Valeri Manilov, lu!)general Gennadi Koşuba, albay Aleksandr Teplov ve enformasyon bölümünden diğer gôrevlil· erle beraber, 20 AQusıosıa Lebed ve Yevdokimov' u denetlediklerini 10 Ekim 1990 tarihinde gazeıecilere açıklamıştı. Denetimler sonu­ cu, ikisinin de dürüst ve namuslu devlet çalışanları oldukları, vatana kusursuz hizmet ettikleri ve yeminlerine sadık kaldıkları anlaşılmıştı. Manilov bu bilgileri gazetecilerle paylaştıktan sonra, 21 AQustos tar­ ihli Pravda gazetesi, dedikodulara inanmayın başlıQıyla konuya ilişkin haberi sayfalarına taşımıştı. Yine aynı gazete Manilov·un dilinden, 1 06. havadan indirme tümeninin, 1 37. alayının, 2. taburu komutan yardımcısı, 30 yaşında­ ki binbaşı Yevdokimov hakkında şunları yazıyordu: "Son yıllarda askeri birliğimiz Sumgait. Bakü (y.k.}, Tillis gibi sıcak noktaları terketmiyordu. 18 Ağııstos saat 12'de Güney is/ikametinde yüksek askeri hazırlığa geçmemizi emretti/er (y.k.)... Saat beş sularmda tabur komutam Sergeyev, Ryazan ·dan Moskova·ya doğrıı, Tuşinsk hava/imanına hareket etme talimatı aldı. üç tabur ve istihbarat bölüğü yola koyuldular Askerlerin üzerinde silah vardı; ama mühimmat ve cephanelik almamışlardı. Moskova yakmlarında askerler durduruldu ve komutanlar taburlara talimatlarım verdiler. Bize ve isrihbarat bölüğüne Beyaz Saray'a hücum etmek ve binayı koruma altma almak emri verildi... Kalininsk caddesinde barikatlar kurulmuştu, yiizlerce Moskovalı da barikatların arkasında bekliyor­ du... Saat 23 sularında Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi milletvekilleri ile beraber general Lebed geldi. Savunucuların binanm çevresinde oluşturduktan çemberi yararak, bizi Yüksek Konsey binasının ônüne getirdiler. Panzerler de binanın çevresine yığılmıştı. Tabura kesin bir emir verilmemişti. Eğer birileri saldırırsa, ne yapmak gerektiği konusunda kimse bir şey söyle­ memişti_ Sadece binayı korumak emredilmişti bize... Ama binanm ônı.indeki sivillenn de binayı korumak için toplandıklanm bildiğimiz için. 'Bunlar zaten bizimle aynı amaçla burada. Binayı bunlardan mı korııyacağız?' diye sorııyorduk kendi kendimize Cephanelik ver­ ilmiyordu. Eğer gerçekten de birileri binaya saldırırsa nasıl hareket edeceğimiz konusunda en ufak bilgimiz yoktu. Ertesi sabah, saat 12 sularında binanın önünden ayrılarak Tuşinsk hava/imanına doğrıı "297 imparalorluğıın son darbesi


hareket etme emri aldık."

Muhabir yazısına şöyle devam ediyordu: "Manilov gibi ben de

Viktor Yevdokimov'un ne olursa olsun, Beyaz Saray'ı korumaya, savunmaya veya tam tersi Beyaz Saray'ı işgal etmeye (onun için

farketmiyordu) karartı ve bütün emirleri rahatlıkla uygulayabilecek

(y.k.). Rusya Cumhurbaşkanı olmak Lebed·in en büyük hayaliydi ve bu amacına ulaşmak için Lebed Rusya'nın zararına olabilecek bülün icraatlara imza almaya hazırdı. Yıllar sonra ortaya çıklıi;Jı gibi, onun ABD' deki Ermeni lobisi dışında da hamileri vardı. bir subay olduğu kanaatindeyim"

"BO'li ylllarm sonunda, Lebed Rusya siyasetinde önemli figürler­

den biriydi". diye yazıyor O.Platonov. "Dünyanın eliti ise, onun tim­ salinde Yeltsin"in bir benzerini görüyordu. Fazla e�itimi olmayan, kültürsüz. kaba. ilkesiz ve sistemden anlayışı olmayan general, Batmm sevimlisiydi; çünkü tavizlere eğilimliydi. Siyasi destek ala­ cağı taktirde, Batı ·nm bütün emirlerini canla başla uygulamaya da dünden hazırdı.

1995 yılında ABD'ye düzenlediğim bir gezi sırasında, ülke yöne­ timine yakın çevrelerden edindiğım bilgiye gôre. nüfuzlu Amerikan siyasetçileri arasmda. Rusya ·nm yeni cumhurbaşkanı koltuğunda Yeltsin 'i değil, Lebedi görmek isleyenler vardı. Halla bu siyasetçi­ lerin, Lebed'e yatmnayı düşündükleri paranm miktan da befJiydi: Tam tamına 1 mı1yar dolar. O zaman ben bu bilgiye pek inan­ mamıştım: çünkü Lebed'in kişiliği bana çok sönük ve gayri ciddi geliyordu. Ama sonra gelişen olaylar. ne kadar yanıldığımı gösterdi.

1996 yılmda A.Lebed, dünyanın en ônemll kulis toplanll/arından olan Uluslararası ilişkiler Konseyi'nin toplantısma katılmak için, New York'a davet edilmişti. Toplantıdan önce SSCB'nin çöküşünün mimarları ile sıcak görüşmeleri,

dostane sohbelleri olmuştu.

ômeğin,

Lebed Konseyin başkanı,

G. Bush;

ABD 'nin

eski

devlet

ABD eski cumhurbaşkanı

sekreteri

Baker

ve

general

B. Scouıscroft'la gôrüşmüşlü Rus düşmanlıklarıyla ünlü bu kişiler. Lebed'i gündemle ve yapılacak toplantının

ana maddeleriyle

lanıştlfdılar. 1 B Kasımda Lebed Uluslararası ilişkiler Konseyinde kabul edildi. Onunla

5 saat kadar görüşüldü. Generali, toplantı katılımcılarına Z. Brzezinski de

lanılan, H. Kissinger oldu. Top/anlıya G. Rockfeller.

katılmışlardı. ABD Moskova eski büyükelçisi ve istihbaratçı D. Mallock da oradaydı.

Dünya kulisi yöneticileri, Lebed'i Rusya

cumhurbaşkanlığına aday olarak görüyorlardı. Lebed ise konuş­ masında, dünyayı yönelen hükumete Yeltsin 'in baş/allığı reform­ ların devam effirilmesinden. Balı merkezli dış politikayı destekle-

ısa

·- - - - - -

· · - - · --

- · - -- - - -

imparatorlu(Jun son darbesi


mekten ve panik yapmadan NATO ile işbirtiOi kurmaktan yana oldu�unu bildirmişti." .. Rusya·nın Kafkaslar üzerindeki yönetimi ile ilgili verilen soruya, Lebed Rusya·nın Kuzey Kafkaslardan çek­ ilmesinin mümkün oldu!lunu ve bütün Kafkasların Balı"nın etki alanına geçebilece!lini söylemişti ve aynı zamanda NATO"nun Rusya·nın nükleer silahları üzerinde denetiminın de mümkün ola­ bilece!)ini bildirmişti... Lebed· in Amerikalı eliilerle yaptıQı bütün görüşmelerde ve oto­ rumlarda, Rusya·nın gelecek cumhurbaşkanh!lına aday olan bu şahsa yapılacak parasal yardım da görüşülüyordu. Ortodoks kilse­ sine ait gazelenin yazdı�ına göre. Lebed 1999 yılında Fransız mason lojası Büyük Do�u·yu da ziyaret etmişti. Onun kalılımıyla Mason ayini yapılmış ve kendisine Fahri Uye nişanları verilmişti. Kuşku yok ki Lebed"in Azerbaycan·a karşı düşmanca tavrı. KarabaQ konusunda Ermeni yanlısı tutumu, Ermenilerden aldığı paralardan kaynaklanıyordu. Yeltsin yandaşlarının sonraki yıllarda yaptıkları açıklamalardan belli olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Komünistlerin oylarının bir kısmını çalmak için, onlar Lebed'i kullanmış ve seçilmesine engel olmuşlardı. Aslında, nereden bakarsak bakalım, Amerikan paraları boşa harcanmamıştı. Lebed demagojik vaalleri ile gerçekten de Komünistlere gidecek oyların ço�unu çalmıştı. Dört ay sonra ise. onu kullanan Yellsin mafyası, Lebed'i siyaselin ziıvesinden aşa{ıılara indirdi. Mareşal Ahromeyev ve general Pugo gibi, apolellerinin şerefini her şeyden Uslün tutan askerler. ideallerinin yıkıldıQını görünce inti­ har eltiler. Oysa göz göre göre ihanet eden, kariyerleri u�runa kim olursa olsun, ne olursa olsun salmaya hazır olan Lebed gibileri, inti­ harı akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı. 20 AQustos 1991"de, Lebed"in bazı gazetelere sözde intiharıyla ilgili sızdırdığı haberlerde "Kafasına kurşun sıkarak intihar e ttiği" yazıyordu. Tam da herkes buna inanmışken. Lebed ortaya çıkmış ve övünerek: "Çok bektersinizt demişti. Gerçekten de, onun gibiler kendi kafalarına değil, başkalarına kurşun sıkmayı prensib edin­ mişlerdir! Bir siyaset adamı olarak limitini tükettikten ve geniş halk killelerinin güvenini kaybettikten sonra, Lebed "su yüzünde" kala­ bilmek için zaman zaman saçma sapan, skandala neden olabilecek açıklamalarda bulunuyordu. Fransız gazetesi Figaro·nun: "Siz pat­ layan bombaların arkasında iktidarm durduğunu mu düşünüyor­ sunuz?" sorusuna Lebed: "Ben bundan neredeyse eminim" demişti. Lebed Moskova ve Volgodonsk'La pallayan apartmanların arkasın-

299

imparatorluğun son darbesi


da yönetimin, daha d�rusu Cumhurbaşkanı ve Kremlin"in dur­ du�unu: bütünlükle tecrit olunduOunu ve lek amacının "seçimlere gitmemek için ortamı germek, ülkede kargaşa çıkarmak" oldu�unu savunuyordu. Fakat bu iddialar ona yardım etmedi. Bir siyaset adamı olarak artık unutulmuştu ve yaptıgı "çarpıcı" açıklamalara halk artık prım vermiyor. dikkate almıyordu. Lebed'le ilgili açıkladıgımız bu bilgiler tamamen gerçektir ve Azerbaycan halkının cellatlarından biri olan bu şahsın içyüzünü açması bakımından fevkalade önemlidir. Kendisi hakkında Lebed şunları yazıyordu: "Dôıt şişe votka rüşvet vererek havacıllk kulübüne üye oldum. Bir günde bana her şeyi an/atlılar. �rettiler. Paraşütü taktım, atladım ve neticede kolum ve kuyruk sokumu kemiklerim kınldı." 28 Nisan 2002 yılında Lebed"in içinde bulunduğu helikopter düşmüş ve bu sefer kuyruk sokumu kemigi degiı, Lebed"in bütün hayatı kırılmıştı. Nasıl yaşarsan, öyle ölürsün. Boşuna dememişler... Bakü"de kanlı iz bırakanlardan bir digeri de, general V.A.Açalov'du. Açalov, SSCB Savunma Bakanı yardımcısı olarak Bakü"de Sovyel ordu birliklerine komutanlık yapanlardan biriydi. Gözü dönmüş general, o kanlı günlerde Bakü"de şu cümleleri söylemişli: "Siz SSCS-den ayrılmak, yani onu çökertmek istiyor­ sunuz (y.k.). Buna izin veremeyiz!" Eli kanlı generale göre, Bakü"de masum sivilleri katletmekle SSCB'nin çöküşünü engellemek mümki.mdu. SSCB"nin savunucusu rolünü, Açalov daha sonraki yıl­ larda da başarıyla oynamıştır. SSCB KP MK ve Litvanya KP MK"ya üye olan Açalov, Vilnüs"te bulundugu sırada TV binası üzerinde kontrolü ele geçirmek için operasyon yapmıştı. Bu operasyonun neyle sonuçlandığı malum. 17 Ağusıos 1991 tarihinde ise, Açalov olağan üslü halin ilan edildigi ve yönetimin OHOK·ya devredilmesine karar verildiği, yasadışı loplanlıyı yonetmişli. 18 Ağustos günü ise, üst düzey ordu komulanları ile bir müşavere yaparak, müşavereden ordunun Moskova·ya girmesi kararının çıkmasını sağlamıştı. 1 9 Ağustosta ordunun Moskova·ya girişıni bizzat koordine ediyor, Ostankino TV kulesini ele geçirme emrini alan özel time komulanlık yapıyordu. Tüm bunların neyle sonuçlandığını ise hepimiz biliyoruz. 20 Ocak 1990"da Bakü'ye giren de işte bu eşkiyaydı. Gorbaçov·un dalkavuğu, SSCB içişleri Bakanı Vadim Bakatin, "demokrasi adına" KGB"yi çökertmek için, KGB"nin çok gizli bel­ gelerini Amerikalılara !eslim elmişli. Ocak olaylarından sonra halk hareketinin liderlerinden birine dönüşen Penahav·u tutuklamanın peşinde olan Bakalin "Ünlü elebaşı Penahov cezaevinden çıkmıştır. 300 imparatorluğun son darbesi


biz de şu anda onu anyoruz• demişti. "Geçenlerde, Ermenilere yönelik barbarca saldmlardan biri daha yaşanmıştır. Gence civar­ larında, on iki ihtiyar Ermenrnin cesedi bulunmuştur" diye, Merkez

TV"de açıklama yapan da Bakatin"di. Tabii ki on iki ihtiyar Ermeni'nin Gence'de öldürülmesi sıradan bir yalandı, oysa Bakü'deki kalliam bir gerçekti. Ama yüzlerce sivilin ölmesi Bakatin"i kesinlikle rahatsız etmiyordu! Gorbaçov Bakatin"i boşuna göndermemişti Bakü'ye. Bakatin"in ne mal oldu9unu, gözü dönmüş bir katile dönüşmesi için, hiçbir ahlaki engelinin oımadıg,ını biliyordu Gorbaçov. Boldin'in hatıralarında, SSCB içişleri Bakanı yardımcılarından birinin Gorbaçov·u lekeleyecek, itibarını zedeleyecek bilgi ve belge toplamaya girişti9i ve Gorbaçov·un bu konuyla ilgilenmeyi Boldin'e havale ettigi yazıyor.

"içişleri Bakan yardımcısına yaptı�ım ziyaret sonuç vermediH diye yazıyor Boldin. "A(Jır hastaydı, güçlükle konuşuyordu ve doktorların dedi!Jine göre, sayılı günleri kalmıştı. Söylediği fek şey, Stavropol yönetiminin denetlenmesi emrinin Merkezi Komitedeki yüksek makamlardan veri/dilli ve SSCB Savcılı!Jının da bu konuyla ilgi/endi!li idi. Vladimir Aleksandroviç'fe beraberdik orada. Bakan

yardımcısından, eğer bir şey hatırlayacak olursa bizi aramasmı rica ettik ve çıktık. Gerçekten de, bir hafta sonra telefonla aradı. 'Bakan benim istifamı hazırlıyor' dedi ve Gorbaçov·ıa konuşmamı rica etti. 'Hastanede yatan bir adamın işinden kovulması insanlık dışı bir uygulama' diyordu ve bu sözleri Gorbaçov'a iletmemi istiyordu."

Azerbaycan SSC içişleri Bakanlı91nın bir albayı Bakalin'in yüzüne şunları haykırmıştı: " Tarih yargılayacak sizi er geç!

Korkmuyor musunuz?."

" Tükürürüm senin tarihine! Çalışmalarımı merkeze rapor etmek

diye cevap vermişli Bakatin öfkeyle. Çember daralmaktaydı!

zorundayım!'

Georgi Podlesskih ve Andrey Tereşonok: "Vladimir Baka/in

SSCB KGB Başkanı görevine SSCB 'nin çok zor günlerinde atan­ mıştı

1991 Ağustosundan sonra. neredeyse Gorbaçov·a yalvararak

almıştı bu koltu�u diye yazıyorlar Peki, ne diye itibarını kaybetmiş, yıpranmış bir kurum olan KGB 'nin başına geçmek istiyordu bu adam> Genel gorüşe göre, onun bir tek amacı vardı - KGB 'yi yoket­ mek. Gerçekten de bunu başardığını sôyleyebiliriz. Adam KGB 'nin bütün gizli dosyalarını yabancılara satmadı mı?"

Sovyet basınının yazd19ına göre, Gorbaçov'un Perestroyka siste­ mi sayesinde ve labii ki Bakatin'in yardımıyla. Sovyet istihbaralının

- ·301 ------ -----imparatorluğun son darbesi


yurt dışındaki agı büyük darbe almıştı. Sadece Reigan döneminde ABD' den 55 diplomat ajanlık suçlamasıyla sınırdışı edilmişti. Bakatin.in KGB"de başkanlık yaptı91 dönemde, KGB . nin bütün aıı birimleri neredeyse merkezden uzaklaştırılmıştı_ Bir yıl boyunca da ülkenin güvenlik sistemi felç durumdaydı. Bu onarılamaz bir darbey­ di ülkeye. SSCB sanki yabancıların istilasına u�ramış gibi, yaO­ maıanmaklaydı. Güvenlik sisteminin birdenbire felç olmasını, yalnız lam hacimde çalışan bir maden fırınının bir anda durdurulmasına benzelilebihrız; gövde parçalanıyor, dökme demir lavı üç atmosfer basıncı altında dışarıya fırlıyor ve soba donuyor. . . Sobayı tekrar yakmak ise, neredeyse imkansız . . Ajanın İtiraflan isimli kitabında P. Early şunları yazıyor: "Vadim Bakatin KGB başkanlığına atandığında CIA kendisini tebrik elli ve KGffde yapacağı reformlanian dolayı başarılar dileyerek. destek sôzü verdı", dedi bana Ames. 'Şimdi ise, kimsenin bilmediği bir şeyi ilk kez anlatacağım. Mill'in adından Bakatin ·e gönderilen bütün telegranarı ben yazworrium! Düşünebiliyor musunuz? Ama durun! Bundan sonrası daha ilginç. Birden KGB ile muhtemel işbirliği konu­ larını müzakere etmek için Moskova·ya gitmeye hazlflanıyordu. Anlarsınız işte - terôr, uyuşturucu trafiği ile ılgifi fikir alışverişi filan. . . Biz Bakatin · e o kadar fazla bilgi veriyoruz ki, Milt karşılığında ondan bir şey almamız gerekliğini söylüyor Ama ne alacağız? işte o zaman Milt ·e telegraf çekerek, 'Rusların Moskova 'daki büyükelçil­ iğimizde yerleştirdikleri dinleme cihazıarmm krokilerini, Bakatin 'den bize vermesıni isteyebiliriz' diyorum. Zaten Bakatin KGB"de reform­ ların yapıldığını ve artık iki dost ülke olduğumuzu her fırsatla anlal­ mwor mu? .. Lafm kısası. sonunda Milt Bakatin ·ıe görüşüyor ve. . Bakatm

butün

krokileri

bize

vermeyi

kabul

ediyor!

Büyükelçiliğimizde yerleştirilen bôceklerin yerlerini gösteren kroki­ /en! Düşünebıliyor musunuz!?''

V. Bakatin bu olayı şoyle yorumluyor: " ... Teknik dergilerin bir

çoğunda bu dinleme sistemlerinin

artık gizliliğinin

kalmadığı,

eskidiği yazıyordu zaten. Ben de Amerika/Jlara bir jest yapmaya, böceklerin bulunduğu yerleri onlara göstermeye karar verdim. Doğal olarak bunun için SSCB Cumhurbaşkanının iznini almalıy­ dım. Gorbaçov·a telefon açtım, mektup yazdım ona. Cevabı şöyle oldu: 'Pankin·ıe (Dış işleri Bakanı-y. n) koordineli çalışmalısın. Gerekeni yapın ' Bu arada, bu konuyu Gorbaçov·un dışında, Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi Başkanı Yetisin de bilıyoniu Onunla da iki kez telefon görüşmesı yapmıştım."

l!akatın mafya ile de sıkı bir ilişki içerisindeydi. Gerogiy

- 302

imparatorluOun son darbesi


Podlessklh ve Andrey Tereşenok'un konuyla ilgili yazdıklarından: "Bakatin"in bazı korkulan da vardı. Kryuçkov·un talimatıyla kuru­ lan gizli bir ôrgüt. Bakatin dôneminde /çişten Bakanlığında çatışan osı düzey yetkififeıin malya babaları ile yakın ilişkilerde olduğunu tespit etmişti. Baka tin 'in de bu karanlık güçlerle yakın olduğu oı1aya çıkmıştı. Bakalin KGB Başkanı olduktan sonra, hemen gizli bel­ gelerin kendisine getirilmesini emretmiş ve bu dosyalarda kendi ismini aramaya başlamışlt." SSCB tarihinde Bakatin kadar KGB'ye aQır darbe indiren, ülkesi­ ni can evinden vuran ikinci bir isim yoktur. Rus tarihçilerınin yazdı�ı­ na göre, Yejov idama götürülürken bir zamanlar emrinde çalışmış olan görevliler onu acımasızca dövüyor, ona kendi dışkısını yediriy­ orlardı. Gardiyanlardan sekrelerlere kadar, görevi boyunca Yejov"dan hakaret işiten, zulüm gören herkes, şimdi öç alıyordu. Çok şükür, bugün böyle bir manzara hayal edilemez bile. Fakat eminim yıllar boyunca vatanlarına hizmette bulunmuş dürüst ve namuslu islihbaratçılar, ülkelerıne, KGB ve i çişlerine indirilen ağır darbeyi Bakalin'e borçlu olduklarını bildiklerinden, ona da aynı nerreti besliyorlar. Onlar "görünmeyen cephede" CIA. Ml-6 ve diğer istihbarat örgülleri ile savaştıkları sırada (bu savaşın haklı veya hak­ sız olması ayrı konu). partiden gelen üretim hatası bu adam, onların çalıştığı kurumu içinden çökertmiş ve herkesi tek tek salmıştı! Ünlü Rus tarihçi Nlkolay Mihailoviç Karamzin, Rusya·nın devlet güvenliğini kastederek bir zamanlar şöyle yazmıştı: "Siyasetle öncelikli kural; güvenliktir" SSCB'de ise güvenlik konu­ larına bakan kurum KGB'ydi. Bakatin tarafından yok edilen KGB! Bu kurum tamamen çökmeden Bakatin oradan ayrıldıQı için, Rusya gerçekten şanslı sayılır. Yukarıda isimleri geçen üst düzey Rus komutanlar, ülkedeki kon­ jonktüre ayak uydurmaya özen gösteriyorlardı. Bu konjonktüre göre, Gorbaçov·un Bakü operasyonu sırasında maksimum can kaybı olmalıydı Yıllar sonra. Moskova olayları ile ilgili hakim karşısına çıkarılan eski Savunma Bakanı Dmitri Yazov verdiği ifadesinde Açalov· un, Graçev' in, Lebed'in ve Gromov'un OHDK döneminde Moskova'daki olayları seyretmekle yetindiklerini söylemişti. Çünkü Moskova'daki konjonktür bambaşkaydı, Bakü'dekine benzemiyor­ du, üstelik de Yeltsin · e yaranmak gerekiyordu. Primakov, Volski ve Bakatin'in Bakü'ye gelmeleri aslında tesadüf deQildi. Suç ortaklıQından başka, onları Komünist Partisi'nin kara paralarını aklayan "kızıl mafya" birleşliriyordu. L.Kislinskaya'nın bildirdi�ine göre: "1988 yılının Mayıs ayında, SSCB KGB 'nin Bilinci imparatorluğun son darbesi


ve Beşinci Birimlerinin gizli yönetimiyle kshramammız (Smolenski yn.) Moskova ·da ilk kez birinşaat kooperatifi açıyor. Bu kooperatif, SSCB KP MK yönetimi (Arkadi Volski), SSCB KGB (V. Gruşko) ve SSCB Bilimler Akademisi Prezidyumu·nun (SSCB KP MK üyesi, akademisyen Yevgeni Velihov) ortaklaşa hazırladıktan bilgisayar programı çerçevesinde kurulmuştu. Volski ve Velihov·un (20 Ocak 1990, Bakü katliamı konusunda söylediklerini hatırlayalım - y.n.) Yevgeni Primakov·ıa olan yakmlıklan sayesinde, SSCB 'nin yurtıdrşmdaki istihbarat ôrgütferinin ve Dış lstihbaratm paralarmm birleştirilmesi mümkün olmuştu. Bu k�rlı operasyon başanlı olsun diye. 1988 Aralık ve 1990 Şubat aylarında Banka Hattı denen bir teşkilat açılmıştı. SSCB KGB tarafından denetlenen bazı bankalara verilen talimata gôre. bu bankalar SSCB KP MK ve SSCB KGB Birinci Yönetiminin yurt dışmdaki paralarmm transferleriyle ilgilen­ meliydi/er." 20 Ocak 1990' da Primakov, Bakalin ve Volski arasında Bakü . de başlayan kanlı dostluk. daha sonra mafya çatısı altında sürdürülmuştü. Belki de tam tersi olmuştu? Ama bunun ne önemi var? Kronolojinin de!)işmesi. bu insanların içyüzünü de�iştirmez ki! "20 Ocak katliamına adı karışmış şahısları sorguladı!Jınm biliy­ oruz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?'' "Soruşturma strasmda duyduklanm. hafızama bir teyb bandı gibi kazmmışttr. Bu katliama kanşmış Sovyet yöneticilerini sorguladı�ım için şansli saylfmm. Bunların arasmda SSCB Yüksek Konseyi Başkanı Anatoliy Lukyanov, Savunma Bakanı Dmitri Yazov ve KGB Başkam Vladimir Kryuçkov gibi isimler vardı. Biz onlan Azerbaycan Başsavcısı Murat Babayev·ıe birlikte, 19 Şubat 1992 tarihinde sorgulamıştık. Bu kişileri sorgulamak için, bazı bürokratik engelleri aşmak zorundaydık. Onlar darbe girişimi suçlamasıyla Rusya Başsavcılı�ınca tutuk/anmışlardı ve herbirinin avukatı vardı. Avukat/an olmadan ifade vermeyeceklerini söylüyorlardı. Sonunda bütün engelleri aşarak avukallarımn huzurunda onlardan herbirinin ifadesine baş vurduk." "Onlara naslf sorular soruyordunuz?H "Azerbaycan halkmm kamm akıttıklarmı kendilerinin itiraf etmesi­ ni istiyorduk Önce mareşal O. Yazov·u getirdiler. işte, bir zamanlarm süper gücü olan SSCB ·nin ordusuna komutanlık yapmış adam duruyor karşımızda. Halkımın kalliamma ferman veren işte bu adamdı. itiraf edeyim ki ilk görüşmemizde duygularımı kontrol edemiyordum. Yurttaşlık duygusu. görevimi unutturdu bana. Bu adama karşı duy­ duğum nefret, konuşma yetimi bir süreli!Jine kaybettirmişti bana. 304 imparatorluğun son darbesi


Ama sonunda kendimi toparlayabildim. Sorgulama, ônce normal akışı içerisinde seyrediyordu. Tipik bir asker gibi yamtltyordu sorularımızı. Biz onu ifşa edecek sorular sor­ maya başlayınca, bu sefer avukatına sığındı ve onun tavsiyesi üzer­ ine cevap vermeyeceğini bildirdi. Fakat biz her ne olursa olsun sor­ mamız gereken her şeyi sorduk ve sivillerin kil/ese/ katliamından sorumlu olduğunu ilan ettik kendisine. Sorulanmız karşısında yamulan suratı hala gôzlen·min önünde. Heyecanlıydı. Tereddüt etmeden masum insanların katline ferman veren bu asker bozuntusunun aslında zavallı bir korkak olduğu anlaşılmıştı. O. Yazov·un ifadesinden birkaç cümle aktarayım size: ·. . . 19 Ocak 1990'da beni Cumhurbaşkanı Gorbaçov'un yanına çağırdıla' içiş­ leri Bakam Bakatin de çağmlmıştı. Aym zamanda Gorbaçov·un odasında SSCB Bakanlar Kurulu Başkanı N. Rıjkov ve Yüksek Konsey Başkanı A.Lukyanov da bulunuyordu. Gorbaçov Bakü'de tehlikeli bir durumun oluştuğunu ve benim Bakatin·ıe beraber oraya gıderek ortamı sakinleştirmemiz, asayişi sağlamamız gerektiğini söyledi. Aynı gün yerel saatle saat 1 l'de Bakü'ye vardık. Burada. Batı orduları Komutanı general N.Popov·un odasında. SSCB Cumhurbaşkanı·mn temsilcileri YPrimakov, O.Şenin ve Azerbaycan KP MK Birinci Sekreteri A. Vezirov'/a görüştük, onlarla son durumu tanıştık ve olağanüstü halin ilan edilmesine dair karar aldık. 19 Ocak gecesini 20 Ocaı;ıa baı;ııayan gece, Sovyet Ordusunun düzen­ li birlikleri Bakü 'ye girdiler. Şehire girerken direnişle karşılaşan askerler ateş etmek zorunda kalmışlardı'. Yazov tüm bunları helikopterden izlediı:lini söylüyordu. Masum insanların katliamım yukandan seyreden bir adamın yüreği nasıl bir yiirek acaba' Maskesi düşürülen canilerin çoı;ıu gibi, Yazov da çok mantıksız konuşuyor. kendi kendisiyle çelişiyor. dili dolaşıyordu. ifadelerden anlaşıldığı üzere. 19 Ocakla Bakü 'ye gelen Yazov. birkaç saat içerisinde üst düzey yetkililerle bir toplantı yapmış ve şehirde olağanüstü halin ilan edilmesine karar vermişti. Bu sözler­ den sonra. zanltya bir başka soru sorduk: 'Yüksek Konsey Prezidyumu olağanüstü hal kararını kesin olarak ne zaman almıştı? Eğer bu karar siz Bakü'ye geldikten sonra çıkarıldıysa o zaman SSCB'nin dört bir yanından Azerbaycan'ın başkentine ordu birliklerini getirecek ve Bakü'yü kuşatma altına ala­ cak zamam nereden buldunuz?' Olağanüstü halin ilan edilmesi sırasında uyulması gereken kural� /arın hiçbirisine uyulmadığını Yazov·a gösterdik. Halk uyarılmadığı için yüzün Ozerinde sivil ôlmüştü. Mareşafin cevabı ise çok -

· ----- --- - -

- · - -- · - - · -

305 -

·- · - - - - - ·-·

·-

imparatorluğun son darbesi


. manidardı.- 'Ordular gece saat 03 te şehire girdiler. Bu saatte aklı başında olan sivillerin uyuması gerekiyordu'... Biz orduların gece saa/ 03 'te değil, 24'te girdiğini ona hatırlatınca Yazov ayağa fırlayarak odada volta atmaya başladı. Nihayet yüzünü bize dônerek ifade vermek istemediğini bildirdi. O sJrada ülkelerim­ izin savcılıklan arasında hiçbir işbirliği anlaşması bulunmadığından, Yazov·a daha fazla soru soramamıştık. SSCB KGB eski başkanı Kryuçkov ise 20 Ocak konusunda hiçbir bilgisinin bulunmadığını; çünkü o sırada talı/de olduğunu söylemişti bize. Ama bir ülkenin istihbarat setVisi yöneticisinin. insanların kitle­ sel kıyımı konusunda bilgisiz olması hiç de inandmcı gelmiyordu bana. Bunu Kryuçkov·a söylediğimizde ise. katliam hakkında bıJgiyi tatildeyken kendi kanallarından aldığını soy/emişti. Onu sorgularken. ilginç bir şey daha öğrendik. KGB birlikleri Bakü 'de Sovyet Ordusu kadar aktif olmadığından. Gorbaçov Kryuçkov·u eleştirmişti. Anlaşılan SSCB Başkanı Bakü'de akıtılan kanları az buluyormuş! Yazov ve Kruçkov·u ifade vermeye davet ettiğimizde, Bakü .de yaşanan trajedi ile ilgili gerçeklerin gün yüzüne çıkmasında bize yardımcı olmalarının sadece vatandaşlık değil, aym zamanda bir insalık gôreVI olduğunu onlara halırtatmıştık. Halbuki onlar bize yeterli bilgi vermek ıstememiş, sonuna kadar dürüst olmamışlardı. Belli ki kanlı cinayete katılmış olan bu kişiler. on/an bekleyen cezanın farkındaydılar. Lukyanov·a gelince. o ifade vermeyi kabul etmişti etmesine; ama olaylar üzerinden uzun bir zaman geçtiğinden ayrıntıları artık hattr­ /amadığını soy/emişti. Ülkenin üst düzey yönetici/eli tarafından yapılan bu kanii cinayetin, bu kadar kısa bir sürede unutulmasına inanmak çok güç. Belki de yürütülen soruşturmanm tek önemi, bu kişilerin katliamdan dolayı taşıdıkları sorumluluğun farkına varma/an ve halkımızın kendilerini ve katliamı asla unutmayacağını anlamalany­ dı. Zaten bu tür cinayetlere imza atanlar, er ya da geç cezalanm alıyorlar." Bakü katliamından dolayı Şevardnadze'yi suçlamak düşüncesin­ den uzağım. Tabii ki kailiama doğrudan bir katkıda bulunduğu söylenemez. Fakat bununla birlikte, SSCB'de önemli bir görevde bulunan bir kışinin sarayda konuşulanları bilmemesi pek inandırıcı görünmüyor. üstüne üsilük Şevardnadze'nin hem o yıllarda, hem de daha sonraki dönemlerde bu kalliamı kınamaması, lanetle­ memesi de soru işarellerine yol açıyor. 20 Aralık 1 990'da yapılan SSCB Milletvekilleri iV genel oturu306 imparatorlu{Jun son darbesi


munda Eduard Amvroslyevlç Şevardnadze, SSCB Dış işleri Bakanı görevinden istifa ettiğini açıklamıştı. i stifa ederken ise kul­ landıgı "dikta", "gerici/e(', "albayla(', "intikamcı/a(' gibi sözcükler, dünya basınında geniş yankı bulmuştu. Oysa sonraki olaylar, şevardnadze"yi istifaya iten nedenlerin bu kelimeler olmad ığ ı nı gös­ terdi. Yani herşey göründü�ü kadar romantik değildi_ Sadece Gorbaçav·un takımından uzaklaşan Şevardnadze, Gürcistan· ın başına geçmek istiyordu: o kadar Komünist Partisi" nin Altınları isimli kitabında Aleksey earhatov bakın ne yazıyor: " ... 1992 yılmda, Şevardnadze Partinin a/lınlan konusunda ifade vermek için Rusya Başsavcıllğma davet edilmişti. Konu, Komünist partisine ait 20 milyar dolar paranm, 1991 senesinin Ağustosundan sonra yurt dışındaki hesaplardan kaybolmasıydı Dış işleri Bakanllğı yapmış olan Şevardnadze ise, Merkez Kamitesi'nin yurt dışmdaki paralan konusunda bilgi sahibi olan önemli bürokratlardan biriydi. Şevardnadze savcılıkta ifade vermeyi kesinlikle reddetmiş; halta buraya çağmldığı ve kendisine saçma sapan sorular sorul­ duğu için gücendiğini bildirmişti. Görevinden istifa etmeden önce Şevardnadze çok ilginç belgelere imza alarak, gider ayak Rusya 'ya bir "hediye" blfakmıştı. ôncelikle Alyaska sımrlarmda. Bering denizinde bulunan ve Rusya ·ya ail (çok değerli balık ve yengeç /ür­ /erinin bulunduğu) 200 mil deniz sahasını fek bir imzayla ABD .ye vermiş, ikinci imzayla Sovyet ordu birliklerinin Almanya Demokratik Cumhuriyetinden çıkarılmasma dair kararı imzalamıştı (oysa anlaş­ maya gôre, birlikler yirmi yıl daha orada kalabilirdi) Bu lür insan­ Jarm, kendilerine ait olmayan şeyleri rahatfıkla çarçur edebilme/eri elbette kolay ABD eski başkanı Baba Bush da: 'Biz Sovyet yöneti­ minin bu akil almaz kararlanna anlam veremiyorduk' diyerek hayre­ lini bildirecekli. 'Halla Doğu Avrupa ülkelerinin NATO'ya ka/ılamay­ acaklanm garantilemeye ve Sovyetlerin bize borçlu olduğu mil­ yarlarca dolan unutmaya bile hazırdık. Ama Şevardnadze bizimle pazarlık bile e/meden, her şeyi koşulsuz kabul etmişti. Bu sôyledik­ lerim Alyaska sımrlan için de geçerli. Bizim o sularda iddiamız bile yoklu. Bunu Tanrı 'nın bir hediyesi olarak görüyorum'. Unutmayalım. Tanrı Şevardnadze 'ye karşı ôze/lik/e hep cômert davranmışt1r Şevardnadze ·nin Alyaska smmndaki sularm Aao·ye verilmesi karşılı{Jında ABD'nln balık işletme/erinden 100 milyon dolar aldığını, Gürcistan 'ın eski cumhurbaşkanı Gamsahurdia daha 1993 senesinde soy/emişti. 'Eduard, SSCB. Dışişlerini yan bahçesi sanıyor' demişli bana

307

imparatorluğun son darbesi


Gamsahurdia Groznideyken. 'Yabancı diplomatlar para karşılı�ında SSCB ile bütün sonınlarm çôzülmesinin miJmkün olduğımu biliyor­ lardı. Hatta ben. Şevardnadze ·nin Kuril adalaflm Japonya·ya btrak­ mayı ôngoren bir proje üzerinde çalıştı�ım da duymuştum. Japonya da bunun karşıliğmda 20 milyar dolar ödemeyi kabul etmişti. SSCB'nin çökmesi bunu engelledi'. Şevardnadze ABD Devlet Sekreteri James Baker' la birlikte Gorbaçov·un arkasından işler çevirerek dünya pelrol yataklarının yüzde 1 8"inin bulundu�u deniz sahanını, SSCB'den kopararak ABD'ye peşkeş çekmişti! Kısa bir zamanda da Gürcistan dünya uyuşturucu ticaretinde beşinci sıraya yükselmeyi başardı (Global Orug Termination uluslararsı örgütünün verilerine göre). Gürcistan muhalefetinin iddiasına göre, yıllık 4 milyar dolar ciro sağlayan uyuşturucu ticaretinden elde edilen paranın beşte biri, Şevardnadze ailesine aktarılıyordu_ Şevardnadze·nin son anda Amerikalılara yaranmak islemesi de. ne kadar zavallı olduğunu gösteriyor. Eduard Şevardnadze Gürcistan cumhurbaşkanı olduktan sonra ırak · ıa yal­ nız kimyasal ve baktereolojik silahların değil, alom bombasının da üretildiğini iddia ediyordu. Geroge Bush·a yazdığı mektupta . Saddam Hüseyin in kitlesel imha silahı ürettiği için cezalandırılması gerekliğini savunmuş, Amerikalıların lrak·ı işgal etmelerinden sonra bu iddiaların boş olduğu anlaşılmıştı. Şevardnadze"nin bütün adımlarını ABD"yi hesaba katarak atlığını, SSCB"nin de çöküşünü hızlandırdığını bilmeyen yok_ Ordunun Bako·ye girmesinin SSCB.nin çöküşüne kalkıda bulunacağını ise. Şevardnadze gayet iyi anlıyordu. "Kremlin ·de Batı istihbarat servislen-nin ajan/an vardı!." Rusya basınının yazdığına göre, Mareşal Yazov. ajan/an isim isim tamyor­ du. "Bugün. yani Sovyelfer Birliği artık tarihe karıştıktan sonra, yönetimimiz içerisinde Batı hesabına çaltşan ajanların olduğundan emin olabileceğinizi söylemek isterim. Onlardan biri de Eduard Şevardnadze 'ydi. Kremlin 'den Sovyetıer'in bayrağı indirildiğinde. bu ülkenin çökmesinde katkısının olduğunu gururla söylemişti. O Sovyetler Birliği"nin yıkılması için yıllarca durmadan çalışanlardan bıriydi. " imparatorluğun yıkılmasını hızlandıracağından Sovyet ordusunun Bakü·ye saldırmasının Şevardnadze'nin işine geldiği de unutulma­ malı. Ve son olarak. Eduard Şevardnadze'nin Azerbaycan halkın­ dan nefret ettiği bilinmektedir. Ama aynı Şevardnadze petrol kokusunu atınca, Bakü'ye karşı tutumunu değiştirmiş, dostluk mesajları dilinden düşmez olmuştu. Bu efendilerin ahlak düzeyi konusunda bir fikir edinebilmek için, 308 imparalorluğun son darbesi


Azerbaycan SSC Yüksek Konseyine bağlı soruşturma grubunun 20 Ocak 1 990 kaUiamıyla ilgili bütün sorularına verdikleri alaycı cevap­ lara bakmak yelerli olacaktır. Bu cevaplardan, yetkili mercilerin soruşturma grubuna en ufak bir yardımda bulunmak gibi bir niyetin olmadığı apaçık görülmekledir. SSCB Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) Baş�anı

SSCB Devlel Güvenlik Komilesi Başkanlığı. Azerbaycan SSC'de yaşanan sorunların a�ırlı�ını sizlerle paylaşmakta ve durumun iyileşmesi için elinden geleni yapmaktadır. Sorunuza cevap olarak. yasalara göre Sovyet Cumhuriyetlerinin parti, birlik ve emniyet güçlerinden KGB'ye bilgi ve belgenin ulaş­ madığını söylemeliyiz. Azerbaycan SSC KGB'sinin bize gönderdiği bilgi talebi ise usulüne uygun olarak ilgili kurumlara ve SSCB Yüksek Konseyi Prezidyumuna iletilecektir. Azerbaycan SSC Devlet Guvenlık Komitesi (KGB) 1 5 02 0 No 39 0 B kü

��

_

�� :

--

l

5 Mart 1 990. V.Kryuçkov. No:A4508 SSCB Milletvekili yoldaş M.T.Abbasov·a

Sayın Mithat nmur oğlul Sorunuza cevap olarak Sovyet Cumhuriyetlerinin KGB"lerinin, SSCB' nin parti ve diger merkez organlarıyla bilgi alışverişinde bulunmadıklarını söylemeliyim. SSCB KGB Başkanının emriyle, SSCB KGB'ye gönderılen belgelerin kopyasının çekilmesi yasak­ lanmıştır! Ülkenin güvenlik ve istihbarat servisinin yetkisinde bulunan konu­ larda, Azerbaycan SSC KGB'si ülkenin hükumetini ve KP MK'sını bilgilendirmekle yükümlüdür. Komite Başkanı V. A. H üseyinov Azerbaycan SSC Yüksek Konseyi Başkanına Azerbaycan SSC Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) 23.05.90. No: 10/01 . Bakü

309 imparatorluğun son darbesi


9 Nisan 1990 tarihli, 2255 No·ıu soru mektubunuza KGB"nin cevabı. Bakü, Ocak 1 990 olayları sırasında işlenmiş suçlar ve yapılmış usulsüzlüklerin soruşturması SSCB Başsavcılı�ı, içişleri Bakanııgı ve KGB tarafından yürülülmektedir. Komite Başkanı V. A. Hüseyinov

Güvenlikl ______ _ J

OJ.1 990. No:J1/104 . Bakü

Azerbaycan SSC Devlet

Kom_i�!� (KGB)

·

--

Sayın Mithat Timuroviçl işaret eltiğiniz suçlar konusunda dava açıldı�ını ve sorUşturmanın Askeri Savcılık larafından yürülüldüQünü dikkatlerinize arzederim. Komite Başkanı V.A.Hüseyinov

Dünya tarihine göz attığımız zaman tıpkı 20 Ocak Bakü katliamın­ da olduğu gibi, çeşitli dönemlerde yaşanan büyük katliamlarda par­ magı bulunan kişilerin sonraki yaşamlarında. garip benzerliklerin oldugunu görürüz. Ocak katliamının baş kahramanı Gorbaçov ssc0·yi çökertlikten sonra, dünyanın siyasi konjonktürünü etk­ ileyen önemli bir figürden sıradan bir şov adamına dönüştü. Bir süper gücü yönetmiş bir liderin, bu denli alçalması tarihte eşine rast­ lanmamış bir rezaletti! Rıjkov ise. az bir para karşılığında Devlet Dumasında onaylattığı bir kararla. bütün petrol yataklarını oligarşiye peşkeş çekerek Rusya·nın başını belaya sokmuştu. Milletvekilligi dokunulmazııgını kaybedince. Rıjkov'un kesin olarak yargılanacağı siyasi çevrelerde konuşulan konulardandır. Yazov. rezil bir alkoliğe dönüştü. Bakü olaylarından 12 sene sonra internette yayınlanan bir habere göre, Yazov askeriye döneminden kendisine hatıra kalan mareşal şapkasını 500 dolara, mareşal kim­ lik belgesıni ıse 200 dolara satışa çıkarmıştı. Bakü'de Azerbaycan halkının en iyi evlatlarını böyle bir alçağın katlettiğini düşünmek bile acı veriyor insana! Kryuçkov ıse Region AŞ."de iş bulmuşıu kendine. işin ilginç tarafı, şirketin patroununun bir zamanlar Kryuçkov' un emrinde çalışmış olan V.Hüseyinov·un olmasıdır. Yani Hüseyinov artık Kryuçkov"un patronu. Bundan daha ilginci ise. Region A. $ .'nin 310

imoamtnrl11fmn .çnn rlRfhP..çi


Bobkov' un insiyalifi ile kuruldu�u gerçe�idir. Sovyetler BirliQi Komünist Partisi'ni ve Sovyet yönetimini satan, daha sonra da sattığı rejimi 20 Ocak 1 990"da Bakü"de insanları katlederek sözde korumaya çalışan Varennikov, Rusya Federasyonu Komünist Partisinden ayrılarak Rodina grubuna katıldı ve Rodina başkanı Rogozin'in yanında gölge adam oldu. General Yaneviç'in ifadesiyle "yalancı ve sahtekar Lebed" helikopter kazasında öldü. Polyaniçko ise faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Girenko yazlığına kapanmış dışarıya çıkmıyor. kimseyle konuş­ muyor. Siyaset sahnesinde bir hiçe dönüşen Vezirov ise. arasıra basında boy göstererek deli saçması yorumlarda bulunuyor. Mesela koz­ monot Yurt Gagarin'in jübilesinde Moskova gazetelerinin birine konuşan Vezirov. Gagarin'le görüştüğüne dair hikayeler anlatmıştı. Gördüğümüz gibi, yukarıda ismi geçen siyasetçilerden hiçbirisi kariyerini tamamlayamamış, herkes yarı yolda kalmıştı. Bazıları alçakça bir ölümle ölmüş, birisi aklını oynalmış, di�eri ayyaş oımuşlu. Yoluna devam eden tek isim Primakov·d U . Rusya istihbaratı Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Rusya Başbakanlığı, çeşitli bakan­ lıklarda Bakanlık yapmış, Rusya·da iki rejimde (SSCB ve Rusya Federasyonu), üç Cumhurbaşkanı ve on başbakan döneminde siyasi arenada kalmayı başarmış bu şahıs, farklı siyasi sistemlere, farklı ülkelere. farklı siyasi partilere, farklı yönetim tarzlarına ve nihayet farklı insan yapılarına ra{lmen, herkesle her ortamda. her şekilde çalışmayı kural edinmiştir. Primakov·un siyasi fenomeni, bil­ ımsel bir araştırma sonucu anlaşılabilir belki de. Taleyran bile Primakov" u n yanında çocuk kalır! Rus filozof Nikolay Berdyayev: ''Rus insanlarmın kalbinde bu

ırka ôzgü bir dindarlık duygusu. doğuştan gelen bir maneviyat olmaltdır.

insanlarımızın içindeki yaratıcılı�ın temeli de yüksek

maneviyatımızdır. .. Tanrıya yakın olan insan dürüst ve şerefli olur. insanın yaralıcılığı, hayvani bir içgüdü değildir" diye yazıyordu. Ünlü filozof Nikolay Berdyayev· in söylediklerinin zerre kadarını yukarıda ismi geçen eski "yoldaş"lara ve eski komünisllere teşmil edebilir miyiz acaba? Evet, retorik bir soru oldu�unu anlıyorum! Geçen yüzyılın başlarında Lenin"in emriyle, Kirov. Orconikidze, Mıkoyan gibi enternasyonelciler, Sovyet yönetimıni hakim kılmak için Azerbaycan·a gelm:şlerdi. Bu gerizekalı adamlar komünist ide­ oloıisi ile beraber Azerbaycan halkına felakeller gelirmişlerdi. Fakat, onların en azından kendi ülkelerinin komünist geleceğine inandık----

- ---- ----311_______ ____ _ imparatorluQun son dsrbP.!':İ


larını, yani iyi kötü bir ideallerinin oldugunu iliraf etmek zorundayız. Oysa SSCB isimli tarihi olgunun son sayfasını çevirmek için, Bakü"ye gelen siyasetçiler hiçbir şeye inanmıyorlardı: Ne Tanrıya. ne Şeytana, ne komünizme, ne de demokrasiye! Onlar için önemli olan makamdı, koltuktu, servetti. SSCB çöktükten sonra onlardan hiçbirisi komünist ideallerine, partilerine, dava arkadaşlarına sadık kalmadılar. Hepsi satabildikleri her şeyi ve herkesi salmış, sonra bir daha satmış, sonra tekrar satmışlardı. Herkes de�işen Rusya'da kendine bir yer bulmanın peşindeydi. Jhon Kennedi "Düşmanlarınızı affedin ama isimlerini asla unut­ mayın" demişti Azerbaycan halkı da 20 Ocak günü Bakü'ye saldıranları, insan­ larımızı kurşundan geçirenleri asla affetmeyecek, isimlerini unut­ mayacaktır!

