Gökhan Evliyaoğlu ��
3: w -n u n z 'll
:'-1 ıı:a_k D0tHJtF1 lWJ l-r K 1s313Z'J3 Z·�·�YO
Su Uyur Komünist .. ·
TOP R A K Dergisi Yayınları Nu. : 12 Posta kutusu 30- Beyazıt İstanbul 1962
Basıldığı
yer :
Büyük Kervan Matbaası Türbedar Sokak Aydınlar Han Zemin kat CaQaloğlu
-
lst.
ÖN SÖZ
Türk basınıda acı da olsa, itiraf etmeliyiz ki, komünizme karşı has sas ve uyanık olmanın zaruret ve mecburiyetini duyan yazarların sa yısı gün geçtikçe azalmaktadır. Halbuki, bugün düne nisbetle daha da müsait bir ortamda olduk larını zanneden vatan hainlerinin, çeşitli maskelerle karşımıza çıkma ları, daha uyamk daha şuurlu olmamızı icabettirmektedir. işte bu zarureti son yıllarda en çok hissedenlerden biri olan genç ve ateşli milliyetçimiz sayın Gökhan Evliyaoğlunun bu eseri, ümit ede riz, gaflet uykusunda olanları, yerin de ve zamanında bir ikaz olacaktır. İlhan E. Darendelioğlu
SU UYUR, KOMÜN!ST UYUMAZ Türkiyede komünist var mı yok mu? 1961 dün yasında bundan daha ahmakça bir sual olmaz. Bu na rağmen sağlam bir mantıkla, aklın, zekanın, mti şahedenin dırmağa
bütün ciddiyetiyle
bu suali cevaplan
artık mecburiyet hasıl olmuştur. Şöyle :
Japonya'da, Filipinler'de,
Aınerika'da,
ha.ısılı dünyanın her tarafında bulunur da,
Afrika'da
bu «mahut tip» ten
Tüıkiye'de hem de kızıl enternasyonel
kutbunun hududunda hiç komünizm olmaz mı? El bette vardır. Peki komünist boş durur mu? ahmakça sual de budur.
İşte bir
ikinci
Dünyanın neresinde
ko
münist boş duruyor ki. Madem ki Türkiyede de dünyanın her tarafın da olduğu gibi komünistler var ve dünyanın her ta rafındaki komünistler gibi
Türkiyedekiler de
durmuyorlar ve çalışıyorlar, dur: Dikkatli olmak.
boş
öyle ise problem şu
«Su uyur, komünist uyumaz»
bunu unutmanıak. Sık sık ortaya atılıp da münist yoktur!»
«bu memlekette
«bu edebiyatı terkedelim!»
buna komünist damgasını vurmayalırn»,
ko «Ona
«Komü
nizm başka, sosyalizm baŞka şeydir, bizde birincisi değil ikinci vardır!»
gibi 18.flar
maksatlarını araştırmak
yuvarlayanların
18.zımdır.
Onlar kamuf-
1
lajın, muharebenin esası olduğunu iyi bilenlerdir. Bunların maskelerini düşürmek lazımdır. Bunun için de komünisti iyi tanımak, komünist kimdir ? Bunu bilmek gerekir. İşte asıl mesele: Kim komü nisttir? ti' Bir adam ki, konuşurken veya yazarken top lumu iktisadi ve fikri mahiyette iki yapı halinde mütalaa ettiğini, bunlardan esas y apının iktisadi olduğunu, bundan gayrisinin safsatadan ibaret bu lunduğunu söyler ve yazarsa, toplumun sırf iktisa di bir determinizme tabi olduğunu, şahsiyetin bu muayyeniyetin çarkları arasında yer ve önemi bu lunmadığını izaha çalışırsa, ferdi mülkiyetın aley hinde bulunur, istihsal vasıtalarına sahip olan lara karşı düşmanca tavır takınarak kollektif iş letmeler, kollektif sanayi, kollektif ziraat gibi te kerlemeler mırıldanırsa, « malik» ler ve «mahrum» lar diye, «zengin» ve «fakir» diye «işçi» ve «istis marcı» diye ikilikler icad ederek zümre ihtilafla rını köıüklemeğe çalışırsa, sınıfları birbirine düşü rerek güya sınıfsız bir cemiyet yaratma hülya sını, bir nevi «plaj vatandaşlığı» ıiiyasını sevdir meye uğraşırsa, bütün bu gayretlerden sonra bir işçi ordusunun teşekkül ederek her şeye hakim olacağına inanırsa o adam tek kelime ile «komü nist» dir. Ama komünist zemine ve zamana göre ve ce sareti nisbetinde, içinde bulunduğu cemiyetin Vll,-
sat ve şartıarına göre bunlardan herbirini derece derece konuşur ve yazar. Hepsini birden konuşabi leceği günleri iple çeker. Vatandaşları gaflete dü şürmeyi, masum ve mağdur pozisyonlar alınağı de ner. Siyasi partileri biribirine düşürür. Rejimi de jenere etmek için didinir durur. Kendisine ve ideo lojisine karşı çıkan manevi kuvvetlerle, siyasi otoritelerle cami ve kiliseyle çarpışır. .Ahlakı sü kut ettirmeğe, politikayı rezil etmeğe uğraşır. Mil letin en sağlam kalesi olan ordu ile halkın arası nı açınağa çalışır . Tarih ile tarih şuuru ile istihza eder. ütopik biı «sosyal adalet» sloganı ile adaleti kepaze etmeğe gayret eder ve « Siz bize hürriyet ve receksiniz, çünkü bu sizin programınızda var, fakat biz size hürriyet vermeyiz. Bu bizim programımız da yok» diye diş gıcırdatır. Çalıştığı ve aslında ona düşman olduğu cemi yetin sosyal müesseselerinde, basında köşebaşları tutar, sonra bu köşelerde nesifler gibi çoğalarak köprübaşlarını ele geçirir. Toplumun gafletinden istifade edebilirse gazeteler, dergiler, mektepler, ti yatrolar, sinemalar kurar. Ve hiç durmadan din lenmeden çalışır. Onları iyi tanımağa mecburuz. Komünistsiz memleket, komünistsiz basın yeryüzünde yoktur. Dikkatli olmalıyız. Su uyur, komünist uyumaz. 10 Mart 1961
7
KARŞI TAARRUZ B. Amerika Temsilciler Meclisinde
heyecanlı
müzakereler cereyan ediyor;.. Temsilciler yeni bir kanun teklifi üzerine Meclisin, Amerikan halk ef karının dikkatini çekiyor ve milletlerarası
komü
nizm hareketıeriyle komünistler tarafından girişil miş
olan harb halinin mevcudiyetinin
resmen ta
nınmasını istiyorlar. Kanun teklifi üzerine söz alan
Meclis azaları
na göre; «-
Asrımızın en önemli hadisesi,
komünizmin
bütün
insanlığa,
hür
beynelmilel milletiere
1919 yılındanberi harb ilan etmiş olduğunu idrakte hür dünya zaaf göstermiştir.
Muhtelif memleket
lere mensup komünist partiler ittifakı, ya'ya karşı açıkça topyekun
hür dün
harb ilan etmiştir.
1960 Moskova tebliği halen 98 komünist partisinin ittifakiyle açılan harbin şiddetlendirilmesini mektedir. fuz
iste
Gaye, komünist olmıyan milletierin nü
altına alınıp imhasıdır.
Başkumandanları da
Kruşçef'tir. Hür Dünyanın zaaf ve mağlubiyetinin sebebi, komünizmin harb ilanına karşı hür millet Ierin tek taraflı olara� barışı dir.
sağlama gayretleri
Halbuki harb başlamıştır.
Harbin içindeyiz.
Bu tek taraflı harbe müsamaha edilemez artık. Bu harb resmen tanınmalıdır. Amerikanın değil,
8
Düşman, sadece
bütii.n hürriyetseverlerin
B. düş-
ma.nıdır.
Esir ülkelerin,
peyklerin ve bütün
hür
memleketlerin halkları hep birlikte komünizme kar
�� harekete geçmelidir.» Kanun teklifini destekleyen senatörler, rikan Cumhurbaşkanınm,
komünizme
Ame
karşı
psi
kolojik, sosyolojik harbin esaslarını ihtiva eden bir kanun ve program hazırlanmasını istemektedirler. Amerikan Meclisinde
görüşülan konu,
daha
şimdiden Hür Dünyada büyük ilgi toplamış ve ko münistlere karşı olanıann artık uyanıp kendilerine gelmelerinin bir hayırlı işareti olarak telakki edil miştir. Bu işaretin, anti - komünist Türkiyede de sevinç ve heyecanla karşılanacağına şüphe sen Türkiyemizde komünistlere nık bulunan
yoktur.
Esa
karşı daima uya
milliyetçi aydınlar ötedenberi
bey
nelmilel komünizmin ilan etmiş olduğu tek taraflı harbi tanımış ve psikolojik, kültürel muharebeyi kabul etmişlerdir. · NATO ve CENTO ittifaklanyla komünist blok'un askeri ve siyasi
dış politikasını,
davranişlarına karşı kuvvetle perçinleyen
Türki
yede komünizme karşı manevi silahianma hareket leri de miHiyetçi aydınlar
ve komünizmden nefret
eden halk tarafından yürütülmüştür. «Su uyur, komünist uyumaz» parolasıyla, ko münizme karşı bir kültür savaşı
açmış bulunan
gazetemizle .:Düşünen Adam:& mecmuasının gördü ğü rağbet,
bu fikir gazetesiyle bu fikir
mecmuası-
9
nın, memleketimizde en yüksek tiraja ulaşması, Türkiyede aydınların ve efkan umumiyenin komU nizme karşı olan hassisiyetinin de en açık işaretidir. erçi Türkiyede de kcmünistler; dünyanın her ta rafında olduğu gibi, bu anti-komünist fikir merkı;:z lerini, bu mücadele vasıtalarını ortadan kaldırmak için türlü taktiklerle, çeşitli tahriklerle, siyasi jurnalcılıkla, binbir maske altında gayret sarfet mektedirler. Ama bütün bu gayretler hüsrana uğ ramaktadır. Türkiyede anti-komünist aydınların açtıkları ve hiçbir zaman fasıla vermeden devam ettirdik leri mücadele kuvvet kazanarak gelişmektedir. Aziz memleketimizde, komünistler akla haya le gelmedik tertiplerle çalışıyorlar. Gafil yazarlar dan istifade ediyor, Nazım Hikmetof lehine birta kım kirli işlere karışan, Humbaracı gibi adamlan yetiştiren - bazı gafil - gazetecileri de piyon gibi kullanıyorlar. Birtakım dikta telkinleriyle, peyk memleketler röportajlarıyla, demokrasi aleyhtar Iığı yapıyorlar. Komünizmden nefret eden büyük halk çcğunluğunu «rey» mes'uliyetinden reyin vic danla münasebetine ait bilgiden mahrum olmak la itharn ve iftira ediyor, solak bir münevver is tibdadı fikrini yayınağa Çalışıyorlar. Bütün bu çalışmalar Türk halkı ve vatansever idarecileri tarafından hayal kırıklığına uğratılıyor. Amerikan Meclisinde cerevan eden bu 10
konu-
daki müzakerelere dikkat kesilmenin, yeniden der lenip toparlanmanın zamanıdır. Komünist partile rin ittifak ederek, yani bir soğuk taarruza geçmiş olmaları, hür milletierin bir an evvel iç huzur me selelerini devamlı, barışçı haJ çareleriyle halledip, bu dış tehlikeye karşı müşterek bir fikir taarruzu na geçmelerini gerektirmektedir. Kinsiz, ihtirassız, kavgasız devamlı bir iç huzu ra sahip olarak, siyasi partiler temellerine ve ger çek demokrasiye müstenid bir rejimle bu harici tehlikenin karşısına dikilrnek mecburiyetindeyiz. İnkılabın da hedefi budur. Huzur merhalelerini · elbirliği ile, milletin her iyi hissiyatma önem vere rek katedilen hürriyet yarışına devam edelim. 80 Haziran 1961
ll
MÜCADELE, AMA NAS�? Türkiye radyolarında açılan bir kampanya ge reğince sık sık tekrarlanan sloganlar arasmda «Su uyur, komünist uyumaz>> sözünü duyduğum zaman, bundan on ay önce bir fıkrama başlık yaptığım aynı cümleyi tedai ettim. Ve o zaman gazetemizde ko münizme karşı açtığı çetin mücadeleyi ve bu se beple bir kısım basma mensup bazı kimselerin bize karşı tam bir iftira, tezvir, jurnal fırtınası ile bir likte nasıl şahlanmış olduklarını acı bir fikir te bessümiyle hatırladım. Rejimin krize girdiği ve bir kardeş kavgasının ilk belirtneri karşısında 27 Mayıs inkılapçılarmın duruma müdahale ettikleri günlerdenberi ibir ga zetede toplanmış bulunan kadro olarak vatan daşlarm dikkatlerini (sol) dan gelebilecek büyük felaketiere çektiğimiz zaman gerçekten bir milli vazife ifa ettiğimize inanıyorduk. Komünist radyolarla birlikte, .basınımıza ve birçok müesseselere sızmış olan komünist ajanlar hep birden 27 Mayıs inkılabının gayelerini istis mar etmeğe çalışırken ve sapık kalemşor «Viva Castro!» diye naralanırken, dumanh havayı se- ven sol cenah kurtlan tozu dumana katarak, or talığı bulandırmağa gayret ederek b izim komünizm aleyhindeki
12
feryatlarımızı
boğmak,
gazetemizi
kapattırmak,
bizi tevkif ettinnek için türlü iftira
manevralarma girişiyorlardı. Beyoğlundaki Rus Konsolosluğu inkılabımızm,
bolşevik inkılabıyla
bulunduğuna dair,
vitrinierinde
aynı yönde (!)
insanı kalıredici dövizler
teş
hir ediliyordu. Aslında herbiri milli ve askeri şerefleriyle, ko mUnizme karşı birer teminat olan Milli Birlik Komi tesi
üyelerinin vatansever tutumları sol dalgaları
kaya gibi karşılarken,
bu arada
AlbayAlparslan Türkeş'in
sayın Kurmay
komünistıere
zemberek
gibi çarpan meşhur beyanatları bütün Türk milleti
nin yüreğine su serpmişti. Bu vesile ile de çileden çıkan mahutıar, M.B.K. ni,
:;ı.ynı vatanı,
aynı milleti,
bizim
aynı hassa
siyetle sevketmekten başka bir şeyle izah edilemi yecek
olan beraberliğimizi
bozmağa
teşebbüs et
mişlerdir.
le
M.B.K. nin anti-komünist
tutumunu
kendilerine fikir rüşveti vermekte
övmek
olduğumuzu
iddia eden basın mensupları vardı. Hepsine katlandık. Bir gün hakikatin anlaşıla cağından emindik. Basmımızdaki gafillerin
hakikati görebilmele
ri için Castro'nun maskesini düşürmesi, kılabını dejenere ederek şan
solcuların
icabetti.
askeri bir darbeyle
O zaman
Kore in
komünistleştirmeğe
çalı
durdurulması
biraz kendilerine gelir gibi
ol-
13
Ancak o zaman Castro aleyhdarlarını
ye
Kore hadiselerini bol bol istismar eden
ka
dular. ren,
lemleri yavaşladı,
fırçaları kurudu.
üsteli� içle
rinden birinin bu konuda bir tahkikata mevzu teş kil etmesi bunları bir hayli şaşırttı. Milli Birlik Komitesi ile Bakanlar Kurulunun müteaddit müşterek toplantılar sonunda Türkiyede komünizmin barınmasına mani panya
açılmasına dair
olucu
bir
kam
verdikleri karar tam za
manına rastlamıştır. Ancak hemen ilave edelim ki, dir.
bu kafi
Vatandaşları komünistlere ve
değil
kızıl tahrikçi
tere karşı uyanık olmağa davet etmekle iş bitmez. Bu konuda yeni bir isnad
ve iftira
devri açıl
masını önlemek için komünizmin ne olduğunu,
ko
münistin kim olduğunu her sınıftan herkese anla tabilmek için bazı ölçüler ve bilgiler vermek gere kir.
Bu da yetmez.
lnkıl§;bın gelecek nesillere
ve
iktidarıara bırakacağı en büyük ve lüzumlu mües seselerden biri
olmak üzere
konusu sadece komü
nizm ve komünistler olan «ihtisas mahkemeleri» ni tesis etmek icabeder.
Bu konudaki asılsız isnad ve
iftiraların cezalarını arttırmak da
yerinde olur.
Böyle dört başı mamur, medeni bir mücadele siste mi içinde bırakınız kim ne istiyorsa
dilediği gibi
yazsın, çizsin. Aksi takdirde sadece bir polis tedbiri olarak alınması fayda temin etmez. karsınız bu tedbirleri bir fikir
14
Hatta, bir ba
hürriyeti meselesi
haline getirmek isteyen gafiller çıkar.
gerçekten ihtisas mahkemelerinin te·· minatı altına alındıktan sonra bütün fikirler için hürriyet isternekten daha tabii ne olabilir? Rejim
,
Söz sırası gelmişken bir hu susu tekrarlama dan geçmiyeceğiz. Devletin bu konuda basını kont rol etmesine lüzum kalmaması için Basın Yasası na komünizm pıopagandasını önleyici bir madde nin ilave edilmesini,
Basın Şeref Divanı kurucula
rı hala düşünmüyorlar mı ? . Hayret!. .
