3 minute read

2. 3. 1. Ses Özellikleri

358 Ahmet B.ERCİLASUN

olarak sınırlı sayıda Soğdakça, Moğolca ve Çince kelime vardır; bunlar da o dönemde Türkçe sayılan kelimelerdir. Kâşgarlı'daki kelimeler, esas itibariyle, "Hakaniye" adı verilen ölçünlü dilin kelimeleridir. Ancak Kâşgarlı, dönemin ağızlarını da eserinde yansıtmak istediğinden bazı sözlerin hangi Türk boylarına ait olduğunu da belirtmiştir. Oğuzlara ait olduğu belirtilen sözlerin sayısı 185'tir. Kıpçaklara ait 45, Çigillere ait 39, Argulara ait 36, Yağmalara ait 23 söz belirtilmiştir. Kençek, Tohsı, Suvar gibi ağızlara ait sözlerin sayısı daha azdır (Kaçalin 1994: 448). Tabiî ki bu sayılar söz konusu ağızların toplam kelime sayısı demek değildir. Oğuz, Kıpçak vb. şekilde belirtilmemiş sözler ölçünlü dilde olduğu gibi, bu ağızlarda da var sayılmalıdır. Kutadgu Bilig'deki kelime sayısı 2861'dir. Gerek Kutadgu Bilig ve Atebetü'lHakayık'taki, gerek ilk Kur'an tercümelerindeki kelimelerin çoğu Dîvânü Lügati'tTürk'te de bulunan kelimelerdir. Kur'an tercümeleri, hukuk belgeleri, Dîvânü Lügati'tTürk, Kutadgu Bilig ve Atebetü'l-Hakayık'taki bütün kelimeleri toplayıp ortak olanları çıkararak Karahanlı Türkçesinin kelime hazinesi hakkında tahminî bir fikir edinmek mümkündür. 10.000'i aştığı muhakkak olan kelime sayısı, 11-12. yüzyıllar için önemli bir rakamdır. Bunların da büyük çoğunluğunun Türkçe kökenli olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Kutadgu Bilig ve Atebetü'l-Hakayık'tan rastgele derlenen aşağıdaki Arapça ve Farsça sözler, daha 11. ve 12. yüzyıllarda Türk dilinde birçok alıntının bulunduğunu gösterir. Arapça: âbid, aceb, âciz, adavet, aded, âdet, adI, amel, afv, ahd, bahil, bazı, bedel, belagat, berât, basal (soğan), bedi', bekā, cefā, cevāb, cāhil, cedel, cevr, cümle, duā, devlet, dünyâ, delil, ecel, gaflet, habāb, hācet, harām, hikmet, kāfir, kitāb, melik, rāhat, sabr, suāl, vācib, vakt, vefa, zâhid, zahmet, zikr, ziyāde. Farsça: baht, bend, bāğçe, bedbaht, berāber, bülend, cān, cihān, cādu, dārā, dermān, dil, dost, düşmān, ferişte, gevher, hergiz, hüner, kağaz, kân, pâdişâh, pend, perî, rûze, zer, zülf... Ancak Karahanlı Türkçesindeki alıntıları abartmamak ve söz varlığının çok büyük kısmının Türkçe kökenli olduğunu unutmamak lâzımdır. Halil Ersoylu, yaptığı sayım sonucu Kutadgu Bilig'deki 2861 kelimenin 334'ünün Arapça, 79'unun Farsça kökenli olduğunu tespit etmiştir (Ersoylu 1983: 122). 413 Arapça-Farsça kökenli kelimenin 2861'e oranı %14,4'tür. Somut ve temel kelimeler dışında pek çok soyut kelime ve kültür kavramı da Karahanlı dönemi dilinin söz varlığı arasındadır ve bu söz varlığının büyük kısmı bugünkü Türk lehçelerinde yaşamaya devam etmektedir.

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KUZEY-DOĞU VE BATI TÜRKÇELERİNİ HAZIRLAYAN TARİHÎ ZEMİN

Kıpçak sözü ilk olarak, 759 yılında dikilmiş olan Bayan Çor (Şine Usu) bitiginde geçer: Türk Kıbçak elig yıl olurmış (BÇ K 4). "Türk Kıpçak elli yıl oturmuş (yönetmiş)" anlamına gelen bu cümle, 682-745 arasındaki ikinci Köktürk dönemine işaret etmektedir. Köktürk idaresi altındaki Uygurlar için bu dönem muhtemelen 642-792 yılları arasıdır ve elli yıldır. Metindeki Türk kelimesinin son harfi ile Kıbçak kelimesinin ilk harfi silinmiş olsa da bu ibarenin Türk Kıpçak olduğu genellikle kabul edilmiştir. Bu duruma göre Kıpçaklar, ya doğrudan doğruya Doğu Köktürklerinin kendileriydi; yahut da Türk'ü, Köktürklere bağlı diğer Türkçe konuşan boyları da ifade eden daha geniş bir kavram olarak düşünürsek Doğu Köktürklerle bir arada olan bir Türk boyuydu. Metin, Uygurlara elli yıl hâkim olan "Türk Kıpçak'lardan bahsettiğine göre bizce birinci ihtimal daha geçerlidir. 745'te Uygurlar duruma hâkim olduktan sonra Doğu Köktürklerinin ne olduğu konusu genellikle karanlıkta kalmıştır. Bizce bunun cevabı Gerdizî'nin 1041'de yazılmış olan Zeynü'l-Ahbâr'ında vardır. Gerdizî'ye göre Kimekler yedi boydan oluşmaktaydı: İmi, İrnek, Tatar, Balandur, Kıpçak, Linkaz (Nilkâz), Eclâd (Şeşen 1998: 73). Demek ki Bayan Çor'un bahsettiği Türk Kıpçaklar, Uygurların önünden kaçarak 745'ten sonra İrtiş boylarına gitmişler ve orada diğer boylarla birlikte Kimekleri oluşturmuşlardır. Kimek yöneticilerine Hakan, şad, yabgu unvanlarının verilmesi (Buharalı 1987: 264-267) bizce Köktürk bağlantısını ortaya koyuyor. 982'de yazılmış olan Hudûdu'1-Âlem, Kıpçakları "Kimeklerden ayrılmış bir kavim" olarak Kimeklerin batısında gösterir (Şeşen 1998: 66-68). Demek ki daha 10. yüzyılın ikinci yarısında Kıpçaklar müstakil bir boy hâline gelmişlerdi. O hâlde Kimeklerle oluşturdukları birlik 9., belki de 8. yüzyıla kadar gider. Bu da Köktürklerin (Türk Kıpçakların) 745'te Orhun bölgesini terk etmeleri tarihine uyar. IX. yüzyılda Kimek birliği içinde olan ve muhtemelen X. yüzyılın ilk yarısında batıya kayan Kıpçaklara daha birçok boyun katıldığı muhakkaktır. Golden, Rus ve Memlûk kaynaklarında geçen Kuman/Kıpçak boylarını sayar: Ay-Opa, Badaç, Barat/Beret/Barak (?), Baya(w)ut, Burçoğlı, Bzângî (?), Çağrak/Çoğrak/Çağrat, Çîtey, Çırtan/Çortan, Durut/Dört/Dörüt (?),

This article is from: