İbrahim Atuk - Artuk Beğ

Page 1

"'

AKTUK BEG

.

lBR.AHIM ARTUK

ıiiRl< BÜYÜJ<l.c.Rt ol.Z1si : 1M




KÜLTÜR VE TURiZM BAKANLIGI YAYlNLARI.

V

A.RTUK BEG

Hazırlayan

İBRAHiM ARTl JK

TÜRK BÜYÜKLERi DiZiSi: 1 O�

987


Kapak Düzeni: Dr. Ahmet SINAV

ISBN 975-17,0209-7

Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988

Onay:

8. 7 1988

tarih ve

928.1-2829 sayı

Birinci Baskı

Baskı Sayısı: 15.000

Nüve Matbaası-ANKARA


İÇİNDEKİLER Önsöz

VI ı . 3

... . . .. . . ... ................... . . ............ . . .............. . . . . . . . . . ...... ....... . . . . . .

Artukların Soyu

................................... . .............................. . . . . .. . . .

Artuk Beğ'in Malazgirt Savaşına Katılması...

......... . . . . . . . . . . . . . . .

Artuk Beğ'in Frank Prenslerinden Ursel İle Mücadele:,i

...... . . . . . ..................... .................. . . ........... . . . . . . . . . . . .

Artuk Beğ'in Anadolu Fethinden Geri Alınması.

......

Artuk Beğ'in Ahsa ve Bahreyn Kasmatileri ile Mücadelesi

...

. . . . ... . . . ................

.

. . . . . .... ...

. :.............................................. 18 .

Abdullah ile Alpkuş'un Anlaşmazlığı Alpkuş'un Öldürülmesi

l4 .\1

............. . . .. . . . ..... . . . . . . . . . . . ....... . . . . .

.

....... . . . . . .. .

.. .

. 22

....

.

Artuk Beğ'in Diyarbekir (Amid) Fethine Katılışı...........-......... 23

Emir Atuk'un, Suriye Selçuklu Sultanı Tacü'd-Devle Tutuş'un Hizmetine Girmesi Art u k Beğ'irı Ölümü

..... . . . .......... .

.... . . . . . . . .................. . . . . .. . .

. 30 .. 35

.. . . . . . . . . .. . . .. . .. . . . . . . .

. . ...

. ...... . . . .. . . .

.

. ...

.

lll



ÖN SÖZ

İslam ve Umumi Tiirk Tarihi'nin bir parçası olan Selçuk­

lular'ın Anadolu'yu !P.tih ve korumaları sırasında, bu bii­

yiik Hanedan'ın dayanağı olan büyiik Emirler arasında, Artuk

B'eğ ve evlatları

birinci sırayı işgal eder.

Alp Arslan ile oğluMelikşah zamanında, Anadolu'nun

açılmasmda ve aym zamanda, diğer yakın doğu me.mleket­ J�,�inin alınmasında gayretleri görülen Ümeramn başında gelen Arhık Beğ ve oğullarından her zaman söz edilecektir.

Artulc Beğ, evvela büyük Sultanların emrinde iken, son­ ı,..aları Suriye Selçuklu Sultam'nın hizmetine giren, ce.•mr, çalışkan ve bilgili bir Emir idi. Bu �;eri hazırlarken, imkan nisbetinde, her yönü ile, Ar­ tuk Beğ'i, kendine yakışır bir şekilde, tamlmaya çalıştım.

Bazı yabancı kelimeleri yerlerinde bıraktım, çiinkü lm ke­ limelerin anlamlarını, tam ifade edecek, kelime bulamadım. Eğer okuyucuianma faydalı olabildimse, se\!İnect�ğim.

İstanbul, 1986

İhrahjm

ARTVK

V



Artuk'ların Soyu: Ötedenberi tarihçiler Artuk'ların hangi soydan geldiklerini bul­ mak için birçok kaynaklara başvurmuş, fakat bu kaynakların ver­

r

ğ

di i b il giler inandı ıcı olmam ı ştır Ancak 14. yüzyıl Memlfık yazarı Şemseddin Muhammed b. İbrahim ei-Cezeri, Cevahirü's­ .

ğ

Sülı1k adlı eserinde, Artukların soyunun O uzların Döğer boyun­

i i

dan gel diğ n şu cümlelerle bize anlatmaktadır:<1l

Anlamı: Artul:lar Döğer, Selçuklar da Kınık sülalesindendir, her ikisi

Oğuz Türkmenlerinin iki büyük sülalesindendir.

Artuk bin Eksük adlı bir Türkmen emirinin neslinden geldik­

leri için bu adı alan bu küçük devletin, bütün batı eserlerinde

Artak, Ortok, Ortuk ve bazen de Urtuk şekillerinde yazılması ta­ 2 mamıyla yanlıştır1 >. Artuk Beğ in Eksük'ün lu olması, bu '

Türkçe adın başka türlü okunmasına imkan bırakmamaktadır13l.

1) Cezeri ;!emseddin Muhammed b.İbrahim, Ceviihirü's-Sülılk, Bibliotheque Na­ 6739 da kayıtlı nüshası, 373 b.

tiona/e F.arabes No.

2) İsmail

Galib, Meskükat-1 Türkmaniye Kata/oğu, Methal kısmi Kastantiniye 1311

3) Fuad Köprülü, "Artukoğul/arı" Maddesi, İsliim Ansiklopedisi, 1950 istanbul, C./, 5.617.


Arttıkoğulları sikkelerini ve bilhassa Hısnkeyfa ve Amid Ar­

tuklarından N as ıred din Mahmud'un 597 -619(1200-1222), Amid

ve Hısnkeyfa'da kesilmiş 614, 615 tarihli sikkesini; Mardin Ar­ tuklanndan Hüsameddin Timurtaş'ın 516-547(1122-1152), Nec­

meddin Alpi'nin tarihsiz sikkesini ve Kutbeddin İlgazi'nin kesi�

yeri olmayan 577 tarihli bakır sikkesi ile Nasıreddin Arttık AY­

lan'ın 61 I, 628 tarihli darb yeri bulunmayan s i kkesini buna delil o l ar ak zikredebiliriz(4l.

Bizce Kaşgarlı Mahmud'un gösterdiği ıvı da mga sikkeler üze­

rinde bulunmamaktadır(5l. Nitekim Diviinu Lügati't-Türk'de Bayındır'ların alameti

f! yanlış çizilmiştir.

Halbuki sikke katalogların­

da butn şekilde gösterilmiştir<6l. En doğrusu Yazıcıoğlu'nun göster­ diği şekildedir<7J.

Merhum Ali Emir) Efendi, Artuklar'ın damgasını ıvı yanlış ola­ rak Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lı1gati't-Türk'e göre çizmiş ve Artukluların bu soydan gelmiş oldukları hükmünü vermiştirf8l . Rahmetli Hocamız Mükrimin Halil Yınanç ise Artukların sik­ keleri üzerinde gördüğü damgaların Kayi boyu damgasına ben-

4) İsmail Galib, aynı eser, No. 14, s. 12, No. 17, s. 13, No. 25, s. 25, 27, s. 26, s. 34, No. 78, s. 55 ve No. 95, s. 65; A rt uk , İstanbul A rkeoloji

No. 31, s. 28, No. 43,

Müzeleri Kataloğu, No. 1210,

s.

394, No. 1212, s. 395, No. 1217, s. 396, No. 1219,

s. 397, 1223, s. 398, No. 1237, s. 403, 1239, s. 404; Stanley Lane Poole, T he Coins

of the Turkuman Houses ol Seljook, Urtuk, Zengee, London 1877, Vol ll/, s. 118,

176; Aynı yazar; Numismata Orientalia Coins ot the Urtııki Turkumans, London 1875, s. 20-21, 24-25, 34, 38; Antike Münzen, islamische Mü nzen, Auktion Xlll,

1983 Zürich, Frank Sternberg Zürich, 162, No. 1262, s. 163, No. 1266, s. 163. No. 1272.

5) Kaşgarlı Mahmud. Kitab-ı Divanu Lôgati't-Türk, ].'!:13, Matbaa-yı Amire,

c 1, s. 56

6) Ahmed Tevhid, Meskükat-ı Kadime-i İslamiye Kataloğu, Kos tanliniye Mah­

mud Bey Ma th-3a.5ı 1.121. No. 965, s. 477, No. 966, s.

7)

478.

Prnf. F;mık Sümer, Döğerlere <la ir, Tılrkiyat Mecmuası, X, s. 142. 1953.

8) Kaşgarlı Mahmud, aynı eser, s. 56; Ali Emiri, Katip Ferdi'den notlarl:ı tahşiye ettiği Mardin Mulôk-ı

2

Artukıye Taribi,

Istanbul 1331,

18-19.


zediğini söyleyerek bu hanedanın Kayı boyuna mensub olduğunu kesin bir dille bildirmektedir<9>. Artuk Ailesi'ne kendi ismini bağışlamış olan Artuk bin Eksük, Sultan Adududdevle Ebu

ve onun

Şuca'

Alp Arslan (455-465) 1063-1072

hal e fi Celaleddin Ebu'l-Feth Melikşah'ın (465-485)

1072-1092 büyük kumandanlarından biridir.

(455) 1063 senesinde Türkmen kütlesinin birleşmiş bulundu­ ğu Azei"baycan'da, bütün kabilesi ile birlikte Alp Arslan'ın hiz­ metine girmi�, gerek savaş ve gerekse

barış

zamanlarında O'nun

yanından ayrılmamış ve en güzide, değerli ve sayılı serdarlarından biri olmuştu. Nitekim Müneccimbaşı Camiü'd-Düvel'inde bu olayı şu cümlelede bize anlatmaktadır:

�J L,....ü �ı} Ü�Jjl� ��ı

eı)l..) � eılb.L...JI �Iyi JL!> ıJ.ıı Ü�J I�J 1� � � � ��JJ

-:;

Esasen Emir Artuk cesaret ve bahadırhğından dolayı, bulun·

duğu h(·r savaşta muzaffer olmuşturooı_

Artuk Beğ'in daha önceki faaliyetleri hakkında incelediğimiz

kaynaklarda, herhangi bir bilgiye

sahip

olamadık.

Artuk Beğ'in Malazgirt Savaşı'na Katılması: 1070(463) senesinde, İmparator'un Doğu Orduları Kumandan­ lığına gdirdiği Manuel Komnenos, Türk Emirlerinin taarruzları­ nı durdurmaya çalı ştı. Fakat o sıralarda Sultan Alp Arslan'a karşı isyankar bir durum almış bulunan Sultan'ın eniştesi ve kız kardeşi Gevher Hatun'un zevci Erbasgan oğlunu tutuklamak i çin 9) Prof. Mükrimin Halil Yınanç, Türkiye 1arihi Selçuklular D e vri, istanbu/1944,

s.

.96.

](JJ

ilmii'l bir, el-Kiimil fi'l Tarih,

/ı;ı.�ma.>ı. cm;ı

,· ·

10.

s.

C..folıaımes Tımıl>erg. IHil-J"dp /Jası/an Hcirul

147; �1iilleccim1Jaşı. Salıaif d-Aiıbar.

istaıılml

/:!8.S,

s.

S/6. Anıp·

Camiü'd-Düvel, SWı::vmaniye Kıiliiphanesi. Es;ıd Efendi kitapları ar;ı.�ında

bulunan ;�103 n um ara/ ı nüshası, Varak 389 a: Prof. Ali Sevim. Bel/elen. T Tarih Kurumu :>ayı JOI'de Artukların Soyıı ve Artıık Beğ, s. 12.'�-124. ., ,)


Afşin ve diğer sınır emirlerine emir vermişti. Sultan'ın gazabın­

dan korkan enişte, kendi ulusunu yanına alarak batıya doğru yü­

rüyerek Kızılırmak kenarına kadar geldi. Karşısına çıkan ve yolunu kesen Bizans Başkumandam Manuel'i şiddetli bir savaş­ ta bozarak, gerek O'nu ve gerekse maiyyetindeki generallerden birkaçı da başta olduğu halde ordusundan çoğunu esir aldı. Fa­ kat arkadan Afşin ve diğer beylerin kendi üzerine gelmekte ol­

duklarını öğrenince, Manuel ve generallerinin hürriyetlerini iade

ve Sultan'ın takibatından kurtulmak için bütün ulusu ile birlikte

İmparator'a iltica etti ve İstanbul'a geldi.

Erbasgan oğlunu bulmaktan ümidini kesen Afşin, Bizans ül­ kesinde yürüyüşüne devam ederek Orta Anadolu bölgesindeki şehirlerden önemli bir kısmını aldıktan sonra, yıldırım hızı ile Batı Anadolu bölgesine girdi. Honas ile bugünkü Denizli şehirle­ rini aldı. Afşin Marmara kıyılarına kadar gelerek Sultan Alp Ars­ lan adına mülteci prensi ile Yavuk ulusunun teslimini istedi ise de bu isteği kabul edilmedi. Kışın yaklaşması üzerine doğuya dö­ nen Afşin durumu Sultan'a bildirmişti.

1070 (463)

senesi ortalarına doğru Horasan ve Irak orduları­

nın başında olarak Azarbaycan'a gelen Sultan, buradaki müca­ hitleri toplayarak, Van Gölü'nün kuzeyinden geçerek, Malazgirt önüne geldi. Amcası Tuğrul'un alamadığı bu şehri kolayca aldı. Yürüyüşüne devam ile Amid (Diyarbekir)'e gelen Sultan, bu şeh­ rin surlarının metinliğine hayran kalmış ve bugün yerini tespit edemediğimiz, Harşefiye mevkiinde karargah kurmuştu. Bunu haber alan Meyyatarkin Emiri Sultan'a. değerli hediyelerden baş­ ka ordusunun beslenmesine l azım gelen zahireyi de yollamı�tı. Bunun görevi, Sultan'ın arzusu üzerine, Nasır'ın elinden hükü­ meti almak ve kardeşi Said' e vermekti. Fakat kızkardeş ve zev­ celerinin

yalvarışlarının

etkisi

altında

kalarak,

Diyarbekir

bölgesini iki kardeşi arasında paylaştırmaya Sultan'ı razı etmek­

ı i. Sultan razı oldu. Alp Arslan yürüyüşüne devam ile ei-Cezire bölgesine girdi. Su­ veyda başta olmak üzere birçok kaleleri aldıktan sonra üç defa

4


muhasara edilerek bir türlü alınamayan Urfa şehdni kuşattı. Ku­

şatma 50 f;ün sürdü. Hücurnda kullanılan fillerin birkaçı öldü. Alp

Arslan bu şehrin önünde kalmak istemediğinden kuşatmayı kal­ dırarak Fırat'ı geçip Halep önüne geldi. Halep Hükfimdarı Reşi­ düddevle Mahmud korkusundan Hükfimdarı istikbal edememiş ve şehrin surları içinde kapanmış olduğu için bu şehir kuşatıldı. Çok dindc.r ve Müslümanlara karşı pek merhametli olan Sultan hücum so nucunda şehrin alınması takdirinde tahrip olunmasırı­ dan korktuğu için taarruza geçemiyordu. Halep hükfimdarı Mah­ mud bir gece annesi Seyyide ile birlikte, şehirden çıkarak Sultan'ın otağına gelip, yer öpe öpe saflar arasından geçerek, hu­ zura geldiler. Sultan her ikisine izzet ve ikramda bulundu(! ı ı_ Seyyide'ye "Seyyide sen misin?" dedi. O'da "kavmimin Seyyidesi'yim" diye cevap verdi. Sultan bu cevabı güzel buldu, beğendi. �iehri oğlu Mahmud'a verdikten başka, ikram ve ihsan­ da bulundu. Mahmud b. Nasır. b Mirdas devletini Selçuklulara bağlayan Alp Arsian Dımaşk'a doğru yol aldı. Yolda Bizans imparatoru'nun Azerbaycan'a gitmek üzere Anadolu'nun doğusuna doğru iler­ lemekte olduğu haberi geldi. Sultan derhal ordunun sol cenahın­ dan bir Losmını orada bırakarak, bunları Suriye'nin fethine rrıe'mur Etti. Kendisi de ordunun büyük bir kısmı ile geriye dö­ nüp İmpcırator ile çarpışmak üzere yürüyüşüne devam ed ere k Fırat'ı g e(;ti . İaşe zorluğundan dolayı, Irak-ı Arap ve Acern kıtalarını terhis etti. Yalnız Horasan, Azarbaycan ve Erran askerle­ rini yanında bıraktı. Bunda sonra, Dicle'yi geçerek Amid ve Bitlis -�-· - ---�-

.1.1) İlmü'/-Et:ir, el-Kamil fi'l Tarih, Avrupa basması, Beirut 1979, C. 10. s. 64; Ab­ diirrahman b.Muhammed b.Haldun, Kitab ei-İber ve Divan el-Müpteda, Beirut 1971, C. 111, s. 470; Me/ik el-Müeyyed İsmail Ebi'/ Fida Tarih el-Muhtasar fi Ahbar el­ BeŞer, İstanbul, C. 2, s. 196; Zeyn el-Din Ömer b. el-Verdi, Tetümmetül Muhtasar fi Alıbar el-Beşer. Beirut 1970, C.1, 5.563; Tarih el-Azimi, Kara Mustafa Paşa Kü­ tiiphanesi, Vazma, Varak 182; İbn el-Adim, Zübdetü'J Ha!eb min Tarih Ha/eb, Nş. Sami el-Dalian, Dimaşk el-Şam 1954, s. 22-2.1; Abdülhay b.lmad el-Hanbeli, Şezarat-ı el-Zeheb li Ahbar min Zeheb, Beirut 1979, C. lll, s. 318; Mehmed Ragıb b.Mah­ mud b.Haşim el-Tabbah, Alam ei-Nubala bitarih Haleb ei-Şehba, Haleb 192.1, C. ı', s. 340; Al.i S evim, BiyogYafiler/e Selçuklular Tarihi, Ankara Türk Tarih Kurumu 1982,

s.

ll.

5


yolu ile Ahlat'a doğru hareket etti. İmparator, Türklerin Ahlat'a doğru ilerlemekte olduklannı du­ yunca hayretler içinde kaldı. Bu önemli Malazgirt Savaşı'na, Artuk Beğ, Sevik Tekin, Sal­ tuk (Arap kaynaklarında Sanduk), Tarank oğlu, Dilmaç oğlu, Af­ şin, Ahmed Şah, Atsız, Çavuldur, Mengücük, Aksungur ve daha birçok ehemmiyetli Emirler katılmışlardı. Ebu'l-Fara.c._ibnü'I­

Cevzi gibi tanınmış tarihçilerin çoğu, savaşın, Hicretin 463. Sene­

si Zilka'de ayının 27'sine rastlayan 10'71 senesi 26 Ağustos, cu­ ma günü, öğle üzeri başladığını söylerler. Batı tarihçilerinin çoğu da bu tarihi kabul etmişlerdir. Sadreddin Ebu'I-Hasan Ali b. Na­ sır b. Ali ei-Hüseyni, (Neş. Necati Lugal, Ahbaru'd-Devleti's­ Selçukiyye, Türk Tarih Kurumu 1943, S. 34'de) Sultan Alp Ars­ lan'ın Rum Meliki ile 463 yılının Zilkadesi'nin 15. çarşamba gü­ nü, Malazgirt ile Hilat (Ahlat) arasında Zühre (Zehve)'ta karşılaştı diye kaydeder(12l. imparator, Selçuk ordusunun kendisinden daha evvel buraya gelmiş ve ovaya hakim tepeleri işgal etmiş olduğunu gördü. İmadeddin Muhammed b. Muhammed b. Hamid ei-İsfahani'ye göre perşembe günü, sabahleyin Sultan Alp Arslan geldi ve ne­ lur üzerine indi. Yanında Türk savaşçılarından katil ve kahırdan başka birşey bilmeyen 15 bin süvari vardı(l3l. Rum (Bizans) ordusu, Sultan'ın askerine nisbetle kat kat üstün idi. Sultan mütareke için Bizans imparatoru'na haber gönderdi. 12)/bn-i Kesir el-bidaye ve'J nihaye, Beiruc 1977, C. 12, s. JOJ'de Zil­ ka'de ayının bitmesine 5 gün kala el-Zahve'de karşılaştıklannı, Feridun Dirimte­ kin, Malazgirt Meydan Muharebesi, s. 56; Sami ei-Dahan, aynı eser C. ll, s. 26'da Bizans imparatoru ei-Rahve denilen bir yerde konakladığını yazıyor.

13) imadü'd-Din b.Muhammed b.Muhammed b.H.:ımid el isfaha ni Tarih Devlet-i Al-i Selçuk, Beirut 1980, s. 41; aynı Yazarın Kuvamel-Din Burslan tarafındanyapı­ lan tercümesi, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Türk Tarih Kurumu 1943, s. 39. -

6

,


Maksadı Rumların iç yüzlerini anlamak ve hallerini öğrenmekti. Rum (Bizans) melikine eğer sulh istiyorsan sulh ederiz, eğer sul­ ha rağbetir yok ise azmimizde Allah'a tevekkül ve azmimizi tas­ ı hih ederiz, diyordu( 4ı. Fakat Bizans imparatoru Rey şehrini bize vermekle sLilh oluruz, dedi. Sultan İmparator'un bu cevabına çok üzüldü.

Sultan bir gün 100 atlı ile birlikte ava çıkmıştı. Düşmanları O'nu 100 atlı ile heraber tuttu ve bağladılar. Fakat bağladıklarının Sul­

tan olduğunu bilmiyorlardı. Biri durumu Nizamü'I-Mülk'e haber

verdi. Niza:nü'l-Mülk "sakın bu sözü kimseye söyleme" dedi. Bu dumm kar�:ısında, hiç kimsenin Sultan'ın çadırına girmesine izin

verilmeme�,ini emretti. Etrafa, sultanın hasta olduğu şayıasını yay­ dı. Nizamül'l-Mülk herkesi inandırmak için, doktorlarla Sultan'­ ın otağına girip çıkıyor ve Sultan'ın ağzından emirler veriyordu. Bu sırada cıüşman tarafından elçiler gelip barış istediklerini bil­ dirdiler. Nizamü'l-Mülk, Sultan hastadır, barışı kabul etti dedi. El­ çiler geri dönecekleri sırada onlara, siz barış istiyorsunuz bizim, bağlayıp tUukladığınız kimseleri geri gönderiniz denince, elçi­ ler bu teklifi hükfimdarlarına bildirdiler, tutuklular iade edildi. Nizamü'l-Mülk ve beyler Sultan'ı karşılayıp yer öptüler, Bizans­ IIIara gelince, bu hali görüp hayret ve dehşet içinde kaldılar(ısı.

14) Kuvam el-Din l1urs/an, aynı eser,

Tarih-i Devlet-i Al-i Selçuk,

Beirut 1980,

s. 4041 Vd. 15j Reşidü'd-l>in Faz/u/lah,

Ciimi el-Te1-Mih,

Yayıniayan Prof. Ahmed Ateş, Türk

Tarih Kurumıı1960, C.2,Cüzü 5, s. 32; Prof. Faruk Sümer, Prof. Ali Sevim,

Ka.rnaklaru:a Göre Malazgirt Savaşı, Türk Tarih Kurumu 1971, s. 61.

İslam

1

...


Bundan sonra, Sultan Artuk Beğ, Saltuk, Mengücük, Dani§­

mend, Çavlı ve Çavuldur adlı beyleri bin yaya askeri savaşa hazırlattı(16l.

15

bin atlı ve tecrübeli, 5

Büyük kumandanlarla harbe iştirak etmiş olan Artuk Beğ'in savaştaki başarısını layıkıyla bilemiyoruz. Sultan'ın imaını ve fakıhi Ebu Nasır b. Abdü'l-Melik el-Buhari

el-Hanefi Sultan'a "Sen Tanrı'nın dini uğrunda savaşıyorsun, ben

Tanrı'nın bu fethi senin adına yazmış olmasını umuyorum. Sen

düşmana, cuma günü, hatipler minberlerde, mücahitler için 'fao­

rı' dan istedikleri bir saatte hücum et, dua icabete makrundur (ka­

buJ edilmiştir)"(17l dedi.

Sultan Ebu Nasır'ın sözünü dinledi ve cuma günü hatip­

lerin minberierde hutbe okuduğu saate kadar bekledi. Hatip Ayetini okudu (Kur'an, Al-i İmran Ull � 1.r

Ayeti,

YI �\ l..,J

126) yani,

bu yardımı, Tanrı size, sırf bir müjde olsun ve

kalpleriniz bunun ile yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Tanrı'nındır. Sultan askeri ile namaz kıldıktan sonra ağladı. Hepsi ağlaştı­ lar. Dua ve Amin dediler. Sultan askerlerine hitaben "isteyen geri dönsün, burada Sultan yoktur, ben de sizin gibi neferim diyerek yay ve teberkeşini (kıymetli madenden, ay şeklinde bir sapa ge­ çirilmiş silah) attı. Yalnız kılıç ile debusunu aldı ve kendi eli ile

atının kiıyruğunu bağladı. (Atın kuyruğunu bağlamak, çok eski

bir Türk geieneğidir. Türkler yapacakları bir seferden ve girişe­

cekleri bir savaştan geri dönmernek ve bu teşebbüslerinde mut16) Şems el-Din e!-Zehebi, Kitab Duvel el -İslam, Nş. Fehim Muhammed Şeftut ve Muhammed Mustafa İbrahim,

1974. C. 1,

s.

272. Paris Bibliotheque Nationalede

1553 mımarada kayıtlı bulunan ve Prof.Dr. Feridun N.Uzluk tarafından, 1952'de

neşrolunan Anonim Tarih-i Al-i Selçuk s. 14'de, Zilka'de ayının 463 senesi cuma gü­ nü öifle vaktinde savaşa tutuştuklannı söyler. Durum şu cümleierle anlatılmaktadır:

��)J �J � � /).ı.üll r.sj � �jl jJJ'

17) ilmü'l-Esir, aynı eser, s. 66; Ei-Hafız İbniKesir ei-Bidaye ve'! nihaye Beirut 1977, JOi, Ahm e d b.Mahmud, Selçukniime, Hazırlayan Erdoğan Merçil, İsta.'Jbu/ 1977, c. 1, s. 99.

s.