6 Haziran 1961
15
TEHL!KELt OYUNI..Aıt Bazı gazeteler, komünzm.e karşı mücadele kampanyasını mühimsememekte ısrar ediyor, inatla direniyorlar. Bunlardan bir kısmı aylardanberi komünist lerle savaşanlara karşı savaştıkları için şimdi ne yapacaklarını şaşırmış dururndadırlar. Bir kısmı ise bugüne kadar Türkiye'de komünistler bulun madığını iddia ettiklerinden şimdi iddialarını na sıl tevil edebileceklerini düşünmektedirler. Hele, iki üç gazete var ki, bunlann tutumu büsbütün endişe vericidir. Bu iki üç gazete, her hadiseyi ellerindeki eskimiş, modası geçmiş, kötü politika vasıtası demogoji klişelerine uydurup muay. yen bir açıdan heyecan ticareti yapmak itiyadın dadır. Misal olmak üzere bu gazetelerin dünkü nüs halanndan üç örnek verelim. Evvelki gün tevkif edilen 22 komüniste ait haberleri Yalınan- Birgit oyuncağı «Htir Vatan" gazetesi, aynı kısır siyasi açıya dahil zavallı «Havadis» gazetesi bir de ma hut «Tanin», (anti-komünizm kisvesine bürünen inkılap aleyhdarlan yakalandı) yahut (yeraltı faa liyeti yapanlar ele geçirildi) şeklinde birtakım zor lamalarla yayınladılar. Bu ifade şekillerinde, ko münizme karşı savaşanlar üzerine şüpheler çek16
rnek kasdmı yahut gafletini sezmek zor değildir. Komünistlerin, dünyanın her tarafında türlü ı;;ekiller ve kıyaietler içinde çalıştıkları bir hakikat tir. Hatta fikrini aşılamak istediği kimseye, işi nin başlangıcında komünist aleyhdarı gibi görün dükleri de olur. Ancak şu var ki komünistin, için de en fazla rahatsız olacağı kendisine çok iğreti gelen ve hiç yakışmıyan kıyafet, sahte komünizm aleyhdarlığıdır. Bu kıyafet içine girrneğe çalışan ve ancak, çok saf vatandaşları kandırmağa gayret edebilecek olan bu tip komünistin mumu yatsıya en yakın zaman aralığında eline tutuşturulmuştur. Sonra komünizmde mücadele geniş manasıyla tam bir ihtisas işidir. Ne neşir yolu komünizme sa vaş açanlar bu sahada hiç bir şüpheye yer vermi yecek şekilde tanınmış kişilerdir. Komünistlerin hu hüviyetleri taklit ve temsil etmesine imkan yok tur. Bizim bu vesile ile dikkati çekmek istediğimiz husus şudur. Komünist, hangi kıyafette, hangi :;;ckle girerse girsin daima ve her yerde komünist tir. Mühim ve tehlikeli olan onun vasıtaları değil, kumünistliğidir. Vasıta ve sahte kıyafet değişik likleri bu sahte kıyafetlerin değil komünistin teh likesini arttırır. Hizmet vasıtalar, şekiller, kıyahetler, inanışlar iizerine şüpheleri arttırınakla değil, hangi şekil ve vasıtayı kullanırsa kullansın komünist'in kim ol17
liluğunu bütün vatandaşıara öğretmektir. Komü nizmin ve komünistin tanınması için her seviyeden
herkese göre bru;ı
ölçüler, ayııraçlar verilebilir.
Bol ve ucuz rehber kitaplar ve bıoşürler neşredile bilir. Gazeteler bu konuda halkı aydınlatabilir. Sağa sola şüphe çekmekten
vazgeçip,
gaze
teler, ger çek komünistin kim olduğunu, neler yap mak istediğini açıkça bclirtmeli . Hele bunların arasında basına sızanlar olmuşsa onları teşhir ve takbihden çekinmemeli. Samimi miicadele işte budur.
9 Haziran 1961
ıs
TURKlYE'DE
KOMüNlZM
«Son haftalarda komünizm konusunun Tür ön plana çıkarıldığı» gerekçesi ile Milliyet gazetesinde Çetin Altan üç gün üst üste üç yazı yaz dı. Okuduk. Fakat itiraf edelim ki sabırla okuduk. Çünkü gerekçesinden yani ilk satırlarından üçün cü yazının son noktasına kadar fikir adına ne an latılmak is tenmi şs e hepsi hatalı. Açık konuşayım, ben Çetin Altan'ı bu yazıları yazan Çetin Altan'dan daha kültürlü zannederdim. Kendisinin bir komünist olmadığını bildiğim halde niçin komünizme açıkça düş man l ığını ifade etmediğini merak eder dururdum. Şimdi sebebini öğrendim. Gördüm ki Çetin· Altan komünizmin ne olduğ'lmu iyice bilmiyor. Hele Türkiye'deki komü nist faaliyetinden hiç haberi olmamış. Bakın, biri birini tamamlamak ve değişik açılardan «Türkiye ve Komünizm�> konusunu incelemek üzere üç ya zı yayınlıyan Çetin Altan, üç yazısında da ayni şeyleri tekrar etmiş. Özet olarak şunları söylüyor, kiye'de
diyor ki: «Komünizm Rusya'nın beşinci koludur. Bütün dünyayı ahtapot gibi sarmıştır. Rusya komünizm uğruna dış memleketlerde milyarlarca para har camaktadır. Türkiyede Rusya'nın komünizm için gayret sarfettiğine şüphe yoktur. Bu sebeple po·
19
li:s komüni:stleri takip etmelidir. Ancak bu kafi det;udir. Çünkü komünizm kendisine uygwı bir iktisadi ortam buldu mu, kolayca serpilir ve bi.r gecede kanlı çiçeklerini açıverir. Bu ortamı değiş tirme:likçe komünizm önlenemez. Onun için polis tedbirleriyle, yalan yanlış tevkiflerle komünizmi durdurmak mümkün olmaz. Esasen komünisti ta nıı:ı.ak çok zordur. Ben komünistim diyen adam bile komünist olmayabilir. Bu sebepten birine ko münist diyen, iddiasını ispata davet edilmeli is pat edemezse cezalandırılmalıdır. Bizde komü nizmle mücadele dejenere edilmiştir. Bütün ünlü kişilere komünist yaftası vurulmuştur. Ve bu ko münistlerin işine yaramıştır . Çünkü bu ünlü kişi ledn komünist olduğ·una inananlar komünizmi sev mişler, yahut iftira telakki edip komünizme karşı mücadele edenlere inanmamışlardır. Böylece bol . bol kullanılan komünist kelimesi artık yadırganmaz hale gelmiştir. Komünistin komünist olabilmesi için partiye girmesi ve ihtilalci metotlarla çalışma sı.
şarttır.:>
Özet olarak yukarıya aldığım bu sözleri Çetin Altan, kaydedeyim ki, bu kadar muntazam şekilde ifade etmeğe de muvaffak olamamıştır. Ancak ko nu, üzerinde önemle durmağı ve bu yazılarm kri tiğini yapınağa değer.
Yazarın iddia ettiği gibi Komünizmin Rus be şinci kolu olduğu doğrudur. Dünyayı ahtapot gibi 20
sardığı, Rusyanın bu ahtapot için milyarlar har cadığı, Türkiyede çok gayret sarfettiği de doğru dur.. Bu sebeple polisin komünistleri takip etmesi gerektiği, ancak bunun kafi olmadığı , komüniz min serpilip gelişmesini sağlayan ortamın değiş tirilmesi icap ettiği de doğrudur. Doğrudur ama bunları bugün okuma yazma bilmeyen vatandaş lar da biliyor, biliyor ve görüyorlar. Okur yaza rın asıl bundan sonrasını ifade etmesi, ortaya koy ması ve yeni şeyler söylemesi gerekir. Ne çare ki Çetin Altan asıl bundan, bu doğrulardan sonrası nı bilmiyor. Ve başlıyor gaf üstüne gaf yapmaya. Komünizmi önlemek için, kendisine uygun ertamın değiştirilmesi icabettiğini söyleyen ya zar bu ortam değiştirilmedikçe komünizmin önle nemiyeceğini iddia etmekle hatalı düşünrneğe ve farkına varmadan komünist diyalektiğini tatbikf'. çünkü hadiseleri tarihi materyalist bir muayyeni·· yetle izah etmeğe başlıyor. Üstelik <;ok büyük bir yanlllşık yaparak Türkiyede de komünizmin ge Hşmesine müsait bir iktisadi ortamın mevcut oldu ğunu ve bu ortam değişmedikçe komünizmin önle nemiyeceğini ileri sürmekle sözünün nerelere ka dar gittiğini düşünemiyor. Çünkü bilmesi lazım ki Türkiyede böyle bir ortam varsa ki asla yoktur, Çetin Altanın sandığından da esaslı bir şe kilde bu ortam milli mücadeleden bu yana daima müsl·u=•te doğru değişegelmiştir - sür'atle değişti--
21
rilmesi mümkün değildir. O halde kısa zamanda netice almak· isteyen komünizme Türkiyede karşı durmak mümkün değildir. Madem ki polis de kcmünistlerle mücadelede kafi değildir, öyle ise ya ortam değiştirelim ya ko münistleri takip etmeyelim hükmüne mi varacağız? Bu metot, bu netice, bu hüküm katiyen yan lıştır. Kötü iktisadi ortamın komünizme vasat hazırladığı doğrudur. Fakat kötü iktisadi ortamı, iyi bir iktisadi ortam haline getirrneğe en elverişli vasıtanın ve fikrin komünizm olduğunu, komünist lerden başka iddia eden var mıdır? İ şte Çetin Altan'ın boş bulunduğu ve göremediği tehlike, bu boşluktan, bu lwrkunç gedikten geliyor. Yazarın, polis takibine uğruyorlar diye, ko münizme karşı mücadele eden milliyetçi yazarıara hedef oluyorlar diye yanıp yakıldığı bir kısım pa rasız şairler, adı ünlüye çıkarılmış (ünlü kişiler) yok mu? O, basında köşebaşları tutmakta olan yazarlar yok mu? İşte onlar, kötü ortamı iyi or tam haline getirecek vasıtanın komünizm veya maskeli sosyalizm olduğunu yaymağa, buna da cür'et edemezlerse admı gizledikleri komünist me totlarını telkine başladılar mı işte tehlike o zaman büyür. Bunlara İnananlar, aldananlar çıkar ve hele bu aldananlar siyaset ve aksiyon adamları ise ler tehlike birden gerçekleşiverir. İ şte bu sebepledir ki iktisadi ortamın en yüksek seviyesine ulaı,tıiı 22
Amerika' da
bile Başkan Kennedy daha iki üç gün önce Amerikan basınını komünist yazarıara ve komünist propagandaya ka r şı ikaz etti. Türkiye'de komünizme karşı mücadelenin dejenere edildiğ·i, ünlü kişilere komünist yaftası yapıştınldığı iddiasma gelince' burada Çetin Al lan, gerçekten bazı .şeyleri bilmediğini, bazı ünlü kişileri hiç tanımadığını ertaya koymaktadır. Misal olarak verdiği isimlerden, Mareşal F. Çakmağa, İnönü'ye, Bayar'a, Menderes'e komünist denildiğini. ilk defa işitiyoruz. Hangi ciddi adam. nen�de böyle bir isnadda bulunmuştur?. Çetin Al1 an lutfen, böyle bir isnadda bulunan bir mute lırr imza. ve vesika gösterebilir mi? Hasan Ali Yücel' e gelince: O'nun da komünist elmadığı fa kat affedilemeyecek gafletle bazı meşhur komü ı •istleri. himaye ettiği sabittir. Fal.ih Rıfkı Atay, «Yeni Rusya» isimli kitabın
daki. fikirlerden,
sonraları, vazgeçmiştir. Şevket Süreyya «Suyu Arayan Adam» isimli eserinde na ':ıl komünist olduğunu ve nasıl pişmanlık duyduğu nu bizzat kendisi anlatır. Hapisten kurtulduktan c;onra Moskova'ya kaçan meşhur komünist Nazım Hikmet için şu : «Memleketin en yavuz eviadı . Nazım ağabey hapishanelerde çürür.» mısralarını, o ünlü kişilerden Cahit Sıtkı yazmış tır. Gene o ünlü kişilerden bir çok profesör halen 28
yurt dışına �ürtilmüı]ı ve bir Avrupa memleketinde bir komünist partiye girmişlerdir. Daha devam edelim mi? bir gazete fıkrası huı
daha fazlasını içine alamaz. Ama icap ederse biz işi daha da u zatmayı biliriz ... Eğer Çetin Altan dan
da bu işe devam etme gücü ve kültürü kaldı ise.
9 Mayıs 1961
BASlN VE KOMÜN1ZM 27 Mayıstan sonra
Hatırlarsınız,
Türk Eası
rnü e ssesesine
nmın bir «kendi kendif!iı:ıi kontrol»
ih tiya cı olduğu anla ş ılmış ve bu konuda
şiddetle
derhal teş cb bü se geçilerek ;<E9 �;m
sis e dilmiş bir de ,
Şe ;:c f
Oivanı» te
«13asm Ahlftk Yasası» imzalan
ınıştı. Bu münasebetle y ap ı lan toplantılarda, kereler
sırasında
Basın Yasası'n::ı
b a s ın
ınüza·· yoln
ile komünizm propagandası y apılmasma rr:&ni teş kil edecek
bir ma d denin de ila.ve ed i l m e s ini iste .
diğimizi ve b u n u n için hararetli bir mücadele ğımızı
fakat sonunda
teklifimi:>i bir türlü
açtı
kabul
ettiremediğimizi okuyucularımız herhalde unutma mışlardır.
O zaman lifin bile
karşımız a
çıkanlar
yap ılmam ış tel akk i lazımgeldiğ·ini»
göstermişler
ge rektiğini ,
bir fikir o l arak hürriy e tten
komünizmin de de etmesi
<<böyle bi r tek
edilm esi
ve
yas ay a
«Din is tisma r
istifa
cü r etini
ileri sürmek
'
edilemez»
şeklinde bir madde ithal ettikleri halde «gazeteler, beynelmilel
b ir casusluk haline
propagandasına ler» cüml e siyle
komünist
gelen
komünizm
yaza ri ar a yer
vermez
ifade ettiğimiz teklife itiraz etmiş
lerdi.
25
Eğ·er üç gündür gazetelerde nezaret altına alın dığı bildirilen bir fıkra yazarının,
gerçekten, iddia
edildiği gibi komünist p ropaganda görülürse
suçun işlendiği
Müdürü ile siyasi itibarı bir hayli ruz k alacak clan kurucu;.;unun bi raz
kendi gafletlerinin,
yaptığı sarsıntıya
başına
biraz da Basın Ahlak anlaşı l
.
Eğer o zaman t eklifimiz ya alınsaydı Basın Şeref çalışacak
ma
gelenlere
Yasasındaki işte o boşluğun sebep olduğu mış clacaktır
sal::it
gazetenin Yazı !şleri
bir ihtisas
kabul edilip de Yasa
D ivanına
kc misyon u
bağlı
olarak
basma sızmağa
tevessül eden komünist propagarrdayı derhal dur duracak
ve gazete
mesullerini
iş büyümeden ikaz
edecekti. Basın Ahlak Yasasında, d as ını
komünizm propagan
önleyici bir madde ve şe r ef divanında
le bir organ bulunmadığı için bu konuda
böy iş si
yasi polise ve savcıya düşüyor.
Ve işin asıl niyorm ki,
memnuniyet verici
tarafı,
öğre
bazı y azı lar üzerine takibata y a zıları profesörlerden mürek
ilgililer
geçmeden önce kep bir ihtisas
nu
komisycnunun kri t i ğ ine arzetmiş
lerdiı' Bu şekilde devamlı ta bir ihtisas
bir ihtisas komisyonu, hat
mahkemesi ne kadar
lüzumludur.
Böyle dikkatli ve kültürlü bir süzgeç «komünizm» i «sosyalizm,>
26
den.
« propaganda» yı
«fikir» den,
casusluğu i de o l oj i den
ayırır
ve
işleyeni ceza
suç
landırır.
Basın hür riye tinin sabır taşırıcı suiistimali cem i yd in ımınevi nizarnını kcrumağa memur ilg ili le r daha faz1a �abredemezlerdi. Bun .
karşı sınd a
dan gene bir basın hürriyeti meselesi çıkarmak is tiyenlerin mırıltılarını Ncksanı
duymuyor değiliz.
tamaml a m ak daima mümkündür,
ruluşunun dokuzuncu ayında Yasayı. yenid en
mem, d u ymuş
gözden geçirmek
lüzumunu,
Kendi
bil
mudur?
O z aman söylediklerimizi tekmr
ede miyen t arafından kontrol edilir.
kendisini kontrcl
laka otorite
ku
Basın Şeref Divan�,
edelim:
basın mut Bu tabildir.
Ken d imiz e ge lel im.
