Fethi Tevetoğlu - Milletlere Işık Tutan İki Beyanname

Page 1



« Büyük dost ve müttefiklerimiz İngil­ tere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletle­ riyle siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel sahalardaki geniş irtibatımız, Türk halkı­ nın gerçek dostluğa dayanan maddi, ma­ nevi huzur ve güven kaynaklarından en mühimmini teşkil etmektedir. Ayrıca, hürriyet idealini küçük ada­ dan Avrupa'ya ve bütün dünyaya yaymış ilk hürriyet bayraktan M i 1 t o n ile, ( İs­ tiklal Beyannamesi) 'ni kaleme almış T h o m a s J e f f e r s o n ' ın, ( İnsan ve Vatandaş Haklan Beyannamesi)'nin taslağını hazırlamış M a r q u i s D e L a f a y e t t e ' in bugünkü kahraman ve idealist torunlarıyla, Türk hürriyet ve istiklalinin iki sembolü N a m ı k K e m a ı ile M u s t a f a K e m a ı in torunları ve oğulları, insan hak ve hürri­ yetleri uğrunda teşekkül eden Batı Blo­ ku'nda bir ve beraber bulunmaktan gu­ rur ve sevinç duymaktadırlar.» '

-C. Senatosu, 5 Şubat 1962-

ı


Birinci baskÄą. 3Q Temmuz 1963


Dr.

TEVETOGLU

:Milletlere lstk

Tutan

iKi BEYANNAME

ANKARA,

1963


KOMÜNİZMLE MÜCADELE YAYINLARI: 3


GIRi Ş Bugün, (Doğu Bloku) ve (Batı Bloku) diye ikiye bölünmüş dünyanın insanları, şu bitmez tükenmez gay­ retierin içindedirler : Bir kısım insanlar yüzyıllardan­ beri elde edemedikleri istiklal, hak ve hürriyetlerini ka­ zanmak mücadelesini yapmaktadırlar. İstiklallerine sahip, fakat gerçek demokrasi rejimi­ nin kazandıracağı insan hak ve hürriyetlerinden mah­ rum milletler halkı da, kendi bünyelerinde anayasa dü­ zeni kurmağa, laik bir idare sisteminde Allahın kulları­ na balışettiği eşit hakları, şahıs, sülale ve zümrelerin ta­ sarruf ve inhisarından kurtarıp, gerçek sahibine teslim 'etmeğe uğraşmaktadırlar. «Göstermelik)) anayasalannın tarif ettikleri rejimlerle, memleketlerinde mevcut olanla­ rın hiçbir ilgisi bulunmayışı zıdlığını ortadan kaldırmak, anayasaları, tatbik olunan dikta rejimlerini gizleyen pa­ ravanalar durumundan ve milletleri, akla uygun pren­ sipiere değer vermeyen otokratik rejim hastalarının e­ linden kurtarmak savaşı içindedirler. Sovyet Rusya ve Komünist Çin'in boyunduruğu al­ tındaki yirmiden fazla esir milletin 740.000.000 kara bahtlı insanı arasındaki cesur idealistler, Demirperde'ler, Utanç duvarları ardında veya dışarıdan, gaspedilmiş is­ tiklallerinin geri alınması, çiğnenen hak ve hürriyetleri­ nin kurtarılması ve tanınması yolunda, ölümü en şerefli rütbe sayan bir iyman ve idealle, didinmektedirler. s.


İstiklallerine sahip bulunmayan talihsiz milyonlarca insanın başına bela olmuş bir avuç denilebilecek, sayı­ ları malıdut zulum ve istibdat tatbikçileri ise, çizmeleri altında inleyenlerin davranışlarını bastırmak, diğer bü­ tün ülkeleri de aynı korkunç sonuca sürüklemek boş çabası içindedirler. Komünizme karşı olan hür dünyanın 1.600.000.000 insanı, istiklallerini korumak ve devam ettirmek, hak ve hürriyetlerini tamamlamak ve geliştirmek gayretindedir­ ler. iledemişlerin eriştikleri yaşama seviyesine bütün in­ sanlığı ulaştırmak ve sahip bulundukları istiklal, hak ve hürriyete, bunlardan mahrum insan ve milletierin de ka­ vuşmasını sağlamak için bütün güçleriyle mücadele et­ mektedirler. İnsan hakları, gerçek demokrasi rejimi ve anayasa düzeni için dünya üzerinde yüzyıllardanberi can veren idealist insanların yollarını ışıtan iki tarihi beyanname vardır. Bu iki beyanname, bunları ilan etmiş milletierin olmaktan çıkmışlar, istiklal, hak ve hürriyet yolundaki bütün inkilapçı ve mücadeleci insanların müşterek be­ yannameleri haline gelmişlerdir. Amerikan ve Fransız İhitlalleri'ni örnek alarak ken­ di istiklal ve hürriyet mücadelelerini yapan mücahide­ rin bayrağı, plan ve programı olmuş bu iki tarihi eser­ deki ana fikirler, XIX. Yüzyılda Avrupa'dan bütün dün­ yaya yayılmış nasyonalizmin de temelini, esasını teşkil etmişlerdir. İdeal buhranı içindeki insanları çıkmazdan kurtar­ mış bu iki beyannamenin vücuda getirilişini bilmekte, esaslarını inceleyip araştırmakta, temel fikirlerini öğre­ nip ruh ve prensiplerini benimsemekte büyük faydalar vardır. 6


Böylece genç dimağlann,

(Komünist Beyanname­

si)'ndeki «yalanlar» ile, bu iki beyannamedeki <<gerçek­ ler»'i ayırmalan ve kavramalan da sağlanmış olacaktır. Aynı temel fikirler etrafında birleşmek, barışa ve birliğe giden yolu bulmak demek olduğuna göre, yönle­ ri saptınlmış, düzenleri bozulmuş insanlara ışık tutacak bu iki beyannamenin fikir ve ruhunu aksettirecek metin­ lerin tamamını bir arada yeni nesillere kazandırmak za­ ruridir. Demokrasiyi gerçekleştirmek ve savunmakta, komü­ nizmle mücadelede gençlerimizin, okuyucularımızın fay­ dalanacakları bir küçük kaynak olur güne

kadar

tam

metinleri

düşüncesiyle, bu­

ansiklopedilerimizde

ve

klasik kitaplarımızda da bulunmayan (İstikldl Beyanna­

mesi) ile (insan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi) zerindeki araştırma ve

*

ü­

incelememizi, tam metinleri ile

birlikte burada sunuyoruz.

An ka ra ( Kavaklıd ere): 29 Mayıs, 1963 Dr. TE V E TO GL U

Rah:..1etll hocamız Mahmut Els.at Bozkurt'un (A,tatürk İhtiliilll, (İs­ tanbul 1940) kitabındaki (s. ll- 16) verilmiş metin maaleı;ef ı.eon DuguJ,t'den

yapılmış

üstünkörü

bir

tercümedir.

Ayrıca,

sek1zlncl

madde atlanmış, daha sonraki maddeler bir noksıı.ru He numıı.rala­ narllk, beyanname

16

madde olarak gösterilmiştir.

(Siyast TarJb Derslerı ı, lı.itabındaki (s. 54- 56) metia ise oldukça mükernmeldir.

Prof.

Dr.

CoşkUn Uçok'Un

<Ankara ı957 ı

7



Milletierin istiklal ve hürriyetlerini kazanmalannda -ve bu günkü demokrat nizamın kuruluşunda tarihi de­

(The Declaration of Indepen­ dence = İstiklal Beyannamesi) ile (La Declaration des droits de l'homıne et du cltoyen = İnsan ve Vatandaş Haklan Beyannamesl) 'dir .

ğer taşıyan iki önemli eser :

_,_.

Liberalizmin ve nasyonalizmin gerçekleşme zaferi sa­ yılan ve Avrupadan dünyanın her köşesine yayılarak cum­ huriyet ve demokrasiyi kurmakta milletiere örnek olan Amerikan ve Fransız ihtilalleri'nin ruhu ve ifadesi, bu iki beyannarnede yer almıştır. Daha önce, bir küçük adadan Avrupayı ve oradan da bütün dünyayı aydınlatan ışık, büyük sanat ve fikir adamı, İngiliz şairi Joh n

M i 1 t o n ( 1608- 74) 'un hürriyet ide­

ali aşılayan eserleri olmuştur

ı.

Amerikan ve Fransız idealizminin

esaslarını teşkil

eden başlıca müşterek kaynak ise, Joh n L o c k e ( 16321704) 'nin siyaset felsefesedir 2• Yunan klasikleri dışında bilhassa bütün hukuk eşitliğini savunmuş

insaniann

(Utopla) 3 müellifi S i r T h o-

J John Milton için şu eseriere bakınız : a) W. Harris, J:ohn Milton, 1923.

b) D. Saurat, Milton, Man and Thinker, 1925. c) M. Larson, The Modernity of Milton, 1927.

2 John Locke, The Essay Concerning Human Understanding, 40. 3

Baskı, Ox· ford 1894. Sir Thomas More, Utopia, Latince baskısı 1516'da Löwen'de, ilk İngilizce ter­ cümesi 1551'de Londra'da yayınlanmıştır.

9


m a s M o r e ( 1478 - 1 535)'un fikirleri tesirinde kalmış. olan L o c k e , hükumet meseleleri ve ihtilal felsefesi hak­ k ındaki çalışmalarını, (Sivil Hükfunet Üzerine İki Dene­ me) 4 adlı eser iyle ortaya koymuştur. L o c k e ' ye göre ilahi ni zam, sükunun, istikrann, ba­ n şın, alı engin timsalidir. Yeryüzün de bu ilahi düz enin ge rçekleşmesi ise, her ferdin, hayatın gayesi olan saadet uğrundaki gayretleri ile mümkündür. L o c k e , yaradılış­ d a mevcut vazgeçilmez bazı haklar esası nı kabul etmek­ tedir. Daha sonra, A d a m S m i t h (1723- 90 ) tarafından ortaya konulan liberal ekonomi sistemini n hür r ef ah ni­ zamı da, Locke'nin bu düşüncelerinden ilham alınarak vücuda getirilmiştir �. L o c k e , hayat, mülkiyet, şeref ve hürriyet haklan­ nı, tabii halin en mühim haklan olarak vasıflan dırmı ştır Bu hakların, konumuz olan her iki beyannarnede aynı an­ layış çerçevesi içinde yer aldıklannı görm ek, L o c k e ' nin Amerikan ve Fransız anayasa yapıcılan üzerindeki te­ sirine başlıca delildir. �

L o c k e 'ye göre mukavele, ahenk lüzumundan doğ-­ muştur. Mülkiyet ve mal emniyeti, bir çok haklara göre üstünlük ve öncel ik taş ırlar. Dünya, Yaradan'ın bütün insanlara armağanıdır. Herkes, dünya nimetlerinden kendi güç ve kabiliyeti ölçüsünde faydalanmakda diğer insanlarla eşittir. Böyle ce mülkiyet, başlıca ve vazgeçil­ m ez bir hak kabul edilmekle beraber, ancak o kimsenin üzerinde emeği geçmiş eşya veya maddelerden ibaret ola-­ bilir. Locke, Two Treatiese on of Civil Govemment, London 1690. Wealth of Nations� London 1776.

