Altan Deliorman, Abdulkadir Donuk, İsa Kocakaplan - Türklük Mücahidi İsa Yusuf

Page 1



=-­

=

-2 --------

---

Yığlama yurdum, eğerci bol küııiııde yok balıar Gelgiisi kütıleriııde balıt yıldızı oyııap kalar.


Hazırlayanlar: Altan DELİORMAN, Prof. Dr. Abdülkadir DONUK, İsa KOCAKAPLAN Dizgi: TEDEV ve KUBBEALTI Dizgi Tesisleri Renkli ve siyah beyaz filmler: Çali Grafik Kapak baskısı: Kelebek Matbaası iç baskısı: Özal Matbaası Cilt: Dostlar Ciltevi Organizasyon ve düzenleme:

BAYRAK Basım I Yayım I Tanıtım Istanbul 1991

ISBN 975-7594-06-7 91-34-Y.-0006-21


Türklük Mücahidi •

ISA YUSUF



İÇİNDEKİLER

"Türklük Mücahidi" Oğuzhan İlinden Alparslan İline Ahmet Kabaklı

..................... ............................................................................

Ata Yurdu Doğu Türkistan . ........... .. .............. ... . .. ... . ... . .

İsa Yusuf Alptekin'in Hayatı Mücadele Hayatı .

.

. ....... ...

.

.

.

.

.

.. .

..

. .

.

... . .... ... ......... ................

....... ..... .........

.. .

.

.

.

.. ...... ..... ...... . . .............. ...... ... ........... ... .

..

.

. . .

.

.

..

..

10

.... .

35

.

51

....

.. .... .......

.

...

7

...

.

........ ..

Hür Dünyaya Muhtıralar............................................................................... İsa Yusuf'un Yazılan İsa Yusuf İçin Yazılar......................................................................................

86

106



7

"Türklük Mücahidi" Oğuzhan İlinden Alparslan İline Ahmet KABAKLI

Şimdi aramızda doksan yıllık ömrünü , Türk dünyasının bir ucundan bir ucuna sevgi çiçekleri serperek geçirmiş, gaflet uykula­ rından bizi uyarmış, Oğuz Han ile Alparslan'ın tarihi macerasını tek­ rarlamış bir seyyahtır İsa Yusuf Alptekin bey. . . Vatan'ın bir ucu Türkistan, bir ucu Balkan diye gelmiştir. Ecda­ dımızın yaşadığı, iz bıraktığı, hala da hayat sürmekte olduğu her yer Türkün vatanıdır. Bu gerçeğin, ewela kavramı ve şuuru Türk çocuklarının gönülle­ rine yerleştirilmelidir . Ondan sonra, bu gerçeğin fıiliyata çıkması mutlaka gerçekleşir. Yeter ki: 'Türk'ün cihan hakimiyeti mefkuresi" unutulmasın . . . Oğuz Han'dan Alparslan'a, sonra Fatih'e, Yavuz'a, Kanuni'ye bu şuur olmasa idi, Anadolu ve Balkanlar ve Ön Asya, Orta Asya ve Uzak doğu bizim olabilir miydi? Madem ki oralar bizim olmuştu . . . Madem "Gök Tanrı" hengamın­ da gökler. denizler ve karalar Oğuz Han'a az geldiği gibi, Fatih Han, Yavuz Han asırlarında da, kıt'alar, "emr-i bülend" olan "Ezan-ı Mu­ hammedi"ye de az gelmişti . . . Gelecekte, neden öyle olmasındı?

Türk'ü, bin kere yüceltmiş, İslamı yücelerden de yüceltmiş olan Büyük Alla h, ikisini de düşkün ve zelil eylesin. . . Bu hiç, ilahi aklın ya­ ratıcısına uyar mı? Hiç Allah'tan reva olur muydu? Çinli kim imiş! Rus kim imiş! Ya öteki çalı süpürgeleri kimler imiş­ ler! . . . Onların hükmünü, Bilge Kağan, ta 1300 önce, Orkun kıyısı ki-


8

tabelerine yazmıştı: Birinciye Tabgaç Budun, ikinciye Sıklab Budun diyordu. Birinciden "Hilekar. iki yüzlü" diye söz ediyor. ötekine "bar­ bar ve yaban" diye damga vuruyordu. Gerçek şu ki aradan 1 300 yıl geçmiş de o hükümleri kimse değiştirememiş. Öyle ya. Tanrı'nın yaz­ dığını kul nasıl bozar... Oğuz Han'dan sonra bize müjdeci ve uyanma elçisi olarak gelen yüzlerce. binlerce ülke ve gönül fatihlerinin sonuncusu... ve Horasan erlerininin yenisi olan İsa YusufAlptekin. işte bize. şahsının ve yakın­ larının kanını. dünyanın en eski Türk düşmanlarına karşı vuruşur­ ken dökmüş. bir İslam-Türk mücahidi. bir bilge "Tonyukuk" rahme­ tiyle geldi... Uslıl ve erkan ile, bize. şu yukarıda yazmaya çalıştığım hakikatleri öğretti. Dünyaya çatısından bakan Anayurdumuzun. hem mürşid. hem mücahid, hem de cengaver bu seyyahı. Ata-Vatan'dan Ana Vatan'a geldiği zaman eili yaşında idi...Şimdi maşallah 90 (doksan) yaşında­ dır. Geldiğinden bert, başka hiçbir laf etmeksizin. ekmek, aş. evlat. ayal düşünmeksizin bize yalnız ve yalnız "Kavım-kardaş"dan söz et­ mektedir. Heyecanlı bir hatib... Fuzuli'nin derdini dünyalar kadar geniş Türk vatanında paylaşan bir haldaş: "Derd çok, hem derd yok düşmen kavi tali zebun" diyen ama... Fuzuli duyarlığını yanından hiç ayırmayan liderler güzidesi... Ayni za­ man da temkinli diplomat. inandırır. ikna eder, sebat eder. .. Kavmine ve milletine örnek olur bir asil insan ... Oğuz Han'lıktan Kül-Tiğin'liğe. sonra Horasan erenliğine değiş­ miş bu ulu gezgin, 40 yıldan bert aramızdadır. 'Turan"ı sınırlan belir­ siz bir masal ülkesi olmaktan çıkarıp: Osmanlı'daki "kızıl elma"mız gi­ bi. gidebildiğimiz kadar gideceğimiz. sevebildiğimiz kadar sevebildiği­ miz .... yazacağımız. özleyeceğimiz. mektuplarla hallerini sorabildiği­ miz, filmlerde. musıkilerde görebildiğimiz Kur'an-ı Kerim yollayabile­ ceğimiz, gençleri getirtip okutabileceğimiz, birlikte Hacca gidip Rav­ za-yı Muhammed'e yüz sürebildiğimiz bir ufuk... Bir taze vatan. bir gönül diyarı olarak bize o tanıtmıştır. Müslüman Türk'ün en uzakta oturanını en yakın eden: Orkun, Yenisey kıyılarında. Kaşgarlı Mahmud katında, Hazreti Buhari, Ah­ met Yesevi, Yusuf Has Hacip huzurunda çile dolduruşunu, aşağılık kavimlerin istilasını, zulmüne işgaline. kötülüğüne maruz ve esir ka­ lışının acısını o bize, yeniden yeniye duyurmuştur... Oğuz Han'dan, Alparslan'dan. San Saltuk'tan sonra.. Ve daha binlerce İran, Turan ve eren yolcusundan sonra İsa Yusuf bey. Ata va-


9

tanından yeni ama acıklı, ama şerefli, ama bizi cihada çağıran yeni haberlerin müjdeci seyyahıdır. Ona. milli gençliğimizin alkış ve şükranını nasıl duyursak de­ dik... Türk Edebiyatı Vakfı etrafında, onun getirdiği müjdeye kulak tutanlar toplandık ... Devletimize de. diğer teşkilaUanmıza da duyur­ duk ... Dedik ki 90 yaşının baharında. ona bir minnettarlık çelengi su­ nalım... O sayede bu kitap ve bu kitaba anlamını veren 8 Haziran 1991 İSA YUSUF ALPTEKİN'E MİNNETIARLIK ÇELENGİ günü meydana geldi.


10

Ata yurdu Doğu Türkistan Doğu Türkistan neresi? Türklüğün anayurdu Türkistan'dır. Türkistan, Hazar Denizin­ den Altay Dağlarına; Horasan ve Karakurum Dağlarından, Ural Dağlan ile Sibirya'ya kadar uzanan geniş bir ülkedir. Yüzölçümü, yaklaşık olarak 5 milyon km2 dir. "Türkistan" deyimi. şüphesiz, bir bütünlük ifade eder. Buna

"Uluğ Türkistan" da denilir. Ancak. co�rafya şartlan ve tarihi ge­

lişme çizgisi, Türkis­ tan'ın, " Batı" ve "Do­ ğu" olarak iki bölüm­ de ele alınması yolu­ nu açmaktadır. Batı Tü r k i s t an. bugün SSCB, Afganistan ve İran gibi ülkelerin yö­ netimi altında bulun­ maktadır. Doğu Tür­ kistan ise, Çin'in işga­ lindedir.

Doğu Türkistan'dakı geniş otlaklar hayvancılığa elverişlidır.

Türkistan'ın doğu bölgesi, Asya'nın tam ortasında yer almak­ tadır. Güneyde Pakis­ tan, Hindistan, Keş­ mir, Tibet: batıda ve kuzeybatıda Batı Tür­ kistan ve Afganistan:


11

kuzeyde Sibirya: doğuda Çin ve Moğolistan gibi ülkelerle çevrilidir. Yüzölçümü 1 milyon 800 bin km2 den fazladır. Dogu Türkistan'ın yüzölçümünü bazı ülkelerle kıyaslarsak şöyle bir tablo ortaya çıkar: Doğu Türkistan, Türkiye'nin 2.5 katı, birleşmiş Almanya'nın üç katı, Endonezya'nın iki katı, Ürdün'ün 25 katı. Pakistan'ın üç katı gerıişliğ;indedir. Bütün sömürge top­ raklarını hesaba katmak suretiyle, Çin'in ise beşte birini meydana getirmektedir. Bu geniş toprakların yaklaşık yüzde 30'u çöllerle, yüzde 5'i ise ormanlarla kaplıdır.

Doğu Türklstan'ın Tabii Zenginlikleri ı.

Tarım :

Doğu Türkistan'da. Türkiye'de yetişmekte olan bütün ürünler (narenciye haliç) elde edilmektedir. Mesela. 22 çeşit kavun, 34 çe­ şit elma, 1 3 çeşit üzüm. 11 çe�it �eftali bunlar arasındadır. Sanayi ürünü ola rak pamuk başta gel­ mektedir. Pamuğu n doğu'ya ve batı'ya, pa­ muktan yapılma giyim s anayiinin dünyaya Türkler tarafından öğ­ retildiği bilinmektedir. Kuzey Çin'e pamu k. iV. yüzyılda D ogu Türkistan'dan girmiş­ tir. B ü t ü n Tü rki s ­ tan'ın pamuk üretimi , toplam olarak dünya sıralamasında başta gelmektedir. Bu haliy­ le, Çin'in ve SSCB'nin pamuk tarlaları Dogu ve Batı Türkistan, ya­ ni Büyük Türkistan' dır.

Doğu Türkistan'da bağ bereketi


12

2. Hayvancılık Tanrı Dağlarının eteklerinde çok geniş otlaklar bulunmakta­ dır. Bu durum hayvancılığı elverişli hale getirmektedir. Bu sebep­ le. Dogu Türkistan'da hayvancılık gelişmiştir. 3.

Yeraltı Servetleri

Doğu Türkistan, yeraltı servetleri bakımından, diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar zengindir. Uranyum, volfram. kalay. kur­ şun, altın. demir, kömür, civa yatakları. büyük rezervleri barındır­ maktadır. Yapılan araştırmalara göre, 88 çeşit maden rezervi belir­ lenmiştir. Özellikle manganez, kurşun, alüminyum, kömür. fosfor madenleri kazıla kazıla bitirilemiyecek kadar zengindir. Urum­ çi'nin güneyindeki dağların eteklerinde 600 milyon ton kömür re­ zervi bulunduğu açıklanmıştır. 1 964'teki araştırmalara göre, Doğu Türkistan'da 1 60 milyon ton petrol rezervi bulunmaktadır. Bu miktar. İran ve Irak petrol rezervlerinin on katı demektir. Bu hayret verici zenginlik, Doğu Türkistan üzerindeki emper­ yalist baskının asıl sebebini teşkil etmektedir. 4.

İpek Yolu

Eski çağlardaki Orta asya ticaretinde Doğu Türkistan'ın yeri büyüktü . Doğudaki en büyük ülke olan Çin ile Avrupa arasındaki ulaşım "İpek Yolu" adı verilen karayolundan sağlanıyordu . İpek Yolu , genellikle Türklerin kontrolu altında bulunuyordu . Çin'le Bi­ zans arasında. bu yolun geçtiği yerlerin çogu Türk ülkesiydi. Bu bakımdan, eski çağ tarihinin şekillenmesinde İpek Yolu önemli bir rol oynamıştır. Türk devletleriyle Çin, bu yola hakimiyet için uzun yüzyıllar boyu mücadele etmişlerdir. Çin'in Doğu Türkistan'a baş­ lattığı saldırıların temel sebebi de bu yol olmuştur. Çin'i, Sibi:rya'ya, Rusya'ya, Orta Doğu'ya bağlayan yollar Doğu Türkistan'dan geçliği gibi, Rusya'nın Çin'e ve Hindistan'a ulaşma­ sı, ancak bu yollar sayesinde mümkündür. Asya'daki Türk toprak­ lan üzerinde bu iki devletin girdiği çekişme. bir ölçüde bu durum­ la ilgilidir. 5.

Nüfus

Doğu Türkistan'ın nüfusunu kesin olarak gösteren bir istatis­ tik yoktur. Bunun sebebi, doğru bir sayım yapılmamış olmasıdır.


13

Yapılan sayımların sonuçları da, sömürgeci yönetim tarafından çarpıtılmış, Türklerin sayısı az gösterilmeye çalıŞ ılmıştır (Aslında. bu durum, Türklerin yaşadığı diğer bütün devletler için de geçerli­ dir) . Çeşitli kaynakların verdikleri rakamlara, nüfus artış oranına, göçlere ve soykırımlara bakılarak, dogu Türkistan nüfusunun bu­ gün 25 milyona yakın oldugunu söyleyebiliriz. Bu ülkede, Uygur . Kazak. Kırgız, Özbek ve Tatar gibi Türk boylan yaşamaktadır. An ­ cak, e n kalabalık olanı Uygurlar'dır. Son zamanlarda, Çin, Doğu Türkistan'a mümkün oldugu kadar çok Çinli göçmen yerleştirme gayretindedir. Böylece, zaman içinde Türkleri azınlık haline getir­ me politikası takip edilmektedir. Bu göçmenler vasıtasiyle Türkle­ rin nasıl Çinlileşlirilmek istendiğini ilerde belirteceğiz.

Dil ve Din Doğu Türkistan'da. Türkçenin dogu şivesi konuşulur. Bu şive­ ye "Çağatayca" adı da verilmektedir. Tü rkçenin ana kollarından bi­ ri olan Çağa tayca. e de b iya t la b üyük şahsiyetler ye tişlir­ miş tir. "Divan-ı Lugat'it Türk" adlı dev eserin yazan Kaş­ garlı Mahmud, Doğu Türkistan'daki Kaşgar şehrinde doğmuş ve adını oradan almıştır. Bir başka önemli eser olan "Kutadgu Bi­ lig" in müellifi Yusuf Has Hacib de Dogu Türkistan'daki Bala­ sagun şehrinde do­ gup büyümüştür. Bu eserler, Türk kültürü ­ nün anıt eserleri sa­ yılmaktadır. Binlerce kilomet rel i k mesafeye ve

Dıvan-ı Lügat'ıt TLirk mLiellıfı Kaşgarlı Mahmud


14

uzak bölgelerde geli­ şen tarihlere rağmen, Batı Türkleri ile Doğu Tür kistan halkının kolayca anlaşabilme­ sine Sulzberger'in şu satırları güzel bir ör­ nektir: ... Bugün bile Türkçe konuşan bir insan: atla, Bulgaris­ tan'dan Çin'deki Dogu Türkistan eyaletine gitse, yol boyunca derdini anlatabilir. Bu gün bir Çin eyalet merkezi olan Urumçi halin, Türkiye'nin Av­ ru pa topraklarında bulunan Edime ahali­ siyle, Pekinlilerle an­ laşabildiğinden daha kolay anlaşabilir". "

Yusuf Has Hacib'in Kaşgar'daki anıt mezarı

Doğu ve Batı Türklügü arasındaki ortak kültür, pek çok alan­ da kendini göstermektedir. Türkiye'deki Nasrettin Hoca, Doğu Türkistan'da Nesriddin Ependi olarak anılmakta ve aynı hikayeleri değişik şivelerde nakledilmektedir. "Ayağını yorganına göre uzat", "Kaş yapayım derken göz çıkarma", "Sürüden ayrılanı kurt kapar", "Meyveli ağacı taşlarlar" gibi pek çok atasözü Doğu Türkistan'da da aynen kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesi (hatta bütün Batı Türkçesi) için İstanbul ağ­ zı neyse, doğu Türkistan için de Kaşgar ağzı aynı şeyi ifade etmek­ tedir . Doğu Türkistan'da yaşayan bütün Türkler müslümandır. Dini duygular kuvvetlidir.

Bölgeler ve· Şehirler Kızıl Çin yönetimi, Doğu Türkistan'ı yedi vilayete ve dört de muhtar vilayete bölmüştür. Vilayetler Urumçi, Tarabagatay, Altay, Aksu. Hoten, Kumul ve Kaşgar'dır . Muhtar vilayetler ise Sancı


15

Tungan, İli Kazak, Bö­ ritala Moğol ve Kızılsu Kırgız muhtar vila ­ yelleridir. Başlıca şehirler U­ rumçi (başkent) . Kaş ­ gar, Hoten, Yarkent. Turfan, Kumul , Gulç;ı (İli) . Küça, Aksu, Kara­ şehir, Karabalgasun. Karahoca. Barköl ve Tarabagalay'dır. Çin, Doğu Türkis­ tan'ın tamamına "Sin­ kiang Uygur Muhtar Bölgesi" adını vermiş­ tir. Ancak, milli şuur bu ismi şiddetle red­ detmekte ve bu eski Türk yurdu yine Doğu Türkistan olarak anıl­ maktadır.

Turlan Camıı ve mınaresı

(1776-1777)

TARİH ı.

Büyük Hun İmparatorluğu D ön emi

Doğu Türkistan'ın tarihi, Türk tarihi ile başlar. Yazılı bilgilere ve belgelere dayanılarak yapılan tesbillere göre, tarihteki ilk Türk devleti, Büyük Hun İmparatorluğu'dur. Bu devletin varlığına, ilk olarak M.Ö. 3 1 8 yılındaki bir belgede rastlanmaktadır. Ancak, Bü­ yük Hun İmparatorluğu'nun en kudretli dönemi Mete ile yaşan­ mıştır (M. Ö . 209- 1 74) . M . Ö . 206'da, Türkistan'daki mahalli hü­ kümdarlar, Büyük Hun birliğine katılmışlardır. Büyük Hun İmparatorluğu'nun zayıflaması üzerine, Çinlilerin Doğu Türkistan topraklarına saldırılan başlamıştır. Kısa bir süre buralara hakim olan Çinliler (M. Ö . 1 0 1 -86) püskürtülmüş ve yeni­ den Türk hakimiyeti başlamıştır. Çin'le Hun Devleti arasındaki


16

çarpışmalar uzun yıllar boyunca devam etmiş. bu sırada bazen Çinliler. bazen Türkler üstün gelmiştir. Doğu Türkistan topraklan da. savaş durumuna göre el değiştirmiştir. Nihay et M.S. 1 03 yılın­ da Çin kesin şekilde yenilerek bu topraklardan çekilmiştir. Bundan sonra. Göktürk dönemine kadar. Dogu Türkistan çe­ şitli hanedanların yönetiminde kalmıştır. Hun Devleti'nin sahne­ den çekilmesinden sonraki yıllarda da çok kere mahalli küçük devletler veya hükümdarlar tarafından idare edilmiştir.

2. G öktü r k 1

e r

Dön

e m

i

Türk tarihindeki karışık dönem (V. yüzyılın sonu ile VI. yüzyı­ lın ilk yarısı) Göktürklerin birliği sağlaması ile sona ermiştir. Bu ­ mın Kağan'ın Ölüken'i başkent yaparak kurduğu devlet 552-7 45 yılları arasında ayakla kalmıştır. Bu dönem. 1. ve il. Göktürk dev­ leti olarak ikiye aynlmakladır. 1. Göktürk Devleti . 552-630 yıllan arasında bağımsız olmuştur. Ancak, 630'da u�ranılan yenilgi üze­ rine Türk tarihinde acılı bir dönem başlamıştır. Kullug Kagan'ın istiklal bayrağını açmasının ardından Çinlilere karşı kazanılan İnekler Gölü savaşı ile (682) felakelli yıllar sona ermiştir. Böylece il. Göktürk Devleti kurulmuş ve Kutlug, "İlteriş" adı ile hükümdar olmuştur. Bu dönemde Büyük Türk Birliği yeniden sağlanmıştır. İki Göktürk Devleti arasındaki acılı dönemde, Çinliler, Doğu Türkistan üzerindeki emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bu amaçla, 660'da Doğu Türkistan'ı istila etmişlerdir. Ancak, bu­ rada on yıldan fazla tutunamamışlar. fakat bu defa da onların ye­ rini Tibetliler almıştır. Tibet'in bazı bölgelerdeki işgali de uzun sür­ memiş, ülke kademeli olarak işgalden kurtarılmıştır. Göktürkler, Dogu Türkistan'daki hakimiyellerini uzun süre koruyamamışlar ve yerlerini bir başka Türk boyu olan Türgiş'lere bırakmışlardır (7 1 7) . Türgiş iktidarı bir süre sonra sarsılmaya başlayınca. Türk ille­ rinin korunması görevi Karluk'lara düştü. Çinlilerin ileri harekatı üzerine, Orta Asya'ya doğru ilerleyen müslüman Arap birlikleriyle işbirliği yapan Karluk'lar. ünlü Talas Meydan Muharebesinde Çin ordularını bozguna uğrattılar (75 1 ) . Bu savaş. Orta Asya Türk ül­ kelerinin yüzlerce yıllık mukadderatını tayin etti. Çinliler, xvın. yüzyıla kadar Dogu Türkistan topraklarından uzak kaldılar.


17

3. U yg u r 1 a r D ö n e m i

Göktürkleıin yerini Ötüken'de Uygurlar alınca, Karluk başbu­ ğu "sol yabgu" olmuştu. Beş-balık (Urumçi) bölgesindeki Karlukla­ rın da Ton-bilge adında bir yabgulan vardı. Ancak, bütün Karluk­ lar Uygun Hakanlığını üst tanıyorlardı. Kısa bir süre sonra Uygurlarla iktidar yarışına giren Karluk­ lar, Tanın bölgesinin batısına çekildiler. Uygur Hakanlığı, 840'ta Kırgızların baskısı ile yıkıldı. Uygurla­ rın bir kısmı Çin sınırına ve daha çok İç-Asya'daki zengin ticaret merkezlerine göç ettiler. Buralarda Tanrı Dağları, Beş-balık, Tur­ fan, Kaşgar taraflarına yerleştiler, Son Uygur hakanının yeğenini kağan seçerek bağımsız hale geldiler. Böylece, Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti Kurulmuş oldu. Doğu Türkistan'ın bu bölümü, Moğol istilasına kadar bağımsız kaldı.

4. K a

r a

h

a n

lıla

r

Dön

e m

i

Dogu Türkistan'ın batıdaki bölgelerine hakim olan Karluklar, Ötüken'deki Uygur Hakanlıgına şeklen bağlıydılar. Yedisu bölge­ sinde Kara-ordu ve Kuz-ordu (Balasagun) başkent olmak üzere bir devlet kurmuşlardı. Karluk yabgusu, kendisini Türk hakanlarının mirasçısı sayıyordu. Uygur Hakanlığı yıkılınca Kara-Han unvanını aldı. Topraklan Yedisu-Kaşgar arasındaydı. Karluklar. diğer bazı Türk boyları ile birlikte, Karahanlı Devleti'nin temelini attılar. İlk Karahanlı hükümdarı olan Bilge Kül Kadır Han, başkentini Kaşgar'a nakletti. Kadır Han'ın yeğeni olan Satuk Buğra Han. müslümanlıgı kabul etti. Sonra, devletin başına geçince islamiyeti resmi din olarak ilan etli. Böylece, kala­ balık Türk kütleleri ilk defa topluca müslüman oluyorlardı. Bu, bütün Türk tarihindeki en önemli olaylardan biliydi. Türklerin, sonraki yüzyıllarda gelişecek mücadeleleri bakımından da büyük önem taşıyordu. Yeni bir kültür çevresiyle temasa gelen Türkler, buradan aldıkları değerlerle Türk-İslam kültürünün sahibi ve ge­ lişUiicisi olacaklardı. Bir süre sonra Karahanlı Hakanlığı ikiye ayrıldı. Doğu Türkis­ tan, Doğu Karahanlı Devleti'run hakimiyeti altında kaldı. Ulu ha-


18

kan, Balasagun'da: yardımcısı olan hakan da. çok kere Kaşgar'da

oturuyordu.

Doğu Karahanlı Devleti 1090'da Selçuklulara bağlandı. Bu dö­

nem. onbeş yıl sürdü. Sonra, tekrar bağımsız hale geldi. Bu defa

da Karahıtay'ların ve Nayman'ların saldırılarına uğradı. Balasa­

gun, 1133'te Karahıtayların eline geçti. Kaşgar'ı ise Nayman'lar iş­

gal etti. Bu Moğol topluluklarının yönetimi, Cengiz ordularının istilasına kadar devam etti (1218)

5. M o ğ o 11 a r

D ön

e m

i

Cengiz Han istilası, Doğu ve Batı Türkistan'ı da içine almıştır.

Cengiz Han'ın ölümünden sonra, ülke, dört oğlu arasında taksim

edilmiş, Doğu Türkistan'ın da içinde bulunduğu topraklar Çağa­ tay'a düşmüştür.

Timur'un Batı Türkistan'ı elde etmesinden sonra, Çağatayla­

rın elinde sadece Doğu Türkistan kalmıştır. Burayı ele geçirmek

isteyen Timur, bunu başaramamış ve barış yapmak zorunda kal­

mıştır.

Doğu Türkistan'daki Çağatay hanedanı ile hizmetindeki bütün

Moğol beyleri ve askerleri 1357'de müslüman olduktan sonra Türk-İslam kültürünün etkisine girmişler ve yavaş yavaş Türkleş­ mişlerdir.

XVII. yüzyılın sonunda Hidayetullah Hoca'nın başkaldırışı,

Çağatay Devleti'ni sarsmış ve karışık bir ortam meydana getirmiş­

tir. Bundan yararlanan Moğol Kalmuk'lar, Doğu Türkislan'ın ku­

zeyini işgal etmişler ve burada, merkezi İli olmak üzere bir devlet kurmuşlardır.

Bu devlet, ancak 1760'a kadar yaşayabilmiştir.

6.

Mançu r

İşg a 1 i

İç karışıklıklar sırasında zor durumda kalan Kalmuk beyi,

Çin'den yardım isteyince, lahtta bulunan Mançu'lar, bunu eşsiz

bir fırsat saymışlardır. Ülkeye giren Çin kuvvetlerine karşı başarılı olamayan Kalmuk beyi Rusya'ya kaçtıklan sonra, toprakların sa­

vunması Burhaneddin

Hoca

ile Kardeşi

Hoca Cihan'a

kaldı. uzun

mücadelelerden sonra yenik düşen bu iki kardeş, komşu Be-


19

dahşan'a iltica ettiler­ se de, buradaki emir onları idam ettirerek başlarını Çinli kuman­ dana gönderdi. Çinli general, Ho­ ca Cihan'ın dul kalan eşi Dilşad Sultan'ın da kendisine gönderil­ mesini, aksi takdirde Bedahşan'ı işgal etti­ r e c e ği ni b i l d i ri n c e emir onu d a gönder­ mek zoru nda kaldı. General, Dilşad Sulta­ nı zorla Pekin'e yolla­ dı. Amacı, hem Dilşad Sultan'ın Türkistan'da çıkarması muhtemel isyanları ö n l e m e k , Dilşad Sultan hem de onu burada rehin olarak tutmaktı. Dilşad Sultan Pekin'e gelince, imparator onunla evlenmek istedi. Fakat, Dilşad Sultan buna şiddetle karşı koydu. Bir süre sonra da Çin imparatorunun annesi tarafından boğduruldu. Bu asil Türk kadını, Çin'de ve Doğu Türkistan'da iffet ve na­ musun sembolü sayıldı. Öldürülen kocası Hoca Cihan'la birlikte savaşlara katılmış. yararlıklar göstermiş olan Dilşad Sultan adına Çin' de ve Avrupa'da edebi eserler yazıldı. Çin'i yöneten Mançurlar, Doğu Türkistan'ı işgal edince ( 1 763) burada bir genel valilik kurdular. Urumçi ve Barköl bölgelerini, Çin'e dahil Kansu'ya bağladılar. Diğer bölgelerde de sömürge yöne­ timi tesis ettiler.

Mançur Döneminde Zulüm ve Sömürü· Mançurlar. Doğu Türkistan'ı yüz yıla yakın, feci zulümlerle ve sömürerek yönetmişlerdir. Bu yönetimin bellibaşlı özellikleri şun­ lardır:


20

1 . Katliam: Doğu Türkistan'a giren Mançur kuvvetleri, genç­ yaşlı, kadın-erkek demeden bir milyondan fazla insanı katletmiş­ lerdir. Türklerden ve Moğollardan yüzbinlerce kişiyi de sürgüne göndermişlerdir. Halkın malını-mülkünü almışlar, bazı şehirleri ateşe vermişlerdir. 2. Çinli Göçmenıerln İskan Edilişi: Bir müslüman Türk top­ rağı olan Doğu Türkistan'ı Çin toprağı haline getirmek isteyen Mançurlar. çok sayıda Çinli göçmeni buralara getirerek yerleştir­ mişlerdir. İskanı çekici kılmak için, Çinli göçmenleri, istedikleri kadar toprağı işgal etmekte serbest bırakmışlardır. Katliamda şe­ hid edilen Türklerin bütün malı mülkü göçmenler arasında bölü­ şülmüştür. Vergiden muaf tutulan göçmenlere açılan kredileri -de yerli Türklerin hesabına yazmışlardır. 3. Türk Mimari Eserlerinin Yok Edilişi: Şan ve şerefle dolu bağımsızlık günlerinin hatıralarını silmek isteyen Mançurlar, sa­ rayları, hükumet konaklarını, camileri tamamen yıkmışlar, yerine Çin mimarisinde kaleler, kışlalar, pu thaneler yaptırmışlardır. Bunların yapımında Türkleri çalıştırmışlar, ağır şartlara dayana­ mıyan binlerce insanın ölmesine sebep olmuşlardır. Böylece; Türk­ İslam eserleri büyük bir mahva uğramıştır.

4. Çin Kılık Kıyafetinin Mecbur Edilişi : Çin kılık kıyafeti Türkistan'da mecburi hale getirilmiştir. Özellikle memurluk ve öğ­ renim yapanların böyle giyinmeleri, saçlarını Çinliler gibi bırakma­ ları yoluna gidilmiştir. 5.

Yüksek Vergiler Konuluşu: Halkı soymak, onları yoksul ve

muhtaç duruma düşürmek için çok çeşitli ve ağır vergiler konul­ muştur. Halk, bu vergileri ödeyemez duruma düşmüştür. Bunun üzerine işkence yoluna başvurulmuş, vergiy e karşılık, sahip bu­ lundukları malların, mülklerin alınması sağlanmıştır. 6. Türk Kızlarının Namuslarına Saldırmak: Namus ve iffeti her şeyin üstünde tutan Türklerin kızlarına tecavüz etmek, böyle­ ce onların gururlarını ayaklar altına almak Çinlilerin başvurduğu bir başka işkence yolu olmuştur. 7. Çinli Memurları Şikayet Etme Yasağı: Zulüm ve işkence­ ye maruz kalan Türkler, Çinli memurları üst makamlara şikayet ettikleri takdirde, bunların dilekçeleri, alınıp, şikayet edilen me­ mura gönderilirdi. O da, derhal tu tuklattığı şikayetçiyi işkenceyle öldürtürdü. Bu işkencelerden bazıları şöyleydi: Şikayetçi inşa ha-


21

lindeki duvarların içine alınarak üzeri harç, kerpiç gibi malzeme ile örülür, yani diri diri gömülürdü. Başka türlü öldürülenlerin mezarları ziyaret edilmesin diye, cesetler yakılıp kül haline getiri­ lirdi. Daha "hafif' cezaların da uygulandığı olurdu . Bunlardan biri de şikayetçilerin ayak sinirlerinin kesilmesiydi. Çinliler, işkencede ne kadar usta olduklarını Dogu Türkistan'ın işgali yıllarında gös­ termişlerdir. 7.