8


laka bir başanya ulaşmak için atlarının kuyruklarını bağlarlardıi 18ı. Askerler de O'na uydular. Beyazlar giyip "mak­ tu! olursım ketenim budur" diyerek düşmana atıldılar09l. Sultan Alp Arslan savaşa girmeden evvel vasiyetini yaptı: Şa­ yet ölürse, öldüğü yerde gömülmesini ve aynı zamanda oğulla­ rından Melikşah'ın yerine geçirilmesini istedi. Bizans imparatoru'nun yanında 200 binden fazla asker vardı:

Rus, Guz, Kıpcak, Gürcü, Abhaz, Frenk ve Ermeni'den ibaretti(20>. Prensin sağ cenahında, Anadolu kıtalarının ba­ şında, Al yates, sol cenahına Rumeli askerlerinin başında, yaralı olmasına rağmen Nikefor Briyennios kumanda ediyordu. Savaş­ tan az evvel Uz müfrezesi şefleriyle beraber ordugahı terk ede­ rek, Selçuk Ordusu ile kendi soylarından olanlarla birle&ti!21l. Bu olay Rorrıanos Diogenes'in ordusunda büyük bir korku doğıırdu. Savaşın nazik bir anında Bizans generallerinden biri, imparator­ luk ordu:mnun yenildiği şayıasını yaymaya başladı. Paniğe uğ­ rayan askerler kurtuluşu kaçmakta buldularl22l.

Bunlar Rıım,

İmparator Dıogenes hassa askerlerinin başında olarak merkezi işgal ediyordu. Andronik Dukas ise ihtiyat kuvvetlerinin başın­ da, geride idi.

18) Prof. Fitruk Sümeı; Oguzlar, Ankara 1967, s. 405. 19) Şems el-Din ei-Zehebi,

Dövel-i İslam, c. ı.

s.

272; Cevded Paşa, Kısas-ı En­

biya ve Tf,varih-ı Hülela C. 10, Kanaat Kütüphanesi, 1331,

s. 622; EI-Mevdud. Selçuklular Tarihi 1, terc. Ali Gence/i, Ankara Hilal Yayınları, s. 241-242; E/-Seyyid Ahmed b. d-Seyyid Zeyni Dahlan, ei-Futuhat-1 el-İslamiye, Mekke 1311, C. 1, s. 228.

20) Muhammed b.Hamid ei-Jsfahani, aym eser. s. 40: İbn Ezrak. Mufassal Tarih Meyyafarikfn, V arak 290'da Bizans Ordusunun 300 beygiri buna karşı Sultan'ın ordusunda pek az bulunduğu bildiriliyor. 21)Zonara:;: ChroniqueSt. Amour, Paris 1560, s. 107; A.A. Vasiliev. Çev. Prof. Arif ıvt.ManseJ, tJizans İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1943, C. 1. s. 451; Feridun Dirim­ tekin, Malcızgirt Meydan Muharebesi, s. 57

22) A.A. Viısiliev, aynı eser. 9


İslam menba'ları Türk ordusunun cenahlarını hangi kuman­ danların idare ettiği ve aynı şekilde Türk tümenlerini de hangi

emirlerin idare ettiklerini söylemezler.

Tarihci Le Beau, Bizans ordusunda, Sakarya'yı geçti kten, yığı­

nağını tamamladıktan ve yapılan tasfiyeden SC!nra ı 00.000 pi­ yade ve pekçok suvarinin kaldığından söz eder(23ı. Gibbon ise en az I 00.000 kişi olduğunu kaydeder<24>. Buna nazaran Le Beau'­

100.000 pi­ ı 50.000 kişi kadar

nın söylediği adetleri almak, yani Bizans ordusunun

yade ve pekçok süvariden ibaret olmak üzere kabul etmek doğru olacaktır<25>.

Alp Arslan'ın ordusuna gelince, Gibbon bu ordunun kuvveti­ ni

40.000

kişi olarak kabul eder<26l.

Süleyman el-Ravendi'ye, Alp Arslan

ı2.000

insanla Bizans'ı

yendi ve Ermanus genç bir kölenin eline esir düştü, diyor<27l.

Sayıca üstün fakat karışık asıllı ve disiplinsiz, ücretli olan Bi­

zans ordusu, 19 Ağustos

107 ı 'de

Alp Arslan birlikleri tarafın­

dan imha olunurcasına bozguna uğratıldı(ZBJ_ Öğle üzeri başlayan savaşın sonu akşamieyin belli olmuştu. Gerçekten savaşın gece­ leyin devam etmesine rağmen, İmparator ve kumandanları esir 9 edilmiş<2 l idi. Alp Arslan cumartesi günü İmparator'un da esir 23) Le Beau, Histoire de Bas-Empire, C. 17, s. 274. 24) Gibbon, C. ll,

s.

268.

25) Feridun Dirimtekin, Malazgirt Meydan Muharebesi,

Ahmed Halid Kütüpha­

nesi 1943, s. 53. 26) Gibbon, C. ll, s. 268. 27) Mehmed b.Ali b. Süleyman ei-Ravendi, Rahet ei-Sudur ve Ayetü'l Sürur Nş. Lond­

ra basması, Mehmed İkbal, s. 119, Terc. Prof. Ahmed Ateş, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1957, s. 117. 28) Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi,

mu

Nş. F ikret lşrltan, Türk Tarih Kuru­

1981, s. 319.

29) Prof. Osman Turan, S elçuklular zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s. 30.

10


edildiği haberini alınca buna inanmadı. Hakkında birçok hika­ yeler nakledilen Sadreddin Gevheri Ayin'in kölelerinden Şadi, İmparator'u, önce ellerini sonra da zincir ile atma bağlayıp ye­ değine alıp gitti. Sonra esirler arasına kattı. İmparator Roma­ nus'u her gören esir i n vüzünü yere sürdüğünü gören o gu la m tutmuş olduğu esirin Bi?:ans imparatoru Romanus olduğunu an­ ladı. Sultan Alp Arslan'a İmparatorun esirler arasında zincire vu­ rulmuş durumda olduğu haberi geldi. Sultan bu anda akşam namazım kılmakta idi. Romanus'u getirip Otağ'a koydular. Sul­ tan namazını bitirip, duasını yaptıktan sonra geldi, imparatoru zincirle baglı olarak gördü. Alp Arslan'ın Şadi adı nda bir guHimı vardı. O'nu Romanus'a göndermişti, Sultan Romanus bu mudur diye sordu. O'da budur dedi(JO)_ Alp Arslan İmparator'a çok iyi davrandı. Bu hareketini doğu ve batı İslam ve yabancı kaynak­ lar doğrıılamaktadırlar. İmparator'u Alp Arslan kucaklamış ve "üzülmeyiniz Siz'e esir değil, bir hükümdar muamelesi yapacağ:(m" sözleri ile O'nu teselli etti. Sultan, esir misafirine bir çadır kurdurttu ve emrine de bir hizmetçi tahsis etti. O'nu şeref­ li bir misafir gibi ağırladı. '

.

Alp Arslan İmparator'a amcazadesi İl Basan'ı teslim etmeme­ si ve barış tekliflerini reddeylemesinin sebeplerini sordu. O'da "Ey Sultan, senin ülkelerini almak için türlü ırklardan çok insan topladım ve çok para harcadım, zafer mümkün olmadı, kendim ve memleketim esarete düştü, kader böyle imiş, şimdi isoatları­ nı ve istediğini yap" diye cevap verdi. Sultan imparatoru 8 gün kadar misafir etti. Yapılan sulh mua­ hedesine göre: 1. Her iki devlet arasında ebedi sulh ve ittifak olacak, icap et­

tiği zaman Bizans imparatoru 10.000 kişi, suvari ile Sultan'a yar­ dım edecek. 2.

İki memleketin sınırları tespit edilecek, bu meyanda Antak-

30) Ahmecl b.Mahmud, Selçukname I, İstanbul 1977, Nş. Prof. Erdoğan Merçil, Burada Şa.-Ji Alp Arslan'ın kölesidir denilmektedir. (Tercüman).

ll


ya, Urfa, Menbic, A hlat ve Malazgirt kaleleri Sultan'a teslim edilecek. 3. Bizans memleketi içindeki bütün Müslüman esirler salıve­ rilecek ve Selçukluların elinde bulunan Bizanslı esirler ise, fidye-i necat karşılığında serbest bırakılacak. 4. Her iki hükfimdar çocuklan birbirleri ile evlendirilecek bu suretle ittifak kuvvetlendirilmiş olacak. Diogenes kurtuluş akçesi olarak bir milyon dinarı ödemek ve her yıl 360.000 dinar vergi vermek şartı ile serbest bırakıldı (Jı)_ -- Malazgirt zafer-i kat'isi Bizans'ın son mukavemetini kırarak Marmara kıyılarına kadar, bütün Anadolu'nun Türkleşmesi'ni te' min etmiş oldu 132ı . 1071(464)'den sonra, Türkler'e karşı koyacak bir Bizans or­ dusu artık yoktu. Bir tarihçi bu savaşın, bütün Bizans İmpara­ torluğu'nu Türklerin eline vermiş olduğunu yazıyor, diğer bir tarihçi ise bu olayı, Büyük Bizans imparatorluğu 'nun ölüm çanı­ nın çalmış olduğu şeklinde yorumluyor133l. Bu savaş dünya tarihinde bir dönüm noktası olarak, önemli vak'alardan biri olmuştu. Bu zafer biraz sonra Türkmenlerin Ana­ dolu'yu baştan başa alarak yerleşmelerine sebep olmuştur. Alp Arslan Malazgirt zaferini müteakip, maiyyeti erkanından, 31) Gregory Ebü'/ Farac Tarihi, Çev. Ernest A.Wa/lis Budge, Nş. Ömer Rıza Doğ­ ru/, Türk Tarih Kurumu 1945, C. /, s. 323; Prof. Osman Turan, Selçuklular zama­ nındil Türkiye, s. 31; aynı yazar, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, An­ kara 1965, s. 132; Feridun Dirimtekin, Malazgirt Meydan Muharebesi, s. 64; Prof. Ali Sevim, Malazgirt Meydan Savaşı, Türk Tarih Kurumu 1971, s. 87; Prof. İbra­ him 1�/esoğ/u, Sultan Melikşah devrinde Biiyük Selçuklu İmparatorluğu. İstan· bır/ 1953. s. 60: Mevdudi Selçuklular Tarihi I. Terc. Ali Gence/i, Ankara Hilal Ya yın/an, s. 239-240. 32) Prof. Köprülü zade Mehmed Fuad, Türkiye Tarihi, İstanbul 1923, s. 62. 33)AA. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1943, C. 1, s. 452.

12


Emir Saltuk'a Erzurum ve civarını, Emir Artuk Beğ'e Mardin, Amid, Malatya, Harput ve civarını. Emir Danişmend'e Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya'yı, Emir Çavuldur'a Maraş, Saros

ve

mülhekatını,

Emir Mengu c ü k e Erzincan, Kemah,

Şarkı ka r ah i sa r ve ona bağlı olan yerleri vererek, bu memleket! erin alınmasını emret­ miştil34l. Beyler buralarda yerleşip, hakim oldular. Fakat zaman la aralarında anlaşmazlık oldu. Gurur ve büyüklük duyguları aralarının açılmasına sebep teşkil etti. Bu yüzden Sultan Melik­ şah, Ve.-:ir Nizamü'l-Mülk'ün tasvibiyle, Beyl er arasındaki anla�­ mazlığı ortadan kaldırmak için Süleyman'ı HükGmdar olarak Anadolu'ya gönderdi(35l '

­

.

Ebu Hamid'in Tarih-i Al-i Selçuk'u dahil olmak üzere, elimiz­ de bulunan hiçbir kaynakta, Artuk Beğ'in kendisine verilmiş olan yerlerin fetih ve idaresi ile meşgul olduğu na dair küçük bir bil­ giye ra:;tlanmamıştır(36ı. 1072(465) senesinden itibaren, Orta Anadolu, Sultan Melikşah'

ın güzicle emirlerinden Emir Artuk Beğ ile Emir Tutuk tarafın­ dan açılmıştır. Artuk Beğ'in Doğu Arabistan fethine me m ur

lerek

edi­

Anadolu'dan alınmasını müteakip, yani l076'dan sonra.

Emir D<ı niş m end in O'nun yerıni almış olrıı"sı mümkündür. Irene Me­ '

likoff kİtabmdaki Destanı şahsiyetlerinden biri olan Artuk Beğ'i çok güzel bir şekilde anlatmıştırl37l. Gerek Patrik Mihail'in Mardin.

Deyr-i Zaferan Kilisesi'nde Barsumi dili ile yazılmış niishasında, gerekse Chabot'un eserinde, Emir Danişmend'in ı 085 sene-

34) Prof. Mükrimin Halil Yınanç. Anadolu'nun Fethi,

s.

80.

3S) Reşici el-Din Fazlullah, Cami e/-Tevarih zikr Tarih-i Al-i Selçuk, Nş. Prof. Alı­

med Ate}, C. 2, Cüz 5. Türk Tarih Kurumu 1960, s. 39.

36)Prof. Ali Sevim, Artukların sovu ve Artuk Beğ, Be//eterı Sa_yı 101, s. 125. 37) irew Melikoff La Geste de Me/ik, Danişmend

s.

107-142. l'ari.ç /9fi0.

ı�


sinde, yani, Anadolu fethinin bitmesi sıralarında, bu kıt' aya geldiği ve emaret kurduğundan söz edilirf38l.

