Deniz Bozkurt - Karşılaştırmalı Lozan ve Sevr Barış Antlaşmaları

Page 1


KARŞILAŞTIRMALI LOZAN VE SEVR BARIŞ ANTLAŞMALARI

UMAY KÜLTÜR SANAT MERKEZİ BİLİM, KÜLTÜR VE SANAT YAYINLARI SERİSİ -1-

Hazırlayan

DENİZ BOZKURT


Baskı DEVRAN MATBAACILIK Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: (O 312) 229 36 62 Fax: 231 94 72

Kasım, 1998


ÖNSÖZ "Tarih tekerrürden ibarettir" sözü hepimizin derinliğine tahlil edip anlamlandırmadan zaman zaman tekrar ettiğimiz önemli bir tespiti ifade eden bir sözdür. insanlık tarihi incelendiğinde fizik kanunları gibi mutlaka aynı sonuçları veren sosyal ve insani davranışların olduğunu goruruz. Milletler sosyal . barışı sağladıklarında, eğitim ve öğretimle nitelikli insan sayısını artırdıklarında, aile bütünlüğünü hakim kıldıklarında mutlaka kalkınır/ar ve diğer milletlere üstünlük sağlarlar. Çöküş dönemlerinde de bunun tam tersi olur. Osmanlının çöküşü bilim ve teknolojideki yetersizlikler,. niteliksiz yöneticiler ve çok uluslu siyasi yapının ayrışmasıyla gerçekleşmiştir. J 9 . yüzyılın sonunda milliyetçilik bugünkü gibi dünyada geçerli düşünce olarak kabul edildi. Çünkü kültür ve dil birliği bir milletin doğal varlık sebebidir. Çıkar birliği belli bir süre tek devlet çatısını kabul ediyor ancak bir süre sonra doğal bir tepki ile her millet kendi tercihleri doğrultusunda hayatına devam etmek istiyor. Bu sebeplerle Osmanlı'nın çöküşünde Türk milliyetçilerinin ortak kültürü taşıyan milletimiz için Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu sağlamaları hem çağın getirdiği düşüncelere hem de milletlerin doğal tercihlerine uygun bir seçimdi. Osmanlı'dan elde kalan ve Türk nüfusun çoğunluğunu barındıran _bugünkü coğrafyada siydsi,kültürel ve ·ekonomik bağımsızlığı amaçlayan üniter devletin kuruluşunu Batılılar tepki ile karşılayarak engellemek üzere büyük mücadeleler verdiler. ilk çağlardan beri devletlerin topraklarını, hükümranlık haklarını kendi devlet ve mil/etlerinin lehine artırmak istemeleri de doğal bir davranış biçimidir. Bu sebeple de hem savaşta hem barışta devletlerin temsil ettikleri kendi mil/etlerinin haklarını gereği gibi korumaları gerekir. Bunun için her çağda değişmeyen belli kurallar vardır. Güçlü bir ordu, güçlü ekonomi ve çok nitelikli siyasetçilere sahip devletler haklarını almanın ötesinde bu alanda yetersizlikleri olan devletlerin de haklarını gasp ederler. Türkiye Cumhuriyetini kuran büyük Atatürk ve arkadaşları hepimizin bildiği üzere Sevr'de Türkiye'ye dayatılan şartları ret

1

·


etmişler ve lozan'da Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu sağlayan yeni anlaşmayı Batıya kabul ettirmişlerdir. Ancak unutmayalım ki uluslararan ilişkilerde anlaşma tarafları ddima uyanık olmak mecburiyetindedirler. Anlaşma yazılmakla tamamlanmaz, uygulanıp uygulanmaması yazılması kadar hayatidir. Taraflardan biri bu konularda ihmalkar davrandığmda diğer taraf başka anlaşmalar imzalanırken kaybettiği Önceki anlaşmanın maddelerini yavaş yavaş yeni anlaşma maddeleri arasına sıkıştırır. Ülkemizi yönetenler, siyasetçiler, bütün aydınlar ve sanatçılar Sevr'in Türkiye'ye dayattığı maddelerini bilmekle yükümlüdürler: 1. Dünya Savaşının sonunda yenilen devletler arasında paylaşılarak bağımsızlıktan mahrum edilmesine karar verilen tek devlet Osmanlı'ydı. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar Osmanlı Devletini ortadan kaldırıyorlar ancak bu devleti yöneten Hanedana ayrıcalık sağlayarak Halife Sultanın İstanbul 'da oturmasını şart koşuyorlardı. Böylece Batı Anadolu ile birlikte ikinci bir düzenleme ile İstanbul 'u da Yunanlılara vermeyi planlamışlardı. Yunanlık/arın kontrolünde özerk görünen İzmir bölgesinde de Türkiye'nin yönetim hakkı elinden alınıyordu. Savaş zamanı da dahil olmak üzere bütün gemilere açık bölge kabul edilen Boğazlar milletlerarası bir komisyon tarafından yönetilecekti. Böylece Rumeli ve Anadolu da bağımsız bir Türk devletinin kuruluşu engellenecekti. İngiliz ve Fransız çıkarlarının dengelendiği Doğu Anadolu Bölgesinde Ermeni ve Kürt devletleri kurulacaktı. Sevr Barış Anlaşması adı ile anılan bu düşünce iki taraflı görüşmelerle hazırlanmamıştı, tek taraflı olarak Türkiye'yi yönettiğini ve ·temsil ettiği kabul edilen Saraya yenilgi metni imzalattırılmıştı. Bu düşünce Türk devletinin varlığını ortadan kaldırarak Türk milletini Anadolu'dan çıkarmak amacını güdüyordu. işte bu noktada Türk milletinin gerçek kimliğini ve arzularını temsil eden Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde savaşta kazanılan zaferler, lozan'da nitelikli tartışmacı/arla Sevr'in reddini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş için gerekli alt yapıyı sağladı. Ancak Anadolu'nun bağımsız Türk toprakları haline gelmesine rağmen sınırlarımızda, büyük ölçüde Türk nüfusun yaşadığı bölgelerde Irak ve Suriye adıyla yapay iki devletin kurulması da bu dönemde sağlandı. Türk devlet adamlarının ve Türkiye adına her alanda uluslararası görüşmeler yürüten bürokratlarm, iş adamlarının, önemli görevler üstlenmiş aydınların ve sanatçıların ·

il


Cumhuriyetimizin temel gerçeğini ifade eden Sevr ve Lozan Anlaşmalarını satır satır bilmeleri ve sureti haktan görünerek sunulan çeşitli anlaşmaların ve faaliyetlerin altında nelerin yattığını görebilecek kadar Sevr düşüncesine aşina olmaları şarttır. Geçmişini bilmeyen devletler geleceklerini aydınlatamaz çünkü, gelecekte de geçmişin hatalarına düşmeye. mahkumdurlar Belge bilimin temel taşıdır, tarih de ancak belgelerle bir bilim dalıdır, belgeler bizi başkalarının doğrularıyla yaşamak esaretinden kurtarır. Unutmamamız gereken bir şey var, hasta adam ölmedi, çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK 'hasta adam ölecek' yalanma asla inanmadı. İşte bu görüşle Yeni Harman Dergisi bilmeyenlere öğretmek, unutanlara hatırlatmak, hatırlayanların dikkatine sunmak üzere "Sevr ve Lozan" Ek'i yayınladı. Bu Ek'te Cumhuriyetimizin 75. yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu kadar sürekliliği için de önem taşıyan bu iki anlaşmada bağımsızlığımızı boğan ve kazandıran beş ana madde karşılaştırmalı. olarak tahlil edilmiş ve değerlendirilmiş ve her açıklama metninin altına antlaşmalardaki asıl madde metinleri de eklenmiştir. Üniter devlet yapımızın, toprak bütıinlüğümüzün ve Cumhuriyetimizin getirdiği demokratik rrıimimizin düşünce özgürlüğü , insan hakları, uluslararası anlaşrııalar adına tartışılır hale getirilmesinin altında yatan gerçekleri bu bilgilerin ışığında görmenin anlamlı olacağına inanıyoruz. Her milletin düşmanları vardır, ancak tarihini bilen, kültürüne ve diline saygılı milletler ve bu milletleri temsil eden devlet adamları tehlikeler somutlaşmadan, tedbir altrlar. Tedbir bilgi ile uzağı görmektir ve problem doğuracak düşünce ve davranışlara karşı uyanık olmak ve gereken tepkiyi anında göstermektir. Uluslararası hukuk, devletlerin ve milletlerin haklarını korumak üzere kurulmuştur. Ancak bu hukuku bilen, haklarını gerektiği gibi dile getirip koruyabilen devletler başka devletlerin örtülü veya açık saldırılarından milletlerini koruyabilmektedir/er. Kuralları koyanlar kendi çıkarlarına göre kuralları şekillendirmekte, kuralları koyamayan/ara dayatmaktadırlar. Ayrıca aynı maddeyi kendilerine göre başka gelişmekte olan ülkeler söz konusu olunca başka türlü yorumlayarak iki yüzlü ahlak anlayışı sergilemektedirler. Bu sebeple 21. asırda Türkiye kuralları koyan ülkeler arasında yer almak mecburiyetindedir. Bunun için de geçmişimizi geleceğimiz için tedbir alabilecek kadar iyi tanımak, demokrasi adına vatanımlZI

. 111


bölmek ve Cumhuriyetimizi yıkmak isteyenlere karşı en iyi savunma olacaktır. Ordumuzun mücadelesi diplomatik, siyasi ve kültürel faaliyetlerle gerektiği gibi anlamlandırılmadığı, ordumuzun arkasına güçlü bir siyasi irade konulmadığı takdirde içinde bulunduğumuz kısır döngüden kurtulmamız mümkün olamaz. Geçmişini bilen, gününü gereği gibi yaşayan milletlerin yarınları aydınlık olur. Saygılanmla

Tuğrul Tiirkq 11 Kasım 1998

Yaldınm

iV

.'.


İÇİNDEKİLER Azınlıklar

.....................................................................................

Boğazlar-İstanbul ve Saltanat.

Borçlar ve Ekonomik Hükümler Kapitülasyonlar

l

11

...................................................

24

................................................

............. . . . . .......... . . . .................... ............. ...........

32

Trakya Meselesi, Mübadele ve Sınırlar

38

Kaynakça

54

.......... ............. . . . . ..........

.................................................. . . ................................

v



AZINLIKLAR Azınl ık; bir ülkede egemen u lusa göre sayı ları az olup, kend ilerini başka etnik kökten sayan ve aralarında ayrı bir dil ve din bağı olan topluluk (zümre) anlamını taşır. 1 07 1 Malazgirt Savaşı i le Anadol u 'ya giren Türkler çeşitli devletler kurmuş, bunların arasında yalnızca Osmanl ı Devleti ayakta kalmayı başarmıştır. Tarihine dönüp baktığımızda Bursa ve çevresinde Osman Bey tarafından kurulan Osmanlı Beyliği, Türklüğü bir çadır altında toplamayı başarmış böylece önce Anadolu'da sonra Arap Yarımadası ve Balkanlarda genişleyerek, bu Beyliği bir dönemin en büyük imparatorluğu haline getirmiştir. Dönem gücün toprak büyüklüğü ile ölçüldüğü dönemdir bir başka değişle fetihler dönemid ir. Osmanl ı topraklarını genişletirken sahip olduğu toprak üzerinde yaşayan dil leri, dinleri, ırkları farkl ı halkları da sahiplenmekteydi. Böylece azınlık yönetimi i le karşı karşıya gelindi. Osmanlının azınlık politikası, emperyal izmin h ızla köklendiği dönemde, aksine ı lımlı, haklar hatta ayrıcalıklar veren bir pol itikadır. Dile, dine, geleneklere saygı gösteri lmiş, hatta azınlıklara vergi kolaylıkları bile sağlanmıştır. Osman l ı kendini h içbir zaman azınlıklarla boğuşan, onları asimile etmeye çalışan bir devlet pozisyonuna sokmamıştır. O topraklarına toprak katmaya çalışmış, Avrupa'da büyümeyi hedeflemiş, emrine giren tebaanın da haklarına saygı duymuştur. Osman l ı ancak ve ancak kendi egemenl iğini saymayan, bölgelerinde ayaklanma çıkaran azınlıklarla haklı olarak çatışmaya girmiş ve ayaklanmaları bastırmıştır. Sevr'de ortaya konan azınlık meselesi de, Osmanl ının sözde kötü davrandığı ve haklarını çiğnediği azınhkların özgürlüğe kavuşturulması meselesidir. Ancak Londra, Paris ve San Remo görüşmelerinde ortaya ç ıkan gerçek; müttefiklerden h içbiri azınlıkların korunması ve yöneti lmesi görevini üstüne almak istememiş, buralara gönderilecek askeri ve para yardımlarını karşılanması büyük yük olan harcamalar olarak tanımlamışlard ır. Aynı dönemlere denk gelen İzmir meselesi çıkarlarına daha uygun düştüğü için buraya yapılacak yardımlardan ayrıca bir pay ayırmaya gönüllü olmamışlardır.


Açıkça ortadadır ki Sevr'deki azınlıklar sorununun, insan hak ve özgürlükleri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur, tamamıyla politik ve maddi çıkarlar üzerine oturtulmuş sahte bir problemdir. Sevr üzerinde

Barış

iki

antlaşmasında

devlet

kurulması

parçalanan

Osmanlı

kararlaştırılmıştı:

toprakları

Ermenistan. ve

Kürdistan. Ermenistan üzerine uzun süren tartışmalardan çıkan sonuç, müttefiklerin hiçbiri merkezi Erzurum olmak kaydıyla Trabzon, Van ve

Bitlis'i

içerecek

bir

Ennenistan

Devletini

korumayı

ve

sorumluluğunu üzerine almayı istememiştir. Ermenistan fikrinin baş savunucusu

Fransa

bile

askeri

ve

maddi

olarak

Ermenistan'ı

sahiplenmek istememiştir. Hatta tartışmalar sırasında en çok üzerinde durulan konu Erzurum tamamen Türk nüfuslu bir şehir olduğu için, Erzurum 'un Türklere

karşı

savunulmasının kendilerine

pahalıya

patlayacağı gerçeği idi. Türk nüfusunun azınlıklara oranla çok olduğu bir şehri alıp bir azınlık devletinin merkezi yapmak da ancak müttefiklerin Sevr gibi bir paçavrada sunabilecekleri bir düş plandı. Bölgede Ermenistan Devleti kurmak, zahmetli olsa da şüphesiz müttefiklerin çıkarlarına uygundu, çözüm olarak ABD'ne kurulacak devletin

mandaterliğini

üstlenmesi

olmuştur.

Sözde

baskılardan

kurtaracakları Ermenileri ABD mandasına verip, parasal ve güvenlik sorunlarını ABD'ye yüklemek istemişlerdir. Dönemin ABD Başkanı Wilson, öneriyi ret etmiştir. Böylece geleceği belli olmayan bir Ermeni Devleti Sevr tutanaklarında yer almıştır. Müttefiklerin Kürdistan devleti kurma planları da ayağı yere basmayan,

bölgeye

ayırımcılık

getirme

çabalarından

biridir.

İmparatorluk olarak yenemedikleri Türkleri küçük parçalara ayırıp, yutulabilir lokmalar haline getirmeye çalışmaktadırlar. İngilizlerin önerisi, Kürdistan'ın bir aşiretler federasyonu olmasıydı. Sınırları Ermenistan'ın

güneyinden

Fırat'ın

doğusuna

uzanacaktı.

Sözde

bağımsız olması tasarlanan Kürdistan'ın İngilizlerin koruması altında dolayısıyla İngilizlerin lehine

çalışacak bir devlet olması ihtimali

Fransa'yı rahatsız etmişti. Fransa'nın ısrarları üzerine Kürdistan'ın Türk egemenliği altında özerk bir devlet olmasına karar verildi. Böylece belli bir dereceye kadar yerel özerklikle bölge Türklere bırakıldı.

Ancak

Kürtler 1

yıl içerisinde Milletler

Cemiyetine

başvurabilecek, olumlu karar çıkarsa bölgede bağımsızlıklarını ilan edebileceklerdi. 2


Sevr'den çıkan: bölgede Türklere huzursuzluk yaratmak ve iç dengeleri sarsmak için yapılmış asılsız iki devletçik, her ikisi için de kesin bir karar alınmamış, çıkarlar doğrultusunda değişebilecek iki hayal.