:2:2 M ayıs 1961
27
TEHLİKELİ ŞAKALAR Ne zR.mancbnberi
bhim Doğ,ulu
kafalara seH
«- Bö:·le tehlikeli şakalar yapmayın!>;
leüiycruz.
fikrc t e rcih etmeyin, düşünme veya ko miklik clsun diye riddiyeti ren ci de etmeyin!» Diyoruz. Dinlemiyor : tl'. An1mnıyorlar. Kolaya kaçmanın, ciddi mesele leri ��laya almanın, hafifli ğ in akla ve mantığa kur diyorm:.
d'Iüktcyi
den, sı r f mask:ıralık
duft"u tuzakları gösteriyoruz da : --- Tehlike
l:nmım neresinde? diye diye tehlike
letİn en kcrkımç uçnrumlarına yaklaşıyorlar. Gelişigü::cl
kcnu�;makla yetinseler, «ne ise» der
yahut hemen
,:o,:eçersir.iz anlatırsırıız.
mukabele eder hatasını
Çok mühim b i r meseleyi.
yahut düşünürken, s mta r ak
hUJurunuzu b ozmak
,
görüşürken
soytarılık
yaparak
isteyene hiç bir şey
yapma
s anı z bile kaşlannızı çatar yahut ciddiyetİnizle pro
testo edersiniz. Ama g eliş igüz el konuşmalda yetinmeyip, ge lişigüz8l yazı yazmağa da kalktılar mı, ne yapa
bilirsiniz,
hemen
kaleme sarılıp hadlerini
bildir
rnekten başka ... Ba}omz şimdi yazılacak şey midir şu? Dün bir gazetede çıkan şu fıkracığ ı sabredip okuyoruz. «Rusya Başbak anı HrutGef, Devlet ve Hükumet 28
1
:<t�kanımıL: Cemal Gürı;el'e gönderdiği
1 büyük masraflar gerektiren
mesajda
askeri hazırlıklar»
ılan kaçınılmasını tavsiye ediyor.
Teşekkür ederiz. Yani, crduyu küçültelim,
sil5.hları
azaltalım,
ıı ı asrafı kısalım.
Bunun bir manası da, sakın, günün birinde ora ya yolumuz düşecekse, :;in,
hem seyahatimiz kolay geç
hem de (sizin bulduğunu:-� gibi) biz de kasaları
ı: ımtakır lıulmıyalım,
demek olmasın!.
Şimdi aziz okuyucu;
-
D .N.>:
bir, Atatürkün
«Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta Çekmez kürenin sathı bu Beytinde «Ölmez
ta1mtu cesimi.»
bu vatan!» dan
sonraki
keli-
ıııc�leri beğenmeyişini, lüzumsuz buluşunu, taham ııri.il ve sabır kabul etmiyen milli asabiyetini düşü ııünüz,
bir de bu fıkra yazarının yukarıdaki
satır
larını okuyunuz. Espri de olsa, böyle şakaların Türk ıla yeri olmamak lazım gelir.
Bu tarz bir
I ig·e ne irademiz ne de muhayyilemiz
basının kornik
alışkındır.
Acemi komik, lütfen hizaya gelir misiniz!..
3 Eylül1960
ÖNCE KOSTÜMLERİ HAZIRLii'ORLAl-� 27 Mayıstan hemen soııra bazı gazetelerin, bir takım mdruz hedeflere karşı hücum hazırlığı na giriştikleri. dikkatli okuyucuların gözlerinden kaçınamış olmalıdır.
Bu ga:;.;etelerin yaygaraya ihtiyaçl':ırı vardır. Ancak bu suretle 25 kuruşluklarını çoğaHabilecek lerini anlamışlardır. Fakat koparacakları velvele nin semereli c iabilmesi için taarruz hedeflerinin hakikate uygun gösterilmesi ş artt ır. Ve bu endişe ile gölgeleri cisimh�ndirmeğc, hayaletleri korku luk haline getirmeğe, mefruz hedeflerde tehlikeler ' icat etmeğ·e mecburdurlar. Nitekim öyle yapıyorlar. Vura vura-eskittikle ri, okuyanları ve diniiyenleri bıktırdıkları gerici lik, yobazlık gibi hedeflerin yanına şimdi de bir denbire, durup dururken Nasyonal- Sosyalizm, Na zizm, Faşizm gibi yenilerini ekliyorlar. Bu yeni taktik bir sabah gazetesinde bir ka rikatürle başladı: Muhtelif istikametler gösteren bir iarşet direğinde, «l'aşizm'e gider)) manasında bir ok tesbit edilmişti. Evvelki gün, aynı gazetede, aynı mevzuda bir karJkatür daha ncşredildi: Bir Milli Birlik Komite si üyesinin «herkes bizi kendisinden yana zannedi30
�·nr» mealincieki sözü üzerine
du bir vatan cephesi üyesi,
çizilen bir karikatü r
bir yobaz, bir komünist
ve bir faşist yan yana gelmişler,
Milli Birlik Komi
tesinj. al kışlıyorlar. 1ya ama bu ka rik atü ri sie ,
sermak lazımdır
:
ve
gaze tey e
şunu
·
-- Bu gamalı haç taşıyan genç adam kimi, ya ; m t kimleri temsil ediyor?
Türkiyede
(nazizm)
i zümleştirenler mi var?
'(oksa, Mill� Birlili: Komitesini alkışlıyan de nereden çıktı?
bu (tip)
Bir zeki dostum karikatürdeki kasdı veciz şe kilde ifade etti: «-
Şimdiden kestümleri hazırlıyor bu gazete
ler» dedi.
«Sonra bu kıfayetlere
yakıştıracakları
tipleri de icat ederler.»
1
Eylül1960
31
LÜTFEN HİZAYA GELİNİZ! Dün,
maalesef
bir Türk gazetesinde,
okuyan
bir yazı yayınlandı. Dialektiğini şaşırmış bir mantıkla, çok karışık yol lardan blr takım fikirlerin güya gerçekliğini is p ata çalışan yazar, önceden t as arl a dığı neticeleri
ları
hayretler içinde bırakan
hayli uğraşmış. Fakat zeki olmadığı için, dikkatli bir okuyuc u yazaruı bu y azısında nasıl açıklar ve r diğini, bir <>inirlilik havası içinde insanın ne gaf l a r yapabileceğini görmekte gecikmez. istidlftl edebilmek
için bir
kültürsüz olduğ·u ve
Sebebi meçhul me
bir ürkeklikten mütevellid keli
ve cümle anarşisi
çıkararak
özetiiyelim;
içindeki fikirlerini aydınlığa yazar diyor ki:
hava bozulmağa yüztuttu. Toplu· mun iktisadi hesaplar üzerine eğilmesi önlenmek isteniyor. .IVIuayyen bir zümre hesaba ait tenkitleri komünistlik diye kenara itmiye ça lı ş ıyor ve sos «Türkiyede
y al düşünce le r e mey dr.n vermemek için bu düşün celerle Rusya arasında ba ğ k u rup ikisini birden lanctliyor. Gagarin'in fezayı delip dönmesini mü himsemiyor, yı,
Küba'da Am eri kanın
Rusyaya çatmak için
b a sın ı da hataya düşerek nından
32
farklı
yaptığı
mubah gösteriyor
.
hata Türk
bu meseleyi dünya bası tam zıddına olarak· ortaya koydu.
halbuki
durum ter sine idi. Amerika Küba işine Çü nkü daha önce Rusya ka l ı]mıştı. Mes ela Türkiyede, inkılaptan sonra Ce r...1al Giiuıel Amerika'nın Menderes'in tutumunu clcdekledlğini zannetmekten doğan bir reaksi-. yonla Rusya'ya kaysa idi. Amerika da buna kar şı Menderes'in taraftarlarını kışkırtsa ve isyan çı kartsa idi Ya .. . Küba meselesi bu... Amerika J�üba'yı istismar edip durdu, Ruslar buna mey dan ve r meme k için - dururlar mı - Castro'yu ken dilerine çe kt ile r. Kennedy'ye gelince söktürece [;·1nden emin olmadığı bir çıkış yaptı. Amerika' ıım prestijini berbat etti. Şayet biraz daha dayat fıa H.usya dünya sul hünü bozacaktı. Rusyanın geri c;ekilmiyeceğini hesap etmedi Kennedy. Ve Ken nedy'nin notası b uşa gitti. Castro isyancıları yendi. l (usya bir puan daha kazandı.» \anşmakta lıaksızdı.
. . .
garkeden dü bunlar. Beğenen ve inanan bir iki yazarcık daha çı kar, bunla r da kırk akıllının çıkaramıyacağı taş İşte yazarın insanı hayretıere
�;ünceleri
ları
kuyuy a atarlar da durup
dururken Türk dü
c;i.incesi gene huzursuz olur endişesi içinde zaman ��·c:çirmeden bu fikirlerdeki fikirsizliği ve görüşteki ortaya koymak
h9.tayı
lazımdır. Hanginiz,
man
dürbünün ters tarafından seyretmiye
çalı çocuk görseniz «Öyle değil, böyle . . . » diye di.i�'eltmezsiniz. Kaldı ki bu adam sadece seyret-
; : arayı
�.un bir
33
miye 9alupnıyor �;:ördüğü büiün ter:•irıe m<ınzarayı h�rkate «ierçek>' diye nakletmiye ugrz.:;:ıyor ... O ko; dar kolay ki. . . E�line k8l:=nıi alıp «gerçsgi görelim.
gerçek bu ...»
d eyin ce
bütün anlattıkları
gerçek
oluveriyor sanki.
Bu yazara sormal ı : «Tcplumun iktisadi lıesap eğ ilmes i » ne dernek tir ? İktisadçıların ve düşünürlerin iktisadi hesaplar üzerine eği lme:ıi mümkün ama toplumun eğilmesi nasıl olur'? Hem bu iktisadi hesaplar tetkik edenlere komünistiik damga s ın ı vuran kim? Bu yazar sık sık bu fe rya d ı basıp duruyor. Bu alınganlık• neden? Nit;in bu mevzu da hep kendisi yaygara koparır. Ondan baş ka iktisadi h esaplar bahsinde yazı yazan başka bir yazar yok mu bu memleket te? Hadi müsterih olsun bakalım. Merak etmesin çünkü .iyi yetişmiş b i r komünist'in de kendisine göre bir felsefesi ve lar üzerine
metodu vardır. Bu metot hatalıdıi'. Fakat komü nist bu ha tay ı kabul etmez. Karşıb;ıtığı her hadi seye açık ve seçik olarak cesaretle metodunu tat bik eder. Onlarla her türlü mü na k aşayı kabul ede bil ir siniz. Fakat böyle eğri hüf�rü, ııe demek isteö ğini ne türlü anlatacağını bilmeden dalarnhaçlı yollarla bir ş eyle r söylemek isteyenlerle u ğ·ra şma k - aklın saltanatı naınına uğ·ra�mı.ak - ne kadar zor. Yazarın kulla n d ı ğ· ı bir de «Sosyal düşünce» tabiri var. « So syal » le bağlaı:m11j'an bir, «düşUnce» kal mıştı. Ne ise bu türlü dlişüncelerle, bazıları Rus-
34:
.v� �nı�ı�ında bağlar kuruyurlarmı:;;. Küba
meı:ıel�si
böyle imiş.
d111
Küba'ya Amerika'nın müdahale et me dii; i eL:;e Castro çetesinin hesabının bir günde görüle n�ği, Küba vesilesiyle Kenne dy nin yaptığı cesur jestin Amerika'n ın prestijini çok yükselttiği, Rus ya'yı adam akıllı kcrkutup ric'ate l!l.ecbur ettiğ·i, :ısıl, Ruslar ın Castro isimli kızıl haydutu ı anklarl a desteklrnıiş olduğu, Kennedy'nin h ür diinyayı t esell i edip ümitlei1dirdiği Dır hakikat ,
ıdi
'
ıılarak
güneş gibi meydanda iken bunun aksini id
etmek ve «gerçek budıır» demek
dia
:;ını bu meselede tarnamcn :ıksine
ve dünya ba
bu yazarın
iddias:nın
hareke t ettiği h[ı.ltie «bütün dünya benim
ı·.ibi düşünüyor» diyebilmek ic:i.n insanın önce şö yle ..ı l eriyl e başını bir yoklarnası
gerekir.
Bırakınız bütün bunları ve şu teşbihc Nl� diycr mezkur yazar:
«Cemal Gürsel,
'' ın l\;lenderesi desteklediğini zannederek
kaysaydı.
niydi
. . .
Ame rika da
Menderesçileri
bakınız. Amerika Rusyaya
ta h rik et.
»
Laf mı bu?. Bir kere Cemal Gürseri böyle bir lı�,;hihe mevzu edinilmiş olmaktan ı :iirsel,
öyle bir kapris ,
tenzih
ederiz.
uğruna Rusy aya kaymak
politikasına n asıl konu yap ılır ? Her hangi bir Türk ııi"ıkümeti Rusy ay a ka ydığı takdi:i.'de
Türk Milleti
yediden yetmişe kı yam etmesi için Amerika ihtiyaç mı var? Bu yaz ar bu hususu tecrübe et-
ıln ;�o�.
35
:c!( i.·;i i.,'. '·'"�a '! iirJ:i:;·:.niı1 H: ı.t,lılart terkerierek f�ıt:·: vrı,\·a i\�tyıll�t;-ıı ]li'/i!11'ıll ii:.-.er.i·ı·L(·: :-,/(1Z1}Hr >"tl .:.1l.dli1'. . i\u. kıtün L1ü;ıy�t b:1�,Jlll aclmc:. yazı ,.;:ı�·;wck ve llf�r:< ��;J·;-ı dilşU·:·L1�U;�:·Jn.ün ak.'·J:ı1i r::ger(:� �.::<) dli�->�·lı1·· cc;, ol�:r:J.k iifı:1 c;' m<� lcadar kolay tı;r: ukal':l1\ drıJZ"ı:.-:. ; ı
.
..
�,f:,;, lll'
gö:cü kıılnğı tıkalı �;anu, liitfen hizaya
ge
rni::;iniz '? 25 Nisan 19G1
� \ < :; : d i ken:ü::ıini koni rcl etmiyen, halk tar a � : n , ı.
' '·
krrı-ı l.rol
rclürr eğe
eh·.
mmiyet
n:rüıiyen,
nihai
: · ı�; CJ l a r a k devle e t a r a l'ıncLm kon trcl edilmek iste , i.ı c c e de « B as ın lıürriyeti eldr;;n gidiyor» diye fery ad ı : rı:� g;:ı ;-:t' tS/i l:i.m terbiye edecek ? •
,
•
Seref Divan ı vax, v azifesini yapamaz. sevmediğ·i gazeteyi o ku maz , b un a ı / m en , o ;:,·;_• :�ete lı�dln hiGe s ::ı.yarak halka kan5ı ve i ı . ı i ":<•, ı<.:.�·mmı, hı ı ;,ur bc:>:ncu n0:�ıi.�.· abt ::1 evı.ı.)_n eder. \ · i e te c�·clincf:, ]Js. ;ıı n hürriyeti konusunda azami ı ' l r:nı.nc; • [;österi::. Jyi ama hürrlyetin ve mes' uliye ' ' -, hududu ncred m geliı·, nereden geçer '? : �:iJ.· Bas:. rı
i:
ı'
h�;lk ,- m·,
i�ı; ne pPl'·;m: ı ·:� üıtıırnC:!ur ld, k?.lemi eline alan, , · m1ekctin a:;:t;i cl chıru xnunu hesaba katmadan, �· � ;� [ ve ha:,·.·ı�Jrotle·· t giizetmeden, pespaye: bir ü;tih l ı , -. atla. maksatlı bir neşriy2. t a girişir.
ı
Buna he:yec an. tic a r e ti bile
denilemez.
Çünkü
.. uı�msycn y a p abilnı rk İl}Üı de büyük bir kitle
ga
( esi olm8.k ��:erekir. Sa tışı ) sıfıra ccğTU dü ı;;me k1 · ;;ulunan, halkr.ı gözüne gir eme m i ş , mut.eber bir ı ·; , m sahibi olam3.rr:ı; ş , c ::ı. Lnwk üzere iken sağdan
•:
, : l a binbir l'i c a , Irüm; -:: tle
k : ı l; ;yarak ya�nna devam 1ı:
;·,,_ eğ·eı·,
borçl arını.n bir kısmını
çareleri arıyan bir varak-
hakikatıere kar�:ı bir
neşriyat
k amp an-
37
yasına girl:-;i::·�;c, bun d a bir heyecan ticareti gayesi ar;mmaz. D2h�� '!:ınyağı, daha çirkin, daha korkunç bir mak�mt anı nır. O da şudur : Ele geçen vesileden i stifaden istifade ed erek , daha doğrusu, vasileleri istismaı ederek ju rnal veya şantaj yapmak. ·
İr_;te
en
yakın
örneğ·i.