Artuk Beğ'in Frank Prenslerinden O:rsel He Mücadelesi: Alp Arslan'ın ölümünden sonra Celiileddin Ebu'l-Feth Melik­

şah'ın tahta geçmesi 465(1072) ü zerin e, Artuk Beğ,

Kutalmış oğul­ Iarı Tutuk, Afşin, Dilmaç oğlu Mehmed, Tarank oğlu, Davdavoğlu gib i serdarlar, Türkmen beyleriyle b irlikte Kızılır­ mak nehrini geçerek Bizans'a karşı muvaffa kıyetli savaşlarda bu­ lunuyorlardı. im paratorun Türkler tarafından esir alındığı haberi açıklanır açıklanmaz, genç Michael, dayısı Joannes Komnenos'­ un nufuzu sayesinde, 7. Michael adı altında İmparator ilan olun­ du. Romanos Diyogen İstanb ul 'a dönmek isteyince, Anadolu'da tutuklan dı. işkence edildi ve İstanbul'a ulaşmadan gözlerine mil

çekildi(39l.

Tarihçi Ebu'l-Farac'a göre, sabık İmparator'un Malatya'dan Çu­ ·' kur Ova bölgesine gittiğini. fakat İvani Joannes'in O'na hücum

eder e k

Adana'da yakalarlığını ve durumu Kral Michael'e bildir­ Kral, "O'na dokunmayınız, yalnız bir manastıra yerleştir­ mek üzere tarafımıza gönderiniz" dedi. Diyogenes İstanbul'a yaklaştığı zaman İvani Joannes O'nun gözlerine mil çekti ve O'nu kör etti. Diyogen de başını bir duvara vura vura kendini öldür­ dü. Kral ve eşraf İvani Jo ann e s in bu hareketinden üzüntü duy­ diğini,

'

duklarını çünkü bu hareket k ral ın emrine muhalif idi(40l.

Diyogen korkunç yaraların etkisi ile kısa z amanda öl­ dü (1072 yaz ı). İşte bu korkunç facia, Malazgirt Savaşı bozgunu­ nu gerç ek bir felakete dönüştürdü. Zira Sultan Alp Arslan'ın Romen

38) Chroniqııe de Michel/eSryen Chabot C. III, s. 173. 39) Georg Ostrogorsky, aym eser. 40) Ebü'l Farac tarihi, aym eser, s. 324; Enver Behtan, Şapolya,Selçuklu İmpara­ torluğu Tarihi, A nkara 1972, s. 86; ölümünü beklemek üzere büyük Ada da bir Manasiıra yollandı, Bailly Augusta, Bizans Tarihi, Terc. Haluk Şaman, C. 2, s. 274.

14


lrnparator Romanos ile akdetmiş olduğu sulh muahedesinin bo­ zulmasma sebep olmuş ve bu yüzden Alp Arslan, Anadolu'nun doğusundaki Şehzade ve emirlerine, bütün Anadolu'nun alınması emrini Yermiştir. Bizans imparatoru Romen Diyogen yerine Michael VII geç­ mişti. Michael, İsak Komnenus'u, Türklerin Anadolu'daki hücum­ lannı durdurmak ve Bizans'ın buradaki toprak kayıpları m önleme!;: için, Doğu Orduları Başkumandanlığı'na tayin etti. İsak' ın yanında, sonradan İmparator olacak olan kardeşi Aleksius ile, yanındc: 40 kadar ücretli askeri bulunan ünlü Frank başlıuğla­ rından 'Jrsel de vardı. Bu kuvvetlerden oluşan Bizans ordusu, Orta Anadolu'ya do.ğru yola çıkmıştı. Yolda Frank başbuğu Ur­ sel'in İsak ile arası açılmış ve birbirlerinden ayrılmışlardı. İsak, bütün kuvvetleri ile birlikte ordudan ayrılarak Sivas tarafına gi­ den Un el' i yakalatmak ve tedip gayesiyle kardeşini gönderece­ ği sırada, Türk ordusunun öncüleri görünmüştü. Kayseri'de yapılan savaşta, Bizanslılar fena halde bozulmuş ve bu arada baş­ kumandan İsak esir edilmiş, kardeşi Aleksiyus da güçlükle An­ kara'ya varabilmişti. Türkler İsak'ı fidye-i necat karşılığında serbest bıraktılar. Her iki kardeş Ankara'da buluşarak, yanları­ na 70 kadar atlı olduğu halde binbir zahmet ile İstanbul'a gele­ bildiler. Yolda, İzmit civarında, bir Türk akıncı müfrezesinin hücumundan zor kurtuldular<4ı ı_ Biza1s ordusundan ayrılarak Sivas'a gelen asi Ursel'in kuvvet­ leri günden güne çoğalıyor. Sivas ve Kayseri bölgelerini yağma­ lıyor ve köyleri yakıp yıkıyordu. Bu durum Bizans'ı ciddi bir korkuya düşürdü. Kurnaz ve işini her bakımdan iyi bilen Nikep­ horos, İoannes Duk�s'ı Ursel üzerine gönderilecek kuvvetlerin başına .ıtanması hususunda İmparator'u ikna etti. İoaEnes Dukas Ursel ile Sakarya nehri yakınlarında yaptığı sa­ vaşta, Ursel tarafından tutuklandı. Bu önemli başarıdan sonra, 41)Zonuas Chronique, Terc. St Amour; Paris 1560, s. 108; Prof. ibrahim Kafesoğ­ lil, aynı eser, s. 63-64.

ıs


Bizans İmparatorluğu'na hakim olmak gayesi ile, yanında esir bulunan İoannes Dukas'ı imparator ilan ettirdi. Bundan sonra, Ursel İstanbul'u almak amacı ile Bitinya'daki Saphon (Sapanca)'a gitmiş, savaş hazırlıklarına başlamıştı. Bu durum karşısında son derece endişelenen Bizans imparatoru Nikephoros, Kapadok­ ya'da kalabalık bir ordunun başında bulunan Artuk Beğ(42> ile temas kurarak, O'nu Ursel üzerine yürümeye ikna etmişti(43>. 1073 senesinde, Orta Anadolu'dan Bitinya'ya doğru ilerleyen Emir Artuk, Ursel ile savaşmak için harekete geçerek, Saphon Dağı'ndaki Ursel'in karargahının yerini keşit kolları aracı ile tes­ pit ederek öncü kuvvetlerine karargaha baskın yapmalarını em­ retti. Öncü kuvvetlerinin baskını başarılı oldu. Ursel bütün ihtiyat kuvvetlerini savaşa sokmuş ve baskın ya­ pan bu öncü kuvvetlerini takibe koyulmuştu. Bu kuvvetler, Ur­ sel'in kendilerini izlediğini görünce, bozkır kavimlerinin savaş düzeni gereğince, yavaş yavaş geri çekilmeye başladılar. Esas ordu Artuk beğ'in kumadasında, boğazlarda ve önemli geçit yer­ lerinde mevzilenmişti. Bundan başka, diğer bir birlik de Ursel'in ric'at yollarını kesme ödevini almış bulunuyordu. Artuk Beğ'in emrinde bulunan kollar da Ursel'in ordusunu kuv­ vetli bir ok yağmuruna tuttular. Durumu anlamakla çok geç kal­ mış bulunan Ursel için artık yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Biraz sonra kendisi ve yanında bulunan İoannes Dukas Türkler tara­ fından esir edildi. Esirler Phrikya'ya götürüldü. İoannes Du.kas, bizzat İmparator Michael VII tarafından gönderilen adamlar vasıtası ile, Artuk Beğ'e ödenen fidye-i necat mukabilinde kurta­ rıldılar. Bilalıere İstanbul'a gelen Dukas, saçları kesik ve üzerin­ de papaz elbisesi olduğu halde İmparator'un huzuruna çıkmış. Ursel ise esaret zinciri altında kaldı ise de, zevcesi tarafından öde42) Le Bcau, Ch. Histoire du Bas-Empire, Paris 1824, bu eserde emir Artuk yeri­ ne yerine Tutak diyor, dogrusu Artuk'dur. 4.1) Prof. i.Kafesoglu, aynı eser, s. 66.

16


nen fidye-i necat mukabilinde serbest bırakıldı 1073<441 . Artok Beğ'in Anadolu Fethi'nden Geri Alınması:

Bilindiği gibi, Bizans imparatorluğu iç kavgalarla çalkalanıp dururken, Anadolu'daki Türk orduları müteaddit emirlerin ku­ mandasmda, durmadan ilerliyorlardı. Elimizde vesikalar olma­ makla beraber, 1074 senesinden itibaren Yeşil lrmak ve Kelkit havzasının fütuhatının başladığı tahmin edilebilir. Danişmend­ name adlı masal kitabındaki rivayeti doğru zanneden tarihçilerin verdiği oilgiyi hertaraf ederek, bu havzanın Emir Artuk tarafın­ dan fetlledildiğini söyleyebiliriz <4 5l. Bir müddet sonra, Anadolu' da fütilhat ile meşgul olan ve bu ülkede birçok bölgeler açmış bulunan serdarlardan Emir Artuk, Sultan Melikşah'ın emri ile Anadolu'dan alınarak O'na Hulvan kalesi, Basra Körfezi'ne ka­ dar -ki, bugünkü Luristan Ülkesi- verildi. 1076 Ayrıca, Emir Ar­ tuk, Ahsa ve Bahreyn, Necid taraflarını zabt ve oradaki Karmatileri bastırmaya me'mur; edildi!46l . Arap tarihlerinde uzunca anlatıldığına göre, bu iş, bir sene içinde, hakkı ile başa­ rılmıştır. Emir Artuk'un Anadolu'dan alınarak lrak'a veriliş sebeplerini kesin olarak bilmiyoruz. Yalnız, olayların akışından, bu Emir'in, Kutulnıuş oğulları ile geçinmeyip, O'nun itaatsizliği hakkında, bu prenslerin, Sultan Melikşah'a yaptıkları şikayet üzerine, ema­ ret yerinin değiştirilmiş olduğu tahmin edilebilir<4 7l. Filhakika bu vak'adan sonra, Emir Artuk'un Süleyman Şah'a karşı, unutulmaz bir kin beslemiş olduğu ve bu yüzden Suriye Selçuklu Sultan'ı Tutuş'un hizmetine girdiği ve O'nunla birlikte 479(1086) Süley44) Prof i.Kafesog/u, aynı eser; Prof. Mükrimin H.Ymanç, Türkiye Tarihi Selçuk­ lıı/ar Devri, s. 86. 45) Mükrimin H.Ymanç, T ürkiye Tarihi, Selçuklular Devri, C. I, s. 87; Prof. Ali Se­ vim, BeHeten SayılDl'de Artuklann soy ve Artuk Beğ'in siyasi faaliyetleri, s. 128. 46),Prof. Mükrimin H.Yınanç, aynı eser. s. 89. 47) Prof. Mükrimin H.Yınanç, aynı eser, s. 89; Prol Ali Sevim, aynı makale, s. 128. 17


man Şah'ın ölümü ile sonuçlanan bir harbe katılışı ve bu harbin kazanılmasında çok büyük bir rol oynaması, O'nun Süleyman Şah'ın tesiri ile Anadolu'dan alınmış olduğu fikrini kuvvetlendir­ mektedi:. Emir Artuk'dan başka, Süleyman b. Kutulmuş un idaresinden hoşnut olmayan Afşin, Sanduk, Dilmaç oğlu Mehmed, Davda­ voğlu ve Tarank oğlu gibi Emir'ler Anadolu'dan ayrılarak Şam Selçuklularından Tutuş'un hizmetini tercih etmişlerdir. '

Artuk

Beğ'in Ahsa ve Bahreyn Karmatileri

ile

Mücadelesi:

Emir Artuk Anadolu'dan alınarak Sultan M elikşah tarafindan Hulvan Bölgesi'ne tayin edilmiş ve Bağdad'a Sünni mezhebin­ deki halifeye karşı ayaklanma halinde bulunan Ahsa ve Bahreyn Karmatilerinin itaat altına alınmaları hususunda vazifelendiril­ mişti. Esasen daimi olarak Karmatilere karşı yıllarca, yalnız ba­ şına mücadeleye devam etmiş bulunan Abdullah b. Ali el-Uyuni'nin bu sefer onları tamamen sindirrneyi hedef tutan yeni bir teşebbüsüne şahit olmaktayız. Kuvvetlerinin azlığı sebebiyle Ahsa'yı alamayacağını ve Karmatller'e kat'i bir darbe indireme­ yeceğini anlayan Abdullah b. Ali 469 (1076) senesinde Selçuklu Sultanı Melikşah'ın Veziri Nizamü'l-Mülk ile temasa geçerek Kar­ matller'le uzun. zamandanberi mücadele halinde olduğunu an­ lattıktan sonra, Ahsa ve Bahreyn'de hutbeyi, Abbasi Halifesi ve Sultan adına okutmak için mücadeleye devam edeceğini bildiri­ yor ve bunıın için de kendisine yardım edilmesini istiyordu <48}. Sultan Melik�ah, hem Hacibi Kiçkine'nin öcünü almak hem de Karmatilere kat'i bir darbe indirip onları itaat altına alınma­ sını sağlamak gayesiyle, Abdullah b. Ali'nin teklifini iyi karşıla­ mış ve oldukça güç olan bu girişime, değerli emirleri.nden biri olan Artuk Beğ'i vazifelendirmişti. 48) Ali Sevim, Belleten Sayı 94, 1960, Sultan Melikşah devrinde Ahsa ve Bahreyn Karmatflerine karşı Selçuklu se/eri, s. 217.

