İshak Sunguroğlu - Harput Yollarında (Seçmeler)

Page 1


HARPUT

YOLLARINDA

(Seçmeler)

ishakSUNGUROGLU

.AZERBAYCAN KüLTOR DERNEGI YAYINLARI NO. : 25


Yayınlayan : Azerbaycan

Kültür Derneği Anafartalar Cad. Vakıf lşhanı No.: 324,

Dizilip Basıldığı Yer : Yenig�n Matbaası, Mayıs

P:K. : 165 Ulus - ANKARA

1 986 ANKARA -


iÇi N D E K i L E R

Sayfa No.

K O N U ö NS ö Z ........

-. . . . . . .. . . . . . . . .

1.

.

. . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . .

. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

HARPUT' UN TARiHi HAKKIN DA iLKSöZ ...... ...... ... .

2. il. ABDÜLHAMİD DEVRİNDE HARPUT

5 7 17

3.

V. M EHMED REŞAD DEVRiNDE HARPUT

4.

MEHMED VAHDEDDiN DEVRiNDE HARPUT

5.

HARPUT'UN NOFU SU

. . . . . . . . . . . . . . . .

21

. . .

41

. . . . . . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

49

6. HARPUT ViLAYETiNiN iDARİ CEPHE Sİ

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

55

7. AZINLIKLARA AiT OKULLAR

.

...

87

...........................

89

8. YABANCI OKULLAR!

. . . . .. .. . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

...

. .. .

........

.

9. 1908 MEŞRUTiYETiNİN HARPUT VE ELAZIG'DA ILA· NI GONLERINE AiT HATIRALAR

101

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

107

. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . .. . . . . .. . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

121

D 1 P NO T L A R 1

1 N D E KS

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

3



ö NSOZ Doğu Anadolu'nun Türkiye'nin diğer yöreleri gibi Türk milli kültür bütünlüğü içerisinde; il il, ilçe ilçe, köy köy sınırsız zenginlikleri ve ortak milli değerleri vardır. Bu yörelerimizden biri olan Harput'un da şerefli tarihi yanında; sanat eserleri, folkloru, bilim potansiyeli, edebiyatı, adet ve an'aneleri ile Türk kültürüne, tarih boyunca gösterdiği hamaset ve özellikle Milli KurtuluşSavaşı dönemindeki kahramanlık ve fedakarlıkları ile de tarihi mukadderat birliğimize olan katkıları, göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. Merhum ishakSUNGUROGLU 1958'den başlayarak 1968 yılında bitirdiği 4 ciltlik "Harput Yollarında" adlı eseriyle Harput ve çevresi için bu alanda duyulan ihtiyacı büyük ölçüde karşılamıştır. Eserin öne­ mini ortaya koyan diğer bir yönü ise; misyonerlik faaliyetlerinin nasıl silahlı eylemlere dönüştüğüne dair geniş bilgi verilmiş olmasıdır. Bu bilgiler arasında Batı diplomasisi ile misyo11erler ve misyonerlerle böl­ genin gayr-ı Müslim halkı arasındaki politik dayanışmaya yer veril­ mektedir. Bölgeye fevkalade kesif yerleştirilen dini okullar, kilise ta­ rafından yönlendirilmekte ve serbestilerini sık sık iç işlerimize müda­ haleyi idet haline getirmiş malum Batılı ülkelerden alıyorlardı. Kilise­ lerin silah deposu, okullann militan yatağı yapıldığını gördüğümüz bu eserde, günümüz Ermeni faaliyetlerine ışık tutabilecek çok önemli tespitler vardır. Derneğimiz, ishak SUNGUROGLU'nun eserinden yapılan seç­ meleri yayınlamakla, milli vazifesini yapmış olmanın huzurunu duy­ maktadır. Azerbaycan Kültür Derneği Merkez Yönetim Kurulu 5



1. HARPUT'UN TARiHi HAKKINDA iLKSöZ

H arput'un tarihirvi yazmaya başlarken doğrusu çok ümits' i zdim; çünkü müsbet kaynaklar pek sınırlı ve çok azd ı . Benim el.imde ise b i rkaç makal·e, bi rkaç salname i l e n ihayet yarım asır evveline a i t hu· susi b i l g i ve hatıral arımdan b aşka bir şey yoktu. Uzun zaman bu yolda devam lı ve ciddi çalışmalarım , bana çok şeyler kazandırd ı . Bunları s ı ra lad ığım zaman, şuna kani oldum ki, H a rput tarihini , bi raz da bölge tari h i yle b i rleştirmek icab ediyor, mesela Harpu.t ve dolayların ın sırasıyla kiml erin ellerinde kaldığı ve geçirdiğ i hadiseleri umumi nokta·i nazardan mütalaa edince bu kavim­ ler (mi l l etler) hakkında az çok b i l g i vermek uygun olacağı düşü nc·e­ siyle bu us·ulü takip etti m . Okuyucuları m , b a n a , bu satırların H a rput tari· h i ·i l e ne alakası vardır demesinler; çünkü herhangi b i r ·kavim veya b i r hadise hakkı nda tekrar araştırma g i b i büyük b i r 1kü l fetten mümkün mertebe kendi lerini kurtarmış olduğuma kani bul unuyorum . Bu bölüm üzeri nde çok çal ıştım. B i rç ok tarihçi lerle görüştüm , onların Hki rlerinden isti fade et- t im , g i rmed i ğ i m küt1 ü phane kalmadı, b i rçok eserler karıştırd ı m , hülasa d erled i m topladım, bu sah i feler, işte bu çalışmalarımın mahsulüdür. Yazı l arımda bir hata veya yan lış bir anlayış neticesi ayrı l ı k ve gayrılık g ö ren sayın tarihçilerim izin, tarih kadar şıü mullü ulüvvü cenap ve samimi yetleri n e sığ ı narak beni affetmeledn • i rica ederi m . Esasa g i rmeden evvel tarih i n • i tesbite çal ıştığım H arpu t'un , üze­ rinde bulunduğu bölge tarih i ile yakın münasebetleri olduğundan evvela 7


b� bölgenin tarihçesi durumundan bir nebze bahsetmeyi fayda l ı sa­ yarım. Çok eski zamanlarda Asya ortasında büyük bir deniz . . . . Bunun zengin havzası . . . Ve bu topraklardan isti fade i l e medeni hayatlarını o l d ukça yükseltmiş yerli b i r halk vardı ki, bunlar bizim büyük cedle­ rimiz sayılan insanlard ı . Y i n e a y n ı çağ larda Arabistan Yarımadası, b i r taraftan Afrika'ya, diğer taraftan H i nd istan'a bitişik ve ortas ında büyük b i r göl ve bu gölün havzası n da ise ayrı b i r insan kütl esi yaşıy ordu ki, bunlar d a Sami ı rkını ı n cedleri i d i . Her i ki ü l ke d e , burada bulunan v e günden güne çoğalan i nsanları b eslemeye, barınd ırmaya yetecek kadar münbit ve mahsul·dardı; fakat Tufan ve bunu müteakip Asya üzeri ndeki büyük den izle, Arab istan' · d aki gölün kuruması ve ortadan kaybolması ve yağmurun yıl l a rca kes i l mesi yüzünden fasılasız devam eden bir ku­ ruma devri başlam ıştı ki, uzun zaman devam eden bu tebeddül do la­ yısıyla havada rutubet ·kalmamış, yağmur istisnai bir şey olmuş ve bunların n eticesi olarak m i lyonlarca hektar Meymoza meraları akasya, palmiye, ardıç ormanları, Çin hurması koruları kurumuş ve bu orman­ lar arasında b esl enen yüzb i n l erce vahşi hayvanlardan birçoğu telef olmuş ve bir kısmı ise Mezopotamya taraflarına akm ışlard ı ; çünkü buradaki Fı rat, Dicle gibi büyük neh i rlerin sayısız kolları arası ndaki vad i ler, bu canlı ları beslemeye yeter b i r haldeydi. Bu çağlarda avcı insan, bu sürülerin arkasından g öçmeğe ve bu nehirlerin ve aradaki küçü k göl lerin kenarlarında büyük mağara­ larda, kaya kovuklarında yer a l ı p mesken kurmaya başl amışlard ı . ôte taraftan da Gü " n ey-Asya i k l i m i sıcak ve dolay ısıyla toprakları bereketl i olduğundan oradaki insarıı o ğul ları da çoğalmaya ve bu su­ retle Orta Asya'da genişlemeye başlamışlard ı . Çoğalma ve geniş­ leme devam ettikçe büyük göçlerle beraber ·insanlar için bir çarpışma devri açıldı. Bu akın ve bu savaşlar asırl arca devam ett i . Akıncı kül­ leler, evvela münbit ve mahsuldar ovaları ve zengin yaylaları bul unan Mezopotamya ve sonra Doğu Anadolu'nun yukarı kısıml arına yayı8


larak Samiler'i N i l Vadisine muhacerete mecbur etmişlerd i . Bunlardan Doğu Anadolu ve Mezopotamya'ya yerleşen kavimlerin çoğu· Türk ı rkına mensuptular. Bunlar asırlarca ewel bölgeyi tutmuş oldukl arından Samiler Mezopotamya 'yı elde etmek için y ı l larca b u m i l letlerle çarpışıp uğ­ raştı lar, muva ffak olamayınca döndü ler. Ancak l slam iyetin zuhurundan sonradır k i , dördüncü Sami akın ve muhacereti, diğer akınların en büyüğü, muvaffakiyetlisi ve ehem­ m i yetl isi olmuştur. Bu akınlar lslam d i n i nin verdiğ i ilahi feyz ve heyecanla baş­ lamış, Mezopotamya'yı Ka fkas eteklerine ka· d ar, Doğu Anadolu'yu, l ran ' ı , Suriye'yi, Kilikya' y ı , Fil istin ' i , Mısır'ı ve Kuzey Afrika sahille· rin i l spanya'ya kadar tamamen istila etmiştir. lslam d i n i , her iki ırka sulh aşılamamış olsayd ı , Samiler yine geriye dönerlerd i . Bu istila, Türkler'in büyük yardımı ile yapılmış ve büyük m uvaffakiyetler sağlam ıştır. ( 1) Adı geçen bu topraklar üzerinde Türk ı rkına mensup birç o k m i l­ letler oturmuşlar, medeni yet kurmuşlard ı r. Kuzey ve Güney Mezopo­ tamya i l e i ç Anadolu'ya yayılan ve b i rb i rlerine akraba olan bu insan çokluğu arasındaki siyasi, askeri ve i ktisadi münasebetlerin kurul­ masına yard ı m eden bir yol lazımdı. Bu yol da tarihte mühim izler b ı rakan Mel idine ( Malatya) geçidi ve sonra Kuzey F ı rat-Dicle vadi­ siydi. i şte Harput da tam bu yol üzeri nde, Fırat ve Murat N eh i rleri arasında ve bu suretle Mezopotamya p latosu dahilinde yer aldığ ı n­ dan, bu mühim tarihten b. i r h issesi olması g e rekmektedir. ( 2 ) Hurriler idaresinde Harput :

Yapılan b irçok arkeoloji k araştırmalar neticesinde ortaya çıkan tabletlerden anlıyoruz ki , H urriler ön Asya'da geniş b i r bölgeye ya­ yılmış ve yeni tetkiklere göre M.ö. i l . b i n sonlarında ise pek ziyade kuvvetlenmiş, M.ô. XVI. yy'dan XIV. yy'a kadar ön Asya'da önem l i 9


b i r rol oynamışlar, kuzey batı Mezopotamya ' y ı , Halep ve Kuzey Su­ riye'y.i hakimiyetleri altına almışlardı. Tabiidir ki, Harput bölgesi de b u hudut ·dah i l inde bul unuyordu . Sonral arı b u mert v e atıl gan kavmin toprakları Anadol u'd an Eti ­ ler'in, Mısır ve güneyden Sami ler'in ve doğudan d iğer kavim lerin dört taraftan hücumlarına m aruz kalınca kuvvet ve kudretlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlam ışlard ı . N ihayet topraklarının en mühimi olan lş­ şuva ( H a rput) Hatti ler'in e l i ne geçti. H u rriler doğuda ikiyüz sene kadar yaşadı ktan sonra M.ö. Xl l l . yy. başlarında tamamen hezimete uğram ışlardır. Türk ı rkının ana va­ s ı flarını üzerl erinde taşıdı kları ta rihi bir hakikat olarak kayda a l ı n­ mıştır. ( 3 ) Etiler (Hattiler) İdaresinde Harput:

Tarihte Eti l er M.ö. XI X-Xl l l . yy'da büyük b i r imparatorl uğu n kurucuları olarak yer almaktad ı r k i , siyaset ve askerlik tarihinde b i r zamanlar Akdeniz' in doğ usundan lzm i r Körfezi'ne kadar s a h i l boyunca ve sonra Amasya, Samsun, Sinop bölgelerini çevreleyerek Karadeniz sahil lerine ve Anado l u orta yaylasından Toros geçidi vasıtasıyla K i l i k­ ya ve Tarsus'a ve Kuzey Suriye'den başlayarak Maraş, Malatya'ya ve Malatya'dan sonra Harput ve Mezopotamya i le doğunun dağ l ık bölg elerine kadar uzayan büyük b i r imparatorluk kurmuşlardır. Asurlular Devrinde Harput :

M.ö. b i rinci y ı l ön Asya tari h i nd e rol oynayan Asur kra llarından "Tig latpalaser I" ( M.ô. 1 1 1 5- 1 093) D iyarbakır ve S i i rt şeh i r ve böl­ geleri n i zaptetm iş ve F ı rat boylarına kadar geler-ek bunl arın eski Hur· riler'le, yeni Eti l er'den mürekkeb h a l k ı n ı dehşet içinde b ı rakm ıştı . Bu asırlarda Doğu i l l erinde Türk ırkından küçük büyük b i rçok hükümetler vard ı . Bunların bütününe ( N a i ri ) deniliyord u . i şte yine b u kral, saltanat ı n ı n üçüncü y ı l ı nda, ( N A I R I ) memleketlerin e hücum 10


ve dehşet saldıktan sonra, kuvvetlerini Karadeniz sahi l lerine kadar ç ı kardı ğ ı sırada arkada b ıraktığ ı bu küçük beylikler ve krallar b i rer b i rer isyana başlayınca ordusunu i k i koldan tahri k ederek G ü neye doğru in erken M u rat-Fırat havzal arı arasında bu lunan lşşuva'yı ( H ar­ put)da Hurri l er'den zaptetti kten sonra M e l i tine ( M a latya) tara flarına geçmiş ve o vakitler bölgeye hakim Eti Kra l l ı ğ ı'nı vergi vermek zo­ runda b ı rakm ıştı. Urartular Devrinde Harput :

Urartular, Doğ u bölges· i ne O rta Asya'dan kabil eler halinde p arça parça gelm işl er, evvela Van Gölü kuzey ine yerleşmişlerdi. Geldi·k leri tarih belli değ i ldir. Ancak, ( M .ö. 900-650) arasında Doğu Anadolu' nun mukadderatına esaslı suretle müessir olacak kadar kuvvetlen miş­ lerdir. Tarihçil erden b i rçoğu U rartular' ı n gerek şeki l , gerek adet ve an'ane itibariyle eski ( Subaru- H urri ) boylarına mensup ve Tü rk nes­ l i nden olduklarını söyl emektedirler. U rartul ar'ın d i l i de H urri d i l l eri g i b i Asyan i k b i r lehçedir. Bu kavim çok ç a l ı şkan, cesur ve atılgan b i r kavimdi. 3 0 0 ·küsur s e n e doğuda yaşamışlar, medeni şehirler kurmuş­ lar, birçok eserler b ı rakmışladır. Harput Kalesi'ni de U rartu lar yap­ m ı ştır. Bundan başka Harput M ed l er, Pers ler, Part lar, Sasani ler ve Selefkoslar arasında el değ iştirm i ştir. Ermeniler ve Harput :

Herşeyden evvel Ermeni kelimesi üzerinde duralım : Rum tarihçi­ leri ne göre (Armeni ume ) beldesinde "Armeniüs" ismi nde bir Tese lyalı muhacir (Acil icene e Abiabene ) ( 4) vi layetlerinde diğer muhacirlerle b irleşerek ismini ( Armeni ) diye bu mem lekete vermesi i le başlamıştır. Bu topluluğu M.ö. 580-535 yı l ları arasında Aras boylarında g ör­ mekteyiz. Asker ve verg i vermekle Medl er' i n h i mayesine g i rd i ler. Bu m ünasebetle dinlerini de Medler'le birleşt i rdi ler. ( 5) 11


Bu sıralarda Ermeniler, Doğu .i l lerinin m uhtelif bölg elerine ço­ ğunluğu teşkil etmeyecek tarzda yay ı l m ışlard ı. H arput d a bu bölge­ lerden biriydi. "Dara"nı n zaman ında l ran idare ve himayesinde o l dukları halde, eyalet lerden çıkan isyanlara bunların da katılmasıyla "Da ra"n ı n oğlu "Keyhusrev" kuvvetli bir ordu ile üzerlerine yürüdü. H arput ve do­ layları dahil doğrudan doğruya l ran l ı lar' ı n idaresine geçmiş o l d u . Ermeniler, Partlar - S�saniler - Roma l ı l a r a rasında uzun y ı l l a r devam eden mücadelede k a h Partlar' ı n , kah Romalılar'ın idare v e himayesinde ka l d ı lar. Fakat hiç b i r zaman rahat durmad ıkları ndan, bu halleri, Roma i l e lran aras ında b i r ( N i fak meşales i ) teşkil etmişti. Bu i ki devlet arasınd a asırlarca süren mücadeleler neticesinde b u tampon bölge iV. asrın sonunda, bunlar arasında paylaşıl mıştı. Esa­ sen Ermeniler m ütecanı i s ırki bir toplumdan ziyade Gregoryen Kili­ sesine bağlanmış ön Asya ' n ı n eski ve yeni birçok kavminin karışma­ sından meydana gelmişlerdi. V l l . asırda Araplar, Suriye' yi fetih ve lran'ı mağ l u p ett ik, t en sonra Ermeniler'i de himayel erine almışlard ı . Ermenıi ler Bizansl ı l ar'a gizli yardımda bulunduklarından Araplar, Vl l l . asrın başlangıcında bölgeyi tamamen işgal ettiler. Abbasiler devrinde ise, bölgede yine birçok değişiklikler olmuş, Arap hakimiyetine karşı en büyük ve en teh likeli kıyam H a life Al-Mü­ tevekkil zaman ında olm uştur. Bu zat en mahir kumandan larından "Koca Boğa"yı kuvvetli bir ordu ile bölgeye gönderd i . Bu Türk kumandan ı ( 85 1-852) y ı l larında kanl ı ve inatçı muharebeler vererek böl geyi ta­ mamen istila ve bütün reisleri esir almıştı. Ermeniler üzerine de en şiddetli baskın yapmış ve b i r daha B izansl ı lar'ı tercih ve onlara yardım etmeye tövbe ettirmişti. Selçuklu lar'ını zuhurundan son ra esasen zay ı f düşen Ermeniler'in varl ı k ve mukavemetleri büsbütün kırı la rak birer birer memleketi terk etmeye başladılar. Alpa rslan ile birl.ikte Selçuklular'ın Anadolu'yu 12


açmal arından sonra bu kıtan ı n her tarafına olduğu g i b i Doğu kısmına da -Sivas , Malatya, Harput- Selçuıklular' ı n kendi ı rklarından olan Türk­ men boy ve oymakları durmadan göç etmeleri yüzünden Türk ve lslam nü fusunun günden güne çoğ a l d ı ğ ı bu sıralarda bölgede Ermeni prens­ l i ğ i namiyle bi r şey g örem iyoruz. ( 6 ) Roma, Bizans, Emeviler v e Abbasiler Devrinde Harput :

M.ö. i li.yüzy ı l dan yani imparator "Diocletianus" zamanından ıberi Harput ve dolayları n ı n tamamen Roma imparatorluğuna .ilhak e d i l d i ğ i tahmin edilmekıtedir. 272-309 'a kadar altı kral zaman ında Harput ve dolayları hep Roma l ı la r' ı n el inde kalm ı ş, Roma ordusu şarka doğru h arekatında Sasani h ükümdarlarından 1 1 . Şapur zamanında M edayin' de vukubulan şiddetli bi r muharebede Roma ordusu mağ lup olmuş ve imparator Joya esir düşerek öldürü lmüştü. Yeni imparator "Valans" orduyu yeniden kurarak 379'da tekrar Sasan i ler'e hücum etti ve Roma hudutlarını M alatya'dan Amid'e kadar g enişletti . Bu suretle Harput ve dolayları yine R o ma l ı lar'ın elirıı e geçmiş bulunuyordu. 395'den 5 1 S'e kadar bu impara'torluğun şark kısmında birçok i mparatorlar hüıküm sürdü ve bu d evirl erde Bizans imparatorluğu adını alan imparatorluk her şeyden ·evvel şarkı ele almıştı. O devirde dünyanın iki büyük devleti olan Bizans ile l ran ası rlardan beri B izans' ın doğu hudutlarında, b i rb i riyle yıp ratıcı harpler yap ıyorlard ı . işte o sıralar, H a rput ve <!olayları 1am harp sahnıelerin i n ·içerisinde bulunu­ yordu. Bu devamlı seferler esnasında H a rput ve dolayları, zaman zaman el değiştirerek kah B izanslılar'ın kah lranlılar'ın e�inde kal­ m ıştır. Emevi ler devri, Müslüman A raplar' ı n doğuya karşı akınlarında devam etmeleri, her şeyden evvel El Cezire ve Ermeniya ucu denile n bölgey1 i ( ki, Harput bu topraklar üzeri ndeyd i ) . i dareleri altına a lma· ları ve sonra ( 690) y ı l ı nda H a l i fe Abd Al-M e l i k, Musul Azerbaycan ve bütü n Ermeniya bölgelerini l rak'• t an ayırıp Harran v. i layetin e bağ­ l am ak suretiyle El Cezire hudutlarını g·enişletmekle geçmiştir. (7) 13


Böylece Hz. Ömer zamanında lslam iyet'e açı lan bölgede M üslüman l ı k g i derek yayı lmaya başlad ı . Bölgeye Sakalar, Hunlar ve daha sonra kağ ansız ve teşkilatsız gelmiş olan Tü rkler'in b i r kısmı Müslüman'l ı ğ ı burada tan ıdıla r. B e l k i de t e k Müslüman Türkler bu bölgede yaşa­ yanlar oldu. 750'den 1258 tari h i ne kadar hükümranlı kları 500 küsur sene devam eden Abbasi ler devri başlarından 37 H a l i fe geçmek sureti yle kapanmıştır. 3. H a l i fe Al-Mehdi 775-785 zaman ında bölgenin Güney­ doğu taraflarınıa Maveraü nneh i r Türkleri yerleştirilmişti. Mehdi'nin halefleri de bu siyaseti kabul ve destekleyince 10. H a l i fe Mutavakkil 847-861 zaman ında Sugur bölgeleri Harput da dah i l , tamam ıyle Müs­ l üman Türkler'in idareleri altmda Abbasi hanedanının hukü mranlığını kabullenmişlerd i . Selçuklular v e Artuklular Devrinde Harput :

Selçuklular Uygur sülalesine mensup olup, Oğuzlar' ı n "Kınık" boyuna bağ l ıdır. Selçuk Bey 107 yaşınıda Cend şehrinde ölünce top­ rakları üç kardeş arasında taksim e d i l d i . Doğu Anadolu Harput dah i l, am caları A rsla n ' ı n oğlu Kutu lmuş'a veri lmişti. Bu sırada Ana dolu'yu isti laya koyulmuş olan Kutulmuş, Kemah şehrini ve biraz sonra da Sivas. Malatya'yı B izansl ı lar'dan a l d ı . Doğuda vukuagelen bu Selçuk istilası b ilhassa Bizanslı lar'ı çok korkuttu. imparator D iyojen 200.000 kiş i l i k b i r ordu i le ·doğuya g e l i p , evvela önüne gelen yakın vilayetleri ( ki, Harput dahi l ) geri aldıktan sonra kuzeye doğru harekete geçt i . i şte bu s ı ralarda tarihte büyük nam v e izler b ı rakmış olan meşhur Malazgirt M uharebesi vukua gelmişti. Daha sonraları Alpars lan'ın or­ duları Bizans topraklarına serbest hareketlerle Sivas, Kayseri ve Kon­ ya'ya kadar g i ttiler ve bu şehirleri de zaptettiler. Bu suretle içeride kalan, Harput ve dolayları da Selçuklular' ın i daresine geç·t i . Ma laz­ g irt Muharebesi'nde böl geye daha evvel gelip yerleşen Müslüman Türkler Alparslan'ın safında yer alm ışlard ı . Artuk B e y Selçuk hükümdarlarından " M e l i k Şah "ın ömrünün sonuna kadar Selçuklular hesabına mühim ve büyük hizmetlerde bu14


lunan ve 1 084'de Amid M uharebesine iştirak eden kumandanlardan birisid ir. 1 09 1 'de ölünce oğul ları Sökmen ve il Gazi ona halef oldular. Esasen Artuk sülalesi sonraları ü ç kola ayrı l d ı . ilk şubesine : Artuk Bey'in oğlu Sökmen isminıe nisbetle Sökmenli ler, 1 1 0 1 - 1 23 1 tarihine kadar 1 33 sene H ısnı-Keyfa ve Amid'd e: ·ikinci oğlu l lgazi 'ye n i sbetle l lgaziler, 1 1 08- 1 408'e kadar 309 sene Mardin'de ve üçüncü kol ise yine Sökmen sülalesinden " lmaded-al-Din ebu Bekir" idaresinde 1 1 85' den 1 233'e kadar 50 sene Harput'da hükümdarl ı k etmişler ve para bastırmışlardır. Dulkadıroğulları ve Akkoyunlular Devrinde Harput :

Selçuklular devrinin son y ı l larında memeketin her tarafında Ger­ miyan, Karaman, Aydın, Karasi, M enteşe, l s fendiyar, Saruhan, Ra­ mazan , Dulkad ı r ve Osman Oğulları gibi b i rtakım beylikler meydana gelmiş ve bunlar zaman zaman bazan Selçuk ve Moğol hükümd arla­ rının tab i i yetini kabul ve bazan da fırsat düştükçe i stiklal lerini ilan ederlerd i . Bunlar hep Türkmen'di ler. Bunl ardan Harput ·topraklarına hem hudut olan ve bir hayli zaman da Harput'un idaresini ellerinde tutan Dulkad ı roğul ları , XIV. asırda teşekkül edip M araş ve Elbistan haval isinde iki asra yakın hüküm sürmüş olup, ilk emirleri "Zeyn al-D in Karacan" Bey namında b i risiydi. Bu zat b i raz kuvvetlenince Kah i re'ye g i d i p M ısır Meliki "Sultan al-Malikal-Nasır M uhammed " den Elbistan na-ipliğinin menşurunu alarak mem lekete dönünce Dulkadıroğ ul ları emaretini kurdu ( 1 337 ) . Akkoyunlular, Tur Ali ve oğlu Fahreddin Kutlu Beyler idaresi nde X l l l . asır sonlarına doğ ru Doğu Anıadolu'da, kuzeyde Bayburt, gü­ neyde U rfa-Mardi n olmak üzere Fırat i le Dicle'nin muhte l i f kollarının suladığı bölgelerde kışlak ve yaylak yaparak, bu sıralarda ü lkenin geçirdiği büyük anarşi iç.inde birçok kargaşalıklara, savaşlara katı­ larak öteye beriye akınlar yapmışlar ve en nihayet XIV. asır başla­ rında, Fahreddin Kutlu'nun dört oğlurıı d an Kara Yülük Osman Bey, U rfa'yı Döger boyundan, Kemah'ı Timur'un muha fızı Şemsed d in'den Erzincan ve havalisini Mutahharten ' i n torunu Yar Al. i 'den, Çemişge15


zek'i P i r Hüseyin 'den, Harput'u Dulka dıroğ u l l arı' ndan., Erzurum'u Ka­ rakoyunlular'ın val isi P i r Ahmed Bey'den, Mard i n ' i Karakoyunlular'ın muhafızı Emir Nası r'dan al arak Akkoyunlu h ü kumetini ( 1 402- 1 435) de kurmaya muvaffak olmuştur. V. hükümdar Uzun H asan b i rçok fütühat, t a bulunduktan sonra 1 465'te H arput'u Dulkadıroğlu Aslan Bey'·i n elinı d en al arak, kalenin anahtarl arını teslim almıştır. Harput'un Osmanlı Yönetimine Geçmesi :

1 5 1 5'de Ha rput yolu i l e Diyarbakır üzeri ne hareket eden Yavuz kuvvetlerinden Karaman Va lisi Hüsrev Paşa'nın maiyetindeki H asan Bey, bir sene evvel H a rput Kalesini muhasara ve dolaylarındaki şeh i r v e kasabaları zaptetmi ş ise d e kaleyi elde edememi şt i . Yavuz, Kemah' da i ken ve b i r kısım kuvvetleri de Harput üzerinden D iyarbakır'a gel­ m ekte .Lken bunlardan bir yeniçeri kolu ile mutabı k kalan Kemah ha­ kimi Karaçi nzade Ahmet Bey, üç gün muh asaradan sonra kaleyi de aldı. i şte bu tarihten sonrad ı r ki, Ha rput ve dolayları b i r daha el değiştirmeksizin h uzur ve sükun i ç i nde imar ve kültürel i l erlemeleriyle zamanımıza kadar gelmişt i r.

16


2. il. ABDOLHAMID DEVRiNDE HARPUT

Ruslar, (24 N isan 1 876 ) tarihi nde Osmaolılar iızerine harp aça­ rak doğudan ve batıdan taarruza geçmişler ve Osmanl ı ·top raklarını istilaya başlamışlard ı . Taraflararasında çok şiddetli çarp ı şmalar de· vam edip g i diyordu. Ruslar bu muharebelerde büyük çevi rme hare· ketleriyle lürk Ordu b i rl i klerini tüm halinde es'i r ederek içerlere s ü rü· yorlard ı . (8) işte bu muharebel erin şiddet ve tesirleri , Harput ve dolayl arında yakından hissedilmi$, memlekette çok derin ve acı izler b ı rakmıştır. A radan 1 7 sene geçmişti, bu d e fa da Rusl ar, Doğu i l lerimizde bir Ermenistan vaadi i l e Ermeniler'i teşvik ve bunlara b i r ihtilal ha­ zırlatmak gayesiyle ( 1 89 5 ) y ı l larında teşebbüse geçmiş ve R usya'dan birçok Ermeni k·o mitacılarını yurda sokmağa, Erzurum, Van, Bitlis, M uş, Tatvan gibi R us hududuna yakın vilayetlerimizde yer yer ihti l a l ler ç ı karmaya muvaffak olmuşlard ı . Hükumet, gerçi bu ihtilali ve bu hu­ zursuzluğu kend i as·keri kuvvetleriyle ortadan ka l d ı rmağa muktedi rdi; fakat hariç devl etlerin müdahales i nden çekiniyordu. il. Abdülhamid zamanında organıize edilen Hafif Süvari aşiretlerin m i l.i slerinden meydana geliyordu. Bu kuvvetler, askeri cephede iken Erm eni katliam ı n ın önlenmesinde v e Rus korunmasında hayırlı hizmetler verm işl erdir. Daha sonı r aları sip l insizl i kleri görü lmüştür.

Alayları Osmanl ı s ı n ırının bazı di­

Su ltan Hamid devrinin mühim hadiselerinden b i risi de Osmanlı­ Yunan harbi·d ir. Bu harpte başkumandan Müşir Gazi Ethem Paşa'nın mai yetindeki Türk ordusu ( Dömeke) M eydan M uharebesini kazan­ makla, Türkler'in muza fferiyeti dünyaya i l an edildi. Yunanlılar büyük b i r hezimete uğramışlardı. 17


Zafer haberleri , her gün Mamuretü l-Azi z M atbaasında bastı rılan " l laveler"le halka b i l d i ri l iyordu. Gerek vi l ayet, g erekse halk b i rl i kleri tarafından Gazi Ethem Paşa'ya, bu zaferi tebrik i ç i n Hacı H ayri tarafından kal · e me al ınan şu telgraf çeki l m işti. ( 9 ) Türk ordusu , bütün Yunanista n ' ı işgal edecek kuddette i d i . Ati· ' na'ya g i rmeye ramak kalmış iken, maalesef R usya Çar'ının b izzat Sultan Abdülhamid'e müracaatla harbe son veri lmesin i rica etmesi üzerine 20 M ayı s 1 897 günü harekat durduruldu ve sulh yap ı l d ı . Harput'a kilometrelerce uzak o l an b u savaşa da H a rput deli kan­ lı larının, redi flerinin iştirak ettiklerine b izzat şahidim. Bunlardan bir kısmı memlekete dönemediler. Fakat harp zaferle neticelendiğ inden, acısı tez unutulup geçmiştir. 1 905 yılı i çersindeyiz. Akşam karanl ı kl a rı b asınca Harput kaya­ lıkları nın arasından yine baykuş sesleri işitilmekte ve bu meş'um sesler, Harputlul ar' ı n bir felakete maruz kalacaklarını haber vermekteyd i, haki katen öyle oldu, bi rkaç gün sonra Harputlu, Türk mezarı olan Yemen çöl lerine sefere hazırl ı k emrini aldı. Redifler yine top landı, b i ri nets-i Harput'dan, d iğeri Elazığ'dan olmak üzere iki red i f taburu hareket ettiri lecekti. Birçok aksaç l ı ana baba oğullarını, ;ıice tazeler ü ç günlıik nişanlı veya eşleri n i gözyaşlarıyle bu sefere hazırlıyorlard ı . Bu acı klı, heyecan l ı sahne günlerce devam etti, n i hayet hareket g ü n ü g e l d i çattı. Dağkapısı, b i r a n a b aba g ü n ü i m i ş g i b i eski tarihi gün­ lerin den b i risini daha yaşıyord u. Bütün gözler yaş l ı , içler kan ağlı­ yordu. Tabur kumandan ı , hareket emrini verince bir vaveyladır koptu. Yemen çöllerine gömülecek olan bu Harp1Jtlu babayiğit ler, Dağkapı· sı'ndan aşağı dolam aç ları inerlerken içlerinde güzel ve gür ses l i l er H a rput mayaları söylüyorlar, kütleyi daha fazla ağlatıyorlardı. Bu gür sesler, Harput'un yalçın kayal ıkların a çarparak yankılar yaratıyor ve bu yanı k ılar uğurlayanların ka lbine zehirl i oklar gibi saplanıyordu. Ertesi gün d e Elazığ taburu hareket edecekti . ( 1 0 ) Sabahın erken saatleri n de red i fler, :kışlanın önünde top lanmışlard ı . Kışla meyda n ı , 18


mahşeri bir kalaba l ı k içersindeydi, aynı heyecan, aynı gözyaşları ara­ sında bu ıtabur da hareket ettiri lmişti. ( 1 1 ) işte Yemen ' e gi den bu kafi lelerden sağ kalarak memlekete dö­ n enler, gidenl er.in ancak % 20'sini geçmiyordu. ( 12) Bunlardan başka .memleketi n huzur ve emni yetini sarsan ve ardı arası kesi lmeyen Ders·i m (Tunce l i ) i sy an larını d a burada zikretmek yerinde olur. Sırası geld i kç e bu kitabın muhte l i f bölümleri nd e ·tebarüz etti rd i ğ i m gibi lıu isyanlar yüzünden H arputlu çok çekmiş ve hatta bu yolda b i rçok kıymet l i evlatları n ı da feda etm işt i r. Düşman ajanı l arı yurda sızmış, aslı ol mayan söylentilerle bölgeye ni fak sokmuş ve cahil halkı kand ı rarak, sonu memleket evlad ı n ı n kan ı n a malolan maceral ara sürüklemiştir. Bununla beraber doğrusunu söylemek lazımgelirse Su ltan Hamid devri nde Doğu halkı, uzun zaman huzur ve sükun içersinde yaşamıştır, meml ekette iktisadi hayat fonu yükselmiş, köyler adeta cennete dön­ d ü rü lmüştü, bu terakki ve inkişaf dolayısıyle köylü ve şeh i rl i refah i çersindeydi. B i r taraftan yollar, şoseler yapı l ı rken diğer taraftan :kül­ tür hareketleri de hayli 1ilerlemiş, b i rçok mektepler açılmış kıymetl i ve b i l g i l i zabitler yetişti ril mek suretiyle ordunun islahına da çalışıl­ m ı şt ı r.

19



3.

V. MEHMED REŞAD DEVRiNDE HARPUT

Bu devir, yalnız Harput ve H a rputlular için değ i l , bütün Türk ülkeleri ve halkı için meşum (uğ ursuz) geçmiş.tir. Sultan Reşad'ın tahta çıkışının 2. senesi ( 1 9 1 1 ) de ltalya, Trablus'u Garp ve Bi nga· zi'yi, bunlar yetişm iyormuş g i b i bi r de On i ki Ada'yı işgal etmiş, bunu müteakip ( 1 9 1 2 ) d e S ı rp, B u lgar, Karadağ ve Yunan l ı lar'ın itti· fakiyle Balkan Harbi başlamış ve bu savaşta o rd umuz Çata lca mü· dafaa hattına güı;hal çekileb i lmişti . Bu yüzden sulh istemek mecbu· riyetinde kalınmışt ı . B u mağlub iyeti , zaman ı n Dahiliye N azırı, tam i m suretiyle şu şeki lde vilayetlere b i l d iriyordu : Elaziz Vi layetinıe : Tal i-i harp mutahavvil olup her noktada b i rden i h raz-ı za fer ise her zaman kabi l olamayacağ ı derkar ve binaenaleyh h a rb i kabul et· m i ş olan b i r m i l letin harbin ka ffe-i netayicine kemal-i sebat ve meta· netle tahammül ederek ne i h raz olunan m uza fferiyetten dolayı lüzum· suz fah r-ü gurura, ne de g örü len m uvaffakiyets izlikten naşi ye 's-ü tela· şa kap ı lması doğru olamayacağı b edi dar olup, mesela h ükumet-i erbaa i l e icra olunan muharebatta lşkodra ve Yanya cihetlerindeki asakir-i Osmaniye müdafaat-ı müvakkate göstermekte o ldukları halde Vize ve Lüleburgaz taraflarında bulunan Şark O rdusu, müdafaa-i lazimeyi daha z iyade sühulet ve muva ffakiyetle i fa edebi lmek üzere Çatalca hatt-i müdafaasına nakl-i mevki etmek tash ihi nde bulunduğundan ve her halde menafi·i vataniyenin son mertebe-i imkana kadar temin-i mah fuziyetine çalışı lması m ukarrer ve tabii olduğundan hakikat-ı hal malum olmak üzere tamimen beyan o lun ur. 2 1 Ekim 1 328. Harput'da Seferberli k ilanı :

Dahiliye Nazın Reşit.