Nieml'3lwtir:ıiz aleyhindeki prop aganda faaliye ti ile tanınmış, !<::omünist k u kl a sı , Aslan Humbaracı �ı dcnda bir 2.dam Tumıstan, Economist dergisine bir mektup gönderiyor. Economist de rgisinin yayın ladığı ha�tanbaşa saçmal!klar, yalanlar ve iftira larla dolu o lan bu me ktu pta Aslan Humbaracı ay
nen şunları yazıyor : «Ben öyle sanıyorum ki ondörtler, mutlaka Tür k iyeye dönecekler ve Ana do lunun şiddetle muhtaç olduğu !Slahatı yüri.iteceklerdir. Bu ne kadar çabuk o lu rsa ve Albay Türkeş ile Sami Küçük arasındaki
işbirliğ-i ne k ad ar sür'atle yeniden kurulursa, Tür k iye için de, Afrik::ı.-Asya al emi için de, Batı için de o kad ar iyi olur. » Economist'in bn melüubu neşretmesini, eşi bu lunmaz ve kaçınlmaz bir fı rs at bilen, İstanbuldaki, maalesef, İstanbuldaki bir gazete ve onun iftira v e dedikodu özel srryısı bi r dergi, derhal kampan yayı açıyorlar. «Gördünüz mih diyorlar, Türkeş'in, Aslan Humharacı gibi bir kimse tarafından destek lenme si kendisinin görüş v e faaliyetlerine ne gibi -
-
,
muhitler tarafından ü mitl er bağlandığını çok açık 38
bir şek ilde belirtmektedir. » diyorlar. Bir de darbı mesel bulup on:n:.lu hükümler!ni v e r iy o rl ar : «Düş manımın dostu benim düşmanımdır. » Dir k e re , lar '?
tu adamlar bu cür'eti nereden alıyor HumbRracının t ek taraflı ve mak
E.�·er Lslmı
:;atlı olarak bir kimse ile dostl u k kurmak istemesi kh :-ı:�eyi kendic:ine göre bir de ğer hükmüne
vey::ı" bir
l,Jağ·lam�:�,; �
()
l11 8 ğ a k;. q
i �: D ,
l::hnsc�·i uüşmanl8.nmız arasına kat
bu v "'ta:::ı ha�ni'nin d iline düşen nic e memleket evJf: c1ma l1oı: bc-t'cm;ık ge re kecek . Meto dumu::: bu clıE·:;a , ön�e m�:·,_;�i.;: flr g aze tenin başyaza rındarı. lxı. şlayarak emın bütün y ak ın la rını listeye kaydctn.wıni7 l:li:ımc'tı'. :-r�rn, A::Lm HumbaracJnın övr! ij(: . . :ıcl:'m de�.il, A_:.l:' n Humt�·: ;: acıyı öven adam cl [\:r.>.anl'.Iliz chn ?.l • d ı r . Öl çünün h a kiki olanı, sılı ha tii o l anı budıı Fiu c:lc;üye göre, vatan hıyaneti 1::; ;:Jı sinde Aslan :eu mbarac:ı.yı gölgeele bırakan Na ?:lm E l.kmetof'u senelerce övcn, hapishaneden ku r t cırmak için didinen, üstelik onun «büyük vatanper ·.
,._
eden malüm başyazar'ı acaba nasıl tavsif etmeliyiz ?
vch olduğ'lmu il:ln
Sonra bu pervasız gazete Aslan Humbaracının a ğzına göre hüküm vermel\: illetini bir ölçü olarak ileri sü re rs e korkarız ki, ayni ölçülerle memlekette kıyınet hiikmü ve kıymetli ş ahs iye t kalmaz. Ayr ıca , sorabilir miyiz, Aslan Humbaracı, dün, Türk ordusunun şerefli, vatansever bir Albayı, bu gün devleti ve milleti dış alemde temsil eden idea-
30
list bir memuru olan Alpaslan Türkeş hakkında baştanbaşa yalan ve iftira ile dolu sözler sarfetti diye, Türkeş'i küçük düşürmeğe yeltenmekte kimin ne menfaati vardı r ? Türkeş'den Aslan Humbaracı gibi ümitlenenler kimlerdir, hangi muhitlerdir ? Esasen Aslan Humbaracı gibi bir vatan haini mezkur mektubunda sadece Tiirkeş'den değil, ayni zamanda onun şerefli, silah ve inkılfi.p arkad aşı Al · bay Küçük'ten de ümitlendiğini belirttiğine göre, bu gazete elindeki ölçüyü neden istisnai bir şekilde kullanıyor ? «Korkuyor da ondan» diyeceksiniz. «Doğru» diyeceğiz biz de. Şimdi eğer, sayın Albay Küçük de yurd dışında vazifeli olsa idi, cümle ku ruluşu ve metod değişmiyecek, ayni yollardan, ay ni insafsızlıkla, ayni hükme varılacaktı. Biliyorum, sayın Albay Sami Küçük de bu makaleyi okuyun ca «doğru» demekten kendisini alamıyacaktır . Ve uzaklarda, sayın Alpaslan Türkeş, Humbaracının iftiralarına konu olmaktan dolayı, bir silah ve inh· lap arkadaşına tanınan «üzüntü» halini bile ken disinden esirgeyen bir gazete ile bir pestenkera.ni dergi hakkında kim bilir neler düşünmektedir. Resmi ağızlar ve mes'ul yetkililer «ondörtler» le «yirmi üçler» in esaslı bir fikir ve ideoloji ihtila fından dolayı değil, bazı usul ve prensip farkların dan dolayı aynldıklarını beyan etmişlerdi. Biz, ka lanlar kadar, gidenlerin de, Humbaracı ile ayni se viyede mütalaa edilemiyeceklerine inanıyoruz. Bu
40
;,e,/iyE:, \'c\tan�:cı:orli 'de he1· me�ı �nbu bir iftira olan '::tük o ::dn.s un:.tı-ı ], i':oi.r lFırmrum:, y:ı.kıştırıhmaz . .1\ �r: 1 , bunu "\ ? kı �> tıranla r ort9)ığı bulandırmak ·1• ' ;� (i il'. Ve · : c - c tb<ı r .-�·:ı/'' · 1mnl.arm daha ya > H'J. L'-�c?uP�ı �.� 1 �·. t,.de�e bi L' k.sı.-J:j.r�c o1mal�tat1 da çJ krl1IŞ· tır. r ,ı L'.·, ; u ·. � : i � 2 y :ı l: ;o. � a r'.h.i.'11i3de�:1 G ı lm:c! lacak })j r c:· :k tecrübe ve ders v ardır.
ü; tiv
__
fJ2 Temmuz J%1
41
OLTAY A TAKILANLAR
Bir gazete var. Adı ; Cumhuriyet. Bu gaz etenin bir başyazarı var. İsmi ; Nadir Nadi. Bu başyazarın dr,, dünkü gazetesinde bir baş ya:1.ısı var.
Başlığı
şu ; << Sakııllı, IrkGılan Neden öğdü . » B u başh görünce henıen kendi kendinize sanı yorsunuz : Irkc;ılar mı ? Kim bunlar ? Ya bu s ak al l ı
ırkçılar ?
Acab2. Gumhıı.ri:>'Gt gaze t esi, kendisine yeni hü hazırlıyo r ? Çünkü bu usul Türki ye'ye bu gazete tara�ından getirilrriştir. Ö nce kos tümleri hazırlar, lfmetleı· , s0nra da memleketin se vilmiş ş a h siyet lerin i bu ko ,> t ü m l ere montaj sahte kaxlığl ile, yol ü s t üne diktiği taa rruz mankenlerine
cum hedefle:..'i. mi
karşı y alı n kalem tecavüz eder. Gene öyle bir ma
nevraya mı girişti diye merak ettik. Yazı sının ilk satırlarında konu, başl ıktak i esrarı mu h af az a edi yer. Ortalara doğru mesele bira7. ayd ı nlanıyor . Na
dir Nadi bu, aydınh ğ ı sever mi hiç, ışık, ister iste ·
mez ortaya çıkınca, o, kendisini
t ekr ar karanlığa
atıycr. Mumu s ö n dürmek isteyince de
kendü;inin
saçı başı tutuşuyor ne yaptığını bilerneden şaşkın·· l ı k i çinde bir iki şey geveliyor. Işığı yaktığma yaka cağına, yani konuyu açtığına pişman olarak yazıs ı n a son veriyor. Yazma�a idi clmaz mıydı ? Diyecek -
42
siniz. O!m<ı�dı. Çünkü i:_ıin
enir.de
kendisine dokunacağ·ını biliyordu.
rneğe
ı:;onunda gelip Bu konuya gir
ve vehmettiği h ücumlara önceden karşı dur
mağa bunun için ilk
ta::nrmm yapınağa
kendi s in i
mecbur hissetti. Bakınız neden? Okuyunc a anlaşılıyor ki Nadir Nadi'nin dünkü baş yazısının başlığı « S akallı Irkçılar»ı de ğ· il ,
ı
ırkç
ları öğcn bir « sa!mllı� y1 k ast e diyor . Şimdi, durup dururken, pek laubali bir � ek i l d e --guy a ciddi- bir ga zetenin bir « s akallı» dan söz açması i ç in ya millet ç e bu sakallıyı bilmeliyiz y a h ut hiç değilse «sakal lı» deyince, k ol ayca birini hatırlamalıyız. Var mı böyle bir meşhu r.
Size «sakallı» yı tanır mısınız
de rs e m , aziz okuyucularım, bu l8.kabın kime ait ol duğunu, siz bilir misiniz? Elbette hayır. Ama Cum hu riye t gazetesi için, durum, bunun aksinedir. « Sa kallı» bu g a ze t enin taifesi için
hiç de yabancı bir
kişi değildir. « S aka.llı» , halen yu rt dışı nda sürgün de bulun2-n bir vatan haininin, adındaki kiralık düşman;n ta
Aslan Humbaracı kendisidir. Cumhu
O'nu, okuyucularına tanıt ın ası riy e t gazete�,iniu, için sndece « ::ıak�'tl l ı» d eme si kafidir. Çünkü Onu biz :-:n.t Cm-;-ıhıı rlye�: 2·azetesi yetiştirmiş, imal ve icad etmiştir. Gec;mi �> �: enelerde, memleket ve Türklük aleyh c1 a n fikirlerınden dolayı a skeri m ekt epten ko
v nbn bu adamı Cumhuriyet gazetesi
gazeteci ( ! )
yapmı:_;, okuyucularına takdim etmiş , çarpık ide ol o
jisini t e f rik al ar halinde yayınlamış sonra o çarpık 43
i'ı.kirlcr yüô.inden Aslan I·Iubaracı , bu diyarda.n vulrr.uştu.
�::iye' ye ve L1ünyaya tr\kdiın e tmiş gazetf.'si,
ko
Aslan Humbm·acıyı yetiştirmiş ve Tür
tarih
clan Cumhuriyet
boyunca taşıyacağı bu iğrenç leke
yi r,e zaman ::ı.yn ada görse, nıhunda çöreklenen bir kompl ebün .
müşahhaYlaı;ııp
naddi bi.inye�iinc mm : a l l a t
böyle,
akrepleşerek
kendi
olduğ·n vchmiyle, i::;te
ne yap a c ağını, ne diyeceğini şaşırıp kalır. Şu
� �< çmalıklr,ra bakınız.
eı
Hi�im ge«en gün bu :Oi.itı ında , Asl<m I-Jıımhara denilen halinin bir yazı smı b ahane ed erek , d rüıa
r'l cfrrusu bir yazısından ü: timdat ederek sayın Al
p as l a n Türkeş'c iftira ve hücum eden bir clnınmaz
p;n.zete ile onun c1ed ikodu ve tezvir özel CJayısı ol an derginin bıı haüılı tutumunun t enki d edişh::üze içer Iiyen Nadir Nadi , tabiJ: Aslan Humbaracı komplek :�lı,in tesiri ile rle gazet emize '-'Ol'.
ve
yazımıza saldırı·
O, okunmaz ga:;:ete ile derginin miidafaasını
ii7"rine alan Nadir N adi'ye göre :
güı� (0 halde a şı r ı soleniarı neden hi maye eder bu N2.dir N a d i? ) Aşırı sol ' a y asak konu lunca, o aşırı sol, aşırı sağ'a s ı z a r m ı ş .. (Bakın he l e ) . Nitekim öy l e ol muş işte, bir z amanlar !stan· bul'da çalı şan ( Cumhuriyette ! derneğe dili varmı yor) ve s akallı gazete'ci diye taı.1 ınan . ( biz t anıtt ı k cliyemivor) . . bu As l an Humbarac ı , b i r man8.S!Z ( ) sebeple ( Kanuna ha k a ret ediyor) a s keri okuldan . . . Aşırı s �.ğ· ile aşın sol, milletimiz için iki
lti. tehlikeymiş
...
.
-
44
i, , , cıı l rn ı �;
_ _
Tü rklüğe düşman olıııu ş . .
Yurt
dışına
�; , cn n lerd c� bir lngilL� r)ı ze Lesine mek- öğ·mi_i�) . ( Y a ln_ız f1--l pasla11 r.lür k�: . '" : e::)l . b i l iyorsunuz Albay S ami Küçük'ü de bir lild c . ) N adir Nadi. Tü rkeş ' i n fikriy?. t ın ı bilmezmi:? am�< . . ( Ne u l acak cehalet, rie ayıp . ) Söylendiğine g-ör0 :-.q r ı s;ığ eğilimli imiş. Aslan Humb aracı aşı ı •
JL ._:
�ilı ;:ü i:_; . \ 1 e
�) yar�Hr��-�\_ �\ir kc�{ i
.
rı �-.ağ· c ı. d e;�;Umiş am a , sağa sızmış. Humbaracının
(Kim
ei.'c'nclisi
:-uğ·a
y cı�'i , velinimeti mi ) Türkiye'yi aşırı
s ü r iiUeyip Batı' dan ayırmak istermiş. İşte bu
clü şüncelPrlc, Humbaracının
mektubunu ve ondan
ki··rı leriı" fa:/dal anabilecoğini bir dergi haklı o larak
(Demek ki o gazete, o dergi ve Cum gazetesi fay d a l anmağ·a başlamış l a r bile . )
c r ı· a v �ı. k;)ymıış huı-iyrt
J1 ı ı n cL.n g·azetemi7. gocunmuş_
Çünkü. biz, Humhara cı'nın e3 erek yan i onun oyununa
mektubunu vcsile
gelerek, huzur b ozucu
neşriy a L yaj_1 a n o dergi ile gazetenin hatiilı tutumu nu ortaya
koymuştuk. Ga D ete işaret etmiştik. Ha
t ı rlanmı ı.z, Türkef?' in , clün ordunun rıskeri şercfini. b t.tg·ün dı:;>arda mil let iııi ve devletini temsil eden bir
nıemm· o l dutunu, Humb aracı'nın tek tanı.flı yoru Tür-
mumın bir iiçE alamıyacağını, üstelik sadece
kc�� · i de;li l , AlbG,y ICür,Liğü de, çaı·pık Rzzına a lım-ı k istediğin i . maalesef, o tezvir dergisi ile gazetesinin, r:cık kirli bir e l den,
çok kötü ve tehlikeli bir silah
a l mış oldukbrmı. Aslan Humbaracıya önem verm:: nin,
ona
yardım etmek. onu
tekrar hatırlatmak
demek olacağını yazmıştık. Şimdi kampanyı.ıya bir de Cumhu riyet ga �etesi katıldı.
Seni salon sosyalisti seni.. Elimi, arşivimdeki fişine doğru uzatıyorum. Daha şimdiden, matosy:ın matbaası hikayesindz'n, «Vaadim» romanına, F::;.hri Kurtuluş mitinginden, M.T.T.B. nümayişine kadar bir sürLi kupür, kitap , broşür masamın üstüne dö külüverdi. Bir hayli tozlanmış şeyler. Ama yeni nesiller için eğ lenceli olabilir.
Hamle bre Nadir Nadi ! Blt Temmuz l9G 1
46
U Y K U D A K l L E R Son bir
yıl
içinde,
modaya uyarak, akıllarına
gelen her şeyi fikir ve temenr1i adı altında, b asın ve düşünce piyasas ına süren yaygaracılardan bir kı sm, bir a ra koro halinde : ( ,�Köy Enstitüleri» ve dfalkevleri» eski büny eleriyl e yeniden açılmalı dır ! ) d"iye tutturmu:;;l ard !. Son aylarda bunların sa ,
yıl2-rı. bir
hayli azaldı.
Geçenlerde bu konuda yeni ve
çok sönük bir
lıamls ya pınağa yeltenenlerden, Tanin gazetesinin imzasız başyazarı ile Oktay Akbal adında biri, ver diğinıiz cevaplar üzerine s u smak durumunda kaldı l ar. Yalnız, o kunmayan Vatan gazete sinin amatör lı ilcayecisi Naim Ti ral ı ufak çıkışlar yapmakta de vam ediy or Dün ona bir yardımcı daha iltihak et ti . O adı değmez de batmak üzere olan gazetes inin .
IJir köşesinden bir şeyler söylemek ister.
Demek ki kala kala iki kü_ıi kaldılar. Bunlardan
yazılarımıza ce tartışmada ileri üzerinde duramıyor.
l ıirincisi yani Naim Tiı·ali, bizim
nı.p vermek istiyor . i stiyor ama,
:;ii rdüğümüz
iddiaların hiçbiri
ı :endi düşüncesine
karşı olan
birtakım fikirleri
maletmeğ;e ç al ışarak , kendisini hazırladığı �ekilJe, gene kendisine karşı müdafaa ediyor. Böy lece bir radyofonik piyes yazar gibi, kendi kendi! <ı.na
47
: ı i �1c bi ı.· dı(.J.l ( ; g J· c t ı_ ı .: >.- l l i.' . (���.,.� ·��:· ba�it l ; l ı di�d ug. i-; � t kc' � _ L\lU:L l c k�ı -:lf.d' Ol ' ... . ·: ,i�:: \ .L' ': ('�lij �··. i� l l � l �_ , ! )' ·� �U.lll�) h � , LJU/1-· u
ö 2 r 2�·c lJi�,-� i t :31.� '- � � � ��::;.·
ra
da b tt� u a r ı
··:"
;.j
·�·�·:.\ ·i. �ü�. f.L r l L: t i� ı r L-:.nJ. < '
b a_:ı.-�:·L �-�. .i Li·Hj.�
:�)arı
I-:")l:.i gö�; L:� ·J ı1·1 1ş.
�·/akıi-1d � �ıı be bir j � �ibi .>' �; le J2eı1 �t�tiJ l�.: u:titül·:::ı (r l2 lialk uvlel·i -u.��: c ti:nc �: ü�:ı..ü ıc-:· lc �- �-�_cı.i bir�� :_;i;._ dei'a � azdllTL I3 t !l1l�. l. ·i�'(.n i,irii.ll�·ı, yaııi ! I z.lkc v l c r b. L: ı_1 ye!' Ü h : t::: a.im c:n·ı � �:( -�l e r e 'i_ iL_·lz }(lU.t L ı.r ı��ern.::: t lc ı.inlı1 ku :t' .!lınu.; o:�ö1.�j:� uı1·�· 1TL! 6 c�rr�ek�ci_; ıı ıTl,_.,c-: erı1 0artl�'ira da1:ı�� v_y :�: : ; : ı. oL:cğ·unu, L Hm�ar' onbir :jene önceki parti der l�(·kleı< n e c�L 'f: lrr_rı er.d.n. 1 f: "i.11 L�ir kiJtür 2·r;riePii;i o1dtt ;.;·� �ı nt b c:�ir t tün. E:iiy l�ı-·üitli1erinin i se kuruluş yıl l::ı.rü1c1a. h ai�.�. icJ.coJ u)L 1 e yu va cıla!ıile ::ek '? :.:k.ilcle lırı.;� ı rl[�mn:�: bir.:�<' g-afL-t eseri o U L i d a r ı r a dai.r, h�m onları ku�·�ın i le tidar zaman ı ;.-ı ö. a hsm de cı a h a s o nn.', bln;ok r·esmi: nı p cı r tanzi!:1 edilmiş ol dı:[�uım ifade ettim O dc:vinJ ,, hiikür::, s t [ araı·ından bu ko i1unte:ı tetk l\i ile t ��.-..,·L �Z cc1ill":!.!lş lTiı· ��(Iilli ]_���-j·:jrn Müff�ttisinin. i!Jret '· 8l'lr'i j l C u��:ı.· ı nı dft gazetemizde ne�:rc< l ii :: . F � ı. vesikz;. i �ı r , r · ' r ç o k s ak �ı.t fikirli kafala rı tcc\;:cvi ·?tti . n (l ; : . i.c :1�1. '.'i ·ve ;;>;fz.;. lmlml etmez beyin ler Lnrü E l.mcl ·t .,; ("·v�ı ı·,-, c 1 iyorl ar. Y a okumuyor1 8 1' , yahut okurlL:klarını a n l amıy,)ı l a r. Ben l i 2nL1 i l k s • :n , n u ında, üı Ul gilnlerinü ·bir kısnı ı n ı Köy EnsL�. ü1 i i arkad z, �:ı a rımla birlikh �: e� iri r, h u ı die:,seseleı·j . 1 ıünyeled \ e nl ensuplar ıy f}lJ.' ı��J. ��, IJLi. i(.:_:.. lialar; �ı ı.. .z�ı. l--: t.aı1,
u : lıııle
·
·
1
..
tJ R
la, çalışma tarzları ile derinden ve yakından tetkik ederken, Naim Tirali, birtakım sol cenah hikayele riyle bir arada san'at sohbetleri ( ! ) yapıyor, Köy Enstitülerini, o · zaman pek bol olan solcu dergiler den tanıtıyordu. Halkevlerini de, Beyoğlu kaldırım lar.ında geçen maceralarını, yani hikayeciklerini o kuduğu kürsülerden.. İnsan düşüncesinin, pratik hayatın rüyası ol duğunu söyliyen filozof, bu örnekler nazara alınır sa, galiba haklı. Hem sonra Türk köyünü ve köylüsünü Makal'm ve Baykurt'un gözlükleriyle gören amatör idealist lerden artık, bu gözlükleri bırakıp, gerçekleri, doğ rudan doğruya çıplak gözle görmeleri beklenir. Bazı kimseler,
servetleri dile
düşmesin diye
sosyalist geçinen bazı toprak beylerine ve fabrika törlere benziyorlar nedense. Değil mi
Bay Naim
Tirali.. Hala
uyanınıyacak
mısınız,
göz
kapaklannı
delen güneşiere rağmen ?.
7 Temmuz 1961
GENÇLİGİN UY ANIKLIGI Milli Türk Talebe Birliğinin, komünizmi ve ko münistıeri takbih eden tebliğini okuduğum zaman, batıralarım arasında bulunan büyük heyecan ve fikir kaynaklarından birinin havasını yeniden te neffüs eder gibi oldum. Öğrencilik ve ilk gençlik senelerimizin bir kıs mını çatısı altında geçirdiğimiz Milli Türk Talebe Birliği, kuruluşundanberi, milletimize düşman ide olojilerle ve bilhassa komünizmle mücadeleyi şiar edinmiş teşekküllerin en önde olanla.rından biriydi. O, ateşli Türkçülük idealiyle dolu « Birlik» Mecmu ası, bir zamanlar Nazım Hikmet'lerin, Sabahattin Ali'lerin, Aziz Nesin'lerin öncülük yaptığı, «Görüş ler» «Zincirli Hürriyet» «Yol» «Yığın» «Hür Genç lik» « Marko Paşa» «Barış» gibi bir sürü kızıl kuy rukla savaşa girişen milliyetçi üniversitelilerin bay rağı halindeydi. Milli Türk Talebe Birliğinin komü nizme karşı mücadeleyi fikir ve ciddi bir mesele haline getiren arkadaşlarımızın yaptığı geeeli gün düzlü çalışmaları, hiç unutamadım. Ancak itiraf edeyim ki bu komisyon çalışmalarına ara verildiği kısa bir zaman, içlenmekten kendimi alamadım. Re jimin buhrana sürüklendiği ve bir inkılap yapa rak intikal rejimine girdiğimiz günlerde, milleti 50
.ıanıı an politika cereyanıarı arasında komünizm konusuna iereği kadar alaka göilterilmedi. M.T.T.B. nin dünkü gazetelerde yayınlanan tebliği, uyanık Türk
gençliğinin
tam
zamanında
yükselmiş bir
« dikkat» alarmı olarak değ·erlendirilmelidir. l\'Iilliyetçi Türk gençliğinin durumu kollayan, sinsi ve açık kıpırdanışıarı dikkatle takip eden ih tiyatkar sükıltunu bir alakasızlık zoannederek, mey danı boş bulmuşcasına küstahlığı arttıranlar her halde artık kendilerine gelmiş olmalıdırlar.
O kadar «ileri» gittiler ki, kendilerine uymıyan herkese «geri» derneğe başladılar. Atatürk'ün <, Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmeli» sözünü gazetemizin bir köşesine şeref vermesine bile tahammül edeme diler. «Bu da ne demek ? » « komünizm de nedir ? » <,Türkiyede komünist m i var ?» gibi yalancı v e tu zakçı tekerlemelerle bize hücuma yeltendiler. Ko ınünistıerle mücadelede bizi adeta yalnız bırakmak istiyorlar, gehçliğin bu konudaki beyanatıarına kendi gazetelerinde yer vermek istemiyorlardı. Hatta ilgili ve yetkili kişilerin beyanatlarından ko münistıere dair olan kısımlar çıkartılarak yayın lanıyordu. Bu bahiste, içinde bulunduğumuz günle rin basın hayatından misaller vermek güç değil. M.T.T.B . tebliğindeki en mühim hususlardan biri de işte bu dikkatin ifadesi olmasıdır. Bazı ba sın mensuplarının komünizm propagandası yap-
51
maktan sanık belli bir yazarı hakkındaki garip tu
t.umlurını protesto eden genç üniversitelilerin ikazı sanıkların mahkemeye intikal etmiş olan durum larından ziyade bu misalin ertaya koyduğu teHiş üzerinedir. Bilmek lazımdır ki Türk gençliği bütün içtimai hareketlerinde isteklerinin ve mesuliyetlerinin hu dutlarını tayinde çok kontrollü ve çok hassastır. Bu sebepledir ki katıldığı kitle hareketlerinin hiç bir şekilde istismar edilmesine, mesela Kore'de olduğu gibi komünist oyunlarına alet edilmesine im kan ve fırsat vermez. Aksine, heyecan ve fikriyatı na iştirak ettiği her kitle hareketinin tam şuuruna sahiptir ve bunun ideolojik, hukuki ve vicdani hu dutlarını tecavüze müsaade etmez. Elbette Türk gençliği fikir hürriyetinden yanadır. Ama komü nizm. . asla ! . . Zira Türk genci bilir ki komünist hür· riyeti ister, yoketmek için. .
8 Haziran 196:
52
SOLCUNUN OBURLUG U Dikkatli bir çift göz ve zeka, Türkiyede cereyan eden hadiseler üzerine fikir yüriitenlerin iç yüzle rini tanımakta güçlük çekmez. Bazı yazarların giz li kanaatleri, temayülleri, saklı ideolojileri hakkın da kesin bilgi sahibi olmak istiyenler, o yazar hak kında söylenip yazılanları değil de doğrudan doğru ya onun yazılarını, ama dikkatle okuma.lıdırlar. Ancak şu şekilde şahıslar ve fikirleri hakkında dağ nı malumat sahibi olabiliriz. Mesela, bugünlerde bazı solcu yazarlar, Kurucu Meclisteki Anayasa münakaşalarını bahane ede rek, bu mevzu üzerine mecliste konuşma yapanla rm bir kısmını itharn etmekte ve tasarının hiç sos yalist olmadığını ileri sürmektedirler.
Sadece bu müşahede bile solcuların sol fikirler bakımından ne kadar obur iştihaya sahip oldukla rını ortaya koymaktadır. Bir çok defa söylediğimiz gibi solcu, solculuktan dcymaz . Doymuyor . Daha sosyalizm . Biraz daha sosyalizm. Daha daha sosya lizm, hudutsuz sosyalizm istiyor. Bunların hir yer de, bir hudutta durdukları görülmemiştir. «Bu ka dar yeter» bunlar için daima azdır. Onlara hiçbir şey yetmez. iddialarına baklırsa bugün
devlet siyasi bir
53
vakıa olmaktan ç ıkmış, iktisadi bir müessese ha line gelmiş. İşte sosyalizm bu değişikliğin ifadeai imiş. Sevsinler. Ne olur biraz daha cesur olsalar. Deseler ki bu müdası geçmiş bir Marksizm ifadesi dir. Bal gibi marksizm, Ne sosyalizmi, hangi sos yalizm ? Bunlar herkesi kör, alemi sersem zannedi yorlar. Biçare kültürsüz kafalar. . . Hayata «kapi tal» in dört sayfası ve tekerlemeci şairin üç mıs raı arasından bakınca elbette dünya'yı bu kadar görürler. Bir de kalkmış Anayasada sosyalizmin ( s) si bile yok derler. Doymazlar tabii . Bunlardan biri ge çenlerde «eskiden sos bile diyemezdik şimdi sosyal diyebiliyoruz» diye mırıldanmıştı. Görüyorsunuz aralarında fark yok. Gidiş hep ayni gidiş. Hep bu canavar iştiha. . . Daha fazlası, daha fazlası... İşte «sosyal» i de aştılar. Sosyalizm diyebiliyorlar. Peki şimdi istedikleri ne ? Sosyalizmi de az bulduklarına göre daha ne istiyorlar ? Neden cesur olamıyorlar bu fikir kahramanları. ( ! ) 6 Nisan 1961
54
SOSYALİST GURUPLAR neti cele rinden biri de s ayı l ab ilen «guruplaşmalar»
27 Mayıs hürriyetinin Türk toplumu için yeni
dır. İ nkilabm sadece maksat ve ş ar tl arına göre t anzi m
rin,
manasını ihtilaJ eden üniformalı İdarecile
kültür hareketlerine tanıdığı serbesti, yeni bir
sosyalist partinin ve sosyalist
gaz etele rin lmrulma
sına imkan verdi. Bu
du rum u,
sosyalist
( sosyal ? )
gazetelerden yazarı şöyle izah ediyor : «Eskiden «SSS» bile diyemezdi k sonra kor· ka korka «sos» diyebildik, şimdi rahatça (Sosyal)
bir i nin tanınmış
aşırı
sosyalist bir
,
diyebiliyoruz.»
Bu, yazara göre dir.
İl k kademedir.
s o sy alizm de bir « SOO»
değil
Nitekim bundan 7 ay kadar önce gazeteciler cemiyetinde inkılabın ge tirdiği hürriyet havasını istismar etmek isteyen biri ortaya çıkarak : - Tür kiye'de artık müdafaa edilerniyecek fikir yoktur, komünizmi bile savunabiliriz» demişti. Her zaman bu kadarına cüret edilmese bile bu gün rahatça bir partinin sol kanadından, solcu ga zetelerden ve solculardan bahsedilebiliyor. Bi� de bu çığırı haftalık «Pazar Postası» iıııimii
li gazeteaile Cemil Sait Barlas açmıştı. Barlas'ın
bir müddet eonra gene sol fikirleri yaymak üzere kuıduğu bir gUnük gazete okuyucu bulamıyarak b attı. Daha önceleri sosyalizm maskesi altında ikişer üçer sayı neşredilerek kapatılan bazı dergilerde ya zılar yazan perakende solcuların birkaçı şimdi Ka sım Gülek'in çıkarttığı «Tanin» adlı sosyal ( ? ) ga zetede toplanmış bulunuyorlar. Bu arada şu hususu hemen itiraf edelim ki 27 Mayıs inkılabının bu tarz guruplaşmalara fırsat vermiş olması son derece faydalı olmuştur. Çünkü böylece efkan umumiye memleketteki sol faaliyeti kültürel olarak kontrol edebilmek im kanına kavuşmuştur. Gizliliğin ve yasaklann husu le getirdiği merak sayesinde bir cazibe kazanan fi kirler bu suretle yer altından gün ışığına çıkar ve kanun zoru ile kapatılmak yerine sol gazeteler oku yucu bulamayarak kendi kendilerini kapatırlar, ba tarlar. Müşahede edildiği üzere batan ve çıktığı günden itibaren sür'atle tiraj kaydeden solcu ga zetelerin kaderleri meydandadır. Gerçekten Türk milleti için ne mes'ut bir tecel lidir ki, bu kabil neşriyat bu nam altında okuyucu bulamamaktadır. Aşın solcu yazarlar da bu realite ile karşılaştıklarından, ya türlü maskaralıklar ya parak yahut zümre ihtilaflannı körüklemeye çalı şarak, kitleleri itharn ederek, küfürle kinle karışık 56
politik gansterlikler yapmak suretile okuyucu bul· mağa gayret sarfederler. Etsinler. Ancak bizim bil mek ve görmek istediğimiz bir husus var : Bu bir kısım solcu « ?» aşırı solcu « ?» yazarlar neden hala maskeli çalışmakta devam ediyorlar? Neden hala «biz buyuz» demekten çekiniyorlar? Tehlike işte buradadır. Türk aydınları, ken dilerile açıkça mtinakaşa
edebilmek için bunların
hüviyetlerini gizlerniyecek kadar olsun cesur olma larmı bekliyorlar. Bu mevzuda üniformalı inkılapçılardan bekle diğimiz bir şey daha var. Büyük sanayi hareketle rinin eşiğinde ve sosyalist guruplaşmalar arasmda beynelmilel bir casusluk şebekesi
halinde çalışan
komünistleri sosyalist fikirlerden
ince ince ayır
mağa ehil ihtisas mahkemelerinin kurulmasına za ruret hasıl olmuştur. Bu mahkemelerin teşkili Türk milletini sevindirecek ve fikir hürriyetinin tam ma nasile gerçekleşmesine imkan verecektir.
11 Mart 1961
«SOL»DAKİ KAVGA Hürriyet ne güzel şey ; aradan yasaklar kal kınca, tazyik ve takiple yaşıyan, gizlilikte kuvvet kazanan «Sol» cular birbirlerine düştüler. Bir kav ga koptu. Hem de ne mahalle kavgası... Meşhur solcular küfürle, hakaretle, «Taş» la, « Çamur» la biribirierine hücum ediyorlar. Fikir? Fikir ne ge zer ? Hangi fikir ? Hangi kafada ? «Ne iğrenç yüzler örtermiş bir incecik perde ?» Şimdi ünlü solcu yazarlar biribirlerinin mas kelerini düşürme yarışındalar. Bir, kör ve sağır dö ğüşüdür gidiyor. İşin asıl garip tarafı bu sokak ço cuklarının, kendilerini seyredenleri hesaba katma malarıdır . Oysa ki bütün Türk efkar-ı umumiyesi bunla rı şimdi ibretle takip etmektedir. Bu kafalar mıy dı, millete fikir vermek isteyen ? «Solculuk şöyle iyidir, böyle iyidir» diyenler bu adamlar mıydı ? Bu nasıl fikir ki, bu fikre inanan insanların ka rakterinde bir seviye meydana getirernemiş ? Şun ların biribirierine karşı, aydınlar nezdinde sarfet tikleri kelimelere bakınız. Ciddi bir fikir adamın dan beklenen şeyler mi bunlar ? Tabii bizim için bu kavgada ve meselede yeni bir şey yok. Biz bu adamları 5iı
i yi tanımakta.yız. Ve
hadiselerin onları herkese içyüzleriyle tanıttığım görmekle de seviniyoruz. Çünkü onlar Türk aydın larıyla açıkça ciddi bir münakaşayı hiç kabul et memişler, en İnühim memleket meselelerini ve şah siyetleri alaya almak yahut çamura batırmak iste mişlerdir. Bu sebeple memleket aydınları, bu beylerin başka meseleleri ortaya koymak İsterierken de ne derece ciddi, akıllı, haysiyetli olabileceklerini ve kendile,rine ne derece itimad edilebileceğini belirt miş oluyorlar. Zavallı çocuklar ! . .