Kurtu 1uş H a reket 1 eri v e D o ğu Türkist a n D e v leti

Mançur istilasından kurtulmak için. ayn bölgelerde ve ayn za­ manlarda çeşiUi kurtuluş hareketleri görülmüştür. Bunlar arasın­ da l 763'te Hamidullah Beğ hareketi, 1 8 1 9- 1 826 yıllarında Cihan­ gir Han hareketi. 1 830'da Yusuf Han Hoca hareketi, 1 846'da Mu­ hammed Emin Hoca hareketi, 1855'te Veli Han Töre hareketi sayılabilir. Bütün bu kıyamlar kan ve ateşle bastırılmış, çok sayı­ da can kaybı verilmiş , yüz binlerce göçmen de Batı Türkistan'a kaçinıştır.

Doğu Türkistan Devleti Nihayet 1 863 yılındaki hareket başarıya ulaşmış, işgalci Çin birlikleri ve onlara yardıma gelenler tamamen mağlup edilerek Do­ ğu Türkistan istiladan kurtarılmıştır. Yakup Beğ, çeşitli gayretler­ den sonra Doğu Türkistan'ı bağımsız bir devlet haline getinniştir. Yakup Beğ, dönemin Osmanlı hükümdarı Sultan Abdülaziz'e bir elçilik heyeti göndererek kendisine biat etliğini, himaye ve yar­ dım istediğini bildirmiştir. Sultan Abdülaziz, Doğu Türkistan'a bir askeri heyet ve bir miktar silah göndermiştir. Mısır Hıdivi İsmail Paşa da top ve tüfek yardımında bulunmuştur. Türkiye'den gelen subay ve öğretmenlerin yardımı ile Yakup Beğ. 80 bin kişilik bir ordu kurarak eğitime tabi tutmuştur. Bu dönemin dikkat çekici bir olayı da, Yakup Beğ'in, Osmanlı padişahı adına para bastırıp hutbe okutmasıdır. Bütün bu geliş­ meleri yakından takip eden İngiltere ile Rusya, Doğu Türkistan Devleti'ni resmen tanıdılar. İngiltere sekiz kişilik bir elçi heyeti gönderdi. Yakup Beğ, İngilizlerden de silah satın almaya muvaffak oldu. Bu silahlar, Hindistan yolu ile ülkeye getirildi. Ancak, Os­ manlı Devleti, tam bu sırada iç karışıklıklarla uğraştığı için yardı-


22

ma devam edemedi. İngiltere ve Rusya da, Yakup Beğ'i kendi kont­

rolleri altına almalarının imkansızlığını görünce, Çinlilerin yeni

istila hazırlığına göz yumdular.

Ünlü tarihçi Eberhad'ın yazdığına göre, Türkistan ihtilali

milyon ölüye mal olmuştur.

8.

D o ğu Tür ki s t a n ' d a İkin M a n çur İ s t ila s ı

Çin,

c

1O

i

1 875 senesinde Doğu Türkistan'a 82 tabur asker sevket­

tl. Bu kuvvetlere karşı Yakup Beğ kademeli bir savunma hattı kur­

du. Ancak, çok üstün durumdaki düşman, bazı şehirleri ele geçir­

di. Bu sırada Yakup Beğ vefat etti. Bu olay. Doğu Türkistan �uv­

vetleri üzerinde kötü bir etki yaptı. Bundan yararlanan Çinliler hücumlarını daha da arttırdılar ve

1 876 yılının sonunda bütün

Doğu Türkistan'ı bir kere daha işgal ettiler. Halka gözdağı vermek

için,

1 0 binlerce Türk'ü, Yakup Beğ'in hanımını, oğullarını, torun­

dan

1 1 66 kişi de aynı akıbete uğradı. Yakup Beğ'in cesedinin me­

larını kılıçtan geçirdiler. İleri gelen devlet adamlarından, subaylar­ zardan çıkartılıp yakıldığı söylentileri bütün Doğu Türkistan'a-ya­ yıldı.

Çin, bu defa Doğu Türkistan'ın tamamını topraklarına ilhak

etti. Doğrudan doğruya bir Çin eyaleti haline getirilen bu öz Türk yurduna Çince Shin Chiang (Yeni Toprak) adı verildi.

Bu dönemdeki Çin yönetiminin uyguladığı idare tarzında göze

çarpan başlıca özellikler şunlardı:

1 . Büyük bir soykırım hareketine girişildi. 2 . Yakup Beğ zamanında Türk mimarisine uygun şekilde ya­

pılmış bütün binalar yıkılıp yerlerine Çin üslllbunda binalar yaptı­

rıldı.

3. Doğu Türkistan'ın adı değiştirildiği gib, yüzlerce, binlerce

yıllık şehirlere de acayip Çince isimler konuldu.

4. Doğu Türkistan Türkleri Çince okumağa ve Çinlilerle evlen­

meğe mecbur tutuldu.

5. Genelev, meyhane, kumarhane gibi yerler açılarak Doğu

Türkistanlıların ahla.klan bozulmaya çalışıldı.

6. Doğu Türkistanlıların milli gururlarını kırmak için, müslü-


23

man Türkler, rütbesi ne olursa olsun bir Çinlinin karşısında ayağa kalkmak veya atından inerek saygı göstermek zorunda tutuldu. 7. Karşı koyma ruhunu öldürmek için, Çinli memurlara çok

geniş yetkiler tanındı. Bunlar, bir Doğu Türkistanlıyı isledikleri za­

man tutuklatabilir, cezalandırabilir, gerekirse öldürebilirlerdi. Rüt­

besi ve mevkii ne olursa olsun bir Doğu Türkistanlı, sorguya çekil­

diği sırada kaymakamın kürsüsü önünde diz çökmek mecburiye­ tindeydi.

8. Çok ağır vergiler ve para cezaları konuldu. Küçük bazı me­

muriyetler akıl almaz fiyatlarla satışa çıkarıldı. Böylece Türkistan halkı dehşeUi şek.ilde soyuldu.

9. Halkın altın, gümüş, mücevher gibi varlıkları, teminatsız

kağıt para karşılığında alındı. Madenler parasız olarak Çin'e taşın­ dı. Çinli tüccarlara her kolaylık sağlandığı halde, Doğu Türkistan­ lıların ticaret yapmaları engellendi.

10. "Türk" ve "Türkistan" kelimelerinin kullanılması, gazete,

dergi çıkarılması. Türkiye'den ve İslam ülkelerinden gazete, kitap getirtilmesi yasaklandı.

1 1. Halkın hastalıktan kırılması için hastane kurulmadı,

Türklerin birbirlerine tıbbi ve sosyal yardımda bulunmaları engel­

lendi. Çocuk hastalıklarından binlerce bebek öldü. Bu dönemden

kalma mezarlıklarda, büyüklerden çok küçüklerin mezarları bu­ lunmaktadır.

12. Yapılan bütün binalarda Türkler ücretsiz. yemekleri daW

kendilerine ait olmak üzere. ırgat gibi çalıştırıldı.

Bütün bu zulümlerin sonunda, bir zamanların ileri ve mamur

ülkesi Doğu Türkistan, yoksul. bakımsız, harap bir hale geldi.

9.

B ağım s Va 111e r

Ç l n11 G ene1 Dönem l (1911- 1933)

ı z

Doğu Türkistan'da ikinci Mançur istilası 19 1 1 yılına kadar de­

vam etti. Bu yılda Çin'de Mançur İmparatorluğu devrildi ve yerine

cumhuriyet kuruldu. İç kargaşalıklardan faydalanan bazı genel valiler, Doğu Türkistan'ı doğrudan doğruya kendi yönetimleri al­ tında tutmaya başladılar. Bunlar, cumhuriyet yönetiminin emirle­ rine karşı gelerek Doğu Türkistan'ın başına

22 yıl bela kesildiler.


24

Bu dönemde, generaller darbeler hazırlayarak, birbirlertni öl­ dürerek, hatta gözlertni oydurarak hüküm sürdüler. Ancak, ortak noktalan, Doğu Türkistan halkına alabildiğine zulmetmek, onları sömürmek ve gert bırakmaktı. Hiçbir Türk, idari mevkilere getiril­ memiş, yetişkin aydınlar zulüm ve işkencelere maruz bırakılmıştır. W. Bosshard, aynı yıllarda ( 1 929) yayınlanan bir araştırma­ sında şu tesbite yer vermektedir: "Yolsuzluğun bütün tabakalara yayıldığı Çin Türkistanında terakki de diğer ticari emtia gibi alınıp satılır. Netice şu ki, adamakıllı para etmeyen hiçbir şey yapılmaz ve ahali sırf Çinli hükümdarlann zenginleşmesi için soyulur... İşte bu suretle, köyler ve şehirler ya.{Jma edilmiştir."

Kumul Ayaklanması 1 928- 1 933 yılları arasında işbaşında bulunan Çinli vali Cin'in zulmü çekilmez hale gelmişti. Şubat 1 93 1 'de Doğu Türkistan'ın doğusunda bulunan Kumul vilayetinde Hoca Niyaz Hacı ve Salih Dorga'run önderliğinde bir kıyam başladı. Hareket sür'atle yayıldı ve başarıya ulaştı. Çinliler Kumul'da bozguna uğratılınca, ayak­ lanma bütün Doğu Türkistan'a yayıldı. İki yıl içinde çeşitli şehir­ lerde isyanlar görüldü . Turfan'da Musul, Maksut, ve Mahmut Muhiti kardeşler; Karaşehir'de Hafız Beğ; Bügür ve Küçar'da Te­ mür Beğ; Hoten'de Mehmet Emin Buğra ve Sabit Damalla; Kaşgar'da Osman Beğ; Altay' da Şerif Han Töre silaha sarıldılar. Bütün Doğu Türkistan Çin işgalinden kurtarıldı. 1 2 Kasım 1 933'te Kaşgar'da istiklal ilan edildi. Kurulan hükumetin başına Cumhur­ başkanı olarak Hoca Niyaz Hacı, başbakanlığa da Sabit Damolla geUiildi.

10. Ru s

İşga 1i D ön emi (1933-1944)

Bu dönemin başındaki mücadele; Çinliler, Urumçi'de bulunan Beyaz Rus askerleri ve müslüman Çinliler arasında geçmiştir. Ruslar, çeşitli entrikalar yaparak, duruma hakim olmuşlar, Doğu Türkistan'ın başına kukla bir Çinliyi geçirnıişlerdir. Doğu Türkistan hükumeti bu sırada çok zayıftı. askeri ha­ zırlığı yoktu. Yapılan barış teklifini kabul etmekten başka çare gö­ remiyordu. Hoca Niyaz Hacı, zor kullanılarak götürülüp Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturtuldu. Çinli generalin yardım isteği üzerine Doğu Türkistan'a gelmiş bulunan Rus birliklert ise bir da-


25

ha buradan çıkmadılar. Üstelik, gizli aj anlar göndererek yerlerini sağlamlaştırdılar. Türk­ leri sindirmek için çeşit­ li işkenceler uygulama­ ya başladılar. 1 25 çeşit işkence ve 28 çeşit öl­ dürme usülü geliştirdi­ ler. Bunlardan birkaçı:

Giilen başkalarıdır, ağlaya11 111e11enı. Oy11aya11 başkalarıdır, inleyen 111e11cm. Hürriyet nıasallanm işiten başka, Kölelik şarkısı dinleyen menem. Hiir başkalandır, esir 111e11em Hayvan katarmda siiriilen 111e11e111. ÇOLPAN

1 . Kadın ve kızların tenasül organlarına elektrik lambaları sokmak ve bunlara cereyan vermek 2 . Başı ve ayaklan ayrı ayn iki vasıtaya bağlayarak, her iki va­ sıtayı aksi yönlerde hareket ettirmek 3 . Vücutta bir delik açıp buraya düğümlü bir ip sokarak iki gün beklettikten sonra, yaranın içinde ipi testere gibi sürterek iş­ kence yapmak 4. Asken eğitimde insanları hedef olarak kullanmak 5. Maden ocaklarında zehirli gazla öldürmek (Altay kahramanı Şerif Han Töre böyle bir ocakta şehit edilmiştir) .

Ruslar, açtıkları kurslarda bu işkence yöntemlerini Çinlilere de öğreterek yaygınlaştırmışlardır. Doğu Türkistan'a iyice yerleş­ tikten sonra da tasfiye işlerine girişmişlerdir. Böylece 300 bin kişi tutuklanmış, bunlardan binlercesi şehit edilmiştir (Hoca Niyaz Hacı da bunlar arasındadır) . Rusları böyle davranmaya sevkeden sebep, D oğu Türkis­ tan'daki bağımsızlığın Türkistan'ın kendi idareleri altında bulunan bölgelerine örnek teşkil etmesinden çekinmeleridir. Bunun için Doğu Türkistan'ı işgal ederek, buradaki ayaklanmayı bastırmış, halkı sinciirmiş ve ilerde yine Çin'e teslim edecek hale getirmiştir. Doğu Türkistan'daki Rus işgali 1 944'de kadar sürmüştür. ıı.

Milliye t çi Ç in İ s t ila s ı

İkinci Dünya Savaşı'nın ilerleyen yıllarında Sovyetler, Alman­ ya karşısında zor durumda bulunuyorlardı. O nların Doğu


26

Türkistan'ın başına geçirdikleri kukla Şen. bu durumdan endişe duymaya başlamıştı. Sırtını dayadığı Ruslar yenilirlerse Çinliler, Doğu Türkistan'a girip kendisini cezalandırırlardı. Bu sebeple, Nankin'deki Çan Kay Şek yönetimi ile temas kurdu. Uzun süreli görüşmeler sonunda, anlaşma yapıldı. Şen, Rusları kovdu . Rus ajanlannı ve işçilerini sınır dışına çıkarttı. Komünist izlerini sile­ cek tedbirler aldırdı. Rusların gitmesinden sonra Milliyetçi Çin bir­ likleri Doğu Türkistan'ı işgale başladılar. Çinlilerin ilk işleri, Doğu Türkistan'ı çinlileştirme planını uy­ gulamak oldu. Bunun için Çince mecburi hale getirildi, Türklerin Çinlilerle evlenmeleri teşvik edildi, Çin'den çok sayıda göçmen ge­ tirtilmesine başlandı. Bunlara. Urumçi tarafl.anndaki verimli top­ raklar verildi. Gerçek vatanseverler, milliyetçi aydılar yine hapis­ lerde bırakıldı.

12. Mi11 i

Ay a k1 a n m a v e D o ğ u Türkis t an Hükume t i

Çin zulmü karşısında Doğu Türkistan halkı galeyan halindey­ di. Ali Han Töre adında vatansever bir din bilgininin önderliğinde ayaklanan İli halkı istiklal yolunda yürümeye başladı. Ruslar, bu ayaklanmayı dikkatle takip ediyorlardı. Bu hareketi kontrolleri al­ tına almak istedikleri belliydi. İşlerine geldiği zaman yardım edi­ yorlar, durumu tehlikeli gördüklerinde Çin'le işbirliği yapıyorlardı. Ali Han Töre'nin başında bulunduğu ayaklanma, istiklalle so­ nuçlandı. 1 9 40'ten beri Altaylarda Çin'e karşı mücadele eden Os­ man Batur da İli hükümeti ile işbirliği yapmaya karar verdi. Doğu Türkistanlılar, her cephede Çinlileri bozguna uğratarak şehirleri birer birer kurtardılar. Sıra, Urumçi'ye gelmişti. Bu sırada Ruslar işe kanşarak gizli faaliyetlerde bulunmaya başladılar. Ali Han Töre ile Ruslann arası bu yüzden açıldı. Akıl almaz entrikalara başvu­ ran Ruslar. Ali Han Töre'yi Çinlilerle anlaşmaya zorladılar. Milli­ yetçi Çin, Çang adında bir generali, görüşmeler için Urumçi'ye gönderdi. Bu adam, Çan Kay Şek'in sağ kolu idi. "Çin Tilkisi" adıy­ la anılıyordu . İki taraf arasındaki görüşmeler sekiz ay kadar sür­ d ü . Sonunda bir anlaşmaya vanldı. Ali Han Töre'nin başlattığı milli hareket böylece tam istiklal sonucuna ulaşamadı, bir devlet otoritesi kurulamadı. Ancak, yeni bir Doğu Türkistan Hükumeti meydana getirildi.


27 lsa Yusuf Alptekin (solda) ve Doğu Türkistan hüküm etinin başkan yardım cısı Ahmet Can Kasımi (sağda)

Bu karma hükümetin başına General Çang geçti. Yardımcıla­ rı, Ruslar tarafından eğitilmiş Burhaneddin Şehidi ve Ahmet Can Kasımi idi. Genel sekreterliğe ise Çang'ın en güvendiği bir Çinli getirilmişti. Hükümet konseyinde 1 4 türk bulunuyordu. Geri ka­ lan 1 1 kişi Çinli, Müslüman Çinli veya Mançur idi. Konseyde Ali

Han Töre, Mehmet Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin, Osman Ba­ tur, Canım Han Hacı gibi tanınmış kimseler yer almıştı.

Ancak Çinli askerlerin her işe karışmaları, zulüm yapmaları, Çang'ın bunlara göz yumması halkın sabrım taşırdı. Yer yer şid­ detli gösteriler başladı. Duruma hakim olamayacağını anlayan Milliyetçi Çin, Çang'ın yeline bir Türk'ün getirilmesini kabul etmek zorunda kaldı. Dr. Mes'ut Sabri Baykuzu hükumet başkanlığına, isa Yusuf Alptekin hükümet genel sekreterliğine getirildiler. Ruslar. bu durumdan memnun olmamışlardı. Öteden beri Do­ ğu Türkistan'da ajan rolü oynayan adamlarına emir vererek, halkı kışkırtmaya çalıştılar. Ancak, Doğu Türkistanlılar bu oyuna gel­ mediler ve aksi yönde tepki gösterdiler. Bunun üzerine. Ruslara hizmet edenler, görevlerinden istifa ederek uzaklaştılar. Mesut Sabri hükumetinin ilk icraatı, Rus taraftan ve solcu memurları uzaklaştırarak yerlerine milliyetçileri tayin etmek oldu.


28

Sinkiang yerine Do{Ju Türkistan'ın, kabile adları yerine Türk keli­ mesinin kullanılmasına karar verildi. Bütün okullara Türk tarihini öğreten dersler konuldu. Yazışmaların Türkçe yazı dili ile yapılma­ sı duyuruldu . Gazete, dergi yayını teşvik edildi, çıkarılan gazete ve dergilerde Türk dili, Türk birliği ve Türk milliyetçiliği konularına ağırlık verilmesi istendi. Hükumetin isabetli bir icraatı da, okullara din derslerinin ko­ nulması, Türk boylarının ayrı milletler değil, bir tek millet olduğu­ nun işlenmesiydi. Rus ve Çin idarecileri tarafından halk arasına serpilen ayrılık, sınıf farkı, düşmanlık tohumlan hızla temizlenme­ ye başladı. Yeni hükumet, "Altay" dergisine ilaveten günlük "ERK" gaze­ tesini yayınlamaya başladı. Bu gazetenin altı ilkesi şöyle belirtil� mişU: Halkçıyız. milliyetçiyiz, insaniyetçiyiz, ırkımız Türktür, dini­ miz islamdır, yurdumuz Türkistan'dır. Gaspıralı İsmail Bey'in bü­ tün Türk yurtlan için tesbit ettiği parola, Erk gazetesinde de tek­ rarlanıyordu: "Dilde, fikirde, işde birlik". Ancak, bu faaliyet. Rusları olduğu kadar Çinlilert de rahatsız

Oo!'.Ju Türkistan hükümet başkanı Dr. Mes'ud Sabri Baykuzu, (gözlüklü) ve hükümet genel sekreteri lsa Yusuf Alptekin (solda)


etmekteydi. Milli ça­ lışmaları gören her iki taraf, anlaşarak, hükumetin değiştiril­ mesi yoluna gittiler. Rusların adamı olan Burhan Şehidi hü­ kümet başkanlıgına getirildi.

BORCUM Tiirkistmı'da biilbiillerin dili kesildi. Beıı onlamı dili olup şakımak borcum. Sungurların, şahinlerin gözü oyuldu.. Beıı onların gözii olup seyinnek borcum.

s ıra d a , Bu Mao'nun gücü iyice Eteğiyle giineşimi örtmek isteyen artmış ve Çan Kay Diiş111a1111111111ıilesini faş etmek borcum. Şek, iktidardan ayrı­ larak Tayvan'a çekil­ Evliidı111111 yiireğine kulluk damgası me kararını vermişti. Vuranların diinyasını karartmak borcum. Bu gelişme, Dogu Türkistan'ın duru ­ Ay-yıldızlı tuğ yolunda öldii milyonlar.. munu da etkiled i . Şehidlerin dudağıyla tuğ öpmek borcum. Ruslar, Ko m ü n i s t Çinlilere, Doğu Tür­ Çöllerde kabirsiz, şelıid yatan erlerin kistan'ı istila etmele­ Yüreğiııde kalanları söylemek borcum. rini tavsiye ettiler. Bu hareketi kolaylaş­ Zeynep ALTINTARIM tıracaklar ve engelle­ ri ka ldıracaklard ı . Doğu Türkistanlı li derler, Milliyetçi Çinlilerle ve Çinli müslümanlarla anlaşarak karşı koyma hazırlıklarına giriş tiler. Fakat. hareketlerinin duyulması ve Rusya'run tehditte bulunması üzerine Çinli generaller ayrılıp giti­ ler. Kalan kuvvetlerle, Çin'e ve Rusya'ya direnmenin imkansızlığı karşısında Milliyetçi liderler (Mehmet Emin Buğra, İsa Yusuf Alp­ tekin ve diğer mücadele arkadaşları) Hür Dünya'ya göç etme kara­ rını verdiler.

13. D o ğ u

T ü r kis t a n K o mün is t İşg a lin de

Ç in

Komünist Çin birlikleri , Doğu Türkistan'ı, kademeli olarak, 1 949 yılı sonuna kadar işgal ettiler ve zulüm idaresini başlatmak üzere ilk tedbirleri aldılar:


30 1. Ürünlerin, hayvanların ve toprağın izinsiz satılması yasak­

landı.

2 . Halkın günlük kazancı, işyerlerine gelen banka görevlileri

tarafından zorla alınarak bankaya yatırılmaya başlandı.

3. Vatansever, yüksek ahlaklı, itibar sahibi kimselerle, düşük

ahlaklı, zaaf sahibi kimseler belirlendi. Birinciler yok edildi, ikinci­ ler ise halkın başına geçirildi.

4. Her ailenin içinde en kötü ruhlu olan kimse, o seçilerek aile

reisi tayin edildi.

5. Her şahıs, üç günde bir polis idaresine giderek üç gün için­

de ne yaptığını anlatmak zorunda tutuldu.

6. Bir kimsenin bir başkasını ziyaret edeceği zaman polise

başvurması, ne zaman ve ne maksatla gideceği, ne konuşacağı

hakkında bilgi vermesi mecburi hale getirildi. İzin almadan bir

köyden şehre veya bir başka köye taşınmak tamamen yasaklandı.

7. Herkes, birbirinin casusu haline getirildi. Ana-baba, çocu­

ğunu: çocuklar, ana-babalarını ispiyon etmekle vazifeli tutuldular.

Kimsenin kimseye güveni kalmadı. İki kişinin bir araya gelmesi

" Komünist aleyhtarı hareket", üç kişinin bir araya gelmesi "isyan hazırlığı" sayıldı.

8. Postahanelere yerleştirilen Çinli komünistler, mektupları sı­

kı bir sansüre tabi tuttular. En küçük bir işaret veya okunaksız yazı, şifre kabul edilerek sahipleri cezalandırıldı.

9 . Şeref ve haysiyetten yoksun, milli şuurdan habersiz, şefkat,

merhamet, vicdan, din, insanlık gibi kavramlardan uzak, mevki ve zevk düşkünü, kumarbaz, hain ruhlu, katil, esrarkeş olanlar top­

lanarak kurslara tabi tutuldular. Bunlara cinayet, zulüm, işkence met.odları öğret.ildi.

Zulüm ve İşkence Hazırlıklar böylece tamamlandıktan sonra asıl zulüm ve iş­

kence devri başladı. Kızıl Çin yönetimine karşı açıktan açığa cephe alanlar, imha ve Çinlileştirme siyasetine karşı çıkanlar, Türk kızla­

rının Çinlilerle evlenmelerine engel olanlar ortadan kaldırıldı.

Hatta. baştan komünist Çinlilerle işbirliği yaptıkları halde sonra­ dan pişman olanlar da aynı akıbete uğratıldı.


31

Korkunç fac i a l a r 'Toprak Reformu" adı al­ tında girişilen sindirme hareketi s ı rasında ve "Halk Mahkemesi" deni­ len heyetlerin eliyle cere­ yan etti. "Toprak Reformu" şu esaslara göre planlan­ mıştı: 1 . Türklerin toprak­ ları ellerinden alınarak, Çin'den getirUlen sivil ve asker Çinlilere dağıtıldı. 2 . Türkler arasında "sınıf çatışması" meydana getiıildi. 3. Toprak sahipleri ile işçiler, ortakçılar ve yoksullar arasında sön­ mez ve kanlı bir düşman­ lık meydana getirildi.

GELİYORUM Sen karanlık gecelerin, Ortasındasın biliyorum ... Ellerinde sana yolladığım, Bir demet kırmızı karanfil. Sana saf ırmak Neşesiyle geliyorum... Şimdi çekik gözlerinde, Saklıdır... Işıkların lıaznesi; Bir balıar özlemi gibi; Beklersin beni biliyorum ... Saua kalbimin derinliğinden Yeminimle sesleniyorı11n!.. Ayyıldızlı Bayrağımla geliyorum!... Ben de özlerim yağız kısraklı Türkistan yaylalarını. Ben de al1! çekerim ilıanetlere, Yarın yakındır .. Bunu da biliyorı11n.

4. Toprak sahipleri yok edildi. Doğu Türkis­ Sana yıllardır sakladığım .. tan toprakları geniş, bu­ Anadolu'mun yüreğiyle, na karşılık nüfusu azdı. Omzumda soyumun çilesi, Bu sebepten, hemen her­ Türk'iin imanıyla geliyorımı! ... kesin toprağı vardı. Bu topra klar Türklerden Mustafa BALABAN alındı. 1 95 1 - 1 963 yıllan arasında Doğu Türkistan halkı köle gibi çalıştırılarak tanına elverişli topraklar meydana getirildi. Bunlar, Çinli kolo­ nilere veya askerlere tahsis edildi. Toprak Reformu sırasında "görevli" halk mahkemelerinin ver­ diği cezalar ise, birbiıinden "adil"di:

1. Kendi Kendini Gömme Cezası: Mahkumlara kendi mezar-


32

lan kazdırılır ve sonra oraya sokularak şikayetçiye üzeri diri diri kapattınlırdı.

2. Soğuk Depo Cezası: Mahkumlar feci şekilde döğülür, yarı ölü hale getirildikten sonra kara gömülürlerdi. 3. Eşit Taksim Cezası: Mahkumlar, bacaklarından iki öküze bağlanır ve öküzler ters yönlerde çekilerek mahkum parçalattınlır­ dı.

4. Kolay Doğum Cezası: Kadın toprak sahiplerinden hamile olanların üzerine şikayetçi çıkartılır ve kadın acılar içinde ölene kadar çiğnetilirdi. 5. Suya Doyurma Cezası: Mahkum olan şahıs bir çuval için­ de nehre atılır ve "köyün suyunu yalnız başına kullandığı" iddiası ile suda boğulurdu.

Teşkil edilen komünlerde çalıştırılan Doğu Türkistan halkının iş programı şöyleydi: Sabah 4.30 da kötü bir kahvaltı. 8. 1 5'te işbaşı. 1 2'de yemek paydosu. 1 2 . 1 5'te tekrar işbaşı. 19.20'de paydos. Akşam yemeğin­ den sonra mum, çıra. fener gibi 'aydınlatıcı' araçların ışığında bir daha işbaşı. Böylece, işçiler, yazın +36 derecede, kışın -30 derece­ de ve günde 1 8 saat çalıştırılırlardı. Doyacak kadar yemek, sıcak tutacak elbise ve ayakkabı verilmez, normal uyku uyutulmazdı. Bunların yanında sayılamayacak kadar çeşitli zulüm ve an­ garya metodu uygulanmaktaydı. Fakat. tatbik edilen işkenceler çok daha çeşitli sayılabilirdi: 1 . Kor halindeki kızgın kömür parçalan üzerinde yalın ayak gezdirmek. 2. 3. 4. 5.

Tırnakların arasına çivi çakmak Vücuda kızgın yağ dökmek Baş ve vücudun derisini yüzmek Günlerce ayaküstü ve uykusuz bırakmak

6. Kışın, çıplak olarak, ıslatılmış çuvallar içinde ağaca asmak 7. Yine kışın, çıplak halde, buzla doldurulan dolaplara sok­ mak. 8. Burnuna kırmızı biber üflemek 9. Tel kamçılarla dövmek.


33

ANA

YURDUM ATA YURDUM

Üstüınüzde şol yedi gök Altıınızda bu yağız yer "Kün" e ınriyle oluııdukta ... Orta Asya'nın ortası Bize vatan kılındıkta Otağlaıııp konduğumuz. Sulannda meleklerle Abdest alıp yuııduğumuz, Tek Taıın'yı gökte bilip İbadetler sunduğumuz, Ulu Taıın tarafıııdan "Türk oğlu Türk" dendiğimiz. İ lk defa kılıç kuşaıııp Soy atlara biııdiğimiz Bozkurtlarla kardeş olup Altaylar'dan indiğimiz, Yaylasında soluklanıp, Çöllerinde yandığıınız, Ve ezeli düşnıaııımız Çinli'yi ilk yendiğimiz, Vatan ... Vatan ... Vatan diye Gece, gündüz andığımız, Ana yurdum, Ata yurdum Can evim Uluğ Türkistan En güzel deyişler sana Sanadır en güzel destan İ lk oklan temrenleyip İ lk yaylan gerdiğimiz, Otağlan tuğlandınp İ lk devleti kurduğumuz,

Dilin, sanatın, törenin İ lk harcını kardığımız, Toylar, şölenler derleyip Açlara aş verdiğimiz, Atam Oğuz Kağan ile Bozkurt'a yol sorduğumuz, Çin seddini dokuz yerden Göğüsleyip yardığmıız, Şan-dunk illerine kadar Biıı atlıyla vardığımız, Vatan... Vatan... Vatan diye Hep dövünüp durduğumuz, Ana yurdum. Ata yurdum Can evim Doğu Türkistan ... _ En güzel deyişler ana Sanadır bu güzel destan Uğrunda nesiller boyu Kan döküp vuruştuğumuz, Şelıid olup toprağına Karılıp karıştığımız, Ufuksuz bozkırlannda At binip yarıştığımız, Boz arslanlarla kükreyip Kurtlarla çığrıştığımız, Satuk Buğra Han katında İs lam'a eriştiğimiz, Ana Yurdum, Ata yurdum, Can evim Uluğ Türkistan N.Yıldırım GENÇOSMANOGLU


34

Kültür Taarruzu Bunlardan ayrı olarak, İslamiyete ve islam kültürüne tecavüz, müslüman Türk çocuklarına Allahsızlık terbiyesi vermek, yok et­ me ve Çinlileştirme hareketleri, ana politikalar olarak benimsen­ miş ve uygulanmıştır. Türkistan Türklerinin Çin soyundan geldiği iddia edilerek, bütün okullarda sadece Çin tarihi okutulmuş, Türkçe yerine Çincenin kullanılması için zorlamaya gidilmiş , Türkçe coğrafi adlar Çincesiyle değiştirilmiş, Türk ve İslam eserleri imha edilmiştir.

So nuç Bu mezalime karşı zaman zaman ayaklanmalar meydana gel­ miştir. Bunlar, daha çok 1949- 1 95 1 arasında, 1 954. 1958 yılların­ da, 1 959- 1 963'te ve 1 965-68'de görülmüştür. İlk mücadelelerde ele geçirilen Osman Batur, Canım Hacı, Oraz Beğ gibi kahramanlar işgalci Çin yönetimi ile onların sadık adamları tarafından öldürülmüşlerdir.

Ancak, hiçbir zulüm ebedi olmamıştır. Dogu Türkistanlı Türk­ ler de, dünyanın başka bölgelerinde yaşayan kardeşleri gibi, enin­ de sonunda bağımsızlık hareketlerine girişecekler ve istiklallerine kavuşacaklardır. Dileğimiz, o mutlu günün uzak olmamasıdır.


35

.

Isa Yusuf Alptekin' in Hayatı Bu yıl 90 yaşını idrak eden İsa Yusuf Alptekin 190 1 yılında Kaşgar vilayetine bağlı Yenihisar kazasında dünyaya gelir. Babası Yusuf Bey aynı kazaya bağlı SAYLIK köyünde çiftçilikle uğ­ raşan Kasım Hacı Muhammed Ali isimli bir zatın oğludur. Annesi Ayşe Hanım da yine Yenihisar'a bağlı 'YENİ ÖSTEN" köyün­ de çiftçilikle uğraşan Hasan isimli bir zatın kızıdır. İsa Yusuf Bey hatıralannda ( 1) annesinin okuma yazma bilmediğini belirtir, ama doğum tarihini doğru tesbit ederken de annesinin verdiği bilgilerden faydalanır. Babası. önce köy mektebine verilmiş. daha sonra Çinli kaymaka­ mın zoruyla Yenihisar'da çince öğretim yapan bir okula gönderilmiş. Bu okulu bitirdikten bir müddet sonra onu Paraç'a bey olarak tayin etmişler. İsa YusufAlptekin, babasının tayin beratını bulur ve üzerin­ deki tarihin 190 1 olduğunu görür. Böylece daha evvel bazı eserlerinde 1 908 olarak gösterilen doğum tarihi 190 1 olarak kesinleşir. Yukanda, İsa Yusuf Beyin anne ve baba tarafından çiftçilikle uğra­ şan ailelere bağlandığını söylemişlik. Bu mücadele adamının 1 2 Ma­ yıs 1 99 1 günü kendisini ziyaretimizde söylediği "90 yaşındayım. göz­ lerim görmüyor. ama mücadele azmimden ve vatana bağlılığımdan hiçbirşey kaybetmedim. " mealindeki sözlerini bu açıdan değerlendir­ mekte de fayda vardır. Kanaatimizce, onu toprağa ve mücadeleye böy­ lesine bağlayan. geleneklerle birlikte. çiftçilikle uğraşan ailelerin ço­ cuğu oluşudur.


36

Cengiz Dağcı çiftçilerin toprağa olan bağlılıklarını ve mücadeleci ruh yapılarını, Kının Türklerini anlattığı "O Topraklar Bizimdi" ve "Onlar da İnsandı" romanlarında çok canlı olarak verir. Çiftçinin hayatını bağladığı varlıkları. toprağı ve hayvanlarıdır. Fakat bunlan işlerken. yetiştirirken, pekçok tabii zorluklara da karşı koymak zorundadır. İşte bu iki unsur gelenekle, milli kültürle ve düşünceyle birleştiği zaman: sade vatandaş seviyesindeki toprağa bağlılık ve mücadele ru­ hu birden, vatan sevgisine, milliyetçiliğe ve vatanı istilalardan temiz­ lemek yolunda girişilen cihad ruhuna dönüşür. Bizim İsa Yusuf Bey'in hayatını incelerken. çocukluğundan bu yaşına kadar devam edegelen anct çizgilerden birinci olarak tesbit etti­ ğimiz budur. İsa Yusuf Bey'in ailesi hayli kalabalık olarak görülüyor. Ailenin tam 1 2 çocukları olmuş. Ancak bunlardan 9 'u doğumdan hemen son­ ra veya daha çocuk iken vefat etmişler. Ailenin hayatta üç oğlu kal­ mış: 1937 yılında Rus işgal kuvvetleri tarafından feci şekilde öldürü­ len Hüseyin ve Kansu eyaletinin merkezi Lencu'da bir ameliyat esna­ sında vefat eden Abdullah ağabeyleri ve bir de İsa Yusuf Alptekin. İsa Yusuf Bey bu üç kardeşin en küçüğüdür. Babası onu din alimi olarak yetiştirmek ister. Yakup Ahun Molla'nın hocalık yaptığı mekte­ be kaydettirir. İsa Yusuf burada Kur'an-ı Kerim okuduğu sıralarda Çin kayma­ kamı nüfuz sahibi müslümanlann, çocuklarını Çin mektebine yazdır­ malannı ister. Yusuf Bey de oğlunu Çin okuluna yazdırır. İsa Yusuf bir taraftan da Semar Ahun Helfetim adlı din aliminden dini dersler alır. Çin okulunda da İsa Yusufun gelişiyle birlikte günde iki saat Türkçe dersi oku tulmaya başlar. İsa Yusuf Bey' in tahsil hayatı Çin okulu ve, okuduğu birkaç med­ resede aldığı eğitimle sınırlı kalır. Onu asıl daha sonra görevli olarak bulunduğu Batı Türkistan'da­ ki tecrübeleri yetiştirecek ve Doğu Türkistanlı mücadele adamını, ka­ rarlı bir lider haline getirecektir. İsa Yusuf Bey'in yetiştiği diğer bir ocak da. bu gün Çankın yöre­ sinde yaygın olarak görülen YAREN MECLİSLERİ 'nin Doğu Türkis­ tan'daki şekli olan MEŞREB MECLİSİ'dir. Meşreb, belirli bir hiyerar­ şinin uygulandığı. çeşitli meslek gruplarına mensup kişilerin haftada birkaç defa toplanarak oluşturdukları ahlaki ve terbiyevi bir ocak­ tır.


37

İsa Yusuf Bey bu mecliste YİGİTBAŞILIK derecesine kadar yükse­ lir. Meşrebe dahil kişilerin ne şekilde yetiştiklerini göstermek bakı­ mından bu mecliste uygulanan kurallara da bir göz atmak lazım­ dır. 1 - Anne ve babaya saygı, sevgi, itaat ve sadakatte kusur etmemek: 2- Dini vecibeleri yerine getirmek, 3- İçki, esrar gibi zararlı maddeleri kullanmamak, 4- Haramdan, yalan ve riyadan kaçın­ mak. 5- Büyüklere hür­ met, küçüklere şefkat göstermek, muhtaçla­ ra hizmet ve yardımda bulunmak, 6- Meşrebden gay­ ri gecelerde eve erken dönmek. İsa Yusuf Bey Çin mektebinde okuduğu yıllarda çalışma haya­ tına da adım atar. Onun ilk işi, senede birkaç ay toprak vergi­ si toplamada vergi me­ murlarına yardımcı ol­ maktır. Çin lisanı ile eği­ tim veren okula Türkçe muallimi olarak görev­ lendirilme: 1 923 yılın­ da Yenihisar'a kayma­ kam olarak gelen "Çin De Li"ye Türkçe öğret­ me işi, bu iş sırasında kaymakamın güvenini kazanıp, yabancılar arasındaki arılaşmaz-

lsa Yusuf 26 yaşlarında iken Andican'da


lıklara bakan bir makam olan harici irtibat memur­ luğu ve memuriyetten istifa, İsa Yusuf Bey'in ilk memu­ riyet yıllarının özeti sayıla­ bilir. İsa Yusuf Bey. 1 926 yı­ lında ilk defa Doğu Türkis­ tan sınırlan dışına çıkar. "Çin De Li" Yenihisar'daki kaymakamlığından sonra Endican şehrine konsolos olarak atanır. Yanında İsa Bey'i de götürür. 1 926 yılı­ nın Nisan ayında başlayan yolculuk. Endican'da nok­ talanır. Üç yıl Endican, üç yıl da Taşkent'te olmak üzere İsa Yusuf Bey Batı Türkis­ tan'da 6 yıl kalır. Bu süre içinde Batı Türkistan'ın di­ ğer şehirlerine. Çin'e ve Do­ ğu Türkistan'ın bazı mühim şehirlerine seyahatler ya­ par. Orada Rusları. komü­ nizmi ve Çin' den daha deği­ şik bir dünyayı tanımak imkanını bulur. Batı Tür­ kistan'daki milliyetçilerle görüşür, tanışır ve işbirliği N ankin'de (1933) yollarını araştırır. Orada bulanan Doğu Türkistanlılara yardım eder, komünizm tehlikesine karşı uyarır. 1 923 yılında evlendiği dayısının kızı Fatma Hanımla. babası Yu­ suf Bey'le annesi Ayşe Hanım'ın ölümlerinden sonra 1 929 da tekrar beraber olurlar. Endican'a giderler. Batı Türkistan'da görevli olduğu yıllarda İsa YusufBey'i etkileyen en mühim hadiselerden biri de Özbek Türklerinin milli şairi Çolpan ile Taşkent'te görüşmüş olmasıdır. Onunla yan gizli denilebilecek bu gö­ rüşmede Çolpan'ın söylediği şu sözler İsa Bey'i derinden etkiler:


39

Mısır'a yaptığ ı seyahatte (ortadaki sıra soldan üçüncü) Kahire'deki müslümanlarla

"İsaBey, gerek biz, gerek siz için yapılacak şey, adam yetiştirmek; herşeyden anlayacak adam yetiştirmek: ne çektiysek adamsızlıktan çektik. Türkiye'ye, Almanya'ya çok miktarda talebe göndermek la­ zım "

İsa Yusuf Bey. yanında bulunduğu konsolos Çin De Li görevden alınınca 1 3 Mayıs 1 932'de Batı Türkistan'dan ayrılır. 2 Haziran 1 932 tarihinde de Pekin'e gelir. Nankin ve Tenzin şehirlerinde bulunan Çin­ li Müslümanlar ve Doğu Türkistanlılarla görüşmeler yapar. 1 933'te "Doğu Türkistanlı Vatandaşlar Cemiyeti"ni kurar ve "Çin Türkistan'ınm Avazı" isimli mecmuayı çıkarır. 1 2 Kasım 1 933'te Kaşgar merkez olmak üzere Doğu Türkistan' da istiklal ilan edilir. Hacı Hoca Niyaz Cumhurbaşkanı seçilir. Fakat 3 Ekim 1 934'te Ma Cun Yın isimli Çin komutanı Mehmet Emin Buğra Bey'in ordusunu yener ve bu hükümet düşürülür. Bu sıralarda İsa Yusuf Bey Nankin şehrindeki milliyetçi faaliyet­ lerine devam etmektedir. 1 8 Eylül 1 936 günü Çin Millet Meclisi üyeliğine seçilir.


40

1 938'de "Cemiyet-i Ak­ vam-ı Mazaharat Türk Kurumu" adlı cemiyet tarafından Japon-Çin konu­ anlaşmazlığı sunda Çin'e taraflar toplamak için görev­ lendirilmesi neticesin­ de yanında Çinli bir tercümanla İslam ül­ kelerini ve Türkiye'yi ziyaret eder. İlk durağı Hindis­ tan olur. Burada Mu­ hammed Ali Cinnah ile görüşür. 29 Kasım'da görüştüğü kişi ise Gandhi'dir. 29 Ocak 1939'da Arabistan'da Suudi Maliye Bakanı Abdul­ lah Süleyman ve Kral Abdülaziz Bin Suud'u ziyaret eder. Oradan Mısır'a geçer. Vapur yolculuğu sırasında Nankin'deki çalışmaları sırasında Türkiye'nin Cidde kon­ solosu Talat Acar Bey ile uzun uzun sohbet etmek imkanını bulur. Ona "Doğu Türkistan davasını, Çinlilerin zulmünü Türk yetkililerine anlatmak istediğini" söyler. 1 Mart 1 939'da Kahire'dedir. Mısır Parlamento reisi Behıddin Be­ reket Paşa. Veliahd Prens Muhammed Ali Paşa ve Üniversite hocaları ile yazarlar. din adamları İsa Yusuf Bey' in görüştüğü ve Türkistan da­ vasını anlattığı şahıslardan bazılarıdır. İsa Bey 6 Mayıs 1 939 günü İstanbul'a gelir. Önce Doğu Türkis­ lan'lı hemşehrileriyle görüşür. Memduh Şevket Esendal ile fikir alışverişinde bulunur. 16 Mayıs 1 939 da Ankara'ya gider. Dış İşleri Bakanı Şükrü Sara­ çoğlu, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Hamit Zübeyir Bey ve Al­ man Profesör Eberhard ile görüşmeleri olur.


41

Kahire'de okuyan Türkislanlı gençle rle ( 1 939)

Başbakan Dr. Refik Saydam, Prof. Dr. Fuat Köprülü , Uluğ İğde­ mir, Besim Atalay. Hasan Ali Yücel, Prof. Dr. Abdülkadir İnan, Abdül­ halik Renda, Osman Turan, Emin Bilgiç ve nihayet Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüşür. Fakat bu görüşmelerden dişe dokunur bir netice alamaz. Türkiye fakir bir ülkedir, kendi yağıyla kavrulmak mecburiyetindedir. Harici­ yeciler çekingen davranmaktadırlar. Mesela Doğu Türkistan ismini tela1Tuz etmekten çekinmektedirler. İsa Bey. her görüştüğü kişiye bıkmadan, usanmadan Doğu Tür­ kistan davasını anlatır. Velev ki müsbet bir cevap alamasın. Hiç ol­ mazsa onu dinliyorlar ya. Bu ona yetmektedir. . Nihayet 8 Eylül 1939'da Beyrut'a gelir. Lübnan ve Irak'ta ziyaret­ ler yapar. 1 7 Ekim'de İran'ı, 20 Kasım'da Afganistan'ı ziyaret ederler. Afgan Kralı Muhammed Zahir Şah onu kabul eder.


Müslüman ülkelere yaptıQı seyahat s ırasında ( 1 939)

İsa Bey. Afganistan'lı ve Türkistanlı mücahit Mehmed Emin Buğ­ ra'yı da ziyaret eder. Tekrar Hindistan'a gelir ve 1 940 yılının Mart ayında Çin'e dönüş. İsa Bey'in iki yıl süren ziyaretlerinin sonudur. O. artık mücadelelerine Çin'de devam edecektir. 6 Nisan 1943'te Mehmet Emin Buğra Bey. ailesiyle birlikte Çin'e döner.


43

Bu arada İsa 3ey'in Çin anayasasın­ :.a Doğu Türkistan le­ :ıine bazı degişiklikle­ :-in yapılmasını isteme­ si. Çinlilerin ölkesine sebep olur. İkinci Dünya Har­ binin son yılında Çan Kay Şek, İsa Yusuf ve �ıehmet Emin Buğra Beylerle görüşmeyi ka­ bul eder, ama bu gö­ rüşmeden de bir netice çıkmaz. Çiıılilerin baskıla­ sonucu 2 1 Eylül 1 944 yılında Ali Han Töre isimli dini liderin öncülüğünde İU'de bir ayaklanma olur. 7 Ka­ sım l 944'te "Şarki Tür­ kistan Cumhuriyeti" kurulur. Beyaz zemin üzerinde fetih suresi­ nin birinci ayetini taşı­ yan bir bayrak ve yeşil zemin üzerinde ay-yıl­ dızlı bir başka bayrak bu cumhuriyetin İs­ tiklal alametleri olur. n

Çin parlamentosunda Doğu Türkistan temsilcisi iken ( 1 940)

Ruslar bu hükümetin aleyhinde çalışmaya başlarlar. Çan Kay Şek ayaklanmayı bastırmak için uzlaşma yollan arar. İli' den gelen bir heyetle görüşmeleri için Mesut Bey. Mehmet Emin Buğra Bey ve İsa Bey'in Urumçi'ye gitmelerine izin verir. Bu görüşmelerden beklendiği ölçüde faydalı neticeler çıkmaz. General Can Ci Cun başkanlığında, Mehmet Emin Buğra ve İsa Alptekin'in de bulunduğu bir Doğu Türkistan Eyalet Hükümeti kuru­ lur. İli ayaklanmasından sonra gerek müzarekeler, gerekse eyalet hü­ kümeUnin kuruluşu sırasında Türkler arasındaki parçalanmalar


44

dikkat çekicidir. Mesela kendi ifadesine göre, İsa Bey'in hükümette yer alması İli'liler tarafından istenmemektedir. Halbuki o. Yenihisar. Batı Türkistan ve Çin'de bulunduğu sıralarda politik yolla halkına pek çok hizmet ve yardımlarda bulunmuştur. Rusların ve Çinlilerin kışkırtmaları ile derinleşen bu ayrılıklar, sadece Doğu Türkistan'ın değil. bü tün Türk dünyasının esarete düş­ mesinin en mühim sebebidir denilebilir. Bizim 70'li yıllarda şahid ol­ duğumuz sağ-sol kavgasının l 944'lerde Doğu Tükistanlı Türk gençle­ ri arasında kanlı-bıçaklı bir şekilde devam ettiğini okumak hakikaten üzücü, ama ibret vericidir. İsa Bey 1946'da "Üç Prensip Gençler Teşkilatı"nın Doğu Türkis­ tan şubesini açar. "Altay Neşriyat Evi"ni kurar . "Erk" gazetesini çıkar­ maya başlar. Haftada bir toplantılar terlip eder. 29 Mayıs 1 947'de Doğu Türkistan Eyalet Hükümeli'nin Başkan­ lığı Türkler'e verilir. Mesut Sabri Eyalet hükümeti Başkanı. İsa Yusuf da bu hükümetin Genel Sekreteri olur. 1948'de Altayların ünlü mücadele adamı Osman Batur. Urum­ çi'ye gelerek İsa Yusuf Bey'i ve Doğu Türkistan hükümetini ziyaret eder. Osman Batur'un nasıl karşılanacağının kararlaştırılması sıra­ sında da, İsa Yusuf Bey'in dediği gibi "milli şuura kavuşamamış ol­ maktan" pek çok ayrılık sesleri yükselir. Bir müddet sonra l 7 Temmuz 1 948'de, Rus aleyhtarı politika ta­ kip ettikleri gerekçesiyle Mesut Bey ve İsa Yusuf Bey hükümetten az­ ledilirler. Daha sonra Çan Kay Şek bu iki lideri Çin'e davet eder, Fakat bu davet reddedilir. Bu arada Kızıl Çin tehlikesi de gittikçe yaklaşmaktadır. Türkler arasında General Tao'nun harbetmeden Doğu Türkistan'ı Kızıl Çin'e teslim edeceği haberleri yayılmaktadır. 1948 Kasım'ında Çin komünistleri Pekin'i işgal ederler. Nankin'e doğru ilerlerler. Çan Kay Şek istifa eder. 1 949 sonbaharında İsa Yusuf ve beraberindeki heyet. Kızıl Çin kuvvetlerine karşı direnen generalleri ziyaret ederler. Onların müca­ dele azmini arttırmaya çalışırlar. Fakat artık bozgun başlamıştır. Kızıl Çin kuvvetleri Doğu Türkis­ tan'a doğru ilerlemektedir. İsa Yusuf Bey ve arkadaşları uzun müzakereler sonucu. güçleri­ nin Kızıl Çin kuvvetlerine karşı koymak için yeterli olmadığını düşü-


45

:-:erek. hicret karan alırlar. İsa Bey 20 Eylül 1949 gece yansı Urum­ : : · den ayrılır. 22 Eylül' de Kuçar şehrinde Mehmet Emin Buğra ile bu­ ::.ışur. 27 Eylül'de geldiği Kaşgar'dan 1 Ekim 1 949'da ayrılır. 2 1 ekim 1949 tarihinde ise Doğu Türkistan'ın sınır kasabasından :sa Yusuf Bey ve yanındaki yüzlerce kişi ayrılır. Artık çileli ve uzun sü­ :-ecek bir gurbet hayatı başlamaktadır. Çok tehlikeli ve meşakkatli bir dağ yolculuğundan sonra 1 1 Ara­

::k 1949 günü Keşmir sınırındaki Ladak kasabasına varırlar. İsa

Bey'in ailesi ise 20 Aralık 1 949'da Ladak'a ulaşabilirler.

Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin, komünist Çinlilerden �açan 852 kişinin, 798'inin Ladak'a sağ salim gelebildiklerini tesbit ederler. 54 kişi bu uzun ve tehlikeli yolculuk sırasında vefat etmiştir. Sağ gelenlerden 49 kişinin de el ve ayak parmaklan donduğundan ke­ silmek mecburiyetinde kalınmıştır. Daha sonra Keşmir'in başşehri Srinagar'a giderler. Artık çileli bir bekleyiş devri başlamıştır. İsa Yusuf ve Mehmed Emin Buğra Bey bir

Keşmir'deki Doğu Türkistanlı göçmenlerle birlikte ( 1 950)


Türkiye'ye gelişinde Ankara'da karş ılanışı, Türk Milliyetçiler Derneği üyeleri ile birlikte ( 1 ) Mehmet Emin Buğra, (2) lsa Yusuf Alptekin, (3) T.M.D. Genel Başkanı Haluk Karamağralı, (sonra Prof. Dr.), (4) Osman Yüksel Serdengeçti (merhum), (5) Abdullah Savaşçı (merhum), (6) Mehmet Antal, (7) Ayhan i nal, (8) Hikmet Çalapkulu, (9) Ömer Yücesoy, ( 1 0) Necati Torun, ( 1 1 ) Dr.Fethi Tevetoğlu (merhum), ( 1 2) Sami Yavrucuk (T. M.D. Ankara şubesi başkan ı)

yandan da dağ yoluyla Tibet üzerinden Hindistan'a gelmek için Kazak Türklerine yardım ulaştırmaya çalışırlar. İsa Yusuf Bey, bu kafilelerin sığınma izinlerini alabilmek için pekçok temaslarda bulur. Yeni Delhi'de Hindistan Dışişlert Bakanlığı ile görüşür. 6 Eylül 1 95 1 tarihinde Suudi Arabistan'a gider. Melik Abdülaziz ve Emir Faysal'ı ziyaret eder. Bir netice alamaz. Oradan Mısır'a geçer. Mısır hükümetinden de olumlu sonuç çık.ma­ yınca 6 Ocak 1 952 tarihinde Türkiye'ye hareket eder. Bu sıralarda Mehmet Emin Buğra göç ederek Türkiye'ye gelmiş lir. Onunla birlikte Türkiye' deki ziyareUerine başlar. TBMM Başkanı Refik Koraltan, Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Sıtkı Yırcalı ve Muhlis Ete gibi bakanlar, Haşim İşcan, Sait Bilgiç, Remzi Oğuz


47

lsıanbul"a gclış lcrındc M.Emın Bugra ile lsa Yusuf'u karşılayan mıllıyetçıler. Soldan 1 . M . Emin Bugra, 2. lsa Yusuf Alptekin , ikisinin arasında arkada Av. Bekir Berk (T. M . D . lstanbul şubesi başkanı), lsa Yusuf'un solundaki gazeteci H ikmet Saim, ikisinin arasında arkada Mehmet Emin Alpkan (sonradan Bizim Anadolu gazetesi sahibi, merhum)

Arık, Haluk Karamağralı, gibi şahsiyetler İsa Yusufve Mehmed Emin Buğra'nın görüşlüğü kişiler arasındadır. Bir yandan da basın yoluyla dava canlı tutulmaktadır. Nihayet Bakanlar Kurulu 1 3/3/ 1 952 tarihinde 1 850 Doğu Tür­ kistanlının iskanlı göçmen olarak Türkiye'ye yerleşmelerine karar ve­ rir. 1 953 yılı başından itibaren Doğu Türkistanlılar Türkiye'ye gelip yerleşmeye başlarlar. Göçmenlerin büyük kısmı Türkiye'ye yerleştik­ ten sonra, İsa Yusuf Bey de ailesiyle birlikle 1 954 Haziranında Türki­ ye'ye yerleşir. 4 Aralık 1 957 tarihinde de Türk va tandaşlığına kabul edilir. 1 949- 1 954 yıllan arasındaki tahammül edilmeyecek derecede zor şartlar içinde geçen 5 yıldan sonra, Türkiye'ye yerleşen Doğu Tür­ kistanlılar ve İsa Yusuf Alptekin bir nebze de olsa huzura kavuşur­ lar. 1 952 talihinde Türkiye'ye yerleşen Mehmet Emin Buğra'nın 1 953 'te başlattığı yayın faaliyeti İsa YusufBey tarafından da sürdürü­ lür. 1 960 yılında Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti kurulur. Meh­ met Emin Buğra'nın 1 4 Haziran 1 965'te vefatından sonra cemiyetin


48

1 952'de Ankara Türk Milliyetçiler Derneği'nde Hamdullah Suphi Tanrıöver'le lsa Yusuf ve M.Emın Buğra

başkanlığına İsa Yusuf Alptekin getirilir. Alptekin gazete gazete dola­ şarak Doğu Türkistan davasını anlatır. Kitaplar yayınlar. dergiler çı­ karır. 1 984 yılında yayına başlayan "Doğu Türkistan'ın Sesi" isimli mecmua Türkçe. Arapça. ingilizce olmak üzere üç dilde yayınını sür­ dürmektedir. İsa YusufAlptekin 1978 yılında bir trafik kazası geçirir. Uzun sü­ re hastahanede kalır. Gözleri tedrici olarak acizleşir. Bunun üzerine cemiyetin faal başkanlığından ayrılır. 1 986 yılında Doğu Türkistan Vakfı'nı kurar. Halen bu vakfın fahri başkanıdır. İsa Yusuf Alptekin'in. Muhtıralar, Doğu Türkistan İnsanlıktan Yardım İsliyor, Doğu Türkistan Davası ve Esir Doğu Türkistan İçin isimli eserleri vardır. Esir Doğu Türkistan için, Alptekin'in 1949 yılına kadar olan hatıralarıdır. Biz bu biyografiyi yazmak için büyük ölçüde bu eserden faydalandık. İsa Yusuf Bey'in hatıralarının ikinci kısmı yayına hazırlanmak üzeredir. 1 2 Mayıs 199 1 Pazar günü İsa Yusuf Bey'i Ataköy'deki evinde zi­ yaret ettik. Gözleri görmüyordu . 90 yaşını idrak etmişti. Fakat söyle­ diği şu cümle daima kulaklarda çınlamalı ve hayatı mücadele içinde geçmiş bir insanın içindeki aşk her Türk'e yol göstermelidir: "90 yaşıma geldim. Gözlerimi kaybettim. Fakat içindeki mücade-


49

le azmi ve Doğu Türkistan'ın istiklaline kavuşması arzusundan hiç bir şey kaybetmedim." * * *

İsa Yusuf Bey'in hayatı hakkında kısa bir değerlendirme yapıldı­ ğında şu noktalan tespit etmek mümkündür:

Son resırnlerınden biri: Ataköy'dekı evınde


50

O İsa Yusuf Bey. diğer Türkistanlı liderlerden farklı olarak diplo­ mat yönü ağır basan bir şahsiyettir. Meselelerin şiddetten ziyade akl-ı selim ve uzun vadeli çalışmalarla halledilecegine inanır. Balı Türkis­ lan'da vazife yaptığı yıllar onun ufkunu genişletmiş ve dünyayı daha iyi tanımasına fırsat vermiştir. Bu görevleri sırasında Türk ve İslam dünyasını da yakından tanımak imkanım bulmuştur. O 1 938-39 yıllarında Hindistan, S. Arabistan, Mısır, Türkiye, İran, Irak, Lübnan, Afganistan gibi ülkelere yaptığı seyahatler Türk ve İslam dünyasının gücü hakkında da çok mühim fikirler edinmesini sağlamıştır. O O, bu seyahatler sırasında pek çok devlet adamı ile görüşerek devlet tecrübesini de arttırmıştır. Böylece İsa Yusuf Bey, ender kıy­ mette bir devlet ve siyaset adamı olarak da temayüz etmiştir. O Onun her gittiği yerde Türk ve müslüman talebelerle ilgilenme­ si, onları daha iyi şartlar içinde okutmak istemesi, cemiyetler kurup, gazete ve dergi yayınında bulunması eğitim ve kültüre verdiği önemi gösterir. u "İyi adam, iyi iş" prensibi, Balı Türkistan'da iken tanıştığı Öz­ bek Türklerinin milli şairi Çolpan'ın "İsa Bey, bize adam lazım, her ko­ nuda yetişmiş adam lazım . " sözlerinin fiiliyata geçirilme isteğini ifade eder. O İsa Yusuf Bey sarsılmaz bir imanın adamıdır. Mücadele azmi­ nin kaynağı bu sarsılmaz imandır. Gençlik yıllarında başlayan mü car dele hayatı, hicretler, eziyetler, türlü sıkıntılarla devam elmiş ve hür­ riyet aşkı 90 yaşında bile gönlünü alev alev yakmaktadır. O Doğu Türkistan'ın istiklaline kavuşacağına dair ümidi taptaze­ dir. Ve bu kurtuluş, kültür ve ekonomik gücün birleşmesi ile gerçek­ leştirilecektir.

90 yaşındaki bu iman ve mücadele adamına hayranlık duyma­ mak imkansızdır.


51

Mücadele Hayatı İsa Yusuf Alptekin, mahalli dini mekteplerde tahsilini yaptık­ tan sonra, 20 yaşında iken Batı Türkistan'daki Çin konsoloslu­ gunda memur olarak çalışmaya başlamıştır. Onun Batı Türkis­ tan'da kalışı, bolşevik baskı ve zulümlerinin en şiddetli günlerine ve milli direniş hareketlerinin kızıştığı zamanlara rasUıyordu. Bu olaylar genç Alptekin üzerinde tesirini göstermekte gecikmedi ve onun milli kurtuluş hareketinde faal bir politikacı olarak yer alma­ sını sağladı. İ .Y.Alptekin Batı Türkistan'da bulundugu sürece Doğu Tür­ kistan'daki milliyetçilerle temas kurmuş ve onlarla gizli olarak ça­ lışmalarını yürütmüştür. O, bir yandan Doğu Türkistan'a Sovyet sızmasını önlemeye çaba gösteriyor, öbür yandan da Çin müstem­ lekesi durumundaki ülkesini tam muhtar bir bölge olarak emniye­ te almak için çalışıyordu. 1 933 yılında Çin idaresine karşı büyük çapta ayaklanmaların meydana gelmesi üzerine, Çinliler ile Sovyetler işbirliği yapmak mecburiyetinde kaldılar. Muhtemel bir faciayı önlemek için İ .Y.Alptekin, o zamanlar Çin'in başkenti olan Nanking'e gitti ve orada Sovyetlerin Dogu Türkistan'dan atılması ve aynı zamanda Doğu Türkistan'a tam muhtariyet hakkının garanti altına alınması için Merkezi Çin Hükumeti nezdinde teşebbüse geçli. Bu maksatla 1933- 1 946 yıllan arasında Çin parlamentosunda ülkesini temsil etti. Doğu Türkistan'daki Çin mezalimi l 944'de diğer bir ayaklan­ maya sebep olmuştu. Çinliler Doğu Türkistan'ın iç işlerine karıştı­ lar. İ .Y.Alptekin sürgüne gönderildi. Daha sonra ülkesine dönen Alptekin 1 94 7'de eyalet hükumetinin genel sekreteri olmuştur.


Milliyetçi Çin Cumhurbaşkanı General Çan Kay Şek ile ( 1 946)

1 949 yılında Doğu Türkistan komünistler tarafından ele geçi­ rilince, 1 .Y.Alptekin ülkeyi terk etmek ve Hindistan'a sığınmak mecburiyetinde kaldı. 1.Y.Alptekin ailesi ve arkadaşlarının Türki­ ye'ye geliş tarihi olan 1 954 yılına kadar olan "Göç" macerasını, oğ­ lu Erkin Alptekin'in yazdığı "Doğu Türkistan'dan Hicretimizin 40. Yılı" (Kayseri, 1 990) adlı eserden öğrenmek mümkün olmak­ tadır:

GÖÇ

KARARI

Doğu Türkistan'daki0 Müslüman Türk liderler, Doğu Türkis­ tan'daki SSCB, Komünist Çin ve KomünisUere teslim fikrinde olan Milliyetçi Çin askerlerine karşı koyacak güçte olmadıkları için top­ luca dış ülkelere göç etmeye karar vennişlerdir. Bu toplantılara Dogu Türkistan Genel Vali Yardımcısı mer­ hum Mehmet Emin Buğra, Maliye Bakanı merhum Canım Han Haci, Doğu Türkistan eski Genel Sekreteri İsa Yusuf Alptekin, Os­ man Batur adına Nurhoca Batur ve Ali Bey katılmışlardır.


53

Göç için iki ayrı fikir ileri sürülmüştür. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Hindistan veya Pakistan'a goçetmek için sı­ nır boylarına kadar motorlu araçlardan yararlanılması, bilahare atlarla seyahata devam edilmesi fikrini ileri sürmüşlerdir. Böylece kısa zamanda çok yol alınabileceğini belirtmişlerdir. Bu grubun fikrine göre, tamamen atlarla yapılacak dağ yolculuğuna yaşlı ve çocuklar dayanamayacak, dolayısiyle fazla zayiat verilecektir. Canım Han Haci başkanlığındaki grup ise. motorlu araç tercih edildiği takdirde komünistlerin daha iyi imkanlara sahip olması hasebiyle kendilerine yetişebileceklerini ileri sürerek. at ile göçedil­ mesi görüşünü ileri sürmüştür. Göç güzergahı üzerinde yapılan fikir teatileri uzun sürmemiş Doğu Türkistanlı Türk Müslüman liderler. müşterek bir kararla, dağ ve ova yolundan olmak üzere iki ayrı yoldan göçedilmesini uy­ gun bulmuşlar ve en kısa zamanda harekete geçmek için hazırlık­ larına başlamışlardır.

YOLCULUK Komünist Çin birliklerinin Çin'i Lancu şehrinden çıkıp süratle Doğu Türkistan'a ilerlemeye başlaması üzerine. Türk Müslüman liderler beraberlerindeki kafilelerle biran önce Ürümçi'den ayrılma­ ya karar vermişlerdir. Canım Han Haci başkanlığındaki kafile 1 1 .9 . 1 949 tarihinde Ürümçiyi terk ederek. 1 60 kilometre ötedeki Guçungze kasabasına giderek burada Osman Baturla birleştikten sonra 1 2 . 1 0 . 1 949 tari­ hinde Barköl'e hareket etmiştir. Mehmet Emin Buğra başkanlığındaki kafile 1 7.9 . 1 949 tarihin­ de Ürümçi'den ayrılmıştır. Ondan 3 gün sonra yani 20.9 . 1 949 ta­ rihinde de İsa Yusuf Alptekin başkanlığındaki kafile Ürümçiyi ter­ ketmiştir. 2 7 . 9 . 1 949 tarihinde Kaşgar'a u laşan bu her iki kafile 1 . 1 0. 1949 tarihinde buradan ayrılarak. 10 gün yollarda oyalan­ dıktan sonra 1 6 . 1 0. 1 949 tarihinde Kökyar denen yere varırlar. 1 9. 1 0 . 1 949 tarihinde Kökyar'dan hareket ederek. çok zor şart­ lar altında 28. 1 0. 1 949 tarihinde sınır kapısı Kökat'a, buradan da uzun bir yolculuktan sonra Hindistan'ın Ladak şehrine vasıl olur­ lar.


54

BUÖRA VE ALPTEKİN KAFİLESİ LADAK'DA Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Ladak şehrine va­ sıl olduktan sonra. önce Komünist Çinlilerden kaçıp buraya kadar gelebilen vatandaşlannın bir listesini hazırlarlar. Bu listeye göre, Kökat sınır kapısından toplam 852 kişi geçmiştir, bunlardan 798 kişi sağ salimen Ladak'a kadar gelebilmiş, 54 kişi yolda vefat et­ miştir. Ladak'a kadar ulaşabilenlerden kadın, erkek ve çocuk ol­ mak üzere toplam 49 kişinin el ve ayaklan donmuş olup, bilahare bunların el ve ayak parmaklan kesilmek mecburiyetinde kalıruruş­ tır. Hindistan Hükümeti bunlan ücretsiz hastahanelerde yatırmış ve tedavi ettirmiştir. Durumları çok ağır olanlar yine ücretsiz ola­ rak askeri uçaklarla Ladak'tan Keşmir'in başkenti Srinagar'a ta­ şıruruştır.

BUÖRA VE ALPTEKİN KAFİLESİ SRİNAGAR'DA Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin kafilesi Keşmir'in başkenti Srinagar'a gelir gelmez: a) Kökat sınır kapısından geçmeye muvaffak olup sağ salimen Ladak ve daha sonra Srinagar'a ulaşabilen vatandaşlar için ilk merhalede barınak, yiyecek, içecek ve giyecek temin etmek için Keşmir ve Hindistan hükümeileri nezdinde teşebbüse girişmişler­ dir. Burada Hindistan'daki Kızılhaç şubesinin çok perişan bir du­ rumda Keşmir'e ulaşabilen Doğu Türkistan'lı göçmenlere göster­ miş olduğu ilgi ve yapmış olduğu yardımı zikretmek isterim. b) Göstermiş olduğu bütün yakın ilgisine rağmen gerek Keş­ mir ve gerekse Hindistan hükümetleri Doğu Türkistan'lı göçmenle­ re ancak transit geçip gitme kaydıyla sığınma hakkı tanımışlardır. Bu yüzden Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin bu konuda da teşebbüslerde bulunmuşlardır. c) Keşmir, Hindistan ve diğer Batılı ülkelerden tahsil yaşında çıkan Dogu Türkistanlı gençlere ücretsiz olarak eğitim imkanı sağ­ lanması konusunda da faaliyet gösterilmiştir. d) Bütün bunlann haricinde Mehmet Emin buğra ve İsa Yusuf Alptekin dağ yoluyla göç'e karar vermiş olan ve Tibet üzerinden Hindistan'a gelme ihtimali olan Kazak Türklerine yardım ulaştıra­ bilmek. şayet yardım ulaştırma imkanı olmadığı takdirde onlara Hindistan'a sığınma hakkının verilmesi için de gerekli ön teşeb­ büslerde bulunmuşlardır.


55

Bu faaliyetler sürdürülürken İsa Yusuf Alptekin, Kazak Türk liderlerinden Alibeğ Hakim, Hamza Uçar. Hüseyin Teyci ve Doğu Türkistan eski Genel Sekreter yardımcılarından Salis Emreoglu ta­ rafından imzalanmış bir mektup almıştır. Mektupta şöyle denil­ mektedir: "Şincang'daki (Doğu Türkistan'daki) Türk milletinin Ali Yük­ sek lideri Mehmet Emin Buğra ve İsa Bey başta olmak üzere diğer arkadaşlara selam, Ümid ederiz ki, Müslüman Pakistan devletine sağ salimen va­ sıl oldunuz. Sizin hareketinizden sonra 1 O'cu aylarda biz de 300 aile ile göç edip 3'cü aylarda sağ salimen Köşebeşim dağ eteklerine gelip Hüseyin Teyci ile buluştuk. Osman Batur ve Canım Hanlar da gelmek üzere. Onlar geldik­ ten sonra bir teşkilat kurup çıkarız. Sizlerden bir haber alabilmek gayesiyle Damollayı (Hoca'yı) gönderdik. Bizleri kalplerinizden çı­ karmadan dış ülkeler ile gerekli temaslarda bulunarak, bizi komü­ nist pençesinden kurtarmaya gayret etmenizi dileriz. Hepimiz bir Türk Balasıyız." Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin bütün bu işlemler­ le uğraştığı bir sırada Ladak'daki hemşehrilerinden Kazak Türkle­ rinin Tibet'e girmiş olduklarına dair bir telgraf almıştır. Bunun üzerine Buğra ve Alptekin Keşmir Başbakanı Şeyh Muhammed Abdullah, Başbakan Yardımcısı Gulam Muhammed Bakşı ve Keş­ mir'deki Hint Ordusunun Başkomutanı General Mahdey Singh'e 3.8. 1 95 1 tarihli aşağıdaki mektubu yazmışlardır: "Ekselans Şeyh Muhammed Abdullah, Ekselans Gulam Mu­ hammed Bakşi, · Muhterem beyler,

Saygılarımızı arz ederiz ki, Ladaktaki bir hemşehrimizden telgraf aldık. Lhasa (Tibet'in başkenti) hükümetine sığınarak Gur­ duk'a gelen bir grup Kazak Türklerinin buradan kaçarak Ladak sı­ nır kapısına gelmiş olduğu belirtilmektedir. Telgrafta kaydedildiği­ ne göre, bir Hint subayı bu kafileyi geri çevirmek için yola çıkmış­ tır. Bu kafile erkek, kadın ve çocuk olmak üzere 25 kişiden oluş­ maktadır. Bu insanlar kendi ana vatanlarını terketmek zorunda kalarak. Tibet'e gelip, Gurduk'ta yaşamaktaydı. C'in Komünist bir­ liklerinin buraya ulaşmış olmaları neticesinde, Hindistan'a sığına-


56

bilmek için bulundukları yerden ayrılarak Ladak sınır kapısına gelmişlerdir. Gerek sizler ve gerekse Hindistan hükümeti bizlere karşı çok müşfik davrandınız. Bize karşı gösterilen bu insani ilginin şu anda sınır kapısında olan felaketzedelere de gösterileceğinden eminiz. Bunlara Hindistana girme ve sığınma hakkının tanınması için yar­ dımcı olmanızı istirham ederiz. Eğer bu mümkün olmadığı takdir­ de, hiç olmazsa bunlara transit müsaade verilmesini rica ederiz. Bizi hayal kırıklığına uğratmayacağınızdan eminiz. Eğer bunlar iade edildikleri takdirde başına gelecek felaketi herhalde takdir edersiniz. Dolayısıyle, bunların hayatlarının kurtarılması için Hindis� tan'a sığınmalarına müsade edilmesini insanlık namına rica ede­ riz. "

İSA YUSUF ALPTEKİN'İN TEMASLARI Daha önce vermiş olduğumuz bilgilerden de anlaşılacağı gibi. Kökat sınır kapısından geçip sağ salimen Ladak'a, oradan da Sri­ nagar'a ulaşabilen Doğu Türkistanlı 798 göçmen vardı. Bu göç­ menlerin Yeni Delhi hükümetinin arzusu üzerine. Hindistan'ı ter­ ketmeleri gerekiyordu . Alibeğ Hakim. Hamza Uçar. Hüseyin Teyel ve Salis Emreoğlu Tibet sınırına geldikten sonra Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin'e hitaben mektup yazmışlar ve bu mektupta Osman Batur ile Canım Han'ı beklemekte olduklarını belirtmekteydiler. Demek bunların yakın bir tarihte Hindistan sı­ nır kapısına gelme ihtimali kuvvetli idi. Ladak'daki bir vatandaşı İsa Yusuf Alptekin'e telgraf çekip. 25 kişilik bir Kazak Türk kafile­ sinin Hindistan sınırına gelmiş olduğunu bildirmişti. Hindistan hükümeti ise. Kızıl Çinden bir protesto geldiği takdirde bu Kazak Türklerini Hindistana kabul veya transit olarak geçmelerine müsa­ de etmeyebilirdi. Dolayısiyle derhal gerekli tedbirlerin alınması icap ediyordu . Bu yüzden de İsa Yusuf Alptekin'in gerekli temas­ larda bulunabilmek için Suudi Arabistan. Mısır ve Türkiye'ye git­ mesi elzemdi. Bu durumları gözönünde bulunduran İsa Yusuf Alptekin yu ­ karıda adı geçen ülkelerin hükümetleriyle bizzat temas kurmak için bir seyahata karar vermiştir.


57

Yol hazırlığıyla meşgul olduğu bir sırada. Ladak'ta ticaretle meşgul olan Ahmet Tohti adındaki bir hemşerisinden mektup al­ mıştır. Mektupta kısaca şöyle denilmektedir: "Bu yıl takriben Mayıs aylarında Doğu Türkistan'dan kaçan 80 Kazak Türk'ü Ladak sınırına gelip. ilgililerden sığınma hakkı talep etmiş. ilgililer Kazak Türklerinin taleplerini Hindistan hükü­ meline bildirmiştir. Fakat Hindistan HükümeU onların bu istekle­ rini reddetmiş . Bunun üzerine bir grup Kazak Türk'ü büyük bir telaş ve kaygıya kapılmışlar. Zira bunları takip eden Kızıl Çin bir­ likleri yaklaşmaktayrnış. Mümkün ise Hindistan hükümeU ile te­ masa geçerek, bunların Hindistana kabulünü sağlamaya gayret ediniz. Aksi takdirde büyük bir felaket olacaktır. " Bu mektubu alır almaz İsa Yusuf Alptekin, yol hazırlığını ta­ mamlayarak 6.8. 1 9 5 1 tarihinde Hindistanın başkenti Yeni Del­ hi'ye gitmiştir. Delhi'de 8 gün kalan İsa Yusuf Alptekin bu zaman zarfında birkaç defa Hindistan Dışişleri Bakanlıgına giderek. ilgili­ lerle görüşmüş ve bu 80 Kazak Türküne de sıgınma hakkı verilme­ sini rica etmiştir. Hindistan Dışişleri Bakanlığındaki ilgililer: "Mehmet Emin Buğra, size ve sizlerle ayni zamanda Ladak'a gelen göçmenlere sığınma hakkı vermiş olduğumuz için Kızıl Çin hükümeli bizi protesto etti. Bu yüzden, sizlerle ayni zamanda Hin­ distan'a gelen göçmenlerin Hindistanı en kısa zamanda terketme­ lerini rica ettik. Eğer bu Kazak Türklerini de kabul edecek olur­ sak. Kızıl Çin ile olan ilişkilerimiz zedelenir" şeklinde cevap ver­ mişlerdir. Bunun üzerine İsa Yusuf Alptekin de Hindistan Dışişleri Ba­ kanlığındaki ilgililere şunları belirtmiştir: "Hint halkı. Doğu Türkistan'lılar gibi, esaretin binbir çeşit dert ve ızdıraplarını yaşayan bir millettir. Eğer Hint hükümeU bu göç­ menleri Kızıl Çin'e iade ettiği takdirde. bu göçmenlerin hepsi kur­ şuna dizilecektir. Bu haber Doğu Türkistan'da yayıldığı takdirde, onların kalbinde. Hint hükümetine ve milletine karşı, büyük bir infial uyandıracak ve Hint hükümetinin şerefi de lekelenecektir. Hint hükümetinin bu meseleyi tekrar gözden geçirmesini rica ede­ rim . " Hindistan Dışişleri Bakanlığındaki ilgililer, İsa Yusuf Alpte­ kin'le yapmış oldukları son görüşmelerinde:


58

"Biz meseleyi tekrar gözden geçirmeye karar verdik, siz de bunları kabu l edecek bir ülke arayın" demiştir. Bunun üzerine İsa Yusuf Alptekin 1 8.8. 1 9 5 1 tarihinde Yeni Delhi'den ayrılarak Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye'ye gitmek üzere Bombay'a gelmiştir. İsa Yusuf Alptekin Bombay'da bulunduğu bir sırada Mehmet Emin Buğra'dan 1 7.8. 195 1 tarihli aşağıdaki mektubu almıştır: "Ladak'tan gelen telgraf ve mektuplara bakılırsa, o gün sınır­ dan giren Kazaklar geri çevrilmiş. Biz bu haberi alıp çok üzülmek­ teyiz. Haberin doğru olup olmadığını bilmek için hükümet büyük­ leriyle görüşüp durumu anlamaya çalışacagız. Eger bu haber doğ­ ruysa, imkan dairesinde o biçarelerin hayatlarını kurtarmaya çalı­ şacağız." Bundan sonraki gelişmeleri Mehmet Emin Buğra'nın muhtelif tarihlerde İsa Yusuf Alptekin'e yazmış oldugu mektuplarından ta­ kip etmeye çalışalım: 28.8. 195 1

tarihli mektubu:

"Kazakların durumuyla ilgili olarak Başbakan Şeyh Muham­ med Abdullah ile görüştüm. Sınıra girmiş olan 1 0 0 kadar kişinin Srinagar'a getirilmesi hakkında emir vermiş olduğunu söyledi. Bunların Srinagar'a hareket ettiklerine dair daha bir haber gelme­ di. Geride daha gelen olup olmadığını bilmiyormuş. Fakat daha ge­ lecek olanlar varsa içeri almamak için karar verdik dedi. Şeyh Mu­ hammed Abdullah, sınıra girmiş olan 1 00 kişiyi Mekke'ye gönder­ mek için - Refugee Committee- (Keşmirdeki Türkistan Göçmenler Derneği) hareket etsin dedi. Bu konuyla ilgili olarak Hindistan hü­ kümetinden telgraf almış olduğunu bildirdi. Daha başka gelen olup olmadığını bilemediğim için fazla birşey söylemedim. " 28.8. 1 95 1

tarihli mektubu:

İkinci mektubumda Kazakların Mekke'ye gönderilmesi için hükümetin almış olduğu karardan söz etmiştim. Dün Hindistan Dışişleri Bakanlığından emir gelmiş. Mahiyeti - Kazakları Bombay yoluyla Mekke'ye göndermek için hareket ediniz- den ibaretmiş. Fikrime göre, Hindistan hükümeti Kazakları mutlaka dış ülkelere çıkarmak için hareket edecek. Suudi Arabistan hükümetinin bun­ ları kabul etmek ihtimali yok. Şayet Türkiye'ye gittiğinizde ciddi gi­ rişirseniz belki bir netice alabiliriz ümidindeyim. Şayet bu Kazak-


59

lann hayatiyle ilgili olarak herhangi bir teşebbüse geçtiyseniz beni de haberdar ediniz. " 2 1 .9 . 1 95 1

tarihli mektubu:

"Siz burada iken sınırdan geçen 95 Kazak kardeşimizin La­ dak'tan Keşmir'e hareket ettiğine dair haber geldi. Önceki gün Ladak'tan aldığımız telgrafa göre, içlerinde Delil­ han (Canaltay) da bulunan 200 kadar Kazak kardeşimiz sınırdan geri çevrilmiş. Delilhana 'hoşgeldiniz' diye telgraf çektim. Aynca sı­ ğınma hakkı için Hindistan hükümetiyle temas halinde olduğumu da bildirdim. Dün Şeyh Muhammed Abdullah ile görüşüp 'Delil­ han Hacı ve arkadaşlarına sığınma hakkı veriniz, onlar burada kalmadan Türkiye'ye gelip gidecekler. İsa Yusu f Bey bununla ilgili olarak Türkiye'ye gitmiş durumda' dedim. Şeyh Muhammed Ab­ dullah 'daha önce sınıra girmiş olan 95 kişinin dışında tekrar sını­ ra gelecek olanlann içeri alınmaması için karar alındı, bu yüzden ben kendi başıma müsaade veremem' dedi. Şimdi ben bu 200 kişi­ nin hayatını kurtarmak için Yeni Delhiye gidip elimden geleni yap­ maya çalışacağım. Hareket bizden. bereketi Allahtan. Sizden ricam. derhal Türkiye hükümetiyle temasa geçip bu bi­ çareler için hareket etmenizdir. Geçen sene göçmen kabulü için Türkiye hükümetiyle yapmış olduğumuz müracaata 'tetkik ediliyor' diye cevap geldi." 2 8 .9 . 195 1

tarihli mektubu:

"Daha önce yazmış olduğum gibi Delilhan ve Alibeğ (Hakim) li­ derliğinde sınıra gelen 200 kişiye giriş müsadesi alabilmek için 2 2 . 9. 1 95 1 tarihinde Yeni Delhiye geldim. Baş vezire (Hindistan Başbakanı Nehru kastediliyor) müracaat ettim. 9'cu ayın 24 ve 29'unda olmak üzere iki defa Dışişleri Bakanlığına gidip Naidu ha­ nımla görüştüm. Daha bir netice yok. Ciddi teşebbüsteyim. Her­ halde, o zavallıları ölüm tehlikesinden kurtarmak için Allah yar­ dımcı olur diye dua etmekteyim. Delilhan Hacılardan önce sınıra girmiş olan 95 kişinin başka­ nı Hüseyin Teyci, Sultan Şerif Teyci, Oraz Molla gibi Ürümçiden tanıdığımız arkadaşlarmış. Bunlar 1 7. 9 . 195 1 tarihinde Ladak'tan Srinagar'a hareket etmişler. Onlann Ladak'a gelip bana yazmış ol-


60

duklan mektupları aldım. Delilhan Hacı kendisi yalnız olarak La­ dak'a girmiş. Yeni gelen Kazaklar 25, 95 ve 200 olmak üzere top­ lam 320 kişiymişler. Arkadan gelen başka olmasa gerek. Şimdi bunlara yemek, içmek teminiyle. Hindistan'dan başka ülkelere göçetlirmek işi üzerimizdedir. Türkiye'de mutlaka bir neti­ ce almaya gayret ederseniz. Bu mektubu bitirmeden Delilhan Hacıdan telgraf aldım. Mahi­ yeti şu 'Çoluk çocuğum ve 200 kişiyle sınırda aç, sefil ve komünist tehlikesindeyiz. Mekke'ye gidebilmemiz için hareket etmemizi rica ederim' demektedir. Kendisine teselli mektubu yazacağım." 1 3. 10. 19 5 1

tarihli mektubu:

"Delhi'de 2 1 gün kalmak mecburiyeti hasıl oldu. Ama zahmete değer netice elde eltim. Hindistan hükümeli, şayet Keşmir hükü­ meli kabul elliği takdirde Delilhan başta 200 kişiye Hindistan'a girme müsaadesi verdi. Yarın Keşmir'e döneceğim. Şeyh Muham­ med Abdullah daha önceki konuşmamız sırasında 'Hindistan hü­ kümeti müsaade etliği takdirde biz de müsaade ederiz' demişti. Bunun için ümitliyim. Yalnız başına daha önce Ladak'a gelmiş olan Delilhan bundan 1 5 gün önce tekrar geri gönderilmiş. " Nitekim Hasan Oraltay 1 96 1 yılında yani bu olaydan tam 1 0 yıl sonra İzmir'de yayınlamış olduğu "Hürriyet Uğrunda Doğu Tür­ kistan Kazak Türkleri" adlı kitabının 197. sayfasında şöyle demek­ tedir: "MUCİZE . . . MUCİZE, 13. 10. 1 9 5 1 tarihinde Hindistan askerle­ ri bizim içeri girebilmemiz için izin çıktığını bildirdiklerinde sevin­ cimizin büyüklüğünden ne yapacağımızı şaşınnıştık. . . " Doğu Türkistan'lılar, bu mucizeyi insan üstü bir gayretle te­ min eden merhum Mehmet -Emin Buğra'yı şükranla anmayı bir va­ zife bilir.

2 1 . 10.1951 tarihli mektubu: "Delilhan ve Alibeğ başkanlığındaki 200 kişinin Hindistan'a girdiği haberi geldi. Herhalde bir aya kadar Keşmire gelirler. "

29. 10.1951 tarihli mektubu: "Delilhan ve Alibeğler başkanlığındaki 1 00 kişi uçakla getiril­ diler. Geri kalanlar da kara yoluyla getiriliyormuş . Gelenlerin vazi-


61

yeti çok perişan. Bilhassa Delilhan, iki kardeşi ve ailesi çok peri­ şan bir vaziyette. Hiç bir şeyleri yok. Mümkün olduğu kadar yar­ dımlaşıyoruz."

İSA YUSUF ALPTEKİN SUUDİ ARABİSTAN'DA Buraya kadar vemıiş olduğumuz bilgilerden de anlaşılacağı gi­ bi, binbir zorluklarla Hindistan sınırına kadar ulaşabilen Kazak Türkleri'nin durumu çok tehlikeliydi. Kızıl Çin birlikleri Kazak Türklerini kovalayıp gelmekteydiler. Kazak Türkleri'nin hür dün­ yaya açılan kapının eşiğinde tamamen imha olma ihtimali vardı. Kızıl Çin ile olan dostluk ilişkilerinin bozulmasını istemeyen Hin­ distan hükümeti Ka7..ak Türklerine sığınma hakkı vermeye yanaş­ mıyordu. Fakat İsa Yusuf Alptekin Delhi'de Hindistan Dışişleri Ba­ kanlığı yetkilileriyle yapmış olduğu görüşmeden sonra , durumu tekrar gözden geçirmeye karar verdiklerini belirtmek suretiyle tu­ tumlarını biraz yumuşatıruşlardır. Nitekim, bilahare Hindistan sı­ nırına gelen ilk Ka7..ak Türk kafilesine sığınma hakkı vermişlerdi. Fakat arkadan daha gelenler olabilirdi ve gelmişlerdi de. Onlara Hindistan hükümeti bu sıgınma hakkını ancak transit geçip gitme kaydıyla verecekti. Zaten Hindistan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, İsa Yusuf Alptekin'e, her ihtimale karşı bu Ka7..ak Türkleri'ni kabul edecek bir ülke aramasını tavsiye etmiş bulunuyordu. İsa Yusuf Alptekin'in seyahatinin asıl maksadı da buydu. Ama hangi ülke Kazak Türklerini kabul edecekti? İlk akla gelen ülkeler Suudi Ara­ bistan, Mısır ve Türkiye idi. İsa Yusuf Alptekin'in gitmeyi kararlaş­ tırdığı ülkeler bunlardı. Fakat Mehmet Emin Buğra. İsa Yusuf Alp­ tekin'e yazmış olduğu mektuplarının birinde Suudi Arabistan'ın Ka7..ak Türklerini kabul etme ihtimalinin hemen hemen yok oldu­ ğunu belirtmişti. Mısır'ın tutumu belli değildi. Türkiye ise, daha önce yapılan bir müracaata "tetkik ediliyor" diye cevap vermişti. Herşeye rağmen İsa Yusuf Alptekin'in bu ülkelere giderek ciddi te­ şebbüse geçmesi lazımdı. Zaten Mehmet Emin Buğra da sınırda tamamen imha olma tehlikesiyle yüz yüze kalan Kazak Türklerini kast ederek, İsa Yusuf Alptekin'e "bu biçarelerin hayatını kurtar­ mak için mutlaka netice almaya çalışınız" demiyor muydu? İsa Yusuf Alptekin mutlaka bir netice alabilmek maksadıyla 6 . 9 . 1 9 5 1 tarihinde Suudi Arabistan'a geçerek, Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu Melik Abdülaziz ve Emir Faysal'ı ziyaret ede­ rek, o ana kadar Suudi Arabistan'a iltica eden Doğu Türkistanlıla­ ra göstermiş olduğu sevgi, şefkat ve ilgi için teşekkür edip, Kızıl


62

Çin istilasına ma­ ruz kalan Dogu Türkistan'daki du­ rum hakkında bilgi verdikten s onra. Hindistan sırunnda tamamen imha ol ma t e h l i ke s iy l e karşı karşıya kalan Kazak Türkleri'nin de göçmen olarak Suudi Arabis tan'a kabulünü rica et­ miştir. Melik Abdülaziz "durumu tetkik et­ tirip size cevap ve­ reyim" demiştir. Ne var ki İsa Yusuf Alptekin Suudi Arab istan'da b u Mısır'da eski başbakanlardan Ali Mahir Paşa ile ( 1 95 1 ) lundugu sürece bu ricasına bir cevap alamamıştır. Vakit kaybetmemek için derhal Mı­ sır'a geçmiştir. Mısır hükümetine de aynı ricada bulunmuştur. Suudi Arabistan hükümeli, Büyükelçiliği kanalıyla 1 9 . 6 . 1 952 tari­ hinde vermiş olduğu cevabında şöyle demekteydi: "Mısır'daki Milliyetçi Çin Büyükelçiliği, Doğu Türkistan Müslümanlarının lideri İsa Yusuf Alptekin: Suudi Arabistan'a göçmen göndermesi hususunda ısrar etmemesi­ ni kendilerine iletmenizi rica ediyoruz." Burada şu hususun da belirtilmesi gerekir ki, Mehmet Emin Buğra'dan gelen mektuplara bakılırsa. Hindistan'a sığınan Kazak Türkleri'nin durumu çok ağırdı. Bu yüzden İsa Yusuf Alptekin, Suudi Arabistan'da bulunduğu sıralarda, oradaki yurttaşlarından Kazak Türklerine ellerinden gelen yardımı yapmalarını önemle rica etmiştir. Aynca. İsa Yusuf Alptekin Türkiye'den Hindistan'ın baş­ kenti Delhi'ye geldikten sonra, Ali Beğ Hakim ve Hamza Uçar im­ zalariyle almış olduğu 1 2 . 5 . 1 9 52 tarihli mektupta Kazak Türkleri­ nin çok perişan durumda olduğu ifade edilip şöyle denilmektedir:


63

"Hakiki va ­ tan ve millet se­ ver İsa Bey haz­ retlerine, Candan se­ lamlarımızı yol ­ larız. Vatan ve milleti komü ­ n i s tlerin z u l ­ münden kurtar­ mak için gece ve gündüz d e m e ­ den sarf etmekte olduğunuz çaba ­ ların semeresini Alla h verecektir. Fakir mes ­ lekdaşlarınız si ze uzun ömür ve hizmetlerinizde başarılı olmanızı Ulu Tanrıdan di­ leriz. Son nefesi­ nize kadar va tan ve millet için ça lışmak sizin için Mısır başbakanı Nahhas Paşa ıle ( 1 95 1 ) Kahıre'de hem farz ve hem de bir borçtur. Sizin çizmiş olduğunuz yoldan yürümek de bizler için bir farz ve borçtur. Biz fakir kardeşleriniz parasız olup, sizi dört gözle beklemekte­ yiz. Benim elime bakan 1 50 kişi var. Hiç birinin parası yok. Bun­ ları listeye dahil edip acele gönderilmesi için hareket ediniz. Bun­ ların yol masrailan için de paralan yok. Gariplerinizi zor durumdan kurtarmak için Kalkütta, Bombay ve Delhi'deki Müslümanların bu seneki zekatlarını alabilmek mak­ sadiyle garipleri namından bir müracaatta bulunursanız, diye. Ve­ fakar meslekdaşlanmz, Ali Beğ, Hamza. "


64

Kahire'de toplanan dünya Müslüman Liderler Konferansı'nda ( 1 951 )

Suudi Arabistan'daki Doğu Türkistan'lılar o dönemlerde için­ de bulundukları zor şartlara rağmen, aralarında toplamış oldukla­ rı 2980 Riyalı 23. 10. 1 952 tarihinde Hindistan'daki Kazak Türkleri­ ne göndermişlerdir. 1 980 Riyal karşılığı 14.276 Rupee 34 1 Kazak Türküne dağıtılmıştır.

İSA YUSUF ALPTEKİN TÜRKİYE'DE Mısır hükümetinden de olumlu bir cevap alamayan İsa Yusuf Alptekin 6. 1 . 1 952 tarihinde buradan ayrılarak, Türkiye'ye geçmiş, bu ara Hindistan'ın Keşmir eyaletinden göçederek Türkiye'ye gel­ miş olan Mehmet Emin Buğra ile birlikte, Kazak Türklerinin iskanlı göçmen olarak kabulü için sırasıyla devrin TBMM Başkanı Refik Korallan, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, Maliye Bakanı Ha­ san Polatkan, Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri. Gümrük ve Tekel Bakanı Sıtkı Yırcalı, Ticaret Bakanı Muhlis Ete, Toprak ve İskan Genel Müdürü Haşim İşcan; Milletvekillerinden Said Bilgiç, Remzi Oğuz Ank. Milliyetçiler Derneği Başkanı Haluk Karamağralı gibi kimselerle görüşmeler yaparak. onların yardımlarını rica etmiştir.


65 •

Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin Kazak Türklerinin iskanlı göçmen olarak Türkiye'ye kabulü için Türk basınıyla da devamlı temas ederek, beyanatlar vermişlerdir.

PAKİSTAN'DAKİ KAZAK TÜRKLERİNİN İSA YUSUF ALPTEKİN'İ TEBRİKLERİ Nitekim, Pakistan'daki Kazak Türkleri bu sevinçlerini İsa Yu­ suf Alptekin'e yazmış oldukları 1 . 7 . 1 9 52 tarihli mektuplarında şöyle ifade etmektedirler: "Alicenap, Ali Mertebe, Sahibi İzzet Kaidul Millet Haci İsa Yu­ suf Alptekin Hazretlerine. Seyahatinizden başarılı olarak Keşmir'e dönmüş olmanızdan son derece memnun olduk. Kavim ve milletiniz için, ezilen vatan­ sız kardeşlerinizin geleceği, saadeti ve çeşitli memleketlerde peri­ şan bir vaziyette yaşamakta olan milletimizin namusunu korumak için sarfetmiş olduğunuz gayretleri yazıp bitirmek mümkün değil­ dir. Bunun için biz, Pakistan'da yaşamakta olan Kazak kardeşleri­ niz ve Encümen-i Şarki Türkistan Kazak Muhacirin-Peşavur Ce­ miyeti namından size bütün kalbimizle şükranlarımızı arz ederiz. Saniyen Pakistan'daki Kazak vatandaşlarımızın daima Türki­ ye'ye gidip yerleşebilme arzusunda oldukları size malum. Bunun için de Türkiye hükümetinin göçmen kabul edeceğine dair almış olduğu karar bizleri son derece sevindirdi. Bunu bir nimet diye ka­ bul edip, sizi de tebrik ederiz. Malum olduğu veçhile Pakistan'daki muhacirlerin durumları o kadar iyi olmadığı gibi % 95'nin yol masrafı için sarf edeceği parası yoktur. Bu hususta faaliyet göstermenizi rica ederiz. Eğer yol mas­ rafı meselesi halledilecek olursa, Pakistan'daki bütün hemşehrile­ rimiz Türkiye'ye gidecektir . . . Hürmetlerimizle Haci Osman (Taşdan) , Haci Hamza, Atayi Han, Haci Kayum­ molla, Ali Haci, Halife (Altay)" Pakistan'daki Kazak Türkleri biran önce Türkiye'ye göçetmek arzusundaydı. Çünkü Pakistan'daki Komünist Çin Büyükelçiliği buradaki Kazak Türkleriyle temas kurup, onları tatlı vaadlerle kendi sinsi emellerine alet etmeye başlamıştı .