4 John

5 Adam Smitl;ı., Inguiry into the Nature and Causes of the

lO


L o c k e ' nin << s i v i 1 k u v v e t » diye adlandırdığı " h ü k u m e t » her insanın canını ve malını kor umak için var dığı anlaşmanın sonucudur. Yasama ve yürü tme yetkileri, can ve mal korunması haklar ı için varılan an­ laşmadan doğİ naktadırlar. Ferdler bu haklanndan asla feragat etmezler. Ancak bunların korunması yolunda an­ ' laşır ve bir leşid er. İnsan yaradılışının tabii icabı ola­ r ak ferde tanınan devr edilmez hürriyet haklarına devle­ tin saygı göstermesi zarur idir. Bu haklar, devletten önce v ar olduklan iç in, devletten üstün kalmaları tabiidir. Devlet bu haklara saygı göstermelidir. Aksi halde L o c k e' nin : « V ox P o p u l i , V ox D e i = H a l k ı n s e ­ · s i H a k k ı n s e s i d i r » sloganına dayanarak millete tanıdığı istisnai direnme hakkı kullanılabilir. ,

L o c k e 'ye göre hürriyetin genişletilmesi, ser best d üşünce ve davranışın geliştirilmesi şarttır. L o c k e 'nin « k u v v e t 1 e r a y ı r ı m ı ,, ilkesi, insan hak ve hür ri­ y etlerinin korunması davasıdır. D evlet hayatında hürriyetlerin gerç ekleşmes ini s ağ­ layacak bir meto d olarak kuvv etler ayır ımını ilk orta­ ya atan L o c k e 'dir. Millet adına hüküm verecek kuv­ vetlerin bölünmesinde ve ayrı ayn ellere verilmesinde, hürr iyetler in korunması bakımından büyü k fayda ve önem vardır. Tek elde toplanan iktidar, meşruluk s ı­ nırlar ını kolaylık la aşabilir. Bu s ebeple kuvv et, kuv­ veti sınırlamalıdır. Her hal ve kar da , s iyasi otorite­ nin meşr uluğu, ç ıktığı kaynağa bağlıdır. An cak millet iradesini ger çekten temsil eden bir siyasi kudr ete meş­ r udur denilebilir. İşte L o c k e , bu üstün realizmi ve öngörürlüğü ile X V III. Yüzyılın polit ikasına temel teşkil ed en arnilieri inceleyip ortaya koymuş ve kendis inden sonra ge len büll


tün liberallerin doktrinlerini savunmakta onlara ışık tut­ muştur. Fakat L o c k e 'nin demokrasi tarihindeki en büyük yeri, Amerikan ve Fransız siyasi düşüncesindeki derin tesirleridir. Vazgeçilmez hak ve hürriyetler lehine ileri sürdüğü direnme hakkı, demokrasi tatbikatında daima kullanıla gelen bir metod olmuştur. Bilhassa Birleşik Amerika (İstlklal Beyannamesi) ile (Anayasa)'sının ge-­ lişimi üzerinde ve Birleşik Amerika Devleti'nin kurulma­ sında büyük emeği geçenler, L o c k e 'nin saadet felse-­ fesini, h e d o n i s m e , i, benimsemişler ve ferdi, devlet hayatının temeli, mihrakı saymakta birleşmişlerdir. Böy­ lece ferdin hürriyet ve saadetini, mümkün olan genişlik ve yükseklikte sağlamak, demokratik devlet ve idarelerin başlıca hedefi sayılmıştır. Hem teknik, hem de taşıdıklan düşünce ve prensipler bakımından, modem beyannamelerin ilki sayılan (İstik­ lal Beyannamesi) ile (İnsan ve Vatanadş Haklan Beyan­ namesi), esas itibariyle milli hakimiyet prensibini ilan et­ mişlerdir. Milli hakimiyet prensibi karşısında bir müvazene un­ suru olmak üzere, XVIII. Yüzyılın sonunda beliren fer­ din hak ve hürriyetleri prensibi de, ilkönce bu beyanna­ melerle ortaya konulmuş ve savunulmuştur. Böylece XVIII. Yüzyıl sonlanna kadar hükılmdarla­ rın şahsında toplanan hüküm verme ve emretme yetkisi, bütün hukuki ve fi'li vasıflan ve sınırsızlığı ile millete, milleti temsil eden devlete devrolunuyordu. Milli hakimiyet iktidannın vatandaşiara uygulanma­ sında doğacak mahzurlann hertaraf edilmesi de bu ha� kimiyeti, ferdin dokunulmaz, devredilınez, zaman aşımı12


na uğrani az mukaddes ve t abii prens iplerine bağlanıyordu.

haklan ile

s ınırlamak

Birleşik Amerika .Devlet leri'nin 4 Temmuz 1 776'da dünyaya ilan olunmuş (İstiklal Beyannamesi) 'ni hazı rla­ mak vazifes i, 1 3 Kurucu Devlet Tems ilc ileri arası ndan ay­ r ılmı ş şu beş kişilik redaks yon korn it es ine havale e dil­ mişt i : T h o m a s J e f f e r s o n (1 743- 1 826) J o h n A d a rns (1 735 - 1 826) B e n j a m i h F r a n k I i n ( 1706 - 1 790) R o g e r S h e r rn a n (1 72 1-1 793) R o b e r t R. L i v i n g s t o n ( 1746- 1 81 3) Fak at Beyann ame'yi bu komis yondan yalnı z T h o­ m a s Je f f e r s o n kaleme almı ş, J o h n Ad a m s ve B e n j a m i n F r a n k I i n de onun yazıs ı ü zerinde bir ­ iki kü çü k değişiklik yapmı şlar dır . Son şekli ile onay lana­ cak Beyann ame'yi Kongr e'ye J e f f e r s o n t akdim et miş­ t ir. Kuzey Amer ika İngiliz Koloniler inin bağırnsı zlı kla­ nnı ist eyen bu (İstiklal Beyann amesi)' nin as ıl önerrili t ar afı , büt ün ins anları n bir ibir ine eşit yar atı ldıklarını ve daha doğuşt a Yar adan t ar afı ndan kendiler ine bahşolu­ nan yaşamak, hürr iy et ve s aadet e er işmek haklarına s a­ hip bulunduklan nı ilan edişi idi. Bu Beyanname' nin, yalnı z o günkü İngiliz Kolonile­ rinin bağımsı zlı ğı davasını değil de, yüzyı llar · boy unca büt ün bir ins anlı ğı n hak ve ist iklalini s avunan bir ebedi es er vas ıf ve değer ini kazanı şında, «Demokras inin Baba­ SI>> adım hak et miş T h o m a s J e f f e r s o n 'un üstün ş ahs iy et i ve düşünceleri başl ıca fu nil olmuşt ur. O zaman 33 yaşı nda bulunan at eşli Virginia t ems il­ cis i, bu bü yük es er i ile, 1 800 yılında şu yemini. yapar ak ·


Birleşik Amerikanın üçüncü Başkanı olacak kimseyi de Kongre'ye ve dünyaya tarutmış bulunuyordu :· «Tannya yemin ederim ki, insanlığa yapılacak eziye­ tin her şekline bütün gücürole karşı koyacağım ! »

( İstiklil Beyannames i), sıhhat ve sağlamlığını ba­ basından, asaletini ise Randolph olan annesinden almiş bu müstesna idealistin ruh ve düşüncesinden doğmuştu. cHarbin bütün ihtiyaçlarını insan teri karşılar ve akan kan ise yine onlann kanıdır» diyen bu son derece ahlaklı, dürüst, fedakar ve idealist insan, ihtilal savaş meydanlannı kana boyarken, bütün gücünü daima han· şa kavuşmak için harcadı. J e f f e r s o n , İngilizlerin Amerikalılar için çıkar­ dıklan sert kanunları ve derebeylik kanunlannı, İnkila­ bın bünyesine uydurabilmek için çalıştı. Kendisi de bir ailenin en büyük eviadı olduğu halde, miras meselelerin­ de ailenin en büyük eviadiarına tanınan bütün imtiyaz­ lan ortadan ,kaldırdı. Liberalizm idealine uygun hür ve genel bir eğitim sistemi meydana getirdi. Eyaletle kili­ seyi birbirinden ayırarak dine serbest bir hüviyet kazan­ dırdı ve böylece laikliğin ilk örneğini verdi.

«Din, onun, diğer insanlar üzerindeki nüfuzuna kar­ şı koyabilmek için düşünce hürriyetini kıymetiendiren insanlara lazımdır» diyerek milletini uyardı. 1800 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nin üçün­ cü Cumhurbaşkanı olarak seçilişinden sonra, ikinci bir devre tekrar Başkan bırakıldı. J e ffe r s o n , 1809'da bir defa daha üçüncü dönem Başkanlık teklif olununca, bu­ nu reddetti. Demokrasi ve politika tarihinin bu ilk <<Üs­ tün karakter örneğh) müstesna insan ölürken şu sözleri bırakınıştı : 14


«Parlak ve hür günlerin çok yakın olduğuna inan­ madan ölmeyeceğim. İstibdad ve zulüm bulutları Avru­ panın ilim ve hürriyet ufuklannı yeniden karartsa bile, bu memleket daima onlara ilim ve hürriyet yolunda yar­ dımcı kalacaktır. 4 Temmuz 1776'da parlamentoda baş­ layan alev, artık dünyanın büyük bir kısmını ayçlmlat­ maktadır. Bu ışık, onun için çalışanların hakkıdır.» O gün bu gün, istiklal ve hürriyet için çalışanlara ışık tutan ve aslı Washington'da (The Li b r a r y of C o n g e r s s = K o n g r e K ü t ü p h a n e s i ) 'nde bu­ lunan (The Declaration of lndependence = İstiklal Be­ yannamesi )' nin tam metni şudur :6

KONGRENİN 4 TEMMUZ 1776 GÜNKÜ OTURUMUNDA AMERiKA BiRLEŞiK DEVLETLERİNDEN ONÜÇ EYALET TEMSiLCiLERİNİN OYBİRLİGİ İLE YAYlNLADlKLARI B E Y A N NAM E insanlarla ilglli hadiselerin cereyanı sırasında bir milletin, kendisini diler bir mlllete tabi' kılan siyasi hallan koparması tabiat kanunlarının ve Cenab-ı-Hak'kın kendisine bahşettilf haklara dayanarak dünya devletleri arasmda bağımsız ve eşit mevkiini alması gerektilf za­ man, insanlık umumi efkirına karşı gösterilmesi lüzum­ lu saygı ile, bu ayrılmayı gerektiren sebebleri açıklamak mecburlyeti hisıl olur. Biz şu gerçeklerin işikar· oldu­ ğunu kabul ediyoruz : Bütün insanlar eşit yaratılmışlar­ dır; Yaratan tarafından bütün insanlara devir edilemez ·

6

Charles C. Tansill, Formatian of the Union of the American States, Govem­ roeni

Printing Office, Washington

D. C. 1927,

s.

