Abdullah Gündoğdu - Ümmetten Millete

Page 1



ÜMMETTEN MİLLETE (Ahmet Ağaoğlu 'nım Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad Dergilerindeki Yazıları Üzerine Bir İnceleme)

Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

IQ KÜLTÜR SANAT ı M.f.Axunc!ov

YAYINCILIK

-i --··-------....=.����·��� <i,. !'F<. ·

1 AzJrb.:ı.yu111 :\/\i!I: j\ L_ _!(it.::-ıbx<��-ısı __ _


!Q Külıür Sanaı Yayıncılık: 258 Araşıırma-lnceleme Dizisi: 216 Ümmenen Millete

(Alı met Ağaoğlu '11u11

Sırat-ı Müstakim ••e Sebiliirrcıad Dergi/erindeki Yatıları Ü:erine

Bir İnce/l!ıııe)

Doç. Dr. Abdulla/ı Gündoğdu Kiıabın ıüm yayın haklan IQ Kültür Sanal Yayıncılık Uluslararası Tanırım Hizmeıleri Ticarcı Limiıcd Şirketi'ne aiıtir.

Yayıncl'indcn yazılı hiçbir şck ii de

ızin alınmadan kısmen veya tamamen alınlı yapılamaz, kopya edilemez. çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

1. Baskı: Kasım

I 2007 I isıanbul

ISBN: 978-975-255-156-5

Genci Yayın Yönelmeni: Adem Sarıgöl Ediıör: Deniz Saraç Dizgi-Mizanpaj: Zehra Ünverdi Kapak Tasanm: Yunus Karaaslan Monıaj: Bülcnı Birkan Halkla İlişkiler ve Dağııım Sorumlusu:

Yusuf Sarıgöl

Baskı-Cilt Kilim Maıbaası Liıros yolu Faıih Sanayi Sitesi 12/204 Topkapı I Isıanbul Tel: 0212 612 95 59 Copyright

C 2007,

IQ Kültür Sanat Yayıncılık

Uluslararası Tanırım Hizmcıleri Ticareı Limiıed Şirketi Copyrıghı

i{) 2007.

Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

IQ KÜLTÜR SANAT YAYINC/l/K, Toplumu

"Bilgi lştğmda Aydınlanmaya" çağırıyor "Bir Kitap Biıı Silalıı Susııırıır" GENEL DACITIM www. iqkultursanaı. com

e-mail: info@iqkulıursanal. com

..

.

®

TOPLU Al.JMl.ARDA iSTEME ADRESi IQ KÜLTÜR SANATYAYINQUK ve ULUSLARARASI TANITIM HiZMETLERi T1C. L11>. ŞTI. Alemdar Mah . Tic>reıho.ne Sok.S.. Fetih Han No JJ/47-45 C•iaJ<>ilu-lsıanbul Tel 0212 520 91 12 Belse ı«;•r• 0212 520 91 12 Cep: 0544 608 58 58


Ebulfez Elç i Bey'in Aziz Hatıras111a..•


İÇİNDEKİLER 9

ÖNSÖZ

..................................................................................................

GİRİŞ

................................................................................................

15

BİRİNCİ BÖLÜM BİR TÜRKÇÜ PORTRENİN OLUŞUMU . ... 1 9

1. 1 . Ahmed Ağaoğlu'nun Hayatı ve Kişiliği .................. . 1 . 1 . 1 . Hayatı ....................................... ...................... 1.1 .2. Kişiliği................................................................ .

. . . 19 .. ...... 27

İKİNCİ BÖLÜM İSLAMCILAR ARASINDA BİR TÜRKÇÜ 2. 1. Ahmed Ağaoğl u'nun Düşünce Serüveni .........................

.35

2.2. Sırat-ı M üstakim ve Sebilürreaşad Mec muaları

.63

2.3. Ahmel Ağaoğlu'nun Sırat-ı Müstakim ve Sebil ürreşad Mecmuaları ndaki Yazılarına Genel Bir Bakı ş . .......... .. .. ... . ............ 64

2.3.1. Sırat-ı Müstakim'deki Yazı ları ..... ..... .......... .. .. 2.3.2. Sebilürreşad'daki Yazıları .............. 2.3.3. Dönemin Kronolojisi ( 1 9 1 0- 1 9 1 4) ........

5

.. ........ 64

. ... . . .. .. ..... ......76

. ............... 85


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ACAOCLU'NUN SIRAT-1 MÜSTAKİM VE SEBILÜRREŞAD YAZILARI 3. 1 . ·Aıem-i İslam: ·Aıem-i İslam ve Siyasiyat-ı Umümiyye

....... .....

109

3.2. 'Alem-i İslam: ·Aıem-i İslam ve Siyasiyiit-ı Umümiye; Bizim Ta'kib İdeceğimiz Meslek .

.

. .

.

.

. . 1 13

....... .... .. .... .... ................. ..

3.3. ·Alem-i İslam: Siyasiyat; Bulgarlann Müdde'iyatı

. .. . . . . 1 1 7

............. ..

3.4. ·Alem-i İslam: İran'ın Mazi Haline Bir Nazar... . ....... . . . . . ...... . . . . .... 1 22

3.5. ·Aıem-i İslam: Türkiyii'da Muhaceret

. . . . . . ........

.. .. ............... ......... 1 27

3.6. Alem-i İslam: Makalat; İran'ın Mazi ve Haline Bir Nazar . . . . . . . ... 1 3 1 3. 7. ·Aıem-i İslam: Makalat; İran'ın Mazi v e Haline Bir Nazar

.... . . . .

3.8. ·A1em-i İsliiııı: Makiiliit; İran'in Hal v e Mazisine Bir Nazar

.. . . ....

1 39

3.9. 'Alenı-i İslam: Makaliit; İran'ın Mazi ve Haline Bir Nazar

........

1 45

135

3. 10. · Alem-i İslam: Makal:it; İran'ın Mazi Haline Bir Nazar . .. . . .. . . . . . 149

3.11. ·Aıem- İslam: Makaliit; İriin'ın Mazi ve Haline Bir Nazar

. 1 53

...... .

3.12. · Alem-i İslam: Türkiye'de Muhacerat Mes'elesi........................ 1 58 3 .13. Alc:ın-ı İslam: Makal:it; Vaz'iyyet-i Siyasiye-i Hazıramız ...... . ... 1 63 3. 1 4. Diirü'l-Hiliifede Maarif-i İbtidii'iyenin Hali ve

Süreı-i Islahı: - 1 -

. . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . ....... . . . . . . . ...................

1 68

3.15. Darü'l-Hilıifc'de Ma'arif-i lbtidii'iyenin Hiili ve

Sureı-i Islahı: - 2-........................................................................ 1 74 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM AGAOGLU'NUN SEBİLÜRREŞAD YAZILARI 4. 1 . Siyasiyat: ·Alem-i İslama Umumi Bir Nazar.. . ............................. 1 85 4.2. Siyasiyat: Vaz'İyyet-i Haziremiz 4.3. Siyasiyat İngilıerc

ve

Biz . . .. . ...

. . . . . ..............

...............

. . .................. . . . . . . ..... 1 89

.... .......... . . . . . . . . . . . . . . . . ....... 1 94

4 .4. Siyasiyat Tavassut ... . .. . . . . . . . . . . ....... . ............. . . . . . . . .... . . . .. .. ................. 1 98 4.5. Siyasiyat: Muharebenin Yeni Devresi

.

. 202

. . . . . . . . . . . . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . .

4.6. Siyasiyat Marakcş Hadisatı - Sasanof'un Nutku

. 207

...... . . . . ...... . . . . . . .


4.7. Siyasiyat: İtalya'nın Teşebbüsat-ı Mezbuhancsi İngiltere ve İslamiyet ....... . ............. .. ............. ......... ..................... ..........

. ....2 ı 2

4.8. Siyasiyat: · Alem-i İslam; lngiltere-Almanya..... ........ ................ .. 217 4.9. Siyasiyat: Şark ve Garb - 1 - ................ ......... .. ............... . ...... . .... .. 222 4. 1 0. Siyasiyat: Fas ve T rablus .......................... .....................

........ 227

4. 1 1. Siyasiyat: Taassub-ı Cahilane Kimdedir?......................

. ...... 231

İran Hanları....

4.12. Siyasiyat: Tecelliyat-ı İshimiye . .......... ....... ..... .......

..... 236

4. 1 3. Siyasiyat: Bağdad ve Maverii-i

.....24 1

4.14. Siyasiyat: Mühlik Bir Maraz ... ......

. ...246

4.15. Baltık Mülakatından Sonra..... ......................... ....... ..... ......... ...... 251 4.16. Vahim Günler ....... ......... ............ ............ ............... .......... ......... .... 255 4.17. Bir Memleket Nasıl Mahv Olur ............................. ...... ......... ..... 260 4. 18. Siyasiyat: lcmal-i Siyasi...............................................

. . ... 264

4.19. Siyasiyat: icmal-i Siyasi............ ....... ..... ........................... . ..... .... 269 4.20. Siyasiyat: lcınal-i Siyasi.... ............. ........................ ...... . .......... .. .273 4.2 1 . Siyasiyat: İcmal-i Siyasi..........................................

..277

4.22. Siyasiyat: lcmal-i Siyasi............ ......... ........ ....... ........... ...... .... .. . .. 282 4.23. Siyasiyat: icmal-i Siyasi...................... ......... . ......

. .........285

4.24. Siyasiyat: icmal-i Siyasi.............................. .................... . .......29 1 4.25. Siyasiyat: lcmal-i Siyasi.................. . ..... ..... . .......... ...... .. . .. .......... 295 4.26. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi..........................................

..300

4 .27. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi..........................................

. .. .305

4.28. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi..........................................

..309

4.29. Siyasiyat: İcınal-i Siyasi........... ................ ............. ......... ...... ..... .3 1 3 4 .30. Siyasiyat: icırnil-i Siyasi.. ........ .... .............. ........ ........... ...... ........ 3 1 8 4.31. Siyasiyat: icmal-i Siyasi............. ..................... ................ . . ........ 322 4.32. Siyasiyat: lcmal-i Siyasi .................................. ...... .... . . .. . . . ..... .327

Ekler

331

....................................................................................................

Kaynaklar

.

.

. . .

..

343

.............. ........ .. ... ... .................................... . ................

Dizin .................................................................................................... 345



ÖNSÖZ

Bu çalışma, Türkiye dışından özellikle Çarlık Rusya'sından gelen Türklerin Türk düşünce ve kültür hayatındaki etkilerini anla­ mayı amaç edinen bir dizi çalışmanın ilk kitabıdır. 24 Temmuz Jön Türk Devrimi sonrası Türk düşünce hayatındaki canlanma muaz­ zam bir birikim yaratmıştır. Bu dönemdeki düşünce hayatındaki be­ reketlilik günümüzde bütün düşünce akımlarını belirleyen çok öz­ gün bir muhtevaya sahiptir. Gazeteler, dergiler, kitaplar, konferans­ lar bu muaazam birikimin bir kısmını oluşturur. Bunları konu alan külliyetli bir araştınna ve inceleme yapılmış ve yapılmakta olması­ na rağmen hala önemli bir kısmı gün yüzüne çıkarılmayı beklemek­ tedir. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreş ad mecmuaları sözünü ettiği­ miz muazzam birikim içerisinde önemli bir yere sahiptir. İslamcı düşüncenin hem Türkiye'de hem de uluslararası alan­ da artan etkinliği bu akımın daha sağlıklı anlaşılmasına olan ihtiya­ cı artınnak.tadır. Söz konusu mecmualar, Türkiye'deki İslamcı dü­ şüncenin gelmiş geçmiş en özgün, en seviyeli fikir ve en donanım­ lı yayın organı olma özelliğini hala koruduğunu söylemek abartılı bir yorum olmayacaktır. Başka bir deyişle günümüz İslamcı düşün­ cesi bu seviyeyi aşamamış olması ayrı bir ilgi çekici konudur. Ağa­ oğlu'nun bu yazılarını okurken bazen kendinizi bugünün Türkiycsi veya İslam dünyasındaymışsınız gibi hissedebilirsiniz. Bazen de o 9


Doç. Dr. Abd111/11h Gündoğdıı gün için yapılan şikayetleri, soıunları ve çözüm önerilerini okuyun­ ca sanki bunca tecrübe boşa yaşanmış gibi bir hisse kapılabilirsiniz. İkinci Meşnıtiyet sonrası dönemi siyasi ve düşünce akımları­ nın. Çağdaş Türk düşüncesinde ve siyasi hayatında ne denli belirle­ yici olduğu ve bunların özgün esaslarının bu dönemde ortaya atıl­ mış bulunduğu konusunda, konunun uzmanları arasında bir ittifak vardır. Bu dönemi doğnı anlamamızın Cumhuriyet dönemini ve özellikle son yirmi yıllık dönemi iyi anlamamız için bir ön koşul ol­ duğuna inandığımızı sanırım ayrıntılı olarak söylemeye gerek yo­ ktur. 19 l O- l 914 yı il arı arasındaki bir döneme yayılmış olan bu ya­ zılar, Osmanlı devletinin dağılma sürecine, imparatorluktan milli devlete geçişte düşünce hayatımızdaki gelişmeleri en yetkin bir ay­ dının kaleminden tanıtma imkanı vereceğini söylemek mümkün gö­ rünınektedir. 1908 Devrimi sonrasında, çok renkli imparatorluk dü­ şünce hayatının önemli bir kesitini bu yazılardan takip etmek müm­ kün görünmektedir. Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Yemen Sorunu, cihan harbine dönüşecek olan Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf et­ rafında kutuplaşan dünya siyasetinin ü lkeye yansıması gibi, siyasi hayatımızı derinden etkilemiş olan büyük hadiseleri bünyesinde ba­ biyografiler galerisi gibidir. Ah me t Ağaoğlıı,

rındıran bu dönem o çapta büyük isim lerinde resmi geçit yaptığı bir

Yusu f Akçııra, Hiise­

yinzcide Ali Bey. Ali Merdan Topçııbaşı, Ziya Gökalp, Zeki Ve/idi Togan. Ahdiirreşit

lbralıim

v.b. gibi o dönemde büyük dönüşümle­

rin, köklü gelişmelerin arkasında bulunan bu yetkin aydınlar, olağa­ nüstü yaşam öyküleri, birikimleri, yetenekleri ve yapıp ettikleri ile tekrar tekrar üzerinde durulmayı hak eden kişilikler olarak karşı­ mızda dumıaktadır. Ahmet Ağaoğlu, izlenmesi ve hakkında değerlendinne yapıl­ ması en zor şahsiyetlerin başında gelir. Bunda kendisinin olağanüs-

ıo


Ümmetten Millete tü velut bir yazar olması yanında bu üretkenliğinin sonuçlarına bü­ tünüyle ulaşmadaki güçlüğü de ifade etmek gerekir. Fransa, Rusya, Azerbaycan, İran, Türkiye başta olmak üzere dünyanın en muhata­ ralı dönemlerine hem siyasi bir figür olarak aktif katılmış hem de yazılarıyla tanıklık etmiş, yol göstermiş çok yönlü biri hakkında bir değerlendirme yaparken onun süratine yetişmek ciddi bir zorluk oluşturur. Ağaoğlu bu yazılarında bizde dış politika yazarlığının ilk ör­ neklerini sunar. Bu yazıları kaleme aldığı dönem, Osmanlı Devle­ ti'nin sonunu getiren en gerilimli yıllara denk gelmektedir. İkinci Meşrutiyet sonrasında, iç siyasi gerginlikler, saray darbeleri, Bosna Hersek'in Avusturya tarafından ilhakı, İtalya'nııı Trablusgarp·a sal­ dırması, Balkan savaşları gibi bu yoğun gündem içerisinde dış dün­ yayı tanıyan, iyi eğitim alınış donanımlı bir aydın olarak Ahmet Ağaoğlu'nun gözlem ve değerlendirmelerinin söz konusu dönem ve hadiseler konusunda araştınna yapanlar için yol göstericiliği ya­ nında önemli bir kaynak olduğuna da kuşku yoktur. Ayrıca bu yazı­ ları Türk basın tarihi ve özellikle dış politika yazarlığının tarihçesi bakımından da önemli olduğu hemen anlaşılabilecek bir durumdur. Ağaoğlu üzerine yapılan bütün çalışmalar onun hayatındaki ve düşüncelerindeki değişime ve bazaıı bölünmüşlüğe değinme yap­ madan geçmezler. Hatta bu husus eserlerin adına da yansıtılmıştır'. Bunda biraz da Ağaoğlu'nun hayatındaki bölünmüşlük yanında �ii­ rekli ve samimi hislerle hakikati arayan bir aydın olması neden ol­ muştur diyebiliriz. Biz de onun fıkri serüveninin dönüşüm evresine 1 Bu konuda Agaoğlu üzerine yapılan üç ciddi çalışmayı zikredebiliriz: A. lfolly. Shissler, i ki lmparaıorluk A rasın da Ahnıel Ağaoğlu •·c Yen i Türkiye. lstan­ bul Bilgi Üniversicsi Yayınlaıı, isıanbul.

2005; Ufuk Özcan, Ahmet Ağaoğlu vr Ya­

Rol De�işikliği Yüzyıl Dönümünde Batıcı Bir Aydın, Donkişot Akad�ını yınları, İstanbul,

2002;

Fahri Sakal. Ağaoğlu Ahmed Bey. Türk Tarih Kuıııınu

Yayınları, Ankara, 1999.

il


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu denk gelen

Sı rat-ı Müst akim

ve

Sebilürreşad dergisindeki

yazıları

üzerine yaptığımız bu araştırmaya bu düşünceyle Ümmetten Mille­ te adını vermeyi uygun gördük. Aslında bu dönüşümü sadece Ağa­ oğlu'na ait bir özellik olarak değil, çöken bir imparatorluğu kurtar­ maya, yok edilmeye çalışılan bir milleti korumaya azmetmiş ve bu uğurda kanla, barutla, fikirle karışan hayatlarını ortaya atmış bütün bir neslin acı tecıiibelerle elde ettiği bir birikim olarak görmek ge­ rekir. Çalışmamızda Ağaoğlu'nun yazılarının üslubunu bozmamaya gayret gösterdik. Bu metnin okunup anlaşılmasını biraz güçleştir­ miş olsa da dönemin dil ve üslup özelliklerini yansıtmak kaygısıy­ la büyük oranda okunduğu şekli muhafaza etmeye amaç edinen bir yöntem kullandık. Bugün için kullanımda olmayan kelime, deyim ve kullanımların dip not olarak günümüz Türkçesi ile anlamlarını verdik. Okuyucunun metinden bir miktar okuduktan sonra söz ko­ nusu okuma anlama güçlüğünü aşacağını umuyoruz. Ayrıca yazıla­ rın genel bir değerlendirmesini ve özetini de ayn bir bölüm olarak okuyucunun istifadesine sunduk. Yine Ahmet Ağaoğlu'nun hayatı, şahsiyeti, eserleri ve Türk düşünce hayatındaki yerini konu alan ayrı bölümlerle okuyucunun sadece araştırma konusu ettiğimiz ya­ zıları dışında genel bir Ahmet Ağaoğlu değerlendirmesi yapabilme­ lerini kolaylaştırmayı amaç edindik. Bunlara ek olarak, yazıların kaleme alındığı dönemin kronolojisini de koymamızın faydalı ola­ cağını umuyoruz. Ağaoğlu'nun söz konusu yazıları, onun üzerine yapılan bütün bilimsel çalışmalarda büyük oranda göz ardı edilmiş yazılardır. Bu yazılar ilk defa bir araya getirilerek yeni harflerle neşri yapılmış ol­ maktadır. Bu bakımdan kaynak neşri niteliğinde bir eser olmasına da gayret ettiğimiz bu çalışmamızın onun düşüncelerinin anlaşılma­ sında önemli bir boşluğu doldurmasını bekliyoruz.

12


Ümmetten Millete Bu çalışmanın ortaya çıkmasında beni ısrarlı teşvikleri ile gay­ rete getiren JQ yayıncılığın sahibi Adem SAR/GÖL Beyefendi'ye, yardımlarını gördüğüm değerli öğrencilerim Oktay Berber, Fatma

Deniz ve Sema Yaman'a, konuları benle usanmadan müzakere eden dostum Cafer Güler'e ve Adem KARA'ya, son olarak çalışma süre­ sini kendi zamanlarından çaldığım sevgili eşim ve çocuklarımın fe­ dakarlığına teşekkür etmemin gereğini de sizlerle paylaşmak iste­ rim.

Abdu//alı Giindoğdu Mac11nköy-A11kara, Ekim-2007



GİRİŞ

Hürriyet bizde hep uğrunda ağır bedeller ödediğimiz bir hedef ola gelmiştir. Bu değişen dünya şartlarına uyum konusunda ağır be­ deller ödediğimiz anlamına da gelebilir. Birinci ve İkinci Meşruti­ yet' in ilanını Türkiye'de hep talihsiz olaylar izlemiştir. Birincisin­ den sonra Osmanlı-Rus Savaşı ve Bertin Kongr=si'nin yarattığı Meşrutiyet ve hürriyete ara veren süreç, İkincisinin ardından Bul­ garistan 'ın bağımsızlık ilanı, Avusturya-Macaristan'ın Bosna- Her­ sek ' i ilhakı, Karadağ ve Sırbistan'ın bütünleşmesi, Girit'in Yuna­ nistan'a katılma karan ve 31 Mart vakası . Daha ilk yılında, Meşru­ tiyet, dayanması gereken temel hürriyetleri geliştinnek yerine Ül­ kede siyasi kamplaşmaya yol açan ağır bir hava hakim olmuştur. Bunu bir biri ardınca başka sarsıntılar izleyecektir. Arnavutluk isya­ nı, Arabistan meseleleri, bu arada Yemen isyanı, İtalya'nın Trablus­ garb'a asker çıkannası ile başlayan savaş, onca direnişe rağmen sa­ vaşı kaybediş. İtalya ile barış görüşmeleri bitmeden patlak veren Balkan Savaşları. Bütün bu felaketler ortasında devleti yaşatma, halkı bir arada tutabilme çabaları. Bu şartlar altında girdiğimiz Ci­ han Harbi, çöken bir imparatorluk, darmadağın olan bir halk. Bu arada yangın yerine dönen ülkeyi herkes kendi başına bırakıp ka­ çarken, tüm faturaları ödemesi istenen Türkler için bunca tecrübe bir millet olduğunun farkına vannaları gibi hayırlı bir sonuca da ne15


Doç. Dr. Abd111lah Gündoğdu den olmuştur. Bu fark edişle Faturayı Türklere kesen müstevlileri şaşırtan bir hamle ile Türkler milli haklarını savunma mücadelesi­ ne atılmış (Müdafaa-yi Hukuk), Türkiye Büyük Millet Meclisi hü­ kümeti ulusal kurtuluşu temin etmeyi başamuştır. Bir toplumun yaşayışı, gelişmesi ve her şeyden önce de gele­ ceğine ilişkin sistemli görüşler, o toplumun siyasi düşüncesini oluş­ turur. Bu düşünce, daimi surette, gerçeklerle, tecrübelerle, o toplu­ mun tarihi, coğrafyası, aidiyetleri, inançları ve maruz kaldığı etki­ lerin bütün olarak o toplumdaki beklentilere yansıması sonucunda doğar ve gelişir. Kendini bu işlerler sorumlu gören aydınlar olup bi­ tenleri, geçmişi açıkladıkları gibi geleceğin de nasıl o günkünden daha iyi olabileceğine ilişkin tasavvurlarını bu düşünceler etrafında sunarlar. 20. yüzyıl ilk çeyreği siyasi düşünceler açısından bugünü de belirleyecek olan köklü siyasi düşüncelerin teşekkül ettiği, ta­ savvurlarını hayata geçirme imkanı buldukları canlı ve coşkulu bir kesit olarak her zaman ilgi çekicidir. Bu dönem siyasi düşünceleri Yusuf Akçura'nın önerisi ile genelde

"Üç Tarz-ı Siy aset " yani

Os­

manlıcı/ık, İslamcılık, Türkç iilük şeklinde değerlendirilir. Ancak bu tarz-ı siyasetlerin dışında Batıcı/ık,( Garp çılık ), Teşebbüs-i şahsi ve Adem-i merkeziyetçiliği savunan Mesleki İctinıai yanında Sos­ yali.�t (işti rakiyı m) fikirlerini de saymamız gerekir. Her ne kadar bu düşünce akımları bir birleri ile çetin bir mücadeleye girmiş olsalar da bir birlerinden bütünüyle kopuk değillerdir, ayrıştıkları noktalar olduğu kadar birleştikleri noktalar da mevcuttur. Osmanlıcılık, Osmanlı devletini oluşturan tüm unsurların mil­ letler üstü birliğini yani savunan ve devletin mevcut yapısını ıslah ve ihya ederek yaşatmak gayesini güdenlerin dayandığı fikirdi. An­ cak az çok bütün diğer akımların ortak gayesinin bu düşünceyle ör­ tüştüğünü savunan Tarık Zafer Tunaya, Osmanlıcılığı ayrı bir fikir akımı olarak değil diğer bütün akımlar içinde ortak olan bir düşüce

16


Ümmetten Millete olarak görür'. Buna karşın bu iddia diğer görüşler için de savunula­ bilecek bir özelliktir. Her akım için eklektik özellikleri dolayısıyla bir birleriyle birleşti kleri pek çok husustan söz etmek mümkündür. Süleyman Nazif önde gelen isimleri olarak göze çarpar. Osmanlıcı akımın ortak özelliği; "Tanzimaı'la tespit edilmiş olan Osmanlıcılık ve 'Osman lı Milleti' kavramını yaşatmak ve bu kavram içinde Batı medeniyetine ve onun türlü kısımlarından biri­ ne şu veya bu ölçüde ayak uyduımaktır." Bu fikrin en güçlü temsil ­ cileri İctihad dergisi etrafında toplarunışlardı. İslamcılık, İkinci Meşrutiyetin en yaygın düşünce akımı olarak karşımıza çıkar. İslamcılar, mevcut sorunların İslam akidelerine dönmekle ve toplumun daha çok dindarlaştırması yoluyla çözülebi­ leceğine inaıunaktaydılar. Siyasi olarak İslam birliğini savunmak­ taydılar. Padişahın aynı zamanda Müslümanların halifesi bulunuşu,

Sıraı-ı Miisıa ­

Şeyhül islamın siyasi konulardaki müeyyidesi bu akımı güçlendir­ mekteydi . İslamcılığın başlıca yayın organları önce

k iın ve daha sonra Sebi liirreşad adını a lınış olan dergi BeyanıHhak , Ma hfe/, Li va -i is lôm , Mek ôtib ve Medar is

idi. Aynca gibi dergi­

Ba baırzad e Alımeı Naim, M. Şems eddiır (Giiıra ltay). Şair Melımed Ak if. Abd iirreşid ibralıim. Sa iı Ha lim Paşa , Mus ta fa Sa bri Efeırdi gibi isimler sayı labilir. Bu ler diğer bilinen yayın organlan idi. Bu dergiler etrafında toplanan

İslamcı yazarların önde gelenleri olarak

isimle ve dergiler arasında İslamcılığın çok farklı anlaşıldığını,

ara­

larında ciddi görüş ve yaklaşım farkları olduğunu bel irtmek gerekir.

Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad çizgisi, özgürlüklerden yana olu­ şu ve ihyacı yani yeni leşmeci göriişlcriyle diğerlerinden ayrılmak­ tadır'. 1 Tarık Zafer Tunaya, Hürrİ)'CIİn llılnı, Arba Yayınları. İstanbul, 1 'l%, s. 76. 2 Ankara İsıiklal Mahkcıncsi'ndc Necip Ali; ··scymıiillıak ga:cı,-si11111 ıııımıış ol­ dugu yol o katlar k/erik11/ itli ki Sehiliirreşad gt1=eteJi 0111111 _vammla ("Ok lıbenı/ kalınlı·· dcğcrlcnclinncsi bu farka işarcı eder. İsmail Kara. l•l:İm(lların Siy:ısi Görüşleri. İz Yayıncılık. İsıanbul, 19Q4, s. 86. 63. dn.


Doç. Dr. Abdullah Güntloğdu Bu dönemin diğer düşünce akımları ile kıyaslandığında daha yeni ve en tesirli olacak olan düşünce akımı Türkçülüktür. İmpara­ torluğun yükünü taşıyan Türklerin yol ayrımına geldikleri bu dö­ nemde, yine kendilerine dayanmaktan başka bir çıkar yolun kalma­ dığı bir ortamda Türkiye dışından gelen Türklerin de katkısıyla Türkçülük özellikle aydınlar arasında en cazip düşünce olarak öne çıkmıştır. Ülkenin en donanımlı, en kararlı ve en teşkilatçı aydınla­ rını bünyesinde barındıran bir düşünce akımı oldukları için ülkenin

Ziya Gökal p. Yusu f Akçura , Alrmet Ağaoğ lıı, Öme r Seyfettin , Ha mdıı llalr Sııplri, Me lrme d Fııad Kö pnl/ii, Kaz ım Nami (D uru), Me lrnıed Emin (Yurdakıı/). Ahmet Hikmet (Miijtüoğ lıı) , İsmai l Hakkı (Ba ltacıoğ lu) , Tekin Al p ve bir yığın edip, yazar, bilim adamı, asker Türkçülük akımı içerisinde yer almışlardır. Gen ç Ka lem le r, Tü rk Yurdu, Küçük Me cmııa gibi dergilere, Tü rk Ocağı gibi kültür yayan derneğe sahip geleceğini belirlemede en etkin olanlar da bunlar olacaktır.

olmuşlardır. Batıcılık, imparatorluğun batılılaşmak yoluyla kurtulacağına inanan, daha rasyonalist temelde çözümlemeler ve önerilere sahip olan bir fikir akımı olarak daha çok ictihad dergisi çevresinde Ab­

dııllalr Ce vdet, Ce la l Nuri (İle ri ), Kı lı çzade Hakk ı fından temsil edilmiştir.

18

gibi isimler tara­


BİRİNCİ BÖLÜ M

BİR T Ü RKÇ Ü PORTRENİN OLUŞUMU l.1. Ahmet Ağaoğlu'nun Hayatı ve Kişiliği 1.1 .1. Hayatı' Ahmet Ağaoğlu gazeteci-yazar, düşünür, siyasetçi ve

du.

Türkçü­ doğ­

lük akımının önde gelen liderlerinden biridir. 1869'da Şuşa 'da

Babası Mirza Hasan ve annesi Taze hanım Şuşa asilziidelcriıı­

deııdi. Her ikisinin de Karabağ Hanlığı'nın kurucusu Penalı Hanla 1 Alımcı Ağaoğlu'nun h aya ı hikayesi ile i lgili yararlandıgıınz Kaynakça: Yusuf Akçura, Yeni Türk

Devletinin

Öncüleri. Ankara. 1981. S.

167-187;

Sanıcı

Ağaoğlu. Babamdan Hatı ral a r, Ankara, 1940; Saıncı Agaoglu. Babamın Ar­ kadaşları, İstanbul,

193 8 : Sanıcı Ağaoğlu. Aşina Y üz l er, İsıaııbul. 1%5: Hüse­ Mirza 13a­

y i n Baykara. Azerbayran'da Yenileşme Hareketleri, Ankara. 1965:

la Mchmelzade, Milli Azerbaycan Harekeli, Azerbaycan Kültiir Derneği Ya­ yınları, Ank a ra . 1991: Fahri Saka l, Ağaoğlu A hmed Be)'. Tiirk Tarih Kunımu Yayınları, Ankara, 1999; A. Holly, Shısslcr, i ki lmp aralor l uk Arasında Ahmet

T. U. Belge, İstanbul B ı l gı Üıııvcrsicsi Ya­ Ahmet A�aoğlu ,-e Rol Değişikliği Yüı­ Bir Aydın, Donkişoı Akademi Yayın l a rı . İstanbul. Edebiyalı Tarihi, istaııbul, 1926; Kama\ TalıbnJc.

Ağaoğlu ve Yeni Türkiye, Çeviren yınları,

lst anbul , 2005; Ufuk

yıl Dönümünde Dalıcı

2002;Emiıı Abid, Azeri

Ôzcan.

Azerbaycan Edebi Tenkitinin Tarihi. Bakı. 1 983: l li lmi Ziya Ülken

lsı a nbul, 1986; İ bra h ıııı Yücel. Basın, lsıaııbu l, \9SS; Neriman Zcynalov. Bakü, 1974. vs.

Tiirki­

ye'd e Çağdaş Düşünce Tarihi,

Azerbaycan'da

Fikir Heyatı ve

Azcrbııycan'dıı

Maıbuaı Tarihi,

19


akrabal ığı

vardı. Akçura,

Doç. Dr. Abdullah Gütıdoğdu onun baba tarafından

XVl l l. Yüzyılda

Er­

zurum 'dan bütün kabilesiyle Karabağ'a gelip yerleşmiş olduğunu belirtir. Raba tarafından dedesi Mirza İbrahim, Şuşa'nın en meşhur alimlerinden sayılırdı, güzel hattatlığı vardı ve Türkçe şiirler yazar­ dı. ""Alım<:'/ Bey 'in amcaları. Tiirkç e 'detı

b aşk a Fars ça, Arapç a v e b üt ii 11 ai le Şuş a 'da i lim v e i rja11iy le m iinı­ ıcı:dı. Bilhassa. Mirza Hasan '111 d ayısıırın ai lesi Karab ağ '111 en meşhur ıı/emcı ocaklarıııdaııdı. Ahmet Ağ aoğlıı çoc uk lukt an itib a­ ren bôyle hir ailenin içinde b ii yii tiilnrı lş oldrı . Çocukluğunu böyle Rusça bilirlerdi. Hasılı,

"

bir muhinc geniş ve ata erkil bir aile düzeninde geçiren Ahmet Ağa­ oğlu, ilk önce mahalle mektebine gitmiş, ama bu sıbyan mektebi onun Şark'ın ve İslam dünyasının olumsuz havasını ciğerlerinde hissettiği ilk

tecrübe

olmuştur. Burada az Türkçe ders dışında ço­

ğunlukla Farsça eğitim vcnncktcydi. Bu sırada özel bir hocadan Arapça ders de alıyordu. Geniş ailesinin reisi durumundaki amcası gclccckde onun bir müctehid olmasını istiyordu. Babasının ve am­ casının haberi olmadan, annesinin izni ve dayısının teşvikiyle Rus­

na

ça dersler almaya başladı. Rusça öğrerunesine karşı olan amcası bu­ çok kızdıysa da, makam sahibi olan dayısının müdahalesi işleri

yoluna koydu. Ardından Şuşa'daki Rus dilinde, çağdaş tahsil veren şehir mektebine devam etti. Bu okul o dönemde şehrin yansını oluştura Eııncnilcrin yaşadığı mahallede bulunuyordu. Mektepte yalnız dört Türk çocuğu bulunuyordu. Ağaoğlu'mın "Garp ve Şark" arasında ortaya çıkan derin uçurumu ilk keşfctttiği yer bu okul ol­

lardaki

muştur. Rus okullarının duvarlan arasında, ilk defa Ermeni çocuk­ Türk düşmanlığının neden olduğu bütün ağrı ve aeılannı

kendi hayatında yaşadı. İ ki toplum arasındaki farklılaşmayı ve bu­

nun muhtemel ha ya l

sonuçlarını kestim1eye başladı. Ayrıca Ermenilerin

eğitim ve çağdaşlaşma yoluyla kısa bir sürede elde ettikleri gelişme onun

mücadelesini beliryccek izlenimler oldu. Bir çocuk için

20


Ümmetten Millete ağır olan baskılara rağmen 1884'te Şuşa 'daki okulunu başarıyla ıa­ mamlayarak Tiflis'deki tek Rus Gimnazyumu olan "realııoe ı.ı(ili­ şe" denilen, daha yüksek dereceli Rus

okuluna girdi. Burası klasik

eğilimden ziyade pozitif bilimleri önem veren bir

nevi lise idi. Bu­

rası Ağaoğlu için, Rus ve dünya kültürünü yakından ıanıdığı bir

yer

oldu. Dönemde Tiflis Rusya'daki her tür düşünce akıııııııın kcndi­ sıni ifade edebildiği bir merkez durumundaydı. Bu canlı fıkir orta­ mıııda Hıristiyanlar daha iyi bir yaşam için her ıür

muhal i f akım ve

inkılapçı harekeler içerisinde yer alırken Müslümanlar ululemrc iıa­ at etmek namıııa Çar'a sadık kalmaktaydılar. Bu tezaı Ağaoğhı'nun aktivist kişiliğini besleyecektir. 1887'de "realııoe 111;ilişe ··yi de ba­ şarı ile bitiren Ahmet Ağaoğlu, mezuniyet sınavında

müfcııişlerin

sorduğu bütün soruları bilerek üç yüz ruble ile ödüllendirilıııışıir. Bu şekilde kendine güveni iyice artan Ağaoğlu,

1888'de Peıers­

burg'a giderek Mühendislik Enstitüsü'ne kaydoldu. O ana

kadar

Peıersburg'a ancak üç müslüman öğrenci gitmiş bulunuyordu. ra­ kat, bu dönem başlayan göz rahatsızlığı nedeniyle altı

aydan sonra

vatana döndü. Durumu iyileşince, şartlarını kendisi için uygun gör­ mediği için Petersburg'a dönmeyerek l 889'da tahsilini

tamamla­

mak için Paris'e gitti. Burada Azerbaycan'dan Avnıpa'ya tahsile gelen ilk kişi olarak Sorbonna Üniversitesi Hukuk F ak ülıe s i'n e

gir­

di. Bir süre burada maddi zorluklar çekmesine rağmen dönmeyi hiç düşünmedi. l 890'da ise, bu okula devam etmekle beraber "Ecole

des lıaııtes Etüdes pratikııes" ve "Ecole des laııgııes Orieııtales ı•i­ vantes "in ba'zı derslerini takibe başladı. Yaşayan doğu dillerini öğ­ reten bu sonuncu okula, profesör Janıes Darıncsıeıer'dcn

"Sark

lıa/kları tarihi", Barbier de Menard'dan ise Arapça, F:ırsça ve Türkçe derslerini takip ediyordu. James Dannestetcr'in yardımı ile genç Ahmet Ağaoğlu, Paris'in ilmi ve edebi salonlarında yer edin­ di. Hipolit

Ten,

Gaston Paris vb. tanınmış Fransız 21

uzmanları ile t a

-


Doç. Dr. Abd11/lah Gündogdu nıştı. Yine hocası Darmstcterin yardımı ile l 890'da ilk ilmi maka­ lesi

""Joıırııa l des Debaıs '"da yayınlandı. Makalede Doğunun tasav­

vuf felsefesinden, hayat ve edebiyatından bahsolunuyordu. Bunun ardıııdan, yazılan aylık

""No ııvelle Revııe "

"'Revııe

ve haftalık

mecmualarında da yayınlanmağa başladı. Ünlü Fransız şar­

kiyatçısı E rı ı esı Renan 'ın dikkatini çeken Ağaoğlu bütün bu ilmi fa­

B leııe ··

aliyetlerin sonucu olarak henüz 23 yaşındayken 1892'de dünya şar­

kiyatçılannın Londra 'da toplanan uluslararası kongresine davet edildi. Ahmet Ağaoğlu bu kongreye

''Şii m ez hebinin Men şe le ri··

adlı bir tebliğle katılmış, bundan dolayı İ ran şahı tarafından "aile­ nin uğur yüzüğü" sayılan firuze bir yüzük ile ödüllendirilmişti. Bu kongreye katılanlar arasında Lord Curzon da bulunuyordu. Kongrenin kararıyla bu tebliğ basıldı ve yayınlandı. Hayatının Paris döneminde Ahmet Ağaoğlu; Fransa'da yaşayan geleceğin Jön Türkleriyle, bu arada Ahmet Rıza Bey'le, Cemaleddin Afgani ile ta­ nıştı. Kendi otobiyografisinde anlattığına göre Afgani'yi bir kaç hafta evinde misafir etti. Kuşkusuz, bu tanışıklık ve karşılıklı ilişki­ ler, onun fikri gelişmesinde önemli rol oynadığı gibi onun daha sonraki hayatını da etkileyecektir. Türkiye'ye göçmesi ve burada etkili görevlere gelmesi bu tanışıklık ve ilişkilerin etkisi vardır. Ah­ met Rıza Bey'in ideallerinden ödün vermeyen kişiliğine derin say­ gı duyar. Afgani'nin Türkçüler nezdinde tanınması biraz da Ağaoğ­ lu'nun onunla kurmuş olduğu yakınlık sayesinde mümkün olmuş­ tur. Türkçüler İslamcıların suçlamalarına karşı Afgani'nin yaklaşı­ mından bir hayli istifade edeceklerdir. Paris'de yaşadığı yıllarda, vatanla da alakalarını sürdürüyordu. Paris'teyken Fransız gazetele­ rinin yanısıra Tiflis'de Rusça yayınlanan

Rııs gibi

K afkas, Kaspi ,

ve

Şarki

gazete ve dcrgilerede de devamlı olarak makaleler gönde­

riyordu. Ahmet Ağaoğlu, Paris'te altı yıl kadar kaldı. Hukük Mek­ ıebi'ni bitirdi,

"Co l/eg e de Fr ans a "dan bir diploma aldı. 22

Paris'tey-


Ümmetten Millete kcn henüz yazılarında Türkçülükten eser yoktur. Daha çok kendini İran aidiyetine bağlı hissetmekte bir yandan da Batıcı fikirlerini ge­ liştirmektedir. Ernesı Renan'ın '"şark seııi yer" şeklinde ifade etti­ ği memleketine dönmemesi yönündeki tavsiyesine

'"111e111/ekeıi111i11

okumıış iıısaıılara ilıtiyacı var" diye uymayarak 1894 Mayısında Paris'ten istanbul'a geldi. Dört ay da burada kaldıktan sonra önce Tiflis'e gitmiş mezun olduğu ··realnoe ııçilişe "de Fransızca dcrsle­ rı okutmuş, bir yandan da daha önce yazdığı Kafkas gazetesinde ya­ zılar yazmıştır. Daha sonra 1896'da Şuşa'ya geçip bir süre Şuşa'da yaşadı. Şuşa'nın Türk bölgesinin bayındırlığı için çalıştı. Milleti için okuma salonu kurdu, tiyatro gösterilerine katıldı, Fransızca dersleri verdi. Abdurrahman Yezirov'un kızı Sitare hanımla tanışıp evlenmeye karar vermesi bu sırada oldu. Ama onun serbest fikirle­ ri ve Avrupai tavırları bölgedeki tutucu kesimlerin tepkisini çektiği için bu evliliğin gerçekleşmesi 1902 yılına kadar sümıüştür. Şu­ şa 'da geçen bir yıldan sonra Ağaoğlu Bakü'ye göçtü. "Kafkas .. ga­ zetesine muhabirlik ettiği gibi, Bakü ortaokulunda ve Ali Ticaret mektebinde Fransızca hocalığı yaptı. Ahmet Ağaoğlu Bakü'de Aze­ ri petrol zenginlerinden Hacı Zeyııalabidiıı Tağıyev'in maddi deste­ ğiyle Rus Dili'nde yayınlanan "Kaspi" gazetesinde çalıştı. Onu, Rusça bir Türk yayın organı haline getirdi. Aynı zamanda Baku or­ taokulunda ve Baku Ali Ticaret Mektebi'ndc Fransızca hocalığını da üstlendi. Burada şehrin zenginlerini yönlendirerek Gaspıralı'nın

Usııl-i Cedid mekteplerini yaymak için Neşr-i Mııar((adlı bir cemi­ yet kurmuştur. Burada Sünni ve Şii ayrımının yarattığı olumsuz ha­ vayı dağıtmak için mücadeleye girişti. 1900 yılında kaleme aldığı

"/sicim ve Alıwıd" ile din adamlarındaki yozlaşmayı, 1901 yılında

yazdığı '"fslôm Diııiııde ve is/dm Diiııyas111da Kadııı "adlı Rusça bir eseri ile kadınların insani haklardan mahrum tutulmasının İslii.m'a

da uymadığını anlatmaya çalıştı. Bu faaliyetleri onu tutucu yerli 23


Doç. Dr. Abdııflah Gündoğdu ulema gözünde düşman haline getirmiştir. Ancak o derin İslami bil­ gisi ile onlara üstün gelecektir. Japon yenilgisinden sonra Çarlık idaresi kısmi bir hürriyet havasının esmesi ve Meşrutiyete geçişle

l 905"ıc, yine Tağıyev'in yardımı ile "Hayat" adlı günlük gazeteyi çıkannağa başladı. Gazetenin başyazarlığını,

İstanbul'dan yeni

dönmüş Hüscyinziide Ali Bey (Turan) ile birlikte yürüttü.

çi "den

"Ekiıı­

sonra ilk ciddi yayın organı olan bu gazete, Ruslaştınnanın

etkisi altında kalmış Azeri Türklerinde milliyetçilik düşüncesinin yeşertilmesinde önemli rol oynadı. Bu dönemde onu Sadece Azer­ baycan değil tüm Rusya Müslümanlarının hakları için mücadeye giriştiğini görüyoruz. Aynı yıl Rusya Müslümanları İttifakının ku­ ruluş faaliyetlerine katıldı. Azerbaycanlı Türkçülerden başka Tatar Türkçülerle olan ilişkisi onun Türkçü yönelişine ivme kazandırmış­ tır. 1906'da, "Hayat" kapandıktan sonra

"Te rakki"

"' İrşad",

daha sonra ise

gazetelerini çıkaracaktır. Ağaoğlu, siyaset ve yönetim

açısından son derece çalkantılı geçen bu yıllarda yazarlık ve yayın­ cılık görevlerinin yanı sıra Baku Şehir Duması'na seçildi. Kamu re­ formunun hazırlanmasında ve toprak hakları komisyonlarında gö­ rev aldı. 1905'te Kafkasya'da yeni bir Ermeni-Türk çatışması pat­ lak verince Ahmet Ağaoğlu Azerbaycan'ı bölge bölge gezerek, Türk ahalisinin silahlanmış düşmandan savunmasını üstlenen "Dı­ fai" partisini kurdu. Silahlı grupları olan "Dıfai'', hem Ermeni sal­ dırılarının önünü alıyor, hem de Türk ahalisine aşırı nefreti ve zul­ mü ile tanınmış Rus memurlarına karşı şiddet uyguluyordu. Bu dö­ nemde o, Ermeni-Türk çatışmasını sona erdirmek için de büyük ça­ balar gösterdi. Bir kaç defa Petersburg'a gitti. Rusya İmparatoru il. Nikola ve onun bakanları ile görüştü. Rus gazetelerinde Ennenile­ rin iç yüzünü açıklayan makaleler yayınlattı. Kafkasya'da kurul­ muş Barış Komitesi'nin en faal üyelerinden biıi olarak defalarca Tiflis'de, Kafkasya valisinin yanında yapılan toplantılara katıldı ve 24


Ümmetten Millete bu toplantılarda söylediği ateşli, inandırıcı nutuklarla Enneni lid·�r­ lerini susmaya mecbur etti. l 907'de Azeri Türk lerinin Baku

de Ahmet Ağaoğ­ sayesinde gündemden çı­ civa­

rındaki petrol bölgelerinden göçürülmesi projesi lu ' i n Pctersburg'a seferleri ve gayretleri kanldı.

1908'den başlayarak Rusya'da irticanın kuvvetlenmesi,

milli aydınların, özellikle de Türk aydınlarının takip

Rus ve Er­

edilmelerine

yo l açtı. Ahmet Ağaoğlu de takip olunanlar arasındaydı.

meni gazeteleri onun hakkında yalan ve iftiralar yazıyor, lıüküıııcti, bir Rus düşmanı olarak onu tutuklamaya, oııadan kaldınnaya teşvik ediyorlard ı . Böyle bir oııamda Ahmet Ağaoğlu, 1 909'da Baku'yü terk ederek İstanbul'a gitmek zorunda kaldı. 1 894- 1 909 yı i la n

ara­

sında, İstanbul'a göç edinceye kadar sürede kendi kişısel gelişimi­

nin ana hatlarını yaşamış, Azerbaycan tarihindeki en belirleyici lünü oynamıştır. Bu dönemde yaşadığı ıecrübler sayesinde

ro­

aidiyet­

lerinin Türk dünyasına doğru evrildiğini söyleyebiliriz. Ağaoğlu'nun İstanbul 'a gelişini mecbur kılan nedenlerden biri de, il. Mcşrutiyet'in ilanı ve onun hayatının Paris döneminden tanıdığı arkadaşlarının b i r kısmının, Türkiye'dc iktidara

iyi

gehııesıy­

di. Türkiye 'de sıcak bir karşılama gören Ağaoğlu. İstanbul 'da maa­ rif müfettişliği görevine getirildi. Daha sonra Süleymaniye Kütüp­ hanesi Müdürlüğüne atandı. Aynı zamanda İstanbul Dariilfunun'da Rusça ve Türk-Moğol Tarihi dersleri verdi.

"Sırat-ı Mı"isıakim '',

"Sebilürreşad". "Hikmet", "Ateş ", "Le Jewıe Tıırc" vb. dergilere ve gazetelere makaleler yazd ı . Bir süre zetesinin başyazarlığını yaptı. 1 9 1 1 'de

Ocağı cemiyetlerinin

"Terciiman-i Hakikat" ga­

Tiirk Yımlıı ve

1 912 'de

Tiirk

kurucuları sırasında yer aldı. Türk Yurdu der­

gisindeki yazılarla Türkiye çapında bir merak ve ilgi odağı haline geldi. B abanzade Ahmet Naim ve Süleyman Nazif Bey gibi, İslam­ c ı ve Osmanlı yazarlarla giriştiği tartışmada Türkçülükle İslamcılı­ ğın çelişmediğini kanıtlamaya çalıştı. İttihat ve Terakki Ccmiyc25


Doç. Dr. Abd111/ah Gündoğdu ıi"nin parti liderliği on iki kişiden oluşan Merkez-i Umumi adında­ ki heyetin elinde idi. 1912'de memuriyenen istifa ederek Ağaoğlu bu heyette görev aldı. 1914 'tc Afyonkarahisar'dan mebus seçildi. Birinci Cihan Harbi'nin patlak vermesi üzerine Yusuf Akçura, Hü­ scyinzadc Ali. Abdürreşid İbrahim gibi Rusya'dan göçen aydınlar­ la birlikte " Rusya'da Sak.in MüslümanTürk Tatarlann Haklarını Müdafaa Cemiyeti"ni kurmuştur. Bu heyet Rusya Türklüğünün haklannı dünya kamuoyunda savumayı amaç ediniyordu. Rus­ ya 'daki 1917 Ekim devriminden sonra, 1918 Haziran'ında, Kafkas orduları siyasi müşaviri olarak Azcrbaycan'a gini. Burada yeni ku­ rulan Azerbaycan Cumhuriyeti Meclisi'ne üye seçildi. 1918 sonba­ harında İ stanbul'a döndüğünde İngilizler tarafından tutuklandı ve ittilıadçılarla birlikte Malta'ya sürüldü. Malta sürgünündeyken "Ü ç Medeniyet" kitabını yazdı ve bu kitap ilk defa 1927'de yayımlandı. 1921 'de serbest bırakılınca İstanbul'da fazla beklemeden Anado­ ıu·ya geçen Ahmet Ağaoğlu, Atatürk'ün başkanlığındaki Ankara Hükümeti tarafından

Matbıi 'cit ve is ti hb arat Umum Miidiir/üğü gö­

revine getirildi. Profesyonel bir gazeteci olarak Türk istiklal müca­ delesinin haklılığının iç kamuoyunda ve dış dünyada anlatılması konusunda büyük hizmetleri geçti. Daha sonra kurulan Anadolu Ajansı da ona bağlandı. Bu yıllarda Aynı zamanda Hakimiye t-i Mil­ liyye gazetesinde baş yazar olarak devamlı yazılar yazdı. Burada

kaleme almış olduğu yazılar, " İhtilal mi? İnkılap mı? Başlığıyla ölümünden sonra çocuklan tarafından kitap olarak yayınlanmıştır. İkinci ve üçüncü dönem milletvekili olarak, Kars'ıan Türkiye Bü­ yük Millet Meclisi 'ne seçildi. Ankara Hukük Mektebi'nde Anayasa dersleri verdi. 1930'da Atatürk'ün isteği üzerine Cumhuriyetçi Serbest Fır­ ka 'nın kuruluşuna katıldı. Partinin programı ve tüzüğünün oluştu­ rulmasında önemli katkısı oldu. Serbest Fırka her taraftan baskıla26


Ümmetten Millete ra maruz kalıp kendi ni feshe mecbur kalınca aktif politika alanın­ dan uzak laş arak bir daha eski partisine döıunedi. İstanbul ' a göçerek Darülfünunda hukük tarihi müderrisi -profesörü- oldu. J933'dc

"Akııı"

ga ze tesi ni çıkardı. Lakin o dönemin hakim partisi olan

Cumhuriyet Halk Partisi ' ne muhalif bir çi zgi takip eden bu gazete çabucak kapatıldı. 1 933'deki üniversite refomrn i le İstanbul darül­

fünunun üniversi teye çevrilmesi nedeni ile kadro dışı kalan Ahmet Ağaoğlu emekliye aynldı. Hayatının son yıllarında

Kiiltiir Haftası

ve insan dergilerinde, bu arada Cumhııriyeı gazetesinde dizi yazılar yazdı. Azerbaycan, Kafkasya ve Rusya gazetelerindeki yazı larını Ahmet Ağaoğlu Ağayev soyadı ile yayınlatan yazar, Türkiye·ye geldikten sonra burada bir süre

'"Akayef' veya "'Ağayef' daha son­

ra da "Ağaoğlu" soyadım kabül eni ve bu soyadla tanındı. Alımcı Ağaoğlu, 1 9 Mayıs 1 939'da, İstanbul'da vefat etti ve burada toprağa ver i ldi . Ağaoğlu'nun beş çocuğundan ilk dördü Sli­

reyya, Tezer. Abdıırrahman ve Samet Azebayean 'da iken dünyaya ge lmiş sonuncusu Giiltekin ise İstanbul'a taşındıktan sonra doğ­ ,

muştur.

1 .1.2. Kişiliği Ahmet Ağaoğlu 'nun çok yazan bir düşünür olması, hatta haya­ tının her evresinde düşüncelerini yazmış olması, aslında her insan hayatında az çok olabilecek çelişkileri, değişimleri onun hayatında daha belirgin hale getinniştir. Değişmeye ve değiştimıeyc yoğun iş­ tiyakı onu, içinde bulunduğu toplumda değişimin sözcüsü konumu­ na gelmesine neden olacaktır. Ancak onun değişmeyen yönlerinin bulunduğunu, kişiliğinde sabit kalan mümeyyiz vasıflannın bulun­ duğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Belki de değişime, yenili­ ğe açık oluşu bu vasıfların ı n başında ge liyord u . Aynca, özgürlükçü. kendisini sürekli eleştiriye tabi tutan, iç hesaplaşmalarını çekinme27


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu den yazı konusu yapan özelliği de bunlardandı. Bu tutumu her aşa­ mada düşünceyle samimi bir bağ kurmuş olduğunu göstermesi ba­ kı mından önemlidir. O zaman içerisinde karşıt görüşleri de savun­ muş bulunsa, her fikrinde samimi olmuştur. Yazmayı yaşama biçimi haline getirmiş bir yazar olarak, her ortamda, her şart altında düşüncelerini yazıya geçirmeyi sürdür­

Bu sürede

müş. l'vlalıa'da sürgündeyken bile bu tutkusundan vazgeçmemiştir.

Oç l'vfede11iyet adlı eserini kaleme almıştır.

Ağaoğlu'nun değişen düşünce çizgisinde değişmeden olgunla­ şan onun serbestiyet, özgürlük, hukukun üstünlüğü, kanun ve meş­ rutiyet taraftarlığıdır. Onu en rahatsız eden keyfilik ve istibdanı. Tüm hayatı boyunca gerek tavırları ve mücadelesi ve gerekse yazı­ ları ile hep bu temel çizgiyi korumuştur. Yakın çevresi de onu daha çok bu yönüyle tanımıştır. Onun liberal ve özgürlükçü yanı, serbcs­ tiyctc olan temayülü, adeta onunla özdeşleşmiştir. Öyle ki Serbest Fı rka kurulurken bu ismin seçilmesinde ve Gazi'nin talimatıyla bu fırkada görev almasında bu yönü belirleyici olmuştur'. Kendini açık yüreklilikle eleştirmekten çek.inmeyecek bir kişi­ lik özelliğine sahip olan Ağaoğlu, hatıratına, Atatürk'ün

"senin ka­

rıştırıcı adam o/dıığıı11u söylerlerdi " sözünü koyacak kadar gerçe­ ğe bağlı bir kişilik özelliğine sahiptir'. O her devirde iç muhasebe-

2 "Rcccb Bey 1933 senesinde Yalova'da bana dedi ki: "Fırkaya serbest namını ve· ren beniı n ' Gazi ' n i n huzurunda fırkadan ve fırkaya bir isim bulmaktan bahis olu· nuyordu. Ben dcdım ki. bu fırkaya Ahmet Bey herhalde alınmalıdır. Ahmer B ey aramızda en eski ve en kar'i bir liberaldir Fırkaya da Serbest ve Liberal ismini vcrelıın." Bu fikrr Gazi'nin hoşuna girmiş ve frrkanın ismi fırica kunılınadan ev­ vel seçilıııış imiş' Bu suretle fırkanın ismi de, benim Yeni Fıricaya geçmekliğiın de frrka kurulmadan evvel Cumhuriyet Halk Fırkası ileri gelenleri arasında ka· rarlaşıırılmış imiş'" Ahmer Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, İ letişim Yayın­ ları. is ıanbu l . J 994, s. 40-4 1 . 3 Ahıncı. Ağapğlu, Serbest Fırka Hatıralıarı, i letişim Yayınları, lsranbul, 1 994. 36.

28

s.


Ümmetten Millete ye büyük önem veren ve sıklıkla kendine tatbik eden biri olarak karşımıza çıkar. Bu konuda

Ben Kimim ?

ıeşkil eder. Bu yazılannda kişiliğini iç

ve

adlı kitab'ı iyı bir örnek dış olmak üzere iki karşıı

yapıda değerlendirir. Bu değerlendimıelerinde bencil, çıkarcı, kor­

kak bir "dış"a karşı vatan ve milliyetperver, iyilik sever, dürüsı bir "iç" tasvir eder'. Hatta bu tasvirlerinde Ali Kemal'in gazetesinde yazmak istediğini, Mil l i mücadele konusunda başlangıçta kuşkula­ rı olduğu gibi cesaret isteyecek itiraflarda dahi bulunur. Fiziki görüntüsü ile barışık olmadığını bildiğimiz'' Ağaoğlu, hürriyete, istiklale aşık, baskı , cebir ve istibdattan nefret eden bir nıh haline sahiptir. O kadar ki, tüm kötülüklerin baskı ve zulümden kaynak landığına inanırdı. Yazı larında edebi anlatıma meyyaldir. Yazısın ı n başlığını çarpıcı bir şekilde sunmayı tercih ederken, yazı­ sının sonunda da etkileyici, ders verici ve sanılarla okuyucuya tesir etmeye çalışan bir üslup kullanır. İyi derecede Rusça, Arapça, Fars­

ça, Fransızça, İngil izce biliyor oluşu ve genç yaşta ülkesi dışına çıkması ufkunu genişletmiş, taassup, cehalet ve dar göıiişlülüğe

4 Bkz. Ahmet Ağaoğlu.

Ben Neyim?

Ağaoğlu Külliyatı, lsıanbul 1 939. Bu eser,

1 936- 1 939 yıllan arasında Cumhuriyet Gazetcsi'ndc "'Be11 Neriııı ' ve "uııırı

Dağında" adlarıyla yazmış olduğu

iki ayn yazı dızinin kitalaşnıasından mcyda·

na gelmiştir. 5 "llalbııki be11iııı bıırada hiçbir .<11ç11111. kahalıaıiııı yokıw; b1111/ar lıep içimle dışım

l

arasmdaki te:zadlnnlan geliy01: Do�r11s111111 söylemek la:rm gelirse ben im içim

('ok iyi tabiaıli. hoş niyet i. (vilik seven. başka/an için hay,,- isıeyen. kalınwımı­ lıga aşık. sadaka te doğrıılıığcı ıııejiıı11 bir ı·arlıktır.

işte lmmm

irim/ir kı h<11 laf

ve ıasaı:\'UI" aleminde• ka/ıramanilkum doğnı/ugo. bağldıkıau l'atmıdaş/ora Jı.ar­ $1 hayır islemcktc11 lınraretle heyeca11/a söyler \'e ya=anm \'t'

si:i

lemin ederim

ki biitiin h1111/arı yaparken ben çok l"tmıim(1•im. FC1kaı ne Y"P"-"'"' ki fiiliyat ı·c

ameliyatcı gcçcrkr11 içim beni

bı ra kıyor

\'C yerini tflşmıa n·r(ı·or

Hcrikı

is,· :e­

min ve :.amana uyarak am,•li ve hesabi han:"'-et elfiğimlc11 IN.•ni de arknsmdwı sii­

ıılklıiym:" Ağaoğlu. a.g.e. 6 Cihat Baban, Politikıı Galerisi 1 970. s. 396-398.

Büsıler ve Porlreler,

29

R<·nızi K italıc,·ı.

lsıanhul.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu karşı derin bir ne fret duymasına neden olmuştur. İslamcı olduğu dönemde de yenilikten yana, kadın haklarına önem veren, moder­ nist bir islami anlayışa sahipti. Bunda A fgani'nin de büyük etkisi olmuştur. Klasik İ slam i limlerini iyi derecede bilmesi yanında mo­ de m bilgiye de büyük alakası vardı. Bulunduğu cemiyete u yum sağla mak konusunda kabiliyetli oluşu onu Fransa 'da, Memleketin­ de ve Türk iye'de kısa sürede seçkin çevrelere ginnesini temin et­ miştir. Dostlarına vefalı, inançlarında samimi , he yecanlı, fedakar bir in san olarak tanımlanabi leceğimiz Ağaoğlu, Türk düşünce hayatı­ nın en özgün şahsiyetlerinden bi ridir. Onun bilgiye yoğun tecessü­ sü. araştınna azmi, eğitime düşkünlüğü hayatının istikametini belir­ lemi ştir. Onun kişiliği hakkında göıiiş belirtenlerin ortak kanaati, onun tutar lı, ilkeli , düıii st, haysi yetine düşkün bir insan olduğudur. Sürekli hakikati arayan, hep özgürlüklerden yana tavır takınmış, haksı zlığa, sömüıii ye karşı o lmuş, halkçı, eğitim - öğretim davası­ na yürekten inanmış d üşünce ve kişilk yapısını her zaman korumuş­ tur. Genelde g üler yüzlü, hoşgöıiil ü ve neşeli bir kişilik özell iğine sahipti. Şahsına yapılan şakalara rahatlıkla katlanırdı, ancak fikir, v icdan, siyaset konusunda kendinden geçerek coşab ilmektcydi. Onunla Malta 'da sürgün hayatı yaşamış ola

Hüseyin Cahil Y alçın,

onun ilk bakıştaki halinin biraz dağınık, usulsüz ve d ü zens iz bir ça­ l ışma intibaı vennesine rağmen çağdaş ve ciddi bir faaliyet sahibi o lduğunun biraz tanıyınca hemen anlaşılacağını söyler. Yine sade göıiint üsü ve mütavazi k işiliğinin onun derinl iğinin bir çı rpıda an­ laşılmasına mani o lduğunu, oysa o yakından tanıdıkça sevilen, keş­ fedilip büyüyen ki şi lerdendi di ye belirtir. Onun mizacı ve yetenek­ leri konusunda şu değerlcndinneyi yapar :

"M am afih, h alindeki yu­

mıışaklı{�a rağmen, 011u11 bir cidal adamı olduğunu inkar etmemeli30


Ümmetten Millete

dir. Fak at o . m atbu at meydanında, e linde kalem. açık ve entrika.Hz cidal etmeyi bilir. Ne yumruk usu lüne vakıftıı; ne po li tika labiren t­ lerinin k aralık ve k arışık en trik aların a. Or alarda kendisini bir açık­ göz çocıık bile m at edebi li r. " ' İdealist kişiliği, toplum çıkarlarını her şeyin üstünde tutmasına, ben.:illiği, basit çıkar hesapları peşinde koşmayı ise en düşük ahla­

ki davranış olarak algılamasına sepep olmaktaydı. Fransada iken ta­ nıdığı Ahmed Rıza Bey'e duyduğu derin saygının kaynağında onun Abdulhamid'in sefiri vasıtası yla kendisine teklif edilen 1 00.000 Franlık ianeyi ihtiyaç içerisinde olmasına rağmen geri çevirmiş ol­ masının yattığını Akçura bildirmektedir' . Buna karşın sosyalist de­ ğildi, bireyin hak ve özgürlüğünü toplumsal faydaya feda etmeyi tercih etmezdi. Birlikten, dayanışmadan, adaletten, vatanperverlik­ ten, açık fi kirlilikten, bildiğini her mahfilde söylemekten yana ol­ mak konusunda hayatının her döneminde kararlı bir kişi l i k scrgılc­ miştir. Atatürk 'c olan derin bağlı lığı ve sevgisine rağmen ona karşı bile yanlış gördüğü hususları tüm çıplaklığıyla iletmekten geri dur­ mamıştır. Şahsına yapılan şakaları sineye çektiği halde en çok siya­ si akideler ve vicdani kanaatler konusunda kafasına yatmayan fikir­ ler karşısında birden sertleşmekteydi. Kılıç Ali 'nin anılarında onun hakkında naklettiği bilgi buna iyibir örnek teşkil eder. Kılıç A l i ;

" / 8 Temmuz 1 922- Hacı B ayram-ı Ve li Şeylıi Anka ra Mi lletv e­ ki li Şem seddin Efendi, bu akş am bize de rgcilı bin asında irki li zi_va ­ fe t verdi. Mil li Müdafaa Veki li Kazım Paşa (Öz alp) . b en. Topçu /11san, Aks aray Milletveki li Neşet . B asın Yayın Gene lMiid1'irii Ağaoğ111 Ahmed. Teke l Gene l Miidü rü Mitlı aı (eski Ma raş Milletı•eki li) bey le rle Azerb ayc an Büyiike lçisi ib ralı im Abi lofyo ldaş da dav etliy­ di/er. Ağ aoğ lu Ahmed Bey, Abi/0{'1111 /ıer fı rsa ttan nırarlana rak 7 Hüseyin Cahil Yalçın, Tanıdıklarım, YKY, yayınları, l sıanbul. 200 1 . 8 AkçnrJ, Yeni Türk Oevleıi'nin Ö ncüleri. s. 1 73- \ 74.

31

s.

1 \ 1 - 1 1 3.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu Bolşeı·ik propagandası yapmasma dayanamadı. Terslerdi, kendisi­ ne çok iyi bir ders ı•erdi. Hepimiz çok beğendik . ., diye anlatır. Azerbaycan büyük elçisi Abilof'a Bolşevik ptopagandasının dozunu kaçırınca de rs verdiği gibi, 1 9 1 8 yılında Batum'da Hüsc­ yinziıdc A l i Bey ile birlikte kaldığı otel' de Alman Hariciye müste­

da hak ettiği

şarına

cevabı vermekten çckirunez. Eskiden beri tanı­

dıklan müsteşar, "-burada

ne arıyor.mırıız ? Diye sorunca Ağaoğlu:

lunmamı: pek tabiidir Fakat siz b ıır ada ne arıyorsunuz? " diye so­ .. _

rar.

Biz li'irkii:. Kajkasya bir Türk ülkesidir. Bizim burada bu­

Şaşıran . ._

müsteşar:

Alman r n bu :eng in ve medeni ıopaklarm lıaydııtların elinde

esir kalmasına lıiçbir zaman razı olmayacak,

0111111

için buradayım "

d iye tahkir edi c i b i r cevap verir. O sırada Türk ordusu Kafkasya'ya gimıek ü zeredir. Ahmed Ağaoğlu:

"- ){ı dem ek buraya lı aydut aranıağa geldiniz. Faka/ ınüsıeşar

beı'. lraydıırların en biiyıikleri sizin iilkeııizdir Yanlış yere geldiniz.

Almanya :ra dönıiniiz " d i ye çekinmeden cevap verir. Bu olaya şahit

olan Hüseyiziide Ali

Bey, tüm kederli haline rağmen memnuniye­

kahkahalarla ke nd i ni gülmekten alıkoyamaz'".

Ağaoğlu, İ sl a m dünyasında özgür düşüncenin yokluğunu,

ı ı nden

a l i ml e ri n iki yüzlüli.ığü ve dalkavukluğunu, mevki ve iktidar sahip­ lerine

yarnnıııak ı ç i n

hakikate üz çevirmelerini çöküşün nedeni ola­

rak görür. İ l ke olarak özgür düşünceye olan bağlılığı, onun her dö­ neminde önce l ikli yerini k o ru m uştur. Mizaç olarak çevresine

uyumlu ama

u

çevre

içerisinde fark l ı ve muhalif fikirleri savunma

ı � ı n ı kaçınılmaz bır şek i l de kendi görevi olarak görür. İ ktidar sahip­ len i l e

çok yakı n olduğu zamanlarda, üst görevler üstlediğindc bile

Alaliirk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, Derleyen Hulüsi Turguı. Türkiye İş Bankası Kültür Yayırılan. lsıanbul. 2005. s. 1 53. 1 O A l ı Haydar llay;ıı. llüseyin:tlidc Ali Bey. Aıaıürk Külıür Merkezi Başkanlığı

9

Yayınları. Ankara. 1 998. s. 34.

32


Ümmetten Millete hep bir muhalif gibi yaşamış ve davranmıştır. Zaten bu yüzden tek partiye muhalif bir parti kurulması gündeme geldiği zaman ilk ak­ la gelenlerin başında o olmuştur. Çok sesliliği. farklı fikirlere say­ gıyı, demokrasiyi hayatına en iyi yansıtan kişilerin başında o geli­ yordu . İyi bir aile babası olarak, çocuklarının iyi yetişmesi ve iyi eğitim alması konusunda elinden geleni yapmış, onlar da Türk si­ yaset, kültür, bilim, sanat ve düşünce hayatında etkili olmuşlardır.

33



İKİNCİ BÖLÜM

İSLAMCILAR ARASINDA BİR TÜRKÇÜ 2.1. Ahmet Ağaoğlu'nun Düşünce Serüveni Ahmet Ağoğlu'nu yakından tanıyan, onunla dava arkadaşlığı yapmış ve bir anlamda benzer bir yazgıyı paylaşmış olan Akçura; Ağaoğlu'na Türkçülük akımında özel bir yer ayırmak gerekt iğini belirtir. Onun Cemaleddin Afgani gibi bütün Müslümanların, hatta bütün doğunun hayat, saadet, istiklal ve isti kbal i kaygısıyla birkaç merhaleden geçerek

Tü rk millıyetçiliği

fikrine ulaştığını vurgular.

Bu ifadeler onun yüksek idealler taşımasına ve tecrübeleri sonucun­ da uzun bir değişim sürecinden geçmesine işaret eder. Onun üzeri­ ne yapılan ciddi değerlendirmelerde en çok üzerinde dunılan husus. bu son özelliği, Ağaoğlu'nun geçirdiği merh a leler yani yaşadığı köklü değişimdir. İ htilallerin, savaşlann, çöken iınparotorlukların altından hep sapa sağlam çıkmak, büyük ideallerin peşinde koşmak, kurulan devletlerin temel inşaatında buluıunak ve her zaman adın­ dan söz ettiren, sözünü dinleten biri olmak o kişinin yaşam öyküsü­ nü ve düşüncelerini incelemeyi zevkli bir uğraş haline getirir. Ah­ met Ağaoğlu, tahminen yarım asra yakın bir dönemde Azeri Türk­ çesiyle, Rusça, Farsça, Fransızça olarak, 1 909'dan sonra ise Türki ­ ye Türkçesi ile çok çeşitli konuları ele alan, binlerce say fa l ı k maka35


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu le y a zm ış ,

onlarca gazete ve derginin sahifelerinde yayınlatmıştır.

Bunların bir çoğunu baş yazar olarak kaleme almıştır. Doğduğu yer

oları Şuşa Rus Azcrbaycanında bir şehir olmakla birlikte İran sını­ rına yüz kilometre kadar uzaklıktadır. Ulema çevresinden geldiği

için bir ıarafıaıı Arapça, Farsça öğrenerek klasik bir eğitim almış, diğer ıaratiaıı Rus mekteplerinde Batı 'yı Rus süzgecinden öğren­ miş. sonr:ı Fransa 'da hukuk ve Şarkiyat eğitimi almıştır. Buhal iyle ..

ka vşak nokıasında duran adam · · görünümündedir. Daha sonraki

yaşam öyküsü ise onu, o durduğu kavşaktan geçen bütün istikamet­ lere savuracakır. B u durumda değişim yaşaması ve düşüncesinde

merhalelerin olması son derece doğaldır. Düşünceyi yaşama biçimi haline getinniş biri olarak Ağaoğlu, Fransa 'da altı yıl kalmıştır. B urada Şarkı sarsan iki büyük etki sa­ lı i b ı yle yakın mesaisi, onun daha sonraki düşünce hayatını ve entel­ lektüel i lg i l e rin i şekillendirecektir. Bunlardan ilki Ernesı Re-

11a11 "dır. A ğaoğlu , İslam dünyasında "Renan Müdafaaname/eri "ni

yazırdıran bu ü n lü şarkiyatçının d i kkatini çekmeyi başarmıştır. Di­

ğeri ise

C eın a ledd in A fgani'dir. Emest Rena n ' l a temsil edilen Fra­

nım şarkiyat okulu ile yakın ilişkisi, onun bu dönemde bu okulun

beklentileri doğrultusunda bir fikri gelişim yaşamasına neden ol­ muştur. Ağaoğlu bu dönemde yükselen "Aryanizm "in tesiri ile ve bu ç ev r e nin telkini doğnıltsunda kendini "İran aidiyeti"nde hisse­

der. Türklük aidiyeti ise henüz olumsuz bir anlam taşımaktadır'.

Ccmaleddin A fgan i , üzerinde en çok tartışma yapılan kişilerin

başında gelir. Hem modemisı İslam, hem de siyasal İslam düşünce-

Gcorgeon. Osm�nlı Türk Modernleşmesi (1900-1930), s. 103 - 1 05; L:fuk Ozcan, a.g.c., 26-39. Agaoğlu'nun bu dönem İ ran konusunda yazmış ol­ duğu yazıların geniş bir değerlendirmesi için bk. A. Holly Shissler, a.g.e.. s. 991 58 . Au yazıların ıashıh edilmiş ve gclişıirilmiş biçimlerinin tamamını ";İ/ımı­

Fran,oıs

/,/cim. Makalat. /um ·,,, Mazi •'c llali11e Bir Nozar ", başlığında Sıral-ı Müsıa­ kım "< lckı yazılan arasında elinizdeki çalışmanın içinde bulabilirsiniz.

ı

36


Ümmetten Millete

Pa­ Ağaoğlunun müteva­

si ve hareketleri üzerinde sürekli bir etkiye sahip olan A fgani ile ris 'te yollarının kesiştiği ve bu gezgin şeyhin

zi evine birkaç hafta misafir olduğunu Akçura, onun

otobiyografi­

sine dayanarak yazmaktadır. Buna N iyazi Berkes'in Ağaoğlu'nun Pariste kaldığı dönemde Afgani'nin Fransa dışında bulunduğu dolayısıyla bunun mümkün olamayacağı yönündeki itirazı' A.

Shissler ve Ufuk Özcan

ve

Hollr

tarafından da kısmen paylaşılmaktadır. On­

lar söz konusu görüşmctcn daha çok şeyhin Ağaoğlu

üzerindeki et­

kisi üzerinde dururlar. Bu maceracı, filozof şeyhin o dönemki

haya­

tını bütünüyle izleyebilmek imkanlarının kısıtlı oluşunu dıkkate al­ dığımızda, Ağaoğlu ' nun beyanına inanmak oluşa daha uygun düş­ mektedir. Kaldı ki, Ağaoğlu, Kafkasya'da ve Türkiye 'de onun hak­ kında yazılar yazarak Şeyhi Müslümanlara tanıtan ilk kişi tur'. Onun etkisini de üzerinde sürekli taşımıştır. Şeyhin

olmuş­

Ağaoğlu

üzerindeki etkisi başlangıçta onun modemist İ slami anlayış yoluy­ la İ slamcı düşüncelere yaklaşmasına etki etmiş ise de esas Ağaoğ­ lu 'nun daha sonra Türkçü çizgisinde bu etkisi daha belirleyici ola­ caktır. Pan- İ slamizın, 1 9. yüzyıl sonlarında dünyanın baskılanna kar­ şı kendiliğinden oluşan bir tepki görünümündeydi. Türdeş değildi. Abdulhamid ' i n dış siyasetine yön veriyormuş gibi görünse de daha çok iç politikaya yönelik bir vasıta o larak kullanılan İ slamcılığın­ dan, Cemaleddin Afgani ' ni n temsil ettiği köklerinden bağımsıL, ınodemist İ slamcılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede birden faz­ la İ slamcı görüş vardı. Ağaoğlu' nun ilgisini daha çok bu son tarz İ s­ lami düşünce çekiyordu. Afgani, Batı uygarlığına yaklaşımı

ile İ s-

2 Niyazi Berkcs, Türkiye'de Çaldaşlaşma, Doğu Batı Yayınları, İstanbul, 1978. s. 607.

J A. Holly Shisslcr, a.ıı.e. . s. 1 77; Ufuk Özcan, a.g.e., 36.

37


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Iaıncılardan daha çok Türkçülerin üzerinde etki uyandırmıştır. Bu gezgin filozof, İslam 'ın akıl ve bilimle uyumlu olduğuna inanıyor ve Müslümanları seçici davranmalan şartıyla, Batı eğitimi, tekniği ve yöntemlerini a lma l arı konusunda teşvik ediyordu. Müslümanla­ rın dogmatizm ve batıl inanışlarını bırakarak mezhep aynlıklarına son vermeleri gerektiğini savunuyordu. Her Müslüman ulusun ken­ di ulusçuluğunu gel iştirip sömürgeciliğe karşı bir silah olarak kul­ lanabileceklerini öngörüyordu. Bu şekilde Batı sömürgeciliğine karşı ortak bir paydada toplanacak olan Müslümanlar, despotik ol­ mayan

özg ü rlü k ç ü

tek bir idare altında birleşebileceklerine inanı­

yordu. Azcrbaycan'da her yelpazedeki aydınların çoğunu etkileyen bu tarz İ s l ii mc ı l ı k İslam'ın evrenselliğini içerisinde yüzyıllann bi­ ,

riktirdiği Sünni-Şıi mücadelesinin tarihi tortusunu silecek bir yak­ laşımdı. Bu yaklaşıınııı Azerbaycan 'da en önemli temsilcisi Ahmet Ağaoğlu idi . Gençlik yıl lannda kaleme aldığı ve Fransız basınında yer alan yazıları Afgani' den mülhem bu tarz bir İslamcılığa dayanı­ yordu. İlk dönem yazılarında, daha çok Fransız liberalizminin tesi­ rinde kalan A ğaoğl u Osmanlı 'ya soğuk duran İran odaklı bir dü­ .

�ünceye sahipken I 895 'de ülkesine döndükten sonra onun inihat-ı İslam fikrinde İran'ın yerini giderek Osmanlı alacaktır'. Bu konuya ilerde d önec eğiz .

Ağaoğlu'nun Pa r is t e öğrenci lik yaşamı, onun düşünceleri ve '

cnıclcktücl ilgileri yanında, siyasi çizgisi ve sosyal çevresi üzerin­

de de ka lı c ı etkiler yapmıştır. Burada Jöntürk liderleriyle kurmuş olduğu dostluk onun daha somaki yaşamını etkileyecektir. Bunlar­ dan Ahmed R ı::a y a derin saygı besliyordu. Onunla İslam dünyası, '

4

Tadcusz Swıcıochowski, M üslüman Cemaallen Ulusal Kimlij!e Rus Azer­ baycanı 1905-1 920, Tercüme Nuray Men. Bağlam Yayınlan, l sıanbul 1 988. s. 54. 72. X6.R7. J 04, l l 0. 1 1 8, 1 79, 1 90, 204. 38


Ümmetten Millete

Türkiye ve Türkler hakkında uzun uzun sohbetler yapıyordu. Diğer Jöntürklerin başlıcalan ise Dr. Nazım ve göz doktoru Esat Paşa 'dıı�. Ahmet Ağaoğlu 1 894- 1909 yılları arasında, İstanbul'a göç edinceye kadar geçen hayatının on beş yılı, milli kültüre son dere­ ce büyük hizmetlerde bulunmuş, Azerbaycan Türklerinde milliyet­ çilik ve Türkçülük şuurunun gelişmesinde onun gazetecilik, yazar­ lık ve teşkilatçılık faaliyetlerinin önemli rolü olmuştu. Azeri Türk­ lerinin siyasi açıdan uyandırılması, ister Kafkasya çapında, isterse de Rusya İmparatorluğu çapında haklarını talep etmesi ve savun­ masın da Ahmet Ağaoğlu'nun kişisel gayreti ve etkisi tarıışılmaz derecede önemlidir. Türk Ceditçi liğinden Kemalizm 'e kadar Türk çağdaşlaşmasın­ da kadın hakları ve kadının toplum içerisinde konumunun yüksel­ tilmesi konusu öncelikli bir yer tutar. İsmail Gaspıralı daha 1 88 1 'dc Tavrida Gazetesi'nde Rusça olarak yayınlanan meşhur makalesin­

de kendi ilan ettiği programında. "Müslüman kad111111 lıiirriyeıe ka­ vuşturulmasını " ön görüyordu.

1906 yılında Gaspıralı 'nııı Tcrcü­

man 'ı yanında çıkardığı bu amaca hizet eden · Aıem -i Nisvan " (Ka­ dınlar Alemi) adlı dergi kızı Şefika ha111m tarafından l 9 1 O yılana kadar devam ettirilecektir°. Ağaoğlu'da hayat hikayesinde değindi­ ğimiz gibi; 1 900 yılında "isldm ve Alıımd " adıyla yazdığı

din

adamlarındaki yozlaşmayı ve Azerbaycan'da mezhep ayn lığının İs­ lam 'a vermiş olduğu zararları anlatan risalesi basılmamış elden ele çoğalatılarak dağıtılmıştır. 1 90 1 yılında yazdığı "is/ama Göre ve is/dm 'da Kadın " adlı diğer risalesini Rusça olarak Tiflis'te yayın­

lamıştır. Ağaoğlu, bu risalesinde "Müsliimanlarııı kurtarılması. 5 Samcı Ağaoğlu, Babamdan Hatıralar, ; Sameı Ağaoğlu, Ba b amı n

011-

Arkada�la­

64; Süreyya Ağaoğlu, Bir Öm ü r Bö)·le Geçli. s. 7. 6 Nadir Devlet, Ru�ya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1 905-191 7). Tıirk Ta­ rih Kurumu Yayınlan, Ankanı, 1 999, s. 1 8, 1 9 1 . n,

l sıanbul. 1 958,

s.

39


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

lamı manevi. /ıatta siyasi kalkınma/arı yalmz iki meselenin hallin bağlıdır Kadın meselesi ve a(fabesinin ıslahı " diye yazar. Eserinde kadınların insani haklardan mahrum tutulmasının İslam'a da uyma­ dığını anlatmaya çalışmıştır'.

Azerbaycan'da Gazetecilik ve Yazarlığı:

Çarlık Rusya'sında

Müslümanlar adına ilk gazeteyi çıkarmayı başaran ( 1 870)'dc Hacı Zeynelabidin Tagıyev idi. Rusça çıkan bu gazete "Kaspi " adını ta­ � ı yord..ı. Ağaoğlu. Fransa 'da iken ge l iştirdiği Liberal düşüncelerini ülkesine döndükten sonra Kaspi gazetesinde yayma imkanı buldu. Kaspi) 'in sahibi Tagiyev, editörü ise Rus liberaller ile yakın ilişki­ lc;r kurmuş olan Ali Merdan To pç ubaş ıcv( 1 869-1 934) idi. Dili Rus­ ça olmasına karşı Azerbaycan ' ı n tek gaze tesi durumunda olan Kas­ piy, mekteplerin geliş t iri l mesi , Müslümanların sivil hizmetlerde gö­

rev alması, Mugan bozkırının ıslah edilerek köylülere dağıtılması gibi reformcu kampanyalar yürütüyordu. Zamanla, yanlarına bir kı­ sım liberal Rus aydınların desteğini de almaya çalışarak tüm Rusya Müslümanları nın haklarının savunucusu haline gelecektir. Gazete bu haliyle Türk Ccditçiliğinin genel bir özelliği olan

ek/ektizmi faz­

lasıyla yansıtmaktaydı. Hüseyinzade 'nin ve Gökalp 'in üçlemesinde

ı Tı'irkleşmek. İslamlaşmak. Mııasır/aşmak ) ifadesini bulan bu Ek­ lektizm in daha belirgin olarak öne çıktığı yer Azerbaycan olmuştur. İ şle Ağaoğlu bu özelliği şahsında toplamış bir aydın olarak Türk çağdaşlaşmasını derinden etki l e miştir. Ağaoğlu 'nun İslamcılıktan Türkçül üğe uzanan siyasi çizgisi bu seçici lik özelliğini hep koru­ muşnır Azerbaycan siyasi hayatında daha belirgin olan eklektizm) Ağaoğl u' nun düzenli olarak yazarlık yaptığı Kaspiy'deki dönemi Ağaoğlu' nun düşünce hayatında önemli bir evre oluşturur'.

7 Yusuf Akçııra.

Yeni

Türk

Devletinin Öncüleri, 1928 Yılı Yazıları,

kanlığı yayınlan. Ankara. 1 98 1 , s. 1 80- 1 83 .

R

Tadcusz Swıcıochowski,

a.g.e., s. 54.

40

Külıür Ba­


Ümmetten Millete Azerbaycan'da esas gazetecilik, 1 904 yılında Baku'de çıkarıl­ maya başlayan "Hayat " gazetesidir. Yine Tagiyev ' i n maddi deste­ ğiyle çıkan gazetenin başlıca yazarları Ahmed Ağaoğlu ile birlikte Ali Merdan Topçubaşı, Ali Hüseyinzadc, Haşim Vezirov 'dur. İ lk sayısında "İslıimiyetsiz kurtuluş olmaz " diye yayın yapan Hayat, demokratik bir çizgide milli kurtuluş fikrini yayıyordu. O dönem için bir Müslüman yayın organı için büyük bir tiraj kabul edilen 2500 adet basıyordu. 1 905 devrimine karşı Azerbaycan' da aydınlar içinde iki tavır belirmişti . Birincisi devrimin sosyal ve siyasi yönü­ nü ön plana alanlar, ikincisi bunu ulusal bir hareket olarak görenler. "Birinci gruba dahil olanlar arasında en önde gelen, hayatının bu döneminde kendini liberallerin sol kanadında tanımlayan Ağaoğ­ lu 'ydu. Kısa bir dönem, Topçubaşıyev ve Hüseyinzade ile birlikte Hayat'ın editörlüğünü yaptıktan sonra bu gazeteyi kendisi için çok tutucu bularak Şubat 1 906'da İrşad ' ı çıkarmaya başladı. Ağaoğlu, 1 905 sonlarında Tagıyev ' in gazetenin yayın politikisına karışması­ na müsamaha gösteren Ali Merdan Topçubaşı ile anlaşmazlığa dü­ şerek gazeteden ayrıldı. İsa Aşurbeyli ile ··frşdd " gazetesini çıkar­ maya başladı. İrşad'da daha sonra Müsavat Partisi l ideri ve Azer­ baycan Milli hükümetinin ilk cumhurbaşkanı olacak olan Mehmcd Emin Resulzade, Sosyalist Türkçü ve Bolşevik Azerbaycan 'ın cumhurbaşkanı olacak olan Neriman Nerimanov, ve Türkler arasın­ da ilk milli operayı kuran büyük bestekar Üzeyir Hacıbeyli, Aziz­ bekov ve Efendiyev gibi Azerbaycan 'ın ileri gelen değişik görüşler­ deki aydınlarının yazıları yayınlanıyordu. Gazetenin logosunda Fransız devrimi ilkeleri olan "Hürriyet, Miisavat, Adalet " şiarı yer almaktaydı. Bu Ağaoğlu 'nun tercihi olmalıdır. Gazetesi onlardan birinden yardım gördüğü halde, Agayev kendisi de yerel kapitalist sınıfa saldırmaktan geri durmuyordu. İrşad. devrim konusunda Azerbaycan'daki çoğu gazete gibi çekingen bir tavır içinde değildi. 41


Doç. Dr. Abdullflh Gündotdu

Bir makalesinde şöyle deniliyordu: "Uz ı n z am andır Çar lığın zu lmü alımda inleyen biriken

enerjisi Fr ansız Devrimi 'ni gölge leyecek, neden ol ac ak ". Günün önemli konu­ ları üzerinde tartışmalar açan İ rşad , "Sosy alizm mi, Nasyon alizm mi ? ·· başlıklı bir tartışma konusu ortaya attı. Sosyal izm'e öncelik verenler. "Miisliimanlamı g elecek çizgisinin insan lığın geri ka la­ nmdan farklı olmadı.;ım. { dolayısıyla kendi lerini mi lliyet çi duygu­ lardan avrı ııııma/arı gerek tiğini ileri siiriiyordu". Bu tartışma çer­ dünyayı alı üsı eden olaylara

çevesınde ifade edilen görüşlerin çoğu mil liyetçilik taraflısıydı. l 907 "dc Çarlık rejimince tehlikeli bulunarak kapatılan gazete l 908'de tekrar çıkmaya başlamıştır. Gazetenin trajı üç bini bulmak­ t aydı .

İrşad 'm kapatılmasından sonra Ağaoğlu, Baku'de sanayici

M urtaza M uhtarov 'un yardımıyla "Terakkf'yi çıkannaya başladı. İrşad 'daki yazı kadrosu hemen hemen Terakki' de de aynıydı. Kısa sürede üç bin beş yüz adet baskıya ulaşan gazete, İran'da da dağıtı­ l ıy ordıı "' .. 1 909'da Ağaoğlu ' nun Türkiye'ye gitmesi ardından bir sü9 Agaoğlu Azcrbaycandakı yayın faaliycıinin etkisini kendi ağzıyla şöyle anlat­ ınakıadır: · ·swmı biliıımelidir ki Rusya inkılabma kadar Rus lıükümeıi Kajkas· l'tl mrlslı'inıonlarma gazete, f'İsd/e, mecnııia gibi maıbüQı ıe Sisine kaı 'iyyen mii· s-ci ·adı: iım(vonk Mii.s/r'ima11/arw ellennde ı,.·tisıta-i 11eşr-i.. efkDr olarak yaln ız Rııs lisa1111ıda ııeşr idileıı (Kaspi) adlı bir gazete var idi 'Aciz şıı gazetede nı ıı­ lwrrir idı. Ve Rıı.r lııikiimeıiııiıı i "mal iıdiği şedü 'id arasında ne mümkiin ise şu xo::: .:u• rÔ.'illası_ı.!/a mii.-;Jiinui:dar111 ıeı"·ir·İ ejktirma hıdmeı idiliyordu. Laki11 dıi 'iır· ·ı 111ifiı;ıi11111; pek mahdıid idi. lira Rus lisanmdtı gazete olaıyanlar müs­

pek u; bulunıyordı . Bereket olsun ki inkılab geldi. /nkılab· lwm cıı Btikıi şehr111de evvelce "Hayat " sonra "/rşad " namın­ da wrnıiı•c ııeşr idileıı bir Tiirk gazeıesiııin te sisiııe muvaffak olduk. İşte /ran­ da lııwile gelmiş oltiıı ıebeddiila/./ fikriye ve ıaha vvüla t -ı hissiyatiyeye en evvel liinıtiıılar anısıııda

ıla11 lıı '1-i.<tifıide

lııdmeı iden 111 ga;eıeler oldıı Zira o zanıaıı /ran 'da gazete namına layık ııeş­

rı .rtiı me/kıid idi. Halbuki lraıı "ııı dirlcr Buıılar Kafkasya

Bi )-rtihi' Btikıi 'de

Türkleri

birçok yederinde milyonlarca

Türkler sakiıı­

ile da "imi ve sıkı bir alakada bulunıtyordılar.

Tı'irk gazetesi iııtişar ider itmez biitiiıı lran 'ın dik11ıini11 celb

iıdi. Hen•erdc al111nıağa ve okwıııwğa başladı. Bakü gazeleri i.se istemez Ru­ · "" ı1a yernıeıı fi-yevmeıı kesb-i Aııvveı ve şiddet iden inkılabın ıahı-ı nüfüzunda

olarak cfktir ı.·e lrisJt-vrtiı-ı

ahninirıenin 111üsliima11/ar arasmda 11akl idilnıesine

"Alcm·İ j,Jiim. Maka l aı, iran'ın Mazi Haline Bir Nazar". Sı­ r:iı-ı Müsıakim Cilı:5 Ay:9 Y ıl : 1 326, Sayfo:79.

lııdmeı idi.ı•nrılı".

42


Ümmetten Millete re Üzeyir ve Ceyhun Hacıbeyli kardeşlerce çıkarılmış ancak Rus baskı ve sansürüne fazla dayanamayan gazete mali desteğin de ke­ silmesi üzerine Kasım 1 909'da kapanmıştır•• . Ageyev, İrşad'da baş­ lanığı tartışmayı Terakki'de de sürdürür ve tartışmada kendi terci­ hini milliyetçilikten yana yapar. Bu konuda görüşlerini şöyle i fade eder: "Sosyalizm,

takipçilerini kiiçümseyemeyeceğimiz, yiiksek l'e mııhteşem bir ideal. Fakat, bıı idealin halen bir diiş oldıığwııı dik­ kate almamız gerekiyor. gerçekleşmesi için bir değil hir çok yiizyıl geçmesi gerekebiliı: Bıı esnada milletler gelişiyor ve tiimıi millivet­ çilik denilen aşamadan geçmek zorunda. ingiliz, Fransız, fıa(van ve Almanlarııı çizgisini izleyerek milliyetçilik yolundan gitmemiz la­ zım ". Aynı makalede Ağaoğlu, tercihini neden milliyetçil ikten yana yaptığına başka bir neden olarak "mill(vetçiliğin toplıınıdaki tı"im sı­ nıfları birleştirmesi "ni gösterir' Rusya M üslümanları Arasında Teşkilatlanma Çabaları ve Ağaoğlu: Ağaoğlu'nu bu dönemde gazetecilik ve yayın c ı l ı k işlen 1•

dışında, eğitim ve siyasetle de yakından ilgi l i olarak faal bir rol oy­ namıştır. Azerbacan ' ın gelişmesi ve Müslümanların haklarının alııı­ maı konusunda Rus devlet adamlarına yapılan müracaatlarda ön safta hep o vardır. 1 905 Şubat'ında Rus kuvvetlerinin Mançurya 'daki Mukden yakınında ağır bir yenilgiye uğramasının ardından artan kamuoyu baskısı ile Çarlık rejiminde baş gösteren yumuşamaya bağlı olarak Abdürreşid İbrahim ' in ön ayak olduğu "Umum Rusya Müslüman­ larının" Petersburg'ta bir toplantı yapması yönündeki gayretleri so­ nucunda 20 mayıs 1 905 Kafkasya 'dan Ali Merdan Topçubaşı, Ali Hüseyinzade ile birlikte Petersburg' a gelen Ahmed Ağaoğlu, baş­ langıçta toplantının gereksiz o lduğuna kanaat getirerek Kafkasyalı delegelerle birlikte geri döncektir. Ancak 1 905 yıl ında Çarın 30 1 O Nadir Devlcı,

ıı.g.c., s.

1 95- 1 96.

1 1 Tadcusz Swielochowski,

a.ıı.e.,

s.

43

"7.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11

Ekim bildirisini yayı nlama sı ndan sonraki günlerde Ermeni- Türk çatışmalarının başladığı ta r i hle rde Ali Merdan Topçubaşı ile Ahmet

Ağaoğlu, Peıersburg ' a geldiler ve A bdürreşid İbraim ile birlikte ku­ rulacak "Müslüman İtti fakı", kı saca "İnifak"ın nizamnamesi ve si­ yasi programını kaleme aldılar". Dıfai: 1 905 i h t i l a l in in getirdiği otorite boşluğunu kendileri için

bir fırsat olarak gören Ermeniler Rusya 'nın da tahriki ile silaha sa­ rılarak Eriııa 11, Nalıçiva11. Ordubad. Karabağ, Gence, Baku ve Şir­ ıwı gıbi yerlerde silahsız T ü rk halkına saldırılara başlamışlardı. B u

hadise Azerbaycan 'da milli şuurun uyanmasında büyük etkiye sa­

hıpt i r. Çarlık yöneticileriyle Taşnakların işbirliği herkesçe bil inen

bir durumdu. " Taşııaksiitywı "un iyi örgütlenmesine karşılık rast ge­ le savaşan d e ğ iş ik Müslüman gruplar, faaliyetlerini düzene koyma­

ya başladı lar. Nitekim Azerbaycan Türklerini gizli bir siyasal örgüt

k urmay a iten de. Rus - Ermeni iııifakının tehdidine karşı harekete geçme i h t i ya c ı yd ı . 1 905 sonbaharında, Gence'de böyle bazı yerel

eşrafın öncülüğüyle ortaya çıkan savunma araç l ı örgütlenmenin li ­ der kadrosunda Şafi Riistembekov. ismail Ziyadhanov, Nesib Yusuf­

( Yusııjbeyli). Elekber

ve Halil Kesmenmedov ve

Doktor Ha­

sa 11 Ağazade ' n i n adı geç er. Bunların Ağaoğlu ile bağlam l ı olarak hekov

hareket etmış olma ihtimal leri vardır. Ağaoğlu'da bu süreçte faal bir şekilde Azerbaycan Türklerinin nefs-i müdafaa mücadelesinin ba­ şında yer alır. Bu süreç onun " Ünımeııen Millet "e giden yolda önemli bir etkiye sahiptir. Böylece 1 905 yılında adından da anlaşı­ la cağ ı gibi

sadece savunma amaçlı Türklerin nefis müdafaasını

kendine amaç edinen Ağaoğlu'nun liderliğini yaptığı "Dıfa 'i" adlı

s i ya s i bir teşkilat kurulmuş olur. Baku, Gence, Karabağ, Nahçivan gibi şehi rlerde şubeler açılır. O devrin "ziyalı/arı " bu teşkilat etra­

fında b i r l e ş m i şti r. Difai'nin kurulmasıyla Gence Azerbaycan ulusal 1 2 Nadır Dcvlcı. a.g.e . .

s. 94.

J 05.

44


Ümmetten M illete hareketinin merkezi olmuş ve öyle kalıştır. Difai'nin önderleri ce­ maat çatışmalannı yumuşatmaya çalışıyorlardı . Gence Camiinde halka hitaben konuşmalar yapan Ağayev "/ıayvaıılar

cinsinden

dalıi kendi

olanları yok etmez " diyor, Müslüman ve Ennenilcrin

Ruslar gelmeden yüzy ı l l arca barış içinde yaşadıklarını hatırlatıyor­ du". O dönemde Türklere karşı girişilen saldırı ve hukuk ihliillcri karşısında çok önemli hizmetler gören . bu teşkiliit, Rusya'da daha sonraki yıllarda irticaın güçlerunesiyle siyasi şartlann kötüleşmesi, baskı ve şiddetin artması yanınd Ahmet Ağaoğlu 'nun da 1 908 yılı­ nın sonunda Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmasıyla dağılmıştır. Dıfii Tnin kadrosu sonradan kurulan "Müsavat Partisi "ne katıl­ mıştır".

Ağaoğlu Türkiye'de:

Türkiye'de 1 908 Jön Türk Devrimi

za­

manlama açısından ilginç bir döneme denk gelmişti. Rusya istibda­ ca dönerken Türkiye özgürlüğe yönelmişti . Rusya'da 1 905 De vri ­ mi 'ne karşı gelişen irtieaın sonucunda Çarın, Rusya'daki manların düşünce ve basın özgürlüğü başta olmak

Müslü­

üzere bütün öz­

gürlüklerini kısıtlayan, 1 907- 1 908 gerici baskı hareketinden

sonra

Kınmlı, Tatar, Azeri aydınlardan oluşan kalabal ı k bir seçkinler or­ dusu Türkiye'ye akmıştı. Nitekim Temmuz Devrinıi'ni izleyen bir­ kaç ay içerisinde Yusuf A kçura, Ahmet Ağaoğlu, Mehmed Emin Resulzadc, Abdürreşit İbrahim, Hüseyinzadc Ali. Ayaz İslıaki, Ha­ lim Sabit, gibi isimler bunların başlıcalarıyd ı . Bunlar yeni yönetim tarafından çok iyi karşılandılar. Göçmen örgütleri kurulmuş, özgür­ lüğe yelken açmış Türk düşünce ve kültür hayatı onların rüzgarıyla daha sağlıklı, daha özgün ve siyasi hayatı gölgede bırakacak daha köklü bir devrim yaşıyordu. Onların siyasi hayattaki etki l eri de gö1 J Tadeusz Swicıochowski. a.g.e, s. 72. 1 4 Mirza Dala, Milli Azerbaycan Harekeli, Ocrlin. 1 938; s. 59-6 1 ; Nadir Devlcı, a.g.e., I J4- 1 3 5.

45

2. Baskı. Ankara. ! 99 1 .


Doç. Dr. Abdullah Gündotd11

rülmcktc gccikmcyccckıir. Bu buluşmanın tarihi bir tesadüften öte tıir anlamı ol m a lı ydı . Ağaoğlu, Akçura ve Ziya Gökalp gibi, Jön­

türk devrimini olumlu karşılamakla birlikte bunu yeterli görmüyor­ l a r sadece siyasi bir değişiklikle sınırlı kalmamasını umut ediyor­ lardı''. 2 4 Temmuz 1 908 devrimi il e kurulan meşruti idare Türkçülü­ ğü n

Osmanlı Türkiyc'sindc serbestçe faaliyet gösterebileceği ve bir

süre sonrada iktidara geleceği bir ortam yaratmıştı. Artık diğer ül­ kelerdeki soydaşları da Türkçülerin ilgi alanına girmeye başlamış­ tı. Çarl ı k Rusya"sı hakimiyeti altında Osmanlı topraklarından daha fazla Türkün y aşadığı gerçeğini fark ettiler. Türk derneğinin kurul­

ması i le bura Türkleri temsilcileri davcı edilmiş ve bunlar kısa bir süre sonra İ sıanbul'da görünmeye başlamışlardı. Azerbaycan Türk­ len bunlar içinde güçlü bir k an a t oluşturuyordu. Bunların başında

Ağae>ğlu, Hüseyinzadc. Yusu fbeko v Şair Mehmed Hadi, Karabe­

kov

,

vard ı .

Bunlar Türkçülük çalışmlarında çok önemli görev üst­

lendi le r. Gaspıralı. Akçura v e Hüseyinzade İttihat Terakki'nin yük­ sek kuruluna katılmaya davet edil i rken Agaoğlu, İ stanbul eğitim müfettişliğine ata nm ış t ı . Her zaman verimli bir yazar olan Ağaoğ­

lu. hu süreçle İran yanlısı tavrından Osmanlı merkezli Türkçülüğe uzanan siyasi evrim çizgisini bu dönemde tamamladı '•. İşte Ağaoğ­ lu'nun kiıaplaşıırdığınıız y az ı l ar ı bu evrim çizgisinin önemli bir halkasını oluşturur. Aynı zamanda bu yazılar, o dönem fikir hayatı­ n a eğilıınlcrinc, t a rihi ne kültürüne, anlayışına ışık tutacak bir özel­ l iğe salı iplir. 1 9 1 0'dcn 1 9 1 4 y ı lla rı arasında iki buçuk yıla yalcla­ ,

,

şan bir süre bu dergide yazmıştır. 1S

85.

16

Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri Yusuf Akçura (1876Alev Er. Tarih Vakfı Yun Yayınları. 3. baskı, lsıanbul. 1 999 , s. 6 1 .

Fran,oıs Gcorgcon.

1 935),

çcv

hdcusz Swıcıochowski,

a.g.c . . s.

1 04· 1 05 .

46


Ümmetten Millete Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerı Ağaoğlu'nun yazı yazdığı süre zarfında İttihat Terakki tarafından yönlendirilmiş bir İslamcı lık fikrine daha yakın dumıaktaydı. Derginin zamanla Ce­ miyet i le bağlarını kesmesi karşısında onun yerini

'/sicim Mecmua­

sı · alacaktır. İslam Mecmuası ' nın çıkışını Türk Yurdu ' nda Akçura

büyük bir övgüyle karşılar". Zaten Başta Ağaoğlu olmak üzere Ka­ zını Nami (Dııru), Alwgiindiiz, Bıırsa/ı Mehnıed Talıir hey/er gibi bir çok yazarın hem Türk Yurdu hem de İslam Mecmuası'na yazı ver­ dikleri düşünülürse bu husus daha iyi anlaşı lacaktır. Ağaoğlu'nun bu dönem yazılarında İttihat Terakki Cemiyeti merkez-i umumisinde bulunmasının etkilerini açıkça görebiliriz. Bu yazılara cemiyetin resmi görüşü yansır. Bir anlamda cemiyetin resmi görüşünün şekillenmesinde onun bir hayli etkili olduğu da bu yazılardan anlaşılabilir. Cemiyetin denetiminde yaratı lması düşü­ nülen, dozaj ı ayarlanmış ve ancak cemiyetin izin verdiği kadar bir İslamcılık ve Osmanlıcılığın Ağaoğlu'nun yazılarında da i fadesini bulduğunu söyleyebiliriz. Ancak Ağaoğlu'nun Türkçülüğe daha açık olduğunu ve diğer tarz-ı siyasetlere olan i lgisinin cemiyetin ve ülkenin pragmatik ihtiyaçlarından kaynaklandığını söylemek gere­ kir. Bunu onun bu dönemdeki Türk Derneği, Türk Ocağı ve Türk Yurdu ' ndaki faaliyetlerinden anlayabi lmekteyiz. Türk Yurdu dergisinin kuruluş fikri şair Mehnıed Emin Yurda­ kul ' dan gelmiş olmakla birlikte derginin kuru luşunda Akçura ile birlikte Ağaoğlu 'nun yoğun bir mesaisi olmuştur. Enver Paşa ·nın derginin kurulmasındaki maddi ve manevi yardımları söz konusuy­ du. Hatta Ahmet Ağaoğlu, Enver Paşa tarafından ödüllendirilmişti. İktidara gelmesi ardından hızla Türkçülük çizgisine kayan İttihat Terakki Cemiyeti ile Türk Yurdu arasında yakın ilişkinin olması do­ ğal karşılanmalıdır. Cemiyetin bu çevrelerle olan ilişkisini Enver

1 7 Türle Yurdu.

C. VI,

17 Nisan 1 330/ 30 Nisan 1 9 1 4, s. 2 1 3 8

47


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Paşa sağlıyordu. Buna karşın özellikle Akçura'nın Cemiyete girme­ miş olması ve panizanlıktan uzak sadece Türk milletinin çıkarları­ nı gözeten tutumu bu i l işkinin bel l i bir seviyenin ötesine geçmesi­ ne engel olmuştur. Bu tutum, derginin saygınlığını da korumuştur". Akçııra ve Ağaoğlu 'nun adı Türkçülük konusunda hep yan ya­

ııadır. Türk Yu rdu ' ndak i yaklaşımları da birbirine çok yakındır. Bu dergide ikisı t a ra fın da n kaleme alınan Tiirk Aleminden başlığını ta­

ş ıyan g ünl ü k fıkralarda siyasi, ictimai ve kültürel meseleler, Türk dünyasının büt ü n ü ve Türklük nokta-i nazarından ele alınıyordu. Bunun sonucunda kamuoyunda Osmanlı bakış açısının yerini Türk­ çü bakış açısı, Türklerin başlı başına bir dünya oluşturdukları, ken­ dılcrıne özgü gelişme ç izgi l eri ve so runları olduğu düşüncesi taraf­ tar toplamaya başlamıştı . Bugün de kullandığımız "Tü rk Düny ası " kavramı bu iki ya za rın bir katkısıdır. Türk Yurd u ' nda Akçura ile

b ı r l i kı e . Rusya 'da o rt aya çıkan Müslüman Türk-Tatar burjuvazisi­

nin ı lerleım:ci ideoloj isi olan Türkçülük Osmanl ı toplumunda örnek

b i r model olarak sunulmaktaydı. 1 9 1 O ' l ardan sonra Türkçü aydın­ . lar arasında ' "/ıalk . kavramı yeni bir i lgi alanı haline geldi ve bu il­

g ı sonuçta yeni bir derginin,

"Ha lka Doğ rıı .. dergisinin yayına baş­

lamasıyla sonuçlandı. Ziya Göka lp , Yus ufAk çu ra, Ce lci l Salıir, Hü ­

.1eyi 11zade A li. Melımed E111i11 gibi Türk Yurdu yazı nan

kurulunda bulu­

arkadaşlarıyla Ağaoğlu halkç ı l ı k düşüncesinin de öncüsü ol­

du'" Böylece, K emal i z m in "A ltı Ok "u n birinin de düşünsel temel­ len oluşıuru l ınuş oluyordu. Ağaoğlu'nun içinde bulunduğu Türkçü ayd ı n l arın ça ğdaş, l a i k , m i l l i ve halkçı bir devlete giden yolda ne den l i katkı yapmış olduğu açıktır. İkinci Meşrutiyet dönemi siyasi

alandaki projelerinde ba ş a rıs ız bir görünüm çizmekle beraber, dü­ şünce alanındaki söz konusu özgün yapısı ile değerlidir. 1 8 F rançoıs Gcof'gcon, Türk :vlilliyelçili�inin Kökenleri, s. 68; ayn:a bk. Şcvkcı Siırcyva Aydcıııır. Mak•donya'dan Orta Asya'ya Enver Pa,a 1 908-1 9 1 4, Cılı 2. Rcmzı Kiıahcvı. İstanbul, 1 99 5 , s.446-447. 19 Françoı.' (jcorgcon, Türk Milliyeıçillj!inin., s. 70, 1 02, 1 08- t t O. -18


ümmetıcn Millete

Ağaoğlu' nun 19 1 1 'den sonra Türk yurdunda dine karşı tutu­ munu çok daha netleştinniş olarak karşımıza çıkar. Paris'teki hoca­ sı Emest Renan' ııı etkisiyle kavmiyeti üç temel unsurun bileşkesi olarak tanımlıyordu. İlk ve en önemli olan dil, ikinci olarak diıı, adet

ve gelenekler ve son olarak da tarih, vataıı ve kader birliği

şckliııd..: özetleniyordu'". Bu çalışmanın onun Tiirk Yurdundaki ya­ zıları ile birlikte değerlendirilmesi onun düşünce çizgisinin anlaşıl­ masında daha açıklayıcı olacaktır. Ağaoğlu'nun Türk Yurdu'ndaki yazılarında, özellikle Şii - Sünni ayırımına ilişkin olarak değerlcn­ dinneler göze çarpar. "Dini çatışmalar bize Tiirk oldu.�ıımıı:ıı ııııııt­ tıınıyor ve mezhep ayrılık/an bizi Tiirklerin yaıımda olmak verine karşı tarafın yam na itiyor

.

. diye yazar. Dini ihtilaflar Türkçülüğün

ve milli bilincin gelişmesine engel olarak sıklıkla eleştirilmekteydi. Osmanlılara seslenerek milliyeti dinin bir uzantısı olarak görmenin sakıncalarına dikkatleri çekiyordu. '"Siirekli diııi mücadeleler için­ de olan ve yabancı bir etki altıııda yaşayan insaıılar arnsmda milli şıııır nasıl kök salabilir? .. İran 'da Bahi::.m orta.va çıktığmda im mezlıehin kıırucııları Fars olmasma karşııı bıı öğreti ıığrwıda ken­ dini.feda edenlerin çoğıı Azerbaycanlı Türklerdi. Bııgüıı ay111 şekil­ de Türkler İran özgiirliik ve anayasası için savaşıyorlar ".

Ağaoğlu,

Osmanlılara seslenerek onlara milleti dinin bir uzantısı olarak al­ manın yanlış bir kavramlaştınna olduğunu da hatırlatıyordu".

Ahmet Ağaoğlu ve Türkçülerin islamcılarla Yol Arkadaşlı­ ğı: Afgani'nin temsil ettiği Selefi refonnist İslam anlayışı Mısır 'da onun tilmizi Muhammed Abduh ve onun haleli Reşit Rıza tarafın­ dan devam ettirilmiştir. Türkiye'dc bu anlayış İdil-Ural Müslüman­ larından Mıısa Carııllalı (Bigiyev) kanalıyla ginııiş ve Türkçülerin 20 Türk Yurdu, Sayı 1 O ( 1 9 1 2), s. 293. 2 1 Tadcusz Swicıochowski, a.g.c., s. 105- 1 06.

49


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

İslar.ı 'a bakışlarını biçimlendirmiştir. Ahmet Ağaoğlu ve Şair Meh ­ met Emin Yu rd aku l da Afgani'nin düşüncelerine bağlı Türkçüler olarak

ime

çıkarlar. Gen e lde İslamcılar bu görüşlere kapalı olsalar

da bunun istisnası Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergileri idi . Bilindiği gibi bir birinin devamı olan söz konu iki dergi Türkiye'dc İ s lamcı

düşüncenin en ö nde gelen yayın organı olmakla beraber, bu

düşüncede olmayan kimi yazarlara da köşelerinde yer vermiştir'. A fgani ' nin temsil ettiği İslami düşüncenin iç ve dış olmak üze­

re iki boyutu vardı. İç boyutu, hızlı bir reformasyon ve zihniyet dö­

nüşümü ile İslam toplumlarının geri kalmışlık zincirinden kurtul­

ması esasına dayanırken, dış boyutunu ise İslam birliği siyaseti ya­ ni İslam

dünyasına saldıran emperyalistlere karşı İslam hükümetle­

ri arasında

dayanışma ve daha ileri aşamada siyasi bir birlik

oluş­

turmak esasına dayanmaktaydı. Afgani'nin İslamcı anlayışının söz konusu ettiğimiz iç boyutu Kuran ve erken dönem İslami gelenek­ lerini (Selefi),

dönemin pozitivist bilim anlayışı, gelişen teknoloji,

toplumsal ve zihni dönüşüm bağlamında yeniden yorumlanıp üre­

ti l mes i gereğini

onaya koyan ilk Müslüman düşünür olması" onun

geleneksel İslami kesimler tarafından kuşkuyla karşılanıp şiddetle eleştirilmesine neden olmuştur. Çağdaş hayatın Kuran 'a uydurul­

ması mı? Yoksa Kuran ' ı n çağdaş hayata göre yeniden yorumlanma­ sı mı? Sorunsalında ikincisinde tercih yapan bu çizgi, birazda Mak­

yevelist bir yaklaşım olarak görülebileceği için İslamiyet'in seku22 Scbilürrcşad

İslamcı

bir yayın çizgisi izlemekle birlikle farklı görüşıeki aydın­

lara sayfalarında yer verdi. Manasıırlı lsmail Hakkı, Bcrckctzade İsmail Hakkı, llabanzade Ahıneı Nain, M. Şemseddin Günalıay, Musa Kazım Efendi, Ferid Kam. Halim Sab ı ı Şivay, Abdürreşid lbrahim, Tahir Olgun(Tahirü' l-Mcvlevi). Bursalı Mchmcd Tahir Bey, Ahmeı Ağoğlu. YusufAkçura, Miıhaı Cemal Kun­ ıay, İbralıını Alaaddin Gövsa derginin başlıca yazarlarıydı.

23

Nikki R.

Kcddie, "Sayyid Jaınal ad-Din al A fghani: A Casc of Posıhumous

Clıarisnıa?". Philosoplıers and Kings: Studies in leadership. Ediıor Dankwart

A. Rusıow. New York: Gcorgc llraziller. 1 970, s.

50

148.


Ümmetten Millete

lerleşmesi yolunda önemli bir referans durumundadır. Afgani'nin yolu prakmatik yaklaşımlarından dolayı l 890'larda il. Abdülhamid ile kcsişmişse de bu söz konusu geleneksel baskılar

ve

uyandırdığı

kuşkular nedeniyle kalıcı bir birlikteliğe dönüşmemiştir''. Afga­ ni 'nin ve onun halefleri Muhammed Abduh ve Reşid Rıza'nın İs­ lam dünyasında yükselen Selefi İslamcılık üzerinde etkisi olduğu kadar bu akımların hedefinde bulunan laik ulusalcı hareketler üze­ rinde de etkisinin bulunması ilginç bir durum oluşturur. Bu bağlam­ da Türk milliyetçiliği üzerinde ulusal bilincin gelişmesi yönündeki geleneksel İslami baskıyı kaldıran yorumları dolayısıyla olumlu bir etkiye sahiptir. 1 908- 1 9 1 2 yılları arasında düzenli olarak yayımlanan ve Ah­ met Ağaoğlu ve Yusuf Akçura, Abdürreşid İbrahim ' in de çalışma­ larına katıldığı Sırat-ı Müstakim, Yeni bir İslami anlayışı temsil edi­ yordu". 1 908 ' de Jön Türk Devrimi'nden hemen sonra İslamcıların yayın organı olarak kurulmuştu. Başında, ihyacı İslami anlayışa sa­ hip ve özgürlüklerden yana tavır takınan şair Mehmed Akif bulunu­ yordu. Dergi yeni meşrutiyet yönetimini desteklemiş ve 3 1 Mart ( 1 3 N isan) 1 909 gerici ayaklanmasına açık tavır almıştı. 1 908 son­ rasında ulema arasında yeni kuşak yazarlar da meşrutiyetin Şeriata uygunluğu tezini savunmuşlardır. Bunlardan biri de sonradan Şey­ hülislam olan Musa Kdzım 'dır. Sırat-ı Müstakim'in ikinci sayısın­ da, Kanun-ı Esasi'nin şeriatın bir kısım temel hükümlerioi kapsadı­ ğını savunur. Kanunların Kur'an'a uydurulması mecburiyeti üze­ rinde durur". 24 Kemal Karpat, "Pan- ls l iımizm ve İ kinci Abdülhamid: Yaıılış Bir Görüşün Dü­ zeltilmesi", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 48, 1 9S7. s. 1 3 - 1 4 2 5 Derginin İ slami modernleşme açısından önemi konusunda bkz. Akşin Somel, "Sırat-ı Müstakim: lslamic Modcmism in the Ottonıan Enıpırc. 1 908- 1 9 1 2". The Journal or thc Middlc Esı Studies Socicty. 11 1 . s. 50- 80.