17 Mart 1961
«SOSYALİZM» VE BİZİMKİLER Günün mevzuunu konuşuyorduk : Sosyalizm' i. Dostum sordu : « Bunlar dedi bizdekilerini kaste derek madem ki sosyalisttirler, öyle ise neden bir sosyalist partiye girmezler ?» Sual cidden entera sandı. Cevabını vermek kolay olmuyordu. Öyle ya sosyalizm suç değildi. propagandası serbestti. Bazı yazarlar açıkça sosyalist olduklarını yazıyorlardı. Memleketimizde tamamen hür bir hava içinde cid di bir sosyalist parti de kurulmuştu. Bu partiyi be ğenmiyorlarsa daha iyisini de kurabilirlerdi. Ne den bundan çekiniyorlar ? İlk sualin cevabını gene bir başka sualle cevaplandırmak zorunda kalıyoruz : «Acaba bunların sosyalizm'i aşan, gizlemek zorunda cldukları bir başka fikirleri mi var ?» Sosyalizm kelimesini bir kamuflaj vasıtası olarak mı kullanı yorlar ?. Sayın Peyami Safa'nın «Sosyalizm» üzerine yazdığı yeni neşredilen kitabı tam zamanında ay dınların ve halkın fikriyatma sunulmuş oldu. Çok rahat bir üslupla kaleme alınan veciz ifa delerle kamprime fikirler ve tenkitler halinde ha zırlanan «Sosyalizm» kitabı gerçekten bu günlerde şiddet kazanan bir fikir ihtiyacını karşıladı. Bu dikkat ve itina eserini tetkik edenler sade ce 1961 Türkiyesinin mevzuu haline gelen «Sosya lizm» üzerine sadece derli toplu bilgiler edinmiş ol mıyacak ayni zamanda bizde sosyalist geçinenler•
•
60
den bir kısmının bu konuyu ne derece bilmekte v& yazmakta olduklarını ortaya koyacaktır. Şüphesiz bazı maskeleri düşürecektir,
:bazı perdeleri kaldı
racaktır bu kitap. Bazı kirli suratlar, bazı cahil ka falar meydana çıkacaktır. Sosyalizm nedir? ne değildir? «Sosyalizm» bu ise, şu yazarın senelerdenberi vatandaşları iknaa çalıştığı fikrin adı ne? Sosya lizm mademki şu değil, öyle ise şu soytarılık yaza rının, yahut şu taşlamacı fıkraemın anıatmağa ça lıştığı ne? Meğer bizimkilerin çalıştığı şu fikir ne kadar da
yeni diye takdime eski, modası geçmiş
bir scsyalizm imiş. Ya, çiğnene çiğnene çürük sakı za dönmüş olan şu çeşit sosyalizm'i hu çeşit bir da hiyane ( ! ) plan halinde ileri sürmek isteyenler ?... Peyami Safa'nın «Sosyalizm» isimli kitabı bü tün bu istifhamları, nida haline
getinci anahtar
fikirleri ihtiva ediyor. Batılının kültür tarifine
uygun olarak «Sos
yalizm» kitabı, okuyucusuna, sosyalist kültürü ana hatlarını, unuttuktan sonra
unutulmıyan şey ola
rak yeni nesle sunmaktadır. Bu serinin devamını temenni etmekteyiz.- Gü nümüzün büyük fikir cereyanlannı özetHyerek bü tün esprisiyle genç aydınlara ve halka takdim et mek büyük hizmettir. Sayın muharriri tebrik ede
r�. ıı Mart 1961
&1
DİKl< AT 'SOL,A BAK !
Bugün, her zaman clduğundan daha fazla dik katli yaşamağa mecburuz. Bir inkılap, çok süratli, değişik bir inkılap havası içindeyiz. Üniformalı in kılapçılar, milletin istikla.l ve hakimiyet iradesini temsil etmek suretiyle dışta ve içte memleketin se lameti için geceyi gündüze katarak çalışıyorlar. Hu dut boylarında Mehmetçik, parmağını silahının te tiğinden ayırmadan göz kırpmaksızın nöbet bekle mektedir . içte, vaziyet hudut boylarındakinden da ha az nazik değildir. Aslında intikal devresinde bu lunmamıza rağmen, Türk milletinin düşmanları, bu inkılap havasını bulandırmak istiyebilirler. Ta· rihimizin çok mühim bir dönüm noktasında çok keskin bir viraj alırken bütün dikkatimizle çevre ınizi kollamak zorundayız. Manevi vatan coğrafyamızın bütün kilit nokta ları dikkatli bir milliyetçiliğin kontrolu altında bu lunmalıdır. Büyük tehlike, en tehlikeli geçit ( sol) dadır. Vatansever Türk milleti fert fert, komünizme kar ş• tuttuğ·u mevzilere sımsıkı yerleşmeli, en küçük bir tahrike karşı uyanık olmalıdır. Hür dünya milletlerinin komünizm cereyaiıla riyle tehdit edildiği, kabuslu günler içindeyiz. Dış 62
ittifakıanınıza nasıl bailı iliiek, içteki
manevi cep
h�i de öylfiee takviye etmeliyiz. . . Milleti bölecek cQreyanlara, kardeşi kardeşe düşman edecek tah riklere kapılmamalıyız. «Gözlerimi kaparım, Vazifemi yaparım.» devri geçti. Şimdi «Gözlerimi dört açar, vazifemi yaparım» devrindeyiz ; o kadar dikkatli olmak zo rundayız. ·
Hürriyet bayrağının dalgalandığını gören her türlü fikir, fikir meydanlarına sokulmaktadır. Türk aydını, komünizm hakkında bildiklerini hatırlıyarak her defadan çıkan sesin sahibini tanunağa, mese lelerini ve fikir diye ileri sürülen
şeyleri gözden
geçirmeğe mecburdur. Türk Talebe Birliğinin yeniden neşretmeğe başladığı «Birlik» mecmuasını ve onun ilk sayısın daki anti-komünist havayı görünce çok sevindik . Muhitinde bir zamanlar bizim de vazife aldığımız bu talebe teşekkülünün «Birlik» mecmuasının tari hi, rahmetli doktor Rükneddin Fethi Olçaytu za manındaı:lıeri, komünistlere karşı çok şerefli mü cadelelerle doludur. Yeni «Birlik» çiler Milli Birlik havası içinde bu şerefli mücadeleye devam azmin dedirler. Bu, bugünkü mücadeleci gençliğin ilk va zifesi olmalıdır. Eski, «Birlik» mecmuası koleksiyonlarından takip edilerek karşı kuvvetlerin bugün nasıl bir tak-
63
tikle çalışınağa başl adıkları araştırılınalı ve gizl i düşmanlar, bulundukları mevzilerden bulunup çı karılmalıdır. Talebe Derneklerinin komünizmle mücadele komisyonlarının, komünizmle mücadele derneğinin derhal canlandırılması, uyanık cephenin teşkili her türlü neşriyatın bu dikkatle takip ve tasnüi şarttır. Atatürk, «Her gördüğünüz yerde komünistliği eziniz» demişti. Milliyetçi Milli Birlik Komitesi ile birlikte «Bü tün Türkler Bir Ordu» yuz, demiştik. Şimdi kendi kendimize vereceğimiz ahlaki emir şu olmalıdır : - Dikkat ; (sol) a hak ! .. 27 Temmuz 1961
64
SOSYALlZM MODASI 1960 Türkiyesinde «Sosyalizm» modası rüzgar gibi geçti. Sosyalizm... şekerden yapılmış bir çocuk düdüğü kadar ömrü oldu bu kelimenin. Ama ıslığı tiz perdeden bir hayli yüksek çıktı. Yarı - münev ver telaşlandı, kültürsüz yazar heyecanlandı, bü yük kapitalist ürktü, gerçek sosyaiizmin komiiniz me karşı kuvvetli bir iç kale olduğunu bildiği halde bu kelimeyi fikir ve propaganda planında bir basa mak addeden komünist sevindi ... Ne idi o günler.. Herkes sosyalizmi konuşuyor du. Bab-ıali'de üç aşağı beş yukarı maddi hayat sa hasında muvaffak olmuş müreffeh bir iki imza derhal ecir oluverdiler. Bir ecirlik felsefesi, bir is tismar teranesidir. başladı. Hem de ecirler çalıştı rıp dururken ve alabildiğine adam istismar eder ken. . yalnız adam mı ? Bu, başka bir mevzu, geçe lim. Şeker düdüklerinden yükselen «sosyalizm» ıslı.k lar.ı, büyük şehrin duvarlarında akisler yap yapa bir köşede «Viva Castro ! » diye çınladı ve dağıldı. İç memlekette ; illere, kasabaya, köye ulaşmadan çok kısa bir zamanda unutuluverdi. (Efendim vaktiyle bu mevzuda «SSS» bile di yemezdik. Zamanla «Sos» demek bir cesaret halin! 65
aldı. Şimdi «Sosyal » diyebiliyoruz. Hatta «�ya lizm» d.iyebiliyonız . » Diyerek daha da ileriıdne he ves edenlerin sevinçleri kursaklarında kaldı. .
Oysa ki bu kampanyanın devam edemiyeceği belli idi. Heyecan ve tela.ş sahibi yazarlar memle keti ve halkı iyi tanımıyorlardı. Tanımadıklarını bir kere daha ortaya koymuş oldular. Bilseler, ce miyetimizin realitesini anıasalar böyle zorlamalar yapmazlar, ütopya'yı terkederler, gerçeği görrneğe çalışırlardı . Görseler, yazıhanelerinin başlarına geçtikleri zaman kendilerini «Paris'te bir yazar» zarunetmezlerdi. Reaite toplumun esas unsuru ve karakter hu susiyetidir. Eğilip hükülür fakat kırılmaz. Bu un sur, maddenin esası sayılan atom manzumesi gibi toplumun dokusu halindedir. Zorlamakla netice is tihsal edilmez. Parçalanırsa manevi çöküntü husu le gelir. Görüldüğü gibi sonunda hep, toplt.unun karak terine, içtimai, siyasi, iktisadi bünyesine uygun olan fikir ve sistem galip gelecektir. Politika, toplumu dağıtmadan bünyenin bu plastik yapısına şekil verme sanatıdır. « İZin» lerin kaderini bu karanlıkla tayin etmelidir, modalara değil.
5 Aralık 1960
66
SOLCULARIN HALl On yıldan önce Türkiyede komünistler ve sos yalistler muhtelif dergilerde sadece şiir yazar ede biyat yaparlardı. Bir kısmı da mizahı tercih etmiş lerdi; Mizah da, şiir de, hikaye de hem fikirleri, kanunlara ve milliyetçi dikkatlere karşı maskeleme ğe yarıyor, hem de o zamanki Anadolu'nun fakir, bakımsız, , iptidai, çorak yolsuz ve susuz bünyesini rahatça mevzu edinebiliyordu. Sonra birdenbire bu edebiyat iflas etti.
Türk
köyünü ve Anadolunun gerçeklerini kavnyan bir iktisadi dinamizm, acıklı şiirler ve hikayeler dev rini kapadı. Böylece solcular mizaha devam ede rek bunun dışındaki edebi gruplarını dağıtmak bi rer ikişer, günlük gazetelere yamanmak zorunda kaldılar. Buralarda, yani tutunmağa çalıştıklan köşe başlarında gene sosyalist maskeleri takınarak bir takım şeyler yapmak istediler. Ama gruplarından mahrum kalınca tesirleri ve okuyucuları azaldı. Kendilerine göre vazifelerini ( ! ) ifa edemez durum lara düştüler. Doğrusu, memleket meseleleri daha reel ve modem hal çareleri beklerken ve bambaş ka bir istikamette inkişaflar kaydedilirken bu bey lerin «sosyalizm» ine kimsenin kulak vereceği de
67
yoktu. Bu sebeple bazı gazeteci solcular perakende çalışmaktansa ·bir tek gUnlük gazetede toplanma· yı tercih ettiler. Şimdi «Tanin» gazetesine toplanan arasında çatışmalar ve kapışmalar başladı. solcularla diğer gazetelerin
perakende
mensupları kendilerini daha kuvvetli
Grup
solcuları
görüyorlar,
tekler daha dolambaçlı, daha ürkek, daha gizli. Bize sorarsanız, hepsi birbirinin iç yüzün orta ya koymakta ve maskeler düştükçe okuyucuları da azalmaktadır. İster bir arada, çalışsınlar, bu memleketin dınlar ve halk bunlara Böylece bunların,
ister teker teker
realitelerini bilen ay
yüz vermemektedir. kapitalist bir zihniyetle sos
yalist fikirler satarak zengin olma
hülyaları da
iflas edecektir. Durumları ortadadır.
15 Mart 1961
88
KORE ORDUSU KOMÜNİZME «DUR» DEDİ Güney Kore'nin birsenedir hergün biraz daha Komünizm belasına doğru sürüklenmesine taham mül edemiyen vatansever Kore subayları, tehli keye mani olaınıyan zayıf Çang Myon hükümeti ni devirerek, idareyi ele aldılar. İlk haberlere göre, nezaret altına alındığı ve kendisine fena muamele yapılmadığı, hatta bir ri vayete nazaran, Başvekil olarak vazifesine de vam edebileceği bildirilen Çang Myon, geçen yıl, talebe nümayişleri ve ihtilal provaları sonunda Baş bakan Rhee'nin vazifesinden ayniması üzerine yapılan seçimle iktidara gelmişti. Bu sebeple halen Kore'de bulunan Birleşmiş Milletler Askeri Birliği Kumandanı ve Amerikan Birliği kumandanı son hükümet darbesini tasvip edemiyeceklerini ve seçimle işbaşma gelmiş Çang l\1ycn kabinesini destekliyeceklerini belirtiyorlar. Buna karşı, şimdilik vaziyete hakim ve bir askeri ihtilal komitesi kurmuş bulunan milliyetçi albaylar, hükümetin komünistlerle ve işsizlikle mücadele edemediğini, talebelerin ve halkın ara sına sızmış olan komünist ajanıann yıkıcılığını önlemek için kuvvetli bir otoriteye lüzum ha.sıl oldu�unu, bu darbeyi bu maksatla yaptıklarını 69
ifade ediyorlar. Hadiseleriİı Kore'de nasıl bir inkişaf kaydede ceği hususunda tahminlerde bulunmak için vakit henüz erkendir . Fakat muhakkak olan şudur ki' Güney Kore, geçen yıl başlıyan rejim buhranından bir türlü kurtulamamış ve gerçekten gizli ve açık bir komü nist faaliyetinin pençesine düşmüştü. Gafil halk kütlelerinin ve saf öğrencilerin heyecanlarını is tismar ederek sürüklerneğe çalışan ve Güney Ko re'nin içinde bulunduğu iktisadi sefaletten ancak komünizmle kurtulacağı masalını propaganda eden komünistlere «dur« » demek gerekiyordu. Vatanlannı ( sol) dan gelen belanın altında ezilmekten kurtaran Kore'li subaylar bu davada şimdilik muvaffak olmuşlardır. Ancak hür dünya lılar da, rejimin biran önce milli iradeye teslimini istemekte haklıdırlar. Eğer ihtiHUciler taahhütleri ni yerine getirirler ve bu müddet içinde de müstak bel hükumetlerine antikomünist, milliyetçi bir devlet iradesi, mücadele ve mukavemet kudreti armağan edebilirlerse milletlerine en büyük hiz meti ifa etmiş olurlar. Komünist düşmanı Koreiiiere selam ! 11 Mayuı 1961
70
BU RADYO BİZİM DEG!L
Sağlam çatılara konup, dumanı tüten ocakla rı viraneye çevirinceye kadar öten bir baykuş var; «Bizim Radyo» . Moskof peyki Polanya'dan durup bütün hür memleketlere göre sesinin tonunu ve zehirinin do zunu ayar eden bu meş'um radyo, kurulduğu gün denberi, aziz Türkiyemizi de hedef seçmiştir. Demokratik memleketler halklarını ve bu memleketlerdeki muhalefet hissiyatını otoriteye karşı tahrik eden, milletin değer hükümlerini ve sevilen şahsiyetlerini tahribe ve anarşi yaratma ğa çalışan bu radyo, iftira dalgasına aldığı toplu· luklara kendisini hep «Bizim Radyo» diye takdim etmektedir. Aslında hitap ettiği her cemiyete ya bancıdır . Bu radyo asla «Bizim» değildir. Tama men bize düşmandır. Bir ay önce övdüğü filür ve şahsiyetlere bir ay sonra sövmektedir. «Bizim Radyo» nun hür dünya için yegane fay. dası radyoların ve televizyonların önemini ortaya koymasıdır. Türkiyemiz için de bol ve ucuz cihazlarla tele. vizyon tesislerine sahip olmak zamımı gelmit tir. Hatta bu konuda çok geri kalmışızdır. Bilmek 71
lAzımdır ki, na göre ve
Türkiyede halkın milletin
kültürel
zevkine
ve arzusu
kalkınmasını
edinen bir programla kurulması icabeden
gaye
televiz
yon ve radyo istasyonları mutlaka köylünün oku ması,
yazması için girişilen
çalışmalardan daha
faydalıdır. Okuma, yazma öğrenen köye gazeteyi gönder dik diyelim. Bu, kafi kültür verir mi ? Halbuki rad yo ve televizyon medeni kültürü
göz ve kulak dotdurarak halkın evine ulaştıran
bütün
en kolay
mekteptir. Bir yandan okuma - yazma seferberliğine vam edilsin, beraber
de
fakat halka göre, halk için ve halkla
çalışacak olan radyo ve televizyon
hep·
sinden mühimd.ir. Sözde Bizim ( ! ) Radyolarla,
bu baykuş sesle
riyle mücadelede de en kuvvetli vasıta budur. 4 Haziran 1961
72
VlVA CARDON.A. !
Antillerin kanlı ineisi Küba'da karşı ihtilal başladı . İki yıl önce hükumeti devirerek onun yerine icrayı hükümet etmek isteyen Fidel Cast ro'ya karşı ayaklanan Küba vatanseverleri bütün dünyanın gözü önünde, memleketlerine sokulmak isteyen kornünizrne karşı savaş açınakla Sovyet Rusya'nın bu hafta içinde fezadan gelen propa ganda balonunu bir hürriyet çığlığı ile patıatmış bulunuyorlar. Talihsiz Macar Milliyetçilerinin zulüm tankıa rına fışkıran kanları kurumadan Küba'da beynel milel komünizrne ve zulme karşı şahlanan hürri yet aşkı, bu zalim ideolojiyi, hem de bir feza de nemesi ardından keskin köpek dişlerini göstererek dünyayı tehdit ettiği bir sırada can evinden vurdu. Küba'yı gene bir ihtilalle ele geçiren Fidel Castro, bu ülkeye hürriyet getireceğini vaadet mişti, getirmedi. Küba halkının milli iradesine hür met edeceğini söylemişti, etmedi. «Ben dindar bir katoliğim, eline saygırn var» demişti, idareyi ele ge çirince «din halkın afyonudur» gibi bir komünist tekerlemesini tekrara başladı. Adaleti gerçekleşti receğini ifade etmişti. gerçekleştirmedi. Öldürdü ve tevkifler yaptı . Bütün komünist düşmanıanna karşı cephe aldı. MilliyetçW�ri hapsettirdi ve kızıl73
lara mevki verdi. Gene de milliyetçilerden ve dindar Küba hal kından çekindiği için gizli maksadını açığa vur ınakla güya tedbirli hareket ederek, kurmak iste diği komünist idareyi «sosyalizm» maskesinin ar dına sakladı ve sosyalist bir cumhuriyet tesis ede ceğini söyledi. Bütün beynelmilel alemle, Küba dostlarıyla ilgilerini keserek komünistlerden ikti sadi yardım kabulüne hazırlandı. Beraberce ih tilal yaptığı bir kısım arkadaşlannı tasfiye etti. Birleşik Amerika ve hür dünya liderleriyle temas· larını keserek Sovyet imparatoru Kruçev ile dost luk kurma yoluna gitti. Bütün bu hareketler uyanık Küba halkının gö zünden kaçınadı ve tam Sovyet Rusya peyklarinin kiralık idarecilerini bir feza zaferi ile sarhoş etti ği sırada daha da küstahlaşması muhtemel olan Castro'ya ve onun zulüm ortaklarına karşı isyan etti. Şimdi Küba'da, idam duvarları üstüne yazı lan «Viva Castro>> yazıları karalanmakta ve Küba sokakları «Viva, jose Miro Cardona ! » diye çınlamak tadır. Bu sada dünya'nın bir köşesinde, 44000 klın'lik bir adada yükselen hi.irriyetin ,milliyetçiliğin ve milli iradenin sesidir. Veyl Komünistıere ! ... to Nüa.n 196 1
KENNEDY'NİN CESARETi VE KÜBA 1 Üçüncü dünya harbinin içindeyiz. Bu muhak kak. Günümüzde buna umumiyetle soğuk harp deniliyor. Evet ama bütün cephelerde soğuk de ğil. Yer yer, zaman zaman çok ateşli muharabe ler cereyan etmektedir . Bu muharabeler «mevzii ça tışmalar» şeklinde ifade edilemez. Zira oralarda sadece halklardan bir halk değil bütün hür dün ya çetin imtihanlar geçirmekte ve hürriyet cephe si, Sovyet imparatorluğuna karşı en mühim koz larını oynamaktadır. Ancak hemen ilave etmek gerekecektir ki bu ateşli cephelerde çarpışanlar her zaman o cep henin insanları olarak «Hürriyet» i seçen büyük çoğunluk ile «zulm» ü seçen fakat haksız kuvveti elde bulunduran küçük azınlıklardır. Ama dolayı siyle bu kanlı maceralar üstünde çarpışan iki zihniyet iki dünyadır. Açık hakikat şudur, Dünya nın her tarafında zulmü seçen Sovyet imparator luğu ile Hürriyeti seçen Hür dünyalılar kıyasıya bir savaşa girişmişlerdir. Sovyet imparatorluğunda bugün tam bir alim - zalim beraberliği vardır . Ve son günlerde bu kıt'ada �.limlerin fazaya fırlattıkları içinde bir in san bulunan bir roket zalimlerin elinde HUrriyet75
çilere karşı korkunç bir propaganda silAhı haline getirilmek istendi. Yer yuvarlağının her köşesinde komünist çevreler ve bu casusluk sistemine anga je unsurlarla gazeteler bu geniş kampanyaya ka tıldılar. Raketin fezaya fırlatıldığı gün Kruşçev'in dünyayı silahsızlanmaya davet etmesi, bu korkunç tehdit, bereket versin, B. Amerika Başkanı Ken nedy'nin Küba karşı ihtilali sebebiyle gösterdiği cesaret karşısında bir balon gibi sönüverdi. Feza kampanyasına güvenerek Kruşçev'in, Küba ihtilali dolayısiyle B. Amerikayı nükleer fü zelerle tehdit etmesi Kennedy'yi sarsmıştır. Genç Başkan Kruşçev'e verdiği cevapta, Ruslann Kü ba'ya yapacağı her hangi müdahalenin Amerika ya yapılmış telakki olunarak şiddetle ve silahla karşılanacağını belirtmiştir. Daha, Başkan seçilmeden önce bütün dünya nın ve Amerikalıların dikkatini <<yeni ufuklar» adı nı verdiği yeni siyasi dünya görüşü üzerinde top layan Kennedy o zaman : «Çağımız icatlar, yenilikler, hayal kuvveti ve kat'i karar devridir. Sizden bu yeni ufkun öncüleri olmanızı istiyorum. Bu daveti, kaç yaşında olursa olsun, kalben genç olanlara - hangi partiye men sup olursa olsun, ruhen zengin olanlara - dinin «kuvvetli ve cesur ol, korkma, dehşete kapılma ! » çağrısına cevap verenlere yapıyorum. Yeni ufuk, işte bu meydan okumanın adıdır» diyordu . 76
«Cesaret» i,
Hemingway gibi,
«tehlikeler kar
şısında zerafeb manasında anlıyan Kennedy Kruş çev'e
verdiği
mış ve
cevapla fikirlerine uygun bir jest yap
Rus tehditlerinden korkmadığını
koymuştur.
Batılllara
ferahlık veren
ortaya
hadise bu
dur. Küba'ya gelince,
Kübalılarm zulme karşı
yanlarının Macaristan'daki rilmiş
gibi
evvelce
Sovyet tanklarıyla ezilmesi
is
yerleşti
ateşle bastırıl
ması da muhtemeldir. Bunu temenni etmeyiz. Küba sadece Kennedy'
ye
hür dünyaya ümit
veren bir
cesaret jesti se
bebi olmamalı kendi mevzii davasında da bir mu vaffakiyet tecellisi mevzuu olmalıdır.
21 Nl.san 1961
HüRRİYETÇİLERİN AHLAKI İçinde bulunduğumuz üçüncü dünya harbinde Sovyet imparatorluğuna karşı hürriyet cephesi nin hızını kesen şey bu cephedeki zaaf değildir. Hürriyetin hızını kesen şey hürriyetçilerio ahlakı dır. Çünkü hürriyetçi, davasını hukukla, hukuk yolu ile halletmek istiyor. Yeryüzünde yer yer yan gınlar, karışıklıklar çıkarmak suretiyle değil her meseleyi barışçı hal çareleriyle ve Birleşmiş Millet ler kanalıyla neticeye bağlamak istiyor. Küba'daki yeni durum münasebetiyle Sovyet lerin ve Amerika'nın takındıkları tavırlar Rus im paratorluğunun ahlaksızlığı ile demokrasi ahlakı nı bir kere daha ortaya koymuştur. Bu ahlakı ifa de eden tutum şudur : Kruşçev'in bütün iddia ve is nadlarına rağmen Amerika'nın Küba işine mü dahale etmediği hakikati meydana çıkmıştır. Çün kü Kübada zulme ve antidemokratik idare tarzına isyan eden hürriyetçilerio ilerlemeleri yavaş olmak tadır. Hiç Amerika müdahale etseydi bu kavga bu kadar uzar mı idi ? İyi yetişmiş Amerikan ko mandoları için Castro'yu ve adamlarını devirmek bir günlük işti . Aksine Rusların Küba'ya müda hale etmiş ve vaktiyle silah yardımı yapmış olduk ları Castro çetesinin yeni ihtilalcilere karşı kul78
landıkları Sovyet yapısı tanklar ve uçaklarla sa bit 9lmuttur. Kruşçev böyledir işte, suçu kendisi işler, günahı başkasına yüklerneğe çalışır. Hürriyetçilerin ahlakı hürriyetin inkişafını, ih tilallerini frenliyor, yavaşlatıyor, neticelerini - Macaristan'da ve Küba'da olduğu gibi - geciktiri ycr. Ama sonunda ve bütün cephelerde kazana caktır hürriyet. Dünyanın her tarafında bütün topluluklar kendilerini kendi çoğunluklarının fi kirleriyle idare edeceklerdir. Kennedy hakl ı ; Kü ba'da da hürriyetçiler mağlup edilmemişler, son sözlerini söylememişlerdir. Kazanacaklardır. 22 Nisan 1961
79
LİDERİN KUVVETİ İhtilaller Küba'yı ıstıraplı getirdi şüphesiz.
bir konu
ralı hürriyetin kan damlası halinde. bir Macaristan olabilirdi. yapısı tanklar
haline
Antillerin beyaz ineisi şimdi ya
bütün
Küba, ikinci
Olmadı henüz.
Sovyet
adayı çiğnemiş değil.
Karşı
ihtilalcilerin sağlam bir köprü başları var. Direni yorlar :
«Bu bir keşif muharebesiydi, kazarunak,
kaybetmek diye bir
meselemiz yoktu.
Ama asıl
muharebeyi, Kübamızı ve hürriyetimizi kazanaca ğız» diyorlar. Kennedy de öyle söyledi : «Kübalılar Kübayı kaybetmiş değillerdir. memişlerdir .
Son sözlerini
söyle
Kazanacaklardır. » dedi.
EvetJ kazanacaklardır. Muhakkak olan şu ki Kennedy Kübalıların ve bütün hür dünyanın kal bini
bu yeni hürriyet
mücadelesi vesilesiyle
bir
kere daha kazandı. Şimdi bütün dünya ondan bah sediyor.
Birleşik Amerikanın
Kennedy gibi
dirayetli, cesur bir lidere ihtiyacı vardı.
zeki,
Hür dün
ya'nın da böyle bir dosta. . . Kennedy'nin kuvveti, n e Sovyet Rusya'nın
Ga
garin isimli propaganda balonunu patıatması
ne
de Küba konusu vesilesiyle Kruşçev'i hizaya getir miş olmasıdır.
Bunları nasıl
kü Hür Dünya'nın manasını biliyordu. manımız
kudretini
olsa yapacak tı. anlamıştı.
Fakat Onun asıl
Çün
Cesaretin
kuvveti
liderleri arasında ve politikada
za
hemen
hemen eşine rastı arunıyan bir şahsiyete, bir «fikir ve hareket» «Düşünce ve hayat» birliğine sahip olu-
80
,uaur. Daha,
Başkan seçilmeden önce, bir ieı;tim pro
pagandası nutkunda : «Bu milletin tarihi - en parlak
ve
en solgun sa
hifeleri - ekseriyetle muhtelif başkanlarunız ın, baş kanlık hakkındaki muhtelif görüşlerine zılmıştır. . .
Başkanlık konusunda
bir görüş bugün için kafi değildir. nin bütün selahiyetlerini
göre,
ya
tahdit edilmiş Başkan mevkii
teker teker tesbit
edilmiş
olanları hepsini ve bazı, tesbit edilmemiş selahiyet Bütün karışık
leri - kull anınağa hazır olmalıdır. meselelere hükmetmelidir» diyordu. inanıyor mu idi ?
Diyordu ama
Dediği gibi yapabilecek miydi ?
Son hadiseler gösterdi ki Kennedy, düşündüğü gibi yapıyordu.
Dün gece
Başkan'ın
yayınladığı
bir
demeç onun seçimdep önce söylediklerinde bir de ğişiklik
olmadığını gösterdi.
Kennedy bu demecinde, hurbaşkanı
B. Amerika'nın
sıfatıyla Küba'da
son günlerde
Cum cere
yan eden olaylarla ilgili olarak Amerikan HükO. metinin takip ettiği siyasetten tek sorumlunun ken disi olduğunu bildirmiştir.
Başkan bu demecinde,
kendisinin bu sorumluluğu belirtmekten vakit
hiç bir
geri kalmadığını belirtmiştir.
Kennedy, sadece bir idareci değildir. ten bir muktedir liderdir.
Gerçek
Bütün komünist dünya
sı ondan ürküyor ve onu yıpratma kampanyası açı yor.
Kennedy bu propagandayı da yenebilecek du
rumdadır .
Ve yenmelidir .
26 Niian 1961 -81
CASTRO'NUZU ALlN, BAŞlNlZA ÇALlN Şu gazetelerin haline bakın . . . kendilerine perişan oluyorlar . . . Sovyet Peyki oldu.» dir.»
Nasıl da kendi
Şimdi
«Küba bir
«Küba artık bir komünist ülke
« Castro, - komünistliğini ilan etti» diye man
şetler veren ve bu hadise üzerine üzülerek ( ! ) yazı lar yazan
şu gazeteler bundan on gün
kadar ön
ce «Küba'da sosyalistler kazanıyor», «Küba'da sos yal devlet kuruluyor»,
«Castro kapitalistleri yendi» diye
«Viva Castro>> « Yaşa Castro»
yazmamışlar
mıydı ? On gün önce Kennedy'nin Küba işindeki ga fından,
Küba'da meşru bir Castro
bulunuşundan,
Hükfunetinin
Castro'nun kahramanlığından
ve
yurtseverliğinden bahsedenler şimdi utançlanndan kızarmadılar mı ? Bunların bir kısmı gafil. Bir kısmının ise haki kati görmekte geciktiklerini sanmıyoruz. Hakikati görüyoruz ve arzularına uygun olduğu için hadise leri maskelemeğe gayret ediyorlardı. « Ken
Amerika'ya ve Kennedy'ye çatıyorlardı. nedy Küba. işine karışmamalı ! »
diyorlardı.
Aslın
da bunlar da Amerika'nın Küba'daki karşı ihtilali maddeten desteklemediğini,
eğer desteklese
Cast
ro çetesinin 24 saat içinde hesabını görebileceğini biliyorlardı.
Fakat Moskova
bir istikametten konuşmağa
radyosuna memur idiler.
paralel Onun
için Castro'ya alkış tutup, Kennedy'ye sövmekle va zifelerini
82
( ! ) yaptılar.