22-25.


ve vazgeçilemez bazı haklar bahşolunmuştur. Bunlar ara­ sında, hayat, hüniyet ve saadete erişmek haklan vardır. Bu hakları temin etmek üzere insanlar aralarında, ger­ çek kuvvetleıini, idare edilenlerin muvafakatiarından alan hükfunetler vücuda getirmişlerdir. Her ne zaman her­ hangi şekildeki bir hükumet bu gayeleri yok edecek bir hal alırsa, bu büklımeti değiştirmek veya feshetmek ve kendi güven ve saadetini en iyi şekilde gerçekleştirrneğe en uygun görüıien prensipiere dayanan yeni bir büklıme­ ti kurmak ve yetkilerini tam olarak tayin ve tesbit sure­ tiyle onu vazife başına getirmek halkın hakkıdır. Sağdu� yu, uzun zamanlardenberi teessüs etmiş bulunan hüku­ metierin önemsiz ve geçici sebebieric değiştirilmemeleri­ ni emreder. Gerçekten, her zamanki tecrübe göstermiş­ tir ki, insanlar kendilerine adaleti bizzat sağlamalan için alıştıklan idare tarzını yıkmaktansa, tahammül kabil ol­ duğu müddetce kötülüklere katl8nınaya daha mütema­ yildirler. Fakat daima aynı maksada hizmet eden uzun bir kötüye kullanmalar ve gasıplar silsilesi, halkın mut­ lak bir istibdad altında tutulması gayesini açığa vurursa, böyle bir hükumeti devirmek ve yerine müstakbel güven­ liğini koruyacak yeni bir idareyi getirmek halkın hakkı ve vazifesidir. İşte bu Kolonilerio sabırla tahammül et­ tikleri durum budur ve şimdi de onları eski idare tarzla­ rını değiştirrneğe mecbur kılan böyle bir zarurettir. Şim­ diki Büyük Britanya Kralının devri, devamlı haksızlıklar ve zulümler çağı olup, bütün gayesi bu eyaletler üzerin­ de mutlak bir istibdad tesis etmektir. Bunu isbat için gerçelder, tarafsız bir dünyaya arz olunmalıdır : Kral, kamu iyiliği için çıkarılmış en yararlı ve lü­ zumlu. kanunlan onaylamayı reddetniiştir. . Kral, birinci derecede ehemmiyetli ve ivedi kanunla­ . . ra, bunlann yürül-lüğe .konması kendi onayıri.a suntdına16


dı.kça, valilerlnhı uymalannı yasaklamış ve bu suretle ge­ riye bırakılan kanunlarla iştig4lli tamamen ihmal eyle­ miştir. Kral, yasama meclislerhıi yorarak, kendi tedbirleri­ in kabul etmeleri için, mutad olmayan, gayn müsait ve resmi evrak ve kayıtlann bulunduğu yerlerden uzak, ma­ hallerde toplamıştır. Kral, halkın, hakianna vaki olan tecavüzlerine, ce­ saretle direndiideri ve karşı koyduldan için, temsllci mec­ lislerini bir çok defalar fesheyl.emiştfr. Kral, bu fesibierden sonra uzun müddet başka tem­ silci meclislerinin seçilmesine mam olnıu,ıur. Bu suretle yok edllmesi Imkansız olan yasama yetkisi, halk tarafm­ dan lrullaıuhnak üzere, halkın bütününe avdet etmiştir. Bu sırada devlet dışandan istila ve Içeriden kanşıklık teh· likelerine maruz kalmıştır. Kral, bu devletler topraklarının iskılıuna mani olm�a çalışmış ve bu maksatla yabancılarm vatandaşlığa kabu· lüne dair kanuniann uygulanmasını men'etmiştir. Bu yer­ lere göçmenlerin gelmesini teşvik eden başka kanunlan çıkarmağı reddetmiş ve yeniden toprak edinme şartlarını a�laştınnıştır. Kral, yargı lruvvetinin kurulmasına matuf kanunla­ rm onayını reddetmek suretiyle, adaletin yerine getiril­ mesini önlemiştir. Kral, hakiınleri, mevkilerinde kalmalan ve maaşları­ nın miktan ve ödenınesi bakımından, yalnız kendi ira­ desine bağlamıştır. Kral , halkımıza eziyet etmek ve omuı zenginliğini sö­ mürmek Için hadsiz hesapsız mem�yetler ihdas etmiş ve bu memlekete yeni memurlar göndermiştir.


Kral, yasama organlarımızın muvafakatı olmaksızın barış zamanında, aramızda daima ordular bulundurmuş­ tur. Kral, askeri iktidan sivil iktidardan müstakil kılmak ve onun fevkine çıkarmak için gayret sarfetmlştlr. Kral, Anayasaımza yabancı ve kanunlanmızın tam­ madığı mevzuata bizi tabi kılmak için başkalan ile itti­ fak etmiştir. Bunun için onlann, aşağıda konulan

kaydol unan,

sözde kanunlanot onaylamıştır : Aramıza büyük sayıda silahlı

birliklerin yerleştirll­

mesi,

Bu askerlerin bu devletlerin sikinlerbıe karşı işledik­ leri katil suçlannın sahte bir mahkeme ile cezasız bıra­ kılması. Dünyanın her tarafı ile olan ticaretJınlzln kesilmesi. Rızaınız olmadan vergiler koyulması. Bir çok hallerde,

Jüri ile yargılama usulünün fay­

dalarmdan mahrum edilmeıniz. Aslı olmayan stiçlar için yargılanmak üzere, deniz­ aşırı yerlere gönderilmemiz. Komşu bir eyaletin, oradaki İnglliz kanunlannın hür sistemini ortadan kaldıracak,

keyfi bir hükumet tesis

ederek ve bu eyaletin sınırlannı genişleterek, aynı mut­ lak idarenin bu Kolonilere de tatbikini sağlayacak bir ör­ nek ve uygun bir alet haline getirilmesi. Fermanlanmızm geri alınması,

en

değerli kanımla­

nmızın ilga edilmesi ve hükfimet şekllınizln temelinden değiştirilmesi. 18


Yasama meclislerimizln faaliyetini tatll ederek, her türlü ahvalde hiziılı rlayete mecbur olacağımız kanunla­ rı çıkarma yetkisinin kendilerinde bulunduAunu beyan etmeleri. Kral, bizi himayesinden çıkardıAını beyan ederek ve bize karşı harp ederek buradaki idaresinden vazgeçmlştlr. Kral, denizlerimizi ya�a, kıyılarımızı talan etıniş, şebfrlerlmizi yalmuş ve yurddaşlarımızı katleylemiştlr.

Kral, en barbar çağlarda dahi ömeAfne güç rastlanan 'lte medeni bir milletin şerefine yakışmayan hunharlık ve hiyanet şartlan içerisinde, evvelce başlanmış bir ölüm, büsran ve istibdad eserini tamamlamak Için, şu anda, pa­ ı·a ile tutulmuş yabancı askerlerden müteşekkil büyük or­ duları yola çıkarmış bulunmaktadır. Kral, açık denizlerde esir edilen vatandaşlarırom ken­ di memleketlerine karşı silah kullanmaAa, dost ve kar­ deşlerinin celladı olmaAa veya onlar tarafmdan öldürül­ meğe mahküm etmiştir. Kral, aramızda dahili kanşıklıklar çıkmasını teşvik etmiş ve sınırlarımızda oturanlar üzerine, savaş metod­ lan, yaş, cins, ve şart bilmeksizin herkesi helak etmek ol­ duğu malum bulunan Kızılderili vahşileri saldırımak is­ temiştir. Bu zulümlerln her safhasmda, biz, en saygılı tabirle, adaletsizliğin düzeltilmesini istedik. Müteaddit müracaat­ larımız, tekrarlanan adaletsizliklerle cevaplandırıldı. Müs­ tebit bir tabiata sahip bulunduğu bütün hareketleri ile böylece sabit olan bir Prens, hür bir milletin idarecisi ol� mağa layık değildir. Biz, Büyük Britanya'lı kardeşlerimize karşı da 5ay­ gıda kusur etm:edik. Onlan

zaman zaman,

yasama

mec19


llsleri tarafından bize, adalete aykın mevzuata tabi tut­ mak hususunda girişilen teşebbüsler hakkında

uyardık.

Onlara, bu topraklara göçmemizin ve yerleşmemizin han­ gl şartlar altmda cereyan

etti�ini hatırlattık.

Onlann

fıtri adalet duygularına ve alicenaplığına müracaat ettik ve aramızdaki ırk birli�iııln doğurdu� ballar

nimmat

kendileriyle olan llgimizi ve Iyi münasebetlerlınizl kaçı· nılması imkansız bir şekilde sekteye u�tacak bu gasıp­ lan tecviz etmemeleri Için onlara yalvardık.

Onlar da

adaletin ve kankardeşliAfııi n sesbıe kulak tıkadılar. itibarla, aynlmamızı emreden

zanırete

Bu

uymamız ve on­

lara insanlıpn geri kalan kısmına yaptı� gibi savaş· ta düşman ve banşta dost gözüyle bakmamız lcap eder. Binaenaleyh, Birleşik Amerika Devletleri'nin temsil­ clleri olan bizler, Genel Kongre halinde toplanmış olarak ve

amacımızın

doğruluğu hususunda katnatm Yüce Hi­

kim'ine başvurarak, bu KolonUerin iyi halkı adıııa ve on­ lardan aldıiJmız otoriteye dayanarak, bu birleşmiş Kolo­ nllerin hür ve balmtsız devletler oldu.klarmı ve böyle ol­ ma�a haklan bulunduAunu,

Büyük Britanya Krallığı'na

karşı her türlü itaattan izide olduklarını,

kendileriyle

Büyük Britanya Devleti arasındaki bütün siyasi bağların tamamen ortadan kalktı� anlaşılınası gerekti�ni, hür ve ba�ız devletler olarak harp yapmak,

sulh akdet­

mek, ittifak kurmak, ticaret tesis etmek ve bağımsız dev­ letlerin yap� haklı olduklan bütün tasarruflarda bu· lunmak hakkına sahipliklerini ciddiyede ilan ve neşredl­ yoruz. Ve bu Beyannamenin müdafaası için, Allahın hl­ mayesinde, tam bir güvenle Inanarak, canlanmız, malları20


ve mukaddes şereflerimiz üzerine karşılıklı olarak ye­ .mlnediyonız. mız

JOHN HANCOCK BUTION GWİNNETI LYMAN HALL

JAMES WİLSON GEO. ROSS

GEO. WALTON

CAESAR RODNEY

WM. HOOPER

GEO. READ

JOSEP HEWES

THEO.

JOHN PENN EDWARD RUTLEDGE THOS. HEYWARD,

GEO. TAYLOR

JR.

Mc. KEAN

WM. FLOYD PHİL. LİVİNGSTON FRANCİS LEWlS

THOMAS LYNCH, JR.

LEWİS MORRİS

ARTHUR MİDDLETON

RİCHD.

SAMUEL CHASE

JOHN WlTHERSPOON

WM. PACA THOS. STONE

STOCKTON

FRAS HOPKİNSON JOHN HART

CHARLES CARROLL OF CARROLTON

ABRA.

GEORGE WYTHE

JOSİAH BARTLETT

TH.

SAML. ADAMS

RİCHARD HENRY. LEE JEFFERSON

BENJ. HARRİSON THOS. NELSON, JR.

WM.

CLARK

WHlPPLE

JOHN ADAMS ROBT. TREAT PAİ!iıB

FRANCİS LİGHTFOOT LEE

ELBRlDGE

CARTER BRAXTON

STEP

ROBT. MORRİS BENJAMİN RUSH BENJ.

FRANKLİN

JOHN MORTON GEO'

CLYMER

JAS. SMİTH

GERRY

HOPKİNS

WİLLİAM ELLERY ROGE.R SHERMAN SAM. HUNTINGTON WM.

WİLLİAMS

OLİVER

WOLCOTT

MATTHEW

THORNTON

Amerika Birleşik Devletlerinin Onaltıncı Cumhur­ başkanı A b r a h a m L i n c o l n ( 1809-1865) bu Beyan­ name ve �itlik üzerinde şunlan söylüyordu : «Fikrime göre, İstlklil Beyannamesi'ni meydana ge­ tinniş olanlar, bütün insanlan düşünmüşler ise de, bun­ lann her hususta, mesela, renk, cüsse, zeki, kabiliyet v. b. bakımlanndan �it olduklarını isbata yeltenmemişler­ <lir. Onlar, bütün insaniann bazı •feral kabul etmez hak­ lar» bakımından eşit olduklannı ve bunlar arasında, ha­ yatın, hürriyetin ve saadete erişme isteğinin bulundulu­ nu olanca açıklığı ile yaymak istemişlerdir. Bu beyanna­ meyi tertipleyenler, o zamandan beri bu eşitlikten herke21


sin faydalandığı yahut, böyle bir eşitliği kendilerinin sa�la­ mak üzere olduklan yol4nda açık bir yalanı irtikab et­

mekten çekinmişlerdir. Onlar, hür bir cemiyet içinde her­ kesin benimseyeceği,

zihinde daima hazır bulunacak,

sönmez bir cehid mevzuu teşkil edecek özlü bir formül

meydana getirmek istemişlerdir. Öyle bir f�rmül ki, ger­

çekleşmesi mümkün olmadı�ı halde, ona durmadan yak­

laşmaya çalışılacak ve, bu yüzden, gittikçe derinliğine ya­ yılacak olan etkisi, saadeti ve hayatın değerini her yerde ve herkes için arttıracak bir prensip meydana getirrneğe ayırdım edecektir.» Giessen Üniversitesi Profesörlerinden E r n e s t v o n A s t e r 'in de işaret ettiği gibi, daha önce vukubulan İn­ giliz ihtilali ve Kuzey Amerikanın İstiklal Savaşı, Fran­ sız İlıtilaline çok büyük tesirler lardır

7•

yapmış, örnek olmuş­

Fakat her ihtilalin iki gayesi vardır: Siyasi fikir­

leri değiştirmek ve yeni bir kuvvet

muvazenesi vücuda

getirmek. Gerçek bir ihtilal, bu isme layık bir hareket, zor kul­ lanarak bir devlet anayasasını ortadan kaldırmak demek değildir.

Esas itibariyle ihtilal, sosyal düzende •yeni bir

şey»in şuurudur.

Hareketleri, münasebetleri tayin eden

geleneğe bağlı değer ölçülerinden ve gelenek bağlanndan yoksun bir cemiyet yoktur, olamaz.

Fakat ihtilalle par­

çalanan şey de işte bu «gelenebtir. ihtilal, bunun yerine yeni bir fikir dünyasının kuvvetli heyecanlarinı, canlı sü­ rükleyişlerini getirir ki, ondan sonraki cemiyetin duygu­ larını, iradesini düzenieyecek «gelenek))'in gelişmesi böy­ "lece mümkün olur. Bu yeni fikirleri bulan, düşünen, on­ ·ıardan bir sistem çıkaran düşünür ve filozoflardan ibaret

·

7

Ernest von Aster, Fransız Ihtilalinin Politik ve Sosyal Fikirleri, çeviren :·M. Nermi, Hakimiyet-i-Milliye Matbaası,

22

1927,

Türkçeye


bir nesil, bu fikirleri yayacak kudrette aydın bir sınıf, böyle bir gelişmenin zaruri şartlanndandır. Hiç şüphe yok ki, Fransız ihtilalinin şartlarını hazır­ layan ve Fransız Meclisi'nin ilan ettiği (İnsan ve Vatandaş Haklan Beyannamesi) 'nin ruh ve fikir yapısını kuran­ lar, herkesten önce kendi filozof ve düşünüderi

olmuş­

( 16891755), Ro u s s e a u (1712-1778), M i r a b e a u (17491791) ve Ro b e s p i e r r e (1758-1794) gelmektedirler.

tur.

Bunların

başında da :

Liberallerin başlıca

Mo n t e s q u i e u

Ferdi ve

problemleri şu idi :

onun haklarını devlet kuvvetinin tecavüzlerine karşı na­ sıl koroyabiliriz?

Bilakis, devlete yalnız bu haklan ko­

ruyacak bir şekil vermek için nasıl bir devlet teşkilatı vücude getirilmelidir? vetlerin ayırımı

Bunun cevabı,

Lo c k e 'de kuv­

prensibinde bulunuyordu.

Mo n t e s-

qu i e u 'nün, Lo c k e 'den ilham alarak geliştirdiği «Kuv­ vetler Ayırımı Nazariyesi», (İnsan ve Vatandaş Haklan

Beyannamesi)'nin 16. maddesinde:

«Hakların teminatı

ve kuvvetlerin ayırımı sağlanmamış bir cemiyette, anaya­ sa vardır denilemez» hükmünün yer almasına sebeb ol­ muştur. M o n t e s q u i e u de, tıpkı Lo c k e gibi, demokrasi prensiplerini, kanuniann ruhunu ve İngiliz Anayasası'nı incelediği, yirmi yıla yakın bir çalışma mahsulü «d e 1 ' E s­ p r i t d e 1 o i s »'sında ma yetkisini: na bağlı

8

her devletteki hakimiyet kullan­

(Kanun yapma, kuvveti), devlet hukuku­

(Kanunları yürütme kuvveti) ve özel hukuka

bağlı (Kanunları uygulama kuvveti) diye üçe bölmekte­ dir. M o n t e s q u i e u , hakimiyet kuvvetinin böyle üçe bölünmesinde, vatandaş hak ve

hürriyetlerinin en sağ­

lam hukuki ve fi'li güvene sahip olacağına inanmıştır. 8 Charles Louis

.

de Secondat

Montesquie�

de

l'Esprit

de lois,

Cenevre

1748 ·23


Konumuz olan iki beyannarnede ve Batı DUnyasının bütün liberal ve demokratik anayasalannda bu prensi· bin yer almış bulunması, çıkarmaktadır.

M o n t e s qu i e u 'yü

haklı

O, •Kanunların Ruhu»'nu teşkil eden şu

sonuçlara varmıştır :

Her devletin kanunlarında halkın

özelliği göze çarpar. Bu da çevrenin, ikiimin ve memle· ket özellikleri nin tesirleridir. Onun için M o n t e s· q u i e u , bu hususiyetlere, halk ruhunun ihtiyaçlarına, alışkanlıkianna uyulmasını, bunların gözden uzak tutul· marnalarını istemiştir.

İnsan haklarının ilfuum hazırlamış fikir cereyanla­ rını incel eyen bütün

Batı yazarlan,

Bordeaux Üniversi­

tesi Hukuk Fakültesi Profesörlerinden Le o n D u g u i t ' nin de izah ettiği gibi 9, bu beyannamelerin oluşunda en büyük tesiri n J e a n- J a c q u e s R o u s s e a u 'dan gel­ diğini b elir tmektedir lel· 10, ıı, 12• Fransız inkila p ideolojisinin anakitabı ve demokrat d evlet idealinin klasik eseri sayılan ( C o n t r a t S o c i ­ a I = S o s y a 1 A n I a ş m a ) 13, konumuz olan iki be­ yannamenin de başlıca ve müşterek ışık kaynağı olmuş­ tur. Th o m a s

J e f f e r s o n ve M a r q u i s

De

La ­

fa y e t t e başta gelmek üzere, Amerika ve Fransız İhti­

lalleri'nin b ütün li derleri ve daha sonraki bütün liberal­ ler, nasyonalistler, demokrasi ve parlamentarizmin kuru­ cuları, bu eserden ilham almışlardır. Fransız İhtilali' nin fikir yapısında büyük payı olan­ ·

lardan

( E s s a i P h i I o s o p h i qu e

9 Uon Duguiı, L'Eıat, II. cild, s.

ıs - 25.

10 Uon Duguit, Manuel cie Droit Constitutionnel,

ll

Pari5

r l'home

1923, s. 215.

G. Jellinek, Die Erklarung der Meı\schen und Bügerrechte

Leipzlg 1895,

klSl München 1927, M. Fartand tarafından İngilizcesi New York 1901.

12 E. Blum, La Declaration des droits de

13 J. J.

Rousseau,

La

laşmasl), Çeviren:

24

su

Canırat

Social,

l'homme

Amsterdam

V. Günyol;' Alıkara 1946:

et du

1762,

=

4. Baııo

citoyen, Paris 1902. Türkçesi (Toplum Aıı­


Ph i l o s o p h i c a l Es s a y o n Ma n ) ( 1773) ve (Les Chainer de l'esclavage = The Chains of Slavery ) ( 1774) .adlı mühim eserin yazan tıp doktoru ve mütefekkir J e a n P a u 1 Ma r a t ( 1743 - 1793), ( S o s y a 1 An 1 a ş­ m a ) 'yı Paris sokaklannda halka alenen akutturmuştur. Dört kitaptan müteşekkil (S o s y a 1 An 1 a ş m a)'nm incelenmesi, bu eserin (İstiklal Beyannamesi) ile (İnsan ve Vatandaş Haklan Beyannamesi) 'ndeki müşterek izle­ .rini meydana çıkarmaktadır. R o u s s e a u , kitabının birinci cildinde şunları söy­

lemektedir: «İnsan hür doğmuştur, fakat her yerde zen­ cire vurulmuştur. Filan adam kendisini başkalarının efendisi sanır, fakat onlardan daha fazla köledir. Bu de­ ğişiklik nasıl olmuş ? Bilmiyorum; fakat bunu meşru bir hale sokan nedir ? Bu meseleyi halledebileceğimi sanıyo­ rum,))

<<Eğer kuvvetten ve onun neticesinden başka bir şe­ ye itibar etmeseydim şöyle diyecektim: Bir kavim itaate mecbursa ve itaat ediyorsa iyi ediyor; boyunduruğunu sarsabiliyor ve sarsıyorsa daha iyi ediyor; çünkü o, hür­ riyetini elinden alandan aynı hakla istirdat ediyorsa ya ()nu ele geçirecek esaslara dayanıyor, yahut hürriyeti hiç kimse onun elinden alamayacaktır. Fakat sosyal nizarn <iyle mukaddes bir haktır ki, diğer bütün hakiann esasını teşkil eder. Bununla beraber bu hak tabiatten gelmez, <iyle ise anlaşmalara dayanır. Bu anlaşmaların neler ol­ duğunu bilmek lazımdır.)) R o u s s e a u , ikinci kitapta : Devleti yalnız umu­ mi iradenin kamu yaranna göre sevk ve idare edebilece­

ğini, bu umumi hakimiyetin bölünemiyeceğini anlatır. Herkesin iyiliği için iki büyük değer tanır: Hürriyet ve eşitlik.

