Hızırbek Gayretullah - Çin'de İslamiyet ve Türkler

Page 1

ÇİN'DE İSLAMİYET VE TÜRKLER



Yayın No. 2 Ekim 1983

KAPAK RESM İ : Türkistan'da minaresi komünistler tarafından yıkılan bir çaminin müezzini kubbede ezan okurken görülmektedir.

Bu kitap, lstanbul'da 1983 Ekim'inde Kent Basımevi'nde dizilip basılmıştır.

İstanbul, 1983


ÇİN'DE İSLAMİYET VE TÜRKLER

İSMAİL CENGİZ / HIZIR BEK GAYRETULLAH

Yerebatan Cad. Üretmen İşhanı K. 4 No. 408 Cağaloğlu - İstanbul


İÇİNDEKİLER

Önsöz Giriş

.....

7

. . . . . . . . .... . ................... . . . . . . . . . . . . . ........ . . . ...... . .. . . . . . . . . .

11

... . . . . . . . . . .

. . .. .

... . .

.

. . .. ....

.. . .

...

.

......

.

...........

.

... . . . .

.

BİRİNCİ BÖLÜM HANEDANLAR DEVRİNDE İSLAMİYET VE TÜRKLER . .. . ........ . .

17

........ . .... . . . . .

20

İslamiyet'in Çin'e Girişi . . . . . İslaıniyet'in Çin'deki Etkileri . Çin'in Doğu Türkista.n'ı İstilası . .. .. .. . . .. . .. . . .. . . .. .. . . Müslümanların Çin İstilasına Karşı Direnişleri Doğu Türkistan İslı1m Cumhuriyeti Devri . . . . . . . .. . .

...

.

. .. . . .

. . . . . . .. . . .

15

.

..

.

.. .

27

. ..

33

. .

42

İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYET DEVRİNDE iSLAMİYET VE TÜRKLER

Çin'li Valilerin Müslümanlara Baskısı ve Müslü­ manların Direniş Hareketleri . .. . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . Ruslar'ın Doğu Türkistan'ı İstilasi . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . Çan Kay Şek Döneminde Müslümanların Durumu

53 61 63

.

.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KOMÜNİZM DEVRİNDE İSLAMİYET VE TÜRKLER

69

Komünist Çin'in Doğu Türkistan'ı İstilAsı . . Müslümanlara Uygulanan Öldürme ve İşkence Usulleri ......................................................... . . .. . . . . .

71

.'. .

73

. .

.

.


İslam Dinine ve Kültürüne Yapılan Tecavüzler .. Komünistlerin İslAmiyet Karşısındaki Tutumları Müslümanların Komünizme Karşı Tutumları . Sonuç

78

.

.

80

.. .

86

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .

96

. .

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

99

MÜSLÜMANLARIN GENEL DURUMLARI Çin' deki İslam Cemaati . . . . .. ........ ....... .. . .. .. . . . . .... .. Çin İslam Cemiyeti . . . . Nüfus Durumu . . ......... ...... .. ...... ... .. ....... ...... ...... . . . .. . . . . . .... . .. .. . Ekonomik Durum . Uygurlar . .. . . .. .. . .. .. . .. .. . . . . .. .. .. . .. . . .. .. .. . . . .. . . . . . . . .. . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kazaklar . Kırgızlar . . . . . . . .. .. . . .. . .. . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . Özbekler . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . Tatarlar . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . Tacikler . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . Dolanlar . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . , .. . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . .. .. Tunganlar . ...

.

. ..

. . .

.

. . . .

. .

. .. . .

.

. . .

.

. .

. .

..

...

.

. . . .

. . . . ..

. .

.

.

..

. . .

.

.

.

. . . .

.

.

. .

. . . .

Bibliyografya

.

.

..

.....

.

...

. . . . ...

101

. .

.

. . .

. . . ...

...

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

·

106 110

112 115 119 123 124 125 125 126 126 133


ÖN SÖZ

Çin'de müsıüman nüfusun önemli bir kısmını oluştu­ ran Çinli Müsıümanlarıa ekseriyeti oluşturan müslüman Türkler dünyanın görmez.ıtkten geldi{Ji bir zulüm altında yaşamaktadırlar. Bugün Çin yönetımtntn bir sömürgesi

ha.­

Zine gelen Doğu Türkistan Rus-Çin anlaşmazZı{Jının asıl se­ beblerinden biri olmakla birlikte Çin yönetimi için de hal­ ledilmesi şart fakat zor bir problem teşkil etmektedir. Doğu Türkistan asırlarca isldm'ın hükümran olduğu Müslüman ve Türk bir ülkedir. Yüzölçümü 1.828.418 kilo·

metre karedir. Nüfusu 20 milyona ulaşmıştır.

Doğu Türkistan tarihi üç önemli devreye aynlarak in­

celenebilir. 1-1760 yılına kadar olan dönemdir ki bu tari­ he kadar bir çok bağımsız Türk devletleri kurulmuştur.

Hun ve Göktürk imparatorluğu ile Uygur ve Karahan devleti bunlann en belli başlı olan.Zandır.

·

Bilhassa Karahanlılann yönetiminden sonra (840-1212)

Doğu Türkistan islam dininin Asya'daki merkezlerinden biri haline gelmiştir. islamiyet burada bir çığ gibi yayıl­ mış, Hindistan'a, Çin'e ve Uzak Do{Juycı kadar u.zcınmıştır.

2-l7BO'dan 1949 yılına kadar yarı müstakil, yarı Çin

sömürgesi olarak geçen dönem. Bu devre Çtn tıe devamlı mücadele içinde geçmiştir. Çtnıtıer lsldm cltntntn etkinli­

ğini kırmak, Doğu Türkistan'ın zengtnltklertnt gaspetmek için bu ülkede sonu gelmez saldırı ve katıtamlara başvur­ muştur.

Uyguladıkları zulüm

tcıa.rest

ile Türkleri

�slam

dininden, namuslannclan, ktşiltkıerinden soyutlamak, yok etmek istemişlerdir.

7


Bu devrede zaman zaman başarılı olmuş, zaman za· man müslümanların direniştyle ülkeyi terketmek zorunda kalmışlardır.

Arada bir bağımsız

lslam devletleri

lwrııl­

muştur. Fakat Çin ve Rus saldırıları yüzünden IJU devlet· ler

uzun

ömürlü

olamamıştır.

1949

yılına

lıadar

beşer

onar senelik hakimiyetler sürmüştür. Tabi bu hakimiyet için verilen mücadele de. 3-1949'dan sonrcıki kızıl Çin yönetimi devri. Bu devre lslam

dininin

ve

Türk

nüfusun

ortadan

kaldırılma

ve

imha hareketinin sistemli ve metodik hale geldiği dönem­ dir. Daha önceki dönemlerden daha zalim ve daha geniş bir zulüm uygulamaya koyulmuştur. Bugün tarafından

Doğu

Türkistan'da

lslam

yasadışı ilan edilmiş.

dini

camiler

Çin

yönetimi

yıkılmış,

mek­

tep ve medreseler kapatılmıştır. Mevcut eğitim Çin kültü­ rüne

ve

komünist

ideolojinin

çerçeve içinde yapılmaktadır.

yerleşmesine

yönelik

btr

Ülkenin Türklere ve müs­

lümanlara ait olduğunu belli edeceğinden

Doğu

Türkis

·

tan ismi dahil bir çok yörenin ismi Çince'leriyle değişti­ rilmiştir.

1876

yılından

beri

Doğu

Türkistan'a

Sinkiang

(Yeni ülke) adı verilmiştir. Doğu Türkistan, Çin-Rus anlaşmazlığının temel sebeb­ lerinden biridir. İki ülke de Doğu Türkistan'ın yeraltı ve yerüstü

zenginliklerini

diğerine

kaptırmak

istememekte­

dir. 1964 yılı istatistiklerine göre 160 milyar ton petrol, 600 milyar ton kömür, 12 trilyonun üzerinde uranyum rezervi­ ne sahip olan Doğu Türkistan iki emperyalist ülkenin de vaz geçemeyeceği kadar büyük bir lokma görünümünde­ dir. Ezeli Çin-Rus rekabetinin temeli geçmişte «ipek yolu­ na» sahip olma düşüncesine şimdi ise madenleri sömür­ me hırsına dayanmaktadır. Çin ile Rusya arasındaki bü­ tün ihtilaflar halledilse bile Doğu Türkistan ihtilafının çö­ zümlenmesi imkansızdır. Bu ihtilaf yüzünden zaman za­ man Çin ile Rusya arasında; her iki devletinde dünyaya duyurmamaya çalıştıkları sınır çatışmaları çıkmaktadır.

8


Doğu Türkistan müslümanıarı ağır yaşama şartları al­ tında bağımsızlık ve hürriyet mücadelelerini sürdürmek­ tedirler. Hemen her sene bir bölgede ya da şehirde ayak­ lanma çıkmaktadır. Bu ayaklanmalar daha ziyade Rama­ zan ve Kurban bayramları zamanlarına isabet etmektedir. Zira Çin yönetimi bayram namazlarına ve bayramın ifa­ sına müsaade etmemekte müslümanları isyana zorlamak­ tadır. Bu ayaklanmaları bahane ederek korkunç zulümler işlemekte, katliamlar yapmaktadırlar. Kızıl Çin yönetimi dış dünyaya kapalı olduğu tçin bu ayaklanmalar dünyaya duyuruımamaktadır. Bu kitap bu eksikliği gidermek için doğdu bir bakıma. Kitabımızın il.net cildinde ise Sovyet Rusya' da yaşayan Müslüman

Türkler'in

ve

kavimlerin

durumlarına

temas

edeceğiz. Elinizdeki bu kitabın hazırlarken yabancı kaynaklar­ dan istifô.d.e etmemizi sağlayan, tercümeler yapan Sayın Eşref Bengi Ôzbilen'e, Sayın Sipahi Çataltepe'ye ve bu ki­ tabın basılmasında yardımlarını esirgemeyen değerli ağa­ beyimiz editör Muhammed Kasım Emin Türkistani'ye ayn ayrı teşekkür etmeyi bir borç biliriz ... lsmail Cengiz Hızır

Bek

Gayretullah.

19 Mayıs

1983

İstanbul.

9


GİRİŞ

Türkler;

tsl4miyetin

Uzakdoğu'da

şip kök salmasında çok önemli

yayılmasında,

geli­

görevler üstlenmişlerdir.

Tiirklerin yaşadığı Orta Asya yant bugünkü Türkistan İs­ lama hizmette,

akide.

kültür ve medeniyetini yaymakta,

onu aziz ve yüce tutmakta büyük pay sahibi mutlu İslam ülkelerinden biridir. lslam dininin kabulünden bu yana başta islıimt ilimler olmak üzere ilim ve sanatın bütün dal­ larında o kadar çok alim yetiştirmiştir ki bu durum çok az üllıeye nasip olmuştur. Türkistanlı

hakanlar.

sultanlar

ve

diğer

yöneticiler

lıararlı ve sürekli çabalarla birbirinden güzel, birbirinden ilginç yüzlerce okul, medrese ve cami yaptırmışlardır. Bu eserlerin

devamlılığını,

kalıcılığını

ve

gelişmesini

sağla­

malı, öOrerıct, hoca, imam ve hatiplerinin maaş ve ihtiyaç­ la""' llartılamcık için •Vakıflar• tahsis etmişlerdir. Devlet adGmlonrım bu ilgi ve desteği kısa zamanda tarih, felsefe,

fıleıh, tefsir, fen ve matematik alanında sayısız ilim adamı­

nın yetişmesine vesile olmuştur. Başta •ilim madeni• diye anılan Buhara olmak üzere

Semerkant, Merv, Berat, Tir­

miz, Belh ve Kaşgar şehirleri ümı çalıımcı ve araştırmala­

rın merkezleri haline gelmiştir. lslam uygarlığı yavaş ya­ vaş yükselen ikinci bir Endülüs' e sahip olmaktadır. Doğu­

nun Endülüsüne... Aşağıdaki şiir buna şahitlik etmektedir. İslam bilginleri yıldızlardır. Yıldızların da göğü Türkistandır.

Dünyayı istersen şeref ordadır.


Orası boy ölçüşenler için meydandır. Kurtuluş dinini istersen bulursun. O, iyilik ve doğruluk için ünvandır. Müslümanların dünya ve din yeri o Lütfu ile yüzyıllann dile geldiği vatandır. Tealibi «Yetimetüd Dehri» adlı eserinde Buhara şehri için şunları söyler: «Buhara, Samaniler Devleti zamanında, Kralların gözdesi, üstün kişilerin toplandığı, değerli ede· biyatçıların

doğduğu

ve

olgun

göklerinin

parlak

insanların

yetiştiği

bir

yerdir•. Türkistan

yıldızlarından

işte

bir­

kaçı: En önemli hadis kaynaklarından

.. camiüssahfh,, adlı

eserin yazan, hadis ilminin Öncülerinden İmam İsmail Bu­ hari (H. 194-258) Buhara'lıdır. İlmi ve edebi eserleriyle bir başka öncü büyük de buharalı Ebu Hafs'tır. Bütün İslam

aleminin ilgt ve takdirlerini kazanan ünlü tefsirci Muham­ med Bin el-Fazıl'da Buhara'da doğmuştur. Kütüb-ii sitte'de yar alan Sünen-i Tirmizi'nin müellifi İmanı Hafız Ebu İsa Tirmizi de (H. ?-279) Türkistan'ın Tirmiz şehrindendir. Türkistan'ın bir çok ilim adamına yurt olan şehirlerin­ den biri de Kaşkar'dır. Ebul Meali Şah gibi alim, vaiz ve hadisçiler yetiştirmiştir. Birçok Arapça eserin sahibi Kaş­ garlı Ebu Abdullah el-Hüseyin ile Zeyneddin Kaşgari'yi de unutulmayan isimler arasında sayabiliriz. Farabi, İbni Si­ na, Sekkaki gibi bilgin ve filozof da Türkistanlıdırlar. Türkistan, Afganistan, Hindistan, Pakistan ve bir çok Arap ülkesinde dini eğitim yapan ol�ulların ders kitabı «El Hidaye» adlı fıkhi eserin müellifi Türkistanlı Burhaned­ din Merginani'dir. Arapça'dan Farsça'ya en önemli lügat kabul edilen «Surah el-Lügat,, ın yazarı Cemal Karşi. ile Divanu Lııgat-it Türk'ün yazan Kaşgarlı Mahmut'u da bıı. isimler arasında sayabiliriz.

12


Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkündür. Biz bin­ lerce

yıldızdan

sadece

bütün

ülkelerden

görülebilen

bir

kaçının isim ve eserint saymakla yetiniyoruz. Kısaca söy­ lenebilecek

şey:

Türkistan,

Müslüman

uygarlıkların

en

renkli, en derin ve geniş boyutlu coğrafyala.nndan biridir. Bütün ihtişamiyle Doğu Endülüsü'dür. Ve şimdi işgal al­ tındadır. Türkistanlı

milyonlarca

Mü'min

karanlık

bulutların

altında, gözleri ufukta bir gün güneş doğacak umuduyla yaşamaktadır. Her ne kadar Türkistan, lslô.m uygarlığının minarele­ rinden biri iken yıkılıp, lsldm aleminden bütün ihtişamı ile silindi biliniyorsa da bu görünüştedir. Orada yaşayan mü'minlerin ümitleri gibi yıldızlan da sönmemiştir. Zaman zaman parlayan kıvılcımlar bu yıldızların pınltısından bir işaret. bir habercidir. İlerideki sayfalarda okuyacakla.nnız gökyüzünde par­ layıp �önen, sönüp yeniden parlayan yıldızlann bir hikô.· yesi değil halen yaşanan gerçekleridir.

1.3


BİRİNCİ BÖLÜM

HANEDANLAR DEVRİNDE İSLAMiYET VE TÜRKLER

İslamiyet'in Çin'e Girişi İsldmiyet'in Çin'deki Etkileri Çin'in Doğu Türkistan'ı İstilası Miislümanlar'ın Çin İstilasına Karşı Direnişleri Doğıı Türkistan İslam Cumlıuriyeti Devri


isLAMiYET'İN ÇİN'E GİRİŞİ

Müslümanların Uzakdoğu ile ilişkilerinin tarihi bir hayli eskilere dayanır. Hz. Peygamber'in <SAV> vefat ettiği 632 yılından çok önce, Müslümanların yaşadığı Arap yarımadası ile Uzakdoğu arasında ticari ilişkiler vardı. (1) Müslüman Arap tüccarlar yelkenli gemilerle Hint Okyanusu'nu geçerek Uzakdoğu liman­ larına uğruyorlar ve hatta Çin denizinin yakın kıyı­ larına kadar gidiyorlardı. (2) Uzakdoğu'da yaşayanlar için Arap ülkelerinden gelen Müslümanlar değişik ve ilginç görünüyordu. Uzak ve farklı bir dünyadan gelen bu insanlar buralara sadece ticari maddeler getirmiyorlardı. Tabii olarak yaşadıkları ülkenin coğrafi ve kültürel özel­ liklerini, hepsinden önemlisi inançlarını da yanlarında taşıyorlardı. Bu inanç Araplarda da yeniydi ve Uzak.­ doğu insanlarının ilgisini çekmemesi imkansızdı. Bir çok ülkede olduğu gibi İslamiyetin Uzakdo­ ğu'da da ·yayılmasında Müslüman Arap tüccarların (1)

W. Eberhard, Çin Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayı­ nı. 1947, Ankara S.205

(2)

Müslüman Arap Tüccarlar, Çin'in Kwantung bölge­ sinde bulunan Kanton ve Fukcen eyaletindeki Chvanc­ how kentine kadar ulaşmışlardı. 17


büyük rolü olmuştur. Güney Çin, İslamiyeti bu tüc­ carlar vasıtasıyla tanımıştır. Kuzey-batı Çin'de ise bu görevi tüccarlar, seyyahlar ve askerler ifa etmiştir. Müslümanların ilk olarak 628 yılında Tang Hane­ danı zamanında Çin'e geldiği bilinmektedir. Tang Ha­ nedanı Vakayinamelerindeki kayıtlara göre 651 yılında bir Arap heyeti İmparator Kas Tsunğ'a resmi bir ziyarette :bulunmuştur. Bu heyetten önce de bir ziyaretin olduğu bilin­ mektedir. Bu ziyaretlerden sonra Çin'e gelen Müslümanların sayısında sürekli artışlar görülmüştür. Çeşitli vesi­ leler Müslümanları bu ülkeye çekmiştir. Tarihi bil­ giler ışığmda bir genelleme yapılacak olursa Çin ül­ kesine İslamiyetin değişik zamanlarda üç ana yoldan geldiği görülmektedir. 1 Peygamber Efendimiz CSAVJ 'in Hicreti esna­ sında bütün dünyaya dağıttığı Eshab-ı Kiramlarından Vahap İbn'i Raşe, Çin'e gelmiş, bu milletin dilini ve adetlerini öğrenerek Çin tmparatoru'nun izniyle İslam dinini yaymaya başlamıştır. -

2 Emeviler devrinde mevcut yönetimle anlaş­ mazlığa düşen ve yönetimin sert uygulamalarına ma­ ruz kalan bir kısım Müslüman halk bugünkü Doğu Türkistan'a gelerek buradan ;bütün Çin'e İslam dinini yaymaya başlamışlardır. -

3 Bütün Çin'de zamanın İmparatoruna karşı ayaklanmalar meydana gelmişti. İmparator kendi güçleriyle ayaklanmaları bastırmakta acze düşmüş ve 756 senesinde Bağdat'a bir heyet göndererek., Ebu Cafer Mansur Abbas'tan yardım talebinde bulunmuş­ tur. Bunun üzerine Bağdat hükümdarı bir heyetle be-

18


raber

5.000 Müs1Ü1İlan askeri ücretli olarak isyanları

bastırmak üzere Çin'e göndermiştir. Müslüman asker­ ler İmparatora karşı güçlerle yaptığı savaşta galip gelmiş, isyancılardan kurtarılan arazi ve malları

im­

paratora iade etmiştir. Bu askerlerden bir kısmı ül­ kelerine

dönmeyerek İmparatorluğun

merkezi

olan

Chang An kenti ve dolaylarında kaldılar. Böylelikle

Çin'de ilk Müslüman yerleşmesini gerçekleştirdiler.

Bu üç yoldan en etkilisi üçüncüsü olmuştur. Hicri 1 36 yılında Doğu Türkistan'ın Gulca ili vilayetinin 40

km, kuzeyindeki Saydam Kalesi civarında yapılan res­ torasyon çalışmalarında ortaya çıkan

so'lik kalın lı­

ğinda çeyrek mecidiyeden biraz daha büyük ve üze· rinde Küfi yazı ile

«Muhammed Resulullah»

bulunan,

yılının

bakır

Hicri

161 .

tarihini

taşıyan

yazısı

gümüş.

ve altın Abbasi sikkeleri bu iddiaları doğrular

niteliktedir. Sikkelerin üzerindeki tarih Abbasiler dev­ rinde :M'b.hammed Mehdi İbn-i Eb» · Cafer zaman ına tekabül etmektedir.


İSLAMİYETİN ÇİN'DEKİ ETKİLERİ

Abbasi halifeleri devrinde Arap . - Çin ilişkileri yoğunlaşmıştı. İslamiyeti yaymak amacıyla dikkatle­ rini doğuya çeviren Araplar ticaret, ya da seyahat maksadıyla sık sık Çin'e gitmeğe başladılar. Güney Çin'deki Güney Sung Hanedanlığının (1 127-1279) son zamanlarında (1250 yıllarında> Çin'in dış pazarı her zamankınden daha fazla genişlemiş, Hint Okyanusu Çin - Arap ticaretinin ana yolu haline gelmişti. Ti­ caretin böylesine bir yoğunluk kazanril. ası Çin'deki Arap nüfusunun önemli bir sayıya ulaşmasıp.a, dola­ yısıyla İslamiyetin yayılma hızının artmasına yol aç­ mıştır. Çin diğer ülkelerle <bilhassa Arap ülkeleriyle> devam ettirdiği muazzam boyutlu dış ticaret saye­ sinde, sadece ekenomik açıdan kalkınmakla kalmamış bunun yanında kültür ve medeniyet alışverişinde bu­ lunmuştur. Örnekleyecek olursak ileri bir denizcilik bilgisinin Çin'e Araplar tarafından getirildiğini söy­ leyebiliriz. Çinliler bundan o kadar çok yararlandılar ki, öğrendikleri gemi yapımı ve denizcilik bilgisi sa­ yesinde, Ming Hanedanlığı devrinde komşu devletlere karşı denizlerde üstünlük sağlayabildiler. Arapların geliştirdiği Astronomi ilmi ve bulgularının Çin'e ak­ tarılması sayesinde önemli ilmi sonuçlara ulaşılmıştır. 20


Yuan CMoğoU Hanedanlığı devrinde (1279-1368) Arap Astronomi bilgini Cemaleddin tarafından Pekin'de •Kraliyet Rasathanesi• kurulmuştur. İslam dininin ve Müslüman bilginlerin etkisi o derece fazla olmuştur ki, daha bir kaç asır boyunca bu rasathanenin sorum­ luluğuna daima bir Müslüman görevlinin getirilmesi gelenek haline gelmiştir. 1338'de ise Yuan İmparatorluğu tarafından Arap Takvimi CHicri Takvim) benimsenmişti. Matteo Ricci (3) ile diğer Hıristiyan misyonerlerin etkili faaliyetleriyle 1669'da resmen MilAdi takvim kullanıldı. Müslümanların Çin iktidarları üzerindeki etkisi o kadar fazla ve olumlu olmuştur ki, yeni kurulan Liman Gümrüklerine ve Maliye Tahsil Şubelerine genellikle Müslüman şahıslar tayin edilmiştir. Bunlardan en tanınmışı Pu Shou-Keng isimli Arap ailesinden gelme bir şahıstır. et> 1245 yılında Chuanchow Gümrük Dai­ resi Müdürlüğü'ne atanmış ve otuz yıl boyunca bu görevde kalmıştır. Suny İmparatoru Cheng Tsung devrinde ise görevinde çok başarılı olmuş bir ·Ba­ kan• idi. 1260 yılında Moğollar'ın Çin'i istilasından sonra Pu, İmparatorluğun «Tersane Şefliğine" tayin edilerek Merkezi Hükümetin en yüksek dereceli me­ murlarından biri durumuna gelmişti. Bu görevi yerine· getirirken sadece İmparatorluğun Donanmasının in­ şaası ile uğraşmakla kalmamış 1280 yılında Japon­ ya'ya yapılan. bir deniz seferini de bizzat idare et­ miştir. (3) (4)

W. Eberhard, A.g.e. S.286-287 ·Pu·, Arapça Ebu kelimesinin Çin'cedeki ke:rşılığİdır.

21


«Kraliyet Hu Hui Akademisi .. ile «Kw.o-tzu Chien» diye bilinen «Eğitim Şurası" Yuan Hanedanlığı dev­ rinde kurulmuştu. İmparatorun himayesi altındaki ibu müesseselerin üstlendiği görev Müslüman halk ara­ sından seçilen yetenekli kişilerden hükümet memuru ve idareci yetiştirmekti. Yuan Sülalesi devrinde Çin'de fevkalade bir «İs­ lam Yayılması" görülmesine rağmen, Müslümanlar, Ming Hanedanlığı devrinde C1368-1644) daha fazla iti­ bar ve ilgi kazanmışlardır. Gümrük ve vergi dairele­ rindeki münhallerin Müslümanlarla doldurulmasın­ dan sonra, «Savunma» ile ilgili bütün münhallerde de Müslümanlara öncelik tanınmaktaydı. Müslümanların önemli memurluklarda görevlen­ dirilmesi hem oldukça ilginç, hem de Müslümanların ve İslamiyetin Çin'deki etkisinin boyutlarını göster­ mesi açısından önemlidir. Bu tercih ve önceliğin se­ bebi; İslami terbiye ile yetişen kişilerin daha güve� nilir kimseler olmaları idi. (8) Müslümanlığın ve Müslümanlann Çin'deki etki­ lerini o dönemlerde yapılan seyahat notlarında da görmek mümkündür. Ünlü Seyyah Marco Polo, 1280 yılında Çin'e yap­ tığı gezide Doğu Türkistan'a da uğramıştır. Seyahat notlarında Kaş.gar' da yaşayanların kendilerine has apayrı bir dinleri olduğunu, Yarkent şehrinde yaşa· yanların ise çoğunluğunun Müslüman okluğunu fakat içlerinde Hıristiyanların da bulunduğunu kaydeden Marco Polo, Kotan Hoten şehrinin, Pam eyaletinin, (5)

22

David Lu. «Günümüzde Çin'deki Müsıoı:nanı.


Çarçan bölgesinde yaşayan halkın da Müslüman ol­ duğunu gözlemlerinin sonucu olarak belirtir. (6) Lop

şehri

halkının

Müslüman C7l.

fakat

Kumul

halkının Budist olduğunu yazan Marco Polo, notla­ rında garip adetlere de temas etmiştir. . . Bu adetlerden ikisi şöyle: Evli bir erkek, seyahate gider de evinden yirmi günden fazla ayrı kalırsa, karısı başka bir erkekle evleniyor. Adam da seyahatteyken dilerse karısından başka bir kadın alıyor.» C0> Bu ?tdetin yaygın olduğu yer M. Polo'nin halkının Müslüman olduğunu belirttiği Pam eyaletidir. Dola­ yısıyla bir tezad ortaya çıkmaktadır. Diğeri de Kumul bölgesinde yaygın; «Kumullular misafirlerini ağırlamak için ellerin­ den geleni yapıyorlar. O kadar ki, eğer misafir erkekse evin sahibi, karısını bile ona teslim ediyor ve birkaç gün gidip başka yerde kalıyor. Kumullular bundan hiç de

utanmıyorlar,

bunu

ahlaksızlık

kabul

etmiyor­

lar.» (9 Bu adet, Moğolların geleneği olmalıdır. Türk­ lerde böyle gelenek yoktur.

CH.B.GJ

Ve Marco Polo'nun hatıratlarında belirttiğine gö­ re; Kumullular; bu adetin atalarından intikal ettiğini ve misafirlere ikramın önemli olduğunu,, söylüyorlar-

(6)

C7l (8) (9)

Markopolo Eser Markopolo Markopolo Markopolo

Seyahatnameıai, L. Cilt S. 57-58, 1001 Temel Seyahatnamesi C. 1 S. 59, 1001 temel eser. Seyahatnamesi C. 1 S. 58, 1001 temel. eser. Seyahatnamesi C. 1 S.63, 1001 temel eser.

23


Yuan CMoğoD Hanedanlığı devrinde (1279-1368) Arap Astronomi bilgini Cemaleddin tarafından Peltin'de •Kraliyet Rasathanesi» kurulmuştur. İslam dininin ve Müslüman bilginlerin etkisi o derece fazla olmuştur ki, daha bir kaç asır boyunca bu rasathanenin sorum­ luluğuna daima bir Müslüman görevlinin getirilmesi gelenek haline gelmiştir. 1338'de ise Yuan İmparatorluğu tarafından Arap Takvimi CHicri Takvim) benimsenmişti. Matteo Ricci (3) ile diğer Hıristiyan misyonerlerin etkili faaliyetleriyle 1669'da resmen Miladi takvim kullanıldı. Müslümanların Çin iktidarları üzerindeki etkisi o kadar fazla ve olumlu olmuştur ki, yeni kurulan Liman Gümrüklerine ve Maliye Tahsil Şubelerine genellikle Müslüman şahıslar tayin edilmiştir. Bunlardan e n tanınmışı P u Shou-Keng isimli Arap ailesinden gelme bir şahıstır. et> 1245 yılında Chuanchow Gümrük Dai­ resi Müdürlüğü'ne atanmış ve otuz yıl boyunca bu görevde kalmıştır. Suny İmparatoru Cheng Tsung devrinde ise görevinde çok başarılı olmuş bir «Ba­ kan,. idi. 1260 yılında Moğollar'ın Çin'i istilasından sonra Pu, İmparatorluğun «Tersane Şefliğine» tayin edilerek Merkezi Hükümetin en yüksek dereceli me­ murlarından biri durumuna gelmişti. Bu görevi yerine· getirirken sadece İmparatorluğun Donanmasının in­ şaası ile uğraşmakla kalmamış 1280 yılında Japon­ ya'ya yapılan bir deniz seferini de bizzat idare et­ miştir. (3) C4)

W. Eberhard, A.g.e. S.286-287 ·Pu•, Arapça Ebu kelimesinin Çin'cedeki k�rşılığıdır. 21


«Kraliyet Hu Hui Akademisi" ile "Kwo-tzu Chien .. diye bilinen «Eğitim Şurası" Yuan Hanedanlığı dev­ rinde kurulmuştu. İmparatorun himayesi altındaki ıbu müesseselerin üstlendiği görev Müslüman halk ara­ sından seçilen yetenekli k iş ilerde n hükümet memuru ve idareci yetiştirmekti. Yuan Sülalesi devrinde Çin'de fevkalade bir .. ıs­ lam Yayılması.. görülmesine rağmen, Müslümanlar, Ming Hanedanlığı devrinde (1368-1644) daha fazla iti­ bar ve ilgi kazanmışlardır. Gümrük ve vergi dairele­ rindeki münhallerin Müslümanlarla doldurulmasın­ dan sonra, «Savunma» ile ilgili bütün münhallerde de Müslümanlara öncelik tanınmaktaydı. Müslümanların önemli memurluklarda görevlen­ dirilmesi hem oldukça ilginç, hem de Müslümanların ve İslamiyetin Çin'deki etkisinin boyutlarını göster­ mesi açısından önemlidir. Bu tercih ve önceliğin se­ bebi; İslami terbiye ile yetişen kişilerin daha güve­ nilir kimseler Olmaları fdi. (8) Müslümanlığın ve Müslümanların Çin'deki etki­ lerini o dönemlerde yapılan seyahat notlarında da görmek mümkündür.

Ünlü Seyyah Marco Polo, 1280 yılında Ç in e yap­ tığı gezide Doğu Türkistan'a da uğramıştır. Seyahat notlarında Kaşgar'da yaşayanların kendilerine has apayrı bir dinleri olduğunu, Yarkent şehrinde yaşa­ yanların ise çoğunluğunun Müslüman okluğunu fakat içlerinde Hıristiyanların da bulunduğunu kaydeden Marco Polo, Kotan Hoten şehrinin, Pam eyaletinin, '

(5)

22

David Lu. «Günümüzde Çin'deki Müslümanlar"'


Çarçan bölgesinde yaşayan halkın da Müslüman ol­ duğunu gözlemlerinin sonucu olarak belirtir . (6) Lop

şehri

halkının

Müslüman (7).

fakat

Kumul

halkının Budist olduğunu yazan Marco Polo, notla­ rında garip adetlere de temas etmiştir . . . Bu adet!erden ikisi şöyle: Evli bir erkek, seyahate gider de evinden yirmi günden fazla ayrı kalırsa, karısı başka bir erkekle evleniyor. Adam da seyahatteyken dilerse karısından başka bir kadın alıyor . .. (0) Bu ftdetin yaygın olduğu yer M. Polo'nin halkının Müslüman olduğunu belirttiği Pam eyaletidir. Dola­ yısıyla bir tezad ortaya çıkmaktadır . Diğeri de Kumul bölgesinde yaygın; «Kumullular misafirlerini ağırlamak için ellerin­ den geleni y apıyorlar. O kadar ki, eğer misafir erkekse evin sahibi, karısını bile ona teslim ediyor ve birkaç gün gidip başka yerde kalıyor. Kumullular bundan hiç de

utanmıyorlar,

bunu

ahla:ksızlık

kabul

etmiyor­

lar.» <0 Bu adet, Moğolların geleneği olmalıdır . Türk· lerde böyle gelenek yoktur.

CH.B .GJ

Ve Marco Polo'nun hatıratlarında belirttiğine gö­ re; Kumullular; bu adetin atalarından intikal ettiğini ve misafirlere ikramın önemli olduğunu .. söylüyorl ar-

(6)

(7) (8) (9)

Markopolo Eser Markopolo Markopolo Markopolo

Seyahatnamesi, L. Cilt S. 57-58, 1001 Temel Seyahatnamesi C. ı S. 59, 1001 tomol eser. Seyahııtnıımmıi C. ı S. 58, ıooı temel eser. Seyııhatnamosi C. ı S.63, 1001 temel eser. 23


mış. Böylece Tanrı, Kumul halkına bolluk ihsan eder­ (10) miş. Tanrı böyle istiyormuş. Değişik fikirlerle «tek Tanrı• inancının hakim ol­ duğu Kumul ve benzeri yerlere bu tür garip ve gayri ahlaki adetler hüküm sürerken, böyle inançlardan nef­ ret edenler de vardı. Bunlardan biri o devrin Tatar hükümdarı Mongu Han idi. Mongu Han, Kumullular'ın bu t\detlerini yasaklamıştı. Bu yasak kararına Kumul halkı üç yıl dayanmış ve çok kıymetli hediyelerle Mon­ gu Han'a giderek emrini geri almasını istemişlerdir. Bu istek karşısında çok sinirlenen Mongu Han;

.;_ Madem ki siz bu ahlaksızlığı sürdürmek isti­

yorsunuz, kendi kendinizden utanın. Alnınızdaki leke size aittir.» diyerekC11) bunları makamından kovmuş­ tur . . cıı) .

Marco Polo Uyguristan olarak bilinen bir eyaletten

bahseder ve halkın çoğunluğunun budist olduğunu be­ lirtir. Ancak az sayıda Hıristiyan ve Müslüman oldu­ ğunu da kaydetmektedir. Müslümanların, eyaletin k u­ zeyindeki Cengiztalas adlı ülkede var olduklarını ya­

zare11). Tangut eyaletine bağlı Kan-çau şehrinde de az sayıda Müslüman olduğunu belirten C1<1-) M.

ClOl CUJ cı2ı

C 13l c ı4>

Polo.

Markopolo Seyahatnamesi C. ı S. 63, 1001 temel eser. Markopolo Seyahatnamesi C. ı S.64, 1001 temel eser. Bu tür adetlerin Türkler'e ait olmadığını belirtmekte yarar vardır. Cengiz yasası'nda bu tür garip adet­ lere benzer hükümler yer almaktadır. Evli bir erkek başka bir kadınla evlenirse, kadın da isterse başka bir erkekle evlenebilmektedir. Cengiz Yasası'na göre. Muhtemelen anlatılan adetler Moğollara aittir. Markololo Seyahatnamesi C. ı S.64, 1001 temel eser. A.ğ.e. c.ı S.65


Tatarlar'dan bahsederken bunlarda bir tek Tanrı inan­ cının hakim olduğunu ve gökyüzünde olduğu kabul edilen Ulu Tanrı için hergün dua edildiğini (15,, yazar·

ken, ayrıca evlerde «Nagitay» adı verilen bir Tanrı'dan

da bahseder. İnançlara göre bu «dünyevi,. olarak kabul edilen «Tanrı,., evdekilerin çocuklarına, hayvanlara ve mahsüllere göz kulak oluyormuş. Yine Tangut eyaletine bağlı Erguyul krallığında., Sincu şehrinde (16),

Egrigaya şehrinin doğu tarafın­

daki köy ve kasabalarda- C17) yaşayan inansanların az bir kısmının Müslüman olduğunu belirten Marco Po­ lo, Katay bölgesindeki Hanbalık şehrinde Kubilay Han adına en yetkili kişi olan Ahmed'in Müslüman oldu­ ğundan bahsetmektedir C18) . Yirmibeş oğlu olan Ah­

med'in askerlerinin ve ona bağlı kişil � rin Müslüman

olup olmadığı hakkında ise bir bilgiye rastlanmamak·

tadır. Ancak hatıratında bölgede sakallı kişiler olduğu ve bu sakallı kişilerin Tatarlar, Müslümanlar ve Hı· ristiyanlar olarak bilindiğini (19) yazmaktadır. Buraya kadar Çin ülkesinde ve bugün Doğu Tür­ kistan adıyla bilinen bölgede İslamiyetin yayılışını, Müslümanların nüfus bakımından durumlarını ve böl· gedeki tesirlerini anlatmaya çalıştık. Bu arada şu olayı da aktarmakta fayda var sanırım;

c15>

A.ğ.e. c.1 s.10

C16l

A.ğ.e. C.1 S.74

c11>

A.ğ.e. c.1 S.75

C18)

A.ğ.e. C.1 S.95

Cl9)

A.ğ.e. C.1 S.97 25


Hint Okyanusu'na ilk ulaşan kişi olarak bilinen

Avrupalı Sir Francis Dreke'den ıoo seneden daha fazla

bir zaman önce, Çinli bir Müslüman olan ve halen Güneydoğu Asya'da «Chen San Tailo» diye bilinen Lord Cheng Ho ( 1371-1435) , altmış üç büyük yelken­ liden oluşan bir filo ile halkının bir kısmının Müslü­

man olduğu Aden'e kadar gitmiştir. Çinli Müslüman .

Cheng Ho'nun 1405-1433 yılları arasında yedi defadan az olmayan deniz seyahatlerinde bulunduğu bilinmek­ tedir C20).

C20l 26

David Lu, aGünümüzde Çin Müslümanları»


bir saha içerisinde, büyüklü-küçüklü dört muhtar böl­

) ge meydana getirdiler• (22 «Parçala, idare et»

prensibini uygulayan ve «İs­

lam düşmanı.. bir tutum içerisinde olan Mançu Hüku­ metinin icraatı Müslüman halk arasında büyük bir hoşnutsuzluğa sebep oluyordu. Bunun neticesinde dai­ ma huzursuz olan Müslüman Türkler Mançu İmpara­ torluğu' na karşı sık sık isyan etmeye başlamışlardı. Mesela, Kansu'daki Müslüman Çinliler

<Tunganlar)

1781'den 1867 yılına kadar isyanlarını 90 yıl gibi uzun bir süre devam ettirmişlerdir. Elbette bu isyanların sonucunda binlerce Müslüman şehid olmuş, binlerce ocak sönmüştür. Müslüman Çinli ve Türkler'in isya­ nını bastırmak Çinliler'e pahalıya mal olmuş, Mançu hükümetinin iktisadına büyük ölçüde tesir etmişti. Mançular bunun acısını korkunç kıyımlarla, vahşetle çıkarmaya çalıştılar. 1759 ( 23) veya ı760 yİlında işgal edilen Müslüman

Türk bölgesi Doğu Türkistan'da ve Çinli Müslüman­ ların yaşadığı Kansu bölgesinde Çinli kumandan Çau­ Huyi'nin 1763 yılında Çin İmparatoruna verdiği resmi rapora göre üç yıl zarfında «bir milyon iki yüz bin.. kişi öldürülmüştü. On iki bin kişi de Çin'in içlerine sürülmüştü c2•) i Batıl müellif Peter Fleming de (25) . . .

(22) (23) C24) (25)

28

bu olayı bir

1. Yusuf Alptekin. «Doğu Türkistan Davası.. S.ıos. M Emin Buğra'ya göre 1759'dur. D. Türkistan S.20, 1952. M.E. Buğra. cDoğu Türkistan .. , S.21, 1952 İst. Peter Fleming, News From Tartary, Landon, 1936 S.247.


ÇİN'İN DOGU TÜRKİSTAN'! İSTİLASI

Müsiüman Çinli ve Türkler'in rahat ve huzur dolu bir hayat geçirdikleri Uzakdoğu ve Orta Asya'da, Ming Hanedanlığı'nın

yıkılmasından

sonra

yerine

geçen

Mançu Sülalesi Cl644- 191 1 ) devrinde Müslümanlar zu­ lılm ve işkence görmeye başladılar. Mançular, «parça­ la ve idare et" prensibini uygulayarak, Müslüman olan Çinliler'in yani Hui Hui halkının farklı bir millet ol­ duğunu ve İ mparatorluğun bünyesinde yerleri olma­ dığını ifade etmişlerdi.. Müslümanların ve İslamiyetin,

İmparatorluk

için tehlike arzedeceğini düşünen Man­

çular, Doğu Türkistan C 21 > . Ka nsu ve Yunnan gibi ço­

ğunluğu Müslüman olan bölgeleri kendilerine bağla­

mak

yoluna gittiler. 1755 yılında Doğu Türkistan böl­

gesine bir ordu gönderildi. Ancak 1878 yılında tam olarak Doğu Türkistan işgal edilebildi. Mançular, «parçala, idare et,. politikası doğrultu­

sunda, Doğu

Türkistan'ı birkaç ıbölgeye ayırdılar. Bir

kısmını Çin'e ilhak ettiler. Bir kısmına da Çinli as­ kerler yerleştirip, bunların idaresine teslim ettiler. Ku­

mul

vilayetinden Karaşehir vilayetine kadar uzanan

.(21)

Mançular devrinde «yeni sömürge » anlamına gelen Şincan, «Xinqan »-«Sinkianğ.. ismi bu bölgeye veril­ miştir. 27


bir saha içerisinde, :büyüklü-küçüklü dört muhtar böl­ ge meydana getirdiler,. (22). •Parçala, idare et,, prensibini uygulayan ve «İs­ lam düşmanı» bir tutum içerisinde olan Mançu Hükü­ metinin icraatı Müslüman halk arasında büyük bir hoşnutsuzluğa sebep oluyordu. Bunun neticesinde dai­ ma huzursuz olan Müslüman Türkler Mançu İmpara­ torluğu 'na karşı sık sık isyan etmeye başlamışlardı. Mesela,

Kansu'daki Müslüman

Çinliler

CTunganlar)

1781'den 1867 yılına kadar isyanlarını 90 yıl gibi uzun bir süre devam ettirmişlerdir. Elbette bu isyanların sonucunda binlerce Müslüman şehid olmuş, binlerce ocak sönmüştür. Müslüman Çinli ve · Türkler'in isya­ nını bastırmak Çinliler'e pahalıya mal olmuş, Mançu hükümetinin

iktisadına

büyük

ölçüde

tesir etmişti.

Mançular bunun acısını korkunç kıyımlarla, vahşetle çıkarmaya çalıştılar. 1759 (23) veya 1760 yİ lında işgal edilen Müslüman

Türk bölgesi Doğu Türkistan'da ve Çinli Müslüman­ ların yaşadığı Kansu böl.gesinde Çinli kumandan Çau­ Huyi'nin 1763 yılında Çin İ mparatoruna verdiği resmi rapora göre üç yıl zarfında «bir milyon iki yüz bin,, kişi öldürülmüştü. On iki bin kişi de Çin'in içlerine sürülmüştü . . c2•> .

Batılı müellif Peter F1eming de (25)

C22) (23) (24) (25)

28

bu olayı bir

1. Yusuf Alptekin. «Doğu Türkistan DAvası" S.lOS. M Emin Buğra'ya göre 1759'dur. D. Türkistan S.20, 1952. M.E. Buğra. oıDoğu Türkistan .. , S.21, 1952 İst. Peter Fleming, News From Tartary, Landon, 1936 S.247.


kitabında doğrulamış, ı.ooo.ooo'u aşkın· ahalinin kat­ liam edildiğini belirtmiştir.

Hatta muaassıp bir Çinli bu olayları doğrulamış

müellif dahi eserinde

ve tahrip olunan şehirlerin

imarı, kanalların tekrar açılması ve ziraat işleri için ilk merhalede 6383 haneden ibaret olan Müslüman­ ları bulundukları yerlerden zorla alarak çalıştırmış­ lardır

. . .

C26l

M.

Emin

Buğra'ya

göre

sürgün

edilen

Müslüma n ailelerin se,yısı daha fazla olup, 8000 hane­ dir C21l.

1795 yılında ise Çin İmparatoru'nun emri üzerine

Doğu Türkistan'daki bütün camiler, medreseler, ha­ mamlar, vakıflar ve vakıf mallarına el konulmuş, faa­ liyetlerine son verilmiş ve arazileri

28 mıştır C )

satılığa çıkarıl­

Çin-Mançu Sülalesi'nin Müslümanlar üzerindeki baskıları her yönden devam etmekteydi. ı.ooo.ooo'u aş­

kın Müslüman Çinli ve Türk'ün öldürülmesi ve bin­

lercesinin de cezalandırılması onlar için yeterli gel­ memişti . Çünkü cı:İslamiyet.. hızla gelişiyor, kök salı­ yordu ... Sağlam temeller üzerine

kurulu, sağl�m il·

kelerle bezenmiş· İslamiyet, yıllar sonra kendileri için

tehlikeli boyutlara ulaşabilirdi. Bu düşünceyle Müslü­ man Çinli ve Türklerin yaşadıkları topraklar üzerin­ deki politikalarında değişiklik yaptılar. Çinli Müslü­ manların yaşadığı Kansu, Yuan ve diğer eyaletlerde

(26)

(27) (28)

Tseng Veng-wu. «Çin'in batı memleketlerini istilA hareketleri» Şanghay S.255 Bk:I.Y. Alptekin Doğu Türkistan Davası S.118. M.E. Buğra A.ğ.e. S.21. M.E. Buğra A.ğ.e. S.21.

29


büyük bir baskı zinciri oluşturdular. Müslüman Türk­ ler'in ise toplu halde yaşadığı bugünkü Doğu Türkis­ tan'ı Çin toprağı haline getırebilmek maksadıyla, bin­ lerce gayri müslim Çin göçmen getirilerek iskan etti­ rildi. Müslüman halkın elindeki verimli araziler alı­ narak Çinli göçmenlere verildi. Bu göçmenlerin o za­ mank i sayısının 100.000'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. (29)

Doğu Türkistan'ı tamamiyle şeklen de Çinlileştir­

mek isteyen idare, Türk-İslam mimari tarzında yapıl­ mış bütün evleri, binaları, okulları, kervansarayları, camileri, hamamları, medrese ve

kütphaneleri.

din i

ve milli abideleri yıkarak, bunların yerine Çin mimari

tarzında kal'eleler, surlar, kışlalar, saraylar, puthane­ ler inşa et tirdiler. Bu binaların yıkılmasında ve yap­ tırılmasında ise Müslüman Türkler çalıştırılmıştı. Bu inşaat tşlerinde kötü çalışma şartlarından dolayı bin­ lerce kişiden kimisi açlıktan, kimisi susuzluktan, ki­ misi de hastalıktan ölmüştü .. . Şehirlerin, köylerin, kasabaların , dağların, ovala­ rın isimlerini de Çince'ye çeviren Mançu Sülalesi da ha sonra Müslüman Türkler'in örf-adetlerini, ahla.k­ larını bozmak maksadıyla Müslüman halkı, bir Çinli gibi giyinmeye, bir Çinli gibi hareket etmeye zorla­ dılar. Bu arada bölgeye Müslüman Türkler'i assimile etmek amacıyla yerleştirilen Çinli göçmenlerin daha rahat (!) ve daha mutlu (!) bir hayat sürmeleri için

D oğu Türkistan'da •meyhaneler» , «genelevler,, ve «af'­ yonhaneler» açtınlmak suretiyle İslami ahlak bozul-·

mak istendi.

(291 30

İ.Y. Alptekin. A.ğ.e., S.119.


Ayrıca Müslüman halkın servetini soyarak aç, se­ fil ve çaresiz bir duruma düşürmek için akıl almaz isimler ve sebeplerle keyfi vergiler ihdas edildi. Öyle ki, halkın ·büyük bir çoğunluğunun kazancı yıllık ver­ gisini ödemeye kafi gelmiyordu. Vergi veremeyenler ise çeşitli baskı, zulüm ve işkencelere maruz kalıyor­ du. Vergi ödeyememekten dolayı işkence görmek is­ temeyenler mal ve mülklerini hükümete teslim et­ mek istiyor fakat Çinliler huna yanaşmayarak, halkı çalışmaya, kazancını vergi olarak gaspetmeye, böylece yaşama gücünü ve direnme azmini kırmaya çalışı­ yordu. (81>) Mançular bu politikaları ile Müslüman ve Türk unsurları kuşatarak hareketsiz, atıl ve yılgın toplu­ luklar haline getirmek istiyorlardı. Bununla da yetin­ miyorlar, Müslümanları manen ve ahlaken çökertmek ve bu çöküntünün üstüne gayri müslim bir cemiyet hayatı tesis etmeye çalışıyorlardı. Bu politika doğrul­ tusunda Türklerin bölgesinde halkın üzerine titrediği inançlarına hakaret ediyorlar, en kutsal kabul ettik­ leri değerlerine saldırıyorlardı. Genç kız ve kadınların namusuna musallat olarak Müslüman kızlarla Çin'li erkeklerin beraberliği konusunda zor ve baskı kulla­ nıyorlardı. Artık iş çığırından çıkmıştı. Çinliler genç kız ve kadİnlan kaçırıp ırzlarına tecavüz ediyor, akla hayale gelmedik meşhur Çin işkencelerine taıbi tutu­ yorlar, anlatılmayacak kadar ahlak dışı, insanlık dışı zulümler işliyorlardı. Bu zulümlerle ilgili yukarda ismi geçen Çinli müel(30)

İ .Y. Alptekin, A.g.e. S.121-122. 31


lif Tseng Weng-wu eserinde Çinlilerin mezalim ve te­ cavüzlerini itiraf etmektedir. <31) Bütün bu baskı, işkence ve insanlık dişı uygula­ malara rağmen

Çinli ve

Türk Müslümanlar kendi

inançlarından, değerlerinden, yaşama biçiminden hiç­ bir zaman taviz vermeden Çin-Mançu idaresine karşı varlıklarını korumakta, binlerce şehidin kanıyla ka­ zanılmış topraklarında hür ve

müstakil kararlı ve

azimliydiler.

C31l

32

Tseng Weng-Wu, cÇin'in" Batı Memleketlerini İstila Hareketleri• Şanghay <Çince baskı>


MÜSLÜMANLARIN ÇİN İSTİLASINA KARŞI DİRENİŞLERİ

Çinlilerin baskı politikası sonunda karşılığını bul­ du. 1763 yılında Hamidullah Beğ liderliğinde başlayan ve binlerce Müslümanın ölümüyle, onbinlercesinin va­ tanlarını terketmesiyle sonuçlanan ayaklanmayı (32) di­

ğer isyanlar takip etti.

Üç Turfan bölgesindeki ayaklanmada 7000 Çinli öldürülmüştü (33) . Çinliler bu isyan hareketinden son­ ra daha sert tedbirler alma yoluna gittiler. Fakat Müs­ lüman halk baskılara aldırmıyor ve yeni bir kutsal isyanın hazırlanması için çalışıyordu. 1818 yılında Yun­ nan ve Doğu Türkistan bölgelerinde ufak çapta kıpır­ danmalar başgösterdi. 1820 yılında Müslümanlar Kansu ve Doğu Türkistan bölgesinde resmen ayaklandılar. Cihangir Hoca'nın liderliği altında Doğu Türkistan'ın Kaşğar vilayetinde başlayan ayaklanma uzun yıllar devam e tti 1827 yılına kadar devam eden bu ayaklan­ .

ma sırasında Kaşğar-Yarkent-Hoten ve Aksu gibi vi­ layetler Çin işgalinden kurtarılmıştı. Ancak bu bölge-

(32)

Bir rivayete göre 16.000, başka bir rivayete göre 50.000 Müslüman Türk Doğu Türkistan'dan Batı Türkistan'a iltica etmiştir.

(33)

M.E. Buğra. A.ğ.e. S.21. 33


deki halkın hürriyeti yedi ay gibi kısa bir süre devam etmişti. Çinliler bu hareketi bastırırken askeri kuvveti 40.000 ktşiden ibaretti (3t). İsyanın önderliğini yapan Ci­

hangir Hoca yakalanmıştı. Demir bir kafese konularak Çin'e götürülen ve günlerce caddelerde teşhir edilen, işkenceye tabi tutulan Cihangir Hoca 1835 yılında İm­

parator Tao-Kuvang'ın emriyle öldürüldü (35)

Bu ara­

da Müslüman halkın binlercesi kılıçtan geçirildi Kat­ liamdan

kurtulmak

isteyen

Müslüman

Türkler'den

95.000 kişi bugün Rus işgali altında olan Batı Türkis­ tan top:aklarına kaçmıştı (36) . Batı Türkistan'a kaçan­ lar arasında Cihangir Hoca'nın karısı ve çocukları da bulunuyordu. Bunlar Hokend vilayetine sığınmışlardı. Cihangir Hoca'nın isyanından sonra Doğu Türkistan vilayetinin kalkındırılması için görevlendirilen Çinli vali Na-yen-ch'eng, Cihangir Hoca'nın bağlanarak tes­ limini Hokendliler'den istedi. Fakat Hokendliler bu tek­ lifi kabul etmediler. Çünkü mukaddes kitap Kuran'ı Kerim'e göre esir olan Çinli halk ve askerler teslim edilebilir fakat Hoca'lar teslim edilemezdi. Çin ile Ho­ kend arasında iyi bir ticari ilişki vardı. Çin İmparatoru Hokend ile Çin arasındaki ticaret münasebetlerini kes­ mek

suretiyle Hokendliler'i sıkıştırdı.

Hokendliler'in

geçimini sağlayan ve Hokend Devleti'nin de bu tica­ retten aldığı vergi ile ayakta durmasını temin eden bu ambargo onlar için büyük bir darbe idi. Çinliler daha da ileri giderek, yabancı tüccarı kovarak mal­ larını gaspetmeye başladılar. Bu arada Çin ordusu d<ı

(34) (35) (36) 34

M E. Buğra. A.ğ.e. S.22. ME.Buğra. A.ğ.e. S.22. İ.Y. Alptekin. A.ğ.e. S.127.


Cinlilere k-arşı mücadele verenlerden bir gurup Türk.

