2 minute read

2. 3. 2. 2. 3. Sıfat-Fiil

TÜRK DİLİ TARİHİ 365

verdiler. Şah-Melik kaçıp Irmak'tan geçti ve Bügdüz Qardıçı da ardından yola çıktı. Ali Han'ın huzuruna varıp oğlunun yaptıklarını bir bir anlattı ve dedi ki: 'benim öğüt ve nasihatlarımı dinlemediğinden böyle çirkin bir durum hasıl oldu; (yoksa) o küçüktür' Ali Han 'eğer oğlum bunları duyarsa yanıma gelmeyip kaçar' diye düşündü ve ona 'yalan söylüyorsun' dedi: 'Bütün bu karışıklık senden çıkıyor; o daha küçüktür'. Şah-Melik babasının böyle söylediğini duyunca hemen gelip atı 'tekşemişi' yaptı (çöktürdü) ve babasının ayağını öpmek istedi. Babası başına bir tekme atıp 'bu uğursuzu yakalayın' dedi. Onu yakalayıp hapsettiler. Ali Han Bügdüz Qardıçı'yı çağırıp kendisinden af dileyerek şöyle dedi: 'Bu çocuğu zincirlerle bağlayarak götür ve diledikleri gibi öldürmeleri ve gönülleri hoş olmaları için düşmanların eline teslim et'. Fakat gece başbaşa kalıp birbirleriyle durumu danışıp kengeş ettiler: 'Çocuğu bu şekilde götürmek iyi bir hareket olmaz. Hem de düşmanlara verilir ve eğer onu öldürürlerse mağrur olacaklar, yaptıklarından vaz geçmiyeceklerdir. Uyuyan fitneyi uyandırıp gelecekler ve seninle savaşıp muharebe edeceklerdir. Çocuğu herkesin içinde yakalatıp zincire vurulmasını emrettin. En iyisi bugün onu bir yere gizle; ben de onların öfke ve hiddetini yatıştırmak için gideyim ve diyeyim ki Ali Han oğlunu yakaladı ve size teslim edip ondan öcünüzü almanız için bana verdi. Şimdi her biriniz kendi yerinize gidiniz. Eğer dinlemezler, baş kaldırmaktan vaz geçmezlerse hiç olmazsa oğlun sağ kalacak; onu askerle gönder de, bunları zorla yenerek itaat ettirip baş eğdirsin'. Bu fikir Ali Han'a çok uygun geldi. Bügdüz Qardıçı'yı hemen sür'atli bir arap atma bindirerek yola çıkardı. Oğlanı da geceleyin bir yere sakladı. Merv, Serahs ve Feramurzan taraflarındaki Oğuz boyları ve beyleri toplandılar. Bu beylerden bazıları İran'a doğru ayrılıp gitmişlerdi. Qardıçı Merv sınırlarında onlara yetişince durumu izah etti. Beyler hep beraber 'Ali Han oğlunu öldürmedikçe biz ona göç vermeyiz ve kendi yurdumuza da dönmeyiz' dediler. Beylerin önderi Qınıq Qazıgurt idi. Horasan şehirlerine, Buşeng ve Merv'e gönderdiler ve yıllık vergi istedi. Ancak ahali bundan kaçındı ve cevap olarak 'aranızdaki çekişme ne vakit anlaşmaya çevrilir ve Padişahınız belli olursa size vergi veririz' dediler. Böyle olunca Amuye'nin her iki tarafındaki halkı ve kabileleri göç ettirip Mervdekilerle birleştirmek için bin kişilik bir süvari birliği gönderdiler. Bu topluluğun beylerinden, geleceği ve gizli sırları bilen Amiran Kâhin adında bir fakih vardı. Qınıq Qazıgurt ona 'bak bakalım, Ali Hanla yağı olmamızın sonu ne olacak' diye sordu. O bir saat kadar düşündükten sonra 'içinizden adalet, doğruluk, kahramanlık ve cömertliği ile tanınmış birisi çıkacak' dedi. Onların içinde Keraküçi Hoca'nın oğlu Toqsurmış İçi (Elçi ?) adında çadır iskeleti işleyen bir usta ve üç oğlu vardı: en, büyüğü Duqaq, ortancası Tuğrul ve küçükleri Arslan. Bu zat o gece

This article is from: