Hüseyin Namık Orkun - Türk Efsaneleri

Page 1



Ç_

1

N

A

R

Y

A

Y

1

N

i

:

3

HDseyin Namık ORKUN

TORK EFSANELERi

İSTANBUL Cumhuriyet Malbaası 1

9

4

3 -

11


MiLLi EFSANELERiM.tZE DAiR Türk efsaneleri yabancı ülkelerde t etkik edilmediği gibi maatteessüf bizde de esaslı bir surette tetkik edilmiş d eğildir Bizde bu mevzua en ciddi bir surette temas eden Köprülüoğlu Fual!tır. (Türk edebiyatı ·tarihi, İstanbul, 19 2 6) Fakat hu rada efsaneler ilmi bir tarzda tasnif edilmediği gibi mevzular dahi yanlış anlatılmış ve bir takım faraziyelerle mevzu tarnamile kanştırılmıştır. ( 1 ) .

Türk efsanelerinin tasnifi h..:kkında Zeki Vel idi de Atsız mecmuada bir kaç yazı yazmııjl'ır. Fakat burada da e fsaneler derli toplu bir suretle tasnife tabi tutulamamış, mevzu bir �iirii mallımal yığını arasında kaybolup gitıniştir. Bu ik; eserden maada memleketimizde neşredilen ve bu mcvzua ciddi bir surette temas eden bir yazı habrlamamak­ tayız. Her ne kadar bu mevzuu eserinin kadrosuna sıkıştır­ mak mecburiye tinde kalan bazı edebiyat tarihleri varsa da bunlar Köprülüoğlunun eserindeki noksan ve yanlış malurna ­ lt tekrarlamış olduklarından onları burada ayrıca zikre lü­ zum görmedik. Bunlardan tamamile ayrı olarak ve Köprülü. (1) Bu eserde ,,Hunlar miladi dördünc ü lıca iki büyük şubeye ayrıldılar.,> (s. 16) gibi dcm

asrın so,n

ikinci nısfında

ı.1ad:ı efsanelerin metinleri dahi yanlış anlatılmıştır.

v!'re'.:ıi1r.ıc.k ic;in bu hatalardan bir kai;ını kaydedelim: vücudu kurcia benzediği yazıl mıştı r. Halbuki metinde beli kurtla benzetilmektedir. 2

ağaca

-

Oğuzun geyi ği

baş­

derece fahiş hatalar­

1

Bir

-

fikir

Oğuzun

vücudu değil

··bir av

kırbacı

ile•

bağladığı yaz ı l maktadır. Halbuki asıl ırıı>l.inde söğüt dalı olduğu

Bu yorum. Oğuz yazı !ı'1ır.

hataları burada teker teker göstermeğe lüzum

görmü­

efsa n e si Rahmeti tarafından dilimize çevrilmiştir.

eserle mu k ayese etmekle hatalar meydana çıkabilir.

Bu


oğlunun hatala rını da ayıklayan•k Atsız bir ede biyat tarihi

yazmağa başlamış ise pe bu eser he nü z ikmal

edilememiş­

tir. Milli efsanelerimm her şeyden evwl ıhir ta s nife taıbi 1:ut.

mak. gere ktir Türk tarihini bugün Doğu Hunlaril.e başla tmak .

icap ettiğine göre milli efsanelerimizin birinci kısm ını Hun

efsaneleri teşkil etmektedir. Huıı efaı.ı nr l rr i denince Doğu ve 8atı Hunlannı anlamaktayız. Doğu l lun lım hak.kında Çin tarihleri malumat vermektedir. Doj:cu

l lıı•ılurının

teşkilatı ise

Oğuzlara dair adlı e�erimizde gÖMterılii(iıniz gibi Oğuz teşkilatının aynıdı r

.

Oğuz cfımnrl..rinde

ta�amile

gö rdü ğ üm üz

ikili, alıtılı ve yirmi dörtlü teşkilatı 1 )oV,u l lunlarında d a bul�

duğumuza gö re Hun ıefsaneleri dryiıwr b u nun içine

Oğuz

efsanelerini de koyımamız gerektir. Biıııırnaleyh Oğuz efsa nesi en eski Türk efsan esi olup evvrlf, Hu nla ra

­

malolmuş,

son-ra diğer Türk l er de kendilerine mnlrtmişlerdir. Eski Hun­ lar yani Oğuzlar sonralan Göktürk cıııniasına d ahil olunca

talbii Oğuz e fsanesi Göktürklerr dr i n t ika l etmiş ve bunıu

ınütea.kıp Göktürkleri inkirazıt

u i( rııt ıı n

Üyg'llrlar da aynı ef­

saneyi benimsemişlerdir. Uygur hıırrlrrile yazılmış bir Oğuz

destanında Oğuz Han «men uygurıııııı.t knı.tnnı bolamen» yani

ben UyguTların hakanıyım demrktrılir. Uygurlardan sonra da asıl Oğuzlar kendi teşkila t vr rfManelcrini devam ettirmiş­ ierdir. Doğu Hunları Avrupnya gelince h er halde Asyadan ge­ tirdikler i efsaneleri de te rke tmi ş değillerdi. Fakat maattees­ süf bunun izine dahi teısudüf ed em e mek teyiz Buna mukabil .

Got mü verrihi J ordancs Hunların menşeine ait bir

efsane

kaydetmekte ise de bu efsane Hunlard an ziyade Gotlar ta­ ra fın dan uydurulmuş ve onları tahkir mak.sadile yayılmıştır.

Burulan dolayı bu efsane bir Hun efsanesi olmaktan çok uzak.­

br.' Hun camiası dağıldıktan sonra Doğu Avrupada hunların bakiyesi o larak Utigur ve Kutrigu-rlar meydana çıkmaştır.

fşte


lııırıların

menşe ef sanesi bir Bizans kaynağın.da kayde dilmc k ­

ırdir ki bu efsane sonra Macarlara da tesir etmiş ve Macarlar ıla

Hunlarla menşe birliğini gösteren bir efsane uydurmuşiar­

anlattığımız efsaneleri biz hep Hun efsane­ ııi namı altında toplamaktayız. Bu·lgar Türkleri de malum ol­ •lır. Buraya kadar

duğu veçh-ile Hun camiasına dahil bulunu:yordu. Binaenaleyh Bulgarlara ait efsaneleri de biz Hun efsaneleri arasına kat­ maktayız.

Milli efsanelerimizin ikinci safhasını Göktürklere ait efsanele:- teşkil eder. Bu efsanelerin biricik kaynağı Çi n ta­ r

ih l eri dir ,

Bundan sonra Uygurlara ait efsaneler de milli efsane­ lerimizin üçüncü safhasını teşkil etmektedir. Bu efsaneleri hem Çin tar�hlerinde, hem de Cüveyninin eserinde bul mak ta­ yız.

Efsanelerimizin d ördüncü safhası

diğer Türkl e c e

ait

efsanelerdir.

Biz bu küçük eserde ilmi bir tasnife tabi olarak .milli ef­ �i\nelerimizi anlatmağa lüzum görmedik. Dede Korkut eserin­ den tutunuz da bugün dahi yaşıyan Dünyanın yaradılışı efsa­ nesini kaydettik. Çünkü gayemiz milli efsa nel erim iz hakkında b;� f;kir vermeğe çalışmaktır. Hüseyin Namık Orkun


DÜNYANIN YARADILIŞI Daha henüz dünya yokken her ll\rulı sular kaplamış bu­ lunuyor du . Arz yoktu, günc-ş yoktu, Kök yoktu, ay yoktu. Taıırı ötıeye beriye uçuyor: ıbir dl' iıuıun ötede 'beride dolaşı­ y ord ı. Her ikisi de ııiyuh hir kaz ı,ıekl. inde dola�akta idiler. Tann atıla h iç bir ı,ıey düışünnıiiyordu. insan rüzgar yaparak euyu k anl'ltı mııo ve eu la rı Tanrının yüzüne sıç ratmıştı. insan bu ııuretle zannetmioti ki Tanrıdan daha yü kseğe ç ıkabilecek.. Halbuki aksi oldu; suya düştü. Suda boğulurken Tam-ıya dl'di ki: - Ah Yü ce .Tannın!. . Beni kurtar . .

Tı-nrı cevap verdi: . - Ey insan !.. Suıdıa yüksel.. Bu söz üze rine insan sudan yükseldi. Tann tekrar bu­ yurdu : . - Ya iç ın k aya olsun Bunun üzerine de denizin diıbinden yalçın kay al ar yük. seldi. İnsan bunun tepesine çıkb. Tann söyle buıyurdu: - Sen den izi n dibine in .. Ve o radan toprak getir. . İnsan diıbe inerek oradan toprak aldı ve Tanrıya vel'd<i. Tanrı bu loprağı suyun üstüne saçarak şöyle buyurdu: . - Düny a ya rat ılsın . .. Bu buyurultu üzerine arz yara tı l d ı. Tanrı tekrar insana buyurdu: - Dibe in. . Tekrar toprak getir . . . O zaman insan şöyle düşündü: Dibe inince kendim için de toprak getireyim. Suyun diıbine indi. Düşündüğü gibi iki avuç toprak aldı. Birisini Tannya götürecekti. Diğerini de ağ­ zına �akladı. Bunu T annO:ın görmemıesi i çin yapmış, ve ken­ dine ayrı bir arz yaratmak arzusuna kapılmıştı. Bir avuç top­ ıağı Ta n rıya verdi Tanrı a l dı . Tekrar suyun üzerine saçll. •.


7 Yiicuda · gelen arz ka lmlaştı. Bu sırada insan ı n ağz.ın. daki toprak büyümüş, insan boğulmağa başlamıştı. Kabaha­ ıinj bildiği için kaçmağa cüret etmiş, k aç arak uzağa gittiğini .ı:annetınişti. Epey gittikten sonra ıbir de baktı ki Tanrı yanı­ başındadır. Boğulmak raddelerinde olan insan Tanrıya şöyle

Ve önce

dedi:

- Ah!. Yüce Tanrım!.. H ak iki Tanr111lll Kurtar benl. . Tann şöyle buyurdu: - Ne i stiyordun ? .. Toprağı ağzında saklıyacağını mı z:ınned!yordun? Bu �oprakla ne yapacaktın ;ı .. i nsan şöyle cevap verdi: - Toprağı

kendime bir arz yaratmak için

saklamıır

tım .. Tanrı tekrar buyurdu: - Tükür... İ nsan toprağı tükürdüğü vakit ba t aklı k hasıl oldu. Buna

kar!!I Tanrı buyurdu : - Şimdi sen suçlusun .. Bana karşı fenalık yapmak isti­ yordun.. Senin tebaan olan halk hep senin g.İıbj fena insanlar olacaktır. Benim tebaam olan halk da hep m uhterem ve aziz insanlar olacaktır. Güneşi ve ışığı göreceklerdir. Baııa hakiki Kurıbistan diyeceklerdir. Senin ismin Erlik olsun. Suçunu S enin su ­ benden saklayan insan, senin insanların olsun çundan kaçanlar da ben im adamlanm olacaklardır. Arz üzerin de dalsız bir tek ağaç biiyüdü. Bunu Tanrı görerek buyurdu: - Dalsız bir ağaç g ö rmek iyi değil dir. Üzerinde dokuz dal olsun .. Dokuz dal büyüyünce Tanrı tek rar buyurdu : .

- Dokuz dalın altında dokuz insan olsun ve b.1o1 dokuz insandan dokuz mille t türesin Erlik sonra biı- takım ;esler işitti. Bunun ne olduğunu Tanrı da n sordu. Tanrı: - Sen hakansın. Ben de hakanım. Bunlar benim kul­ larım dır deyince Erlik Ta nrı ya dedi ki: ...

,


- Ne olur? Biraz da kullarından bana ve:reene.. Tann: - Veremem.. �e bir az.. Burtun üzerine ErJik kendi kndine Pekali.. Hele dur sen.. Bir kere Tanrının

§Öyle

dütündü::

kulJannı JÖreyim.

Erlik gitti, gitti. Nihayet istediği yert- vardı. Ve or�a Duıan­ Jan, hayvan]an ve her ıürlii mahlöklan gördü. Bun1an gö­ rünce şöyle dedi: - Bunları Tanrı nHıl yarattı acaba . .. Bu mahlliklar ne· ile yapyorlar?

.•

Erlik bu mahlUklann biricik ağacın yalnız bir tarafındanyediğini görünce sordu: - Necl'en sade bu taraftan yiyorsunuz? .. Bu suale karşı bir insanoilu cevap verdi: - Bu, Tannmn bize bahşettiği yemeğimizdir.

dört d alın meyvasmdan yemeyiniz.

:ranrı bu

Gündoğusuna dönmür

olan beş daldan yiyiniz... d edi. Bunu söylediktıen sonra ken­ disi göğe yükseldi ve ağacın d�bine hir köpek koyarak dedi ki: Şeytan gelirse tut... Bundan başka oraya bir de yılan koydu. Ve dedi ki: Eğer insanoğlu gelir, gündoğusuna bakan beş d aL. dan yemek isterse bırakınız yesin.. Şayet dört daldan yemek isterse b11akmaym1Z. işte bun'lln için biz

hep bu dallardan

:reriz..

Erlik bu sözleri işittikten ıı.onra ağacın yaınına gitti. Ora­ da Törüngöi a:dlı bir adam gördü. Buna dedi ki : - Eğer Tanrı size bu beş daldan yiyiniz ve dört daldan· yemeyiniz dedi ise bu yalandır. Bu beş 'daldan yemeyiniz,.

diğer dört daldan yiyiniz. Şeytan bunlan eöylerken yılan uyu-·

yordu. Şeytan da yı]anın içine girdi. Yılana , d edi ki: - Bu ağaca çık

..

Bunun üzerine yılan ağaca çıkb. Ve yılan T annnın ye

­

meyiniz dediği daıldan yedi. Töröngöi adb bir erkekle F..ci adlı bir kız birlikte yaşıyorlardı. Yılan bu ikisine şöyle de­ di:


-- Töröngöi, Ecil.. Bundan yiyiniz.. Töröngöj şöyle cevap verdi : - Hayırf. Nası] yerim ben ondan... Tanrı yemeyini:z: cl,.di. Ben asla yemem. Bunun üzerine yılan yemişten Eciye verdi. Ve Eci yedi. Bu meyva çok tatlı idi. Töröngöi yememekte ısrar ettiği için Eci de !biır sürü yemişi Töröngöi'nin ağzına doldurdu. Bundan M>nra vücutlanndan kıllar düştü, u'tanmağa başladılar. Birisi bir ağacın arkasına, diğeri başka bj.r yere saklandı. Tann geldi. Tanrı gelince herkes bir tarafa kaçtı. Tanrı buyurdu: - Töröngöi, Törön.göil. Eci, Ecil.. Neredesiniz? .. Tanrı böyle bağırınca cevaıp verdiler: - Ağacın arkasındayız. Ve yanına gelmiyeceğiz. Tanrı: - Ne oldu sana Töröngöi?.. Töröngöi: - Eci, senin menetıtiğin yemişi ağzıma doldurdu. Eci: - Yılan bana yiyiniz, dedi. Tanrı : - Yılan!. Bu ne haldir? .. Y'.lan: - içime şeytan girmiş.. Ben söylemedim şeytan söylemiş..

T.ınn:

-- Şeytan nasıl olur da girer? Yılan : - Uyumuşum. Anlaşılan o zaman girmiş. . Tanrı: - Eyi. Sen köpek!. Sen ne için şeytanı

tutmadın?...

Köpek: - Gözüme görünmedi. Bunun üzerine Tanrı :nlana şöyle söyledi : - Ey yılan 1.. Sen şimdi şeytan oldun. insanoğlu senın düşınan:n olsun, seni nerede görürse vursun, öl:dürsün. Sonra Eciye dedi ki :


10

- Sen ki benim yeme dediğim şeyi yedin,

ş�ytanın

.'!IÖzleri:.1i. dinledin. . . Bundan sonra çocuk d oğu racaksın. ' ğururken müthiş ağnlar çekeceksin..

Do­

Daha sonra Töröngöi"ye dedi ki : - Şeytanın yemeğini yedin .. Emirlerimi

dinlemedin.

Şeytanın sözlerini dinledin. Şeytan ın ııöıJlrrine kanan insanlar onun diyarındadır. Benim sözlerimi rlinlemiyen insanlar be·· nim l'?ıklarımı göremiyeceklerrlir.

Benim ihsanl a rıma

nai.l

olamıyacaklardır. Şimdi şey t a n hrnim d ü ,ma nımdır. Şeytanla beraber sen de benim dütm ıı nım Nı n . El(er şeytanın yemeğin·· den yememio olaaydın benim

iıhsıınlıuıma

nail olacakbn.

Şimdi dokuz oitlun ve dokuz kızın olırun. M a.d eımk i şeytanın yeineğinden yedin. O halde şeytandan ihsanlar kabul et.. Bundan sonra insan yaratmıyacağıırn. insan oğlu kendisinden

türesin.. Sonra Tanrı şeyıtana şöyle dedi: - Neden benim insanlarımı kandırdın ;ı . . Erlik cevap verdi: - Senden rica ettim. bana vermedin. Ben de çaldım.

Hile ile kendime ramettim. Şimdi at üzerinde giderle rse yere düşüreceğim. Rakı içerlerse birıbirile kavga ettireceği.m. On­ ları harbetmeğe teşvik edeceğim. Suya girerlerse boğacağım .. Ağacc1. tırmanırlarsa yere düşüreceğim. Kayalara çıkarlar.ı;ı yere yuvarlıyacağım. Tanrı şöyle dedi : - Arzın üç tabakasının al t ında karanlıklar ülkesi var· dır. Orada ne güneş, ne ay bulunur. Seni oraya kapatacağım .. Yemek dahi venniyeceğim. Siz kendi kendinize çalışıp yiyc­ c:ek tedarik edin. Artık

siz.inle konuşmağa gelmiyeceğim. Size

Mai-Tere"yi göndereceğim. O size neler yapmak lazım gel­ diğini öğretsin. Mai-Tere geldi. Onlara arpa, turp,

doğan gibi şeyleri

öğ retti. Bunun üzerine şeytan dedi ki: - Ey Mai-Te�e!. Git Ta n rı y a yalvar.. Tanrının yanma gitmek istiyorum.


11

drdi lık

M;..i-Tere Tanrıya altmış iki se ne yakardı. Nihayet Tanrı ki : - Pekala . . Benim düşmanım değilsen .. İ nsanlara fena­

yapmazsan gel... Bu söz üzerine Erlik göğe doğru yükseldi. Yukarıya çı­

kıııca Tanrının önünde iğildi: - Ey Tanrı !. Bana yardım et, beni takdis et . . Şu yarım l>ıraktığım göğü ikmal edeyim. Tann ona yardım etti. Ve göğü tamamladı. Bundan 8<>nra Erliğin nesli bura·d a çoğaldı. O zamanlar Tanrının Mancli.Sire adlı bir adamı yaşıyordu. Bu adam ııöyl·e düşündü : Bizim adamlarımız yerlerde yaşıyorlar. Şeytanın adamları ise gökte bdunuyorlar. Bu çok fena . . Böyle düşünen Mandi-Sire Tanrıya kızdı. Ve şeytanla savaşmağa gitti. Erlik Mandi-Si­ re"nin önüne çıktı. Onu ateııle püskürttü. Kaçırdı. Mandi.Sire dönünce Tanrı sordu : - Nereden geliyorsun ? Mandi-Sire cevap veı:ıdi : - Erliğin adamları gökte bulunuyor. Bizim adamları­ mız ise yerde oturuyor. Bu çok fena .. Ben kendim

Erliğin

kamini yere indirmek istedim; fakat muvaffak olamad�m.. Kuvvetim yok .. Tann buyurdu : - Hiç kimse benim kadar kudretli değildir. Erlik ise senden daha kuvvetlidir. Daha zamanı gelmedi. Zamanı ge­ lince sana bugün git diyeceğim; o zaman sen şeytandan daha kuvvetli olacaksın . .

Sakin bir hayat sürdüler. Mandi-Sire epey müddet yaşa_ dıktan sonra daha zamanın gelip gelmediğini düşündü. Bir gün Tann ona : - Bugün gİ!t, çok kuvvet ve kudret sahibi olacaksın. dedi. Mandi-Sire güldü, dedi ki: - Tüfeğim yok. . Okluğum yok.. Kalkanım yok, kılıcım vok.. Sadece ellerim var .. Nasıl giydeyim? . Tanrı sordu:

.


12

- Ne ile gitmek .istiyorsun'? . Mandi-Sire :

.

- Hiç bir şeyim yok .. Ayağımla üıtüne b asmak koUa,

nmlc'l gö i e savurmak .istiyorum.

Tanrı: - Tut!..

Al şu mızrağı...

Mandi-Sire mızrağı alınc a göj:te ı.citı i.

Erıliğin gogunu

altüst e tt i . O zaman;ı kadar arzda kRyll yoktu. Vaktaki Erli­

ğin göğünün parçaları

uza

dü şt ü

,

o

zıtman t a şla r kayalar. ,

ormanh dağlar haa1I oldu. Ta nr ının yRrlltlıj:(ı düz ovalar hep

harap oldu. Sonra Mandi·Sire Erlii:{in teba&11nı da gökten

yere dü�ürdü. Bir kısm ı ııuya düı�tii, .boğuldu. Bazıları inek­ lerin üzerine düştü, öldü. Bir kısmı yürüyen insanların üzeri­

ne, bir kısmı ta!11ara düşüp öldüler. Hepsi, hepsi öldü.

O zama n Erlik Tanr ı dan arzı istedi. Dedi ki:

- Cennetimi mahvettin. Şimdi bir yerim yok .. Bir azı-

c!k ye r ver ..

Taınrı hu:Yurdu:· - Hayır .. Hiç bir yer veremem.. E rli k : - Bari beş karışl ı k bir yer ver ..

Tanrı bunu da vermedi. Bu nu n üzerine Erlik elindeki

değneği yere sapladı. Ve dedi ki: - Tanrım!. Hiç olmazsa şu değneğimin

yer "'"'r ..

kadar bir

ucu

·Tanrı güldü ve cevap verdi:

- Değneğinin altındaki arz senin o�un;

Erlik bu küçülk yerde gök yapımağa başlayınca Tanrı ·

ııöyle buyurdu:

- Defol aşağıya!.. Orada kendin/katlar yap. Sen artık

asla gÜnf!ş ve ayin ışığJnı gönniyecr;ksi11f

�nyan ın

sonunda

hakkında hüküm vereceğim. Eğer iyi har eke t edersen

seni

nur alemine göndereceğim: Eğer fena hareke;t ede rsen daha

o kadar yerin diıbine gönderece � . -'·

.

.

.

;,


ı:ı

Erik:

- Ölmüş insanları bana ver..

Tann: - Bunları asla vermem .. fzlik : - Ol. Yüce Tannın!. Bu takdirde benim hiç tebaam olmıyacaktır. Şimdi yerin altındayım. Ben burada ne yapa­ yım�

..

Tanrı:

- Ne s oruy or su n ? ..

Ne istersen onu yap ... Kendine

in·

san yar�t.. Bu söz üzerine Eri.ile, Tanrının önünde eğildi:

- Yardim.mı esirgemezsen yaparım. Tanrı yardım etti. Erlik demirci kör üğü yaptı. Bir de örs yaptı. Çekiçle ·bir vurdu, alıtınıdan bir kurıbağa fırladı. Bir daha vurdu, o zaman Almis çıktı. Bir daha vurdu, bir daha vurdu. O zaman bir yaıbaı1 domuzu çıkarak kaçtı. Bir daha hıZ'hca vurdu. O zaman Almiş çıktı. Bir daha vurunca o za­ m an Sulumiş çıktı. Bir daha vurunca da bir deve çıktı. O vak i t Tann oraya gitti. ·Erliğin. körüğünÜ, örsünü. çe ­ kicini ateşe attı. Ateşe atı la n körükten bir kadın çıkt ı Öre ve çekiç te n hir kuş oldu. Öyle 0bir kuş ki kana1dının tüylerile ok s\Mlenmez, et in i k öpek bile yemez. Sadece ,bataklıklarda dolaşır, durur. Tann erkeğe tükürdü. O da bir fare oldu. Öyle bir fare ki ayağı ıuzun, eli yok, evin en fena mahluku ve yal­ nı z çizmelerin tabanını yer. . .

Bundan sonra "Tanrı insano�ıllarına şöyle buyurdu: - Size hayvanlar yarattım; size y emekler yarattım. Temiz sular siz içesiniz. diye benim emrimle aıkar.. Şim di siz de bana iyr harekette bulunun. Artık gideceğim ve çaıbuk . d öruniyeceğim. Sen.! . Benim ·adamlanrndan olan Sal-Yime, sen rakı içtin.. Sen lt,i.içük çocukları, taylan, huzağıları, kuzu­ ları koru.. İyi v� tltlbii bit surette ölmüş olan insanlan kabul Ba�a. et.. Kendi. k e ndisini öldürmüş alanlan kabul etme.. larile har�e�iş· öfanlan- ütkçme al.. Başkalanndan bir şey .·


14

çalmış olanları, .başkalarını tehdit eimiş olanları kabul etme. onları kov. Şeytanı sizden uzaklaştırdım. Eğer ııeytan size y3klaı;;ırsa ona yemek veriniz, fak a t onun y e me ğini kahul et­ meyiniz. Eğer şeytanın yemeğini yersenir. onun tebaası olu r8U·nuz. Ben şimdi uzaklaşıyorum. Diiışiinüniiz ki mutlaka ge­ leceğim. Geldiğim v aki t iyi Vf"y:t feııu lınreketlerinizi göre­ ceğim. B enim yerime sizlere Yııpkıırn. M ı uu li-S ire , Sal-Yime yardım edecekler. Ya pkar ıı ,Jikkuı rl.. Eğer Erlik ölmüş in­ sanhrı almak isterse Mandi-Sirryr ııiiylr.. O kuvvetlidir, Er­ liği kovar.. Sal-Yimr dikkuı rl.. Frnu cinler arzın ı:; ıkn r l ıı rıııı

Mııi-Trrryr

altında

i;yl e .. Mai-Tere kuvvetlidir. onlurı kovnr.. Podorıiiııkü güneııi ve ayı ku vvet­ lendirsin . . Mandi-Sire arzı ve göğii korusun.. Mand i-Si re sen harb e t .. Beni de sıkışınca yardıma çağır. . Mai-Tere fenalığı iyilikten ayıracaktır. Bir ö lünün bıraktıkları müsavi bir şe­ kilde taksim 'edilsin. Eğer bir hükümdarın fena olduğunu görürsen tebaasının da öy le 'olduğunu sanma.. Eğer bir hü­ kümdann iyi ol duğun u görül'sen teiba:asının da öyle ol duğun a kanma.. İnsanlara iyilik yapmağı öğret .. Oıpkı benim gibi in­ sanlara iyilik yapmağı öğ re t.. . Bu sö zlerden sonra Tan rı uzakl aştı . Mandi-Sire orada kaldı. Bir olta yap ar a k halık avladı. Kendirden İp yapıp ağ vücuda getirdi. Tüfek yapti, haıru.t yaptı. Tann ıbuyruğu i le .hep insan l a ra iyilik y apt ı. BiT gün şöy l e söy.led i : - Bugün rüzgar beni uçuracak O gün rüzgar esti ve Mandi-Sire kayboldu. Yapkara dedi ki: - Mandi-Sireyi Tanrı yanına çağırdı. Onu a.ramayınız. Ben de Tanrının .gönderdi ği adamım. Ben de Tan nını n bu­ yurduğu ülkeye gideceğim. Öğrendiklerinizi teıiketmeyiniz. Bu ııözl erden sonra o da uza kl aş tı, 'kaybold u.. . kalsın .. F.ğer yukarı

.•

ıı


ÇIKIŞ EFSANF.SI Ojuz_name adlı eski Türk efsanelerini ihtiva eden ese­ rin bugÜn elde mevcut olmadığını evvelce kaydetmiştim. 1 akat bu eseri görüp iktibaslar yapmış olanlar vardır. Bun­ lıırdan birisi de Mısırlı bir Türk müverrihi olan Ay beyin to­ runu Ebubekirdir. Sultan Mehmed Klavun zamanında yaşa­ mış olan bu müverrih Dürer-üt-t ican ve Kenz-üt dürer ve Cami ul gurer adlı iki eser yazmıştır. Ebubekirin bu eşerJerini bizde ilk tanıtan Zeki Paşadır. Bu zat lstanbulda neşredilen Archives Asiatiques mecmıuasın­ lJa bu müelliften bahşetmiş ve bu münasebetle eserden Türklere ait bir efsaneyi alaraık Fransızcaya tercüme eylemiş­ tir. Bu yazıdan da faydalanarak milli efsanemiz hakkında bizde ilk yazıyı yazarı merhum M. Ce:vdet beydir. (Yazısı Yeni Mecmuanın Çanakkale nüshasındadır.) Ebubekirin kaydetmiş olduğu efsaneyi hem Arapçaııın­ dan, hem de Fransızca tercüm esinden faydalanarak aşağıdaki satırlarda naklediyoru �. Yukarı Çinin ta içerilerinde güneşin çıkışı esnasında t a­ kip e ttiği hatta müvazi istikamette bir d ağ uzanır ki tepesi yedi fersahlık bir yükseklikte olup sert, kurak ve sivri bir taş kütlcsind·en ibarettir. Bu dağ Tanrının yeri, doğan güneşin ışıklarından k orum ak için kurduğu bir set idi. Çünkü bıu ışık­ lar doğrudan doğruya yere erişse idi her şeyi yakıp kavurur­ du. Bu !\Uretle güneş doğunca tepeden itibaren 90 derece üzerinde 1 2 derecelik bir mesafe katettikten sonra yere de­ ğiyor ve böylece hararetini itidal v e faydalı kılıyordu. Türk dilinde bu dağa Ulu Kara dağ derler.


lG

Oağ9an kaynayıp batıya doğru

akan bir çok ırmak.

çevresi 70 fer.sah olan büyük bir göl meydana

getirir. Bu

gölden dağa paralel bir istilkamette bir nehir çıkıp 40 fersah­ Jık bir yol gider. Bu mesafenin sonunda Moğolca Kaşennai ve Aydermağ denilen iki şehir varclır. Bu şehirlerin her biri ·çevresi tam 1 7 fersah olan ve dııj(dan ı.cetirilmiş taşlardan yapılmış bir hisar ile çevrilmiştir. Bunlımn taşlan birbirine Q kadar iyi perkitilmiştir ki ek yl'rlrrini fıırlcetmek mümkün değildir. Bu iki şehrin kırk tane (in

clrınir i nden

kapısı vardır

ki gümüş gibi p arlar . Civardaki rır-llıir i.ır mümıbit ve iyi işlen· rniş bir ovadan geçer ve bir çok koll11ra ayrılır. Ondan sonra

bu sular uzuil!luğuna ve genişlii(inr lıir yıllık yürüyüş mesafe­

de geniş bir arazi ııahaınnı Ktılıu. l\ıı diyarda tesadüf olunan

milletler o iki şehri ellerinclr

lmluı ı ılma n

ve dedeleri

Altun han adını taşıyan lıükiimclıırıı tiibi olarak Bu. milletlerin korkulacak dii.;ırıııııılınrı hat ve her türlü zevk ve safa i<;inrlr

gibi

yaşarlar.

y okt ur . Hayatları ra­

geçer.

iklim bunların en

·iyi etlerle beslenmesini temin rılrr. Umuımiyetle çok güzel ve yakışıklı adamlar olup eeciyelrrinde r,r-taret o kadar yer tutmuştur ki ölüleri için dahi aj:(lııyıp Mı:t.lııınazlar. içlerinde yüz seneden evvel ölenler b ul unm ıı :t.. Vr

hunl nrın

ölüm hak­

kındaki telakkileri en yüksek ve en ince mr7lheplerin mefku­ �·esidir. Cetleri Ulu Ay Aydaçı olup bunun y a radılı şı hakkında İslamiyetin burada naklini tecviz e tm ediği bir takım riyavet ve ananeleri vardır. Bu rnenkıbr.vi şahıs Kara dağ denilen. büyük, siyah renkli bir dağın içerisinde insan girmez bir ma­

muktıddes bir rnihrab olalı­ süslenmiştir. Çünk� havrnin adetleri veç­

ğara içinde doğmuştur. B u ra sı danberi son derece

bile yaptıkları yeminler bu dağa çevrilerek yapılır, Şöyle de­

rür: K ara dağcık için. Acemler de ·a� cedde mensubiyet iddia ederler. Ve buna Kiyumers (Farslann adını

ba!:ı-�

verirler. Bu iki kavmin bu husustaki münakaşaları bi7:i. ala­ kadar etmez.


1.1

Ulu Ay A tıacı tıpkı kendisi gi'hi yaratılmış olan UlUı Ay A nacı denilen zevcesinden bir nesil meydana getirdi. Bu ne­ "il çarçabuk türeyip üredi. Bundan sonra arada anlaşama­ ırıazlıklar, kavgalar da başgösterdi. Bunlara bir nihayet ver­ mek için Ulu Ay Anacı evladından en büyüğünü seçtiler. ilk Türk hükümdarı bu oldu, Ölümünden sonra yerine büyük oğlu geçti ve babası için mu h teşem ıbir cenaze alayı yaptırdı. Cesedi. üzerinde müteveffanın cenklerini tasvir eden altın lıir tabut içerisine konulmuş olduğu halde etrafında daima fanuslar yanan bir tahtın üstürıe konuldu. Ondan sonra bü yük bir merasim ya pıldı ki her yıldönümü lesid edilmekte ve se· ıı en in ilik günü itibar olunmaktadır. Hükümdara Altun han adı verilmiştir. Ondan sonra bu iinv.an Ulu Ay Anacı sülalesinden tahta çıkan bijtün hüküm· .Jarlara verilmiştir. Bu kavim seneler ve asırlarca r efah ve saadet içinde yaşadı. Yukarıda adı geçen ve içerisinde pek çok hayvan ve mebzul nehatata malik bir takım adacıklar bufonan gölün yakınında yabani hayvanlar ve .bilhassa en büyük Baktria develeri boyunda siyah arslanlar yaşıyordu. Bunlar o kadar çoktu ki bu havaliye kimse adım atmağa cesaret edemezdi. Hı.ı.lıbuki bur ad an uzak bir mesafede Tibet memleketi vardır ki burada miskler içind e en meşhur misk keselerine malik gazaller bulunurdu. Bir genç kadın odun arankk için buraya geldi ve burada ansızın bir oğlan doğurdu. Çocuğun gidince bir k artal çocuğu üzerine örtmek için· dl toplamağa . ; kapmış v� pençeleri \arasında dağın yakınlanna kadar götürmüş ve orada çalıiar arasında iki yavru doğurmuş olan bir dişi arslanın. yanİna. bmı.km ıştır. Kutal dişi arslanı görünce kaçmti arslan da yawularile 'birlikte bıu oğlanı doğurmuş olduğUnu zannetımiş ve Tanrının ilh am ile yavruyu saklayıp esiıvemiş ve <ihür ya v��a rile beraber !besleyip b üyütm üştür. Arıkcla,I,;,_rı·gibi bakılan çocuk az zamanda müthiş bir kuvvet ·.


18

sahibi olmuş, hatta karnını doyurmak i çin arslanlan b ile öl­ dürüp yemeğe başlamıştır. Onun için kenrlisini gören ar.s-· !anlar dahi hemen kaçadannış ..•

Bir gün böyle otururken etra fını tehditkar arslanlar ııaımış yedi insanoğlu görmüş.. Bunla rdnn iiçü erkek, üçü kaıdın, biri de genç bir kız imiş Bunların biçim ve yapılışla­ rının, kendisinin de aslı insan ol!mak itihnrilf', kendine yakın olduğunu sezmiş.. Attığı ımüthiş bir ni\rıı ile arslanları ürkü­ terek kaçırmış.. Bunlan yani insan oğullarını işaretle teskine çalışmış.. Çünkü dillerinden anlamıyormuş.. B'l)nlara av hayvanı getirmiş, onlar da bunu kı:r.ıırlmışlar, arslan da bu yemeklerden yemiş ve lezzetinden ho�lnnmış.. _

..

Bu insanlar vahşi hayvanla r d n ıı korkuları olmadan bir kaç gün bu nimetler içinde yn:ııımı;ılar .. Arslan genç kıza tutulmuş ve onu geb e bırakmış.. Yavaş yavaş dillerini anla­ mağa başlamış Dünyanın başkn ynlerinde de bu adamlar ve kendisi gibi bir çok insanoj{lu bulunduğunu ogrenince k end ilerinin niçin böyle yalnız kaldıklarını, kim tarafından bu yerlere geti ri ldiklerini sortnuş ... Onlar da şu cevabı ve r­ m işler : ..

- Düşmanlarımız memleketimizi basıp bütün milleti• mizi öldürdüler. Biz de kaçtık. bu tanımadığımız yerlere sı• ğındık. Ond a n sonra grnç kı:r. bir oğlan doğu rmuş.. Büyük ba­ haları b una Talar han arlını vermiş .. Babasına da Alp Kara Ar slan Belgeçi yani kahraman ka-ra arslan yavnısu ad ını ver ­ mişler. Bu adamların ıbir kızı olm�ş, bunu Tat ar hana ver­ mişler .. Ondan sonra birbiri ardınca birçok evlenmeler saye­ s i nde çoğalmışlar... Tatar han sabsnfu denilen Türk düdüğünü

bulmuş ..

Kendisi bununla adacıklarda kuşların seslerini taklit ederek av ;ıv1amış. Üç oğlu dünyaya gelmiş: Çingiz han, Oğuz han, .

Altun t:.an ki bunlar

bü t ü n Tatarların ilk cedd idi r Ebubekir bundan sonra Çingize ait efsanevi malumat .


1 !l

Hııyor. Bu eski efsaneye Çingizin, Altım hanın ve Tatar ha-

karıştınlması müşterek yaşama·nm .bir hatırasıdır. Bir­ yaşamış olan kavimler rl"ıınelerini de birleşti ri rler ve eski efsanevi cedlerini de bir·­ lıkt.-, ya�adıkları kavmin ceddi ile kardeş yaparlar. Bunun 1 iirk ta ri h ind e bir çok misali vardır. Utigur ve Kutrigurlar müşterek yaşadıkıları vakit kendilerini bu ismi taşıyan iki kıırdeş';en türe tmişler di r Daha sonra Hunlarla Macarların ıııü�tcrf:k yaşamalarının hatırasını da Macar efsanesindeki l lunor ve Moger adlı iki kardeş efsanesi saklamaktadır. 11111

lııı leri!e senelerce ve hatta asırlarca

.


oGUZ EFSANESi Milli Oğuz efsanesinin Oğuznfune ıııllı IJir eserde kay­

dedilmiş olduğunu eski eserlerin kayıdlıırınılun anlamakta­ y ı z ; fakat bu eser bugün mey�anda yoktur. Oi(urz efsan esinin elimizde o�an iki parçasından biri si Puriıılr Milli Kütüphane­ de olup İslam tesiri altında kalmamı� vr Uyı.:ur harflerile ya­ zıLmış bir metindir. Diğeri de Reoidrlliıı' İn Cami-üt tevarih adlı eserinde kaydedilmiı olup bu clu Ol(u'- dsıınesinin İslami �eklidir. Bunlardan maada ba ıt o n vr ııihnyetten no ksan manzum bir Oğuz efsanesi daha Vllrdır ki hu da lslami şekli

tesbit etmektedir. Biz burada Paristeki yazmanın nıılııllıK• Oğuz efsanesini kaydederek sonra İslami şekild e n ıfo lmhsedeceğiz. Fakat hu Paristeki efsanenin metni de huşt an dır.

vı·

ııondan biraz nolcsan­

• ••

Günlerden bir gün Ay hanın doğum ıığrıları tll!ttu ve bir erkek çocuk doğurdu. Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha

güzeldi. Çocuk anasının memesinden ilk ağzı emdi; bir daha emmedi. Çiğ et, aş ve şarap diledi. Söz söylemeğe başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü, oynadı, Ayakları öküz ayağı gibi, göğsü a�" göğsü, be)j kurd beli, omuzları samur omuz­ ları gibi idi. Bütün vücudu tüp tüylüydü. At sürüleri giider, ata biner, av avlardı. Gürıler, geceler geçti. Çocuk bir yiğit oldu. O çağdıa bu tara fl a r -' hüvük bir orman v ardı . Burada bir çok deTeler, ırmaklar . : Buraya !!"len a'V hayvanları, burada uça.a "

,


21 ı.,,�Jıır pek çoktu. Bu ormanın içinde büyük. bir ejderha vardı.

1 jılcrha at sürülerini ve ahaliyi yerdi. Büyük ve yaman bir •

ıtlerha idi. Böyle bir ejderhanın

\

ordu. Oğuz han cesur bir yjğit idi.

bulunması halkı çok ezi­ Bu ejderhayı avlamak is­

ırdi. -Giinlerden bir gün kargısı, yayı, oku, kılıcı ve kalkanile nva

çıktı. Bir geyik yakaladı. Beyiği .bir söğü-t dalı ile ağaca

lıağladı, oradan çekilip git-ti. Ertesi gün tanyeri ağarırken buraya geldi. Gördü ki: Ejderha geyiği almış... Bu sefer de bir ayı tuttu. Onu da .ıltın kemerile ağaca başladı, gitti.

Ertesi günü tan yeri ağarırken buraya geldi. Gördü ki: Ejderha ;-,yıyı almış... Bu sefer o ağacın dibinde kendisi durdu. Ejderha gelip başile Oğuzun kalkanına vurdu. Oğuz da kargısile ejderhanın başına vurdu ve onu öldürdü. Kılıcile ejderhanın başını kes­ ti: aldı, gitti. Tekrar buraya geldiği, vakit bir aladoğanın ej­

derhanın barsaklarını yemekte olduğunu gördü. Okla doğanı da öldürdü. Günlerden bir gün Oğuz han bir yerde Tanrıya yalva­

n:vordll. Bu sırada karanlık bastı. Gökten bir gök ışık indi. Günı��ten ve aydan daha parlak olan bu ışığın içinde bir -kız oturuyordu. Başında ateşten bir hale vardı. Bu kız o kadar güzeldi ki gülse Gök Tanrı da güler; ağlasa Gök Tanrı da .ağlardı. Oğuz kızı. görünce aklı başından gitti.

Kızı sevdi,

onunla evlendi. Kız geıbe kaldı. Günler ve gecelerden

sonra

iiç erkek çocuk doğurdu. Bunlara Gün, Ay ve Yıldız adırti verdiler. Yine günlerden bir gün Oğuz han ava çıkmıştı. Yolu bir göle uğradı. Gölün ortasında, bir adacıkta bir ağaç vardı. Bu ağacın kovuğunda bir kız oturuyordu. Çok güzel bir kızdı. Gözleri gökten daha gök idr. Saçları ırmak gibi dalgalı idi. Dişleri inci gibi idi. O kadar güzeldi ki bunu gören halk ba­ yılırdı. Oğuz han kızı görünce aklı başından gitti. Kızı sevdi,


2!

onunla evlendi. Kız gebe kaldı. Günle r, ı.:ecelerden sonra üç erkek Çocuk doğurdu. Çocuk'iara Gök, Dal(, Deniz adını ver­ diler .

Oğuz han sonra büyük bir toy verdi. Bütün halk geldi. Bir çok yemek, şarap, tatlı, kımız yiy i p içtiler. Toydan sonra Oğuz ha n beylere ve halka dedi ki:

Ben .sizlere oldum hakan Alalım yay �e kalkan '

Nifan plsun bize buyan ( �- talih, baht ) Kurd olsun bizet uran (= savat nİlra11) Demir �argılar olsun ,onnan Av yerinde yürüsün kulan ( yabani efek)' Dahi deniz, dahi müren ( = ırmak) çadır) Güneı bayrak ol, gök de kurıknn ( Buncian sonra Oğuz han diirı yaııa ı·ınirler gön der di:

Ben Uygurların hakanıyım ..

Yeryiiziiııiiıı

dört .bucağının ha­

kanı da olmam gerek .. . Sizden dr başeğmek dilerim. Bana başeğenlcri dos t edinirim. Ba�rvıııiyrnlı-ri diişnıan sayarak üzerine � rdumla yürürüm, dedi. O çağlarda sağ yanda Ahun huıı d c- n i l e n bir han var­

clı. Altun han Oğuz hana elçi göndrrerc-k ona altun ve gümüş sundu. Oğuza başeğdi ve dostluğunu kazandı. O çağlarda sol yanda Umm adında bir han vardı. Bu

hanın şehirleri ve erleri pek çoktu. Urum han Oğuza başeğ­ medi. Oğuz da kızarak dü�maıı oldu. Bayrağını açtı ve �r­ dusu ile üzerne yürüdü. Kırk gün sonra Buz ıdağı denilen biı"

dağın e teğine geldi. B u rada çadırını kurdu ve uyudu. Tanyeri ağarınca Oğuz hanın çadırın a güne:ş gib i parlak bir ı şık girdi. Bu ışığın içinden gök tüylü. gök yeleli büyük bir erkek kurd ç ıktı . Bu kurd Oğuz hana şu sözleri

yle di :

-- Ey Oğuz!. Sen Urum üzı:.rine yürümek iı:.tiyorsun .. Oğuz ben de senin önünde yiirümek isti}·orum. Bundan sonra Oğuz han c:adırını to pla tt ı ve yola koyul-


< �iJrdü ki ordunun önünde gök tüylü, .gök yeleli erkek

.ııı

ı, 1111 1 yürümekte ve Qrdusu da onun ardından gitmektedir. Bir kaç gün sonra gök tüylü, gök yeleli kurd durdu.

han da ordusu ile durdu. Burada idil Müren denilen bir

ı •11ııl'.

.ı, 1111 vardı. Bu İ.dil Mürenin kıyısında bir kara dağın önün·· ,ı,. ""vaş oldu. Vuruşma, savaşma öyle zorlu oldu ki İdil Mü. ı rııın suları kızıla boyandı. Oğuz han düşmanı yendi. Urum lınıı•n hanlığını, halkını aldı. Hanın bir kardeşi vardı. Adı C lmz bey idi. Bu Oruz bey oğlunu iyi berkiti1miş bir şeıhire ı·ol!Rınış, «şehri koru!.. savaştan sonra bize gel..» demi,ti.

<)�uz han bu şehrin qzerine yürüyünce Oruzun oğlu ona altın vr

gümüş

yolladı ve Oğuza ded! ki:

- Sen benim hakanımsırı.. Babam bana bu şehiri korıı dedi. Babam sana kızdı ve savaştı ise bunda benim suçum var

ııııdır ;ı Oğuz

v<'Jdi.

bu

gencin sözüne memnun oldu. Ona Saklap adım

Sonra Oğuz han İdil denilen SU!Y\Jn kıyısına geldi.

- Bu suyu nasıl geçeceğiz/ dedi. Orduda Uluğ Ordu beğ adlı akıllı bir beğ vardı. Bu beğ ormandan ağaç kestirdi, sal yaptı. Orduyu karşıya geçirdi. Oğuz buna memnun oldu. Ona Kıpçak adını verdi.

Sonra

1tök tüylü, gök yeleli kurd tekrar gözükerek ordunun öoüne geç.ti. Oğuz han her zaıman bir alaca ata binerdi. Bu atı da

pek

severdi. Yolda giderken bu at gözden

yokoldu. Burada

lıir dağ vardı. Dağın başı karlardan apak idi. At bu Buz dağ

denilen yere kaçmıştı. Oğuz atının kaçmasına son derece ye­ rindi. O çağda ne Tanndan, ne şeytandan korkan bir yiğit vardı. Bu beğ karların içine girdi. Atı aradı, buldu. Atı ge­ tirdiği vakit te üstü başı karlardan bembeyaz olmuştu. Oğuz

lıuna çok sevindi. Ona dedi ki: - Sen buradaki beğlere baş 01..

Senin adın Karluk ol··

Oğuz yoluna devam etti. Yolunun ü stün d e bü�ıük bir ev


t4

gördü. Bu evin duvarları altundan, pencereleri gü müşten, ça-· tısı demirdendi. Kapısı

�apalı idi ;

ıınahları yoktu. Ordu için­

de Töm ü rd ü Kağul adlı becerikli bir adam vardı. Oğuz b u

adama buyurdu : - Sen burada kal ve evi aç . . Sonra

or

d u y a yetiş . . . Bu­

nun üzer.ne buna da Kalaç adını verdiler. Oğuz ordusunun önünde gök tüylü, gök y e l e l i kurd ol­ duğu halde ilerlerken kurd çorak bir yerd" d urdu. Buraya Çürçit derlerdi. Çok zengin bi r yur t i d i. Burada ( ü rçi t hanı

ve halkı Oğuza karşı çıktılar. Zor)ı.; bir !'avaş o l dı ı . Meydan dolu baş oldu. Oğuz yendi. Oğuzun ordusuna o kadar çok ga­ nimet düşmüştü ki bunları götürmek için a t. katır ve öküz az gelmişti. Orduda Barmaklığ Çosun Billiğ adlı tecrübeli ve hece

l"ikli bir adam vardı. Bu becerikli aclnm bir araba yaptı. Ara­ baya cam•ız eşyayı yükledi, önüne cie canlıları koydu. Canlı ganimet cansızları çekti, götürdii. Oğuz ve halkı buna şaşıp kaldı. Araba giderken kang.ı. kanga diye ses veriyordu. Oğuz buna Kangaluğ adını veTdi. Oğuzun ordusu önde gök tüylü. gök y eleli kurd

olduğu

halde Hinde, Tangut iline ve Suriyeye yürüdü. Pt'k çok vu­ ruştu, pek çok savaş.tı. Hepsini yendi ve kendisine başeğıdird!. Cenup tu Barkan denilen bir yer vardır.

Çok

bir yurttıır. Burada çok av hayvanı, çok kuş

zengin, çok sıcak vardır.

Altu nu ,

gümüşü dr. pek çoktur. Ahalisinin yüzü kapkaradır. Bu yurdun hanı Ma!!ar adındadır. Oğuz bununla da vuruştu. Masan ka­ çırdı, yurdunu aldı. Bunca büyük zaferlerden s<rnra Oğuz yurduna döndü. O zamanları Oğuz hanın yanında ak sakallı, ak saçlı, çok tecrübeli bir ihtiyar vezir vardı. Adı Uluğ Türük idi. Bu tecrü­ beli ihtiyar günlerden bir gün düşte bir altın yay ve üç gümü�

ek gördü. Bu altın yay

gündoğusundan

günibatısına kadar

ulaşmıştı. Üç güımüş ok da şimale doğru g i d iyo rdu . Uykudan

uyanınca düşünü Oğuz'!' anlattı. - Ey hakan ım ! . . Gök Tanrı düşümde gösterdiği hakikati .


211

\ t lı n ı Hın . . • .

Tanrı bütün dünyayı senin nesline bağışlasın .. Efendi

Türk ulusu her yerde efendiliğini kursun . . . dedi.

1ıı11

Oğuz, Uluğ Türkün

zünü beğendi. Onun öğüdüne göre

1' ıı p t ı .

Sabah olunca oğullarını yanına çağırdı : - Gönlüm avlamak istiyor, fakat

artık

ihtiyarladım.

( .un. Ay, Yıldız siz doğu tarafına gidin . . . Gök, Dağ, Deniz siz . ı r batı tarafına gidin, avlanın .. dedi. Çocuklar g österilen yerlere gittiler. (i ç büyük kardi"ş çok

avladılar ve yolda bir altın yay buldular. Bunu da beraber hııbalarına getirdiler. Oğuz sevindi, d edi· ki :

ı• v

- Ey büyük oğulları m ! . . Yay sizlerin olsun, yay gilbi o k l arı gök lere a tın . . Üç küçük kardeş de çok av avlamış v e yolda üç gümüıı ok .bulmuştu. B un u da babalarına getirdiler. Oğuz sevindi, dei

cli ki : - Ey küçük oğu lları m !. . Oklar sizin olsun.. Yay

oku

Siz l e r de ok giıbi oJun. Bundan sonra Oğuz han büyük bir kurultay t op la d ı . Bü­ tün halkı ça ğı rd ı . Oğuz büyük bir ordugah kurmu.1 tu. Sağ ya­ nma kırk kulaç uzunluğun d a d irek diktirdi. Ü stüne bir altın .ı t a ı. .

t avuk koydu. Altına da bir ak koyun bağladı. Sol yanına da kırk ku la ç uzunluğunda b İ r direk diktirdi. Üstüne bi; gü ­ miiş tavıık koydu . Al tına da bir kara koyun b a ğlad ı. Sa� yanında Bozoklar ( yani Gün, Ay, Y ıl d ız ) , 'sol ya­ nında Üçoklar (yani Gök, Dağ, Deniz ) oturdu. Kırk gün, kırk gece yediler, içtiler. Sonra Oğuz han yurdunu oğ.,;l ları a r ası nd a ül eştirdi ve dedi ki : - Ey oğullarım ! . . . Ben çok kocadım, çok vuruşma­ :ar gördüm. Çok k a r gı,

çok ok a tlım. Düşmanları ağlattım,

clostl an güldürdüm Ben Gök Tanrıya

borcumu

ödedim.

!3imdi sizlere m uka dd es Tiirk yu rd unu bırakıyorum. Siz de ı·nu

benim gibi ve benden daha iyi koruyun . . .


26

Bu efsanenin bir de İslami şekli olduğunu kaydetmiş­ tik. Burada Oğuz doğduğu vakit anasının sütünü emmez ve

müslüman olmasını (yahut o zaman m_üs­ lümanlık olmadığından lbrahimin dinint- gi rmesini) tek.ili e der An!lesi gizlice bu dini kabul ed ince sütünü emer. Ço­ cuk bir yaşına girince babası Kara h an bir toy yapıp oğluna ad verilmesini rica eder. Küçük çocuk dıı d i l "" ı: dip adının Oğuz olduğunu söyler. Oğuz büyüyünce amcalarından birinin kızil� evlenir. Ona kendi dinine girmeği teklif edl"r. Kız kahul etmeyince, o da aldırmaz. Sonra ikinci amcasının k ızı ile evlenir, on a da aynı teklifte bulunur. O da kabul elmn. Oğuz da bu kanama aldırış etmez. Üçüncü amcasının kızı ile evlenip ona da tek­ lifte bulunduğu vakit kız kabul eder. Oğuz da onunla aile hayatı kurar. Bu işin asıl sebebini anhmıyan babası Kara han bir giin bun".l gelinlerinden sorar. Onlar da söy l erler. Kara han ıbuna çok kızar. Ve oğlunun üzerine yürür. Baba oğul sava­ �ırken Kara han maktul düşer. Oğuz, han olunca Tatar hanla savaşır. Ve Oğuzun bu b üy ü k seferlerinde evvelce izah eUiğimiz olaylar -aşağı : nıkarı- aynen cereyan edeı . düşünde anasına

.


KURD EFSANESi Eski Türklerin to•temleri kurddur. Bund'an d o l a v ı kurd­ dan çıktıklarına dair milli efsaneleri vardır. Çin t.ırihlerinin k aydettiği ıbu efsanenin iki şekli bulunmaktadır. B i ri Gök­ t ü rklerin menşeine dair, diğeri de Uygurlara aittir. Heı lkisi­ ııi de- aşağıda okurlarıma arzediyorum. ,

Eskı, çok eılki çağlarda Göktürkler Ç i n l i ler i n Si- -hai ( batı denizi ) dedikleri Baykal gölünün kıyılarında oturmak­ l <t idiler. Burada sakin ve mesut bir hayat sürerken bir gün düşmanların saldırışlarına uğraımıılar, bozgun olmuş, düş­ manları !,ütün Türk1eri kesmiş, çoluk çocuk dememiş, hepsini yoketmiştir. Sadece on yaşında kadar küçük hir çocuk kal ­ nıış, bunun d a ellerim, ayaklarını keserek kendi kendine. öl· m e.si için bir ıbataklığa atmışlardır. Çocuk burada ölüm ha.. ! i nde iken yanına bir dişi kurd gelmiş, onu emzirmiş, yara · !arını iyi etmiş ve beslemeğe başlamış. . . İyil�şen, büyüyen ço­ < ıık sonra kurdu gebe bırakmıştır. AMdan günler, aylar geçmiş Bir tek Türk.ün dünya yü1:i.inde kalmadığını zanneden ve Türkün yokolımasını Yüce Tanrının istemediğini ·bilmiyen düşmanlar bataklığa attık­ ları çocuğun sağ ol d uğunu haber alınca şaşa kalmışlaııdı. Bu haber üzerine hemen çocuğu öldürmek için adam göndermiş­ ler, fakat tehlikeyi hisseden kurd çocuğu .sırtlayınca doğuya d oğru k açmıştır. Çocuk ve kurd K�o-çang yurdunun şimal lıittı tarafla �ına düşen bir yerdeki mağaraya sığmmışlar ve lı urada kurd on oğlan doğurmuştur. Mağaranın arka tarafında ı •rniş ve :münhit ıbir ova vardı. Çocuklar bu geniş ovada bii­ ı ümüşler ve bir gün civard ak i oymaklardan kız kaçırar�k oğalmağa başlamışlardır. ..

ı


Aradan yıllar geçmiş, Türkler çoğalmış ve b u r ad an baş­

ka yerlere, Kin-şan y ani Ahun dağ h-a valisine gitmişler, yurd tutmuşlardır. Kurddan türediklerinin ha tıra5ı olarak da bayri.'.klarının ucuna bir kurd ·başı koymağa başlam ışla rd ır. Cedleri nin yaşamış ol dukları mağarayı da asla unutma­ mıı:;hudır. Ananelerine son derece sadık olan Türkler senenin m11ayyer1 zamanlarında bu mağarada daima m era:;im mışlard ı r.

Batı Göktürkl erinden d e

meraSıİmde

yap­

bulunmak

üzerı- murah·h aslar gelir v e cedlerine kurban keserl erd i. Yine- G ö k t ürkl ere a i t olduğu k;.yd ed i l e n d iğer bir efsa­ ne dahR v a rdır ki burada d a kurdıı " b i r ced olarak gösteril­ d iği göze çarpıar.

Uy�u rların da kurdu t o t em

V t·

c e d o larak �österen bir

menş e efsan esi vardır. Bir Hun hüküm darının son d e ı ece güzel iki kızı olmuş .

.

Bu kadar güzel kızları insa_ı:ı oğulknı�a layık görmiyen hüküm­ cla r onları Tanrıy a takdime k arar vermiştir. Fakat Tanrıyı nerede bulmalı ? . .

O,

g ökte ve çok uzaklardadır. Bunun için

yurdun çöl kısmı nda pek yüksek bir kule yaptırmış, iki kızını da bu kuleye yiyecek ve içeceklerile beraber koyınuıı,

Gök

Tanrıya y alvararak kızlarile e vlenmesini istemişti. Günler, aylar, geçmiş . . Kuley e gelt:n gi'den olmamış . .

.

Fakat kule dibinde b;r erkek kurd peyda olmuş, her gün gece gündüz burada ulumağa başleomıstır

Bu hal böyle ayla rca

devam e d ince kızlardan birisi bl! kurdun her halde Gök Tan­ rı tarafıııdan gönderildiğini iddia etmiş, nihayet diğe r karde­ şını d e kandırarak a!)ağı inmi�l..�r ve kurdla izdivac etmişler­ dir. Kurdun bu kızlardan çocuk l a n

olımuş. zama!'lla çoğal­

mı?la:r ve Uygur mi lletini vücuda getirmişlerdh.