66 •

Nitekim Peşavurdaki Encümen-i Şarki Türkistan Kazak Muhacirin Peşavur cemiyeti İsa Yusuf Alptekin 2 . 9 . 1 953 tarihinde yazmış oldugu aşağıdaki mektubunda bu tehlikeyi bariz bir şekil­ de dile getirmektedir: "Muhterem liderimiz İsa Yusuf Bey. Selamdan sonra istirhamımız şu ki, Hacı Hamza. Halife (Altay) adlı iki kişi aracılığıyla 1 .9. 1 953 tarihinde Karaçi'deki Türkiye Bü­ yükelçiliğine gidip. Türkiye'ye gitmek için iskanlı göçmen meselesi­ ni görüştük. En kısa zamanda Türkiye'ye gitmek arzusunda oldu­ ğumuzu belirttik. İlgililer, durumu Türkiye Dışişleri Bakanlığına intikal ettireceklerini bildirdiler. 'Mehmet Emin Hezretim (Buğra) ve İsa Yusuf Alptekin kanalıyla müracaUarınızı yapın' dediler. Biz Hezrelim (Mehmet Emin Buğra) yazdık. Sizden de bu hususta yar-· dımcı olmanızı rica ederiz. Çünkü, Pakistan'da bir taraftan iktisadi müşkülatlar ve diğer taraftan komünist çin elçiliğinin propagandaları bizleri son derece tedirgin etmektedir. Bu sene 1 Ekim tarihinde Çin Halk Cumhuri­ yeli'nin kuruluşunun 5. yıldönümü kutlanacakmış. Komünist Çin Elçiliği bütün Doğu Türkistanlılara davetiye gönderdi. Yol masraf­ lariyle otel. yeme, içme masraflarını da üzerlerine alıyorlar. Bizim Türkiye'ye gitmekteki maksadımız komünistlerden kurtulmak idi. Eğer Türkiye'ye gidememe gibi bir durum hasıl olursa iktisadi du­ rumları bozuk olanların komünistlere aldanma ihtimali vardır. Formoza yardımı hususunda bir cevap gelmedi. Bu hususta zatıalinizden ricada bulunmuştuk. Herhalde cenabı alilerinden ri­ camız şu ki, Pakistan'daki bu muhacirler hakkında bir çare düşü­ nünüz . . . Hürmeilerimizle Haci Hamza, Halife (Altay)"

İSKANLA İLGİLİ YAZIŞMALAR Hindistan, Pakistan ve Suudi Arabistan'a sığınan toplam 1 850 Doğu Türkistanlı'nın iskanlı göçmen olarak Türkiye'ye kabullerine karar verilmişse de, gerek Yeni Delhi'deki ve gerekse Karaçi'deki Türkiye Büyükelçiliklerinin iskanlı göçmen olarak Türkiye'ye gide­ cek olanlar hakkında gerekli tahkikatı yapması gerekiyordu . Bu­ nun için de Karaçideki Türkiye Büyükelçiliği İsa Yusuf Alptekin'e yazmış olduğu 28.6. 1 952 tarih ve 1 46/22 sayılı yazısıyla bu hu-


67

susta yardımcı olmak üzere, tamamiyle itimada layık bir veya bir kaç kişinin adresini talep etmiştir. ·

Hindistan'daki göçmenler hakkında Yeni Delhi'deki Türkiye Büyükelçiliği ise bu husustaki bilgileri doğrudan doğruya İsa Yu­ suf Alptekin'den almaktaydı.

İSA YUSUF ALPTEKİN TÜRKİYE'YE YERLEŞİYOR İsa Yusuf Alptekin Doğu Türkistan'ın Komünist Çin istilasına uğramasından önce ve sonra dış ülkelere sığınan soydaşlannın ço­ ğunluğunun Türkiye'ye gelip yerleşmesinden sonra, kendisi de ai­ lesiyle birlikte Haziran 1954 tarihinde Türkiye'ye gelip yerleşmiş­ tir. 27 Kasım 1 957 tarihinde serbest göçmen olarak Türkiye va­ tandaşlığına müracaat etmiş ve bakanlar kurulunun 4 Aralık 1957 tarih ve 1 7 1 2 - 1 958- 1 1 1 26 sayılı karariyle Türk vatandaşlığı­ na kabul edilmiştir.

Bağdat Konferansı'nda M. Emin Buğra ile


68

HİCAZ

KARARI

O dönemin şartlarına uygun takip edilmesi gereken yeni siyasi yolu belirleyebilmek maksadiyle muhaceretteki Doğu Türkistanlı­ lar 1 Eylül 1954 tarihinde Suudi Arabistan'ın Taif şehrinde bir ku­ rultay tertip etmişlerdir. Gündeme alınan en önemli iki mevzu ise şunlardan ibaret idi:

1 - Doğu Türkistan istiklal davasının canlandırılması ve bu husustaki faaliyeUerin tesbiti, 2- Milliyetçi Çin ile münasebette bulunup bulunulmaması. Beş gün devam eden müzakerelerden sonra Doğu Türkistan'a sembolik anlamda olsa bile istiklal tanıması için Milliyetçi Çin ile yü rü tülecek müzakereler katiyet kesp edene kadar hiçbir Do gu Türkistanlı'nın Taipehi hükümetiyle münasebette bulunmaması kararlaştırılarak 6 Eylül 1 954 tarihinde aşağıdaki tarihi karar alırunıştır: "İstiklal davasını canlandırmak, hür dünya devleUerinin des­ teğini sağlamak, Doğu Türkistan'daki Kızıl Çin mezalimini dünya kamuoyuna duyurmak mesuliyeti muhaceretteki biz Doğu Türkis­ tanlılar'ın üzerine düşmektedir. Bunun için Milliyetçi Çin ile mü­ zakere masasına oturup, yurdumuzun istiklalini ona tanıtmak, eğer Milliyetçi Çin yurdumuzun istiklalini tanımadığı takdirde, meseleyi Birleşmiş Milletlere götürüp, Milliyetçi Çin'i yurdumuza istiklal tanımaya mecbur etmek için, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin, iki nefer milli liderimizi: biz Hicaz Kurultayına ka­ tılan delegeler, yurdumuzdaki 8 milyon, dış ülkelerdeki 1 O bin Do­ ğu Türkistanlı namından vekil tayin ettik. Bu iki milli liderimizin, bu husustaki her bir sözü bütün Doğu Türkistanlılar'ın sözü, bü­ tün faaliyeUeri umum Doğu Türkistanlılar'ın faaliyetidir diye kabul ederiz. Bu vekaletname iki adet yazılmış olup, bir adedi Mehmet Emin Buğra ve bir adedi de İsa Yusuf Alptekin beylere takdim edil­ di. Her iki adedi eşit güçtedir." Yurttaşlarından almış olduğu bu yetkiyle İsa Yusuf Alptekin, kendisinden önce serbest göçmen olarak Türkiye'ye gelip yerleşen mücadele arkadaşı Mehmet Emin Buğra ile birlikte Milliyetçi Çin ile müzakerelere girişmiş, fakat Milliyetçi Çin'in sembolik anlamda dahi olsa Doğu Türkistan'ın istiklalini tanımayı kabule yanaşma­ masından sonra, yurttaşlarım Milliyetçi Çin ile hiçbir surette ilişki kurmamaya davet ederek. bu ülkeyle olan görüşmeleri kesmiştir.


1 960'da Hindistan'da toplanan Asya-Afrika Ü lkeleri Konferansı'nda M.Emin Buğra ile

Daha sonra, vatan ve milletini seven, davasına baglı, fedakar ve vefakar vatandaşlarının maddi ve manevi destek ve yardımlariy­ le Dogu Türkistan'ı, Dogu Türkistan davasını ve Komünist Çin is­ tilası altında kalan Dogu Türkistan'daki gerçek durumu , Türk, İs­ lam ve Batı kamuoyuna duyurmaya çalışmış, bu meyanda pek çok ülkelere seyahat etmiş, uluslararası toplantılara katılmış, pek çok devlet büyüklerine muhtıralar takdim etmiş, beyanatlar vermiş, makaleler, broşürler ve kitaplar yayınlamıştır. 1 960'da Mehmet Emin Buğra büyük fedakarlıklara katlanarak 'Türkistan" 'Türkis­ tan Sesi" ve İngilizce "The Voice of Turkestan" ismindeki dergileri çıkararak Dogu Türkistan davasını Türk, İslam ve Batı kamuoyu­ na duyurmaya çalışmıştır. Bunların ilki İstanbul'da 1953 yılında altıncı sayısına kadar: ikincisi Ankara'da 1 956- 1957 yıllan arasın­ da 1 1 . sayısına kadar; ve üçüncüsü yine Ankara'da, ayrıl dönemde 3. sayısına kadar çıkanlmıştır. Bu neşriyata muvazi olarak Kahi­ re'de Mehmet Emin İslami ile İbrahim Vasıli adlanndaki Dogu Türkistanlı aydınlar tarafından 1 953 yılında yayınlanan Savt-ül Türkistan adlı dergi, Arapa alemine hitap eden tek süreli Doğu


70

Mogadişu lslam Konferansı'na katılan delegelerle birlikte ( 1 963)

Türkistanlılar'ın yayını olarak hatırlanacaktır. Muhaceretle Doğu Türkistanlılarca gerçekleştiıilen başka eserlerle birlikte sözünü et­ tiğimiz bu süreli yayınlar Doğu Türkistan Türklerinin var olma mücadelesinin birer belgesi olarak dünya kütüphaneleıini süsle­ mekte ve Doğu Türkistan hakkında yabancılar tarafından yazılan birçok esere konu teşkil etmektedir. 1 960 yılından sonra "Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyetinin" kurulmasından sonra bu faaliyetler daha da kesif bir şekilde de­ vam ettirilmiştir. Bu meyandaki çalışmalar hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler 1 972 yılında yayınlanan "Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti Neler Yaptı" adlı broşüre ve İsa Yusuf Alpte­ kin'in 1 9 74 yılında neşretmiş olduğu "Doğu Türkistan insanlıktan Yardım İstiyor" adlı kitaba müracaat edebilirler. Bu çalışmalar, Doğu Türkistan milli mücahidi, devlet adamı, tarihçi, edip ve şaiıi olan Mehmed Emin Buğra'nın 1 4 Haziran 1 9 65 tarihinde Allah'ın rahmetine kavuşmasından sonra, yine yurttaşlarının ı:naddi ve manevi desteğiyle İsa Yusuf Alptekin tara­ fıı1dan devam ettiıilmiştir. Mehmet Emin Buğra'nın vefatından sonra İsa Yusuf Alptekin Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyetinin başkanlığına seçilmişti.


71

Ne var ki, İsa Yusuf Alptekin 1 978 yılında geçirmiş olduğu trafik kazasından sonra, uzun süre hastahanede kalniış, ayağı kırılmış ve gözleri tedrici olarak acizlemiştir. Bunun üzerine faal bir görev olan cemiyet başkanlığından çekilmiştir. 28.6. 1 979 tarihinde Do­ ğu Türkistanlılar arasında yapılan bir özel toplantıda yurttaşlar o sırada ikinci başkan olan Hacı Osman Taşdan'ın cemiyet başkan­ lığına getirilmesini ittifakla kabul etmişlerdir. Haci Osman Taş­ dan'ın bu görevden ayrılmasından sonra da, 22 Aralık 1 987 tari­ hinde yine Doğu Türkistan ileri gelenlerinden Abdülveli Can Doğu Türkistan Göçmenler Derneğinin başkanlığına seçilmiştir. Abdül­ veli Can halen bu görevi başarıyla sürdürmektedir. Mayıs 1 987 ta­ rihinden itibaren "Doğu Türkistan" adlı bir aylık gazete çıkarmaya başlayan Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti, Doğu Türkistan ta­ rihini, kültüıiin ü ve Doğu Türkistan'daki gerçek durumu Türk ka­ muoyuna tanıtmaya çalışmaktadır. İsa Yusuf Alptekin'den azami derecede faydalanmak isteyen çoğu Doğu Türkistanlı yurttaşlar. onun riyasetinde 1984 yılından

Suudi Arabistan Kralı Faysal'a, Türkiye'ye geldiği zaman Doğu Türkistan konusunu anlatırken ( 1 965)


72

itibaren "Doğu Türkistan'ın Sesi" adlı Türkçe, İngilizce ve Arapça olmak üzere ü ç dilde bir dergi çıkarmaya başlamıştır. İsa Yusuf Alptekin, kendisinden sonra da muhacerette Doğu Türkistanlı­ lar'ın çalışmalarının devamlılığını sağlamak üzere "Doğu Türkistan Vakfı"nı da gerçekleştirmiştir. Ne var ki, son dönemde yaşının iyice ilerlemiş olması, gözleri­ nin tedrici olarak zayıflaması ve aktif faaliyetlere katılamaması ne­ deniyle İsa Yusuf Alptekin Vakfın başkanlığından ayrılmıştır. Vak­ fın Kurucular Heyeti 1 986 yılında İsa Yusuf Alptekin'in riyasetinde yapılan bir toplantıda aslen Doğu Türkistan'lı olan Emekli General Mehmet Rıza Bekin'i Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanlığına seçmiş­ tir. İsa Yusuf Alptekin, Vakfın Kurucular Heyetinin umumi arzusu üzerine Doğu Türkistan Vakfının fahri başkanı olarak kalmayı ka­ bul etmiştir. Mehmet Rıza Bekin halen bu görevi sürdürmeye ça­ lışmaktadır. Doğu Türkistan Vakfı, muhaceretteki Doğu Türkistanlılar'ın maddi ve manevi destekleriyle 6 Nisan 1 988 tarihinde istanbul'da "I. MilleUerarası Doğu Türkistan Kültür ve Tarih Semineri"ni tertip etmiştir. Türkiye, İslam alemi ve Batı ülkelerinden gelen pek çok ilim adamlarının katıldığı bu seminer Doğu Türkistan'ın her yönü ile tanıtılabilmesi için çok faydalı olmuştur.

AFGANİSTAN'A GÖÇ EDEN DOÖU TÜRKİSTANLILAR'IN TÜRKİYE'YE YERLEŞMESİ Komünist Çin hükümeti 1 959 yılında almış olduğu bir karar­ la, eskiden yabancı uyruklu olup çeşitli sebeplerle kendi memleke­ tine dönemeyip Doğu Türkistan'da çoluk çocuk sahibi olan kimse­ lerin, arzu ettikleri takdirde Doğu Türkistan'dan ayrılabileceklerini bildirmiştir. Bu fırsattan faydalanan takriben 600 kadar Doğu Türkistanlı, sülalelerinin Afgan uyruklu olduğunu ileri sürüp, zor­ lu bir yolculuktan sonra 1 960- 1 96 1 yıllarında Afganistan'a ulaş­ mışlardır. Ne var ki aslen Türk olan bu Doğu Türkistanlılar, süla­ lelerinin Afgan uyruklu olduğunu ispat edemeyince, Afgan hükü­ meti bunların büyük bir kısmını geri çevirmeye karar vermiş tir. Bunun üzerine başta Abdulvelihan Hoca, Mehmet Kasım Cantürk, Mırgıyaz Ali, Mirahmet Batur, Hüseyin Hazineci ve Mahmut De­ mirci gibi Doğu Türkistanlılar İsa Yusuf Alptekin'e mektup yazıp, durumu bildirmiş ve Türkiye'ye gidip yerleşmek arzusunda olduk­ larını ifade etmişlerdir.


73

Derhal gerekli teşebbüslere giri­ şen İsa Yusuf Alp­ tekin o dönemler­ de Başbakan olan Sayın Süleyman Demirel başta o l ­ m a k üzere Türk hükümet ileri ge­ lenleriyle görüşe­ rek, Afga n i s ­ tan'daki Dogu Türkistanlılar'ın Afgan hükümeti tarafından geri çevrilmesini önle­ onların miş , i s kanlı göçmen olarak Türkiye'ye yerleşmeleıi husu Başbakanlığının ilk yıllarında Süleyman Demirel'le sunda karar aldır­ mış ve özel uçaklarla Türkiye'ye getirilmesini saglamıştır. Böylece Afganistan'daki Doğu Türkistanlılar da ilk kafile 1 965 ve ikinci kafile 1 967 yıllarında olmak üzere iki kafile halinde Tür­ kiye'ye getiıilip Kayseıi'de kendileıine tahsis edilen evlere yerleşti­ rilmişlerdir. Kayseıi'de halen Türkistan Mahallesi olarak bilinen bu semt­ te, bugün takıiben 1 00 hane ve 700 nüfuslu Dogu Türkistanlı var­ dır. Kayseıi'de yerleşik bu Dogu Türkistanlılar 1 970'li yıllarda kül­ türel ve sosyal degerleıini koruyup geliştirmek, kendi aralarındaki birlik ve beraberligi sağlamak için çeşitli dernekler kurmuşlarsa da, bu dernekler yeterli derecede maddi imkanlar elde edemedikle­ rinden istenilen çapta faaliyetlerde bulunamamışlardır. 1 980 ön­ cesi Türkiye'de mevcut siyasi gerginlik ortamında bu dernek.lelin yöneticileri Komünist yeraltı (özellikle Maocu) terör örgütlerinin saldırılarına hedef olmuş ve neticede faaliyetleıine ara vermek zo­ runda kalmışlardır. Bugün muhacerette 75 bin kadar Dogu Türkistanlı oldugu tahmin edilmektedir. Bu Doğu Türkistanlılar'ın yurtlarından ayrıl-


74

malarının bir maksadı vardı. Bu maksadı Dogu Türkistan milli mücahitlerinden Mehmet Emin Bugra şu veciz sözlerle ifade et­ mişti: 'Vatan için vatandan ayrılıyoruz" . Çiang Kay Şek'in ordularını mağlup edip, Doğu Türkistan'ın kapısına dayanmış olan Komünist Çin kuvvetlerini durduracak ne ordumuz vardı ne de silahımız. Doğu Türkistan'daki Milliyetçi Çin birlikleri Komünistlere teslim olma karan almışlardı. SSCB, Doğu Türkistan halkının herhangi bir direnme hareketine müsaade et­ meyeceğini ilan etmişti. Diğer komşu devletler bizleri destekleye­ cek durumda değildiler. Hür dünya devletleri ise tamamen ilgisiz kalmışlardı. İşte bu zor şartlar altında Doğu Türkistan'ı terk edip hür dünyada tali mücadele yapmaya karar verilmişti. Bu tali mü­ cadelelerden biri de hür dünyadaki basın ve yayın hürriyetinden yararlanarak. Doğu Türkistan'ı, halkımızın gerçek durumunu , on­ ların dert ızdırap ve feryatlarını dünya kamuoyuna duyurabilmek idi. Aziz Türkiyemiz'de bu imkanları fazlasiyle bulduk ve bir yerde bugün tamamen imha olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Doğu Türkistan halkının feci durumunu Türk. İslam ve Batı kamuoyuna kısmen duyurmaya çalıştık. Ne var ki , gün geçtikçe daha da derlenip toparlanıp. omuz omuza verip Doğu Türkistan davasına dört elle sarılacağımız yer­ de, Türkiyemiz'in bize bahşetmiş olduğu imkanları Doğu Türkis­ tan davası doğrultusunda yeteri derecede yararlı bir şekilde kulla­ namadık. Bugün Doğu Türkistan halkı tamamen imha olma tehlikesi al­ tında yaşamaktadır. Komünist Çin yöneticilerinin bugün Tianan­ men meydanında yapmış olduğu katliam. ülke çapında infaz et­ mekte olduğu idamlar. yapmakta olduğu tutuklamalar ve sürdür­ mekte olduğu insan avı tam 40 yıldan beri Doğu Türkistan'da de­ vam ettirilmektedir. Eğer muhaceretteki Doğu Türkistanlılar güçlü bir teşkilat. program ve liderlik kadrosu etrafında birleşerek: devamlı değiş­ mekte olan dünya siyasetine uygun bir strateji çizerek: 'Vatan İçin Vatandan Aynlmış" olduklannı hatırlayarak, Doğu Türkistan hal­ kının tamamen imha olmasının önünü almaya çalışmayacak olur­ larsa, kıyamet günü bunun hesabını asla veremeyeceklerdir.


75

Pakistan Devlet Başkanı Eyüp Han ile

Ne yazık ki, ne Türk, ne İslam alemi ve ne de Batı ülkeleri mu­ hacereUeki Doğu Türkistanlılar'ın feryatlarına maalesef pek kulak asmamışlardır. Bu durum Komünist Çin yöneticilerine Dogu Tür­ kistan halkını istediği gibi imha etme fırsatını vermiştir. Pekin'de yapılan vahşi katliamı bizzat kendi gözleriyle gören pek çok kişiler şimdi bize hak vermek zorunda kalmışlardır. Böyle bir katliamdan sonra bize hak verilmiş olması aslında çok acıdır. Eğer Türk, İslam ve Batı kamuoyu muhaceretteki Doğu Türkistanlı'nın feryatlarına zamanında gerekli duyarlılığı göstermiş olsalardı, belki bugün Pe­ kin'de yapılan vahşi katliamın, ülke çapında sürdürülmekte olan tutuklamaların, idamların ve insan avının önü de alınmış olurdu . Ümit ederiz ki, Çin'deki son gelişmeler içimizdeki Komünist Çin sempatizanlarının da aklım başına getirir. "Çin'i darıltmaya­ lım" gibi bahanelerle eli karılı Çin'li yöneticilerle kucak kucağa do­ laşan bu sempatizanlar, Doğu Türkistan halkının insanca yaşama arzusuna bile karşı çıka gelmişlerdir. Hiç kimse Komünist Çin yö-


7fı

Endonezya Dışişleri Bakanı Adam Malik ile Cakarta'da ( 1 970)

neticileriyle diyalog kurulmasına karşı değildir. Elbette diyalog ku­ rulmalıdır. Çünkü Doğu Türkistan Komünist Çin idaresi altında­ dır. Ama bu diyalog sadece Dogu Türkistan halkının bekası ile ilgi­ li olmalıdır. Bugün ölüm kalım mücadelesi vermekte olan Doğu Türkistan halkı, bunun dışındaki her türlü diyalogu bir "hiyanet" olarak telakki eder. Türkiye'deki mücadelesini ise !. Y.Alptekin'in 1 9 74 yılında kale­ me aldıgı "Dogu Türkistan insanlıktan Yardım İstiyor" adlı esere bir "takdim" yazısı yazan Abdullah Yaman şöyle özetlemiştir:

1949 yılında komünistlerin Doğu Türkistan'ı işgalinden sonra, Hindistan'a iltica eden ve bilahere Türkiye'ye gelip yerleşen İsa Alptekin, faaliyetlerini daha ziyade, Türkistan'ın tanınması ve bi­ linmesi hedefine yöneltmiş. bu münasebetle, birçok beynelmilel kongreye katılrruştır. Hür dünya ülkeleri ve beynelmilel teşekkül­ lerle münasebetler temin etmeye ve bunlar aracılığı ile, Doğu Tür­ kistan Davası'nın. Birleşmiş Milletler'e intikal ettirilmesine çalış­ rruştır.


77

1

( ( \(

(

.r�>>

Amerika'daki Türkistanl ı lar Cemiyeti tarafından verilen yemekte konuşurken (New York, 1 9 70)

Dogu Türkistan'daki faaliyetleri de dahil,

1 926 yıllarından beri

bitmeyen bir sabır, irade ve metanetle devamlı bir mücadele içinde b ul unmu ş tu r .

Bu

mücad elesinde

maddi

ve

manevi

hiçbir

fedakarlıktan çekinmemiş , çeşitli külfet ve mahrumiyetlere katlan­ mıştır. Çin ve Ruslar tarafından çıkarılan bütün engel ve zorlukla­ ra cesaretle karşı koyan İsa Alptekin, Türkistan'ın dünyaya tanıtıl­ ması hususunda, birçok tehlikeyi de göze almıştır. Kendisine yö­ neltilen tehdit, teklif ve taltif gibi, düşman manevralarının ağına düşmemiştir. İsa Alptekin Beyefendi: Doğu Türkistanlıların, kanla boğulan hürriyet ve istiklal mücadelelerini, diplomasi alanında duyurmaya çalışan bir mücahittir. Onun, bu mücadelesindeki hedeflerini şöy­ le tesbit edebiliriz: a- İslam dünyası ve Türkiye dahil, hür dünyanın yardımını te­ min ederek mazlum, mahkum ve sahipsiz Doğu Türkistan'ın esa­ retten kurtulmasını sağlamak. b- Bütün dünyaca unutulan. gözlerden uzaklaştırılan Doğu Türkistan'ı dünyaya tanıtmak.


78 c- Başta Batı Türkistan olmak üzere, Sovye t Rusya'nın esareti altında bulunan esir Türk ülkele­ rinin kurtu luşu için faydalı ol­ mak.

d- Komünizm tehlikesinin ve­ hametinden bü­ l ün milletleri ve b ilhassa İslam dünyasını haber­ dar ve ikaz et­ mek. Hürriyet ve is­ tiklalin en ateşli savunucusu olan ve Dogu TürkisMaıezya Parlamento Başkanı Tanseri Yusuf ıle ( 1 9 70) lan'ın kurtuluşunu kendisine ulvi bir gaye edinen İsa Alptekin, birçok seyahat­ lerde bulunmuştur. Orta Dogu ve İslam ülkeleri başta olmak üze­ re: Batı Almanya, İsviçre, Avusturya, Tayland, Malezya, Seylan, Fi­ lipinler, Aden, Somali vs. gibi ülkelerde Dogu Türkistan'la ilgili te­ maslarda bulunmuştur. Çeşitli senelerde vukubulan bu seyahatle­ rinde, her kademeden insanla ve yetkili zevatla tanışmış, onlara Dogu Türkistan'ın yerini ve önemini anlatmış ve bir elkar-ı umu­ miye meydana getirmeye çalışmıştır. Görüştüğü şahıslar arasında, bilhassa. devlet ve hükumet başkanlarıyla. siyasi ve dini liderler bulunmaktadır. İsa Bey'in şahsen görüştüğü zevatın bir kısmı şunlardır: Çin devlet başkanı Çan Kay Şek, Çin Başvekili Vang Çing Vey, Hindistan devletinin kurucularından Gandi , Başvekillerinden Nehru, Pakistan devletinin kurucusu Muhammed Ali Cinnah , Cumhurbaşkanı Eyüp Han, Pakistan Başvekillerinden Muham­ med Ali Bogra, Suudi Arabistan Krallarından Melik Abdülaziz İbn Suud, Melik Suut ve Melik Faysal, Mısır Kıralı Faruk, Mısır


79

Başvekillerinden Nahhas Paşa, Türkiye Cumhurbaşkanlarından İsmet İnönü ve Cevdet Sunay, Türkiye Başvekillerinden Dr. Re­ fik Saydam, Süleyman Demirel, Hariciye Vekillerinden Şükrü

Saraçoğlu, Fuat Köprülü, Fatin Rüştü Zorlu, İhsan Sabri Çağla­ yangil ve Feridun Cemal Erkin, Irak Kral Naibi Prens Abdülilah , Irak Başvekillerinden Abdülkerim Kasım, Afganistan Kralı Mu­ hammed Zahir Şah, Ürdün Kralı Hüseyin, Somali Devlet Başkanı Abdullah Osman, Lübnan Başvekili Samih Sulh, Fransa Başvekil Müsteşarlarından M. de Gentil, İngiltere büyükelçilerinden Sir Berkeley Gege , AB.O. Parlamento Başkanı MC. Comıack, A B . O . milletvekillerinden John M. Murphy, James H. Hestings, Willi­ am Murphy, Lester Wolf, AB.O. Hariciye Bakanlıgı Çin İşleri Dai­ resi

D irektörü

Donald Ander­ son, A B . O . Ha­

riciye Bakanlıgı Türkiye Masası Direktörü Frank Cash, Eski Tür­ kiye büyükelçisi

Parker

Hard t,

E s i r M i l l e t le r Teşkilatı Başka­ nı Prof. Dr. Lev

E. Dabriansky,

Birleşmiş Millet­ ler Mülteci Yük­ sek Komiseri

Sadrettin Ağa­ han, B irleşmiş

M illetler İnsan Hakları Komitesi B a şkanı Marc Schreyber, J a p o ny a Parla ­ mento Başkanı

Naka

Funada.

J a p o ny a Çini Araştırma Ensti­ tüsü Direktörü

Endonezya'nı n kuvvetlı adamı General Nasutıon ile ( 1 970)


80

Yoji Hirota, Japonya Müslümanları Cemiyeti Başkanı Prof. Ab­ dülkerim Saitoh, Dünya Komünist Aleyhtarlığı Başkanı Osmani Kuboki, Endonezya Kurucu Meclis Başkanı ve Asya-Afrika Müslü­ manları Teşkilatı Başkanı H . Ahmet Sjaighu, Hariciye Bakanı Adam Malik, Endonezya eski Başvekillerinden Dr. Muhammed Natsır, Malezya Başbakanı Tungku Abdurrahman, Parlamento Başkanı Tanseri Yusuf, Tayland Başvekili Field Mareşal Thanom Kittikachom ve Şeyhülislam Haj İsmail Bin Haj Yahya, Tibet'in dini ve siyasi lideri Dalay-Lama, Dünya İslam Birliği Genel Sekre­ teri M.Surur Sabban, Kıbns Türk Cemiyeti Başkanı Rauf Denktaş vs . . .

Bu zevatla görüşmelerinde hiçbir şahsi emeli olmayan İsa Alp­ tekin, komünist zulmüne dair görgüye müstenit birçok hadiseler nakletmiş . Birleşmiş Milletler üyesi olan ülkelerden, Doğu -Türkis­ tan Davası'nın, mezkur teşkilata intikal ettirilmesi hususunda yardımcı olmaları dileğinde bulunmuştur. 1 960 yılında Delhi'de toplanan Asya-Afrika Konferansı'na, 1 962'de Bağdat'ta toplanan Dünya İslam Kongresi'ne, 1 9 64'de So-

Şeyh Şamil'in torunu, Kafkasya mücahidi Said Şamil'le


81

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Sadrettin Ağa Han ile

mali'nin merkezi Mogadişu'da ve 1965'te Mekke'de toplanan Dün­ ya İslam Kongrelerine katılan İsa Alptekin, yaptıgı konuşmalarla İslam ülkelerinin Müslüman bir ülke olan Doğu Türkistan'ın va­ him durumuyla ilgilenmelerini istemiştir. Gittiği ülkelerin bir ço­ ğunda, aynca konferanslar vermiş ve televizyon konuşmaları yap­ mıştır. Türkistan'da ve Çin'de ikamet ettiği yıllarda, basınla da yakın­ dan alakadar olan İsa Alptekin, "Türkistan Sesi", "Tanrı Dağı", "Altay" isimleriyle aylık dergiler ve bir de "Erk" adında günlük ga­ zete çıkarmıştır. Bu yayınlarda işlediği "milliyetçilik" ve "Türki­ ye" ile ilgili konulardan dolayı. Çinliler tarafından "Pantürkist" olarak suçlanan .isa Alptekin, Çin ve Rus idarecileri tarafından is­ tenmeyen adam olarak ilan edilmiştir. Aynı durum, bugünkü ida­ reciler tarafından da devam ettirilmekte ve faaliyetlerinin akim kalınası için, çeşitli desiselere başvurmaktadırlar.


82

Amerika Birleşik Devletleri Kongre Başkanı John McCormack (solda) ve New York temsilcisi John M. Murphy (sağda) ile (ABD Kongre binası , 1 970)

Dünya çapındaki faaliyetleri yanında. Türkiye'de de birçok ça­ lışmalar yapan İsa Alptekin, yalnız 1966'dan Mart 1 97 1 yılına ka­ dar geçen süre içinde 28 yerde konferans vermiş ve konuşmalar yapmıştır. "Komünizm ve Milliyetçilik", "Komünizmin Gaye ve

Emelleri", "Doğu Türkistan'da Kızıl Çin Mezalimi" , "Batı Tür­ kistan'da Kızıl Rus Mezalimi", "Çin ve Rus Emperyalizmi Kar­ şısında Türkistan'i gibi konularla, komünizmin mahiyetini ve tat­

bikatını anlatarak, Türkiye'nin en buhranlı bir döneminde üzerine düşen vazifeyi ifa etmiştir. Bu konferansların bir kısmı tarih ve ye­ ri itibariyle şöyledir: 1 - 1 4. 3 . 1 966 yılında Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) tarafın­ dan düzenlenen ve İstanbul'daki bütün milliyetçi teşekküllerin ka­ tıldığı bir basın toplantısında yapılan konuşma.

2- 20.3. 1 966'da İstanbul' da Taksim meydanında yapılan "Ko­

münizmi Telin Mitingi"nde yaptığı konuşma.


83

3- 27.3. 1 966'da Erzurum'da yapılan "Komünizmi Telin Mi­ tingi"nde yaptığı konuşma. 4- 30.3. 1 966'da Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde, öğrencilere hitaben yapılan konuşma. 5- 3.4. 1 966'da Kayseri Milliyetçi Öğretmenler Birliği'nin daveti üzerine Kayseri halkına hitaben yapılan konuşma. 6- 1 6.5. 1 966'da Komünizmle Mücadele Derneği Konya Şubesi­ nin daveti üzerine Konya halkına hitaben yapılan konuşma. 7- Türkiye Demir-Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün da­ veti üzerine Karabük'te 20-22 Haziran 1 966 tarihleri arasında işçi­ lere hitaben yapılan konuşma. 8- 24.7. 1 966'da Komünizmle Mücadele Derneği Adapazarı Şu-

Türkistanlıların Komünizme karşı yürüyüşleri (Taksim Meydanı)


84

besi'nin daveti üzerine, Adapazan halkına hitaben yapılan konuş­ ma. 9- 25.7. 1 966 ile 5 . 8. 1 966 tarihleri arasında, Kırıkkale'de işçi­ lere hitaben yapılan konuşmalar. 1 0- 4. 1 2 . 1 966'da Ankara Türk Ocağında yapılan konuşma. 1 1 - 9. 1 2 . 1 966'da Ankara Milliyetçi Gençler Birliği'nin daveti üzerine halka hitaben yapılan konuşma. 1 2 - l l .3 . 1 967'de Bursa Milliyetçiler Derneği'nin daveti üzerine halka hitaben yapılan konuşma. 1 3 - 3 1 . 1 0. 1 967'de İstanbul Eğitim Enstitüsü öğrencilerine hi­ taben yapılan konuşma. 1 4- 30. 1 . 1 97 1 tarihinde Samsun'da halka hitaben yapılan ko­ nuşmalar. 1 5- 27.2. 1 97 l 'de Ankara'nın Çubuk ilçesinde halka hitaben yapılan konuşma. Bu ve benzeri konferansların dışında, Türkistan'ın Kızıl Çin tarafından işgal edilişi münasebeti ile, değişik senelerde basın top­ lantıları da düzenleyen İsa Alptekin, Türkiye gazetelerini, komü­ nizm tehlikesine karşı daima uyanık olmaya çağırmıştır. İmkanları yok denecek kadar sınırlı. maddi ve manevi birçok kayıplara uğramış olan muhterem İsa Alptekin. çile dolu hayatının son senelerini yaşamasına rağmen, ümit azim ve heyecanından birşey kaybetmemiştir. Ancak, insanlık adına üzülecek durum şurası ki. Doğu Tür­ kistan Türkleri: komşulan, dindaşları ve arkadaşlan dahil, dünya ülkelerinden hiç birisi tarafından himaye edilmek istenmemiştir. Yine, Çin esiri bir ülke olan Tibet'in durumu, on sene içerisinde üç defa Birleşmiş Milletler'e getirildiği halde. Doğu Türkistan Davası'nı Birleşmiş MilleUer'e intikal ettirecek bir devlet çıkmamış­ tır. Hindistan'da bulunan Tibet muhacirleri Budist dünyasının ve birçok ülkenin maddi ve manevi yardımlarıyla desteklenirken, Türkistanlı muhacirler, kendi kaderlerine terkedilınişlerdir. İnsan­ lık havarisi(!) ve hürriyet dostu(!) birçok devlet. dünyanın en ıstı­ raplı çığlığına kulağını tıkamıştır. Doğu Türkistan meselesi üzerin­ de, en çok, İslam ülkeleri ve bilhassa Türkiye. söz sahibi olması gerekirken: maalesef en ilgisiz kalan ülkeler, bunlar olmuştur.


Çin işgaline uğrayan Tibet'in dini ve siyasi lideri Dalay Lama ile

Aynca, üzerinde düşünülmesi gereken bir husus ta şudur. Dünyanın en yoğun asimile hareketinin icra edildiği ve en korkunç mezalim ve sürgünlerin yapıldığı Türki s tan ülkesi, acaba, hangi beynelmilel anlaşmanın kurbanı olmuştur? . . Rusya'da çok cüz'i bir azınlık teşkil eden Yahudi cemaatine yapılan. sözümona baskı­ lar, ayyuka çıkarılır ve birçok kongrelerde müzakere konusu yapı­ lirken. yüz milyonluk Türk dünyasının büyük bir kesimi üzerinde uygulanan j enosit hareketine karşı, seyirci kalınması. asırlık kin ve husumetin bir gereği midir acaba? . . . İşte. böylesine sahipsiz ve himayesiz bir ülkenin ve toplumun, yürek parçalayıcı manzarası karşısında ; İsa Bey'in ve faaliyetleri­ nin önemi bir kat daha artmaktadır.

O vazifesini yapmış bir kişi

olarak, bu dünyadan göçtüğü zaman. kendisini cevapsız bırakan hürriyet havarilerinin

(!) insanlığa karşı işledikleri cinayetin vebali

biraz daha büyümüş olacaktır. Türkistan meselesi, insanlık adına halledilmedikçe ve renkleri solan insanların ülkesinde, hürriyet güneşi doğmadıkça; dünya milletleri alınlarında kara bir lekeyi daima taşıyacaklardır. Gönül arzu

eder ki,

Türkistan mes elesinin halledilmesi

davasında öncülük şerefi. Türkiye'nin hakkı olsun.


Hür Dünyaya Muhtıralar İsa Yusuf Alptekin, çeşitli milletlerarası konferanslara gözlemci olarak katılmış, buralarda bildiriler okumuştur. Aynca, muhtelif zamanlarda uzun seyahatlere çıkarak, gittigi ülkelerin devlet başkanlarına da muhtıralar sun­ muştur. Önemli kuruluşların (Birleşmiş Milletler, İslam Bir­ li{Ji, Milletlerarası Basm Enstitüsü vb.J yetkililerine Do{Ju Türkis tan davasını izah eden muhtıralar göndenniştir. Bunların tamamı bir kitap hacmini buldu{Ju için hepsini burada yayınlamak imkanından mahrumuz (Daha geniş bilgi için İsa Yusuf Alptekin'in hazırladığı "Doğu Türkis­ tan İnsanlıktan Yardım İstiyor" adlı kitaba bakılabilir). Ancak, muhtıraların verildi{Ji yerleri kısaca hatırlattıktan sonra, meseleyi özetleyen birkaçını örnek olarak sayfalan­ mıza alıyoruz. Bu muhtıralar, aşağıdaki yetkililere veya kuruluşlara verilmiştir: Kolombo Paktı üyesi beş devletin başkanlarına, Ban­ dung Konferansı Başkanhğma, Milliyetçi Çin Cumhurbaş­ kanı Çan Kay Şek'e, Suudi Arabistan Kralı Faysal'a, Tür­ kiye Başkam Adnan Menderes'e, Mekke'de toplanan Dün­ ya İslam Kongresi'ne, Birleşmiş Milletler Genel Sekre­ terliği'ne, A.B.D. Başkam Eisenhower'e, Pakistan Cumhur­ başkanı Eyüp Han'a, Türkiye Dışişleri Bakanlı{lına, A.B.D. Başkam John F. Kennedy'ye, A.B.D. Başkan Yardımcısı L. Johnson'a, İslam Birliği Genel Sekreterliğine, Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a, Türkiye Başbakanı Sü­ leyman Demirel'e, Tahran İnsan Haklan Konferansı baş­ kanlı{Jma, A.B.D. Başkanı Richard Nixon'a, Hür Dünya devlet başkanlarına, İslam ülkeleri devlet başkanlarına, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri UThant'a, Türkiye Baş­ bakanı Nihat Erim'e, Milletlerarası Basın Enstitüsü Kong­ resine katılan gazete sahiplerine vb.


87

TÜRKİYE BAŞBAKANI ADNAN MENDERES'E TAKDİM EDİLEN MUHTIRA Sayın Adnan Menderes Beyefendi! Türkiye Cumhuriyet Başvekili. ANKARA

Bütün Türklerin Anayurdu "Doğu Türkistan", Asya kıtasının tam ortasında olup tabii manialarla çevrili 1 .828,42 1 kilometre­ karelik bir ülkedir. Bu ülkenin nüfusu tahminen 1 0 milyon kadar olup nüfusun yüzde 95'i, Türk ve Müslümandır. Doğu Türkistan şarken Çin ve Moğolistan. şimalen Sibirya. garben Batı Türkistan, cenuben Afganistan, Pakistan. Hindistan ve Tibet'le hem hudud olması ve bu mevkii itibariyle de hem Şar­ ka ve hem de Garba karşı köprübaşı teşkil etmesi dolayısıyle stratejik bakımdan fevkalade ehemmiyeti haizdir. Yer altı ve yer üstü servetleri bakımından çok zengin olan bu memleket, Çin'in akaryakıt ihtiyacının mühim bir kısmını karşılamaktadır. Sovyet Rusya için Ural-Altay bölgesi ne gibi bir sınai ehemmiyeti haiz ise, Çin için de Doğu Türkistan aynı önemi taşımaktadır. 25 ağustos 1 949 tarihinde komünist Çin kuvvetleri Doğu Türkistan'ın komşusu Kansu Eyaletini işgal ettiği zaman, biz Do­ ğu Türkistanlı münevver ve milliyetperverler komünistleri silahla karşılamaya karar verdik. Fakat komünist kuvvetlerin kesafeti, silah ve teçhizatının mükemmeliyeti, diğer taraftan beşinci kolun faaliyetleri karşısında, milli mükavemelimiz akamete mahkum ol­ du. Nitekim Doğu'dan komünist Çinlilerin fiili tecavüzleri, Ba­ tı'dan Sovyet Rusya'nın bu tecavüzü destekler bir vaziyet takın­ ması dolayısıyle silahlı mukavemetin imkansızlığı anlaşılarak milli mücadelemize yurt dışında devam etmek kararına vardık ve atlı ve yaya binlerce kafile halinde çoluk çocuklarımızla Karaku­ rum, Himalaya dağlarını, insan üstü fedakarlıklarla. 60 günde aşarak Keşmire iltica ettik. Şeyh Abdullah'ın idaresindeki Keşmir Hükumeti bize hüsnükabul gösterdi. hasta ve yaralılarımızı teda­ vi ettirdi. Lakin iklimin sıcaklığı ve hayat şartlarının değişikliği gerek bizim ve gerekse bizden evvel gelmiş olan Doğu Türkistanlı mültecilerin arasında müthiş telefatı mucip oldu. İşte böyle bir vaziyette bulunduğumuz sırada Zatı Devletini­ zin lütuf ve direktifleriyle, bu zavallıların Hindistan ve Pakis-


88

tan'dan Türkiye'ye celbine sayın Hüklımetimizce karar verilmiş ve bu Türklerden 1 . 850 kadarı, 1 953 senesinde Türkiye'ye getirile­ rek yurdun muhtelif yerlerine iskan edilmiştir. Bunlar halen me­ sut birer müstahsildirler. Fakat bu bahtiyarlığa maalesef nail ola­ mayan binlerce Türkistanlı halen Pakistan. Hindistan vesair memleketlerde peıişan bir durumdadırlar. Gerek Sayın Demokrat Türk Hükumeti'nin bu asil karan ve gerekse, 1 953 senesi Hindistan'a bir dostluk ziyareti yapan Türk Parlamento Heyetinin, bu Türkleri kamplarında ziyaretle mahalli hükumet erkanının gözünden kaçmayan yakın ve sıcak bir alaka göstermeleri. biz Türkistanlıların sanıldığı kadar sahipsiz. yurt­ suz. himayesiz insanlar olmadığımız fikrini uyandırmış. ve bizleri fevkalade mütehassis ve müteheyyiç etmiştir. Bütün Türkistanlı­ ların kalplerinde yerleşen ebedi minnet ve şükran borcunun ve bağlılıklannın bir ifadesi ve hissiyatının tercümanı olarak. burada Zat-ı Devletinize ve Sayın Demokrat Türk Hükumetine teşekkür­ lerimizi sunmama lüt.fen müsaadelerinizi rica ederim. İşbu isabetli ve necip kararın ittihaz ve tahakkuk ettirilme­ sinde amil olan Zat-ı Devletlerinin Umumi Türk Tarihine geçecek mühim bir adım atmış olduklarına ve aynı zamanda geçmişin mühim hatalarından birini daha tashih etmek suretiyle Türklük aleminde yeni çığır açmış olduklanna bilvesile işaret etmeme mü­ saadelerinizi istirham edelim. Umumi Türk Tarihi bakımından. eski çağlardaki tarihi göçle­ rin ufak çapta bir tekerrüründen ibaret olan bu hicretimizin se­ beplerini aşağıya arz edildiği şekilde sıralamak mümkündür. a- Kısır imkanlı biz Doğu Türkistanlı münevverlerin, silah ve teknik üstünlüğü haiz Sovyet Rusya ve Kızıl Çin gibi, iki büyük düşman arasında kalmamız dolayısıyle hasıl olan mücadele tın.kansızlığı; b- Asya'nın ortasında tabii manialarla çevrili bulunan Doğu Türkistan'ı; bütün kıymetlerile medeni dünyaya tanıtarak bu ül­ kede yaşıyan halkın ırk. din, dil, milli kültür ve milli ananeleri iti­ bariyle Çinlilerden tamamiyle ayrı bir millete mensup olduğu ve asırlardan bert devam edip gelen tarih boyunca. bu sıfatla · Çinli­ lerden ayn yaşamış ve Çin'in milli hudutları dışında kalarak her devirde Çin hakimiyetini reddetmiş bulunduğunu ilim ve medeni­ yet dünyasına isbat etmek arzusu:


89

c- Kızıl Çin istilasının ve Sovyetlerin müdahalesinin tevlit et­ tiği tehcir, tedhiş ve imha gibi, umumi felaket halini alan feci ne­ ticelerini Hür Dünyaya ve Türk alemine duyurarak, bu kızıl felaketlerden kurtulmak üzere giriştiğimiz milli mücadelelerimiz­ de Hür Dünya ve Türkiye'nin maddi ve manevi müzaheretini sağ­ lamak ümidi; d- Bizzat Milliyetçi Çin Hükumeti'nin imzaladığı "İnsan Hak­ lan Beyannamesi" , "Atlantik Andlaşması." "Sanfransisko Konfe­ ransı" mukarreratı gibi bugünün beynelmilel muteber hukuki ve­ sikaların bütün insanlar ve bütün milletlere tanıdığı ana haklan muvacehesinde, Milliyetçi Çin'in dahi, ileride tekrar Doğu Türkis­ tan'ı işgal etmesine mani olmak azmidir.

Bugün yurt dışında yaşayan ve Türkiye, Arabistan, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Suriye, Irak ve Mısır gibi memleketlere yerleşen on binlerce Türkistanlı mevcuttur. Hicrelimizi müteakip bu memleketleri bir bir dolaşarak, Türkistanlıların bu memleket­ lerde kurdukları hayli ve siyasi teşkilatlarını tevhit ve teksif ede­ rek, geniş bir sahada, kızıl müstevli düşmanlarımıza karşı faali­ yete geçmiş bulunmaktayız. Yurdumuzdan ayrılalı sekiz sene oldu. Bu müddet zarfında Yakın Doğu, Arap İslam memleketlerini dolaşarak milli davamız uğruna propaganda yaptık. Gittiğimiz bu memleketlerde devlet erkanından gazete idarecilerine kadar çeşitli şahıslan ziyaret et­ tik. Tertip edilen konferans ve basın toplantılarında kızıl felaketi bütün çıplaklığıyle açıklayarak acı neticelerinden bahsettik. Neş­ rettiğimiz muhtıra, broşür, risale, kitaplarla milli davamız lehine bir hayli sempati ve alaka toplayarak, müsait zemin hazırlamaya kısmen muvaffak olduk. Kızıl Çin ve hatta Milliyetçi Çin bu faaliyetlerimizi adım adım takip etti. Bugün küçük Formoza adasına sığınmış bulunan Milli­ yetçi Çin Hükumeti, Çin kıtasına çıkmak amaciyle hazırlanmak­ tadır. Fakat öte taraftan Kızıl Çin ise, Asya milletlerinin liderliği sevdasına kapılarak mu azzam gayretler sarfetmektedir, hatta bu­ nunla da iktifa etmeyen Kızıl Çin, Yakın Dogu Arap İslam memle­ ketlerinde giriştiği bu faaliyetlerinde Hür dünyanın yanında Milli­ yetçi Çin'i de menfi propagandalarına hedef ittihaz etmektedir. Bütün bu faaliyetlere karşı Milliyetçi Çin'in mukabelesi ise hemen hemen bir hiçten ibarettir.


90

Biz Doğu Türkistanlılara gelince: yukarıda işaret olunan faa­ liyetimizin bu saihasında, antikomünist cephenin bir azası olan Milliyetçi Çin Hükumetinin bugünkü nazik ve zayıf durumunu göz önünde tutarak Doğu Türkistan'daki hükümranlığı esnasında takip etitği yanlış siyasetinin kötü semerelerine temastan müm­ kün mertebe kaçındık. Çünkü Formoza Hükumeti'nin ergeç Doğu Türkistanlıların haklı milli taleplerini kabul etmek mecburiyetin­ de kalacağından emin olarak, geçmişteki hatalarını tashih edece­ ği ümidini muhafaza etmekte idik. Bu maksatla Milliyetçi Çin Hükumetine takdim ettiğimiz muhtıralanmızla Doğu Türkistan'ın nazari ve sembDlik mahiyette olsa bile istiklalini resmen tanıma­ sını, dünyaya ilan etmesini talep ederek bu takdirde: a- Kendisinin müstemlekesi olmadığına iftihar eden ve müs­ temlekecilik aleyhinde kesif bir propagandaya girişen kızıl Çin'in bu iddialarını kesin surette tekzip etmiş olacağına: b- Doğu Türkistan'ın batı kısmını işgal eden Sovyet Rusya'yı dünya efkar-ı umumiyesi önünde müşkül bir duruma sokacağı­ na:

c- Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında. kızıllara karşı yürütülen çetin mücadelede biz Doğu Türkistanlılarla işbirliği sağlanacağı ve bu işbirliğinin ise, Milliyetçi Çin'e muazzam fayda­ lar temin edeceğine: d- Nihayet bu tanımanın ve binnetice iş birliğinin Milliyetçi Çin'de Türk ve İslam dünyasının sempatisini kazandıracağına bil­ hassa işaret etlik. Doğu Türkistan'ın, komünist işgalinden önceki 1 8 senelik mücadele devresinde, Milliyetçi Çin Hükumeti taassup ve şöve­ nizmin tesiriyle, Doğu Türkistan'a milli muhtariyet tanımayı red­ detmiş ve bunun neticesinde Doğu Türkistan'ın kızılların kucağına düşmesine sebep olmuştu. İşte vaktiyle bu muazzam hataları işliyen Milliyetçi Çin Hükumeti bu defa da aynı hatalı yolda yürüyerek mesnedsiz ve tarihi etnik hakikatlere mutabık olmayan aşağıdaki iddialarla haklı talebimizi reddetmiştir: Milliyetçi Çin Hükumeti, a- 'Yeni Toprak" manasına gelen "Sinkiang" ismini verdiği Doğu Türkistan'ın, Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğu:


91

b- Doğu Türkistanlıların " Cung Hoa Min Zu" ya, yani Çin milletine mensup bir kabileden geldiği;

c- Çin Halk Kurultayı'nın tasvibi olmaksızın Doğu Türkistan statükosunun değiştirilemiyeceği; d- Esasen istiklal fikrinin bütün Doğu Türkistan milletine şamil olmayıp ufak bir kliğin arzusu olduğu: e- İstiklalin tanınması halinde Kızıl Çin'in ittihamına maruz kalacağı iddiasındadır.

Milliyetçi Çin Hükumeti'nin her fırsatta tekrarladığı bu iddia ve bahaneleri karşısında bundan böyle Milliyetçi Çin'e karşı takip edilecek hattı hareketi tesbit etmeyi düşündüğümüz bugünlerde Zat-ı Devletinizin Uzak Şark seyahatına çıkacakları haberi duyul­ du. Bu haber bizi fevkalade memnun ve müteheyyiç eyledi. Zira bugüne kadar ilk defa vuku bulan bu ziyaret dolayısiyle bütün mazlum ve mahkum Türklerin tabii hamisi Türkiye Cumhuri­ yeti'nin sayın Başvekili sıfatiyle, Zat-ı Devletinizin, işbu haklı ta­ lebimize makes olarak Doğu Türkistan'ın nazari ve sembolik ma­ hiyette bile olsa milli istiklalinin tanınması ve dünyaya ilan edil­ mesi hususunda Mareşal Çan Kay Şek ve Çin Hükumeti nezdinde delalet ve tavassut buyuracakları heyecanı içinde bulunuyorum ve bütün Türkistanlılar adına istirham ederim. 1 4 nisan 1 9 58

İsa Alptekin

Doğu Türkistan Hükumeti Sabık Genel Sekreteri

A.B.D. BAŞKANI RİCHARD NİXON'A TAKDİM EDİLEN MUHTIRA (*) Ekselans Mr. Nixon A.B.D. Başkanı Sizi son derece acil ve gerçekten hayati: dünya muvazenesini, başta Amerika olmak üzere hür milletler aleyhine bozmağa yöneı·ı

Bu muhtıra, New York milletvekili Ekselans John M. Murphy aracılığıyla takdim edil­ miştir.


92

len bir istila hareketini açıklamak ve bu meş'um istila hareketi­ nin beraberinde getirdiği en kanlı jenosid hareketini duyurmak gayesiyle rahatsız etmiş bulunuyoruz. İnsan şahsiyetine hürmet ve hürriyet prensipleri, bütün hayatının olduğu gibi siyasi felsefe­ sinin de temellerini teşkil eden Amerikan halkının temsilcisi zatı devletlerinin, maruzatımıza gerekli ilgiyi göstereceğinden emin bulunmaktayız. Dünya muvazenesini, başta A.B.D. olmak üzere hür dünya aleyhine bozmaga istidatlı hareketin en kuvvetli merkezi halen Kı­ zıl Çin'dir ve bu istilanın en zalim assimile usulleriyle bir imha hareketi haline dönüştüğü yer. Türkistan'ın dogu kesimi, yani Çinlilerce "Sinkiang" adı verilen "Doğu Türkistan"dır. Doğu Tür­ kistan; doğusu Çin, batısı Batı Türkistan. kuzeyi Sibirya. güneyi Hindistan. Pakistan ve kısmen Afganistan ile çevrili bir İslam bel­ desi ve bütün dünya Türklerinin anayurdudur. Güneyi Karaku­ rum, Kuenlun ve Himalaya; kuzeyi Altay dağları ile çevrili olup Asyanın coğrafi. stratejik ve ekonomik yönden kalbi durumunda­ dır. Halkı Çinlilerden dil. ırk. kültür, tarih, örf ve adet ve din iti­ bariyle ayn olup Müslüman ve Türk'tür. Çin. ilk çağlardan beri emperyalist ve şövenist bir politikanın insafsız bir tatbikçisi olmuştur. Bunun en büyük delili , halen Çin'de Çinli olmayan l OO'den fazla milletin varlığıdır. Türk. Mo­ ğol, Mançu, Tibetli, Yi, Mie, Cuan. Tay v. s. gibi milletlerin varlığı bunun en açık delilidir. İlk çağlardan miladi asra kadar Çin'in politikası; bütün As­ ya'ya hakim olma uğrunda yapılan kanlı muharebelere sebep ol­ du . Çin ancak Türk-Arap ittifakı neticesi VIII. asırda kabuğuna çekilebildi. Bu, XVIII. asra kadar devam etti. Üstün ırk telakkileri iliklerine kadar işlemiş Çin politikası iki asır içinde Doğu Türkis­ tan'ı arka arkaya 5 istila hareketiyle yok etmeyi denedi. Halen Çin, Marksist esasların, şövenist ve emperyalist bir po­ litika için seferber edildiği muazzam bir ülkedir. Nüfus kesafeti, hızla kazanmağa çalıştığı teknik ve askeri seviye; Asya'yı, Avru­ pa'yı ve bütün dünyayı tehdit eden ve tedbir alınmazsa hür dün­ yanın da yok oluşuyla neticelenecek muazzam bir tehlike oldu­ ğundan şüphe bırakmıyacak delillerdendir. Zira; elde ettiği son derece tesirli teknik imkanlarına, askeri kuvvetlerine ve nüfusu­ nun muazzam kalabalıklığına ilaveten, Çin; istila ettiği memleket­ leri katiyyen terketmeyen ve onları imhaya zorlayan, tarihte bir


93

defa ayak bastığı toprağı vatan sayan, kendini dünyanın efendisi bilen, Çinli olmayanları hayvan kabul eden; emperyalist, kindar, sinsi, dostluğuna güvenilmez, hilekar. ikiyüzlü bir politikanın hiz­ metindedir. Bu hususlar dünya için Çin'in ne büyük bir tehlike olduğunu gösteren işaretlerdir. Çin emperyalizmi, dünyayı istila stratejisinde, Doğu Türkis­ tan'ı son derece önemli bir hareket üssü olarak kullanmayı tasar­ lamakta ve bunun hazırlıklarına girişmiş bulunmaktadır. As­ ya'nın kilidi olan Dogu Türkistan; Çin'in Asya ve dünyayı istila stratej isinin başlangıç noktası olacaktır. Zira Doğu Türkistan; bütün tarih boyunca Asya'dan Batı Asya ve Avrupa'ya kadar uza­ nan istilaların daima hareket üssü olmuştur. Şimdi ise bütün As­ ya'yı ve dünyayı tehdit eden istilanın; askeri üssü olarak hazır­ lanmaktadır. Bu bakımdan Dogu Türkistan Amerika'nın, Batı dünyasının ve bütün dünyanın emniyet kalesidir. Bu husus, tari­ hin şehadeti ile sabittir. Doğu Türkistan. bütün tarih boyunca, Çin'in dünyayı istila harekeUerine karşı Asya'nın ve bütün insan­ lığın müdafaasının yapıldığı ilk kaledir. Bu kalenin, yani Doğu Türkistan'ın Çin tarafından istila edildiği her seferde, Çin sürüleri batı Asya'ya kadar ilerlemişlerdir. M . Ö . iki defa ve milattan sonra VII. asırda ise beş defa Çin sürüleri Hazar Denizi'ne kadar gelmiş­ lerdir. Eğer Çin emperyalistlerinin, Doğu Türkistan halkını yok etmesine göz yumulursa, Çin sürülerini hiçbir güç durduramaya­ caktır. Zira Asya'nın kapısı Dogu Türkistan'dır. Dogu Türkistan . kati olarak düşerse, Batı dünyası için de Çin emperyalizmi karşısında direnme imkanı kalmayacaktır. Doğu Türkistan'ın; As­ ya'nın kalbi olduğu tarihen sabit olduktan başka, ekonomik ve askeri yönden ehemmiyeti de; hür dünya. Avrupa ve Amerika için ne derecede hayati bir mesele olduğunu gösterir. Eğer başta A.B.D. olmak üzere Batı devletleri: Çin meselesine ve Çin'in zul­ mü altındaki esir milletler meselesine gereken alakayı göstermez­ lerse, yakın bir gelecekte, Çinli ve Çinlileşlirilmiş, komünist ideo­ lojisinin ateşiyle doldurulmuş milyonlarca insanın, Batı medeni­ yetini yok ettiğini göreceklerdir. Bütün dünyayı tehdit eden bu tehlikenin; vakit geçirilmeden, ön hükümlerden sıyrılarak tetkikinde, herşeyden evvel Batı dün­ yasının menfaati vardır. Zalim Çin politikasının assimile etmeye çalıştığı, bir milleti yok etmeye uğraştığı çağımızda, hür insanlık ve başta A.B. D . ,


94

mazlum Doğu Türkistan halkına ve devam eden kurtuluş müca­ delesine gereken alakayı gösterecektir umudundayız. Zira Doğu Türkistan tarihin eşini kaydetmediği, bir cinayet, terör ve vahşe­ tin istilasına uğramıştır. Komünist zulüm metodlan, asırlık Çin işkence usulleriyle birleştirilerek bir millet Çinlileştirilmeğe çalı­ şılmaktadır. Takdir buyurursunuz ki, bütün dünyayı tehdit eden ve halen l OO'den fazla milleti sınırlan içinde assimile etmeğe çalışan Çin emperyalizmini zararsız hale getirmenin bir tek yolu vardır. O da zulüm, şiddet, baskı ve teröre dayanan şövenist ve bünyesi icabı parçalanmaya, yıkılmaya mahkum. Çin İmparatorluğunun parça­ lanmasını ve yıkılışını hızlandırmaktan ibarettir. Çin imparatorlu­ ğunun yıkılması. yani dünyanın tehlikeden kurtulması ise, ancak Çin zülmu altında inleyen milletlerin ve bu arada Doğu Türkistan halkının kurtuluş mücadelesine cidden ilgi göstermek. samimi ve müessir yardımlarda bulunmak suretiyle mümkün olacaktır. İn­ sanlığı vahşi bir emperyalizmin tehdidinden kurtarmanın yolu budur. Bunu. tarihin Amerikan halkına yüklediği tarihi bir vazife saymaktayız. Yukarıda belirttiğimiz cihanşümul istilanın kurbanı olan mazlum halkımız adına. zatı devletlerinden aşağıdaki taleplerimi­ zin yerine getirilmesini dileriz. 1- A.B.D. tarafından. Doğu Türkistan'da zulmün takbihi, ön­ lenmesi ve istiklalinin tanınması meselesinin Birleşmiş Milletler'e getirilmesi. Çin emperyalizminin bütün dünyayı tehdit eden cana­ varlığına karşı. Çin esaretindeki milletlerin; hususen Doğu Tür­ kistan'ın istiklali davasının desteklenmesi: batı dünyası için in­ sanlık vazifesi. hür milletlerin hürriyetlerini müdafaa görevi ve aklın eıpıi olmuştur. Bütün bunlardan başka. Doğu Türkistan'da Çin emperyalistleri tarafından girişilen jenosit hareketi. devletini­ zin ve B.M. teşkilatının bu vahşeti takbihi için kafi sebeptir. Doğu Türkistan'ın: asırlardır istiklaline sahip olarak yaşamış bir halkın vatanı olduğu . Doğu Türkistan halkının ırk, dil. kültür ve din itibariyle Çin milleti ile en ufak bir alakası olmadığı tarihen sabit bir hakikattir. Buna rağmen Doğu Türkistan 20 seneden beri Çin sürülerinin istilası altındadır. Bu hal. B . M . 'in temel prensibi olan "Milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı" esası­ nın iğrenç bir tarzda çiğnenişidir.


95

Arzedilen sebepler dolayısıyla Doğu Türkistan'ın istiklali davasının, Birleşmiş Milletlere acilen getirilerek, Doğu Türkis­ tan'da zulme son verdirmek için, Çin sürülerini geri göndermek üzere gerekli tedbirlerin Birleşmiş MilleUer'de alınmasının temin edilmesi, 2- A. B.D. 'ince Doğu Türkistan'ın istiklalinin tanınması için Milliyetçi Çin Hükümeti nezdinde teşebbüse geçilmesi. Fiilen Mil­ liyetçi Çin'in kıta Çin'i üzerinde en ufak fiili hakimiyeti yok ise de, B . M. nazarında Kıta Çin'ini temsil hakkı, Milliyetçi Çin'in uhde­ sinde bulunmaktadır. Milliyetçi Çin şövenist bir politika ile Doğu Türkistan'ın istiklalini tanımamaktadır. Böylece Kızıl Çin'in Doğu Türkistan halkını yok etme hareketini, hür dünyayı tehdit gaye­ siyle: Doğu Türkistan'ın bir saldın üssü haline getirilmesini şöve­ nistçe tavsip etmekte ve imkan hazırlamaktadır. Milliyetçi Çin'i bu zararlı politikasından çevirmek, Doğu Türkistan'ın istiklalini tanıdığını ilan etmek hususunda "Milliyetçi Çin Hükümeti" nez­ dinde müessir teşebbüslere geçilmesi, 3- Türkistan topraklarında cereyan etmesi muhtemel Rus­ Çin nükleer harbinin önlenmesi. 4- Muhtemel bir Rus-Çin harbi neticesi. Kızıl Çin'in mağlubi­ yeti halinde Doğu Türkistan'ın Rus istilasına, Rusların mağlup olması halinde Batı Türkistan'ın Kızıl Çin'in istilasına maruz kal­ maması için şimdiden A.B.D. Hükümeti'nce gerekli tedbirlerin alınması. 5- Rusya'nın şimdiye kadar yaptığı gibi Doğu Türkistan kur­ tuluş davasını baltalamaması ve kayıtsız şartsız yardımda bulun­ ması için A.B.D. Hükümetinin Rusya nezdinde ciddi ikaz ve tavsi­ yelerde bulunması ve garanti istemesi, 6- A.B.D. Hükumetinin Türkiye, İran, Pakistan. Hindistan, Japonya, Almanya, İngiltere gibi devletlerle müzakerelere girişe­ rek milli ve müstakil Türkistan'ın istiklalinin şimdiden hazırlan­ ması,

7- Doğu Türkistan, Tibet, Moğolistan, Mançurya gibi Çin esi­ ri ülkelerle Çin'deki sayılan yüzü geçen diğer milletleri bütün cephesiyle tetkik etmek ve tanımak üzere bir enstitü kurulması ve bu milletlere kendi dillerinde her çeşit faydalı neşriyat yapmak üzere bir radyonun faaliyete geçirilmesi.