35


geri dönmeye başlamıştı. Binlerce Kırgız Kazak Türk'ü ve Hokendliler Çin ordusunun geri döndüğünü öğre­ nir öğrenmez hemen toparlanıp, Cihangir'in kardeşi Muhammed Yusuf'a «Hoca• ünvanı vererek Çinliler'e karşı isyan bayrağını çektiler. Hokend Hanı Muham­ med Ali CMadalD ise kendisinin ve ordusunun en iyi generali olan Hakkuli Binbaşı'yı Yusuf Hoca'ya yardım için görevlendirmişti C37) . Ayrıca emirlerine 20.000 as­ ker vermişti (39) . Yusuf Hoca ve Hakkuli Binbaşı ko­ mutasında

Müslüman-Türk

ordusu

1830

Eylül'ünde

Hokend'den Kaşğar' a doğru ilerlemeye başladılar. Çe­ tin savaşlar sonucunda Çin ordusu gerilemeye başladı. Kaşğar, Hoten, Aksu, Yarkent ve Yenihisar vilayetleri Çinli kuvvetlerden temizlenmiş ve Çinli askerler mu­ hasara altına alınmıştı. Ancak daha evvel Cihangir Hoca'nr.:ı

y_akalanmasında

büyük

rolü

olan

Chün­

Wang C39) ünvanlı ishak adlı Müslüman, Çinli memur­ lara bu isyan hareketleri hakkında devamlı ve gizli bilgiler iletiyordu. Çinli memurlar ise bu haberlere inanmıyorlardı. Ancak bu haberler Çinli memurlara korku salmıştı. Önce 1600 kişilik kuvvet gönderdiler. Fakat bu askerler imha edildi. Yusuf Hoca da

Doğu

Türkistan Han'ı ilan edilmişti. Bu arada bilin meyen bir sebeple Buhara Hanlığı, Hokend Hanlığını tehdit etmeye başlamıştı. Bu yüzden Hokend Hanlığı'nın as­ kerleri geri çekilmeye ·başladı. Çinliler bu fırsattan ya-

C37l C38l (39)

36

Schuyler, «Turkestan» C.l, S.340 Bk: M.E. Buğra, a.ğ.e. S.20. Baymiı-za Hayit. «Türkistan• 1975, İst. S.140. Çin İmparatoru'nun akrabalanna ve İmparatorluğa sadık olanlara verilen ünvanlardan biridir.


rarlanarak güçlerini toparlamışlardı. Yusuf Hoca ye­ nilerek Fergana'ya döndü. Çin askerlerı 5000'den fazla esir alarak Çin'de köle yapmışlardı. Bu hadiseden mü­ teessir olan Hokand Han'ı, Çin'e 1831 yılında elçi gön­ dererek bir ticaret antlaşması imzaladı ve esirleri ser­

best bıraktırdı C40J . Bay Mirza Hayıt'ın da belirttiği gibi

bu savaş, Hokand Hanlığı'nın çıkarları yönünden iyi sonuçlanmıştı. Çünkü antlaşmada; Çinliler Doğu Tür­ kistan'ın güneydeki altı şehrin gümrük kontrol hakkı­ nı Hokand Hanlığı'na devretmeyi taahhüt etmişler­ di c-r1) . Bunun karşılığında ise Hokand vilayetinden «Ho­ calar» ın Doğu Türkistan'a sızmasına müsamaha edil­ meyecek, göz altında tutulacaklardı C4� ) . Yusuf Hoca önderliğinde başlayan ve yenilgiyle sonuçlanan bu isyan hareketinin sonucunda takriben 70.000 Müslüman Türk Batı Türkistan'a iltica etmiş­ tir (t3) . 1846 veya 1847 senesinin Ağustos ayında (�) , Ho­

kand Han'ı Ömer Han'ın ölümünden sonra, Apak Ho­ ca'nın soyundan gelen (45)

Cigangir'in yeğenlerinden

Katta Tora CMuhammed Emin) yönetiminde yedi •ho-

C40) (41) (42) (43 ) (44) (45)

M.E.Buğra. A.ğ.e. S.22. Baymirza Hayit. A.ğ.e. S.140. Baymirza Hayit. A.ğ.e S.36. I.Y. Alptekin. A.ğ.e. S.127. Yakup Bey'e kadar Doğu Türkistan Tarihi. 1967, S.11. Appak Hoca İslamiyetle ilgili bir ünvandır. Bu ünvan Peygamber efendimiz Hz. Muhammed CSAVl 'in kızı Fatma'nın torunlarından Mahdum Azim Hoca'ya verilmiş ve bunların nesli «Appak Hoca• diye adlan­ dınlmıştır. 37


ca .. , Hokand Hanlığı'nm izni olmadan silahlı 1000 genç ile, Hokend'de oturan Kaşğar Müslümanlar, Kırgızlar ve bir kısım Hokendliler ile beraber gizlice Kaşğar' a yürüdüler, önce karakolları ele geçirdiler, daha sonra şehre girmeyi başardılar. Aksu şehri önlerinde de Çin­ liler savaşı kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı­ lar. Ancak Yarkent'e yapılan hücumda Müslüman kuv­ vetler yenilerek Kaşğar'a çekildiler. Çinliler «Müslü­ man Türkler'in" 'bu isyanını bastırmak amacıyla as­ ker masrafı olarak bir milyar Liang C Çin parası) gön­ derdi. 20.000 askerden meydana gelen Çin ordusu Ma­ rafüaşı mıntıkasında 1848 yılının ocak ayında Müslü­ man kuvvetleri yenil.giye uğrattı. Baymirza'ya göre (46)

1 o.ooo kadar, M. Emin Buğra' ya göre ise (47) 60.000 ka­

dar kişi

Doğu

Türkistan'dan Batı Türkistan'a göç et­

mek zorunda kaldı. İsyanın önderi Katta Tora, Hokand Hanlığı tarafından yakalanarak tevkif edildi. Ancak 4 yıl sonra Katta Tora 1852'de yine Kaşğar'a hücum edip, altı ay uğraştıysa da, bir netice elde edemeden Fergana'y.a geri çekilmeye mecbur oldu (48) . Yedi hocalardan olan Veli Han ve Küçük Han'ın 1855-56 yılında bir isyan girişimi oldu. Ancak Kaşğar' daki hakimiyetleri 150 gün sürdü. Bu sürede Veli Han Doğu Türkistan Hükümdarı olarak ilan edildi. Fakat 1857'de 12 bin kişilik kuvvetten oluşan Çin ordusu karşısında yapılan savaşlarda yenilmeye başladı Yar­ dım için gelen Hokand Han'ı Şir Ali Han 6.000 kişilik askeriyle Çinliler'e karşı savaşacağına, mücahidlerin

(46) (47) (48) 38

Bay Mirza Hayit. A.ğ.e. S. 140. M.E. Buğra A.ğ.e. S.22. M.E. Buğra A.ge. S.22.


üzerine doğru saldırdılar. Gayeleri ganimet almaktı. Altı ay süren bu savaş elbette Çinliler için bir fırsattı ve mücahidleri püskürttü. (49) Veli Han'ın şehit düştüğü, Hakkuli Binbaşı'nın ise gazi olarak Fergane'ye çekildiği bu isyanın sonunda da so.ooo Müslüman Türk Batı Türkistan'a iltica etmek amacıyla yurtlarını ter'kettiler. Ancak binlerce kişi so­

ğuktan ölmüş, sakat kalmış, kaybolmuştu. Batı Türkis­ tan'a sağ-salim ulaşanların sayısı ise ancak 15.000 ka­ dardı. (50) Bitip-tükenmeyen bu isyanlar karşısında Çin İm­ paratorluğu bezmiş ve korkmuştu. Aslında onları kor­ kutan isyanlar değil, Müslümanlar halkın kutsal inan­ cı ve milli ruh'du . . . 19. yy.ın başından itibaren devam eden Afyon Har·· bi ise Tayping ayaklanması ile beraber Müslümanlar'ı Türkler'in isyanları Çin hükümetini askeri yönden, ik­ tisadi bakımdan ciddi şekilde sarsmıştı.

«Honan" ve

«Anhui,, eyaletlerinde de Nien-fei'ler isyan etmişlerdi. Çin'in gerçekten büyük bir karışıklık bekliyordu. Çin'in içlerinde başgösteren ve «köylü isyanları» diye adlan­ dırabileceğimiz bu ayaklanmaların pek muhtelif se­ bepleri var olup, esas nedeni Çin köylüsünün sefaleti idi. Bununla ilgili olarak Çinli memurlar, köyde yaşa­ yan cahil halkı soyuyor, para-mal vermeyenlere eziyet ediyorlardı. Müslüman olanlara, Türklerle daha fazla eziyet eden Çin idaresine karşı sonunda Çinli Müslü­ manlar da ayaklandılar.

(49)

M.E. Buğra A.g.e. S.22.

(50)

M.E.Buğra. A.ğ.e. S.23 ve İ.Y.Alptekin a.ğ.e. S.128

39


1862 yılınd� Doğu Türkistan'ın İli vilayetine bağlı San-tao-ho da Çinli Müslümanlar CTunganlar)

Yang

Siı�hsing ve Ma Erh önderliğinde ayaklanma teşebbü­ sünde bulunmu şsalar da haber sızdığından asilerin elebaşlarından oluşan 20 kişi yaklanarak ayaklanma başlamadan son bulmuş oldu. (51 ) Doğu Türkistn'ın doğusundaki Kansu eyaletinde yaşayan Çinli Müslümanlar 1864 yılında ayaklandılar. Fakat bu ayaklanma kolayca bastırıldı.

Kansu'daki

Çinli M üslümanların lideri olan ve büyük askeri ka­ biliyete sahip bulunan Ma Rua-Lung bu bölgede Or­ todoks-İslamiyetten

C Sunni-Müslümanlık>

b azı cihet­

lerde ayrılan yeni bir İslam Tarikatı'nın kurucusu (52) idi. Bastırılan Kansu isyanının hemen akabinde Yun­ nan'daki Müslüman Çinliler ayaklanmışlardı. Müslü­ Müslümanlarının lideri olan Ma, Yunnan'daki Müslü­ man isyanını duyunca kendi görüşlerini yaymak ve tarikatı:.la taraftar bulmak amacıyla adamlarını bu bölgeye gönderdiyse de iyi bir netice alamayınca Çin­ lilerle birlik olup, kendisi Müslüman olmasına rağmen bu bölgedeki Müslümanların ayaklanmasının bastırıl­ masında büyük yardımcı oldu. Bu yardımlarının kar­ şıhğında ise Yunnan Bölgesi'nin Umumi Valisi

se­

çildi (53) .

(51) (52) (53)

40

·

Yakup Bey'e Kadar Doğu Türldstan Tarihi S.42. W.Eberhard. A.ğ.e. S.323. Yunnan eyaletindeki Müslümanların kökü Moğol devrine kadar takibedilebilir. Burada said-i Ecel ile­ ri gelen bir şahsiyet olarak göıiilür ve bunun hakkın­ da muasır vakayinameler çok malumat verirler. İs­ yanın ı milyon ölüye mal olduğu söyleniyorsa da,


Aynı tarihlerde Doğu Türkistan'ın hemen hemen her vilayetinde ayaklanmalar başgöstermişti. Sayın İsa Alptekin'in de belirttiği gibi ayrı ayrı değil, bu sefer Doğu Türkistan'ın bütün bölgelerinde ve aynı yılda harekete geçilmişti C5"') . 1863 Nisan'ında Küçar şehrinde Raşidüddin Han, Haziran ayında Karğılık şehrinde Abdullah, Ağustos ayında Kaşğar'da Sıddık Beğ, Hoten'de Müftü Hacı Habibullah, Yarkent'de Muhammed Ali, İli'de Ebu'l­

Ala Hudaykuloğlu, Ürümçi'de Davut Halife, Aralık

ayında Çöğçek kazasında İmam Muhammed adların ­ daki milli

mücahitler gayretle ve azimle

CÇinliler'e

karşı direnişe geçtiler. (55)

bugün hala Yünnan'da pek çok müslüman vardır-. Verilen sayılar kat'i olmayan takdirlere dayanmak­ tadır. CKansu'da nüflıs 15 milyon'dan 1 milyona düş­ müş; Türkistan ihtilali 10 milyon ölüye mal olmuş) ; fakat, resmi istatistikler, her ne kadar noksan olur­ sa olsun, bütün bu ihtilallerin Çinli'ler tarafından büyük zulümle bastırıldıkları söylenebilir. Eğer bu­ na aynı zulümle bastırılan T'ai-p'ing, Nien-pei ve burada zikretmediğimiz bir çok ufak isyanlardan müteşekkil Çin'in dahili isyanları da ilave edilecek olursa, o zamanlar da Çin nüfusunun çok azaldığı kolayca anlaşılır.» CBak: W. Eberhard. A.ğ.e. S.324. (54)

I.Y.Alptekin. A.ğ.e. S.128.

C55)

I.Y.Alptekin. A.ğ.e. S.128-129 41


DoGU TüRKİSTAN iSLAM CUMHURİYETİ DEVRİ

Teker teker bütün vilayetler, kazalar, köyler Çin­ liler'den geri alınmaya başladı. 1864 yılının başların­ da Doğu Türkistan'ın tamamı denilebilecek kadar bü­ yük bir kısmı Çinliler'den geri alınmış olmasına rağ­ men sonuçta istenilen bütünlük, milli birlik sağlana­ madı. Şahsi çekişmeler, mevki-saltanat kavgaları baş­ gösterdi. Doğu Türkistan, beş küçük devlete bölün­ mü ştü. Bu beş gurubun başındaki şahıslar devlet ida­

resinden anlamayan, siyasi bilgileri, fenni bilgileri ol­ mayan ve ha.balarından kalma bir din bilgisiyle ve aile­

lerin namı sayesinde ayakta duran mollalar, kendı ihtirasları, kaprisleri yüzüp.den Müslüman-Türk yur­ dunu paramparça ettiler. Batı Türkistan'dan kaçarak Doğu Türkistan'a ge­ len 1820 doğumlu Yakup Bey CYakup Kuşbeyi C56) , Çin­ liler'e karşı yapmış olduğu savaşlarda, isyanlarda C57)

(56) {571

M.E.Buğra. A.ğ.e. 8:25. Bütün bu isyanlar iki hususiyet göstermektedir: al Bunların. mesela umumi bir islam devleti teşkil etmek gibi, büyük siyasi hedefleri yoktu. Vakıa mün­ ferit devletler kurulmuştur, fakat bunlar küçük ol­ duklanndan tutunamamışlardır; onlar başka büyük -+

42


halka gücünü '.kabul ettirmişti. Fakat Doğu Türkistan halkı -onu ecnebi kabul ediyordu. Bu fikri yukarıdaki beş gurubun önderleri ortaya atmıştı. Çünkü Yakup Bey güçlenirse kendi menfaatleri elden gidecek, zor durumda kalacaklardı. . . Gerçekten Yakup Bey çok zor durumda idi. Doğu Türkistan'da'.ki dini liderler olarak bilinen mollalar Ya­ kub Bey'e ecnebi gözüyle bakıyorlar ve onu memle­ ketten

kovmanın

çarelerini

araştırıyorlardı.

Bütün

bunlara rağmen Yakup Beğ, Kaşğar'a hakim olmuş, Yarkent vilayetini de kendine bağlamıştı. Bilhassa Kü­ çar ve Hoten Hanlığı hükümdarları Yakub Bey'i hiç sevmiyorlar ve düşman gözüyle bakıyorlardı (56) . Bu bakımdan Yakub Bey'in şimdilik yapacak bir şeyi yok­ tu. Ve kendi bölgesinin korunmasından başka bir şey düşünemezdi.

(58)

devletlerin mennetlerine muhtaç olacaklardı. Fakat onlarda bir pan-islam dini fikri yoktu; b) Bunların hepsi Çin topraklarında cereyan edi­ yor ve Salarlar isyanı hariç, hepsi müslüman Çinli­ ler tarafından idare ediliyordu. Müslüman olan Çin­ li'lere Dungan'lar deniliyordu. Tabii bu Dungan'lar artık saf Çinli değildirler. Bunlar Müslüman olduk­ larından, müslümanlarla ve Çinli olmayanlarla, yani Türkler yahut Moğollarla evlenmeyi tercih ederlerdi. CBak: W. Eberhard. A.ğ.e. S.324L Eberhard'ın bu görüşlerine katılmak gerekir ama, isyanlar Çin topraklarında değil, ayn bir vatan olan Doğu Türkistan'da cereyan etmiştir. Ve isyanların hepsinin Çinli Müslümanlar tarafından idare edildiği görüşü tamamiyle asılsızdır. Olaylar fikrimizi doğru­ lamaktadır. (Yazarlar) M.E.Buğra. A.ğ.e. S.25. 43


Ne var ki Yakub Bey'e şans gülmüştü. Çünkü Batı Türkistan bölgesi Ruslar'ın saldırısına uğramış,

bu

bölgeden on binlerce silahlı asker ve siyaset adamları kaçarak Yakub Bey'in hüküm sürdüğü Kaşğar vilaye­ tine

sığınmışlardı.

Böylelikle Yakub Bey beklenme­

yen derecede büyük bir kuvvete sahip olmuştu. Artık Doğu Türkistan'da milli birlik oluşturma gibi büyük düşüncesini gerçekleştirebilirdi. Önündeki engelleri bir bir aştı. Sonra Hokand hükümetinin sona erdiğini ilan etti. Ondan sonra kendisini 1 865 yılında «Atalık Gazi

Bedevlet Yakup Bey» .ünvanıyla Kaşğar ve Yarkent

hükümdarı ilan etti. 1866 yılından itibaren ülkeyi Çin he,kimiyetinden ve kabiliyetsiz kişilerden kurtarmaya çalıştı. İlk iş olarak Hoten vilayetini ele geçirdi. Bu

savaşta 40.000 şehit verildi (59) . Küçar şehrini de bir kaç savaş sonunda teslim aldı. Böylelikle ülkenin gü­

neyinde Karaşehir'e kadar olan bütün yerleri ele ge­ çirmiş oldu. 1868'de Turfan, Ürümçi vilayetlerini Müs­ lüman Çinliler'in elinden aldı C00J . Topraklarını Kumul yakınlarına kadar genişletmiş oldu. Artık bütün Doğu Türkistan'ın hakimi idi. İdaresi bir «hanlık» olmak­ tan çıkmış «devlet» olmuştu . . . Devletin iç sorunlarını halletmişti. Bundan sonra uluslararası ilişkilere gire·

C59l

M.E.Buğra. A.ğ.e. S.25.

(60)

Görüldüğü gibi burada iki müslüman halk savaş­ mıştır. Bu savaşta «milliyet» duygusu «dini» duygu­ dan ağır gelmiştir. Buna sebep de Çinli Müslüman­ lar'ın güven verici davranışlar içerisinde olmayışı­ dır. Gerçekten Doğu Türkistan Müslümanları, Çinli Müslümanlardan ileride de göreceğimiz gibi çok ağır darbeler yemiştir.

44


1933 Doğu Türkistan' da kurulan Doğu Türkistan lslcim Cumhuriyeti'nin Devlet arması.

rek, devletin dış politikasını tayin etmek ve Doğu Tür­ kistan İslam Devle ti'ni bütün dünyaya kabul ettirmek

istiyordu.

Doğu Türkistan'ın doğusunda bulunan ve her an için tehlike arzeden Çin'le bağlantısı Gabi Çölü ve Ti­

bet Dağlan ile kesilmişti. Yalnız birkaç yol ile

bağlıy­

dı. Diğer taraftan Ruslar gittikçe ilerliyor ve tehlike arzediyordu. İngiltere ise güney tarafında bulunan Ti

bet'e yaklaşmaktaydı. Yakup Bey'in en büyük

­

daya­

nağı olabilecek Osmanlı ise çok u zaklarda, daha ba­ tıda idi. Kısacası güçlü bir dost bulmanın imkanı yok­ tu. Yakup Bey ilk iş olarak 1 870 yılında Yakup Kadı

başkanlığında bir elçilik heyetini Osmanlı Devleti'ne gönderdi. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz'e biat et­

tiğini bildirdi. Osmanlı devletinden maddi ve manevi

yardım talebtn de bulundu.

Osmanlı

Devleti ise rnesa-

45


f enin uzak oluşundan teknik sebeplerden yardımda bu· lunlunması imkansızdı. Ayrıca dahili durumu da iç açıcı değildi. Ancak şartların gerektirdiği kadarıyla Osmanlı Devleti yardım elini uzattı. Miralay Kazım Bey başkanlığında bir heyet Doğu Türkistan'a gönde­ rildi. Heyetin içinde Piyade, Süvari ve Topçu öğret­ menlerinden Yusuf Bey, Çerkes Yusuf, İsmail Hakkı, Dağıstan Beyzadelerinden Zeman Beğ gibi kıymetli elemanlar bulunuyordu. Bir miktar da silah gönderil · mişti. Daha sonra Mısır Hidivi İsmail Paşa da bir he­ yetle birlikte hediye kabilinden bir miktar top ve tüfek göndermişti

(61) .

Osmanlı-Türk Devleti'nin gönderdiği askerlerin ve subayların yardımıyla 80.000 kişilik düzenli, disiplinli ve şuurlu bir ordu vücuda gelmişti. Bu ordu, vatanı

için olduğu kadar Halife 'nin otoritesi, İslamiyetin za­

feri için de mücadele verecekti artık. Halife adına pa­ ralar bastırıldı, camilerde hutbeler okundu. Bu arada ikinci defa karşılıklı heyetler gönderildi.

Osmanlı Padişahı, İslamın Uzakdoğu'da bekçiliği gö­ revini yüklenen

Doğu Türkistan İslam · Devleti için

duacı olduğunu bildirdi ve birkaç muallimle beraber, silah ve hediyeler de gönderilmesini e mretti

(62)

Osmanlı her ne kadar 1870-76 yıllarında zor du­ rumda ise de dünyanın en güçlü devletlerinden biri idi. Dünyaya hükmetmiş bir devletti. Yakup Bey, Os­ manlı Devletine biat etmesinden sonra bütün dikkat­ leri üzerine çekti. Ruslar ve İngilizler, Yakup Bey'in her hareketini dikkatle takip ediyorlardı .

(61) (62) 46

Mehmet Atıf. Kaşğar Tarihi. İst. 1300. S.381-383. Bak: Mehmet Atıf. A.ğ.e. S.381-387.


Yakup Bey de bütün bunların farkındaydı. «Yakup Kadı,. yı elçi olarak önce Petersburg"a, sonra Londra'ya gönderdi. Rus ve İngiliz hükümetleri Doğu Türkistan'ın istiklalini tanıdı ve ülkenin başkenti Kaşğar'a elçi gön· derdiler. Yakup Bey bu fırsattan yararlanarak İngi­ lizler'dea silah aldı. Silahları Hindistan yoluyla Doğu

Türkistan'a getirtti. Rusya'dan da bazı araç, gereç ve ticari mallar temin etti. Gerçi İngiliz ve Rus hükümetlerinin maksatlarını biliyordu. Ama Yakup Bey'in desteğe, yardıma ve ta­ nınmaya ihtiyacı vardı. Eğiticilerini Osmanlı Devleti'nden, ·silahını

İngil­

tere'den, ticari mallarını ise Rusya'dan getirten Yakup Bey bundan sonra devletin güçlenmesi için çalışacak­ tı . . . Afganistan tarafından da tanınan ve beynelmilel diplomasiye dahil olan Doğu Türkistan Devleti çok kısa bir süre içerisinde eksiklerini tamamlamış ve gücünün zirvesine yaklaşmıştı. Ancak devletin güçlenmesi emperyalist güçlerin gözünü korkutuyordu. Gerç i Rusya ve İngiltere Çin hakimiyetinin zayıf·

lamasını istiyorlardı. Ancak «ne Rusya, ne de İngi ltere

Yakup Bey'i hakimiyetleri altına alamadıklarından Ya­ kup

Beğ devletinin -imparatorluklarındaki

Müslü­

manlar üzerindeki tesirini hesaplayarak- kudretlen­ mesini istemiyorlar, dolayısıyla ülkenin tekrar Çin ha­ kimiyeti.ne girmesini tercih ediyorlardı.» (63)

(63)

W,Eberhard. A.ğ.e. S.325-326. 47


Doğu Türkistan Devleti'ni tanımış görünen Ruslar diğer taraftan Çin ile gizli görüşmeler yaparak, bu devletin ortadan kaldırılması konusunda anlaştılar.

Nitekim Ruslar 1871 yılında Doğu Türkistan'ın İli vilayetini ele geçirmişler ve buradan askeri malumat toplamaya başlamışlardı. 1875 senesinde ise Çinliler Doğu Türkistan'ın iş­ gali için 82 tabur asker sevkettiler. Çin sınırında bu­ lunan Kumul, Barköl, Guçin gibi şehir ve kazalar iş­ gal edild i. Doğu Türkistan'ın bugünkü başkenti Ürüm

·

çi ve Altay bölgesindeki Tarbağatay vilayeti de işgal edilince ülkenin kuzey kısmı Yakup Bey'in hakimiye­ tinden çıkmış oldu. Yakup Bey olacakları işin başın­ dan biliyordu. Fakat açık bir gedik bulabilirim ümidi ile yaşıyor ve bu ümidini devam ettirmek için . asker­

lerine mümkün mertebe savaşmadan evvel sulh tekli­ finde bulunmalarını emrediyordu. Buradaki gayesi Çin­ liler'in hızını bir an olsun kesmekti. Çin ülkesi ile olan

bağlantı kısıtlı olduğundan

ilk hamlede karşı

koymayan Yakup Bey, Çin ordularını ülkenin iç kı­ sımlarına çekip, daha sonra kat'i sal dırmayı planla­ mıştı. 1 876 yılının sonlarında sulh teklifini kabul etme­

yen Çin ordusuna karşı, askerlerini savaşa hazır vazi­ yete soktu ve beklemeye başladı. Menfaatleri gereği Yakup Bey ile iyi ilişkiler ku­

ran İngiltere maalesef Doğu Türkistan'ın durumunu geç kavramıştı. Savaş devam ederken, «Britanya'nın Pekin'deki Büyükelçisi Sir Thomas Vade, 24 Ocak 1877' de, hükümetine, Doğu Türkistan ile Çin arasında

İn­

giltere'nin arabuluculuk yapması için teklifte bulun­

du. Fakat Britanya'nın Hindistan bürosu bu teklifi red-

48


detti. Bunun üzerine 1877'nin başlangıcında, Yakup Beğ'in elçisi Said Yakup Han Tora, Londra'ya gitti. Burada, «Doğu Türkistan» ın, Rusya ile Çin arasında bağımsız bir devlet olarak kalmasını, Çinliler'in tanı­ maya hazır oldukları anlaşıldı. 1873'de, bir heyetin ba­ şında Yakup Bey'i Yarkent'te ziyaret etmiş olan Sir Forsyth, Yakup Bey'in Londra'ya gelmiş olan elçisine yardımcı olmaya çalışıyordu. Aynı zamanda Sir Vade de Londra'da bulunuyor ve Yakup Bey'in elçisine yar­ dım ediyordu. O da Forsyth gibi, İngiliz hükümteini, Doğu Türkistan ile Çin arasında arabuluculuk rolünü yüklenmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Sir Vade, Said Yakup Han Tora ile Çin'in Londra sefiri Kuo-Ta­ Cen'i iki defa (28 Mayıs ve 26 Temmuz 1877) müşterek bir yemeğe davet etti. Taraflar arasında bir yakınlaş­ ma olmadı. Kuo-Ta-Cen, Britanya'nın Hindistan Bü­ rosu'nun CBritish India Office) , bir arabuluculuğa kar­ şı olduğunu pek ala biliyordu (6•) . Bu �rada Çinliler durmadan ilerliyordu. Son ola­ rak 16 Mayıs 1877'de Turfan'ı ele geçirdiler. Yakup Bey aslında Turfan'dan çekilmiş, son hazırlıklarını ta­ mamlamış kesin hücum için bekliyordu. Son darbeyi vuracaktı. Asıl ordusu Çin kuvvetleri ile karşı karşıya gelmemişti. Osmanlı subayları tarafından yetiştirilen

Yakup Bey'in ordusu bütün hazırlıklarını tamamlamış kesin saldırı için bekliyordu. Fakat yorulma bilmeyen bir çabayla, iman, azim

ve cesaretle çalışarak bütün olumsuz şartlara rağmen

Türkistan'da hatırı sayılır bir devlet kuran, ayrılıkçı

C64> Baymirza Hayit. A.ğ.e. S.146. 49


tavırları ortadan kaldıran ve milli birliği kurmayı ba­ şaran, İslam'ın Orta Asya'daki güçlü kılıcı Atalık Gazi Yakup Bedevlet 29 Mayıs 1877'de C65) ebedi hayata göç­ tü. Ardından dağılmalar, ihtilaflar, mevki kavgaları, sayıları az fakat zararları fazla bir takım kişilerin gaflet ve hırsı ile çekişmeler her tarafı sardı. Yakup Han'ın ömürün adadığı birlik dağılmış, devlet düşmüş ve vatan elden gitmişti.