21


Bu ilan, 2 1 Tem muz 1 9 1 4 Pazartesi gününe t, e sadüf etmişti. Ra­ mazan dolayısıyle halk oruçl uy ·d u. O sab ah yatakları n dan kal kı p da i ş ve güçlerine koşan lar, her köşe başında duvarl ara yapıştı rılmış birçok sarı kağ ıtlar gördüler, bunlar b i rer i landı, bu ilanlarda 20 ya­ şından 45 yaşına �adar, herkes s i lah altına çağ ırıl ıyordu. Her tarafta davullar çalın ıyor, tellallar bağ ıırıyordu. Her <köşebaşında, her dük­ kanda, her cad de ve han kap ı l arı önünde küme kü me insan y ı ğ ın l arı a rasında seferberl ikten harpten ,bahsolunuyordu. Şehirde görü l memiş bir faai' i yettir başlamı şt ı . Zava l l ı halk h ey, e can .içerisinde ne olduğ un­ dan, rve olacağı nd an habersizdi. Doğ, rusunu söylemek lazımgelirse H a rput'un çöküşü, .işte böyle geleceğ i meçhul bir harbe sürü klenmenin başlangıç tıarihi olan o meşum günden başlar. Vi layet merkez.i nde büyük bir ·tal i mgaha bağlı depo alayları ku­ ruldu. Hükumete ve askeri şubel ere m ü racaat ed enler, bu alaylara sevk edil i yor, don gömlekle bunla ra mü.temadi talim gösterWyordu. Harput-Elazığ , rahmetli Gal ip Paşa ' n ı n kumandası altında X I . kolordu merkeziydi. Erkh-ı Harbiye R eisi Kurmay Albay Şevket Bey namı nda bir za·t tı. ( 1 3 ) B u kolorduya bağ l ı 1 8 . F ı rka Kaııargahı, Hü­ seynik önünde ve silah deposunun bulunduğu düzlükte kurulmuştu. Fı rka Kumandan ı Albay Rauf Beyd i . Bu hrkanın 53 ve 1 02. Alayları H üseynikte, 98. Alayı ise Hozat ve Çemişkezek'te bul unuyordu. Fı rka Erzurum'a hareket em�i n i alınca karargahı 3 Eylül 1 9 1 4'de, maiyetindeki 3 . Tab ur 1 4 Eylül, 2 . Tab ur 17 Eylü l ve H a rputlu Katır­ c ızade Yüzbaşı rahmetli Vel i Ef.'ninı kumandasındaki 1. Tabur da 1 8 Eylül'de Erzurum'a hareket ettirilm i şti. Taburlardan b i r 1kısmı Palu­ Çabakçur, b i r kısmı da Dersim (Tunce l i ) -Erzincan üzerinden Erzurum' a g i,t m işlerdi r. Kolordu Kumandanı Galip Paşa ' n ı n hareketi ise Ha rp utl ular ,için çok hazin olmuştu. Paşa, Erkanı Harb iye ve Muhafız Kıtas ıyla Der­ s i m (Tunce l i ) üzerinden Erzincan yoluyla Erzurum'a g idecekti. 6 22


Eylül 1 9 1 4 Cumartesi günün ü iyi hatırlıyorum . Paşa, maiyetiyle b i r· likte H arput'a ç ıktı , b i n lerce halk tarafından Dağ kapısı'nda karş ı l a n d ı , doğru Sarahatun Cami ine gi·d i l d i . ikindi namazı k ı l ı ndıktan sonra ca· m i in önündeki büyük meydana ç ık ı l ı nca, meydan hıncah ı nç i nsan la dolmuştu. H arput'un meşhur vaiz ve alimi Hacı M ehmet Sai-t Ef. tara fından bir h itabe ve müessi r bir d u a edildi. Gal i p Paşa, b u h itabeye ve do· !ayısıyla bütün Harputlular'a açık brr l isarı:l· a ve samimi bir ·i fade i l e mukabelede b u lundu. Kardeşleri n i , oğulları n ı , akraba ve dostl arı n ı bu kumandana teslim e d e n ve meydanı dolduran binlerce hal k, b u hitabeden müteess i r olarak hü ngü r hüngür ağlı yor, muzafferi yetl e, sağ l ıkla dönmelerine dualar ediyorl ard ı . Paşa, h erkesle sarı l d ı , öpüş­ tü, hela l l ı k di ledi ve atın;i b i n ip ( M ete�ise) doğru ç ıkmaya başlayınca, b u azametli insan dalgası, Paşa'yı tak i p ediyor ve her ağ ızdan göz· yaşlarıyla karışık dualar işiı t iliyordu. işte, H a rput, bu suretle tarihi günl erinden birisini daha yaşamış oluyordu. O rtada henüz harp yoktu, Erzurum cephesinde toplanan e frad , Erzu rum'a kadar don göml ekleriyle g i d iyor, bur·ada b i rl i klere dağıtı­ l ı yor ve giydiri l iyorlard ı . B u cephede IX-X-XI. Kolordularla bazı sü vari fırkalarından mü· teşekkil 3. Ordu Ruslar'a karşı cephe ·almıştı ki, mevcudu 1 00 .000 kişiden fazlay d ı . Bölüklerin mevcud u 280, tab urların 1 . 1 00 , alayların 3.500, fırkaların 1 1 .000, kolorduların 35.000 kişiden i baretti. Bu kuvvetlerden başka bazı aşiret alayları cepheye sevk edild i ğ i g i bi y in.e aşi retlerden ve evvelce askerl ik etmiş yerli sivill erden müteşek· kil bazı b i rl i kler de ç eteler hal inde ve itti hatç ı zabitlerin .idaresi nde cepheye sevk edil iyorlard ı . Ordu Kumandanı Hasan izzet Paşa i d i . X I . Kolordu karargah ı ve alay ları Erzurum'a yetişmişti. 1 7 Ekim' de Ve l i Ef.nin taburunun iki bölüğü Erzurum'a iki saat mesafede (Ya· rımca ) da, iki bölüğü de (Arşun i ) köyünde b u l unuyordu. Bu sı rada Hüseyin Paşa, çoğ u atl ı , bir kısmı piyade ·o lmak üzere 1 2.000 kişilik b ir kuvvetl e Erzurum'a gelmişti. Sonra XI. Kolordunun 23


1 8 ve 34. Fırka ları H asankale'nin doğu ve batısındaki Pasinl·e r'de, 33'ncü Fı rka da ihtiyat olarak Tokat'da bulunuyordu. Köpriiköy Muharebesi: ( 1 4)

1 9 Ekim 1 9 1 4 tari h l i ve 1 5 numara l ı Ordu emrin i n dördüncü mad d esinde; " X I . Kol ordu bek l emeksizin Hüyükler m evk i i n e çeki lecek ve bu mevkiin doğu ve batısında bi rleşecektir. 1 8 . F ı rka tah k imata devam edecek, 33. Fırka h emen hareket ederek Karayazı -Pa landö­ ken- Erzurum istikametinde i l e rleyecekti r. Kolordu karargahı N e b i · köyü'ne gelecektir" diye yukarıdan em irler veri l i rken, 24 Ekim'de "Baratof" kumandasındaki Rus kuvvetleri Aras'ın kuzeyinde üç kol­ dan i l erleyerek Köprüköy i stikametine indi ve Köprüköy'ü zaptetti . 25 Ek·i m sabahın e rken saatlerinde, Ruslar Köprüköy'den batıya hareket ederken, 3 . O rdu Kumanda n l ı ğ ı da, b i rgün evvel başlayan muharebede ez i l miş olan XI. Ko lordunı u n iki yorgun ve a c em i e fratla ikmal edilmiş 1 8-34. Fı rkalarını doğuya sürüyordu. Bu fırka lar, aynı gün öğleden sonra Bad icivan doğusundaki s ı rtlarda bul unan düşmana taarruz için a ç ı l d ı larsa da Ruslar, b i rbuçuk piyade alayı ile Badi­ civan üzerine, iki kol i l e de H asankale üz· e rine g e l i rken 1 8 . F ı rka, R uslar'ın yandan şiddetli ve ani ateşine maruz kalınca bozu l d u ve b u bozgun, cepheye i l erleyen 34. F ı rkaya da sirayet ederek her iki fı rka da geri çekildi. N efer ·yorgun, zab it uykusuz, kumandanlar bitap i ken bu mühim harekMa memur edi len fı rkalara gece yü rüyüşü, pek paha l ı ya mal olmuş, şiddetli yağmur altında balçı·k ·t arlalardan, sarp eteklerden i l erleyen bi rlikler, gecenin zifiri karan lıkları içinde bir yandan da d üşmanın müthiş şarapnel ve m itralyöz yağmuruna tutulara k şaşkına dönmüş, şehit ve esi rlerden başka kısm-ı külli (büyük bölü m ) ertesi gün H asankale'nin doğu kenarındaki kale harabelerinin eteklerindeki geniş sahada ancak nefes alab i lmişti. Bu vazi yet karşısında mane­ viyat sars ı l m ı ş ve hatta O rdu ·karargahının tekrar Erzurum'a çekilmesi fi kri bile bel i rm işti; fakat XI. Kolord u Kumanıdan ı Galip Paşa' nın te24


m inatı üzerine, mevz i lerde kalmağa karar veri ldi. Bunun üzerine b iz­ za. t G a l i p Paşa, dağılan birli kleri tekrar toplattırd ı ve ertesi sabah 1 8 . F ı rkayı Ruslar'a taarruz edeb i l ecek bir duruma soktuktan sonra muharebeye g irdi ve sü ngü hücum larıyla Ruslar'ı Badi civan'dan at­ m aya muva ffak oldu. Rusl·ar, Köprüköy i lerisindeki mevzilerde tutunamayınca Teftekir' in kuzeyine çeki l d i ler, 1905 rakım l ı tepeyi zaptetm iştik. Bunun üze­ rine Rusla r, Tiflis'derıı imdat istediler. Rusl ar' ı n 2. Tü rkistan Kolor­ dusunun 14-15. Alayları •t ren le Sarıkamış'a gelince 27 Ekim gecesi haz ı r l ı k yapılarak Karaköse'yi zaptettiler. Bu taarruza k·a rşı 28 Ekim' d e hazı rl ı k yapılarak dört •grup vücuda getir i l d i ve 29 Ekim, şafakla kesif bir sis h i mayesinde mukabi l taarruzumuz başladı. 1 Kasım ak­ şamına kadar devam etti ; fakat bir tara ftan idaresizlik, bir taraftan tereddüd yüzünden hiç bir netice elde edi lemedi . ( 15) Azap Muharebesi : Ruslar, Elimi-Azap hattı na çekilmişle�d i . 3 Kası m ' da XI. Kolordu Köprüköy-Azap hattı güneyinden, IX. Kolordu ·ise bu hattın kuzeyin den topçu him ay·esiyle düşmanın kuzey cenahını kavrayarak i l e rlemeye başlad ı l a r. 4 Kası m'da ise bu taarruz i k i cenahtan devam etti . X I . Kolordu, Aras' ı n kuzeyinde düşman mevz i l erinden 3 km. l i k bir kısmına hücum ederek Azap doğu kuzey s ı rtları n ı düşman dan g eri alarak (Zeki Bey) tepesine Türk bayrağ ı n ı dikti; fakat bu taarruz açık arazide cereyan etti ğ i nden çok kan l ı oldu. Bir hafta şiddetli devam eden bu taa rruz ve çarp ışmalar neti­ cesinde Türk ordusu perişan bir hale düştüğü g i b i ( 16) Ruslar da panik halinde TiUis'e doğru kaçmaktayd ı lar. B u halden bihaber 3. O rdu Kumanda n ı da, bu kış ve kıyamette askeri bütün cephelerden geriye çekiyordu. Şark cephesinin durumu Başkumanıdanlıkça iyi karşı lanmad ı ğ ın ­ d a n Enver Paşa, E rkan-ı Harbiye 2. Reisi M i ralay H afız Hakkı Bey'i, 25


Mecidiye Kruvazörüyle 1 2 ıKasım'da Trabzon'a gönderdi. Hafız Hakkı Bey,

cepheye ·gelerek

20 ıKasım'da Kôprükôyü'nde vaziyeti tetkik

etti. Bi:r kolordu ile cepheden, iki kolordu ile yanlardan çevirme su­ retiyle Ruslar'a taarruz imkanı bulunduğunu ve ordunun cephane nok· sanlığınıdan dolayı geri çekildiğini Enver Paşa'ya bildirince,

Paşa,

29 Kasım'da Erzurum'a geldi, her şeyden evvel 1 1 1 . Ordu Kumandanı Hasan izzet Paşa'yı kumandanlıktan aldı ve Ordu Kumandanlığını bizzat kendisi deruhte etti ve Hafız Hakkı Paşa'yı da Mirlivalığa terfi ettirerek X. Kolordu Kumandanlığı vazifesine verdi.

Sankamış Harekatı : Enver Paşa, Sarıkamış har�katını hazırlarken, Rus Çarı da Kaf· kaslar'a inmiş, ordusunıu dolaşmış, nutuklar vererek maneviyatı yük· seltmeğe çalışmıştı (17).

9 Aralık'ta Sarıkamış =ihatasına (kuşatma) başlandı. Erzurum g•ibi kışı pek şiddetli bir bölgede böyle ıbiır taarruza geçmenin ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğu bütün kumandanlar ve zabitanca bilindiği halde çılgın bir emr-i kumanda

tatbika

konuldu.

Taarruz,

kar fırtınaları içinde sabahın erken · saatlerinde başladı v·e beş gün muannidane (inatla) devam etti. Bilhassa gece muharebelerinde emir zabitleri, Karar·gah heyetleri yollarını şaşırıyor, düşmanın kucağına düşfıyorlardı (18). Bu taarruzlar sırasında Enver Paşa'nın i·timadını kazanımış .olan Ordu Erkan-ı Harbiye 1. Ş. Md. Harputlu Tahir Bey'in 15 Aralık'ta rütbes;i Yarbaylığa yükseltilerek 17.

Fırka Kumandanlığına tayinini

müteakip fırkasının başına geçtikten sonra düşmanın üston durumu hakkında Enver Paşa'ya gönderdiği raporu, Enver Paşa kabul etmemiş ve buna inanmamıştı (19).

XI. Kolordu, bu badirede çok iş görmüş ve yararlıklar göster­ mişti. Bu kolordunun Erkan-ı Harbiye Reisi Şevket Bey, 33. Fırka Kumandanlığınıa tayin edilince bir avuç fırkasıyle Ruslar'ın sağ cena·

26


hın a o kadar s ı kı yapıştı ki, dıüşman bu tazyikten ancak tüfeklerin i , mitralyözlerini, a t v e arabalarını b ı rakmak suretiyle kurtu lab i l di ve ay­ n ı zamanda birçok da esir b ırakt ı . Sonra Ruslar, Tiflis'le muhabere temin ederek yard ı m istemeleri üzerine vaziyet büsbütün fenalaştı ve Sarı kam ış birkaç defa el değiştirdi. Bu muharebeleri n sonunda 1 1 1. O rdu birliklerininı f- e ci durumları, şöyle tesbit edilmişti : Bardiz taraflarında bu lunan X. Kol ordunun 32. F ı rkasının mevcudu takriben 500'e düşmüş, 28. Fı rka yalnız 82. Alay ile kalmış, 1 7 . F ı rkanın ise kumandanı şehit olmuş, 49. A l ay ı i l e 2-3 t o p ve iki mitralyözden ve fırkan ı n hayatta kalan 30 subayın­ dan ibaret olan ·grubun kumandan l ı ğ ına Erzincanlı Gani Bey (20) ta­ yin edilmiştir ki, sonunda ıbu da bacağından yaralanmıştı. Divik'de karargah kurmuş olan IX. Kolordunun ise, 1 7. Fırkas ı 1 1 O, 29. F ı r­ kası 1 90 nefere düşmüş, 28. Fırkas ı n ı n kumandanı yaralanarak öl­ müş, ye�ine Harputlu Topçu Binbaşısı Ahmet Şa·kir Bey ( 2 1 ) tayin edil miş ve 86 . Alayı i le m evcudu 700 kişiden ibaret ka lmıştı. Geriye kalan bu birl i kler, düşman ı oyalamaya çalışırken Enver Paşa, X I . Kolorduyu 1 8-34. F ı rkaları yle 2 4 A ra l ı k'da cepheden Ruslar'a karşı taarruz ettirdiyse de bu taarruz da muvaffak olamad ı . Bunun üzerine Enver Paşa, aynı günde H edik'de bulunan XI. Kolordu karargahına geld iği zaman, IX. Kolordunun Ruslar tarafın dan sarı l d ı ğ ı n ı ve 1 06 subayın Kolordu Kumandanıyla birlikte esi r edil diklerini ve Hafız Hakkı Paşa'nın kaçarak kurtul duğunu ve aynı zamanda Ruslar' ı n cep­ heden X I . Kolordu üzerine taarruz ettiklerini görünce Erkan-ı Har­ biyesiyl e birlikte Hedik'den hemen Köprüköy "e ve oradan da Er­ zurum'a hareketle lst-a nbul'un yolunu tutmuştu. işte bu kaçış, Sarıkamış -ihatası denilen ç ı l g ı nca bir hareketin sonunu

teşkil

ediyor·

d u . (30 Ar.al ık 1 9 1 4 ) . O ç dör.t aylık çetin bir mOcadelenıin b ilançosunda

:

XI. Kolor·

dunun m evcudunu teşkil eden Harput ve dolayları halkının nası l bir şecaat ve fedakarl ı kla yurt s·a vunmasında h ay atlarını hiçe sayarak birçokları n ı n şehit dOştOkl erini ve dondukları n ı , b i r kısm ının da yaralı 27


ve sakat 1k a l d ı klarını görm ekteyiz ki, bu H arputl ular'ını atalardan kal­ ma hasletlerinin bir misalini teşkil etmektedir. Hezimetten sonra dört ay paıt ı rsısız geçti; fakat Ruslar, 28 N i ­ s a n 1 9 1 5'de taarruza g eçerek ıbi r taraftan Tü rkler'i Tortum'da sıkış­ tı rıyor, diğer 1taraftan da Van b ö l g esi nde Ermen i l er'i üzerimize kış­ kırtıyorlard ı . 1 5 N isan'da Van dolaylarında ve 1 8 N isan'da ise Bitlis'de Ermenil er'in ayaklanmasına şah i t olduk. B u ayaklanma şöyle başla­ mıştır. i l k defa Van Ermeni ihtilal Cemiyeti, içlerinden bi rkaç feda·i seçerek, m u rahhas sı fatıyla 29 N isan günü Van Valisi Cevdet Bey'e gönderip şi fre m i ftah ı n ı ( anahtarını ) istemel eri üzerine kopm uştur. Vali, bu küstahça teklif karşısında deliye dönerek b un lardan bir iki­ sini tabancayla öldürmesinden b i rkaç saat sonra Ruslar tarafından makineli tüfek ve hatta toplarla teçhiz edilmiş Ermeni taburları Van ' ı n i ç i n e hücum ederek hükumet konağ ı n ı , postahaneyi, banka v e Düyün-ı Umumiye b i nalarını bombalarla tahrip ve b e rhava etmekle Ermeni ayaklanması başlam ı ş bu lunuyordu. Bu isyana karşı Vali Cevdet Bey, hariçten kuvvet celp ile Ermeni ler' in hakkı ndan g e l i rken Rus kuvvetle­ rinin, Van'ın etra f ı n ı sard ı ğ ı n ı haber a l ı nca ister istemez şehri terketti . R uslar 3 Mayıs 1 9 1 5 'de Van'ı i şgal ettiler. 40 gemi dolusu muhacir Tatvan'a sevk olundu. Bu sırada E rmeni ler, birçok Müslümanı öldü­ rerek Van ' ı kana boyadı lar, birçok Müslüman köyünü ardı ardı n: a yaktıl ar. Toplu katl iamlar oldu. Cami l e re doldurulan halkın üzerine kapılar kil itleniyor, gazyağı dökü l ü p yakılıyo rdu. B i rçok sama n l ı k ve merek elleri bağ l ı insanlarla b irlikte yakıld ı . Kurşuna dizilen Müslü­ manlar dere yatağına veya çukurlara atılmıştı. işte bu faci adan sonrad ı r ki, hükOmet Ermeni tehci rine karar vermiştir. B unun üzerin e diğer Doğ u vilayetlerindeki bütün Ermen i l er' in tehcire tabi tutulmaları hakkındaki hükümet kararını Dahiliye Nazırı Ta lat Bey, bizzat maddi manevi mesu l iyeti üzerine alarak vilayetlere emir ve tebliğ etti ( 2 2 ) . B u karar ve emir gereğ ince 1 1 Mayıs Pa­ zartesi günü Harput-Elazığ'da da bazı tevki fler yapı l d ı . Bu mevku flar a rasında "Edvart" isminde bir eczacı, Harput Ermeni ihtilal Cemiyeti ve b u cemiyetin reis ve azal arının isim leri ile bu cemiyete kimlerin 28


mensup olduğunu, 22 Mayıs günü, Cuma namazında b ütün cam i l ere hücum edilmek suretiyle harekata başlanacağ ı n ı , Ermeni M aşat l ı ğ ı nda ( M ezarl ık) 1 50 kadar bombanın gömülü olduğunu, kimlerin evinde si lah ve bomba bulunduğunu bütü n 1teferruatıyle ilgili emniyet memu r­ larına söylemesi ve 23 Hazira n Habusu köyünde b i r Jandarmamızın ErmenHer tarafından öldürü lmesi üzerine Harput-Elazığ'da da 1tehcir bilfiil b aşlamış bulun uyordu. B u tehcir s ı rasında gerek şeh i rlerden, gerek köy lerden b i rçok Ermeni Dersim (Tuncel i ) e kaçmaya muvaffak olmuş ve oradan da Ruslar'a i lt i hak etmişler, bir kısım zararsız Er­ meniler de tehcirden hariç b ı rakılarak yerlerinde kalmışlard ı . Harbin ikinc i senesinde 111. Ordu Kumallclanlığına Mahmut Kamil ve IX. ·Kolordu Kumandan l ığ ına d a Abdül kerim Paşa'lar getiri l d i . . S u y ı l da R uslar' ı n taarruzu devam ederek D o ğ u ıi l l erimizden Hasankale, Erzurum, H ı n ıs, i sp i r, Muş, Bit l i s, Mamahatun g i b i şehir ve kasabalar istilaya uğr·a d ı . Ruslar, Of-Bayburt-Mamahatun hattına askerleri n i sürerek i l e­ ride yapacakları taarruz hazırl ığı için düzgün bir cephe vücuda ge­ t i rmek istiyorlardı . Artçı ·K umandan ı Kerim Paşa ise 25 Şubatta ka­ rargahırıı ı Mamahatun'da :kurmuştu. Bu sırada Mahmut Kamil Paşa' n ı n yeri n e Veh ip Paşa tayin edil erek 6 Mart 1 9 1 6 'da cepheye gelm işti . Rusl·ar, evvela Mamahatun'a ve Baybur'·un ·d oğusundaki Çoruh cep­ hesine taarruz etti ler. 1 5 Martta M amahatun'u aldı lar. Bunun üzerine b i rl ikler geri çekilmeğe başladı. IX. Kolor·du Höbek Dağ ı ' nda, X. Ko­ l o rdu Cibice'de, XI. Kolordu ise F ı rat gerisinde yer alm ışlard ı . B u g e r i harekatta Kerim Paşa, aH·an düşerek omuz kemiğ.i ·kırı ldığ ından g eriye gönderildi, yerine Gala tal ı Şevket Bey, artç ı tayi n ·ed i l d i . R uslar, taarruzlarınıa deva ı m e d iyorlard ı . 5 N isan'da Trabzon d ü ştü. Trabzon işgal edi l i rken Ruslar, ıbi r taraftan da Kop üzerinden Bayb u rt'u zorluyorlard ı . 60. Alayımız Kop'da düşmanın karşısına ç ıkarak, ıRus kuvvetlerini durdurdu ve b i rçoık tele fat verdirdi. Türk ordusu, b u şekilde kuvvetli b i r düşmanla geniş cephelerde mücadel·e ve Türk erleri, b'ir karış toprak için hayaı t la. r ın ı feda ed er, 29


b i n b i r ihtiyaç ve sefalet içersinde kıvranırken, Ders i m l i ler, yine mutad i syanlarıyla ortaya ç ı kt ı lar. Bu hadise şöyle oldu : -Maırt 1 9 1 6 , Ruslar Mamahatun',a i l e rle­ dikleri s ı rada Ermen i l er'i ve fi rari Mustafa nam ındaki bir casusu haylı si lahla Dersim (Tunce l i ) e gönderip Balaban l ı , Kureyşa n l ı , Koçuşağ ı Türk aşi retlerine dağ ıttırarak, bunları isyana teşvik etm işlerdi . Sunun neticesi olarnk Nazımiye, bunlar 'tarafından zapt, Hozat muhasara, M azg i rt, Pertek, Çarsancak kasabaları yağma edildi. B i l h assa M az­ g irt'de hükümet dairesinde ve askerl ik şubesinde ne kadar para varsa yağma e d i l i p resmi evrak ve defterleri yakmak ve şube yazıcılarından iki eri esir almak suretiyle cinayetleri n i g ünden güne artırıyorlard ı . M azgirt hadisesinde şube reisi, g üçhal yakayı kurtarabilmiş v e yaya olarak Çarsancağa kadar gelebilm işti . Rus p ropag andası , bölgede a l et ol acak bazı maceracıları ıbulm uştu. Cahil halk ise, kime karşı ve n eden dövüştüğünü bi lmiyordu. O rdu Kumandanı Vehip p, a şa, Dersim (Tunce l i ) ağalarını Erzin­ can'a davet ve para i l e ikna ederek kısmen yola getirdiyse de doğu Dersim (Tunceli) i syana devam etti. Eşkiya ko lları Harput civarına kadar inerek tecavüzlerini artırd ı lar. Esasen Ders i m l i ler, tarih bo­ yunca tahr.i klere kap ı larak isyan etmeyi adeı t haline koymuşlard ı . H e r şeyden evvel, bu isyan ı bastırmak ve Ruslar'a Dersim (Tun­ celi ) i n kap ı larım açık b ı rakmamak gayesiyle 1 2. Süvari Bölüğü i l e, üç makineli bölük ve iki bataryadan ibaret ,olan 2.700 kişilik .b i r kuv­ vet Galatalı Şevket Bey'in emrinde kuzeyden Dersim (Tunce l i ) üze­ rine gönder.i ldı i ğ i g i b i , Sivas' dan Harput'a gelen 1 3 . F ı rkadan 7 tabur da aşağıdan hareketle N azimiye civarında asile.ri ç ember içine alarak vuku bulan çarpışmalar nı e ticesinde Ders im l iler, 6 M ayıs 1 9 1 6'da tedip edild i kten sonra bu kuvvetler, Ruslar'ın Dersim i l e olan bağ­ larını kesmek için cephenin sağ yanına alındı lar. Esasen Dersim (Tuncel. i ) halkının, bölgenin düşmandan korun­ mas ında büyük h izmetleri olmuştur. Türklüğe bağ l ı cesur ve mert 30


insanları vardır. Bu cesur Türkler'in arasına bir defa n i fak sokulmuştu. B i r kısım Dersimli ler isyanda kan akıttıklarından g eriye dönüşleri zor oluyordu. ikinci Ordu :

Türk harp ·planı ı na göre Çanakkal e ve Trakya'dan alınan birli kler, 2. Ordu namıyla 1 . Ferik ( Korgenera l ) Ahmet i zzet Paşa'nın kuman· dası altında teşekkül etm i ş ve trenle Hal ep-Resülayin'den Di yarba· kır'a, buradan da BiHis, Muş bölgesine, bir kısmı da Kayseri , Şar· kışla Sivas, Malatya'dan Harput'a ve buradan da Palu, Çapakçur ve Genç i stikametine sevk edi lmişti ki, bu birlikler, Erzincan'a kadar i lerlemiş olan Ruslar' ın sol yanlarına taarruz ederek arkalarına g e­ çecekti . B unu haber alan Ruslar, Güneyden Van, Bitlis, Muş hattı ile Kiğı, Çapakçur üzerine yüklenmiş olmalarından ve bu arada Erme­ niler'in önl erine gelen binlerce çoluk ç ocuk ve kadınları . vahşiyane öldürmelerinden dolayı bu b ölgeden Diya rbakır, Harput taraflarına umumi bir muhaceret başlamıştı. B u sırada bir taraftan Ruslar'ın Palu'ya kadar geldikleri şayiası, diğer taraftan Dersimliler' in i syan ederek Harput-Elazığ üzerine saldırmaları ihtimal i ve buna inzimam eden ( katı lan) muhacir ka filelerinin ç ı plak, perişan ve aç durumları ve yine cephelerden yaralı ve -tifüslü binlerce hasta askerin, kışlaların önlerinde topraklar üzerinde g ece gündüz yatıp ölüm lerini b eklemeleri Harput-Elazığ halkının maneviyatını son d erece bozmuştu. Bu yüzden bazı zengin aileler, istila korkusuyla evleri ni, mallarını, mağazalarını b ı rakarak Malatya, Antep gibi şehirlere göç etmeğe başladılar, b una rağmen çoğunluk tevekkül . i l e mukadderata intizaren, ( kadere rıza göstererek) , bir .tarafa kımıldamad ı . Dersimli ler'den isyanı a katılan­ ların uyanmasına, Ermen · i ler'in yaptığ ı katl iam sebep oldu. Ç ün kü Ermeniler Müslüman kanı dökerken ayırım yapmıyorlard ı . Hatta ken· d i lerine mani olan Ermeni l er'i dahi katled iyorlard ı .

Asi

Dersimliler,

gerçeği kavrayı p isyana katı lmayan Dersimli hemşehrilerinin tarafına g eçmeye başlam ışlard ı . 31


M uhacir kafi leleri, köylere , şehirlere dağ ıldıklarında öyle feci sahneler meydana geldi ki, ·tarif ve tavsifi mümkün deği ldir. Ayak­ kabıları , günlerce yaya yürümekten parça parça olmuş parmaklar, t ı rnaklar yara bere içinde, bi.r v·eya bi rkaç çocuğunu günl erce, haf­ tala·rca sı rtlarında taşımakla om uzları çökmüş, rerıık l eri sapsarı ke­ silmiş yüzlerce ana . . . Üzerleri ndeki elb iseler, lime l i me parçalanmış, aç ve yarı ç ıplak bu i nsan sıü.rül erinin insana benzer tarafları kalma­ m ıştı . Sırtlarında .t aşıd ıkları ölüm hal indeki çocırkları kucakla rında can verirken gözyaşları kuruyan bu anala r, aç-susuz sokaklarda sü­ rünüyor, dağlarda, tarl alarda ot t oplayıp yiyorlard ı . Halk, bunlara gerçi ·el l erinden gelen her yard ı m ı yapıyor, evlerine a l ı yor, karı nlarını doyuruyordu, fakat gelen kafi leyi arkadan ikincisi ve bir üçüncüsü takip ediyordu. O zaman maalesef bu kafi l eleri bağrına basacak, yara larını saracak hayır müesseseleri de yoktu ve en hazi n i , bunların başlarında tek erkek olmadığı gib i , erkek çocuklar da y·o ktu; çünıkü bu g i b i l er Ruslar ve E�meniler •tarafı ndan sarf edi lmişti. ,Bu hazin ve heyecanlı günler aylarca devam etti. Bu s ı ra larda, Çanakkal e zaferinden -sonra Edirne'de Mustafa Kemal Paşa'nın e m ri kumandasındaki 1 6. Kolordunun, Rus taarruz yollarının sağ cenahını müdafaa etmek üzere Di yarbakır'a gelip 1 4 N i san'da Si lvan'da karargah kurması ve Van Gölü'nün güney inde Çapakçur Boğazı'na kadar 80 km . l i k b i r cepheyi müdafaa etmesi haberi ve sonra yine batıdan mükemmel sahra ve cebel toplarıyla ve tam teçhizatıyla 2 . Ordu Bi rliklerinin b i rb i ri a rkasmdan Harput­ Elazığ'a gelip muhtelif karargahlara yerleştirilmeleri halkın mane­ viyatını oldukça yerinıe getirmişti . 2. Ordu Kumandanı 30 N isan'd a Di yarbakır'a, oradaki menzil teşki latını tanzim ettird i kten sonra 2 1 Mayıs'ta Elazı ğ ' a g·elmiş ve Beş Kard eşler'de karargahını kurmuştu. Miralay i smet Bey ( i smet l nönü ) bu ordunun Erkan-ı Harbiye Reisi bulunuyordu. Ahmet izzet Paşa, 22 Mayıs'da Kolordu merkezini ve F ı rka kıa­ rargahını teftiş etti, 25 Mayıs'da da Harput'a çıkara k Harput alim­ lerinıin ziyaretl erini iade etti. 32


H arput'a yetişm i ş olan 1 2 . Fırka 1 O Mayıs'ta Palu'ya, 53. Fırka H a lep'ten Diyarbakır'a, 1 4 . F ı rka Resü layn'a, 1 3 . Fı rka ise ( 7 . Tab ur) daha evvel Sivas'dan H arput'a tahri k edilmişlerd i. Dersim (Tunceli ) de vazi fesi biten 1 3 . Fı rka K i ğ ı civarında toplanarak M amahatun'a ta­ arruzla b u rayı geri al dı. i l . O rdunun bu taarruz başl ang ıcı i l e i l i . Ordu b i rl i kleri n i n yu­ karıdan Ruslar'ın üzerine atıl maları üzeri ne, Ruslar, 1 50 .000 kişi l i k üç kolordu i l e mukab i l taa rruza geç·ti ler. R u s Kumandanı "Yudelliç" 3 Temmuz'da Bayburt'u, 6 Temmuz'da K i ğ ı Tercan'ı ( Mamahatu n ) , 9 Temmuz'da Kelkit'i, 1 2 Temmuz'da Erzinca n ' ı zaptettikten sonra Kemah'ı bombard ı mana ve Kemah Boğazı ' n ı zorlamaya başl a d ı . N e garip tesadü ftür ki, Erzincan'ın sükutu günü, i l . Orduy·a gü­ neyden umumi bir taarruz yaptırmak üzere 24 kişiden ibaret maiye­ tiyle birlikte Enver Paşa da Sivas üzeri nden otomob i l l erle ( 23 ) aynı günde Elazığ'a geldi ve başta Ordu Kumandanı Ahmet izzet Paşa ve karargah erka n ı , val i , mülki erkan, bütün okul talebeleri ve kala­ b a l ı k b i r halk kütlesi tarafından merasimle karş ı landı. Ahmet izzet Paşa tarafından Ordu karargahında misafi rlere öğle yemeğ i veri l d i v e öğ leden sonra P a l u istikameti nde hareket ettiler. Mai ye�i nıde ş u zatlar vardı : Brunzar Paşa Von Lesuv M i yanofski H um an Von Fledman

Erkan-ı H arbiye-i Umum iye 2 . Reisi General General Kaptan Karargah-ı Umumi Erkan-ı H arb iye 1 . H a­ rekat $. M . Yarbay

Y.azbati D izer M ahmut Bey Kazım Bey Tahs i n Bey M uzaffer Bey

Avusturya Ateşem i l i ter Muavini Y üzbaşı Emir Subayı M ü lazım Kaymakam Yaver Binb-aşı Bi nbaşı Bi nbaşı 33


Vasfi Bey Refik Bey Yusuf Bey Tev fik Bey Rauf Bey Mahmut Bey Hasan Nazmi Bey Ali H aydar Bey Vam ı k Bey Şahabettin Bey Kemal Bey N i hat Bey Yusuf Ziya Bey

Bi nbaşı Dr. B i nbaşı ( Başvekil rahmetli Saydam) Kolağ ası Yüzbaşı Yüzbaşı Yıü zbaşı M ü lazım evvel M ü lazım evvel ( Harputlu) A ğ ı rl ık K umandan ı Ağ ı rl ık Kumandanı Ağ ı rl ık Kumandanı Te lgraf Mem uru Şi freci M ümeyyiz ( 2 4 )

R e fi k

Diyarbakı r ve dolaylarında y e r a l m ı ş olan M ustafa Kemal Paşa' nın kumandasındaki 1 6 . Kolordu, Ruslar' ı n b u böl geye sarkmalar ı n ı n ö n ü n e g eçmiş ve son ra m u k a b i l taarruza geçerek 6 / 7 Ağ ustos'da Bi tlis ve Muş'u geri almıştı . .Su haber harb i n başından bugüne kadar devam eden Harput halkının korku ve heyecanını hafi fletmiş ve halkı sev·i n· d i rmişti. i l . Ordu Karargahı Sekrat'a nakled i l d i . Bu sırada Kiğı b i rkaç defa el değ i şti rd i . B u muhareb el erde R uslar'dan alınan 400 esi rin 23 Ağustos'ta Elazığ ' a getirilmesi, halkın maneviyatı üzerinde büyük tesirler b ı raktı. B u .esirler, K·o lordu merkezinin önüne getiri l dikl eri zaman b i r y ı ğ ı n halk, bunları seyre g elmişlerdi. Esirler b i r tara f.tan yerlerden sigara izmaritlerini toplarken, b i r yandan da işaret ve l i san-ı hal i l e sigara i stiyorlard ı , bun l ar da sefil ve perişandıl·ar, adeta kadit ( i ske l et) ha­ l-in e gelmişle rd.i . Ruslar' ın b i r planı da Ermen iler' i n teşvikiyle Dersim (Tuncel i ) e sarkmak v e Nazımiye üzerinden kan d ı rab i l d i kleri b i r kısım Dersimli· !erle beraber Harpufa inmekti. Bunu vaktinde haber alan il. Ordu Kumandanlığı hemen 48. F ı rkay ı H a rput'a çekti ve Zara'da toplan· m akta olan 49. F ı rkanı n da Harp ut'a sevkini 1 1 1 . Ordudan. isted i . 34


i l . Ordunun tekm i l kuweti : 1 04 tab ur piyade, 23 süvari bölüğü, 38.276 tü fek, 1 37 toptan ibaretti . 25 Ağustos'ta, yapılan bir taarruzumuz muvaffak oldu ve düş­ man cephesini yard ı . Kumandanlık, Hozat'da bulunan 111. Süvar:i Fır­ kas ı n ı cepheye a lm ı ş, Hozat'da ancak iki jandarma taburu b ı rakmıştı. Ders i m l i ler, bu fırsattan istifade ed erek Ruslar'ı davet etti ler, ıb i r keşif kolu evvela Ovacık'a v e sonra 29 Ağ ustos'ta Ermen'i öncülerinin delaletiyle de Çemişkezek'e kadar getirilmişlerd i . Bereket versin, bu Çemişkezek hadisesini Harput-Elazığ ve dolayı.arı halkına duyurma­ d ı l ar da büyük bir heyecan ve panikten bu bölge kurt·a rıldı . 48. Fırkadan b i r alay, derhal Çemişkez.ek'e gönderildi ve gelen­ lerin yüzgeri 'kaçıp g'itmeleri temin edi ldi. Rusl ar, Erzin can' ı ıa l d ı ktan sonra yine Dersim (Tuncel i ) üzerin­ den H a rput'a inmek üzere b i r kısım Kazak alaylarını Pülümür' e gön­ derm işlerd i . Bu Kazaklar, 1 6 Eylül 'de Aftun Hüseyin'de bulunan Şah Hüseyin Beyzade M ustafa Bey'in konağ ına g i re rek kadın l a ra ·tecavüz ettiklerinden, b u bölgede bulunan aşiretler, Ruslar aleyh ine kıyam ettiklerinde, Ders i m l i l er de bunlara i ltihak ederek, R uslar'a karşı b i r c ephe açmışlar ve Şeytan Dağ ı 'nda kü l l i yetli m i ktarda Erme n i çete­ leriyle Rus kuvvetlerine karşı harekete geçerek bunları tepelemişlerd i . R uslar' ı n v e Ermeniler'in g erçek yüzünü tanıyan b i r kısım a s i Dersim­ l i ler nadim ol muşlar, ordumuzun yanında yer alm ışlard ı r. Bu s ı ralarda büyük fedakarlıklar gösteren i l . Kolordu Kuman­ danı Faik Paşa, 30 Ağ ustos vazife başında şehi,t düştü, cenazesi Elazığ'a geti ri lerek meras imle defnedi l d i . Yeri ne vekaleten i smet Bey ( i smet lnıönü) iay i n e d i l d i . Yukarıdan beri izah teren 1 1 1 . Süvari F ı rkası , verd i kten sonra ken d i n i çünkü 1 50 hayvanı telef Başköy'e, oradan da 14

ettiğimi z muharebelerd e ç·ok yararl ıklar gös­ düşmanı cepheden attı ktan ve fazla zayiat toplamaya maddeten imkan bulamamıştı; olmuş ve erat aç, ç ı p lak, perişan bir halde Eylül'de Sekr.at'a gelebilmişlerdıi . 35


Enver Paşa, hala Sekrat'da muhareb eyi idare ed iyordu. N i hayet Süvari Fırkas ı n ı n bu p erişan h a l i n i görünce Eylül sonlarında bunları istirahat için lzolu'ya g önderd i . Eylül ortaları nda cephelerde n isbt b i r sükun başlad ı . i l . Ordu Karargahı Gozi k'de, 1 1 1 . Or·du Karargahı ise Suşehri 'nde bulunuyordu. 20 Eylül'de Kiğı tekrar 1istirdat edildi; fakat kış çok şiddeUi g·elmiş her iki tarafta da kuvvet kalmamıştı. Her iki taraf orduları kışı mü­ dafaada geçirdil·er. B i l hassa i l . Ordunun iaşe durumu pek fena g i di­ yordu. Mart 19 t ?'de cepheden gelen ve sözüne her suretle itimat edilen bir arkadaşın ağızından aynen şunları di nlemişti k : ' Bölüklerin m evcudu 1 5 'e kadar düştü, efrad aç ve b i i l aç . . . ne üstünde var, ne altında . . Hayvan tele fatı 1ise O/o 95'dir. Efrad şurada burada bul dukları bu hayvan iaşeleri n i kasatu raları yla parçal ayarak çiğ çiğ yem ekte­ d i rler." Bu cümlel eri d i n l e rken , bi rl i klerin Elazı ğ ' a geldiklefi zaman teçhizatlarının ve iaşe kollarının mükemmeMyeti ve tam kadro l u n efer ve zab i tan ı n can l ı ve cesur olarak göğüslerinin imanla dolu ·durumları gözönüne getiri l ince şark cephes i n i n yeni b i r Türk mezarı olduğu ız­ d ı rabıyla teessürden gayr-i ihtiyari ağlamıştık. Muhaceret de aynı m i nval ve aynı şartlar ·a ltında olanca fecayi i l e devam ed iyordu. Rusl ar, bu kış harekatında 1 00.000 zayiat vermişlerd i , bizim zayiatımız ise 30.000'den b i raz fazla , Rusl ar' ınkinden çok azd ı . Zay i­ atımızın azl ı ğ ı bölgedeki aşi ret kuvvetı.eri nıin orduya yard ı m ı n ı n ·da payı vard ı r. B i r ara l ı k i l . Ordu Kumandan ı Ahmet izzet Paşa, Sekrat'da has­ talandı ve 1 6 . Kolordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa 'yı vekil bı­ rakarak mezunen lstanıbul'a gitt i . Mustafa Kemal Paşa Ordu Karargahı o l a n Sekrat'a gelmiş, Ordu Erkan-ı Harb iye Reisi M i ralay ismet ( i smet l nönü ) Bey ile karş ı l aş­ mış ve vazi fe arkadaşı olmuştu. Bu iki kıymetl i kumandanın dostluk­ ları i l k defa işte böyle Anadolu'nun en ücra b i r kasabasında başla­ m ıştı. 36


8 Mart 1 9 1 ?'de Şark Cephesindeki ordu teşki latı değiştirilerek ordular, bir kumandan altınıda ( Kafkas Ordular Grub u ) namıyla ku­ rularak Ahmet izzet Paşa ' n ı n emrine veri l d i . i l . Ordu Kumandan l ığ ı n a da 1 3 Mart 1 9 1 7'-de Mustafa Kemal Paşa tayi n edi l d i . 1 1 1 . Ordu Ku­ mandanı Vehip Paşa, Ahmet izzet Paşa ' n ı n kumandası altına g i rm ek istemediğ inden 1 8 M a rt'ta hasta l ı k bahanes iyle ordudan ayrı l d ı . Ye­ rinıe Fevzi Çakmak veka let etmek üzere Suşehri'ne g itti ve 4 ay bu orduyu idare etti . 9 M art 1 9 1 7'de Rusya'da ihtilal başladı. Ahmet izzet Paşa, iyileşerek 1 8 M art'ta Elazığ 'a döndü ve me­ rasimle karşı landı. B u s ı rada Sekrat'dan Diyarbakır'a uçmakta i ken m otorunun patlaması yüzünden düşerek parçalanan m eşhur tayyareci Ahmet Nuri'nin 22 M a rt'ta cenazesi Elazığ'a g etiri l d i . Ahmet izzet Paşa, bu cenaze merasiminde bulunduktan sonra Sekrat'a g itt i , 30 N i san tarihinıe kadar Sekrat'da kaldı; fakat yine hastalanarak Elaz ı ğ ' a d ö n d ü ve lstanbu l ' a g itti . Çanakkale muzafferiyetinden sonra boğazları n kapalı kalması, Rusya'yı müttefi klerinden uzaklaştırm ış ve Almanlar'ın çetin darb eleri, kendil eri n i müş'k ül duruma sokmuştu. Rus askeri, artık h i ç b i r cephede harp i stemiyordu. Bu hal Erzurum cephesine de s i rayet ettL 30 N i­ san'da Erz i n can'd.a bul unıan Rus askerl erinin b eyaz bayrak çekerek harp etmeyeceklerini 1 1 1 . O rdu Kumandan l ı ğ ı n a b i l d i rdikleri , mezkOr kumandanlıktan Elazığ'da bulunan Grup Kumandanı Ahmet izzet Pa­ şa'ya gelen şi freli telg ra ftan öğreni l i nce o gün halk, bayram yapmışt ı . B i z yine kendi durumumuza gelelim . . . M us·t af.a Kemal Paşa, i l . Ordu Kumandanlığına tayin edilince, her şeyden evv-el ordunun ve sonra civar v ilayetler halkının iaşe durumunu ele almış ve Mayıs 1 9 1 7 i ptidalarında civar vilayet ve sancaklardan Diyarbakır'a davet et.tiği vali , mutasarrı f ve idare meclisi azalarından müteşekkil b i r kongrede, bu mühim işi isabetl i kararlara bağ lamıştı ( 25 ) . Veh i p Paşa, 1 8 Temmuzda tekrar Suşeh ri'ne g elerek 1 1 1 . Ordu Ku­ mandan l ı ğ ı n ı deruhte etti . O s ırada M ustafa Kemal Paşa'nın V l l . Or37


du ve i l i . Ordu Kumandan lığı vekaletinde bulunan Fevzi Ç akmak'ın d a i l . Ordu Kumandanlı klarına tayin emi rleri gelmişti. Fevzi Çakmak, 27 Temmuzda Diyarbakır'a gel erek işe başlad ı . B u esnada Rus, l1a r'ın piyadeleri artık harp etmiyor, yal n ız l n g i liz Ajanlarının teşvikiyle Ermeniler, Kazakl1ar ve Rus topçuları hala sebat ediyorlard ı B i r tara ftan da Ermeniler, Gürcüler ile birleşerek B itlis, Muş üzeri ne saldı rıyor, fa.kat şi ddet l i ve mu�abil taarruzlarla püskür­ tülüyorlard ı . N i h ayet Rus ihtilal inden soma " Lenin" idares ine geçen R uslar, 1 8 A ral ık'da Erzincan'da mütareke imza ed erek cephelerden tamamen çekilmek zorunda k1a ld ı lar. Bu mütareke sırasında 5 Ermeni t,aburu, Van'da toplanarak, her nası lsa oralarda kalmış olan yerli ıahaliye tecavüze başlad ı lar. Bun­ ı,arı Ermeni l e r' i n mez,alimi nden kurtarmak için i l . ve 1 1 1 . Ordul ara i l er­ l em e emri veri l d i . 7 Şubat 1 9 1 8 'de Kelki,t geri a l ı n d ı . O s ı rada i l . Ordunun Halep'e hareketi emri g e l d i , bu Ordunun ya lnız i V . Kolordu' dan Bitl i s ' de bul unan V. ve Palu'da bul unan X l l . Fırka lar, 1 1 1 . O rduya bağ l1anarak yerl e ri n de ıbı rakıld ı . 1 1 1 . Ordu, 1 2 Şubat'da 1 2 .000 kuvvetle Erzincan-Bayburt istika­ metinde i l eri harekete geç1erek 1 3 Şubat'da Erzinıcan ' ı , 1 9 'da Bay­ burt' u , 22'de Mamahatun'u, 24'de Trabzon ve Of'u geri a l d ı . Bu ha­ rekatta Rus ordusunun çekilmesine rağ men, ordunun önüne kü llıiyetl i Ermeni kuvvetleri ç ı k ı y·or, ,ordunun ,i l erlemesine mani oluyo rlardı. 1 2 Mart 1 9 1 8'de Erzurum, 1 6'da Köprüköy, Tortum, 25'de Ye­ n iköy, Oltu işgal ed i l d i , iV. Kolordu da Ad ilcevaz, Malaz!ke�t ve Var­ to'yu geri aldı. V. K1a fkıas Fırkasıyla, 1 . Ka fkas Kol ordusundan müteşekkil yenıi tesis edi len ve Harputlu General Yakup Şevki ' n i n em i r ve kumandasına verilen g rup ,ise, 26 M a rt'da Sarıkamış ve A rdahan üzeri ne tah ri1k edil erek 3 N isan'da A rdahan'ı zaptetti. iV. Kolordu ise 8 N i s·a n'da Van' ı Ermeni ler'den temizledi . Bu s ı �ada l ng i l izler, Ti flis'de gönüllü yazara:k Ermenıi kuvvetlerini takvi­ yeye çalışıyordu. 38


V.aık up Şevki Paşa Grubu ıise, " Nazarbekof" kumandasındaki Ermeni ler'den 25 N i san"d a Kars'ı ald ı , Kars ' ı n işg,al inden sonra 20.000 Ermeni doğuya çeki l d i . Kars, 589 top, 2525 tü fek, b i rkaç tayyare, 2000 ton erzakiyle Türk idaresine g eçti. Yakup Şevki Paşa, Kars'a aldığı 'karargahından ordusuna 1 878 hududuna kadar i le rlemelerini emretti. Mayıs içerisinde Arpaçayı'na kadar bütün bölge, 1 5 Mayıs'ta Gümrü , 26'da 4 .000 Ermeni tara­ fından elde •tutulan Karakilise zap,tedi ldi . Bunun üzerin e 3 1 May ıs'da Ermenil·er i l e sulh muahedesi imzal,anarak harbe son veri lmesi n e rağ­ men Dilman'ın ( 26 ) doğusunda bulunan 4.000 p iyade ve 4 topt,an mürekkep b i r fameni kuvveti, C u l fa istikametinde Şahtahtı-Tebriz hattımızı yararak "Antra n i k" kuvvetl eriyle bi rleşmek ve bu suretle l ngfüzler'i Azerbaycan'a hakim kı lmak i st iyordu. 1 5 Haziran'.da D i l­ man'ın kuzey inde vuku bulan muharebede Ermeni ler, bozguna uğratı­ lara k X l l . Fırka tarafınıdan takip ve R umye'nin kuzeyi ndek,i Kuşcu gediğine ıkadar takip edildHer. Sultan M ehme.t Reşat, 5 Temmuz 1 9 1 8 ' de , mi lletin ve memle­ ketin maruz kaldığı felaket sahnelerini görmeden öldü ( 27 ) . Rus orduları geldikleri gibi g i tmek z,orunda kalmışlar, hayale kapılan Ermeni ler işledikleri cinayetlerden ·sonra çıkıp g i tmek m ec­ buriyetini h issetm i şler, bölgenin Müslüman Türk halkı hangi kasaba ve aşi retten olursa olsun isyana katı lmış dahi olsa bu m i l letin kaderin� paylaşmaya d evam etmek,t edir.

39



4. MEHMED VAHDEDDiN DEVRiNDE HARPUT

V I . M ehmed Vahdeddin 6 Temmuz 1 9 1 8 ' de saltanat makamına geçtiği sırada Birinci Ci han H a rbi olanca şiddet ve dehşetiyle d evam ediyordu. Ruslar, gerçi muharebeden çeki lmişlerdi ; fakat Şark cep­ hesindeki ordumuz, l ngil izler'in teşviki ile o bölgedeki 8 .000 Ermeni ve 1 0 .000 Nasturi'den mürekkep kuvvetl erle karşı laşmış, mücadele ede ede bunları daha g er-ilere atabilmişti. Tam bu sıralarda Amerika'nın itilaf Devletleri yanında harbe girişi, Alman grubunu müşkül bir duruma sokmuş ve harp p rogramla­ rını a ltüst etm işti. Az zaman sonra Bulgarlar' ı n s ıkışarak 29 Eylül 1 9 1 8'de itilaf Devletleri i l e Sela.ni k'te mütareke imzalamaları, diğer taraftan Osmanlı tab i iyetinde bulunan Araplar' ı n ihanetiyle Fil istin cephesind eki ordumuzun 1 9 Eylül'de l n g i l izler'e mağlup olması ve bu yüzden Yemen'den Halep'e ve Halep'ten l rak'a kadar uzayan geniş topraklar üzerinde yaşayan bütün Arap lar'ın lngi lizler ile işbirliği ya­ parak aleyhimize harekete geçmeleri Tü rkiye'nin mensup bulunduğu grubun mağlObiyetini tahakkuk etti rmiş bul unuyordu. Bu s ı ralarda nazarlarımızı doğ uya çevirecek olursak durumu şöy­ le göreb i l i riz. l ran ve Kafkaslar üzerindeki kuvvetlerimizin Mondros Mütareke şartları g e reğ ince 24 Ekim'den itibaren nihayet altı hafta içerisinde 1 878 hududu gerisine çeki lmesi ve b ütün orduların s i lah ve teçhizah ının ltila.f Devletleri'ne teslim edilerek ordunun terhis edil­ mesi lngil izler .tarafından isteniyor ve şiddetle takip edili yordu. Bu durum karşısında m i l l et ve memleket mukadderatının feci a·kıbetini evvelden gören ve Mi l li M ücadeleyi hazırlamak için teşebbüs tohum­ larını ilk defa serpen Harputlu bir kumandan olmuştur ki, bu zat, IX. Ordu Kumandanı General Yakup Şevki'dir. 41


Yakup Şevki, l n g i l izler' i n bu tazyi k ve ısrarlarına rağmen l ran ve Kafkaslar'da bulunan o rdusundan b i r kısmını 4 Aralık 1 9 1 S 'de Ar· paçayı-Aras gerisine çekmi ş ve geride kalanların bu hana alınması için iki ay mühlet i stem iş, buna muvaffak da olmuştu. Yakup Şevki bu suretle vakit ıkazanarak N isan 1 9 1 9 tarihine kadar gerek Rusl·a r'ın bıraktığı ve gereıkse Tü rk orduların ı n taşımaMa olduğu sil.ah , C·ephane, erzak, mühimmat g ibi bütün ağırl ıklarını hudut gerisine çekmiş, b i la· hare orduya terh i s emrini vermişti. Bu terhis emri de çok kapsamlıydı. Yakup Şevki, m a iyetindeki bidiklere mahrem ( g iz l i ) o l.arak, e f­ rad ı n elbise, silah ve cephanesiyle b i rl i kte köylerine terh isini e m ret­ miş, koca b i r o rd u , bu şekilde terhis edi lmiştir ki, sonraları M i lli M ü cadele için s i lah •aHına çağrılan b u efrat, •köylerinden mücehhez olarak g·elmişler mücadel·eye ıkatılmışl.ar ve bu tedb i r, muzafferiyet amil lerinden b i ri n;i teşkil etmişti r. Bu hususta rahmetl i Fevzi Çakmak, hatı ratında : "Yakup Şevki Paşa'nın bu yoldaki h i mmetleri çok büyük oldu­ ğ undan, l n g'ilizler'in h i ddetini celbetmiş ve M a l ta'ya gönderi lmesine de bu kıymetli hareketi sebep olmuştur" diye sitayişle ( övg üyle) bah· seder. Bulg arlar' ı n ve Osmanlıla r' ı n bu suretle harp dışı edilmeleri , Al­ manya ve Avusturyal ılar'ın da Ameri kal ılar'a mağ lup olması Birinci Cihan Harbi'nıin sonunu teş.ki l eder. Harplerin, insan top lulukların ı nas ı l bir felakete ve faciaya sürü k· lediğ irri, gelecekteki nesle yetiştirmek gayesiyle şu tabloyu kitabıma almayı faydalı buldum. Hastane kayıtlarına istinaden Doğu Cephe· sinde i l i . Ordu'dan 1 75.000, i l . Ord u '·dan ise 65 .000 kişi ki, cem 'an 240.000 ölü, buna çürük sakatlar dıa eklenecek olursa hakiki zayiatı· mız 400.000 ıkişiye baliğ olmuştur. Ruslar' ı n bizim c·e phedeki zayiatınıa gel·ince v e sakatlar da dahil 500.000 kişidir ( 2 8 ) . 42

:

300.000 ö l ü , ç ü rü k


Bu badirede Harput ve dolaylarından harbe g idenlerin % 85"i dönmedi, dönenler i se i nsan şekli ve kıy·afetinden ç ı kmış b i r yığın kem i k külçesi halinde ya sakat veya hastayd ı lar. Memleket böyle kararsızlık, perişanl ı k ve keşmekeş içerisinde yuvarlanırken itilaf Devletl eri'nin muvaffakiyetiyle Yunanlılar 1 5 Mayıs 1 9 1 9 'da lzmi r'i işgal etmişt i . Bu yoldaki hazin b i r hatıramı aşağ ıya yazıyorum ( 29 ) . lzmir'in ·İşgali, förkler'i çok mü teessi r etmi ş ve mücadele fikir· lerini kuvvetlendi rmişti . Bu bakımdan yurdun dört b i r tarafından sa· vunma cem iyetleri kuruldu. i l k önce doğuda, büyük bir Ermenistan teşekkü lüne karşı Erzurum'da ve sonra doğu vilayetlerin:i n b i rçoğunıda ( Vilayet-i Şarkiye Müda faıa -i Hukuk Cemiyet i ) , sonra Edirne'de (Trak· y.a ve PaşaeM ) , l stanbul'da ( Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ) , Trabzon' da (Adem-i M erkeziyet ) , lzmir'de ( Redd·i i lhak) kurumları teşekkül etmiş bulunuyordu. Gaye, Türk yurdunu istiladan ve Türk halkını esa­ retten kur.tarmaktı. G erç·i bu cemiyetlerin her b i ri.si ayrı .ayrı ve yer yer çalı şmakta ve mümkün mertebe b i rb irleriyle de işbirliği yapmakta i d iler; fakat bu kati değ i l d i , Türk olan her ferd i n bir bayra k altında toplanması lazım d ı . i şte bu bayrağ ı , 1 9 Mayıs 1 9 1 9 ' da Samsun'a ayak basan M uS'tafa Kemal açtı v·e m i l leti bu bayr.ak altmda birlik ve be­ r.aberliğ·e davet etıti , minet bu samimi ve yüksek ideali stin peşine ta­ kıldı, neticede m uvaHak olundu. M ustafa Kemal, 27 Haziran 1 9 1 9'da Sivas'a g e ld i . 3 Temmuz'da Erzurum'a ulaştı ve merasimle karşılandı. 22 Temmuz'da b i r i lkokul b inasında Erzurum Kongresi"ni topladı, bu kongre tam bir hafta sür· d ü . Erzurum Kongres i , M ustaf.a •Kemal P.aşa'ya ( H eyet-i Temsi liye) Reisl iğini vermişti. Bu salahiyetle g erek kongrede edindiği intiba, g erekse bütün yurdun muhte l i f V'i lay·et ve muhtel i f mevki lerinde bulu­ nan askeri v·e sivi l kumandan ve ami rlerle yaptığı muhabere , ona daha merkezi b i r ·yerde bu işi ele almayı i cap ettird i ğ inden 2 Eylül'de Si· vas'a g e l d i , Sivas'a gel-ir g elmez i kinci bir kongre daha yapmayı tasarlamıştı. 43


4 Eylül'de Lise b inasında saat 1 4'de kongreyi açtı, bu kongreye her vi layetten i ki kişi davet edilm iş.t i . Harput ve Elazı ğ ' ı da Sabık M ü ftü ve Mebus Beyzade Hacı M ehmed N uri E f. i l e eski mebus Hacı Ziya Bey temsi l edi yordu. Kongre , daha mühim ve daha fayd a l ı kararlar vererek 1 1 Eylü l'de dağ ı ldı (30) lstanbu l'da padişah, vükela ve vüzerası ve i ti l a f f ı rkası ileri gelenleri menfi ve sakat b i r si yaset takip ediyor, şaşk ı n l ı ktan s ı k sık kabineler değişip duruyordu. N ihayet kabineyi itilaf f ı rka s ı n ı n m ü frit liderlerinden Damat Ferit Paşa kurmuş ve M ebusan M ecl isi de dağı­ tılmıştı. B u kabine Anadolu h arekatı aleyhinde ve bilhassa M ustafa Ke­ mal'in teşebbüs leri hakkında hatır ve hayale gelmez hareketleriyle bu m i lli davayı baltalamaya çalışırken, Anadolu' daki m i lli harekat ise dalbudak salmakta ve günden güne gelişmekte devam ediyordu. Bu cümleden olarak Dahi l iye N azırı Adil ve Harbiye Nazırı Sü­ leyman Şefik, müşterek •imzal ı ve 3 Eylül 1 9 1 9 tarihH şi freli b i r tel­ g rafla Harput Valisi Ali Galib'e şu mealde b i r talimat veriyorlardı : " Erzurum 'da toplanan aşhas-ı malumenin kariben S ivas'da içtima ederek yine bir kon g re aktetmek isted iklerinden, her şeyden evvel hükümetin itimadına mazhar ve hükümet tarafından yapılacak her nev·i t eb l igatı harfiyyen i c raya azim bir va linin bul unması elzemdir, bu sebeple zatı valalarına S ivas vali ve kumandanlığı tevc ih edilmiştir. i l k vazi feniz, Sivas'da aktedi l ec ek kongreye mani olmak ve kong reyi tesis edenlerıi hemen derbest edip mah fuzen l s'1:anbul'a göndermekten ibarettir ... " Ali Galip, bu emri ald ıktan sonra gOya bir posta hısızını takip bahanesiyle Elazığ'dan ayrılmış, otomobille M alatya'ya g itmişti. Diğer taraftan Bedirhan� ailesinden Celadet ve Kamuran ile Diyarb akırlı C em i l Paşazade Ekrem namlarında ü ç şahs ı n refaketinde M ister " N ovil" isminde bir l n g i liz b inbaşısı ve maiyetlerinde 1 5-20 kadar atlı olduğu halde Elb istan ve Arga üzeri nden Malatya'ya gel­ m i şl er, Malatya M utasarrı fı Bedirhant Halil Bey'e misafi r olmuşlard ı . M aksatları, Malatya dolaylarında bulunan aşiretlerden b i r miktar si44


lahlı kuvvet alarak A l i G a l i b ' i n kumandasınıda Sivas'a göndermek, kongreyi dağıtmak ve M ustafa Kemal'i tutarak lstanbul'a gönd ermek­ ten i baretN. Bu komp loyu va�tinden evvel haber alan M ustafa Kemal, Diyar­ bakır'da bulunan 1 3. Kolordu Kumandanı Cevdet Bey'e ve ayrıca Er­ kan-ı Harbiye Reisi Halit Bey'e çektiği şifrel i telgrafta : "Vali A l i Galip, M utasarrı f H a l i l , Celadet, Kamuran ve Ekrem' l e birlikte l n ­ gi liz b i nbaşının behemehal tevki f edi lerek Sivas'a gönıderi lmeleri için Elazığ'da bulunan 1 5. A l ay Kumandanı l lyas Bey'in b izzat emrinde 60 kad ar ·atl ı ve ester süvarin i n en geç 9 Eylül'de H arput'tan Malat­ ya'ya süratle hareketine dair emir verilmesi isten i lm iş" ayrıca Azizi­ ye'den ·iki süvari bölüğü ile, Siverek' ten b i r bölüğün M alatya'ya tah­ rik i , Van Valisi Haydar Bey':in Elazığ va l i l i ğ i n i deruhte etmek üzere Erzurum'a hareket emri alması, Kemah'da Vali Sabit Bey ' i n kardeş.i Halet Bey ' e de Haydar Bey'le i rt i bat tesis ederek M alatya'ya g i tmesi ve Sivas 'dan ise Recep Zühtü refakati nde daha başka kimseler ol­ duğu halde 9 Ey lül'de otomobil ile hareket ettiril erek mukabil müca­ deleye geçilmişti. Ali Galip, Mal·a tya'ya g i.tm iş, oradan "Malatya'ya geldiğini, ayın 1 4 . günü Sivas'a hareket edileceğ i n i ve teşebbüslerinde b iavn ihi te­ ala muvaffak olacakları n ı 9 Eylül tari hli gayet müstecel ve mahrem kayıtl ı " bir telgrafla Dah il iye N azırına b i l d i rm i ş ve kend inden evvel M alatya'ya gelen zevatla ve M alatya mutasarrı fı i l e g örüşerek p lan­ larını tatb ike koyulmadanı, kuvvayı m i l l iyeoHerin teşebbüsünü ve bu meyanda Harput'tan hareket eden XV. Alay Kumandanı l l yas Bey id aresindeki b i rl iğin Ma latya'ya yaklaşt ı ğ ı n ı o günün akşamı haber almışlard ı . Ali Galip korku ve heyecan ıiçerisinde geceyi uykusuz o larak hükumet dairesinde g eç i rmiş, sabah olunca hempalariyle ( be­ raberindekilerle) yine hükumet dairesinde buluşarak, rotalarını Si­ vas'a değ i l , aksi •isti kamete, Kahta ' ya çevoirm işlerd i . i lk iş ol arak sanıd ı k emininin odasına g i rmişler, kasayı açtı rarak 6 .000 l i ra sayıp bir kenara koym uşlar ve mukabi l i ne de şöyle bir senet yazmışlard ı : 45


"Musta fa Kemal ve avenesinin tenkıHi masra fına karş ı l ı k olmak üzere olbapdaki emre ·tevfikan altı bin lıira alınm ıştır. 15 Eylül 1 335. Vali. Ali Galip. Mutasarrıf Halil Rami" Tam bu s ı rada mutasarrı fın ev i n i n sarı l d ı ğ ı n ı ve telefon tellerinin kes i l d i ğ i n i , hükümet dairesinde b u lunan mutasarrı fa, eşinin haber gön­ dermesi üzerin e korku ve .telaş ile her şeyi unutup ayırdıkları parayı ve yaz d ı kları senedi de orada bırakarak, yanlarında beş on atl ı jan­ darma ve silahlı adam olduğu halde evvel den haz ı rlattıkları atlarına b i nerek Kahta'ya doğru kaçm ı şlard ı r. Bunlar, daha geniş ölçüde bir teşki latla takip etti ri lmişl erse ·de ele geç i rıi l ememişlerdir. Vaktinde a l ınan b u tedbir ve tertip sayesinde .Ali Galib'ıin Der­ s i mli ler'i, M utasarr ı f Halil Bey'in Kahta tarafları nıda ki aşiretleri ayak­ land ı rarak mevhum ( hayalıi ) b i r Kürdistan g.a yesiyle evve la, Mala.tya' ya hücum, sonra Ders i m l i l er'.in Harput üzeri n e yürümeleri, hakkındaki teşeb büsl eri de bu suretle akim kalmıştı. Bu arada Halep 'teki l n g i liz ordusuna mensup Albay rütbesinde " P . Pil" ad ında bi r l n g i l iz zabiti d e 1 2 Eylül'de M alatya'ya kadar gelmiş ve vaz i fesi, mülkiye memur­ l arı ve askeri şeflerle görüşmek olduğunu ve hayat ı n ı n muhafazası hakkında kendisine müracaat eden Vali Ali Galip Bey'le görüşmek üzere buraya ·davet edilmesin i , o sırada M alatya'da bul unan l lyas Bey'e söyl enmesi üzeri ne, bu cihet derhal Sivas'ta M ustafa Kemal Paşa'ya bild i ri l m i ş ve b u zatın geld i ğ i yere mah fuzen göndeni l mesi emri n i alan l lyas Bey, lngHiz zab itini nezaret al.t ında Elbistan üze­ rinden hudut hari ci yapmış, Ali Galip ise evvela U rfa'ya ve oradan da Haleb'e kaçm ıştı. Diğer tarafta 1 1 Ey l ü l ' d e Sivas Kongresi sona ermiş, ertes•i gün de açık bir oturum ve merasimle kapanmıştı. Bu kongre Türk•iye'nin müstakbel hudutları, devl·et ve m i lletin ıistikla l i , ekal iyetlerin hukuku ve sair g i bi mühim noktaları el·e alarak karar vermiş olduğundan M us­ tafa Kemal Paşa daha mücehhez ol arak Ankara'ya gelmi şti. 46


Doğuda Mondros M ütarekesi'nden beri Ermeni ler, hudutlardan içerilere dalarak Türkler'i kütle halinde ö l dü rmekten bir an vazgeçmi· yorlard ı . 1 920 sonbaharında Erımeni mezalimi tahammül edilmez b i r hal alınca, bu hale s o n vermek zamanı gelmişti. 9 Haziran'da doğu i l l erimizin bir 'k ısmında se ferberlik 'İ lan edi l d i . XV. Kolordu Kuman­ danı Kazım Karabekir Paşa, bu cepheye U mumi Kumandan tay i n edildi. Ermen i ler, zay ı f ve meşgul zamanlarım ızı seçerek Kars v e Sarıkamış'ı, bundan başka Oltu'da kurulmuş o l a n Türk idar·esine karşı hareketle o bölg eyi işgale başlamışlard ı . 7 Temmuz'da Erme­ n i l er'e b i r ü l.timatom veri ldi ise de Ermen'iler, aynı şek-i lde saldırma­ l arına devam ettiler. N i hayet seferberlikten 3 ,5-4 ay sonra Kötek ve Bard iz'de toplanan kuvvetlerimize Ermeni ler' i n taarruz etmeleriyle harp başladı. Ermeni ler, 24 Eylül sabahı yaptıkları b i r taarruzda muvaffak o l dular, bu onlara büyük ümitler verd i , halbuki esas ordu 28 Eylül sabahı taarruza geçecekti. .Sunun üzerin e ordu, e rtesi günü harekete m ecbur kaldı ve i l k adımda Sarıkamış g eri a l ı n d ı . 30 Eki m'de Kars, 7 Kasım'a kadar Arpaçayı'na kadar olan bölge ve sonra Gümrü i şg·al edi ldi. Bunun üzerin e Ermeniler, çarpışmaya son vererek sulh i ste­ d i l er, taraflarca kabul edilen mütareke şartları gereğince 2 / 3 Aralık 1 920 g ecesi Gümrü M uahedesi imza edildi. M illi H ükümet'·in akdet­ t i ğ i bu i l k muahededen sonra G ü rcüler de Ardahan, Artv4n , Batum'u Türkler'e terk ·ederek çekildiler. . B u arada Yunanlılar'ın Batı Anadolu'yu b o ş bularak i sti laya kalkışmaları, 1 0 Ağustos 1 920'de imzalanan Serv M uahedesi , i stik­ lal M ücadelesi, 6 Ocak 1 92 1 'de başlayıp üç gün , 27 M a rt'ta başlayıp 6 gün devam eden B i ri noi ve ikinci lnönü, 23 Ağustos'da başlay ı p 2 2 gün ve g ece fasılasız devam eden Sakarya M uharebelerinıde , 26 Ağustos sabahı, M ustafa Kemal Paşa'nın Kocatepe'den bu.tün ordulara verdi ğ i "Hedefiniz Akdenıiz" e mriyle başlayıp 1 4 gün devam eden büyük taarruzla lzm i r ' i n geri alınmasında Harput ve dolayları halkı, h i sselerine d üşen bütün yardım ve fedakarl ıkları yapmış ve aynı zaman­ da diğer taraftan yurtlarında Ermenistan ve Kürdistan teşki li teşebbüs47


lerine matuf kan l ı hareketlerle istiklal ve hü rriyetlerinin yok edi leceği telaş ve endişesiyle evlatları n ı cepheler,e sürmüş canla b aşla savaşır­ ken b i rçok şehit vermiş, yaralı b ı rakmış, buna misal olarak da yalnız tan ı d ı ğ ı m b i r ,a,i leden iki yara l ı ve beş şehit veri lmiş olduğunu göste­ rerek bu acı sahi feyıi de 'kapatıyorum ( 3 1 ) . S ı rası gelmi şken, Kürt diye b i l i nen soydaş aşi retlerden de söz edelim. Bunların aslı Türkıtür. Türkistan-Horasan'dan gelirlerken b i r k ı s m ı l ran'dan Anadolu'ya g i rmiştir. Hala aşi retleri vard ı r. Türkmenler g i b i bunların da b i r kısmı Alevi-Bektaşi , bir kısmı da Sünni' d i r. Sünni olan ların çoğu ise Şafii' d i r.

48


5. HARPUT'UN N OFUSU Harput'un ve eyaleti n eski çağ lara ait n ü fus m iktarını ·tesbite imkan bul amad ık. Gerç i Sultan M eci t ( 1 849) d evri nde b i r nü fus tah· ri ri ( 32 ) yapılmış ise de bu tahriri n . doğu vi layetlerinde tatbik e d i l i p edilm ediğ i şüpheli g örülmektedi r. Ancak, 1 880 tari h inden sonradır ki, e l i m ize geçen yabancı kay· nakl ı bazı umumi i statistikler, salname, resmi ve g ayr-ı resmi -kayıt· l ard an öğreneb i l d i ğ imiz malumatı, tarih s ı rasıyla kaydedeceğ i m . 1 880 - 1 298 H . ·tarihVi b i r Mamuretülaziz Salnamesi (33 ) Har· put şehrinin nıü fusunu şu şeki lde kaydeder : Yekün

Müslim

Ermeni

Protestan

Süryani

Latin

5.967

3.896

1 . 567

270

1 94

40

1 883- 1 30 1 H . tarihlıi ikinci bir salname ise (34) : "H arput kasabasında Hüseyn i k ve Saray dah i l olmak üzere 8. 1 53 n ü fus bul u nduğu ve bunun 4.303'ü lslam ve 3.850'sinin H ı ris­ tiyan olduğu ve yine b u salnamede 3 . 297 evi n mevcut olduğu göste­ ri lmekte ve Harput evl eri, ahalinin eser·i bina ve emaretleri o l arak ce­ s i m ve ekserisi mam u rdur, diye ·tavs i f ed i lmekte, Hüseyni k' de 1 cami, 1 Rüşdiye mektebi, 1 ki l ise, 3 hamam, 590 evin , Saray'da ise 52 evin mevcut olduğu" i l ave ed i lm ekte ise de i lk nazarda bu ev ade­ diyle n ü fus adedi arasında büyük bir deng·esizlik göze çarpmaktadır. Ev adedi, belki doğru olabi l i r; fakat nıüfus m i ktarı çok az g ös­ teril m i ştir. Bu hesaba göre ev başına aşağı yukarı 2 nü fus ıisabet etmekted ir. Hal buki, o s ı ralarda Harput'da en az 4-5 nü fuslu a i l eler, çoğunluğu teşkil edermiş . . . Ev başına 4 n ü fus kabu l e decek olursak nüfus aded inin 1 3 .000'e yükselmesi icap eder. 49


Kamusül - Alam'da i se : " M ezria i l e berab er Harput'un 25 .000 ahalisi olup yalnız 2 . 500'ü Ermeni, küsuru Müslim'dir. N efs-i Harput'ta 1 0 cami-·i şeri f, 1 0 med­ rese, 8 Kütüphane, 1 3 lslam, 9 H ı ri stiyan mektebi, 8 ki lise, 9 ha­ mam, 1 2 han, 483 dükkan He 2.675 hane mevcut olduğu" g österi l­ mekte ise de, bu da yukarı kayd ı n aksi rııe olarak ev adedi itibariyle tatminkar değildıir. Ev aded i n i n azl ı ğ ı , ev başına 9,3 nisbetıi nde n ü fus isabet etmesinden anlıy:oruz ki , bu cihet de hatal ıd ı r. Bunlardan başka "V. C U I N ET" adında b i r Fransız'ın 1 880 yı­ l ında Anadolu vilayetlerinde b i l hass!a ·istatis·tik üzıerinıe tetık·iklerde bu­ lunup 1 890 Ağustosunda lstanbul'da yazd ı ğ ı ve 1 892'de yayınlad ı ğ ı (Turquie D'asie) n a m eserinde : (35 ) Harput'un n ü fusunu şöyle göstermişti r : Protestan

Katolik

Ortadoks

1 2.600 4 .850 2.500 1 .050 800 2.0 1 0

1 .845 800 1 00

252 453

453 1 97

Harp ut M ezria Hüseyn i k

1 5.900 7.9 1 0

2.745

705

650

Yekiin

Yekiin

lslam

20.000 5.000 2.9 1 0 27.9 1 0

Ermeni

1 897 - 1 3 1 5 H . .tarihine a i t neşred i l en resmi bir n ü fus cetvelin· den bizzat alm ı ş olduğum notlardan da şu özeti çıkard ı m . Nefs·i Kasaba

50

Yekiin

Erkek

Kadın

8 .736 4.402 1 .069 78 618 1 67

4 .5 1 9 2.36 1 592 45 316 77

4.2 1 7 2.04 1 477 33 302 90

I s lam Ermeni Ermeni Protestan Ermeni Kato l i k Süryani Latin

1 5.070

7.9 1 0

7. 1 60

Yekiin


Merkez Nahiyesi Köyleri Yekun

Erkek

Kadı n

5.499 2.363 457 46

2.90 1 1 .290 236 22

2.598 1 .073 22 1 24

Is lam Ermeni Ermen i Protestan Katolik

8.365

4.449

3.9 1 6

Yekun

Sarını Nahiyesi Köyleri Yekun

Erkek

Kadı n

7.064 514

3 .747 286

3.3 1 7 228

I s lam Ermeni

7.578

4.033

3.545

Yekun

Yukarıdaki Cetvellerin Toplamı Yekun

Erkek

Kadın

lslam

H rst.