25


Üçüncü kitapta hükumet şekillerini, demokrasi, aris­ tokrasİ ve monarşiyi gözden geçiren Ro u s s e a u , on­ ikinci bölümünde şunu söylüyor: «Hürriyet, her ikiimin yemişi olmadığı için her mil­ lete yaramaz.>> Dördüncü kitapta, milli iradenin tahrip edilemiyece­ ğini anlatıyor: «Yanyana gelen birçok insanlar kendilerini tek bir heyet telakki ettikleri zaman, müşterek korunma ve umu­ mi selametten ibaret tek bir iradeleri vardır.>> «Umumi iradeyi, ekseriyetin oyu tayin eder. Herkes, ister istemez bu oya tabi olacaktır. Çünkü cemiyetin bü­ tün üyelerinin daimi iradesi, umumi iradedir. Onlar bu sayede vatandaş olurlar ve bu sayede hürdürler.» «İnsan hür doğar ve diğer insanlarla eşit şartlara gö­ re bir sosyal anlaşmaya tabi olursa, bu hürriyetini koru­ ma imkanını bulur. Hürriyetin esası eşitliktir. Bunu da çoğunluğun oyu ile yapılmış kanunlar sağlar. Çoğunluk demek, umumi irade ve milli hakimiyet demektir.» Başta Alman Hukukçusu G e o r g e J e 1 1 i n e k (1851-19 1 1) olmak üzere birçok araştırıcılar, İnsan ve Vatandaş Hakları'nı ilan eden beyanname, XVIII. Yüzyıl Fransız felsefesinin ve bilhassa Ro u s s e a u 'nun tesirleri altında mı husule gelmiştir? Yoksa, daha ziyade Amerika­ daki muhtelif devletlere aid (Virginia, Maryland, Penn­ sylvania, Massachusets gibi) beyannamelerden mi mütees­ sir olmuştur? gerçeğini aydınlatmağa çalışmışlardır. Ay­ n ayrı her iki görüşün şiddetli savunucuları bulunmak­ la beraber, bu iki tesirin müşterek mevcudiyetini kabul edenlerin doğruluğu kanısındayız. . Biz de, gerçeklerin tastik ettiği bu son görüşe katılıyoruz. 26


Amerikan beyannameleri, vicdan hürriyeti ve ferd hakları mücadelesinin bir mahsulüdür. Onların gayesi, insanın terki mümkün olmayan haklarının bünyesini tes­ bit etmek, ferdin devlet karşısındaki hürriyet sınırlarını çizmek, ferdin devletten isteyeceklerini kesin olarak or-­ taya koymaktır. Bunlar, İngiliz İlıtilalinde de, Lo c k e1 de de bulu­ nan liberalizm düşüncesinden doğmuştur. Ro u s s e a u' nuıi ( S o s ya 1 A n 1 a ş m a ) sı ise, bilhassa demokra­ tik devlet sisteminin nizarnını çizmektedir. Milli iradeyi hakim kılmakta, yani halkı devletin efendisi haline getir­ mektedir. Fransızların (İnsan ve Vatandaş Haklan Beyanna­ mesi) ni bu iki görüşü birleştiren bir gerekçe ile meyda­ na getirdikleri aşikardır. İlk önce Millet Meclisinin ve onun arkasında bulunan halkın mevcut devlete, ·devleti kötüye kullananlara karşı açtıklan savaş, gerçekleştirip korunması amaç bilinen «insan haklan>>, örneğini Ameri­ kan İstiklal Beyannamesi'nden almıştır. Fransız ihtilal­ cileri -hangi gruba mensup olurlarsa olsunlar- istibdada ve imtiyazlı sınıfiara karşı tek bir cephe vücuda getirmiş­ lerdir. Bu görüş ve davranışlar, ruh ve mana bakımın­ dan Ro u s s e a u' nun demokratlığına aykırı değildir; aksine tamamen uyrnaktadır. ·

Fransız tarihçisi E m i 1 G a s t o n B o u t m y ( 1835 1 906 ) diyor ki: «Ftansızda hakim olan zihniyet, bütün insaniann terbiyesine aid prensipierin tartışrna­ sıdır. Aınerikalıya gelince: O, kanunun hangi vak'alan kapsayıp, kapsaroaclığına dair bir liste düzenlernektedir. -

Arnerikan insan haklarının gayesi, mukaddes ve her türlü tecavüzden masunolan ferdin haklannı devlet kar­ şısında, liberalizm ruhuna uyularak korunma ve savunul27


masıdır. Fran sız in san haklannda ise bundan başka şu esas pren sip gö ze çarpar: Hakimiyetin kayıtsız şa rtsız m illette olması; iki kel ime ile «millet hükümranl ığı» fik­ ri. Her ferd, so syal toplumun bir parçası ol ara k bu hü­ kümranlığı ya şamak, kalbine yerleştirmek hakkına sa­ hiptir 14.» «İnsan Haklari» n ın Frarisız fel sefesinden mi, Ame­ rikan Beyannamelerinden mi ilham ve örnek al ınarak vü­ cuda getirildiği meselesi, Beyannameyi bizzat yazanlar tarafından da «müşterek» olarak kabul edil!lliştir.

Onl arın kanaatı arına gö re : Amerikalıla rın formül­ leri, pren sipleri « S o s y a I A n I a ş m a ıı nın ruhunu ifade etmekteydi. Bu bakımdan ( İstiklal Beyannamesi) ile kendi beyann amel eri arasında aykırıl ık d eğil , şuurl u bir ahenk mevcuttu. Bu atmosfer ve ideal birl iğinin ku­ rulmasın da en büyük rolü ol an, şüphesiz ki, L a f a y e t t e· ti. Fakat M i r a b e a u d a, daha 1788'de yazdığı «İn s a n H a k 1 a r ı n ı n C e d v e 1 i ıı n de ve sonra 17 Ağust os 1789' da Beşler Komitesi adın a verdiği tasanda Virginia Beyannamesi'n deri öneml i surette mülhem olmuştu. M a r i e J e a n A. N. C o n d o r c e ( 1743 - 1794) n in

(D e 1' I n f 1 u e n c e d e 1 a rev o 1 u t i o n d' A me­ r i q u e s u r l' E u r o p e = A m e r i k a ih t i l a li­ n i n A v r u p a y a T e s i r i) (Paris 1786) adl ı L a f a y e t­ t e' e hitaben yazılmış eserinde, keza A. J. E m a n u e 1 s i e y e s ( 1748 - 1 83 6) in Anayasaya taslak olarak hazır­ ladığı ( P re 1 i m i n a i r e s d e 1 a c o n s t i t u t i o n ; r e s o n a i s s a n c e e t exp o s i t i o n r a i s o n nee d e s d r o i t s d el' h o m m e e t d u c i t o y e n, (Ver­ sailles 1789) « İn s a n v e V a t a n d a ş H a k l a rı 14 E. G. Boutmy. Paris, 1902.

28

Elements d'une psychologie politique du peuple americaine,


Ö n e r g e s i » nde belirtilen görüşler aynı id i : Demok­ rasi, ferdin haklarını her çeşit tecavüzlerden korumak için başlıca ve en önemli bir r ejimd ir. Demokrasi, libe­ ralizmin idealleri için bir vasıtadır : Şahıs ve mülk em­ n iyeti, faydalanma hakkı insanın temel haklarıd ır. Bun­ ların sağlanması gerekir. Böylece, bütün vatandaşiara aynı kan un ların uygulanması zarureti başgös terir. Bunun da neticesi bu gibi kanunları yapmak, vücuda getirmek hak­ kıdır. S i ey e s' e göre : İnsanın gayesi mesud olmaktır. Demokratik an ayasa, ferdin mutluluğunu gerçekleştir­ mek için bir vasıtadır. ,

ihtilal başlamadan önce, insan haklannın i lan ı fik­ rinin Fransız halkınd a ne kadar kökleşmiş olduğu, bir yıl evvelinden başlayarak yayınlan an kitap ve risaleler­ den ve bilhassa halkın istek ve iddialarını bildiren seçim defter ve beyannamelerinden anlaşılıyordu.

Fakat kat'i şeklini alıncaya kadar bu konuda daha sonra hazırlanıp verilen bütün taslaklara büyük tesir yapan, Kuzey Amerikanın İstiklal Savaşı'n a katılıp o ra­ daki idealizmi Fransa'ya getiren Fransız asıllı bir «Ame­ rika vatan daşı» nın eseri olmuştur. Büyük o ğlunun adı­ nı G e o r g e s W a s h i n g t o n koyacak kadar W a­ s h i n g t o n' a ve onun temsil ettiği Amerikan idealizmi­ ne bağlı olan M a rqu i s De L a f a y e t t e (1757-1843) in ll Terrimuz 1789'da verdiği 10 maddelik birinci (İn­ san ve Vatandaş Hakları) tasarısı, J e f f e r s o n 'm 4 Temmuz 1776 Beyannamesi örnek alınarak yazılmıştı.

İnsan Haklan Beyannamesi'ne esas olan prensipler bu tasandan alınmış, bu 10 madde, diğer bütün tekli f sahip­ lerine ışık tutmuştur.

Anayasa hazırlığı ile vazifelendirilen komisyonun gö­ iüşlerine uygun olarak S i e y e s' in 42 ve M o u n i er'

'

2ıa


nin 23 maddelik projeleri 27 Tenımuzda, S e r v a n' ın 13 maddelik tasarısı 30 Temmuzda ve D u r a n d d e M a i l­ l a n e' ın 9 maddelik tasansı 1 Ağustosta Meclise sunul­ dular. Meclis, bu tasaniann birleştirilmesi görevini M i­ r a b e au başkanlığında, J e a n - N i c o I a s D e m e u nier

(174ı-ı8ı4), Tr o n c h e t

(1726-ı806), Rhe­

d o n ve Langres piskoposu Ce s a r d e 1 a L u z e r n e

( 1738- ı821)'den kurulu beş kişilik bir redaksyon komi­ tesine verdi.

ı4 Ağstos ı789 tarihli oturumda M i r a b e a u , Beş­ ler Komitesi'nin üç günde kaleme aldığı 19 maddelik bir tasanyı Meclise okudu.

ı9 Ağustosta yapılan görüşme ve tartışmalar sonunda­

ki oylamada en çok oy alan L a. f a y e t t e ve S i e y e s in

tasarılan olmuştur". 20- 26 Ağustosa kadar şiddetli tar­ tışmalar cereyan etmiş, bilhassa. 23 Ağustosta, ibadet hür­ riyetine ve kuvvetlerin ayırırnma

ait maddeler üzerinde sert konuşmalar yapılmıştır. Diba�çe ve 24 madde olarak çıkan ilk Beyanname onaylanmamış, daha sonra 17 mad­ dede toplanan son şekil, S Ekimde M o u n i e r başkan­ lığında bir heyetle Krala sunulmuş ve kayıtsız şartsız ka­ bulü ve onayı temin edilmiştir. Anayasadan önce ve ayn yayınlanması kararlaştınlan bu son şekil, daha sonra 1791 Anayasas:Lnın başında da yer alan kat'i metin olmuştur.

XVIII. Yüzyıl felsefesini, Ro u s s e a u-'nun S o sya I An 1 a.ş m a 'sm daki prensipleri esas olarak alan ve Fran­ sıız

ihtilali'nin ruhunu. belirten bu beyanname, şu husus­

lan savunuyordu: İnsanların tabii ve gasbedilemez hürriyetleri, yaşama, eşitlik, mülkiyet, seçme, kanun yapma, vergi kesme; dü15 Bu kanuda. daha geniş· bilgi ve Beyanname'nin tam metni için bakınız Grande Encyclopedie, cıld 13, s. 1074

75.

