Kemal Şevket Batıbey - Batı Trakya Türk Devleti (1919-1920)

Page 1



Kemal Şevket

BATIBEY

�&110 lrIB&tr;\W& IJ�JJll� [;:\

fID�WO::ı�uD (1919-1920)

Boğaziçi Basım ve Yayınevi ı Kazım İsmail Gürkan Cad.

12,

25

Cağaloğlu - İstanbul

Tel:

(0212) 520 - 70 - 76 (0212) 526 - 09 - 77

Ortaklar Hanı 4. Kat,

Faks:



ÖNSÖZ

TA R İ Hİ olayların akışı nda, Batı Trakya Türk azı nlığı­

nın kaderine hükmeden faktörler çeşitlidir. Bunlardan birisi ve bizce en mühim olanı; Birinci Dünya Savaşı" ' ndan son­ ra, memleketimizin Fransızlar tarafından işgal edilişi ile meydana gelen çok müsait durumdur. Bu fı rsattan bizim faydalanamam ış olmamız, çok üzücü olmuştur. Şayet siyasi gerçekleri layıkiyle sezebilecek ve bunlar­ dan faydalanma yolları n ı arayabilecek iktidarda ve dirayet­ te münewer insanları mız olsa idi; şimdi Batı Trakyamız Yunanistan değil, Türkiye hudutları içinde olurdu. Çünkü Fransızların % 97 ekseriyette olan Türklerin kendi idarele­ ri altı nda (Manda idaresi) Batı Trakya Türk Devleti'nin ku­ rulmas ı na yard ı mcı olacakları, çok müsait olan tutu mların­ dan anlaş ı l ıyordu. Onları n gözle görünür bu lehimizdeki davranışları n ı , halkı mız, cahil olmasına rağmen, anl ıyor­ du. Yarı m bir egemenlik sayılan « Manda» idaresinin kurul­ mas ı n ı bekliyordu. Daha sonra da «Wilson» prensipleri ne uygun olarak tam bir egemenliğe kavuşacağı n ı umuyordu. Fransızlar, Batı Trakya'da « Manda» idaresi kurmak için sabırsızlan ıyorlard ı . Bir an ewel halk mü messillerinin seçilmesini istiyorlard ı . Bu maksatla iki dereceli seçim ya­ pıld ı . Batı Trakyal ı Türkler, kendileri namına söz sahibi ola­ cak «5» kişilik mümessillerini seçtiler. Azı nl ı kta bulunan Bulgarlar " 1 ., , Museviler " 1 Rumlar 1 mümessil seç"

,

5

"

"


mişlerdi. Ekseriyet Türklerde olduğu için onların tensip edeceği idare sisteminin kurulacağına, herkes inan ıyordu. General « Şarpi ,, nin isteği de bu idi. Her ne kadar «Venizelos» « San Remo»da Fransız Başvekili « Kl emansu »yu kand ı rarak Batı Trakya'n ı n Yu­ nanlılara verilmesini sağlamış ise de, General Şarpi « Hal­ kın ekseriyeti nin isteği ; anlaşmaları hükümsüz kılar. " söz­ leri ile Türklere cesaret veriyordu. Ve idare şeklini seçme serbestliğimizi, münewer tan ıdığı Türklere açıkça söyle­ meyi kendisine vazife edinmişti. İşte biz, bu küçük kitabı m ızda, yaşad ı ğ ı m ı z o devri , hi­ kaye gibi anlatmaya çalışacağız. Kaç ı rd ı ğ ı m ız bu büyük fı rsat karş ı s ı nda, o zaman duyulan üzüntüleri belirteceğiz. Bu derlemesi müşkül işi yaparken gelecek nesilleri düşün­ düğümüzü, onları uyarmak içi n bu zahmetlere katlandığı­ mızı , ayrıca belirtmek isterim. K . Ş. B ATIBEY

6


BATI TRAKYA'DA KURULAN DEVLETİ

3.

TÜRK

B ulgarlar; Birinci Dünya Savaş'ında Makedonya cep­

hesinde ağ ır bir yenilgiye uğradıktan sonra, tamamiyle mağlup olduklarını kabul etmişler ve düşmanları olan müt­ tefiklere, « Mütareke» teklifinde bulunmuşlard ı . Teklif, müt­ tefiklerce kabul edildi. Bulgarlar için çok ağ ır şartları bulu­ nan mütareke yapıldı. Bu mütareke şartları ndan birisi; müttefikler, askeri bakı mdan ehemmiyetli gördükleri Bul­ gar toprakları n ı işgal edebileceklerdi. İşte bu şarta uygun olarak Batı Trakya Fransızlar, İ ngilizler, İtalyanlar ve Yu­ nanl ı lar tarafı ndan işgal edildi. Ve derhal « S ı kı yöneti m» ilan edilerek, askeri idare teşekkül etti. İşgal Ordusu Kumandan ı General « Şarpi» idi. Diğer müttefik devletlerin her Batı Trakya kasabası nda birer bö­ lükten ibaret birlikleri bulunuyordu. Gümülci ne şehri nde ise Yunan askeri yoktu. Ancak Yunan Hükümeti mümessi­ li ccVamvakas» isimli çok iyi Türkçe bilen bir kişi; vaziyetle­ ri , siyasi gelişmeleri izlemek için vazifeli olarak bulunuyor­ du. Vamvakas mütevazi tavırl ıydı . Dedeağaçlı idi . Osman­ lı Mecilisi Mebusa n ı ' nda Dedeağaç Mebusu olarak, uzun yıllar bulunmuştu. Türklerin kendisini mebus seçtiğini söy­ leyerek övünürdü . Gümülcine'de yerli Rumlarla pek ko­ nuşmazdı . Daha fazla Türklerin siyasetle meşgul kişileri ile düşüp kalkard ı . Bu davranışları ile, kendini Türk dostu bir kimse olarak tan ıtmakta gecikmedi. Artık onu ; bu hususi7


HATi TRA K YA T Ü R K D EVLETİ

yeti ni düşünerek, herkes seviyordu. Saf Türk ahalisi , «bi­ zim Vamvakas,, diyecek kadar ona sevgi tezahüründe bu­ lunuyord u . Her gittiği Türk köyü nde bu yüzden itibar görür­ dü. Söyledikleri can kulağ ı ile dinlenirdi. Onun «Megali İdea'ya .. sadık ve bağlı bir Yunan olduğunu düşünen yok­ tu. Zaten o devirde, münevver sayılan ve Yunanlı ları n ga­ yelerini iyi bilen bir ada m ı m ı z da yoktu . Bi rkaç medrese müderrisi hocamızın ise, bu hususta bilgileri hiç yoktu. İşte kitle halindeki cahilliğimizden ve bilgisizliğimizden yararlanan «Vamvakas» Efendi, evvela Türkleri n sevgilisi, sonra da hamisi oldu. Türk halkı menfaatlerini İşgal Ku­ mandanı «Şarpi,, nezdinde onun müdafaa edebileceğine inanıyordu. Bazı şahsi işleri de, istenildiği gibi çözümle­ mişti. Bu sebepten de ayrı bir itibar kazanm ıştı . Fakat onun Türklere hizmet ettiği i nancı, çok yaşamadı . Çünkü Fransız Generali Şarpi, m utasarrıf olarak tayin etmeyi ka­ rarlaştırdığı Arif Zade Arif Efendi'ye şöyle demişti: « Biz Fransızlar ötedenberi Tü rkleri severiz. Türkler de bizi sevdiklerini, ası rlar önce ispat etmişlerdir. Kara günle­ rimizde « Barbaros,, ları donanmalarıyla göndererek bizi fe­ laketlerden kurtarm ışlard ı r. Ben bir Fransız Generali ola­ rak Türklere olan mi nnet borcumu, size şimdi, bu düşkün ve kuvvetsiz olduğunuz bir devirde ödeyeceği m . Buna ka­ rarl ıyım. Sizi , bu Batı Trakya denilen bölgede yaşayan in­ sanları n ekseriyetini teşkil edenlerin cinsinden olman ız münasebetiyle «Mutassarıf,, tayin ediyorum . 1 Muamelat Türkçe'dir. 2 Resmi dil Türkçe olacaktı r. Mahkemelerinizde, Osmanlı İ mparatorluğu ka­ 3 nunları yürürlükte olacaktır. 4 Şer'i işleriniz ve mahkemeleriniz, devam edecektir. -

-

-

-

8


HATI TR A KYA'D.\ .\.TÜRK D EV L ETİ 5 Belediyelerinizde bütün muamelat Türkçe yapı la­ caktır. 6 Siyasetle ilgili olmayan her türlü teşebbüslerinizi bize danışmadan yürütebilirsiniz. 7 Mutasarrıfl ı ğ ı n ı zda bir tercüme kalemi bulunacak­ tır. Ancak Batı Trakya Türkleri'nde bize tercümanlık yapan İ hsan Bey'den başka kimse olmad ı ğ ı n ı öğrendim. Diğer şehirlerde de Fransızca bilen ya bir ya iki kişidir. Rumlar'­ dan, Museviler'den , E rmeniler'den Fransızca bilenler pek­ çok. Fakat onların hiçbirinin size dost olmadıkları n ı bildi­ ğim içi n , idarenizde bulun maları n ı istemem. Onun için Edirne'den Fransı zca bilen Türk gençlerinden getirece­ ğim. Şimdilik İ hsan Bey bu işi yapacaktır. 8 İşgal kuvvetleri için sizden hiçbir şey istenmeye­ cektir. Zabıta kuvvetinizi teşkil etmeye yard ı mcı olmaya 9 devam edilecekti r. 1O Zabıta n ı n kumandanları Türk olacaktı r. Efradı n d a Türk olması şarttır. 11 Batı Trakya'da Bulgar idaresine �on verilmiştir. Tayin ettiğim komisyon , yarı ndan itibaren sırasıyla bütün idareyi sizlere teslim edecektir. Elemanları nızı tespit ve ta­ yin edinceye kadar, bu idare sistemi işlemeyecektir. 12 Paranız, Fransız parası olacaktır. 13 Batı Trakya H ükümeti idaresinde bir Fransız ko­ miserliği bulunacaktır. 14 Bir taraftan derhal bu idare sistemi ni kabul ede­ cek halk mümessilleri seçimine hazırlıklar başlayacaktır. İ ntihap, al ıştığ ı n ız gibi iki dereceli yapılacaktı r. Şimdi sizlere madde olarak anlattığ ı m vazifenizde ba­ şarı l ı olman ızı dilemekten başka söyleyecek resmi bir sö­ züm kalmamışt ı r. -

-

-

-

-

-

-

-

-

-

9


BATI TRA K Y ı\ 'I>A ]. TÜR K DEVLETİ

Bu arada özel bazı tavsiyelerim de var. Bunlar aramız­ da kalacaktır. Size aşı rı derecede güvenim olduğu için, sır olarak bunları söylüyorum . Adetim olduğu veçhile bunları da maddeler halinde sıralıyorum. 1 Bulgarları n cc plebisit» mahiyetinde yapmak iste­ dikleri seçime, Batı Trakyal ı Türkler iştirak etmediler. On­ ları uyaran başta ben olmak üzere Fransızları seven Türk­ lerdir. Ancak bu Türkler'den bazıları , burada Yunan H ükü­ meti mümessili bulunan ccVamvakas » ı n tavsiyesi ile hare­ ket ederek Bulgar plebistine katılmamaya karar vermişler­ dir. Asl ı nda Vamvakas burada « Manda» idaresi nin kurul­ duğunu da istemez. Onun gayesi Batı Trakya'n ı n , hatta bütün Türkiye'nin Yunan idaresine geçmesidir. Bu onları n milli megalo idealarıdır. Böyle bir hakikat ortada iken, Türk ileri gelenlerinin onunla dostluk kurmaları , ona her sırları­ nı açmaları , hayretimi mucip olmaktad ır. Tanıdıkların ıza söyleyiniz, onun siyasi vaatlarına aldanması nlar ve ondan uzaklaşsınlar. Biliniz ki sizin her yerde bir numaral ı düşma­ n ı nız Yunanlılardı r. Eğer o müttefikimiz olan bir devletin mümessili olmasa idi , şi mdiye kadar Batı Trakya'dan uzaklaştırı l ı rd ı . Demek istiyorum ki, bu adam, seçeceğiniz mümessiller üzeri nde de amil olabilir. Fransız manda ida­ resinin bir esareti kabul etme niteliği taşıdığını söyleyerek temsilcileri nizi şaşı rtabilir. Uyanık olman ı z ı , sözlerine ehemmiyet vermemenizi tavsiye ederim . 2 Bizim, pildiğiniz gibi çok müstemlekeleri miz vardı r. Batı Trakya gibi küçük bir toprak parçasına ihtiyacımız yoktur. Yukarıda anlatt ı ğ ı m gibi, ben Türklere bir iyilik yap­ mak istiyorum . Bunu gerçekleştirmek sizin elinizdedir. Mü­ messilleriniz manda idaresi lehine oy verirlerse, isteğim mutlaka gerçekleşecektir. Bu idareyi kurduktan sonra ra­ hat yaşamanız mümkün olacak, ben de vicdani vazifesini -

-

10


HA.Ti T R A K Y ı\ T flR K DEV LET İ

yapm ış bir Fransız olarak, huzur içi nde aranızdan ayrıla­ cağ ı m ." General « Şarpi » Arif Bey'e tercüman Giritli İ hsan Bey'i n aracıl ığı ile bu sözleri söylemişti. Arif Bey Generale teşekkür ederek kendisine verdiği vazifede başarılı olma­ ya çal ışacağ ı n ı , tavsiyelerini unutmayacağı n ı arz etmişti. Arif Zade Arif Efendi, General Şarpi ile araları nda ge­ çen bu konuşmay ı , birçok kereler yak ı n dostları na anlat­ mıştır. Bu suretle Generalin hakkı mızda neler düşündüğü iyiden iyiye anlaşılmışt ı r. Koca bir eyaletin idaresi kendine tevdi edilen Arif Zade Arif kimdi? Kendisi aslen Gümülcineli'dir. İdadi tahsili vard ı r. Os­ man l ı İ mparatorluğu devri nde memuriyet almam ıştır. Rumbeyli, Çuhacılar çiftlikleri nde olan geniş toprak hisse­ lerinde çiftçilik yapmıştır. Sistemli çal ışması sayesinde faz­ la mahsul elde ederek müreffehen yaşamıştır. Terbiyesi , nezaketi ve fazileti yüksek bir zat idi. Zeka ve kabiliyeti, herkesi n takdirini celp etmişti. Onun bu üstün meziyetlerin i General Şarpi de işitmiş olacak ki , Manda İdaresi'nde kendisine en yüksek mevkii verd i . Arif Efendi kendisine verilen vazifede başarı kazand ı . İlk i ş olarak Batı Trakya'da okur-yazar kimler varsa onları dairesine davet etti. Bu yeni Manda idaresinde ödev kabul edip etmeyeceklerini sordu. Teklifin i kimse reddetmiyordu. Bu suretle hemen tayinleri yapılıyordu. Mutasarrıflığı idare edecek kadro, hayret edilecek kadar kısa bir zamanda ha­ zırlanm ı şt ı . Bulgarlar idareyi ewela teslim etmek istemediler. Sof­ ya'dan bu hususta emir almad ı kları n ı söylediler. Fakat Fransızlar vaziyete müdahale edince direnmekten vaz­ geçtiler. M utasarrıf Arif Efendi'nin tayi n ettiği idareyi teslim 11


B A TI T R A K Y A ' D A .'. Tl'R K DEV L E T İ

al ma ekiplerine ödevlerini tesli m ettiler. Takvi m 1 5 Ekim 1 9 1 9'u gösteriyordu. Bulgarlar'dan tesli m alı nan mülkT idare h ızla gelişiyor­ du. Arif Efendi geceyi gündüze katarak çal ı şıyordu. Onun en fazla üzerinde durduğu ve çal ıştığ ı Batı Trakya Maarifi idi. Bu mühim işi istenilen şekilde başarabilmek için, ele­ man yoktu. Bu nas ı l olacaktı? Diğer taraftan i nzibat işleri de düzgün değildi. İlk olarak bu iki mühim meseleye el at­ mak lazı m geliyordu. İdari işleri yürüten Bulgar memurla­ rın Bulgaristan'a gitmelerini de kolaylaştırmak, hayatları n ı emniyet altı nda bulundurmak laz ı md ı . Türk ahalinin hiç sevmediği Bulgarları n Batı Trakya'yı terk edişleri , belki ya­ kışıksız ve elTm hadiselerin çıkması na sebep olabilirdi. Hadise çıkarsa Fransızları n müdahale etmeleri ve yeni ku­ rulan Türk Hükümeti idaresini becereksizlikle suçlamaları i htimali vard ı . İlk adı mda böyle bir töhmet altı nda kal ınma­ mal ı idi . Fransızlar da Türklerin Bulgarlara aşırı derecede düşman oldukları n ı biliyorlard ı . Çünkü Balkan Harbi'nden sonra Cemal Paşa'nın eliyle teslim aldıkları Batı Trak­ ya'da bulunan Türklere yapmad ıkları fenal ı klar kal ma­ m ıştı . Elbet bu yapılan zulümler unutulmamıştı . Türklerin i ntikam olmak ciheti ne tevessül edecekleri nden korkulu­ yordu. Zaten Batı Trakyal ı ların Bulgar Sobranyası 'nda olan meb'usları , daha 3 1 Aralık 1 9 1 B'de Balkanlar İşgal Umum Kumandanı cc Despere,,ye verdikleri bir muhtırada, Bulgar idaresinde kalmak istemediklerini beli rtmişlerdir. Bu arada Bulgarları n Batı Trakya Türkleri'ne yaptıkları n ı birer birer anlatmışlardı r. Fakat General cc Despere,, Batı Trakya Türkleri'nin bu hakl ı şikayetlerini bize göre pekala değer­ lendirmiştir. Çünkü Batı Trakya'da Türk idaresi kurulması­ na müsaade ve yard ı m etmesinden böyle bir anlam çıkar­ mak mümkündür. 12


B A TI T R A K Y A TÜR K D E V LET İ

Bu konuda yani Batı Trakya'nın Yunanistan'a geçme­ sinde, galiba bizim seçtiği miz mümessillerin büyük suçları vard ır. İleride sırası gelince bunları açı klamaya çal ışaca­ ğız. Vakıa Ven izelos'un faaliyetleri , Müttefik Devletler Baş­ vekilleri nezdi nde müsamahal ı karşılanmıştır. Hatta şah­ sen Batı Trakya'nı n geleceğine muzaf olacak sözler de ve­ ril miştir. Yukarıda hemen değinip geçtiğ i m iz « San Reme» konferansında Venizelos'a Batı Trakya'n ı n kısmen Yunan­ lılara verileceği vait edi l miştir. Zaten ondan sonra Batı Trakya'da Yunan propagandas ı n ı n arttı ğ ı n ı görmüşüzdür. Bu çok m ü h i m konuyu da sırası geli nce, ehemmiyetine bi­ naen , etrafl ı bir surette anlatmaya çal ışacağız. Cahillik yü­ zünden ne büyük bir hata işlendiğini gözler önüne serece­ ğiz. Bulgar memurların Batı Trakya'yı terk etmeleri Muta­ sarrıf Arif Efendi'nin aldığı tedbirler sayesinde hadisesiz geçti. B undan Fransızlar da memnun oldular. General «Şarpi» mutasarrıfl ığa kadar gelerek, Arif Efendiyi tebrik etmiştir. Arif Efendi , yakın arkadaşlarına bu tebrik etme olay ı n ı anlat m ı şt ı r. Bulgar memurların Batı Trakya'yı, herhangi bir hadise çıkmadan terk etmeleri, Arif Efendi'yi sevindirm işti . O bu­ nu bir gaile olarak vasıflandı rıyordu. Bu gaileden kurtul­ muştu . Şimdi seçimlerde zararı olacağı muhakkak bilinen Yunan mümessili ile, çetin bir mücadeleye girmek lazımdı. O durmadan Türklerin arası nda dolaşıyor, kimlerin akıllı adamlar olduklarını söylüyor, bunların seçil mesi lazım gel­ diğini anlatıyordu. Onun bu faaliyetine General Şarpi'nin dediği gibi engel olmak mümkün değildi . Çünkü o da galip devletler satı nda bulunan Yu nanistan' ı n mümessili idi. Kendisinin geniş ölçüde hareket serbestisi vard ı . Her yere gidebilird i . istediği yere girip çıkabilirdi. Onun için halkı


B A T I T R A K YA'DA 3. T Ü R K D E V LETİ

uyarmaktan başka çare yoktu. Sözlerin i n samimi olmadı­ ğ ı n ı halk anlamal ı idi. Bu h ususu temin etmek üzere Arif Efendi tarafı ndan gizli bir teşkilat kuruld u . Ancak böyle giz­ li bir çal ışma yapılacağı hakkında General Şarpi'ye malu­ mat verilmişti. Teşkilatın çal ışma tarzı ve programı tespit edildi . Ekipler teşkil edildi. Bunlar Batı Trakya kasaba ve köylerini gezecekler, Fransız yardımıyla kurulacak Türk H ükümeti idaresini halka anlatacaklard ı . Kendilerinden başka hiç kimsenin dinlenmemesin i tavsiye edeceklerdi. Teşkilatı ve ekipleri idare edecek olan «Topçu Yüzbaşısı Ziya» Bey'di. Bu Ziya Bey Türkiye'den Batı Trakya'ya giz­ li olarak gönderilmişti. Fransızların Ziya Bey'in geldiğinden haberleri yoktu. Onlar Türk subayların ı n bu işe karışmala­ rı n ı , nedense istemiyorlardı . General Şarpi , Mutassarıf Arif Efendi'ye, Türk Ordusu'nda subay olarak hizmet etmiş şa­ h ıslara vazife vermemesini, emir eder gibi tavsiye etmişti. Yal n ı z jandarmada zabitlik yapm ış olanlara, asayiş ku­ mandanlığı verilebileceği anlatı lm ıştı . Bu yüzden Ziya Be­ y'in hüviyeti gizli tutuluyordu. Rahmetli Mutassarrıf Arif Efendi Türkiye'ye giderek oraya yerleştikten ve « İ skende­ riye» Oteli'ni satın aldı ktan sonra, otel kahvesinde yeğeni Raif Zade Ası m ile konuşurlarken, s ı rası gelmiş, biri nci de­ fa olarak bu meseleyi anlatmış. Ben bu bilgiyi Ası m Efen­ di'den öğrendim. Yalnız Yunan ordusu Batı Trakya'yı işgal ettikten sonra dahi Ziya Bey'in Türkiye'ye kaçmadığı gö­ rül müştür. Gizli vazifesinin devam ettiği için gitmediği anla­ şılmaktadı r. Mutasarrıf Arif Efendi, onun daha başka gizli vazifeleri olduğunu bilmediğini söylemişti. Fakat Sakarya Savaşı'nın çok kızıştığı bir sırada Ziya Bey kaybol muştur. Evlerinde oturduğu Uzun Mustafa Efendi ailesine de hiçbir şey söylememiştir. Borcu olan oda ki ras ı n ı , yastığ ı n ı n üs­ tüne bı rakarak çıkıp gitmişti r. Yastığ ı n ı n alt ı nda sakladı ğ ı dört e l bombas ı n ı al mayı d a ih mal etmemiştir. 14


BATI TR A K YA TÜ R K D EVLETİ

Ziya Bey Batı Trakyal ıların çok iyi tan ıdığı ve sevdiği bir adamd ı . Türkiye'ye gidip gelenler ona hiç rastlamadı lar. Eğer bir yerde şehit düşmüşse, şimdi cennettedir. Nur için­ de yats ı n . Ziya Bey'in yönetiminde bulunan ekipler iyi çal ışıyordu. Türk halkına F ransız yard ı mıyla kurulacak Türk idaresini kabul etmekle, yarı müstakil bir halde yaşayacağı m ızı an­ lattılar. Bulgarları n Batı Trakya Türkleri'ne yaptıkları , in­ sanl ı k dışı zulümleri tekrar olarak hatı rlattılar. Balkan Dev­ letlerinden herhangi biri n i n idaresine geçmekten göreceği­ miz zararların büyüklüğünü dile getirdiler. Hele Yunanlıla­ rın B atı Trakya'da gözü olduğunu, bu yüzden aramızda dolaşan R umları n bize şiri n görü nmek için tatlı dil döktük­ leri n i , aslı nda Türk milletinin en aman vermez düşma n ı n ı n onlar olduğunu belirttiler. Bilhassa son zamanlarda sık s ı k köyleri gezen Yunan Hükümeti mümessil ccVamvakas' ı n ,, söyledikl erine hiç ehemmiyet verilmemesi yolunda öğüt­ lerde bulundular. Onun kimliğini, Osmanlı İmparatorluğu Meclisi M ebusanı 'nda oynadığı düşmanca rolü bildirdiler. Velhas ı l , eski faaliyetlerini iyi bilmedikleri için çok sevilen Vamvakas'ı Türklerin gözü nden düşürmeye muvaffak ol­ dular. Artık bu, içi Türklere karşı kin dolu Vamvakas, köyler­ de eskisi gibi hararetli karşılamalara rastlayamıyordu. Onun köye geldiğini gören Tü rkler, bir tarafa kaçıyorlard ı. Çok zeki olan bu adam, kendisine karşı bu soğuk davran­ maları n , neden ileri geldiğini anlamıştı. Bunun için de köy­ lere ve diğer Batı Trakya kasabalarına gitmeyi seyrekleş­ tirmişti . Şimdi bütün gayreti , seçil mesi muhtemel kişilerle olan dostluğunu idame ettirmekti . Gece gündüz onlarla düşüp kalkı yordu. Onlara sık sık ziyafetl er veriyordu. Bu toplant ı larda dünyan ı n duru munu, siyasi kanaatları n ı , bu ıs


H A T I TRA K YA'r>A ."\. TfiRK DEVLETİ

Türk dostları na anlatmaktan geri kal mıyordu. Bir ziyafet esnası nda şöyle demişti: « Biz ası rlarca bir arada yaşa m ı ş insanlarız. Dini ayrılı­ ğ ı mız, birbirimizden nefret etmemize vesile teşkil etme­ miştir. Biz Yunan milleti , altıyüz yıl ı;ıibi uzun bir zaman siz Türklerin hakimiyetinde yaşad ı k. itiraf etmek gerekir ki , ası rları içine alan bu zaman zarfı n'da, bize hiçbir kötü mu­ amelede bulunmad ı nız. Dinimizde, dilimizde ve gelenekle­ rimizde bizi serbest bırakt ı n ız. M illi birliğimizi muhafaza et­ memize yard ı m ettiniz. İşte bu yüzden Yunan milletinin Türk milletine minnet borcu varı r. Bu borcu artık ödemek zaman ı gelmiştir. Bunu yapmaya yani borcumuzu ödeme­ ye azi mliyiz. Bildiğiniz gibi Osmanlı İ mparatorluğu bu dünya sava­ şı nda ağır bir şekilde mağlup olmuştur. Bu yenilgi Türk ola­ rak sizi ne kadar üzmüşse, beni de, geçmişte o milletin meb'usu olmam hasebiyle o kadar müteessir etmiştir. Fa­ kat olanlar olmuş, yapılan «Mondros» mütarekesiyle Os­ manl ı Türk İmparatorluğu yenilgisini kabul etmiştir. Yalnız Türkleri teselli edecek bir cihet varsa; biz Yunanl ıların ga­ lip gelen tarafta bulunmamızd ı r. Çün kü biraz ewel de söy­ lediği m gibi, şimdiden sonra size Yunan milleti elinden ge­ len yard ı m ı yapacak, refah içinde yaşaman ızı sağlayarak, çok kabarık bir yekun tutan minnet borcunu mutlaka öde­ yecektir. Bunda hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Akl ı ma gelmişken onu da söyleyeyim: Bazı büyük devletler mü­ messilleri sizin isteğinizle bu işi yaptıklarını dünyaya duyu­ racaklardır. Fakat büyük bir devletin idaresine geçmenin ne olduğunu siz takdir edemezsiniz. Eğer böyle bir idare sistemi kabul ederseniz, işte o zaman tam bir esir muame­ lesi göreceksiniz. Onların sizin kabul etmenizi istedikleri idare sistemi ile idare edilen, düzi nelerle müstemlekeleri var. Oralarda yaşayan insanlara bu büyük devletler, hiçbi r 16


R A T I T R A K YA Tl' R K DEV L E T İ

hak tanı mazlar. Bunlar bu büyük devletlerin Kanunu Esa­ sileri'nden asla faydalanamazlar. Kısacacı esir muamelesi görürler. " Vamvakas' ın bu sözlerine cevap verebilecek iktidarda ve bilgide kimse yoktu. Yaln ı z söylenenleri iyi dinlemişler­ di. Ziyafette en itibar gören ve masa n ı n şeref mevkiine oturtulan Gümülcine'nin Karamısa Köyü'nden Osman Ağa idi. Yaşl ı bir adam olması yüzünden, bu şeref mevkiini ona münasip görmüşlerdi. Osman Ağa cahil bir adam d ı . Yaln ız zengin idi. Verim­ li tarlaları vard ı . Ancak çok kıymetli olan bu toprakları n ı n yarısı Kuruçay'ın batısı nda, Yunanlı ları n işgalinde bulunu­ yordu. Bilindiği gibi Yunanlı lar, Batı Trakya'n ı n İskeçe ha­ val isini, Kuruçay'a kadar olan kısm ı n ı işgal etmişlerdi. Ku­ ruçay' ı n doğusunda bulunan köylülerin tarlaları n ı sürmek için, hudut geçmelerine Yunan H ükü metince müsaade edilmiyord u . Yunan mümessilliğinden izin almak icap edi­ yordu. Bu da angaryalı bir işti. Fakat Osman Ağa'nın Yu­ nanistan taraf ı nda fazla tarlası olduğu için bu izni gidip Vamvakas'tan kolayca alıyordu. Zaten bu münasebetle onu daha yakı ndan tan ı m ıştı . Ve kendisine bunun için bi­ raz minnettardı . Ortacı l ı Ali Bey de o akşam Vamvakas' ı n ziyafetinde bulunuyordu. O da Osman Ağa kadar, okumak yazmak bilmeyen bir cahildi. Ayrıca şahsi menfaatine aşırı derece­ de düşkündü. Daha fazla m utaassıp hocalarla düşer kal­ kard ı . Pantolon giyenlere dinsiz der geçerdi. Yeğeni şapka giydiği içi n , senelerce onunla konuşmad ı . Onu evi ne kabul . etmedi. B u emekli öğretmen Halit Mustafa Sakar'dı r. Bununla beraber Ali Bey, zengin olduğu için halk tara­ f ı ndan tutuluyordu. Hocaların Ali Bey'i tutturmak için sarf­ ettikleri gayretler boşa gitmiyord u . Vamvakas onun mürai17


BATI TRAKYA'l>A ·'· Tf:RK DEVLETİ

ve menfaatı n ı her şeyin üstünde tutan bir adam olduğunu anlamıştı . Ondan da. Osman Ağa gibi istifade yolları n ı dü­ şünmüştü. Hem Yunan l ı l ı ğ ı n menfaati için o neler yapmaz­ d ı , nelere katlanmazd ı . Üstelik Hoca taifesi Ali Bey'in elin­ de idi . Onu memnun edi nce hocaları kazanmak işten bile değildi. Bu yüzden ona fazla itibar ediyordu. Ziyafette bir cahil adam daha vard ı . Ona Tabak, yahut Fabrikatör Halil Ağa derlerd i . Çok zengindi. Fakat gayet bencil ve kendini beğenmiş bir adamd ı . Bilgisizliğin ve ca­ hilliğin verdiği aşağ ı l ı k duygusu içi nde eziliyordu. Okur-ya­ zar, malumatlı kişileri n fiki rleri ni asla kabul etmezdi. Yal n ız din adamları na karşı zaafı vard ı . Onları n her teklifi ni be­ ğenmeyi dindarl ık sayard ı . O akşamki ziyafette Hacı Yusuf da bul unuyordu. Hacı Yusuf az çok okumuş, zeki bir adamdı . Belki Vamvakas' ı n söyledikleri n i , arkadaşları arası nda e n iyi anlayan o ol­ muştur. Yunanlılığın emel ve gayelerini bilen, herhalde on­ dan başka kimse yoktu. Vamvakas'a yal nız o cevap vere­ bilirdi. Fakat nedense susmayı tercih etti. Sesini çıkarma­ dı. Yal n ız uzun uzun düşündüğü görüldü. Belki siyasi ha­ yat ı n ı düşünüyordu . . . Hacı Yusuf, 1 9 1 3'te kurulan « Batı Trakya Hükümeti Müstakilesi » n i n Posta Telgraf Umum Müdürü idi. Ondan evvel 2. Abdül hamit devri nde Gümülcine'de açı lan Ticaret Mahkemesi Reisliği'ni de yapm ıştı . Ayrıca Bulgar Sobran­ yası 'nda meb'us olarak da bulunmuştu . Velhasıl o zama­ n ı n en akı llı ve değerli bir adamı idi. Oğlu İbrahi m'e çok defa, Yunanl ı lar Tü rkler için Bulgarlar'dan daha fazla teh­ likelidir demişti r. Zaten biz, ziyafete Vamvakas' ı n bu meal­ deki konuşmasını oğlu İbrahim'den dinlemiştik. Eskişe­ hi r'de vefat eden İbrahi m , babası Hacı Yusuf'un kendisine anlattığ ı bu hatıras ı n ı sık sık bize nakleder, pederin i hepi18


H A Ti T R A K Y A T Ü R K DEV LETİ

mizin rah metle anmam ızdan memnun olurdu. Ayrıca Hacı Yusuf'un Batı Trakya Hükümeti Müstakilesi'nin bastırdığı posta pulları nın tamamı ndan bir «Koleksiyonu» vard ı . Merhum İbrahim, baba yadigarı olan b u koleksiyonu can ı gibi saklard ı . Eğer zayi olmamışsa, şimdi Eskişehi r'de otu­ ran oğlu Faik'te bulunacaktır. Her seriden on adet kadar bulunan bu pul koleksiyonundan Türkiye müzeleri için bi­ rer puldan müteşekkil bir seri temin etmek belki mümkün olur. Bu suretle merhum Kuşçubaşı Eşref Bey'in müzeye hediye ettiği koleksiyonla birlikte teşhir edilir. Vamvakas'ın o akşam verdiği ziyafette bulunanlardan birisi de H afız Galip Efendi'dir. Hafız Galip, medrese tahsi­ li görmüş bir hocad ır. Şahsen taassupla ilgisi yoktur. An­ cak o tarafı , hemen hemen ömrü boyunca desteklemiştir. Ziyafette Vamvakas' ı n o konuşmaları ndan çok şeyler sezdiği muhakkaktı r. Hayatta iken kendisine bu ziyafetten söz açarak, Yunan mümessilinin neler söylediğini sormuş­ tum. Bana zaman geçtiği için hatı rlayamad ı ğ ı n ı söylemiş­ ti . Ben ise İbrahim Hacı Yusuf'tan öğrendiklerimi tekrarla­ d ı m . Evet bu mealde konuşmuştu Vamvakas, ded i . Hafız Galip Efendi'nin siyasi hayat ı n ı n hikayesi uzun­ dur. Bizim bu kitab ı m ı z ı n dar çerçevesi içine sığmaz. An­ cak hadiseleri n cereyan ı nda hep ön safta bulunduğu için ondan çok defa bahsetmek mecburiyeti hasıl olacakt ı r. Batı Trakya'n ı n kaderine zar atanların başı nda bulunmuş­ tur. Hafız Galip Efend i , Gümülcine'nin Balkan köylerinden Dutlu'dand ı r. Medresede okumak için, küçük yaşta köyün­ den Gümülcine'ye gel miştir. Medresede zeka ve öğrenme kabiliyetiyle ü n yapmıştır. H ususi hayatında dürüstlüğü ve vefakarl ığ ı , sözüne sadakati vard ı . Gençliğinde i nsan ola­ rak yan ılabileceği n i kat'iyen kabul etmemişti . Fakat son zamanlarında bazı hususlarda yan ı ldığ ı n ı itiraf etmişti. Bil19


Bı\T I T R A K Y A ' D A .l. TÜR K DEVLET İ

hassa onun gençlerle yaptığı yenilik mücadelesi uzun sür­ müştür. Fakat öleceğini anlayı nca « Benim tabutumu genç­ ler götürsün» diye vasiyette bulunmuştu . Hafız Galip Efendi'nin siyasi davran ışları na, nas ı l olsa dönmek mecburiyeti hasıl olacaktır. Sırası geli nce bu ko­ nuya tekrar el atacağız. Yu nan mümessilinin ziyafetinde başka bir kimse bulun­ m uyordu. Ancak bu toplantıyı izleyen vard ı . Konuşulanlar duyulmuyordu. Fakat Ziya Bey ziyafette olanları tespit edip, sabah ı n erken saatinde raporunu Mutasarrıf Arif Efendi'ye göndermişti. Seneler sonra Arif Efendi bu rapordan bahsederek şöyle demişti : - Bunlar bizim şüphelenmediğimiz kimselerd i . Fakat Ziya Bey raporu nda bunların Yunan amaline hizmet eder kimseler olduğunu ısrarla belirtmiş . . . Zaman Ziya Bey'i hakl ı çıkard ı . B i z görünüşe aldanm ı ­ şız. Saatler geçmişti. Dağılma zaman ı gelmişti. Vamvakas tekrar ayağa kalkt ı . Sofrasına şeref verdikleri için misafir­ lerine teşekkür etti. Ve devamla: - « Deminki söyledikleri mden çok şeyler anlad ı ğ ı n ızı zannediyorum. Batı Trakya Türkleri, hiçbir zaman böyle hayati bir karar verme mecburiyetiyle karşılaşmamışlard ı . Biliyorsunuz ki , Osmanlı İ mparatorluğu biraz ewel d e te­ mas ettiğimi veçhile maalesef artık çökmüştür. Ondan si­ ze, maddi ve manevi h içbir yard ı m gelemez. Müttefikler bugün dünyaya hakim durumdad ı rlar. «Wilson» prensip­ lerine göre Osmanlı İ mparatorluğu toprakları parçalana­ caktı r. Bu topraklar üzerinde Pontos, Ermenistan, Kürdis­ tan, Arabistan hatta Çerkezistan hükümetleri kurulacaktı r. Müttefiklerin değişmeyecek olan kararları budur. Bu parça20


B A TI T R. A K YA TÜR K D E V L ET İ

lanma akıbetinden Türkiye'yi hiç kimse kurtaramaz. Cena­ bı Hakk' ı n dileği bu imiş. Sizin çok yerinde söylenmiş bir atalar sözünüz vard ır. Her kemalin bir zevali olur dersiniz. Bu çok doğrudur. Geçmişte çeşitli milletler tarafından n ice muazzam i mparatorl uklar kurulmuştur. Büyük İskender, Roma, Bizans, Atilla, Cengiz İmparatorlukları ömürlerini tamamlayarak batmı şlard ı r. Osmanl ı İmparatorluğu da ömrünü bitirmiştir. Ve ne yazık ki dağ ılacaktı r. Siz Türk ol­ duğunuz için bu netice size elbette acı gelecektir. Fakat Rabbani iradenin bu yoldaki kararı n ı değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur ve olamaz. Bu akıbet, belki siz Türkler için hayırlı sonuçlar doğuracak, yeni bir çağa girmenizi sağla­ yacaktır. Yine tekrar edeyim. Ben burada galip devletler safı nda bulu nan Yunan Devleti'nin m ümessiliyim. Bu sıfatla sizler­ le daha açık konuşmam icap etmektedir. Bildiğiniz gibi Makedonya'da, Girit'te, diğer adalarda ve Yu nanistan'ın her tarafı nda tebaamız olarak yaşayan mil­ yonlarca Türk var. Bunlar hal lerinden memnundurlar. Ana­ yasa gereğince Yunanlı sayılı rlar. Bütün kanunları mızdan Yunan ı rkı ndan olanlar kadar istifade ederler. Bu hususu bil hassa iyi düşünmenizi tavsiye ederim. Tekrar ediyorum, Manda idaresini kabul etmek, esareti kabul etmek demek­ tir. Böyle bir idare sistemi nde yaşamak, Türk milletinin çok iyi bildiğim karakteri ne uygun düşmez. Onun için bu ger­ çekleri düşünemeyen hemşehri leri nizi uyarmak vazifeniz olmal ıd ı r. Sözleri min sami mi olduğuna i nanacağ ı n ızı ümit ediyorum. Beni dinlemek zah meti ne katland ı ğ ı n ı z içi n , ay­ rıca teşekkür ederim. Gideceği niz kasaba ve köylerde ya­ şayan Türk hemşehrilerine size anlattı kları m ı özet hal inde olsun izah edersen iz memnun ve min nettarı nız olurum." Vamvakas'ın bu sözleri ne de cevap veren olmad ı . Ar21


B A T I T R A KY A ' D A ]. T Ü R K D E V L E T İ

tık o fikrini resmen açı klamıştı . Batı Trakya'n ı n Yunanis­ tan'a ilhakı nı istiyordu. Fransız Manda idaresinin kabul edilmemesini sağlamaya çal ışıyordu. Ziyafette bulunanlar, henüz halk tarafından m ümessil seçilmemişlerdi. Ancak seçim hazırl ı kları yapı lıyordu. Halk, Fransa idaresini beğe­ n iyordu. Seçilecek mümessilleri n Manda idaresini kabul etmeleri ni istiyordu. Yunanlıları tercih etmek kimseni n ha­ tırı ndan geçmiyordu. Çünkü onları n Girit'te, Makedon­ ya'da Türkleri katlettiklerini, binbir çeşit mezalimle yıldır­ d ı kları n ı herkes biliyordu. Bulgar zulmünden kurtulan Batı Trakya Türkleri , onlardan daha zalim oldukları n ı bildikleri Yunanlıları kat'iyen istemiyorlardı .

22


MÜSLÜMAN GENÇLER BİRLİGİ'NİN TEŞEKKÜLÜ

G eneral .. şarpi» hedefine erişmek için her şeyi yap­

maya muktedir bir adamd ı . Seçimin yüzde yüz Fransızlar lehine neticelenmesi için bir plan hazırlamışt ı . Mutasarrıf Arif Efendi'yi makamına davet ederek, düşüncelerini açık­ lad ı . Bir teşkilat kurulmalıyd ı . Bu teşkilat ı n mensupları genç olmal ıyd ı . Fransızları seven ve takdir edenler cemi­ yeti idare etmeliydi. Bunlar, yani gençler köyleri , kasabala­ rı gezerek Fransız yard ı m ıyla kurulacak Türk Hükümeti idaresinin bir nevi istiklal olduğunu halka anlatmalıydılar. Mutasarrıf da böyle bir müessesenin kurulmas ı n ı dü­ şünmüştü. Bu fikrini Yüzbaşı Ziya Bey'e de açmıştı. Fakat bir husus için General Şarpi'yi haberdar etmek mecburiye­ ti vard ı . Belki teklif reddedilir diye bu meseleyi gelecek mü­ nasip bir zamana bırakmaya karar vermişlerdi. Şimdi bu teklif cc Ş arpi» den gelince Arif Efendi sevindi, - istediğiniz gibi yapal ı m Generali m dedi. General Şarpi memnuniyetini izhar etti . Ve sözlerine devamla: - Sizi mutasarrıf tayin ettiğim günden bugüne kadar cc 8» gün geçmiş bulunuyor. Bu kısa zaman zarfı nda Bul­ garlar'dan idareyi , şayanı hayret bir hızla teslim ald ı n ız. Tayin ettiğiniz Türk amirler ve memurlar bugün vazifeleri baş ı nda bulunuyorlar. Köy belediyelerini ve karakolları nı da ihmal etmedi niz. Mutasarrıfl ı ğ ı n ı z dahilinde adliye işle­ ri de dahil, her şeyi yoluna koydunuz. İdareniz mükemmel­ dir. Asayiş m ü kemmeldir. Sizi tebrik ederi m . B


B A T I TR A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

Hakikaten siz Türkler devlet kurmakta birinci s ı n ıf bir milletmişsiniz. Bunu Fransızlar s ı rası geldikçe söylerler. Ben ise bunu gözlerimle görmüş bulunuyoru m . Siz yıkıl­ maz bir milletsiniz. Bu hakikate inanıyorum da onun içi n söylüyorum. Bulgarları n size teslim ettikleri para çok azd ı r. Memur­ larınız ı n maaş ihtiyacını karşılamaz. Mali durumunuzu ya­ pacağ ı n ız « Bütçe» ile düzeltinceye kadar size para yard ı ­ mı yapacağ ı m . Verilecek para emrinizdedir. Ald ı rabilirsi­ niz. Yaln ı z beni çok üzen bir taraf var. Hatırıma gelmişken onu da size söyleyeyim . Halkın ı zdan bazıları , nedense çok içki içiyorlar. Sokak­ larda bağ ı rıp çağı rıyorlar. Bu sizin gibi asil bir millet için ayıp o'sa gerektir. Bu hali düzeltmeniz lazımdır. Bana ka­ l ı rsa, böyle sarhoş olup sokaklarda bağı ranlardan ceza parası almanız lazımdır. Hem bu ceza az da olmamal ı d ı r. Toplanacak paralarla şehri nize bir köprü yaptırırs ı n ız. Bu­ nun da ad ı « Fransız köprü » olur. Gelecek nesillerin bizi bu köprüden geçerken hatırlamaları na vesile olur. Mutasarrıfın General Şarpi ile konuşmaları sona ermiş­ ti. Hemen dairesine gelen Mutasarrıf, Müslüman Gençler Birliği teşkilat ı n ı kurmayı üzerine alacak gençleri nezdine çağ ı rmaya başlad ı . Gençler birer bi rer geldiler. Mutasarrı­ fın teklifi ni kabul ettiler. Cemiyetin nizamnamesini hazı rla­ maya başladılar. (General « Şarpi» ile Mutasarrıf Arif Efendi aras ı nda geçen bu konuşmayı , Arif Efendi yeğeni Raif Zade Ası m Efendi'ye, İskenderiye Oteli'nin yazı hanesinde, b i r sohbet esnasında anlatm ıştır. Ben de ondan dinlemişti m.) «Müslüman Gençler Birliği» nizamnamesi , kısa bir za­ man zarfı nda hazırlan m ı ştı. Zaten o zamanda bütün işler, 24


M ÜS L Ü M A N (;E N Ç LER B İ R Li(;i

yıld ı rı m h ızı ile yap ı l ı yordu. Batı Trakyal ılar, istiklalden mahrum olarak yaşadıkları , beş senelik zaman içinde , mil­ letçe esarete düşmeni n sebeplerini çok iyi anlamı şlard ı . Vazife ihmalinden meydana gelen milli musibetlerin acı sı­ nı, bizatihi, yegan yegan çekmişlerd i . Bunun için verilen her çeşit vazifeyi, şevkle heyecan ile yapıyorlard ı . Bugün­ kü işi yarına bı rakmak kimsenin akl ına gelmiyordu. Yarı hakimiyet de olsa, Bulgar idaresi ndeki iki nci dereceli i nsan olmaktan kurtulmuşlard ı . İşte bu yüzden mutluydular. Bu­ nun için Fransızları haklı olarak seviyorlard ı . Bu çok çal ışma gayreti v e ruh haleti içinde iki yüz mad­ deden fazla maddesi olan nizamname haz ı rland ı . Arif Efendi'ye takdim edildi . B i r gün içi nde Tercüme Kalemi Müdürü İ hsan Bey ve Fransızca Öğretmeni Halit Bey tara­ fı ndan tercüme edi ldi ve General Şarpi'ye sunuldu. M üessisler «8» kişi idiler. 1 Baytar Mehmet Efendi. 2 Ethem Hacı Hafız. 3 H üseyin Avni Kalpa. 4 Hacıları n Mehmet Efendi. 5 Ahmet Efendi (Fotoğrafçı). 6 Avukat Raif Efendi oğlu Hamdi. 7 Aşçı Kara Hüseyin Efendi . 8 F ransızca Öğretmeni Ahmet Zade Halit Bey. -

-

-

-

-

-

-

-

Nizamname hemen tasdik edildi. Cemaati İslamiye'nin karş ı s ı nda bulunan, bugün yan ı k vaziyette olan Hüsam Efendi 'ye ait binayı kiral adı lar. Hemen faaliyete geçti ler. İlk olarak gençlere Fransız m i l li marş ı öğreti ldi . Sonra Türk marşları öğretilmeye başland ı . O s ı rada Edirne sanat oku­ lu öğretmenleri nden Figani Bey çal ışarak bütün Türk marşları nı gençlere ve Rüşdiye Mektebi çocuklarına öğret25


BATI TRA K YA T Ü R K D E V L E T İ

ti. Batı Trakya bu marşlarla çalkalanıyordu. MillT heyecan ayaklan m ı ştı . Gündüz köyler, kasabalar geziliyor, gece ise Gümülcine şehirlilerine, hiç duymad ı kları bu marşlar dinle­ tiliyordu. Topçu Yüzbaşısı Ziya Bey ise her şeyi perde ar­ kas ı ndan idare ediyordu.. Bu arada gençlere muntazam adı m atma talimleri de yapt ı rıl ıyordu. Gençler millT şarkılar söyleyerek sokaklardan geçiyorlard ı . Fransızlar bu vaziye­ te aldı rış etmiyorlard ı . Hatta memnun oldukları yüzlerin­ den belli oluyordu. Gençler ve Rüşdiye Mektebi talebeleri ekseriyetle, şu aşağı daki milli şarkıları söylüyorlardı: 1 Türküz yaşarız biz kinimizle. 2 Ağlama sen garip vatan. 3 Rumelinin dağları var. 4 Dertli kaval. Kafkasya dağları . 5 6 Annem beni yetiştirdi. 7 Kuş sesleri. -

-

-

-

-

-

-

Gece gündüz devam eden bu çal ı şmaları n tek hedefi vard ı . Halka cc Manda» idaresin i n Yunanlıları n söyledikleri gibi korkulacak bir idare olmad ı ğ ı n ı anlatmak ve bunu be­ nimsetmekti. O zamanın gençlerinde, Osmanlı Türk İ mparatorluğu­ nun Müttefikler karşısında mağlup oluşundan mütevellit pek üzüntülü hal vard ı . Türkiye'ye sığı nmak değil, onun bu müşkül anı nda, herkesin elinden gelen yard ı m ı yapmas ı , b u suretle Müttefiklerin devleti dağıtma kararları na engel olunmasına çal ışıl ıyordu. Fakat bu nas ı l olacaktı? Hiç kim­ se gelecekte Mustafa Kemal Paşa'n ı n idaresi altında Türk milletinin kendisini kurtaracağ ı n ı akl ı na getirmiyordu. Yıkı­ lan şanlı Osmanlı Tü rk. İmparatorluğu'nun hazin haline üzülmekten başka, kimsenin elinden bir şeyler gelmiyordu. 26


M Ü S LÜM A N <;ENÇL E R Bİ R L İ Ü İ

Diğer taraftan Yunanlıların Tü rkiye i l e hudut olmas ı n ı istemeyenler pek çoktu. Onlar şöyle düşünüyorlard ı : Bi­ zans Devleti'nin vasiyetin i , bir « idealar» zinci ri ile ifade eden Yunanlı lar, Türklerin bu bitki n hallerini fı rsat bilecek­ lerdir. Türklere mutlaka sald ı racaklardır. Onun içi n Fran­ sızları n tasvip ettiği «Manda» idaresi Batı Trakya'da mu­ hakkak kurul malıdır. Bu «tampon,, bölge Yunanlı ların Türklere saldı rmasına engel olacaktır. Biz, bütün varl ığı­ mızla bu Manda idaresinin kurulmasına çal ışmal ıyız, di­ yorlard ı . İyi düşünen gençler, yukarıda kısaca belirttiğimiz bu fikri yayıyorlard ı . Kısa bir müddet içinde bu fiki r Batı Trak­ ya Türkleri tarafı ndan benimsendi ve siyasi prensipleri ol­ du. Hatta bazıları Fransızları n Manda idaresini uzun müd­ det ellerinde tutamayacakları n ı , vazgeçip gideceklerini, bunun neticesi olarak, o zamana kadar hayli kuvvetlene­ cek olan Türkiye'ye i lhak kararı vermenin çok kolay olaca­ ğı ileri sürülüyordu. Yunan idaresine geçmeyi kimse dü­ şünmüyordu. İşte bu yüzden Batı Trakya Türkleri heye­ can l ıydı . Herkes vazifesini yapıyordu. İdareyi ellerine alan Türkler, bu dairelerdeki işleri , hak ve adalet prensiplerine uygun olarak şevkle yürütüyorlardı . Diğer taraftan Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti'ne bağlı olarak çal ışan Batı Trakya Müdafaai Hukuk Cemiye­ ti de boş durmuyordu. Gizli faaliyeti ne devam ediyordu. Bunlar da yukarıda beyan ettiğimiz gibi Batı Trakya'n ı n Yu­ nanlı ların eline ·geçmemesini, Türklerle hudut olmamas ı n ı istiyorlard ı . Batı Trakya'n ı n Yu nanl ı ların eline geçmemesi­ n i , Türklerle hudut olmamas ı n ı istiyorlard ı . Batı Trakya'nın şimdilik Fransız Manda idaresi nde kal masın ı , ehveni şer addediyorlard ı . Batı Trakya Müdafaai Hukuk Cemiyeti 'nin o devi rde beni m bildiğim üyeleri arasında şu zevat da var­ dı: 27


B A T I T R A KYA T Ü R K D E V L E T İ

1 2 3 4

-

Gümülcineli İsmail Hakkı, Hakkı Bey, Peşdereli Tevfik Bey, Ziya Bey Topçu Yüzbaşı s ı .

Gümülcineli İsmail Bey, aynı zamanda Türk Cemaati Reisliği vazifesini yürütüyordu. Haz ı r s ı rası gelmişken he­ men hatı rlatayı m ki , bu Gümülcineli, Belediyeye Bursa'dan Şerafeddin isimli bir başkatip getirtmişti . İyi Fransızca bi­ len çok değerli ve milliyetperver olan bu zat, Batı Trak­ ya'da iyi bir nam bı rakmışt ı r. Damad Ferit Paşa' n ı n i ki nci sadrazaml ı ğ ı nda İsmail Bey ile beraber Türkiye'ye gitmiş­ lerdir. Bu İsmail Bey 1 933'te yine Gümülcine'ye gelecek, Yu­ nan Hükümeti'nden « 25.000» drahmi yard ı m görecektir. Ve geldiği « N is» şehri ne dönecekti r. O zaman onun Gü­ mülcine'de yerleşmesini istemeyenin Türkiye Hükümeti ol­ duğunu söylemişlerdi. Ne derece doğru olduğunu tesbit etmek bizim için çok güç tabii . Türkiye Hariciye Vekaleti'n­ de bu hususla ilgili vesika bulunacaktır herhalde. Kendisi « Nis» te ölmüştür. Hakkı Bey Gümülcineli idi. Bir ayağı topal ve ehli şeri­ attan idi. Üç çiftliği, pek çok dükkan ı vard ı . Milletini çok se­ venlerden bi ri idi. Milli işlerde hata yapanları alenen tenkit eder, en ağ ı r sözleri onlara söylerdi. Bilahare Yu nan idaresi ni kabul eden mümessillere, be­ nim de bulunduğum cemaat önünde, kalabal ı k içinde: Al­ çaklar, hainler; bizi bir pula Yu nanl ılara satmaktan utan­ madın ız. Allah'tan korkmad ı n ı z . Eli nize geçen f ı rsatı kim­ bilir hangi şerefsiz bir vaade kurban etti niz. Siz Yunan ı n ne olduğunu , Tü rklük için onların neler düşündüğünü pekala bi lirsiniz. Bunu bile bile yapmaktan haya etmediniz. İyi bi28


M fiSLÜ M A N <;EN<;LER H İ R L İ (;i

lin ki Batı Trakya'da Yu nan idaresi haki m oldukça dai ma siz hatıra geleceksiniz, şimdiki ve gelecekteki Türklerin la­ neti sizi mezarların ızda bile rahat bırakmayacaktır. Yazık­ lar olsun size, bizi Yunan'a köle olarak satt ı n ı z namussuz­ lar. . . Hakkı Bey'in bağıra bağ ıra söylediği b u sözlere mü­ messillerden hiçbiri ald ırış etmedi. Cemaate girdiler. Oylarını kullandıkl arı n ı n akabi nde Cemaati İslamiye'ye toplanıp neler konuştuklar ı n ı , halkın linç etmesinden kork­ tukları içi n , geç vakte kadar d ışarı çıkamadı klarını sırası geli nce tabiidir ki anlatacağ ız. Peşdereli Tevfi k Bey'den de kısaca bahsetmek gerek­ mektedir. Onun millT hareketlerde tutumu daima müsbet olmuştur. Yu nanistan'dan Türkiye'ye i ltica ettiği zaman, çal ışmalar ı n ı n mükafat ı n ı görmüş, istiklal madalyasıyla taltif edi l miştir. Çanakkale'de vefat etmiştir. Bu muhterem zattan kitabım ızda pek çok defalar bahsedilecektir. Topçu Yüzbaşısı Ziya Bey, daha evvelden de değindi­ ğimiz veçhile, başta M utasarrıf Arif Efendi de olmak üzere, her şahsa ve cemiyetlere direktif veren bir zat idi. Çal ışma­ larında i nsan kudretinin üstünde bir gayret göstererek, mil­ liyetçilere kendini çok sevdi rtmiştir. Ondan da s ı k sık bah­ sedilecektir.

