4 minute read
Oğuz Kağan Destanı
62 Ahmet B. ERCİLASUN
Hun hanedanından sonraki küçük Hun devletlerinde de Hun Türkçesi kullanılmaya hiç olmazsa bir süre devam etmiştir. 4. Bütün Hunların olmasa bile en azından Doğu Hunlarının Türkçesi bir lr Türkçesi idi. Ş yerine l, z yerine r kullanılması daha sonraki Bulgar ve Çuvaş Türklerinin özelliğidir. Moğolca da bir l-r dilidir. Bulgar ve Çuvaşlar dışındaki bütün Türklerin dili ş-z Türkçesidir.
Tengri, kut, il, törü, yabgu, ordu, sü (ordu), börü (kurt), temir, kural (silâh), kıngrak (kılıç), kapagçı (kapı muhafızı), bitigçi (yazıcı) gibi Türkçe kelimeleri kullandıklarını Çin kaynaklarından tespit ettiğimiz Asya Hunlan Türk devletçiliğinin kurucularıdır. İlk Çin tarihçisi Ssu-ma Çien'e göre daha "M.Ö. 3. yüzyılın ikinci yarısında Hunlar birleşmiş ve kudretli bir millet olarak gözükmeye başlamışlardır." (Grousset 1980: 38). Motun'dan önce oluşmaya başlayan birlik Motun zamanında kesin şekilde tamamlanmıştır. Ölümünden iki yıl önce, M.Ö. 176'da Çin imparatoruna gönderdiği bir mektupta Motun şöyle demektedir: "Göğün yardımı ile yetenekli askerlerimiz ve güçlü atlarımız sayesinde Yüeh-chih'ları ağır (bir) hezimete uğratarak hepsini ya öldürdük, ya da tâbi kıldık ve böylece bu meseleyi hallettik. Lou-lan, Wu-sun, Hu-chieh ve yakınlarındaki yirmi altı ülkenin hepsi artık Hsiung-nu oldu. Yay çeken halkların hepsi tek (bir) aile içinde toplanmış, (böylece) kuzey bölgelerinde huzur sağlanmıştır." (Onat vd. 2004: 14). Mektuptan açıkça anlaşıldığına göre yay çeken bütün halklar (bozkır kavimleri) "Hun" adı altında tek bir aile oldular. Bu ifadeler âdeta bir milletin oluşumunu anlatmaktadır. Motun kurduğu sağlam ve disiplinli yapıyı millî ruhla da doldurmasını bilmiş, bir aile olarak gördüğü milletine toprak ve vatan duygularını aşılayarak tarihte kayıtlı ilk milliyetçilik ilkesini ortaya koymuştur: Ne
kadar değersiz olursa olsun toprak devletin temelidir; hiç kimseye verilemez.
Motun'un şahsî serveti yüzünden ülkesini savaşa sokmayan, fakat devlete ait bir toprak parçası söz konusu olduğu zaman asla müsamaha göstermeyen tutumu Çin tarihlerinde ayrıntılı olarak kaydedilmiştir: "Mo-tu (Motun) başa geçtiği sırada Tung (Doğu) Hu'lar güçlüydü. Motu'nun babasını öldürerek hükümdar olduğunu duyunca elçi gönderip Mo-tu'ya şöyle demişlerdi: 'Tou-man'ın Çien Li Ma olarak bilinen atını
TÜRK DİLİ TARİHİ 63
işitiyoruz.' Mo-tu devletin ileri gelenlerine sorunca, hepsi 'bu, Hiungnu'ların değerli (bir) atıdır, verilemez' diye cevaplamışlardı. Mo-tu; 'nasıl olur da (bir) kişi (bir) atı komşusundan daha çok sevebilir?' diyerek (atı) vermişti. Kısa bir süre sonra, Tung Hu'lar Mo-tu'nun kendilerinden korktuğunu düşünerek (ona) elçi gönderip; 'Çan-yü'nün Yen-cıh'larından birini istiyoruz' demişlerdi. Mo-tu yine çevresindekilere sorunca hepsi öfkeyle; "Tung Hu'lar terbiyesizce davranarak hâlâ Yen-cıh istiyorlar! İzninizle onlara saldıralım' diye cevap vermişlerdi. Mo-tu; 'nasıl olur da (bir) kimse (bir) kadını komşusundan daha çok sevebilir?' diyerek sevdiği Yen-cıh'yı Tung Hu'lara vermişti. (Bunun üzerine) Tung Hu'ların hükümdarı gittikçe kibirlenerek batısındaki (topraklan) istilâ etmişti. Hiung-nu'larla aralarında kimsenin oturmadığı boş bırakılmış bin li'den (415 km) daha fazla (büyüklükte bir) toprak (parçası) vardı. Her iki (kavim) bu (toprak parçasının) sınırında ou-tou (gözetleme yeri) oluşturarak oturmaktaydı. Tung Hu'lar elçi