(65) 50

Anwar Khan, S.271 Bak. Baymirza Hayit A.g.e. S.147.


İKİNCİ BÖLÜM

CUMHURİYET DEVRİNDE İSLAMİYET VE TÜRKLER

Çinli Valilerin Baskısı l'e Miislümanlamı Direni�i Ruslar'·ın Doğu Türkist,m'ı İstiliisı Çan Kay Şek Dönem·inde Müslümanların Durıınıu


ÇİNLİ VALİLERİN MÜSLÜMANLARA BASKISI VE MÜSLüMANLARIN DİRENİŞ HAREKETLERİ

Yakup Bey'in ölümü ile beraber Çin ordusu, istila hareketini hızlandırmıştı. Yakup Bey'in oğulları da mevki kavgasına girişmişlerdi. Her ne kadar müca­ dele verilmişse de Müslüman-Türk orduları mağlup oldu. Aralık 1877'de başkent Kaşğar'a giren Çin ordusu, 16 Mayıs 1878'de Doğu Türkistan'ın tamamını işgal etmişlerdi. Tarihe işgal

II. Mançu istilası olarak geçen bu

1 878 yılından 1911 yılına kadar,

yıl sürdü . . .

yani tam 33

1 87 1 yılınd a Ruslar tarafından işgal edilen İli vila­ yetinin iade edilmesini 1880 yılında bir elçilik heyeti göndererek isteyen Çinliler ile Ruslar arasında ant­ laşma imzalandı. Bir yıl sonra 1882'de Doğu Türkis­

tan'ın müstemleke statüsü değiştirilmiş ve burası bir Çin eyaleti C Sinkiang) olarak kabul edilmiştir. Ülke ise örfi idare sistemi ile yönetilmekte, bu suretle binlerce kişi gözaltına alınırken, binlerce kişi de öldürülmektedir.

Ancak bu defa siyasetlerini değiştirmişlerdi. Dine ve dini yerlere, şer'i mahkemelere karışmamışlardı. Katliam yerini ruhları sindirme,

aldatma siyasetine

bırakmıştı.

53


Bölgeye yine

Çinli göçmenler yerleştirilmiş, her

vilayetin yanına Çin mimari tarzında yeni şehirler inşa ettirilmişti. Halk Çinli gibi hareket etmeye, Çince öğrenmeye genç kızlar Çinliler ile evlenmeye zorlanıyordu. mış,

Meyhaneler, genelevler, afyonhaneler tekrar açıl · sayıları çoğaltılmıştı.

Vergiler ağırdı,

insaniyet

yoktu. Kültürel hiçbir çalışma göze çarpmıyor, bir tek gazete bile yayınlanamıyordu. Doktor yoktu. Müslü­ man halk hastalıktan kıvranıyor ve ölüyordu. 1911

yılında

Çin'de

çıkan

ihtilaller

sonucunda

Mançu Sülalesi yıkıldı Sun Yat-Sen başkanlığında Çin Cumhuriyeti kuruldu . . . «1911

İhtilali

Müslümanların

kaderi

üzerinde

önemli değişiklikler meydana getirip Çin politikasında hakim olan

milli ve dini özelliklerin farkında olan

Dr. Sun Yat Sen ülke içerisinde birleşme ve kaynaşma politikası takip etti. Çin'in beş farklı ırkı olan Hanlar, Mançular, Moğollar, Huylar <Müslümanlar > , ve Tibet· liler bundan böyle tek bir millet olacaklar ve

Çin

Cumhuriyeti kanunları karşısında eşit muamele göre­ ceklerdi. Beş renkli milli bayrak bunun delili olacaktı. Dolayısıyla Çindeki Müslümanlar tekrar· özgürlükleri­ ne ve istedikleri şekilde ibadet etme hakkına kavuş­ tular. Yeniden giriştikleri kültürel faaliyetler netice­

sinde ilimde bir' rönesans meydana getirdiler» (136) .

Bu sözlerin yazarı Çinli Müslüman David Lu'ya hak vermek gerekir. Gerekir ama yukarıda söylemiş olduğu sözler Çin Halk Cumhuriyeti'nde yaşayan bü-

(66) 54

David Lu. A.ğ.e. S.


tün Müslümanlar için geçerli olmamıştır. Sadece Doğu Türkistan bölgesi dışında yaşayan Kansu'daki, Yün­ nan'daki Çinli Müslümanlar bu özgürlükten fayda­ lanmışlar, dini· ibadet ve faaliyetlerini serbestçe ya­ pabilmü;lerdir.

Fakat Doğu · Türkistan'da Müslüman

Türkler; İmparatorluktan Cumhuriyet idaresine geçiş sırasındaki kargaşalıktan faydalanan

Çinli valilerin

yönetimi altında her türlü hürriyet�en mahrum bir şe­ kilde

hayatlarını

sürdürmek

zorunda

kalmışlardır.

Açıkcas L Doğu Türkistan geçmişte olduğu gibi Çin ha­ kimiyeti altındaydı. Ülkeyi tek başlarına «diktatörce» yönetmeye kalkan Yang-tsen-hsin,

Cin

Şu-Ring ve

Şing-Si-Sey gibi Çinli valiler, ülke üzerinde zorbalığa dayanan bir tedhiş idaresi kurdular. Çin'in batı eya­ leti Shensi ve Kansu'da Çinli Müslümanlar'ın deste­ ğiyle bir Moğol olan Hsiung-yün adlı kişi tali

kral

olarak hüküm sürüyordu (67) . Çin bölgesinde karışık­

lıklar halen devam ederken, Dr. Sun Yat Sen 1925 yılı başlangıcında Pekin'de öldü. Bu arada Doğu Türkistan bölgesini istediği gibi idare eden Çinli valiler arasında çekişmeler büyük boyutlara ulaşmıştı. Valiler devrinde Müslümanlar

bü­

yük eziyet görmekteydiler. Çin'cJe

cumhuriyet idaresinin

kurulmasıyla- bir­

likte Doğu Türkistan'da zülüm, mezalim bütün şidde­ tiyle artmıştı. 1912

yılında

Kumul'un

Koraydağ

mıntıkasında

Timur Halife önderliğinde Müslüman Türkler. Çinli Genel Valiye bağlı Şah Maksud'a karşı ayaklandılar.

{671

W.Eberhard. A.ğ.e. S.341. 55


Fitilli tüfek ve sopalardan oluşan silahları ile 8.000 kişilik kuvvete sahip olan Müslüman Türkler'in isya­ nını Kumul Valisi Şah Maksud bastıramadı ve Çinli genel validen yardım istedi.

Genel vali bu

isyanın

genişleyip büyümesinden endişe ettiğinden daha baş­ ka bir formül bularak isyanı bastırmayı düşünmek­ teydi. Bulunan formüle göre; Türkistanlılar'ın «İslam

dini » ne verdikleri önem bilindiğinden, yapmacık ola­ rak dini müesseseler kurmak ve dini telkinler yapmak suretiyle isyan bastırılacaktı. Genel vali bu şeytani düşüncesini uygulamak için Çinli Müslüman olan Ma Yu Nen adlı birini görevlendirmişti. Bu görevi başarı ile sonuçlandırdığı takdirde Çinli Müslüman Ma Yu Nen 'e Kaşğar vilayetinin Başkomutanlığı verilecekti. Tungan < Çinli Müslüman> Ma Yu, isyanın çıktığı Kumul vilayetine gelerek şeytani icraatlarına koyul­ du.

Dini

telkinler

yapmaya

başladı.

Medreselerde,

tekkelerde okuyan talebelere ve tarikat mensuplarına hediyeler

takdim

etti.

Müslümanlık

cahil halk tabakası pasifize

edil miş,

metodlarıyla

isyancı

müca­

hitler yalnız bırakılmıştı. Ahalinin isteği üzerine i syan­ cıların lideri Timur Halife, kendisinin ve arkadaşla­ rının hayatlarına bir zarar gelmemek şartıyla silah­ larını teslim etmek üze re Çinli Müslüman Ma Yu ile silaha,

bayrağa

ve

Kur'an-ı

Kerim'e yemin ederek

anlaştılar. Silahların tesliminden hemen sonra maa­ lesef General Ma Yu, anlaşmayı ve yemini unutarak, kendisi de Müslüman olmasına rağmen Timur Hali­ fe'yi Çinli Genel Vali'ye yakalatarak teslim etti ve bütün bunların karşılığında Kaşğar Başkomutanlığı'­ na getirilmiş oldu . . . Fakat bir süre sonra Genel Vali bu Çinli Müslümanı

56

ve oğlunu

ve

diğer bir Çinli


Müslümanların

lideri

olan

Max

Do

Tey'i

feci

bir

şekilde öldürdü. 1 9 1 1 yılından 1928 yılına kadar 18 yıl süren Çinli Genel Vali Yang devri; Yang'ın öldürülmesiyle sonuç­ lanmış, yerine Cin-Şu-Rın adlı kişi geçmişti. Cin-Şu­ Rın devrinde de ( 1 928-1933) değişen bir şey olmamış, keyfi ve ağır vergilerle halk soyulmuş, malları, ürün­ leri ellerinden alınmış, kadın ve kızların namuslarına saldırılar sürmüştür. Müslümanların ileri gelenleri ise akla hayale gelmedik suçlarla itham edilerek, baskı ve gözaltında tutulmuştur. Şimdi bozkır yalnız ve sessizdir. Bu her şeye gebe bir sessizliktir. Ve fırtına öncesi durgunluktur. Herkes bozkırda hayatın böyle sürüp gideceğine inanmamak­ ta ve razı olmamaktadır. Cesur ve dirayetli insan­ ların öne düşmesini beklemektedir. Dudaklar arasın­

dan çıkacak bir çift söz bir anda yüzbinleri ayağa kaldırmaya yetecektir. Nitekim öyle de oldu. Yüzbinlerce insan Müslü­ man bir Türk kızının namusu uğruna ayaklandı . Bir

Çinli subay, Kumul vilayetinden güzel bir Türk kızıyla evlenmek

istemiş,

gayrım üslim

birine

kız

vermeye

yanaşmayan ailesine tecavüz başlayınca fırtına kop­ muştu.

İlk kıvılcım Kumul vilayetinde kopmuş ve

alev her yanı sarmıştı. Kumul vilayeti

1931 yılının

baharında ve bir anda Salih Darga ile Hoca Niyaz Hacı'nın önderliğinde (66)

istiklaline kavuştu . Bu ha­

beri duyan Kansu eyaletindeki Çinli Müslümanların

(68)

1933 yılında kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı' dır. 57


lideri General Ma-Cun-Ying mayıs ayında kendi kuv­ vetleriyle yardıma geldi. Bütün Müslümanlar bir bü­ tündü artık.

1932 yılı aralık ayında Turfan vilayetinde Mah­

mut Muhiti (69) ve kardeşleri, Karaşehir vilayetindeki

Hafız Beğ, bir ay sonra Ocak 1933'de Bügür kaza­ sında ve Küçar vilayetinde Temür Beğ, Şubat ayında Hoten vilayetinde Mehmet Emin Buğra <7°)

ve Sabit

Damalla <71 ) , Nisan ayında Kaşğar'da Osman Beğ, Al­ tay' da

Şerif Han Töre (72) ,

Kasım

ayında ise

Çinli

Müslümanlardan Ma-Hi-Ying Tarğabatay vilayetinde ayaklanmışlar, Müslümanların ittifakından oluşan güç Çin kuvvetlerini yerle bir etmişlerdir.

Neticede bir kaç kaza haricinde bütün Doğu Tür­ kistan, Çin esaretinden kurtarıldı. 12 Kasım 1933 tari­ hinde Doğu Türkistan Cumhuriyet'i kuruldu. Devletin Cumhucbaşkanlığı'na Hoca Niyaz Hacı, Başbakanlığa din

alimi

Sabit Damollam getirildi.

kuzey batısında

Türkistan

bulunan

hudundaki

İli

Rus

işğali

şehrinde

Ancak ülkenin

ve

altındaki Batı Altay'da

tam

anlamıyla hakimiyet tesis edilememişti. Doğu Türkis­ tan'da Yakup Han'dan sonra ikinci bir devletin kurul­ ması

hem Rusya'da,

hem de Çin'de

endişe

doğur­

muştu.

C69l C70l

C71l C72l 58

1933 yılında kurulan Cumhuriyetin Genel Kurmay Başkanı'dır. 1946 yılındaki Doğu Türkistan Eyalet Hükümetinin Bayındırlık Bakanı ve Doğu Türkistanlıların lide­ ridir. 1933'teki hükü metin Başbakanıdır. 1933 yılında Altay valisi ve Garnizon Komutanıdır.


B u arada Ürüınçi'de bulunan Çinli Genel Vali

kaçmış, yerine Asayiş Heyeti kurulmuştu. Mücahidle­ rimiz

tarafından

Çinlilerden man )

k urtarılamayan

Ürümçi

temizlenmesi için Tungan

şehrinin

C Çinli Müslü­

Ma Cun-Yinıg saldırılar düzenliyordu.

Say adında zalim bir Çinli bu arada seçilmişti.

Tungan Ma-Cun-Ying 1933

Şin-Si­

«Genel Vali» yılının

Eylül

ayında Genel Valiyi mağlup etmiş ve Ürümçi'yi mu­ hasara altına almı,ş tı. Fakat Çin kuvvetleri, Rusya'­ <lan yardım istediler. Konsolosluk vasıtasıyla istenilen yardı m geldi. Kızılordu birlikleri mücahidlerimiz kar­ -şısında yenilgiye uğramışlarsa da daha sonra zehirli gaz bombası kullanarak ilerlemeye başladılar. Müslü­ man Çin

CTungan)

kuvvetleri ise geri çekilmek zo­

runda kaldı. (73) 1934

senesinin Ocak ayında

hudutlarından askerleri ni

giren

mağlup

Kızılordu edince

Çügüçek ve birlikleri

ülkenin

içlerine

Altay

Tungan doğru

ilerlemeye başlamıştı. Durum, Doğu Türkistan Cum­ huriyeti'nin bekası için büyük bir tehlike atzediyordu. Bu arada Rusya'nın Doğu Türkistan'da'ki Başkonso­

losu Afserof, Kaşğar'a gelerek Cumhurbaşkanı Hoca

{73)

Tungan Ma Cun-Ylng askerleri ile birlikte Kaşğar vilayetine doğru çekildi. Fakat her nedense bu defa Müslüman Türkler'e saldırmaya başladı. Kaşğar'ı ha· kimiyeti altına aldı. Hoten vilayetindeki Müslüman­ lara saldırdı, burayı da işgal etti. Müslüman ordu ­ sunun gücünün dağılmasına sebep oldu ve Kızıl ordu birlikleri ise kolayca Doğu Türkistan'ı istila et­ miş oldu.

59


Niyaz Hacı ile görüşmede bulunarak, Çinli Genel Vali

Sin-Şi-Sey ile birlikte müşterek bir idare kurmalarını

teklif etmişti. Hoca Niyaz zor durumda kalmış ve bu teklifi kabul etmiştir.


RUSLAR'IN DOGU TüRKİSTAN'I İSTİLASI

Bundan sonra Doğu Türkistan'da açıkça Rus devri başlamıştı.

Ruslar,

Doğu Türkistan'ı bir Rus peyki

yapmak, ülkenin ileri gelenlerini zararsiz hale getir­ mek için çalışıyor, katliamlar düzenliyordu. Bölgedeki etkilerini arttırmak gayesiyle Ruslar, 1935- 1937 seneleri arasında müşavir, mühendis, tek­

nisyen,

doktor,

öğretmen vs.

gibi

maskelerle Doğu

Türkistan'a 400 kadar «ajan" göndermişlerdi. (7�) Temmuz 1935 senesinde Rusya tarafından gönde­ rilen iki propagandist bölgede Rusya'dakine benzer «Siyasi Polis Teşkilatı» kurarak Müslüman halkın dire­ niş ve birlik duygusunu kırma yoluna gittiler. Ruslar, Çinli Vali Şin-Si-Say ile birlikte Müslüman Türklerin ileri gelenleri üzerinde 125 çeşit işkence ve 28 çeşit öldürme usülü ihdas ettiler. (75)

Bu cümleden olarak

başta hükümet üyeleri olmak üzere 300.000 kişi tevkif

edilmiş, binlerce kişi de öldürülmüştür. 1933 yılında kurulmuş olan Doğu Türkistan Cum­

huriyeti'nin dağılmamış olan Milli Ordusu, Müslüman

halka yapılan bu yıldırma hareketlerine karşı kayıtsız kalmadı

(74) C75)

ve

Nisan

1937'de

1 2.000

kişilik

Kızılordu

İ .Y.Alptekin. A.g.e. S.161. İ.Y.Alptekin. A.g.e. S.162. 61


birliklerine karşı ayaklandı. Abdulniyaz'ın <7°> önder­ liğindeki milli ayaklanma diğer bölgelere de sıçradı. 1937'de Barkol bölgesinde Zaif Teyci ile Elishan Batur ve arkadaşlarının öncülüğünde bir başka isyan patlak verdi. Ancak Kızılordu birlikleri güçlü ve düzenliydi. Yapılan savaşlar sonucu mücahitler 30 avcı uçağı, 50 tank refakatindeki Rus ordusuyla Çin kuvvetleri ara­ sına sıkışarak 80.000 şehit verdi. 1938- 1939 yıllarında Altay bölgesinde Esimhan ve Irıshan kardeşler ayaklandı. Fakat kısa zamanda bas­ tırıldı. Kazakların dini lideri Ahid Hacı tutuklandı. CÖl. 1940) Bu ayaklanmadan sonra Kazak Müslüman­ ların lideri olarak Osman Batur İslambay sahneye çıktı. Bu olaylardan sonra Rusların Doğu Türkistan'da kurdukları polis denetimi ve baskısıyla kocanın karı­ sına, babanın oğluna itimat edemeyeceği bir ortam kuruldu. 10 yıl sürecek olan Rus yönetimi, ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürerek iktidarını en acımasız şekilde kullanacaktır.

C76 )

62

Doğu Türkistan'ın Milli kahramanlarından olup. ce­ saret ve usta yönetimiyle Ruslann ve Çinlilerin gö­ zünü korkutmuştur.


ÇAN KAY ŞEK DÖNEMİNDE MüSLÜMANLARIN DURUMU

Rus zulmünün en büyük yardımcısı Çinli Vali Şin-Si-Say, Rus - Alman harbi çıkınca zayıflayan Rus denetimini fırsat bilerek Merkezi Çin CMilliyetçi Çin) Hükümetine bağlanmayı tercih eder. 1927 yılında ikti­ dara gelen Çan Kay Şek, 1944 Eylülünde güven duy­ madığı Şin-Si-Say'ı merkeze aldı, yerine U-Cu Şin adlı bir başka Çinliyi görevlendirdi. Bu arada Kızılordu birlikleri de bölgeyi boşaltmak zorunda kalmıştı. Ama Doğu Türkistan'da değişen bir şey olmamıştır. Rus askeri gitmiş, yerine Çin askeri gelmiştir. Bu arada bölgede Müslümanların ayaklanmaları da yeniden başlamış, 1940 yılıJ?.da Altay bölgesinde Osman Batur başkanlığında isyan patlak vermiş ve diğer bölgelere sıçramaya başlamıştı. Çin ordusunun mevcudu 50.000 kadardı. Çin'den yapılan zoraki göçler ve mecburi hizmet dolayısıyla bu sayı her geçen gün artıyor, neticede Müslüman halkın arazileri, mülkleri gMpediliyordu. Müslüman-· lar'ın dini adetleriyle alay ediliyor ve Türkler «Çinli­ leştirilmeye» çalışılıyordu . . . 1943

C77)

Nisanında neşredilen

bir manifestoda C71l .

Amaç Karahoca. «Doğu Türkistan» İst.

2. bs.

1981 S.19. 63:


«Uygurlar'ın, Kazaklar'ın, Kırgızlar'ın, Moğollar'ın, Tibetliler'in ayrı ayrı milletler olmayıp, Çin soyundan gelme kabileler olduğu ilan edilmiş ve tatbikatları da bu yöndP. olmuştu. Dini ve Türkçe tedrisat yapan okulların çoğu kapatılmış, «Çince öğrenme,. mecbu­ riyeti getirilmişti. Ağustos 1944 yılında Doğu Türkis­ tan'a yeniden mutaassıp bir Çinli tayin edilerek aşa­ ğıdaki maddelerden oluşan propaganda esasları uygu­ lanmaya başlandı. Buna göre; l

-

2

-

3

-

4

-

5

-

Doğu Türkistan'da yaşayan halkın Çin mille­ tine mensup olduğu ilan edilecek ve bu yönde çalışılacak, Lisan farkının önemli olmadığı, bundaki se­ bebin aradaki mesafenin uzaklığından doğ · duğu anlatılacak, Bu yüzden Müslüman Türkler'in «Çince'yi» muhakkak öğrenmeleri, kardeşlik hislerinin kurulması açısından sağlanacak, Akrabalıkların oluşması, sevgi ve kardeşliğin vücuda gelmesi için Müslüman halk Çinli­ lerle evlenmeye zorlanacak, Ve bütün bunların en kısa zamanda oluş­ ması için de Çin'in iç bölgelerinden göçmenler getirilecekti . . .

Nitekim bunların hepsi teker teker uygulandı. Gerçi Çin'in idare sisteminde «komünizm,, yoktu. Yok­ tu ama yaptıkları zulüm, kurdukları baskı ile «komü­ nizm rejiminden farkları da kalmamıştı . . . 64


Bütün bunlar Müslümanların ayaklanması için kafi sebepti. İm.ha, tehcir, yokolma tehlikesine karşı lakayt kalamayacaklarını isyan bayrağı kaldırarak ispat ettiler. . İlk büyük ayaklanma 1944 yılının Eylül ayında İli vilayetinin Nilki kazasında patlak verdi. Müslüman ahalinin, uğrunda her şeyi feda ettiği bu dini ve milli hareket, Çinliler'i çok perişan bir vaziyette bıraktı. Beş yüz milyonluk Çin'e karşı 12-15 milyon insanın insanüstü bir gayret göstererek vermiş olduğu mücadele neticesinde Doğu Türkistan'ın kuzey batı bölgesinde Cİli-Tarbağatay-Altay vilayetlerinde> 7 . 1 1 . 1944 tarihinde istiklal ilan edildi ve ayaklanmanın lideri olan Ali Han Töre de kurulan Doğu Türkistan Cumlıuriyeti'nin "'Cumhurbaşkanlığı» na getirildi. Bu arada milli mücahitler diğer bölgelerde de is­ tiklal ilan etmek üzere ilerliyorlardı. Çin kuvvetleri bu .ordu karşısında dayanamamış, geri çekiliyordu. Mem­ leketin güney bölgesi de CKaşğar ve diğer vilayetler> ihtilal alevleri içinde tutuşmaya başlamıştı. Fakat tam bu sırada Ruslar yine araya girerek Çinliler'in imda­ dına yetişnüşti. Ruslar önce ajanlarını kurulan Cum­ huriyet'in içine sokmaya başladılar. Daha sonra İli vilaye�inde oturan Müslümanların bir kısmının Rus ta.biyetine geçmesini ve bu bölgedeki konsoloslukları vasıtasıyle sağladılar. Ruslar ayaklanmanın devamından kendi menfaat· leri uçı.r:; ında n endişe ettikleri için Doğu Türkistan Cumhuriyeti'ne mütareke tavsiyesinde bulunmuşlar­ dı. «Moskoflar» henüz Çin idaresi altında bulunan diğer Doğu Türkistan vilayetlerinin sulh yoluy1a ele geçirileblleceği ve bu anlaşma sayesinde · temin edilen 65


hürriyetin daha sağlam ve temelli olacağı fikrini telkin ediyorlardı . . . İhtilalciler <mücahitler> nihayet Rus tek­ lifine uyarak ateş kestiler. Kremlin'in tavassutuyla Milliyetçi Çin ve Doğu Türkistan ihtilal hükümetler; arasında. başlayan sulh müzakereleri neticesinde taraflar anlaşmaya geldiler ve 1946 senesinin Ocak ayında anlaşma imzalandı. (79) Anlaşmaya göre kuru­ lan Doğu Türkistan Cumhuriyeti lağvedilecek ve baş­ kent Ürümçi'de, Milliyetçi Çin'i, Milli Mücahitleri tem· silen karma bir hükümet kurulacaktı. Elbette Rus­ lar'ın da hükümette tesiri olacaktı. Nitekim kendi taraftarlarını hükümette görevlendirdiler. Fakat bu durum Çinliler'in menfaati aley�ineydi. Gerçi Ruslar, Çinliler' e yardım etmişti. Ama bu yar­ dımı bu ülke üzerinde gelecekteki hesapları yüzün· den yapmışlardı. Nitekim gün geçtikçe Ruslar'ın böl­ gedeki n üfuzu artıyordu. Durumun kendi menfaatlerine aykırı olarak cere­ yan ettiğini gören Çin merkezi hükümeti, Doğu Tür· kistan \:ı.alkı'nın kalbini bizzat fethedemiyeceğini pek geç anlamış bulunuyordu. Bunun için idareyi Doğu Türkistanlı milliyetçiler'e terketmek zorunda idi­ ler (19) . Amaç Karahoca (81 ) yukarıdaki bu görüşünde ger­ çekten haklıydı. Müslüman halk gerçekten Çinliler'den çok çekmiş, ezilmişti. Normal olarak deste.e;e ihtiyacı vardı. Doğu Türkistan'daki Müslüman halk. « p estek C78l (79) (80)

66

Amaç Karahoca. A.ğ.e. S.20-21. Amaç Karahoca. A.ğ.e. S 22. Amaç Karahoca müstear ısım olup asıl adı Polat_ Turfani'dir. Polat Turfani Türkiye'de vefat etmiştir.


kimden gelirse gelsin, yeter ki bizi Çin zulmünden kurtarsın» görüşündeydi. En büyük desteği yapacak olan tek ülke de maalesef Rusya idi. Gerçi Ruslar'ın zulmünü Müslüman halk görmüştü. Ama bütün Doğu Türkistan ahalisi buna şahit olmamış, Çinli'nin zulmü karşısında hafif görmüştü. Neticede Doğu Türkistan üzerindeki Rus istila tehlikesini önlemek amacıyla Çinliler Ruslar'la yapmış oldukları gizli andlaşmayı lağvederek, yerli milliyetçi Türkler'�. hükümet idaresine getirmeye karar verdiler. Mesut Sabri Baykuzu C01) hükümetin · cumhurbaşkan­ lığına, Mehmet Emin Buğra Bayındırlık Bakanlığı'na, İsa Yusuf Alptekin Genel Sekreterliğe, Canım Han Hacı isı:ı Maliye Bakanlığı'na getirildiler. Fakat yine de hükümetin kontrolü Çinliler'in elinde idi. 194 7 Haziranında yapılan bu değişiklikle Müslü­ manlar yıllardır göremedikleri, rüyalarında bile gör­ meğe korktukları huzurlu bir hayata kavuştular. Fakat bu huzurlu, güvenli hayat çok uzun sürme­ yecekti. Çünkü bir taraftan Ruslar bu duruma ateş püskürüyor ve fırsat kolluyordu. Diğer taraftan ise Çin ülkesinde komünistler gün geçtikçe kuvvetleniyor ve askerleri Doğu Türkistan sınırına yaklaşıyordu. Doğu Türkistan'daki Çinli idareciler de bu tehlike karşısında korku ve telaş içerisinde idiler. Komünist tehlikenin farkına varan Çinli idareciler hayatlarını kurtarabilmek amacıyla kuşkulandıklarını iş başından uzaklaştırmaya başladılar.