29


MÜSLÜMAN GENÇLER BİRLİGİ'NİN AÇILIŞ TÖRENİ ve MÜSAMERESİ

B

atı Trakya'nın her kasabası ndan ve köyü nden ge­ len davetl i lerin iştirakiyle bu açı lış töreni yapılacaktı . Da­ vetlileri n başında General Şarpi ve yardımcısı da bulunu­ yordu. Fakat Şarpi birdenbire İşgal Orduları Başku manda­ nı General « Despere» tarafından İstanbul'a çağrıldığı için bu törene iştirak edemedi . Yard ı mcısı, generali temsilen geldiğini söyledi. Müslüman Gençler Birliği'nin açı lış konuşmas ı n ı , Bele­ diye Başkatibi Bursal ı Şerafeddi n Bey Fransızca olarak yaptı. Ve ezcü mle şöyle ded i : - Sayın Albay, Say ı n Mutasarrıfımız, Sayın Gençleri­ miz. Büyük Fransız milletinin i nsan hak ve hürriyetlerine olan büyük saygısı n ı n çeşitli tezahürlerini, tari hlerde oku­ yorduk. İnsan olarak memnun oluyorduk. Şimdi ise bunla­ rı yaşıyoruz. Bu yüzden mutluluğumuzun s ı n ı rı olmad ı ğ ı n ı , muhterem Albaya hatırlatmak isterim. Gönlümüz arzu ederdi ki , bu sevinçli günümüzde Batı Trakyal ı Türkleri n en büyük hamisi olan Sayın General Şarpi de bulunsun . Fakat vazife icapların ı her şeyin üstün­ de sayan General'in gönlü şu anda bizimle beraberdir zan­ nediyoru m . Çünkü ası rlar önce geçmiş olan bir Türk civa­ nı mertliğini , bize yard ı m etmek için tam bir fı rsat sayan General i , düşündüğümüz gibi mütalaa etmekle hata işle­ mediğlme inanıyorum. 30


BATI TRA KYA TÜRK DEV L E T İ

Türk milleti , binlik as ı rları içine alan şanlı hayatında, la­ yık olmadığı çok güç durumlarla, bugün karşı karşıyad ı r. Bundan sıyrıl mak ve selamet yollarını aramak içi n hak ve adalet prensiplerine uygun m ücadeleler yapı lacaktı r. Bizi tarih boyunca takdir eden siz Fransızlar gibi dost milletle­ ri n , hakl ı mücadelemizde bize yardı mcı olacaklarına şüp­ hemiz yoktur. Bu anlayış içinde mücadele azm i mizin bir organı niteliğini taş ıyan Müslü man Gençler Birliği'nin bu­ gü nden itibaren çal ışmaları na hız vereceği n i ve bütü n gençlerimizin bu teşkilatımızın emri altında çal ışacağ ını tebşi r ederi m. Bize bu i mkanları bahşeden Frans ız Hükü­ meti'ne ve onun buradaki mu hterem m ümessili General Şarpi'ye Batı Trakya Tü rkleri'nin min net ve teşekkürlerini sunarı m . .. Bu Frans ızca konuşmadan sonra, Tü rkçe olarak Müs­ l üman Gençler Birl iği Reisi Baytar Mehmet Efendi konuş­ tu. O da evvela General Şarpi'nin vekili Albay'a ve diğer, resmi zevata hitaben dedi ki: - Müslü man Gençler Birliği'nin davetine icabetinizden dolay ı , hepinize candan teşekkürleri mi arz ederi m . Bilhassa yüce bir makamı temsil eden Albay'a, huzur­ ları n ı zda tekrar teşekkür ederi m. Mu hterem Mutasarrıfı mız Arif Efendi'ye, bize yaptığı büyük yardım lardan dolayı, gençleri mizin minnettarl ı ğ ı n ı sunarım. Birliğimiz mensupları gençlerimiz, Batı Trakya Türkle­ ri'nin her davaları. ile meşgul olacaklardı r. Vakıa teşkilatı­ mız siyasi hüviyeti olmayan , içtimai bir teşekküldür. Fakat zaman ı n nezaketi, Batı Trakya'nı n mukadderatı konuları , siyasi olmaktan ziyade i çtimaidir kanatı ndayız. Daha dün denecek kadar kısa bir zaman evvel Fransız m illetinin anlayışlı kararı ile Bulgar canileri memleketimizi terk etmek zorunda kaldı lar. Bulgarların memleketimizi al31


B İ R Li(;iN A <,: I LIŞ TÜ R E N İ

tı senelik idareleri esnası nda işlemedikleri ci nayetler kal­ mad ı . Kavakl ıdere katliam ı nda şehit edilen «90,, kişinin hatıraları yüreklerimizi sızlatırken , elimize geçen bu fı rsatı hizmetlendireceğimizi ümit ederi m. O da birlik ve beraber­ l i k sayesinde olacaktı r. Onun için bütün idarenin elimizde olduğu bugünlerin ebediyete kadar uzayıp gitmesin i isti­ yorsanız, bir ve beraber olduğumuzu dünyaya duyuralım. Fransız idaresi altı nda her hususta gelişeceğimize i nana­ l ı m . Belki günün birinde Anavatana iltihak m ü mkün olur. Şimdilik gayemiz vata n ı m ızı küçük milletlerden biri ne kap­ tı rmamak olmal ıdır. Burada Yu nan Hükümeti mümessili « Vamvakas» var. İçi nizde onun dostu olanlar bulunabilir. Zaten o burada Rumlar'dan ziyade Türklerle düşüp kalkmaktadı r. Artık onun maksad ı n ı anlamayan kal mamışt ı r. Batı Trakya Türklerini kand ı rıp Yu nan idaresini istemeleri ni sağlamak ister. Eğer onun tatl ı sözlerine kanacak olursak, Bulgarlar'­ dan daha tehlikeli bir düşman ı n idaresine gi rmiş oluruz. Bunu yapamayız, yapmamal ıyız, azı l ı Türk düşmanı olan bir m illetin idaresine geçmeyi kabul etmemeliyiz. Zanne­ dersem söylediklerim kimseye yabancı gelmemiştir. Her­ kes bunun böyle olduğunu bilmektedir. « Vamvakas» bir sürü iyi Türkçe bilir avanesiyle, bu maksadına erişmek için gece gündüz çal ışmaktad ı r. Onun sözlerin i n değer kazan­ masına müsaade etmeyeli m . Onun gittiği her yere biz de gideli m. Halkı uyaralı m . Vatanı mızı kurtarmak için tekrar ediyorum, bi r fı rsat geçti elimize. Bunu değerlendirmek elimizdedir. Uyanık bulunman ı z ı , vaadlere aldanmamanızı tavsiye ederim. Cümleniz sağ olunuz, teşekkürlerimi takdim ederim . Şimdi gençlerimizin sizler için hazırlad ı ğ ı marşları tak­ dim edeceğiz. Bundan son ra Fransız milli marş ı ayakta 32


HA Ti

T R A K Y A TÜR K DEV L E T İ

dinlenecektir. Böylece açı l ı ş merasimi son bul muş olacak­ tır. Milli şarkı lar titizlikle hazırlanm ı ştı. Daha evvel isimle­ rinden söz ettiğimiz şarkılar bi rer birer söylendi . Gençler çok alkışland ı . Sıra Fransız milli marş ı n ı söylemeye gel­ mişti. Marş söylenmeye başlayı nca herkes ayağa kalkt ı . H e r şey tamam olmuştu . Albay yerinden kalkt ı . Baytar Mehmet Efendi'yi hem tebrik etti , hem de başarıl ı olmaları temennisi nde bulundu. Diğer zevatın da ellerini sıkt ı . Geli­ şinde olduğu gibi gidişinde de merasi m yapıldı. Benim o zaman en çok dikkati mi çeken koca İdadi Mektebi salonunun bir geli n odası gibi süslenmiş olması idi. Hele General Şarpi' n i n oturması için hazı rlanan koltuk­ ta, milyonlarca lira değerinde elmas bulunuyordu. Bu kol­ tuk her baka n ı n gözlerin i kamaşt ı rıyordu. B u kadar elmas evlerden, kad ı nlardan toplanmıştı . Bunlar bir hazine değe­ rinde idi. Fransız albayı oturmazdan evvel koltuğu biraz seyrettikten sonra gülümsemişti. Bu koltuk değil , adeta bir padişah tahtı olmuştu. D iğer koltuklar da yine elmaslarla süslenmişti . Salon en kıymetli hal ı larla döşen mişti. Pence­ relerde muhteşem ipekli perdeler göze çarpıyordu. Fran­ sız bayrakları ipekten yapılmıştı . K ı rmızı beyaz renk sa­ londa haki m vaziyette idi. Kapı perdeleri bile kırmızı beyaz ipekliden yap ı lm ı ştı . Kısacası salonun görünüşü muhte­ şemdi. En kıymetli vazolar beyaz kı rm ızı karanfillerle do­ natılmışt ı . Bana b i r defa Dolmabahçe Sarayı'na girmek nasip ol­ du. Çok süslü salonlar var. Fakat Batı Trakya Müslüman Gençler B i rliği ' n i n , milyonlarca lira değeri ndeki elmaslarla ve diğer kıymetl i eşyalarla süsledikleri salon yan ı nda bu saray salonları çok sönük kalmaktad ı r. Batı Trakya Türkleri ' n i n Bulgar'ı n kapmaya muvaffak 33


B İ R L İGİ N A Ç I LI Ş TÖR E N İ

olamadı kları b u zenginliklerini, Yunan l ı lar, birer birer eli­ m izden aldılar. Bulgarlar gibi zorla almad ı lar. Biz kendimiz götü rdük, takdim etmek mecburiyetinde kald ık. Çünkü Ba­ tı Trakya'n ı n bütün zenginleri , Anadolu harbinin devam et­ tiği müddetçe cezalı olarak sürgünde idiler. Bu hapislerin işleri ile ilgili memurlar, karıları için Türkler'den elmas isti­ yorlard ı . Bu yol ile Batı Trakya Türkü'nün elinde bulunan elmaslar Yunanlılara aktarı l m ı ş oldu. Diğer taraftan ağı r vergileri ödeyemeyen zenginler yine elmasları n ı sattılar. Bu suretle Batı Trakyal ı Türklerin elinde elmas filan kalma­ d ı . Şimdi Yunanlı lar da bunu bil mektedi rler. Birbirlerine Türk işçiliği ile süslü küpe ve buna benzer ziynet eşyaları satın almaktad ırlar. Bulgar kadı nları n ı n pek o kadar el masa i nciye düşkün­ lükleri yoktu. Kocaları n ı Türkler'den bize elmas al ı n , geti­ ri n diye zorlamıyorlard ı . Onlar daha fazla alt ı n para toplu­ yorlard ı . Bu yüzden, hemen hemen kimsede altı n para kal­ mam ışt ı . 1 9 1 3 sonları Türkiye'nin İngilizlere yapt ı rd ı ğ ı Sultan Osman, Reşadiye adları n ı taşıyacak iki Diretnot'a gizli top­ lanan iane için kad ı nları mız i ncilerini ve elmasları n ı ver­ mişlerdir. Ve 1 50.000 (yüz elli bin) altın lirası tamamlamış­ lard ı . Rahmetli Müftü Arif Efendi bu elmasları ve incileri Türkiye'ye götürüp tesl i m etmişti . Bunlar hep Tü rk vata n ı n ı n geleceği içi n yap ı lan feda­ karl ı klard ı . Neticede Batı Trakya'nın da kurtulacağ ı zanne­ diliyordu. Tal i h , Türk milletine yard ı m etmedi . Birinci Dün­ ya Savaşı'ndan mağlup çıktı . Paraları ödenmiş olan Di ret­ notlar İ ngilizler tarafı ndan tesli m edilmedi. Harp tazminatı olarak al ı kondu. Yine asker olmak için Türkiye'ye koşan gençler az de­ ğildi. Çanakkale Muharebeleri 'ne katılan bu gençlerin ço­ ğu dönmedi. 34


SEÇİM HAZIRLIKLARI

M

üslüman Gençler Birliği'nin, verilen direktifler çer­ çevesi içindeki faaliyeti, şaşkın bir durumda olan Batı Trakya Türkleri üzeri nde istenilen tesiri yapmıştı . Her Türk ne yap ı l mak istendiğini, tam olarak öğrenmişti. Fransız «Manda» idaresinin geçici olacağ ına i nanmıştı . Böyle bir idareyi kabul etmek suretiyle Anavatana yard ı m edilmiş olacağına kan m ıştı . Artık Batı Trakya Türkü'nün yapılacak çok vaitli başka propagandalara, katiyen aldan mayacağ ı anlaş ı l ı yord u . Yunan mümessilliği ekiplerinin bol paralar harcayarak Türkleri kand ı rma teşebbüsleri muvaffak olma­ mıştı. Onların Türkleri rahatsız ve bizar eden yalvarmala­ rı, Türkleri sinirlendirmeye başlamıştı . Birçok kasaba ve köylerde istiskal edildikleri halde; yine de yaltaklanmala­ rı ndan vazgeçmiyorlard ı . Fakat bu çeşit aleni propagan­ dan ı n tesi rsiz olduğuna, en nihayet onlar da i nandılar. Pro­ paganda sistemlerini değiştirmek lüzumunu hissettiler. Halk tarafı ndan tutulan hocaları ele aldı lar. Bir taraftan da cahil, fakat Türklerin itibar ettiği köy ağaları n ı tuttular. Asıl bu çeşit sinsi çal ışmalarında muvaffak olacakları n ı , çabu­ cak anlad ılar. Gümülcine'nin bazı hocaları başta Müderris Hafız Salih olmak üzere, Yunanlı ların siyasi tuzağ ı na tutul­ muşlard ı . H afız Sali h , «Trakya Hükümeti Müstakilesi»ne Reislik yaptığı için itibarı çok yüksekti. Kendine yakın bildi­ ği sı rrı hiçbir zaman açı klamayacak olan şehirl i , kasabal ı ve köylü hocaları , birer birer çağı rıyordu. Onlara lazım ge35


B A T I TRAK Y A T Ü R K D E V L ET İ

len direktifi veriyordu . O devirde bu meşhur hocanın fikir­ lerini yabana atacak cesareti gösterebilecek bir kimsemiz yoktu. Zaten onun Yunan emellerine hizmet edecek bir in­ san ol masına ki mse i htimal vermiyordu. Çünkü çok şerefli bir mazisi vard ı . Batı Trakya'da kurulan ilk Türk Cumhuri­ yeti' n i n Reisliği'ni yapm ışt ı . Nasıl olur da ondan şüphe edi­ lebilirdi? Böyle bir şey kimseni n hatırına gelmiyordu. Zaten gelemezdi . Çünkü ayıp olurdu. Bu Hoca Edirne'de Talat Paşa' n ı n , cc Batı Trakya'da kurduğunuz hükümeti feshe­ din» teklifine evvela itiraz etmek cesaretini göstermişti . Fa­ kat Talat Paşa, " Eğer teklifimi kabul etmezseniz, Ruslar, Kafkas cephesinden Türkiye'yi istilaya başlayacaklardır. Onlara karşı durabilecek ne askerimiz, ne de paramız var­ dır» deyince, Hoca Salih Efendi, yaşaran gözleriyle Kuş­ çubaşı Eşref Bey'e bakmış, «Anavata n ı n selameti için tek­ lifinizi kabul ediyoruz, ,, demişti . Mazisi bu kadar iyi bilinen Hoca'dan, günün durumun­ dan nası l yararlanı lacağ ı hakkında öğütler beklenebilirdi. Herkes Hocan'ın bu uyarma işini yaptığı n ı , onun için bazı hocaları yan ı na çağırd ı ğ ı n ı zannediyordu . Hatta gösterdi­ ği faaliyetten dolayı sevinenler bile vard ı . Diğer taraftan h i ç kimse Hoca Sali h Efendi'nin Yunanl ı­ larla temasta olduğunu tespit edememişti . O, sabah olun­ ca medresesi ne gider, akşam olunca da hiçbir yere uğra­ madan evi ne gelirdi. Biz onun Yu nan amaline hizmet ettiğini beyan eden resmi bir vesikaya sahip değiliz. Ancak seçtiğimiz mümes­ siller oylar ı n ı Yunanlı lar lehine kullanı nca, bütün halk ve eşraf bir m iting düzenleyerek vaziyeti protesto etmek iste­ mişlerdi . Bu maksatla dağıtılacak beyan namelere ve çe­ kilecek telgraflara, kendi isminin konul ması nda fayda mü­ lahaza edildiği söylenince, Hoca, böyle bir şeyi kabul ede36


S E Ç İ M H A Z I R LI K L A R I

meyecegını beyan etmişti . Ayrıca mütebessim bir çehre ile, «Olan olmuştur. Rahatın ıza bakı n . Vaziyeti karıştı rma­ y ı n , " demişti . Onun bu tarzdaki ifadesi orada bulunanları hakl ı olarak şüphelendi rmiştir. Mamafih protesto mitingi yi­ ne yap ı l m ı ş . Hoca Salih Efendi'ye yakı n l ı kları bilinen ho­ calar, ağalar bu toplantıya i ştirak etmemişlerdir. Yunan idaresi kurulduktan son ra, Sali h Hoca'n ı n Yu­ nan Hükümeti nezdindeki itibarı çok artmı ştır. Evvela onu Cemaat Reisi yaptılar, sonra da Yunan Ayan Meclisi'ne hemen hemen zorla, yedi senelik üye seçtiler. Bunlar bi­ zim ileri sürdüğümüz kanaatları doğrulamaktad ı r. Ayan azası olduğu halde Cemaati İslamiye Reisliği'ni bı rakma­ mıştır. Yunan amaline hizmet etmekte hiçbir kusur işleme­ miştir. Vamvakas' ı n Edirne Valisi iken yazd ığı ccAnamnisis tis Trakis» (Trakya Hatıraları) kitabı nda H afız Salih Efendi hakkı nda bir kayıt yoktur. Bunun ne karş ı l ığ ı nda Batı Trak­ ya'nı n Yunanl ıları n eline geçmesi için faaliyet sarf ettiği bu­ güne kadar anlaş ılamamıştır. Hatta mümessilleri mize Yu­ nanlı ları tercih ederek oyları n ı kullanmaları n ı o temi n et­ miştir. Bunun bir hakikat olup olmad ı ğ ı n ı öğrenmek maale­ sef m ümkün olmamıştır. Seçime etki yapan faktörlere, bu kadarcık değindikten sonra, o günlerin heyecanı n ı , hatı ralarda yaşadığı şekilde belirtme kon um uza devam edelim. Mutasarrıf Ari.f Efendi'nin yazı hanesinde, seçimle ilgili çal ışmalar gece gündüz devam ediyordu. Meclisi idare azaları, yaz ı haneden ayrılmıyorlard ı . i nzibat işlerinde bir hadise çıkmaması için Jandarma Umum Kumandan ı Hü­ seyin Canik'e çok sıkı emirler veriliyordu. Seçi m iki dere­ celi olacakt ı . Sandı klar her köy ve kasabaya gönderilmişti . İlk seçilecek olanlar beş kişilik mümessil hey'etini seçe37


B ATI T R A K Y A T Ü R K D E V LETİ

ceklerdi. Mümessil olmak isteyenler, aday ol mak istedikle­ ri hakkı ndaki dilekçeyi Mutasarrıfl ığa vereceklerdi. Öyle yapıld ı . Neticede, mümessil olmak isteyen zevat belli oldu . Bunlar kalabal ıkt ı . Ancak Türkler beş kişi seçebilirlerdi. Rumlar, Bulgarlar, Museviler daha evvel de değindiği­ miz gibi birer mümessil seçeceklerdi. H ızlı bir tempo ile yapı lan seçim propagandası , o za­ man ı n Türk siyasetine uygun sand ı ğ ı m ız bir tarzda gelişi­ yordu. « Manda» idaresinin Türkleri yarı hür bir hayata ka­ vuşturacağ ı na herkes inanmıştı . Zaten idare kurulmuştu . Bu idareyi formalite icabı halkın tasdik etmesi lazımdı. Ta­ bii bunun da seçimle olacağ ı n ı , herkes anlamışt ı . İşte bu inanış ve anlayış ruhu içinde Batı Trakyal ı Türkler seçime giriyorlard ı . Buraya kadarki anlatmaları mızdan da anlaşı lacağ ı veçhile, en büyük hamimiz General « Şarpi » idi. Onun de­ ğer kazanan o zamanki tutumundan cesaret alan Türkler, Manda idaresini kurmaya azimli idiler. Bu suretle türlü fe­ caatlarla geçen altı senelik öksüzlüklerinin acı s ı n ı biraz ol­ sun gidereceklerdi. Ne de olsa Fransa büyük bir devletti. Bulgarlar, Yunanl ılar gibi , Türk milleti nin mukaddes sayd ı­ ğı dini, içtimai ve kültürel alanlardaki geleneklerine dokun­ mayacakları , bu yoldaki çal ışmaları yadı rgamayacakları hesap ediliyordu. Hem Türkiye ile Yu nanistan arası nda, Fransız idaresinde «tampon » bir bölge meydana gelmesi , Anavatan menfaati ne uygun düşeceği kanaat ı , o devirde çok uygundu. Bu yüzden de Tü rk halkı, yeteri kadar uya­ rılmıştı . Artık her şey hazırd ı . Hatı ralarda yaşadı ğ ı na göre seçim , 1 2 Mayıs 191 9 gü­ nü yapılacakt ı . Davullar zurnalar, Türk milli marşları na uy­ gun tempolarla, halkı heyecanlandı rıyorlard ı . En çok «An­ nem beni yetiştirdi. Bu yerlere yollad ı » marşı n ı , davul zur­ na ile durmadan akşama kadar, hatta gece yarı larına ka38