Zat@n

Sevr'in

ölü

doğmuş

bir

antlaşma

olarak

nitelendirilmesinin altında bu boş hayaller yatar. Alınan kararlar, askıda kalmış, bir ucu açıkta, müttefiklerin kendi aralarında bile tam uzlaşmaya varamadıkları kararlardır. Uzlaştıkları tek şey Osmanlının parçalanmasıdır. 24 Temmuz 1923 imza tarihli Lozan görüşmelerine gelince işler değişmiştir. Türkiye sınırlarını çizmiş, ödün vermemek kaydıyla müttefiklerin karşısında masaya oturmuştur. Dikkat çekici olan, Lozan görüşmelerinde, İngiltere'nin himaye görmesini

istediği

azınlıklardır;

Rumlar,

Yahudiler,

Asudiler,

Geldaniler, Nasturiler ve özellikle Enneniler. Ermenistan konusunda ısrarlarında karalı olan müttefiklere İsmet İnönü'nün cevabı şöyle olmuştur: " 'Türkiye gibi büyük bir memlekette Enneniler için bir parça yok mu?' diye sordular. Memleketleri Türkiye'den çok büyük olan memleketler vardır. Hem de bizden yeni ayrılan topraklarda çok büyük yerler vardır. Türk olarak geriye kalan ülke parçalanma kabul edemez. Şark vilayetindeki ahali yerlerini kimseye veremez ..... " Lozan

antlaşması

ile

sözde

azınlıklar

sorunu

38,39,40,41,42,43,44. Maddelerle çözüme kavuşmuştur. Burada 38. Maddeyi incelemekte yarar vardır: Madde 38- Türkiye Hükümeti doğum, milliyet, dil, soy ya da din ayırt etmeksizin, Türk halkının tümünün yaşam ve özgürlüklerini, en geniş biçimde korumayı yükümlenir. Türkiye'nin tüm halkı,

kamu

düzeni

ve genel

ahlak ile

bağdaşmazlık göstermeyen her din, mezhep ya da inanışın gerek genel,

gerek

özel

biçimde

özgürce

kullanılması

hakkına

sahip

olacaktır. Müslüman olmayan azınlıklar, Türkiye Hükümetince ulusal savunma ya da kamu düzeninin korunması için ülkenin her yerinde ya da bir bölümünde alınan ve tüm Türk yurttaşlarına uygulanan önlemler saklı kalmak koşuluyla, dolaşım ve göç özgürlüğünden bütünü ile yararlanacaklardır. Diğer maddelerde de üzerine basa basa durulan gerçek; Türkiye Hükümeti

sınırları

içinde yaşayan herkes 3

din,

dil,

soy

ayrımı


yapılmaksızın Türk vatandaşıdır. Lozan antlaşmasının Uyrukluk bölümünde belirtildiği üzere antlaşmanın geçerl i olduğu günden itibaren, Türk topraklarında yaşayıp da Türk uyrukluğunu kabul etmek istemeyenler, 2 sene içinde başka bir milletin vatandaşlığına geçme hakkına (karşı mi lletin de kabulü i le) sahiptir. Aynı şekilde Türk topraklarında yaşayıp başka bir mil letin uyruğundan olan kişi ler yine 2 sene içinde müracaatlarını yapı p Türk vatandaşl ığına geçebil ir. Böylece Lozan i le aslında var olmayan fakat olması müttefiklerin işine gelen azınlık sorunu ortadan kalkıyor ve Türk sınırları içinde hiçbir kara parçasının şu ya da bu azınlığa herhangi bir koşulda verilmeyeceğinin bir kez daha altı çizil iyordu.

SEVR VE LOZAN BARIŞ ANTLAŞMALARININ İLGİLİ MADDELERİ SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI KESİM H I KÜRD İSTAN Madde62.

Fırat'ın doğusunda kalan i leride saptanacak Ermen istan' ın güney sınırının güneyinde v e 27. Maddenin il/ 2 v e 3 . Fıkralarında tanım lanan Suriye ve Irak ile Türkiye sın ırı kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgelerin yerel özerkl iği için, işbu antlaşman ın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde, İstanbul 'da toplanan ve İngil iz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerinden her birinin atadığı üç üyeden oluşan komisyon bir plan taslağı hazırlayacaktır. Herhangi bir sorunda oy birliği oluşmamışsa, sorun komisyon üyelerince kendi hükümetlerine götürülecektir. Bu plan Süryani-Geldani ler i le, bölgelerin içindeki öteki etnik ve d insel azınlıkların korunmasına i l işkin tam güvenceler de kapsayacaktır: bu amaçla, İngiliz, Fransız, İtalyan, İran l ı ve Kiirt temsilci lerdin oluşan bir komisyon incelemelerde bulunmak ve işbu antlaşmaya göre Türkiye sınırının İran sınırı ile birleştiği yerlerde Türkiye sınırında yapı lması gerekebilecek düzeltmeleri kararlaştırmak üzere bu bölgeleri ziyaret edecektir.

4


Madde 63.

Türk Hükümeti 62. Maddedeki iki komisyonun kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak 3 ay içinde kabul etmeyi ve yürütmeyi şimd iden yükümlenir. Madde 64.

İşbu antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra 62. Maddede yazı lı bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak M i lletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa ve Konsey de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızl ığı on lara tanımayı Türkiye'ye sal ık verirse, Türkiye bu tavsiyeye uyacağını ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçeceğini şimdiden kabul eder. Bu vazgeçmen in ayrıntı l ı hükümleri Başl ıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak ayrı bir sözleşmeye konu olacaktır. Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan 'ın şimdiye kadar Musul vilayetinde kalmış kesiminde oturan Kürtlerin bu bağımsız Kürt Devletine kend i istekleriyle katılmalarına başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir itirazda bulunulmayacaktır.

KE SİM VI ERMENİSTAN Madde 88.

Türkiye öteki Müttefik Devletlerin yapmış oldukları gibi, Ermenistan ' ı özgür ve bağımsız bir Devlet olarak tanıdığını bildirir. Madde 89.

Öteki yüksek akitler gibi, Osmanl ı Devleti ile Ermenistan da, Erzurum, Trabzon, Van ve B itlis vilayetlerinde Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın saptanması işini Amerika B irleşik Devletleri Başkanının hakemliğine sunmayı ve bu konudaki kararını olduğu kadar, Ennenistan ' ın denize çıkışı ile sözü geçen sınıra bitişik bütün Türk topraklarının askersizleştirilmesine ilişkin ileri sürebileceği bütün hükümleri kabul etmeyi kararlaştırmışlarıdır. 5


Madde90.

89.maddeye göre yapılacak sınır saptanması, sözü geçen İller

topraklarının bütününün ya da bir kesiminin Ennenistan'a verilmesine yol

açacak

olursa,

Türkiye,

verilen

toprak

üzerindeki

bütün

haklarından ve sıfatlarından karar tarihinden başlamak, üzere geçerli

olarak, vazgeçtiğini şimdiden bildirir. İşbu Antlaşmanın; Türkiye'den

ayrılan topraklara uygulanacak hükümleri, o anda başlayarak, bu topraklara da uygulanacaktır. Ennenistan'ın kendi egemenliği altına girmiş topraklar nedeni ile üstlenmesi gerekecek, Türkiye'ye ait mali yükümlülüklerin ya da

hakların oranı ve niteliği, işbu Antlaşmanın VIII. Bölilmünün (Mali Hükümler) 241.-244. Maddeleri uyarınca saptanacaktır. İşbu Antlaşma ile çözüme bağlanamayan ve sözü

geçen

toprağın devrinden doğabilecek bütün sorunlar, gerekirse, daha sonra yapılacak sözleşmelerle karara bağlanacaktır. Madde91. 89.maddede belirtilen toprağın bir kesiminin Ennenistan'a devri durumunda sözü geçen maddede öngörülen karardan sonra üç ay içinde, Ermenistan ile Türkiye arasında, bu kararın ortaya çıkaracağı sınırı arazi üzerinde çizmek için üyeleri daha sonra saptanacak bir Sınır Komisyonu kurulacaktır. Madde92. Ermenistan'ın Azerbaycan ve Gürcistan ile sınırları, ilgili Devletler

arasında,

her

biri

ile

doğrudan

antlaşma

yoluyla

saptanacaktır. 89.maddede öngörülen karar alındığında ilgili Devletler, iki sınırdan herhangi birini ortaklaşa antlaşmayla saptayamamışlarsa, bu sınır Başlıca müttefik Devletlerce saptanacak ve sınırın arazi üzerinde çizilmesini de bu Devletler yapacaklardır. Madde93. Ennenistan, Ermenistan'da oturanların çoğunluğundan soy, dil ya da din bakımından ayrı olanların çıkarlarını

korumak

için Başlıca

Müttefik Devletlerin gerekli görecekleri hükümleri bu Devletlerle yapacağı bir antlaşmaya da rıza gösterir. 6


Ermenistan ayrıca,

transit özgürlüğünü ve öteki

ulusların

ticareti için hak gözetir bir rejimi korumak üzere Başlıca Müttefik Devletlerce gerekli görülecek hükümlerin de bu devletlerle yapılacak bir antlaşmaya konulmasını kabul eder.

AZINLIKLARIN KORUNMASI Madde 140.

Türkiye 141.,

145. ve 147.

Maddeler hükümlerinin temel

yasalar olarak tanınmasını ve hiçbir yasanın, hiçbir tüzüğün ve hiçbir padişah buyruğunun ya da resmi işlemin, bu hükümlere aykırı ya da blUllarla çelişir olmamasını, hiçbir yasanın, hiçbir tüzüğün, hiçbir padişah

buyruğunun

ve

hiçbir

resmi

işlemin

bunlardan

üstün

sayılmamasını yükümlenir. Madde 141.

Türkiye, Türkiye'de oturan herkesin doğum, milliyet, dil, soy

ya da din ayrımı yapılmaksızın, hayat ve özgürlüklerini korumayı, tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir. Türkiye'de yaşayan herkes her inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini, ister. açıkta ister özel olarak, özgürce yerine getirme hakkına sahip olacaktır. Yukarıdaki

paragrafta

öngörülen

hakkın

özgürce

yerine

getirilmesine karşı herhangi bir müdahale, ilgili mezhep hangisi olursa olsun, aynı cezalarla cezalandırılacaktır. Madde 142. 1 Kasım 1914'ten beri Türkiye'de bir terör rejimi bulunduğu ıçın,

İslam

dinine

geçişlerden

hiçbiri

olağan

koşullar

altında

gerçekleşmiş olamayacağından bu tarihten sonraki İslam'a geçişlerin tanınmaması ve 1

kimse,

Kasım l 914'ten önce Müslüman olmayan bir

özgürlüğüne

kavuştuktan

sonra,

kendi

isteğiyle,

İslam'ı

benimsemesi için gerekli işlemleri yerine getirmedikçe Müslüman sayılmayacaktır. Osmanlı öldürmeler

Hükümeti,

sırasında

savaş

kişilere

süresince

verilen

Türkiye'deki

zararları

en

geniş

topluca ölçüde

karşılamak için, 1 Kasım 1914'ten beri hangi soydan ya da dinden olursa olsun, ortadan yok olmuş, zorla götürülmüş, enterne edilmiş ya

7


da tutuklanmış kişilerin aranması ve kurtarılması için, kend isinin ve Osmanl ı makamlarının tüm desteğini sağlamayı yükümlenir. Osmanl ı Hükümeti, zarar görenlerin ai lelerinin ve yakınlarının şikayetlerini dinlemek, gerekli soruşturmalarda bulunmak ve böyle kişilerin özgürlüklerine kavuşturulmasını emretmek amacıyla, Mil letler Cemiyeti Konseyince atanacak karma komisyonların çalışmalarını kolaylaştırmayı yükümlenir. Osmanl ı Hükümeti, bu komisyonların kararlarının yerine getirilmesini ve hakları tam geri veri lmiş herkesin güvenliğini ve özgürlüğünü sağlamayı yükümlenir. Madde 146.

Osmanl ı Hükümeti, tanınmış yabancı üniversitelerden ve okul lardan verilen diplomaların geçerlil iğini tanımayı ve bunları almış olanların, bu diplomaların verdiği ehliyeti gerektiren mesleklerde ve sanatlarda serbestçe çal ışmalarını kabul etmeyi yükümlenir. Bu hüküm, Türkiye'de ikamet eden müttefik devlet uyruklarına da eşit olarak uygu lanacaktır. Madde 149.

Osman l ı Hükümeti Türkiye'deki bütün soy azınlıklarının kil ise ve okul konularında özerkl iğini tanımayı ve buna saygı göstermeyi yükümlen ir. Osmanl ı Hükümeti bu amaçla ve iş bu antlaşmanın aykırı hükümleri saklı kalmak üzere, Müslüman olmayan soylara kilise, okul ya da adalet konularında Sultanlarca verilmiş fermanlar, hat' lar beratlar ve bu gibi özel buyruklarla Bakanlık ve Sadrazamlık buyrukları ile tanınmış ayrıcalıklar ve bağışıklıkları hiç eksiksiz teyit ettiğini ve gelecekte de destekleyeceğini bildirir. Osmanl ı Hükümetinin çıkardığı ve böyle ayrıcalıklarla bağışıklıkların kaldırılmasını, kısıtlanmasını ya da değiştirilmesini öngören bütün yasalar, kararnameler, yönetmel ikler ve genelgeler geçersiz sayılacaktır. İşbu Antlaşma hükümlerine uygun olarak Osmanl ı adalet rejiminde yapılacak her değişiklik-bu değişiklik soy azınlıklarından kişi leri etkilemekte ise- işbu madde hükümlerinden üstün sayılacaktır.

8


LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM I SİY ASAL HÜKÜMLER KESİM IH AZINLIKLARIN KORUNMASI Madde 37.

Türkiye, 38.den 44.e dek Maddelerde bel i rtilen hükümlerin temel yasalar [Les Loi s fondementeles] olarak tanınmasını ve hiç bir yasa, h içbir yönetmelik ve hiç bir resmi işlemin bu hükümlerle çelişkili ya da onlara aykırı olmamsını ve hiç bir yasanın, hiç bir yönetmeliğin ve hiç bir resmi işlem in söz konusu hükümlere üstün sayılmamasını yükümlenir. Madde 38.

Türkiye Hükümeti, doğum, mill iyet, dil, soy ya da din ayırt etmeksizin, Türk halkının tümünün yaşam ve özgürlüklerini, en geniş biçimde, korumayı yükümlenir. Türkiye'nin tüm halkı, kamu düzeni ve genel ahlak i le bağdaşmazlık göstermeyen her d in, mezhep ya da inanışın gerek genel, gerek özel biçimde özgürce kullanılması hakkına sah ip olacaktır. Müslüman olmayan azınlıklar, Türkiye Hükümetince ulusal savunma ya da kamu düzeninin koruması için ülken in her yerinde ya da bir bölümünde alınan ve tüm Türk yurttaşlarına uygulanan önlemler saklı kalmak koşulu ile, dolaşım ve göç özgürlüğünden bütünü i le yararlanacaklardır. Madde 39.

Müsl üman olmayan azınlıklara mensup Türk yurttaşları Müslüman lara özdeş medeni ve siyasal haklardan yararlanacaklardır. Türkiye'nin tüm halkı, din ayırt edilmeksizin, yasa önünde eşit olacaktır. Din, inanç ya da mezhep farkı hiçbir Türk Yurttaşının medeni kabulüne, memurluğa ve yukarı derecelere u laşmasına, ya da çeşitli meslekleri ve sanatları yapmasına bir engel sayılmayacaktır.

9


Herhangi bir Türk yurttaşının gerek özel ya da ticaret i l işkilerinde, gerek din, basın ya da her türlü yayın konusunda ve gerek toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kul lanmasına karşı h içbir sınır konulmayacaktır. Resmi di l in varlığı kuşkusuz olmakla birlikte, Türkçe'den başka d il i le konuşan Türk yurttaşlarına yargıçlar önünde kendi d i l lerin i sözlü olarak kullanabilmeleri için gerekli kolaylıklar gösteri lecektir. Madde 41.

Genel öğretim konusunda Türk Hükümeti, Müslüman olmayan yurttaşların önemli bir oranda yerleşm iş oldukları kentler ve kasabalarda, bu azınlıklar devlet bütçesi Belediye ya da benzeri bütçelerde eğitim, din ya da yardım amacıyla gelen gelirlerden verilecek paralardan yararlanma ve ödenek ayrılması konusunda hakça pay alacaklardır. Söz konusu paralar ilgili kurumların yetkili temsilci lerine ödenecektir.

ıo


BOGAZLAR- İST ANBUL VE SALTANAT Boğazlar ve İstanbul 1 . Dünya Savaşının kilit noktalarıdır. İstanbul 'un fethi, H ıristiyari Avrupa'nın inanmak istemediği bir gerçektir. Hıristiyanlığm yüzyıllardır başkenti sayılan Constantinopol is, Müslüman Türklerin iradesine girmiş, boğazlar " trafiği de Osman l ı ' nın kontrolüne geçm iştir. Haçı ı seferleri İstanbu l ' u geri almak için yapılmış b i r Hıristiyan ittifakıdır v e sadece İstanbul için bile tüm Avrupa ittifak yapmaya hazırdır. İstanbul, hem Papanın Hıristiyan alemini yönettiği bir başkent hem de İpek yolunun bir parçasıdır. Bir iç deniz olan Karadeniz' in dünyaya açı l ış için tek kapısı İstanbul Boğazıdır. Amerika'nın keşfi i le ticaret yolu yön değiştirmiş olsa da İstanbul Avrupa için vazgeçi l mesi mümkün olmayan bir cevherdir. Kuzeyde büyük Rus İmparatorluğunu kontrol etmenin yolu boğazlardan geçmektedir. 1 . Dünya Savaşı yüzyı llık hayallerin gerçeğe dönüşmesi için bir umut ışığı yakmıştır müttefiklere. Sevr'e uzanan görüşmeler boyunca da müttefikler arasında bitimsiz tartışmalara neden olmuştur İstanbul ve boğazlar. 19 1 7 Ekim Devrimi i le Rusya'da çarlık yönetiminin sona ermesi ve komünist düzenin başlaması boğazların stratej ik önemini iyice arttırmıştır. Boğazlar artık komünizme karşı da tampon bölge konumuna girmiştir. Boğazların ve İstanbu l ' un sadece bir devletin kontrolü altma veri lmesi mümkün değildi, müttefiklerden hiçbiri bunu göze alamazdı. Öte yandan Halifenin ve Saltanatın merkezi olan İstanbu l 'da Hi lafeti dışlayacak bir politika, tüm İslam dünyasında karmaşaya neden olacaktı. N itekim Yunanların İzmir çıkarmasında yaptıkları eziyetler,· İngiliz sömürgesi olan H indistan'da tepkilere neden olmuş, Müsl üman halka eziyet ed ilmesi kınanmıştı. İngil izler savaşta Hint kuvvetlerini kullanmaktaydılar, onların büyük tepkilerine neden olabilecek hiçbir riski göze alamazd ılar. Görüşmelerde ortaya çıkan başka bir görüş ise, eğer saltanat İstanbul'dan atı l ırsa Padişahın ve onun kişi l iğinde Hal ifenin Anadolu'ya yerleşip, Mill iyetçi hareketin başına geçeceği ve kontrolii zor bir durumlu karşı laşıla bilineceği idi. Müttefikler en az riskle en doğru kararı almak zorundaydı . 11


Görüşmelerden çıkan ve Sevr Barış Antlaşmasına yansıyan karar şudur; Boğazlar m üttefikler tarafından kurulacak bir komisyonun kontrolüne verilecektir. B u komisyon adeta boğazlar üstüne kurulmuş bir devlettir. Boğazlar adına alı nacak her karar bu komisyondan çıkacak, hukuki anlaşmazlıkları konsolosluklar çözecek, kapitülasyonlar devam edecek, komisyonun kendine ait emniyet örgütü ve polisi olacak, hatta komisyonun kendine ait bir bütçesi bir de bayrağı olacaktır. Türkiye, kom isyona her türlü kolayl ığı sağlamak zorundadır. Bu maddelerin dahi l inde İstanbul ve Boğazlar sözde Türkiye'nin bir parçası olacak ancak komisyon bölgeyi her an işgal etme hakkını saklı tutacaktı. Boğazların ne den l i önem l i olduğunu ifade etmesi bakımından Londra Konferansında Japonya'nın tutumu anal ize değerd ir. Müttefiklerle beraber hareket eden Japonya birçok konuda sessiz kalıp, genel kararlara uyumluluk göstermekle beraber, boğazlar konusu tartışılırken sesini yükseltmekten çekinmemiştir. Alınan kararlara göre oluşacak komisyonda büyük ortaklar iki oyla diğerleri tek oyla temsil hakkına sah ip olacaktı. Japonya'da küçük ortaklardan sayıldığı için (tıpkı Romanya ve Yunanistan gibi) tek oyla komisyona dah i l olacaktı. Ancak Japonya ısrarla iki oy hakkı talep etmiş, büyük ortaklar şaşkınltk içinde bu talebi onaylamak zorunda kalmışlardır. Sonuç olarak Hal ife ve Saltanat İstanbul'da, tüm yetkilerden arınd ırılmış şekilde, kalmaya devam edecek böylece, İngilizlerin İslam dünyası ile olan ilişki lerini ılımlı tutmalarını sağlayacaktı. İngilizler yaptırım larını Halife aracılığıyla v e onun emri gibi Müslüman sömürgelere i leteceklerdir. Görüldüğü gibi müttefiklerin aldı kları tüm kararlar çıkarları doğrultusundadır. Dini bile buna alet etmekten çekinmemişlerdir. Boğazlar, Hal ife ve İstanbul hakkında al ınan kararlar da tıpkı diğerleri gibi ucu açık, askıda kalmış kararlardır. Müttefikler kendi aralarında uzlaşmak için hazırlamışlardır Sevr'i eğer Sevr uygulamaya konulsa idi, sonuçları ne olurdu gibi bir tartışma sonu gelmeyecek bir tartışmadı r. Türklere düşmanlıkları sabit kalmak koşuluyla, kendi aralarında bölgede nasıl bir savaşa girerlerdi bil inmez. Mudanya Ateşkesi ve müttefiklerin yenilgiyi kabul etmesi ardından Lozan görüşmelerinin başlaması; bir cüm leye sığdırabi ldiğimiz bu olayların ardında bir destan ve Türk Kurtuluş 12


Tarihi yatmaktadır. Bunların h içbiri kolay ve bedelsiz kazanılmış zaferler değildir. Bir yanda dünya bir yanda Osman lı Hükümetinin yanlışlıkları, karşılarında Mustafa Kemal önderliğinde Türk halkı. 23 Nisan l 920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştur, Sevr ise l O Ağustos 1 920'de Osmanlı Hükümeti tarafından imzalanmıştır. Kurtuluşa yürüyen Türk Halkı, Saltanat tarafından örselenmektedir. 4 Ekim 1 922 tarihinde Türk Hükümeti tarafından verilen bir notada, barış görüşmelerinin İzmir'de başlatı lması önerilmiş, müttefikler buna . cevap olarak 27 Ekim tarihinde görüşmelerin Lozan'da yapılmasını istemişlerdir. M üttefikler görüşmelere hem Ankara hem de İstanbul Hükümetlerini çağırmışlardır. Lozan 'a giden yolda dah i pazarlıklar bitmemi ştir. Ankara Hükümetinin Saltanatla aynı tarafta masaya oturması mümkün değildir, Ankara'nın tepkilerine rağmen müttefikler Saltanatı da ayrı bir devlet gibi tanımaya devam ederler ve yüzlerce yıllık Osmanlı Saltanatı l Kasım 1 922 tarih inde Türkiye Büyük M i l let Meclisi tarafından çıkartı lan bir kanunla sona erd irilir. Vahdettin bir İngiliz gemisi ile İstanbul'u terk etmiştir. Yeni kurulan Türk Devletinin yönetim şekl inin cumhuriyet olacağı artık ortadadır. Vahdettin' in ardından Abdülmecit tüm İslam alem inin Hal ifesi olarak Türkiye Büyük Mi llet Meclisi tarafından ilan edilmiştir. Modem Türk Cumhuriyetinin , demokratik ve laik yapısı, tüm inanç sistemlerini garanti altına alan bir yapıya kavuşturulduktan sonra da 4 Mart 1 924 'te H ilafet kaldırılmıştır. Lozan 'da üzerinde en çok tartışılan konulardan biri de kuşkusuz boğazların durumu olmuştur. Burada üç ana görüşten söz edilebilir; Sovyet Rusya, Boğazların ticaret gemilerine mutlak açık ancak, savaş gemilerine kapalı tutulmasını savunuyordu . ABD ve Japonya dahil olmak üzere müttefikler ise boğazların hem ticaret hem de savaş gemilerine açık tutulması taraftarıydı. Üçüncü görüş ya da Türk görüşü, İstanbul ve Mannara'nın emniyeti için denizden ve karadan gelebilecek her türlü saldırıya karşı bir güvence verilmesi, savaş gem i lerinin geçişlerine sınırlama getirilmesi, barış ve savaş durumlarında ticaret gemilerine geçiş serbestl iği. Görüldüğü gibi Türkiye boğazların ne tam açık ne de tam kapalı olmasına yanaşmamıştır. Sonuç olarak Lozan görüşmelerinde u laşılan nokta, Boğazlar Türkiye sınırları içinde kalmak üzere, savaş ve barış hail.erinde ticari ve askeri gemilerin geçişlerin düzenlendiği bir boğazlar protokolüdilr . 13


Boğazlar, m i lletler Cemiyetinin oluşturacağı bir komisyonun yönetim inde olacaktır. Türkiye müttefiklerin garantörlüğünde boğazları askerden arındıracaktır. Türkiye'nin Lozan'a ne şartlarda gittiği ve kimlerin karşısında bağımsızlık savaşı verdiği ortadadır, bunların ötesinde müttefiklere ve dünyaya kabul ettirebi ldikleri de açıktır. Boğazlar konusunda aciz kalındığını düşünmek hem yanlış hem de hastalıklı bir düşünce tarzı olur. Bundan sonra Türkiye' nin yaptığı güçlü bir dış politikayla, her dezavantaj ı avantaj a çevirmek olmuştur. N itekim 1 93 3 yıl ında Londra'da yapılan silahsızlanma görüşmelerinde , Türkiye boğazlar konusunu tekrar gündeme getirmiş, bölgenin savunma konusunda yetersizliğini bundan sonraki görüşmelerde de ısrarla tekrarlayarak, Lozan'da yapılan sözleşmenin değişmesi gerektiğine dünyayı ikna etmeyi başarm ıştır. 1 93 6 yıl ında yapılan Montreux (montrö) Boğazlar sözleşmesi ile boğazlar üzerindeki tüm karar ve uygulamalar Türk Devletinin kontrolü altına geçmiştir. Lozan Barış Antlaşmasını ve görüşmeleri incelerken dikkat edi lmesi gereken; sonuçta ortaya çıkmış maddeler dizisi değil, yeni bir cumhuriyetin tüm olanaksızlıklara ve olumsuzluklara rağmen kuruluşu ve kendini kabul ettirişi olmal ıdır. Montreux Boğazlar sözleşmesi, Lozan 'ın gecikmiş bir maddesidir, çünkü Montreux Sözleşmesine imza koyan· Türkiye Cumhuriyeti kendini tanınır, bağımsızl ık üzerine her türlü hak iddia edebi len bir ülke haline getirmeyi Lozan Barış Antlaşması ile başarmıştır.

14


SEVR VE LOZAN BARIŞ ANTLAŞMALARININ İLGİLİ MADDELERİ SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI ili.BÖLÜM SİYASAL HÜKÜMLER KESİM 1 İSTANBUL Madde 36.

İşbu Antlaşmanın hükümleri saklı kalmak koşuluyla, yüksek akit taraflar, Osmanlı Hükümetinin İstanbul üzerindeki haklarına ve sıfatlarına dokunulmamasını ve bu Hükümetle Padişahın bu kentte oturmak ve bu kenti Osmanlı Devletinin başkenti tutmak bakımından özgür olmalarını kabul ederler. Bununla birlikte Türkiye, işbu Antlaşma ile bunu tamamlayan antlaşmaların ve sözleşmelerin hükümlerine, özellikle soy, din ve dil azınlıklarının haklarına saygı göstermekte kusur ederse, Müttefik Devletler, yukarıdaki hükmü değiştirmek hakkını kesin likle saklı tutarlar ve Türkiye, bu bakımdan alınacak bütün kararları kabul etmeği şimdiden yükümlenir.

KESİM il BOGAZLAR Madde 37.

Çanakkale Boğazı, Mannara Denizi ve Karadeniz Boğazı' nı kapsayan Boğazlarda gemi lerin gidiş-gelişi gelecekte, gerek barışta gerek savaşta bayrak ayırımı yapmaksızın, bütün ticaret ve savaş gemi leriyle askeri ve ticari uçaklara açık olacaktır. M i lletler Cemiyeti Konseyinin bir kararının uygu lanması dışında, bu sular abluka edilemez., buralarda h içbir �avaş hakkı kullanı lamaz ve h içbir düşmanca harekette bulunulamaz.

15


Madde 38.

Osmanlı Hükümeti, 37. Maddede öngörülen gidiş-geliş serbestliğini sağlamak için yeni önlemler alınması gerektiğini kabul eder ve buna göre, kendini ilgi lendirdiği ölçüde, "Boğazlar. Komisyonu" adını alacak olan ve bundan böyle "Komisyon" olarak anılacak bir Komisyonu, 39. Maddede beli rti len suların denetimine yetkili kılar. Yunan Hükümeti, kendi n i i lgi lendirdiği ölçüde, aynı yetkileri Komisyona bırakır ve bu Komisyona her bakımdan aynı kolaylıkları göstermediği yükümlenir. Bu denetim, Osmanlı ve Yunan Hükümetlerinden her biri adına ve iş bu kesimden belirlenen biçimde yürütülecektir. Madde 39.

Komisyonun yetki alanı, Çanakkale Boğazı'nın Akdeniz girişi ile, Karaden iz Boğazı'nın Karadeniz girişi arasındaki suları ve bu girişlerin her birinden üç mil açığa kadar olan sulardır. Bu yetki işbu Kesim hükümlerinin yerine getiri lmesi gerektiği ölçüde kıyı üzerinde de kullanılabi lecektir. Madde 40.

Komisyon - Komisyona katılmak isterse ve katıldığı günden başlayarak - Amerika Birleşik Devletleri, Britanya, Fransa, İtalya, Japonya, -Milletler Cemiyeti'ne üye olursa o günden başlayarak Rusya, Yunanistan, Romanya ve - Milletler Cemiyet i ' ne üye olurlarsa ve oldukları günden başlayarak - Bulgaristan' la Türkiye'nin atayacakları birer temsilciden kurulacaktır. Amerika B irleşik Devletleri, Britanya, Fransa, İtalya, Japonya. ve Rusya Temsilcilerinden her birinin birer oyu olacaktır. Kom isyon üyelerinden (komiserlerden) hiçbiri, kendisini atayan Hükümetten başkasınca görevden alınamaz. Madde 41.

Komiserler, 39. Maddede belirtilen sınırlar içinde, d iplomasi ayrıcalıklarından ve dokunulmazlıklarından yararlanacaklardır.

16


Madde 42.

Komisyon, işbu Antlaşma i le kendisine tanınan yetki leri, yerel Hükümetten tam bağımsız olarak kullanacaktır. Komisyonun kendi bayrağı, kendi bütçesi ve kendi örgütü olacaktır. Madde 43.

Komisyon, 39. Maddeyle saptanan yetki sın ırları içinde, aşağıdaki görev lerle yükümlü olacaktır: a) Kanalların ve l iman girişlerinin iyileştirilmesi için gerekl i götürülecek bütün çalışmaların yapı lması: b Kanalların aydınlatılması, sığ yerlerinin işaretlenmesi ; c) K ılavuzluk ve yedekte çektirme işlerinin denetimi! d) Demir atma yerlerinin denetimi; e) İş bu Antlaşmanın XI. Bölümünün (Limanlar, Su Yolları ve Demiryolları) 3 3 5 . - 334. Maddelerinde öngörülen rej imin, İstanbul ve Haydarpaşa limanlarına uygulanmasını sağlamak için gerekli deneti m; f) Kazaya uğramış gemilerin kalıntılarını kurtarmaya i lişkin her türlü denetim; g) Mavnaların denetimi. Madde 44.

Komisyon, Boğazlardan geçiş özgürlüğünün engellediği kanısına varırsa, 1 78. Maddede öngörülen işgal kuvvetlerini bulunduran Müttefik Devletlerin istanbul'daki Temsilcilerini durumdan haberli kıfacaktır. O vakit, bu Temsilciler, Boğazlarda geçiş özgürlüğünü korumak için alınması gerekli görülecek önlemler konusunda, bu kuvvetlerin denizci ve karacı komutanlarıyla anlaşacaklardır. Dışarıdan gelecek, Boğazlarda geçi ş özgürlüğünü tehdit eden durumlarda da, Temsi lciler aynı biçimde hareket edeceklerdir. Madde 45.

Komisyonun, gerekli mal alımları ve sürekl i işlerin yapılması ıçın, borçlanmalara girişme hakkı olacaktır. Bu borçlanmalara, olabildiği ölçüde, 53. Maddede bel i rtildiği üzere, Boğazlardan geçecek gemilerden alınacak harçlar güvence olarak gösterilecektir.

17


Madde 46.

İstanbul Sağlık Yüksek Meclisi ve bu Mecl isin yönettiği Osmanl ı Sağlık İdaresince eskiden yapı lan görevlerle, Boğaziçi Kurtarma İdaresince yapılan görevler, 39. Maddede saptanan sınırlar içinde, Komisyonun denetimi altında ve Komisyonca saptanacak biçimde yapılacaktır. Komisyon, hastalıkları önlemek ve hastalıklarla savaşmak üzere M i lletler Cemiyetinin kabul ettiği her ortak politikanın yürütülmesinde i şbirliğinde bulunacaktır. Madde 47.

Şimdiki durumda fenerlere, havuzlara, rıhtımlara ve bunlara benzer işletmelere ilişkin ayrıcalıkları el lerinde bulunduran kişi lerin ve firmaların hakları, Komisyona tanınan genel denetim yetki leri saklı kalmak koşuluyla, korunacaktır. Bununla birlikte, Komisyon, genel yararlar bakımından gerekli sayarsa, iş bu Antlaşmanın IX. Bölümünün (Ekonomik Hükümler) 311. Maddesinde belirtilen koşullara uygunlukla, sözü edi len hakları satın almağa ya da değiştirmeğe ya da kendi yeni bir ayrıcal ık almağa yetkili olacaktır. Madde 48.

Komisyon, bu kesimin kendine yüklediği görevlerin yerine getirilmesi kolaylaştırmak amacıyla, gerekli göreceği özel bir polis gücü kurmağa yetkili olacaktır. Bu polis gücü, Limni, Gökçeada, Semadirek, Bozcaada ve Midilli adaları dışında, olabildiği ölçüde V. Bölümün ( Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerine İ l işkin Hükümler) 178. Maddesinde öngörülen, Boğazlar ve Adalar bölgesinin yerli halkından derlenecek ve Komi syonca atanmış yabancı pol is amirlerinin komutası altında olacaktır. Madde 49.

Marmara Denizi adalarını da kapsamak üzere Boğazlar bölgesinin Türk kalan kesiminde ve 136. Maddede öngörülen Osmanl ı yargı sistemi reformunun yürürlüğe konulmasına kadar, Kapitülasyonlardan yararlanan Devletlerin uyruklarından Komisyonun koyduğu kurallara ve hükümlere aykırı davrananlar, sözü edi len Devletlerin Konsolosluk Mahkemelerine verileceklerdir. M üttefik Devletler, kendi Konsolosluk Mahkemelerini ve ·

18


memurlarını bu bakımdan yetkil i kılmak konusunda an laşmışlardır. Osmanlı uyrukları· ile Kapitülasyonlardan yararlanmayan Devletlerin uyruklarınca işlenecek suçlara, yetkili Osmanlı yargı makamları bakacaklardır. Sözü edilen bölgenin Yunan egemenliği altına konulmuş kesiminde, böyle suçlara, Yunan yargı makamları bakacaklardır. Madde 50.

Komisyonun yetki sınırları içinde karada ya da denizde işlenmiş her çeşit suçlar yüzünden, sözü edilen yetki s ınırı içinde bulunan herhangi bir ticaret gemisinin subayları ve gemi adamları karada tutuklanacak olurlarsa, komisyon polisince, yetkili yargı makamlarına teslim edi leceklerdir. Sanık, Komisyon polisinden başka birince tutuklanmışsa, gecikmeden Komisyon po lisine teslim o 1 unacaktır. Madde 51. - 54.

(Personel, işlem eşitliği, harçlar)

Madde 55.

Osman l ı ve Yunan Hükümetleri her biri kendi bakımlarından, Komisyonun, kendisine verilmiş görevlerin yararlı bir biçimde yerine getiri lmesi için gerekli göreceği bütün toprakları ve yapıları edinmesini kolaylaştırmayı yükümlenir. Madde 56.

39. maddede belirlenen sulardan transit geçecek savaş gemileri, her bakımdan, gemilerin olağan geliş-gidişi kurallarına ve sağlık gereklerine uymayı sağlamak üzere Komisyonca çıkartılmış olan yönetmeliklere uyacaklardır. Madde 57.

(1) Savaşan Devletlerin savaş gemileri, ancak Boğazlardan geçişlerini tamamlamaların ı ve yanaşabi lecekleri en yakın limana varabilmelerini sağlamak için kesinlikle zorunlu olan ölçüde yeniden kumanya alabilirler ve depolayabi lirler; Komisyonun denetimi altındaki sularda kumanyalarını ya da savaş gereçlerini, si lahlarını tamamlayamazlar ve arttıramazlar, gemı adamlarının sayısııı ı 19


tamamlayamazlar. Bu gemiler, yalnız yolculuğa elverişli olmaları için kesi'nlikle zorunlu onarımları yapabilirler; onarımların neler olduğunu Komisyon kararlaştıracaktır; bu onarımlar olabildiğince en kısa süre içinde yapı lacaktır. (2) Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin, Komisyonunun denetimindeki sulardan transit geçişi olabildiğince en kısa süre içinde ve h izmet gereklerinden doğabi lecekler dışında hiçbir kesinti olmaksızın yapılmalıdır. (3) Savaş gemi lerinin Komisyonun denetimine bağlı liman larda kalışları, kaza durumu dışında, 24 saati geçmeyecektir. Böyle bir durumda, bu gemiler e!l kısa süre içinde limandan ayrılmak zorunda olacaklardır. Savaşan bir Devletin savaş gem isinin komisyonunu denetimine bağlı sulardan çıkışı ile, ona düşman tarafın bir savaş gemisinin kalkışı arasında, her zaman, en az yirmi-dört saatlik bir ara bulunacaktır. (4) Savaş zamanında Komisyonun denetimindeki sularla ilgi l i v e özellikle Türkiye'nin düşmanlarına gönderilen savaş gereçleri i l e savaş kaçağı nesnelerin geçişine ya d a b u sularda kumanya tazelenmesine ya da onarımlara i lişkin başka bütün kurallar M i lletler Cemiyetince saptanacaktır. ·

Madde 58.

Savaşan Devletlerin ganimetleri, her bakımdan, savaşan Devletlerin savaş gemilerine uygulanan koşul lara bağlı olacaktır. Madde 59.

Hiçbir savaşan Devlet, Komisyonun denetimindeki sularda, askeri birlikler, cephane ya da savaş gereçleri yükleyemez, boşaltamaz; ancak, geçişi engel leyen bir kaza durumu bunun dışındadır ve böyle durumlarda, geçiş olabildiğince hızla bitirilecektir. Madde 60.

57., 58. ve 59. Maddeler hükümlerinden hiçbiri, M i lletler Cemiyeti'nce alınmış bir karar uyarınca davranan bir ya da birkaç savaşan Devletin yetkilerini sın ırlayacak biçimde yorumlanmayacaktır.

20


Madde 61.

İşbu kesimin ve İstanbul ve Haydarpaşa l i manlarıyla i lgili olarak XI: Bölümün (Limanlar, Su Yolları ve Demiryolları) 335. 344. Maddelerinin hükümlerinin yorumlanmasında ya da uygulanmasında devletler arasında çıkabi lecek anlaşmazl ıklar Komisyona sunulacaktır. Komisyon kararının bir Devletçe kabul edi l memesi durumunda, sorun, i lgili Devletlerden herhangi birinin talebi üzerine, Milletler Cemiyeti' nce öngörülen biçi mde çözüme bağlanacak ve o zamana kadar da Komisyonun kararı uygulanacaktır.

LOZAN BARIŞ GÖRÜŞMELERİ BOGAZLAR REJİMİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME 14 TEMMUZ 1923 Madde 1.

Bağıtlı yüksek taraflar aşağıda "Boğazlar" genel deyimiyle anılan Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazında, denizde ve havada serbest geçiş ve serbest gidiş-geliş ilkesini kabu l ve açıklamak konusunda anlaşmışlardır. Madde 2.

Boğazlardan savaş ve barış zamanlarında ticaret gemi ve uçakları ile savaş gemi ve uçaklarının geçiş ve gidiş-gelişi bundan böyle ilişik ekteki hükümler uyarınca düzenlenecektir. ( Yukarıda bahsi geçen ekte savaş ve barış durumlarında boğazların nasıl kullanı lacağına dair hükümler sıralanmıştır.) Madde 10.

İstanbul'da, 1 2. Maddede açıklandığı biçimde oluşan bir Uluslar arası Komisyon kurulacak ve bu komisyon "Boğazlar Komisyonu" ad ını alacaktır. ·

Madde 11.

Komisyon görevlerini Boğazların suları konusunda yapacaktır.

21


Madde 12.

Komi syon, bir Türk temsilcisinin başkanlığında işbu sözleşmeyi imzalayan Devletler olarak, Fransa, Büyük Britanya, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Rusya ve Sırp­ Hırvat-Sloven Devleti temsi lcilerinden oluşacaktır. Amerika Birleşik Devletlerinin işbu sözleşmeye katılması, Komisyonda onun da bir temsilci bulundurmak hakkını ortaya koyacaktır. Böyle bir hak, işbu maddenin birinci fıkrasında adları geçmeyip, Karaden iz'e kıyısı bulunan öteki bağımsız devletler için özdeş koşullarla, saklı olacaktır. Madde 13.

Komisyonda temsiki bulunduran Hükümetler kendi temsi lci lerinin hakkı olan ödenekleri kendileri vereceklerdir. Komisyonun her türlü ek harcamaları, M illetler Cemiyeti harcamalarının bölüşülmesi için saptanmış olan oranlara göre, adı geçen Hükümetlerce üstlenilecektir. Madde 14.

Komisyon 2. Maddeye ilişik olan Ek' in 2., 3, ve 4 . Paragrafların konusunu oluşturan savaş gemilerinin v e askersel uçakların geçişine i l işkin hükümlere gerekl i biçimde uyulup uyulmadığına bakmakla görevli olacaktır. ·

Madde 15.

Boğazlar Komisyonu görevını Milletler Cemiyetinin gözetim inde yapacak ve her yıl bu Cem iyete, görev inin yapılmasına, ilişkin ve ayrıca ticaret ve gidiş-geliş bakımlarından yararl ı tüm bilgileri içeren bir rapor sunacaktır. Bu amaçla komisyon Boğazlardaki gidiş-geliş işini yürüten Türkiye Hüki.i meti Daireleri ile ilişki kuracaktır. Madde 16.

Görevlerinin yerine getirilmesi ıçın gerekli yönetmelikleri yapmaya Komisyon yetkili olacaktır.

22


Madde 17.

İşbu sözleşme hükümleri Türkiye'nin Türk sularında donanmasını özgürce seyrettirmek hakkını zedelemeyecektir. Madde 18.

Boğazların ve çevresindeki bölgelerin askerlikten arındırı lmasının Türkiye için askersel bakımdan haksız bir tehl ike yaratmamasını ve savaş eylemlerinin Boğazların serbestliğini ve askerlikten arındırı lmış olan bölgelerin güvenliğini tehlikeye sokmamasını arzu eden Bağıtlı yüksek Taraflar, aşağıdaki hükQmleri kabul ederler: Geçiş özgürlüğüne i l işkin hükümlere bir ayrılıkta bulunulur, beklenmeyen bir saldırı olur, ya da herhangi bir savaş eylemi ya da tehdidi Boğazlar'da gidiş-geliş özgürlüğünü ya da askerlikten arındırılmış bölgelerin güvenliğini tehlikeye sokacak olursa, Yüksek Bağıtlı Taraflar ve her durumda, Fransa, Büyük Britanya, İtalya ve Japonya, bu konuda M i lletler Cem iyeti Meclisinin kararlaştıracağı tüm araçlarla bu eylemleri bi rlikte önleyeceklerdir. Yukarıdaki Fıkrada yazılı davranışa neden o lan eylemler sona erer ermez Boğazlar rejimi, işbu sözleşme hükümleri ile düzenlendiği üzere, yeniden sıkı bir biçimde uygulanacaktır. Boğazların askerl ikten arındırılmasına ve serbestl iğe i l işkin hükümlerin ayrılmaz bir parçası olan bu hüküm, Bağıtl ı Yüksek Tarafların Mil letler Cemiyeti yasası gereğince sahip olabi lecekleri hak ve yükümlülükleri zedelemez.

MONTREUX BOGAZLAR REJİMİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME 20 TEMMUZ 1936 KESİM i V GENEL HÜKÜMLER Madde 24.

Boğazlar Rej imine i l işkin 24 Temmuz 1923 gün lü Sözleşme uyarınca kurulmuş olan Uluslar arası Kom isyonun yetkileri Türk Hükümetine geçirilm iştir. 23


BORÇLAR VE EKONOMİK HÜKÜMLER Osmanl ı Hükümeti, kapitülasyonlar, yanl ış ekonomik kararlar, başarısız askeri harekatlar, gereksiz harcamalar sonucu mali sıkıntı içine girdiği dönemde ki bu dönemi çöküşün başlangıcı olarak görmek gerekir, hazineyi dengede tutabilmek için dış borçlanmaya gitmek zorunda kalmıştır. Nedir dış borç; özellikle Fransız bankerlerinden alınan faizi yüksek paralar, yabanc ı tüccarlara verilen bonolar, tefecilerden alınan paralar, yabancı bankalara borçlanmalar vb. Fakat Osmanlı'nın mali durumunun gidişi bu borçları zamanında ödeyebilmesini engelleyince, alacaklı hükümetler Osmanlı 'ya Düyün­ u Umumiye 'yi kurdurmuşlardır. Düyün-u Umumiye; Osman l ı Devlet Borçlarını ödenmesini düzene koymak amaçlı bir kurum, bir komisyondur. Bu kurumun işleyişi ise Osmanlı'nın gelir getiren taşınır veya taşınmaz mallarının gelirlerinin tamamına el konulması bu ge lirin verilen önceliklere göre alacaklılara dağıtı lması. Kurum, Osmanl ı Hükümetine bağlı olsa da söz sahibi olan alacaklı ülkelerdir ve denetleme hakkına sahiptirler. Durum böyle olunca Osman lı ekonomisinin yönetimini daha savaşmadan müttefiklerin eline bırakmış oluyordu. Bir ülkenin. ekonomisini kendisinden başka bir memleketin idare edip, düzeltebileceğine inanması, savaşmadan teslim olmasıdır. Tarih aynı oyunu farklı isimler altında sürekli oynamaktadır. Balkan Savaşları, ardından 1 . Di.inya Savaşı, borçların ödenmesinin aksamasına neden olmuş, müttefikler Sevr'e giden görüşmelerinde hem var olan borçların ödenmesi hem de kurmayı plan ladıkları yeni Türkiye'de mali sistemin ne olacağına karar verilmesi için epeyce tartışmışlardır. Sevr Antlaşmasında ortaya çıkan Mali Heyet'te bu göri.işmelerin sonucudur. İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerden kurulacak mali heyet, tüm ekonomik kararların alındığı veya onaylandığı bir üst kurul olarak çal ışacaktır. Örneğin Türk meclisi bütçesini hazı rlayacak eğer mali kurul onaylarsa yürürlüğe konulacak, piyasadaki para hacminin düzenlenmesini mali heyet sağlayacak, iç ve dış borçları düzenlemek için mali heyet veto hakkını 24


kullanabilecek. Düyün-u Umumiye üzerinde ise tarafların uzlaşması daha zor olmuştur. İngilizler bu kurumun tamamen fesih edilip kaynaklarının da mali heyete aktarılmasını isterken, Fransızlar Düyün-u Umumiye' nin kalmasını ve elindeki kaynaklarla daha önceden bel irlenmiş sorumluluklarını yerine getirmesini istiyordu. Bunun nedeni oldukça açıktır, Osman lının dış borçlarına karşılık verdiği devlet hisselerinin %60'ı Fransızların el indeydi, İ ngi lizlerde ise bunların ancak % 1 I 'i vardı. Mali heyetin ödemelerde vereceği öncelik müttefiklerin savaş ve işgal masraflarıydı, oysa Düyün-u Umumiye el indeki kaynakları daha önceden verilmiş senet ve bonoların ödenmesine kul lanacaktı. Bu da Fransız banker ve tüccarların borçlarının daha geç ödenmesi anlamına gel iyordu ki, Fransa kendi işadamlarının güçlü lobisine karşı böyle bir gecikmeyi göze alamazdı. Sonuçta anlaşma şöyle sağlandı, Düyün-u Umumiye görevine devam edecek ancak yasal olarak 1923 yıl ına kadar olan görev süresi dolmadan kaynaklarıyla birlikte mali heyete devredilecekti. Diğer bir anlaşmazlık da gümrük vergi leri üzerine yaşandı, o ana dek % 1 1 olan gümrük vergisinin, mali heyet göreve başlayınca mali heyet tarafından mala göre ayarlanması fikri İtalya, İngiltere ve Fransa tarafından kabul edilmişti ancak mali heyette yer almayan Japonya bu fikri benimsemedi ve bu şartlarda bazı ülkelerin avantaj l ı olacaklarını bunun d a haksızlık( ! ) olduğunu savundu. Bunun üzerine gümrük vergi oranlarının Türkiye tarafından belirlenip mali heyetin Onayına sunulmasına karar veri ldi. İşin özü müttefikler tüm mali kararları kendi kontrol leri altına almışlar ve bu konuda anlaşmışlardır, anlaşmazlıkları yine kendi aralarındadır çünkü herkes pastadan en büyük dilimi alabilme telaşındadır. Bu arada savaş ve işgal masraflarının da Türkiye tarafından karşı lanması kararlaştırılmıştır, yönetimi el lerine al ıp, hala Türkiye Hükümeti diye bir hükümetten bahsedebilmelerinin akılcı tek bir yanıtı vardır, müttefikler bu toprakları, boğazları, gel iri yüksek doğal kaynakları aralarından tek bir gücün el ine verecek kadar birbirlerine güvenmemektedirler, hilafet ve saltanat ise sömürgelerinin daha kolay yönetilmesi için gereklidir, böylece yalancı bir Türk Hiikümeti kalacak, düşündükleri paylaşımı güven içinde yapmalarını sağlayacaktır.

25


Lozan'a gelindiğinde artık müttefiklerin karşısında tam bağımsızl ığı savunan Türk Hükümeti vardır. Mal i konularda çıkarılacak her karar Türk hükümeti ile karşılıklı uzlaşmaya dayanmak zorundadır. Lozan'da mali konular üzerine yapılan görüşmelerden elde edilen ilk sonuç, Türk Hükümeti ve Yunanistan dışında tüm müttefikler tüm savaş ve işgal masraflarından karş ı l ıklı olarak vazgeçeceklerdir. Yunan istan kendisinin bu hükümden dışta tutulması nedeniyle uğradığı zararın bir kısmının Türk Hükümeti tarafından ödenmesini talep etmişse de hakem mahkemeler bu talebi ret etmişlerdir. Düyun-u Umumiye yani Osmanl ı 'dan kalan borçların, Osmanl ı ' dan ayrılan topraklar arasında paylaştırılması ve buna göre borçlu sayılan memleketlerin borçlarını ödemelerinde Türk Hükümetinin h içbir sorumluluk taşımaması karara bağlanmıştır. Düyün-u Umum iye sorunu böylece çözülmüştür. Böylece Türk Hükümeti, Osmanl ı Hükümetine ait ve kendi toprak payına düşen borçları bel l i bir program dahi linde ödemeyi kabul etmiş ancak kendi ekonomik sistemine ve mali kararlarına hiçbir yabancı devletin karışmasına izin vermemiştir. Lozan Barış Antlaşması 'nın Parasal Hükümler Bölümünde işlenen konu, aynı Antlaşmanın, Ekonomik Hükümler Bölümünün Borçlar Kesiminde madde dışı bırakılmıştır.

SEVR VE LOZAN BARIŞ ANTLAŞMALARININ İLGİLİ MADDELERİ SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM Vlll MALİ HÜKÜMLER Madde 231.

Türkiye, Almanya ile Avusturya- Macaristan' ın , Müttefik Devletlere karşı açmı ş olduğu saldırı savaşına katılmakla, Müttefik Devletleri, tümüyle ödemesi gereken her çeşit yitimlere ve özveri lere uğrattığını kabul eder. Öte yandan Müttefik Devletler, Türkiye'nin kaynaklarının bu ödenceyi tümüyle karşılamaya yeterl i olmadığını kabul eder. Bu durumda işbu antlaşmanın sonucu olarak ortaya çıkan yeni toprak dağılımının, Türkiye'yc, eski Osmanlı İmparatorluğu 26


gel irlerinden ancak bir bölümünü bırakacağı göz önünde tutularak, Müttefik Devletlerce, Osmanlı Hükümetinden, yal n ız işbu Antlaşmanın bu bölümündeki hükümlerle, IX. Bölümü (Ekonomik Hüküm ler) saklı kalmak koşuluyla, tüm ödence istemelerinden vazgeçi lm iştir. Türkiye'ye bir ölçüde destek olmak ve yard ımda bulunmak isteyen Müttefik Devletler, Osman l ı Hükümetiyle, danışma oyu bulunacak bir Osmanl ı komiserin in de katılacağı ve başl ıca i lgili Müttefik Devletler olan Fransa, Britanya İmparatorluğu ve İtalya'nın birer temsi lcisinin bul unacağı, bir Maliye Komisyonu kuru lmasın ı kararlaştırmı şlardır. Bu Komisyonun yetki leri v e görevleri aşağıdaki maddelerde bel irtilm iştir. Madde. 232.

Mal iye Komisyonu Türkiye'nin kaynaklarını korumak ve arttırmak için uygun göreceği önlemleri alacaktır. Mal iye Bakanınca her yıl, Osmanl ı Parlamentosuna sunulacak bütçe, i lk önce Maliye Komisyonuna sunulacak ve Komisyonca uygun bulunan biçimde Parlamentoya sunulacaktır. Parlamentonun getireceği hiçbir değişiklik, Maliye Komisyonunun uygun bulması alınmadıkça, yürürlüğe giremeyecektir. Mal iye Komisyonu, Türkiye 'nin bütçeleri ile mali yasalarının ve yönetmeliklerin uygulanmasını denetleyecektir. Bu denetleme, Mal iye Komisyonunun doğrudan doğruya buyruğu altın4a bulunacak ve üyeleri bu komisyonun uygun bulması ile atanabilecek olan Osman lı Maliye Müfettişliği aracıl ığıyla yapılacaktır. Osmanl ı Hükümeti, bu müfettişlere, görevlerini yapabilmeleri için gerekl i tüm kolaylıkları sağlamayı ve Hükümetin mal iye hizmetlerinde çal ışan yetersiz görevli lere i l işkin olarak Mal iye Komisyonunun önerebileceği önleml�ri almayı yükümlenir. Madde 233.

Maliye Komisyonu ayrıca, Osmanlı Devlet Borcu (Düyun-u Umumiye) Konseyi ve İmparatorluk Osmanl ı Bankası ile an laşmış olarak, Türkiye'de para sürümünü düzenlemekle ve uygun ve hak gözetir görü lecek bütün yol larla, bunu sağlıklı bir duruma sokmakla görevli olacaktır.

27


Madde 234.

Osmanlı Hükümeti, Mal iye Komisyonunun izn i olmad ıkça, hiçbir iç ya da dış borçlanmaya girişmemeyi yükümlenir. Madde 235.

Osmanlı Hükümeti, savaş sırasında ve işbu Antlaşma yürürlüğe girinceye kadar, Osman l ı makam larının herhangi bir eylemi ya da savsaklamas-ı sonucu, Müttefik Devletler sivi l uyruklularının kişiliklerinde ya da mallarında uğradıkları ve 23 6. Maddede öngörülen her türlü zarar ve yitimi, işbu Antlaşma hükümleri uyarınca parayla ödemeyi yükümlenir. Osmanlı Hükümeti, Tuna Avrupa Kom isyonuna karşı, bu komisyonun savaş sırasında uğradığı zararlar yüzünden, Mal iye Komisyonunca saptanacak bütün geri verme, onarım ve ödence ile yükümlü olacaktır. Madde 236.

Türkiye'nin Osman lı Devlet Borcunun (Düyun-u Umumiye' sin in) faiz ve anapara ödemelerinin güvencesi olarak ayrılmış ya da verilmiş gelirler dışındaki tüm kaynakları, bunları geregıne göre aşağıdaki biçimde kul lanacak olan, Mal iye Komisyonunun buyruğu altına konulacaktır: ! . Birinci sırada Maliye Komisyonunun ayl ıkları ve günlük giderleri i le işbu Antlaşmanın yürürlüğe . konmasından sonra da Osmanl ı kalan topraklar üzerinde bulundurulabilecek Müttefik işgal kuvvetlerinin olağan giderlerinin ödenmesinden sonra , Osman lı kalan topraklar üzerinde 30 Ekim 1 9 1 S ' den beri bul unan Müttefik işgal kuvvetlerinin giderleri i le işgal giderlerini yapmış olandan başka bir devlet yararına Türkiye'den ayrı lmış topraklar Uzerindeki Müttefik işgal kuvvetlerinin giderleri ödenecektir. Bu giderlerin tutarı ile yı llı k ödentilerin tutarları Mal iye Komisyonunca saptanacak ve bu Komisyon bu yıllık ödentileri, bu kesim gereğince Türkiye'ye, Osman l ı Devlet borcunun kendi üstünde kalacak faizlerinin ödenebi l mesi için gerekecek parada olabilecek herhangi bir eksikliği kapatmasına olanak verecek biçimde ayarlanacaktır. 2 .İkinci sırada Türkiye'nin mali durumu ve yönetiminin temel giderlerin in karşı lanması zorunluluğu göz önünde tutulmak koşuluyla, 28


Osmanlı Hükümetinin, 23 5 . Madde gereğince, IX. Bölümün (ekonomik hükümler), 3 1 7. Maddesinde tanımlandığı üzere, 1 Ağustos 1 9 1 4'te Osmanl ı uyrukluğunda olanlar dışındaki kendi uyruklarının, savaş sırasında Osmanl ı makamlarının eylemi ya da savsaklaması sonucu, kişiliklerinde ya da mallarında uğradıkları yitirim ler ya da zararlar yüzünden, Müttefik Devletlerce öne sürülen istemlere karşı l ık olarak ödenmesi gerekecek ödenceler gelecektir. Mal iye Komisyonu kişisel zararlar yüzünden öne sürülen istemlerin tüm tutarın ı saptayacak ve bunların ödenmelerin i sağlayacaktır. Mala i l işkin istemler, IX. Bölümün (ekonomik hükümler) 287. Maddesi gereğince incelenecek, saptanacak ve ödenecektir. Mal iye Komisyonu sözü geçen 287. Madde gereğince, Müttefik Devletler buyruğuna veri len paralar, bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde yetersiz kalırsa, gerek kişi lere gerek mal lara i l işkin istemlerin ödenmesi için ayrılacak yıllık ödentiyi saptayacak ve bu yıllık ödentinin hangi akçe ile ödeneceğine karar verecektir.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM il PARASAL HÜKÜMLER KESİM I OSMANLI DEVLET BORÇLARI Madde 46

İşbu kesime ekli çizelge hal inde gösteri len Osmanlı Devlet Borçları, gene bu kesimde belirtilen koşul lar içinde, Türkiye ile 1 9 1 2 1 9 13 Balkan Savaşları sırasında yararlarına Osmanlı İmparatorluğundan toprak ayrı lmış devletler v e işbu antlaşmanın 1 2 ve l 5 . Maddelerinde söz konusu olan adaların ve işbu Maddenin son fıkrasında belirlenen toprakların kendilerine bırakıldığı devletler ve, son olarak, bu antlaşma uyarınca Osman l ı İmparatorluğundan ayrı larak Asya toprakları üzerinde yeni kurulan devletler arasında bölüşülecektir. Bundan başka, yukarıda anılan devletlerin tümü, 53. Maddede gösterilen günlerden başlayarak, işbu kesimde belirtilen koşullar içinde, Osmanlı Borçlarının faizli tutarına il işkin yıllık yüklemlere de katılacaklardır. Türkiye, 53. Maddede gösterilen 29


gün lerden başlayarak, öteki devletlere yükletilmiş katılma paylarından artık h içbir biçimde sorumlu tutulmayacaktır. 1 Ağustos 1 9 1 4 günü Osman lı egemenliği altında olup Türkiye'nin işbu antlaşmanın 2. Maddesinde belirlenen sın irları dışında bulunan Trakya arazisi Osman l ı Devlet Borçlarının bölüşülmesi konusunda bu antlaşma uyarınca, Osman lı İmparatorluğundan ayrılmış gibi sayılacaktır. Madde 47.

Osmanlı Devlet Borçları İdare Kurulu, işbu kesime ekli çizelgenin (A) Bölümünde gösterilen istikrazlara ilişkin olup i lgili devletlerden her birine düşen yıllık taksitlerin tutarını, bu antlaşmanın yürürlüğe konulduğu günden başlayarak, 3 ay içinde 50. VeS I . Maddelerde konulan ilkelere göre saptayacak ve bu tutarı sözü geçen devletlere bildirecektir. Bu devletler, Osmanlı Devlet Borçları İdare Kurulunun bu konuda çalışmalarını izlemek üzere İstanbul'a yetkili · temsilciler gönderebilecektir. İşbu maddede yazılı ilkelerin uygulanmasına i lişkin olarak ilgili taraflar arasında çıkabilecek tüm anlaşmazlıklar, 1 . Fıkrada bel irtilen bild irimin yapı lmasından sonra en çok bir ay içinde Mil letler Cem iyeti Meclisinin göstereceği bir Hakeme götürülecek ve bu Hakem en çok üç ay içinde kararını verecektir. Hakeme ödenecek ücret M i lletler Cemiyeti Meclisince saptanacak ve öteki hakemlik harcamalarıyla birl ikte, ilgili taraflara yüklenecektir. Hakemin kararları kesin olacaktır. Hakeme başvunna yıllık taksitlerin ödenmelerini geciktirmeyecektir.

BÖLÜM 111 KESİM 111 BORÇLAR Madde 84.

Bağıtl ı yüksek taraflar, savaştan önce yapılmış sözleşmeler gereğince, savaştan önce veya savaş sırasında ödenmesi zamanı gelmiş olup savaş nedeniyle ödenmemiş bulunan borçların,

30


sözleşmelerde yazılı koşullar içinde ve üzerinde anlaşılan para i le, o paranın çıkarı ldığı ülkedeki kuru üzerinden ödeneceğini kabul ederler. İşbu Bölümün il. Kesimi Ekinin hükümlerini bozmamak koşulu ile, şurası kararlaştırılmıştır ki, savaştan önceki bir sözleşme uyarınca yapılması gereken ödemeler, savaş sırasında söz konusu sözleşmede gösterilen paradan başka bir para i le, bir parçası ya da bütünü alınmış bul unan paraların karşılığı ise, bu ödemeler gerçekte alınmış olunan paraları, al ındığı para i le ödeyerek yapı labilecektir. Bu hüküm, işbu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından önce, ilgi l i ler arasında uzlaşma yolu ile bel irlenmiş olan ona aykırı hükümleri bozmayacaktır. Madde 85.

Osmanl ı Devlet Borçlarının işbu kesimin ve işbu bölümün (ekonomik hükümler) öteki kesimlerinin dışında bırakılmasında an laşmaya varılmıştır.

31


KAPİTÜLASYONLAR Fransızca kökenl i bir sözcük olan kapitülasyon (capitulation) ; uzlaşma, teslim şartnamesi anlamını taşır. İlk olarak Orta Doğuda uygulamaları görünen kapitülasyonların , Osman l ı İmparatorluğunda resmi olarak ilk kabulü Kanuni dönemindedir ve Fransızlara veri lmiştir. Bu kapitülasyonların anlamı ise , bir memleketin yurttaşlarının zararına, yabancılara verilen ayrıcalık haklarıydı. Sonradan İngiltere, Rusya İtalya gibi birçok ülkenin de faydalanmaya başlayacağı kapitülasyonlar, Osman lının çöküşünde büyük rol oynamıştır. Neydi bu ayrıcalıklar, neden teh likel iydi ve niçin veri ldi. Bu soruların başında , güçlü bir imparatorluğun üstelik başında""Muhteşem" sıfatı ile dünyaya nam salmış bir sultanın olduğu büyük bir i mparatorluğun n için Fransızlara ayrıcalık verme gereği duyduğu gelir, cevabı birçok tartışmaya neden olsa da aralarında ancak bir kaçı anlam taşımakta; Tüm dünyaya sahip olma n iyetinde olan Osmanl ı imparatorluğu bir gün bölgede hakimiyetini yitirebi leceğini düşünmemiş sonsuz bir özgüvenle Fransızlara hukuki ayrıcalıklar tanımakta mahsur görmemiştir. Batıya yaklaşma çabaları olan Osmanlı, bunun bir yolunun da yabancı ticareti hareketlendirmekten geçtiğini düşünmüş, yabancılara hukuksal ayrıcalıklar tanıyarak onları imparatorluk sınırları içine çekmeye çalışmıştır. Hukukun İslam kurallarına dayandığı şeriat düzenini benimseyen Osmanlı, yabancı ların hukuk ve ticaret sistemini çözümlemekte sorunlar yaşamış, böylece bu tip sorunları yabancı ların kendi hukuki sistemlerinde çözümlemelerine izin vermiştir. Müslüman Hükümdarlar, H ıristiyan tebaanın işleriyle uğraşmayı gereksiz ve zahmetl i bulmuş, sorun larını kendi başlarına halledebi lsi nler diye her türlü ayrıcalığı tan ımıştır. Bu ayrıcalıklar yabancılara ne gibi kolaylıklar sağlıyordu,

32


Yabancılar hemen hemen bütün vergilerden muaftılar. Gümrük resmi %3 olarak tespit edi lmişti ve artırılam ıyordu. Buna karşılık ihracat resmi olarak % 1 2 alınıyordu. Osman lı Devleti herhangi bir madde üzerinde tekel kuramıyordu. Bir Türk ile bir yabancı arasındaki dava, yabancının bağlı olduğu konsolosluktan atanan bir tercümanın idaresinde görülüyor, tercüman herhangi bir nedenden davaya gelmezse, tercüman gelene dek dava bekletiliyordu. Yabancı lar posta iş lerini kendi lerine ait postanelerde yürütüyorlar ve bu postaneler, kaçakçılık şüphesi olsa bile Osmanlı güvenlik güçleri tarafından kontrol edi lemiyordu. Bir yabancının evine veya iş yerine Osman l ı güvenlik kuvvetlerinin tek başına girmesi, baskın yapması yasaktı . Ancak konsolosluğun görevlendirdiği bir tercüman eşl iğinde böyle bir araştırma yapılabi l irdi. Osmanl ı Devletinin kendi limanları arasında yolcu ve eşya taşıma bakımından tekel kurma hakkı (kabotaj ) yoktu. Yabancı gemiler, bu l imanlar arasında yolcu ve eşya taşıyabil iyorlardı . Yabancıların, Osmanlı kıyılarında balık avlamak, sünger ve mercan toplamak hakları da vard ı . Bu maddeler ayrıcalıkların b i r kısmı, daha b i r çok hukuki ve ticari maddeyi sıralamak da mümkün, ancak bu kadarı bile bu ayrıcalıkların dokunulmazlık boyutunda olduğunu göstermeye yeterl i . Düşünün ki, tüm dünyanın gözü üzerinde olan bereketli toprakların, enerj i kaynaklarının, boğazların sahibisin iz, karşınızda deği l İstanbul ' un fethini, Anadolu'ya girişin izi sindiremeyen H ıristiyan Avrupa ve siz onlara kendi mem leketiniz içinde inan ı lmaz ayrıcalıklar tanıyorsunuz. Neredeyse kaçakçıl ık, terörizm bölücülük serbest. Bir devleti, iç işlerine karışarak, halkını kendi arasında bölücülüğe sürükleyerek yıkmak tarihin tanık olduğu en eski yöntemdi_r, maalesef Osman lı böyle bir tehlikeyle karşı karşıyaydı . Ancak, hata an laşıldığında geri dönülmez bir yola giri lmişti. Bir oldu bitti ile 1 . Dünya Savaşına giren Osmanlı, 9 Eylül 1 9 1 4 tarihinde kapitülasyonları tek tarafl ı kaldırdığına dair bir nota yayımladı . Rusya, İngiltere ve Fransa'nın yanında Osman l ı 'nın müttefikleri olan Almanya ve Avusturya bile bu kararı kabul 33

·


etmediklerini ve kapitülasyonların tek taraflı kaldırılmasının mümkün olmadığını iddia etti ler. Bu protestolara rağmen, tüm özel postaneler kapatıldı ve gümrük vergileri arttırı ldı. 1 9 1 4- 1 9 1 8 1 . Dünya Savaşı sonunda çaresizce veri len Mondros ateşkes kararı ve ardından Sevr Antlaşması Osmanlının sonu bel l i kaderinin tarih tarafından kanıtlanmasıdır. Sevr Antlaşması; İngiltere, Fransa, İtalya arasında yapılan bir dizi konferans ve görüşmenin sonucudur. Osman l ın ı n bölüştürülmesi üzerine yapılan, Paris Barış Konferansı, Londra Konferansı, San Remo Konferansı, Osmanl ının taraf o larak çağırı lmad ığı ve sonuçlarında Sevr Antlaşmasının ortaya çıktığı görüşmelerdir. Sevr'de daha önce Osmanl ının tek taraflı kaldırdığı kapitülasyonlar için al ınan karar 1 36 . Madde kapsamındadır: "Türkiye'ye yeni adli sistem getirilecektir. Bunun için müttefikler temsilcilerinden bir heyet 3 aylık bir çalışma yapacaktır. Müttefikler kapitülasyonların ne zaman kaldırı l ıp bu yeni sisteme ne zaman geçileceğini kendi aralarında bel irleyeceklerdir. Bu bel irsiz süre içinde kapitülasyonlardan antlaşma dışındaki ülkeler de yararlanacaktır." Sevr antlaşmasında amaç; yeni sistem ad ı altında, kapitülasyonlardan daha da ağır bir hukuki sistem yaratıp, Sevr'de belirlenen Türkiye sınırları içinde her türlü bağımsızlığı el inden al ınmış, yok olmaya mahkum bir devletçik yaratmaktı .22 Temmuz 1920 tarihinde Y ı ldız Sarayında Su ltan Vahdettin'in de hazır bulunduğu halde toplanan Saltanat Şurası tarafından onaylanan bu antlaşma, 1 O Ağustos l 920'de tarihinde Paris'in bir banliyösü olan Sevr'de Osmanl ı Heyeti tarafından imzalanmıştır . 19 mayıs . 19 19 tarih inde Mustafa Kemal'in başlattığı Kurtuluş Savaşı , bu kötü talihin Türklüğün kaderi olmad ığını kanıtlamıştır. Bu kez çaresiz taraf Müttefiklerdir. Türk'ü yenemeyeceklerin i anlayıp, Mudanya ateşkesi i le savaşa son vermek zorunda kalmışlard ır. Arkadan gelen Lozan Barış görüşmelerinde taraflar; İngiltere, Fransa İtalya ve Türkiye'yi parçalama düşleri içinde olan tüm güçler ve Türkiye'dir. 24 Temmuz 1923 'e dek süren Lozan görüşmeleri, dünyadaki tüm büyük devletlere bir şeyi çok iyi anlatmıştır; Türkiye'nin hiç kimseye ve hiçbir koşulda verilecek bir karış toprağı , hiç kimseye ve 34


h içbir koşulda tanınacak en ufak ayrıcalığı yoktur. Şunu da unutmamak gerekir ki Lozan'a dek devam eden Müttefik düşleri ne Lozan'da ne de daha sonra sona erm iştir. Türkiye üzerine pazarlıklar, bölüşme planları bir yerlerde bir şekilde devam etmektir. Bunların tarihin karanlıklara gömüldüğünü zannedenler, tıpkı Kanuni gibi ,büyük bir hataya düşerler isteyerek veya istemeden. Lozan görüşmelerinde kapitülasyonlar üzerine çok uzun tartışmalar yapılmıştır. Avrupa savaşı yitirdiğinin b ilincindedir ve artık hiç olmazsa kazanılmış haklarını korumak ister. Bu anlamda Lozan' ı Türk Hükümetinin bu kez masa üzerinde kazandığı ikinci bir kurtul uş savaşı olarak görmek hata olmaz. Başta İsmet İnönü olmak üzere tüm delegelerin bu savaşa hazırlıklı olmaları, örnek devlet adamı tutumları Lozan Antlaşmasını Kurtuluş Savaşını perçinleyen bir zafere dönüştürmüştür. Tüm bunları kanıtlaması bakımından İsmet Paşanın kapitü lasyonlar konusu görüşülürken yaptığı şu konuşma pek öneml idir: "Müstakil bir devlet için kapitülasyonlar katiyen kabul edilemez. Kapitülasyonlar yerine yeni· bir usul idamesine gel ince, bizim davamız kati surette bu kayıtlara gelemez. Biz istiklal imizi, hürriyetimizi istiyoruz. Hiçbir kayıt, hiçbir şekil, h içbir imtiyaz kabul edemeyiz. Onun için komisyon ancak bu esas dairesinde müzakereye devam ederse iştirak edebi liriz." Böyle bir rest ancak şunu gösterir, Türk Halkı savaşmaktan yorulmuş olabi l i r ama bezmemiştir. Gerekirse tam özgürlüğe kadar savaşa devam edi l ir, hiçbir yaşam özgürlükten daha değerli değildir. Müttefikler karşılarında ne olduğunu anlarlar ve kapitülasyon sorunu Türk M i l leti lehine çözümlenir. Türk topraklarında kimseye tanınacak en ufak ayrıcalık yoktur. Kapitülasyonlar kaldırılmıştır.

35


SEVR VE LOZAN BARIŞ ANTLAŞMALARININ İLGİLİ MADDELERİ SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM IX EKONOMİK HÜKÜMLER KESİM i TİCARET İLİŞKİLERİ Madde 261.

Antlaşmalardan, sözleşmelerden ve alışılagelmişlerden doğan Kapitülasyonlar rej i mi , 1 Ağustos 1 9 1 4 'ten önce, b u rejimden doğrudan doğruya y a da dolaylı olarak yararlanan Müttefik Devletler yararına yeniden kurulacak ve l Ağustos l 9 1 4'te bu rej imden yararlanmayan Müttefik Devletler yararına genişleti lecektir . Madde 262.

1 Ağustos 1 9 1 4'ten önce, eski Osmanl ı İmparatorluğunda posta büroları bulunan Müttefik Devletler posta bürolarını yeniden açmak yetkisine yeniden sahip olacaklardır. Madde 263.

25 N isan 1 907 Sözleşmesin in, Türkiye'de dışalım (ithalat) vergi leri tarifesine i lişkin hükümleri, Müttefik Devletler yararına yeniden yiirürlüğe konulacaktır. Bunun la birlikte, işbu antlaşmanın VIII . Bölümünün (Mali Hükümler) 23 1 . Maddesi uyarınca kurulan Mal iye Komisyonu, bu dışal ım vergi lerinin değiştirilmesine ya da tüketim vergi leri konmasına -bu yeni değişikl ikler ya da vergi lendirmeler, çıkış yeri neresi ya da sahibi kim olursa olsun, bütün mallara uygulanmak koşuluyla- herhangi bir anda izin verilebi lecektir. Bu madde gereğince Maliye Komisyonunun izin verdiği, şimdiki vergilerin değiştirilmesi ya da yeni vergi ler konulması, bütün Müttefik Devletlere yapılması gereken bildirimlerden altı ay geçmedikçe, uygulanamaz. Bu süre içinde, Komisyon, Müttefik •

36


Devletlerden herhangi birinin, bu konu ile ilgili olarak öne sürmüş olabileceği gözlemleri inceleyecektir. Madde 268.

Osmanlı Devleti uluslararası ticarete girişecek olursa, bu bakımdan egemenlikten doğan h içbir hakkı, ayrıcalığı ve dokunulmazlığı olmayacak, ya da olmayacağı kabul edi lecektir.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM I SİY ASAL HÜKÜMLER KESİM I 2. ÖZEL HÜKÜMLER Madde 28.

Bağıtlı Yüksek Taraflar Türkiye 'de Kapitülasyonların tümü ile kaldırı lmasını, her biri kend isi ile ilgili olarak, kabul ettiklerini açıklarlar.

37


TRAKYA MESELESİ, MÜBADELE VE SINIRLAR Trakya, Balkan yarımadası ile Anadolu yarımadası nın arasında kalan kara parçasının ad ıdır. Jeopolitik olarak önem i, Avrupa ve Anadolu'yu birbirine bağlaması, boğazlara Avrupa kıtası itibarı ile olan hakimiyeti, Ege ve Karadeniz arasında kara u laşımı açısından bir köprü olmasıdır. Bölge Osmanl ı İmparatorluğu topraklarına katılmadan önce Yunan Krall ığı toprakları dah ilinde olup Hıristiyan köken lidir. Yüzyıllarca Osmanl ı İmparatorluğunun yönetimi altında kalan bölge doğal olarak Müslüman Türk kimliğini benimsemiştir. Ancak Osmanlı'nın azınlıklara ve farklı din lere karşı ılımlı politikası bölgede hem Hıristiyan hem de Rum kökenli kiml iklerin yok olmasını engellemiştir. Fransız İhtilali ile hareketlenen mill iyetçilik akımı zaman içinde Balkanları da etkilemiş, büyük imparatorlukların himayesi altındaki mi l letlerin kendi egemenliklerini i lan etme istekleri iç savaşlara dönüşmüştür. Balkan Savaşları da bu akımın bir uzantısıd ır, bu gün Türkiye'nin batı komşuları olan Bulgaristan ve Yunan istan bu savaşlar sonucu bağımsızl ıklarını elde etmişlerdir. Kuşkusuz bu savaşların ardında Türklerin Avrupa'dan çıkmasını isteyen büyük devletler vardır. 1 . Dünya Savaşına tüm bu olumsuzluklarla çaresizlik içinde giren Osman lı İmparatorluğu kend i toprakların paylaşma amacında olan Avrupa'ya aslında bir fı�sat vermiş oldu. Trakya bu açılardan bakıldığında en az İstanbul kadar değerliyd i müttefiklerin gözünde. Yunanl ı lar öteden beri Trakya ve İzmir yöresini kendilerine ait görmüşlerdir, büyük müttefikler Yunanlıların bu zaaflarından yaralanıp İzmir ve yöresini işgal için Yunan ordularını kul lanmışlardır. Ancak Yunanlıların bu işgal sırasında yaptıkları zulüm ve insanlık dışı tavırlar başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üçere tepki toplamış ve Trakya konusunda Yunanlı ların istemleri kabul görmemiştir. İstanbu l ' da yen i kurulacak yönetimin bir manda yönetimi olması tasarlanırken, Trakya'nın geleceği üzerine ortaya atı lan tüm fikirler karşılıklı uyuşmazlıklara neden olmuştur. Bu fikirlerden biri, Trakya'nın İstanbul ile beraber uluslararası Devlete bağlanması idi, ancak bu durumda Amerika Birleşik Devletlerinin mandasına 38


verilmesi tasarlanan İstanbul ile birl ikte Trakya'da Amerika'nın mandasına geçecekti ki bu taraflar arasında tedirginl iğe yol açacak bir fikirdi. Öte yandan Yunanistan i le Bulgaristan arasında çıkan savaş sonucu Bulgarlar yenilmiş fakat iki taraf arasında bir anlaşma yapılamamıştı. İngilizler ve Fransızlar Bulgaristan'a mağlup bir devlet olduğunun gösterilmesi için Yunan lı ların Trakya taleplerinin kabul ed ilmesini öne sürdülerse de hem İzmir işgalinin gerçekleri hem de bölgede Bulgar nüfusunun çokluğu bu öneriyi de geçersiz kılıyordu. B ir diğer tasarı bölgenin Yunan istan ve Bulgaristan arasında paylaştırılması, sınırlar bel irlenirken ya Bulgaristan' ı n direk Ege denizine açılacak bir l imana sahip olmasının sağlanması ya da Dedeağaç'ta serbest bir l iman kuru lması, Bulgaristan ile Dedeağaç arasında bir demiryolu hattı oluşturarak Bulgaristan ' ın Ege'ye açılabi lmesinin sağlanmasıydı . Sonuçta uzlaşma bölgenin Yunan l ı lara bırakılması ve Bulgarlara Ege denizine açılabilecekleri bir liman garantisi veri lmesi şeklinde sağlandı . Ancak müttefikler Yunan yönetiminin bölgede yarata.bi leceği zulmü göz önünde tutarak, Yunanlıların bir yıl içinde bölgen in yönetimine dair bir proje hazırlamalarını, bu yönetim biçim inde bölgede varolan etnik grupların tems il hakkının sağlanmasını, Müslüman halkın ibadethanelerine hangi nedenle olursa olsun dokunulmamasını şart koyd u. Bu maddelerin en ilginç kısmı bölgede yaşayan Türk halkının neredeyse yok sayı lması, Türk sözcüğü yerine ısrarla Müslüman keli mesinin kullanı lmasıdır. Sevr antlaşmasında mübadele i le ilgi l i hüküm Madde 1 43 . 'te şöyle belirlenm iştir: " . . . . . . . . . . Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren 6 ay zarfında Yunan istan ile Türkiye, Yunanistan 'a terk edi len veya Osman lı 'da kalan arazide bulunan, Türk ve Rum ırklarına mensup ahalinin kendi istekleriyle ve karşılıklı olarak göç etmeleİ'i hakkında özel bir anlaşma imzalayacaklardır." Lozan Barış Antlaşmasına gelinmeden önce Mudanya Ateşkes sözleşmesinde müttefikler Doğu Trakya' ııın Türkiye 'ye geri veri lmesine razı olmuşlardır. Lozan görüşmelerinde ise tarafların karşılıklı istekleri şöyle olmuştur: müttefikler, Doğu Trakya için Meriç nehrinin sınır olmasını, sını rlarda tarafsız bölgelerin kurulmasını, dem iryo l larının beynelmilel duruma konmasını, Bulgaristan için çı kış veri lmesini istemişler, Türk Hükümeti ise, sınırın 1 9 1 3 yıl ında saptanan sınır olmasın ı, egemen lik hakk ına zara 39


vermeyecek şekilde tarafsız bölgelerin kurulmasını, Bulgaristan'a çıkış veri lmesini, demiryollarının beynelmilel leştirilmesini, Batı Trakya için halk oylaması yapılarak karar veri lmesini istemiştir. Görüldüğü üzere sınırlar konusunda son derece zıt iki görüş vardır. Uzun süren ve adeta karşılıklı söz düellosuna dönüşen görüşmeler sonucunda , Meriç Nehri sınır olarak kabul edilmiştir. Ancak müttefikler Meriç nehrinin sol kıyısını sınır yapmaya çalışmışlar böylece Türk tarafında kalan köylerin nehirden yaralanmalarını engellemek istem işlerdir, sırf bu konu üzerinde bile uzun tartışmalar çıkmış, Türk Hükümetinin karalı tavrı i le anlaşma Meriç Nehri mecrasının (yatağının) sınır olarak kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır. Askersizleştirme konusunda Türkiye istediği güvenceleri almış. (Askerlikten arındırılan bölgeler üzerinde, hangi bayrağı taşırsa taşısın, kara ve den iz uçaklarının uçuşu yasaktır) ve Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye arasında kalan bölgede 30 km gen işl iğinde bir alan ın askersizleştirilmesini kabul etmiştir.

SEVR VE LO�AN B.ARIŞ ANTLAŞMALARININ iLGiLi MADDELERi SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM i l TÜRKİYE'NİN SINIRLARI Madde 27. 1. Avrupa'da Türkiye'nin sınırları aşağıdaki gibi saptanacaktır:

1 . Karadeniz: Karadeniz Boğazı 'nın girişinden aşağıda belirti len noktaya ·

kadar.

2.Yunanistan i le : Podima'nın aşağı yukarı 7 kilometre kuzey-batısında bulunan Büyük Dere'nin ağzında Karadeniz üzerinde seçilecek bir noktadan başlayarak, güney-batıya doğru ve İstranca dere havzası sınırlarının en kuzey-batı noktasına kadar (İstranca'nın aşağı yukarı 8 ki lometre kuzey-batısında bulunan nokta): Kapl ıca Dağ ve Üçpınar tepesi noktalarından geçmek üzere, toprak üzerinde saptanacak bir çizgi; Oradan, güney-güney-doğu doğrultusunda ve Sinekli demiryolu istasyonunun aşağı yukarı 1 kilometre batısında, Çorlu - Çatalca demiryolu üzerinde seçi lecek bir noktaya kadar: 40


çızgı;

İstranca dere havzasının batı sınırını olabildiğince izleyen bir

Oradan güney-doğuya doğru ve kuzey-doğuda, Büyük Çekmece gölüne akan ınnaklar havzalarıyla, güney-batıda doğrudan doğruya Marmara Denizine dökülen ırmakların havzası arasındaki su bölümü çizgisi üzerinde Fener ve Kurfalı arasında seçilecek bir noktaya kadar: Sinekl i ' ni n güneyinden geçmek üzere toprak üzerinde saptanacak bir çizgi; Oradan güney-doğuya doğru ve Kal ikratia'nın aşağı yukarı l ki lometre güney-batısında Marmara Denizi üzerinde seçi lecek bir noktaya kadar: Yukarıda tan ımlanan su bölümü çizgisini olabildiğince izleyen bir çizgi. 3. Marmara Denizi : Y ukarıda tanımlanan noktadan Karaden iz Boğazı'nın girişine kadar.

i l. Asya'da Türkiye'nin sınırları aşağıdaki gibi saptanacaktır: 1 . Batıda ve Güneyde: Marmara Denizi üzerinde, Karadeniz Boğazı'nın girişinden baş layarak Doğu Akdeniz'de İskenderun Körfezi dolaylarında Karataş Burnu yakınındaki aşağıdaki gibi tanımlanan bir noktaya kadar: Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ve Doğu Akdeniz; 111. Bölümün (Siyasal Hükümler) IV . Kesimi ile 84. Ve 1 22. Madde hükümleri saklı kalmak üzere, Marmara Denizi adaları ve Osmanlı kalan kıyılardan 3 mi l kadar uzaklık içinde bulunan adalar. 2. Suriye i le : Kuzey-doğuya doğru, Hasan Dede geçidinin doğu kıyısı üzerinde ve Karataş Bumu'ndan aşağı yukarı 3 kilometre kuzey­ batıda seçilecek bir noktanın Ceyhan ırmağı üzerinde Babeli 'nin aşağı yukarı 1 kilometre kuzeyinde seçilecek bir noktaya kadar: Karataş ' ın kuzeyinden geçmek üzere, toprak üzerinde saptanacak bir çizgi ; Oradan Kesik Kale'ye kadar: Ceyhan lnnağının kaynağına doğru akım yolu; Oradan kuzey doğuya doğru ve Ceyhan ırmağı üzerinde Karapazar' ın aşağı yukarı 1 5 kilometre doğu(güney-doğusunda seç ilecek bir noktaya kadar: Karatepe' n in kuzeyinden geçmek üzere, toprak üzerinde saptanacak bir çizgi ; 41


Oradan ve Düldül dağının batısında bulunan, Ceyhan ırmağının dirseğine kadar: Ceyhan ırmağının kaynağına doğru akım yolu; Oradan güney-doğu genel doğrultusunda ve Gavur Göl 'ün aşağı yukarı l 5 kilometre güney-güney-batısında, Emir Musa Dağı üzerinde seçilecek bir noktaya kadar: Dem iryolundan aşağı yukarı 1 8 kilometre uzaklıktan geçmek ve Düldül Dağı ' nı Suriye'de bırakmak üzere izlenecek bir çizgi; Oradan doğuya doğru ve Urfa'nın aşağı yukarı 5 kilometre kuzeyine kadar: Bahçe, Ayıntap, Birecik ve Urfa kentleri ni birbirine bağlayan yolları kuzeyinden geçmek ve bu kentlerden sqn üı,-ünü Suriye'de bırakmak üzere, batıdan doğuya genel bir doğrultuda ve oldukça düz biçimde toprak üzerinde saptanacak bir çizgi; Oradan doğuya doğru ve (Cezire-i İbn-i Ömer' in 27 ki lometre) batısında Azeh ' in aşağı yukarı 6 kilometre kuzeyinde Dicle'nin oluşturduğu dirseğin en güney batı noktasına kadar: Batıdan doğuya genel doğrultuda ve Mardin kentini Suriye'de bırakmak üzere oldukça düz biçimde toprak üzerinde saptanacak bir ç izgi; Oradan ve Habur su ile Dicle'nin kesiştikleri yerle, bu yerin aşağı yukarı 1 O kilometre kuzeyinde Dicle dirseği arasında ve Dicle üzerinde seçi lecek bir noktaya kadar: Cezire-i İbn-i Ömer kentinin bulunduğu adayı Suriye'ye bırakmak üzere Dicle'nin ağzına doğru akım yo lu. 3 .Irak ile: Oradan, batıdan doğuya doğru genel bir doğrultuda Musul ilinin doğu sını rı üzerinde seçilecek bir noktaya kadar: Toprak üzerinde saptanacak bir çizgi ; Oradan, bu çizginin doğuya doğru Türkiye ile İran aras ındaki sınıra rastladığı noktaya kadar: İmadiye'nin güneyinden geçecek biçimde değiştiri lmiş, Musul i l inin kuzey sınırı. 4.Doğuda ve Kuzey-Doğuda: Yukarıda tanım lanan noktanın ve Karadeniz'e kadar, 89. Madde hükümleri saklı kalmak koşuluyla, Türkiye ve İran arasındaki şimdiki sın ırla, Türkiye ile Rusya arasındaki eski sınırlar .

42


BÖLÜM iV AZINLIKLARIN KORUNMASI Madde 143.

Türkiye, soy azın l ıklarından olan kişi lerin karşılıklı ve göçlerine i l işkin gönüllü göçlerine i l işkin olarak Müttefi k Devletlerin uygun görecekleri hükümleri tanımayı yükümlenir. Türkiye, karşılıklı göç konusunda, Yunanistan ile Bulgaristan arasında 27 Kasım 19 19'da Neu i lly-sur-Seine'de i mzalanan Sözleşmenin 1 6. Maddesinden yararlanmamayı yükümlenir. İşbu Antlaşmanın yürürlüğe girişini izleyecek altı ay içinde, Yunanistan i le Türkiye, Yunanistan 'a aktarılan ya da Osman l ı kalan topraklardaki Türk ve Yunan soylu halkın karşılıklı ve gönüllü göçüne ilişkin özel bir anlaşma yapacaklardır. Bir anlaşmaya varılamaması durumunda, Yunanistan ve Türkiye, Milletler Cemiyeti Konseyine başvurmak hakkına sah ip olacaklar ve Konsey sözü edi len anlaşmanın koşu llarını saptayacaktır.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI BÖLÜM I SİYASAL HÜKÜMLER Madde 1.

İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konulması gününden başlayarak, bir yandan Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp - Hırvat - Sloven Devletleri ve öte yandan Türkiye ve onların uyrukları arasında barış durumu kesinlikle yeniden kurulmuş olacaktır. Taraflar arasında resmi i l işkiler kurulacak ve onların toprakları üzerinde diplomasi ve konsolosluk memurları, yapılacak özel anlaşmalar bozulmaksızın, devletler hukukunun genel ilkeleriyle belirlenmiş haklara sahip olacaklardır.

KESİM: I

1. Topraklara ilişkin hükümler: Madde 2.

Karaden iz'den Akdeniz't� dek Türkiye 'nin sın ırı aşağıdaki biçimde saptanmıştır : 43


Birincisi - Bulgaristan ile: Rezvaya ağzından Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sın ırlarının Meriç üzerinden kesiştiği noktaya dek; Bulgaristan' ın bugün çizilmiş olduğu biçimde güney sınırı; İkincisi - Yunanistan ile: Oradan Arda ve Meriç ı nnaklarının birleştiği noktaya dek; Meriç yatağı; Oradan Arda kaynağına doğru bu ınnak üzerinde ve Çörek Köyün hemen çevresinde olmak üzere, toprak üzerinde belirlenecek bir noktaya dek; Arda yatağı: Oradan güney - doğu doğrultusunda Bosna Köyün bir ki lometre yukarısında Meriç üzerindeki bir noktaya dek; Bosna Köyünü Türkiye'de bırakan belirgin ölçüde düz bir çizgi. Çörek köyü, beşinci Maddede anılan Komisyonca halkın çoğunluğunun Türk ya da Rum olarak bel irlenmesine göre, Türkiye' ye, ya da Yunanistan' a verilecektir. 1 l Ekim 1 922 gününden sonra bu Köye göç etmiş olan halk bu konuda hesaba katılmayacaktır. Oradan Adalar Denizine dek; Meriç yatağı: Madde 3.

Karaden iz'den İran sınırına dek Türkiye'nin sın ırı aşağıdaki biçimde saptanmıştır. Birincisi - Suriye i le; 20 Ekim 192 l günü yapılan Fransa - Türkiye Antlaşmasının 8. Maddesinde tanımlanmış sınır. İkincisi - Irak i le; Türkiye i le Irak arasındaki sınır dokuz ay içinde Türkiye ile Büyük Britanya arasında dostça bel irlenecektir. Sınır çizgisi konusunda alınacak karara değin, Türkiye ve Britanya Hükümetleri kesin geleceği bu karara bağlı toprakların bugünkü durumunda her hangi bir değişiklik ortaya koyacak nitelikte askersel ya da başka türlü hiçbir eylemde bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenir.

44


TRAKYA SINIRINA İLİŞKİN SÖZLEŞME Madde 1.

Ege Denizinden Karadeniz'e dek Türkiye'yi Bulgaristan' dan ve Yunanistan'dan ayıran sınırın, iki yanındaki topraklar, aşağıda yazılı sınırlar içinde ve yaklaşık 3 0 Km. genişliğinde askerlikten arındırılacaktır. 1 .Türkiye topraklarında, Ege Den izinden Karadeniz'e dek: Bugün imza edilen Barış Antlaşmasının 2. Maddesi 1 . Ve 2. Paragraflarında belirlenen Türkiye'nin Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınırına oldukça koşut bir çizgi. Bu çizgi Kırkkilise [Kırklareli) bölgesinde, Kırkkilise kenti ile bu kentin ortasından başlayarak en az 5 kilometrelik çevresini askerlikten arındırılmış bölgenin dışında bırakmak üzere, söz konusu sınırdan en az 30 Km. açıklıkta çizilecektir. Bu çizgi, Ege Denizinde İbrice Burnundan başlayarak Karadeniz' de Serbes burnunda sona erecektir. 2.Yunanistan topraklarında, Ege Denizinden Yunan - Bu lgar sın ırına dek: Makri Burnunun ucundan başlayarak, (Makri Köyü dışarıda kalmak üzere) kuzeye doğru Tahtalı 'ya dek Meriç ırmağına oldukça koşut bir doğrultu izleyerek ve sonra Meherkoz'un doğusundan küçük Derbend'in yaklaşık 1 5 Km. batısında, Yunan - Bulgar sınırı üzerinde saptanacak b ir noktaya ulaşan bir çizgi. 3 .Bulgar topraklarında, Yunan - Bulgar sınırı ndan Karadeniz'e dek: Yukarıda tanımlanan noktadan başlayarak Papazköy' ün 5 Km. batısında, Edirne yolunu Koşikavak'ta kesip Yunan - Bulgar ve Türk - Bulgar sınırından en az 30 Km. bir uzaklıktan geçerek, yalnız Harmanlı bölgesinde, Harmanlı kenti i le onun ortasından başlayarak 5 Ki lometrelik çevresini askerlikten arındırı lmış bölge dışında bırakıp, Karadeniz' de Anberler' i n kuzey - batısındaki körfezin en içerlek noktasında sona erecek bir çizgi. Madde 2.

İşbu Sözleşmenin yürlirlüğe konulması gününden başlayarak, 1 5 gün içinde kurulacak bir Sınır Çizme Komisyonu, 1 . maddede tanımlanan sın ırı toprak üzerinde belirleyip çizmekle görevli olacaktır. Bu Kom isyon Fransa, Büyük Britanya, İtalya, Bulgaristan, · 45


Yunanistan ve Türkiye tarafından, her Devlet için bir Temsilci bulunmak üzere, atanacak Temsilcilerden oluşacaktır. Bulgar, Yunan ve Türk Temsilci lerinden her biri ancak Bulgar, Yunan ya da Türk topraklarına i lişkin çal ışmalara katılabi lecektir. Bununla birlikte, bu işlerin gerektirdiği toplu çalışmalar Komisyonunun genel toplantısında kararlaştırılacak ve yazılacaktır. Madde 3.

B irinci Maddede bel irlenen bölgelerin askerlikten arındırı lması aşağıdaki hükümlere göre yapılacak ve sürdürülecektir: ( l ) B ugünkü tüm durağan ya da sahra istihkamlarının silahları topraklarında bulundukları Devlet tarafından çıkarı lacak ve sökülecektir. Bu tür hiçbir yeni istihkam yapılmayacak ve hiçbir silah ya da si lah ve savaş gereçleri deposu, saldırı ya da savunma için olsun, kara, deniz ve hava kuvvetlerine i l işkin başkaca hiçbir tesis kurulmayacaktır. (2) Jandarma, pol is kuvveti, gümrük memurları, sınır koruyucuları gibi iç güvenl iği sağlamak ve sınırları gözetlemek için zorunlu özel kişiler dışında hiçbir silahlı kuvvet ne durab ilecek nede harekatta bulunabilecektir. H içbir uçak yada başka hava aracına sahip bulunmayacak bu özel kişiler aşağıda bel irtilen sayıdan fazla olmayacaktır: a. Askerlikten arınd ırı lan Türk topraklarında toplam 5 .000 kişi. b. Askerlikten arındırı lan Yunan topraklarında toplam 2.500 kişi. c. Askerlikten arı ndırı lan Bulgar topraklarında toplam 2.500 kişi. Bununla si lahları, her türlü top söz konusu olmamak üzere, tabanca kılıç tüfek ve her 100 er için 4 makineli tüfekl� sınırlı kalacaktır. Bu hükümler 27 Kasım 19 19 günkü Neui l ly Barış Antlaşması gereğince Bu lgaristan'a düşen yükümlülükleri zedelemeyecektir. (3) Askerl ikten arındırılan bölgeler üzerinde, hangi bayrağı taşırsa taşısın, kara ve deniz uçaklarının uçuşu yasaktır. Madde 4.

İşbu Sözleşmede toprakları söz konusu ed ilen komşu Devletlerden birisinin yukarıdaki hükümlere uyma konusunda 46


herhangi bir şikayeti olursa, bu Devlet işbu şikayeti M i l letler Cemiyeti Mecl isine sunacaktır. Madde S.

İşbu Sözleşme onaylanacaktır. Paris'te sunulacaktır.

Onay

belgeleri,

ived i likle

TÜRK VE RUM NÜFUS MÜBADELESİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME VE PROTOKOL Türkiye Büyük Mi llet Meclisi Hükürneti ile Yunan Hükümeti aşağıdaki hükümleri kararlaştırmışlardır. Madde 1.

Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyrukları i le, Yunan topraklarında yerleşmiş M üslüman dininden Yunan uyruklarının, l Mayıs 1 923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izn i olmadıkça Türkiye'ye, yada Yunan Hi.iki.imetinin izni olmadıkça Yunanistan'a dönerek orada yerleşemeyecektir. Madde 2.

B irinci Maddede öngörülen mübadele: İstanbul' da oturan Rumları, Batı Trakya' da oturan Müslümanları kapsamayacaktır. 19 1 2 Yasası i le sınırlandırı ldığı biçimde İstanbul Belediye [Şehremaneti] sınırları iç inde 3 0 Ekim 1 9 1 8 gününden önce yerleşmiş [etablis] bulunan tüm Rumlar, İstanbul 'da oturan Rumlar sayılacaklardır. 19 1 3 Bükreş Antlaşmasının saptamış olduğu sınır ç izgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş tüm Müslümanlar, Batı Trakya'da oturan Müslümanlar sayılacaklardır.

47


Madde 3.

Karşılıklı olarak, üzerindeki Rum ve Türk nüfusu mübadele edilecek olan toprakları 1 8 Ekim 19 1 2 tarihinden sonra bırakıp gitmiş olan Rumlar ve Müslümanlar 1 . inci Maddede öngörülen mübadelenin kapsamına girer sayılacaklardır. İşbu Sözleşmede kullanı lan "göçmen" [emigrant) terimi, 1 8 Ekim 19 1 2 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya da göç etmiş bul unan tüm gerçek yada tüzel kişi leri kapsamaktadır. Madde 4.

Aileleri Türk ülkesini daha önce bırakıp gitm iş olup da kendileri Türkiye'de alıkonulmuş bulunan Rum halkından vücutça sağlam erkekler, işbu Sözleşme uyarınca, Yunanistan'a gönderilecek i l k kafileyi oluşturacaktır. Madde S.

İşbu Sözleşmenin 9. ve 1 O. Maddelerindeki çekinceler saklı kalmak üzere, bu Sözleşme uyarınca yap ı lacak mübadele yüzünden, Türkiye'deki Rumların yada Yunanistan'daki Türklerin mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verilmeyecektir. Madde 6.

Mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin, hangi nedenle olursa olsun, gidişine hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bir göçmenin, kesinleşmiş bir hapis cezası bulunduğu, henüz kesinleşmemiş bir cezaya çarptırıldığı, yada kendisine karşı ceza kovuşturması yürütüldüğü durumları.la, söz konusu göçmen, cezasını çekmek yada yargılamak üzere, kendisine karşı kovuşturmada bulunan ülken in makamlarınca, gideceği ülkenin makamlarına teslim edilecektir. Madde 7.

Göçmenler, bırakıp gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecekler ve vardıkları ülken in topraklarına ayak bastı kları anda, bu ülkenin uyruk luğunu ed inmiş sayılacaklardır. İki ülkeden birini yada ötekini daha önce bırakıp gitmiş olan ve henüz yeni bir uyrukluk edinmemiş bulunan göçmenler, bu yeni uyrukluğu, işbu Sözleşmen in imzası gününde edinmiş olacaklardır. 48


Madde 8.

Göçmenler her çeşit taşınır mal ların ı yanlarında götürmekte yada bunları taşıttırmakta serbest olacaklardır. Bu yüzden kend ilerinden çıkış yada giriş resmi yada herhangi başka bir resim alınmayacaktır. Bunun gibi, işbu Sözleşı:ne uyarınca bağıtlı Devletlerden birinin ülkesini bırakıp gidecek her topluluk üyesinin (cam iler, tekkeler, medreseler, kiliseler, manastırlar, okullar, hastahaneler, dernekler, birlikler ve tüzel kişiler, yada, ne çeşit olursa olsun, başkaca tesisler personelini de kapsamak üzere) kendi topluluklarının taşınır mal ların ı yan larında serbestçe götürmeğe yada taşıttırmağa haklı olacaktır. 1 1 . Maddede öngörülen Karma Komisyonunun tavsiyesi üzerine, her iki ülke makamlarınca, taşım işlerinde en geniş kolaylıklar sağlanacaktır. Taşınır mallarının tümünü yada bir bö lümünü yan larında götüremeyecek olan göçmenler, bunları oldukları yerde bırakabileceklerdir. Bu durumda, yerel makamlar, bırakılan taşınır malların dökümünü ve değerini, ilgili göçmenin gözleri önünde saptamakla görevli olacaklardır. Göçmenin bırakacağı taşınır mal ların dökümünü ve değerini gösteren tutanaklar dört örnek olarak düzenlenecek ve bunlardan biri yerel makamlarca saklanacak, ikincisi 9. Maddede öngörülen arıtım işlemine temel alınmak üzere, 1 1 . Maddede öngörülen Karma Komisyonuna sunulacak, üçüncüsü · göç edilecek ülkenin Hükümetine, dördüncüsü de göçmene verilecektir. Madde 9.

8 . Maddede söz konusu olan göçmenlerin ve toplu lukların, kent yada köylerdeki taşınmaz malaları i le bu göçmenlerin yada toplulukların bırakmış oldukları taş ın ı r mallar, 1 1 . Maddede öngörülen Karma Komisyonca, aşağıdaki hükümler uyarınca arıtılacaktır: Zorunlu mübadele uygulanacak bölgelerde bulunup mübadele uygulanmayacak bir bölgede yerleşmiş toplulukların din yada yardım kurumlarının mal ları da, özdeş koşullar içinde, arıtılacaktır.

49


Madde 10.

Bağıtlı Yüksek Tarafların ü lkelerini daha önceden bırakıp gitmiş olan ve işbu Sözleşmenin 3. Maddesi uyarınca nüfus mübadelesinin kapsamına girer sayılan kimselerin taşınır yada taşınmaz mallarının arıtımı, 9. Madde uyarınca ve Türkiye i le Yunanistan'da, 1 8 Ektim 1 9 1 2 gününden bu yana yürürlüğe konulmuş yasalara ve her çeşit yönetmel iklere göre, yada başka herhangi bir zoral ım, [müsadere], zorla satın alım vb. gibi, işbu mal lar üzerindeki mülkiyet hakkın ı herhangi bir yoldan kısıtlayıcı nitel ikte hiçbir önleme konu olmaksızın, yürütülecektir. İşbu Maddede ve 9. Maddede söz konusu mallar, bu çeşit bir önleme konu olursa, bu mallara, 1 1 . Maddede öngörülen Komisyonca, bu önlemler uygulanmamışçasına, değer biçilecektir. Kamu laştırılmış mallara gelince, Karma Komisyon, her iki ülkede mübadele kapsamına girecek kimselerin olup da mübadele uygulanacak topraklarda bulunan ve 1 8 Ekim 1 9 1 2'den sonra kamulaştırılmış olan bu mallara yeniden değer biçecektir. Komisyon, bir zarar veri lmiş olduğunu görürse, bunun onarılması için mal sah iplerinin yararına bir zarar - giderim saptayacaktır. Bu zarar giderimin tutarı, mal sah iplerinin alacak hesabına ve kamulaştırılan taşınmaz malın bulunduğu ülke Hiikümetinin borcuna geçirilecektir. 8. ve 9. Maddelerde söz konusu kimseler, şu yada bu yoldan yararlanmaktan yoksun bırakıldıkları malların gelirlerini elde edememişlerse, bu gelirlerin tutarının kendilerine geri veri lmesi, Savaş öncesi ortalama gelir temel alınarak ve Karma Komisyonunca saptanacak yöntemler uyarınca, sağlanacaktır. Yunan istan 'daki Vakıf mallarının ve bunlardan doğan hak ve çıkarların ve Türkiye'de Rumların benzer tesislerinin arıtımına girişirken, 1 1 . Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu tesislerin ve bunlarla ilgi l i bulunan özel kişi lerin haklarını ve çıkarlarını bütünüyle korumak amacıyla, daha önce yapı)mış Antlaşmalarda kabul edilen i l kelerden esinlenecektir. 1 1 . Maddede öngörülen Komisyon, bu hükümleri uygu lamakla görevli olacaktır. Madde il.

İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girişinden başlayarak bir aylık bir süre içinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birinden dört ve 1 9 1 4 50


1 9 1 8 Savaşına katılmamış Devletlerin uyrukları arasından M i lletler Cemiyeti Konseyinin seçeceği üç üyeden oluşan ve Türkiye 'de yada Yunanistan'da toplanacak olan, bir Karma Komisyon kurulacaktır. Komisyonun Başkanl ığını, tarafsız üç üyeden her biri sıra ile yapacaktır. Karma Komisyon, gerekl i göreceği yerlerde, her biri bir Türk ve bir Yunan lı üye ile Karma Komisyonca atanacak tarafsız bir Başkandan oluşacak ve Karma Komi syona bağlı kalarak çalışacak Alt - Komisyonlar kurmaya yetkili olacaktır. Karma Komisyon, Alt Komisyonlara verilecek yetkileri kendisi saptayacaktır. Madde 12.

Karma Komisyon, işbu Sözleşmenin öngörü len goçu denetlemek, kolaylaştırmak ve 9. Madde ile 1 O., Maddede öngörülen taşınır ve taşınmaz malların tasfiyesine girişmekle yetkili olacaktır. Karma Kom isyon, göçün ve yukarıda bel irti len arıtım işinin yöntemlerini saptayacaktır. Karma Komisyon, genel olarak, İşbu Sözleşmenin uygulanmasında gerekli göreceği önlemleri almağa ve bu Sözleşme yüzünden ortaya çıkabilecek tüm sorunları karara bağlamağa tam yetkili olacaktır. Karma Kom isyonun kararları oy çoğunluğu ile alınacaktır. Tasfiye edilecek mallara, ha:klara ve çı karlara il işkin tüm itirazlar Karma Komisyonunca kesin olarak karara bağlanacaktır. Madde 13.

Karma Komisyon, i lgi leri dinlendikten yada din lemeğe yöntemi uyarınca çağırdıktan sonra, işbu Sözleşme uyarınca artırılması gereken taşınmaz mallara değer biçtirme işlemine girişmek için tam yetkili olacaktır. Arıtılacak mallara değer biçi l mesinde, bu malların altın para ile olan değeri temel sayılacaktır. Madde 14.

Komisyon, ilgi l i mal sahibine, el iQden al ınan ve bul unduğu ülkenin Hükümeti emrinde kalacak olan mal lar için borçlu kalınan para tutarını bel irten bir açıklama belgesi verecektir.

51


Bu açıklama belgeleri temel sayılarak borçlu kalınan para tutarları, arıtımın yapılacağı ülke i le Hükümetinin, göçmenin bağlı olduğu Hükümete karşı bir borcu olacaktır. Göçmenin, ilke olarak, göç ettiği ülkede, kendisine borçlu bulunulan paraların karşılığında, ayrı ldığı ülkede bırakmış olacağı mal larla eşdeğerde ve nitelikte, mal alması g�rekecektir Her altı ayda bir, yukarıda bel i rtilen biçimde açıklama belgeleri temel i üzerinden, her iki Hükümetçe ödenmesi gereken paraların hesabı çıkartı lacaktır. Arıtım işlemi bütünlendiği zaman, karşılıklı borçlar birbirine eşit çıkarsa, bunlarla i lgili hesaplar denkleştirilmiş ve kapatılmış olacaktır. B u denkleştirme işleminden sonra, Hükümetlerden biri ötekine borçlu kalırsa, bu borç peşin para ile ödenecektir. Borçlu Hükümet, bu ödeme için süre tanınmasını isterse, Komisyon, yıllık en çok üç taksitle ödenmesi koşulu i le, bu süreyi ona tanıyabilecektir. Komisyon, bu süre içinde ödenmesi gereken faizleri de saptayacaktır. Ödenecek para oldukça önemli ve daha . uzun sürelerin tanınmasını gerektirmekteyse, borçlu Hükümet, borçlu olduğu paranın yüzde yirmisine dek, Karma Komisyonca saptanacak bir parayı peşin olarak ödeyecek,. Geri kalan borç için de, Karma Komisyonca saptanacak oranda faizli ve yirmi yıllık bir süre içinde ödenmesi gereken borç senetleri çıkarabilecektir. Borçlu Hükümet, bu borç için, Komisyonca kabul edi lecek sağlancalar gösterecektir. Bu sağlancalar, Yunanistan'da U luslar arası Komisyonca, İstanbu l 'da Devlet Borcu [Düyun-u Umum iye] Meclisince işletilecek ve bunların gel irleri toplanacaktır. Bu sağlancalar konusunda anlaşmaya varılamazsa, M i lletler Cem iyeti Konseyi bunların neler olacağını saptamaya yetkili olacaktır. Madde 15.

Göçü kolaylaştırmak amacıyla, ilgili Devletlerce, Karma Komisyonun saptayacağı koşul larla, Komisyona öndelik olarak ödemede bulunulacaktır. Madde 16.

Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri, işbu Sözleşme uyarınca, ülkelerini bırakıp gidecek olan kimseler i le bu kimselerin gidecekleri ü lkelere götürü lmek üzere varacakları l imanlara yapılacak bi ldiri lere 52


il işkin tüm sorunlar üzerinde, 1 1 . Maddede öngörülen Karma komisyon ile anlaşacaklardır. Bağıtlı Yüksek Taraflara, mübadele edilecek halklara, gidişleri için saptanmı ş günden önce yurtlarını bırakıp gitmelerine yol açmak, yada mallarını el lerinden çıkarmak üzere, doğrudan yada dolaylı hiçbir baskıda bulunmamağı, karşıl ıklı olarak yükümlenirler. Bağıtlı Yüksek Taraflar, ülkeyi bırakıp giden yada gidecek olan göçmenleri h içbir vergiye yada olağanüstii bir resme bağlamamağı da yükümlenirler. 2. Madde uyarınca mübadele dışı bırakı lacak bölgelerde oturanların, bu bölgelerde kalmak yada oralara yeniden dönmek hakları ile Türkiye ve Yunanistan'da özgürlüklerinden ve mülkiyet haklarından serbestçe geçirmelerini ve bu kimsel.;rden Türkiye 'yi yada Yunanistan' ı kendi istekleriyle bırakıp gitmek isteyeceklerin gidişini engelleme nedeni olarak öne sürülemeyecektir. Madde 17.

Karma Komisyonun ve kollarının çal ışmaları ve işlerinin yürütül mesi için gerekli giderler, Komisyonca saptanacak oranlara göre, ilgili Hükümetlerce karşı lanacaktır. Madde 18.

Bağıtl ı Yüksek Taraftar, işbu Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere, yasalarında gerekl i değişiklikleri yapnıağı yükümlenirler. Madde 19.

İşbu Sözleşme, Bağıtlı Yüksek Taraflar bakımından, Türkiye ile yapılacak Barış Antlaşmasııı ın bir parçasıymış gibi özdeş güçte ve değerde sayılacaktır. İşbu Sözleşme, söz konusu Antlaşma Bağıtl ı Yüksek Tarafların her ikisince onaylanmaz yürürlüğe girecektir.

53


KAYNAKÇA: Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları, 1. Ci lt, İsmail SOYSAL, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları. Türkiye Dış Politikasında 50 Y ı l, Lozan ( 1 922 - 1 923), T.C. Dış İşleri Bakanl ığı Araştırma ve Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü. Osmaul ı İmparatorluğu' nun Çöküş Belgeleri, Mondros Bırakışması, Sevr Antlaşması ile İ lgi l i Belgeler, Seha MERA Y, Osman OLCAY, Ankara Üniversitesi S iyasal Bilgi ler Fakültesi Yayınları.

54



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.