:

La


:şünme, söyleme, yazma ve yayma ve ibadet etme haklan, hakimlerden kurulu mahkemelerle fikrin ve insan şerefi­ nin korunması. Avrupanın Amerikayı bulan, kurtaran ve kuran ide­ :.alizmi, yepyeni bir dinamizmle Fransaya dönmüş ve (İs· tiklal Beyannamesi), (İnsan ve Vatandaş Haklan Beyan­ nam.esi)'nin oluşunu tamamlamıştır. Bütün dünyaya yayılmış ve insanlara malolmuş her iki beyannamenin gayesi birdir ve sosyal hayatın bütün ·organlarına hak ve vazifelerini hatırlatmaktır. Milletiere ışık tutan bu iki beyanname, insana haklannı ve devlete :bu tabii hakların korunması vazifesini bildirirler. Aralarında ruh ve gaye birliği bulunan bu iki beyan­ nameden sonuncusunda - madde : 7 , milli iradenin ifa­ desi olan Kanunun mutlak surette uygulanmasını ve va­ tandaşın kanuna asla karşı gelmemesini isteyen fikir, ta­ mamiyle «Fransız»'dır ve Amerika Beyannameleri'nden :alınmamıştır. Vatandaşa, yalnız yürürlükteki kanunlar sınırları içinde ceza verilebileceği, kanunun milli iradenin ifadesi olması zarureti ve bu kuvvete karşı hiç bir muka­ ·vemetin caiz olmaması, bize Ro u s s e a u 'yu hatırlat· maktadır. <<Kanun»'un izahına ait cümleler, «kanun» hakkında tayin edilen kaideler, Ro us s e a u 'nun talak· kisine aykırı gibi görünmektedir. Kanun, yalnız zaruıi ·cezaları tayin eder. Tevkifine mecburiyet hissolunan fer­ ·de karşı gösterilen lüzumsuz sertlik, yine kanunla orta· dan kat'i olarak kaldırılmalıdır. Çünkü: Mahkeme ka­ rar verinceye kadar her ferd masum sayılır. Kaideler, milli iradenin kontrolu için vazedilmiş değildir. Mesele, umumi kaideleri tesbit etmek, bir formüle bağlamaktır. Kanunun, kanun olabilmesi, bu kaidelere uygunluğu ile .mümkündür. Vicdan, fikir ve basın hürriyetinden bahse-


den maddelere göre : Kanunun tayin ettiği umumi dü� zeni rahatsız etrnedikçe, bozroadıkça herkes fikirlerini, dini inançlarını açıktan açığa ifade edebilir, ortaya koya­ bilir. Bu noktada iki beyanname arasında şu ince fark vardır: Virginia Beyannamesine göre, her ferd, umumi sükunu, başkalarının dini huzurunu bozınadıkça, inanış-. lannda serbesttir. Aınerikalılarca, vicdan hürriyeti, in­ sanın esas haklarından biridir ve bunun sınırını aynı hak­ ka sahip olanlar tayin ederler. Fransız görüşü ise kanu­ nu, yani millet rnenfaatini, bu ferd haklarının «Üstüne,, çıkartmaktadır. Fikrini söz ve yazı ile bildirrnek hürri­ yeti, insanın en değerli haklanndan biridir. Fakat bu hakkın kötüye kullanılmaması için 1kanun, sınır tayin eder. Bu hakiann terninini sağlayan kuvvet, umurnun yaranna çalışır ve bu kuvveti elinde bulunduranlar, bunu kendi yararianna kullanamazlar. Hürriyet ve eşitliği başa koyan ve bu hakları, aynı haklara sahip ferdierin kurduğu cemiyetin korumasını is­ teyen ve sosyal hayatın gayesini, «toplumun yararı»'nı sağlamak bilen (İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi}; nin tam metni şudur 16 :

· ( Fransız

halkının temsilcileri Medls halinde top­ landılar ve düşündüler ki : İnsan haklannın unutulması, değersiz görülmesi ve bilinmemesi, umumi olarak, fena· lıkların ve hüklım.et idaresindeki bozuklukların başlıca sebebleridir. Bunun üzerine temsilciler, insanın, tabii,. mukaddes, vazgeçilmez ve başkasına devredilmez hakla­ nnı resmi bir beyanname ile yayınlamaya karar verdiler� Ta ki bu beyanname, millet temsilcilerinJn gözleri önün· 16 Lois, et Lctes du Gouvernement, cild IV, s. 188-191 Paris 1806,

32


de bulunarak onlara hak ve vazifelerini daima hatırlat­ sm. Ta Id yasama ve yürütme kuvvetlerlnln kararlan bu beyanname ile kıyaslanarak devletin hedef ve gayesine uygun olsun ve bu kararlara riayet edilsin. Ta ki vatan­ daşiann bütün dilekleri bu sayede; tartışma kabul etmez prensipiere dayansın ve böylelikle (Aiıayasa'nm ) ve umu­ mi refahm muhafaza ve devamma hizmet edilmiş bulu­ nulsun. Netice olarak Millet Meellsi, Tanrının konıyu­ culuğunda İnsan Hakları'm tamr ve ilan eder). ·

I - İnsanlar hür doğar, hür yaşarlar ve hukuk ba­ kımından birbirlerine eşittirler. Sosyalfarklar, ancak ge­ nel menfaatlara dayanabillrler. . Il - Bütün · siyasi kurlmiıaı:m . devlet . ·�macı, in­ sanın tabii ve zamanaşunına tabi olmayan haklarının ko­ rurunasıdır. Bu haklar : Hürriyet, mülkiyet, güvenlik ve zulme karşı direnme'dir. . III - Her türlü hakiiniyet milletiiuİir. Millet na·. mma, milletten çıkmiş olıriayaıi. bir. otorite ile hiçbir kU­ rum ve hiçbir kişi mücehhez kılınama:z. IV - Hürriyet, baŞkasına zararı olmayan · herşeyi' yapabilmektir. Tabii haklarm smirları, diğer ' kiınseleiin tabü haklandır. Bu sınırlar ancak kanunla belittih�bilir': ·

V - Kanun, ancak halka . zararlı olan şeyleri yasak edebilir. Kanunla yasak ediime:mi$· hiç bir şeyin yapıl­ masma engel olunamaz. Kanunun emretmedlği bir şeyi yapınağa kimse zorlanaıiıaz. : VI - Kanun u:mumi iradenin bir lfadesidir. Bütün . . . vatandaşların şahsen, veya temsilcileri vasıtası ile kanun yapmağa katılmak . haklan vardır. Kanun, koruma ve cezalandırma bakımlarmdan herkes hakkında aynı hü­ kümleri . ihtiva etmelidir. Kanım önünde bütün vatan33


daşlar birbirlerine eşit olduklanndan kabiliyet, kudret ve faziletlerine göre, başka hiçbir fark gözetilıneksizin bütün mansıplara, mevki ve memuriyedere girebilirler.

VII - Ancak kanunun belirttiği hususladadır ki, bir kimse itharn olunabilir; yakalanır ve tutuklanabilir. Ka­ nun dışı emir verenlerle bu emirleri herhangi bir suretle yerine getirenler cezalandırılırlar. Fakat kanun ninıma ça�ırılan veya yakalanan vatandaşlar derhal itaat etmeA"e mecburdurlar. Bunda direnme kişiyi suçlu kılar. VIII - Kanun, yalnız kesin ve açık olarak gerekli cezalar koyınalıdır. Her hangi bir ferd, ancak suçundan önce kabul edilmiş ve uygulanmış bir kanunla cezalandı­ nlabilir. IX - Suçlu ilan edilineeye kadar her insanda as­ lolan masumiyettir. Tutukluk zaruretl hasıl olan şahsı elde etmek için lüzumlu sıkılıktan fazla bir şiddet tat­ biki kanun tarafından ciddi surette cezalandırılmaiıdır. X - Hiç kimse, hatta dini mahiyette bile olsa, inanç­ lanndan ötürü rahatsız edilemez. Şu kadar ki bu fikirle­ rin açıA-a vurulması, kanunla düzenlenen milli nizarnı boz­ ınaınalıdır. XI - Düşünce ve kanaatlarm serbestçe beyanı ve müdavelesi, Insanın en deA-erli haklanndandır. Böylece, bü­ tün vatandaşlar serbestçe konuşabilir, yazabilir, yazdık­ lannı bastırabilirler. Şu kadar ki, bu hürrlyetln kötüye kullanılması halinde, kanunun belirttiA'f hususlarda hesap vermekle yükümlüdürler. XII - İnsan ve vatandaş haklarının teminatı, genel kuvvetlerhı mevcudiyetini zarurl kılar. Bilinmelidir ki, bu kuvvetler genel faydalar içindir. Yoksa bunlan ida34


re edenlerin şahsi çıkarlan maksadı ile vücuda getiril­ .miş değildirler.

XIII - Genel kuvvetin idaresi ve idamesine lazım -olan giderler için, bir genel vergi zaruridir. Bu vergi, va­ tandaşlann güçlerine göre eşit surette alınır. XIV - Bütün vatandaşlar bizzat yahut temsllcllerl "·asıtası ile umumi vergileri gerçekleştirmek, bunun uy­ gunluk ve sarfım kontrol etmek, payları tesbit, vergi gi· derleri ile tahsil şekil ve süresini tayin eylemek hakkına maliktirler. XV - Halkın, Idaresinden dolayı, bütün devlet me· murlanndan hesap sormak hakkı vardır. XVI - Kuvvetlerin birbirlerinden aynlığı tayin ve tesbit edilmiş bulunsa da, insan haklannın teminat alıma alınmadığı bir toplumda, anayasadan eser yok demektir. XVII - Mülkiyet, mukaddes ve her türlü taarnız­ dan masun bir hak olduğundan, kimse bundan malınun edilemez. Ancak milli menfaatler icap ettirlnce, değeri peşin ödenmek suretiyle mülk, istimlak olunabilir. *

Fransızlann 1791 Anayasası ve daha sonraki 24 Haziran 1793 Anayasası da, insan ve vatandaş haklarını baş­ taraflannda iUm etmekle başladılar. O gün bugün, istiklal, hürriyet ve demokrasi yolun­ da çarpışan, can veren idealisılere bu iki beyanname il­ ham ve enerji kaynağı olmuştur. Biz şuna inanıyoruz ki : Değerlerini her bakımdan, aynen taşımakta olan bu iki beyanname, demokrasi dün­ yasının hür insanlanna, bütün esir insanlan kurtanp hür ve mesut bir bütün dünyayı kuroneaya kadar rehberlik edecek, onlann yollanin ışıtacaktır. 35


«Esir Milletler HaJtasu

nıünasebetlyle :

SÖMÜRGECİLİGİN KARŞlSlNDA AMERiKALlLAR VE TÜRKLER Sömürgeciliğin Avrupadaki ilk tatbikatı, Fenikali­ ler'in Akdeniz kıyılarındaki faaliyetleriyle başlamıştır. Önce Sur ve daha sonra Kartaca'yı kuran Fenikeliler, Ada­ larda ve Kuzey Mrika kıyılarında kendilerine yeni sö­ mürge bölgeler buldular. Yunan ve Roma sömürgeciliği de, Cenova veya Ve­ ııedik'e, İspanya, Berberistan, Dalmaçya kıyıları ve Ada­ lara inhisar ediyordu. Fakat sümürgecilik daha sonra, başta İngiltere ol­ mak üzere, bütün Avrupa milletlerinin Atlantiğe, Hindis­ tana ve Pasifik Okyanusa sıçramaları ile, dünyanın Av­ rupa dışındaki bütün böl�elerini kapladı. Alış - veriş, ticaret pazarı, medeniyet ve kültür yayma, istila ve zafer, yeni devletler kunna gibi değişik metod­ lar, başka başka sebeb, bahane ve gayeler taşıyan sömür­ gecilik, yüzyıllar boyunca bir tek neticeye varmıştır : Av­ rupalılann, Avrupa dışındaki toprak ve milletleri sömür­ meleri. Sömürgeciliğin birinci çağı, Avrupa sömürgeciliği­ dir. Ne gariptir ki, hak, hürriyet ve istiklal aşkı, bütün dünyaya küçük İngiltere adalarından yayıldığı gibi, hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasına, sömürülmesine karşı ilk isyan bayrağı da emperyalist İngiltere Krallığı'na karş ı açılmıştır. «TÜrk İstiklal Savaşı » topyekun Avrupa sömürgeci­ liğine karşı yapılmış ve kazanılmış ilk milli mücadeledir. 36


İstanbulun ve dörtbir tarafdan

Anadolunun birkaç Av­

rupalı milletin emperyalist kuvvetleri

tarafından işgali

ve bir ordunun her türlü yardıma mazhar kılınarak Türk­ lere saldırtılması,

Avı::upa sömürgeciliğinin XX. Yüzyıl­

daki en kötü, ve insan haklarını hiçe sayıp çiğnemek ba­ kımından en insafsız ve iğrenç bir örneğidir. Burada, yüzyıllarca önce Orta Asyadan gelip Selçuk ­ lular ve Osmanlılar olarak büyük medeniyet ve impara­ torluk kurmuş mak istenmiştir.

Oğuz Türklerinden tarihi intikam alın­ Bu, yalnız Avru palıların

değil, aynı zamanda Hınstiyanlann

Türklerden

Mülsümanlardan,

Salibin Hila.J.den intikamı olmuştur. Burada, ilme, güzel sanatlara

büyük değer vermiş,

XX. Yüzyıldaki Cumhurbaşkanlarına nasip olmayan bir bilgi ile, beş yabancı dil konuşan 23 yaşındaki bülend Sultan'ın, Kostantin'in şehrini İslambolu yapışımn; için­ de, Fethinin ilk cuma nazamını kıldığı Bizansın en büyük kilisesini yıktırmayıp, en medeni anlayışla yine mabed olarak kullanışının intikamı alınmak istenmiştir. Burada, ordusuyla Avrupa ortalanna sefer ederken erlerine : « Geçtiğiniz bağlardan

kopardığınız her üzüm

salkımı yerine çaputa sanlı gümüş akçalar

bağlayınız»

cmrini vermiş Hakanın, bugün mermer kabartma resmiy­ le, dünya kanunlarının gelişmesinde rolü olmuş 23 ka­ nun yapıcıdan biri sıfatıyla,

Vaşingtondaki Temsilciler

Meclisi salonunu süsleyen Muhteşem Süleyman'ın, O 'nun A kdenizi Türk gölü haline getirmiş Kaptan - derya'sı Dar­ baras'un intikamı alınıyordu. kün, en son,

Hepsini saYrrıa k ne müm­

Çanakkale'deki son ağır yenilişin acısı çı­

karılmak istenmiştir. Türkteki manevi cevheri, ilahi gücü takdirden aciz satılınışlar ve korkaklar, başanya ulaşacak bir milli mü-

37


cadeleyi «hayal » kabul ederek, cmanda» idaresine girme­ ği, sömürge olmayı istemişlerdir. Türk halkı ve Başbuğu, sömürgeliği şiddetle reddetmişler, sömürgecilere de ge­ rekli tarihi dersi vermişlerdir. Anadolunun dörtbir tarafındaki kaynaşmalar, birleş­ meler, teşkilatlanmalar, kongreler, İstanbulda yurdu kurtarınağa karar verenlerin büyük gayretleri, Kazım Ka­ rabekir Paşanın Doğu bölgesindeki hazırlık ve başarıları, Atatürkün yeni bir Ergenekon Destanı'nın Bozkurt'u ola­ rak Türk milletinin önüne düşüşü, Avrupa emperyaliz­ minin ilk yenilme ve çözülmesini sağlayan sonuca var­ mıştır. Türklerin bu milli mücadele zaferidir ki, o günden bugüne kadar, Avrupa sömürgeciliğinden kurtulan ve kurtulmaya çalışan Asya ve Mrika memleketlerinin hep­ sine başlıca örnek olmuştur. Bu milli mücadelede bize silah ve para yardımında bulunan din ve kan kardeşimiz milletlerden başka, o gün « emperyalist milletiere karşı ihtilal» yaptığını savunan Ruslardan da mühim yardım gördük. Biz Türklerin Çanakkalede ve sonra Dumlupınar'da Avrupa emperyalistlerini durdurmamız ve yenmemizdir ki, Bolşevikterin Çarlık idaresini kolayca yıkmalarını mümkün kılmıştır. Türkler sayesinde Avrupalıların Ka­ radenize ve Kafkaslara ulaşamamaları sonucudur ki, iç mücadelelerinde de haylı zayıf ve perişan olan Bolşevik­ lerin, vaidler, kukla hükumetler ve göstermelik istikla­ ler, yani türlü siyaset hiyleleri ile ihtilallerini tamamla­ maları sağlanmıştır. Türklerin milli mücadelelerindeki başarıları, Çanak­ �alede olduğu gibi, Anadoluda da Avrupa emperyalistle38


rini Rusyaya müdahaleden alakayacağı için, Bolşevikler bize yardım etmişlerdir. Aynca, bu dostluk ve yardımlaş­ madan · faydalanarak Türkiyeyi de bir Azerbaycan yap­ mak ve bütün bir İslam Dünyası'ın kolaylıkla boyundu­ ruklan altına almak, şüphesiz Bolşeviklerin asıl planla­ n ve istekleri idi. Fakat Atatürk ve arkadaşları, Bolşe­ vik taktiğinin, mücadele etmekte olduklan Avrupa em­ peryalistlerinin metodlanndan farklı bulunmadığını ve bilhassa yeni Bolşevik politikasının da Çarlık emperya­ lizminden zerrece değişik bulunmadığını görmek ve an­ lamakta kusur etmemişlerdir. Fakat ne yazıktır ki «can kurtarma» mecburiyeti ile Türklerin Avrupa emperyaliz­ mine indirdikleri darbe, gelecekte dünyayı tehdid edecek yeni tip bir sömürgeciliğin gelişmesine yaramıştır. Şüp­ hesiz siyasi tarih yazarları, bu sorumluluğun da, Türk­ leri «nefis müdafaası))'na zorlayan Avrupa emperyalist­ lerinde olduğunu açıklayacaklardır. İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa sömürgeci­ liği tarihe kanşmağa yüztutmuştur. NATO camiasma da­ hil bütün milletler, sömürgeciliğin yeryüzünden kaldıni­ masında kararlıdırlar. İlk örneği, bizzat aralarında sö­ mürge sahibi olan memleketlere verdirmeği sağlamışlar­ dır. Bugün yeryüzünde, insan hakianna ve demokrasi­ ye candan inanan, yürekten bağlı ve bu sebeble de sö­ mürgeciliğin düşmanı milletlerden ikisi, Amerikalılar ve Türklerdir. Bu iki milletin milli mücadelelerindeki iy­ man ve prensipler, Atatürkün kurduğu Türk dış poli ti­ kasının gerçek demokrasiyi mihver bilen esaslarıyla Ame­ rikanın bu yoldaki doktrinleri ve nihayet NATO'da ve KORE'de birleşen Amerikan - Türk idealizmi incelenip değerlendirilince, bu iki milletin en samimi ve en yakın dostlar oluşundaki sebeb ve gerçek anlaşılır. Gerçekten 39


hür bir demokratik dünya yolundaki bu dostluk, bütün vasıflarıyla kıskanılacak ve yerilecek değil,

ancak örnek

alınacak bir dostluktur.

Amerika İstiklal Bey�amesi ve Amerikanın İsttk­ lal Mücadelesi, tam 187 yıl öce, insan haklarının ilk sa­ vunuluşu ve sömürgeciliğe karşı ilk şahlanıştir. O gün bu­ gün, Amerikalılann, sahip bulunduklan istiklal, hak ve hürriyetlere, bunlardan mahrum bütün insan ve millet­ Ierin de kavuşmasını sağlamak için var güçleriyle atıldık­ lan mücadeledeki samimiliği takdir etmemek nankörlük olur. Aynı ideal uğrunda, aynı cebhede onlarla bir ve be­ raber bulunup,

insanlığın hürlük davasına katılmak, is­

tiklal ve hürriyeti kendisi kadar bütün milletiere de hak tanıyaniann vazifesi ve borcudur. İşte, NATO memleketlerinin hepsince kabulü elzem gö­ rülen «Esir Milletler Haftası» için bu yıl, yirmiiki Sena­ tör ve Milletvekili arkadaşımızla

Türk Parlamentosun·

da yaptığımız kanun teklifinin gerekçesi budur. Amerika Birleşik Devletleri Senatörlerinden

PauI

H. D o u g I a s 'ın onsekiz Senatör arkadaşıyla 22 Hazi­ ran 1959'da Amerika Senatosuna «Captive Nations Week =

Esir Milletler Haftası » konusunda getirdiği teklif, 6

Temmuzda Senatoca ve 8 Temmuzda Temsilciler Meclisin­ ce ittifakla kabul olunmuş ve 1 7 Temmuz 1959'da Başkan D

w

i g h t D. E i s e n h o w e r 'in

yÜrürlüğe

koyması ile

kanunlaşmıştır. « Esir Milletler Haftası» hakkındaki kanun metni ve Başkan E i s e n h o w e r 'in «Emirname»'si şöyledir : 40


TEMMUZUN t:İÇDNctJ HAFTASININ «ESİR MiLLETLER HAFTASI» OLARAK KABUL VE iLANINA DAİR MÜŞTEREK KARAR

Birleşik Amerikanın büyüklüğünün, geniş ölçüde, <mun demokratik bir nizarn kurarak, tamamen başka başka ırk, din ve etnik menşelere dayanan ahalisi arasın­ ·da ahenkli bir milli birlik kurmayı başarmış olmasından ileri geldiğini; ve Hür camiamızın muhtelif unsurlarını bu tarzda bir ahenk içinde birleştirmiş olması ile Birleşik Amerika hal­ kının, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, bütün milletierin istek ve temayüllerine karşı sıcak bir anlayış ve sempati hissi beslemesine ve bütün dünya kavimleri ·ve milletleri arasında tabii ve mütekabil bir bağlılık bu­ lunduğunu tanımasına müncer olduğunu; ve Dünya nüfusunun esaslı bir kısmının komünist em­ peryalizmi tarafından boyunduruk altına alınmasının, mil­ letierin barış içinde beraberce yaşarnaları fikrine karşı bir istihza teşkil ettiğini ve Birleşik Amerika ile diğer mil­ Jetler arasındaki tabii iyi anlayış bağlarını ihlal ettiği­ ni; ve 1 9 1 8 senesindenberi Rusya komünizminin takibede­ geldiği emperyalist mütecaviz politikanın, Birleşik Ame­ rikanın ve diğer hür milletierin emniyetini ciddi bir teh­ like altına sokmakta olan muazzam bir imparatorluğun kurulmasına sebebiyet vermiş bulunduğunu; ve Komünist Rusyanın takibedegelmiş olduğu emper­ yalist politikanın doğrudan doğruya veya dolarnbaçlı te­ cavüz yolu ile Polonya, Macaristan, Litvanya, Ukrayna, Çekoslovakya, Letonya, Estonya, Belorusya, Romanya, 41