., ZOYA· TOLEK Adı nı serlevha yaptığımız bu güzel efsane b i r Başkırd

efsanesidir. Refah ve saadetini yurd aşkı uğrunda feda eden Zoya Tülek benim bildiğime göre ilk defa olarak Macar alim. lerinden P·rof. Prhöle Vilmos tarafından Selim Gerey Sulta­ noftan alınarak Gündoğuna dair adlı eserde neşredilmiştir. Belebeyden şimali şarkiye d oğru iki günlük mesafede Balkan dağı denilen başı göğe yükselmiş çıplak bir dağ var ­ Jır ; bugün çıplaktır. Fakat bir . zamanlar yeşil

ormanlarla.

kaplı idi. Bu ormanlarda kuş sesleri, Başkırd çobanlarının ka­ valları işitilirdi. Bundrtn uzıak olmıyan bir yerde sahilleri ka ­ mışlarla kaplı, Aslı göl denilen bir göl vardır. B u gün d e b u sahillere doğanlarile ördek avın a gelirler. Balkın dağının civarında çok e:;ki zamanlarda Ha"rimar­ kas adlı �;ok zengin bir Başkırd oturuyordu. Bu adam o kadar zengindi ki belki kendisi de sürülerinin sayısını, arazisinin hududunu bilme z di. Bu ada mı n iki karısı vardı : Birisinin adı Banu olup bu­ nun Ebutahb ve Malik adlı iki oğlu vardı. Diğerinin adı Gul­ . Zoya Tülek adlı yiğit bir oğlu vaıidı. Zoya Tülek

zurg okp

güzıel v� pek kuvvetli ıbir kahra m a ndı. Onu herkes severdi. Yalnız iki kardeşi ve üveyi annesi Banu

o

n u çekeme zdi . ·

Vaktaki bu üç çocuk genç yaşına girdiler ; o zaman ba­

balan hepsine birer güzel at, süslü koşumlar ve iyi e

terbiye

dilmiş doğan vermi�ti. Gençler atlarına binerler, doğanla­

rile Balkan dağına ava çıkarlar, Ziyo Tülek her zaman kar­ deşlerinden daha fazla av avlayınca onlar da hasedden çat­ larlardı. Fakat babalarının çok sevdiği annesi Gulzıirg sağ

o lduğu müddetçe ona dokunamazlardı.


30

Vaktaki sevgili annesi Zoya Tü l e ği ökMüz ıbıraktı. İşte o· zam .. n herşey değişti. Artık evde her şey e Bıınu tıakim olma. ğa başlamıştı. Bütün istediklerini y aptırıyor du. Rir gün Zoya Tüleğin eğerini Ebutalibe, atını da Mal iğ c vermesi iç.İn Ha­ rimarkasa tesir etmiş ve istedjği de olm u şt u. Ertesi gün yiğit Zoya Tülek tavlaya indiği vakit şaşa kaldı : Ebu talibin atın­ da ken.d; e ğeri ve Maliğin altında da kendi a t ı bulunuyordu. Zoya Ti!lek: - Bu ne hal � .. diye sorduğu v a k it ııu

ce

vabı aldı :

- Biz böyle arzu edi yoruz. - Fakat Ebutalib bu ej;(l"r ıı r n i n değil . . Mal ik s en debenim at•mdasın . ..

- Canım ! Ne vakit geçi riy oruz. Doğa nl arı mı z saıbırsız­ lanıyorla r. Sen de ava çıkmak istiyorsan işte bir iht iyar at... d iyerek iki kardeş atlarını sürüp tavladan uzaklaştılar. Zoy,ı

Tü l ek aritalarındaıı baka kaldı. Teessürünü bir Bu sı rada ihtiyar ve uyuz at Zoya Tüleğiıı

türlü yenemedi.

önü ne g e l erek ona şunları söyledi : - Zoya Tülek rnütess:>İr olma : Vu r şu eğeri, çık ava.. . Zoya Tülek şaştı. Bir müddet bu uyuz ata ıbaktı. Nihayet Ebutaliıb ın .e ğerini ata vurdu. Ve üzerine atladı. Bird e nb ir e miskin ve uyuz at canlandı. Düzeldi, mükemmel bir h ay va n

oldu. Zoya Tülek son derece memnun oldu. Sağ koluna do­

ğ a nı m kondurdu ; alını sürdü. Aktulpar a d ı n ı taşıyan bu a ! tavhı.d..ın öyl e bir fırlayış fı rladı k i b i r kaç da kik a sonra Zoya Tü l ek kardeşlerinin yanına va rmış t ı . Kardeşleri bu hale şaşa kaldılar ; faka t bir şey söylemediler. Çünkü. yanlarında yaban ­ cı avcılar vardı. ö,. le vakti y akl aşı n ca bütün kardeşler ber­ r a k su k en arı n da bir ağaç gölgesinde isl i r aıh ate çekildiler.

Zoya Tülek de atından indi ; yeşil çimenlerin üzerine yattı. Ve y o rgurıluk tan h e !ll e n uyuya kaldı. Aktulpar yanıbaşında d uruyordu. E ğ er i n i n üzerine doğanı konmuştu. i ki

h asl"tl e r i n d en bir türlü uyuyamıyorlardı.

kardeş

Usulca kalktılar.


31

Aktulparın nalının arasına sini bir çivi soktular. V e uzak­ laştılar. Zoya Tülek uyaııdığı vaki t yanıbaşında 'ak saçlı, sevimli yüzlü �r i htiyar gördü. Zoya Tülek ayağa kalktı. lh·tiyar : - Biliyor musun ben kimim? . . Yiğit cevap verdi : - Hayır muhterem ihtiyar i .. Bilmiyorum . . . İhtiyar : - Ben Hızının . . Yüce Tannnın izni ile hayat ııuyundan içen Hızının. Oğlum 1.. Kardeşlerin seni çekemiyorlar. Şimdi de sea uyuduğun vakit atının nalına sivri bir çivi çaktılar. Fakat ben sana yardım edeceğim. Sana bir dua öğreteceğim. Ve ne zaman başın darda kalırsa bu dua seni selamete çıka� racaktır. Şimdi bu duayı :>kul', alınııı ayağına doğru üflersin. Bundan sonra ihtiyar Hızır bir kaç defa duayı tekrarladı. Yiğitin _i yice öğrendiğini görünce birdenlbire ortadan kayıbol­ du. Zoya Tülek dua�·ı okudu. Atının ayağına doğru üfledi. Çivi naldan dışarı fırladı ve izi bile kalmadı. k

Zoya Tülek Tanrıya şükretti ; atına atlıyarak kardeşle­ rinin yanına vardı. Kardeşleri şaşa kaldılar. Artık hasetleri, kinleri son dereceyi bulmuştu. Hemen üç genç buldular ; bu gençler Zoya Tüleğin yanına yaklaştılar, birdenıbire atını tut­ tular ; Aktulparı kırbaçlamağa başladılar. Bunun üzerine Aktulpar bir ok gibi fırladı, can acısı ile göle d.oğı·u koşmağa başladı. Bir müddet sonra iki kardeş Zoya Tüleğin arkadan kaldırdığı tozu bile göremez ol dular. Aktulpar havadd öyle uçuyordu ki ayağı pek az yere değiyordu. Biraz sonra Aslı göl sahiline vardı. Zoya Tülek sahilde atından indiği vakit sanki birisi kendisine Zoya Tülek sağ t arafta, sahilde bak kim var? der gibi olmuştu. Zoya Tülek o tarafa baktı. Kalbi heyecanla çarpmağ'l başladı. Gölün kenarında beyaz ayaklaril e köpük-


32

ler saçı.n . genç ve güzel bir kız oturuyordu. Bir taraftan da altın 9açlarını tarıyordu. Bu genç kız Aslı göl kıralı J ajdur hnnının biricik kızı Susulu idi. Zoya Tülek .put gibi durdu, hak t ı, baktı. Artık kendine hakim olamadı. Ve kıza d oğru yürüyerek dedi ki : - Buraya öyle bir surette gel dim ki, ben de bilmiyo­ rum nası! geldim . . . Güzel kız, cennet bahç,.ııiııiıı gülü 1. Söyle bana : Ben kimim� Nereden ge1 İyorum � . . Nereye gi d iyo­ rum ? ..

Kız cevap verdi : - Sen zengin Hariımarkasııı en küçük oğlu Zoya Tü­ lek san . Ava çıktın . . İnce boyunlu kazlan, altın kürklü tilkileri 11vladın. Sonra iki kardeşin seni çekeme diler. Atını kırbaçla­ dılar. Buraya kadar geldin. . Zoyc:. Tülek şaşıra kaldı. . . - Hayır, hayır!.. Hiç bir yere gitmiyeceğim, artık. . Be­ ni büyüten babamı reddediyorum ; beni koynunda emziren anacığımın mezarını aramıyacağım. Bana artık ne gök, ne yer lazım... Söyle bana güz el kız 1.. S'!n kimsin ? . . Kız cevab· verdi : - Baıbanı, anneni· reddetme .. Dünyadan vazgeçme. . Sen bizim ülkemizde oturam azsın . . Ben göl kralının kızıyım. Babamın ülkesinden bir çok yiğiL can verip yata kalmıştır. Fakat sana yaz ık olur. Ben senin olamam. Sana bir hatıra ol.. mak Üzt'.'re i nc i gerdanlığımı , pırlant;� yüzüğiimü vereyim. Ve yurduna dön . . - Bana ne inci gerdanlığın, ne de pırlanta yüzüğün la­ şey g er e k değil.. Yal nız . evet, yalnız biı <lefa s�r:i kucaklamak isterim . . zım.. Baı'.a hiç bir Kız :

- Zoya Tülek 1. Bak şuraya -kim geçiyor. .


3:1

Narin parmaklarile bir istikameti göetermiş, Zoya Tülek <le bunu görmek için o tarafa dönmüftü.

Tam " sırada kız şimıek gibi suya atılı:tı§tı. Yiğit, kızın hilesini derhal anlamış, fakat geç kalmıştı. Kız yüzüyor ve yüzdükçe kendisinden uzaklaşıyordu. Gölün ortasına kadar gelmiş, batmağa haılamış, sadece altın saçları suyun üzerine yayılmıştı. Zoya Tülek daha fazla düşünemedi. Ke nd isini gÖ· le attı ; bir hamlede gölün ortasına yetişerek kızın altın saç­ Jannı tut.mağa muvaffak oldu. Suf!ulu bir oık gibi gölün dibine inmeğe ıbaşlamı�ı. Zoya da onu takip ediyordu. Çabucak gölün dibine indiler. Burada hükümdaı· Jaj darın iki büyük camdan sarayı vardı. Bu saray­ ·ların etrafında süratli akan dört

su

cereyanı bulunuyordu.

Kız dedi ki : - Zoya Tülek, sevgilim i .. Saçımı bırak, .seni seviyorum ve senin oJacağım. Beni burada bekle, e�bisemi giyeyim ve yanına geleyim. . Zoya Tülek : - Fakat yine bir hileye sapma . . diyerek kızın saçını bıraktı. Sı.sulu odasına koştu.

Yumuşak ipek yatağına kendini

attı. Güzd yüzünii yastıkların arasına sokarak ağlamağa baş­ ladı. Bu \'aziyeti babasına nasıl anlatacaktı, kendisini arzın bir yiğit; beklediğini . nasıl söyliyecekti ? Bu genci sevldiğini, kendisinin olmazsa artık yaşıyanıayacağını balbasın a

söyle­

mek mümkün mü idi ? Zoya Tülek yedi gün, yedi gece bekle­ di. Zayıfladı, halsiz düştü. Yüzü sarardı, avurtları çöktü . .Se­ kizinci: gün kızın kendisini aldattığını zannederek l-lızırın öğ­ :rettiği duayı okuıdu. Tanndan suların çekilme·sini yalvardı. Yüce TPnn, Zoya Tüleğin dileğini yerine getirdi. Su cereyan­ ları durdu. Göl sürartle kurumağa, suları çekilmeğe başladı. Sular diyan mü·thiş sıca:klıktan bunalıyor, her yerde kuraklık hüküm siirüyordu.


Susulunun ·kırk hizmetçİ8İ bu 'haberi vermek için odası­ na koştular, fakat oda kapısının kapalı olduğunu gördüler. Bu sırada Jajdar hanın tebaası Zoya Tülej(i sarayın önünde gördüler. Derhal başlanna bu ilfeti bu ya.hancının. getirdiğini anladılar. Hemen yanına kotarak yalvarrnağa baş­ ladılar. Zoya Tülek dileklerini reddetti : - Hayır, hayır ! .. Kıralınız, kıraliçrııiz hepiniz mahvolacaksınız.

vr

b ü t ün sizloer

Bu sözleri duyan halk Jajdar hanın ynn ına koı.-tular; b u· müthiş haberi· kendisine anlattılar. Hakan bu ha,berden çok mütesssir oldu ; hemen kızının yanınn koşurak selam v.erme� den : - Sevgili Su.sulum 1. Biliyor musun yurdumun başına· ne felaket geldi ? .. dedi. - Biliyorum babacığım ! .. - Pekala ! .. Bu felaketi Jiyor musun? ..

K"t ircnin

de kim olduğunu bi-

- Hayır babacığım 1 - Bu felaketi getiren bir kaç gündenberi sarayın kapı,.. sında bekliyen gençtir. O, Reni seviyor, ve istiyor ki seni ona vereyim ... Mademki böyledir sevgili kızım !. Onu saray& al.. Kız : - Pek ala !.. Babacağım ı . . diyerek son derece sevin-­ mişti. Jajdar han uzaklaşınca Su.sulu odasını düze1tti, kapıyı· açtı ve sevgili misafirini karşılamağa koştu. •.

Affedersin Zoya Tülek !.. Emin ol ki seni �viyorum. Babamdan korktuğum için kaç gündür yanına gelemedhn. Gel, t>e·\'gilim, gel ! . . diyerek Zoya Tüleğin koluna girdi. Be raher saraya gittiler. Bundan sonra Zoya Tülek tekrar duayı okumuş, su cere­ yanı esk isi gibi şiddetlenmiş, Jajdar hanın ülkesinde esk.i. · -

•.


3!>

mesut hayat başlanıı>jh. Solmağa, bozulmağa başlıy an her şey tekrar ca&lanmıştı. Herkes yurtlannda mfühiş bir mucize

göstermiş olan bu Başkırd yiğitine hayran ıre minnettardı. Zoya Tülek, Susulu ile birlik-te gezmeğe çıktığı vakit herkes fısıldıyo rdu: - Bu alelade bir adam olamaz. . Hakan da bu yiğiti sevmiş, kızını ona zevce olarak ver­ mişti. Artık gençlerin saadeti hudutsuzdu. Bir gün SUıSUlu, Zoyıanın yaınından uzaklaşmış, epey müddet geri dönmemişti. Yanına geldiği vakit. Zoy" Tülek: - Nerede idin? Beni ilk gördüğün yere g:ttin değil mi? .. d iy e s o rd u ..

.

Su-sulu başile evıet işareti verdi. Zcya bir müddet düşündü, sonra tekrar sordu

- Mademki orada idin ; atımı ve

doğanımı

g ördü n

mü ? . . Susulu cevap ver di : - Gördüm ; her ikisi de Aslı göl sah1lindedir. - Ne yapıyorlar orada ? .

- Atın hareketsiz bir halde bıraktığın yerde duruyor, doğanın da başı ve kanatları düşük bir halde eğerin üzerinde

oturuyor. Zoya düşündü ı..-e mütees!ir oldu. Tekrar duavı okudu. e f end i s in i n yanına koştu ; arkasından doğan kan atlar ını çırparak uçup geldi. Bir­ denbire kralın sarayının etrafı n d a çimenler hasıl oldu, ağaç­ lar çıktı, orman oldu. Aktulpar için otlak, doğan için orman

Sulal' ikiye açıldı ; Aktulpar sevinerek

huıl olmuştu. Tekrar d algal ar kapandı ve Zoya Tülek il e Susulunun bahtiyarlığını yabancılann gözleı-inden sakladı.

Günler, ayiar, yıllar gf'çti. Zoya Tülek kendisine bir kuray (= kaval ) yapmış, altın ba�lı. zümrüt gözlü, gi.imüıı


36

ayaklı bir koç vücuda getirmişti:. K ava lını çaldığı vakit koç da

oynamağa !başlar, bütün su h a lkı da bu m a nzaray ı seyre ko­ yulurdu. Sade halk değil balıklar bile bu oayanı hayret man­ zarayı seoyir için etrafa koşuyordu. Fakat bunlar koçun oyna­ yışını, sıçrayı§ını seyir için d eğil, Zoyanın kavalını dinlemek

için geliyorlardı. Herkes seviniyoru. Fakat Baolmd yij(i,tinin günden güne

yüzü aolmağa başlamışh. Susulu bu hali ıtezerek 8Urd u : - N e oldun sevgilim i .. Yüzün

n

e d t"n iiyl'" ımrardı, sol­

du ? . .

Zoya cevap verdi : - Bu hayat değil.. Ben bunul11 ı.ıırarıp sol acagım . . . - Burada yaşıyamıyor muıuııı } . . Niçin ? . .

i şte

be n

s

e-

nı seviyo rum , sen ele be n i . . Dnhn nr luı:ım ?.

- Nt- mi lazım'? .. Yurdum .. Srvı.\'ili soydaşlarım ... Su­ su l u l .

Onlar kendilerini esn rct l r ıı kurtarmak İçin beni b ekli­

yorlar .. Orada başı havalara yii k ıw l ıniş Balkan d ağı vardır. Üzerinde ormanlar ,b ulunur. l � in r l r l ı i ıılnce av hayvanı var­ dır. Sen hiç onnanın dan aslı

ses

verd i ği ni d u y d u n mu Susulu l . . Ora­

göle

bakmak ne g üz eldi r . B rniııı y urdumda daha böyle yüz ler ce göl bu l un u r . T oprni(ın ııl ıındn !bir sürü servet. altın, gümüş vardır. Fakat bütün b u n l a r h i ç bir �ey değil. . İller b enim söz

y u rd um,

soydaşlarım . . Ru aHil. sevgili

soy­

d aşlarımı nasıl unut urum } . . . H�kan Jajdar kızının sarayınd;ı bir ReH işitmiş, ;, tarafa yürüyerek Zoyayı müteessir görünce sormuıı t u : - Nen var "oğhım';I .. Neye müleeRsirııin � . . Tebaam mı seni

�ücendirdi L Kızımla mı bir şey old u � . . Zoya cevap verdi : - Hayır !.. Muhterem hakan ! . . Her şey y erli yerinıde ...

Fakat bf"n bu hayattan bıktım. Artık yurdumu, soydaşlarımı özliiycrum . .

Hnkan hayretle sord u :


:11

. ' � . -- Nereye gıdeeeksın t ,

.•.

- Yurduma, mukaddes vatanıma, Balkan dağının nına . .

ya-

.

- Balkan dağının yaııına mı? O da nedir? . . Zoya Tülek güzel Balkan dağını anlattı, ormanları tarif etti. Bunun üzerine hakan dedi ki : - Balkan dağı, Balkan dağı. . . AnlaUın amma ben pek anlıyamadım. Ömrümde hiç böyle bir şey görmedim . Fakat mademki sen bunu özlemişsin, onu buraya, gölün ortasına getiririm .. Ne gülüyorsun ? .. Görürsün . . . Bı.ndan sonra hakan tebaasını yanına çağırdı. Balkan dağını anlattı ve onu gölün ortasına, kızının sarayının karşısına gelirm�lerini emretti. Halk evvela bir toplantı yaparak içlerin­ den iiç akıllı adam seçtiler. Bunlar önce Balkan dağını arıya. caklardı. Bu Üç adam gölün her tarafını aradılar, taradılar• , böyle bir şey bulamadılar. Nihayet küçük bir tepe buldular. Düşündüler : Kral öyle de böyle de Balkan dağının ne oldu­ ğunu bilmiyor ; Başkırd yiğiti ise işte bununla ikt ifa etsin . . � e yapalım başka d !l ğ yok. . . Herkes işe sarıldı. Tepeyi çabucak kıral kızının sarayı· nın karşısına taşıdılar. Kıral, sarayından çıktı, dağı gördü ; memnun oldu. Te· baasına ihsanlar dağıttı. Sonra kızını ve damadını çağırdı ve de<ll k i : - İşte senin meşhuT Balkan dağın 1.. Daha başka bir şey lazım

rnı :1 • • •

- Hayır, hakanım !. . B u Balkan dağı değil . . . - Ne ? . . N e dedin ? . . . - Bizim yurt.ta buna dağ rdernezler. B u tepedir. Hakan : - O halde beni kandırdılar .. diyerek çok kızdı. Bütün c.damları11a yirmişer sopa ırurdurdu.


38

Hakanın bu hareketi de Zoya Tüleği mütecı:sir etmi­ yordu. Nihayet hakanın huzuruna çıkarak : - Ulu hakan !.. Bana göstermiş olduğun iyiliklere çok teşekkür ederim. Ben a rtık burada duramıyacağım. Vatammı özlüyorum. onsuz yaşıyamıyacağım. Susulusuz da y>.ışıyamam. Asil hakan ! .. Bize müsaad e et . . Biz Başkırd yurduııa, Balkan

dağına yım . . •

gid eli m .