(81)

Mesut Sabri Baykuzu Türkiye'de Tıp Tahsili görmüş, aydınlarımızdan birisidir. 67


ÜÇONCÜ BÖLÜM

KOMÜNİZM DEVRİNDE İSLAMiYET VE TÜRKLER

Komünist Çin'in Doğu Tiirk-istan'ı İstilası AJüslümanlara Uygulanan Öldürme ve İşkence Usulleri İslam Dinine ve Kiiltiiriine Yapılan Tecavüzler Konıünistlerin İsld-miyet Karşısındaki Tutumları Müsliirnanların Komünizme Karşı Tutumları Sonııç


KOMÜNİST ÇİN'İN DOGU TÜRKİSTAN'! İSTİLASI

Kısa bir zaman sonra Milliyetçi Çin askerleri Çin komünistleri karşısında kesin yenilgiye uğrayarak Formoza'ya <Tayvan) çekilmişlerdi. 1949 yılının Tem­ muz ayı ortasında komünistler Doğu Türkistan sını­ rına dayanmışlardı. Burada bulunan Çinli Müslürnan­ lar'ın lideri Ma-Pu-Pang yapılan savaşta komünist birlikleri yenilgiye uğratmıştı. Ancak Müslümanlar'ın gücü azdı. 100.000 kişilik zayıf askeri güce sahip olan Müslümanlar'ın karşısında düzenli, ağır silahlarla donatılmış 500.000 kişilik Çin askeri vardı. Ma-Pu-Pang dafa fazla dayanamadı ve Ağustos ayı içerisinde mağ­ lup oldu. Böylelikle Çin komünistleri için Doğu Tür­ kistan'ın yolu açılmış oluyordu. Mao'nun askerleri ni­ ha.yet Doğu Türkistan'a girdi. 1 0 Ağustos 1949 yılında yaptıkları •teslim olun» çağrısına Milliyetçi Çin asker­ leri uydu ve tek bir kurşun atmadan çekildiler. 26 Eylül günü bütün Doğu Türkistan Komünist Çin'in hakimiyeti altına girmiş oldu. Ülkenin ileri gelenle­ rinden binlerce kişi göç etmek zorunda kaldı. Komünizmin girişinden sonra ilk olarak Müslü­ manlar'ın bin yıldan beri, hayatlarını verdikleri ·İs­ lam dini» kanun dışı ilan edildi. Camiler, medreseler, Kur'an kursları, türbeler kapatıldı. Bir kısmı yıkılarak ahır, depo, sinema, otel haline getirildi. Bütün dini 71


ve milli eserler, kitaplar evlerden toplatıldı, yakıldı ve bu tip eserlerin bulundurulması, okunması yasak­ landı. Din hocalarına, dini kitapları meydanda, kendi elleriyle yakmaları mecbur edildi. Yakmayanlar en ağır işkence metodlarıyla öldürüldü. Müslüman halka do­ muz beslemeleri, ölülerini yakmaları, içki içmeleri, Çinli gibi ·giyinmeleri hususunda baskı yapılmaya baş­ landı. Müslüman Türk kızları, ailelerinin ellerinden zorla alınarak Çin okullarında komünizm terbiyesi ile y-etiştirilmek istendi. İmamlar, müderrisler, hacılar, yedi yaşındaki çocuklar, seksen yaşındaki nineler, kar­ nında çocuk taşıyan kadınlar komünlerde, kamplarda günde ıs saat çalıştırıldılar. Çin'jn bütün devir ve yönetimlerinde olduğu gibi Kızıl Çin devrinde de işkence, katliam ve baskı değiş­ mediği gibi daha metodoljik ve sistemli hale geldi. Binlerce insan tüyler ürpertici işkence ve öldürme biçimleriyle hayatlarını kaybetti, binlercesi de sakat kaldı.

72


MÜSLÜMANLARA UYGULANAN ÖLDüRME VE İŞKENCE USULLERİ

Müslüman halk üzerinde, bilhassa Müslüman Türkler üzerinde 125 çeşit işkence 28 çeşit öldürme şekli uygulandı. İşte bunlardan birkaçı: İşkence şekilleri: ı ·- Mazlumun başına madeni bir başlık geçırı­ lerek buna elektrik verilir. Böylece cereyanın etkisiyle gözler dışarı fırlar. 2 - Baş ve ayaklar iki ayrı makinaya bağlanır ve aksi istikametlere hareket ettirilir. 3 Eller bağlı olduğu halde sırta ağır kayalar konur. 4 - Ellerden tavana asılarak saatlerce, hatta günlerce bu halde tutulur. -

Çivili sopalarla dövülür. Vücut kızarıncaya kadar kamçılanır ve kıza­ ran yerler bıçakla kesilir. 5

6

-

-

7 Vücudun herhangi bir yerinde bir delik açılır. Bu delikten düğümlü ip geçirilir. Yara kapanıp kabuk bağlayıncaya kadar bekletilir. Daha sonra yaranın içindeki düğümlü ip testere gibi ileri geri hareket ettirilir. -

8 - El ve ayak parmakları telle veya iplikle bir­ birlerine yapışık şekilde dikilir.

73


9 - Mümkün olduğu kadar ayakta kalmasını sağlamak için kulaklardan duvara çivilenir. ıo - Bir cesetle bağlayarak bekletilir. tilir.

1l

-

Kışın içi su dolu fıçılarda günlerce bekle­

12 - Kışın buz •blokları üstüne yatırılır. 13 - Kızgın kömür parçalarının üzerinde yüıii ­ tülür. 14 - Günlerce ayakta ve uykusuz bırakılır. 15 - Kadın ve erkek ayırt etmeden çıplak halde buzlu tahta dolaplarda hapsedilir. 16 - Kadın ya da erkek çıplak halde çuvallara sokulur ve bu çuvallar ağaçlara asılır. ı7 - Kızgın demirlerle vücudun çeşitli yerleri dağlanır. 18 - Dağlanmış vücut üzerine kızgın yağ dökülür. 19 - Tel kamçılarla kırbaçlanır. 20 Demir kızaklar üzerine oturtulur. 21 - Tırnakların arasına çivi çakılır. 22 Sivri uçlu demir ta:J:"aklarla vücut taranır. 23 Vücudun çeşitli yerlerine demir çiviler çakılır. 24 - Başın ve vücudun derileri yüzülür. 25 Ağız ve buruna kostik veya diğer asitler -dökülür. 26 Buruna kırmızı biber çektirilir. 27 - Hayvan yerine yüklü arabalara koşulur. 28 Meydanlarda Müslüman ailelerin genç kız ve kadınlarına sarkıntılık edilir. -

-

-

-

-

-

29 - Cinsiyet uzuvlarına domuz kılı sokulur. 30 - Şerce kızgın demir çubuk sokulur. 74


Türk ve Müslümanların zorla çalıştırıldığı kamplardan birinin görünüşü.

31 Kadınları çırılçıplak soyup memelerine vurarak acı verilir. -

32 33

Avrat mahallerine cereyan verilir. Gebe kadınların karnına çıkıp tepinilir. 34 Bütün bu işkencelerden sonra mazlum hayvan gibi kafeslere konularak cadde ve sokaklarda teşhir edilir. -

-

-

Öldürme usülleri: ı

2

-

-

Maktülün başına uzun Boğarak,

Çiviler

çakılarak,

·

Eller bağlanıp gözler kapatıldıktan 3 ispirtolu çuvallara sokarak havasız bırakarak, -

sonra

75


4

-

Askerlerin atış eğitiminde hedef olarak kul­

lanarak, 5

Işıksız ve havasız zindanlarda açlıktan ölüme terkederek, 6 Tehlikeli ağır ve gayrı sıhhi şartlarda bil­ hassa yaşlıları çalıştırarak, 7 Binlerce insanı yere yatırarak üzerlerinden kamyonlar geçirip ezerek, (82) 8 Kamyonların arkasına bağlayıp sürükle­ yerek, 9 Diri diri g,ö merek, (83) ıo Gözleri çıkararak, kulakları ve borunları keserek, 11 Benzin ya da gaz döküp yakarak, (84) 12 Boyuna tel bağlayıp cereyan vererek, C85) 13 El, ayak ve. gözleri bağlayıp suya atarak, 14 El, ayak ve gözleri bağlayıp kömür ocaklarına atarak, 15 Hücrelere zehirli kömür dumanı salarak, 16 El ve ayaklarını bağlayıp ağaçlara baş aşağı asarak ölüme terketmek, 17 - Atların arkasına bağlayarak sürüklemek, 18 Zehirli iğneler Şırınga ederek, 19 Daimi ishale yol açan ilaçlar içirerek, -

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

-

(82)

Milli mücahitlerden 7000 kişi Yarkent ile Yenihisar kazası arasındaki çölde bu suretle öldürülmüşlerdir.

(83)

Milli mücahitlerden 6000 kişi Kaşğar'da bu şekilde öldürülmüştür.

(84)

Milli mücahitlerden 300 kişi bu şekilde şehit olmuştur.

(85}

Yine mücahitlerden bir kaç bin kişi bu şekilde öl­ dürülmüşlerdir.

76


20 Her ayağını bir hayvana bağlayarak hay­ vanları aksi istikametlere sürüp parçalayarak, 21 Linç ederek, 22 Halk mahkemelerinde yargılayıp kurşuna dizerek. -

-

-


İSLAM DİNİNE VE KÜLTÜRÜNE YAPILAN TECAVÜZLER

1 Okullarda din aleyhtarı dersler verilmeye başlandı. Sinema ve tiyatrolar için dini kötüleyen piyesler ve afişler hazırlandı. (86) 2 Müslüman Türk çocuklarına Allahsızlık dersleri verildi. 3 Radyolarda din aleytarı yayınlar yapılmaya başlandı. 4 Bütün dini kitaplar toplanarak imha edildi. Bulunduranlar ve okuyanlar cezalandırıldı . 5 Dini tedrisat ve ibadet kat'i şekilde yasak· landı. 6 Medrese, cami, mescitler kapatıldı. Bir kısmı yıkılarak kulüp, sinema, ahır haline getirildi. 7 Bazı camilerin mihrabında veya avlusunda «Mao Tse Tung,, köşesi açıldı ve bu köşeye Mao'nun büstü ve din aleytarı kitaplar konuldu. 8 Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim bizzat din adamlarına yaktırıldı. 9 Vilayet vilayet dolaşılarak «Allah'ın yoklu­ ğunu ispat etmek" gayesiyle konferanslar verildi. -

-

-

-

-

-

-

-

-

(86)

78

Bu afişlerden bazıları şöyleydi: «Din Afyondur», · İs­ lam emperyalizmin hizmetindedir. » .. Dini adetler ik­ tisadi nizamı bozar» vs.


10 Ramazan ayında öğle ziyafetleri verilerek. bu ziyafete katılmayan din hocaları cezalandırıldı. 11 Bütün bunlara riayet etmeyen hocaların sırtlarına ve boyunlarına din kitapları asılarak cadde ve sokaklarda dolaştırıldı. 12 Dini, siyasi ve milli liderler öldürüldükten sonra cesetleri sahiplerine verilmeyerek, halka göz · dağı vermek maksadıyla, caddelerde dolaştırılarak parça parça edildi. 13 Cesetler yer işgal edecek, üretime engel olacak diyerek mezar yapılmasına müsaade edilmedi ve ölülerin yakılması mecbur edildi. 14 Vergileri ödemeyen Müslüman halkın cesetleri, ibret olsun diye kırbaçlandı. 15 Bütün mezarlıklar sürülerek, ekili tarla haline getirildi. (87) -

-

-

·

-

-

--

(87)

Bak. İ.Y.Alptekin A.ğ.e. S.246-250. 79


KOMÜNİSTLER'İN iSLAMiYET KARŞISINDAKİ TUTUMLARI

Komünistler, Çin'de iktidarı ele geçirdikten sonra, iıadiseler daha başka türlü bir gelişme gös­ terdi. Çin'deki halk çok eski zamanlardan beri dini meselelerde kendine has bir görüşe sahipti. Bu görüş de bilhassa, Çin karakterinin pragmatikliğiyle bir din sistemi olmaktan ziyade pratik bir felsefe olan ve Çin sosyal hayatını bütünüyle kuşatan «Konfüçyaniz­ min» kuvvetli tesirine bağlı idi. Bu sebeple, Çin'deki komünist propagandasının keskin ucu, Konfüçyaniz­ me yöneltilmişti. Çin Komünist Partisi'nin esas ga­ yesi, İmparatora ve ebeveyine itaat etmek üzere iki ana fazilet şekline kıymet veren Konfüçyus nazari­ yesine dayanan «aile yaşayış tarzını,. ortadan kaldır­ maktı. (88) Komünistlerin karşısındaki ikinci engel Budizm idi. Tibet lamanizminden ayrı bir özelliğe sahip olan Çin Budizmi, «kilise, patrik vs." gibi teşkilatlardan mahrum olmaktan başka Hind Budizmi kadar pasif, ruhban bir din olduğundan komünizm rejimine karşı koyabilacek güce sahip değildi. (88)

:ao

A.Akşin. «Çin Müslümanları ve Onların Komünizm ile Mücadeleleri" . Dergi. No: 20, Yıl: 1960 S.23.


Çin Halk Cumhuriyeti'nde komünizme karşı koyabilecek geriye iki kuvvetli din sistemi kalıyordu. Bunlar, Katoliklik ve Müslümanlıktı . . . Ancak Komünist Çin için e n ciddi mesele, Hıris­ tiyanlık değil, İslamiyet olmuştur. Çünkü Katolikler ülkenin dört bir yanına dağılmış olarak yaşadıkların­ dan komünizm için bir tehlike arzetmiyordu. Müslü­ manlar ise hudutları bilinen muayyen topraklarda toplu yı:tşıyorlar ve bugüne kadar örf ve adetlerine bağlı hayat tarzlarını muhafaza ediyorlardı. Müslü­ manlar'ın mühim bir kısmının Çinli olmaması, «Türk olması" komünizm için ayrı ve önemli bir tehlike arz­ ediyordu. İşte bu nedenlerden dolayı Komünist Çinlilerin baş vurdukları mücadele tedbirleri başlıca milliyet­ leri Türk olan Müslümanlar'a «Türkistanlılar'a,, karşı yöneltilmiş ve •baskı rejimi» Müslüman Türkler'in yaşadığı Doğu Türkistan'da yoğunlaştırılmıştır. Bilindiği gibi komünistlere göre din chalkın afyo­ nu» ve •emperyalizmin aleti»dir. . . Çünkü komünist doktrine göre halkın devlete sadakatinden daha fazla bağlılık isteyen bir felsefe veya sisteme tahammül edilemez. Ve Komünist rejiminde dini faaliyetlerin çalış­ maya, çalışmadan elde edilecek verime olumsuz yönde tesir edeceği görüşü hakim olduğundan ülkede Müs­ lümanların faaliyetlerine göz yumulmamıştır. Müslü­ manlara gayri insani metodlarla işkence edilmiş ve sıkı bir kontrol altında tutulmuştur. Komünistlerin Müslümanlar üzerinde kurmuş olduğu baskı rejimi ırkçı bir politika şekline bürün­ müştür. Bunda Müslüman Türkler'in elbette büyük 81


etkisi olmuştur. Nedense Çinli Müslümanlar da milli­ yetleri «Çin» olmasına rağmen aynı politikaya tabi tutulmuşlar, bunlar ayrı millet olarak kabul 'edilmiş­ lerdir. Yüzyıllardır süren bütün bu zulümlere, işkence­ lere, katliamlara rağmen bugüne kadar Çin Halk Cumhuriyeti'nde ·İslamiyet" yok edilememiştir. Zira İslam sadece bir din olmayıp, aynı zamanda esaslı bir hayat tarzıdır. Ve kökten bir değişiklik, dini emir ve ibadetlerin sökülüp atılmasının ötesinde daha büyük güçlüklere sebep olacaktı (89) . Çinli komünistler, ülkeyi işgalden bir yıl sonra bu düşünceyle çekingen ve korkak davranmaya başla­ dılar. Çünkü zulmün derecesi arttıkça Müslüman halk dinine daha fazla bağlanıyordu. Bu bağlanma ise yeni isyanlara sebebiyet verebilirdi. Bundan dolayı çeşitli dinlere mensup insanlan parti görüşüne uydurmak için 1950 yılında aldıkları tedbirlerde İslam dinine mensup olanlara karışmadılar. Aslında İslamiyete yapılan bu muafiyet gayeye erişmek için başvurulan bir taktikti. Çünkü komünistler Doğu Türkistan'ı daha yeni tanımaya başlamışlar ve bütün Çin'e hakim olama­ mışlardı. Nitekim 1950 yılından itibaren Osman Batur (90) ve arkadaş1arının önderliğinde bu defa da komünistler'e karşı isyan patlak vermiş, ancak çare­ siz ve güçsüz olan mücahitlerin 1iderlerinden Osman Batur, Canım Han Hacı, Vasıl Kadı vs. yakalanmış (89) (90)

82

David Lu. A.ğ.e. S. Doğu Türkistan Türkleri'nin milli mücahitlerinden ve Liderlerinden olup Kazak Türkler'ine mensuptur.


ve çeşitli işkencelerle öldürülmüşlerdir. Kurtulmayı başaran Müslümanların ileri gelenleri ise başka ülke­ lere kaçmışlardır. Müslüman halkın önderleri temizlenince, kendi­ leri için tehlike kalmadığına kanaat getiren Çinliler tekrar saldırmaya başladılar.

Pekin'de Kıvangming Jih Rao'da Ocak 1951'de yayınlanan ve Hz. Muhammed'in bir hırsız olduğunu idd1a eden yazı Pekin'deki Müslümanlar arasında in­ fial yarattı. Propagandanın çoğu ise daha ustalıklı idi. Ve Marksist-Leninist düşünceye misal olarak Kur' an-ı Kerim' den a.yetler takdim ediliyordu (91) •

. Mao Çe-Tunğ'un eserleri ve sözleri Çince bilmeyen Müslümanlar için Arapça'ya ve Uygur-Kazak Türk lehçelerine tercüme edilerek yayınlanıyor, dağıtılı­ yordu Cz) . Dini baskılarla beraber Müslümanlar ekonomik güçlüklerle de karşı karşıya bırakılmıştı. Mesela; yün, misk ve diğer bölgesel mahsulleri basit tüketim maddeleri ile takas etmeğe alışkın göçebe Kazak Türkleri artık hayvanlarını belirli bölgelerde otlata-biliyorlardı. Ve ticari münasebetleri o kadar kontrol altındaydı ki, mal alım-satımı ancak belirli bölgelerde ve özel hükümet memurlarının göze­ timi altında yapılabiliyordu. Diğer küçük iş sahipleri ve tüccarlar güçlenen sosyalizm hareketi neticesinde özel teşebbüse karşı (Ql) C92l

David Lu. A.ğ.e. S. People's Daily <Halkın günlüğü) 2 kasım 1951

83


girişilen kampanyadan dolayı tamamen iflas ettiler. Bir çokları hayatlarını devam ettirebilmek için alelade ve ağır işlerde çalışacak duruma düştüler. Özel hazırlık isteyen ve komünist sistem ile tıpa­ tıp uymayan, ibadet ve dini günleri kutlama mera­ simleri yasak edilerek dini baskı değişik bir şekil aldı.

Tasarlananlardan birisi helal

et

satan

dükkanlarını kapatarak, başka yerlerden

kasaıp

alacakları

etleri yemekle Müslümanların dini şartlarına aykırı hareket etmelerine sebep olmaktı. Daha da kötüsü, askere alınan Müslümanlar diğer personel (Müslüman olmayan Çinlilerle> ile birlikte ve aynı yemekten ye­ mek mecburiyetinde kalışlarıydı. Çin İslam Cemiyeti'nin (93)

·din hürriyeti» iddia­

l arına rağmen dinin öğretilmesi engellendi ve zaman­ la tamamen yasak edildi. Müslüman

çocuklar

için

ilk

ve

orta

dereceli

okullar, d aha büyük talebeler için de lise üstü kolejler açıldığı halde buralarda edin dersleri,, ne ve Arapça'ya yer

verilmedi.

Bütün

tedrisat,

Parti'nin hazırladığı

proğrama göre harfiyen yerine getirildi. Yeni karara göre

1911 ihtilal öncesi olduğu gibi dini öğretim sadece

camilerde yapılacaktı. Ancak bu karar da uygulan­ madı.

1955 yılında Çin'i ziyaret eden Endonezyalı Müs­ lüman gazetecinin açıklamasına göre Çinli Müslüman çocuklara. sadece materyalist doktrin veriliyordu. Pe­ kin'de Çin İslam Cemiyeti'nin merkezi olan Tung Sze Failon (93)

84

Camii'nde

müşahede

ettiğine

göre

oradaki

İleri.ki sayfalarımızda bu cemiyet hakkında bilgi rilecektir.

ve­


talebele�4 Kur'an-ı Kerim yerine, Mao Tse Tunğ'un eserleri üzerinde çalışıyorlardı Cst) . Ertesi sene ( 1956) yabancı iki Müslüman ziyaretçi daha, Çin'de dini hürriyet olmadığını birbirinden ayn olarak eleştir­ diler C95) . Bütün bunlar gerçeğin ta kendisiydi. Pekin'de yayınlanan 15 Şubat 1958 tarihli =felsefe Araştır­ maları = adlı dergide yayınlanan bir yazı da bu gerçeği gösteriyordu: - cKomünist Partisi, bütün din adamlarının vatanseverliği yaşatma işine devam etmelerini ve sosyalist şuuru edinmelerini talep etmektedir. Vatansever olmak için, sosyalizmi ve Komünist Partisi tarafından idare edilen Kızıl Çin'i sevmek lazımdır. Bu şu demektir ki, hepimiz sosyalist vatanımızı sevmeli ve sosyalizm yolu üzerinde yürümeliyiz. Buna göre de biz, din adamlarının Çin Komünist Partisi'ni ve Halk Hükümetinl desteklemesini ve sosyalizm yolunda yürümesini istiyoruz. . . ..

C94) (95)

İslam in China CÇin'de İslam) S.62-63. Times of Karachi 26 haziran 1956 ve Straits Times Singapur 14 haziran 1956 Bak: David Lu. A.ğ.e.


MÜSLÜMANLARIN KOMÜNİZME KARŞI TUTUMLARI

Çin Müslümanları ise komünistler'in propaganda taarruzlarına karşı propaganda ile cevap vermiş­ lerdi. 1 4 Mayıs 1958 tarihli «Milli Birlik» gazetesi, Şandun'da «sağcı» Müslümanlardan Tin-Ven-Hao'nun, Komünist Partisi'nin dini ortadan kaldırmağa hazır­ landığı şayiasını yaymak suçuyla tevkif edildiği habe­ rini vermişti. Diğer sağcılardan biri de, Honan'da Komünist Partisi'nin, «milli azınlıkları ve dini ortadan kaldırmak niyetinde olduğu» şayiasını yaymak yüzün­ den tevkif olunmuştu (96) . 29 Haziran 1958 tarihli Anveyjibao gazetesinin verdiği habere göre, «Sağcı-burjuva unsurlar» , komü­ nistlerin «komünist işçiler kadrosuna ve Ahun Müs­ lüman kabilesine mensup gençleri terbiye maksadiyle tatbik ettikleri komünist siyaseti, İslamiyet'in esas­ larını tahribe matuf bulunmaktadır" mütalaasını ileri sürmüşlerdi (97) 8 Nisan 1958 tarihli Laoinjibao gezetesi, Müslü­ man azınlığın müşahhas mınımu m programın: «HUY» Tuıiyan halkının Müslüman önderleri parti idaresinden kendilerine istiklal koparmağa gayret ve •

(96) (97)

86

Milli Birlik Gazetesi, 14 haziran 1958. A.Kaşin. A.ğ.m. «Dergi,. S.25.


komünist idaresi altında bulunmayı milletin içişlerine bir müdahale gibi telakki ediyorlardır» şeklinde for­ müle ettikten sonra şöyle diyordu: - «Onların fikrince, Uygurlar, kendi işlerini müstakil olarak idare etmek imkanını elde etmeli, imamlar da birer önder olarak tanınmalıdırlar. Camiler de hüküme t ve parti kontrolünden uzak bulundurulmalıdır. Yine onların kanaatince, başka milletlere men sup kadrolar, milletin psiko­ lojisini bilmediklerinden, milleti doğru .yola sevketmekten acizdirler.» (9a) . Müslümanlar'ın dini liderleri, Çin Komünist Par­ tisi'nin, Müslüman azınlıklarına din hususunda taviz­ lerde bulunmağa ve dini işlerde asgari bir proğram olmak üzere kendilerine has bazı muhtariyetler ver­ meğe hazır olduğunu belirtmeye yarayacak emareler göremeyince, maksimum proğramiyJe ortaya Çiktılar, yani Müslüman eyaletlerinin umumiyetle Çin'den ayrılması proğramını öne sürdüler. İnç:rnğ'da topla­ nan ve yerli parti yöneticilerinden ba�ka . komünis�ler tarafından kurulmuş «Çin İslam Birliği Teşkilatı» mümessillerinin de iştirak etmiş olduğ·1 konf8ra.nst.a bu proğram bahis konusu olmuştu. Konf erar st'.t 'belir­ tildiğine göre, Müslüman din büyükle!·lnden ço3u. Müslümanlarla meskün eyaletlerdeki «İSLAM SAL­ TANATI» kurulmasını talep etmiş ve bu pı:ı rola, �-:: e nar eyaletlerdeki Müslüman halk ara sında büyük 'bir heyecan ve sevinci muçip olmuştu. Konfe.ra� f.ta Müs­ lümı:ı n1ı:ı rın çoktan beri harekete geçtikl�rine ve yerli (98)

A.Kaşin. A.ğ.rn. «Dergi

..

S.26.