26 Musa Kazım, "Hürriyct-Ö nüıınıc Hakkında". Sıral-ı Müstakim. Cılt

( 1 J24), s. 20-22.

51

1. Sayı 2.


Doç. Dr. Abdullah Giindoğd11

13u dönemde dergi, Cemaleddin Efgani ve onun tilmizi Mu­ hammed Abduh tarafından temsil idilen Arap reformculuğu hareke­ t i nden iinenıli ölçüde etkilenmiş görünmekteydi. Akif' in rn

mıılıtı:şl"m iisıadı

..

"Mısır '111

dediği Muhammed Abduh'un birçok makale­

si Türkçe olarak S ı ra t ı Müstakim'de yayınlanmıştı. Özellikle Meh­ -

med l\ k i f"in M üs lüm an l ı ğın ıçinde bulunduğu olumsuz durumun düzeltilmesi için ciddi bir zihniyet dönüşümünü savunması bu der­ gı çevresi ile Rusya'dan gelen bu anlayışa yakın Türkçüleri buluş­ tumrnştur. Derginın yayııı çalışmalarına katılanlar arasında çok sa­

yıda Rusya göçmeni Türk aydını vardı. Bunların en ünlüleri Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Ayaz İshaki ve İsmail Gasptralı ve Abdür­

reşid İ brahim 'di. Dergi bö y l ece 20. yüzyılın başında Cedidcilik i le Arap refomıcıılıı{çıınun

bu l uş ma noktası oldu. Diğer İslamcılardan

farklı olarak her İslam ulusunun kendi uluslaşmasını ve kültürel ge­

lişimini tamamlaması gerektiğini kendi Panislamist anlayışına göre bir ön şart gören A fgani, kültürel Türk milliyetçiliğine karşı çıkmak bir yana, hana onu yüreklendiriyordu. l 908'de Türk Derneği kurul­ duğunda, S ı ra t ı Müstakim adeta bu derneğin yayın organı olmuş­ -

tur. İstibdatı ge r i de bırakmış olan Türk düşünce hayatı eşine rast­

lanmadık bir özgür ortam bulmuştu. Bu vesile ile Rusya'daki Müs­ lümanların durumuna ilişkin bilgi veren çok sayıda yazıya derginin sayfalarında rastlamak mümkündür. Bu nedenle, bu sıralar istibda­ ta yönelmiş olan Rusya'da Çarlık sansürü derginin Rusya'ya gir­ mcs ıııi engellemeye çal ışıyordu. Akçura burada özellikle dini re­ fonn, d ı ş pol itika ve toplumsal sorunlar gibi konuları içeren önem­ li bir dizi makale yayımladı. Bunlar arasında Marksizme atıfta bu­

l unan, Baı ıcla hazırlanan büyük Sosyalist devrimle kendi talepleri arasında p a re l c l l i k l c r

kuran yazılar bile vardı. Hiç kuşkusuz, Yusuf

!\ kçura 'ırnı en radikal, e n eleştirel, ve bağımsız bir düşüncenin ürü­ nü

olcluğ,1111 1

l:ll

çok ortaya koyan yazıları, Sırat-ı Müstakim'de ya52


Ümmetıen Millete yım lanan ınakaleleriydi. Abdullah Cevdet, tam bu noktada, söz ko­ nusu yazıların, Batıcıların organı olarak kendisinin çı kardığı ve biz­ zat kendi ifadesiyle Sırat-ı Müstakim'in karşılı olan İctihad'da da pekala yer alabi leceğine dikkat çeker. Bununla birlikte, 1 9 1 1 ' in sonlarına doğru, Trablusgarp'ta Hınstiyan iıalya'ya karşı savaşın sürdüğü dönemde, Türk Milliyetçiliğinin Osmanlı İmparatorluğu için tehlikeli sonuçlar doğurabileceği düşüncesine varan Sırat-ı

Müstakim gurubu giderek Panislamizm ' c yöneldi ve ile r l emeci tu­ tumunu yavaş yavaş terk etti. Özellikle Balkan Savaşı 'ndaıı sonra bu daha da hızlandı". Böylece, Türk milliyetçiliği davasını ve iler­ leme çizgini savunacak yeni ve büyük bir dergininin kurulması so­ runu

gündeme geldi . Bu dergi, Türk Yurdu olacaktı" . Akçura S ı rat­

ı Müstakim'le olan ilişkisini ke sti . Ağaoğlu bir süre daha yazmakla birlikte yazı ağırlığını Türk Yurdu'na kaydıracaktır. Bu anlamda Sı­ rat-ı Müstakiın ' in isim değiştirerek Sebilürrcşad adını alınası bir bakıma muhteva olarak da çoğulcu yapısını bırakarak daha ıekil İs­ lami bir yapı kazanmasıyla da denk düşmektedir. 27 Sırat-ı Müstakim'in Balkan savaşlarından sonra bu m ı l l iyctçiliğc yakın tutumu­ nu

bırakarak İ sl a mc ı

siyasete döndüğünü görüyoruz. Bunun için bir ömck ol­

ması akımından bk. Ahmed Münir. "Din İle Siyaset Yckdiğcıindcn Ayrılmalı mıdır?". Sebilürreşad.

1330 (4). 12. cilt. (Sayı

294). _,

145- 1 4 7 ··!>tıi,<arüııi·

le.l'lı diyor ki: (Biz Çin ilııi/aliııdc bıltiiıı 11111mffakiyctlerimi:e, diıı il� sivaseti beraber kullannıakla ııail olduk, lıiçbir millet yokdıır ki 0111111 takdis eıdi_l:i hiı· din olma.mı. Diıı, i/ıtilal erbtibı Aıınrnııdn11lar w rical-i del'lct lllm/i11da11 sira·

.fetde de k11/la111/lrsa ve 011" lmllanmakda maharet gösterir/erse. C"min olunu:

ld

hiçbirferd-i vatan olmaz ki on/arm o emrine itaat eımesiıı işte si:e diğer bir misdl de balkan lıarbidi' Balkaıılılar efrtidda ı•aıaııa merlJ/İtiycıi takı-il'<' içiıı din ..amıııa /ıiıaba başladıla' /si<imların talıı-ı e..aretiııde bıı/1111011 diııdaşları· 111 Aıınanııak için ilıııı-ı harb etdileı: milleıdaşlan ise ikiııci deren•dc kalnıışlor­

dı. Buııa

28

1912 ··

sc11esiııde akd 011111011 Sırbisıaıı ı•e Bıılgarisıaıı ııtifaki pek arık

bir deliltliı:

r

François Gcorgcon. Türk Milliyctçili�inin Kök en le i Y.usur Akç u

1935), çcv. Alev Er. Tarih 68.

Vakfı

Yuıı Yayınları.

53

3.

ra (1 876-

baskı. lstanbul. 1999, s 65·


Tiı-kİ>C''d:: bırhiriylc rekii.bcı ha:indc .,ıan gcınlş.lcr arasında �yrıııldu nlmakı. b:rlıkıe, çıı�do,ıa�ma ııı�1:buriycıi:ıin kaçın:I· nulığı ıı1�rm:IC' son ıahlıld� hepsınin biılc:,ıiği garühir. Bu tanış· ınalard..ı hangi ıarı-ı sıyaseı

(0.Tma11lıcılıJ... l:slrimı:ılık, Turkçüfiilc) bu çağı.laşlaşır.a mccburıyeti·

a;ı�ından hılulırs3 bakılsın, heı:sinin

nı. H:ııı ıyg:ırlı�ın·n büyuk meydan okuy...:,u kar$ısında hısscniklc­ rı açıkıır ı�lfiın�ıl:ır bile en ıı1.ından Daıı'mn üstU:ı ır.addı g'jcü kaı­

şısınıhı. f.C"rı ka.ınmış olduğu konu�uııda diğer gtınışlcılc

uzlaşma

lıaınrrydılcr Jlu gCırUılcrornsıııı:l.ık ı. i lı..mcl fark ıradakı uçı.ırumu:ı n��,ı k�pıııılac:ı�ı s:ınmın� vcrdiidcri ccvapıar. kaynaklnmıkıaydı.

Sırar.ı \.lüuakım ..e Scbılünq.ııı.l dcrgılcri bu noktada Müslüı:ıan·

lar a,.,.sınd:ı kOklu bir zihniyı;t ı.ltlni.lşllmunu gcrekli görüyorludL

1 hlla bır y:ırd:ın unli.ı Ahı:aıı ıJü�nCr Max Webcr'in ısnrlaüzcrin·

ılr duıdutu D:ııı'nın kalkuııııHmda ;ıal8n i'roıesıanlığın gerçeklcş­ ıirdıği zıhnı�ı di>niı�ü111üııc bcn�r bir donuşÜ!l'JÜ amı etmek.leydi· lrr Duna g(nc, :�limlı!I., \ıığdaş Ban uygarlığını yanı.ıan

çolıpna,

lm;am'"'· bmkrırm� ıkıı""-ı.liyaunı anreden bir din�i. Kur'an ve

HaJıslerdcn kazanç, tiı,;;ııcı ve saoay: tcşvık

eden hükümler çıkan·

larnk l>l.ir.ı'uı bır ik:i:.adi gOrüşur.ı.ın bulwıCoğıı ve bunun çalışma·

yı ve kazıınmııyı eııııı:niği şekliyle çağdaş hayalle uyumlu olduğu

ııosıcrı'ıocyc çalı�ılmışıır·""'.

llu

yaklaşım

ıbha

sgıra C\lml:uriyct

Joncmındc Saim f Ülgener ıaıalindan ıemsil edilen gi:ırüşlcrin ıoııpı olması lıakımından oncmlidir'"

pro­

n

29 IU Sa"dı. ""Sav •·c ı\ıTrli Naur ı lsJ•-ndM.ı Mcvlı.JI"", Sınl·ı �11..•lılm, Cılı l.�ayı i l , 1 ) 24. s 17(1· 17ı (l90H) Jo Ma Wctcr"11 1htı A""'r'-ll "d& lıapııı.hın n Mlfl"ll Prole51an lhl.ılıı· nı� bçlııle<lı�ı �nnııiındon yola çılıu•lıl>u r•k•,ı•�· Uıınaıı1ı-liirlr.ıoplwnı.:.na ll)"lrla�yı obşıı Ou �ğrulıud.:ı Türlr.•ye"ım rlııın>miı scnhJınılo, k"'6k'"" kuı-ı�dak,.nlan dıt>unıc grnlı,ınıııbncmli bır rol oynadıQ.ını ılcrı limdı Mııa Wdıcr ın i"'b�ırdı�ı y•lıl•ıımı� Tiılııyç"dclıı ıllı tneınli ımısıkı!ı ol�. 91ı.

lJJrcnco.

Sabtı F Ulgcnı:ı.lkli•.-ll ÇOılnıltmtalıı A•lılıvıZJlıııl�ı Dll11pı11. Oı=rın Y•�mırn. /.1•11 20!"6. Zihniye! ve 0111: lıllın, T•unııf � Çhlll111e Darl lıuıul Ahlaı. Dc:nnYoyınlıu.hımlnı!, 2tOfı


TllrkçOIQk llt lsıımcılık

Ar•5ınd•kl BlyOk Ayrıfmı: lurk

Yurdu dcrgısı Kıı.sım : 9 1 1 tanhinde: çıkmaya başlam:ş, Ttlrk Ocak­

ları c!a Mart 1912·11e ku:ı.ılmu'jolu. lsllmeılar başlar.gıçıa bu yem

akıml

ku�ı ıı.ı:��İl. kalım�lar. haua Ahmeı A1Jıwglıı,

Yıı:ru(Akı;ııru. Ru�ya0ılaki ""Müs/ıinıon lıt!(rıkı ·· raahycı­ I"anislııı:ıİi'-111 likrnıe �<ıkın b-lırıhiklcn ou gibı aydınların bı: konudaki dQ�tlnccicrı "ihy<ıcı hl!ım1;ılar·· ile büyük ormda öntlş·

AMıirr<.'{id lbrahim g:lıı lı::rı ile

ınckıcydi. Sıraı·ı Mtısıak:m vc St:bıltlrrcşad Ccrgılenylc TliTkÇ(llc·

rb

yol arkadaşlığı bıırııdan kaynaklarunıku.ydı. Özcı.ıc

Agıoğ­

lu'n1.11 vc gcncldc Tt1:1ıçıllcrin lsllml anlayışlan. ··ıstd111 dı111.11m­ mn ıı;ırıde h'cllundufıı gen k.almı$1ıgınır. l't'ıf1111 be gim çiikııwktt of­ dııgu gerçegının /Ntun çıplaklıgıyfc onaya Jwırma.ıı, mevcı.t ;ihni­ yttı degışıırerelc koklıı yenılıkfer yapıfmosı :arureı:nı lıerteu ı>r o:ellıkle eskı kafadakı soflolııra kabul ettırnrek esasına :lay.ınmak­ tııydı. Bu amaçla ls/ôm dınır.ırı sovıı1111/masım bı:zot ıi.fıfenııret bir yandıJn İslamcı dıı�ıınceyr denetim allıııo mınıok. biryo11do•ı da fll· ıııı:u kesimlerce yenı/:k ısteyen Turlrçülen? kar{ı yıiıiitıiler:ck alan "'iiruiztık'"

propagandasını eılruız kıl111ali

isııyorlaıdı Bu anlayış

aynı zamanda Ccmıycı "ıa de anlayışına çok yakındı".

Ahmcı Ajaoilu, Yusuf Akçur.ı"dan farklı olaraiı. d·n \'<: ıml lı­

yeı konulanııd& dahaçok Zıya Litıtalp"c yakın bır usllfl b.. "llımse·

mişıi. Onlann :\Uumu, Kur'ın ve t-.adıslcrc aaıı2 buluııaral. mıllı­ yetçiliğin hlimiycı·ıc yeri olduğunu kanıılaroayı çalışr:ıakıı

Nııc­

kım AhJ:ıeı Ağıoğlu da Ziya Gökalp gibi özellikle Tiirk Yurdu"nda­

kı bir d:zi makalesiyle, Kuran ayetlerine: dayo.naraı:, lsl.ıimıy�ı"ı:ı

milliyetçiliğe karşı olmadığını göstcrrr.ck istcycccktır Ona gcirc Is·

limiycı, milliycıçiliği değil, lbn Haldun'u:ı ona� amğı bır kavram

olan kabile asa:ıiycıini, mahlum etmişti,. A.ğııoğlu. doğrudan lnıh2ı 'I YlnurHıkııxt Bıyıır. Tıllılı.

l•ı..llbı T...aı.I Cıl: ltrıv. Turlı Tonı K•nırru Ya­

yınlan Anlur.>. lllU.• '"

"


Doç. Dr. Abdul/alı Gündoğdu Terakki merkez hey'etine dahil olması sebebiyle Türkçülük düşün­ cesinde Akçura 'ya göre daha prakmatik kaygılar taşımaktadır. Onun bağımsız T ürkçü düşünceleri yerine Osmanlılıktan Türkçülü­ ğe daha kademeli bir geçi ş i savunduğunu söyleyebi liriz. Akçu­ ra 'dan daha sonra T ürkiye'ye gelmiş olmasına ve Akçura gibi doğ­ rudan Osmanlı eğitim kurumlannda okumamış olmasıııa rağmen Osmanl ı l ı k aidiyeti Akçura 'ya göre daha belirgindir". Türkçülüğe yakın duran İttihat Terakk.i 'nin i ktidarda bulunma­ sı da İshimcıların Tiikçülüğe karşı başlangıçtaki sessizliğine neden olmuş olmalıdır. Ancak İ n i h at Terakki'nin i ktidardan düşüp Gazi Ahmet Muhtar Paşa hükümeti iş başına geldikten sonra

26 Eylül

1 9 1 2 'de Sebi lürreşad dergisinin 2 1 2. sayısında Türkçülük aleyhine saldırılar başlar. Babanzade Ahmet Naim 'in bu konuda başı çekti­ ğini görüyoruz. Türkçülüğe karşı bu mücadelesini

di11dara11e ·· yani dindarca

"'müctihede-i

bir cihat olarak tanımlamaktaydı".

Türkçülük İslamcılıktan ayrıştıkça Ağaoğlu 'nun da İslamcılar­ la olan organik bağının zayıfladığını görüyoruz. Başlangıçta görüş­ lerıııi yaymak için özgür bir platform olarak kullandığı İslamcı Se­ bilürreşad dergisiyle bu kez Türkçülüğün İslam'la bağdaşıp bağ­ daşmadığı konusunda bir polemiğe girecektir. N i tekim Ağaoğlu, bu dönemde Ahmet Naim, Süleyman Nazif gibilerinin Türkçülere kar­ şı yaptıkları saldırılarına karşı Türkçülüğün savunmasını üstlenmiş­ tir. Ahmet Naim Müslüman kimliğini Türk, Arap v.s. olarak parça­ lamanın doğru olmadığını savunurken, Türkçülerin Türk tarihine olan il g i l er i ni şirk olarak değerlend irir:

"'Cengiz 'in yasasını bilmek,

32 "Fi '/./ıakıka ş11 11okıayı kaı "in·e11 11nıit1110.valını ki ge(·en makdlenıizde didiğinıiz gibi 'ıi/em-i !.<lam ·,,, kilidi biz Osmmılı/arın ellerindedir' "', Alem-1 lslam Ve Siyasıyat-1 Umumiye : Bizim Ta 'kib İdeceğimiz Meslek, Sıral-ı Müstakim, Cilı: 4. Ay:7, Y ı l : 1 326: s, 359. 3 3 Yusuf Hıkmct Bayur. a.g.e., s. 4 1 4.

56


Ümmetten Millete

İlhan 'ın yurdunu taırımak. Altun Ordu yıı anmak bize lazım degif. Mazideki işrak" ile tefalıür'' edilemez. Bize şer '-i Mıılıammedi )•i. İslam yurdııııu, mücdlıidin-i Is/dm 'ı bilmek. ta111mak lazım " diye karşı çıkar. Ağaoğlu'nun bu Türkçülere saldıran görüşlere Türk Yurdu' ndan "İslam'da Dava-yı Milliyet""' başlıklı iki makalesi ile cevap verir. Saygılı bir üslupla kaleme aldığı, Ayet ve Hadislerden desteklediği bu yazısında Alımcı Naim'in "kavın" veya yeni anla­ . yışa göre "millet " sözü ile "asabiyet . sözünü karıştırdığını, İs­

lam 'ın milliyetçiliği değil millet oluşumuna da engel olan kabileci­

lik anlamına gelen asabiyeti yasakladığını dile getirir. "Asabiyet, aşiret lıalinde yaşayaıı, valıdet-i mill(vesiııi duymamış. kendini b il­

mez, nereye doğru yürüdüğünü aıılamaz, mıılıitlere malısııst111: Mil­ l(ve ise bıımııı aksidiı; yani kendini bilir bir vicdaıı-ı milliye malik bir mulıittiı: " der''. Derginin yönenneni Mehmcd Akif 1 9 1 2 şartlarında bu kam­ panya'ya katılır. Ancak, Mehmed Akif'in yakın dostu olan Yusuf Hikmet Bayur 'un beyanına göre şairin Milli Mücadeledeki tutumu Milliyetçi-İslamcı iken 1 93 7 yılında ölümünden bir süre önce uzun yıllar kaldığı M ısırdan döndükten sonraki fikirleri Türkçü ve Ata­ türkçü bir çizgiye gelmişti". Ağaoğlu, İslam mecmuasında, İslam' ı ilerleme karşıtı gösteren görüşe karşı İslaın'ı savunur. Kusurun dinde değil, insanlarda oldu­ ğunu anlannaktadır. Bu konuda Eski Yunan bilgisinin Müslümanlar kanalıyla Hıristiyanlara geçmiş olduğu görüşünü tarihi delillerle anlannaya çalışır. Bu yaklaşım daha soııra İslfim'ı savunmak iste34 lşr.ik; şirk, ortak koşmak.

35

Tefli.hür; övünme, i ft ihar enne.

36 Ahmeı Ağaoğlu, "İsliim'da Dava-yı Milliyet", Türk Yurdu, C. VI, s. 2n(I · s. 238 1 .

3 7 Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e.• s. 420. 38 Yusuf H ikmet Bayur, a.g.e.. s. 4 1 6, 19. dip not.

57


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

yenler tarafından benzer argümanlar ile çok yaygın bir şekilde kul­ lanı lacaktır. İslam dünyasının gerileme ve çöküşünde başlıca üç sı­ nıfın sorumluluğunu özenle vurgular. Bunlar keyfi yönetim sergile­ yen emirler, i st ibda da boyun eğen, kişisel çıkarlannın peşinde ko­ şan alimler, ve müstebitler, zalimler hakkında kasideler, övgüler düzen erbab-ı kalem dediği yazarlardır''. Balkan Savaşı bir dini hava yaratmakla birlikte, siyasette Türk­

çülüğün etkisini de artırmaya başlamıştı. Bu dönemde ilk kez ola­ ra k Türk hükümeti, Türk ordusu, Türk hakanı gibi aidiyet ifadeleri

kullanılmaya başl andı . Bu durum karşısında Meşrutiyet 'e sıcak ba­

kan İslamcıların Sırat-ı Müstakim ve Sebilüreşad'da Türkçülerle dikkat çeken birliktelikleri yavaş yavaş sona ermeye başlayacaktır. İsla mc ı lar bir yandan Türkçülerle yollarını ayırırken, demokratik, özgürlükçü biı rejime olduğu kadar milliyetçi bir rejime de

karşı

olduklarını i fade ediyorlardı. Hatta bu konuda Türkçülerle sert tar­ tışmalara girişmekten çekinmeyeceklerdir. 1 9 1 2 'de Sebilürreşad d e rgi s in de çıkan bir yazı, "Tiirk " de ne demek oluyor? " Türk, Os­

manlı Saltanatı, İslam Hilafeti adını taşıyan bir siyasal şirketin üye­

lerinden yalnızca bir tanesidir" diye karşı çıkıyordu. Ünlü yazar Sü­ ley ma n Nazi f de Türklüğü inkar noktasına vardırdığı eleştirilerini

Türkçülüğü Balkan Savaşı felaketinden daha büyük bir felakete yol açmakta olduğuna kadar sertleştirmiştir. Bu konuda 1 9 1 3 yılında "/sicim 'da Dava-yi Kavmiyet " adıyla bir kitap yazmış olan Ahmet 1'l a im ( 1 872- 1 934), Türklüğü Rusya'dan gelen Tatar Türkçülerin ıcat e t tiği bir efsane olarak tanımlamakta, Türkçülüğü İsliim'a bir

ihanet olarak görmekteydi. İşte bu nokta İslamcılardan Türkçülüğü yöneltilen eleştirilere karşı İsmail Gaspıralı 'dan (başka Ahmet Ağa­

oğlu Başta Türk Yurdu, Yeni Mecmua'da kapsamlı bir savunma 19 Yu,uf Hikmcı Aayur. a.g.r . . s.

383-384.

58


Ümmetten Millete

kampanyası başlatır"'. Artık onun ümmetten millcıe geçişi bu şekil­ de ıamamlarunıştır. Osmanlıcılık siyasetini savunanlar da İslamcılar gibi Türkçüle­

re karşı sal<lınya geçe rl er. Bunlann başında Süleyman Nazir i gör­

mektey iz . Onun İctihad dergisinden sert, ateşli ve heyecanlı yazıla­

rına karşı Ağaoğlu, Türk Yurdu dergisinden makul, mutedil ve say­

gılı bi r üslupla cevap verir. Aslında Ağaoğlu'nun buraya aldığımız yazılarında da İ s l am l ı ğın ve Osmanlılığın da gerçek hamilerinin Türkçüler olduğu fikrini savunduğu fikrini çıkarabihnektcyiz. Sü­ leyman Nazif'in Ahmet N ai m ' le aynı hususları polemik konu yap­

tığın görüyoruz . . Bu hususların başında Cengiz pole miği gelir". Giderek ülke ve milletin mukadderatında söz sahibi olmaya

başlayan Türkçüler hakkında Batı'da oluşan kuşkuları dağıtmak ve

yanlış anlamaların önüne geçmek için Türkçülüğü y a ba nc ı l a ra an­

latmak işinde de biz yine Batı 'yı iyi tanıyan biri olarak Ağaoğ­ lu 'nun faaliyet içerisinde olduğunu görüyoruz. 8 Mayıs 1 9 1 4 ta ri h ­ li Fransızca çıkan Jön Türk (Jewıe Tıırc) gazetesinde "Türkler İçin­ de Milli Hareket" başlıklı bir yazı yayınlar. Burada Türklerin milli harekete giriştiklerinde, diğer mil liyetler arasında ayrılık ve düş­ manlık yaratacağına ve Osmanlı Devleti için ciddi bir tehlike ola­ cağına dair görüşlere değinir. Eğer bu hareketin şoven tutuculuğu halinde gelişirse bu endişelerin haklı ola b il ec eği n i , ancak Türk mil­ liyetçiliğinin bu sı fattan ne kadar uzak olduğunu anlatır. Türk mil­

liyetçiliğinin siyaset dışı, herkesin hukukuna saygı lı, ahlaki ve icti40 N i yazi Berkcs, Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu Batı Yayınla­ rı. İ stanbul. 1978, s. 426-427. Gaspıralının yazıııı . Türk Yurdu . . sayı 69 ( 1 9 1 4) s. 2 2 9 1 -2293; Ağaoğlıı'nun cevabı: Türk Yurdu,

Yeni Mccmuaa, Sayı 35 ( 1 9 1 3),

s.

1 63.

41 Yusuf Hikmet Bayur'dan nak l en : "Bııııu man

'111

iV. 692-702 ( 1 9 1 3 :

kimse i11ktir ı'ıieme:

S11/ıa11 Os­

miras-ı mukaddesi. Ha:n·ı-i Muhammt�d ·;,, ıw!lrııkcit-ı miihtu-,�kesiyle

kabil-i nrııluıfa::adı� Cengiı 'iıı yatl-ı me:alimi

59

ile d<·{:il. .. A.g.c.

s. 425.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

maı bir hareket olduğunu, Türklerin milli hayatının geliştirilme si, her alanda ilerlemenin sağ lan masını amaç edinen bir çağdaşlaşma hareketi olduğunu Halide Edip i n " }eni Tııran " adlı romanından '

deliller getirerek anlatmaya çalışır ve şöyle bitirir: "Bıı nıenılekelle /ıarekeı-i milliyeıpervercine ilk önce Tiirkler içinde mi ıezalıiir et­ miştir.� foksa Tı'irkler bıı vadide en sona kalanlar mıdır? Başknla­ rıııa miisade/i bir şey. neden yalnız Türklere memnu olsun ? "".

Birinci Cihan Harbi 'ııin başlamasıyla, Rusya'dan gelen Türk­ lerin diplomasi, propaganda, danışmanlık gibi alanlarda yoğun bir etkinlik kazandıklarını görüyoruz . Bu bağlamda Yusuf Akçura 'nın kurduğu "Rusya ma lıkıinııı Miisliiman- Tiirk Tatarların Hukukunıı

miidafaa Cemiyeti "'nin ya da kısa adıyla Türk Tatar Heyeti nin ku­ '

ruluşunda yine bildik simalarla birlikte katıldı. Teşkilatın heyetinde Tatarlardan Yusuf A k ç ura, Abdürreşid İbrahim, Kırım Tatarlarından Melımed Esad Çelebizade, Buharalı Mııkimeddin Beycan, Azerbay­

can Türklerinden Ali Hiiseyi11zade ve Ahmet Ağaoğlıı bulunuyordu. Bu heyet, 1 9 1 5 i n sonlarına doğru Viyana, Berlin, Zürih, Budapeş­ '

tc, Sofya gibi Avrupa 'nın çeşitli başkentlerine giderek Rus hakimi­ yetinde yaşayan Türk lerin durumunu anlatan konferanslar venniş­ lcr, i lgili devletlerin iler gelenlerine sorunlarını ve beklentilerini içeren muhtıralar sunmuşlardır. Osmanlıların B i rinci Dünya Sava­ şı 'ııın ideoloj i k açı l ı m noktası Mısır ve Kafkasya'ydı. Bunlardan birincısi Panislamizm i ki n c i si ise Pantürkizm hedefinde ilk basa­ mak durumundaydı . Savaş boyunca yönetici üçlünün başkanı olan Enver Paşa, birinci hedefin Türkiye dışında pek etkili olamayacağı­

nı görerek ikinci he de fe ağırlık vennişti. İkinci hedef için Azerbay­ can 'da milli bil inci canlı tutmak iç i n Azerbaycanlı mülteci lerin ça­ lışmaları önem :;azanmıştı. Ağaoğlu, Hüseyinzade ile birlikte "Rus­ ya malıküınu Müslüman Türk Tatarların Hukukunu müdafaa Komi42 Yusuf Hiknıcı Bayur. a.g.e. , s.

60

434-436.


ümmeıten Millele

tesi" içinde faal rol oynadı. Banş görüşmelerinde Rusya Müslü­ manlarının haklarını korumak üzere büyük devletlere yapılan baş­ vurularda imzalan bulunuyordu. Bu heyet savaşın sonunda ı 9 ı 9'da Rusya'daki Azınlık Milliyetler Ligası bünyesinde yer alacaktır. Bunlar Başkan Wilson'a Rusya'daki azınlık Müslüman Türklerin haklarını savunan bir telgraf çekmişlerdi''. Ağaoğlu'nun toplumsal ve siyasal düşüncesi yaşamının çeşitli dönemlerinde vurguları değişerek İslamcılık, Batıcılık ve Türkçü­ lük gibi üç ana hat üzerinde gelişmiştir. Yukarıda İslamcı ve Türk­ çü fi kirleri üzerinde durduk. Bunların arasında Batıcılık, Batı Ede­ biyat ve Kültürü'nü öğretici bir model olarak almak şeklinde bir düşünce olarak gençliğinden beri onun yazılarında devamlı olarak i leri süıii l müştür. O, Batıcı bir aydın olarak niıclendirilmcsinc rağ­ men Batıcılığın kozmopolitlik olarak alınmasına karşıdır. N itekim Tanzimat tarzı Batıcılığ� bu yüzden karşıdır ve Tanzimat'ı başansız bulur. Onu basit taklitçilik olarak algılar. Hayatı, hakikati ve anasır­ ı kavmiyenin gözden kaçırıldığını, ülke gerçekleri . milletin dunı­ munu, hesaba katmadığını belirtir. "Tanzimatçılık bize yalııız idare

şııabatıııda, mesela ıımıımiye ve ictima(vede dalıi aym derecede, belki daha meş 'ıını olmııştııı: İslam 'a bakışında ise de­ ve siyasette değil, lıayat-ı nıilliye111izi11 biitii11

edebiyatla, gazetecilikte, hayat-ı

""

.

mokratik ve laik idi . Malta sürgünündeyken "Üç Medeniyet kita­ .

bını yazdı ve bu kitap ilk defa l 927 'de yayımlandı. Bu kitabında Ahmet Ağaoğlu, dünyanın tanıdığı üç büyük uygarlıktan ikisininKurnı Türkiye •·c Rus­ s. 5 0 1 -505; Frnnçois Gcorgcon.

43 M i rza Bala Mchmcızdc, Milli Azerbaycan Harekeli. Azerbaycan Kiiltür Der­ neği Yayınlan, A nk a ra, 1 99 1 .

s.

1 60- 1 6 1 ; A kdes N ımcı

ya. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. 1 990.

Türk Milliyelçitiğinin Kökenleri Yusur Akçura ( 1 876-1935), çc'. Alc\' Er.

Tarih Vakfı Yun Yayınlan, 3. baskı. İstanbul. 1 999. s. 1 20.

44 1 - 1 4 Man 1 9 1 3 tarihli Jön Türk gazetesinden.

s. 459. 61

Yusuf Hikmeı

Bavur'dan naklen.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Buda-Brahma Medenıyyct i ' nin ve İslam Medeniyeti 'nin çökmekte olduğunu, kurtuluşun Batı Uygarlığı model inin kabül edilmesi ile sıkı bağlanıısı olduğu görüşünü savunuyordu. 1 929 bunalımı sonra­ sında ülkede artan hoşnusuzluklara bir çözüm olarak siyasi ve eko­ nomik liberal çözümler öneren yazılarını Cumhuriyette yaınladık­ ıan sonra l 930 y ı lında Serbest insanlar Ülkesinde adlı eserini ya­ y ı nla ndı ' ' . Eserinin yayılanması ile Serbest Fırka deneyiminin aynı zamana denk gelmesi onun fikirlerini hayata geçirme fırsatını verir gibi olsa da bu Serbest Fırka 'nın kapanması ardından suya düşecek­ t i r. Ağaoğlu bu eserinde l iberal mill iyetçiliğin teorisini kurmaya ça­ l ışır. Burada Devletçilik karşıtı, bireyi öne alan, sivil ve örgütlü de­ mokratik toplum modelini önermektedir. Bireyselciliğin olası yıkı­ cı etki lerine karşı ise milliyetçi dayanışmacı bir çözüm önerir. Her­ kesin hak ve ödevlerinin bilincinde olduğu bir ülkedir "Serbest İn­ sanlar ülkesi". 1 93 3 yılında yayınladığı birey özgürlüğüne dayalı toplumsal ve ekonomik modeller önerdiği "Devlet ve Fert" adlı eseri bu çizgisinin devamı olan bir eseridir. Yine gazete yazılann­ dan oluşan bu eser, Kadrocularla girmiş olduğu polemiklerde ol­ gunlaştırdığı liberal görüşlerinin devamıdır. Malta'da sürgündey­ ken 'fert yok cemiyet var " diyen Ziya Gökalp ' le ferdiyetciliği ve

liberalizmi savunan tartışmalara girdiğini Hüseyin Cahil Yalçın nakletmek t edir'·.

O her iki eserinde de doğunun geri kalmasını ken­

di ne özgü oıoritcrizminc, istibdadına bağlar. Yine devlet karşısında ferdı savunur. Aslında Ağaoğlu 'nun bu fikirleri yeni oluşmuş değil­ dir.

gençlik yıllarından itibaren aynı çizgide geliştirdiği düşünceler­

dir. Kitaplaştırdığımız Sırat-ı Müstakim ve Sebi lürreşad dergilerin­ de de benzer düşünceleri bulmak mümkündür. 45 Bu eseri ılc ilgılı olarak kapsa ml ı bir değerlendirme için bk. François Gcorgc­ on,

Osmanlı Türk Moderntc�mesi ( 1 900- 1 930).

Krcdı Yayınları. isıanbul. 2006, s. 1 1 7- 1 30. 46 l lıiscyın Cahıı Yalçın, a.ı:.e. . s. 1 1 2 .

62

Çeviren Ali Bcrkıay, Yapı


Ümmeııerl Millete 2.2. Sırat-ı Müstakim ve Scbilürreaşad Mecmuaları

Yayın hayatına Sırat-ı Müstakim adıyla başayan bu İslamcı mecmuanın sahip ve kurucuları Ebulııla Zeynel Abidin (Mardin) i l e Eşref Edip (Fergan), başyazarı ve yayın yönetmeni Melrmed Akı/

(Ersoy) idi. 1 4 Ağustos 1 908 tarihinde yayın hayatına başlayan ve haftalık olan dergi, dini, milli, edebi ve siyasi konulara yer vermek­ teydi. Yayınlanan yazılar, alanlarında uzman isimler tarafından ha­ zırlanmaktaydı. Dönemin bütün İslamcı aydınlarını çevresinde top­ lamış olan dergi, ilk sayıdan başlayarak Meşrutiyet yanlısı bir çizgi izledi. "Sürelen dini, lıakikaııe ise siyasi ı

lıaile"

"

w

irticai olan bir lradise­

olarak tanımladığı 3 1 Mart Olayı ( 1 3 Nisan 1 909) sıra­

sında yayımına 25 gün ara vermek zorunda kaldı. Bu tarihten son­ ra sahipliğini tek başına Eşref Edip üstlenecektir. 1 9 1 2 yılına kadar aynı isimle yayınlanan dergi, l 82. sayısından sora isim değişikliği­ ne gitmiştir. Bu sayılar yedi cilt halindedir. Dergi, 8 Mart 1 9 1 2 ta­ rihinde 1 83 . sayısından başlayarak, Sebi/ılrreşad adıyla çıkmaya başlamıştır. Bu tarihten sonra İnihat ve Terakki ile uzlaşamadığı için 3 kez kapatılmıştır. Bu nedenle iki sayısı (300 ve 30 1 ) Sebilıl '11Necat adı altında yayımlandı. 1 9 1 6 · daki son kapalı imasında yayı­

mına iki yıl ara verdi. 1 6 Mart 1 920'de İstanbul 'un işgali üzerine Kastamonu'ya taşınan dergi burada üç sayı çıktıktan sonra 1 3 Ocak 1 92 1 'de Ankara'dan yayınlanmaya başlamış, 24 Eylül 1 92 1 "dc Sa­

karya Savaşı öneccsindc Kayseri'ye taşınarak 490. sayısı burada çıkmıştır. Sakarya Zaferi ardından tekrar Ankara'ya taşınan dergi 527. sayıya değin tekrar Ankara'dan yayımlanmıştır. Mehmcd Akif. yakın dostu Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in öldürülmesi üze­ rine Mayıs 1 923 'te İstanbu l ' a dönmüştür. Bu yüzden dergi 1 6 Ma­

yıs 1 923 'teki 527. sayısından sonra yayım111ı yeniden istanbul "da sürdürdü. Ancak bu kez de Şeylı Said Ayaklanması nedeniyle çık a

47

Traj ik olay. 63

-


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

rı lan Takrir- i

Siikıııı Kaminıı 'na dayanılarak 6 Mart 1 925 'te, 64 1 .

sayıda yayımına son verildi. 13u sayıları yirmi beş cilt olarak top­ lanmıştır. Dergi yirıni iki yıl sonra Mayıs 1 948 tarihinden başlaya­ rak Eşref Edip tarafından yine Sebilürreşad ac1ıyla yeni harflerle çı­ karıldıysa da yeni biçimiyle eski, etki ve ağırlığına ulaşamadı. Der­ gi bu şekl iyle Mart 1 965 tarihine kadar 359 sayı çıkmıştır. Bu sayı­ br da 1 5 cilıte !oplanınıştır". 2.3.

Ahmet Ağaoğl u n u n Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad '

Mecmualarındaki Yazılarına Genel Bir Bakış

2.3. 1. Sı rat ı Müstakim'deki Yazıları -

ı - A lem-i İ slam:: S iya s ı ya ı - ı Umümiyye

( C i l t : 4 , Ay: 7 Yıl: 1 3 26, Sayı:

98, Sayfa: 345-347; Eylül/

Ekim 1 9 1 0)

Bu yazısında, Avrupa 'nın sosyal, ekonomik ve siyasi durumu­ ortaya koyar. Avrupa 'ııın maddeci yönünü, ülkeler arasındaki si­ lahlanma yarışını, sanayileşmiş ulusların Pazar kavgasını ve işçi sı­ nı fının ulumsuz şartlarının büyük bir inkılaba sebiyet vereceğine dair gözlemlerini paylaşır. Ayrıca o dönem yerkürenin tamamına nıı

yakın k ısmında hakim olan Avrupalıların İslam dünyasında nasıl

paylaşım kavgasına ıu ı uşm uş olduklarını anlatmaktadır. Daha ön­ ceden can düşmanı olan İngiltere ve Rusya'nın Afganistan ve İran meselesinde anlaşmış o l d u kl a rınd a n bahisle İngiltere, Fransa ve Rusya arasında kurululan üçlü bağlaşmanın oluşumunu anlatmakta,

bunun karşısında A l man ya ve Avusturya'dan teşekül eden birliğe İ talya nı ıı dahil olması ve bu kutuplaşmanın İslam dünyası ve Os­ '

manlı dev lcııııı na s ı l cıkileyeceği konusunda görüşlerini okuyucu­ suyl a paylaşmakta. Müslümanların kendi başlarına gelecek olanlar­ dan habersiz olmasından şikayet etmektedir 4X

Abdullah Ceylan. Sırat-o Müstııkim •·e Sebilürreşad Mrcmu11l11rı Fihristi,

64

llıyaııcı lılcrı Oaıkanlığı yayınları. Ankara,

1 99 1 . s. VIl-X.


ümmetten Millete "«Sırôt-ı Müstakimin» geçeır numrasında a lem - i isliim ile si­ _ıYisiyyaı-ı ıımiımiye arasında bııluıwn alakaları ve şıı alakalarıır Avrııpa hayat- ı siyasisi üzerinde icrd itdiği le '.firôtı talı/il ve ıedkik iıdik Serd itdiğimiz beyôncit üzere Avrıipa lıiikıim<iı-ı mıı 'azzaıııası it1ifiik-ı müselles ve i Wdfı müselles tesmiye idi/en iki bıiyiik lıey 'eı dıi 'ire '.finde tecemmıı ' itmişlerdir. fııfiik-ı müselles A lmô 1 1ya Avııs­ ııırva ve ita/ya 'daır ihôreııir: i W4f ı müselles ise fırgilıere, Fraırsa. ,

Rmya 'dan ibôretdir : Şıı iki lıey 'eı-i mıı 'azzaıııa; yek diğeri11e karşı kô!Je-i şii 'ündt-ı siydsiyede rekabet göstermekle beraber aynı ııııi 'es­

siriiı ve avümi/in sevki

ile iilem-i is/ama doğrıı vüıiiıııekıedirleı: "

2- 'Alem-i İslam: ' A lem-i İslam Ye Siyasiyat-ı Uınümiye; Bizim Ta'kib İdeceğimiz Meslek (Cilt: 4, Ay: 7, Yıl: 1 326, Sayı: 99, Sayfa: 359- 360, Eylül/ Ekim 1 9 1 0)

Bu iki bloktan İslam dünyası ile en yakın ilgisi olanııı Üçlü İ ti­

laf olduğunu tahlil eıtği bu yazısında, bu kutupla Osmanlıların çı­ karlarının çaııştığını er geç karşı karşıa geleceğini söyler. Bu yazı­

sı bir anlamda Osmanlıların 1 9 1 4 'te İtilaf Devletlerine karşı İttifak devletleriyle müttefik olarak savaşa girişini dört yıl önceden ön gör­ mektedir. İslam dünyasının kilidinin Osmanlıların elinde olduğunu. bu kutuplaşmayı iyi değerlendirebilirsek Osmanlıların bundan ka­ zançlı çıkaoileeeği yorumunu yapar. 3- · A ıem-i İslam: Siyasiyat; Bıılgarlar ' ııı Müdde'iyarı (Cilt: 4, Ay: 7, Yıl: 1 326, Sayı : 1 00, Sayfa: 374-3 75. Eylül/ Ekim 1 9 1 0) İmparatorluğun tasfiyesini hızlandıran Balkan savaşları önce­ sinde Bulgarların Osmanlılara karşı iddialarını de alıp tartıştığı bu yazısında, Osmanlı devletinden henüz kopmuş olan ve genişlik ve nüfus bakımından Osman l ıların bir iki eyaletine ancak denk gelen 65


Doç. Dr. Abdullah Gündogdıı

13ulgarisıan 'ın bu gücü nereden bulduğunu tahlil ederken, istibdat ve keyfi y ön etim anlayışının Osınanlılan bu duruma düşürdüğünü

savunuyor. Balkan savaşı öncesinde hükümete açık destek veren ve m i l l i meselelerde her şeyi hükümenen beklememek gerektiğini sa.

vuııan Ağaoğlu, bir çıkış yolu olarak otuz milyonluk Osmanlıların üç yüz elli milyonluk İslam dünyası ile yetmiş milyonluk Türk dün­ yasına yönelmek gerektiğini savunmaktadır. Bu cihan harbinde Os­ manlı devletinin siyasi çizgisinden başka bir şey değildir. "Bir a vı ıç

Bıılgaristan Bıılgarlarıııın bir av11ç Makedonya 811/­ ildik/eri isti(<ideyi otıız milyon/11k, Osmanlılar yetmiş 111ilyon Tiirklerden ve ı"içyüzelli milyon islômlardaıı itsünler! Biz dr onlar gilıi kendi aram ızda cem 'iyyetler ıe 'sis idelim. mu 'al/im, da 'i. vô 'iz olalım.' Merkez - i lıilcifet-i isldmiye ye çeşnı-i iinıidlerini değ111iş şıı ser-çeşme-i lrayôıda11 kendileri içiin bir ıôze rıih, yeni bir ha­ yat bekleyeır şıı vasi .,, ş11 bi-ıriluiye Türkler, Miis1ünıanlar ti/emine aııla/1111 .1 A lr 1 Osmaır lı alemi ş11 işte. ş11 teşebbiisıita girişdiği zaman ­ garlarından

lar neler

olacak neler! "

4- ' A lem-i İ s l a m : İran'ın Mazi ve Haline Bir Nazar (Sirat-ı

Müstakim, Cilt: 5, Ay: 8, Yıl: 1 3 26, Sayı: 1 05, Sayfa: 9- 1 1 : Ekimi Kasım 1 9 1 0) 6- (Cilt: 4, Ay:8, Yıl: 1 326, Sayı: 1 03 , Sayfa: 426-427, Ekimi

Kasım 1 9 1 0) 7-

(Cilt: 4, Ay :8, Yıl: 1 326, Sayı: 1 04, Sayfa: 452-453, Ekimi

Kasım 1 9 1 0) 8- (Cilt 5, Ay: 9, Yıl : 1 326, Sayı: 1 07, Sayfa:45-46, Kasım/ Aralık 1 9 1 0 9 - (Cilt: 5 , Ay: 9, Y ı l : 1 326, Sayı: 1 08, Sayfa:62-63, Kasım/ Ara l ı k 1 9 1 0) 49 Viısi:

gcnış.

66


Ümmetten Millete

1 0- (Sirat-1 Müstakim Cilt: 5 Ay: 9, Yıl: 1 326, Sayı 1 09, Say­ fa: 79-90: Kasım/ Aralık 1 9 1 O)

1 1 - (Cilt: 5, Ay: 9, Y ı l : 1 326, Sayı: 1 1 0, Sayfa: 97-98, Kasım/

Aralık 1 9 1 O) " ·,i/em-i islö.m: Makö.laı; iran '111 Mazi ve /-/<iline Bir Nazar ..

başlığında yazdığı yedi dizi yazıdan oluşmaktadır. İ lk yazısıııı yaz­ dıktan sonra arada başka bir yazı yayınladıktan sonra diğer altı ya­ zıyı ardı sıra yayınlamıştır. Ağaoğlu'nun gerek Fransa'dakı eğitimi esnasındaki gerekse Azerbaycan'a döndükten sonraki fikri tekamü­ lünün dayandığı bilgiler burada yeniden ortaya konulmaktadır. Onun aidiyetlerini de uzun müzakere ve tefekküre tabı tuttuğu dö­ nemin ürünü sayabileceğimiz İran 'a ait bu değerlendirmeler, bugün de Azcrbacan ve Anadolu Türkleri için geçerliliğini konıyan değer­ lendirmeler olarak kıymetini koıumaktadadır. Bu ıah l i lleriıı m i l l i devlete yürürken v e m i l l i devletimizin in şasında vazgeç ilmez bir öğe olarak kullandığımız milli tarih araştırmaları için yol gösterici yönü dikkate alındığında ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşıla­ caktır. Aynca İran ve Farslıkla Türlüğün uzun ilişkilerini ve müca­ delelerini konu edinen en kapsamlı ve tutarlı dcğcrlcndımıclcrın burada kaleme alınmış olduğunu söyleyebiliriz. İran'ın en eski devirlerinden o günkü durumuna kadar tarihi, medeniyeti, dil ve kültürü, inaııışlan v.b. konularda dcrııı ıahlilkr yapar. Şahnameyi Türkük'le Farslığın çetin mücadeleleri ve yakın ilişkilerinin bir sonucu olarak gören ilk yorumlar ona aiııir. Yine o Türklüğün Farslıkla olan yakın i lişkisini "Türk Etnogc z i nin olu­ şumu bağlamında bakarak Türk tarih ve dil araştımal.:;rıııda o dö­ nem için çok yeni sayılabilecek bir yaklaşım gcliştinniştir. Bu yak­ laşımın Türkoloj i araştırmaları bakımından değeri konunun uzman­ larınca anlaşılacaktır. Yedi makaleden oluşan ve İran'ın o günkü durumu ve geçmi­ "

şine dair genel değerlendirmelerin yapıldığı bu seri yazılarda. Türk 67


Do,·. Dr. Abdullah Gündoğd11

kamuoyuna İran yakından tanıtıldığı gibi, İttihat Terakki lehine ba­ çıkarsamalar da göze ç a rp ar'" . İran'da milleti halkı yönlendirecek İttihaı Terakki benzeri bir teşkilatın bulunmaması nedeniyle İran in­ k ı labının başarısızlığa ma hk u m olduğunu belirtir. zı

Bu yazıların onun fikri scıiiveninde önemli bir kilometre taşı olduğunu söyleyebiliriz. Zira, bir dönem İran aidiyetini, milli bir çı­ kış yolu olarak görmüş olan biri için İran coğrafyasında Türk varlı­ ğını kuvvcılc vurguladığı, Türk aidiyetini ıebaıii z ettirdiği bu yazı dizisi bu bakımdan anlamlıdır. Bu yazılarında onun Türkçü düşüncede karar kıldığını açık bir şekilde göıiirüz. T ü rk l erin askerlik ve memuriyet dışında hayatın diğer gereklerini hakimiyetlerine aldıkları yerli unsurlara bırakmış olmalarını büyük bir zaafıyct olarak göıii r. Ona göre Türklüğün milli histen yoksun

o l u şu

nu en büyük eksikliktir. Altmış milyonu

aşan Türk birliğinin mümkün bir ideal olduğuna inanır''. 50 "İşıc

şu ders 'ıbrcı-i nazara alıb da Osma n l ı la r "İlıihiiı ve Terakki" cem'iyycıi­ nin kadrıni bi lemediler. Şu ccm'iyycıc ve bi-1-hassa ccm'iyyeıe vaktinde dahil olmuş askerimize bütün mcvcudiycılcri ile sarılmalıdırlar. Emin olmalıdır ki şöyle bir ccm' iyycı olmasaydı ya Osmanlılık zir-i pay-i istibdiidda czilüb mahv L'lacakdı "" yahiıd ba'dc-1-inkılab haricdc eciinibin hiyal ve tezviratı ve dahil­ de. ıcşcırüı-ara \'C ihıi lM-arada bclayasının kurbanı olub gidecekti" SM. '"J\lcm-1 l s l a nı lran·ın Mazi Haline Bir Nazar", Cilı: 5, Ay: 8, Yıl: 1 326, s. 1 1 .

S 1 'Ztite11 lıeıwnle oldu.�11 gibi irti11 'da da Tıirkler hiikiimet ve tenıelliik-i =ıihiri ile ıktifti · ederek bıitii11 ş111i11nı-1 hcı)'<İt�ı·eyi yerli ahaliyi bıranıışlardı l Tıirkler ya/111: askerlik ''" llll' 'miir�vycı "a:ifeleri11i 'uhdelerine alarak inıizlİm ve h�fz-ı memlekı·ıle 11{:mşdıkları lıiilde erktin-ı lıayatı teşkil ide11 ticaret, iktisıidi_vıit. . edebiyôı. ·ulıim 11 fii111i11 gihi wmİr·ı miilıimmeyi yedilere hll'aknuşlardır. " "lşıc Tiidlıiğıiıı c11 :cı 'ifwrcıfı .' 811 ka ıwı biitü11 tcirilıi11de kat 'in•eıı hiss-i kavnıiy­ ycı ne o/dııgwm düş ii11111em iş : 81111/ar '1Creye \'arnuşlarsa oralı o/muşlardır: omn111 rıilıu ile rıilı/cııınıışlard11; rengi ile re11kle11mişlerdir! lstanbııl 'da Bi:ı:i11s 'ridcıııııı cılnıış/m; Asycı '11 111 gcırh111da Arciblaşnıışlar; viistas111da Farisileşmiş­

leı: lli11dıısıa11 'da llindfoşmiler ı·e Tiirkistciıı-ı şarkide de Çi11ileşmişlerdir! 1 "

111111 hir Tıiı·k 'den t.'r:ıırıım 'da bıı l111ıc111 bir Tiirk Azerbayca11 'da bııl1111a11 bir Tiirk 'den E.ı·uirıihiid 'da ki Tiirk Tiirkista11 'da ki Tıirk 'deıı bi haberdir! Halb11ki hımlamı fojfe-'i ırke11, fütinen, l'Iİhen bir ka"111 olarak lstcmlııı/ 'dan Gülce 'ye kadar �arr-i 1111111/iml el/ı - 11lımış mi�ı•o11luk bir kiıle-i cı:ime teşkil id(lvrlar ..

"/)le h11111111 ır11111lıır ki el-.ı•eı 'llı Kajka.f_f'a 'ela bulımaıı bir Tiirk Er:urıını 'da bıılıı-

68


Ü mmetten Millete

O, Türk hanedanlarının İran, Orta Asya, A fganistan v.b. yerler­ de hakimiyetlerine aldıkları yerli halka uyarak Türklüklerini unut­ malarını eleştirir, Farslığın, Araplığın v.b. yerli kültürlerin ge l i şme­ sine hizınctctmeleıini Türk Kültürü ve Türklük için büyük bir zaaf olarak görür.". Ağaoğlu fikirlerinde büyük değişimler yaşamış olsa da her za­ man samimi bir tavır içerisindedir. İnanmadığı hiç bir şeyi savun­

maz. Rusça, Fransızca ve İngilizcesi sayesinde Batı Kamuoyunu yakından takip etme şansına sahip olan Ağaoğlu, Türkiye aleyhine oluşan gelişmeleri önceden sezip Türk kamuoyunu bilgi lcndirıne vazifesini layıkıyla yerine getirmiştir. Yaptığı dcğcrlendimıclerin, çoğu kere büyük bir öngörüyle gerçekleşmiş olduğunu söyleyebili­ riz. İran'da o gün hakim olan ve yanın asıra yakın hükümdarl ık ya­ pan Nasrüddin Şah'ın ve onun dahil olduğu Kaçar Hanedanı üyele­ rinin keyfi, ınüstebid ve düşük ahlaki vaziyetleri, tavır ve icraatları konusunda çok şiddetli eleştiriler yapar". Onun idaresinin iran'ı na­ sıl geri bıraktığı, halkı yoksulluğa ve felakeılere düşürdüğü üzerin­ de ayrıntılı olarak durur. Yabancı sömürgeciler için bu tür bir id are ­

nin arayıp da bulamayacağı bir kolaylık sağladığını anlatır. Ondaki istibdata karşı uyanmış olan derin nefretin temelinde bu hükümda­

rın ve hanedanın söz konusu uygulamalarının olduğunu söyleyebi­ liriz. İran' l a i lgili değerlendirmelerinde hanedan, mezhep. din / coğ­ rafya esasına dayanan bir kıyaslama ve değcrlcndinnc yerine ulus '

52 " Türkler ıimiı· o/dıık/111"1 kııvnıleri Tılrkleşıirmcyc çıılışııcıık renle clıi im a

/

knı­

diler(11i yerli ilmeğe. yerlilerin re11gi11i, rıilıımı kcsb eylcmc.�c· bc:l-i �ayl'ct ,-, .

lmlui/ı 011trdıy.'ia ıhı. hır (ok sdıcb nlılıı 1 " HiCıra-i Ktiç:tin)•e 'nin İnill 'a tasa/luıımcrn lıciri lrcin 'a mci 'ue,, \'t' bir tedenni ve i11hici<ici-ı miiıc•mtitii içim/,, _ı·ıfft11"!e11111h �iımcA·11· idı · ·.

mişlerdir! Şu uliinr-i ce11eih şu fetdneı kemli/erim• nıılcl ve ıık'.'ömın bekıi "" de••ıimuııı

5 3 "Siilale-i

nuicidctell

69


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

m i l let esasına dayanan bir değc rle nd i m1e göze çarpar. Bunun İ s­

J;imcı bir dergide olması ilgi çekici bir durumdur. Bu düşüncelerin­

de şüphesi?. A fgani'nin etkisi vardır. İ ran· ııı güncel sorunlarını anlatırken dahil i şartlar yanında ha­ rici şartl;ırı da göz önünde tutan bir yaklaşım sergiler. Buna bağlı olarak. özellikle İ ngiltere ve Rusya 'nın bölge politikalarını, reka ­ betlerinı. İ ran 'ın borçlandırılıp sömürgeleştirilmesini, bunun İran

üzerinde yapmış o ld uğu taribatı enine boyuna inceler, yorumlar ya­

par. Bu d e ğe r l end i nn e l er i n de en göze çarpan husus Avrupa'nın çif­

te standardıdır. Bu dunım yurt dışında, özellike Fransa'da eğitim

görmüş doğulu aydınlar üzerinde sıklıkla benzer kanaatleri uyan­ d ı ımışıır. Onun hüıTiyeıpcrvcrliği, i s t i bda t karşıtlığı düşünce ekseninin merkezinde yer

a lmak tad ı r.

Bu özelliği daha sonraki fikri gelişi­

m i nde ve siyasi hayatında da hiç değişmeyecektir. O hürriyetin

bahşcdilmesiyle iıısalarııı ve toplulukların hür olmayacağına, ancak bu ycılda bır inançla mücadele sonucunda elde edilen hürriyetin gerçek hürriyet olacağına inanıyordu54• İran'da oluşan İnkılabın ba­ şarı sızl ığında da hürriyetin bahşedilmiş bir hak olması nedeniyle kalıcı olamıyacağını savunur. Buradan hareketle İttihat Terakki Ce­ miyctı 'ııin Osmanlı ülkesinde bu hakkı uzun bir emek sonucunda elde ctnu:sinin hu hürriyetin kalıcı olmasını temin edecek bir şans olduğuna inanır''. Bu yazıları onun İtt i h a t Terakki Cemiyeti içeri-

)...; · · < !liirri.ret a/11111: virilmez>

ciimle·i lıakiktlt·�·iôrı işıe kendi.sini biitii11 an 'ane­

ı;i rlc inin 'da g<'isıercli Bir millet lıı'irriyeti uzun

ı

bir :anımı teluinıülde11, hir ç·ıi11· İl­

mıiuihcdelerden. fcdtikiırlıkdan sonra almazsa o millet if;ıin lrıirriyeti idare

mek gılr ulur ".

55 "/)-ıe .va/11ıc şıı ıwkıa.ı·ı diişıiııeııler (lııihtid ve Teralckı) gihi sene/eı�·e lstıhstil-i Ju'irrt):\•cı i�iin hezl-i côn \it! 11uil itmiş olan. /ıiirri_vyeli idtire itmek ic,:ıln meleke ka:wrtmş ve hi ·t-hrissa milletin ve milleti ıeh/ike-i lrerc ii merc:iden halôs içıi11 bıllim bir �·m·vt.'f ıc�1'.il idt'll cem 'ı)ıyeri1r millet-i 0.'imlİniye içıi11 ne kadar lô:1111

70

JJt' /.. m/ar vtinh oldu}:w11 takdir ith•bilirleı: "


üm metten Millete

sinde neden faal bir görev alış olduğunu da izah eder niteliktedir_ O Türklüğün, İslam dünyasının topyekun ayağa kalkması için her tür­ lü baskı ve keyfiliğin ortadan kalkmasını elzem göriiyordu. Hür in­ sanların kendi çabalarıyla elde eniği serbest bir rejimde ancak ge­

lışıne ve ilerleme yolunda mesafe alabileceğine inanıyordu_ iııilıaı

ve Terakki Ceıniyeti 'ni bu yolda tüm İslam dünyas111da tek ve ben­

zersiz bir teşkilat olarak gömıekteydi''. İran'da böyle bir ıeşkiliitla­ ııaııın bulunmamasını hürriyet için dolayısı da silkinip uyana için büyük bir eksiklik olarak görür". İstibdatın ülkede insanların ahlakını da bozduğuna dikkat çe­ ker. Bu şekilde dalkavukluk, keyfilik, rüşvet ve irtikabın, maddi ve 56

içıin be:l-i c·lln \'e mril iımi� olem, hürrhT<'fİ idôn: ltmt'k içıin meleh· lw:a;muş ''<' bi '/-htissa milleıiu \.··e milleti ıelılike�i lıerc ii merdde11 lwltis i<;ıin hiitü11 bir k1111ı-·eı ıeşkil iden cem 'iı'l'eti11 mil/eı-i O.wıtinirl' - içıi11 ne Jı:adar /ô:rm ne kadar vıicib o/d11ğ11111 takdir id�bilir/eı: "işte yabıız şıı 11okwı•ı d1-�<ıl11e11/er

luirrİ''J'CI

(iııiluid ı·c Terakki) gihi scııeh'ra

Ş11ras1111 uıwtmayalwı ki islôm lreıJ•enle aym helôlm·a.

dır "

f., rı/mil-i

aym jehilı.eıl..�re dıioir­

İşıc 3 1 Man hadisesi: İş ıe Amavudluk; Makedonya, Adana w elan da devam iden Havran ihtil a li _ _ _ Fi'l-hakika kiıbüs- ı isıibd.ldın nıhı hiıla da bizmıle uğraşıyor. Mülk ve milleti ıahri kc çalışıyor. Abdiilhaınıd yı k ı l dı lakın (Sayra: 98) Abdülhanıid 'in bıraktığı i z ler halada Çarpınıyor! Liı k i n binlerce şükürler ol sü n, biz de hün-iyyeli , mülk ve milleti muhafaza i ı ıı ı ek i çin muhte­ şe m . fa'iil, ma 'kıı l bir kuvvcı va rdı r. Şu kuvvet yeniden Osmanlıgı ıcrıib \'C ıcş· kil idiyor ve şu ıeşk ilii l ve ıenibatını yen i rüh üzere vaz' ıdiy<>r. Büıün ccı;i-ı Osm ani ye kuvve-i mezkürcnin fa 'ıiliycı ı s ayesinde yeni de n yek-diğerı ılc imıi­ ziic idcrek daha mükemmel. daha pck-:ihcng bir s ii re ıdc bır nıihverın etrafında hareket İlmeğe başlıyor. Fakaı bu kuvvet olmasaydı hiilinıiz acaba ne ola cakdı 7 Eeziı-i muhıclıfc-i Ch­ mii ıı iyc ' n in diğer inden ıeezi ve ed ııib musalla olacakdı. Biı kın ı z iki zırhlı a l dı­ ğımız içün şu ecnebiler ne kadar gürülıü, r-fıtır<lılar yapı yorla r; ne k ı yame ı l er koparıyorlar! L;ikiıı hanıd olsun ki kuvve-i hakime bu ciheıdc de kc mli sın i ib­ riı1 iderek eski devirlere; eski kaidelere ve bunların ncıiccsi olarak cc;inibm bıı gibi hareketleri ii'dcı i<liib de başımıza bela kesile<eklcrine bir da ha meydan vırilıneyeceğine eeanibi bile ikna' iıdirdi. . Lakin iran'da maa' ı-ıe'cs.süf böyle bir kuvveı mcllald idi: Ah' Zavallı lraniler! Böyle bir kuvvetin mcfkılycıindcndir ki bunlnr hürriyveıi ıa 'm i r içiın ç:iqııııı· yorlar, çarpınıyorlar. Fa kat ıııa 'a 'ı-ıc 'essılr na i l- i - nı c ra m olamıyorlar' h'•i nıbin ı asalhıti gitıikçe ıcziiyü<l idi yor. "

57 " Ye men ga'ilesi!

71


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

ıııancvı çiirüıııcnin kaynağında hep baskı ve istibdatın yattığına

i n a n mış bu düşüncesini hayatının sonuna kadar da muhafaza etm i ş­ tir. Yazıları arasında kendi hayat hikayesine dair bilgiler de araya sıkıştırılmış olarak karşımıza çıkar. Rusya'da inkılap olduğu sırada Kaspi gazetesinde muhabir olduğunu, inkılabın getirdiği özgür lü k

ortamında I3akü 'dc

Hayat ve

lrşad adı gaj!:etelerin çıkarı lmasına

nasıl ön ayak olduğunu bu satırlar arasında görmek mümkündür. Kalkas Türkleri arasında gel işen Türkçe matbuat faaliyetlerinin na­ sıl

lran Türklüğünü derinden etkilediğini de bu arada zikreder. 5- ' A lem-i İ slam: Türkiye'dc Muhaceret

(Sıraı-1 M üstakim, Cilt:4, Ay: 8, Yıl: 1 326, Sayı: 1 02, Sayfa:

407-408, Ekim/ Kasım 1 9 1 O)

1 2 - ' A lenı-i İ s l am : Türkiyc 'de Muhacerat Mes'elesi

(Ci l t : 4, Ay: 9, Y ı l : 1 326, Sa y ı : 1 0 1 , Sayfa: 386-388, Kasım/

A ral ı k 1 9 1 0)

Ağaoğlu, kendisi de bir muhacir olması sebebiyle, muhaceret

sorununa dair iki yazısıyla konuya değinir. Bu yazılarında özellikle Batı l ı l arın hem hakim iyetlerinde tuttukları Müslüman halkları her türl ü haklarından mahrum bırakmaları karşısında Türkiye'ye yöne­ len büy ü k göç dalgasını "Panislamist" ve "Pantürkist" bir progra­ mın neticesi olarak Türkiye üzerinde baskı unsuru olarak kullanma­ larına şiddetle cevap verir. Bu vesile ile İslam dünyasının bütün ola­ rak içine d ü ş mü ş olduğu olumsuz durumun nedenlerini ve çıkış

yollarını da her fı rsatta aramaya ve kendince cevaplar bulmaya ça­ l ışır. İ kırıci ya z ıs ın da İslam dünyasını giderek bütün sağlam organ­

larını kaybetmekte olan bir vücuda benzeten Ağaoğlu, Osmanlı ül­

kcsinı bu vücudun

a

yak ta kalabilmiş tek organı olarak görür ve

kaybolmuş olan bütün diğer organ ların da yükünün bu canlı kala72


Ümmetten Millete

bilmiş organ üzerine bindiğini bu yüzden bu dev renin hem vücul için hem de o sağlam kalabilmiş olan organ için en zor dönem ol­

duğu benzetmesini yapar. Ağaoğlu' nun bu yazısından önce Eşref Edib imzasını taşıyan Alenı-i İs/anı başlığıyla çıkan yazıların yazılış amaçlarını ve büyük ihtimalle Ağaoğlu 'nun siyasi düşüncesinden dolayı okuyucuların ön yargılı bakmamalarının istendiği bir açıklama notu bulunmakta­ dır". 1 3- A.lem-i İslam: Makalat; Vaz' iyyet-i Siyasiyc-İ Haziramiz

(Cilt: 5, Ay: 1 O Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 1 , Sayfa: 1 1 7- 1 1 9, Aralık 1 9 1 0/ Ocak 1 9 1 1 ) Yazı tarihinden iki buçuk yıl önceki Abdülhanıid ' i n i stibdat devrinde Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu vahim dunıınun

tablosunu çizen yazar, ülkenin dışa bağımlı s iya s i yapısını tenkit et­

mekte, ülke aydınlannın batı hayranlığı ve özgüven yoksunluğun­ dan şikayet etmektedir. Manevi ve fikri esareti siyasi ve maddi esa­ retten daha yıkıcı gören Ağaoğlu, bu son iki buçuk yıl içinde iki tür esaretten kurtulmaya çalıştığını mutlulukla i fade etmektedir. İttihat Terakki Cemiyet i ' nin milli politikalarını savunan bu yazısında Os­ manlı basınının Fransız basını ile girişmiş olduğu polemikten nasıl 58 '"Mıl.tlılnıaıılık gibi pcik. fııri, ihihi hir dini soıı :anıa11/ıın/11 ıılıktim-ı ı:elilc.<i anı­

scn,•cliı" ıı.�m.11ic/(Jn Jt•ı ·gi/i k<iri '/crimr: gı·j. receklerdir ki bi: hu kısıma da giııikı·e fa:la hir elıerrırrıiycı viıironı: . Evci hi "/. sma sokulmıış bid 'aılerdeıı, lıurcifelerde11 /eaid iı·ıiıı :aıc11 iki

yoru=.

Cen<le111i:.i11

"Alem·İ /sliim " ktsmım ta 'kih

farz nıağrib-i ak.widaki Müslümaıı/arm hcilindeıı rrıaşrık-ı aksadaki Miis/ıimwı·

lan habere/Ur ÜlllCJ'C, Efgmı/Jlarm ıerakkİ)'Ôlllll Anıanlllarn ltiltlirmt•ye ralr�·ı ­ }•Or11;: "Ş11ras1111 ihtÜI' itnıel(ı1i: ki hi: bu maktile!C'rdc :wl kendi diişiimhik/e, .imi:::. i kt:· mtil-i hi-ıarafi ile ya:acuğ,,11; içii11 .fie\'{ıhı. hatası yiue sı(kcm/imi:t• nid 'dir ili­

mi 'e11- "aleyh hu ya;tlara hi�:hir 1Uraf111 malısıil-ı ıdakkisi na:::.ariylt· bak.J/mama­ t ··

.\'1111 muh efl'nı kciri '/erimi:den riclİ iden';.

73


Doç. Dr. Abdullah Gündoldu

üstün çıktığını anlatmakta, Türk basınında ortaya çıkan milli hava­

yı fikri ve nıanevi esarenen kurtuluşa örnek bir gelişme olarak gös­ ıcnııekıcdir.

Ya z ı s ını buna bağlı olarak, "işte asıl lıayat-ı milliye,

işre asıl isıikldl-i milli, işte asıl inkıliib-ı kebir bııdur " cümlesi ile biıinııketedir.

1 4- Diir-ü l-Hi liifcde M a a ri f- i İbtidii'iyenin Hali Ve Söret-i Isla-

(Ci lt:5, Ay: 1 O, Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 3 , Sayfa: 1 5 1 - 1 53 , Aralık -J-

1 9 1 9/ Ocak 1 9 1 1 ) Mukaddime

1 5- Darü'l-Hilfıfc'de Ma'iirif-i İbtidii' iyenin Hali ve Süret-i Is-

ıaııı

- 2-

(Ci l t : 5 ,

1 9 1 9ı

Ocak

Ay: 1 0, Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 4, Sayfa: 1 63- 1 66, Aralık 1911)

iki yazı, Ağaoğlu'nun Sırat-ı Müstakim'de göze çarpan en

önemli ya z ı l an ndandır. Bu

Bir birini tamamlayan bu iki yazı, aslında

onun bil inmeyen bir görevini de ortaya çıkarmaktadır. Yazısından anlaş ı l dığına göre

İstanbııl 'da bulunan bütün resmi ve vakıf ilk

mektepleri

ba h seder. İşte bu yazısı genci eğitim müfettişli­

ve res m i ve özel rüştiyeleri teftiş göreviyle dört ay bo­

yunca dolaştığınan

ği görevinin gereği olarak İstanbul'da ilk eğitimin durumu ve ısla­ h ı ko n us u nd a bir rapor niteliğindedir. Muhtemelen Eğitim bakanlı­

ğına ve İttihat Terakki cemiyetine sunulmuş olmalıdır. Birinci yazı­ eğitim ve ö ğretimin önemine değinen Ağaoğlu, istibdadın yı­

kılmasından sonraki d önem i "Yeni Türkiye" diye tanımlar. istibdat sında

diincmınin en büyük darbeyi eğitime vurduğunu savunan yazar, bu darbeden

gayr-ı ın üs l i ın l c r in düvel- muazzamanının himayesine 74


ümmetten Millete

ıcrk edilmiş olmaları nedeniyle müslümanlar kadar olumsuz etki­

len memiş olduklarını anlatır. O dönem için onun temel e ği ti m gö­ rüşü; "eğitimin ciddi, makul ve uygulanabilir olması gereklidir.

Eğitimi evrensel bir mecburiyet olarak gören Ağaoğlu, Fransız in­ kılabının Hıristiyan alemi için ifade ettiği mana ne ise, Osmanlı İn­ kılabının da İslam alemi için onun gibi etki uyandırmakta olduğu­ nu savunmaktadır.

İkinci yazı, bizde iş görmek için ya mükemmel bir ba şl an g ıç ve

sonuç beklendiğini, bu olmayacaksa o işe hiç girişilmemesi gcn:k­ ıiği yönünde yanlış bir anlamanın varlığını eleştirmektedir. Söz kc­ nusu teftişteki gözlemlerini, isıatistiki bilgileri, tcsbit ettiği sorunla ­ rı ve çözüm önerilerini anlatır. Bu bakımdan bu

yazı özellikle eği­

tim tarihimiz bakımından belge niteliğinde bir değere sahiptir. Bu yazıda; önce genci eğitimin İstanbul halkı arasında sağlam temeller üzerine kurulması için gerekli sebeplerin mevcut olup olmadığıııı

tartışır. Daha sonra İ lk mekteplerin sayısı ve bunların nüfus sayısı­

na göre oranı üzerine istatistiki bilgiler verir. Yine aynı şekilde mu­ allim ve öğrencilerin ·sayısı, durumu, harcamaların oranlarının kar­ şılaştırılması yapılır. Halkın eğitme bakışı, eği limi, öğrencilerin be­ ceri ve yetenekleri konusunda değerlendirmeler vardır. Bıı konuda daha ilerde daha ayrıntılı bilgi verileceğini bcliıtıııcsin rağmen daha

ayrıntılı söz konusu raporuna başka yerde rastlamak mü m kü n ol­

madı. Bu raporun sonucu, iyimser bir mahiyet taşır ve öğrencilerin

zeka, yetenek ve becerilerinin sanıldığının aksine iyi olduğunu, öğ­

retmenlerin fcdakiiranc hizmet ettikleri ve iyi bir ıslah programı ile çok olumlu sonuçlar alınabileceğini vurgulamaktadır.

75


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

Sebilürreşad'daki Yazıları Ağaoğlu. Sıra ı - ı Müsıakimdeki yazılarından 20 ay kadar sonra Sebi lürreşad " da yazmaya başlar. Bu yazıları l 328 ' in üçüncü ayında 2.3.2.

başlar. Bu yazılarıngencl başlığı "siyasiyaı"tır. Sırat-ı Müstakimdc­ kı yazılarında "Akayef' imzasını kullanırken Bu yazılarında daha ç ok "Ağayef' imzasını kullanır. Yazıların dili oldukça ağır ve ede­

bi bir üsluba sahiptir. 1 - Siyasiyat:

Alem-i İsliim'a Umumi Bir Nazar

(Cilt: ( 1 -8 ), Ay: 3. Y ı l : 1 328, Sayı: 3 - 1 85, Sayfa: 4 1 -42, Ma­ ·

yıs/Haziran 1 9 1 2)

"'Sehil-ür-reşad " da ·aıem -i İ slam 'ın haya t-ı siyasiyesine a ' id

11eşr

'alem-ı İslam '111 alı val- i ıımıim iye -i hiizır arasın a ' umumi bir n azar ideceğim iz s ils ile-i m akcilaı a mııkaddime olm ak üzere bııgiiıı

aı(iı111ek isıiyorıız.

" Diye başladığı bu yazı dizinin ilk yazısında İs­

lam dünyasının genel durumunu çok vahim olarak görür. Hatta Haçlı sefcrlerindekinden daha tehlikeli ve ölümcül bir saldırılar karşısında olduğunu söyler. Merakeş' i Fransızların ele geçirmesi karşısında Almanya'nın başlangıçta gösterdiği itirazlardan Fransa i le anla şara k vaz geçmesinin Müslümanlarda yaratmış olduğu hayal k ı rı klığına değinir. İran konusuna tekrar dönen yazar, Rusya ve İn­ gilıere 'nin doğrudan bölgede hakim olmalarının doğurduğu vahim tabloyu okuyucularıyla paylaşır. Osmanlı Devleti'nin o tarihlerler­ de karşılaşmış olduğu, Bosna Hersek, Doğu Rumeli sorunlarından sonra İtalya 'nın Trablus'a asker çıkarmaları ile ortaya çıkan olum­ suz gelişmeleri değerlendirir. Buna karşın Osmanlılann Trablus'ta gösterdiği diren i ş i n dört yüz milyonluk İslam dünyası için bir ümit olduğunu ve İslaın "ın geleceğinin ancak Osmanlıların göstereceği d i rcıı i i ve çabaya bağlı olduğuna dair kanaatini belirtir. Kurtuluşun, k işisel lıusumeılcri bir tara fa bırakarak birlik ve beraberlik ruhu ile gerçekleşeceğine o lan inancını vurgular. 76


Ü nımetıen Millete

2- Siyasiyat: Vaz' iyyet-i Haziremiz (Cilt:( l -8), Ay: 3, Y ı l : 1 328, Sayı: 4- 1 86, Sayfa: 66-67, Mayıs/ Haziran 1 9 1 2) Osmanlı Devleti ' nin İıalya ile yaşadığı Trablusgafll sorunu

karşısında düvel-i muazzama hükümeılerinin barış anlaşması için

tavassutları ve Rusya'nın Osmanlılara karşı izlemiş olduğu yıkıcı

ve sinsi siyaseti ele almaktadır. İtalya'nın bir yandan A lma n ya ve Avusıurya-Macaristan 'dan oluşan İttifak dcvleıleri ile yaptığı an­ laşmanın yenilenmesi gündemdeyken bir yandan da İngiltere, Fran­ sa ve Rusya ' n ın oluşturduğu İtilaf devletleri ile yakınlaşarak ikir­

cikli bir siyaset izlemek yoluyla Trablusgarb ' ı Osmanlı ülkesinden koparabileceğini ümidine kapılmış olduğunu ıahlil eder. Rusya 'nın

konuya dahil olmasının arkasında yalan nedenin Rusya' n ın İran meselesini halletmek olduğunu, bizim İran'dan çekilmemizi Azcr­ bayan' ı Rusya 'ya bırakmamızı istediğini belirtir. 3- Siyasiyat: İngiltere ve Biz (Cilt: ( 1 -8), Ay: 3 , Yıl: 1 328, Sayı: 5- 1 87, Sayfa: 8 5 -86, Ma­ yıs/ Haziran 1 9 1 2) İngiltere ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin o günkü du­ rumunun değerlendirildiği bu yazıda son zamanlarda İngiltere ka­ mu oyunda Osmanlılara karşı oluşan olumsuz havanın ciddi bir ih­ tilaftan kaynaklanmadığını, Abdülhamid zamanında iki ülke arası­ na giren soğukluğun belki Abdülhamid'in İngi ltere i le inaılaşnıası kadar İngilizlerin özellikle başbakan "Gliidston'ıııı, Panislavizim eerayanına kapılarak" bizim aleyhimize geçmiş olmasının etkili ol­ duğunu söyler. Meşrutiyetin ilanından sonra bu olumsuz havanın

dağılır gibi olmasına rağmen İngilizlerin İslföıı birliği siyaseıinin

kaynağı olarak Osmanlıları görmesinin bu olumlu havayı bzarak bi­ zim aleyimize döndürdüğünü anlatır. İngilterc'nin kuşularının yer­ siz olduğu ve bunun giderilmesinin gerektiğini ve ayrıca yüz yimıi 77


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

milyon Miisliinıan nüfusa sahipolan İngiltere 'nin Osmanlı devk tı i le iyi il işki ler kurmasının kendi menfaatine olduğunu ihsas eder. 4- Siyfısiyat: Tavassut (Ci l t : ( l -8). /\y: 4. Y ı l : 1 328, Sayı: 7- 1 89, Sayfa: 1 23- 1 25,

Ha-

1.i ran/ Temmuz 1 9 1 2) Trab l usgarp ı n işgali üzerine Osmanlı-İtalya uyuşmazlığı kar­

şısında Rusya 'nın y e n i sefiri Mösyö Degirs' i n iki ülke arasında ta­ '

vassut gir i ş i m lerinin ne anla ma geldiğini anlamaya çalışan bu yaz ı

,

Osmanlı devletinin haklı duru munu Rusya'nın bu girişiminin an­ .

lams ı zlığı n ı ve sorunun bütün boyutlarıyla analizini de yapmakta­ dır. 5- Sıyasiyat: Muharebenin Yeni Devresi

C i l t : ( l -8), /\y: 4, Yıl: 1 328, Sayı : 8- 1 90, Sayfa: 1 4 1 - 1 43, Hazi­ ran! Temmuz 1 9 1 2) Tatılusgarp'ta yedi ayı aşan Osmanlı direnişi karşısında zor du­ ruma düşen ve yeni yollar arayan İtalya 'nın ardından Trablusgarb 'ı i lhak kararını ve son olarak Çanakkale' y i bombardıman etmesini değerlendirdiği bu ya z ısında söz konusu bombardımanı iki ülke arasıııdakı savaşın yeni bi r evreye girdiğini gösteren bir gelişme olarak değerlendirilir. Zira bombardıman karşısında Osmanlıların Boğaz l arı kapatmalarının Türk - İtalyan uyuşmazlığını uluslar ara­ sı bir sorun hal ine getireceğini belirtir. 6- Siy as iyat: Marakeş Hadisatı - Sasanof'un Nutku

(Ci l t : ( 1 -8), Ay: 4, Y ı l : 1 328, Sayı: 9- 1 9 1 , Sayfa: 1 64- 1 65, Ha­ Liran! Temmuz 1 9 1 2 ) Ağaoğlu, Marakeş'te Fransızlara karşı baş gösteren ihtilal ve Rus dışişleri bakanı Sazanof'un Rus Duma'sında Osmanlılar aley­

hine irat etmiş olduğu nutkun daha çok tarihi arka planını ele al­ maktadır. Bu ba ğ l a mda Rusya'nın tarihi Türk düşmanlığı, İtalya ile 7R


Ü mmetten Millete

olan çıkar ilişkisi ve Osmanlıların İtalyan saldırısı karşısında Ça­ nakkale Boğazı'nı kapatmaları üzerine Rusya' nın Türkiyc'yc nota v ennes i konu edilmektedir.

7- Siyasiyat: İtalya 'nııı Tcşebbüsat-ı Mezbuhanesi İngiltere Ve İslamiyet (Cilt: 1 -8, Ay: 4, Y ı l : 1 328, Sayı : 1 0- 1 92, Sayfa: 1 86- 1 87, H a ­ ziran/ Temmuz 1 9 1 2) Osmanlıların, İtalya saldırısı karşısında kapatını� oldukları Ça­

nakkale Boğazı 'nı ulus l arara s ı iyi niyet göstergesi olarak açmaları­ n ın İlalya'yı güç durumda bı ra k tığ ı ndan bahsetmektedir. İ ngi l t e ­

rc'nin mevcut siyasi den g en i n bozulmasına rıza göstcmıcycceği ıı­ den hareketle doğu sularında güçlü bir İtalya 'nııı varlığından rahat­ . s ı z olacağını ön göıii yor. Ayrıca kendi hakimiyet indeki yüz yinııi

milyonu aşan Müslüman te b asını rahatsız etmemek düşüncesiyle po li tikas ı n ı Osmanl ılar lehine çcvinnck durumunda olduğunu anl a ­ tır. İngiliz Parlemontosu ve kamuoyundak i gclişıııclcriıı de bu yön­ de olduğu üzerinde dunır. Mevcut Osmanlı Politikasının kararlı l ık­ l a devamını savunur.

8- Siyasiyat: ' A ıem-İ İs la m; İn g i lt e re-A l man ya (Cilt: ( 1 -8), Ay: 5, Yıl: 1 328, S ay ı : 1 1 - 1 93, Sayfa: 20 1 -202. Temmuz/Ağustos 1 9 1 2) Almanya 'nın Dersaadet sefiri olan Baron Marşa! 'ın Lo nd ra se­

faretine tayin edilmesi münasebetiyle k a leme aldığı bu y a z ı o gün­

kü dünya üzerindeki Almanya-İngiltere kutuplaşmasının ortaya çı­ kışı, gelişimi yanında bu durumun İslam dünyası ve Osmanlılar üzerinde olası etkleri üzerine genel bir değerlendiııııe ni tel iği n de ­ dir.

79


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı 9- Siyasiyat:

Şark ve Garb 1

Cilt: ( 1 -8), Ay : 5, Y ı l : 1 328, Sayı: 1 3- 1 95, Sayfa: 24 1 -243,

Temmuz/ Agusıos 1 9 1 2) Doğu i l e

B aı ı ' y ı ikisinin onasında bulunan İstanbul'dan genel

bir bakışla karşılaştırıp değerlendirilmesinin yapıldığı bu yazıda, Batı ' yı yırtıcı bir kartala, Doğu'yu da onun avına benzetmektedir. Şarkı i k i yönde n kuşatan bu yırtıcı kuş, güneyden, Arabistan'daıı başlamamış

Basra Körfezi. Belueistan, Hindistan ve uzak doğuyu­

ya. kuzeyde de Kafkasya, Türkistan ve Sibirya 'ya pençelerine gc­

çinıı i ş olarak tasvir etmektedir. İran'dan sonra Osmanlı ve Çin üze­ rine saldıran bu yırtıcı kuştan kurtuluş için hürriyet, meşruiyet ve

ye n il e ş m e çabalarına deği ne n Ağaoğlu yazısını, Garb ıelırıkkiim-i galib ile

diyorki: «sana amtin virmiyeceğim!» acaba

"Şark 'a bir

şark ne cemh viriyor.� " diye soruyla bitirmekedir. 1 O- Siyasiyat: Fas Ve Trablus: ( 1 -8) Ay: 5, Yıl: 1 328, Sayı: 1 41 96, Sayfa : 267-268: Temmu1J Ağustos 1 9 1 2

Kuzey A frika 'yı masa başında kendi aralarında paylaşan Batı­ l ı ların Fas ve

Tra bl us da '

baş gösteren uyanıştan şaşkınlığa düştük­

lerini anlatan Ağaoğ l u, Marakeş halkının Fransızlara karşı giriştiği m ı l l i d i ren i ş ler i nin İ s l am aleminin kurtuluşu için ümit verdiğinden

bahseder. Trablusgarp'ıa Osmanlı himayesinde gelişen direniş kar­ şısıııda

i ıa l ya 'nın Osmanlılara karşı yürüttüğü sindirme politakası­

nın temelsizliği üzerinde durur. 1 1 - Siyasiyat: Taassub-ı Cahilane Kimdedir? ( C i l t : ( 1 -8), Ay: 5, Y ı l : 1 3 28, Sayı: 1 5- 1 97, Sayfa: 282-284,

Temmuz/ Ağustos 1 9 1 2) Balı kamuoyunda ve basınında sürmekte olan Osmanlı -İtalya harbi müııasebcıiylc Müslümanların cahilce dini taassublarından

halıs açılmış o l m asın ı Batılıların ve İtalya'nın kendi günahlarını, !!O


Cmmetıen Millete

vahşetlerini, barbarlıklarını ve taassuplarını gizlemek maksadıyla

yaptıklannı anlaıtığı bu yazısında Ağaoğlu özellikle Batı lıayranlı­

gı ile yayın yapan "Tan" gibi gazetelerde bu görüşlerin yayılması­ na şiddetle cevap vennekıedir. 1 2- Siyasiyat: Tece lli yat- ı İslamiye (Ci lt: ( 1 -8), Ay: 5, Yıl: 1 328, Sayı: 1 6- 1 98, Sayfa: 303 -305, Temmuz/ Ağustos 1 9 1 2) Afganistan emirinin Trablusgarp'ta direnen mücahitler için vardım toplama karannı ilettiği Osmanlı Sadrazamı Said Paşa 'ya yazmış olduğu mektup ve Fransa baş nazırı Mösyö Puankare' ııiıı Osmanlılar ile eskiye dayanan dostluk ilişkilerine bağlı olarak sa­ ,·aştaki tarafsız tavırlarını koruyacaklanna dair nutku üzerine de­ ğerlendirmeler yaptığı bu yazısında Ağaoğlu birlik ve kardeşlik me­ sajları vermektedir. 1 3 - Siyasiyat: Bağdad Ve Mavera-yi İran Hanları Cilt: 1 -8, Ay: 6, Y ı l : 1 328, Say ı: 1 7- 1 99, Sayfa: 324-325: Ağustos/ Eylül 1 9 1 2 Şimendüferi yaşanılan yüzyılın en önemli siyasi ve sosyal et­ kenlerin en önemlisi olarak gören yazar, Bağdat demiryolu' nun bu bakımdan taşıdığı önem üzerinde durur. Bu şekilde maddi ve ikıi­ sadi yararları dışında bilhassa milli birliğin ve dayanışmanın yara­ tılmasına İslam birliğinin oluşturulmasına yapacağı katkı bakımın­ dan doğuracağı yararları açıklar. Ruslann bu Bağdat demiyolu pro­ jesine karşı geliştirdikleri "Mavera-yi İran" hattını da değerlendir­ diği bu yazısında "Rusların planlarınca şu han Odesa'dan başlaya­ rak Kafkasya tariki ile Bakü denizinin cihet cenübisindcn geçerek Sistan ve Belücisıan'dan doğru Hindistan·a inccekdir. Şu hatt Hiıı­ distan ' ı bilii-tasıla Londra ile birleşdirecekdir" diye ıarif eder. Bu sebeple bir an evvel İngiltere ile görüşüp anlaşarak B a ğda t dcrıııi­ yolu projesinin bir an evvel hayata geçirilmesinin zaru rc ı ini anlaıır. 81


Doç. Dr. Abdullah Gü11do{idu

1 4- Siyasiyat: Mühlik Bir Maraz (Cilt: 1 -8. Ay: 6, Y ı l : 1 3 28, Sayı : 1 9-20 1 , Sayfa: 368-370.

Ağustos/ Eylül 1 9 1 2 ) !\ğaoğlu, o günün şartlarında İııihat ve Terakki 'ye karşı yoğun b i r mulıalcfcıc geçmiş olan Hürriyet ve İtilaf hareketinin yaratmış

olduğu siyası bölüıuııüşlük karşısında İslam tarihinden getirdiği ör­ neklerle öliimciil bir hastalık olarak gördüğü ayrılık ve ihtilafın önüne geçmeye ç al ışı r. Ülkenin geçinniş olduğu ağı r bunalım kar­ şısıııda herkesin o ilk İslam ulularından örnek alarak şahsi çıkarla­ rını bir tarafa bırakarak ülke çıkarlarını için birliğe ve kardeşliğe yönelmeleri ge rek t i ği ni anlatır. 1 5 . Siyasiyat: Ba lt ı k Mülakatindan Sonra

Cilt: 1 -8, Ay: 7, Yıl: 1 328, Sayı: 20-202, Sayfa: 387-388, Ey­ l ü l/ Ekim 1 9 1 2)

Alman İ mparatoru i l . Wilhclın ile Rus Çarı i l . Nikola 'nın Bal­ tık denizi üzerinde gerçekleştirmiş oldukları mülakat dolayısıyla kaleme a l d ı ğ ı bu yazısında, Balkanlarda statükonun korunması, ba­ rışı bozacak g i ri ş i mle re müsaade edilmemesi ve uluslararası du­ rumda endişe doğuracak önemli bir meselenin bulunmadığı gibi kararların alındığı mülakatın sonuç itibariyle Osmanlıların işine ya­ radığını anlatır. Trablusgarb meselesinde açıkça İtalyan taraftarlığı ile a y ı n yapan "Tan" gazetesinin tezviratlarına da cevap verir. 1 6- Vahim Günler Cilt: 1 -8, Ay: 7, Yıl: 1 328, Sayı: 2 1 -203 , Sayfa: 409-4 1 0, Ey­ l ü l/ E ki m 1 9 1 2)

Balkan savaşı öncesinde Osmanlı devletinin içinde bulunduğu

durumu değerlendiren bu yazı, yaşanılan buhranın ne derece vahim ve derin olduğunu Türk kamuoyuna anlatmaya çalışmaktadır. O bu vahim tab loyu şöyle çizer; dışarda düvcl-i muazzamadan bir devlet82


Gmmetten Millete le ( İtalya) savaş, içcrdc ülkenin değişik bölgelerinde kargaşa ( Ha­

laska ran-ı Millet namındaki gizli cemiyet), bunların iistesinden gel­ mekle görevli yegane güç olan orduda da görülen tcrcddüd eserle­

ri. Bu tabloyu Balkan devletlerinin ittifak çabaları ve 13ulgari s­ ıan 'da Osmanlılara karşı savaş açılması yönündeki kamu oyu ba s­ kısı tamamlar. Yazar, İran ve Marakcş'in başına gelenlerin Osman­ lıların ba şına gelmek üzere olduğunu açık yürekl i l ikle dik !(Clirir. Ortaya çıkan dunımun gerçekten vahim olduğunun o gün için anla­ şılmış olması bakımından bu yazı ibret n i te l iğ i ndedi r

.

1 7- Bir Memleket Nasıl Mahv Olur (Cilt: 1 -8, Ay 7, Yıl: 1 328, Sayı: 22-204, Sayfa: 42 1 -422, Ey­

lül/ Ekim 1 9 1 2) Osmanlı Devleti 'nin o tarihte içinde bulunduğu buhranın velıa­ ınet derecesini anlatmaya çalıştığı bu yazısı bir önceki yazının de­

vamı niteliğindedir. Yazısını "Ben doğrusu s11/uiifi ıarilıde feliiıı memleket nıiinkariz oldıı, jelôn saltanaıa nilıdyeı virilmiş hıı/ımdıı, felcin kavnı ve millet malıv ve nô-bud oldu. . . Gihi şeyler nkıırke11 bir diirlü anlayamıyordum ve kendi kendime diiimii diyo111111 ki: N11.1"1/ olur da milyonlarca nüjüsu havi, asırlarca yaşamış, lıılkümninlık it­ miş olan bir millet, bir kavm, bir saltanat birdenbire dıırub dwııkerı irıkirôza doğru yürür, malıv ve nô-bıid o/ı11· ? " diye çarpıcı bir giriş­ le başlar. Ve yaşanılanların eski Asya imparatorluklarının, Abbasi halifeliğinin, Endülüs'ün, Bizans'ın son günlerine benzediğini ve eğer gereli dersi almazsak aynı akıbete düşmekten bizi hiç bir şeyin kurtaramayacağını anlatır. Hattı zatında ferdiyetçi, ve kişisel özgürlükleri ta başından be­ ri savunan, liberal bir anlayışını her düşünce aşamasında koruyan Ağaoğlu, Osmanlı devletinin çöküş sancıları içerisinde bencilliğe varan, kişisel hırs ve ihtirasların toplumun genci çıkarların yerine geçtiği bir ferdiyetçiliği de tenkit etmekten geri dunnaz. 83


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

1 8- 3 2 - Siyasiyat: ic m a l - i Siyasi Ağaoğlu. bu d e rgi de ki yazılarına bir yıla yakın ara verdikten

soııra "S(ra.�iyaı: İcma/-i Siyasi" başlığında bir dizi yazı ile yeni­ den Sc b i l iirrc şad ' da yazmaya başlar. İşinde Türk Yurdu mecmuası­ n ın

13u ara

rede 1 .

v c B u yazıların toplamı on beş adettir. Bu ara verdiği sü­ bitmiş Londra ve Paris Konferansları toplan­

Ralkan Savaşı

m ış Osman l ı lar yoğun bir diplomasi kıskacında varlıklarını temine .

çal ışınakıadırlar. A ğaoğl u ,

yine yabancı dil bilgisi ile bu yoğun dip­

lomasi trafiğinde Türk

kamuoyunu gelişmeler hakkında en doğnı

şekilde bilgi lendi rmeye

ve gelecek hakkında doğru çıkarsamalarda

bulun m ay a çalı şır. Bu dönemki yazıları gerçekten ince bir dış poli­

ı i b yazarl ığı b i l gi ve becerisi üriinü olan yazılardır. Balkanlar'da­ k i ı l ı ı i l fıfı. düvel-i muazzama arasındaki dengeyi, Osmanlı devleti­ n ı ıı i ıııka:ı ve kabi l i yetlerini seri

vaz ı l a rı n

ayn b i r

en iyi değerlendiren yazılar olarak bu

de ğeri vardır. Bulgaristan başta olmak üzere

d i ğer B a l kan

dc v l e ı lcri ile görüşmeler, 1 9 Temmuz Notası, 2 1 Tem­

muz 1 9 1 3 'dc

O sm a n l ı Ordusunun Edime ve Kırklareli 'ni geri al­

ınası

süreci

ardından yürii tülen yoğun diplomasi girişimleri, Bükreş

Barışı. bu yazı l a rı n

konusunu oluşrurur. Bu yazıları, özellikle Bul­

garisıan 'la yürütülen barış

müzakereleri ve 29 Eylül'de Osmanlı­

Bulgar Barışı üzerine y ap ı lacak araştırmalar için t e l i ğ i n i taş ı rlar.

önemli kaynak ni­

Buna bağlı olarak Osmanlı-Yunan göriişmeleri ve

Aynca 1 4 A ra l ık 'ta Alman askeri heyetinin İstanbul'a gelmesi ve buııa karşı diğer d ü vel - i muazzamanın tepkileri, bu tepkilere karşı Osman l ı Devleti 'nin haklarının kamu oyunda savunulması gibi ko­ mı lar diğer "icnıôl-i Siyasi" yazılarının konusunu teşkil eder. Yine Rusya ' ıı ı n Balkan lardan

sonra Osmanlı Dcvleti 'nin doğu sınırları

üzcrıııde bas k ı s ı ve yıkıcı

faaliyetleri, Ermenilerle ilgili tasavvurla­

rı. bunun sonucunda 6 p ı lacak ıslahat cı

Şubat 1 9 1 4 tarihinde Şark vilayetlerinde ya­

h a k kı n d a Ruslarla yapılan anlaşması üzerine çarpı­ konu edilmektedir.

dcğcrlcndimıclcr bu y a zı l arda

84


ü m metten Millete

2.3.3. Dönemin Kronolojisi ( 1 9 1 0- 1 9 14)" 1 909 1 Ocak

Abdülhamid'in Y ıldız Sarayında Ayan ve Me bu sa n azalarına ziyafeti.

13

Kamil Paşa'nııı hükümeı programını mecliste okuması ve güven oyu alması.

6

Şubat Osmanlı Demokrat Fırkası (fırka İ bad)nın kuruluşu.

il

Meclis- Mebusan'da Kamil Paşa hükümcıi hakkında gensoru açılmasına ka ra r verilmesi .

13

Güvensizlik oyu alan Kamil Paşa'nın isti fas ı .

14

Hüseyin Hilmi Paşa'nın sadrazamlığı.

5

Nisan İttihadı Muhammedi Fırkası 'nın kuruluşu.

6

Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi

13

3 1 Mart ayaklanması-Adana vakası.

Efcndi'nin İstanbul'da köprü üzerinde vurulması. 14

Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa 'nın ıs ti fası ve Tevfik Paşa'nııı sadrazamlığı.

22

Ayan ve Mebusan Mcclisleri 'nin Yeşilköy'dc (Meclis-i Umumiye-yi Millet) adı ile toplanması ve beyannamesi.

23-24

Hareket Ordusu'nun İstanbul'a girişi.

25

Örfi idare ilanı.

27

Meclis-i Milli (Ayan ve Mebıısan)nin

27

Sultan Reşat'ın 5. Mehmet ünvanıyla padişah

Abdülhamid 'i hal kararı ve şeyhülislamın fetvası olması. 59 Kronoloji, büyük oranda Yusuf Hikmcı

Bayur,

Türk lnkıhibı Tarihi. Cılı:

il/iV Türk Tarih Kurumu Yayınlan. Ankara, 1 983: Tarık Za l"cr Tıınaya. l lürri· , yetin lıinı, Arba Yay ınlan, isıanbul, 1 996: Enver ziya Kar.ı l , Osınunlı Turihi. Cilt IX, Türk Tarih Kurumu Yayınları. adlı

85

eser l er esas alınarak haz,rlanınışııı.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

29

Meclis-i Umumi'nin Abdülhamid ' i Selanik'te oturmaya mecbur etmesi

l

Mayıs Tevfik Paşa'nın sadrazamlıkta ipkası.

3

Meclis-i Mebusan'da Kanun-i Esasi'nin tadili

5

Tevfik Paşa'nın istifası., Hüseyin Hilmi Paşa'nın

20

Sultan Reşat'ın Meclis-i Umumi'deki nutku.

müzakerelerine başlanması. tekrar sadrazamlığı. 9

Hazıran İçtimai Umumiye kanunu.

14

Ağustos Cemiyetler kanunu.

11

1 876 Kanun-i Esasisi'nin bazı maddelerini

değiştiren kanunun kabulü. 24 Ekim

Çar 'la İtalyan Kralının Rakonigi'de buluşmalan ve bir anlaşmanın imzalanması.

Kasım

Mutedil Hürriyetperveran Fırkası 'nın kuruluşu.

3 Kasım

Bfıb-ı ali Girit işinin kesin surette çözümlenmesini büyük devletlerden ister.

14

Meclis-i Mebusan 'ın ikinci devre toplantısı.

8

Aralık Bulgar tazminatı hakkında Osmanlı-Rus

15

Bağdat dcmiryolu işinde İngilizlerle anlaşmal için

anlaşmasının kesin imzası. Almanlarca kabul edilen esasların tespiti.

1910 12 Ocak

Roma Büyükelçisi Hakkı Bey (Paşa)in sadareti, Hüseyin Hilmi Paşa'nın istifası.

24

Hakkı Bey'in programını okuması.

30

Osmanlı Ahrar Fırkas ı ' nın faaliyetine son verdiğini bildiren beyannamesi.

86


Cmmettcn Milleıe

8 Şubat

Bağdat işinde Türk kuşkularının İngiliz hükümetine bildirilmesi.

14 21 21

İtalyan Dışişleri Bakanı mecliste Trablusgarb ' ııı İtalya için önemini belirtir. Ahali Fırkası'nın kuruluşu. Mart Bulgar Kralı'nın İstanbul 'u ziyareti.

Mart­ Haziran 1 Nisan

Arnavutluk'ta ayaklanma. Sırp Kralının İstanbul'u ziyareti . Arnavutluk İsyanı. Fransa-Fas Antlaşması (Türk subaylarının Fas'ıan

4

çekilmesi v.s.) 10

Almanya Bağdat demiryolu işini genel bir Alman-

20

İngiltere'nin Osmanlı'dan tamamlayıcı istekleri

İngiliz antlaşmasına bağlamak ister. (Bağdat demiryolu v.s.) ve Osmanlı-İngiliz ınüna sebetlerinin geleceğinin bu işe bağlanması. 30

İngiliz dilekleri (Bağdat demiryolu v.s.) ve İngilterc'nin Osmanlı'yı İngiliz veya Alman dostluğundan birini seçmeye davet etmesi.

9

Mayıs

21

Girit Meclisi'nin Yunan Kralı 'na yemini etmesi. Almanlar Bağdat demiryolu işinde İngilizlerle anlaşılmasına kendilerinin değil Türklerin mani olduklarını İngilizlere anlatmaya çalışmaları (Gvinner 'in mektubu).

9- 1 O Haziran gecesi-

Sedayı Millet Gazetesi (muhali!) Başyazar ve Müdürü Ahmet Samim sokakta öldüriildü. (Katil yakalanmaz).

87


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu HaziranTenunuz

Havran'da ayaklaıuna.

3 Temmuz Rumeli'de kain Münazi-ün-fıh kilise ve mektepler

kanunu. 26

Cavid Bey-Grey görüşmesi(petrol, tekel, damga

29

Cavid Bey'e İngiliz muhıırası (Bağdat demiryolu

vergısi, Bağdat demiryolu v.s.). v.s . ). 19

A ğustos Bağdat v e İran demiryolları hakkında

Eylül

Osmanlı Sosyalist Fırkası 'run kuruluşu.

Alman-Rus antlaşması. Ekim

Postdam buluşması (Kayser-Çar).

23

Osmanlı borçlanması için Fransız hükümetinin ağır şartlar ileri sürmesi.

9 Kasım

Alman bankalanndan yapılan Osmanlı borçlanması ( 1 9 1 1 istikrazı).

15

Almanya' nın Rusya' ya anlaşma önermesi (Genel anlaşma, Balkan, Osmanlı, İran).

2 Aralık

İtalyan Dışişleri Bakanı der ki: Trablusgarb Türklerde kalsın ancak orada ekonomik bakımdan biz üstün durumda olalım. ( 1 .3 . 1 9 1 1 tarihli Giomale d' İtalya'ya göre).

24

Osmanl ı Meclisi 'ndeki Rum ve Bulgar mebuslarının işbirliği hakkında Boşo'nun sözleri.

1911

1 9 1 ı başları Kerek, Maan ve Asır' da ayaklanmalar. Yemen Ayaklaıunası 1 7 Şubat

Roma Büyükelçisi' nin Trablusgarp üzerindeki İ talyan ihtiraslarını Bab-ı Ali 'ye bildirmesi. 88


Ümmetten Millete

18 l Mart

Ahmet İzzet Paşa Yemen'e gider. Rıfat Paşa İngiltere'yi Bağdat dcmiryolu gümrük artışı ve sair işler üzerinde görüşmeye çağırır.

7

Berlin Beyannamesi: Almanlar Basra Körfezi ' nde liman ve oradan içeriye doğru gidecek demiryolunun ilk 400-500 kilometresini yapmak hakkından bazı şartlarla vazgeçerler.

21

Bağdat deıniryolunun El Halif-Bağdat kısmına ait antlaşmanın Almanlarla imzalanması.

24

Geşof'un Bulgar Başbakanı alınası ve Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşmasını diriltmek düşüncesi.

Mart

Malisor (Katolik Arnavut) Ayaklarunası ve Karadağ'ın otılara yardımı.

1 5 N isan

24

Cenevre Türk Yurdu 'nun kuruluşu. Azınlıkların öğretim işleri hakkında Meclis-i Vükela kararı.

26

Fransız ordusu Fas kentine girer.

26

Doğu Anadolu demiryolları hakkında gizli

Mayıs

Rum Patrikhanesi'nin askerlik ve Rum okulları

Fransız-Rus antlaşması. hakkında hükümete başvurmaları. 8

İttihat ve Terakki içindeki geçimsizlikler yüzünden Cavit ve Babanzade İsmail Hakkı beylerin nazırlıktan çekilmeleri

11

23

Rusya boğazlar işini yeniden ele almaya hazırlanır. Petersburg Ajansının Osmanlı aleyhinde v e Karadağ lehinde tebliği.

4

Haziran Roma Büyükelçisi Trablusgarp'ı berkitin diye Biıb-ı A l i'ye yazar.

89


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Sultan Reşat'ın Rumeli seyahatine çıkması.

5

(İstanbul 'dan hareket.) 20 Haziran Karadağ Kralı kendisine sığınan Amavutlann Osmanlı'nın vaatlerine inanmadıklarını büyük devlet elçi liklerine bildirir. Roma Büyükelçisi Fas v e Trablusgarp işleri

21

arasındaki ilgiyi göstererek Bab-ı Ali 'yi ikaz eder. 3 Temmuz Türk Ocağı 'nın kuruluşu ( İstanbul).

Malisorlara yapılacak müsaadat hakkında Mecli-i

4

Vükela kararı. 9

Fas hakkında Fransız-Alman görüşmeleri başlar.

1 1-12

gecesi Muhalif yazarlardan Zeki Bey'in gece sokakta

öldürülmesi. Almanya Fransa ordusunun Fas'ı boşaltmasını ister.

20

26

İtalya Trablusgarp işini İngiltere'ye açar.

29

İngiltere Bağdat demiryolu ve gümrük artışı

12

Ağustos Viyana Osmanlı Büyükelçiliği Fas işinin

işindeki şartları Osmanl ı 'ya bildirir. tuttuğu yol dolayısıyla İtalya'nın Trablus'a girmeye veya sokulmaya çalışacağını Bab-ı Ali 'ye bildirir. 19

İran işleri ve İran-Bağdat demiryolları hakkında Alman-Rus Antlaşması.

23

Eylül

İtalya'nın Bab-ı Ali 'ye tehdit edici notası (Trablusgarp).

23

Fas hakkında ilk Fransız-Alman antlaşması.

26

Bab-ı Ali 'nin İtalyan notasına yatıştırıcı karşılığı.

26

İtalya Bab-ı Ali 'ye verilmek üzere İstanbul Büyükelçiliği 'ne bir ültimatom yollar (Trablusgarp için).

90


ümmetten Millete

27

İtalyan Başbakanı kendileri Trablusgarp' ı almazlarsa Avusturya veya Almanya'nın alabileceğini Fransızlara söyler.

27

Almanya İtalya'ya Osmanlı ile savaşma izni vem.

28

İbrahim Hakkı Paşa kabinesinin istifası.

29

İtalya'nın Osmanlı'ya savaş ilanı.

30

Bab-ı Ali Trablusgarp işine karışmaları için büyük devletlere başvurur.

1 Ekim

İtalya Trablusgarp ablukasını ilan eder.

ı

Said Paşa sadrazam.

2

Mısır Osmanlı-İtalya savaşında yansızlığını ilan eder.

2

Rus dışişleri bakanlığı Boğazlar işini açmak için

4

Tobruk'a İtalyan askeri çıkar.

İstanbul Büyükelçisi'ne yönerge yollar. 8

Said Paşa hükümctinin kurulması.

11

Trablusgarp kentine İtalyan askeri çıkar.

13

İmam Yahya-A. İzzet Paşa Antlaşması (Yemen).

15

Rumeli'de 400,000 erin bulundurulması ve saire hakkında Meclis-i Vükela kararı.

l6

Bab-ı Ali göıiişünü korumak şartıyla İtalya ile anlaşabileceğini İngiltere'ye bildirir.

19

Rusya Kuzey İran'ı fiilen işgale hazırlandığını İngiltere'ye bildirir.

20

Bingazi'yc İtalyan askeri çıkar.

22

İtalya Trablusgarp'ı katma kararı verınesi ihtimali üzerine Bab-ı Ali 'nin büyük devletlere genelgesi.

23

Rusya boğazlar hakkındaki isteklerini İngiltcrc'yc bildirir.

28

Rusya'nın İran'a ültimatomu. 91


1

Kasını

2 3

Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı Bab-ı Ali Arnavutlar lehinde hükümler kabul eder. Bab-ı Ali İtalya'nın Trablusgap'ı katma kararını ' büyük dcvlcıler nezdinde önceden protesto eder. İngilıcrc Osmanl ı bağlaşma isteğini ve kendi karşılığını Rusya'ya bildirir.

4 5

Fas ve Kongo hakkında Fransız-Alman Antlaşması Bulgar-Sırp Komitcsi 'nin yeniden toplantılara başlaması.

9

Bab-ı Ali 'nin büyük devletler yanında yeni protestosu ( İtalya 'nın Trablusgarp'ta savaşanları ayaklanmış sayacağı iddiasına karşı).

18

Bab-ı Ali İtalya Osmanlı limanlarına saldırdığı taktirde Boğazların kapatılabileceğine büyük devletlerin dikkatini çeker.

21

H ü rriyet ve İtilaf Fırkası 'nın kuruluşu.

27

Osmanlı ülkesinde bulunan Katolik papazların

29

Osmanlı Hükümeıi boğazlara ait Rus isteklerini

İtalya lehinde gayretleri. Londra 'ya bildirir. 4 Aral ık

İşlil°ıc bir bomba patlaması ve Türk-Bulgar Çarpışması.

5

Osmanlı Demokrat Fırkası 'nın Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katılış kararı.

6

Hürriyet ve İtilaf fırkası hakkında İttihat ve Terakki 'nin beyannamesi.

8

Şam mebusu Abdülhamid Zohravi Efcndi'nin Türklük ve Araplık hakkında yazısı.

11

Bir ara seçimde Hürriyet ve İtilaf mebus adayı Tahir Hayrettin Bey kazanır.(Tek oy farkla)

92


ümmetten Millete 16

Hükümetin Kanun-ı Esasi'nin 3 5 . maddesini değiştirme tekl i fi . ( Padişaha meclisi dağıtmada kolaylık veriyor.)

22

İran, Rus ültimatomunu kabul eder.

28

Bulgar-Sırp bağlaşma görüşmelerine yeniden

30

Sait Paşa'nın Meclise Kanun-i Esasi 'nin tadili

başlanır. tasansını sunması.

1912 1 Ocak

15

Said Paşa yeniden sadrazam. Padişah 3 5 . madde yüzünden Mcbusaıı Meclisi 'ııi ıı dağıtılmasına Ayanın muvafakatıııı ister.

18

1 5 Şubat

Mebusanın dağıtılması Bab-ı ali Trablus savaşı işinde büyük dcvleılcriıı aracılığına eygin.

24

İtalyan donanması Bcyrut'u topa tutar.

27

İtalya Trablus işinde büyük devletlerce aracılık

27

Trablusgarb' ı katma kanunu (İtalyan).

1 3 Mart

Bulgar-Sırp bağlaşmasının Sofya 'da imzalanması

edilmesini ister.

(Osmanlı aleyhinde). 30

Fransız-Fas Antlaşması.

1 2 Nisan

İtalya 1 2 Ada'ya el koyacağını Avusturya 'ya bildirir.

18

Yeni meclisin padişalıca açılması

18

Çaııakkalc'yc karşı İtalyan baskını.

23

İtalya 1 2 Ada 'ya karşı saldınnaya başlar.

27

Yunanistan bağlaşmak için rc'scn Bulgaristaıı·a başvunır (Osmanlı aleyhinde).

Mayıs

Halaskar Zabitan Gruhu ' nu ı ı kuruluşu. 93


Doç. Dr. Abdullah Gıindoğdrı

6

Yeni Amavuıluk ayaklanması başlar. İpek'te Çarpışmalar.

17

iıalya 1 2 adayı ele geçirme işini bütünler.

29

Bulgar-Yunan başlaşması imzalanır.

25

Haziran Yeni Meclis 35. maddeyi iııihat ve Tcrakki'nin dilediği gibi değiştirir.

30

Harbiye nezaretinin Halaskar v e diğer zabıtanın siyasa i le uğraşmaları aleyhindeki genelgesi gazetelerde yayınlanır.

2 Temmuz Subayların siyasa ile uğraşmalarını yasak eden

kanunun meclisten çıkması.

5

Milli Meşrutiyet Fırkası 'nın kuruluşu.

12

Lozan 'da Osmanlı-İtalyan barış görüşmeleri başlar.

13

Nazım Paşa 'nın İttihat ve Terakki ile birlikte çalışmak için ileri sürdüğü şartlar meclis-i vükelada açıklanır.

16

Bahriye nazın ve harbiye nazır vekili Hurşit Paşa 'nın istifası.

1 6- 1 7

Sadrazam Said Paşa 'nın çekilmesi İttihat ve Terakki 'nin iktidarı kaybetmesi.

1 7- 1 8

İtalyan donanması boğaza saldırır.

22

Gazi Ahmet Muhtar Paşa Sadrazam.

25

Halaskar Zabitan Beyannamesinin basında yayınlanması .

28

İlk Lozan Osmanlı-İtalyan konferansının sonuç verınedcn dağılması.

30

Gazi Muhtar Paşa Hükümeti mecliste programını okur ve güven oyu alır.

2. 3 ,

4 Ağustos Karadağlıların sınır üzerinde saldırıları. 94


ümmetıcn Millete 4-5

Gazi Ahmet Muhtar hükümeti mebusanı fesh

10

İşyar ve subaylann partilerle ilgilenmemeleri

iradesini alır. hakkında irade ve subaylara ait muvakkat kanunlar. 12

Donanma mensuplannın siyasete karışmayacaklarına dair yeminleri.

1 8 Eylül

Rumeli Islahatı hakkında meclisi vükela karan.

23

Savaşın 15 Ekim 'de başlayacağı Sırp Dışbakanı İngiliz Elçisi'ne söyler.

24

Rusya İran Azerbaycan işinin Lahey Mahkemesi 'ne gitmesinden çekiniyor. (Sazanof'un Grey'e andıçı).

25

Bab-ı Ali Anıavutlara tanınan haklann Rumeli Hristiyanlanna da tanınacağını Bulgaristan'a bildirir.

28

İşyar ve öğretmenlerin siyasal partilerle ilgilenmelerini yasak eden muvakkat kanun.

29-30

Osmanlı Hükümeti baskın biçiminde Bulgaristan 'a saldırmayı düşünür ve şark ordusunda mütalaa sorar.

30

Şark Ordusu Komutanı Bulgaristan· a saldınnanın alhinde.

1 Ekim

Bab-ı Ali Yunan gemilerinin boğazlardan çıkmalarını yasak eder.

2

Kayser Balkan Savaşı'nı önlemeye tarattar değil hatta savaşın çıkmasını istiyor.

2

Bab-ı Ali büyük devletlerden Balkanlılar'a karşı Tedbir almalanııı ister.

3-4

İstanbul'da halkın ve gençliğin ' harp isteriz' yolundaki nümamayişleri ve Talat Bey ile Hallaçyan Efendi 'nin kışkırtmaları. 95


Doç. Dr. Abd111/ah Giindoğdu 4

Bab-ı Ali savaşı önlemeleri için büyük devletlere yeniden başvurur.

5

Osman l ı Hükümeti bir genelge ile Bertin Antlaşması 'nın 2 3 . maddesine uygun olarak 1 880 tarihli lslahaı Kanunu 'nu yürüteceğini bildirir.