Orada beni bekliyen soyd aşlarıına kavuşa:

dedi.

Hakan - .l\:e diyorsun? . yım ? . .

.

Ben sevgilı kızımdan ayrılacak mı

­

Asla, asla bu olamaz.

Bu söz üzerine Susulu ş u n ları söyled i : - Muhterem babacığım ! . . Müsaade et.. Aksi takdirde Zoy2 bizi terkedecektir. O zaman ben ne olurum ? . . ihtiyar hakanın gözleri yaşla doldu : - Pek ala

..

d edi.

Teessürünü yenmeğe çalıştı ve nemli kirpiklerin; sildi. Artık Susulu ve Zoya Tülek herkesle vıedalaşmuğa baş· lamıştı. Bütün Aslı göl sakinleri müteessirdi. Herkes Zoyayı o kadar sevmişti ki kimse ondan ayrılımak istemiyordu. Aktulpar, doğan. koç hatıra olarak

orada

kalacaktı.

Hakan dedi ki : - Tanrının inayetile gidiniz . Güle güle Zoya Tülek. .

.

Kızıma iyi bak . Yal nız sizden şunu rica ederim : Si)yliyecek­ .

lerimi harfi harfine t u tunuz. Eğer sözümü tutarsa!lız hayat ı

­

nızda a sl a sıkıntı çekmiyecek siniz. Gölün kenarına geldiğ i niz •.:akit dikkat ediniz ve d oğruca yürüyünüz. Balkan dağının eteğine gdinciye k a d ;u asla arkanıza bakmayınız . . Susuli.ı ve Zoya Tülek sahile

geldikleri vakit iki altın

ve mücevherle süslü eğerlenmiş at onları bekliyordu. Mesut çift atlara binip yola revan oldular.

.

Bunaltıcı ıb ir sıcak vardı. Uçsuz, bucaksız 81'şkırd vadi· lerine güne s kızgın oklarını savurı,ıyordu. Zoya bu sıcaklara


3\1 "

aldınş etmiyor, sevincinden kabına sığamıyordu. Susuluya dedi ki :

- Görüyor musun ? . . ı8u güzel Balttırd yurdunu ? Bu ·çiçekli ovaları.. i şte bak karşıdaki Balkan dağı !. Güzel değil mi? Susulu cevap verdi : - Hepsi güzel. . . Vc gözlerini h u ,iç açıcı, gönül ferahlatıcı manzaradan ayıramadı. Ba;balarının nasiha tini tutmağa karar vermişlerdi. Fakat Susuluyu tecessüs hissi yiyjp bitiriyordu. Nihayet Zo­ yaya dedi ki : - Canım 1. Biraz geri d önüp bakalım . . Zoya cevap verdi: - Hayır!. B abanın nasihatini tutmamak doğru değil. . Su.sulu : - Bir ·parçacık dönüp bakalım. N� olur sanki . . . Zoya : - Hayır f. Mademki söz verdik . . Susulu : - Cidden babamızın bunu neden söylediğini bilnıek ;sterdim.. Babam aca.ba bunu neden söyledi dersin? . . Zoya : - B;lmem, fakat asla dönüp bakmam . . . Susulu b u söze aldırış etmedi. Atını durdurdu ve bir d enbire geri dönüp Aslı göl tarafına baktı. Bir sürü atın aı­ . kasından gelmekte olduğunu gördü. Gölden daha bir çok hayvan çıkıp onları takip ediyordu. i nekler, koyunlar, atlar o kadar çoktu ki. . Fakat Susulu a rkasına baktığı vakit bu hay­ van s iirülerinin arkası kesildi. Gölün kcn::ı rında olanlar. , tek­ rar gölün içine düştüler. Suaulu bağırdı : - Vah i. Ne yaptın !.. İki eliyle yüzünü kaıpadı. Ve görd ükle ri ni Zoyaya an­ .•

lattı. Zoya :


- Ah Susuolu 1. Babanın nasihatini neden tu tmadın ?

.•

Balkan dağına vanncıya kadar arkamız hep hayvan sürüsü ile dolacak,

biz

zengin olacaktık. Başıknd kavmi ve Başkırd

yurdu yoksulluk. gönniyecekti.

Zoya Tülek 'daha fazla konuşamB<h

·

ve

hıçkırmağa

betladı. >f.:f.:f.

Bu güzel Başkırd efsanesi ,burada biıtiyor. Bunu anlatan Seiinı Gerey derin bir iç çekerek Macar Alimine ,unları söy­

lemişti : Zoya Tülek ve Susulu Balkan dağının eteklerinde ih­ tiyarladılar. Balkan dağının tepesinde onların mezan vardır. ·-

Başkırdların şimdiki meşhur a t lım d ıı Aıılı gölden çıkan atla­ nn neslindendir. Macar profesörü sorutyor : - Balkan dağı ne oldu ?

. .

Yine ormanlannda kuş sesle­

ri duyuluyor mu ? Av hayvanları bulunuy•>r mu ? .. Bu sual üze rin e şu cevabı aldı : - Orman, av hayvanı, kuı aealeri ne oldu değil mi?

.•

Güze} ormanı y�bancı eller yoketıb. Balk ım dağı ıhugün çıp­

laktır. Tıraş edil miş bir Başkırdın kafaaına dönmüştür. O da. bizim

�bi esaretin acısını çekmektedir . .

.


UYGUR EFSANESİ Uygurlar önceleri Orkun ırmağı kenarında otururlardı. Bu ırmak Karakorum adlı bir dağdan çıkar ve bunun yanın­ da yine bu ad ile büyük Moğol ham Öğ:üdey zamanında. bir şehir kurulmuştur. Orkun ırmağı kenarındaki Uygurlann iki boyu vardı. Uygurlar sonraları çoğaldıkları vakit kendilerine bir hak.m �eçmişlerdi. Bu hakanlar arasında beş yüz yıl so m a Buku h'.1 n adlı !bir hükümdar meydana çıkmıştır kt bunun z amanın d a tabiatüstü olaylar olmuştur. Orkun ırmağı kıyısında harap olmuş bir şehir, yıkılmış bir saray Vdrdır. Bu şehri bir zamanlar Ordu

Balık diye ad­

landırmışlardı. Yık1k sarayın önünde bugün dam görülebilen eski çağlardan kalmış bazı yazıtlar vardır. Bu yazıtları Öğü­ dey han zamanında

yerlerinden

oynatmışlar ve o zaman

üzerinde· bir takım yazılar olduğunu görmüşlerdi. Hükümdar Öğüdey bu yazıtların

neleri ihtiva ettiğini

merak etmiş, okunup tercüm e edilmesini emreylemişti ; fa­ kat bir çok milletten, ıbir sürü kabileden adamlar getirilmiş, hiç kimse bu yazıtları çözememişti. Nihayet Hataydan adam­ lar getirilmiş, 'bu adamlar da kendi dilleri ve yazılarile ya•. zılmış olan yazıtları okumuşlardı.

Bu yazıtlarda aşağıdaki

malumat vardı :

Togla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlan• ı;u denilen bir yer vardır. Burada birıbirine yakın

mesafede

iki ağaç büyümüştür. Bu ağaçlardan birisi bir selvi giibi dai­ ma yeşil kalan fıstık ağacı idi. Diğeri de bir çamdı. Bu iki dğacın arasında bir tepecik peyda olmuştu. Bir gün bu tepe· nin üstüne gök·t en nur indiği görülmüştü. i şte bu zaman d a n


itibc>.re:ı tepe gittikçe · 'büyümüş, sonra birdenbire yarılarak içinde h eş küçük çaldır meydana çıkmıştı. Her çadırda küçük

biı çocuk yatıyordu. Uygurlar bu tabiatüsti.i doğan çocuklara karşı büyük bir saygı gösterdiler. Sonra hunlaı ın en küçüğü oian Buku Tekini hükümdar seçtiler. Buku tekin Buku han oldu. Uy,l(Ur k a vm i n i adilane bir s .ırette idcıreye baş lad ı Bu ida re�iıırlı· k c nıfoıine üç karga yardım ediyordu. Bu üç karga dünya nın bütiin d ! l lerini bi!i­ yordu ve her nerede bir olay o l u nı a hii k ü m d a rı haberdar ediyorlardı. Bir gün Buku bir rüya görm ü ş rüyasında kendisine bir peri g öz ükm üş onu Kut dağına götürmüştü. Y e d i sene, altı ay ve yirmi iki gün han hu rüyayı her gece gördü. Peri her gece Bukc han ile bir çok müııaverelerde- bulunmuş ve son gece ondan ayrılacağı vakit ona bütün dünyanın efendisi ola­ cağını haber vermişti. Han uyandıktan sonra ordusunu toplamış, her orduya bir k ar d eşin i komutan yapı p Moğollar, Kırgızlar, Tangutlar ve Hataylar üz�rine sefere göndermişti. Dört kardeş zaferle biten harpler yapmış, Orkun vadi­ lerine pek çok ganimet ve bir sürü esirle dönmüşlerdi. işte bu zamanlarda Ordubahk şehri kurulmuştur. Bir müddet sonra Buku han tekrar bir rüya gördü. Rü­ ya�ında beyazlara bürünmüş, başında beyaz şerit ve elin de yü t e. şı olan bir erkek gözükmiİ>! ve kendisin e şunları söyle­ .

,

,

mişri : Eğe r bu taşı saklarsan d ü nyanın dör t bucağındaki Hlusları hakimiyetin altınıda bulunclurabilirsin . Aynı gece başvezir de tıpkı bunu n giıbi bir rüya gör­ müştü. Bunun üzerine Buku han tekrar ordusunu ·toplamış ve bu sefer batı tarafına sefere çıkmıştı. Türkistana ge1diği vakit geniş bozkırları, çayırları, gür çayları görünce burada otur­ :nuş ve Balasagun şehrini kurmuştu ; ki buna bugün Cuz-balık d erler. Buku hanın orduları dört bir tarafa yayılmış, her kav··-


411

mi itaat al tına almış, efendi olan Türk

tekrar

efendili�ıııı

kurmuştu. O zamanlaı ı L'ygurlar dinsizdiler. Rahiplerine kam d e r · ierdi. B u kamlar -tıpkı Moğollarınki gibi- cinlere hakim ol· dukl arını iddia edc:-rler ; cinler vasıtasile her istediklerini yap­ tırrnağa muktedir olduıklannı söylerlerdi. Moğıollar bu kam · ]ara çok ehemmiyet verirler ; onların sözlerini tutarlar, bir işe başlanı'ldan evvel onlara başvu rur l a r ve kamlar haşlama zamanını dahi tayin ederlerdi . Hastalarını da bu kamlar iyi ederdi. Uygurlar H atay hükümdarına sefirler göndermiş, ken· dilerine nom kitaplarını anlayan adamların g(;:-ıderilmesini rica etmişlerdi. Hatayların kitapları ve itikadları Nomdur. Bu Nomlann içindt� öyle hükümler vardır ki her peygamberin emrine uyar. Diğer hükümleri de

fenalıklarla

savaşmanın

yollaı ını öğretir. Esas inançları ruhların imandan insancı.

geç­

tiğidir. Derler ki : Bugün yaşıyan bir adam mesela bin sene evvel de yaşıyordu. Hataydan nom hükümlerini anlayan adamlar

gelinco

kamlarla münakaşa e tııne ğe başlamışlar, dini kitaplarını gös­ termişler ve kamları hu m ünakaşada yenmişlerdi. Bu müna­ kaşadan sonra Uygur kavmi bu yeni dini kabul etmiştir. i şte bu verdiğimiz malumat Acem müverrihi Cüveyni'nin

Tari'h-i Cihanküşa adlı eserinde kaydedilmektedir.

Cüvey·

r.i' nin kaydettiği bu efsanenin Orkun taraflarında oturan Üygurların hüıkümdarı meşhur Böğü hana ait olduğu anlaşıl­ mıştır. Ve burada zikredilen din de Mani dinidir. Demek ohıyor ki Uygurlar Çinden gelen

mani rahipler,i va.sıtasile

b� dini kabul etmişlerdir. Hatay namı altında Çini anlamak -gerektir. Turfanda'k i kazılar arasında Murtukta bir takım Uygur­ ca elyazmaları bulunmuştur. Bu yazmalar içinde bir kaç

sa ­

hifenin hizim için ehemmiyeti büyüktür. Sahifelerin kenarları kopuktur, yer yer satırlar silinmiştir. Buna rağmen bunla.


'14

:nn oku n u p neşıedilmesi zahmete değeı bü iıJlir. Çünkü bu sahife�erirı muht eviyatı Böğü hanın efsi:lnev i hayatını tasvir etmek tedir. Eserin başı ve sonu yoktur ; bunun iç.in ne mak

11atla yazılmış olduğu anlaşılamamıttır. Bura d a

Uygurların

Man i dinine girmeleri anlatılmaktadır:

hükü mdan

Uygur

Böğü han Mani dinine girdikten sonra tarkanlardan bir mü­ şavirjnin sözlerine kanarak Mani dinini bırakmıştı. Sonra da

Mani d i ni n e ve killsesine karşı fena hareketlerde bulunmuş.. tu.

T ariıan da Türk an a n esi ni ve teşkilatını boza n bu yeni

dine karşı g e lm ek için hanı teşvik ed:İyordu. b eyh ı d e idi. ·

mışlar, e tmiı;

,

Çin de n gelen rahipler

Böğü han t ekrar

günahının affı .için

kendisini

dine

,Faka t

her şey

tekrar zafor onlara

kazan­

müracaat

kaıbul etmelerini

rica ey.

)emiş, hem d e bu sefer ·dinin herhangi bir mensubu olan Din­ iiyenl c r ( Nigoşaklar) sırasında değil, ondan daha yüksek bir

mertebe olan Seçkinler ( Dindar'lar) sınıfına kabulünü iste. mişb. Han ve seçkinler iki gün iki gece danıştılar ve nihayet hanı kabul e karar verdiler. Bu karar halk üzerinde de büyük bir memnuniyet uyandırm1ştı.

Binlerce, on binlerce

toplanmış. sabaha kadar bir çok oyunlar oynıyarak

insan eğlen�

mişler, beyram yapmışlardı. Sabah olunca küçük oruç tutul­ muş, soma Böğü han, teginler (prensi.er) , konçuylar (pren­

sesler) , yüksek rütıbeli insanlar, ileri gelenler ve bütün

ulus

bir araya gelmiş, o zaman Böğü ban tacını başına koymuş, kırımızı ipekten merasim elbisesi ni , giymiş ve altın

•t ahtına

oturnıuştu . Bu·ndan sonra toplanan ileri gelenlere ve ulusa yeni dine girdiğini ilan etmiş ve herkesin de rahiplerin emir. lerini tu tmalarını emreylem.işti.

Böğü hanın bu yeni dini kabul etmesinin ne gibi efsa­ neler 'doğurduğunu yukanda Xlll üncü asırda yaşamış

Cü­

veyni ile bi� Uygur metninden alarak nakleyledik. Şim d i de

'bu ciheti tarihi vesikala rla gösterelim . Orkun havalisindı-ki Uygurl:ann

on

parlak devri sekizin-


ci asrın ortalarından i t ibare n başlar. Meşhur Uygur hüküm ·

darı Böğü han atlı ku vvetlerle Çinin hükumet merkezi olan Lo-yan.g' a hücum etmiş ( 7 62 ) , ıbu istilanın neticeıı.inde de Mani dinini öğrenmiş ve kabul eylemişti. Bu ta rihten it�ar�n de Mani dini Uyıgurların re..mıi dini olmuştu. L'ygur hüküm · darlığı Kırgızlar tarafından yıkıldıktan sonra bi r kı�ım Uy ­ gurlar da Turfan h aval isine gelmişlerdi. Öyle anlaşılıyor ki buraya gelen Uyıgurlar Mani d in in i idame ettirmişlerdir. Bu civarda elde edilen eserler a rasında Mani dinine ait parçalar da ıbulunm uştur. Bu parçaların büyük 'bir önemi vardır ; çün­ kü Mani dinini e�s1ı lbir surette ancak bu dini p a rçala rda n öğrenmek mümkün olacaktır. Bu e serl e r arasında Türk d i li ­ nin incelik ve sadeliğini gösteren b i r d e M a n i ilahi!li vaı-dır.


TEPEGÖZ Bu efsanenin l slamiyetten evv e l k i devirlere ıı i t olduğuni:l dair elim:izde açık vesikalar vardır. Evvelce bahsettiğimiz Mısırlı Müverrih Ebubekir eserinde bu d11aneden de bahse­ der. Ve «şer'i şerif tecviz» etmediğind,.n efsanenin tafsilatım v �rmemektedir. Bu kayıddan anlıyoruz ki cfaane İ slamiyetten evvelki devirlere aittir. M a a t t e e sıı ü f l·;bubckir efsaneyi k ay ­ detmediğinden gayrı islimi şeklini bilememekteyiz. Fakat e fsane daha sonra yazılmış olan meşıhur Dede Korkudun. eserinde mevcuttur. Biz de oradan nyncn alarak nakled�yo­ ı uz. Efsanedeki bir çok parçanın ay n e n Homerosun eserinde ele b u l u n m a sı ilim adamhmnın dikkat nazarını çekmiş olup· bu c iheti J1enüz kimse etraflı bir suretle tetkiık ve izah etme­ ımiştir. Oğuz boyu yurdunda sakin bir halde otururken bir gün düşman saldırmış, Oğuzlar da bu ani hücuma daya namayıp başka bir yere göçmeğ e mecbuı,- olmuştu. Oğuzlar yurdlarını 'bırakırken Oruz beyin oğlu bu kar­ gaşalıkta düşüp koy;bolmuş, bunu da hir arslan ibularak alıp kendi yavrusu gi'b1 beslemiş. . . ansızın üzerine

Aradan günler, aylar, geçmiş, Oğuz boyu tekrar eski y:.ırduna J ö n m ü ş . . tekrar eski sakin hayat haşlamıştır. Bir giirı Oğuz hanın at sürülerine bakan sığırtmacı tu­ haf b i r haber getirmiştir : - Hanım 1 . . Sazlar arasından ıbir arslan çıkıp alf:l am giıbi yürümekt e ve atların üzerine saldırıp kanını sömürmektedir. Bu sözü duyan . Oruz atılarak :


17

- Hamm l. Sakın kaçtığımız sırada kaybolan benim o i:'.: ­ lum olmasın. . . demişti. Bu söze hak veren beyler derhal atlanıp bu tarafa ı.:it­ mişler, arslan yatağını sarmışlar ve bu çocuğu tutarak Oruza teslim etmişlerdir. Oruz kaybolan oğlunu bulduğundan çok sevinmiş, herkes de memnun olmuş, yeme içmeier olmuştu. Fakat bu çocuğu ne kadar tutu p getiriyorlarsa da çocuk bıı. rada duramayıp kaçıyor, tekrar arslan yatağına vanyord u. Çocuğu her kaçışında tutup getirmişler, n ihaye t Dedr. Korkud gelerek : - Oğlum sen insansın !. Hayvanlara aldırış etme . Gel ! . Güzel atlara bin, gez . . Yiğitlere eş ol.. Büyük kardeşinin :ı dı Kayan Selçuktur. Senin adın da Basat olsun demişti. Oğuz boyu bir gÜn yayı]aya çıkmıştı. Oruz Kocanın dıı. Konur Koca Sarı çolb an adlı bir çobanı vardı. Bütün boy g öçmed en önce bu çoib an göçe�di. Bir gün Konur Koca sürü­ leriJ:e Uzun Pınar denilen mıeşhu� ıbir pınarın yanına ge.lmi:ı­ ti. Meğer buraya periler de gelmişti. Koyunlar perileri göıünce ürkmüştü. Çoban koyunların ürktüğünü görür görmez o tarafa gitti ; gördü ki : Peri kızları kanat kanada 1bağlamış. lar, uçuşup dururlar .. Çoıban kepeneğile peri kızlarından bi· rini tuttu. Kızın yalvarmasına rağmen bir müddet bırakmadı. Kız nihayet çobanın elinden kurtulunca : - Beni bırakmadığın için Oğuz boyunun başına b üyük bir felaket getirdin... dedi. Bu ıSÖL üzerine çoibaııın içine korku düştü ; faka·t kızın derdinden de sararıp soldu. Ertesi yıl Oğuz yine yaylaya göçmüştü. Çoban yine pı­ nar başına geldiği vakit koyunlar yine ürktü. Bunun üzerine çoban o tarafa gidince görd ü ki : Orada bir topak yatmakta­ dır. Çoban bu topağı görünce şaştı ; kaldı. Uzağa gitti, sapan taşına tutmağa başladı. Taş attıkça topak büyiidü. Artık to­ pağı sapan taşına tutmaktan bıkan çoban sürüsünii alıp başka tarafa gitti. .