18


Artuk Bt:ğ'in 469(1076) senesi başlarında, Sultan Melikşah'ın emri ile Hulvan {Luristan) bölgesine tayini yapıldı. Görevleri ara­ sında Ahsa ve Bahreyn bölgelerinde isyan halinde bulunan Kar­ matfler i te' dip vazifesi de vardı. İşte bu gaye ile 'hareket eden Emir Artuk , emrinde bulunan Türkmenlerle birlikte Hulvan'a gel­ dikten sonra, 7000 kişilik bir kuvvetle Karmatileri te'dip ve Ka­ tif emiri Yc:ıhya b. Ayas'dan, Kiçkine'nin öc ünü almak amacıyla Katif'e dof(ru yürüdü. Fakat Artuk Beğ, ordusunu bir çöl seferi için hazırl<ımak ve bilhassa deve ihtiyacını te'min gayesi ile Bas­ ra'ya uğradı. Basra'ya gelen Artuk Beğ'in kuvvetleri şehir dışın­ da bulunarı herşeyi yağma ettiler. Yağma olayından korkan halk, şehrin kaı:,ılarmı sımsıkı kapattı. Fakat üç gün sonra şehirde su sıkıntısı bc,ş gösterince, şehrin ileri gelenlerinden bir heyet, mü­ zakare için Artuk Beğ'in yanına geldi. Hareketlerinin doğru ol­ madığını anlattılar. Artuk Beğ, burada kalmak niyetinde olmadığını, Karmatilerle savaş için Ahsa'ya gideceğini, yalnız 1000 dev€ye, 500 su taşımak için hayvana, 500 bin batman un'a, bir bu kariar da arpa ve hurmaya ve nihayet 10.000 dinara ihti­ yacı oldut�unu söyledikten sonra, bunları almadan buradan git­ meyeceğini sözlerine ekledi. Şehri kuşatmadan kurtarmak ve halkın sıkışık durumuna son vermek gayesiyle, Artuk Beğ'in tek­ lifleri kabul edildi. Kısa bir zamanda isteğinin büyük bir kısmı­ nın verildiğini gören Emir Artuk 469 senesi Receb ayında (1077 Ocak) Katif'e doğru hareket etti. '

Evvelce Kiçkine'ye yaptığı fena hare[{etlerin cezasız kalma­ yacağını bilen Katif Emiri Yahya b. Abbas, Artuk Beğ'in yaklaş­ makta olduğu haberini alır almaz, hemen şehri boşaltıp süratle 4 Oval Ad ası'na sığındı( 9l. Hiçbir mukavemetle karşılaşmadan Katif'i ele geçiren Artuk Beğ, burada pek fazla kalmayarak, Ah­ sa'da kalelerine sığınmış olan Abdullah b. Ali ile savaşa devam eden Karınatileri Abdullah ile birlikte şiddetle kuşatmaya başla­ dı. Karmatller Artuk Beğ'in kuşatmaya katıldığını anlayınca, mü­ dafaadan vazgeçip sulha talib oldular:

49) ibni Mukarrab 221 a

19


Abbasi Halifesi ve Büyük Selçuklu Sultam adına hutbe okutma k, I.

2. Savaş tazminatı olarak istenilen miktar parayı ödemeye razı olmak, 3. Kendilerinden istenilecek miktar parayı temin için bir ay veya daha az bir müddet muhasarayı kaldırtmak, 4. Sulh şartlarına sadık kalacaklarını ispat için 13 kadar canlı rehine vermek, Artulc Beğ rehineleri aldıktan sonra, sulh şartları gereğince mu­ hasarayı kaldırdı. Fakat sulha uymayan ve kuşatmanın kaldırıl­ masından yararlanan Karmatller, civar bahçelerde bulunan gizli yiyecek depolarını hemen kaleye taşıdıktan sonra, Türkmenle­ rin, bu çok sıcak ve yiyecek ve içeceği az olan bu ülked� uzun zaman kalmaya tahammül edemeyecekleri düşüncesi ile kalele­ rine çekildilerfSO)_ Artuk Beğ, sulh şartlarına uymayan bu Karınatılerin kendisi­ ni aldatmış olduklarını anlayınca, onlardan almış oldugu rehi­ nelerden bir kısmını öldürüp ve bir kısımını da tutukladıktan sonra, mahsurların eline yeniden herhangi bir şekilde yiyecek maddelerin geçmemesi için civardaki köyleri tamamen yağma ettirmek suretiyle onları daha sıkı kuşatma altına aldı. Fakat bu ülkenin tahammül edilemeyecek kadar sıcak oluşu ve Türkmen olan askerlerin bir an önce yurtlarına dönme istekleri yüzünden, Artuk Beğ buradan ayrılmak zorunda kaldı. Abdullah ile yaptığı anlaşma gereğince fütUhatını tamamlamak için tekrar geleceğini ve ona, kardeşi Alpkuş'un kumandasında 200 atlı bırakarak ( ı)._,.i;JI , uihf! ) şeklinde yazılan bu isim, Ar­ luk Beğ'in kardeşi olup, şimdiye kadar Artuk Beğ'in bu isimde bir kardeşi bulunduğu bilinmiyordu), emrindeki diğer kuvvetlerle Basra'ya döndü. 50) Prof. İbrahim Kafesoğlu, aynı eser, s. 38-39; Prof. Ali Sevim, Sultan Melikşah devrinde Ahsa ve Bahreyn Karmatilerine karşı Selçuklu Seferi, s. 219, Belielen sayı 94, 1960.

20


Basra'delll Bağdat'a gelen emir Artuk. Abbası Halilesi el-Muktedi Biemrillalı 467-486(1075-1094) tarafından kabul edildi: O, Ahsa ve Bahreyn Karmatileri'ne yaptığı savaşı tamamen anlattıktan sonra, burada fazla kalamayacağını ve geri dönüp Ahsa'yı almak niyetinde olduğunu bildirdi. Halife Artuk Beğ'e bir tevki ile teşek­ kür etmiş, altın eğerli bir at ile hil'atler verilmiştiısıı_ Tevki okun­ duktan sonra Artuk Beğ ayağa kalkarak ve yeri öperek teşekkür ve hoşnutluğunu bildirdikten sonra, huzurdan ayrıldı, Vasıt yo­ lu ile Basra'ya hareket etti. Yolda, Ahsa'da Abdullah'ın yanına 200 atlı ile bıraktığı kardeşi Alpkuş'tan, şöyle yazılı bir mektub aldı: "Artuk Beğ, buradan ayrılışından sonra, Karınatİler Ezd ve Amir-Rebialar, kuvvetlerimizi ezmek için birleştiler. Bizim as­ kerlerimi:�. onlarınkinin ancak SO' de biri kadardı. Bununla bera­ ber onlara hücuma karar vererek Amir-Rebialar üzerine yürüdük ve onları bozguna uğrattık. Daha sonra Karınatı reisierini de Beyne'r-Rahbeteyn denilen yerde aynı akıbete düşürdük. Kar­ matfter hayatiarına dokunulmamak üzere, sul ha yanaştılar. On­ ların bu teklifini kabul eden Abdullah, boru ve düdük sesleri ile kaleye girdi. Fakat Türkmen askerlerinin kendisiyle birlikte gir­ melerine müsaade etmedi". Abdull ah Ahsa'yı almış, sonra Karınatİ ve Ezd'lere müsama­ ha göstermiş ve serbest bırakmıştır-. Karmatt ve Ezd'ler Amir­ Rebiaları herhangi bir imtiyaz elde etmek gayesiyle Abdullah'a karşı kışkırttılar ve ondan, Karmatt-ve Ezd'ler zamanında almış oldukları verginin yine kendilerine verilmesini istediler. Abdul­ lah bunu kabul etmeyince, zaten çaırpışmaya hazır bir durumda olan Amir-Rebiaları hemen hÜcuma geçtiler ve hazırladıkları az­ gın develerini, Abdullah ve Alpkuş'un, Türkmen ve Araplar'dan ibaret olan ordusunu ezmek isteği ile ·öne sürdüler. Amir­ Rebiaların taktiğini anlayan Abdullah ve Alpkuş, buna karşı ma­ hirane bir çare buldular. Bir tarafdan hücuma geçen develeri ür­ kütmek için boru ve dümbelekleri çaldırırken diğer taraftan --- ----

51) İbralıim Ka.fesoğ/u, aynı

eser. s. 39.

21


Alpkuş'un idaresindeki Türkmen askerleri bunları ok yağmuru­ na tuttu. Savaş meydanında boru ve dümbelek seslerinden ür­ ken ve Türkmenlerin oklarıyla yaralaoan bu azgın develer bu sefer Amir ve Rebia kabilelerini vahşiyane bir şekilde çiğneme­ ye başladılar. 470 (1 077) senesinde Muhallem ve Suleysil çaylarında yapı­ lan bu savaşta Amir ve Rebialar yenildiler. Ancak bunların reis­ Ieri Ahmed b. Musir ile Ebu Firas b. el-Sebaş, bitkin ve perişan durumda, Basra yakınlarında oturan Müntefik kabilesinin obası­ na sıi�ındılar. Abdullah ile Alpkuş'un Anlaşmazhğı ve Alpkuş'un Öldürülmesi:

Emir Artuk Abdullah ile beraber Karmattıerin Ahsa'daki ka­ lelerini kuşatıp, onları bozguna uğrattıktan sonra, emrinde bu­ lunan Türkmen askerlerinin, bu bölgenin sıcak havasına dayanamamalan yüzünden geri dönmek mecburiyelinde kalqı­ ğını ve kardeşi Alpkuş'un emrinde 200 kişi bırakmak zorunda olduğunu yukarıda görmüştük. Emir Artuk geri geldikten sonra, Abdullah idaresindeki Arap kuvvetlerinin çokluğuna güvenerek, Alpkuş'a ve Türkmenlere tahakküm etmeye başladı. Abdullah'ın bu durumuna dayanamı­ yan Alpkuş, Abdullah'a karşı gelmiş ve bu yüzden araları açılmıştı. Alpkuş'un hareketlerini sürekli kontrol altmda bulunduran Ab­ dullah, günün birinde hakimiyet sırası Alpkuş'un eline geçece­ ğinden korkarak, derhal Alpkuş'u tutuklamış ve sonra da ortadan kalchrmıştı 470 (1077) senesinde, kardeşinin ölümünü haber alan Artuk (Rülm e!�in)f52l 2000 kişilik kuvvetle, Abdullah üzerine yürümüş 52) J::>rof.

Osman Turan, Doğu Anadolu Türk devletleri,

İstanbul

1973, s. 134"de

Artırk Beğ 'in bir adı da Za hir el-Dev/e diye bildiriliyor. Ali Sevim ise Rükn el-Din

Artıık diyor.

22


ve Ahsa'da kapandığı kaleyi kuşatmıştı. Arap Emirleri ve Alısa­ lılar ister istemez Emir Artuk'a boyun eğdiler. Emir Artuk, Ab­ dullah'dan, öldürmüş olduğu Alpkuş'un diyeti olarak büyük oğlunu istedJ . Fakat Abdullah bunu kabul etmedi. Fakat Alpkuş' un kanının bedelinin bir mislini verebileceğini söyledi. İki Emir arasında ihtilaf sürerken, Abdullah'ın oğlu Ali, "Ben vatanım ve aşiretim uğnına canımı feda etmekten çekinmem" diyerek, Emir Artuk'a teslim oldu. Emir Artuk kuşatmayı kaldırırak, Ahsa'dan çekildi(SJ)_ Artuk Değ'in Diyarbekir (Amid) Fethine Katılı�n:

Bilindiği f;ibi, Diyarbekir ve oraya bağlı olan yerler 323 (934) senelerinden beri Hamdanllerin elinde iken 368 (978)'de Buveyh oğuilan ve 373 (983) senesinde de Humeydiye kürtlerinin bir kolu olan Harbuht Oymağı'nın reisierinden Bad Ebu Abdullah el­ Hüseyin b. Dustek adında birisini başına topladığı adamlarla Er­ minıye ve I:rciş taratıarını işgal ve sonra birçok kasabalara sa­ hib olmuş, :ıso (990)'da Musul'a sahib olmakta iken HamdanHer tarafından tazik edildikten sonra, atından düşerek ağır yaralan­ mış ve ben i büsnaneye mensup bir adam tarafından öldürül­ müştür<54l. Bunun üzerine Bad'ın kız kardeşinin oğlu Ebu Ali el-Hasan onun dul karısı ile evlenmek suretiyle Bad'ın almış olduğu top­ raklara salıib oldu, Hamadanilere karşı savaşa devam etti<55l. 53} Ali Sevim, Belleten sayı 94, Sultan Melikşah devrinde Ahsa ve Ba hreyn Kar.­

matflerine Sf'lçuklu Seferi, s. 223-224.