8

Bab-ı Ali İsıanbul "daki Nümayişler dolayısıyla

1 880 kanıımınun yürütülmesi keyfiyetini lıafıOeıici bir tebliğ çıkanr.

8

Karadağ Osmanlı 'ya savaş ilan eder.

1O

Büyük devletlerin Bab-ı Ali 'ye ıslahat notası.

13

Balkanlıların Osmanlı 'dan tehditle karışı k istekler kapsayan ağır notası.

14

Almanya İngiltere 'ye: Savaş çıktıktan ve Osmanlı yenilgilerden sonra kendini toparlamaya başlarken müdahale edelim der.

15

Bab-ı Ali balkanlılarla siyasal münasebetleri kesmeye karar verir.

15

Osman l ı -İtalyan Barışı imzalanır.

l6

Balkanlıların tecavüzlerine mukabelede bulunmak

16

Osmanlı hükümeti Trablus Halkı 'nın muhtariyetini

hakkında meclisi vükela karan. tanır. 17

Bulgaristan ve Sırbisten Osmanlı 'ya savaş ilan eder.

19

Osmanlı donanması Vama 'yı topa tutar.

20

Bozca Ada'nın kaybı.

21

Limni'nin kaybı.

22

Serfice'nin kaybı

22

Kosva Ovası 'nda yenilgi ve Priştine 'ııin kaybı.

22-24

Uulgarlarııı Edirne'ye saldırıları. 96


ümmetten Millete

22-23 23 23-24

Edime Kırkkilise vuruşmalan ve K.ırkkilisc bozgunu. Yenipazar'ın kaybı.

24

Kocana'nın kaybı.

Komanova yenilgisi.

25

Kozana ve Karaferiye'nin kaybı.

26

İştip'in kaybı.

26

Üsküp'ün kaybı.

28

Lüleburgaz vuruşması başlar.

29

Karaağaç'ta (Lüleburgaz dolayları 2. Türk kolordusunun bozulması)

29

Sazanof Rumali l slahat Tasarısını Fransızlara bildirir ve az sonra 2 . Osmanlı Kolordusu'nun Bozgununu öğrenince Osmanlı toprak bütünlüğü esasından vazgeçilmesi lüzumunu ileri sürer.

29

Fransız-İtalyan Antlaşması

29-3 0

Sadrazam ahmet Muhtar Paşa'nın istifası v e Kamil

30

Mahmud Muhtar Paşa savaşa devamın

30

Lüleburgaz vuruşmasında Türk sağkolunda lıalif

başarı, ancak sol kol ( 1 . şark ordusu) yenilir ve

30

Taşöz Adası 'nın kaybı.

Paşa'nın sadareti. imkansızlığını babasına tekiden teller.

çekilir. 31

Lüleburgaz vuruşmasında 2. şark ordusunun da çekilmesi.

31 1 Kasım

İpek ' in kaybı. Nazım Paşa'nın Kamil Paşa'ya 1 . Tel i : Askeri durwn çok ağır icabını şimdiden düşünün. Seınendirck Adası'nın kaybı. Ncvrekop'un kaybı. 97


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

Fransa Osmanlı toprak bütünlüğünü koruınanııı imkansızlığını Osmanlı 'ya bildirir. 2

Büyük devletlerin Beşika'ya savaş gemisi göndemıe karan.

3

Yunanlılar Preveza 'yı alırlar.

3-R

Osmanlı Ordusu 'nun Çatalca'ya çekilmesi.

3

Bab-ı Ali büyük devletlerden bırakışına ve toprak bütünlüğü şartıyla banş için aracı lıkta bulunmalarını ister.

4

İzmir ve boğazlara savaş gemisi göndermek için Fransız-Alman görüşmeleri.

5

Nazım paşa bir an önce bırakışma ve banş yapılması için hükümete başvurur.

5

Grey Kamutayda artık Statüko olmaz der.

6

Yunanlılar Vardar'ı geçerler.

6

Sazanof B ulgarların Edime'ye girmelerine karşı olmadığını Sofya 'ya teller.

7

Kayser Bulgarların İstanbul'u almalarını istiyor.

7

Osmanlı Hüküıneti her ne olursa olsun, Bulgarlar girselerde İstanbul 'da kalmaya karar verdiğini büyük devletlere bildirir.

7

Hükümeıin İstanbul'dan çıkıp Anadolu'ya çekilmeyeceğinin büyük devletlere bildirilmesi.

8

İngiliz ve Fransız donanmalarının koruyacaklan bölgeler hakkında anlaşma.

8

İttihat ve Terakki 'nin Mahmut Şefkeı Paşa'yı ordunun başına geçirmek için padişaha başvurması.

8

Selanik, Bulgarların eline düşmemek için Yunanlı lara teslim olur.

98


ümmetten Millete 9

İngiliz Başbakanı'nın Osmanlı'ya gerçek bir yardımda bulunamayacağına dair demeci.

11

Bulgarlar Tekirdağı'nda.

12

Sadrazam mütareke için Bulgar Kralı 'na başrnrur.

14

Rusya Fransa' nın Balkanlar'da büyük dcvleılcrin genişlememesi hakkındaki teklifini boğazlarada şamil olabileceği için açıkça kabul eııncz.

14

Manastır vuruşması ve bu kcnıin Sırplarca alınması.

17

Yunanlılar Nikarya'yı alırlar.

17

Çatalca vuruşması başlar.

17

Büyük devlet savaş gemileri İstanbul'a deniz erleri çıkanr.

18

Çatalca vuruşması sona ercr.(Bulgar başansızlığı).

18

Sırplar Leş'i alırlar.

19

Bulgarlar Osmanlı 'ya mütareke şaı1lannı bıldiriıkr.

21

Sırplar Rcsne'de.

21

Midilli vuruşmaları başlar.

2 1 -2 2

Osmanlı Bulgar mütareke şartlarını rcddcııııcyc karar verir.

24 28

Sakız vuruşmaları başlar. Balkan Savaşı 'nın birinci mütarekesi. Amavutluk'un istiklalini işanı.

28

Çatalca'da mütareke görüşmeleri başlar.

28

Sırplar Debrc'dc.

28

Sırplar Draç 'ı alırlar.

29

Sırplar Ohri'de.

Aralık

İstihlaki Milli Cemiycti ' nin kuruluşu.

3

Çatalca Bırakışması imzalanır.

3

Yunanlılar Sakız' ı alırlar.

99


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu 16

Londra (Sen Ceyms) Banş Konferansı 'nın ilk toplantısı (Osmanlı- Balkanlılar).

17

İmroz Deniz Vunışması.

20

Yunanlılar Midilli 'yi alırlar.

23

Rusya Edirne yüzünden yeniden savaş başlarsa

23-28

İstanbul 'da gizli Osmanlı-Bulgar görüşmeleri.

tarafsız kalmayacağını Bab-ı Ali 'ye bildirir. 28

Osmanlı barış şartları (Londra Konferansı 'nın 6. Toplantısı)

30

Osmanlı Edirne vilayeti hariç öbür sorunların çözülmesini büyük devletlere bırakır.(Londra 7. toplantı sözlü teklifi).

1 913 2 Ocak

Rusya Osmanlı 'ya Edirne'yi bırakın der.

3

Yunan Sakız ' ı alır.

4

Grcy Edirne'nin yansız bölge olması düşüncesinin Tevfik Paşa 'ya açar.

7

Londra Büyükelçiler Konferansı Edime'yi bırakması için Osmanlı üzerinde yapılacak baskıyı kararlaştırır.

10

14

Müdafaa-i Mi lliye Ceıniyeti 'nin kuruluşu. Talat Bey ' in Bab-ı A li baskını hazırlıklarını Avrupa 'daki ittihatçılara bildiren mektubu.

17

İstanbul 'daki büyükelçilcrin Edime ve Adalar hakkında Bab-ı A li 'ye baskı notası.

18

Mondros deniz vuruşması.

23

Bab-ı Ali baskını, Nazım Paşa v.s.nin öldürülmesi. Mahmud Şevket Paşa sadrazam.

30

İşkodra'da Hasan Rıza Bcy'in öldürülmesi. 1 00


ümmetten Millete 9 Şubat

Osmanlı'nın büyük devletlerin aracılığını şanlı bağlı olarak kabul etmesi.

10 23

Osmanlı ordusu Çatalca kentine girer. Bab-ı Ati Edime'den vazgeçtiğini resmen büyük devletlere bildirir ve istediği sınıra işaret eder.

2 Mart

Taklib-i hükümet teşebbüsü hakkında hüküıneı

6 9

Yunan Yanya'yı alır.

tarafından beyanname. Yunanistan Bulgarlar aleyhinde Sırplara tekl i fte bulunur. 10

Sırp Vcliahtı Aleksandr ile Yunan Prensi Nikola'nın Manastır'da buluşması.

14

Balkanlılar büyük devletlerin aracılığını şarta

18

Gizli Taşnak genelgesi.

bağlı olarak kabul eder. 18

Yunan Kralı Selanik 'tc öldürülür.

20

Ziya Gökalp'in "Türkleşmek, İslamlaşmak, Mua sırlaşmak" yazılar zincirinin ilk yazısı çıkar.

21 22

Yunanlılar Sisam' ı alırlar. Büyük devletler barış şartlarını Balkanlılara bildirirler.

24

Romanya-Bulgaristan toprak ihtilafını çözümleyecek olan büyükelçilerin Petcrsburg'da ilk toplantıları.

26 28

Bulgar Edime'yi saldın ile alır. Büyük devletler Enos-Midya doğnı çizgisini Osmanlı-Bulgar sının olarak kabul ederler

31

Büyük devletler Enos-Midya doğnı çizgisi teklifini Bab-ı Ali 'ye bildirir.

101


Doç. Dr. Abdullah GündoMu 1 Nisan

Bab-ı Ali Enos-Midya doğru çizgisini sınır olarak kabul eder_

8 ve

1 1 Nisan

Büyük devletler Balkanlıların banş şartlaruu inceler.

13

Büyük devletler banş şartlannı Balkanlılara bildirirler.

14

Çaıalca bırakışması.

19

Arap isıeklcrini kısmen tatmin eden dahiliye genelgesi.

1 Mayıs

Büyük devletler savaşlarında murahhaslarını

4

Karadağ Şkodra 'dan vazgeçer.

5

Bulgara k�ı Sırp-Yunan gizli anlaşması (protokolü)

göndermelerine ve konferans yerini seçmelerini ister.

6

Basra Köıfezi ve Irak'la ilgili meseleler hakkında Osmanlı-İngiliz ön anlaşmasının ilk harflenınesi.

8

6/5 tarihli Osmanlı-İngiliz ön anlaşmasının İngilizlerce

Pctcrsbıng'a gönderilmesi. 11

Bombard 'ın Osmanlı Asyası 'nın paylaşılmasına götürecek bir Fransız-Alman anlaşmasını kendi hükümetine önerir.

14

Küçük Asya 'nın paylaşı lması hakkında Alman­ Avusturya görüşmeleri.

14

Bulgar'a karşı Yunan-Sırp gizli askeri anlaşma protokolü.

15

Osmanlı İzmir, Bursa ve İstanbul için de

17

Almanya Batı ve Güney Anadolu için İngiliz

İngil ıere'dcn işyar ister. işyarı isteni lesin itraz eder.

19

Safanoz, Sırbistan 'ın ana vazifesinin Avusturya­ M acaristan 'ı yok etmek olduğunu Bclgrada 'a bildirir.

27

Yunan Bulgar'a karşı Osmanlı i l e anlaşma arar. 1 02


üm metten Millete

27

Yunan Osmanlı'ya Bulgar'a karşı bağlaşma teklif edip Osmanlı lehinde bazı fedakarl ıkta bulunmayı vaat eder.

28

İngiltere Anadolu'da genel ıslahat işinin görülmesi yolundaki Rus teklifini esas bakımdan kabul eder.

30 31

Londra Barışı. (Osmanlı-Balkanlılar) Rusya Anadolu ıslahat için büyük devletlerle görüşmeye karar verir.

1 Haziran

Yunan-Sırp gizli bağlaşma ve askeri anlaşma

2

Osmanlı Asyası paylaşılacaksa Almanya ' nın da bir

imzalar. pay isteyeceğini Lihnovski Grey'c bi ldirir. 9

Londra Banş Konferansı dağılır.

11

Sadr-ı Azam Mahmud Şevket Paşa'nın öldüıülnıcsi.

12

Osmanlı İngiltere'yc yeni bir bağlaşma tcklilindc bulunur.

13

Sait Halim Paşa'nın kabinesini kunııası.

13

İngiliz hükümeti Irak sulaması işinin İngiliz

18

Arap Kongresi Paris 'te toplanır.

19

Osmanlı 'nın Fransa'dan borç isteyişi.

21

Paris Arap Kongresinin kararları ve bunların

fınnalarına verilmesini ister.

devletlere bildirilmesi. 23 24

Paris'deki Arap Kongresi sona erer. Osmanlı borç isteğine karşı Fransız imtiyaz isteği ve Sdar-ı A1.am'ın Hicaz Demiryolu İşletmesini Fransızlara devretmekte tereddüdü.

25

Yapılmış olan Islahat ve çıkarılmış olan kanunlar hakkında Ban-ı Ali 'nin büyük devletlere genelgesi.

1 03


Doç. Dr. llbdullah Gündoğdu 27

Osmanlı bütünlüğünü onun paylaşılması v e türlü menfaatler hakkında Grey-Liknovski görüşmesi .

29/30 gecesi Bulgar ordusu Sırp v e Yunan ordularına saldınr.

30

Bulgarlar Gevgeli 'yi alıp Vardar kıyılarına ulaşırlar.

2 Temmuz Cavid Bey notu: İıtihad ve Terakki İslam siyaseti takibe karM vermiş.

4

Avusturya Sırb'a �ı savaşmak düşüncesini

8

Almanya, Osmanlı Asyası 'nın dağınlmasına razı

Almanya ve İtalya 'ya açar. olmayacağını bildirir. 8

Bab-ı Ali Bulgarların Enos-Midya çizgisine çekilmeleri için büyük devletere başvurur.

1O

Bulgar Murahhası Navegiç İstanbul 'da.

12

Osmanlı ordusunun Çatalca'dan ilerlemesi ve

14

Osmanlı ordusu Enos-Midya çizgisi ötesine

15

Osmanlı ordusu Enos-Midya çizgisini tamamen

22

Osmanlı ordusu Edirne ve Kınkkilise'yi

Bulgar telaşı. birlikler göndermeye başlar. işgal etmiştir. (Kırklareli) geri al ır. 23

Karol'un padişah 'a teli: Mukadderatı Avrupa'ca tespit edilmiş yerleri almanız ümit kırıcı muameleler doğurabilir.

29

Basra Körfezi bölgesinde Irak' a ve Gümrük, Postahane ve Kapitülasyonlara ait Osmanlı-İngiliz anlaşmasının imzası.( Hakkı Paşa Grey)

1O 12

Bükreş Barış Antlaşması 'nın imzası. Asya Türkiyesi demiryollarında herkese eşit muamele yapılması hakkında Osmanlı-İngiliz anlaşması . 1 04


ümmetten Millete

20

Bab-ı Ali'nin genelgesi: Meriç'in ötesinde ikinci derecede yerleri boşalttık.

l 5 Eylül

İstanbul Konfcransı'nda Osmanlı-Bulgar sınırı üzerinde anlaşmaya varılır.

17

İstanbul Konfcransı' nda Osmanlı-Buglar sınırının tesbiti.

17

Ermeni Hintçak Cömitesi bağımsız Ermcııısıan istemeye karar verir.

29 28 Ekim

Osmanlı-Bulgar barışı İstanbul'da imzalanır. Bab-ı Ali kendi ıslahat tasarısını Alınan ve Ruslara bildirir: Doğu Anadolu'da genci müfctıişlcr Osmanlı olacak, ancak iktidar yabancı müşavirlerde bulunacak.

29

Doğu Anadolu Dcmiryolları hakkında Osınanlı­ Rus anlaşması.

4 Kasım

İtalya kendisinin de Doğu Anadolu'da pay istediğini İngiltere'ye bildirir.

14

Osmanlı-Yunan barış antlaşması. (Atimı)

22

Matbuat Kanununda Mccli-i vükela'ya gazeteleri muvakkaten kapamak yetkisini veren değişikliğin yapılması.

24

Aydın ve Konya demiryollarını menfaatleri üzerinde Osmanlı-İngiliz ve Alman-İngiliz tartışmaları.

1 4 Aralık

G.L.F. Sanders'in işe başlamak üzere İstanbul' a gelmesi.

18

Fransız müessebc ve menfaatleri hakkında

22 ve 23

Bab-ı Ali genelgesi : Anadolu'ya yakı n adaları

Osmanlı-Fransız anlaşmasının ıesbiti. bırakamayız. 1 05


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı 29

1914 6 Şubat

Bab-ı Ali pek geniş yetkili iki yabancı müfettişin Doğu Anadolu ' ya gelmelerini kabul eder.

Şark Vilayetleri (Yan, Bitlis, Erzurum, Marumat-ül-aziz, Diyarbekir, Sivas, Trabzon) Isla hatı hakkında Yeniköy Mukavelcsi 'nin imzalanması.

8

Doğu Anadolu hakkında Osmanlı-Rus anlaşması mühürlenir.

12

İngiltere adalr işinde baskıdan vazgeçer.

15

Osmanlı ülkesinde ki çalışma alanlarını ve

17

Sadr-ı Azam Bogoz Nubar Paşa'ya nazırlık önerilir.

5 Mart

Güney-Batı Anadolu hakkında İngiliz-İtalyan

9

Aden ve Nevahi-i Tis'a hakkında Osmnah-İngiliz

19

Türkiş Petroleum ortaklığı hakkında İngiliz-Alman

22

Osmanlı-Rus komitesinin (dostluk) İstanbul 'da ilk

26

Aydın ve Bağdat demiryollan hakkında Osmanlo·

28

Aydın ve Bağdat demiryolları hakkında İngiliz­

N isan

Seçimler

1 4 Mayıs

Mcclis-i Umwni 'nin açılması.

menfaatlerini tesbit eden Fra.'lsız-Alman anlaşması.

anlaşması. anlaşması. anlaşması. (s.362 'de tarih 1964 diye düzeltilir.) toplantısı. İngiliz-Alman anlaşması. Alman anlaşması.

25

Kanun-i Esasi tadilatının Ayan tarafından kabul edilmesi.

1 06


ümmetten Millete

28

Kanun-i Esasi tadilatının Padişah tarafından tasdik edilmesi.

28

H aziran Sarayevo (Saraybosna) süikasti.

29

Meclis-i Umumi'nin toplantılarının 10 Temmuz 1 33 0 ( 1 9 1 4)e kadar uzatılması.

1 Ağustos Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı. 3

Almanya'nın Fransa'ya harp ilanı.

29 Ekim

Osmanlı donanmasının Sivastopol 'u bombardımanı. (İmparatorluğun 1 . Dünya Savaşı'na girişi.) 1 1 Kasını Osmanlı İmparatorluğu 'nun İngiliz, Fransız ve Rusya'ya harp ilan etmesi. (Osmanlı İmparatorluğu İnifak Devletleri yanındadır: Almanya, Avusturya­ Macaristan İmparatorluğu.)

14

Cihadı Ekber ilanı.

21 Aralık

Sarıkamış harekatının başlaması.

1 07



Ü ÇÜNCÜ BÖL Ü M

AGAOGLU'NUN SIRAT-1 M Ü STAKİM YAZILARI 3.1. 'Alem-i islim: 'Alem-i İslim ve Siyisiyit-ı Umfımiyye (Cilt: 4 Ay: 7, Yıl: 1 326, Sayı: 98, Sayfa: 345-347, Eylül/ Ekim 1 9 1 0) El-yevm beyne' (- milel cereyan iden siyasiyiit-i unıümiyycnin ' safahatı nazar-ı (Sayfa: 346) dikkiite alınırsa iş bu safalıiitin yagii­ ne medar ve merci 'i 'ilem-i İslim olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Fi'l-hakika siyisit-ı umfııniyeyi işgal ve idare iden lıeımin ' iilcııı-i İslama iid mesi'il-i ınuhtelifcdir: Zaten nefs-i Avrüpa'da yani Bal­ kan yarımadası istisna idilerek Avrüpa namını taşıyan kıt'ada siyiı­ siyiitı işgal idecek mcs 'elc yok

gibidir!

bütün akvam ve tevi'if kendilerine

Zira şu dii'ircde mutavaııın

a ' id

bütün mcsa'il-i siyasiycyi

hal ü tayy iderek meydanda müniza'un fıh ınes'elc

bırakmışlardır ·

Almanya imparatorluğunun teşekkülü Avnipa devre-i

tckfınıül-i

si­

yiisisinin son hatvesi idi! Bu son hatvede atıldıktan sonra garbda tc­ şekkülit-ı siyasiye ve tekevvüniit' - ı kavmiyenin la-yetegayyer' bir sfıretde tekarrür itdiği anlaşılıyor. Fi ' l-viki' Almanya imparatorluğu teşekkül iıdikteıı sonra yii 'ııi kırk senelik bir müddet zarfında Avrüpa'ııın uzun anfü' z-zikr 1 Tekevvüniı:

Var olmalar,

meydana gelmeler. oluşlar.

2 la-yetegayyer: değişmez, bozulmaz.

1 09


Doç. Dr. Abdu/lalı Gü11dof:dıı da" ircsinde hiçbir muharebe zuhur itmcmişdir. Şu kıt'anın tarihini bi lenler nezdinde sabıkda kaı " i yyen eınsati görülmemiş alamet gibi telakki idi lse gerek . Hatta bugün bile nefs-i Avrupaya a'id arada mün;i za 'un fih ve bir muharebe zuhurına sebeb olacak kadar mü­ him bir ıncs "ele gözükmüyor! İsviçre, Flemenk ve diğerleri gibi en utak m i l le t le r ve hükumetler kemal-i asayiş ve sükunetle yaşamak­ ıadırlar ve kimsenin bunların hudud ve hukuna tecavüz fi kri haya­ l ine bılc gelmiyor. /\vn.ıpa

bugün kendi dii'iresinde mesa'il-i siyasiyeden ziyade

ıncsa " i l - i ı c t ima" iy ye ve iktisadiyye ile meşgUldür.

Buraları böyle olmakla beraber Avrupada sulh ve müsalemeı

her-karar değildir' Avrupa milletlerinin kaffesi başdan ayağıya ka­ dar ıııüsellahdırlar1 Ve hergünde teslihat ve techizat-ı harbiyyeleri­ ııi

tc7yid itmekdcdirler' Milletler harbi virgüler altında eziliyorlar

ve

da "ııııi bir h al -i ıczclzül ve ıztırab geçünnekdedirler! Acaba bu hal, bu evza' neden neş'et idiyor? Bu su 'ale layıki

vcchilc c e vab virmek içün Avrupa medeniyetinin erkan ve esasını ıalı l i l idcrck şu medeniyetin ne gibi anasırdan teşekkül itdiğini be­ yan iımek lazım gelir! İnşa'allah aıide bir zamiin-ı münasibdc bu nıcs " cleyi ıadkik ideriz' Şimdilik şunu işaret idelim ki Avrupa me­ deniyet i nin csfıs ve erkanı sırf ınaddiyatdan ibaret olduğu içün ken­ dı da " i resinde g aye t muntazam ve ahenkdar bir süretde teşekkül it­ rnış olan Av ru pa mil letleri daima ihtiyacat-ı ınaddiyeye ma'ruz ol­

d uk larında n ticaret, sanay i '

ve iktisadi zarüriyatın sevki ile kendile­

rine başka yerlerde mestemlckat ve mahrceler bulmağa mecburdur­ lar' Şu ınecburiyyetin derecesini tahmin içün olan yalnız Alman­ ya "da sana yi ' dest'gfıh larında dokuz milyon amele işletilmekde ol­ duğunı bilmek katidir! Bu kadar büyük bir kitle-i beşcriyenin mah­ slıl-i nıesa 'ileri ve menba'-i ma' işetleri olan mevadd-ı ticfıriyeyi is­ t i h l a k i d ec ek mcvfıdd-ı mezküreye muhtac olacak yerler ve ta' i fc1 10


ümmetten Millete

ler lfızıındır! ve illa rüz-merreyi geçinnekle kendisini bahtiyar add iden bu kadar aç, çıplak bi-ser Ü saman' kitle; dahilde 'azim ve deh­ şetli bir inkılfıb-ı ictimfı'i ihdas iderek şimdiki tertibat ve ıcşkilaı-i siyasiye ve ictiına'iyeyi zir u zeber ider' !

İşte bunun içündür ki Avrupa devletleri arasında müs ıe ın l e kaı ve ınahree mes'elesi büyük bir rekabet ve husumet-i siyesiye kapu­

sı açınışdır! İngiltere gibi yed-i iğtisiiblarına büyük ınüsıemlekfıı ve ınahrecler geçmemiş devletler bunların hıfz u mü'dfıfa ' asına geç kalmışlar ise henüz gasb idilmeıniş yerleri iğtisfıba ve yiihud başka­

larınınn ellerinden kapmağa bezl-i mesa-i hiınet iderler1 1 Şimdi kürre-i arza atf-ı nazar idüb de gasb idilıneıniş yerler ne­

rede olduğuna ıa'yin idelim. Amerika-yı şimali ve c e nubi kcndı kendilerini idare ve muhafaza idecek kadar kuvvetlidirler! Bundan ma'adii, bunlar zaten Avrupalılar tarafından zabt idilmiş ve ahalisi Avrupalılardan ibarettir! Kurk kerkra neınihord'

A frika'da devlet-i Osnıaniye'ye ınüte'allik yer l e rde n başka cümlesi tutulmuş! Avusturalya kezalik' Ne kalıyor'' Yalnız ı\sya1 Avrupalılar bir zaman Asya 'nın şark ve aksa-yı şark tarafına aıladı­ lar, burada gördükleri darbe-i mukavemet onları çabiık ric'aıa mec­ bur itdi ' Dimek ki ne kalıyor? Heınan Asya 'nın garb tarafında

ve

Afrika'nın Şark tarafında vaki' memalik-Alcın-i islaında bunlardan

ibiiretdir! Afganistan, İran, ınemalik-i Osmaniye: M ısr. Trablus­ garb . . . işte el-yevm siyasiyilt-ı umumi yenin iştigal itdiği mesa i l '

yegane! . . . Nasreddin Hoca merhumun yorganı gibi ı\vnıpa devletlerinin bütün hay ve hüylarınııı, patırdı ve gürültülcrininiıı her dürlü ikdıi­ miit-ı siyasilerinin ma'tüfu hep bu ' iileın-i İ sHinıdır! 3 Bi-ser ü samıin; sefil ve perişan. 4

Kun, yün yemez.

ili


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu Fi '1-hakika siyasiyyat hazıraya layık-ı vech üzere dikkat idilir­

se siyasiyyat-ı mezkürenin mihvcr-i yeganesi ve siıha-i fa'aliyyeıi hükümiıt ve arazi-i İslamiyye olduğu aşikardır. Hatta Avrupa hü k ü metlerinin yek-diğerleri ile münasebat ve alakalarını imıiziıciıt ve ­

teşkilatlarını bile ta'yin ve idare iden 'alem-i İslamdır: Şu nokta-i ınühimıncyi izah içün el-yevm hükumetler arasında mcvcud o l an

ınüııasebatı tahlil idelim: İ ngiltere ta ri h i düşman-ı ciın ve malı olan Rusya ile heman İ ran ve A fga n i st an mes'elesindcn dolayı i 'tilaf itdi. Yine aynı hükumet öteden beri rekabet ve husumet itdiği Fransa ile .�as ve Mısr ıııes " elcsi münasebeti ile, i 't i laf itd i ! İ şte i ' ı i l a f- ı müselles dinilen İngi ltere, Fransa v e Rusya i'ti la fı bu münasebetlerle husula geldi! İtttak-ı müsellese gelince: İtalya

lıüküıneıi heman Fransanın A frikada na'il olduğu muvaffakiyatın­ dan kuşkulanarak Avusturya 'nın ve Almanya ' nın agüş'-ı mu 'avene­ ı i ııc

atı ldı! F i 'l ha ki ka Fransa, İtalya'yı Avusturya'nın taht-ı esaret -

ve tezallümünden kurtamıışdı ! Ma'a-haza İtalya Afrika-yi şimaliye dest-i iştilıii uzatarak Tunus ve Trablusgarb'a doğru yürümek iste­

diği bır zamanda önünde Fransa 'yı gördükde çar ve naçiır Avustur­ ya · ya sarı ldı'/ Avusturya ise cenübdaki memalik-i Osmaniyeye yü­ rümek ve burada rakibi bulunan Rusya'ya mukabele itmek içün A l ­ manya 'nın istimdadına ihtiyac gördü! İ şte Avrüpa hükümetlerinin yek-diğerine zıdd ve düşman iki hey · et-i mu· azzama teşkiline kalkışmalarının başlıca sebebleri bun­ dan ibiireıdir' Yakı 'a arada İslam yorganından başka mümi.za'ün fıh mcs 'ele yokdur! Cümlenin matmah-ı nazarı "alcm-i İslamdır ! ( "iı m lı:s i ' ii lem-i İ s lama doğru yürüyüb cümlesinin maksadı bu sa­

lııbsiz nı{ıldaıı lıisse-çin o l nı akd ı r Dünyanın bütün gazetelerini .

o k iı y unuz' Henıfın biitüıı müttefiklerin, bütün diplomatlann yalmz 5 ;., ğiış. kııcak 1 12


flmmcııen Millete

isli'ıın ıncınlekcılerine a'id mesii' i l i le meşgül olduklarını göriirsü­

İrfın mcs ' elcsi, Mısr mes'elcsi, Girid mcs'clcsi, Arabisıfııı ıııcs clc s i daha bilmem ne mcs'elesi! .. İşte d i p l o m asiyi ve alcm-ı matbiı'atı meşgUI iden mcs 'clc! Acaba buna k arş ı 'fılcııı-i İslam ne yapıyor? Neler düşünüyor? Heyhat, bila-tcrcddüt diriz ki : 011ada yegane düşünmeyen eu·afıııda koparılan kıyiimctlerdcn lıi-habcr ka­ ııüz!

,

'

lfm yi n e ·alcm-i islaındır1

Ma-hic ne didim hemi halk be-gofdcnd Efsane-i Leyli ve

Mecnun ne-residend'

Ma 'a-ma fih unutmamalıyız ki alemin ınünaza 'a i t t i ğ i şu şar­ kın k i l id i m i ftahı bizim clmizdedir1 Biz istersek şu kiliddeıı büyiik biiyük menfa'atler kendimiz içün te'min ideriz' Bu no k ta nın ta fsi­ .

J ;it ın ı makaliit-ı iitiyeye bırakıyoruz.

Ahmet Akayef 3.2. 'Alem-i İslam: 'Alem-i l slam ve Siyasiyat-ı Uınümiyc; Bizim Ta'kib İ deceğimiz Meslek (Cilt: 4, Ay: 7, Yıl: 1 326, Sayı: 99, Sayfa: 359-360, Eylül/ Ekim 1 9 1 0) «Sıriit-ı Müstakimin» geçen numrnsında iilem-i İslam i l e siy�­ siyyat-ı u mümi y e arasında bulunan alakalan ve şu alakaların Avnı­ pa lıayiit-ı siyasisi üzerinde icra itdiği te'siriitı t ah l il ve tedkik itdik. Serci itdiğimiz beyanat üzere Avrupa hü kll ma t - ı mu'azzaması itti­ ffi k - ı müselles ve i'tilaf-ı müselles tesmiye idilcn i ki biiyük lıcy c t da'irc'sindc tecemmu ' i tm i ş lerd i r İttfii k -ı mü s e lles Almanya, Av u s­ turya ve İtalya 'dan ibarettir; i 'tilaf-ı müselles ise İngiltere, Fransa, Rus ya da n ibiiretdir : Şu iki hey'et-i mu 'azzama; ye k diğerine kar­ şı kiiffe-i şü 'ünat-ı siyasiyede rekabet göstcnııeklc bcniber ayn ı ınii 'essirat ve avamilin sevki ile alcm-i İ s lama doğnı yiirümcktcdirler. '

.

'

fı Bütün halk biz bir şey gönncdik dediler 1 Leyla ve

dik dediler.

1 13

Mecnun efsanesine

crışınc­


Doç. Dr. Abdullah Gündogdıı

Yalnız aralannda bir fark vardır ki alem-i İslam bu farkı anlaına­ ğa ve anlayubda kendi harekat ve mu'amelatını ona göre tevfik ve tan­ zim itnıeğe pek nıuhtacdır. Şu

ve

iki hey'etden 'alem-i İslam ile en sıkı, en vasi' alakadar olan

ınezkür alem

i le da ' imi bir temasda bulunan i 'tilaf-ı muselles er­

kiinıdır; zira aıem-i İslam 'ın kısm-ı a'zamı bunların oğrudan doğru­ ya tahı-ı tasarru flarında ve yahüd da ' i re-i nüfüzlarındadır! ! Bunlar bütün dikkat ve i ' tinalarıııı bütün kuvvet ve mesa'i lerini taht-ı ta­ sarrulları ııda bulunan akvam ve arazi-i müslimeyi kendü ellerinde

bırakmakla beraber eyadi-i ccanibin tecavüzat iğtisab-karanesinden

rnasüıı kalmış

nev-nüma istiklaliyct-i milliye ve hürriyet-i diniyclc­

rinı muhafaza itmiş olan akvam ve ariizi-i müslimeyi de elde itme­ ğc sarf idiyorlar. Şu hakikatin isbati içün bir kerre Rusya'nın Hivc Buhara ve İriin'da oynadığı oyunlar; İngilterenin İran'a, Afganis­ ıan 'a, H ı liç-ı Fiirs'a, Arabistiin 'a ve M ısr'a; Fransa 'nında Meriike­

şc. Tunüsa, Trablusa dii'ir ahz itdiklcri vaz' iyyet der-piş-i nazar idi lsün 1 Lakin lıükümat-ı mczküre ne zabt itdikleri arazi-i müslime­ ııin

lıı fzından ve ne pençe-i iğtisablarını uzattıkları yerlerin zabt idi­

leccklcri nden emin değildir.

Zira bunlara karşı hal-i hazırda iki nev i ' kuvvet ibriiz-ı fa'aliy­ yet idıyor; birisi iilem-i İslam ' ı n ibraz itdiği hal-ı teyakkuz ve inti­ bah. Şu kuvvet hakknda şimdilik uzun uzadıya tafsilata girişemiye­ ccğiz. İkincisi ise ittfük-ı müsellesdir! Şu ittifak-ı müselles aynı le· halük ve sür'atle ' alem-i İslama doğru şitabiindır!

İ şte bundan dolayıdır ki zikr itdiğimiz iki hey'et-i mu'azzama arasında büyük ve vasi' bir rekabet açılmışdır! B un lardan ikisiniıı de gayc-i arnfıli ' alem-i İslam üzerinde muvalTakiyyet ve sebk at' kazanmaktadır. 7 Scbkaı; geçme, ba�arı.

1 14


ümmetten Millete

Lakin bu hal bu kadar vazıh ve aşikar olduğu gibi bizim de ıa'kib ideceğimiz mesleği ve olacağımız vaz'iyyeıi ta'yin ve tahdid içün kafidir! Yalnız kendi vatanımızın, 'alem-i İ slaın'ııı mcniifi'ni düşünerek ve yalnız şu menafı'i kendimiz içün destür-ı ittihaz ide­ rek bizim ta'kib ideeeğimiz meslek heman şu iki rekabet arasında öyle mahirane davranmakdır ki alem-i İ slam oldukca menfa'atdar ulsun l l Fi'l-hakika ş u noktayı kat' iyyen unütmayalım k i geçen maka­ lemizde didiğimiz gibi ' fılem-i İ slam 'm kilidi biz Osmanlıların el­ lerindedir! Bütün Avrupa'nın etrafında telaş ve ıztırab gösterdikleri cümle akvam ve teva' i f bize nev'en-ma' ıııerbüt ve mukayycdirler! ' Ba'zıları bize doğrudan doğruya merbüt olarak ınüstakimcn ve bi­ lii-vasıta ma'nen ve maddeten bizim ıaht-ı nüfuzumuzdadırlar. Di­ ğerleri ise dolayısıyla ve bi ' l-vasıta bizim ına'nevi nüfuzumuzun taht-ı te'sirindedirler. B ize doğru uzatılan dendiin-ı ihtirası'' def'

içün kuvva-yi maddiyeye malik değilsek de bunlara siper olacak ve bunları def' idecek kuva-i ma'neviyeye bi-hamdi llah miilıkizl l Ve öyle kuva k i hiç ribka-i esiiret'0e girecek veyahud müriir-ı a'sar" ile zeval-pezir" olacak dcğildir l l şu kuvvet, i sliiıniyyet 'in bize bahş iı­ diği ünvan-ı celil-i hilafet ve tarihimizin altı yüz seneden beri Os­ manlılığı nigiih-ban-ı yeganc-i İ slamiyet ithiiz iderek milel ve ak­

viim-ı müslime üzerine bir hakk-ı ıııa 'neviye müstelıak itmesidir! 1 İ şte şu kuvvetden oldukea, istifade idelim! Onu muvazene al­

mak bir kefesine vaz' idebilmek iktidarından milletimizi, vatanımı­ zı, İ slamiyeti mümkün mertebe ınüstefıd ve bchre-ınenJ idelim' R Nev'en-ma; bir şekilde, bir ıürlü.

q Dendan-ı iıiras; ihıiras dişi. arzu uzantısı. 1 O Rıbka-i esarcı; esarcı kemendi, bağı.

1 1 mürür-ı a 'sar; asırların geçmesi .

1 2 Zeval-pczir; silinmek. yok olmak.

1 15


Doç. Dr. Abd11/lah Gü11doğılıı Unutmayalım k i yek-diğeri i le rek ab et ve düşman-ı din derecesin­

de ibraz-ı husümet iden iki hcy'cı-i mu 'azzama arasında hangisını biz ıcrcih idcr isek Asya 'da fcth ve galibe onun tarafında olacakdır. İ şıc şu fcıh ve ga l i bcy i bir ıarafa vinneden evvel kendimizi ve İsl:i ­ ıniycı ' i düşünelim ve bunlar içün oldukça menafi' te'min idelim. Lak i n böyle büyük

ve vaıan ve din perverane bir teşebbüsü yapmak

ıçin ol ba vc l - i ilııirasaı-ı şalısiyyeden, temallüyaı-ı zatiyyeden ıc­

ccrrüd ılınclidir' Zira si yasiyatda hissiyat-ı şahsiycye meydan virı­ l m•e kaı ' i yen ınen<iti ' - i mill iye idi lemez. Siyasiyatın yegane ma ' kıil \'C

ıncşrü " esası lıcmii.n Fransızlann didiği gibi iki sözden ibarellir.

Vir. v i reyi m r r

İşıe şu kii' ideyi biz de kendimize dcstür-ı ittihaz iderek baka­ l ı m i k i lıey'eı-i mu ' azzam a arasında hangisini terc i h itmemiz lazım

gelir'1 i ıı fak-ı m ü sel l esi

ıni

veya i ' ti l iif-ı müselles mi? İ'tilaf-ı

mü­

se l les erkanı ı l e ' a lcm-i İ sl am arasında el-yevm mevcüd olan alaka \C

ı rt i b<it ı y uk a r ı d a beyan ildik: Bu beyanatdan aşikardır ki i 'tilaf-ı

müselles alcm-i islam ' ı n ihya ve ıcceddüdüne kat'iyyen rü-yı rıza gösıcrmcyekdir. Zira şurası bir hakikkatdır ki bir millet veya kavın teyakkuz ve ıeceddüd i tdikcc ve kendisini bildikce kat ' i yyen başka­

s ı ıı ı ıı ıaht - ı tasarru f e sareti n de bulunmağa raz olamaz, var kuvvcıi­

ııi lıurriyet ve ist i k lalini elde itmcğe sarf idecek, çalışacak! Bugü n «cl -lıüniyetc v c ' l - istikliil min- a yatillah . . . »" diyüb canını vatan - ı

cananına k u rban iden Virdani gibiler Mısr'da az isede yann bunlar bir k i ı lc-i azimc teşkil idcrek gaye-i amale doğru yürüyecek le r '

A lcın - i İslam ' ı ıı kfıfc-i aksamında hal ve evza' şu raddededir! ' Bi 'ı­

yüz ın ıl yoıı ıcba ' - i ın üsli ıncyc malik olan İngiltere; ıni l i yon İslfıın ı cba 'sı olan Rusya ve ne de Afrika-yı şimali ıabi · ne

ne k ı rk İslfünı­

vc " y i istila i t miş ulan Frfınsa böyle bir hıile, bu gibi bir harck clt'

rüy - r

rıza göstcrcıncycccklcr! !

1 ·ı · · ı ııirrıvcı

\c

Bununla beraber bunlar bihid-ı ınulı-

hrıkliıl. A l lilh'ın aluıncılcridir". 1 16


ümmetten Millete

ihya ve

ıclife-i müslimenin merkez hilafetle olan alaka ve merbfıti ycılcrini hcnıiin umum 'alem-i İ sliim' ın ihya ve tecedd ii d ii dimckıir. H i lfı feı

pek güzel biliyorlar. Bunlar biliyor ki hilafetin

teceddüdü

;i! cm -i İ slam içün bir kalb gibidir. Şu kalbde ne darnbfın " idcrsc uınüm-ı vücuda sireyan ideceği aşikar ve tabi 'idir' İşte bunun içün­ değil hilafct-i ıııu'azzama-i İ s l iim i ye ' n in de ihya ve ıeced­

diir ki düvel-i mezküre yalnız kendi ellerinde bulunan bilad-ı ınüs­ l ı ıııenin

düdine kesb-i kuvvet ve satvet itmesine kat'iyyen riıy-ı rız<i göster­ ı İ sl am iye arasında el-yevm bile birçok me sa ' i l mu'allaka-i ınü na ­

mezler! Bundan ma'ada: mezkur devletler i l e hilf ıfct-i

mu· azzaıııa­

za'ün fıhii meveuddur. ! Mesela Fransa i l e Tunus ve Fizan ınes'ele­ si. İ ngiltere ile M ısr ve Arabistan mcs'elcsi Rusya ile Azcrbiiyciiıı olub da şu mesa 'ilin mevzu' -ı müzakere id i le ee ğ i ni hükiıınfıt-ı nıcz­ nıcs'elesi! Devlet-i Osmaniye kesb-i kuvvet ve satvet idcrsc bir gün

kürc şimdiden pek güzel biliyorlar! 1 (Ma-ba'dı var)

Ahmet Akaycf

3.3. 'Alcm-i islim: Siyasiyat; Bulgarların Müddl"iy:iıı (Cilt: 4, Ay: 7, Yıl: 1 326, Sayı: 1 00, Sayfa: 374- 375. Eyliil/ Ekim 1 9 1 0) Firdevsi meşhur Şah-namesinin bir yerinde "tü liı bcr ılı ey çarh-ı gerdan ıüfu! " diyerek şu f'clck-i gee-nıcdiirııı vefasızlı ğ ıııa

o k ad a r

karşu söyleniyor. Hakikaten insan ba 'zı ahv<ilde siiylcırn:kdcıı kcn­

d ısini alamıyor! Zira hedef old u ğu ı ah kini t

gayr-ı kabil-i tahammüldür ki gün ve m ck ii nd a n bile bi-z<ir ve rc ı ı ­ cide hatır oluyor. Hayat bütün şa şa a -i cazibed<iri i le bir zclır-alı'rd '

nii-şfıyeste

n:

'

tfıkat- fcrsa hiç-i ender hiç gibi gözüküyor' O zammı herkes bütün kii i niita küserek kendi varlığından bile mütc'czzi '' oluyor' '

l 4 Daraban;

kalp vuruşu.

nabız alması.

l S Miiıe'ezzi; eziyen çeken. işkence gören.

1 17


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11

B i rkaç sene mukaddem Osmanl ı lığın ribka-i ita'atında bulu­ Osmanlılann sarf-ı ulüvv-ı eenab ve eivan-merdlikleri saye­ sinde komitelerini muhafazaya muvaffak olan ve el-yevmde füsh­ nan,

aı '' ve aded-i nüfusea Osman l ı eyaletlerinin ancak ikisine mu'iidil bulunan Bulgarisıan Osmanlı lara bugün meydan okuyor ve hükü­ met-i mu ' a zza ma - i İ slamiye'nin umür-ı dahileye ve mesa ' i l-i zaıi­ yesine

müdahale innek içün kendisinde salahiyet buluyor. i �ıe ı.lin ve şeri'aıimize zıd ve mu 'anz olan asul-i istibdad ve

keyfe mii yeşa · idarenin bir m i l let üzerinde ne gibi netayic-i mü ' el­ lime lı us ü la getireceğini tedkik itmek isteyenler içün bundan güzel bir dc rs - i ' ibret olamaz' Devr-i sabık vatan-ı Osmani'yi öyle hara­

bıye uçurumlara za ' i f ve na-tüvaniye sevk itmişdir ki bir i ki sene değil, pek çok seneler ta ' mirine ki fayet itmez! Meşrutiyyeı mcs 'adet-i numunemizin ilanından beri hükümet-i meşrüa ' - i mcş­ rütemiz şu

ıa'mir mes'clesi i le uğraşıyor. O cümleden olarak Rıim

ili eyaletini öteden beri kanlı meydana çevirüb ahalin huzür ve su­ künunı selb i tm ekde

olan ve hatta hükümat-ı ecnebiyenin müdalıa·

lat-ı

güna gününe bahane teşkil iderek bir zaman vatanın bütün bü­

tün

imha ve izmihlaline badi olacak derecede iera-i mel'anet iden

çetelerini ref' ve kam ' ına sarf-ı dikkat itmişdi. Ve bunun için mec· lis-i vükela-i millete bir kaç kanün lahiyesi takdim itmiş ve çeteler ve k i l i sa ve mekıeb kanünlarının kabül ve tasdikine muvaffak

ol·

muşdu.

Hele o zaman ya'ni çeteler kanunu meelis-i meb'üsanda müz a ­ kere olunurken Balkan'da mevcud bütün hükümat-ı sağire büyük b i r telaş gösterdiler.Kendi matbü'atlanndan başka bütün Avrupa matbü'iitıııı da gürül tüye boğdular! Zira mezkür lahiyalar şu hükii­ miiıın Makedonya hakkında öteden beri besledikleri üınidleri zir lı

zeber id ec e kdi . Bu kendilerince bel li idi! Çeteler hükümat-ı mezkiı1 6 Flisha; genişlik, açıklık. 1 18


ü mmetten Millete

renin elinde Osmanlılığa karşı bir (Sayfa: 375) silah idi' Şu silah vas ı tası ile Makedonya' y ı da' iına bir hal-i halcciin" ve teşcvvüş"de bulundurub bi '!-ahire Makedonya· ya tesahüb" itmek hulyiisında ıdiler! Llikin lıükümet-i meşrütamız devr-i sabıkın ta' kib itdiği mesleğe mulıalif olarak şu gürültüleri nazar-ı i 'tibiıra almadı.Ve ç e­ te kanunun ıadbikinde büyük bir metanet ve a7JTI gösterdi . M uhali f­ le rin

ümidleri bir dereceye kadar kınldı. Ahali-i mahalliye ise çete­

lerin ref' ve def'inden dolayı gördükleri sükün ve asayişden ınem­ nün ve müteşekkir olarak hükümete ve idiire-i mcş rüt iy e bir kat daha rabt-ı kalb ildiler. Llikin mes'ele bununla bitmezdi! Zira ahali arasında öteden beri

çeteler ile münasebatda bulunmakda olan kendi nıa 'işeılerini

yalnız cinayetle te'min itrneğe alışmış ve bundan dolayı sükün ve istiralıiitdan zarar-dide olmuş olan bir çok ınüsellah unsurlar nıuha­ faza-i mevcüdiyet idiyor idi. Bina-ber-in" bu kabil unsurların da sulh ve müsiilemet dii' iresinde geçinmeğe icbar idi lmeleri elzem idi! Ve illii bu gibiler müsellah bulundukca huzür ve sükiınun ahali arasında her-karar olmasına peydii-yi itmi ' nan şübhesiz ki kabil de­ ğıldi' Bunun içündür ki bu defa' da hükürnetimiz Rünıili ahalisin­ den -Bulgarlar da dahil olduğu halde- silahlann alınmasını emr it­ di1 Bulgar rical-ı devleti ve matbü'iitı şu emrden dolayı kızmışlar­ dır' Bu pek tabi'i bir haldirı Zira Bulgar erbii-ı müfsıdctinden silah alınmak, bunların ınii-bckii-i ünıidlcrini bütün bütün mahv idiyor1 Ö teden beri "Büyük Bulgaristan" hülyası ile ınüşcvveşü 'd-dinıağ olan ve dendiin-ı hırs ve tarna' larını Makedonya'ya uzatmış olan 1 7 Ha l cd n ; ıiırcınc, Çarpınma. 1 S Teşevvüş; karışıklık, kargaşa . 1q

Tcsahüb: sahiplenme, hak iddia cınıc.

20 Binli-bcr-in; bunun üzerine.

1 19


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu Bulgarlar ırniye-i üınidlcri bulunan fesede"nin Makedonya'dan kal­ dırılmasıyla meydanda bir şey kalmayacağını tahmin itdiklerinden

dolayı çı ldınnışlardır! Nasıl, bütün bir ümid bütün bir istikbal mahv idilüb gitsün? Hasta adam dinilen ve mal-ı mevrüsuna el uzadılan

bir nıuhtaLar b irden bire nasıl olub da bu kadar asar-ı hayat göster­ sün'I İşte Osmanlıların fa 'aliyeti karşısında Bulgarlar kendilerini ga 'ib itdiler. IJina-ber-in şu halet-i rühiyye ve şu heyetin asarı olarak Bul­

garlar hükümet-i Osmaniyc'ye meydan okuyub mesa ' i l-i dahiliyc­ nıize müdahale itmek hulyasına girişmişler! Bizi gürültüye boğmak istiyorlar! Lakin hey-hat! Pek geçikmişlerdir! Rus Dı'.iması a'zasın­ dan Melikof 'un yedi- sekiz ay evvel didiği gibi: Bulgarlar kendile­

rini şıındi te'min itmezlerse hiçbir zaman idcmeyecekeler. Ve ya­ hud Bulgaristan matbii':itının aynı zamanda "Fırsat elde iken Os­

mımlılara i 'lün-ı lıarb idelim ve ilki pek geç olacakdır." söyl ey i ş mevsimi geçdi ' ! Öyle geçdiki bir daha avdet idemcz. Medar-ı i fti­

harımız o l a n Mahmud Şevket Paşa Hazretlerinin bir ay mukaddem Mccl is-i Mcb'ı'.isan müvacehesinde: "Bi-lıamdil/alı ordumuz bııgüıı istediğimiz derecede ikmôl idilmemişse de dünyada beşinci ordıı sı­

ras111a geçdiğini ve Balkanlarda sakin bütün biitiin Jıükıimat-ı saği­ reye yen iden

mukabele idecek kadar oldıığunı size tebşir ideri111"

buyunnası bütün Osmanlıların ve 'alem-i İslam 'ın kalbine meserret

ve ferah-amiz ümidler bahş itmekle beraber Bulgar rical-ı devlet ve nıatbii '{ıtına en kat i ' ve en fasih bir cevab-ı beliğ teşkil eylemişdir' İşte h ü k ümc ı imi z be-havle-te'iili şu mübeccel v..: mukaddes ordu'ya

istı n iid e n bugün ın e sa ' i l-i dahiliyede serbest ve mesa'il-i hariciye­ de ınüdde ' i yat-ı ıneşrü 'asını tenfız itdirebilecek kadar kuvvetlidir' 21 fcscdc; fcsiıı çıkaranlar.

120


ü nımerten Millete

Bi't-tabi' Bulgar ço ş kun lukları şu sırada sinek vızıltısından ileri gcç meyecekdir. Hükümetimiz bu gibi vızıltı lara asla ehemmiyet virmeyüb selamet-i vatan yolunda ta'kib itdiği meslekdc bi-minc ' l­ kerim kemal-i metanetle devam idecektir' Burasını unutmayalım ki cem' iyyat-ı garbiyenin ahviıl-i nıh i y­ yesi bütün bütün ba ş kadır ! Bunlar kuvvet, zor, meıanet, ' azim ve seb at severler' ! Bütün şü ' ünat-ı lıayatiyelcri maddıyfıtdan ibaret ol­

duğu içün ancak maddiyatı tanırlar! Bunlar tevazu' ı 'tıdal a n la maz ­ lar! Etvar-ı müte v azı ' ayı za'af, i 'tidal na-tüvani" di ye telakki idcr­ ler! Za 'af ve na-tüvani ise en istihkar en istihtaf iıdiklcri şeylerdir' Bizim zimam-daran-ı umür" bu noktayı da'inıa nazarda tutmalıdır­ l ar ! !

Lakin her şey ' i yalnız hükümetin omzuna yüklemeyelim' Bü­

tün şü'ünat-ı hayat iyesini üç, beş kişiden ibaret olan hükünıcıc tah­ mil iden bir mi l l et , bir kavın intih ar idiyor diınckdir' İ şte yüzlerce senelerdir ki ' alem-i İslam bu süretlc intihar yolunu ıutınuşdır! Şu

alemin düçiir ola geldiği bütün belalar felaketlerin başluca scbebiııı

bu hal teşkil idiyor! Biraz da kendimize, kendi teşebtıüsat- ı şa h si ­ yemize gü v ene l im' Birkaç sene evvel taht-ı idfırcmi1dc bulunan Bulgarlardan olsun bu fıkr yolunu öğren el i m ! Bir avuç Bulgaristan Bulgarlarının bir avuç Makedonya Bulgarlar ı ndan itdikleri isti fii d c­ yi otuz milyonluk , Osmanlılar yetmiş milyon Türklerden ve üçyü­ zelli milyon İslamlardan itsünlcr! Biz de onlar g i bi kendi aramızda ccm' iyyetler te'sis idelim, mu 'a l l im, dii' i, va ' iz olalım' Mcrkcz-i

lıilfıfet-i islaıniye'ye çeşm-i ünıidlcrini değmiş şu ser-çc�ıııc-i ha­ yfıtdan kendileri içün bir taze rülı, yeni bir hayfü bekleyen şu \'<İsi . , , şu bi- n ihaye Türkler, Müslümanlar alemine atılalım' A h ' Osmanlı 12 N:i-tiivan; zayıf, kuvvcısiz 13 1iın:imd:iran-1 uınilr: işlerin dizginlerini ellerinde 24 Vasi: geniş. 121

ıuıanhır.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

alemi şu işle, şu ıcşebbüsaıa girişdiği zamanlar neler olacak neler! : fa 'tebiru ya u l ü ' l-ebsiir! "

Ahmed Akayef 3.4. • Alem-i İslam: İran'ın Mazi Haline Bir Nazar

(Cilt: 5, Ay: 8, Yıl: 1 326, Sayı: 1 05, Sayfa: 9-1 1 , Ekim/ Ka­

sım 1 9 1 0) Türklerin İran 'a huhil''ii ve Türk kavmi i le Fiirislerin ihtilad" ve im1izac"ı İran 'ın yeniden ihya ve bekasına sebeb oldu. Şu

iki

kavmin (Sayfa : I O) ha'iz olduğu sıtat-ı mahsüse-i mumeyyize" yek diğeri ile m e ze'" idilerek hcy'eı-i umümiyyenin ikmal ve ıslahına

medar" oldu. İhtiyar. kuvva-yi ınaddiyye ve ahlakiyyesi" malul" ve lakin uzun bir larihin virdiği tecarib"le mücerreb'', öteden beri par·

lak bir medeniyyeıc malik, umür-ı medeniyye ve siyasiyyede kar-ı aznıüde" olan Farisilerin; genç ve fa 'al meydan-ı hayata atılmış, bütün kuvv a y- ı ahlakiyye ve maddiyyesine malik, galeyan-ı hayal

i l e pür-cüş'-, şeci' ; cihangir Türk akvami ile imtizaci İran'a yeni bir

ııcş 'e-i hayal, lazc bir şcvk-i zindegi" virdi. 2 5 ibret

alın ey

akıl

sahipleri.

2 6 H u l ü l : girme, bir şeyin içine geçme. 27 lhııliıı; kanşma, katışma. karşılaşıp göıiişme.

28 İmıızıic; karışabilme. bırdcn çok nesnenin karışıp bir cisim oluşturması. 29 S ı flit·ı mahsüsc-i mumeyyize; bilinen özel sıfaıı, belirgin özellikleri 30 Mccz; karışma. birleşme. 3 1 Medar; dayanak noktası. 32 Kuvviı-yi maddiyye ve ahlakiyc;maddi ve ahlaki kuvvetler. 13 M a l ü l ; hasta l ı k l ı . özürlü.

J4 Tccarib; ıccıiibler. deneyimler.

3 5 Mücerrcb:dcncnıniş. tecıiinbc olunmuş. 36 Azmüde:dcnenmiş. sınanmış, görgülü.işbilir. J 7 pur-cüş; ıaın coşkulu, heyecanlı. JX Şcvk-ı zındcgi; dırilik ve gençlik şevki, heyecanı .

1 22


ü mmetten Millete

Eva' il-i İslam'"daki istiladan sonra bütün bütün ber-biıd ve zir ü zeber40 olan ve hayat-ı milliyelerinden kat' iyyen eser kalmamış bulunan İran'da Abbasiler evasıt-ı salıanatlarında bir Firdcvsi'nin zuhur itmesi , ve Acem zinde-gerdüm be-din Farisi" Diyebilmesi yalnız Mahmud Gaznevileıin sayesinde mükün idi!

Fi-1-hakika Sasanilerin eyyam-ı inkırazından" Firdevsi'nin as­ rına kadar İran 'da hayat-ı milliyeden eser kalmamışdı: Lisan, ede­ biyat, ana'nat-ı milliye'' bütün bütün unutulmuşdu: O zaman avam­ ı

niis.. arasında isti 'miil'' idilen Pehlevi lisanında edebi d?nilmeye

layık bir eser kalmamışdı: Yalnız Kirman, Yezd ve N ışfıpur tarana­ rında kendilerini muhafazaya muvaffak olan ve ufak tefek hey'iit46dan ibaret bulunan Zerdüştileıin bu lısanda yazılmış birkaç kütüb-i diniyeleıi vardı.

Lakin Türkler İran'a hulul ider itmez ahval ve evziı . .. bütün bü­

tün değişir hilafetin bütün şark tarafını ycd-i iktidarlarına geçiren Türk ümera, a ' yan ve selatin Türk lısanını, Türk edebiyatını, Türk ana'nat-ı tarihiyesini ihya ve neşr idccek yerde Farisi lısfınıııı kabül idcrek Farisi edebiyatının lisan ve an 'anat-ı tarihiycsiniıı ihya ve te­ rakkisine hıdmet itdiler. Firdevsi'nin hamisi bulıuıan, Şfıh-namcniıı tedvin ve inşiidına" bii'is olan Mahmud Gazncvi'den başlamış ii l - i

40 zir ü zeber; alt üst. 39 Evii 'il-i

İslam;

İslam ' ı n i l k zamanlaıı.

42 Eyyam-ı inkırazından; çöküş günlerinden. 41

"Farsçayla Acemi dirilıtim."

44 · Avam-ı nas; sıradan halk. 45 isti 'miil; kullanma. �J

'ana'niit-ı milliye; milli ananeler

47 ahval ve cvza' ; halleri ve dunımları. 4� tedvin ve inşiidına; divan edilip, bir araya getirilip okunmasına. 46

hey'iiı; şekil, suret. görünüş.

1 23


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

Büvcyh, :il-i Selaçika. Atabeglcr, Safliviler, Afşarlar, ve Kaçarlar, hıilasa dokuz yüz seneden beri mütemadiyen İran'da hükümet iden bütün Türk ümerii ve scliiıini şu tarz ve etvar..ı kendileri içün mes. idüb

Farisi lisanını Asya-i garbide bcyııc'l-mi­

mü­ tercimi bulunan Firdcvsiler, Ömer Hayyamlar, Nasır-Tıisiler, Deh­ Jck

gelınekdcdirlcr.

lel b i r lisan derecesine vardıran, efkar ve hissiyat-ı Farsiyeııiıı

Hafızlar. . . Kaffeten birer Türk emiri vcyahud sulıa­

lcviler Sa 'diler

ııı sayc-i

h i nıayetinde

Zaten

ınc l lük-i zah iri ile

rı ·

olmuşlardır. da

Türkler hükümet ve

ikti fa' ederek bütün şuıinat-ı hayatiyeyi"

ahaliyi bıramışlardı 1

tc­

yerli

Türkler yalnız askerlik ve me'müriyyct vazi­

' uhdelerine alarak intizam ve hı fz-ı memleketle uğraşd ık l a­

halde erkan-ı

fe lerini

perveriş-yab'"

hcryerdc olduğu gibi İran'da

hayatı teşkil

iden ticaret, iktisadiyat, edebiyat.

ulliın u fii n ıin gibi unııir-ı mühimmeyi yerlilere bırakmışlardır.

İşte

z a ' i f ta ra fı ! Bu kavın bütün tarihinde ka t 'i y­

ycn h i s s - i kavmiyyct ne olduğunu düşünmemiş: Bunlar nereye var­ Türklüğün en

mış larsa ora l ı olmuşlardır;

oranın rıihu i le rıihlanmışlardır, rengi

renklennı işlerdir' İstanbul 'da

i le

Bizans 'adaıını almışlar, Asya'ııııı

garbında Arablaşmışlar; vüstasında Farisileşmişler, Hindustan'da l l ındleşmiler ve Türkistan-ı şarkide de Çinileşmişlerdir! ! bunun içundur ki el-yevm Kalkasya'da bulunan bir Türk

Erzurum 'da bulunan bir Türk 'den Erzurum'da bulunan bir Türk İşte

A zcrbaycaıı 'da

bulunan bir Türk'den Estarıibad'da ki Türk Türkis­

ı a n ' da ki Türk'den bi haberdir' Halbuki bunların kaffesi ırken, lis:i­ ııcn.

rıihcn bir kavm olarak İstanbul 'dan Gülcc'ye kadar gayr-i

munfa s ı l

elli -

altmış m i lyonluk

Bundan nıa "ada:

k ii m r<iıı l ık iden ·anasırın ...1 9

iü '> 1

ctvar: ıavırar.

bir kitlc-i azime teşkil idiyorlar.

El-ycvm 'alem-i İsliim tedkik idilürse burada kısm-ı a'zfımı Türk olduğu tebeyyün

davranışlar.

pcrvcrış·yiıb; ıcrbiyc gören. ıcrbiye olunan. \LIUn<ıt-ı lıay;"ı ıiycyi; hayati işleri.

1 24

hü­

idcr.


ümmetten Millete

Tunus begleri, Mısr süliile-i Hidiviye ve ümerası, İran sülale-i sal­ tanat ve ümera ve hanları, Hindistan nüvvab"larının ekserisi aslen Türk 'dürler! İriin'a gelince el-yevmde İran'da hükümdaranlık iden s i l si le-ı hükümdarinin, ümera ve a 'yanın ve İran ' ın e n mühim kısmını teş­

kil iden Azerbaycan gibi eyaletlerin Türk oldukları ve Türkler ta­

rafııdan meskün olduğu ma'lümdur. Fi-1-hakika el-yevm İran' a rüh viren, İran ' ı yaşatdı ran Türkler­ dir. Edebiyyat ve matbü'atında olduğu gibi umür-ı siyasiye ve icıi­ ma'iyede de iran' ın mukadderat-ı hayatiyesi Türklerin elleriııdedirı Lakin beyan iniğimiz vech ile bunlarda hissiyyfıt-ı kavmiye ıııcf­ küd"dur. Bunlar kat'iyyen kendileri ise Farisiler arasında fark ve te­

favüt" bilmiyorlar. Ve vatani vatan müşterek add idarek beka ve devamına çalışı­ yorlar. İran inkılabının tarih ve ser-güzeşt"i niııı-i nıuıala ' a

ve

ta'kip idenlere müsellemdir ki şu inkılabı ihdas ve ihrfız-ı muvaffa­

kiyye t " iden, Azerbaycan ve bi' l-hassa Azerbiiyciin ' ı n ınakarr-ı hü­

kümct"i olan ve sırf Türklere meskun bulunan Tebriz'dir.

Lakin ma'a-t-teessüf İran ' ı n şu inkılfıbdan isti fade i dem eycc e­ ğini

i ' tiriifa mecburuz: Bi-çare memleket bir taraftan ecncbi h:: r in hi­

le ve tezevirıitı ve diğer taraftan fırkaların ve fırka-i rü'csiinın t c lrı­ kalan, uyuşmamaklan sayesinde ezilub gidiyor! Mcnıalik-i Osma­ n iye içün bir tehlike-i 'azime teşkil iden şu halin kfılTe-i es b[ıb ı nı ınakfılat-ı atiyemizdc teşrih" ideceğiz. Şimdilik yalnız şu eshiib ara­ sında en başlıcasını göstennckle iktifa idelim ki oda İriin'da b i r 52 53 54

Niivvab; naiblcr. Mcfl<üd; olmayan, bulunmayan

55 Ser-güzeşı; serüven. birinin ba'zından gelip ı:cçcn şey Tcfii vü d: ikı �ey arasındaki fark. ayrışma.

56 ilırıiz-ı muvalTakiyyeı; başan kazanmak. elde cımck.

5 7 makarr-ı hükiimcı: lıükümcı karargahı, hiikünıeıin hulundu�u yer.

5X Teşrih: şerh etmek, ayııılanıak.

1 25


Doç. Dr. Abdullah Giindoğdu kuvve-i mütehakkimenin fıkdiin"ından ibarettir ! ! Bir kuvve ki ken­ di iktidan i le bütün kuvva-i milliyeyi cebren ve mütehakkimen bir yere toplayub nokta-i maksudeye sevk itsün. İ raıt'da esnii-i inkıliib­ da böyle b i r kuvvet kat ' iyyen gayr-ı mevciid idi; anın içündür ki ba 'dc-1- inkılabda 'alem-i İ slam 'ın katTesinde müşahede idilen in­ h i rii f-ı ahlak""

neticesi olarak müteferrik ve müıeşettiı6' iğraz-ı şehc­

vfü-i nefsaniyye" i le müteharrik olan iradeleri bir yere toplayüp itmek gayr-i mümkün olmadı. İ ran'nın bütün bela ve musibet­

idare

leri bundan naşidir. (Sayfa: 1 1 ) İ şte ş u

ders ' ibret-i nazara alıb da Osmanlılar « İ ttihat v e Terak­

ki» ccm' iyyctinin kadrini bilemediler. Şu cem'iyyete ve bi-1-hassa ceııı' iyycte i le

vaktinde dahil olmuş askerimize bütün mevcudiyet leri

sarı lmalıdırlar. Emin olmalıdır ki şöyle bir cem'iyyet olmasaydı

ya O sm an l ılık

zir- i pay•1-i istibdiidda ezilüb mahv olacakdı ve ya­

hüd ba 'de-1-inkıliib lıiiricde ecanibin hiyal ve tezviratı ve dahilde te­ şettüt-iira ve ihtilaf-arada belayasının kurbanı olub gidecekti. İ nş­ ..

allah makalat-• aıiyemizdc İ ran ahviilini teşrih itmek münasebeti i le bu ııoktayi m u fa ss a l an

beyan ideriz. Ahmed Akayef

59 Fıkdan; bııhınrnama. yokluk, olmama.

60

lııhıritf·ı ahlak; ahlakıan sapma, dönme,

6 1 ıııiilc)tllll ; dağınık. perişan, perakende.

62 igriız-ı şchviıı-i ncfsiıniyye; nefsin şehvet arzulan, 63 zir·ı piiy; ayak alımda 64 ıcşcııiiı-ara. ayrlık veren, dağınıklık saçan. 1 26

niyeıleri


ü m metten Millete

3 .5. Alem i İslim: Türkiyi'da Muhaceret '

-

(Cilt: 4, Ay: 8, Yıl: 1 326, Sayı: 1 02, Sayfa: 407-408: Eki m/Kasım 1910) -Mdba 'dMemalik-i İslamiyyeden Türkiyfı'ya akub gclınekde olan mu· lıacir seyllerine Avrupa hüküınalı ve ınatbü 'atı başka bir ma 'na vı­ riyor; bunların zu'm•'unca güya Türkiyii hüküıncıi şu muhacırlcr kasten ve bilerek celb idiyonnuş, güya hükümeı-i mczkürc bunun içın ınemalik-i İslamiyye'de bir çok acenteler bulunduruyomıuş, acenıclcr ahiili-i İslamiye'nin urük ta'assuBunu ıahdiş"' idcrck Tür· kıya 'ya doğn sevk idiyorlannış! . . . Bundan, hüküınet müşarün-ilcyhin i k i maskadı var anış: B ı rin­ cisi bütün kürre-i arzda sakin ahiili-i İslfınıiyye meyanında bir «İlli­ had-ı İslam» fikri uyandınnak; ikincisi ise Müslümanları başka memleketlerden celb iderek Osmanlı tahı-ı idaresinde, İslamları ckalliyyet teşkil iden vilfıyetletde, iskan itdircrek bütün ınemiilik-i Osmaniyye' de bir ekseriyyet azime-i İslamiye vü c üd a getürmek imiş! ! Şu müdde' iyatın cümlesi vahi'" bir hayfı lfıtdan ibiiretdir. Daha doğrusu şu müdde' iyat hükümat ecnebiyenin teb'a-i nıüslinıe hak­ kında ta 'kib itdikleri meslck-i ta 'addi ve i 'tisalkarnncnin scıri i çün ileri sürii len bir sani'adır. Fi' l-hakika muhaceret ictimfı'i bir hiil olduğu içtin bır l<ikım

hiidisat-ı ictima 'iycden neş 'et itmesi lazım gelir. Ve i l l a nıasmi '

gayr-i hakiki te'sirat ile muh:iccrcı ihdas iıdimıek kabil değildir.

ve

Tek tek adamları mülahaziit-ı Şahsiyye ve tahrikfıt·ı diniyyc ile ıcrk-i

dar ve diyara sevk itmek mümkün ise de, bütün bir ıncınlckc-

6� Zu'm: haksız zan. 6tı Tahdiş: kışkırtma, ıımaklaına, ıalırik �ımc. b7 Viıhi; boş, asılsız. 1 27


Doç. Dr. Abdullah Gü11doğd11

ı i . b üıiin bir kiıleyi bu gibi ıahrikiit ile h icrete sevk itmek kabil de­ ğildir. Zira asırlardan beri bannmış oldukları, iib u heviisı ile neşv u

ııüıııii buldukları. biitün lıiitırıiı-ı hayiitiyye, an'aniit tiirihiyyesiylc aliikadfır bulundukları, birçok reviibıt-ı maddiyye ile merbüt olduk­ ları vatanı birden bire terk iderek hane ve kaşiinelerindcn, tarla ve eııılfıkinden, kavm ve akrabalarından ayrılmanın, ahval-i maddiye ve

ıııa '

ne \' İ yesi kendi lerince mcchül olan garib ellere azm itmenin

ne kadar güç ne kadar müşkil bir keyfiyyet olduğum herkes anlar. Ziiıeıı vatandan lıicreı, kalbinden, gönlünden hicret dimektir. Yala­ nın ka l b - i insana saldığı damarlar kopatırılmıyınca, bir çok eviimil­

i

i c ı ı ma ' iyc

bir

ve lıayiiıiyeııin netice-i ıe 'siriitı olarak insanı vatanın·

usandınnayınca, bıktınnayınca insföı ıerk-i vatan gibi

tlaıı

müşkil

hare ke l e kalkışmaz.

Avriıpa tarihi, ıiimamiylc bir hakikati te'yid idiyor. Avrüpalıla­

rııı kurün-u vusıaJa•' Amerikii ' ya hicretleri hemiin «muhıircbıit-ı di· niye» nfüıııyla kesb-i şöhret iden devirde vukü' bulmuştur. Kaıolik­ ler tarafından şiddetle ta'kib idilen Protestanlar kendilerini engizis­ yon. A . Aveıe Dafe, Bartelcmo gicelcri dehşetlerinden istihlas içlin

Am e rika 'ya muhaceret mecburiyyeıindc bulundı lar. El-ycvm ta

Rusya ve Romanya'da Yahüdiler hakkında icra idilcn

'kibıit ve ıazyikıit da bu mazlüm kavmi aynı harekele mccbür idi­

yor.

Avrüpa amele ve fa'alcsi ise tazyikıit-ı iktisadiye altında boğu­

larak

her sene yüz binlerce muhaeeret idiyorlar.

İşte görünüyor ki muhaceretin avamil ) asliyessi birçok siyasi. d ı ni ve ikkidiidi mü 'cssiriitdan ibaredir. Aynı avamili İslam muha­ ccre tınde de aramalıdır. Fakat Avrupalılar şu nazariyeleri İslam

hakkında k a b iı l iımcyeceklerdir. Öteden beri alışmış oldukları İslfı­ ma karşı iftira ve bühtanda iniid ve ısrar ideceklcrdir. 68 Kuriın-ı

\'L1>t;i: Orta

Çağ.

1 28


ümmetten Millete

Bunların akidesince İslam, bütün insaniyyeı ve halla bütün içinde bir kısm-ı mahsüs teşkil idi yo rın uş Bütün zemit .

ka 'i nat

kcvn ve mekana te'sir-i nüfüz iden kavanin ıabi'iyenin 'alem-i İs­ lam üzerinde zerrece te'siri yok imiş! İslam arasında bulunan tcşki­ I aı ı ictama'iyye başka bir şey imiş! Diğer cem' iyatın teşkilatı üze­ -

rinde

ıc'sir-i nüfüz iden avamilin onlar hakkında virilcn ahkamın

İslam teşkilat ve alamat-i ictima' iyyesi üzerinde ne tc'siri ve ne hükmi var imiş! Bütün İslam teşkilatı ve İslam arasında ınüşahadc idilcn alamii.t-ı siyasiyye ve ictima'iyyc yalnız bir esas üzere, ıa'as­ sub

ve vahşet esası üzerine te'essüs itmiş imiş ve buna ıe'sir-i nü­

füz iden kuvva ve kanünda ancak ıa'assub ve vahşeıden ibaret imiş! Muhaceret de keza! Başka yerlerde muhaceret birçok avamil-i siya­ si ye- i

diniye, ikıisadiyyc ve ictiına' iyye neticesi olmasına rağmen

İslam

arasında muhaceret heman ıa'assub ve v a hşe ıd cn neş'cı id i

­

yormuş! . .

İşte Avrupalıların muhiiceret-i İ sl a miy e hakkında bcr vech-i mu ht asar nazariyeleri! Şu nazariyenin ne derecede doğnılukdan, ne derece hakk ve hakaniyyctdcn ba 'id olduğu, ve ne kada r ıa 'assub ve vahşetle mali bulunduğu ab aşikardır. Bakınız: El-Cezayir'dc Fransızca ncşr i dil cn «Daycs Aljerpik» gazetesi ceza'ir Arablarının Suriye'yc doğru muhiiccrcılcri hakkın­ da

neler yazıyor: Ceza 'ir Arablarının, Fransız ka van inin bütün

ıcb'a-i

Franseviycyc bahş iıdiği hukük-ı siyiisiyye v.: ınedeniycdcıı

mahrum bulundukları ma' lümdur. Halbu ki cl-Ccza ' i r de bulunan ecnebi lerin bile bu biibdaki nıevki ' leri yerlilcrinkindcn kat kiiı iyi­ dir.

Yerliler bi't-tabi ' bu hiil ve cvza' da n na-razı ve müşıckidirler.

B un un la beraber bir kiiç senedir ki el-Ceza ' i r ' dc kuraklık (Sayfa: 408)

neti c esi olarak zirii'at ınahslıliitı pek fenadır: Bundan dolfıyı

zün-a ''·''

büyük muziiyakalar altında eziliyorlar. İşte bu hal ve ev-

69 Zürra ' ;

çiftçi ler, ziraaıçlar.

1 29


Doç. Dr. Abdullah Gündoğılıı

za 'dan istifade iderek bir çok Avrupa sermayedarını yerli şeyhler ile uyiışub istikraz mü "cssesatı vücüda getürrnüşlerdir. Zira şu mü'es­ s c sa t a ınüraca'at idcrck ağır fli"izler ile para ikraz idiyorlar: Lakin

vaktinde borçlarını ve fü ' izini vireıniyorlar. Tarlalannı ve mezrü 'aıı

satmak mecbüriyetinde bulunuyorlar. Bundan bil-istifade o m ü 'cs ­

sesat sa hi b leri «köylüler arasına Türkiye'de muhacirin İslamiyc'yc

ç i ft likler paralar, hayvanat viril iyorn şayi 'asını ncşr idiyorlar. Tarla­

sından, mezru ·asından, servet ve samanından mahrum idilmiş, fa. kir ve ser-seri haline getürülmüş, vatanında bir daha gün gönneye­

ceğin i . s a " a d et bulmayacağını duymuş olan zürra' için şu şayi'alar bir

mcdar-ı ümid ve hayat olarak Türkiyc'ye doğru ru-beray-i 'azi­

met o l u r l ar. İşıc El-Caziiir ınuhaceretinin başlıca sebebi ! Kafkas­ ya "da. K ı n ın d a . Rusya 'nın, müslümanlar i le meskün başka ycrlc­ rındc Rusya hükümeti daha şidd� tli, daha kat'i vesilelere müraca'at

ıdıyor. Buralardan müslüıniin ahaliyi püskürtmek içün hüküınet

en

küçük. en chcmıniyyetsiz şeyleri bahane iderek en iyi taliiları miis­ lürııanların ellerinden al ıyor. Rusya'dan Rus mucahirleri getiriıtı rııüslüınanlardan gasb itdiği yerlerde iskan itdiriyor. Rus muhacir­ lerini haş dan aşağı müsellah itdiği halde komşuları olan müslümaıı­

lardan c s l ih ay ı alıyor. Bu münasebetle Ruslar da'ima müslürniinlar

üzerine mühiicemede teciivüziitda bulunuyorlar. B i 't-tab i ' Rusların irtikiib itdikeri cinayetler cezasız kıilıyor. B i ' l -ahire bıkmış, usan­ mış ahali muhiicerete mecbür oluyor. İ şıc bu gibi vcsii ' i l - i ciniiyet-kiir-iine ile yerlerinden, vatan l a ·

rından mu ffirakata mecbür olan müslümiinlar bi 't-tabi ' 'iilem-i İ s­ lam 'ın merci ' yeganesi olan Osmanlılara doğru sürünüb geliyorl ar Ma 'a-zalik Avrupalılar bundan da istifade itmek esbabı kcndı·

!eri tarafından t c rt ib idilmiş ınuhaceret-i İsliimiyede de bir vesilc-i

hühtiin ve i rtira arıyorlar.

1 30


ümmetten Millete

Ser-iimediin-ı ahriir-ı İsliimiyeden olan doktor Nazını Bey şu

ıııcs'ele hakkında Rus riciil-i devletinden bir za ı ile mülakat ıtdiği esnada pek müsib olarak buyunnuş ki: «Müslümanların Memalik­ Osmaniyeye doğru muhaceret itmelerini istemiyorsanız Müslü­ ıııiinları kendi memleketlerinizde iyi geçindiriniz' Bunlara vatanla­ rı

cehennem oldukça, bunlann cehennem azabından kaçmaları ve

bizim hiliifet-i İsliimiye'yi havi olduğımız münasebetle bu n l a rı ka­ hül ve himaye ideceğimiz pek tabi 'idir ve kimsenin buna dfı ' i r

lıakk-ı şikayeti olamaz» İşte b i r hakikat ki hiç b i r t e · vi l v e sü-i tef­ sir ile za 'il olamiiz.

Ahmed Akayef 3.6. Alem-i İslim: Makalat; İran'ın Mazi ve Haline Bir Nazar

(Cilt: 4, Ay: 8 Yıl: 1326, Sayı : 1 03, Sayfa: 426- 427, Ekim/ Kasım, 1 9 1 0) ' Alcm-i İsliim ' ın erkan-ı mühimesinden bi r i n i teşkil iden

İran'ın azimet tarihiyesi bütün müverrihin-i garbiye ve şarkiye ta­

rafından teslim idilmektedir. İriiniler kürre-i arzda sakin kfıffe-i ak­ vam arasında en kadimlerden birisidir: ' l rkca

"Arya " cinsine ıııcn­

sıib bulunan bu kavm, Roma ve Yunanilerden daha evvel bir lıükü­

ıneı-i milliye-i müstakile teşkiline muvaffak olarak A sy a - y ı vu�ıa ve garbide binlerce seneden beri mühiııım bir makiiın kesb itmişler­

dir.

Zaten «Antik» dinilen devr-i tarihiyyede İ ni n i l er bütün İl.syfı­

yi garbiyye hükümran idiler: Önlerine gelen Asüriyye. Bfıbilisı;in. ve Asyii-i suğrada mevcfıd hükümal sağireyi ımığlüb iden:k Türkıs­

tiin-ı şarkiden Asya-yi sugriiya kadar tevs i · itmişler idi. Hatta bir za­ ınföı Kark.ısların, Arta Kırkısların, Diiriyusların milyonlarca ordula­

rı Mısırı ve Avrupayı istila iderck o asırlarda Kiirrc-i arzın en ıııes131


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

kün ve m ede n i add idi len kıı'alarını yed-i tasalluılarına geç i rmişler idi. Daha o z aman İriiniler bir medeniyyet mahsüse-i milliyeye ma­ lik idiler: Kullandıkları lisan «Fers-i Kadim» elsine-i Arya'nın me"haz-ı aslisi olan Sanskiriıden ıeşa'ub itmiş ve « Proto Ariyan )) ı es nıiye idilen Latin Yunan Lisanları ile beraber, o zamanki alem-ı medeniyyeıın en ber-güzide lisani add idiliyordı. Şu lisanda yazıl­

mış a sar- ı edebiyyenin numüneleri elan Paris, Londra ve Bertin kü­ ıüblıiinelerinde nıeveuddır, ki bu l isan ı n daha (Sayfa:427) o zaman­ da vasıl olduğu derece-i mükemmeliyeti isbat idiyor. Aynı zaman­ da i ra n i l cr «Majizm» dinilen bir din-i mill iye malik idilir.

Mürür-ı a 'sar i le bunlar tekamül iderek; lisan, Zend Pazende ve

Pehlevi devirlerini geçürmekle b i ' !-ahire dahi-i 'azim olan Fi rde v ­ sinin sevki ile Sa'di lerin, Hafızların, Molla-Rumilerin zuhürına meydan h a z ı rl an d ı . Din ise kable ' l - İs lam zerdüşti ıarika mübedde l olarak !arük-ı i ' z am ın asrına kadar İranilerin din-i milli sini teşkil idi yordu. Zerdüşt, Eflfiıun 'un mu'asın idi. Ya 'ni Isa aleyh'üs-selamın ıc· vel l üdünden beş allı yüz sene evvel zuhür itmişdi. Bu zaman İran tarihinin en piiriak, en muşa'şa' bir devresi idi. Kayaniyiin sUlalesi bütün 'azamet ve haşmeti ile saltanat süıii yor­

du. Asya-yi sugrayı, Mısırı, Asya-yi vustayı teshir itmiş olan Far­ siler şimdi Tükistan-ı şarkide Türk cinsi ile kiirşu karşuya gelerek Tür k l e r ile çarpışıyor, pençeleşiyordılar. Şah-namenin bütün sahi fe· !erini işgal iden, Firdevsi'nin bütün sünühat-ı şairane ve ihıisasaı · ı

v a ta nperveriine sine mevzii ' olan bu çarpışma, şu pençeleşme eski İran ta rih i n i n ruhunu teşkil idiyor. Türk hakanı Efriisyab ile Far' kahramanı Rüstem arasında cereyan iden mübareze Şahnaı ne ' nin esası olduğu gibi, şu iki kavim arasında bulunan 'alaka ve mukaıl· derat tiirih iyeyi de temsil idiyor. 1 32


ümmetten Millete Bakınız, Koca Zal oğlu Rüsteme, Afrasiyfib hakkında ne nasi­ hat idiyor; gene delikanlı Rüstem Afrasiyiibın kanına teşnedir, ba­ bası Koca Zal'dan Afrasiyabın alamat flirikasını soruyor, Bunları belleyerek Türk ordusuna atılmak, Afrasiyiibı öldürmek, şu iki kavm arasında asırlarca devam iden hünin-i mübareze"ye bir

niha­

yet virmek arzusundadır. Lakin koca tecrübe-dide Zal oğluna: Sa­ kın böyle bir teşebbüse girişme! . . . Zira Afrasiyab «Merddana ve cenk-aver-est>ı şeca'atde şir, reşadetde arslan, maharetde. kurd olan A frasiyab böyle kolaylıkla mağlüb idilemezı» diyor. Fakat Türk akvamı ile çarpışmanın neticesi daha belli

değil

iken İran'a hiç beklenilmeyen tarafdan bir hücüm vukü' buluyor: Büyük İskender cihan-girlik hülyası ile bütün Asya'yı teshir itmek teşebbüsüne girişiyor. İran ' ı bir iki darbe-i dehşet-engiz ile yıkıb bi­ tıriyor. İraniler eski Yunan müverrihlerinin ta 'rif itdikleri sadakat. süvarilik ve şir-endazlık gibi sıflit-ı mümtazelerinden şimdi mah­ rum idiler.Eski metanet-i ahlakiyye ve rasanet"-i cismaniye ve

di­

yanet-i ruhaniye bozulmuşdu. Sadakat hıyanete, reşadct ccbancıe. diyanet ta'assub-ı cahilaneye mübeddel olmuşdu: iskeııdcr ' i n dar­ beleri şu sıfatların ne derecede mühlik olduğunu İriinilerc oldukca aıılatdı. Milfidın tam üç

yüz otuz senesi

esnasında İran nıülük-i

ta­

va ' i f dinilen esaret-i ecnebiyye devresine düçar oldu. Lakin hissiyat ve efl<ar-ı milliyenin tenmik ve terbiyyesi içün en mü ' essir bir mekteb intibah teşkil iden tazyikat-ı ecnebiye İr5ııi­ lc:rde rüh ve kalblerini tasfiye ve terbiye itdi. Milad-ı İsa 'nııı

dör­

düncü kamında isfehan 'da "Kô.ve-i aheng " namı ile bir demirci hu­ rüc iderek bütün iranilcri ecnebiler aleyhinde kıyama da 'vet itdi: K;ive önlüğünü sancak yaparak Erdeşir Babekan namına istihlas-ı vatan ve millet teşebbüs azimine girişdi. Erdeşir Bfıbckfııı güya es-

70

Hunin-i mübareze; kan dökücü cenk

.

kavga, mücadele.

7 1 Ras.incı; sağlamlık, ıncıanct.

1 33


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı ki K:iyfımyfın sü la le s i n e mensüb bir tıll olarak sülalenin esna-i iz­

ııı i lı la l indc zerdüştilcr tarafından "mukaddes" add idilmckde ol:ın hir ine k tarafından hıfz ve teğaddiye" idilmiş imiş! Her ne ise Kfı­

\

C-i A lıcng t e ş e bbü s ü nde muvvaffak oluyor. Bütün ecnebiler

İran

hududundan ç ı karı l ıyor. Sasaniyiin dinilen ve asr-ı sa 'adet karin-ı farük-ı i ' zama ka dar yürüyen sülale-i muhteşeme te'sis idiliyor' Şu sülale

zam anı nda

İran yeniden eski haşmet ve azimetini

ve

ha n a daha bir kat yüksek süretde i 'ade idiyor. Şimdi eski Yu nfıni>­

tan b it miş. ma h vol m uş idi. Onun yerine Roma kfı ' i m idi . Lakin Ro­

ma imp:itorluğu bütün haşmet ve azameti, bütün hırs-ı cih:in-gi rfı­ nesı i le beraber İran 'a süret-i kat' iyyede galebe çalamadı. B i ' l-'akıs

dünyada ke nd isine beraber Musavi bir hükümet tanımadığı ve bü­ ıün :ilcm-i

diır-iil-harb diye telakki itdiği halde İran hükümetini

i ' ıi­

r:i fa ve İran ilerin hukuk-ı milliyelerin teslime meebür oldu. Al-i Sfı­ saniyarı 'daıı olan Şapur-ı saninin Roma imparatoru Niron 'a yazdı · ğı b i r nıektüb el-an Pfıris kütüb-hane-i m i l liyesinde mahfüzdıur. Şu ınekılıbda Ş:ipür kendisine: «fılihe arasında abd ve abdler arasında rab» diye ve Niron 'a: Dostum Kayser-i Rürn diye h i tab idiyor ki azameı-i s ü laleden bir nişanedir.

Fakat ınürür-u a 'sar i le ahlak ve adab-t m i l l iye yeniden bozu­ l uyor. Hükümct bir takım entrikacılar, kadınlar e llerine gcçıyor Adalet yerine zulm ve ta' addi, kana'at yerine israf, hasa 'il-i mcın­

dlıhe yerine zinct ve alayiş-i zahiriye k a ' i m oluyor. iranilerin ahlakı iil-i Sasaniyanın esna-i inkirfızında bir derec e · de bozuk idiki b i r kerre Farük-ı a 'zam Irak hakimi Sad ibn- i cbi

Va kkiis'dan İran ' a a'id olduğu bir mektubu ashab-ı Kiramın ıniıziı ·

kere ve müşavcresine vaz' iderek İran seferi hakkında re'y l c ri ı ı ı �ordu . Haydar Kirar A l i ibn Ebü Talib Seferin icrasını tasvib iıdı Ö m er bın Haııfıb Hazretleri: «Ya Ebü 'l-Hasan! Keşke ne İ ra n o l;ıy·

72 Tcğaddiyc, ıcğ•u.ıyc; besleme.

1 34


ümmetten M illete dı, ve ne biz İran' ı ıcshire mecbür olaydık. Zira İranilerin ah l a k i

kadar bozukdur ki bizi bile bozacaklardır!» diye cevap virdi .

(Miiba 'adı var)

o

Ahmet Aka y ef 3.7. 'Alem-i İslam: Makilat; İrin'ın Mizi ve Haline Bir

Nazar (Cilt: 4, Ay: 8 yıl: 1 326, Sayı: 104, Sayfa: 452- 453, Kas ım , 1910)

Ekim/

-2 Ba'de ' l - İslam İranilerin İslam tarihinde oynadıkları rolün ehemmiyeti hakayık ıarihiye-i islamiye'ye vakıf olanlarca nıa · ıuın­

dur. Abbasilerin bidayet''-i saltanatlarında ın cde ıı i yc ı -i İslfımi­

yc'nin vasıl olduğu derece-i muvafTakiyetc İranilcr ıarafından hay­ li gayretler ibraz idcnler zuhür itdi: Hakayık ve lcdüniyyfıı''-ı

İslfı­

ıniyc 'nin keşf ve inbisiit"ına, hükümet ve gavfııniz"-i Kur'fınıycııın ıavzih ve ityan"ına kavanin-i şcr'iyyenin t ek v in ve ıcdvinc bir çok hıdmctler itmişlerdi. Uleınii-i şer' iyyenin ve imanı Fahri Razi. Kcş­

ş;if, Celale'd-din Rümi ve sa'ire hazeriitı gibi bir çok ınüfcssrin-i ki­

ramı n a Maverii-ü 'n-nehre mensüb olarak İrfıııü ' l-asl o l ma l ar ı

ve

'ale'l-umüm İranilerin bütün ulüm ve fünün-ı İslanıiyc'nin terakki

ve ta'iilisi yolunda mebzül olan hıdmaı her-güzideleri sah;i if-i tarih­

i İsliimiye'dc müsbet olmakla şu kavmin bütün 'aleııı-i İslfım indin­ de bir mevki' -i mahsüs ha 'iz olduklarına delildir. Zaten hassas ve seri ' ü ' l-infı 'iil bir tabi'aıta m al i k olan bu kav­

nıin fıtraten vasi' bir kuvve-i tahayyül iye. bir ecvhcr-i idrfık ve ıııu73 llidftycı: Başlama.başlangıç.

74 Lcdüniyyıiı; gızlcr, sırlar, esrarlar. 75 lnbisaı; yayılma, açılma. 7<ı Gavamiz; kolay anlaşılmayan. gızli, oııalıkda olmayan. 77 İtyan : getirme. gösıcnııc. 1 35


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

fckkiriyi ha ' i z olduği içün 'alem-i İslamda bir mevki' mahsüs kesb

itmesi pek tab i ' i idi. Abbasilerin eva ' i l saltanatlarından beri As ya ­ yi İ s la m i de ser-zede"-i zuhür olan mesa' i-il hikrniye ve felsefenin. efkar-ı ilmiye ve fcnniyenin. ve ma'ü 't-teessüf turuk-ı m u hte l i fc-i

diniye"nin kısın-ı a ' zamı heman İran'da ve İraniler tarafından icad ve neşr idilmişıir. Fırka-i mütekellime Mu 'tezile ve Eşa 'are, tari k at ­ ı süliyc, Zcydiye, İ sma'iliye, Batıni, Feda ' i , Kerim, Hani, Şey h i ,

B:ibi vcsa'ire gibi mezahib muhtelifenin menşe' ve mebde'i he ınaıı İ ran 'dır. l-l ü la sa İran Asya-yi İslami tarihinde da'imi çüş ve hu­ ruş�'da bulunan bir menba' halindedir! Asya milel-i İslamiyesi ara­ s ı n da isti'malce umümiyyct derecesinde kesb itmiş olan lisan-ı Ffı­

ris ide İ ranilerin bu gibi bu rol oynamalarının müsa'id bulunmuşdır. İ rii n i l cri n kuvve-i dimağilcrinden ne ç ı karsa bir sür'at-i elektirikiyc ile bütün 'alcm-i İslama intişar iderd i . Zaten sülale-i Safaviyenin cyyam-ı culüsuna kadar İran vücüd­ ı İ slam 'ın bir uzv gayr-i münefekk"i ve gayr-i münferidi add idi lir

idi. Yalnız şu sülale bir takım vahi tuhayyülata kapılarak İran'ı vü­ cüd- ı İslam ' dan safavi sülalesinin menali ' - i zatiyye ve husüsiyesi içün ıcfrid v e ıecrid itdirdi. Lakin çok zaman geçmedi ki Nad i r şah

gibi dahi leri

zu hü r

iderek ' alem-i İsliim ' ı n düçiir olageldiği şu infi­

rak ve i ftiriikın ne gibi netayic tevlid ideccğini anliiyüb yeniden it­ ıihad ve itıi rak esaslarını istihziira çalışdılar ki bugün biminneıı ıa 'ala" şu fıkr bütün efkar-ı müsliminde caygir ve ber-kiirardır. Lakin sülalc-i Safavi ' nin zuhürundan daha bir çok kam 'ak­ dem İ ran t ar i h i nde netice i 'tibiiriyle büyük ve mühinun bir va k ı 'a zuhür itdi.

78 Scrzcılc; baş gösıcrcn. 79

Turuk-ı muhıclıfc-ı diniye; dinin çcşiıli yolları. 80 Ciış u hurüş; kaynayıp çoşan. H 1 Mlinfckk; ayrlnıış, kopanlmış. 82 Bi-ıninncıi Tc 'alıi; Allah'a hamd olsun.

1 36


Ümmetten Millete

Şu vakı'a Türk akvamının Asya-yi vüsta tarafından yavaş ya­ vaş ilerleyerek İ ran 'a doğru yürümeleri ve İ ranilcr ile imtizac ve ih-

1iliit.ı ilmeleridir. zaten öteden beri Türk kavmi Fars kavmine yabancı değil idi. Geçen nüshada beyan itdiğimiz gibi dahi-i azim Firdcvsi 'nin -«Ho­ mer» ' in « İ lyada»sına mukabil olacak derecede tasnif i tt iği «Şiıh­ nfıme»'nin rükn ve esasi hemiin Fars kavminin, Türk kavmi ile pen­ çdeşmesini tevsifden ibarettir. Demek ki Farslar Türkleri la millfıd­ ı İ siidan bir kaç yüz sene evvel biliyordular. Hana Avrupa müşıcrik­ lerinin İ ran'da icra itdikleri hafriyat ve keş fıyaldan anlaşıldığı vech ile tarihin (Sayfa: 453) haber virdiği zamanlardan daha bir çok asr evvel İ ran' ı cenübu Türk kavmi tarafından ıncskün olmasını ve hal­ la hurüf-ı mihi dinilen eli fbayı icad iden bu kavm olduğunu ısbiit idcr vesaik elde idilmişdir.

Lakin Sasaniyaıı sülalesinin zulıürıyla ta İ slamiyet 'in İ ran'a duhüliinden bir kaç asr sonralarına kadar İ raniler ile Türk akvanıı arasındaki alaka ve irtibata da'ir elimizde bir vesika yokdır. A<lcta alaka ve irtibatın nıünkati ' olduğuna insanın hükm idcceği gelir. Her ne ise tarih-i hicretin üçüncü kamında Türk akviımı ile ' fılcnı-i İ slam arasında alaka ve irtibat esasları vaz' idiliyor. Arablar Mii-vc­ riiü 'n-nehr ve Türkistan taraflarında icra itdiklcri gazaviil esnasında

Türk akviimına tesiidüf iderek bunlar ile çarpışmaya başlıyor. Türk­ lerin esna-i muharebede ibraz itdikleri celadet ve ş c c a at i mu'iiıııc­ '

lat-ı şahsiyyede gösterdikleri sıifveı ve nıetanct-i ahlakiyclerini tak­ dir idiyorlar. Türklerin terbiye ve lıüsn-i mu'iişeretlcrine, muhasse­ nat ve faza'iline meftün oluyorlar. Arablar ile birlikte çalışnıakda bulunan Filrsiler de aynı hissiyyiita ınağlüb oluyorlar: Şu k adar kı esna-i muharebede elde idilcn Türk esirleri en yüksek tiiitda satılı­ yorlar. Selatin, umerii, a'yan. eşraf evlerinde Türk cfıriyclerı, Türk 8J İhıilat: l .Karışına.katışına.2. Karşılaşıp

görüşme.

1 37


Doç. DT. Abdullah Gündoğdıı köleleri bulundurmakla yek - diğerleri ne mü fiharet ve müsabakfıı idıyordular. H a fız-ı Şirazinin bir çok kıt'aları vardır ki Türklerin ıa eskiden beri hüsn-i cemal ve nezaket-i mu' aşeret ile meşhür olduk­ larına delalet ider. Şu kadar ki bugün zihinlerde caygir olan ve gü­ ya Türklerin yal nı z başka ırklar ile ihtilat ve imtizic iderek kesb-i

nezaket itmiş oldukları fikri, ta esasda yanlış olduğu aşikardır. İşte

şu esi rler. şu c ariyel e r ağniya ve a'yan evlerinde terbiye idi lerek bir çok sanay i '-i

ne fiseye

alışdın larak muğniye ve mürebbiyclikdc

mc'mür idil iyordılar. Git gide esirlerin adedi tezayüd itdi . Türkler ı l e «ilem-i İslam arasında alaka ve rabıta sıkılaşdı. Yavaş yavaş Türkler kendiliklerinden 'alem-i İslama doğru yürümeğe başlad ı lar. İnhiııit ve inhirafa yüz çevirmemiş Abbasiler kendilerini h ı fz ve vi­ kaye içün Türklerin reşadet, sadakat safvetinden istifade yolum dü­ şündül er. Türklerden kendilerine mensub ve saray-ı halifeyi muhfı­

faza içün bir alay teşkil itdiler: Şu alay mürür-ı zaman ve inhiıat - ı ahlak sayesinde kesb-i nüfüz iderek zimam-ı umün ellerine geçir­ d i : Bir zaman geldi ki Bağdad'da hal i feler Türk alayı zabitanı elle­ rinde esir ve alet oldular. Kimi isterse hal ' kimi isterlerse iclas itdir­ di ler. Şu zabitan bi 'ı-tabi • Maveraü 'n- nehrde ve Türkistan 'da bulu­ nan ve vatandaşlan ile alakada, rabıtada bulunuyordılar. Bünlan hi­ lafete doğru celb ve da' vet idi yordular. Bununla beraber kendi ara­ larında liyakat ve is t i 'dad ile temyiz itmiş zevatı vilayetlere, mem­ leketlere em i r, hakim ta'yin itdiriyordılar. İşte bütün şu harekat

ve

m u ' aıneliiı-ı Mah irane ve ' ak i lane sayesindedir ki saltanat-ı Abba­ siye ' rı i n evasaı ı na doğru hilafetin tam şark cihetini Türk yed-i ikti­ darında görüyoruz. Bir müdakkik-i tarihinin nazar-ı dikkat ve hay­

rcıini celb idecek bir noktadır ki Türkler Cengiz ve Timür-lcnk ' i rı ı sti la-yı a fe ı - a m izleri rı den bir çok 7..aman evvel sırf bu hullıl-ı me­ deni sayesinde bilfı-ınuhiirebe ve mukatele hilafetin bütün eihc t-ı şarkisiııi i s t i l fı itmişlerdi. Tarih-i umumide böyle bir hadise az gö1 38


ümmetten Millete

rülür ve Türk kavminin tedvir-i umür-ı idare ve siyasetde ne dere­ cele rde fıtraten müsta'idd" olduğu işte şu misalden dahi an la ş ı l ı y or. Her ne ise: Abbasilerin eviisıt-ı saltanatlarında bütün İ riin ve şi mdiki Miiverii-i bahr-ı Hazer ile Afganistan Türklerin yed-i ıdare­

sinc geçiyor. Buralarda lıüküınet iden zevat zahiren halife tarafın­ dan ta'yin idiliyorlar idiyse de nefsü ' l-emirde mü s tak il ve bıla- va­ sıta icrii-i emr idiyorlardı. i şt e i ran'ın yeniden ihya-i ma'ncviycsi bu sayede m ü m k ü n ol­ du. Zira Türkler her zaman ve mekanda olduğu gibi bu raddede kendilerine mahsüs olan başka bir kavındc görü l meye n s ı fatları ıb­ riiz ildiler. Bu sıfat heman kendilerini kendi kavmıycı ve cinsıycılc­ rini unutarak arasında bulunduktan muhitin, ' urükun, akv�iın ııı nef'ine, bekasına terakki ve te'alisinc çalışmakdan ib arc t d ir. Tiirk­ l cr amir oldukları kavmleri Türklcştinncye çalışacak yerde da. i ma kendilerini yerli İlmeğe, yerlilerin rengini, nihunı kcsb cylcıncğc bezl-i gayret itmişlerdir! Şu ulüvv-i ccniib şu fet anet kcndilerınc ba­ halı oturdıysa da, bir çok milel ve akvamın beka ve devıiııııııa se­ beb oldu! Şu fıkriınizi gelecek makalemizde tcfsilcn beyan idcri z.

Ahmed Akaycf 3.8. 'Alem-i İslim: Makilit; İran'in Hil n Mazisine Bir Nazar

(Cilt: 5, Ay: 9, Yıl: 1326, Sayı: 1 07, Sayfa: 45-

�6.

Kasını/

Aralık, 1 9 1 0) Sülale-i Hazıra-i Kiiçiiriye'nin İ ran'a tasallutunan beıri İr;in'a mii'nen ve maddeten bir tedenni" ve inhidfıd-ı mütemadi'" içinde yuvarlanub gitmekte idi; az çok asar-ı k ;i bil i ye t

ve

isti \l;iı-ı ibr;iz

ıdcn Fcth Ali Şah'ın mahınüdu Abbas Mirza'dan başka bu sıilalc

84 8S

Müsıa'idd; ısıi'daı sahibi. bir işe önceden kabıliyeti ıcdcnni; alçalma, çökme.

86 inhidad-ı mütemadi ; sürekli gerileme.

139

'''"" ·


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

anısında usül-ı idare ve san'aı-ı hükümrani de ibraz-ı liyakat ve ma­ haret itmiş bir zat bile yokdur. Hasüd", behil", zalim ve cabbiir. kendilerini düşünmekten ve kendi 'azamet ve satvetlerini yalnız ınil leı ve memlekeıin ezilmesinde bulmaktan başka bir şey bilme­ yen Scliitin-i Kaçar şu memlckeı içün bir bela-yi mübrem.. kesil­ ınişdiler. İran ' ı mümkün olduğu kadar ezdiler, bitirdiler: Memlckcı­

de adalcı. kanlın. ıcdvir-i umür bütün ma 'nası i le kaldınldı. Ne ka­ vaniıı-i şer' iycyc�'. ne ıaamül-i a'sara.. , ne de a'dat ve ablak-ı ınil­

liyyeyc ri ·aycı idiyorlardı. Bir müıelevvin", mütevesves•' usül key­ fe ınii-yeşii "" idi ki gidiyordı.

Nasrü'ddin Şah süJale-i Kaçariye'nin mümessili mücessimesi idi. Yarım asr medenniyetdc hükümranlık iden bu bü ' l-hcvcs", ınu'anct, cabbfır ve zalim sultanın zamanında İran hayli ezildi. Bu zaı kendisini Fransız kralı ondördüncü Lüi'yi numüne-i imıisal itti­ haz iımişdi. Ona imıisalen: «Mencm diğer nisb>.. kelimelerini v i rd ­ i zeban ve dcstür-ı harckcı ittihaz itmişdi. İşte gayc-i amalini husü­

la gcıinnck içün İran'ın bütün ruhunu ezdi. Öıedcıı beri İran 'da iki sınıf ahali İraniler üzerinde te'sir-i nü­

fıiz

idcgelmcktc idi. Bunlardan birisi nüceba'', eşraf ve a'yan ; di­

ğeri ise ulema idi. İşle Nasrü 'd-din Şah var kuvveti i le şu iki sııııf ahal i yi czmcğc çalışdı. Eşraf ve a'yanı ezmek içün umür-ı idareyi X7 l lasüd;

hascıçı. kıskanç.

88 Achil; hıssiz, duygusuz. cimri. �9 Bcla-yı mübrem: kalıcı. sağlam bela. 90 kav<inin-ı şcr" ıycyc: şcr ' i kanunlar. 9 1 ıaamül-ı asara; gcçcrlı ıcamiillr, çağdaş uygulamalar. 'J2 Müıclcvvın. renkli. boyalı 93 mıııcwsvcs: k uş k uc u , vcscvcscli. '14 k e y fe mii-ycşa " : canının ısıcdiğı gibi. 9 5 lllı " I - heves: lıevcslcrıne ıabı. arzularının esiri olan 96 benden başkası yok. 97 Nticcbii: seçkınlcr. önde gelenler. 1 40


ü mmetten Millete

idaııi-i eclaf" ve cühela ellerine geçirdi. Vüzera ve vükelayı erfızil­ den inıihab iderek bunlara da parlak ve şa ·şa ·a-dar-ı üııvaıılar i ' tası ile ve eski şüre fii ve a'yan a ' i lclcrine ınensüb ze va t ı bunların elle­ rinde zebün ve muhakker'" İlmekle şu a' ileleriıı ahali üzerinde öte­ den beri ınevcüd olan nüfüz ve haysiyetlerini kırdı. Ulemaya gelince kah ccbr ve ıa'addi ve kfıh para vasııasıyla, bin dürlü tesvilaı"., bularak bunları da ahali arasında har ve z eb iı ıı

itdi . Zann idilmesün ki Niisrü'd-din Şiih'ın şu han ve hareketi ıa'kip ıımekıcn maksadı ahiili-i müıegalibeııiıı ycd-ı zulııı ve c e v rı ııde ıı is­ ıihlfıs idil Böyle olsaydı ne alfı', kendisi ebedi bir n ik - i ıüııı"" ka­ zanmış olurdı! Lakin onun (anın) m ak s ad ı başka ıdi. Ulema, a ' yan ve

şürefiiy ı ezmekle maksadı yalnız kendisine, kendi bcvval-lıcvcs­

lerine keyf-i mii-yeşa' harekiiııııa karşı ge lec e k kuvwılerin o nadan kaldırılması idi! Ve fi ' l -hakika şu mani'iilar, ş u kevvcılcr on;ıdan kaldınldıktan sonra meydanı boş gö re rek ırnihi yy ct i n e mcrkiız'"' olan bütün hevesiit ve hırslarına yol açdı. Bütün

ın c ıııl c k c t .

bütün

ahali bunun elinde bir biizi-çc-i lchv u la'ab"". zulııı ve fcs;id oldıı1 Memlckeıde eınniyet-i ciin ve mal ve hatta ır.ı: ve nfııııiıs kaldın ldı 1 Etrafında bulunan erazil ve edani yalnız kendi ikballerini, kcndı sa­ adetlerini düşünerek ve şu ikbal ve sa'iideıin yeg a ne medar ve i sı i ­ niidı zalimin lutfve merhameti olduğunu b il e re k yek diğ,·rlerine i s ­ tirkiib'"' derecesine varıncaya kadar nıüstebbidin bütün lıcvcsaı

ve

ihtirfısiitına, bütün keyfe m<i-yeşıi '-i harekfıııııa i şt i riı k iııneklc heraQ8 idani-i ccliif; düşüklerin diişüğii. aşağıların aşağısı.

99 Muhakker: aşağılanmış. tahkir olunmuş. 100 lesvilaı; çirkinbir şeyi giizcl glisıcrmc. 1 O 1 Nik-inam; iyi ad, hoş nam. 1 02 Mcrkıiz; ıoplanmış. 1 03 bii.zi-çc-i lehv u l'ab; oyun ve eğlence oyuncağı. 1 04 İsıirkiıb; rckiibcı cuııc.

141


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu ber yaptığı tahribatı heman bir saye-i samedaninin, bir meıid'0' min­ " indillahın'06 tarafından yapılmış asar, bir güzide gibi gözükmekte idiler' Kimsede i 'tiriiz, istişare, nasihat, mev 'iza'0', beyan-ı hakikat.

cesaret ve cürreti kalmarnışdı ! Bütün inin ser-be-zemin' .. ubüdiyyet olarak şu füsünkar"'", mütelevvin müstebbidin zulm ve cebrlerinı okşuyordu.

ki 1-i

Müstebid ise doğrudan doğruya kendini bir zıllulfilıi"0, bir ve­ iisumani add iderek yed-idaresine min-tarafullah"' değil, in­

sanların hamakat"' ve sefahati sayesinde ved i ' a idilen 'ibad ve mc­ ıniiliki kendi malı �ibi telef ve israf idiyordu. Bu adam altmış beş sene istibdad iden bütün müdet-i ömründe bir def'a

ıün İ riin asla şe k

'

ın , bütün

İriiıılılann bir pabüş " ' gibi

bile olsun

bü­

kendi malı olduğunda

ve şüphe itmed i . Ve onlara da bir piibuş gibi muameleden

çekinmedi. İstediğini öldürüyordı istediğini asıyordı, istediğini ya­ kıyord ı .

Ve yine istediğini bi-nihaye ni 'am'" ve emval ile bahtiyar

idiyordu. Bütün İran 'ı kendi oğulları ve akrabası arasında taksim it­ mişdi. Bunlar da şu müstebidi imtisal iderek onun a'mal ve hareka­

tını, reftiir" ' rın da

ve sckenat 1 1•ını kendileri içün düstilr idinmişt i . Bunla­

yegane düşünceleri ahaliyi soyub, dallayub ingiliz bankaları·

na para birikdirmckden ibaret idi. İşte şu yolda şah-zadeler tarafın­ dan yapılan zulm ve ta'addiler tehammül-fcrsa"' bir dereceye 1 05 Mcrid: ıs yan ve serkeşlikle ısrar eden.

1 06 ınin- 'indıllah; Allah kınından. 107 Mc,.'ıza: vaazlar. öğüı lcr. 1 08 Ser be-zemin; başıan aşağı. 1 0'1 füsüıı-kar: büyüleyici.

1 1 O Z ı l lullah: Tannnın gölgesi. 1 1 1 mın-ıarafullah; A l lah ıarafından. 1 1 2 1 lamakaı: ahmaklık. budalalık. 1 1 J P;ibiış: papuç. 1 1 4 l\i i · arn: nımcılcr 1 1 5 Rcftfır: gıdişat. 1 1 6 Sckcnaı: duruş, haller. 1 1 7 Tahamnı ü l - fcrsa; ıahammül aşan,

yoran.

142

var-


ümmetten Millete dınldı! B i ' l-ahire ahalinin sabr ve tahammülü kırılarak

yanm

kam ' " müddetinde icra idilen zulmlerin, fesadlann intikamını ol­

mak şerefi Rıza nam bir zata düşdü. Şu adamın ser-güzeşti bü tü n İran'ın sühile-i Kaçiriye zamanında geçirdiği faci' alara bir numü­ ııe olarak burada nakl idiyoruz:

Zavallının bir oğlu, bir kadını ve bir kızı var i m i ş .

Hfıkim-i vi­

layet olan şah-zade evvelinee kadının itTet ve iınetine tecavüz i tmek istiyor. Ve ne Al lah'dan ne peygamberden haya itmeyerek kocasını · kadını teslime mecbür idiyor: Bi-çare Rıza Te hra n a geliyor ve bu­ rada huzur-ı hümayuna bir arzuhal viriyor. Ve ahvali nakl idcrck

i mdad istiyor. İcra-yi 'ad.alet yerine şah şu «Cesur keşşafın» değn­

e kl e dövülmesini emr idiyor! Güya, şiihzadcnin kadına meyli koca­ sı tarafından bir iltifat, (Sayfa: 46) bir merh am e t gibi t clak k ı

mcsi

idil­

lazım geliyormuş! Her ne ise zaviilı Rıza Tchriin'dan hii' ib"''

ve me'yüs avdet idiyor. Meğer. bi-çareyi yen i bir felaket bekliyor­ muş' Şikayetden bi-haber olan şah - zade bu kere zav;l llının kızını, cebren alıyor ve ona da kadına yapdığı

ra sıra oğluna geliyor.

m uame ley i imi i di yor Son­

Bu kere de Rıza Tchran ' a g i d i y or

.

ve arı'ulıii!

viriyor. Şah zavallının katlini eınr idiyor. Fakat R ı za her nasıl ise kaçub istihlas-ı giriban''° idiyor. Lakin bu yaşa m a k içün değiP Zü­ t e ıı bunca hakaret ve istihfaf gören, h a yat ın

en kziz

şı:ref-balış

ni'meti olan namusunu böyle gözü önünde aya k l ar altına a l ı ııul:ı s.:­ v.:

liller ellerinde fcda-yi hırs ve heves idildiğini ınüşfılıadc iden l:ıir

zfı­

tı bir daha hayata mcrbüd idecek bir vasıta kalıyor mı'7 İşte Rıza ' ııııı bibi atcş-i intikam ile suzan olarak haya t d a n fakat şu intikam icl­ zcti n i tatmak hevesi ile İstanbul 'a geliyor: o zaman ' fı l e m - i

İshiııı'ııı

duçar olageldiği bela ve felaketleri vech-i liiyıki i l e düşünmüş olan 1 1 S Kam; yüzyıl. asır. 1 1 9 Ha'ib: mahrum. istediğine ulaşamayan. 1 20 isııhlas-ı giriban: yakayı �"Unannak. 1 43


Doç. Dr: Abdullah Gündoğdu

ve bunlara çii.re aramak sevdası ile terk-i vatan ve diyar iderek öte­

ye beriye baş unnakda bulunan meşhur Seyyid Cemaleddin Efgani

İstanbu l ' da Abdülhamid 'in iğtalat ve efsıinlanna uyarak diirü'l-hi­ lfıfr"dc oturuyordu. Bu zat

da bir zaman Nasrüddin Şah'ın tahrikat

ve cebirlerine uğramışdı! Rıza müşarün-ileyhe müraca 'at iderck şii.h bir

hakk ı nda i st i fk a '" ider. Müşarünileyh işe şer'an ve aklen böyle

müstebbidin aradan kalkması, şimdiye kadar icra ittiği zulın ve

fesiidların 'avazı alınması rızii '-yı Hüda ve memnuniyyet-i nebcvi­ ycyi muc i b olacağını anlatmış. Şu fetva Rıza 'nın bütün dertlerini ber-taraf ider; doğruca İstan­ bul° dan

Tehran'a avdet ider. Ve burada bir müsii.id fırsatı bekler. Bir

gün müstebid cebbar, 'adeti vechile öteden beri seyrangahı olan ve Şah Abdülazim dini len mevki'e gider, ve burada ziyaret-glih olan bir ınakrebeye dahil olur. M eğerse Rıza burada mahfı imiş; heman ç ı kar ve hançer intikamını zalimin sine-i bi-dadına'" saplar: Zalim derhal ruhunu

yed-i mü'ekkil-i müntakim-i hakikiye'"' teslim idcr'

Bütün İran şu haberi bir müjde-i meserret-amiz gibi karşıladı. Lakin kabus-ı a ' zii.m ın bır'akdığı izler ve asar-ı tahribatı şimdi de

iran 'ın

boğmaktadır İran maddeten ve ma'nen bitmişdi! . .

Ahmed Akayc f

1 22 Hi-diıd; adalcısiı sıncsinc

1 2 1 isıifl<a ' ; ş ı ka ycı

cımck, ıaraOardan birınin ınchkcmc-i şcr'iyeyc başvurm ası

1 23

münıakim-i hakikiye; gerçek intikam alıcının vekilinin

ycd-i

mü 'ckkil-i

Azra ı l ' in eline.

1 44

clınc.


üm metten Millete 3.9. 'Alem-i islim: Makalat; irıin'ın Mazi ve Haline Bir

Nazar (Cilt: 5, Ay: 9 Yıl: 1 326, Sayı: 1 08, Say fa : 62- 63, Kasını/ Aralık. 1 91 0) Nasrüd-din Şah'ın yanın as ra yakın uzun bir müddet süren ey. yam-ı saltanatında İran'ın hayaı-ı milliyesi bütün bütün söndü. Fe­ zail ve şemail bütün cihanca müsellem olan o lisan·ı Far i s iy i As­ ya 'da beyne' l-milel bir lisan derecesine vardı mı ı ş bulunan edebi· yat-ı milliyeden eser bile kalmadı. Cebir ve zu l üm altında czılıniş cesedlcrde zeka ve dehanın te zahürat ı n a mahal kalınaınışdı. Akıl lar doıunuş,

kalbler sönmüş idi,

tefekkürat-ı ' aınikaya"' ve lıissıyyat-ı

meydan virilmiyordu. Müstebbidin keyfi ta'addıyatıııdaıı ı sti h las - ı giriban için erbab-ı ııamü s kıyılara, bucaklara çekilerek 'alıyeye

iınrfır-ı

ma'işet'" İlmeğe mecbür kaldılar.

güvenmeyenler

ise istibdadın ve müstebbidin nıı:: ddfılı l a r ı

M i lletin ma'kcs-i

rühu ve

Hamiyyet-i şalısiyclcrin�

rchnüma-yi s a' iide ti

bir dalkavükluk meydanı halini

aldı . Cabbar zalimin lutf v.:

merhametine na 'il olmakla kasc-lislik"" tu fey l i l i k ' " bayağı

kcsi lJıler

bulunan cdcb ı ya ı ,

çinmek istcy.:nlerin kaffesi şu meydana atılarak nıü s t cbbid i lalı, mü'cyyed-i makla

min-indillah'", hami-yi d in ve

beraber istibdadın en deni, en rezil

saadeti ile ge­ zıllul·

nıillcı diye ohşa­

t ezahüratını da tccc l l ı y ;iı

scmfıviyye gibi telakki iıdiler. Nasrüddin Şah'a asrının bü tü n �ü ' ar;i ve üdebası, hükcma ve müverrih ini bu gibi deniiit ve şenii ':ıılcı ile işt ıgal itdiler. Şu asırda hakiki edib dinilmcğe layık b i r zat

yen

zuhür itmedi. Üdeba,

kat ' ı y·

hükema füzala gcçineıılerın kfıffesi ıııüs-

1 �4 Tefckkürat·ı 'arnika: derin düşünceler. 1 25 lmriır-ı ına 'işet; geçinme, kazanç elde etme. 1 26 K:ise-lislik: çanak yalayıcılık. 1 �7 Tureylilik; dalkavukluk. 1 28 ınü'cyycd-i min- 'indi ilah; Allah ıarafindan güçlcndırilmış. dcsteklcnnıış

1 45


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

ıebbid hezliyyata meylini veyahüd kibir (Sayfa: 63) ve gu rura hır­ sını ohşamak içün hiciviyyat ve kaside-i han'"lık ile kalb ve akl-ı mil leti zchr-alüd'"' idiyorlar. Kimse de hakk ve hakaniyyeti söy le . mcğe cesaret görülmedi.

Ye nasıl görülsün ki Mirza Taki Han gib� muktedir bir sadr-ı a ' zam ve yahüd Meliküm Han gibi bir diplomat şu hakk-güluk yü­ zünden mahküm ve makhür'" oldular.

İşte bir kere ezkiya"" ve asfıya' "'-i millet şu dereke'"ye varın­ ca artık umüm-ı hey'et-i milliyenin ahval ve evza'ını tasavvur it­ mek kolaydır.

Biitün mil letden ümid-i necat kalkışmadı, hep bir ye's ve keder içinde hayatı sürüklüyorlardı. Sanayi ' , ticaret bitmiş, zira'at unu­ dulmuş idi. Kimsede çalışmak, terakki ve ta'ati itmek hevesi, şevki kalmamış idi. Zira kimse canından emin olmadığı gibi malından da emin değildi. Nasrü 'd-din Şah zamanında adet olmuşdu ki tebaa arasında bir zat zengin olunca serveti ya bi 'l-külliye veya kısm-ı

a 'zamı Şah veya valiler tarafından zabt ve gasb idi lirdi. Zira' ise bir tarafdan virgülerin, diğer tarafdan ta'addi ve zul· ınün ağırlığından terk-i diyar iderek dehşetli bir süretde muhiicerc­ te k ı y a m itmişdi. Senevi iki üçyüz bin İraniler terk-i vatan idiyor·

!ardı. Şu zavallılar bir tarafdan Osmanlı'ya, diğer tarafdan Kafkas­

ya ya t ar i ki ile Rusya'ya birde Halic-i Fars tarikiyle Hindistan 'a gı· diyordular. İmdi boş kalmakda bulunan ve ekilmeyen yerler yavaı y a v aş kum sahralarına tebeddül idiyordılar. Meşhür Fransız Coğriı­ fı Mösyö Raklo coğrafyasında yazıyor ki İran'da şu hal birkaç l 29

Kasıde-han; ka.idc okuyucusu.

l 30 Zchr-iilüd; zchıre bulaşıırmak, zehirlemek. lJl

Makhür: kahredi lmiş. Ezkiya; zekalar. ı JJ Asfıya; safıycıter. 1 )4 Dereke: alı basamak. l 32

1 46


ümmetten Millete müddet devam iderse İrin ' ın kısm-ı a'zamı kum sah rası olarak A f­ rikii - yi vustada olduğu gibi Asya-yi vustada bir sahra-yi kebir vü­

clıd-pczir olacakdır1 Ziri ma'lum olduğu vech ile

İ raıı ' da

nehirlc­

nıı, çayların ve ormanların pek az ve gayr-ı kafi olmaları münase­ beti ile rutfibet, luzümu derecesinden pek dün' "dür. Eskiden i rani­

lcr topraklarını tahte-1-arz"" yapılmış kuyulara ve kanallar vasıtası ile iska idiyordular. Ve şu münasebetle bütün İran ' ı bir gül istan şek­ line koymuşdular. Ahali can ve mallarından emin olarak hükümct tarafından liizım olan himaye ve teşviki de gördükleri içün bu yol­ da büyük hamiyyet ibraz idiyordu. Lakin mütelcvvin ve bevval-lıc­ vcs istibdad şu hamiyyetti, şu şevki kırdı. Ahalide çal ışmak için he­ ves bırakmadı. Muhaceret münasebeti ile

aha l i nin

adedi azalmak­

dan başka birçok yerlerde düçar-ı harab olarak kum salırasıııa te­ beddül etmektedir. Lakin asfır-ı inhiraf ve harabi yalnız şu maddi taraflar ile kal­ madı ma'a 't-teessüfdaha i leri sürülerek milletin ta a ' miik-ı kalbine kadar vardı. İşte istibdadın bir millet üzere bır' akdıgı en dchşeı-eıı­

giz harabat bundan ibaretdir. Maddi harabat kabil i ' mardır. Lakin ma'nevi tahribatın i 'marı içün bir çok müddet çalışmak. bczl-i him­ met itmek lazımdır. Ye's ve kedere dalmış olan efkar ve hissiyy5.tı hcrze-gü ' " med­ dah dalkavuk üdeba, fuzela, hükemi ve u' lema tarafından yevmcn fi-yevmen tasmim idilen millet sa 'y ve küşiş ' " de n vaz geçerek ' ıyş

ve 'işrete kesel ' " ve atalete

yüz çevirdi.

A'vam-ı nas uzun uzun günlerini meyhanelerde. tiryak-ha­ ııc'�'lerde a 'yan ve eşraf ise gündüzleri uyuyub gicelcriııi 1 J5 Dıin; aşağı, alçak. 1 J<ı Tahıc '1-arz; yer üsıü. 1 J7 HcrLc-giı: Saçma sapan söz söyleyen. 1 38 Küşiş; çalışma. çaba. 1 39 Kesel; ıcnbcllik. 1 40 Tiryiik-hfme: afyon içilen yer. 147

Şir;iz · ııı


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu şarabı,

Pa r is i n konyakları ile geçinneğe a'det edindi. Tiryak.ın, şa­ '

rabın, esrarın balış

ittiği düd-mesti arasında düçar oldukları belala­

unutmağa çalışdılar. Mest ve harabi, ' ıyiş ve 'işret. yalan, riya bu gibi hesail-i rezile'" a'dat-ı umü m i ye sı­

rı. musibetleri zevk ü sera,

rasına geçdi. C lema ise

millet ve memleketin düçiir olageldiği bütün şu be­

la ve m us i bet le re dan bir kı sm ı

çare arayacak yerde başka yollara sapdı. 'Ulema­

üdeba

ve

fuzela dinilen erazilin yolunu tutarak kendi

bahtiyarlığını istibdadı ohşamakda, müstebbidin elinde

vasıta icra-i t a h ri ba t ı olmakda aradı. Bu kısm u 'lema Allah'ın em­ saadet ve

rine

ve Peygamberin sünnetine hilaf olarak istibdadın millet üzere

i ' mal i tdiği

bütün zülm

vanlara na 'il olmakla lcı

ve

fesadlara iştirak iderek birçok parlak

üıı­

beraber ahalinin hukükunu pay-mal"' ve rnil­

ü ze ri n e icra-i zulm ve ta'addi itmeğe başladı. Kısm-ı diğeri ise

ya kuşe - i - inziviılara

dü takva

i le

çeki lerek veya kendi nefislerini düşünerek züh­

geçirmekle ve yahüd meydana atılarak a ' vam-ı

nası bır

takım t ev ehh üm at "' ve tahayyülat, asla din ve dünya ile münasebe­ t i o l ma y a n

mesii' i l

i le

meşgül itmeğe bezl-i himmet itdiler. İşte bun·

dan d o l a y ı dereke-i Nasrii 'd-din Şah asri tamamen mübii.hasat-ı di­

niye''"' ile gecdi. İşte bütün Şeyhi, Kerim Hini, Babi

Bunların yegane menba'i millet üzerine çöken

i ' zamın bıraktığı ye's ve yegane menşe'i milletin bu yüzden

scbeble tezahür itdi. ka bus - ı

gürültüleri şu

naşi k a l b i n de hissetdiği boşluk idi. Bunu

y ık

doldurmak içün birkaç kahramanlar zuhür iderek haka­

ve h i kemi yiıt-ı

!ete t e b l i ğ itmek

İslamiycyi, kelamullah'ın emrettiği feraizi

1 4 1 ı ıa,:i ' ıl - i rezile; düşük hasletler.

1 42 Pay-miıl: ayak a h ı nda

katmış. çiğnenmiş

1 4 3 ıcvchhüm:iı; vehimler.

1 44

mil·

isterdi. Lakin bu nerede? Bunun yerine birkaç şöh-

M ü bahas:iı-ı d ı n i ye; din bahisleri. ıarıışmalan.

1 48


ümmetten Millete

ret ve ikbiil-perestler zuhür iderek milletin a hv ii l - i rühiycsindcn is­ ıiflide yolunu ta'yin itdikten sonra milleti bir takım tcvchhümaı ve ıahayyüliit ile meşgul itmeğe bezl-i himmcı ildi ler. Tiryaklar. esrar­ lar,

dimağı müşevveş ve muhatell itdiği bu gibi

va-i müdrikeyi, kuvve-i tahliyeyi müşevveş

mübahase dahi kuv­

ve muhıcll idiyordu.

Avaın- ı nas bu gibi mübiihasaıa dalarak ve bunlardan kat ' iyycn bır şey anlamıyarak yalnız birkaç kelimat-ı es riir- a mi z hayal ve cl ITız­ aşube uyub viilih"' ve ser-ger-dan oluyordu . . . .

Ahmed Akayef 3.10. 'Alem-i islim: Makilit; iran 'ın M az i Haline Bir Nazar

(Cilt: 5 Ay: 9 Yıl: 1326, Sayı: 1 09, Sayfa: 79- 80: Kasım/ Aralık 1 9 1 0) Nasrü'd-din Şah, İran'ı yalnız dahilen değil haricen de biıırd i . Günden güne tedenni ve inhitata uğrayan m emleket i n varidatı N;-ı­

sirüddin Şah'ın ve etrafında bulunan haşerat-ı israfaı ve ımikeyyı­ Ecinibden para bulmak ta ri ki düşünüldü . O

fat kifıiyet idemiyordu.

vakte kadar istikraz"• ne olduğunu bilme yen isıikrazat kapulan açıldı.

İran 'da feliikeı-üıııiz

Bir hükümet içün istikraz itmek ne sebeb-i cib-i

şeyn'" olur. Bütün hükümetlcr ve

ittiham''' ne

manya ve Amerika gibi en ma"mür ve viiridiitları beş ra baliğ olan

memleketler bile istikraz idiyorlar.

allı mi lyarla­

Fakat istikr;izııı bir

memleket üzerinde felaket teşkil itmesi içün ba 'zı

şcr<iiıe mcrblıd

olması lazım geliyor. Evvela istikraz idilen paralar 145 Viilih; hayran. 1 46 İsıikniz; Ödünç para alma. borçlanma. 1 47 Sebeb-i lııihiim; ıöhmeı. suçlama nedeni 148 mücib-i şcyn; ayıp, kusuru gerektiren. 1 49

de nıü­

hatta Fransa. İngi ltere. Al­

memleketin


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

i " mar ve terakkisine badi'" olacak umür-ı na fı aya ve yahüd hükü. metin muhtac olduğı umün tedafü 'iyye-i milliye'"'ye sarf idilmcsı '

Saniyen: İst i kraz parası ile yapılacak umür-ı nafi'a veya teşebbüsat­

ı teda fii ' i ye en lüzumlu ve ta'liki mucib felaket olacağı cümlece müsellem olan işlerden olmlı, salisen: idileeek istikrazın şeraiti öy. le olmalıdır ki memleket içün hayr ve menfaat yerine belii ve musi­ bet kesilınesün.

İşte şu şeriiit dairesinde yapılmış olan istikraz bir millet ıçün

beheme hal kardır: Farz idiniz ki mezkür şerait i le para (Sayfa: 80) elde idilüb de memleket içün yo llar mekıebler yapılıyor: tab i i az ,

'

vakit geçmez ki memleket yapılmış olan yollar ve mektebler saye ­ sinde yen i bir hayat bulub ecanibden aldığı parayı i 'ade ider ve yap· mış olduğu yollar ve mektebler kendisi içün kar olarak kalır. Fakat İran"da Nasirü'd-din Şah zamanında bu gibi şey ler kat'iyyen düşümülmezdi. Sırf keyf ve isriifüt içün yapılmış olan ıs­

tikrazat ı n şeraitine asla dikkat idilmezdi.Hangi şart ile olursa olsun yalnız para elde idilmeğe bakılırdı. İşte bunun içündür ki az bir za­ man içinde hükümeı Rusya ve İngiltere devletlerinden istikraz idc­

rek memleketin bütün menabi'-i servetini"', medar-ı hayatın ı isıık· ,

lal-i dahiliyesini ecanibin yed-i takyid"' ve tahdidine vaz' itdi. Zaten öteden beri dişlerini İran için bilemiş ecanib bu gi b i fır · sat intizannda idiler. İngiltere ve Rusya Tehran'da muhtelif-namlar alımda bankalar te'sis itmişlerdi. Şu bankalar ağır füiz ve tahaın­ ınül fersa şeriiit ile müstebidd bü' l-heves paraya olan ihtiyaciit-ı bı­ -

nihayesini ref' idiyordılar. ' i vaz"' olarak faizinden ve menabi' -i va­ ridatı rehinden başka bir çok imtiyaza!, inhisariit alıyordılar 'akd .

ı 49

Badi ; neden olacak, gerektirecek. ı SO ıedafü"iyyc·i mill iyeyc; milli savunma ı S 1 mcnabi · - i servet; •crveı kaynaklan. 1 52 Ycd-ı ıa kyid ; kayıt altına alma. şart koşma. 1 53 ' i vaz; bedel. ıcrninaı, karşılık. 1 50


ümmetten Millete

ıdilen istikrazatdan bir para bile ne umür-ı nafi' aya ne de umür-ı ıe­ dii'üfı yye-i milliyeye sarf idiliyordu. Elan bile bütün İran'da «Teh­ riin » ile «Şah Abdü '1-azim» dinilen mevki' arasında bulunan ve yal­ nız on yedi kilometrcdan ibaret olan demiryolundan başka bir meı­ rn bile demiryolu yokdur. Mekteb namı taşımağa layık bir müesse­ se-ı irffiniye yokdur. Kuvva-yı berriye ve bahriyeden yalnız bir nam

kalmışdır. Bütün alınan paralar müstebidin ve a'van';'ının keyf ve isrfıfii t ına sarf idiliyordu. İstikrazı yapar yapmaz Niisirüd-din Şah kiılli bir ma 'iyyetle ve yalnız şark hükümdarlarına mahsus bir deb­ debe ve diirat içinde Avrupa'ya seyahat iderdi. Bütün aldığı parala­ rı Avrupa şehirlerinde fuhşiyyata ve seflihatlere sarf iderdi. Avrupalılar ise kendi aralarında riayet itdiklcri kaviiid-i ahlaki­ ye ve kavanin-i medeniyeyi unutarak müstebidi okşuyordılar. Bun­ lar düşürunüyordılar ki şu debdebeler, şu tantanalar İranilcrin göz­ yaşları ile, İran'ın baha-yi istiklali ile husüla gelmiş paralar ile vü­ cüda geliyor! Avrupa matbüat ve efkar-ı umümiyesi Nasirü'd-din Şahı hükümdaran-ı şark arasındaen basireti, en müt enebbi h ve her nevi ' cehl ve taasübdan 'ari diye hakkında birçok medh u seniilarda bulunuyor ve hatta şarkın ihyasını şu müstebidden beklediğini söy­ lcrek Niisirü'd-din Şah' ın ta'kib itdiği rah-ı bed-fcrciimda teşvik ve tahrik idiyordu: Halbuki şu müs!ebid-i mütelevvin kendisi İraıı'ı satarak Avru­ pa'ya seferler, seyahatler itdiği bir zamanda İranilcrin Avrupa'ya tahsil-i i lm ve ma'ar i f i çün gitmelerini şedid bir süretde men' itmiş­ di. Kimsenin Avrupa'ya kesb-i ma'rifet içün gitmeğe cesareti yok idi. Ve hatta Avrupa gazatelerinden, matbüatından bir varak-para bi­ le İran'a bırakmıyordı. İşte bu sırada ide ki geçem nüshamızda beyan itdiğimiz vech ile (Rıza) namında ki zat, İran' ı şu müstebidden istihl:is itdi. Yerine oğlu Muzaffeıii ' d-din Şah geldi. 1 54 A'van; yardımcılar. yardakçılar. 151


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Bu ziit taht-ı saltanata culus itdiği zaman heman sinn-i şeyhü­ hata"' vasıl olmuşdı. Bütün ömrünü Tebriz'de kafes arkasında ve lıaremhancnin muhit - i 'atalet ve sefahati içinde geçirmişdi. Hükü­ mct ve ıdare ne olduğunu bilmezdi. Fıtraten za'ifü'l-mizac, hasta.

Fakat hoş tıynet'" ne n ik - lı eva bir vücud idi. Kimsenin fenalığını is­

temezdi ve lak.in k i mseyi de idare idemezdi. Etrafını (Emir Baha­ dır) 'lar gibi cahiller aldı. Umur-ı memleket daha beter bir hale düş­ dü.

İşte tamam bu sırada idi ki Rusya'da ihtilal ve inkılab başladı. Yukarıda beyan

i ı diği rn iz

veeh ile Rusya'da muhacir sıfatı ile bir­

çok İ rii n i le r bulunuyorlar. Bundan ma'ada İran ile Rusya arasında birçok ala 'ik ve münasebat-ı ticariye mevcuddur. Şu sebeblerden dolayıdır ki Rusya'da rı1-nüma'" olan inkılab ve ihtilal yavaş yavaş l riin'a da sirayet itdi. Vasıta-i sirayet bi'l-hassa Kafkasya ve Kafka­ ya · nın İslam matbuatı oldu. Şurası bilinmelidir ki Rusya inkılabına kadar Rus hükumeti Kafkasya müslümanlanna gazete, risale, mecmüa gibi matbuat te'sisinc kat 'iyyen müsa'ade itmiyordı. Müslümanlann e llerinde vasıta-i neşr-i efkar olarak yalnız Rus lisanında neşr idilen (Kôspi) adlı bir gazete var idi 'Aciz şu gazetede muharrir idi. Ve Rus bükü· metinin ı ' mal itdiği şeda 'id'" arasında ne mümkün ise şu gazete va­ sıtasıyla müslümanlann tcnvir-i efkanna hıdmet idiliyordu. Lakin da 'ıre-i nüfuzümuz pek mahdud idi. Zira Rus lisanında gazete oku­ yanlar müslümanlar arasında pek az bulunıyordı. Bereket olsun ki inkılab geldi. İnkı labdan bi' l-istifade hemen Bakü şehrinde evvelce "Haytit" sonra "İrşôd" namında yevmiye ncşr idilen bir Türk ga­ zetesinin tc'sisine muvaffak olduk. İşte İranda husıile gelmiş olan 1 55

Şcyhühaı; ya ş lıl ı k . ihtiyarlık.

1 56 Tıynet: Yaradılış. fııraı mi1.ac. maya.

1 5 7 Rü-nüma; yiiz gösıcnnck. 1 58 Şcdaid. bas k ı l a r. afetler.zorluklar,

şiddcılcr.

1 52


Ümmetten Millete ıcbeddülat-ı fikriye ve tahavvülat-ı hissiyatiyeye en evvel hıdmcı iden şu gazeteler oldu. Zira o zaman İriin'da gazete nam ı na

layık

neşriyat metküd idi. Halbüki İran' ı n birçok yerlerinde milyonlarca Türkler sakindirler. Bunlar Kafkasya Türkleri ile

da'imi ve sıkı bir

alakada bulunuyordılar. B i ' ı-tabi' Bakü 'de Türk gazetesi ider itmez bütün İran 'ın dikatinin celb itdi.

intişar Heryerdc a lı nrna ğa ve

okunmağa başladı. Bakü gazeleri ise istemez Ruya'da ycvmcıı yevmen kesb-i kuvvet ve şiddet iden inkılabın tah t -ı

fi­

nüfüzunda ola­

rak efkar ve hissiyyat-ı ahrarane'"nin müslümanlar arasında nakl idilmesine hıdmet idiyordı. Bu sayede yavaş yavaş İran ' ı n ötesinde, berisinde bir takım

ha­

rekat başlandı. Ahali alanen izhar-ı na-hoşnüdi itdi. Tebriz'de baş­ ka yerlerde müstakilen gazeteler intişarına

şürü '"" olundı. Kafkas­

ya'dan birçok İriıniler Kafkasya ahriirı i le vatanlarına 'avdet iderek fırsatdan istiflide çaresini, istibdadın kaldınlmasını İran ' ı n

ihyasını

düşündüler.

Ahmed Akayef 3.1 1. 'Alem- İ slam: Makalat; iran'ın Mazi ve Haline Bir Nazar (Cilt: 5, Ay: 9 Yıl: 1326. Sayı: 1 1 0, Sayfa: 97-98, Kasım/ Aralık, 1 9 l 0) Cebr ve tahükkümden ictinab iden

Muzaffcrüddin Şah ahali

arasında scr-zede-i zuhür olan şuriş1•1 ve ihtilale bir nihayet

vinnck

ve ahiilinin 'adi ve intizama hiss ittiği ihtiyacı ohşaınak niyeti ile kendi kendine bila-icbar1•1 meşrutiyeti ilan itdi.

1 59 Ahninine; hürriyeıler, özgürlükler. 1 60 Şiirü'; işe başlama. girişme. 1 6 1 Şuriş; kanşıklık, kargaşalık. 1 62 Bila-icbar: Cebir. zorlama olmaksızın.

1 53


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu Şu

hadise-i nageh-i zuhur'" doğrusu erbab-ı tefekkür ve eshfıb­

ı ı z " fi n ı düşündürdi . Zira İran gibi binlerce senelerden beri idiirc - ı

keyfe mii yeşaya alışan; kanun, adalet ne olduğum kat' iyyen bilme­ yen

bir devletde birden bire vaz' idilen usUI ve ahkam-ı meşrutiye­

tin nasıl tanzim ve t ed v in edileceği, ne süretde tatbik olunacağı ca­

yi tcreddud ve te fekkür idi.

«Hürriyet al ı n ır, viri lmezı> cümle-i hakikat-şiarı işte kendisini bütün an'anesi ile İ ran · da gösterdi. Bir millet hürriyeti uzun bir za­ man tekamülden, bir çun-ı mücahedelerden, fedakarlıkdan sonra al­ mazsa o

millet iç un hürriyeti idare itmek güç olur. Zira bu gibi b i r

nıuhitde h ü rr i yet i latık veehile anlamak içün erbab-ı irfan ve ashab­ ı

zeka yetişmiş olduğundan hürriyeti tazim ve tedvin içlin dirayet ve

maharet-hiz vücüda gelmiş olduğundan ve bi' l-hassa hürriyeti h ı fz ve himaye içtin lazım olan teşkilatın bulwıamamasından h ürriyet yerine m eml eke te mühlik bir maraz-ı here ü merci anz olur. Halbuki İ ran 'da hürriyetin virildiği zaman bu gibi teşkilat ve sınıf mümtaze-i ure fi ' ve ezkiyıi' ve bi-1-hassa hürriyet hıfz ve hi­ maye içün b ı r kuvvet mevcut değildi. O zaman İran'da ne kendisi­ nı

bilen, n e yapacağını , isteyeciğini anlayan bir fırka; ne de öteden

beri hü rri yye ı i n itihsali yolunda fedıikarane çalışmış ve binaen­ aleyh"� atide de hürriyyetin muhafaza yolunu düşeş bir kuvvet var

idi, asırlarca

ezilmiş bitmiş olan İraniler bi 't-tabi' hürriyyete terak­

ki ve tekamüle mütemayil ve bi ' !-hassa adalet ve intizama aşık idi­ ler. Lakin birşeyi bütün hissiyyıit-ı kalbiyye ile arzu itmet başka, o şeyi elde itdikden sonra idare itmek yine başkadır. İ şte yalnız şu noktayı düşünenler (İnihad ve Terakki) gibi "se­ nelerce isııhsiil-i hürriyyet i ç un bezl-i can ve mal itmiş olan, hürri­ yyeti idare i t � ek içun meleke kazanmış ve bi' l-hassa m i l letin ve 1 (ıJ hadise-o niıgch-ı zuhür; apansız. ansızın onaya ç ı kan olay. 1 64 Diniten·alcyh: Bunun üzerine bundan dolayı.

1 54


ümmetten Millete milleti tehlike-i here ü merciden halas içlin bütün bir kuvvet teşkil iden cem' iyyetin millet-i Osmaniye içlin ne kadar lazım ne kadar vacib olduğum takdir idebilirler. Şurasını unutmayalım ki İslam heryerde aynı belal ara, aynı fe­ laketlere dıieardır. Asman her koca-mirevi heman reng-est"'' Dünyanın bütün etrafında müslümanlar aynı istibdadın zir-i ta­ hakkıim ve tazallümünde ezilmekde idi ler. Ye her yerde şu alıviil-i umumiye aynı neticeleri bahş itmişdi. Yani heryere zulm ve cehalet hükümran, her yerde memleketler perişan herycrde eciinib musal­ lat, heryerde ahali me'yıis idi. Ahalinin ahlakı bozulmuş. ezkiya-yi millet ise bir sürü dalkavuklardan başka bir şey değildi. Bunların ekserinde ne hubb-i vatan"'' ne hakiki bir dindarlık var i d i . Bütün 'alem-i İslam bir bozukluk, müdhiş bir intiral"' seylab"''ı içinde yu­ varlanıb gidiyordu. İşte böyle bir muhiti tasfiye itmek, böyle bir kalbe yeni rıilı-i hayat bir neş'e-i zindeği virmek güç, pek güç tasavvur olunduğun­ dan daha güç bir teşbbüsdür. Böyle bir teşebbüs yalnız bir kuvvet-i hakime, bir hey'et-i fa 'ale yapar öyle bir kuvvet ki gaye-i amalini düşünmeye vasıl ol­ mak içlin lazım gelen vesa ' i ti bilir ve bu uğurda canını, malını fe­ dadan çekinmez. A h ! Şu iki buçuk seneden beri vatanımızın dü ça r olageldiği fe­ laketleri bir kere der-piş'""-i nazar idiniz! Hal-i tefcssühde bulunan hey'et-i mecmıi 'a-i Osmaniye kendisine bir rıih-i hayat bir nc�vc-i zindegi virilmek için i ' l an idi len hürriyycti hcmiin biitiiıı eczasının

1 65 Rivayet edilir ki gökyüyü her yerde aynı renkıir 166 hubb-i vatan; vatan sevgisi.

1 67 inhiraf; sapına, doğru yoldan çıkına, bozulma. 1 68 Seylab; sel suyu. 1 69 Der-piş: En önde, göz önünde bulunan.

1 55


Doç. Dr. Abdullah Gündof:dıı yek-diğerinden gay r isi gibi telakki itdi. İşte Yemen gii'ilesi ! İ şt e 3 ı

Mart

hadises i ; İşıc Amavudluk; Makedonya, Adana ve elan da de­ Havran i h t il a l i . . . Fi ' l-hakika kabüs-ı istibdadın rulı ı hfıb

da hizinılc u ğraşı yor. Mülk ve milleıi tahrike çalışıyor. Abdül ham id vam iden

y ı k ı ldı lakin (Sayfa: 98) Abdülhanıid"in bıraktığı izler halada çırp ı ­ n ı yor1 Likin bin lerce şükürler olsün, biz de hürriyyeti, mülk ve ınil­

lcıı

muha faza

i ı m e k için muhteşem, fa'al, ma ' kul bir kuvvet va rdır.

Şu kuvveı yenıden Osmanlığı tertib ve teşkil idiyor ve şu teşkiliit ıcnibaııııı yeni rülı

ve

üzere vaz' idiyor. Bütün ccza-ı Osmaniye kuv­

ve-i mczkürcnin fa 'iiliyeti sayesinde yeniden yek-diğeri ile imtizac idcrek daha mükemmel, daha pek-aheng bir süretde bir mihverin et­ rafında hareket i l me ğe başlıyor. Fakat bu kuvvet olmasayd ı halimiz acaba ne olacakdı? Ecza-i

mulııcli fe-i Osnıaniyc 'nin diğerinden teczi ve cciinib musalla ola­ cakdı . Bak ınız iki z ı rhlı aldığımız içün şu ecnebiler ne kadar gürül­ tü. patırdı la r ya p ı yo r lar; ne kıyametler koparıyorlar! Lakin hamd olsun ki kuvve-i hakime bu cihetde de kendisini ibraz iderek eski devırlerc: eski k a ide l ere ve bunların neticesi olarak eciinibin bu gi­

lıar<>kcıleri fı ' de ı idüb de başımıza bela kesileccklerine bir daha

meydan virilmeycceğine ecanibi bile ikna' itdirdi. Lakin İraıı'da ma 'a'ı-te'essüf böylc bir kuvvet mctküd idi; Alı' Zaı·a l l ı İraıı i lcr1 Böyle bir kuvvetin mctküyetindendir ki bunlar lıürrıyycıi ta ' mi r içun çarpınıyorlar. çarpınıyorlar. Fakat ma'a'ı­ ıe 'cssüf n ii i l - i- m cram olamıyorlar1 Edinibin tasalluti gittikçe tezi­ yüd i d ı yor. Memleket daima bir here ü merc içinde yuvarlanub gi­

diyor' Bari şu memleketin saadeti içün Muzafferüddin Şah bir kaç sene daha b er - h a ya t olsayd ı ! . . Bu zat hürriyyeti kendi meyi ve ha­ hcşi i l e

virdiği içun muhtemel ki hürriyyetin her-devam olmasına

hczl-i h i m met ıdcrdi! Lakin ma 'a't-te'essüf Muzafferüddin Şiih

hası a ; za ' i f e l -c ü sse oldu6ru içün i 'liin-ı meşrutiyetden iki sene geç1 56


ümmetıen Millete

ınede n veffit itdi. İşte İran 'ın bütün belaları; bütün fcl �keıleri o gün­

ckn başladı .

Muzaffeıii ddin Şiih'ın yerine halcf-i na-halefi olan Muheın­ ıned Ali Şah cülus itdi. Bütün ömrini Tebriz'de uşak, oğlan ve ka­ dın arasında geçirmiş bu zat kat' iyyen ne terbiye ne ta'liın

dür. Hana edebiyiit-ı farisiden bile mahrumdur. Zahiri lı e ın c ıı �alı­ görınuş­

scvcn aşiiirinin derebeglerine benzer. Şişman, bed -n aza r. bcd-alıvfıl.

ensesi bayağı bir kitle-i lahm teşkil iden şu mulıib'"'

da kat' iyyen ne bir eser-i necabet ve ne bir alamct-i zcrafet var' Gü­ ya bu adam iki yüz seneden beri hükümranlık iden bir aileye, bir zfıtın sııniisın­

silsileye merbüd değilmiş! Konuşması. ervarı , harekatı hemen ba­

yağı bir külhan beğinin konuşmasını; civar ve harekatını anlatıyor. şu adamın ne derecede adi, ne kadar kısi cl-kalb olduğunu

beyan

içun şu iki misal kafidir: Muhammed Ali kızdığı zaman daima

ve­

söğermiş! Meclis-i milliyi kurdığı zaman şühcda-ı

bi­

zir ve vükelasına en adi, yalnız Tebriz ellazına mahsus kdı ınii t i le lıürriyyetdcn

risini tuıduruveriyor ve kendi eli ile kati itdikdcıı sonra kendi huzü­ runda kafasının ve sinesinin derisini saydırıyor! . . . İşte söyle bir adamın yevm-i cülüs-ı pür-nuhuset'" i

İran

içtııı

bir musibet güni oldu. Ahmed Agaycf

1 70 171

Muhib; korkulur. muataralı. Pür-nuhuset; tam uğursuzluk.

1 57


Ooç. Or. Abdullah

Gündoğdu

•,\ıcnı-i İslam* : Türkiye'de Muhacerit Mes'elesi (Cill: 4, Ay: 9, Yıl: 1326, Sayı: 1 0 1 , Sayı: 1 0 1 , Sayfa: 3116388: Kasını/ Aralık 1 9 1 0.) " A lcın-ı İsl:inı'ın kısın-ı a'zamı ya 'ni onda doküzu bugün baş­ kalarının taht - ı idarc - i tasarrufundandır. Tam iki yüz seneden berı \ ad i - i izmihlal ve inkıraza sapa n hüküınat-ı İsliimiye'nin yek-diğc­ 3 . 1 2.

feci'

bir sürctde mahv ve nii-büd

olmala­

getiriyor! Cii-bc-ca"' milel ve

akvam-

rıı11 ta 'kib ıdcrck dchşct-cngiz rı ne •

manzaralar husiı l e

Dcrgı yayın kurulu ı\ğaoglu"nun bu

makalesi öncesinde "ı\lcm-i- İsliiın" başlı·

�ıvla çıkan köşe ık ılgıli o la rak aşağıdaki açıklamayı koyma gereği duymuştur ı ı\G ). ··sıriit-ı .Hii.>takim 'iilem-i İ.•lam 'a lıidmet maksadıyla ıe 'essü.f itmiş bir ,·eridedir ki şimdiye kadar illlişar iden nüshaları sırf bu meşru ' maksad uğ­ runda çalışıldığına hüccet-i baliğadır.

Cilıiit-ı teı·lıide 'ar: idilecek en mebrur lıidmet bugün dünyanın her tarafında, di111ya ile ilıtilfıı itmemek, hatta bir hirleri11den bile haberdar olmamalı şartıy­

la kiime kiime oturan; ya 'ni başlarındaki milletlerin her dürtü ilıtiriisatına

lı:ar� ı miskintine ıehummülü, ya 'ni büs bütün ma 'kiis bir ma 'neviye telakki iı­

dilılt•ri te..ekkülü lıfışa bir emr-i İlalıi suretinde tanıyan zavallı Müslümanlar

eı·ı·elü dii nyalarının ne olduğunu, saniyen kendilerinin de bu 'alemde bir

lı akk - ı hayatları olduğunu, salisen hu hakk- meşru 'ın istirdadı içün ne yolda ralışnıak lfı:ını geldiğini bi/dirmekden iharetdir.

,\fii.ıüimanlılı

gibi

pak, fıtri, i/alıi bir dini son ı:.amanlarda alıkam-ı ı:elilesi

arasına sok11/n111ş hid 'atlerden, lıurafe/erden teı:rid içün ı:.aten iki senedir uğ­ ruşıyoru:. Cl!ridemi:.in

"A lem· i İs/Um " kısmını ta'kib iden

sevgili kôri 'lerimiz

ı:orffek/erdir lıi bi: bu kısıma da giııilıçe fazla bir ehemmiyet viriyoruı. fa·et bi '/-far: mağrib-i ak.•fıdaki Müslümanların halinden mUfrık-ı alısadalıi Müs­ liinıa11ları lıaherdtir itmeye, Efgunlıların terakkiyatını Arnavutlara bildirme)•e

rulışıyoruı,,. (iurhın ileri ı:elen meraiz-i medeniyesinde muhabirler peyda itmek; Asya 'nın

büyük şelıirlerinde de muhabirlerimiz var. Bina 'en- 'aleyh 'alem-i İslam 'da

1:eçen )U '11 n 11 n , velıtiyi 'in ehemmiyetleri bu sahifelerde topluı:a görülueği gi­

bi o 'iılcnıc 11: 'alıdan, yalwıda11 teması, ıe 'siri olabilecek siyiisi)•aı-ı hariciye içü11 m ak aleler bulundurulaı:ukdır.

Sımıı ını ıhtfır itm••Iİ)'İ< ki biz bu makall!lerdc .rırf kendi düfündüklerimizi ke­ mtil-i bi-tarafi ile yazacağmız içiin sevabı, hatası yine sırf kendimizıı raci 'dir.

/Jinü 'e11- 'aleyh hu yazılara hiçbir tarafın mahsul-ı telakkisi nazariyle bakıl­

mamu_,,,11 muhterem li.Qri '/erimiz.den riclİ ideri:,. "

1 72

( :,i-hc-ca.

yer

yer.

ı s ıı


Ümmetten Millete ı

İ s l am i y e istiklallerini gayb iderck eciinibin hıdmat-ı sefi le-i ııı u ­

lıakkaranesini ita ile ta tm i n- i ihtiriislan esaretine katlanıyor. Tarih isliimi y et ' i n şu dil-süz"' dcvre-i inkıraz ve i zmih l a li daha biııne­

nıişdir. İki

yüz seneden beri inhilai ve infisah "'da bulunan vücü d - ı

islfımiyyct hala şu vaz' iyyctini muhafaza idiyor. Fas ve İ ran i ş t e si­ ze

birer misal!

Acaba bu hal ve evza' daha birçok zaman devam i dc c ek ıııi ·ı

İnhilal ve infisah bütün vücüd-ı İ slam i yy eıe sirayet idüb şu vücüdi '

ıamiimen mahv ve na-bedid idecek m i I

Şu su'aller mühim olduğu k ada r karışık ve 'amikdir. Bunlara kafi bir cevab vinnek içün bir çok nazariyyclerin ve i ' ı ıkadfüııı 'amikane tahlil ve tcnfizi lazımdır ki nıakalcmizın dfı' ire-i vüs'aıı buna müsa'id deği ldir!

Şimdilik şununla ikıita idelim ki ecsam-ı ' uz v i yc dc olduğu gi­ bi ecsam-ı m a ' ııeviyede de bir vücüdun lıey 'et-i umüıııiyesini teş­ kil iden a ' ziidan

(Sayfa: 387)

birisi o vücüddan

a yr

ı ld ı kda

Iıenıan

bütün vücüdda birçok tahavvülat ve ıebeddüliiı husüla getiriyor ki

vücudun mahiyetine bile sirayet i di yor. Ez-cümle vücüd e s ki

vc­

zii ' i f ve ta 'amül-i tabi ' iy esi n i ber-vech-i layık ifa idemi yor. İ n fisfı l edilmiş a'zalann ehemmiyet v e adedi ııisbetindc vücüda b i r za 'af- ı

tari"' oluyor. Bununla beraber sağlam kalmış a ' za üzerine gfı ' i b idilmiş a'zalann vazifesini d e itadan başka a ' za-i mczkıircnin h i ­ mayct v e h ı rasetine d e b i r kısım-ı kuvvet v e fa 'fıliyet sarf iıınesı la­ zım geliyor! ! Bina-ber-in eğer vücüdda a ' rız o la n maraz birçok

müddet devam iderse ve 'uzuvları birer birer ga 'ib idersc hir gün gelür ki lam bir vücüddan ya l n ız bir 'uzuv kalmış olur ve şu uzu,· bütün bir vüciıdun k a lTe- i a ' ma l "' ve vezii ' i lini ifaya nıechür kalır. işte vücüd içün en telılilcki zaman bu devirdir.

1 7) Dil-sıiz; gönül yakan. 1 74 infisah; bozulma. l 75 Tari; aniden, bi rden bire ba0 gösteren 1 76 A'mal; ameller.işler.

1 59


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Şimdi şu nazariyycyi 'alcm-i İslama tatbik idelim. Ma 'ncn yck-vücıid olan 'alcm-i İslam 'ın bir çok uzvları ga'ib idilmiş ve müıcbakilcrindcn de bir çoğu tükenmekde bulunmuşdır. Üç yüz el­

li m iliyo nluk 'alem-i İsliim'dan üç yüz milyonu ecanibin taht- ta­ sarrufunda ve yed-i ıcmelüklerindedir. Mütebaki elli milyondan

mürc k k eb Fas ve İran dahi ıükenmekdedir. Afganistan bir çok desı­ se"'ler ve hileler neticesi olarak kendisini haricen başkalanna va­ b es te i t m iş '

Dımek ki sağlam kalarak hayat-ı zatiyyesine malik olan yalnız

Osmanlılardır; Bürün başka uzvlar bitmişlerdir. Ye ya bitmek üzc­ rcdırler. Bugün Osmfınlılık İslamiyeti ma'nen ve maddeten temes­ sül

idiyor. Eğer bi 'l-farz ' a lcm-i İslam haritasından Osmanlı impii­

raıorluğuııı çizerlerse şu alem na-büd gibi görünür. Zira kürre-i arz üzerındc müslümanlar ile mcskün diye kayd olunmuş bütün yerler başk;ı rıih il e başka hayat ile gcçinmekdedirler. Birinde Rus hayatı . Rus rülıu,

diğerinde İngiliz hayatı, İngiliz rühu daha ötesinde Fran­

sız lıayiiıı Fransız rühu hükümrandır. Ye'l-hasıl bütün kürre-i arzda

mcdeniyct-i İ s lam i ye mağlub ve makhür olmuş ve yahüd olmakta­ dır' Yalnız Os manlı imparatorluğu da 'iresinde medeniyet-i mezkü­ payidardır. İşte bunun içüııdür ki Osmanlılar bugün doğrudan

doğruya ma'nay-i tammi ile İslamiyet'in ziit-nüması mümessilidir­

rc

lcrl l Ziiten Yavuz Sultan Selim zamanından beri ya'ni hilafct-i mu'alla-yi isliimiye 'yc malik oldukları günden beri Osmanlılar kalb- i

İslamiyycti teşkil idiyorlardı. Burası merkez ve rüh-ı İslam

ıdi.Lakin şu alaka sırf alaka-i ma'ncviycden ibaret olarak Osmanlı­

l ığı 'alcm-i İslamiyet'e karşı bir takım veza'if-i maddiye ilasına ic­

bar itıniyordu. Zira İslaıniyyetin başka uzvları da sağlam ve metin olduklarından şü' üni'ıı ve medeniyct-i İslamiye'yi, hukük ve şan-ı İ sl{ımiyyet ' i muhafaza ve müdafa'aya muktedir idirler. 1 77 Desise; hılc.

oyun .el

ahından yapılan iş 1 60


L nımetten Millete Lakin ma'a't-teessüf tahliline girişcmiyeceğiz bir çok sc beb­

lcrılcn dolayı şu selamet, maraza-i mübcddel olarak a 'zii-i

ınczkiı­

rcyi birer birer vücüddan ayırdı ve ayınnakdadır. Milel ve akviıııı - ı İslamiye yek-diğerini veli iderek bır hariibi-i dehşet-cngiz i çinde lıiirriyeı ve isıiklaliyeı-i mill iyelcrini gii' ib ildiler vcyii itmckdcdir­

lcr. Bunlar darbe-i eciinibe maruz kaldıkca bir vel vel c - ı dil--;üz ve bir feryad-ı ciin-gudaz i le ııazar-ı i ftikar ve ihtiyfııılarını heıniın kalb ve merkez-i İslamiyyet olan Osmanlılığa atf idiyorlar. Buradan

ıne­

ded, yardım, bir kelimc-i dil -nüviiz bir işaret teselliyct-aıııiz bekli­ yor l ar. Alı! Osmanlı lar• B i lseler bugün biitün iıısaniyyetin hammi­ si n i teşkil iden üçyüz milyonluk İslamiyyet çcşın-i müıııid ve d id c­

i intizarlarını şu merkeze dikmişlerdir. Buradan bir alamet sihr-i ııu­ ınanın, bir işiireı-i mu'eiz-asiinıı zuhurunu bekl iy o r l ar. Bütün üıııid ­

ı lıayiillarını bütün şcvk-i ihyiilarını buraya atf i tmişlerdir. İ l imleri­

ni, cdeblerin i , ma'iirifelerini, mekteblerini, mu ' fı lli m lcr i ı ı i ve hatta kitablarını ve edebiyyatını buradan istiyorlar. · Akm-i İslfımıyycıin

cıı hicri köşesinde buluııub da kendisinde bir azcık haııı iyycı-i mil­ l iye gayret ve zevk-i İslamiye hiss idcnler şu merk eze şit:ib;i n ub­ rak burasını bir kerre olsun ziyaret itmek şcvkindedirler. Ye ·ı-hasıl bugün ki gün mcrkez-i hiliifct-i ' ulyii doğrudan doğnıya Kfı'bc-i amal müslimin ve kalb-gah-ı lıakiki-i islamiyyet o l a ra k bütün ale­ min cezbe-galıı olmuşdur. Vaktinde Medinc-i ınüncvv.:rc, ş;iın-ı şe­

ri f ve Bağdad oldukları gibi asr-ı hazırda da şu ınerkcz - i hılfı fct ye­ niden ve yavaş yavaş lıemfın vahdcı-i hakiki-i İsliiıııiye"nin nokta - ı evvelisi olmaktadır. • Alem-i İslam umıiınen v e Osın f üıl ı la r bi ' ! -h as ­

sa şu ni 'mcı-i ' uzmanın vücuda gelmesi ve İ slfüııiyyct'dc yeniden bir vahdet-i İslamiye hissiyıitı uyanması şükrün ve ın i ıııı cı i ıı i hcımin inkıliib-ı sa'adet-ııumlııı-ı Osmani' " ' yc ıncdyıiıı'"durlar. F i ' l-h;ı k i -

1 78 lnkılab-ı sa'adct-nümıin-ı Osnıani; mutluluk gösıcmı Osmanlı ınkılahı 1 79 Mcdy\İn; borçlu. 161


Doç. Dr. Abdu/la/ı Gündo*''"

ka devr-i Haınidi'de merkez; ecanib hilafetin eevelan-gah-ı hırs t a ma ' lan

ıc

olduğu gibi inkılab sa'adet-nümünumuzdan sonra hüku­

met meşruta-i

meşru'amız sayesinde malıiyet-i asliyyesine ric ' aı

iderek mecmu·

irtan-ı müslimin ve merkez-i tevhid-i İslamiyiin 01.

ımışdur_ İ şıe · a ı e ın - i

bu hal ve evza ' ; millet ve hükümet-i Osmaniye üzerıne

İslama karşu bir çok vaifelcr tahmil"" idiyor.

Ecanibin garaz ve bed-hahlığı dahilde birçok gava ' i l '"in ıne ı ­

cudiyeti ve çok avarız

bi'l-hassa vücüd-ı millet ve memlekete 'arız olmuş bi r­

nazar-ı dikkaıe alınırsa şu veza'ifın ifası ne derecede ağır

ve nıüşekil olduğu tebeyyün ider. Mesela ez-cümle

muhaceret me'elesi yukarıda bir tafsil beyan

aviinıilin sevki ile ınemalik-i İslamiye'den bir çok muha­ . c ı rl er Osmanlı ' ya akın akın gelmektedirler. Bu zavallıları bi'ı-tabi iıdiğimiz

nıuhacerete sevk

iden fakr u ihtiyiic ve kendi memleketlerinde giir·

d ü k l e ri zecr"' ve zu lmdür. nıa · işeılerini

Bunları iskan ve levazımat istirahaı

ve

teh 'iye'"' itmenin derce-i mesiirif ve külfetini herkes

ıahınin ider. H ük ü m e t- i Osmaniye bu kadar ınesarif ve külfeti bi 't­

tabi · k en d i zevk ve sefası içün yapmıyor. Vazi fe-i mukaddesinin i fa s ı taht-ı mecburiyetinde olarak yapıyor. Eğer şu zavallılar kendi memleketinde

kalub da sa 'adet ve istirahatle yaşasaydılar hükümcl·

i Osmaniye içün

göıiilüyor

daha muvafık, daha iyi olurdu. (Sayfa: 388) İ şıc

ki muhiicirin-i İslamiye 'nin Osmanl ı ' ya muhaceret iıınc­

l eri b i rçok gava 'i l- i dahi liye ve hariciyeye sebeb oluyor. Dahilde anasır gayr-i ın ü s l i ın e nıüslümanların muhaceret vasıtası ile teziiyü­ dünden kuşku lanarak

muhacirin-i İslamiyc'nin kabulü 'aleyhinde

bir çk gü ıii l ı üler yapıyorlar.

Bunlar kasden cclb idil iyorlarrnış, bun-

1 80 Tahmil: yüklemek. 1 8 1 Gava · ; ı ; g:iılclcr. 1 82 Zccr; haskı. zorlama. 1 H 3 ıch · ı yc : kar�ıloıııa. hazırlama. 1 62


Ümmetıen Millete lara

Hıritiyan yerleri viriliyonnuş, ki atide H ı ristiyfınlar daha kolfıy­

lıg la czdirilsün. Ve kıs "a/a-zı:ilik'"' Hfıriede ise hükümaı Hıristiyaneye m uh iici r i n - i İslanı i y c ' ııiıı Osmanlıya doğru hareketlerini « İ ttihad-ı İ slam» rııc s lc ğ i ıı d c mişi

bir al amet diye telakki idiyorlar. Halbüki şu zava ll ı la rı n tcrk - i ve

vatan

memleket iderek diyar-ı gurbete gitmelerine yegane sebcb hc­

ıniin tabi 'i bulundukları hükümeılcrin h a kkl a r ı ıı da reva gördükleri zulm ve ta'addidir. Burasını mekale-i aıiyemizdc bcr-tafs ı l-i beyan idcriz.

Ahmed Akayef 3.13. Alem-i islim: Makalat; Vaz'iyyet-i Siyasiyc-i Hizıramız (Cilt: 5, Ay: 1 0, Yıl: 1 326, Sayı: i l i , Sayfa: 1 1 7- 1 1 9, Aralık 1 9 1 0/ Ocak 1 9 1 1 ) İ ki buçuk sene evvelki v a z " i yyet-i siyasiyemiz cü ml ece ma'lümdur: Ecabinin müdiihalfıt-ı güııa gününe m a " rlız kalarak şü 'ünat'"-t milliyeınizin kfıffesinde istiklali yet ve ıııuhtiirriyetdcıı mahrum kalmıştık, hangi t ara fa çevri lirsek önümüzde :ıcfıııibi n i ıı mümana'atını, arkamızda da yine eciinibinin t azy i k i n i görüyorduk. İ dare-i müstebidde bir ıarafdan, ahaliyi iğfa l itmek, di ğ er taralôan ses çıkiim1amak ve gürültü yapmak niyeti ile eciinibın bütün ıazyi­ katıııı, bütün talıkiriitıııı kabül iderck her ne isterlerse icrii i d i y ordıı. Azıcık mukabele, metanet gösterir ve eciinib ric:i l-i de vl e ti n alıv�il­ i nihiyelerine, kemaliyle vakıf olduklarından bir t iİ k ıııı «bllifo " lcrlc tehdidiitda bulunurlar, nümayiş yapa r l ar ve b i ' l-fıhirc i bd z o l unan ,

metaneti ezerek bütün medde· iayiiılarına nfü 1 o lu y or l a rd ı 1 R4 Buna göre kıyas et. 1 85 Şüünat; hadiseler. olaylar.

1 63

.


Doç. Dr. A bdullah GiindtJğılıı Lor:"ı ııda

\"C

k ı nd a k i ha k k s ı z

Tıırb i ni

denilen i k i Fransız'ın, İstanbül nhtımı

hak­

ıııüdde'iyatları semi'-i kabüle alınmadığından do.

l ay ı /\bdüllrnın ı d ' i n d os tu

olan, Abdülhamid'den külli maaş alan

idarc-i sa b ı k a n ı n bürün an ' an a t - ı

rühiyyesine vakıf bulunan Fran s ı z

scliri Koııstfııı ' ı n i ğvfıtı üzerine kocaman Fransa devletinin seITıiıı-ı bahriyesi M i d i l l i 'ye ka dar

gelerek bir nümayiş yapdı, yıldız ti tredi,

rid l - ı lıükümeı k e nd i leri ni

gaib ildiler. İki Fransız, altı yüz senel i k

h ı r lı i l :ifcı - i ıııuazzaına-i İslamiyc'yi istihkare muvaffak ve haksız · l ı klarını hakk olarak gösterdiler'

Rusya hükumeti Bağdat şimeııdü­

fcri n i n /\ iman lara v i ri l mesini işidir, işitmez hükumet-i Osmfını­ yc'dcn k cıı d is i n c de bir hisse taleb

iıdi. Güya memleket taksim idi­

l i yonnuş d a kendisi memleketin bir varis-i meşrü' ı imiş gibi ke nd i h a k k ın ı t a k b idiyor' lı ükürııd<ir-ı cabbii r

Abd ü l hamid otuz milyonluk halkı litreden ,

bahr-ı si yah scvfılı i l i ndc

fııiyen inşa' idi lecek bütün şimcndüfcr im­

t ı yü11 1ı ı Rusya lı ü k üm e ı i n c

kaddem Rusya ' n ı n d ah il i

teslim itdi . Hatta bundan dört sene mu­

ve harici tehlikelere ma'ruz kalarak

huh rfı n l ı bir zaman geçirdiği rafından k a t ' i yy cn bir

en

esnada Rusya hükümetini Osmanlı ta­

teşebbüsde bulunmayacağına dair te'min

d i mıek i ç ü n /\bdülhanıid na bütün

o

şimdi Moskof tehdidalı karşısında titreyerek

iı­

Rusya 'dan gelmiş bir askeri komisyonu­

orduları ve dcvair-i askeriyyeyi teftiş itdiriyordu. Daha ne ­

ler. daha nel e r ' . . İşte i k i b uç uk

sene evvelki vaz'iyyet-i siyasiyemiz! Lakin eca­

ı ı i b i n tasa l l u tu yalnız siyasiyat

ve maddiyat üzerine değil, bütün

ııı a ' neviyfıtım ıza kadar

da tevessü''"' itmişdi. Biz Avrupalıları baş­

ka b i r ı ı yn ct de n . başka

bir hamurdan yoğrulmuş, yaradılmış add

ıdiyorduk onları

in sa n l ar arasında mümtaz, diğer insanlardan ali.

ncc i b bir ma h l ü k gibi görüyorduk; 1 X<ı Tcı·c'5(ı ' . gcııışlemiş. yayılmış.

1 64

Avrupal ı lar ne dirse hakk ve


(ı mmeıten Millete

Frfınsız gazete s i n in yazısını ilhii.maı-ı asiiman i'" gibi

doğrudur! Avrupalılar ne iddia iderlerse muhakkak ve lıak ikaıd ı r ' !3ir şa r l at a n

kabul idi yord uk . Büıün efkar-ı hissiyiiıımızı onlarınkine benzcıııck­

dc. onlarınkine uydurmakda bir fahr, bir mübiibat

Fransız

duyuyorduk ' İki

kelimesi öğ ren m i ş b i r Osmanlı ş u kelimeleri kendi l isanı

arasında kullanmakda bir zevk, bir müserreı hiss idiyordu. İşıc bliy­ le bir

esiiret-i fikriye ve h i s si ye idi ki devam idüb gidiyordıı Şu i k i

esaret, y a ' ıı i s i y a si v e maddi esiireıle m a 'nevi v e fikri esiircı. ğeri i le imtizac

yek d i ­

iderek bütün kom i te mi z i , m i llcıiınizı, diyancıiıııizı

mahv ve na'büd itmekde idi. Bence ikinci

es:ireı, y a ' n i esftrcı-ı fi k ­

r i ye ve hissiye, daha m üh e l l i k '" i d i . Zira tarihin v i rdiği tccıiib.·lcr

üzerine bir kavm kendi şahsiyet-i s i y ii s i y e sini giiib ıdersc şalısiycı­

say e si nde yine yaşayabil ir, yeıı ıd c n lıfı k i ­ miyet-i m i lliyeye nai l ola bi l i r. İ şte İ t a l y a, işıe Lchisıan1 Fakaı bir i ma'neviye ve fikriyesi

kavm şahsiyet-i fi kri y es i n i gii i b iderse ona bir daha çare bulunmaz'

Fakat be reket v irsünki iki buçuk se n eden beri şu iki dürlü cs;i­ retden millet-i Osmaniye bir muvaffakıyyct-ı aziıııc ile yakasını s ı l ­ mekıedir. B ugü n esareı-i

si yas i yeden

kurtulmuş olduğumızı Avrupa l ı l a r

bile kendi arzularına rağmen i 'tiriif ve t e s l i m itmckıcdirlcr. Buna en

en muk i n i ' ' " şahid, Avusturya hariciye ıı<izı rııı ı ıı geçen

gün Macar delegiisyoni m uvace hes i n de iriid iıdi ğ i nuı ukdur. Müşa­ ınu'teber ve

rünileyh nutkunun kısm-ı a'zaınını Türkiyc'yc hasr itmiş. B i ' l-lı;is­ sa iki madde üzerinde b cyan -ı fıkr itmişdir:

(Sayra : 1 19)

Evv e l a 1 908 s ene s i yaz vukuüı ıııdan sonra Os­

manlı hükumeti yeni ve meıin esaslar üzere ıeşekkül itdiğimkn do­ layı

bütün Avrupa h ük ü m e ı l eri ni n Osma n l ı devletine karşı şimdiye

kadar ta'klb itdiği mesleğ in bütün bütün tabdll ve ıağyir i d i lıncsi l u 1 8 7 ilhamaı-ı asüınani;gökıen gelen i lhamlar, vahiy. 1 88 Mühellik; helfık eden, tildiircn, öldiiıiicii. 1 89 Mukini'; ikna edici, kanaat bahşeden.

1 65


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

züıııı Avusturya lıiikümeti meıtclik olduğu hükümetler ile beraber i ' t i riif ve te s lim idi yor» dimişl lerdir.

Tarz-ı d i p l o m a s ide söylenmiş olan bu cümlenin irade itdiğ ı

meram

ba�ka ve s ade

nıiidahfılcsi

bir lisan ile beyan idilirse maksad şu

olur:

hüküm:iı ecnebinin Osmanlı Deveti dahili iş l e ri n e

bundan sonra

gayr-ı kabildir. Bunu i 'tiriif ve teslim itmelidir.

Bundan

m;i 'ada, hükümat-ı ecnebiye mazinin bırakmış olduğu bütün izler­

den. es e r le rde n, ler'

an ' a ne lerden

Osımin l ı l ıkda arıık

yo kd u r 1 »

i şle

haysiyet

ve taamüllerden de vaz' geçmelidir­

bu gibi şeylere tahammül ve sabra imkan

ve şere f- i millimize müta'allik olan şu sözleri

.'\\" Usturya hfıriı:iyc n azı r ın ı na

söyleten ancak ordumuzdaki tanz i­

mfıt ve teşkiliitda ve memiilik-i Osmaniye'nin cihiit-ı muhtelife'"'si­

ni sarsmış olan ihtilallerin sühületle ve bir daha tekerrür i tmeyecek stiretdc iskfıtı nda i b riiz yor ki şu

leı değildir. Bu

ye ınevclıddır. lerini

iıdiğimiz muvafTakiyetlerdir. Avrupa görü­

m i l l e t devr-i sabıkın gösterdiği gibi bitmiş ölmüş bir ınil­

m i l l e tde daha bir çok kuvii'yi maddiye ve ma'nevi­

Veyii

neleri muhasaraya iiliin isliifı n ihliifında kendi­

m üda faa, hukük-ı milliye ve beşeriyelerini hafaza kifii yet ide­

rck hamiyyeı ve isti 'dad bir devamdır. Ve yine Avrupalılar görü yor ki bu az zam a n içıııde ibraz itdiğimiz asar-ı hayat, bizi yeniden şa r­

kabil inhina akvam-ı şarkiyenin yek-diğeri ile bir ahcng

kın

gayr-ı

ıfıın

içi nde yaşamaları,

musüd olmaları yine bizim elimizde olduğu­

nu Avrupalılar yeniden

duydular, ve duyubda bizim şeref-i nefsimi­ ohşamağa başladılar. Biz bugün ınüdii­

lıfı l - ı ı:rnebiycye sa b r- ı tahammül değil bi-z-ziit Avrupa hayatının, ,'. ı . h i ssiyyet-i nı i l l iyenıizi

/\vnıpa muvazenesinin, şark ile garbda sulhun bir devam olmasının hakikati bugün yalnız Avusturalyalılar değil.

en

hüyük

l 'Jl.I

( ·r!ı<il·ı nıuiırdılc; rnıılı ı c l r f yünlerden.

esiisı y ı z bu

bütiin cihfı n t esli m idi yor.

1 66


i' nımetten Millere

Esaret ma ' neviye ve fıkriyyeyc gelince ge rç i şu esarete.len is­

ıilıhiınız esarct-i siyasiyeden olduğu kadar değilse de, yine lıaınd olsun bu yolda da ilk kademeleri aıdık. İ şin en tu haf yeri burasıdır kı b izi bu yola sevk iden, bizi hcrkesden ziy ade taht-ı esürcı-i «Fransızlık» Osmanlılığa galebe çalarak bütün ş u' lın a t

ma'neviye ve fıkriyelerinde ezmekde olan Fransızlardırı

-

ı

lıayü­

tiycmize s irayet itmekde idi. Fransız lisanı, Fransız edebiyat ı . Fran­ sız

efkar ve hissiyyatı, Fransız zevki evlenı1izi, iiilcleriınizi, ınck­

t eblcrmizi,

ve hatta zeka ve kalbimizin en hicri köşelerini bile tesh­

ir itm i ş le r idi! B u halin bu cvza'ın Osmanlılık ve bi 'l-lıiissa ıniislii­

ınanlık alemine fıtratına, seciyesine, ne derecede muvafık olub ol­ d i ği içün uzun ve amik bir mübahescye muhtiicdır. Ş i md i l i k yalnız madığı mes'elcsi en mühim mesa' il-i hayfııimizden birisini tc�kil iı­

şura s ına celb-i dikkat idiyorum ki el-yevm bü t ün Osman l ı l ı k ale ­ minde Fransızlığa karşı bir «rah-ı aksiyon» bir aks-ı hareket miişa­ lıade idilmektedir ki bu da milletimizin teşekkül iıdiğini gösteriyor. Bir kere bu günki matbu3t-ı Osmaniye ile burdan altı ay evvel­ ki matbüat-ı Osmaniyeyi mukabele idiniz! Tciavüt-ra ez-koca ta be-koca! ! "' Bundan altı ay ' akdem matblı3t-ı Osma n i ye likr ve hı ss iy ;itc a hemiin Avrupa matbuatının, bi-1-hiissa Fran s ı z ınatbtiiitınııı esiri.

ayine-i aks-endaz"'ı idi 1 Şahsiyet, kendine mahsıis bir ıncvı.:iıdiy­ yet. .. Bütün bütün mefküd idi. Bugün bütün bütün aks-ı hat icra-i lıükm idiyor: Fransız lıükü­

meti ile Osmanlı hükümeti arasında i sti k ra z nıcs'clı:sindcn dolayı zuhür iden siyasi münakaşa nıatbtiiita geçdi. İ lk evvel ınütcrcddıd ke ndi kuvvetine emin olmadığı belli 1 9 1 "Yerden yere ne kadar farklı ' "

1 92 ayinc-i

aks-cndaz; aynaya diişen

aksı.

1 67

o la n

nıatbfüiı-ı Osııı;iniy,·


Fransız

ın

a ı biı<lı ı nı n dehşetli

Doç. Dr. Abdullalı Gündıığdu muhiicematına ha fi f bir süretde mı ı kj .

bcledc buluııdı. Lakin münakaşa gitdikçe şiddet-i kesb iderek etkir \c

h i ssy<iı-ı m i l l iye galeyan itdi. Bugün yalnız esas mes'ele deği l,

büıiiıı F ran s ı z hayatı medeniyeti, ıarz-ı maişeti matbüat-ı Osmaniye ıarafı ııdan ş i ddet l i ve muhakkak bir tenkide ma ' rüz kalmışdır. Ahı

:ı y evvel kimse Bunu kat'iyyen hayaline bile getirmezdi. Ve ıııes ' e l c n i n en meserret-aıniz''" , en ümid-aver ciheti budur ki bir ıa­ ra faa seyirci s ürc t ı nde kalan diğer Avrupa matbüatı şu münakaşada Fransız m at b iıiit ınd an daha ınütedil daha hakk-perest gördüler

lıakk ve hakikiitı Osmanlı ınatbüatına virdiler ; Osmanlı matbüiitını

Doğrudan doğruya şu münakaşa Osmanlı matbüatının Fransız mat­

İ�te asıl

buatı üzerine büyük bir galebe-i ma'neviyesi i le neticelendi.

hayiit-ı m i l liye, işte asıl istikliil-i m i l l i , işte asıl inkı lab·

ı kebir budur.

Ahmed Akaycf 3. 1 4. D:irü ' l-Hil:ifede

Mairif-i İbtidi'iyenin Hali ve

Süret-i Islahı

-!M u kaddime

1 0, Yıl: 1 326, Sayı: 1 13, Sayfa: 1 5 1 -1 53 : Aralık 191 1 )

(Cilt: 5, Ay: 1 9 I O/ Ocak

D:ir-ül-hiliife ahali-i nıüslimesi beyninde emr-i celil-i maarifin

rıcşr ve t a ' ın i m i mes'ele-i mu'tena bahası senelerce millet-i necibc­

ı

Osmaniye üzerine bir kabus bela gibi çökerek v:idi-i inkiriiz ve iz­

ınilıliile sevk iden ve cihet-i ciimia-i İslamiye iktizasınca bütün

<i l eın-i İ slanıiyyetin inhitat elemini mücip olmuş olan devr-i istibda­ dı ta k ö kün d e n kal' u kam' ''" iderek terakkiyiit-ı a' liyeye kesb-i is1 'IJ rncscrrcl.;i rniz; sevinç vcnı, rnuıluluk bahşeden.

1 '14

kal·

u kam· ; söklıp

ele geçirme.

161!


ü mmetten Millete

ıi'diid eylemesi şevkeı ve e za me t- i sabıkasını iadeye çalışan yeııı

Türk i ye içün en mühim ve hayiit-ı memlekeı ve 'iilcnı-i İ s l a mc a cıı bü yük mesa ' i ldcndir.

Devr-i meııhüs-ı istibdad en müdhiş ve en büyük darbc-yi ıııafı­ rifc unnuş ve t eşne - ga ıı "'- ı a' lem ve maaiiri f dürlü d ür l ü mez;ilım

ve

i 'tisaffit"'a hedef olarak kiilii'"-yi ' i lm ve ma 'rifctlcriııı bfıZ<ir-ı

revac ve mevki' -i istifadeye vaz' İlmekten men' o l u nmuş t u r. Yiıkı ·5

hükumet müstebidde kiıffe-i şa'bat'"' devleıe isiil-i desı-i ıa'addi iı­

ıniş ise de en ziyade zebun-ı kalır u ıed mi ri olan yine maarif olıııuş­ ıur. Çünkü böylece hareket eylemesi de kendi menafi . - i hasisesi ik­ ı izasından idi. Zira millet necibc-i Osmiıniyenin maarifin terakkisi ile yevmen min'el-eyyam tenvir-i efkar ey l ere k usül isıibdiiddaıı ıahlis-i kiribiın e'yleyecek vesait ve vesaile tevessül ey l e me s i dcr­

kar idi.

Lakin devr-i istibdiiddan eyiıdi-i mezalim ve i 'tis<iffıı ı ııda bıitün

c frad - ı millet zebun kalmış ve Osmanlılık nanı ınübcccelini taşıyan bi' l-cümle m i lel ve akvam şu ezilmenin netayicini hiss iınıckdc lunmuş ise

de şu vadide ahali-i müslime ile gayr-i mıis l i ın c

bu­

arasın­

da büyük bir fark görmemek kabil değildir. Zira alıiili-i gayr-i müs­ lime hakkında icra olunan tchakkum ve isti bd ii d Z<ilıiri bir siın:tdc vuk u ' bulub pençe-i zulm ve

istibdiid bunların ma'neviyatına. c lkir

ve h i ss i yat ına ve kalb ve ruhlarına kadar le 'siratı seıncııiikiııi icr;i idemiyordu . Müdahaliit-ı ecnebiycye m ah a l virmekıeıı d5ııııa had· ve endişe iden ve teb'a-i gay-ı ınü s l im es i n i diivel-i nıuazzaıııanııı taht-ı himayes i ne resmen bile terk itmiş o l an hiikıiıııcı ıııüstcbıdc bunların ki lisalarına, ay in - i

d iniyel eri ıı c. l is ii n l arı n a.

1 95 Teşnc-gaıı: ! . Susamışlar. 2. İsıcklcr. 1 Q6 i ' ı isa fli ı ; doğru yoldan çıkınalar.sapnıalar,yolsıııluk 1 97 Kiilii; hüner. ycıcnck. 1 98 Şa'5bıiı; şuclcr, kollar. 1 69

cıınclcr

nı c k a t i b i nc .


Doç. Dr. Abdullah Gütıdogd11 edebiy<itına. pek

o kadar müdahale idemiyordı. Bunların düçfır ol­

dukları ınez<ili m ve i "ıisatlitın asar-ı muharebesi maddi bir sürcı kcsh ıderek k a l b l er in e kadar nüftiz ittnemiş olduğundan idrakiy le müşerref ve ıniibfılıi olduğumız şu dcvr-i dil-ara-yi hüriyyctde az za ınfı n

içinde kendilerini toplayabi lirler.

Alıa li-i ıniislimcye gelince pcnçe-i zulın ve i 'tisaf bunların ta

a ' ırnik-ı k a l b lcri n e kadar nüftiz itniş olduğundan bunlar maddeten. ın:ı"ııcıı. c ı smcn ve kalben mutazamr olmuşlardır.

(Sayfa: l 52)

Kuva-yi ma'neviye ve maddiyelcrine halel-dari olarak bunlar­ da fikr-i teşebbüs, faaliyyet, 'azim, metanet ve daha bu gibi seciıya­

yi al iyeye isti 'dad ve kıibil iyyet bırakılmamağa hasr-ı mesai idi i­ miş, lıfılbüki dcvr-i hürriyettin bütün efrad-ı m i l lete küşad eylediği m cyd <in-ı vasi' -i mübarezede bu gibi evsaf-ı ' aliye ve bir güzideden

olacağı

istibdad ı n ncıicc-i müe l l i me''"'si olarak mahrüm kalmış olan bir un­ �urun ma ğ l ü b

der-kar dır. Binaen-'aleyh ahali-i müslime

iç ün bu gibi mchiizir ve ' uyübfıtın bir an evvel bcr-taraf ve izale idi l m csi b ir mes'cle-i hayfıtiyedir. Bu ise yalnız metin ve sağlam

csiislar üzerine tensik"'" idilmiş müntazam mektebler vücuda getü­ rülınck ve ettlil-i vatan'"' bu mektcblerdc suret-i cedideye bu mü­ keınıııelede t a ' l iın ve terbiye olunmak suretiyle hasıl idilebı liyor.

Şurası şfıyan-ı kayd ve tezkfır'"'dır ki bunca fedakarlıklar ihti­ yariyle elde i di i m i ş, millete ve ' ii lem-i İslamiyyet'e bir çok ümidler batış eylemiş

ul

an

ıncşnitiyyet-i Osmi'ıniyenin beka ve devamı ve

derece-ı t e ka m ü le su ' üdi, mücerred-i maarif-i umfımiycnin metin ve h a k iki esaslar üzerine vaz' v e tc'sis ve tahkimine menU120'dur.

l 'JtJ Mü'dlımc: elem.

:!<ılı

acı

veren.

frn,ik: l . D ü7cnc .yoluna koyrna,düzcıılcrnc,sıralanıa;düzclımc.

201 L: ı fal·ı Vllan: vaıan çocukl�rı. 2r12 Tcz-kfır. y:.ıd c[mc. haura gcıirmc. �rıJ Mcnuı; mer but, htığ l ı

1 70


Ü nımetten Millete Şurası piş-nazar"" ve te'emmül''"c alınmalıdır ki inkıliib-ı Os­ m fıııi bir inkılab-ı fikri olmayub askeri, siyasi

ve biniieıı-aleyh sırf

havassa mahsüs bir inkı liibdır. Sınuf ve ıabakiit-ı millet ise cskı ha­ yat ve efkarında her-devam olduğundan bu keyfıyyeı-i müstelzim

ıchazzlır ve el-hakk şiiyiin-ı tefekkürdür. Ahalinin şimdi hürrıyet ve meşrutiyete kfırşu izhar i nnekde olduğu hi ssi y at ve ihtisasfıı-ı · u lvi­

ye mahzen"• senelerden beri zebi'ın-ı pençe-i zulm ve kalıri olduğu

istibdfıd hakkında beslediği mi'ınfıferet ve in fı ' ii l atd a n müııba'is

olub b u ise ila gayr-i nihiiye temadi eyleyecek ve milletin t a a ' ıııfık-ı

kalbine kadar kök salacak bir esfıs-ı kavi ve ze v iil - i mi- pezir''' değil­ dir ve sehl-ü ' I indirfıs ve tezelzüldür. Zira avfım-ı n as ı n evham ve talıayyuliitınca h iürriyyet ve meşrutiyyet el-yevm fır'avııa

kfırşu

hazret-i Musa aleyhi 's-selamın yed-i beyziisı hükmündedir, ·avam­

ı nfıs asırlardan beri ma'iirifın di'ıçfır olageldiği b i ' l -cüm l e derd ve ihtıyadita hürriyyet v e meşri'ıtiyyetden çfıre-i a c il be k l i yor. Bunun

husi'ıli ise karib bir zamanda mümkün olamayacağından ye\'mcıı mine'l-eyyiim bu halden 'aviim-ı nasın ye's ve nfı - üııı id i ye duçar olaeakdtr, Bunun içün 'avam-ı nasın efkar ve hissiyyiitını bir an ev­ vel tenvire çalışmalıyız. Bu da ma 'arif-i um i'ınıiyen iıı m e ti n ve ıııi'ınıazam esaslar üzerine ıslah ve tensikine vii-besıe""dir. Bir kere efkfır-ı umumiye tenvir idilince ahali hürriyyeı ve ıııcşnltiyyetiıı fe­ vii ' i d ve nıuhassenfıtını, veza ' i f-i medeni yenin si'ıreı-i i!Tısı ncJcn ibaret bulundığını fchm ve idrak eyliyeeeği gibi . ıııeşnlt iyyetin ıııu­

vafı k -ı mcşrü ' iyyet ve her dürlü terakkiyat ve ıckaııılı l;i ta mazhar olmak içün yegane tarik-i silm ve s aad et dir eyleyecekdir. 204 Piş-nazar: ön göıii.

205

Tc'emmül; cıraOıca diişünmc, ınülahza

206 Mahzen: ancak. yalnız. foka ı . 207 Na-pczir: kabul etmez. al a maz . 208 Vabeste: bağlı .

171

cımc.

olacağını

da bi 'z-Z<iı

tak­


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı Lliniicn-a lcyh maiirif-i

umümiycnin ma'kül, ciddi ve mabehi'ı­

taıbik '"' esaslar üzerine tensik ve teşkili dcrecc-i vücübdadır. Hürri­ yycı ve meşrütiyyct şfınlu ordu

tarafından ihraz idilmiş ise be ka

de v am ı. muhafaza ve tahk i m i de

tün Osma n l ı l ı ğa a ' id

y a ln ı z İstanbül ahalisine ve hana

bü­

bir mes 'elc olmayub, fevke't-tasavvur bir ma­

hiyet ve azimeti hii' izdir. Takriben bulunan bütün "alem-i İslam

350 mil iyon müslimini mu h t ev i

bu mes'ele-i mu 'tena-bahaya

alaka·

bu kadar seneden beri sine-i hamiyyet

karşı gerek haricden vuku' bulan bi'l-cümle mıı ­

dar bulunuyor. A l t ı yüz

ve

def' ve bilad-ı mukaddese-i İslamiye'yi kanlan bahasına

h ı fz itmiş olan O sm a nl ılar yyeı

idil­

vasıtasıyla kabildir.

B i r de ma'fırif mcs'elesi

haccmatı

ve

b i-hakkın"0 idiire-ı

bulunan her millete layık bir süretde tensik

meşrutiyete malik

ıniş olan ma' fırif-i umümiyc

şccii 'atini cd ini be

ınücerred ve

nazar-ı İslamiyet'de fevkal'ade bir

' ulvi­

ve kudsiyyet kazanmış olmakla beraber payitahlan makarr-ı

h ı l<i fet-i

' uzma olduğu için daima "alem-i İslamca bir Ka 'be-i amal

ve bir mcnba ' - i

fcyz ve irfan addol una gelmişdir. Afrika 'nın,

ya 'ııın vel-hasıl

bütün ' alem-i İslamiyyet'in ' ulema ve füzelii-i za­

viyü ' l·ihtiramı

As·

va k ti yle bu mcrkez-i hilafetde perverişyab'" fazl

ve

kemal olmuş lardır. Devr-i mcs'üd-ı ristiyıin iilcminc ne o l muşsa i n kı lıib-ı yade heyecan ve kemiisınııı

hürriyycte gelince Fransız inkılab-ı kebiri Hı­

kadar bir heyecan ve ihtisasat-ı şedideyc

mucib

Osmani de 'alem-i İslamca o mertebe ve daha zi·

tahassüsiit-ı şedideyi calib olmuşdur. Ulema ve hü­

ve meşahir udebasının efkar ve hissiyyatına müncezib"'

i tmiş olan milel garb i ye

Fransız milletine hukük-ı beşeriyeyi bahş

iden inkı liib-ı kebirden

nra fcvkii ' l 'ade galeyana gelmiş ve çeşm-

so

209 ınabchı 'ı-taıbik . ıatbik olunan, uygulanabilen. 2 1 O Ai-hakkın; hakkıyla ıamaıniylc.

2 1 1 Pcrvcrışy;ib; ıcrbiyc olunan.

2 1 2 Miıncczıb; cclb olunan, isıcnilcn.

1 72


Cnımetten Millete ı

basiret ve ' i bretleri nasıl (Paris)'e mün 'at ı f ve müncczib olnıu�

ıdiyse bu kadar revabıt-ı maddiye ve ma'neviye ile Osınfın l ı l ı g a ınerbüt bulunan 'alem-i İ slamiyyet de ahrar-ı Osmaniye ref'-i l i va­ yı hürriyyet idince çeşm-i üınid ve intizarı merkcz-i h i l {ı fe ı olan İ >­ t;inbul'a mün 'atıf oldu. Rumeli 'de harekete gelmiş olan yeni bir ce­ reyan

uınrnan-ı hurüşan"' gibi çüşa gelerek büyük büyük diılf!alar­

Kafkasya silsile-i cibati . Kırgız Sahra-yı Kebiri, N il-i ulyfı ve Sü­ diin vadilerine kadar efrad-ı millet arasında erlkar-ı ced id e ve i lııı­ la

siisat-ı 'aliye uyandırdı. Herkes kendisinde bir lıayiit-ı nevi n. bir se­ ITı-yı kalb buldu. Ve bu nıahsüsat-ı 'aliye neticesi olarak gıdfı-yi siif ve taze için ınakarr-ı hilafete nasb-ı enzar-ı üınid'" itdi. Teşne-i ilim ve ma'rifet olan Tahran' l ı bir genç riıhunu ezen. derdine bir çare aramak niyycti ile şcdd-i rahal"' idcrck der-sa ' ade ­ t'e maşiyen"'' gelüb de burada tahsil-i ilm ve irfii n iç ü n b i r mekıcb tahrisi sevdasına düşmesi, elhak şayiin-ı takdir olmakla beraber. 'alem-i i slam ' ın der-saiidet'e pek kuvvetli ma'nc\'i rabııalarla ıııe­ büt olduğuna bir delil-i celi'" değilmidir? El-yevm ıah s i l - i i l ııı \'C ına'rifet sevdası ile bilad-ı İ slfııniye'nin her t a ra fınd an isıfıııbü l ' a akın akın gelmekte v e bilad-ı mczkfırenin her tarafından ıııualliııı­ ler ve k itablar talcb idilmckdcdir. İ şte kütüb-i tarihiycde hutfıt-ı zerrin ile mcstür olduğu üzer.: al­ lı yüz seneden beri İ slamiyycti muhafaza ve şiin-ı 'ulviyycı nişanı­ nı

aktar-ı cihana'" kadar a ' la yolunda isiir-ı n'akdine-i vüclıd' " ve

2 l) Hurüş:in; taınaşal ı , telaşlı, foıınalı. 2 1 4 nasb-ı cnz;\r-ı iiınid; üınidli bakışlarını çcvinnck. 215

şcdd- i

rahal; gitmeye hazırlanm:ık. azinıetc lıazırlanm:ık.

2 1 6 M;işiycn; yürüyerek. yayan. 2 1 7 Celi; açık, belirgin.

2 1 R Akt:ir-ı cih:in; dünyanın her tarafı. 2 1 9 İs3r-ı n "akdinc-i vüclıd; vücut akçesini harcamak. ömrünü bi ama1ı.:a ıahsıs ı:ımck.

1 73


Doç. Dr. Abdullalı Gündogı/ı, ıeb:ilı-ı k a v miy et ""

itmek derecesine (Sayra : 1 53)

varıncaya kadar

pek çok fcd:ikiirlıklar ihtiyar itmiş olan Osmanlılar ba 'de-ma

is.

dahı

lı ı fz-ı şiin ve şeref ve mu ha faza vuku ' ve haysiyyct içün ' ii lcm-i

laıniyyctin pişrcv"' ve mukteda'"sı olmak isterlerse eşid ilııiyac il� ııı ulwk olduğumuz ınaarif-i İslaıniyc 'nin terakki ve taalisine hid­ nıct

itmek sure t iyl e ınağbı:ıt-ı cihan"' olmağa cehd ve gayret eylc­

mclidi rler. Bu hidınet-i fühire ise yalnız ' iileın-i İslamiyyete deği l ,

belki alem-i insiiniyycte de rae i ' dir. Zira İslamiyyet cl-yevm insa­

niyyct i n bir kısm-ı mühimmini teşkil idiyor, bu i s e gerek der-saadet v.:

gerek bi-1- umum taşra mekatib ve maarifinin 'amm-i terbiyc-i

cıfal usul ve k a va ' ad i ne muvafık, metin ve muhkem esaslar üzeri­

ne ıertib ve ıensikden i 'biirctdir ve şu hakikat «kel-şemsi fi-vasa­ ıi " n-nehar»"' zah i r ve a ' yan olmağla muhtac-ı izah değildir.

Ahmed Akayef 3 . 1 5. Darü 'l-Hil:ife'de Ma'arir-i İbtida'iye"'nin Hali ve Sü rct-i Islahı:

- 2(Ci l t : 5, Ay: 1 0, Yıl: 1 326, Sayı: 1 14, Sayfa: 1 63-66: Aralık

1 9 1 0/ Ocak 1 9 1 1 ) M a ' iır i f- i umümiyenin İstanbul Ahalisi beyninde Metin Esaslar

üzerine te'sisi içün mukt e zi Esbiib Mevcüd mudur? Dcgil midir? Bizde b üyü k bir kusür vardır: Bizim arzümuz emel imiz; iktida­ r ı m ı zla ıııüıcnasib görülm üyor. Biz, isteriz yapacağımız i ş ya mü-

2211 Tcb<ilı-ı kavnııycı; kavınıycıini mahvcımck. 2� 1 Pi�rc\·: omJc gıdcn 2 2 2 \-lukıcda: ümck a l ınan . misal alınan. 22) Mağblıı-ı c ıhiın: dünyanın gıbıa cııiğı, imrendiği. 224 Gün orta�ındakı güneş gibi. 225 İbııda: başlangıç. 1 74


Ü mmeıten Millete kemme liyet ve fevkal'iideliği i le bütün cihanı hayretlere d üş ürsün ,

ve yiihud da hiç o iş başlamasın. Zaten şu ikinci hal birincinin neıi­ cc-i mantıkiyesidir.(Sayfa:

1 64)

Zirii büyük ve fcvkal 'iidc iş gör­

mek içün büyük fevkal'iide iktidiir-ı maddi ve ına'ncviyc ıııfılik o l ­ mak iktiza ider. Halbuki bundan mahrum olduğumuz ına ' ı-tc 'cssüf ı 'ıiriif

itmek mecbüıiycıindeyiz ... Sonra da büyük ve fcvkal · fıde ış

görmeyince bütün bütün me'yüs ve na-ümid oluyoruz, ve lı i ç iş de görmüyoruz. Bizde, elimizde bulunan ve e l - yevm mcvcüd olan şey­ lerden istifade yolu kat ' iyyen düşünülmüyor. Biz ıs t eri z ki birden bire Fransızlar, İngi lizler, A l manlar gibi işler yapalım. Yapamayın­ ca elimizde bulunan ııi'metlerden istifa'de etmek çfıresi ndeıı de bü­ tü bütün sarf-ı nazar idiyoruz. Misal olarak maaıif-i ibıida'iycmizi arz idebi lirim: Hııgün maarif-i ibtida ' iye mes'elesi bütün bütün uıı ud ıı lm uş gibidir. Zı r;i

biz istedik k i mekaıib-i ibtida'iyemiz Fransız ııı ek a ıibi derecesinde mükemmel olsun. Unutduk ki Fransızlar yal n ı z 1 8 82 senesinde ıııe­ kiitıb-i ibtida'iye ebniyesi inşası içün iki yüz yetmiş yedi m i l yon Frank sarf itdilcr. Bi ·ı-tabi ' böyle b i r t eşe bbü s bizim ikıidürııııız ha­ ricindedir. İşte bundan dolayıdır ki mevcüd mektcblcri ınizdcn b i l e sarf-ı nazar idilcrek bunların ıslahı, ikmali yolu düşünül müyor. Halbuki bu yol düşünülürse maiirif-i itida ' d i yem i z birfoı bire Fransız maarif-i ibtidiiiyesi kadar ikmfıl ve ıslah ve idilmiş olmaz­ sa da şimdiki ihtiyiicatımızı def' idccck derecede ı s l ah ve ikmal ıdi­ lebilir. Fi ' l -hakika maiirif-i ibtidii'diycnin ta'mim ve ısl;ihı içün lıangi avamil ve 'anasırın vücudu elzemdir? Mektcb ne olduğum, neden ibaret bulundığını az çok düşünen bir zat bu su'ale cevap vimıekde güçlük çekmez. l'vlaiirif-i ibti· da'iyenin ta'mim ve ısliihı içün beş şeyin mevcudiyeti elzl'm oldu­ ğu aşikiirdır.(l) Mekiitib-i binaların nıeveudiycıi. (2) A hii l id c i lm ve

1 75


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

ırffına t e ma yü l . (3) Etfalin mev c u diyet i . fayet ideceği: (5) Mııa ' l l imlerin

(4) Sarf i di len paraların k i ­

meveüdiyeti. Şimdi şu anasır

a\·füıı i l i birer b i rer nazar-ı tedkikden geçirelim;

ve

bakalım bunlar ara­

mızda mcvcud mudur dc ğ i lm i di r?

· Aciz. dört ay zarfında İstanbul 'da bulunan bütün mekatib-i ih­ tida 'i iye-i evkafı ye ve resm iyeyi , mekatib-i rüşdiye-i resmiye ve husü s i ycy i dolaşdım. Her birine da'ir ayn ayrı tedkikiitda bulun­ dum. Her mektebin hcy'et-i tedri s i yes i ne, şakirdan'"ın mikdarına, cbniycsinc. ücrct-i tcdrisiyesine a 'id

aynca cedveller ve i s tat istik l er

istatistiklerin tedkikinden hasıl olan ne­

ta 'ic \ e hakayıkı şurada vaz'-ı enzar'" yapd ı m . İşte şu cedıivi l ve

id i y orum:

-1i\·lekatib-i ibdida'iyenin Mikdan ve 'aded-i nüfi.is ile nisbeti adedi dört yüze karib büy ük bi r

L:nıüın nıekatib-i ibtidaiyenin yckiı büyük bir yekün teşk il

ider. Bi ! farz İ satanbul ' da ahali-i müs­ '

l i ıncn i n m i kdiirı beş yüz bin nüfüs sa

-

olmak üzere i'tibar idilecek olur­

halır 1 2 25 n ü fus a bir mekteb-i ibtida ' iye isabet i der, ki bu nisbeı

mcrn ali k -i ın ü te m c dd in cde müşahede

idilcn mikdıir-ı nüfüs ile

a 'dcd-i ınck aı i b arası nda mcvcüd nisbcte hemıin hemıin müsavi gi­ b i d i r.

-2Şakirdanın Mikdarı Birde diğer bir nokta-i nazardan tedkik idelim: Umüm meka­

( 3 2079fa

t ı b - ı i b t ida ' iyc-y i evkafıyc ve ınıkdarı

rüşdiyede ta'lim itmekde olan et fül ı n

biıl iğdır. Ş i md i İstanbül sekene-i müslimesinin

m i kdarı hakkında yukarıda kabul i tm i ş

olduğumız farziyıitı bu hu­

süsda da tatbik idecck olursak ve 500.000 niifüs

ar as ı nda mckıitib­

ı i b ı idfı ' i ycye devam iden sıbyanın yckünu ahaliden on ikide birden

22fı Şakırdaıı: J .Çıraklar

2.

Ögrcncilcr.

2 2 7 vaz '-ı cnz<ir; dikkaılcrc sunmak.

1 76


Ümmetten Millete fazla teşkil idemeyeceğini de ya 'ni 4 l .650'yi tecavüz

itmcycceğinı

nazar-ı i ' tibara alacak olursak sekene-i darü 'l-hilafe c t fü l i ni n

yüzde

sekseninin mekatib-i ibtida' iyeye devam iımekde olduğu görülür. Bu işe İstanbul'da maaıi f-i ibtida 'iyenin ne seviyede bulunduğuna bir mizan teşkil ider. Almanya, Fransa, Belçika ve olduğu halde diğer Avrupa memalikinde tahsil-i

İsviçre müsıesna

ibtida'i bu dnecc

vasi " değildir. Ve belkide birçok memalikde mesela Rusya, İ ıal ya. İrlanda ve diğer memleketlerde bu dereceden düııdur.

3 Muallimlerin Mikdarı ile Şakirdin Mikdirının Nisbcti

-

-

Şimdi gelelim mekatib-i ibtida 'iye ve Rüşdiyedeki muallimlerin adedine; bunların yekünu ( 1 545)'e baliğ

oluyor. Ya 'ni ıakribcn

beher 19 talebe başına bir mu 'ali im isabet ider. Halbüki mcıni"ılik-i garbiyede mesela en müterakki ve müıemeddin olan

Fransa ve Al­

manya 'da beher 40 talebeye bir mu'allim isabcı ider.

-4-

Mesirifin Mikdirı Mekatib-i ibtida'iyece ihtiyar olunan mesarife

gelince ıncsari­

fın yekün-ı mikdari şehriye"' olarak 242 . 1 1 4 gurşa baliğ

oluyor.

Bu yekün ber vech-i ati teşekkül idiyor:

1- Ma'aıi f ve evkaf nezareti tarafından mekiitib-i ibtida 'iyc cv­ kafıyeye sarf olunan 247 1 7

2- Mezkür mekatibde ücret-i tedrisiyedeıı husiıla gelen 1 66597 3- M a ' arif nezaretince zekür'" ve inas"" rüşdiyclcriııe sarf idi­ le ıı 1 57.000 Şimdi şu meblağ-ı aded talebeye taksim idilecck talebenin şehri on bir gurüş ve senevi yüz otuz ğu tebeyyün ider. 228 Şehriye; aylık. 229 Zekür; erkek. 230 inas; kızlar, dişiler.

1 77

olursa beher iki gunişa ıniil oldu­


Doç. Dr. Abdullah Gü11do.�Jıı Lakin bu ıncs 'elcyc d;iir sunüf-ı mekiitib arasında büyük hıı

fork v[ırdır. Şöyle ki: M c k ii tib - i ibtida ' iye-i evkafıyede beher ta kbc

şchrı beş gunışa mal olduğu halde mekiitib-i rüşdiye-i enasiyedc hır ıakbı: 1 O ve M ı: k ii t i b- i Rüşdiye-i zekiıriyede bir talebe

28 guruşa

ııı;il o luyor. Şu lıüldc b i zd e (Sayra: t 65) beher talebe senevi 60 gu­

1 5 Frank i le 20 Frank beyninde tahallüf ı ı ­

nişdan ·HıO guriışa ka dar bir meblağa mal oluyor dimektedir. Diğer <lıgi h :l l d c bu ını kt<ir<lan yalnız m u ' a l l i ınin ına'aşatı te'diye olunnıa­ ıncnı a l ıkdc ise bu nıi kiir

yulı ın u ' <ı l l iınin ve ı nu ' a l l i ınine m ahs ü s ayrı ayrı küıübhiineler ıc ' ­ s ı s v c s;i ' ı r levi'ızıın-ı tedrisiyenın istikın3 1ine de kifliyet itmekdedir l l a l biık i İ stürıbul nıekatib-i ibtida'iye ve rüşdiyelerinde bu gibı ınü \ :sscsiiı ve lc v fı z ıınfııd a n eser bile yoktur.

-51\tckatih

binalarının H:il-i Hazırı

Mckıcb lıinfılarına gelince: Ma' lüın olduğu üzere mekatib-ı riışdiye-ı resıııiyc<len k ı s m - ı a ' zamı emiikin emiriyeye yerleştiril­ m i ş lerd i r. Mekatıb-i ibtida ' iye-i evkafıne bu binalardan bir çoğu

lı.:r

müşerref gel ince hariib olub kabil-i isti flide bir halde dcğilselcrdc ııı.:rkezdc o merk e zd e bulunan makatib talebesini isti'aba kfıli

lıi n<i lar iıııi lı<i b idi lcrck cüz ' i bir masrafla ta' miriit-ı laziıne

icrfı

ı ı l uııdııgu ı a k <l i rde mükemmel ve kabil-i istifiıde bir hfile i frağ idi­

lı:lı ı l i r.

Yukarıda İsıanbiı l a ha li -y i müslimesi beyninde ma'fırif-i i bt i ­

d;-ı ' ı ycn i n ıııeı in ve muııazam esaslar üzerine te 'sisi içün iktiza iden

Ş ı ıııdi bu su ' a l i te k r ar ile diriz ki hu anasır kaınilen ınevcüd ve ıııü ­ h ı ' l -ciiııılc mıiisırı rı mevciıd oluh olmadığı su'alini irad itmiş idik

hcyy fı ' " d ı r. Ya ' n i İ s t a ıı b iıl sckenesi maarife gayet mütemay i l ve ıııiıııcczib oldugu gi lıi bu emirde sar f i <li len para ve mikd;ir-ı mu 'fıl-

2 ı l \.l ıihcyy;i '.

lıazırlanıııı�. gcrckkrı giiriilnıü�.

1 71<


fi nınıettcn Millete l ı ıııin dcrecc-i kitaycdc ve mckıcb b i na l arı hazır ve aıııiı<le<lir: yal­ ııız esas mes'clcsi işin şekil ve süreıindcdir. Ya ' n i kfı lTc-ı vcsiı ' i t ve

ze min müsa' id olmasına rağmen bundan l ayı k ı veclıile iski ffı<le ıdı­ leıniyor. İ şle burada bu adcm -i istifadenin scbcb-i asli ve h a k i k isi­

ni bulmak içün işin yalnız eihcı-i maddiycsini ıcd k ik i le i k t i fa itıııc­ ycrck ci h cı- i ma ' nc v i y cs i n i de tahlil eyleyeceğiz.

Evveli: Mu'illimin A cizleri dört yüze karib ıııekaıib-i ibtidfı ' i yeyı dcvr ve tclii�

eylediğim esnada ıııckiilib-i ibıida'iye-i cvkaliyc ve rii ş d i yc ıııu a l l i ­ ıniniıı ibraz-ı asar-ı hamiyyeı v e fedakarı i ı mekd e ve bi-hakkın i ffı­

i vazife cylemckde olduklarını bi'z-ziil müşahede ile ımıal l ı ıııiıı-ı ıncrkuıneyi tebcil ve takdir ey l edi m . Mu'allimin - i mcrkfımenin yüz yüz elli ve fcv k a ' l -i'ıde ol a rak ikiyüz guriış ma'aş almakda oldukları halde lıevası ıııuhtdl"'. ııczfı­

lcııııdcn 'ari ve soğuk ınckteb küşclerindc sabahdan akşüırnı k ad ar talebeyi ta'lim ve tedris ile iştigal e y l em e l er i a l mak da o ld u k laı ı cüz ' i ma'aş mukabilinde sade bir ıııa'işeılc iııır;ir-ı cvk;i t ' "c ıııah­

küııı bulunan bu bi-çarclcr içün sırf bir cscr-i haıııiyyet

ve

fcdü-kü­

ri değil midir? Doğrusu bu gibi şera' iı-i gayr-ı ıııiin;isilıc tahtında

ita-i vazifeye herkes mükıedir olamaz. Faraı..;i hı.:rgiin Üsk üd;"ıı"daıı kalkıb sa'at dörtde Eyüb'e kadar gelerek vazifesi başında isbiıı - ı vücud iden darü ' I- mu'allimfııdan neş'cı itmiş v e scnclcn:c yüz. yiiı on guriış ma'aş muk;ibi linde ınu'alliınclik iımekde bulunmuş olan

mu ' all i ınc nazar-ı insaf ile muhakeme i d i lsı ıı .

Cem ' i yyet-i ictima ' iyyc olan bu vazilcsindcn dolayı ııc derece­ lere kadar i zh iir- ı asar-ı hıımiyyct ve fcdakfıri cylcıııcklk oldugıı iıı­ kfır idilebilfır hakikatlerden midir? IJu ımıhaddcrı.:'" biıyük bir ha232 M ııhıcl l ; bozuk, kölii. 233 Nczıifcı; temizlik, paklık. 2 34 lınrıir-ı cvkiiı; vakitleri geçirme.

2.15

Muhaddcrc; i ffetli. namuslu.

1 79


Doç. Dr. Abdullah Günduğılıı ııııyycı

\T

sad:"ıkaıııı ı ı msa l - i müşahhası yad idi l meğc el-hakk l;iyık

değ i l ııı i d ı ı"' llir kcn.' infıs ıııckfıtib- i ibtidii-iye ve rüşdiyelcri \

dcvr

e ıe n ı � ey leyecek olur ise hunlarm her diirlü ves:i ' it-i teslıiııi yl·"'

H"

ısti r:ihaıdaıı ınalı rtıın oldukları ve tiilebiit ve ınu 'al l imat-ı İslaııı i ­

� c · ı ı i n neler çckdikleri görülür. Es mi " - i devr ve tefdişte ba'zı ıııu "al­ l ı ııılcrc ıes.idii f eyledim ki hunlar şeyhühetleri hasibeyle iktidfır sız­

l ı l.. larıııı ı ' ı ı ı r;i f i ıınck le bcrübcr vazifelerine mcftün oldukları ve ck­ Sl"r

\

a l.. iı lcrıııi çocuklarla hirli kte iııırar itmiş oldukları cihetle

çocukl ardan hir diirlü ıııu ffırakat idemcycccklcrini mütc' essiraııc h ı r l ı s:·ııı hcyüıı idiyorlardı. İşte bu bir hiss-i vazife ve san'atdır. Bıı­ mı ıahtir cy lcıııclidir. \f rk:iııh-ı ıııczkiirc hey "cı-ı ıa ' l imiycsi ekseriyetle vazifc-şinas ve kdiı - k ;"ırılırlar. Vu kiif ve ıııa ' lümiitlarına gelince bu mekfüibdc ııııı ' a l l ı ııılık iılccck derecede veküf ve ma' lumatları da vardır. Bun­ lar ıcz:l ' i l ve ındı:isin-i ahlfıkiye ile ınütehalli oldukları halde bu cv­ s:i l � ı ı ı ı iiıııı:izclcriııılen l ii y ı kı vechilc isti fade olunamıyor. u s t'ı l ı tedris nı z

Çünki

ta ' l ime bi-hakkm vak ı f değildir. Fakat bu kusur yal­

v.:

bunlara ıııı münhasırdır? Hayır, bu mahzur mekiitib-i Osnıani­

y c ıı ı n

c ü m l e s ı ndc

ıııevclıddır.

Diirü ' I

m u ' a l l imin ve darü ' l ­

ın ıı ' a ııwl l i ıııiiıda b i l e şimdiye kadar ahvfil-ı tedrisin neden ibaret ol­ duğu h ı l i neıııiyordı. :)imdi ise hamden sümme hamden bu mahzii­ ruıı rcl"i çfıresiııe tevessüle karar virilmişdir. Atide usul-ı tedris hak­ kında ariı ve aıııik hahs idi lecekdir.

Saniye n :

A ha l i n i n ma'arife olan meyil ve irtibatı ve şikir­

d a n k:ibi liyyct

ve isti'didı.

A lı:il i n i ıı ına' iirifc fcvka ' l -iide bir meyil ve irtibatı vardır. Ve blııı;'ı delil ise der-sa 'üdctdc mckiitib-i rüşdiyc ve ibtida' iycnin mik­ ,.1;-ı rı g ı td i kçe ıckessür eylemesidir. ı\dcdi kırk üç baliğ olan mckfı­ tılı-ı rü�<lıye-i husüsiyedcn her birinde hadd-ı asgari olarak e l li ve

� 16 Tc,lıiıııve. ı-..ıtma sısıcmı. I RO


Ümmetten Millete

Jıadd-i

a 'zami

olarak beşyüzü ınuteciiviz

talebe nıcvciıddur. ııu

miktar da ahalinin ma'arife olan me y i ve ımıhabbctinı giisıcrır. Mc­ kiiıib-i ınezkürede ücret-i tedrisiyenin ınikdiirı şehri on guriışdan altmış guruşa kadar tahallüf idiyor. İstanbul ahıili-i miisliıncsınııı alıviil-ı maliye ve iktisadiyesi nazar-ı dikkate alınacak olur ısc lıu ücretin ffihiş olduğı ve fakat ulaya-yi eılTıl i n ' " bu uğurda her diirliı fedakarlığa

katlanmakda oldukları görülür.

Ücret-i mezkure fii h iş

olmakla beraber hu ınekiiıilıiıı h c ' ycı-ı

ıedrisiyesini teşkil eyleyen zevatın ekseriyesi ve

sırf scvk-ı haınıyyct

hıdınet-i vatan arzusuyla vazi felerini fahri olarak ilTı ıdiyorlar.

Bu zevat meyanında ez-cümle zfö i tfııı ile dar ' ül-fünün nıüdüviınıııı

bulunuyorlar ki iş bu hamiyet (Sayra: 1 66) v e lcdfıkürlıklarıııdaıı

dolayı bunlar şayetse-i teşekkür ve mehemdet"'dirler. Bu gihı zt·v:i ­ ıııı haıniyyet v e fcdakiirlıkları ve ahiılinin kendilerinden tqkil iınıış oldukları ın a 'arif encümenleri sayesinde bir çok evlfıd-ı vaıaıı kesb­ i i lın ve irffin itmektedir.

Ettalin seviyye-i iktidar

ve zekası hususuna gelince c ı la l ı nıcr­ -

küme zeriifeı (Ainesse) neziiket (Delicalcssc) zekfıveıcc ( İ ııtcligcıı­ ce)

dünyanın en mütemeddiıı ve müterakki ıııillctlerıııdcıı hııluııiııı

Fransız,

Alman, ve İngiliz çocuklarından tefrik idilcınczlcr. Bunlar

hır iişiretden

koca bir imparatorluk teşkil itmiş olan ve ctr;il"ınd;ı bu­

lunan bil-cümle akvfün-ı mütemeddine ve gayr-ı miiıcnıcddiıll' y taht-ı inkıyada ve itii 'atine alınış ve altı yüz bu kadar sene Kt·nı:il-i 'azamet ve ih t i şam ve şevketle büyük bir iıııparfüorlğu idare eyle­ miş ve nüfüz

ve sütüt-. hükümeti ak t ii r-ı iileıııe taııin-cııdiiı-ı ccl;i­

dcı olmuş olan ecdiid-ı me'fıli nejıidlarıııııı ahffıd ve cııdl-''''idirlt-r. 237

Ulya-yi cıfii l ; çocuk sohiplcri.

�38 Mchcmdct; ıcşckkürc lnyık. övgliyii hakcdcn.

239

Encal; oğul, fcrzcnı.

181


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı İşte

bir tarafdaıı şu muliihazfıt diğer tarafdan da etlal-i mcrkü­

ıııcniıı alıv;il ve evsafı nazar-ı i m 'iin''"a alındıkça mcktcblcrin hali­ ne ıc "essii f

itmemek elden gelmiyor. Ben mckatibi devr ve te lii�

ıdcrkcn yeni Tiirkiyc 'nin iitisini, İslamiyct 'in istikbalini te ' m in ide­ cck o l an mini mini ma 'sümların zekavet-i fıtriyelerini hüsn-i is­ t ı ' nül itmek l;i zım gelirken bi ' l-aks bu biçareleri rutubetli hariib ve

güneş

yiizii görmez binalar içinde vesa 'it teshiniyeden ve nezafcı­

dcn ari

yerlerde soğuk

ve kuru tahtalar üzerinde gördükçe hallerine

ağlfııııaıııak e ld e n gelmiyor. Bu binalar mektcb olmakdan ziyade bir ı şkencc ıııalıalli. bir habshiine ıtlakına daha layıkdırlar. Etlal-i mer­ klııııc ıııuıııazaııı ve lıı fzü's-sıhhaya muvatik rutübetden ari binalar derununda usül-ı cedid üzere ta 'lim ve binalar derununda usül-ı ce­ dıd

üzere ıa' lim ve tedris olunarak akl ve dimağları perveriş-yiib

idı lecck yerde fena bir usül-ı tedris neticesi olarak akl ve zekaları kuvvc-i ıııcfKurelcri ibtal ve nahif vücüdları tahrib olunuyor. Bu gi­ bı mckiitib ' al c ' ı - t edric '" ikınal-i tahsil ile zimam-ı mukadderiit-ı ııııllct'''ı yed - i ıcmeşşiıe alacak hükümet-i mcşrütamıza ınünas ib cfkar-ı münevvere sahibi müstakilü 'r-r'ey ve müdebber zevat yetiş­ diri lmcyüb bi ' l-aks mahdüdü'l-fıkir, za'ifü'l-akl ve her dürlü esaret ve isııbdiida meyal bir sürü huyüla ve acize vücuda getiriliyor. Atide usül-ı t edri s hakkında müfassalen beyan-ı fıkr ve müta­ l[ı ' a idilcccği cihetle şimdilik itnab-ı kelam'"dan sarf-ı nazar eyle­

d i m . fakat i ıITıl-ı müslimenin isti 'dad ve kabiliyet-i fıtriyeden mah­

rum o l du k l arın <ı da 'ir mcvcüd olan fıkr ve zchabe karşu bütün mcv­

cudiycıimlc protesto iderim. Bunları zekivetsiz ve kabiliyetsiz gös­ teren

mckiiti b- i hazıranıız ile usül-ı tedrisdir. Mekatib-i de � r ve tef-

2.\0 lnı 'iın; hır ışıc çok ılcrı giımc. mübalağa. 24 1 ';ı lc ' ı - ıcdric. dcrc�cli olarak. aşamalı olarak. 242 zııııiım-ı ıııukaddcraı-ı millet; millcıın geleceğinin dizginleri. � 4 .lı ı tn:"ı h·ı kc:lfıın, süzll uzaıırnık.

1 82


(: ınmeıten Millete

tiş eyled i ğ im esnada talebenin bir çoğuna derslerine d a ' i r s u ' fıllcr

sordum evvela sıkıldılar bi'l-ahire gördükleri müşfikfınc nıu ·�ınele

üze r i ne serbcstce cevab virmcğc başladı lar ve tarafımdan dersleri

hak.kında virdi ğ i m tefsilat ve izahall pek çabuk a lı z ve zabı ildiler

Ahmed Akay<'f

1 83



DÖRD Ü NC Ü BÖLÜM

A GAOGLU'NUN SEBiLÜRREŞAD YAZILARI 4.1 . Siyisiyit: 'Alem-i islima Umümi Bir Nazar (Cilt: ( 1 -8), Ay: 3, Yıl: 1 328, Sayı: 3-1 85, Sayfa: 4 1 -42. \1a­ yıs/Haziran 1 9 1 2) «Sebil-ür-reşiid»da 'alem-i İslam ' ın hayat-ı si y e s i y esi ııe a "id neşr ideceğimiz silsile-i makaliita mukaddime olmak üzere bugün 'iilem-i İsliim'ın ahviil-i umünıiye-i hiizırarasına 'umümi bir nazar atf itmek istiyoruz. Karşımıza çıkacak levha fı'l-hakika ınüdhişdir. Her tarafda ıııı­ lel ve akviim-ı İsliimiyye bir ınukanel hünin içinde bir velvelc·i can-güdaz ile zir u zeber olmakdadırlar. Her tarafdan bir sadii-yı enin ' , bir iiviiz-ı figan geliyor. Salıanatlar mahv ve müıı'adiın. dev­ letler perişan ve zebün oluyor. Ta bidiiyet-i İslamiyyet'den beri ıa­ rih-i İslam bu kadar mazlum ve dil-süz sahifeler irii'c itıııenıişdir. 'alem-i İslam hiçbir zaman; hatta ehl-i salib Muhiirebatı esnasında, şimdiki vahim tehlikelere: mevt-iiver darbelere ma' ruz kalmaıııış­ dır. Meriikeş bugün artık bir ta' bir coğrafiden başka bir şey değil­ dir. Fransızların şu devlet-i İsliimiycyi zabt ve istihisı bugün ber 1 sada-yı enin; inleme sesleri. inilıilcr. 1 85


Do�·. Dr. Abdullah Giindt1ğılıı l' lllr· ı

v:i ı.. i ' d ı r. A n ı k Mcrakc{c. h iik iıı rniı - ı müstak i le sırasında ç ı -

1 1 1 11 1 1 � g ı h ı hak ı l ahi l ı r A l nıaııya ' n ı n Mcrfıkcş nıe s ' ele s i n e miidiiha­ k s ı , M c r:·ı k c � ı ı ı ı ıkadıkr:iıı hak k ı nd a Fransızlar ıa rafınd an ıa öıedcıı hL· r i n· rı lıııı� olan karar ve hii k ıni in icrası te'hir ve ıa ' l ik değil, is­ ı ı · c;iJ ııdird ı . A l nıaııya'ııın şu müdahalesi ve miidahalenin e l - c ezire ı ı ı ı ı b v l'lc-n:iıııcsi ı lc ııcıicclenıncsi Merakeşli ler i l e beraber biiıiiıı ı ı ı ıısl iıııüıılara br çok

üını dlc r ıelkiıı itmişdi. Fakat çok g e ç m ed en

hiııuıı � ı ı iiın iJl crın b i r scrfıb ol d u ğu ıe' ayyiin itdi. B i ' l - ' a k i s şu ınii­

r:ı ı.. ıııcs · c l c ıı ııı

bi · ı -:'ı hcre Fdnsızların is ted ik leri süretde hal i di lınc­

d a h a k M L·r:ikq nı cs 'c lcsi beync ' l - m i lel bir nıes'ele şekline koya­ sııı c yürdıın i t m i ş okluğu gibi Mcriikeş ' i n nıukadderfıı-ı aıiyesi de daha ı.ıy:ıdc k a ı ' ı yc ı kesb i ı nıişd i r. Şöylcki bugün Meriikeş kava· id­ ı hL·yııc · ı - ın ı lcl ııokıa-i nazarından

Fransa 'ya Tun ıı s da n ve El-Cc­

ı:·ı · ı rdcıı daha ziy:'ıdc rabı i d i l nıişı ir.

'

Artık Merakeş sultanı Tunus

hL·yıııdcıı hi k diııı-ı isıikiil iyyeıe ımi l ikdir.

l r:·ııı 'da ısc va z ' i yy c ı dah:i vahim bir şekl almışdır. Rusya ve ln­ ı,: ı lıcıc a n ı k pe rde arkasından hareket İlmeğe luzüm hiss itmeyerek

:ı�· ı ı.. d :ın a ç ı ğa şu zavü l l ı memleketin umür-ı diihiliyesine miidiihalc ı ı d ı ln. Tdırız 'dc. Rcşiı '<lc vukiı ' bulan kan l ı Lı ı ' iı l - İ s l :'ı ııı ' ı n

yii z l cn : e miieiihidler

l l oy ' ı ıı . Sclınüs ' ı ıı . R e şi ı ' i n Rus a sii k i r i k i ııııcı ta ra fı nd a n

h iid isıi t Müeıehid-i S ı ­ ,

ile a sı l m a l a r ı ; Tebriz'in. tarafından zabtı, sonra hü­

nıüııehiden İran 'a ıebliğ idi imiş olan ü l t i ma to mu n

ıııc ' a l ı hcrkcscc ıııa ' l u ındur. Şu ii l ı i ınatomda İ ng ilte re ve Rusya hü­ k ii ı ııcı l c rı İ rıi n h ük ü m e ıi nin ne

eline a'detii bir ip virerek kendi kendi­

ı ı ı ı ı har ı ıııcsiııi teklif idiyorlar. İran hükümeti tarafından bu ülti­

ınaıorııu kabül i ı ıneye re k ti ' 1- h akik a intihardan d ı r. (J l ı ı maıoında serd idi len maddeler d ı kkaı

VL'

başka bir şey değil­

arasında en ziyade clilib-i

ınii h l ı k olanlar bunlardır:

1 ) İ rfııı lıükünıcıı Rusya h ii kü m e t i ile İngiltere hükünıeıi arıi­ ' ı ııda 1 907 sc ne s ı ııd e · a ı.. d ı d ı l ıııiş olan

İ r:in 'ın iki mıntaka-i nüfü1.a taksimi hakkında

nıukfıvele-niinıeyi ıasdik ve telsim ideeekdir. 1 116


fıııımellen Millete 2 ) İ nin devleti fi-ımi-ba ' d iki hiikiiınctdeıı isııhsa l - ı ıııc' ıiıı ııycı İ rfın mc ' m uriyc t i nc da' vet idemez. K i mseye inııiyü1.iıı-1 i k ı isiı ı l ı yc

ıtnıcksizin kimseden istikrfız idcıııez. Ecnchı ı a h a ' s ı ndan k ı ıııscyı

3)

v i rcınez.

v;iz-gcçcrek harici siyfısfıtıııı iki hiiküıııctin rc' y ve ı as v ı h i ı ı c ınlik

İ ran hükümcti dfüıilindc muntfızaııı ord11 ıcşk i l fı ı ı ıııycıı ııdcıı

ııdirccekdir.

Şu şcrfı' idin kabulunc karşı Rusya h iiküım-ıi de kendi askrn­ nin İran 'dan çı k:iracak. İngil tere hiiküıııeıi ile beraber İ rfın ' a ı k i yi11 hin l i ra l ı k bir istikraz 'akd iclccck.

Fakat ta'dfıd itdiğimiz Şii ıncvfıdııı kahiıli hcnıfııı İ riııı ' ı Rusya ıle İngiltere ' n in ıaht-ı hiımiye ve s iyfı ıı e ıi n e tevd i ' i ı ıııek clıım:k de­ ğil mi''

(Sayfa: 42) O s ı rnııı l ı l ığa

ol an

gelince; i ' l fın ı nıeşrııtiyycılc heriı­

hcr i ' t i la-'i şan ve şevket fı s fır ı gösıennekıe

ınakarı-ı l ı i l ;'ı kıc

karşı i ' ka i di lc n muhte l i f, ınetc'acldid g:ıvü ' i l ve nıeşkı liıı

hcrkcsc.:

ı ııa' lüındur. Bosna-Hersek ve R u mc li - i Şarki ga vfı ' i l ı hall ıdildikıcıı sonra

İ t a l ya

devleti bilfı-sebeh ve behüne. h ii t ii n kaviı ' id

v.:

;"ı \l;"ıı

beyne ' l - ın i lel i ayaklar alt ına alarak birden b i re Osman l ı l ığın hır k ı ­ t a ' - i azimesi, bir cüz-i-liiycn-ciiza'sı olan Trahlus üzerine a t ı l d ı h ­

kat burası n e İrim idi, n e d e Mcrfıkcş. İ şte İ talyanlar ve oııbr ıl c ho:­

rnbcr bütün Avrupa ş11 n ok t a y ı takdir idcnwd i . İ ı üly <iıı l a r kcııdı ı e ­

vch hüıniiı v e tahiiyyiilfıtlarına kapılarak Tralılus se fe r i ni hır cğlcııce

gibi telakki ildi ler. L:ikin işte Tr:ıblus gerek İtaly;i ' ya, gerek h ii ı ii ı ı cihana salfıbet-i

İslfııniye ' ıı i n bütün bütün biı ırn:nıış olduğu1111

h:ınıiyyet-i İ s l fı nıi y ye t galcyfııı idcrck uh u vv e t

rc 'yü'l-ayn isbat itdi. Ya lnız Osmfm l ı lar için de dcğı l. lıiiıiiıı - .-ı kııı­

i İ slam da

ve

valıdcı­

hi lafete karşı yapı lmış olan şu kiislfıh-fıııc ı a ' a rnı z, 1 l i mlisıüıı\laıı. i İ s lfımiyc'nin füyüz;it bi-nihfıycsini bcşcriyyctc giisıcnli. M akarr-ı

2 l 'ıılii, yiiksclmck. inifa kaı:mınak.

1 87


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Tunus · a kadar Türkisıan 'dan Cava adalarına varıncaya kadar dört yüz milyonluk ;i ' lem içinde bir velvele-i dehşet-nak uyandırdı. Af­ rikii"nın en h i c rfı köşelerinden binlerce ihvan-ı din meydan-ı cihada

doğnı koşdular. Bu n l ar fedfıkfır

Osmanlı zabitlerinin kumandası al­

ımda olarak işıe o gibi yırtıcıların vah det ve uhuvvet-i İslamiyyenin ne kadar a z i m bir kuvvet olduğum anlatdılar. On beş günlük bir ti­ ze

içün çıkmış olan düşman hala, ya'ni tam beş buçuk ay geçtikten

sonra,

iki adını bile i lerleyememişlerdir. Fenn ve ilm ile, san'at ve

pu ra i le mücehhez olan düşmanı şu yüksek, şu mu'azzam kuvvet ta­ mamıyle sarsmış. şfışırtmışdır. Ne yapacağını bile bilemiyor. Öteye hcriye aıılarak hüküm:it-ı sa' i renin tavassutunu dileniyor. Ma'ma­

fih · i na d ve g u ru ru n dan asla vaz'gcçmiyor. Bir tarafdan sun'i nü­

mayişler içındc kağıdlar üzerinde Trablus'un ilhakını i 'lan, diğer ıarafdan h ük ü mf ü ın ıavassutuna müraca'at idiyor. B i ' t-abi şu şekl

ve tarz da yapılmış olan tavassııtlar şimdiye kadar hiçbir semere

vinncdi ve vircmezdi. Zirii bir tarafdan mağlüb ve menküb oluyor­

ken. diğer tarafdan da büyük bir kıt'anın ilhakını temenni itmek

iıalyii mecl isındcn başka hiç bir akl-ı selim ve mantık-i sahihe sığ­ maz.

Binaen-aleyh hüküm:it mu'azzama tarafından icra idilmiş

ola n ıavassutlar neticesiz kalmıştır.

Hatta hükümat-ı mezküre ara­

sında m üh i mnı bir ihti lafın zuhiıruna da meydan vinnemişdir. Zira

harbin cva ' i l i nde İtalyii 'yı iıtifak-ı müscllesden ayınnak niyeti i le İı:ily:i 'ya karşı bir v az 'iyy et-i müsa'ade-karane almış olan Fransa ve İngi ltere b i l ah i rc hükümet-i mczküre iıtiffik-ı müscllesde kala­ '

-

cağına kesb-i kanii'at itdiklerindcn tebdil-i meslek itmişler, azim bir k ı t a 'ııın böyle kolay kolay bel ' idilmesinc ruy-i muvaffak gvster­ mcınişlerdir.

Bunlar Türkiye üzerine icra-i tazyik iderek Türkiye'yi

sulhe icbar fikrine iştirak itmek istemiyorlar ve tavassutı iki muhar­ reb arasında kav:i' id-i bi-tarafıye tamamen ri'ayet itmek şartı ile ka­ bul idiyorlar. 1 88


Ü mmetten Millete

İşte İlıilya'nın böylece tamamiyle me'yus ve nii-üınid olacağı bir zamanda öteden beri Osmanlılığa karşı i bri'ı z- ı husüıncı itmek

içün hiçbir fırsatı fevt itmeyen Rusya birden bire meydana aılıya­

rak tavassut hakkında garib bir vaz'iyyet aldı: Şu hüküıneı bır ıaraf­ dan Katlcasya hududunda asker tahşid' itmiş, diğer

tarafdaıı

bizi

mutlak sulha icbar itmek g i b i bir vaz'iyyet alnıışdır. Hatta kendisi­ nin şu garib harekatını tasvib itmeyen, harekat ınezkürenin

gfıyct

vahim neticeler virebileceğini, yeni Türkiye'nin bu gibı gürültülere külah kapdınnayaeağını kendisine söylemekten çekinmeyen dcr­

sa 'adet sefirini azl itd i • İ ş te 'alem-i İsliiın'ın bugünki hali, mevki' i bundan ibaretdir. Şu hal ehl-i Salib Muharebatı zamanındaki hal ve mevki 'den daha vahimdir. Zira o zamanlar İslaıııiyet' in yalnız bir tarafına, bir mı­

ktasına hüeüm idiliyordu. Bugün ise İslamiyet' in

er t a ra fına . her

noktasından hücünı idiliyor. Tehlike gayet azim ve vahimdir. Buna

karşı müslümanların üzerine düşen yegane ve en birinci vazife . her dürlü mesa'il-i zatiye ve şahsiyeyi unutarak itti ffik ve ittihiid ıtıııck­ den ibaretdir. İnşa ' -allah makalat-ı atiyemizde 'aleııı-i İslfüna ;i 'id mesai! ve vakayi ' i n cereyanı ve alacağı şekiller hakkıııda bcyiiıüt­

ı mufassalada bulunacağız. Ahmet

4.2. Siyasiyat: Vaz'iyyet-i Haziremiz (Cilt:(l-8), Ay: 3, Yıl: 1 328, Sayı: 4-1 86, Sayfa: yıs/Haziran 1 9 1 2)

Akayef

66- 67:

Ma­

Vaz'iyyet-i hazircmiz el-yevm şundan ibfıretdir: Bir tarafdan hükümat-ı mu'azzaınaııın 'akd-ı sulh hakkında icra itınckde olduk­ ları tavassut diğer ıarafdan Rusya'nın bize karşı ta'kib itmckdc ol· duğu meslek. 3

Tahşid:

birikıimıc. yığ_ma.

1 89


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı Z<iten �ıı iki ınes 'cle yek

buıdır; o derece ki birisi

larında bir hatt-ı fasıl çizmek

bile kabil değildir. ic ra- i tavassut hakkında en ziyade ön

Malum olduğu vech ile Jyak olan Rusya

diğerine gayet sıkı bir alaka ile mer­

diğerinin neticesidir; bunları ayırmak ara­

hüküınetidir; hatta fıkr-i tavassut bile ilk def'a Pe­

ıersbürg 'da doğmuşdur: Ü ç

ay bundan 'akdem Rus hükümeti dü ­

vcl-i m u ' azzamaya ınüracii'at iderek sine nıhayeı virilmesi l uzü m ın ı Rus di p lom at l arı n ı n

Osmanlı-İtalyan muharebe­

dermiyan itmişdi. Fakat o zaman

fikri Avrupa 'ca tasvib idilmedi. Avrupa hey'at­

ı düvclıycsi arasında o zamanla r italya'yı almak, kendi tarafına ce l b ı ı rııck içiin lıüyiik bir rekabet

hüküm-ferma idi. İngiltere-Fransa bir

tara fdan. Almanya-Avusturya diğer tarafdan, İtalya'yı a'deta ohşa­ yorlardı. Scbcb, ittifük-ı müselles hayete erişmek

ya ·ya hoş göıiinmek

mesabakası açılmışdı. İtalya rical-ı devleti şu

halden mümkün olduğı idi yor. kah

mukavele-namesi müddetinin n i ­

zamanın yaklaşmasıydı : Tarafeyn meyanında İtal­ kadar fazla istifiide itmek mesleğini ta'kib

bir tarafa, kah diğer tarafa meyi ve nevaziş' göstererek

iki tarafı da elde saklamak istiyordu.

n:nın uzaması iki

taraf arasında oyunlar i le vakit geçirmek isteyen

İ talya " n ı n miişkilfıt içinde

boğulması, iki tarafında işine daha ziya­

de geliyordı. İ şte bunun içü ni r hakkında

Fakat her iki taraf da hükümet

oyununu anlayarak aldanmıyorlardı. Muhabe­

müşarun-ileyhin şu

ki Rusya hükümetinin 'akd-ı sulh

yapmış olduğu ilk tevessut teklifine hükümat-i muazzama

tarafından müsa ' i d

zamanın daha hulül itmemiş olduğu cevabı viri­

lcrck ıekl i f-i mezkur rcdd idildi.

Fakat bir müddet geçdikten sonra lıalya hükümeti oynamakta aldığı oyunların i l a

nihaye devam idemeyeceğini anlayarak ittifak­

ı rııiisclles de kalmağa karar vi rd i . ı s ı i fade iderek

İşte Rusya hükümcti şu vaka'dan

yeniden tavassut icni'atına girmişdi. Bu def'a hükü-

.ı 'JL·vJ.1.1�. talrıf. okşama

1 90


Ümmetten Millete

İtalya' nın nıuttcfıki bu­ olduğu girivcden çıkarmak istemeleri pek tabi 'idir. İgilıere ve Fransa'ya gelince şu hükümetler de müttefikleri bulunan Rusya 'yı gücendir­ nıet-i mezkürenin teklifi kabül idildi. Zira

lunan Almanya ve Avusturya'nın İtalya hükümctini gi rm iş

memek içün teklif-i vakii' kabül itmek mecburiyetinde şu kadar ki Osmanlı hükümeti üzerine icra-i tazyik

bulundılar;

itmek fikrine iş­

tirak itmediler. Yani tevessutı şcra' it-i bi-tarafancyc ıamanıiyle ria'yct idilmek ve tarafeyni tavassutu

kabül idüb itmemek hakkın­

da tamamen serbest bırakmak şartıyla deruhte ildiler. Rusya meti çar na-çar şu şartı kabül itdi. Fakat tavassutu

hüku­

şu şart ile kabul

itmek, ya'ni Osmanlı hükümeti üzerine icra-i ıazkiyaı fi krinden viiz geçmek, tavassutı b i ' l- fi ' i l ' akim bırakmak dimektir. Zira

Osmanlı

oldu­ Trablus'un İtal­

hükümetinin ta öteden beri 'akd-ı sulh hakkında beslenıckde ğı efkar bütün Avrupaca ma' lumdur. Osmanlılar

ya 'ya il haki esası üzerine tertib idi imiş olan sulhe hiçbir zaman rüy­ i muvvafakat göstermeyeceklerdir. Halbu ki İtalya 'da ' akd-ı

sulhc

mutlaka şu şartın kabülü ile razı olacağını musırrane' i dd i ·a iınıek­ dedir. İşte tarafeyn arasında böyle tehalüf-i vaz'iyeı-i es a s iye nıcv­ cüd olduğı halde tavassuta müracaat itmek ta evvelden muvvafaki­ yetsizliği göz önüne almak demekdir. Evet, şu muvaffak.iyetsizlik Rusya hükümcıinin izzeı-i

nefsini.

haysiyct-i z:i.tiyesini ceriha-dar idebilir; fakat acaba hükünıet

müşa­

rün-ileyhe tavassut teşebbüsüne girişdiği zaman Bunu da gözü ne almak vazifesiyle mükellef değil miydi?

önü­

Tekli f-i mii-lfı yüıiik"

idenler da'ima izzet-i nefslerinin ceriha-dar olacağını beklemelidir­ ler. Binaen-aleyh Rusya hükümctini izzet-i

nefsini bile cerıha-diir

itdireeck kadar fedakarlığa katlaııdıran tavassut

hakkında şu derece

5 Musmine; ısrarcı bir şekilde. 6 ına-la yüıak; ıahaınınül olunamaz. dayanılamaz dcrcccJc.

191


D11ç. Dr. Abdullah Güııd11ğdıı ıelüş göstcrıııeğc şevk iden esbfıbı anlamak birkaç giin evvel bii tün Avrııpa ıııatbıı 'atıııı ve dkfır-ı ıımümiyesini son derece rahatsız idi­ yord ı ' Rusya ile İtalya arasında hiçbir husüsi ve müşterek nıesfı ' i l . yahıid ıneııfı fi ' ıne vc iıd değildir. B i ' l - 'akis iıalya'da Rusya'ya karşı şıddeı l i bır hiss-i ne fret bes len i yor ; hatta 1 909 da Rusya imparato­ ru

Roın a ' y a kadar giııneğe ccsareı idcnıcycrck İtalya kralı i le Ra­

kak ııııba 'da görüşmek mccburiyctindc bulundı. Diğer tarafdan Rus­ ya · ı ı ı ıı ıcşelıbiis-i vıik i ' i Fransa ve İngilıcrc'yi de hoşnud itmedi; zi­

r:i ş 11 ı k ı hiikiımet i ı ı ı fii k - ı müsellese yeniden girmiş olan İtalya'nııı b i hi-ııı h:iyc Trablus girive'sindc boğulmasını ez-can ve dil-arzü idi­ yorlar. (Sayfa: 67) D i ınck ki R u s ya 'y ı böyle sevk iden, İtalya'yı kurtiinnak vcya­ hiıd sulh ve ıniis;ilcıııcte karşı bcslenıekde olduğı aşk ve muhabbet değ i l ; d i ğer ba 'zı h usus i ve mühim esbiib imiş.

ll ııgiiıı ş11 esbabın neden ibaret olduğu tanıamiyle tevazzuh it­ ıııışdir: Rusya İrfın nı e s ' e l es i niıı halini istiyor. Bunun içün bir taraf­ dan ıcvsi 'a, diğer tarnli.la n ıchşidat-ı askeriyeye müriicat iderck bi­ zı iki şık karşısında buldurmak istiyor: Ya İtalya ile Trablus'un il­ hiı k ı şartı i l e s u l h , ya İ ni n mcs'elesiniıı halli! Daha doğrusı birinci şık i k ıııci şıkkın husüli içün müccrred bir bahedir. Rusya hükümeti

pek ra 'na b ı l iyor ki ne olursa olsun Osmanlılar Trablus'un iıalya'ya ı lh;ikını kabiıl ı ı rııeyeceklcrdir. Ziitcn Rusya içün Trablus'un İtal­ ya 'ya

i l lı ü k idilüb idi lmcıııcsi ınes'clesi tamamiyle müsavidir.

Onun ı ç iin o yalnız bizim İr;1n'dan çekilmemizi ve A zcrbaycan ' ı kendisine bırakmamızı talch id iyor. Fakat bizce İ rfııı ve A zerbaycan mcs'clesi Trablus mcs'clcsi

kadar miihiııı ve vahimdir. Biz Azerhaycan 'a icra' -yi füıühiit ve tcv­ si '-ı mcnıfı l ı k i ç ün gitmedik. B i zi oraya sevk iden, bir lüzüm-ı mü­

bcrrcın, bir viiciıb-ı hayfıtiyc idi. Rusya'nın Azerbaycan'a sokulma7

fiırİvl-; ı;ıkmaz sokak. 1 92


ümmetten Millete

sı Tebrizi ve diğer nikat-ı nıühinınıeyi işgfıl iderck Azeıhaycaıı 'da hi'I fi ' i l icra-i hüküınet itmesi İran kadar bizide teh l ikeye m a ' nız idiyor. IJinfıe n-aleyh Bedihi der ki Ruslar Azerbaycaıı 'daıı çıkma ­

yınca bizim de işgal itmiş olduğımız mev<iki ' i te rk ıtım:mız kahil

lfiliyyeı-i siyiisiyyesini fcdfı itmekle kalınıyoruz; Aııadol u ' y ı d a Rus

dcğıldir. Terk idersek yalnız lran ' ın ıamiiıniyyet-i milkiyyc ve ı s ıı k ­ istilası ıehlike-i dfı' imisine ma ' riız bırakmış oluyoruz.

Rus hükiınıeıi ta öteden beri alenen ve resmen kendi askcrıııı

İrfııı 'dan çıkaracağını ve İran'ın tamamiyycı-i ıııilkiyycsiııc

ve

İs­

tiklfıliyyeı-i siyfısiyesine ri'fıyet ideceğini va'd iımekdcdir. �ııııdı madem ki hüklımct muşarün-i leyhe bizim İran hududundan .,:ık ıı ıa ­ ınızı taleb idiyor: Neden bizde ıııukabeleten kendisinden şu va'ad ı ­

n i n iffisıııı taleb itmeliyim? 13u yalnız uhiuvveı-i İsliiıııiyc mukıo.a­

yıi tından değil, Osmanlılığın da iciibiit-ı hayiiıiyycsindcdir. Ruslar

bizi İrfın hududundan çıkannakla bir darbede iki büyük cmclınc mi ' i l olmak istiyorlar: Evvela İriin'ın kendilerine ıcsli mi'nc. sföıı­ ycn bizim Asya-i kübriidan son zamanlar esnasında yükselmiş ve kuvvet bulmuş olan mim ve hissiyaııımzın kırılımısıııa1 Fakat şuna cüdfı emin olmalı ki Rusya beslcmekdc olduğu hu kadar büyük emelleri te'min içün ciddi vesı"ı'ilc miiracfıaı id1.:cck vazi ' yelden mahrumdur. Harbden biz ihtirfız' iıdiğimiz kadar, haııa belki bizden daha ziyiıde Rusya da ihtiraz idiyor. 13infıcn-alcyh gü­ rültü ve patırtılara kelle kaptınııayalım! Kendi hakkımızı ıalch it­

ınekde asla tercddüd gösıenııcyelim. Bu s;iyede yalnız kendimizi değil, bir hükiımeı-i İsliın . iyeyi de haliis idebiliriz.

H lhlir:iz; sakınma, çekinme. 1 93

Ahml·d Akayer


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

4.3. Siyasiyat: İngiltere ve Biz (Cilt : ( 1 -8), Ay: J, Yıl: 1 328, Sayı: 5-1 87, Sayfa: 85- 86: Ma­ yıs/Haziran 1912) İngiltere ınuhatil-i siyasiye ve efkar-ı umumiyesinde bir müd­ det den beri bize doğru bir cereyan husüle gelmekde idi: Şu cereya­ nın Girid me"selesi münasebetiyle şekil ve mahiyeti bir dereceye kadar ta"yiıı ıtdi; İngiltere hükümeti bu me'selede Osmanlı menafi '­ ) zatiycsinc, göze ç a rp acak kadar müsaid bir meslek ta'kibini ilti­ zam i tnıiş dir

.

F ı ' l - hakika iyi düşünülürse İııgiltere'yi Osmanlılık'dan ayıra­ cak. aralarına soğukluk ik'a' idecck ve te' lifı gayr-t kabil olabilecek ılıti laf-ı m e na fi nıcfküddur. Zaten şu iki memleket son zamana ka­ '

dar pek güzel anlaşıyorlardı; aralarında memifı '-i ziitiyye nokta-i

naza rında n ihtilaf mevcud ise de yek diğerine karşı hiss-i emmine! ve s anı ı miyet k mütehahassis olduklarından şu iftiliifı muvaffaki­ yetle ber ı:•raf idiyorlardı : Şöyle ki şu son otuz bq seneye varınca ya kadar devlet-i Osmaniye ile İngiltere hükümcti arasındaki a ' la­ ka-ı tarihiye m ü ddet ve infaka müstenid bir silsile-i an'anatdan iba­ retdir. Fakat Abdülhamid z a m an ı nda hükümet-i müşiırün-ilcyh ile Os m an l ı devleti arasına bir soğukluk i lka' idildi. Abdülhamid'in ha l ' in a kadar bile şu soğukluk ta'mir edilemedi. Şu vakta-i ıarihi­

ycnin nıcs'iıl iyyeti kime a ' id olduğu me'selcsini şimdi araştırmaya­ cağız. Yalnız şurasını söyleyelim ki bu me'sele hakkında Abdülha­ mid

ınıı ' a h

ezc idilebilirsc de İngiltere rical-i devletinin, bil-hassa '

Cilfıdston 'un, Panislavizim cerayanına kapılarak memleketimiz hakkında almış olduklan vaz' i yyetc de bir hisse-i ınes'üliyyet isa­ bet ediyor. 9 m u ';ihclc; çckı�ıirnıc. inad. ) ,4


Ümmetten Millete

İ 'liin-ı meşrutiyetden sonra İ ngiltere ile eski an'anat ve i ıiyfı '

.

dad-ı kadimemizin iade idileleceği bir müddet ümid idildi: Yeni Os­ manlı hükümeti İngeltere hakkında yapılması mümk ün olan bütün

cemile ve asar-ı müveddet'"in ibrazında kusur i t med i . İngi ltere c f·

kiir-ı umumiyyesi de bizi aynı şiddetle alkışladı. Fa ka t ma'a't-tc'cs­ sokulmuş olan soğukluk bununla da ta 'mir i di le medı İ ngiltere riciil-ı hükümetinde hakkımızda temerküz itmiş olan

süf araya

.

adem-i i ' timad ve i 'ıibiir devam idiyordu. Yeni Osman l ı l ığın bütün ıe'minatı, bütün hulus-i niyyeıi bile adem-i i'tibfır ve i'ıimi'ıdın rcf'inc muvaffak olamadı. İ ngiltere bizi eskisi gibi inihadı İslam hareketinin mebd c ' i ve ildiler. Zannedilir ki yeni Türkiya bir ıarafdan asker ve d onan m ası · tanzim ve tertib iderek diğer ıarafdan da akvam ve milel-i İ sla·

ınenbaı add iderek bize karşı vaz'iyyeı-i iğbiriirane" lerinde devam ııı

miye meyanın da harekat-i cedideyi ıevşik ve tergib itmekle şarkda müstamlekiit 'azimeye, milyonlarca İ slam ıcb'asıııa malik olan lıü· kümat ve ez-cümle İ ngiltere hükümcıinc karşı azim müşkil<il ve tehlikelerin ika'ı"na sebeb olacakdır. Şu ziinniyyat sırf İ ngiltere ricfıl-i devletinin muhayyile ve ev·

hamında tevellüt itmişdir. Fi 'l-vfıki' bir çok me sfı i l · i dfılıiliyc ile yalnız kendi hayat ve mevcudiyetini ıe'miıı, yeni viız' idilıniş olan '

usul-i idarenin takviyesi ile meşgul bulunan yeni Osmanlı hüküme· tinin bu gibi eihiigirlik, bütün akvam-ı İ sliımiye'yi siy;ıseıcn birlq·

direrek büyük bir devlet ıe 'sisi gibi evhfıın ile uğraşamayacağı be­ dihidir. Fakat İ ngilizler bu yolda yeni Türkiya tarafından scrd idi l en bütün teminata bir türlü inanamadılar, İ ngilizler bızden öyle t c ' m i ­ nat ıaleb ildiler ki hükümeıimiz tarafından kati' iyycıı k a b lı l idi l ıııc· si imkanı yokdu: Bize ordu ve donanma ıerıib ve ıanzimimkn vaz· ınuhabbcı. lğbirıirıinc; hatıra dokunacak şekilde, güccııdırccek halde. 1 2 l k6 'ına; vuku buldunna. meydana getirme. 10 müvcddct; sevgi,

11

1 95


Dm;. Dr. Abdullah Giinduf:du )!c�· ı lıııcsi ıcklif idil iyordu. Böyle bir teklifi kabul itmek yeni Tü rk ı ­ lıı ı ııü � c ı

,.c s ı y;in cı i nc teslim itmek dimekti. Halbu k i Osmanl ılar l n k ıl;ilıı. ıhtılfıli bu k.ıdar fcdfıkarlığı bunun içün yapmamışdı.Bı­ n;·ı cn-alcyh bu gibi ıııfı - l fı - y u tfı k " tekıilifın velev İngiltere ' nin ve ya ­ ya ı ç ü n ı n t i lı;ir itmek ve y a hu t kendisini başka bir hükümctin taht- ı

hut d i ğer bır de v l e t i n iğbi rfırı bahasına olsun kabulünde hükünıcı

i�ıc bundan

ma 'zurdur.

dol a y ı İngiltere ile Osmanlı lar arasına sokulmuş

bulunan ığbırar hır zaman devanı itdi. Fakat şu iğbirarın bir gün ge­

de

l ılı de 1.;i ' i l olacağına ıa evvelden eıııin idik. Zira insanları en ziya­ yak laşı ı ran. e n güzel anlaşdıran tevafuk-ı meniifı 'dir. İngiltere

bir çok ıııcsü ' i l

ıııühiııııııe. bir çok memifı '-i hayatiyesi ile bize bağ-

1 ıdır. B ı z de l n g i ltc rc yc karşı aynı vaz 'iyyetdeyiz. İngiltere ri cal-i de' kıı bir 1.aıııanlar yanlış bir fikre zahib oldular. Yeni Türkiya i le i ğ h i rar. soğu k l u k ad c ı ı ı - i i 'tina ve hatta tazyikatla bize boyun eğdi­

cskı Tiıkiya arasındaki fark-ı ' azimi kesdinnediler. Zannetdilcr ki

rcccklcrdır. Fakaı Bunu yapamayacağına kanaat-ı kamile hasıl iı­

ıl i k leri gün b i ze k a rş ı almış aldıkları vaz'iyyctdcn vaz geçmeğc mecbur oldular. A rt ı k bıze yukarıdan aşağıya doğru bakmak, bizi ıdarcsi a l tına a l mak fikri beslemek değil, bizimle hem-' ayar ve hcnı-seviyı.: olarak. ııı u ' aııı e le itmek lüzumun hiss itdi. Şu lüzumu

İngı l i ılcn: ı l k;i itdiren, en ziyade tarafı mızdan ibraz idilmiş olan. scb;iı

ve

ıı ıe ıü n c t oldu. İngilizler bizimle başka suret ve şekilde an­

laşa ınayacaka larını duydu klar ı gün mcslek-i siyasetlerini dcğişdir­ di lcr. (Sayfa: 86)

lfogün İngilizler yeniden eski an'anat-ı tarihiyelerine avdet İl­ mek üsfırını gö s te r iy o r l a r. Girid mc'sclesi hakkın da alınış oldukla­ rı vaz ' i yyeı ı a ııı a m iy le Bunu andırıyor. Hükümiit-ı muazzama- ı

ıni yycniıı

hii­

ıcs;iınüh" ve teğafü l "ü Girid mccnunlarıııı son derece şı-

ı .ı

M;i-la-yuıak: fokaı

15

Tcğali ı l : hılrnczlıgc gelme.

gcıirılnıcz. d�yanılınaz.

l ·I Tc,arnülı: h ı r bırinin kusuruna bakmıınıa.

1 96


fımnıctıen Millete

ınarını ışdı: Bunlar Osmanlı- İ talyan muharebesinde n istifade iımek hülyalarına kapıldılar. Yunanisaıan'a c eziren i n i lhak ını bir c ı ıır- i v;iki şekilinc sokmak niyeti ile G i r id h ü k ii met - i ilı ı i l iı l i ycs i ıcbliğaı ve cvfıınir-i rcsmiycyi, nıcclis-i millinin icıimiı ' !arını Yuııanisıan kralı namına yapmak gibi harekiit-ı mcc n u nan ed e bulundular. Bun­ lara zamiıne" olarak bir de Yunanistan mccl is-i mcbusanıııa C i ırıd ıarafından mebuslar göndermek istedi ler. Hiikümcı-i Osmaniye hi­

bunların kaffesini lı ü k ümat - ı h fı m i yye nezdinde prnıcsto iıdi Giridlilerin şu gibi harekatından neş'et etmesi muh ıcnıel ulan

ı - ıab i ' ve

ıalılikelere nazar-ı dikkatlerini celb itdi. Fi' l-hakika Osmanlı hiikü­ ıncıi Yunanistan hükümetinin bu gibi h a re k;i ı- ı ıııaşat

itmesine sabr ve te'eınmiil

mccniıııfım:ye mü­

ideınezdi . Ve Girid

ıneh'üslarıııın

Atina'ya vusülu ile beraber Osmanlı ordusun da hudud-u Yuııani­ yc'yi geçeçeği bedihi idi. Hükümiit-ı haıniyye

m e y<iıı ın da

İngilıcre

Osmanlı hükümeıi tarafından serd edilen şu nıülahazaıın ııı ulıi k k

olduğunu cümleden evvel tasdik itdi. Müşariin-ileyhiıı ıe kl i fı üzeri­

ne hüküınat-ı sa'ire de mütaha Girid h ü k ü me ı - i i hıilfüiyesinc yap­

nıakda old u ğu ef'fıl na-layıkaya tah ammü l ideıniycceklcnni, Os­

manlı hakimiyetinin haleldar idileceğine me yd a n ve

venneyccek lcri n i

şayed bu gibi ef'al ve harekatda devam iderse c ezi re ye asker ç ı ·

kararak yeniden işgal ideceklcrini beyan ildiler: Trablusgarb mes'clesine gelinc e yine İ ngilterc 'nin b ize karşı

ınüsaid bir vaz'iyyet almak üzere olduğu hissedi l iyor. İ n g i l te re ' ılc e tlcıir-ı umümiyenin İ t a l y a aleyhine çcvrildiğ L Rusya ıahşid:iı ınııı

Londra'da pek şiddetli i 'tirazlara ve hoşnutluzluklara nıa ' rüz k al ­ mış olduğu, İ ngiltere hükümetiyle Osman l ı hiikiimeti arasında Bağ­

dad demir yolu. Kuveyt ve diğer mesıi ' i l ha k k ın da y e n i den nıiiô­

kcreye şü rü ' " idilmesi iki h iikü meı meya n ın da ıeganiib" husfılc 1 6 zamime; ek olarak. ilave olarak. 1 7 şüni': başlam•. girişme. 1 8 Tcgoniib ; yakınlaşmo. 197


l>"f· Dr. Abdullah Giind11M11 g<·lnıı� ı>lduğuıııı anlaıdınyor. İngi ltere ha ri c iye nazırının son nuı-

1.. u nd:ıl.. ı imaları da Bunu irii -.: " idi yor. Hulasa İng i l tere hiikiiıııcıı

su · ı ıanlanlan ıcrcrriid ıdcrck yeni Tiirkiya ' nın hiç bir ıiımll - ı husu­ "''<'

'

.: n· ng-l"iiyan<·'" lıeskmediğine emni yet hasıl iıdiğindeıı lııı­

pin nı<· skk sıyasesıııı hizim hak k ım ı zda tebdil iınıekdedir. I l ı 'ı-ıalıı · lıuıulan lwş l a nmay ac a k , izhfır ıneınn un iyy c ı iımeyc­

c·ck hır \ )snı;i n l ı bulunamaz. Yiiz yirmi milyon teba ' - i İsliimiyc ' y i

h;İ\ ı lngıl ıcrc. İ sl ;i ı ıı i ye ı i kendisi ik bizim ııranııı.da b i r hıı ' i l . hır

p <· rdc. lıır scheh kin ve ad;ivcı di y e te la kk i deği l , bi' l-ııkis bir vası­

ıa-ı ıq:arrlılı. hır ':iıııil ı e ' l i f dıye kabül itmel idir. İşte o z:ınıan iki

l ı i i k ıiii.:ı a ra s ı nda hakiki ve sam i m i bir

anlaşma kıibil olur. Bu ise

her ıl.. ı del"lcıııı ıııenfıli 'ine aynı derecede lazımdır. Ahmed Ağeycf

4A. Si�· üsi�·ıit: Tııvııssuı

(Cilt :( 1 -H). :\y: 4, \' ı l : 1 328, Sayı: 7- 1 89, Sayfa: 123- 1 25: Ha­ ıira ıı/ ·kıııııııız 1 11 1 2)

llır \'Ok ıaııı;indan heri dever:in İlmek de olan tavassut şayi'ala­ rı

nılı;iyeı h·slı-ı ıalıakkıık ı h.t i . Ziiıen süfcni-i ccncbiyyc icrii-i ıa­

\'assuı ı �: ii n \'<•!..dan heri hazırlanıyorlardı. Yıı l ıı ı z Rusya scfır-i cedi­ dı Miisyiı Degirs ' ın der-sa':ideıe viinidına ınunıazırdılar. Miişariin­

ı lcylllk hundan bır ka� gii n ımıkaddcm şehrimize v:i sıl olmuşdur. Fakaı şu ıavassııı ne şekil ve s uretdc icni idi lccckti? i şt e biz

l >sııı;"ı ıı l ıları .:n ny;id.: diişünıliirecek me'selc bundan ibarctdi . Av­

rupa clk;ir-ı u ıı ı iııı ıı ycs ind c şu su'iile karşı bir çok şayi 'alıır deveni n

ı l ı ıı<·kdc idı. lla ' z ıl:ırı Rusya hükiiıııcti ile İtalya hiikümcti :ırasında

lı:ıli lıır ı ı ı l a li ı :i ı ııc ı ı ın ıııcvcııdiyyeıini ve Osmıinlılar hakkında bir ıııcslı:k-ı lıayr- lı:ilıfırıe ve i 'ı idıil-k<ir:ine ta'kib itmek ııırnfdurı olan

1 �J

J ı ; ı \'. !-!lhll'l'llh,'

ı.ıyııı C:l llll'.

�() ( "cıı�'.·\.·lıy:"ı ııl· s�l\ i.l�\· ı . kavg�ıcı

1 98


Ü ııınıcttcn Millcıe Miisyö Çarikofun dcf'aıcn ıızl ini i leri sürere k Miisyii l kg i rs ' ı n ıa­ \· a ss u ııı dair hiikiinıl,linden ıclılig:it-ı fcvka '1- ' ;ide a l ın ı ş oldıığııııı ,.t,

ı ava suı ıı bir şek! ve siırcı-i ıazyikiyyc vi rınl'k ıçiin ıııt"ınıır oldıı)!ıı­ nı iddiıi idiyorlardı. Diğerleri ise şu şayi 'alan na hil:i f-ı h:ıkıkaı nl­

duğunı Mösyö Degirs'dc başka sclirler ile ıcv lik ve ıeşn k - ı l'IJ.. ;ir , ı:

aın:il idcrek onlar ile ıııiillchidcn h a reket i dcccğ i nı ve ıavas,;ıııa a s ­

hi bir şckl ve sürcı tazyik virilıneyeccğini h:'mııı i d i y o rl a rd ı

Fakat ıa evvelden şu i kinci fikrin daha ziy:idc ınuv:i fı k - ı hak ı ­ küı olduğu

ıniisellcm idi. Zini hükıimüı-ı m u ' a u aına ıaı.yik

mu ' :i nıclcsinin pek fahiş bir haksızlık ve ıar:ıl�girl ı k oldugıını . ıııa · -

ın:i-lih tazyikin hiç bir semere vi ımcycccğiııi. h i ' l-akis ıın:ılı)!ı daha 1.iy;ide karışdırncağını nazar-ı dikkate alarak ıazyikdt•n \':İl.)!l'\'nd;

her iki mulı;irib tanıtla aynı ıııu ':imdcdc hu l ı ı n ı ııay ı ıcrcih ıılcl"1.'k­ lı:rdi. Bimkıı-ııleyh Rusya h ii k iimc ı in in ıavassuı hakk ımla ı l l ı h:·ıd- ı düveliden ayrılarak yalnız başına iş giirec cğ i ıı i ve kc ııd i sı ı ı ı aç ı k Vt' muhakkak bir ric 'aı-ı siy:i siycyc girifhir iıkccği pek dı: ıııuhıcıııl'I değildir. "Jön Türk" gazetesinin bir menba · -ı ınc\'sıi kd aı ı almış ııldugıı ıııülıihaz;iıı cercyan-ı lrnvadis de ı e ' y id ildi. Mczkiır gaıı· ıcııın şıı fıkrasına bimicn hükümaı-ı ıııuı:ıv:ıssııa b;ib-ı ;iliyı· hir ıwı:i giımk­ rcrck sulh hakkında re 'yini isıiL�fir itmekle i kı i ffı idı•cckkr;

w

hıı

ııoıadıı hükümctlcr biib-ı 'al iden lı;iııgi şcniiı i i zc r i ııc 'akıl- ı su lha

nizı olııbilcccğini sonnak la beraber yalnız B;ib-ı ' fıli ı:ır:ıfıııılaıı snd

idi lecek şcril i ı ' iıı kabil-i k:ıbül olabi leceği hakkmda ıı:mcıınıyaııla bulunacaklardı. Fi '1-hakika salı günü vukiı · bıılfüı isıı ıııôı: hıı siırcı­ lc oldu.

işte tııvııssut böylece g:iyet niizik

w

zarif lıay s ıyyı:ı

ve

�l'rcf-i

ınilliyyeıni:ı:c aslfı dokuııaınııcak bir şekilde yap ı l ııı ı � ıılııı:ıkla lıl'r:ı­ bcr doğrusu şu ıavassuıuıı aslıı hüküıııct ve sımııı aıılay:ıııııyon11. Ae11bıı hükünuiı-ı

muazzııımı

hıingi nıülıihazıiı:ı. cs;is:iıa i sı ı ıı:iık ı ı �ıı

l'lll


Doç. Dr. Abdullah Gündotd11 ıavass11111 yapıynr'1 /\caba hiikiimeı-i Osmiiniyye'nin vireceği yega­ ne ccv;'ılıı

hiikiiıııaı-ı ıııezküre şimdiye kadar kesdirememişler mi ­

d ir" Ftk<ir-ı 11ıııiııııiye-i Osmiiniyye ıa bidiiyeı-ı harbden beri ıavus­

sııı

ve

sulh hakkında kendi elldir ve hissiyyiitını ıamamiyle ve nıu­

riıssalcn hey;in iııııişdir. Osın;iıı l ı lar kimseye tec avüz iııııediler ve el-iin da İlmek is­ ıeııııyorlar. K i ııı sc n ı n hakkına, malına, canına ıeciivüz iımedilcr ve

ıııııck lik rıııdc

h i le değildirler.

Günün birinde anüd" ve mütehev­

viıc' hır hir diişııı<ırı biiıiin a'daı ve merasim beyn-el-mileli çiğneye­

ıcl\, ıııcdcııi yct-i hiizıranın biiıün kavii' id ve esaslarını islihkiir ide­ rt:k, b ı l a-sehclı

ve

hah<ine

b i ze hiicum i ıdi . Bize ise ceniib-ı hakkın

hiitiiıı kfı r rıüt . bütün mevcudata batış ilmiş olduğu ıabi'i bir hakka, hakk-ı rııiidfıfoa-i nefse sarılarak kendimizi muhafazaya aııldık.

Miidfı fo ' a - i nefs hakkı hayalın netice-i gayr-ı müflirıkı olarak vaci­ bii ' l-viicıid hazreıleri t a ra fı ndan bürün zi-hayiitın 'uhdesine tevdi' ı d i l ıııişdir. Bu aynı zamanda bir saliihiyyeı ve bir vazife olduğu içün

hıçbir zi-viicıid, ı ster tek tek efriid olsun isler heyet-i icıimii'iye ol­ sun. ne şu h a k k ı n d a n viiz geçebilir, ne de şu vazifesinin ifii sına lii­

kavd k;i l:ıbi l i r. Viiz geçerse, lii-kayd kalırsa lıakk-ı hayiitdan vaz­ geçmiş olur, intihar

ilmiş olur'

Ş im d i bizi şu hakkımızdan

isıifiide ve şu vazifemizi ikaya mec­

bur iden bir tarafdan İtalya ve diger tarafdan Avrupa 'nın İtalya kor­

sfüılığına ve haydıitluğuna karşı almış olduğu vaz'iyyet-i lii-kaydı­ sı olımışdıır. Diıııek ki İtalya ve Avrupa 'nın bize karşı alınış olduk­ ları vazi 'yyet ne kadar devam iderse o kadar biz müdiifa 'a-i nefs hakk ve va z ı fc mi z i isıi 'mal ve i fii İlmekle mükellefiz.

Fakat ac a ba iıalya hangi hakk ve esas üzerine bu gün üzerimi­

ze atı l m ışdı r'1

Zann itıııcyiz ki kürrc-i arzda ve hatta ltalya 'nın ken-

:! 1 Anüd: ınaıçı.

2 2 ıııiitchcvvir: öll<c vr gazaha ıabi olarak.

200


ümmetten Milleıe disi nde az çok vicdan ve namus sıilıibi olan bir ziıt lıu l u nsun d a şu su'ale karşı müsbeı bir cev;ib virebilsin• haksızlığını teslim İldi.

Bütün

Büliin

cilı fı ıı İ ıalya ' n ın

cihan İtalya lıükiiıncıi "beync ' l -ın i l c l

lıaydüd çetesi" diye tahkir ildi !

Bütün

Avrupa esütizc-i lıukiıku"

beyan ı ı . prcnsılı niı­

iıalya ' ııın bizimle ımıhiircbe itmeye asla hakkı o l madı ğ ın ı

di ler. Dimek ki İtalya'nın elinde hakk, hakkaniyet. csiis, mına hiç birisi kalınıyor. Şu devlet yalnız kuvvet

ve zor ıı[ııııına

reket idiyor. Fakat acaba Avrupa ınedcniyeıince, Avrupa

ha­

nazanyat-ı

hukükiycsince yalnız kuvvet v e zor b i r ıncnba ' - ı h a k k v e sa lül ı iycı. bir scbeb-i ıneşni '-ı harb diye tanınmış mıdır. Elbette k i rupa,

bütün

beşeriyet-i ınedeniye-i hazıra şu

lıiitüıı Av­

siı 'alc karşı "hayır•"

Diye cevıib virir. Lii k in b i z b i r a n içün olsun farz ide l i m

ıaıııııınış­

dır. Farz idelim ki Avrupa vicdanı kuvvet ve zora ka rş ı kcııdısinı gösteremiyor, kuvvet ve zorun yapınakda olduğu kabül itmek mecburiyetinde bulunuyor;

"

eııı r- i vaki '"len

fakat şu farzıy:itı

kabıi l

ıı­

s e k b i l e İtalya onların bahş idebi leceği kavii'idden kendisini mah­ rum itmişdir. Zira İtalya bütün cihıina kendisinin her lıakkd an ınalı­ rum olduğum isbat itdiği gibi her

kuvvet ve zordan da

ınalırııııı o l ­

duğunu gösterdi. Muharebe el-yevm yedinci ayıııı gcçinncktc(lır. Şu müddet-i medide esnasında İtalyanlar dii 'i mıi nıağlub ve ın cıı ­ küb ola gelmektedirler. Şimdiye kadar elde etmiş oldukları siilıaııın vüs'atı sela'in-i bahriye toplarının giille-i menzilinden ziy;ide de­ ğildir. Öteki tarafa doğnı bir haıve bile atamamışlardır. A ı ınak iste­ dikleri zamanlarda daima feci' ve elim bi r suretde geriye do ğnı ko­ ğulmuşlardır! Dimek ki İtalyanlar

bütün haklar içinde cıı meııfıirı. hakk-ı kuvvctdcn b i le isıi lfülc

beşeriyyet içiin bir leke teşkil iden idemezler. !

Hal böyle iken acaba tavassut lıanği

ıııülıihaziiı

ve esaslar üze­

rine yapılabilir? Acabıı bir haydüd ve kfıtil ile bir ıııa 'sııııı arasında

23 Esmıi1.c-i hukuk; hukük üsıadl:m.

201


Doç. Dr. Abdullah Giinduğdu

rc'ınııı sulh içün nasıl ta va s su t idilcbilir? Eşhas-ı salise ya tamamı ıle işe karışınıyarak ıne'selenin hallini tarikine bırakmalıdır, yah ud karışmak istiyorlarsa mutlaka ve mecburen ma'sümı himaye ve vi­ kaya içün karışacaklardır. Bunların arasında üçüncü bir şık kiibil-i tasavvur bile değildir. Evci hiiküınat-ı

mua z

zam a buna karşı kendilerinin de muhare­

beden mutazarrır olduklannı i le r i sürülebilirler. Bu doğrudur. Fakat muharebeyi bız yapmıyoruz ki ! Anlar mutazarrır olmak istemiyor­ larsa ya evvelce muharebeye meydan vinnemelidirlcr, Yiihud son­ ra muharebeye sebcb olanını, muharebe ideni durdunnalıdırlar. Hükümat-ı muazzama Bunu serahiiten bilmelidirler ki İtalya bızc hücünı itınekde devam idincc biz de hakk-ı sarihimiz olan mü­ dafa 'a-ı nefse klışacağız' Hiçbir hükümet-i Osmaniyye mutasavver değildir ki şu hakk-ı sarihinden vaz geçsün, yahüd geçebilsün! Bi­ naen-aleyh Avnıpa hükümetleri muharebeye hakikaten nihayet vir­ mek istiyorlarsa evvel be-evvel İtalya'yı Trablusdan çıkarmalıdır­ lar' Başka süretle ' akd-i sulhun ihtimali bile yokdur. Ahmed Ağayef 4.5. Siyasiyat: M u ha re b enin Yeni Devresi (Cilt: ( 1 -8), Ay: 4, Yıl: 1 3 28, Sayı: 8-190, Sayfa: 141- 143: H aziran/ Temmuz 1 91 2)

Çanakkale bombardımanı Trablusgarb muharebesinin yeni bir devreye ginnekde olduğuna bir sebeb ve delil-i kiifi gibi add idile­ bilir. Ma "luın

olduğu veeh i le İtalya Trablusgarb muharebesine gi­

rişdiğı zaman hükiiırni t-ı siiireye muharebe 'nin yalnız Trablus ve ci­ varıyla tahdid idi leceğine, kat ' i yyen tevsi'-i daire itmeyeceğine dair te'miniit virınişdi. Gerçi muharebenin ibtidallarında bile İtalya donanmasının Pirevczcye ve diğer seviihil-i Osmaniye'ye tecavüzü 202


Ümmetten Millete

şu te' miniita tabiin tabana zıdd olarak İ talya lıüküınctinin ·alıd ve ınisiiklarına kat' i yyen cmniyyet idilcmcyeccğinc bir deli· il kiifi teş­ kil idiyordu; lakin hükümct-i mezkıire şu harekat ·alıd-i şikena­ ne''sini "sıi ' - i tcllıim", "donanma kumandanlannın hatası" süreıın­ dc ıe' vil ile Avrupa hükümetlcrini yeniden tatmin itdi. fakat muha­ rebe uzadıkça, İ talya'nın Afrika'da giriftar olduğu müşkilaı ta'ııd­ düd gitdikçc İ talya hüküınctinin Trablusgarb'da acz ve za"afı gerek İ talya'da, gerek başka yerlerde tezahür idiyordu. İ talya ' nın ınuha· fahişeye dıiçiir olacağına diiir herkesde bir kaııii 'aı-i kaı " iyyc hasıl oluyordu. Bu ise İ talya içün lıiiricde 'azim bir 'iir ve lıicfıbc, dalııl­ rebeyi boşa çıkaramıyacağına, bi ' l-iihire lıiisir ve nadim bir ric 'aı-ı

de ise efkiir-ı umıimiyyenin son derece teheyyüc''üııe scbeb oluyor­ du. Yedi aydan beri temadi iden Trablusgarb ınuhfırebesı İ talya 'ııııı şeref ve haysiyet-i beyne'l-düveliyyesini tamaıııiyle ıııalıv iıdi. İ tal­ ya devletinin asla kıymet-i askeriyesi olmadığı. düvel-i muazzama sırasında buluıunası bir sıi'-i tefehhüm neticesi olduğu tamaıııi y k aşikar oldu; dahilen ahali kendilerinin son derece fahiş bir siıreıdc hükümet tarafından aldatılmış olduğum anlamaya başladı, Trablus­ garb seferi, hükümetinin te'ıııinatına, rağmen, bir askeri eğlence yerine, müdhiş bir felaket hazırlayacağı nümiiyiiıı oldu; İ talya c f­ kiir-ı 'umümiyesinde bundan dolayı hüküınet ve lıfıncdfııı alcylııııc ınüdhiş bir adem-i hoşnudi te7A'lhür itdi. İ şte bu hoşııutsuzluğı def' itmek içün İ talya hükümeti mecnunane ve scrscriyfüıc bir sürcıdc

bir takım blöflere, (Sayfa: 142) şarlaıfınlıklara ko y u ldı a l ay iş ve ııümiiyişlcr içinde Trablusgarb'ııı İ talya"ya ilhakını iliiıı itdi ve şu ,

ilana aid emir-namc-i kraliyi ıncclis-i meb " usiiııa kabül iıdirdi. Şu şa'bezebiizlık"'la İ talya hükümcıi İ talya cfkar-ı uımiıııiyycsiııı bır 24 'ahd-i şikeniıne; ahdini bozma. 25 Teheyyüc; heyecana gelme. galayaııa gelme. 26 şa 'bezebüzlık; hokkabazlık. 20J


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu müddei i ç ü n taımin itdiyse de kendisini düşünmüş olduğu çah-ı zil­

leıe daha ziyade sokdı. Zira bir gün gelüp de İtalyanların bütün ha­ kikati. bütün üryanlığı ve dehşeti ile beraber göreceklerinde ve hü­ künıet tarafında aldatılmış olduklarını anlayacaklarında şübhe idi­

Halbuki İtalya hiikünıeti şu nümayiş ve alayişleri i le arka­

lcınczd i .

sındaki bütün

hatt-ı hareketleri kesmiş ve kendisini hakikaten çık­

maz bir sokak içine sokmuş görecekdi . F i ' 1-hakika d a böyle oldu. İtalyanlar emr-i ilhakı alkışladılar, nümayişler icra itdiler iseler de, matbüat-ı ecnebiyye vasıtası i le ol­ sun İtalya'nın Trablugarb 'da her gün yeni bir mağlubiyete duçar ol­ duğunı, İtalya

hükümeıinin Trablus'da yüzelli bin kişilik bir kuvve�

bulundurmaya mecbur kaldığını, ma' -ma-fıh İtalyanların i l k elde it­ diklcri yerden hatve bile i leri atamadıklarını öğreniyorlardı. Yavaş

yavaş yeniden İtalya'da efkar-ı umumiye hükümetin ve hanedan-ı hiikümraninin aleyhine galeyana başladı. Halbuki diğer tarafdan İ talya

hiikümetinin en ziyade göründüğü, üınid itdiği beyne'd-dü­

vcl tavassut da bir semere, bir fii ide virmiyordu. Osmanlılann me­ tanet ve azmi hakk yolunda ibraz iımekdc oldukları asar şehamet ve fedakiiri bütün tavassutları ve tavassutlar etrafında çevrilmekde olan blöfleri, entirikaları, tehdidlcri 'akim bırakıyordu. Dimck ki İtalya hükümetinin vaz'iyyeti hakikaten feci ' bir şckl ve renk alınakda idi; dahilen efkar-ı umümiyenin tazyikatı, haricen

ise adeın i muvaffakiyyet hükümet-i mezkürcyi me'yus ve nomid" -

bir hale sokmuştur. İşte Beyrut bombardımanı, Çanakkale hücumu şu yc's ve ncvmidinin i lham itmiş olduğu son çılgınlıklardır. Bey­

rut bombardımanı ile İtalya hükümeti hükümat-ı sa'ireyi müdaha­ leye ve harbe nihayet virmcye davet itdi. Fakat buna cevap olarak hüküın:lt-ı kat ' iyycn

sa ' ire kendi hoşnudsuzluklannı ve vaz'iyyet bi-tarafdan ayrılmayacaklarını İtalyaya anlatdı lar.

27 Nonıid: üıniısız. 204


Ümmeıten Millete

meyanında daha zi­ itdi ği şekilden ı aın a ıniyle başka bir renk ve şekl aldı. Hükümat-ı sa'irc ıavassuta ikJiiın itdi ler. Lakin İtalya 'nın ümit itdiği gibi Türkiya üzerine tazyik ve Fi ' 1-hakika tavassut fikri hükümat-ı sa' irc

yade cay-gir oldu. Fakat şu fıkr İtalya 'nın farz

­

icbar icrası ile deği l, Roma kabinesi nezdinde yapdıkları karın istiiariyle ikti fii ' ildiler. Bu ise İtalya'yı

gibi Os­

olduğu ef­

manlı Kabinesinden de 'akd-i sulh hakkında besleınekde

ıaınaınıyla ç ı l dırttı

Zira İtalya hükümeti gerek efkar-ı umümiyc, gerek Osmanlı metinin 'akd-i sulh hakkında besleınekde

.

hükü­

oldukları hissiyatı pek

ra'na biliyor. Osmanlı lar müziikeriit-ı sulhiyeye girişmek içün evvel be-evvel İtalyan askerinin Trablus'u tahliyesini

ve i lhak hakkında

İtalya tarafından idilcn ilanın feshini taleb idiyorlar. Şu ıalcb

kabül

idilıneyinee Osmanlılar kat' iyyen sulha girişmezler. İşte İtalya hüküıneti Bunu bildiği ve hükümiit-ı

ınuazzamaya

kendi iğbirar ve hiddeti ni ibraz itmek istediği içündür ki leye müracaat itdi ve son silahlarını kullanarak

son vesi­

Çanakkalc 'ye lıü­

cüm itdi. Şu teşebbüs İtalya hüküınetinin kati 'yycn

bi-nihayc ve bi-pa­

yan bir hamakat" bir sefii hete giriftar olduğ� nı isbaı iıJi.

Çaırnkka­

lc bombardımanı İtalya hükümetinin elinde son vcsile'-i

tchdid ve

ta' arruz idi. Bari bunu muhafaza itseydiler, biiri

boınbfırdımiinın

heybet-i mevhumesini kendi leri içün sermayc-i tchd iy c lasaydılar! Fakat şu sefiller Bunu da isriif itdi ler.

ga mal olan dört yüz menni atarak yalnız bir biir-gir ka bir halt idemedi ler. İşte size İtalya'nın

olarak sak­

Sekiz yüz bin fran­ itliifından baş­

kıymct-i bahriyesi! Zaıın

ideriz, şu kıymet Trablus'da tezahür itmiş olan kıymet bcriyycyc hemen hemen müsavidir. Bütün Avrupa handeler, ve dedir. Bütün garb matbu'atı Osmanıların şeca at ,

istihzalar için­

şehiimct, i ' tidal ve

'uluvv-ı eenablarım takdir itmekle beraber İ t a lya nları n

28 Ham:ikaı; ahmaklık. 205

bu kadar


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu '

a cız olduklarını ve aczleri kadar da küstah ve edebsiz bulundukla­

rıııı sennayc'i takbih ve tezm 'm ittihaz idiyor!. .. Maa ' -mfı-fih İtalya 'nın daha bir ümidi vardır ki o da boğazla­ rııı kapanmasıyla Avrupa ticaret ve menafı 'ne 'iirız olacak zararlar! Düşmanın hücumuna karış Osmanlıların bi 't-tabi ' Çanakkale boğa­ z ı n ı scdd ildi ler. Bu ise bir çok hükümatı ve bi-1-hassa Rusya hükü­ meıini mutazamr idecekdir. Benaberin İtalya hükümeti hüküm a t ı -

sii ' i reniıı m üda haleye mecbur olacaklarına ve biri de ' akd-i sulha icbar idcceklerıne ümidi vardır.

Halbuki hükümeı-i mezkurenin ümidi de boşa çıkıyor: Rus­ ya 'dan başka diğer hükümatın kaffesi İtalya'nın böyle blöfler ile

Osmiinlılar'ın sulha icbar idemeyeceklerini müttehiden ikrar idi­ yor la r. Ya lnız Rusya mübhem ve meçhul bir vaz'iyyet almışdır. Her ne kadar Rusya hariciye nazırı Sazanof Rusya'nın muharebe hak­ kında vaz'iyyet-i bi-tarafıden inhiraf idemiyeceğini İtalya-Rusya a ra s ında hiçbir hususi i ' t i la f bulunmadığını resmen söylediyse de,

yine ıııüşarün-ileyhin i ra d itmiş olduğu bir cümle Rusya hükümeti­ niıı bize karşı efkarını gayet mübhem ve meşkük bir tarzda göster­ mek ıçün kafidir. Müşarün-ileyh dimişk.i: "Çanakkale'nin seddi tül müddet devam iderse Rusya protesto idecekdir!" Dimek ki Rusya bizden Çan akk a le boğazının açılmasını taleb edccekdir. Böyle bır ıalcb tcklif-i mii-la-yutakdan başka bir şey olamaz. Ma-la yuıakise hiçbir vech ve suretle kabul idilemez. Boğazı biz keyfimiz, içün scdd iımcdik ki: onu bize sedd itdircn İtalyadır: Bo­ ğazın açılmasını bizden talcb idecck her hanği bir hükümet cvvelc­ �c

( Sayfa: 1 43) İt al y a 'nın boğaza hücum itmeyeceğine kefalet it­

mel idir. Başka surcıdc hareket, Osmanlı-İtalyan muharebesinin bir ıııuha rcbe i umumiye şe k l ini almasından başka bir netice viremcz. -

Zira boğazlar me sc l c s i n de bizim kadar ve belki bizden ziyade ala­ '

kadar diğer hükümeıler de mevcuddur. Rusya'nın bi'l-fi'il işe mü206


Ümmetten Millete dahal esi ihtimalinde

bunlar da bi 'ı-ıabi ' seyirci vaz' ıyycıi alarak la­ kayd kalamazlar ya! Hülasa metanet ve scbatımıza bcr-dcvam ola­ l ım. G itdikçe düşmana şaşırıyoruz ve ce rcyan-ı ahval bizim lehimı­

ze çevri l i yor.

Ahmed Ağayef 4.6. Siyasiyat: Marakeş Hadisatı - Sasanof'un Nutku (Cilt: ( 1 -8), Ay: 4, Yıl: 1 328, Sayı: 9-1 9 1 , Sayfa: 1 64- 1 65: Haziran/ Temmuz 1 9 1 2) Son hafta esnasında 'alcm-i İslama ' a ' id iki mühim hadise vu­ ku' buldu. Bunlardan birisi Marakeş'de bir müddet evvel ıahaddüs itmiş olan asar-ı ihtilaliyenin tebeyyün-i

mahiyeıidir. Ma' luın oldu­

ğu vech ile Marakeş 'de Fransız zabitanının taht-ı idaresinde ıeşek­ kül itmiş olan kıta 'at-ı askeriyye meyanında bir ihtilal zuhur iımi�­ di. Efrad zabıtanı terk ve hatta ba'zılarını kaıl fızın serayına hücum iımişdiler. Yerli

idcrck Mcvla-yı Ha­ ahaliden de bir çokları efnid­

ı askeriyeye karışarak şehri garet ve bir çok Avrupalıları kati iımi�­ diler. Fransa hükümet ve matbu 'iitı evvelce şu den ' ari olduğum ve sırf efradın vaktinde

hadisatın elıcmmiyeı­

ına'aşatını almadıkların­

dan dolayı tahaddüs itmiş bulunduğum iddi ' a

itdiyse de. 1-ladisiiıııı

mahiyeti başka bir tarz-ı şekilde olduğum bi' l-iihirc

tebeyyün itdı_

İhtilalin maaş içün değil, Fransızların

Fas' ı istilalarından ve nıcv­ la'i hafızın da şu istilaya karşı almış olduğu vaz 'iyycı-i müsamaha­ karandan mütevcllid gayet mühim ve vahim

vak 'adan ibiircı oldu­

ğu tahakkuk itmişdir. Gerek hükümatı ecncbiyye, gerek

akvam-ı İsl<i nıiyyc arası nda

bulunan zimamdiiran-ı umur, İslam kitlc-i nasını. l aş cy- ı lerinde pek büyük hata irtikab idiyorlar. Bunlar şu yanlış pılıb da kendi aralarında memalik ve

207

add itdik­ zehaba ka­

akvam-ı İslamiyycyi gayr-ı zi-


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı riılı eşya gibi alıb satıyorlar ve zann idiyorlar ki İslam kitle-i nası bu gihi alım saııından haberleri bile olmıyacakdır: Halbu ki hal ve o

böyle deği ld i r. Akv aın ı İ s liiın i y ye her ne kadar cahil ve gafil iseler de şu son seneler esnasında hiss idilecek derecede müteyakkız ve mütenebbih evza '

-

oldular. Her ye rd e az çok bir sınıf-ı mümtaze-i ' urffi teşkil itmişdir.

Bunlar Av ru palı la n n efkar ve amaline, harekat ve ikdamatına ol­

dukça viikıfdırlar. Bunlarda bir hiss-i vatan-perveri, bir devlet, mil­ let kakaygusı

uyan d ı .

Bununla beraber bunlar her yerde ve mensıib

oldukları kavmin lisanında matbü 'iitı milliyenin neşv u nemasına bcz l · i ve

gayret itdi ler. Bu münasebetle efkiir-ı umümiyyenin, hissiyat

tcnıayüliit-ı milliyenin eser-i tedvir ve temşiti bunların ellerine

geçnıişdir. Merbut bulundukları kavın ve devlete 'a'id mesail hak­ kında günü gününe ahaliye ma'lümat viriyorlar. Ahalinin hissiyat

ve cfl<arını te nv i r idiyorlar. Arab ı rk ı necib ve şeci'ine mensub onbeş milyonluk ahaliyi muhtevi Merakeş devletinin bila-mukavemet Fransa'nın zirbar-ı hi­ ma y e ve idaresine girm esi evvelce herkesi dil-hün ve me'yüs itmiş­ di. Bu hal doğrusu arab ve İslam-ı hamiyyeti ile gayr-ı mütevaffık­ dır. M erakeş 'in öteki başında bulunan Trablus 'urbanın bütün ciha­ nı

mütehayyir ve müte"aecib iden asar-ı şeci'ancleri karşısında Me­

rakeşlilerin şu zillet ve müsikkineti hakikaten ye's-iiver ve anlaşıla­ maz

bir muamma gibi idi. Fakat şimdi iş anlaşılıyor. Mevla-i Ha­

fız'ın irtikab itmiş olduğu cinayet ahali tarafından anlaşılınca Arab

hün-ı h am i yye t i pür-cüş olmuşdur. Sultanın serayını muhasara iden

ihti la lc ile r : "Biz Fransızlara değil, sana, devletimize, m i lletimize hidmet itmek istiyoruz! Ve sen de Fransız tarafdarı olursan bu ınemleketde yaşayamayacaksın!" diye bağırıyorlarmış! İşte şu su­ retle başlamış olan ihtilal gitdikçe tevsi' itmckdedir: Her yerde aha­ li hiddet ve şiddeti Mevla-i hafıze ve Fransızlara karşı ibraz idiyor. 208


Ümmetten Millete Evet; Fransızlar kavidirler, muktedirdirler, vesait-i

icbariyc i l e şu

ihtilali basdıracaklardır; Fakat Fas ahalisin de meyyit ve

hişi olma­

dığı tebeyyün itdi. Bir mil letde asi olan ruhdur, d i ri l i k d i r, ölmeğe hazırlıkdır1 Bu cihet sağlam ise o mil let ölmez, mahv olmaz, gün gelir harabe zarlar altından başını kaldım ve yi n e eski

bir

ıııcv­

ki ' ine ahz ider. Beheme-hal Fransızlar zann itdikleri

kadar Mcra­

keş'de kolay kolay yerleşemeyeceklerdir ve istedikleri

gibi hareket

idemiyeceklerdir! Haftanın bize getürınüş olduğu ikinci vakı 'a-i mühimıne

doğ­

rudan doğruya bize 'a' iddir. Şu vakı ' a Rusya hariciye nazırı Sazo­ nof'un Rus dumiisı muvacehesinde iriid itmiş olduğu Şu nutkun muhteviyatı ve bize 'a'id cihiitı

nutkudur.

hakkında

yevmi ga ­

zeteler o kadar mufassal ma'lumiit ve verdiler ki artık biz

bunlardan

sarf-ı nazar idcbiliriz. Bize düşen yegane vazife şu nutkun cihct-i ma 'neviyesini tahlil itmekdir. Rusya 'nın bizim bir düşman-ı tarihimiz olduğum

bütün Os­

manlılarca ma' lumdur, zaıın ideriz. H i lafet-i İslamiyyc ve saltanat­ ı Osmiiniyye, en müdhiş darbeleri Rusya'dan yemiştir. tanatının ıarih-i tedennisi Rusya devletinin

Osmanl ı sal­

tarih-i tcşşckkül

ve te­

rakkisi ile teva'em"dir: Deli Petro'dan beri bizi şu ' amld ve amiin düşmanla çarpışarak geliyonız.

bi­

Fi'l-hakika Rusya hüküıncti

kendisini Bizans İmparatorluğunun varis-i hakikisi add itdiğindcn bizi bitirıneğe, yerimize kii ' i ın olmağa 'azm

itnıişdir:

Bofor. . İşte Rusya devletinin ta' kib itmek de

Ya Sofya ve

olduğu gfıyc-i e m el!

Tam i k i y ü z senedir ki şu emelinin istihsali içlin

lıükümcı-i ım:zkü­

re bizimle pençeleşiyor. Şu uzun müddet esnasında da ' ima

bizim

kuvve-i maddiyyemizi, bütün dikkat ve itinamızı işgal ve cclb

itdi­

ği içün biz kuvva-yı nıa'neviyemizin inkişafı içün ne fırsat, ne dı.: mühlet bulduk!

29 Tcva'cm; ikiz, birbirine bağlı. 209


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı İ " lan-ı ıııcşrutiyycıden sonra Rusya bize karşı mesleğini değiş­ t i r i r gibi bir vaz"iyyet aldı. B i z de buna aldandık. Ve zann itdik ki şu • aııüd ve tarihi düşmanla aramızda anlaşmak, i 'ti laf itmek (Say­

fa: 1 65) ka bi ld i r. Halbuki hükümet-i mezküreyi bize karşı bir vaz ' i yyct - i ıııüsaid-kiiraııe almaya sevk iden başka ami l l erdir. Biz de ı " lan-ı ııı e ş ru tiyyet zamanı Rusya i le Japonya arasındaki muha­

reben i n hitamına tesadüf itdi. Menküb, mağlüb dahilen ve haricen sun derece perişan olmuş bir devletin bize karşı alacağı vaz' iyyet zahiri dostl ukdan başka bir şey olamazdı. Fakat ta evvelden şu dostluğun muvakkat olduğuna az çok Rusya 'yı tanıyanların kaffesi hükm idebilirlerdi. Rusya kendisini topladığı kuvva-yı askeriyye ve umür-u dahiliyesini tanzim itdiği anda şu vaz ' i yyetini değiştireceğine şekk idilemezdi. Ve hakikaten de böyle oldu.

Rusya lı li k üme t i gava ' il - i hazıramızdan istifade iderek bizi

ıııutaz:mır idecck, bizi ma'ruz-ı darbe idecek hiçbir vc'si leden im­

t i n a ' i tm i yor. Ta v a ss ut fikrini ilk defa şu hükümet icad itdi ve diğer

h likümata teklif iıdi. Buna muvaffak olamadığını görünce hemen Azerbaycan ve

İ ra n

mcs'elesini ika' itdi. Buna da istediği kadar

muvaffak olamad ı . Azerbaycan mes'elesinin halli Osmanlı ve İ ran muralılıaslarından müteşekk i l bir komisyona havale idildi, komis­ yon tarafından h a i l idilemeyecek noktalar kalırsa Lahey Sulh Mah­ kemesine t e vd i ' idi leccği prensib olarak kabUI idildi.

Şimdi ise Rusya hükümeti bütün hükümat-ı sa ' ire meyanında ön ayak ol arak Çanakkale boğazının açı l masını bizden taleb i diyor. İ şin en garib ve aynı zamanda da en ma'nidar ciheti heman Rus­ y a ' n ı ıı Dcr-sa'adct s e firi tarafından Biib-ı 'iili'ye Çanakkale boğa­ zına 'a ' i d bi r notanın ıevdi'i günü Rusya hariciye nazırının Peters­

burg 'da meşhur nutkunu irad itmesidir. Notanın tebliği ve nutkun iradı belki aynı anda bile vukü' bulmuşdur. Eğer fı ' l -hakika Rusya

210


ümmetten Milleıe

lıükiimeıi Çanakkale hakkında lıüsn-i niyycı perverde id i yo rs a

en ı 'tidfıl-pcrvcr ıııü­ layimtikiır olması lazımdır. Halbuki nuık-i mez k u r son d e rec e ce­ rilıa-bahş ve müteciıvizancdir. Rusya h a ri ci y e nazın lııç u ta n m adan duma kürsi-yi hitabetinden İtalya'yı "uluvv-ı ce nab l ı k l a , elkar ve lıissi yiıt- ı insaniyetkiırane" ile ta 'rif itdiği halde; bıze de Balkanlar­ da sakin ahiıli-i Hıristiyaniye hakkında ma'deletkiirane davranma­ bas it bir mantık ve aklın icabınca mezkur nutkun

mızı tavsiye itmişdir. B i ' t-tab i ' böyle bir nutuk bütün Osmanlı larda

lıiss-i nefret; istikrah uyandırdı. Bütün matbu 'atı O sm a n i ye Rusya

hariciye nazırını te'eddübe davet itdi. Osmanlıların umur-ı dalı ı l i ­ yes inc müdahale itmek idda' -i fuzlılanesinde bulunmak yerine bize

tavsiye ittiği ma'delet ve insafın hiç olmazsa b i r

hissesini

kendi

memleketinde yaşayan ve aynı derecede inleyen Hristiyan ve Müs­ lüınanlar hakkında bezi i tmek luzfımunu ihtar cyledı. Bize karşı bu kadar bir vaz'iyyet-i husuınet-karfınc alınış olan

rcddcıı başka bi 'ı-tabi' bir cevab v i ri lc m czd i . kendi ce­ vabında İtalya donaıunasıııın Osıniınlı sularında b u l und uğu müd­

bir devletin notasına

Nitekim hükümeı-i Osmaniyye d e böyle yapdı. Bab-ı ' a l i

detçe boğazın seffiin-i ticariye içün olsun açılması gayr- kabil ola­ cağını bir lisii.n-ı ınünasib ve lakin lisan-ı metin ıine anlatdı. Biz bundan dolayı hükümetimizi

ile

Ru sy a lıükiııııe­

bütün

kalbimizle teb­

rik ider ve alkışlıyoruz. Her ne kadar Rusya hüküıneti ilk ınulı;irc­

besini bizimle yapaeağıııda şekk ve şübhe id i l e ın e zs e de ımılıiirehc­ n in vakti, zamanı gelmediğinde de tereddüd itmeyelim. Rusya intı­

harı tasmim itmiş oluıunaksızın bizimle şu sıra da nıulıiirclıc i de ­

askcriyycsini dc ıw e- i lfi­ ihtil51-cuy:ıneyi de ıa­ maıniyle basdıramamıştır. B i ' l - 'akis gerek vilayeiitda gerek payı­ tah tda asar-ı ihtilii.l yeniden kesb-i şiddet i tıııekdcdir. R ı micn-alcyh ınez. Hükümet-i mezküre daha kuvva-yi

zıınede tanzim idemcdiğindcn başka harekat

Ahnıcd Ağayef

Rusya'nın blönerine külah kapdırtmayalıın ve metin olalım'

21 1


Ooç. Or. Abdullah Gündoğd11

4.7. Siyasiyat: İtalya'nın Teşebbüsat-ı Mezbuhaneıosi

İngiltere ve İslamiyet (Cilt ( 1 -8), Ay: 4, Yıl: 1 3 28, Sayı: 10-92, Sayfa: 1 86-187: Ha­ ziran/ Temmuz 1 9 1 2) Avrupa " n ı ıı bile beklemediği, ümit etmediği bir zamanda Ça­ nakkale Bogazı 'nın kiişadına" Hükümet-i Osmaniyye tarafından nı üs ' adc e d i l mesi

i ıalya'yı son derece şaşırtt ı İtalya Osmanlılar t a ­

rafıııdan böyle c es u ran e

ve aynı zamanda da 'alicenabane bir kara­

rın vuku' bulacağını katiyen beklemiyordu. O zannediyordu ki biz bila-ni hfıye boğaz ın

ıncsdüd" kalmasında ısrar edeceğiz ve bu ın ü­

cfkfır-ı uınlımiyesini

ke n d i aleyhimize çevirmekle İtalya'nın terviç''

ııascbcılc bi-ıaraflarııı

menafi ' -i ınaddiyesini ızrar" ederek Avrupa

maksadına bir yol açacağız. Halbuki Bab-ı Ali 'nin boğazın küş ad ı hak k ı nda kararı İ talya

planlarının kaffesini" zir ü zeber" etti. Os­

manlı ların şu cesareti, düşmanı hiçe saymaları, Avrupa'ya karşı

· a zi m bır nezaket göstcnncleri Avrupa efkar-ı 'umümiyesini hak kı ­ m ı zda siıayişki'ırane'' bir vaz'iyet almaya sevk etti. Bugün bütün

Avrupa müıtchideıı'" a rt ık bi-taratlann muharebeye müdahaleleri için me yd a n da hiçbir sebep kalmadığını, kimsenin Bab-ı A l i üze­ rinde icra-yi tazyik hakkına malik olmadığını ikrar ve i 'ti raf edi yor. Bilakis icri'ı-yi tazyik lazım ise bunun da mahal-i hakikisi İtalya ol­ duğu cüm lece t e s l i m edilebilmektedir.

Şimdi hfısir''' ve nadim düşman 'ucbane gibi mezbühane teşeh­ büs lere atı lacaktır''

JO

Mczbuhiıııc: boğilzlanırcasma.

,1 çıno. ;ıçılma. açılış. _l2 Mcsdud: kapanmış, kapalı. n lzrar: z;ırara sokma, ziyana uğratma. 34 Tcrvic: kıymcı \'C ı ı ibarıııı anırma, gcçinnc dcsıeklcmc. 35 K iı ffc: hep. biihin cümle. 36 Zir ü 1cbcr alı üsı .l 7 Siıayışkiıraııc: överek. nıcıhcdcrck. JH Müııclııdcn hirlikıe. beraber olarak . .19 l Jii,ıı·:amacıııa ulaşamayan, hasret çeken. J ı Küşad:

212


Ü mmetten Millete

Şu sü'ale karşı akla iki ihtimal geliyor. Fakat bunları söyleme­ evvel şu noktaya ta' mik"' edelim ki İ talyanlar Tralılu�garlı sa­ den lıas ı nda -ya'ni 'ale' l-'umüm Afrika-i Osmaniyye'de her ncv' icra-i Ca'aliyet ve teşebbüsten muattal" ve aciz kalm ı şl a rd ı r. İ şgal ctııklc­ ri sahillerde yapmış oldukları istihkamlar arkasına ç e k i l i p saklanı­ yorlar. İ leriye doğru bir adım bile atamıyorlar. Bu hal İtalya c lkar ı -

umumiyesini son derece tehyic" etliği gibi İ talya Hükümcti ' ııi de tamamen şaşırtmıştır. Zaten İ talya ' nın Çanakkale Boğazı ·na m ı l ­ ın ası ve bu münasebetle Hükümet-i Siiire'nin cenah müdaha lesine ,

sı ğı nması şu hal ye's ve na-ümidinin neticesi idi. Binaenaleyh l ta l ­ yanların yakın zamanlarda Trablusgarb sahasında ibriiz-ı fa'alıyct etmelerine ihtimal bile yoktur. Olsa olsa bunlar burada tcdafü ' i bir vaziyyet alarak kendi ınevkı 'ilerinin muhafazası için bezl-ı ınesıi ' i edeceklerdir. İ şte şu nokta şöylece t a 'yin ettikten sonra yukarıda arz etmiş olduğumuz tahminatın yanına gelelim: Evvela İ talya'nın yeniden Çanakkale Boğazı'na atı lması lıaı ı r; ı geliyor. Fakat zannetmeyiz ki İ talyanlar cesaretlerini bu dereceye vardırsınlar. İ talyanlar Çanakkale'yi tecrübe etliler. K a h : ıı i n ne ka­

dar muhkem, gayr-i kabil-i zabt bir sürette tahkim edilıııış olduğu­ n u ne gibi arslanlar tarafından muhafaza edildiğini öğrend i ler. İ tal­ ,

yan filosunun onda dokuzunu feda etmeyi göze aldırınadıkça böy­ le bir teşebbüse girişemez! Fakat şu fedakarlığa ıahaııımül etse ne­

ticede elde hiçbir şey edemeyeceği aşikar. Zira bir i k ı yıpranmış, zedelenmiş, zahire ve lavazıınatı tükenmiş iki üç harp scliııcs iylc İ stanbul önüne gelse bile bir şey yapamayacağı bedih id i r. Bundan ıııa'ada İ talya yeniden Çanakkale Boğazı üzerine atılır atı lmaz bo"

40 Ta'ınik:derinlcşıinne, esasına varacak şckıldc 4 1 Mu'aııal: kullanılmaz hale gcıirilıniş. 42 Tchyic : heyecanlandınna. coştumıa. 4J Bedihi: açık olan besbelli.

213

araşlınna


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11 !;azın b i z im ıarafımızdaıı scdd edileceği tabiidir. Artık buna karşı Avrupa ' ııın ne kadar mutazarrır" olursa olsun diyecek bir sözü ola­

maz_ Bedihidir ki o zaman Avrupa' nın bütün hiddet ve şiddeti İtal­ ya"ya dogru çevrilir. Hatta şimdiden bile Avrupa matbu'atı arasın­ da k i en mühım ce ri dele r böyle bir ihtimalin vuku'unu der-piş-i na­ zar'' ederek Merbut" bulundukları hükümetlerden İtalya'yı bu g i bi lıarckiiı-ı nıccnüniine"dcn men' etmek için lazım gelen teşebbüsat­

ıa bulunmalarını ıalep ediyorlar. İtalya Hükümeti elbette ki Avru­ pa ·nın şu vaziyet ve ahval-i ruhiyesini" biliyor. Binaenaleyh düş­

manın yeniden Çanakkale Boğazı üzerine hücum edeceği pek de muhtemel değildir.

İkinci ihtimal- Bahr-i Sefıd'de vaki ' Osmanlı cezayirini tazyik ve be l k i ba 'zılan işgal ve Seviihil-i Osmaniyye'den ba'zı mev?k i ' i

rahaısız e t m ek t ed i r Ş u ihtimal,, vekayii ahire i l e kesb-i hakikat et­ .

miştir. D üş ma nın hakikaten tevessül" edebileceği başka bir vesile

kalmamıştır. Fakat bununla da İtalya'nın bir şey kazanamayacağı bedih id ir. Zira eğer İtalya'nın şu teşebbüsten maksadı bizi tazyik ederek bizi sulhc istediği şera'it üzere icbar etmek ise bi't-tabi' şu

maksadına bununla da nail olamayacaktır. Zira Osmanlılar deği l Cezair-i Bahr-i Scfıd ' i n işgali, değil scvahil-i Osmani�'e'nin tazyi­ ki, hatta İstanbul 'un bile bombardıman edilmesini göz önüne alarak

muharebeye devam ediyorlar. İtalya sevahil-i Osmaniye'ye asker i h raç etmeyince bütün kuvvetini bize karşı koyarak ve bizimle pen­ çeleşerek y a kendisi veya biz mahvolmayınca bizi 'akd-i sulhc ic­ bar edemez. Fakat cebin'°, alçak düşman bunu hiçbir zaman yapa4-1 Muıazarnr: 1.arar gören, zarara uğrayan. 45 Dcr·pİş·İ nazar: önceden görmek, göz önüne almak -16 Mcrbuı: bağlanmış, bitişıirilmiş, bitişik 47 Mecnünanc: delice. akılsızca işler. 48 Ahval-i ruhiycsıni: ruh halleri. 49 Tevessül: sarılma, ınanma. sebep tutma, başvurma 50 Cebin: korkak. yüreksiz.

214


Ümmetten M illete

mayacaktır. Zira pek ra'na "biliyor ki yaparsa mah vol ac a k biz de­ ğiliz, kendisidir. Yok, eğer maksadı Cezair-i Bahr-i Sefid' i kendisine mal edine­ rek muhafaza ise buna da nail olamayacağı bedihidir. Zira şark su­ larındaki muvazena-i hazırayı muhafaza etmek mes'elesinde bizim kadar, hatta bizden ziyade sair hükümat aliikadardırlar; ez-cümle mesela İngiltere. İngiltere Hükümeti hiçbir zaman muvazane-i hiizıranın bozul­ masına ve bizim gibi nispeten zayıf bir kuvvet-i muharebeye ıııiilik olan hükümetin yerine şark sularında İtalya gibi kavi b i r hüküınc­ tin kaim olmasına rü-yi nza gösteremez. Bu da iki sebepten i leri ge­ lir: Birisi maddi, sırf İngiltere 'nin menafi ' -i zatiye ve lıayatiyesine 'a'iddir. İngiltere'nin en büyük ve en mühim ınüsıenılckcleri As­ ya'dadır. Yalnız Hindistan İngiltere için bir menba '-i (Sayfa: 1 87) hayat ve medar-ı maişcnir. Devlet-i mezkürenin bütün haşıııeı-i 'azameti, bütün iktidar ve 'azameti şu müstemlekelere nıii l i kiycı sa­ yesindedir. İşte bunun içindir ki İngiltere bütün dikkat

ve

v ak ı in ı şu

müstemlekelerin müdafa'a ve muhafazasına sarf ed i yor. Demek oluyor ki İngiltere siyasct-i hariciyesinin hatt-ı i st i k a m e t i

temaıııcıı

şu müstemlekelerin vaziyet ve lüzüm-ı hıfzı ta'yin ed i yo r Halbu k i .

şu müstemlekeleri İngiltere'yc rabt eden bütün yollar Osmanlılar elindedir. Şu yolların te'min-i selameti içindir ki İn g ilt e re Ccbel ııar ı k ' a . Girit'e, Mısır'a, Süveyş Kanalı'na atıldı v e yine şu yolları ve yollar üzerinde zapt edilmiş olan :ıikiit-ı ınüstahfaza''yı ınüdiifa'a içindir ki İngiltere muhteşem bir donanma beslemek mecburiyetinde­ dir.Demek ki İngiltere kendi menafi' -i zatiye ve hayat iyesi icabın­ ca bile hiçbir zaman şu yollar üzerinde mecburen kavi ve muktedir 5 t Ra'na: güzel, laıif. parlak. 52 Nikıiı-ı müsrnhfaza: korunaklı nokıalar.

215


Doç. Dr. Abd111/ah Gü11doğd11

b ı r d e vh : ı i n bulunmasına ru-yi rıza gösteremez. Bilhassa ki şu dev­ let iııgiltere'nin rakib-i canı olan Almanya'nın müttefiki İ talya ol­

sun ' B in aen a l eyh İ talya 'nın Ceziiir-i Bahr-i Sefid'de yerleşmesi bizden ziyade İ ngilte'nin menii.fi ' - i hayaıiyesini halel-dar eder.

Ta 'bir-i d i ğe r ile İtalya 'nın şu Cezair'e malikiyeti mutasavver'' bi­ le değildir. Böyle bir fi kir İ talya ricalinin rüyasına bile giremez.

Meselenin manevi cihetine gelince; İ ngiltere Devleti yine aynı ıııüsıcııılckclcrde yüz milyondan ziyade teb'a-i İ slamiye'ye malik­

tir. Şimdiye k ad ar şu teb 'a-i İ slamiye İ ngiltere ' ni n en sadık, vefa­

kar bir i s ti ı ıadga hı olarak İ ngiliz hakimiyetini bütün Asya'da te' min

etmiştir. Halbu ki aynı teb'a-i İ slamiye 'nin makam-ı mualla-yi hi­ liifet-i

İs l am i ye

i le de mcrbütiyeı-i ma'neviyesi İ ngi ltere hüküme­

t ıncc ına ' l ü ındur. Şu Mcrbütiyctin derecesi ve miktarı bilhassa ka dar akvam ve tavaif-i İ slamiye dakika be-dakika

Trab lus M uharebesi ile tecel l i eni. Gerek A frika'da ve gerek As­

ya 'da sakin

o

çchiir-ı çeşm" i le muhareben in tefcrru'at ve tafsilatını bekleyerek

ıııi n 'den t cmc ıı i yii t ı ha!isiinede bulunuyorlar; bi lhassa H i ndistan her a n lıa l i fc-i nıüs l iminin nusrcı ve muzafferiyeti için Rabbi l ' ale­

b un l ar -

Müslümanları

harp için mu'avcnet-i n ' akdiyede bulunduk­

tan başka dcfa ' iitle içtim'aıar, mitingler tertib ederek hükümet-i ınctbü'atlarından halifelerine nıu'iivenct edilmesini temenni ettiler. Elbette ki İ ngilt e re Hükümeti de bu kadar m ilyon teb'asının temen­ ni yat ve arzularıııı nazar-ı dikkate almak mecburiyetindedir. Elbet­ teki hükümet- mczkürc en ziyade gütmekte olduğu unsur-u İ s­ lam ' ı n kalbini kıramaz ve tcmayülat" hissiyatlarını ohşamak ister.

Ba-husfıs şu temayülat ve hissiyat, yukarıda beyan ettiğimiz vech ı le, kendi mcnii fı ' - i zatiye ve icaabat-ı hayatiyesi i l e de tevafuk"

ediyor.

5J Mutascvvcr: tasavvur edilmiş, düşüniilınüş. 54 Çch;\r.ı çcşııı: dön göz. 5 5 muhabbet lcr. �<ı

uyına uygun gelme. 216


Ümmetten Millete İşte bunun içindir ki İngi ltere Parlamentosu "nda vuku' bulan bir istizaha" cevaben crkan-ı hükümetten bırisi "'şark sularında iıı­

gi ltere' nin ınenafı 'inin halel-dar edilmesi mes el s i hüküıncti düşün­

dürüyor" demiştir. Diğeri ise: "yüz milyondan ziyfıdc tc bi " a - i

İsliı­

ıniye'ye malik olan İngi ltere Hükümeti için hilafet-i isliıııı i y c · y i pek de sıkıştınnak elverişli bir iş olamaz." Dıyc bcyf111iıtta bulun­ muştur. Ve yine bunun içindir ki İngi ltere ma t b u ' a t ı müttehiden hü ­

muhafazası içın ıc­ ise şu ıc­ Roma 'da ic ra - ı tazyik

kümenen İngiltere mcniıfi ' inin şark-ı karibde"

şebbüsat-ı lazımede bulunmasını ıaleb ediyor. lla "zı ları şebbüsatın şekil ve suretini de tayin ederek

edilmesini ve Osmanlı sularının rahat bırakılması için icr:iat - ı lazi­ meye hemen girişilmesini talep ediyorlar.

İtalya Hükümeti elbetteki şu acı vaz'iycti anlıyor ve takdir edi­ yor. Ve anladığı içindir ki hükümi'ıt-ı sairc ye Cczaır-i I3ahr-i Sc­ fıd'in işgali hakkında beyanatta bulunmak ve i şgal in muvakkat ol­ duğunu izah

etmek

mecburiyetini hissetmiştir. Hal böyle iken me­

tanet azmimizde sabit ve cereyan-ı ahvale muntazır olalım . .

Ahmed Ağayd' 4.8. Siyisiyit: Alem-i İslim; İngiltere-Almanya (Cilt: ( 1-8), Ay: 5, Yıl: 1328, Sayı: 1 1- 193, Sayfa: 2 0 1 -202: •

Temmuz/ Ağustos 1 9 1 2) Almanya'ııın der-saadet

sefiri Baron Marşal " iıı A l manya lıiikii­

ıneıi tarafından celb idilerck Londra scfiıreıine ta 'yin idilmcsini bü­

tün matbu 'at-ı ecnebiyye ve nıahafil-i siyasiye Trablusgarb muha­ rebesi ile alakadar add idiyor.

Müşarüıı-ileyh sefir ceni'ıbları cl-ycvın Karlsaıuhcdc Alma nya imparatoru, Almanya baş vekili, hariciye nazırı ile müzaken: \ C

57 açıklama isteme. 58 yakındoğu.

217


Doç. Dr. Abdullah GıindoJdu

ıııiidawk-i cfk:ir vek i l i hariciye n;i zırı ile müzakere ve müdavelc-i ıa'kib idcccği meslek hakkında ı a ' limfıt al­ ııı;ıkdadır. Şu ıa ' l i miiıııı csii s ı Almanya i le İngiltere arasında bir ze­ ı:tkir ıderck L o nd ra ' da

.

ıııin-i i 'ı i hi f

mcsfı i ' ı ch i ycsi nd c n i 'bareı olduğunu

işıi rıik

ı:ıhıııin idiyor. Biihin hay:iı-ı

hliylc

herkes

milel üzerine icra-i tc'sir idcbi lccek

hir mühim ıcşcbbiis i çün Almanya işle en muktedir ve en ze­

kı add i d i l cıı di plo m a ı ını ıııe ' nıiı r Şu ırşL·hhiisüıı

söy leyelim ki ıczc lzii lfıı ve

bir ıc h l i k c İ ııgi lıcrc

bugün

dc rcce

-

hayiiı-ı

i

i diyo r

.

ehcnııniyyetini �akdir içün şurasını

bcyne' l-mileldc müşahede idilen bütün

ıcrcddüd:"ıı ve sulh ve nıüsalenıet-i

umüıniyeyi diii 'mi

altında bulunduran başlıca esbabın ınenşe'i, Almanya ile

arasındaki rckabcıdir.

Şimdiki Almanya Avnıpa h ii kü meıleri arasında en son teşkckül ı l m ı ş olan

bir dcvleıdir. Şu hüküınet teşekkül itdiği zaman isıimlak

ı d i l cbi lccek büıün hiili''' lıi blcrı ıara fındaıı evvel ıcşckk ü l ,Jilmişdi.

k ı l a 'lar ve yahut kifliyetsiz, dirayetsiz

iımiş olan d iğ e r devletler ıarafmdan zapt ve gasp

Halbuki b ir ıarafdan Almanya ahalisinin nüfusu, diğer ıa­

ra fd a ıı :\lınaııya ıici'ıreı ve sıııa'aıı

dehşetli bir süretde teziiyüd ve

ıcrakki i ı nı c k ı cy d i . A lıi l in i n A l nıanya'da

1. a ına ıı l a r Amerika rika

kendi

ı�·iindür mck.

sa­

id;ire ve m u h a fa za idi lcmiyen bütün yerler, daha

·ya

kap u l a r ı n ı

barınamayan fazlası bir

doğru hicret idiyordu.

Fakat bi '1- 'ahire Ame­

Almanya muhacirlerine kapadı. İşle bunun

ki A l manya hiikümcıi

gerek ıcba'smm fazlasını iskan iıdir­

ge rek ınahsulaı-ı ıicariyc ve smai 'yesine mahrecler, pazarlar

bu l m a k içün ne

ol ursa

olsun müstemlekiit elde itıneyc çalışmağa

başladı. Karşısında henüz isıilfı idilmcıniş, lakin za'if, mütezclzil, hemen lıenıcıı pe ri şa n ııııyc

olmak üzere bulunan birkaç hükümat-ı İsla­

bulunuyordu. i ş ı c Almanya hükümcti içün en sağlam, en

ıarik şu hiikiiıııaıa doğru W

I J;il i:

hoş. el

kısa

yürümek idi. Fakat burada müşarün-iley-

dq\ıııcmış. 218


Ü nımctten Millete

he karşı yine aynı 'alcm-i İslam ' ın birçok nikiiııııa ma l i k

ve

ıııüıc­

biikisine de çokdan beri göz dikmiş olan diğer lıiiküııı:lı ç ı kıvi rd ı . Bunlardan e n başlıcası İngilıere idi. Bi 't-t;ıbi icfıb;il v e ııı ııkıuı yiı ı ­

ı hayatiye ile yek diğerine karşı gclıııekde o l a n ş ı ı i k ı lıükiiıııcı ara­ sınd a bir gün müsademe vuku' bulacağı ımılıakkakıır. İngiltere 'nin biitün kuvveıi deniz iizcrindedir. Biiıiin ıııüsıcııı­ lckiitını kuvve-i bahriyesi ile ıııulıiifaza

vı:

ıııiidafa 'a idi yor. Kcndı­

si ise müdhiş bir donanma ıarafıııdan miidiifa ' a idi len hı rka\· adala­ rın ieıima' ından müteşekkil bir devlet olduğu içiin başkaları ıarafııı­

dan gayr-ı kabil-i hiicüm ve istiliidır. Böyle bir devlete karşı çıka­ rak anınla rekabet itmek içün A l manya 'ya bi ' 1 -hassa donaıııııasıııı takviye itmek lazı m idi. F i - ' 1-hakika Almanya doııaııııwsıııııı tak\'i­ yesine biitün kuvvet ve dikkati i le koyuldı. bir çok fed:ikarl ık lar siı­ yesinde az zaman içinde kuvve-i bahriyesini İngiltere doııaıııııasııı­ dan sonra en yüksek bir mevk i ' a terfi' itdirdi. İşte bu ıııiiııaschtlc Almanya ile İngi ltere arasında tezyidi kuvfı-i bahriye üzerine hır müsabaka ve rekabet açıldı. Almanya 'nın her yeni zırhlısına. dcrl't­ notuna mukiibelcten İngi ltere ik i s i n i inşfı itdirdi.

Aynı zamanda A lmanya, ingiltere 'nin ' a lemi İsl:iımlak i n:iııı

w

şanını tenzil itdirerek anın yerini kendisi tutmak içiiıı ıııiisl iimanla­

rı okşamak, onlara dost görünmek tarikini i lt izam iıdi. Ahdiillıaıııid zamanında makiim-ı hi lafete tekarriib iderek Almanya İmp;ıraıorn İstanbu l 'a kadar icrii-i seyahat itdi. Şu scyiilıaı esnasında yapı lan daral

w

ihtişiimaı, Ebii Eyiib Ensari ' n in ımıkbcrısi iizerındc irad

idilcn hassas ve mutantan nutuklar Almanya dl·vletinin ' :ilcııı-ı

İs­

lamda İngil tere 'nin yerini tutmak istediği niyeti ıaıııaıııiyle ıcıalıiir itdi. F i ' l -hakika hiiküıneı-i miiş;iriin-ilcyh{ı bu gibi daha diğer ba ' zı harekat ve ef'iil-i mahirane sayesinde a ' lcın-i İslaııı\la az bir za­ man içinde bu makfün-i biilcndi alız iıdi. Al manya ıııiishiıııanlarra en sa ' mi m i , en hakiki dost add idil meye başlandı. 219


Dt1('· Dr. Abdullah Gündt1ldu Lıkııı A l ıııaııya 'rıın şu son iki sene zarfında ibraz itmiş olduğu ha ·,, . lıarckiıı ıııiisliıınaıı lar ' ı n kendisi hakk ı nda beslemekde olduk­ ları J c lk<ir

ve

ı k uı.laşarak d ı kdrn

sonra

(S:ı�·fa: 202)

lııssıyaıa ıcv:i fuk i ı ınedi. Mesela İrnn hakkında Rusya kendi ıııcnfı fi ' - i iktisadiyesini te'min it­

Rusya 'ya İ nin 'da s crbe sti- i hareket bahş itdi. Keza

:'vlarakcş ıııcs 'c lcsıııdc birçok gürültü, bir çok velvclelerden sonra Fransa ı l c ı 'ı ı l :i f idcrck Fransa'daıı alınış olduğu nıüstemlekata mu­ k iıhclı.:ıcn Mcrakcş ' ı n Fransa ıarafından bel '�' idilmesiııc mümaşal ı ı d i . )u gibi lıarckcılcr elbeııe ki Müslümanlara ve 'alem-i İslama

ı l k :i-yı ı ' ı ıınad

ve

i ' ı ılıür idecck mahiyeti ha' iz değildi. Bundan bir

çokları, dcvlcı-i Müşiırün-ileyhiının hüsn-i niyeti, samimiyeti hak­ k ı nda ı ş ı ı lıfılı i ı ıııegc başladılar. � i ıııdı ısc ıncs'clc ' fılem-i İslamda yalnız kalmış ve yalnız ken­ d ı ım:v ki · ve lıayaııııı muhafaza idebilmiş olan saltanat-ı Osıminiy­ w

cıra fıııda çcvril ıyor. iıa lya 'nın Trablusgarb'da tamamen me'yüs o l arak Cezayir-i

balır-ı sclid sularına aıı lınası şu ıııcs'elenin meydana ç ı kmas ı na se­

lıclı ,,.ıııuşdur.

Balır-ı sclid ıııu v:izencsi

nıe 'se les i

ile en ziyade 'alakadar olan

İ n g ı l ıcrc lıüküıncıi bi ' ı -ıabi ' İ talya 'nııı şu yeni vaz' iyyetine karşı uzun hır müddei lii-kayd kalamaz. Er, giç işe müdahcle itmek mec­ bıırıyetindc bul unacakdır. Fakat şu müdahale ne süretle icra idile­ cckdı r'' Osınfı n l ı lann hayrına mı,

z a rar ı na

mı? İşte şu mes'ele son

derece ı ııcşkiık lı i r rid:i-yi ıııübhemmiyyet•1 al t ı nda kalınakdadı r.

l · ı ' l -hakıka İ ıı g i l ıerc clkar-ı umümiye ve mahii.fıl-i siyiisiyesinde şu \on ı.a ıııanlarda hizc doğru bir temayül müşahede idil mekdedir. Fa­

kat şu tcınfıyiil henüz bir kat ' iyyeı, bir şekl mu 'ayyen kesb ideme­ d ı . llchcınc-hfıl A lmanya içün şu ıııe 'seleyi anlamak, üzerindeki rif)O

ı, 1

iki ' � yuıma. �ilmunnc. rıda-yı

ıııiılıhcınmıyycı: gizlılık iiniisü.

220


Ümmeıten Millete da-yi mübehcmmiyyeti ka l d ı r mak mümkün ise İ ııgıltcrc ık ı ı ıla�­ ınak me cbu r iyeti hiss i d il ın işti r. Zira b a ş k a siırcıdc ıki

hii k iiınL'I ar;ı­

sında şu mes ' c ledcıı dolayı ıııüdhiş bir ııııızfırcbcniıı ıııhı-ını ai;klı­ i ihtimaıaı•'dandır.

Fakaı acaba Al ma n ya i le inglitcrc arasında i ' ı ı l ;-ı l' ne gıhi ııı;-ılıı­

ycıdc olabil ir? Osmanl ı ların alcyhıııc m i , ldıiııc ıııi"ı

Ba'zı ları a'leyhimize olacağını iddia idıyurlar: l'akaı biz buna ihtimal virmiyoruz. Bizim mahv ve peri�fınıınız ne İıı g ilınc ' ıı ı ı ı . ın· de Almanya ' n ın , idibfıt-ı ınenfıfi ' inden değildir. F i ' l - lıakika İ ıı!!ılıc­ re müstakbelcn kavi ve muhteşem bir devlcı Osmfıııiye'tlrn

ıniiıc­

vchhiş'''dir. Fakat evvela hüküınct-i mezkiırc burasını da ııııuııııaı

k i şimdilik bizim mevc udi yet i m iz anın içün elzemdir <hııı;iıılı dc\­

lcıi bu gün Rusya 'nın ceııüba ve garb-ı ceıııibiyc, ya'ni l l i ııd ısı;ı ıı

yollarına doğru yürümesine karşı b i r scdd-i t ab i' i ıcşkil ıdıyor k tikbfılc gelince biz kendi cf'iil ve harckfıtııııızla kavi ve ınuktnlir h i ı saltana t- ı Osmiiniye'nin İngi lıcrc'nin şarkda

tabi'i ve sa" ıııiıııi h ı r

d ost ı v e müttehidi olacağını istıat idcce ği m i z<lc şühlıc iııııiyonız mckdc olduğu ikıisadı ümidlcrin husıil-pczir olması hı · ı -t-ıabi · ( h­

A l m anya ' ya gelince şu hük ü m c tin bütün şark lıakkıııda lıc-;IL'­

manlılığın beka ve devam ı n a mütevakkıfdır. Ya rı n Osın:i ıılılık yeri­

ne başka bir hüküınet, Almanya kadar müterakki. ııcarcı ve sıııüyi · nokta 'i nazarından o derece mu k t edir bir devlet k:i ı 'ııı

olursa

1 kdı­

hidir k i Al ın a nya ' n ın bütün bu üınidlerdcn vazgcçınrsı lanııı gL· k­

cckdir. Evet, A lm a nya ' ya Afrika'da ba ' zı müsıcınlckfıı ııı viı,· k(c�i söyleniyor. Fakat Alm a nya pek ra 'na biliyor k i henüz bedevi ve lıat­

ta vahşi bir hayat gcçirın c kdc olan şu ıniistemlckfıt daha bir çok SL'­ ncler Almanya hazinesine biir"' olmakdaıı ba� k a bır clıl'ııııııiyyl'tı ha 'iz değ ildirler. Bu gibi ıııüst c m l ekiit içiin Almanya. Asya gıhi v;l-

62 ağlcb-i ihıimalılı; güçlü ihıinı:ıllcr. 63 Müıeahhiş; ürkmüş. korkmuş. M Bk yii k . 221


Doç. Dr. Abdullah Giindoğdu s ı · ,.c tükenmez scrvet-i tabi " i ye malik olan kıt 'a hakkında besle­

ıııd.dc olduğu iiıııidlcrden. el - y e vm bile şu kıt'aya vaz' itmiş oldu­

i�ıı: şu ııı ü lfıhazii ı scbcbiylcdir ki biz Almanya ile İngiltere ara­

ğu ıııiilıı ııı scııııfıyclcrden, tcşebbüsfııdan geçmezi

sıııdakı ı "ııliıf ıccrübclcrinc bir nazar-i nik beyin ile yakıyoruz. Fa­ kaı bıınunla beraber vaz"iyyeıin vchiimetini unutmamalıdır; bu sıra­ da Osmanl ı devlet ve diploıııaılan içün en müteyakkız bulunmak liizı ııı gelen bır za ııı a ıı d ı r 1

.•.

Ahmed Ağayef

-t9. Siyasiyat: Şark ve Garb -1(Cill: ( 1 -8), Ay: 5, Yıl: l 328, Sayı: 1 3- 1 95, Sayfa: 24 1 - 243:

Temmuz/ Ağustos

1 9 1 2)

Mcdcni ycıce. ıarz-ı tefekkür ve m a " işeıee

yek diğerine tama­

ııııyle ı ıı ü ı a h ii lü f iki 'alemin arasında bulunan isıanbul'dan atılan saıhi b i r nazarda şark ı l c garbın vaz'iyyct nıütckiibilcsi tebeyyün ider: <)arb ı ıı üdh ı ş bir ki"ırtal gibi şarkın üzerine saldırmak ve kanad­ larıııı gererek. pençesini sıkarak, münkiirını açarak şarkı iki taraf­ dan taz y ik i t mektedir. Cen u bd a Arabistan'dan başlamamış Basra Körfezi ' n i , l k l uc i s ıa n ' ı , Hindisıan'ı, Töngin, Siyam' ı . . . Şimalde

K.afkasya · y ı , T ü rk i s tan ' ı ve Sibirya'yı pençe-i kalır ve te'addisi al­ tında czıııckdcdir. F ak a t şu yırtıcı, kan içiçi hayvanın dide-i tama'

w

h ı rs ı bu gibi şikiirlar ile i ı mii ' idilemez. Kesici gözlerini da ' ima

ı le ri dikmiş, da ' i ııı ii yeni şikiirlar, yeni kurbanlar arıyor ve mütema­

di yen ccııiıb ve ş i ma ld e n merkeze doğru yürümekdedir!

Mcrkczdckıler ise bugün yalnız iki unsu•dan ibaretdir: Unsur-ı İ slam ve ' ı rk-ı asfer"'1

Kiırtalın nazırı şimdi Osmanlılığa, İran'a,

�·ııı · e clıkilm işdir. B u nal a n da yutmak, bunları da parçalamak, bun­ ların da yıırdlarıııda haykuş öıdürmek istiyor: r�.5

' ırk-ı a�fcr. sarı ırk 222


Ü mmetten Millete

Ne kadar müdhiş ve d i l - sü z bir levha' Kürrc-i arzda ya�ayan beşeriyetin ıarafından

kısm-ı a 'zammı teşkil iden şu merkez, hakikaıcn avcı

ta'kib idilen bir ş i kar kuşu gibi rııütcvahhış. ınüıczc l z i l ,

nıütereddid bir halde çabalıyor. el ayak uruyor, kendisı ç a l ı l ıkdan çalılığa, önüne

gelen siperin arkasıııa alıyor, kendisi içün b i r çarc - i

halas, bir me'va•�. bir me' men" arıyor' ve insaf

(Sayfa:242)

Fakat bi-ralıııı

zalim kartal ta'kibinde devam idi yor bır an b ı lc fırsaı . ,

mühlet virmiyor! İşte bir darbe-i can-güdaz ile İ ran ' ı hak- i ihı izare sml ı . Zaval­ ölümler, kanlar içinde çabalarken katil kuş kanlı pençesi ile bi-ça­ renin sinesini parçalıyor. Emdiği kan hırs tama 'ını itrııa · ve teskin lı

i decck

yerde gözlerini bir kan çalasına döndürüyor; kan ve kati,

talırib şevk ve hevesini daha teşdid idiyorı İşte şimdide Osmanlılığın, Çin ' in üzerine saldınııakdadır. ::; i ­ karlarına iiveri

karşı b i r vaz' iyyet-i mü t eh ak ki m ane alarak sadfı - i ııı.:vı­

ile diyorki:

"Dur! Kurtaramazsın! Seni benim pcııçc-i kalır ve tcdıııirıııı­ den hiç bir şey istihlas tevcssil

idemcz! İ l tica itmekde olduğun hümycı . nıü­

bulunduğun meşrutiyet, sendeki şevk ve hevcs-ı lıayat, IL'­

ceddüd . . . ' Abesdir! Hürriyyet, ıneşrutiyyet, hayat, hcııiın ıçündür' Senin

nasibin zillet, meskenet-i mevtdir! Evet; lıürriyeı, h a y aı lır­

niın içind i r, yalnız benim içindir! Şu hakkı bena bahş ıdcn, şu y ı l ­ dırım gibi fczii-yı asmiinlyi kat' iden kanadlarırıı, Şii k ı l ıııç g ı lı i \:Üll­ ları

yakan pençem, şu ok gibi si neler i parçalayan ıııinkfö'·'ııııd ı r '

Sende ne m i ş ol

66

var? Sen henüz ba l ve per'" açmak istiyorsun•

Fa k a t b i l ­

ki kanadlarımı besleyen, şu pençeyi tağziyc" iden sensin, se-

Me'v:i; yurt, mesken.

6 7 Me'men; güvenli yer.

68 Minkıir; gaga. 69 Bili u per; kanat. 70 Tağziyc; besleme.

223


Doç. Dr. Abdullah Gündotdu ııın kıinın. c an ı nd ı r ' Sen olmazsan ben yaşayamam! Senin kanındır lıcnı ııı ıuhıı m ı

perver-şeyiib iden! İkimiz birlikde yaşayamayız! Sen

öleceksin ki ben hayaı bulıiyım!" Eveı: A s ya sima ' i nii-mütenahisinden. Asya sularının akıntıla­

rından. d ağla rı nın zirvesinden, ovalarının içinden tanin-endaz" olan sadiilarının kaffesi şu nıüdhiş sada-yi mevtdir! Kartal her yere sal­

c.lı nııış1 Ne din b i l i r. ne kavmiyet; ne cins tanır, ne ırk! Önüne gelen \'C az çok i b ra z - ı hayat iden asar-ı hareket gösteren bütün akvam ve ııı i l c l i

p a rça l a y u b bitinnek istiyor.

' Aleııı-i İslam 'dan sonra Çin 'alemi de kendisini kurtarmak içün lıü rri yye t e , meşrutiyyete, teeeddüd-i hayata tevessül itdi. Da­

hilen uzun ve azim bir buhran ve İnkihib geçirdikten sonra bi 'l-ahi­ rc ı ş l c rı n i ıanzim ve usul-i meşrut i yeti kabul ve tatbik ider gibi gö­ zü kdü. Meğer ki bi-aıııan k a rt a l pusuda imiş: Hemen atıldı; İran'da yapmış ol duğun ı. bizimle yapmak istediğini Çinde de ayni şekl ve

surcıdc. be y n - i ves5itc müraca 'at idcrek yapmak fikrinde olduğnı gösterd i .

Ç i n b i r çok müşkiliitdan sonra idiirc-i cumhuriye vaz' iderek kendisi içün bir h ük ü m et ,

bir reis intihab ildi. Buhran yavaş yavaş

sükuna t e bed d ü l iımcğc başladı. Fakat bu Avrupa'nın işine gelmi­

yordı. Beş yüz altmış mi lyon niifusdan ibaret olan bir kitlc-i 'azi­ nıı:: ' i bcşcriyeyi muh tı:: v i olan bu memleketin can bulub alat-ı lıazı­ ra-i ınü biıreze i l e

mccchhez olarak mcydan-ı girüdar-ı hayala atıl­

ması. Avrupa i ç iin pek de menfa'atdiir bir iş değildi, zaten ta öteden bcrı Avrupa kendisini "ırk-ı as fer", "iıtihiid-ı İslam" tehlikesi didiği

güya yeni a zi m ve m ü hli k cereyanlar karşısında görüyordu ve şu <.:crcyiinların ününi almağa

ça lış ı yordı .

Alem-i İslam ile Avrupa'nın

nıufıınclesc ma' llıındur. "lrk- ı asfcre" gelince Japonya'dan almış olduğu ders k e nd i s i ni mutabassır ınüıteyakkız itdi. Asya'nın ta orta 7 1 ıanin·cndiız: yankılanma. 224


Ü mmetten Millete

göbeğinde yeni ve daha müdhiş, daha cesim, aded-i ııüfiıs<:a bütün Avrupa'dan ' azim yeni bir Japonya'nın teşekkülüne clbettckı rü- y ı muvafakat gösteremezdi . Avrupa ulüm ve Fü nü nı i l e , a l a ı ıahribiye­

si ile, usül-ı idaresi ile mücehhez olan Çin'in karş ı sın d a garbın

b i r'!gün ser-ber-i zanü-yi itii ' at" olacağı mu hakk a k idi. Yeniden

şarkdan garba doğru ayn tufanlarının açı lacağı aş i kfır idi. Ve şu akınlar, şu seylab evvel be-evvel Rusya'yı istila i decek d i .

İşte bunun içündür ki Çin buhran-ı İ n ki l iibd aıı ç ı kmak ve ken­

disini toplamak asiinnı gösterir göstennez hemen ıııüd lı i ş kaıül ka­ ııadlarını görerek pençesini ıningiirını açarak önü ne dikildi. Kcııdı­

ııi toplayamazsın! Didi. Çin buhran ve İnkiliib içinde olduğu müd­

detçe kartal üzerakdan hatta bir vaz'iyyet-i müsa' adeıkaraııc alarak seyr idiyordı. Çin'in inkilab tufanları içinde yaşayacağını zann ide­

rek anın mürde-i cesedini bekliyordu. Fakat Ç in inki lab dalgaları­

nın içinden muvaffakiyetlc çıkar çıkmaz yırtıcı h ay v a n hemen üze­

rine atıldı!

İngiltere, Rusya, Fransa, Amerika, A l manya b e ş t ara fd a n (.'ııı'c

hücum iderek şu zavallı memleketi de İran gibi berbfıd itdimıck is­

tiyorlar. Ve bunun içün her yerde yapdıkları g i b i en ziyade şu ıııcııı­

leketin seyyi'at" sabıkasından, nefa ' is ahlakiyc ve ict ııııfı ' iycsiııdcn

istifade itmek istiyorlar. Ccnübda İngiltere Tibet vi l{ıyctiniıı rü'csfı ve eşrafını yeni idare aleyhine iğva iderck Tibetlileri güya ıstiklfılı­ yet, Çinden ayrılmak, kendi başlarına bir hüküıııcı teşkil itmek sev­ dasına salmışdır. Şimalde Rusya, Moğolistan'ı aynı vcsfüt ı k kc:ıı d i

mekasıd-ı mahsüsası içün alet iderek tahrik ve t cş vi ik idi yor. D a h a

diğer eyalat ve viliiyatda Amerika, Fransızlar. Alınanlar a y ıı ı rolü

oynuyorlar. Eşraf ve rüesa-yi mahalliye sırf k e nd i ıııcnali · -i lıissi­

yclerini te'min içlin ecanibin tahrikat ve tcşvikatı üzerine cahil ah:"ı72 scr-bcr-i zanü-yi iıa'aı: boş. diz. boyun eğmek. 73 scyyi'iiı; köıü işler.

225


Doç. Dr. Abd11//alı Gü11do.ffd11 l ı y ı lıliküıııet aleyhine k ı yfını itdiriyorlar ve hana ba'zı yerlerde me­ scl:i

Moğolistan'da ve Tibet'de ecanibin müdahalesine tevessül i t ­

diriyorlar. Zaten şu hi lelerin kaffesini müdahale içün yapdırıyorlar. l ş ıe lıcııı-civıirlık münasebeti i le menafi '-i m i l l i yclerinin haleldar

ol d uğunı

b;ıhiine idcrck hemen müdahaleye mübaderct idiyorlar.

Bu siırctlcdir ki el-ycvm Çin'in piiy-ı tahtı bulunan (Pekin).

Yubrıda zıkr itd i ğ i mi z hükümetlerin kaffesi birer müfreze-i aske­ rıyc bul und uruyorlar ve yeni teşekkül itmiş olan Çin hükümetinin önüne her gün

dürlü

nıüımina 'atlar (Sayfa:

243) icad

idi yorlar. Me­

sclıi lıiiküınct·i nıczküre işlerini tanzim ve kuva-yi beriyye ve bah­

rıycs ıni ıcrtih itmek içlin bir istikraz-ı dah i l i yapmak istiyor. Hemen

urlaya at ı l ıy o rl a r ve

ğ ı ıı ı .

a lı iil inin fakr u ihti yae içinde olduğuııı bir

çok

yerlerde v.:iridat-ı maha l l iyen i n kendi ' indlerinde mcrhün bulundu­ bclı[ıne idcrck istikrıizın yapılmasına mümana'at idiyorlar. Ay­

Çi n

n ı zamanda da kendi leri Çin'e para vinnek içün müheyya oldukla·

r ııı ı söylüyorl ar.

lıükümeti kabül idi yor. Fakat hemen cümlesi

müttehiden istikraza mukabi l Çin umür-u maliyesi üzerine hükü­ mıil · ı ı ıı ezk ü re tarafından bir kontrol icrasının kabülüni, viri l.ecek paranın ne tertib-i kuvii ve ne de tertib-i umur içün sarf idi lnıeme­ s i n i ıaleb i d iyorlar.

Hülasa ' [ıl cnı-i İsla m ' ın başına gel miş olan bütün bela ve mu­ s i betler bugün de "Irk asfer" 'alemi başına getürülınektcdir! Bütün

�ark hir pençe-i kahr ve hıyanet içinde ezi l i yor. B i l m i l yar yüz mil­ yon alıiilı dört yüz yinni beş mi lyon ahalinin dest- zulm ve ta'addi­

sine esir ve zebün kalmışdır! Garb Şarka bir tehakküm-i ga l i b i le d i york i : "sana aman vinniyeceğim!" acaba şark ne cevab viriyor?

Ahmed Ağayef

226


ümmetten Millete

4.10. Siyasiyat: Fas

Trablus

(Cilt: (1-8), Ay: S, Yıl: 1328, Sayı: 14-1 96, Sayfa: Temmuz/ Ağustos 1912) ve

267-268:

Fas ahvali kimse tarafından beklcnilcnıeycn, tasavvur iJı lcnıc:­ yen bir şekl almaktadır. Bütün Marakeş b ir buhran ve hcyccan - ı ' azim içinde alevlenmekdedir. A frika-yı şim a l i y i kend i aralarında masa başında taksim iderken m i l yonlarca ahaliyı koyun SLirüsü g i ­ bi

fa rz iderek bila- mukavemet kasab bıçağı üzerine

koyacaklarını

tahmin idenler kendi hesablarında aldandılar. Marakcş M ü s l (inı a n ­ ları ölmeden evvel kendilerinin ber-hayat oldukl arı n ı ısbata k a l k ı ş­ dı lar. Memleketin iç tarafından akın akın gelen kabfı il

ve

aşair i s ı i k­

liil-i m i l linin imhası Fransızlara pek bahalı b i r fi yata ıııiıl olacağ1111 göstennek fikrinde olduklarını irae i trnekdedirlcr. Fransızlar piir-ıc­ liiş, pür-heyecan şu seylab-ı hayatın ncrden ge ldiği n i , lıangı nıen­ ba'adan feyz aldığını ta 'yin idemiyerek şaşınııışdırlar. A n lar ık be­ raber memleketi kendi mena fi ' -i ziitiycleri. kendi i s t ira h a t - ı şalı s i ­ ycleri i ç ü n Feda iden zimiimdiiriin-ı umur d a titriyorlar. kc s b - ı istih­ kak itmiş oldukları cezaları görmeden sahnc-i g i nı d a rdan çck i l ıııd, istiyorlar. Memleketi bilii-mukiivcmct ve yalnız ke nd i ıııcn;i fı · -i şahsivc­ sini tc 'min idcrck eciinibc teslim itmiş olan Fas S u l tan ' ı şimdi hid­ ınuş. Lakin buna ne Fransız, ne de Faslılar ra z ı olınııyarlar.

det ve şiddet karşısında kendisini gaib iderek isıiffı i ı ıncl<, ı s ı i yor­

1 kr i k i

taraf d a Müşarün-ilcyh hakkında hiss-i nefret v e istikrah ı l c nıüıc­ hassis olarak kendisi i le hesablarını gönııck ist i yor la r. Fakat bun ­ dan evvel tarafeyn kendi aralarındaki hesablarıııı biı inııck likrinılc­ dirler. Ccreyiin-ı ahviil Fransızlar ' ı n Marakcşl i lcr tarafından kat ' i y ­ yen böyle bir mukaınctc düçar olduklarına m u nta z ı r o!aıııadıklarıııı

ve binaen-aleyh Marakcş'dc şu mukavemete karşı gelecek

w

ki fii ­

ye ı İdCCek kUVVCtC malik bu(unmadıkJarılll gösteriyor ) );ıJ[lu ki L' i -

227


Doç. Dr. Abdullah Giindoğdu ycvm bütün Fas ' ı n hemen kiitfe-i nikiitında Fransızlara kanş Faslı­

lar ıarafınd;ııı bir lıiicüm-ı umümi icra idilmektedir. Ve bir çok yer­

lerde Fra ns ı z la r ıahı-ı muhasara da bulunmaktadırlar, hatta bir ara­

lık F ra ns ı z

Baş Kumandanının ve Fransa murahhasının Merakeşli­

ler tarafından kati idi ldiği şiiyi ' a sı intişar itdi. Fransa'da tahmin ıdildiğiııe biıı;icn şu kıyamı yaıışdım1ak içün la-ekall yüz bin kişi­ l ı k ord u y a

ilııiyac ıness idiliyormuş! Hülfisa Merakeş'de hal ve

v az ' i yyeı birden bire, az bir zaman içinde son derece vahim bir şekl

a ld ı '

Hatta F r;ınsa matbLi 'atının bir kısmı Merakeşin Fransa 'nın ba­

şına bir bela kesi leceğini, şu memleketin istilası senelerce muhare­

benın devamına. ııı c ba l iğ - i külliyenin sarfına mütevakkıf olacağını tahmin i d iy or la r. Kim bi lir, belki Merakeş'den şu hal El-cezayir'e,

Tunus 'a da sir:"ıyet ider ve bütün Afrika-yı şimali vasi' bir meydanı cilıiid kesilir. Fransızlar şu felakeıden dolayı kimseyi tahta itmemelidirler.