96 8- Hür dünya ile Kızıl Çin arasında bir harp patlak vermesi halinde Doğu Türkistan. Tibet, Çinli Müslümanlar ve aslen Çinli olmayan milletlerin imkanlarından istifadenin, bugünden planlanması: bunun için de şimdilik muhaceretteki Doğu Türkis­ tanlı. Tibetli gibi Çinli olmayan milletlerin çocuklarının faydalı bir şekilde yetiştirilmesi,

9- Çin esareti altında inleyen Türk, Moğol, Tibetli vs. gibi mil­ letlerin Çin'e karşı mücadelelerini bir merkezden ve müessir bir tarzda idare edebilmelerini temin için, Çin emperyalizmi altındaki milletlere mahsus hareket. propaganda ve tetkik merkezleri kuru­ larak, Çin emperyalizmine karşı yürütülen dağınık faaliyetleri toplamak ve birleştirmek üzere bir blok tesisi,

Bu faaliyetin icabı olarak neşriyat, haberleşme, seyahat vs . masrafların hükümetinizce karşılanması, 1 0- Çin emperyalizmi tarafından, müstakil bir milletin ve va­ tanın varlığını bütün dünyadan gizlemek ve unutturmak için kul­ lanılan "Sinkiang" adının resmi bütün neşriyattan kaldırılarak, tarihen sabit "Doğu Türkistan" isminin kullanılmasının temini, 1 1 - Doğu Türkistan'ın kurtuluş mücadelesinin; A. B . D . H ükümetlerince finanse edilmesi. Taleplerimiz gözden geçirilirken Doğu Türkistan halkının istiklal mücadelesinin, halkı harekete geçiren temel saikin ger­ çekten müstakil bir Doğu Türkistan ümidi olduğunu unutmama­ lıdır. Zira Çin'in kovulmasından sonra bir Rus istilası ihtimalinin varlığı. milli mücadelemizi sendeleten. halkı ümitsizliğe sevkeden bir durumdur. A.B.D. Hükümetinden ricamız, Doğu Türkistan'da Çinlilere kanş yürüyen mücadelenin, milli ve müstakil bir Türkis­ tan hedefine vardığı zaman, muhtemel bir Rus istilasına katiyyen müsaade edilmeyeceğinin sarahatle belirtilmesidir. Zatı devletlerine ve şahsınızda Amerikan halkına. Doğu Tür­ kistan halkı adına hürmet ve sevgilerimizi arz ederiz. Şubat 1 9 70 İsa Alptekin Doğu Türkistan Hükümeti Sabık Genel Sekreteri


97

HÜR DÜNYA DEVLET BAŞKANLARINA TAKDİM EDİLEN MUHTIRA Sayın Başkan, Sizi son derece acil ve gerçekten hayati, dünya muvazenesini hür milletler aleyhine bozmaga istidatlı bir istila hareketini açık­ lamak ve bu meşum istila hareketiyle beraber, en kanlı jenosit hareketini duyurmak maksadiyle rahatsız etmiş bulunuyorum. Dünya muvazenesini hür dünya aleyhine bozmağa yönelen istila hareketinin merkezi halen Kızıl Çin'dir. Ve bu istilanın en zalim assimile usulleri ile bir imha hareketi haline dönüştüğü yer, Dogu Türkistan'dır, ki Türkistan'ın Doğu kısmını teşkil eden bu ülkeye Çinliler "Sinkiang" adını takmışlardır. Dogu Türkistan doğusu Çin, batısı Batı Türkistan, kuzeyi Sibirya, güneyi Hindis­ tan. Pakistan ve kısmen Tibet'le çevrili bir İslam beldesi ve bütün dünya Türklerinin anayurdudur. Güneyi Karakurum, Kuenlun ve Himalayalar. kuzeyi Altay Dağlan ile çevrili olup Asya'nın cografi, stratejik ve ekonomik yönden kalbi durumundadır. Halkı: Çinli­ lerden ırk, dil, kültür, tarih, din ve örf itibariyle ayn olup Müslü­ man ve Türktürler. Çin ilk çağlarından beri emperyalist ve şövenist bir politika­ nın insafsız tatbikçisi olmuştur. Bunun en büyük delili: halen Çin'de, Çinli olmayan yüzden fazla milletin varlığıdır. Türk, Mo­ ğol, Mançu , Tibet vs. gibi milletlerin varlığı bunun en büyük deli­ lidir. Halen Çin, Marksist esasların. Şövenist ve emperyalist bir politika için seferber edildiği muazzam bir kıt'adır. Elde ettigi son derece teknik imkanlar ve askeri kuvvetlere ve nüfusunun kala­ balıklığına ilaveten: Çin, istila ettiği memleketleri kat'iyen terket­ meyen ve onları imhaya uğraşan, tarihte bir defa ayak bastığı toprağı vatanı sayan, kendini dünyanın efendisi bilen, Çinli olma­ yanları hayvan kabul eden emperyalist. kindar, sinsi, dostluğuna güvenilmez. hilekar, ikiyüzlü bir politikanın hizmetindedir. Bu hususlar hür dünyayı tehdit eden tehlikenin büyüklüğünü ve korkunçluğunu göstermege yeter. Çin emperyalizmi, dünyayı istila stratejisinde Doğu Türkis­ tan'ı, son derece mühim bir hareket üssü olarak kullanmayı ta-


98

sarlamakta ve bunun hazırlıklarına ginniş bulunmaktadır. Zira,

Doğu Türkistan bütün tarihi boyunca Asya'dan batıya yönelen

istilaların hareket üssü olmuştur. Bu bakımdan Doğu Türkistan Çin sürüleri karşısında Batı dünyasının emniyet kalesi demektir.

Bu kalenin düştüğü, yani Doğu Türkistan'ın Çin sürüleri tarafın­

dan istila edildiği her seferde, Çin sürüleri batı Asya'ya kadar iler­ lemişlerdir. Doğu Türkistan'ın düşüşü sebebiyle Çin sürüleri, M.Ö. iki defa, miladi yedinci asırda ise

6 defa Avrupa'yı istila

maksadıyla Hazar Denizi'ne kadar gelebilmişlerdir.

Eğer Çin emperyalistlerinin Doğu Türkistan halkını yok et­

melerine göz yumulursa, Çin sürülerini hiçbir güç durduramaya­ caktır. Zira Asya'nın kapısı Doğu Türkistan'dır. Doğu Türkistan,

kati olarak Çinlileşirse batı dünyası için, Çin emperyalizmi karşı­ sında direnme imkanları kalmayacaktır. Eğer Batı devletleri Çin meselesine ve Çin'in zulmü altındaki

"esir milletler"

meselesine

gereken alakayı göstermezlerse, yakın bir gelecekte Çinli ve Çinli­

leştirilmiş , komünist ideolojinin ateşi ile doldurulmuş milyonlarca insanın, batı medeniyetini yok ettiğini göreceklerdir.

Zalim Çin politikasının assimile etmeğe çalıştığı ve bir milleti

yok etmeğe uğraş tığı çağımızda, hür insanlık ve zatı devletlerinin,

mazlum Doğu Türkistan halkına ve devam eden kurtuluş müca­

delesine gereken alakayı gösterecekleri ümidindeyiz. Zira Doğu

Türkistan, tarihin eşini kaydetmediği, bir cinayet, terör ve vahşet istilasına uğramıştır. Komünist zulüm metodlan, asırlık Çin iş­

kence usulleriyle birleşerek bir millet Çinlileştirilmeye çalışılmak­ tadır. Yukarıda belirttiğimiz cihanşumül istilanın ilk kurbanların­

dan olan mazlum halkımız adına zatı devletlerinden aşağıdaki ta­ leplerimizin yerine getirilmesini dileriz:

1 - Çin emperyalizminin bütün dünyayı tehdit eden canavarlı­

ğına karşı, Çin esaretindeki milletlerin, hususen Doğu Türkis­ tan'ın istiklali davasının desteklenmesi, Batı dünyası için insanlık

vazifesi, hür milletlerin hürriyetlerini müdafaa görevi ve aklın bir emri olmuştur.

Kanlı bir jenosid hareketinin devam ettiği Doğu Türkistan'da­

ki zulüm ve cinayetlere son verilmesi ve istiklali gaspedilen Doğu

Türkistan halkının istiklali mes'elesinin Birleşmiş Milletler'e geti­ rilmesini,


99

2 - Fiilen Milliyetçi Çin'in, kıt'a Çin'i üzerinde en ufak fiili bir hakimiyeti yok ise de, Birleşmiş Milletler nazarında kıt'a Çin'ini temsil hakkı. Milliyetçi Çin'in uhdesinde bulunmaktadır. Milliyet­ çi Çin, şövenist bir politika ile Doğu Türkistan'ı yok etme hareke­ tini. hür dünyayı tehdit gayesiyle Doğu Türkistan'ın bir saldın üssü haline getirilmesini şövenistçe tasvip etmekte ve imkan ha­ zırlamış olmaktadır. Hükumetinizce, Milliyetçi Çin'i bu zararlı politikasından vaz­ geçirerek Doğu Türkistan'ın istiklalini tanıdığını ilan etmesi hu­ susunda Milliyetçi Çin Hükumeti nezdinde müessir teşebbüslere geçilmesini, ',;

3- Hür dünyanın gözlerinden uzaklaştırılan, Çinli emperyalistler tarafından unutturulan Doğu Türkistan'daki zulüm ve ci­ nayetleri ve bütün bir insanlığı tehdit eden bu şövenist. emperya list ve komünist zulmünün halkınızca takip edilme imkanlarının neşriyat. haberleşme, araştırma, tanıtma ve benzeri faaliyetler gi­ bi- teminini, 4- Dogu Türkistan'da Kızıl Çin'in yaptığı zulmün resmen tes­ biti için, tıpkı Tibet hakkında yapılan araştırmalar gibi bir araş­ tırmanın, merkezi Cenevre'de bulunan 'Dünya Hukukçular Teşkilatı" aracılığıyle Doğu Türkistan için de yapılmasının temi­ nini, 5- Doğu Türkistan davasına ve Doğu Türkistan muhacirleri­ ne yardım etmek gayesiyle belli bir merkezde, beynelmilel bir teşkilatın kurulması için gereken yardımın yapılmasını, 6- Çin emperyalizmi tarafından kullanılan "Sinkiang" ismi­ nin, resmi bütün neşriyattan kaldırılarak, tarihen sabit "Doğu Türkistan" adının kullanılmasının teminini, Mazlum Doğu Türkistan halkı namına zatı devletlerinden ta­ lep ederim. Şubat 1970 İsa Alptekin Doğu Türkistan Hükumeti Sabık Genel Sekreteri


1 00

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL SEKRETERİ U'THANT'A TAKDİM EDİLEN MUHTIRA (*) Ekselans Bay U-thant Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ekselanslarını: Birleşmiş Milletler Prensiplerinin, medeni mil­ letlerce kabul edilen alemşümul hukuk esaslarının canavarca çiğnendiği, dünya sulhünün çok ciddi bir surette tehdit edildiği. son derece acil bir vak'a sebebiyle rahatsız etmiş bulunuyorum. İnsanlığa büyük bir suikaslin hazırlandığını, haber verirken "Do­ ğu Türkistan" halkı namına ricalarımızın dikkat nazarına alıruna­ sını diliyoruz. Halen Kızıl Çin emperyalistlerinin istik.lal hakkını iğrençce gasp etlikleri, köleleşlirdikleri ve halkı katliamla, terörle, açlık.la, hürriyetsizlikle çinlileştirmeye çalıştıkları Doğu Türkistan'daki zulmün resmen tesbit edilmesi, Doğu Türkistan'ı çinlileştirmek maksadıyle getirilen Çin muhacirlerinin geri gönderilmesi, Çinlile­ rin halka yaptığı işkence ve terörün durdurulması ve emperyalist Çin sürü leri tarafından istiklali gasbedilen Doğu Türkistan'a istiklalinin tanınması maksadiyle "Doğu Türkistan" mes'elesinin Birleşmiş Milletler'e intikal ettirilmesini, yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan mazlum Doğu Türkistan halkı namına talep ederim. ,,,. Uzun bir zamandan beri unutulan bu mes'eleyi, hür dünya­ nın ve Birleşmiş Milletler'in acilen ele alması. bugün tam bir za­ ruret haline gelmiştir. Şöyle ki: a- Doğu Türkistan stratejik ve ekonomik yönden Asya'nın emniyet bölgesidir ve halen Çin emperyalistlerinin esareti altında inlemektedir. Türkistan; batı kesimi Rus, Dogu kesimi Çin em­ peryalizminin çizmesi altında ezilen ve bu emperyalist devletlerin askeri ve ekonomik kuvvetlerinin esasını teşkil eden: münbit, ehemmiyetli yer altı zenginliklerine sahip ve Asya'run kaderinin bağlı bulunduğu büyük bir memlekettir. ·

Tarih göstermiştir ki, Çin daima emperyalist ve faşist bir poli­ tika takip etmiş, bir defa istila ettiği memleketi bile, vatan toprak­ larından saymış, kendisine hediye gönderen devletleri bile kendi­ ı·ı

Bu muhtıra, aynı zamanda, Birleşmiş Milletler'e üye devletlerin New York'taki dainü delegelerine de takdim edilmiştir.


101

ne tabi bilmiş . muhteris. aç gözlü, dostluğuna güvenilmez, sinsi. sabırlı. her türlü tazyike tahammüllü bir millettir.. Bu karakterle­ rine ilaveten assimile kabiliyeti, korkunç nüfusu ve Marksist gö­ rünüşlü şövenist diktatörlüğün kuvveti ve vasıl oldugu askeri ve teknik seviye itibariyle dünya muvazenesini, hür milletler aleyhi­ ne alt-üst etmeye hazır bir kuvvettir. Doğu Türkistan şu an Çin'in muhtaç bulunduğu yer altı ve yer üstü zenginliklerine fazlası ile sahiptir. Buna Doğu Türkis­ tan'ın stratejik ehemmiyeti de ilave edilirse. Doğu Türkis tan'ın, Çin emperyalizmi için ne kadar hayali bir av olduğu ve Asya'yı ve Avrupa'yı istila hareketi için nasıl bir hareket üssü olduğu kolay­ lıkla anlaşılır. Doğu �ürkistan'ın zamanımızdan yüzlerce yıl önce Çinliler tarafından her ele geçirilişinde. Çin müstevlileri Orta-Doğu'ya ka­ dar gelebilmişlerdir. Aynı sebepten M.Ö. iki defa, Miladi VII. asır­ da ise 6 defa Hazar Denizi'ne kadar gelebilmişlerdir. Asrımızdaki ulaştırma imkanları nazara alınırsa. tehdit ve tehlikenin bu sefer Orda Doğu'da kalmayacağını ve bütün dünyayı kaplayacağını ka­ bulde zorluk çekilmez. Doğu Türkistan'ın yüksek dağlarla çevrili bir ülke oluşu se­ bebiyle Polaris füzelerinin tehdidinden masun oluşu ve Çin'in atom tesislerinin ve askeri yığınaklarının Doğu Türkistan'da bu­ lunuşu mes'elesinin, dünya sulhü yönünden ne kadar hayati ol­ duğunu göstermeye yeter sanırız. İşte Doğu Türkistan'ın bu stratejik mevkii dolayısıyle Mark­ sist renkli Rus ve Çin emperyalizmi Doğu Türkistan'da karşı kar­ şıya gelmişlerdir. Muhtemel bir Rus-Çin harbi Türkistan Türkleri­ nin -Batı ve Doğu Türkistan- büyük ölçüde imhası ile neticelene­ ceği gibi, dünya muvazenesini tamamen değiştirecek bir dünya harbini zaruri kılacaktır. Muhtemel bir Çin-Rus harbinde, eğer Rusya galip gel irse, Doğu Türkistan yoluyla Rusya Hindistan'a inecek, Çin galip gelirse Batı Türkistan Çin'in kontrolüne geçe­ cektir. Hangi netice doğarsa doğsun. Asya'da yıkılması imkansız ve insanlığın karşı koyması güç bir vahşi diktatörlük kurulmuş olacaktır. İnsanlığın XX. asırda yok olmasını zaruri surette doğuracak emperyalist harbe ve tedbir alınmazsa geçen her saniyenin kendi­ sini güçlendirdiği Çin emperyalizmine mani olmanın yolu, Çin


1 02

esareti altındaki Türk, Tibetli, Moğol, Mançu, Yi, Mie, Cuang, Tay gibi milletlerin istiklalini tanımak. Çin boyunduruğu altındaki milletlere hürriyetlerini temin etmek ve Çin'i kendi topraklarına iade etmekten ibarettir.

vs .

Dünya sulhünü temelinden sarsıcı bu vahim duruma, dünya sulhünü korumakla görevli Birleşmiş Milletler'in, durumun ge­ rektirdiği ehemmiyetle eğileceğini umuyoruz Ve bu sene Doğu Türkistan mes'elesinin Birleşmiş Milletler'e intikaline tavassutu­ nuzu talep ediyoruz. b- Doğu Türkistan mes'elesinin Birleşmiş Milletler'e intikalini zaruri kılan bir başka husus da asırlarca hür yaşamış bir mille­ tin, binlerce senelik bir medeniyetin ve bin senelik bir dinin yok olmakla karşı karşıya bulunmasıdır. Bu durumu kısaca arzet­ mekte sayısız faydalar mülahaza ediyoruz. Kızıl Çin Doğu Türkistan'da Türklerin topyekun imhasına he­ def tutan bir milli katliam siyaseti takip etmektedir. Yirmi sene zarfında korkunç metodlara başvurularak yüzbinlerce Müslü­ man-Türk şehit edildi. Üç merhaleli bir strateji takip etmek sure­ tiyle, Doğu Türkistan Türklerinin bütün toprak, hayvan, mal, mülk, alet ve edevatını müsadereyi derpiş eden karar uygulandı. Siyaseti hak ve hürriyete, milletlerin dini ve milli benliklerine düşmanlık şeklinde de temayüz eden kızıllar, bütün hürriyetleri gasp etti. Halkı, nefes alamaz hale getiren bir kontrol ve baskı ile koca memleketi esirler kampına çevirdi. -._

Doğu Türkistan halkının bin yıldan beri bağlı bulunduğu İslam Dini kanun dışı ilan edildi. Cami ve medreseler yıkıldı, ya­ hut ahır, depo, klüp, sinema, tiyatro, otel haline getirildi. İbadet, dini tedrisat ve dini merasimler yasaklandı. Dini eserler evlerden toplatıldı. Dini kitap ya.7..arlan meydanlarda, kendi eserlerini yak­ mağa zorlandı. Din alimleıine Allahü Teala 'nın (haşa) mevcut ol­ madığı, Mao Tse Tung'un "diri ilah" olduğu yolunda propaganda yapmaları direktifi veıildi. Halka domuz beslemeleri, ölüleri yak­ maları gibi İslami emir ve geleneklere tecavüz teşkil eden husus­ larda baskı yapıldı. Kızıl Çin'in, Doğu Türkistan'daki nüfus politikası icabı, Müs­ lüman Türk kızlan Çinli erkeklerle evlenmeğe zorlandı. Kızıl mu­ hafızlarla yürütülen bu insanlık dışı kampanya muvaffak olma­ yınca 8- 1 O yaşlarındaki Türk kızlan ailelerind�n zorla alınarak


103

Çin'e götürüldü. Bir yandan da bakir toprakları ziraata açmak bahanesiyle Doğu Türkistan topraklarına Çinli göçmenler yerleş­ tirildi. 1 7 milyon dönümden fazla araziye 4 milyon Kızıl Çinli iskan edildi. Türklerin binbir tehditle çalıştırıldığı bu münbit ve stratejik ehemmiyeti yüksek araziler, birer birer Çin eyaleti haline getirildi. 1 958 senesinde halkı komünlere sokmak için yapılan zulüm ve işkenceler insanlık tarihinin kaycetmediği vahşetle yürütüldü. Evler, sahiplerinin gözleri önünde yakıldı. Birer köleler kampı olan komünlerdeki Müslüman-Türklere tam bir klan hayatının iptidai hayatı yaşatıldı. Bugün komün üyeleri günde 1 8 saat çalıştırılmakta, buna karşılık eiıerine insanca yaşamağa elverişli hiçbirşey geçmemek­ tedir. Doğu Türkistan'ın zengin yer üstü , yer altı servetlerinin, zorla çalıştırılan Türkistan halkı eliyle değerlendirilmesi sonucun­ da, 38.500 adet işletme ve fabrika kurulmuş, Kızıl Çin endüstrisi Türklerin sırtında geliştirilmiştir. 1 800'den fazlası büyük işletme olan bu fabrikalar vasıtasıyla Türkistan'ın zenginlikleri Çin'e ta­ şınmaktadır. Kızıl Çin işgalinin yok etmek istediği hedeflerden birisi de, milli dil ve kültür olmuştur. Türk dilinde tedrisat yasaklanmış, Türkçe'ye sistemli şekilde Çin'ce kelimeler sokulmağa çalışılmış­ tır. Milli Kültür ve bağımsızlık savaşında öncü olacaklarından şüphelenilen milliyetçi münevverlere karşı bir korkutma ve yıldır­ ma politikası takip edilmiştir. "Pan Türklst", "Pan İs14mlst", "geri­ ci", "halk düşmanı", "inkılap aleyhtarı", "Aınerlkan ve Rus casusu" gibi ithamlarla 1 .200.000 kişi tevkif edilmiş, 300 000 Doğu Tür­ kistanlı halkın gözü önünde işkencelerle öldürülmüştür. Çinliler Doğu Türkistan'ı tarihte olduğu gibi Hindistan, Pa­ kistan, Afganistan, Batı Türkistan, Orta Doğu ve Avrupa'ya yayıl­ mak için 1 bir köprü başı olarak görmektedirler. Kızıl Çin'in Doğu Türkistan'da 350 .000 muvazzaf, 1 .000.000 yedek olmak üzere birbuçuk milyona yakın işgal ordusu askeri bulunmaktadır. Yukarıda çok kısa bir özetini dahi veremediğimiz kanlı jenosit hareketinin durdurulması için Doğu Türkistan meselesinin Bir­ leşmiş Milletler'e intikal ettirilmesini talep ediyoruz. c-

Doğu Türkistan halkı asırlardır hür yaşamış bir halktır. İlk


1 04

çağlardan beri kurulan Türk İmparatorluklarının pek çoğuna merkezlik etmiştir. Hiçbir zaman istila kabul etmemiş, Çin sürü­ lerinin istila ordularım kısa zamanda yok etmiştir. Dogu Türkis­ tan halkı. 1 760 tarihine kadar istila görmemiş, esaret bilmemiş­ tir. Bu tarihten zamanımıza kadar vaki olan 4 Çin istilasını da kı­ sa zaman aralıkları içinde kırmış ve püskürtmüştür. , Ancak 20 seneden beri Kızıl Çin sürüleri halkımızın istiklalini gasbetmiş, devletini yıkmıştır. Bu hal Birleşmiş Milletler sözleşmesinin. Devletler Hukuku Prensiplerinin iğrençce tecavüze uğraması demektir. Bu sebep­ len. Türkislan'ın istiklalini lemin gayesiyle Dogu Türkistan mese­ lesinin Birleşmiş Milletlere intikal ettirilmesini talep ediyoruz. Do­ ğu Türkistan halkı. Çin milletleriyle ırk. kan, renk, dil, kültür ve din itibariyle hiç alakası olmayan bir millettendir. Yani Türktür. Milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı vazgeçilmez bir prensip olduğuna göre, Doğu Türkistan halkının yani Doğu Türkistan Türklerinin bir devlet sahibi olmaları gerektiği açıkça bellidir. Ta­ rihen mevcut. hukuken zaruri, dünya sulhü için mecburiyet olan Doğu Türkislan'ın istiklali davasının, Birleşmiş MilleUer'e intikali­ ne vasıta olacağınızı ümit ediyoruz. Bütün bunlardan başka Doğu Türkistan'ın istiklali davasının Birleşmiş Milletler'e intikali, isyan veya benzeri bir hareketin var­ lığına bağlı tu tulmamasının gerektiğini tasvip edeceğinizi ümit ederim. Zira Kızıl Çin gibi 750 milyonluk ve son derece de mü­ kemmel silahların tazyiki altında inleyen 1 0 milyonlu� ve sopa­ sından başka hiçbir silahı bulunmayan, komşularından ve hür dünyadan silah. cephane yardımı görmesine imkan olmayan bir halkın toplu isyanım beklemek. o milletin tarihe gömülmesini te­ menni etmek değil midir? Hal böyle iken, Doğu Türkistan Türkle­ ri sonunun mağlubiyet olduğunu bile bile toplu veya dağınık is­ yan hareketlerine girmektedirler. Ancak haber vasıtaları üzerinde kurulan korkunç hakimiyet sebebiyle. dışarıya hiçbir haber sız­ mamakta. hür dünya. devam eden kurtuluş hareketinden haber­ dar olmamaktadır.

Çin emperyalizminin tazyiki altında ezilen Tibet halkının davası. bir kadirşinaslık olarak Birleşmiş Milletler'e üç defa geti­ rildiği halde. Doğu Türkistan'dan aynı alaka esirgenmiştir. Doğu Türkistan mes'elesine. arzettiği müstaceliyet sebebiyle hür dün­ yanın gereken alakayı göstereceğini umuyoruz.


105

Şunu da hatırlatmakta fayda görüyoruz: Çin emperyalistleri Doğu Türkistan'ı kendi toprağı, Doğu Türkistan halkını da kendi milletindenmiş gibi ilan ederek, Dogu Türkistan'ın Çin'in iç mese­ lesi olduğunu iddia ve ifade etmektedir. Gerçekte Dogu Türkistan müstakil bir milletin, asla Çin'e ait olmayan bir vatanıdır. Bu se­ b_epten, bu mesele Çin'in iç meselesi olmayıp, beynelmilel bir me­ seledir. Yukarıda arzettiğimiz sebepler dolayısıyle, Doğu Türkistan meselesi hakkında, Doğu Türkistan Türkleri adına aşağıdaki hu ­ susları talep ediyoruz: 1 - Doğu Türkistan'da devam eden zulmü önleme, Çin müs­ tevlilerini geri gönderme ve Doğu Türkistan'ın istiklalini tanımak üzere, Dogu Türkistan Kurtuluş davasının Birleşmiş Milletlere ge­ tirilmesini, 2- Doğu Türkistan'daki Kızıl Çin zulmünü ve Doğu Türkis­ tan'ı tetkik ve tahkik etmek üzere, Birleşmiş Milletler'in bir tetkik komisyonu kurmasını, 3- Milliyetçi Çin'in, Kıta Çin'i üzerinde fiilen en ufak bir haki­ miyeti yok ise de, Birleşmiş Milletler nazarında Kıta Çin'ini temsil hakkı Milliyetçi Çin'in uhdesinde bulunmaktadır. Milliyetçi Çin şövenist bir politika ile Dogu Türkistan'ın istiklalini tanımamak­ tadır. Böylece Kızıl Çin'in Doğu Türkistan'ı yok etme hareketini, hür dünyayı tehdit gayesiyle Doğu Türkistan'ın bir saldın üssü haline getirilmesini, şövenistçe tasvip etmekte ve imkan hazırla­ mış olmaktadır. Zatı devletlerinizce, Milliyetçi Çin'i bu zararlı politikasından çevirmenizi, Doğu Türkistan'ın istiklalini tanıdığını ilan hususun­ da Milliyetçi Çin Hükumeti nezdinde müessir teşebbüslere geçil­ mesini, 4- Çin emperyalizmi tarafından bütün dünyadan müstakil bir milletin varlığını gizlemek için kullanılan "Sinklang'' uydurma adının re9mi bütün neşriyattan kaldırılarak, tarihen sabit "Doğu Türkistan" isminin kullanılmasının teminini, 5- Mezkur taleplerimizin Birleşmiş Milletler delegelerine inti­ kalinin teminini Doğu Türkistan halkı namına, zatı devletlerinden talep ederiz. Şubat 1970 İsa Alptekin Doğu Türkistan Hükumeti Sabık Genel Sekreteri


1 06

İsa Yusuf ' un Yazıları İsa Yusuf İçin Yazılar

İsa Yusuf Alptekin, mücadelesini sürdürürken basından da azami ölçüde yararlanmıştır. Çeşitli gazetelere ve dergilere makaleler yazmış, Türklü[Jün ve Do{Ju Türkis­ tan Türklerinin acil meselelerini kamuoyuna duyurmuş­ tur. Burada bir örnek olmak üzere İsa Yusufun yazıla­ rından ve onun hakkında basında çıkan makalelerle ha­ berlerden ve röportajlardan bir kaçını dikkatlere sunuyo­ ruz

oğu DTtbel Sl (!'J

.

TQrklııtan ortuındt. Jı:11myde b a ile. ıilne de Kepnir, ve Afıanlsl.ln, baUda Batı TtlrklsLID ve doğuda da Cin ve Gobi çölU Ue çevrllrnl.f bulUll.la t:ıU Wkedlr.

Asyanın

J

=:, � [: ;!ı��a!��� ��ın'J.:��: dunr n

Türkistan Faciası

Dolu Türki.5L'lmn aü.l1o1ru 8 milJ'onda.n fuJa olup bunun CJ. ta'i llüslOmıa Türk·

.

ır.ısmcla bile elralınd.ıın ,Upbel•

:::ı!I�;.��. ':.'::.�:"'.:·=ı!; c� Barbar Rusların zawallı Tüıtlere yaptıkları· tlftrl!IR .ı.. ..ı.ça bı lbuetUr. !"!�.!:·.�:!:.:..� �:haline � ��:��. �� ıulüm re işkenceler karıısında yamyamlar blle Hk· rı··n��:: !�''b��:�:�:���1!�rnı�:�� slnlf ve nefret duyartar. mnlıldanlla

m

önemli bır mcmlelı:etl

"'

lı:oyduıtu ıl·

bulunutu yüzünden Rusların 11:rıUrıecJ lhUr.ısJ:ırına da ma bedel elmifllr_ Rusbr nllard.ıınbf'fi tuu.Jı:lar ku yurt ranıll ajlannı lnde

sahip

l te,tU örerek � cnlrllı:ıı i lı · · �j����� ih:rr.ı.!�! :1�1�h':h�k��li���İnc"���r� ile

d.ıler

=��ı::·�-:;..\:;��RV Uıuu Tilrkbtan'dı �ri��Lıı:���:ı 1f�J!1�� :t�j•1: }�tmı :� ll:lvtıfmalı: yıllutl.:ıntıeri Dotu

�----­

Türk HükôuıMinin Soıı)·ıfüıı R11Aya ile dotılulr. müruurc-

IH:ll«'ri lrnruıak itiu ı�bbiise kiriı•iil ıu günlerde'!. 11rı

inamyorıu:. llıı:i Nl)'I denm edttelıı:. bu J117.lft1D

nıulıorriri laa Yusuf Alpıekio, Rualarıo Doğu Türkiataıt hal-

kına yaplıklan korkunç han'!keıleri gözlerl)·le gönuüt bir 81· (l•h11iyellir. .\nodoln Türklttini de aym .;alubetr dü�

,..aır.i :\ilah t.:ıhıklı:ulı: mPllPn knnı.. 11n ,... �illeri i c ��l."('!ıo�:ı;il��f;ı ::��.:1,uı�:ı:ı.:ç::. -----bt

lı:leri emeUerlnt>

21 Anılılı: ım de :ı.rzılı ıınnı

hırlı destelı:Jtonen, 3 Rus tUmenJ soktular Bu sını:da Dnl!u Ttlrkl:!ıl:ln ınw Kunetle­ ri}'le bl"'°k kanlı Yva, a 1933 Tt!mmuz ıyı içinde milli lsyıolırı "astı­ rı o ı::ı.m1n kurulmuıs olar: Do:!ı.ı Tn rlı:i.�­ tan Milli Hlilı:iıtnetiD..I detin:lller. Bıı ol.1)·dan M>nraı DoCu Ttlrkistoı:n tart. inde \'Olı: bir a.:ıhlfc ıtılcl . Rus­ lar memlcffU eder etmeı eme MUll ROtılnıetlu bütUn ıı�clerini ler tevlı:lf it bıp sonra da bunlın aor;pı!Vı sullsi7 olull ldo.m et.tiler ld. anluuııda Dotu "nrlı:L,.bın CU.m

p.

h

ı r 11p1?;1k

aşaildaki

gr�elıı: lerl lıir L.«'tt daha trkrarlamanm milletimiz için fay·

dah oJo�a�ma

İse

oykulanndan 11yaodınıo ...

Yusuf ı\lptekin

Oofİll Tifrkiarau lliiluimrıini11 'tnbd� Genel 't1-krr.lrr; .. il·�;,, Tiirhiıııtnn 1'iirk . fiyenr Rfrliiinin .fiOo/nl· Crrırl R�lrnnı

i.lrmılık ı i.a-:ıl h n toptan m:ıl:lan parçalıy:ıca!ı: �lı:llde de çivi cık· edere � . Dıha · biç m�� - TOrtü bir .u.blt yuo.riılı: ilrerlne hur(ypfl"I" r.ı"'hn• il••"�"'' p,.,., '!\Ji•-•• ılikc�k ond.:ı. ı:tı.nlel'T'e bmılıı!T!:ık.

kıul!ır bır::ı.lunılı..