Meğer o sırada Bayındır han beylerile beraber gezmeğe çıkmı§tı. Pınar başına geldikleri vakit .bu toprağı gördüler. Atlannın üzerinde oldukları halde etrafını sardılar ; biri yere indi, ayağile ibir tepti. Teptikçe toprak büyümeğe paşlamıştı. Nihayeıt Oruz Koca indi, mahmuzile bir vurdu ; topak yanldı : İçinden bir oğlan çocuk çıktı. Çoıcuğun her

tarafı tamamiJe

inso.n .gibi idi ; fakat tepesinde bir te kgözü vard ı.

Oruz bu çocuğu aldı ; eteğine sardı ve hana dedi ki ; - Hanım !. Bunu bana verin, oğlum B asatla bera!ber besliyeyim . . . Bayındır han : - Senin olsun, dedi. Oruz, Tepegözü aldı. Evine getirdi. Hemen

Tepegöze bir

sütnine tuttular. Tepegöz sütninenin memesini bir emdi; bü­ tün �ütünü aldı ; ikincide kanını, üçüncüde canını aldı. Sütni­ nenin kar etmediği görülünce çocuğa açıktan süt

meğe ka­

ver

rar vermişlerdi.

Bu suretle Tepegöz büyümüş, gezmeğe başlamıştı. Artık komşu çocuklarla da oynar olmuştu ; fakat h ergiin bahasına bir şikay!'!t gel iyor du . Çünkü Tepegıöz oynarken çocu kl a rın kiminin burnunu, k i minin k ul ağ ı n ı yiyor du. Oruz, Tepegözü döğmüş, söğmüş, yasak etmiş,

fakat

hiç b iri fayda vermemişti. Artık şikayetler de çoğalınca Oruz da çocuğu evinden koğmuştu. Çocuk koğulunca yanına peri anası

gelmiş,

oğh.:ınun

paıımağına bir yüzük g e ç irerek : - Oğlum ! . . Sana ok batmasın, tenini kılıc kesmesin . . .

demişti. Bundan sonra Tepegöz Oğuz b oy undan · çıktı . . Yüce !b ir dağa vardı, yol kesti. Adam tut t u , soydu. Üzerine lbir kaç adam göndeııdiler. Adamlar ok attılar.

batmadı, kılıc vurdular, kesmedi. Süngü ile saldırdılar, fayda vermedi. Tepegöz ise çol uk çocuk . demez

eline

geçirdiğini

yerdi. Oğuz boyundan dahi adam ye!Il eğe başlamıştı. ,,


Bu büyük tehlike karşısında Oğuz boyu toplandı. Üzeri . ne yürüdü. Tepegöz Oğuz boyunun üzerine doğru yürüdüKü ­ nü görünce doğFUldu ; bir ağacı kökünden tutup çıkardı. Atıp elli altmış adaımı helak etti. Alplar başı Kazan, Kazanın kar ­

deşi Kara Güne hep Tepegözün elinde zebun oldu. Düzeıı .oğlu Alp Ri!stem şdhit düştü. Daha b ir ç.ok ibeğler şehit .ol­ dular. Aksakallı Oruz · Koca kan kustu. Oğuz boyu hiç bir şey yapamadı. Kaç.mağa mecbur oldu. Fakat Tepegöz önlerini kesti. Oğum salıvermedi. Oğuz boyu yedi kere kaçtı ; hepsin de de Tepegöz buna mani oldu. Nıhayet DP.de Korkutu ça­ ­

ğırdılar ; ona meseleyi danışhlar. - Kesim keselim. . dediler. Dede Korkut Tepegözün yanına vardı. Dedi ki : - Üğıil ! . . Tepegöz ! . . Oğuz boyu elinde zebun oldu. Sa­ .

na beni gönderdiler. Kesim keselim. Tepegöz : -- Pek ala !.. Yemek içln günde altmış adam veriniz .. .

.dedi. Dede Korkut : - Bu suretle sen ;nç adam �ıraıkmıyacaksın. Gel i sana .

günde iki adamla beş yüz koyun verelim, dedi. Tepe göz : - Pek ala. öyle olsun .. Fakat ayrıca yemeğimi pişirmek · için iki adam verin, dedi. '

.

.

.

Dede Korkut dönüp Oğuza haber verili. Oğuzlar Yünlü Koca ve Yapağlı Kocayı. aş pişirmek için verdiler. Artık dört oğlu olan bidni verdi. Bu suretle sıra ile h erkes çocuğunu vermeğe mecbur kalmıştı. Kapak han derler hir han vardı. İki oğl u vardı. Birini :vermişti. Zamanla döndü dolaştı sıra ikinci oğluna geldi. Anası bu fena talihe çok müteessir oldu, ağladı, sızladı. Meğer bu sirada Orwzun oğlu Basat sefere �ıkmışh. Se­ ferden dönmüş. o havaliye g�lmişti. Kadın dedi ki :


- Buat ıimdi akından geldi ; varayım oğlumu ku.rtar-. mak için belki bana bir esir verir... Basa� çadırlannı kurmuş otururken l»r hatunun geldi­ ğini gördüler. Kadın geldi. içeri, Basa.tın yanına girdi, ağladı. Dedi ki : - Teke boynuzundan katı yaylı, lçoğuzda, Dışoğuzda adı belli Oruz oğlu Hanım Basat l . . Bana medet. . .

Basat :

·_ Ne dil ersin � . . Kadın :

- - Yalancı dünya y iizüııde bir er çıktı .. Oğuz elini yay­ lağında ko ndu rmad ı . Kara Pulat öz kJıçlarile kendisini kes­ tirm ed i. Kargılar kendisine :batmadı. Oklar karetmedi Kaza­ nın karde'i; Kara Güne el i n d e zebun oldu. •Bıy1ğı kanlı 8üğ­ dü1:: Emen elinde zebun oldu. Aksakallı baban Oruza kan kusturdu. Oguz beğ·l�rinin k i m i n i zebun, kimini şehit e tti . Ke. sim k est il er . Günde iki adam, beş yüz koyun istedi. Dört oğlu olan b i r!smi verdi. Üç oğlu blan birisini verdi. iki oğlu olan biristni verd i . Benim de iki oğlum vardı. Birini verdim, b iri kaldı. ŞimJi dc)ndü, dola�ıı. nobet obür oğluma geldi. Onu d n istiy o r ! J r . . Hanı m ! . Bana medet !.. Basat b u sözleri duyunca çok müteessir oldu. Ağladı, ;ıı z l a d ı . Hatuna bir esir vererek savdı. Basatın akından dön'düğünü duyan Oğuz beğleri sevin­ dil er, karşı çıktılar. Basat baib asının eHni ö p tü. Anasının ya• · nına va rd ı . Elini öptü. Oğuz beğleri toplandılar : yemeler içmelt-1· o ld u . B asat dedi ki : - Beğler ! . . Karde!? uğruna Tepegöz ile buluşup vuruşa­ cağım. Ne Luyururı>unuz ? .

Bu !lÖZ üze ri ne herkes müteessir oldu. Yalvardılar. Te­ p egözü n ne kadar zarar verdiğini, n ası l bir adam olduğunu anlattılar. Karetmedi. B asa.t herkesle helal la şıp ay rıldı . Tepegözün bulunduğu yer e geldi. Tepegöz güneşe ar­ kasını vermiş, ya tıyor du . Basat belinden bir ok çıkardı. Tepe-


!ı l

gözün bağıma attı. Ok tesir etmedi, parçalandı. Bir ok daha attı. Bunun iizerine Tepegöz yanındakilere dedi ki: - Bu yerde de nekadar çok sinek var... Bu sırada parçalanan

bir ok Tepegözün �ozune ilişti .

Hemen ayağa kalktı. ,Basatın kendisine ok akmakta olduğunu !?Örünce kahka1ha ile güldü, Hizmetkarlara dedi ki : - Oğuzdan bize bir kuzu gelmiş... Tepegöz Basatın üzerin e yürüdü, tuttu. Çizmesinin kon­ cuna soktu ve aşçılara : - lkındi vakti bunu bana. kızartm . . djyip yattı, uyudu. Basat hançerini çıkardı. Çizmeyi yardı, dışarı çıktı. Hizmetkarlara dedi ki : - Ey Kocalar ! . . Bunun ölümü nedendir} .

.

Cevap verdiler : -- Bilmeyiz .. Fakat gözünden başka bir yerinde et yoktur . . Basat Tepegözün yanına geldi, gözüne 'baktı, et olduğu­ nu gördü. Aşçılara buyurdu : - Ey Kocalar! . . Şişleri ocağa .koyun, kızsın. . . Şişler kızdıktan sonra eline aldı, var kuvve tile şişi Tepe­ gözün tek gözüne batırdı. Tek gözünden mahrum olan Tepe­ göz öyle .bir bağırdı ki dağlar, t aşlar inledi. Basat sıçradı, koyunlarla dolu olan bir mağaraya girdi. Tepegöz Basa tın mağarada olduğunu hissedince mağa­ ranın kaıpısını tuttu. Birer birer koyunlan tutup dışarı çıkar­ m ağa başladı. Basat bu hali görünce .bir sini yüzdü. Kuyruğu ile başını derisinden

koyunu kesti, deri­ ayırmadı.

girdi ; Tepegözün önüne geldi. Tepegöz koyun derisinin

lc;ine için­

de Basatın olduğunu anlayınca dedi ki : - Ey hain !. Mademki benim nereden helak olduğumı ı bildin . . Ben d e seni mağaranın duvarına bir çalayım ki kuy ­ ruğun mağarayı yağlasın . . Basat koyunun başım Tepegözii ı ı �line verdi. Tepegöz boynuzundan sıkıca tuttu. Kaldırır ka l . .


52

dıımaz deri ile boynuz elinde kaldı. Bu sırada

Baaat da

Tepegözün bacakları arasından kaçmıştı. Tepegöz boynuzu elinden atmış ve bağırml§tı: - Ulan !. Kurtuldun mu?

. .•

Basat :

- Tanrı kurtardı

.••

Tepegöz : -

Öyle ise al şu

parmağımdaki yüzüğü, parmağına sok. .

Basal aldı, parmağına taktı.

Bunun üzerine

Tepegöz

Bu sırada Basat ye ­

Basal.ııı üzerine yürüdü. Hançerini -salladı.

rinden sıçramış ve kurtulmuştu. Yüzüğün yine Tepegözün ayağının ahında olduğunu gördü.

Tepegöz :

- Kur tuldun mu ;ı . . Basal :

- r ann kurtardı. Tepegöz :

1

- Şu künbedi gördün mü? . . Benim hazinem oradadır. Bari aşçı kocalar almasın.. Git mühürle... dedi. Basat künıbede girdi. Hazinede altın akçaların çokluğunu görünce şaştı, kaldı. Bu esnada Tepegöz künbede yaklaşmJf ve demişti ki: - Künbede girdin mi? . . B asa� :

- Giıdim Tepeköz : -

Öyle

ise bir çalayım da sen de ortadan yok ol...

Bu sözden sonra Tepegöz künıbede müthiş bir yumruk indirmiş ve . künbedi harap etmiş ise de bu sırada da Basat dışaıt kaçmağa muvaffak olmuştu. Tepegöz yine Basabn kurtulduğunu anlayınca : - Sana artık ölüm yokmuş . Şu mağarayı gördün mü ? .

••

Orada iki kılıç asılıdır. Biri kınlı, biri kınsızdır. Kınsız olan be.

nim başımı keser .. Git, onu al, beni artık sen kesebilirsin

..•


!ı:ı

Basat mağara kapısına vardı. Kınsız kılıcın durmadan ımp çıktığını gördü. Bu kılıca hemen yapışmağı tedbirsizlik !-ayarak kendi kılıcile buna dokundu. Derhal kılıcı iki parça oldu. Gitt.i, bfr ağaç .bulup bunu da kınsız kılıca tuttu. Bu da iıki p a r ç a oldu. Bunun üzerine yayını eline aldı, kınsız kılıcı tavana aHlı tutan zincire atmağa başladı. Zincir koptu ve kılıç yere düştü. Hemen kınsız kılıcı eline alıp Tepegözün yanına geldi. Tepegöz Basa tın ölmediğine şaştı. Onun k im olduğunu sordu. Öğrenince kardeş olduklannı anlattı. Basat da dedi kt: __.:. Türk yurduna, Türk oğluna zarar veren herkesin uğnyacağı ölümdür. Kardeşmn olsa dahi seni affetmem. Elindeki kılıçla Tepegözün başını kesti ve Oğuz elini büyülr hir felaketten kurtardı.


BAMSI BÖYROK

Bu efsane Anadolumuzun muıhtelif yerlerinde bugün da­ hi )'·a�amaktadır. Biz bu yeni tesbit edilen şekilleri değil, Dede Korkut kitabındaki eski" metni esas alarllk naklediyoruz. Bir şairin, bir edibin, bir muh-arririn elinde bu efsane ne güzel bfr edebi eser olur. Bayındır han İç Oğuz, Dış Oğuz beğlerini ça ğırmış. ulu­ sun ileri gelenleri heıp hanın huzurunda toplanmıştı. Hanın karşısında oğlu Kaıra Bud·aık yay ı na dayanıp durmuş, sağ ya­ nınd� Kaı-anoğlu Oruz, sol y a n ı n d a da Kazlık Kocaoğlu Yüğ. nek yer .a lm ı ştı . Beğlerden Bay Böre bu hali gö rdüğü vak i t mü teessir ol­ du. Gözleri yaşla doldu. Bunu gören Bayındır 'hanın güveyisi Salur Kazan Bay Böreye sordu : - Bay Böre beğ ! . . . Ne ağlayıp durursun? . . Bay Böre : - H a n Kaz;.n !. Ne a ğl a m ı ya yım ? .. Oğulda, kardeştt­ t.ilihim yok .. Yüce Tanrı hana bir �ey nasip .etmemiş.. Beğler ! . Yerim, yurdun, tacım, tahtım i çin ağlarım. B i ı g ü n ölünce yerim, yurdum kalacak .. Bir oğlum olsa idi Bayındır hanın karşıı;ıında durur ve bana kulluk ed erdi Be n de oba bakarak sevi ni p gü ve n irdim . . . dedi. Bu söz üzerine bütün beğ l e r Yüce Tanrıya yalvardılar, yakardılar. Bay Böreye bir oğul ve rm esi ni dil ediler. O sırada Bay Bıcan da a yağa kalkmı�. beğlerden ken· disine de bir kız vermesi için Tanrıya yalvaryr.al a rını dilemiş­ ti.


Oğuz beğleri, Bay Bican için de Tanrı}"1a yalvardılat. '.Sonra Bay Bıcan dedi ki : - Beğler l. Tanrı bana bir kız verecek olursa siz tanık olun. Benim kızım Bay Börenin oğluna b eşikkertme yavuklu ·olsun .. .

.

'

Bir yıl sonra Tanrı Bay Böreye bir oğul, Bay

Bıcana da

-bir kız verdi. B ay Böre oğlunun dünyaya gelmesinden çok memnun ·olmuş, kervan başıyı yanına çağırarak : - Behey bezirganlar ! . . Bir oğlum doğdu. Yarın oğluma ..Rumelinden yahşı armağanlar getirin.. . ded i. Bezıganlar beğin emrile yola çıktılar. lstanbula geldi.. ler. Bay Börenin oğlu için bir boz ayıgır, bir katı yay, bir de

gürz al dı l ar

.

Bu sırada Bay Bör.enin oğlu on beş yaşına gelmişti. O

zamanlan bir oğlan baş kesmeyince, kan dökmeyince ad

ve-r­

mezlerdi. Bay Böre beğin oğlunun da adı yoktu. Bir gün Bay Börenin oğlu ava çıkmış, babasının tavla­ sına gelmiş, orada kendisini konuklamışlardı. Öbür yandan da kervan tam Oğuz hududuna gelmiş, burada mola veriT­ ferken düşman casusları bunları görmüştü. Bezirganlar yatar·­ ken beş yüz kişi Üzerlerine saldırdılar.

Kervanın

mallannı

vağma e�tiler. Bezirganlar tutuldu. Bu sırada bir kişi içlerin­ den kurtularak Oğuz hududundan içeri girdi. Girer girmez ·g ördü ki bir Oğuz yiğiti oturmuş, etrafında adamları duru­ yor. B ezirgan beğc yanaşarak dedi ki : - 'Yiğit, yiğit ! . . Beğ yiğit ! Beni dinle.

On beş yıldır

Oğuz içinden gitmiş idik. Kafir malını Oğuz eline getirirdik Tam Pasinin Kara Dervend a ğzına gelmiştik.

Orada moİıt.

vermişken beş yüz kafir üzerimize geldi. Elimizden mallan­ mızı aldılar. Arkadaşlarımız� esir aldılar. Be� yiğitim 1. . Bize

5mdat et, yardım eyle ! . . B u ııö:r. üzerine Bay Börenin oğlu şarap içerken içemez

oldu. elindeki altun kadehi yere çalarak dedi ki :


- Çabuk atımı getirin. . Beni sevenler ardımdan gel-

.m.

••

Be ğl e r, y iğitler a tl andı l ar . B e zi r ga n da kılavuzluk etti.. yola çı k tı la r . Ansızın kafirlerin üzerin e yürüdüler. Hepsini dağı t tılar ; karşı koyanları öldürdüler ; kervanı kurtardılar.

,

Kerva n reisi hayatını ve malını kurtarmış olan bu genç yiğite dedi ki :

- Beğ yiğit! Sen malımı, canımı kurtardın. Gel şimdl: ma'lım ızd an beğendiğin!' al. Bizim armağanımız olsun... Bay Böre oğl unun gözü bir boz aygırı, bir katı yayı ve bir d e gürzü tuttu. Bunları beğen d i. Bu :b e ğ en dikler ini iste. yince bezirganlar çok şaşırdılar.

Onlann bu h al in i

gören.

bei : - Çok mu i sted im ? diye sor d u.

- Hayır ! . . dediler. Bu istediklerin b izim beğimizin oğlu İç.İn lstanbuldan getirdiğimiz armağanlardır. Bay Börenin oğlu sordu :

- Beğinizin oğlu kimdir? . . Bezirganlar cevap verdi :

Bay Börenin oğludur. Bu söz üzerine B ay Börenin oğlu durumu anladı. Demek bu armağanlar kendisine getiriliyordu. Bezirga n l a r a hiç cevap _

verm eden

atını sürdü, uzaklaftı.