87


idarenjn, parti organlarının büyük askeri birliklerin yardımını sağlamak gayesiyle ilgili makamlara müra­ caat etmek zorunda kaldığına ve ancak bu suretle bir çok silahlı isyanları bastırmış olduklarına da ayrıca jşaret edilmişti (99) . Nitekim Çinli Müslümanlardan Abdullah Ma-Ven­ Çu c1ııo > , � Nisan 1958 tarihinde üç defa isyan etmiş, üçüncü ısyan bastırıldıktan sonra, Tusin eyaletinde de dördüncü bir isyan çıkartmaya teşebbüs etmiş ise de başarılı olamamış ve yakalanarak öldürülmüştür. Bundan bir ay sonra da Doğu Türkistan'da komü­ nistler'3 karşı direniş hareketleri başlamıştı. Direniş hareketinin merkezi ise Hoten vilayeti olup. direnişe katılanların sayısı 60.000 mücahidi bulmaktaydı ( 101 > . İsyanların bastırılmasından sonra Müslüman is­ yanlarını bastırmak üzere kurulmuş özel bir teşkilat «mahkem e» komünist propağandistleri vasıtasiyle İslam Camiasına, İslam Kültürüne hücum etmeye başladılı:ı.r. Çinli Müslümanların yaşadığı Çinhay eya­ letinin büyük şehri Sinin'deki eski tarihi bir caminin içine ve dışına din aleyhtarı levhalar ve karikatürler yapıştırdılar. Aynı günde <Ekim 1958) bütün şehirde «Müslüman çevrelere mensup mürteci büyüklerin imha eciil mesini,. talep eden levhalar da asılmıştı. Yine aynı gazetenin 14 Kasım 1958 tarihli sayısında haber A.Akşin. A.ğ.m. «Dergi » S.26. Çin İslam Birliği Teşkilatının başkan yardımcısı ve Kansu eyaletindeki Müslüman muhtar bölgesinin komite azası olup, Çinli Müslümanların ileri gelen­ lerindendir. ClOl) İ .Y.Alptekin. A.ğ.e. S.268. C99)

cıoo>

88


verildığine göre, o günlerde Sinin'de şehir dahilinde cMüslüman taassup ve cehaleti»ne karşı 30 binden fazla duvar gazetesi yapıştırılmıştı ( 1°2) Müslümanlar aleyhine gelişen geniş ölçüdeki bu tasfiye ve propağandanın esas sebebi muhakkak ki İslam bölgelerinde CKansu , Doğu Türkistan vs. ) yaşa­ yan Müslümanların komünizme karşı mukavemetle­ rini kırmak içindir. Fakat Müslümanların direniş hareketleri hiç bir zaman kırılamamıştır. Nitekim 20 Mart 1959 yılında DOğu Türkistan'ın güney-batı bölgesinde büyük bir ayaklanma olmuş ve 4 Müslüman liderin idaresi altın­ da harekete geçen 10 bin genç, yerli hapishaneyi bir hücumla basmış ve mahpuslardan 600 kişiyi salıver­ dikten sonra, 50 komünist muhafız ve memurunu öldürmüşlerdir. İsyancılar, bundan sonra hububat ambarını ellerine geçirerek mevcut hububatı ahaliye dağıtmışlardır. 6 gün sonra isyan, Doğu Türkistan'ın başkenti Ürümçi şehrinden gönderilen muntazam Çin askeri birlikleri tarafından bastırılmıştır ( 1°3) . •

Bu arada Ruslar, Doğu Türkistan ile olan ilişki­ sini kesmemiş, bu bölgedeki Müslümanların direniş­ lerini yakından takip ederek kendi rnenfaatleri doğ­ rultusunda zemin hazırlamışlardır. Bilhassa Batı Tür­ kistan' da C Ôzbekistan-Kazakistan-Türkmenistan-Kır­ gısiztan v e Tacikistan'da) hegomanyasına devam ede­ bilmek için, Doğu Türkistan'da Müslümanlara yapı­ lan Çin mezalimini kınamış vo Doğu Türkistan'daki Müslümanlara, Rusya'ya davet çağrısında bulunmuşCl02) Cl03)

A.Akşin. A.ğ.m. S.27-28. A.Akşin. A.ğ.m. •Dergi• S.28.


tur. Aslında aldatmacadan ibaret olan bu davet çağrı­ · ına zaten ezilen, hor görülen Doğu Türkistanlı Müs­ lümanlar uymuş ve binlerce kişi 1960 yılından sonra Rus hakimiyeti altındaki Batı Türkistan'a iltica etmiş­ lerdir. . . Çinli Müslümanların «din meselesinden ayn ola­ rak» komünizme karşı gösterdikleri arasız mukave­ metin ikinci sebebi de Müslümanlara ait toprakların mütemadiyen müsade edilmesi hususudur. Çin Ko­ münist Anayasası ve mevzuatı, vakıf topraklarının dokunulmazlığın ıresmen teminat altına aldığı halde. daha 1952'den itibaren bu toprakların devlet hesabına olmak üzere müsadere edilmesine başlanmıştı . İşte ilk karışıklıklar, ve telaş da bu yüzden çıkmıştı. 1958 başlarında Çin Müslüman bölgelerindeki vakıf toprak­ larının müsadere işi en son haddini bulmu ştu. Ber­ mutad bu iş tek bir prensiple yapılıyordu. Komü­ nistler, cami imamlarını zorlamak suretiyle «gönüllü» olarak kooperatiflere girdiklerini ilan etmeğe mecbur kılıyorlardı. Şüphesiz, bu takdirde caminin vakıf top­ rakları da kendiliğinden kooperatif mülkiyetine geç­ miş olacaktı. Mesela, 1958'in Ocak ayında Hopey eya­ letinde bu şekilde hareket edilmişti. Bu tazyik ve tahakküm ameliyesi yapılırken, ayrıca komünist ba­ sını Komünist Partisi'nin bu tarzda siyasetinin yerli ahali tarafından mukavemetle karşılandığına dair haberlerle de doluyordu. 20 Ocak 1958 tarihli He­ peyjibo ga7etesi, «vakıf toprakları müsadere, İslami­ yeti bir din olarak ortadan kaldırmak yolunda atılmış ilk adjmcl ır" diye şayialar yaymakta olan bir kaç kişi­ nin tevkif edildiğini bildiriyordu. Bütün bu «bozgun­ cu unsurlar» , aynı zamanda, müsadere edilmiş toprak:90


ların camilere iadesini talep ediyor ve eyaletlerinde tatbik edilmek istenilen sosyalizm ve sosyalizm kuru­ culuğuna karşı koyuyorlardı C 10t} . Müslüman Türkler'in 800 yıldan bu yana kullana­ geldikleri Arap alfabesinin kaldırılması ve Kiril alfa­ besine geçiş kararı ( 1956} ile Çin komünistleri Müs­ lümanların manevi ve kültürel gelişmelerine de engel olduktan başka Müslümanların dini ve milli gelenek ve

adetlerine,

kültür

çalışmalarına,

edebiyatlarına

karşı mücadele kampanyası açtılar. Komünistlere göre «büyüklere saygı, kurban kesmek, sünnet olmak vs."

gibi «bütün bu adetler, yakın gelecekte ortadan kalk­ malıdır, zira, bu adetler terakki ve sosyalizm yolu üzerinde engelden başka bir şey değildirler." Bütün bu propağanda ve telkine rağmen, Müslü­ man halkın huzursuzluğu devam etti. Bunun sebebi; çoğunlukla serbest yaşamaya alışmış Müslüman halkın

mizaç olarak bu tip kontrol ve gözetlemelere ve komü­

nist sistemin disiplinine intibak etmemesindendir. Bazı huzursuzluklar toprak reformu, endüstrileşme vb. gibi komünist politikasının genel prensiplerinden kaynaklanmaktadır. Fakat hoşnutsuzluğun çoğu, İs­ lama ve genel olarak dine karşı tatbik edilen farklı muameleden

dolayıdır < 105} .

Pecples Daily'de

30 Ekim

yayınlanan

1962

tarihinde

«Allahsızlık üzerindeki

tercüme eserlerin bir münakaşası»

başlıklı makale,

partinin iki yüzlü siyasetini açık ve teferruatlı bir şekilde jncelemekte idi. ( 104 )

A.Akşin. A.ğ.m. ..dergi» S.29-30.

H05)

1962 yılı nisan ve mayıs aylarında Doğu Türkistan'ın İli CGulcal vilayetinde ayaklanma çıktı.

91


C . . .l Çin Komünist Partisi'nin Allah'ın varlığına inananlar ile inanmayanlara karşı tutumu farklı şe­ killerdedir. Bunun sebebi onlara göre, Allah'a inan­ manın yanlış bir telakki olmasıdır ki, parti buna tahammül edemez. Bu sebeple her komünist, güya halkın seviyesini yükseltmek gayesiyle dini bakımdan Allah'a inananlar ile inanmayanlar arasında ayırım yapmaksızın herkese ·Allahsızlık esasına dayanan,, eğitim vermekle mükelleftir.

Bereketsiz hasat ve hükümetin ziraat politikasın­ daki başarısızlık yüzünden, daima mevcut olan Müs­ lüman huzursuzluğu 1962 yılında yeniden infilak etti C 105) . Pekin Radyosunun 1963 sonbaharında itiraf ettiğine göre Doğu Türkistan'da «Onbinlerce Çin va­ tandaşı 1962 yılının Nisan ve Mayıs aylarında hududu geçerek Rusya'ya gittiler. Basın ise bu olayı Ningsia Huy Tungan Otonom Bölgesi'nde «din alanında arzu edilmeyen hayret verici bir olay,. diye nitelen dirdi Fakat teferruata girmedi ( 106) . Fakat Mayıs 1962'de başlatılan silahlı isyan 1963 yılı Haziranında gün ışığına çıktı. Bildirildiğin e göre Doğu Tiirkistan'dan esas Çin'e yiyecek maddesi gön­ derilmeyişine karşı düzenlenen nümayişte bazı kimse­ lerin vurularak öldürülmesinden dolayı hiddetJenen Müslümanlar Çin-Rus sınırında bulunan İli (Gulca) vilayetindeki Rus konsolosluğuna giderek "Cin liler'i kovma• için kendilerine silAh verilmesi talebinde bu­ lundular. İstekleri reddedildi, fakat sonraları bir çokCl06)

92

Min-tsu T'man. -China CMilliyetlerin Birliği) mayıs 1963 Bak: David Lu. A.ğ.e. S.


larının Batı Türkistan'a sığındığı ve kendilerine ev, iş ve yiyecek temin edildiği,. söylenildi C 101J . Kuzey-batı Çin'deki Müslüman huzursuzluğunun daha sık ve daha şiddetli bir safhaya girmesi ihtimal dahilindedir. Çin-Rus münasebetlerinin bozulması ile memnun olmayanların artık kaçıp gidecekleri bir yer ııevcuttur. Aynca Çinlller'in söylemesine göre Ruslar. ,.fi.'ı:slüman huzursuzluğunu istismar etmektedirler. Buradaki Müslüman azınlıkların siyasi eğitimi üzerinde sürdürülen komünist propağanda halen de­ vam etmektedir. Çin'deki Müslüman azınlıklar ara­ sında birlik ve beraberlik fikrinin tesis edilmesi pro­ pağandası yapılmaktadır. Azınlıklar'ın yaşadığı böl­ gelerde daimi olarak «inkişaf» ; hayatlarında da «iler­ leme» ve «gelişme" olduğundan bahsedilir. Mesela, «İli'de Sonbahar Manzarası,. gibi maka­ lelerde Kazak Türkleri o şekilde tasvir edilmektedir ki, sanki bu insanlar son derece müreffeh bir hayat yaşamaktadırlar ve komün'deki hayat da o kadar «muhabbetlidir» ki bundan dolayı şöyle bir şarkıyı piyasaya sürdüler: Kazak'ın sütü ve zairesi tatlı ve Güzel kokulu, Mesut hayatı bal gibidir. Geçmi,şte zaire almak için koyun verdik Bu yıl komün'de bize zaire tahsis edildi.

( 107)

China Reportung Service, Honğ Konğ, 1-7-1963 Bak: David Lu. A.ğ.e. S. 93


Kazak'ın kısrak sütü sarhoş edecek Kadar hoş kokuludur. Geliniz bir kase kısrak sütü içelim, Mesut hayatımızın ve Velinimetimiz Çin Komünist Partisi'nin Şarkısını söyleyelim (108) . Mamafih İslam' a karşı her zamanki baskı ve sene­ lerden beri süregelen Müslüman huzursuzluğu devam etti c ıo9) . Bugün Çin'deki Müslümanlar ezeli düşmanlığını. sadece iılfta kalan «hürriyet» , «kardeşlik» ve «karşı­ lıklı anlayış» maskeleri ile gizlemeye çalışan bir poli­ tika ile karşı karşıyadır. Komünizme karşı ne kadar zaman daha mücadele edip, dinlerini, örf ve adetlerini koruyacakları CBugünkü Çin liderlerinin niyetleri belli olmadığından) merak konusudur. Ancak eserimizin başından bu yana belirttiğimiz olaylar; görüşler, direniş hareketleri, bitip-tükenme­ yen isyanlar Çin'de İslamiyet'in hiç bir zaman yok olmayacağını; inançlarına çok sıkı bağlı Türk ve Çinli Müslümanların her türlü işkence, zulüm, baskı ve ahlaksızlık örneklerine rağmen milli ve dini örf ve (108) (109)

94

Paoples Daily <Halkın Günlüğü) 13 kastın 1983 Bak: David Lu. A.ğ.e. S. Tercüme edilerek alındı. Mayıs 1966 yılında, aralık ayında, 1967'de binlere<! mücahid ayaklandı. Maalesef binlerce Müslüman da öldürüldü: «İbrasi» gazetesinin yazdığına göre 1966 senesi aralık ayı içerisinde 75.000. Müslüman şehit edilmiştir. CEn-Nedve Gazetesi, mekke 26 ni­ san 1:967)


adetlerini kaybetmeyeceklerini kesinlikle söyleye­ biliriz. 1979-1980-1981 yıllarında Doğu Türkistan'ın güney bölgesinde Kaşğar, Yarkent, Hoten, Aksu ve Altay vilayetlerinde çıkan isyanlar ve Doğu Türkis­ tan'ın bu bölgesinin hür dünyaya kapalı olu şu < 110> bu görüşümüzü doğrular niteliktedir.

UOl

Nitekim 1982 yılında Doğu Türkistan'a giden Dü r:. ya İslam Konferansı Heyeti'nin Kaşğar, Yarkent, Ho­ tan ve Altay vilayetlerini ziyaret etmelerine müsaa­ de edilmemiştir. Doğu Türkistan Derğisi adına giden Hızır Bek Gayretullah'ın da bu bölgeye gitmesine müsaade verilmemiştir.

95

·


SONUÇ

Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız olayların, görüşlerin bir tahlilini yapacak olursak, Müslüman­ ların bugüne kadar devam eden hoşnutsuzluklarının sebepleri tarihi bir süreç içinde yatmaktadır Yöne­ timlerin ve yönetim biçimlerinin değişmesi Çinlilerin Müslümanlara tavrını değiştirmemektedir. Bütün evrensellik ve halkların kardeşliği iddialarına rağmen Komünist Çin yönetimi ile Hanedanlık ve Cumhuriyet devri Çin yönetimleri arasında Müslümanlara karşı alınan tavırda hiçbir farklılık yoktur. Bugünkü Komünist Çin yönetiminden hoşnutluk­ suzluğun temelinde şu sebepler yatmaktadır: ı Komünist yenetimin, yönetim anlayışı ve metodları, 2 İslam dinine muhalefet ve müdahale, 3 Müslümanların hayatına müdahale, 4 Komünist yönetimin yaptığı toprak ve dil reformu, 5 Komünist yönetimin kooperatif hareketi, 6 Karma evlenmelere zorlama, 7 Komünist yönetimin baskı ve zülmü. -

-

-

-

-

-

-

Bu sebeplerin beslediği Müslüman ayaklanmaların temelinde ve hedefinde yatan asıl sebep dini bir ka­ rakter taşımakla birlikte Türklerin kendi devletlerini


17 Mayıs 1 970 yılında 71 Müslüman Türk'ün kur­ şuna dizilmesi ve 25 kişinin ömür boyu hapse atılması hadisesi neticesinde bir ayaklanma meydana gelmiş, binlerce Türk adice öldürülmüştür. Ekim 1 976 yılında Hoten vilayetinde bayram namazı kılabilmek için Çinlilerle büyük çatışma meydana gelmiş, bu çatışmada bine yakın kişinin yaralandığı, yüzlerce kişinin de öldüğü ha·ber alın­ mıştır. 1969 yılında Altay'da meşhur Ahid Hacı'nın oğlu KaJmangazi ayaklanmış ve taraftarlarıyla bir­ likte öldürülmüşlerdir. Ocak 1 98 1 'de ise Doğu Türkistan'ın Aksu vilaye­ tinde tezahür eden bölgesel ayaklanma sonucu 850-900 kişilik bir «Çin Piyade Birliği» tamamen imha edil­ miştir. Nisan 1981 tarihinde Küçar vilayetinde meydana gelen ayaklanmada 180-200 kişilik yine bir Çin birliği imha edilmiştir. Evlin 1 981'de ise Doğu Türkistan'ın, «Atom mer­ kezi,, nin bulunduğu Lop-Nor bölgesinde Müslüman askerlerle Çin kuvvetleri arasında bir çatışma çıkmıŞ ­ tır. Ancak bu ayaklanmanın neticesi hakkında bu · güne kadar bilgi sahibi değiliz . Doğu Türkistan'da ve diğer Müslüman evalet­ lerde kolonyalist icraatlar devam ettikçe, baskılar sürdükçl3, Atom reaktörleri inşa edildikçe bu isyanlar· münferit ve bazen de toplu olarak tezahür edecektir. Bütün bu hareketler gerçekte Çin emperva l i zmini dünya efkar-ı umumiyesine intikal ettirmek ve İslamı korumak ve yaşatabilmek için yapılmaktadır.

98


kurma özlemleri de ağır basmaktadır. Çinli Müslüman Tunganların bağımsız ve ayn bir devlet kurma gibi bir fikirleri olmayıp, sadece özgür biçimde dini hayat­ larını sürdürme eğilimleri ağır basmaktadır (111) . Müslüman Türkler ise hudutlan belli atalarının top­ raklarında <Doğu Türkistan'da) Çin devletinden ayrı ve muhtar değil tam bağımsız Müslüman ve Türk bir devlet kurmak istemektedirler. Bugünkü mücadelenin ve hala devam eden muka­ vemetle.cin hedefi bunlardır. Bu mukavemet zaman zaman son derece canlı bir hale gelmekte. gün geç­ tikçe güçlenip yaygınlaşmaktadır. Komünist yönetim bütün baskı ve şiddet tedbirlerine rağmen isyanların ön1:'ınü alamamaktadır. Bugünkü Çin yönetimi her zanıankınden daha tedirgin ve huzursuzdur. Mao'nun ölümünden sonra uygulanan ılımlı politikanın sebep­ lerinden biri de bu korkunun yol açtığı tedbirli olmak .anlayışıdır. Ancak bütün bunlara rağmen isyanların önüne geçememektedirler. Nitekim yıllardır Çin emperyaliz" minin zulmüne karşı Müslümanlar tam 420 defa ayak­ lanmışlardır, hala da ayaklanmaktadırlar. Bütün giz­ leme ve dış dünyanın dikkatlerinden kaçırma çaba · !arına rağmen halen ayaklanmaların sürdüğü gelen haberlerden anlaşılmaktadır. İşte son 10 yıl içindeki .ayaklanmaların bir kaçı:

(111)

Fakat Çinli Müslümanların İslam Saltanatı kurma fikri her zaman için vardır. Fakat bu fikrin geçeri ı olması için Trnganlarla Müslüman Türkler'in bir­ likte hareket etmeleri şarttır. \

97


17 Mayıs 1 970 yılında 7 1 Müslüman Türk'ün kur­ şuna dizilmesi ve 25 kişinin ömür boyu hapse atılması hadisesi neticesinde bir ayaklanma meydana gelmiş, binlerce Türk adice öldürülmüştür. Ekim 1 976 yılında Hoten vilayetinde bayram namazı kılabilmek için Çinlilerle büyük çatışma meydana gelmiş, bu çatışmada bine yakın kişinin yaralandığı, yüzlerce kişinin de öldüğü haber alın­ mıştır. 1969 yılında Altay'da meşhur Ahid Hacı'nın oğlu Kalmangazi ayaklanmış ve taraftarlarıyla bir­ likte öldürülmüşlerdir.

Ocak 1 98 1 'de ise Doğu Türkistan'ın Aksu vilaye­ tinde tezahür eden bölgesel ayaklanma sonucu 850-900 kişilik bir «Çin Piyade Birliği» tamamen imha edil­ miştir. Nisan 1981 tarihinde Küçar vilayetinde meydana gelen ayaklanmada 180-200 kişilik yine bir Çin birliği imha edilmiştir. Evlin 19Bl'de ise Doğu Türkistan'ın, «Atom mer­ kezi,, nin bulunduğu Lop-Nor bölgesinde Müslüman askerJerle Çin kuvvetleri arasında bir çatışma çıkmıŞ ­ tır. Ancak bu ayaklanmanın neticesi hakkında bu · güne kadar bilgi sahibi değiliz. Doğu Türkistan'da ve diğer Müslüman evalet­ lerde kolonyalist icraatlar devam ettikçe, baskılar sürdükçı:ı, Atom reaktörleri inşa edildikçe bu i syanlar münferit ve bazen de toplu olarak tezahür edecektir. Bütün bu hareketler gerçekte Çin emperva l i 7mini dünya efkar-ı umumiyesine intikal ettirmek ve İslamı korumak ve yaşatabilmek için yapılmaktadır.

98


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

l\:1ÜSLÜMANLARIN GENEL DURUMLARI

Çin'deki İslam Cemaati Çin İslam Cemiyeti Nüfus Durumu Ekonomik Durum Uygurlar Kazaklar Kırğızlar Özbekler . Tatarlar Tacikler Dolanlar Tunganlar


ÇİN'DEKİ İSLAM CEMAATİ

Bu bölümde Kızıl Çin hakimiyeti altında yaşayan Müslüman azınlıkların genel olarak durumlarına deği­ neceğiz. Bugün Çin'de sekiz etnik gurup tamamiyle Müs­ lümandır. Bu guruplardan yedisi Uygurlar, Kazaklar, Tatarlar, Özbekler, Kırgızlar, Tacikler ve Dolanlar olup, Müslüman Türkler'dir. Sekizinci gurup ise Tun­ ganlar CHuylar) olup, Çin milletindendirler. Uygurlar, Kazaklar, Tatarlar, Özbekler, Kırgızlar, Tacikle.c ve Dolanlar, Doğu Türkistan bölgesinde yaşamaktadırlar. Tunganlar <Huylar) , yani Çinli Müslümanlar ise Çin'in bir çok eyalet ve şehirlerinde bazı yerlerde toplu, bazı yerlerde ise dağınık hallerde bulunmaktadırlar. Bölgede yaşayan Müslümanların Tacikler hariç çoğunluğu Sünni'dir. Fakat Sünnilerle Şiiler arasında pek fazla ayrılık yoktur. Bir 19. yy. gezgini belli bir dağ geçidinin Şii Taciklerle Sünni Çağatay Türkleri arasında hudut teşkil ettiğini yazmakla beraber hm· iki gurubun sürekli olarak münasebet halinde ve bir­ birleriyle sürekli olarak kız alışverişinde bulunduk­ larını kaydetmektedir. Bir çok guruplar aynı atadan g·eldiklerini iddia etmektedirler. Zaten ananevi olarak 101


kabile sadakati ve dini sadakat etnik ayrılıktan daha fazla rol oynamıştır. Normal zamanlarda yani sulh zamanlarında kabile guruplaşmaları da çok gevşek bir şekilde teşkilatlanmıştır (112) . «Her ne kadar Müslümanlar bir çok meslekleri icra ediyorlarsa da daha ziyade cesaret ve dayanık­ lılık gereken maceracı meslekleri tercih etme eğilimi vardır. Mesela, «hancılık» , «tüccarlık,. , «hayvancılık,, , «taşıyıcılık,, ve benzen meslekler Çinlilerden çok Müslümanları cezbetmektedir.» Uygurlar, Tunganlar, Özbekler, Tacikler, Tatarlar yerleşik ziraatla iştiğal ederken Kazaklar, Kırğızıar ve kısmen Dolanlar göçebe hayvancılık yapmaktadır­ lar. Şehirli Uygurlar ve Tunganlar ticaretin yanısıra sığır kesimi ve •helal yiyeceklerin satıldığı» lokanta­ cılıkla meşgul olmaktadırlar. Bu son iki mesleklerinde sağlık kaidelerine sıkı riayetleri bilindiğinden Müs­ lüman olmayan Çinliler de bu lokanlatara rağbet ederler. «Doğum oranı özellikle Müslüman Türk gurupları arasında çok yüksektir. Fakat Kansu, Şinghay, Nin­ şiya bölgesindeki Tunganlar'ın doğum oranı Çinlile­ rinkinden daha düşüktür. .. «Müslümanların yaşadıkları Kansu, Şanghay, Ninşiya, Doğu Türkistan ve diğer bölgelerdeki köy­ lerin ahalisi ya tamamiyle Müslüman ya da Çinlidir. Birbirleriyle pek münasebetleri yoktur. Bilhassa Doğu Türkistan'da Müslüman halk genelde toplu halde yaşamaktadırlar ve birçok şehirlerde çoğunluktadırlar CU2}

L02

June Teufel Dreyer. «Te lslamic Community of Chi­ na» Central Asıan Survey. V.l No. 2/3, 1982 S.32.


< Kaşğa!', Yarkent, Hoten, Aksu gibi) . Çin'in sahildeki şehirlermde ise azınlık teşkil eden Müslümanlar belirli sokaklarda toplanıp,

«Müslüman

mahalleleri»

mey­

dana getirmişlerdir. Ve her mahallede camileri vardır. Doğu

Türkistan'daki

sülale

bağlılığına

Müslüman Türkler kabile ve göre teşkilatlanmışlardır. Fakat

müşterek din bağları dolayısıyle diğer Çinli olan Müs­ lümanlarla da ilişkileri vardır... Eserde

anlattığımız

olaylarda

görüleceği

üzere

«Müslüman liderler çok güçlü şahsiyetlerdir ve çok kısa bir süre içerisinde kalabalık gurupları sat"aş için seferber edebiliyorlardı. B öyle bir güçlü liderin etra­ fında toplanan değişik kabile ve etnik gurup mensup­ ları güçlü, yekvücut halinde savaş gücü oluşturuyor­ lardı. Bu özellikle cihatlar için geçerliydi.

Ananevi olarak Çin Müslümanları devlet için hep problem teşkil etmişlerdir. Devletten bağımsız kalma arzusu ile Çin Devleti'nin temelini teşkil eden Kon­ füçyus ideolojisinin bazı önemli prensiplerini reddet­ mişlerdir. Bunun yerine birçok önemli hususlar da Konfüçyanizmle büyük tezat teşkil eden bir değerler sistemine inanmışlardır ( 113) . Bu

bakımlardan

olaylardan

anlaşılacağı

üzere

Müslümanlarla Çin komünistleri arasında her yönden anlaşmazlık çıkmaktadır. Anlaşmazlık mevzularından biri öe sadakatle ilgi­ lidir. Konfüçyanizm,

İmpa.rntor u '

gökle yer arasında

ve oradı:ı yaşayanlar arasınd a bir bağlantı olarHk kabul

etmektedir. İmparator ise göğün altında yaşayanların idarecisidir.

( 113)

Ve herkes

ona

sahakatle

hükümlüdür

June Teufel Dreyer. A.ğ.m. S.33. 103


Buna

karşılık

ise

Müslümanların

sadakati

sadece

Allah'a karşıdır. Diğ�r bir anlaşmazlık mevzuu ise «değerler,. mev­ zuundadır. Konfüçyanizm Çin'in medeniyetin kaynağı olduğuna

inanmaktadır.

Çin'in

kelime

« orta krallık,. tır. Burada •orta»

manası

da

kelimesi merkeziyet

bakımından ehemmiyet ifade etmektedir. Bu üstün­ lüğe inanmayanlar ise barbardırlar ve kendilerine hor bakılmaktadır. Çin Müslümanları ise, kafir oldukları için

Müslüman

Müslümanlar

olmayanlara

Çin

hor

medeniyetini

bakmaktadırlar.

değil,

Müslüman

medeniyetin en üstün değerlerin kaynağı olduğuna inanmakta ve bunun

Türkler içi n sayılıp,

Çin'in

sembolü

sınırları

olarak

«İstanbul»

medeniyetin

ötesindeki Mekke'ye

bakmaktadırlar.

Müslüman

şehri de kutsal şehirlerden

beşiği

olarak

kabul

edilmek·

tedir. Çinliler Konfüçyanizm felsefesine göre atalarına tapmaktadırlar. Atalarının isimlerini gösteren levha­ ları titizlikle saklamakta ve onların önünde dua etmek­ tedirler. Müslümanlar ise kendilerini

parçası

olarak

bayramlarını

görmektedirler.

kutlamakta,

ümmetin

Onlar

kafirlerin

bir

Müslüman

tapınaklarının

tamiri için maddi ve manevi yardımda bulunmamak­ tadırlar. Ümmetin bir parçası olarak inançlarının beş şartını

yerine

yazılı olduğu

getirmekte

levhalara

ve

saygı

atalarının

isimlerinin

göstermemektedirler.

Dualarını güneye, İmparator'a doğru değil, Mekke'ye doğru ifa etmektedirle r c 1 1•) .

( 114) 104

June Teufel Rreyer. A.ğ.m. S.34.