S EÇ İ M H A Z I R L I K L A R I

dar çal ı yorlard ı . Halk coşmuştu . Seçimin neticesinden hiç ki mse şüphe etmiyordu. Rumlar bu vaziyet karşısı nda, de­ rin bir h üzün içinde idiler. Bulgarlar, ümitleri ni çoktan kes­ mişlerd i . Museviler ise kurulu Manda idaresini devamını istiyorl ard ı . Çü nkü menfaatleri bunu icap ettiriyordu. Daha iyi para kazanacakları nı umuyorlard ı . Ni hayet 1 2 Mayıs 1 9 1 9 günü geldi. Herkes sand ı k baş ı na koştu . Mümessil­ leri beli rleyecek kişiler seçildi. Bunlar, köylerde olsun, şe­ hir ve kasabalarda olsun, hep eşraftan , itibarl ı kişilerden m ü rekkept i . Seçi m i n neticesi gece yarı sı anlaş ı l d ı . 1 3 . 5 . 1 9 1 9 g ü n ü kazananlar, davullarla zurnalarla Gümül­ cine'ye hükü met konağ ı n a getirildiler. Bunlar Batı Trak­ ya'nı n geleceğine şamil kararı verecek mümessilleri seçe­ ceklerdi . Halk, hükü met binas ı bahçesi ni hı nca h ı nç dol­ durmuştu . Herkes ki mlerin m ümessil seçileceğini merak ediyord u . Ve neticeyi bekliyordu. Davullar durmadan marşlar çal ıyorlard ı . Çoğunun kanaati : 1 2 3 4 5

- Peşdereli Tevfik Ef. - Hakkı Bey - Bekir S ıtkı Ef. - Avukat Mustafa Et. - Hasan Tahsin

efendilerin m ümessil seçilecekleri merkezi nde idi. Halk on­ ları alkışlamaya haz ı rlan ıyordu. Zaten m ümessilliğe en la­ yık olanlar da bunlard ı . Her biri milli meseleleri n içinde ye­ tişmiş, tecrübeli ve değerli insanlard ı . Onları n herhangi bir suretle korkmas ı ndan, aldatıl ması ndan şüphe edilemezdi. Hele hainlik yapı p Türk halkı n ı ağlatacakları n ı , hiç kimse akl ı na getiremezdi. Bunlar Batı Trakya'n ı n başta gelen ta­ n ı n m ı ş milliyetperver kişileri idi. Millet bu gibi adamlara mukadderat ı n ı , elbette seve seve teslim ederdi. Ve bunla­ rın seçil mesini bekliyordu. 39


H A TI T R A K Y A T Ü R K D E V LET İ

Nihayet mü messil seçimi neticesi bell i oldu. Halkın sevdiği, yukarıda adları yaz ı l ı kimselerden hiçbiri nin seçil­ mediği anlaşıld ı . Seçimi kazananlar: 1 - Hafız Galip Efendi 2 - Tabak Halil Ağa 3 - Ortacılı Ali Bey 4 Karamısaköylü Osman Ağa 5 - Hacı Yusuf 6 - Muis Karasu 7 - Petku Daçef 8 - Zoidis. -

efendiler ol muşlard ı . Halk, Hafız Galip müstesna, diğerlerini pek iyi tan ı m ı ­ yordu. Ahali şaş ı rıp kalm ıştı . Pek tan ı n mamış ve aynı za­ manda cahil olan bu adamları n , mü messil olarak, nasıl se­ çildiklerine hayret ediyordu. Vakıa 1 Mart 1 9 1 9'da Paris'te Batı Trakya'n ı n , Doğu Trakya i le beraber Yunanistan'a verilmesine dair, Müttefik­ ler bir karar vermişlerdi. Bu karar Batı Trakyalı lar tarafın­ dan siyah bayraklar asılarak şiddetle protesto edilmiş, Pa­ ris'e telgraflar yağdırılmıştı . Bunun üzerine Müttefikler bir hatan ı n içinde bulundukları n ı anlayarak 1 1 Mart 1 9 1 9'da yeni bir kararla 1 .3. 1 9 1 9'da aldıkları kararı tatbik etmekten vazgeçmişlerdi . Bunun üzerine zaten General « Şarpi» 1 5 Ekim 1 9 1 9'da Batı Trakya'da Türk idaresini kurmuştu . Bu­ na Batı Trakya Türk H ükümeti demek daha doğru olur. Çünkü : Başta Mutasarrıf Arif Efendi ; Belediye Reisi Galip Efendi, Umum Jandarma Kumandanı Hüseyin Canik Bey Mahkeme Reisi İbrahi m Karagöz ve bütün dai re müdürlerinin Türk olduğu bir idareye ancak Türk Devleti de­ nir. 40


S EÇ İ M H A Z I R LI K L A R I

HAFIZ GALİP KİMDİR?

H

afız Galip Efendi , Pomak Türkleri'ndendir. Şimdi Bulgaristan'a kalm ı ş olan Dutlu köyündendir. Biz ondan daha ewel bi raz bahsetmiştik. Fakat hayat hikayesini, si­ yasi faaliyetlerini gerektiği gibi bel i rtmeyi , mümessil sıfatı­ n ı elde ettikten sonraya b ı rakmıştık. Şimdi onun k ı rk sene­ yi aşan siyasi hayat ı ndan bizim bildiklerimizi , işittikleri mizi , öğrendikleri mizi nakletmeye çal ışacağ ız. Bu tabii güç bir işti r. Kanaatlerin yanlış olmas ı , ihti mal dahili ndedir. Söy­ lentileri n bir garaze ve kine mebni söylenmiş olabileceği hatıra gelebilir. Yazı lanların siyasi istismarı hedef tutarak kaleme al ı nd ı kları söylenebilir. Siyasi muarızları n ı n uydur­ dukları kötüleyici ithamlar, varit olmayabilir. Bunların hiçbi­ rine değer vermemek, fazilet icabıdır. Biz daha fazla Mü­ derris Hacı Hafız Galip Efendi hakkı nda, şahsen bildikleri­ mizi anlatacağız. Onun siyasi hayatı ndan derleyebildiği­ miz faaliyetleri, doğruluk ve müsbet olması açısı ndan in­ celeyerek kaydetmeye çal ışacağ ız. Bunu yapmazdan ev­ vel merhumun vefatı m ü n asebetiyle, yeğeni «Trakya» Ga­ zetesi sahibi Osman N u ri'nin yazdığı bir yazıyı buraya ak­ taracağız. Ancak Osman Nuri'nin akrabal ı k m ünasebetiy­ le, merhumun bazı siyasi faaliyetlerinden bahsetmeyi uy­ gun bulmad ı ğ ı anlaş ı l maktad ı r. Onun bu husustaki hassa­ siyetine insan olarak saygı göstermemiz tabiidir. Lakin Ba­ tı Trakya tarihi karşısı nda, bizi m olsun hakikatleri kamufle etmek çabası içinde bulunmamız büyük bir hata olurdu. Bu yüzden rah metli hakkında duydukları m ı zdan ziyade, şahsen bildikleri mizi, vicdan rahatl ığı ile buraya kaydet41


B A T I T R A K Y A T ll R K D E V L E T İ

mekten asla çeki n meyeceğiz. Şimdi Osman Nuri Efendi'­ nin 1 8 Eki m 1 948 Pazartesi günü vefat eden dayısı Hafız Galip Efendi hakkındaki yazıs ı n ı buraya al ıyoru m .

BİR YILDIZ SÖNDÜ « 1 8 Ekim 1 948 Pazartesi sabah ı saat onu yirmi geçe, Batı Trakya Tü rkleri'nin temel direkleri nden biri daha yıkıl­ d ı . Yarı m asra yakın bir zaman bu memleketin siyasi ve iç­ timai hayatı nda en baş rolü almış olan bir varl ı k, mukad­ derata boyun eğmek zorunda kalarak sessizce ve ansız ı n çöktü. Osmanl ı İ mparatorluğu zamanında başlayan siyasi fa­ aliyetiyle Batı Trakya'n ı n son asırdaki tarihini doğrudan doğruya kendi tari hi haline koyan büyük şahsiyet; Hafız Galip de fani hayata gözlerini yumdu. Onun şahs ında baş­ l ı başına yarı m ası rl ı k bir tarih mevcuttur. Bu ölümle, bu tarihin de son yaprağı kapan d ı . Evet Batı Trakya tarihi tamamiyle Hafız Galip'in tarihi­ dir. Müderris Hacı Hafız Galip Efendi 1 908 inkılabı ndan önce Sultan Hamid aleyhindeki teşkilatlara girmek suretiy­ le siyasi hayata atı l m ış, İstanbul'da Bekirağa Bölüğü deni­ len yerde 6 ay hapis yatmış, o zamanki idareye göre Mec­ lisi Umumi Vilayet azası olmuş; Meclisi Mebusan intihap­ ları nda müntahibi sani seçilmiştir. 1 9 1 2- 1 9 1 3 Balkan Har­ bi faciası esnası nda merhum Hafız Salih Efendi'nin baş­ kanlığında teşekkül etmiş olan «Garbi Trakya Hükümeti Müstakilesi» (veya muvakkatesi)nde en faal rol almış, o zaman Osmanl ı İ mparatorluğu'nu idare eden Talat ve En­ ver Paşalarla gizli konuşmaları idare etmiştir. Ruhen demokrat olan ve her nevi saltanata karşı bulu­ nan Hafız Galip, Birinci Bulgar idaresi zamanı nda demok42


S EÇ İ M H A Z I R LI K L A R I

rat partilerle teşriki mesai etmiştir. B i r defa Gümülcine'den Edirne Karaağacı'na sürgün edilmiştir. Biri nci Cihan Harbi'nden sonra Bulgarları n yaptıkları son meclisi mebusan seçi mi nde halkı oy vermemeye ve oy sand ı kları na kağıt yerine m ı s ı r başağ ı yaprağ ı doldur­ maya teşvik etmiş, dediği yapı l m ı ş ve bu seçi m Bulgar ida­ resini protesto mahiyetinde telakki edil miştir. Bunun üzeri­ ne, her ikisi de çoktan rahmetlenmiş bulunan Peşdereli Tevfik ve Hafız Salih Efendilerle beraber yaya olarak dağ­ lar arası ndan Filibe'ye mevkufen götürül müş ve Sofya'ya sürgün edi l miştir. Bulgarlar onları gece çoban kulübelerine kapamışlar ve bir yolunu bulup öldürmek gayesini gütmüş­ lerse de, al ı nan mukabil tedbirlerle buna muvaffak olama­ mışlard ı r. Müttefik orduları n ı n Trakya'yı istila edip, Gümülcine'de «Trasenter Alye » diye bir idare kurdukları zaman o vakit Sofya'da bulunan ve bilahare mareşal olan Fransız Ordu­ ları Komuta n ı Franşe d'Espere'nin tavassutu ile menfadan kurtul muş ve Gümülcine'ye gelerek Belediye Reisi olmuş­ tur. Şimdiki Genel Valilik ile eski Gümülcine arasındaki köprüyü o m üddet içinde Hafız Galip yaptırmıştır. O vakit­ ler bu köprüye Fransızlar Köprüsü derlerd i . O esnalarda Edirne'de bulunan Trakya Paşaeli Cemi­ yeti ile m ü n asebete girerek Doğu ve Batı Trakya mukad­ derat ı n ı n birleştiril mesi için Edirne Belediye binası nda ya­ pılan toplantıda , . H afız Salih Efendi ile beraber, Batı Trak­ ya'yı temsilen bulunmuştur. Burada « İki Trakya mukadde­ rat ı n ı birleştirmenin siyaseten doğru olmad ı ğ ı , Şarki Trak­ ya'n ı n Osmanl ı Devleti'nin bir cüz'ü layenfekki olduğunu fakat Garbi Trakya ' n ı n eski bir muahede ile Anavatandan ayrıl m ı ş olduğu n u ; devlet yeni parçalanma tehlikesi karşı­ sı nda i ken, eski hataları tamire i mkan olmad ığ ı , binaena43


RATI T R A K Y A T Ü R K D E V LETİ

leyh Şarki Trakya'nın Türkiye'de kalmas ı , Batı Trakya'nın da muhtariyet olması üzerinde ısrar edilmesi » tezini mü­ dafaa etmişti. Hafız Galip o zaman bu toplantıya Gümülci­ ne'de müttefik orduları n ı temsil eden General « Şarpi,, den ald ığı bir «lese pase» ile gitmişti. Zannedersem İstanbul'a da gitmişti. Bilahare Şarki Trakya da Garbi Trakya ile beraber Yu­ nanistan'a veri l mişti. Yunan ordusu ilk defa Gümülcine'ye girdiği zaman, belediye dairesinde birkaç gün hapsedilmiş, bilahare 1 920'de mebusluğa namzetlik koymuştur. Venize­ list olarak mebus seçildi, fakat bütün Yu nanistan 'da cc lai­ kos» fı rka kazanı nca, bunları n mebuslukları tasdik edilme­ di. Yeniden seçi m yapıldı. Ve tekrar kazand ı . Bilahare Pa­ paanastasiyo'nun Demokratlar Birliği F ı rkası ' na girdi ve ölünceye kadar bu fı rkada kaldı . 1 923'te Yunan orduları bozulduktan sonra Meclis dağıld ı . Hafız Galip sürgün edi l­ di. 6 ay sürgünde kaldıktan sonra mevkufen İskeçe'ye ge­ tirilerek, diğer pek çok Türklerle beraber, divan ı harpten geçirilerek mahkum oldu. Patrasta « Aiyon » zindanı nda iki sene yatt ı . Bilahare mübadele oldu. Türkiye'de mevkuf bu­ lunan Beykoz Rumları'na karşılık olarak, hepsi tahliye edil­ di. 1 926'da yapılan Meclisi Mebusan seçimine iştirak etti ve mebus seçildi. Ondan sonra 1 936 Ağustosu'nda dağı­ tılan son meclis de dahil, daima mebus seçildi . Son Bulgar işgali esnası nda Bulgarlar kendisini birinci­ de 6 ay müddetle Gabruva'ya, ikincide de Tuna boyunda Belgratçığa sürdüler ve eski intikamları n ı aldı lar. Bulgarla­ rı n çok haşi n muameleleri esasen yıpranm ı ş olan vücudu­ nu daha fazla yıpratmış olmakla beraber, gene yaş ına gö­ re çok kuvvetli sinire malikti . Ancak tababeti n henüz hiç anlamadığı kanser hastalığına tahammül edemedi ve ebe­ di ömrüne kavuştu . EAM idaresi zamanı nda Gümülcine 44


SEÇ İ M H A Z I R U K L A R I

Cemaati İslamiye riyasetini fahriyen üzerine almıştı. Arka­ daşları da onu ölünceye kadar baş olarak tan ıdılar. Son in­ tihapta yalnız şeref düşüncesiyle namzetlik koydu, çıkma­ dı ve mevkiini yeğenine terk etti . Yarı m ası rl ı k siyasi hayatı nda daima son derece dü­ rüstlükle hareket etmiş, en aciz bir vatandaşla en kuvvetli­ yi daima bir tutmuş; hiç kimseye fenal ı k etmeyi akl ı ndan geçirmemiş, umumi işlerdeki derin görüş ve hizmetlerin­ den maada fertlere de büyük hizmetler görmüştür. Ölümüne kadar aldığı « 650.000» (şimdiki para ile « 650» drahmi) mebusluk tekaüdiyesiyle geçinmiş, servet yapmayı hiçbir zaman akl ı ndan geçirmemiş ve bunu şere­ fine h alel verecek bir yol telakki etmişti r. Cenazesi Müslüman, H ı ristiyan binlerce i nsan ı n omuz­ larında 1 9 Ekim Sal ı günü saat « 1 .30» Gümülcine'de Edir­ ne yolu mezarl ığına defnedilmiştir. Cenazeye mülki ve as­ keri, tekmil erkan iştirak etmiştir. Belediye başkanı ve Mu­ tasarrıf, mezarı na birer çelenk koymuşlardır. Son derece zeki , Türkçe'den maada Arapça, Acemce, Rumca ve Bulgarca'ya da vakıft ı . Öldüğü güne kadar siya­ si hareketleri takip etmiş ve memleket işlerine ilgi göster­ miştir. Yunanistan'ın muhtelif yerlerin cle, bilhassa Atina'da pek çok dostlar edinmiş, bilhassa çok mühim şahsiyetlerin sevgisini kazanm ıştı . Tem muz ayı ortası nda Atina'ya gide­ rek, ü niversiteye ait «Arateon,, hastanesinde Profesör B. Tul'un nezareti altında 1 5 gün kalmıştır. Muhtelif profesör­ ler ameliyat · edilmesine müsaade etmedikleri için tekrar Gümülcine'ye dönmüş ve ondan sonra ancak ikibuçuk ay yaşayabi lmiştir. Altmış sekiz yaşı nda vefat etmiştir. Merhu­ mun ikisi de evli, ikiz biri kız, diğeri erkek bir de ayrıca er­ kek üç evlad ı ile biri kızı ndan, diğeri oğlundan iki erkek to­ ru nu ve zevcesi kalmı ştı r. 45


B ATI T R A K Y A T Ü R K DEVLETİ

Memleketimiz o n u n şahsı nda yeri doldurulamayacak bir baş kaybetti. Cenabı Hak rahmetine garketsin ve azı n­ l ı ğ ı mıza sabı rlar i hsan eylesin.» Hafız Galip Efendi'nin vefatı münasebetiyle Osman Nuri ' n i n , gazetesinde yazd ı kları yukarıda okudukları n ızd ı r. Yeğen olması hasebiyle, dayısı n ı n siyasi hayatındaki ka­ ran l ı k tarafları , ayd ı nl ığa kavuşturmak istememiştir. Ancak cenazesine askeri ve mülki erkan ı n geldiğini, Mutasarrıf' ı n mezarı na çelenk koyduğunu yazmaktadı r. B u kadar saygı ­ yı Yunanl ı lar şimdiye kadar hiçbir Türk'e göstermediler. Acaba Hafız Galip Efendi'ye neden gösterdiler? Beni m bil­ diğime göre Hafız Galip Efendi, Hafız Salih Efendi'nin di­ rektifiyle hareket ederek, Batı Trakya'n ı n Yunanlıları n eline geçmesinde amil olmuştur. Bunu Rumlar bugün dahi söy­ lemektedi rler. Birkaç sene evvel "Trakya» Gazetesi'nin mu hakemesi nde mesul müdür sıfatiyle san ı k sandalyesin­ de oturan Hafız Galip Efendi'nin oğlu Selahaddin, avukatı Bay Katran iça tarafından müdafaa edilirken, bu avukat şöyle demişti : « Sanık olarak karşın ızda oturan bu i nsan , bize bu top­ rakları kazand ı ran, rahmetli Hafız Galip Efendi'nin oğludur. Eğer bu zatın babası olmasayd ı , Batı Trakya' n ı n bizim eli­ mize geçmesi , pek mü mkün olmazd ı . O devri yaşam ış bir i nsan olarak mahkemeniz huzurunda ve tarih karşısında ifade edeyim ki , bize koca bir eyaleti kazandı ran merhu­ mun oğlundan bu vatana hiçbir fenal ı k gel mesi i htimali yoktur. Böyle bir şeyi bu ailenin mazisini bilen bir Rum as­ la düşünemez. Zaten daha dün denecek kadar yakın bir zamanda Makedonya Gazetesi'ne verdiği beyanatta , «Türkler buraya gelirlerse ben Karasu'yun öbür tarafına geçeri m » dememiş mi idi? Öyle ise Yunan vatan ına böyle­ sine bağlı bir insandan, Yunan milleti aleyhine bir faaliyet 46


S EÇ İ M H A Z I R LI K L A R I

beklemek, tam manasıyle haksızl ı k olur. Onun için müvek­ kilim hakkı nda muhterem mahkemenizi n bir karara varma­ dan önce hatı rlattığım hususları da dikkat nazarına alma­ s ı , kadirşi nasl ı k olacaktır. " Avukat Katraniça Gümülcineli'dir. Yunan Hükümeti mü­ messili ccVamvakas,, ile beraber gelenlerden biridir. Onun maiyeti nde çalışmıştır. Bu sebepten Batı Trakya'n ı n Yu­ nanlı lara veril mesinde emeği geçen herkesi çok iyi bilmek­ tedir. Mahkemedeki ifşaatı nda yalan yoktur. Bilinen bir şe­ yi bu sözleri ile kuvvetlendirmiştir. Söylediği gibi Batı Trak­ ya Hafız Galip Efendi ve arkadaşları sayesinde Yunanlı la­ rı n eline geçmiştir. Bu neticeyi temin eden de Hafız Salih Efendi olmuştur. Bu h ususta genel kanaat bu merkezdedir. Bundan başka her seneni n « 1 4» Mayıs'ı nda Yunanlı lar Gümülci ne'nin ve dolayısıyle Batı Trakya'n ı n kurtuluş gü­ nünü yaparlar. Bugünde Batı Trakya'yı Yu nan l ı lara kazan­ d ı ran Hafız Galip Efendi'nin resmini, şeref köşesine asar­ lar. Resmin altına da şu ibareyi yazarl.r: « Batı Trakya'yı Yunanlı lara kazand ı ran Hafız Galip Efend i . » Ayrıca 1 2. F ı rka binası nda 2 yazı hanede yine Galip Efendi'nin resmi vard ı r. Bu resim yazıhanenin en şerefli yerine konmuştur. Yunan l ı lar neden H afız Galip Efendi 'ye bu kadar kıymet veriyorlar? Elbet hizmetlerine karş ı l ı k olacak bu itibar. Rahmeti Rahmana kavuşmuş bir adamın ölümünden sonra h aysiyetine çamur atmak günah ı n ı kabul edemem. Ancak, bildiğim hususları söylemez isem , tari h karşısı nda mesul olurum. Beni m şahsi kanaatı ma göre, Hafız Galip Efendi Batı Trakyalı lar için bir yıldız değil, belki felaketleri­ ni hazı rlayan uğursuz bir « meteor» olmuştur. Onun direk­ tifiyle hareket edenler yüzü nden yapı lan yenilik mücadele­ leri veri msiz ve kısır olmuştur. Bu gerçekleri benim kadar herkes bilir. 47


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V LETİ

Merhum Galip Efendi, mensup olduğu topluluğu değil , yal n ız kendini ve akrabaları n ı düşünen b i r adamdı . Siyasi hayatında dayand ığı tarafı n daima kuwetli olmas ı na dik­ kat ederd i . O devirde gericiler kuwetli göründüklerinden, Hafız Galip Efendi, onların yan ı nda idi. Kendisinde taas­ sup yoktu. Çocukları n ı R u m lisesine göndermişti . Fakat başkaları n ı n çocukları Rum lisesine gidecek olsalar, bütün kuwetiyle mani olmaya çal ı ş ı rd ı . Yani kendi soyundan gayrı olanları n okumas ı n ı , yetişmesini asla istemezdi. Bu davran ışı onun vaz geçemediği prensibi olmuştu. Hakikaten Hafız Galip Efendi şah ıslara katiyen fenalık yapmamıştır. Kendi taraftarları na iyilik yaptığı bilinmekte­ dir. Hafız Galip Efendi 1 945'1erde Cemaati İslamiye Reisli­ ği yapmı ştır. İlerici olan arkadaşları ile iyi geçinmiştir. Onun Cumhuriyetçiler ile anlaşmas ı , eski taraftarları n ı gücendir­ miştir. Bu yüzden yapı lan milletvekili seçimlerini kaybet­ miştir. Bu netice onu inkılapçı lara daha fazla yaklaştırm ış­ tır. Hatta öleceğini anlayı nca, daha ewel de beyan ettiği­ miz gibi, «Tabutumu gençler taşısı n ! » diye vasiyette bu­ lunmuştur. Bu elbette geç kal ı n m ış bir dönüştü . Belki de bir itiraft ı . Dediği yapılmıştır. Hafız Galip Efendi , Batı Trakya' n ı n m ukadderatı ile il­ gili her hususa geniş ölçüde karışmış bir kişidir. Ölçülü ha­ reketleri , siyasi hataları n ı gün yüzüne çıkarmamışt ı r. Yu­ nanlıları n onu sürgün etmeleri , daha ziyade Venizelist ol­ ması ndan ileri gelmiştir. Mamafih Türk olduğu için de sü­ rül müş olabilir. Yunanl ı lar nankör bir millettir. Kendilerine yapılan iyilikleri çabuk unuturlar. Bu husus Hafız Galip Efendi için de varittir. Hafız Galip Efendi'nin siyasi faaliyetleri ile ilgili bahisle­ re, bundan sonraki konuları mızda da sık sık deği nilecekti r. 48


SE Ç İ M H A Z I R LI K L A R I

B u onun için onun genel hayatiyle ilgili bu bahsi burada bı­ rakıyoruz. Mümessil olarak seçilen diğer arkadaşları n ı n kimlikleri n i ortaya koyma bahsine geçiyoruz.

TABAK HALİL AGA Yenice mahallelidir. Hafız Galip Efendi'nin komşusu­ dur. Halil Ağa cahildi. Okuma-yazma bilmezdi . Yalnız zen­ gindi. Tüccar tabakt ı . Pek çok araziye sahipti . Zengin oldu­ ğu için itibarı vard ı . Kendini memleketin ileri gelenlerinden sayd ığı için, kendi derecesinde olanlarla konuşurdu. Para­ sız olanları pek insan saymazdı . Meden i kıyafeti yoktu. Aba, potur giyerdi. Fazla kendi­ ni beğenir bir kimse olduğundan, halk. onu sevmezdi . Cimriliği i s e dillere destandı. Bununla beraber her genel işe karış ı r, zengin olduğu için sözlerini dinlemek mecburi­ yeti has ı l olurdu. Daha doğrusu, paralı olduğu için itibar görürdü. Zaten o devrin insanları arası nda okur-yazar pek az kişi vard ı . Hocaları mız bile okurlar, fakat i ki satır yazı yazamazlard ı . Memleket Türkleri kör cahil idiler. Halil Ağa da bunlardan birisiydi. Ne milliyetten , ne dinden, ne Türk­ lükten haberi vard ı . Hafız Galip Efendi ne söylerse onu bi­ lirdi. Onun tarafından yedilen bir adamd ı . Şahsi hiçbir me­ ziyeti yoktu. Bu durumu ile o bir robottu . Böyle bir insan­ dan millet ve memleket yararı na ne beklenebilirdi?

ORTACILI ALİ BEY Kendisi G ümülcine'ye tabi Ortacı Köyü' nde oturuyor­ du. Zengi n bir adamd ı . Çok arazisi vard ı . Tarlaları n ı n bir kısm ı Kuruçay'ın Batı tarafı nda, Yunan işgalinde olan yer­ de kalmı ştı . Kendisine zengin olduğu için cc Bey" diyorlar49


B A T I T R A K \' A T Ü R K D E V L E T İ

dı. Okuması yazması yoktu. Tüm bir kara cahil idi. Fakat kendini fazla beğenen bir adamd ı . Her şeyi kendisinin bil­ diğini zannederdi. Fakirlerle kon uşmayı zül sayard ı . Ken­ disi gibi ocaktan i nsan arard ı . Hocalara aşı rı derecede iti­ bar ederd i . Hele Hafız Galip Efendi ne derse onu mutlaka yapard ı . Ona karşı saygısı çok büyüktü. Bütün cahiller gi­ bi düşünmek kabiliyeti olmad ı ğ ı ndan, kendisinden daha iyi düşünebileceğine inandığı adamları n sözlerine kanard ı . Ve onlar ne derse, onu m utlaka yapard ı . Fakirlere karşı çok insafsızd ı . Onları insan saymazd ı . İ nsan olarak beğe­ nilecek hiçbir tarafı yoktu.

KARAMISA KÖYLÜ OSMAN AGA Çok zengin bir adamd ı . Fakat cahildi. Hafız Galip Efen­ di ne derse onu yapard ı . Onun da toprakları ndan bir kısm ı Kuruçay karşısı nda Yunan tarafında kalmıştı . Kendine mahsus fikri olmayan zavallı bir adamdı . Fakat kendisin i herkesten fazla akıllı sayard ı . Fakirleri h i ç sevmezdi. Zen­ gin olmasına rağmen , sahaveti hiç yoktu . Odası fakirlere değil zenginlere açı ktı . Kısacası kendini beğenmiş bir adamd ı . Yalnız kendi menfaatini düşünürdü. Kendi köyün­ de bile sevilmeyen bir adamdı .

HACI YUSUF Gümülcineli idi . Okuma - yazma bilirdi. Bulgar sobran­ yası nda mebus olarak bulunmuştu . İyi düşünceleri olduğu biliniyordu. Batı Trakya Türkleri'nin menfaat ı n ı n nerede ol­ duğunu muhakkak ki ondan başka iyi bilen yoktu . Diğerle­ rinin kandı rı labilecekleri düşünebilinirdi. Fakat Hacı Yusuf böyle oyunlara yanaşmayacak kadar zeki ve uyan ı k bir 50


S EÇ İ M H A Z I R L I K L A R I

adamd ı . Onun mümessiller içinde bulunmas ı , halka ferah­ lık vermişti . Şüphesiz o Türk halk ı n ı n benimsediği yolu bi­ liyordu . Elbette onu seçecekti. Onun karakteri başka türlü hareket etmesine mani idi. Bu işaret ettiğimiz düşüncelerin serinliğinde olan halk, Hacı Yusuf'un mümessil seçilmesinden çok memnundu. Diğerlerine pek güveni yoktu amma, onların da açı k bir milli menfaati göremeyecek kadar kör olabileceklerine akılları yatmıyordu. Herkes neticeden emin gibi görünü­ yord u . Yunanl ı ların lehine oy kullanı lmayacağ ı birçok kim­ seler tarafı ndan temin ediliyordu. Hacı Yusuf Efendi'nin mümessilliği halka güven il ham ediyord u . Zaten 1 91 3'te kurulan «Garbi Trakya Hükümeti Müstakile»sinde Posta Telgraf Umum Müdürl ü Q°ü yapmış olduğunu, daha evvel beyan ettiğimiz bu muhterem ada­ m ı n şu veya bu düşüncelerle veyahut menfaat karş ı l ığ ı Türk Halkı ' n ı n isteklerine aykırı hareket edebileceği düşü­ nülemezdi. Onun temiz bir mazisi vard ı . Bu yüzden halk arası nda erişilmesi kolay olmayan bir itibara sahipti. O bunları bir tarafa itebilecek karakterde bir adam değildi. İş­ te bunun için halk, yal n ız ona güveniyordu. Diğerlerini de kendisi gibi düşünmeye sevk edeceği umuluyordu.

MUİS KARASU Gümülcine'de sakin Musevilerin mümessili idi. Kendisi şehrin tan ı n m ış, namuslu tütün tüccarlarından biri idi. Tah­ silini Fransa Yüksek Ticaret Okulu'nda tamamlam ıştı . Si­ yasi işlere, m ümessil seçili nceye kadar hiç karışmam ışt ı . Politikayı sevmeyen b i r kişi i d i . O n u n ticaret işleri i l e meş­ gul bulunuşu, bütün şehir ve köylüler tarafı ndan çok iyi ta­ n ı n masına vesile olmuştu. Bu yüzden itibarı çok fazla idi. 51


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

O devirde Batı Trakya tütünleri yalnız Musevi tüccarlar ta­ rafı ndan al ı nıyordu. Fakat bunları n içinde en zengin ve en çok tütün olan Muis Karasu idi. Mamafih Selanik dönmele­ rinin teşkil ettikleri « E min Kaz ı m ve Hasan Akif,, tütün kumpanyaları vard ı . Bunlar ekseriyetle Yahudi tüccarlarla iş yaparlar, onları n toplayı p işlettikleri tütünleri sat ı n alı rlar­ d ı . Yani, o devirde Batı Trakya'n ı n ekonomik durumuna Museviler hakimdi . Yunan l ı ları n kendileri gibi tüccar bir millet olduğunu bildiklerinden onları sevmiyorlard ı . Hele Rumların hakim bir millet olarak bulunmalarından Türkler kadar, onlar da endişe içinde idiler. Bu sebepten Karasu Efendi Türk mümessillere ayrı ayrı fikri ni beyan etmiş, Fransız idaresini kabul etmek suretiyle Türk egemenliğinin tekrar kurulacağ ı n ı anlatmıştır. Ayrıca Yunanlı ları n başka milletlere hayat hakkı tan ı madığı n ı , kısa bir müddet içinde hem Türkleri, hem Musevileri , canları ndan bezdirecekleri­ ni türlü misallerle izah etmiştir. Karasu Efendi'ni n bu söz­ leri söylediği sonradan öğrenilmiştir. Hatta Yunanlılar, Batı Trakya'ya hakim olduktan sonra bu sözlerin Karasu Efen­ di tarafı ndan söylendiğini tespit ederek, onu kısa bir müd­ det içinde iflasa götürmeye çal ışmışlar, vaziyeti iyi kavra­ yan zeki Yahudi , Yunanistan'daki işleri ni tasfiye ederek, Bulgaristan'a gitmek ve orada ticaret yapmak mecburiyeti­ ni duymuştur. Kısacası Karasu Efendi, Musevi milletinin son derece gelişmiş olan ticaret yapma istidad ı n ı baltalayacak olan Yunan idaresini tercih etme cihetine, bütün gücü ile aleyh­ tard ı . Bu hususu sarfettiği faaliyetlerle açı klamışt ı . Fakat onun Türklere karşı da bir sevgisi yoktu. O, tam bir Yahu­ di milliyetperveri idi . Hele Sultan İkinci Abdülhamid'in Filis­ tin'i Yahudilere satmayışından Gümülcine Musevileri için­ de en çok o müteessir olmuştu. Bu yüzden Türklere muğ52


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

berdi. Mamafih cc Balfor» Beyannamesi'nde İngilizler, Filis­ tin'i Yahudilere vaad etmiş bulunuyordu. Fakat Gümülcine Yahudilerinin «arzı mev'uda» gitmeleri için çok zamana ih­ tiyaç vard ı . Bu süre içinde G ümülcine M usevilerin i n daha çok zenginleşmesi laz ı m d ı . Bu da ancak kurulacak olan Fransız himayesindeki Türk idaresinde mümkün olurdu. Bu husus onlar; yani, M usevilerin her biri için bilinmeyen bir şey değildi . l rkları na has bir kurnazl ık ve anlayışla Fransız himaye idaresini Türkler'den fazla istiyorlard ı . Yu­ nanlıları tercih etmekle başları na neler geleceğini onlar çok iyi biliyorlard ı . Bu sebepten Türklerle işbirliği yppmak mecburiyetinde oldukları na inanmışlard ı . Bu hususu temi n için , h e r fı rsattan istifade etmeye çal ışıyorlard ı .

PETKO DAÇEF Petko Daçef, Bulgar azı n l ığ ı n ı n mümessili idi. Türklerin Bulgarları istemedikleri , Sobranya seçimlerine katılmama­ ları ndan anlaşı l m ıştı . Müttefiklerin 1 Mart 1 9 1 9 Paris ka­ rarlarında, Bulgarlara ait Batı Trakya'nın Yunanlı lara veril­ mesine dair olan kararları n ı değiştiren 1 1 Mart 1 9 1 9 kara­ rı , Bulgarlara bir ümit vermişti. Onlar, Batı Trakya'da Fran­ sız hi mayesi altında bir Türk Hükümeti kurulmas ı n ı iyi kar­ şılamışlard ı . Çün kü gelecekte Batı Trakya'n ı n tekrar elleri­ ne geçmesi ihtimali olduğuna inan ıyorlard ı . Yunanlılar, Bulgarları n katiyen sevmedikleri bir milletti . Onlarla daha halledemedikleri birçok meseleleri vard ı . Makedonya'nın Bulgar olduğunu söyleyip du ruyorlard ı . Mağlup ol maları , gayelerinden vazgeçmelerine bir vesile teşkil etmiyordu . Bu düşü nceler içinde olan Bulgarlar, günün birinde Batı Trakya'n ı n da kolayca ellerine geçeceğine yüzde yüz emindiler. Onun için işte Fransız « Manda» idaresini des53


S EÇ İ M H A Z I R L I K L A R I

teklemeye karar verdiler. Ve bu kararları n ı Daçef vasıta­ siyle Türk mümessilleri nin her birine bildirdiler. B ulgarlar, milli menfaatlerinin icabı gereğince hareket ettiklerine kani idiler. Türklerin Batı Trakya'da yarı egemen olmaları , çıkarlarına set çekemeyeceği i nancında idiler. Türk Devleti'nin o zamanki çok zayıf durumu onlara bu ümidi veriyordu. Batı Trakya Türkleri'ni ise, artık bir kuwet saymıyorlard ı . Bizim cehaletimiz, tan ı nm ı ş siyasi kişiler­ den yoksun oluşumuz, onlara bu ümidi bahşediyordu. Bu sebepten olacak, yerli Bulgarlar, Türk hemşehrileriyle be­ raber hareket etmenin, milli menfaatlere en uygun bir yol olduğuna kani oldular. Daçef, iyi tahsil görmüş bir Bulgard ı . İyi Almanca, Fransızca ve Türkçe bilirdi. Bulgar idaresi zaman ı nda va­ liliklerde bulunmuştu. Batı Trakya'nın kaderi hakkında ve­ rilecek kararları n müsbet veya menfi oluşunu izlemek için , belki Bulgar Hükümeti tarafı ndan burada bırakı lm ışt ı . Za­ ten Gümülcineli olduğu için onu Bulgaristan'a göndermek mümkün değildi. O devirde Batı Trakya'da bulunan Bulgar azınlığı, yirmi bin kişiden fazla değildi. Bunlar Bulgaris­ tan'a gönderilmişlerdi. Bilahare bunlar 1 928-30 arası nda mubadil olarak Bulgaristan'a gitmişlerdir. Yerlerine ayn ı sayıda Rum Bulgaristan'dan Yunanistan'a gelmişti r. Tabii Daçef, Yunanlıları n Batı Trakya'yı işgal ettikleri gün, Bul­ garistan'a kaçmıştır. Ve orada ölmüştür. Daçef'in Yunanlı ları n Batı Trakya'yı işgalleri münase­ betiyle tertiplenen protesto miti nginde söylediği sözleri , beyan ettiği fikirleri , miting olayları n ı anlatı rken izah ede­ ceğiz.