� �

re

öl

ı l,Jcrde

bl lı:ell ı t r ,-;;.k t> i

2'! -

lı:ull::.n:ı nı:I.'

p

P.iııll'rce h:ırp Hlrlni i le

ıae�lı: tuPulın:ı.cak durumı ılrdl. Meseli bir ten::al!ıde blr 1,.;lnla c-alı11rlrH anı: ııra iç celı::me.ı ıMe çırptıı?ından bu �li lı:oa'ıO.nlit idaresine klrp botnutsuıluk i(ı dul diye ltJwn edilerek ,tenceye uıl:nı: ı tılııuf ve otul bıbı)'11 Un kocayı klnleı ler de l:tlr blrtne lı::.1r11 esplroa hıılJne &e Urilmeye çll19ılmı.stır O Jı::ıılar ki, berlı:u her bırelı:eılnin ta.kip ed ilrl l�lne v� rneııı

ha.illa·

G.P.0.'yı

�·eri.

leteUa ber ihbar inanır oldu

e!mC"Jı: llr.t'rr

adımın bcr harekl'tlnl h:ı11rl�dıtıır:a

B:ırq Konfı:r�nslınn.:t;ı r..ırır mıllcllcrııı lı:oN)"\ICUSU ;ıöninml'� r çıl�n -.o�yalbt Ruo·anın metotları i�tr bunl.-.nlrr l"ienel olank Rtı,)'A T\Jrlı; millt!Iİ için h:ıyııı ,-:ı t:ınılmaz hak .-cıt:nıu� V<' r.:ılm1 ckono:-ıik. dnı:I r:ıhul 'O�F•I ha.pi [:ıalİ).!tlcri"i iri ee ultralm:ıkla k:ılnu)·;ır�� hunl:ımı h·'P sini de bar�:}(' h;ılinf" '.!etlrt!relr hıllı. hiı

aı('tj

n:ı.n1111;ı

mı.ıır.

ı

:ır.ı:rh hiı:lılr �r�·

TUrkistıuıda

lıırakmı.

şcylt�

rl yıptılar. Türk ı:irtçllcriol �-:ı:r.ır. !':ımuk yctlştirmcp:e medmr ettiler Bö)·iece Ru� :'tıyaılırını. lı:ı11ıl:ırlıl'D h.0 •t•1• hııı!l!ay ihtiy:ıllonnı lemin eden ıı:ıdJı maddelerinin ct:ilmeslnl ns:ı.t etti­ ler. Ye Tfirklslan pamıı�unu ımıhdut milı:· tan:l:ı :ıp�ı kalitedckl huğdıylı talı:a:> cd& 1'1!k Ttlrl;.fstıını bl'�lemc) c b.:ışlıdıl:ı.r. Ru Jilalen 1:1da maddelert bulunmu hale �rl­ di ve hemen bunun arlı:a�ı nd ıı.n 1939 rıh· tıo k:ıdar tnı ı::&ı:Leren kıllıkıa altı milyon Ttlrlı:l!'it.ıı nlı ıeld oldu. Rusların tlbrlplı:lr elleri dini mDeMe�elerc de ulaştı \"C cimi ll'rlc, d ini lı:un.ıml�n d..1 .manılı: bıın lı rı etlcırıee yeri, :ıhır, llı::imetdb halln.ıı cc·,ı· dller. Rıllı:ı Rımıı::ı nd :ı r>ruç tulmıırnılın nı emrettiler. DLDI ve t.3rlhl ldtaplln yali.ı.ı .... " -... ı..-..11 ....: ... ···-·· ···· · ·'·Bıtı

da nu,l:ı.r .ıynı


J •

ı;Lııd•

Kuı.aı ı.ısıa.a

ayı. Dotlı

bulund�uı

Tılr halkı ıçlıı mııı

t.ftn• bir Gn•ı:ıı ı.aıııma.ln.:lır. Ztra •n•ltrq Cin "' Rus em l»'l'•lllllorlnln lUlılın vı ba�

Dotu

km ..ııındft o.ılmf'k T.lrlılttan

iıtınrn Tı:lrklOl:ıl

1q33 ve 1944 K8'ım arl1rınd•

lkt kn htı11111rh�nı lı1YU'

mustur

fl!.lı&t hPr tkl bajlm

ıı:ı: Tılrk d11\'lelt dı Ruı

"'

Çlnlll.,rln o,l.'ır buk111 "'' il·

n1'ıll1Br1

kn�ııındı

•·ıırhlıl•

nnı .lıonırıunımıtlmr b!r mUd

1511 Kasırn

dn sonra dı,tıll'T'ık kılmıslırdır

>orı.ınd;• ayı

kl mutlu IOrilır !lllhne oldu ıı:u ıcln onu y•H''': :'ı•:, vr ı· tımtıı Doıtu TUrlı.lıt&Jı C\ım· hu.r1rftler1nln

rıl

1933 VE 1944

YILIARINDA KURULAN

dOnOmlerl·

nl kutlnmnk bizim icln �r�r bn�ru olm11k111dır.

bır

A-ı-&·

.ı::ıdıı. bu ıkl rıımhurını•n kı· uca uı.rı;ıo;<"•lnl ııuı•rmlt o­ hıyor•n•

Tercüman 1 SUBAT 1 9 7 1 PAZARTESi

Iloğn Türkistan Liderinin Seyahatleri A

ramıula. Dolu Türkistan

ve

başka

esir Türklerin di.vasını öl�siy� benim- · semiş, milletini hak.kiyle seven, dün­ yaca sevilen bir •lider•: İu Yuau.f Alptekin bey yaşıvor. Dünkü yazıda söylediğim gibi: Türkiye'nin bugünkü gailesi Sovyet ve Kızıl Çin casuslarının çıi;ırtk.an

ve

vahşi

Anlayışlı ve yurısever hariciyecilerimiz sayılmazsa, hiçbir Ti.irk makamı, bu seya­ hatinde sayın Alptekin'in işlerini k.olaylaş­ tırmaya çalışmadı. Amerika, Japonya, Lüb­ nan, Malezya, Endonezyıı'daki birçok ya­ bancı diplomat, senatör, devlet reisi, gaze­ teci ve bakanlarla Dalay L3.ma gibi •esir

DOGU TÜRKİSTAN LİDERİNİN SEYAHATLERİ Aramızda, Doğu Türkistan ve başka esir Türklerin davasını ölesiye benimsemiş, milletini hakkiyle seven, dünyaca sevilen bir "lider" İsa Yusuf Alptekin bey yaşıyor. Dünkü yazıda söylediğim gibi:


108

Türkiye'nin bugünkü gailesi Sosyal ve Kızıl Çin casuslarının çığırtkan ve vahşi davranışlarına yem olmamaksa, yannki büyük meselesi de bu iki kanlı emperyalistin baskısı altından kurtulacak Türk boy uruklannı, tek millet veya "Türk Ulustan Birliği" halin­ de toplamaktır. Bunun için ise Mao ve Polit-büro cenderesinde can çekişmekte olan soydaşlanmızın büsbütün yok edilmesini, her \ imkanı kullanarak, dostlan uyartarak engellemektir. İşte İsa Yusuf Alptekin'in, Amerika, Asya. Avrupa kıtalannda yaptığı yedi aylık başanlı seyahat, bizden önce dostlarımızın ve Çin'den, Rus'tan darbe yemiş ülkeler ilgililerinin uyandıklarını gösteren acıklı bir müjde getirmiştir. Sayın Alptekin'i, bu beş pa­ rasız. desteksiz ve ancak Allahın yardımı ile başarılmış seyahatlere icbar eden ne idi? a) Çin ve Rus despotluklannın. Türk ülkelerini birbirlerinden almak üzere yapacakları boğuşma, Doğu ve Batı Türkistan'ın halklanru, nükleer bir harbin cehennemi yapmaya ramak kalmış­ tır. Bu yakın facianın önlenmesi gerektiğini hür dünyaya anlat­ mak için meşakkatli seyahat göze alınmıştır. b) D . Türkistan'dan bin zorlukla kaçabilen göçmenlerimiz, dünyanın bilmesi ve kavraması imkansız faciaların kendilerine uy­ gulandığını ve ölümden başka kurtuluş ümidi taşımadıklarını söy­ lüyorlar. Zindan duvarları ardından duyulmayan çığlıklar, medeni alemde dile gelmeliydi. c) Doğu Türkistan. dünya ordulannı besleyecek yeraltı ve ye­ rüstü servetlerine sahiptir. Asya'nın kalbi denilebilecek stratejik önemi de vardır. Türkleri tamamen yokederek buradan bütün alemi istilaya kalkışacak Kızıl Çin'in dehşeti dost ve düşmanca bi­ linmeli idi. Alptekin'in parasız ve desteksiz seyahati bunun için gö­ ze alınmıştır. Anlayışlı ve yurtsever hariciyecilerimiz sayılmazsa, hiçbir Türk makamı, bu seyahatinde sayın Alptekin'in işlerini kolaylaştırmaya çalışmadı. Amerika, Japonya, Lübnan. Malezya, Endonezya'daki birçok yabancı diplomat. senatör, devlet reisi. gazeteci ve bakan­ larla Dalay Lama gibi "esir millet" liderleri ise İsa Bey'in meseleleri­ nin çoğunu önceden bilerek desteklediler: "Türkiye götürmediği­

ne göre onlann davasım Birleşmiş Milletler'e yansıtacaklanna"

söz verdiler. Zira yine Kızıl Çin'in mahvettiği Tibet'in istiklal davası üç defa Birleşmiş Milletler'e gitmiş ; bu millete milyarlarca


1 09

dolar yardım yapılmıştı. Alptekin üzüntü ile:

-Ah bizim günahımız Türk ve müslüman olmak mıdır ki ne bir müslüman devleti ne de Türkiye, davamıza sahip çıkmı­ yordu. Yabancılar bile, Türkiye ve diger İslam devletlerini gücen­ dirmek korkusu ile bize ve davamıza ilgi göstermiyorlardı, diyor. Ahmet Kabaklı

(Tercüman,

1

Şubat 1 970)

:111..a�ıı·:f·�a..=t"'m·1·1...21111ş111ı 1 ·;·,..�.., '

Er

GÖZE

isa Yusuf Alptekin ...

oğu Turkisıan Genel Sekreteri. . . Rus­ ya ıle Çin arasında sıkışmış anavaıa­ nımızın Tı.irkiye'deki miımessili . . . Rus \·e Çin felaketini içiçe yaşadı. . . Sonunda Kı­ zıl Çinliler'in elinden kurtulmak iı;in bir­ kaç yüz arkadaşıyla Himalayalar'ı aııp Türkiye'ye geldi . . . Himalayalar'ı aşma­ ları ve yollarda çektikleri, gordukleri bir değil birkaç müthiş filme yetecek malze­ me olur. .. Himalayalar'ı geçerken Yal­ kın isimli kızının ayağı dondu . . \'e ya, . rucuk kurtarılamadı, vefaı c:tıi . .

D

un

İSA YUSUF ALPTEKİN

.

kimse de yoktur. Amma o, ismet Paşa'­ nın Türk milliyetçilerine reva gördüğü zu­ lumleri duyunca, CHP ile alakasını ke­ ser. Onun hedefi parıilerüstü bir milliyet­ çiliktir Sadece milliyet;;ilikıir . . . Nitekim, bu sefer çok azlık olan milliyetçilerle iş­ birliği yapacaktır. Zaten Türk milliyet­ çilerinden başka komıinizmin tehlikesi­ ni ve İsa Bey' in dramını bilen de yoktur. Bu sebeple bizimle aşağı yukarı köy köy dolaşarak konferanslar verdi. Önce ı u ­ t u k fakat sonra dertleri deşildikı·e akıl al-

Dogu Türkistan Genel Sekreteri . . . Rusya ile Çin arasında sı­ kışmış anava tanımızın Türkiyeıdeki mümessil i . . .

Rus ve Çin

felaketini içiçe yaşadı. . . Sonunda Kızıl Çinliler'in elinden kurtul­ mak için birkaç yüz arkadaşıyla Himalayalar'ı aşıp Türkiye'ye gel­ di. . . Himalayalar'ı aşmaları ve yollarda çektikleri , gördükleri bir değil birkaç müthiş filme yetecek malzeme olur . . . Himalayalar'ı ge­ çerken

Yalkın

isimli kızının ayağı dondu . . . Ve yavru cuk kurtarıla­

madı. vefat elti . . . Uzun boyu , Altay Dağlan gibi sarp siması. başında Türkistan takkesi. üstünde kuşaklı Türkistan mantosuyla, Türkiye'deki milli yürüyüşlerin ve merasimlerin çoguna katılan bu adam kimdi? Ko­ münizmin kudurduğu günlerde, Türkiye'nin her yanına koşup ko­ münizmi, komünistlerin Türkler'e kaç çeşit işkence yaptıgını yü-


110

reklerin dayanamayacağı bir gerçeklikle anlatan, hem d e zaman zaman kifayet etmeyen bir dış Türk lehçesiyle anlatan zat kimdi ve dramı neydi? Derdi neydi? Sadece bir kızını Himalayalar'a kurban vermiş olmak mıydı hususiyeti? Yurdundan, servetinden, makamından aYJ1ılmış olmak mıydı? Hayır! Onun derdi herkesten büyüktü . . . O Mao'nun kızıl eşkıyalarının önünden canını, hürriyetini kurtarmak için bin türlü meşakkate atılmış ve Türkiye'ye, son anayurda iltica etmişti. Bu­ rada mesuttu . . . Sıkıntıdaydı gerçi. .. Geride kalmıştı o eski refah ve saltanat . . . Bazan bir gazete almak bile meseleydi. . . O kadar dar günlerdi. Amma aynı dar günlerde New York'tan çok eski ve kıy­ metli bir ahbabın kızı misafir de gelmiş olabiliyordu . . . Çünkü, o eski 'Türkistan Başvekili"ydi ve Türkistanlılar'ı ona hala "Efendim" diyorlardı . . . Neydi bu adamın dramı? Bu adamın dramı şuydu: Mao'nun eşkıyalarının önünden kaçarak Türkiye'ye gelmiş ve fa­ kat birkaç sene sonra Türkiye'de Teknik Üniversite bahçesinde Mao'nun 'Türkiyeli" uşaklarının devlete karşı, rejime karşı, Türk­ lük'e karşı Mao'nun resimlerini taşıyarak ayaklandığını görmüştü gözlerine inanamayarak! . . Akıl almaz bir dramdı bu . . . İşte bunun için hemşehrilerine milli kıyafetlerini giydirerek so­ kağa fırlamış, antikomünist mitinglere iştirak etmişti. Ellerindeki pankartlara hiçbir "Türkiyeli" Maocu cevap veremezdi, o kadar açık ve acı idi: "Bizi görün ibret alın!". İsa Bey'in dramı dedim . . . Bir gün onun çırpınmalarının çok az semere verdiğini gören Mehmet Emin Alpkan 'Yahu İsa Bey, ne di­ ye çırpınıp duruyorsun? Bak bazı arkadaşların rahata kavuştu, mebus falan oldular. Türkistan'ı mürkistanı unuttular. Sen hala aynı kavgayı yapmaya uğraşıyorsun . . . Sen de git işine bak . . . Raha­ tına bak. . . " deyiverdi. Bu aslında feleğe sitemdi. . . Kahırdı. . . Çaresizlikti. . . İsa Bey düşünceli gitti. Ertesi sabah erkenden Mehmet Emin Alpkan'ın matbaasına geldi ve dedi ki: -Kızıl Çinliler'in elinden canımızı zor kurtardık. Bazıları da kurtaramadılar. Niçin biliyor musun? "Git İsa Bey, biz ölelim sen

kurtul. Çünkü biz kurtulsak bile bu davayı yürütemeyiz. Am­ ma sen kurtulursan dünyaya başımıza gelenleri anlatırsın." di­

yerek kendilerini feda ettiler. Biz öyle kurtulduk. Ben nasıl davfunı unuturum?. .


111

B u büyük tarih dramını daha iyi öğrenmek isteyenler onun

"Esir Doğu Türkistan İçin" isimli kitabını okusunlar.

�a�.PJ-1t�ı·�

(Ergun Göze, Tercüman)

M . Alı Y OR U K

İsa Yusuf Alptekin haklıdır!.. Jlw.aıa

glmıedsn

ewel, bir lıolır-

'""'- malıly.unde olmalo a.ı.ere 110-mtzln lB Eylıi.I lQ10 tarihli nıloha-

ıında

plım&f olan ıu haberi oyne,. tak dlm dyoruz, •Ha.ytn lı14mi Bey tein )•emeı.

-""''

lideri Mao Tıe Tıung oranndo, lJofJu Tıi.rloiıtanumzo '""'' taı.&n&lan z!lıniyel bo1'ım&ndan, Doğu Tıi.rldıfanını&r.dol sahibi 1ıoı.ıı.ı olan Tarı.ıerı lmlıo odeo reı. "" bu yurd 1ı<51ernlzı Clnllı.fflrlp bir Cin aıı..ıı. bir Cin v114yeıt lıollne

1

İSA ALPTEKİN HAKLIDIR. Bir müddetten beri yurdumuzda bulunan Suudi Arabistan'da­ ki Doğu Türkistanlılar'ın Lideri Hüseyin İslami Bey şerefine evvelki gün Konyalı Lokantasında bir yemek verilmiştir. Yemekte bir ko­ nuşma yapan Hüseyin İslami Bey, kendisine gösterilen yakın alakaya çok teşekkür ederek, sözü, Doğu Türkistanlılar'ın Lideri İsa Yusuf Alptekin'e, Dünya seyahati intibalannı anlatması dile­ ğiyle, bırakmıştır. İsa Yusuf Alptekin iki buçuk saat süren konuşmasında, son dünya seyahatinde on dört ülkeyi ziyaret elliğini söylemiş, bu ara­ da milliyetçi Çin'e uğramadığını, bunun üzerine Milliyetçi Çin Hü­ kümeti Amerika'daki Sefareti vasıtasıyle, İsa Bey'in Formazaya ni­ çin uğramadığını sorduklarında "Siz Çin'de hiç bir hakkınız olma­ dığı halde, yirmi senedir Doğu Türkistan sembolik bile olsa tanı­ madınız. Siz Doğu Türkistan'ı tanıdığınız an, biz de memleketinize uğrayacağız" cevabını verdiğini ifade etmiştir. Bahtsız Doğu Türkistanımızın bu kahraman ve fedakar lideri­ nin Milliyetçi Çin Hükümetine verdiği cevap çok haklı ve yerinde­ dir. Demek oluyor ki birbirlerinin hasmı canı da olsalar. Çine hük­ medebilmek için yekdiğerini imha eylemek çabası içinde dahi bu­ lunsalar. Milliyetçi addolunanlann Lideri Mareşal Can Kay Tşek ile Komünist zannolunanların lideri Mao Tse Tsung arasında, Doğu


112

Türkistarumıza karşı takınılan zihniyet bakımından, Doğu Türkis­ tanımızdaki sahibi hakiki olan Türkleri imha ederek ve bu yurd köşemizi Çinlileştirip bir Çin ülkesi. bir Çin vilayeti haline getir­ mek cihetinden hiçbir fark yoktur. Büyük Mücahidlerimizden muhterem İsa Yusuf Alptekin Bey'in mağdur Doğu Türkistanlı ırkdaşlanmız namı hesabına: Çan Kay Tşek Hükümeti temsilcisine söylediği yukarıda kaydettiğimiz acı ve fakat hakikatın tam bir ifadesi olan sözlerinin cevapsız kal­ dığı veya oyalayıcı bir iki yalan ifadeyle karşılandığı muhakkaktır. (M.Ali Yörük, B.Anadolu)

�llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllJlllllllllllWllllllllllllllllllllUlllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll� =

5

Cavlt ERSEN!

ı e :ı PJi'tröa • =

=

§

s

i ISA YUSUF ALPTEKiN BEG

s a DoOu Türkiıtanlıl• adına tertip edilen 5 2 tıEılr MilleU. Hafbls..• munaMbetıylı � E .:. .,·.1a gOnd.-ilen bir davetiye. benı aonsuı § , . .;:an;andır�t\I' �e b� div.aı bl�im_ ba�lıca · 5 1.ı ... Jm;z oldugu ıçın, boyla terefh bır gundı 5 buhnnak 6htiyıcını hiesabTliftim.

I

5 = mıttı mayd.,. 5 5 Bütün dünyayı dola...,. c..,...ap ..., an 5 ları, Batbakenlar1ı ı..,lkı meal eden in S' Yuaut, maalnef

tan'ı kucaklamak

Hhlp

bugüne kadar HUr TürtdabahtlyarhQına

ola-

E: :=

İSA YUSUF ALPTEKİN BEG

Beyazıt'da büyük bir salonda. karşıda büyük Türk MücahiU Osman Batur'un. cihad için şehit düşürülen kahramanımızın bü­ yük portresi, misafirlerimizi karşılarken. teşrifatçı olan, başı sır­ malı Türkistan takkesi ve giysileriyle Atalarımızı temsil eden Tür­ kistanlılar. bize. Türk'ün coşkun ruhunu bir kez daha anlatmak ve hatırlatmak üzere görevli idiler. Bugünkü Türkistan davasının en büyük liderinden birisi ise. uzun boylu . karayağız. mert ve namuslu, faziletli bir insan, bütün Türklere yaşama isteklerini artıran. beynelmilel hüviyete haiz bir muhterem. İSA YUSUF ALPTEKİN BEG'dir. Mücahit ALPTEKİN he­ yecanlı idi; yüreği ızdırapla burkulmuş. gözlerinin ifadesinde ise. Çin'in Türklere olan vahşi saldırısıyla işledikleri cinayetler bir vah­ şet serisi halinde temayüz etmişti. İlahi bir tecelli idi ki. kendisini Türkistan'ın istiklali için. adayan kişi. en başta İsa Yusuf Alptekin beğ'di. Onu çok eskilerden tanıyorum. O'nu, inceliği, hassasiyeti


113

ve Türkistan için çırpındığı demlerde hatırlamayan bir tek fert yoktur. O zamanlar, tek adamdı, tek başına çıkmıştı meydana. Bütün dünyayı dolaşan, Cumhurbaşkanları, Başbakanlarla teşriki mesai eden İsa Yusuf, maalesef bugüne kadar Hür Türkis­ tan'ı kucaklamak bahtiyarlığına sahip olamamıştır. Bu bir hata ise. bunda İsa Yusufun hiçbir günahı yoktur. Yokluk ve zaruretler içerisinde büyük lider, davasını sürdürmüş, şimdi bu noktaya ge­ tirmiştir. (Cavit Ersen. Millet)


Yuuf Alptekin (•atda) , Ruolar tarafından idam edilen çete reisi

Osman Batur "" beraber

Türkistandan kaçan bir Türk anlatıyor

"Türkistan&

resmen

Çin,

hii.kimdir. Zulüm gören

fakat

hakikatta

R uslar

yüz binlerce Türklerden

�Q.Qil

kişi Hlndistana sığınmış bulunmaktadır. Bunlann Tür­ klyeye kabul edilmeleri için

temaslarda

bulunacağım.

Rus atom tesisleri Türkistanda bulunuyor. Bı.. vaziyet memleketimizi bir cephaneliğe çevirmiştir

Şarki Türkistanın

eski

Genel

�PLrrPh•rı Ymnıf Alole kin dün sa.-

ki Sovyet

I enteresan

mcz•limine

bir

dair çok

konuşmas1nı 2 nci


l 19 . ESAR�T YILDÖNÜM,,�J milyon Müslüman Türkistanlı hürriyete kavuşacağı günü büyük heyecanla bekliyor

10

Muzaffer Celcrzun

lsa Yusaf Alptekin hir dünyadan yardım istedi

lhnıdan tam 19 nl l!'n'd

mı· iırtillrtn• MUılUman ll'lrk'Nn 'nlrltü. anan.tanl•· rm.da lnlm IDirn lnlmı.ektedir­ Pft'71.)lst

alnnn

ı.... ' Kızıl

10 milyon Kı:r:ıl

Cin

nnpnyallmıln riı:m.el .ıt.ındı. hürriyl!l dmıokra!i n ı.tiltllllerlndm mıhrum 10 mil Jon inan. bu ıtın kend'.'ftini hanla: yasamayı ve medm.i­ yrte hvusturacak ını sabırınz hkla beklesıektedlrler. Ha ırecen ırO.n. dillninl. din lt!rtnl. ıelenelr..' erinl. hall! vr

"Ofu 7'Ur .ıu V•r>tılJ

nimiz.i

rü.luında. ilendi medeniyeti. nin anayurdunda boltıılmll is­ tendi-.> diyerek koousmasını blSlldL

i Rııı, . ..,...�•tı,,,,,

l...,

koa,,sta"

olarak

..llnan 1ı:ude3lerimiıı anmak vazifemizdir. Do­

'n.lrlr.l!ıt.anıı ızöcnıerılere ıcın kardeıı ü.llı:ele:r. hak

!arını turtulus dAvamızın en bUylilı: dıvına.l:ı Türkiye Türk· lerini �elbılamnı bir bnrr Nlı:ucat

K.ml Cinllkr, blH:an � rın yanı aın her aene onbin­ lm:e mUslUmarf Ttlırll'O cesitll lüencelnle · öldlnnüıllenllr. E­ aJr hmplmın1 .1önderdiklll!l'ln\n a11ılar1 ı.e ytııbinleri umak111.t

.....

•l.tdhm'"' k.ı..-1......

D ur,•z " /111 lllJfan 1(•zı/ r':oto,,ırı:r,y��� u a lıı n d . � •n in rı·Urkistan a I n I; /ı lidıer A l ptekin' B Yor 1-IüRRI YET . /,f •

a... •

••

••

(1

4

Ekim

"· -._,

G,o,,

il

'

.

1 959>

'lQzn. l!ızıı

Bohreter;ı Is

a

l'u.IJ/ "'Dte1c1

iJletlere rır:af cek1ı1 . g•dd fe/�, ..c.,,,

"U�Ya'J'J

lll'lılc baJr geride 111cLıI,, bırllJJ a1c.,.a k,

J1*DlllllD

minnet.tarh.ti l(inde alılerden llU husı..1l1 ınn Türlı halk dlı:lnna ve Cumhııriyet

Hiltomehıe duyun.ılmuına •usub.ınu:zu rica ediyorum:

ı.

1

- notu Ttlrkldan'dU:i m·

2

-

llmlni.n ve Cin •kınl•nnın durdnrulmuı. bütün dünJ• mil ld.lerinln bunJU'd.an h•berdaı edllme:ıı; ve Dolu TUı-kistl.n'ın lstlkll.I dlvuın• yU'dımcı olun­ ı:na.sı kin meeleleri"''·•;n B'r lemıiı Milletlere lnlik•I ettiril mesl Jtttelı:lidir. Bunun öncülü IUnO bUlnllnetimizin ıınmasuı. dan tabii bineY olanı.u.

Dolu

Türk'libn'• sem-


ı

....,..., ...,.,. ılıın ııa h ıuımat ıan YllSU( A.lp z"tk alın j;•:ı. ldı:ln dünkü ...ırr. r kar;ı asın loplanıı ca_, dırıl·ı mUe sında lwnu� nidt- lalbilı; rk

e isa Yus u f Alp tekin " Havvan ıar ıı k oru ma cem iyetl e r; Ol du ğ u h al de es ir insanla rı n hakl arı nı koruyan ce m iyetl er YOk " de di

. . ,.���:�·.�==� Doğu Tü rkista n H ü �ü met; Ge n e ı Se krete r; A f ot e ki n ·

.· .

. i'l'Es ı• r. .m • ı ı ı e tıe re gı go s t ıı e r m e ıı ,, ç:.::�;hm 1a d o ı u -

.

ADDESATÇI

lnırtyq l.rııtııı .:J:Bll!'I

GÜNLÜK EJlDo,

�..

SİYASI

SABAH

GAZETE5İ ı s ı c.ııııotı.. ı••••uıncıı , ._ ... ,. 11 - J& M r. AN• lln•IH ıtıuntll Ilı 1 11 il tO - U U 10

IZMUI "-'O 0.lııı ll�Qı.yılı M .!rt"HI •ıs,&

hlik

HÜSEYiN BABALIK

AJres: Yeşildirek GürOn Han No: Telefon: 22 15 52

59!:l1 l

�ınıınmıııımnımnıınmınnııınııınınııınımmnıuııımnııınıııııııınnıııııııııııııııııııınıııııııııııııııııııııııı1m:ttııııııııııııııııııııııı;:1:111111111111111111mııııııııııııııııı�mııııııııııııımııııııııııııııııııııııııııııııımıınııııımmımıı�ıuo·ııııımııııııımııım�ımıııııımnı

İ.Y. Alptekin, «Esir Milletler Haftası» münasebetiyle İslam Dünyasına ve Türk Milletine sesleniyor:

Esir Türkleri unuımok ,, IHsonlık için yüı korosıd11


T1lrk;lge

., CUMA o • Cin ,,,,.,,., 1111;1111 daranafı atnaran ,,.,,, lddlasl:

13 NiSAN ,

·ooğu Türklstan'dakl ısranı isa Yusuı Alptakln planladL

O isyanın On yönetiminin cami yapımına izin vermemesi yüzünden başladığı bHdirikli

llOrNı:ı CloOıı TOl'td9Wl llOllD­ ınetl .-ı � Sıllınıl-1 I• T� 9Vf Alp1Mltı. lıurllOl'llSI Çlnlller1n IUÇlln'lnı lıla'l r� -• llll ıındlilll 1t1ııı.ı ın lı.ıprtrıwy• ıttııy..-. ���nılıOy!Mll.

..

TÜRKiYE

(13 Nisan 1990)

{lı de{lil" . istan, Çin topra ••••' Aıoıe•ın Uder1 1 .. "Do{lu T ürk aQı yaşındak� 89 nln 1 enin TO� topr ıerl' � nı, bu � latan TO f­ dıQı \U'/O TDO< oıma suç 0oou . n topraO• :Oımeklel topraklan­ an : rl beni Çin OoOu TD�lst "Çin ye\klllle ııı.end ç k • r ki . 11 : 18 bl alalıtası yoktu olduQun u � 0 arın . dedi. o �� el• ediyoruz ced l

:: Çı

'!�� � ��

sız


Doğu Türkistan Türklerinin lideri İsa Yusuf Alptekin:

Çin,katliama bahane arıyordu

teşvik ettllinl, luıcıı Çin'• lıaJ1I gelmokJe yok ...... bllm hııl­ kın baskı iJo yapınıldansa ölme­ yi tercih etmesinin seboplorlnl dünyaya duyurmuyor. Yani hem zulnıodlyor, hem do zulme kar­ ıı gellnmalnl istemiyor" şc.klin­

SÜLEYMAN ÜNAL 1° STANBUL (ZAMAN)-Çin'in

hakimiyeti atlında bulunan Şin­ can özerk bölgcsirw;le (Doğu Türk­ istan) meydana gelen olaylula il­ gili olarak, Çinli yeıkililc= suçla­ nan Dogu Türkistan Türkleri'nin

İsa Yusuf Alptekin, "Çln­ U�r katliam için rınar anyor­

Lideri

lanb" dedi. Ajansların, Doğu Türkisıan'dan aynlan turistlere da­ yandırarak verdiği haberlerde, Çinliler ile Doğu Türkistanlılar arasında cami yaptırma sebebi ile çıkan çatışmada SO'den fazla Türk­ 'ün öldüğü çok sayıda kimsenin de yaralandığı belinilmişti. Gelen haberlerde, Doğu Türk­ istan. ın Kaşgar şehri yalunlannda­ ki bir kasabada cami inşaatı sebe­ bivlc cıkan çatısinada <:inli 9"ilvı-n-

ISA YUSUF ALPTEKiN: Çln'in

zıılmii TCırkisıaılıyı canından bez­ dirdi. Çin Tllrkı.tanlı ' ıun baskı la­ nnda vasamakransa öhnevi rerrih

MEHMET EMiN HAZRET: Halk canıil<ri kaılli ım;ısıyla yapıınyor . Çin anayasasında da cami yapar-

dc konuşarak, gerek Türkiye ycı­ kililerinin ve gerekse halkın ilgi­ sinin beklendiğini bclinıi . Geçtiğimiz yıl Türkiye"ye ihica eden !>otu Türlcisıanlı yaz.ar Meh­ met EmTn Hurot de, ayaklanma­ ya sebep olan cami yaptırma me­ scjesinin görilnon sebeplerden sa­ dece biri olduğunu söyleyerek, astl meselenin Mao zamanında veril· meyen ibadet serbestliğinin �fonn hareketlerinden ·sarını az da olsa v�rildiğini, bunun O.zerine halkm dini inancına sıkı sıkı sanlması



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.