- -- -- - -

----3 12

imparatorluliun son darbesi


KATLiAM SONRASI

31

----·-----

3

- - - --·-

- - ---

imparatorluğun son darbesi


Tek merkezden yönetilen ve sistem bütünlüğü içerisinde yer alan önemli olaylar, öncekilerle bağlantısı bulunan yeni olayların yaşan­ masıyla daha fazla kesinlik ve netlik kazanır. Eger olaylar bir man­ tık bütünlüğü içerisinde gelişiyorsa, o zaman biri diğerinin devamı ve hepsi tek bir mantık zincirinin halkaları niteliğinde olmalıdır. Bu durumda, Gorbaçov'un Bakü kalliamından sonraki hareket ve davranışları bizim için çok önemlidir. Ordu hangi mantık ve gerekçeyle girmişti Bakü·ye? Gorbaçov bu uygulamaya hak kazandırırken, daha sonraki uygulamalarıyla söyledikleri örtüşüyor muydu? Aslında gerçek ortada: Sovyet ordusu Gorbaçov'un sözlü emriyle, masum sivilleri kallederek fiilen Azerbaycan·da yönetime el koy­ muştu. Peki ya sonra? . Birkaç gün sonra, daha kesin söylersek 6 Şubat 1990 da, Sovyetler Bırliği Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin genel toplan­ tısı yapıldı. Azerbaycan·ın bütün vatandaşları, komünistler ve parti üyesi olmayan herkes, doğal olarak Mutallibov'un orada konuşma yapacağını bekliyorlardı. Zira Mulallibov'un eline en yüksek kürsü­ den konuşma yapma fırsatı geçtığinden, 20 Ocak kalliamı hakkında bütün gerçekleri anlatabilir ve suçluların en ağır şekilde cezalandırıl­ masını talep edebilirdi. Bunu yapmaya mecburdu! Azerbaycan aley­ hinde birçok cepheden yürütülen provokasyon savaşına son ver­ ilmesini la lep etmeliydi Mutallibov. Peki o ne yaptı? Mutallibov· un kendi dilinden okuyalım: Azerbaycan SSC KP MK Birinci Sekreteri A.N . Mutaltlbov· un, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi· nin genel toplan­ tısında yaptığı konuşma 6 Şubat 1990. "Saygıdel}er yoldaşlar' Azerbaycan·da trajik olaylar yaşanmak­ tadır Halkımın iki senelik beklentileri sonuçsuz kalmış, halk tam bir ümilsizliğe kapılmıştır Barış ve huzur istekleri, yardım ve adalet beklenti/en· karşıltksız kalmıştlf. Şu anda kanlar akıyor ülkemde. Kara Ocak günlerinde Bakü.de kan gövdeyi götürdü. Aldatılan insanlar: Azeriler. Ruslar. Yahudiler. Ermeniler; ihtiyarlar, kadmlar, erkekler yaşamını yitirdi. Olen insanlar için elbette üzülüyor ve çare­ sizliğimizden dolayı suçumuzun büyük oldufjunu itiraf ediyoruz. Her şey titizlikle araştırılmalıdır. insanlar gerçekleri öğrenmeliler ve ôfjreneceklerdir. Aym zamanda Ocak trajedisinin sebep-sonuç ilişk­ ısi dikkate alınmadan, bu üzücü olayı del}erfendirmek çok güç. iki yıldır bizi rahatsız eden sorundan başlamam boşuna değildir. Ülkemiz ve bütün dünya Kafkaslardaki gelişmeleri dikkatle izlemek-

3 14

imparatorluğun son darbesi


tedi' Perestroykanın ilk dalgasında Da{/lık Karaba{/'da başlayan çatışmalar, iki halkın trajik savaşına dônüşmüştar. Oysa Perestroyka 'dan ônce bu halklar hiç bu kadar açık düşmanlı{/a sürüklenmemiş, birbirlerinden bu denli uzaklaşmamtşlardı. Bir iç savaşm başladığı apaçık görülmektedir ve ordu bile bu savaşı dur· duramamktadlf. Benzer sorunlara baktı{/ımızda. ço{lunun etnik zeminde patlak verdiğini düşünürüz. Etnik sorun/an istisna etmiyorum; ama Sovyet insanmın en büyük sorununun, yaşam koşullarmdan memnun olmamasıdtr diyorum. Etnik çatışmalara gelince; zannediyorum her şeyin adım koymanın zamanı gelmiştir. Ermenilerle Azerilerin sorunlanndan bahsedecek olursak, Dağlık Karabağ savaşmdan evvel, halklartmfl arasındaki tüm sorunlar kurulan binlerce ortak aile sayesinde çôzülmekteydi. Zaten çıkan kavgadan en büyük zaran görenler de böyle aileler oldu. Bugün artık kimsenin şüphesi yok ki olaylarm patlak vermesine neden. Ermenilerin Dağlık Karaba{/ topraklarındaki iddiasıd" Da{/lık Karaba{j'ı Ermenistan·ıa birleştirmek için girişimlerde bulunulmuş, Dağllk Karabağ'ın ekonomik bağımsızllk kazanması sağlanmış, DKOB 'nin ekonomisi yapay olarak kaynaksız bırakılmıştır. Bugün bu konuları açık şekilde konuşmak zorundayım, çünkü tra­ jedimizin kaynağı da burada yattyor. Ermenilerin kendi mukadderat­ larını belirleme hakkına dair ortalıkta dolaşan iddialar da aynı mak­ satla yapılmaktad1' DKOB 'deki Ermeni nüfusundan bahsediliyor. Bunu yaparken de, referans olarak Lenin 'i gôsteriyorlar. Herhalde iddialan meşru zemine oturtmak için yapılmaktadır bunlar. Peki şimdi ne olacak? Herhangi bir toprakta büyük çoğunlu{/u oluşturan Ermeniler veya başka halklar. o ülkeden ayrılarak bağımsızlık mı ilan edecekler? Da{llık Karaba{/ halkının çilekeşliğinden çokça bahsediliyor son zamanlarda. Evet, malum olaylardan sonra bu insanlar gerçekten çile çeker olmuşlar. Bazı çevreler tarafından Ermenilere gôsterilen sözde sevgi ve dikkat sonucunda, Azerbaycan ·ın bütün şehir ve ilçelerinde yaşayan Ermeniler zarargôrmüş, aynı şekilde daha düne kadar Ermenistan 'da yaşayan Azeriler topraklarından kovul­ muşlardı inanın, şu kürsüyü birilerini ôfkelendirmek, kızdırmak için kullan­ mıyorum şu anda. Bugüne kadar buna benzer suçlama/an defalar­ ca duymuşuz hepimiz. Maksadım. bütün sorunların bir daha altını çizmekti' Çıkan kavgada her iki tarafın eşil derecede suçlu olması mümkün de{/ildir. Bu çatışmayı her iki halkın ortaklaşa. birdenbire başlatması inandırıcı gôrünmüyor. Yani bu çirkin provokasyonu

315--------·----- -· imparatorlu�un son darbesi


başlatan çevreler var mutlaka_ Peki neden kimse şimdiye kadar bunların isimlerini açıklamwor? Bu çevreler ise inatla. daha büyük gayret ve hevesle, etnik çatışma/an körüklüyor, gerilimi tırmandmy­ orlar. üstelik onlardan bazı/an SSCB milletvekili kisvesine bürünerek işliyorlar bu cinayetleri. On/ann bu faaliyetine dur diye­ mez miyiz? Bôylece. etnik zeminde çıkan çatışmanm tek sebebi, Ermenistan 'm asılsız toprak iddialan ve bu iddialar sonucunda Azerbaycan topraklarına saldırmasıdır. Sovyetler Birliği tarihinde eşine rastlanmamış bir problemle karşı karşıyayız. Ne yazık ki patlak veren bu kavganın önlenmesi için hükumet ve parti organlan parmağını bile kıpm1atmamış. bu çirkin planm durdurulması için kararlılık ve sorumluluk sergilememişlerdir. Mihail Sergeyeviç, bugünkü konuşmamzda Azerbaycan'm toprak bütünlüğünü tamdığınızı söylediniz. Size teşekkür ediyoruz: çünkü bu hak anayasanın bize verdiği haktır. Anayasanın Cumhuriyetlerin toprak biitünlü{jünü tanımasından başka. DKôB'nin siyasi ve iktisa­ di anlamda Azerbaycan ·a ba{jlı bir bölge olmasıyla ilgili yasayı da hatırlatmak isterim herkese_ Kimsenin bir ülkenin egemenli(Jine, toprak bütünlü{jüne saldırmak. iç ve dış destekli bôlücülük yapmak gibi hakkı yok. Bizler Sovyet yasalarını vatandaşların hak ve hukuk­ larının garantisi olarak görüyor ve bunlara sonuna kadar uya­ cağımızı teyit ediyoruz. Biliyorsunuz, yasalara saygı ve sorunun barışçıl yollarla çôzüme kavuşturulması adına Da{jlık Karaba{j ôzel Yönetim Komitesi oluşturulmuş; ama komitenin faaliyeti sonucunda bu sorun bırakın çözüme kavuşmayı, daha da çıkmaza girmiştir. Bu sorunun bir türlü çözüme kavuşturulamaması Azerbaycan emekçilerince milli çıkarların korunması ve temin edilmesi konu­ larında Azerbaycan Komünist Partisi'nın beceriksizliği olarak yorumlanıyor. Merkezi sürekli referans olarak göstermek, bütün ümitleri Moskova ·ya bagıamak, insanlar tarafından bu sorunu kendi başımıza çözemiyoruz yorum/arma neden oluyor, bôyle algtlamyor. Tiım bunlar Azerbaycan 'm parti leşkilatlarma güvensizliğin oluş­ masma. parti ile halk arasında uçurumun yaranmasma neden oluy­ or ve birtakım kôtü niyetli kesimler bu güvensizlik ortamından mak­ simum ôlçude yararlanıyorta' Tüm bu olumsuzluklar siyasi yönetimin bir anlamda felç geçirme­ siyle sonuçlandıgından. yönetim daha uzun süre 1990 Ocak olay­ lannm sonuçlarına katlanacak, bu trajedinin a�ırfığım üzerinde hissedecekti' Bugün Ocak olayları ile ilgili olarak düşündüklerimi bütün açıklı{jıyla konuşmam lazım. Son günlerde görüştügüm ve konuştu{jum herkes. 'yapılan operasyon daha profesyonelce ve 31 6

imparatorluğun son darbesi


dikkatlice yaptlabilir ve masum sivillerin ôlmesi ônlenebilirdi' diyor­ du. Ben de, bugün ülkemizde herkesin yüksek sesle konuştuğu şey­ leri. toplantıya katılan saygıde�er vekillerin dikkatlerine sunmak isterim. Saygıdeğer yoldaşlar. orduya zarar vermek, orduyu yıpratmak düşüncesinden kesinlikle uzağım. Ordu yalnız siyasi yönetimin gücünil ve etkisini hepten kaybettiği durumlarda müdahalede bulun­ abilir. Ama ben yine de kolluk kuvvetlerimizin, ordumuzun diğer böl­ gelerde sorun/art nasıl çözüyor ise, Bakü"de de aynı usulle çôzme­ sı. silah kullanmaktan kaçmması gerektiğini düşünüyorum. Tiflis ve Bakü olaylan bize yeter artık. Bunları her şeyden ônce kendim ve Azerbaycan·ın parti teşkilatı için söylüyorum. Bugün yaşanan olayların, durumu normalleştirmemize engel oldıı(Ju kesin. Yoldaşlar. ne idüğü belirsiz adamlar çlkmış ortaya, suyu bulandmyor. Ağzı olan konuşuyor yani. Aralarında slogancılık yapanlar da var Ama bun/art genelleştirerek, sosyalist ideallere sadık olan Azerbaycan halkının tamamına teşmil etmek ve halkı kökten dincilikle (üstelik daha büyük bir kargaşa çıksın diye, pan­ tiirkizmle) suçlamak, emekçi Azerbaycan halkını fevkalade üzmek­ tedir. Siyasetçi bozuntularının ihtirasların alevlenmesine yônelik çok tehlikeli bazı teorileri de var. Bu provokatif sloganlar tek bir merkezde üretiliyor. Şunu da belirteyim ki yoldaşlar. medyamız bölgedeki sorun/arta ilgili konulara büyük titizlik ve dikkatle yaklaş­ malıdır. Gazeteler ve Merkez TV programları Ermenistan ve Azerbaycan ·ın dışında da, ülke genelinde dikkatle okunmakta ve izlenmektedir. En ufak bir yanlışllk, düşünülmeden söylenen ve yazılan tek bir kelime, bütün ülkeye yayılmakta ve ortamın daha da gerilmesine neden o/maktadır. Ozellikle de Rus ırkına mensup göç­ menlerin sürekli olarak ekranlarda gösterilmesi, paniği daha da tır­ mandırmaktadlf. Evet, bugün her iki tarafta da kan dökmeye hazır silahlı birlikler var. Ama bir acı gerçek daha var yoldaşlar! Ne yapacağımızı şaşır­ mış durumdayız. Söz konusu Azerbaycan 'da ki silahlılar olunca, onlar için militan. terörist ifadeleri kullanıyoruz. Oysa Ermenistan'daki silahlılardan bahsederken, bunlar direnişçidir diy­ oruz. Oysa her iki durumda da, Sovyet yasa/an çiğnenmektedir. Peki bu itiraf ediliyor mu? Hayırı Resmen bir çifte standart uygu­ lanıyor. Bu da yetmiyormuş gibi, çifte standart televizyon aracılığıy­ la bütün dünyaya yayılıyor• Evet, gerçekten de düzeni korumaya, asayişi sağlamaya mecbu­ ruz ve bence bugün aldığımız önlemler, bundan sonra sorunların

· 317 - ·

-

---- · -

imparatorluğun son darbesi


çôzümünde bize ôrnek oluşturacak, gelecekte çıkabilecek çalış­ ma/an ônleyecektir. Azerbaycan·da sancı/J bir sürecin yaşanmasına ve eşi benzerinin bulunmamasına rağmen, demokratikleşme sürecinde görülen ve ülkemizin tamamına özgü olan ot1ak bir hasta/Jğın sonucudur. Parti çevrelen·nde ve toplum içerisinde Perestroyka 'nm artık yönetilemez hale geldiği, kah durarak, kah kayarak yürüdüğü. kaypak olduğu, söz ve fikir Ozgürlüğünü birileri için spekülasyon malzemesine, diğer/en· için ise bütün ôzgürlüklen·n kısıtlanması aracına dönüştüğü konusunda itirazların yükseldiği görülmektedir. Birileri demokratik ortamda kendilerini çok rahat. serbest ve özgür hissediyor, diğerleri ise inamlmaz sıkıntı yaşwor. Yoldaşlar da bu konuda konuşma yap­ tılar Çelişkili bir dunım oluşmuş. insan hak ve ôzgürlükleri doğrul­ tusunda çalışmalar yürüten, reformlar yapan bir siyasi sistem, tıka­ narak orduyu devreye sokmak zorunda kalmıştır. Nedir bu? Yeni ortamda çalışmak için ihtiyaç duyulan siyasi tecrübenin olmaması mı? Yoksa.devlet-hukuk kurumıarmm ahlaki dejenerasyonu mu? Bu tartışma platformunda bu sorulara henüz bir cevap bulamadık. Ulkenin bazı bôlgelerinde yasadışı örgütlerin yönetimi de fakto ele geçirdiklerini gôrüyoruz. Suçun tamammı herhalde parti teşkilatlan­ na yüklemek, laktik hatalardan kaynaklandığını savunmak dognı olmaz. Bilakis sorun bu örgütlerin yasa/laştmlmaması. bu sürecin aksamasıdtr. En önemlisi ise. Komünist Partisi"nin şimdiye kadar yeni hareket ve ôrgüllere karşı hangi mesafede durduğu, kesin çizgisinin ne olduğu konusunda karar verememiş olmasıdır. Bu tür ôrgütlerin yenilenen siyasi sistemde yerinin ne olacağına da karar verilememıştir henüz. Bu da gerçek demokratlarla aşın milliyetçi­ lerin, Perestroyka gônü/lüleri ile bölücülerin aynı kefeye koyulmasıy­ la sonuçlanmıştır Gôrüyoruz işle, belli çevreler grevler yaparak bunu siyası baskı mekanizması olarak kullamyor. toplum ise bu grevlere olumsuz bir tepki göstermiyor. tam tersi destekliyor. Bence

her şeyin adım

koymanın zamam gelmiştir.

Siyasi

mücadelede Lenin geleniği izlenmeli, kesin, nitelikli tavırlar ortaya konulmalldır. Benden önce konuşma yapan bülün yoldaşlanmm verdikleri tekliflere katıldığımı bildirmek istiyorum. Benim de birkaç teklifim olacaktır. Platform projesi teklifinde de bazı açıkların ve çelişkılerin olduğunu söylemeliyim.

özellikle de halkların kendi

mukadderatlannt belirleme hakkı konusundaki maddelerde.

Bir

taraftan bu prensip tam ayn/maya ve bölünmeye kadar gidilmesini, bunun mekanizmalarmm hazırlanmasmı öngörüyor. diğer taraftan ise partinin bu konularda insan/an aydınlatması, aynlma ve bölün­ menin gereksiz olduğu konularda ikna etmesi gerekligi sôyleniyor

-:ııa

--

--·- · · -

- -----­

imparatorluğun son darbesi


Bu konuda kesin ve net b;r tutumumuzun olması lazım. Projeye göre. parti ülkenin demokratik usullerle seçilen. meşru siyasi lideri oımalıdlf. Ama ben partinin yakm bir zamanda çözülmesi mümkün gôrOlmeyen büyOk sosyal sorunların fonunda, toplum içerisinde lider konumunu koruyabileceğinden emin değilim. Ekonomik alan­ da, partinin sosyo-ekonomik programlar üreteceği de belirtiliyor. orada kaynaklarm tasarrufuna kadar, her şey detayları ile açıklan­ mıştır. Ama tüm bunlar zannedildiğinin aksine, partinin yetkisinde bulunan konular değildir. Bu nedenle, programın biraz netlik kazan­ ması lazım... "

Ermenistan'dan bütün Azeriler kovulmuş, yüzlerce masum sivil katle dilmiş, Bakü"de miting alanlarına dökülen insanlar tanklar altın­ da ölmekte, Karaba!rın Azerbaycan'dan koparılarak Ermenlere peşkeş çekilmesi süreci hızla sürdürülmekte, Mutallibov ise . . . SSCB Anayasasından bir maddeyi okudu diye, Gorbaçov'a teşekkür etmektedir! Onun konuşmasında Bakü'deki olaylarla ilgili bir komisyonun kurulmasına, ordunun operasyon yapmasının nedenlerinin araştırıl­ masına, suçluların cezalandırılmasına dair en ufak bir ima dahi bulunmuyordu. Mutallibov Bakü'de insanları kalleden Sovyet Ordusuna zarar gelmesin istiyor ve Tiflis ve Bakü'de orduların artık yelerince kullanıldı�ını, bunun bir daha tekrarlanmaması gerekti!)ini söylüyordu. Merkeze yönelik lek bir ciddi teklifi. Gorbaçov·a sert bir tepkisi yoklu bu adamın! Mutallibov·un konuşmasının en çirkin Larafı ise, Gorbaçov· un konuşma tarzını Laklit ederek gevelemesi, konuş� masından hiçbir şeyin, ne demek istediğinin anlaşılmamasıdır. Ve tüm bunlar, Azerbaycan en kritik günlerini yaşarken, halk Mutalibov·dan kararlı adımlar almasını beklerken yaşanmaklaydıl Mulallibov'un monoton, barışçıl. sakinleştirici konuşması 20 Ocak şehillerinin aziz hatırasına hakaretli! işin en dehşet verici tarafı ise, ölümü göze alarak Gorbaçov· un saldırısı karşısında dik duran ve özgür Azerbaycan' ın bayrağını yüskellen 20 Ocak şehitlerinin hizmetlerini Mutallibav·un bir anda unutması ve bir devlet başkanı olarak, bu bayrağı daha da yükseltmek. bulunduğu her yerde, bütün loplanlılarda kahraman bir halkın vekili olarak dürüstçe ve korkusuzca konuşmak, hakikati haykırmak yerine gevelemesiydi! Eyyam efendisi Mutallibov, Gorki' nin eserindeki kötü adam Danko'nun yanan yüreğine bastığı gibi, 20 Ocakla şehillerin kanıy­ la boyanan bayrağı çiğnemişti. Tarih asla onu atteımeyecektir! Komünist Partisi'nin son genel toplantısında da. Azerbaycan'daki korkunç sorunlara karşı tamamen kayıtsız, ilgisiz kalınmıştı. Aslında - -----· -·--jıg ----·- --- -·----·---· --imparatorluğun son darbesi


başka türlü olması da beklenemezdi. Azerbaycanlı delegeler, Mutallibov·un 1990 başlarında dile getirdigi yeni konsepte göre seçilmiş kişilerdi: "Sosyalizmin yeni konsepti. . . zamanm talebidir.

Parti içerisinde ve bilim çevrelerinde, klasik marksizme dönmek

diyordu Mutallibov. Azerbaycan Komünist Partisinden "klasik marksıstler'' olarak seçilen delegeler arasında Azerbaycan·ın açık ve gizli düşmanları; TASS Genel Müdürü L. Kravçenko, SSCB Ulaştırma Bakanı İ.Konarev ve KP MK"da Etnik Konular Şubesi müdürü V.Mihaylov gibi isimler yer atıyordu. Azerbaycan delegelerinin "klasik marksizm" ruhunda yazılan ve tamamı onaylanan raporları içerisinde, Karabag sorununa ilişkin en u fak bir detay, nitelikli yak­ laşım bulunmuyordu. Azerbaycan delegelerinden biri. toplantı salo­ nunda tabiri caızse ana baba gününün yaşandı�ını görünce, beş günlü�üne Macarıstan'a uçtugunu ve yoklugunun farkedilmedigini anlatmıştı bana. Azerbaycan·ı bir bi.Jlün halinde temsil edecek, aynı düşünceyi, aynı davayı savunacak delegelere ihtiyaç vardı; oysa Azerbaycan· ı Moskova'da temsil edenler bunun tam tersini yapıyor­ lardı. Halla delegelerden birinin toplantıda yaplıQı konuşma, büyük bir başarıymış gibi gazetelere yansımış, "şimdiye kadar partinin yönetim organlarında hiç bu kadar Azerbaycan lemsilcisi olmamıştır!" türünden başlıklar atılmıştı. Zaten bu temsilciler de, Moskovada'ki sonuncu temsilcıler o/muşlu! 11 Mayıs 1990 tarihinde Azerbaycan KP MK' da, Azerbaycan KP MK ikinci sekreleri, OKOB teşkilat komıtesi Azerbaycan temsilcisi, özellikle Moskova·nın siyasetinı Bakü ve Dağlık KarabaQ'da uygu­ lamaya devam eden Viklor Polyanıçko ile geniş katılımlı bir görüşme yapılıyordu. Onun konuşması loplantıya katılan ve katıl­ mayan herkes tarafından, Bakiı'dekı trajik olaylardan sonra KarabaQ problemi konusunda Merkezin yeni konsept belirlediği şek­ linde algılanmıştı. Karabag olaylarının sosyal bir sorundan kay­ naklanmadığını. Ermenislan·ın Azerbaycan'daki kanlı bölücülü!:"lü açıkça desteklediQini herkes görüyor ve Moskova' dan yeni kararlar bekliyordu. işte Polyaniçko ·nun konuşmasından bazı bôlilmler gerekti�i konusunda. kuvvetli bir inanç var''

(stenografiye sadık kalmarak iktibas edilmiştir): ". . . Ben sorunun tarihçesinden bahsetmeyeceğim, sadece durum­ la ilgili bilgi vermek istiyorum size. . . Duyulmuyor mu sesim? Evet. ben sadece bunun dôngüsel bir olay olduğunu söylemek istiyorum. Biliyorsunuz bız defalarca. öncelikle de Azerbaycan çogu kez soru­ nun dôngüselli(Jı yüzünden zor durumda kalmıştır. Bu zaman zaman uyanan siyasi bir volkandır. Bununla ilgili olarak bır sanı geliyor akla. Bildi{Jiniz gibi bilimimiz

320

imparatortuğun son darbesi


bu darbeleri yumuşatmak veya tamamen lokalleşlirmek adına bir şeyler yapmak için çabalıyor, birtakım tavsiyeler üretiyordu. işte bizi ilgilendiren, ilgilendirmekten de ôte rahatsız eden çokça rahatsız eden sorular. Neden biz hep yorumculuk yaparak, 40'/ı yıllarda, so·ıerde, 20·ıerden bahsetmiyorum bile, bu sorunun peşinden yürüdük'! Ve nihayet, son yıllarda yaşananlar! Bugün artık bilıyoruz bu olayların temelinin 1981-1982 yıllarında atılmaya başladığını, 1986 yılında artık ideologlarını bulduğunu. teşkilatlanma sürecinin başladığını, 1987-1988 yıllarında ise bu programın gerçekleştirilme­ sine başlandığını. Daşnaksutyun ve diğer ayrılıkçı. bôlücü ôrgütler de bu şekilde ortaya çıktılar. işte birinci konumuz bu. ikincisi_ Bence şu iki seneyi, 1988 ve 1989 ytllarmı analiz etmek zorundayız. Bugün ortamm gerilmesinden ve olayların bu mecrada gelişmesinden kimlerin sorumlu olduğu bilinmektedir artık. 89'un sonu, 90 yılının evvelinde yaşanan olaylardan da belli oluyor ki, bu kavganın birkaç aşaması vardı. DKÔB çevresinde birkaç çemberin olduğunu varsayarsak, birinci çemberin diaspora. ikincisinin Moskova. üçüncüsünün Güney Kafkasya ve tabii ki Stepanakert·in kendisinin olduğunu görürüz. Sorunun Ermenilerden kaynaklanan kısmmı ele a/Jrsak, manzara böyledir. Bu yönüyle, kavga titizlikle düzenlenmiş, sistematize edilmişe benziyor. Olaylarm zamanlama ve icrası mükemmeldi. Diasporanm Karabağ sorununu çıkarmak için bir merkezinin oldu�undan emin olabiliriz. Moskova 'da da bu konuyu profesyonelce kurcalayanlar var. Erivan bu sorunun pratik kısmı ile ilgili, Stepanakert uygulayıcı konumunda. Belki arastra Stepanakert de birtakım girişimlerde bulunuyor. Ben bu çevrelerin kesin olarak ne ile iştigal ettiğini bilmediğim için, hareke/lerinin anal­ izini yapamam, bu konuda fazla bilgim yok. Ama genel bir tablo çizmeye çalışmm. Ermeni diasporası ve lobisi, bu toprakları kendi sorunlarını çôzmek için bir araç olarak kullanıyor. Yıkıcı eylemlerde de bulunuyor tabii. Ve bu harekeller ülke sathında Perestroyka düşüncesini gerçekleştirmemize engel oluyor. Ermeniler ülkedeki birtakım çevrelere kötü örnek olmaya devam ediyorlar. Vatandaş televizyondaki gôrüntüleri görerek sarsılıyor. Şu iki-üç yıl içerisinde bütün ülkeyi saran olumsuzlukların kaynağının Karabağ olduğunu kesinlikle söylemek mümkün. Grevler, yağmalamalar, kargaşa, mül­ teciler, Azerbaycan KP MK'sının etkisinden çıkarak Ermenistan KP MK"ya bağlanan parti organları vs. Bu tor ômekleri çoğaltmak mümkün ve hepsi de Karabağ·a ait. Bize karşı ayaklanan düşman harıl harıl çalışarak, Sovye/lerin alışık olmadığı eylemlere imza atmış. Bir baktık ki iş işten geçmiş. Peki neyi başaramadı/ar? Ne kaybettiler onlar? Aganbegyan ve

321

imparatorluğun son darbesi


diğer Ermen; liderleri geliştirdikleri programlarım Stepanakert·ıe uygulamaya koymaya çalıştılar. Akıllarında global bir proje vardı. Oysa Stepanakerl gibi bir yerde lokal çôzOmler ônermeleri beklenir­ di. Boy/ece S/epanakert"teki liderlere sunulan eylem planı uygu­ lanamadı. çünkü o donemde Karabağ'da aklı başında, teoriyi pratiğe aktarabilecek beş-on kişi bile yoktu. . . Yani ideolojide 'genel mantık' dediğimiz şey sôz konusuydu. . . Havada kala kaldılarôylece. Bulutlar seviyesinde, kuşlar misali. Ama bu plan yine de işledi. Fakat tam işleseydi eğer, Karabağ'ı çoktan kaybederdik. Onlar bunu henüz bilmiyor. Onlar htJ/fJ dünya kamuoyunun. siyasi çevrelen·n verdiği desteğin sarhoşıuguyla, ulus­ lararası destek havuzunda yüzüyor. Dünyanın dört bir yanından Karabağ ·a gelen desteğe rağmen, aklı başında bir iki kişi toprak iddialarının zamam geçtiğini anlıyordu yine de. Bu onların en büyük kaybı aslında. Biz de şu anda aktif olarak bu kayıptan yararlan­ maya, onu kullanmaya çalışıyoruz Ermeniler programı ideolojik düzlemden çıkararak, Karabağ'da niyetlerini gerçekleştirmek için prafiğe aktar.mışfardır. Böylece Krunk denen örgüt ortaya çıkmışttr Karabağ hareketi ve bir sürü küçük ôrgütlenmeler de bu ideoloji uğrunda kurulmuşlardır. Ama ben b;r kez daha söylüyorum, bunların arasında en dikkat çeken isimler Pogosyan ·ıa Manuçarov'dur. Fakat onlar da kendilerine yukanlar­ dan verilen görevi tam olarak yen·ne getirememişler. Bôylece bizler ideolojik açıdan donammlı, siyasi-metodoloji hazırlığı bulunan düş­ manlarla

karşı karşwayız.

Aslında düşmanlarımızı tam olarak

ôğrendiğimız, araştırdığımız, tanıdığımız, analiz ettiğimiz de söylen­ emez. insanlarımız Karabağ sorunuyla hala dedikodu düzeyinde ilgileniyor,

bu

konuya

orijinaffikten

uzak,

sığ

düşüncelerle

yaklaşıyor. Herhalde Ermenilerle ilişkilendirdiğimiz daha bir sürü konu vardır. Biz tamamen . . Ülkede...

gazete,

televizyon,

bildiri savaşı içindeyiz . .

Ve tüm bıınfar Sovyetferi titretecek kadar etkili oldu

gerçekten. Küçücük bir olay. otobüse fırlatılan taş ülkede bir numar­ alı sorun oluyor. Bunu da başarmak maharet ister. Oysa bu tür taş fırlatmalar,

pat/amalar ülke genelinde hergün yaşanıyor.

Ama

nedense sadece Şuşa-Ağdam younda yaşananlar yankı buluyor ülkede. Belki bugün bazı

konulara

bir daha

dönerim.

Ama şimdi

Azerbaycan·m konuya yaklaşımına değinmek istiyorum.

1988

ve

1989.

Bence

yıllar daha yumuşak, estetik ifadeyle söylersek, bizim

için sabır yıf/anydı.

Bakü 'deki/eri kas/etmiyorum.

Sabreden/er

Stepanakeıt'teki Azerifenmizdi. Kim nasıl sabredebilirse. o kadar

322

imparatorluğun son darbesi


sabrediyordu. 1988. El sıkışmalar. kucaklaşmalar, birinci sekreterlerin gôrüşmeleri. Karabağ"dan buraya büro üyelerinin davet edilmesi yllı. Ben şimdi gazeteleri, dergileri okumak isterim; ama vaktim yol<. Yoldaşlarm anlatllğma göre bizimkilerin bazı girişimleri olmuş; ama sistem eksikliğimiz vardı. üstelik bu girişimler. birbirimizi katletmeye yönelikti. ikincisi ise, çok demode olmuş usullerle hareket etmemiz­ di. Stereotiplere saplantımız vardı. Mesela, dediğim gibi birinci sekreterlerin temas/an, büronun davetleri vs. Karşı taraf ise kesin­ likle böyle bir şey yapmıyordu. Bu yôntemler anlara eskimiş, primitf, saf geliyordu. Elbette 1988 yılı, Karabağ probleminin en ilginç yılıydı. Karabağ 'm akit başmda Ermeni nüfusu ve elbette Azeriler. uzun bir süre ayrılmak istemiyorlardı. Etnik bir çatışma. düşmanlık istemiyor­ /ardı. Bu çok uzun sürdü yoldaşlar Yani difüzyon o kadar psikolojik, politik, o kadar derindi ki, bu sistemi birileri kaşwor. tahrip ediyordu durmadan. Çok büyük çabalar sarfedildi bunun için 1988 yılının Nisan ayına kadar mitinglerin yapıldığını da belirtelim. Sosyal adaletsizliğe karşı mitingler yapılıyordu. Erınenilerle Azeriler birlikte saf tutuyorlardı bu mitinglerde. Hem geçen senenin sonuna kadar Azeri parti gôrevlileri ilçe teşkilatlarmda Ermeni sekreterlerin amir­ liğinde çalışmaktaydılar Yani onlar M/ll teşkilatın gôrevlileriydiler. Ekonomik birtakım ilişkiler vardı. Bunları niçin mi sôylüyorum? Eğer 1988 yılında gôzlerimiz açıl­ saydı ve 1988'in 31 Aralık günü Karabağ·a gitseydik, bu zorlukları yaşamazdık. 1988 yılı her iki taraf için kaçırılan imkanlar. ümitler ve hevesler yılıydı. işin ilginci, Ermenilerin de 1988 yılında zayıf olmasıydı. Krunk da, Karabağ da yeni yeni kuruluyordu ve henüz sempati kazanmamış, büyümemiş/erdi. Yani yerlerine oturtabilirdik onları. istihbara/, polis teşkilatı bunu yapmaya çalışıyordu. Bence 1988 yılını sadece değerlendiremedik, şansımızı kaçırdık. Karabağ 'm kıvılcımlan Bakü'ye de ulaştı sonunda. 1 7 Kasımı hatırlıyorsunuz. Tophane kelimesi ilk kez duyulmuştu. Şimdi biz hergün Tophane üzerinden uçuyor. Tophane ·ye gidiyoruz. Kimse oranm neresi, nastl bir dağlık arazi, orman olduğunu hatırlamıyor bile. Ama o donemde de kimse Tophane 'yi bilmiyordu. Sadece 1988'de küçük bir kıvılcım yetiyordu Bakü'de kargaşa çıkarmak için. Bu olaylar sayesinde 1988'de bu durumdan nasıl çıktığımızı ve ôzel duruma geçtiğimizi biliyorsunuz. . . 1989 yılı ise ülke yöneliminin beceriksizliği, basiretsizliği, sorunları çôzmek konusunda hazırlıksı­ zlığı ve kararsızlığıyla kaldı hatıralarda . . . 10-12 Ocakta bir belge

imparatorluğun son darbesi


çıkıyor ortaya. . . Allah korusun' Bir daha Karabag ôzel Yônetim Komitesi gibi bir şey kurulmasm. . . Ama bu kimin sayesinde oldu ki? O dönemde Azerbaycan·ı yôneten Vezirov kasten yaptı bunu. Bu ôzel yönetim komitesi, Azerbaycan ·m egemenlik haklanm ihlal ederek o bôlgeyi neredeyse tek başına yônetmeye başlamıştı. Merkezin bu konuya yaklaşımı da enteresandı. Bence merkezin yaptırımları Bakü'nün insiyatifsizliğinden. birlakım taleplerinden kaynaklanıyordu. Bana gôre. Merkezin 1989 yılında yürüttügü faaliyet, Azerbaycan halkmm ruh halini yansıtwordu. Ne mi demek istiyorum? Gorbaçov ve diger yetkililer asayişi satjlamak, dunımu istikrara kavuşturmak için tıpkı BB'de olduğu gibi ellerinden geleni yapıyorlardı. işte 1988-1989 '/u yıllar. Bütün dünya Karabag·ı. Politbılro"nun Şubat karanm, Dağlık Karbağ ·m sosyo-ekonomik kalkmmasında Azerbaycan ve Ermenistan 'm beraber çaltşma per­ spektiflerini, bu konuda Bakanlar Kurulu ve KP SSCB ·nin karlarmı konuşuyordu. Bu karar. bizim için beklenmedik. bizim açımızdan acımasız bir karardı. Çünkü yetmiş yıl sonra ilk kez Ermenistan·a yeşil ışık yakıldı, Ermenistan·ın yolu açıldı. Daha sonra politik yôntemler, ekonomik yöntemler uygulanmak istendi. 18 Temmuz prezidyumu. milletvekilleri gruplarınm toplantı/an, milletvekillerinin temas/an .. Tüm bunlar 10 Ocak 1989 yılma kadar devam etti. Ve nihayet geri adım atıldı ve Karabağ ôzel Yônetim Komitesi oluşturuldu. Bundan da/1a otoriter bir idare organı, Stalin döneminde bile yoktu. Yani şimdiye kadar bildigimiz. duydu(jumuz bütün olumsu­ zluklar, gaddarlıklar ôzef Yönetim Komitesinde biraraya gelmişti. KGB. içişleri. ordu. ekonomi ve ticaret. siyaset. parti, komsomof. sendika. yani her şey bunların elindeydi' Niye böyle oluyor? Biz 12 Ocakta Dzerjinski kulübünde okunan rapordan sonra Moskova ·nın, merkezin bize büyük destek vereceğini, yetkilerini kullanarak bu sorunları çözeceğini düşünmüştük. Haziran-Temmuza kadar özel yönetimle normal olmasa da, vasat bir ilişkimiz vardı. Va/ski buraya geliyordu, Volski parti yetkilileri önünde konuşuyordu, Volski sık sık Moskova ·ya gıdıyordu. . Yani anfayacagınız bir çalışma yapılıyordu. Ama Temmuz ayından sonra anladık ki, Vofski tek bir taraf için, Ermeniler için çalışıyor. 23 Agustos tarihinde, iki günlügüne Karabag·a gıtlı(jımde Volski'ye: 'Madem Ermeni/erte çalışıyorsun, vatandaşlanm1Zın Azerbaycan vatandaşı olduQunu bilmelisin. . . ' dedim. 'Kendi imkanlarının, zamanınm en az yüzde 20'sini Azerilere de harcama/ısın' dedim Oysa o, hiçbir zaman bizim köylere u(jra­ mamıştır. Ugrasa bile, büyük bir koruma ordusuyla gitmiştir Dün Kirl<ican'da gazilerle görüştük. kulladık onları. Onlardan biri bana

324

imparatorlu{Jun son darbesi


dedi ki, sizden ônce Volski gelmişti buralara. Korumalardan oluşan oç çemberin ortasmdaydı. Toplumun,

halk cephesinin baskısı sonucunda Ozel Yônetim

Komitesiyle ilişkilerimizi gôzden geçirme sür&cine girdik. Analiz yap­ tık ve biliyorsunuz, 24 Eylülde yapılan toplantıda ôzel yônetimin kaldmlmasmı talep ettik. Bu süreç yavaş yürüyordu. . .

28 Kasımdaki ünlü kararnameden sonra,

6

Aralıkta OKOB

konusunda bir karar çıkardık. Bazı maddeleri, ôzellikle de teşkilat komitesinin oluşturulmasıyla ilgili J.

de(jiştirmeyi başardık.

6

maddeyi kısmen de olsa

Aralıkta çalışmaya başladık ve

9

Ocakta

Nişanov ve Girenko'yla Stepanakert'e girmeyi denedik. Birileri pro­ vokasyon çıkardı, çatışma çıktı ve kan aktı. Nişanov ve Girenko Stepanakert'e giremediler. Toplantıdakilerin hepsi. . .

Girenko ve Noşanov'dan dolayı bize

ihanet etli. Burada ilk kez sôylüyorum, hava/imanından üç saat aynlmadım ben! Oç saat Niçşanov ve Girenko'yu orada beklettim. Tanklarm üzerinde bile olsa, Stepanakerl 'e girmemiz konusunda ısrar ediyordum. Ben bunun neyle sonuçlanaca�mı biliyordum. Bu, Bakü ·ye sıçrayarak.

12

Ocak mitinginde infilak eden ikinci kıvıl­

cımdı. Bu kıvılcım, ülke yönetimine karşı ve Karaba� 'daki sorunlara gôre,

insanların

içinde

birikmiş

yaklf

maddesini

havaya

uçurmaya yetti. •

Azerbaycan KP MK etnik ilişkiler ve devlet-hukuk yapısı şubesi başkanı, sekreter Afrand Daşdemirov: 'Ermenilere karşı da ôfke birikmişti. . . ' V. Polyanlçko: 'Biz Azerbaycan·da kalarak çaıışmalarımm sürdürdük. 9, 10, 11 Ocakta çalıştık. 12 Ocakta bizi acilen çagırdılar ve Bakü faciası başladı . .. 25 Ocakta, bir an ônce Stepanakert'e git­ mek konusunda Gorbaçov·un emri geldi. Gorbaçov'un talimaflyla

oradayız. Moskova "dan anyorlar: 'Viktor Petroviç, siz haftanın bir günü burada, altı günü Bakü'desiniz' Bunları daha sonra anlatmm belki.

. . Merkez destekliyordu bizi; ama Karabag'la ilgili olan hiçbir

emir ve karar. hiçbir kanun, kararname uygulanmwordu. Karabağ·ıa ilgili dokümanları toplayarak bir kitap hazırladık. E(jer küçük bir bôlge ile ilgili yedi kararname çıkıyor ise, bu gerçekten bir trajedidir yoldaşlar' Sadece bir karar çıkarmak yeterliydi aslında. Ekleyecegim daha ne olabilir? Medya konusunda mesela. . . Bence en olumsuz rolü medya oynamıştlf. . . "

Burada stenografı kesiliyor. Bana anlatılanlara göre, Polyaniçko konuşmasını Ermenistan ve Azerbaycan·daki sağlam güçlere dayanışma çağrısı yaparak bitirmişti. Ama Ermenistan·daki sağlam güçlerin hangileri olduğunu söylemeyi akıl edememişti.

325

imparatorlu{/un son darbesi


Gorbaçov·un 20 Ocak saldırısından sonra Bakü yaralarını sar­ maya çalışırken, Azerbaycan halkı Karaba� sorununun adil çözümünü beklerken, toprakları u�runda savaşmaya, canından bile geçmeye hazırken, halka Karaba� sorununun çözümüne dair derin ve düşünülmüş bir konsept sunmak, toprak bütünlügünü savunmak uğrunda çetin ve yorucu mücadeleye başlama çağrısı yapmak yer­ ine, Moskova·nın Bakü'deki sağ kolu olan Azerbaycan KP MK ikin­ ci Sekreteri, OKôB Teşkilat Komitesi Azerbaycan temsilcisi Viktor Polyaniçko; halla belki kendisi bile ne konuşluğunu anlamayacak kadar, saatlerce saçmalıyor. Onun çelişkili konuşmaları, bilim adamlarına yerli yersiz atıHarda bulunması. zaman ve mekanları karıştırması, askeri jargonla karışık kabadayı ağzı, dilin anasını agıatarak, gramer kurallarını çiğneyerek konuşması zannımızda yanılmadığımızın göstergesi. Polyaniçko böyle konuştuğu sırada, Ermenistan'da tamamen yasal olarak silahlı birlikler kuruluyor. milli ordunun oluşturuldugu ilan ediliyor, Azeriler Karabag·dan kovuluyor, Sovyet Ordusunun koskoca birimlerinin silahları gaspediliyordu. "Eğer bu çılgmltksa, o zaman bir düzeni vardır" diye yazıyordu Shakespeare. Polyaniçko·nun konuşmasında çılgınlık vardı: ama Azerbaycan için işin en korkunç tarafı. bu çılgınlığ ı n bir düzen içerisinde sürdürülüyor olmasıydı. Aslında bir tek cümleyle, bu düzenin nasıl bir düzen olduğunu açıklamak mümkün: Büyük sorun­ lar sadece ve sadece laf salatasıyla geçiştirilmeye çalışılıyordu. Karabağ sorunuyla ilgili olarak Merkezin hiçbir kararının olmadığı belliydi. Bakü ise, 20 Ocak 1990 öncesine kadar olduğu gibi, haıa körü körüne Merkezin kararlarını uygulamaktaydı. Karşı tarafın ise, kesin ve neı bir hedefi vardı ve Moskova·nın sessiz desteği ile bu hedefe doğru yoldan sapmadan gidiliyordu. Hatta duruma göre, hedefe doğal akışından daha çabuk varılmaktaydı. Ermenistan·da aşırı sağcılar iktidarı ele geçirmişlerdi. Sadece bir örnek verelim: Erıvan havalimanınrn pisti kapatılınca ve Moskova·dan dönen Ermenistan KP MK Birinci Sekereleri Suren Arutunyan· r getiren uçaQın Zvartnots havalimanına iniş yapmasına izin verılmeyince, SSCB içişleri BakanlıQı Çevik Kuvveti kalabalığı dağıtmıştı. Askerler arasında çok sayıda yaralılar vardı. FotoQranarı ulusal basına yansımıştı. Gorbaçov ise susuyordu! Gorbaçov·un 20 Ocak 1990'da yaptığı zulüm, Ermeni saldırgan­ larının elini kolunu açmış oldu. Bu kanlı olaylardan bir ay sonra, yani 23 Şubat 1990"da Ermenistan SSC Yüksek Seçim Kurulunun kararıyla, Azerbaycan Cumhuriyeti DaQlık Karabağ bölgesinde 1 2

326

imparatorluğun .son darbesi


seçim bölgesi oluşturulmuş ve oradan Ermenistan SSC'ye mil­ lelvekilleri seçilmişli. Yani bir ülke kendi parlamenlosu için başka bir ülkede seçimler yaptırıyor, Gorbaçov ise Bakü'de insanları katled­ erek, SSCB'yi korudu�unu iddia ediyordu. 1990'ın Mayıs ayında Karabag bölücülügünün baş mimarları Ermenislan parlamentosuna seçildiler. -4 A�ustosta Levan Ter­ Petrosyan Ermenistan Yüksek Konseyi Başkanı. V.Manukyan ise Bakanlar Kurulu Başkanı seçildi. 1990'da hazırlanan ilk beyanname ile Ter-Petrosyan yeni hükumeli ilan etmiş ve 1921 ' de SSCB ile Türkiye arasında imzalanan hudut anlaşmasını tanımadıgını açık­ lamıştı. Oysa bu konu ilk defa 24 Nisan 1 965 yılında gündeme getir­ ilmişti. O dönemde Sovyet Ermenistan yönetimi ve Ermeni kilisesi Erivan Operası önünde biraraya gelerek. 1 9 1 5 yılında yapılan sözde soykırımın 50. yıldönümünü anmışlardı. Erivan sokaklarında yüzbinlerce insan toplanmış, Türkiye"den Ermenilere ait loprakları iade etmesi lalep edilmiş ve DKÖB'nin Ermenistan·a birleştirilmesi istenmişlir. O günlerde, sözde soykırım kurbanları için anıt yapıl­ masını teklif edenlerden biri olan Levan Ter-Petrosyan ilk kez tutuk­ lanmış ve kısa süre sonra serbest bırakılmıştı. işte tam da serbest bırakıldıktan sonra, onun ismi KGB ispiyoncusuna çıktı . "Levan

Ter-Petrosyan, Aşot Manuçaryan, Ara

Saakyan ve

Karabağ Komitesinin diğer üyelerinin KGB ajanları oldu(Ju doğru

sorusuna. Ermenistan SSC KGB eski başkanlarından Usik Arutunyan cevap veriyor: mu?''

"Bu ba(Jtamda, en dikkat çeken isim Levan Ter-Petrosyan. Belki

hatırtarsımz.

1992 yılmm sonunda, muhalefet gazetelerinin birinde,

altmda benim imzam bulunan bir belge yayınlanmıştı (dış siyaset, bilim-teknik ve illegal istihbarat başkanıydım o sırada). Levan Ter­ Petrosyan 'fa ilgili, iyi hal belgesiydi bu. Herkes şoktaydı. Böyle bir belge

nasıl

gazetelere

Ermenistan"da

gerginlik

ulaşmış

olabilirdi?

doruğa

tırmandığında

Mesele

şu

ki

Ermenistan

KGB "sine ait biıtün gizli evraklar, uçakla Smolensk"e götürülmüştü. Anlaşılan, orada gizli belgelerin muhafaza edilmesi kural/art ihlal edilmiş ve onların bir kısmı çalınmış veya fotokopisi çekilmişti. Bunu anladığımda, şok geçirmedim. Çekim yapmak üzere bir TV kanalı geldi bana. Bu konuda durumu kendtlenne izah eltim.

O zaman

dediklerimi. bugün de tekrar ediyorum: 'Levan Ter-Petrosyan hiçbir zaman KGB ajanı olmamıştır'. Peki istihbarat şefi tarafmdan onay­ lanan bu belge de neyin nesidir diye, haklı bir soru çıkıyor ortaya Ermenistan KGB, SSCB KGB "nin talimatı üzerine ülkede ajan-sab­ otajcı gruplan n oluşturulması yônünde çalışmalar yapıyordu. Bu

327

imparatorluğun son darbesi


gruplar SSCB'nin gerekli gôrdü!jü yerlerde, ôzellikle bizim yakın komşularımız Yakın Oogu, lran. Türkiye ve Arap ülkelerinde sabotaj yapacaklardı. Tabi ki bu dilleri konuşan ve belli niteliklere sahip vaıandaşlanmız almıyordu bu gruplara. Aslında KGB'nin değil, Savunma Bakanlığı 'nm emrinde olduğumuzu da beürteyim. Bu gruba çeşitli meslek dallarmdan insanlar; doktorlar. bomba imha uzman/afi, maymcıfar. çevirmenler katıl1Yordu. Yani ajanlık, sabotaj çaltşmalannda işimize yarayabilecek herkes. Bu arada bu insanlar­ dan hiçbirisi, KGB hesabına çalıştığını bilmiyordu. Levan Ter-Petrosyan da diğerleri gibi bu gruplardan birinde ye alıyordu E!jer grup üyelerinden biri KGB 'ye çalıştığını anlasaydı, onu hemen ihraç ederdik. ihraç etme nedenleri arasında onun ikin­ ci çocuğunun doğması, sağlık durumunun kôtıileşmesi, veya diye­ lim kişiliğinde bir zaafın ortaya çıkması, ôrneğin korkak olduğunun anlaşılması da vardı. Karabafj komitesi üyeleri arasmda bize yardım eden insanlar vardı; ama onlann isimlerini açıklamaya şu anda bile manevi hakkım yol(' (y.k.). Bu satırları okurken D'Artagnan üç silahşörler filminden bir şarkı geliyor aklıma: "Ben evet demedim: ama hayır da demedim" diye. Ama verilen cevaplardan da anlaşılıyor ki, Ter-Petrosyan KGB ile ilişkili birisiydi. Bu ilişkinin niteliği ise, bambaşka bir konu. Ermenislan Karabag·a asker ve silah yardımı yapmayı hızla sürdürüyordu. " ... Ermenistan Karabağ·a verdiği Ml-24 helikopterleri dışında (zaten bunu inkar etmiyor), Karabağ ordusunu da eğitiyor. Karabağ bütçesine para aktarıyor. hükumet ise Karabag·a yapılan yardımlarm koordinasyonu ile ilgileniyordu." Bu tespiller K.Myaıo·ya ait. K.Myaıo·nun sözlerini Ermenistan yöneticileri de onaylıyor. Moskova susuyor, Ermenislan devlel organları ise çeşit çeşit silahları Karabag·a göndenyorlardı. Ermenistan SSCB KGB eski başkanı Usik Arutunyan, Ermenıstan·ın sesi radyosunun Ateş Hattı isimli programında soruları yanıtlarken şunları söylüyordu: "Sôylemek istediğim bir şey daha var. KGB'de dokunulmaz silah ve cephanelik deposu vardı. Moskova'nm izni olmadan ona dokuna­ mazdık. Karabağ·ın bu silahlara ihtiyacı vardı. Bunu ben, Levan Ter­ Petrosyan ve o dönemde içişleri Bakanı olan Aşot Manuçuryan biliyorduk. Silah gerektiğinde, Ter-Petrosyan beni arıyor ve yardım istiyordu. Yüzlerce füze. makineli, otomatik silah ve cephanelik Karabağ ·a gönderilmişti. Bu duyuldugu taktirde, fena halde ceza­ landmlacafjımı biliyordum. Azerbaycan istihbaratmın Karabafj ·da ele geçirdiği ve üzerinde Ermenistan SSC, KGB silah deposu yazan yeşil kutuların görüntüleri Merkez TV Ana Haber Bülteni Vremya 'da yayınlanmıştı. Moskova'da nasıl bir bombanın patladığını tahmin -- - - - - ----imparatorluğun son darbesi

- 329 -- --


ediyorsunuz, degil mi? SSCB KGB Başkanı Kıyuçkov beni ara­ yarak, küfürler savurmuştu. . . " Aslında Moskova'da "bomba" filan patlamamıştı. Üslelik Kryuçkov verdi�i demeçlerinin hiçbirisinde, bu konuda en ufak bir imada bulunmamıştı. Daha çok uluslararası emperyalizmden bahsediyordu Kryuçkov. Genel toplantı sırasında Azerbaycan mil­ lelvekillerinden biri Kryuçkov' un yanına yaklaşarak, Merkez TV' de yayınlanan görüntüler ve Ermenistan'dan Karabaır a gönderilen silahlar konusunda soru sorduğunda. Kryuçkov bunlardan habersiz oldu{Junu söylemişli. Anlaşılan o ki Vremya muhabirleri bunu biliyor; ama KGB Başkanı bilmiyordu! Bu konudan habersiz olduğunu söylemek için ya aptal olmak, ya da SSCB'nin çökmesini istemek lazım. 127. motorlu atıcı tümeninin 1 26. alayı (daimi konuşlanma yeri Ermenistan·ın Gümri iliydi). özel tim komandolarının 1 2 . kolu, Donsk ve Kubansk Kazak ordularının kiralık birlikleri de Ermeni cephesinde zaman zaman Azerilere karşı savaşıyorlardı. Yeltsin iktidarından sonra, Rusya ordusunda bu tür şeyler olağan hale gelmişti . 1985 yılında Erivan Üniversitesi parti komitesi sekreterinin sarfettiği: "Ermeni yurlseverliği Rusya ile dostluk. Türklere nefret üzerine kuruludw" sözleri, Azerbaycan'a karşı topyekün savaşın başlatılması için bir sinyaldi. 20 Ocak 1 990'da Gorbaçov orduyu Bakü'ye göndererek sivilleri katlettiği sırada, Ermenistan'da AOD, ANA - Ermeni Ulusal Ordusu: David Sasunski silahlı birlikleri . Vretaruner ( i ntikamcılar). Aydat (Ermenilerin mahkemesi), Tarafsız müfrezeler, NART (Cumhuriyel Partisi Bağımsız Ordusu), MUŞ (Ulusal birlik) gibi örgütler süratıe silahlanmaya devam ediyorlardı. 1990 yılının ortalarında, Ermenistan'da artık 1 5.000 kişiden fazla silahlı militanı bünyesinde barındıran birlikler vardı. En büyük ve en aktif birlik, yaklaşık 10.000 militanla sınır bölgesi ve Karabag'da savaşan Ermeni Ulusal Ordusuydu (ANA). Çeşitli siyasi partilerin de birlikleri vardı (AOD (Ermeni ulusal harekeli), Daşnaksuıyun vs.). Bağımsız silahlı örgütlerin sıralarında ise (MUŞ, NART. Adana, Aydal. Tigran Mets) 50'den 700'e kadar militan bulunuyordu. Militanların elinde yaklaşık 30 zırhlı araç (BTR, BROM). 1 50 roket topu, onlarca füze, 20'den fazla Ml-4 helikopteri verdi. Le Joumal du Dimanche (Paris) 24 Ocak 1 990 tarihinde şöyle yazıyordu: "Son haftalarda ağır silahlar, füze ve roket toplarıyla, otomatik silahlarla dolu uçaklar Lübnan· dan kalkarak Erivan ·da iniy------- ----···---- - ··

329

-·- - - - · - -

---

-

imparatorluğun son darbesi


or. Gece saatlerinde Ermeni gümrük memurlarmm indirdikleri silahlar, depolamyordu. Ermeniler yurt dışmdan gelen himaye tek­ liflerini reddederek aşm milliyetçi Ermenilerin saflarma katılmışlar. Kaç gündür hava/imam gümrük kapısında tek bir Rus uyruklu memura rastlayamazsmız. . .Bu militan gruplarm strafarmda, Beymt ve Şam ·dan gelen Ermenileri de gôrmek mümklJn. Onlardan bazıları Lübnan terôristlerine ve Hristiyan silahlı birliklerine yakmlık· lan ile biliniyor. Sokak çatışmaları konusunda uzman yüzlerce Lübnan Ermenisi. Erivan·a vizesiz girmişler. Onlardan bir kısmı Erivan 'da bekletilirken. büyük çoğunıugu smtr bölgelerine, Goris ve Hanlara gönderiliyor. Lübnan Ermenileri, mülteci kardeşlerine müs­ lümanlardan rövanş almaları için çağrı yapıyorlar Kafkasların gele­ ceği çok karanlık görünüyor" Vyaçeslav Şironin: " . . . Lübnan istihbaratı ise bir yandan Ermenistan·a gizli askeri yardımlarını sürdürüyor. Lübnan'm Suriye ile sınır bölgesi olan Baalbey eyaletindeki Arsal dağında kurulan eğitim kampında, Suriye ve Lübnan 'dan gelen eğitmenlerin yaklaşık 500 kişilik Ermeni militana eğitim verdiğı biliniyor." 1 99 1 yılının Mayıs ayında, Ermeni militanlarla Sovyel askerleri arasında resmen savaş başlamışlı Basın ise bu konuda susuyor, sadece birkaç cümle ile "çatışan bazı marjinal militan gruplar"dan bahsediyordu. Bu çatışmalar sonucunda 24 Ermeni militan ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı. Sovyet askerlerinden kaçının öldüğü ise açıklanmıyordu. Bu bilgiler şimdiye kadar sır perdesi arkasında sak­ lanmaktadır. Arganıslan savaşı sırasında olduğu gibi, Rusya·nın dört bir yanına üzerinde nereden geldikleri belli olmayan labutlar ulaşıyordu. Moskova·nın ve dünya kamuoyunun seyirci kalmasını, tepki göstermemesini fırsat bilen KarabaQ bölücüleri, hedeflerine ulaş­ mak için atağa geçmiş, Azerileri DKOB'den göçe zorlamaya ve katletmeye başlamışlardı. Terör her zaman olduğu gibi, bu sefer de Karabağ bölücüleri ve Ermenistanlı terörisllerin en önemli silahıydı. 14 Temmuz 1989. Stepanakert, R.Zorge sokak 51 no·ıu evde, 26 Azeri aılenin yaşadığı apartmana el yapımı bomba fırlatılmıştı. 24 Temmuz 1989 Karşevan istasyonunda bekeleyen trene Ermeni teröristin yerleşlirdiği bomba infilak etmişti. 16 Eylül 1989. Akbulak köyünde Gayk Getverdyan isimli bir Ermeni, kendi düğününden geri dönen Berhudar Askerov isimli 23 yaşlı kişiyi öldürmüştiı

330

imparatorlu(Jun son darbesi


15 Ocak 1990. Ermeni çıkarma timleri, Hanlar ilinin Kuşçu köyüne inerek sivil halkı katletmişlerdi. 1990 yıhnın 19-20 Ocak gecesi. Ermeni silahlı birlikleri Nahcivan Ozerk Cumhuriyeti Kerki köyüne saldırarak, köyü kuşatmışlardı. Sederek köyü de saldırıya uğrayan köylerdendi. Sivil halktan ölen­ ler vardı. A�W top mermileri ve Grad füzeleri ile Nahcivan·ın diğer köyleri saatlerce bombalanmıştı. 30 Ocak 1990. Gedebey ili sakinlerinden beş Azeri önce kaybol­ muş, günler sonra ise tanınamaz duruma getirilen cesetleri Ermenistan arazisinde bulunmuştu. 1 8 Şubat 1990. Yevlah - Laçin otoyolunun 105. kilometresinde şuşa-Bakü istikametinde ilerleyen bir minibüs havaya uçurulmuştu. Bilanço: 13 yaralı. 24 Mart 1990. Silahlı Ermeni birlikleri Grad füzeleriyle Azerbaycan'ın Kazak iline ateş etmişlerdi. Sivil halktan büyük kayı­ plar vardı. 8 Eylül 1990. Laçin' den Gaz-53 otomobiliyle ayrılan Süleymanov ailesinden üç kardeş, yolda seyir halindeyken, Hocavend ilinde yol kenarında pusu kuran Ermenilerin saldırısına u!;jramış, iki kardeş ölmüş, biri yaralanmıştı. 15 Eylül 1 990. Stepanakerrte Radyo-Televizyon binası pat­ lalılmıştı. 20 Kasım 1990. Ermeni bölücüleri Laçın ilinde iki Azeri'yi katlet­ miş, birini yaralamışlardı. 9 Ocak 1991. Laçin-Şuşa otoyolunun beşinci kilometresinde Ermeni bölücüleri A.M.Mkrtçyan, G.A.Petrosyan. A.A.Mangasaryan, G.M.Arutunyan ve G. G.Arustamyan - Molodyoj Azerbaycana gazetesi muhabiri Salatın Askerova. Sovyet Ordusu görevlileri yarbay S.M.Larionov, yüzbaşı l.U. lvanov ve çavuş 1.1 .Goyek'i öldürülmüşlerdi. 20 Şubat 1991. Bölücüler Hanlar ilinde sivil otomobili kurşunla taramış, iki Azeri"yi öldürmüşlerdi. 25 Şubat 1991. Ağdam ili Gülablı kasabası yakınlarında bölücüler iki Azeri köylüye saldırmış, onlardan birini öldürmüşlerdi. 16 Nisan 1991 . Hocavend (Martuni) ili yakınlarında Füzuli oto işletme servisine bağlı bir otomobil kurşunlanmış, servisin iki çalışanı öldürülmüş, ikisi yaralanmıştı. 25 Nisan 1991. Bölücüler Azeri köyü Umudlu'yu ve aynı şekilde Ter1er ilinin Kapanlı ve Karadağlı köylerini kurşun yağmuruna tut­ muş, sivillerden ölenler olmuştu. 28 Nisan 1991. Nahcivan· ı n Sederek köyü Ermenistanlı silahlı bir­ likler tarafından füzelerle bombalanmış, sivillerden ölenler olmuştu.