göndererek Mo-tu'ya; 'Hiung-nu'lar bizimle sınır olan outou'larının ötesindeki terk edilmiş topraklara gelemezler. Biz buraya sahip olmak istiyoruz' demişti. Mo-tu devlet büyüklerine sorunca bazıları, 'burası terk edilmiş (bir) topraktır, verelim' diye cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Mo-tu öfkelenip, 'toprak devletin temelidir, nasıl olur da verilebilir?' diyerek verilmesini söyleyenlerin hepsinin başını vurdurmuştu. Mo-tu atına atlayıp ülkesinde (kendisine katılmakta) gecikenlerin başının vurulmasını emretmiş ve doğuya yönelerek aniden Tung Hu'lara saldırmıştı. Tung Hu'lar baştan beri Mo-tu'yu küçüm-semiş ve (savunmak için bir) tedbir almamıştı. Mo-tu ordusuyla gelerek Tung Hu hükümdarını büyük (bir) yenilgiye uğratmış, halkım, malını ve mülkünü ele geçirmişti." (Onat vd. 2004: 6-7). Motun'un sağlam temeller ve millî ülkü üzerine oturttuğu Hun birliği, 100 yıldan fazla bir süre kudretli bir dönem yaşamış; bozkırların bu mutlu ve şaşaalı döneminde, daha sonra Türk adını alacak olan gururlu millet doğmuştur. Hiç şüphesiz Çi-çi'nin, ağabeyi Ho han-ye'nin Çin himayesine gir-rneyi teklif eden sözlerine karşı verdiği "devlet at sırtında savaşmak ve mücadele etmek suretiyle kuruldu. Bağımlı olmak ve kölelik Hunlar için en âdi bir durumdur" cevabı, Motun'un devletin temeline koyduğu millî ülkü ve bağımsızlık ruhunun tezahürüdür. Hunlardan kalan sağlam devlet geleneği ve milliyetçilik şuuru destanlarla da beslenerek yüzyıllarca Türk maşerî vicdanını idare etti. Artık bütün devlet başkanları, yabgular, kağanlar, hakanlar, sultanlar ve padişahlar Oğuz Han'ın (Motun'un) çocukları oldular. Adı ister yabgu, ister kağan olsun Türk hükümdarı, hükmetme, dünyayı yönetme yetkisini Gök Tanrı'dan almakta idi. Hun hükümdarı "göğün (Tan-
64 Ahmet B. ERCİLASUN
rı'nın) yükselttiği şanyü" idi (Ögel 1981: 439, Golden 2002: 52). Tıpkı Tan-rı'nm İlteriş Kağan'ı tepesinden tutup yükselttiği gibi. Unvanın daha geniş biçimi de Çin kaynaklarında kayıtlıdır: "Yer ve gökten doğmuş; güneş ve ayın takdir ettiği büyük şanyü" ( Kafesoğlu 1996: 237, 244; Golden 2002: 52). Hükümdarın kut'unu (güç ve karizmasını) Tanrı'dan alması, Türk kültürünün, ilk defa Hunlarda görülen çok önemli bir unsurudur. Ülkenin sol (doğu) ve sağ (batı) bilge tiginler ve onların altındaki yöneticilerce idare edilmesi şeklindeki iki kanatlı teşkilât (Kafesoğlu 1996: 241, Grousset 1980: 39); 24 tümenden (boydan ?) oluşan ordu (Golden 2002: 53) ve bu orduların 10 000 (tümen), 1000, 100 ve 10'lu birliklere ayrılması (Kafesoğlu 1996: 270, Golden 2002: 53), Hunlarm Türk kültür ve yönetim miraslarının en önemlileridir. Tunghu'ların toprak istemesi ve Ho han-ye ile kardeşi Çi-çi arasındaki tartışma örneklerinde görüldüğü gibi, önemli işlerin devlet meclisinde (toy=kurultay) görüşülmesi de (Kafesoğlu 1996: 247) Türk devlet geleneğinde bir Hun mirasıdır. Hunlarda görülen Gök Tanrı ve yer-su inancı; atalar kültü; dağ, kaya, su, ağaç gibi tabiat unsurlarının ruh taşıdığına inanılması vb hususlar; Maniheizm, Budizm ve Müslümanlık'tan önceki Türk din kültürünün önemli öğeleri idiler. "Asya Hunlan yılın ilk ayında Tanhu'nun sarayında ve ilkbaharda (5. ayda, bizim takvime göre Haziranda) Lung Çeng (Ongin nehri bölgesinde)'de... sonbaharda Tai-lin'de Gök-Tanrı'ya, atalara, tabiat kuvvetlerine at ve koyun kurban ederlerdi... Hükümdar tanhu, gündüz güneşe, gece tolunaya tazim ederdi." (Kafesoğlu 1996: 289).