54) İbnu'J-Ezrak,. Tarihi Me_yyafarikfn Varak 244, Kitaplığımdaki Fotokopisi · 55) İbnü 'l-Esii : el-K.imil fi'l Tarih. Brill'de 1 864'de basılan nüshası, Beyru d Dersa­

dır 'da J979'da basılan nüshası. C.9. s. 711-74: lbnıi'l-Ezrak. Tarih Meyyatarikfn, yazma fotokopısı, s. .?44: Abdurrahman b.Haldun, kitab el-iber ve Divan el-Müpteda, C.3, s. 433434. C. 4, s. 452453: İmad el-Din İsmail Ebu 'I-Fida, el-Muhtasar fi Ahbar el-Beşer, Bey-ut c.2, s. 126; Lane Poole, Düvel-i İslamiye, Çev. Halil Edhem, lstan­

bıı1 1927, s. i 61; E.de Zambaur, Manuel de Genealogie et de Chronologie 1955. s.

136; Prof. G.E.Bosworth, islam Devletleri Tarihi, Çev. Erdoğan Merçil-M.İpşirli,

C. 7, s. 781, Mervaniler; Basri Konyar, C. 1, s. 168; Şevket Baysanoğlu, Kısa/tıl­

İstanbul 1980, S. 68; İslam Ansiklopedisi Diyarbakır 13rihi, Ulus Basımevi 1936,

mış Diyarbal�ır Tarihi ve Abideleri, istanbul 1963, s. 49; Prof. Mıikrimin H.Yınanç Diyarbekir Maddesi, İslam Ansiklopedisi,

C. 3, s. 610.

23


Merva nll er kısa zamanda Amid (Diyar bekir) Meyyaferikln (Sil­

İbn-i Ömer, Hısn Haris, Hısn Zulkar­

van), Erzen, Mardin, Siirt, Hısnkeyta, Cezire-i H eyseın, H ısn Talib, Ku r ey şe,

Behrııut, Hısn ve Sa vur gibi şehir ve kaleleri aldılar . Anadolu'da geniş bir b ölgeye sahib olan Mervanller, önce Bizans'a daha sonra Selçu k­ lu tara vergi ve rm i şler di r . Uzun müddet Nasırü'd-Devle Ahmed b. Mervan'ın ve s o n ra oğlu Nasır'a vezirlik yapan Fahrü'd-Devle Mu hammed b. Muhammed b. Cühery 1062 seııesınde, zarnanm halifesi e l-Ka s ı m bi-Emrillah tarafından B ağdad' a çağırılmış ve kendi sine Vezirlik r ü tb esi verilmişti. Bu zat oğlu Aınidti'd-Devie neyn

M u hammed'e Vezir Nizamü'l-Mülk'ün kızı Zübeyde H atun'u al­

mış ve bu s ayede pek büyük bir nü fuz

tu.

B abasınm

ve i ktidara

malik

oimuş­

azl i nd en sonra, Nizamü'l-M ülk'üıı al ın m as ı ile,

hilafet Vezirliği'ne tayin edilen Aınldü'd-Devle 1 08J senesinde Ha­ l ife el-Mu ktedi tarafından affı üzerine babası Fahrü'd-Devle ile birlikte, İ s taha n'da bulunan büyük Sultan 'ı n dergahına gitmişti.

N i zaınü'I-Mülk'ün aracılığı say esi n de Sultan Melikşah'ın t akdi r ve

sevgisini kaza ndılar. Fahrü'd-Devle Sultan Melikşah'<ı, Me rva n

oğuilarının

bir asırdan beri y ı ğmış

ve

sakla m ı § oldukları servet

ve hazinelerin çokluğundan söz ediyor ve evvelce bu emaretin

veziri olmak dolayısıyla bu paraların saklı bulundukları yerleri

biidigirıi, bunların alınarak, doğrudan doğruya Divan-ı Saltan a ra

bağlarımasını ve sonuçta ise Mervan

oğlu Devletini ortadan kal­ dınirı ıasınm gere kl i o l d u ğ u n u gösteriyord u . Vezir N i zamü'l-Mülk tanı.f1ı1dan d esteklene n bu fikir, Sultan Mel ikşah ta rafın dan ka­ bul edild i .

1 0il3 Eylül ayı nda (Cemaziyülevvel 4 7 6) Me:rvan oğl un un ha­

gön d ermek, aynı

devle­ olduğu para 'le malları, her sene muntazaman yollamak şartı ile, Fahrü'd­ Devle'yi D i ya rbe kir ve Ahlat böl gesin in emirliğine tayin ederek zinelerini çıkarıp dergaha

zaırıanda bu

tin imparatorluk Hazinesi'ne vermesini k ararl aştınmş

Mervanoğulları devletine son verilmesi kararlaştırıldı.

Fah rü' d-Devle' ye tıpkı büyük ikl im i ere tayin e di l en yarı mus­

takil §e hzade l ere y ap ıl d ığı gibi, Kös , hil'at ve sancak ve ri ldi ği gi­ bi, Büyük Sultan'ın kararga hı n da bulunduğu müddetçe saba h öğle ve akşam namazları vaktinde olmak üzere üç de fa nöbet çaldırıl­ masma, emarete tayin edilmiş

24

olduğu

Diyarbekir Bölgesi'nde ise


namaz vaktinde 5 defa nöbet vurdurulmasını, aynı zamanda, Halife ve Büyük Sultan'dan sonra isminin Hutbe'de okunmasına ve sikkeye isminin yazdınlmasına izin verildil56>.

5

ı 075 senesinden beri Bağdad §ahnesi olan Saadü'd-Devle Gevher-a'y ın, Haiife'nin ısrarı üzerine görevinden aifedilerek is­

fahan'a çağıninuş, O'nun yerine, Emir Zengi'nin babası Kasimü'd­ Devle Aksungur tayin edilmi§ti. Fahrü'd-Devle Diyarbekir böl­ gesini işgal edebilmesi için, Mervanoğlu'nun vukuu ihıiınal da­ hilinde olaıı mukavemetine karşı gereken tedbirler alındı. Emir

Gevher-a'y ı n irak-ı Aceın emirierinden bir kısmının oaşına getiri­

ierek önemii bir kuvvetie Fahrü'd-Oevle'ye katıldı. Aynı zamanda Irak-ı Ara f) Em i rl eri n den Hille H ü k u mdarı Bahaü 'd-Devle Mansur b. Mezyed ile oğlu Seyfü'd-Oevle, Sadaka Fahrü'd­ Devle'ye katılma emrini aldılar. O esnada Irak-ı Arap bölgesin­ de kendisirıe verilmiş olan Hilvan'da oturan Artok Beğ'de gerek '

Irak-ı Arab'ta gerekse el-Cezıre'de bulunan Türkmen oymak ve

boylarını t•Jplayarak, Fahrü'd-Devle ile birteşmesi ve Diyarbe­ kir'in alınrrıasına yardım edilmesi isteniliyordu. Alınacak olan bu böıgedeıı, gerek kendine ve gerekse arkadaşlarına önemli bir pay çıkacagını uman Artuk Beğ, Türkmen reisieri arasında ka­ zanmış olduğu nufuz sayesinde, pek az bir zaman içinde mü him bir kuvvet toplamaya muvaffak oldu. O sıraiarda Diyarbekir Hükfimdarı Nasırü'd-Devle M an su r 472-489 (10'79-1096) kendi ülkesinin alınmasını du rdur ma k içi n , bir taraftan büyük sultan nezdinde teşebbüse girişirken, diğer

taraftan eski bir dostu olan Musul, ei-Cezire ve Haleb Hükumda­

rı Ukayloğlu Şerefü'd-Devle Müslim'den yardım istemiş ve bu yar­ dım karşıhı�ında da Amid şehri ile Cizre başta olmak üzere Diyar-ı Rebia'daki bazı şehirleri ve kaleleri O'na vermeye söz vermişti. 56) İbnü'l-Esir el-Kiimil fi'l tarih, Beyrut Dersadil C. 10, s. 129; inıad el-Din ei·Katib el-isfahani ei-ilendari İhtisar edilen Zuddet ei-Nusra ve Nuhbet el-Usra, 1erc. "aıll 5.

el-Din BLrslan, Irak ve Horasan Selçuklulan 'Iarihi,

Türk "liuih Kurumu

Ku­

1943,

70; imad e/ Din Muhammed b.Mufıammed b. Hamid ei-İsfahani, Tarih DevJet

Al-i Selçuk, E eyrut, i980, s. 75.

25


Şerefü'd-Devle Müslim, Diyarbekir Beyliğinin uğramakta oldu­ ğu felakete biraz sonra kendi devletinin de uğrayacağını hesap­ layarak, bu işi durdurmaya çalışmış ve Büyük Sultan'a, Mervanoğlu Mansur hakkında güzel konuşmuştu. Fakat bu gü­ zel konuşmadan bir sonuç çıkmadığını ve Türk, Türkmen üme­ rasının asker toplayarak, ayrı ayrı taraflardan ilerlemekte olduklarını görünce, kendi askerlerini alarak Mervanoğlu Man­ sur'un imdadına koşmuştu. Bu bölgenin en mustahkem şehri Amid'e girerek karşı koymaya hazırlandı. 477(1084) senesi Temmuz ayının ortalarına doğru, Fahrü'd­ Devle ile Artuk Beğ Amid ovasına geldikleri zaman Emir Çubuk da emrindeki Türkmenlerle onlara katıldı. Fahrü'd-Devle hemcinsi olan Arapların Türkler elinde ezile­ ceğini hesaplayarak Müslim ve askerlerinin çekilip gitmeleri için imkanlar aramaya başladı. Fakat Emir Artuk büyük Sultan'ın da­ ima ileri gidişi olan Sancağını geriye çekmeyeceğini söyleyerek, Fahrü'd-Devle'nin verdiği emri kabul etmedi. Orduda bulunan Türkmenler müzakereyi duyar duymaz, "Biz uzak yerlerden ga­ nimet toplamak için gelmiştik, halbuki bunlar Araplarla sulh yapıyorlar" diyerek, Artuk Beğ'den emir almadan, Çubuk'un ku­ mandası altında toplandılar. Geceleyin atiarına binerek 19 Tem­ muz ( 1 2 Rebiyülevvel) Cuma günü seher vaktinde ansızın Araplara saldırarak onları darmadağın ettiler. Müslim ile ya­ nında bulunan Mervanoğlu Mansur emirlerinde bulunan pek az adamla canlarını zorla kurtararak, Amid'e sığındılar. Fahrü'd­ Devle ile Artuk Beğ, sabahleyin durumu görerek, Türkmenlerin sert ve kırıcı davranışlarının önüne geçmek istedilerse de sözle­ rini dinletemediler. Türkmenler Arap reisierinin ve bilhassa Müs­ lim'in mensup olduğu Ukayl kabilesi ileri gelenlerinin boyunlarına ip takarak Amid kapılarına getirip, büyüklerini onar, orta halli­ lerini beşer, diğer kadın ve erkek esirleri de birer ikişer dinara sattılar. Artuk Beğ, bu hareketi doğru bulmuyor gibi görünüyorsa da Fahrü'd-Devle'nin tahakkümünü kırmak için, Türkmenlerin yaptıkları davranışlara müdahalede bulunmuyor ve yalnız zahi­ ri bir üzüntü göstermekle yetiniyordu. 26


Türk ordusuna ve Türkmenlere, Artuk Beğ'in kuvvetle hakim olduğunu gören ve bu işin onun arzusu ve gizli emri ile yapıldı­ ğını zanneden Fahrü'd-Devle Emir Artuk'u zor duruma sokmak için, Türkmen ve Araplardan almış oldukları eşyaları toplaması ve Saltanat Dergahına göndermesi için ona haber gönde rd i . Ar­ tuk Beğ Fahrü'd-Devle'r.in bu tekiitindeki kötü niyeti aniayarak ;'Ben harp adamıyıı;ı, esir!eri tutuklamak bizim adetirniz değildir. Biz onları ya satar veya azad ederiz" şeklinde cevap vermişti. Bu şartlar altında Fahrü'd-Devle ile iş göremiyeceğini anlayan Artuk Beğ, ondan ayrılınağa ve Müslim ile işbirliği yapmaya ka­ rar verdi. Bunun için Amid'de (Diyarbekir) kapalı kalan Müslim'e haber göndererek, belirli mal ve para karşılığında, kendisini ku­ şatmadarı vazgeÇece�ini �e hatta icabederse kuşatmayı büsbü­ tün kaldırıp onun serbestçe çekilmesine izin vereceğini bildirdi(57ı. __

Artuk Beğ ile Müslim arasındaki müzakereler cereyan ettiği­ ni haber alan Fahrü'd-Devle, Türkmen Beyinin hiyanet etmesi ve hatta Müslim ve Mervan ile birleşmesi ihtimalinden çekine­ rek, Onu kendine yaklaştırmağa çahştı.Amid'i kuşatarak, Müs­ lim'i yakalaması teklifinde bulundu. Fakat Artuk Beğ, Fahrü'd-Devle'nin samirniyetine emin olmadığından ve hem de Müslim'e karşı vermiş olduğu sözü bozmağı insaniyete uygun bulmadı�;ından bu teklife kulak asmayarak, bu olaydan üç gün sonra, Aınid ovasındaki Türkmenlerin çoğunu yanına almış ol­ duğu halde, ordugah'dan ayrılıp Sincar'a geldi. Emir Çubuk ile diğer Türkmen Beyleri, Artuk Beğ'e uymayarak, Fahrü'd­ Devle'nin yanında kaldılar. Şerefü'd-Devle Müslim 28 Temmuz (2 1 Rebiülevvel) Pazar gü­ nü Amid'den çıkarak Rakka'ya gitti. Oraya varır varmaz; Sin­ car'da bulunan Emir Artuk'a söz vermiş olduğu para ve eşyaları gönderdi. Mervan oğlu Mansur ise, bu sırada, Amid'den Meyya­ farikin'e giderek mustahkem olan bu şehri de koruroağa ha­ zırlandı. 57) Cemal t.J-Din Muhammed b.Salim b.Vasıl, Müferric e/-Kurub fi A hbar beni E_v­

yub, Kahire

1953, Nşr. Dr. Cemal el-Din el-Şeyyal, C. 1, s. 12; Osman Turan, Sel­ 1965, s. 146.