331 -

imparatorlu(jun son darbesi


29-30 Nisan 1991. Ermeni silahlı birlikleri, Kazak ve Laçin illerini a�rr Lop mermileriyle bombalamış, sivillerden ölenler olmuştu. Tüm bu rezaletlerden sonra, Gorbaçov göstermelik de olsa bir çare, bir çözüm bulmaya karar veriyor ve sonunda "çözümü" buluyor! DaQlık Karabag'da bölücülere karşı yapılan Çember Operasyonunu ve Sovyel medyasının bu operasyonla ilgili kopardığı yaygarayı. Azerbaycan'da herkes hatırlıyordur sanırım. Sovyet ve dünya basını tekrar "soykınm" sözcüQünü bol bol kullan­ maya başlamış. Ermenileri savunan ünlü bilim adamları, yazarlar ve aydınlar ayaklanmışlardı. Memorial dergisi ise özel bir bildiri yayın­ layarak, Ermeni bölücülerine karşı geniş çaplı bir operasyon yürütülüyormuş izlenimini uyandırmaya çalışmıştı. Oysa her zaman olduğu gibi gerçekler çarpıtılıyor, oyun oynanıyordu. Ermenislan KGB eski Başkanı Usik Arutunyan Ermenistan·ın sesi radyosu Ateş hattı programmda kendisine sorulan: "1991 yılının Nisan­ Mayıs

aylarında

Operasyonu Başkanıydınız. yapıyordu?"

Dağlık

yapılmıştı.

Karabağ Sız

o

Cumhuriye/inde

dönemde

Çember

Ermenistan

KGB

Bu operasyon gerçekleştirildiği sırada KGB ne

sorusuna şu yanıtı vermişti:

"Çember Operasyonunun yapılacağını SSCB'de birkaç kişi biliyor ve kimse bu konuda komitemize bilgi vermiyordu. Sorun merkezin bize duyduğu güvensizlik de değildi asımda. Sadece bilgi sızın­ tısının olabileceğinden endişe ediyorlardı. Bundan da ôte. SSCB yetkilileri

Ermenistan ·m

yasadışı

silah/J

birliklerinin

zavallı

Azerbaycan ·ı /ehdit ettiklerine inandırmaya çalışıyor/ardı bütün dünyayı. Ama 16 Nisan 1991 'de bana yakın kaynaklardan, üst düzey

yetkililerin

emriyle

30

Nisan

tarihinde

Çember

Operasyonunun başlayacağmı ve artık planm haz1r olduğunu, başrol oyuncularmm da

kesinleştiğini

öğrendim.

Levan

Ter­

Petrosyan ·ı aradım, görüşme teklifinde bulundum ve tedbir almak gerektiğini söyledim

Aldığım

bilgi sayesinde bu operasyon

fiyaskoyla sonuçlandı. Hatırlarsamz operasyonu yapanlar da rezil olmuşlardı. Çünkü ne Ermenistan'da ve ne de Karabağ'da tek bir silahlı

Ermeni"ye

bile

rastlamamışlardı.

Sadece

Şurnuh

ve

Noyamberyan'da birkaç emniyet görevlisini tutuklamakla yetin­ mişlerdi. Biz bu operasyonu ballrdık denebilir. Ve bunu sadece Ermenistan'da değil, aynı zamanda Karabağ 'da

(Azerbaycan

topraklarında - y.n.) da yaptık."

Memorial'ın raporunda ise: "Çaykent yakınlarında yerleştirilmiş

SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuvve/ ekipleri asayişi sağlamada

yetersiz kalıyorlardı. SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuwet ekip-

imparatorluğun son darbesi


terinin Ermeni bôlücülerini etkisiz hale getirmek girişimleri başansı­ zlıkla sonuçlanmıştı (y.k.)" diye yazıyordu. TASS savaş haberleri şubesinin 1989 yılında bölgeye gönderdiği v.Gondusov şöyle yazıyordu: "1991 yılının Mayısında Dağlık Karabağ"da Çember Operasyonu yapılmaktaydı. Kolluk kuwetleri donemin SSCB Cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov·un emriyle yasadışı silahlı bôlücüleri etkisiz hale getirmek için bir girişimde bulundula' Ne yazık ki tüm girişimler başarısız oldu. . . O dönemde 1 S meslekaşım Stepanakert" e gitmişti. Komutan beni yanına çağırdı ve bütan yazar çizer. kameramanların amiri atadığını bildirdi. Yani gazetecilerin askerlere yôneltecekleri bütün sorular benden geçmeliydi. Gazeteciler de bu konuda uyanlmışlardı. Bôylece iki haNa boyunca gazeteci/erin duayenine dönüştüm." Görüldüğü gibi çeşitli siyasi görüşlere mensup siyasetçiler ve gazeteciler Çember Operasyonunun Gorbaçov·un bir blöfü olduğu konusunda hemfikirlerdi. Sülün uluslararası loplantılarda Hocalı katliamı söz konusu olun­ ca, Ermeniler Az.erilerin Azerileri katlettiğini, bu katliamın siyasi ikti­ dar uğrunda yapılan mücadelenin bir uzanlısı olduğunu iddia ediy­ orlardı. Hatta Ghebbels bile. bu kadar pişkin olamaz, böyle hayasız bir iddiada bulunamazdı' Bu saçma iddialarla ilgili olarak, Çember Operasyonu konusunda başka bir noklaya da dikkat çekmek ister­ im. Memorial yazıyordu: "Katliamlar (Çaykent) insanlar kasabadan çıkarıldığı sırada. kaçmaya çalışan Çaykent sakini 30 yaşlı V.Nazaryan arkadan vurularak öldürülmüştü. Köy kenarlarında bulunan evlerde, ondan fazla Çaykentlinin cesedi ve bir o kadar da yaralı bulunmuştu. Ölenler arasında 80 yaşlı Ripsime Minasyan isimli bir kadın, Akhumyan Vanes (83 yaş), Gencumyan Beniamin (75 yaş) ve Seyran Papik (B4 yaş) isimli erkekler vardı." Gerçekten de ölü bulunan Ermenilerin yaşlarına bakılırsa, bunları kimin öldürdüğü konusunda akla çeşitli sorular geliyor. Olen yaşlı Ermenilerden Azerileri sorumlu tulan Merkez TV Azerbaycan halkı­ na hakaretler yağdırmaya ve "eşkiyaların ihtiyarlara bile acı­ madığını" bütün SSCB"ye duyurmaya girişmişti. Yani Sumgait metotlarına burada da rastlanmaktaydı' Çember Operasyonunun sıradan bir palavra olduğunu Bakü"de herkes gayet iyi biliyordu zaten. Ama yukarıdaki itiranar yine de ilgi çekicidir! Bu anlamsız şov yüzünden. Azerbaycan halkının ne kadar zarar gördüğünü, ülkenin imajının ne denli zedelendiği düşünüldüğünde, bunun niçin yapıldığı daha iyi anlaşılmaktadır.

·333-

------ - -

imparatorluğun son darbesi

--·-­


Ermeniler ise her zamanki gibi "çilekeş ıfk" rolünü oynamaya devam ediyordu. 1991 yılımn yaz ayları. Ermeni teröristi Azerbaycan·ın Kerkicahan köyünde Rusya' ın Mayak radyosu muhabiri Leonid Lazareviç'i katletmişti. 9 Haziran 1991. Bölücüler Terter ilinin Kaçanlı köyünden olan 2 kişiyi öldürmüş, 2 kişiyi de yaralamışlardı. 27-28 Haziran 1991. Karabağ ıerör örgülünden bir grup Ermeni terörist, Hocavend ili Karaba�lı köyüne baskın düzenleyerek, 6 kişiyi öldürmüşlerdi. 3 Temmuz 1991. Ermeni bölücüleri Füzuli ili Kacar köyü sakinler­ ine saldırarak, birkaç çiftçiyi katletmişlerdi. 4 Temmuz 1991. Azerbaycan köyü Umutlu"nun bir sakini, Ermeni teröristlerce öldürülmüşlü. 8 Temmuz 1991. Askeran ilinin Cemilli köyü sakinleri hasal sırasında Ermeni teröristlerce kurşunlanmışlardı . Çiftçilerden bazıları ölmüşlü. 22 Temmuz 1991. Panzerlerle Laçin'in yaylalarına çıkan Karabağ Lerör örgülü üyesi Ermeni militanlar, dokuz çobanı hunharca katlet­ mişlerdi. 1 8 Ağustos 1991. Ermeni terörisller Geranboy ilinin bir köyüne saldırarak iki kişiyi öldürmüş, iki kişiyi yaralamışlardı. 23 Ağustos 1991. Ermeni teröristler Şuşa-Cemilli otoyolunda seyir halindeki bir otobüsü kurşunlamış, 4 kişiyi öldürmüş, 13 kişiyi yaralamışlardı. J Eyliil 1991. Haydar Aliyev 65 evet. 5 hayır oyla, Nahcivan Yüksek Konseyi başkanı seçildi. 4 oy çekimser, 1 pusula ise geçer­ sizdi Ablukada bulunan Nahcivan. sürekli olarak Ermenistan·ın saldırılarına maruz kalıyordu. Peki, o günlerde Nahcivan'a yardım etmek için Bakü ne yapıyordu acaba? Yardım elmek şöyle dursun, Azerbaycan yönetimi Nahcivan·daki olayları büyük bir mullulukla takip ediyor ve Aliyev·in siyasi fiyaskosunu bekliyordu. ikide bir Ulusal TV'de boy gösteren psikopat provokatörler ve bunaklar, Aliyev·in Nahcivan·dan Ermenıstan·ı vuracağı taktirde, "KarabaQ sorununun kolayca çözülebileceQini" savunuyorlardı. Aliyev ise o sırada Azerbaycan mevzilerini başarıyla koruyor. silahlı baskınları önlüyor ve Ter-Petrosyan·ıa diplomatik oyunlar oynayarak, her seferinde gerçek saldırganların Ermeniler oldu�unu dünya kamoyu­ na gôsleriyordu. Aliyev başarılı siyaset, esnek bir yönetim uygulayarak Nahcivan'daki Sovyet Ordusu birliklerinin çatışmalara taraf olmasını

334

imparatorluğun son darbesi


ve Hocalı katliamı gibi bir katliamın tekrarlanmasını önlemişti. Aliyev sayesinde Sovyel Ordusu birlikleri ve SSCB KGB'nin Nahcivan'da konuşlanmış silahlı ekipleri, Azerbaycan·ın diQer bölgelerinden fark­ lı olarak Ermenilere karşı daha sert tavır takınmışlardı. işte böyle bir ortamda, Ermenistan·ın saldırılarına göQüs geren Nahcivan, mücadelesini sürdürüyor, Bakü ise seyirci kalmaya devam ediyordu! Türkiye ve lran, Nahcivan·a ekonomik destek vermeye başlamışlardı . özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman oemirel'in Nahclvan·ı ziyaret etmesiyle Nahcivan halkı moral bulmuşlu. 7 Eylül 1991. Ermeni teröristleri Hocavend ili Tuğ köyünde 2 Azeriyi öldürmüşlerdi. 7 Eylül 1991. Ermeni ıerörislleri Stepanakerflen gelen bir oto­ büsü kurşunlamış, 3 yolcuyu öldürmüş, 4 yolcuyu yaralamışlardı . 8 Eylül 1991. Karabağ örgütü mensubu Ermeni teröristler, Ağdam-Hocavend otoyolunda seyir halindeki otobüsü füzeyle vur­ muş, 4 kişiyi öldürmüş, 20 kişiyi ağır yaralamışlardı. 25 Eylül 1991 . Ermeni teröristlerinin Stepanakerl'e yakın Kerkicahan köyüne silahlı saldırısı sonucu 1 kişi ölmüş, 6 kişi yaralanmıştı. 29 Eylül 1991. Bölücüler Geranboy ilinin Zeyve ve Şafak köyler­ ine saldırmış, 1 kişiyi öldürmüş, 9 kişiyi yaralamışlardı. 1 991 Ekim-Kasım. Karabağ terör örgütüne bağlı Ermeni silahlı birlikleri, DaQlık Karabag·ın Hocavend ilinin Azerı sakinlerini köy­ lerinden çıkarmak amacıyla Grad füzelerinden köylere saldırmış ve 30' dan fazla yerleşim birimini işgal elmişlerdi. 15 Kasım 1991. Ermeni militanlar 5 Hocavend sakinini öldürmüş, (Zamzur köyü) ertesi gün ise köyü tamamen işgal ederek önlerine çıkan ne varsa yakmışlard ı . 2 0 Kasım 1991. Azerbaycan· ın Hocavend ilinin Karakend köyü yakınlarında Ermeni teröristler Ml-8 helikopterini vurmuşlard ı. Helikopterde bulunan bütün yolcular - Azerbaycan Devlet Bakanı, milletvekili T.K. lsmailov; Azerbaycan Cumhuriyeti Başbakan yardımcısı, milletvekili Z S.Haciyev; Azerbaycan Cumhurbaşkanı müşaviri, mılletvekili, tuğgeneral M . N . Asadov; Azerbaycan Başsavcısı, milletvekili, Devlet Adliye Müşaviri 1.1.Gaibov; mil­ letvekilleri V.D.Cafarov ve V.T. Mamedov; Azerabaycan Cumhurbaşkanılığı basın sözücüsü O.M.Mirzoyev; Azerbaycan Su işleri ve Tarım Bakanı Yardımcısı G.G.Namazaliyev; IKAO savcısı I A Plavski; Milli Güvenlik Bakanlığı IKAO bürosu başkanı S.S.lvanov; IKAO içişleri idaresi başkanı tuğgeneral V.V.Kovalev; --------- - ----- - --

335

imparatorlu§un son darbesi


IKAO Olağanüstü Hal Bölgesi idare başkanı N.V.Jinkin; Azerbaycan Devlet Sekreleri yardımcısı R.M_Mamedov; Azerbaycan Radyo ve 1V muhabirleri A.M.Mustafayev. A.l.Hüseyinzade ve F.l.Şahbazov; Rusya Federasyonundan gözlemciler Tuggeneraı M.D.Lukaşov ve yarbay V.M, Koçarov; Kazakistan içişleri Bakanı Birinci Yardımcısı Tu�general S.D.Serikov ve bülün mürettebat ölmüştü. Halbuki heyet bölgeye barış görüşmelerinde bulunmak için gidiyordu. 23 Aralık 1991. Karabağ terör örgütüne bağlı Ermeni çeteleri Askeran ilinin Meşali kasabasına saldırarak 6 kişiyi öldürmüş, 1 5 kişiyi yaralamışlardı. Karabag bOlücülerinin bir numaralı siyasi destekçisinin Gorbaçov ve kurmayları oldugu kesinleştiklen sonra koltukları sallanmış ve rakipleri Yeltsin"le çetin bir oyuna girişmişlerdi. Sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti "Devlet Savunma Komitesi" Başkanı R Koçaryan'ın, 10 Ocak 1 994 tarihinde Rusya lV'nin Hakikat Anı programının yapımcı ve sunucusu Andrey Karaulov·a söylediğine göre. 1 991 yılının sonunda dönemin sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyetı Yüksek Konseyi Başkanı G.Petrosyan, sözde DaQlık KarabaQ Cumhuriyeti'nin Rusya ite birleşmesi gerektıQine dair Yeltsin·e mektup yazmıştı. Tabii ki bu mektuba resmı bir cevap vermeyen Yeltsın, Ermenilerin Gorbaçov döneminde Rusya·dan aldıkları desteğin bundan sonra da fazlasıyla sürdürüleceği mesajını vermiş, müsterih olmalarını istemişti. Karabağ bölücüleri ise bundan sonra da katliamlarını sürdürebile­ ceklerini anlamışlardı. Komünist rejim döneminde olduğu gibi. yeni Rusya yönetımi de sonuna kadar onların arkasındaydı çünkü! Aslında Ermeniler bile, bu kadar kan dökmelerine rağmen, cezasız kalacaklarını hayal etmemişlerdi! 1 Ocak 1992. Ermeni çeteleri AQdam ilinin Ahmedavar ve Çukurmahle köylerine saldırı düzenlemiş, sivilleri katletmişlerdi. 11 Ocak 1992. Ermeni silahlı çeteleri Hocavend ilinin Ahullu ve Füzulı ilinin Cuvarlı, Gaga kasabalarına saldırı düzenlemişler. Kasabalılardan ölenler olmuştu. 1 8 Ocak 1992. Ermeni silahlı çeteleri Şuşa ili Nebiler köyünü işgal ederek köyü yakmışlar. Yerli halktan ölenler omuştu. 22 Ocak 1992. Bolücüler Azerbaycan· ın Şuşa ili Keybalı köyüne, Ağdam şehri Hıdırlı köyüne saldırmışlar. Yerli halktan ölenler ve yaralananlar o/muşlu. 28 Ocak 1992. Ermeni teröristler Ağdam - Şuşa seferi yapan sivil helikopteri Şuşa yakınlarında vurarak düşürmüş, 3 mürettebat ve

- -- - - - -

__

__ _ ___3_36___ ,

imparatorluğun son darbesi


çoQu kadın ve çocuklardan oluşan 41 kişi ölmüştü. 10 Şubat 1 992. KarabaQ terör örgülü militanları Azerbaycan·ın Malıbeyli ve Kuşcular köylerini işgal etmişler. Siviller arasında çok sayı da ölenler olmuştu. Yaralılar ise işkence gördükten sonra öldürülmüşlerdi. 13 Şubat 1992. Sabah saat 6"da modern silahlarla donatılmış Ermeni çeteleri A�dam yakınlarında Azerilerin yaşadıkları Karadag,ıı köyüne saldırmış ve toplu kıyım yapmışlardı. Kanlı saldırılarda aralarında· 4 1 " i kadın olmak üzere, 90'dan fazla Azeri esir alınmış, 2oo·e yakın çiftçi idam edilmiş ve bu görüntüler videoya kaydedilmişti. i dam edilenlerden bazılarının isimleri: Kuliyeva Sadakat, Gulayev Refik, Hüseyinov Nevruz, Hüseyinov Firuz. Ahundov Hafız, Eldar, Bakü'den gelen misafir (ismi bilinmiyor), Bayramov Arif, Kerimov Alikısmet, Şirinova Milara, Dadaşev Eldar, Hüseyinov Şahmural. Tagiyev Telman. Rahimov Mehli. Zeynalov Mobil, Hüseyinov Hanalı, Hasanov Altay, Dadeşv Manar, Hüseyinov Asker, Rüstemov Ziver. 19 Şubat 1 992. Ermeni silahlı çeteleri Ermenistan arazisinden Kubatlı ili köylerine ateş etmişlerdi. Sivillerden çok sayıda ölenler olmuştu. Hocalı katliamının soruşturma komisyonu raporundan: "Sene 1992, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece, 366. alıcı alayı Hocalı"da katliam yapmıştır. Hocalı yalnız Slepanakert'len değil, aynı zamanda Askeran ve yukarıdan da saldırıya maruz kalmıştı. Hocalı katliamında sadece Rusya'nın 366. alıcı alayı değil. başka Rus birlikler de rol amışlardı. Kasabaya hücum edilmeden önce, 25 Şubat akşamından başlayarak kasaba füze ve havan toplarıyla sal­ drıya maruz kalmıştı. Saldırı sonucunda kasabada yangın çıkmış ve 26 Şubat sabahı saat beşte kasaba tamamen alevler içerisinde kalmıştı. Yaklaşık 2500 kişi kasabadaki evlerini terketmek zorunda kalmış ve Ağdam·a doğru kaçmışlardı. Ağdam Azerilerin yaşadığı en yakın yerleşim birimiydi. Ne yazık ki Hocalılılar Ağdam'a yetişemeden, Ermeni çetelerinin yolda kurdukları pusuya düşürülmüş ve Ermeniler Hocalı"yı dar­ madağın eden Rusya'nın atıcı alayının yardımı ile, sivil halkı hun­ harca katletmişlerdi. Hocaıı·daki kadın, çocuk ve yaşlıları esir alan Ermeniler, onları Şelli istikametinde götürdüler. Bu yolun üzerinde Ermenilere ait domuz çiftliği bulunuyordu ve Ermeniler burayı daha güvenli bulduk­ larından, yaklaşık 2000 insanı çiftliğe doldurdular. AQdam'a kaç­ mayı başaranlar kurtulmuş. çiftlikle kalanlar ise sabahleyin kurşuna dizilmişlerdi. Daha sonra cesetler barbarca doQranılmış. süt emen -------

- ---337

· - ---- - - - --­

imparatorlu�un son darbesi


bebekler süngülere geçirilmiş, bazılarının ise kafaları kesilmişti." Soruşturma raporlarından görüldü�ü üzere, Hocalı sakinlerine karşı yapılan bu hunharca saldırıda Ermeni terör örgütleri ASALA ve Hınçak da rol almı şlardı . Yuri Romanov isimli gazeteci, Ben Savaşı Çekiyorum - Hayatta Kalma Mücadelesi ismini verdiQi kitabında DaQlık KarabaQ"da yaşanan o layları objektir bir biçimde kaleme almıştır. Ozellikle de Hocalı"daki soykırımı bütün detayları ile anlalmaya çalışmıştır. Romanov'un Hocalı soykırımı ile ilgili yazdıklarını, en ufak de�işik­ lik yapmadan oldu�u gibi iklibas ediyoruz . "Nasıl oluyor bilmiyorum; ama Azerbaycan cephesinde geçtiğim yolların tamamı, eninde sonunda beni Ağdam Camii yamnda kuru­ lan seyyar morga gô/ürüyordu Cesetler buraya yığılıyor. Kamyonetler yeni cesetler getirmek üzere buradan aynlıyor. Sıirücülerin çoğuyla artık lanışıyoruz. Onlar korkunç yüklerini. cesel/eri indirdikten sonra, beni de yanlarına alıyor ve biz ateş ses­ lerinin duyulduğu yône ilerliyoruz. Sessizce kamyonetin karoserine atlıyor ve buraya akmış litrelerce kanın ortasında buluyorum kendi­ mi. Bazen sürücüler halime actyarak beni yanlanna, kabine aflyor­ lar. Böylesi daha komforlu tabii. En azından elbiselerime, ayakkabılarıma bulaşan pıhtılaşmış kanı ıemzilemek zorunda kalmıyorum. . . Cesetlerin kapladığı koskoca bir alan - gözlen·m sadece iki cesede bakıyor: Küçük bir kız çocuğu ve ihltyar nine. Ninenin başı açık, yüzü üstü yerde yatwor. Yanında mavi montlu ve kapüşonlu küçücük bir kız çocuğu. Nedense bacakları dikenli le/ferle sarılmş. Ninenin bileklerinde de dikenli teller var. ikisinin de kafasına kurşun sıkmışlar Dôrt yaşlarında kız çocuğunun yaptığı son şey elini nine­ sine uzatmak olmuş ve eli ôylece havada kalakalmış. Şok/ayım ve bu yüzden bir süreliğine kameramı çallştırmayı unutuyorum.. Çekim yaptığım sırada. yaralıları alarak hızla uzaklaşan arabayı gôrüyorum. işte yaralılar sedyelere koyuluyor ve vagonun açık penceresinden uzatllarak derhal ameliyat masasına yatmlıyor. Altı yaşlarında kız çocuğunun kafası sargılar içinde. Sargı bezi gôzleri­ ni büsbülün ôrtmüş. Ona eğilerek soruyorum: 'Ne oldu sana yavrum?' 'Gözlerim yamyor. . . gözlerim yamyor. . Amca.ı Gözlerim yamyor!!!' Doktor elini omuzuma koyuyor. 'Kız kôr olmuş Gôzlerinde sigara sôndürmüşler.. Onu bize gelirdiklerinde. izmaritler hala gôz/erindeydi... ' Sonunda vagonlarda kurulan seyyar ameliyathanelere giriyoruz. -

-- �38

_ _

_

.

----

· - --- - -· - ·

imparatorluğun son dflrbesi


Ooktorlann kanlı çalışması tüm hızıyla sürüyor. Birbirinin ardmca perona yaklaşan kamyonetlerden yarall kadmlar. çocuklar ve yaş/llar indiriliyor. Erk.ek yaralllara hemen hemen rasllanmJYor. . . 'Nereden getiriyorsunuz bun/art?' diye soruyorum şaşkm sürücüye. 'Hocal(dan . . . ' diyerek sallıyorelini ve yaralılarm hepsi indirildikten sonra, kamyonetine atlayarak tekrar gôzden kayboluyor. . . 'Bu nereden peki"? diye soruyorum ikinci sürücüye, minibüsün içindeki bir aileyi göstererek. Kanlar içinde bir kadın ve üç çocuk. Baba yerde yatıyor. Yaşam belirtileri yok. Kanlı bir bohçaya ben­ zeyen dördüncü çocuğu, kadın elinde çevirip duruyor... Motorun sesi sustuktan sonra kadmm mmldanarak elindeki çocuk cesedine ninni söylediğini duyuyorum: 'A a-aa-aa-a!' 'Anne! Anne!'. Oğlan ve iki kız çocu�u kadmm kollarım çekiştirip duruyorlar. . . Onlar da yaralanmış galiba, elbiseleri kanlar içinde. Ama anneleri onlara ald1rmıyor bile. . 'Hocalı... ' diyor bana si.JrOcü ve çocuk cesedini elinde tutan kadı­ na inmesi için yardım ediyor. Birbirinin peşisıra yaklaşıyor kamyonetler. Yeni yaratılan getiriyor­ lar. Farları açık kamyonetler yolda koca bir konvoy oluşturmuş. SOriicülerden biri direksiyona geçerek: 'Sadece düğün konvoyları değil gündüz vakti farlarını yakan . . diyor. Kanlı "düğün" ise tüm hıztyla siirüyordu. . . Peronda, vagonların yanında şişman bir yarbay doktor, sağa sola koşuşturuyor. Yüzü toprak rengi, ağır ağır soluyor. Kalbiyle sorun­ larının oldu{ju betli Birkaç yerde birden olması gerektiğinden, bir dakika bite sotııktanamıyor. Azerbaycan Savıınma Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Şubesi müdiiril Hanlar Haciyev, bir dakikalık duruyor ve dilinin altına Nitrogliserin hapı koyuyor. 'Hocalı 'da neler oluyor?'diye soruyorum. 'Kesin olarak bitmiyonız henüz. Ama betli ki insanlar kaçarken çapraz ateşe maruz kalmışlar .. Oraya helikopter gidecek.. . ' 'Kaç yaratı var?' 'Kaç mı>' not defterini çıkarıyor 'Şimdilik, yani saat 13. OO'e kadar. sadece bizim vagonlarda doktorlar 290 kişiye acil yardım gösterdi. Onlardan 123 kişi donmuş. 67 kişi ise mermi yarası almıştı. Evet. 43 kurşun, 24 mermi. Artı 8 kişide bıçak yarası var .. ' Once pervanelerin sesi duyuluyor ve motor gürüttasü kulak­ larımızı sağır ediyor. Bulutların arkasından helikopter görünüyor. Hacıyev bağırıyor:

339·- -

imparatorluOıın san darbesi


'Bakü'ye

66 kişi gônderdik. . .

Şimdi de d�erlerini gônderec�iz. . . '

A�dam Camii ônünde büyük bir kalabalık var. Karm fonunda, soğuk havada tentenin atlında yanan tek bir ampül gôze çarpıyor. Morg türü bir şey kurmuşlar buraya. Gônül/ü iki yaşlı amca. 'halkın kurtuluş' savaşmda şehit olan/art 'son yolculuk/arma' hazırlıyor. Çiftçileri tarfalarmdan. işçileri fabrikalarından kim ve neden çıkardı da attı şu morga bir ceset olarak? ihtiyarlar gece gündüz, durmadan çalışıyorlar. ôlüm makinesi de gece gündüz çalışarak hayatının baharında genç erkek ve kızlan, soğuk cesetlere dönüştürüyor. Güzel, siyah saçlı bir kadın. Çok gençti öldüğünde. El bombası veya havan topu mermisinden kopan bir parça, yüzünün sağ kısmmı kanii bir lapaya dönüştürmüş, yüzünün sol tarafı ise sapasagıam. Ne ilginçtir ki ne kan. ne de toprak izi var_ Beyaz ôlüm, bu güzelim yüzü dünyamıza ait olmayan bambaşka bir güzellikle süslemiş sanki. .

Gôğsünün alt kısmı,

sarhoş bir kasabın baltasıyla eğri büğrü parçalanmış gibi. . . Kanlı bir masanın üzerinde, çıplak bir erkek cesedi. Kaslı karnı, vücut geliştiren sporcularm gıpta edeceği kadar düzgün. Dizi biraz eğ;fmiş. Genç ve ölüyken bile güzel vücut. Michelangelo ·nun tablo­ larmdaki erkeklere benziyor; ama ne yazık ki bu cesedin kafası yok! Yuvarlak omuzlar kesilmiş boğazda bitiyor.

Kocaman yaradan

pembe gırtlak ve omurgamn kmk çıkmtısı görülmektedir. .. Elindeki dövmeden kendisini tamyan akrabalarınm çığlık/an yükseliyor. . . Yeknesak,

sıradan bir olaymış gibi yaşanıyor bütün bunlar.

Kamyonet yaklaşıyor,

sürücüler tembelce cesetleri indiriyor ve

başkalarınm cesetlerini getirmek için uzaklaşıyorlar. Yaşlı adamlar cesetleri masaların üzerine yatmyor, kefenliyor ve tabuta koyuyor­ lar. Tabutlar cami avlusunda üst üslü yığılmış. . . Akrabalardan en sabırlı ve güçlıJ olanları, yakınlanmn cesellerini tamyarak tabutfan kendi otomobillerine koyuyor ve gôlüri.Jyorlar. Bir iki saat sonra, bu tabut at11k şehir mezarlığında, akrabatarm ve yakmlarm gözyaş/an arasında soğuk toprağın altına indirilecektir. Herhalde bu camiiyi, yanmda kurulan seyyar morgu, yüzlerinde hiçbir

ifade

bulunmayan,

sadece

işlerini

yaparak

cesetleri

kefenleyen ihtiyarlan hayatım boyunca unutamayacağım. . . "

Bu saıırıarı okurken Elen Klimov·un Gel De Gör filminden karel­ er canlanıyor gözUmde. GünlüQünü yazarken, Romanov kendisi de farkında olmadan Klimav·un senaryosunu lekrarlamışlı. Klimov senaryosunu görgü tanıklarının, hayalla kalanların gerçek yaşam öykülerıni dinleyerek yazmıştı. Romanov ıse gördüklerini' Dürüst yazmış Hiçbir şeyi saklamadan, açık yüreklilikle. Hocalı birçok

340

imparatorluğun son darbesi


namuslu siyasetçinin, gazetecinin gözlerini açtı, gerçekleri görmelerini sa�ladı. Herkes şok olmuştu, dehşete kapılmıştı! Daha düne kadar "özgürlük savaşçıları" dedikleri Ermenilerin, gerçekte azılı katiller oldug-unu görmüşlerdi! Tulumlarını de!)iştirmediler tabi; ama en azından Karaba� sorununu de�erlendirirken, daha dikkatli ve objektif olmaya başladılar. " ...Benden on adım ötede yerde yatan, kurşun yarası almış sekiz dokuz yaşlanndaki kız çocuğuna yardım edemedim. Tannnın beni cczalandtrmasından korkuyorum. Dehşet dolu günler yaşanıyor­ du. . " Bu sözler, Rusya Merkezi istihbarat Servisi'nin, 02270 No'lu özel birimi Başkanı albay V.R.Savelyev·e ait. Bu şahıs, Hocaıı·da yaşanan soykırım hakkındaki bilgiler toplayarak, belgeler düzenley­ erek bunları BMT'ye, Avrupa Konseyine ve aynı zamanda çalıştı�ı servise ulaşlırmıştı. Adı geçen kurum ve kuruluşlara gönderilen raporların altında ise Subay P ugaçev imzası bulunuyordu. Bilgl Bankası isimli, uluslararası terör ve rüşvetle mücadele stratejik araştırmalar merkezi başkam, siyaset bilimcisi Ruşen Nevruzoğlu, albay V.R.Savelyev'in itiraflarını Zerkalo gazete­ sine sunmuştu: "Bu raporu düzenlemek zorundaydım. Kadın ve çocukların, ôzeı­ likle de hamilelerin cesetlerini asla unutamam. Yapmam gereken herşeyi yapmadığım. yapamadığım için. Azerbaycan halkı beni affetmeli. Yapabildiğim tek şey; Kremlin ·e ve Savunma Bakanlığına raporlar göndermekti. Ben yazabildiğimi yazdım. Siz de okuyun ve Rus askerinin namusunun ve şerefinin nasll beş paralık edildiğini gôrün.". . Rusya ayakta kalacaksa eğer, Savelyev gibi cesur subayların sayesinde kalacakır! Tanrı·dan korkan, insanlıQını unutmayan bu şahıs, elinde olmayan birtakım nedenlerden dolayı askeri görevini sonuna kadar yapamamış; ama pişman oldu{Junu söylemiş ve çalış­ malarıyla pişmanlığında ne kadar samimı olduğunu kanıtlamıştı. Savelyev hayatını riske atarak. Hocalı trajedisini bütün dünyaya haykırmıştı. Zaten ikinci Dünya savaşında nazileri mağlup edenler de, Savelyev gibi savaşın bütün ağırlığını omuzlarına alan Rus sub­ ayları değil miydi? 366. alayın askerlerine gelince ise. eminim onlar ikinci Dünya savaşında savaşsalardı, Alman ordusunun yemekleri daha leziz, votkaları daha boldur diye, hiç tereddüt etmeden vatan­ larını satar, Almanların safına geçerlerdil ihanetten daha kolay hiçbir şey yoktur onlar için. özellikle de votka sözkonusu olunca .. Yeltsln'in Hocalı faciasına tepkisi de ilgi çekici. 10 Mart 1 992 senesinde içişleri Bakanı Viktor Yerin, Rusya imparatorluğun son darbesi


Federasyonu Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin'e bir mektup gönderiyor:. Mektupta Hocalı faciasına deQinen Yerin, daha detaylı bilgi vere­ bilmek için yüz yüze görüşme talebinde bulunuyor ve mektuba eklenmiş kaseti Yeıtsin'in izlemesini istiyor. Kasetteki görüntülerde (1890 kişilik) 366. alayın Hocalı"da yaptıQı soykırım bütün detayları ile gözler önüne seriliyormuş. General Yerin mektubunda şöyle yazıyordu: " . . . Hocalı"da kadın­ lar, çocuklar ve ihtiyarlar kurşundan geçiriliyordu. Cesetlerin kafa derileri çıkarıltyordu. Azeri kameramanlarmm aldığı görüntülerden, bütün bun/afi görebilirsiniz. Kasette kulak/afi kesilmiş çocuklarm gôriıntüleri de var. Yaş/J bir kadmm sol yüzünde derisi soyulmuş. Erkeklerin de kafa derilerini çıkarmışlar. Cesetlerin üzerindeki kıymetli eşyalar da çalınmış... Bazı cesetler tanmamaz halde." (N.Gavrilov. Savaş haberleri. St.Petersburg yayınları. 1998. sayfa 96.) Yeltsin kasete baktıktan sonra, 021912 1 .-00-1992.03.12 no'lu özel bir emir imzalıyor ve Rus askerinin şeref ve liyakatini beş par­ alık eden bu görüntülerin saklanmasını askeri islihbarala havale ediyordu. Savaş bölgesinde istihbarat çalışmalarının genişlendirilmesi lalimatı da yer alıyordu emirde. O günden sonra Yellsin bir kez olsun Hocalı soykırımı konusunda lek bir lal bile etmemişti. Tam tersi, kendisine konuya ilişkin ulaşan bülün bilgi ve belgeleri imha etmekle meşguldü.Ermeni tarafının Hocalı kalliamıyla ilgili görüntüleri elde etmeye çalıştıQı; ama başaramadıQı da biliniyor. Bunun nedeni ise, Ermenistan· ı ileri karakolu olarak gören Rusya Askeri istihbaratının, öncelikle ve doQal olarak Rusya·yı düşünmesiydi. Yeıtsın·in en güvenilir danışmanı olan general Yerin, Ermeni yan­ lısı olduğunu asla saklamıyordu. Onun Hocalı faciası ile ilgili kaygı ve rahatsızlığı, Ermenileri kınaması, kesinlikle Azerbaycan halkına duyduğu sevgiden kaynaklanmıyordu. Bir Rus generali olan Yerin, Ermenilerin Rus askerlerini insanlık dışı bir katliama. cinayete sürüklediğini anlıyordu çünkü. Rahatsızlığının nedeni de buydu işte. Bundan da öle . Yerin' in Yeltsin·in sadık bir kulu olduğu da unutul­ mamalı. işte bir ibret tablosu. V.Kostikov Cumhurbaşkanı Hikayesi kitabında, Devlet Ouması·nın kararıyla darbecilerin genel afla serbest bırakılmasına Rusya cumhurbaşkanının gösterdiQi tepkiyi şu sözlerle anlatıyor: "Afla serbest bırakılan darbecilerin tekrar, üstelik bir an ônce tutuklanmasmı istediğini anladım. Cumhurbaşkanı kararlı görünüyordu. Bizim huzurumuzda Yerin ·ıe konuşmuş, 'Hemen tutuk/anmaları gerekiyor onların. Kimi kastetti{1i-

imparatorluğun son darbesi


mi biliyorsunuz' demişti. Biz Yerin'in bütün cevaplarım duyuyorduk. cumhurbaşkam da gayet açık konuşuyordu. Yerin onun emrini uygulamaya hazır olduğunu, sadece Başsavcı /lyuşenka·nun resmi izninin olması gerektigini sôylemişti. Yeltsin de cevabında: 'O izin verilecek' demişti."

Yellsin'in sevimli çocuklarının Hocalı'da yaptıklarından dolayı başının derde girebileceğini anlayan cumhurbaşkanının sadık kö peği Yerin, bundan büyük rahatsızlık duyuyordu. üstelik Genelkurmaylığa polisten gelen Yerin·e. özellikle de Budenovsk·ıa yaşananlardan dolayı askerin duyduğu nefret de herkesçe btlinmek­ teydi. Ordunun Hocaıı·yıa ilgili bilgileri saklamak istemesine rağ­ men. Yerin onları derhal Yeltsin'e ulaştırmıştı. Oysa Rus asker­ lerinin Hocalı'da yaptıkları kalliama dair Baki.J'den talep edilen görüntü ve bilgiler konusunda, Genelkurmay' dan ret cevabı gelmiş, dahası böyle bir bilginin kendilerinde olmadığı da Bakı.fye iletilmişti. Hocalı ile ilgili bilgi ve belgelerin yayınlanmasının, "Çilekeş Ermeni ha/ki" mitinin de sonunu getireceğini Ermeniler iyi biliyor­ lardı. Yeltsin döneminde titizlikle korunan ve saklanan bu belgelerin bir gün ortaya çıkacağından korkuyordu Ermenistan. Bu belgeler saat ayarlı bir bomba olduğundan, Yeltsin sonrası dönemde Ermenislan·da bir hareketlilik başlamıştı! 22 Aralık 2003 tarihinde, Ermeniler Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin · e bir mektup gön­ deriyorlar. Mektubun allında Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan, Savunma Bakanı Serj Sarkisyan ve Güvenlik Bakanı Petrosyan'ın imzaları bulunuyordu. "Ermeni ve Rus halkları arasın­ da asırlardır süren dostluğu" Putin"e hatırlatan bu kişiler, halklarının kardeş olduğunu ve Hocalı katliamını soruşturacak yeni bir komisy­ onun kurulması gerektiğini söylüyorlardı. Ermeniler Savelyev· in raporunun Askeri istihbaratta olduğunu da bilmekteydiler. Onlar Savelyevin Hocalı ile ilgili gerçek dışı dökümanların Moskova·ya gönderdiQini öne sürüyor ve bu belgelerin komisyona iade edilmesi gerektiOini savunuyorlardı. Putin onların bu talebine hiçbir yanıt ver­ memişti. Bu belgelerin ortaya çıkmasını istemeyen Rusya, Hocalı'da katledilen masum sivillerin hatırasına hakaret etmektedir! Ve eğer Rusya bu belgeleri Ermenilere teslim ederse, kendini mahvetmiş, tarihinde asla silinmeyecek bir leke bırakmış olurl Hocaıı·da soykırıma uğrayan siviller: Aralarında 63 çocuk, 106 kadın, 70 ihtiyarın bulunduğu, toplam 613 kişi katledilmişti; B aile tamamen yokedilimiş; 25 çocuk her iki -----------·- - --343 - · - ··- - - - -- ---imparatorlugun son darbesi


ebeveynini kaybetmiş; 130 çocuk ebeveyinlerinden birini kaybetmiş; 75·sı çocuk. 487 kişi yaralanmış: esir alınan1275 Azeri, Ermenilerin işkencelerine maruz kalmış; 150 kişi kaybolmuştu. işle bilanço! Bu kurbanlar, 1988 yılında patlak veren Da9lık Karabaj;j savaşının en korkunç katliamına tanık olmuşlardı. Hocalı kaUiamı, çağımızda yaşanan Halepçe, Srebrenitsa, Hatın, Oradur gibi soykırımlardan biridir! Şubat 1992. Bölücüler Hankendi yakınlarında Azerbaycan kasa­ balarını, Şuşa-Hocalı yolu ve Şuşa çevresindeki köyleri kuşat­ mışlardı. Azerileri kalleden ve köyleri yaQmalayan DKÖB bölücüleri utan­ madan. sıkılmadan 1 Mayıs 1 992 tarihinde dünya ülkelerine insani yardım çağrısında bulunmuşlardı. Bunun akabinde de Rusya ve dünya basınında Dağlık Karaba�(da Ermenilerin aç ve perişan olduQuna dair haberler yer almaya başlamıştı. 3 Mayıs günü Vesli ve Vremya programlarında, 4 Mayıs günü ise özgürlük radyosunda Ermenilerin sefalet içerisinde yaşadıQı duyurulmuştu. Gerçekten de mükemmel, eşzamanlı bir çalışma yürütülüyordu! Birkaç gün sonra ise Fransa·dan OKOB'ne ilk insani yardım ulaşıyordu. Yardımın büyük kısmı Hocalı'da katliam yapan katillere da91lılmıştı. 8 Mayıs 1992. Ermenistan'ın yardımıyla bölücüler Şuşa'yı kuşatıyor ve 9 Mayıs 1992 tarihinde Arkadi Ter-Tedavosyan·a baQlı terör çeteleri, Azerbaycan hükumetinin DKÖB konusunda sergiledi!'li beceriksizliği fırsat bilerek Şuşa şehrini ele geçiriyorlar. Azerbaycan lelevizyonu ise o sırada halkı kandırmaya devam ederek Şuşa'nın htıla hükumelın kontrolünde olduQunu duyurmaklaydı. ABD Devle! Departmanı'nın 30 Mart 2001 tarihli "Dağlık Karabağ Sorunu" isimli raporunda şunlar yazılı: " . . . 1992 yılmm Mayıs aymda Ermenistan ve Karabağ orduları (yk.) Şuşa·yı (genellikle Azerilerin yaşadığı /arihi başken/) ve Laçin 'i efe geçirmış, bununla da Dağlık Karabağ'ın Ermenistan·ıa coğrafi bağlantısını sağlamışlardı." Şüphe yok ki bu raporu düzenleyenler derin bilgilere sahip uzmanlardı. Dolayısıyla raporda geçen Ermenislan ve KarabaQ orduları ifadesi, Şuşa'nın "Azerbaycan'da yaşayan etnik Ermenile�· tarafından işgal edildiQine dair Ermenilerin tezini çürütmektedir. Şuşa işgal edildikten sonra, Ermenistan Silahlı Kuvvelleri DKÖB bölücüleri ile koordineli bir biçimde 1 B Mayıs 1992 tarihinde Laçin yolunu ele geçiriyor, bununla da Ermenistan yolunu açıyorlar. Ne gariptir ki beceriksizlikleri ile Şuşa' nın işgaline neden olan Azeri

- -----·344- .

imparatorluğun son darbesi


komutanların davasında, Şuşa·yı savunması gereken komutanlar oralarda ne olup bittigini adam akıllı anlatmak, gerçek suçluların bulunmasına yardımcı olmak yerine, suçu biribirlerinin üzerine yük­ lemeye çalışmışlardı. 18-19 Mayıs 1992. Ermenistan çeteleri Karabag bölücüleri ile bir­ likte agır toplar kullanarak Karabağ·ın düzenlik bölgesinde yerleşen Laçin"i ele geçirmişlerdi. Sivil halktan büyük sayıda ölen ve yaralananlar olmuştu. 63341 Azeri ise. işgal sonucu evlerinden kovulmuştu. 18-19 Mayıs 1992. Nahcivan Ozerk Cumhuriyeti. Ermenistan silahlı birlikleri bir daha Sederek köyünü ele geçirmek üzere hamle yapmış, Sederek"te sivilleri öldürmüş ve yaralamışlardı. 11 Haziran 1992 . Bölücüler A9dere ilçesine ba91ı Narıştar köyünü ve Ağdam ilinin köylerine silahlı saldırılar düzenlemiş, sivilleri katlet­ miş ve yaralamışlardı. 11-23 Haziran 1992. Ermenistan çeteleri bölücülerle birlikte, Ermenistan üzerinden havan toplarıyla Sederek"i bombalamış: Kazak, Tovuz, Kelbecer, Füzuli. Cebrail illerine saldırmışlardı. Siviller arasında çok sayıda ölen ve yaralananlar olmuştu. 25 Haziran 1992. Azerbaycan·ın tarihi şehri Ordubad, Ermenistan üzerinden füzelerle saldırıya maruz kalmıştı. 24 Eylül 1992. Ermeni çeteleri Nahcivan'ın yerleşim birimlerine toplarla saldırmışlard ı . Sivil halktan ölen ve yaralananlar vardı. 1992 yılının Ekim ayında Bakü'deki merkezi hükumet. Haydar Aliyev·ı devirmek girişiminde bulunmuş, bunu başaramamış ve halktan hakketli9i cevabı almışlı. Bu darbe girişimi, Bakü'nün fiilen Nahcivan·a karşı ikinci cephe açması demekti. Aralık 1992. Ermenistan çeteleri Grad füzelerinden ve ağır topılardan Azerbaycan'ın Zengilan iline bagıı sekiz köye saldırarak köyü ele geçirmişlerdi. Sovyet ordularının Azerbaycan'dan çıkarılması, o dönemin siyasi iktidarının bir başarısıydı elbette. Sovyet ordularının insanlık dışı hareketlerini Hocalı' da fazlasıyla görmedik mi? Ama diger yandan 7. Birlik Ermenistan'da kalmaya devam ediyor; yani kiralık ordu şek­ linde Ermenistan·da varlıgını sürdürüyor ve para karşılıQında insan­ lık dışı saldırılarda önayak oluyordu. Buraya kadar bölücülerin işledigi zulümlerle ilgili yazdıklarımızı okuyan okurlarmız "Peki ya askerler? ôrnegin SSCB içişleri Bakanlıgı Çevik Kuweti o sırada ne yapıyordu? DKôB'de asayişi neden sagıamıyorlardı?" diye sorabilir.

345

imparatorluğun son darbesi


Bu soruya cevap verebilmek ve Rusların mantı{lım anlamak için, general A.S.Kulikov·u dinleyelim. "1990 ilkbaharında Genelkurmay Akademisinden mezun olduktan sonra, stajımı Oa(Jlık Karaba(J'da yapaca(Jımı ô(Jrendim. içişleri Bakanlığı Kuzey ve Güney Kafkasya Çevik Kuvvetleri komutam olarak atanmam bekleniyordu. . . Mayısm orlalarmda SSCB Savunma Bakam benimle görüşmek için yanma çağırdı. Bana bu işe hazır olup olmadı�ımı sordu ve küçük tavsiyelerde bulundu (Azerbaycan halkmm katillerinden birinin ona ne tür bir tavsiyede bulunabilece�ini tahmin etmek zor de(Jil - y:n.) Anlaştığımız üzere birkaç gün sonra /Jyinka istikametinden eski meydana gelerek Sovyetler BirUği Komünist Partisi Merkezi Komitesinin binasmı çevreleyen demir korkuluklara yaklaştım ve parti üyelik kimli�imi görevliye uzattım.. Merkezi Komitede beni yönetim organları şube başkam Obolenski kabul elti (maalesef ismini hatırlamıyorum şimdi). Bu da bana büyük bir güvenin olduğunu ve üstleneceğim görevin çok önemli olduğunu Gena/kurmay'da general Şata/in benimle açık ve ne/ konuştu: 'iki sene akademide din/endin. Bu kadar yeter! Şimdi dosdo�ru gôreve. . . ' Beni u(Jurlamak için Moskova dışındaki Çkalovsk askeri havaalanma gelen Akademi"den arkadaşım general Aleksey Nefedov yana(Jına süzülen gôzyaşını sildi. Son olarak bana bol şans diledi. Nereye gilti(Jimi çok iyi anlıyordu. . . S/epanakert ve Nahcivan ·dan sonra, aym gece Ermenistan SSC KP MK Birinci Sekreteri Movsesyan ·ıa görüşmek için Şata/in ·ıe beraber Erivan ·a hareket ettik. Konuşmamız oldukça verimli geçti. Parti sekreteri akıl­ lı, işini bilen birine benziyordu. DKOB sorununun barışçıl yollarla çôzülmesinden yanaydı (Bakatin 'den talimat alan general, Azerbaycan·ın sorunlarıyla ılgili olarak nedense Ermenistan 'a gidiy­ or, Ermemstan Komünist partisi birinci sekreteri Movsesyan ·ıa görüşüyordu - y. n.). Bir gün sonra artık Baküda 'ydik.. Ekim 1990 'da, Ermeni militanlar Mardakert'le bulunan SSCB içişleri Bakanhğı ·nm üç görevlisini rehin almışlardı. Bundan bir gün ônce ise. Mardakert'/en dônen (hepsinin de Ermeni asıllı olduğu) 20 asker Karabağ'da saldmya uğramış ve hepsinin silah/arma el konulmuştu Soruşturma kapsammda oraya gönderilen iki subay ve şoför çavuş da geri dônmemişlerdi. Bir süre sonra rehin almdıklart duyuldu. Onları bizim yakaladı(Jımız mi/ilanlarla takas etmek istiyor­ lardı. O sırada Bakü'de bulunuyordum. SSCB içişleri Bakanlı(Jı Çevik Kuwet komu/anı general Şa/atin telefon açtı bana. 'Bakan (SSCB

346

imparatorluQun son darbesi


içişleri Bakanı VBaketin kastediliyor - y.n.) senin Stepanakert·e giderek rehineleri kurtarmam istiyor!' Derhal Stepanakert·e hareket ettim ve gözaltına alınan Ermenilerin haklı gerekçe/erte tutuklandı(jını gôrdüm. Hepsi silahla yakalanmıştı. Ele geçirilen otomatik silahlar. tabancalar, el bom­ baları. mühimmat bu Ermeni militanlarm, Azerbaycan köylerinden birine veya bizim bu bölgede görev yapan askerlerimize saldlfa­ cağınm gôstergesiydi. Sadece on/art zamanında etkisiz hale getirmeyi başarmıştık. Bizjmkileri rehin alan militanlarla konuşmanın uzun sürebileceği­ ni ve halta faydasınm da olmadığım bildiğim için Ermenistan·da ve Dağllk Karabağ'da saygınlığı olan bir kişinm aracı alması gerektiği­ ni düşündüm. Akıllı ve cesur biri olarak tanınan Vazgen Sarkisyan·m yardımına başvurmaya karar verdim. Erivan·a telefon açtım: 'Vazgen. durum böyle böyle... Seninle beraber Mardakert·e gitmeliyiz. insanları kurtarmak lazım. Oradakiler sizi dinlerler'. Sarkisyan teklifimi kabul etti ve en kısa zamanda Stepanakerl·e gelece(jini sôyledi (Bakü.nün haberi olmadan Kulikov Karaba(j bôlücülerinin Erivan 'daki akıl hocasım Azerbaycan topraklarına davet ediyordu - y.n.). Gerçekten de Sarkisyan kısa sürede DKÔB'nin bdlge merkezine geldi ve Zori Balayan·m odasından beni aradı. 'Yoldaş general, Mardakerı·e geldi(jim taktirde, Azeriler tarafından ele geçirilmeye­ ceğimi garanti ediyor musunuz?' diye sordu. Ben de: 'Elbette ediyo­ rum!' dedim. Yola çıkmadan ônce suçsuz kôylüleri yakaladığımızı veya yolunu şaştrmış dağcıları tutukladığımızı kimse ône sürmesin diye, militan­ lardan ele geçirdi(jimiz silah ve cephaneliği Sarkisyan ·a gösterdim Mardakert·e sorunsuz bir şekilde vardık. Do(jrudan bölge emniyet müdürlüğüne geldik ve orada Vazgen 'in huzurunda taleplerimı bir daha tekrarladım. 'Sizin adamlarıntZm tutuklanma gerekçeleri haklı. Benimle beraber burada bulunan Ermenistan temsilcisi bunu onay­ layabilir. Yarbay, binbaşı ve çavuşu derhal serbest bırakmalısm1Z. Aksi taktirde başka türlü hareket etmek zorunda kalaca(jım.. . ' B u arada, giW(jim her yerde emektar görevlilerimizden olan bir albayın bana eşlik ettiğini de söylemeliyim. Konuşmalarım sırasında sesini çıkarmadan, odamn rahat bir köşesinde, herkesin görebile­ ceği bir yerde, tüfe(ji dizlerinde oturuyor. bize engel olanın canına okuyabilece(jini ima ediyordu .. Da(jlık Karaba(j·da yaralanmış olan bu albay, kafayı oynatmıştı. ikide bir sa(j eliyle Kalaşnikov·un emniyetini ileri geri çekip duruyor­ du. Tabi ki sonuna kadar de(jil. Sanki arkanda oturan birisi. her beş

imparatorluğun son darbesi


saniyede silah mm mermi yata§ma bir kurşun gönderiyordu. . Albaym bakışlarmm bir eşyanm veya kişinin yüzünde uzun süre­ liğine donup kalması da kimsenin hoşuna gitmiyordu tabii. Arada bir suratma kramp giriyormuş gibi, yüzünün ekşitmesi de korkunçtu. Sonunda Ermeniler dayanamadılar. Bağırmaya başladılar: 'Yoldaş general! Görmüyor musunuz! Adam üzerimize ateş etmeye başlayacak şimdi!'. Gülümsedim ve ültimatom tanmda talebimi yineledim: 'Siz beni oyalamaya çalişmaym! Yarm sabaha kadar düşünmeniz için size süre tamyorum. iyice ölçün. tarlm. Uyanyorum: Yarm rehineler serbest bırakılacak! Aksi halde hiçbirinizi buradan b1rakmaya­ caf11m ı .. · (Gelişmeleri önleyerek, bu uyarımın işe yaradıf1ını söyle­ mek isterim Ermeniler ertesi gün saat 15.00'da üç rehineyi sag safim bize teslim ettiler). Bun/art söyledim ve konunun kapandığım bildirerek ayağa kalk­ tım. Bugün Ermenilerin bir bayramı vardı galiba. Bizi durmadan Kültür Evi"ne, ziyafete davet ediyorlardı Ef1er tatsız bir olay yaşenır­ sa ateş etmek rahat olsun diye, UAZ marka jeepimizin arka sol koltuguna oturdum. Yüzünde hala hiçbir ifade bulunmayan albay çok mantıklı bir öneride bulundu: 'Yoldaş tuggenerat, gitmeyelim. Şata/in "i rehin aldıkları gibi, bizi de alabilirler. . . Kim bilir, akıllarında ne var bu adamların?_ , ' Kafamı salllyorum ve Ermenilerin otomobilinin hareket etmesini bekliyorum. Araba dönüp gözden kaybolunca. bizim sürücü de başka bir sokaga sapıyor. böylece bize mezar olabilecek Mardakerl"ten çekip gidiyoruz. Söyledif1im gibi, rehineler serbest bırakılmışlardı. Ama benim Mardakeıt"te yaptıklarım, Azerbaycan KP Birinci Sekreteri Ayaz Mutallibov·u çok kızdırmıştı. Kafama göre hareket ettigime gôre, cezalandmlmamı istiyordu_ Güya ben, Ermenistan ·dan Vazgen Sarkisyan·ı izinsiz davet etmişim. Onu arabamda saklayarak, Azerbaycan polisinin kontrol noktalarından geçirmişim. Kısacası, fazla olmaya başlıyormuşum.. Üçüncü bir ülkenin vatandaşı olarak, Azerbaycan-Ermenistan savaşmda Azerbaycan ·ın içişlerine kartşıyormuşum. Gerçi persona non-grata itan edilmedim; ama Azerbaycan fazla ileri giden generali geri çağ1rması için Moskova 'ya durmadan baskı yapmaya başladı. Ben bir askerim. Yönetimimden rehineleri kurtarmak emrini almış bir asker. Ve bu görevimi en iyi şekilde yapmanın peşindeyim. Sôzkonusu emri amirlerimden almıştlm ve tecrübemin, içgüdülerim­ in bana gösterdif1i yoldan ilerliyordum. Bunun Mutallibov·u bu kadar kızdıracağmı tahmin edemezdim.

- ---- - -- --- - ---345 - --- ---------imparatorluğun son darbesi


O sırada Bakü'de bulunan SSCB içişleri Bakanı birinci yaıdımcısı korgeneral lvan Fedoroviç Şilov, beni birazc'k olsun rahatlatmıştı. Ne olursa olsun, ben gerçekten de kimsenin iznini almadan hareket etmiştim. incinmiş gurur: korkunç bir şey. üstelik gururu incinen KP MK Birinci Sekereteri olursa. Şu anda hat111amıyorum; ama galiba Mutallibov SBKP MK Politbüro üyeliğine de adaydı Merkezin Karabağ'da, çatışma bôlgesinde sozcüsü konumunda otan Viktor Petroviç Potyaniçko (yk.) bana şunları sôytemişli: 'A.S., çıkar bun/an kafandan. Merak etme. ben bu sorunu halledece�im. " Sanki hiçbir şey olmamış gibi, Kulikov gayet sakin bir taızda anlat­ maya devam ediyor: "Bu savaşta iki yardımcım ôldü.- Albay Vladimir Blaholin ve tu�general Nikolay Jinkin .. Nikolay Jinkin aylar sonra, 20 Kasım 1991 'de Da(Jlık Karabağ'da militanların düşürdüğü helikopterde ôlmüşlü."

Kulikov·un yazdıklarını okurken, onun asayişi sağlamak için gön­ derilen bir general değil de, sıradan bir aracı olduğu ve Sovyet yasalarına göre değil, kafasına göre hareket ettiği izlenimine kapılıyor insan.. Bana anlatılanlara göre Kulikov, Vazgen Sarkisyan·ı sadece rehineleri kurtarmak için Erivan·dan davet etmemişti DKÖB"de en ufak bir sorun yaşandığında, bu adam der­ hal Ermenistan·ı aramakta ve onlardan yardım istemekteydi. Bakü'yle bağlantı kurmak ise, ona göre yanlıştı, çünkü Azerbaycan "tarafsız değildi' Şimdi tüm bunlardan sonra, Kulikov ve onun gibi generallerin . DKÖB de ciddi anlamda bölücülükle mücadele elliğine kim inan­ abilir? Bölücülükle acımasızca mücadele etmek gerekmez, sert olmak yeterlidir! Oysa sıradan bir arabuluculuk görevi üstlenen Kulikov gibiler, bölücüleri bir anlamda destekemekle meşgullerdi. Bölücü bölücüdür! Herşeyin bir adı vardır ve herşey adıyla çağırıl­ malıdır. Oysa Kulikov yazdığı kilabında bu kurala uymuyor, kendi bildiğini yazıyordu Aslında daha önce de değindiğimiz gibi. savaş bölgesinde görev yapan Kulikov gibi generallerin sayısı küçümsen­ meyecek kadar çoktu. Onlar bölücülüğün birgün Rusya·ya da sıçrayabileceğini anlamıyordu Rusya Savunma Bakanı P. Graçov, Azerbaycan· ın Federalil bir cumhuriyet olması için çalışacaklarını defalarca tekrarlamıştı. Üzerinden fazla zaman geçmeden, Graçov·un da sayesinde, Rusya yeni bir Çeçen sorunuyla başbaşa kaldı. Rusya içişleri Bakanı Analoli Sergeyeviç Kulikov·ıa ilgili de bir kaç kelime söyleyelim. Çeçenistan ·da birdenbire değişen bu bakan, bütün diyalog tekliHerini reddediyor, "zafer elde edinceye kadat' - -------- · - - - ---

349

imparatorluğun san darbesi


savaşacakları konusunda ısrar ediyor, Rus gençlerine acımıyordu. Çeçenlerin en urak bir direnişini acımasızca bastırmak ve militana benzeyen herkesi katıeımek gerektiğini haykırıyordu . Böylece, Merkezin beceriksizliğini ve vurdumduymazlıQını fırsat bilen Ermeni ıerörislleri ve Karabag bölücüleri, "etnik temizlenmiş bôlge" planını engelsiz bir şekilde hayata geçirmekteydiler. Ermenilerin saldırdıgı ve yerle bir elliği yerleşim birimlerinde bir iane olsun stratejik bir yapı veya silahlı birlik bulunmuyordu. Yalnız masum siviller. çiftçiler vardı. Onlar da silahsızdı. Vezirov'un emriyle av türekleri bile alın­ mışlı ellerinden bu insanların. Hepsi savunmasız duruma getirilmişli. Erivan"daki stratejisllerin bir tek hedefi vardı: Da�lık Karabağ"daki savunmasız Azerileri korkutmak ve bu toprakları gönüllü olarak ter­ ketmelerini sağlamak. Gelecekte burada böyle bir mitlelin yaşadığı anlaşılmasın diye, Azerilerin yaşadığı bölgelerde her şey yerle bir edilmekte, tarih yokedilmeye çalışılmaktaydı. Günümüzde Sırplar da Ermeni teröristlerinin ve Karabag bölücü­ lerinin etnik ıemizleme konusundaki tecrübesinden yararlan­ mışlardı. Ermeni terörisllerinin ve Karabağ bölücülerinin işledikleri cinayetlerin zirvesi Hocalı katliamıdır Sırp nazileri ise Srebrenitsa·da sekiz cin müslümanı hunharca katlederek, Ermenılerden geri kalmadıklarını göstermişlerdi. En azından sonun­ da adalet karşısına çıkarılan Miloşeviç, Haaga Mahkemesinde yargılanmıştı. Oysa aynı Avrupa, KarabaQ bölücüleri ile diplomatik dille konuşmaya devam ediyor. Buna çifte standart derler! Sırpların Alman nazilerinin cinayetlerini aratmayan katliamları konusunda susan Rusya bası n ı , durmadan S ı rpların büyük haksızlığa uğradığını, suçun karşı tarafta olduğunu haykırmaktaydı. Batı medyası ise tam tersi, durmadan Sırpların yaptığı katliam görüntü­ lerini yayınlayıp duruyordu. Oysa aynı vahşilikleri yapan Ermeni terörisllerini ve Karabağ bölücülerini Rusya ve Batı medyası görme­ zliklen geliyor, bu konuda susmayı yeğliyordu. Memorial raporunda yazıldığı gibi: "Çaykend, Marlunaşen ve çevredeki dat;jlarda bu kasabaların sakinlerinden oluşan ve sürekli olarak DKÔB ile Ermenistan·dan (yk.) gelen takviye kuwetlerle güçlenen Ermeni silahlı çeteleri vardı. Ermenistan·dan gelen silahll birlikle� Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yot;junlukta olduğu bölgelere dolaşuyortardı"{y k.) Ermeni teröristlerinin ve DKOB"deki bölücülerin Azerbaycan topraklarında akıttı�ı kanı gözlerini k ırpmadan seyreden

J5Ö

imparalorlu§un son darbesi


Gorbaçov·un, 20 Ocak 1 990"da Sovyet Ordusunu SSCB"nin çöküşünü engellemek için Bakü"ye soktuQuna herhalde ancak aklıyla sorunu olanlar inanır. EQer Gorbaçov gerçekten de SSCB"yi çökmekten kurtarmak isteseydi. en azından Ermenistanlı teröristleri ve DKôB"deki bölücü çeteleri durdurdu. Bunun için Slepanakerfle olağanüstü hal ilan etmek, bölücülerin ellerindeki silahları toplamak ve Ermenistan'la Azerbaycan sınırını sıkıca kapatmak yeterliydi. Bunları yapmak, Bakü'ye ordu göndererek askeri ve ekonomik açı­ dan büyük masranara katlanmaktan daha kolaydı. üstelik bu durumda kan da akmayacaktı (elbette ufak tefek istisnalar dışında). Bölücüler ülkedeki siyasi durumu iyi analiz etmişlerdi ve e!;jer onlar d'3vletin kendileri ile ciddi bir şekilde u!;jraşacağını bilselerdi, ayak­ larını denk alırlardı. Bu arada, şayet olaylar bu doğrultada seyret­ seydi herkes Gorbaçov·un gerçekten de SSCB'yi kurtarmaya niyetli olduQuna inanırdı. Ü nlü politikacılar SSCB"yi kurtarmak adına arkasında kimsenin durmadıQı, korumasız. desteksiz Az.erbaycan·a ordu sokmakla, yurt dışında güçlü lobisi ve uluslararası desleQi bulunan Ermenistan· ı n dersini vermenin farklı şeyler oldu!lunu gayet iyi biliyorlardı Gorbaçov Cumhurbaşkanı olduQu SSCB" nin başkentlerinden birine. Bakü"ye 20 Ocak 1 990"da ordu gönderdikten sonra, Ermenislan silahlı birlikleri tarafından Azerbaycan· ın 61 köy ve kasabası ele geçirilerek boşaltılmıştı. Bir devlelin sınırları içerisinde, bir ülke başka bir ülkenin topraklarını işgal ediyor, merkez ise hiçbir önlem almıyordu! Bütün bunların üzerinden yıllar geçtikten sonra Gorbaçov·un Mla Bakü çıkarmasının SSCB"yi korumak amacıyla yapıldığını savunması pişkinlik değil de nedir? Böyle bir rezalet başka bir süper devlelte yaşanabilir miydi acaba? Mesela ABD"de bir eyaletin bir başka eyalete saldırması, veya lngiltere"de bir konlluğun bir başka kontluğa hücum etmesi mümkün müdür? Böyle bir rezilliQe olsa olsa "muz cumhuriyetinde" rastlanır. Zaten Gorbaçov da SSCB"yi bir muz cumhuriyetine dönüştürmedi mi? Koskoca ülkeyi bölücülüQün, terörizmin kol gezdiği bir ülke yapmadı mı? Rusya·nın yeni lideri Yellsin de bölücülerin yardımına koşmuştu. 1991 Ekiminde Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi insan Hakları Komisyonu, kendisine ulaşan birtakım belge ve bilgileri karşılaşlırdıktan, tahlil eltikten sonra şu karara varmıştı: "-Komisyonumuza ulaşan bilgilere gôre, insan hakları ihlalleri konusunda en ağır koşulların, içişleri Bakanlığı Çevik Kuweti sayesinde Azerbaycan ssc·de oluştuğu gôrülmektedir. 351 imparatorluğun son darbesi


- Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi i nsan Hakları Komisyonu, SSCB silahlı kuweııeriyle Azerbaycan SSC i çişleri Bakanlı{lı Çevik Kuvveti' nin çatışması ile ilgili bize ulaşan bil­ gileri araştırmalıdır. -insan hakları komisyonu. Azerbaycan yöneliminin sivil halkı göçe zorlayanlara karşı vurdumduymaz tavır takınmasını ve göçe zor­ lanan insanların mal varlıklarının talan edilmesine göz yummasını endişeyle izlemektedir. Rusya Federasyonu Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi i nsan Hakları Komisyonu egemenliklerini kazanmış Birlik Cumhuriyetlerinde insan hakları ihlallerine seyirci kalamaz." Dikkal edin' Bu belgede Ermenistan ve Karabağ'daki bölücüle�e ilgili tek bir kelime, onların işledikleri cinayetlere en ufak bir kınama dahi bulunmuyor! Yeltsin·ın onayından geçen bu belge. sonraki dönemlerde Ermenistan-Azerbaycan savaşında kimin tarafında yer alınması gerektiği konusunda Rusya kurum ve kuruluşlarına üstü kapalı bir talimat teşkil elmiştir. 1989-1991 yıllarında Azerileri kalleltikleri, Rusya mahkemelerinde ıspallanmış bazı Ermenilere idam cezası verilmişti. Azerbaycan halkına nefret eltiğini her yerde ve her fırsalta defalarca dile getir­ miş olan Rusya Federasyonu Yüksek Konseyi Af Komisyonu başkanı, Yeltsin'e sadakatiyle ünlü F.Şelov-Kovedyayev, 1 4 dosyanın tamamının kapatılmasını v e idamın infazının iptal edilmesini sağlamıştı. Katiller ise birkaç sene hapis cezası almış ve ıki-üç sene sonra serbest bırakılarak cinayetlerini sürdürmek için tekrar Karabağ·a dönmüşlerdi. i şte Ermeni hayranı F.Şelov­ Kovedayev' in, kendi elleriyle Azerbaycan halkına "kazandırdı(JI" katiller! Rusya Cumhurbaşkanı Yetisin . in yardımcısı G.Staravoytova da görevini suistımal ederek. Ermenilere yardım ve yalaklık etmeye devam ediyordu. Dağlık Karabağ'da cinayet işledikleri kanrllanan 300 Ermeni, Rusya Federasyonundaki lutukevlerine, oradan Ermenistan·a sevkediliyor, Ermenistan'dan ise faaliyetlerini sürdürmeleri için DKÔffe gönderiliyorlardı. Ye itsin· in Ermenilere besledlği sempatiyi gören ve kendilerini ona beğendirmek isleyen Rusya·nrn sivil loplum orgütıeri ve milletvekil­ leri bölücüleri ziyareı etmek rçin yarışıyor. Karabağ' a geliyorlardı. 1 991 Temmuzunda atama komisyonu sekreteri, akademisyen K.Alekseyevski herhalde macera yaşamak için gitmişti DKôB'e. Tam anlamıyla bir macera yaşadığı da söylenebilir aslında. Mesela Alekseyevski burada "Bô/Vcülere yardım etmeyeni, serseri bir

imparatorluğun son darbesi


kurşun yaka/at' gibisinden bir tehdit de duymuştu Ermenilerden.

işle bu adam derhal masa başına geçerek. kendisine söylenen cümleleri telegraf şeklinde Rusya·ya göndermeye başlamış ve Demokratik Rusya Harekeli haber ajansı DR·Press, K .Alekseyevskl " nin aşaQıdaki telegrafını yayınlamıştı: "Kurşun

ya(Jmuru altında olduğumuzdan, boşaltılmış Erl<ec kasabasından başı kesilmiş 90 yaşlı Haçatur Lalayan 'ın cesedini çıkaramıyoruz. Ama Roza Lalayan·ın kesik başını, geçen hafta gömdüğümüz cesedin yanına gömmeyi başarcJlk . . . . " Kafası kesilmiş cesetlerle

ilgili haberler, işte bu şekilde SSCff nin dört bir yanına ulaşmaktay­ dı. K. Alekseyevski de bunun için harıl harıl çalışıyordu! Sonunda o da Karabag·da rehine gibi lululduQunu, aptallıQının kurbanı oldu�unu anlamıştı. Alekseyevski bir yolunu bulup Bakü"ye bir şikayet dilekçesi göndermiş, Bakü"den de Ozerk Bölge Komutanı albay Çegunov a olayla ilgili bilgi verilmişti. Bu sefer de bölücüler K. Alekseyevski"ye daha önce yaptıkları "serseri kurşun şakasını" hatırlatınca, Alekseyevski albay Çegunov·a ''Şaumyanovsk kasabasında misafir olduğunu ve hiçbir sonınunun olmadığını" yazmak zorunda kalmıştı. Alekseyevski' inin OKÔB"den ne zaman çekip gittiğini bilmiyorum. Ama isminin bir daha Karabağ olaylarında anılmadı�ı kesindir! Rusya Federasyonu·nun Anatoliy Şabad isimli milletvekili de DKOB"e gelip gidenler sırasındaydı. O da hemen "işe" koyulmuş ve DR-Press haber ajansı A.Şabad·ın yazdıQı aşaQıdaki haberi geçmişli:

"Moskova, Kremlin, Rusya Federasyonu B.N. Yeltsin 'e. Yeni bir

soykırım bekleniyor. Bugün gün boyunca helikopterlerden ve panz­ erlerin üzerindeki büyük çaplı makinelilerden Ermeni köyü Verinşen "in evleri kurşun yağmuruna tutulmuş. koy toplarla saldırıya uğramış, kôyde üç mermi patlamıştı. Daha evvel de köylerinden kovulmuş olan altı bin kôylü korku içindedir ve buradan kaçıp gitmek isliyor. Zırhlı taşıtlar ve piyadeler yükseklikte bulunuyorlar ve saldırıya hazırlar. . . Yalvarırım, bir şeyler yapın! Buraya gelin ' 24 Temmuz 1991. 20.30. Şaumyanovsk kasabası. Rusya Federasyonu milletvekili Anatoliy Şabad." Genelkurmay·ın: "Siz DKOB"de ne arıyorsunuz ki? Derhal geri dönün'" emrine ise, Şabad şu cevabı veriyordu: "Bir milletvekilini

zor1amanın, ona baskı uygulamanın bir suç olduOunu size hatır­ latırım. Lütfen bana engel olmayın ı Beni rahatsız etmeyin' Ben burada, Vernişen köyünde milletvekili görevimi yapıyorum . . . . " Bir Rusya milletvekili Azerbaycan kasabasında görev yapıyor! Rusya Federasyonu Yüksek Konseyi otorumlarından birinde,

353

imparatorluğun son darbesi


Şabad kürsüye do9ru koşarak meclis başkanı Hasbulatov·u koltu9undan indirmeye çalışmıştı. Onlarca milletvekilinin Şabad·ıa Hasbulatov·un arasına girmesine ragmen, Şabad sa�a sola tekme, tokat. kafa atıyor, kimse onunla baş edemiyordu. Sonunda Hasbulaıov korumalarının yardımına başvurmak zorunda kalmış ve onlar Şabad· ı ellerinden ve bacaklarından tutarak salonun ortasına fırlatmışlardı. Daha sonraki oturumlarda da saldırganlık yapmasın diye, Şabad· ın çevresinde sürekli iki iri yarı güvenlik görevlisi dolaşıyordu. Karabaıra gitmeden önce aklı başında bir adam olan Şabad·ın. DKOB"den döndükten sonra kafayı oyna1tı91 söylentileri dolaşıyordu Parlamenıo kulvarlarında. Bir süre sonra ise, bütün siyasetçiler Şabad'ı gördüklerinde, cüzzamlıymış gibi ondan uzak­ laşmaya başlamışlardı. SSCB milletvekili S. Belozertsev ve Moskova Şurası vekili L. Balaşov da sanki uyuşturucu kaçakçılarıymış gibi, Bakü"ye uğra­ madan. Bakü"yü haberdar eımeden DKOB"e gitmişlerdi.Kısacası bir ritüel başlamıştı adeta! Kendilerini Yeltsin·e ve kurmaylarına be9endirmek isteyen Sovyel, sonra da Rusya milletvekilleri DKOB· e gilmek. reytinglerini yükseltmek için yarışıyorlardı. Sovyel bilim adamlarının büyük kısmı Sovyet yönetimine inan­ maya, ona sadık kalmaya devam ediyorlardı. Hruşev döneminden ilibaren "bilim adamı" anlayışı gittikçe devalüasyona uğramaya başlamıştı. Gençler arasında bilim adamlarının sayısı çoğalmakta, lakin onlar üretimde çalışmak istemiyorlardı_ Bılim adamlarının sayısı SSCB"nin bilim kapasitesine oranla çok büyümüştü, bilim adamı fazlası oluşmuştu. 1980 yılında SSCB"de, üniversitelerdeki bilim-pedagoji kadroları da dahil olmakla, bilim alanında çalışan 1 ,4 milyon insan vardı. Bu da dünyadaki bilim adamlarının toplamının dörtte birine eşitti. Valeri Legoslayev·in konuya ilişkin yazdıkları: "Burada işsizlik­ ten, tembellikten usanan, geleceği karanlık gôren, kariyerinden per­ spektif ummayan, emekliye ayn/ana kadar sadece zaman geçiren, dedikodu yapan, iş saatinde sinema salonlarında ve mağazalarda dolaşan, i(Jrenç ve kirli sigara içme sa/onlarında gerçeklen de aptal müdürlerinin gwbetini yapan, Brejnev yônetiminin ve genellikle sosyalizmin iğrençliklerinden, aptallıklarından konuşan, nefret ve kin kusan insanlardan bahsetmeliyiz_ O güne kadar bilim araştırma enstitülerinde ve laboratuvarlarında çürüyen profesyonel açıdan gereksiz, aşagı/anmış bilim adamları ordusu, Gorbaçov·un ihanet­ leri sonucu gölge ekonomisi uzmanlarının elinde yeni bir silaha dönüşmüştü. Akıllıydılar. zekiydiler, becerikliydi/er ve bu yüzden

- - 354 --- - - ·- · ·­ imparatorlu�un son darbesi


kapitalist rövanşla kullanılabilirlerdi. Kullanıldılar da!." Moskova"da Karabag bölücülügünün "demokratil<' zeminini oıuşıuran da bu güçlerdi zaten. Bakü 20 Ocak 1990 kalliamına göz yuman uluslararası kuruluşlar, Ermenilerin bundan sonra yaptıkları hurnharca katliamlara, Hocalı'daki soykırıma nasıl tepki gösterdiler? Buna kısacaca "anlayış gôsterdilet'' diyebiliriz. işte uluslararası kuruluşların Karaba� savaşı sırasında üstlendikleri sözde arabuluculuk rolüne bir örnek. 20 Mart 1 992. BMT Güvenlik Konseyi"nin kararıyla, ABD eski devlet sekreteri Sairus Vans ve AGIT temsilcisi Yanoş Kubiç (Macaristan) önce Bakü, sonra da Stepanakerre gidiyorlar. Bakü'de düzenledi�i basın toplantısında tiz sesi ve düzgün diksiy­ onuyla konuşan: fakat ne söylemeye çalıştığı anlaşılamayan Sairus Vans, gazetecilerin hiçbir sorusuna da doğru dürüst cevap vere­ memiş, herkesi ustaca oyalamışlı. Burnunun altından bir şeyler mırıldanan Mutallibov' a ise, hiçbir gazeteci soru dahi sormamıştı Rusça·yı iyi bıldiğimi sanıyorum. Derdimi anlatabileceğim kadar lngilizcem de var. Ama ulusal televizyonla yayınlanan bu basın toplanlısında Sairus Vans'in ne demeye çalıştığını, Mutallibov'un da Rusça ne mırıldandığını anlayamamıştım doğrusu_ Halbuki aynı Sairus Vans, Stepanakert'te çok farklı görünüyor ve net konuşuyor­ du. Bakü'deki basın loplantısında geveleyen bu adam, orada bülbül gibi şakıyordu. "Biz Karabag Ermenilerinin sorun/anm anlıyoruz. . Bütün talepleriniz raporlanmıza yansıyacaktlf. . . ABD demokratik gir­ işimleri, çabaları desteklemektedir. . . " 21 Mart 1992. Fransa'nın Sosyal ve insani Yardımlardan sorum­ lu bakanı Bernard Kushner Stepanakert" e geliyor. üstelik insani yardım da getiriyor beraberinde. Ama onun OKôffe sırf yardım yapmak için geldigini düşünmek saflık olur. Çünkü Sosyal ve insani Yardımlardan sorumlu Fransalı bakan, durup dururken "Ermenislan"dan DKOB'e bir koridorun açılmasının zorunlu oldugundan" bahsediyordu. Yani Laçin koridorunun ele geçirilmesi gerektiğini ima ediyordu. 1 Nisan 1992. AGIT başkanı, Çekoslovakya Dışişleri bakanı l. Dinsbir Stepanakert"e geliyor ve "Dağlık Karabag Cumhuriyeti'nin yönelimi ile yapııgı temaslardan memnun kaldığını, tarafları ilgilendiren konuların görüşüldügünü" söylüyor. Yani bölücülerle diplomatik dille konuştugunu itiraf ediyor' Aynı gün, 1 Nisan 1992"de lran Dışişleri Bakan yardımcısı M Vaezi de Slepanakert· e geliyor. Onun "DKC" "yönetimi" ile ne konuşıugu ise, bugüne kadar kocaman bir sır. Basın için yaptıgı imparatorluğun son darbesi


açıklamada ise, bütün sorunların barışçıl yollarla çözümünden yana olduklarını söylüyor. Ermenistan başlalmayı düşündü9ü savaş için silaha ihtiyaç duyuyordu. Moskova·nın vurdumduymazlıgı, umursamazlı�ı sayesinde silahlanma süreci başlad ı ! Silah çeşitli kanallarla geliyor­ du Daglık Karabag·a. Mesela özel bir anlaşmayla Ermenislan·a bırakılan Sovyel silahları Karaba�·a hibe ediliyor, Ermenistan·ın diger silah depoları Karabag·a laşınıyor. Sovyeı Ordusundan çalı­ nan veya satın alınan silahlar da Karaba�·a gönderiliyordu. Yurt dışından da çeşitli silah ve büyük sayıda mühimmat Ermenistan üzerinden Karabagı·a gidiyordu. Bazı silahların da Ermenistan'da üretimine başlanmışlı. Elbette bu silahlar da Karabag·a gönderiliy­ ordu. 17.01.90 tarihli lzvestiya gazetesi yazıyordu: ""Erivan. Ülkede durum son derece gergin. Bir günde, içerisinde silah olduğu bilinen ve korunan 16 binaya, silahlan ele geçirmek maksad'Yla sa/dm düzenıenmiştlf." 31 Ocak 1990"da aynr lzvestiya gazetesi şu cümlelere yer veriy­ ordu: "Ocak ayından itibaren bôlgede (Güney Kafkasya"da) 5906 adet çeşitli silah ele geçirilmiştir. Ermenistan SSC 'de ise bu rakam 5742 "dür. . . Silahlar ve cephanelik, Sovyet Ordusunun depolarından çalınıyordu. 1 7-18 Ocak tarihleri arasında Ermenistan·ın Goris, Martuni, Oktemberyan illerinde 108 otomatik AKM, 141 tabanca, 106 küçük çaplı tüfek, 14 kısa namlulu tüfek, 46 av tüfeği, 10000 mermi, 250 kilo amonit çalmmışt1r. Aym senenin Ocak ayı içerisinde ise bu ganimet listesine 954 otomatik, 1453 tüfek, 1676 tabanca, 536 el bombası. 3 havan topu, 7 makineli, 15 füzesavar top, 1300 füzesavar mermi, 1 tank, 4 B TR zırhlı aracı. 5 BMP panzeri, yak­ laşık 600 bin mermi de eklenmiştir. Ele geçirilen silah ve cephane­ likler genellikle ANA birtiklerinin silahlanması içindi. ANA birtikleri 3040"ar kişilik gruplardan oluşuyordu. ileride bu birtiklerin, herbirinde 100 bin askerin bulunduğu 40 alaya dönüşülmesi düşünülüyordu. • Krasnaya Zvezda gazetesi 31 Temmuz 1990"da yazıyordu: Ermeni Ulusal Ordusu (ANA) sadece karargahlara ve eğilim merke­ zlerine sahib değildi. Bu Orgütün askeri mahkemeleri bile vardı. Moskovalı bir muhabirin: nSizde idam cezası var mı?" sorusuna, askeri şura başkanı hafif tebessümle şu cevabı vermişti: "Bizde idam yok. Ama biz daha korkunç bir ceza usulü düşündük. Suçluların ellerine el bombaları tutuşturuyor ve Azerbaycan asker­ lerinin üzerine gönderiyoruz." 1 990 yılılnın Agusıos ayında Ermenisıan·ın müstakbel --

355----------­ imparatorlu�un son darbesi


cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan, platformunda şunları yazıy­ ordu: " ... Artsakh ·ıa (Ermenilerin Dağlık Karabağ'a verdiği isim - ç.n.) güçlü Ermenistammızm birleşmesi lazım. Bu nedenle kendi ordu­ muz ve güvenlik güçlerimiz olmalı" (Komünist gazetesi 10.08.90). 1 O Ekim 1 990' da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mutalllbov da aynı şeyleri söylüyordu: "Azerbaycan·a karşı saldmlar devam etmektedir. Bu nedenle Azerbaycan kendi silahlı kuwetlerini kur­ maya mecburdur. Böyle bir durumda, halk herhangi bir anlaşmaya veya mutabakta varamaz. Ya/mı Sovyel Ordusu Azerbaycan'daki bütün silahlarmı yeni kurulan silahlı kuvvel/erimize blfaklığı taktirde, bir anlaşmaya imza atabiliriz." Mutallibov·un bu gecikmeli tavrı, Azerbaycan·a büyük zarar verdi. Mutallibov görevinden ayrıldığın­ da. Azerbaycan ordusunda sadece 200 kişi kalmıştı. Oysa Ermeni ıarafı savaşa artık hazır durumdaydı Krasnaya Zvezda gazetesi 7 Aralık 1 990 tarihinde şöyle yazıyor­ du: "Ermenistan'da ulusal silahlı birliklerin kurulması hızla devam etmektedir." "Ermeni militanların silahll kuwetlerimize yaptığı saldmlar gOnden güne çoğalıyor. Askerler arasında ölenler de var. 1990 yılı içerisinde Olağanüstü Hal Bölgesine (Dağlık Karbağ'a - yn.) 1 1 7 sa/dırı düzenlenmiş, Ocak - Nisan 1991 'de ise. 128 sa/dm kayda geçir­ ilmiştir." Bu satırlar Memorial'ın raporundan alınmıştır. 1 991 senesi 14 - 18 Eylül tarihleri arasında topçuların ve BTR panzerlerinin desteği ile, Ermeni militanlar Goranboy ilindeki Azeri köylerine saldırılar düzenlemiş, saldırı sonucu onlarca sivil öldürülmüş ve yaralanmıştı. ABD Devlet Departmanı'nın 30 Mart 2001 tarihli belgesinde belirtiliyor: "1991 yılının Eylül ayı, Dağlık Karabağ savaşı döneminde Ermeni militanların epeyce agresi­ fleştiği aydı.'' Halbuki Ermenilerin sivillere karşı acımasızca saldırıları, bu Larihlen çok önce de yapılmıştı. En önemlisi ise, Devlel Departmanı'nın bu belgesinin, ABD'nin Ermeni saldırgan­ larına karşı tutumundan en ufak bir değişikliğe yol açmamasıydı. "2 Nisan gecesi (14 kişi oldukları tahmin edilen) birgrup silahlı mil­ itan, otomatik silah ve tabancalarla askeri lojmanlara dalmış ve /. Sarkisyan isimli gediklinin silahmı elinden almışlardı. Daha sonra mi/ilanlar silah bulmak umuduyla kışlaya baskın düzen/emişlerdi . . Militanlann b u haydutça saldırıları nedeniyle soruşturma başıatılmıştı. . . . 30 ve 31 Mart tarihlerinde ise, Erivan·ın merkezinde Ermeni Ulusal Cephesi yetkilileri: 'Sovyet işgalci ordusu· Ermeni bir­ liklerine müdahale etmeye kalkarsa, bu orduya karşı silah kullanıla­ caktır' uyarısında bulunmuşlardı."

357

imparatorlu{Jun son darbesi


Aynı gazete 1 2.03.92 tarihli sayısında şunları yazıyordu: "8 Mart günü, EnVan yakınıarmdaki Artik ilinde bulunan uçaksavar-füze kışlasına baskm düzenlenmişti. Otomatik silahları bulunan militan­ lar, kışlayı kuşatmış. otomobillerden ve komşu apartmanların çatılarından ateş ederek içeridekilere ültimatom vermişlerdi: 'Silahlan btrakın, depoları açm, askerler de kışlayı terketsin'. Bu haydut sa/dm yapılmadan önce ise, müşavere bahanesiyle kışlada­ ki komutanlar şehir kuruluna davet edilmiş (metinde 10 komutanın ismi geçiyor - y.n.) ve onların tamamı orada rehin a/mmışlarcll. Kışlaya 10 saat boyunca devam eden sa/dm/ar sonucu 2 asker ölmüş. onlarca asker yaralanmışfl." SSCB Silahlı Kuvvetleri Güney Kafkasya Orduları özel komisy­ onunun 1991 yılı başlarında elde elti�i bilgilere göre, Ermenistan topraklarında bulunan kışlalar ve silah depolarından mililanlar 361 kalem silah gaspelmişlerdi. Bunların arasında 5,45 çapında 148 adel otomatik silah, 7,62 çapında 1 8 otomatik silah. 112 adel 9 mm"lik tabanca. 13 makineli ve 1 füze vardı. "Karabağlı/ar (bôlücüler kastediliyor - y.n) daha güçlü olmak için, ülkeye gelen ssca silahlı kuwellerinin silahlanm gaspetmekten bile çekinmiyorlardı. 1991 yılı Aralık ayında içişleri Bakanlığı 'nın bölgeye gônderdiği Sara/ov alayının 1000 otomatik silahı ve makinelisi de bu yöntemle ele geçirilmişti' 366. alayın bölgeden gitmesinden sonra ise, onlardan kalan silahların üçle biri Ermenilerin eline geçmişti. Bunlar arasında 30-40 adet BMP panz­ eri de bulunuyordu." Bu cümleler Myalo'ya ait. Ermenislan'da konuşlanmış 7. muhafız tümeni komutanlarının Den gazetesine verdikleri bilgiye göre, başla hain general Meşeryakov olmakla, ordu komutanlarının bazıları Ermenilere 40 panzer, 6 BROM zırhlı aracı, 4 BTR-70 ve BM-12 isimli Grad model reaklif füze atıcısı hibe etmişlerdi Ve lüm bu silahlar Şuşa·nın işgali sırasında kullanılmıştı. Bakü 20 Ocak katliamına katılmış olan Sovyel Ordusu mensu­ plarının büyük bir kısmı, ileride Ermeni silahlı kuvvetlerine katılmışlardı. Yani Bakü katliamına katılmış olmak, Ermenistan ordusuna bilet almak gibiydi. "Karabağ'a yaklaşık 500 Ha/ulay gelmişti. Ha/ulaylar Russki adasının Ha/u/ay kasabasında özel tim birtik/erinde görev yapmış paralı komandolardt", diye yazıyordu Ogonyok dergisi. Tuğgeneral Henri Malyuşkin o yıllarda SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuvvetinin sınır bölgelerinde yaptığı bütün operasyon­ ları yönelmiş komutandı. Bakın Malyuşkin bu konularda ne diyor: 358 imparatorlıı{jım son darbesi


•Ermeni militanlarının çeşitli kurumlardan alarak zimmetlerine geçirdikleri ulaşım araçlarına gelince; bunlar çok fazlaydı: Yaklaşık 900 adet. Hatta SSCB içişleri Bakanlığına ait helikopterler bile vardı ellerinde. Onlar smır bölgesinde üzerinde hiçbir şey yazmayan helikopterlerle uçuşlar yapıyordu." Soverşenno Sekretno gazelesi·nin o dönemde yazdı�ına göre: "isteyen. Ermenistan smırından fil bıle geçirebilirdi." G. Podlesskih ve A. Tereşenok·un Çeteler: İktidar Hamlesi kita bında, SSCB KGB'de görevli yüzbaşı M. A. Matışev'in bir raporundan iktibas bulunuyor: "Maceracı 'nın bize verdiği belgelere göre, Yüzbaşyan, ôrgül üyelerinin güvenli faaliyet yürütebilmeleri için ASALA larafmdan angaje edilmişti. Bu nedenle Ermenistan·m hükumet ve parti organ­ larında geniş bir at}a sahip olan ASALA üyelerini kimse tanımıyor­ du. F D. Bobkov KGB ve iktidar kitabında konuyla ilgili şôyle yazıy­ or: YOzbaşyan ASALA patronlarmm talimatıyla, KGB ajanları hüviyetine bürünmüş dôviz ve mücevher kaçakçılarının yurt dışına kaçmalarına yardım etmişti. KGB gôrevliferi ise, bu şahısların Erivan havalimanmdan rahat ve sorunsuz bir şekilde geçebilmeleri­ ni sağlamışlardı. Yüzbaşyan ·ın adamı, daimi ikamet için Lübnan ·a kaçmıştı.. Yüzbaşyan·ın akıbeti ise çok acı oldu. 1993 Ağustosunda, neredeyse Utsiyev kardeşleri ile aynı dönemde, Yüzbaşyan da faili meçhul cinayete kurban gitti." Yüzbaşyan· ın yardımı ile büyük miklarda silah ve cephaneliQin Ermenistan'a gönderildiğinden KGB"nin haberinin olmadığına inan­ mak mümkün değil. Hoş, bu sevkiyat kimseyi ilgilendirmiyordu zaten. Çünkü onlara göre bu çok doğaldı. Ermeni teröristlerce katledilen SSCB Yüksek Konseyi milletvekili Veli Mamedov, ömrünün sonuna kadar dürüst ve namuslu bir komünisl olarak kalmıştı. 23 Ekim 1 990 larihinde yapılan genel otu­ rum sırasında Gorbaçov·a yaklaşarak 20'1i y ıllarda Güney Kafkasya Cumhuriyetleri arasında sınırların paylaştırılmasının tarihi ile ilgili basılan bir broşürü ona uzalmış ve şöyle demışti: "Azerbaycan halkı, komşu devlette yasadışı silahlı ôrgüllerin hepsinin terk-i silah edilmesini talep ediyor" Gorbaçov ise. lıpkı Ter-Pelrosyan gibi göz­ lerini bile kırpmadan: "ilgili mercilerimiz bu konuyla ilgileniyot' diye cevaplamışlı. 1991 yılında Azerbaycan'da bulunan 4 Sovyet ordusuna ail ıank, panzer ve ağır topların Ermenislan·daki 7. Ordunun tank, panzer ve loplarından yüzde 27 daha fazla olduQunu Rusya kaynakları da onaylamakladır. Taşkent anlaşmasına göre bu silah ve mühimmatın

359 imparatorluğun son darbesi


yüzde kaçının Rusya'ya gönderildiği ve ne kadarının Azerbaycan'da kaldığı da bilinmekledir. Oysa Sovyet Ordusunun Ermenistan'da ne kadar silah bıraktığını kimse bilmiyor. Bir gerçeği de hatırlatmalıyız. Azerbaycan·da siyasi otorite boşluğu oluştuğu dönemde, Ermeniler Azerbaycan silahlı birlik­ lerinin bazılarının silahlarına da el koymuşlardı. Mesela Prof. Tevfik Kuliyev, Ağdam ili yakınlarındaki Uzun-Dere· de Ermenilerin silah ve cephanelik deposunu yağmaladıklarını yazmaktadır. Fuzuli şehrinin savunmasında komutanlık yapmış Meclis Başkanı ise, Ermenilerin 1o·un üzerinde bilgisayar kumandalı ıank ele geçirdiğini söylemişti Silahları ele geçiren Ermeniler insanlık dışı katliamlarını sürdürüy­ orlardı A.Eyübov'un yazdıklarından: "13-16 Ağustos 1991 tarihleri arasında. SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuwetleri Azerbaycan Cumhuriyeli'nin Dağlık Karabağ bölgesinde halkla çatışan Ermeni ıerôristlerce rehin alınmışlardı. " 16 Ağusıos 1991 ıarihinde, lzvesliya gazeıesi konuyla ilgili olarak SSCB içişleri Bakanlığı Halkla ilişkiler müdürü A.Çernenko'nun açıklamasını aktarıyordu: "Çevik Kuwellerimiz Ermenilere ateş açamazdı; çünkü onlar kadmtanm ve çocukları ôn saflarda tutuyor­ lardı. Bu durumda kim ateş edebilir ki?!" Karabağ bölücülerinin en etkili silahı şüphesiz ıerördü. Terör Dağlık Karabağ'da büyük bir cephe oluşlurmuşlu artık. Karabağ böh.ıcülerinin teröre başvurduklarını inkar eımeleri. artık mümkün değildi. Terör onlar için olağan bir hale gelmişli ve bunu saklamanın mümkün olmadığını anlıyorlardı. Karabağ bölücülerinin liderleri. dünya kamuoyunun gözünde kendilerini aklamak için, terör eylem­ lerinin onlara baskı uygulayan Azerilere yöneldiğini savunuyorlardı. Karabağ ıerörislleri hedef belirlerken belli bir krilere veya pren­ sipten hareket etmiyordu. Onların bir tek amacı vardı: Karşılarına çıkan bütün Azerileri, kimliği ne olursa olsun, nerede görülürse görülsün öldlırmekti. Movses Horenatsi çekinmeden Ermenistan Tarihi isimli kitabında: " Tanrmın kutsamastyfa, Ermeniler Türkleri doÇjdukları andan gebertme/ilet' diye yazıyordu. Ermeniler her yerde ve bülün dönemlerde bu kurala lilizlikle uymaklaydılar. Terör, Karabağ bölücülerinin başlıca silahıydı Dediğimiz gibi, lerör sadece Azerilere karşı deQil, Ermenilerin planlarını uygula­ malarına engel olan herkese yönelmişli. Engel çıkaranlar da sadece Azeriler değildi. Tabiri caizse ıerör yalnız "dış mihraklara" karşı yönelmemişli. Kendi içlerinde de, örneğin bölücüler arasında !artış­ ma yaşandığında da ıeröre baş vuruluyordu. --

360

--

--·

-- --·-----­

imparatorluğun son darbesi


Ermenilerin en büyük yalanlarından biri. Zori Balayan·ın iddia etti?)i "Karabağlllardan tek bir Rus asker bile zarar görmemiştir'' uydurmasıydı. Emekli tümgeneral Lev Vasilyeviç Pavlov, malum olaylardan on sene sonra muhabir Pavıov·un sorularını cevaplarken, şöyle diyordu: "Asayişi başarıyla sağlayanlara ôzel madalya veriliyordu. Ben de bu madalya için, neredeyse kafamdan oluyordum. O s1rada Bakü'de ordu birliklerinin komutanıydım. Uluslararası Terör Orgütü Avaa (Moskova metrosuna bombalı sa/dm düzenleyen) hakkımda idam fermanı çıkarmıştı. Bu idam karan. Karabağ'a ordu çıkardığım için verilmişli. Oysa biz Karabağ'a banş gücü olarak girmiştik. Ama teröristlere bunu anlatamazsm ki? On generale idam fermanı çıkar­ mış/ardı. Once onlardan beşini öldürdüler (y.k.). {Olayların üzerinden on sene geçmesine rağmen. general öldürülen meslek­ taşlarının isimlerini açıklamadığına göre, bu bilgiler MI� çok gizli tutuluyor olmalı). Bana da ölüm fermanınm çıkanldığmı otel odasm­ da. kapının altından atılan kağıttan okumuştum. Miting yapıldığı sırada UAZ'da oturuyordum. Arka koltukta koru­ malığımı yapan komando er oturuyordu. Yanımda şoförüm vardı. Yaklaşık 40 bin kişi meydandaydı. Aracımızm yanından iki kadm geçiyordu. (Kadınlar konusunda çok şanssızım). Birinin elinde, küçük haçlarla işlenmiş bez torba vardı. Kafamı ona dönünce, kadın torbayı arka camdan arabanın içine fırlattı. Torbanın içinde zaman ayarlı, 400 gramlık, küçük bilya ve civatalarla dolu bomba vardı. Bomba infilak etti. Sürücünün kafası bir top gibi ôn camdan dışan fırladı. Komanda er paramparça oldu. Benim kapım açıktı. Patlamanın şiddetinden, koltuğumla beraber kaldırıma uçtum. Sağ kaldım. Terörist kadınlar benim kadar şanslı değildi. Fünye üç saniye erken çalıştığından kaçamamış/ardı. işte böyle. . Bana karşı bir av başladığını. bombalı saldırıdan iki a y önce biliy­ ordum artık. Ama askersem, buna hazır olmaltydım. Mesleğimizin gereği bu. Aske� işi gücü dans etmek olan bir balerin değil ki! Hizmet ettiğim yıl/arıda, dôrl kez yaralanmıştım. Fakat bu yaralan­ malarım olmasaydı, generalliği hakeder miydim?" Bu terör eylemi o dönemde sadece dış basında yankı bulmuştu. Sovyet medyası ise bu konuda susuyordu. Rusya içişleri eski bakanı general A.S. Kulikov·un yazdıkları: "Bu savaşta iki yardımcım öldü: Albay Vladimir Blahotin ve tuğgeneral Nikolay Jinkin. . . Nikolay Jinkin aylar sonra, 20 Kasım 1991 'de Dağlık Karabağ"da militanların düşürdüğii helikopterde ôlmüştü. . Albay Blahotin, Ermeni terör orgütü Daşnaksutyun mensuplarınca