İ talya ile u yuşa rak Trablus'u İtalya'ya ve Marakeş'i kendilerine virdikleri esnada bir de şu yerlerin asıl sahib ve maliklerini nazara almalı idiler. Ta öteden beri 'alem-i İslam ile alakada bulunan, İsla­ miyyeti 'fıl imaine ve viikıfane bir süretde tedkik ve tahkik itmiş olan bir çok ulemaya, ınüsteşriicine malik olan Fransa hükümeti bir az ihıiyaıkiirane davranmalıydı; icra itmekde olduğu alım satım da Müsl ümanları A frika'nın diğer kabail-i vahşiyyesi yerine koyma­

mal ıydı; Fransa bilmeliydi ki 'alem-i İslamda- şu alem ne kadar ınüııevvim, mütedenni gözüküyorsa da bir ruh, bir hayat, bir mede­

n ı yeı bir an 'ane-i tarihiye vardır. Müslümanlar nim-vahşi diğer ak­ vama teşbih idilemez. Anlara kanş biraz ihtiyatkarane davranmak lazımdır. L a ki n Fransa bir çok münevverü'l-efkar Fransızların bile i h ıiiraı ı n a ve tenbihiitına rağmen bunları nazar-ı dikkate almadı ve İşle bugün şu hatasının cezasını çekiyor.

228


Ünımcıten Millete

İtalya da kendi hesablarını aynı yanl ı ş ra ka m l a r üzerine yü;iiı­ düğünden bununla beraber kcri ye dır.

Fransa kadar ikıidar-ı siyasi. ııı ii l ı ve 3S­

de malik olmadığından daha zi yade cezaaya ııı a ' ru z kalıııış­

Bugün İtalya hükümeti kendini tamamen gaib iıınışdir. Ne ya­

pacağını, ne söyleyeceğini bile ta'yin ideıniyor. Hüküıneı-i ıııczkü­ rcnin adaları işğalden maksadı Avrupa hükünıcılcrini işe müdahale itdirerck bir konferans vasıtası i l e niiil-i meram o l ınakdı. La k i n d i ­ ğer

ıasavvuratında olduğu gibi bu kere de aldandı. H ü k ü ııı fıı - ı sai­

reıı in

etvar ve harekatının nazım-ı hakikisi elbetteki İ t a l ya deği le.lir.

1-lükümat-ı mezkurenin konferansı İtalya 'nın arzıısı v ec lı ile ıe11ib itmek içün bizi böyle bir konferansa iştirak i tme ye icbar iımclcri la­ zım gelirdi. Ta'bir-i aher ile müttehiden bize karşı çıkmaları ıdıb i dc rd i .

Evvela böyle bir iş daire-i imkandan h a ricdi r saniyen Avru­ ,

pa y ı kendi eli ile ateşden İtalya içün kestane çıkannaya sevk ic.lccck hiçbir sebeb-i ma'kul mevcud değildir. Binaen-aleyh konferans me'selesi bir aralık hararetle müzakere idild iysc de şimdi salıa-i münakaşadan çıkmak üzeredir, her yerden kimsenin konferans ıa­ rafdarı olmadığına dair te'miniit geliyor, hatta R us ya hüküıncti b i le konferans tarafdarlığından istinkaf itdiğini resmen ilan itdi. Dinıcli ki konferans şayi'aları sırf bir tecrübe biilonı olarak İta ly a ve İtalya dostları tarafından salınmışdı. Fakat mütanet Osnıaniy c ' yc karşı şu balonda mukavemet idemeyerek mahv oldu. Bu İtalya diplomasisi, İtalya ordusunun Trablusgarb'da ııı a ' nız kalmış olduğu rica't ve hezimetden daha müdhiş bir nıağlııbiycıdır Zira (Sayra: 268) evvela bu kadar ıııasfırifc mal olmuş olan adabr seferi de neticesiz kalıyor; saniyen İtalya içün müracaat cyh ve, ek daha bir vesile kalmıyor. Bundan ma'ada şu sefer. İtalya·yı son c.lc­ rece nazik ve müşkil bir vaz'iyyet içinde bırakmışdı

H iikiın ct-ı

mezkure şu seferi ile İngiltere ve Fı ansı 'nın isti rkalı " mı cc'.b itdı. 74

i sı irkab; rckab�ı. mucadclc.

229


/Jt)(,;. Dr. Abd11/la/ı <liindoğd11 \'l· ı: l - yn·ııı ı ı ıa lı ;ili l - i siyasiycdc dcverfüı itıııekdc olan karinii ' I v ii ­

bir rı v:ıyı:ıc h ı ı ı :i e n İngil tere ve Fransa hiik ii me ıl e ri İtalya lıii­

h.iiıııeııııe d ı ğer 'lık

hiiyiik :ul : ı l a r ı işg:il idemiyeeeğine add bir noıa vir­

ıııışkrd ı r. Z:"ıteıı i ı : ı l y : ı kendisi de işgül ilmiş olduğu adalarda kala­

ııı:ı yal·:ığııı:ı

pek r:ı " ııii

biliyor. Dimek İtalya yeniden kendi kendini

\· ı k ı ı ı:ız hır sokağa s<ılrnııışdır.

l::ae huııuıı içiindiir ki İ ı a l y a rieül-i devleıi artık sersemlenıeğe

h:ışl:ıdılar İ ı :ıly:ı h:ış nazırı İ n g i l i z gazetesi, "Deyli Kronikıl" nıu­

lıarr i r i y lc ıcr:ı' ı ı ın i ş olduğu ımıluiverede dinı işki: "Osman l ı lar Tr:ıhlıısuıı İ ı a l y:ı · ya ı l h:i k ı hakkında ısdar idi imiş olan eııı ir-nanıe-i

k ra l ı ye liizuıııund:ın liızla e heııı mi yyet virdi ler. Bizim İ l lıtıkdaıı zi y:idc

maksadımız

lükiıııiyctdir. Zira biz yerli lerin hukiık ve iııı tiyii ­

ı a ı ı ııa. · :ıdfıı ı·c kav:iid-ı

ııı i l liyclcrine ve sulıiinın hihifotine ria y e ı

ı ı ııwk likrınıky ı z 1 . . "

l l r ı ne d i ııı e k ı ı r'1 Sersemleme ve bi-1-hiissa diplomasi serseıııle­

ıııcsr olduğu i ç ü ı ı şu sö.derin ma 'na-yi hakikisini anlıi mak b ira z i!İicdiır. Faka ı şıı

c ii ın l c n i ıı

irııe iınıekde olduğu ahval-ı ruhiyye ile

ikı ay cvı·c l k i : ı l1 1 ·a l - i ruhiyye arasındaki fark-ı

JK'k de giiç h ı r 'iCY

ı l giı

ıc

'aziıni ta y in itmek '

değildir. Ziiten iıalya hükümeıinin eınr-i i lhakı

Tra h l ııs ' u şimdiki M ı sır hiı l i ne vaz' idebi lccek şeraiı-i sulhi­

vcıı ı n kahiı le h :i z ı r bulurıdığını iıııii ider Ronıadan bir çok havadis

ı l·rl·:ışiih ı ı ı ı ıc ğc haşl ad ı . İtalya baş nazırının ınübhem kcmalatı da

lıu ıııa ' ı ı:iyı

an l aı d ırıyıır.

rc yanaşabilecek

Fakaı ıııah<ifil-i Osnıfıniye'de böyle

bir lik­

b i r rccii l-i devlet bile tasavvur itmiyoruz.

Diişıııaıı bize karşı biitiin vesiiiı-i tazyikesini tecrübe i td i . Bcs­

kıııckdc o l d u ğu hiiıiin iiın idlerin boşa çıkdığıııı gördü. Düvel-i ınu­ :ızzaıııa ne b i ze k a rşı

icrfı-i tazyikata, ne de konferans ' akdine ya­

ıı :ışı..lı lar. IJ a l k :ıııları..la sulh ve ınüsfılcınet i hlfıl idi lcıned i .

Balkan

hü­

k üı ıü t - ı sag i rcsi ya l n ı z kımı ldamadılar değil. bizimle hoş geçinmek

' �· k.ııırıü'/ \'lı�iı k ;

çok giiv�nilcn. inanılacak

230

bir kaynak.


fı ııınıctıcıı Millete likrindc olduklarını beyfııı İldi ler, cl-yevııı b i l e Viyana\la /\ '. ı ı -;ııır­ ya İ ınparaıonı ile Bulgaristan kralı arasındaki ııı ü l :ikfıl ınlı ıı:'ısclı:"ılı

i le İtalya ve Rusya aleyhine gfıyeı

ııı a ' n id fır

hır ııii ıniı y i � ıcr:·ı ı d ı l ­

ıııckdedir. Rusya susdu. Fransa ve İngihcn: 'tlc dkfır- ı ' ııııılıııı ı vyc ıamfımıyla İıalya ' n ın aleyhine çevrilınişdir. Avusturya ve ı\ lıııaııya İtalya içün bizi fedfı İlmek istemiyorlar. Kendisi ıçiiıı giıyet ıı:·ı-ıııii­ sfıid olan �u vaz' iyyeı-i umfııniycye kar�ı İtalya hiikiiıııcıi ş:ı�ı ıııı ı � ­ d ı r. Bir ıarafdaıı bize s u l h tekl i f idiyor, diğer ı a ra fd aıı İ ı.ıı ı ı r \ : ask er

çıkararak bizi karada muhıirebe itmekle ıehdid idi yor. F:ıkaı �ıı ıelı­

didi yaparken bile kendi kendini istihza idiyor, zira pek ra ' ıı:·ı b i l i ­ yor k i bütün Osımi n l ı lann d a ycğfıııe arzusı Jiişıııaııl:ı karada kaı�ı karşıya gelınekdir. Bizim ycğfıııc ıa 'kib idc1.:c ğ iıııiz mes l e k . dc,·aııı ve sclıaıdır. Biz devanı itdikçe düşman k1.:nJiııi giııh idecck dır

'c

b i ' l -fıhire hakkımızı teslimden başka bir çüre o l m ad ı ğ ın ı krndısı de ıkriir idceekdir.

4.1 ı. Siyasiyat: Tıınssub-ı Cahilane Kimdedir'! (Cilt: ( 1-8), Ay: 5, Yıl: 1328, Sayı: 1 5- 1 97, Sa�·fa: 2112-2114 : Temmuz/ Ağustos 1 9 1 2) Harb-i hfızır münasebeti ile İ talya muhibbi b i r k ısııı ııı:ııhiı:i ı - ı ecnebiye, "Tan" gazetesi başda olduğu hfıldc, Müsl üııı:ınl:ırı n ıa ' ; ı s­

hıı

gibi hal lerde alc' l - ' adc kıı l lanılnıış bir silfıhdır. Y n p ı l :in haydııdlı g ı . sub-ı ciihi laııc-i d i ııiyclerinden lıahs açmışlardır. llıı. pek çsk i

w

yağıııagerliği , hakk, hakkföıiycı, kavi\ııiıı v e ' ;id;i t - ı ıııcv..:mk i l e ıchriyc'• itmek d e nıuvaffık olııııaıııadığı esn:ida s o n sil:ih

\ 'l'

ısıı­

niid-giih olarak Müslüıııfüılara ta 'assub-ı cahilane is ıı;"ıd ı ı ıa ıııiir:'K a­

:ıı idilıııişdir. Zira şu siliiha ınürfıcaat idcnlcr

s

i hi hı ıı

pcl-. kc�k iıı ,. ,

ıııü'essir oldıığııııı pek ra'ııii b i l i yorlar. Bunlar pek a ' l:i h i l iy<1rlar k ı

7 h Tebriye; mosum olduğunu göstcnnc, suç.suıluğumı ıshaı �31

cUJH.'


Doç. Dr. Abdullah Gıindoğdu bir Avnıpalı ne kadar hürr ve serbest olursa olsun, ne kadar din hak­

k ı nda la-kayd laubali ve hanı mütamadiyen "ateye" ya'ni dinsiz, din düşmanı bulunursa bulunsun yine bahs Müslümanlık'dan, İsla­

ıııiyet "deıı aç ı l d ı ğı zaıııiin kalbinin en derin amikinde, en hafi köşe­ lerinde Müslümanlığa, İslamiyet'e karşı bir kin, 'adavet, bir nefret h ıssinc ıesiidüf idi leeckdir. Bu günl<i Avrupa ne kadar alim ve da­ ııişıııcnd, ne kadar Hıristiyanlıkdan tecenii d itmiş olsa bile İslami­ yet hakkında tamamiyle bi-taraf olamaz. Mutlak kendisinde, kendi kalb

ve

dimağında bir ehl-i salib enkazı asarı bulunacakdır, "Arslan

yürekli Rışard"ın Scliiha'd-din' karşı beslemiş olduğu hissiyat ve

dkiirdan bir kısmını olsun muhafaza itmiş olacakdır. Bu hali biz her günki müşahedatımız, tecrübelerimizle gör­

ıııckdc, hiss ı tmekdcyiz. Ziitcn de başka türlü olamaz. Asırlarca de­ vam itmiş olan bir tarihin izleri, eserleri kolay kolay silinmez, mahv

idilcnıcz. İslamiyet ta bidayet-i zuhurundan beri karşısına Avrupayı rı kmış bulmuşdır. İbtida şu husumet, şu adavet Müslümanların Ro­

ma ve Bizans ile uğraşmasında temerküz itdi. Ma-diirnki yıpranmış, ızmihlale ve in ki ra za doğru sürüklenmekde olan şu imparatorluklar

salabct-i İsliimiye'ye karşı müdiivemet ve mukavemet idemiyerek nıahv ve nii-blıd oldular, bunların yerini tutmuş olan Avrupa hükü­

mctleri İslamiyete karşı aynı tarik-i adavet ve husumeti ta'kib itme­ ye devam itdiler. Hatta kin ve adavet-i İslamiye yek diğeri ile dii ' imii

çarpışmakda olan şu hükümetlerin bir 7.aman yerleşmeleri,

ittihad ve ittifak itmeleri içün en büyük, en müessir ' amil yerine gcçdi. İsliim ve Müslümanlık namı gelince bunlar kendi aralarında i htilaf ve husumeti unutarak kuvvayi müttehidleri ile İslamiyet aleyhine hücum itmeyi vazife-i vicdaniye kabilinden add idiyorlar­

dı. İşte bunun içündir ki bir Pi yer Lennit'in "Pierre l 'Ermite " bir papa 'ııın propagandaları neticesinde onuncı asrın evahirinde bütün (Sayfa: 283) Avrupa'yı müttehiden İslamiyete karşı yürümekde ol232


Ümmetten Millete duğunı görüyoruz. Tarihinde "hurub-ı salib'"' namı yla meşhur oıan şu dcvr-i ta' assub tam üçyüz elli sene imtidad idiyor. B i ' n -nct i cc Avrupa mağlub oluyor. Lakin yorulmuyor, bıkm ıyor, hiss-i ki n

ve

adavet da'ima kalbini sızlatıyor, yakıyor. İstanbul 'un Müslümanlar tarafından fethi bütün Avrupa'da can-güzar-i sada-yi n c frin" ve fc. ryfıd ile karşılanıyor. Bütün Avrupa şu hadisenin intikam ını almay ı kendisi içün bir vazife-i diniye add idiyor. İşte o günden bugüne ge­ linceye kadar İslamiyet'in piş-darlık ve 'alem-darlık vazifelerin üzerlerine almış olan Osmanlılar Avrupa hücumiitını def' itmeye sarf-ı himmet ve dikkat itmek mecburiyetindedirler. Elbetteki bin seneden beri devam itmckde olan şu kadar uzun bir ıiirih-i kin ve husumet kolay kolay unudulmaz. B ugü n b i l e din­

c e e n la-kayd, e n laubali olan v e ' ilimce en yüksek maka m lar ı ilırfız itmiş olan zevatın kalb ve dimağlarının mahfi köşelerinde "Pı ycr Lermit"ler gizlenrnişdir; müsaid zamanlar esnasında şu k a lb ve d i ­ mağlar kurcalanırken "Piyer Lemıit"ler uyanıyor, kendilcrinı gös­ teriyor. Biz şu müdde'iyatımızı isbat içün Avnıpa edebiyatından.

en

meşhur ulemanın asarından ve hatta bütün Avnıpa'ya dinsiz ve llı­ ristiyiinlık düşmanı tanınmış zevatın te'lifatından b i r çok del i l ler irad idebilirdik; fakat makalemizin hacmi bu gibi tafsilata ınüsfııd olmadığından biz kendi muhitimizde, herkesçe müşahede ve tahkik idilebilccek bir kaç delail ile iktifa idcceğiz: Bugün hiçbir Avrupa milleti bu kadar ki Osımııı l ı l ı k içimk ıııiı­ tc' addid ve muhtelif dini propaganda hey'ctlcriııe Missio11 n:/igieıı­ se

malik olmasun, şu hey'ctleri hükümfıt-ı ınc z k lı rc bmaya resmen

gönderiyorlar, resmen i' fışe idiyorlar, ve resmen lı i m ü y e idiyorlar.

Bunun içün hatta büdcclerindc hususi ta hs i sa t l ar t a ' y i ıı i d i l i yor.

77 Hunib-ı salib; Haçlı savaştan. 7R sada-yi ncfrin; beddua sesleri. 233


Doç. Dr. Abdullah Gii11doğd11 1-l:ıtıa Kaıolik

dinini kendi içinde, resmen fcsh itmiş ve Cizvit lari­

kıııc nwısub olan ruhbanı Fransa 'dan nefy itmiş olan Fransızlar

lıcrkcsdcn ziyade memalik Osnıaniyc'ye propaganda hcy'ctlcri göııdcrıyorlar. hcrkcsden ziyade cizvitlcr içün para sarf idiyorlar_

K e nd i l e r i iç ün reva görmedikleri meta' ı bizim içün bol bol sarf idi­

yorlar l l iki ecnebi konsolosu tarafından neşr idilmiş olan "Suri­ yc 'dc /\rz-ı F i l i st i n 'dc ve Şarkda Hükümatın vaz'iyyeıi" niim eser­ i miih iııınıc de şu k ı nda vcrilıııış

propaganda hcy'ctlcri ve onların fa'iıliycti hak­

olan ına ' luınatdan anlaşılıyor ki el-yevm menıalik-i

Osıııfııı ıyc 'dc elliyi mütecaviz propaganda hcy'ctleri icra'-yi fa 'fıli­ yyeı idiyorlar.

Bunlara nıcnsub nıhbiın ve keşişlerin adedi bir kaç

lıınc ba l iğd i r. Tc 'sis ilmiş oldukları ınckiııibe gelince beş bini müte­ yüz

Şu mekıcblcrde ta'liın ve tedris idilen ietffilin mikdarı ise

binlere varıyor, ki bu mikdardan yüzde ellisi İslam evladıdır.

cavizdır.

Şimdi so ruyoru z :

Acaba bütün kürre-i arz da bir hükümet-i Hı­

rısıiyaniye bulunur mı ki kendine İslam hükümcti tarafından res­ men gönderden ve

resmen himaye idilen bir İslam propaganda

lıey 'cıi kabul itsin? Gidiniz de tecrübe idiniz? Bugün bir ecnebi ls­ lii ı n

kalkub da Rusya'ya. cl-Cczair ' e, Tunus'a, Hindistan'a, Mısır'a

ve sair biliid-ı İslanıiyc'yc gitdiği halde etrafını bir alay polis nıc 'murları, lıafıyclcr ihata idiyor. Ufak bir şübhe üzerine hemen lıudıid lıarıcinc atılıyor, ma'ncn de işkencelere, ukubiıta düçar olu­ yor. Hele bir fıkr-i dini içün gelmiş olduğu anlaşılırsa istihlas-ı gi­ rı biııı ıtmcsi bile kabil olamaz.

Halbuki bizde gözümüz önünde yüzlerce Hıristiyan propagan­ da hcy'cı lcri, bin lerce mcktcblcrde, ma'bedgahlarında icriı-yi da 'vct,

propaganda idiyorlar. Bütün ma 'ncviyatımızı bütün kuvvet­

leri ile bozmaya bczl-i mesai idiyorlar. Mektcblerdc İslam çocukla­ rı H ı risıiyan ayininin icrasına mecbur idiyorlar. Ahkiım-ı şcr'iyyc-i

İslamiye, ' i lnı-i hal, clsinc-i İslamiye asliı ta'lim ve tedris idilıııı234


ümmetten Millete yor ! ! Biz bunların hepsine katlanıyoruz sab r ve ıalıammul ıdiyoruz. Ve yalnız şimdi değil, kavi, muhteşem. Avrup;ıyİ önümüzde t ı t rcd­ diğimiz zamanlarda idiyorduk. Zira diıı-i İslam Fı tri. Tahi" ı . ·ak l i

ve

mantıki bir din olduğu içün hiçbir şeyden korkmuyor, ıııuhtc\ i ol­

duğu hakiiyıka güveniyor ve binaen-aleyh başka dinler hakkıııd:ı. başka ayinler hakkında husumet, adfıvet bcslcmeğc aslfı lüzum �iir­ müyor. Teb'a-i Hırisıiyaııiyeye gelince Avrupa lıükümfı t ı ıı ı ıı ıalıt - ı ıdfı­

resinde bulunan İslamların halleri ile lıükunıfıt-ı İ s lfımiye ' ııiıı taht idaresinde bulunan H ı risıiyanların ahvali nıukfılıclc idi ldikdc Avnı­ pa 'nın k ızaıması, mahcüb olması, yer l e rin altına g i rmcsı l;izımdır Zira teb'a-i İslamiye'nin her nevi ' hukiık - ı medeniye ve sıyfısi yc­ den mahrum oldukları halde hilafct-i muazzama İslamiye içı ııdc Hıristiyanların hukük-ı medeniye ve siyasiyccc İ s lfı m lard a n asl;i farkları yokdur. Bugün İngiltere, Fransa, A lmanya parlemeııtolarııı­ da numüne içün olsun bir dane İslam meb'üsu, diiire-i rcsıııiy,· l rn ıı ­

de bir dane İslam me'muru buluımıad ığı hüldc Osman l ı ıııcclıs-ı meb 'usanı ve a ' yanı içinde bütün akviim-ı H ıristiyaııivcııiıı adcd-i ııüfüsu nisbetiııde meb'usları ve a ' yfüıı buluıııııakla beraber lıc y " ct­

i vükela, deviiir-i

resmiyede de bir çok

H ı r i s t i yaıı bulııııdığı

ına' lürndur. Bundan mii'ada, hükümfıt H ı ristiyaniyc talıı- idiirrnıı­ de bulunan Müslümanlar hiçbir yerde tcşkilfıı-ı hususiycyc ın•i l ı k olmadıkları esnada nıcmalik-i İslfımiye'dc tcb'a-i gayrı rvliisliıııc tcşkilat-ı husüsiycye malik ve ayrı ayrı cenıii ' fıt teşkil idrn:k kcııd ı ­ lerine mahsus umür-ı diniye v e ma'fırifdc tamamıyla müstakıl v.:

bahtiyardırlar! Bu da ta öteden beri İslamiyet ' i n beşeriyete balı� it­ miş olduğu b i r fazilet, bir ni 'met neticesidir. Bu noktayı daha mu­

"Medeııiyet-i islam�re" eserine

fassal tedkik itmek isteyenler kendisi Hıristiyan dinine mcnsub obıı Corci Zeydan ' ı n

Hiç bir zaman ve hiçbir H ırisıiyfın

(Sayfa: 284)

235

ıniirncaat i ısiinlcr hükiiınetiııııı taht-ı


Dt1ç. Dr. Abdullah Gündt1ğd11 id;ircsindc t e b ' a - i H ı ristiyan'a, hilafet-i İslamiye dıiiresinde niiil ol­ ııııış bulundukları hu k ü k ve i m t iy iizata malik olmamışlardır. Eğer bııgiin Osman lı rcb 'a-i H ırisriyiiniyesinin hali mesela Rusya ve Al­ ınan ya 'da k i H ı r i s ı iyan Lehlerin hali i le mukabele idil irse şeref ve faziletin hangi ıarafda olduğu an laşı l ır !

.. Ta,, . . ve cııısiili gazeteler vahşetden ve taassubdan dem urma­ suıılar. Bugün bütün beşeriyet Avrupa ' nın zulm ve ta 'addisi altında i n li yor. e z i l i yor. Avrupa

ru hb anlar ı n ı n ,

d i srlcrinııı şarka sokmak

dfı 'ilerinin, dini propagan­

is te d ik leri İncil ve Tevrat a rk a s ı nd a

Jıi ' i ımi htin-riz ha n cerl e r, yakıcı ateşler saklanıyor. Bari utanacak yerde ıddi ' a-yi fa z i le t i nnc s ünl er !

Ahmed Ağayef

4. 1 2. Siyasiyat: lccelliyat-ı İslamiye

(Cilt: ( 1 -8), Ay: S, Yıl: 1 328, Sayı: 1 6- 1 98, Sayfa: 303-305: Tcmmu1J Ağustos, 1 9 1 2) Son lla f'ıanın va k fı y i ' - i mühimmesi arasında en ciilib-i dikkat o l an l ar A fganistan cnııri hazretlerinin Osmanlı Sadrazamı Said Pa­ f'uankarc · ııın nutkudur.

şa hazretlerine yazmış olduğu mektıibı ve Fransa baş nazırı Mösyö Şu iki vfık ı ' a yek diğerine ihti laf-ı menab i ' ve ba'ad-i-mesafe­

yc rağmen gayet sıkı bir rabıta-i m a ' ıı cviyye ile Merbütdırlar. Her i kısi ayn ı ınc:vzıi ' a

(Sayfa: 304) 'il'id

ayn 'iimil-i siyiisiyenin neti­

cesı. ve aynı ahva l - i nıhiyenin ınüvellididirler. (icrck Mösyö Puankare 'nin nutkı, gerek Emir-i A fgan hazret­ lerı ııiıı mek t u bu h arb- ı hazıra 'a'iddir. Nutkun esasını ve rühunı is­

l tı ııı ı y c t t eş k i l i td iğ i gibi, nı e k tu bı n da saik ve 'amili islamiyetdir.

.\hsyii Puaıı k arc harb-ı hazır hakkında dimişki: "iıalya-Os­ ııı<iııl ı muharebesi ahvfıl-i Jı az ı ra - i uınümiyyc üzerine te'sirfit-ı mü­

h ı nınıe ıı:rfi id i yorsa da Fransa hükümeti ta muharebenin evvelin-

236


Ümmetten Millete den beri i'ıhz itmiş olduğu vaz'iyyet-i bi-ıarfıfoncdcn ınlıiriı f ı ı nıcyc­ cckdir. El-yevm Fransa ile Osmanlı hüküıncıi arasında ıki ın ı l lc t ı yek diğerine l a iiteden beri rabt itınckdc olaıı ve a n a 'ııiıı-ı wnlıiyyc sırasına geçmiş bulunan alaka-i dosıfıııe bcr-dcvaındır. Zaten Fran­ sa başka sürctde hareket bile idemez. Zir[ı Fransa ıııııazzaııı bır lıü­

kümel-i İslamiye olduğu içün mi lyonlarca ıeb'a-ı İ sl<inıiycsıııiıı d­ kiır ve hissiyatını nazar-ı di kkate almak ve lı il[ılct İ slüın iycvı lı;iız bulunan Türkiye'ye karşı bir siyaseı-i mcvcddct-kariınc ıa ' k i h ıt­ mck mecburiyetindedir." F i ' l-hakika Mösyö Puankare nutkunun so n u nda i ı alya ı l c de

Fransa arasında revabıt-ı itilfıf-kari'ınenin mcvcud olJuğunı söyk­

mişse de ne "dost" kelimesini isti 'mfıl itmiş, ne de Fransıı.Jarın lı ıs­ siyfıt ve efkarı lıakkıııda bir işaretde bul unmuşdır. Biiıiin Avrupa nıatbüatı, Fransa ınatbüau da başda olduğu halde, Mösyö Puankarc nutkunda Osman l ı lar hakkında daha ziyade mc vedd cı ve saınııniycı

ibraz idilmiş olduğunı i ' tirfıf ve teslim idi yor.

Bir kaç müddet bundan evvel İngiltere lı fı ri c ıye nfııırıııın da av­ ııı mealde ve belki aynı kem515t ile irfıd itmiş oldıığıı ıııııkı da biz bu sahifelerde tedkik ve tahlil itdik ve dedik ki: İ ngi lırn: i l e Fr;ın­

sa'nın harb-ı hazır münasebeti ile bir nüınayiş-i İ s liııniyc ' dc lııılun­

ınıış oldukları iddia idilebilirı Ne garib tcsi'ıdüf1 Mösyö Puankare ' ııin ııııtkı hemen Eınır-ı A f­ gan hazretlerinin Sadrazam Paşa h azret l e rin e yazmış olduğu ınd-:­ tübın İsıanbu l 'a muvi'ısalcti ile müteradif oldu.

l lamiycı- 11crvcr

Emir hazretleri nıektubında ıııücıi h i d i ıı - i İ s l füııiyc i\·üıı bütün ı\ t'g a­

nisıaıı'da i ' iıne toplamaya başlamış ol duğum ve şu ıc�cblıüsüıı ı n� ­

fülah m ü h i m neticeler vircceğini v e a y l ı k hisse-i i ' ;inc o l ;irak ;ıl t ı b in İ n g i l i z lirası irs<il buyurııııış olduğum haber vimıc k l c bcr<'ıbcr.

alçakçasına Osmanlılar üzerine atılmış olan İ t a ly a lıa!.. kıııda nefret ve istikriıhını alanen beyan buyurıııuşlardır1

237


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11

E l-hakk Emir hazretlerinin şu hamiyyet ve gayret-i İslamiyele­ ri bütün Osmanlı l arı ve onlar ile beraber bütün 'a!em-i İslamı leb­ riz-i şükran ve minnet-dar idecckdir. Emir hazretlerinin ve gayyür mcrd Afğaııılcriıı i ii n ii t - ı nakdiyclerinden ziyade nakdine-i giriin­ '

baha-yi hissiyat ve etkiir-ı İ s l :i nı iyele ri bais-i sebeb-i meserret ve ü ınid olacakdır. Zaten İ slfımiyet ve Müslümanlar yalnız şu gibi me­ tiiııet-i hissiye ve seliibet-i fikriye sayesinde te 'min-i hayat idebilir­ ler. Görünüyor ki şanlı Emir hazretleri peder-i bezr-güvarları cen­ ııcı-nıekan Abdumihınan han hazretlerinin viisi'yyetine sadık kal­ mışlardır. Bil 'fıhirc kütıiib şeklinde ııeşr idilmiş olan viisi 'yyet-name de merhum ve ma ğ fu r Abdurrahman Han hazretleri mim-dar oğluna bi ' l -lıiissa üç şeyi vasi'yyet idiyor: Rusya'dan icıinab, İngiltere ile geçinmek, beyne 'l-ahali metanet-i ahlakiyenin siyanetine dikkat it­ mek' F i " l -lıakika bütün akviiın-ı İslamiye arasında Afganiler beka­ rcı-ı

Fitriyelerini ve metiinet-i ahliikiyelerini en ziyade muhafaza

idcbi lınişlerdir. Aded-i nüfusu sekiz milyondan i'baret olan şu kavın

son derece ecng-cü, reşid ve şeci'dir. Ruslar ile hem-hudud

oldukları halde Rusya il e hiçbir ınüniiscbaıda ve hatta ınünasebat-ı siyiisıye

ve ticiiriycde b i l e bulunmuyor. Bütün Afganistan Rus

ticareti içün ınesdfıd"dur. İ ngiltere ve A fgan i s t an arasında ta öteden beri bcr-devam olan

ıeb 'ası ve

b ı r tcdfıfü 'i ve ıccavüzi ittihad ıncvcuddur. Ve bu yüzdendir ki Af­ gani-;tan İ ngıltereden senevi bir mikdar külli para alıyor. Medcni­ yet-ı

garbiycnin ffıideli cihetleri tedrici bir sfıretde memlekete so­

k ulmaktadır. Ve en ziyade umfır-ı askeriyenin tanzimine, mekatib-i askeriyenin tertibine i 'timi' ve dikkat idili yor. Bir seneden beri 79 Mc,diıd: scıl olıııu>. kapatılmış.

238


Ümmetten Millete

memleketde bir kaç gazete neşr idilmeğe başladı. Afganistan Hin­ distan içün bir siper vazifesini ika idiyor. Kısm-ı a'zamı dağistan olan şu memleket başkalarının istilası içün son derece na-müsiiid. zaten ahalisi gayet reşid ve ceng-cü olduğu içün Hindistan yolları­ nın katresine hakimdir. H indistan içün cihet-i şimaliden bir kal ' a-i­ iihcnin vazifesini ita idiyor. İşte böyle bir memleketin siihib-i mutlakı bulunan Emir hazret­ leri bu kerre makam-ı hilafete olan derecc-i mcrbütiycıini ıbraz il­ diler. Hiç bir resmiyeti, makamııı vaz'iyyctini nazara almıyarak kalbinden nübe'an'" iden hissiyat ve cllcannı iileme bildirdi. Yalnız kendi ellcar ve hissiyatını değil, başında bulundığı bütün kavmin. bütün memleketin hissiyat ve ellcarını ibraz itdi. Bu, Feyz ve bereket-i İslfımiyye'nin yeni bi tecel lisi. yeni bir numunesidir. Harb-i hazır şu tecalliyiitın nübe'anıne sebebiyyeı vir­ mişdir. Bütün Afrika ve Asya Müslümanları bu gün aynı fikirler i le ınüttefıkdir, aynı hissiyat ile mütehassisdirler. El-yevm cümlesinin

nazarı Osmanlılığa, harb-ı hazıra doğru atf idilmiş, suzan bir intizar ile herkes buradan haber bekliyor. Onlarca, yüzlerce milyon teba'a-i islamiye'yc malik olan dev­ letler elbette ki şu hal-i intizarı nazar-ı dikkate almak mecburiyetin­ dedirler. İşte Puankarc'nin, Sir Edward Grcy'in irad itmiş oldukla­ rı nutkların asıl menba' ı ! Emir-i Afğanistan hazretlerini tahrir-i mektuba sevk iden ayn kuvvet, Mösyö Puankare ' yi Sir Edward Grey'i de iriid-ı nutka sevk idiyor, "Vahdeı-i İslamiye" terkibinden tevehhüş idenler biraz şu nokta hakkında sarf-ı dikkat ve !ikr iısün­ ler ! (Sayfa: 305) Dünyada hiçbir ahmak ve budfila bulunmaz ki şu terkibin i ffı­ dc itdiği ma'nayı kcürre-i arzda sakin bütün akvam ve aniisır-ı İslii­ ıniye'nin bir idare, bir hükümet altında toplanarak bir vahdet-i siyii80 Nübc'an; kaynama, fışkınna. 239


Do�·. Dr. Abdullah Gündoğd11 siye ı.::ş k i l iııııelcri ıarzında anlasın! Aklı başında, muvazenesi ye­ rinde olan kimsenin hayaline bile böyle bir tasavvur hurur" i tmez. Fakat t e r k i b i n i fadc itdiği ma 'ni, bir vahdet-i ma 'ncviyedir ki bi 'z­

z:iı ıııcvctidduır ve cümlemiz anın takviye, te'yid ve tcvsi' ıne çalış­ makla m u v a aa fı z . Bu, dinimizin esası olduğu gibi hayatımızın da

rii kniidiir.

Yalnız şu rüknün sayesinde yaşayacağız, hayat bulacağız

Trablusgarb muharebesi şu hakikati bütün vüzuh ve sarahati ile meydana aıdı. M uhıirebcnin evvelinde kim cesaret iderek bi l ' -ahirc n;ii l olduğuıııız muva lTakiyetlcri hayaline bile getirebi lirdi? İş bu muvaffakiyeılcrin azaı ııe ı ve mahiyct-i hakikiycsini layıkınca tak­ dir i ı ıııek i ç i in Trablus " u bir an içün olsun adaların bulundığı şerait ıç inde fart. i d i n i z ! Acaba o zaman teslimden başka bir çaremizi ol urmıydı'I Tes l i m itmeseydik bile düşman bi ' l- fı ' i l ilhak idecekdi. Z i ra donanmaya ade m - i mal i kiyyetimizden dolayı kendimiz müda­

faa i d c m i yc c cğ im i z gibi diğer hükümat da şu ilhaka mümiina'at it­ mezlcrd i . Halbuki adalarda şerait bizim içün daha muvafıkdır. Zira burada hiç olmazsa hükümat-ı siiirenin mena fi . -i külliyesi ihlal idi-

1 ıyor. işıc bu kadar kuvvct-i maddiye ve m a ' neviycyi te'min iden bi r ser- çeşmc-i hayatı kurutmayalım. Bütün kuvvetimizle şu ser-çeş­

men i n daha z i yade fcyz-bahş olmasına çalışalım. Mürür-ı dehür il e aramıza

so kul m uş olan ve bütün ıncsaib ve beliiyiinın sebcb-i mü­

h ı ınmcsi ol an ve cl-ycvm de bir dereceye kadar baki kalan ba'zı ih­

ı ı l fı ffii t ııı hcr-tara f i di lmcsinc çalışalım. İslamiyet safıyet-i evveliyc­ sınc rıe ' a ı ıtdiği ve bütün Müslümanlar aynı ser-çeşmeden kalben ve

d i nıağcn kcsb-i hayat itdiklcri gün, ya 'ni kalb ve dimağlarımız

aynı h issiy<it ve efkar ile mcmlü oldukları gün Müslümanlar kendi­

lerini, kendi hayat, şeref, izzet ve namuslarını te 'min itmiş olacak­ lardır. Bugün bu hakikati ma 'ncviyyiit-ı İslamiye, Puankarc 'nin.

S 1 l luriır;

hatıra

gelme. haıırlama.

240


Ünınıetten Millete Edward Grey' i n ağızlarıyla bize söyletiyor. Hiç olmazsa bu müna­ sebetle mütenebbih" ve müteyakkız olalım!

Ahmed Ağaycf 4.13. Siyisiyit: Bağdad ve Miveri-i İrin Haltları Cilt: (1 -8), Ay: 6, Yıl: 1328, Sayı: 17- 1 99, Sayfa: 324-325: Ağustos/ Eylül 1 9 1 2) İçinde bulunduğumuz asrın müteaddid 'aviiııı i l - i siyasiye ve ic­ ıimiiiyesi meyanında en mühümlcrinden birisi de şiıııendüferlerdir. Bu şimendüfcrin siyasiyat ve ictimiiiyaı nokta-i nazarından dcrecc­ i ehemmiyeti, tayy" idecegi mesafenin vüs'ati ile mütemısibdir. Şu

hakikat o kadar vazıhdır ki isbiita bile muhıiic değildir. Şimcndüfer­ lcr bir kıt'adan diğer kıt 'aya, bir mem l ekc t de ıı diğer ıııcııılckcıe

ya l nı z emval-i ticariye yiihud misiilirlcr ta ş ı m ıyor l ar ; aynı zılıııanda

da bir kıt'anm, bir memleketin emtia-i ma'neviyyc ve ru hi yy c si n i

ıiişıyorlar. Şiıncndüferler ile beraber lisanlar da. edebiyat da, yeni siy<isi ve ictimii'i cereyanlar da, meziihib ve edyan da sı:yr u sefer id iyorlar. Evvelce yek diğerlerinden uzun uzun mesiifcler i l e ayrıl­ mak, yek diğerine bi-giine kalmak, yek diğerlerinin lisıin.

adfıb

,

i 'ti­

yadiit, 'akiiid-i diniyesinden bi ' l-külliye bi-haber olan, biniien­ aleyh yek diğerleri hakkında ba'zı elkiir-ı biitılada, hissiyiit-ı lii­ kaydanc bulunmuş olan insanlar şimendüferler sayesinde yek di­ ğerlerine takarrüb iderler, lisanlarını, adiib ve i 'ti y;idatıııı ögrenirler. aralarında bir çok yeni aliikalar peyda iderler. İşte şu nikat-ı nazardan 13ağdad şimcııdüfcrinin chcınmiyct-i aziınesi derkfırdır. Mezkur şimendüfcr evvela garb ile şarki yek d i ­ ğerine itıisfıl itdirecckdir. B i naen-aleyh garb ve şark alakası nokt;ı­ i nazarından büyük ehemmiyyeıi hiiizdir. Saniyen memalik-i üsıııi'ı 8�

XJ

Müıebbilı; uyanık, hazır. Tayy; aşınak,ıükcıınck.

24 1


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu niyenin kıra'at-ı muhtclifesini yek diğerine rabt idecekdir, binaen­ aleyh Osmanlı lıkca da 'azim bir ehemmiyeti haizdir. El-yevm Bas­

ba"ziin de aylar ra "dan

ve yahud Bağdad 'dan darül-hi lafcye vürud içün haftalar ve

lazımdır. Bağdad şimendüfcri inşa idildikden sonra

haftalar, aylar, günlere inecekdir. Yalnız bunun askeri ve siyasi no­ kla-i nazarından ehemmiyyetini düşününüz. Bugün hudüd-u şarkıy­ cıııizde bir muharebe vukü' bulsa İstanbul 'dan ve yahud Haleb'den imdada vanııak içün hayat-ı mill iyemizde ehemmiyeti takdir idilc­ miyecck vakitlerin zayii' ı karşısında bulunmak mecburuyeindeyiz. Kczii Irak 'da mesela yarın bir hadise-i mülıimıne ser-zede-i zuhür

idcrsc hükümetin mahall-i hadiseye varması içün uzun uzadıya va­ kitler lazımdır. Bundan ma-ada kıta 'at-ı şarkiyenin yek diğerinden uzun uzun mesafeler ile ayrı lmış olduğundan vahdet-i milliyeıniz bi-hakkın ıe 'min idileınemişdir. Bugün her kıt 'ada sakin ahali ah­ val-i ruhiyye, seviyye-i irfii n iye, 'adat, itikada!, tarz-ı ınaişşet ve li­ siinca başka başka "fcrdiyyet"ler teşkil itınekdedir. Aralarındaki re­ viib ı t - ı ına 'neviye pek az, pek sathidir. Bu ise siyasiyat ve ietimai­

yiitea bir chemmiyet-i mahsusayı haiz olan uhuvvet-i m i l liyemizi haleldar idi yor. Şu noksanı izale idebileeek avarnil arasında en mü­ hi mmi yine Bağdat şi mendüferi olacakdır. Asr-ı hazırda şimendüfcrler vahdet-i milliyenin en müessir fı m i l lerindendir. İstanbulda bugün neşr idilen bir gazete, bir mec­ müa, yeni ıab' idi lmiş bir kitab, yeni zuhür itmiş bir fikr memleke­ t i n şimendüfcrler vasıtası ile her tarafına yayılıyorsa Aşikadır ki hissiyat ve efkiir-ı milliyenin ıehvidine, lisanının intişar ve ta'mimi­ ne daha zi yade himmet itmiş olur. Keza memleketin kıtaat-ı mulıte­ l i fcsi içinde yangın, zelzele gibi bir afet vukü' bularak diğer kıtaat· da sakin ahali kazazedei ahalinin yardımına muavenetine sür'atle yeıişirse elbeııe ki vahdet-i m i l liye daha ziyade te'min idilmiş olur Zira derd ve eleme iştirak, meserret ve şad-maniye refii k at vahdet­

i m i l l i yenin ruhı ve esasıdır. 242


ü mmetten Millete

İşte bütün şu muhasseniit-ı ma' neviyyeyi Bağdad şimcndüfcri havidi r. Biz öyle muhasseniit-ı maddiycyi, menafi ' -i ticiiriyc-i ikti­ sadiye ve ziriiiyeyi nazar-ı dikkate alınıyoruz. Fakat Bağdat ş iınendüferi bunların ka ffes i n i n nan diğer bir

fevkinde bulu­

chemmiyyeti de haizdir ki bi '1-lıiissa bu husüsa nazar­

ı di kkati celb itmek isterim: O da İsliimiyyet nokta-ı nazarından

haiz olduğu ehemmiyyetdir. Bugün makiirn-ı hilafetle şark 'aleın-i İslamı arasında reviibıt-ı maddiye ma'dum gibidir. Ne milel ve akviiın-ı İslamiye hilafetini biliyor, anınla git gcldedir ve ne de ınakaın-ı h i lafct-i İslam akvam

ve milelini biliyor ve anlar i le iiıned-reft"dedir. Hac mevsimi gayet

ıııahdüd olan tüccarları istisna idi l i r ise iilem-i İsliinı'ın kalbini teş­ kil iden makiirn-ı hilafetle aynı 'alemin vücudunu t eş ki l iden diğer

kataiit-ı İslamiye arasında alaka-i maddiye-i mürur ve ubür yok gi­ bidir. Ma'ü't-teessüf bir çok sebcbler dolayısı ile hatta şu hac mev­ siminden ve tüccarlardan bile gönlün isteği kadar istifade te'ıııin idi lemi yor.

Halbuki Bağdad şiınendüferleri şark ınüslümanlarını yek dı­ ğerlcrine maddeten rabt iderck iidctii bir aile şekline ifrağ idecekdir. Bir İstanbullu istediği zaman iki hafta müddet esnasında Kafkas­

ya ' yı ve İranı dolaşub yine İstanbula avdet idebilcccktir. Yine aynı müddet içinde H indistan' ı seyr idebilir. Zira büyük şimcndüfcrlcriıı haiz bulundukları faziletden birisi de hemen kendi ctrallarında bir çok küçük hatlar vücuda getünnekdir. Bağdad şimeııdüfcri itmam idilir idilmez hemen mükteziyiitı tabi' iyesi neticesi olarak etrafında bir çok diğer hutiit da vücüd-pczir olacakdır. bir

İşte şu münasebetle makam-ı hilafet bilfı-viisıta ve g<iyet seri' süretdc bütün şark 'iilem-i İslamı ile rabıta ve ahika-i nıiiddiyc­

dc

bulunabile (Sayfa: 325) cekdir.

�4 iimcd-rcO; geliş, gidiş.

243


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

na

Bunun ise n et ii i e - i aziınesi der-kardır. Akvam-ı İslamiye aras ı ­ diihür ile sokulmuş olan bi-ganelik, 'adem-i rabıta bir sü " -i tefehhümler izale id ilecek di r. Yek diğerini daha yakından

miinir-ı

çok

görerek. z ii i l - i

bi l e re k yek diğerinin iidiit-ı mahsuselerine, elsine ve fe­

alıliikiyyelerine hürmet peyda ideceklerdir. Riibıta-i ma nev i ­ '

yyc yeniden ve bi ' l-fı ' i l hayat bulacakdır. Makiim-ı hilafet ise ken­ di te "sirat-ı ıııa'neviyyesini doğrudan doğruya icra idebilecekdir. İşte

dideyi

inşası i t m am idildikten sonra bu kadar menafı'-i mütc ad­

tc 'y i d

idccek Bağdad şimendüferinc rekabet itmek ve belki

de hatt-ı ıııezkürı muattal bırakabilmek üzere Ruslar tarafından bir Miivcrii-yi İ ra n hattı tasavvur idilmekdedir. Rusların planlarınca şu

lıatt Odesa 'dan başlayarak Kafkasya tariki ile Bakü denizinin cih et cenübisinden geçerek S is t an ve Bclücistan'dan doğru H indistan'a ınecekdir. Şu hatt H indistan'ı bila-rasıla Londra ile birleşdirecekdir. Moskofların hesabınca şu ınavera-yi İran hattı üzerine Hindis­ tan ile İ ngiltere arasındaki mesafe Bağdad hattı üzerindeki mesafe­ den daha kısa olduğu içün şark ile garb arasında açılacak alaka ve ra b ıta n ın kısın-ı a'zamını güya birinci hat! celb idecckdir. Ruslar hat

mezküra büyük bir chemmiyyet viriyorlar ve bütün kuvvetleri

ile lıayyiz husüle gelmesine çalışıyorlar. Rus hükümeti tarafından ıenib idilmiş olan bir koınisyon-ı mahsus hatt-ı mezkür hakkında uzun uzadıya tedkikiit ve mütala'atda bulunmuş, bi'l-ahire takdim itmiş olduğu raporda hattın inşa idilmesine karar vinnişdir. Bunun üzerine Rus hcy'et-i vükelası da mes'eleyi müzakere iderek raponı tasdik cylemişdir. Fakat Rusya yalnız başına şöyle azim ve yüzler­ ce m i l yon paranın sarfıııı istilzam idecek bir hattın inşasını der-uh­ de idemez . Diğerl e r i n in paraca muavenetine ve iştirakine muhtiic·

dır. İşte

bunun i ç ündi r ki Ruslar el-ycvm İngiltere ve Fransa maha­

li l mde şu iki lıüküıncti de tasavvur itdikleri teşebbüse iştirak itdir244


Ümmetten Millete

rnek içün bczl-i mesai idiyorlar. Fransızlann bila-iıiriiz iştirak iımc­ ye hazırdırlar. Bi'l-hassa ınes'elede Almanya 'ya da rckfıbcı itmek. Alınanya'nın ıeşebbüssünü akim bırakmak ciheti de vardır. Fakat İngilizlerin vaz' iyycti böyle değildir. İngi ltere hüküıncıi teşebbüse iştirak itmeden evvel mes'eleyi uzun uzadıya ınüıalii 'a ve tcdkik itmek mecburiyetindedir. Zira fı ' l-hakika tcşcbbüs-i ıııezkıir, ingiltere'nin rakibi bulunan Almanya'ya iras-ı zarar" idebil irsc de, diğer tarafdan Hindistanı da Ruslar tarafından tehlike altına koya­ bilir. Rusya' nın kuvii-yi askeriyye ve bahriyesini tanzim ve takviye itdikten sonra yeniden İngiltere'ye karşı Asya'da Alınanya'daıı daha müdhiş bir rakib olmak hakkını kim te'miıı idebilir'I 13u gibi tebdiliit tarihde az mı vukü' bulınuşdur? Zaten İngiltere, ta öteden beri Hindistan' ı yalnız Rus tecavüzüne karşı ınüdiifa'a ıtmck mec­ buriyetinde değil midir? İriinda hemen hemen hakimiyet mutlakası­ nı ıe'min itmiş olan Ruslar içün İngiltere kendi eliyle Hindistaıı'a doğru bir yol da açarsa acaba atide Hindistan ' ııı sclfımet ve bekası­ nı kim te'min idebilir? İşte şu su'allerdir ki İngiltere hüküıneıini ıniivera-yi İran hattı hakkında bir çok tereddüdlere sevk idiyor. Ve bu tereddüdler sayesindedir ki hatt-ı mezkür henüz kuvveden fı 'ilc çıkamıyor. Fakat Ruslar bütün kuvvetleri ile çalışıyorlar. O i ' l-ahire mu­ vaffak olacakları ına' lüın değil ise de; her şeyde, ve her işde Os­ manlılığın ve 'iilem-i İslam'ın önüne çıkmayı kendisi içüıı bir mes­

lek ve vazife ittihaz itmiş olan Rusya hükümeıi şu ıııes'elcde de ay­

nı tarika siilik olduğunu gösterdi. Bu münasbctlc bizim bir an evvel

İngiltere ile görüşüb uyuşınamızın dercce-i ehemmiyeti tebeyyün idiyor Şu lüzumı riciil-i devletimiz elbette ki takdir itmişlerdir.

Ahmed Ağaycf

85 İras-ı 1.arar; 1.arar gcıinnc. 245


Doç. Dr. Abdullah Gündoldu

4.14. Siyasiyat: Mühlik Bir Maraz (Cilt: ( 1-8), Ay: 6, Yıl: 1328, Sayı: 1 9-201, Sayfa: 368-370: Ağustos/ Eylül 1 9 1 2) Tarih-i İslam 'ariz ve amik bir sıiretde tedkik idilirse akvam -ı İslaıııiyc ' nın ıii öteden beri ma'rıiz oldukları maraz-ı mühlikin ifti. rak ve ihtilafdan ibaret olduğu tebeyyün ider. Şu marazın asar ve te­ zahüratını ıa bidayet-i islamiyet'de müşahede eylemek ka bi ld i r. Hazret·İ Resul Ekrem"in vefütı günü bile şu müdhiş maraz kendi si ­ ni gösterdi. eyyaın-ı cehalete has ve ruh-i İ sl amiyete taban tabana zıdd olan şu hal, İ sl ii m iyy e tin vasıta-i zuhıirı olan ziit-ı mübarekin vefütı dakikasında bile te c el li eylemeye başladı. Fakat ruh-ı nebevi ile nıütcncffıs ve lıakayık-ı İslamiye'yi hamil bulunan bir kaç zat-ı mc'alı sıfüıın h imme tleri sayesinde cyyaın-ı cehalet hissiyatı bu ke­ re de mağlüb idildi. Makiim-ı mu'allii-yi hilafete intihiib idilcn. Ebü-Bekr Sıddık rad ya l l ahü anhü ilk hitabelcrinde: "İslômiyeti, ka­ hili zeval olan cesed-i mübarek Mahmudiden add iden/er içün İslô­ miıyet arıık hitdi. yokdur; Fakat İsl<İmiyyet 'i beşeriyetin sa 'ôdeti11i müıeke_ffıl bir silsile-i hı.ıkôyık-ı ôsumôniden add iden/er içün islc­ miyeı ebediyyen bdkidir ve işte biz şu İslômiyeti ibkô ve neşr vazi­

fesi ile 1111/kelle.fiz. " Siyiikında beyan efkar ittnişlerdir. F i ' l - h ak ik a i s liimiyyc ıin başında tezelzül ve tereddüd-i na-pe· zir bir kuvve-i ha k im e- i (Sayfa: 369) ma'kule ve meşrıi'a ile bütün iradad ve temayyülat-ı şahsiyeleri aynı mecraya, aynı gayeyi mu­ kaddcsiye doğru sevk iden Ebıi-Bekr Sıddık, Ömer ibn Hattab radi­ yallahü anhüm gibi muktedir zevat bulundukça tarih-i beşeriye tdc emsali na-mesbıik ve hakikaten mu 'cize-nüma bir fa'aliyet, bir ik­ tidar ibraz idildi. Zira hayiit-ı i c t ima ye mil liyeti mütehilif-i mütezadd ve iriidaı

ve t em ii y ü l ii ı- ı şahsiyeye malik olan milyonlarca nüfusun ictimii' idcrck bir k iıle-i va hide teşkil itmeleri içün en birinci şart, en um­ <lc-i esas nizam ve intizama riayet itrnelcridir. 246


Ümmetten Millete Nizam ve intizamı te'min içtin de iki kuvve mevcuddur; birin­ cisi kuvve-i kahire-i kanün, diğeri ise vicdan-ı milli! Evvelkisi bir kuvve-i maddiyedir ki hudud-ı tabi 'iyyesinden çıkmak teınayüla­ ıında bulunan iradat-i şahsiyeleri derhal hudud-ı mezküre dairesine sevk ider. İkincisi ise bir kuvve-i ma'neviyedir ki insanlan kendi te­ ınayülat, arzu ve irade-i şahsiyelerini bir maksad ve gaye-i aliycııiıı istihsali içün mcnfa'at-i umümiye yolunda feda itmeye sevk eyler. İşte bidayet İslamiyet'de, vefaı-ı nebeviyi müteakib biz şu iki kuvvetin de aynı derece hakim olduğum görüyoruz. Yukarıda arz it­ diğiıniz gibi vefat-ı nebeviyi müte'akib cyyam-ı cehalete mahsüs ahval ve 'alamat kendilerini göstermeye başladılar. Zuhür İslamiye­

te kadar müteferrik ve müteharib kabail-i vahşiyyeden ibareı olan Arablar İslamiyet sayesinde bir kitlc-i vahide, bir millet-i muktedi­ re şekline girmekdeler iken veiat- nebevi münasebeti ile eski hal ve evza' yine baş göstermek isti'dadında bulundı. Rü'csii-yi kabail es­ ki vaz 'iyyetleri ahz itmek arzusunda bulundılar; Ötede beride kıya­ ma, isyana şurü' itdiler; İslamiyet'den bile haric oldular; Medinc 'dc Ensar ile Muhacirler arasına hilafet mes'elesi münasebeti ile sokul­ muş olan niza' ve şikfil< da şu ahval-ı umümiyenin başka bir tecel ­

li, bir tezahüründen ibaretdi. İslamiyet müdhiş bir tehlike karşısın­ da bulunuyordı. işte

o zaman vicdan-ı millet kendisini gösterdi. ruh-ı i slamiy­

yetle mütehalli, maddi ve ma'nevi mevcudiyetlerini İsliiıniyet 'e vakf itmiş olanlann kaffesi hemen tehlikenin azimetini derk iderek bütün kuvvetleri ile izalesine koyuldı lar. İradat ve temayülat-ı şalı­ siyeler unutuldı. Arzu ve İhtirasat-ı ferdiyeler menfaat umümiyeye feda idildi. Evvel be-evvel Faruk-ı a ' zamın ittihad-ı iirii ile intihfı­ biyle vicdan-ı milliyi taşıyanlar içinde ihtilaf ve şikak her-taraf idil­ di. Şimdi sıra kuvve-i kahire kanuna geldi. Ekü-Bekr Sıddık, Ömer bin Hattiib zamanlarında, kavaninin bütün efriid-ı ümmet hakkında

247


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu seyyanen ne derecede şiddetle tatbik idildiği cümlece ma'himdur. İ şte bu münasebetle şiriize-i vahdeti bozmak temiiyülatında bulunan ve sırf eyya m - ı cehalete mahsus olan iradat-ı ferdiyeler d aire -i ına 'kuleye sevk idil erek tarih-i İsliiıniyet en zerrin sahifelerini şu

iki lıalifc-i z i şiin ııı eyyamında haiz oldu. Fakat eyyiim-ı cehalet ruhu henüz bütün bütün mahv ve nabud idilemcıııişdi, lı eva y i ııesimi de geziyordu, kendisi içün müsaid şe­ rait arıyordu. İşte şu müsaid şeraidi Osman İbn 'Aflan ve Ali ibn Ebü- Talib lıazeratı zamanlarında buldu. Osman ibn ' Afran radialla­ hü 'anhü hazretleri tarafından ibraz idilen uffik bir za'af mizac-ı te­ mayülaı ve iradat-ı şahsiyeler içün vasi ' bir meydan açdı, şiraze i -

dev let bo zu lmay a yüz tutdı. Bu hal Ali İbn Ebu-Talib hazretleri za

­

manında daha ziyade kesb-i şiddet itdi. Caıııel, Sıffın, nehr-i dan muharebeleri İs lam i ye t i ebediyyen dag-dar idecek tiirih-i İslam" ın k an l ı ve faci 'a-dar sahifelcridir. Havaricin zuhuru, Kerbela vakı'a­ i müdhişesi. Yezid ve Hüecae İbn Yusuf gibi hakimlerin sahne-i İs­

lamiyet'de nümayan olması şiraze-i hükümetinin tamamen bozu l­ dığı ve bir he re ü mere-i umumiyenin, anarşisini kaim olduğunı gösterı yor. Ali ibn Ebi Talibin katili olan ibn Müleemden kerimesi Hazret i -

zcynep "Babam halifeyi niçün öldürdük?" diye sordukda kati l : "Ben

h a l ı fe yi öldürmedim, Ali 'yi öldürdüm; el-hükm i ' l-lah" diye

cevab vird i . Bu günkü Avrupa anarşistleri başka bir şey söylemiyor­

lar. Anarşi cari ve hükümran olan bir yerde ne viediiıı - ı millinin, ne de kavaninin tatbikine meydan kalmaz. Anarşiye karşı konulacak yegane k uv vet istibdaddır. Milyonlarca iradat ve temayülat-ı şahsi­

yele r in here ü mere-i umumi içinde yek diğerleri ile çarpışmalarına karşı yeğ a ne ı,:ıkabilceek kuvvet nemayine bir irade-i vahide-i kahi­ re olabi l i r. Beni Ümeyye ve Beni Abbasiye zamanları hakikat-i hiil­ de İ slamiyet 'in esas ve erkıin-ı hükümet hakkında vaz' itmiş oldu248


Ü mmetten Millete ğu kavaide tamamen muhalif olan bi r usül-ı istibdadın te'sisinden başka bir şey değildi. Ye bu da çaresiz idi. Üstad-ı fazıl Manastırlı İsmail-Hakkı-Efendi hazrelerinin "Sırat-ı müstakim" sahai fınde

ta­

rih İslamiyete ' a' id neşr itmiş olduğu ·tetebbu'iıtda buyurul uyor k i :

"Arablardan birisi Haccac Ebü-Yusuf'a: S e n Fiıruk-ı A'zamın za­ manına yetişdin, adaleti gördün, niçün o hal i fc-i zişanc ıınıisal it­ mezsin?" dimiş Buna cevaben Hüccac da demiş ki: . . Ffıruk-ı A'zam zamanında Ebazer vardı, sen Ebazer ol da ben de Ömer olay ı m ı " Şu ufak cümle tam bir hikrnct-i hükümctdir! İ b n

Mülcemlcrdir

ki Yezidleri doğuruyor. İstibdad, anarşi yek diğerlerinin şerik ve re­ fik-i gayr-i melarikidir. Anarşi olan yerde mutlak istibdad olur. istibdad hakim olduğu mahalde mutlak anarşi vücud bulur.

Ve

Tarih-i

İslamiyeti ıedkik idiniz. Zahiren kavi bir hükümet müstcbd idcnin hükümranlığını göıürsünüz. Rüesii-i kabail, akvam ve milcl-i İslam yek diğerleri i le çarpışmakdadır. Dii' ima bir seyliib hfınindir ki akı­ yor. Halta düşmana karşı gönderilen asiikir-i İslamiye

arasında şu

haet-i ruhiye bir dürlü olarak (Sayfa: 370) ıüesa arasında istirkiib kanlı facialar, çarpışlamalar hiçbir zaman eksik değildir. İşte akvam ve milel-i İslamiyenin dehşet-nümii bir sfırcıde kutuna başlıca sebeb de şu ahviil-i ruhiyye ol ıııuşdur.

sü­

Endilüs 'de

suret-i İsliimiyet ' i n sfıret-i inkirazını. Hindistan'da hükümet-i İsla­ ıniye 'nin sükutunu, Afrikii'yi şimalide, Asya-yi garbide bu kadar İslam saltanatlarının tarih-i izmihliilini der-hatır idiniz: hep aynı se­ bebi, aynı hali göıürsünüz. Biz Müslümanlar ihtirasaı, ın fi 'fılat . te­ miiyüliit-ı şahsiyemizi menii fi ' - i uınumiyeyc feda itmek hassasına malik değiliz. Bizim en büyük, en mühlik hastalığımız. da bundan ibaretdir. Fakat şu hastalık münasebeti ile

marnzımız

düçar olduğu­

mız zilletler, musibetler bile bizi ikiiz idemiyor. Manastır vakıa-i elimesi bugün her bir müslüıııaııı la

nıh ve

kalbinden cerihadar itmelidir, biz şu vakıa 'ııın mübaşirleri tarafın-

249


Doç. Dr. Abdullah Gündotdu dan de r- me yan idilen müde'iyat ve mutalebatın mahiyeti hakkında bcyan-ı ctl<:ir i t mcyec cği z. Bunlann hakkı olduğunı teslim itsek bi­

le yine şu hakkın ist irdadı içün müracaat idilmiş olan tariki tasvib idecck dünyada bi r sahib-i vicdan. bir sahib-i iz'an bulundığını bi­ le ıasavvur itmiyoruz. Eğe r bugün ser-karde Abdülhamid bile bu­ lunsaydı ve mem l ek e t i n içinde bulundığı gavail ve mükilatla bera­ ber bir d böyle gaile ika' itmiş olsaydılar, biz bila- tereddüd şu gai­ leyi ik a idenleri -kim olursa olsun- cemiyetsizlikle vasf iderdik! '

Zira

bugün bütün Osmanlılann, bütün müslümanların üzerine yega­

ne bir vazife tahmil idilmişdir ki oda karşımıza çıkmış olan, bizim mcvcudiyet-i milliye ve diniyemize bile hitam virmek niyetini be­ lcmckdc bulunan düşmanla müttehiden ve müttefıken pençeleş­ mckdcn ibareıdir. Eğer bize zulm ve şetm, kahr ve cebr olursa bile bız şu düşmanı bcr-taraf idinccye kadar her şeye sabr ve tahammül itmeliyiz. Biz de bir vicdan-ı milli, İslamiyet'in şu son nişanesi olan

!ıılafet-i Osman i ye y i muhafaza itmek kaygusu var ise- böyle hare­ '

ket ıımcli y i z Bugün hesab vakti değildir. Katil katile bile el virerek .

düşnıan-ı umumiye karş ı çıkmalıdır. Zira ma'iizallah düşman aleyh

çalarsa, düşman vatanı makhür ve menküb iderse bugün is 'af " it­

dircccğimiz müdde' iyat ve mütalibatdan bile hiçbir behre ve seme­ re

göremeyiz! Halbu ki işte bu mevsimsiz, vakitsiz yapılmış olan şu

gibi harekatdır ki düşman içün en ziyade mediir zafer ve galebe ola­ b i l i r ' Şu

gibi harekatdan sakınalım ki göklerde ervah-ı enbiya kan

ağl ı yor ! '

86 ls'iıf; isıck

Ahmed Ağayef

ve ricanın

kabulü. 250


Ü m metten Millete

4.15. Baltık Mülakatından Sonra Cilt:(l-8), Ay:7, Yıl: 1328, Sayı: 20-202, Sayfa:387- 388: Ey­ lül/ Ekim 1 9 1 2 Etrafında bir çok kıyl u kaller, müheyyic şayialar deveran iden Almanya İmparatoru ile Rusya İmparatorunun Baltık denizi üzerin· deki mülakatları oldu bitdi. Mülakatından sonra tebliğ idilmiş olan beyanname-i resmi bize evvelden de bildiğimiz ve bin kere rıciıl-i siyasiye ağızlarından işitdiğimiz hakikatleri tekrar itmekden başka bir şey öğretmedi. Beyanname-i mezkürede harb-i hazır-ı meskut 'anh geçişdirilmekle beraber Rusya ile Almanya devletlerinin ara­ sında Balkanlarda istiitükonun lüzum-ı muhafazasına, sulh ve me­ salemetin ihlaline meydan virilemeceğine ve vaz'iyyet-i beyne'l­ mileliyede mucib-i endişe hiçbir mes'ele-i mühimmenin mevcüd olmadığına 'a'id nikat-ı nazarlarının tevafık itdiği söyleniliyor. Dimek ki mülakat-ı mezküre zann idildiği kadar asar mühim­ meyi tevelid idemedi. Zaten böyle olacağı mesail-i siyasiye ve icti­ maiyye ile tevaggul" idenler içün ta evvelden muayyen idi. Zira içinde yaşadığımız asr artık iki hükümdarın yek diğeri ile görüşe­ rek milletlerin mukadderatını ta'yin idebilmelerine müsaid muhte­ mel değildir. Asr-ı mezkurda umür-ı siyasiye ve icıimfüye üzerine hükümdarların iradaı şahsiyelerinden daha müsessir bir ' amil nıev­ cuddur. Şu 'amil de milletlerin kendileri ve anların meniifi '-ı haya­ tiyeleridir. El-yevm bütün Avrupa içinde bir devlet yokdur ki umür­ ı

memleket yalnız bir zatın ve yahüd bir hey'et mümtiizeııin yed-i

iktidarında temerküz itmiş olsun. Her yerde memleketi idare iden ya doğrudan doğruya millet kendisi ve yahüd milletin ıcınayüliıt ve iradesini nazar-ı dikkate almak mecburiyetinde bulunan bır sınıf-ı ahalidir. Hatta Rusya'da bile şu kaide bir dereceye kadar hüküm­ fcrmadır. B inen-aleyh zamanımızda hükümdarların ve yahud nazır87 Tevagrul; fazlasıyla meşgul olnı, çok uğraşma.

25 1


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

!arın

ııı

ü l ii kat l ar ı eski ehemmiyyetini gaib itmişdir. Hükümdarlar ve

yahud nazırlar kendi aralarında görüşerek kabül itmiş oldukları ka­ rarların icrası içün mutlak millet tarafından tasvib idilmesi lazımdır. İşıe bunun içündürki el-yevm bütün Avrupa'yı müşevveş bir halde bulundıran ve her dadika sulh-i umüminin ihlali karşısında saklayan

Osmanlı-İtalyan muharebesi hakkında iki hükümdar ara­

sında teati idi len beyanname-i resmide meskUt anh geçişdirilmişdir. Zirii

hükümdaran müşarün-ileyhümanın efkar ve temayülatı ne

olursa olsun anı mevki ' -i icraya koyacak arkalarında bir milletin nıc vc ud ıyyet i ve bi ' l-hassa onlara tabi'yet idecek bir Osmanlı ve yahud İ talya milleti olmalıdır. Halbuki hükümdarlar da pek ala bi­ lıyorki evvela mensfıb oldukları milletlerin menafi'-i zatiyesine nıütelıal i f bir hareketde bulunamazlar ve bulunsalar bile ne Osman­ l ı l ı kda, n e de İ talya'da kendilerine tabi 'iyet idecek bir millet gör­ meyeceklerdir.

Fi ' l-hakika devr-i sabık Avrupa hükümdarlarını baş­

ka ı cii mü l c, başka an'iinelere alışdırmışdı. Bunlar istedikleri zaman zebun ve cebin bir

hükümet vasıtası ile kararlarını arzuları dairesin­

de icra itdiriyorlardı: bahş idiyorlardı,

Memleketin bir uzvını kopararak diğerine

yahfıd en mukaddes hukukum pay-mal idiyorlardı;

ışd en bi-haber m i l l et ses bile çıkarmıyordu. Fakat bugün hal ve mevk i ' Osnıanlıl ıkda başka bir renk ahz itmişdir. Bugün bütün Av­ rupa

ve hükümdarlarınca pek alii ma 'lum dur ki Osmanlı milletine

menafi ' -i zatiye ve şeref-i nefs-i milliyesine muhalif her hangi bir kakan yuıdıracak

hiçbir hükümet, hiç bir hey'et-i vükela mutasav­

v e r bile değildir. İşte Bunuun içündir ki hükümdarlar isteseydiler

bılc ııı i l let-i Osnıiiniye' nin temayülat-ı müşterekesinc karşı hiç bir karar kabul idemezlerd i . Meğer ki milleti cebren ve kuvve-i müsel­ leh a ile o

kararlarına tabi 'iyet itdirmeğe tasmim itmiş olsunlar! Fakat

zam an

da bunlar arkalarında kendilerini takviye idecek bir millet

bulurlar mıydı? Bu gün başkaları içün kan akıtdıracak, paralar sarf 252


ümmetten Millete

ıdcrek, harbin iktiza itdiği bir çok fedakarlıklara tcıiammül iderek ateşden kestane çıkartacak yeryüzünde bir millet bile bulunmaz' Binaen-aleyh hükümdiiranın harb-i hazır hakkında hiç bir karar it­ tihaz itmemeleri, ve hatta tavassut, müdahele, konferans gibi ve­ s a itden bile harf-i vahid bahs itmemeleri gerek kendi mil letleri me­

nafi ' nokta-i (Sayfa: 388) nazarından, gerek Osmanlılık nokta-i na­ zandan pek musib olınuşdur. Evet İtalya içün mülakatın böylece neticelenmesi pek acı bir darbe-i ma'neviyedir. Anlar nıülakat-ı mezkfıreden bir çok şeyler bekliyorlardı. Ümidlerinin kaffesi boşa çıkdı ve bugün İtalya nim-resmi ceridesi haibanc bir süretde: " İ tal­ ya 'nın

kendi seyf-i celladından başka istinad idecek hiçbir tem en ­

nisi yokdur" diye kendisine teselli yet viriyor! ı Ve keza mülakat esnasında ıereşşuh itmiş ve ın ü l ak aıdan sonra

deveran itmekde bulunan diğer bir takım şayiat da boş lakı rdıdan ibaret olduğu aşikardır. Ez-cümle mesela İngiltere ve Fransa tara ­ fından Tarblus'un İtalya'ya ilhakı tasdik idilmekde olduğu şayiası! Ta öteden beri İtalya tarafgirliği ile meşhur olmuş 'Tfın" gazetesi tarafından meydana atılmış olan şu şayi'a o kadar muhalif-i akl ve mantıkdır ki mahiyyet i 'tibariyle tahliline bile !üzüm gönnüyoruz. Biz şayi'anın doğru olduğum bile farz itsek yine her nev' ehemmi­ yyetden ari olduğuna kiiiliz. Zira Trablusun İtalya'ya ilhakını değil yalnız Fransa ve İngiltere, bütün dünya tasdik itmiş olsa bunun ne gibi bir neıice-i ameliyeyi havi olduğw11 biz kesdiremiyoruz. Ma­ dem ki biz muharebede devama, Tablusgarb' ı son dereceye kadar müdafa'aya azm itmişiz ve b i ' l-hassa mademki Trablusgarb müd­ hidleri hükümeı-i Osmaniyye'nin irfıde ve meyline rağmen bile mü­ eahidat-ı hüda-pesendanclerinde ber-dcvamdırlar; İngiltere ve Fransa'nın emr-i ilhakı tasdik idüb itmemelerinin ne eheınıniyyeti olabilir? Acaba İngiltere ve Fransa Tarablus'a asker sevk idüb de mücahidin-i muhteremeyi teslime icbar m ı i dcce k l cr' 1 Böyle bir 253


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı haydudluğu yapabilecek bir Fransa ve İngiltereyi biz tasavvur bık idemiyoıuz ' Daha birkaç hafta bundan akdem İngiltere ve Fransa hariciye nazırlarının meb'usan-ı millet muvacehesinde irad itmiş oldukları nutukları hala kulaklarımızda çııılayor. Hala Puankare'nin Fransa meclis-i meb 'usanında ve Sir Edward Grey'in İngiltere meb'usanında: "memleketimiz Osmanlı İmparatorluğuna tarihi bir an'ane-i meveddet rabıtası ile merbütdır. Bundan ma'ada h ilafct-i İslamiye'ye gayet sıkı ve ma'nevi rabıtalar ile bağlı olan milyonlar­ ca ahiili-i ıııüslinıeyi havidir. Binaen-aleyh bu dostluğı ihlal ve mil­ yonlarca teb'a-ı İslamiye 'nin hissiyat-ı dindaranclerini tahriş idebi­ lecek Osmanlılığa karşı hiçbir hareket bulunamayız" dimiş olduk­ larını hala işidiyoruz. Nasıl olur da bir kaç gün sonra aynı ricalin başında bulundukları hükümetler birden bire bütün Osmanlılan ve büti.in 'alem-i İslamı ceriha-dar idebilecek bir hareket-i gayr-i meş­ ruada bulunsunlar? Biz daha şayi'amn hadd-ı zatındaki başlığı, İn­ giltere ile Fransa 'mn menafi ' -i hayatiyelerine İtalya'nın bahr-ı se­ fid üzrinde ahz-ı mevk i ' itmesinin ne derecede muhalif olduğum sukütle geçiriyoruz. Görünüyor ki bu gibi şayi'aları Osmanl ı efkar­ ı umümiyesini iğfal ve tehyiç itmek niyeti i le meydana atanlar bi­ zim herşeyde kapılacağımızı, herşeyden müte'ssir olacağımızı zann ıdiyorlar1 Fakat abes! Biz şayi 'anın doğru olduğum bile kabül ide­ rck her bir ehemmiyetden ari olduğuna eminiz. Bu gibi şeyler ile İtalya 'nın hiçbir şey kazanmayacağına, Osmanlı efkiir-ı umümiye­ sinde iras-ı tezelzül idemiyeceğine emin olmalıdır. Biz hariciden asla tevehhüş itmiyoruz. Haricde ki ahval ve ev­ za ' ,

silsilc-i havadis öyle bir şekl ve miihiyet-i sebeb idiyorki bizim

mcsaıl-i hariciyeye pek de ehemmiyet vinnemize meydan bırakmı­ yor. o�ınanlılık etrafıııda toplanmış olan müteaddid, mütehalif ve ınütezadd-ı menfaatler Osmanlıluğın hal-i tezelzülünde öyle çarpış­ malar mahiyetini haizdir ki .. Ve şu çapışmalar Avrupa 'nın sulh ve 254


ü mmetten Milleıe

ıııüsalemet-i umümiyesini öyle mudhiş bir sürcıde ihlal idecck bir ıniilıiyeıdir ki menafi'-i mezkürenin yeğane çare-i tcvazunı yine Osmanlı İmparatorluğunun devam ve bekasıdır. Fakat bizi en ziyade düşündüren ahval-ı dahiliyyemizdir. İ tal­ ya ' y ı bize galib itdirebilecck yegane amil hakikaten dahildeki buh­ ranlar ve halecanlardır. Eğer biz hakikaten şu memleketi yaşatmak azminde isek, eğer biz şu memleketi kendi elimiz ile bitirmek cina­ yet ve hıyanet azimesini

irtikab eylemek kasdında değılsek, alı eğer

bizde hamiyet-i hakikiyeden zerre kadar eser var ise . . . Biz ne yapıl­ mak lazım ise yapalım ve yalnız şu memleketi bir an evvel şu kan ağlanacak kadar perişan halden istihlas idelim! Vaz' iyyctimizin ve­ hamet

ve ehemmiyyetini takdir idelim, Trablus'da Osmanlılık, İsla­

miyet yolunda canlarını, kanlarını isar iden mücahidinden utanalım ve cümlemiz kendi nefsimize galebe çalarak mücalıide-i azinıc ni­ yeti ile yek diğerimize karşı fedakarlıklarda bulunalım' Osmanlılar' Unutmayınız ki üçyüz küsür milyonluk İslamiyet bütün nazarlarını bize dikmişlerdir. Ve lan ebvab-ı asman açılmış, bütün ervah ve cn­ ffis- mukaddese bizi ser ve temaşa idiyor!

Ahmed Ağaycf 4.16. Vahim Günler (Cilt: (l-8), Ay: 7, Yıl : l328, Sayı: 21-203, Sayfa: 409-4 10, Sahife: 409: Eylül/ Ekim 1 9 1 2) Buhran-ı hazırın dercce-i vehamctini ta'yin içün içinde bulun­ duğumuz şerait-i hazıraya sathi bir nazar atmak bile kiföyct ider. Haricen bir dcvlet-i muazzama ile muharebe, dahilde meııılekcıiıı kıt'at-ı muhtelifesinde iğtişiiş" ve bütün şu gav:iile karşı koyabile­ cek yeğane muntazam kuvvet olan ordudaki iisfır-ı tercddiid ... İşle ahviil-i

hiizıramızın dehşet-nümün" hutüı-ı csiisiycsı.

88 lğıişiiş; kargaşalık, anarşi.

89 Dchşct-nümün; dehşet gösıcrcn, uyandıran. 255


Doç. Dr. Abd111/11h Gündoğdıı Biz şu hallere dalub kalmış iken elbetteki etrafımızı almış olan

düşmanların da hırs ve tama'ları kesb-i şiddet idiyor. Şiraze-i haya­ tı bozulınakda olduğu farz idi len bir devlete son tekme atmanın tiim

sırası gelmiş olduğu fikri elbette ki kesb-i kuvvet ider. Bulgaris­

tan "dan. Yıınanistan'dan ve siiir memleketlerden gelen haberleri mütala 'a idiniz Bulgaristan bir inhimiik-ı mahsus ile buradaki cere­ yan- h av adis i ta'kib idiyormuş ve havadis-i mezklırenin tevlid idc­ bi lcceği vaz ' iy y c t i karşılamaya hazırlanıyor. Hatta ba'zı müfTrit va­

tan-perver Bulgarlar nazırlarının hayatına su-i kasd icra iderek Bul­ garistan hükümetini h<il ve vaz' iyyet-i hazıradan isti!ade iderek Os­ manl lara i 'lan-ı harb itdirmeye azm itmişdir. İngi ltere. Fransa ve diğer memalikdeki bize hayır-hah olan

matblıat ise şu buhriin-ı vahime nihayet virilmesini bir lisan-ı niyaz ve tazarru ' ile bize tavsiye idiyorlar. Tehlike pek yakın, pek aşikar­ dır. Fakaı ma 'a 't-tecssüf bir tehlikeye doğru kendi ellerimiz ile atı­ l ı yonız. Ma'klı l nasihatları, hayr- heva'"' ihtarları işidecek ve kabül

idecck biz de ne kulaklar, ne de dimağlar kalmamış gibidir. Halbu k i bizden bütün beşeriyetin tarihin beklediği bu muy du? Zann idiliyor ki 'alem-i İslam 'ın dehşet-nümun sükütu içinde hiç olmasa ınakiinı-ı mualla-i hilafeti havi bulunan 'alem-i İslamiyet'in son mülca' ve penahı91 bulunan şu memleket kendine tevdi' idilmiş olan emaneti muhafaza idecekdir. Hiç olmazsa kürre-i arzda bir da­ ne İslam hükümeti kendi istiklal ve şevketini müdafa'a ve muhafa­ za ıderek kelimatullalı ' ın serbestane ciiri olacağına son bir me 'va olacakdır.

Fakat eyvah! Bu kadar memalik ve akvam-ı İsliimiyet'in sü­ rüklenmiş o l duğu hafre-i ma'dümiyet" bizi de bir kuvvc-i eiizibe-i 90

l layr-hcva; iyi c.Jilek lcr. hayırlı hevesler.

9 1 Mıild ve peniihı; iltica edilecek ve sığınılacak yer. 92 lıafrc-i ın;ı 'dümiyeı; yokluk çukuru. 256


ümmetten Millete

ınüdhişe ile kendi ağüşuna çeker gibi gözüküyor. Şu memleketlerin istiklal ve mevcudiyetlerini adem-i iibad nisyana s evk itmiş olan

asar ve ' alaimin bizim de içimizde nümayan olduğunu müıe'ssifa­ ııc ve müte ' l limiine" bir halde müşahade itmek mecburiyetindeyiz . Henüz birkaç ay evvel İran' ın ve Merakeş'in hayatına k 'alem çek­

miş olan havadis bizde de tekenür itmeye başladı. Ricfıl-i devlet- ve zimam-darfın-ı u mfır içinde ' adenı-i inıti­

zfıc'", efrfıd-ı millet arasında ihtilaf, t ereddü d teşeıtüt-ara.. İşte ,

ın cz kfır alaim ve asarın başlıcaları, en kavi, en muhkem h ük üm eı

­

leri ve saltanatları yıkabilmek mahiyet ve isti 'dadını havi olan şu

'alaim ve asar bizim gibi kuva-yi maddiye ve ma'neviyesi gayr-i muntazam, etrafı haris ve müntakim düşmanlar ile muhat bir devlet

ve millet içün bütün ma'nasıyla mühlikdir. Bu kadar perişanl ıklar içinde, bu kadar tehlikeler karşısında bulunan bir devlet ve millet kendisini yalnız kırılmaz, kesilmez bir ittihiidla idare; meııfıfı '-i umumiyenin iradat ve mena fi '-i şahsiycye galib olmaları i l e müdfı­ fa'a ve muhafaza (Sayfa: 4 1 0) idebilir. İran ve Merakeş bu kfı ' i dc­ i ictimaiyeye tebiiyyet itmediler. İrfıdat ferdiyelcr çarpışdı, cfrfıd- ı millet y e k diğerine karşı çıkdı, herkes kendi likr ve a m ii li n de ısrar

ve inad itdi; işte bi'n-netice istiklaliyet ve mevcudiyet nıilliyeleriııi gaib ildiler. Kendimizi aldannayalım. Biz de aynı tehlike karşısındayız. Bunu her bir Osmanlı, her bir müslüman gömıelidir. anlamalıdır. Saymış olduğumız tarik-i felfıket-eııgizde biraz da h a i leri gidersek

emin olalım ki hfık-i-piik-i vatanı maazallah düşman ayakları ile çiğnenmiş göreceğiz. Biz kendi kendizimlc uğraşırken zfııen asır­ lardan beri ma'dumiyyetimizi kendileri içün bir hedef, bir fııııiil edinmiş, Osmanlıların bırkaeakları harabeler üzerinde kendi saadet 93 ıııütc'ssif1inc ve mütc'llimanc; esef ve elem duyacak biçııııdc 94 ' adem-i imtizac; birliktelikten yoksunluk, bir bütün oluşturamama. uygunsuz· luk. 257


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı ve saıvctlcrini ıe 'sis i tmek hevesi i l e yaşayan düşmanların üzeriıı­ ınizc a ı l a yac a k l arı nda asla şekk ve şübhe itmeyel i m . Şimdiye ka dar

şu dü �ın anl a r ı harb-i hazırdan isti ffıde ile üzerimize atılmak cesare­

tinden mahrum itdireıı Osman l ı l ar içinde devam eitmekde olan ittı­ lıad ve i t t i fak idi. Eğer maazal lah bundan sonra aramı7..a sokulmıı� o l an a dc m - i iıntizac ve ittifak kesb-i şiddet idcrse., eğer ordu-yı Os­ maniye'dcki tcreddüd ve tezelzül devam iderse mezkur düşmanla­

rın v a ı a n - ı Osmaniye tecavüz ideceklerine emin olalım.

B izim yeni teşekkül itmiş olan he'yet-i vükeladan ve meclis-i

meb ' ü s<iııda n yeğane temenniyatımız, yegane istirhamatımız kendi

vaz ' i yeıleri i ' miil ve harekatı ile m i l lete bir numune, bir timsal, bir rchbcr-i itti hiid ve ittifak olmalarıdır. H içbir fırka-i şahsi ihtirasat

ve

ıcmayü laııııa meydan vinneyerek bütün dikkat ve vakitlerini yalnız

mem leketi düçar bulunduğu müşk.iliitdan istihliis cihetine aıf ve sarf itsün ler. Bugün fırkalardan, temayülaı-ı şahsiyeden ziyade ihtiyacı­ mız memleketi düşünmektedir. Unutmayalım ki cümlemiz bila-is­ tisna gayet v ah i m bir tehlike karşısındayız. Unutmayalım ki tehli­ kcnın uhdemize vaz' ideceği mes 'uliyet gayet ağır ve büyükdür. Mes ' c lc yalnız Osmanlıl ıkla alakadar değildir. Bütün İslamiye­ t i de havidir. Maazallah bu memleketin başına bir felaket gelirse bütün İslamiyeti mahv ve nabüd add itmek caiz olacakdır. Artık ' a leın-i İ s lam iyetin , keliıne-i tayyibenin mülcii ve m e ' vası yeryü­

zünden kalkınış di ınekdir. Böyle vahim ve azim bir mes'ele karşı­

sınhda fırka-i şahsi ihtirasiit ile uğraşmak hakikaten küçüklük olur; vakar, ıeınkin, haysiyet ve şeref-i İslamiye ile gayr-ı mütanasib o l ur. Der-hatır ide l i m ki geçinnekde olduğumız buhranlardan mil­

letler kendi lerini yalnız bir fedakari-i umümi, bir ittihad ve ittiffik - ı tanım c vasıtası ile istihlas idcbilmişlerdir. B i ' l - 'akis bu gibi feda­ karl ı k lara, ittihad ve ittiffika adem isti ' dii. ibraz itmiş olanlar mahv ve niibüd ol muşlardır.

258


fmnıeıten Millete

Zaten halife-i müslimin ve binaen-aleyh 'alem-i İslam i yyet i n lıı fz ve müdafaası vazifesi ile mükellef bulunan zaı-ı mülk-i sinıaı �u lıa! ve evzaı takdir buyunnuşlardır. S a dr-ı a 'zam Paşa hazretleri­

h i tab e n ısdar buyurmu.ş oldukları ferman-ı a l i yc l cr in dc bi 'l-hiis­

sa "Efkı:ir-ı ıımıimiyeniıı teskin ve hıızıin" luzlımı üzerinde ısrar it­ ne

ıııışlerdir. Halife-i müslimlnin şu emr ve iradelerine itıiba'cn lıcyct­ ı

vükela ve meelis-i meb 'usanın da, şu hak.ikateri takdir idccekleri­

nc kaviyyen eminiz. Fırka ve tefrika ihtirasatlarını düşmana ve teh­ l ikeye karşı olsun unutalım, yek diğerimize sarılalım, esas ve rülı-ı

dinimiz olan ittihad ve ittifaka ri 'ayet idelim. Bu münasebetle he m vatan ve devleti kurtannış, hem de kendimiz içün atide uzun uzadı­ ya münakaşa! ve muhasamanda bulunmak üzere asırlar kazanmış

oluruz. Nefsimize, hırslarımıza bu an-ı tarihide galib gelirsek a t ide onların inkişafı içün vasi' bir meydan hazırlamış oluruz. Eğer tdri­ b ve ihtilafda bir zevk, bir hazz duyarsak bile muvakkat bir zamün

içün tefrika ve ihtilafdan vaz geçelim. Ye illa düşman-ı bi-aınfın ge­ l ir. ne ittihadcı, ne itilafçı, ne hürriyet, ne de istihdiid tarafdarı ko­ yar ve o vakit ihtilaf ve tefrika içün bir saha bile bulamayız. Os­

manlılar şu hali gözleri ile gönnek isterlerse zincir-i es<irete giriftar olmuş olan mesela Kafkasya'da, İrfın'daki din kardeşlerini ziyiireı

i tsünler Bugün bu ml 'un ve ınenfür ihtilfirat neticesi olarak İran·a .

musallat olmuş olan Rus Kazakları hem hürriyet-perverleri, hem is­ tibdad ıarafdfırını bila-istisna, yakıp kesiyorlar, kimseye i fıiri'ık ve ihtilaf içün bile fırsat virmiyorlar. Acaba bu kadar tecaıiib-i tarihiye bizim içün bir ders-i ibret

intibah teşkil itmeyecek mi?

vc

Ahmed Ağaycf

259


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu 4 . 1 7. Bir Memleket Nasıl Mahv Olur

(Cilt: ( 1 -8), Ay: 7, Yıl: 1 328, Sayı: 22-204, Sayfa: 421-4 22: EylüU Ekim 1 9 1 2) Ben doğrusu sahaif-i tarihde felan memleket münkariz oldu. !Clan saltanata nihayet virilmiş bulundu, felan kavm ve millet main ve ııa-büd oldu . . . Gibi şeyler okurken bir dürlü anlayamıyordum

ve

kendi kendime daima diyorum ki: Nasıl olur da milyonlarca nüfiı­

su havi. asırlarca yaşamış, hükümranlık itmiş olan bir millet, bır ka vm , bir sa l ta n at birdenbire durub duruken in.kiraza doğru yürür. mahv ve na-büd olur?

l'akat bu gün i ç i nde bulunduğumuz ve bir müslümanı, hayatın­ dan bile bıkdıracak, bizar itdirecek kadar acı, müellem olan ahviıl

bana şu mu'ammayı keşf itdiriyor ve avamil ve anasır-ı inkiraz iyc·

nin neden ibaret olduğum ayn c'l-yakin gösteriyor.

Ben e vv e la burasını anlamıyorum ki bir milletin, bir saltanatın

inkiriiz mahvı içün en evvel o in.kiraz, o mevt, o milletin kalb ve di· ıniiğ ı nda cfıy-giir olur. Memleket ve vatan evvelce efrad-ı milletin kalbinden sıyrılmış bulunur. Efrad-ı milletde kendi infi'alat ve ihti· rasatlarını, kendi h is si yya t ve efkar-ı şahsiyyelerini memleketin

menali "-i umü miye si namına feda idecek kadar metanet-i ahlakiy· ye, sel;i bet-i ma 'neviye kalmıyor. Memleketi, saltanatı halas itmek ıçün ma 'nen, maddeten kendilerini kurban idecek efrad yor.

az

bulunu­

Siiniyyen: Burasını anlıyorum ki bu hal, ya'ni memlekete ·adem-i merbütiyyet ve ihtiriisat-ı şahsiyenin menafi'-i 'amme üze­ rine tehakküm itmesi bütün e friid-ı milletin iradat-ı zatiyyeleriııi

ge v şediyor, za 'i flaşdırıyor; galat-ı rü 'yet ve idrak eseri olarak her­ kes kendi elldir ve lıissiyiiıında inad itmeyi bir 'alamet-i me tanet ve şeca 'iit add itmeye başlıyor. Hakikat-i halde bu bir esaret-i manevi ­

yeden başa hir şey değildir. Metanet add itdikleri şey kendi ihtira· 260


ümmetten Millete >at

ve infi'alatlannın altında zebiın ve esir kalarak anlann ara' e it­

rnckde olduğu mu'avvec yollara sapmakdan ibaretdir. Salisen: Böyle bir vaz' iyete sokulmuş olan efrad-ı ınil lctde kııvvc-i müdrike ve mukamenin muvazenesi bozuluyor. Efrad-ı nas havadis ve vakayi 'i ihata ile tahlil ve tedkik idemiyorlar mahiyeti ve derece-i vehameıini derk eylemek istia'dadından ınahrüm kalı­ vorlar. Herkes bilmeyerek, istemeyerek kendi infı 'alaı ve ihtirasa­ tın baziçesi olduğu halde kendi fıkr ve hissiyatını en musib''' ve en muvafık hakikat add idiyoruz. Ye onların tezahür itmesinde, onla­ rın

hayz-ı husule gelmesinde malik olduğu bütün kuvveti ile ısrar

ve inad idiyoruz.

İşte bu münasebetle efrad-ı nas arasında mevcudiyyeti memle­ ket ve devletinin hayat ve bekası içün yegane zfımin96-i hakiki olan rabıtalar bozuluyor. Ruh-i cemiyyet yerine rüh-ı fcrdiyyet ka'im oluyor. Evvelce vahld-i küll olan bir vüeiıd yavaş yavaş bir çok gu­ rüplara, fırkalara bölünüyor, inkisama uğruyor. Sonra inhilal ve in­ kisam şu fırkalara bile srayet idiyor, bunları da yavaş yavaş hii-i-i ferdiyete sevk idinceye kadar taksim ve tahlile diıçar itdiriyor. Bi'l­ ahire hayat-ı ictima'iyenin bütün şirazeleri bozuluyor, metin ve ra­ sin" bir vahid-i küll yerine inhilal ve inkisama uğramış gayet gev­

şek ve za'if bir çok vüciıdlar ka'im oluyor. (Sayfa:422) Yukarıdan beri ta'rif itmekde olduğunıız a15inı-i inki siim ve inhilal bir tazyik-i harici ıe'siri ile elbetteki daha ziyade bir sür'atle icra-yi tahribat ider. Bu gibi ıazyikiit-ı harice arasında en mü'essiri, harbdir. Zaten içinden bile inhilale uğramış olan bir

hc 'yet-i ictima'iye harici tazyikat te'siri ile elbetteki emr-i inhilfıli­ ni daha ziyade tesri'" ider. İhtirasiiı ve infıaliit daha ziyade kesb-i

95 Musib; yanılmayan. hedefine 96 Ziimin; kefalcı eden, kefil.

varan.

97 Rasin; melin, muhkem, kavi.

98 Tesri'; seri olarak, hızlı,

sünııli.

26 1


Doç. Dr. Abdullah Gıindoğdıı

kuvvet iderler; ınuviizene-i ma'neviye daha ziyade bozulmuş olur; ferdiyetin ietinıa'iyet üzerine tehakkümü daha ziyade kesb-i şiddcı

idcr. hte tfım şu sıralardadır ki hal-i inkisiim ve inhilale uğramış olan bir hey"et-i ictimii'iye dahil veya hariciden ' iinz olan bir te k­ me neticesinde zaten hal-i ferdiyyetde bulunan ve hayiit-ı icıi­ ın;i ' iyclerini müdiifa 'a ve muhafaza kuvvetinden mahrum ka l m ı ş ulan bir muhit mahv ve na-bud olur.

Eski Asya İmpiiratorluklarının, Endülüs'ün, hiliifet-i beni Ab·

biisiye 'nin, Roma'nın ve Bizans'ın suret-i inhilal ve inkırazını, es­ btıb-ı izınihlallerini tedkik ve mütala 'a idiniz; hep aynı aliiim-i icıı­

nıii' iyeyi müşahade idersiniz. Her yerde efradın ayrı ayrı ve yek di· ğcri n e muhalif ve mütezadd meemu'alar teşkil itdiklerini. Şu

mec­

nı ü ' aların yek diğerlerine karşı geldiklerini, aralannda uyuşaına­ d ı k l arı111, herkes gördüğü ve hissetdiği felaket-i umumiyeye karşı

k uyı l ac a k esbab-ı tedaviyi yalnız kendi düşüncelerinde, kendi ilaç­

l a rı nda gö rere k başka larının erae itdikleri ilaçlan kabul itmemckde

ı srar ve

i nii d i ıdiklerini görürsünüz.

Bizans İmpanitorluğu 'nun son mülca' ve peniihı olan İ stanbııl

bile her tarafdan Osmanlılar ile ihata idilmiş olduğu, Ayasofya kub­ beleri Osmanlı ordusundaki macar mühendislerinin gülleleri altın­

da ti tred i ğ i , Mehmcd-Fatih hazretlerinin İstanbul surları üzerine

sun hücumları hazırladığı anda bile sırf ruhban yeğiine çare-i istih­ lası i 'azzclcri n''· şefaatindc görerek -i 'azzelere kurban kesdirilmck­

dc, i ' a zzclcr içün ayinler icra, mumlar yakmakda ısrar itmekdc ol­ d u k ları h a l de sınuf-ı asker ve me'murin devletde yine kendi arala ­ rındak i cntirikalara dalarak şu feliiket-i umumiye içinde bile adanı kayırmak, bir fırkanın diğer fırkaya tefavvuk itmek kendi meniifı ' -

i lıususiyclcri n i tc'min eylemek umun ile iştigal idiyorlardı. Bi'lt;tJ

i ';Jzzclı.:r: en azıılcr v e azizeler. 262


ümmetten Millete ahıre Mehmed-Fatih hazretleri şu inhilal ve inkısama uğramış olan çürük enkaza son tekmeyi vurdu. Ne Bizans kaldı, ne İmparatorluk, ne

fırka kaldı, ne de tefrika! Eyvah! Bu gün bile bir kaç yüz sene geçdikten sorua şu eski

8izans ' ı n enkazı atında muhtefı bulunan Bizans ruhu Osmanlılar­

dan dehşetli bir intikam alıyor. Bü rüh din-i mübin-i Ahmedi'nin bi­ ze

telkin itmekde olduğu hablü' l-metin-i inihad ve uhuvvet""i kıra­

rak bizi de aynı hallere, aynı perişanlıklara, ihtirasiitlara sevk itmiş­ dir. 13iz de aynı tazyik altında ezilüb bitiyoruz; ezlilüb bit<liğinıiz­ den bile haberdar değiliz. Bir gün gelir ki ne vatan kalır, ne hükü­ ıııet; ne devlet kalır, ne saltanat, ne fırka kalır, ne tefrika! O vakit eyvah nadim ve pişman olacağız; fakat şu nedametin ve pişman lı­ ğın semere-bahş olamayıcağı aşikardır. Cereyiin-ı havadis ve vukü 'at bizi önüne alarak sürüklüyor.

br devl c t- i

Nereye? Bilmiyoruz. Fakat bildiğimiz bir şey var ise o da varacağı­ mız noktanın sahil-i necat ve felah olmadığıdı. Haricdc

muazzama ile muharebe, dahilde ihtilal ve igtişiiş, asker içinde 'adem-i intizam ve inzibatb ... Dün "Halaskariin-ı millet" namıyla bir cemiyyet-i hafiye tezahür idiyor, bugün "Muhafaza - ı kiiriin-ı ıııcşruıiyyet" namıyla ona karşı diğer bir cem'iyet alabildiğine inti­ şar idiyor. Birimiz 'usiit '"'ın Osmanlı zabitanından birisini salben i 'dam itdiklerini tel ' i n idiyoruz; diğerlerimiz aynı ' usiitın şehirleri feth itdiklerini, kasabaları aldıklarını alkışlıyoruz; birim i z ıncclis-i ıneb'usıinın feshini taleb idiyoruz, diğerimiz aynı meclis içiin ölme­ ye müheyya olduğumuzu bütün cihana i ' liin idiyoruz. Yahu! B i ze ne oluyor? A k lımızı başımıza toplayalım. Eğer merd isek nıcrdliği­ ınizi evvela kendimize, kendi ihtirasa! ve infi 'alatımıza galebe it­ mekle isbiit idelim. Düşman kapı önündedir. Binlerce v atan ve din-

1 00 hablü' l-nıeıin-i iıtihiid ve uhuvvet; kardeşlik ve birliğin kuvvcıli 1 O 1 'us.!it; asi ler, isyancılar. 263

ıpı.


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu daşlanmız Afrika 'nın yakıcı güneşi altında bizim içün, bizim şan

ve

şerefimiz içün gece ve gündüz mücahede idiyorlar. Bari onlardan utanal ı m , haya idelim. Ölmek, bitmek istiyorsan, kendimizle bera­

ber şu İslamiyyete de bir nihayet virınek istemiyorsan pek a ' la öle­ lim; Fakat böyle kendi kendimizi çiğneterek zilletle ölmeyelim. Ahmed Ağayef

4. 1 8. Siyasiyat: İcmil-i Siyisi (Cilt: 1 0, Ay: 6, Yıl: 1329, Sayı: 251, Sayfa: 283-284, Ağus­ tos/ Eylül, 1 9 13) El-yevm beyne ' l -milel hayat-ı siyasi üç noktada temerküz it­ mışdir: Londra ve Paris konferansları ile Balkanlarda. Londra

ve

Paris konferanstan harb-i zailin netayici ile uğraşdığı halde Balkan­

larda yeni bir harbin vukü 'ı ihtimali inziır-ı umümiyenin kısm-ı mü­ h i ınmini şu nokta'ya celb eylemekdedir. Hakikat-ı halde konferans­

l ar i l e Balkan ahvali arasında gayet sıkı bir rabıta mevcuddur. Her ne kadar mukaddemat-ı sulhiye muharibler tarafından im­

zalandı ise de Londra konferansı ile Paris konferansının vazifeleri şu mukaddemat-ı sulhiyede vaz' idilmiş olan esasatın tefenii atını ta ' lik itmekden ibaret ise de; her iki konferansın mesii.isi pek bati bir halde ilerlcyor. Sebebi de şu konferanslar ile Balkan ahvali ara­ sındaki zikr itdiğimiz rabıtadır. Gerek Londra, gerek Paris konfe­ ransları ciddi ve kati' bir süretde iş görmeye ve kararlar ittihaz it­ meye şürü' itmeden evvel Balkanlar vaz'iyyetinin ne şek! ve mahi­ yet alacağına muntazırdırlar. Zira Bedihidir ki Balkanlarda zuhür

idebilecek gayr-ı muntazır hadisat mezkür konferansların bütün mukarreratını her an alt üst idebilir. Muharebenin vuku'ı ihtimali ise bu konferansların mevcudiyetine ve ' illet-i teşekkülüne bile ni­ hayet vircbilir.

264


Cmmetıen Millete

Bundan mii'ada: Balkan iğtişaş ve teşevvüşünden dolayı gerek Londra süfera konferansında Balkancılan iltizam iden murahhaslar, gerek Paris konferansında bulunan Balkan delegeleri ıa'kib idecek­ lcri haıt-ı hareketi ta 'yininden acizdirler. Bunlann aralarına düşmüş olan ni!ak ve ihtilaf kendilerinin mesail-i münaza'ün fihada mu'ay­

ycn bir tarik iltizam itmelerine mani' oluyor. Binaen-aleyh her iki konferansda murahhaslar me'seleleri ta' lik ve ta'vike uğraşarak lcyıe ve leyi ile vaki kazanmaya sarf-ı mesai idiyorlar. Ve bu hal Balkan ahvalinin kesb-i vııziı' itmesine kadar imtidad idecekdir. Balkanlara gelince pek garib, emsali tanhde pek ender olan bir levha

'arz

idiyorlar. Dünkü dostlar ve müttefikler bugün yani par­

lak kendileri tarafından bile intizar idilrneyen bir ınuvatTakiyeı ve muzafferiyetin ikinci güni yek diğerine karşı adüv-i mübeyyen ke­ sildiler ve muvaffakiyetlerinin bütün netayicini henüz ikıiıaf itme­ den ğırtlak ğırtlağa gelmek üzeredirler! Balkanlarda sakin akvamın tarihini, ahval-i ruhiyesini bilenler içün şu hal pek ıabi'i görünme­ lidir. Bunlar asırlardan beri yek diğerine karşı derin bir lıiss-i nefret ve 'adavet besleyerek gelmişlerdir. Aralarında ne müşterek bir din, ve ne de kısmı izamın mensub bulunduğu ayın ırk bunları yek di­ ğerine ısındıramamıştır. B i 'l-akis muhtelit bir hayatın ıevlid itdiği her günkü temaslar, tesadüfler hiss-i adavet ve husumetlerini daha ziyade takviye eylemişdir. Osmanlı hakimiyeti müddetince dcvlcı-i 'aliye bütün dikkat ve vaktini bu adavet ve husumet-i ınütakabile yaııgınlannı ittaya sarf idiyordı. Öyle iken yine çetelerin hunin-i fa'aliyyetine, kıtallere, yangınlara nihayet vircmiyordı. Her ırk di­ ğer ırkı mahv itmeye çalışıyordı. Bunun içün ınensub bulundığı di­ nin ma'bedine bile başkasının elinde bulundığı içün taarruzdan çe­ kiıun iyorlardı. Bu kadar derin bir ateşin bir 'adavet ve husumetle mücehhez qulu nan akvamın ittihad ve ittifakları hiliif-ı tabi'at idi. Fakat üs265


Jhır. Dr. AIJdıll/11fr fiü11doğt/J,

maıuhl}a karsı bc>lcdıkleri ı3n"'-ı husümcı dolayısı ile ha'71 �iy�­

s.yyıin \C rıcal-ıdcvlcı şoylc bır iııiflik ve ııı:h.idı tc'min hıı�u,ur.­ dJ bıiııin kı;vveı ve ikııdzrlan ık çalısdıla�. ır.uaffak da oldııla- Bu 1aırak ve ımhadda� kcndılcrını;c pcit bıiyiık menifı' :nıi1.ir idilıym.

dı: Dalkan ımhiidı ve bu ııııhiid sıl.yc�ındc Avnıpa-yi .ı.arkidr: Oı­

ır.anlıhk vcıinc kiim olacıık l::uvvetn ı ·ııliif-ı :nüscllc�c hir 7amill'I? olaca�ı 2annıdıldıvcbu :nünascbcılc birokla ikihcdcfc iQhfo, jdı­

lo;ckdi Dır ıauli:lın Avnıpa dôircsindc hikımiytı-i l�bimiye'ci m­

h.iycl. dığcr ı:mıfdan Jcm:.inilim ce:-eyinım hliivlık kaydı içine ah.

narakkarşısıııa bırscd oihcnin çrkilr<:ekdi 1''nh1 Cıiitıinşu fua2iya­ ııa sııfbır hiıly.idaı ıhareı olıl11ğıı ıa t'wclden aşıkirdı.Fı'l-hıakilu. O;maıılılık mağlulı ıdildi Avnı?a-yi şa.rlciidc hakimiycı-i İsl:i.mı yc'ycnıhiycıv·rıldi l akinöıckı mıksıd,ya'ni Ccrr.ıanizir.ı scyl3

bı�a koyulacak �rddın hırscrabdıın !binıt o\duSu da ıczihür eyledi.

ve iıııliıkı gayr-ı ıabi'i olduğu. menli bir zcmİP (Sıı)·fıı: 214) iımiş bulundığı içün muvıılTôiychP

Halkan ııııh�d uzcrc tcşcklnıl

ıkıncı fııııı ho7Lılmay3. aksı ııcıiyie bahş iımcyc başlaCı. Bir il.en=

o

mcrli 1rmiıı

ncydandaıı k.alkdı mı, Osm.inhlık mıığlub idildi mı;

Artık miıl\1.'Iİklc:ri kendi aralannd.:ı yek diE.eri:1e bıığ:lııyıeok hİ\'bir r�lımı kalmadı; eski

'aCıivctkr, c�ki husiımcılcr biiıiin .şiddeı ve hid·

t!c11 ile ıcriıı-yı ıc's11 ıımc:yc N.şlııdı. Dulgnrisıan hı:mcn l3laYhkd<Sr. yu1. çc:vırcrc:k Cc:nn.:ınl7.mın pi�dıirı olan

lı�nuya'ya

ıcıııi.yül İl·

meye başladı. Avus:ul')'ıı'nın uıu'ivcneı ve mÜ7.it.eıo.imk:n ku•vı::ı :ılar.:ık kcm:lı mcdde'iyiı-ı kaı·miycsıni tc'miıı i�üıı dün.ki sılAh ar· kud:ışlıırınıı kar�! 'Fıl::dı. A)'Tlı nıüddc'iyiiı-ı lavmiycdc bıılunan Sır­

bış:ii.n ve Yunımi,taıı da ayın hıikl ılli.(;İm eylediler. Bunlar ise kcn·

dı mcddc'iy.iılannıı. ıcıvio.:i u;iin Balkan dcvlcılcr:nin in:flkını hu­

�uk gctınnış oldıı Ru�yıı ılı:: Fransa'nın ;c'yidinc guvcnıyorlardı.

102 �-.n. a�ırı. JıaJd ndc:1

fazla


Sımdiki nıfi.k ve şikiikm sctcbi ise 1.abı ıımış olduklan yerlcrı

kmdı ar.ılarında bvluşınnımalar:dır. hrr ıararayın

dcrc;c de

Makcdor.ya'nm her noktasını

ayıı hırsla ıddıiı' ıdiyor. Çı.inlıı ha ıarara

ın�nsub her rıokıada sakın akviımda:ı numune bulunuyor Bulgarıs· ı�n h�I ır:üniza' ıçLn dinde tulıman ııııf!ikniır:ıe �eriııım araeh ıdı· y<>r Sırbısıan ve Yt1naııisıan ise ıııi:"liiknarr.cdcn Ldlıl idcrck muha­ rehe esnasında ıhraz

i:miş olduklar:

fe.iiıkarlıkla;-ın mıkdarını ileıı

�ur<'rck taksim arazinin de o fodekulı:daı nısbcıındc olması ıale:ı :dıyo·l�r 1-'akat hakikathildc bürün bunlar, sııfkadinı ve asırlardan cbri Fılihlcrdc ıekcvvün ıımişolan husumcı vc udiıvv:tlc fe,crıi· nuıdan

b:ıışkıı.şcy c!cBildiı. bu kadar

Balkan inıhirlını

sa'y ve gayretle husiıle gcıüruı \C

ııaB.1:-ı mcıkı."ırr.ıfon hir çok mcniıf.' bekleyen Rusya ve Rusya'nm �yk: olan

Fnı.:ıu hii:iin şu halleri miısihede ıderck c!beneki sen

ı.fonıcc mı.infa'il ve mn8ayyi� oluyerlaı. lmfiik.ın bozulmaması 1ç1>n b-.iıüo kudrcı ve ilııidırl�n ile çalışıyo;lar Fransa parası, Rusya da n.ifüı.-ı �iyisiyyes:i ilt t�ki miincliklcn ıchdid ıdıyorlar. Lakın bu

"iimi:lcr mi11:66İr

olamıyor Gö�ıcr.1cn tarik-ı tesviye de lı;mısenm

ı�ine gelmiyor. Ne Çir'ır. hakemlıgi, n� de Pcıenbuııı:dı Halkan hu­ küınıilı boş niızırlarmdıın miııc�kkıl hır kcınferans tcklifı dcrde �iı·

rc·sıiz

clnıadı. Dil'::ıhirc Raınanya'nın ıŞ('" -nıidııhalcsı Jüşiınildı

Rus)"a .,ç Frnn:10 Ciplomisisi ve Romanya'y::ı nute:n-ı�ıan ıehlıkcsı­

ııi �k mihirımc bir !11'.ırctdc gösıcrıdlcr Roır.anya'nm y�m hı;.şınıla ıqı;lkiı'. itınckdc olan yeni Bulgıır kuvv:tınin itidc. bi-1-ha<-<a hıı

kcrı; dı: Sııtıi�ıım ve Yunnniston üzerine kcsb ıcf�vnık idcrsc ktııdı ıçün nekaCarnülılık ohıo•ğ•nı anlaıdı:ıır. Z:l.ıcn :om.:ıny::ı kcndısıdc

şu hakikati derk n.liyı.mlı. Fır�aıı bo;:.nm� clıın Romruıyıı içı.ın Sı­

lısm me'selcs.ind.t.:n :ııuğhl::ıı'"' olan

Uulı;ıırisıon is:ikl:-1i1Jc lıJkil:a­ kaçır:mu7.-

ıen buyuk bir bel! kesilebilir. Du kere Rom�nyıı fırsıııı IOJ !.!ııılbc'r. ııiiırıımı� t..: mr kamı�

'"


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

dı.

i ı i l a f- ı müselles devletlerinin tahriki de buna inzimam idince '

Romanya ka t ' i bir vaz'iyyet olarak Bulgaristan'a yeni bir harbin vuku ' ı esnası nda bi-taraf kalamıyacağını açık bir lisanla beyan ey­ ledi. Dimck Balkanlar'da el-yevm itilaf-ı müsellisin rehberliği ile sırf Bulgaristiin'ı i 'tidalc, iııifii k ı bozmamaya mecbur eylemek

ve

Sırbistan, Yu n an is tan ve Romanya'dan müteşekkil bir inihad-ı fı 'li ıcşekküil eylcmişdir. Buna karşı Bulgaristan ne yapabilir? Şu su'iile cevab vinnek içün bir ıarafdan Bulgaristan'la initak-ı müsellesin, diğer tarafdan bizimle kendisi arasındaki vaz'iyyet ve münasebatın

kesb-i vuzlıh itmesi elzemdir. Bi 'l-farz ittifak müsellisin Bulgaris­ ıanı i l t izam idcrse Bulgaristan müdavemet idebilir. Lakin mes'ele­ nin

şu tarafı gayet meşkıikdır. Binaen-aleyh Bulgaristan artık mü­

davemeı idemiyeceğini ve Rusya tarafından gösterilen turuk-ı tes­ viyedcn birisine yanaşmak mecburiyetinde kalacağıı daha ziyade karin-i

hakikatdir. Lakin şimdiden buna da katii bir suretde hükm

idilemez . Hal u vaz'iyyeı gayet mübhcm ve müşevveş bir halde kal­ ınakdadır. Ne k ad a r hazin ve kedcr-iimiz bir haldir ki bütün şu kavgalar, şu

nıüniiza'alar bizim bırakmış gelmiş olduğumız miraslar etrafın­

da v uk u ' bulurken biz etrafdan yalınız seyirci bir vaz'iyyet alarak bakmak mecburiyetinde kalmışız. Ah! Kendini bilen ve düşünen bir Müs lüman, bir Osmanlı içün bundan ağır bir hiil olamaz. Fakat şu felaketi yine biz kendimiz kendi elimizle hazırlamadık mı? hemen bu se h i fe l e rde vaktiyle ne kadar diid ve feryiid itdiğimiz, bütün şu lıallcrın vuku ' buliicağı ta evvelden kesdirmiş olduğumızı kiiri' leri­ m i z elbette ki tahattur idcrlcr. Fakat ne çare ki ş.a irin didiği gibi: Gıi.y eger gıişe to 11iile eger 11iile-i men

Ançi elbette he-cii-i key ne-resed feryiid-est1"' ı 04 Eğer bcnıın Kulağıma edilen fcryaddır.

inlemelerin gelirse I o inlemeler

268

ki

clbcııc

(vefasıza)


Ümmetten Millete

El-yevm bile şu felaketler şu hüzn-amiz haller karşısında, ken­ dimize geldik mi? aklımızı başımıza topladık mı? Hey'at. Şu su'fıl­ kre bu gün bile müsbet ve kat 'i cevab viremeyiz.

Ahmed Ağayef 4. 1 9. Siyisiyat: İcmil-i Siyisi (Cilt: I O, Ay: 8, Yıl: 1329, Sayı: 260, Sayfa: 423-424: Ekim/ Kasım 19 13) Haftanın bize getirmiş olduğu en mühim vakı 'a, Bulgaristan hükümetinin bir çok tereddüd ve bila-pervazlıklardan sonra bizim­ k doğrudan doğruya müzakerat-ı resıniyeye girişmek içün karar

virmesidir. Mes'elenin bi'l-ahire böyle bir netice ile nihayet bulacağını biz ta evvelden tahmin eylcmişdik. Hakkını müdafa'aya ' azın ve sebat­

la koyulmuş ve bu ' azmini te'kiden Edime ve Trakya'da üç yüz bin asker tehşid itmiş olan devlct-i Osmaniye bu hareki ile bile ınes'eleyi hali eylemiş bulunuyordı. Aralıkda düvel-i muazaınanın müdahalesi, bize karşı mali ve yahud askeri ıazyikaıın icra idi lece­ ği hakkında yapılmış olan gürültüler sırf bir blöfden ibfıreıdir. Av­ rupa'nın vaz'iyyetini ahval-i ruhiyyesini bilenler bu gibi blöflere ehemmiyyet virmediler, ne mali ve ne de askeri tazyikaıın icrası gayr-ı kabildi. Yalnız öteden beri Osmanlılığı Avrupa'ya karşı bir meskenet, garib bir korku ve vahime hastalığına tutulmuş add iden diplomatlar bu kere de görültiilerle, blöflerle _b izi tecrübe İldiler. Fa­ kat bu kere bi-hamdillah milletin ' azın u sebaıı sayesinde şu tecrü­ be semeresiz kaldı. Avrupa anladı ki hüküınet-i Osmaniye kendi nıevcudiyyetini bile şu namus ve şeref yolunda tehlikeye koynıağa karar virmişdir. İşte bu ve yalnız bu Avrupa'yı o tehlikeli tecrübe­ lerden vaz geçmeğe sevk eyledi. Bir kerre daha "Ölüme şeref ve ve haysiyeti için karar virmiş olan bir millet şeref ve n3ımisla yaşar" hakikati isbat idilmiş oldu. 269


Doç. Dr. Abdullah Giindoğd11 Ziitcn Avrupa n eye

istinaden bize karşı fı'ili tazyikiitda buluna­

cakdı" Avnıpa ' n ı n a ra d ı ğ ı hakk ise . . . O, bizim tarafımızda idi. Kuv­

Yine bizim el imizde i d i . Kalıyordu bir blöf ve tecrübe: Av­

rupa Ed i nı e ' n i n ilk işgali esnasında ınüteaddid kürsi hi tfıbetlerden,

vcı ise . . .

resmi bey ii n aı

m üş t erek notalar ile tehdidler savurarak şu tecrü­

be y i de yap ı ı . Fakat bu kere hükiimet- i Osm ii niye' n i n 1 9 Tem mu z ve

noıiisına v e ordunun muhterem

simaları tarafında serd idilen "Edir­

ne bizimdir bizde kalacakdır." Gibi kat ' i i fü de l e i n e ına 'rüz

kaldı .

Avrupa. karşısında her nevi ' hakarete ser-füru '"' idecek bir meskc­

neı deği l , azın u se ba t buldu. Ne yapacakdı? Ya tehdidlerini

fı 'ilen

icra ve ya h ut ihkiik-ı hakk itmek, halbuki ta müşterek notanın t a k­

dimi anından ile h erke sç e ma' h1mdur ki hun-har ve yağma-gir Bul­ garl a r içün ne Almanya, ne Fransa, ne İ t a l ya hatta ne de İngiltere bir neferini, ya:

pa ra sı n ı bile feda itmez. Kalıyordu Rusya ile Avustur­

Yek d i ğ e r i n e tamamen z ı dd , muhalif fikirler, emeller besleyen bir

�u iki d e v l e t i n müttehiden hareket itmeleri ihtimal haricinde idi. Zaıcn Rusya ' ııın

S ı r b is ta n ' ı iltizamına rağmen Bulgaristan ' ı taht-ı

h i mayesine alarak anı Ru s ya ' y a karşı bir alet olarak

kullanma fikri

i le meydana at ı lmış olan Avusturya bu kere kendi müttehidleri manya

Al­

ve i ıa l y a ' nın kendisinden ayrılmak ihtimalini Rusya'nın da

Bulgaristan ' ı h i maye itdiğini

görür görmez, fikrinden vazgeçmek

mecburiyetinde kald ı . K al ı yordı Rusya: Bu hükümetin bize karşı ıa zy i k- i

mali icra i t me k kudretinden mahrum olduğu hcrke sce Olsa olsa Fra nsa ' y ı böyle bir harekete sevk idebilirdi.

Halbu kı F ra n sa bu kerrc şa y an - ı takdir bir istikliiliyet-i siyasiye ib­ m a ' l iimdur.

raz ı d c rek İsliivlık amaline hidmet

içün Osmanlılıkda ınevcud ken­

di mcniifı '-i azimesini t ehli keye sevk i t m ek is te mediğ ini kati' bir li­ sanla anlatdı. Kalıyordu Rusya'nın icraat-ı askeriyesi: Fakat b i ' l ­

farz (Sayfa: 424) Hükümet müşarün-ileyha böyle bir teşebbüse gi1 05 Scr-füni;

baş eğen. boyun eğen. 270


ümmetten Millete

rişc rck vilayat-ı şarkiyeyi istila itmiş olsaydı Bulgaristan' ı bizim dimızdc n kurtarmayacağı bedihi idi. Rusya' ın böyle bir hareketine mukabeleten bizim de Sofya'ya doğru yürümemiz, bütün Bulgaris­ ıaıı ' ı işğal ve oradaki hükümet iskaı ve tard ideceğimiz muhakkak ıdi.

Bu ise bütün Avrupa'yı yek diğerine karışdırabilecek bir hadise

olacakdı. Halbuki Rusya hükümeti bir tarafdan dahildeki ahvali. ın­ kı liibcıların kıyama hazır bulunduklarını pek a'la bildiği gibi, diğer ıarafdan aksa-yi şarkda kendisi içün pek vahim ahvalleriın cereyan ııdiğini de takdir idiyordı. İşte bunun içündir ki Çar Kmm'a seyahat içün 'azimet itdıği

haric i ye nazırı Sasanofu da Avrupa kaplıcalanna i ' zanı eylediği

ve

gün, "yeni ser-güzeştlerin ihdası içün tek bir Rus neferini bile feda itmem" dimişdir. Bize müşterek notalar takdim itmiş, hakkımızda bir çok tehdid­ ler savunnuş olan Avrupa içün bu girivedcn haysiyet ve şerefle çık­ mak içün yegane bir tarik kalıyordı: Bulgarisıaıı' ı bizimle doğnıdaıı doğruya görüşmeye sevk ve bu sayede kendi yakasını kurtamıak' Düvel-i muazzama fi'l-hakika böyle yapdı lar. Bulgaristan'a kendi­ lerinden artık hiçbir şey beklememesini ve yegane çi.ire-i halas Os­ ıııanlıkla bila-vasıta görüşüb i 'ti laf innek olduğunu anlaıdılar. Bul­ garitan bu tarafdan na-ümid kalınca çar-naçar müzakerat-ı rcsıniyc­ ye ibtidar itdi. İşle o andan i 'tibaren Edime ve Trakya mes'elesine

hail idilmiş gibi bakabiliriz. Zira Bedihidir ki Bulgaristan dcvlcı-i Osmaniye tarafından düvel-i muazzamaya son söz olarak takdim it­ miş olduğu 1 9 temmuz nota esasaııııı kabül iderck müzakerata giri­ şiyor. Başka �üretde müzakerata girişilmek ihtimiili olamaz. Yalııız arzu ve temenni ideriz ki müzakerat tazyi'-i vakte '"" scbeb olmasm. Mümkün derece sür'atle nihayet bulsun. Bulgarlara vakit kazandı­ rılm asın ve hükümet-i Osmaniye sulhün esasatını teşkil idecek ınc1 06 tazyi' -i vakte; vakit kaybı. 27 1


Doç. Dr. Abdulloh Gündoğdıı vadııı hemen Bulgar de l egele ri tarafından kabül idilmesini kat'i bir l isanla ıaleb i tsi n !

Trakya mes'clesinin böylece merci.m-ı millete muvafık bir sü ­ reıde hall ı di l mes i ile beraber Anadolu'nun inkişaflit-ı a ı i ye si n e me­ dar olacak bazı alaiınin zuhürunu da ma'aü'l-mesarr'0' görüyoruz. Bu aliiim içinde en mühinuni, İ ng i ltere , Fransa

ve Almanya arasın­

da k ı ı ·a-i m ezkü reye ' ii ' id rekabetin ber-ıaraf idilmesidir. Edime mes'elcsi

bitmek üzere olduğu halde şu rekabet de zail olmuşdur devlet-i Osmanniye'nin ebedi medar-ı hayiitı

Ber-vech-i m a ' lüm

olan Anadolu 'nun i 'mar

ve ihyası mezkür üç devlet arasında devam

ıden rekabet saye si nde kabil olamıyordı. feri nin kemali Suriye ve Karadeniz olan teşebbüsiit-ı nafı 'anin icrası devlet de kendi ara l arı nda

Mesela Bağdad ş i me ndü ­

sevahilinde bir çok mübrem

gayr-ı mümkün idi. Bu kerre şu

yek diğerlerine mürniina'at itmeyecek b i r Bundan sonra B ağdat

süretde tanzim itdiler.

hattının bir sür'aı-i kamile ile ikmal idilece­

ği. Suriye ve karadeniz se vahili n de

şimendüfer, yol, gibi bir çok te­

şebbüsiit-ı ' umraniyenin i c ra i d il ec eği büsat ın A ııadol u ' nun i hya

muhakkakdır. Bu gibi teşeb­

ve i 'manna ne kadar icra-yi te'sir idecc­

ğini izah itmek faz ladı r. Evet gönül isterdi man l ı paresı i l e icra ve

ki bütün teşebbüsat Os­

Osmanlı elinde olsun! Fakat ne yaparsın ki

biz de o iktidar ma 't-tcessüf mcfküddur dan bi ' l - hass a ecnebiler ist iflide dev l e t ve

üç

yüzleşdiler, menafi' -i mütakabilelerinı

ve icra idilecek teşebbüsiit­

ideceklerdir! Ma'-mafih b izi m

,

mü l kü n de bundan pek büyük istiflideler te'min ideceği

gar-ı kabil-i i nk a rdı r Yalnız el virirki biz de çalışalım; oturmayarak. .

d urma yarak çalışalım! Emin olabiliriz karar virerck ya l n ı z y i girrn i

ki çalışmaya, adam ol m aya

sene müttehiden ve müttefiken ibraz-ı

fa iil i ye t id ersek h erşe y i elde idebiliriz. Bugünki ahval-ı Trakya '

mes " c lesini n bö yl e

gayr-ı muntazar bir süretde hali idilmesi b i l e bi-

1 07 ma'aü ' l-mcsarr; sevinçlerle.

272


ümmetten Millete

zım içün bir ders-i 'ibret olmalıdır. Bundan altı ay evvel mes'clcnin böyle bir renk alacağını kim ıahmin idebilirdi? Zann idilınesün ki Bulgarları bu gün teslim-i nefse sevk iden Avrupadır! Hayır, bin ke­ re

hayır! Avrupa yine aynı Avrupadır. Yine o Bulgaristan'ın ınıızaf­

ne

değişen şey, Osmanlılığın vaz'iyycti, Osmanlılığın cl-ycvm ıe­

fcriyetlerini, mezalimini, tasallutlannı alkışlayan Avrupadır. Yeğ.i­

z<ihür iden ittihadı, Edime ve Trakya'daki ordunun ' azın ve sebaıı, inihadı ve ittiffikıdır.

Ahmed Ağayef 4.20. Siyasiyat: iemil-i Siyasi (Cilt: 1 0, Ay: 8, Yıl: 1 329, Sayı: 259, Sayfa: 4 1 1 -4 1 2 : EkimfKasım 1913) Düvel-i muazama her ne kadar kendilerini mu'telif, nıüttehid ve

her şeyi yapmaya muktedir göstermek istiyorlarsa da her gün.

belki her saat hakiki ve batini za'af ve nii-tüvaıılıkları daha ziyade tezahür itmekdedir. Bunun da en birinci ve hakiki sebebi, düvel-i

her biri zahiren müttehid ve müttefik görünmekle

muazama arasında itilaf ve ittihiid-ı batıni olmamasıdır. Bunlardan beraber biitıneıı

başka başka ve mütazadd-ı menafi"°' peşinde koşduğ için ittihiid ve ııtifakın istilzam itdiği kat'i kararlara sıra gelince ihtilaf ve tczfıd-ı bfıııni zuhür iderek hareket ve fa'iiliyyetden mahrum kılıyor. Eğer bu meyanda cesür ve fa'iil bir devlet çıküb da düvel-i muazzamayı ycııı bir hal, yeni bir hadise karşısında bırakmakla muhtelif ve mü­ tczadd-ı menafi 'nin çarpışmasına meydan açarsa, düvcl-i ıııuazza­ ınaııın yeğane düşünceleri bu kadar mütevahhiş bulundukl;m o çar­ pı�ma ihtimalini ber-ıaraf itmeye ve yeni hadiseyi tesviyeye sarf-ı ihtimam itmekde ibaret kalıyor. İşte şu hiilet-i nıhiyc düvcl-i muazI OM nıüıazadd-ı menafi ' ; karşıt çıkarlar. 273


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

zaınayı '"e mr-i vaki"' esiri itmişdir. Artık hukük-ı beyne ' l-milel, ka.

va ' id-i düveli ye her nevi' kudret ve kıymetini gayb itmişdir. Bunla­ rın yerine "emr- i vaki 'ler" ka'im olmuşdur. Yeni bir hadisenin VU · kü'i esnasında Avrupa artık bu hadisenin hukük ve kava'id-i bcy­ ııe 'l-ıııileliye ile derece-i nisbet ve tevafukunu düşünmüyor. Yeğa­ ne düşünülen nokta, şu hadisenin düvel-i muazzamayı çarpışdımıa­ daıı ıesviyesidir. Hayaı-ı beyne ' l-mileliyede yeni zuhur iden, kendisini kendi menafi 'ni düşünen ve hatt-ı hareketini isabetle ta'yin itmek isteyen her millet tarafından kemal-i ehemmiyet ve dikkatle mütala'a

ve

ıcdkik idi lmesi lazım olan şu hal, bi'l-hassa Balkan muharebesi

esnasında, icra ' -yi te'sir eyledi. Muharebeden evvel düvel-i muazzama tarafından "istatüko" nın beheme-hal muhafaza idibilcceği, netice-i muharebeden sarf-ı

n a zar Balkan haritasında hiçbir tebeddül ve tağyirata meydan viril­ meycceğini alanen ve resmen i ' lan ildiler. Halbuki biraz geçmeden yine aynı devletler "emr-i vaki"' kabül itmekde ve galibleriıı id­ dia'sını tervic iderek evvelki beyanatlardan 'udül eylemekde asla beis görmediler. Zaten başka süreılede hareket idemezlerdi. Zira

"statüko"nın muhafazası hakkında aralarında vukü ' bulmuş olan i 'ti laf sırf zahiri idi. Hakikat-i halde aralarında bir çokları statüko· nın bizim düşmanlarımız lehine ihlal idilmesi tarafdan idiler. Loıı· ra'da bir suln konferansı teşekkül itdi, bu kere "emr-i vaki "' iras it­ miş olduğu bütün netayicin tesviyesini yine aynı düvel-i muazzama

zahiri bir i 'ti lafla kendi üzerine aldı. Bir takım kararlar kabul idildı sulh-i umümiııin iadesi tahakkuk itmiş gibi oldu.

İşte tam bu sırada Bulgaristan Avriip a'yı yeni bir "emr-i vaki '""

karşısı nda bulundurmak istedi. Ziyade yer, mülk kazanmak niyeıı ile eski ınütlefklcri ile muharebeye girişdi. Bu hareketi Londra sulh

konferansını fi 'i lcn alt üst itdi. "Emr-i vaki" esiri olan Avrupa ses 274


ümmetten Millete bile çıkaramadı. Lakin bu kere "emr-i vaki" kendisini ika' idenin

değil, düşmanlarının lenihe olarak çevrildi. Bulğristan mağlüb ol­ du. Bu meyanda müteyakkız mütebassır Romanya Avrupa'nın her nev i ' hareketinden muattal kaldığını pek a ' la takdir yer eylediği içüıı Bulgaristan ' ı istila iderek "yeni bir emr-i

vaki"' i lave i t d i . Av­

rupa susuyordı, kelime-i vahide bile çıkarmıyordu. Düvel-i ınuaz­

zaınanın gözü önünde Bükreş konferansı teşekkül itdi ve Londra konferansının bütün mukarratını yeniden alt üst itdi. İki devlet - Rusya ve Avusturya- buna karşı i 'tiriiz itmek istedilerse de dü vel ­ ı

muazzama arasında "emr-i vaki'ye karşı" ittihad ve ittifak olma­

dığından muvaffak olamadılar. İşte tam bu sırada idi ki Osmanlılar da - "eınr-i vaki"' ika ' ı , başkalarının müklini gasb niyeti i l e d e ği l - kendi nıal-ı mcşıü ' i yyc­ lcrinin hiç olmazsa bir kısmını istirdad itmek maksadı ile Edime'ye

doğru yürüdüler.

Bu def'a levha değişti. Düvel-i muazzamanın şeref ve ha y siye t

hisleri kabardı. Parlamentolarda, kürsi-i hitiibetlerdc bize karşı yıl­ dınnalar yağdırıldı. Ve müşterek bir nota takdim idildi . Bu kadar ··cmr-i vfilci'"lere karşı serfu iderek kendi eliyle bile Londra sulh konferansı kan-lem yekün bir hale vaz' itmiş olan Avrupa bu kere bızc hitaben mezkıir konferansa ri 'ayet lüzümunu ihtar itdi. Avrupa

tarafından böyle bir hareket hem gülünç hem de mcnfürdı1 Yalnız zann idiliyordı ki iş Osmanlılığa ve Müslümanlığa 'fı' i d

olduğu içün b i r tarafdan Avrupa'nın vicdan-ı uın u m i y es i böyle rncnlUr bir hareketi te'yid eyler diğer tarafdan öteden beri hakkını teslim itmek meskenetine alışmış olan Bab-ı 'ali de gevşeklik ibraz idcr. Halbuki bu kere bütün Osmanlı milleti ve ordusu ile beraber

dcvlct-i Osmaniye'nin başında bulunan zat-ı muhteremin de böyle

bir m eskene te razı olmayacağı gibi Avrupa viediin-ı unıuıniyesinin

de

bu kadar açık bir zulmü te'yid idemiyeceği ınuhakkakdı. Sadrı275


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11 iizanı Paşa müşterek not ayı kemal-i nezaketle, lakin aynı zamanda ıııcııffır ve iğrenç olduğunı i tlıfım itdirrnekle beraber redd İldi. Av­

rupa vicdaıı-ı uııııimiyesi de zalim ve hün-har Bulgaristan içün Av­

rupa ' ııııı bu kadar açı k bir zulum irtikab itmesini tasvib itmedi. TcJı. vil<iyat-ı şa r k i y yc cihetinden müdahale ideceği söylendi. Halbuki

didlcr. yıldırmalar suya düşdüler. Bir aralık Rusya'nın müsellahaıı

Avrupa 'nın adcm-i muvaffakiyeti önünde böyle bir müdahaleııın gayr-ı k a bi l - i ıcrii olduğu aşikardı. Zira Rusya'nın vil3yat-i şarkiye. ye doğru yürümesine cevaben bizim de bütün Bulgaristan 'ı istila idcceğimiz nıuhakka kdı: Rusya bu münasebetle Bulgaristan'ı bi­

zim elimizden kurtaramazdı Vilayat-ı şarkiyeye gelince Rusya'nın o tarafa hücümu diğer alakadar devletlerin de müdahalesini cclb idccckdi ve bi ' 1 -ahire umümi ve azim ihtilalin zuhürı bedihi idi. Bu i se ne R u s y a ' ııı n nede bütün Avrupa'nın işine gelir bir hal deği ldi.

i şte böylece iş dolaşa dolaşa bir tazyik-i maliyeye müncer kal·

ınışdır. (Sayfa:

4 1 2)

Rusya bizi Londra sulh konferansına icbar iı·

dinnek içün düvel-i muazzaınadan bize karşı bir tazyyik-i maliye­ nin icrasını taleb idiyor. Rusya 'nın böyle bir talebi başkalarının elı i l e aıeşden lslavlar için kestane çıkarmak kabilindedir. Zira Rus·

ya 'nın, değil bize virecek, kendisine bile kifayet idecek parası yok­ dur. Bizim kadar belki daha ziyade ödediklerine mahtaçdır. Tazyik· i mali icrası dönüp dolaşıp fakr- ı maliye düçar olan bütün devletle­ rin merc i 'i olan Fransa 'nın üzerine tahmil idili yor. Fransızlar ise --sırf İslfıvlık amaline hidmet içün ve kendilerinin hiçbir menfa'aıı olmadığı h fı ld c böyle bir vazifeyi ita' idecekleri pek meşkükdur. Zi­ rfı bundan en evvel ve en ziyade mutazarrır olacak bi 'z-zat Fransız­ lardır. Fransa 'nın bugün Osmanlılıkda bir kaç milyar parası vardır Osman l ı lık Fransa s e rm aye s i içün azim bir saha-i tatbikiitdır. Ne·

den ve hangi bir mülahazaya ibtinaen Fransızlar bu kadar mcnfaal­ lcri ndcn kendilerini mahrüm, bu kadar zararlara tahammül iderc� 276


ümmetten Millete Bıılgaristan 'ın keyfi için azim bir cinayeti irtikab itsün! Biııaen­ ,dcyh ıezyik-i maliyenin de suya düşeceği muhakkakdır. Yalnız el

vırir ki biz müttefik ve azimli olalım; Bir kaç zamandan beri ' ale­ m�

irac itdiğimiz ittihad ve ittiflikı ihlal itmeyelim. İslamiyyct Av­

n.ı p a 'da garib ise de, Hazret-Al lah gibi bir hami-i muazzamı vardır. Belki son düçci.r olduğumız felaketler, işlemiş olduğumız günahla­

rııı, içimize sokulcin o menfür, o katil, ni!ak ve şikakın bir eczası

idi.

Fakat bu kadar akıtılan masum kanlar, hetk idilen namuslar, mun­ kalib ve tci.r u mci.r olan hanmanlar. . . Artık ka' inatı bile titretdi, ga­ zab-ı ilahiyi mucib oldu. B u gazab-ı ilcihinin tecellisidir ki bugün

hütün vicdiin-ı beşeriyyet düşmanlarımızı tel ' in idiyor. Biz hakkı­ mıza sığınarak onu müdafa'ada metin ve müttehid olalım.

Ahmed Ağaycf 4.2 1 . Siyasiyat: icmal-i Siyasi (Cilt: 1 1 , Ay: 8 Yıl: 1329, Sayı: 261, Sayfa: 13-14: Ek.im/ Kasım 1 913) Beyne ' ! -milel hayat-ı siyasiyye bugün İstanbul konferansı et­ rafında temerküz idiyor. Avrupa belki bütün cihanın melıafı l-i siya­ siyyesi nazar-ı dikkatini şu konferansın müzakerat ve netayicine atf ıtınektedir. Konferansa resmen Pazar irtesi günü ibtidiir'"' idildi. Fa­ kat her yerde her zaman bu gibi ahvalde müzakere idi lecek esaslar, hatta resmen kabul idilecek kararlar evvelce ve gayr-i resmi miila­ kfülarda ta'yin ider. Fi' l-hakika Bulgar murahhasları İstanbu l ' a vü­ rüd itdikden sonra gerek sadr-ı a ' zam paşa lıazreteleri. gerek Os­

manlı hey'et-i murahhasası olan Tal 'at Beğ efendi ile mükerreren �örüşüb te' ati-yi efkarda bulundular, müzakere idi lecek meviidın hutüt-ı esasiyyesi şu gayr-i resmi mülakatda ta'yin idildiği gibi ta-

1 09

İb ıidar; başlama.

277


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu rafeyn yek-diğerinin nikiit"0-ı nazarlarına da vuküf-ı hasıl itm iş ler ­

di. Binaen-aleyh zemin i ' tiliif bir dereceye kadar hiizırlanmışdır. Bu mün ase bet l e meclisin rcsm-i küşiidında her iki tarafdan irad idilcn nutuk l ara evvelce görüşülüb anlaşılmış olan nikiitın resmen i ' lanı gibi bakılabi l i r. B inaen-aleyh şu noktalardan biz bir dereceye kadar atide nıüziikeratın alabileceği şekil, istihsal ideceği netayic hakkın­ da bcyiin-ı ctkiir idebiliriz. Sadr-ı a 'zam paşa hazretleri meclisi küşad ve murahhasları yek-diğerlerine takdim iderken müzakeratın muvaffak.iyetle, kısa bir zaman içinde, her iki devletin menafi' -i hakikiyesine muvafık bir süretde neııce-pezir olacağı ümidini beyan buyurmuşlardır. Bu­ na cevaben Bulgar hey'et-i murahhası re'isi Ceneral Savof da zat-ı hazret-i piidişiihi hakkında sitayişde bulundukdan sonra Bulgar mu ­ rahhaslarının efkar-ı sulh-cüyiine"' ile İstanbul'a gelmiş oldukları­ nı ve i k i devlet arasında i 'ade-i sulh ve müsalemet içün ellerinden geldiği kadar çalışacaklannı beyan eylemişlerdir. İ şte her iki tarafın 'akd-ı sulh lüzümunı beyan ve kısa bir za­ man içinde müzakerata müsbct bir netice virilmesi ve cevabını i 'ti­ riif itmeleri, hakikaten sulhun en kısa bir müddet esnasında 'akd idi­ lcceğine zaman-ı kavi"' teşkil idiyor. Bedihi der ki Bulgar murah­ hasları gerek Osmanlı riciil-i devleti ile temasdan, gerek Omanlı ef­ k ii r- ı uınümiyesini mütala'dan Osmanlı müdde'iyatının gayr-i ka· bil-i redd olduğunu takdir itmiş olmalıdırlar ki bu kadar nikbinane" ' beyanatda bulunmaya kendilerinde cesaret hiss itmişlerdir. Sadr-ı a ' 7.anı paşa tarafından 1 9 Temmuz'da düvel-i mu'azzamaya takdim

idilen nota ve bu nota da vaz' idilıniş olan esiisat Osmanlı müd1 1 () Nıkat; hcrkcsın anlayamayacağı ince manalar. 1 1 1 Sulh-cüyiinc; barış arayan,barışcı.

1 1 2 Zaına n - ı kavi; kuvvcıli kclalct. 1 1 J Nıkbiniin; hoş gören. iyi gören. 278


ümmetten Millete

de' iyıitının hadd-i asgarisini ihtiva itdiğinden lıi-yetegıiyyer' "dir. 1\ şikıidır ki Bulgar murahhaslan Osmanlı rical-ı devleti ile icra it­ miş oldukları gayr-i resmi mulakatlar esnasında hakikatin bundan ıbarcı olduğunu idrak eylemişlerdir; Binaen-aleyh artık mu'tiidları pa7..a rlık, ta'vik'" ve ta'allül"' yollarının fi'ide-bahş olmayaca­

ğına kanii' at itmişlerdir. Fi' l-hak.ika Bulgar murahhaslarından gerek Ccncrıil Savof, gerek Mösyö Naçoviç ecnebi gazetelerinin şehri­ olan

mızde bulunan muhabirlerine de beyan-ı mutala'at iderck Trakya ve

Edime ile Kırk kilisa mes'elelerinde inad ve ısrar itnıcycceklc­

riııi sarahaten söylemişlerdir. Binaen-aleyh bütün mes'elelere şim­

diden bile hal idilmiş gibi bakılabilir ve

19 Temmuz notasında vaz'

ıdilmiş olan esasatın karar-gir olduğuna hükm idilebilir. Fakat bu meyanda iki mühimm mes'clcde meydana atılmak üzeredir. Bunlardan birisi Bulgaristan ' la hükümet-i seniyyc arasın­ da, değil yalnız ' akd-ı sulh, belki de bir ittihad ve ittifik 'akdine ii " iddir. Bir çok işiirat ve alamatdan anlaşılıyor ki Bulgar murahhas­ ları İstanbul 'a 'akd-ı sulh itmekle beraber bir iıtihiid ' akdi fikri ile

gelmişlerdir. Murahhasların intihabı bile bu işaretlerden birisidir. General Savof ve Mösyö Naçovi ta öteden beri Bulgaristan' da «İs­ ıanbulovistıı Fırkasına ınensubiyyctle, binaen-aleyh Osmanlı taraf­ darlığı ile kesb-i iştihar itmişlerdir. Fi' -1-hakika Cencral Savof şc­ hid merhum Mahmud Şevket Pıişıi'nın ikinci dera rc'is-karc geldi­

ği ve müzakerıit-ı sulhiyycnin münkati' olarak harbin teceddüdü ıh­

ıimali kcsb-i kuvvet itdiği esnada Osmanlı ordusu hakkında pek küstıih-ıine, şercf-şikenane'" beyıinatda bulunnıuşdu; fakat gayr-i nıuntazır muvaffakiyct ve muzafferiyetler ile ser-mest olan bir Cc1 14

Uı-yeıegayyer; değişmez, bozulmaz.sabit

1 1 5 Ta"vik; geri bırakma, alı koyma. 1 1 6 Te 'allül; bahane arama, gerçek olmayna gcrckçclcrlc bir işı gci bırakmaya �a­ lışma.

1 1 7 Şcrcf-şikcniınc; şeref kırıcı. 279


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı ncnil tarafından bu gibi şeyler pek tabi'idir. Bedihi der ki Ceneral Savof bugün şu ha tas ınd a n (Sayfa: 14) Dolayı pek nadim, pek piş­ mandır. Bir ecnebi muhabirine şu halet-i rühiyyesini zımnen beyan

eylcmişdir. Ma'ma-fıh gerek Savof, gerek Naçoviç Bulgaristan'da Osmanl ı lclıdarlığı ile müştehirdirler. Bulgaristan hükümetiin bun­ ları murahhas olarak intihab itmesi elbette bir fikr-i mahsüsuna ınüstcniddir. Zaten Bulgar murahhası Naçoviç şu fıkr-i mahsüsunı

saklamıyor. Şu zat Trakya mes'clesinde devlet-i aliyeye karşı müş­ k i liit çı kiirıylaınıyacağını beyan itdikten sonra Manastır ve Kaval a­ ııın. Edime, K ırk k i lisandan daha mühimm olduğum, Bulgaris­ tfüı ' ııı atide Makedonya 'ya doğru yürümesi elzem bulundığını, dev­

let-i al iye ile Bu lg aristan arasında hiç olmazsa yirmi senelik bir dostluğun v ü c üd - ı te'sisini söylemiştir. Bu sözlerinden pek a ' la an ­ laşılıyor ki Bulgar rical-i devleti bizimle ittif"a k iderek Yunanistan ve Sırbistaıı 'a karşı yürümek fikrini şimdiden pek ciddi bir süretdc perverde idiyor. Osmanl ı kulağına Bulgar ittihadı, Bulgar dostluğu sözlerinin pek

ga r ib , pek acı geleceğinde elbet ki şüphe idilmez. Bulgarlar İ s­

lam unsuruna karşı o kada r gaddarane, zalimane davrandılar ki Bul­ gar kelimesi her bir Osmanlı kalb ve ruhünda nefret ve adavetdeıı başka bir hiss tahrik idemez. Fi-1-hakika hayat-ı beyne'l-mileliyedc yalnız hissiyat üzerine istinaden hareket idilemez ve menafi'-i mil­ l iycnin da ' i ma şu gıbi hissiyyatın fevkinde olması iktiza iderse de, bütün bütün bu hissiyyatı ııazar-ı dikkate almamak kabil değildir.

İşte burada anifen zikr ittiğimiz ikinci mcs'eleyc temas idiyo· ruz. El-yevm Meric nehrinin öteki tarafında yüz binlerce İslam aha­ lisi sılfıh-bcdcsı olarak Bulgar tabi 'yiyetini def' itmektedir. Bunlar Bulgarlardan o kadar nefret idiyorlar ki ölümü bile Bulgar tabi 'y yc­ ı i ııe tercih idiyorlar. Hakları da vardır. Çünki zalim, gaddar Bulgar· !arın şimdiye kadar bu zavallıların hakkında reva görmüş oldukları 280


ümmetten MiUete

vahşi ve gayr-i beşeri mu 'amelat bundan sonra da can, mal, ırz, din ve

hukük-ı beşerilerinden emin olabileceklerine hiçbir vech ile ka­

na ' a t telkin itdiremez. İşte şu zavallılardan silah-ı bedcsı olarak

13ulgar boyunduruğı altına girmek istemi �orlar. Bedihi der ki neh­ ı

in

beri tarafında bulunan Osmanlılar hiçbir zaman şu zavallıların

hal-i pür meliilina yabancı, liikayd kalamazlar. Bunları ebediyyen

Bulgar ıesallutundan kurtarmak, yine eski vatan evladı haline koy­ mak bugün Osmanlı hükümetine da'ire-i iktidarındadır. Bunun içün

ordumuzun yalnız nehri geçmesi kifayet ider. Fakat devlct-i Osma­ niye 1 9 Temmuz notasında Avrupa'ya karşı itmiş olduğu ta'ahüdü tecavüz itmek istemiyor. Bugün yalnız şu evlad vatanın te'min-i ha­ yat ve ıstirahatleri, can, miil, ırz, din ve hukük-ı beşeriyclerinin sı­ y aneti ile kiiayet itmek istiyor.

İşte bizimle dostluk binasını korumak iteyen Bulgiir rical-ı devleti Osmanlı hükümetinin şu vazifesinin i tasını da teshil '" itme­ lidirler. Şu münasebetle hakikaten hüsn-i niyyet sahibi, bizimle sa­ dakatle anlaşmak fikrinde olduklarını, hafi fikirler bcslemekdc ol­ madıklarını isbat idcbilirler. Bulgarlar unutmamalıdırlar ki her ne kadar devlet-i Osmaniye Avrupa'ya karşı ta'ahhüdde bulunmuşsa

da iş bir hale gelebilir ki efkiir-ı umüıniye-i Osmaniye hükümcti bi­ le sürükleyüb şu ınazlüm kardaşlarının imdadına yürümeye sevk

ider. Aşikardır ki Osmanlı murahhasları şu mes'eleyi de konferan­ sın müzakeratına vaz' ideceklerdir. Ve işte o zaman Bulgarların ne

derecede hüsn-i niyet sahibleri oldukları anlaşılacakdır.

Ahmed Akaycf

1 1 8 Teshil; kolaylaştırma. 28 1


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

Siyasiyat: icmal-i Siyasi (Cilt: i l , Ay: 9, Yıl: 1 329, Sayı: 262, Sayfa: 3 1 -32/ Kasım/ Aralık 1 9 1 3) 4 . 22.

Osmanlı- Bulgar müzakeratı bi ' t-tabi' dik.kat-i umümiyeyi cclb itmekde her-devamdır. Geçen «icmalimiw den şimdiye kadar vu­ kü' bulan husüsi ve resmi ictima 'lar daha mu 'ayyen ve müsbet bır neticeye vasıl olamadı. Aralıkda vukü bulan te'hir ise Osmanlı ef­ kar-ı umümiyesini be-hakk di l-gir i tmekden h3li kalmadı. Şu te'lıi­ re resmi olarak gösterilen sebeb güya Bulgar murahhaslarının Bul­ garistan hükümetinden lazım olan tebligatı almamış olduklan imiş! Bu sebebin derece-i sıhhati adem-i vuküf dolayısı ile ta'yin idile­ mez isede, vazi ' yyetde ki vuzüh ve kat' iyyct bu gibi te'hirata asla müsa ' id olmadığından, Osmanlı efkar-ı ' umümiyesinde husüle gel­ miş olan ıereddüd pek tabi 'i idi. Halcikat-i halde Osmanlı m i l let ve devleti ne isti yor? Sadr-ı a ' zam paşa hazretlerinin 1 9 Temmuz' da düvel-i mu'azzamaya tebliğ itmiş olduğu notada Osmanlı müd­ dc' iyatı kat 'i ve gayr-ı kabil tağyir bir süretde izah idilmişdi. Edir­ ne ve kırk kilisa 'da dahil bulundığı halde Trakya'nın şark ciheti Os­ manlı yedinde kalmalıdır. Bu, Osmanlı müdde'iyatının hadd-i asga­ risidir. Bu iddi 'anın bir zerresinden bile 'udül idilemez. Zira İstan­ bül ve boğazların selameti her dürlü tecavüzata karşı sıyaneti yal­ nız bu hudüd da' iresinde te 'min idilebilir. Osmanlılann bu nokta-i nazarını bütün düvel-i mu'azzama, Londra Konferansının kararları· na rağmen bi ' l-ahere kabül itdiler ve Bulgarlara kendileri içün ye· gane çare-i istihlasın Osmanlı devleti ile doğrudan doğruya görüşe· rek anlfişmaları olduğunı tebliğ itdilcr. Şu halde Bulgaristan hükü­ meti de kendisi içün en sağlam tarikin hakikaten şu hayrhah

fa: 32)

(Say­

nasayih ve ilka-iite tabi ' iyyet iderek bizimle müzakerata gi­

ri�ınekden ibaret olduğunı i 'ti raf ve teslim itmiş olmalıdır ki İstan· bül ' a resmi delegeler i 'zamına mübaderet itdi. Devlet müşarün

282


ümmetten Millete ilcyhin şu hareketi, 1 9 Temmuz notasındaki csasatı zımmcn evvel­ ce

kabul itmiş olduğına bir delil idi zira pek aşikar idi ki iki devlet

arasında başka slıretde hiçbir vech ile i 'tilaf kabil olamaz. Zaten Hulgar delegeleri İstanblıl'a varid olur olmaz gerek mahalli, gerek, ecnebi muhabirleri ile icra itmiş oldukları mülakatlarda Edime ve Kırk Kil i sa hakkında müşkillat gösteremeyeceklcrıni beyan itdi ler. Fakat Edime ve Kınk Kilisya yalnız başına Trakya'nın selame­ tıni ve İstanbul ile boğazların sıyanetini hiçbir zaman te'min idc­ ınczdi . Meric Nehri ve anın garbında vaki ' ba 'zı askeri nokta-i na­ zarından ehemrniyet-i fevka ' l-adcye ha'iz nikat Bulgarlar elinde kalınca, Trakya 'nın bizim tarafımızdan işgal ve tasarrufı sarf-ı mu­ vakkat bir zaman içün olduğu bedihi idi. Bulgarların şimdi bulun­ dıklan vaz'iyyenen yakayı kurtararak kendilerini topladıktan sonra istedikleri anda Edime'ye hücum ve Trakya'yı istila idebilecekleri ınuhakk'akdı. Bulgar ricalı gibi seciyye, Ahlak i 'tibariyle bütün ci­ hanca menfi bir şöhrete miılik olan zevat tarafından bu hususa a' id bize virebileceği herhangi bir te ' minata elbette ki biz ehemmiyycı viremezdik. Hile ve gadr . . . Bulgaristan ' ı n esas ve rühunı teşkil idi­ yor. Binaen-aleyh zaten Trakya'nm Osmanlı taht hakimiyetinde kalmasını maddi bir slıretde te'min idecek ve Meric Nehri ile iinın garb tarafında vaki' ba'zı nikiıt hakkındaki Osmanlı müddc ' iyatıııı da kablıl itmek mecburiyetinde idi ler. Osmanlıların bu iddi'alarını Bulgarlar hiçbir vech ile redd idmezdilcr. Hukuk nokta-ı nazarın­ dan elleri tamamen boşdu. Sarf-ı kuvvet sayesinde gasb ve zabı it­ miş oldukları yerlerin bir kısmını bu kerre de kuvvet sayesinde terk itmek mecburiyyetinde idiler. Londra sulh konferansıııııı kararları­ na

hiç de güvcnemczdilcr. Bu konferansın kararlarını en evvel ken­

dileri Bükrcş konferansı ile bozd ı lar. Saniyen 19 Temmuz notası ve düvcl-i mu 'azzamanın bu notaya sükutla cevab virrneleri

-

Londra

konferansı ta esasından mahv ve na-bud eylcmişdi. Binaen-aleyh

283


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu bu kerede Bulgarlar gasb itmiş olduk ları yerlerin muhafazası içüıı yalnız kendi kuvvetlerine güvenebi lirlerdi. Halbü ki Bulgarların ne gibi hal-i perişiini ve nii-tüvanidc bulunduklarını elbette

ki herkcs­

den evvel kendileri bil iyorlar. Bugün Trakya 'da mütehaşşid Os­ man Ilı kuvvetine karşı Bulgaristan müsellahen hiçbir şey yapama­ yarnk derecede za ' i fdir. Kendilerinin böyle perişan bir halde bulun­ dukları esnada Osman l ı ların yalnız şarki Trakya ile ikti fii ' itmelerı­ ni Bulgarlar bir n i ' met add itmeli idiler ve bu n i ' metin şükranı ola­

rak Osmanllı nıüdde ' iyatını bila-tereddüd ve te'hir kabul itmelidir­

ler. Halbüki Bu lgar rical-ı devleti kendilerine has olan hile ve de­ sise i " tiyadından bir dürlü ayrılamıyorlar. B i r tarafdan meric ve me­

rıcin öteki sahilinde vaki' askeri nikaı hakkında hükumet meı­ bCı 'alarından ıa ' l imiiı almadıklarını i l eri sürerek müziikerati te'hirc uğraşmak, diğer tarafdan da düvel-i me'azzamaya müraca'at iderek halada mu 'aveneılcrini di lenmek evhamına kapılmak istediler. Bu­

na karşı Osmanlı efkiir-ı umumiyesi müttehiden isyan itdi. Mat­ blı 'iit-ı Osmaniye yek-zeban olarak bu gibi ıa' vikat ve te' hirata meydan viri lmemesini, Bulgar hile ve tezvirine yeniden aldanılma­ masını, üç yüz binlik ordunun ila nihaye Triikya'da da dökülmesi­ ne Osmanlı alıviil-i mil liyesinin asla müsa ' id olmadığı, mes'eleniıı süra ' t le ve kısa bir zaman içinde hal ve fasl idilmesi lüzumunu şid­ detle taleb itdi. Osmanlı matblı 'atının bu mümasebetle ibraz itmiş olduğı eser-i teyakkuz ve ittihiid hakikaten şfıyan-ı tebeildir. Zira İs­ tanbul 'da müzakeriitı idareye me'mür olan B ulgar delegeleri hiç şübhe yokdur ki reviş"'-i müzfıkeriitın Osmanlılık üzerine icra itti­ ği te 'siraıi anlamak içün Osmanlı matbu 'atını kemal-i dikkatle ıa'kib idiyorlar.Tc ' vikat ve te ' hiratınüsmanlıar üzerinde pek fena te "sir icra ittiği, ve iş böyle devam iderse bi ' l -ahere efkar-ı umümi-

1 19

Reviş; gidişaı. ıarz.

284


Ümmetten Millete yycnin heyecanı önünde hükümet-i Osmaniye'nin zebün kalacağı­ nı pek a'la takdir itmiş olan Bulgar delegeleri üçuncü celseye artık salahiyyet-i kamile ile gelerek «hükümet-i metbü' alarından ıebl igat almak» lüzümını denniyan cylcmediler. Binaen-aleyh üçünci celsc­ ııın neticesi hakkında da matbü'ata tebliğ idilen ma' lümat-ı resmi­ yye gerek şekl, gerek mahiyyet i 'tibariyle tamamen başkadır. İ l k ıcbligat hiçbir ma' lümat-ı müsbetcyi ha'iz olmadığı halde b u son ıcbligatda «hudüd mes'elesine a ' id hutüt-ı esasiye üzerinde tarc­ fcynce i 'ti laf hasıl olmuşdur.» gibi bir cümleye tesadüf idili yor. Bu kere Osmanlı efkar-ı umümiyyesi daha ziyade emniyyetle müzake­ ratın netayyicine intizar idebiliyor. Ma'dam ki hudüd mes'clcsinc a ' id hutüt-ı esasiye üzerinde i 'tiliif hasıl olmuşdur, dimek k i Os­ manlı müdde'iyatı gerek Mcıic'in beri, gerek öteki tarafında vaki' noktalar hakkında kabül idilmişdir. Asıl mes'cle de bundan ibfırct­ dir. Mütebaki mcsa'il teferruat kabilindedir. onlar hakkıııda müzfı. kcrat istenildiği kadar uzayabil iyor. ,EI viıir ki Osmanlı ınüdde ' i yii­ , tının esası olan hudüd mes'clesi bal idilmiş olsun. Bu ınenascbetle çchar-şenbe günki celse ehcmmiyet-i fcvk-al-adcye hiı' izdir: Zira yine ayni tebliğ-i resmi de dinilmişdir ki : « Hutiıt esiisiyesi hakkın­ da i'tilaf hasıl idilıniş olan lıutüt ınes'elesi çehiır-şcııbe günki celse­ de bir süret kat' iyyedc hal idilccekdi r ! »

Ahmed Akaycf 4.23. Siyasiyat: İcmil-i Siyasi

(Cilt: i l , Ay: 9, Yıl: 1329, Sayı: 264, Sayfa: 62-64: Kasım/ Aralık 1 913) Geçen icma l i mizde ba'zı ' alii'im ve işiirata isıinaden Balkanlar iiıisine 'aid beyan ettiğimiz efkar bugün kesb-i hakikat ediyor. Bu yangın ocağı yeniden alevlendi. Selanik'den Dıraç · a . Dıraç' daıı Manaslır'a, Manastır'dan

(Sayfa: 62) 285

Gümülciııe'yc kadar her şey


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu yeniden alt üst oldu, her yerde bir here u merc umumi hükümran­ dır. Yine bütün Avrupa 'nın nazar-ı dikkati şu sahaya doğru

mün 'atıf. yine bütün Avnıpa kendi rahatını bozulmak üzere gör­

mektedir. Günler geçtikçe bu hal daha ziyade kesb-i şiddet edecek­ tir. Avrupa Osmanlı Hükümeti 'nin Balkanlar üzerinde ne kadar elz­ em olduğunu, sulh ve musalemet-i umumiyenin te'mini için ne mü­ him bir ·amil-i müessir bulunduğunu teslim ve itirafa mecbur kala­ caktır. Daha birkaç ay bundan evvel insaniyet, terakki, te'a!i, adalet ve daha başka adı var kendi yok şeyler namına Osmanlıların Avru­ pa sahasından kovulmasını talep edenler bu kere yine aynı şeyler namına Avrupa 'nın rahat ve sükunetini te'min için Osmanlıların ye­ niden Balkanlara gelmelerini arzu edeceklerdir. Zaten vakayi' ve hadisat-ı tarihiyeyi mutala'a ve tahlil ederek onların ifade ettikleri mc'aniyi derk " " etmeye alışkın olanlar bugün cereyan-ı havadisin bu mecraya dökülmüş olduğunu görmekte güçlük çekmezler. Fi lhakika: Balkanlar'da şu hadiseler zuhur ederken İstanbul' da Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında sulh mu'ahedenamesi im­ zalandı; şu iki devlet meyanında münaza'tün-fıh"' olan bütün mc­ sa'il-i esasiye ve fcr 'iye'" halledildi; Sadrazam Paşa tarafından 1 9 Temmuzda büyük devletlerin müşterek notasında verilmiş olan ce­ vapta scrd"' edilen şerait ve esasatdan daha vasi','" daha muvafık şartlar, esaslar üzerine ' akd-i sulh edildi; gerek hudud, gerek ta­ bi ' iyet, evkaf, hukük-u müsliminin siyaneti hakkında o zamanlar besleyebileceğimiz ümitlerin kat kat fevkinde muvaffakiyetlere nail olduk. Demek oluyor ki Bulgarlar bütün müdde'iyat ve mutalebatı· 1 20 Oerk: anlama, ıcfchhüm.

1 2 1 Munaza'tün-lih: hakkında ihtilaf olan. tartışmalı olan. 1 22 Fer ıyc: ayrıntıya ait olan, aslına dahil olmama. şube ve nımu.

1 23 1 24

Scrd : dizmek, düzenlemek, ıertip etmek. geni). açık

286

kollara ait olma du·


ümmetten Millete

mızı fevkalade bir süratle kabül ettiler. Bütün tavır ve hareketlerin­ den bizimle ne olursa olsun hangi fiyata mal olursa olsun yüzleş­

mek. anlaşmak istediklerini bu münasebetle isbat etmiş oldular. Bu yolda hatta ba'zı nümayişlerde'" de bulundular ki bütün cihanın dikkatini celbeui. İstanbul 'daki Rus sefiri Mösyö Kires cenapları Bulgar delegelerinin şerefine olarak mutantan"' bir ziyafet tcrtib et­ mişti; bütün ecnebi sefırlerini, birçok rical-i devleti ziyafete davcı eylemişti. Fakat Bulgar delegelerinden kimse şu ziyafete gitmedi. Bu nümayiş Rus Devleti 'nin ve matbü'atının canını pek ziyade sık­ tı, Ruslar artık Bulgarların İslavlık ailesi içinden çıkmaya azmetmiş olduklarına hükmediyorlar. Filhakika Bulgaristan 'da gerek Sırbis­ tan'ın gadr'" u hıyaneti, gerek Rusya'nın 'adem-i mu'avcnet müza­ hereti"' İslavlığa karşı 'azim bir aks-i cereyan el-yevm hüküm-fcr­ madır. Hatta Bulgarların toptan Ortodoks Kilisesini, dinini terk ede­ rek Katolik mezhebini kabül edecekleri bile söyleniyor. Biz bi't-ta­ b i ' i böyle bir şeyin vuku'una ihtimal vermiyoruz, bir millet kolay

kolay toptan tebdil-i din'" etmez. Fakat aynı zamanda da bütün bu haller Bulgaristan etkar-ı 'umümiyesinde, ahval-i ruhiyesinde 'azim tebdilat vuku' bulduğunu irae'JO ediyor. İslavlık fikri peşinde koşmanın ne kadar vahi'" ne kadar muzırr olduğunu Bulgarlar el­ betteki taktir ederler. Bu fikir sırf Balkanlar'da sakin akviimı Rus­ ya 'nın elinde birer alet etmeye maruftur. Bu kere Bulgarlar şu haki­ kati re'y-cl-ayn"' gördüler. Balkan muzafferiyatının en başlı mües­ siri, 'amili oldukları halde Bulgarlar sırf Rus aleti olmak istemcdık1 25 gösteri 1 26 tantanalı, gürültülü

1 2 7 hainlik. vefasızlık 1 28 yardım eıme, koruma 1 29 din değiştirme i 30 gösterme, ıayin etme 1 3 1 boş, manasız, faydasız 1 32 kendi gözüyle görerek 287


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11 lcri için netayic-i muzatTeriyetin kaffesinden mahrum edildiler. ınüdhiş bir süreıte ezilmiş oldular, gaıib iken mağhlb edildi ler. İşte bütün bu usüller Bulgarlan tebdil-i meslek etmeye, bun­ dan sonra isıikamet-i fa 'al iyctlerini başka vadilere dökmeye sevk eyledi. Bu vadide: Makedonya ve Balkanlardır. Bulgarların

artık

Trakya 'da ve İ stanbul cihetlerinde arayacaklan bir şey yoktur. Bu­ rada Bulgar unsurundan eser kalmadığı gibi önüne çıkacak devlet de kendisinden hiç olmazsa altı yedi kat kavidir. B ulgarlar şu cihet­ lere 'atf- ı nazar enikleri halde üzüleceklerini pekala takdir edebilir­ ler. Son muharebedeki muzafferiyetler hakkında kendilerini elbette ki aldatmıyorlar. Bu muzatTeriyetlerin sırf bir tesadüf-i tali netice­ sinde olduğunu elbette ki taktir ediyorlar. Tal i ' ve tesadüf ise ıari lı· te ender vuku' bulur şeylerdir. Halbuki Balkanlar ve Makedonya bütün bütün başka vaz'iyet­ tedir. Evvela Bulgarlar buralarda iki milyona karib kan ve din kar· <leşlerini bırakıp geldiler. Saniyen aynı saha üzerinde birçok Os­ manlı lar ve Arnavutlar da Sırp ve Yunanistan taht-ı tasallutunda kaldı lar. Demek ki bundan sonra cereyan-ı ahvalin icabı ile şu üç unsurun ınukadderat-ı atiyesi yek diğerine Merbüttur'"· Binaena­ leyh Bu lgaristan 'ın inkişaf-ı müstakbeli Balkanlar'a ve Makedon­ ya 'ya doğru sevk-i ıabi'i ile ma'tüf olduğu gibi bu vadide muvaffak

olmaları

için Osmanlılar ve Arnavutlar ile de teşrik-i mesa i ' " etnıek

mecburiyetindedirler. İşte bütün şu mütala'at ' akd-ı sulhun tesri' i ve B ulgarlar tara­

fı ndan ika ' - i müşkilat edilmemesi üzerine icra-i te'sirden hali kal· ınadı. Bi 't-ıabii diğer ve daha mühim - mesela Osmanlı Devleti 'ııin

almış olduğu katii vaz 'iyet, ordumuzun Bulgaristan ' ı istilaya mü ­ heyya bulunması, Bulgaristan ' ı n za 'ali gibi- sebebler de sulh ün s�1 J3 Merbut: bağ l ı , irtibatlı, ilişkili.

1 34 ışbırliği yapmak

288


ü mmetten Millete

rl'an ' akdini şeraiı-i Osmaniyye'nin kabülünü te'min eyledi; ma­ mafih Bulgarların bu kere takviye şu usülleri süratle takdir etmele­ ri, pazarlıklara, tavasstlara müriica'at'" cmıemeleri bile bizimle çar­

çabuk uyuşarak Makedonya'ya doğru atf-ı fa' aıiyet etmek niyetin­ de olduklarını isbiit ediyor. Şimdiden bile Bulgar çeteleri gerek Sırplar, gerek Yunanlılar tarafından işgal edilen yerlerde ibraz-ı fa'iiliyet etmektedirler. Bun­ ların Arnavutlar ile teşrike-i mesii' i enikleri şiiyi'ası karin-i sıhhat olsa gerekdir. Be-heme-hal' " Bulgarların bundan sonra, yani bizim­ le 'akd-i sulh enikten sonra buralarda daha ziyade ibraz-ı fa'iiliyet

edecekleri muhakkaktır. Amavutluk'a gelince şiınal-i Arnavutların hüdii-pesendiine bir himmetle vatanlarını düşmanın pa-yi (Sayfa: 64) ınezelletinden tahlis emıek istemeleri kadar labi'i ve akli hiçbir

şey olamaz. Sırpların ve Yunanilerin bu hususa 'aid yaygaraları pek gülünçtür. Kavmiyet ve milliyet esasları üzerine hareket elliklerini iddia eden güya kan ve din kardeşlerini istihliis'" için muharebeyi iltizam elmiş olan henüz geçen sene Arnavut kıyamını bir hareket­ i

ahriirane diye vasf eden Yunaniler ve Sırplar neden bu kere aynı

hareketleri takbih eyliyorlar? Neden başka kavimleri kendi lalıt-ı ıasallutunda tutmak istiyorlar? Tabi'i bu gibi esassız isbatsız yayga­ ralar faide vermez, hiçbiri de icrii-yi tesir edemez. Arnavutlar da. Bulgarlar da bu kere mukayese edilemeyecek şekilde ağır. gayr-ı kabil-i tahammül olan boyunduruklarını kırmaya bezl-i mesa'i ede­

ceklerdir ve Balkanlar da alcvleıuncye başlamış olan yangın git gi­ de kesb-i şiddet edecektir. Acaba biz de lakayt kalacak mıyız? İstesek bile kalamayız' Fil­ hak ika 'akd-i sulhten sonra biz teşebbüsat-ı ünıraniyyc girişmek 1 35 aracılık cımck 1 36 herhalde, elbeııe

1 .17 bir şeyi kendine mahsus kılmaya çalışmak 289


Doç. Dr. Abdul/alı Gündo{:dıı Anadolu 'nun ma ddi ve manevi ihyasını te'mine çalışmak isterd ik . Fakat yanı başımızda böy le yangınlar vuku' bulurken biz hangi hu­ zur ve sükütla bu gibi tcşcbbüsata girişebiliriz? Biz de Makedonya ve

B a l ka n la rda yüz binlerce, milyonlarca kan ve din kardeşleri bı.

rakıp gc l d ik ı Bunların cıvıltıları, iniltileri bizim vicdanımızı rahat bırakacaklar mıdır? Aynı Am .. vutlar bizim din kardeşlerimiz değil

midırlcr"ı Her şeye rağmen onları siyanetle"', onlara muavenetle mükellef değil miyiz? Bütün bunlarla beraber Yunanistan'ın cl­ ye v m i l e bize karşı almış olduğu vaz'iyet o kadar tahammül-fcrsa"'

ve

o

kadar tahrik-i amizdir ki her nev i ' sabır ve i ' tidali'" bozmaya

şeriye ve diniyclerini bile temin etmek istemiyor! Tab i 'iyet ve cv­

kafidir. Taht-ı tasallutuna geçmiş olan dindaşlarımızın hukük-u be­

kaf ıııcs' clelcrindc şu hükümetin ibraz ettiği inat ve unt'" yalnız ba­ şına bile scbcb-i harb olabilir!

İşte hal ve mevk i ' böyle iken Balkan muharebesine bitmiş. tü­

kcnmi� gibi bütün mesail halledilmiş gibi bakılamaz. Daha atide birçok g a rip sahifelerin nümayan olabileceğini şimdiden tahm i n edebiliriz. Yalnız elverir ki biz burada müttehid''' olalım ve azm ve

s c ba tım ı zdan ayrılmayalım! "Vesilcmi ellezine zanlU ey menkabu ycnkabun".

Ahmed Ağaycf

1

3 8 koruma.

korunma.

ıahammül bozan, aşındıran. 1 40 ölçülü. analama 1 4 1 şıddcı, sen l i k . kabalık. 1 42 birleşmiş, birlık olmuş. 1 39 Tchaııımül-fcrsfı:

290


f;mmetten M illeıe 4.24. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi

(Cilt: i l , Ay: 9, Yıl: 1329, Sayı: 265, Sayfa: 76-78, Ekim/ Kasım 1 9 1 3) Yunanistan'la müzakerat, son harbin ıesviye-i netfıticinde ikiıı­

cı sahifeyi teşkil idiyor. Birinci sahife nliıı ve

(Sayfa: 77)

Osmanlı-Bulgaristan su lhü­

'akdi ile bitmiş oldu. Şu sahife Osmanlı ınc nii !i ' i

haysiyeti nokla-i nazarından, Edime ' nin istirdadından evvel ki

hale nisbetle, parlak bir şekil aldı. Yiir u ağyar O sm an l ı rical-ı dev­ l etin i n bu münasebetle ibraz itmiş oldukalan maharet ve yararlığı

ınütte!iken takdir ve i 'tiraf idiyorlar. Hülaseıen diyebi l i riz k i Bulga­

ristan 'dan ne mümkün ise aldık. Hatta Bulgarisıan'daki es ki ıeba ' ­ i İslamiye içün şimdiye kadar ecnebi ıabi ' ye ı in de bul unan müslü­

ınanların hiç birinin de nii 'il ve hii'iz olamadıkları hukük ve iıntiyii­ zat is t i hsal idildi. Bu hiil hilafet ile O sman l ı l ık haricinde sakin müs­

lümanlar arasındaki alaka-ı nokta-i nazarından yeni ez-her-cihet şa­ ycş te i şükran'" bir devir açıyor. -

Şimdi Osmanlılık içün en mühim mes'ele Yunan ist a n i l e ara­ mızda devam iden müziikerat-ı sulhiye'nin hangi esasat üzerine yü­ rütüldüğüdür. Aralıkda yek diğerine tamamen zıdd i k i nokt a i nazar -

ınevcuddur: Yunan devletince Yuna nis t an ' ı ıı tahı-ı işg;ilinde bulu­

nan yerlerin mukadderatı ta 'yin itmiş, gerek Makedonya, gerek

adalar hakkında kararlar virilmiş; devam iden müzakenit esnasında bun l ara a'id hiçbir mübahese açılmamalı imiş; müzakerat yalnız t e ­ f'crru'at üzerinde devam itmeli imiş; ya'ni mezkür yerlerin bir kere O sm anlılık temellük ve tasarrufundan çıkmış olduğunı farz iderek y alnız iki devlet arasında tc'essüs idecck müniiscbiit-ı iitiye n i n te­ fcrru 'iitını ta'yin ile tevağğül'" olunmalı imiş! 143 Şayeıse-i şükran; şükrana değer, ıcşckküre layık. i 44 Tcvağğül; bir işle fazlasıyla mcşgulolma, yoğunlaşma.

29 1


Doç. Dr. Abdullah Gıi11dogdıı Yunanilcr içün son derece elverişli olan mes'eleyi esas i t i biiri y . le h a l i idc rck sırf cüz ' i yyat ve teferru'at vadisine dökülen şu nokıa­ i nazarın ıc ' yid i içün Yu n an i s t an hükümeti evvela Londra konferan­ sına. saniyycn B ü krcş kon feransına istinad itmek i stiyorlar.

Londra kon feransının mükerreratı ile el-yevm Yunan taht-ı iş. galindc bulunan ada lar ın mukadderat-• atiyesini ta'yin hakkı dü vcl ­

ı nıuazzaıııaya tes lim idilmiş i m i ş ! Binaen-aleyh devlet-i Osma ni ye de cl -yc\'nı şu ı ıı cs ' e l e yi mevzü '-ı müzakere idemez ve adalardan sarf-ı nazar idcrck müzakerata devam itmekle büyük devletlerin ka­ rar-ı kat ' i yyclerine muntazır bulunmalı imiş! Makedon ya ' ya gelince şu kıt'anın da mukaderatı Bükreş kon­ feransı ile ta 'yin i tmiş i mi ş. Bükreş konferansını el-yevm Make­

do nya sühasıııda Yunanistan ' ın tahtı i şgalinde bulunan bütün yerle­ rin Yunan istan 'a 'aid iyetini kabul ve teslim itmiş imiş! Binfıcıı­ a l cyh şu mes ' e l c de devlet-i Osmaniye ile Yunanistan arasında de­ vam ı tnıekde olan m ü za kera t esnasında mev:z\ı ' - ı müzakere olmaz· ın ı ş ' Yunanistan lıükiimetince iltizam idilen şu iki nokta-i nazarın ne kadar çürük o l d u ğu kendi kendisine aşikadır. Londra konferansını en evvel bozan y i ne Yunanistan başta olarak Balkan düvel-i mütte­

fi k as ı oldu. Bu konferansın virmiş olduğu kararların kaffesi evvcliı mezk ur ittifakın bozulması, saniyyen Balkan devletleri arasına kon·

fcra nsd an sonra düşmüş olan Muharebe, salisen Bükreş konferansı ­ n ı n virnı i ş olduğı kararlar ile tamamen alt üst aldu. Bütün şu va­ ka ' l ar Londra sulh k o n fe rans ı n ı ke'ene-lcm-yekün'" bir hale gctür­ d i . Trakya mes ' cleside ş u hakikati baliğan-ma-bcliğ"" isbat itdı

f-T l -lıakika ş u mes ' e l e münasebeti ile düvel-i muazzama Londra kon feransını ba ha ne i t t i h az iderek müdahale itmek istedi, h an a bu 1 4 5 K c "cn- krn-yckün; hiç olrnarnrş gibi hükümsüz geçersiz.

1 46

bal iğiın ına-bclrğ; bolca, ziyadesiyle.

292


l'mmetten Millete yolda Bab-ı ii-liye müşterek bir nota da takdim itdi ise de Biib-ı ' fıli

gerek ınüda­ hclc ve notayı redd, gerek kendisinin Bulgaristan 'la han:kat ve rukanda serd idilen mütala'iit ve müliihazata ibtinii'cn

cf'iilinde serbest olduğum beyan ve kabiıl itdirdi. B i niien-aleylı bü­

yük devletler bile kavlen ve fi ' ilen Londra sulh konferansının kc­ cn-lem-yekün olduğum kabül itmiş oldular. Yu na n i s t a n

devletinin

bugün herkesçe metruk ve mensi'" olan böyle çürük bir esas üzeri­ ne istisnad itmek istemesi, kendi vaziyetinin mütczclzil olduğuııı isbat itmekden başka bir netice virmez. Bundan ma ' ida: Osmaniye adaların mukadderat-ı iitiyesini büyük karriitına tevdi' iderken bile hukük

devlcı-i

devletlerin ımık­

v e ıncnfı fı ' ini ıe ' m i n idecck

ba'zı kuyüd-ı ihtiraziye dcrmiyan eylemişdi. Şu ku y u d

ve şera'itle

ğını

o lama y ıc a­

adalann Yunanistan el inde kalmasına hiçbir vechi le razı

zımnen bev�l-ı eylemişdi. Fi'l-hakika adalar mes'elcsi

mühim vr

r

o kada r

J·'1anlılıgın atısi içün o kadar vahimdir ki bu ınes 'clc­

yi böylece ceffii '!-kalem'" başkalarının keyf ve

ıdarc-sine bıra ka­

mazdı. Sevahil-i bahr-ı sefide yakın büyük adaların ımıkadderiitı /\ııadolu-i garbinin mukadderatı ile merbüt ve tevfı'em ".'dir.

Bunla­

rı yek diğerinden ayırmak kabil değildir. Bu gibi adaları başkasının clınde bırakmak, Anadolu-ı garbiyeyi yeni bir Makedonya şekline ifrağ eylemekden başka bir şey olamaz. İşte bütün şu mülalıazata istinaden devlet-i Osınaniyc'de

bi'l­

'aks Londra konferansının ke-cn-lem-yekün olduğunu, adalar ınes'elesini de idhiil-i müzakerat iderek doğrudan doğruya Yuııaııis­ t a ı ı ' la hail itmek hakkına malik olduğunu i l eri süıiiyor. sıiretle de hareket ideınez.

1 4 7 Mensi; nnutulınuş, hatırdan ç ı karılmı ş . 1 48 Cclf ü ' l-blcın: çala kalem. yazı\'crildiğı. 1 49 Tcvii'cın; eş. mümasi l . 293

söylcndigi gıbı.

Zaten ba şka


Doç. Dr. Abdullah Gündoğd11 Bükrcş konferansına gelin c e şu konferansın da vinniş oldugıı

ıııukam:raı

ıııiit:ila ":itııı

hakkında Yuna n i s tan hükümeti tarafından yürütül en

ıaıııaıııen çürük olduğu aşikardır. Biz Bükrcş konfernn­

sıııa işı irak itmeden. anın mükarreratını imza eylemedik. Bil -a ki s ' akıiylc Yunanisıan hükümcti bizi şu konferansa sokmamayı bır

malıarct-i siyaasiye add itdi. Binaen aleyh bizce mechul olan, ıııu­ k�meniıı ı:ısdik ve imzamıza makriın olmayan şu konferansda Os­

m a nlıl ık nokta-i nazarından ke-en-leın-yekündür. Bükreş'de icıı­

m :i ' ideıılcr ıarfıfımızdan hiçbir vekaletnameyi ha' iz olrnadıklann­

d:.ın mülkümüz hakkında da hiçbir karar virrnek hakkına ha'iz ol a ­ ıııazdılar. 8öylc

bir harckctde bulurunakla anlar fıizüli ve binaen

al eyh tı ı zcc hiçtıir hükmü olmayan bir iş yapmış olduklannı gösıer­ ııı işlerdir. Aynı Biikrcş konferansı şarki Trakya'nın da Bulgaritan 'a ·

a' idiyeıini taht-ı karara almışdı. Ne oldu? Şarki Trakya Bulgaris­

ıan' ııı el imle kaldı ıııı? Bu konferansı imzalamış (Sayfa: 78) olan Romanya k ra l ının O s ma n lı ordusu Edime'ye doğru yüriirken kiis· a l dığ ı tehdidler hangi neticeyi bahş eylebildi?

Evct 1 8 u gibi ' i n d i, keyfi, mahiyyet itibariyle sırf gasb ve ga­

ıiilıanc savunnuş

rcıdcn

· i baret olan kararlar yalnız kuvve-i te'yidiye iizerine is tin ;id

i d i ldi ğ i luildc

b i r hükmi ha'iz olabilir. Eğer bi ' I- farz Balkan inffiki

tıaki. Osma n l ı . kuvveti ev ve l ki gibi perişan, za' f ve nii-tüvan bir halde b u l u ns ay d ı- gazab va garete karşı ister istemez teslim-i ııcfs i lmek mecburiyetinde bulunurdu. Fakat bi-hamdilliih ki bugün Yu­ naııi�taıı gasb ve garelini te yid idebilecek vesa'itden mahrümdır A l lah bizı ikaz içün cezalandırdı isede İsliimiyet'in bu kadar lıfır w

zelil ol masına da b i l 'ahire razı olmadı. Düşmanlarımızın arasına il­ ka-yi

tefcmıka. bil'i de i l l ıhiid , azim ve sebata sevk eyledi. Bugiiıı

fa z l u l lahi

i l e hal ve vaz'iyyet tamamen başkadır. Kuvvetimiz Yuııa­ kal kal fa'ik olduğu gibi şu hükümetlc aramızd a ka­

ııisıan ' ınkine

rarlaşmı�. imzalanmış hiçbir şeyde yokdur. Hali harb ta'til idilnıi� 294


ümmetten Millete ısc de bakidir. Bugaristaıı ' la Edime'yc doğru yürüdüğümüz esnada , azi'yyctimiz ne idiysc bugün de Yunanistan' la

o dur. Ne Loııdra konferansı, ne de Bükreş konferansı bizim s c rb c st i - i harckiitııııızı ıahid idemcz. Yunanistan kadar biz de mu h areb ey i arz itmiyoruz. Fa k at kendisini ezebilecek bir kuvvete malik

aldığımız hiıldc de

ada lar ve Makedonya gibi mesa ' i lin mü zak e re

ve men:ifi'-i Osıııa­

ııiyc'yc muvafı k bir süretde hail itdinnek hakkından da bizi hiçbir mülahaza ve mutala'a vazgeçiremez. Binaen-'aleyh kiinıcti hakikaten sulhun 'akdini istiyorsa,

Yunanistan hü­

ın ıı hfıre bc n i n teccddiidii­

nü arzu itmiyorsa çürük csiisiita ibtina'en tazyi'-i evkiit itmemelidir ve dcvlet-i Osmaniyc'nin nikat-ı nazarını kabül iderck adalar ve Makedonya mesii ' i l ini idhiil-i d ii ' i re - i

müzakerat cylcnıeklc

nıes 'clenin h a l l i çaresini tehiy'c1" itmelidir.

Ahmed Ağaycf 4.25. Siyasiyat: İcmil-i Siyasi (Cilt: 1 1 , Ay: 1 0, Yıl: 1 329, Sayı: 266, Sa y fa: 93-95) Ar-alık 1913/ Ocak 1 9 14) Bulgaristan'la sulh-ı 'akd ve imza idildikden sonra bütün

na­

zarlar Osmanlı-Yunanistan münascbatına ma 'tüf kalmışdır. Avnıpa sahasında şu me'sclcdcn ve son zamanlarda Fransa i l e İ s pa nya sında vuku' bulan tekarrüb nümayişlerinden başka nıahiifıl-i

ara­

siyasi­

ycyi cidden işgal iden iden me'sclc ma'dıim"1 gibi gözüküyor. F i ' l ­ vii k i ' el-yevm gerek Arnavudluk'da gerek Garbi Tra ky a ' d a

mühim

vukü'fit cereyan itmektedir; Fakat şu vukuat cfk iir- ı umiııniycyi pek

de işgal

itmiyor. Osmanlı-Yunanistan

müniiza ' ası hal u fasl idi ldik­

ten sonra Amavudluk ve Garbi Trakya'da da as{ıyiş ve sulhun tckar· riir idcceği zannı giilibdir.

1 50 tc hi y ' e ; hazırlama, hazır itme. 1 5 1 ma'düm; bulunmayan, yokluk. 295


Doç. Dr. Abd11//alı Günıloğdıı Osmanlı -Yunanistan müziikeriitı gayet bati'" ve ağır süret dc Son Osmanlı m u rah ha s ı olan Hirand beğin Atina'ya ' azimet ider­

devam idüb duruyor. İleriye doğru daha bir hatve'" bile at am adı .

k en ne gibi şe rii i te hiimil bulunduğu seriihaten ma'lüm değildi. La­ '

kın g e re k

Avrupa, gerek Osmanlı mahafıl-i siyiisisinde m u sırren

' ''

şiiy i ' olan rivayete bakılırsa adalar me'selesi daire-i müzakeriitdan hariç imiş1 Güya Osmanlı hükümeti kendisi bile şu me'selenin he­ nüz mevki ' müzakereye koyulacak vaktin hulül itdiğine kani' değil­ miş ' Zirii adalar me'selesini muvaffakiyetle hail itmek içün deniz üzerinde gal i b ve mütefevvik bir kuvvete malik olmak elzemdir, bu

ise henüz t e ' m i n edilmemişdir. Binaen-aleyh adalar me'selesi di ğer mesa ' i lden ayrılarak bil 'ahire müzakere edilmek üzere bir tarafa bı­

ra kıl m ı yonıı uş 1 Zaten mezkur me 'selenin hail ve faslı da Londra konfera ns ı n ın mukarrcrat '"ı ile büyük devletlere tevdi' idilmiş, Os­ man l ı devleti de şimdilik şu me'selenin bir tarafa bırakılarak vakt·İ merhün',.unda hali idilmesi tarafdarı imiş! Şu nokta-i nazarın te'yidi içün ba'zı mütiila'at-ı maliyede sc rd ı d i l i yor; deniliyor ki : Balkanlar da sulh tekerrür itmeyince m u harc · benin nctieelcri kat 'i

(Sayfa: 94) bir suretde tesviye edilmeyince

l\vrupa muharib tarafların hiç birisine, ez-cümle Osmanlı devletine hiç bir i 'stikraz da bulunmayacakdır. Devlet-i Osmaniye ise paraya

şi d de t l e ınuhtaçdır. Parasız, lüzumu teslim ve icrası tekarrür iden ıs­ l a h ata girişemez. Harb münasebeti ile açılmış olan rahne'"leri de ta 'm i r idemez. Binaen-aleyh ilk evvel, adalar me'selesini bir tarafa

1 �2 Baıi: Ağır.agır harckcıli. 1 SJ Haıvc;

1 54 nıusırrcn; ısrarlı bir şekilde. 1 5 5 Mukarrcraıı; kararlaşmış. kesinleşmiş olanlar. 1 56 Mcrhün; rehınc bırakılmış. 1 5 7 Rahne; gedik, yıkık.

296


ümmetten Millete bırakarak, lidir.

bakmalıdır. Zaten o zamana kadar "irşadiye" diritnavıı da i k ­

haline mal

mesa'il sa' irenin halli üzerine sulhün 'akdini ta'cil itme­

Bu sayede istikraz 'akd iderek b i ' l -ahire adalar me'selesiniıı idilir. Diğer b irka ç safa' in-i harbiyede iştira olunur, adalar

me'selesi

kendi kendine v e bizim lehimize olarak hal idilmiş olur. . .

Biz şahsiyen şu nokta-i nazara iştirak it m i yoruz; adalar ıne'se­ \esinin halli

zamanının hülul itmiş o l duğu na tamamen kaııi'z. Fakat

beraber deva' ir-i resmiyede tekevvün ider gibi görünen yu­

bununla

karıda serd itd i ği m iz mütalaiitın da bir çok hakfıy ı k ı ihtiva itdiğini ideriz. Eğer fi 'l-hak.ika de v le t -i O sma n i ye şimdi l i k adalar

teslim

ınes'elesinin müzakeresinden kat i ' -i nazar eylemiş ise, müzakfıriiı yalnız

diğer mesa'il etrafında cereyan i d iyorsa .. Pek yakııı bir za­

manda

Yunanistanla aramızda te'sis-i mü n ii se biit ve 'akd-i sulh edi­

leceğine

şimdiden hükrn edilebilir. Zira' mesii ' i l ınütebakiye pek

m üh im ,

lakin behemehal teferrrü 'atdan add edilebilecek malıiyet-i

haizdir.

Ez-cümle mesela t ab ' i yye t , evkaf, uhüd-u ' atika mesa ' i l i . . .

Bunların kaffesi mühim olmağla beraber hiçbir zaman yeni bir mu­ lıarebenin açılmasına sebebiyet verilebilecek kadar mahiyeti haiz add

idilmezler. Yunanistan hükümeti bütün b i la- pe rv iiz l ı ğ ı na rağ­

men mesail-i mezkılrenin kaffesinde b i ' l-ahire Osmanlı nokta-i na­ zarını

kabül itmeye mecbur kalacaktır. Zira ev ve la Yu n an i stan

şu

ıııesii'ile 'aid serd itdiği mütala'atda son derece haksız ve esassız­ dır.

Saniyen şu müdde'iyiitını te'yid ve takv i ye itdirecek kuvvete

malik

değildir. Binaen-aleyh er. geç Yunan hükümeti bunkü bütün

ıa' vikat ve te'hiratını rağmen tesliın-i ıı e fs e yle mek mecburiyetin­ de

bulunacaktır. Lakin acaba bu sılret ve şek il de 'akd idilıniş olab bir s u l h de­

v aml ı olabilirmi? Biz bu su 'ale men fi ' cevab virmek mecburiyetin­ deyiz. yan

Zira el-yevm Makedonya'da öyl e hadiseler, vakı 'al ar cere­

itmektedir ki bunlar bi'l-ahire ister istemez hüküınet-i Osmmıi297


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

yc"yı de yeniden o kıtaya doğru sevk eyleyecekdir. Rumlar'dan m:i " ada Makedonya"da sakin bütün ahali - ister İsliim olsun, ist e r Hıri sıiyan - ne S ırb , ne de Yunan boyunduruğunu çekemiyorlar.

Bunlar hu boyun d uruktan kurtulmak hevesi ve aşkını şi mdiden as5riyle izhar ediyorlar, b ugü n Garbi Trakya 'dan cereyan iden veka­ yi ' i n yarın bütün Makedonya'ya sirayet ideceği muhakkakdır. Yu­ nanistan hü k u m e ti şu hakikatı hiss itmişdir. Buna karşı ' ıyz ve h id de tle , şiddet ve ' un f "' le çıkmak istiyor. Şimdiden İslam, Bulgar, Yahüdi ahalisine karşı tak.ibat-ı şedide ic­ ras ı nda bul unuyor. Fakat ahalisi u ' mumen uyanık ve bir çok za­

mandan beri çetecil iğe komitcciliğe alışmış bulunan bir kıta' bu gi­ bi tcdiibir ile güç tesin idilebi l i r. B i ' l-'ak.is şiddet, hiddet bunların a 'sabiyeı-i milli ye l e ri n daha ziyade tahrik idecekdir. Bi ' l- ah irc ya 'ııi pek az bir zaman sonra Makedonya yeni bir yangın ocağı ha­ l ini

kesb cyleyecekdir. Öteki tarafdan Bulgaristan da elbette im ı i ­

kam a l maya, Yunaniler tarafından görmüş oldukları ihanet ve gad· re mukabelede bu l unm ay a elbette müheyya bulunacaklarıdır. Hiç­

bır kuvvet, hiçbir vasıta Bulgaristanı o zaman Makedonya üze ri ne atılnıakdan tutamayacakdır. O zaman biz de elbette ki bütün bu ah· ·: al le re karşı la-kayd kalamayız. Biz de ister istemez müdahale mecburiyetinde kalacağız. Zann idi lmesün şu tahmin itdiğimiz

hal­

lerin v u k u ' ı uzak zaman ların mirüruna mütevakkıfdır. Hayır! Belki

bırkaç aylık mes' eledir. Zira Yunanistan ' ın temallük itmek ist edi ği

yerler kendi hacminden ziyadedir. B u ise tevazün-i kuvva k'a' idc·

sine'''' m uh a l i f olduğundan gayr-ı tabi 'i, binaen-aleyh gayr-ı kabi l husüldür. Şu ha ld e bizimle Yunanistan arasında şera ' it-i müteferrika üze·

rinc her ne kadar ' akd-ı sulh mümkün, hatta karib ise de, şu muslı· 1 5X · u n f; şiıJdcı. scıılik. l 5'J ıcviızün-i kuvv;i kaidcsınc; kuvvetler dengesi kuralı. 29R


Ümmetten Millete

lıın pek de devam ideıneyeceğini, olsa olsa bir seneden ziyade öm­ rü olmayacağını şimdiden tahmin itmek pek kolaydır. Fransa ile İspanya arasındaki ıekarrüb nümayişlerine gelince bu numayişlere Fransa re ' is-i cumhunı Mösyö Puankarc'nin seya­

hati sebebiyet vinnişdir. Mösyö Puankare aslen Almanya tarafından 1 870

de Fransa'da isıirdiid edilmiş olan Lorcn eyaletindendir. Bu

ziit kalbinde Almanlara karşı azim bir kin taşıyor; Alzas Loren eya­ letlerinin Almanya elinden alınması, Almanlar'dan ahz-i sar idil­ ınesi iimalini ta öteden beri kendisine bir din, bir vazife itmişdir. Bununla beraber gayet, fa 'iil, zeki, kiir-azmudedir. Almanya 'yı hal­ i

iııfiradda bırakmak, etrafını demir çemberle kuşatmak içün her ne

lazım ise yapıyor. Bir zamanlar Puankare balkan muharebesinin vi­ rcceği netayicc Şarki Avrupa'da Fransa'ya zahir olabi lecek azim bir isliiv kuvvetinin teşekkül eylcyebileceğine iman idiyordu. Bu se­ beble bütün kuvvet ve iktidarı ile Balkan ittihadının devamına, kuv­

vet bulmasına çalışmışdır. Fakat Balkanlar'da cereyan iden ahval. Balkan ittifakının bozulması, müşiirün-aleyhin şu ümidlcrini alı üst iııi. Şimdi Mösyö Puankare nazarını şarkdan garba doğru çevirdi. Irk ve din münasebetiyle Fransaya pek karib olan İspanya'yı kazan­

mak istiyor. Ber-vech-i ma' lum Marakeş mes'elesi münasebetiyle Fransa ile İspanya arasına bir bürudet'(>() sokulmuşdu. Almanya şu bürüdetden istifüde ve Marakeş mes'elesine mütevehhiriinc bir slı­ retde müdahclc iderek İspanya'yı te'yid idmekle Fransa'nın arka (Sayfa: 95) cihetinde kendisine bir dost ve ımı ':ivin kazanmak isti­ yordu. Fransa'yı Marakcş mes'elcsinde İspanya 'ya karşı ımı 'tedil bir vaz'iyyct almağa, ispanya müdde ' iy:iııııı is'af "' itıııcğe icbar

ıden esbab arasında şu vaz'iyyeı belki en birinci mü'essir rolünü oynamıştır. Şimdi ise Fransa İ spanya'yı bütün bütün kazanmak ve 1 60

bünıdct; soğukluk, anlaşmazık.

1 6 1 i>af; birinin talcb ve ricasını kabu etme.

299


Doç. Dr. Abdullah Gü11doğdu r\ l rn;ı nya"dan tecrid ittı nnek istiyor. Mösyö Puankare 'nin İspanya

scy:ilıatı şu emelin husülüne ma'tüfdır. Fakat Almanya İmparatoru da kolay kolay ınağlub i dilec c k rakiblerden değildir. Bi 't-tabi' o da Fransa ·nın şu siyasi çıkışına karşı bir şeyler düşünüyor ve zannedi­

yoruz b i ' l-hassa nazar ı m şimale, Rusya'ya doğru atf idiyor. Alınan­

ya da Rusya 'yı Fransa 'dan ayım1aya, tecrid itmeye bezl-i mesii 'i iı­ ınckdcdir. Hana bunun tecelliyatı şimdiden göz değmeye başladı.

Rusya ınatbu"at ında Rus diplomatları tarafından yazılmış ve Rus­ ya - Fransa ittifakının Rusya içün hiçbir menfa'at te'min itmediğiııc a ' id makaleler ncşr idi l iyor. Puankarc'nin sağ eli Puankare kadar

Pc­

A l manya 'ya hiss-i kin bcslemekde olan Fransa'nın petersburg scfı­ ri Delkase'nin vaz' iyycti de tezelzüle uğradı. Müşarün-aleyhin

ıcrsburg"dan in fıkak'" ideceğine a ' id şayi'at kesb-i kuvvet eyliyor. Fakat F ransa i l e Almanya arasında oynanılan şu diplomasi şatran­ cının ne gibi netii'yic vireceğine şimdiden tahmin itmek pek güç­ dür. Balkan hadisatı da isbat itdiği gibi bazen cerayan-ı hayat en ze­ ki ve en müdebbir diplomatların bile tertib itmiş oldukları planları bır dakikada alı üst id iyor.

Ahmed Ağaycf 4.26. Siyasiyat: icmil-i Siyasi (Cilt: i l , Ay: 10, Yıl: 1328, Sayı: 267, Sayfa: 1 10-1 1 1) Ara­ lık 1 9 1 3/ Ocak 1 9 1 4) Avrupa'nın yangın ocağı olan Balkanlar yeniden ateş püskür­ meye başladı. Zfıten ilk yangın bile henüz tamamen itfli idilmenıiş ­ d i . Osma n l ı hakimiyetinin Balkan sahasından çekilmesini rnü­ tc 'lık i b Balkanlar'da bir devr-i saadet başlayacağını va'ad idere k Avrup.ı cfkilr-ı umümiyesini senelerden beri aldatmış olan şarlat an­

ları bu gün cereyan vekiiyi • pek ba ri z süretde tekzib idi yor. Bir gün

1 1>2 lnflk:ik ; koparı lıp ayrı

düşme.

300


Cmmeııen Millete gelecektir Avnıpa 'nın kendisi b i l e y i ne O sm anlı kanlar üzerinde

h ak i m iyycnin Bal­ i 'fidesini bir ni 'mct-i i liihiyye g i b i telakki ve arzu

ıdc1:ektir. Avusturya hükümeti

bu kere

d o ğru d a n

doğnıya, Avnıpa i le is­

ıişare i tm e ks izi n , kendisini işe müdahele itmek ırnx:buriyctiııdc bu­ lunuyor: Sırbistan'a ü l timatom vircrck yakın zaman

içinde Arııa­

vudluk hududıııı t a hl iy e i t mesin i t a l cb i d i yo r i tmed i ğ i

takdirde vc­

,

sfıit cebriyyeye

müraea 'at eylemek me c bu r iy et i nde

kiilacağını ı l fıve

ıdiyor. S ı rbistan ise buna

cevab

olarak Avusnırya 'dan mukabclctcn

ı\ mavudların Londra konferansında ta ' lik idi len

ıcciivüz i tmeyeceklerini

hudüdı fi-mfıba 'ad

tc'min itmesini taleb eyledi. Böyle bir

tc"miniit v uk u ' buluncaya kadar askeri nokta-i nazarından mühim add

itdiği Amavudluk dahilinde

ceğini söy l edi. Şu iki

kardır; Bu mü n ase b et l e kararların ne

bulunan noktalan tahliye itmeye­

müddc'i arasındaki bir

daha

zı ddi yet - i t:imme pek aşi­

Londra ko n fc rfı sı ııd a virilmiş olan

d erece de sun 'i ve gayr

-

i tabi ' i

karşı

olduğu, hayata

duramad ı ğı isbiiı idilmiş oluyor. Son

muh arebe hangi nam ve esas üzerine irtikıi b idilınişti" ıııi l ­

lıyyct ve cinsiyet başka

milletlere tasallut itmemeleri icab

larındır" nuna

üzerine değil mi? b u hiildc

ınuzaITcr ımıhariblcriıı

iderd i . "Balkanlar Balkaıı­

es as ın ı kabül itmiş olan düvcl-i muazzama şu p ren sibe

kadar ri'ayet

itmelidir. Halbu

ki

so­

şu esas yalnız bize karşı ve

ı nu hareb e y e bir renk-i meşrü' iyet virilmck

içün

icad idildi. Diğer­

lerine gelince o esası bozmak esiisdan add idildi. Onlar hakkında birde "Hakk-ı fetih" esası kabül idild i ! İ şte b u kadar karışık. yek di­ ğerine ra

tamamen zıdd olan esasl ar

Konferansının

ce gayr-i den

üzerine

h are k e t itmiş o l a n

Loııd­

B a l ka n l a r ' d a ç i zmiş olduğu yeni harita son dere­

tabi'i ve sun 'i idi. Bunun p ay i dar olmayacağı ta i lk

aş i k a rd ı Sırbistan .

gün­

A m a vud l a rı n mczkıir konfcriıııs tarafından 30 1


Doç. Dr. Abdullalı Gündoğdıı ta'yin idilen hududu

teciiviiz itnıeyecekleıine ' a ' i d te' minatı taleb

ı nnek hakkını iddia i tmek üçün evvel be evvel '., şu hudud dairesin­

de Arnavud luk ·daıı bir kısnı-ı ınühimmin bulunmadıgını isbaı itmc­ l id ı r. 1-l albu ki

bunu isbat idemez. Zira kendisi de, bütün ' alemden

pek ala bil iyorki Londra Konferansı S ı rbistan ve Yunanistan lehine olarak Amavudluğu parçaladı ve m i l l iyet namına muharebeyi aç­

mış olan şu devletler de bu harekete razı oldular. Şimdi de bunun ıabi'i neticelcıini çekmek mecburiyetindedirler. Hangi mantık

ve

akl-ı se l i m ayn-ı hakkı Sırblar ve Yunaniler içün kabul ve Amavud­ , lar içüıı inkar idebilir'' mademki üss-i hareket "Milliyyet .dir, ma­ dem ki S ı rblar

ve Yunaniler kendileri bile şu esas üzeıine hareket

idiyo r la r ; Amavudlar neden idemesünler?

Biniier.

-

aleyh Avusturya hükümeti Sırbistan'ın bu hususa

· a · id ınüddc • iyatını

kabul idemez. itse bile hiçbir ehemmiyyeti ola­

maz. Zira Sırbistan'ın zabt ve tasallut itmiş olurluğu Amavud yer­ lerinde

Arııavudlar baki (Sayfa: 1 1 1 ) kalıncaya kadar bedihidirki

Amavudluk hissıyaı ve efkarı de galeyan idecektir. Dünyada hiçbir

kuvvet bunun önüne geçemez. Bundan nıii'ada böyle bir te'miniit Avusturya'nın işine de gel­

mez, Avusturya kendisini İtalya i le beraber ta öteden beri aynı Ar­ navudluğa, bütün Balkanlara, bi ' l-hiissa Makedonya'ya çeşm-i ta­

ma ' ""ni cliküb duruyordu. IJu kere Sırbistan Avusturya 'nın

önüne

geç d i , karşısında bir sedd ika' eyledi. Tabi'i dirk.i Avusturya ve İtal­ ya şu seddin kesb-i metanet itmesini hiçbir zaman arzu itmezl er. B i ' I - ' ak is anı yıpratmak, yıkmak içün her nevi vesileye, vasıtaya

müri"ıca · atdan hali kalmayacakl ardır. Son Amavudluk harekatında Avusturya. İtalya ve Bulgaristan ' ı n parmakları oldugına şübhc idı­ lcbilir mi? 13u gibi harekatı fıı i de de mezkur devletlerin tahrik ve teşvik idccekleri muhakkak dcğilmidir? 1 (ı)

evvel be evvel, ilkönce. öncelikli olarak.

1 fı4 Tama ' , hırs. doymazlık. aç gözlülük. 302


ümmetten Millete Sırbistan ve Yunanistan' ı n ma'rüz kalacakları müşkiliiıa bu ha­ reketl er yalnız hafif bir mukaddime teşkil id iyor. Bir az geçsün de Bulgaristan belini doğrultsun, o zaman asıl ma'rekeyi görecekler­ dir' Bulgaristan Amavudluk'da, hatta Balkanlar'da yüz binl erce kalmış olan İslam çetelerinin neler yapacaklarını en karib bir za­ manda müşahede eyleyeceklerdir. Şu gibi hareketlere kim man i . olabilir? yukarıda d a zikr itdiğiıniz g i b i bunlar d a o "mi l l iyyeı'' esa­ sının tabi'i birer tecelliyatı olacakdır. Avusturya yalıüd, başka bir devlet bu gibi gayr-ı kabil-i men' harekatın olmayacağını şimdiden nasıl te'min idebilir? Eğer Sırbistan şu te'minaıı taleb itmekle atisi­ ııı sigorta altına almak, tesadüfi olarak zabt itmiş olduğu yerleri rfı­ lıatca talıt-ı tasarrufunda saklamak hülyasında ise pek aldanıyor. Böyle sigortayı kimse kendisine yapmaz. B i ' l-lıassa Avustuıya ki yangından beheme-hal menfa ' atdar olacakdır. Binaen-aleyh verilmiş olan ültimatomı Sırb rical-i hükümeti şu cevabları ile redd idemezler. Ya Avusnırya 'nın teklifini kabül ıde­ rck hemen Amavudluk hudüdunı tahliye eyleyecekdir. Yiihüd ken­ dilerini pek azim müşkiliit karşısında bulacaklardır. Tab i ' i ve lkdi­ hidir ki birinci şıkkı tercih eyleyeceklerdir. Bu aralık Avusturya ile bozuşmak cihetini irtikiib eylemeycceklerdir; Nasıl ki dünkü tel­ graflar Sırbistan 'ın askerine rica 't emrini virdiğini bi ldiriyordı. Fa­ kat S ı rbistan bununla da kendisini kurtannış olnıayacakdır. Çünkü bu günkü vaz'iyyeti tevlid itmiş olan esbiib biiki kaldıkça kendi nc­ tfıyieini gösterecekdir. Yunanistan da aynı vaz'iyyetdedir. Bu devlet de mill iyet ka v ­ gasına girişdiği hiilde zabt itmiş oldıığı yerlerde diğer bir çok m i l ­ letle ri taht-ı tasallutına a l d ı . Bunlar d a Amavudlardan daha ziyade Yıınanistan ' ın taht-ı idaresinde kalmak istemezler. Bi naen-aleyh şimdi Amavudluk'da vukü' bulan hiilatın Makedonya Kıta 'sıııda da tekrarına intizar itmek tab i ' i olur. Bulgaristan hükümcti bizimle

303


Do,·. Dr. Abdullah Gündoğdu a 'kd-i sulh itdikden sonra Garbi Trakya hükümeti ile uyuşmak üze­ redir. Garbi Trakya "da sakin ahali-i İsliimiyye nin bütün müdde'iyfü

ve ınutiilcbiitını Bulgarlar kabul itdi ler. B uradaki Müslümanlar ıııu­ lı<ıtariyctc yakın vasi ' hukuk ve imtiyiizata malik olaeakdır.

Uınür-u ruhaniyye maarif, evkaf idaresi kendi ellerinde olaca­ ğı gibi bütün k iii mnıa k amla r mutasarrıflar da Müslümanlardan ,

ıa 'yin idilecekdır. Bulgari stan Müslümanlar hakkında yeni ve baş­ ka b i r

s i y as e t

ta'kib itmek fikrinde olarak bunları ma'nen ve mad­

deten kazanmak istiyor. Bütün hiddet ve gazabını, bütün intikfün

hissini Rumlara, S ı rblara hasr innek fikrindedir. El-yevm Bulgar lıükümcıi Garbi Trakya ' yı işgal içün külliyetli asker sevk idiyor. Bir kere Bulgarlar buralarda yerleşsünler İslam ahalisinin efkar ve

h i ssiyatından itminan hasıl itsinler de Yunanilerin ma'ruz kalacak­ ları belalar zuhür ider. O zaman Sofya ve Trakya tariki ile Makc· donya ' ya akacak çetelerin, bombacı ların Makedonya'da sakin Bul·

gar, İslam ve Yahüdi ahalisi kıyaınlarının sonu gelmez. Acaba Yunanistan, Sırbistan bütün bunlara karşı koyu l mas ı

İcab idccek kuvvet ve vesaite malik midirler? B i ' t-tabi şu su'alc yalnız lıa y r ile cevab viri lebi lir. Zira nasıl ki vaktiyle Osmanl ı l ı ğa karşı ika· idi imiş olan şu gibi harekatın arkasında Yunanistan

ve

S ı rb i stan bulunuyordu. Bu kerrede Makedonya ve Amavudluk'da

zuhür idecek vakayi ' i n maverasında başka kuvvetler bulunacakdır. Avusturya bu gün bile kendisinin bu gibi kuvvetlerden birisi oldu­ ğunı ilıı i taya !üzüm görmüyor ve açıkdan açığa Arnavudluğı i l li ·

zam idcrek ül timatomlar yağdırı yor. Bina-ber-in bizimle Yunanistan arasında gayet bati ve atıl bir sürcıde cereyan iden müziikeraı-ı sulhiyye muvaffakiyyetlc netic e· lense bile sulh ve ınüsiilemet-i umümiyenin te 'cssüs itmiş olduğu­ na inanmak kadar hata olmaz. Sulh olsa olsa b i r kaç ayl ıkdır. Yine

daima ınutabassır ve müteyakkız olmakla mükellefiz. Perdenin ar304


Ümmetten Millete ka cilıhetinde daha bir çok gizli vakayi' dunnakd ad ı r ki en karib bir

zamanda kendisini gösterecekdir.

Ahmed Ağaycf 4.27. Siyasiyat: icmal-i Siyasi (Cilt: 1 1 , Ay: 1 0, Yıl : l329, Sayı: 268, Sayfa: 1 25- 127) Ara­ lık 1913/ Ocak 1 9 1 4 Almanya imparatoruyla Avusturya veli- 'ahdı arasında a v mü­ nasebeti i le vukü' bulan mülakat mlıcib-i kıyl u kal '" olarak malıii­ lil siyasiyyenin nazar-ı (Sayfa: 1 26) dikkatini celb

Bu guftegülere meydan viren bi'J-hassa görüşenlerin şahsiyycıleri­ dir.

Almanya imparatorunun fa 'aliyyeti,

umur

eylcmekdcdir.

rc'y-i hod'""ı ile idare-i

itdiği ma'llımdur. Şu taeidar arasıra ve gayr-ı

ları ile Avrupayı hayretler içine sokmayı adet

ınunıazar çıkış­

idinınişdir. Her

hare­

ketinin her sözinin altından mühim bir vaka"nın fırliiyacagına zar

idilmek an'ane sırasına geçmişdir. Avusturya

int i ­

veli-ahdına gelin­

ce o da şahsiyyetini ihsas itdirir zevatdandır. Bir müddetden beri tedvir-i ve

wnlıra fı ' i len iştirak iderek Avusturya siyasiyyat-ı dahiliye

hariciyesi üzerine oldukça mühim te'sirat icra

itmekdcn hali

mıyor şu iki şahsiyeti yek diğerine rabt iden a ra l a rı n da

kal­

başka bir

nokta-i müştereki de mevcuddur. O da Ccnnanizm amal ve nıakfı­ sidiııin şiddetle tarafdarlığıdır. Bunlar Cennanizim' iıı 'adeıii birer ·aıcmdiirlandır. Islavlık cereyanına sedd çekmek, Haınburg a'ilelerini bütün Avrupa üzerine

Hohcnzullcrcn

ve

siyiiseten hükümran it ­

dinııek . . . İşte bunlann emel ve maksadları; Balkanlarda

Balkan

İt­

tılakının ihraz itmiş olduğu muvaffakiyetleri müıeakib birkaç d e v­ let tarafından bu emel ve maksad üzerine lizcrc

1 65 I Mı

azim bir

darbe

indirilmek

idi. Avrupanın cenubunda Cennanizıne karşı azim bir kuvvet

kıy\ u kal; dedi kodu.

Rc'y- hod; kendi iradesi, oyu. 305


Doç. Dr. Abdullah Gündogdıı teşekkül itmekde idi. Lakin Almanya ve Avusturya mahir bir nıa.

nevra ile şu kuvveti kırmaya, bir daha teşekkül idemiyecek halde

bırakmaya ıııuvalfak oldular: Bulgaristanı kendilerine celb idcrck hırs

ve ıama 'nı tahrikle ikinci balkan muharebesinin açılmasın a zc.

ınin hazırladılar. Bu sayede Balkan ittiflikı bozuldı. İttiflik mezkıJ. run mühim

a 'zasından olan Bulgaristan parçalanarak kendisini terk

itdi. Ma '-ma-fih üç diğer a ' zalar yine kema- fı 's sabık diğerine mer­ but

ve Avusturya ya karşı oldukça mühim bir kuvvet irae idiyorlar Bükrcş konferansını müteakib şu konferansı n virmiş olduğu

kararların ıslah ve tebdilini Almanya ve Avusturya taleb itmekd c

idiler. Maksad ittifakın bakisini'" bozmakdı. Bunun içün düvcl-i mezkfıre Londra konferansının yeniden toplanarak Bükreş konfe­ ransının vimıiş olduğu kararar hakkında ba'zı ta'dilat icra itmesi ta­

rafdarı idiler. Bununla A l manya ve Avusturya Bulgaristan 'a yeni bir cemile gösterek Sırbistan ve Yunanistan ' ın muvaffakıyyetlerini kü­ çültmek maksadını ta'kib eyliyorlardı. Halbu k i bu kere bi ' l -akis Almanya, Avusturya Londra konfe­ ransının

ictima 'na mümami 'at idiyorlar. Calib-i dikkatdir ki evvel­

ce kon feransın toplanması tarafdarı oldukları halde bu noktaya ' ii ' id tebdil-i meslek itmeleri işte yukarıda zikr itdiğimiz Almanya i mparatoruyla Avusturya veli-ahdı arasında vukıi' bulan mülakaı esnasında zuhur iıdi . Bunun içündür ki av bahanesi i le tertib idilıııiş olan

şu mülakata bu kadar ehemmiyyet atf idiliyor. Şimdi en ziya·

de şayan-ı di kkat me'selc şu tcbeddülün esbabını araşdırmakdan ibaretdir.

Bizce csbab-ı mezkıirc arasında Osmanlı-Bulgaristan arasında tckarrür itmiş olan sulh birinci derecede add idilse gerekdir. Bu sulh bizimle

Bulgaristan arasındaki bütün münazaun-fih me'selclere ııı­

lıayeı virıniş o l u yo r. Aralarında bir çok nikat-ı müşterekeni n I 1)7

lliikisını; devamını 306

ıııc v·


ü mmetten Millete

c iıd olduğunı da irae idiyor. Bu münasebetle ve kendi kendine Av­ rııpa-i Şarkiyye'de iki zümre-i düveliyye teşkkül itmiş bulunuyor. Bir tarafdan Sırbistan-Yunanistan, diğer tarafdan Devlet-i " ali-Bul­ garistan, bu iki zümre arasında atide badi-i münazaa ve ihtilaf ola­ c ak bir çok mesfiil-i muallaka meveuddur. Bulgaristan hiçbir zaman eski müttefiklerinden almış olduğu darbeleri yemeye tahammül it­ rneyecekdir. Makedonya'da bırakub geldiği milyonlarca Bulgarla­ rın mukadderat-ı atiyesine la-kayd kalmayacakdır. Gerek Sırbistan gerek Yunanistan'dan intikam almayı kendisi içü:ı bir emel-i milli diye perverde idecekdir. Osmanlılığa gelince biz de Makedonya'da bır 'akdığımız Müslümanların mukadderatına yabancı kalmayaca­ ğımız gibi Yunanistanla aramızda adalar gibi esas-ı hayata 'fı ' id rnes'eleler de mevcüddur. Binaen-aleyh bu kere Devlct-i 'aliye ile Yunanistan arasında sulh tekarür itse bile bu sulhun pek de uzama­ yacağı muhak.kakdır. İşte şu yeni vaz'iyyet karşısında Almanya, Avusturya devletle­ ri tebdil-i meslek ildiler. Müşarün-ileyh devletler içün Balkanlar 'da kendi kendine teşekkül itmiş olan iki zünıre-i düveliyye arasındaki nıübhemiyyetin devamı daha ziyade elverişlidir. Londra konferan­ sının yeniden toplanarak mesai! muallakayı hail ve fasl ve vaz'iy­ yete bir kati'yyet ve seriihat-i beyne'l-milelliyyc vinnesi onların menfaatine ve iiti içün kurdukları pliinlalara teviifık i011iyor, bi'l­ 'akis Balkan zümre-i düvcliyyesi arasındaki mübhemiyyeti tezyid ildi nnek kendilerince daha müniisib add idiliyor. İşte bunun içün­

dür ki yine Avrupa mahiifil-i siyiisiyyesindcn Almanya ve Avustur­ ya'nın Romanya devletini de Osmanlı-Bulgar zümresine idhiil it­ meye ç31ışdıkları söyleniyor. Fi '1-hakika Bulgaristan Romanya ' nııı ınüziiheretine değilse de, hiç olmazsa adem-i müdahale ve bi-taraf­ lığıııa kanii ' at hasıl itdiği gün Yunanistan ve Sırbistan üzerine atıla­ cakdır. Şu bi-taratlığı te'ınin itmek ve o sayede Balkanlardaki lsliiv 307


Doç. Dr. Abdullah Gündıığd11 ve

Ortodoks

k u v ve t l e r ini

yek diğerine çarpışdırınak, ezd i r­

mek . _ C c rı ıı fın i z i nı i n 'akdem-i amalidir! Ati-i karib Alınaı ı y;ı,

Anısıııryaı ı ı ıı şu

maksada ne şekil ve süretde na'il olabilecek leriııı

gösıerccckdir. Etrafı m ı zda şu

tan ' la

cereyanlar vukü' bulduğu halde biz de Yunan is­

ıııüz;ikcrüı-ı sulh iyeyi la 'kib idiyoruz. Ber-vech-i ma'lüııı

şu

ıııü/'akerfıt cs;is nıcs'ele olan adaları bir tarafa bı rakarak ikinci de­ recede h;i ' i z c l ı c nını i y y et olan evkaf, müftiler gibi mesail etra fı nda dolaşı yor. Yunanistan devletinin bir çok ınüşkilat ve bi la-perviizl ık­ l a rındaıı

kfıt-ı

sonra şu mesii ' i l ınütefferri 'aya ' aid Osmanlı devletinin ııi·

ııazarıııı kabül i d ece ğin e ve karib bir zamanda sulhun 'akd idi­

lcccğinc hüküm idi lebi lir. Fakat Yunanistan kendisi de pek ala bi li­ yorki ı e fcrnı 'iit üzerine tc 'sisine çalışılan sulh pek de devam idcmi­

y c cc k d ir. (Sayfa: 1 27)

İste bunun ı çiin d i rki

hiikümeı müşarün-ileyh aynı zamanda kc­

nı:"ı l - i tehalükle istihzfırfü-ı askeriyesini unutmuyor. Makedonya sa­

hasına peyderpey asker sevk idi yor, deridnavtlar almaya koyuluyor. Fi ' l - lıakika adalar mcs ' clcsi Londra konferansının karar ı mı

tevd i · ıdilnıişdir. Fakat evvela yukarıda serd itdiğimiz beyanatdaıı da a n l a ş ı ldığı vec h ile şu konferansın yeniden toplanacağı pek ıııii ş­ k i l bir şe k i l a l d ı . İ tıi ffik-ı müselles böyle bir konferansa iştirak it­ mezse ı

bi 't-ıabi ' konferans da teşekkül itmez. Diğer tarafdan

itıifiik­

müsel lesin i ş t i ra k ı ile konferans teşkil itse bile adalar hakkında

rcceği

vı ·

k a r arı n her iki tarafı irza ve ikna' ideceği pek me ş kü kdu r.

"1cs'cleniıi h i ' l -ahire kalem i le değil, kılıç i l e hal idi leceği pek va­

z ı lıd ı r. B u n u Yunanistan hükümeti şimdiden görüyor ve lazım olan

i s t i lızfıriitda b u l u nu yo r. Bizim zimamdaran-ı umurun da vaz'iyycı ı aynı nok ıa-i nazardan muhakeme iderek istihzarat halinde bulun ­ d u kl a r ı n ı iııııid i d iyo ru z . Oütiin aliiim ve işaret 'akd idi lecek sulhun

pek

mevkut olacağını isbiit idiyor.

30R


ümmetten Millete Biz bütün düvcl-i muazzama i l e ayrı ayrı i t i l a nar ıcıiib idcrck

aramızda öteden beri ınütckevvin münii7.auıı-fih ın e s ' ii i l i n h a l l i ne kcıııal-i fa " a litle çalışıyoruz. Ba'zıları ile i t i l a f hasıl oldu. rı

Di ğcrk­

ıle olmak üzeredir. Bu sayede biz bir dereceye kadar lıa ' z ı gavii i l

l'C

ıniişki liitdan kurtularak harekat v e icriiii tı ııı ı zda serbesti y e ıııfı l i k

olacağız. Andan sonra önümüzde dah i l en vfıs i ' b i r sa h a - i fo ' ü l i yycı l'C

haricen de menafi' hayatiyye-i m i l liyyeyi ıe'min İçlin tqeblıii­

sat-ı mübreme açılıyor. Dahilde ıslahata giri şmekle berabe r haricen

de Makedonya ve adaların yeniden ve en kfırib b i r zamanda bır

rııal ı yı z.

ıııcydan-ı müciidelc olacağını ııazarımızdaıı hir an bile dür tııtnıa­

lık

Ahmed A�:ıycf

4.28. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi (Cilt: l l , Ay: 1 0, Yıl: 1329, Sayı: 269, Sayfa: 1 43- 1 44) Ara­ 1913/ Ocak 1914) Osmanlı lar Avnıpadan koğulması i le kendi rahat

ı c ' ıninini ümid iden Avrupalı lar bugün intiziirlarınııı ak s i n i günııek ve

ve

sükiıııııııuıı

yeniden Osmanlıların Balkanlara avdetini arzu eylemek ınedııı­

riyetindedirler. Arnavudluk etrafında ikii ' idi len gavfı i l , ınüşkıl:'ı t

huna bir şahiddir. Bugün Balkan şibh- cezire'"siııiıı garb ciheti lıa­ k ı k<iten bir cehennem şeklini alınışdır. B i r lara fdan Sırlılar i le A rıı a ­ vudlar, diğer tarafdan Yunan lı larla yine Anıavudlar çarp ışınakda­ dırlar. Sırbistan ve Yunanistan Anıavudlığı iki tarafdaıı sıkışd ı rarak ezmek istiyorlar. Halbuki yine iki tanıfdan - şimalde Avusturya. cc­ nlibunda İ talya taraflarından - aynı nokta' üzerine h ı rs ve tama' ııa­ Lar\arı atf idi lmckdedir. Şu iki devlet de aynı derecede Arnavud ­

luk 'a m a l i k olmak istiyorlar ve bi 't-tabi ' S ı rp ve Yunan füııül iııc

ka rş ı çıkm ak meeburiyetindedirlcr. Avusturya 'nııı S ı rbistan h:m:kü1 6X

şibh- cezire; yorımada.

309


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu ıına karşı alınış olduğu kat 'i vaz'iyyet kari ' lerimizin ma' lümıdır. Anısturya tehdidine, ültimatomuna karşı Sırbistan dayanamıyarak

evve l ce ışgal itmiş olduğu mevaki 'i tahliye eylemek mecburiyetin­ de ka ld ı . S ı rbistan 'ın bu kadar tehiilük'69le Avusturya müdde'iyatını

ka bil i itmesi Avusturya içün hatta bir adcm-i muvaffakiyyet add idi­ li yor. Z i ra Sırb ve Yunan ' ı sokulmuş oldukları yerlerden çıkarmaya

belıeıııe-lıiil ' azm itmiş ve ve Sırbistan 'ın son hareketini bu maksa­

d ı n husıilü i ç ü n gayet müsaid bir bahane add itmiş olan Avustu ry a Sırbların

m ü dde ' iyat - ı

mezküre karşısında ser-füru itmeleri ile böy­

le b i r bahaneden mahrum oldu. Fakat maksad gai ' le ve müşkilat ik;i · iıınekdeıı i 'baret olduğu halde bahane, vesile daima icad idilc­ b i l ı r. Nasıl ki idildi de:

Bu kere Avusturya ve İtalya, tehdidlerini Yunanistan'a rücü ' it­ dimıişlcrdır. Yunanistan hükümeti de son Amavudluk igtişiişından b i ' l -isti fii d e ba ' zı Amavud nikatını işgal itdi . Bundan ma'ada bu hüküıneı dü v c l - i muazzama tarafından Amavud luk hudüdunu

ta 'yııı iç ün teşkil idil en komisyona birçok müşk.ilat ve mevani' ika·

ıtınekdcn h al i kalmıyor. Mesela taht-ı işgalinde bulunan yerlerın alıiilisıni tahrik, teşvik iderek Yunan tabi 'yetinde kalmak arzu ve te­ mennisinde güya bulundukl arına ' 3 ' id hükümiit-ı muazzamaya mii­ rac a ' ii tda bulunduruyor. İşte Avusturya, İtalya devletleri bu gibi şar­

latan lık lara tahammül itmeycrek Yunan devletine tebliğ itmiş ol­ dukları bir ülti matomda gerek işgal itmiş olduğu noktaların müd­ dcı-i mu 'ayyene içinde tahliyesini, gerek yerli ahaliyi tazyik iderck düvel-i muazzama ya miiriica 'ata icbar itmekden tevakki"" eyl eme ­ sini kat i b i r lisanla taleb eylemişlerdir. Son varid olan haberle r bu '

talebin g ü y a Atina mahiilifınde hayretle karışlanrnış olduğum işa 'a

idiyor. Lakin hakikat-ı halde hayret yerine 'azim bir me' yusiyetin 1 69

Teha lük;

ıchlikcyi düşünmeksizin bir işe dalma, gözü

1 70 ·r cv;ı k k i : çekinme. kaçınma. sakınma.

310

kara bir işe girişme.


ümmetten Millete ka 'im olduğu muhakkakdır. Sırblar ve Yunaniler yavaş yavaş aııla­ yorlar ki böyle kolayca vasi' ve kendi hacimlerinden ziyade olan kaı'ata malik olamaz. Hana Sırbistan ve Yunanis ıan 'ı şiddetle i l ti­ zam iden "Tan" gazetesi b ile bu kere Yunan maha filiniıı Selanik ve

Makedonya'ya temellük fikirlerinin bir hülyadan ibaret olduğunu kcmiil-i esefle takdir itmeye başladıklarını yazıyor. Avusturya ve İtalya tarafından Sırb ve Yunana karşı a lı ıunış olan şu vaziyet bi't-tabi ' gerek Bulgaristan, gerek b izce meınnuııi­

yyet ve meserretle telakk i idiliyor. Bedihidir ki şu vaz ' iyyeıe karşı ika ' -i müşkilat idecek ne biz, ne de Bulgaristan olacakt ır. İşte bu­ nun içündür k i yine Avrupa ınaha filinde güya bizimle Avusturya, İtalya ve Bulgar istan arasında Balkanlara aid hafı bir i 'tiliifın ' ak­

dınden bahs idilmeye başlandı. Biz bi't-tab i ' şu şay i 'anııı derece vüslıkı hakkında h içbir malumatı haiz değiliz. Ma' - ma - filı burası da mulıakkakdır ki bi itilafın mevcudiyet i mutlak tahriri bir nıukfıvclc­ ııamenin mevcudiyetine vabeste değildir. Bazen i 't ila fl ar mcna fi ' in ıştirakinden kend i kendine doğar. En metin, en esaslı i 't iliiflar · a Je'l-ekser bu g ibileridir. Aşikardır ki Sırb ve Yunan'ın Balkanlar­ daki yeni vaz'iyyetlcrini tczclzülle teşcttüte uğratabilecek herhan gi bir kuvvet gerek bizim, gerek B ulgaristan tarafından mu · avcnct ve ınüzaheretden başka bir şey göremez. B unun içün t a hrir i ımıkavc­ lcye bile lüziım yokdur. Lakin b a ' zı mahiifi-i siyasiyede işte Yunan istan'la biz im ara­ ınızda cereyan iden müzakeraaıın uğradığı ta'vikat ve te'lıiratı bi­ zimle Avusturya ve İtalya arasıııda güya vuku' bulmuş olan hafi i 'ti­

l<i fa atf id iyorlar. Zannedil iyor ki müzakarat-ı mezkurc kasden bi­ ı.im tara fımızdan te'hirata düçar olunuyor. Ve dcvlct -i ' ali Balkan­ lar'da bir takım ga'ilelerin zuhurunu bekleyerek ' akd - i sulha sii­ ra 'tle yanaşmıyor.

311


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı Biz şu ta h m i ııa ta iştirak itmiyoruz. Bab-ı 'alinin ciddi ve sami­ mi olarak ' ak d - i

sulh arzusunda bulunduğuna eminiz. Zaten de v le t ­ hakkında almış olduğu gayet mu 'tediliine vaz'iy­

i · a l i ye m üza ke rat

ycıi, göstcnniş olduğu hüsn-i

(Sayfa: 1 44) niyyeti ile şu arzusın ı

is­

biit cylcmişd i r. Fakat aynı zamanda da bu arzu Osmanlılığın mena­ fi · -i lı:ıyatiyycsiııi fe da idecek derecesine elbette ki varamaz. Su lh

edeyim d i ye lıe rşe y d en va z geç i l emez . B i ' l- ' akis bugün feda k arl ı k en z i y a de Yunanistan 'a ğu girivcden

düşer. Bu devletinin el-yevm düşmüş oldu­

isti fade itmek, bizim hakk-ı meşru' ımızdır. Ve zaıın

id iyoruz ki Yunanistan

bi ' l-ahire Osmanlı devletinin hadd-i asgari

olarak vaz' i t m i ş olduğu müdde' iyatı kabül ve 'akd-i sulha müba­ dcret id cc c kd i r.

Garbde şu mcsa ' i l ile uğraşırken şark cihetinde de devlet-i Os­ nıa n iyc'c k a rşı

ba 'zı müşkilaı ika' idilmesi arzu olunuyor. Müşki ­

lat-ı nıczkürenin mahiyeti bütün Avrupa mahafil-i siyasiyesini ge­ çen lıafıa za r fı n da

işgal itmiş olan Rusya hariciye nazırı Sas anof 'u ıı

"Ruskoyc Slovu" Ga ze t es i n e

vaki ' olan beyanatında mündemicdir.