1 5 . 070 8 .365 7.578

7.9 1 0 4.449 4 . 033

7. 1 60 3.9 1 6 3 .545

8 .736 5. 499 7.064

6 .334 2 .866 514

N e fs-i Harput Merkez N ahiyesi Sarı n ı Nahi yes'i

3 1 .0 1 3

1 6.392

1 4.62 1

2 1 .299

9.7 1 4

Yekün

Bu kayıtları, 1 907 - 1 325 H. tari h l i bir Mamuretül·Aziz Salnamesi (36) şu rakamlarla ve çok az b i r farkla teyit etmektedir : Harput Kasabasıyla Merkez ve Sarını Nahiyeleri Yekun

Erkek

Kadı n

2 1 .683 6.904 1 .245 532 1 62 1 13

1 1 . 55 1 3 .5 1 4 605 244 71 52

1 0. 1 32 3.390 640 288 91 61

Is lam Ermen:i Protestan Süryan i Latin Ermeni Katol i k

30.639

1 6.037

1 4.602

Yekun 51


1 906 - 1 322 R . tarihinde Harput hakkında yazd ı ğ ı u fak bi r ri­ salede Harput Müddeiumumisi ( Savc ı s ı ) Yusuf Ziya Bey d e H arput' un n ü fus m i ktarı nı şu s u retl e kaydetmiştir : Kasaba Dahilinde Yekiin

Erkek

Kadın

9 .222 6.563

4 .800 3 .466

4 .422 3 .097

-·---·-

- - -- - - - -

1 5.785

Is lam H ı ristiyan

---··----···

8.266

7.5 1 9

Yekiin

Nahiyeleriyle Birlikte Yekiin

Erkek

Kadın

22 .736 1 1 . 1 69

1 1 .92 1 5 .369

1 0 .8 1 5 5 .800

lslam H ı ristiyan

33.905

1 7.290

1 6.6 1 5

Yekiin

Şimdi umum vi layetin n ü fusunu ele alalım : 1 890 - 1 308, H. 1 892 - 1 3 1 0 H . tarihli salnamelerde, nefs·i Harput'un nüfusu hakkında g erçi b i r kayıt yoksa da Elazığ vilayetinin umum nü fusu ele a l ı n m ı ş olduğundan bunları da nüfus artımı bakı· m rndan aynen g örelim. 1. Salnamede (37) : üç sancak ( E lazığ -Malatya-Tuncel i ) da 1 7 kaza, 1 4 nahiye, 2.282 köy ve 1 2 kasabadan ibaret olan M amure.t ü l-Aziz vilayetinde : 96.7 1 6 tahrir dah i l i , 9.500 tahrir harici ki, cem'an 1 06 . 2 1 6 ev m evcut olup bu meskun yerlerde oturan ların nüfus m i ktarı da şöyle kaydedilmiştir : Yekiin

islim

Ermeni

Prot.

Kat.

Sür.

Rum

Latin

457.874

370 .8 1 8

75. 1 98

6 .860

2.382

1 .048

912

656

Bu hesaba göre ev başına 4.3 n ü fus i sabet etmekted i r. 52


i l . Salnamede ise (38) : Yekun

lslam

Hıristiyan

568.72 1

463.340

1 05.38 1

Bu hesaba göre de ev başına 5,3 nü fus i sabet etmektedir. S ı raladığım şu resmi ve g ayr"i resmi kay ı tlara göre Harput'un nüfusu otuz sene içerisinde bariz bir şeki lde artmıştır. Ancak, artış doğumlarl a beraber, nüfus kütükl erine kaydedi lmeyen gizli nüfus sa­ hiplerinin kanun yoluyla meydana çı karı l maları ve muhacereNn artması g i b i olayların bir neti cesi o lması lazımgelir.

53



6. HARPUT ViLAYETiNiN iDARi CEPHESi

Harput, Yavuz Sultan Selıim zamanında ( Ça ld ı ra n ) Muharebe­ sinden bir y ı l sonra ( 1 5 1 5 ) tari h inde zaptedil erek Osman l ı Devleti i daresine geçmişti. Bir hayli z,a man, Pad işah fermaniy l e mahalli bey· lerin i d aresi nde kald ı , sonra eya lıet merkezi oldu. Alay Beyi ve b i r kadısı vardı ( 39 ) . M u rad 1 1 1 . ( 1 57 4

·

1 59 5 ) Devl"inde :

Harput'u, Diyarbakır vilayetine bağ l ı b i r Liva merkez•i olarak görm ektey,iz. ( 1 582) tari h i nde M evlana Mahmud namında b'i r 'k'adısı vard ı . 5 0 ıkazası ve nefs-i şehirde 1 M i rl iva, 1 Kadı, 4 ümeray-ı As­ keriye, 50 S i pahan, 8 Zuama ( 40 ) , Ç i ftlikciyan, 1 Kethüda, 1 Diz­ dar( 4 1 ), 40 M üstah fiza n ( 42 ) , 42 Azuban( 43 ) , bulunur ve 3 Cami·i Azam, 6 M esc+d , 3 Medaris, 6 Zevaya, 1 Hama m , 60 Dekakin ( 44 ) , 4 Tabakhane v e Sukhane ( 45 ) , 250 Bağ ve bahçesi varm ı ş ( 46 ) . M urad iV. ( 1 623

·

1 640) Devrinde :

1 636 tarihi nde Harput Kad ı l ığ ına M evlana R amazan Bin-,i l b ra­ lıim nam ında b i r zat tayin edi lmiştir k i , bu zat, Murad 1 1 1 . devrinde Bolu Kad ısıydı. Uzun y ı l lar bu vazi fede kalmış ve yararl ıklar göster­ m işti . B u ·tarihlerde Şer'i b i r meclis vardı k i , idare bakım ından büyü k rol ü vard ı . Yine bu y ı l larda Vezi r•i Azam ve Serdar-ı Ekrem Mehmed Paşa D iyarbakır muhafızl ı ğ ı n d a , Hüseyin Bey, H arput Hasları n ı n E m i n i , Kars Beyl erbeyi l b rahim Paşa H arput a rpa l ı ğ ı n a m e m u r olduğu g i b i 55


M ü s e l l i m l i ğ i ( kaymakam l ı ğ ı ) de A l i Ağa namında b i r zat ı n uhdesinde bulunuyor ve sancak şekVi n d e idare ediliyordu. Mukataa adıyla : Resm-i Bal, Penbe, Çi ft, Bennaki, lspence, Be­ zirhane, BağiH, Bac-ı Ubur, Ş i rahane•i H arput, Boyahanıe"i Gölcük ve Resm-i Ağ nam denilen verg i l er, ya maktuan veya ayrı ayrı , yahut hepsi b i rden bir mü ltezime ( devlete ait bir g e l i ri götü rü ol arak üs­ tüne alıp toplayan) veri lmek suretiyle tahsil edi l i r, ·İd are işlerine ve b i l hassa ordu işlerine sarf ed i l i rd i (47 ) . Sultan M u rad devrini tak.ip eden 1 654 y ı l l arında Evl iya Çeleb i , Harput'un idare şekl ini ş u yolda vasıfland ı rır : " Hal·en Di yarbakır eyaletinıde Sancak Bey'i tahtıdır, Alay Beyis·i , Çeri Başıs ı , Yüzbaşı vard ı r. H in-i seferde Beyinin askeri y l e cümle 2.200 müsellah ( s i l a h l ı ) asker olur 300 Payeli Şerif Kaza olup ne­ vah isinden ·Kad ısına senevi ·altı �ise has ıl olup Sancak Beyine dcıhi y i rmi kazalık yerdir 1 8 .000 kuruş hasıl olur M ü ftüsü, N aki bül - Eşrafı, Sipah Kethudası, Yeniçeri Serdarı, Şehir Subaşısı ve Muhtes i b i var dır (48). Sultan M a h m u d 1 . ( 1 730 - 1 754) Devri : Bu devirde, Harput, Diyarbakır, M alatya, Halep, Urfa , Gü müş­ hane ve Yozgad 'ı içine alan büyük bir eyaletin merkezi bulunan Ke­ banmade n i ( G ümüş madeni ) nezaretine ( 49) bağ l ı olduğu halde yine Kadılar 't arafından 'İdare edilmektey d i . R e ş i t Paşa ( 1 834 tarihinde) H arput'u ordu merkezi y a p m ı ş ve Ağa mahalles i n d eki Palu Beylerinin marf konaklarında h ükumeti ·i da­ reye başlamıştı. Şöyle ki , Reşit M ehmet Paşa fevkalade selahiyetle Şarka ge lmiş, astığ ı astık, kestiği kesti kti . Bununla beraber zevkine tabi ve aynı zamanda av merakl ısıydı. Bugünkü E lazığ merkezi , U luabad ( U l uova) nahiyesine b ağ l ı ' M uzafferiye" ( 5 0 ) isimli b i r mezria i miş . . . Sonraları, bu�ay.a "Ağa56


vat m ezriası" da deni l m i ştir. Bu mezriada Çöteli beylerinin ayrı ayrı ç i ft l i kleri ve ç i ftlik konakları vard ı . Beyl er, Paşayı sık sık ç i füiklerine ava d avet edermiş. Paşa gündüzl eri avlanır, gece leri ise şerefine mu­ tantan ve müdepdep sofralar kuru lur, işrat ve saz alemleri, Lale de­ virlerini and ı rırcasına sabahlara kadar devam ederm i ş . . . Paşa i l e beyler arasınd ak,i bu sam i miyet ,ilerledikçe ç i ftlik konaklarından b i ri s i n i doğrudan doğruya Paşanın ,emri n e vermişler. Paşa bu konağa yer­ l eşince, Harp11t'ta b u lunan maiyet erka n ı n ı da M ezniaya a ld ı rarak hü­ kümet işleri ni burada 1idare etmeye başlamış, b i r taraftan büyük kış1,alar, resmi b inal ar, mühimmat ,depoları yaptı rı l ı rken beri tara ftan bu i m ar ve inkişafı gö ren civar köy ve kasaba halkı yavaş yavaş buraya taş ı nmaya v,e çarşı pazar kurmaya başlamışlar,d ır ( 5 1 ) . işte H arput'un idbarı, bugünden · i,tibaren başgösterm i ş, M ezri­ anın ikbal y ı l d ızı parlad ıkça H arput'unki de sönmeğe başlamıştır. Bu h ususda bir M amuretül - Aziz Salnamesi de aynen şöyle yazar : " O zamanlar, bu g i bi şehirler, Val i le ri n umeray-ı Beldeden tayi n ettikleri zevat vasıtasıyl,e i d are edi l irm iş. Bununla beraber ıişbu tayin olunan beylerin hanel eri, hangi kariyede i se orası, M erkez-i hükumet itt ihaz o lunurdu. Bu meyanda Hoş, Sarı n ı , Hoğu g i b i köylerin makarr-ı hü­ kümet olduğu tevatüren sabittir. Daha sonral arı Çöte l i zadeler, bey­ n el-Omera kesb-i imti yaz ve iştihar ederek idare-i Kaza müstemi rren bu hanedana münhasır kalıp müddet-i medide ( M ezri a ) merkez-i kaza olmuştur. M ehm ed Reşit p,a şa' dan Sonra : Sadullah Paşa ( Asker)

( 1 83 6 )

Zekeriyya Ahmet Paşa (Asker)

( 1 837)

Vecihi Paşa ( Mü l kiye)

( 1 840)

Balaslı lsmail Paşa ( M ü lkiye)

( 1 84 1 )

Bu paşalara aynı zamanda hem Diyarbakır, hem Harput valiı.ik­ l eri verilmişti. 57


Bu taııihten sonra Harput, Di yarbakır'a b ağ l ı b i r sancak olarak idare edi lmeğ·e başlamış, mutasarrı flığ ına, barütbe·i Mir-i M i rani Ömer F1evzi Paşa <tayin edilmişıti ( 1 845) ( 52 ) . Harput eyaletinin, usul-i ıidare•i maliye ve mülkiyesıi yoluna gi­ remeyip mutasarrıfı bulunan ômer Fevzi Paşa'nın dahi umur-ı memu· resinde germ-i gayret ve habişi ( 5 3 ) müşahade ol unamadığı coihetle b ilazil yerine : Husrev Paşa-eski Mıüşirlerden

( 1 846) ( 54 )

Kütahyalı Hacı A l i Paşa-Sipatııi

( 1 846 ) ( 5 5 )

B u yıl larda Harput, Diyarbakır'dan ayrılarak, Besni , S iverek, Çüngüş, Ebutahi r, Palu, Kemah, Şiro kazaları n ı ·içine alan ayrı ve büyük bir eyalet ımerkez·i o l muştur. Bu val i n i n zamanına •kadar Har­ put'da ne kadar cami, mescit, medrese vesaıir vakıf işleri varsa, bun­ ların idaresi Mal iye M ektebi odası tarafınıd an •idare edi ldiği halde bu valini n zamanında Evkaf idaresi .teşeıkkül etm iş ve Maliyeden Evkaf işlerini d evralm ıştır. M u staf.a Sabrıi Paşa ( 1 843) : Bu sırada Diyarbakır ve H arput Tanz,imata dah i l edilerek, birçok kazalara m üdürler tayinine başlan ıldığı (56) g i b i Dersim (Tuncel i ) de Sancak oldu. Gürcü Yusuf Paşa, Eski M araş Valisi ( 1 849) ( 57 ) zamanı nda kur'a usulü tatbi k edi lerek ( 5 8 ) orduya asker al ı nmaya başlanmış evvela b u usul Harput'ta, sonra da Diyarbakır'da tatbik edildiğ·i gibi n ü fus tahriri de (59) yirre bu yı.lda idarey·e yaklaşmıştır. Yusu f Paşa 1 850'de H arput'ta ö l müştür. Osman N uri Paşa. Eski Şam Valisi ( 1 85 0 ) ( 60 ) . Devlet, bu tari h lerde Aşar usulünü ( 6 1 ) tatbike ( 6 2 ) başlamış­ br. Yine bu ·tarihlerde Vilayet ve Kazalarla i dare Meclisl·eri kurulması­ na karar verıildi. l·dare Meclisleri şu zevattan müteşek!kildi : 58


Val i n i n '1'1iyaseti ,a l.t ında, Eyalet Muhasebecisi ( De fterdaır) , H akim (Kadı , M ü ftü , Naki· b ü l-Eşra f, M ü dür·i Mahallat, Tahrirat Kat i b i , M ektupçu, Meclis Ka· tibi, Arazi Memuru, Katolik m iHeti Piskoposu, E�menıi M urahhası, Süryani MetropoHti ile, 3 muntahap lslam, 2 Ermeni azadan ibaret· ti ( 63 ) . Dersi m ' i n Harput'a yakı n l ı ğ ı cihetiyle hüsn•i idare v e inzıibatı bakımından tekrar Harput eyaletine b ağ lanmasına 1 85 1 ' d e l rade·i Seniye ç ı ktı ( 64 ) . Ragıp Paşa İzmir v,a l i s1i uhdesi ne Vükel a l ık Vıe rilmesiyle ( 1 85 1 · 1 4 Muharrem 1 268) Cuma gün ü l ra,de-i Seniye He Mabeyne davet edilerek kendisine H arput v.aliliğıi veri l di (65 ) . Eğribozlu Ömer Paşa. M ü lkiye ( 1 852) (66) Bunun zaman ında Ömer N a·imi Ef. Harpu1: M ü ftüsüydü. ( 1 854) (67) M izancı zade Ziya Paşa R eşit Paşa Askeriye ( 1 855) ( 1 85 5 ) Maraşlı Sü l eyman P.a şa Osman N uri Paşa ( ikinci defa) ( 1 85 5 ) Halaslı lsmail Paşa ( ikinci defa) ( 1 855) ( 1 856) (68) Ani f Paşa Bu y ı l l arda Margert, Gerger, Akçadağ, Si msat, lzolu, Balaban g ibi kazalar tamamen Harput'a bağ lanm ıştır. Bundan başka Palu, Gerger :kazaları aşi retleııi i l·e Siverek kaz.ası dah i l i ndeki M i llo ve Ka· rakeçili aşi retleri isyan etmişlıerdi. Arif Paşa, b izzat maiyetine süvari ve piyade 800 asker a la­ rak, itaat altında bulunan diğer aşi ret beyleriyle Kaza M üdürleri ta· rafından toplanan iki bine yakın ki, cem'an 3 .000 kişi l i k b i r kuvvet· le bu kazalara giderek isyanı bastırmış ve asayişi tem i n ederek d ön· müştü. ( 1 855/ 56-26 Cemaz.iyelevvel 1 272) ( 69 ) . Ve y·i ne b u valinin zamanında ayn ı a y ı n 8. Çarşamba gü nü saat 1 O'da HarpU't ve do lay· l arında ve bi lhassa Eğ·in kazasında çok ş i ddet l i bir Z·elzele o lmuş, 59


b i rçok cami leri n kubbel eri çatlamış, m inareler y ıkı l m ı ş ve birçok köyl er harap olmuştu ( 70 ) . Cemal Paşa, Mülkiye ( 1 857) ( 7 1 ) : 1 857 tarihinde Harput'a gelerek ıişe başla m ı şt ı r. Bu vali Harput ve S iverek Sancaklarında b i rtakım memurların bazı şi rret kimselerle e l b i rliğ i yapara k Devlet gel irleriyle ticaret yaptıklarını ve bunlardan bir kısmını da zi mmetlerine geçird i klerini haber a l ın ca haklarında tahki kat açt ı rm ı ş ve isnatlara tevessül etmelerıi üzeri n e muztar kalan val i , bccayişini istemsie üzerine ricası kabul i le vazifeden a ffed i lmiş­ tfr ( 72 ) . Zaman ında ( 1 857 / 58-26 Z i lkade 1 27 4) Perşembe günü gecesi saat 5,30 sıralarında H arput Sarayının vali lere mahsus k ı ş l ı k daire­ sinde yangın ç ı km ı ş ( 73 ) mühim kısmı yanmış ise de resmi evrak i l e defterler zaptiye kovuşları , zabitan ve N ü fus N az ı rı odaları ve mah­ pushane kurtarı lmıştır (7 4 ) . Ali R ıza Paşa -Eski Anka ra Valisi- ( 1 858) (75) : Halepli Yusuf Paşa, M ülkiye ( 1 85 8 / 5 9 ) Bu y ı l da Çemişkezek, Eğ i l , Argavan, Ç ü n g ü ş b i rer kaza olarak Harput'a bağlanm ı ştır. Veysi Mehmet Paşa, Rumel i Beyl erbeyi ( 1 859/60) Zaman ında, Bağdat Tel g raf hatt ı n ı n i ki n c i kolu bu kere Harput'a kadar uzat ı l m ı ş ve tamamlanmış olduğundan açıl ması lazımgelen Tel grafhaneye Dersaadet telgraf memurlarından M ehmet Ali E f . n i n 1 . 500 kuruş maaşla Müdür ve Kadri E f . n i n 7 5 0 kuruşla refakat me­ muru tayiniyl,e, bir nefer başçavuşa 500 ve müezzi lere de 200'er kuruş maaş tahsisi ( 1 859/60) tari h l i l rade·i Sen iyeye iktiran ettiri l m iş­ tir ( 76 ) . Lesko fcalı lsmail Paşa M ülkiye ( 1 860/6 1 ) Zamanında Kuruçay v,e Palu kazaları H a rpufa bağlandı. 60


Vezi r Ahmet izzet Paşa, Trablus Valisi ( 1 863/64 ) tarihinde Har­ put ve Diyarbakır vali liklerine tayin edilmiş ( 77 ) , b i r aral ı k Konya'ya tahvi l emri gelmiş ise de sonra Paşa'nın i l k vazifeye başlad ı ğ ı ndan­ b eri, tay i n edi l d i ğ i Eyaletleri iyi idare ettiğinden Konya'ya tahvfünden sarf-ı nazar ve Diyarbakı r'a başka bir vali tay·in edil erek yerinde i pkası ( 1 865 / 66 ) tarihli i rade·i sen iye i l e teb l i ğ edilmi ştir ( 78 ) . işe başl a d ı ğ ı tari hten beş a y sonra H arput v e dolaylarına çak kar yağ mış, ş i ddetli soğuklar olmuş, bunun neticesi olarak bütün mez­ ruat donmuş, bu yüzden açlık ve sefalet bütün muhiti sarmıştı. Bu se­ beple b i n lerce halk evleri n i , iş ve güçlerıini b ı rakarak Urfa'ya h i c rete mecbur kalmışlard ı . Bu muhacirl ere Urfa'da layikiy le bakılmad ı ğ ından s e fal etleri art-tıkça artmış ve içl erinden b i rçoğu telef olmuş, b i rçoğu d a çarşı ve pazarda d i lenmek mecburiyetinde kalm ışlardı . Bu sefalet sahn eS'inıi yakından gören Urfa Mutasarrı fı Tayyip Paşa, bunların za­ ruret lerinin ön lenmesi ıiç i n ayda (20.000) kuruşun sarfına d a i r b i r l rade·i Seniye almağa muvaffak olmuştur ( 79 ) . Ahmet izzet Paşa, meml-ekete bü yük h izmetlerde bul unmuş, b i r cami v e b i rçok çeşme ve yol yaptırmıştır. Elazığ'da Bağdat ( şi m d i ki Gaz i ) caddesi üzerinde ( 1 865 / 66 ) tari h i nde yaptırd ı ğ ı cami, bugün Elaz ı ğ ' ı n en güzide camil erinden biri olup ( H acı i zzet Paşa) camii namiyle maruftur, d ı ş kapısının üzerin d eki kitabe, Şair Rahmi-i H a r­ puti tarafından yaz ı l m ıştır ( 8 0 ) . H a c ı izzet Paşa ' n ı n , şahsına munhasır b i rtakım hususiyetleri v e garebetleri varmış ki, bunlar hakikaten kayda değer, bunlardan biri s i : Yaptı rd ı ğ ı bu camiin müteve l l i l i ğ i n i " Bedros M urahhas" namında b i r Ermeni'ye vermiştir ki, görülmüş ve i şitilmiş şey değil! . . Bununla beraber 1 866 y ı l ında Harput Ermeni M urahhas veki l i bulunan bu zata N işan 1evcihi ·iç i n M abeyne yazm ış ve 1iradesini d e a l m ıştır. Bir diğ eri de, başında kirleni p atılması lazımge len feslerini, ko­ nağında anahtarı daima cebinde bulunan boş b i r odanın kap ı s ı n ı açar, fesi ni başından ç ı karır, içeriye attı ktan son ra tekrar kapıyı 61


kili tler ve yenı s ı m g i ye rmiş . . . Başka b i r yere tahv'İ linde de bu fesler, sandıklara ·i sNf edilerek •O raya g ötürü lür ve yine aynı şeki l d e bir odaya boşaltıl ırmış. Hulasa ne atmağa, ne sa·tmağa kıyamazmış!. . . üçü ncüsü : Paşa, (leres) kel imesini çok kul l an ı rmış . . . O halde ki, artık bu kelime medar-ı kelam ı olmuş; mesela, mülhakattan ( mer· keze bağlı olan yerl erd e n ) gelen resmi ve g ayr·i resmi yazı ları mai· y et:i n deki katiplere okll'turken, - Oku baka l ım ter·es nıe yazmış . . . teres n e istiyor. . . Yaz ıterese g ibi. . . B u cüm leden ol arak Paşa çok a l i m v e mukt·edir olan Arapkir M ü ftüsünü b i r kış m evsiminde Harput'a davet ·etmiş, M ü ftü, yaşlı ve Harput'un kışları da amansız olduğ undan özür di leyerek bu davete i cabet edemeyeceğ·ini b iır mektupla Paşa'ya b i l d i rmiş, ancak Paşa ' n ı n huyunu iyiden iyıi ye bi l diğ inıden i mzas ı n ı n a l t ı n a : Lütfen arkaya, d i y e d e b i r cümle yazmı ş . . . Paşa bu mektubu a l ı n c a a ç m ı ş okumuş ve sonunda, teres biz·i yine atlatt ı d e d i kten sonra, ·imzası n ı n altındaki şerhe gözü i l işince ka· ğ ıd ı çev i rmi ş, orada "Sensin, sensin, sensin. . . " d i yen yaz ı la rı o ku· yunca g ü lmüş ve bir daha m ü ftü hakkında bu kel imey·i kullanmaz ol­ muş. Dördüncüsü ·ise : Sultan Aziz' i n yakınları n dan bazı zevat, Pa­ şa'yı sevm ezler, fı rsat ·düştükçe de Padişaha ç·e kıişti rirlermiş. . . Bu arada koyu mutaassıp olduğunu d a söylemişler.. Padişah, bunun üze­ rinde d u rmuş ve bir gün huzura kabullerinden sonra ç ı karlarken , - Pa­ şa! g i tme, yemeğ•i beraber yiyelim, diye emretmiş . . . Paşa, bu ıi radeye : - Başüstüne, diyerek kal mış. . . Yemek başlar başlamaz, Padi şah , sofracı başına : - Paşa'ya b ir şarap getirin, deyinc·e, b i raz sonra alt ı n tepside çeşm1i bü lbül bardaklar içers inde şarap gelmiş . . . Paşa, hemen ayağa kal karak şarap bardağ ı n ı eline almış, dudakları n a kadar götürerek içer gibıi görü nmüş, fakat içmemiş . . . Bunu hisseden Padi­ şah, h iddetle : - N ed en .içmedin? diye Paşa'yı müşkü l bir d u ruma d üşürünce; Paşa, kemal-ı sükunıetle : - Devlet l im bir Padişah iç d i ­ yor! bir pad i şah i çm e diyor!. . . Bu b i rb irine z ı t ernirl·e rin a ltın d a ş i md i 62


ezi ldiğimi , eri d i ğ im i hissedi yor ve i çemiyorum! de}"ince S u ltan Az iz, Paşa'nın bu zeka oyununa hayran kalarak yakas ı n ı b ı rakıyor. Hacı lzZ!et Paşa, devninin en mühim ve tarihi olaylarından bi ris i de H arput isminin M amuretül - Aziz'e çevri lmesi o lmuştur. Sultan Aziz'in ,t ahta çıkı ş ı n ı n beşinci y ı l dönümündey'iz. H arpu t vi layeti idare Mecl i s i azaları, b i r mazbata tan:zıim ed erek Va l i l iğ e vermişl erdi. Bu mazbata Valıi-i Eyal et·i Harput Ahmet lzze.t mühriyle ve ( 1 866/67 - 10 Ramazan 1 283) gün ve 7 sayı l ı ,tezkere 'İle ve terV'i c i ricasıyle doğrudan doğruya sadarete gönderi l miş't İ . B i r ay içerisıinde sadaretin, (7 Şevval 1 283) tari h l i tezker.es i üzerine key f i y et ertesi gün i rade•i seniyeye ri ktiran etmiş ve Harput vilayetin i n ismi M amuretül - Aziz'e çevri lm iştir. Bu mü rekkep kelime sonraları d i l e daha şeklinde kullanılmaktayd ı .

kolay

gelen

E l-Aziz

Harp ut'la Elazığ a rasındaki şose i l e beş altı köprünün, Hacı izzet Paşa zamanında yapıld ı ğ ı n ı ve sonra Dersi m l i ler tarafı ndan Har­ put köy l erin i n b irçoğ undan sürü lü p g ötürülen mühim m iktardaki hay­ vanatın, Dersim l i ler'den geri a l ı narak sahi p l erine veri l d i ğ i n i ve bun­ l ardan başka eya leti n muhtelıi f yerleri nde b i rçoık ıimar işl eri n in de başarı l d ı ğ ı n ı yukarıya kaydettiğim mazbaıta b ize göstermektedi r. Hacı izzet Paşa'nın Sivas'a tahvıil ettiği y ı l ı n sonlarına doğru M amüretül - Aziz, Diyarbakır'a bağlı bir mutasarrı flık haline

sokul­

muştur. i l k M utasarrı fl ığa : lsmail Paşa Rumeli Beylerbey:i ( 1 866/67) bu tari h , gerçıi sal­ namelerden alındı ise de doğ ru olmadığ ı na kaniıiz. Maraşlı Hamiıt Paşa. Rumeli Beylerbeyi ( 1 869/70 ) , 63


Zamanında i dare şekl i nd e b i rçok aksakl ıklar meydana geldiğin­ den Mamüretül - Aziz tekrar D iyarbakır' dan ayrıl arak müstakil mu­ tasarrı flığa çevri lmiştir. i l k M üstakil M utasarrı flığa : Vez i r H urşi t M ehmet Paşa. ( 1 872) ( 8 1 ) Di yarbakı rlı Sait Paşa. ( 1 873/74) lşkodra l ı Sal,ih Paşa. M i rü l-ümera ( 1 873 / 75 ) Abdü lkad i r Kemali Paşa. Mülkiye ( 1 874/75) l şkodra l ı Hasan Bey. M ü lkiye ( 1 875 ) Adanalı Abdünnafi Ef. M ü lkiye ( 1 876) Zamanında, Harput'dan Hozat'a telgra f hattı uzatı lmış ve işlet­ meye açılm ıştır ( 82 ) . Abdünnafi E f. n i n ş u irade•i sen i y e i l e : "Mamüretül - Aziz M utasarrı fı Abdünnafi Ef.nin M usul Vali l i ğ i n e tay i n i dolayisiyle ve mukaddema 't eşkil kı l ı nan kom isyonca kaleme a l man mazbatada, M am u retül - Aziz'in Vilayet i ttihazı kararl aştırı ldı­ ğ ı ndan bu husus i l eride mütalea edilmek üzere şim d i l i k Mutasarrı flık ünvaniyl e : Hakkı Paşa. Canik M utasarrı fı, ( 1 879) tarihli l rade-i Seniye ( 83 ) i l e tayi n edilmiş ·ise d e i ş e başlamadan S ivas'a tahv i l ettiri lmiştir. Aziz Paşa. Rumeli Beyl·erb eyi ( 1 878 - 1 296 H . ) S ü l eymaniyeli Abdullah Musip Paşa. ( 1 880

·

1 297 H . )

Zamanında vilayet, sancak i tibari y l e ikiye ayrı lm ı ştı. Arapki r, Eğin, Kebanmad eni , Çarsancak kazaları n ı ·i çine alan Merüez sanca­ ğ ıyle, Bakır madeni, S iverek Palu kazalarınd an itibaren olan Argını ( Ergani ) sancağ ı (84 ). Bundan başka ( 1 880'de) Çarsancak kazası m erkezden alın.arak ve Çemişkezek nahiyesi, kazaya tahvi l edi lerek H ozat merkez olmak üzere Dersim (Tunce l i ) , vilayet haline getiri l d i ğ i 64


g i b i , M amuretül · Aziz'e d e valiler tayinine başlanmıştır ( 85 ) . Ve yine Ağnam ve Aşar N ezaretleni •ihdas edildiği g i bi ( 1 88 1 ) yılında M aarif M e cl isi •teşekkül etm iş.tir ( 86 ) . i lk valiliğe : Abdünnafi Ef. ikinci d e fa ( 1 88 2 / 8 3 ) Bu yıl lard a El-Aziz b i r i n c i , Harput i s e ikinci B e l e d i y e Dairesi namiyie ve seçim suretiyle bir Belediye Reisi ve 5 azadan ibaret bir Belediye Meclisi tara fından uzun yıllar idare edilm iştir. Mamuretül-Aziz'in teşkilatı yine değ işmiş, Bakır madeni Sanca­ ğ ının D iyarbakır'a ve M alatya'nın E l-Aziz'e bağlanmasiyle, Merkez i l e Kebanmadeni, Eğ i n , Arapkir kazalarını içine alan M amuretül-Aziz; Akçadağ, Kahta, Besn i , H üsnümansür kazaların ı m uhtevi Malatya na­ m iyle i ki sancağa ayrı l d ı . Zamanında Vilayet Erkanı v e idare Mecl isi Azaları şu zevattan ibaretti : Defterdar Tevfik Bey, M ektupcu Süleyman Faik Bey ( Kesi­ rikl i ) , Naip ( Kadı) Mahmut Şeri f Et., Müftü Dellal Zade Mehmet Ef. , Alay Beyi Hasan Bey, M aari f Müdürü M urad Bey, M atbaa M üdürü Hacı ômer Bey ( Hüseynikl i ) , N ü fus N azırı Hurşit Ef. ( i spir Zad e ) , Evrak Müdürü Fethi Bey ( Saray l ı ) , i dare Meclisi Azaları :

lstabl-ı

Am ire payelisi .Hacı Muharrem Ağa, Kapıcı başı payelisi Ahmet Bey, Demirc i oğlu Artin Ef., Agop Ağa, Katib-i Evvel, Hacı Hayrullah Et. ( Şair Hacı Hayri ) Katib-i San i . Musta fa Ef. ( Baboş) ( 8 7 ) . H a c ı Hasan Refik B e y . Mülkiye. ( 1 883/84) Bu tari hde Harput'da Belediye Reisi,

Hacı M ehmet E f . , Aza,

Palulu l brah im Ağ a, Hacı M ustafa Ağa, Halil Ef. Sand ı k Emini Mah­ mut Ef. namındaki zatlardı ( 88 ) . Yine b u tari hde Dersim (Tunc e l i ) ayrıca b i r vi layet olarak Vali­ ·ı i ğ i ne Osman Paşa tayin e d i l miş, Pah ise Kaymakamlık olmuştur. 65


Ali Bey, Mül kiye. ( 1 889- 1 2 Temmuz 1 305) gün ve 86 1 l rade-i Seniye ( 8 9 ) i l e tayin edilm iştir.

say ı l ı

( 1 888) Mayıs ayı içinde Dersim (Tuncel i ) Vi layet i n i n lağviyle tekrar El-Aziz'e bağ lanması hakkında l rade-i Seniye çıkmış, bu d e fa El-Aziz, 3 Sancak, 1 8 kaza ve heyet-i umCımiyesinde 2443 köy bulu­ nan büyük b i r Vi layet haline sokulmuştur (90 ) . B u tarihte Ha rput Belediye Reisi . Abdül-Hamid Ef. ( Kanbalak Zade ) , Aza Abdül-Kerim Ef. ( Sungur Zad e ) , Hacı Reşit Ef., Bekir Ağa, Kirkor Ağa, Kaspar Ağa, Belediye Başkatibi Şevki Ef. ( Koruk­ oğlu ) , Sandık Emini Koruk oğ lu Mahmut Ef. Yine bu y ı l larda, Hüsey­ n i k' i n günden güne nüfusunun artmasiyle adeta büyük bir kasaba ha­ l i n i aldığından burada da üçüncü Daire-i Belediye namiyle b i r teşki­ lat yapılmış, Reis. H a l i l Ef . , Aza ları ise Ali Bey ve Hacı M em i Ağa idi. Yine bu yı l la r içersinde vi layet idare meclisi aza l ı klarına şu ze­ vat seç i lmişlerdi : Hacı Muharrem Paşa, Reşit Ef., Dem i rc i yan Artin ve Ki rkor Ef.ler ( 9 1 ) . Doğunun her tarafından Ermeni ler' in yer yer mesele ç ı karmala­ riyle asayişi bozmaları, d i ğ e r taraftan "meml ekette emniyet ve asa­ yiş yoktur" d i ye yabancılar vasıtasıyle şikayette bulunmaları yüzün­ den vaki olan yabancı m üdahaleleri üzeri ne, bu işleri maha l l i nde tet­ kik ve tahki k etmek ve Ermeni cemaatinin emniyetini sağlamak m ak­ sadiyle hükumet tarafından (Vilayet-i Şarkiye Mü fettişliğ i ) namiyle b i r m ü fett i ş l i k kurulmuş ve bu müfettişliğe de ( 1 889 1 /Temmuz / 1 30 5 ) tarihinde Şakir Paşa, m uavin l i ğ i n e ( 1 89 5 ) ta rihinde Ticaret ve Nafia nezareti i statistik M üdürü Fethi Bey ve sonrada ( 1 896 - 24 / Mart/ 1 3 1 2 ) g ü n ve 20 sayılı i rade-i seniye i l e Şuray-ı Devlet azasın­ dan " Mavrokordato" E f. tayin e d i lm i şlerd i ( 92 ) . ·

Abdül-Ha l i k Nasuhi Bey. M ü l kiye ( 1 89 0 ) . Aynı tarihde uhdesine rütbe-i bala da tevci h edilm işti. Bu tarih­ de H arput Belediye Reisi, Mehmet Ari f Ağa ( Hacı Baloş Zad e ) , Aza: 66


Hacı Kerim Ef. (Sungur Zad e ) , Ali Bey ( H acı Yunus Zade ) , Aza . K i rkor Ağa, Aza, Doktor Art i n Ef., Sand ı k e m i n i , Mahmut Ef. ( Ko· rukoğ l u ) . B u heyetten Arif Ağa, Hacı Kerim Ef. ve Doktor Art i n E t. le· re (30 Kasım 1 306 1 890) gün ve 1 775 sayılı i rade-i seniye i l e rüt· be-i salise tevcih e d i l m işt i r. ·

Nasuhi bey, alim, fazıl ve aynı zamanda edip ve şair b i r zat imiş. Rauf Paşa. M ü lkiye. (27 Eylül 1 307 1 89 1 ) tarih ve 1 363 say ı l ı i rade-i seniye i l e . (Zamanında 2 1 O c a k 1 307 1 89 1 ) salı günü hükümet konağ ı v e i çe­ risinde bu lunan bütün evrak ve defterler kam i len yanmıştır. Yang ın· dan sonra daireler, zaptiye kışlasına nakled ilmi şl erd i ( 93 ) . ·