54


BATI T R A K Y A TÜRK DEVLETİ

NİKALAO ZOİDİS Rum azınlığı tarafı ndan mümessil olarak seçilmişti. Kendisi azılı bir Türk düşman idi . Osmanlı Türk İ mpar'ator­ luğu devrinde « Etniki Eteryanı n " Batı Trakya mümessili idi. Fener Rum Lisesi mezunu idi. Aşı rı derecede milliyet­ perver idi . Türklere karşı büyük bir kini vard ı . Bu düşman­ l ı ğ ı n ı , Yunan ordusu Batı Trakya'yı işgal edince açığa vur­ muştu. Yunanlılar gelir gelmez, Hafız Galip Efendi'yi Bele­ diye Reisliği'nden azlederek, onu Belediye Reisi yapmış­ lard ı . 1 924'de ölünceye kadar makam ında kal mıŞıtı . Onun Türklere olan düşman l ı ğ ı , o kadar fazla idi ki , Yunan ordu­ su Anadolu'da bir m uvaffakiyet elde etse, hemen Tellal Cemal Ağa'yı çağırır, onunla beraber şehrin kalabal ık semtlerini gezer, Cemal Ağa'dan sözlerinin yüksek sesle tekrarlanmas ı n ı isterdi. Birçok defalar bu acı manzarayı seyrettim. Söylenen nankörlük örneği olan sözleri dinle­ dim. Kalben ağlad ı m . B i r g ü n Eskişehir işgal edilmişti. Belediye Reisi Nikalao Zoidis hemen harekete geçmişti . Yan ı nda Tellal Cemal Ağa vard ı . Belediye Reisi'nin çok sevinçli olduğu yüzün­ den belli idi. Bizi m toplu olarak bulunduğumuz Belediye meydanı ndaki H asan Hilmi Efendi'nin kahvesinin önüne geldi . Cebinden bir kağ ıt çıkard ı . Cemal Ağa'ya, benim söylediklerimi tekrarl ıyacaksın, dedi. Ve Türkçe yazılı ka­ ğ ı ttan okumaya başladı : « Bugün kahraman Yunan ordusu , Eskişehir'imizi bar­ bar Türklerin elinden kurtarmıştır. Yunan milletinin asil rü ­ yası ve ideali gerçekleşmek üzeredir. Bizans'ın, vahşi Türklere kaptırdığı toprakları n tamam ı , yakında elimize geçecektir. Yunanl ı l ı k m es'ut günleri ne erişmiştir. Yunan ordusu nun medeniyetsiz Türklere karşı zaferleri , herg ü rı devam edecektir. Pek yakı nda «Ankara » n ı n da kurtarıldı 55


S E<; İ M H A Z I R U K L A R I

ğ ı n ı size müjdelemek saadetine kavuşacağı m . Türkiye'nin yok olmas ı , Yunan l ı l ı ğ ı n idealidir. Bu muvaffakiyetin şerefine bu akşam herkes kapısını bir fenerle süsleyecektir. E mrime karşı gelenler layık ol­ dukları cezaları göreceklerdir. " Türk ekmeği ile büyümüş, Gümülcineli Nikalao Zoidis, işte böyle bir azgın Türk düşman ı idi . Yunanlıların Anado­ lu'da mağlup oluşları , kahrolmasına ve bu yüzden ölüp git­ mesine sebep oldu. Zoidis, müttefiklerin 1 Mart 1 9 1 9'da Paris'te alı nan ka­ rardan sonra, tan ıdığı Türklere, «Siz bize beşyüz sene­ den fazla bir zaman esir m uamelesi yaptınız. Şimdi zaman geldi, siz bizim elimize geçeceksi niz. Biz de sizi yok etmek suretiyle intikamı m ızı alacağ ız . .. demişti. Türkler ona bu aşırı sözlerinden dolayı «deli» demişlerdi. Fakat o, bir de­ li değildi. Sadece nankör bir Türk düşmanı idi . Belediye Reisi bulunduğu devrede, resmi işleri içi n kendisine müra­ caat eden Türklere « köpekler» derdi . Onun bu rezilce dav­ ran ışlarına tahammül edemeyerek, «köpek ası l sensin," diyen Trigatl ı Hüseyin Efendi'yi fena halde dövdürmüştü . Bundan başka bir Yunan subayı ile, at üzeri nde İskeçe'nin Boyacılar Köyü'ne uğrayan bu herif, en ihtiyar olduğunu tahmin ettiği Emin Ağa'ya, «Al atları biraz gezdir, ,, demiş­ ti . Emin Ağa, ihtiyar olduğunu, dizlerinde derman bulun­ madığını anlatm ış, «Burada bu kadar genç var, onlar bu işi yapsı nlar, " demiştir. Fakat Zoidis gülerek, « Biz sizi n dede­ lerinizin ve babaları nızın, atları nı değil, fakat pis çarı kları­ nı yorulmuşlar diye tam altı yüz sene gezdirdik. Bu iş, in­ san olarak bizim onurumuza dokun mad ı m ı ? Biz ise size çarı k değil , at gezdirtiyoruz. Bunu da yapmak istemiyorsu­ nuz. Bizim esiri miz olduğunuzu unutuyorsu nuz. Kalk diyo­ rum sana, şimdi sakal ı ndan tutar, seni yerden yere çala56


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

r ı m , .. demişti . E m i n Ağa, b u azg ı n herifin isteğini, dizlerin­ de derman olmadığı için yerine getirememiş ve sakalı ndan tutularak birçok defalar yerden yere vurulmuştur. Zavall ı Emin Ağa b u acılara ancak bir hafta dayanabilmiş ve öl­ müştür. Bana bu acı kl ı hikayeyi E mi n Ağa'n ı n 1 953'1erde he­ n üz yaşayan oğlu i htiyar H üseyin Ağa anlatmıştı. Ve Z�­ idis'e karşı olan nefretim daha fazlalaşmışt ı . O köyde ög­ retmen bulunduğum m üddet içinde belki on defa bu hika­ yeyi dinleyip üzülmüşümdür. Zoidis'e lanet etmişimdir. İşte Zoidis denilen, insanlıktan nasibin i almamış, azı l ı Türk düşmanı olan bu mel'un Rum azı nlığ ı n ın mümessili idi. Gece-gündüz, Batı Trakya'da bulunan Yunan Hüküme­ ti Komiseri , Dedeağaçl ı « Vamvakas» ile beraberdi. Fran­ sızları n onlara müsamahalı davranmayışlarından, ümitsiz­ liğe kap ı l m ışlard ı . O zamanlarda Türklere pek şirin davra­ n ıyorlard ı . Maksatları Türkleri aldatıp, Batı Trakya'yı Yu­ nanlılara mal etmeyi sağlamaktı. Bunda muvaffak olunca hemen durumları n ı değiştirmişler, Türk halkı n ı n amansız düşman ı olmuşlard ı . Türk olanlar; en büyük hakareti bu Zoidis ailesi efradı ndan görmüştü. Bu aile ki, Osmanlı­ Türk İ mparatorluğu zamanı nda « Banker,, olarak en büyük ticaret işlerini yürütürler, halka, fakat yal n ı z Türklere fahiş faizlerle para vererek servetlerini arttırırlard ı . Hatta onlar için söylenmiş, bugün dahi s ı rası gel ince tekrarlanan ata­ lar sözü niteliğinde sayı lan ccZoidisler laf istemiyorlar, tarla senedi arıyorlar;, cü mlesi , sık sık tekrarla n ı r durur. Muta­ sarrıfl ı ktaki meclisi idare azal ı kları nda, mutlaka bu soydan birisi bulunurdu. Demek Tü rkler koyunları nda yı lan besli­ yorlarm ış da haberleri yokmuş. Batı Trakya'da Yu nan idaresi kurulunca Türk halkı en büyük hakaretleri ve fenalıkları bu aile efrad ı ndan görmüş57


S EÇ İ M H A Z I R L I K L A R I

tür. Bilhassa bu aileye damat olmak suretiyle intisap eden «Apostolos Suzü ,, Türklere kötü muamele ve eziyet yapan meczup bir şahıs olarak hala anılmaktadı r. Kalabalık bir yekun tutan bu aileden şimdi bir ihtiyar kad ı ndan başka kimse kal mamıştır. Yunan idaresinin teessüsünden sonra işleri bozulmuş, ellerinde olan zengi n mülkleri satmak zo­ runda kalmışlardır. Satacak bir şeyleri kalmayı nca sefale­ te düşmüşlerdir. Her biri yokluk içinde sefil hayatların ı so­ na erdirmişlerdir. Bu elbette ki Rabbani iradenin bir netice­ sidi r. Yaptı kları fenalı kları bu suretle ödemişlerdir. Dünya­ dan kötü bir nam bı rakarak silinip gitmişlerdir.

58


MÜMESSİL SEÇİMİNDEN SONRA

K

i msenin, tahmin etmediği kişilerin mümessil olarak seçil meleri umumun hayretin i mucip olmuştu . Herkes bir­ birine soruyordu. Bu iş nasıl olmuştu. Batı Trakyal ı ların pek tan ı madığı ve çoğu cahil olan bu adamlar nasıl olmuş­ tu da m ümessil seçilmişlerdi? Bu işte Türkler yine bir oyu­ na getirilmişlerdi. Bunu herkes anlıyordu. Biraz evvel, kı­ saca hayat hikayelerine değindiğimiz bu mümessiller, se­ çilmiş olmaları ndan pek memnun görünmüyorlard ı . Bu hu­ sus da kimsenin gözünden kaçmıyordu. Halk.müthiş bir surette aldanm ı ştı . Seçilmelerini asla beklemediği şahıslar m ümessil ol muşlard ı . Şüpheler almış yürümüştü. Her ka­ fadan başka bir fikir ortaya atı lıyordu. Bilhassa Yunanlıla­ rın bu mümessil seçi minde amil oldukları düşünülüyordu. Bazıları mümessilleri seçen lerin Yunanlılara satılmış ol­ dukları n ı ileri sürüyordu. Velhasıl türlü fikirler ortada dola­ ş ı yordu. Akl ı başında olanların ağızları n ı bıçak açm ıyordu. Neticenin ne, olacağ ı n ı onlar şimdiden kestirmişlerdi .

MUTASARRIF ARİF EFENDİ'NİN FAALİYETİ M utasarrıf Arif Efendi, neticenin hoşa gitmeyecek bir şekil alması ndan çok m üteessir oldu . Başta daire müdür­ leri , emniyet teşkilatı mensupları, Müslüman Gençler Birli­ ği idarecileri ol mak üzere yazıhanesinde bir toplantı tertip­ ledi. Halihazır durumu bütün ayrı ntılarıyle izah etti. Bir 59


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

oyuna geti rilmek üzereyiz, dedi . Mümessil olarak seçilen­ lere itimat edilemeyeceğini açıkça anlattı. Tedbir nedir di­ ye sord u . İlk sözü, Yüzbaşı Ziya Bey aldı . Uzun konuşma­ sı nda ezcümle şöyle ded i : - Mutasarrıf Efendi'nin beyanlarına v e açıklamaları na iştirak ediyorum . 1 B i r oyuna getirilmek istendiğimiz aşikardı r. Yunan propagandası ve faaliyeti gözlerimizin önünde cereyan et­ mektedir. Mümessilleri seçenler bu propagandaya alet ol­ m uşlard ı r. Yunanl ıları n güler yüzünden gayri, paraları da iş görmektedi r. Bizim edindiğimiz bilgiye göre, m ümessilleri seçenler bazı din adamları n ı n tesiri altındad ı rlar. Bilhassa bir din adamı, geçmişteki temiz faaliyetlerini ve hizmetleri­ ni, bu tarz davranışlarıyle lekelemektedir. Onun bu haina­ ne çal ışmaları gizlidir. Fakat bizlerce bilinmektedir. Bu şöhretli Hoca Efendi'nin ismini, şimdilik açı klamaya lüzum yoktur. Gelişen olaylar onun kimliğinin açıklanmas ı na yar­ d ı m edecektir. Biz şimdi hakl ı olarak endişe içindeyiz. Fa­ kat halihazırda çok şüphelendiğimiz mümessillerin, bizi m gibi düşünmediklerini söyleyemeyiz. En nihayet onlar da, cahil olmakla beraber, Türktürler. Ellerimize geçen bu fır­ satı , elbet değerlendirmesini bileceklerdir. İçlerinde Hacı Hafız Galip ve Hacı Yusuf gibi, milli menfaatleri görebilen çok değerli kişiler vardır, kaanatınday ı m . -

2 Batı Trakya Türkleri'nin e n büyük kuvvet kaynağı olan Tü rkiye, maalesef mağlup olmuştur. Müttefiklerle « Mondros» mütarekesini imzalam ıştır. İtiraf etmek gerekir ki , bugün Türkiye'nin kendi iç meseleleri pek çoktur. Laki n bundan Batı Trakya ile hiç ilgilenmeyeceği manası çıkarı l­ mamal ıdır. Bildiğiniz gibi Türklük tarihinin en karanl ı k gün­ lerini yaşamaktad ır. Fakat emin olunuz ki bu, geçicidir. -

60


M Ü M ES S İ L S E Ç İ M İ N DEN S O N R A

Türkler, ırkları na yakış ı r mücadelelerini yapacaklar, vatan­ lar ı n ı mutlaka kurtaracaklar, hür yaşamaya devam ede­ ceklerdir. Müttefikler arası nda görülen fikir ayrıl ı kları Türk­ ler için kurtuluş işaretleridir. Bundan faydalanmayı Türk milleti bilecektir. İşaret ettiğim bu güç şartlar, milletimizin sarfedeceği büyük gayret sayesinde, tekrar edeyim geçici olmaya mahkumdu r. Buna iman ı n ız kadar inan ı n ız. Ve be­ n i m , bilhassa bu sözlerime itimad ediniz. Bugün size yani Batı Trakya Türkleri 'ne m addi yard ı mda bulunamayan Anavatan asla şüpheniz olması n ki , yarın gerekli gördüğü her şeyi yapacak sizi , milli istekler listesi ne dahil edecek­ tir. Bu hususta Anavatan kararl ıdır. Bunu size tebşir ede­ rim . 3 Mutasarrıf Efendi'nin endişesine sayg ı l ı y ı m . Fakat biraz evvel de değindiğim veçhile, mümessilleri n ne yapa­ cakları henüz belli değildir. Genel kanaat kısa düşünüşlü ve cahil kişiler oldukları ndan, Yunan propagandasına al­ danacakları zannedilmektedir. Bu kanaat hem doğru , hem de yanlış olabilir. İçlerinde daha evvel de hatı rlattığım gibi , iki okumuş kişi de vard ı r. Hele bir seçi m günü gelsin , rey­ lerini kullansınlar, ondan sonra durumları iyice anlaşıla­ cakt ı r. Şimdilik şu veya bu şekilde onları şüphe üzerine it­ ham etmeyi pek doğru bul muyorum. -

4 Bazı arkadaşlar, onların Anavatan ı n mağlup olma­ s ı ndan ü mitsizliğe düştüklerini söylüyorlar. Bu Türk milleti­ nin tarihini bilmeyenler içi n tabii bir görüş sayı labilir. İtiraf etmek gerekir ki , mümessillerden Hafız Galip, Hacı Yusuf efendiler bile Türk milletinin tarihini iyi bilmezler. Milli me­ ziyetleri mizin baş ı nda hiçbir zaman esi r yaşamaya taham­ mül edemeyişimiz gelir. Gençler bile kurdukları teşkilatı « M üslüman Gençler B i rliği » olarak isimlendirdiler. Halbu-

61


BATI TRAKYA TÜRK DEVLETİ

k i b u teşkilatı kuranlar Türktür. Adı d a "Türk Gençler Birli­ ği .. olmal ı idi. Demek idadi mezunu olan Türk gençleri bi­ le asıl adımız olan Türk kelimesine kıymet vermemişler, Müslümanl ığı , millet ismi gibi kullanmışlard ı r. Bundan son­ ra bu gibi anlayışsızlıkları büyük hatalardan saymak yeri n­ de olur. Sadede geleli m : Bence, seçilen mümessiller reylerini kullanmadan peşin hükümler vermek, isabetli olmayacak­ tır. Vakıa Yunanl ı ları n faaliyeti artmıştır. Türk olan mümes­ silleri kazanmaya çal ışmaktadı rlar. Bizi m de boş durma­ mamız icap eder. Mümessillerle temas etmek üzere bir hey'et teşekkül etsin. Gerçekleri onlara anlats ı n . B izim hey'etimizin söyleyeceği sözler, şüphesiz daha müessir olacaktır. Öğrenildiğine göre, Bulgar Mümessili Daçef ile Musevi Mümessili Karasu Efendiler, Türk Mü messilleri ile beraber hareket edeceklerdir. Bu hesaba göre Rum Mü­ messili Zoidis, yaln ı z kal maktad ı r. Mamafih biz yine tedbir­ li olal ı m . Türk Mümessi llerin Yunanlı lar tarafı ndan kand ı rı­ labileceklerini hesaba katalı m . Ona göre hareketlerimizi, reyler kullan ı l ı ncaya kadar tanzim edelim. Ve en çok, Ana­ vatan ı n yakın bir gelecekte, eskisinden daha kuvvetli bir devlet olarak, yeniden teşkilatlanacağ ı n ı , ümitsiz olan mü­ messillere anlatmaya çal ışal ı m . Şimdilik Batı Trakya'da Fransız hi mayesinde bir devlet kurmakla Anavatana fayda temin edeceğimiz hususunu bir bayrak gibi kullanal ı m . Za­ ten hakikat de budur. Bizim burada, bazı arkadaşlarım ızla bulunmamızın sebep ve hikmeti de budur. Bilhassa bura­ da olanlar arası nda bu hakikatı anlamayan yoktur. Söyle­ yeceklerim bugün için bunlardan ibarettir. Ziya Bey yerine oturdu. Sözü Müslüman Gençler Birliği Reisi Baytar Meh­ met Efendi ald ı ve ezcümle şöyle konuştu : - Batı Trakyal ı Türklerin , yabancı idareden kurtulmak 62