Bay Börenin oğlu eve geldikten sonra kervan da şehre

gelmiş, bahasına haıber salmışlardı. Han otağ kurdurdu, ipek hah1arla döşetti. Oğlunu sağına oturttu. Bezirganlar içeri. gi­

rince ke ndi canlarını ve mallarını kurtaran gencin karşıl ann ­

da olduğunu görmüşler, şaşa kalm ışlar ve hemen koşup eline· sarılmışlardı. Diğer taraftan bunun s eb eb in i bilmiyen babası· so n derece kızmış, bağırmışh : - Behey kavat oğlu kavatlar! . . Ata du rurken oğulun· eli Öpülür mü?. . Bu &Öze karşı bezirganlar gencin yaptıklarını anlabruş-. lar. babası çolc memnun ol muş .

oğlunun cenkettiğini,

baş


ke&tiğ:ini, kan döktüğünü anlayınca artık Türk adeti veçhile ogluna bir ad verilmesi lllım geldiğine kanaat getirmiıtr. Bir kaç gün s onra han bütün Oğuz beğlerini çaiırdı, konukladı. Dede Korkut da geldi ve çocuğa Bamsı Böyrük adını veıdi. Adkonma merasiminden sonra beğler hep ava çıktılar. Baırn;ı Boyrük de boz aygırı n a bindi. Ansızın önlerine bis ısürü geyik çıkmıştı. Bamsı bun l ard an birisinin ardına düştü. geniş çayır lık bir ovaya gel di . Gördü ki : Ç::ıyın:ı ortasın<> kıımızı bir o tağ dikilm iş.. Bamsı avının peşinden koştu . . Vc geyıiği yakaladı. Meğe � bu otağ Bameı­ nın beşik kertme yavuklusu Banu Çiçeğin çadırı imiş .. Banu da otağd<in bakmakta idi. Bamsını n çadırının yanında av avl ad ?ğını görünce yanındak)lere dedi ki : - Hey d aya ) ar l .. Bir kavat o ğl u kavat bize erlik mi göstermek istiyor ? !. Varın b u nd an p ay d ileyin . . . Kısırca Yenge demlen bir hatun vardı. Gitti, pay dilcıdi. Bam11ı bir kadının kendisinden pay istediğ ini görünce hem.en: geyiğin hepsini verdi ve sonra bu çadınn kimin çadın oldu­

Geyiği k ova lıy arak

ğunu sordu. Kısırca Yenge :

- Beğ yiğitim !. . Bu otağ Bay Bıcanın kızı Banu Çiçe­ ğjndir, dedi. Bamsı çadırd a beşik kertme yavuklusu olduğunu anla­ yınca geyiği teslim edip geri döndü. Kmrca Yence gey_iği çadıra getirmişti. Banu Çiçek bu gencin kim olduğunu so rdu . Bilemediler. Her hald e bir beğ­ zade olduğunu anlamışlardı. Bunun üzerine Banu Çiçek� - Çağınn bakalım, bir konuşalım, dedi. Bamsıyı çağırdılar. Banu Çiçek :

- Yiğit !. . Bamsı :

Gelişin nerden ? . .

- iç Oğuzdan . . Banu Çiçek : - fç Oğuzdan kimin nesisin ? . .


B aımsı : - Bay Börenin oğlu Bamsı Böyrüğüm

. .

Banu Çiçek : - Ya l . . . Buralara ne için geld in?

...

B amsı : - Bay Bıcan heğin bir kızı varmış . . Onu ğörmeğe gel­

dim. Banu Çiçek: - Amma

o

öyle bir kız değildir ki sana gorune. . Ben

B anu Çiçeğin dadısıyım. . Gel seninle bir taşra çıkalım. Eğer senin atın benim atımı geçerse onun atını da geçersin. Seninle ok atışalım. Senin okun benim okumu geç�rse onun okunu da geçer. Sonra seninle bir güreşelim, beni. yenersen onu da yenersin. Bauısı :

- Pekala !. Atlanın, dedi.

İkisi de atlandılar. Meydan a çıktılar. . At y arıştırdıla r Bamsının atı kızın atım geçti. Ok attılar Bamsımn oku kızın okunu geçti. Güreşe başladılar. Zorlu bir güreş oldu. Bamsı .

.

Böyrüık yendi. Bundan sonra kız : - Yiğit !.. Bay Bıc a n ın kızı B a n u Çiçek benim, dedi. Bu söz üzerine Bamsı Böy ıük parmağından altın yüzü�

ğünü çıkarıp kızın pa rmağı na taktı : - Han kızı ! . Düğün kutlu olfün . . n ışan

Bu yüzük aramız c;la

olsım . . d iyerek uzakl a::ıtı. Akşam

l:" V e

g e l diği vakit a k sakallı babası

k endisine

sor·

du:

- Oğul !. Bugün O�ıız

İ ç i n d e n el e r

gördün > .

.

Bamsı Böyrük : - Ne göreyim, dedi. O�lu o l a n evermiş, kızı olan gö:ç ürmüş . . Babası :

- Öyle İse seni de evermek mi gerek ? , . Deyi nce başını önüne iğd t ses çıkarmadı. B abası : .


59

- Oiull. Senin hir beşik kertme yavuklun vardır. Am­ ma

bir deli kardeşi var .. Adına Deli Kurçar derler.

.Ondan

kim kız dilerse öldürür, dedi. Bamsı Böyrük : -

Öy le ise nidelim� ..

Babası : - Dur bakalım. Oğuz beğlerini çağıralım, hep3İne da n.şalım. Ne yapma gerek ise öyle yaparız. dedi. Birkaç gün sonra Oğuz beğlerini çağırdılar. ağırladılar. Meseleyi danıştılar. Sonunda

Dede Kork'9du göndermeğ�

karar verdiler. Dede K'o rkut dedi ki : - Dostlar!. Mademki beni gönderiyorsunuz. Bari Ba · yındır ha>ııu tavlasından iki yüğrük at verin. Kaç ıp ko vala·· ma olursa birine binerim,

b i r in i

yederim.

Dede korkudun sözünü doiru buldular. Hanın tavlasm· d al' iki güzel at verdiler. Ded.e Karkut da ata binerek yola koyuldu. O sırada Deli Kurçar yağız yerin üzerine ak otağını dik­ tirmiş, adamlarile oturu p sohlb et ederdi. Dede Korkutun kendisine doğru geldiğini görünce kaşlarını çattı. Hemen sor. du : - !-ley ! . . Dede Korkut ! . . Sen buralarda ne anY'orsun ? .. •

Dede Korkut : - Tanrının buyrağu ile aydan arı, günc,ten güzel kız kardeşin Banu Çiçeği Bamıu Böyrüğe dilemeğe gelelim. Deli Kurçar bu siize çok kızdı. Hemen ab.r.ı ge'tirniele­ ..

rini emretti. Ve Dede Korkutun ardına düştü. Bir müddeıt koştular. Nihayet yetişti. Elini k aldırdı ve Dede Korkudu yere düşürmek istedi, Dede Korıkut : - Elin kurusun, dedi. Tanrının i2:ni�e Deli Kurçarın eline bir uyuşukluk gel·· di. Hemen Dede Korkuda bağırdı : - Aman Dede Korkuıt medet ! . . Sen eli mı sağ -de kız kardeşimi veririm. .

et. .

Ben


Dede Koı:ikut dua etti ; Tanrının

iznile

Deli Kurçarın

eli iyi eldu. Sonra dedi ki : - B e n kız kardeşimi veririm amm a. . .

Ban:ı dişi gör· aşmamış bin aygır, koç gör. memiş bin koyun ile bin tane kuyruksuz, kulaksıE köpek ve mem.ş bia tane · ciev e, ,kısrağa bin .tane de pi re

vereceksiniz . . .

Dede Korkut

«

·

p ek i» diye·r ek döndü,

O ğu zu n

İçine

geldi. Sordular ; olanı biteni anlattı. Deveyi, koyunu, aygın.

Beğ Böre Lt'd arik etti. Pire ile kuyruksuz, kulaksız köp e kleri Dede Korkut bulacaktı. Bin tane köpek topladı, k uyruğun u, kulağını kesti. Bütün bu sürüleri alarak Deli Ku rçarın gitti. Deli Kurçar haber a l mıştı.

yanına.

Ded ey i · karşıladı. Develeri

gördü, beğendi. Aygırlan, koyunlan gördü;

beğendi. Kuy­

ruksuz, kulaksız köpekleri gördü, kahkaha i1e güldü. Sonrıt sord u : . - Hani pireier? . .

Dede Korkut

:

hayvandır. Hepsir: bir yere­ Sen gel, sem!zini seç, anğını ko. . dedi. Deli Kurçarı aldı, bir p ireli ye re gö türdü . Soydu, a ğı lı n iç�:ıe s o kt u , kap:sını kapattı. Pireler Deli Kurçara ü şüştü , Kur. çar bunal<fı : - Oğul l .. O bir y avuz

�opladım . .

- Aman Dede Korkut ! . . Ben bunaldım, aç kapıyı .. diye bağı;mağa başladı. Dede : - Behey oğul 1. Ne bunalıyorsun ? . Bu ısmarladığın nes. nedir, diye bir müddet Kurçarı üzdükten

.sonra kapıyı açtı. O zamanları her kim evlenirse ok atar ; okunun düştüğü

Ba'msı Bö.yrük .de okunu at tı. Çadın kuruldu ; düğün hazırlığına b aşlad ılar.

yere çadır kurulur ve gerdek orada olurdu. Fakat Banu Çiçeğin

güzelliği djllere d estan olmuştu.

Onu gö re:ık r göz ile, gönniyenler de kulaktan aşık olmuşlardı. Bu aıııkl a r arasınd a komşu düşman beğlerinden biri de B a nunu n evlendirileceğini duyunca

ço� yerindi.

vardı.

Adamfarı


ti !

Bamsı B öy rüğü gözlemeğ� başladılar .Bir gün an�ızın düiü•' yer ini hascılar. Hamsının hir kısım adamlarını şehit ettiler, onu .

da tutarak esir alıp götürdüler. Tan altı, gün doğdu. Bamsıdan haber çıkmad ı . Bir de

düğül' y e ri n e geiip gö rdü ler ki gerdek pa rçalan mış. Hamsının adamlar ı şehit düşmüş, her taraf kan içinde. .. Anası, babası çok yerincliler. Çok ağladılar , sızlladılar . . Anası al yanağını yı rttı aıl kanlan göz yaşlarıq a kattı. Kara .saçını yoldu. Banı:. Çiçeğe haıber sa l d ı la r O da çok y e rin d i. Ak çı kar .dı, karalar giydi. Güz elması gibi al yanağını y;rttı , kanlan göz yaşlarına karı�arak aktı. Oğuz beğleri de ak çıkardılar, ,

.

­

x�r a giydiler. Aradaı;. günler, aylar. yılla..'" geçti. Tam on a ! t ı yıl o ld u

.

Bir kün Deli Kurçar Bayındır hanın d i v a nı n a geldi Diz üstü . •

çöktii ; dedı ki : - Hanım !. Ömrün uzun olsun. Ba m sı Böyrük diri olsa idi on altı y ı ld ı r geli rd i Her kim d i r i haberini getirirse ona altun akça veririm. Ölü 'haberini getirene de kız karde şimi .

vereceğir&ı. . .

Bu sözü d uyan Yalancıoğlu Yarıru:uk : - Ben varayım ; ölüm dirim habe-rini g.etireyim, diy e

­

rek yola çıktı. Meğer Böyrük ona bir gömlek p ağışlalrnıştı. Gömleği aldı, vardı ; k an a buladı ve ha nı n huzurun a gel di.

GömJeği önüne koydu. Bunu gören beğler tekrar ye rin diler ağlaştılar. Hemen gomleği ka dın l ar a gönderdiler. Onun gömleği olup ,

ol m ad

ığını anlamak istiyorlardı. Onu dokuyan kadınlar tanıdı

ve Böyrüğün gömleği olduğu anlaşıldı. Artık B5yrükten ü· mit kestileı-. Banu Çiçeği Yalancıoğlu.na vel'llleğe karar ver­ diler . Düğün hazırlığı başladı . Öbür yandan Bay Böre be:z:irganlan yanına çağırdı. - Varın !. Dünyanın dör t !bucağını araştırın .. Oğlumun

ö1üm dirim haberini getirin. dedi.


•••

Bir

gün Böyıüğün

esir düştüğü kalenin beğleri ·bayram

ediyorl:udı. Böyrüğü de zindandan çrkarmışlar, ona kopuz çaldırıyoriardı. Böyrük kopuz çalarken bir kervanın geldiği­ ni

gördü. Onlula hatberleşti. Onlar da Böyrüğün sağ ol duğu.

na çok sevindiler. Ona Oğuz içinde

olan biteni

anlattılar.

Böyrük çok yerindi. Banu Çiçeğin Y aıla nc ıo ğlu n a varacağına çok mütessir olmuştu.

Meğer kcıle beğinin bir kızı vardı ; Böyrüğe aşık olmuştu . gö rü rd ü . O gün Böy. r ü ğü görmeğe gehnce onun çok mü teessir o ld uğunu gördü, sP.bebini soı.iu. B,öyrük de an'1attı. B u n un ü ze ri n e ; - Ben se ni n mesut olmanı dilerim; dedi. Hemen l;>ir urga n getirdi. Böyrüğü zindandan çıkarıp hisardan aşağı ur ga n la •sallandırdı. Böyrük hisarda n çıkınca Tanrıya şükretti. Orada boz bir aygır b ul d u . Hemen binerek dört nala Oğuz. elin� d oğru yol a i d ı . Kaledekiler Böyrüğün kaçtığını haber alınca ati:-rn dılar . B öy r üğü n ardına düştüler, yetişemediler, döndüler. Böyrük Oğuz e lin e yetişti. Yol da bir ozan gördü. Ona neıeye gittiğini sordu. Ozan cevap verdi : - Beğ yiğit ! . Yalancıoğlunun düğünü var . . Oraya gidiHu gün gizlice geİir, zindanda Böy r üğü

y orum. Bay Böy rük :

- Oza n ! . .

Kopuzunu ba na ver,

sana atımı vereyim.

sakla, gelip bahasını verip geri al ayım, dedi. Oz an r azı o l du .

Böyrük kopuzu a larak düğün yerine doğru yürüdü. Yol:.. da çobanların ağhşarak yola ta� yığdıklarını gördü . Böyrük : - 1-h-y ç ob a nl a r ! . .

insan yolda bir .taş görse ya1b an a atar. Siz neden böyle yola taş yığıyorsunuz ? .. diye sordu. Çobaniar : - Beğimizin .bir oğlu vardı. On altı yrl �r ölüm diriım haberini bilmezlerdi . Yal a n cı oğl u ölüm haberini getirdi. Şi m.


ID

di b eğimiz i n adaklusunu ona verirler. Nidelim biz de bunn k.!ırşı .koyamayız. Bu suretle mani olmağa çalışıyoruz, dediler.

Bu sözü işien Böyrük memfıun oldu - Yüzünüz ak olsun, ağanızın ekmeği he.lal olsun, diye rek yoluma devam etti. Böyrüğün evlerinin önünde bir u lu a. ğaç vardı. Ağacın dibinde bir güzel pına r vardı. Böyrük bak_ tı, gördü ki küçük kız kardeşi ağlaya.Nlk p ın ard aın sÜ almağa geliyor. Böyrük ağ lam asının sebebini sordu. Kız anlattı. Böy­ rük vardı, ulu kız kardeşlerinin yanına ·gitti. Onlar da ağlaşı. yorlardı. Kızlardan yeinek i st e di, verdiler. Yemekten sonra bir eski kaftan istedi. Böyrüğün bir kaftanı vardı. onu v�rdi­ leı-. Kaftan Böyrüğün boyu boyuna, beli beline, kol u koiuna t a m geldi. Bun u gören kızlar onu Böyrüğe benzettiler, tekrar �ğlaımağa başladılar. Böyrük düşündü : Bu kaftanla kızlar beni tanır gibi o ldular. Oğuz beğleri de belki tanır. Bunun iizer.ine kaftanı çıkardı, attı : - Bir kaftan verdiniz. Be11i ona buna benzetiyorsunuz, diyerek düğün y erine gitti. Gördü ki: Beğler toplanlmış, ok atıvorlar. Ozan her yiğitin a tışın da : - Elin var olsun, derdi. Ok atma snası Yalancıoğluna gelmişti. Yalancıoğlu oku­ nu atarken Ozan da : - Elin kurusun, parmakların çürüsün, d omuz oğlu do. muz,. demişti. Bu söze kızan Yalancıoğlu : - Behey kavat oğlu kavat ! . . Bana söz söylemek sana düşer mi ? .. G el bakalım ! .. Benim yayımı çek .. Çekemezsen şimdi boynunu vururum ; dedi Böyrük yayı aldı. Çeker çekmez yay parçalandı. Yalan­ cı o ğl u şaştı, kaldı. - Bre Böyrüğün katı yayı vardı, getirin . . . dedi. Vardılar, getitdiler. Böyrük yayını sevinçle aldı : - Beğler sizin aşkınıza çekeyim yayı, atayım oku . . dedi. Ve bir att ı hedef olarak ileride duran Yalancıoğlunun .

.

.

.

,


64

�ıişan yüzüğünü parçaladı. Beğler bu hale çok güldüJer. Me­ ğer han da buniarı seyrediyormuş. . Ozan hanın yanına gitti. <ledi ki : - Bayındu lhanın güveyiosi, Türk.istanın direği,

Emet

suyunun arslanı, Karaçuğun kaplanı, · konur atın· ey esi,

Haıı

Oruzun babası h �nım kazan !.. Alaca sa'bah kalkımışsın, yüC\l!ı -0rıaana girmişsin, ak kavağın altına gelmişsin.

Çadırlan

kur­

ciurmuşs;.ın . . Adına gerdek koydurrnuşsun. Sağda oturan sağ heğler, solda oturan sol ıb eğler, eşikteki ınaklar, dipte oturan hasbeğlerl .. Devletiniz kutlu olsun . . . Kazan han buyurdu :

- Bre deli ozan !.. Dile ben.den n e 1 c:Iilersin ? . Çadır mı .

dilersiP? . . Kul, karavaş mı dilersin ? . . Altun akça � Ozan cevap verd i :

mı dilersin ;ı>

.

- Hanım !. Bırak beni şölen yemeğinin yanına varayım ; kamım açdır doyurayım . . , Kazan buyurdu : - Deli Ozan 1 . . Başına konan devleti teptin . . Beğler l .. Bugünlük beğliğim onun olsun . . Koyun . . Nereye giderse

git.­

sin, be işler ise işlesin . .

B u sözü işiten Böyrük doğruca şölen yemeğinin yanına vardı. Bütün yemekleri döktü. Sonra kadınların yanına var

mak diledi. Hana bu hali haber verdiler. Han d a : - Ozanı se11best bırakın . . Neylerse eylesin. . d edi. B öyrük kadınlann çadırın� vardı.

Hanın

buyruğunu

söyledi. Çadıra girdi. Kazan hanın hatunu ıb oyu uzun Burla hatuna dedi ki : - Hanım !. Muradım oudur ki ere varan ben kopuz çalayım, o oynasın . .

kız kalksın ;

·

Orada kısırca Yenge derler, Bir hatun va:rdı, kalk oyna_ yıver, dediier, Ozan kopuz çaldı. Okuduğu şarkılarda

Kısır

.ca Yengeyi anlattı. Onu ' tanıdığını 'im a etti. Bunun üzerine başka birisi

ıkalk.tı.

Böyrük kopuz çalarak


85 onu

da tanıdığını anlatıtı. Artık Banu Çiçeğir.. oynamasından

batka çare kalmamıftı. . ·

Banu Çiçek kırmızı kaftanını giydi, elterini yenine çekti,

pannEi.ğmdaki yüzüğü sakılamak istiyordu, oynamıığa ba!ladı. Böyrük kopuz çalarak kızın ellerinde ayıbı oıduğu için sakla­ P.ığını anlattı. Buna .kızan .Baınu Çiçek ellerini yeniden çıkar­ dı. O zaman Böyrük yüzüğünü kızın parmağuıda gördü. Cot­ tu v"e · bir şarkı okuyarak : - Madem ki ere varırsın, yüzük benimdir ver. dedi. .

Kız da mukaıbele etti, dedi k i : - Seviştiğim Bamsı Böyrük sen değilsin. Altın yüzük senin değildir. Altın yüzükte !<ok nışan vardır. Onu ister isen nipnını söyle . . Böyrük kopuzu eline aldı. Birlikte o k attıklarını, at ya­ rıştırdıklarını, güreşt iklerini anlattı. Kız da Böyrüğü tanıdı. Sarmaş dolaş oldular. Anasına, babasına l·htiyar Bay Söre

müj deciler gitti

� edi ki:

- Oğlum olduğunu şundan biley.iım k i seı·çe parmağım kanatsın ; kanını mendiline sürtsün, gözüm,. süreyim ; açılacak olursa Böyrü.ktür... Çünkü .oğlu gide}j ağlamaktan

gözleij

kör olmuştu.