Müşarün-i lcyh Ru sy a hükümeti tarafından vilayat-ı şarkiyedc tat­ bik i d i l mck üzere , güya Almanya ve Fransa 'nın da tasvibine ik tirfi ıı i tmiş b u l u n an bir ıslahat projesinden bahs itmişdir. Bu proje huılıt­

ı c s ii si y cs i i ' t iba a r i y l c v i l ayat- i şarki yeye yahüd daha doğrusu ora a h a l i s i n i n ckalliyct-i

ka l il c si ni teşkil iden Ermenilere bir muhtariyet

i 'tasından i ' b iirc t. Fakat Sasanof'un

Almanya ve Fransa'mn tasv i lıı

hakkında söylemiş

olduğu sözle A lman ve Fransa'mn nim-resmi

nıatbu ' ii t ı ta ra fdan

tashih, hatta bir derece kadar tekzib idildiği gihi

lıab-ı · ü l i dcvairinde bütün proje pek bar-diine bir süretde ka rş ı l a n­ d ı ' B i ze öyle geliyor ki

Bab-ı 'ali ecanib tarafından tertib id il ı n i ş

o l an h i ç b i r projeyi k ab ü l

itmeyecektir. Bab-ı ' ali kendisi en vasi' ıs­

lahat tarafd a r ı olduğu şu ıslahatı da ecnebi mütehassısları muavene­ t i ile tatbik it meye karar v i rdiğ i içün ccanibin müdahalesi ile tatbi� 312


Ü m metten Millete idilmek istenilen projelerin kaffesini bila-tereddüd redd itmclıdir. Zira hakikat-ı halde ecanibin maksadı ıslahatın tatbikinin ziyade bahane ve vesile elde iderek gava' i l ve müşkil5.t ika' itmekdır. Bu hakikati bütün Osmanlı Tarihi bütün üryanlığı ile meydana atmış­ dır. Artık bundan sonra da bu gibi dolablara tutulmak kabil deği ldir. Rusya bizimle bu taraflar da uğraşmaya kalkışırken Bulgaris­ tan 'da kendisine karşı 'azim cereyanlar vukü' bulmaktadır.

Bugün

Rusya'yı bütün kalbi, bütün mevcudiyeti ile tel'in itmeyen bir Bul­ gar yokdur. Bulgarlar bütün felaketlerini Rusya 'nın iki yüzlü pol i ­ tikasına atf idiyorlar. Hatta b u cereyan son zamanlarda gayet acayib ve cıi.lib-i dikkat bir şek! aldı. El-yevm Bulgaristan 'da Ortodoksluk kilisesinden aynlarak Katolikliğe dahil olmak meyel 5.nı 111 garib lo­ calar irae idiyor. Ahali toplanarak Ortodoksluk aleyhine pür-heye­ can sözler söylüyor. Tebdil-i mezhcb emelinde bulundığı izhfır ey­ liyor. Bütün bunlara sebeb, lslavlardan, Ortodokslardan gönniiş ol­ dukları hıyanet ve ihanetdir! Cereyanın ne netice vircccği şimdiden kcsdirilemezse de - behemc-hfü Bulgarlar 'ın azim bir buhran-ı ına 'nevi içinde bulundukları muhakkakdır. Ahmed Ağaycf 4.29. Siyasiyat: İcmıil-i Siyasi (Cilt: il, Ay: i l, Yıl: 1329. Sayı: 271, Sayfa: 1 73-174:

Ocak/Şubat

19 14)

Son icmalimizden beri vukü ' bulmuş olan lıadis<it-ı siyasiye arasında en mühimi elbette ki Osmanlı-Yunan müz5.keratının sulha müncerr"' olmasıdır. Bu v5.k ı ' a gayr-i muııtazar bir zamanda vukü' bu lduğundan gerek bizde, gerek Avrupa'da bir nevi' hayret ve tc'accübü mucib oldu. F i ' l-hakika 'akd-i sulhden henüz birkaç gün

171 1 72

Meyclıin; eğilim. Müncer; siiıiiklcnnıc, bir ıarara kayma.

313


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu evvel m ü za k cratın te"lıire uğramış olduğu, pek bati bir halde devam iderek yakın bir zamanda netice-pezir olacağı ümid idilmediği mu­ lıakkakdır. Hatta ba "zı mehafilde müzakeratın inkıta'a uğrayacağı­ nı.

bizimle Yunan arasında yeni bir muharebenin zuhiır ideceği farz

ıdil iyordu. Fakat işler ani dinilecek bir sür'atle başka bir cereyan al­ dı, ııctice ' i ma ' lumiyeye münecerr oldu. İşte vekayi 'in böylece gayr-ı muntazar bir şekilde cereyan it­ miş o l mas ıdır ki Romanya hükümetine büyük bir tesir icrası isnad idilmckdcdir. Zevahir i ahvalde bu isnadı bir dereceye kadar te'yid -

itmektedir: Bizimle Yunanistan 'ın arası pek soğuk olduğu, müzakc­ raıın ·atalete uğradığı bir zamanda Romanya dahiliye nazın "Taki­ yoıısko"nun İstanbul ta ri kiy le Atina'ya seferi vukiı ' buldu. Müşa­

rün-ilcyh i stanbu l da tevakkuf itdiği az bir müddet esnasında Os­ "

man l ı dahiliye nazırı Talat Beyefendi i le görüşdü. B i ' l-ahire Ati­ ııa · ya muvasalat iıdikden sonra orada da Osmanlı sulh murahhası buluniin G a l i b K em a l i Bey efendi ile mülakat eylediler. Aynı za­ manda bi 'ı-tabi · Yunan istan rical-i devleti ile görüşüyordu. İşte bü­ tün şu mü lakat ları n neticesi olarak bizimle Yunanistan arasında sulh bır sürct fevkalade de çıkıvird i . Her iki taraf eski müdde'iyat­

larında mütekabil fed a karl ıklarda bulunarak bi 'n-netiee sulh imza­ landı. Bu m ü na s eb e tle sulhun şeref ' akdi de Romanya hükümetine a t i idilmeye başladı. Bugün Avrupa efkar-ı umümiyesinde Roman­

ya 'ya Balkanların nazım ve hakimi nazarı ile bakılmaya başlandı. Romanya ııası l kı Bükreş Konferansı ile Balkan hükümetlcrinin muharebelerine nihayet virdi, güya müdahale-i hakimanesi ile Os­ man l ı - Yunanistan münaza'alarına da hitam virrniş oldu. Şu iddia yalnız bir d e rece ye kadar kadar doğrudur. Fi 'l-hakika yek diğerine karşı buğz ve ada ve t le mali olan Balkan hükümetleri arasında Ro­ '

manya bir dereceye kadar hakimlik rolünü oynayabilir. Romanya k tıvvcıini n herhangi b ir tarafa meyi itmesi o tarafa tefavvuk ve ga­ lebeyi te ' ınin idebil ir. 314


Ümmetten Millete Fakat bu hal yalnız Balkan hükümetlerine ' a ' i dd i r. Bize gelin­ ce vaz'iyyet başka bir şekl alıyor. Romanya hükümeti bizim arzu­ muza icrayı hükrn ve te'sir idecek her nevi' vasıta ve ku vve ı den mahrumdur. Bizi tazyik idebilecek hiçbir tarike malik olmadığın­ dan başka kuvva-yi mevcüdesi de buna kitayeı idecek derecede de­ ğildir. Bundan ma'ada Romanya bu gibi vesile ve kuvveıc malik ol­

sa bile bizi tazyik itmek anın menfaati iktizasından de ği ldir : B i ­ naen-aleyh Romanya 'nın bizim üzerimize icra-yı nüfiız iderek sul­

lıı temin itmiş olduğunı iddi 'a idenler aldanıyorlar. Şerait-i sulhiye­ n i n mütala'ası da bu ciheti isbat ider. Her nevi ' ehemmiyetden ari olan mütevellilere a ' id mes'eleden başka Yunan hükümeti bizim bütün müdde' i yatımızı kabıll itmiş bulundu. Zaten evvelce söyledi­ ğimiz veeh ile müşarün-ileyh hükümet

(Sayfa: 1 74)

içün Osmanlı

nıüdde' iyatını kabıll itmckden başka çare yokdu. Bu hakikati ken­ disi de pek a ' l a takdir idiyordu. Fakat aralıkda bir şeref-i ne fs . bir haysiyet meselesi vardı. İşte şu şeref-i nefs ve haysiyeti muhafaza

içün kendisine dost, hatta efkar-ı ' amade müttefik add idilen Ro­ manya gibi bir hükümetin tavassutu ile Osmanlı nıüdde ' iyfıtım ka­ bül itmek tarikini iltizam eyledi. Şu ıarz-ı hareket ayın zamanda Romanya için de bir escr-i nezaket ve cemile idi. Romanya'ya gelince şu devlet içün de Bükreş mu' iihcde-na­ mesinin kararlarını tc' min eylemek bir vazifedir, halla pek mühim bir ınes'ele-i siyasiyedir. Halbuki Romanya hükümcti pe k a ' la tak­ dir idiyor ki Bulgaristan ' ı n mezkur mu'iihedeyc karşı almış olduğu vaz'iyyet ve bu mu'ahedenin tebdil ve teğyiri fikrini bir emel ola­ rak beslemesi-Yunanistan ' l a Osmanlı arasında husümcı devam itdi­ ği halde- Bükreş kararlarını dii' ima mütezclzil, Balkanlardaki vaz ' i yyeti her an tehlikede bulundurabilir. B ina e n- al eyh Yıınanis­ tan ' ı Osmanlı ile barışdırmak, aralarındaki husümeı ve 'adaveti

def' eylemek, bu münasebetle Osmanlılar ile Bulgaristan arasında

315


Doç. Dr. Abdullah Gündogd11 ımık<in.:ncıc

meydan vırmcmek Romanya devletinin Balkanlara

la 'aıa b ı ııac n d i r ki Romanya devletinin bizimle Yunanistan arasına · a 'id bugünkü mesleğinin esasını teşkil itse gerekdir. İşte bu miiıa­

girerek b i zi m nıiiddc'iyiiıımızı Yunan istan'a kabül itdirmekle bu­

giinkii hiil ıcşcvvüşc na lı iyc ı vinnişdir. Binaen-aleyh buna asla hay­ rcı ıııncmclıdir.

Fakat acaba a ' kd idi len sulh münasebeti ile bizimle Yunanistan arasında rcvabıı-ı tabi ' iycnin ihyası kabil midir? Bu su'ale en kaı ' i cevabı pek d e uzak ol mayan bir istikbal vireeekdir. Unutmayalım k i ' akd idi lcn sulh yalnız tc fcrru 'at kab i l inden olan şcra ' i t üzerine ya­ p ı l ıııışdır. Asıl dııı

olacak nokta, hayati me'sele- adalar me'sclesi­

hal-i ıııu'al lakda kalı yor. Bizimle Yunanistan arasında te'essüs i de ­ cck miinfıscbatı şu nıc'selenin tarz-ı hal l i ta 'yin ideeckdir. Eğer Ro­ manya lı ük ü ın c ıi Yunanistan hüküınetini 'akl ve mantığa davet i dc r,

bu

ıııc 'sclc-i

hayati yede i 'tidal ve nasfcte sevk idebilirse emeline

nfı ' ıl olmuş add idilebi lir. Ve i l lii bu günkü sulh hiçbir şeyi te' miıı itmı�

add idilcınez; isti kbal yine mübhem ve ıneşkük kalır.

Yunanistanla aramızda sulh 'akd idil irken Osman l ılıkla herkes­ dcn zıyade el-ycvm ' alakadar olan i k i devletin -İngiltere ve Rus­ ya · n ı ıı-

baş n a z ır la rı Mister Askiı ve Mösyö Kokofçef Osmanlı lığa

· a ' id ha'zı

n ı ii hi m

beyanatda bulundı lar. Rusya baş nazırı Paris'dc

ki son beyiinaıındaıı e vv e l Berl in 'de de ba 'zı beyanat da bulunınuş­

dı. Şu birinci beyanfüı Osmanlı efkar-ı 'umümiyesini tatmin idecek bir ınalıiyyeı ve şekilde tecel li itmedi. Kokofçef viliiyiit-ı şarkiye­ den lıahs iderken ' adeta Avrupa müdehal isinin luzlınıunu, beyne'l­ ınılcl bir konırolün te'sisini i l tizam idiyordu.

llalbu ki bu kere Müşarün-ileyhe Paris'de vukü' bulmuş olan yeni hcyanaıında cfka r ' ı n ı ıı slı'-i tefchhüme uğramış olduğundan

halış itmiş, yalnız "usulu dairesinde, medeni ıslahatın tatbiki taraf­ darı o l d uğ u nu bunun içün de ıslahat taraftarları içün -evvel be ev­ ,

vel de vlet - i Osmaniyye i le anlaşmak lazım olduğum" beyan itmiş-

316


Ü mmetten Millete dir. Adalar me'selesine gelince Müşfırün-ilcyhe askeri ve diğer nı­ kad-ı nazardan Osman l ı l ığa tamamen hakk vinniş Avrupa devkt­ lcr?nin adalar mc'selesini hali iderkeıı şu nikatı nazar- ı d i kkate ala­ caklarını ümid eylediğini söylemişdir: Mister Askit'c gelince şu zat da "bütün ' ii lcııı-i İ slamca takdis idilcn makfımat-ı mukaddcsenin kaffesini ihtiva iden Asya-i Osına­ ni 'yenin tamamiyet ınilkiyesini haleldar idecek herhanği bir hare­ ket İ ngiltere'nin milyonlarca İ slanı ıcba ' - ı sadıkasıııı rencide idecc­ ğinden bu gibi harekete mani' olmak İ ngiltere içün bir vazi fe teşkil iıdiği gibi v i l ayi\t-i şarkiye ıslahatı me'selesiııde İ ngiltere dev letinin dcvlct-i Osmaniye 'ye her nevi ' muavenet ve müzaherete de hazır bulunduğunu" beyan eylemişdir. Şu iki nutuk e fkar-ı umümiye-yi Osmaniye 'yi tatmin idebile­ cek mahiyeti hii'izdirlcr. Yegane arzumuz memleketimizle hcrkes­ den ziyiide alakadar olan iki muazzam devletin baş nazırları tarafın­ dan ibraz idilcn şu esaslara gerek kendilerinin, gerek sair Avrupa devletlerinin siidık kalmalarından ibaretdir. B izde başka bir şey i s ­ temiyoruz. Zilten gerek dcvlct-i Osmaniye, gerek efkiir-ı Osmfıniyc de gayet vasi' ıslahat tarafdarlarıdır. Yalnız istediğimiz şey /\v nı ­ pa 'nın müdahale itmemesi, bize fırsat vinnesi, mütehassıs ve para gibi muhtaç bulunduğumuz mcvadd-ı ıslahiycyi bizden di ri ğ itınc­ nıesidir. Asya-yi Osnıani'ye gelince madem ki taınaıniyet-i mi lkiyc esası kabul idil iyor, bunun neticesi olarak adaların bize i 'iidesi mec­ buridir. Çünkü sevahil-i Bahr-ı Seti' de karib büyük adalar Asya 'yı Osıniin iyenin mukadderiit-ı atiyesi i l e o kadar al[ikadardır ki bıınlar­ sız Asya'nın temamiyct-i mi lkiyesi hiçbir vcch ile te'ınin idilnıi� add i d i l emez. Zaten Rusya baş nazırı şu hakikati pek miş ve anı beyandan da tevakki"' itıııemişdir.

1 73

Tevakki; kaçınma. çekinme.

317

a ' hl

takdir it­

Ahmed Ağaycf


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu 4.30. Siyasiyat: İcmal-i Siyasi (C i lt: 1 1 , Ay: i l , Yıl: 1 329, Sayı: 272, Sayfa: 1 88-189: Ocak/Şubat 1 9 14) Son Muharebenin te's iratı düvel-i muazzama arasındaki müııa­

siibat üzerine ha la da devam itmekdedir: Bük.reş konferansının vir ­

m i ş olduğu neticeler düvel - i mezkfıreyi Balkanlara karşı iki muha­

l i f meslek ta ' kib itmeye sevk idi yor: İtilaf-ı müselles devletleri ne­

tayi -ic ınezkfırenin ibka' ve devamını arzu ve te'yid idiyorlar: Bun­ lar arasında da en fa 'ali ve herkesden ziyade ön ayak olanı- Rus­ ya' dır F i ' l-hakika Rusya 'nın Balkanlarda ki siyaseti fi ' ilen i flas it­ miştir: Bi ze karşı Balkan devletlerini birleştirerek muharebeye sevk iden şu devlet Bal kanlarda kendisine tabi ' , istediği gibi idare

ve

sevk i decek bir kitlenin teşekkülünü arzuluyordu: Halbuki Bulga­

ris tan ve Rusya devletleri bütün şu arzu ettiklerini kendi hareketle­ ri ile zir ve zeber eylediler: Balkanlar'da Rusya'ya tabi ' bir kitle de·

ğil i ki yek diğerine muhiilif ve hasm-ı can olan kuvvetler teşekkül i td i : B u n lardan birisi olan Bulgaristan'da Rusya aleyhine açıkdan açığa bir cereyan-ı umumi hüküm-formadır: Bulgarlar bu gün eski düşmanlarından ziyade Rusya'yı tel ' in idiyorlar ve bütün felaketle­ ri Rusya ' ya ' a t f itmekdedirler: Bununla beraber Bulgarlar Bürkeş kon feransının husule getirmiş olduğu netice ve vaz'iyyete asla ser­

füru idemiyeceklerini, i l k fırsatdan istifade iderek bu neticeleri alt üst ideceklerini de söylemekten çekinmiyorlar: İttifak müselles devletlerinden Avusturya ve İtalya da Bulgaristan ' ı n şu temayülıit ve arzularını hınıaye ve tervic idiyorlar: Rusya kendi müttefikleri i l e 13ükrcş konfcraıısı net a i c ini müdaafa 'a ve muhafaza itmek içüıı

ne kadar ç al ı ş ıyo rsa Avusturya ve İtalya'dan o n isbette konferansın ıı cıak iııi ber taraf itmeye mütamayyil görünüyorlar: Bi-t-tabi'

bu

beyan da 13alkanlar i l e alakadar Bal kanlarda kuvvet itibariyle lıcr­ kcsden zıyade elıeııımiyet-i ha 'iz olan Osmanlılığın alacağı vaz' ıy-

3 1 !1


Ümmetten Millete yet der-piş nazar idiliyor. Her ne kadar biz Bükreş konferansının vinniş olduğu netayice la-kayd davranıyor ve bütün dikkat ve vak­ timizi Anadolu 'nun ihya ve i'marına sarf i tmey e masum isek de, Bulgarisıan' la aramızda te ' essüs itmiş ola n , münasebet, cfkar-ı tamme ve muhalif siyasiyyeyi işgal itmekdcn hali kalmıyor. Bunun sebebi gayet açıkdır: Bizim de Bulgaristan kadar harbin netiiyiciıı­ den gayr-ı memnun olmamız iktiza ider. Bizim de hiç olmazsa Bul­

İ şte

ga ristan kadar şu netayic-i elemiyyenin ta'mir ve tashihini arzu it­ memiz tabi'i olur.

menafi' ve arzuların şu iştirakinden ba'zı

mahafılde ki bizimle Bulgaristan arasında bir ittihadın te'sisıııden

İşte

Rusya 'yı düşündüren mes'elelerden b iri s i de budur. Bu

bahs edilmekdedir.

devleti bize karşı bir vaz'iyyet-i hasmane alarak ba 'zı teşcbbüsat bed-hahaneye sevk

(Sayfa: 189) iden maddelerden bi ris i de şu h a l ­

rine müdahele idemiyecek halde bırakmak istiyor. Vi lay at - ı şarkiy­ dir: Rusya bizi kımıldamıyacak, bir daha Rum eli , Makedonya işle­

ye mes'elcsini de bu münasebetle ç ı ka nn ışd ır. Rusya 'nııı asıl mak­

sadı v ilayat-ı şarkiyyede Em1C11i lere huklık ve ıslahat te 'ıniıı itmek

n i n el-yevm ha'iz bulundukları lıukiık ve imtiya za t ııı hiç olmazsa

olsaydı evvela kendi teba'sı olan Emıeııilcre Osmanlı Ennenikri­

yüzde birini bahş iderdi ve saniyen bütün meıniilik-i Osınan' iy­ ye'ye biraz dikkat ve fırsat virird i ! Rusya 'yı, bilenlere R u s ya efkar­ ye'de vasi ' ıslahatın tatbikine karar vinniş olan hükümet-i Osmani­

ı umiımiyesinde mahafıl-i siyasiyesiııde Emıeni ' l cre karşı beslenı­

len hiss ve Fikr-i nefret ve huşunet"'e viikıf o lan larc a ma ' lumdur ki Ruslar 'ın şarkda en ziyade nefret ve isti kralı itdikleri bir kavın var ise o da Enneni' lerdir. Emsiili Osmanlı Tarihinin mu zli m ' " dc\'l'c­

lerinde bile görülmemiş olan mezalim ve şiddetleri mesela k i l isa

1 74 Huşuneı; kaıılık, sertlik. 1 75 muzlim; karanlık, gece. 319


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu

em lakınııı müsaderesi esnasında Ermeni kil iselerini, rahib-haneleri topa tutmak gibi Enneniler hakkında zulm ve şiddet icrası hususun­ da Rusya devleti hiçbir zaman tereddüt bile itmemiştir! El-yevm b i­

lc R us ya mahbuslarında yüzlerce Ermeni gençleri, mütefekkirleri inlcmekdcdir. Rusya'da sakin bir buçuk milyon Ermen i ' lerin Du­

ma 'da yalnız bir murahhasları vardır! ! Bil miyoruz Emıeni vatandaşlanmız böyle bir devletin iğfiılatı­ na aldanıyorlar mı? Aldanub anın samimiyet ve hüsn-ü niyetine inanıyorlarsa te'essü f i ıınelidir. Rusya Ermenilerin selamet ve fela­ hı i ç ü n değil, Ermeniler ve Türkler içün kuyu kazmak istiyor: Bu

kuyuya kendi ayaklarımızla bilerek ve düşünerek düşersek artık ka­ bahat Rusya 'dan ziyade bizim kendimize ' a ' iddir. İşte böyle bir zamanda ve tam Rusya 'nın Ermeni ' leri elde ba­

hane iderck Osmanl ıl ığı müşkilat ve ga'ilcler içinde boğmak istedi­ ği bir anda muhtelit"', Ermeni meclis-i mill isinin muhterem Erme­ n i Patri k ' i vasıtası ile hükümcte müracaat iderek gayr-i kanuni, g ay r- i örfi b i r talebde bulunması gayet ma 'nidar değil midir? Taleb­

i mezkür herkesçe ma ' lumdur. Patrik efendi 'Adliye Nezareti 'ne takdim ı t m i ş olduğu bir muhtırada el-ycvm icrası içün istihzariıtda bulunulan i n t ihabat- ı umuminin "tcmsil-i nisbi" uslıl-ıı üzerine ya­

p ı l m a sını talep etmiştir; temsil-i nisbi dimek -bu kavmin 'aded ve e fr{ıdı ni sbctinde meclis-i mill iye mebuslar göndermesi dimekdir. Bu usül kabül idi ldiği yerlerde her kavm yalnız kendine 'fı'id me­ buslan intihiib ider. başkalarına rc'y virmez! Dimck ki Ermeni

muhte l i t meclisi- Memiilik-i Osmaniyyenin herhangi bir kıta 'sında ve

ya lı u d noktasında sakin Ermeni' lerin yalnız Ermeni kavmine

nıensub namzedlere re ' y vinnesini ve bu namzcdlerin de 'adedi, kavmin haiz bulunduğu efradı a 'dcdi nibeıinde evvelce ta'yin idile­

rek behcme-lıal intihab idi lmelcrini talcb eyliyor.

1 76 Muhrclıı. brışrk. bırkaç parçadan oluşan. 320


Ü mmetten Millete B iz burada bu talebi te'yid iden muhtırada serdd olunmuş bu­ lunan csbab-ı mucibeyi tahsil ve tedkiik itmeyeceğiz, her ne kadar mezkur esb:ib-ı mucibenin karin-ı sıhhat ve muhakkak olduğu lıak­ kında bir çok muvafık ve muhalif mutiila'aı serdd idilerse de -bi bu nlardan sarf-ı nazar iderek ve bütün esbiib mucibeyı bir hakikat­ ı

ınuhikk"'a farz eyleyerek vaki , olan taleb ya lnız mu va fı k kanun

olub olmadığını mütala ideceği z ! Muhtırada taleb olunan şey -el­

yevm mer'i olan uslıl-ı intihabatı tebdil idcrck yerine yeni bir usu­ lün vaz'ıııdan ' i baretdir. Ve bu talebi kuvve-i icrii ' iycyc hitaben scrdd idiyorlar! Halbuki bugün elde ınevcud olan ve icrası kuvv.:-i ıcraiyece mecburi bulunan uslıl-u intihabat kavaııin-i esiisiyesiniıı ınusarrah "' bir maddesi mucibince vaz' idi lmişdir. Dirnck ki taleb idilcn şey hakikat halde -kiinun-i esasinin tebdi l ve tcgayyürüdür. Diğer tarafdan yine kanun-i esasi bu gibi tebdilfıt ve tcgayyüratııı tarik-i kanunisini kendisi serahaten ta'yin eylcmişdir. Kaviinin-i csasiyenin bir maddesi tebdil idilmek istenildiğı halde meclis-i me­ busana bir teklif vaki' olur. Meclis-i Mebusiin o teklifi müzfıkerc ider ve hakkında karar virir. Arzu idi len tebdil kablıl olunduğu hal­ de meclis-i a ' yana gider ve ıneclis-i a'yiin da ınec lis-i mcbusaııın kararını kabül itdiği halde irade-i scniyye 'arz idilir. Ve yalnız irii­ de-i seniyyesi çıkdıktan sonra debdil-i viik i ' kiinün şckl ve mahiye­ tini h a ' iz ve kuvvc-i icra ' iycce de icrası mecburi olur. Hal böyle iken nasıl olur da müncvverü' l-elkiir ve kiiıılın-pe­ rcst zcvatdan müteşekkil bir hey'et-i muhtereme bir makamın vası­ tası ile kuvve-i icra 'iyeye müraca 'at idcrck gayr-ı kanüni bir harc­ ketde bulunmayı teklif ider? B i z · Adliye Nezareti ' nin şu gayr-i kii­ nüni ve muhalif-i meşrutiyet olan teklifi bir lisıin-ı miinasible redd ıtmcsini elbette ki tasvib idiyoruz. Ve ümid ideriz ki Enııeni vatan1 77

Muhik; hak veren, hakkı ıcsliın eden.

1 78 Musarrah;

açıklanmış, beyan edilmiş.

321


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdıı

daşlarııııız da

yan l ış

bir

yo l a sapmış olduklarını takrir iderek

gayr-i kanüni ve gaileli ıarikden vaz geçerler ve lüzumsuz ve lakin lıaıırlı gürültülere meydan vinnezler.

şu

bifaidc

Ahmed Ağayef 4 .3 1 .

Siyasiyat: icmal-i Siyasi

(Cil l : i l , Ay: 1 1 , Yı l: 1329, Sayı: 273, Sayfa: 205-207: Ocak/Şubat 1 9 1 4) H ükümeı-i Osmaniye'ye göz açmak, kendisini toplamak

fırsa­

ı ı ı ı ı v i mıenıeye R u sya ' n ııı azın itmiş olduğu artık bütün vuzuhı i le

tebey y ün ıiıııckdedir. Son hafta esnasında vuku' bulan bütün

hadi­

s:iı peydcıı:ıcy şu ha k i kat i isbat itdi. Görüniyor ki bizim Balkan hü­

kiimcılcri

ile

birer b i re r · akd- i sulh iderek muharebe-i faci 'anın ııc­

ıiiyic-i climcsiıı i ha ysiye ı ve menali '-i milliyyemizi muhafaza su re­ ı ı nde

ı c sv iye itmemiz, bi ' ! -ahire kendi dahili işlerimize tevcih-i

fa ';iliycı ya m

' '''

a

eyleyerek ıslfıhiit-ı kat ' i ye ile memletin cerihfılarını i l ıi­

kalkışmamız, R u s ya 'ıı ı n işine gelmiyor. Komşumuz da ima

bizi bir bardak d i yyen

su içinde boğulur bir halde görmek istiyor. Bizi

ebc­

gava 'il ve ınüşkilat içinde bulundırarak, serbesti-i harekiilı­

m ı z ı tchdiı..I i d ere k dah i l i ıslahatla uğraşmaya vakt bulmamamızı

zu

idi yor.

ar­

(Sayfa: 206)

Balkan

muharebesinin netiiyici Rusya 'nın arzu itdiği vechilc

o l sayd ı : bu hükümet zaten maksadına varmış olacakd ı : Bi­ naeıı-- aleylı

Son

b a ş k a teşebbüsiita müraca 'at itmek lüzumı hiss itmezd i .

lıalia es nas ı nd a Paris gazetelerinde Balkan hükümetlerinin sü­

reı - i i ı t i fakı, muharebeyi hazırladıkları hakkında vuku' bulmuş olan resmi vesiiikc ınüstcnid i fşaat; gerek ittifak, gerek m u harebe n i ı ı

Rusya

ıara fından hazırlanmış olduğuna artık hiç bir şübhe bıra kını ­

yor. Bu hükümetin asıl maksadı, bizi Balkanlılar tarafından czd i rt c­

rck bi ' 1 -ah irc

ağır şcra i t i sulh iye, altından çıkı lmaz tazminat-ı h ar-

1 79 l l ı ı yam: yaranın onulması. kapanması, 322

iyileşmesi.


ümmetten Millete biye i le ebediyyen za'af ve natüvaniyc sevk itmekdi_ Fakaı vu­ kiı ' iiı ı n olmış olduğu cereyan, bu maksadın tamamen ıc'minine ınü­ nıana'at eyledi. Balkan ittifükıııın bozulması. Ed i me ' nin Osma n l ı tarafından istirdadı, Osmanlılığın b u münasebetle ibraz i t m i ş oldu­

ğu eser-i hayat, Bulgarların bize yanaşması, diğer Balkan <lcvlelle­ rinin de bi 'n-nisbe hafifşera'it üzere. tazminatsız 'akd-i sulha mec­ biır olmaları . . . Rusya'yı sükiıt-ı hayale uğratdı. Rusya'da başka ce­

reyanlar başladı. Şu cereyanların mahiyetini gerek Rus Duıniisı ' ıı­ da irad idilen nutuklardan, gerek Rus ınatbua 'tınııı lisanından öğre­ nebi liriz. Rus mahafil-i siyasiyyesi Osmaanlıların son fcliiketlcrdcn " ibret alarak ' azilm bir heyecanla ta'nı ir-i mülk ve ihya-yi millcıc kalkışacaklarına, az bir zaman içinde Anadolu ' nun kcsb-i hayat iderek kuvvet bulacağına kanfi'at hasıl itınişdir. Bu ise Rusya içün

da

bir tehlike add idil iyor. Zira Rusya'da el-ycvnı zincir-i esaret a l tın ­ inleyen otuz mi lyona karib, kendini anlar, mcniili ' ini düşünebi­

lir, Osınanlıluğa din ve kan rabıtalan ile bağlı bir unsur vardır. Os­ manlı lığın yeniden kcsb-i kuvvet itmesi , güya bu unsura bir ıakım üıııidlcr bahş idecekın i ş ! Güya şu ümidlcr sayesinde Rusya dah ili tehlikeye ma'rüz kalacakmış! İ şte şu ihtimiilata meydan vinncmck içlin Rusya bir tarafdan bizi. diğer tarafdan da kendi ıfıb' iyctinde bulunan Müslümanları ezmeye karar vim1işdir. Rıısya'dan varid olan son İ slam gazetelerinin kaffesi Rus hükümcıi tarafından İslam­ ların tazyiki içün düşünilcn vesait hakkında uzun uzun ma 'luıııaı vıriyorlar. Bu ma'lumatdan anlaşılıyor ki Rus hükümeti İ sliim ım:k­ tcblcrini, medreselerini, matbua 'tını kaldırmak içüıı elinden geleni yapmakdan geri dullllayacakdır. Osmanlı Türkçesi 'ni, Arab ve Far­

si lisanlarını men ' cyleyecekdir, İ slam'ların Osman l ı l ıkla ali\ka-i nıadd iyelcrini, gidüb gelişlerini de mümkün derecede kes.:cekdir. Rusya hükümeti dahilen şu gibi vesaite müraca·aı idcrkcn ha­ rice n bizi ezmek içün diğer vesaite de müraca'at idiyor. Bu vesıi ' it­ dcn birisi de evvelki icınallerimizde de işaret itdiğiıniz ıslfıhiiı nıes'elesidir. Rus Baş vek i l i Kokofçc-' niıı şu mesele etrafında Avnı-

323


Doç. Dr. Abdullah Günd()ğı/ıı rayı

dolaşdığı da

ıııa ' l liıııdur. Şimdi anlaşılıyor ki ınüş a rün-ile y lı i n

ıslahiiı hakkında düşündüğü ıedabir şun lardan i ' baretdir:

(/) Vilayaı -i şarkiye içün Avrupa devletleri tarafından bir ınii­ kıı iş uıntiıııi

nı u ' ıi v i n i ıa'yin idi lecckdir. Her ne kadar ınüfett i ş - ı

uıniımı Dcvlet-i aliye tarafından i htiyar ve ta' yin idi lecckse de

o l u b Avrupa tarafından intihıib ve nasb

cakdır. Şu zat en vfısi " se lfıh i y etc ma lik olacakdır. Onun tasvib it· m ediği hiçbir şey icra idileıncyecekdir. Onunla müfeniş u mü nı i arasında ihtilfıf vuku' bulduğı halde hall-i ıncs 'ele içün Bab-ı ııı u "avini Avrupalı

oluna­

· ali " y e müracaat idi lecekdir. Fakat Bab-ı 'ali de i 'ta-yi reyde miis· takıl d e ğ i l d i r. Evvelce Der-safıdetde mukim düvel-i mua zzama s(i.

vi lfıya t- ı

fcrası ile istişare eyleyecekdir.

(Sii11iye11) bütün

teı1ib

idı lcyceekdir.

d i r. Mcc l isdcki

şarkıyyc içün bir ıneclis-i 'umumi

Bütün yapılacak ısl a h at şu mcclisdcn geç ec ek ·

a ' zfının

vilayatda isti'mal idi lecek bütün me'ınurin

g i b ı yarısı H ı ris ityan, yarısı da İslam olacakdır.

Ş imdi şu ıslahiit projesi mutiila'a ve tedkik idilsin! Maksad ne

o l duğu tamamen ta 'ayyün id er. Bir kere proje istiklal ve hakimi yet esasına gayr-ı kabi l bir darbe indiriyor. Avrupa tarafından mü fe t t iş ­

ınu 'fıvini ünvanı ile inıihab ve nasb idilcn ve beş sene esnasında la ycn- ' a z l olan zat hakikat-i halde hakim-i mut­

i uıniııni müddet

ha'iz olacakdır.

B u adama karşı ne ınüfcttiş-i ' u mum i .

de Bfıb-ı 'ali bir şey yapmak hakkına malik olmayacakdır. İstc­

lak s ı fa t ı n ı ne

d id ıği n i yapacakdır, yahud istemediğini yapdırtmıyacakdır. kfıı-ı key fe

Harc­

m iiye şasına karşı yeğane merci süfcra hey'eti olacak­

tır.Süferii h c y ' c t i ise elbetteki bir tarafdan kendilerince intihab

l'C

n a sb i d i l ı n i ş olan adamı tutacaklardır, diğer tarafdan da i ' ta-yi rc 'y idcrkcn m e m le ketin v e devletin menafi ' i nden ziyade kendi

mcıı­

fa ' a t l er i n i düşüneceklerdir. Hülasa mu'avin Avrupa müdahc la tı. ba ' z ı devletlerin cntirikaları, aınalinin tervici içün en keskin bi r alet ola

ca kd ı r. 324


üm metten Millete Sonra meclis-i umüıııiyyenin süreı teşkiline bakınız' Vilayat-i şarkiyede Hristiyanların adedi İslam ' ların adedi ne

nisbeten yüzde ki: Meclis a ' zasının yarısı İslam yarısı da Hı ristiyan olacakdır. B u ise yine ent­ yirmi altıyı bile teşkil itmiyor. Ma'mafıh proje diyor

rika, hile, müdahele içün tertib idilmiş bir alcıdir.

Zira Bedihidir ki en bariz bir s üre t de çiğnenmclerin­ dc n hoşnud olmayacakdır. Bu münasebetle Hırisıiyaıı unsuruna İslam unsuru haklarının böyle

karşı bir hiss-i iğbir ve keder duyacaklardır.

Mu 'avin ise elbette ki

da 'ima H ı ristiyan unsuruna isıinad eyleyecekdir. İşte bu münase­ betle ebedi ve da' ima bir bab-ı münaza 'a, igtişiiş açı lacakdır. Zaten ınaksad da ıslahat değil, vi layat-ı şarkiye ahal i s i

içinde bu gibi iğıi­

şiişfıta, münii.za'alara kapu açarak müdahclata vesile

ve bahane bul­

ıııakdır.

menafi · -i ha­ bu projenin hükü­ ınct-i Osmaniyece bu suretde kabül idilmeyeceği be d i h i dir. Dcvlet­ İşte huklık-i bcşeriycmize, şan ve haysiyeırnize,

yaıiyemize tecavüzden başka bir şey olmayan ı

Osmaniyye en vasi " ıslahatın bila-te'hir (Sayfa: 207) yapılması

tarafdarıdır. Bunun içün Avrupa'dan mütehassıslar celb

eylemek ar­ bir tarafdan ci d di ıslahatın yapılmasını istiyor. Diğer ıarafdan da şu ıslahatı eline dolaş­ zu-y sa'mimiyesini de besliyor. Fakat işte Rusya

dırarak anı bizim içün hayat yerine memata çevinnck cıııcliııdcdir. Bize şu projeyi kabül i tdinnek içün her nevi'

vesileye ıııüriica 'at bize para ve virdirmemeye çalışıyor. Rusya bize paraya eşcdd""-i ihtiyacııııız ol­

idiyor. Ez-cümle e-lyevm elinde en keskin alcı ol ara k

duğum, parasız hiçbir şey yapamayacağı mızı pek a'la takdir iıdiği ıçün müttefiki bulunduğu Fransa 'yı Osmanlı isıikrazını ya p maın•ı­ ya davet eyliyor. Son defa Paris'de "Ermeni hamileri" miını altında ıctiına' iden beync ' l -milel bin kongrede şu m ak s ad üzerine teşekkül ıtrnişdir. Bu kongrede hcrkesden ziyade ön ayak ulan Rus ridl-i de vletinden Milyokof'du. Kongrenin Rusya tahriki ü ze ri ne icıinü' 1 80

Eşcdd;

en

şiddcıli. 325


Doç. Dr. Abdullah Gütıdoğdu itmiş o l du ğu da bu münasebetle ta ' ayyün idiyor. Kongre kabül İt· miş olduğu ka ra rnamede düvel-i muazzamaya hitaben hükü mc t - i Osm<ini 'ye vi layfü-ı şarkiycye 'a ' id ıslahat proj esini kabül it m ey i n­ c c para v i r i l ınes i n i , gümrük rüsumunun tezayüdüne muvafakat idil­

m e ınesi n i . batnet riisümunun vaz'ına müsa'ade olunmamasını tav­ siye itmişdir. İ şte h a k k ı m ı zd a el-yevm Rusya tarafından çevrilen entrikalar:

13ız Rusya 'nın ve R us lar ı n bu g ib i harekatda bulunmalarına asla hayret ve ıa·aecüb i t m i y o ruz . Bütün nefrin'" ve l a ' neti Osmanlı ve İ slam namını t aşıya rak aynı viidide hareket iden ha'inlere Tid di r. Bun lardan bırisı -Şerif Paşa na'mını taşıyan hain haıif- Paris'dc neşr itdiği " M eş ru t iy et " niim meemu'asında da Avrupa'ya h i tiih idcrck Paris kongresinde icrii '-yi hareket iden M i lyokoflardan daha şcdid bir l isanla lıükümet-i Osmaniye'ye para viıi lmemesini tavsi­ ye ve ta l e b i di y o r. Bu rezil ha'inle Milyokoflarların farkı budur ki M i l iyokollar hiç o lmazsa ıslahat namına iş görüyorlar. Şeri f ise İ s­ liimiyyeıi Avrupa içün azim bir tehlike şekl ve mahiyetinde göste­ rerek Avrupa "yı ikaz! eyli yor. Bu ha'in diyor k i : "Arab, Türk, Kürt, hülasa bütün Osmanlı akvam-ı İslamiycsı rü 'esası c l-yevın gayet vas i · "itthad-ı İslam" tertibatını kurmak üze ­ redirler. Bunlar bütün Afrika'ya, Asya'ya adamlar göndererek his­ sıyiit v� cfkiir-ı İsliimiye ' yi tahrik ve ikaz itmek üzredirler. Buıılm "cemi 'yct·i hayriye-i İsliimiyye" altında der-saiidetde toplanm ı şl a r­ dır v e ' aıı-ı karllı Avrupa 'ııın başına belalar açacaklardır. Osmanl ı­ l ığa para vi r i l diğ i gün b u belalar, kıyametler kopacakdır. EI-cezair. Tunus, Mısır, llındistiin he p kıyiim ideceklerdir. İngil tere, Fran sa,

Rusya ınahv o l aca k l ard ı r. Biniien-aleyh ey Fransa, ey İngiherc, ey R usy a müıteyakkız bulunun, para virmeyin, virdirmeyin, çünkı ıaht-ı teh li kedesiniz." Zam i di lm esi nkü b i z i 'ziim idiyonız. B i ' I - 'akis bu hii'in herifin yazmış o lduklarının onda birisini bile zikr itmiyoruz! İşte ey Os1 8 1 Scfriıı: beddua. 326


Ümmetten Millete manlı lar, ey Osmanl ı , ' anasır-ı islamiyesi! Bakınız,

İslamiyycı, sal­

ta nat ve müdhiş hücumlara ne faci' ihanetlere ma' rlızdur.

Ahmed Ağaycf 4.32.

Siyasiyat: İcmil-i Siyasi

(Cilt: i l , Ay: 1 1 , Yıl: 1 329, Sayı: 274, Sayfa: 222-223: Ocak/Şubat 1 9 1 4) Devlet-i 'aliye hidmetine celb idilen Al m an

hcy'cti a skcriyyc ­

si ınes'elesi efkar-ı umümiye ve ınatbua 'tı işgal i ı ınc kd e ber-devaın ise de; eski ehemmiyetini, hararetini ga'ib itdi. Her şeyde 'aleyhi­

mizde istiflide itmek hazırlığında bulunan Rusya hükümeıi şu mes'elcyi eline dolaşdırmak ve etrafında gürültüler yapmak istedi. Bir iki hafta zarfında Rus ve Rusların peyki olan Fransız ınatbfıfı­ ıında münakaşalar, hararetli makaleler devam iıdi. Bunlar A lman­ lar ' ı n celbini a'deta devlet-i ' aliycnin zimiim-ı mukadderatını Al­ ınan eline teslim itmek süretinde telakki itmek i s tedil e r,

mes'eleyi

de Avrupa efkar-ı umumiyesine böylece vaz' eylemek fikrinde bu­ lundılar. Fakat yapamadılar: İ ngi ltere şu gürültülere asla karışmadı ; tamamen bigane kaldı . Almanya, Avusturya, İ talya, ınaıbüatı ise mes 'eleyi olduğu gibi göstererek Avrupa efkar-ı umlııniyesiııiıı bu kere olsun igflil idi lınemesine çalışdılar. B i ' l-ahire Rus v e Fran­ sız'lar da gürültülerden asla bir şey çıkmayacağını, ne

devlct-i ali­

yenin ne de Almanya 'nın kararlarından matbuat dedikoduları ile ri­ ca 't itmeyeceklerini anlayarak kendileri ric'ata başladılar. 1-'i ' l -ha­ kika mes'clede Rus ve Fransız menafi'ni ihlal idccek hiçbir n ok ıa yokdu. Felaketli bir muharebeden sonra devlct-i ' a l iyyenin kendi kuvva-yi beriyye ve balıriyyesinin ihya ve tanzimine çalışması ga­ yet tabi'i bir vazifedir. Bunun içün hükmet-i Osmiiniyye İ ngilte­ re'den bahri zabitan celb itdiği gibi, Almanya'dan da berri ziibitiin

celb itmekdedir. Devlct-i Osmaniyye ta öteden beri bu tarik üzeri­ ne hareket itmiyor mıydı? Devlet-i ınüşarün-ileyhanın şu hakkını

327


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu ııık;ir ıdccek kad ar hak.k-ı na-şinaslık gösteren şimdiye kadar oldu mı»

Neden bu defa" bunca gürültüler ika' idi l i yor? Evet, bu kere

ccllı ic.lilen zabitana daha vas i ' selalıiyetlcr bahş ol u nuyor ; hey ' e t - i

askeriyye re ' i s i ceneral Liman Fon Sanders İstanbul kol ordu ku­ mandanı

la "yin i d i le c ek d i r; kendisi i le gelecek yirmi za bi t an da

li " ı lcn Os m a n l ı ordusunda istihdam olunaeakdır; işte Ruslar ve

Fransızlar da asıl tehl ikeyi bu n o k tada bulmak istiyorlardı; bir kol

ordu kumandanının A l m a n olması güya Osmanlı ordusunu fı ' ilc n A l man yedine teslim i tmek imiş; Almanlar boğazlara, mem a li k - i Osmaniye "ye hakim olacaklarmış; bu ise Rusya 'yı ve dolayısı ile

Fransa"yı da tehlikeye ilka ide c ekrn i ş ! Fakat bu kabil mutala'at o

kadar çürük ve bi-esasdır ki Avrupa efkar-ı umümiyyesinde bile yer tutamadı; O s m an lı hidmetine alınmış, Osmanlı n azırl arına t abi ' , Osmanlı zab i tanı ünvanını taş ıyan b i r ceneral i le otuz zabit nas ı l bütün bütün bir devleti, bir orduyu, b i r m i l ki elde idebilir? Bu su'ale ne Ruslar, ne de Fransızlar eevab bulamazlar; fakat esasen bunların ma k s ad ı da bir hakk ve hakiketi i leri sürerek müdafa' it­

mekc.len · ibaret değildi; mümkün ise Osmanlı ordusunun emr-i t an ­

zim ve ıslalıaıını ' a k i m bırakrnakd ı ! Vazıh ve aşi k ar olan şu mak sa­ da karşı lı ü k üm e t- i Osırnlniye 'nin a l acağı vaz'iyyet mu'ayyen idi : Sebat ilmek ve ' azim gös te rm e k ! Nasıl ki gösterdi de. Son varid o l a n h a be rl e r R us ya ve Fransa devletlerinin hey'et-i askeri ye

mes 'clesi münasebeti ile dev let-i 'al iye nezdinde hiçbir teşebbüs-i rcsrniycde bulunmadıklarını, böyle bir teşebbüs fikrinden vaz geç­

miş o lduklarını ih ba r id iy or. Vi la y a t - ı şarkiyye ıs l aha t ı münasebeti i le mevzu ' - ı müza ke re ı d i l m i ş o l a n kontrol mes 'elcsi de aynı tarik üzerinde yuvarl a nulı g ı tmckdcdir. Bu mesele de suya düşmek üzred i r. Dcvlcı-i Osmföıi­

yye ıslahat i c ra s ı hakkında perverdc itdiği fikrinin ciddiyet ve me­ riincıirıi bütün ' a leme isbiit itdi; bütün memlekete ve ez-cümle vi la­ yür-i şark i yeye ' a ' id gay et vasi .. ısliihatı mutazamrnın bir proje ha-

328


Ü mmetten Millete

zırladı; projenin tatbiki içün Avrupa devletlerine müraca'aı iderek mütehassıslar taleb eyledi; aynı zamanda da viliiyat-ı mezkürede enuı ve asayişi te'min içün da' ire-i iktidarında bulunan bütün ve­ sa'ite müracaat eyledi. Dokuz bin kadar jandarma efradı i ' za m idi­ lerek öteden beri icra'i şekavet iden çeteler tenkil olundu. Diğcr-i ciddi, ahalinin inkişaffit-ı nıa'neviye ve maddiyesini te'nıin idecek ıslahatın icrasına girişmek içün de evvela büyük istikrazın ·akdine saniyen devletler tarafından lazım olan mütehassısların kendisine tavsiyesine muntazırdır. Bunlar da yapılır yapılmaz hemen bil<i­ tc'hir ıslahatın tatbikine koyulacakdır. Fakat Devlct-i 'aliyye gayet ta bi i ve müsterih olarak ıslahatı kendisi yapmak is t iy o r Celb idile­ cek mütehassısları vasi " selfıhiyetler bahş itmekle beraber Osırnin­ lı me'murları sıfatı ile istihdam eylemek istiyor. Halbu ki ba'zı dev­ letler şu me'seleden bizim 'aleyhimize olarak istifade itmek istedi­ '

.

ler. Islfilıatı 'akamete düçar itdimıck içün ıslahatın tatbiki üzerine

bir kontrol vez'ını taleb eylediler. Dcvlet-i ' al iyccc böyle bir kont­ role razı olmak, intihaar itınekden başka şey olamazdı. Kontrolü kabül itmek, Anadolu-yi şarkide bir yeni Rumeli hazırlamak. da'ima müdahalat-ı ecncbiyycye ma'ruz kalmak, mülk-i dc\'leti müşkilat ve gava'il içinde boğdurtmak dimckti. Bedihi idi ki Dcv­ let-i Osmaniye kendi meyi ve rızası ile bu gibi intihara hiçbir za­ man razı olamazdı. Binaen-aleyh ıslahatın kendi tarafından icrası­ na, hatta Avrupa'dan bunun içün lazım olan mütehassısları cclb İl­ rcdd eylemek mecburiyetinde idi. Düvcl-i mua zz amada n bir çokla­ rı da dcvlet-i 'aliyyenin mcs'eledc haklı olduğum i 'ti rafda güçlük meğe müheyya'" olmakla (Sayfa: 223) beraber her nevi' kontrolü

çekmediler. Hükümct-i Osmaniyc'nin ıslfıhiit hakkında pervcrdc it­ diği efkarın samimiyetine inanmak kabil değildi. İ şte bir ç o k k ı y ! u kiillerdcn sonra ıslahat mes 'elcsindc de devletlerin müdahale ve kontrol fikrinden vaz geçmek üzere bulunduklarını son haberler tebliğ idiyorlar. 1 R2 Müheyya; hazırlanmış, gerekleri yapılmış. 329


Doç. Dr. Abdullah Gündoğdu A l man pr e n s leri nd en Veyd cenablannın Arnavudluk kraliyeti­ ne düvel-i muazzaınaca ta 'yin idildiği kesb-i hakikat idiyor. Alman­ ya İ mparatoru nıüşiirün-ileyh büyük devletlerin kararını resmen tebliğ ey leıı ıışdi r. Yeni tiicidiir bu günlerde Avlonya 'ya doğru 'azi­ met eyl c ye c ekd ir. Mezkür şehirde kendisine mülaki olarak Ama­

vudluğa kadar teşyi' itmek Ü7Ie sabık Osmanlı sadr-ı a 'zimı ve Os­

manlı mcclis-i a ' yan re'isi Ferid Paşa 'nın biraderi Süreyya bey muntazır bulunuyormuş. İslamiyet içün ne kadar feci' bir levha' A kvam-ı İ slamiye'nin tenezzü l itmiş olduktan ahlaki inhitatın de­ reke-i pcst i'"sini bu levha pek pek ala irae idiyor. Dünyada bir mülk ve devlet yokdur ki başında bulunan hükümdar ekseriyet-i ahalinin dininden ga y n s ı na mensıib bulunsun. Fakat İsliirniyet içün bu da ol­

du. A ha l isinin ekseriyet-i 'azimesi İslam olan Arnavudluğun başına bir H ı ıistiyan hükümdar geçdi. Vakti ile Yunanistan ' a ve Bulgaris­ tan ' a ı a ' yin idilmiş olan Protestan ve Katolik Prensler b i ' l-ahire mczhebleıini değişdirerek Ortodoks olmak mecburiyetinde kaldı­ lar. Halbuki Arnavudluk ' da hükümdar ile ekseriyet-i ahali arasında i h t i l a f, m e z he bi değ i l , dinidir! Kral Veyd'in hiç bir zaman hiçbir vech i l e İ slamiyct ' i kabül itmeyeceği de Bedihiyatdandır. B inaen­ aleyh A m a vu dl uk 'd a İslamiyet'in 'azim bir tehlike karşısında bu­ lunduğu aşikardır. İ slam ahalisinin şu tehlikeye karşı ne gibi bir vaz ' i yycı alacağı bi ' l -ahire te'ayyün ider. Fransa "da g ayr- ı muntazır bir zamanda vuku'a gelmiş olan buhran-ı vükela devam idegclmektedir. He'yet-i vükela teşkili ile muvazzaf olan b i r kaç rical-i devlet teşebbüslerinde muvaffak ola­ madı lar. B u vazi fe şimdi de radikal sosyalistlerden add idilen Dc­ marg ' ın üzerine tahm il idilmiştir.

Ahmed Ağayer 1 H)

Dereke·•

pcsıi;

en aşağıya

inen

basamaklar.

330


EKLER

;.:� �--: �� >.::::.:· ·� •.: ...�: �·.•.

· ..... ;. ·· ..... ... : ... �

, . �r

:

._ ,,., , .. • -" � ·· -'• ····· , .. . . ·""' · o • ·· ; - ,...-.- .r· .. . , ... • . i · . • . •

:· ; .

.. .

.· .. . � ...; .· .

· : ' :": .. � � �, .

. , -

...·. .. . . .

• .•

.

.

.

y

.�

... . .

· . .-·:, ._ ;•• = · ·

..

.· · :

. .

,,· . ,

,, ;- · · ·

: . ,. . . _, ..

.

.

• . : · .;.;• -· · -

• :

. �

. .-

;

.' ,; ·

•:•• :, . . . ••·. .

...

•·: •.• ,,

• • .; •• � -

. ,. . . .... ,

· • • . :"'· :

. .. '

-� .

;'.

,., .-. . .. r " •

. , ,,

.... . : •.i. .• '

'? ..; · . · - : .. ." }

I" .. -

.

_,..f ·

.

' .: . . .. . . . .... . ,. : . . ... ,. �

.. . .

..

.

� ,, :

l

. � .. . .

. '··· ... " .... .. •

' ... . .. • • •.•,t.._• ..ı•

... ; : . . - ·,.,. . ... • '-·. ; • .C.· t ' '

.

. .

.!•· ,,,.�,.: ·''

. . . . ... ,ı• •· ..

-;--�

.J.•

(', .

, . . ,,.. ...· ..

· . . .. : !.- ••· ·=·

,. · .. ..,

..... · ,,. =

,•

.. ,._

.....

_... .

w:. .

.;,

.

.

. • •· · , · . · ·-· .,,.· , .

.....� ... ,

• ••

·

• ,ı. .

�..: ,J;:

.

.....

.. , .. ....

.•- . . . . - : �· ' . • . · ··"' .J . � ·.. "!· -"' ......

.. ,. . ' . . -.:. -� ,.

• .� , .. . . . . . : • ' •r••

. .: .. . . . . ,;. .. .

... ..--

...

'"':'".

; .,-" .--· '" •, · • .,-

.. .. • •ı.. - . .. · . : · . )' · ·· · · = · ;.. •. ' .ı- •• • .:· - , .... •� .;;

.

• • • ,.• .• .. •

• •ı ·=� � . ; .,, .J. ,, _ _ • •• . • ' ·ı .:

.,.,.: . . . . . . .

' �

..... . . . · .•-·· ·'

• · ,;· .. . ' .... . . .

.' - ' •

.... •

;:":: ... ;.. · •. f· · Jo ··· · ···· � .

::: . •

· : . ,ı.. ....

· ı- · . : :,.

'

,, ... . ·· · : ..... . . -�·· . . -· :' · · ··�· r . . ... .. . . :

. .. ,... . . .. . . ....... . . .· ··· . ' ,, . . · . : . ;..;. . . .� �· .; . . . .• . . - .. ... . ... . ·

. . . .... .. ,( •: . :, ,, ;

. . . . .. . . .. . . .. .. . . .,.; •-: ·�

-v . ; . ..

;...... ı .,_;;.

.. . . .

-•. ·

..... . : -•

• . • ;_.

. .. � , •

.r ..;..

j •' • ' .·· · ·

� -� . .�

. ·..-:•. ....... �.� ..... . . . .. . .... "

..

.'

;;, .}· • .. . .

. . .... . . :: "

_,.:. . .... . . , .

�--

.

'

lo• ••; .... . _·; • • .

• ,:. ' ... . ;

.

- · ··· . . ·. ., ... .. ·:·• . . . ..;; · . _.,; '": .. .. . . ·' �.,. ·� · �· . . ,,.,.

:

. .·

.:.

""'

.

. .. .

· . .

.: . . • . ı .·

. . , . . . . . . . . ..

·

, _;

;. ..· .-"· "':"

. "'' " : ··:. . . . ...

. . .�· '! .... .. ·- . ...: .. . ..... . .... ...·.�·· - - -.-: -- ·

·

.

" : " .. .. . . , ._.

..., . .

1-' · •· • • ,-.: • •..:( · _,..., ' . , .: .;;,; ,.:.:::�.. :... . -... � . -:• �: ·. ,.. ' " .. : 4 �..!· ...,; � f',..-. , . , . .... �"- .;,.. ,_ .Jo.'+� ,.V; .....;. ·� �.!'J'o:' • .• �;;..;.� ,.; :."':.'

3.2.7 Siyasiyat: İtalya'nın Teşebbüsat-ı Mezbubanesi lngiltere İslamiyet Cilt ( 1 -8), Sayı: 10-92, Ay:

4, Yıl:

Haziran/ Temmuz 19 1 2)

33 1

ve

1 328, Sayfa: 1 86-1 87:


,. ·.·�.. . . ,;�. .: ---''"-··;.� ':�::.� .:.. .., :'°'·

. �-�.1q..: . ._; , �;_;:,_�-.;�',;.�:� , N::. .. : .• : ;,·:,;. ) 0.!'ıi:•·: ii:..:.::c..< : :

... . ..... ..

:,..

•.;• Hf :.,; . __

_, _,_· .,_.,. ,_;<. ... . . · � � :: ��: ; . . · · �;·�:::: �;�:��:1; ���·. : ·· ; ·· ·.- : � ··· : _ ;_.ı: . : · �·.· ,�-·� · ·' : �� ·� · .-'�:�.·-�:-: � : . _�. . . .··,: , -.· . .. ·.,-·· f,,· .;.. .· . ·, : ' ·' · ' � , . .·; . •..: . - · . ., ;,.;,.·,,:..,"). " -' ·. · �:" .!. ''/:' _;·_.-· ...� -�:.:"·.';�'·-:·� :.��: � �� . ·: :.:·-·-·· .;. ' ... .;,,.,._=�··- ·· . .... ----i · �.' .. · . ..: .;,. . , .. . .. .. ...�·· ":'�'·"• · · . .. . ... . ... . , . · -··' · ..., . _:.. " ���...�-��;. .·"ı·· .. •·.• · ·"' ' .... ··,.; - . ... .;,· . ....; . . . . · . . . .... . : ��-,./ ::..::'.: �::. ::�����;: .:�:; :·��:-.-�· .. ·-·· -·· .: . , .. ..: · . )·· · /••• ... - .,· .,. •.� r •.

.

1

:•

• • ••

. . . .... .

..,,.

.. _.

_., .•

'

�-··

••

,.

i ,-.� ... · - ; . .. . _

;

.

.

•. .. -

..:. � :

""'

• .•• .,._,.,.,

.. � . , ,,. . ) _., .. . .: . _ .. .

.

�:/5};�t;�?t� �z�:i� .

.

. ... . .

•.1

•""

. '."_ ., � . .

.

-- �,.

t r- • :

:..:,

..;.< · · .

,.. .

.•

, · ·�·

.•

.

.. •

• .

.., :• "'"":., • • •."H ,_': :: �

· , . •,

... :·. ' :.,;

.. ;., .,,. .:;,.�-- ;

: ••.

. •

• •.\ .; ' • ":··

•...

/•

-�

. _;-

:..

•• :

,,.. ,.: . ..:, �,

,, , . � .� • . �

.

.

.

r

.

::

• -:. -� -:

�.:.. .. . .

- � . - · .. . .: , ... .. � - · . . ..... . . . ._ ,. _. . . : .... . ...; :. . ;,_.

( ·""

. ,.

... .� .•.

;

••

.,,• .. . • ..• .. .. .. ,... ;. " .; .·

_. : .. � .;;;�,

.. .

# � >':." .? ., . '!"" : • • • � .. . . .... .

:· ,r,, . /:._.,.

r

•• ._.;

,;�

.. . " v •" .J ;.I•" •''� "'"· �·

-�,-�.. ,. .. ..--.;••

�?:t:� :·

.��:J,;�;--���

· "·::)• . .•

.

� ...;, ;

- · --·�-· ---

: ·,�:;;�::.�:�:�:. ;::���;: 2/!·.r::S-. :·;,_;-.:� · ·· ·-"'·��, o;;;;;,,. · \12�i ff�?:Si :f2:��E· *� .-\1(� ""

.

...

.

'

..

. •. ,. •• �=. •••

,.·

. )• .,ı";" '

..

�����.�

3.2.7 Siyasiyat: İtalya'nın Teşebbüsat-ı Mezbuhanesi lngiltere ve

İslamiyet Cilt ( 1 -8), Sayı: 1 0-92, Ay : 4, Yıl: 1 328, Sayfa: 1 86- 1 87: Haziran/ Temmuz 1 9 1 2)

332


3.2.23 Siyasiyat: lcmiil-i Siyasi Cilt: ı ı , Ay: 9. Yıl: 1 329, Sayı: 264, Sayfa: 62-64: Kasım/ Aralık 1 9 1 3

333


....J ..

..-,•,• .;Jl�� -l··<r

�;�� :� � .;.:·�::_,�:-�<-;_��· ::�J��;����-���-��;� · r{.. .. . .: ···""'" .. , \ -.-: ı .... _,(· ..� -1;· .;.:.·• ...;,, . . , _._ . . . . . ,.., ." .·-·· : . ,/',... , .·: : , ... .-:� ":.f . . .. . _J . . .'. _. .,,..f :; .:�]:l.,".·-: .. .(;.._ : .: 'ı .· · .· • . "" ·'···· ,,-_., . ... . �· .. ...:.-�:.: ........:.., :{ :;��. •

;:..

....-•_•

.;.., ,,, � ı ..,.. : .... ...: ; :

�:.:: ...

..

.--·-

·"' 1

0

...""!. : , ,_ ,.

•.

.,;:._;

.... (A: -

.

• ••

.• ..:,.�••

..,;:

��;,:�����t1,,

..

. .... ı: .-;�;

..

•• . . .

... �,...-

-<.� ;.

. •

_...

...�

_;.� . . ..

..

' ' ' ; _,_-; :"

" .,

., •.

. ....

�•.� ..:. ,_... .-•:

__.,,, ,,�-.

.•

, _,;..

.J...

_ ..

.

.. .•.

�-:

j.,....,

• •

..._.,ır,. ..

. ..�� �r . .. ·�; ;J�.:._ı ..� _;..·_ !� �.''�'!.. �-� _.,:. • .,ı: "i�-' .. � ,,,_;.) :;-_.JJ.:-J.ı .J� .. .:.... �--·� �-.. ı -�l•• �=;- �-\ı� � !:� • �!"" .:)µ$j · ;1 ::,.. .:: . :;;:_.. ;;..?:. ••: ,i ,..,_ .W.J. ı� �ı .-� ı ıJ� · }:-� � ... , ..:..:; •.• : , .. ··.:. .;...:..: •.- . �,.. ;;"i; ,p�, ·� . �<· . .sA : ...-.. ..o. - ·�·: ;.-:.. � . ;:.,.. �- �� · •·A · j' • •.J -� � .:,..:·'--··_;� . __.t,: . .:...:-: � �/• .,._ °'.; .;;� -.1�_ ....,.;.,. �• -� :;;._,.: A"'!."..ı...- : ,;;..�,: ,�.,_;:.;;.,i:J-0'f�1 .;>'+ �,:., }."'-� l ·� � �1 , J.Ji ....,;f " ..,.,._. :..:.�: ! :;. :�;: . J.ı�f :_.; .;:...� . , .,:.;-�· : . ..:.:....:.i _:.,, .::.rf ...-# ,:,;. ...1J � .��� ._;,,.,.. .; .J?. ' - ;.4� .A' .!.�' �-·� ,·.;:�.,..: J ... �·, ..

• ,: .

. .�

... ,,J° .... ;..

.....

•.

..

..

.......

...

........

.

..

..

..

.1'> .. �,._J

.-..ı...

�.-::... •

..

..

..

..,,

-::((!�;;.. :.•.�ı

·

-��:;�.: �·-�: ;�:.�:,.· �:;:;::·��7·��:;,:�:-:.�� -· · .: ..:. . ; . { :.��_,,ı., -.:. �.;.l' . · ;. �f t _.;, . ; ,...,;._ ;. \•' . .. _.._,,! ....,,;·. ,i -:: -...- 1,(:., )" ·�� {��. -f'".' . :.. ; .. . ..... ,f· . . . ., _;, : ; ; -.;,. � ....... ·-: • . _. /. . .::,,..:- -)� :. f�.' . J;.A , ........_: .;.i .. . ....:.� f..� ., /" .:..-,,,. ;_,ı ,..:. .= ,.;:..._=. .:.r.,,.: ...�,rı..,..,,..;,�JX·• .,X('-. :_J� �\ıı ·,,. - Hı..!:.... r..,_ ,;._.:. ;.- ,;. J, ,,;.;. ...: .- -: �� r . ;� r,.:»:-.1 :.... ;.;..,.,. ;..- , : _;,,'(":}", ;�";. :.:�= :......,;. .; . .d-: .:.:...,. .. ...,. .:,�·"�, . .r.-

�.t;.J��;:�/���x �< .

:�:�;:_�: s;��:�:s����;�!lltf

-

..

·

•_

·�;::;.·:�·�;-�;·:.: :-�LJ�:-�; _

..·

..,_;: .;;.;_

..

....

. .•

...

..

. . .Sı.-....., �r:(�ı ·�. :;:'i;ı.: . ,�;;: :7��''.:;�-���:.�.:ı�_:: z:J:; �:�:: ��:;:�:�:;;.� ·����,� �"/����r;:-�.J�f: ·�}!'· ....·.ş �,;, � ;.,;.. - �-: �."'!-;�..j_.v.·�;�:.":�<� .. ·:. : '-ıiıı--.�.: ;;����� '!""•:·\.· ;:·.··.:·;'."!,.·�: _-:�. �::"' �--.ı.:�1 �·' :� � : . n:· ...:.ti_='· ı._��: i � . .. ..," ..;·.:::.'. � ��-���,. �.f., �o�; ""·',;v )�·{. . ·�t:-=l,,�:� . . ·.. ..$) , :r:.�kr.·�f'li-/.-.:tı::#'� . · . ·;11;.:.: ; J�.'.�.�i:).-ıP� .t��.� ,. .· ·;�.-'� "'·: . �t;tffl}���, . . .. ..,.,,. ., -�,o���:.�r ..

� .t..-:

.:--� . ..;ı.:;-'..

.

.�,....� .ı:•,,.. ı •�.�tJ!

..

·"" ...._ .. · ;.., · . -. . ,..,..,·. ..... ._-;:

.•. ,,, .... ..,..• , �

..,,...�..

:..: -., � ... o.k _... _

,�

..

...-.-�=

..

: �!,..:. �-:

!.ır'-: ..ı:•::ı � ..;L ..

:._�• .,:J..t..

.

1

··

...

�J.,.·.,." .:.·.-•.

..:ı ..ıı ':- �-'. tİ-' �,J • .

·._ _ _' � _ ,.,.

. ._ ...

�J;,.;ı;._'» '.r;..·_�;J4\. "� -:-:ı:�

--- .... . .,,..

, ;;.., � l- ·f-.. wJı.,Y.11

..

"''\

.

.

.._

�,�

3.2.23 Siyasiyat: lcmal-i Siyasi Cilt: 1 1 , Ay: 9, Yıl: 1 329, Sayı: 264, Sayfa: 62-64: Kasım/ Aralık 1 9 1 3

334


:�.f--:,.��-;t�· � . :·.��.:·. '.ij��\ef

. ·· · · · ',y :·< ,.··;.'::.·.,.'.:.�:.·.:.:.�.-..'..•.. · ,· · ·�.); · , :·,. ':' '::!" _ ,,.;- :,;ı;. ·�..;���:�,,... ,;,... : ·;;:.'. :� ; � ... :'ı."!?' :\ı; �-., ·, ..,;..• .. ·-:_ : � � T��. � · �\�t. y; · ••

·

�rt;rµ�-;; �$ ;;���;��

-

�-

�� ��. �:;

�l�jt� ����ç�.

��:efi ;,,;...,,.�

3.2.23 Siyisiyaı: lcmal-i Siyasi Cilt: ı ı , Ay: 9,

Yıl:

Sayı: 264, Sayfa: 62-64: Kasım/ Aralık 1 9 1 3

335

1 329,


336


1

:',t��i :::.•_�·.·.;�·�. ·"l E :_. ,· �:.�.-�..-·�-;�� . :.[ _ .�.: .:�=�·� ,, ·' . .

.

.

.,;,;�; ��

wı -

·

• .�

·:

�� �

·'..-�.

.

..

.

.

�it.:.f�:;:;� .::, �;·�,� :�r;:. csx.�t�.::���:.;.:·::�.·��:��;: . � ::·:::>:.·:. ::;:::.. · � �h�'· ı �·,-..;.·,.,·���-��·�:;�/ � .: : . �;;.: '.:·�J � �� ç;�; ...��.�: -�;���;.:.:�.:��-:� �:�- ::::: :� : �::,�� . . :: .: · ; · · � �� t,:· ;;:���.:;�.-�.·-�?.� ;�-�:���-.p;. :;� . . . . �;.'!---.·�::· ·· ·i:;; �;·•:·�.�.- ��.: .· .r ,,� . . � �!"'·" -.,j-� ::;::_.:�����;�:�_. �;�-� � ....::..:;-.::.. .. • · · ·-�� -= . · · . . . !t.--· ·•-��-�·� ...... . : i,::;�: �-� :::;-.:� .':����; ·�;r:

. · . :�,P<IJi.JAJ ,,_; ;_;'fJI�� f:"I s; f '.•� ..İ•.>r.�J �A ' .,/?. .:J:ı.,S.:.. _r.:. ,f. .J>.�1. .;� �;

un� - �. : :.;•�.•_ .;1. .

$. .::.i_; .:rf- :,.x.� .•. .ı._,. . ;.:.,j .:Stf) ._ �,ı..(., ..!..."' .,;ı:;,.J'- ,,, -� ,r:o.-f .

�� •.;<j.·;.· . ..r.ıo. ... : ;.;;� ı �....

••..

ur - �

-�: ;) : ..,;_= �- --

�- .T.':\- -� -_... .�,,:

· --�-�- �-::

ffit����

,..;_�··-�- .

_l ,.;•• •·.·::-·· .i··,. .... _ .':"

�-;. ; , , • ..• · ;7 •'1· _:; . _;... _, ·'� -':·",.'. �� ,_;,. ,;.(: , �:.... . � ��-•_: �.;; ,., . .. ;,_;

... : ..' ,.:/· ,, -

• ...;. •: � : ...

+.-ı-.: _;..:ı:.

.;...:.:.....

:.

-:�:.· - .. :_.

:

:..�r.. .?h· ·-�7 . ..� · -�"1,.a. .-,. �. • · : .• ..e.: ... ,s J/� ;;/�� ,: :,,,,; ..J�·· . ! · _ . .· _ : ._o..

.j-ıl .._. i$-.:

<.· ;_, ._, .

t'� · :•-

.

•.. ...;• .:.· - · · ·

�'..._. ,_ .

· - . ; 4'._. : . ·� :� . :.;�---�:.., ·:.- . ••

.,:.: . �' ' . . -.; .

,

,;_.,

•..� ..

,. . ·:� . : , . .-

-· < •• '

'""--" .� - · � � r

... �·

. _;

.;. ' '·· .· .... -· .-.;. , ;.... ..�_-. -...,, . ,. ;.,._ . _:

.....:·...

.. -­

_, .(.

.... . _; ...�;� .) ,;.. =�· . ...�• ..... ... ;..... _ .:,,...,, ..,,:. �=- ·- ....:. � · .1 · - . .;..�.-'..t" .;� � - · �.r. � - '-;.: .;:' �:- -�-...:. :'- :.! ....... > : .... . ..· ,• -:·.��!ı _.,. .. . _ , :, i .. .� .......

..ı

;.a.:· .--:'-:"' ;• ..... ·

.

.

_..:.\,:.,; ,\ "":.• .. .� . P .··.��·,� • .;� • ..:;;-,.. , .·-� . . .. ....... .. - � · .; _�.. ·�· .·( ..r:·;·· . ... • .s.. .... . -.c.. · ._· _ ;�·-t- _-:;.: ıi ..- ....... - _..;,. ... . .... ...�"": :,,.. ��.. -� ,.,: ·.,;,..._:... (.' , •,' o'i· .;·.,.,: ,.\J-.1•·':":� >�-'* · · · . -�

o . �..

. :·: ; •

·.:

:

:,..

Siyasiyat: lngiltere ve Biz (Sebilürreşad, Cilt

.

:

.i--:.�·

:

( 1 -8) Ay: 3,

Yıl: 1 328, Sayı: 5- 1 87, Sayfa: 85- 86: Mayıs/Haziran 1 9 1 2)

337


;:-·· · '

:.; � :

......

·

.... ... .... ... _ •••

.

,,.; ;,.._.�··,.. iJ:. ' ' "...> �· ( .,...-. . .,t/i r l �-,.,:ı. .,, ...,•• ,, , ,,.I:.. •.:N-1�, . .. _._ :�: .....:, ,;. •

· · · r :. • • .<• • ,

,,,....;. � ; , . ,

. . .

---_...• .. ·- '" ' · .

..,.·. . · ...�,.. . . . ..

.,,.;;.,,,.; .· ·

• • •

.. )'.- · . -.

. : .• ,.... .... . .. .. . _ ._.. ,, _

... :..-

JI

' ' • ... �: •- ;... • .:..• -..: . . ) ,, . , ,,1. .�· .. . . . ..... . .. ' ,,�•: .... ; . .. .. . : ; .·. - :· ....:. .. . ;_.,.;� . · . . -. • • •• .

.

... -�.. .

.

..

.f. :

. . ,.. . _,. - ...· � . · .; � •. • ,. ': .·"

w •.

. : .-.

,;

. . ... ,.. _.,.

'· ·. ·. ··• i .,v. .• :·:r . ; .. .,.,. . . ;,. .� �.:::,; .-

.. . . : . .. .. . .

. , ·"!": . . . - ...:. . .. � � - ·

. ... .. ,.);;ı., . ...• . .: : .. _.; ._ ,;.;.,. � ,.-:;.,.'!. : ..-:- , / ..:.... �> ' •...�- .:- . ".: . .... :, ,...: �;.; -: -�� l • . •:. .-:� ··-· .- .:-·. · ' . ,..:..:.. -�·- "'!�,... · _;,- • · <:i. ••: "· ' . ;. · _":' '-";; • •"';; :;..: :.;/ �.:.., .:; . �- -; - ..... •. •, .. ,.. •; ..... ;_ .;- . .J:·-- i" . ,: .·- c,; .,,_ . .., � ....,

: ; ..

. ...

,. .:

. •

.�. ;"-: .. . .. . . ; ,._. ,. · - - -- .

Darü'l-Hilife'de Ma'ıirif-i lbıidi'iye nin Hali ve Süret-i lshihı:

-

2-

(Sırat-ı Müstakim, Cilt: S, Ay: 10 Yıl: 1 326, Sayı: 1 14, Sayfa: 1 63-66 : Aralık 1 9 1 0/ Ocak 1 9 1 1 )

338


����1:,._;..

:

.

�·:::;:,

.

: : '.

. .. t ..

:���-'.�'.�:

,.., __

. .;�l � .� ,_, "'�"''' t

.,,_ • • . �

- . ·,

.ıı': =' •.

-<

.,• .J.:•L.

/>"�.��"-·/;���'..::: ��;��:.;:�;_;·/- � : . .".; ',"4,it:"!tM-V"' �,,_ :,_..;•�.· ; .. ,-:'""I -"':" .... . .: - ( "' ; �":.1 .;,... ....J..... �., · .:. · , ..; ··. .•·.::... . • .·.. ı .. 1

,..-:,, t,.-.-,JJ .::� .r.�.- r�;,_.....-. ... _:. • ı• .,;-.� iJ �-�� ,f.'. .':. l,'. ,; -:_ ,._r.,- •'I. • .1 �,;. •••.,_,:;. �.,;. -:. �:.. ; •_; •

.:J,i /. ''·" ...:.�V v•�� ..,,,..- ;. • ••o:: . . . •. ,1-.;. . -� ....:.: """"� '-? ..... ..•;i<!" •::;.;.� ,;t;;. ) ��. .,: �..)..

·.

'Gı ) ·

·:�

..;_. �·-.- .:::. �

• . �-

,. _

f;- ... ._;, ,

ı 'j,," , r.- .:.-:·:

: ;.. • "i"•' (. '· ,_;_,_. "!"' -.'= - -""' .·•, •,'· . • ,• • 1 . • ._;_. .• •• . � _... • - ı �· .,; -::� 7 :::-.·- -�.

_ ,,.. ..

-·.· ·: ·· ··.

_,.._�•· · � :

· { > •

; . . .�·•...

•..(�

,,�· .-.• • �

..:...·· . -'t :::;•. ;

, .. . ..... , : _ _ _ , . _ , : •. ..:.. ,.'i;;.;. . ...."!-',; 'f"",-. •_-.. ,.:..1;• · � �... �.· ···-_•....; : ' ...� ::• • � .··· .•••.•.., ..: . • :._,, . . . . . . ...... .. ·...o.. :?".fc:.- · "":' �,,,.;... :._.,. .. _.;.... �·- ·::� , • • • : ,.., :'.,.", .•� f..-J" -�.:< •."!.��·.::.-·."."' · h·;,..� ,; ·�· ' .;--.. - ,, .·., ··"""""' ·

.

:�.-::!·::.�:-�.;�:�:-�::�.;,���

Darü' l- Hilafe'de Ma'arif- i lbıida'iye nin Hali ve Süreı-i Islahı: - 2(Sırat-ı Müstakim, Cilt: S, Ay: 1 0 Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 4, Sayfa: 1 63-66 : Aralık 1 9 1 0/ Ocak 1 9 1 1 )

339


'!�':-�><

.

: - . . ·:

:'�.:.�:r1:11f'>;:F ;'1:nJ�'.'.,'1:;?���fll%� z�� (

•"-,";..:.

.

......_�' ... ·' - --: . -:.:.:: . •·•.•. ;,•." ,l . ..•.;.� ....... ·. ····�- ;;; _w . ..·'···• · � · · .ı. . , ;, · r .. • :.=. • • ,/·.. .. � · .

·�·--..

-__ ...,. ,

&,_.. ; .'!:':"

·--

.

.:

:-

;.:

•• , , ••

• _.,... ... : .-

• '· ·

-: --· -- -

:

;..

. . , . . . . , ... ... -... �, •• ••

,

� • ,.... _..

_; , . - .......

..

.,,•-

,,

,,_.

. ....·.; i. _ ...; . � , ,,.,, , : · _..,.,. . .. � .... -;., . -..,..�·· .

.. .,.: ..,....- ., ;,.

. ...._ _, . _ :_. ,....

··· · ·-' ·

..... .; �":..;. -

· .-. �,;, •.·· ,

.,._.

-·-

·• • •· • ' • " ! .. : • · } ,, : " "" "" ' ·• -

•• t ....� .·. �:r v .•-'

.: . . , '

,. , ,

.. �

. • • •• • .::

J

.

,..

.

.

• . ..

...

- -··

: , ;,. _. ••• :$ '

. ., . , . - :�..'

... .

· . :-· ·­ .... .: . . ; : • . - . . ; ı· ... . , .:_1 ....

• - . �-·

-

; .- .:.�· .> · .:·; ,

,. - (.

. ... � . '· .. ;

- . . . . ... - . ...... . . •

,

, / • ' ,.

.

. ..

. .

: • .• . = - - ·· -

·

:

.

· .JIİ· • ı:· !_.J: ..:. . _ .... .... .. ��;.; __�_,.:;. · ·::�� :; :�·�·;·�:; ·: _�;· �:.;.: ...... . , •• : ·- ,... ; . :"· . ;_: .1 • .: ..: ;.- _,,;.. - � '!' ,,. ,. . · .. • ·· ···.: ._... _.. .. . .ı ,. .. :. . � .; · �: ;...•;.,.... _

�;:_;;� :.��

:

..., /� ;"..,., , .. :,.._. . .;Ç. ô;• .. ;.·- : -.-.'-r-. . . ·' .-�-

'-• .-:...- '..,;r"!.. i

: • .: ;:.' �:·;�; ;;� =. �:. ;-��-.:.:-:� ��:��!;.�

.;; -.

;.. ,;.

-

,·�'

..J-:

,..

�.= ..,.

.

•. ....�.. .•.- - !''"' .. · :. .ı:,._,· .. . . �• �. .. ;<.��: ...._; . :�:.;,, ,..,_Y•·: . -� ,; ,,.;: .....,; • ,-... : .. ....c�. ..:! •

: ... . ..;..�

. : ,...;.

. -

·

:

· . ....:.·

..:.

...

;�1:::� ;.E;L:. �·::.�:�� � ;·'

....: ; . ,_ . ..

.�• • _ ,; _;.. .,-.. ,.. ....-1'::.'· ••;... ··'-· ···-r">;..:.: ,-:;·� f -.:..,,,�

,,,..

�-

�:

·

-(, .,.. i .:.'! �·- • .<.•..... -:X..· � : . . .: �-'S •••�": !' ·: .- •=:• •.ı • --:.;_: •••,µ: _.'/f.J •.ıı.İ.'.....ı.·.a.. : =.� ..:1 İ: � � ...,;.. - .":.:.. ":�

"

.ifl_;.... •'

...

· • : · . : .; •....:... .... ....

, ,. •.

:

��sJ�jg� ·.

Darü'l-Hiliife'de Ma'irif-i lbtidi'iye nin Hali ve Sıiret-i lslihı: 2(Sırat-ı Müstakim, Cilt: S Ay: 1 0 Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 4, Sayfa: 1 63-66: Aralık 1 9 1 0/ 0cak 1 9 1 1 )

340

:

-


··Y.• _..,_

·. .

·: ... . -· " ' ' ... : �. ..... ;-: .�. ; ..ı;·-�'"'.· �

-

'

�-, "!_ /�

.... > - ' ·.,..-'"' . ....;-:- .;;• •..

- -:--:

. ··- •. .

) .• . ·.·---

>• . :_..{.· - _ ;.. . . :. · ....-...�!.! • •.:. '.'--� ,j .'.. _. •:::. � •• ::_ .. ,, • ., : - ı - ... ... �- _ ,._ ,/ • :" . : (•.-i •.-. �··· ,_.;-... .. . .j •'.• .

.

: · · · , ... .. · -- . .. ·� ,. .. .

_ı.;.

.•

·'· · ·

.. ,.. _._ .•..- •. �·

.•

-�

•'" .

' , ;... . . ... : - .f. , 1 · . · ·�- �'ı

•'

. • . .•

· ·· • .�

.._.;; .. .

. . · ;, / .•. · !'< ; ... _

. •

' .· , .. .

•• . ,. • , _, 5-

·

.

Darü'l-Hilafe'de Ma'arif-i lbtida'iye nin Hali ve Sı1ret-i lslfıhı: - 2(Sırat-ı Müstakim, Cilt: 5, Ay : 1 0 Yıl: 1 326, Sayı: 1 1 4, Sayfa: Aralık 1 9 1 O/ Ocak 1 9 1 1 )

34 1

1 63-66:



KAYNAKLAR Ahmet Ağaoğlu, Ben Neyim?, l stanbul, 1 939. Ahmet Ağaoğlu, Devle! ve Fert, l stanbul: Sanayii Nefise M at baası , 1 93 3 . Ahmet Ağaoğlu, lran ve inkılabı, Ankara, ı 94 1 Ahmet Ağaoğlu, lhıllal mi lnkil•b mı?, Ankara Ahmet Ağaoğlu, Snbest Fırka Hatıralan, l sıanbul: İ letişim Yayınları, 1 994. Ahmet Ağaoğlu, Serbesı insanlar Ülkesinde, l stanbul: S anay i i Nefise Matbaası. 1930.

A. Holly, Shisslcr, iki imparatorluk Anısında Ahmet Ağaoğlu ,.e Yeni

Türki­

ye, İstanbul Bilgi Ü niversicsi Yayınlan, İ stanbul, 2005. Akdes Nimet Kural Türkiye ve Rusya, Kü ltür Bakanlığı Yayınları, Ankara , 1 990 Akşin Somel, "S ı rat -ı Müstakim: lslamic Modemism in the Oıtoman Empire, 1 908- 1 9 1 2'', Tbe Journal of ıhe Middle Esi Studies

S ociety ,

1/ 1 , s.

50- 80.

Ali Haydar Bayat, Hüseyinzide Ali Bey, Ataıiirk Külıii r Merkezi Başkanlığı Ya· yınlan, Ankara, 1 998

Atatürk'ün Sırdaıı Kılıç Ali'nin Anılan, Derleyen Hulüsi Turgut. Türk iye İ ş Bankası Kültür Yayınlan, l stanbul, 2005. Bcmard Lcwis, Modern

Tıirkiye 'ııin Doğıısıı,

TTK. Ankara 1 996.

Cihat Baban, Politika Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İ stanbul. 1 970.

Fahri Sakal, Ağaoğlu Ahmed lky, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. 1 999. François Gcorgcon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri Yusuf Akçura ( 1 8761 935), çcv. Alev Er, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan. 3. bask ı , lstanbul. 1 999. François Georgeon. Osmmnh Türk Modernleımesi ( 1 900- 1 930), Çeviren

Alı

Bcrkıay, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul. 2006.

Hilmi Ziya Ü lgen, Türkiye'de ÇağdaJ DüJünce Tarihi, İstanbul. 1 986. Hüseyin Baykara, Azerb•ycan'da Yenileşme Hareketleri, Ankara, 1 965. Hüseyin Cahiı Yalçın, Tanıdıklanm, YKY, yayınlan, İstanbul. lbrahim Yücel, Azcrbaycan'da Fikir Hayatı ve Basın. İst anbu l.

200 1 . 1 988.

Kemal Kaıpat, "Pan- İ sliımizm ve İkinci Abdülhamid: Yanlış Bir Göıiişün Düzel­ tilmesi", Türk Dünyası Araştırmalan Dergisi. Saı

48.

1 987. s 1 3- 3 7 .

M . Yılmaz, "Ahmet A�aoğlu v e Liberalizm An l ayış ı ", Türkiye Günlüğü. 23. 1 993. ss. 56-7 1 .

Mirnı Bala Mehmeızadc, Milli Azerbaycan Hareketi, Azerbaycan Kültür Deme· ği Yayınlan, Ankara, 1 99 1 .

343


Musa K:izım. "Hün·iyct-Örtiin me H ak kında". Sırat-ı Müstakim, Cilt 1. Sa y ı 2,

( 1 3 24).

s. 20-22.

Nadır Devlet. Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi ( 1 905-1917), Türk Ta­ rih Kurumu Yayınları, Anka ra. 1999. N ı k kı R. Kcddic. " Sayy i d Jamal ad-Din al Afghani: A Case of Posthumous Cha­ nsma''". Plıilosoplı�rs a11d Ki11gs: Sırıdies in Leadership, Ed itor Dankwan A.

Ru s to w.

Ncw York: Gco rgc Brazil lcr, 1970.

l\' ıyazı Bcrkcs. Türki)·e'de Çağdaşlaşma, Doğu Batı Yayınları, İstanbul, 1978. N ı yazi B crk cs . Thc Dcvclopmcnt of Sccularism in Turkcy, Montreal: McGill Uni­

,·crsı t y. 1960. Sabri F. Ü lgener, iktisadi Çözümlemenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası, Derin Ya­ yınl a rı . İstanbul, 2006. Sabrı F. Ülgener. Zihniyet ve Din: islim, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat

A h lakı, Dcrın Yay ı n l an . lstanbul, 2006. Sa 'di. " S ay ve A me l in Nazar-ı İslamdaki Mevkii", Sırat-ı Müstakim, Cilt 1, Sayı 11. \ 324, S. \ 70-172 ( 1 908.

Samet Ağ a oğ lu. Babamdan Hatıralar, Ankara, 1940.

S a me t Ağaoğlu, Babamın Arakadaşları, İstanbul, Samet Ağaoğlu. Aşina Yüzler, l sta nbu l, 1965.

1938.

Süreyya Ağaoğlu, Babamın Arkadaşları, Ankara 1940. Süreyya Agaoğlu. B ir Ömür Böyle Geçli, istanbul 1975.

Şevket Slircyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa 1 9081 9 1 4. C i l t 2, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1995 �likıiı Hanıoğlu. Preparation For A Revolution: The Young Turks. 1 902- 1 908

[ Bi r devrim hazırlığı: Jön Tü rkler, 1902-1908], Oıı:ford: Oıı:ford Univcrsity Prcss, 2001.

Tadcusz Swıctochowski, Müslüman Cemaaııen Ulusal Kimliğe Rus Azerbay­ c an ı 1 905- 1 920, Tercüme Nuray Men, Bağlam Yayınlan, İstanbul 1988 l J fu k Özcan. Ahmet Ağaoğlu ve Rol Değişikliği Yüzyıl Dönümünde Batıcı Bir

Aydın, Donkişot Akademi Yayınları, İstanbul, 2002. uricl Hcyd, Türk Milliyetçiliğini Kökenleri, Pınar Yayınlan, lstanbul, 2001. Yusuf Akçura. Ye n i Türk Devletinin Öncüleri, Kültür Bakanlığı Yayı nlar, Anka­

ra 1 98 1 . Yusuf H ı kmc t Bayur. Türk inkılabı Tarihi. Cilt ları. Ankara, 1 983.

344

ıınv, Türk Tarih Kurumu Yayın­


DiZiN 3 1 Maıı Olayı ( 1 3 Nisan 1 909) 63

A. Avete

Ahmet Naim 1 7. 56-59

Dafe 1 28

Ahmet Rıza Bey

A. Holly Shissler 36-37

22

Akagündüz 47

Abbas Mirza 1 39

Akayef27, 76, 1 1 3 , 1 1 7. 1 22. 1 26, 1 3 1 ,

Abbasiler 1 38

1 35, 1 39, 1 44 . 149, 1 53 , 1 63 , 1 68, 1 74,

Abbasilerin 1 35 - 1 36, 1 39

1 83. 1 89. 193, 28 1 , 285

Abbasiye 1 38, 262

Akçura 1 0, 16, 1 8-20. 26, 3 1 . 35, 37.

Abdulhamid' 3 1 , 37

40, 45-48, 50-53, 55-56, 60-61

Abdullah Cevdet 1 8, 53

Akif 1 7, 5 1 -52, 57, 63

Abdurrahman 23, 27, 238

Alem-i Nisvan 39

Abdurrahman Hin 238

Ali Hüseyinzade 4 1 , 43

Abdurrahman Vezirov 2 3

Ali Kemal 29

Abdülhamid 5 1 , 7 1 , 7 3 , 77, 85-86, 92,

Ali Merdan 1 O, 40-4 1 , 43-44

144, 1 56, 1 64, 1 94, 2 1 9, 250

Ali Merdan Topçubaşıev 40

Abdürreşid lbralıim 1 7, 26, 43, 50-52,

al-i Sıisaniyanın 1 34

5 5 , 60

31-i Selaçika 1 24

Abdürreşit lbrahim 1 O, 45

Alman İmparatoru

Abilof 3 1 -3 2

Almanlar 86-87, 89.

Adana 7 1 , 8 5 , 1 56

327-328

Afgani 2 2 , 30, 35-37, 49-5 1 , 70, 238

Almanya

Afgani 37-38, 52

88, 90-9 1 , 96, 1 02 - 1 04, 1 07. 1 09- 1 1 0,

il

Wilhclııı 82 1 75 , 225. 299 .

re 6. 7, 3 2, 64. 76-77. 79, 87-

Afganistan 1 1 4, 1 60

1 1 2 , 1 49, 1 77 , 1 86, 1 90- 1 9 1 . 2 1 6-222.

Afganistan 1 1 1 , 1 39

225, 2 3 1 . 235-236, 245, 2 5 1 , 270. 272.

Afrika 1 1 1 , 203, 2 1 6, 22 1 , 227-228,

299-300, 305-308,

249

A lmanya 65. 1 1 3

3 1 2,

327-328. 330

Afrika- 1 1 2, 1 1 6, 147

Amerika 1 l 1 . 1 49, 2 1 8 . 2 2 5

A fşarlar 1 24

Arab 1 29. 1 37 . 208. 247. 249. 3 2 3 . 326

Ağayef27, 76, 1 98, 202, 207, 2 1 1 . 2 1 7,

Arabistan l 5, 80, 222

222, 226, 23 1 , 236. 24 1 , 245. 250, 255,

Arabistan 1 1 3 - 1 14. 1 l 7

259, 264, 269, 273, 277. 290, 295, 300,

Amavudlıık 7 1 .

305, 309, 3 1 3. 3 1 7, 322. 327. JJ I

309- 3 10, 330- 3 3 1

Ahmed Rıu 3 1 , 3 8

Arnavutluk 1 5. 8 7 . 94, 99 , 289

Ahmed R ı u Bey 3 1

Aııa Kırkısların l J 1

Ahmet Ağaoğlu 1 -2, 5 . 1 0- 1 2, 1 8-29,

Asya 48, 68-69. 83.

35, 38-39, 44-45. 47. 49-52, 55, 57-58.

1 24,

1 3 1 - 1 33,

1 56, 295,

l 02- 1 04.

302-304.

11l.

l 1 6.

1 36- 1 37. 1 4 5 , 1 4 7. 1 58.

60-6 1 , 64

1 72, 1 93. 2 1 5-2 1 6. 22 1 , 224. 239, 245,

Ahmet Hikmet ( Müftüoğlu) 1 8

249, 262. 3 1 7, 326

345


Atatürk 26, 28. 3 1 -32, 57

Baron Marşal 79

Ateş

Baron MarşAI 2 1 7

25. 59, 143, 229, 236, 253, 276,

Bartelcmo 1 2 8

300

Avrupa 2 1 . 54, 60. 64-65, 70, 1 00, 104,

Basra Körfezi 80, 89, 102, 1 04, 222

1 1 0- 1 1 3 , 1 1 5, 1 1 8. 1 27- 1 28, 1 30, 1 37,

Batıni 1 36

1 5 1 . 1 64- 1 68, 1 77. 1 87, 190, 1 92, 1 98,

Belçika 1 77

200-203. 205-208, 2 1 2, 2 1 4, 2 1 8, 224-

Belucistan 80, 222

225. 229, 232-233, 235-237, 248, 2 5 1 -

Belücistan 8 1 , 244

252. 254. 266, 269-2 7 1 , 273-277, 28 1 ,

Berlin 1 5, 45, 60, 89,

286, 295-296. 299-30 1 , 305, 307, 309,

Berlin Kongresi 1 5

3 1 1 -J 14.

Bcyanülhak 1 7

3 1 6-3 1 7, 324-330

96,

1 32, 3 1 6

Avusturya 1 1 , 1 5 , 64-65, 77, 9 1 , 93,

Bizans 83, 209, 232, 262-263

1 02, 104. 107. 1 1 2 - 1 1 3, 1 66, 1 90- 1 9 1 ,

Bosna Hersek 1 1 , 76

23 1 , 266. 270. 275, 30 1 - 3 1 1 , 3 1 8, 3 2 7

Bosna-Hersek 18 7

Avusturya-Macaristan 1 5, 7 7

Budapeşıe 60

Ayaz İshaki 4 5 , 52

Bulgaristan 1 5, 53, 66, 83-84, 93, 95-

Azerbaycan 1 1 , 1 9, 2 1 , 24-27, 3 1 -32,

96, 1 0 1 , 1 1 8- 1 2 1 , 2 3 1 , 256, 266-27 1 ,

38-42, 44-46, 49, 60-6 1 , 67-68. 95,

273-277, 279, 286-288, 29 1 , 293-295,

1 24, 1 92- 1 93 , 2 1 0

298, 302-304, 306-307, 3 1 1 , 3 1 3, 3 1 5,

Azerbaycan 1 1 7, 1 25 Azerbaycan

Büyükelçisi

3 1 8-3 1 9, 330 İbrahim

Bursalı Mehmed Tahir 47, 50

Abilof 3 1

Bükreş 84, 1 04, 275, 283, 292, 294-

Azeri 1 9, 45

295, 306, 3 1 4-3 1 5, 3 1 8-3 1 9

Azızbckov

41

Büveyh 1 24

Babanzadc Ahmet Naim 1 7, 56

Civi 1 88

Aa(,.nzade Ahmet Naim 25

Cebelitarık 2 1 S

Bibckan

Cedidcilik 52

1 33

Biibi 1 4 8 Bağdad

Celal Nuri (ileri) 1 8

P...: 6.

7, 8 1 . 1 6 1 , 1 97, 2 4 1 -244

Bagdad 1 38 , 272

Celil Sahir 48 Ccmaleddin Afgani 35-37

bahr·ı Hazer 1 39

Cemaleddin Afgani 22

Baku 2-1-25, 4 1 -42, 44

Cemalcddin Efgani 52

Balkan Sa\'aşlan 1 0- 1 1 , 1 5, 65

Ccneral Savof 278-280

Balkanlar 82, 84, 99, 1 20, 2 1 1 , 230,

Cengiz 56, 59, 1 38

2 5 1 . 264-265, 268, 2 85-290, 296, 29930 1 ,

303 .

305, 30ı 3 1 1 , 3 1 � 3 1 8

llarbıcr de Mcnard 2 1

Cenmanizim 266 Ccnmanizimin 308 Ceyhun Hacıbcyli 43

346


Cezair-i Bahr-i 2 1 4-2 1 5, 2 1 7

Esaı Paşa 39

Corci Zeydan 235

Eski Yunan 57, 1 3 3

Cumhuriyet 1 0, 26-29, 54, 62

Eşi'are

Cumhuriyet Halk Panisi 27

1 36

Eşref Edip (Fergan) 63

Çanakkale Boğazı 79, 206, 2 1 0, 2 1 2-

Fahri Razi ı 35

2 14

Fiiruk-ı A'zam 249

Çarikofun 1 99

Fas PB 6. 7, 80, 87, 89-90. 92-93, 1 26,

Çin 53, 80, 1 1 9, 1 3 1 , 145, 1 60, 222-

1 82, 1 89, 200, 207, 209. 227-228, 235,

226, 230, 238

296

Diriyuslann 13 1

Fas 1 1 2, 1 59 - 1 60, 255

Darmsıetcrin 22

Fedi'i 1 36

Degirs 78, 1 98- 199

Ferid Paşa 330

Dchleviler 1 24

Feıh Ali Şah 1 39

Deli Petro 209

Firdcvsi 1 1 7, 1 2 3 - 1 24, 1 32 . 1 3 7

Dıli 'i 44-45

Fransa 1 1 . 22, 30-3 1 , 36-37, 40. 64-65,

Dıfai 24, 44

67, 70, 7�77. 8 1 . 87, 90. 98-99, 1 03,

Doktor Hasan Ağazade 44

107, 1 1 2 - 1 14. 149, 164, 1 77 , 1 86, 1 88.

Dr. Nazım 39

1 90- 192, 207-208, 220, 225, 228-23 1 .

Ebi Eyüb Ensiri 2 1 9

234-237, 244, 253-254. 256, 266-267,

Ebü-Bekr Sıddık 246

270, 272, 276, 295, 299-300, 3 1 2. 326-

Ebulula Zeynel Abidin (Mardin) 63

329, 33 I

Edime 84, 96-98, 1 00- 1 0 1 , 104, 269-

Fransa 1 1 2, 1 1 � 1 1 7 Fransız 1 29. 1 64- 1 65. 1 67- 1 68, 1 72,

273, 275, 279-280, 282-283, 29 1 , 294295, 323

1 75, 1 8 1 , 1 85 - 1 86

Edward Grcy 239, 24 1 , 254

Galib Kemali Bey 3 1 4

Efendiyev 41

Gaspıralı 23. 39, 46, 52. 58-59

El-Caziir 1 30

Gaston Paris 2 1

El-<:ezayir 228

Gazi Ahmet Muhtar Paşa 56, 94

El-Cezayir 1 29

Genç Kalemler 1 8 Girid 1 1 3 , 1 94, 1 96 - 1 9 7

Elekbcr 44 Emir Bihidır 1 52

Girit 1 5, 86- 87 , 2 1 5

Endülüs 83, 262

Gladsıon 77, 1 94 Gökalp 10, 1 8, 40, 46. 48. 55. 62, 1 0 1

Enver Paşa 47-48, 60 Erdeşir 1 33

Gülce 68. 1 24

Ermeni 20, 24-25, 44-45, 84, 1 05, 3 1 2.

Gültekin 27

3 1 9-32 1 , 326

Haccac Ebü-Yusuf 249

Emesı Renan 22-23, 36, 49

347


Hacı

Bayram-o

Veli

Şeyhi

M i l lm·eki l i Şemseddin Efendi

Ankara

İcıihid dergisi 5 9

31

i l . Abdülhamid

23 Tagıyev 40

51

Hacı Zeynalabidin Tağıyev

İngiliz 26, 29, 43, 69, 77, 79, 86-88, 95,

Hacı Zeynelabidin

98-99, 1 02- 1 07, 1 60, 1 75, 1 8 1 , 1 95-

H ii fız-ı Şırazinin 1 38

1 96, 2 1 6, 230, 237, 245

1 24 Hafızların 1 32

İngiltere 6-7, 64-65, 70, 76-79, 8 1 , 87,

Hakımiyeı-i M i l l iyyc 26

1 1 6- 1 1 7, 1 49- 1 50, 1 86- 1 88, 1 90, 1 92,

Hafızlar

Halaskaran-ı

89-92, 96, 102- 1 03 , 1 05- I06,

M i l leı namındaki gizli

i l 1 - 1 1 4.

1 94-198, 2 1 2, 2 1 5-222, 225, 229-2 3 1 ,

cemiyeı 83

235, 237-238, 244-245, 253-254, 256,

Halide Edip 60

270, 272, 3 1 6-3 1 7, 327-328

Halil Ke smcn mcdov 44

l ran 6,

Halim Sabiı 45, 50

66-72, 76-77, 80-8 1 , 83, 88, 90-9 1 , 93,

Halka Doğru

48

95, 1 22, 1 25, 1 3 1 - 1 32, 1 39- 1 40, 144,

Hamdullah Suphi 1 8 Hiini 1 36,

149, 2 1 0, 220, 222-225

304

İ ran 6-7, 42, 67-7 1 , 8 1 , 1 1 1 - 1 1 4, 1 22-

Haşım Vezirov 4 1 Havran 7 1 . 88.

1 1 , 22-23, 36, 38, 42, 46, 49, 64,

1 26, 1 3 1 , 1 33 - 1 37, 1 39- 140, 1 42 - 1 47,

1 56

149-1 54, 1 56- 1 57, 1 59- 1 60, 1 86 - 1 87,

Hayaı 1 2 , 1 9-20, 22, 24, 35, 39, 4 1 , 45,

1 92 - 1 93, 220, 24 1 , 244-245, 257, 259

54, 6 1 . 72. 1 58, 1 95, 2 27 -22 8 , 323, 325

İrşad 24, 4 ı -43, 72

2 1 5. 22 1 , 223,

İrşad 4 1 -42, ı 5 2

Hayaı'' gazcıcsi 4 1

İsa A şurbey li 4 1

Haydar Kiriir A l i ibn Ebiı Talib 1 34

İslam: Hemen her sayfada

Hazrcı-i Musa 1 7 1

lsliim Mecmuası 47

H i km•ı 1 8, 25. 55-6 1 . 85. 249

İslam ve Ahund 23, 39

Hindisıan 80, 8 1 , 1 25, 146, 2 1 5-2 1 6,

İslamcılık 1 6 - 1 7, 38, 47, 5 1 , 54-56, 6 1

22 1 . 222. 234, 239, 243-245. 249

İsma 'i l iy e 1 3 6

Hipoliı Ten 2 1

İsmail Gaspıralı 3 9 , 52, 5 8

lfaand 296

İsmail Hakkı (Balıacıoğlu) 1 8 İ sm a il Ziyadhanov 44

Hüniyeı ve İıilaf harekeıi 82

30-3 1 . 62 40-4 1 . 45-46, 48. 60

Hüseyın Cahiı Yalçın

İstanbul 2, 1 1 , 1 7, 1 9, 23-29, 3 1 -32, 37-

Hüscyınzadc

39, 46, 48, 53-54, 59, 6 1 -63, 68, 74-75,

Hüscyinzadc A li 45. 48 Hüscyinziidc Ali

1 O,

24,

80, 84-85, 87, 90-9 1 , 95-96, 98- 1 00,

26,

32

1 02, 1 04 - 1 06, 1 24, 1 43 - 1 44, 1 74, 1 8 1 ,

Hüscyinzadc A l i Bey 1 0. 24, 32

2 1 3-2 1 4, 2 1 9, 222, 233, 237, 242-243,

İbn llaldun 55

262, 283, 286-288, 3 1 4, 3 2 8

İbn Mülccmdcn 248

i sıanbül 1 64, 1 73 , 1 76, 282 348


l stanbül ve boğazları İ sviçre 1 1 O, 1 17

282

Le Jeune Turc 25 Liman Fon Sa nders 328

İ talya 1 87, 302

Liva-i İ slim 1 7

itaıya 1 1 2. t 87- 1 88 İ nihaı Terakki 46-47, 55-56, 68, 70, 73-

74 l ııihaı ve Terakki Cemiyeti

25. 7 1

James Darmesıeıer 2 1

22 Jön Türk 9, 22, 45, S i , 59, 6 1 , 199 Joumal des Debaıs

Londra 22, 79. 8 1 , 84, 92, 1 00, 103,

1 32, 1 97. 2 1 7-2 1 8. 244. 264-265, 2742 76, 282-283, 292-293. 295-296, 3 0 1 302, 306-308 Londra Konferansı 282-283, 30 1 ,

306

Loriında 1 64 Lord Cu�on 22

(Günalıay) 1 7

Jön Türk (Jeune Turc) 59

M. Şemseddin

Kaçar Hanedanı 69

Mahfcl 1 7

Kiçiriye 69, 1 39- 1 40, 1 43

Mahmud

1 24 Kafkas 22-24, 26-27, 32, 37, 39, 42-43, 60, 68, 72, 80-8 1 , 1 24, 146, 1 53 , 1 73, 1 89, 222, 243-244, 259 Karabağ 1 9-20, 44

Mahmud Şevkcı Piiş:i 1 20, 279

Karabağ Hanlığı 1 9

Manastırlı İ smail-Hakkı-Efendi 249

Kaçarlar

46 131 Kaspi 22-23, 40, 72 Kaspi 40 Kayseri 63 Kizım Nami (Duru) 1 8 Kemalizm 39 Kerim Hini 148 Keşşif, Celile'd-din Rümi 135 Kılıç Ali 3 1 -32 Kılıçzade Hakkı 1 8 Kırgız 1 73 Kırık Kilisya 283 Kınmlı 45 Kral Vcyd 33 1

Gaznevi 1 23

Makedonya 48, 66. 7 1 , 1 1 8- 1 2 1 , 1 56.

267, 288-293. 295, 297-298. 302-304, 307-309, 3 1 1 . 3 1 9 Malta 26,

28, 30. 61 -62

Karabekov

Miveriıü'n- nchrde 1 38

Kartuslann

Max Weber 54

Küçük Mecmua 1 8 Kültür Haftası Kürt 1 30,

326

27

Mcdaris 1 7 Mchmcd Akif 1 7, 5 1 -52, 57, 63 Mehmcd Emin (Yurda�-ul) l 8, 4 1 , 45.

47-411 Mehmcd Emin Resulzadc 4 1 , 45 Mehmcd Emin Yurdakul 47 Mehmcd Fuad Köpnilü 1 8 Mchmed-Faıih 262-263 Mekiıib 17, 1 74-182, 238 Melikof 1 20 Meliküm Hin 146 Mcrakcş 1 85- 1 87 Mesleki lcıimai 1 6 Midilli 99- 1 00. 1 64

M i l l i Müdafaa Vekili ( Özalp) 3 1

349

Kazım

Paşa


Neşr-i Maarif 23 Nil-i 1 73 Niron 1 34 Niyazi Berkes 37, 59 Nouvclle Revuc 22 Osman İbn ·Afran 248

M irza Hasan 1 9-20 Mirza

lbrahim 20

Mirza

Taki Han 1 46

Mısır 49, 52, 57. 60, 9 1 . 2 1 5, 230, 234,

327 Mısr 1 1 1 - 1 1 4. 1 1 6- 1 1 7. 1 2 5 Molla-Rumilerin 1 3 2

Osmanlı: Hemen her sayfada Osmanlıcılık 1 6- 1 7, 54, 59

Moskof 1 64 , 244

Osmanlılar ı 60- ı 6 ı , ı 74, ı 87, ı 96,

Misler Askiı 3 1 6-3 1 7

Mösyö Kircs 287

1 98, 200, 206, 209, 2 ı ı , 230, 237, 262,

Mösyö

275, 327

Kokofçcf 3 1 6

Mösyö Pu a n kare 8 1 , 236-23 7 , 239,

Osmanlı-Rus Savaşı 1 S

299-300

Ömer Hayyaınlar 1 24

Mu 'ıezilc 1 36

Ömer ibn Hattab 246

Muhammed Abdu h 49, 5 1 -52

Ömer Seyfcıtin 1 8

Muhommcd A l i 1 5 7

Panislavizim 77, ı 94

M u hcmıned

Paris 2 1 -23, 25, 37-38, 49, 84, 103,

Ali Şah ı 5 7

Mukimeddin Beycan 60

ı48, 264-265, 3 1 6, 322, 326

Murtaza Muhtarov 42

Paris 1 32, 1 34, 1 73

Musa Corullah ( B ig i yc v ) 49

Pehlevi 1 32 Penah Hala ı 9

Musa K:izım 5 1 Musıafa

Sabri

Efendi

MuzaITcrü 'd-din

17

Petcrsburg 2 1 , 24-25, 43-44, 89, ı o ı -

Şah 1 5 1

1 02, 2 1 0, 300

Mı.,_JITeıiid din Şah 1 53, ı 56- 1 5 7 M üdafaa - y i

Hukuk 1 6

Müsavaı

Pan i si 4 1 , 4 5

Müsavaı

Partisi lideri 4 1

Müslüman

Piycr Lemıiı 232-233 Puankare 8 1 , 236-237, 239-240, 254, 299-300

Raklo 1 46 Reşid Rıza S ı

İıti fakı 44, 55

Naçoviç 179-280

Reşit Rıza 49

Nadir ş:ih ı 36

Rıza 1 ı 6- ı 1 1, ı 43 - ı 44, ı s ı , 330

Nasır-TGsilcr 1 24

Roma 60, 86, 88-90, 1 34, 1 92, 205,

Nasrcddin Hoca 1 1 1

2 1 7, 230, 232, 262

N:isrü'd-din

Şah 1 4 1 , 1 46, 1 49

Rus Çarı il. Nikola 82

N:isıii 'd-din

Şah 1 40

Rusya 9, 1 1 , 2 1 , 24-27, 39-40, 42-46,

Nasrüddin Şah 69

48, 52, ss. 58, 60-6 1 , 64-65, 70, 72, 76-

Nazım Bey 1 3 1

79, 84, 88-89, 9 ı -92, 95, 99- 1 00, 103,

Neriman N eri m ano v, 4 1

1 07, ı ı 2- ı ı 4, l l 6 - ı ı 7, ı 28, 1 30, ı46,

350


I SO, I S2, 1 64, 1 77, 1 86- 1 87, 1 89- 1 93,

3 1 2-3 1 3, 3 1 6-320, 322-329

Siıarc 2J Siyam 222 SJam Mecmuası 47 Südan 1 73 Sülalc-i Hazıra-i 69. 1 39

Rusya lmparaıoru il. Nikola 24

Sülalc-i

1 97- 1 99, 206, 209-2 i l . 220-22 1 . 22S, 229, 23 1 , 234, 236, 238, 244-245, 25 1 , 266-268, 270-27 1 , 27S-276, 287, 300,

Safaviycnin 1 36 Sü leyma n Nazif 1 7, ıs. 56. 58-59

Rusya mahkOmu Müslüınan- Türk Tatarların Hukukunu müdafaa Cemiycıi 60 Rusya'da

Sakin

Süreyya 27. 39, 48 Süreyya bey 3 30 Süveyş 2 1 5

MüslümanTürk

Taıarların Haklarını Müdafaa Ccmiyeıi

Şafi Rüsıcmbckov 44

26

Şiipür-ı siininin 1 34 Şarki 22. 68, 1 24. 1 3 1 - 1 32, 1 38. 1 87,

Sa'dilcr 1 24 Sa 'dilerin 1 3 2

24 1 . 266, 299, 329

Sabri F. Ülgener S4

Şefika hanım 39

Sad ibn-i ebi Vakkas 1 34 Safllviler 1 24

Şeyh Said Ayaklanması 63 Şeyhi 148 Şeyhi. Babi 1 3 6

Said Paşa 8 1 , 9 1 , 93-94, 236

Şuşa 1 9-2 1 . 2J, 3 6

Safavi 136

Saiı Halim Paşa 1 7, 1 03

Tagiycv 40-4 1

Samet 1 9, 27, 39

Takrir-i Sükun K:inünu 64

Siisiniyin 13 7

Tal'aı Bcg 277

Sasanofu 2 7 1

Tarık Zafer Tuna 1 6- 1 7. 85

Sazanof 78, 9S, 97-98, 206

Taşnaksüıyun 44

Sebilü'n-Neciı 63

Tatar 24, 26. 45, 48, 58, 60

Scbililrrcşad 1 -2, S, PB 6, 9, 1 2, 1 7, 2S,

Tavrida Gazcıesi 39

47, SO, S3, S4, SS, 56, 58, 62, 64, 76, 84

Taze hanım Şuşa 1 9

Scliıin-i Kiçir 1 40

Tcbriz 1 52

Selefi 50-5 1

Tehran 1 4 3 - 1 44. ı s ı

Serbest Fırka 26, 28, 62

Tekel Genci Müdürü Mithaı 3 1 Tekin Alp 1 8

Seyyid Ce ma lcddi n Ergini 144 Sıraı-ı Müsıakim 1 -2, 5, 1 2, 1 7, 25, 36,

Terakki 24-25. 43, 46-47. 56. 63. 68.

47, 50-56, 58, 62-64, 74, 76

10.1 1 . 73-74. 82. 89. 92. 94. cıs. 1 04.

Sıraı-ı Müstakim 9, 249

1 23, 1 26, 1 39, 1 46. 1 50, 1 54, 1 58. 168,

Sırbistan 1 5, 53, 1 02, 267-268, 270,

1 7 1 , 1 74, 1 77, 1 8 1 , 209, 22 1 . 286

280, 287, 302-304, 306-307, 309-3 1 1

Tcrcüman-i Hakikaı 25

Sistin 8 1 , 244

Tezer 27

35 1


Tifiis 2 1 -24. 39

Türk Yurdu 1 8, 25, 47-49, 53, 55, 57-

Timür-lenk 1 38

59, 84, 89

Topçu İhsan 3 1

Türkçülük 1 6, 1 8- 1 9, 23, 25, 35, 39,

Topçubaşı 1 O , 40-4 1 , 43-44

46-48, 54-56, 6 1

Töngın 222

Türkisıan 68, 80, 1 24, 1 88, 222

Trablus PB 6, 7, 1 0- 1 1 , 1 5, 53, 76-78,

Türkisıin 68, 1 24, 1 3 1 , 1 37-1 38

80-82, 87-93, 96, 1 87-1 88, 1 9 1 - 1 92,

Türttiye : Hemen her sayfada

1 97. 202-205. 208, 2 1 3, 2 1 6-2 1 7, 220,

Ufuk Özcan 1 1 ,

227-230. 240, 253. 255

Usul-i Cedid 23

Trablusgarb i l 1 - 1 1 2

Üsküdar

Trablusgarp 1 0- 1 1 ,

53. 77-78, 80-8 1 ,

ı 9,

36-37

ı 79

Ü zeyir 4 1 , 43

88-92

Üzeyir Hacıbeyli 4 1

Trablusgarp Savaşı 1 O

Vcyd 330-33 1

90,

Trabzon 63, 1 06

Viyana 60,

Trakya 282-284

Wilson 6 1

Trakya 280. 283

Yavuz Sulıan Selim 1 60

23 1

Tunus 1 1 2. 1 1 7, 1 25, 1 86, 1 88, 228,

Yemen Sorunu 1 0

234. 327

Yeni Mecmua 5 8

Tuıhin 1 64

YusufAkçura 1 O , 1 6, 1 8- 1 9, 26, 40, 45-

Türk 5. 9- 1 2 , 1 5- 1 6, 1 8-26, 28, 30-33,

46, 48, 50-53, 55, 60-6 1

35-4 1 . 44-6 1 . 66-69, 7 1 -72, 74, 78, 82,

YusufHikmeı Bayur 55-6 1 , 85

84. 87-90, 92, 97

Zeki Velidi Togan 1 0

Türtt Derneği 46-47, 52

Zcnd Pazende 1 32 Zeydiye 1 36

Türtt ücağı 1 8, 25, 47, 90 Türic

Ocak l an

Ziya Gökalp 1 O, 1 8, 46, 48,

55

Zürih 60

352

SS, 62,

1O1



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.