·

Abdül-Ka d i r Kemali Paşa. M ü lkiye. ( 17 Haziran 1 308 · 1 892) tari h l i ve 805 say ı l ı i rade-i seniye i l e . E n i s Paşa. M ü lkiye. (Temmuz 1 308 · 1 892) tarihli i rade-i seniye i l e ( 94 ) . ( Ekim 1 309 · 1 893) y ı l ında Gerger v e Ş i ro nahiyeleri b i rleştiri· !erek l m i run kaza merkezi olmak üzere Elazığ ' a bağ l ı Petürge namiy· l e b i r kaza teşekkül etm iştir ( 95 ) . Enis Paşa i l e H arput hocaları , Çarşancak beyleri v e bazı köy ağaları her nasılsa uyuşamamış, araları açılmış ve ( 1 Ekim 1 309 1 893) tarihli mazbatada beyan e d i len suçlarından dolayı Dahi l i ye N e­ zaretine şi kayette bulunmaları üzeri ne b i r sene süren tahki kat sonun· d a Elazığ'dan kal d ı r ı l m ıştı r. ( 1 898 . 1 3 1 0 R . )

·

Şeri f Mehmet Rauf Paşa, Suriye eski Val is i . ( 3 0 Ara l ı k 1 3 1 0 1 894) tari h l i l rade-i Sen i ye i l e i kinci defa (96) tayin edilmiş ise de ( 1 4 Eylül 1 3 1 1 - 1 895 ) d e Erzurum Va l i l i ğ i n e tah· vili üzerine yerine : ·

Rauf Bey. Dedeağaç M utasarrı fı . ( 20 Ekim 1 3 1 1 - 1 895 ) tari h l i l rade-i Seniye i l e ( 97 ) . 67


Rauf Bey, 9 sene Elaz ı ğ Val i l iğ inde ka l m ı ş ve vali ler arasındaki m emuriyet müddetinde rekor kırm ı ştır. (20 Ocak 1 3 1 2- 1 896 ) gün ve 2 1 93 say ı l ı b i r l rade-i Seniye i l e Dersim (Tunce l i ) ' d e Nazimiye ka­ zaya çevri lmiştir ( 98 ) . Zamanı mühim hadiselerle doludur : 1 835 Ermeni karışı klığ ı de­ ni len hadise ile 1 837'de Türk-Yunan muharebesi vukubulmuştu ( 99 ) . Yine b u y ı l içerisinde Harput'da 3 . s ı n ı f b i r kaymakamlığın teş­ kili için, halkın teşebbüsü ve vilayet maka m ı n ı n yazısı üzerine i rade-i seniye ç ı km ı ş ise de mali sebep lerden dolayı tehir edi lmişti. 1 898 yılı yaz ayl arı nda Elazığ ve dolaylarında kolera baş gös­ term iş, b i l hassa n ü fus kesafeti n e m a l i k Ha rput halkının çoğunluğu korku ve heyecan l a bahçel ere taşınmak ve bir çoğu da evlerinden ç ı k­ mamak gibi tedbirler alm ışlard ı . H ükumet ise vilayet hududunda, b i r tahaffuzhane ( Karantin a ) yaptırmak, kordon lar tesis ve bunların intizam v e i nzibatına d a bir zaptiye yüzbaşısı tayin etmek ve vi layet merkezinde bulunan bütün doktorlar, eczacılar seferber e d i l mek suretiyle bu müthiş a fetin si ra� yetine mani olunmuştur. N eticede bu yolda çal ışanların fedakarl ıkla­ rına karşı 4 . rütbeden Mecidi n i şanlariyle taltif edil mişlerd i r. 1 899 tarihinde Harput'da 3. s ı n ı f bir kaymakam l ı k teşkil ine ikinci d e fa olarak irade-i seni ye çıkm ı şt ı r ( 1 00) . Sinai ve zi rai b i r sergi aç ı lması hakkında ( 1 7 N i san 1 903- 1 3 1 9 ) gün ve 3 sayılı Sadarete yazılan bir tezkere üzerine ( 1 9 M ayıs 1 9031 3 1 9 ) tari h l i irade-i seniyesi alınmış ve serg i açı larak büyük rağ bet kazanmıştır ( 1 0 1 ) . Tahvili üzeri ne yerine : ŞOray-ı Devlet Azasından Hasan bey. ( 2 1 Temmuz 1 3 1 9- 1 903) günü ve 1 028 say ı l ı lrade-i Seniye i l e ( 1 02) tayin edilmiş ve Elaz ı ğ ' a gelerek idareyi e l e a l m ı ş ise de, a z zaman sonra M ü ftü Beyzade Meh­ m et Nuri Ef. ile çatışmış, aleyhinde yazarak azlettirm i ş ve yerine 68


Faik Ef.'yi M ü ftü tayin ettirmişti. B unun üzerine Beyzade teşebbüse g eçerek H asan Bey aleyhinde bir kampanya açtırm ıştı. Şöyle ki, Har­ put kazası halkı tamam iyle ve Elazığ halkı ise kısmen Beyzade taraf­ tarı olduğundan dört beş gün birbiri üstüne dü kkanlar açı lmad ı , bir yığın halk, telgrafhane önüne toplanarak gece gündüz dağ ı lmadı lar, yukarı makamlara b i r çok telgraflar çeki l d i , n i hayet doğrudan doğru­ ya Mabeynle muhabere temin edildi, dertlerini bizzat Padişaha ( Sul· tan Hamid) duyurdular ve kabul de ettird i l er. Zaman ında, vi layet 3-4 km. m esafede ve Bağ dat şosesı uzerin· de bulunan ( Han Pınarı ) namiyle maru f çeşme, tamam i yle y ı k ı l m ı ş o l duğundan, b u n u gören Hasan B e y , çeşm enin yeniden v e mükemme­ len yaptırılmasını Nafia Dairesine emretmişti. Çeşme az zaman içe­ risinde yeniden yapılmış ve ü stad Abdül-Hamid Hazmi tarafından d a b i r kitabe yazı lm ıştı . N i h ayet yukarıda zikri geçen teşebbüs ve şikfı· yetl eri n tesiriyle Val i l i k'ten a l ı n d ı . Fehmi Bey. M ü l kiye ( 1 90 4 ) . ( 8 Ağustos 1 322 - 1 906) gün ve 9 3 7 say ı l ı l rade-i Seniye i l e ( 1 03 ) Fehmi B e y ' i n D i yarbakır valisi N uri Bey'le becayişleri icra k ı · lındı. N uri Bey. ( 1 5 Ekim 1 322 1 906) gün ve 937 sayı l ı l rade-i Seniye i le ( 1 04 ) N u r i B e y ' i n Erzurum ve Diyarbakır valisi H a l it B e y ' i n d e Elazı ğ ' a tah­ villeri yap ı l d ı . ·

H a l i t Bey. Zaman ı bir y ı ğ ı n süprizlerle doludur. Başda eşının genç ve gü­ zel, kendisinin ise i htiyar olması dolayısiyle konağ ında o lduğu g i b i resmi işlerde d e H a n ı m ı n ı n rol oynaması yüzünden merhum H a c ı Hay­ rinin; " G itti şehr Amidin makbule b i r Va l i çesi " dediği gibi, Makbule H. Et. Diyarbakır'da olduğu gibi Elazı ğ ' d a da valiçeydi. 69


Sonra M eşrutiyet ' i n ilanı da bu valinin zamanına tesadü f eder, hadiseler çok enteresan d ı r ( 1 05 ) . Va l i Halit, 1 5 Ağustos 1 325 tari­ h i n d e azledildi, yerine : N usret Paşa. ( 24 Eylül 1 324 - 1 908) gün ve 23 1 9 say ı l ı İ rade-i Seniye ile ( 1 06 ) . Zaman ı n d a M ebus seçimi yap ı lmış, Memuretü l-Aziz Vilayet i ' n­ den Osmanlı Meclis-i M ebusanı 1 . devre (6 Ekim 1 324- 1 908 ) den ( 5 Ocak 1 327 - 1 9 1 1 ) Mebusluklarına : M amuretü l-Aziz'den : Beyzade Mehmet N u ri Et. ( Eski M ü ftü ) , Çöteli zade Asım Bey, R eşit Ef. zade H ac ı Ziya Bey. M al atya'dan : Keşşa f Ef. ( U lemadan ) , Ahmet Ham i t Bey, 5.8 . 1 9 1 1 de ölüm üyle yerine : M ehmet Tevfik Ef. Dersim (Tuncel i ) ' d en : Lütfi Fikri Bey seç i l miş lerdi ( 1 07 ) . Yine bu va l i n i n zamanında Elazığ vilayet merkezinde y ı l da b i r defa umumi b i r Panay ı r açı lmasına l rade-i Seniye i l e müsaade edil­ miş ise de tatbik e d i l ememiştir. N usret Bey'in tahvili üzerin e yerine : M ehmet Ali Ayni Bey ( 1 08 ) . ( 20 Temmuz 1 325 1 909) gün ve 4 1 say ı l ı İ rade-i Seniye i l e vekaleten ( 1 09 ) ve (20 Ocak 1 326 - 1 9 1 0 ) gün v e 5 1 say ı l ı l rade-i Seniye ile ( 1 1 O ) de asaleten tay i n edilmiş iki seneden fazla bir za­ man Elazığ'da kalmış, namus ve fazi leti ve y üksek b i lgisiyle memle­ kette ve bi lhassa Harput al imleri aras ında iyi intibalar b ı rakarak, B it­ l i s ' e tahvi l i dolayısiyle 1 8 Ekim 1 327 tari hinde ayrılmıştır. ·

N azım Bey. ( 1 8 Ekim 1 327 1 9 1 1 ) gün ve 2 5 say ı l ı l rade-i Seniye ile ( 1 1 1 ) vekaleten, (26 Şubat 1 327 - 1 9 1 1 ) gün ve 37 say ı l ı l rade-i Seniye ·

70


i l e ( 1 1 2 ) d e asaleten tayin edilmiş, 22 Kasım 1 327 d e işe başlamış­ tır.

Zamanında 2. devre mebus seçimi yapılmış, ( 27 M art 1 328 1 9 1 2 ) 'den ( 23 Temmuz 1 328 1 9 1 2 ) tarih i ne kadar Mamuretül-Aziz Vilayeti M ebusluklarına şu zatlar : ·

Mamuretül-Aziz Sancağı : M ustafa Saffet Ef. ( Baboş namiyle maru f ) , M ehmet Bey, ( Ba­ loş Zade ) , Hacı Osman Bey ( Baytar, Eğ i n l i ) Malatya'dan : Mehmet Tevfik Ef., Osman Avni Ef. Dersim (Tunceli ) 'den : Salim Bey, seç i l mişlerd i ( 1 1 3 ) . N azım Bey 1 8 Eylül azledilerek vaz i fesinden ayrı l d ı .

1 328'de

Cemal B e y , lzmit M utasarrı fı. ( 4 Eylül 1 328 · 1 9 1 2 ) gün ve 7 sayılı l rade-i Seniye i l e ( 1 1 4 ) , tayin e d i lere k 20 Eyl ü l 1 328'de işe başlamış, 26 Mayıs 1 328'de azledilmişti. Kazım M ü fit Bey ( 1 1 5 ) , (24 Haziran 1 329

·

1 9 1 3) .

Zaman ında Elazı ğ ' d a l rade-i Hususiyenin tatb ikine ( 6 Ekim 329· 1 9 1 3 ) gün ve 32 say ı l ı l rade-i Seniye ile ( 1 1 6 ) m ezuniyet veri lmişti. Ve yine zaman ında ( 1 5 Şubat 1 329 1 9 1 3 ) 'd e n ( 2 1 Ara l ı k 1 334· 1 9 1 8 ) tarihine kadar 3'üncü devre Mebus seçimi yapılmış; ·

Mamuretül-Aziz'den : Beyzade M ehmet N uri E f . , Hacı Mehmet Sait E f. ( De l i Hacı ) , M ustafa Saffet Ef. ( Baboş ) . M alatya'dan : Keşşaf Ef. ( U l emadan ) , Haşim Bey ( Eşraftan ) . 71


Dersim (Tunce l i ) ' den : M ehmet Bey ( Baloş) seçi lmişlerdi ( 1 1 7 ) . Kazı m Bey, azl e d i lerek 1 6 Temmuz 1 330'da vazi fesinden ayrı l d ı . Sabit Bey ( 1 1 8 ) Dersim (Tuncel i ) Mutasarrıfı, ( 1 7 Temmuz 1 330) zam a n ı , maa lesef feci hadiselerle doludur. Bir kere işe başla­ d ı ğ ı n ı n tam 3 ncü, yani 20 Temmuz 1 330 - 1 9 1 4 günü, 1. C i han Harbi patlak verince Türki ye'de seferberl i k başladı ve 14 Ekim 1 330 tari­ hinde ise Tü rkiye ile iti laf devletl eri aras ında harp i lan edildi. Bu ha­ dise, H arput'un mukadd eratı üzeri nde büyük tesirler gösterm i ş , b i r taraftan bin lerce asil evlatları cephelere sevk edilerek bir daha dön­ memişler, bir taraftan Ermen iler'in ( Ermenistan) ideali uğruna haz ı r­ ladı kları ihtilal hareketleri neticesi o larak tehci r başlam ışt ı r. ( Ekim 1 9 1 6 ) 'da Talat Paşa, teftiş için Malatya'ya kadar gelmiş, ordu kumandanı Ahmet izzet Paşa i le Va l i Sabit Beyi Malatya'ya is­ temişti . Kumandan i l e Vali 30 Ekim'de Malatya'ya gidip Talat Paşa i l e görüştükten sonra döndü ler. Sabit Bey Erzurum Val i l iğ i ne tahvi l i l e 1 5 Şubat'da vaz i fesinden ayrı l d ı . Ahzi Asker ( Asker alma) kalem Reisi Kurmay Albay Vehbi Bey, Va l i Vekili oldu. M ithat Bey : 1 1 N isan 1 9 1 7' d e işe başlamış, 4 Ey lül'de ayrılmıştır. Zaman ına tesadü f eden ve b i l hassa Atatürk Biyografisiyle yakından alaka l ı bir hadise : Mustafa Kemal Paşa, Diyarbakı r' d a i l . Ordu Kumandanıdır, başta Kolorduların, sonra Ordu merkeziyle civar vi la­ yetler halkının iaşeleri n i n temini ve garantiye al ınması için teşebbüse geçmiş ve b i r kongre akdini tasarl amıştı . Bu kongreye, c ivar vi l ayet v a l i l eri n i , Dah i l i ye N ezareti 'nden muvafakat alarak Di yarbakır'a d a­ vet etmiş ve bu davetnamede, Umumi Meclis veya Beled iye azaların­ dan umur görmüş, tecrübeli bir zatın d a b eraber götürülmesini em­ retmişlerd i . Bu emri alan Vali M ithat Bey, 30 N isan Pazartesi günü 72


U mumi Meclis azası Sunguroğlu Hacı Kerim Ef.yi yanına alarak D i · yarbakı r'a g itti ler, bu seyahat tam on g ü n sürmüştü. Kongrede M us­ t a fa Kemal Paşa i l e Hacı Kerim Ef. arasında vukua gelen samimi mü­ nasebet çok mühim ve çok enteresan dı r. Rafet Bey : ŞOrayı Devlet azasından. 1 4 Ekim'de işe başlamış, Erzurum'a tahvi l i i l e 6 N isan 1 9 1 8' d e ayrılmıştır. Bu arada M ü n i r B e y namında b i r zat valiliğe tayin edil­ m i ş ise d e , bunun Erzurum'a ve Rafet Bey'in yine Elazığ ' d a kalması kararlaştırı lmıştı. Bununla beraber çok geçmeden R afet Bey, Şam Val i l iğ ine tayin edilerek 29 H aziran'da vazi fesinden ayrı ldı. B u Val i . kanuni b i l g isiyle i dare hususunda g e n i ş kabiliyet ve tecrübe sahibi olduğundan kendisine Kanuncu ü nvanı veri lmişti. Ali Seydi Bey : 1 6 Ağ ustos'da işe başlamış, 5 Mayıs 1 9 1 9'da ayrılm ıştır. B i r ç o k tari h i eserleriyle tanınan b u valiye de, Tarihçi Vali denilird i . Za­ manında Birinci Cihan Harbi mağ lubiyetimizle sona ermiş, i ttihat-Te­ rakki Fırkası düşmüş, yerini itilaf Fırkasına b ırakmıştı. Mütareke dev­ ri, yurdumuz için pek feci ve elemli g eçmiş, Adana, lzm i r, lstanbul başta olmak üzere Anadolu'da yer yer işgaller başlamış ve bu haksız hareketler M i lli M ü dafaa Cephesinin kurulmasını meydana getirmişti. M azhar M ü fi t Bey : 1 O Mayıs'da işe başlamış ve 5 Temmuzda ayrılmıştır. M azhar M ü fi d , eski vali l erden Kazım M ü fi d Bey'in küçük kardeşiy d i . A l i Galip B e y : 1 0 Temmuzda i şe başlamış, 1 4 Ekim'de ayrılmıştır. Bu vali iti­ lafçı ların ilk valisiydi ( 1 1 9 ) . A l i Galip, Elazı ğ ' a gider gitmez her şeyden evvel M i lli M ü d a fa a cephesinin kurulmasına m a n i o l m a k için b i r taraftan Amerika M ües­ sesesinin başında bulunan " M r. Bird" i l e işbirliği yapmak ve icabın­ d a onlardan yardım istemek d i ğ er taraftan Kürt Teavün Cemiyetini 73


desteklemek ınaksad ı y l e işe başl amışt ı . Tam o s ı ral arda Elazığ'da M ü da faa-i Hukuk Cemiyeti şubesi a ç ı l m ı ş ve memleketin b i r kısım münevver gençleri tara fından da ( Kırmızı Kalem) namiyle b i r kom ite kurulmuş ve yine bu isimde b i r gazete ç ı karılması düşünülmüş; fakat buna val i l i kçe izin veri lmemişti. Bunun üzerin e müteşebbisleri tara­ fından gerek M ü d a faa-i H ukuk Cemiyeti n i , gerekse bu cem iyetin ba­ ş ı na geçen M ustafa Kemal ' i desteklemelerini tem in için, vali Ali Ga­ l i p'e, Di yarbak ı r'da bulunan Cephe Kumandanı N i h at Paşa'ya ve X I . Ko lordu Ahzi Asker Kalem Reisi M i ralay Veh bi Bey'e mektuplar yazı­ l arak bu yolda teşebbüse geçmeleri, aksi takd irde vaz i felerini hemen terk etmeleri, yoksa lüzum lu harekete ( Hayatlarına son vermek) baş vuru lacağ ı hakk ında gizli tebliğ ve ihtaratta bulunulmuştu. O s ı rada val i , Dahiliye Nezareti 'nden a l d ı ğ ı bir emir üzeri ne M us­ tafa Kemal ' i yakalamak üzere Sivas vali ve kumandan l ı ğ ı n a tayin edilmiş Elazığ' dan ayrı lmıştı. N ihat Paşa ise, müteşebbisleri hakkında ölümle tehdit suçundan adli takibata g i ri lmesini Savc ı l ıktan istemeleri üzeri ne tahkikat açıl­ mış, n eticede M erkez M ü d d eiumumisi ( savc ı s ı ) İ ğ ı ki l i Arap M usta­ fa Bey tarafın dan yapılan ve i stinaf M ahkemesi Reisi Ata Bey tara­ fından da desteklenen tahkikat sonunda isim leri aşağ ıda yaz ı l ı ( 1 20 ) kimselerin bu kom i te i l e alaka v e münasebetleri tespit e d i l emediğin­ den haklarında takipsizlik kararı veri lmişti. Mümtaz Bey : 20 Eki m'de işe başlam ış ve 22 Ağustos 1 920

-

1 336'da ayrılm ış­

tır. Bu zat, dürüst ve ciddi bir id are amiriyd i , aslen Çemişkezeklidir. Zaman ında, Ankara'da toplanacak olan m ebusan meclisine E lazığ'­ dan şunlar seçilm işlerdi : iV. devre : 27 Kasım 1 9 1 9 - 1 8 M art 1 920. Çöte l i zade Mühiddin Bey ( Eşrafta n ) , Hüseyin Avni Bey (Adli­ yeci ) , M ustafa Şükrü Bey (Ad l iyeci ) . 74


Ve sonra Büyük M i l let M eclisi için : 1 . devre : 23 N i san 1 920 - 1 1 Ağustos 1 923 mebu:;luklarına da şu zatlar seçilmişle rdi : Naci Bey ( Emekli De fterdar) , Çötel i zade Muhiddin Bey ( Eş­ raftan ) , Hacı Feyzi Ef. ( Keban eşrafından ) , Tahsin Bey ( Eski Ela­ z�ğ Defterdarı ) ( 1 1 Ara l ı k 1 920' de müstafi sayılmışt ı r. ) ; Hüseyin Bey ( Eski kom iserlerden, Deveci namiyle maruf) , Rasim Bey (Avu­ kat ) , M ustafa Şü krü Bey (Adliyeci) ( 6 Ara l ı k 1 92 0 ' d e müstafi sa­ y ı l m ıştır) ( 1 2 1 ) . Abdülkadir Bey : 1 Eylül 1 920' d e işe başlamış ve 23 Mayıs 1 92 1 ' d e ayrı lmıştır. Bü val i askerd i , aynı zamanda müthiş b i r komitacıydı ( 1 22 ) . Elazığ'­ d a bu lunduğu müdd etçe kanuna aykırı icraatiyle çoğunluğu memnun edemem iş, etrafına top la d ı ğ ı kendini ve icraat ı n ı destekleyen mah­ dut bir zümrenin kuvvetine d ayanm ışt ı . Aleyhinde hükumet merkezine vaki olan şikayetler çoğalınca vaz i fesine son veri l d i . F e s v e o zaman ı n modası olan kalpakla mücadele ederek keçe­ cil ere yaptırd ı ğ ı yerl i siyah keçe kü l a h ı , i l k defa kendi başına koyarak ortaya ç ı kmış, m emurları tamamen ve sonra d a halkı, bu keçe kü lahı g i ymeye mecbur tutmuştu. Zamanında Trab l usg arp Emirlerinden Şeyh Sünusi, Diyarbakır, Mard i n , S i i rt, Siverek, U rfa bölgel erinde bulunan Müslüman halkın, i stiklal Savaş ı ' n a katı lmalarını ve yard ı m etmelerini tem inen teşvi k ve nasihatlerde bulunmak üzere h ükumet tarafından davet edilerek bu bölgeye gönderilmişt i . 1 336 yılında D iyarbakır'a g itmek üzere Ela­ zığ'dan geçerken köylerden ve kasabalardan gelen b i nlerce h a l k ta­ rafından merasi m le karşılandı ve b i rkaç gün Elazığ 'da m isafir kal d ı , b u sıra d a halk m isafir kal d ı ğ ı Bedri Çarsancakl ı ' n r n konağ ına kafi­ leler halinde g i d i p şeyhin elini öperek ziyaret ettiler. Sonra Atatürk'e suikast hadisesinde parmağı olduğu görü l d ü , Bulg aristan hudutlarını aşmak üzere i ken yakalandı v e i dam e d i l d i . 75


24 Mayıs 1 92 1 ' d e Erzurum valisi Hamit Bey tayin edilmiş ise de gelmemiş ve Vi layet umurunu vekaleten Ahziasker Kalem Reisi M i ra lay Bahaddin Bey deruhte etmişti. Süleyman Sami Bey ( 1 23 ) : Bitlis Valisi. 16 Ara l ı k 1 92 1 'de işe başlamış, 20 N i san 1 923'de tahv i l sure­ tiyle ayrı lm ışt ı r. Zamanında vi layetin idari teşki latı değişmiş, M alat­ ya Elazığ'dan ayrılarak vi layet olmuş, Diyarbakır'a bağ l ı Bakır ma­ deni Sancağ ı kaza halinde Elaz ı ğ ' a başlanmıştır. Bu suretle Elazığ vi layeti yalnız m erkez sancağ ına inh isar etti rilmek sureti yle küçültü­ l erek Ağ ın, Baski l , Karakoçan, Keban, Maden, Palu, S ivrice'den iba­ ret 7 kaza, 16 nahiyeye ayrı lm ışt ı , 602 de köyü vard ı . Müdafaa-i Hukuk Cem iyet i ' ne para sağ layan b i r teşekkülün mesul muhasibi ve aynı zamanda K ızılay Cemi yeti Elazığ Şubesi idare He­ yetinde aza bulunmakl ı ğ ı m dolayısıyle bu vali ile sık sık temas eder­ d i m , kend isi ci ddi, kibar ve tam manasıyle b i r idare adamıyd ı . H i l mi Bey : _,

30 N i san 1 923'de i şe başlamış, 25 Şubat 1 925'de ayrılm ı şt ı r. Zamanı mühim tarihi hadiselerle geçmiştir. Başta 29 Ekim 1 923'de Cumhuriyet ilan edildi. Sonra 1 925 tarihinde vuku bulan Şeyh Said İsyanı gerçi Elaz ı ğ ' a kadar geldi; fakat 48 saat i çersi nde Cum huri­ yet rej i mine bağ l ı ve bu yolda çok hassas hareket eden b i r avuç gen­ cin ve bunları destekleyen büyüklerin teşebbüsüyle i syan burada kı­ rılmış ve asi lerden bir kısm ı öldürü l müş, b i r çoğu da yüzgeri kaçm ış­ lardır. Bunu tebarüz ettirdikten sonra, isyanın nerede ve nasıl başladı­ ğ ın ı n , idari hatalar yüzünden nasıl ortaya ç ı kt ı ğ ı n ı n tafs i latına geçi­ yorum : Ayaklanma 1 3 Şubat 1 925 tari h inde Şeyh Said'in maksat-ı re'si olan Piran köyünde patlak verm iş ve sonra süratle genişleyerek Genç, Dra h i n i , . Çapakçur, Hani, Lice, Palu' da meydana gelmişt i r. 76


Bu ayaklanma hazırl ıkları n ı , M ehmet Zeki namı nda Harputlu bir öğretmen h issetmi ş vaktinden çok evvel hadiseyi haber verm iş ise de val i , bu 9encin ikazına ehemmiyet vermemiş, hadiseyi küçümsemiş ve merkeze malumat vermeği bile lüzumsuz görmüştür. Bu yüzden isyanın i l k kurbanı da bu zaval l ı H arputlu öğretmen olmuş ve asiler tara fından öldürülmüştür. Bu ufak kıvı lcım, az zamanda etrafa s i rayet ede ede kuvvetli bir kol Di yarbakır'a inmiş, takri bi 200-250 mevcutlu bir asi gurubu da Drahi n i l i Şeyh Şeri f i n i daresinde Elazığ ve Harput üzeri ne yürümüş, 23 Şubat 1 925'de Elaz ı ğ ' a g i rm işlerd i r. Merkezde gerç i u fa k b i r as­ keri mü freze vard ı ve bu m ü freze asi leri, şehrin dışında s i lahla kar­ ş ı lamıştı da . . . Fakat evvelce Elazığ dolaylarında eşkiya l ı k yapan meş­ hur Yado ve avanesi n i n asilere kat ı l d ı kları n ı görünce şehri terk ede­ rek lzolu'ya d oğru çekilmeğe mecbur kalmış ve bu sebeple iş ehem­ m i yet kesbetmişti. Bunun üzerine vali, bir taraftan şehirde örfi i dare ilan ederken d iğer taraftan da Ahz-i Asker Kalem Reisini ve bir me­ busu yanına alarak vazi fe başından ayrı lmış, M alatya'ya kaçmıştı. M ülki ve Askeri e n büyük idare amirlerinin böyle mühim bir an· d a vaz i felerini terk ederek kaçmaları, i dari bakımdan memlekette b i r boşluk yaratm ışt ı . Asi lerden ç o ğ u si lahsız olduğundan h e r şeyden evvel Hüseynik c ivarındaki cephaneliği yağma ettikten ve s i lahlandıktan sonra e l l e­ rini kollarını sall ayarak serbest şehre g i rmişler, i l k iş olarak hapis­ hanenin kap ılarını açmışlar, ne kadar mahkum ve mahpus varsa hep­ sini sal ıverm i şlerd ir. Sonra Reisleri Şeyh Şeri f i vilayet makamına oturtduktan sonra şehre dağ ı l mışlar, her tarafda çapulculuk ve yağmaya başlamışlard ı r. Bu hadise o kadar ani cereyan etmiştir ki, valinin ve kumandanın fi­ rarlan, şehre g i re n asileri n · nihayet birkaç yüz kişiden i baret olduğu ve geri d e ihtiyatları d a bulunmad ı ğ ı anlaşılınca halk arasındaki kor­ ku ve heyecan yavaş y avaş zail olmağa başlamıştı. 77


Şimdi gelelim Elazığ Türkocağ ının rolüne : Elazığ 'da askeri, doktoru, avukatı, tüccarı , hü lasa yerli ve ya­ bancı ne kadar münevveri varsa hepsi ocakl ıdırlar. işgali takip eden b i rkaç saatin şaşkı n l ı ğ ı geçince bu ocakl ı la r, sanki bir kumandan ta­ rafından emir a l m ı şlar g i b i Türk ocağ ında toplanmışlard ı r. Had iseden çok müteessirdi rl er, aralarında hemen bir teşkilat kuruyor, teşkilatın başına d a ocak azasından Harputlu Ahz-i Asker Kalem M ü lhakı B i n­ başı Rasim Bey ' i seç i yorlar. Bundan sonra şu kararlar a l ı n ı yor : a) Her şeyden evvel asil erin başında b u l unan zatı oyalamak ve al datmak için, yaşlı ocaklı lardan b i r heyeti Şeyh Şeri f'e göndermek ve şehrin yağmasına karşı şikayette b u lunmak, bunun önüne geçi lme­ si için yerl i ve s i lahlı sivil m ü frezelerin teşkil i n e izin almak. b) Asi lerin yukarı H arput'a g i rmelerine mani olmak üzere Har­ put Belediye Reisi rahmetli Sunguroğ lu Hacı Abdü lkadir Bey ' i n ha­ z ı rl a d ı ğ ı s i lahlı teşki latla temasa geçi lmesi ve yine Harput'un büyük­ lerinden Beyzade Hacı Mehmed Nuri Ef.nin yard ı m larının sağ lanması ve silahlı bir kuvvetin isteni l d i ğ i zaman emre hazır bir vaziyete geçi­ rilmesi için H arput'a b i r murahhas aza gönderi lmesi. c ) Ocakl ı b i r kaç muhabere m emuru vasıtas ıyle kesilen tel ler­ den başka yol aran ı lması ve Ankara i l e m uhaberenin tem in edilmesi. d) Genç ve yaş l ı bütü n ocaklı l arın mahall elerde yağmaya mani olmak üzere mü freze halinde dolaşmaları. e ) Bütün emirlerin, Bi nbaşı Rasim Bey' den alınması ve talimatı haricine ç ı k ı l maması.

onun

B u kararlar a l ı n ı nca, Beled i ye Reisi rahmet l i Halil Bey'le Alay Kati bi rahmetli M u stafa Ef. Şeyh Şeri f'e g önderilmişlerdir. Bunlar valinin odasına g i rince : M ustafa Ef. val in i n maka m ı n da oturan Şeyh Şeri f'e hitaben : Siz herhan g i b i r hükumet dairesinden a l d ı ğ ı nız bir bayrağ ı n başına Kur'anı Kerimi bağlayarak güya lslam d i n i n i kurtarmaya çıkm ışs ınız, lslamiyet'te, bir Müslüman'ın bir M üs78


lüman ' ı öldürmesi ve yine M üslümanlar'ın evlerine tecavüzle mal ve paraları n ı n yağma edi lmesi, taşı d ı ğ ı n ı z Kur'anı Kerim ' i n hangi sahi­ fesinde ve hangi ayetinde yazı l ı olduğunu bize söyler m i s i n iz? d iye söze başlayınca, Şeyh Şeri t, şaşkın b i r halde hemen ayağa kalkarak n e yapılmak lazımgeldiğini bunlardan sorunca : Emir veriniz, yerli aha­ liden s i l a h l ı m üfrezeler ç ı karalım, b u g i b i yolsuzlukları yapanları ya­ kalayarak size g etirsinler, cezasını verin iz, ancak b u suretle fen a l ı ğ ı n ö n ü n e geçilir v e asayiş d e muhafaza edilmiş olur, demeleri üzerine, Şeyh Şeri t, bu tekl i f i kabul ederek m ü frezelerin teşk i l i n i sizlerden rica ederim deyince, bunlar içten sevinerek Türk Ocağ ı ' n a dönüyor ve ocaklı ları vaziyetten haberdar ed iyorlar. Bunun üzerine bir iki saat içinde teşkilat tamamlanı nca bütün ocakl ı lar, s i l a h l ı olarak mahalle lere dağ ı l ıyor, g iz l i temaslarla mahal­ le m uhtarla rından da takviye a l d ı ktan sonra işe başlıyorlar. Şehir d a­ h i l i n d e herhangi b i r noktada rast g e l d i kleri asilerin hemen el lerini kol ­ l a r ı n ı bağlayarak Türk Ocağ ı n ı n bodrumuna hapsedi yorlar. Şehre da­ ğ ı lmış olan asi ler, bu hali görünce ve duyunca şehri yavaş yavaş terk ederek gruplar halinde evvelce karargah kurdukları M ustafa Paşa ma· hal lesindeki kırmızı konağa s ı ğ ı n d ı klarını gören halk ve b i lhassa genç· ler daha fazla cesaretlen erek tam , bir top l u lukla, Bi nbaşı Rasim B ey ' i n kumandasında bu yerl ere taarruz hareketi haz ırlanıyor. N ihııyet işgal­ den 48 saat sonra 3-5 saat süre n şiddetli b i r müsademeden sonra asilerden bir kısmı öldürülmüş, b i r kısmı da kaçmışlardır. B u h arekat esnasında birkaç şehit veren hemşehri l erin ve bütün Elazığ gençliğ i n i n h i mmetiyle şehir, asi lerden tamamen tem izlenmiş, sükun avdet etm işti. Binbaşı Rasim Bey, hemen şehre dönmüş, şim­ di telgra fhanede makine başında doğrudan doğruya Ankara ' d a Mus­ t a fa Kemal Paşa ile mu habere imkan ı n ı bulmuş, umumi durumu, asi­ lerin mem leketten sürüldüğünü, vali ve kumandanın tarz-ı hareket ve hatalarını b izzat anlatmış ve emirlerini bekled i ğ i n i b i l d i rmiş, az son­ ra şu emri alm ıştır : 79


Makine başında Binbaşı Rasim Bey'e : " Elazı ğ ' ı n Vali ve Kumanda n l ı ğ ı uhdenize veri lmiştir, hükümet kuvvetleri geli nceye kadar vazi feye, olduğu g i b i devam ediniz. Bunun üzerine Rasim Bey, şu cevabi istirhamda bu lunmuştur. Va l i Veka leti­ nin, bu hususda kendilerine m addi manevi yardımlarını esirgemeyen Beyzade Hacı M ehmed N uri E fend i'ye veri lmesi n i , kend i s i n i n ise, onun emrinde hükümetin ve m erkezin emirlerine i ntizarda bulunduğunu b i l ­ d i rm i ş, b u tekl i f Ankara 'ca kabul e d i lerek, Beyzadenin v a l i vek i l i ve Rasim Bey'in de ona askeri müşavir olarak vazife görmeleri uygun görü lmüştür. " Malatya'da b u l unan Va l i H i l m i Bey 'in, Elazığ'da olan b i tenden habersiz Harput Elazığ halkının da i syana i şt i rak ettikleri h akkında Ankara'ya rapor verd i ğ i bilahare anlaşılm ı şt ı r. Halbuki, vali Malat­ ya'dan bu telgrafları çekerken, şeh i r asi l erden tamam i y l e temizlen­ m i ş ve hatta bu m i l li teşekkülün feda i leri b i rkaç koldan asi leri şehrin 5-6 km. uzaklarına kadar sürmüşlerd i . ·

Basit b i r m ücade le g i b i görünen bu hareketin kıymet ve ehem­ m i yeti iyi düşünülecek olursa çok büyüktür; çünkü Ocakl ı ların bu te­ şebbüsü o l masaydı veyahut b i raz gecikilmiş bul unulsaydı, i syan ar­ kadan gelen kuvvetlerle takviye e d i l e b i l i n i r, b i r taraftan Dersim (Tur.­ cel i ) g i b i tehlikeli bir bölgeye, diğer taraftan Şiro, Adıyaman, Akça­ dağ g i b i bölge leri de içine alarak Sivas'a g eçer, devletin başına daha büyük bir g a i l e açab i l i rd i . Çünkü b u , alelade b i r i syan değ i l d i , hariç düşman ların teşvikiyle patlak vermiş, zem ini ve zamanı iyi seç i lmiş ve doğunun strateji k bir köşesinde meydana g elmesi manalı görül­ müştür. i şte Harp ut ve Elazı ğ l ı lar, bu i rti cai ve fakat çok teh l i keli b i r ayaklanmanın önüne bu suretle g eçerek isyanın büyümesine m a n i olmuşlardır. Böylece dış tahri klerin sonucu, o rdumuzdan ve bölge hal­ kından yüzlerce M üslüman Türk' ün kanı akt ı . Bu olay genç kuşaklara, , d ı ş tahri kin bu m i llete nelere mal olduğunu daima hatırlatmalıdır. 80


Beyzade Hacı M ehmed N uri E f . 2 6 Şubat 1 925'de v e k i l olarak i ş e başlamış v e 8 Mayıs 1 925'de ayrılmıştır. 1 3yanı müteakip Elazığ ' a giden Adliye Veki l i M ahmud Esad Bey, İstiklal Mahkemesi Reisi ve azaları y l a h ükumet erkan ı ve mem leketin münevver gençliği huzurunda söylediği bir hitabede ezcümle : "Ge­ nişlemek istidadını g österen bu m uazzam irtica ve isyan hareketi b i r­ çok şehir ve kasabalarımızı sararken, Elazığ ' d a sert kayal ara çarp­ m ı ş ve parça lanmıştır, diye Harput ve Elaz ı ğ l ı lar'ın bu hareketini öv­ müş ve bu kahramanl ı ğ ı hükümet ağzıyla tarihe mal etmiştir. Ocaklar' ı n bu hareketi , sonraları istiklal mahkemesi heyetince d e takdi rle karş;lanm ı ş ve bu yüzden vukuu melhuz bir çok fenalıkla­ rın önüne geçilmiştir. Bütün bunlardan sonra gelecek nes i l l erimizin ders alacakları bu çok önemli olayda l n g i l izler'in büyük rol oynadıklarını belirtmek ge­ rekir. isyanın bastırı lmasında vazi fe alıp, temiz kanını akıtan askeri­ m izin, düşmanın tahri kine kapı larak ölen aşiretlerden evlatlarımız ar­ kalarında bu m i l letin gözü yaşlı analarını bı raktı lar. Dersim (Tuncel i ) sancağ ı 1 922'de vi layete, sonra 1 923'de Ela­ zığ'a b a ğ l ı kc.zaya tahvi l e d i lerek 1 936'ya kadar devam etmiştir. Ali R ıza Bey : 9 Mayıs 1 925 tarihinde vekaleten E lazığ val i l iğini deruhte ede­ rek işe başlamış ve 3 Mayıs'da asaleti tasdik edilmiş, 3 Eylül 1 926' d a ayrılm ıştır. Cemal Bardakçı : 4 Eylül 1 926'da işe başlamış ve 5 Kasım 1 929'da ayrı lmıştır. Fahri Bey : 1 7 Kasım 1 929 tarihinde işe başlam ış ve 22 Kas ı m 1 930'da Ela­ zığ ' da ö lm üştür. 81


M i that Bey : 23 Kasım 1 930'da işe başlamış 1 7 Şubat 1 93 1 'de ayrı lmıştır. N izamed d i n Bey : 1 8 Şubat 1 93 1 ' d e işe başlamış Kasım 1 932'de ayrılm ıştır. Münhal ka lan val i l i ğ i bu tarihten 28 Şubat 1 933 tari h ine kadar Mektupçu H i l m i Bey i dare etmiştir. Zamanında M urad nehri üzerin­ de harap olmağa yüz tutumuş olan Pertek ahşap köprüsü 1 93 1 yılın­ da 200 metre uzunluğunda yeniden yapılm ıştır. Tevfik S ı rrı Gür : 28 Şubat 1 933' de işe başlamış ve 23 Haziran 1 937 tarih i n d e ayrı l mıştır. Zamanında ( 1 933 1 934) Baskel kaza o lmuştur. 1 930'da Ela· zığ'da ölen Va l i Fahri Bey ' i n hatırasına hürmete n . b i r çeşme yap ı lm ış, (Vali Fahri Bey) çeşmesi namıyla isimlen d i ri l mişt i r. imar ve kültürel çal ışma hareketlerinden en başta geleni, Elazığ Halkev i ' n i n yapı lması ve işletilmesi o l m uştur. İ nşaata 23 Mayıs 1 933'de başlanmış ve 23 Şubat 1 934'de tamam lanarak açılmıştır. Bu bina, yapı itibariyle Ana· dolu'nun muhte l i f şehirlerinde yaptırılan Halkevleri n i n en güze lid ir, her bakımdan üstün ve hususi yle kültür ihtiyaçları n ı n tamam ı n ı kar­ şı layabilecek vüsat ve kab i l iyette yapılmıştır. Hususi yeti ise, Atatürk için ayrılan köşedir ki, bu köşede mükemmel surette tefriş edilmiş m isafir, yemek, i stirahat salonları, çal ışma, y atak odaları, banyo ve saireye, ci dden nefis b i r surette yer veri l m iş olmas ıd ır. ·

Bundan başka a ç ı l d ı ktan sonra e l e a l ı n an kültür hareketleri, es­ ki Türk Ocağ ı ' n ı n faa liyetini aratmayacak derecede takip edilmiş, bü­ tün kollar teşekkül etmiş, bi lhassa Ar kolu, mükemmel b i r orkestra ve bir bando vücuda getirmiş ve her şeyden evvel kıymetl i sanatkar­ ların i dares inde Harput Folklor'u e l e a l ınmıştı. Hele Altan ve E la­ zığ ' ı n kültürel ve bay ı n d ı rl ı k işlerini resimlerle i fade eden bir mecmua yayınl anmakla memlekete büyük h izmetl erde bulunm uştur. Diğer ta· 82


raftan sergiler açılmış, balolar verilmiş, hülasa Elaz ı ğ l ılar ve E lazığ genç le:-i bu teşekkülden azami derecede isti fade etmişlerdir. Doğru­ sunu söylemek lazım g e l i rse bu müessesenin müteşebbisleri ve orada vazi fe alarak b i l fi i l çalışanların hepsi takdire lay ı ktırlar. Yalnız bu val i , Harput mezarl ı klarındaki b i rçok mezar taşları n ı n sökülerek bu i nşaata kullanı lması hakkında verd i kleri emirden dolayı manen mesul­ dür. M a latya ile Elazığ arasında demir yolu köprüsü ile kömür han boğazındaki i smet Paşa karayolları köprüsü tamamlanmış ve b izzat i smet Paşa tara tından i şletmeye açılm ıştır. Elazığ, 24 Km . l i k kısa bir hatla Yolaçtı istasyonuna bağlanarak, i stasyon 1 0 Ağ ustos 1 934 tari h i nde işletmeye açılmış ve i l k tren Ela­ zığ'a g irmiştir. B u suretle Haydarpaşa - Diyarbakır yoluyla irtibat te­ m i n ed ilmiştir. 1 936 tari h inde Dersim, Tunceli namıyla Vi layet olmuş ve Elazığ'­ dan ayrı lmıştır. Şefik Bicioğlu : 2 Temmuz 1 937 tarihi nde işe başl amış ve 25 Şubat 1 939'da ay­ rılmıştır. Zaman ında Elazığ ' ın salnamesine kıymet l i ve şerefli b i r hatıra olara k geçmesi lazım gelen en mühim hadise, Atatürk'ün Kasım 1 937' de Elazığ'a şeref vermeleri ve orada H alkevinde kendine ayrı lan kö­ şede misafir kalmaları olmuştur. i kincisi de Elaziz adının 1 8. 1 2. 1 937 tarih l i Veki ller H eyeti ka­ rarıy l a ( E lazık) 'a çevri lmesi olmuştur. Evvelce H arput vilayetinin 8 Şevval 1 283- 1 867 tari h l i bir irade-i seni ye i le ( Mamuretül-Aziz) ' e çevrildiğini Vali Hacı izzet Paşa za­ manına ait olaylar arasına kaydetm iştim. O zamanlar da, şimdiki gi· b i çok defa bu gibi isim lendirme hususlarında büyüklerin isiml eri baş­ ta g e l i rd i . Su ltan Aziz, padişahdır, H arput'da yeni b i r şehir kurulma83


da ve günden güne de inkişaf etmektedir. Padişah ı n ismine izafetle ( Mamuretü l-Aziz) o lsun den i lmiş ve bu tekli f kabul e d i l erek i rade-i seniyyeye i ktiran ctr.-ı i ş , H arput ismi ( M amuretü l-Aziz) ' e çevri lmişti. Sonraları bu isim, konuşmada, yazmada a ğ ı r bastığından, H a rput'un m eşhur olan kelime kısaltma usül ve itiyadına g öre ( Mamure) alıt­ mış, dile daha kolay gelen ( E laziz) kalmış ve y ı l larca bu şeki lde kul­ lanılmıştı. Sonra yukarı d a söyled iğimiz gibi Az ı k e l i manasına olarak Ela· z ı k deni l d i , bu kazık vezn i ndeki azık, hiç de d i l i mize uymad ı , doğ­ rusu umumi e fkarca hoş da karşılanmadı, b ereket versin sonraları yeri n i , daha yumuşak, daha munis ( Elazığ ) 'a terk etti de b i raz ferah­ ladık. Simdi bu ci heti bi raz mü nakaşa ede l i m . Esasen ke l imenin aslını ve kısaltılma şekl i n i doğru ve müsbet o larak yukarıya kayd etm işt i m . Mamuretü l-Aziz, a s l ı n d a iki k e l i m e o l up e l harf-ı tari fiyle b i rbirine bağ­ lanmış, mana itibariyle de Aziz' i n mamuresi demekti. Şu halde say ı n H asan Reşit Tankut'un, aşağ ıda örneğ ini verd i ğ i m iz tezini ( 1 24 ) ta­ ri hi h akikatlere uymadığı için i l mi ve müsbet bir d e l i l diye ele alama­ yız. Şimdi bu hakikatleri öğrendi kten sonra ismin değ i ştirilmesine şahsen taraftar bul unmakl ı ğ ı m dolayısıyle Elazığ'ın H arput'a çevri lmesi mümkün ol amaz mıydı? Tarihe sahip geniş bir yurdun, ta­ rih boyunca ismi varken ve tesc i l edilmiş i ken neden eski ismi H ar­ put'u tercih etmed i k? O H arput k i , bütün resmi ve gayr-ı resmi kü­ tüklerim ize ve arşivlerim ize geçmiştir. Yemen'den tutunuz, Kafkas­ lar'a ve Kafkaslar'dan Rumeli'nin en ücra köşelerine kadar, H arput red i f taburları n ı n hamaset destanları işlenm e d i k tek bir yurt parça­ sına tesadüf edilemez. Atatürk, Samsun'a ç ı ktığı tarihten ( 1 9 Mayıs 1 9 1 9 ) başlayarak Cumhuriyet ' i n i l anı gününe kadar Tü rkiye hadisel eri n i n , M i l let Mecli­ s i ' nde büyük nutkuyla panoramasını ç izerken baştan nihayete kadar memleket i m ize ait olan kısımlarına temas ettikçe, hep Harput va lisi, 34


Ha rput'tan M al atya'ya hareketi, Malatya ve Harput'daki kuvvay-ı h ü kümet, süvari a l a y ı H arput isti kametine tahri k e d i l d i şeklinde Harput'u ağzından b ı rakmam ıştı. Bundan başka, Kayseri ' d e Harput mahallesi, lzmir' in D i k i l i ilçe­ sine bağ l ı Koca obada Harputlu ç i ftliği ( 1 25 ) , Adana' da H arputlu zadeler, G i resun'da 1 308 H . y ı l ında tahlisiye madalyası alan Harput­ lu oğul ları ndan Mehmet Reis, H i caza giden b i nler ve binlerce Har­ putlu'nun M ekke ve Med ine'deki d e l i l l er de fterl erindeki kayıtlarıyla ( H a rput) kelimesi tarihin malı olmuştur. Ve sonra Harput'un isimlendirilmesi hakkında y ukarıd a ispat ve tebarüz ettirdiğim g i b i Harput, Ermeni ler'in i d diası gibi Taşkale ma­ nasına Ermenice bir kelime de değildir, bu isim b ize, ta Etiler zama­ n ı ndan gelme tarihi bir isimdir. Doğ rusu b iz Ha rputlular bunu beklerd i k ve hala da beklemekte­ yiz, Elazığ yerine : Harput Vilayet i ! . . Ve y i n e vali Tevfik G ü r zaman ında inşaatına başlan ı l m ı ş olan 1 80 M . uzunluğunda ve beş gözlu Külüşkür ( Pa l u ) köprüsü 1 939'da ikmal e d i l erek işletmeye açılmışt ı r. Asım Türeli : 26 Şubat 1 939 tarihinde işe başlamış ve 2 1 Kasım 1 94 1 'de ay­ rılmışt ı r. Feyzi Gürel : 25 Kasım 1 94 1 de işe başlamış, 1 Haziran 1 942'de ayrılm ıştır. '

H üsnü ôzgören : l 5 Haziran 1 942'de işe başlamış, 23 Kasım 1 943'de a yrılmıştır. N ecmcddin E rg i n

:

4 Ara l ı k 1 943'de işe başlamış,

1

Ey lü l

t 944'de

ayrılm ıştır.

Halis Ergün : 4 Eylül 1 944'de işe başlamış, 26 Temmuz 1 945'de ayrı lmıştır. 85


Feyyaz Bosut : 28 Temmuz 1 945'de işe başlamış, 5 Ara l ı k 1 946'da ayrı lmıştır. Raşit Demirtaş : 5 Ara l ı k 1 946'da işe b aşlam ış, 1 Ağustos 1 949'da ayrı lmıştır. Zamanında 1 948'de Elazığ Kültür Derneğ i kurulmuş ise de b u der­ n ek, maalesef daha evvelki kültür teşekkü l leri gibi isten i l d i ğ i kadar faal ve faydalı ol amam ı ştır. H i kmet Kümbetl ioğ l u : 4 Ağustos 1 949'da işe başlamış, 5 N isan 1 950'de ayrı lmıştır. 3,5 ay kadar devam eden bir ara l ı k Mektupçunun vekaleti ile geçmiş­ tir. M uharrem Balasayg un : 1 9 Temmuz t 950 ' d e işe başlam ış, 1 4 N i san 1 953'de ayrılm ış­ tır. Zamanında Elazığ'da Ordu donatımı hesabına çok mükemmel bir ağ ı r bakım fab rikası kurulmuş ve işletmeye açı lmışt ı r. H ı fzı Ege : 27 Nisan 1 953'de işe başlam ış, 1 1 M ayıs 1 955'de ayrı lmıştır. Turg ut Eğilmez : 1 3 Eylül 1 955'de vekaleten tayin edilmiş, 29 Kasım 1 955'de ay­ rılmıştır. Adil C iğeroğ lu : 30 Kasım 1 955'de tayin edilmiş, 1 1 N i san 1 956'da ölümü üze­ rine Val i l i k münhal kalmıştır. Vefi k Kitap ç ı g i l : 25 Temmuz 1 956 'da tay in e d i l miş, halen vazi fe başındadır. Zamanında şehre 33 km. m esafede içme nahiyesinde yapılmakta olan Şeker Fabrikası tamamlanmış, Reisicumhur Celal Bayar ve Baş­ vekil Adnan M enderes' i n huzurlarıyla 1 Ekim 1 956 Pazartesi günü merasimle işletmeye açılm ıştır. 86


7.

AZIN LIKLARA AİT OKU LLAR

Ermeni Okulları : Ermeniler, Amerikan ve Fransız okul larına gönderecekle ri ço· cukları n ı n i l k tahs i l lerini kendi cemaatları tarafından i dare edi len hu­ susi okullarında yaptırırlard ı . Bunlardan b i ri , Şehroz mahallesinde Surp A g o p k i l isesinin biti­ şiğinde diğeri de Gürcübey mahallesinde iğdeli kil isenin yanındaki okul lard ı . Tesis tarih leri hemen hemen b i rbirine yakın ve takri b i ola­ rak 1 885- 1 887 y ı l ları aras ıd ır. Surp Agop k i l i sesinin bitişiğ in deki okul, son zamanlarda Erme­ n i cemaatı tarafından mühim m i ktarda para yardım ları yapılmak ve etrafındaki evler satın a l ınmak suretiyle yeniden büyük ve o ldukça modern b i r şekilde yapılan ve ismine de Garm i r-Kolej ( 1 26 ) deni len üçüncü bir okulları daha vardı ki, ders programlarına göre bizim i d a d i oku l ları dereces indeydi v e ayrıca i p t i d a i s ı n ıfları n ı da içine a l m ı şt ı . B u okuldan mezun olanlar arasında Ropen Zarifiyan v e Te lga­ d i ntzi gibi ermeni edebiyatında şöhret ve nam kazanm ış kimseler var­ dı. 1 9 1 5 y ı l ı n d a ve B i rinci Cihan Harbi 'nden sonra bu okullar tari­ he karışmıştır. Garm i r Kolej ve i l k kısım larında talebe m evcudu 1 00- 1 20 kadar­ d ı . iğdeli-Kil ise okulunda ise 70-75 talebe mevcutt u . Ermeni o k u l ları hakkında m eşhur i statistikçi V i t a l Cuinet 1 886 ( 1 302 R . ) tarihinde bizlere şöyle b i l g i vermektedir : 87


"Gregorien Ermen i ler'in okulları, lstanbul Ermen i l e r sosiyetesi­ n e mensup şah ıslar tarafı ndan idare edi l i rlerd i . Bu oku l larda Türkçe, Fransızca, Ermenice lisan dersleriyle din, Ermeni tarih i , coğra fya. aritmetik, geometri , fizik, kimya, resim ve saire olmak üzere da�a mütekam i l d i . Kız okullarında ise d i kiş ve süsleme ders leri vard ı . " ( 1 27 ) . B i r d e Süryani mahallesinde b i r i l k okul daha vard ı k i , b u okula d a Sürya n i ler'ir. çocukları g i derd i . Talebe mevcudu 40-50 a rasında değişird i .

88


8. YABANCI OKULLARI a. Amerikan Fırat Koleji

:

Amerika l ı lar, H arput'a 1 856 tarihinde gelmişlerd i r. Harput'da Amerikan M isyon teşki latı kurmak için i l k gelen "George W . Duns· more" namında bir gençmiş ve kısa bir zaman Harput'da kalmış. Son· ra 1 857 tarihi nde C . H . Wheeller namında bir zat gelmiş ve aynı y ı l· da O . P. Ailen ile H . N . Barnum da ona i ltihak etmişler. Bunlar Har· put'da Ermeniler'in kesafet itibariyle fazla bulundukları Şehroz ma· hallesinde bi rkaç bina satın alarak işe başlamışlard ı . İ şte bu üç Ame· rikalı g ayeleri uğrunda her fedakarl ığa katlanara k son derece ciddi çal ışmaları neticesinde ve seneden seneye biraz daha inkişaf ettiril· mek sureti yle 1 876 tari h inde ol dukça büyük bir Protestan okul u kur­ mağa m uvafiak o l d u la r. M üessese kurulunca müdürlüğünü C. H. Wheel­ ler deruhte etti. B un lardan O. P. Ailen Amerika'ya döndü ve H . N . B arnu m ise C . H . Wheeller'in yard ımcısı o la ra k Harput'da kaldı. B u çalışma senelerinde C . H . Wheeller kızını M r. Barnum ile evlendirmiş ve bu sıhriyet, çalışma ve i lerleme hususunda daha fazla sam i m i yet ve m uvaffakiyet temin etm iştir. M r. Wheeller'in ölümü üze· rine ki, bu ölüm tarihi takriben 1 879 senesine tesa d ü f etmekte d i r. Çünkü bu tarihten b i r sene sonra M r. Barn u m ' u vilayet maari f komis­ yonu aza l ı ğ ı nd a ve aynı zamanda müessese müdürlüğünde g örmekte/ yiz. O tarihte okulun 1 O talebesi varmış. M r. Barnum zaman ında müessese çok i l erlemiş ve g en işlemiştir. Eski okulun bulunduğu yerin üst tara fları d ağ tepelerine kadar ıslah edi lmek ve bir kısım Ermeni evleri satın alınmak ve eski binalar yıkıl· mak suretiyle buralara yeni yeni m untazam binalar yaptırılmış, bina­ ların a raları ağaçlandırı larak m üessese gel iştiri l miştir. 89


Mr. Barnum'a ben yetiştim, orta boylu, zayıf, mavi u fak ve kes­ kin gözlerinden zeka derecesini ölçmek, mümkündü. Daima siyah re­ d i ngot ve siyah çizg i l i pantolon g iyer, başına da melon b i r şapka ko· yard ı . Beyaz sakal l ı y d ı , Harput'a genç i ken gelmişti, demek oluyor ki, b u :>akalı Harpufda ağartmıştı, çok terbiyeli sam i m i ve Türk dos­ t:.ı b i r zatt ı . İ dare ve kültür bakımlarından vaz i fesinin e h l i olması do­ layısıyle Ermeni azı n l ı ğ ı n ı okuluna kazand ı rmış ve aynı zamanda I s­ lam unsuru i l e de yakından mü nasebetler tesis ederek ken d is i n i bütün muhite sevd irm işti . Buna mukab i l Harputlular'ın o zamanki aşırı taas­ sup zihniyeti, bir tek Müslüman çocuğunu b u mekteplere verrneğe maa­ lesef mani olmuş, ancak M eşrutiyetten sonra mahdut bi rkaç Türk, çocu klarını bu mektep lere kaydettirebilm işlerd i . M r. Barnum şöyle böyle Türkçe'yi de öğrenmiş; fakat kend i şi­ ves iyle tat l ı b i r şekilde konuşurdu . Bunu şu misal i l e tebarrüz etti re­ ceğim. M r. Marnum bütün müessese ihtiyaçları n ı n çarşı ve pazarlar­ dan satın al ınmasına, Kayacan isminde bir Erme n i ' y i memur etm işti. Kayacan , b u yüzden az zaman içinde zengin olmuş, bunu çekemeyen açık göz bazı Ermeniler, M r. Barnum'a müracaatla; Kayacan'ın hır­ sızlığ ından ve bu işin kend i lerine veri l d i ğ i takd irde mü essesenin mü­ h i m m i ktarda faydalanacağ ından bahsetm işler. . . Bunlar konuşurken gerek sözleri n i n ve gerekse tavı r ve hareketlerinin samimi olmadığ ı n ı an l ayan M r. Barnum cevaben : - B i z , zannediyoruz ki sizleri her hangi birinizi bu işe m emur etsek çalacak .. Lakin biz, arzu ediyoruz ki bu adam çalsın d i ye bunları nezaketle d a i resinden kovmuştur. M r. Barnum Müslümanlar'ın da dostuydu. Bunların d i ni bayram­ larına çok h ü rmetkardı. Bayramın b i rinci günleri yanında daha genç b i r Ameri kalı ile Kolej Profesörlerinden b i ri ( 1 28 ) olduğu halde e l i n­ d e bastonu, başında s i l i n d i r şapkası Şehroz'dan kalkar, yürüyerek şehre g e l i r, bu büyük kasabada ne kadar namlı alim ve eşraf varsa s ı rasıyle bunların konaklarına u ğ rar, bayramlarını tebrik eder, zemin ve zamana dair konuşur, tekrar müesseseye dönerd i . 1 892 tari h l i b i r Mam uretülaziz salnamesinde mevzuumuzla a la­ ka l ı olarak şu satırl ara rastl ıyoruz : " H arput'da Ameri kalı m i syonlar 90


tarafından 30-35 senedenberi mütaaddit mektep ler tesis edilerek ge­ çen sene yapılan ve Koleç denilen, bizim idadiler ayarındaki mektep­ le ri pek metin ve rasi n b i r daire olup şehrin de en letafet ve nezaretl i mevkiinded i r " . Demek oluyor k i , taş okul b u tarih lerde yap ı l m ış ve F ı rat Kolej namını da yine bu tarih lerde alm ışt ı r. M r. Barnum kızını bu teşki latta çal ışan M r. Henry i l e evlend ir­ miştir ki, bu zatı da sonra müdür ol arak göreceğ iz. Mr. Barnum 1 898 tari hinde Harput'da ö l d ü . Yeri ne Dr. C . F. Gates tayin e d i l d i ve 1 902 tarihine kadar bu vazifede kaldı, sonra l stanbul'da Robert Kolej baş­ kanlığına tayin edilince H arput'dan ayrı ldı. O tarih lerde okulun i lk-or­ ta ve l i se kısımlarında talebe m evcudu- 1 1 00'e kadar yükselmişti. 1 903 tarihinde M r. H enry Riggs müessese müdürlüğüne tayin e d i l d i kten sonra müessese en olgun ve en veri m l i çağ ına erişmiştir. Şehroz Ermeni mahallesi emlakinin hemen O/o 75-80'i bu müesseseye intikal etmişti. Bu mahalleyi ikiye ayıran Çahpur yolunun üst kısmı kam i l en, alt tarafı ise kısmen müesseseye mal

edilmişti ki,

takribi

50-60 b i n metre kare arazi üzeri nde çok büyük b i nalar, kız ve e rkek kolej l e ri , hal ı c ı l ı k, marangozluk, tenekecilik, kunduracıl ık, c i ltçi l i k , d i ­ kiş-biçki, musik i , sanat atölyel eri için de a y r ı a y r ı binalar v e salonlar yaptı rılmıştı. M üessese sab ahın erken saatlerinden akşam ı n geç va­ kitlerine kadar bir arı kova nı g i b i işlerd i . Sanat şubelerinde çal ı şanlar b i r kaç sene zarfında ihtisas sahi ­ b i , usta olarak çıkarlar ve istikballerini temin ederlerd i . Yüksek kısım­ dan her sene mezun o lanların sayısı 30-50 arasındaydı.

Bunlardan

çoğu Avrupa'ya veya Amerika'ya giderler, orada yüksek tahsil lerini yaptıktan sonra memlekete döndükleri zaman, kendi i stekleri üzerine ve bir ideal uğ runa mutlak surette köy Ermeni okullarında muallim­ l i k vazi fesi a l ı rlard ı . Feragat ve fedakarl ı ğ ı n bu canlı m i sallerini b iz­ zat görmüş b i r müşahid sı fatı i l e gençlerim ize i b ret olmak üzere kay­ dediyorum. 91


Mr. Henry R i g g s 1 9 1 O tarihine kadar bu vaz i fede kaldı ve Ame­ rika'ya döndükten sonra ken d isini aynı y ı l kardeşi M r. Ernest W. Riggs takip etti . Çahpur yolunun üst tara fındaki yamaçlarda Kolejden başlaya­ rak Çahpur yolunun n i hayetine kadar b i rb i ri CıstCıne Cıç s ı ra geniş yol­ lar yaptırı lmıştı. Teneffüs saatlerini talebe b u yollarda geçirird i . Amerika l ı lar, M r . Barnum zaman ında Selvi pınarı ' n ı n a l t tarafın daki b i rkaç bahçeyi satın al arak geniş bir çiftlik haline sokmuşlard ı . Yaz ayları n ı burada i nşa ettirdikleri kır evlerinde geçirirlerd i . Bahçe­ leri imar ve havuz başları i l e tenis kortları tesis etm işlerd i . İ ş t e yukarıda bahsi geçen yamaçlardan b i rbirine muvazi olarak geçirilen yollar bu bahçel ere kadar g i derd i . Amerika l ı lar ile harp ha­ linde olduğumuzdan dolayı Kolej talim heyeti bu tesislere b i rer bekçi b ırakarak H arput'dan ayrılmışlard ı. Kolejin musiki p ro fesörü piyanist dostum Samuel de ai lesi i l e bu bahçe evlerinden b i rinde oturuyord u . Köşklerden b i ri n e de beni davet ett i , birkaç ay beraberce k a l d ı k ve çok sami m i bir yaz geçirdik. B u müessesenin bir d i ploma merasiminde ben de bul unmuştum. 1 1 Haziran 1 9 1 4 Çarşamba günCıydCı. Amerikalı l a r, valiyi ( 1 29 ) ve mekteplerle alakalı bazı zevatı da bu törene davet etmişlerd i . Ben bu tarihte Encümen katibiydim, Va l i , M atbaa M Cı d Cı rü Cem i l Bey ' l e b e n i de beraberine a l d ı . Çahpur yolunun s o l tarafındaki geniş Verje· ra' n ı n ( 1 30 ) önCınde karşılandık, içeri g i rd iğ i m iz zaman salon h ı nca­ h ın ç Ermeni ai leleriyle do lmuştu, Vali ve maiyeti ken d i lerine tahsis edi len koltuklara oturdular, z i ller çalındı ve merasim başladı. O sene d i ploma alacak 16 erkek ( 1 3 1 ) , 1 1 kız ( 1 32 ) yeknesak ve tertemiz el biseleriyle salona a l ı narak davet l i l ere takd im e d i l d i l er, nutuklar söy· lendi , nefis mCız i k parçaları çalındıktan sonra d i p lomalar veri l d i . Son­ ra müessese müdürü M r. Ernest Riggs va l i ile b i rl i kte maiyetini evine d avet etti , dondurmalar, pastalar i kram e d i l d i . Ş i m d i bu Müessese hakkında yabanc ı kaynaklardan al ınan bazı parça ları kayt etmeden geçemeyeceğ i m . Bunlardan birisi, Vital Cuinet 92


eserinde şöyle yazar : " Protestan Ermeniler için Amerika l ı lar' ı n ida­ resinde Türkçe, l n g i l izce ve Ermenice lisan dersleriyle beraber tari h , coğra fya, fizik, g eometri , tab ii i l iml er, kimya, resim v e çizgi lerden ibaretti. Yüksek kız mekteplerinde ise her türlü iğne işleri de göste­ ri l i rd i . B u okullar Amerika M isyonerleri tara fından idare e d i lirlerd i . " ( 1 33 ) . İki nci ve daha mühimmi l n g i l iz Seyyahı H . F . Tozer'd i r. Eseri n­ de Harp u t ve batı Dicle d i ye ayırd ı ğ ı IX. kısımda bu mekteplerden ve bu M üessesede n uzun uzadıya bahseder, ben b u yazılardan ancak bir h ulasa alıyorum : " Bu M ü essese ü ç sene evvel ( 1 34 ) başlıca ze­ ki ve gayretli bir zat olan Mr. Wheeler' i n sarf ettiği g ayretl ere borç­ lu o lc:ı r ak kurulmuştur. Bu zat, her kısımda zeki H ı ristiyan Liderler yetişti rmek suretiyle bütün memlekette bir H ı ristiyan medeniyeti kur· m a k gayesiyle, bu iş için, Amerika'da 1 2.000 l i ra kadar b i r para top­ layarak Harput'a gelmişti. Bu okulların şehirde bulunan d i ğ e r okul­ lardan daha yüksek bir mevkii vard ı . Bu okullara mutad ücreti veren herkes kab ul edi liyordu. Sonraları M u a l l i m okulu ve daha y ü ksek bir okul olarak müstakil bir vaziyette Fırat Kolej kuru l d u . B u iki kısım­ dan evvelki i l k kısımda 80 talebe vard ı . Bu talebeler arasında siyah tahtada toplama ve ç ı karma işleml eri yaptı rd ı k. Bunlar o l d ukça ça­ buk hesap yapmaya a l ışık bir Oxford Koleji muhasebecisi olan arka­ daşım ı b i l e şaşırtt ı . Bu kısımda öğretilen mevzular, i n c i ! i l e beraber i ptidai l n g i l izce ve Türkçe, aritmetik, cebir, tarih ve sairey d i . B u okul lara talebe mem­ leketin bütün kısı mlarından Fı rat üzerinde kuzeye doğru Eğ in, Arap­ kir'den, güneye d oğru Diyarbakır ve Bitlis'e kadar her taraftan M is­ yonerlere bağ l ı m ahalli okul lardan seçilere k geliyordu. Diğer yüksek Kolej kısmında da 33 talebe vard ı . Bunların sene­ lik yatı l ı pansiyon ü cretleri beş l i ra , tahs i l parası ise daha az bir şey­ di. Bu kısımda o kuyanların çoğ u Protestan olmalarına rağmen bazı· lan Süryaniler idi. Asıl büyük ekseriyeti Erm e n i l er teşkil ed iyorlard ı ; fakat bunların içerisinde Türkçe eski ve y e n i Ermenice bilenler çokt u . 93


Lisan bakımın dan bunları imtihana tabi tutarak Rabbın duasını ( Lord 's Pray er) bu l i sanlar üzerine ayrı ayrı okumalarını istedik. Bunlardan b i risi eski Ermenice'de çok m uvaffak oldu. Bu lisanın Oxford'da ol­ mad ı ğ ı n ı söyled i ğ i m zaman M r. Wheeler bu talebeye, eğer rica eder­ lerse Oxfo rd 'a Ermenice Profesörü olarak g itmek i steyip i stemed iği­ ni sordu, talebe, hemen müsbet cevap verd i. Kara gözleri ve cansız çehresinin keskin hatları, bu çocuğun Ermeni değ i l de bir Aşiret Türk'ü fiziyonomisi taşıd ı ğ ı h i ssini bende uyand ı rd ı . Çalışmaların takip ettiği i stikamet ç o k genişti. Yüksek kısımda Tü rkçe, Fransızca, Fars d i lleri , hukuk, tab ii, akli ve ahlaki felsefe, geo­ metri, astronomi, fizyoloj i , neoloji, müzi k ve resim vard ı . Bu talebe­ lerin İ n g i l izce iyi b i l d i klerini görerek hocaları n ı n ricası üzeri ne ben ve arkadaşım on lara kendi d i l i m izde kısa bir hitabede bulunduk. Ondan sonra kütüphaneyi gezdik. Kolej in Müsl ümanlar'a karşı olan vaziyetini sorduğum zaman, o imana sahip olan insanları talebe o larak kabul ettiklerini ve cesaret ettikl eri takdirde epeyce Türk' ü n oğullarını göndermek istedikleri n i ; fakat memleketteki m utaassı p zümre tarafından belki d e fena mua­ meleye maruz kalmaktan korktuklarını söyledi ler. M isyonun i l k g ü n le­ rinde, M üslümanlar tarafından kuvvetli b i r muhal efet işaretl e ri b e l i r­ m i ş ise de sonraları onlarla da dost olduklarını söy ledi ler. Akşam üstü, Dr. Barnum ile beraber M isyonerlerin yaz aylarını geçirdikleri şehirden bir m i l uzaklıkta bu lunan iki evli bir bahçeye g it­ tik. Yol, toprağ ı n uçurumlara doğru kaymağa başl a d ı ğ ı d i k yokuşlar boyunca uzanıyordu; fakat s ı rt ı n en tepesine çıkmak için bir noktada buradan ayrı l d ı k. Burası şeh i rden daha yüksektey d i . Hakim olan man­ zara güneye doğ ru Toros, kuzey ve batıya doğru da Anti Toros s i lsi­ lesini çevrel eyen m uhteşem b i r dağ panoromas ı y d ı . Anti Toroslar, ci­ varda bu lunan Arapkir'le Eğ i n ' e , onların arkasından da F ı rat' ı n yu­ karı vad isine d oğru uzanıp g i d iyord u . Ayağ ımızın altında toprağın meyillendiği yerde, ortada bul unan bir çöküntü de M urad ' ı n seyr et­ tiği isti kameti çiziyordu. 94


Bahçeye vard ı ğ ı m ız zaman tepenin kenarında hoş b i r mevkide kendimizi bulduk. Burada M i syonun azaları bulunan M rs. Wheeler, Ailen ve B rovne i l e d iğer iki kad ı n ve b i rkaç çocukla karş ı laştık. Aç ı k havada ve evlerin önündeki g e n i ş sahada y e m e k y e d i k ve sonra h e p birlikte oturup konuştuk. Gayet tabii o larak konuşmamız, d a h a çok memleketin vazi yeti ve va'd ett i ğ i şeyl e r üzerine çevri l d i . M r. Whee­ ler, bugün veya yarın l n g i l izler' in Ermenistan'ın idaresini deruhte et­ melerine şiddetle taraftard ı . Şimdi gönderilen konsolosların zaman· la devlet mümessili veya selahiyettar müşavir mevkiini deruhte ede­ ceklerini ve bunun daha kat'i bir kontrol haline geleceğ ini düşünüyor­ d u . Böyle b i r hareket tarzına karşı d iğer Avrupa devletlerinin göste­ receği tab i i kıskanç l ı ğ ı n da ortadan kalkacağ ı n ı düşündüğünü söyledi. Bundan başka b i r ümit olmadığ ı n ı ; çünkü Ermen i l er' in memle keti ken· d i kend i lerine id are etmekten aciz olduklarına hepsinin karar verd i k· !erini söyled i . Hanımlar d a , yerli Müslüman hal ktan bazı şikayetlerde bu lundular. Amerikalı i y i arkadaşlarımızdan ayrı l d ı ğ ımız zaman hemen h e­ men kara n l ı k çökmüştü , atlarım ıza binerek Dr. Barnum'un rehberl i ğ i i l e şehre d ö n d ü k ve geceyi o n u n evinde geçirdik. Ertesi sabah, kızla· rın okulunu ziyaret ettik, b urada da talebeler yatı l ı y d ı ve mevcudu ise 35 kadard ı . Öğretilen mevzu lar ise yukarıki b i rinci kısım okullar­ da okutulan derslerin aynı i d i . Bu okullar da iki evlenmemiş Ameri­ kalı kad ı n tarafından idare e d i l iyord u . Harput, doğuya dağı lan M is­ yon teşkilatının en mühim merkezlerinden b i risiydi. Kayseri, Sivas, Van ve Erzururn'da da b irer mümessil ile işe başlamışlar ve b u g i b i okulları kurmağa ve yaymağa çalışıyorlard ı . Bundan sonra TOZER kil iseler bahsine g eçiyor. Uzun uza d ı mü · talaa yürüttükten sonra Ameri ka m i syonerlerini ve kurd ukları bu mek­ tepler hakkında çok sitayişde bulunmakta ve onların feragat-i nefis­ lerini düşünürsek ki, bunun başında vatandan ve medeni yyetten mah­ rumiyet, yerin tenha l ı ğ ı , iklimin şiddeti ve b i l hassa kış gün lerinde ce­ maatlerini z i yaret için göze a l d ı kl arı uzun seyahatların güçlüğüyle öl­ çlilei:ı i l i r, diye medh-ü sena etmekte ve Ağ ustos'un 1 9. günü sabahı 95


erken saatlerde at ve katırlarına b i nerek Ha rput'tan ayrı l d ı klarını ve :3eyalıatlerinin ikinci safhasına geçtiklerini yazar." ( 1 35 ) . 1 95 1 tarihleri s ı rasında Ankara'd a D i l ve Tarih Coğra fya Fakü l · t e s i Ç i n Tari h i Profesörlerinden EBERHARDT, Harput ve dolayları halkının Amerika'ya akınlarının sebep ve amilini, bu okullardaki kül· tür hareketleri n i n bir n eti cesi ol arak gösterm ekte ise d e b u fikir doğ · ru değ i l d i r . Yukarıda da işaret ettiğ i m g i b i b u okul lardan çıkan b i r ç o k t a l e b e gerçi Amerika'ya, Almanya v e l n g i ltere'ye g itmektey d i ler; fakat bunların çoğu y üksek tahsil ve staj için g i d erler, sonra y i n e mem lekete dönerlerd i . Amerika'ya asıl akın ı n başlıca a m i l i i ktisadi durumdur ki, akın bu tarihlerden çok evvel başlam ışt ır. B u okula ve Ameri ka m isyonerlerine a i t Amerika'dan gönderilen bütü n eşya gümrü k resm inden muaftı ( 1 36 ) . Bu okulların idare v e öğretim h eyetinde kadın v e erkek 20'ye yakın Amerikalı vard ı . Bu müesseseler 1 . Cihan Harbi'nde Amerika l ı l ar i l e harp haline g eçtiğimiz için 1 9 1 6'da kapatılmış ve sonra da alakalılar tarafından satı larak y ı ktırılmış ve b u suretle tarihe mal edilmiştir. b. Fransız Kolej ve Okulları : H arput'da Fransız kolej ve okul ları kurulmadan 9 sene evvel Fransız papazları hakkında mem lekette bir a ksü l ' amel zuhurunda bun· !arın umur ve h ususlarını deruhte etmek ve kendilerine yard ımcı olmak üzere Fransız h ükumeti tara fından 1 859 tari h i nde M. Jori M i lle na· m ı nda birisini de Konsolos veki l i olarak H arput'a gönderm işlerd i ( 1 37 ) . B u zat Harput'da ikameti esnas ında etrafı müsait görünce gereken· lere yazdı ve ilk defa olara k da 1 868'de M ard in'den Abona Padre Angelo Vi l larubia ( 1 38 ) namında b i r lspanyol zadegan kapusin pa· pası ( 1 39 ) berab eri nde Padre Bervard ino, Adriano, Crispino ad la· rında üç arkadaşı ile birl i kte gelmişlerd i . Bunlar da Şehroz mahalle· sinden sonra Ermeni ve Süryani çoğ unluğu etrafına toplayan Kale 96


M eydanı 'nda b i r ev satın a larak içerisine yerleşiyor ve bu evin b i r kısm ını da kilise olarak kul lanmağa başl ıyorlar. Fransız müesseselerinin i l k kuruluş tarih i ise Maraşlı Hamid Pa· ş a ' n ı n Elazığ m utasarrı f l ı ğ ı zaman ına tesad ü f eder ( 1 869) . Amerika l ı lar Protestan l ı ğ ı , Fransızlar da Kato l i kliği neşir ve ta· mim edecekler! . . . B u cihetle en yakınlarında bul unan birkaç komşu Ermeni ve Süryani ile temasa geçi yor, az zam anda bunlarla sam i m i · yet peyda ederek bunları ayinlerine de a l ıyorlar, bu suretle K a l e M ey· d a n ı ' nda Katolikliğin tohumları da atı lmış b u l unuyord u . P. A n g e l o yaş l ı v e çok zeki b i r adam d ı . Etra fına hürmet v e m u · h abbet t e l k i n etmeğ i i y i bi l i rd i . Bu sebeple kendisini yalnız K a l e Mey­ d an ı ' nd a değ i l , bütün Harput 'da seven ler günden güne çoğalıyordu. Arapça ve Türkçe'yi ana lisanı gibi çok i y i bilir ve konuşurdu, kendi· si aynı zamanda doktord u . O devirde b u gibi misyon papazları ilahi· yatla beraber hekimlik de öğren irlerd i . P. Angelo Ha rput'da temasla· r ı n ı yalnız H ı ristiyan lar'a inh isar ettirmemiş, Müslüman Türk alim leri ' ve büyükleriyle de temas ederek bunlarla d a dostluk ve samimi yet kurmuş, b i r çok ai lelerin evlerine serbestçe g i rip çıkm ı şt ı r. P. Angelo ve arkadaşlarının mensup oldukları merkez lta l ya'day­ d ı . 1 895 senelerinde idareleri aynı Capusin tari katine mensup ve m er· kezleri Fransa ' n ı n Lyon şehrinde bul unan ( Proviance) devir edi lmekle P. Angelo Harput'da kalmış ve diğer üç arkadaşı ise Harput'dan ay­ rılm ışl ard ı . Bunların yerlerine Fransız Capusinler'i gelm iştir. Bunlar d a P. Angelo ile teşrikimesai ederek H arpu t'da Kale Meydanı 'ndaki evlerinin etrafında bulunan bir çok eski b i naları satın al arak b urada başka ki lise ve mod ern b i nalar kurd ukları ve okullar açtıkları g i b i Ela· zığ merkez kasabasında ve kışlanın üst tarafı nda geniş bir sahayı i htiva eden araziyi satın a larak burada da büyük bir okul, kilise, hu· susi evler, geniş bahçeler ve havuz başları yaptı rarak Elazığ'da da i şe başlamışlardır. B u çal ışmalar sayesinde müsbet neticeler elde et· t i kçe bu okulu Koleje tahv i l etmişler . . . d ers p rogramları yükseltilmiş ve talebe adedi de seneden seneye o nisbette artmıştır. 97


Bu okul larda tedrisat tamamen Fransızca yap ı l ı r, Türkçe ayrı bir ders gibi okutturu l u rd u . Türkçe hocalığına Alafdar zade Mahmud Ef.yi almışlard ı . Bu zat uzun y ı l l ar bu mekteplerde Türkçe hocal ı ğ ı y a p m ı ş v e talebe yetiştirmiştir. Rahmet l i Mahmud Ef. k i b a r b i r zat oldJJğ undan papazlar onu çok sever ve hürmet ederlerdi . Okullar, karma i d i . . . bütün talebe aynı forma lacivert elbise g iyerd i . M e rkez Ko llejinde talebeden b i r de bando takımı teşk i l etm işl e rd i . Arasıra bando takım ı önde çalarak bütün erkek talebeyi d ışarı ç ı karı r caddelerden geçirirlerd i . Bu bir nevi reklam sayılırdı. •

Bu oku l lar, B i rinci Cihan H arbi arefesinde, 1 9 1 4- 1 9 1 5 y ı l ların­ d a eıı olgun ve veri m l i devrel eri ni yaşam ışl ard ır. Bir çok mezun ver­ m i ş ve bunların içerisinden muhte l i f meslekde hayli i l i m adamları, doktor, avukat, eczacı, mühend is gibi gerek memlekette gerek Ame­ rika, l n g i ltere, Almanya'da nam ve şöh ret kazanm ı ş b i r çok insanlar yetişti rm iştir. Her iki m üesseı:oede talebe mevcudu takribi 250-300 c:�asındayd ı . P. Angelo'nun ölümünden sonra yerini Fransız papazla­ rın dan Pere Rafael almış, metin bir ahlaka, iyi bir huya m a l i k olan bu zat da kendini etra fına çok sevdirm i şt i . Güzel Türkçe b i l i r, alim ve aynı zamanda Türk dostu bir insand ı . Halep'de ö lmüştür. Bundan başka gerek H arp ut, gerekse Elazığ mü essese l erinde çal ışan papazların sayısı 7-8 i geçmez d i , buna rağmen öğretim heye­ t i n d e bir çok Ermeni g ençleri vard ı . c.