Çin'deki Müslüman ve Müslüman olmayan toplu­ luklar arasındaki bir diğer önemli ayrılık da uyiye­ ceklerle» ilgilidir. Çinliler ananevi olarak mutfakla­ rından gurur duyarlar. Ve bir kişinin arkadaşlarıyla, dostlarıyla yemek yemesi önemli bir sosyal olaydır. Bu münasebetle dostluklar tesis edilir ve karşılıklı güven hissi oluşturulur. Çin mutfağında çok çeşitli yemekler olmakla beraber bunların önemli bir kısmını domuz etiyle hazırlananlar teşkil eder. Müslümanlar'ın domuz eti pişirilmiş mutfaklarda hazırlanmış ve do­ muz eti konulmuş tabaklarda yiyecek yemeleri yasak­ lanmış olduğundan sosyal münasebetlerin önemli bir kısmının haricind� kalmışlardır. Tahmin olunacağı gibi inançlardaki temel fark­ lılıklar iki gurup arasında gerilimlere yol açmıştır. Bilindiği gibi Çince zengin bir dildir ve Müslümanları kızdırmak isteyen Çinliler domuz kelimesiyle ilgili bir çok şakalar, takılmalar türetmişlerdir. Ayrıca camii kapılarına domuz kuyruğu ve burnu bağlamak gibi çeşitli sataşmalarda bulunmuşlardır. Bu arada elbette ki Müslümanlar da şarkılarında, türkülerinde, oyun­ larında ve şakalarında Çinliler'e takılmaktadırlar. Bu davranışlar Müslüman cemaatince hafife· alınmamış ve yukarıda anlattığımız gibi kızgın reak­ siyonlara sebep olmuştur. Bu reaksiyonların netice­ sinde 1920'lerde, 1933, 1944'lerde Müslümanlar büyük ölçüde Çin zulmünden kurtulmuşlar, hürriyetlerini ilan etmişlerdir. Anlatmaya çalıştığımız bu çatışmalı durum, mübalağa edilmemelidir. Özellikle Müslümanlar'ın azınlıkta olduğu yerlerde mahalli Adetlere uyum sağ­ lanmıştır. Mesela bir Çinli Müslüman; konuşmasıyla, 105


giyinişleriyle ve evının dış cephesinde Çinliliğini vurgularken, caminin duvarlarla çevrildiği avlusuna girdiği anda Müslüman adetlerine geri dönüp, ayak­ kabılarını çıkarıp, başına beyaz bir takke geçirip, din­ daşlarını Arapça-Farsça kelimelerle dolu bir şekilde selamlar . . . Bir Tungan'ın evinin dış görünüşü Çin­ liyken, içeri girildiği zaman Arapça yazılarına ve dinen gerekli yıkanma imkanlarına rastlanır. Bu şekilde d avranan Müslümanlar bulundukları yerlerde saygı­ değer pozisyonlara geldikleri gibi bir çokları da Komünist Çin idaresinden evvel ülke çapında meşhur olmuşlardır. Bütün bunlara rağmen genelde Çin'deki Müslü­ man ve Müslüman olmayanlar arasındaki karakte­ ristik özellik; güvensizlik ve tetikte bulunmaktır . . .

Al

Çin İslam Cemiyeti:

Çin İsla.m Cemiyeti daha önce diğer dinlere de empoze edilen tipte bir «kontrol organizasyonu» idi. Görünüşte İslarrii bilgiyi artırmak, eski İslam eserle­ rini yayınlamak ve Müslümanların dini meselelerinin idaresini kolaylaştırmak için kurulan bu Cemiyetin esas vazifesi, 5 Ağustos 1952 tarihli Jim Min Jin Pao'da çıkan şu beyandan anlaşılabilir: «Çin İslam Cemiye­ ti'nin gayesi, vatanı sevmek ve Halk Hükümeti'ne dini politikanın icaplarında yardımcı o lmaktır.» Pekin'de 27 Temmuz 31 Temmuz 1952 tarihleri arasında hazırlayıcı bir konferans düzenlendi. Son· radarı hazırlayıcı komiteye seçilen bu konferans yöneticılerinden altısı parti üyeleri ve hükümet me-

106


murları idi.. Parti 1953 resmi merasiminde daha da güçlü bir şekilde temsil edildi. Böylece «cemiyet,, , komünist hedeflerini gerçekleştirme gayesi ile ku­ ruldu. Mahalli yardımcı guruplar ve diğer benzer kuru­ luşlar teşkil · edildiği halde, Çin İslam Cemiyeti, Müs­ lüman kuruluşu olarak devam etmektedir. Memleket içerisinde Parti'nin aleti olarak kalmayıp, hariçte de Çin'i temsil etmektedir. Cemiyetin himayesinde Çinli Müslüman delegeler, İslam ülkelerini ziyaret ederler ve Çin'e gelen Müslüman delegeler de misafir edilir Mesela 1962'de Cemiyet Daimi Encümen Üyesi olan Mo Lei San başkanlığında beş kişilik Çinli Müsl ü man delegelerden oluşan gurup Hacca gitmiştir Cm) . Cemiyet'in başkan yardımcısı Ma Yu-Huoi idare­ sinde dört delegeden oluşan heyet de, 23 Aralık 1962, 7 Ocak 1963 tarihleri arasında Jakarta'da toplanan Endone:lya Müslüman Alimler Cemiyeti'nin 24'üncü kongresine katıldılarC118) . Cemiyet'in ilk zamanlardaki başarılarının çoğu maalesef «propaganda» sahasında oldu. 12 Nisan 1955' de Kur'an-ı Kerim, Çin'ce olarak yeniden basıldı C117) ve hemen arkasından Pekin'deki Müslüman halkın yaşayışını aksettiren dökümanter bir film hazırlandı Bu film hem İngilizce, hem de Arapça olarak seslen · dirildi. Endonezya'da Bandunğ şehrinde toplanan Asya-Afrika Konferansı'ndan hemen önce ortaya çıkan bu gibi propaganda maddeleri, Afrika ve Asya ( 115) ( 1 16 ) ( J. 17 )

N.C.N.A. Kahire, 9 haziran 1962 CBk: David Lu) . N.C.N.A., Jakatra, 23 aralık 1962 CBk: David Lu) . N.C.N.A., Pekjn, nisan 1955 CBk: Da.vid Lu> . .

107


ülkeleri arasında, Çin'de din hürriyeti olduğu fikrini maalesef kuvvetlendirmiştir. Fakat herhangi bir şüphe doğmasın diye Başvekil Çu En Lay, bir konuşmasında «Çin delegeleri arasında ehil bir imam» olduğunu söyledi ( 1 1 8) Konferans'ın sona ermesinden bir gün önce bir İslam Koleji C 1rn) kurulacağına dair Pekin'den yapılan açıklama ile Konferans sayesinde sağlanan dış pro­ paganda fırsatı daha da istismar edildi. Burada tale­ beler Arapça'ya ilaveten Kur'an-ı Kerim ve diğer İs­ lami kitap, vs. çalışması yapacaklar ve din öğretmeni olarak eğitileceklerdi. Konferansın son gününde yapılan açıklamaya göre Ramazan'ın ilk günü Pekin'deki camilerde özel mera­ simlerde bu yetiştirilenler kullanılacaktı C 1 20) . •

Çin İslam Koleji Cİslam Enstitüsü) , Parti'nin din görüşüne göre imam yetiştirdiği <yani dini hutbe­ lerin hiç bir zaman üretime mani olmaması şart oldu­ ğu) hatırlandığı zaman bu ilanların ne kadar iki yüzlü ve aldatıcı_ olduğu anlaşılır. Böylece eğitim neticesin­ de, Müslüman halka İslami yeni tarzda ve kolayca benimseyecekleri şekilde tefsir edebilecek din adam­ ları yetiştireceklerdi. Çin Komünist rejiminin Müslümanlar'ın lehinde yaptığı propağanda; Mısır, Suriye ve Yemen gibi İslam ülkeleri ile diplomatik ilişkiler kurulmasında, Suudi Arabistan ve Ürdün ile de direkt münasebetir. C l lBl (119) C 120l

108

NCNA, Pekin, ı ı nisan 1955 Sonradan bu kolejin adı Çin İslam Enstitüsü olarak değiştirilmiştir. NCNA, Pekin, 24 nisan 1955 CBk: David Lu.A.ğ.e.l .


sağlanmasında herhalde yardımcı olmuştur. Fakat Çin'deki Müslümanlar, bu propağandanın tesiri altın­ da kalmadılar. Çin İslam Cemiyeti, Müslümanları ilgilendiren olaylar üzerinde kontrolünü artırmasına rağmen, Müslüman bölgelerdeki huzursuzluk devam etti. Bu bölgelerdeki işçi kitleleri tarafından « hükü­ met» , Ultra rasyonalist ve nasyonel şovenist prob­ lemleri ile taciz edildi. Bunun üzerine sürtüşmeyi azaltmak için, azınlıkta olan milletlerden kadro yetiş­ tirilmesi için büyük gayret sarf edildi. Hanlar ve diğer azınlıkta. olan milletlerin ırk üstünlüğü iddiası yüzün­ den çıkan çarpışmalar, «azınlık milletlerin» yaşadık­ ları bölgelerde sık sık tekerrür etmektedir. Eylül 1962' de milletlerin meseleleri komisyon başkan yardımcısı Sa Kung Liau, •Azınlıkta olan milletlerin halkı ara­ sından geniş kadroların yetiştirilmesi, bu milletlere karşı olan politikamızın başarısı için şarttır» (121> gibi sözler sarfetmeyi gerekli gördü. Uygulamada bu politika gerçekleştirildi ama. Komünist Partisi'ne üye olma ve sosyalizm fikirleri ışığında Çin bütünlüğünü savunma şartı ile M ü.s lü­ man azınlık arasından tahsilli kimseler devlet kade­ melerinde sınırlı görevlere getirildiler. Ve hiç bir za­ man bu kişilere tam yetki verilmedi. Mao'nun ölü­ münden sonra Müslüman idarecilerin çoğaldığı görü­ lüyorsa da; politikada bir değişiklik olmadı. Olmadı ama, Mt: slüman halklar arasında milli uyanış devri başgösterdi . Bilhassa yirminci asrın medeni dünya­ sına ayak uydurmak ve bu seviyeye ulaşmak yolunda < 121 )

Peking Review no: 39. Sept. 28, 1962 S.9 CBak: David Lu. A.ğ.e.l . 109


Müslüman aydınlar ciddi adımlar atmaya başlamış­ lardır. Atılan bu adımlar Kızıl Çin idaresini korkut­ maktadır. Şu anki aydınlık günlerin arkasından karanlık günlerin gelmeyeceğini hiç kimse söyleyemez. Müs­ lüman azınlığın korkusu da, beklentisi de bu görüş d oğrultusundadır. BJ

Nüfus Durumu:

Siyasi sebeplerden dolayı demirperde gerisi ülke­ lerde - nüfus hakkında kesin bir rakam ileri sürmek mümkfüı olmadığı için, emperyalist gaye güden Çin'in resmi nüfus sayımlarına inanmak mümkün değildir. Sadece tahmini rakamlar ileri sürmek zorundayız. Kitabımızın bundan sonraki sayfalarında Müslüman azınlıkları ayrı ayrı incelerken nüfus durumlarına da değinmiştik. Aşağıda verdiğimiz 1953 yılından 1980 yılına kadarki rakamlar Çin resmi sayımlarına dayan­ maktadır C 1 22J : Azınlıklar

1 953

1 957

1961

1 980

Tunganlar Uygurlar Kazaklar Kırğızlar Tacikler Özbekler Tatarlar Dolanla�

3.559.350

3.550.000

3.934.335

6.490.000

3.640.125

3.640.000

3.901 .205

5.480.000

475.000

500.000

533 . 1 60

800.000

60.000

70.000

68.862

- 97.000

80.000

1 4 .000

1 5.014

22.000

13.000

13.000

1 1 .557

7.500

6.000

4.370

2.900

c ı22ı

110

Joumal, King Abdulaziz Üniversity Vol. 3 No. 2 1981 ,S:38.


Yukarıdaki bu tablo Çinliler'in Müslüman azın­ lıklar üzerindeki nüfus politikasını en açık bir şekilde bize izah etmektedir. 1953

yılında

Tunganlar'ın

C Çinli

Müslümanlar)

nüfusu 3 , 5 milyon olarak ilan edilmişken, aradan dört yıl geçmiş olmasına rağmen 1957'de bu rakam değiş­ memiş ve hatta azalmıştır. Bu tarihten dört yıl sonra ancak 1961 yılında rakamda bir yükselme göze çarp­ maktadir. Aradan 19 yıl geçtikten sonra 1980'de ilan edilen rakam ise 6,5 milyondur. Halbuki 1903 yılında neşredilen bir kitaba göre Tunganlar'ın nüfusu

30

milyon civarında,dır. Toplu halde Doğu Türkistan'da yaşayan diğer yedi

Müslüman azınlığın 1953 yılındaki Çin resmi sayımına göre toplam nüfusu tabloda görüleceği üzere, 4.263. 1 25' dir. Halbuki daha 1935 yılında Çin Yıllığında bu bölge­

de yaşayan Müslümanların sayısı 6 milyon olarak ilan edilmişti. 1938 yılında ise Çinli Genel Vali Şin-Si-Sey'in yaptığı

sayıma

göre

de

Doğu

Türkistan'ın

nüfusu

4.774.778'dir C123) . Daha gerilere gitmek gerekirse 1876 yılında

bu

bölgede

yaşayan

Müslümanların

4.799.700 kişi olarak tahmin ve

ilan

sayısı

edilmişti C 12tr) .

Yine tabloda görüleceği üzere Uygurlar'ın olsun, Kazaklar'ın olsun 1953 ila 1957 yılları arasında sayı­ larında hiÇ bir artJ.ş olmamı�ır. Bazı İslam kaynaklarına göre 1969 yılında Çin'de

Müslürnanlar'ın sayısı 60 milyon olarak bilinirken, bu

rakam keyfi olarak 10 milyona düşürülmüştür. 1970 Nisanında Fas gazetesi El-Alem, ( 123)

Cl24)

resmen

Çin'de

10

Hızır Bek Gayretullah. «Altaylar'da Kanlı Günler». Mahmet Atıf. A.ğ.e. S.11. 111


milyon Müslüman bulunduğunun ilan edilmesine rağ­ men gerçek rakamın 50 milyon olduğunu iddia et­ miştir < 12JJ . Gerçek de budur. Çinliler tarafından verilen

:ııakamlar keyfidir ve hatta komiktir. Yıllardır Müs­ lüm anların sayısı hep aynı kalmıştır. Buna rağmen

Kızıl Ç in'in nüfusu hep artmış ve bugün 1 milyarın üstüne

çıkmıştır.

Bütün

bunlar İsa

Alptekin'in

de

belirttiği üzere Doğu Türkistan'a hakim Çin iktida­ rının

Doğu Türkistan üzerindeki

ısrarlı

sömürgeci

niyetini göstermekle birlikte, İslam düşmanı olduğunu belgelemektedir. Bize göre Çin'de yaşayan Müslümanların nüfusu tahmini olarak 50 milyon civarındadır.

Cl

Ekonomik Durum: l o çeşit hububat, 5 çeşit piliz <bir çeşit bostana

verilen ad) , 25 çeşit sebze, 30 çeşit ilaç otlan. 20 çeşit meyve, 35 çeşit çiçek, 22 çeşit kavun, 34 çeşit elma,

13 çeşit üzüm, 11 çeşit şeftali, 9 çeşit kayısı ve 5 çeşit

armut'un yetiştiği Doğu Türkistan'ı ekonomik ambar olarak nitelemek doğru olur kanısındayız.

Almanya'dan 4, Türkiye!den 2.5 defa büyük olan

1 . 828.418 k m2'lik alanı kaplayan Doğu Türkistan yer­

altı ve yerüstü ürünleriyle Çin'i beslemekte, yaşat­

maktadır.

! 934-1943 yılları arasında, Rus araştırmacılarının

tetkflderine göre Doğu Türkistan'da; 5 yerde uranyum,

5 yerde wolfrom,

(125) 1 12

13 yerde kalay, 32 yerde kurşun,

Yılmaz Altuğ, Çin Sorunu, A.ğ.e. S.161-162.


50 yerde altın, yerde civa,

46 yerde demir, 70 yerde kömür, 2

6 yerde amonyak bulunduğu tesbit edil­

miştir. Doğu Türkistan'daki petrol rezervleri 120 mil­ yon ton C126) , altın rezervi ise 18 milyon 500 bin ton idi.

Bugün

için

Çinliler,

Doğu Türkistan'da,

Kuzey

Alaska'dan daha çok petrol bulunduğuna inanmakta . . . Nitekim Çinliler, Exxon, Shell, Atlantik, Richfield v e Occidentel Petrolleri gibi büyük petrol

şirketleriyle

bu bölgeyle bilhassa Karamay ve Kaşğar vilayetin­ deki petrol

rezervleriyle

ilgilenmeleri

için

temaslar

kurmuşlardır. Şirketler bölgedeki petrol rezervleri ile yakından ilgilenerek hayrete düşmüşlerdir. Occidental

Petrol

Şirketi,

bu

mesele

üzerinde

ciddi olarak Çinliler'le görüşmelerde bulundu. Fakat neticenin ne boyutlara ulaştığı hakkında bilgimiz ol­ mamakla beraber, bu bölgedeki sismik araştırmalar yapmak

ve

donanım

Houston firmasıyla

34

malzemeleri milyon

imzalandığı bilinmektedir.

için

dolarlık

Geosource

bir kontrat

Çinliler buna benzer bir

anlaşmayı da bir Fransız firmasiyle bölgenin bir başka yeri için imzalamışlardır. Halihazırda

Doğu

Türkistan'da

faaliyette

olan

yegane büyük petrol yatağı kuzey-batı'daki Karamay'­ dadır. Üretim yılda

4 milyon ton veya günde 8 bin

varil civarındadır. Bu, bölgedeki yetkili amirin ifade­ sine göredir. Petrol 230 mil uzaklıktaki başkent Ürüm­ çi'ye kamyonla nakledilmekte, oradan da trenle Çin'in

026)

1944 yılında 160 milyon ton olarak tesbit edilmiş­ tir. CBk: Yılmaz Altuğ. «Çin Sorunu • Otağ Yayınla­ n. S . 152 .

113


içlerine götürülmekte ve Lanzhou Petrol Rafineri'sin­ de işletilmektedir. Son

zamanlarda

Çinliler

Ürümçi

yakınlarında

140 milyon dolarlık bir Petrol Rafinerisi inşa etmiş­ lerdir. Ka?gar ya.kınlarında da eski ipek tüccarlarının kullandığı «ipek yolu» boyunca büyükçe tabii gaz ve petrol kaynaklan da mevcut . . . Fakat en yakın tren yoluna bir haftalık kötü yolla bağlı olan bu bölge, şimdilik yalnızca civarda oturanlarca topraktan çıkan petrolü,

kenardaki hendeklere akması

ile

değerlen­

direbilmektedir. Bunu, orayı yakında ziyaret eden bir Amerikalı söylemiştir ( 127) . Fakat, Kızıl Çin Müslüman Türkler'in bütün mal, mülk, servet ve hayvanlarını tamamen elinden almış, bununla da kalmayarak, Kızıl Çin emperyalizminin yararına olarak D oğu Türkistan'ın bütün yeraltı ve yerüstü s ervetlerini de sömürmeye başlamıştır. Bu hususta bir fikir vermek bakımından bir kaç misal verelim:

1 - 1953-59 yılları arası Doğu Türkistan'daki 5

uranyum işletmesinden her ay 4680 kg. uranyum is­ tihsal etti.

2 - 1957'de bir yıl içinde 2 petrol işletmesinden

ı .soo.ooo ton petrol istihsal etti.

3 - Hoten vilayetinde tesis

edilen

İpek Fabri­

kası'ndan senede 140.000 ton ipek üretmektedir. 4 - 1959'da

Ürümçi

vilAyetinde

«Bulguntay»

adındaki bir yerde kurulan Demir-Çelik Fabrikası'n­ dan 175.708 ton demir-çelik üretti. C127) 114

Doğu Türkistıın Dergisi. Sayı: 10 5:21.


5

-

Kumul vilayetinde inşa edilen Demir-Çelik

Fabrikası'ndan 1962 yılından itibaren 600.000 ton çelik, soo.ooo ton demir elde etti. 6

-

Ürümçi'deki Şeker Fabrikası'ndan

itibaren senede 7

-

Yine

30.000 um

Ürümçi'deki

şeker üretmeye Çimento

1959 ' q an

başladı.

Fa'brikası 'ndan

günde !10.000 ton çimento üretilmeye başlandı. 8

-

1958 senesinde

147.ooo.ooo ton,

1959 yılında

ise 3.900.000 ton pamuk üretti. 9 - 1959 senesinde

10.000.000 ton hububat elde

etti. 4.500.000 tonundan yağ tanede üretti. ıo - 1960

yılında Amerika'yı,

1962

yılında

ise

Avusturya'yı geri bırakacak miktarda uzun, ince yünlü koyunlardan yün üretimi sağladı.

1l

-

1959 yılında

1 . 1 30.000 ton meyva üreterek

dış ülkelere sattı.

12 - Yine 1959 yılında bir yıl zarfında 250.000

ton kömür üretti.

Ayrıca, buğday, l'asulye, kavun, üzüm, at, koyun yünü ve derisi, deve, sütten mamul gıda maddeleri, takım deri elbise, ayakkabı, v.s. gibi gıda ve benzeri

ihtiyaç maddelerini de Çinliler kendi ülkelerine sevk­ ederek, ihracaatta bulunmuştur.

Uygurlar: Orhun kitabelerinde, ilk defa, 717 yılındaki ayak­ lanmalar

münasebetiyle

zikredilen

Uygurlar,

Çin

kaynaklarında çok eski zamanlardan beri adlarının türlü şekilleri ile anılmışlardır. Uygur adının manası .

974'de tamamlanan Çinçe Kiu Wu Tai adlı eserde.

1 15


«şahin sür'ati ile dolaşan ve hücum eden• diye açık­ lanmakta, fakat diğer taraftan kelimenin etimologigue olarak; Uy Ctakip etmek) = Gur tarzında <Salgur) gibi meydana geldiği belirtilmektedir. Çin kaynakla­ rında Asya Hunları'ndan indikleri belirtilen Uygur­ lar'ın bir efsaneye göre, ataları Hun hükümdarının kızı ile bir kurt'tan türemiştir. Tabğaçlar devrinde ( 386-534) Kao-kü ,(Kao-ohe) adı ile görülen ve 5 . asrın 2. yarısında bir beylik kuran Uygurlar daha Sonra bütün yukarı Orta Asya'yı kapladığı anlaşılan Tölesler'in bir kısmını :teşkil etmiştir. 1. nci Gök­ türk hakanlığı çağında o durumunu muhafaza ediyor ve o zaman Selenga ırmağı etrafında oturuyorlardı. 7'nci asrın ilk çeyreğinde Sir-Tarduş'ların 6 kabilesin­ den kurulu birliğine katılmışlar, sonra P'u-ku, Tongra, Bayırku ve Fu-lo-pu kabileleri Uygur kabilesi etra­ fında toplanarak «Uygur.. adını almışlardır ( 128) . Uygur Türkler'i Miladi seki•inci asırda 740 yılın­ da ..Uygur Devleti• ni kurmuşlardır. Bu devlet bir asır yaşamıştır. İkinci Uygur Devleti ise Kırgızıar'ın sal­ dırısından sonra bugünkü Doğu Türkistan sınırlan içerisinde 840-860 yıllan arasında meydana getirilmiş­ tir. Uygur Devleti'nin varlığı hüküm sürerken Doğu Türkistan'da mahalli beylikler de vardı. İşte bu bey­ liklerden olan "Karahanlılar» güçlenerek 880 yılında Buka Han'ın liderliğinde bir devlet oluşturarak yalnız Doğu Ti.irkistan'a değil, Batı Türkistan bölgesine de hakim oldular ve İslamiyeti resmen kabul ederek, bu

C l28)

116

Türk Dünyası El Kitabı. Türk Kül türü Araştırma EııStitüsü Yayını, s. 715.


yüce

dinin

bütün Asya'da yayılmasında büyük rol

oynadılar.

Uygur Türkleri,

Tanrı dininden

Türkler'in

sonra,

İslam

eski

dini

olan

Gök

dinini kabul edinceye

kadar Buda ve Mani dinlerine inanmışlardır.

Uygur Türkleri . her ne kadar çeşitli dinlere inan­

mışlarsa da, diğer Türk kavimleri gibi yine de kai­ natın yaratıcısı Tek Tanrı'ya inanmışlardır.

cTengri

Tek» , uTengri Yaratmış» ve •Tengri isterse• gibi cüm­ lelerin Uygur Türkleri arasında çok sık kullanıldığı bilinmektedir. çok

yakın

Bu da Uygur Türkleri'nin İslamiyete

bir hayat yaşadıklarını işaretlemektedir.

( Yukarıda da belirttiğimiz üzere> Uygur Türkleri Mi­

ladi 934 ve Hicri 323'den itibaren İslam dinini kabul etmeye başlamışlardır. İslamiyeti ilk olarak Türk -

Uygur hükümdarı, Karahanlılar Devleti Sultanı Satuk Buğra Han kabul etmiştir. Satuk Buğra Han ve ondan sonra gelen Musa Buğra Han ve Harun Buğra Han

gibi hükümdarlar devrinde Uygur Türkleri'nin hepsi yavaş yavaş İslam dinini kabul ederek yeni bir kültür çevresine girmeğe başlamışlardır

(129}

.

İlk Uygurlar hakkında bu kısa izahattan sonra, şimdiki durumu da yine kısaca özetleyelim:

Bugün Uygur Türkleri'nin büyük çoğunluğu Doğu

Türkistan toprakları üzerinde yaşamaktadır. Rus işgali

altındaki Batı Türkistan topraklarında da 500.000 kişi bulunmaktadır.

Orta Asya'nın en ziraatçi kabileleri arasında yer

alan Uygurlar, yüksek kültür ve iktisadi gelişmeleri

C 129)

Erkin Alptekin «Uygur Türkleri» Boğaziçi Yayın­ ları, tst. 1 17


sayesinde tarihte bir ç ok defalar önemli rol oynamış­ lardır. İdarecilik alanında, süslemede, minyatürde, re­ simde ve benzeri diğer sahalardaki çalışmalarından başka,

müzik

alanında

da

büyük ilerlemeler k ay­

detmiş oian Uygurlar'ın «dini müziği» ve diğer müzik · leri de

«şamanizllll den kalmıştır.

«Uygur oyunları ince ve zarif hareketleıriyle çok duygulandırıcıdır. Tabii ve hayat dolu bu oyunlar ken­ dilerine has orijinal hareketlerini hiç kaybetmemiş­ lerdir ve «dut ağacı» , «köyde bir akşam» ve «Sevgi­ lisinin mendili,. gibi hayatla iç içe konuları dile geti­ rirler. Müzik aletleri ç9k çeşitlidir C 1 30) . Türkistan Astronomi Enstitüsü eski müdürlerin­ den Franz Von Schvanz «Türkistan» adlı kitabında Sartlar

(Uygurlar>

hakkında şunları anlatmaktadır:

- «Her Sart (Uygur) can ve yürekten bir tef çalgıcısıdır. Hiçbir hizmetkar elinde tuttuğu boş kaseyi veya bir bakır tepsiyi avluda götürürken bir eliyle onu bir tef gibi kullanarak herhangi bir dans motifini çalmaktan kendini alamaz.» Bir Çinli şair ise bu konuda şunları söylüyor:

- «İnsan ve hayvanlar arasında onlarla Cyani raksedenlerle) kıyaslanabilecek bir varlık yoktur. Hızla dönen bir araba tekerleği, hızla esen rüzgar onların yanında hiç kalır . . . Onbinleri geçen dö­ nüşlerde başı ve sonu kim ayırt edebilir? » ( 131 ) ..

( 130) (131)

118

Tanered Banathu'nun Notlan. Bk. Doğu Türkistan Dergisi No. 9 s. 5. Franz V. Schwarz, uTurkestan» Freiburg im Breis­ pau 1900. s. 294.