351

·-

imparatorluğun son darbesi


Rostov'da oturrJuğu apartmanın ônünde kurşunlanmıştı. Bu apart­ manda bizim idareden birçok komutan oturuyordu. Katiller Çek üre. timi otomatik silahtan ateş etmişlerdi. Katilleri yakalamayı başardık. Galiba Blahotin 'i yanlışlıkla ôldürmüşlerdi. Aslında öldürmeleri gereken kişi general Vladislav Safonov"du. Aym apartmanın başka bir blokunda oturuyordu. Sôylentitere gôre o da Dağlık Karabağ'da komutanllk yaptığına gôre Ermeniler tarafmdan idama mahkum edilmişti. Her ne olursa olsun, Blahotin ·;n öldürülmesi bana gôre yüzde yüz bir terôr eylemidir. Maksat Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya Sovyet ordularının komutan heyetini korkutmaktı. Bu olay B Nisan 1991 tarihinde yaşanmıştı." Bu tür terör eylemlerinin ideologu ve esin kaynagı Zori Balayan·dan başkası degildi. işte Balayan·ın Safonov·ıa ilgili söyledikleri: "Kosolapov·un yerine birkaç gün sonra Çevik Kuvveı generali Vladimir Safonov atandı ve ilk günden Stepanakert ve diğer illerde Ermeni karşıtı faaliyetleri ile kendini tanıttı." Balayan yaptıQı bütün konuşmalarında Safonov· un cezalandırılması gerektiği çağrısında bulunuyordu. Balayan·ın izlerini Azerbaycan·daki birçok terör eyleminde de görmek mümkün. Zaten önceleri lnLerporun Balayan·ıa ilgilenmesi de tesadüf değildi. Sadece lnterporün bu kişiye ilgisinin kısa sürmesi esef vericidir! Azerilerin elinden şimdiye kadar hiçbir Rus generalinin ölmediği bilinmekted:r. Fakat bu gerçeğe hiçbir Sovyet generalinin hatıra kitabında rastlayamazsınız. SSCB içişleri Bakanlığı Çevik Kuvvet komutanı Şatalin"e de suikast girişimınde bulunulmuş ve olayla ilgili basında sadece küçük bir haber geçmişti. Şimdi de Sergey P rıganov " un yazdıklarına bakalım: "Potyaniçko Bakü 'ye Azerbaycan Komünist Partisi ikinci sekreteri olarak atandıktan ve Dağlık Karabağ sorunuyla ciddi şekilde ilgilenmeye başladıktan sonra, onun da avına çıktılar. Po/yaniçko ·nun bu görevde bulunması, birçok kişiyi rahatsız ediyordu. Sonunda Ermeni terör orgütlerinden biri onu ölüme mahkum etti." M. Sergeyev bu olayın bazı detaylarını da anlatıyor: "Ermeni mil­ liyetçi terör örgütleri daha once de, 1990- 1991 yıtıarında DKôB "de, Viktor Petroviç Potyaniçko 'ya altı kere suikast girişiminde bulunmuş ama başanll olamamışlardı (Stepanakert tren garmda, Po/yaniçko"nun içinde bulundu(Ju vagon; 1991 senesinde ise, 23 Şubat ve 10 mayıs tarihlerinde Stepanakert Garnizon Komutanlı(Jı ve Parti Teşkilatı Komitesi binaları bombalı saldırıya uğramış; . 1991 de anlaşllmayan nedenlerle Polyaniçko·mm makam aracı bir çukura yuvarlanmış ve şoförü ôlmüş; içinde bulunduğu helikoptere

362

imparatorluğun son darbesi


ateş açılmış, 15 AOustos 1991 tarihinde Stepanakerne, Lenin sokakta Parti Teşkilatı Komitesi"nin aracı havaya uçurulmuştu) ... Terör eylem/Rrine başlama kararmı Ermeniler 1990 yılınm Kasım ayında vermişlerdi. O dönemde Polyaniçko ve Safonov, Ermeni bölücü örgütlerinin ırkçı liderlerine taviz vermemek konusunda diret­ miş. siyasi çalışmalara hız vererek ve gerektiğinde güce baş vurarak çatışma bölgesinin istikrara kavuşması için didinip dur­ muşlardı. Bölücü örgüt komutanları ve lfkçı hareket liderleri, terôr eylemlerine başvurmaya hazırlandıklarını saklam'Yorlardı bile. Polyaniçko Moskova "da güvendeydi ve rahat çalışabiliyordu Fakat tayini Kafkasya 'ya çıkınca, Erivan ve Stepanaker1'te terör eylemlerine hazırlıklar başladı. Elde edilen bilgilere göre, bu eylem� terin hazırlığı ve uygulanması. Ermenistan Ulusal Güvenlik Teşkilatı (eskiden Ermenistan SSC KGB}, düşman cephesinde istihbarat çaltşmalarmdan sorumlu şubenin müdür yarcJtmcısı, yarbay Can Oganesyan ·a havale edilmişti. Bir başka bilgiye göre ise. başta Ermenistan KGB Başkanı tuğgenerat Marius Yuzbaşyan olmak üzere, Ermenistan KGB "si 70-ao ·u ytllarda yurt dışında ve Ermemstan SSC'deki yasadışı Ermeni milliyetçi ve terör örgütleri ile bağlantı ve işbirliği kurmuş ve bu ilişkiler sayesinde Dağlık Karabag·m Azerbaycan SSC'den koparılması sürecini başlatmıştı. ôrneğin Şubat 1992 'de yaşanan Hocalı katliamı sırasında. kasa­ banın müdafaasında şehit düşen Hocalı Havaalanı müdürü emniyet binbaşısı Hacıyev Arif. BO'li yılların başlarında Rusya ·nın Nijni Tagil ilinde ITK No: 13 isimli kapalı cezaevinde çalışırken, başta Polis Teşkilatı Müdürü Armen /sagu/ov olmak üzere, DKôB 'deki diger Ermeni memurlarmm etnik bir çaflşma hazırfığmda olduğunu ve OKôB'yi Azerbaycan SSC'den koparmak istediklerini Azerbaycan SSC KGB ve Sverdlovsk bölgesi KGB birımlerine iletmişti. Artık o dönemde, yasadışı silahlı örgütlere dağıtılmak üzere DKôB'ye silah ve cephanelik de getirilmekteydi. Küçük iştetmecilerden zorla haraç toptanmakta ve bu paralar ileride milliyetçi ve terörist örgütlerce kul­ lanılmak üzere, ortak hazineye yatırı/maktaydı. Stepanakert Emniyet Müdürlügü görevtisi Haciyev ise, ayrılıkçıların izine düşerek Balıca ilçesinde (DKôB'nin Askeran iline baglı) onlarla silahlı çatışmaya girmişti. fsagulov (1991 aralıgından itibaren, sözde DaOlık KarabaO Cumhuriyetinde, sözde içişleri Bakanııgı görevini yürütüyordu) Haciyev·; sindirmek ve susturmak için ona iftira atmış, rüşvet ve usulsüzlük suçlamasıyla hakkında soruşturma açılmasmı saglamıştı." M.Sergeyev şöyle devam ediyor: " Terör eylemleri konusuna geri dönetim. Yarbay Can Oganesyan, mezun oldugu SSCB KGB'nin

363

imparatorluğun son darbesi


Dzerjinski Yüksekokulunda ôzef bir istihbarat-sabotaj eOitimi de almıştı. 1990- 1 99 1 yıllarında ise SSCB KGB ve Azerbaycan KGB 'sinin DKÔB.deki yasadışı silahlı örgütlere karşı ortaklaşa kur­ duk/an mücadele komitesi ile işbirliği yapması için, Ermenistan KGB .si onu DKôB'ne göndermişti. Oysa Oganesyan Daşnaksu/yun ·ıa işbirli�i yapmayı tercih ediyor ve DKÖB 'de gergin­ lik çıkarmak için gizli çafışma/anm sürdürüyordu. Hatta Oganesyan görevi gereği komutanlık binasma ve teşkilat komitesine rahatça girebiliyor. istediği zaman Polyaniçko ile görüşebiliyordu." Bazı bilgilere gbre Polyaniçko ve Koretski'ye suikası düzenlemek için, Oganesyan Ermenilerin Daglık Karabag·da yakaladıkları bir lnguşeıyalıyı kullanmıştı. Militanlar, gerilla komutanı Şagen Megryan·rn birliğinden terör örgütüne alınmaktaydı (Şaumyan dogumlu Şagen Megryan, Daşnaksutyun üyesiydi). Bu örgüt Azerbaycan'ın Şaumyan (Goranboy) ve DKOB'nin Mardakert ilinde faaliyet gösteriyordu. Daha soma Şaumyan çeteleri Ermenistan'a giderek, bu ülkenin silahlı kuvvetlerine katılmışlardı .

1 993 yılında Polyaniçko'ya yapılan suikastten sonra, Oganesyan Azerbaycan ve Dağıslan ·dan geçen petrol boru hatları ve demir yol­ larına sabotaj düzenlemek suçlamasıyla Rusya Federasyonu Terörle Mücadele Teşkilatı ve Askeri Başsavcılık görevlileri ıarafın­ dan Moskova'da tutuklanmıştı. Onun hapsinden önce ise, Azerbaycan demir yollarına saldırı düzenleyen Hatkovski isimli bir şahıs Azerbaycan'da tutuklanmıştı. Oganesyan·ıa beraber, Ermeni uyruklu iki teröristin daha tuıuklandıgını da hatırlatalım. Onlardan birı. Güvenlik Teşkilatı Terörle Mücadele şubesinde danışmanlık yapan yüzbaşı Simonyan· dı. Mart 1996'da Oganesyan Tambov bölgesi askeri mahkemesince 6 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve yabancılar hapishanesine (Mordoviya, Potma-DubrovLAG istasyonu'na) sevk edilmişli. Simonyan 3 yıl hapis cezası almış; fakat mahkemenin tahliye kararıyla serbest bırakılmıştı. Elde edilen bilgilere göre, Simonyan derhal Ermenistan·a gitmiş ve ülkesinde ona albay rütbesi verilmişti. Bu kişiler mahkemece kanıtlanan ufak tefek suçlarını itiraf etmişlerdi sadece. Adliye tuggenerali Duhanin başkanlıQında soruş­ turmayı yürüten Askeri Başsavcılık görevlileri, Ermenilerin Moskova·daki lobisi ve onlara yakınlığıyla bilinen Rus politikacılar­ dan cıddi baskı görüyorlardı. üç Ermeni istihbaratçının mahkemesinden dolayı, Ermenistan Cumhurbaşkanı Levan Ter­ Pelrosyan bile kalkıp Moskova·ya gelmişti. Rusya'nın Erivan, imparatorluğun son darbesi


Ermenislan' ın da Moskova Büyükelçileri görevlerinden alınmışlardı. Bu olaylardan kısa süre sonra, Ermenistan'da Daşnaksutyun örgü lünün raaliyeli yasaklanmış ve bu örgüt tekrar yasadışı olarak çalışmalarını sürdürmeye başlamışlı. Arman Cilovyan Karaba� terörüne şöyle bir Leşhis koyuyor: "Yürütülen soruşturmadan ne sonuç çıkarsa çıksm, Karabağ Cumhurbaşkanma kim suikast düzenlerse düzenlesin, kim azmel­ tirirse ettirsin - olanlar birçok açıdan çok düşündürücü. ôyle bir durum sôzkonusu ki, sanki münferit terör eylemleri bütün sorunların çözümünde herkesin başvurduğu ortak bir ceza aracma dönüşmüş (yk.). Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Yüksek Konseyi Birinci Başkanı Artur Mkrtçyan, 90"/ı yılların başlarında bilinmeyen nedenlerle ôlmüştü. Resmi açıklamaya göre karısı onu kıskandığı için öldür­ müştü Şaumyan Yürütme Kurulu başkanı, ünlü Karabağ komutan­ /arından Şagen Megryan da helikopter kazasmda ölmüştü. Onun ölümünün nedenleri de şimdiye kadar belli değil. Savaş tüm şidde­ tiyle sürerken harp uzman1, Güneyd�u orduları komutam Ava (Monte) Melkonyan öldürülüyordu. Bazı güvenilir kaynakların bildirdiğine göre, Me/konyan sözde (yn.) Batı Ermenistan (Türkiye kastediliyor) topraktarımn kurtarılmasmı amaçlayan Ermeni savaş örgütü ASALA ·nın yurt dışındaki sorumlularından biri olmuş; ama daha sonra bu ôrgütten ayrılmıştı. Kesin ve net olarak bilinen tek şey, Lübnan'da iç savaş çıktığında, Melkonyan'ın Beyrut"ta Ermeni mahallelennin savunmasına katılmış olmasfYdı. iddialara gôre, o bir Azeri keskin nişancının kurşunundan ölmüştü. Ama bazıları bu ver­ siyonu inandmcı bulmuyor." Bir diğer bölücü "kahraman" Robert Koçaryan ise, Karabağ terörünü Ermenistan·a taşıdı ve bu terör. yerli terörden daha acı­ masız ve sert bir hal aldı. Robert Koçaryan, Fransalı Ermeni asıllı şarkıcı Aznavour'la Erivan· daki Ararat kafesinde konyak içerken, korumaları o sırada aynı kafede bulunan Ermeni asıllı Gürcistan vatandaşı, 43 yaşında­ ki P. Pogosyan'ı, sırf Robert Koçaryan' ı n siyasetini beğenmiyor diye, meydan dayağında öldürmüşlerdi. Karabağ usulü düşünce özgürlüğü bu olsa gerek' Binlerce kişinin katıldığı Erivan mitinglerinde, Parlamento'ya yapılan silahlı saldırının arkasında Karabag bölücülerinin lideri, şu anki Ermenistan Cumhurbaşkanı R. Koçaryan·ın durduğu açık açık söyleniyordu. Dağlık Karabağ'da doğal ve sıradan olan terör, artık Erivan·a da taşınmıştı. "27 Ekim"de Parlamento'ya yapılan saldırının perde arkası, şimdiye kadar büyük bir sır olarak kalıyo' Kesin olan tek şey, - - - · ----·--- --·-·---

365 imparatorlugun son darbesi


hükumetin teröristleri himaye eıtigidir." 27 Ekim 1999 yılında Ermenislan Parlamentosunda kurşunlanarak öldürülen Karen Demirçiyan·ın ogıu, Ermenistan Halk Partisi başkanı Stepan Demirçyan bu açıklamayı basına yapmıştı. Sadece yapılan bu küçük iklibaslardan bile, terörün Karabag bölücüleri için ne denli önemli bir araç olduğunu görüyoruz. i şin garip tarafı, Rus generallerinin Karabağ'da ölmesinin ne Sovyet, ne de sonrasındaki Rusya medyasında yankı bulmamasıydı. Oysa böyle bir rezalet Sovyet ve Rusya silahlı kuvveUerinin tarihinde daha evvel görülmemişli. Orneğin Çeçenistan'da ağır yaralanan general Romanov'un sağlık durumu, Rusya medyasında neredeyse yarım sene boyunca ana gündem maddesini oluşturmuştu. Bir komutanın ölümünden dolayı, Rusya·nın elit silahlı birlikleri intikam yemini ediyor, bir yandan da Ermeni teröristlerce Da�lık Karabağ·da öldürülen bir sürü Rus generali görmezlikten geliniyordu. Sanki bu generallerin ölümünden Ermeniler değil, Rusların kendisi sorumluy­ du. Çeçenistan·da general de, başkası da ölse, cenaze löreni Rusya·nın bütün televizyonlarında göslerilirdi. Ama Dağlık Karabağ'da öldürülenleri hiçbir kanalda, asla göremezdiniz. Sovyetler tarihi boyunca, Sovyet Ordusunda kahramanlık sergilemiş askerler, her zaman başkalarına ibret tablosu olarak sunuluyor ve onların kahramanca ölümü, dillere destan oluyordu. Halbuki bölücülertn, teröristlerin Dağlık Karabağ ve Ermenislan·da istedikleri herşeyi yaptıkları bir dönemde, onlarla çatışmaya giren ve bunun bedelini canlarıyla ödeyen Rus generallerinin ölümünden kimsenin haberi olmuyordu! Yani düne kadar bulunmaz hint kumaşı sayılan kahraman asker, bugün kimseye gerekli değildi Aileleri ile beraber Ermenistan ·da görev yapan Sovyet askerleri, Moskova·nın kendılerinden ne istediğini derhal anlamışlardı. Moskova· n ı n onlardan istediği asker andına sadık kalmaları veya kahramanlık yapmaları değildi. Sadece Ermenilerin cinayetlerine uygun zemin hazırlamalı, Ermenilere engel olmamalıydılar. Yalnız bu arada, Moskova·nın talimatlarına aldırmayarak, görevi­ ni dtlrlıstçe yapan askerlerin de olduğunu söyleyelim. SSCB KGB generali V.S.Şironin'in yazdıkları: " . . . Buna benzer bir olay Ermenistan sınmnda yaşanmıştı (Baganis-Ayrum'da}. Yaktaşık 200 Ermeni havan toplarıyta, makinetileıte saldırmıştı. Karşı tarafta ise 7 Çevik Kuvvet askeri vardı Onlardan teğmen olanı öldü, dığerteri de takviye gelene kadar direndile'" K.Myalo "Sovyetler Birliği'nin gerçek kahramanlarından biri teğ­ men Babak Oleg öldü (Ağustos 1991 darbesinin "kahramanları• ile -·

- 366

imparatorlu�un son darbesi


karıştırmayın lütfen). Te!lmen Babak, Rusya Federasyonu içişleri Bakantı!jı Çevik Kuweti 21. timinde gôrev yapıyordu. 19B9'dan 1991 Temmuzuna kadar, sôzkonusu tim Bakü 'de, Dagtık Karabağ'da, Ermenistan-Azerbaycan sınmnda görev yapmıştı. Crmenistan-Azerbaycan smırmda bulunan küçük bir da§ kôyü Yukart Cibikli'de küçük bir karakolun komutanlığım yapan teQmen . Babak, 7 Nisan 1991 de, bir pazar sabahı, Goris-Kafan otoyolunda çıkan çatışmada öldürüldü. Bütün belirli/ere gôre, Ermeni fedai­ lerinin kurşunundan öldüğü anlaşılmıştı. Artık Rus ordusu da dokunulmaz de§ildi onlar için." V. Gondusov ise genellemelerin arkasına gizlenerek ve gerçek suçluların isimlerini zikretmeden, yine de do�ru bır tespitle bulunuy­ or: ''1991 'de, Beyaz Saraym savunması sırasmda üç kişi öldüğünde, bir insan olarak acımıştım onlara. Kamuoyu da onlara kahraman nişanınm verilmesini ve ailelerine büyük maddi yardımda bulunulmasmı anlayışla karşılamıştı. Onların cenaze tôrenine SSCB ve Rusya Cumhurbaşkanları katıldı, kilisede ayin yapıldı. Ama aynı Cumhurbaşkanları Dağlık Karabağ·da ölenleri mütevazı bir törenle gômmekteydiler. Sovyetler Birliği Kahramanı unvanına ise yalnız bir kişi layık görülmüştü. Bu da ailesi ve yakınlarının, ellerinde evraklarla kapı kapı dolaşmalarından sonra mümkün olmuştu." Gondusov'un ismini zikretmediğ kahraman - Oleg Babak'lı. 1 991 senesinde Sovyet Komutanlarının Karabağ·a gıtmemek için bir sürü bahane uydurduğunu kaçımız biliyoruz acaba? Oysa bun­ dan bir-iki sene önce. böyle bir şey düşünülemezdi bile' Yedek sub­ aylığa ayrılmak isleyen, istifa eden bir sürü komutan Luremişti. SSCB tarihinde ilk defa komutanların anneleri ve karıları, yakın­ larının Karabağ·a gönderildiğini duyunca kışlaların önünü kesip, kimsenin dışarıya çıkmasına izin vermiyorlardı . Ve bütün bunlar. Sovyel kamuoyundan saklanıyordu' Şunu da halırlalalrm ki Sovyeller Birliği Kahramanı Oleg Babak·rn ölümünden yalnız 15 sene sonra, yani 12 Ağusıos 2004 ıarihinde. devlet onun ailesine bir daire verdi! Ermeni teröristlerle çatışan Aleksander Lipatov da aynı trajik sonla yaşama veda etmişti. Yüzden fazla teröristin saldırısına direnen ve teslim olma çağrılarına aldırmayan Lipatov, takviye kuvvetin gecikmesi sonucu öldürülmüşlü. 367

imparatorluğun son darbesi


1. Vazgenin sözlerini hatırlayalım: "Kızıl Ordu bin sene ônce kaybedilen bağımsızlığı. 1920 yılında Ermenistan·a geri verdi." Peki kurtarıcılara. Ruslara böyle mi teşekkür edilmeliydi! Moskova'da. OHDK günleri sırasında trafik kazasında yaşamını yiliren üç kişiye vatan kahramanı ünvanı veriliyor, onların heykelleri dikiliyor, bütün Rusya onları tanıyor; fakat yukarıda isimleri geçen gerçek kahramanlar, sonuna kadar yeminlerine sadık kalan asker­ ler, kımsenin dikkatine mazhar olmuyordu. ikinci Dünya savaşından sonra, yani elli sene sonra SSCB'de yüksek tepelerde, meçhul asker mezarlıklarında gömülen kahramanlar dönemi tekrar başlıyordu. Sıcak noktalarda yaşamlarını yitiren askerlerin anısına bir şeyler yapması için Gorbaçov' a başvuruldu�u bilinmektedir. Kendisine sunulan evraklardan, neredeyse bütün askerlerin Ermeni teröristlerce öldürüldü�ünü gören Gorbaçov: "Siz iç savaşta ôlen­ leri kahraman mı ilan etmek istiyorsun uz?" diye haykırmıştı. Biraz geriye giderek, OHDK'yı destekleyen Mutallibov'u hatırlay­ alım şimdi de. O günlerde bölücüler DaQlık KarabaQ'da her gün yeni bir cinayet işliyorlar, Bakü ise OHDK'yı destekleyen ülkeler listesine düşerek, Karaba� sorununun çıkmaza girmesine neden oluyordu. SSCB'de Olaganüstü Hal Komitesine açıkça karşı çıkanlar Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev; Moldova Yüksek Konseyi başkanı Mırça Snegur ve Litvanya Yüksek Konseyi başkanı Vitautas Landsbergis'di. Estonya ve Lelonya egemenliklerini ilan etmişlerdi. Ermenistan, Kazakistan ve Ukrayna yönetimi bek­ lemedeydi. OHDK rıyaskoya uQrayınca, onu kınamaya başladılar. Gürcistan. Beyaz Rusya, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan ise OHDK'yı destekleyen ülkelerdi. Dünyada ise sadece üç devlet OHOK'nın darbesini destek­ ledig ini açıklamıştı: Libya lideri Muammer Kaddali; Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç. Kaddafı darbeyi överek "iyi iş çıkardınız" demiş, Hüseyin ise darbe sayesinde "Dünyada kuwetler dengesinin sağ/andığım" savunmuştu. Bölücülerın o sırada başlattıQı KarabaQ savaşı ise, ülke içinde ve bülün dünyada demokrasi ve özgürlük mücadelesi olarak yansıtıl­ maklaydı. Mulallıbov beceriksizliQi yüzünden bu kampanyanın kur­ banı olmuş ve Baku. KarabaQ sorununda haklıyken. haksız konuma düşmüşlü AQustos darbesinin başarısızlıQa uQramasından hemen sonra DKOB Organizasyon Komitesi. başkan Polyaniçko·yıa birlikte Stepanakert'ti kaçarak lerketti. Komutanlar Azerbaycan yönelimine ----- ---- --368

imparatorluğun son darbesi


yaptırım hakkı tanımıyor, Moskova ise kesin talimaUar vermemek konusunda ısrar ediyordu. işte böyle bir ortamda, bölücüler DKOB yönetimini tamamen ellerine geçirdiler. AQustos ayının sonunda, SSCB Ordusu Moskova·daki Genelkurmayın emriyle, DKOB'de oıaganüstü halin fiilen durdurul­ duQunu ilan etti. Aslında bu oıaganüstü hal, KarabaQ bölücülerini zaten bağlamıyordu. Sadece bunu fırsat bilen bölücüler, yasadışı olmaktan çıkarak, kanlı çalışmalarını bir anlamda yasallaştırdılar ve 2 Eylül 1991 'de, özerk bölgede "Da{jlık Karabağ Cumhuriyelinl' ilan etliler. Bütün silahlı örgüller (yerli milisler, parti teşkilatları, Ermenislan·dan gelen çeteler, Sovyet Ordusunun eski mensupları, çeşilli ülkelerden davet edilen paralı askerler), daha doQrusu yak­ laşık 1 5_QQO terörist, ortaklaşa DKC isimli savunma ordusunu kur­ dular. SSCB'de ilk kez modern silaha, donanıma sahip bölücüler bir ordu kuruyorlardı. Daha sonra Prednistrovye, Abhazya. Güney Osetya'daki bölücüler de DKOB'deki bölücülerden örnek alacak­ lardı. Mutallibov'un OHDK'yı desteklemesini fırsat bilen ünlü pro­ vokatör-gazeteci Andrey Nuykin, şöyle yazıyordu: "Dağlık Karabağ; ablukaya alınan, halkın yaşam donatımı gittikçe tükenen, dış dünyayla bağlantısı kopan tek ülkedir. isler istemez darbe girişimi gerçekten de başansız mı oldu? sorusu geliyor akla_ Yoksa bu başansızlık yalnızca Moskova 'yla mı smırlı ve Azerbaycan·da başarı elde edildi mi? Eger bizler her an pa//amaya hazır bölgel­ eremizideki cuntalan tanıyacak olursak, o zaman onlar da en kısa zamanda rövanş almak için toparlanacak. insanlara kin ve nefret aşılayacak ve bütün ülkeyi iç savaşa sürükleyeceklerdir." N uykin"in Bakü'ye karşı yürültüğü provokasyonların, Ermenilerin dikkatinden kaçmadığını ve onun bütün seçim masraflarının Ermenilerce üstlenerek, Nuykin'i Rusya Devlet Dumasına milletvek­ ili seçtirdiklerıni de belirtelim. GördüQümüz gibi SSCB Cumhuriyetlerinden biri olan Azerbaycan, 20 Ocak 1 990'da Sovyet Ordusunun indirdiQi son darbenin yaralarını sararken, diğer ülke Ermenistan, Sovyet askerlerinin bu hunharca kalliamından. Merkezin suskunluQundan ve vurdumduymazlı�ından yararlanarak Sovyet Ordusunun silahlarına el koymuş ve Azerbayca n ' la yapacaQı savaşa hazırlanmaya başlamıştı. Almanya SSCB'ye saldırmadan önce, Almanya·nın müllefıklerinden birinın. örneğin Japonya'nın birdenbire Moskova'ya çıkarma yaplıQını bir anlık varsayalım! Düşünülmesi bile zor, öyle deQil mi? Bakü işte böyle bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştı. Nihayet en önemlisi. Bakü'ye çıkar­ ma yaparken, Gorbaçov·un ne tür bir ruh hali içinde olduQunu. bu ------- - - --· - · -

--

369___ imparatorluğun son darbesi


adamın manı19ını anlamaya çalışalım. E9er bizler SSCB'nin eşil haklara sahip müttefik ülkesi idiysek; eğer en önemli ilkemiz Sovyet marşındaki "Güçlü Sovyetler Birliği Cumhuriyetlerini, ebediyete kadar birleştiren büyük Rusya" dizeleri idiyse; e�er Gorbaçov, Rıjkov, Yazov. Primakov gerçekten de Bakü"de Sovyel yönetimini hakim kılmayı. asayişi sağlamayı, felç olmuş yönetimi düzeltmeyi düşünüyor idiyse; o zaman neden Ermenistan·ı da istikrara kavuş� lurmaya yönelik !ek bir adım dahi almadılar? Bako·ye çıkarma yapmadan önce, Gorbaçov bu operasyonu neden yaptığını açıklamıştı. Peki, sözde en önemli maksadı, silahlı çeteleri etkisiz hale getirmek idiyse, o zaman neden bir tane bile olsun silahlı çeteyi etkisiz hale gelirmedi? Ermenistan·daki yasadışı silahlı örgütleri çökerteceğine dair söz verdiği halde, neden sözünü ıuımadı? E9er Gorbaçov gerçeklen de etnik zeminde pallak veren bir savaşa son noktayı koymayı düşünüyor idiyse, o zaman neden aynı anda hem Erivan, hem de Bakü"ye orduları sokmadı? Eğer kendisinin de söylediği gibi, Gorbaçov için önemli olan insan hayalı idiyse, o zaman Sumgairıe 26, Bakü'de 56 kişinin öldüğünü, Ermenisıan·ın Gugark ve Masis şehirlerinde ise 216 Azeri'nin katledildiğini görmüyor muydu? SSCB"nin ıamamı alev alev yanıy­ or, Rıjkov da bunu bildiği halde nedense yabancı gazeteciye ordunun bir !ek Bakü.de operasyon yapması gerekliğini söylüyordu' Bütün bu sorulara verilebilecek tek bir yanıt var: Gorbaçov, Rıjkov, Primakov. Volski Ermenilere hizmet eden mason locası üyeleriydil­ er ve bu locanın Sovyet yasalarını referans almayaca�ı. işlenen suçların de cezasız kalacağı zaıen belliydi. O. Platonov·un konuya ilişkin yazdıklarından: " 1 990 yılı, Rusya tarihinde felakele sürüklenme yılıydı. Ülkenin yönetim sistemi kısa sürede değişivermişli. Gorbaçov·un yanısıra, bu geçit dôneminden yararlanan ülke içinde ve dış siyasette kilit isimler. yani PolitbOro üyeleri (Yakovlev, Şevardnadze, Medvedev, Primakov) lilke yöneti­ mini fiilen gaspetmişlerdi. önceleri Politbüro "daki muhafazakar üyeler tarafından engellenen bu kişiler. yeni konjonktürde hiçbir engelle karşılaşmıyorlardı. Devletin temel direkleri bilinçti şekilde demonte edilmekte, bunun yerine ise mason locası modeli;, gölge yônelim oluşturulmaktaydı" (y.k.). Mason localarından biri de, Karaba9'daki locaydı. Loca·yı yaratanlar. Karaba9 sorununa yaklaşımlarında SSCB Anayasasın ı , Sovyel yasalarını referans aldıklarını söyler; faka! hareke! ellik­ lerinde. loca'da alınan kararlar doğrultusunda hareke! ederlerdi. Bu nedenle harekelleri ile sözleri çelişmekteydi. Bakü'dekiler de dahil, bütün siyasetçiler yurt dışındaki ve yurt için-

370

imparatorluğun son darbesi


deki Ermeni lobisinin KarabaQ olaylarını güçlü bir biçimde etkilediQi­ ni söyler dururdu . Evet, bu bir gerçekti; ama Ermeni lobisinin SSCB içerisinde rahal hareket edebilmesi ve planlarının uygulması için, bir merkeze ve işlek mekanizmalara ihtiyaç duyduğunu kimse düşün­ mek istemiyordu nedense_ Böyle bir mekanizma olmasaydı, bir sürü bürokratik engele ra�men Ermeniler ve işbirlikçileri insanı şaşırta­ cak kadar sistematik ve kararlı bir şekilde çalışabilirler miydi? Siyasi anlamda mahvoluncaya dek, Gorbaçav·un Ermenistan·a ve Ermenilere hizmet elti�i unutulmamalı. Tıpkı SSCB'nin kendisi gibi, bu devletin Cumhurbaşkanı da son günlerini yaşamaktaydı. 25 Aralıkla saatler 19.oo·ı gösterdiQinde, Gorbaçov canlı yayında UP3162 No·ıu kararı imzalayarak, SSCB CumhurbaşkanlıQından ve başkomutanlık görevinden istifa elti�ini ilan elmişli. Bu olaydan birkaç ha�a önce ise, SSCB Yüksek Konseyi "Azerbaycan halkı ve Azerbaycan Yüksek Konseyi"ne bir çağrı yaparak. bütün eski dargmllk ve düşmanllkları unutmayı, Ermenistan ·ın ve Azerbaycan·a bağlı Nahcivan özerk Cumhuriyeti'nin yaşam donanımmı lemin eden demiryolunun, gaz boru hattmın ve diğer ulaşım ve iletişim hatlarının açılmasmı" öneriyordu. Devlet Konseyi'nin bu kararı, Sovyetıer Birliği.nin son belgelerinden biriydi. Gorbaçov 20 Ocak günü Bakü'de katliam yapmakla, Azerbaycan·a güçlü bir darbe indirmiş ve Ermeni terörünün yolunu açmıştı. Sovyet Cumhuriyellerinin ıamamının tükürmeye bile tenezzül edemeyeceği DeVlet Konseyi'nin bu son kararıyla, Gorbaçov giderayak bile yaşananlar yüzünden bülün suçu, sorumluluğu Az.erbaycan halkının üzerine yüklemeye çalışıyordu. Oysa aynı Gorbaçov, Ermenilerin kanlı saldırılarını kınayan hiçbir belge imzalamamıştı! Kuşku yok ki Gorbaçov Şahnazarov·un verdiği tüyolarla hareket ediyordu. Aslında bu hayasız belge, tarihi bir doküman niteliğindedir. Gorbaçov·un maksadı neydi acaba? Cevabı basit Yıllar geçse bile, DaQlık Karabağ sorunu çözüme kavuşmamatıydı. Dikkat edilirse Ermenilerin şimdiye kadar bu belgeye dayanarak, SSCB' nin çökmesine ramak kala bile, Az.erbaycan·ın Karabağ konusunda ne kadar acımasız ve zalimce davrandığını, Ermenistan'ı ablukaya aldıQını iddia ettikleri ve bu iddialarını sözkonusu belgeye dayandırdıkları görülecektir. Evet, Şahnazarcv-Gorbaçov işbirliğinin geleceğe hesaplanmış bu belgesi, Gorbaçov·un gıder ayak Ermenilere verdiQi ve Ermenilerin işini kolaylaştıracak kıymetli bir hediye idi. Ama ne hikmetse ne SBKP, ne SSCB Yüksek Konsey'i ve ne de SSCB Bakanlar Kurulu Ermenilerin kanlı saldırılarını kınayan bir açıklamada bulunmuşlardı.

371

imparatorluğun son darbesi


20 Ocak 1990 Bakü katliamından sonra yaşanan lüm olayların analizinden çıkan sonuç şudur: "Bakü"ye çıkarma yapılmasına sebep olarak, Gorbaçov ve çeıesinin göslerdikleri gerekçelerden hiçbirisi, onların ne o dönemde , ne de daha sonraki dönemlerdeki uygulamalarıyla baQdaşıyordu. Üslelik Gorbaçov'un bülün faaliyetinin ssce·nin muhafazasına de�il, yıkımına yöneldia; de kesin. Gorbaçov ve kurmaylarının Bakü'ye çıkarma yapılmasına gerekçe olarak ortaya koydukları sözde argümanların tamamı. kocaman bir yalandı. 20 Ocak 1990 ıarihinde Bakü'ye yapılan operasyonun gerçek nedenleri yukarıda sıraladıklarımızdan başkası olamaz.

372

imparatorluğun son darbesi


20 OCAK SONRASI ERMENi KATLIAMLARI

373--

--

- --

-

--

--

;mparatortuğun son darbesi

-


1 988-1994 yıllan arasında işgal edilen Azerbaycan toprakla rı: Da91ık Karaba9 (Şuşa, Hankendi, Hocalı, Askeran, Hocavend, A9dere. Hadrul) işgal yılları - 1988-1 994. Toplam yüzölçümü 4400 km2. Laçin ( 1 7 Mayıs 1 992) - 1835 km' Kelbecer (3-4 Nisan 1993) - 1936 km' Agdam (23 Temmuz 1993) - 1094 km' Cebrail ( 1 8 Aguslos 1993) - 1050 km' Fuzuli (22 Agustos 1993) - 1 386 km' Kuballı (31 A9ustos 1 993 ) - 802 km' Zengilan (30 Ekim 1993) - 707 km' Doçent Adil Recebov, Ermeni saldırılarının korkunç sonuçlarını bir araya toplamış bilim adamlarındandır. Ermeni ordusu 1 2 ilin 870 yerleşim biriminde taş üstünde taş bırakmamıştır. 43666 kamu binası, 1 1 45 anaokul ve yuva, 1831 sinema salonu, 982 kütüphane, 862 kültür oca91, 695 orta okul ve lise binası, 700 saQlık ocagı ve hastane, 22 müze ve 1 üniversite işgalciler tarafından yıkılmıştır Toplam 7000 sanayi ve gıda üretimi tesisi, kolhoz, çiftlik, ticaret merkezi ve 9 milyon m2 konut işgal edilmıştir. Ermeni ordusu işgal edilmiş topraklarda ıarihi anıtlara, mabetlere, maddi ve manevı deger taşıyan yapılara da acımamıştır işgal edilmiş topraklarda 32 cami, 21 türbe, 1 3 kule, 22 mezartepe, 8 köprü, 9 çiftlik, saray, hamam ve kervansaraylar, 2 ıarihi anıt, 4 allın yata{lı, 2 granit ve 4 taş oca91, 10 dramatik tiyatro binası yıkılmıştır. 808 kültür sanat merkezi, 65 müzik okulu, 4 resim galerisi, 6 park, 4 tiyatro. 2 konser salonu da Ermeni işgali altında kalmıştır. Şuşa devlet müzikal dra­ malik Liyalrosu, Füzuli devlet dramatik tiyatrosu ve Ağdam devlet dramatık tiyalrosu işgalciler ıarafından yağmalanmıştır. Sovyetler Birli9inde sadece A9dam·da bulunan Ekmek Müzesi de tamamen yıkılmış, Kelbecer Etnografi Müzesinden 13 bin, Laçin Elnograrı Müzesinden ise 45 bin de�erli eşya çalınarak Ermenistan'a kaçırılmıştır. Aynı zamanda Şuşa Tarihi Müzesi (500 eşya), Azerbaycan halıcılık ve uygulamalı sanat müzesinin Şuşa şubesi, Azerbaycan Müzigi Müzesi, Karabag Tarih Müzesi ( 1 00 parça), Onlu besteci Uzeyir Hacıbeyovun ev müzesi (300 parça), ünlü vokalist Bülbül'ün ev müzesi (400 parça), ünlü müzisyen ve ressam Mir Muhsin Nevvab'ın ev müzesi (100 parça), Ağdam tarih ve elnografi müzesi (2000 parça), Kubatlı tarih ve etnografi müzesi (3000 parça) ve Zengilan tarih ve etnografi müzesi (6000 parça) de yağmalan­ mış, soyulmuştur.

------- ---- --- - -

374 imparatorluğun son darbesi


AZerbaycan·ın ünlü tar sanalçısı Kurban Pirimov·un AQdam·daki ev müzesi, Ragib Memmedov'un askeri müzesi ve Cebrail, Füzuli ıarih - elnografı müzeleri de ıamamen yokedilmiş. ünlü sanalçıların heykel ve anılları yıkılmışlır. Aze rbaycan· ın işgalden kurtarılan ve işgal edilmeden saldırıya

l

il er

uğrayan topraklarındaki hasar (Milyo n ABD Doları). Kaynak: Azerbaycan"ın insani Gelişim raporu. BMT, 1999 .

Genel

Hasar

Konut, �itim kurumlan. Sanayi . Altyapı: Mayın saQlık, kUltür ve sanat ve .

___:_

i tem-iz.

:

1

Ô�el

mi.Jl<iyet ,

·

merkezleri tarım masraftan Kazak -29,29______19,4 _1_ _ _ _ _ 3,06 0,95 _ _op7_ ___5,8___ _____ 0,57 0.01 0,02 , :_ ___ _ __ Ağsıara:::·o,60 Tovuz 3,94 - · - . 3,50_ _0,03 · a,41 Gedebey 3,95 - 1 ,8 0,02 0,02 2, 11 __1_.4 _ _J Hanlar 30,95 10,93 15,34 · 3,28 Terter 117,2 ---57,66_36,75 3,81 - 1 8,9 _ Ağdam 353,98 _ 8,17 228,4 74,98 42.43 , . Ağcabedi 17,78 _ __ 2,4 - - _14,21 - - 1 .1 7 i 10,55 _ 0,58 : -_ _ '--- _ c Beylagan 1 2,40 _ _ _ _ 1 ,27_ _ -1 Fuzuh _ _ 241,44 _____ _ 46,89 __ _____85,25 _ 22,0 : 5,2_ __ 82, J Ger�11.l;,ı9y�8.47__ __47.Q3 __�8,71) __. �,26____:____1] ,4 � 0,58 Nahcivan__12,35 .. 4,87 ·-3,94 _ 2 ,96 . .! _Toplam _ 92� 7 - _

_ __ _ _

2���- -

--

�72,9� _ 82,8� __5. 27 _

J

j

_ 356,�8

N .Alekperova'nın araştırmalarına göre, Ermeni terör çeteleri Laçin ilinde Sullan Ahmet ve Hamza Sultan saraylarını, kutsal sayılan mekanları, eski insanların yaşadıkları magaraları, mezarları, mezartepeleri, binaları, tarihi anıtları yakmış, yıkmış, yagmalamış ve Laçin müzelerinde yıllarca biriktirilen, titizlikle muhafaza edilen milli kültür örneklerini Erivan · a kaçırmıştı. Ermenistan'dan gelen çetelerin yaptıQı hırsızlıklardan, vandalizm­ den bahsediyorsak KarabaQlı sözde bagımsızlık savaşçısı Ermenilerin cinayellerini de gözardı edemeyiz. Aslında herkes yaQmalıyordu: DKC"nin müstakbel Cumhurbaşkanından, ta bacak kadar çocuklara deQin; herkes' Farzedelim Ermeni h ı rsızlığı, yağmacılığı, vandalizmi ile ilgili Azerbaycan basınında çıkan haberlerin ıamamı yalan ve uydurmay­ dı. O zaman biz de konuya ilişkin Rusya ve Ermenislan medyasın­ da yer alan haberlerle yetinelim. "Azerbaycan·ın Cebrail ili merkezine do(Jru ilerliyoruz. Şehir üzerinde mavimsi bir duman tabakası var. Şehir cayır cayır yamyor. 37Ç

__ _

imparatorluğun son clarbesi


Cebrail de Dağlık-Karabağ ordusu tarafından ele geçirilmiş. Delikan/Jlar el araba/art; hatta çocuk arabalanyla şehir sokaklarmda sağa sola koşturuyorlar. Evlerin kapılarım kırarak içeri da/lyor ve en değerli eşyaları aldıktan sonra, evleri yakıyorlaniı. Araçlar çeşit çeşit kıymetli eşyalarla dolu. Çapulculuk ve kundakçılık başını atmış gidiyor. Kavşakta park halinde duran polis UAZ'ı, kamullaj beziyle ôrlülmüş. Hiçbir şeye aldırmayan polislerin yanından çapulcular elini kolunu sallayarak geçip gidiyorlar. 'Neden yağmactlan durdurmuyorsunuz?' 'Bu yağma değil, ganimettir. .. ' diyor polis istifini bozmadan. 'Onlar yıllarca bizi soydular, gôçe zorladılar. Şimdi de kaybettiklerimizi geri alıyoruz.. ' . . . Ermenilerin Dağlık Karabağ'ın yüksekçe tepesinde bulunan ve ulaşılamaz denilen Şuşa kentini ele geçirmelerinden dolayı galeyana gelen, Stepanakerl'in neredeyse bütün ahalisi yağmacılık yapıyor. Şuşa ve Stepanakeıt arasındaki yedi kilometrelik otoyolun sağında solunda onlarca buzdolabı ve çamaşır makinesine rastlıy­ oruz. Birbirinin peşis1ra tıkabasa ev eşyalan ile dolu kamyonlar kalkıyor Şuşa 'dan. lhtiyarfarm, anne-babalarm. çocuklarm hep birlikte, cümbür cemaat yağmacılığa girişmesi, bizi fena etkiliyor. Herkes çok kôlü bir iş yaptığmın farkında olmalı ki video ve fotoğraf makinelerinden kaçıyor, yüzlerini saklıyor. Çekim yapmamızdan hoşlanmıyorlar. işte ilginç bir manzara daha. Yanan kentten çıkan ve bize doğru ilerleyen dôıt ya da beş kamyon, tıka basa beyaz eşya, kapı ve pencere çerçeveleriile dolu. Kamyonlarm yanmdan ise bir aile yaya olarak yürüyor: Baba, anne ve dôıt çocuk. Baba elbiselerle dolu olan el arabasını itiyor. Elbiselerin üstüne Minsk buzdolabı yatırılmış. Peşinden gelen karısı bir çocuk arabasını çekiyor. Araba kap kacakla, tabak çanakla dolu... Sanki bir piknik sonrası. yıkamaya gôlür.ü/üyor bunlar. Anneyi 13-15 yaşında kız çocuğu takip ediyor. Ellerinde iki ağır bavul var. iki büklüm olduğundan ağır olduğu anlaşılıyor. Bu bavullardan biri de, 12 yaşlı erkek çocuğunun elinde. Ağır bavulu tozlu yolda sür.ükleyişinden, çok yorulduğu anlaşılıyor. On yaşların­ da bir kız çocuğu ise, perde ve sofralardan yapılmış büyükçe bir bohçayı taşıyor kucağında. ônunü nasıl gôrüyor acaba, diye şaşırıyorum. Bu korteji tamamlayan 4-5 yaşlarında erkek çocuğunun elinde ise üç metrelik alüminyum pancur var. Belli ki yola çıkarken birbirine bağlıydılar; fakat yolda açılmışlar. ince alüminyum levhalar kah zikzaglı izler bırakarak toprak yolda sürünüyor, kah da çocuğun

376

imparatorluğun son darbesi


onüne düşerek, çocuğun yürümesini engelliyor. Bu aileyi gôrüntüle­ mek için, bir kilometre kadar mesafeyi onlarla birlikte yürüyorum. " Bunları yazan KarabaQ olaylarını görüntülemek için bölgeye giden Rusyalı bir gazetecidir.Koçaryan sadece terörist deQildi. O aynı zamanda, sıradan bir yagmacı ve kundakçıydı.SSCB'de kalkın­ mışlıQı nedeniyle ünlü bir şehir olan AQdam, Koçaryan' ı n çeteleri ıarafından işgal edilmişti. Birkaç gün içerisinde şehir yagmaıanmış, yakılmış ve taş üstünde taş bırakılmamıştır. Washington John Hopkins üniversitesi öQretim üyesi Prof. Svanle Cornell'in: "Dağlık Karabağ Savaşı- Çözümün Dinamikleri ve Perspektifleri" isimli araştırma yazısmda, şu cümleye yer verilmiştir: "Ağdam·ın sivil ahalisi şehri terketmek zorunda bırakılmış, şehir yağmalanmış ve yakılmıştı." Yani bu kadar kesin ve nel! Aslında Ermeni kaynakları da bunu onaylıyor. Parlamenlo'da kurşunlanarak öldürülen Ermenistan Başbakanı Vazgen Sarkisyan·ın kardeşi, Cumhuriyet Partisi lideri Aram Sarkisyan, Robert Koçaryan' ı n AQdam'ın işgali sırasında şehri yakıp yıktıgını, yağmaladıQını söylemiş ve şöyle konuşmuştu: " ... Ağdam'daki yağma olaylanndan sonra, Koçaryan galiba Ermenistan'ın da yağ­ malanabileceğini düşünüyor." Savunma Bakanı Serj Sarkisyan ise bu suçlamayla ilgili, "oriji­ nal" bir "tekziple" bulunmuştu: "Gerçeklen de yağmacı/ık yapılmışsa bile, Vazgen Sarkisyan ·ıa birlikle yapılmıştır." SSCB çöktü! Gorbaçov' u n siyaseti çöplü9üne atıldı. Fakat Azerbaycan düşmanı19ını bu sefer de Demokrat Rusya'nın lideri Yeltsin sürdürdü. Ermeniler bu sefer daha acımasız ve küstahça devam ettiler kanlı saldırılarına. Trajik günler bekliyordu Azerbaycan· ı.