Bununla da kalmadılar daha o zaman Küba' nu1 bir Sovyet peyki olma yolunda bulunduğunu açıkça ortaya koyanlara, bu arada gazetemize çat tılar. Küba'nın bir Rus peyki olduğunu anlamak için ille yörüngesine girmesi mi lazundı. Elbette . . . Çünkü bu kazanılmış bir zafer olacaktı. . . Sonra da üzüntülü roller le sırf şakacıktan bir «eyvah ( ! ) » la başlıyarak «gördünüz mü Küba işte peyk oldu-» diye bitireceklerdi. Öyle yaptılar. Bu kadarla da yetinmiyecekler. Gene Amerika'ya çatacaklar Kü ba'dan başka sıra nereye geliyor ise orada da Rus müdahalelerini Amerika'nın politikasma karşı meş ru gösterebilmek için yeni oyunlara hazırlanacak lar. Ama . . . Artık az kalmıştır. Bütün demirperde cephelerinin hep birden çökertileceği günler ya kındır. Küba'da ve bütün zulüm ve esaret bölge lerinde bu defa mağlüp edilmiyecek, ezilmiyecek, istiklal mücadeleleri başlıyacaktır. Biz inanıyoruz : Kennedy'nin dediği gibi <(Kübalılar henüz son söz lerini söylememişlerdir.» Kübalılar ve bütün ko münist imparatorluğu halkları. . . Castro, Küba'nın artık seçimlere paydos etti ğini ve sosyalist bir devlet kurarak komünizmi seçtiğini ilan etmekle aynı zamanda kendisinin ve çetesinin ölüm fermanını imzalamış bulunuyor. Sonu yakındır . Hayranıarına gelince onlar da Castro' larını alsınlar, başların çalsınlar ! .. 5 Mayıs 1961 83
TÜRKİY E'NİN KÜBA'SI
Laos'da mütareke şartıarı hüküm sürüyor . . . Küba, ateşini içine hapsetmiş, daha büyük indi falara hazırlanan faal bir volkan gibi şimdilik ken di kaderine terkedilmiştir. Şimdi beş kıt'anın pro jektörleri Akdeniz üzerinden bir adaya, Kıbrıs'a çevriliyorlar. Çünkü Moskova radyosu bugünlerde Kıbrıs'ı yeni bir soğuk harp sahası olarak seçti. Adaya müteveccih günlük neşriyata başladı. Bun da bir iş var . . . Burada birşeyler oluyor. Gerçekten Kıbrıs'ta fırtınadan önceki sessiz liği andıran ibir sükıin vardır. Adayı saran sis per deleri altında bazı oyunlar oynanıyor. Gizli ve açık oyunlar. Görünüşe :bakılırsa Kıbrıs yeni anayasa sına göre umumi ,seçime hazırlanmaktadır. Fakat bu hazırlığın altında kendilerine müsait vasat arı yan iki ideolojinin kıyasıya kavgası cereyan et mektedir. Beynelmilel Komünizm, Kıbrısta yeni bir im kan deniyor. EOKA vasıtasıyla yeni silahlı bir ha reketle ele geçiremediği adayı Kıbns Komünist par tisi vasıtasıyla ve seçim yolu ile kazanmak istiyor. Bunun için Komünistler Kıbrıs'taki işsizlik krizin den sıkıntıya düşmüş olan işçi kitlesini istismar ede rek politikayıa mtiessir olmak için çalışıyorlar. Bu balıiste Kıbrıs Komünist Partisi, Kıbnslı iıpçi· 84
ler EOKA ve Moskova radyosu el-ele vermişlerdir. İşin asıl dikkate değer tarafı, Komünistlerin, mevcut hükumetten yardım ve himaye görmekte olmalarıdır. Kesif işçi bölgelerinde belediye se çimlerini Komünistlerin kazanmasında hükume tin yardımcısı olduğu iddia edilmektedir. Bu nasıl ve niçin mümkün olmaktadır? Kıbrıs'taki Türklere ·antikomünist Rumlar komünizm tehlikesine karşı birleşik bir cephe kur mak için meseleleri gözden geçirmek lüzumunu his settiriyorlar. Kıbrıs bugün, sadece bir Akdeniz adası olmak tan çıkmış hür dünya'yı alakadar eden mühim bir «hakimiyet üssü» haline gelmiştir. Ayni sebeplerle ve bize yakınlığı itibariyle ve milletimizin bir parçasına sinesini açmış olma.kla Kıbrıs, bizim için hayati ehemmiyeti haiz bir milli müdafaa mevzuu dur. Bu bakımdan Kıbrıs adası «Türkiye'nin Küba sı» demektir. Ve ilerde bir Castro belasına maruz kalmamak için şimdiden tedbirler almak ve Kıb rıslı antikomünistleri uyarmak mecburiyetindeyiz. Koynumuzda bir Sovyet üssüne ve yanıbaşı mızda yeni bir Rus peykine tahammülümüz ol mamak lazımgelir. Bizim ve Yunanİstanın ve bü tün hür dünya'nın meselelerinden biri de Kıbrıstır. Dikkatli olmalıyız. 3 May'IJS 1961
•
YENİ BİR ÇIBAN BAŞI Yer yüzunun üç köşesinden Laos, Küba .ve Cezayir'den yükselen üç el silah sesi uyuyan Hür Dünya'yı uyandırdı. Dördüncü infilak nerede ? di yenler varsa onlar Akdenizin bir ucunda karanlık bir manzarada şimdilik sadece doldurulan bir . ta bancanın şakırtılarına kulak versinler.. Kıbrıs'tan bahsediyoruz. Yeşiladayı örten sisin ardında bu birdenbire başlıyan zor,aki sükfum pek hayra yormak müm kün değil. Dikkatıeri Kıbrıs üzerine toplamakta fay dalar var. Merak etmek ve dinlemek hakkımızdır : Yavru Vatan'da neler oluyor ? Kıbrıs bütün Hür Dünya için yeni bir «hürriyet veya komünizm» mevzuu haline gelmiştir. Türkiye için ayrıca ve daha mü him olarak, Kıbrıs, emniyetimiz veya düşmanları mız bahsinde, bir huzur kalesi, yahut kaybı çok düşündürücü bir «köprübaşı» konusudur. Bu bakımdan asla ihmal edilerniyecek olan Kıbrıs adasını saran esrarlı karanlığı dikkatli bakışlarta delip geçmek gerekiyor ; haberler iyi de ğil. Kıbrıstaki A.K.E.L. komünist partisi bütün gü cü ile seçime hazırlanıyor. Üstelik anlaşılmaz bir şekilde hu parti Kıbrıs Hükümetinden yeni tavizler kopartıp faydalar sağlıyor . · Nitekim Kıbrıs'ın 6 bü yük kazasından üçü olan Limassol, Larnaka ve Mağosa'da B elediye seçimlerini komünistlerin ka z anmasında A.K.E.L. in gayretleri kadar hüküme tin temin ettiği kolaylıklar ve himaye de rol oyna86
m�tır. Bu faaliyetin yanısıra komünistler kesif işçi muhitlerinde de para ve emek sarfediyor, işçi ek seriyetini sola çekrneğe uğraşıyorlar. Şimdi, Ha ziranda Cenevrede toplanacak olan BeynelmUel Çalışma Kongresi (İ.L. O. ) nde Kıbrıs işçilerini tem sil edecek olan delege seçimi için kampanya açıl mıştır. Komünistler delege seçiminde çok azılı bir komünist olan Andreas Zıartides adındaki adamın kazanması için çalışıyorlar. Bu adam kazansa bile İ.L.O. nun kendi tüzüğüne göre bu delegeyi kabul et memesi beklenir ve beklenmelidir. Zira Beynelmi lel Çalışma Kongresine komünist delege katılması na İ.L.O. tüzüğü imkan vermemektedir. Bununla beraber komünistler bu mevzuda da hükO.metten yardım göreceklerini umuyorlar. Onlara bu ümidi veren nedir ve kimdir ? Bu gün Kıbrıs'lı antikomü nistterin ve A.K.E.L. ile hiç ilgisi bulunınıyan bü tün Türk Cemaa"tınn endişesi işte budur. Halen A.K.E.L. e karşı Türk ve Rum cemaatı arasında, Kıbnstaki komünizm tehlikesine karşı birleşme ve milli partilerin işbirliği çareleri günün konusu dur. Buna inanmak ve bu teşebbüsü alkışlamak is teriz. Ancak bu suretle Kıbrıs, Akdenizde bir ba rış ve emniyet adası olarak kalır. Komünizm fela ketine karşı birleşmiş bir Türk - Rum hürriyet ve cumhuriyet cephesi ancak bu sayede, banşı tehdit eden bu tehlikeli silahın şarjörünü boşaltıp Hür Dünyaya rahat bir nefes aldırabilir. Tabii bütün Batılı'ların ve Türk - Yunan antikomünist işbirli ğinin de himayesi ile . 21 Nisan 1961 87
DİKKAT ! KıBRlS'A
DİKKAT
On bir aydır yurdumuzda cereyan eden hadise ler ve içinde bulunduğumuz
intikal
rejimi, Türk
efkar-ı umumiyesini kendi iç meseleleriyle meşgul etti.
Bu arada çok enteresan hadiselerin dışında
dünyada olup bitenler
pek çekmedi .
dikkatimizi
Halbuki çok yakınımızda, sadece
Türkiye'yi değil
bütün hür dünyayı alakadar eden bir
mesele, çok
önemli bir mesel e var ; Kıbrıs. Kıbrıs'ı unuttuk mu ? mine
kavuşması
dert edindiğimiz
Bu günkü
davasını milletçe
siyasi
heyecanla
bu Yavru Vatanda'da
şimdi ne
ler cereyan ediyor ? Dünyanın bir köşesinde ve diğer edici
bir köşesinde Küba hür dünyayı
olaylara sahne olurken
fırsat bilen
komünizmin
Laos tehdit
dağınık dikkatleri
Kıbrıs'ta sessiz sedasız
ne oyunlar çevinneğe hazırlandığı Gözleri karanlığa alışkın dikkatli Kıbrıs,
reji
ve
fevkalade ilgi çekici
biliniyor mu ? kimseler
ıçın
bir konu haline gel
miştir. Her yerde, şekline
ora halkının
uygun
metotlarla
ve siyasi çalışan
bünyesinin
komünistler,
körpe Kıbrıs Cumhuriyetinde hiç beklenmedik zamanda bir
bir
sürpriz yapabilirler.
Kıbrıs, Cumhuriyete kavuşmadan önce kendi iç meseleleriyle
meşgul bulunan
Türk cemaati ve
liderleri şimdi Kıbrıs'ı tehdit eden beynelmilel ko münizmin çevirmeğe
88
hazırlandığı
yeni oyunlar
karşısında bu meseleyi esaslı
surette
çirmek
aldığımız
durumundadırlar
ve
gözden
ge
haberlere
bakılırsa bu babiste ciddi çalışmalar yapmaktadır lar.
Kıbrıs'ta teşkilata sahip
tisi rum cemaatından
Akel Komünist par
gafil bir kalabalık tarafın
dan destekieniyor ve daha tehlikeli olanı «Ada'nın Yunanistan'a ilhak» heyecanı,
«EOKA» tarafın
dan yeniden körüklenerek korkunç bir istikamette Akel'i EOKA ile birleştiriyor. Dünyanın her tarafında
olduğu gibi Kıbns'ta
da kızılların boş durmadığı muhakkak.
HattA. se
çim kampanyasında Akel'i sevk ve idare için husu si surette
Rusya'da yetiştirtlmiş
gönderileceği söylenmektedir.
siyasi ( !) lerin
Kıbrıs'taki işçi
kit
lesinin de şaşırtılması için bazı gayretler sarfedil mektedir. Bütün bu meseleler Kıbrıs'lı Türk liderleri ve Akel'e
asla iltifat etmiyen Türk cemaatını düşün
dürmektedir. İki gün önce Lefkoşe duvarlarına ya pıştırılan kızıl beyannameler de tehlikeyi
ortaya
koymaktadır. Kıbns, Türkiye'nin ve hür dünyanın Akdeniz de .bir müdafaa kalkanı olduğu gibi, doldurulup an sızın bağrımıza çevrilmiş bir tabanca da olabilir. Öyle sanıyorum ki bugünlerde sayın Dr. Fazı! Küçük'ün Anavatan'a anlatmak vardır.
Kulak vermeliyiz.
istediği
şeyler
Bütün Dünya kulak ver
meli.
!3 Nisan 1961 8G
ORDU VE KOMÜNİZM Komünizmde ordu, Kızılordu gibi sadece bir zullim aleti, bolşevik imparatorluğunun istila kuv vetidir. Bunun dışında komünizm, daima ve her yerde orduya karşıdır. Komünistıerin istila ettik leri yahut bir beşinci kol ihtilaliyle ele geçirdikleri ülkelerde kızıl kurşunların, fener direklerinden sar kıtılan ipierin ilk hedefi ordu mensuplandır. Bu durumlarda önceden buna göre hazırlanan ve der hal Kızılorduya intisabeden birkaç satılık adam dışında kalan bütün ordu kadrosu yok edilir. Bu bakımdan komünistler elegeçirmek istedik leri memleketlerde her şeyden önce, milletin en sağlam kalesi olan orduyu sarsmak ıçın uğra şırlar. Bu planın ilk merhalesi de ordu ile sivil hal kın arasını açıcı, çok sinsi bir propagandadır. Ko münist propagandacılar sivil halk arasında anti militarist bir hava yapabilmek, milletin asker oca ğına olan saygısını yok edebilmek, ordu ile toplu mun bağlarını koparabilmek için bütün güçleriyle çalışırlar. Bir yandan tarih ilminin bile milletleri biribirine düşürdüğünü, eski hatıralarm harplere sebep olduğunu, orduların barışı tehlikeye düşür düğünü fısıldarken beri taraftan bir ordu men subunun adalete konu teşkil edebilecek bir suçunu yakaladılar mı bunu gizli dev operlörlerle aleme ilan ederler. Kendilerine yakın buldukları gazete90
lerle veya gazetecilerle işbirliği yaparak münfetid hadiseleri ve hataları ordunun heyeti umumiyesine mal etmeğe çalışırlar . Bir garnizon çerçevesi içinde cereyan ettiği iddia edilen bazı hadiseleri, ne kadar inanılınıyacak hadiseler olursa olsun bir heyecan ticareti konusu haline getirmek çok büyük bir hata, kasıt derece sinde bir gaflettir. Komünistler, şahsi, münferit hatalardan dola, yı büyük zümrelere husumet tevcih etmekte çok hüner sahibidirler. Herkesin işleyebileceği suç lardan bi:rlni bir din adamı işlese, bununla bütün din adamlarını, dindarlığı ve din'i hedef ittihaz ettikleri gibi, · bir meslek mensubunun hatasını da bütün meslekdaşlara yüklemekten çekinmezler. Bu bakımdan komünizmin, ordu ile halk arasına kun dak sokma faaliyetini nazara alarak, vaktiyle Ba sın Ahlak Yasası hazırlanırken, asker ve polis gibi, milli kuvvetiere mensup şahısların, adliyeye inti kal eden suçları olursa heyecan ticaretine konu teşkil edecek şekilde gazetelere aksettirilmemesi ıçın Basın Yasasına bir madde ilave edilmesini istemiştik. Bu teklifimiz de her nasılsa komünizm le mücadele konu:;,undaki diğer tekliflerimiz gibi, müs sansasycn'a meraklı gazeteciler tarafından bet karşılanmamıştı. Fakat her geçen gün, komünizmin Türkiyede yeni karışıklıklar çıkarma faaliyetine yeni bir 91
gaflet kapısı açmaktadır. Ordu, Türk milletinin göz bebeğidir. itibarını
her vatandaş,
Ordunun
kendi şahsi meselelerinin
üstünde tutmalıdır. Yassıadada işkence yapıldığı iddiaları her me deni vatandaş gibi vatansever Türk subayının da tüylerini ürpertir.
Böyle iddialar var ise bunları is
pat imkanına sahip hukuki
olanların ilgililere medeni
yollarla . arzetmesi kafidir.
Bir
ve
garnizon
içinde, ordumuzun ahlak ve an'anesine aykırı hare ket etmiş bir iki kişi oldu ise, ve ahlak
gene askeri terbiye
icabı üstlere bilgi verilir ve susulur.
Di
siplin dışı hareket eden asker hakkındaki muame leye gene askeri makamlar el ,koyar . mücerret gazetecilik
Bu konular
konuları olarak
rastgele
ele
alınamaz. Türk ordusu, karşı
koyan
den biridir..
Millet bünyesinin,
kaleleri arasında en
komünizme
sağlam kaleler
Onun dışında, ondan habersiz,
adına yapılmış
tarihi hatalar olursa
onun
bunlardan
mücerret ve mübarek Türk Ordusunu, bütün vatan sever Türk askerini tenzih etmek gerekir. Unutmayalım. Türkler
Her zaman ve her yerde bütün
bir ordu, katıımıyan kaçaktır .
7 Ocak 1962
92
«Bu kitab1rn içindeki yazılar, Havadis, Son Ha vadis, Düşünen Adam ve Yeni lstanbu!/dan alın mıştır.»
iÇiNDEKlLER Sayfa Nu. Su uyur, Komünist uyumaz . . . . . . Karşı taaruz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Mücadele, ama nasıl ? . . . . . . . . . . . Tehlikeli oyunlar . . . . . . . . . . . . . . .
5 8
... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
12 16
Türkiyede Komünizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Basın ve Komünizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
25
.
... ... ... ...
19
Tehlikeli şakalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Lütfen hizaya geliniz . . . . . . . . . . . . Kurdukları tuzaklara düşenler . . . . . . . . . . . . . . . aıtaya takılanlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
42
Uykudakiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Gençliğin uyanıklığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
47 50
Solcunun oburluğu . . . Sosyalist guruplar . . .
... ... ... ... ... ... ...
53
... ... ... ... ... ... ... ...
55
Soldaki kavga . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sosyalizm ve bizimkiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
60
Dikkat sola bak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sosyalizm modası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Solcuların hali . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kore ordusu Komünizme dur dedi . . . . . . . . . . . . Bu radyo bizim değil . . . . . . . . . . . . Viva Cardona . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kennedy'nin cesareti ve Küba . . .
28 32
37
58 62
65 67 69 71 73 75
Hürriyetçilerin ahlA.kı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Liderlerin kuvveti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Castronuzu alın başınıza çalın . . . . . . . . . . . . . . . Türkiyenin Kübası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yeni bir çıban haşı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Dikkat, Kıbrısa dikkat ! . .
.
.. ... ... ... ... ... ...
Ordu ve Komünizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
78 80 82 84 86 88 90