Sonra Böyrüğün kanlı mendilini alıdı, göZ'lerine sürdü, açıldı. Hemen : - Oğul, oğul ! . . Evimin bülbülü oğul !. Kızımın, gelim. min çiçeği oğul !. Görür gözümün aydını oğu1 1 . Tutar belimin kuvveti oğul !. Oğuz ellnin cilamnı oğul ! . . diyerek boynuna sarıldı. Böyrüğün ge'ldiğini duyan Yalancı oğlu kaçtı, sazlıklar arasına sakılandı. Böyrük saza ateş verdi. yandığını görünce koştu, Böyrüğün

Yalancıoğlu

sazlann

kı:lıcının altından geçti.

Aman diledi. Böyrük suçunu bağışladı. Arhk düğün hazırlığı yapmak istediler. Bövrük : - Benim ile beraber esir düşen a rkadaşlarımı kurtar madan gerdeğe girmem, dedi.


Bunun üzerine beğler atlandılar. Düşman kalesine sal· dırdılar. Bir kıyamet savaş oldu. Meydan dolu haş oldu. B()y_ rük esir arkadaşlannı kurtardı. Onlan da evlendirdi. Bir ulu. düiün oldu. Oğuz yurdu tekrar mesut günlerine kavuft'g.


KAN TURAU Dede Korkut kitabında mevcut olan bu efsan enin Ana­

dolu muzda bir çok nevileri ıb ugün dahi yaşamaktadır. Yüz. leTce sene ağı!dan ağıza nakledilen bu efsanenin biz, sadece eski ı:ıeklini naklf"diyonız.

Oğuz zamanında Kanlı Koca derler bir gürbiiz yiğit vardı. Bunun Kan Turalı adlı kahraman bir oğlu vardı. Bir gün Kanlı Koca otururken arkadaşlarına dedi ki : - Arkadaşlar !. Atam öldü, ıben kaldım. Atamın ye r in i , yurdunu tu ttum. Yarın ben ölürsem oğlum yerime kalac.. a ktır. Bundan yakışığı da olmaz. Onun için gözüm görürken oğlu­ mu evereyim. Oğlu cevap :verdi : - Baba beni evereyim dersin amma b a na layık bir kı z bulabilir m isi n ;ı . . Ben öyl e ,bir kız isterim ki ben y erimden kalkmadan o fırlia.mış olsun . . Ben atıma binm ed en o binmiş olsun. Ben d üşm a n içine varmadan o varmış olst:n ve b an a baş get irmi ş olsun .. Babası

:

- Oğul sen kız istemezsin, sayesinde yemek içmek ge. çinmek için hir bahadır ara.sın, dedi.

Oğlu : - Evet b ab a ! .. Ben öyle bir kız isterim. Bana cici bici bir T ürkm en kızı alırsan ıb en onu ne yapayım ;ı . .

Babası : - Oğul ! .. Kız bulmak senden, geçindirmek de benden . .

Vd l , kendine bir kız 'ara . . . Kan Turalı

�ardı ;

fç Oğuzda dol a şt ı . K e nd i n e lay ık hiı


68

kız bulamadı. Akııam eve de>ndü. Ba:bası oğlwıa sordu : - Oğu.JI .. Kız buldun mu ) ..

Oğlu : - Yıkılsın Oğuz elleri balba l.. Bana yarar bir kız bula..

madım.. · Babası :

i

.

- Oğul ıböyle saıbah g idip akşam gelmekle kız bulun· maz.. Sen benim ev:ime dikkat et, koru.. Ben varayıım sana layık bi-r kız anyayım

..

1

Oğlu bu söze çok sevindi. B abası yola çıktı. lç Oğuzu dolaştı. Kız bulamadı. Dış Oğuzu dolaştı, bulamadı. Vardı. Tr abzo na gitti. Meğer Trabzon beğinin çok güzel bir kızı va rmı ş... ılJu giizel kız çok iyi ok atarmış.. Kız için üç azgın hayvan koy. muşla.r, , Kızın babası bu hayvanları kim yenerse kızı ona ve· receğini ilan etmişti. Hayvanları yenemiyenlerin başı kesili. yordu. Şimdiye kadar otuz iki beğin oğlunun başı keı:ıilmiş. kaleye asılmıştı. Bu üç hayvandan biri arslan, biri kara boğa. biri: de k ara deve idi. Kanlı Koca bu hayvanlan gördü, şaştı. .

kaldı.

- Varayım ; oğluma anl ata yım Hüneri varsa gelsin, kızı alsın. Yoksa yurtt aki kızlardan birisine razı o lsu n ; dedi. Döndü ; Oğuz yurduna girdi. Oğluna haber saldılar. Koş. tu, babasını karşıladı. Elini öptü ve sordu : - Babacığım 1 . . Bana yarar ıbir kız buldun mu ) . . Ba'b ası : .

- Buldum oi?ul .... Hünerin varsa...

Oğlu

:

- Altın akça mı ister ? .. Katır, davar mı ister ? .. Bahası cevap verdi :

- Oğul 1 . . Hüner gcm·k hüner... Oğlu : -- Babacığım !. Yel es i b r::ı. atıma eğer vurayım, kafir içine akın edeyim. Ba ş ke- · · ·im. kan dökeyim ; kafire kan


kusturayım. Kul, karavaş getireyim, hüner göstereyim, d�di. K anlı Koca : •

- Oğul, hüner dediğin o değil .. van

O kız için üç az;gın hay.

koymuşlar. . Her kfun ibu üç canavan yenerse kızı

ona

verecekler .. Yenemezse başını kesiyorlar, kaleye asıyorlar . .

.

Kan Turalı cevap verdi : - Bab a i. Bu sözü bana dememek gerekti..

Mademki

dedin, elbet varal..'ağım. Yoksa başıma kakınç mı olsun. . Ka­ dın anam, beğ babam ! . . Esen kalın . ..

Babası oğlunun gitmesine mani olmak için çok çalıştı. Yiğit ısrar etti. Gördüler ki şeref iç.İn yiğiti yolundan al akoy

­

mak doğru değildir. Kan Turalı kırk yiğitf oi yanma aldı. Yedi gün, y edi gece . Çadırları kurdular. Kan Turah at

gittiler. Sınıra geldiler.

ko�h:rup gürzünü havaya atmakta ve yere düşmeden tutmak. t3 ic!.i.

Bunu kafirin casusları gördüler. Koşup Trabzon beğine

haber verdiler. - Kızını dilemeğe gelir, dediler. . Hemen

Trabzon beğleri d e atlandılar .

Kan Turalıyı

larşıladılar. - Niye geldiniz? d ediler. Oğuz yiğitleri cevap verdi : - Verişmeğe, ahşmağa geldik. . . Oğuz beğlerine hürmet ettiler, ikram ettiler. A k çadıra kondurdular. Ak koyun kestiler. Yedi yıllık al şarap verdiler. Sonra hepsini Trabzon beğinin yanına götürdüler.

Oğuz beğ.

leri beğin yanına giderken bir meydaından geçmişlerdi. Bu meydamn bir tarafında beğin kızının sarayı vardı. Bütün kız­ lar al giymişler, kendisi de sarı giy<mişti. Meydana bakmaıkta idi. Traibzon beği Kan Turalı ile görüştü.

Kan Turalıyı soydular. Kan Turalı ince

Meramını anladı. keten bezini beline

dolaci:. K?z da köşkten bakardı. Kan Turalıyı göriince : - Tanrı atamın gönlünü yatıştırsa beni bu yiğite verse . . Böyle bir yiğitin hayvanl ar elinde helak olmasına yazık olur,


70

ded i.. Bu sırada dem i r zincirlere vurulmuş olan boğayı getiı. diler. Boğa boynuzu il e lbir taşa vurd u ; taşı param parça etti.

Kafirler dedi -ki : - . Şimdi şu yiğiti de

param parça edecek...

Yıkılsın

Oğw: elleri. . Böyle hir yiğit bir kız içi n hela:k o1ur mu? Bunu işi•ten Kan Turalının kırk yoldaşı ağlaştılar. Kan Tu ra l ı sağa baktı, herkesi müteessir gördü ; sola baktı kırk

yoldaşını ağlar gördü. Dedi ki : - Hey kırk y-0ld a:)ım !. Ne ağl a rsınız ? . . Getirin şu kopuzumu,

öğün beni . . .

Kırk yold aııı ko pu z u getirip Ka n · Turalıyı ö ğd ü le r. Kan Turalı bağırd ı

:

- Koyuverin bre şu boğanızı !. .

Bu söz üzerine boğanın zincirlerini çözdüler, salıverdi. ler. Boğa Kan T u ı-a l ın ı n üzerine doğ ru y ü rü d ü. Kan Tu.raılı Yüce Tanrıya sığınd ı : Yüce J"anrı, Yüce Tann, Yücelerden yücesin,

Kimse bilmez �icesin. Dedi. Boğanın a l nına bir yumruk vurdu. Sonra yumru­ ğunu boğanın alnına dayadı, ite ite mey danın orta.sına getir. di. Bir .taraftan boğıa itiyoır, bir taraftan da Kan TiQıl9.lı iti­ yordu. Boğa solumağa · ıbaşladı ; ağzı köpürüyordu. Kan . Tu­ ralı düşündü : Bu dünyada her şey akıl ile olur. Bunun önün� de s1çrayım, her ne hünerim varsa ardından göstereyim. B i r.

denhire boğanın önünden sıçradı. Boğa da boynuzu üstüne d ikild i. Kan Turalı kuyruğundan tutup yere çaldı. Bastı, bo­ ğayı boğazladı. Bıçağı ile derisini yüzdü. Etini meydanda bıraktı ; derisini Traıbzon beğinin önüne koydu. Trabzon beği ıbu yi ği tliğe çok memnun old:.ı. -- Bre kızı verin. alsın gitsin. . . dedi. Beğin kardeşinin oğlu bu nu d uyu nça dedi ki

:


71

- Canavarlann başı arslandır.

Onunla da bir hüner

.gösteuin, kızı ondan sonra verelim...

,

Vardılar, arslanı getirdiler. Arelan bir bağırdı. Meyd an.

da .a

Jı.e

kadar at varsa şaha kalktı. ,Kan Turalı genç yiğitlerini

ğlar gördü. Onlara dedi ki : - Bre n e ağlarsıruz ? . . Getirin şu kopuzumu ; öğün be

·ni .. Sarı elbi seli

4

kız uğruna bir arslandan mı kaçacağım...

Yolda şlan kopurzu getirdiler. Kan Turalryı öğdüler. Kan

Tura1ı bağırdı : · -

·ki

şu

Bre koyuverin

şu

arsJanı jkiye biçeyim

arslanı. . . Kara pulat öz kılıcım yok ..

Bundan sonra eline kepeneğini sardı. Arslanı koyuver

.diler. Kan Turalı kepenek dolanmış olan elini arslanın ağuna dayadı. Arslan ağzındaki kepenek ile boğulurken ö'hür eli ile ayağından ,tuttu, yere vurdu.

Bu halini gören he rk es Kan Turalmtn yiğitliğ in i beğeneli. Trabzon beği de dedi ki : - Kızı getirin, verin . Bu y:İğiti gözüm gördü. �ö nlü m .

sevdi. Bunu ,duyan kardeşiııin oğlu tekrar :

- Canavarlann azılısı devedir. Onunla da bir saVilf· sın.. Sonra kızı hakeder ; dedi. Artık herkes Kan Turalının kızı hakettiğine inanmıştı . Trabzon 'beği de devenin ağzını !bağlayıp öyle koyuverin, de­ .di. A mma bazı kafirler bunu dinlemediler. Devenin yulannı çıkarıp sa lıv erdiler Kız da bu yiği t s evdiği için devenin bur­ .

.nuna yap ışması ve bu suretle 'yenmesini Kan Turalıya söyletti. Kan Turalı düşündü :

- B.·e ben bu kız�n sözü üzerine yürürsem başı,111a ka..

k.ınç olur. Deve önünde zebun olacaktı ; kızın sözü ile yürüdü <le :kız onu . .

kuııt&rdı, derler. Yoldaşları gene kopuzu getirdiler, Kan Turci:lıyı öğdü7

ler. Kan Tu�alı meydana çıktı ve. deveyi de bu sırada salıver.


72

mitlerdi. Kan Turalı üzeııine sald11an devenin önünden hızla yana çekilip deveye bir tekme vurdu. Deveyi yere düşürdü. .

Üzerine bastı, boğazladı. Al'ka ta ra•fınd an iki uzun deri yü­ zerek çıkardı. B eğin önün e - Akıncılann tirkeşi

getird i

bağı,

dert d ikmeğe gerek olur. d edi .

.

:

üzengisi kayışı üzülür; bu

.

Trabzon ibeği : - Bu yi ğit i gözüm göl'dü, gönlüm

'

sevdi.. diyerek kırk

yerde çadır kurdurdu. Kızı getirip gerdeğe koydular. Kan Turalı öfkelend i ; kılıcını çıkardı, yere çaldı

ve eskı

Türk adeti veçhile and iç: i : Yer gtbi kertileyim, top rak gibi

savruiayım, kılıcıma doğranayım, okuma saplanayım ; .oilmn· doğmasın, doğarsa on gün kadar dahi yaşamasın.

Eğer beğ

b&bamın, kadın anamın y üzü nü görmeden bu gerdeğe girer... •em . .

.

Çadn·larını çözdü, kızı aldı, kırk >'°ldaşı ile yola koyu)....

du.

Yedi gÜh, yedi gece

yürüdü. Öğuz elinin sınınna geldi.

Yoldaşlarına dedi :ki : - Hey kırk yiğitim, kırk y old a şım 1 . .

Kuman olsun·

size başım.. Üç canavan öldürdüm. San elbisel i Sa.Jcan hatu. nu aldnn.. Varın baıbama haber 8alın, karşıcı gelsinler... Kan Turalının konduğu yerde kuğu kuşları, turnalar,. keklikler uçuşup konaırlar. Yeşil çimenler aral!lmdan soğuk eoğuk sular durm1tdan akıp gid erler Salcan •hatun bu yen .

çok sevdi. Burad a

Oğuz: beğleri yediler, içtiler, eğlendiler. Sonra uykuya daldılar. O zaman•lıarı Oğuz beğlerinin başına her ne kaza gelirse hep uykudan gelird i. Salcan hatun 1kocuı uyurken uyanık durdu. Süngülli.i� n ü eline aldı. Yüksek bir y�reı çıkh. Etrafı g özetleme ğe baş­ ladı.

Meğer Trabzon heği kızını üç ·hayvan öldürdü diye ibir yabancıya verdiği için pİtman olmuştu. Hemen kara � seli, gök d emirli altı yüız: kafir seçerek artlanndan gönder­ di. Kız uzaktan adamla.Tın geldiğini görünce Kan Turalının. yanriıa vardı. Kocasını uyand11dı. Dedi ki :


71

- Yiğitim l. .

Üzerimize dü�man geliyor. Seni uyan­

clbrmak benden.. Savaş edip !hüner göst;ermek de senden

Kan Turalı kalktı

,

.••

atına b indi. Salcan hatun Kan Tu-

ya)ınm önüne geçti. Bunu gören Kan Tura lı sordu :

- Sevgilim !.. Nered en gidiyorsun ? ..

Salcan hatun ce,vap verdi : Bu

- Yiğitim l.. Baş esen olsa da börk ibufonmaz mı? .. gelen kafir çok :kafirdir. Birlikte savaşalım, döğüşelim.

Ölenimiz ölür, kalanımız kalır...

Salcan hatun atını sürdü. Kafirin içine d aıld ı Saıvaşa koyuldu. Aman d il eyene d okunmadı. Savaşanı öldürdü. .

Düşmanı y�di. O

esnada

Turahnın babası, anası da gelmişti. Kız elle rini (;p­ tü. Faıkat Kan Turalı etrafta yoktu. Kız hemen atını mah­ muzlad ı ; yüksek bir yere çıktı. Gördü ki her tarafı roz d um an Kan

kayın anası, kayın atası g eldiğini anladı. Vardı,

bürümüştür. Doğru o tarafa koştu. Bir d.e gördü ki : Kan

göz kapağına ok isaıbet etmiş, Bir tarakaın kanım sil erk e n , dıiğer taraftan da savaşıyor.. Yalın kı l ıç d.üşman iizerine saldırdı. Kan Tuıralıyı kurtardı. Onu atının ard ına aldı. Yo· la koyuıldu. Böyle Salcan haıtunun atının ardında bir kadın tara fın dan kurtularak atasının huzuruna çıkm ak Kan Tura­

Turalının atını ok.lamışl a r

,

yüzü gözü kan içinde.. .

lıya ağır geilld i. Dedi ki :

- Salcan hatun ! . . �n· şimdi düşmanı bastım, Kan Turalıyı ık.urtardım diye öğünesin, Kan Turalı zebun oldu,

diyesin.. Ben böyle bir dayanamam . Seninle sarvaşalım, seni öMüreceğim . . .

onu atımın ardına alarak g etird i m ııeye

.

Salcan hatun cevap verdi : - Beğ yiğit ! .

.

Öğünürse

er öğiinür ; arslandır.

Öğün­

mek. avratlara bühtandır. Öğünmekl� avrat er olmaz. Se­ ninle ala yorgan içi nd e bulunmadım. Sen b eni tez sevd in

,

tez usandın ...

Kan Turalı israr

etti. Bunun üz eri n,e

kız bağırd ı : .

- Pek ala 1.. At okunu bakalım... Kan Turalı : - Hayır!. Yol

senindir. Önce

sen at okunu . . .


Bu tekliflerden sonra barıştılar. Birlikte babasın:n ya­ ·

,ı:;ıın a vardılar. Hep beraber Oğuz eline giıttiler. Bahası yeşil çimen üstüne ulu çadırlar kurdurdu .At­ tan aygır, deveden !buğra (= erkek deve ) , koyundan koç k�rdi. Ulu düğün eyıledi. Yediler, içtiler, eğlendiler . i mdi hani dediğim beğ erenler, dünya benim diyenler... .

.

Hepsini ecel aldı, yer gizledi. Farii dünya kime kaldı. Ge­ son ucu ölümlü dünya . . .

iimli, gidimli dünya,


iÇiNDEKiLER

Sayfa Milli Efsanelerimize D�r

· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

Dünyanın Yaradılışı Çrkış Efsanem

3- 5 6 15 -

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .

. I S- 1 9.

Oğuz Efsanesi

20-26

Kurt Efsanesi

2 7-28

Zoya Tölek

29-40

Uygur Efsanesi

4 1 -45

Tepegöz

46-H

Bamsı Böyrük

. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

5 4-66

Kantural

· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

o :' - 7 4


Ç I N A R A LT l l . HAfTAUIK

11JRKÇ0 FiKiR,

SANA1" MECMUASI

Orhan Seyfi ORHON

Her hafta

em

değerli fikir

ve

sanat

ıadam1aııımmn

en

..

g,iizel ya:allanııı ÇINARALTi'da okuyabilininiz. Çınaralb mili lkniltiiriD

yaymaya

çaılqan biir Tüırlk meanuasıdır.

· Fiatı : 1 5 kuruş


ÇINARALTI KOLEKSİYONU •

Çınaralb'nm alb ıaybk nüsbalannı bir raya toplayan �CÜ cildi Çmaralb idaresi tarafından zarif bir tarz•

da ciltletilerek aatqa çıkanlnu§br. Bu cilt ; ilini, edebi, tarihi yazdarla, en güzel türlerle, tenkit ve tetkiklerle, seyahatler, hikiyeter, ve romanlarla fıkralar ve resim· lerle dolu bir fikir ve saıiat hazinesidir. Pek mabdu• bir -mikclarda hazırlanan bu koleksiyonu edinmek isti· yenlere acele etmelerini tavsiye ed� ·

• Fiatı

:

Tafl'• siparitlerinden 15

4 7 S lruruştm-.

lmnq

posta

ücreti ahnır

• Satıf

yeri : İstanbul, Ankara caddesi

rehneai. Telefon : 22129

( Çmualtı) ida·


Ç I N A R A L T I

Y A Y I N I

BASILANLAR - Dün, Bugün ,

Yann Orıhan Seyfi Orıhon

50 lwruş

2 - Japon Mucizesi Dr. Mustafa

Hakkı Akansel 5 0 �uruş

3 - Türk Efsaneleri

Hüseyi� Namık Orkun

50 kuruş

BASILMAKTA

Yayla türküsü (şiir

OLANLAR :

mecmuası )

Halide Nu.sret Zorlutunaı

5 0 kuruş

Yeryüzünde Türkler Hüseyin N amık Orkun

50

kuruş



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.