--------3-or;- -----�- ---imparatorluğun son darbesi


SON SÖZ

-379

---

­

imparatorluğun son darbesi


Kitabın kaleme alındıgı sırada, Bako·ye yapılan kanlı operasyonun üzerinden 14 sene geçiyordu. Gorbaçav·un ülkenin dört bir yanına peşi sıra indirdi!)i darbelerin en agırını alan Azerbaycan bağımsızlı!}ını kazanmış: ama tekbaşına kalınca da lopraklarının yüzde 20'sini kaybelmiş, bir milyon vatandaşı Ermenilerin saldırıları sonucu göçmen durumuna düşmüştü. Eveı. 14 sene geçti ve bugün görülüyor ki bölgede Rusya ve ABD' nin çabaları ile dinamik bir denge saQlanmıştır.Hem de bu devletler, özellikle de Rusya, Karabag sorununun çözümünde kilit rolü oynamaktadır. Akla şöyle bir soru geliyor: Azerbaycan toprak­ larının yüzde 20'sinin işgaliyle ve bir milyon kişinin kendi vatanında göçmen durumuna düşmesiyle sonuçlanan Ermeni saldırısıyla ilgili, bu devletlerin tulumu nedir? Ben diplomat deQilim. Dolayısıyla da, KarabaQ sorunun çözümüne dair yapılan görüşmelerin medyaya yansımasından başka bir alternatif bilgiye sahip deQilim. Bu yüzden sibernetikle oldukça popüler bir yöntem olan "Kara kutu" metodundan yarar­ lanıyorum. Yani "Kara kutuda" {ikili görüşmelerde) nelerin konuşul­ duğunu, ne tür kararların alındığını tam olarak bilmediğim için, sadece giriş ve çıkış parametıerinin analiz edilmesi yöntemini izleyeceğim. Giriş parameıreleri derken, Karabağ sorununu kaste­ diyorum. Çıkış parametreleri ise. dünyadaki süper güçlerin bu soruna ilişkin allıkları reel adımlardır. Son on yıl içerisinde yaşanan gelişmeleri incelediğimiz zaman, şöyle bir sonuca varmak mümkün: Ne ABD, ne de Rusya, herbiri farklı motiner ve gerekçelerle KarabaQ sorununun çözüme kavuş­ masını istiyorlar. Azerbaycan·ın toprak bütünlüğünü tanıdıklarını söyleyen bu ülkeler, Ermenistan· ı işgalci ülke ilan etmezler Yani ortada bir işgal var; ama işgalci yeki Rusya·nın Abhazya ve Güney Osetya sorunlarına aktif bir şekilde müdahale etmesini anlamak mümkün. Evet, bu bölgeler Gürcistan toprakları olsa da, Rusya sınırında bulunuyor olmaları Rusya·nın tavrını belirleyen en önemli etkendir. Bu anlaşılabilir bir politika. Ancak Rusya·nın kendi sınırlarından çok uzakta bulunan DaQlık Karabağ·daki bölücüleri desteklemesinin anlaşılacak hiçbir tarafı yok. Betli ki DaQlık KarabaQ bölücülerinin desteklenmesinin neden­ leri, tamamen siyasidir. Saçma sapan yorumlar yapmak. DaQlık Karabag·ın Rusya için jeopolitik önemi haiz bir bölge olduQunu savunmak ise, yalnız bunak siyasi yorumcuların işi olabilir. ---------

----379------ -

--

- - - ---

imparatorluğun son darbesi


Bugün Rusya-Azerbaycan ilişkilerinin Yeltsin dönemindeki ilişkil­ erden kat kal iyi oldugu rahatça söylenebilir. Fakat degişmeyen tek şey, Ermenistan·ın Azerbaycan ' a karşı başlaltıg;ı savaşta, Moskova'nın sergilediği tavrın deg;işmemesidir. Rusya·nın Dağlık Karabag konusunda uygulamaya devam ettigi polilika, Rusya'daki ünlü bir deyimi hatırlatıyor: "ônce içkiyi bırakır, sonra bu konu ile ilgilenirim_" Kremlin . de hazırlanan ve uygulamaya konulan "iki dişli Rusya çatalt'' rormülü, halen kusursuz işlemektedir: Ermenistan Rusya'nın desteği olmadan, işgal etliği toprakları elinde tutamayacağını anlıy­ or, Azerbaycan ise Rusya·nın bu çatalından kurtulmanın yollarını arıyor' Bu formüle göre Güney Kafkasya·da gerginlik ne kadar büyürse, bu o kadar Rusya·nın işine gelecektir. Aslında Rusya başkalarına kazdıQı kuyuya. bugün kendisi de düşmektedir; çünkü bölgede aşırı derecede büyüyen gerginlik Rusya·nın kendisine de sirayet etmektedir. Bu arada, bütün BDT devletlerinin liderleri de, Karabag sorununa yaklaşımlarında, kurbanla caniyi aynı kefeye koydukları için, fevkalade ahlaksız bir tavır içefisindeler. Onların adalet. objektiflik, hak ve hukuk kelimelerini çoktan unuttukları, bazılarının ise (geçmişlerine bakılırsa) bu kelimelerle zaten tanışmadıkları belli. işte bunların içerisinde en alçak olanının, Akayev'in siyasi portre­ sine göz atalım. Uluslararası anlaşmaların hiçbirine aldırmayan bu adam, defalarca Ermen is tan· a büyük miktarda cephanelik satışı yapmış ve her defasında bu satış basına yansımıştır. Akayev' le ve onun siyasi kariyeri ile ilgili sayın okurlara birazcık bilgi vermek ister­ im. Rusya·ya giden uyuşturucu, Cumhurbaşkanı Akayev'in sarayının çok yakınındaki anayol üzerinden geçip gidiyor. Kırgızistan' ı n askeri üslerinin yarısını ABD, yarısını ise Rusya denetliyor_ Putin·in emir ve kararlarının altındaki imzanın mürekkebi kurumadan, Kırgızistan bu kararları desteklediğini açıklıyor. Yellsin döneminde de aynı durum söz konusuydu; fakat Yeltsin'in kararları Putin' inkilerden çok farklıydı. Ama Akayev için ne fark eder ki! Korjakov·un yazdıQına göre, sarhoş Yeltsin elindeki metal kaşıklar­ la sarhoş Akayev'in kel kafasında trampet çalıyordu. Kırgızistan' da ortalama maaş 5 dolardır. Uluslararası finans kuruluşlarından yeni krediler alabilmek için. Akayev yapay bir şekilde Kırgızistan·ın ekonomisini boQmaktadır. Düşününüz, Kırgızistan·daki ennasyon, _ Almanyadaki enflasyondan daha düşük' Peki Akayev b u durumu düzeltmek için ne gibi önlemler alıyor? Tahmin edemezsiniz' Akayev -----

-

-

-

-

0

- - --

38

_ _ _ _____ -----

imparatorluflun son darbesi


lnsa nlı!lın Sorunlarına Dair! isimli bir kitap yazarak, onu Moskova·da ıanıtmakla oyalanıyor. Rusya'nın bugün BDT devlellerinde bölücülüğü desteklediği herkesçe bilinmekledir. Sovyetıer Birliği'ndeki bütün bölücü hareketlerin kökü Rusya·ya uzanmaktadır. "El yazmaları yanmaz" derdi eskiler. T.Mamaladze·nin araştırmalarına göre, 30 Nisan 1 921 tarihinde "Rusya ·nm Tiflis askeri ataşesi Pavel Pavıoviç Sıtin merkeze gônderdi�i gizli bir iletide, şu tespitlere yer veriyordu· •Rusya Güney Kafkasya'da etkisini güçlendirmenin yeni yollarını aramalıdır. Benim teklifim şôyle: Tiflis, Bakü ve Batum Rusya ·nm nüfuz alamnda kalırsa Güney Kafkasya sorunu Rusya·nm çıkarları doğrultusunda, en iyi şekilde çôzüme kavuşacaktır. " Sılin daha sonra Gürcistan örneğinden yola çıkarak, Rusya 'nın Kafkasya 'daki çıkarlar1m nasıl Hkoruması" gerektiğini anlat'Yor.· "Bu bôlge bizim için stratejik ônemi haizdir", ve devam ediyor: "Abhazya ·nm Gürcistan ·dan aynlması çok ônemli. Abhazya (Gürcistan ·dan ayrıl­ mak isteyen) Gorski Cumhuriyeti"ne bağlanabilir. Bu sefer de zorluk çıkarsa. Rusya Federasyonu Sovyetter Birliği Cumhuriyeti denizden denize projesini uygulamaya koyamayacaktır. .. Gürcistan·ı birkaç ôzerk bölgeye ayırmanın yolu budur. Üstelik ayrılan bôlgelerin hepsi de. Rusya Federasyonu·na bağlı olacakla' Bu bölgeler ne kadar küçük olursa. bizim için o kadar degerlidir." Bugünün verilerine göre, bölücü örgütlerin elinde toplam 5-8 mil­ yar dolarlık silah bulunmakladır. Bülün dünyadaki bölücü örgütlerin elinde bile, bu kadar silahın olması mümkün değil. Abhazya, Prednesırovye, Güney Oselya'daki bölücüleri Rusya açıkça destek­ lemekledir. Dağlık Karabağ'daki desleği bu kadar açık olmasa bile, Rusya Azerbaycan·ın topraklarını işgal eden Ermenislan'la sıcak ilişkiler kurmakla, bunu lelafi etmekledir. Azerbaycan·ın topraklarının ylizde 2o·sinin Ermenislan tarafın­ dan Yellsin dönemindeki Rusya sayesinde işgal edildiği gerçeğini, bugün Rusya· da ki siyaset bilimcileri de inkar etmiyorlar. Bugünkü Pulin rejimi de adaleli sağlamak için acele elmiyor. Doğrudur, Pulin'le birlikle Rusya-Azerbaycan ilişkileri normalleşli; ama dün olduğu gibi bugün de Ermenislan kınanmamakta. işgal elliği loprak­ lardan çekilmeye zorlanmamakladır. Bu da kesinlikle Yeltsin poli­ likasının daha diplomalik bir düzlemde devam etıirildiği anlamına geliyor. Putin, Yeltsin·den bir sürü sorun miras aldı�ını söyleyerek silem elmişti. Bu konuda kendisine hak vermemek mümkıin değil. Fakal en önemll ayrıntıyı Putin nedense dile getirmiyor. O ayrıntı da şu:

--- - 381 - - -

imparatorluğun son darbesi


Bütün dünyada Pulin"in imajını zedeleyen Beslan olaylarının temeli, aslında Hocalı'da aıılmışlı! üstelik, tıpkı Bush'un 11 Eylül trajedisin­ den sonra terörle mücadeleye 70 milyar dolar ayırması gibi, Putin de Beslan trajedisini, kendi konumunu ve koltuğunu sağlama almak için başarıyla kullanmıştı. Gerçi Rusya' da gerektiğinde sıkıyönetim ilan etmek ve buna bir gerekçe üretmek her zaman çok kolay olmuştur. Sadece bu tür sıkıyönetimlerin çevresindeki titreşim amplılüdlerinin hangi yönde olacağını tespit etmek zordur. Hem bilindiQi gibi, bütün sert sistemler sonuç itibari ile çökmeye mahkum­ dur Beslan trajedisinden sonra Solovyev'in programına katılan Rusya Savunma Bakanı 1. lvanov, Rusya'nın savunmasına daha büyük paraların ayrılacağını söylemişti. işte bu açıklamaya ilişkin, lvanov·a sorulması gereken bir takım sorular. Rusya'da doQru dürüst belediye seçimleri yapmak, başkan­ ları halka seçtirmek yerine, merkezin onları ataması mıdır "yeni savunma kOnsepti"? Atom bombalarının, denizaltı gemilerin ve kıta­ lararası füzelerin terörle mücadeleyle ne ilgisi var? Eğer silah fab­ rikasında çalışan aç ve perişan bir işçi, fabrikadan pallayıcı madde çıkararak satıyor ve trafik polisi para karşılığında bu maddenin ülkenin istenilen noktasına ulaşmasına izin veriyor, göz yumuyorsa lvanov hangi savunmadan bahsediyor acaba? Bir keresinde Basayev, Moskova·ya gidene kadar yol boyunca trafik polisine para yetişliremediğini anlatmamış mıydı? Rusya Savunma BakanlıQı Genelkurmay BaşkanlıQı komutan­ larından Baluyevski, Rusya·nın bütün dünyadaki terörist üslerini bombalayacağını ve bu operasyonlara Gürcistan ve Azerbaycan'dan başlayacaQını bildirmişti Anlaşılan Baluyevski ve adamları Rusya topraklarında barınan Mashadov ve Basayev'in üslerini bulamıyor olacaklar ki komşu devletlere saldırarak bu başarısızlıklarını telafi etmeye çalışıyorlar! Bu açıklamadan sonra bazı Rus siyasetçiler derhal lsrail'e koş­ muş ve lsrail"in terörle mücadele konusundaki tecrübesinden Rusya'nın yararlanması gerekliğini savunmuşlardı. Onların bu açık­ lamalarını Rusya·nın bütün TV'lerinden seyretmek mümkündü. Nedense bunlar yaşanırken, kimse ş u soruyu sormadı kendine: /srail, bülçesinın yüzde 20'sini terörle mücadeleye ayırdıQı halde, neden bir mesafe katedemiyor, en ufak bir başarı saQlayamıyor? lsraillilerin felsefesi, Filıstindeki silahlı birliklerin üsl düzey komutan­ larını, onların aılelerini ve yakınlarını katletmek. sivilleri öldürmek.

-- 382

imparatorluğun son darbesi


işte lsrail-Filistin savaşının özeti! Böyle devam edece�i taktirde, ne savaş biter ne de savaşa ayrılan kaynaklar tükenir. lsrail halkı terör eylemleri dolayısı ile azalacak. yok olacak da de�ildir. Filislin'de öldürülen komutanların, liderlerin yerine ise daha azimli, kararlı yeni liderler, komutanlar geçecektir. Peki, böyle bir savaşta taranardan birinin başarı kriteri nedir acaba? Kim daha fazla insan öldürürse mi daha başarılı sayılmalı? Ordular saldırıya geçmiyor, şehirler işgal edilmiyor, savaş hattının nereden geçti�i de bilinmiyor. Bu durumda lsrair in mücadele tecrübesinden bahsetmek abesle iştigal değil midir? lsrail'in mücadele yöntemi etkili olsaydı, yıllardır insanlar sinek gibi ölmez, bu mücadele fiyaskoyla sonuçlanmazdı. Demek ki lsrairin metotlarının bir işe yaramadıgı ortada! En önemlisi ise, lsrail küçücük bir devlet olduğu halde, Rusya, sadece Kazakislan'la 7.5 bin kilometrelik açık, savunmasız bir sınır çizgisine sahiptir. Bu durumda, Rusya gibi büyük, çok uluslu bir devletin lsrail modelini benimsemesi akla mantığa sıgıyor mu? En iyi ihtimalle, lsrail'deki pahalı savunma sistemlerinin aynısını Moskova·da kurmak mümkün. Zaten Rusya·nın böyle bir tecrübesi de var. Savaş sonrası yıllarda ABD ile yapılan anlaşmaya göre. her iki ülke kendi füze­ savar sistemlerini kurabilirdi. ABD bu sistemi kurarak bütün stratejik noktalarını güvence allına aldı. Sovyet yönelimi ise bu sistemleri sadece Moskova sınırları içerisinde kurmakla yetindi. En gergin dönemlerde her zaman olduğu gibi, bu sefer de, ne yazık ki, popülizm Rusya'da sağduyunun önüne geçli. SSCB'nin çağdaş tarihinde terörün birdenbire nereden çıktığını, nasıl türediği­ ni nedense kimse sormadı Rus siyasetçilerine. Asırlardır insanııga acılar yaşatan leörörün. SSCB'nin çöküşünü birebir etkilediğini, bu çöküş sürecini hızlandırdığını kimse hatırlatmadı bu siyasetçilere. ünlü siyasetçilerden hiçbirisi, Ermenistan·ın 100'den fazla lerör eylemi gerçekleşlirdiğinı, Azerbaycan'ın ise bir tane bile terör olayı­ na imza atmadıgını düşünmek bile istemedi. Onlar SSCff nin son günlerini yaşadığı yıllarda, Ermenlslan·ın kendi siyasi meselelerinin çözümünde, üstelik devlel düzeyinde teröre başvurduğunu bilmiyor­ lar mıydı? Yelisin döneminde, KGB eski generallerinden Sterligov (istihbaratçının eskisi yenisi olmaz) Kuzey Kafkasya'da bulunduQu sırada, bölücülerin DKÖB'de yaptığı gibi, Azerbaycan'ın genelinde terör eylemleri düzenlemeyi teklif etti�inde kimsenin kendisini kına­ madığını Rus siyasetçiler ne çabuk unuıtular? Ermenistan istih­ baratının Azerbaycan'da terör eylemleri gerçekleştirmeleri için Kuzey Kafkasya'daki teröristlerle anlaşmaya çalışlıQını kimse bilmiyor muydu yoksa? Rusya istihbaratından farklı olarak, inler-

383

imparatorluğun son darbesi


pol'ün dikkat merkezinde bulunan ve teröristlerle anlaşma konusun­ da önayak olan Zori Balayan·ı da mı tanımıyorlardı onlar? Yellsin 'in başlattığı kanlı Rusya-Çeçenistan savaşını ne çabuk unuttular? Graçev-in Dudayev·e 1500 uçak ve bir yığın silah verdiğini de bilmiyor mı? Federal Kuvvetlerin çoluk çocuk, ihtiyar, kadın deme­ den yüzbinlerce Çeçeni katlettiğini ne çabuk unuttular? Her zaman olduğu gibi, bugün de Rusya"da sorunun kaynağına inmek istemiyor insanlar! Putin dışında hiçkimse Kuzey Kafkasya"da işsizliğin had safhada olduğunu ve ortalama aylık gelirin Rusya"dan kat kat az olduğunu hatırlamadı bile. Beslan tra­ jedisinden sonra Rus halkına seslenen Putin, Karabağ' ı hatırlatmış ve böyle bir trajedinin Rusya'da yaşanmaması, tekrarlanmaması gerektiğini söylemişti. Putin ·in temennisine yalnız şunu eklemek isterim: Allah korusun, Karabağ sorunu bir tek Rusya"da değil_ dünyanın hiçbir yerinde yaşanmasın! Uluslararası Haber Ajansları rorumuna katılan Putin'e, gazetecilerden biri şöyle sormuştu: ''Terör kelimesinin bütün dillerde karşılığı aynı. Peki biz bu kelimeye karşı neden farklı yaklaşım içerisindeyiz, çifte standart uyguluyoruz?." Gerçekten neden? Bugün Rusya"da aklı başında bütün politikacılar, SSCB'nin ve bugünün Rusyasının bütün trajik olaylarının kaynağını Dağlık Karabağ"da görüyorlar. ABD, Abhazya ve Güney Osetya"daki bölücülere karşı müsamahasız olduğu halde, Dağlık Karabağ·a her sene B-10 milyon dolar yardım yapmaktadır_ ABD paralarını boş yere savurur mu hiç! Putin bunun nedenini bilmiyor, anlamıyor mu? Rusya "yı yasa boğan ve yürek parçalayan Beslan görüntülerini gördüğünde, insan ister istemez Hocalı'daki korkunç katliamı ve Yeıtsin Rusyasında yaşanan karnaval atmosferini hatırlıyor_ Unutmadı�ımız bir şey daha var! Azerbaycan' ın o zor gününde Rusya·dan tek bir destek dahi gelmemişti. Bu sebepten olacak ki Rusya Dışışleri Bakanı Lavrov, BMT Genel Kurulunda Beslan traje­ disi ile ilgili konuşma yaparken onu hemen hemen boş salon dinliyordu. Beslan olayları tıpkı bir röntgen gibi, birçok kişinin içyüzünü açığa çıkardı. Beslan·daki rehine olayından iki gün sonra, ünlü çocuk dok­ toru Roşal da orada görüldü_ Halbuki kimse onu Beslan·a davet etmemişti. Oraya niçin geldiğini unutan ve birilerinin talimatıyla hareket eden Roşal Kızıl haça yüklenmeye, bu kuruluşa eleştiriler yağdırmaya başlamıştı. Henüz bütün cesetler okul binasından ----·

- - - ------

3e�f -

-----------

imparatorluğun son darbesi


çıkarılmadan, Roşal Paris·e koşmuş ve "Rusya ajanlarının her şeyi do�nı yaptı�ını" anlatmaya koyulmuştu. Herşey bundan sonra anlaşıldı zaten . Karabağ olayları sırasında Roşal defalarca medya karşısı na geçerek, "Ermeni çocuklarının çekti�i çilelerden" bahset­ mişti . Oysa Hocalı katliamı yaşandığında, onun ne yüzü görülmüş ne de sesi duyulmuştu. Azerbaycan·rn zararına olduğunu bildiği halde, Rusya· nın neden Ermenistan·ı desteklemeye devam ettiğine dair Ruslara sorulması gereken stratejik sorular var. Rusya basınının Ermenistan· ın neden desteklendiği konusunda orataya koydugu gerekçelere baktıgımızda, "Müslümanların ortasında bir Hristiyan adası", "Güneydeki ileri karakolumuz" gibi şablon açıklamalar dışında hiçbir şey göremiyoruz. Ermeniler, 1. Petra·nun müslümanları bölgeden çıkardığını ve onların yerine Ermenileri yerleştirdiğini sık sık hatırlatırlar. Evet, bu tarihi bir gerçek. 1. Petro·nun emri şuydu: "Müslümanları o toprak­ lardan yavaş yavaş, hissettirmeden çıkarın." Bu kararın üzerinden asırlar geçli artık. Eğer 1. Petro Ermenilerin bugün Rusların elindeki toprakları salın almaya başladığını, onları kendi şehir ve kasa­ balarından çıkardığını bilseydi, mezarında takla atardı herhalde. Ne acı ki Rusya· da papaz Kondraı dışında kimse bu konuyu gündeme getirmemekte. tepkisini ortaya koymamaktadır. Kuban kazaklarının liderlerinden birinin Ermeni islilası karşısında ortaya böyle bir tepki koyması boşuna degildir. Kondrat ve dava arkadaşları. vatanları Rusya·da durum kötüleşir, gerginlik ve kaos çıkarsa memlekellerinin ne hale düşeceğini, Rusya içerisinden kim­ lerin dış düşmanlara kucak açacaQını, Rusya·yı kimin satacağını gayet iyi biliyorlar. SSCB" nin son günlerinde yaşanan olayları çogu­ muz hatırlıyoruz. Yeltsin döneminde, demokratları incitmemek için SSCB"ye indirilen son darbe hakkında herkes susmayı tercih ediy­ ordu. Bugün ise başta Birinci Kanal olmak üzere, Rusya medyası herşeyi apaçık konuşmakta, tartışmaktadır. SSBC"ye ilk darbe Polonya üzerinden indirilmişti. Polonya'nın ısteği üzerine Batılı devletler bu ülkeye üretim tesislerini yenilemesi için büyük krediler ayırmıştı. Polonya bu kredileri çektikten ve ürün­ lerini dünya piyasalarına sürdüQünde, kimse ilgi göstermedi. Sebep; kalitesinin düşük olması. üretim durdu ve kredilerin faizleriyle beraber ödeneceQi gün yetişti. işte lam o sırada, Batı" nın finanse ettigi dayanışma harekeli L .Valensa başkanlıgında sahneye çıktı. önce ekonomik talepler ileri sürmeye başladılar, sonra da siyasi

385______ ___ _ _ imparatorluğun son darbesi


taleplere geçtiler. KarabaQ bölücüleri de yıllar sonra aynı yöntem1 uygulamışlardı. Polonya·nrn ekonomik talepleri de yönelim tarafın­ dan önce anlayışla karşılanmıştı . Bir süre sonra talepler siyasi nite­ lik kazanınca. artık çok geç kalınmıştı. Polonya asıllı Papa İkinci Jean Paul Polonya'ya geldiQinde, 30 milyon kişi karşılamıştı onu. Polonya· da komünizm bitmişti artık! Polonya·ya yardım etmek için SSCB bu ülkeye 10 milyar dolar verdiyse de bu para onlara yetmedi ve SSCB ekonomik alanda ilk aQır darbeyi aldı. SSCB'nin temel direklerine son ve çözümleyici bir darbe de aşa�ı yukarı aynı yöntemi uygulayan Reigan tarafından indirilmişti. Suud kralını petrol fiyatlarını düşürmesi konusunda ikna eden Reigan, bir sene içerisinde SSCB bülçesinde 10 milyar dolarlık bir delik açmıştı. Di,;:jer yandan, ABD Afganistan mücahiUerine askeri yardımlarını da artırmış ve Afganlara çok sayıda slringer hibe etmişti. CIA Başkanı Keysi, lrak'taki atom santraliyle ilgili bülün bilgileri lsrail'le paylaşmış. lsrail ise SSCB'deki bütün ajanlarının listesinı ABD'ye vermişti. ABD bu ajanları yıllar boyunca SSCB'yi çökertmek için başarıyla kullandı. SSCB' nin dört bir yanında yasadışı örgüller, cemiyetler kurul­ maya başlanmıştı. Bazı cemiyetler ise SSCB KGB palronluQunda faaliyet gösteriyordu. Hatta SBKP MK ideoloji işler sorumlusu A.Yakovlev'e baQlı Yakovlev'in Civcivleri diye isimlendirilen bir örguı bile vardı.Tıpkı Polonya'daki Dayanışma gibi, bunlardan en güçlü ve teşkilatlanmış olanı KarabaQ'daki Krunk'tu. Krunk Batılı devletler de dahil olmak üzere. her yerden güçlü destek almaktaydı . GörüldüQü gibi, Polonya v e SSCB'deki gelişmeler birbirinin neredeyse aynısıydı: Dıştan ardı adına ekonomik darbeler indiriliy· or, içte ise anli-sosyalist ve bölücü güçlere destek veriliyordu. Tek fark Leh Valensa·nın, sorunları siyasi yollarla çözmek islemesi. Karabağ bölucülerinin ise ilk günden teröre başvurmasıydı. Yüz sene önce Türkiye paraçlanma tehlikesiyle karşı karşıya iken. Ermenilerin Türkiye'yi arkadan vurduQunu, büyük şehirlerin işgal edilmesinde düşmanlarına yardım ve yataklık etliQini Rusya'dakiler bugün unutmuşa benziyor. SSCB de sallanmaya başladıQında, o güne kadar sabırla bekleyen Ermeniler SSCB'ye aQır darbeler indirmediler mi? Rusya bugün kendisine yönelik en büyük tehlikeyi terörde ve Rusya sınırlarına kadar genişlemekte olan NATO'da görüyor. Ben bu tehlikler listesine, bir de ekonomik tehlikeyi eklemek isterim. EQer

:ies______

--·--- -- - - - - - --

-- ----

imparatorluğun son darbesi


böyle bir tehlikenin olmadıgını düşünenler varsa büyük bir gaHet içerisindeler. Uzak Dogu'da günden güne kalkınan. şahlanan Çin gözardı ediliyor galiba. Acaba bugün Rusya'da durum kötüleşir. kriz patlak verirse Ermenistan'ın Rusya'nın çıkarları için NATO'ya kafa ıutacagına, terörle mücadele konusunda Rusya·ya yardım ede­ ce!)ine Rusya yönelimi içerisinde inananlar var mıdır? Acaba Rusya yönetimi, Ermenistan'ın bir an önce Rusya·nın zayınamasını ve . NATO ya girmesini beklediQini anlamıyor mu? Eminim NATO da, uluslararası terörte sıcak ilişkiler içerisinde bulunan Ermenislan·ı kendi safına katmak için sabırsızlanıyordur. Acaba bu efendiler, SSCB biraz zayıflayınca Ermenistan'da Sovyet askeri üslerinin topla vurulduQunu unutmuşlar mı? Dikkat edin, lüm bunlar Ermenistan·da, yani senelerce Sovyet rejiminin Güney Kafkaslardaki kalesi olarak bilinen ülkede yaşanıyordu! "OKC'deki bölücüleri Rusya silahla, ABD ise ekonomik yardımlar­ la desteklemektedir. Bu desteklen dolayı, ABD birtakım jeopolitik çıkarlar elde etti. Peki ya Rusya ne aldı? Yoksa Ruslar hala "DKC" teröristlerinin Bakü-Ceyhan petrol boru hatlına engel olabilecekleri­ ni mi düşünüyorlar? Kuşkusuz benim yazdıklarımın tamamı, Rusya·nın ilgili kurum­ larınca da çok iyi bilinmektedir. Fakat ne yazık ki son 1 5 yılda olduQu gibi, bugün de Rusya bölgede taklik uygulamayı tercih etmekte, stratejik meseleleri sümenallı etmektedir. Taktik çözümler ise, sıQlıQı ve anlık olması itibari ile genel olarak Bakü"nün aleyhine yönelmiştir. istesek de, istemesek de buglJn Güney Kafkasların sorunlarından behsederken, ABD"yi ve onun çıkarlarını dikkate almak zorundayız. Avrupalı bir gazetecinin ABD ile ilgili söylediQi gibi: "Ben onun daha sonra nerede olaca�ını bilmiyorum: ama eminim orada da birinci olacaktır." Gerçekten de bugün ABD Hazara gelmiştir ve ekonomik açıdan konumunu sa{llama almıştır. Karabağ sorunu çözülse de çözülmese de bu, ABD'nin stratejik vu ekonomik çıkarlarını etkilemez. ABD yakın gelecekte, eninde sonunda Güney Katkasya·da askeri üssünü kurmak isteyecektir Amerikan petrol şirketleri ise yatırdıkları sermayeyi fazlasıyla geri kazanacaklardır. Tüm bunların Karaba� sorunuyla herhangi bir ilgisi yoktur. Varsa bile, bu ilgi çok uzaktır. Bir çıkış parametresi daha var: ABD'nin üst düzey yetklilileri, petrol anlaşmalarının Karabağ sorunuyla ilişkili olmadıQını defalarca vurgulamışlardı. ABD için bölgede insan haklarının ve demokrasinin çok önemli · ------ ---- --

387

_ _ _ _ ____ _ _ ___

·-----

imparatorluğun son darbesi


olduQunu düşünecek kadar saf deQiliz herhalde. Demokrasi ve insan hakları, ABD'nin bazı durumlarda ustalıkla kullandıOı ince bir enstrümandır. Uluslararası konularda Amerikalılar yalnız ve yalnız kendi çıkarlarını düşünür. Oysa ABD'nin de Rusya·nın da Batı Avrupa"nın da çıkarları AGIT"te birleşmiştir. Hegel dialektiğinin en önemli tezlerinden biri: "Soyut hakikat yok­ tur, hakikat her zaman somullur. Yani bütün hakikatlerin temelinde sistem yatıyor. sistem ise soyut olamaz" tezidir. AGIT"in ise hiçbir hakikati yok; onların sadece tek bir modeli vardır: "siz kendi aramz­ da anlaşm, biz imzalar1Z." Moskovalı yazar A.Kabakov'un anlatıığına göre, Perestroyka'nın başladı!;jı dönemde ikinci sınıf gazeteler: "Rusya'nın bütün sorun­ larının kaynağı, devrim sırasında Merkezi Seçim Kurulunda 1 9 Bolşevik üye arasında bulunan 1 7 Yahudi kökenli üyeydi" diye yazıyordu. Demokrat basının tepkisine şaşırdığını söyleyen Kabakov daha sonra ekliyor: "Onlar hep bir ağızdan Yahudilerin 17 deQil, 15 olduQunu yazıyordu " işte AGIT de aynı sistemle çalışmak­ Ladır: Eşbaşkanlardan birisi Karabağ sorunu ile ilgili olarak bir şey söylüyor. diğeri başka bir yorum yapıyor, üçüncüsü ise tam tersini savunuyor. Anlayacağınız. bu kişiler Azerbaycan'ın trajedisini sonu gelmeyen bir �iyese dönüştürmüşlerdir. AGIT Minsk Grubu'nun Amerikalı eşbaşkanı R.Perina, Bakü"de yaptıQı basın toplantısında şöyle konuşmuştu: "Bana gôre önemli olan bizim geleceğe odaklanmamız, bir çözüm bulmaya çalış­ mamızdır Geçmişle kimin ne yaptığını araştırmak bizim değil, tari­ hçilerin gôrevidi' Biz ise karşılıklı diyalogu tercih ediyoruz." Ermenistan - Azerbaycan savaşı, Hristiyan devletlerinin müslü­ manlara karşı ne lür bir yaklaşım içerisinde olduQunu açıklıQa kavuşturdu. Ve eQer Batılı devletler herhangi bir müslüman ülkeye karşı olumlu tavır sergiliyor iseler, kesinlikle bir çıkar söz konusudur. Yıllar önce izlediğim eski bir Fransız filmini hatırlıyorum. Fransızlara ait bir balıkçı ıskunasrnda, Cezayirli bir adam çalışıyordu. Bütün balıkçılar bu Cezayirli müslümandan nefret ediyor; hatta onlardan biri, sürekli onu suya atmaya çalışıyordu.Müslüman Cezayirlinin dışında, domuz jambonu yiyen bütün balıkçılar zehirlenmişlerdi. lskuna"da yalnız başına kalan Cezayirli, bütün Fransızları kurtarmış ve hayata dönen Fransızlar birdenbire Cezayirliyi sevmeye, say­ maya başlamışlardı. Bu sıradan bir örnek deQildir: Bu bütün Batılı devletlerin düşünce taızı, davranı ş biçimidir! Başka bir örnek vere­ lim. 11 Eylül saldırılarından sonra, Amerikalıların üçte ikisi ABD"de yaşayan bütün Arapları toplama kamplarına göndermek gerektiQinı

-- --- ----Jile

imparatorlu(Jun son darbesi


savunmaya başlamışlardı. 30"1u yıllarda, yaklaşık alarak aynı aran­ da Alman da Yahudilerin kamplara gönderilmesi gerekti�ine inanıy­ ordu. Petrol antlaşmaları imzalandıktan sonra. bazı devletler Azerbaycan'a karşı Lutumlarını de�iştirdiler. Oysa antlaşmalardan once. Ermenistan' ı n Rusya destekli saldırılarını görmezden geliyorlardı' 1 942 yılında, petrol şirketlerinin ABD Adalet Bakan1ı91na rüşvet verdikleri açıklanınca, adalet bakanı istifa etmişti. Hatta Mikhail Koltsav bu konuda "iş petrol kokuyor' demişti. Batılı devtetlerte petrol antlaşmaları yaptık diye, Karaba9 soru­ nunun çözümü konusunda bize yardım edeceklerini düşünmemiz safdi lliktir. Ülkemizle işbirli9i yapıyor almaları, ülkemizin sorunlarına ortak olmalarını, sıkıntılarımızı paylaşmalarını gerektirmez! Baris Şmelev·e göre, "Batı dünyası, kendisinin kontrol edebildigi çatışmalar yaratmak ve Rusya 'yı bu çatışmaların içine sürüklemek ısliyar" Bize göre Şmelev bu görüşünü kanıtlamak için, ortaya deliller koymalıdır. Oysa Batı'nın ve Rusya ' n ı n Azerbaycan­ Ermenislan savaşı karşısında takındıkları tavır ve Azerbaycan·a karşı uyguladıkları çilte sıandart göz önünde bulundurulursa, şmelev'in bu görüşü asıl bizim coğrafyaya teşmil edilmelidir! Aslında Karabağ sorunu, bölgenin tek önemli sorunu de�ildir. Bizim bütün coğrafyamız Rusya, ABD, Türkiye ve lran arasında bir çatış­ ma arenasına dönüşmüştür. Albert Nabel yüz sene önce Abşeran'u şöyle ıarif etmişti: "Petrol, kan ve siyasetle yoğrulmuş toprak." Bugün de9işen ise sadece coğrafya ve metotlardır. . "Ermenilerin haykmşları duyuluyat' diye yazıyordu S. N Glinka. "Nikola, inancımızm ve gönüllerimizin yüceliğidir, tek çandlf! Yaşasın Rusya lmparafaru! Yaşasın /. Nikala. Ermenistan ·ın Hükümdarı ve Çarı ' " diye seslenmişti kendi halkına başpsikapos Nerses. Herkes tek yürek olup Rusya Çarına ve onun kahraman askerlerine dogru koşmuştu. Kurtuluş günü müjdesi ve ümit verildi onlara. Ermenistan adı ve bu vatanm yüzyıllardır süregelen şanı, tekrar yeryüzünde diri/ecekti. Kendileri de dahil, her şeylerine Rusya 'nın silahları sayesinde kavuştuk/arını Ermenilere hatırlatalım mı acaba?" Tarihçilere göre, Birinci Dünya Savaşı sırasında lngiltere·de şöyle bir deyim kullanılıyordu: "Rusların san damla kanına kadar savaşa­ cağll " Savaş tarihçilerine göre ise, Bagramyan şöyle diyordu: "Eğer benim birliğimde Rusların oranı yüzde 50'den az o/ura, hücum emri --

__,, __ -

·

- -- -�g----· ·-·- ·--·· ---- - -- - - - -

imparatorluğun son darbesi


vermeyece�im." iki yüz yıldan fazla zaman geçmiş; ama deljişen hiçbir Şey yok Sadece Rusların silahına bu sefer uluslararası insani yardım eklen­ miştir! "/ngiltere bütün Avrupa·yı arkasına alarak bu savaşa başladı. Ama bu savaşı bitirirken, bütün Avrupa'yı karşısmda bulacaktff." Bu cüm­ leyi. XVlll yüzyılda lngiltere-Rusya savaşı arefesinde general Nelson söylemişli. ElbeUe Ermenistan' ın tam anlamıyla kan kaybetmeye başladt{lın ı söyleyemeyiz. Sadece savaşın başında aldığı koşulsuz desteği, bugün dünyadan alamadığı doğru. i şle bu nedenle, tarih boyunca hep yaptıkları gibi, Ermeniler bu defa tarihi konuları, özellikle soykırım iddialarını gündeme getirmekledir. Dünyanın her yerinde terör eylemleri yapan, Hocalı kalliamı gibi insanlık suçu işleyen, Azerbaycan·ın topraklarını işgal eden Ermeniler, bir yandan da soykırım edebiyatı yapabiliyor. özellikle ABD ve Fransa"da başarı elde eden Ermeniler, etkili bir direniş görmedikleri için, yaygara koparmaya devam ediyorlar. Ermenislan"ın en büyük destekçisi Rusya"yla da ilişkileri değişime uQra:nışlır. Bilindiği gibi Yeltsin döneminde Rusya· nın üst düzey yönetici­ lerinin ço�u Ermenilere sempati beslemekteydi . O dönemde, önce­ likle Rusya·nın çıkarlarını, daha sonra ise Ermenistan·ı düşünen siyasetçilerin sayısı. parmakla sayılacak kadar azdı. Bugün ise durum biraz değişmiş gibi görünüyor. Elbette bugün de Rusya·nın siyasi elilinde, Ermeni sempalizanı kişiler vardır. Yalnız, bunlar Yeıtsin dönemindekinden fazla de�iller ve en önemlisi, onların çoQu karar alma mekanizması içerisinde yer almayan yetkililerdir. Belki bazı kararların alınmasında lobicilk yapabilirler. o kadar. Ermenistan·ın saldırıları Azerbaycan·a çok büyük acılar yaşal­ mışlır. Ermenislan ise bu saldırılarının karşılıQında ekonomik ablukaya alınmış ve bağımsızlığını kaybetmiştir. Ermenistan"daki acı durumu, sosyal felaketi anlamak için, kişi başına düşen milli geliri analiz etmek gibi klasik yöntemlere başvurmaya gerek yok. Teymur Bagirov, bu analizlerin en başarılısını yapan iktisatçılar­ dandır. Milli gelirlerin hesaplanması yöntemlerini ve milli gelir teorisini ortaya koyan XX yüzyılın ünlü iktisatçıları, milli gelirin ölçülmesi sırasında sosyal koşulların dikkate alınmasının önemini anladık­ larından, son derece titiz davranmışlardı. Milli gelir konsepti piyasa ekonomisinin hakim olduğu, genel olarak demokrasinin işlediği - - · · - --- - - - -· --·

391,- ---·

-

imparatorluğun son darbesi


devletle r için geçerlidir. işte milli gelir konseptini hazırlayanların ana hipotezi . Eğer tüketici, bir ürün veya hizmet karşılığında para ödüy­ or ve bunun üzerinden vergi ödeniyor ise, iktisadi dLızen söz ıconusudur. Ama neyin nereden geldi9i. nereye gittigi bilinmeyen ganp ülkeler söz konusu olunca, farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuluy­ or. Bir ülkenin aldıgı karşılıksız yardımlar, çeşitli krediler vs.. o uıken in bütçesine eşitse eger, milli gelirden bahsetmek anlamsız olur; çünkü sanal bir ekonomik durum söz konusudur. üstelik Ermenistan' ı n rakamlarla oynama konusunda çok başarılı oldu(;Ju ve yeni krediler almak için toz pembe ekonomik tablolar çizebildiği de unutulmamalıdır. Dünya Bankası ülkelerin zenginliklerinin ölçümünü yaparken yeni, sıradışı bir yöntem uygulamıştır. Bu yönteme göre, milli gelir kişi başına düşen GSMH veya üretimin hızı gibi, geleneksel ekonomik krilerlerle değil, "kişi başına düşen milli servetle" hesaplanmaktadır. Bu kriter. üretilen servet, do(;Jal servet ve insan kaynaklarını kendinde biı1eştirmektedir. insan kaynaklarıyla, ülke vatandaşlarının enlelleklüel potansiyeli kastediliyor. Bu kriter baz alınarak, 192 ülkenin listesi çıkarılmıştır. Kişi başına düşen milli serveı Ülke

No

Kişi başına Servellerln düı;en_mill��erve� --- başlıca kaynaOı__

_ __ _ _ ___ _ _ _ , _

1 _ _ _ _ �vusıraly�--- ______

2 3

__

_ _ __Kanada

___

�35 _ · - · _ __

704

5 _ __ _J_a�ny� _____ __

Ooi)al kaynaklar _

__

Doğal kaynakla!_ _ . _

lsveç

________

lnsa'! kaynak!ar_!__

56�------ --------- insan kaynakl��.!_-

______

496

_______

- - - - ----------·--

_

Kalar:_____ _E_J _ ___ Oanımarka

lnsan_�aynakları _

_______ __ __

_ _ _ _______

BA�----- - -�-�1._ ·--10

__

___

7_____l_sla�diya____� 86

8

______

'-:ükse�burg ___6��--------l_!'san_kay':'akla�ı__

4 __ _ , _lsv_içr�-- - -- -��6

__

_ _ __ _ _ _ __ _

OoQal_kay!"'ak��r__ C?oO al_kayn�kla�--

___ _____ _

463

_________

insan kaynaklar_ı_ _ ___

39_1

----- ----

__

9.oO��,!laynaklar__

_

____ ----------

imparatorluğun son darbesi


Rusya bu lislede 53. sıradadır. Doğal kaynakları olmasaydı. Rusya'yı bu lislede tasavvur etmek mümkün olur muydu? E� er Güney Kafkasya devletlerinin ekonomik durumunu bu kriterlere dayanarak analiz edersek, Ermenistan·daki feci tabloyu rahatlıkla görürüz: Bir yandan doğal kaynakları yok, diğer yandan ise "kişı başına düşen servetleri", yani en iyi beyinleri, insan kaynaklarını oluşturan öğeleri ülkeyi terkederek Batı'ya sığınmış. Şüphesiz. Azerbaycan·dan da beyin göçü olmuştur; ama Ermenistan·dakine oranla kat kat az olduğu kesin. Ermenistan· ın doğal zenginliklerine gelince: Bu konuda en iyisi susmaklır. Aslında Gürcistan da Ermenislan·ıa yaklaşık aynı durumda, sadece Gürcistan·ın büyUk bir ıransit ülkeye çevrilme şansı var en azından. Ermenistan için vahim olan ise, bu durumu değiştirmenin neredeyse imkansız olmasıdır. Beyinler Ermenistan'a geri döne­ meyecektir. Yeraltı servellere gelince, Sovyel döneminde muazzam masraflarla yaplan jeolojik araşlırmalar, Ermenistan topraklarının altında "kocaman, karanlık bir deliğin" olduğunu ortaya koymuştu Uzun yıllar Ermeni bilim adamları herkesi oyalayarak yakın bir zamanda toprak altından kah elmas. kah altın, kah gümüş, kah petrol, kah gaz çıkacağını iddia edip durdular. Bütün bunlar yaşanırken Ermenistan Bilimler Akademisi başkanı Ambartsumyan, kayın validesi ile beraber uzayda yeni yıldızlar keşfetmekle uğraşıy­ ordu. Malum ya; yıldızlar parlar, fakat ısıtmaz . . Dünya Bankasının kriterlerine "uluslararası yardım" hanesini de Örneğin eklersek yanılmış olmayız düşüncesindeyim. Ermenistan'da üretimin yüzde 1o· i yabancıların. genellikle de Rus işadamlarının elinde. Üstelik hisselerin çoğu yatırımların hacmiyle değil, Ermenistan·ın borçlarıyla elde edilmiştir. Hem Ruslar zaten ekonomik değil, siyasi kar elde etmek peşinde. Bu acı tablo, Dünya Bankası kriterleri arasında yer almayan önemli bir faktördür. özetle, Dünya Bankası· n ı n değerlendirmelerine göre Ermenislan·ın geleceğinin karanlık olduğu ortada. işte bu yüzden Ermenislan·a yardım etmek isteyen Batılı devletler: Ermenistan' ı , Azerbaycan·ı v e Gürcistan·ı ortak bir ekonomik bölgeye dönüştür­ menin hesaplarını yapıyor. Eğer böyle bir şey Karabağ sorununun çözümünden önce yaşanırsa. işte o gün Azerbaycan Karabağ·ı temelli kaybetmiş. yenilgisinin altına imza atmış olacaktır! Ermenislan, düştüğü ağır durumdan kurtulmak için, milyarlık yatırımlara ihtiyaç duymaktadır. Fakat böyle bir şey mümkün olmadığı gibi, yatırım yapılacak bir sektörün de olmadı{jı apaçık

- -- ---- - -- ---392-

imparatorluğun son darbesi


ortada. Bu nedenle Ermenistan ekonomik kalkınmaya geçmek için alternatifler, özgün yöntemler arayacaklır. Dolayısıyla ileride Ermenislan"dan gelebilecek her türlü "özgün'' sürprize hazır olmak ıazım. Bu arada, Ermenistan ekonomisinin kalkınması için başvuru­ lan "özgün" yöntemlerden biri de Ermenistan·a yatırım yapacak, ekonomik büyümesine katkıda bulunacak siyasetçilerin isimlerinin, Ermenislan·daki sokaklara verilmesidir. Ermenistan·a yardım yapacak bu kişiler, kendi ülkeleri için tek kuruş harcamayacak kadar gözü dönmüş Ermeni hayranlarıdır. Orne{lin, Ukrayna bakanlar kuru lu başkanı Viktor Yanukoviç, bunlardan sadece biri. Son yıllarda "tarihin tanımlanması" ile ilgili ABD" de yeni bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yönleme göre gelecekle ilgili senaryolar çeşilli niye! proıokolleriyle deQil, reel durum deQerlendirilerek yazılmalı, tahminler buna göre yapılmalıdır. Bu yönteme göre Ermenistan·ın gelece{li ile ilgili bir de{lerlendirme yapabilmemiz için, önce demografik verilerden başlamamız lazım.Ermenistan·dan göç etmek isteyen erkeklerin sayısı, kadınlardan iki kat fazladır. Bu erkeklerin çogu da çalışabilecek yaşladır (30-50 yaş). Ermenislan göçmenlerinin ekseriyeti üniversite mezunudur. Göçmenler arasın­ da üniversite e�itimi almış olanların oranı, ülkede kalanların oranının iki katıdır. "2010 yılmda Ermenistan·m nüfusu 2 milyonu geçmeyecektir. Bu rakam ise. Ermenistan ordusunun ayakta kala­ bilmesi, takviye kuvvet alabilmesi için yetersiz olacaktır." Bu sansasyonel açıklamayı, Ermeni siyaset bilimcisi Armen Ayvazyan" ın "Ermenistan ·m ulusal güvenU�i doktrininin başlıca ô�eleri" isimli araşt1rmasmdan okuyoruz. Araştırmacıya gôre "Ermeniler bugün sistem Hrizi yaşamaktalar. " "Ermenistan nüfusu­ nun yüzde 11 "ini, altmış yaş üstü kişiler oluşturuyor; oysa on sene önce bu rakam yüzde altı/ardaydı. Ulusal Bilimler Akademisi pro­ fesörlerinden Vladimir Hocamiryan·a göre. yaşlanma büyüme e{iili­ mi gösteriyor, ve bunun temelinde göçten kaynaklanan sorunlar ve kötü sosyal güvenlik koşulları yatıyor. Aynı zamanda do{jum oran­ larında da azalma görülüyor. 1988 yılında Ermenistan·da 81192 çocuk do{jmuş, 1997 yılında ise bu rakam 4380"e düşmüştü." Bunu Azerbaycanlı bir gazeteci yazsa inanmazdık; ama tespit Erivanlı Sergey Bablumyan'a ail. BMT"nin raporlarına göre, gelişmiş ülkelerden sıQınma talebinde bulunan milleller içerisinde, Ermenistan BDT Cumhuriyellerinde 2 . . v e 40 ülke arasında 1 3 . sıradadır. ABD nin saygın kuruluşlarından biri olan USIAD'nin araşlırmalarına göre, Ermenistan valan­ daşlarının yüzde 40·1 Ermenistan' ı terkelmeyi, yüzde 16'sı ise beş

---- - 393

imparatorluğun son darbesi


yıl içerisinde ülkeden gitmeyi düşünüyor. Robert Koçaryan· "Ermenilerin ülkelerine geri dôndü!Jünü söyleyemem; ama gôç oranı dengelenmiş ve istikrara l<avuşmuştur. Bütün geUşmiş ülkeler bu süreçten geçmiştir. Mesela so·ı; yıllar.da Japonya için de aynı durum sôz konusuydu. Fal<at bir süre sonra göçmenler yeni bir dünya tecrübesi ile vatan/arma dönmüş ve bu da Japonya·mn ekonomi­ sine yeni hayat, canlı/Jk getirmişti." Bu hezeyanlar. saçma sapan yorumlar yalnız köşeye sıkışmış Koçaryan·ın ağzından çıkabilir. Birincisi, Ermenistan Japonya, Ermeniler de Japon değildir! Bir keresinde Ermeni diasporasr Sovyet propagandasına kanarak büyük kalabalıklarla yurt dışından Ermenislan'a gelmiş: ama aynı Ermeniler en kısa zamanda bir fır­ satını bulup tekrar Baıı·ya kaçmışlardı. işte Ermenistan·ın ekonomik durumu. Dünya Bankası uzmanları­ na göre. Ermenistan nüfusunun yüzde 44"ü günlük 2, 15 dolardan daha az bir parayla geçimini sağlamaya çaltşıyor. Ermenislan Ekonomi Bakanının açıklamasına göre ise. Ermenistan·ın yüzde 5 1 " i fakir, yüzde 16"sı ise çok fakir durumdadır. Fransalı uzman Olivier Raoux şu tespiti yapıyor: "Bu ülke gittikçe fakirleşiyor ve boşalıyor. istikrar olmadan Ermenistan gelişemez. Halbukı Ermenistan'dan farklı olarak zaman, Azerbaycan·ın leyhine işliyor Bu ülke kendi kaynaklarından ve Hazar'daki servetlerden akıllıca yararlanarak bunları doğru işleterek bekleme pozisyonuna geçmiştir. Azerbaycan·ın dünyada konumunu sağlama alması, Ermenislan· ın peş peşe verece�i tavizlerle sonuçlanabilir'' Ermeni asıllı ünlü Fransız şarkıcısı Charlies Aznavour Ermenıstan için derneğinin yaplığı çalışmalardan hiçbirisinin bekle­ nen sonucu vermediğini iliraf etmişli. "Ben hayatımda ilk l<ez, sol<ak­ la dilenen Ermenilere rastladım" diye silem ediyordu Aznavour. Spitak"taki depremden sonra, derneğin Ermenistan hükumetine 18 milyon dolarlık bir yardım yaptığını da açıklamıştı şarkıcı. "Ancak bıı yıllar içerisinde, afet bölgesinde hiçbir iyileşmenin olmadı!Jını gôrüy­ orum. '' Aznavour bunları Paris"te yayınlanan Ermenistan Haberlerı dergisine verdiği demeçle itiraf ediyordu. Rusya · n ı n Nezavisimaya gazelesi'nin yazdığına göre "Ermenistan'ı sıkıştlrmış olan sistem krizi, doğal neticesine yaklaşmaktadır. Ülke sadece sosyal-ekonomik, ahlaki-psikolo­ jik uçuruma yuvarlanmakla kalmıyor, aynı zamanda bağımsı· zlığını da kaybediyor." Şunu belirtelim ki, iktibas ettiğimiz tüm rakam ve bilgiler bağımsız kaynaklardan alınmıştır. ÜsLelik bunların bir kısmı Ermenilere ait ya da en azından Ermenilere sempati besleyen çevrelerin raporların·

- 394 -- - -- imparatorluğun son darbesi


dandır. Yani Azerbaycan kaynaklarını kullanmadıOımızı, ayrıca belirtmemizde yarar var. son olarak. Azerbaycan·ın gelişmesi için ihtiyaç duyduğu tüm kay nakları mevcut. Bunların başıoıda önce doğal kaynaklar geliyor. Dünya konjonklüründe, bu servetlerin dünya piyasalarına çıkma şansı çok yüksek. üstelik Azerbaycan'ın insan kaynakları, çeşitli brlım, kültür ve sanat dallarında uzmanları da bulunuyor. Peki Ermenistan neye sahip? DaOlara, ölü kayalara, pamuktaşı ocakları­ na ve komşularına kin ve nefret kusan bir halka! Ermenistan·ın böl­ gemizde uyguladığı politikaya dikkat e\liğimizde. bu ülkenin Rusya ıçın gerçekten de ideal bir partner olduğunu görürüz! Rusya·nın Ermenislan·a karşı uyguladığı politikayı analiz ettiğimizde jeopolitik çizgi kolaylıkla görülür: Ermenistan askeri açıdan ne kadar güçlenirse (ekonomik güç ve kalnkınma onu pek ilgilendirmiyor) Rusya ile o kadar iyi ilişkiler içinde olabilir. Bu durumda, Azerbaycan da Rusya ile hesaplaşmak zorunda kalacaktır. Bu jeopolitik çizgi, Yeıtsin sonrasında yavaş yavaş gelişmekte olan Rusya·nın işine geldiği gibi, Azerbaycan·ıa savaştan sonra gerilemekte olan Ermenistan·ın da işine geliyor. Eski SSCB cumhuriyetlerinin, özellikle de komşu devletlerin gele­ ceğine dair tahminlerde bulunmak, bölgedeki çalışmaları analiz ederek bunların neyle sonuçlanacağı konusunda bir fikir edinmek lçin, öncelikle Rusya·nın geleceği konusunda bir değerlendirmede bulunmak gerekiyor. Bir zamanlar Ballık devletlerinin vatandaşlarını kastederek Woll Slreet Journal muhabirlerinden birisi, şunları söylemişti: ''Rusya·dan t1ıaklaşabilmeniz için, ülkelerinizin cağrafik konumunu değiştirm­ eniz lazım." Azerbaycan "sıcal<' bir sınırla bağlıdır Rusya·ya. Her iki ıaraltan lilızlikle korunan bu hudul, Kazakistan'la Rusya arasındaki 7,5 bin kilometrelik savunmasız, açık sınırdan daha önemlidir. üstelik Rusya·nın gelece!')ine dair bir öngörüde bulunmak, vakit israfından başka bir şey değildir. Carnegie Vaklı'ndan Rusya uzmanı Thomas Graham· ın çok isabetli bir tespitine göre, "Rusya, onun gelecegine dair tahminde bulunacak kadar saf, veya çok akıllı adamlara her zaman sürprizler yapmıştlf. . . . " "Rusya başka ülkelere kıyasla tarih boyunca, hiçbir zaman bu kadar zayıflamamıştı" diyor Rusyalı siyaset bilimcileri. Bunun ne kadar doğru olup olmadığına dair yorum yapmak bana düşmez. Ama bir zamanların Rus ülküsü olan: "Finlandiya ·nın soguk kay­ alarından. alevlenen Kolhida ·ya kadar" bir coğrafya düşlemek, artık çok komik ve saçma görünmektedir. Thatcher'e göre: "Rusya 'da,

j95

imparatorluğun son darbesi


petrol madenlerinde çalışacak 30 milyon kişi kalsa yeter." Thatcherin ö�rencisi, Büyük Britanya Başbakanı John Mayger ise, bu rakamı biraz büyüterek şöyle diyor: " . . . So!'juk savaş'ı kaybeden Rusya ·nm yapaca!'jı tek şey; do!'jal zenginliklerini gelişmiş ülkelere vermektir. Bunun için de Rusya·nm 50-60 milyon kişiye ihtiyacı var."