ç uklular Ta rihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ankara

27


Fahrü'd-Devle yanında bulıma n firneranm hir kısmını oğl u

Zaimü'd-Devle Ehı1'1 Kasım'ın yanına ven�rek ft.mid'i kuşattı. Ken­ disi de Gevher-a'yının askerlerinin kumandanlan olan Ayaz, Tur­ ııek Humartaş'ı, aynı zamanda şahna Aituntak'ı yanına alarak Meyyafarikin'i kuşattı. Bu kuşatma uzun sürdüğünden her iki şe­ hirde açlık ve sıkıntı baş gösterdi. Ku şat ma bir seneden fazla sür­ dü. Fahrü'd-Devle bununla kalmayarak Mardin'i de kuşattı. Şehir

az bir zamanda alındı ise de

kalesi alınam;:ıdı. Bu yüzden burC\­

nm kuşatılması uzun sürdü.

�)i i rt

ve Erze n

uzun zaman karşı koyarn ayarak, birer birer tes­

lim oldular. Mervan oğlu Mansur istilayı durdurmak ve hükfim­

darlığını sürdürmek için başka bir tedbire başvurdu. Yerine veziri

bulunan tabib Ebu Sa l i m ' i vekil bırakarak, ümeradan Ebu'! Hey­

di ei-Davud, Emir Davud b. el -Aşkuri el-Kartuki ve Reis Ebu Abdu llah b. el-Musek ile bir takım k a bi l e reisierini yanına alarak

ağır hediyelerle birlikte İsfahan'a gitti. Evvel§ büyük Vezir Ni­

zam ü'J Mülk il e görüştü ve getirmiş olduğu hediyeleri takdim et­ tiğ1 halde bir türlü, Sultan tarafı ndan kabul edilmedi. Hemen her gün devlet ricalini,

Biiyük Su!tan'ı ve Büyük Hatun'u rahatsı z

edecek derecede başvurusu üzerine, nihayet Büyük Sultan, Amid

ve MeyyiHarikin'i kendisine bırakacağını, buna karşılık diğer şe­

hi rleri almak kararında olduğunu ve eğP.r bu şartlara razı ohı­ yorsa, bu hususda Fahrü'd-Devle'ye emir vereceğini biidirdi. Mervan oğlu, Sultan'ın bu kesin kararına karşı, düşünmek

izin

üzere

istedi; durumu vezirine bildirdi. Vezir efP.ndisine, Amid Mey­

yafa r ikin, Mardin ve Cezire-i İbn-i Ömer şehir ve kale!erinin ku­

şatmağa dayanabileceklerini ve Sultan'ın bu teklifini kabul

etmemesini bildiriyordu. Fahrü'd-Devle b.Cüheyr ise Şerefü'd­ Devle Müslim'in Mervan oğlu'na yaptığı yardımdan dolayı Sul­ tan'a şikayette bulunduğu gibi,

A rtuk

Beğ'in de O'nun ile gizlice

an laştığı ve ordugahdan aynldığını yazdı. Sultan Melikşah, Artuk Beğ'in aleyhindeki bıı itharnı kabul et­

ffi(�mekle beraber, bıı davranışından dole\yı O'na şüpheli nazaria­

ba kınağa başlamış vP. ha tta kendisine karşı sadık olup olmadığı­ nı ineelerneğe ka ra r vermişti. Şerefü'd-Devle Müslim'in davra-

28


n ışl arı Sı ı!tanı fazlaca ü zmüştü . Bunun için Sultan, Mıı9ıl, el-Cezir>:! hükiimdarhğını Fahrii'o-DP-''le'nin oğh ı Amidüd-Devle Muhammed' e vererek bu bölgenin alınmasım v;� Şerefü'<l-Oevle Müslim'in yak al an m asın ı emretti. H a tta Türk Ümerasından bazıl arın ı Onun emrine verdi .

ve HaiE p b öl ge l e r in in

Büyü k Sultan aynı za m a n da , emrindeki Türkmen lerle Sirıc;:ır'

Be ğ'e de haber gö n der ip Amidü':l-Devle ordusuna katılmasını ve onun sözünden çıkma­ masını ·�mretti. Art uk Beğ ise Fahrü'd-Devle aleyhinde şikayet­ te bulunup m aze re t in i bildirmek, ay n ı zamanda Şerefii'd-Oevle Müslim hakkında şefaa.tte bulunmak üzere isfah;m'a g i t rn eğe ha­ zırlamr··.::en aldığı ferman ile, Musul'a gid ip , heniiz oraya gehni�� da kanrg�.h kurmuş

olan

Artuk

bulunan Amiöü'd-Devle ile birleşti. Musul kuşatıldı. A mldii 'd­

Devle rıa hsurlara haber gö nd ererek, teslim olma larını istedi. M a hsu r l a r da, kendi hükfimdarları olan Şerehi'd-Devle'nin em:-i gereğince, Musul'u ancak Sul tan 'a verebileceklerini hildirciiler Bu hah�r derhal SHltan'a arz ed ild i . Bunun üzerine Sul tan İsfa­ han'dan hareket ederek Musul önüne gel di . Bunu gören şehrin

umera

ve eşrafı Sultan'ı karşılayarak

O'nu

şehire davet ettiler

Şehire giren Hükümdar, Musul hükfimdarının sarayına yerleşti .

Şehrin i 1 me rası Sultan'a, kendi h ük fi mdar la rı Şerefü'd-Oevle'n i ı ,

şe h ri

teslim etmek hususunda kendilerine vermiş olduğu t;:ı.lirn"'t­ tan söz ettiler. P.u haber Su l tan 'ı sevindirdi. Hatta Ukayl oğull;m devletini ortad;:ın kaldırmak hususunda ve rm i ş olduğu k;mm n­ dan va:rgeçti. Bu arada Nizamü'l-Mülk'ün oğlu Müeyyedü'l-Miilk'ü gönd en�rek Rahhe'de bulunan Müslim 'i çağırttı. Müslim çok bor<; yaparak almış olduğu değerli hediyelerle Sultan'ın dergahına gel­ di. Bu arada birçok tehlikelerden kendisini kurta rın ış bullınan ve bilhassa Amid (Diyarbekir) önündeki olaydan ke n d i s i n in esir olmam"sım, süratine borçlu olduğu Beşşar isimli atını Pa.di­ cssı şa h'a h ed iye etti . 58) ibnii'l-csir,

C. 10,

1.16; Ebu 'J-Fida, C. 2, s. 195; ibn Vasıl, MıHerric el-Kurub 195.1, C. I, s. 14; Zeyn el-Din Ömer b. el-Verdi, Tetr:im­ met el-Muhtasar li Ahbar e/-Beşer, Beyrut 1970, C. /, s. .'>74. s.

li Ahhar ,Jeni Eyyüb, Mısır

29


Sultan Melikşah Şeretü'd-Devle Müslim'in bu davranışından hoş­ nut kaldığından, aynı zamanda Alp Arslan'ın kız kardeşi Safiye Hatun'un ricası üzerine, Musul, el-Cezire ve Halep Krallığını ona tekrar verdi. Tam bu sıralarda, kardeşi Tekiş'in Horasan'da ken­ dine karşı ayaklandığı haberini aJmca, Şerefü'd-Devle'ye yine eski ülkesini verip buradan ayrıldı. 477 (1 084) Musul kuşatmasına katılmış olan Artuk Beğ, Por­ suk, Bozan ve Kumaç gibi büyük emirlerle beraber Sultan'ın ya­ nında olarak Horasan'a gitmiş ve Venç kalesinde, kardeşine karşı ayaklanmış olan Tekiş'in adı geçen kalede yenifişiyle sonuçla­ nan savaşa katılmıştır. Emir Artuk'un, Suriye Selçuklu SuUan'ı Tacü'd-Devle Tutuş'un Hizmetine Girmesi: Amid'in (Diyarbekir) alınışı sırasında, Artuk Beğ, Diyarbekir' de kuşatılmış bulunan Şerefü'd-Devle'yi serbest bırakması Sul­ tan Melikşah'ın, kendisine karşı olan güvenini sarsmıştı. Artuk Beğ de Horasan'dan döndükten sonra, Selçuklu Devleti'ne yap­ mış olduğu değerli hizmetlerinin dikkat nazara alınmaması ve kendisine hiçbir karşılığın verilmemesine gücenerek, evvelce kendisine verilmiş olan Hılvan bölgesine çekilmiş, bu arada Sul­ tan'a ait birkaç çiftliği yağma ettikten sonra, Habur Irmağı ke­ Harında karargah kurmuştu. Sultan'ın sevgi ve takdirini kazanamıyacağını kesinlikle anla­ yan Emir Artuk, O'nun hizmetinden ayrılmayı uygun bularak, Suriye Selçuklu Sultanı Tacü'd-Devle Tutuş'un hizmetine girmiş, Tutuş kendisine Kudüs ve civarını vermiş, bu durum 484 (109 1 ) senesine kadar devam etmiştir(59l. 59) EJ-Azimi, 491 senesi Şevval ayında, el-A fdal'm Kudüs'ü Artuklulardan teslim aldığını bildiriyor. El-Azimi, Varak 191. Ebi el-Velid Muhammed b.Sehna Ravza tü'/ Menazır li Ahbar el Evail ve'/ Evahır. ibnü 'l-Esir C. 1 1 kenar kısmmd<' .<. 32'de Emir Artuk b. Eksük 484 (1091) senesinde Kudüs'de öldüğünü söylüyor; Mucir el­ Din el-Hambe/i, Tarih el-Ünsi'J Celil, bi Tarih el-Kudüs ve'/ Halil, Mısır 1283, C. 1, s. 2 7U l bn i Kesir el-bidaye ve·/ nihaye C. l l , s. 138, 1977 Beyruc. -

30


Pro\. Mükr\m\n Ha\\\ 'imanç, Em'ı.r 1\.rtuk' un 41lj \\0%'2)'de iu­

tuş'un ':!rnri ile Kudüs'e gittiğini ve burada Emir Atsız tarafından Vali ol arak bırakılmış olan Turmuş ile müzakerede bulunarak şehri lı!slim aldığını söyler. Tutuş, Kudüs civanm Artuk Be� için az gördüğünden Serhad (Salhad) Şehrini de O'nun emirliğine ek­ lendiğini bildirmişti<601• Bu münasebetle Kudüs'de oturan Artuk'­ un. esl:i Türk hakimiyet sembollerine göre, bu kutsal şehirdeki Kıyamı� Kilisesi'ne 3 ok yerleştirdiği kaydedilmiştir<6ıı. Bu sem­ bol ile Artuk'un, bu şehirdeki siyasi ve hukuki üstünlüğünü be­ lirtmek istendiği aşikar idi. Bu hakimiyet sembollerinin Artuk'dan sonra oğullan arasında yaşadığını görüyoruz. Artu k'un kilise tavanına yerleştirdigi bu hukuki sembol'ün ma nasını anlamayan veya peşin karar ile hareket eden bazı Avru­ palı alimler, bunu, Artuk'un Hıristiyanlığa bir hakareti veya tecaviizü ve Türklerin zulmünden biri olarak göstermeye uğraş­ mışlardır(62>. Artuk Beğ Süleyman Şah'a karşı Haleb üzerine yürüyen Tu­ tuş'un yanında bulunduğunu ve Halep Hakimi İbn Huteyti el­ Abbas'ın bilinçli bir şekilde çevirdiği siyaset fırıldağı sayesinde, iki Tüı:k ordusu kendi aralarnıda kanlı bir savaşa girişti. Süley­ man Şah Tacü'd-Devle'nin Haleb'e çağırıldığını sezer sezmez, Di­ maşk'a gelmekte olan Tutuş'a karşı çıktı. Birbirlerine iyice yakla�.tıklan zaman, Süleyman Şah, seher vaktinde, bütün kuv­ vetler\ni Şam kıtaları üzerine bindirdi. Bu çetin savaşta kaynak­ ların belirttiğine göre, daima muzaffer olan Artlık Beğ'in gayreti sayesinde Süleyman Şah'ın ordusu dağıldı_(GJ) Böyle bir sonucu hatır ve hayaline getirmemiş olan Anadolu Fatibi Süleyman Şah, bulunduğu merkez hattında son demine kadar çarpıştı. Fakat ar­ kadaşları tarafindan da terk edilerek tek başına bırakılmış olması, 60) Müi�rimin H.Ymanç, aynı eser. s. 115; İbrahim Kafesoğlu, aym eser. s. 89. 61) Urfalı Mathieu d'Edesse. Chronique. Terc. E.Dulaurier, Paris 1858, s.

257.

62) Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, istanbul 1973, s. 138. 63) İbn 'i'l-Esir.