Alman Okulları :

A lmanlar, Harput'a Fransızlar'dan sonra gelmişlerdir. i l k d e fa D r. Harby, Her Max Zi mmer, Her Ehmann namlarındaki bu üç Al man m isyoneri 1 896 tarihinde Harput'a gelmişler . . . Elazı ğ ' d a Vali Rauf Bey'e müracaatla b i r müessese kuracaklarını söylemişler ve m uvafa· kat ceva b ı al ınca işe başlam ı şlar, ilk iş o larak d a vilayet merkezinin kuzey batı kısmında ( yukarı mezrianın alt kısıml arı ) geniş b i r arazi satın alarak i nşaata koyulmuşlardır. Bu i nşaat sıralarında Dr. Herby Bağdad'a, lv1ax Zimmer de Amasya'ya g i tm işler, Elazığ'da yalnız H e r Ehmann kalmıştır. Neticede m uazzam okul b i naları . . sanat atöl· 98


yeleri . . spor ve müzik salonları . . hastahane ve hususi lojmanlar mey· dana getirilm iştir. Her Ehman n ' ı n gayret ve himmetiyle bu müessese de seneden seneye inkişaf etmiş, okula rağbet fazlalaşınca şehrin içerisine de g i rmişler, R izaiye mahallesinde yine geniş arsa lar satın alarak bura· ! arda da m uazzam okul b i naları yaptırmışlard ı r k i , bunları kız kolej i halinde kul lan ı rlard ı . Harput-Elazığ muhitinin taassup havası içinde maalesef t e k Müs­ lüman çocugu, bu modern okul lara veri lmemiş, b u müesseseden de yine Ermeni ler istifade etmişler ve binl erce Ermeni genci Alman kül· türüyle mücehhez olara k yetiştirilm iştir. Ancak Meşrutiyetin ilanın­ dan sonra bazı büyük memu rların ve yerli halkdan a ç ı k fikirli bazı ailelerin b i rer i kişer çocukları b u m üesseselerde görünmeğe başla· m ıştı . Alman okullarında kız ve erkek talebe ayrı ayrı binalard a ders görürlerdi. M erkez b inada ise marangozluk, dem irci l i k gibi sanat atöl· yeleri sabahtan akşama kadar arı kağanı gibi işlerd i . Rağbet, talebe kesafeti ve yetiştirme bakım ından bu üç m üesse· seden, en i leride Amerikal ı lar' ı n F ı rat Kol lej leri . . . i kinciliği Almanlar . . Üçüncülüğü d e Fransızlar a l ıyordu. Almanlar da Amerika l ı l a r gibi Pancarl ı k tepelerinin etek lerinde h ususi bahçeler almışlar, yazl ı k köşk ler yaptı rm ışlar ve bu çıplak d ağ eteklerin i imar ederek yemyeşil cennete çevirm i şlerdi. B i rinci Cihan Harbi'nde Almanlar'la m ütte fik olduğumuz için bu okullar Her Ehmann ' ı n ( 1 40 ) idaresi altında harp senelerinde de devam etti . Kız v e er· kek talebe mevcudu 350-400 arasındayd ı . B i rinci Cihan ve istiklal harplerinden sonra Almanlar da diğerleri gibi müesseselerini hükCı· m ete devretmek suretiyle memleketten ayrılm ışlardır. B u okul bir zaman lar i l k öğretmen okulu olarak k u l lan ı l d ı ğ ı g i b i 1 930'da da Ortaokul oldu ve yine bu mektep m üştem i latından olan Müdür Her Ehman n ' ı n hususi evi de 1 934'de Ortaokul pansiyonu ola­ rak kullanılmaktayd ı . 99



9. 1908 MEŞROTİYETINİN HARPUT VE ELAZl(;'DA ILANI GON LERINE AiT HATIRALAR

MEŞROTIYETIN I LANI : Harput-Elazığ kasabalarında kıyametler kopuyor. . Bu iki şeh i r halkı genciyle, ihtiyarı yla, ç o l u k çocuğuyla e l l e rd e bayraklar . . D i ller­ d e Yaşasın H ürriyet! .. Yaşası n ühüvvet! . _ Yaşası n M üsavat!... avaze­ leriyle her g ü n sanki b i rbirine g iriyor ç ı kıyor g i b i . . Bu iki şehrin meydanları, cad deleri, sokakları kendi sekenelerin­ den başka uzak-yakın köylerden, kasabalardan gelen b i n lerce i nsan­ la h ı nca-h ınç dolu! .. Türk, Ermeni, Süryani birbirleriyle el ele Sarmaş dolaş .. öpüşüyorlar .. Ellerinde Bayraklar! . . . Yaşasın Hürriyet! .. Yaşa­ sın Adalet! .. Yaşasın M üsavat! .. avaze leri gökl ere yü ksel iyor . . B u g ü rültü, bu neş'e v e bu kabarış ne içindi? Bunun farkında olanlar da olmayanlar d a bu cereyana kapılmış koşuyor ve bağ ı rıyor­ d u . Yaşasın H ü rriyet! . . Yaşasın Ohüvvet! . . Yaşasın M ü savat! . . Kalabalık, şehrin b i r tara fından diğer tarafına akıyor g i b i . . . Kü­ çüğünde de, büyüğünde de neş'e ve heyecan had d i n i bulmuş .. Yüzler gü lüyor .. Göğüsler kabarık! .. ö n lerinde bando olduğu halde askeri b i r l i kl e r, kışladan hükumet konağına, hükumet konağından kışlaya adeta mekik dokur g i b i ! .. Yaşası n H ürriyet ! . _ Yaşası n Adalet . . . Yaşa­ sın M üsavat! . . Şimdiki Çiçek otel binası, o zaman ittihat-Terakki kulübüydü. Bu insan kütlesi, kulübün önüne g e l i nce durakl ıyor .. Duraklad ıkça d a dalga kabarı yor v e genişliyor . . Yaşasın H ü rriyet ! . . Yaşas ı n ühüvvet ! . _ Yaşasın M ü savat! . . 101


Derken, ayaklarında parıl parıl mahmuzlu çizmeler. . Üzerl eri nde lac ivert çuhalar g ı c ı r g ı c ı r elbiseler olduğu halde, b ı y ıklar A l manvari yukarıya doğru, ycıı i kal ı ptan ç ı kmış g i b i . . Ya b i r genç subay veya hemen hemen aynı kıya fette bir sivil (Jöntürk) ( 1 42 ) Kulübün kapı­ sının önüne getirilen bir iskemle üzeri n e ç ıkıyor, olanca hızı ve olan­ ca heyecan iyle nutuklar söylüyor .. Kütleyi coşturuyor a l kışlanıyordu . . Yaşası n Hürriyet! . . Yaşasın Adalet ! . . Yaşasın Müsavat ! . . Oradan Hükumet konağ ı n ı n önü n e . . Sonra yukarı büyük Mey­ dana . . Ermeni Patrikhanesine .. Bir mektebin ve n ihayet kışlanın önü­ n e gelince, b urada kütle daha kabarıyor ve daha hamasetleniyordu. Bu günlerin gecel eri de gündüzleri kadar kalabal ı k ve coşkundu . . Şehirler ayd ı n l ı k içinde . . Lokantalardan , Köşe M eyhanelerden, tama­ men süslenmiş ve ayd ınlatılmış bazı mağaza ve dükkanlardan etrafa dağı lan kesif ispirto kokuları insanın n e fesini tıkıyor .. Fener alayları b i rbirlerini takip ediyor .. lstipdat i daresi kalkmış, yerine meşruti ida­ re kaim olmuş .. Zulüm kalkacak .. Her şeyde Adalet hakim .. içte d ı ş­ ta huzur başlayacak .. Herkes-c ins ve mezhep farkı olmaksızı n , dost ve kardeş olacak .. Hapishane ler boşalacak .. M ahkemeler kapanacak . . B i rbirlerine sarı lan, sarı lana, öpüşen öpüşene . . işte böy l e bir hay-ı huydur g i d iyor . . B u şenlikleri, b u merasimi ve b u tezahüratı id are eden b i r tertip hey ' eti var .. Çeşit çeşit dekorlar hazı rlanıyor .. Bakıyorsunuz öğleden sonra, önde Askeri Bando .. Bir tabur asker .. Bir yığın okul talebesi . . ve sonra bunların arkasından Gerdune-i ( 1 42 ) ti msal-i H ü rriyet! . . Ya­ vaş Yavaş i lerl iyor .. Bu paytonda, H ürriyeti temsi len bir Ermeni d e l i ­ kan lısı ( 1 43 ) k ı z kıyafetine sokulmuş . . üzerinde topuklara kadar be· yaz ipekli b i r entari . . Başında sarı ve uzun takma saç lar, tül lerle süs· lenm i ş . . Omuzlarında iki u fak b eyaz kanatlarıyla sanki bir M elek Hurimi, Gi lman m ı kimse farkı nda değ i l . . Göklerden hürriyeti bizlere o getirmiş g i b i gurur içinde . . Bu timsal-i H ürriyet, b i r paytona b in diri lmiş . . Sağında solunda yine böyle süsl ü daha u fak t i pte bir kaç kız çocuğu .. Bunların elle1 02


rinde taş ı d ıkları Türk bayrakları nın kırmızı renkleri yüzlerine aksedin­ c e timsal-i H ü rriyet bir kat daha güzel leşiyor. . Paytonun atları yok . . H ü rriyete aşık insanlar tarafından çekili­ yor .. Bu GerdOnen in arkasından binler ve binl erce insan hükumet ko­ nağ ına doğru yürüyor .. Alay b i r yerde az ıcık durdumu, b i r takım fır­ sat kollayıcı lar, hemen arabaya atlıyor . . Timsal-i Hü rriyetin boynuna sarı l ıyor .. Yüzlerini öpen öpene . . N ihayet alay, vi layet konağ ı n ı n önünde yerini a l ınca vali Halit Bey, yanında Fı rka kumandanı Mustafa Naim Paşa olduğu halde ala­ y ı karşı lamak üzere vi layet makamından aşağıya inerler. Burada da yine aynı tip şahsiyetler tarafından ateşin nutuklar söylenir ve etraf­ tan a l k ı ş tufan ı . . Yaşasın H ürriyet! . . Yaşasın Adalet! . . Yaşasın M ü ­ savat!. . . Şimdi buradaki merasim biti nce ittihat-Terakki ku lübünün önüne g i d i lecek . . Val i ve Kumandanı da a l ay ı n önüne a l ı yorlar.. Caddeye ç ı k ı l ınca bir de bakıyoruz, vali Hü rriyet arabas ı n ı n ön taraf sağında, kumandan ise solunda araba at ları n ı n yerine arabayı çekiyo rlar.. Bu olay b i lmem kendi istek ve rızalarıyla m ı o ldu? H i ç de zannetmem! Yoksa bu muazzam kütleyi sevk-ü i dare eden herhangi b i r J öntürk subay ın emir ve işaret iyle m i oldu? Kimse farkında değ i l . . Vilayetin mü lki ve askeri yüksek makam larını idare eden bu iki zat, arabayı çekt i l e r . . Çektiler .. İkisi de şişman .. i kisi de yaş l ı . . O güne kadar ara­ balarından inmemiş ve ayakl arını yere basmamış olan bu iki devlet adam ı , yüzlerinden, gözlerinden terler aka aka a rabayı çekt i l er.. Çek­ tiler . . Ta kulübün önüne kadar . . Yaşası n H ürriyet ! . . Yaşas ı n Ohüvvet! . Yaşasın M üsavat ! . .

ERMENİLER :

Ha rput'un meşhur Belediye caddesi üzerinde ( D E M i R L i HAN ) namiyle çok büyük b i r tüccar hanı vard ı , o rtasında geniş b i r avlusu vardı ki, hariçten idhal malı geti ren yüzlerce deve, katır ve beygir 1 03


katarları bu hanın içine g irerek getirdikleri eşyayı avluya yıkar. . Aynı zamanda buradan da ihraç maddesi yük leyerek çıkar g iderlerd i . De­ mir kap ısı, develerin ve yüklü diğer hayvanların serbestçe g i rip çık­ maları için g eniş ve yüksek yaptırılmıştı. Bu avluya bakan mağazalar kam ilen mani fotra mağazalarıyd ı , çoğu da Ermeniler'e aitti. üst kat­ lardaki s ı ra sıra odalardan bir kısmı yazıhane, bir kısmı da taşradan gelen tüccarlar için otel gibi kullanılırd ı . i şte 1 908 M eşrutiyet i l a n ı s ı ralarında Ermeniler tarafından b u handa b i r g österi tertip edilmişti . : H anın d ı ş tarafı v e b i lhassa büyük kapısı yüzlerce Türk bayrağı, renkli kurdelalar, söğüt dallarıyla.. içindeki mağazaların pencere ve kapı ları ise renga renk kıymetli ipek kumaşlarla süslendirilmişti. Bazı g enç arkadaşlarla birli kte bu törene ben d e davetliyim. M uayyen va­ kitte birleşerek g ittik .. Ermeni gençleri arasındaki arkadaşlarım ız ta­ rafından karşı landık ve hususi surette ayrılan yerlerimize oturduk. Hanın üst katı da, alt katı da merdiven lere kadar h ıncahınç insanla doluydu .. Misa firlere şerbetler, şekerler ikram edildi. N ihayet geniş avltJnun ortasına, dört kişinin kolla rı arasında ta­ şınan kapalı b i r sandık getirilerek konuldu. Herkesin merakını çeken bu sandı·k, hay l i zaman avlunun ortasında kald ı . . Etrafta çıt yoktu. Sonra Söğütlü kilise Ermeni mektebi öğretmenlerinden i smi, galiba Serkis Ef. i d i kısa boylu, kamburca, g özleri miyoplu bir zat hafif adım­ larla sand ığın başına gelebildi ve yine hay l i zaman hareketsiz ve ses­ siz sandığın başında ayakta durması halkı sinirl endiriyordu. Sonun­ da başını kaldırd ı . . M i yoplu gözleriyle etrafı bir ·süzdükten sonra Er­ meni şivesiyle : - H uzzar-ı Kiram! ( 1 44 ) diye söze başlad ı . Bu cümleden son­ ra yine hayli konuşmadı . . M ürakebeye varmış gibi nerde i se sandığın üzerine kapanacaktı. B ilmem bu acayip hareketiyle halkta bir heye­ can yaratmak mı istiyordu? Tekrar başını kaldırd ı : Biliyırmısınız bu sandığın içinde ne var? Diye kütleye bir soruda bulundu.. Bunu hiç kimse bi lemediğ inden sorgu cevapsız kald ı . . Ve 1 04


yine başını san d ı ğ ı n üstüne doğru eğdi ve sesini kesti. Aradan yine hay l i zaman geçt i . . Tekrar başını kaldırarak, yüksek sesle ve kendine has şivesiyle : Hurrıyet . . Hurrıyet ! . . diye bağ ı rmaya başlayınca b i r alkış tufan ı daha koptu. Yaşasın Hürriyet ! . . Yaşasın Müsavat ! . . Yaşasın Adalet ! . . Bu hale b i r ç o k muzipler gü lüyor, sonu, ne gelecek d i y e merak­ la bekl iyorlard ı . N ihayet sandık açıldı ve içinden 7-8 yaşlarında g üzel bir Ermeni kızı ç ı kard ı lar .. üzerinde kırmızı-beyaz renkte ipekli b i r entari , omuzlarında beyaz beyaz u fak kanatlar vard ı . . Bu da gökler­ den inmişe benzeti lmişti . . öğretmen, yine aynı sistemle ve bozuk Türk­ çesi i l e davetli leri sıkan b i r nutuk çekti ve sonra da, Timsal-i H ü rri­ yet omuzlara alınarak avlunun dört bir tara fında dolaştı rılarak alkış­ land ı . . Yaşasın H ürriyet! . . Yaşasın Ohüvvet!.. Yaşasın M üsavat! . . Sonra Ermeni gençleri tarafından bazı müzi k parçaları çalındı ve dağ ı l dık. Aradan yarım asrı m ütecaviz b i r zaman geçtiği halde bu sahneyi de unutamıyorum.

DERSIMLİLER (TUNCELi) : Yine bu tertip heyetlerinin teşebbüsüyle Dersim 'den 300-400 arasında bir topluluğun tabur halinde evvela Harput'a, sonra da Ela­ zığ'a gelmeleri ve şen l i klere katılmaları da oldukça heyecanlı ve en­ teresan olm uştu; çünkü tarih boyunca isyan halinde bul unan ve do­ layısıyla bölge halkı üzerinde mal-can korkusu izleri b ı rakan Dersim­ l i ler'in gelişini haber alan halkın b i r kısmı korku larından evlerine çe­ k i l mişler. . Çoğunluk da bunları görmek için caddelere dökülmüş, bun­ ları a lkışl ıyordu . . Bunlar o kadar güzel tertip v e sevk edilmişlerdi k i , b u intizama hayran kalmamak elde değ i l d i . Tam dağlı kıyafetleriyle ayaklarında çarıklar .. Bacaklarında Ders i m (Tuncel i ) ' i n yerl i ince abasından ya­ pılmış beyaz kar gibi şalvarlar .. Bel lerinde s ı ra sıra, göğüslerinde 1 05


çaprazvari cephanel i kler.. Omuzlarında mavzer tü fekler. . Başlarında siyah ipek puşular sarı l ı , bem beyaz ve uzun külahları olduğu halde g i ydirilmişlerd i . Esasen gürbüz ve yakışıklı olan Dersim (Tunce l i ) halkı arasından seç i lm i ş olan b u genç ler, yeknesak ve temiz g i y in iş· leri de bu gürbüzlük ve g üzelliklerini bir kat daha arttırm ışt ı . Askeri b i r b i rl i k kadar intizam dairesinde yürüyorlard ı . Birliğin önünde güzel b i r k ı rat üzeri nde, sağ ında v e solunda se­ yisleri olduğu halde bir tek ağaları vard ı ki, seyisleri ve kendisi de aynı kıyafetteyd iler. H a l k tarafından Dağkapısı'na kadar uğurlan d ı l ar. Bu intizam la Elazığ ' a i ndiler.. Orada da coşkun tezahüratla kar· şı landı lar ve Elazı ğ l ı lar'ın mi safiri olarak ka l d ı lar .. Hele geceler, sa· bahl ara kadar sayısız davu l-zurna ekipleri karşısında, bunların gu rup gurup halay tutmalarının ve çeşitli oynam alarının manzarası gözleri· min önünde ve söyledi kleri dağ hava ları n ı n ve çaldıkları kaval ların sesleri hala kulaklarımda g i b i .

1 06


D İ P N O T L A R !

Kadri Pek, Cenup Doğu Anadolu'nun Eski Zamanları, s. 52-53. Ord. Prof. M . Şemseddin Günaltay, Yakın Şa�k 1 1 , Anadolu, s. 35. O�d. Prof. M. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark il, Anadolu, s. 265-267. Dicle'nin doğusunda yukarı ve aşağı Zap ırmakları arasındaki bölgeniın eski adları. Tiirk Ansiklopedisi, C . 1, s. 1 35. (5) Medler o zamanki lranlılar'ın tapınakları mabude Anaidis ( Ana·idia) ayi­ nini kabullenmişlerdi ki. buna her tarafta Tanrı gibi tapılırdı. El".meniler de Hıristiyanl ı ktan evvel aynı şekli kabul etmişlerdi. Bu d i n i n sayısız vi­ layetlerde meşhur mabetleri vardı. Eski Yunanlılar buna hayasızlık sem­ bolü demişlerdir. Türk Ansk., C . 1 , s. 240 .

(1) (2) (3) C4)

(:6) Kayna·klar : 1 . "Streck" tarafından 1 907'de Leipzig'de yazılan ve Prof. M ü krimin H . tarafı ndan kı smen tadil edilen Ermeniye m a d . lsliim Ansk., sayı 32-33, s. 3 1 7 ve dv. 2. Şarl Texier. Küçük Ana, c. 3. s. 96 ve dv. 3. A.A. Vasiliev. çeviren : Arif M üfid Mansel, Bizans Tarihi, s. 396 ve dv. 4. Türk Ansk., C. 1 , s. 135. 5. Fi·kret I Ş I LTAN, Diyar-Mudar-Osrhoen maddesi. Tez, 1 953. 6. Kadri Pek, Cenup Doğu Anadolu'nun Eski Zamanları, s. 1 30 ve dv. 7. Feridun Fazıl Tülbentçi, makale. Vatan-Elazığ h u susi n üsha. 1 953. (7) Prof. M ükrimin Halil Yinanç, lslam Ansik., Diyarbekir mad., sayı 27, s. 606. ( 8 ) Babam da, Erzurum cephesinde zalim düşmanla çarpışırken esir düşmüş, evvela Ti flis'e, sonra �çerilere sürülmüş, esirler kampın d an kaçarak h udut yakınlarına kadar gelebilmiş ve sonra ticaret için Harput'dan Rusya'· ya şarap götüren bildik lğıkili Er.meniler'in yard ı mıyla memlekete döne­ bilmişti. ( 9 ) "Lillah-il haml-ü vel-minne C Dômeke) m uharebesinde dahi şimşir-i şecaat­ lerinden şaşaa-paş olan barika·i zafer, anzar-ı müvah hidini envar-ı mese­ retle şulever eyledi; Gazve-i Bedrin kulüb-ı islamiyete nakabil'i zeval olan hiss-i mübahatı bu gazay-ı mübarekle teceddüt etti. Nice etmesinki, Gaz­ ve-i Bedir intişar-ı din-i mübine mukaddime-i futuhat idi, bu gaza dahi kıyam·ı haş·re ·kadar devam ve istikrarına hatime-i muvaffakıyet oldu, Fe­ tebarekallak!

1 07


Zat·ı valciy-ı hayderanelerine ne suretle ffay·ı teşekkürat edebiliriz ·ki, bila sebep mülkümüzü pamal-i taarruza! eylemek isteyen düşmen-i mağruru kahr-ü tedmir içün sine-i besaleti siper. metanet-i d indarane ile cihad-ı ekber eyledin iz. tarih·i islama ali bir muvaffakıret daha ilave buyurdunuz. Heyyakümül l a h . Hakk-ı ahakk·i müşirilerindeki, saday-ı aferin elsine-i müslimin ile mele-i alaya, duay-ı muvaffakiyyetiniz zemzeme-i tevhid ve tehlil ile dergeh·i kibriyaya isal ediliyor. Hazret-i nasır·ı hakikinin iane-i maneviyye·i ilahiyesile ruhaniyet·i mukad· dese-i nebeviye her yerde kafil en ize rehber, teveccühat-ı celile-i cenab-ı hilafetpenahi kulub-ı umumiye gibi sizinle beraberdir. Badema da gayret ve himmet buyurulsun ki, yerde ehl-i i slam, gökde melaike·i kiram, seyf-i celadetlerinin temadi·i işrakatına kemal·ı iştiyak ile muntazırdır, Yansurkü­ müllah!" ( 10) Babam. bu taburun ağırlık kolu kumandanıydı, uğurlamak için M ezriaya inmiştim. o geceyi hazırlık için Redif dairesinde geçi-r dik, sabaha kadar gözlerimize uyku girmemişti. ( 1 1 ) işte meşhur Yemen Türküsü, bilmem, Harput'un meçhul şairleri tara.tın· dan mı. yoksa civar şehirlerden, ·kuşların kanadına bağlı olarak m ı geldi? Bu kafilelerin arkası n d an hazin hazin söylenip çağrıl d ı ve hala da söyl en­ mektedir. ( 1 2 ) Bu şehitlerin arasında babam da vardır. o meşum topraklara gömüldü. ( 1 3 ) O sıralarda Dersim (Tunc e l i ) 'de başgösteren isyanı, işte b u Şevket Bey idaresindeki bi rlikler hemen harekete geçerek az bir zaman içerisinde bastırmı$tı

( 1 4) Ben bu harpler esnasında en ziya.de Harput'u i l gilendiren X I . Kolorduyu takip edeceğim. ( 1'5 ) Bu muharebelerin ·İıç yüzünü ve idaresizliğini bütün fecayı i l e bizlere an· latan şu mektup, Bağdat'dan doğu cephesine yardım i çin getirilen 37. ıırkanın kumandanı Harputlu Albay Yusuf Ziya Bey tarafından bir arka­ daşına yazılmıştı. · ·Fırka sebükbar bir halde talim meydanına çıkar gibi noksanını, ihtiyacı­ n ı ikmal etmeden meydan-ı harbe sürüldü, gün geçtikç e bu ihtiyaç arttı eksilmedi. Bir taraftan açlık, diğer taraftan çı plaklık ... Başlarımızda kar­ dan, yağmurdan ıslanıp yüzümüze gözümüze yapışıp kalmış olan kefiyeler. bizleri, konağ ı n ızın kapısında durup, bizi karşılayan siz karnı toklara sail ( fakir) şeklinde gösterdi. Hakikaten n e zabitimiz zab-i1, n e nelerimiz nefere benziyor, l aki•n kalplerimiz, emin olunuz nur-i iman ve hamasetle dolu . . hiç bir y ı l g ı n l ı k getkmeyecek kadar sertleşmi·ş ti.

1 08


1 6 gün hiç bir yerden yiyecek namiyle bir habbe almadık, yalnız bu müd· det içinde 33. fırka idaresinden GLındegot kôyünde tese'ül ( dilenmek) suretiyle on çuval un alabildik. Köprül<ôyü'nden Tutak'a hareketimizde fırka n ı n iaşesini Mescitli Anbarı temin edecekti. Anbar memuruna erzak ve yem için müracaat ettiğimiz zaman, kendi sinin geceyi açl ıkla geçirdiği cevabiyle karşılaştık. Bununla beraber Köprüköy muharebesinde, bu ölü fırka fedakarlık göstermiş ve ( 1 90 5 ) rakım l ı tepenin zaptında büyük rol oynamıştır. H ü rmetlerimle ... "

( 1 6 ) Bu muharebelerin hakiki ve heyecanlı safhalarını canland ıran ve yine Har· putlular' ın hamaset destanlarını bizlere fısıldayan bir mektubu daha neş· rediyorum ki, bu mektup da Harputlu .Katırcı zade Yüzbaşı Veli El. tara· fından 15 Aralık'da Erzurum'dan bana yazılmıştı. Aynen : "Erzurum'dan Hasani<ale'ye hareket emrini alır almaz. iki günde Hasan· kalesi'ne, oradan da 1 8. fırkanın karargahı olan M iyadın kariyesine git· tik, taburumuzu orada nizamiye alaylarına taksim e ttiler. 1 . bôlük 53. 2. bölü•k 1 02. 3·4. bölükler de zabıtaniyle beraber 98. alaya verildi ve he· men ertesi günü düşmana taarruz emri geldi. Bôlüğüm, alayın piştarı bulunuyordu. Azap muharebesine g i rd i k, düşman· la temasımız şöyle oldu. Düşman, karşı m ı zdaki tepeleri .k amilen tutmuş· tu. biz bir ovaya i n miştik, topçumuz düşman mevzilerini dôğmeye başla· yınca biz, bu ateş altında h er an düşmana yaklaşıyorduk, arkamızda iki alay da bizi takip ediyordu, o sırada hücum emri alınca bölüğümle düş­ mana saldırdım. Düşman, bu ciddi taarruza dayanamayarak 1. tepeyi bı· rakara·k 2 ncisine geçti. Biz 2 n ciye giderken düşman geriden kuvvet ala· rak tekrar karş ı mıza ç ı ktı ve şiddetli bir çarpışmadan sonra evvelce a l d ı · ğımız tepeyi b ı rakmaya m e c b u r ·kald ık. Bu ·ç arpışmalarda bölüğümün mevcudu yarıya düşmüştü, bir çoğu şehit, bir kısmı ·İse yaralı olarak dl.ışmana esir oldular. Düşman bizi takip edi­ yordu. bir de baktım ki. yan ı m d a yalnız dôrt nefer kalmış ... Bunlar. Har­ putlu Hasan ve Hidayet ile Çarşancaklı Aslan ve Ç ulçapurlu Bakır i d i . Bu d ö r t fedakar ve cesur erlerim, üzerimize hücum eden d ü ş m a n kuvvet· !erinden ·büyük bir kısmını attıkları isabetli kurşunlarla yere sererek mev· kiimizi muhalazaya çalışıyorlardı. Hele ·bunların içinde Çarşancaklı As· lan'ın cesaret ve nişancılıktak·i mehareti cidden harikuladeydi; faka t maa­ l esef az sonra şehit düştü. Bakır da i�i kaşı n ı n ortasından yaraland ı ğ ı h a l d e hala ayakta duruyor v e s i l a h ı n ı kullanıyordu. Geriye çekilmesi i ç i n emi•r verdiğim halde seni burada bırakamam Yüzbaşım diyordu. Bu şehit ve yaralıya sarılarak alınlarından ôpmek isterken ben de sağ bacağımdan yaralandım ve bulunduğum yerde kaldım. İ ki da·kika son ra Rusiar' ı n başımın ucuna kadar gelerek bulunduğumuz tepeyi ·kamilen iş-

1 09


gal ettiklerini gördüm. Fırsat b u l dukça kendimi ö l ü l erin arasına atıyor. kendime bir ölü pozu vererek yatıyord um. Düşman kuvvetleri tepeyi boş b ı rakarak i l eriye geçtiler. i ki gün, iki gece, aç ·Susuz b u ölülerin arasında kal d ı m , bir taraftan yaram :n fena halde sızlaması, bir taraftan soğuğun şiddeti beni tir tir titretiyordu. donmak üzereydim; fakat n e yapabilirdim ki. .. Bizim taraftan atılan top mermileri. etrafımıza düştükçe derin çukurlar meydana getiriyor ve ölülerin kol ve bacakları n ı h avalara fırlatıyordu. Ben artık hayattan tamamiyle ümidimi kesmiş, bu ölülerin arasına sokul arak orada uyumuştum. Gı:ındüz ne olup bittiğinden h aberim o lmamış, gözümii açtığım zaman etrafı tekrar karanlı klar basmıştı. Bu sırada etraftan bazı sesler geliyordu. kulak kabartınca, b u seslerin bizim M e hmetçiklerin ses· leri olduğunu anladım. biraz sonra sesler çoğaldıkça ümit ve cesaretim de artıyordu, b u l un duğum yerden, ölü lerin arasından sürüne sürüne ses gelen tarafa gidebildim ve bağ ı rmaya başladım. O sırada bir çavuşla iki nefer yanıma geldiler beni görünce hemen sırtlarına alarak kumandan­ larının b u l u nduğu yere götürdüler, kumandan derhal vesait ·temin ederek beni geriye gönderdi. Erzurum'a kadar geldim. şimdi Erzurum'da hastn· neye çevrilmiş olan Rus sefareth anesinde yatıyorum. gözlerinden öper. havadisli mektuplarını beklerim." ( 17) N e tuhaf zihni'Yet ve ne garip tecellidir ki, Hafız Hakkı Paşa'nın, muvaz­ zaf subaylar idaresinde ileriye gönderdiği çetelerden bir grup, Çar'ın geç­ tiği y o l l ara hakim ormanlar arasında gizlenmişlerdi. Çar önlerinden resm·i geçit yapar gibi geçiyor. bunu gördükleri halde -Emir olmadığın dan- tü­ fek atmıyor, Çar ise büyük bir ölüm tehHkesinden kurtulmuş o l uyor. ( 1 8 ) Bunlardan. 29. Fırka alaylarına gece yarısı emir yetiştirmeğe memur edi­ len Harınıtlu Mülazım Rıfat Ef. ( Amcamın ·torunudur, ·Sonra yine b u mu­ harebelerde şehit o l d u ) maiyetindeki i ki çavuşla kar fırtınalarıyla m üca­ dele ede ede sabahleyin kendi·lerini Rus si perlerinin önünde görünce. diz· ginlerini ·kırara•k güçhal yakalarını kurtarabilmişlerdi. ( 1 9 ) Bu ·savaşlarda Tah ir Bey ile 28. Fırka kumandanı Ethem Bey yaralanmış­ lardı. geriye na·kil edilirlerken Ruslar'a esir düşerek Ti llis'e gönderildiler, Ti llis hastanesinde tedavide ioken h er ikisi de tifOısden öldüler. (20) Gani Bey, sonraları emekliye ayrılarak Elazığ İttihat-Terakki murahhaslı · ğ ı n a tayin edildi v e uzun zaman Elazığ'da kaldı. a i l e dostumuzdu, son­ raları lstanbul'a yerleşti, ticaretle meşguldü, 1 B Ekim 1 957 tarihinde öldü. ( 2 1 ) Ahmet Şakir Bey, Halamın oğludur. sonra Yarbaylığa terfi etmiş, harp sonu emekliye ayrı lmıştı, 1 943 yılında Çerkes'e 16 km. mesafede Kurşun­ lu i-stasyonunda ·k alp sektesinden ö lmüştür. Mevla her i kisine de gani gani rahmet eyleye.

1 10


(22) Ermeniler. bunu iyice anlamış olduklarından. Ermeni fedaileri, Talat Pa· şa'yı adım adım ta·kip ederek en n ihayet Berlin'de yakaladılar ve ö ldüre· rek intikamlarını bu suretle almış oldular. (23) Harput ve Elazığ halkı otomobili i l k defa olarak bu kafi lenin seyahatların· da gördüler, yani Elazığ'a giren ilk otomob il Enver Paşa'nın otomob i l i olmuştur. ( 24 ) Bu isimleri, gençl i k merak saika siyle hatıra defterime

yazmıştım .

Tam

kırk sene sonra bana yardımcı oldu. ( 25 ) Elazığ İ dare M eclisi Azası sıfatıyla b u toplantıda yer alan Dayım Hacı 'Kerim Ef . M . Kemal Paşa hakkındaki enteresan ihtisaslarını Diyarbakır'· dan döndü kten sonra bizlere anlatmıştı. .

(26) Van Gölünün g üney sahilleri hizasında ve şimdi l ran hudutları dahilinde­

dir. ( 27 ) Bu notlardan bir kısmı şu eserlerden al ı n m ış, bir kısmı da hususi müşa­

hade ve hatıralarımdan ibarettir. Mareşai Fevzi Çakmak, Şark Cephesi Ak3demi Kon feransı. 1 935. Emekli Yarbay Şerif Köprülü, Sarıkamış, s. 23 ve dv.

Harekatı, 6 ncı

( 20 ) Topyekün zayiat d u rumunu tetkik edecek olursak : Bu harp, itilaf Devlet· leri'nin 30.000.000, ittifak Devletleri'nin ·ise 25.000.000 askeri harbe sok· makla 4 sene ve 94 gün muhtelif cephelerde devam ederek neticede : 1. grubun 5.548.6·67, i l . g rubun i se 3.942.000 ki, c eman 9.400. 667 ölü ve l S.000.000 yaralı. 1 0.000.000 harp malülQ, 7.000.000 esir, 9.000.000 öksüz. 5.000.000 dul ve 1 0.000.000 muhacir bırakmıştır. Bu felaketin devamı müddetince de muharipler, 1 0. 0 1 0.000.000.000 frank para sarf etmişlerdir. ( 29 ) l zmir'in işgalinde lstanbul'da bul unuyordum. H a l k , bu acı haberi· d uyun· c a can evinden vurulmuşa döndü. kendi derdini unuttu, lzmir'i ve lzmir­ l i leri düşünmeğe başladı. Bununla beraber işgal kuvvetlerinin mevcudiyetine, kuvvetlerine. her nevi ııülüm ve işkencele�i·ne rağmen. gizli, aşı kar yer yer toplanmalar, görüş­ meler, dertleşmeler devam edip gidiyordu. 23 Mayıs 1 9 1 9 Cuma günü yapılan ve tarihce meşhur olan (Sultan Ah· met mitingi ) , işte b u h a ksız istila ve işgallere karşı milletin büyük bir galeyanı ve adeta b i r 'isyan bayrağ ı n ı n açılması suretiyle tefsir edilebilir. Bu mitingden sonradır ki, lstan bul'da bulunan binlerce Anadolulu, yurt· larına dönmeğe ·karar verd i ler. bunların arasında ben de bulunuyordum, o günlerde Rusya'dan esaretten dönmüş olan Harputlu okul arkadaşım Kurmay Yüzbaşı Ali Haydar, yazıhaneme gelmiş, hazırlığımı görünce ben i de götürün demiştL Sivil b i r n ü fus kağıdı e l d e ederek bizzat P o l i s Mü·

111


dürlüğünde takip i l e seyahat vesikalarım ı zı çı karmaya muvaffak oldum. bu 'i şler o zaman pek de kolay değildi. N i hayet 1 0 Kasım Pazartesi günü Seyr-i Sefain idaresinin ( Ş a m ) vapu· runa bindik, vapur tam saatinde demir aldı, bir römorkör, gemiyi Sirkeci ' · d en Kızkulesi önüne çekti. O zaman lstanbul limanlarından kalkan her gemi işgal kuvvetleri tarafından muayeneye tabi ·tutuluyordu; Kızk.ılesi önünde 24 saat ç0<k heyecan l ı bir vaki·! geçirdik; çünkü vapurda ·b ul unan­ ların bir çoğu subaydı ve tüccar eşyası diye .yüklenen yüzlerce sandığın içinde ise silah ve cephane vardı. Kontrol h eyeti tarafından herhangi bir ihbar n·e ticesi, bir sandığın açılma­ sı veyahut bir zaıbitin yakalanmasıyle ıbütün hir gem:i hal·kının denizin di­ bine indirilmesi veya M alta'ya sürülmelerine kılfi gelebifü d i . Bu yüzden geceyi uykusuz ve heyecanl ı geçirdik. Ertesi gün bir lrıgiliz. bir Fransız, bfr ltalyan subayından mürekkep kontrol heyeti gemiye geldi. vapura bi­ nerken yolcu kalabalığı haddinden fazlaydı, şimdi ortada tek ·kimse yok­ tu, salon bomboştu. Nihayet kontrol heyetinin müsaadesi ve vapuru ·terk etmeleri üze�ine gemi ·hareket etti, boğazı yarı ferahlıkla çıktık. Boğazı ç ı kınca vapurda birdenbire hava değiŞ'ti, kamaraların a ve geminin muh­ telif yerJ,erine gizlenen yolcuların hepsi hürriyetine kavuşmuş gibi sak>rı­ da yer almışlardı. Bu yolculukta ,kimler yoktu ki ... Fevzi Paşa'nın idare­ şinde güya bir tahkik heyeti, ·Kara Vasıl, dostlarımızdan Amasya mebusu Dr. Asım , hemşehrilerimizden Kurmay Yüzbaşı ishak Avni ( Orgeneral ls­ haık Avni Akdağ ) , Yü:zıbaşı Ali Haydar. mülazım Vasıf ve eşi M üfide, tüıc­ cardan i çmeli zade Mehmet ve makinıist Yunus Efendiler . . . Sal·o n ade'ta b i r müzakere salonu h alini ıaldı, herkes memleket davasında serbest ko­ nuşuyor, f.i kirlerini sôyliyeb iliyorlardı. Vapur 4 gün Zon guldak'ta kömür aldı. l nebolu'da ise boşanır gibi o ldu, subay arkadaşların hepsi l nebolu'· ya çıktılar, teş-k ilat bunları ve vapurun hamulesini hususi vasıtalarıyla gemiden aldırd ı , bizler ·i se, 20 Kasım'da Samsun'a ç ı ktık. (30) İ stanbul'da �ken, Rum çetelerinin ·S amsun yolundan geçen yolcuları soy­ d ukları ve bunlardan mukavemet e d en leri de öldürdükleri haberini duy­ rnuştuk. Samsun ' a çıkar çı kmaz, doğrusu bu haberin tesiri altındaydım. tamdığım bazı asker arka·daşla-rla görüştüm. Onlar bana : Evet! M ustafa Kemal gelmezden evvel bu gibi bir çok hadiseler 'oldu; fakat Paşa'nın Samsun'a ayak :basmasiyl·e, bu bölgede bulunan kumandanlarla yapt ı ğ ı temaslar temaslar neticesinde y o l , H avza'ya kadar ask�ri kuvvetlerle mu· halaza altına alındı. Emin olabi-lirsin dediler. Hakikaten Samsun Sivas yolu askeri kordon altına alınmıştı, ·her ad�mda mükemmel giydirilmiş si­ lahlı bir Mehmetciğe tesadüf ediyorduk, göğsümüz kabarıyordu. ·

1 12


İstanbul'da işgal dolayısıyle bozulmuş olan manevi.y atımız bu i-ntizamlı ted­ biri ve bu Mehmetcikleri gördükten sonra düzelmeğe başlamıştı. Sivas'a kadar böyle emniyet ve huzur içinde seyaha•t ettiık, Mustafa Kemal Sivas'da idi, gençlik merakiyle M ustala Kema1'1 görmek isliyordum, erte­ si gün de hareket edecektik. Otelcimiz merak ·etme, öğleden sonra gö­ rürsün dedi. Haki katen öğleden sonra otelde bir telaş başladı, herkes geliyor diye birbirine haber veriyordu. otelin Onüne indik. Mustala Kemal. Lızerinde haki ren kte bir sivil elbise, başında aynı rerrkte bir kalpak . . dor!J güzel bir at üstünde, yanında aynı kıyafette Rauf Bey de (Rauf Orbay) atlı olarak önümüzden geçiyorlard ı . Arkalarırrdan iki süvari emir çavuşu da bunları takip edi·yordu. Meğer Sivas'da kaldığı müddetçe, h e r gün aynı gezintiye ç ı kar ve bütün şehri bu suretle dolaşırmış . . . ( 3 1 ) Bu notlar, hülaseten şu eserlerden alınmıştır :

a. b. c. d. e.

Atatürk maddesi. lslam Ansik., sayı 10. s. 725 ve dv. lslam mecmuası, c. i l , s. 4 38 ve dv. Gazinin Nutku, s. 68 ve dv.

Be - Se. Atatürk. Resimli tarih mecmuası, sayı 73-83. Mareşal Fevzi Çakmak, Şark Cephesi Harekatı, 6'ncı Akademi Konfe­ ransı. 1 935. f. Hususi müşahade ve hatıralarım.

( 3 2 ) Başvekalet Arşivi, İrade-i seniye, Dahiliye, N. 1 1 754. (33) Belediye kütüphanesi. N . 4862 - 24/ 1 . ( 3 4 ) Üniversite kütüphanesi, N . 89442. { 35 ) V. C U I N ET, TURQUIE D'ASIE, c . il Vilayet de Mamuret-ül-Aziz ( Merkez sandjak de Kharpout - M ezre, s. 3 1 6 ve dv. { 36 ) Bayezit Belediye Kütüphanesi, N . 24/8. ı(37) Mamuretülaziz salnamesi, Beyazit Belediye kütüphanesi. N . 24/6. ( 3 8 ) Mamuretüiaziz salnamesi, Beyazit Belediye kütüphanesi, N . 24/7. (39) Eyalet kadılarının mevki leri gün geçtikçe ehemmiyet kesbediyordu; çünkü padişahlar, o devirde devlet idaresinde en başta Şer'i Kanunların tatbi­ kini istediklerinden 'Kad ı l arın muktedir, müstakim ve ·ehliyetl ilerini seçer­ ler ve b un lara geniş salahiyetler verirlerdi. B ü tün idari işlerden onlar me­ sul tutulur, kanun ve emir hilalına hareket eden Kadıların kelleleri koltuk­ larına verilirdi. (40) Büyük Timar sahipleri, sipaha verilen toprak hissesi. (4 1 ) Kale muhafızı. (42) i htiyat asker. (43) Den•iz silah ları.

1 13


( 4 4 ) DükkAnlar. (45) Çarşı, pazar. ( 46) Başvekalet arşivi. Tapu defteri, s. 1 78 . 1 92. ( 47 ) Elimde mevcut şer'i bir mahkeme tescil defteri s. 1 33· 1 39. (48) Evliya Ç elebi Seyahatnamesi, c. 3, s . 2 1 6 ve dv. (49) Bak. 1 3 1 0 H . Mamuretiil-Aziz salnamesine. Keban'a ait enteresan hadiseleri ve buraya tayin edilen ·idarecilere ( M a· den Nazırı ) denildiğini ve ( 1 730 )'dan ( 1 833) yılına kadar tam bir asır zaman içerisinde 18 nazır değiştirildiğini görürsü nüz. ( 50 ) Başvekalet arşivi, Evkaf, Cevdet tasni li , 1 1 27 H. tarihli ve 32302 sayılı bir berat metnine gôre. ( 5 1 ) B u hiUyeyi, yarım asır evvel büyüklerimden bizzat dinlemiştim, hatırala· rımı kayda çalışırken 1 30 1 H . tarihli bir salname de beni teyid etmek· tedir. " 1 250 tarihinde Sadr·ı esbak Reşit Pş. merh um mıııtıkanııı ıslah ına me· m u r ol arak harben dehil ve bir kaç mah Harput şehrinde bir h anede aram ile islahat yaptıktan sonra ol vakitta ( Ağavat Mezri a s ı ) denilen b u gün· kü Elaziz kasabasında ÇMeli zadeler konaklarına naklederek orasını ma· karr·ı müşi riyet ve vilayet isttihaziyle civarında bir hastane ve Hüseynik karyesile M ezr.iaya münasebetli cesim bir kışla ve metin cephane bina ettirmiş ·ise d e sonraları iV. orduy·ı hümayun Erzurum'a ve bad ehu Erzin· can'a tahvil·i merkez etmiş olması hasebile M üşiriyet dairesiyle kışla ve h a stanelere bakılamı yarak münhed i m olup, fakat hükümet b u mahelde ta · karrür etmiştir. M üahheren mezkur cephaneye ml.lhazi mü kemmel bir redif deposu ve ü ç sene m ukaddem Harput'un nizamiye 7'nci r e d i f 3 4 ' ü n c ü fıkralar mevkii ittihazı üzerine yine mezkur hastane mahallinde iane·i ahali ve saire ile vasi bir kışla bina ve M üş;iriyet d a i r esinden bakiye olup bir hayli m ü ddet· tir Telgrafhane edil miş olan ebniye dahi Askeri M ekteb·i Rüşdiye ittihaz olu nmuştur. Makarr·i vilayet evai lde Keban madeni olup Harput kazasının idaresi d e val·iler canibinden ümeray-ı m a h all:i-yeye tafviz ve ihale edilirdi. (52) ( 53) (54) (55 ) ('56 )

Başvekalet arşivi, İra·de·i se niy e, Dalı. ıN . 556 1 .

i stek. Başvekalet arşivi,

l rade·i seniye , Dalı. N . ·6 1 44.

Başvekalet arşıvı, l rade·i seniye, Dah. N . 6562.

Başvekalet arşivi, lrade·i sen·;ye, M. Vala, N. 3368. ( 57 ) Başvekilet arşivi, İrade·i seniYe. Dalı . N . 1 09 1 3. ( 58 ) Başvekalet arşivi, lrade·i seniye, Dah. N . 1 0369. ( 59 ) Başvekalet arşivi, lrade·i seniv e, Dalı. N. 1 1 754.

1 14


Başvekalet arşivi, Başvekalet arşivi, Başvekalet arşivi, Başvekalet arşivi, Başvekalet arşivi, Başvekalet arşivi,

seniye, Dah. sen iye. Dah. sen iye, Dah. seni ye, Dah.

N. 2 1577 / 2 1 943. N . 1 53 1 4. N . 22262. N. 24944.

1 15


(93) ( 1 3 1 0 H . ) tarihli Mamuretül-Aziz Salnamesi, Belediye

Kütüphanesi

N.

24/7. ( 9 4 ) Başvekalet arşivi, lrade-i seniye, Dah. N . 1 1 . ( 95 ) Başvekalet arşivi,

l ra de'i seniye, Dah.

ıN. 1 4 .

( 96) Başvekalet arşivi, lrade-i seniye, Dah. N . 24. (97) Başvekalet arşivi, lrade-i seniye, Dah. N . 53. (98) (99) ( 1 00 ) ( 101 )

Başvekalet arşıvı, lrade-i seniye, Dan. N. 55.

Bak. Yukarıda Abdül-Hamid il. devrinde s . 1 59 ve dv. Aşağ ı d a Kaym akamlar sırasına bak. Başvekalet arşivi, lrade·i seniye, Dah. N. 1 / 43 1 .

( 1 02 ) Başvekalet arşivi, lrade·i seniye, Dah. N . 62. ( 1 03 ) Başvekalet arşivi, l rade·i seniye, ,Oah. N . 1 1 . ( 1 04 ) Başvekalet arşivi, l rade-i seni ye, Dah. N. 24. ( 1 05 ) Bak. Bu kitabın c . 3 Cülus ve Vel&det bölüm leri. ( 1 06 ) Başvekalet arşivi, lrade-i seniye, Dah. N. 39. ( 1 07 ) B. M i l let Meclisi , U. Katipliği 1 6. 1 2. 1 954 gün ve 2765 say ı l ı tezkeresi. ( 1 08 ) ( Şubat 1 28 5 · 1 86 9 ) tari h inde Serfice'de doşmuştur. Ecdadı Konyalıdır. kendilerine Ayni Oğulları denilirdi, yirmiden fazla m a tbu eseri vardır. ( 1 09 ) Başvokiilet Arşivi, l rade-i seniye, Dah. N . 96 1 . ( 1 1 0 ) Başvekalet arşivi, İ rade-i seniye, Dah. N . 3 1 44 . ( 1 1 1 ) Başvekalet arşivi, l rade-i seniye, D a h . N . 2 1 49. ( 1 1 2 ) Başvekalet arşivi, l rade·i seniye, Dah. N . 3087. ( 1 1 3 ) B M M . U. K&tipliğinin yukarıda sözü g eçen tezkeresi. ( 1 1 4 ) Başvekalet arşivi, İrade-i seniye, Dah. N . 1 646. ( 1 1 5 ) Ben. bu Valinin zamanında. U. Meclis Encümen 'K&ti pl iğjnde bulu nuyor· dum. dürüst. fazi letli, m u ktedir bir id are adamıydı. ( 1 1 6 ) Başvekalet arşivi, l rade-i seniye, Dah. N . 1 987. ( 1 1 7 ) B. Millet Meclisi U. Katipliğinin yukarıda sözü geçen tezkeresi. ( 1 1 8 ) Sabit Bey, Sağır oğulları d enilen tarihi Kemah beylerinden geniş ve asil bir aileye mensuptur. Mensup olduğu faziletli ai lesinin hasletlerinden bir çoğun u nefsi nde biriktirmiş, bilhassa memleket işlerinde fedak&r, husu­ siyetinde i se vefal ı ve samimi bir aile dostumuzdu, yakın tarihlerde Er­ zincan Mebusuyd u. ( 1 1 9 ) Ali Galip, tayininden sonra İ stanbul' dan Elazığ'a hareketi s ı ral arı nda, her halde bild ikl erden birisinin tavsiyesiyle, bir gün Sirkec i ' d e Küçük l smail Paşa Hanı'nd aki yazıhaneme geldi, benden Elazığ hakkında malumat al­ mak istiyordu, sorduğu suallerden, bu zatın memleketin en nazik bir za­ manında El&zığ gibi mühim bir m erkezin i d aresini kolay kolay başarama­ yacağını tahmin etmiş ve intibalarımı El&zığ'da Hacı Kerim El.ye bild ir·

1 16


miştim. Aldığım cevapta, fikirlerimin doğru çıktığı biklirildi; çünkü Ela· zığ'da çevirdiği menfi rolleri esasen yukarıda görmüştük. ( 1 20 ) Rahmetli Dr. Aziz Selcan, Dr. Ali ·Kemal. lhtiya·t zabiti lbrahim Ağaoğlu Ahmet, ArTkara'd a Beled iye Müfettişi Zeki Belirgen,

Ankara

Belediyesi

yazı işleri müdürü Ze'ki Çelikten ve ·saire . . . ( 1 2 1 ) T:B . M . M . Umumi Katipliğirlin 115 Aralık 1 954 gün v e 2765 sayılı tezkeresi. ( 122) 1 nci Cihan Harbinde Sarıkamış taarruz ve hezimeti sıralarında ( 3 1 Aralık 1 330) Erzurum cephesi n d e düşmana karşı mü frezeler ·ha l inde çeteler te· şekkiıl ettirilmişti. Vali Abdülkadir o zaman Yüzbaşıydı ve bu müfrezeler­ den .birisinin çete reisi bulunuyordu. C 1 23 ) Süleyman Sami Bey, aslen Ç a nakkale Eşrafından Cebidelik zade Meh­

met Ef.nin oğludur. Kepenek soy adını almıştı. Eltızığ'dan sonra Sivas ve daha sonra lstanbul Valiliklerinde bulunduktan sonra emekliye ayrılmış ve 6 Aralık 1 955 Salı günü bir kalp krizi neticesinde lstanbul'da ölmQş­ tCır. ( 1 24 ) "Eltıziz" a d ının bir (Analoj i ) tesiri ·ile (;Alazığ ) dan d ejenere edilmiş ol­ duğunu görüyoruz. ÇürTkü M.ô. V l l l . asır başlarında Urartular'dan Var­ mik ıMenuas. bölgenin şimal batısında Etiler'e karşı bir sefer açtı ve si­ telerden bazılarını zaptederek Fırat'ın kaynaklarından (Alzi) arazisine gird i . Görülüyor ki. Alzi, güneş dil teorisirTin her dil iç.in t esbit et@i göv­ deleşme disiplinine göre Alazı, yeni bir •kelime değild ir, h atta Muş dvarın­ daki ( Alazu-Rum) köyü d ah i l ayn ı adı taşı ma·ktadır. M .ô. V l l l . asırdan önce (Vannıklar)da dahil olma•k üzere bütün o taraf· larda bi tişgin ·bir tipte Türkçe konuşulurdu. Eltızığ, kelimesi (lenguistik PaleorTtoloj.j)'ye göre Al+ağız -kısımlarına ayrılarak merteala edilir. Al, gerçek şekli ile Ağ+AI güneşden doğmuş ana vasıflarını mübaltığalı olanlarına karşılık i•d i, ço.k parlak, ço.k kuvvet, çok Aziz, çok yüksek ve baş·kaları gibi . . . Vicdanların takdis ettiği kuvvetli varlıklara ve kavramlara d a bu kelime· yi kullandılar. All8.h. Ulu ve !Kongre manada Alev ve IJ gibi . . . Azığ, TOrkçe'nin bütan lehçelerinde z a t v e zahire mtınasına gelen b u ke­ limenin azıktan biçimiyle ve maişet anlamlarını verdiği maJQmdur. "Psiko-SosyoJoji" hu ·kelimede kudsiyet .temayülü hal·k ettiği zamanlar bu isimde b:ir mabut türemişti, Vadalar, huma içerek bahtiyarlık ve refah tanrısına ( Uzağ ) ve ( Uziğ) diye ererlerdi, bir ç()4( sitelerde mabutların adı bu kelimeden türemiş olmakla beraber kökünün, ameli hayatta refah ve saadet temin eden zat ve zahireden çıktığı apaçıktır. Şu halde Eltızığ, gerçek ve asil Türkçe ile ıEltızığ'dan başkası değildir. Ulus Gazetesi

1 17


( 1 25 ) Dahiliye Vekaleti yayınlarından , Meskün Yerler Klavuzu, c. 1, s. 48'2. ( 1.26) Kırmızı Kolej manasına. ( 1 27 ) Vital Cuinet. Turquie D'Asie, Geographie Administra·tive Statistique Vilii· yet d e M a m uretül-Aziz M e rkez sancak de IKharpout-Mezre, s. 3 1 5 ve dv. ( 1 28 ) Çok defalar Tenekeciyan Nikoğos El. Bu, aynı zamanda tercümanlık d a yapardı. ( 1 29) Mazhar M ü fi d bey in ağaıbeyisi Kazım Müfid Bey. ( 1 30 ) Konferans salon u . ( 1 3 1 ) Diploma a l a n 1 6 gençten 6 ' s ı Arapkirli, 2'si Harput, 2 ' s i Mezria, 1 ' i Çe­ mişkezek, 1'i Hüseyn�k. 1 'i Hogulu, 2'si Bitlisli, 1 'i Gürünlü ·idi. ( 132 ) 1 1 kızdan 4 ' ü Harputlu, 2'si Arapkir. 2'si İçmeli, 1 ' i Di·y arbakır. 1 ' i Mez­ ria ve 1 ' i Hogulu idi ler. ( 1 33 ) Vital Cuinet. Turquie D'Asie, Geographie Administrative Stal·istique, 2. c . s. 350 ve dv. ( 134 ) Yazar gerçi kuruluş tarihini. kendisinin ziyaretinden ü ç sene evvel, yani 1 877 tarihinde söylü yorsa da. doğrusu bizim yukarıda .işare.t ettiğimiz gibi 1 857 d i r. ( 1 35 ) H. F. Tozer, Turqish Armenia and Eastern Asia Minor, London 1 88 1 . s . 2 1 7 ve d v . ( 1 36 ) Başvekalet arşivi, lrade-i seniye, Hariciye, 1 292 sene, N. 1 6 1 80.

( 1 37 ) Başvekalet a rşivi, lrade-·i seniye, h a�iciye, y ı l 1 27S. N . 9 32 1 . ( 1 38 ) Bu zat ın anası o zamanki ispanya 'kı ralının süt ninesi olmak dolayısıyle kıral ın süt kardeşi oluyordu. Elazığ'da öl müştür. M ezarı Fransız Koleji müştemilat ı ndan h ususi papas evlerinin avlusundaydı. ( 139) C apusin : ltalyanca bir kelimedir. ( Cappucino ) d an alınmıştır. Vaktile ( Ca­ puchain) denilirmiş. Saint Francoi D ' Assise tarafından kurulmuş Frerler tarikatının, yahut ( Franciscain ) l erin bir 'kısmını teşki·I eder. i frat derecede zıJhd-ü takvaya kendini vermiş o l an insan manasına d a kullan ı l ı r. ( Franciscai n ) l erin bu kolu ( C a pu chon) bir pelerin giydikleri için bu ismi alm ışlardır. Asl ında tarikat ltalya ' d a çıkmış ve 1 575 tarihinde Papa 1 3 . Gregorie'ın Fransa kıralı 9. Charles'den aldığı b i r müsaade sayesinde Fransa'ya d a girdi. ( Capucin )ler bilhassa fukaranın çok olduğu işçi sınıf­ ları arasına fazla yayılmıştır. Bu ta�ikatı.n bil ahare Fransa'da 400 manastırı vardı . .Fakat 1 790 tarihin· d e Fran sa'dan tard edildiler ve ancak Restaurations .devrinde ikinci defa olarak tekrar Fransa'ya girdiler. Bilahare Fransız

müstemlekelerine

ve

yakın şarka yayıl d ı lar. Bunların bir d e 1 528'de kurulmuş kadınlara mahsus (Capuc.i n e ) bir kolu vard ır. ( 140) Bu Alman okulundan müzik hocası Çüngüşlü Prof. Mardiro s Bocukanyan

1 18


namında b i r dostum vardı ki, bunun delaletiyle müesseseye sık s ı k gider gelirdim ve Müdür Her Ehmann i l e de gôrüşürdüm. Her E�mann, temiz yüzlü, zeki, çalışkan ve çok samimi bir zattı . ( ' 1 4 1 ) Sayın okuyucularım! B u tiplerden şimdi size mael' esef ôrnek veremeyece­ ğim. Ancak eski dostumuz rah m etli Hacı ·Kaya ôlmeseyd i , onu gôsterebi· lird i m . O. b u kıya feti bôyle bir günde kabullendi ve ôlünceye kadar da üzerinden ç ı karmadı . . Ayağında çizme. s ı rtında gocuk . . Bıyıklar sims:i.yah uçları yukarıda .. Hatta bu ıkıyafeti i l e Atatürk'ün de dikkat nazarın ı üze· rine çekmişti ki : Ataturk Elazı ğ ' ı ziyaretlerinden birisinde Hacı Kaya i l e karşılaşınca : Alb y o l l u : ·Bu kıyafetinle H a c ı , Stalin'e benzemek mi is· tiyorsun. demiş.. Hacı Kaya, hemen c-evap vermiş : Hayır Paşam! O bana benzemek i stiyor, diyerek, Atatürk'ü güldürmüştür. ( 1 42) Gerdüne : Dônücü ve donen manasına Farsça bir kelimed ir. Tekerlekleri dönerek gittiği için arabaya da Gerdüne d enilmiştir. ( 1 43 ) Bu delikanlı. yukarı meydanla aşağı meydan arasında ve sağ kol üzerin· d e taş bir mağazada ticaret yapan Mavigôzle�in 1 3- 1 4 yaşlarında çok güzel ve yakışıklı bir çocuğuydu. ( 1 44 ) Huzzar, eski yazıda noktasız ( H ) ile yazılırdı. Harput.. Hançer . . Hıdır . . d a olduğu gibi. N u t u k çeken öğretmen noktalı ( H ) ile söze b�layınca etraf· ta gülenler çok olmuştu.

1 19



i N D E K S

- A -

Al-Mehdi.

Abdülhamit. 1 7, 1 8, 69. Abdülkerim Paşa, 29. Adana, 73. Adıyaman, 80. Ahmet izzet Paşa ( Hacı izzet Paşa ) . 31.

32,

33,

36.

37,

61,

62,

63,

1 4.

Al-Mütevekkil. 1 2. 1 4. Alparslan, 1 4 . Amasya, 1 0 . Amid ( Bkz. Diyarbakır). Ankara, 46, 74, 80.

13.

Antranik, 39. Arsl•an. 1 4 . Artuk Bey, 1'5. Atatürk ( Bkz. Mustafa Kemal Paşa) Atina. 1 8.

72. 83.

Ahmet Nuri (Tayyareci ) , 37. Ahmet Ş ak!i'r Bey, 27. Ali Galip, 44, 45, 46, 73, 74. Ali Haydar :Bey, 34.

- B -

·Bitlis. 17, 28. 29, 3 1 , 34, 38, 93.

Badicivan, 24, 25. Bağdat. 60.

Bolu. 55. Brunz,ar Paşa, 33.

Baratof, 24. Bayburt, 1 5. 29, 33, 38. -

C

-

C . H . Wheeller, 89, 93, 94, 95

Cevdet Bey, 28. C. F. Gates. 9 1 .

- Ç Çanakkale. 3 1 , 32. Ç a talca, 2 1 .

Çemişgezek. 1 5, 22, 35, 64, 74.

- D ·Diyarbakır.

Damat Ferit Paşa, 44. Dara, 1 2. Dersim .(Tuncel i ) .

1 9,

22,

31,

33.

34,

58. 64, 65,

70.

71,

72.

80,

81.

83.

29,

30.

66,

68.

1·6.

3 1 , 3 2 , 33,

38,

69,

72,

56, 158, ·59, 6 1 .

7,4,

75, 76, 93. 1 05, 1 06 . (imparator ) . 1 4.

.Diyojen

65,

37.

'55,

Dizer. 33.

Diocletianus. 1 3 . 121


- E -

Edirne, 32. 43. Edvar!, 28. Elazığ, birçok yerde. Elbistan. 1 5. Emir Nasır. 1 6. Enver Raşa, 25, 26, 27, 33, 36.

Ernest W. Riggs, 92. Erzin can, 1 5, 22, 30, 3 1 , 33, 35, 38. Erzurum. 1 6, 1 7, 22, 23, 24, 26. 29, 37, 38, 43, 44, 67, 69, 72. 73, 76, 95. Evl iya Ç e l eb i , 56. - F -

Fahrettin K ut l u . 1 5. Faik Paşa, 35.

Fevzi Çakmak, 37, 38, 42.

- G Galatalı Şevket Bey, 29, 30. Galip Paşa, 22. 23, 24, 25. Gani Bey ( Erzincanl ı ) , 27.

Gazi Ethem Paşa, 1 8. George W. Dunsmore, 89. Gümuşhane. 59. - H -

Hasan Nazmi Bey, 34. Henry Riggs, 9 1 , 92. Her Ehmann, 98, 99. Her Max Zimmer, 98. H. N. Barnum, 89, 90, 9 1 , 94, 95. H uman, 33. Hüseyin Raşa, 23. Hüsre-v Paşa, 1 6.

Hacı

Hay r i , 1 8 . Hafız Hakkı Bey, 25, 26, 27. Hal ep, 1 0 . 3 1 , 38, 4 1 , 46, 56. Harby, 98. Harput, birçok yerde. Harran. 1 3 . Hasan Bey, 1 6. Hasan izzet Paşa, 23, 26.

1 l l g azi, 15. l lyas Bey, 45, 46. İmaded-al,Din ebu Bekir. 1 5. i smet İnönü. 32, 35, 36, 83.

İstanbul, 43, 44, 73. l zmir. 1 0, 43, 47, 73. İzmit, 7 1 .

- J -

Jori Mille, 96.

1 22


- K -

Kemah. 1 4. 1•5, 16. ':<erim P.aşa, 29. Keyhusrev, 12. Konya, 1 4, 1'6.

Karaçinzade Ahmet Bey, 16. l(arayülük Osman, 1 5 . Kars, 39, 55. Kayseri, 1 4, 3 1 , 95. Kazım Bey, 33. Kazı m IÇarabekir Paşa, 47.

-Kutulmuş,

1 4.

- L Lenin. 38. - M

M ahmut Bey ( Kaymakam ) , 33. M a h mut Bey ( Yüzbaşı ) , 34. M ah m ut Kamil, 29. M a l atya, 9. 1 0 , 1 1 , 13, 1 4, 3 1 . 44.

·Melikşah. 1 4. Miyanofski. 33. M urat i l i , 55. M u rat iV, 55, 56.

45, 46, 56. 65, 70, 7 1 , 72, 80, 83, 85. Malta. 42. M a raş, 1 0,

M us'lafa :Kemal Paşa, 32, 34, 36, 37, 43, 45, 46, 47, 72, 73, 74, 75, 79. 82, 83, 84. M u sul, 1 3.

1 5.

M a rdin, 1 5 . 1 6, 75, 96. M e dayin, 1 3 .

Muş, 1 7, 29. 34. M ü ş i r Gazi Ethem Paşa,

M ehmed Reşat. 2 1 . 39. M eh med Vahdeddin. 4 1 .

M utahharten. 1 5. M uzaffer Bey. 33.

1 7.

- N Nihat Bey, 34. Nazarbekof. 39.

Novil.

44.

- 0 -

O . P. Ailen. 89. - P -

P.

Angel o

(Abona

Vill arub i a ) , 96, Pere Rafael, 98.

Padre 97,

98.

Angelo

Pir Ahmet, 1 6. Pir Hüseyin, 1 6 .

1 23


- R -

Refik Bey, 34. Reşit ( Da:hiliye Nazı rı ) , 2 1 , 5ô.

Rauı Bey ( Albay), 22. Rauf Bey (Yüzbaşı ) , 34.

- S Samsun,

Sôkmen. 1 5. Sultan al-Malik-al-Nasır Muhammed, 115.

1 0, 43, 84.

Selanik, 4 1 . Si'irt, 75. Sinop, 1 0. Sivas, 1 3 , 14, 30, 3 1 , 33, 45, 46, 74, 80, 95.

43,

44,

Sultan Aziz, 62, 63, 83. Sultan Mahmut 1 . , 56. Sultan Mecit, 49.

- Ş Şevket Bey (Albay ) , 22, 26. Şeyh Sait, 76. Şeyh Ş erif ( D rahinil i ) , 77, 78, 79.

Şahabettin ·Bey, 34. Şam, 73. Şapur i l . , 1 3.

- T Tahir Bey, 26. Tahsin Bey, 33.

Tillis, 25. 27, 38. Tiglatpalaser, 1 0.

Talat Bey, 28.

T imur,

Tarsus, 1 0 .

Tokat, 24. Trabzon, 26, 29, 38, 43. Tur Ali, 1 5 .

1 7, 28. Tevfik Bey, 34.

Tatvan,

1 5.

- U -

Uwn H asan,

U r fa, 1'5, 46, •56, 6 1 , 75.

16.

- V -

Vehip Paşa, 30, 37.

Valans, 1 3. Vam ı k Bey, 34. Van, 1 7, 28, 3 1 , 38, 45, 95. Vasfi Bey, 33.

Von

Fledman,

33.

Von 'Lesuv, 33.

- Y -

Y akup Şevki, 38, 39, 4 1 , 42. Ya r Ali, 1'5. Yavuz ( Sultan Sei'i m ) , Yazbati , 33.

Yozgat, 5ô. Yusuf ı8ey, 34. Yusuf Ziya Bey, 34, 52.

16, 55.

-

Zeyn-al-Din Karacan,

1 24

15.

Z

-


AZERBAYCAN KOLTOR DERNEGI YAYINLARI

1 . M . Emin RESU L.ZADE, Azerbaycan Kültür Gel enekleri Ankara 1 949. ( M evcut kalmam ı ştır. ) 2. M . Emin RESULZADE, Çağdaş Azerbaycan Edeb i yatı Ankara 1 950. (M evcut kalmamıştı r. ) 3. A. Vahap YU RTSEVER, M i rza Fetha l i AhunzMe'nin Hayatı ve Eserl eri . Ankara 1 950 ( Mevcut kalmamıştır . ) 4 . A. Vahap YU RTSEVER , Azerbaycan 1 95 1 . ( M evcut kalmamıştır. )

D ram

Ed ebiyatı

Ankara

5 . M . Emin RESU LZADE, Çağdaş Azerbaycan Tarihi Ankara 1 95 1 . ( Mevc·ut kalmam ı ştır. ) 6. A. Vahap YU RTSEVER, Sab ir'ıin Azerbaycan Edebiyatın daıki Ye· ri. An.k ara 1 95 1 . ( M evcut kalmamıştır. ) 7 . M i rz-a BALA, Azerbaycan Tarihinde Türk Albanya Ankara 1 95 1 . ( M evcut kalmam ıştı r . ) 8. Kerim ODER, Azerbaycan Ekone>misi kalmamıştır. )

Anıkara

1 952.

( M evcut

9. A. V·a hap YU RTSEVER , Azerbaycan Şai rlerinden Vak ı f ve Veda· di'nin Yaratıcılığı, Ankara 1 952. ( M evcut kalmamıştır. ) 1 0 . Elmas YILDI R I M ' ı n seçi lmiş şifrleri. A n kara 1 953. ( M evcut kal· ımamıştır. ) 1 1 . Prof. Dr. Ahmet CAFEROGLU , Azerbaycan D i l ve Edeb iyatı n ı n Dönüm N oktaları. A n kara 1 953. ( M evcut kalmam ı ştı r. )


1 2 . Cemender ARSLANOGLU - Prof. Dr. l smai l KAYABALI , Azer· baycan TCırkleri KCıltCır Taııihinin Ana H atları, Ankar·a 1 978. 1 3. M. Emin RESULZADE, M i llt Tesanüd, Ankara 1 978. 1 4 . Cem ender ARSLANOGLU - Prof. Dr. lsmail KAYABALI , Doksan­ Cıç Savaşı, Ankara 1 978. ( M evcudu ıkalmam ıştır. ) 1 5. Cemender ARSLA NOGLU - Prof. Dr. Millt KCıltCırCı , Ankara 1 98 1 .

İsmail

KAYABAL I ,

TCı rk

1 6 . Ahmet KARACA, Azerbaycan ' ı n Yakın Tarihine K ı sa Bir Bakış, Ankara 1 982. 1 7. Dr. A. BAYCAN , Gönül Sazından, An.kara 1 983. 1 8 . M . Emin RESULZADE, Azerbaycan Ku l.tu r Gelenekl eri ve Çağ­ daş Azerb aycan Edebiyat ı . 1 9 . Prof. Dr. lsmail KAYABALI - Cemender ARSLANOGLU , liCı rkleri, Ankara 1 985.

Bulgar

20. Cemender ARSLANOGLU , Cenubi Garbi Kafkas Hü kumeti Mu­ vakkata-i M i l l iyesi , Ankara 1 986. 2 1 . Ş. K. SEFEROGLU - Adnan M ODERR ISOGLU, Tari h i , Ankara 1 986.

Türk

Devl etleri

22. Cemender ARSLANOGLU , Türklerin lsl�m Dinini Kabulü ve Ku­ zeydoğu Anado lu'da TCı rk lsl�m Medeniyet i , Ankara 1 986. 23. A�erbaycan Türk Edebiyat Tarihinde Abide Şahsiyetler, An kara 1 987. 24. Prof. Dr. Orhan TOR'KDOGAN , Doğu Anadolu'nun Sosyal Yapısı, Ankara 1 987. 25. i shak SUNGU ROGLU, H arput Yollarında (Seçmeler) , Ankara 1 987.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.