Dünya piyasalarının yüzde 60'nın ABD tarafından "ele geçirildi§!' su götürmez bir gerçek. Karşılaştırma için, Singapur"un dünya piyasalarındaki payının yüzde 6. Rusya·nın ise yüzde 0,6 oldu!;junu halırlatalım. Bugün jeoekonomi, jeopolilikten daha önemli duruma gelmiştir. Devletlerin sınırlarından her gün 1 ,5 trilyon de!;jerinde mal­ lar geçiyor. Bu mallar arasında, Rusya'nın telafısi asla mümkün olmayan doğal servelleri de var. Bu servetlerin karşılıgında, Rusya ABD. den tavuk butları alıyor! Her ne olursa olsun, Rusya·nın geleceQi petrole, gaza, bunların nakli için çeşitli yollara ve satış piyasalarına ba!)lıdır. Yakın gelecek­ le bunlar Rusya·nın en sancılı yeri ve en büyük ümidi olma özelliğı­ ni taşıyor Pelrol endüstrisi. Rusya·ya SSCB'den miras kalmış bir nimellir Transpetrol müdürü Semyon Vaynştok'a göre: "SSCB'de yılda 600 milyon ton petrol üretilerek ıhraç ediliyor ve bütün SSCB bu parayla geçiniyordu. Aslında biz bugün de aynı hacimde petrol ihraç ediy­ oruz." Eğer Rusya·nın elinden pelrol ve gaz yalaklarını alırsanız Rusya, Beyaz Rusya' dan ve BDT'deki petrol ülklerinden daha fakir duruma düşer. Petrol. gaz ve diğer doğal zenginlikler Rusya ekonomisinin özüdür. Demek ki Rusya ekonomisi bu servetlerin dünyadaki fiyatlarına ba�lıdır. Petrolün fiyatı sadece 1 dolar yükseldiğinde, Rusya·nın bütçesine yaklaşık 1 milyar dolar giriyor ve bu para doOrudan memurların maaşlarını ödemeye, Rusya'nın dış borçlarını kapatmaya harcanıy­ or. Ünlü bankacı S.Aleksanenko'ya göre, Rusya ekonomisinin petrol fiyatlarına ne kadar bağımlı olduğunu ekonomi uzmanları da anlamaya başlamışlar. Petrol gelirleri sadece bütçeyi ve ödemelerı etkilemiyor. "Sanayi üretimi, yatmmlr:mn hacmi ve dôviz rezerv/en de bu gelirlere bağımlıdır." Uzak perspektitte dünya piyasalarında petrolün fiyatı ve Rusya ekonomisinin durumu oldukça karanlık görünüyor. Uzmanlara göre petrolün bir varilinin fiyatı 9 dolara indiği anda, Rusya ekonomısı çöker Bir başka paradoks ise. petrol fiyatlarının yüksek olması durumunda bile, gayrisafi milli hasılanın büyümesi sanayinin çeşitlı dalları n ı n kalkınmasından değil, fiyatlardaki farktan kay396

imparatorluOun son darbesi


naklanaca�ıdır. Bülün petrol şirkelleri, akaryakıtın az bir kısmını ulkelerinde ucuz fiyatlarla salmayı, daha razlasını ise dünya fıyat­ ıarıyla ihraç etmeyi tercih ediyorlar. Bu da sanayii, özellikle de tarım sektörünü etkiliyor. SSCB döneminde olduğu gibi, Rusya bugün de petrol faktörünü ekonomik lobiciliğin başlıca silahı olarak kullanıyor. Vlad imir Putin'in Hindistan ziyareti sırasında, Rosneft eşi görülmemiş düşük bir nyatıa, Hindistan·ın ONGC Videsh Limited' ine Sahalin-1 projesine katılması için, yüzde 20'1ik bir hisse verdi. Hindistan ise Rusya' dan çok ucuz fiyatlarla uçak ve tank alabilecek konuma geldi. Rusya basınında geçen haberlere göre: "LUKOIL yurt dışındaki petrol projelerini, Rusoboroneksport·ıa koordinasyon ıçerisinde gerçekleştirecek." Şüphesiz gelecekte, dünyada petrol ve silah ticareti önemli dere­ cede korelasyon ilişkisine girecek. petrolden elde edilen muazzam paralarla, en yeni silahlar satın alınacaktır. Dünyada bir senede sila­ ha harcanan para 800 milyar dolardır. Bu rakam dünya nürusunun yarısının gelirine eşittir. Rusya, eskiden SSCB"nin yaptığı gibi, petrol ve gaz faktörünü dış sıyasetinde başarıyla kullanıyor. Pulin Ukrayna Cumhurbaşkanı Kuçma ile, Ukrayna için çok karlı olan gaz, petrol ve nakliye anlaş­ masını imzalamış ve aynı gün, Ukrayna·nın savunma doktrininden NATO kelimesi kaybolmuştu. üstelik SSCB"nin çöküşünden sonra Kerçensk körfezi üzerinden Rusya ile Ukrayna arasında durdurulan deniz ulaşımı da yeniden açılmıştı. Petrol siyasetleri işte böyle etk­ ileyerek. sahilleri birleştirmektedir. Düzenli olarak onlara gaz ve petrol sattığı için. Rusya birçok Avrupa devletiyle. özellikle de Almanya ile sıcak ilişkiler içerisindedir. Görüldüğü gibi. tıpkı SSCB döneminde olduğu gibi Rusya·nın petrol ve gaz faktörünü kullanarak, avantaj sağladığı coğrafya oldukça geniş. "Dünyaya petrolcüler hükmedecel<' demişti büyük Rus yazarı Dostoyevski. Seneler, yazarın bu kehanetine ulak tefek değişiklikler yaptı sadece; dünyaya hükmetmek için aynı anda petrol devlet­ lerinin bir numaralı işgalcisi, petrolün bir numaralı tüketicisi ve petrolün bir numaralı satıcısı olmak lazım! Dünyada ise böyle bir devlet sadece ABD"dir. Avrupa ülkelerinin (Almanya, ltalya, Fransa) tükettikleri petrolün yüzde 80'ni Fars körfezinden ithal ettikleri biliniyor. Büyük Britanya Kuzey denizinde kendi petrolüne sahip olduğundan. bu ülkelerden daha az petrol ithal etmektedir; yüzde 45. Japonya tükeıtiği petrolün neredeyse tamamını bu bölgeden ithal ediyor; yüzde 90. ABD ise ------------

397

----- ----------

imparatorluğun son darbesi


çeşilli dönemlerde bu bölgeden yüzde 9'dan, yüzde 1 4 ' e kadar petrol ithal elmiştir. 2001 yılının sonlarına do!)ru ise, ABD'nin gün­ lük ithali 1 1 ,6 milyon varile ulaşmış; yani ülkede günlük tüketilen petrol yüzde 59'a gelmiştir. Siyah altının ABD'ye en büyük ihra. catçıları Kanada (günlük 1 ,8 milyon varil), Suudi Arabistan ( 1 ,7), Venezuela ( 1 ,5) ve Meksika'drr (1 ,4). Rusya, Hazar havzası ve Orta Asya' da dünya petrol kaynakları nın yüzde G'sı bulunuyor. Yani bu bölgenin, dünya petrol üretimine ve petrolün fiyatlandırılmasına önemli bir etkisi var. Demek ki OPEK'le yaşanacak en ufak bir çatışma, bu bölge için öldürücü olabilir Uzmanlara göre söz konusu yüzde 6'1ık pelrol rezervinin yüzde 4 ' ü Rusya ·ya aittir. isterseniz önce bilim adamlarının Rusya·daki madenler konusun­ daki tespitlerine bakalım. Mihail Lomonosov: "Rusya 'nın zeng/inli�i Sibirya ve so�uk deni­ zlerde yatıya'" Sibirya·dan alabilecekleri herşeyi alıp götürdüler So"uk denizlere gelince ... Burada işleri birazcık zor! Ekonomi uzmanı Dr. Y. Koryakin'in konuya ilişkin yaklaşımı şöyle: " ...Doğal zenginliklerimizin bir spesifiği var. Bunların en önemlisi Rusya 'nm Kuzey bölgesinde bulunuyor: Enerji kaynaklan, kıymelli melaller, /aşlar, altın, oman, balık. .. Gelecekle işletilmes• beklenilen petrol ve gaz yatakları (ônemli ôlçüde kömür de) uzak kuzey bôlgesindedi' Gazın yüzde 90'dan, petrolün ise yüzde 75 'den fazlası bu bôlgeden çıkıyor. .. Zaten bu yüzden, fiyal/arımrz dünyadaki fiyal/ardan iki-üç kal pahalıdır." Ü nlü M. Kataşnikov da Y. Koryakin"i destekliyor: "Rusya kend• kaynaklarmı satarak dünya piyaslarmda kendine yer edinmeyı başarır mi? Saçmallk! Bizim doğal zenginliklerimiz çıkartlması en zor bôlge/erde bulunduğundan. onların işletilmesi büyük masranaı gerektinyor. Böylece bir ton petrolün çıkanlmasmm maliyeti, onu dünya piyasalarında sattıktan sonra kazanacağımız paradan daha büyük/ür (Saha/in "deki petrol ve gaz yatakları istisnadır). Rusya 'nın gazını ve pelrolünü çıkamak karlı bir iş değil, oldukça masraflıdıı 1997 yılında, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanı Peter Rodionov·ıa birlikte Tyumen "deki petrol madenlerini gezmiştim. Yani ne konuş· tuğumun farkındayım. Bizim petrolümüz, Venezueıa ·daki petrolden daha zor çıkarlılabilinen petroldür (Venezuela 'da petrol, Rusya 'dakı rezervlerden daha fazladır). Meksika kôrfezi, Hazar ve Yakın Doğu 'da da petrol çıkarmak bizden daha kolaydır. Eğer Batı bu kay· nakları tam hacimde kullanmaya başlaIBa, dünyadaki petrol fiyal/arı o kadar düşer ki, Rusya sonunda mas ede' Duma Komitesi başkanı V. Maşinski"ye gôre de Rusya hammadde ihracatında artık zirveyı

-- -- 399- --- ------- -­ imparatorluğun son darbesi


yakalamış bulunmaktadır va dünya piyasalarına hazır ürünle çık­ mak gibi bir şansı neredeyse yoktur." 1 993 yılının ortalarından itibaren, petrol rezervleri acımasızca •yagmalanmaktadır." "CITOGIS - 2004" konferansında konuşan V. Kalyujniy: "Son 14 senede işletilen rezervlerin sadece yüzde 2o ·sini telafi etmek mümkün olmuştu(" demişti. 1. Yusufov'a göre, petrol endüstrisinin hammadde tabanındaki durumu gillikçe kötüleşiyor; zira 1994 yılından itibaren petrol rezerv­ lerinin büyüme oranı, petrolün çıkarılması ve işletilmesinin en fazla yüzd e SO'ini telafi ediyor. Bunun nedeni maliye yetersizli!)i yüzün­ den jeolojik araştırmaların 4 defa azalmasıdır. Doğu Sibirya böl­ gesinde jeolojik araştırmalar tamamen durduruldu denebilir. Otoriter uzman lara göre, 2010'da Rusya'nın petrol üretimi ve ihracatı zirve yılını yaşayacak ve daha sonra inişe geçecektir. Bunun sebebi, maden-hammadde rezervleri Lüketiminin, üretime oranla daha hızlı bir ıempoyla ilerlemesidir. Rusya·nın petrol şirkelleri, genellikle yüksek verimli rezervleri işletiyorlar (şirketlerin elinde bulunan rezervlerin yüzde 45\ yüksek verimlili!)i bulunan rezervlerdir). Hal böyle olunca, işletilmesi zor madenlerin sayısı artıyor ve uzmanların tahminlerine göre, 201 0 yılına kadar işletilmesi zor olan madenler. Rusya·daki bütün maden­ lerin yüzde 70" ne ulaşacaktır. ""Kolay'' petrol yataklarının azalması , zor yatakların fiyatının yük­ selmesine neden oluyor. A. Parşev'in hesaplamalarına göre, Rusya'daki bütün işlet­ melerin aklif petrol rezervleri 3 milyar len leşkil ediyor. Bugün Rusya"nın yıllık olarak 400 milyon ton petrol çıkardığı dikkate alınır­ sa. Rusya"da 20 yıla yetecek rezervin kaldığı söylenebilir "Bizim bazı şirketlerimiz 10. 15. 20. hatta 30 yıl öncesinden bu rezervlere sahipler. Bazıları da bu kaynaklarım satışa çıkarmaya, ülkenin servetleri hesabına kapitallerini artırmaya hazır bekliyo'" Bu cümleler Federasyon Kurulunda konuşma yapan Vladimir Putin · e ait. Aslında ""Sovyetler hesabına" deseydi daha doğru bir tanımlama olurdu. Çünkü bu rezervler, SSCB"den miras kalmıştır. Bu arada, Rus petrol şirkelleri petrol yataklarının yeniden işletilmesine büyük yatırımlar yapacak olursa, bu yatırım petrol fıy­ allarına yansıyacak ve o zaman elde edilen petrolün renlabilitesi ile ilgili sorunlar yaşanacaktır. Bugün dünyada (yeni keşfedilen yataklar sayesinde) petrol rez­ ervlerinde görülen büyüme. dünyadaki toplam rezervlerin yüzde o.a·e eşitıir! Bu da petrolün 2070 yılında tükenece�i anlamına gelmektedir. Buna benzer enerji faciaları insanlık tarihinde daha

399

__,, _ _ ___ _ _ __

imparatorluğun son darbesi


önce de yaşanmış ve kötü sonuçlar doQurmuştur. Dünyada pelrol istihracı konusunda önemli uzmanlardan sayılan Dr. Celin Campbell, ABD hükumetine ve büyük petrol işletmelerine de danışmanlık yapmaktadır. Kembeıı·e göre, dünyadaki petrol rez­ ervlerinin toplamı 1 800 Gv (Giga varildir). insanlar, bunun neredeyse yarısını, 822 Gv'ni artık tüketmiştir. insanlık yılda 22 Gv petrol tüketmesine raQmen, sadece 6 Gv çıkarıyor. 2005 yılı, petrolün çıkarılmasında en verimli yıl olacak ve bu tarihten sonra. dünya petrol rezervleri yılda yüzde 2 tükenecektir. Önümüzdeki senenin, insanlık tarihinde bir dönüm noklası olması bekleniyor. Kembell'e göre XX yüzyılda dünyadaki ekonomik kalkınmanın başlıca sebebi çok kolay çıkarılan ve ucuza malolan pelroldü. Petrol kaynaklarının deQerlendirilmesi, keşfedilmesi ve Lüketimi konusunda ünlü uzmanlardan biri olan Dr. M. King Hubbert, "Hubbert kuralı" isimli bir formül geliştirmiştir: "Petrolün çıkarılması. elektrik enerjisinin kullamlmasma gerek kalmayacak kadar ucuza maloldu�u sürece, enerj; kaynağı olarak kullamlacaklır. Bundan sonra ;se, onun parasal değeri ne olursa olsun. petrolün çıkanlması. na son verilecektir" 1 965'ten 2003"e kadar, yani 58 yıl içerisinde . insanlık petrol rezervlerinin yüzde BO'ni kullanacaktır. Bu da Hubberf e göre uygartıQın doruk noktası olacaktır. ABD hükumetinin danışmanı ve petrol rezervlerinin değer­ lendirilmesi uzmanı Prof. Aivengo'ya göre, dünyadaki bütün petrol rezeıvleri artık keşfedilmiştir. Kritik tarih, yani insanların akaryakıt talebinin dünyada çıkarılan petrolden fazla olacaQı tarih 201 O yılıdır Bundan sonra petrolün çıkarılması ve işletilmesinin temposu da düşecektir. Ve en sonunda, bütün insanları etkileyecek olan bır enerji krizi yaşanacaklır. Uluslararası Petrol Talepleri Konjonklürel Araştırma Derne�i - nin (ASPO) raporuna göre, 10 yıl sonra petrol üretimi talepleri karşılamayınca, dünyada global kriz patlak verecek, bu da Irak savaşından daha korkunç savaşlara yol açacaktır. Rusya'ya dönelim. Enerji bakanı yardımcısı Valeri Garipov başkanlıQında bir grup uzman, dünyada 201 5 yılına kadar aran­ mayı, bulunmayı ve üretilmeyi beklemekte olan petroller konusunda ilk kez bir öngörüde bulunmuş ve üzücü sonuçlar elde etmiştır Sonuçlara göre mevcut 556 yataktan sadece 86" sının işletilmesinin ekonomik açıdan bir anlamı vardır. Bu 86 yataQın toplam hacmi ise 247,5 milyon tondur 2015 senesinde buralardan elde edilecek petrol 1 3,3 milyon tonu geçmeyecektir. Bu rakam da Rusya'da çıkarılan petrolün yuzde 4·one eşittir. Rusya·nın en verimli yatak· larının ortalama üretimi yüzde 50"dir. Ü rünün suya doyum oranı yüzde 75 ve kuyuların günlük ortalama verdisi 1 O tondur. 400 imparatorlu�un son darbesi


Yakın gelecekte Sovyet petrol rafinelerinin ve işletmelerinin çöke­ ceOini tahmin etmek için, petrol uzmanı olmak şart de{Jil. uzmanların tahminlerine göre en az on sene sonra Rusya·daki eski şirketlerle birlikle, kuyuların çoğu da kapatılacaktır. Bana göre Rusya petrol endüstrisinin bu duruma düşmesinin başlıca nedenleri sıstemsizlik ve bu sektörün lamamen devlet tarafından yönetilme­ sidir. Aslında, Rusya·nın petrol şirketleri, Sovyet döneminin altın kurallarından birini ihlal ettiler. "Jeofizik keşif - jeolojik keşif petrolün çıkartlması - satış'' gibi aşamalar, bir zincirin halkaları gibi birbirlerine korelasyon bağıyla bağlılar. Halbuki çağdaş Rusya"da bu kurala da uyulmamıştır. Sovyet döneminde bu aşamalar arasın­ da karar alınırken, Germeyer modeli kullanılıyordu. Bu basit modele göre, "teknede bulunanlardan" biri lider olur, başkaları da ona uyar. Başka deyişle, "teknede bulunan/at' kollektif karara ihtiyaç duyar. E{Jer petrolün çıkarılması durdurulursa petrolün işlenmesi ve peırol ürünlerinin satışı bundan anında etkilenir. Rafinerilerin gücü azalırsa bütün sanayi dalları bundan etkilenir. Araştırma-deneme sondajları yapılmazsa, petrol kaynakları tükenir. Bu tür sorunların yaşanmaması için, kolleklif kararlar almak gerekiyor. Oysa bugün bu kural gözardı ediliyor ve herkes ''teknede" bulunanları düşün­ meden, kendi sorununu çözmeye çalışıyor. Eğer dünyada petrol ihraç eden ikinci ülke konumunda olan Rusya, Batı·nın kışkırtmasıyla OPEK'le kavgaya girişirse. çok büyük olanaklara sahip OPEK en büyük silahını kullanarak, OPEK üyesi ülkelerin kotasını kaldırır ve işte o zaman kimin hangi imkan­ lara sahip olduğu or\aya çıkar. Evet, bu ülkelerin çoğunun olanakları çok büyük. Petrolün varil fiyatı krilik seviyeye düşerse, Rusya öldürücü darbe alır, ABD ekonomisinde ise muazzam bir sıçrayış yaşanır. En büyük petrol tükelicisi olan ABD, lıpkı savaş sonrası 50"\i yıllarda olduğu gibi, hızla yükselişe geçer. Uzmanların hesaplamalarına göre, petrolün varil fiyatı 9 dolara düşerse. yalnız Suudi Arabistan ayakla kalabilir. OPEK üyesi olsun olmasın, di�er devletler ise kaçınılmaz olarak ekonomik kriz balağı­ na saplanırlar. Rus razının durumu da pek iç açıcı değil. Gazprom müdürlüğü yapmış R.Vyahirev bir kaç sene önce: "Rusya gaz sıkıntısı yaşaya­ bıfir. Yıllık yaklaşık 100 milyar metreküp gaz açığından bahsediyo­ rum" diye, bir itirafta bulunmuştu. Uzmanlara göre Rusya'da çıkartılan gazın hacmi, beş sene ıçerisınde 50-70 milyar metreküpe inebilir. Aleksey Çlçkin yazıyor: "Dünyada en büyük gaz ihracatı yapan ülke Rusya 'dır Buna rağ­ men sürekli gaz sıkıntısı yaşıyor. Bu paradoks ne ile ilgilidir acaba?

------------ --40,--- - ------ -imparatorluğun son darbesi


Nedir bu? Bir kasıt mı, yoksa kaçımlmaz bir durum mu?Yıllık 450 milyar meıre küp gaz çıkaran Rusya, bu gazın üçle birinden fazlasmı ihraç ediyor Gazprom ·un ve Rusya Federasyonu Ener11 Bakanlığının hesaplamalarına gôre. 2008-2010 yıllarında ihracat üretimin yüzde 40 'm oluşturacak. bu da Rusya ·nm kendi tüketı­ minde sorun oluşturacak." Bu arada Rusya'da çıkartılan gaz, dünyada en büyük maliyeııe çıkartılan gazdır. Uzmanlara göre yeni yataklardan çıkartılan gazın maliyeti. bugün çıkartılan gazdan 3-4 kat pahalı olacak.Bariz bir örnek verelim. 2002 yılında Gazprom·a 170 milyar ruble yalırım yapıldığı halde. gaz çıkartma 512 milyar metre küplen, sadece 521 milyar metre küpe yükselmişti. Yani sadece 9 milyar meıre küp fark elde edilmişli' Uzmanlar bu rakamlara bakarak, Gazprom' da yaşanan sorunların boyutunu ve niteliğini anlayabilir. Yaşanan bu sıkıntılar, aslında gaz rezervlerinin tükenmesinden dolayı de�ıl. sadece sondaj ve çıkartma donanımının, ekipmanların eskime sı yıpranması yüzündendir.Yeni Urenguy bölgesinde, artık 10 trilyon metre küp doğal gaz çıkartılmıştır Bu rakam gerçekten de hayreı verici! Fakat buna rağmen Gazprom büyümek yerine, daha da küçülüyor ve çöküyor' Avrupa'ya 1 1 0 dolara gaz satarak ayakla kalmaya çalışan Gazprom. bir yandan da onu yurt içinde 1 5 dolara satarak çökmektedir. Rusya Bilimler Akademisi nezdinde Enerji Araştırmaları Enstitüsü başkanı A.Makarov·un sözlerine göre: "Rusya ·mn enerji kalkınma stratejisi, 2020 yılına kadar gazın 3-3,5 defa zamlanmasını ôngürüyor. . " Gazprom'un siyasi ve iklisadi şeffanıktan yoksun olması ise apayrı bir sorun. S.Novoprudski'nin yazdığı gibi: "Rusya, boruyla nakledilen ve çıkart/an gazı milyar melre küplerle ölçen tek illkedir dünyada Bizde enerji eşdeğeri kul/anılmıyor. Boruda basınç idare edi/ebildiginden, borudan ne kadar gazın geçliğini bilemezsiniz. " Putin de Gazprom ·ıa ilgili ilginç gerçeklere deginmişti. "Çıkartılan gaz smıra kadar varıyor ve maliyetinden iki defa ucuza satılıyor. Bu paralar nereye gidiyor acaba?." Bu arada, Rusya gazını zor durumdan azıcık da olsa kurtaran Türkmen gazıdır. Türkmenistan gazı, Rusya'ya yarı fiyatına (50 dolara) satılıyor. (Üstelik yarısı dolarla, yarısı da Rus mallarıyla takas edilerek). "Siz canavarsınız! Siz gerçekten canavarsınızr· demişti Vyaherev· e Türkmenistan Cumhurbaşkanı Niyazov bu fıyal­ lar1a ilgili olarak. Halbuki Rusya için Türkmenistan'ın bu gazı, filin - - - - - -·-·- - - ----- · - - --

402

imparatorluğun son darbesi

.


yanında sinek kalır! Bu yüzden Rusya her sene Kazak ve ôzbek peırollerinin hacmini de büyülüyor. Rusya·nın kömürle ilgili de sıkıntıları var. Madenlerin büyük çoğunluğu limitini tüketmiş durumdadır. Atom elektrik santralleri konusunda da, Rusya·nın pek iyimser olması beklenemez. Prof. Yablokov, Rusya·nın atom elektrik santralleri hakkında: "Işık saçan atom bombaları" demişti. Yukarıda yapılan analizlerden de anlaşılıyor ki. Rusya kendi gaz ve petrol endüstrisini islkrara kavuşturmak için, önce ülkeyi istikrara kavuşturmalı ve büyük yatırımlar yapmalıdır. Eğer yabancı yatırım­ cılar Rusya·nın petrol-gaz sektörüne büyük sermayeler yatırma­ zlarsa. yakın 10 sene içerisinde Rusya dünyanın petrol ve gaz piyaslarından çekilmek zorunda kalacak. Rusya kapitalizmin köpek bal ıklarının, Baıılı büyük petrol şirketlerinin de yardımı olmadan ayakta duramaz. "Petrolü soruyorsanız, bana gôre Rusya "daki hiçbir şirket, Batılı oyuncularla stratejik işbirliği kurmadan uzun vadede dünya stan­ dartlarında bir üretim elde edemez." Bu tespit Alfa-grup başkanı Mihail Fridman'a ait. "�10 yıl sonra petrol üretiminin büyük kısmını Rusya "da yabancı şirketler yapacak. Bu arada, bir iki Rus şirketinin uluslarlararası düz­ eye yükselme şansı da bulunuyor." Bunları da YUKOS başkanı Mihail Hodorkovski demişti. Zaten böyle şeyler konuştuğu için kodesi boyladı. Rusya'daki diğer sektörler de aşağı yukarı aynı durumdadır.Rusya'nın doğal zenginliklerinden bahsetmezsek, anal­ rzlerimiz eksik olur düşüncesindeyim. Rusya'nın çok büyük ve çok önemli doğal zenginlikleri bulunuyor. Rusya, bütün Avrupa ülkelerinin sahip olduğu zenginliklerden daha fazlasına sahip. Zaten bu yüzden de, Avrupa ülkelerinin çoğu Rusya'ya umutla bakmakta. önemli bir hammadde ihracatçısı olduğunu bılmektedir. Rusya Federasyonu Devlet Duması milletvekillerine göre, Rusya· nın 300 trilyon dolar değerinde doğal zenginlikleri var. ABD ile Çin'de bu rakam 1 5'er trliyonu geçmiyor. Rusya Kıymetli Metaller Devlet Komitesi'nin raporlarına göre, Rusya·nın doğal zenginlik­ lerinin potansiyel değeri 28.560 milyar dolardır. Bunlardan gazın payına düşen 9.190 milyar, petrol ve petrol ürünlerinin 4.481 milyar, siyah metallerin 1 .962 milyar, renkli ve ender metallerin 1 .807 mil­ yar, elmasın 272 milyar, diğer yeraltı servetlerin 4 . 1 93 milyar, uranyumun 4 milyar, kömür ve şistin ise 6.651 milyar dolardır. Ekonomi uzmanı, Dr. Yuri Koryagin'in verilerine göre: "Rusya 'da çıkartılan uranyum 'un elektrik potansiyeli saatte 15 trilyon kilovattır. -

�03

--·--·----------

-

--

- -- ----- ·--

imparatorluljun son darbesi

--


Nükleer elektrik potansiyeli ise saatte 12-14 trilyon kilovattır. Bu rakamlar, elektrik santrallerimizin tamammın 35 senede üretebile­ ceOi elektriğe eşittir Bu rezervler bize 7 trilyon metre küp gazı tasar­ ruf etmemizi sağlar ve Batı Avrupa 'ya 110 ytl içerisinde, şu anki hacimde ihracat yapmamıza yeter." Diyelim ki, endüstrinin yeniden yapılandırılması ve doğal zengın­ liklerin işletilmesi için gerekli kaynak (900 milyar dolar oldu�u söyleniyor.) gerçekten de bulundu. Peki 1 50 milyon Rusya vatan­ daşı bu parayla Rusya·yı ekonomik açıdan kalkındıracak ve dogaı zenginlikleri akıllıca kullanabilecek mi gerçekten? Bugün Rusya· da işinin ehli olan uzmanların varlığından hiçbir kuşkum yok. Ama artık başka bir dönemde yaşıyoruz. Sorunları fertlerin çözmesi beklen­ memeli, genel olarak sistem aranmalı, belli bir düzey yakalan . malıdır. Rusya·dan Baıı·ya bir beyin göçü var. özellikle de gençler arkalarına bile bakmadan kaçıyorlar ülkelerinden. Bu durum, telafı edilemeyen doğal servellerin Batı'ya satılmasından daha vahim bir durum. Rusya·nın şoven gazetelerinden birinde okudu�um bir habere göre CIA Rusyadaki zeki ve çalışkan gençlerin, olimpiyat­ larda başarı kazanan Rus sporcuların lislesini hazırlıyor ve gelecek yıllarda onları ABD' ye davet etmenin hesabını yapıyor. Rusya·nın berbat durumda bulunan demografik yapısını da. bu sorunlar listesine eklemek mümkün. Bilim adamlarının tahminlerine göre, 2050 yılında Rusya·nın nüfusu 11 O milyon kişiye inecektir. Rusya·nın etnik yapısı da bu gidişle değişecek. Bugün Rusya·da genellikle Türklerden oluşan 20 milyonluk müslüman bir nüfus var ve onların sayısı her sene artıyor. Rusya Federasyonu·na bağlı muhtarlıkların on dokuzu ise, müslümanların çoğunlukta olduğu özerk Cumhuriyellerdir. Elbette 2050 yılına kadar müslümanların sayısı daha da arıacak­ tır. Rusya, G-8 ülkeleri arasında geleceği bu kadar belirsiz ve kar­ maşık olan tek ülkedir. Mesela Rusya·da Hristiyanlarla Müslümanlar arasında bir çalış­ ma yaşanması gerekti� ini savunan Ulyanovsk valisi general Şamanov, Rusya·ya CIA ajanlarından daha büyük zarar vermekte­ dir. Aynı "cesu(' Şamanov, kalabalık silahlı koruma ekibiyle dolaş­ makta, 500 bin dolarlık kurşun geçirmez Mercedes·e binmektedir. Bu tür siyasetçiler, ABD ıslihbaratı için bulunmaz hini kumaşıdır Rusya·da ABD ile çatışmaya çağıran siyasetçilerin olması ABD için çok önemlidir. ABD büyük bir başarıyla terörle mücadele bahane­ siyle, Rusya·yı müslüman dünya ile kavgalı hale getiriyor. Dikkat çeken bir başka nokta ise, Rusya·da ABD karşıtı bütun siyasi güçlerin ister açıktan, isterse de gizli bir şekilde Azerbaycan·a imparatorlu�un son darbesi


düşman, Ermenistan·a dost olmasıdır. Bu adamlar sürekli Rusya·yı kavga. çatışma ortamına itmektense, büyük Rus düşünürü, bilim a dam ı O. Mendeleyev · i n sözlerini hatırlamalılar. 1 906 yılında Mendeleyev. dünyada ilk jeopolitik teorilerden birini öne sürmüştü: ··Rusya çok ôzel bir ülke. Avrupa·nm çekici ile, Asya ·nın ôrsü arasm­ da bulunuyor. Her iki kutbu birleştirmek gibi bir misyonu var." o Mendeleyev kendini bildi bileli, Rusya·nın ekonomik kalkın­ masının çarelerini aramıştır. Bu büyük bilim adamı Bakü"de de çalışmış ve Azerbaycan halkının sevgi ve saygısını kazanmıştı. Bakü-Batumi petrol boru hallının inşasını ilk teklif eden de Mendeleyev'di. Üstelik "Rusyı1nın Güneydeki ileri karakol' gibi ıfadeleri de asla kullanmıyordu. Rı.ıs siyasetçiler "Akılla Rusya ·yı çözemezsin" diyen klasik şairini ve "Yalnız Rusya·da insan bu kadar sevilir ve bu kadar satllır. .. " dıyen Rus yazarını asla unutmamalılar. Karkaslar Rusya·nın Türkiye, lran, Merkezi Asya ülkeleri ve Çin·e rahal çıkışını sağlayan stratejik köprüdür. Aynı zamanda Kafkaslar Rusya için oldukça hassas bir bölgedir. A Borovik bir zamanlar Orta Asya·yı Rusyanın göbeğine benzetmişti. Ama Rusya'nın göbeği bugün Orta Asya değil, Kafkaslardır. Jeoslralejik açıdan (Moskova ve Washington açısından da) Azerbaycan Güney Kafkasya da "kilit Ulke" konumundadır. Hazar denizinde zengin petrol yataklarına sahip olan Azerbaycan, Rusya ile Fars körfezi arasında stratejik bir ulke olmasının yan ısıra. Orta Asya ile Avrupa arasındaki taşımacılık yolları ve pelrol boru halları ıçin de bir kavşak 1<onumundadır.Azerbaycan·ın bir başka avantajı da, bölgede muhlemel siyasi çalkantılar durumunda bile, jeostratejik konumunu koruyacak olmasıdır. Oysa Ermenislan Batı'yla en ufak bir yakınlaş­ ma durumunda, Rusya·nın desteğini kaybedecektir. Güney Kafkasya·da en fazla Rusun yaşadığı ülke Azerbaycan' dır. Rusya-Azerbaycan ticareti de borç, kredi ve hissel­ er sayesinde değil, sıcak para sayesinde etkili bir biçimde büyüyor ve ülkelerimiz arasında ticarel hacmi yıldan yıla ivme kazanıyor. Azerbaycan·ın Rusya ile ekonomik işbirliği bir çıkar ilişkisidir. Azerbaycan için çok ağır senelerde, Yeltsin iktidarı döneminde, Yeltsin'in Azerbaycan·a karşı tavır almasına rağmen, Azerbaycan Rusya ile ilişkilere zarar verebilecek en ufak bir adım dahi atmamıştı. Bundan da öte, Balı ülkelerinin desteği ve katılımıyla Azerbaycan·da gerçekleştirilen ekonomik projelere Rusya'nın da katılmasını isleyen Haydar Aliyev, bu ülkeye her zaman çağrılarda bulunmuş, Rusya·yı "Bakü-Ceyhan" ve "Bakü-Erzurum" projelerine katılmaya da davet etmişti. Peki ya karşılı�ında Rusya ne yapmıştı? ----·-------

--

405

--

--

· ---·-··-

..

.

---· - - -----

imparatorluğun son darbesi

- -


"Asnn anfaşmast" Bakü"de imzalandı�ı sırada, Azerbaycan gazelecilerinin Kazimirov·ıa yaplıQı konuşmaları kendi kulakları mla duymuştum. "Bu anlaşmayı nasıl de�erlendiriyorsunuz?' sorusuna Kazimirov "Burada yaşanan/an yorumlamak benim için zor'' diye karşılık ver­ mişti. "Peki neden Bakü'ye geldiniz o zaman?." " Özel işlerim var'' demişli Kazimirov kurnazca sırıtarak. Yalan söylediQi belliydi. Bakü'de gördüklerini Moskova·ya rapor etmek için gelmişti Azerbaycan·a. Kazimirov Rusya·ya döndükten sonra, Rusya Dış işleri bakanı A.Kozırev "asrtn anlaşmasmm" imza­ lanmasından dolayı, Rusya hükumetinin Azerbaycan·ı cezalandır­ ması gerekti�ini savunmuştu. Rusya Enerji Bakanı Şafranik ise. "asrın anlaşmasına" kalıldıQ ı için Rusya Baş SavcılıQına çaQırılmış, ifadesi alınmıştı. Rusya Başbakanı birinci yardımcısı Boris Nemtsov, 4 Temmuz günü Moskova'da "Kepez yatağını da kapsayacak bir biçimde, Hazar denizinin Azerbaycan ·a ait kısmmda bulunan petrolün araştmfması. çıkartılması ve paylaştmlmast" antlaşmasını imza­ lamıştı. Birkaç ay sonra Türkmenbaşı'yla görüşen Yellsin, Bakü'ye haber vermeden böyle bir antlaşmayı imzaladıklarını övı..Jnerek anlatmış ve bu görüntüler Rusya·nın bütün kanallarında yayınlan­ mıştı 1 999 Nisanında BDT ülkeleri devlet başkanları zirvesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, Yellsin'in yanına yak· !aşarak. "Boris Niokolayeviç, Ermenilere verilen silahlar konusunda soruşturma nasıl yürüyor?' diye sormuş ve Ye itsin· den şu cevabı almıştı: "Haydar ya' Ben de bunları çoktan unuttuğunu sanıyordum Başka mevzulardan. daha güzel şeylerden konuşsak olmaz mı?." O günden sonra olaylar beklendiQi şekilde gelişti. Rusya'nın yasadışı olarak Ermenislan·a 1 milyar dolar de§erinde silah hibe etmesi konusunu araştıran Rohlin·in katilleri ve azmeltiricilerı şimdiye kadar yakalanmadıkları gibi, bundan sonra da zor yakalanırlar. M.Poltoranin anlatıyor: "Rohlin yazlıkta komşumdu Sık sık birbirimizi ziyaret ederdik. Gef1iekten bir şeyler yapmak isteyen siyasetçilerdendi. Öldürdüler adamı. Onu karısı öldürmedi Ben kimim öldürdüğünü biliyorum. Ne oldu öldürüldüyse? Rusya Rohlin için ayağa kalktı mı?." Rohlin'in esrarengiz ölümüyle ilgili avukat Kuçerena·nın kaleme aldığı Bu Kimin işine Geliyordu? isimli kitapla, yazar bazı önemlı açıklamalarda bulunuyor.Rus siyasetçileri, özellikle de askerler Ermenistan·da askeri üslerin bulunması zorunluluQundan

4oa- -----------

-- ---------

imparatorluğun son darbesi


behsederken, ya kasten ya da anlamadıkları için önemli bir ayrıntıyı atlıyorlar. Karmand a'ki askeri-deniz üssünden Rusya Viyetnam, vazgeçmekle, yurt d ışındaki bir üssünden çekilmiş oluyor. Bununla da bitmiyor mesele. ABD'nin baskısı sonucu, Rusya Küba'daki usten de vazgeçiyor. Oysa bu üsten ABD ordusundaki hareketlilik, ustelik lran ve Irak da izlenebiliyordu. 3 milyar dolar değerindeki bu us. Rusya·ya yıllık 300 milyon dolara maloluduQundan, bu parayı artık ödeyemez duruma gelmişti. Amerikan basını, Lurdes'in "Dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük dinleme merkezlerinden biri' olduğunu yazıyordu. Küba Savunma Bakanı ve komandante Fidel'in kardeşi Raul Kastro ise, 1993 yılın­ da SSCB'nin Lurdes üssü sayesinde, istihbarat bilgilerinin yüzde 7S'ini elde eltiQini açıklamıştı. NATO'nun baskıları sonucu, Letonya kendi topraklarında bulunan radar istasyonunu kapatmayı Rusya·dan talep etmiş ve bunu başar­ mıştı. Rusya bu radar istasyonundan çekildikten sonra, Letonya hükumeti yabancı misafirlerin gözü önünde, NATO'yu kızdıran bu yapının ne kadar önemli olduğunun altını çizercesine, istasyon binasını havaya uçurmuştu. Rusya·nın atmak zorunda kaldığı bu adımlardan sonra. Güney coğrafyasının ıamamını izleyen Azerbaycan'daki Gabele Radar lstasyonu·nun önemi daha iyi anlaşılıyor. Rusya uzmanlarının hesaplamalarına göre, buna benzer bir istasyon bugün yapılacak otursa, devlete 5 milyar dolara malolur. Oysa Rusya·nın böyle bir parası yok ve bu istasyona büyük ihtiyacı var. Kosova' da 8 milyar dolar deQerinde Bonstill üssü gibi bir üs yaptırmak, yalnız ABD'nin kaldırabileceQi bir iştir. Lurdes'teki üssün yıllık kirası 10-15 milyon dolardı ve Rusya gibi bir ülke için bu çok komik bir rakam olsa gerek. üstelik Rusya için son dönemde önemi daha da artan böyle bir üs karşılıQında bu para rahatlıkla gözden çıkarılabilirdi. Bilgi denen şey, bugün enerji kay­ naklarından daha deQerlidir. Bu yüzden, Gabele'den elde edilen bil­ giler, sıradan bilgiler olarak görülmemelidir. Hem Gabele radar ista­ syonunun coğrafi konumu, Güneydeki ülkelerin dinlenilmesi için oldukça idealdir. Rusya·nın Gabele radar istasyonu kadar, Güney Kafkaslarda stratejik öneme haiz başka bir merkezi bulunmuyor. Ermenistan ·da ki askeri üslerin fonksiyonu ise besbelli. Gürcistan'daki askeri üsler lokal, taktik görevler için; mesela gerek­ tiQinde Gürcistan· da istikrarı bozmak için bulunduruluyor. Rusya sıyasetçileri ise, Rusya-Azerbaycan ilişkilerinden bahsederken nedense Gabele radar istasyonu konusunda susuyor, kasten bu _ ·-407_ ___ _ ____

imparatorluğun son darbesi


önemli üssün deQerini küçültmeye çalışıyorlar. Ama boşuna• Bakü . de bu üssün Rusya için ne kadar önemli olduQu gayet iyi bil­ inmekle, üstelik buna anlayış da gösterilmektedir. Rusya·nın Güney Kafkaslardaki askeri üsleri konusunda bir başka noktaya da temas elmek isterdim. Rusya'nın Ermenislan·dakı askeri üslerinde, çok büyük sayıda Ermeni görev yapıyor. Bilindi{Jı üzere, bu üslerde siviller de çalışmaktadır. Silahların bir kısmının arasıra Ermenilere hediye edildiQıi bu üsler sayesinde, Ermenislan Azerbaycan'ın işgal eniği topraklarını elinde bulunduruyor. Oysa Gabele'de Rusya·nın radar istasyonunu barındıran Azerbaycan . Ermenilerin sahip olduğu bu avantajlara sahip deQıildir. Hatta bu i.ıs sayesinde elde edilen gizli bilgilere de ihtiyacı yok Azerbaycan'ın: zira onun düşmanı göz önünde, neredeyse burnunun dibindedir. Bu üs ister çevre açısından, isterse de uluslararası baskılar açısından . Azerbaycan· ın baş aQrısıdır. OrneQin Gabele üssü. kardeş ülke Türkiye ile ilişkilerimizi de olumsuz etkilemektedir. Bu üs sayesinde Rusya· nın neredeyse avcunun içinde bulunan Türkiye'nin rahatsızlığını anlamak mümkün. Gelgelelim Azerbaycan·ın en önemli sorunu olan KarabaQ soru­ nuna. Ne yazık ki Azerbaycan"daki siyasi ve sosyal durum, Karaba� sorununu çözmemizi mümkün kılmamaktadır. . Geçen 1950 li yıllarda. Korkunun Bedeli isimli bir Fransız filmı izlemiştim. Filmin konusu işsiz güçsüz kamyon şoförlerinin, az bir ücret karşılıQında pelrol madenine, yangın söndürülmede kullanılan nitrogliserin taşımasıydı. Nitrogliserin en ufak bir sallanmada infilak eımeye eğilimli bir maddedir. Filmin kahramanı, ünlü Fransız şarkıcı Yves Montand"dı. Kamyonların hepsi saatte 5-7 km. hızla ilerleme­ sine rağmen. Yves Montand·ın kamyonu dışındaki bülün kamyonlar havaya uçmuştu. Geri döndüQü sırada ise. bu tehlikeli yükü sağ salim teslim eUiQinden dolayı sevinen kahramanımız, aşırı hız yaparak uçuruma yuvarlanmış ve ölmüştü. Doksanlı yılların başlarında Azerbaycan da "nitrogliserin yüklü" ve her an patlamaya hazır bir kamyonu andırıyordu. Siyasi hamleler yapan Haydar Aliyev uçurumun kenarında bulunan Azerbaycan'ın devle! yapısını koru­ mayı başarmış ve ülkeyi her açıdan güçlendirmişli. Rusya·nın Bakü-Ceyhan projesine uyguladıQı baskılara rağmen. Aliyev ülkenin petrol stratejisini çizmeyi de başarmıştı. Halbuki bugün, sırtındaki tehlikeli yüklen kurtulanlar aşırı hızla ilerlemekte ve KarabaQ soru­ nundan başka. her konuda ahkam kesmektedirler. Terörizmin golaballeşmesinden önce. dünyada en büyük tehlike zenginlerle fakirler arasındaki uçurumun büyümesiydi Azerbaycan·da halen güncel olan bu tehlike. KarabaQ sorununun

- ------ 409 ---------- ----imparatorluğun son darbesi


çözümünde de en büyük engeldir. Bu sorunlar, televizyon kanal­ ıarr mızın yüzde 70'inde görülen sazlı sözlü, dansözlü programlar ronu nda yaşanmaktadır. Bu gidişle Karabağ sorununun çözülebileceğini zannetmiyorum! çağdaş dünyamızda, komşu devletlere büyük ümitler bağlamak da fevkalade yanlış bir yaklaşım. Herkesin kendi sorunları var ve kim­ senin Azerbaycan·ın sorunlarıyla uQraşacak hali yok. Türkiye Azerbaycan·a sözde ve özde destek veren tek ülkedir. Ama Türkiye'nin de bir NATO ülkesi olduğu gözardı edilmemelidir. Eğer Ermenistan·ıa Azerbaycan arasında savaş çıkarsa, Türkıye · nin hemen bu savaşa müdahale edeceği de beklenmemeli . Türkiye kesinlike NATO ya danışmadan adım atamaz! lran· ın Azerbaycan-Ermenistan savaşında kimin larafında yer aldığı herkesçe bilindiğinden. yoruma gerek kalmıyor. Yıllardır bazı ülkelerin arabuluculuğuyla, Ermenistan'la aramızda barış görüşmeleri sürdürülüyor. Azerbaycan yetkililerinin ulus­ lararası kurum ve kuruluşların katılımıyla geçen bu görüşmeler sırasında, Karabağ sorunuyla ilgili olarak ortaya koyduğu en büyük argümanı ve talebi - adalettir. Nereden bakarsak bakalım bu savaş­ ta adalet Azerbaycan·ın yanındadır. Çünkü Ermenistan tarafından saldırıya maruz kalan ülkedir. Fakat bugün durum ne yazık ki fark­ lıdır. Çeşitli ülkelerin diplomatlarından "adalelin göreceli kavram" oldu�unu ve barış sürecinde kesinlikle rol oynamadığını sık sık duyuyoruz. Bugün d ünyada, adalet Makyavelist bir yoruma tabi tutuluyor: "Silahı olan kazanır. olmayan mağlup olur." Napoleon'un söylediği gıbi: "Güçlü ordular her zaman haklıdır." Adaleti sağlamanın başka bir yolu da var; mesela lsrail gibi güçlü bir sponsorun olacak. Başka türlü bir adalet aramak boşunadır bu dünyada. Ama objektif olmak gerekirse, Batılı diplomatların da Azerbaycan'da gördükleri karşısında haklı olarak şaşırdığı ve "bu mudur ada/er>" diye sorduk­ larını da itiraf elmeliyiz. Onlar ülkelerini güçlü ve istikrarlı yapmak ıçin tarih boyunca ağır ve zor sınavlardan geçtiler de bugünlere geldiler Onlar topraklarının yüzde 20'sini kaybetmiş bir ülkede rüşvetin dizboyu olduğunu, bir milyon göçmenin insanlık dışı koşullarda yaşadığını ve bunlara rağmen gökdelenlerin ve villaların Bakü"de yağmur sonrası mantarlar gibi yükseldiğini, televizyon kanallarında programların yüzde 70'nin magazin programları olduğunu gördüklerinde, Karabağ sorununun bir türlü çözülemey­ ışınin herhalde adaletli olduğunu düşünüyorlar' Azerbaycan'ın ekonomik gücünün bugün Karabağ sorununun çözümüne yönelmediği apaçık görülüyor. Petrolden elde edılen ----- ---- ---

-.ıa9 -

---- --- - -

imparatorluğun son darbesi

--- -


gelirin büyük kısmının işgal edilen toprakların kurtarılmasına yönellileceğini duyuyoruz sık sık. Gerçekten de akıllıca kullanıldı� ı taktirde, bu paralar Karabağ sorununun çözümüne yardımcı olabi lır. Ama tam tersi de olabilir; bu zenginlik insanlara Karabağ' ı tama men unutturabilir. Dünyanın hiçbir zaman "DKC' diye bir devleti tanımayacagı kesin. Eğer böyle bir şey olursa, süper güçlerin bölücülüğe. yani "siyası AIDS"e" prim verdikleri anlaşılır ve geçmişte yaşanan cihan savaşları, bunun yanında çocuk oyuncağı kalır. Söylediklerimiz, bugün dünyanın sorunlarını çözmek misyonunu üsllenen süper devletlerin; bölücülerin yarattıQı Karabağ sorununu da uluslararası yasa ve kurallar çerçevesinde, toprak bütünlüğü ilkesini gözeterek çözmeye hazır oldugu anlamına da gelmemeli Kaybedilen toprakların geri alınmasının bir diğer yolu da, ünlü filo­ zof Yevgeni Şvartz'ın dediği gibi: "Ejderhayı yenmek için, kendin ejderha olma/Jsm " prensibini uygulamaktan geçer. Bu yaklaşım tarzı birilerine insanlık dışı görünebilir; ama ejderhayla başka lürlü de baş eımek mümkün değili E rmenistan'a galip gelmek, kaybedilen toprakları geri almak için, bazı popülistlerin söyledi9i gibi "Askerlerin çizmelerini Sevan gölünde yıkamasına" gerek yok. Sadece Azerbaycan·a kafa tutan, kendini ejderha sanan Ermenislan· ı her bakımdan mağlup eımek lazım. o kadar! Karabağ sorununun çözümünün anahtarı - etkili ekonomi, güçlü ordu, tek vücut millet, orta sınıfın başrolü üstelendigi rüşvetsiz bir loplumdur. Başka yollar aramaya gerek yok; başka bir yol da yok zaten! Savaş öncesi yıllarda, insanlar hep bir ağızdan bu ünlü şarkıyı mırıldanırlardı: "Biz banşsever halkız; ama zlfhll trenimiz her an hazır bekliyor " Modern silahlarla donalılmış güçlü bir ordu her an hazır beklemeyecekse eğer, biz bu şarkının birinci dizesini tekrar edip duracağız sadece: "Biz banşsever halkız." Azerbaycan'da iklidarla muhalefelın birbirlerine duydukları nefreı. ortak düşmana yönelmiş nefretlerinden daha büyüktür. Karabağ sorununun çözümüne en büyük engel. uyuşturucu misali, ülkeyı saran ve halkı önemli konulardan uzaklaştıran popülizimdir. Bakü'ye gelmiş bir Ermeni'ye, sözde bağımsız televizyon kanal­ larından birinin kamerası önünde tokat indiren adamı kahraman ilan eımek veya Bakü'ye gelen birkaç Ermeni subayını proteslo etmek amacıyla oleli basmak, ülkeyi bütün dünyanın gözleri önünde rezil eımek demektir. Böyle mi çözülür Karabağ sorunu? Bölgedeki durum islikrarsızdır ve her an. her şey yaşanabilir. Bu lür durumlarda, "Kaosa maksimum yaklaşılmışf11" denir. Düşman

---- - . .------410·

imparatorluOun son darbesi


devlel. nötr ülke, dost ve kardeş halk gibi determine Sovyet klişeleri artık güncel değil ve çalışmıyor. Durumu, bölgede yaşanan değişim­ lere baQlı olarak yalnızca dinamik olasılık modelleri ile deQer­ ıendirmek mümkün. Süreç biçimsiz bir şekilde yürümeye devam ederse ve bu sürecin niteliQi deQer1endirilmezse dünyamızın çaQdaş ko şullarında kargaşa durumunda, doQru kararlar alabilmek mümkün cımaz. Bütün bunları pratiğe aktarmak için, mutlaka çağdaş donan ımlı güçlü analitik beyinlere ihtiyaç duyulmakladır! Günümüzün gerçekliğidir bu. Bölgenin kaderinin, büyük ölçüde süper güçlerin elinde olduğu doğru. Ama Azerbaycan da kendi sözünü söyleyebilir, söylemelidir de. Kararlı, etkili bu son söz söylenmeden. Karabağ sorunu da çözülemez.