C. 10, s. 147.

31


kırdı ve düşmanın eline düş<>.cek korkusu ve uğ­ radığı feci durumun etkisi altmda kalarak intihar ett i. (1 8 Sefer)

bütün ümitlerini

Bu suretle Artuk Beğ'in yönettiği Tutuş'un ordusu ile arasm­

daki savaşta Süleyman Şah ölmüştür. <64)

İbnii'I-Fazıl Mu hammed b. ei-Şıhna Tacü'd-Devl� Tutuş ve Türkınenli Artu k ile birlikte, Haleb için Süleyman b. Kutulmuş ile harbe tu tu ştul a r , fakat Süleyman'ın yanında bulunan arkadaşla­

478 ( 1 085) de savaştan kaçtılar, Süleyman bu savaşta öldii. Tutuş Antakya'yı ele geçirdi(nS) demektedir. Yine aynı yazar, Süleyman b. Kutulmuş'un Haleb'i istediğini, verme­ diklerinden savaşa giriştiğini, fakat askeri bozulup, kendisini terk e tt i kl e ri n d e n , kendisini öldürdüğünü bildiriyor166l. n

'

Tacü'd-Devle

Tarih ei-Azimi, yazma Varak 1 86'da Süleyman b. Kutulmuş Ayn-ı Seylam'da 479 ( 1 086}'da Tacü'd-Devle tarafından öldüriiidü­ ğünü bildiriyor (Ayn-ı Seylam Haleb'e 3 mil uzaklıktadır)(67l.

Zehebi ise 479 (1 086) senesinde Aaleb'i almak için, Anadolu fatihi Süleyman b. Kutul mu ş ile Tacü'd-Dev!e Tutuş savaşa gir­ diler fakat Süleyman'ın ordusu savaşı kaybetti. Kendisi ve ar­ kadaşları ölünceye kadar çarpıştı(GRl demektedir. ,

64} Cla ude Cohen,

Osmaniiiardan önce Anadolu'daki

92, 18 Sefer 479 (5 Haziran 1 08.5); İbn ii 'J-F.sir C. 10,

8; Ebi'/ Fida, C. .1908,

s.

ll9.

2

s.

• .

s.

Türkler,

İ.�tanbul

197; İbn'il Kalensi, Zey/Tarih Dimaşk, Nş, Amadroz,

65) İbn i Şihna, El-dur

1979, s.

147; ibni H,1ldım, C. S,

e/-Müntahib fi Tarih Memleket llcıleb,

.ç.

Beyrut

Beyrut 1909, s. 213.

66) Ebi'/ Velid Muhammed b. el-Şihna, Ravzat ei-Menazır fi Ahbar ei-Evail ve'/ Eva­ bır, İbnü'I-Esir'in kena r kısmmda, C. 12, s. 30 Mısır 1.103; İbni-Kesir, el bidaye ve'/ Nihaye, Beyrut 1977, s. 130, İbni'J Adim, Zıibdet e!-Haleb min Tarih Ha/eb, nş. Sami Dahan, Dimaşk 1957, C. 2. s. 461. -

67) )''almt Hamevi. Mucim el-Buldan, Beyrut Varsadır 1 957, C 4,

din

Alıd ei-Mü 'minin Merasıd'l ittila ' 1 954, C 2, s. 9 78.

s.

1 78: Safiyiid­

68) Şems el-Din ei-Zehebi, Kitab-ı Dırvet el-islam, C. 2, s. 9: Urfalı Mateos nam esi, Çev. Hiza nt D.Andreas_van, Tıirk Tarih Kurumu 1962, s. 169.

32

Vakayi­


Emir Sü leyman

oüğünü

Şah'ın Tutuş'un askerl er\ tarafı ndan ö!d ürü l

bildiriyo r . Ebu'J-Mehasin b. Tağribir d i

­

el-Nüı::G m ü'z­

Zahire 'de 479'da Süleyman b. Kutulmuş savaş meydanında öldii­ rü!dfı. Kend�si Sultan'ın h<'l.lasmın oğlu idi, ce�ur ve kahraman

h!r ;ıd;ım idi. Birçok memleketleri aldı, en son al d ığı yer Antak­

ya şet•ri idi. Ta(:ü'd-Devle Tutuş ile Emir Artuk Dima�k'dan ge­

lerek kend isi ile s�vaştılar. Yüzüne retstlavan bir ok O'nu atınd�n vere ölü olarak düşürdü VE;>; M ü sl im h. Knr�vs'in v�nma •

..

gömfı :dü(69l.

..

,

Ebıı'l Farac'm ded i ğine göre: 479 (l 086) sene�i.nde Emir Ar­

tuk il(� Antakya Hakimi Kutulmış

oğlu Süleyman ;.ır�sında savaş

koptll ve Süleyman savaşta maktul düştü. A n la tıldığına göre, Süley man kenrli tarafının yenil m ekt e olduğunu görer�k hir bı­

çakl a inti har etmiştir. Çünkü cesedi yerde bulunduğu zaman kar­ nma bir bıçak saph olduğu görülmüştür. Emir Artuk, Sultan Stıleyma.n'm katiedilmiş olduğu

haberi-

ni aldıktan sonra, Horasan'dan Suriye'ye w�çt i orad<ln Kudüs'� 70 gitti, adaml a rını ve ailesini Davut Kalesi'ne yerleştirdi ( l . ,

Prof. Osman Turan ise hu olay hakkın d a şöyle d iyor: Amca­

zade iki Selçukl u Sultan ve Meliki arasın da çok şi dd etli bir savaş oldu . Suriye seferinden Süleyman Şah'a kat ı lan Çubuk vesa\r

Türk menler sanarını değiştirerek Tutuş tarafına geçmekle ve Bü­

yük Sel çuklula n sebep oldular.

tercih etmekle, Süleyman

Şah'ın hozulmasına

Bu suretle yaratılan sarsmt ıyı diizeltme çnhal a­

l

rına karşın durumu düzeltemedi. Esir o mak

tehlikesi ile karşıla­

şan A nado l u Sultanı savaş m eyda n mdan uzaklaştıktan sonra

atmdan indi, kalkanını yere koyup oturdu. Yetişen Tııtuş'un askerleri.

kendisini götürmek istedikleri zaman da kılıcını çekerek h aya t ı

­

na wn verdi.

69) E bu'/-Mahasm bin Tağribirdi, ei-Nücumıi 'z-Zahire,

Vni If 2 ve 111

70) Fbu'/ Farac Tarihi, Tarih Kurumu Neşri_yatı

s.

2 78. Nş. Wil!iam

1945, C. /,

s.

Po/ler

.133.

33


Diğer bir rivayete göre, savaş meydanında şehid edildi(71). Huteyti el-Abbas, Süleyman Şah'a karşı gidip Onun ölümünü sağlıyan politikayı bu sefer Tutuş'a tatbik etmek istedi. Şehri tes­ lim edeceğini, ancak bu hususda, Büyük Sultan'dan izin almak lüzumunu ileri sürdü. Fakat Tutuş-bu oyalayıcı sözlere kapılma­ dı. Haleb'i kuşattı. Ahali, İbn Huteyti el-Abbas idaresinde mürla­ faaya geçti. Haleb'in herbir burcu memleket ayanından birinin muhafazasında idi. İşte bu burçlardan biri, İbn Huteyti'nin ağır hakaretlerine uğramış olan İbn el-Rava adında birine verilmişti. Bu zatın yardımı ile Tutuş surlan ele geçirdi ve ertesi gün Ha­ leb'e girdi. 26 Rebiülevvel 479 (12 Temmuz 1086) İbn Huteyti el-Abbas derhal yakalandı ise de kurnaz adam, Artuk Beğ'in korumasını sağlayarak, ölümden kurtuldu. Şehir alındı, fakat kale alınama­ dı. Şerefü'd-Devle b. Müslim b.Kureyş'in amcazadesi olan Salim b .Malik b.Bedran inatla karşı koyuyordu. 1 7 gün Haleb kalesini kuşatan Tutuş, Sultan'ın orduları başın­ da Haleb'e gelmekte olduğunu haber alınca, kuşatmayı kaldıra­ rak, çöl yolu ile Dimaşk'a çekilmek zorunda kaldı(72>.

Melikşah, Anadolu'nun açılmasında çok büyük başan sağla­ mış olan Süleyman Şah'ın ölümüne ve kardeşi Tutuş'un bu dav­ ranışına çok üzüldü. O'na, kardeşine neden böyle yaptığına dair birçok azarlayıcı mektublar yazdı(73>. 71) Osman Turan, Selçuklular zamanmda Tiirkiye, İstanbul 1971, s. 75; Mehmed Ragıb b.Mahmud b.Haşim ei-Tabbah, İ/am e/-nubela bi tarih Ha/eb ei-Şehba, Ha­ /eb 1923, C. /, s. 358. 72) İbnü 'J-Esir, el-Kamil li el-tarih C. 10, s. 148; İbrahim Kafesoğlu, aym eser, s. 89. 73) Mahmud b.Mehmed Kerim el-Din Aksarayi Müsameretü'/ Ahbar ve Müsame­ ritü'l Ahyar, Nş. Osman Turan, Türk Tarih Kurumu Ankara 1943, s. 21. Aym yaza­ rm, Selçuklu Devleti Tarihi, Çev. Nuri Gençosman. Onsöz ve notları yazan, Feri­ dun Naliz Uzluk, Ankara 1943, s. 116; Ali Sevim, Artukların Soyu ve Artuk Beğ, Belleten s. 101, T.farih Kurumu 1962, s. 143 Vd.: İbrahim Kafesoğlu, aym eser, s. 91.

34


Hiçbi r şeyden yılınayan Artuk Beğ, Sultan'a karşı koymak gü­ cünü göstererek, Sultan'ın ordusu buraya gelir gelmez hemen hücum <�delim, çünkü büyük Sultan'ın asker ve hayvanları çok yorgundur, bu bakırndan bizim taze kuvvetierimize karşı koya­ cak kuvvet ve kudrette değillerdir. Eğer biz onlara derhal hü­ curn ed �cek olursak kazanacağız, yeneceğiz diyerek aralıksız teşvik ediyordu. Fakat Tutuş Emir Artuk'un bu önerisini yerin­ de bulmamış ve "gölgesine sığındığım kardeşimin şeref ve hay­ siyelini kırmak istemem, eğer bunu yapacak olursam küçük düşmüş olurum" diyerek Emir Artuk'un teklifini kabul etmedi. Nitekim İbnü'l-Esir şöyle diyor(74>:

ı"'f:liJ �J ��J I�J .ı.i � JüJ ı:,UJ..JI � � )..tü Jji) Y.-4 YI u.oJ . �l! l . <ı 'J (.)":U �-- Jl.ü ı"'f:l � �� .)M'W Jaj Y_ıJ t�l u.o 1 �- ..ı,j,c, lJ"':."'.ı Lı �ı (.)-" . . '1J l jç ı:/"}� J.J-1-! �ü , � j1ü..... Ul ıs:ı.J �� •

Artok Beğ•in Ölümü Emir A.rtuk, bundan sonra, Anadolu Fa.tihi Süleyman Şah'ın ölümü il e sonuçlanan savaştan başka hiçbir harekata katılma­ mış ve Tacü'd-Devle Tutuş tarafından kendisine verilmiş olan Ku­ düs'de !iessiz bir hayat sürerek günlerinin çoğunu Mihrab-ı Davud'da geçirrniştir. O, Hazret-i İsa'nın mezarına. vergi koya­ rak, her bir ziyaretçiden bir altın alınmasını ernretmişti. Artuk Beğ Kudüs'de Valilik yaptıktan sonra sinde hayata gözlerini kapadı(75>.

484

(1091) sene­

Artuk Beğ'in Kudüs'de 4 sene hükfi.rn sürdükten sonra, 483'de öldüğü bildiriliyor. Mezarı Kudüs'de Süleyman Mabedi'ne giden yol üier:mdedir(76>. 74) İbnü'I-r.sir. C. 10, s. 149; İbn Vasıl Müferric el-Kurub li Ahbar beni Eyyub, C. /, s. 18; AIJ Sevim Be/Jeten 101, s. 144. 75) Müciriddin e/-Hambeli, Tarih e/-ünsi'J Ce/il, bi Tarih el-Kudsü/ Halil. Mısır 1283, C. I, s. 270; Derviş b.Muhammed b.Ahmed el-Ta/oy ei-Artukı, Tarih ei-Ümera el­ Ta/oy el-Ari ukı, Fotokopi Varak 4; S.Lane-Poole-Ha/il Edhem, Düve/-i İslamiye, Milli Matbaa, 1927, s. 237; Sahaif el-Ahbar, Müneccimbaşı Tarihi, istanbul 128.5, C. 2, s. 576; Basri Konyar, Diyarbekir T arihi, Ulus Basımevi, 1936, C. I, s. 185. 76) Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, istanbul 1973, s. 135.

35


Emir Atruk'un Sökmen,

iıgazi,

Abdülcebbar, Behrarn, Yaku­

ti, Ali, Alp Yaruk, Siyavuş, Bektaş, Altaş ve adı bilinmeyen bir

kızı olmak üzere onbir evla.dı vardır(77).

77) İbnu '/- Ezrak, Mufassal Tarih Meyyafarikin,

Yazma Varak 354: E. De Zambaur, Ma­

nuel de Genealogie et de Cllronoiogie pour L'histoire de i'islam 1955,

36

s.

230.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.