Doğu Almanya, Bulgaristan, ana Çin toprakları, Erme­ nistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kuzey Kore, Arnavutluk, İdil - Ural, Tibet, Kazakistan, Türkistan, Kuzey Viyetnam ve diğerlerinin milli istiklallerini çiğnemeye müncer ol-­ duğunu; ve Boyunduruk altında bulunan bu milletlerin, Birleşik Amerikayı insan hak ve hürriyetlerinin bir kal'ası mesa­ besinde telakki ederek, kurtuluş ve istiklallerini elde et­ me uğrunda ve Hırıstiyan, Musevi, Müslüman, Budist ve· sair din serbestliklerini ve ferdi hürriyetlerini kazanma yolunda onun liderlik vazifesine inandıklarını; ve Birleşik Amerikanın milli emniyeti bakımından, ya­ bancı istilasına uğramış . bulunan bu milletierin hürriyet ve istiklal emellerini daima ayakta tutmanın mühim ol­ duğunu; ve Münasip bir şekilde yapılacak resmi bir deklarasyon­ la Birleşik Amerika halkının bu milletierin hürriyet ve istiklallerine yeniden sahip olma isteklerine karşı içten alaka beslediği ve katıldığı tarihi gerçeğini kendilerine açık olarak bildirmenin faydalı sonucunu dikkate ala­ rak; ve Birleşik Amerika Senatosu ve Temsilciler Meclisi� Kongre halinde birleşerek, 1959 yılı Temmuzunun üçün­ cü haftasını « Esir Milletler Haftası» olarak ilan etmesi ve bu haftanın gereken merasim ve faaliyetlere tevessül edilerek anılması suretiyle, Birleşik Amerika halkını da­ vete matuf bir beyanname neşri için, Cumhurbaşkanına gerekli yetgiyi vermeği kararlaştırmışlardır. Cumhur­ başkanı, ayrıca, dünyanın bütün esir milletleri hürriyet ve istiklallerine kavuşuncaya kadar her sene buna ben­ zer beyanname neşri için yetkilidir. 42


BAŞKAN EISENHOWER'İN BİLDİRİS'r

Dünya milletlerinden bir çoğu, emperyalist ve müte­ caviz Sovyet komünizminin politikası neticesinde tahak­ küm altına alındığından; ve Sovyet boyunduruğu altında bulunan milletler, milli istiklallerinden ve ferdi hürriyetlerinden mahrum edil­ diklerinden; ve Birleşik Amerika vatandaşlarının akrabalık ve ideal ve prensip bağlariyle hürriyete ve hakkaniyete ttşık bü­ tün kıt'alann insanlan ile rabıtaları bulunduğundan; ve Birleşik Amerika Hükumeti ile halkının, esir mem­ leketler ahalisinin hürriyet ve milli istiklalleri yolundaki haklı taleplerine karşı müzaheret gösterdiğini kendileri­ ne hissettirmenin doğru ve yerinde bir hareket olacağına inanmaktan; ve 17 Temmuz 1959 tarihinde kabul ettiği müşterek bir karar gereğince Kongrenin Birleşik Amerika Cumhurbaş­ kanına 1 959 yılının üçüncü haftasını « Esir Milletler Haf­ tası» olarak ilan etmesi ve bütün mahkılrn milletler hür­ riyet ve bğımsızlıklannı elde edinceye kadar her yıl bu gibi emirler çıkarması için talepte bulunup, yetgi verme­ sinden ötürü; ve Ben D w i g h t D. E i s e n h o w e r , Birleşik Ameri­ ka Cumhurbaşkanı, bu bildiri ile, 17 Temmuz 1959 tari­ hinde başlayan haftayı « Esir Milletler Haftası» olarak ilan ediyorum . Ben, Birleşik Amerika halkını gereken törenler ve faaliyetlerle bu haftayı değerlendirrneğe ve keza Sovyet boyunduruğu altında bulunan milletierin durumunu tet­ kikle bu mahkum memleketlerin haklı taleplerini destek­ lemeye israrla davet ediyorum . 43


Bütün bunları, tevsikan bu emirnameye imzaını ata­ rak, Birleşik Amerika Devletlerinin resmi devlet mühürü ile tasdikini emrediyorum. Emirname Vaşington şehrinde 17 Temmuzda, Mila­ dın 1959'uncu ve Birleşik Amerika İstikla.Iinin 1 84'üncü yılında sadır olmuştur. DwJght D. EISENBOIWER Başkan J o h n F. K e n n e d y de 196 1 yılında şu ta­ rihi bildiriyi yayınladı : «Amerika Kongersi 17 Temmuz 1959'da aldığı bir ka­ rarla, Amerika Cumhurbaşkanı'nın Temuzun üçüncü haf­ tasını ( Esir Milletler Haftası) ilan eden bir beyanname yayınlamasını ve dünyanın bütün esir milletieri hürriyet ve bağımsızlığa kavuşuncaya kadar her yıl aynı tarihte böyle bir beyanname tanzimini talep etmiştir.» « Toplumumuzun ve halkımızın köklerinden çoğu bu memleketlerden çıkmıştır. «Amerika halkı bir gelenek olarak başkalarının hür­ riyetine yakın ilgi duymaktadır.>> « Bu bakımdan 16 Temmuz 196l 'de başlayan haftayı ( Esir Milletler Haftası) ilan ettim.>> «Amerika Birleşik Devletleri halkını, uygun tören ve faaliyetlerle bu haftayı kutlamaya çağırıyor ve kendile· rinden bütün insanlığın hürriyet ve bağımsızlık arzu ve emellerini desteklemelerini istiyorum.>> *

İnsan hak ve hürriyetlerine son derece bağlı milleti· mizin bu konudaki isteklerini, Cumhuriyet Senatosunun 2 Şubat 1963 günkü oturumunda şu suretle ifade ettik : 44


«İkinci Dünya Savaşından sonra, klasik somurgeci· liğin tarihe karıştığını görmekle sevinen hür insanlar, ye­ ni tip Sovyet ve· Kızıl Çin sömürgeciliğini beşer tarihinin en büyük faciası telakki etmektedirler. » « İnsanlığın geleceği, hür dünya milletlerinin bu faci­ ayı . da hertaraf etmek için yaptıklan ve yapacakları müş­ terek mücadelenin neticesine bağlıdır. « 17 Temmuz 1 959'dan bu yana, Temmuzun üçüncü haftasını « Esir Milletler Haftası » kabul ve ilan eden Ame­ rika Büyük Kongre'sinin ve hür milletierin bu asilane dav­ ranışlarına, bu yıldan itibaren, memleketimizin de katılma­ sının teminini Hariciyemizden bilhassa istirham etmek­ teyiz. 1 976 yılında, yani Arnerikan istiklalinin 200'üncü yıldönümünde, dünyada tek esir millet kalmamalıdır ar­ zusiyle önümüzdeki 1 3 yıllık devreyi insanlığın kurtuluş çağı kabul eden hür milletierin bu asil temenni ve dav­ ranışlarına, ( Esir Milletler Haftası ) 'nı Türkiyede tertiple­ rnek suretiyle milletimizn de katılışı, İstiklal Mücadele­ sini Mustafa Kemal'den örnek almış ve alacak bütün esir insanları hayatına ve hürriyetine kavuşabilecekleri dü· şüncesiyle bahtiyar edecektir. Onların hürriyet aşkını ve manevi savaş gücünü artıracaktır» (C. Senato su Tuta­ nak Dergisi, Cild 9, s. 60 ) 4 Temmuz 1963 de yaptığımız Kanun Teklifi, ( Esir Milletler Haftası ) 'nın yurdumuzda da kutlanmasını kabul ve gerçekleştirme gayesini taşımaktadır. Kanun Teklifi­ mizin gerekçesi şudur : «Dünya tarihinin şan ve şeref dolu kahramanlık des­ tanları ile süslü bölümlerinde, kendi hak, hürriyet ve is­ tiklali için olduğu kadar, yeryüzündeki bütün insanların hak, hürriyet ve istiklalleri uğruna da mücadeleyi borç 45


ve vazife bilmişler arasında asil

ve büyük milletimizin

müstesna ve mümtaz bir yeri vardır. «İnsan haklarına,

hürriyete ve İstikiale son

derece

bağlı bulunan milletimiz, bu mukaddes ve manevi var­ lıklarla, hür yurtların ve milletierin korunması yolunda gösterilmiş milletlerarası bütün çalışma ve mücadelelere daima katılmış, yardımcı olmuştur. «Hür dünyanın 1 .600.000.000 insanı, istiklillerini ko­ rumak ve devam ettirmek, hak ve hürriyetlerini tamam­ lamak ve geliştirmek çabası yanında, kendi sahip bulun-:­ dukları istiklal, hak ve hürriyetlere, yirmiden fazla esir milletin 740.000.000 karabahılı insanını da kavuşturmak için bütün güçleriyle savaşmaktadırlar. «İşte bu maksatla,

17 Temmuz 1959'dan bu yana,

Temmuzun üçüncü haftasını (Esir Milletler Haftası) ka­ bul ve ilan eden hür dünyanın bu asilane davranışına mil­ letimizin de katılmasını lüzumlu ve yerinde görmekteyiz. «Dünyada tek esir millet kalmayıncaya kadar, Tem­ muzun üçüncü haftasını, (Esir Milletler Haftası) olarak tertiplemeğe milletimizin de katılışı, istiklal mücadelesi­ ni Mustafa Kemalden örnek almış ve alacak bütün in­ sanları ve kardeşlerimizi bahtiyar edecek, onların hür­ riyet aşkını ve manevi savaş gücünü artıracaktır.>>

46


D r . T e v e t o ğ l ıt

YİRMİNCİ YÜZYlLlN YÜZKARASI

UTANCDUYARI

KOMÜNİZMLE MÜCADELE YAYlNLARI'nın 4. cü kitabı olarak ook yakında çıkıyor !


DR. TEVETOGLU

KOMÜNİZMLE MÜCADELE YAYINLARI :

1 - FAŞİST YOK, KOMÜNİST VAR ! - İkinci Baskısı tükenmek üzere

2

-

-

Fı1atı : 250 Krş.

DIŞ POLİTİKA GÖRÜŞÜMÜZ

- Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca bir arada -

Fiatı : 500 Krş.

3

-

Milleltere Işık Tutan İKİ BEYANNAME Fiatı : 250 KIŞ.

( KOMÜNİZMLE MÜCADELE YAYINLARil 'nı satm almak, ç·evrenize ve dostlanmza yaymak, yeni oku_ yucu ve aboneler bulmak suretiyle bu milll mücade­ leye katılmız! ..

Sipariş Adresi : Dr. TEVETOGLU Bakanlıklar P. K. 250 ANKARA



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.