-------41�1-- ---- ----imparatorluğun son darbesi


Kaynakça 1. Agence France Presse. May 18, 1998. 2. Azerbayean·ın Medeni Servetıerinın DaQıdılması ve Benimsenılmesi ile Alakadar Azerbaycan Respubhkası Mıllı Meclısinın Beyanaıı 19 Nisan 2002 "Dirçelıf Oergısı. No·so. 2002 3. Caucasus war and Peace. The New !/ı.tır1d Oisorder ancı Caucasia (Haar1em. SOTA. 1998. M Tuıunc:U). 4. Congressional Record Al)lil 21, 1999 (House) (Page H2231 • 2236/from lhe Congressıonal Recotd onııne via GPO Access 5. Cyrus vance. Hard Choıces Crıticaı Years in Amenca·s. Foreign Polıcy (New York: Simon

and Sclıuslef, 1983, pp 316-320) 6. GollZ T. Azerbaııan Oıary. New Yarlı:. 1998. 7. hmp llwww karabak org 8. hltıp lfww.N karabak org . ES IPÇ NAN dokumentı Ukazateı· Terronzm kak sostavnaya

çast gosudaraıveMOy polıtrkı Respubliki Armenıa Gazeıa "Zeı1ı.alo", No:52, 17.03.2001. 9 hmp llwww karabakh org , Kolosov V. Treyviş A Jurnal nPolitıçesklye issledovanrya·, No:2. 1996 10. hnp //lwww azen-ınfo comlterror2 htm 11. Karabakh Aulhor of idea ancı edılor F.AbduUazadeh. 1999 12 "La Razon". ispanya. 17 01 .2003 13. Melkonyan M Monte Avo Melkonyan Seplember 1999. http /lwww arrnenıans com/fedayı!Monıe. 5-Jelıye Rossiı v Sovele Yevropi i 25-leliye

Moskovskoy Helsınkskoy gn.ıppı. 2002 1.ıl News from the USA VVashıngıon Fıle ın Russian. Spravka: ıstoriya NagornoKarabahskogo konflıkta 2 aprelya 2001

15. Newsweek 8 Augusı 1994 16 Novruzoğıu R EkolOJı ıeror "Respublika" gazetesi 26 04.2002. 17 Novruzoğlu R . Azerbaycan neft sıraıegiyası hancı keşfiyyatın marag dairesınde ve milli ıehlıkesızlıyımız 2001 18 Novruzoğlu R . Ermenıslan·da saOalmaz hastalıklara duçar olanlar işgal Olunm� araztlere goçuruluyor .. Respubhka" Gazetesı 3 Mayıs 2002 19 Qulıyev V . Azerbaycan Ermenı zulmU 1999 20 World Oıl, Avgusı 1955 21 Abasov M , Ahmedov O ı dr ·çornıy yanvar.M Baku. "Azerneşr". 1990. 22 Adrnıraı FSB "lnıervyu s soslujıvtsamı Ugryumova G..• "Novoslı razvedki i konlrrazvedki" (Moskva), sır 9· 10, 24 05 2002

23 "Azadlıq" 18 Yanvarya 1990 Sitata

po· "Çomıy yanvar", sır. 78-80.

24 "Azf. 2 05 1992 25 "Azerbaycan yavıaısa osnovnım agressorom • Gazeta "GOlosAnnenii", 11.11 1997. 26 "Ayasıan." Yerevan. 1991 27 Aydınoğlu T "Halk gazetr"·. 7 03 1992

28 Alekı:ıerova N "'Pamyaınıkı ısıorıi i kullun Azerbaycana v preddverii XXI veka " Jurnal "Vozroıdenıye • XXI vek", No 8·9. 199e 29 Aleksandr Mosyakın Bolşaya ıgra v putç. ·vıasl". 21.08 2001 30 Alekseyeva L ·ıntervyu A Gukasyana." V\lashıngıonskoye oldeleniye radiostancii "Svoboda··. 26 09 1997

31 Alı K "lntervyu Prezıdenıa NKR. A Gukasyana.· Gaze\a •zeraklo" (Baku), 5 09.1998 32 Alıyev C . Budagov B , "TuM<ı ı armyane "genosld" ısıonçeskoy pravdı • Jwnaı ·•Azerbaycan ı Azerbaycantsı", No· 5-6, 2002

33 AJıyev N �Armanskıye bandılı v Los-Angeıese • Gazeta "ECHO'', 09 34. Ali-zade Z "Azetbaycanskaya elı1a i massı v period raspada SSSR" (slatya-memuarı o bumom vremenı)

m -- -

--

--

05.2002

-- -- - --

imparato11uoun son darbesi


35 •Alla" 1 GKCHP. "Pnııvda", 22.01. 1990

36. Anııkelov R.K.

"Nagomıy-Karabakh. vinovniki lra.gedii izvesını." Baku, 1991. 94 s.

37. Arakelyan Y. i dr. "Emol!ii i razum: O sobilıyakh v Nagomom.Kerabakhe ı vokrug nego • "Pravda", 21 .03.1988 38 "Argumenıı i Faklı", No539, 1998.

39. Aı1ur Navasardyan. 'Vokrug toponima "Katabakh", 23.1 0.98

40. Aruıunyan V. "Artsakh: ısloki problemı ·· Sıepanaken. izd-vo ·sona", 1998

4 1 . Arulurıyan V MSobıliya v Nagomo-Karabakhe: Hronika (v 2-h ç )." Erevan, izd·vo AN Ann. SSR, 1990 Ç1: Fevr. 1998 g - yanv 1989 g 1990. 168s

42. Arulunyan V. "Sobıtiya v Nagomom Karabakhe." ldv·vo NAN RA. çasb 1990·1997

ı.

ıı.

111. ıv. v. vı.

43 Balayan Z ''Aykaşen" Erevan, ızd-vo "Arevık'', 1990

44. Balayan Z "Doroga • Moskva, ızd·vo "Sovelskıy pısater. 1988 45. Balayan Z "Knlya." Erevan. izd·vo "Arevık", 1968 46 Balayan Z "MeJClu adom ı rayem.· Moskva. ızd·vo ·Akademıya·. 1995. 47. Balayan Z. �0çag." Erevan. rzd·vo "Sovelakan groh". 1984. . 48. Balayan Z "Rasplala." Moskva, ızd·vo . Soveıskıy pısaıeı·. 1986 49. Balyan G "Nagomıy Karabakh M Redakaya ıurnaıa MTesakel". 1994. 50. Barane\s V. "Genştab bez ıayn • T 1,2. Moskva. ızd·vo "Polılburo •

5 1 . Barsegov Y. "Pravo na samoopredelenıye • osnova demokraııceskogo reşeniya mejnal sıonalnıh problem." Erevan. ızd·VO 'Vagrıus". 2000

52 Baturin Y.. llyın A.. Kadalskı V.,

1 dr. "Epatıa Yellsına'". Moskva. ızd-vo "Vagrıus". 2000

53 "Bez NKR rıevozmojna stabilnost v regıone • lntervyu mnıstra ınostrannıh del NKR Naın Melkumyan Gazela "Novoye Vremya·. 24 06.98

54

Belıkh V. "Nagomıy Karabakh: obıknoveııruy uıas voynı.M Gazeta "lzvestıya", 14 03 92

55. Beresnev V. ''Vaş taynıy sovelnık", 30.03 2004

56.

Berres L., Korobov P.. Tregubova E., Tuyeva E , "Grad nad Krabakhom." Gazeıa

"Megapolis·Ekspress". Moskva. 08 04.1992

57. Berres L . Korol:ıov P., Tregubova E , Tuyeva E., "Pul k putçu ·· 1991. 58. Bıblıo\eka sotsia1noy psıhologıı. "Prestupnaya tolpa " Moskva, ızd-vo KSP+, lnstilut psı hologıi RAN. 1998. 59. "Biznes & Ballıya", No:162 (1794) 20.08 01

60. Bobkov

F. ''KGB i vlast • Moskva. "'Veteran MP". 1995

61. Boldin V. "Kruşenıye pyedesıaıa " Moskva. "Respublıka". 1995.

62 Bollunov M "Alla0' ne hoteıa ubıval • S·Plerburg. "Şans·. 1995

63 Bollunov M. MGorkaya doroga domoy." S·Peıerburg. ·şans". 1995 64. Braun F. "Hudşıy vrag rossıyskih SMI - onı samı"', Newsweek, USA. Perevod· "lnosmi.Ru". 21.06 2004. 65. Brutens K "Triclsaı tel na Slaroy ploşadi." Moskva. iZd·vo "Meıdunaıodnıye otnoşenıya·. 1998.

66. Bunıç

1. "Zaveşanıye Stalina ıli d'Artanyan iz NKVD",

Sankl·Peterburg, nNeva". Moskva,

"Olma-Press". 2003 67. Buniç

1

"Zoıoto Partıı. Keys prezıdenla lstonçeskıye hronıkı". Mınsk, nAlkıona··. 1991.

68. BuM<ova ı "Karabakh ili Znakomtes· voyennaya dıktatura", Gazeta "Evropa+Amerıka" No 2, 1991. 69. Buııeıen "Krunk''. No 6.8. 1990 70.

il çom ıseı posrednıçeskoy mıssıı". ."

lnıervyu mınıstra ınosırannıh del NKR Naııi

Melkuyan. Gazeta "Respublıka Amıenia", 02.06.1998 71. VasılyeVSki A �Tuça v gorah" "Avrora· 1998, No: 10 72. Vasılyev Y ''Sdelka veta - çu;aya neft v obmen na çuıoy Karabakh." Gazeta "Novoye vremya", No·43. 12.07.97. 73 Vedomosti Verhovnogo Sovela Armanskoy SSR, 1998. No:11. 74. Voyevodski K. "Pereslroyka v karabahskom zen<aıe·. Pro Aımenia. 1993. No.1. sır 3 ---- ·-- ·-· - ··--- --- - - - -

...

- - - - ··· - -

- ---· - - ---

413 imparatorlu�un son darbesi


75

-VOyni smeıayut prezidenıov". Gazeıa "Novoye vremya", No·21. may 1992 No:2. 10.01.1990.

76. VolskiA. "Karabakh: paıovaya sıluaciya.· ·Literaıumaya gazeıa·,

77. Volski A. "Mir na zemle Karabaktıa: Ot konlrontacii • k bortıe za peres!roykiıf. "Pravda", 15.01.1989

78_ Volski A "Nagomıy Karabakh dekabr 1989.· Gazeıa "lzvesliya·. 08.12. 1989 79. Votski A "Neprosııye problemi Karabakha", Gazeta "Krasnaya Zvezda". 28 02.1989.

80 "Voskreşenıye·. vanaı:ızor. 1996. sır_ 260-262. 81 Vostnkov S , doklar ısloriçeskıh nauk. "Karabahskiy uzel kak konflik\ogennry raırıor Zakavkazya", "Nezavısımaya gazala", 02.04.1992.

82. 'Vremya novosıe(. 22 04 2003

83 ViJulovıç V . Samedov V. "'Vtor,eniye. Baku", ·Azer'oaycan." 84 Vııuıovıc

V.,

Samedov V "1.orıenıye. Çto je sluçılos v Baku v noç s 19

"lzveslıya·. 1.ıı 02 1992. 85 Gavrilenko V

yanvara 1990",

"V Karabakhe vdvoyom s Ciceronom.· Gazeıa "Krasnya Zvezda",

28 02 1991 86 Gavnlov N "Voyennıye vedomosli" 1998; Hamyan D., Al-kilakh alAraral (lhe lıeroes or Araral) 1998

87. Gazeıa "Azerbaycan·. 5.08 93. 88 Gazeıa ''Le Progress". 14.04.94. 89. Gazeıa "Le Monde". 14 03 92.

90 Gazeıa ·Mıllıyel". 27 01 94 91 Gazeıa "Turkıye·. 9.04.92 92. Gazeıa "Azerbaycan". 20 03 92. 93 Gazeıa "Azerbaycan", 24 02 90. . 94 Gazeıa . Armanskoye obozrenıye" No: 16, 2001. 95 Gazeta "Sakınskı ratıoçıy". 1 . 1 0 91.

96. Gazeıa "Bakınskı raboçiy". 10. 09 91. 97. Gazeıa "Bakınski raboçıy", 1 0 12 91 98 Gazeta ·eakınskı raboçıy", 11 01 92 99 Gazeıa "Bakınski raboçıy" 12.06 92 100 Gazeıa ··sakınskr rabOÇıy", 1 J 03 92. 101 Gazeıa "Bakınskı raboçıy", 1 3 06 92 102 Gaze1a ·sakınskı raboçıy", 18 09.91. 103. Gazeıa "Bakınskı raboçıy". 19.03 92 104. Gazeıa "Bakınskı raboçiy". 1990. 17 yanvarya 105 Gazeıa "Bakınskı raboçıy". 2.04 2002

Tsitpo· "Çorniy Yanvar", sır. 70-74.

106 Gazeta ··eakınskı rabOÇıy". 20 02 92 107 Gazeıa ··eakınskı raboçıy". 20 08 91 108 Gazeıa "Sakınskı raboçıy". 21 01 92 109 Gazeıa "Bakınskı raboçıy''. 22.05 92 110 Gazeıa "Bakınskı raboçıy''. 22 1 1

90.

111 Gazeıa "Bakınski raboÇiy�. 24 03 92 1 1 2 Gazeıa "Bakınski raboÇıy". 24 09 91

1 1 3 Gazeıa ·sakınski raboçıy·. 25 09 92. 114 Gazeıa ··eakınskr raboçıy·_ 25 12 92. 115 Gazeta "Bakınskr raboçry". 26 03.92 116. Gazeıa "Bakınskı raboçıy", 26 06 92 117. Gazeıa "Bakınskı ratıoçıy", 27 03 92 118. Gazeıa "Bakınskı raboçıy". 29 01 .92. 119 Gazeıa "Bakrnskı raboçıy·, 29. 11.91. 120 Gazeıa "Bakınskı raboçıy". 3 01 92. 121. Gazeıa "Bakınskı raboçf{, 3.03 92

122 Gazeıa "Bakınskı raboÇiy",

J 04 92.

-- ·-4,4 --- -- - - ------- - -imparatorluğun son darbesi


123. 124. 125 126 127. 128. 1 29

Gazeta ·eakinski raboçiy". 6 03_92. Gazeta ·eakinski raboçiy''. 8 Q4_92. Gazeta ·eakınski rabOÇiy'". 9.05.92 Galeta ""Vişka" 12.10 91. Gazeıa "GolosAmıenii. 27.11.1997. No.134 Statya "'Pamyali Monıe.'" Gazeıa "lzvesıiya"', 28.01.90 Gazeıa "lzvesııya"', 14 05 92.

130 Gazeıa ··ızveslıya"', 6.05.93 131 Gazeıa "lzvesıiyav, 13.03 92. 132 133. 134 135 136 137 138 139 140. 141. 142.

Gazeıa "lzvesııya··. 13.03 92. Gazeta "lzvesııya·. 16 04 91. Gazeıa "'lzvesıiya". 16.08 91 Gazeıa ·ızvesliya", 19.01.90. Gazeıa "lzveslıya·. 20.05.93 Gazeıa "lzvestıya". 25 05 95. Gazeıa "lzvestiya". 27.01.90. Gazeıa ·ızvestıya". 31.01.90. Gazeıa "lzvestıya". 4.03.92. Gazeıa "lzvestiya". 5.03.92. Gazeta "lıham'", 24.11 90

143 144 145 146 147 148 149 150. 151.

Gazeıa "Keyhan'", (na farsrdskom yazıke) No 214. 1992. Gazela "Keyhan'", 19.04.93 Gazela "Komerceskiye vesti", No·J3. (402). Gazeıa "Komsomolskya pravda". 14.03 2002 Gazela ·Komscmolskaya pravda"', 2 06 90. Gazeıa "Krasnaya Zvezda·. 22 05 90. Gazeıa "Krasnaya Zvezda", 03 03 92 Gazeta "Krasnaya Zvezda". 12 03.92 Gazeıa "Krasnaya Zvezda"', 30 06.92

152 Gazela "'Krasnaya Zvezda"', 31 07.90 153. Gazeıa "Krasnaya Zvezda"'. 4.04.90 154. Gazeıa "'Krasnaya Zvezda"'. 7.12 90 155 Gazeıa "'Le Mond'·. 14 03 92 156. Gazeıa "'Moskovskiye Novosti". 15.03 92 157. Gazela "'Moskovskiye Novosıı·. 21 01.90. 158. Gazeta "'Moskovskiye Novosır. 4 02 90 159 Gazeıa "'Moskovskıye Novosıt. 6 06 93 160. Gazeta "'Moskovskıye Novosıı·. No 11, 1998 161. Gazeta "Moskovskıye Novosli". No:29 162. Gazela "Moskovskiy komsomoıeıs··. 28 06.2004. 163 Gazeıa "Nezavisimaya gazela", 3.10.92 164 Gazeıa "Novoye vremya". 6 03 2001. 165 Gazeıa "Panorama'", No· 1 (35). Temmuz 1993. 166 Gazeıa "Sandy Times· (London). 1.03.92. 167 Gazela "Sovelskaya Rossiya", 16.05 91 168 Gazeıa "Echo", 31.08.2002. 169 Gazeıa "Echo", 8 05.2002. 170 Gazeıa "'Echo"', 11.04.2002: Caucasus War and Peaee. Caucasia. 1998 171. Gazeıa "'Fil"lancial Times·. 14 05.92 172 Gazeıa "'Fil"lancial Times·. 9 03 92 173_ Gazeıa "'Fınancıal Times·. 14 03 92

The New V\tırld Oısorder and

174_ Gazeta "Fınancıaı Times"', 22.05 92

415

imparatorlu{/un son darbesi


175. Gazeta �Financiaı Tımes". 22.05.92. 176. Gazeta •financıaı Tımes·. 9.03.92.

ın.

Gazeta "Financıaı Times·. 14.03.92

179

Gazeıa -rırnes". 03 03 92.

178. Gazeta ·sunday Times�. 8.03.92 180 Gazeıa "Tımes".

04 03.92.

181. Gazeıa "Tımes·. 1 03 92.

182. Gazeıa "Washıngton Post", 28.02.92. 183

Gaıbov B . Şanlov A "Neobyavlennaya voyna.· Baku, 1991.

184. Gldyan T., lvanov N "Kremlevskoye delo " Rosıov-na-Oonu. izd-vo AD "KnigaM, 1994. 185 Ghebbels ·p05Jedniye zapisı." Smolensk. ·Rusıç". 1993 1 86 187

Getler M ·Rossıyskıye zamelkı 1980-1990.M Moskva. ızd-vo "MIK". 2001. ·Gıasnosr 2 1 . 1 1 91

188. "Golos Armeniı'', 29.03.91. 189

Gonçarov S "Speısnaz Rossıi·, No 08 (59), Avgusı 2001.

190. Gorbaçov M ''Avgustovskıy putç." Moskva. �Novosh". 1991. 191

Gorbaçov M "Jızn ı re!ormı" v 2-lı lomaklı. Moskva. 1995

192. Gorbaçov M "Peresıroyka ı novoye mışlenıye.· Moskva. 1987. 193. Gorbaçov R "Ya nadeyus·. Moskva. "Novosr, 1991 1 94

Gotdıyevskı D.. Andry K "KGB • razvedivatetniye operacıı Moskva, Sekretnaya papka. 1999

Ol Lenina do Gorbaçova.•

195. Gorşkov S '"Dosye " A D ·Regıon" ı AFK "Sisıerna.· 196. "GoyaMar1 Kratkıy

ocerk o boyevom putı Armiı Oboronı

NKR." Slepanakert, 1992.

197. "Grad nad Krabakhom." Gazeta "Megapolıs-Ekspress". Moskva, 8.04.92. 198 199

200 201.

"Graıdanskoye dosloınsıvo··. No:34, 3. 1 1 .89. Graçev A "Kremlevskaya hronıka " Moskva, 1994. Gngoryan M ·Reç şıa ne ob armanskoy storone.. Hocalinskıye sobiliya. svicletet slvuyLJ! azerbaycanısr", "GolosArmenu". No·ıa (24 fevral). Guber A "Nagorniy Karabakh gnız problem deyslvılelnıklı i mnimıkh." "Novoye vremya", 1998, No

38

202 Gukasyan A "Nagorno-Karabahskaya Respublika uıe sosloyaras kak gosudarstvo " Gazeıa "NG-Sodruıesıvo", No 2, Fevral 1998 203

204

Gukasya n A Konsensus nuıen vo vsyom. "Respublıka Armenıya." 1 1 .02.2000. Gutsaluk D "UTS • "Pravda·, 22 01.90

205. Gu?saluk D "UTS • "Ukraına-Centf'. No 1 2 Bez sroka davnosıı

206.

Dadamyan B "Ya vıdel oskal faşızma • Gazeıa "Stolılsa", No:S, 1 99 1 .

207. ·oaşnaksutyun " Dtçot depanamenıa polıcıı MVD Rossıı. 'Voyenno-istoriçeskiy jumaı· No8.9. 1990 208

Demıdov N '"Segodnya v Nagornom-Karabakhe.· "Pravda''. 1 0 06 88.

209. Demıdov N "I snova Nagornıy Karabakh." ·Pravda'', 10 06 210 211 212

88.

Demıdov N ·segodnya v Nagornom Karabakhe." ·Pravcla". 10.06.88

Oenıkın A "Zapıskı ruskkogo o�ısera." New Yoı1t 1953.

Oerlugyan G ··Nagornıy Karabakh. ınıernaısrorıalızacıya konflıkta • ·Nezavısimaya

gazeıa·. 17

04 92.

213. "Dnesırovskıy kuryer'', No.21 214 215 216

Ooklad pravozaşılnogo tsentra Memorial "Hocalı " Doklad soyuza '"Şıı " Tsııata po gazeıe ·Moskovskıye novosli· 12.08 90. "Doklad CIA ob ekonomrçeskom ı vnuınpolıııceskom polojeniı v SSSR. Anahliceskiy otçoı dta prezıctenıa. pravılelsıva ı kongressa USA na 1978 g "

217

·0o1go lı prosıoıı ııvaya sıena?." Gazeaı ulzvestıya·. 6 02 91

218

"Dorogi v çornıy sad " Gazeıa ·lıogı" (Moskva). 13.05 97

219

Dubnov V ··ova goda spokoynogo solnısa " Jurnal "Novoye vremya", 1 3 04 96

220 Oubnov V "Dsen Karabakha" Jurnal "Novoye Vremya" (Moskva), perepeçatano v

--

- - -- 416

imparatorlu{Jun son darbesi


gazete "Novoye Vremya" (Erevan), 12.10_97. 29.10.97. 221 . Yelisin B. "Zapiski prezidenla.· Moskva. 19!M. 222. Yett9in 8_ "lspoved na zadaMuyu lemu_" "Ogonyok". M09kva, 1990. 223. Yeltsin B. "Lubil Yellsin ıgral na loıkah." Baku, "Yaziçı..., 1993

224 Yensin B. "Prezidenıskıy maralon." Razmişleniya, vospominaniya, vpecalleniya. Moskva. 000 "lzdateısıvo ASr', 2000 225 Erevan. 16 Marta. "Mediamaks" 226. Jurnal 'Valer actuar·. 14.03_92 227. JlKTlal "Cru l'Evenemarı", 25.03.92 228. Jurnal 'Valer actuar. Paris. 14.03.92 229. Jumal "Vozrojdeniya • XXI vek". No:8·9. 1998 230 Jı.mal "Znamya", No·6. 1989. 231. Jurnal "Kommersanı-vrasr. 21 _os.2001 232. Juma1 "KomUnisr· No-12. 1987.

233. Jurnal "Obozrevatel • Observer." No: 1, 1999. 234 Jurnal "Sovetskiy sırtı.·. No:B. 18.02.89. 235. Jurnal ''Time'', 23.10.1989. 236 Jumaı "Times" (London). 04 03.92. 237. Jumal "American gnnion·. Mart-aprel 1993

238.

Zamanov 1. ·oı agressii k agressıi, ili podlinnoye "Gartal", 2001.

Mso armyanskogo şovinizma·.

Baku.

239

Zameçaniya sekretarya CK Kompartii Azerbaycana Gasana Gasanova (vskore sıavşego premyerom pri Mulallıbove) posıe rospuska KOU 8 Ocak 1990. v ''Veslnike Gandıi" 20 Ocak 1990. Tsilata po· "Çornioy yanvar." Baku. 1990. sır. 51-59 240 Zamyatin L "Gorbi i Meggi." Moskova. 1995

241. Zargaryan R. "NKR imeyeı vse osnovaniya bit çleoıvn OON", "Nezavısimaya gazeta". 30 06.98. 242 "Zdes mertvim bil legçe çem jivım." "Komsomolskaya pravda". 23.09. 92 243 Zeynaloglu S "Krovavaya pamyaı isloriı", Baku. 2001 244. Zemtsev ı ''Krah epohi " Kniga 1,2 Moskva, ızd-va "Nauka", 1999

245. Zemtsev 1. Ferar G "Gorbaçov: Çeıovek ı Sistema· 70 ıeı posle Oktyabra " OPL Lld. 1987.

246

Zenkovıç N "Boris Yelisin· raznıye jizni" v "OLMA PRESS". 2001

2 knıgah.

Moskva. ızd-vo

247. Zenkovitç N UTaynı uxodyaşego veka" v 2 tomah Moskva. ızd-vo "OLMA PRESS", 1998. 248. Zenkoviç N. "Tayni uhoclyaşego veka-4" Moskva. izd-vo"OLMA PRESS", 2000. 249. Zenkoviç N "CK zaknl, vse uşlı. .. Oçen lıçnaya knıga" Moskva. ızd-vo ''OLMA PRESS", 1999 250. ZinovyevA "Gorbaçevizm." liberty publıshing house. New York. 1988. 251. lvanıdze V "Karabakh bol moya

· Jurnal ·ogonyok".

No 4.

1990

252. lvanov N ··sıedovalel iz provıncıi." Sankt-Pelerburg. �şansu. 1995 253 "lzveslıya", 17.01.90. 254

�ızvesliya·. 20 08.88

255

llyuhın

\/ uObvinayeısa prezidenl.u PrOkurorskoye rassledovaniye

256. lnıervyu B.Berezovskogo "Le Fıgaro" (seplember, 22. 1999). 257 lnletvfu Gukasyana A "Obşey gazele" 30.10 • 5 1 1 .97 258 259

lnıervyu Gukasyana A. "Ectıo Moskvı·. 14 10 97 lntervyu komanduyuşego armıyey oboronı NKR S Babayana Gazeıa "Ekspert". perepeçaıano v gazele "Novoye vremya", 06 04 98. 15 04.98.

260 lntervyu s A Korıakovım 261. lntervyu sA.Nurnbergom 262. lskandaryanA. "A kto risknyol zakluçit mir?." Gazeıa "Novoye Vremya", No:18, 1993.

------41 7

imparatorfu�un son darbesi


263_ lskandaryan A "Oiplomatiya • pn:ıdoljeniye voyni." Gazala "Novoye vremya",

254.

No 4 1 , 1993 •·ıstoriya i sovremennosı·, Jı..mal "Selskaya jizn", 02.04.88

265 "Kavkazskıy ı.ızer', "Zerkalo nedelyi" No"43

266

(26'1) 30.11.99.

Kazançeyev V "Poslednıy gensek · Moskva. "GudolC 1997.

267 "Kak razvazyaı karabakhSkry ı.ızel • lntervyu mınıslra rnoslrannikh del Nairi Meıkumyan

Gazeta "Pravda". S 08 98. 268 "Kak sıranu razvalıtı ıli poçerrıu voznıltlo v otooşenıi Gortıaçova M.S. ugorovnoye delo po starye 64 UK RSFSR - ızmena nx:lıne: Moskva, "Paleya", 1992 269

Kalaşnıkov M "Slomanniy

meç ımpeıiı." Moskva.

1997.

270 Kalınkın N 'V Karabakhe bolşe net leclaınov · Jurnal "Novoye vremya " 1994, No:2J. 271 Kalugın O "Proşay Lubyanka ·· Moskva "Olımp", 1995 272 Kaputıkyan S "Karavanı eşo v puti." Erevan, izd-vo "Ayaslan", 1970 273. ''Karabaklı dolıen sıat polnopravrıoy storonoy peregovorov" lntervyu ministra inostran nikh del NKR Narn Melkumyan. Gazeıa "RespublıkaArmenıya • 15 01.98. 274

"Karabakh Smertelno ustavşaya voyna." "Rossıyskaya gazeta", 06.10.93

275

"Karabakhskaya problema okonçaıeroonıemacionalızirovalas." "Nezavısimaya gaz:eta • 08 04 93

276. '"Karabaklıskıy dnevnık " Gaze\a "lzvestıya·, 19.10.91. 277 "Karabakhskıy uzeı zona konftıkla gıazami meıdunarodnikh pravozaşitnikov i 278 279

rossıyskıh parlamentanyev · Gazeıa "Novoye Vrernya". No 33. 1991 Karapetyan B "Geydar Alıyev klo ya?.'' Erevan, izd-vo "Amaras'', 1998. Karapetyan B "Taynı Gandzaka ı Sevemogo Ansakl'la." Moskva. ızd-vo ''Elr, 1998.

280

Karaulov A "Plokhoy marçık • Moskva, "Soverşenno sekreıno • 1996

281

Karaulov A "Russkoye solntse - Kollektsıya "Soverşenno sekretno", Moskva, 2000

282

Kıselev V "Jızn skvoz pntser " "Obşaya gazeıa·, 26 02 98

283

Kobnnskaya ı 'Voyennaya rerorma " Vipusk za 19 05 2003

284

Kovalskaya G ·vdalı

285

Kovatskaya G "Posle Mutallıbova· kak razvemutsa sobılıya v Karabakhe?." Gazeta "Novoye vremya··. No. 1 1 . 1992

286

ot

lıniı lronıa " Gazeta ··Novoye vremya", No 12, 1992

Kokovkrn G ·u nas yesl poryadok no nel voyennoy dık\aluri" (lntervyu prezidenta NKR

Gukasyana A ) Jurnal '"Otkrıtaya polılıka". noyabr 1997

287. Komarov V '"Çornıy sad " Gazeıa "Komsomolskaya pravda", 25.07 90. 288 289

"Komsomolskaya pravda�. 9.07 2003 Konllıkt v Nagornorn Karabakhe SbOmık sıatey Baku, izd-vo "A.zemeşr", 1990

290. Korobeynıkov A "'Gorbaçov Drugoye lıtso.· Moskva, ''Respublika". 1996 291

Kororev Y "Kremıevskıy sovetnık • Moskva. izd-vo "Olımp". 1995

292 '"Kosovo pobuJdayet peresmotret podıodı k meınatsıonalnım konnıktam konftiklam.· lntervyu mınıstra ınosırannıkh del NKR Naıri Melkumyan. Agenıstvo '"SNARK". opub lıkovano v gazete ""Respublıka Atmeniya·. 1 3 04 99 293

Kraynıv A "'Proverka reııma " Gazeta "Komsomoıskaya pravda", 21 05_91.

294

Krapivın V '"Elronzovıy malçık " Roman

295

Krahmaınıkova Z. "Psevdodemokratıceskya drama. Ne dovedya do konısa "rossıyskıy

296

Kruçkov V "'Lıçnoye dele "Olımp". Kniga 1.2, Moskva, ızd-voAST, 1996

297

Klo ı kak uprazdnıl SSSR.

298

Kubatyan G "Mı ı naş Artaskh " "L.ıleraıumaya Atrnenıya·.

Numberg'". Yeltsm sposobslvoval poyavlenryu dvoyevıastıya " "Nezavısimaya gaze\a'". 1 3 1 0 98

UC "Panorama", 30

12 2002

No 7.

1989

299 Kı.ızneçevskıy V, "Nagrnry Karabakıı· çto vperedı", "Rossıyskaya gazela." 01 08.98 300

Kulış O . Melıkov D "Çernım semenam ne prorastı." "Soc.ıalıstıçeskaya ınclustriya",

301

Kuçerenko V '·Moskova • ımpenya imi", lzd·vo "Paleya", 1995. Kuşıapın M '"Osc:tıaya trna � v Nagı:rruıl l<actıald'e." Gama 'tMsya". 1 5.01.B9.

270388 302

------

�8

-- --------

imparatorluğun son darbesi

-


303. ıe Croua evenemanR, 25.03.92. 304. lebed A "'Za deqavu obidno.· Moskva, ·Gregory page•. 1995 305. Lebecl A ·speklakl nazıvayetsa ""Putç."' Tıraspot, 1994. 306. Legostayev V. "Tekhnoıogiya izmenı.'" Moskva. 1993.

307. Lezov S. Va Nagomorn Karabakhe i vOkrug nego.'" '"Rossiyskaya gazete·, 28.03.92 308. Lekarev S "'Şirokıye setı brilanskoy razvedki." ·Nezavisimaya gazeta . Nezavisimoye voyennoye obozrenıye·. 08.12 2000

309 Lenskiy 1 ·Nagornıy Karabaklıjelayet stat yujroy granilsey Ros.sii"', gaz.ela ·Pravda-5"'. perepeçatano v gazete "Novoye vremya"', 12-19 09 97, 17 09.97. 310. Ugaçev E. "Predosterejeniye." "Pravda lnternalionar'. 1998. 311. Lisiçkrn V., Şetepin l. "Tretya informacioıırıo . psiıı:ologıçeskaya voyna•. Moskva, "DPIC 1999 312. "Lıteraıumaya gazeta"' 13.05.92. 313 "'Lıteratumaya gazela� 22.02 95 314 "'Lıteratumaya gazeıa·· 22 02.95. 315 "'Literatumaya gazala", No·2, 1992, str.2. 316. "'Los Arıgeles ıımes·. 19.04.2003 317 Lukimsoıı P "'Nagorniy Karabakh: tvonıka konftık1a (zapıski bakinskogo yevreya).· lzd· vo "'Svoboda"", 1992 318. Mansurov A ·aeıiye pyalna islorii i Perestroyka."' Baku, ızd-vo ''Yazıçı". 1990 319 Manukyan S. "Respublıka Armenıya organı vlasli, tıronıka sobıtıy, polıtıçeskiye organı zacıı, bıogralii • lnformacionno-ıssledovatelskıy centr "Panorama." 2000 320

321

322. 323 324 325

Matenaıı Gosudarsıvennoy komıssiı Azerbaycanskoy Respublıkı po delam voyenno plennOkh. zalojnıkov ve propavşı:ıı: bezvesıi graıdan ·o ıenşına:ıı: ı detyax, sıavşilı ıertva mı armyanskoy agressıı na ıeniloriı Azertıaycanskoy Respub1ık1." Jumaı �oırçelış-XXI esr", No· 54, 2002 Malenalı gosucıarslvennoy komissii Azerbaycanskoy Respubliki po deıam voyenno plennih. zaloınıkov ı propavşıklı bez vestı graıdan. Jurnal "Dırçelış - XXI esr" No:50,

2002 "Megapotis-Ekspern � Moskva. No·17. 1992 Medvedev V. ·v komande Gorbaçova " Vzglyad iznutrı Moskva. izd-vo "Bılına"'. 1994. Medvedev V. "'Çerovek za spınoy." Moskva. ızd-vo '"Russıır. 1994 Medvedev R. "Gensek s Lyubyanki • Moskva, 1993

326 Melıkov A. ·va obvınayu .. :· Baku. ızd-vo Gyandılık. 1994. 327 Meııutıov M .. Ter-Sar1usyanıs.. Trapeznkov G. ·ısıoneeskıye falsılikaciı s polıtıceskoy �oplekoy.'" Moskva, 1999 328. Meıs A. "Musu1manskıy renessans" Moskva. ızd-vo �Nauka··. 1966 329 Mıkaelyan V, Hur uctyan l. '"Nekotonye voprosi ıstorıı Nagornogo Karabaklıa.�" Vestnik obşesıvennıkh nauk". No 4, 1988 330. Mırzacanzade A 'Vvedenıye d specialnosl - 8Aku_ ızd-vo"'Maanr. 1987 331

Mırzacanzade A. "Etyudı o gumanızaeıı obrazovaniya • Baku. Azerbaycanskoye gosu

darstvennoye ızdaıeıstvo, 1993 332. Mrıacanzade A , Suııanov Çapay, "Dıakoptika prolsessov neneotdaçi plasıov: Baku, izd-vo "Azerbaycan", 1995 333. Mrıacanzade A.. Sultanov Çapay. �Elyudı Neflannoy koncepısıı Azerbaycana_• Baku. 1994

334 Mıronov B "Yego ıudeyskoye • Krasnodar, izd-vo �Pe:esveı". 2000 335 Mleçın L �Formuıa v1astt. Ol Yellsına k Puıınu_ - �Lyudı ı Vlasl." Moskva, ZAO ızd-vo ··centrpolıgrar·. 2000. 336. '"Moıno lı pozvotyaı ım ubiva\ drug druga." Gazeta "la rubeıom·. 20·26. 03 92

337

Morozov V "'Admıral FSB" "'Specnaz Rossu··. 2 (65). Fevraı 2002

338. Morozov

V. ·Admıral FSB."' Dokumen1alnaya povesl ("Naş sovremervıık·, No·3.

ıurnaı "Kommersanı-vıası·. 21.08.2001)

2004).

--419--------� --- ­ imparatorluğun son darbesi


Mosesov A "U Karabakha ·aımaznoye" buduşeye_• Gazala "Rossiya", 03.11_96. Mosesova 1.. OvanyanA. ·Vandalizm v Baku·. Erevan, 1991. ·Moskovskıye Novosıt. 1988, No: 4. 16, 20, 27, 44, 46, 47, 49, 50. 52. ·Moskovskiye novostf, No:26. 15.06 88 Mosyakın A. "Bolşaya igra v putç.· ftBiznes & Balliya". No:162 ( 1 794). 20.08_01. Mutallıboll A. ·eoışaya kavkazskaya smuta " Gazala ·Novoye vremya". No· 46. 1992. N.Melkumyan "Na9orno Karabahskıy krızis· vremya ureguJirovantya " Vislupleniye mınıslra ınosırannıkh del NKR N.Melkumyan na konferencii v Amerikanskom univer sılete. 18 05 2000 . 346. ftNa grani bolşoy ıragedir • Gazeta •Argumenti ı Faktı ., 30 09.89 347 ftNa territoni Nagomogo Karbakha bolşe net ni odnogo soldala SNG." Gazala ·ısıveslıay", 10 OJ 92 348 Naeafov B. •Lılso vraga.· Baku. izd-vo "Elm", 1993 349. Nadıroglu R. ·pran po zaxvaıu Şuşi ra.zrabaıivalsa vo Francii i lrane." Gazeta nzerkaıo·. 8.05 2002 350 ·Naucno-ınrormacıonniy cenlr "Gorbaçov · fond" (Hronika perestroykı). 1990 351 Nedyuha ı. ftKak razvazyal karabakhskiy uzel " Gazeıa "Vecernıy Kıyev'', 20.03.92 352 Nezavısımoye voyennoye obozrenıye. No:46 (219) 0S 1 2.2000 353 Nezavısımiy Azerbaycan noviye orienliri v 2 tamah (pod obşey redakciyey Kojokina E.) Rossıyskıy ınslılul stralegıçesknı issledovanıy, Moskva, 2000 354 ·Nekotorıye obşıye zabolı ·• Baku, ızd-vo "Adıloglu". 2003. 355. Neobyavlennya avoyna. Baku. 1991. bez pagınacii. 356 "NKR ıstonya ı sovremennosı " Stepanakert, 1998 357 Novruzoglu R "Azerbaycan neft sırategryası harici keşfiyyalın marag dairesinde ve mıllı lehlıkesızlıyımız " Azerbayc.an dillnde. Bakü. ftKanun" neçnyyalı. 2001. 358 "Nos!al9ıya po Baku · "lıteraturnaya gazeıa", No.31, 29 05 9 1 . 359 Ovç.arenko B "Ernotsii ı razum p Gazeta "Pravda�. 21.03 8B 360 "Ogonyok" Ne 31. Hazıran 1989 361 Oleynık B "Knyaz ımı. Ova gOda v Kremle " Baku. izd-vo "Yazıçl'. 1993. 362 Onukov L "KPSS analomıya raspada. Vzglyad iznulri apparala CK_" Moskva, izd-vo ''Respublıka·. 1996 363. Or1ov O , Leonov D.. "Nagariy l<aataldı l'T'EdeTiy Ymıl""tb.o,te Vff!m{fl', f\b·JS. 1990. 364 Ortega+Gasset H ·çıo takoye filosofiya'? " Moskva. "Nauka", 1991. 339 340 341 342 343. 344 345.

365

·oı vra1debnoslı k upravlayemomu solrudnıçesıvuş Rossıysko-lurefskiye otnoşeniya za desyat lel". 17 dekabrya 2001 Oçerkı pohtıçeskoy ısıonr "Epoha Yellsına • Moskva. ızd-vo ·vagnus", 2001. . 367. "Paradoks . No 9. ol 01 09 2002 368 Parkınson S "Zakon Parkınsona • Moskva. ızd·vo "Progress·. 1989 369 Peçenev V "Vzıycl ı padenıye Gorbaçova Glazami oçevıdtsa " Moskva. "Respublika". 1996 370 Pıker G "Zaslolnıye razgovorı Gıllera •· Smolensk, ızd·vo ''Rusiç", 1993

366

371. Pluınık A "Çrezvıç.aynoye poıoıenıye " Gazeta "lzveslıya·. 17 01 90 372 POdkopayeva M "Karabahskaya model kosovskogo prelsedenıa.· Gazeıa ··sıovo" (Moskva)_ 14 04 1999 373 Podlesskıh G . Tereşonok A 'Vorı v zakone. brosok k vlasıi " Moskva. izd-vc "Hudoıesıvennaya lıte<alura", 199-4 374 Pompeyev Y "Krovavıy omut Karabaha." Sankl-Peterburg. 1992 . 375 Popıscv O "Hronıkç.a vremyon .lsarya Sonsa" · EDITIO Q. Verlaagas-GmbH, Moskva, 376

ızd-vo ..Soverşenno sekrelno". 1996 Pralnıkov A "Grad nad Karabahom". gazeıa ftMegapolis-Ekspress" (Moskva). 08 04 1992

377 378

Pralnıkov A. "Zatışye v Karabaheft. "Moskovskiye novoslt, 04.02 1990 Prlanıkov A "Raskalennıy yanvar", "Moskovskıye novosli''. 21.01. 1990.

42_0__ imparatorluğun son darbesi


379 380. 381. 382 383 384 385 386 387.

388 389 390. 391 392 393 394 395 396 397. 398 399 400.

"4 0 1 . 402 403 404. 405. 406. 407 406 409

"Preslupnaya tolpa " Moskva. lzd·vo KSP, lnsıitul psikologii RAN, 1998. Pribıtkov V. "Apparat • Sankl·Peterburg, vts. 1995 Primakov Y. "Godı v bollıoy politıke.· Mask.va. izd-vo "'Soverşenno sekrelno", 1999. Pntulla V. "Karabahskıye freski."' Gazeıa "Pravda", 10 07 1998 Pronin A "Voyennaya lıleralura. lssledovanıya: sovetslı:o-germanskiye soglaşerıiya 1939 g. lstokı ı posledslvl)'a " Ptiçkin S. "Vimpel" i vislrel." ''Rossıyskaya gazela", 16.08 2001. Ratıımov K. "Nagomiy Karabah: v!OfOQO puti nel." Gazeıa "Kommunist Azerbaycana", No·4. 1991 Radzınskı E. nstaıın " Moskva, ızd-vo "Vagirus·. 1997 Rezolulsıya OON. Malerialı Gosudarstvennoy Komıssıı Azerbaycanskoy Respubhki po de1am voyenncıplennih. zaıoınıkov i propavşıh bez vesıı grajdan "O jenşinah i detyah, stavşrh jertvamı armyanskoy agressıi na tern\oriı Azetbaycanskoy Respublıki."' Jurnal "Oirçeliş . xxı esr". No 54. 2002 Rezolutsıya No 853 (1993) ot 29 iyulya 1993 goda Soveıa Bezopasrıoslı OON. Reıgan R. Zayavlenıye Belogo doma. 28 07 83. "RespublıkaArmeniya", 1991, No:32. Reç Prezsıdenla Azerbaycanskoy Respublıkı Geydara Alıyeva na Stambulskom sam mıle OBSE 18 noyabrya 1999 goda. Jurnal "Vozrojctenıye • XXI vek." No· 21 ·22. 1999. Rosıovskıy M. ''2003-ya 9lavnaya • ZAO Redaksoya gazeıı "Moskovskıy komsomole1s", ot 06 02.2004. Rostovskiy M .. "Moskovskıy komsomolets", 06 02.2004 Rohlın L "Kremlyovskiye reformi rasstrelıvayut armiyu • "Pravda-5". 09 06 1998 Rııkov N. "Oesyaı ıeı velıkıh potraseniy • "Assosiasıya "Knıga·. 1996 Rııkov N. "Perestroyka": ıstonya predatelslva " Moskva. "Novosti". 1992 S.Perets. �Pılayuşeye pepelışe" lsraı1. ıurnal "Grif'. 2001 "Sandy Times· (Landon), 08 03 1992 Saharov A. "'Vospominanıya ·· New York. ızd-vo ım Çehova. 1990 SahariovA. Ukaz. Saç. Str 132. Şeynis V"Urokı karabahskogo krızısa � Vek XX i mir. M . No.10. 1986; Slarovoylova G. HGosudarsıvo. obşesıvo. natsıya:· Çerez terniyi. M .. 1990. sır 366; Samoopredelenıye narodov i poziısiya Rossii. Pro-Armenıa. 1992, No. 4· 5, sır. 5·7. Sezer O "Ol vraJ(lebnosh k uptavlayemomu sopernıı;estvu. Rossıysko-tureıskıye otnoşenıya za desyat lel", 17.12 2001 Semyonov V "Kremlovskıye ıaynı • Minsk, izd-vo ·vaıev''. 1995. Sınitsın V �Trudnaya vesna Karabaha Naısıona1niye oınoşenıya " Skuralov Y. Ttıe Moscow Tımes (Seplember. 7 1999). ·sobesednık", No 2, 1992. sır 5 "Sobesednik", No 30, iyu1 1990 Sobıtıya vokrug NKAO v knvom zerkale falsıfıkatorov. Sbornık maıerialov. Baku. izd-vo "Elm", 1989. Slankevıç S. �Hronologıya Sobıtiy" (1988-2001). Starovoytova G. "Karabah: ıshOd ız plenenıya.n Gazeta "Respublika Armenl)'a··. 25 02 1998

4 1 0 Stahstıçeskıye danniye ob okkupatsiı Keıbecerskogo rayona 2001 4 1 1 . Sıenogramma zasedaniy Polılbi.ıro srazu posıe Sumgaıta v ıurnale "Rodına.'' Moskva, 412

1993 No 4. sır.es Stepankov V. Lısov V HKremıevskiy zagovor.· Moskva. "Ogonok'', 1992.

413 414

Slolyarov K "Raspad· Ol Nagornogo Karabaha do Betoveıskoy puşı", Moskva. 2001 Slupışın V "Maya mıssıya v Armenıı. 1992-1994. Vospomınamya pervogo posla

415 416

Rossu.· Moskva. ızd·VO Acaclemıa, 2001 Slupışin V "Natsıi ı svobodı. mnimiye i pocfünmye " Slupışın V. "Rossu pora bi peresıat ıoıkal Karabah v nedobriye obyabya Azerbaycana."

imparatorluğun son darbesi


Gazeta "Novoye Vn!mya", 14.10.1998. 417 418

Sullanov Ç. "Bolşaya neftAzerbaycarıa" v 2-h tomah, Baku, 1999.

Sulıanov Ç. "Neft". ıom 1. Baku. izd-vo "'Nafta Press", 2000

419

Sultanov Ç. "Preıvanniy polyot. V1oraya poprlka " Baku. izd-vo "Sabah". 1997.

421

"Sumgaıt .. Gerıosıd .. G1asnosl?" Erevan. 1989

420 Sullanov ç

·s meıkoy dyavora · Baku. ızd-vo "Nafta Press", 2001.

422. Tabaçııık G. "Posledniye hozayeva Krefrlya " Rosıov-na-Oonu. izd·vo "Prol-Press". Harkov. ızd-vo "yedınomg·. 1995. 423

Taıevosyan A "Voynı zdes jdut kaıdıy den . ", Gazeta "'Epoha" (Yerevan), 22. 11.96

424. Tovmasyan V., Atacanyan V., Nersısyan Y. "Karabahskıy vopros." Stepanakert, izd-vo "Maştoıs··. 1991.

425. Todua Z. "Azerbaycanskıy pasyans •• Moskva. izd-vo "KON-Liga Press". 2001. 426. "U sopredsedaleley prosvenel vzglyad." lntervyu mınistra irıostrannıh del NKR Nairı Melkumyan Gaıe\a "Novoye vremya". 03.10.1998 427. Ulubabyan G "V Sumgaıte pogıblo 32 celoveka? Loj!'" Gazeıa "Komsornoleıs Kuzbassa"'. 30 10 1990 428

Ulubabyan G "Sumgaıı. stecısıvıye po zakazu?." "Epoha", No:2. Senıabr 1990.

429 Ulubabyan G . � S-�A ·�.

Gen::&i:l .. Glasrasl..."Ye-evaı, 119

430

Falın V. "KonHıklı v Kremle • Moskva, izd·vo "Centrpoligral."

.431

Felgengauer P. "Segodnya", 18.08.1995

432

Furman O , Abbasov A "Azerbaycanskya revolutsıya •

433

Hakkala 1, 1998

434

T. "'Mnskry P'ı:&ss OBSE. tıaBls sıııstya 5 ıer. Tielsi'i<skJV IT'O'l"lcr' , flb·

Habulatov R. "Çeçnya· mne ne da1i oslanovil voynu." Zapiski mirotvortsa. Moskva, izd­ vo "'Paleya", 1995

435

Henıse Pol B "lslokı armyanskogo nasılıya· gde onı berul naçaıo.· Sbomik "'Mefdurıarodnry ıerr0tızm ı svyaz s rıarkoııkamt. Ankara. 1989.

436 437

Hııslun V. "'Trud-T", 01 02 2001 Hacalınskaya ıragediya kak meıdunarodnoye prestupleniye - sostavnaya çast tselen apravlennoy polılıkı genocıda l�espublıkı Armeniya pro\iv Azerbaycansk090 naroda. lıo goviy dol<ument ES JPÇ NANA Jurnal ··0ırçelış

- XXI es('.

No·4S, 2002

438. Tsııaıa po Al!sladlA TtıeAzerbaıµmı Turks Slanlocd, 1992, r.217. 439 Çaladze T �sosıradanye". 1995 440

Çernavın V '1<ardına1noye reşenıye problemı - v vıpolnenii ukaza o razorujenii." Gazela 'VıŞka". 21 1 1 1990

441

ÇernayevA "1991gcd ôııMllc PUT"OŞl"İka � SSSA " f.lıaskl.oa, i:zı:l-w "Tena."

442 Çernayev A "Şesı lel s GorbaÇOv"ım ·· Moskva. ızd-vo "Kultura." 1993. 443 Şahnazarov G Tsena svot>odı Rerormaısıya Gorbaçova glazamr yego pornoşnika Moskva. ızd-vo ·zevs· 1993 444. Şeydayev Ç. "'Banda şakalov-2 · Baku, ızd-vo "Şııvanneş(', 2001 445 446

Şenın O . KryuÇkov V. Varennıkov V "Protsess po delu GKÇP". MahaÇkara. 1995.

Şırornn V "'KGB-CIA sekretnıye pruıını perestroykı." "Yagua(', khudojestevennoye orormıenıye. 1997

447

Şneyder D ··sratenıya v Nagornom Karabahe grozyat pererastı v porıomasştabnuyu

voynu " Jurnal �ıa rubeıom". No 11. Aprel 1992

448. Şutov Y. "Sobaçye serdıse ılı Zapısı pomoşnika. hodıvşego vo vlası." Sankt-Peıerburg, ızd-vo "Altlık" po zakazu TOO "Eva". 1992 449 "Edge Melbuıne" (Avusıraıya). 450 451

06 OJ 1992

Eyubov A. "Karabah Kraıkaya khronologıya bolşoy lıi i fanseystva." 1998.

Yunusova L "Mera oıvelstvennoslı polılıka "

452 "Ya

pomog snyat Hruşova • Mır novostey v Pelerburge (Sankl-Pelerburg),

23.01.2001.

453. Yakovlev A "GOrkaya çaşa • Yaroslavl. 1994

454. Yakovlev A "Omut pamyaıı." Moskva, izd-vo 'Vagnus". 2000.

- - -- 422

imparatorluğun son datbesi


- -- -- --

- - -·

- 4 23

-

.

imparatorluğun son da rbesi


- 424 --

- - - ------ ------�--

imparatorluğun son darbesi



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.