Gerçekten çok eski bir medeniyete sahip ve Orta Asya'nın

kültürel,

iktisadi

gelişmesinde

büyük

rol

oynamış olan Uygurlar asırlar boyunca bu bölgenin tarihi, i ktisadi ve kültürel şartlarıyla iç içe hayatla­ rını sürdürmektedirler e 132) . 16-17

milyon

civarında

olduklarını

sandığımız

Uygur Müslümanlarının nüfusu Çin resmi sayımına göre 5.430.000 kişidir. Bu rakam keyfi düzenlenmiştir. Buna bir örnek vermek gerekirse 1953 sayımında Uy­ gurlar'ın nüfusu 3.640.000 kişi gösterilmişti. Dört yıl sonra

1 957

sayımında

da

aynı

rakam

gösteril­

miştir C 133) . Diğer bir Türk kaynağına göre ise Uygur· lar'ın nüfusu 10.268.000 kişidir ( 134') .

Kazaklar: Çoğunlukla Sovyetler Birliği'nde Rus işgali altın­ daki Kazakistan topraklarında yaşayan Kazak Türk­ leri'nin bir kısmı da Doğu Türkistari'ın kuzey tara­ fında bulunmaktadırlar. «Kazak» kelimesinin çeşitli manaları vardır. Mer­ hum Zeki Velidi Toğan'a göre; «Kazak,, adı ekseriya siyasi bir gaye ile, isyan edip ailesiz (boydak) halde ve hazan da aile ile birlikte cemiyetten uzaklaşarak dağ ve sahalara çekilen ve fırsattan istifade ederek

( 132) - Tarihte Türklük. Türk Kültürü Araştırmaları Ens· titüsü. Ankara 1971. s. 104 CBk. D.T. Dergisi No. 9 s. 5) H33 ) Pekin Review, 1980. U34) Türk Dünyası El Kitabı, s. 47. 119


hükümet işlerini ele alana kadar el C i1

=

memleket>

ve kabilenin himayesinden dışarıda dolaşan kimse­ lere, Türk kavimlerinde ergenlik çağına eriştiğinde erkek çocukları hayata alıştırmak için sahraya çıkar­ mak gibi adetlere göre yaşayan kimselere ( 135) . denil­ miş. Nihayet bu ad, bir boy'un ismi olarak kalmıştır. Kumuk Türkleri'nde ise bu kelime;

«silahşör, asker

mükellefi» manasında kullanılmaktadır. Kazak Türkleri «Ulu Cüz,. , «Orta Cüz,. ve «Kişi Cüz,, olmak üzere üç ana bölüme ayrılırlar. Orta Cüz'e bağlı

CArgın-Naymanl koluna mensup kabileler Batı: Türkistan'da, COvak-Kere·y l koluna mensup olanlar ise Doğu Türkistan'da yaşamaktadırlar. Barak Han'ın oğulları Küvey ve Canibek sultan­ lar, başlangıçta Şıban oğulları meşhur hanı -Ebulk­ hayır Han'a tabi idiler; 1466 yılında onlar bu Han'dan ayrılıp,

«Ka'Zak,.

oğullarına

oldular ve

doğularındaki

Çağatay

C Kaşğar ve Yedisu taraflarında hükümet

süren hanlar> sığınıp oradan bazı urukları kendilerine tebaa ed indiler · ve onların yardımıyla Şıbanc,ğulları elinde kalan ve kendilerine tabi bulunan kabileleri geri aldılar. Eski Türk toplumunun kültürel özelliklerini hiç bozmadan bugüne kadar taşımış olan Kazak Türk­ leri, «bi>zkır Kazak ve dar

fikir bir

medeniyeti•nin kurucusu olmuşlardır.

Türkleri'nin bakım ın dan edebiyatları

kendilerine oldukça vardır.

mahsus

zengin Her

ve

göçebe

mana mani­ h alkta

olduğu gibi, bunlarda da ilk edebi merhale olarak. Cl35)

120

Zeki Velidi Toğan. «Türkili ve Türkistan Tarihi ... s. 37.


şifahi halk edebiyatı, milli ruhu belirten karakteri ile, genişçe gelişme imkanı bulmuş, atasözleri vasıtasiyle halkın ?,"örüş felsefesini; çeşitli şarkı ve türküleriyle ise kainata karşı olan çeşitli inançlarını yaşatmışlardır. Kazaklar'ın insanın en emin kılavuzu olan «Tulpar» a yani

«uçan at» a karşı besledikleri inanç işbu telakki­

nin

ancak

bir

unsuru

olmuştur.

Veda

motifle­

rini terennüm eden «Koştasu» türküleri, Kazak Türk­ leri'nin Hele

ruhunu

tarihi

en

mücahit

yakından

okşayan

kahramanlar

nevidir.

hatıraları

ile

destan yiğitleri, Kazak Halk Edebiyatı ve Fokloru'nun ağırlık merkezini teşkil etmiştir.

«Koblandı batır,; bu

neviden bozkır kahraman tipinin bir temsilcisidir. Or­ ta Asya Türk halklarına mahsus ideal, millet müca­ hidi tipidir. Atı, eşi ile beraber bozkır müdafii vatan bekçisidir. Aynı kahramanlar silsilesine Kazakla'r'ın

uKanbar batır»ı, «Er Targın•ı vesairesi de dahildir ( 136) . Doğu Türkistan'daki Kazak Türkleri, bu ülkede müstevlilere karşı diğer Iürk boylarıyla daima bera­ ber ve müşterek mücadele vermişlerdir. İstiklal. hür­ riyet ve

din

uğruna verilen

mücadelede

müstesna

bir yer işgal eden Kazaklar

Böke Batur, Osman Ba­ tur, Zayif Tayci ve Elishan Batur gibi kahramanlar yetiştirmiştir. Müslüman olup Sünni < Hanefi) mezhebindedirler ve dindar insanlardır. Kazak Türkleri'nde «molla»

adı verilen okumuş

din adamları çok itibar görürler. Mesela hukuki me-

U36)

Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu. •Türk Kavimleri• Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını. Ankara 1983 s. 34-35. 121


·selelerdu, mollaların vermiş oldukları fetvaya hiç kim­ 'Se itiraz edemez. yani

«Şeriatın

ederler.

uŞeriatın kesken kolı avırmaydı,.

kestiği parmak acımaz,,

Maalesef

bir

çok

geri

diye

kalmış

kabul

ülkelerde

olduğu gibi, Kazak elinde de eski hurafe inanç ve batıl da

itikatlerin

açık

şekilde

tamamen yer

kalkmadığını,

aldığını

halen

bid'atların

görmek

müm­

Türkistan'ın

Altay

kündür C 137) . Kazak

Müslümanları,

Doğu

dağları eteklerinde göçebe bir hayat sürmekte, hay­ vancılıkla iştigal etmektedirler. Yaşadıkları bölgenin elverişsiz oluşu sebebiyle kültürel alanda büyük bir ilerleme kaydedilmemiş olmasına rağmen, yeni nesilin eğitimine önem verildiği görülmektedir. ·

Doğu Türkistan Kazaklar'ı idare şekli olarak Tö­

re 'likle yönetilirdi.

cDört orun» dört mevki üzerine

idare kurulmuştur. Bundan sonra idare şekli olarak

«dört teyci» gel­

mektedir. Çok cesur, misafirperver ve fedakar bir topluluk olan Kazak Türkleri'nin Doğu Türkistan'daki nüfus­ larının bir milyonun üzerinde olduğu mektedir C 138 ) .

C l37) ( 138)

122

tahmin

edil­

Halife Altay. ·Anayurttan Anadolu'ya» Kültür Ba­ kanlığı Yayınları, Ankara, s. 197. Türk Dünyası El Kitabı, s. 47.


Kırgızlar: Doğu Türkistan'daki Kırgız Türkleri «Onğ .. guru­ buna bağlı olup Sarı Bağış ve Çon Bağış boylarının bir kaç kabilesinden ibarettirler. Doğu Türkistan'ın Aksu, Ka şğar vilayetlerine bağlı olan Akça, Uluğçat ve Sarığ Kol yaylalarında toplu halde yaşamaktadır­ lar. Kızılsu Kırğız Otonom Muhtar Bölgesi'nde ken­ dilerine özgü göçebe hayatlarını sürdürmekteler ve hayvancılıkla iştiğal etmektedirler. Kırğızlar'ın fevkalade lirik ve içli bir halk edebi­ yatları vardır. Akıcı Kazak şivesi stili ve üslubu, şiir kalıbına dökülmüş Kırğız Destanı ve güzel konuşan, güzel konuşanı dinlemekten zevk alan Türk boylarının en imtiyazlısıdır. İç ve edebi zevkinin yaratıcı mu­ hayyelesi olan Kırğız Destanlarında, yüzyıllık haşin ve sert istiklal mücadeleleri, değerinden bugün bile hiç bir şey kaybetmemiştir. Kırğızlar, Türk milletine

«Manas,. gibi şaheser bir destan bırakmışlardır ( 139) . Kırğızlar, Müslüman olup Sünni (Hanefi) mezhe­ bindedirler ve dindar insanlardır. Doğu Türkistan'da 156.000 civarında ( 14u) Kırğız Türk'ü bulunmaktadır. 1978 yılındaki Çin resmi rakamlarında ise

sayılan

"97.000 olarak ilan edilmiştir C 1.ı-1 > . Çoğunlukla Ruslar'ın

hakimiyeti

altındaki

Müslümanları'nın

Kırğısiztan'da

yaşayan

Kırğız

bu bölgedeki · sayıları ise tahmini

.3 milyondur.

( 139) H40) ü41 )

Ahmet Caferoğlu, a.g.e. s. 30. Türk Dünyası El Kitabı, s. 47. Beging Reiew, 1980. 123


Özbeklerı Özbek

kavim

adının

türeyişine

dair,

Ebul-Gazi

Bahadır Han'ın verdiği bilgiye bakılacak olunursa, bu ad 1340 tarihine kadar Altun-Ordu hükümdarı Özbek Han'ın kendi tebasına verdiği etnonimdir. Zamanla bu ad Orta Asya Türk Halkları arasında geniş rağbet görmüştür. Hatta. Şeybani Han'la beraber güneye doğ­ ru inen Türk-Halkları toplu olarak, 4 bekliği kabullenmişlerdir ( 1 2 ) .

seve

seve

Öz­

Özbekler arasında, milli kültür yadigarı eserler üzerindeki araştırmalara büyük ilgi gösterilmektedir. Buhara, Taşkent, Semerkant gibi şehirleriyle tanınan Özbekistan, yüzyıllardan bu yana Türk-İslam Kültü­ rünün gelişmesi yolunda merkezlik vazifesi yapmış, yüzlerce ilim adamı, din alimleri, edebiyatçılar yetiş­ tirmiştir. Bilindiği gibi Özbek Türkler'i bugün Rus işğali altındaki

Batı Türkistan'da

CÖzbekistan'da)

ekseri­

yetle b lllunmaktadırlar ve sayıları

14 milyon civarın­ dadır. Doğu Türkistan'daki sayıları ise 19 bin civarın­

dadır C 143J . Çin resmi sayımına göre ise nüfusları 1980' de

sadı:: c e 7.500 kişidir C 14•) .

Sünni

<Hanefi)

mezhe­

bindedirler. Ufak ticaretle ve tarımla uğraşmaktadır­ lar. Tüccar bir halktır. Doğu Türkistan'ın Kaşğar, Yar­ kent, Küçar ve İli

<Gulca)

vilayetlerinde yaşamak­

tadırlar.

Cl42) Cl43) Cl44)

l.24

Ahmet Caferoğlu, . a.g.e. s. 26. Türk Dünyası El Kitabı, s . 47. Bejing Review, 1980.


Tatarlar: Ekseriyetle Rus işğali altındaki Türk toprakların­ da «Tataristan,. bölgesinde

Ckuzeyde>

yaşamaktadır­

lar. Sovyetler Birliği'nde 9 milyon civarında sayıları vardır. Doğu Türkistan'daki sayıları ise pek az olup,

8 bin civarındadır. Çin resmi sayımına göre 1980'de

sayıları 2.900 kişi olarak gösterilmiştir (145) . Müslüman olup, S ünni <Hane!i) mezhebindedirler. Dindar insan­ lardır.

Tacikler: Tacikler'in kesin olarak Türk soyundan gelip gel­ medikleri ilmen tesbit edilmiş değildir. Fakat Türkler ile yüzyıllardır süren 'bir kaynaşma söz konusudur.

Fars kültürüyle yaşadıkları bilinen Tacikler ekseriyet­ le B atı Türkistan'da Tacikistan bölgesinde bulunmak­ ta olup, bu bölgedeki sayılan tahmini 3 milyon küsur civarındadır.

Konuştukları

kendilerine

öz,gü

Farsi

dillerinde çok sayıda Türkçe kökenli kelimelere rast­ lamak mümkündür. Ziraat ve hayvancılıkla geçinen Tacikler'in

bir kısmı da Doğu Türkistan'da

Hoten

vilayetine bağlı Kilyan dağları eteklerinde, Yarkent'e ve Kaşğar'a bağlı Sanğ Kol bölgesinde yaşamakta­ dırlar. Sayılarının 30 ila 40 bin civarında olduğu tah­ min

edilmektedir.

Çin resmi sayımına göre

1980'de

Doğu Türkistan'daki sayıları 22 bindir ( 148) . Bunlar İs( 145) ! 146)

Bejing Reiew, 1980. Peking Reiew, 1980. 125


maili

mezhebinde

olup,

Ağahan'a

mürittirler.

Şii­

dirler.

Dolanlar: Doğu Türkistan'ın güneyinde ve Lop gölünün kıyı­ larında yaşayan Türkler'e «Dolan» adı verilmektedir. İslam tarihlerinde de bahsedildiği üzere Dolanlar <To­ lunlar} Dokuz-Uygurlar'a mensupturlar. Yan göçebe hayatı yaşayan Dolanlar, kışın köy­ lerde oturur ve yazın ormanlarda yaşarlar. Hayvan­ cılık, ziraat ve

balıkçılık ile

geçinirler.

Dolanlar'm

sayısı 194 7 sayımına göre takriben 12.500 kişidir ( '�7} . Çin

resmi

sayımlarında

bunlarla

ilgili

bir

kayıt

yoktur. Oolanlar Müslüman olup Sünni <Hanefi}

mezhe ­

bindedirler. Türkçeleri katıksız ve çok temizdir.

Tunganlar: Çinli Müslümanlar «Tungan»

adıyla bilinmekte­

dirler. Tungan kelimesi ..Dungan» bazen de «Döngen,, şekilleriyle kullanılmaktadır. Ancak Müslüman olma­ yan

Çinliler ve

Türkler bazen ve genellikle Çinli

Müslümanlara «Huynu» derler ve «Huy halkı» olarak bilinirler.

Cl47) 126

İsa Yusuf Alptekin, a.g.e. s. 55.


Müslüman olmayan Çinliler Tunganlar'ı ayrı biı· millet olarak kabul ederler ve Çinli Müslümanlar da kendilerini ayrı bir millet olarak bilirler. Tungan Müslümanlarının aslı kendi ifadelerine göre Araptır C 148) . Ancak bu hissi bir görüş olup, Peygamberimize aşırı bağlılıktan dolayıdır. Tunganlar'ın aslı gerçekte Arap değildir. Tip olarak ve milli adetleri bakımından Çinliler'e benzemekle beraber, tam Çinli de diyeme­ yiz. Çin tarihi, dolayısıyla Çin milleti üzerindeki tet­ kikleriyle ünlü yabancı tarihçiler; Çin milletinin te­ şekkülünde, Türkler'in, Tibetliler'in ve Siamlılar'ın büyük ölçüde karıştıklarını açıklamaktadırlar. Öyle ki Çin'e hakim olan bazı Türk sülaleleri «Çince» konuş­ mayı tebaa Türkler'e mecbur etmişlerdir. Bu hususu da zikretmekte fayda vardır. Huy halkı olarak bilinen Müslüman Tunganlar. Çin'in .Kuzey-batı bölgesinde yaşamaktadırlar. Yerle­ şim bölgeleri Ningşia, Gansu, Guizhou, Hebei, Liaoning, Qinghai ve Yünnan'dır. Ayrıca Doğu Türkistan'da. Tayvan adasında C Formoza) , Pekin ve Honkong şe­ hirlerinde oturmaktadırlar. Otonom bölgeleri, otonom vilayetleri vardır. Sayıları hakkında kesin bilgimiz y oktur. 1978 yılı resmi rakamlara göre Tunganlar'ın nüfusu 6.490.000·· dir C149) . Tayvan'da 20 bin ila 40 bin arasında, Hon · kong'da da 40.000 kişi vardır. ( 148)

( 149)

Gulcalı Abdülaziz. «Çin'de Dini Mübeyyin i İslam ve Çjn Müslümanları », 1903 İstanbul. 1903 İstanbul. -

12T


1903 yılında neşredilen bir kitaba göre ise Tun­

ganlar'ın nüfusu 30 milyon civarındadır C150) . Bize göre Tungan Müslümanlarının tahmini nü­ fusu ise 20 milyon civarındadır. Tunganlar;

çalışkan,

misafirperver,

kanaatkar,

dayanıklı ve cengaver olup Çin lisanıyla konuşmak­ tadırlar. Kıyafetçe de Çinliler'e benzemektedirler. Yal­ nız medrese talebeleri ve imamlarının sarıkları vardır. Doğu Türkistan'da oturan Tunganlar'ın elbiseleri biraz Türklerinkine benzer. Çünkü yüzyıllardır süre­ gelen bir kaynaşma söz konusudur.

Fakat Tungan

kadınları tam aksine örf ve adetlerini korumuşlar ve pek za kısmı Türkçeyi bilmektedirler. Piri:ıç yetiştirmekte ustadırlar. Ticarette de usta ve gayretlidirler. Toplumsal işlerini şer'i mahkeme­ lerde hallederler. Ders ve vaizlerinde Çin lisanını kullanırlar. Mü­ derrislerine çok bağlıdırlar. Şeyhleri vardır ama, ha­ fızları yok gibidir. Düğün

ve

nikahlarındaki

adetleri

hariç,

0.iğer

adetleri Çinliler gibidir. Düğünlerinde risleri

tarafından

ziyafetlerin başlangıcında müder­ Kur'an-ı

Kerim'den

teberrüken

Aşr-ı Şerif okunur sonra da şeriata uygun lazımgelen vaaz ve nasihatda bulunurlar. Tasavvuf ilmine dair Aynul Alm, Aynul İlm ve Rüşhat-ı Nefahatül Üns adlı kitapları vardır. Kitap­ larının çoğu yazmadır. Şimdiki kitapları ise basma kitaplardır. Kendilerine mahsus harfleri, Arapça levha yazıları vardır. Bu yazıları süslü bir şekilde yazarlar.

ClSO) 128

Pekin Revton, 1980.


Bu levha yazıları Kur'an'dan bir Ayet-i Kerime'yi gös­ terir. Her sen e Hac için Mekke'ye gidenler az değildir. Tunganlar iki fırkadır. Biri büyük camia'ya bağlı ehl-i sünnet olan

«Dapang» diğeri ise küçük camia'ya «Şapang» dır.

bağlı ve Şii mezhebinde olan

Dapang fırkası Hac yapar ama, Şapang fırkası Hac yerine «Hazret» isminde bir makamda Hac ya­ parlar. Bu özelliklerinden dolayı iki fırka daima. bir­ birlerine zıddır C 151) . Çinliler'in

Tunganlar'a

Cumhuriyeti'nin

itimatları

ilanında bunların

çok

çoktur.

Çin

yararlıkları

görülmüş ve sadıkane hizmetleri mesbuk olmuş bu­ lunduğundan

heryerde

kendilerine

imtiyaz

verilmiş

ve hatta Pekin'de nezaretlere kadar geçmelerine mü­ saade bulunulmuştur. Bu halk en kesif Çinliler ara­ sında

dahi benliklerini _ göstermişlerdir.

Kendilerine

özgü işaretleri vardır. Mesela ekseriyetle bıyıklarının altlarını makasla keserler. Başlarına takke giyerler, selamlarını yumruk işaretiyle göğüsleri üstünden ve­ rirler. Tungan dükkanları üzerinde besmeleyi muhtevi levhalar asılıdır. Asırlardan beri azınlık hayatı ya· şayan bu halk dini inançlarını kaybetmemişlerdir. Her mahallede ibadethaneleri mevcuttur. Arapça okuyan­ ları vardır. Tunganlar'da «tarikatçılık» çok ilerlemiş­ tir. Şeyhlere

«büyük molla»

manasına gelen

CDa'a­

hun) derler. Bunların halk üzerinde büyük nüfuzları vardır. Bu şeyhlerin bütün masrafları, huzur ve rahat­ ları, müridleri tarafından temin

edilir.

Arap usülü

nezir yaparlar. «Cinnuma• denilen ekmekler zengin

cısı>

Gulcalı Abdülaziz,· A.g.e. sh: 9. ·

129


evlerinde daima fukara emrinde bulundurulur. Dini bağlılıkları çok taşkındır. Tungan zenginleri · zekat ve sadakalarını kendi

aralarında toplayarak

çocukları

hüküme t merkezine gönderirler, Çin mekteplerinde, üniversitelerinde okuturlar. ( . . . ) Tunganlar'ın his va düşünceleri çok katı ve aynı zamanda kıskançtırlar. Çinliler gibi geniş ve

serbest düşünmezler

Çinliler

rakiplerini başka diyarlara göndermek, yahut hapset·· mek ile iktifa ederler. Ancak önemli hadiselerde ve ayaklanmalarda öldürürler. Fakat Tunganlar rakibi ilk fırsatta imha ve izale ederler. En ufak bir şüphe Tungan memurlara büyük bir kuşku verir. Bu sert hareketlerinin · sebebini

ise

Tunganlar

şöyle

izah

ederler:

- «Beş yüz milyon bir halkın arasına serpilmiş seksen milyon bir azınlık toplumuyuz. Zulümle ve şiddetle hareket etmeliyiz. Bu hareketimizle Çin· liler'in kalbinde korku meydana getirmeliyiz ki, varlığımız payidar olsun . • .

.

Kendilerince makul bir sebep olabilir. İçlerinde halim ruhluları da vardır. Kuzey Tunganlar'ı Kal­ muklar gibi son

derece

munistirler.

Seddi Çin

bo·

yunca yayılmış olan bu halk Kalmuklar gibi sakin bir hayat yaşarlar. Bunlarda da maalesef Çinliler gibi afyon müptelası vardır. Çin kanunlarının bütün şid· detli takib ve cezalarına rağmen fırsat buldukça «af­ yon kaçakçılığı» yaparlar. Kısa ve alçak boylu, fakat çok yürük atlara yükledikleri afyonları şimşek gibi bir taraftan diğer tarafa naklederler. Tunganlar da Türkistan halkı gibi çok iyi binicidirler. Atları çok 130


süslüdür. Hayatı ve zevki severler. Nefis yemekler­ den,

temiz

duyarlar.

giyinmeden,

Kendilerine

iyi

atlara binmekten

mahsus

çok

süslü

zevk

arabaları

vardır. Tunganlar'ın zengin ve hayır cemiyetleri vardır.

Bu cemiyetler vasıtasiyle fakir ve muhtaç olan Tun­ ganlar'a yardım edilir, yetim çocuklar okutulur, pa­ rasız tedavileri yapılır. Benlik gµrurları ·çok yüksek olan, inkilapçı Tunganlar arasında kısacası kuvvetli bir birlik ve bağlılık duygusu hakimdir ( 153) .

( 152)

Hamdullah Tam. A.g.m. Doğu Türkistan Dergisi, Sa­ yı: l, Sh: 42. ( 153) Ahmet Kemal İlkul. «Şanghay Hatıraları» İstanbul. 1939, sh: 23-24-25-26-27. 131


BİBLİYOGRAFYA

A kşin, A .

.:Çin Müslümanları ve Onların Komünizm ile Mücadeleleri" . Dergi CSovyetler Birliği'ni Araştırma Enstitüsü Yayını) Münih, 1960 No. 20, sh: 23. Alptekin, İsa Yusuf. «Doğu Türkistan Davası».. Otağ Ya­ yınlan. 2. baskı. İstanbul, 1975. Uygur Türkleri». Boğaziçi Yayınlan. İs­ Alptekin, Erkin . tanbul, 1978. Altay. Halife. «Anayurttan Anadolu'ya". Kültür Bakanl ığı Yayını, Ankara, 1982. Atıf, Mehmet. «Kaşğar Tarihi». İstanbul, Rumi 1300. A ltuğ, Yılmaz. CProf. Dr. l «Çin Sorunu " . Otağ Yayınları, İstanbul, 1980. Buğra, Mehmet Emin. «Doğu Türkistan'ın Tarihi, Coğrafi ve Şimdiki Durumu». İstanbul, 1952. Caferoğlu, Ahmet. CProf. Dr.l «Türk Kavimleri». Türk Kül­ türünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 1983. Cengiz, İsmail, «Kızıl Çin İşğalindeki Doğu Türkistan " . Doğu Türkistan Dergisi Yayınları, İstanbul, 1981. Dreyer, June Teufel. .:The İslamic Coınınunity of China». Central Asıan Surwey. Vol. 1 , No: 2/3 London. Eberhard, Wolfram, CProf. Dr.J «Çin Tarihi» . T.T.K. Ya­ yınları, Ankara, 1947. Gayretullah, Hızırbek. «Altaylar'da Kanlı Günler» . İstan­ bul , 1977. Özel yayın. Gulcalı Abdülaziz. «Çin'de din-i Mübin-ı İslam ve Çin Müslümanları " . İstanbul, 1903. ..

1 33


Baymirza,

«Türkistan, Rusya ile Çin Arasında >> Otağ Yayınlan. İstanbul, 1975.

Hayit,

llkul, Ahmet Kemal .

Özel yayın.

..

şanghay Hatıraları » . İstanbul, 1939.

Karahoca, Amaç. "Doğu Türkistan. Çin Müstemlekesi » . 2.

baskı. Doğu Türkistan Dergisi ayn basım. İstanbul , 1981. Lassony, Raddlof. «Tarihte Türklük». Türk Kültürü Araş­

tırma Yayını, Ankara, 1971. Lu, David. «Moslems In China Today». <Günümüzde Çin'­

deki Müslümanlar) . Intemational Studie� Group. Hon­ kong, 1964. Bu kitaptan, Türkçeye tercümesi yapılarak yararlanılmıştır. Lung, Chen-Ch'ıng . .:Çin ve Batı Kaynaklarına Göre 1828

İsyanlarından Yakup Bey'e Kadar Doğu Türkistan Ta­ rihi». Doktora. Çalışması. T'aı-peı, 1967.

Oraltay, Hasan. «Kazak Türkleri». Türk Kültür Yayınları.

İstanbul, 1977.

Pillsbury, Barbara L.K. cThe Muslim Population of China:

Clarifying the Questions of Size and Ethnicity». Jour­ nal. Vol. 3, no. 2, sh: 32, Jeddah, 1981. Stondart, Ruzorp. «Yeni Alemi İslam» . Çev: Ali Rıza Seyfi.

'

İstanbul, 1922.

Mazlum İnsanların Hikayesi ». Doğu Türkistan Dergisi, no. 1, sh: 38-45; no. 2, sh: 29-30 İs­ tanbul, 1980.

Tarım, Hamidullah .

,

..

Toğan, Zeki Velidi. «Türkili ve Türkistan Tarihi » . 2. baskı.

Enderun Yayınlari. İstanbul, 1982.

Türk Dünyası El Kitabı. Türk Kültürünü Araştırma Ensti­

tüsü Yayını. Ankara, 1970. Markopolo Seyehatnamesi. C. 1, C. 2, Tercüman, 1001 Te­

mel Eser Yayını, İstanbul. 134


DERGİLER Central Asian Surwey. «Orta Asya'ya Bakış». Aylık Türko­

loji Dergisi, Londra, no. 2/3. Institute of Muslim Minotıity Affairs «Journal »: «Müslü­ man Azınlıklar Meseleleri Enstitüsü Yayını». Kral Abdülaziz Üniversitesi, Jidde. Vol. 3, no. 2, 1981. Türk Kültürü. «Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi » . Ankara. Do{Ju Türkistan Dergisi. «Aylık Dergi ... no. ı, no. 2, no. 9, no. 10, no. 15. İstanbul. CAdres: P.K. 46 Beyazıt / İstanbul. Pekin, Review. 1980. Çin Halk Cumhuriyeti. .

135


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.