M Ü M ESS İ L S EÇ İ M İ N D E N S O N R A

için yaptıkları m ücadeleler bilinmektedir. Bunları burada tekrarlamaya lüzum yoktur. Şimdi kurtuluşumuzu sağlaya­ cak bir fı rsat zuhur etmiştir. Bu, bence ilahi bir i hsandır. Eğer bu fırsatı değerlendiremezsek, Hakk ı n bizi gazabına layık görmesi çok muhtemeldir. Onun içi n , Ziya Bey'in işa­ ret ettiği gibi m ümessilleri uyarma vazifemize devam ede­ l i m . Biz, Gençler B i rliği mensupları olarak vazifemizi ku­ sursuz yapmaya çal ı şacağız. Ancak mümessil olarak seçi­ len bu adamlar cahildirler. Bilhassa bizim gibi giyinen gençlerden hiç hoşlanmamaktad ırlar. Bizim onlara söyle­ yeceğimiz sözleri n m üsbet bir tesir yapmaması ihtimali çok kuvvetlidir. Onun için, biz gençleri n , onlarla temas et­ mesi, gayemiz hesab ı n a tehlikelidir. Çünkü onlar bizi Müs­ lüman saymayan , geri kafal ı ve cahil insanlard ı r. Hele mil­ li menfaatleri hiç düşünemezler. Bu sebepten durumları bi­ zim için korkuludur. İçlerinde Hafız Galip ve Hacı Yusuf gi­ bi okumuş insanların bulunmaları ve reyleri n i gayeye uy­ gun olarak kullanmaları , belki ekseriyeti temin etmez. Hem onları n durumları da şüphelidir. Yunan komiseri Vamva­ kas'ı n adamları , gece gündüz Hafız Galip Efendi' nin pe­ şindedirler. Onun kand ı rılmas ı , zannedildiği kadar zor bir iş değildir. Çünkü bu adam şahsi menfaatlerini çok sever. Onlar için vatan , bütün dünyad ı r. Millet ise, M üslümanlar ve sonra bütün i nsanlard ı r. Bu belki yüksek ve tam bir in­ sani düşüncedir. Fakat diğer bir millet karşısı ndaki milleti boğmak, yok etmek i sterse, bu yüksek düşü nce tarzının kıymeti mi kal ı r? Ben şahsen medreseden yetişmiş kimse­ lerin hiçbirine itim at edemem. Kanaatı mca, başı mıza ge­ len felaketleri n tohumlar ı n ı , ası rlarca evvel onlar ekmişler­ dir. Şimdi de mel'anetlerini elbette icra edeceklerdir. Bun­ dan başka burada Hafız Salih Efendi vard ı r. Kendisi perde arkası ndadır. İ nancıma göre en büyük rolü o oynamakta63


BATI TRA KYA TÜRK DEVLETİ

d ı r. O n u n faaliyeti zaten h i ç beklemediğimiz, tan ı nmayan kimselerin mümessil seçilmelerine sebep old u . Bu hususu içimizde bilmeyen yoktur. Seçilen bu adamlar inanıyorum ki Hafız Sali h Hoca'dan başkasını dinlemezler. Onun için evvela onu temin etmek laz ı mdır. Bu zannedildiği kadar kolay bir iş değildir. Vamvakas' ı n adamları Hoca ile daimi, temas halindedirler. Açıkça ifade etmek gerekirse, Hoca Yunanlı lar lehine hareket etmektedir. Seçti rdiği mümessil­ lere Yunanl ıları tercih ettirecektir. Benim inancım bu mer­ kezdedir. Hafız Salih Efendi'yi kazanmak yaln ı z Mutasarrıf Efen­ di'nin başarabileceği bir iştir. Çok egoist olan bu adama başka kimse söz anlatamaz. Sonra 1 9 1 3'te kurulan Batı Trakya Hükümeti Müstakilesi'nin feshinde, Talat ve Cemal Paşaları n kendisini tehdit etmeleri nden çok müteessir ol­ muştur. Hatta Cemal Paşa'n ı n ona hakaret ettiği de söy­ lenmektedir. Hoca bu yüzden muğberdir. Ancak sebep ve mahiyeti belli endişelerin zorlamalarıyla yapılan bu tehdit­ ler Hoca'yı müteessir etmemeli idi. Fakat, böylelerinde bu i ncelikleri düşünebilecek kafa var m ı ? Tekrar ediyorum , gayemize erişmek için evvela Hafız Salih Efendi'yi elde etmek lazımd ı r. Bunu da yapabilecek yalnız Mutasarrıf Efendi'dir. Baytar Mehmet Efendi sözlerini bitirmişti. Mutasarrıf Arif Efendi, Baytara hitaben : - Söyledikleriniz doğrudur. Toplantı mız gizli olduğun­ dan, Hoca Salih Efendi'ye olan ağ ır hücumları nız, onun ta­ rafından öğrenilemeyecektir. Benim Hoca ile kon uşmam lazım geldiği tavsiyesini uy­ gun karşıl ıyorum. Yarın kendisi ni buraya davet edeceğim. Gelip gel meyeceğini bilmiyorum. Eğer gelirse, Ziya Bey'in irşadiyle kuvvetlenen i nancı mız derecesinde lazım gelen 64


M Ü M ES S İ L S EÇ İ M İ N D E N S O N R A

uyarmalarda bulunacağ ı m. Belki gittiği yoldan geri döner. istediğimiz olur. Fransız himaye idaresi temelleşir. Beli rtildiği veçhile Hoca'n ı n Yunan m ümessili Vamva­ kas ile olan sıkı alakası gözden kaçmamaktad ı r. Bununla beraber seçilen m ümessiller de Hoca ile sıkı temasları nı sü rdürmektedirler. Gizlilik içinde cereyan eden bu olaylar­ dan, saati saatine haberdar edil mekteyiz. Uyanık bulun­ makta olduğumuzu temin ederim . Hafız Salih Hoca'yı , toplantımız biter bitmez buraya davet edeceğim. Vaziyeti her yönü ile anlatacağ ı m. Yardı­ mını isteyeceği m . Fakat hemen ilave edeyi m ki, durumdan endişeliyim ve ümitsizim . » Mutasarrıf Arif Efendi'nin durumdan ümitsiz olduğunu söylemesi, toplantıda bulunanları n hepsini, pek fazla mü­ teessir etm işti . Demek günlerdir devam eden heyecanlı çal ışmalar, heba olup gitmişti. Halktaki genel istek, bir ho­ can ı n i ki sözü ile bertaraf edilivermişti . Türk tarihinin şan ve şerefle dolu sahifelerinden hiçbirini bu adamlar okuma­ mışlar m ıydı acaba? Yakın bir zamana kadar kölemiz olan Yunan idaresi ne girmekten hiç mi anlamıyorlar bu adam­ lar? Muhakkak ki o anda orada toplantı halinde bulunanla­ rın her birinin zihninden yukarıya sıraladığ ı mız bu düşün­ celer geçmiştir. Umum Jandarma Kumandan ı Hüseyin Ca­ nik, teessüründen sararm ış solmuştu . Bu hususta hiçbir teferruata girmeden: - Mil leti mize zararl ı oldukları tesbit edilen bu adamla­ rı bir gece içinde zarars ız hale getirmek pekala mümkün­ dür. Bu yüksek makamdan bana verilecek böyle bir emrin bir dakika bile gecikti rmeden yeri ne geti rileceği ne, hiç kim­ senin şüphesi olmas ı n . Emniyet kuvvetlerimiz, her yerde uyan ık ve ayaktad ı rlar. Verilecek milli herhangi bir vazifeyi 65


B A TI T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

yapacak güçtedirler. Bu hususu su reti katiyede açı kladı k­ tan sonra bizi m de emniyet mensubu olarak istihbaratımız vardır. Mutasarrıf Arif Efendi, bu öğrenilenlerden bazıları n ı zimnen ve mecazen açı klam ış bulunuyor. Bugün için bun­ larla iktifa edilmesi , tedbirli bir hareket olur. Zaten ben , tak­ dir edeceğiniz veçhile, bildiklerimi söylemeye mezun da değilim. Ancak birkaç sözle kudretli olduğumuzu anlatmak istedim. Verilecek vazifenin derhal yapılacağ ı ndan kimse­ n i n şüphesi bulunmamasını arz ettim . Karar vermek, emir etmek sizlere aittir. Umum Jandarma Kumandan ı Hüseyin Canik Bey'in bu sözleri orada olanları n hoşuna gitmişti . Laki n Batı Trakya Fransız işgalinde idi. MahallT emniyet kuvvetleri , Fransız­ ları n müsaadesi olmadan , herhangi bir harekete tevessül edemezlerdi. Hüseyin Canik Bey, müstakil bir devleti n Umum Jandarma Kumandanı gibi konuşuyordu. Bu onun halden fazla can ı sıkıldığ ı n ı ispat ediyord u . Memlekette bir Fransız işgali olduğunu düşünememişti . Kendisine Muta­ sarrıf Arif Efendi , sakin olmas ı n ı tavsiye etti . Şöyle ded i : « İ şlerimizi tatl ı sözlerle ve mantığ ı m ızla yü rüteceğiz. » Hüseyin Canik, eski Bulgaristan Türkleri ndendi. İlk tah­ silini Vidin'de yapm ıştı. Sonra Bulgar Lisesi'ne gitmişti . Li­ seden mezun olu nca Bulgar Harpokuluna yazıl mıştı . 1 9 1 O'da Jandarma Teğmeni olarak mezun olmuştu . Bul­ garistan'ın birkaç kasabasında Karakol Kumandan ı olarak vazife görmüştü . Batı Trakya Hükümeti Müstakilesi'nin feshi üzerine, Bulgarlara verilen Batı Trakya'da Bulgar ida­ resi kurulunca, onu Gümülcine'ye getirdiler. Karakol Ku­ mandanı yaptılar. Bir aral ık Birinci Dünya Harbi içinde Ro­ vişte'ye karakol kumandan ı olarak gönderildi. Bulgarlar Bi­ ri nci Dü nya Savaşı ' n ı kaybedince , o da Bulgaristan'a dön­ medi. Gümülci ne'de kald ı . Ve evlendi . Hacı Boşnaklara 66


M Ü M ES S İ L S EÇ i M İ N D E N S O N R A

damat oldu. Batı Trakya'da Fransız h i mayesinde « Man­ da» Türk Hükü meti kurulunca kendisine teklif edilen Umum Jandarma Kumandanl ı ğ ı ' n ı kabul etti . Batı Trak­ ya'da Yunan idaresi kurulunca ailesinin çiftliğinde rençber­ lik yapmaya başlad ı . Fakat Yunanlılar onu rahat bı rakma­ dılar. Çiftliğini istimlak ettiler. O da Türkiye'ye sığı nmak mecburiyetinde kaldı . istanbul'da bakkall ı k yapt ı . 1 950'de İstanbul'da vefat etti . Milleti ni çok sever bir kişi idi. Bu yüzden Bulgaristan'a gitmedi . Çok sevdiği Batı Trakya Türkleri arası nda kald ı . Onları n mücadelelerine heyecanla iştirak etti . Şimdi İstan­ bul mezarl ı kları ndan biri nde uyumaktad ır. Mezarı na bir taş dikilmemiştir herhalde. Çocuğu yoktu . Tanrı ona rahmetini esirgemesi n . » Mutasarrıf Arif Efendi, kısa tavsiyesini bitirdikten sonra, ortal ığı bir sessizlik kaplad ı . Hiç ki mse belli bir fikri müda­ faa edecek durumda değildi. Belediye Başkatibi Bursalı Şerafeddin Bey ayağa kalktı. Beni m de, maruzatım var dedi. Ve şunları söyled i : - Batı Trakya y i n e tari h i n i n en kritik günleri ni yaşa­ maktad ı r. Her imkan elimizde olduğu halde, yasl ı gibi gö­ nül azabı içinde bulunduğumuz bir gerçektir. Yüzyı lları n sürükleyip bize getirdiği miskinlik kokan endişeler yakamı­ za yapışt ı . Korkuyoruz, kimden korkuyoruz? Kendimizden. Türk; Tü rk'ten korkuyor. Acayip şey bu. Böyle durumlar yabancı milletlerde pek görülmez . Onlar daha fazla milli çıkarları na yönelik durumdadı rlar. Şurada bize nazaran azı n l ı k teşkil eden Yunanlılara bakı nız. Başta papazları ol­ mak üzere, her meslek erbabı birleşmişler, Batı Trakya'yı elleri ne geçi rmeye çal ışıyorlar. En büyük ümitleri bizde. Bi­ zi kandı rmaya uğraş ıyorlar. Din adamları m ı z ı elde ettikleri anlaş ı l ıyor. D i n adamları m ı z , düşünceleri mize hakim olu67


B A T I TR A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

yorlar. Biz d e Hocalar n e söylerse doğrudur diyoruz. Ve ası rla.rdan beri onlara i nanıyoruz ve güveniyoruz. Hocala­ rın söylediklerine derhal kanıyoruz. Şimdilik elimizde onla­ rı doğruya yöneltecek vasıtamız yoktur. Fakat i leride emin olun ki bu vasıta olacaktır. Türk milleti onları zararsız hale getirecektir. Bu mecburiyet günün birinde duyulacaktı r. İ ş­ te ondan sonra Türk milleti kurtulacaktır. Medeniyet ala­ n ı nda ilerleyecektir. Miskinlikten kurtulacaktır. Kölelikten korunmas ı n ı , o zaman çok iyi bilecektir. Biz burada, bütün mel'anetlerin kendisinden sad ı r olduğuna inand ığımız bir hocayı , kendi tarafımıza çekmekten aciziz. Hem emin olun ki , bu işi yapamayız. Hoca kararı n ı vermi ştir. Yunan idare­ sini kabul edecek cahil mümessilleri seçtirm iştir. Belediye reisi yani amirim Hafız Galip Efendi, Hafız Sali h Efendi ile ayn ı fikirde ve beraberdirler. Onlar, Osmanl ı Türk İ mpara­ torluğu'nun yıkılmış olduğuna kanidi rler. Bu sebepten ev­ vela kendi hayatları n ı sigorta etmeye çal ışmaktadırlar. Za­ ten hocalar, h içbir zaman başkaları n ı düşünmemişlerdir. Tabii yine öyle yapacaklardır. Buna şaşmamak lazım gelir. Fakat herkes iyi bilsin ki , Türk milleti ağır m ütareke şartla­ rına rağmen, silkinecektir. Devletini batmaktan kurtaracak­ tır. Bunda kimseni n şüphesi olmas ı n . İşte o zaman b u nankör hocalar, topyeku n cezaları n ı çekeceklerdir. Sözlerim yanlış anlaşı lmas ı n . Bize hoca lazımdır. Fa­ kat bunlar gibi cahil hocalar değil. Zaman gelecek bizim hocaları mız da bilgili ve milliyetperver olacaklardır. Çünkü böyle değerli hocalar yetiştirmeye mecburuz. Aksi takdirde her şeyimizi kaybederiz. Bugün bu cahil hocalar yüzünden çok müsait olan durumumuzu kaybetmek tehlikesiyle kar­ şı karşıyayız. Bir iki hocaya söz dinletemiyoruz. Bunlar ya­ kın bir gelecekte Allah ' ı n gazabına uğrayacaklardır. Umum Jandarma Kumandan ı H üseyin Canik Bey'in, 68


M Ü M ES S İ L S E Ç İ M İ N D E N S O N R A

teessürü nden mütevellit söylediği bu sözlere iştirak etmi­ yorum . Her ne kadar Batı Trakya'n ı n idaresi bizde ise de, buras ı n ı n işgal altı nda bir memleket olduğunu unutmaya­ l ı m. Her işgal altı nda olan bölgelerde Örfi İdare Kanunları yürürlükte olur. Burada da böyle. Fransız Örfi İdare Kanu­ nu « Demokles'i n » kılıcı gibi baş ı m ı z ı n üzerinde duru rken, bu kanuna aykırı harekette bulunmamız bizi mes'ul eder. Fransızlarla başa çıkamayız kanaatı nday ı m . General « Şarpi » n i n müsamahakar davranışları, bize karşı olanları te'dip etmek selahiyetini bize vermemektedir. En i yi yol M utasarrıf Arif Efendi'nin hocaları , yani bu züm­ renin başı Hafız Salih Efendi'yi bu raya çağ ırıp kendisini kandı rm asıd ı r. Bizim için başka çıkar yol yoktur. Maruza­ tım bundan ibarettir. Hürmetleri mi sunarı m . Şerafeddin Bey'in b u konuşması Trakya Müdafaai Hu­ kuk azaları ndan Gümülcineli H acı Bey Zade Hakkı Bey'i çok heyecanlandı rmıştı. Ben de birkaç söz söyliyeceğim, diyerek ayağa kalktı. Ve özet olarak şöyle dedi : - M uhterem Mutasarrıfımız, bir oyuna gelmek üzere­ yiz. Tedbir nedir diye sordular. Burada olanlardan her biri fikrin i açı kladı . Nihayet Hafız Salih Hoca'n ı n Mutasarrıfı­ mız tarafı ndan buraya çağrı l ı p öğüt verilmesine karar kılın­ dı. B e n aksi fikri savunacağı m . 1 H oca, kendini çok beğenmiş b i r kişidir. Davete ica­ bet etse bile, kabul edilmesi istenen fikirleri mutlaka redde­ der. 2 - Çok iyi tan ıdığı m bu hocada milliyetperverlik yok­ tur. Yaln ı z m utaassıp ve kör bir Müslüman'dı r. 3 - Şahsi menfaatine ve rahatına çok düşkündür. 4 - Osmanl ı Türk İ mparatorluğu'nun zeval bulduğuna çoktan i n a n m ı ştı r. Başka bir Türk Devleti'nin kurulacağ ına da asla i nan maz. -

69


BATI TRAKYA TÜRK D E V LETİ

5 Bundan böyle Müslüman olarak yabancı ları n ida­ resi nde yaşayabileceğimize kanidir. Onu bu fikrinden vaz­ geçi rmek mümkü n değildir. 6 Hoca çok korkak bir adamd ı r. Onu yola getirmek içi n , meçhul şah ıslar tarafı ndan tehdit edilmesi lazımdır. Ben şahsen bu vazifeyi, münasip görüldüğü takdirde üzerime alıyorum. Şayet tekliflerimi kabul etmemek cesa­ retini gösterirse, onu yok ederim . H üseyin Canik Bey, elbet bu işi yapanı arayacaktır. Fakat bulamayacaktı r. Eğer tav­ siye edi l i rse, adamlarım ile beraber Şarki Trakya'ya geçe­ rim . Mamafih orada da Fransız işgal kuwetleri olduğuna göre Anadolu'ya geçmek icap edecektir. Ne dersiniz? - Ben Mutasarrıf olarak böyle bir tedbiri kabul ede­ mem. Hem daha azıcık da olsa ümidi miz vard ı r. Diğer ta­ raftan davamızı büsbütün kaybetmemiz i htimali beli ri r. Çünkü Batı Trakya'n ı n cahil halkı hocayı çok sever. Onda bir keramet olduğuna inan ı r. Sonra mümessiller, Hacı Yu­ suf Efendi müstesna hepsi onun adam ıdırlar. Şimdi karar verdiğimiz gibi ben onu yazı haneme davet edeceğim. La­ zım geldiği gibi ikaz edeceğim. Vaziyetten tabii sizleri yine haberdar edeceğim. Ziya Bey de Mutasarrıfın fikrine iştirak etti. Ümitler ke­ silmemiştir, dedi. Şerafeddin Bey ise, çıkar yol bu değildir vaziyeti hep­ ten karıştırmış oluruz, dedi. Bu şimdilik düşünülemez ka­ naatı n ı izhar etti. Baytar Mehmet Efendi , « Bir işte muvaffakıyet amili dü­ şü nce ve mantıkla hareket etmektir» dedi . Hüseyin Canik Bey, Jandarma Umum Kumandan ı ol­ duğum için bu hususta fikir beyan etmek beni m için tuhaf olur, dedi. Hakkı Bey, sizin tedbirlerinizden muvaffakıyetli bir neti­ ce isti hsal edilirse, elbet ben de memnun olurum, dedi. -

-

70


M Ü M ES S İ L S E (.' İ M İ N D E N S O N R A

Toplantı sona ermişti . Hoca Salih Efendi'nin Mutasar­ rıfl ığa davet edilip uyarıl ması nda mutabık kal ı nmışt ı . Davetliler ayağa kalktılar. Mutasarrıf Arif Efendi'ye mu­ vaffakiyet temennisinde bul undular. Arif Efendi yazı hane­ sinde kaldı. Kapıda nöbetçi bulunan Jandarmayı yan ı na çağırd ı . Ona bir mektup verdi. Bu mektubu Hafız Salih Efendi'ye götürüp vereceksin , dedi. Mektup bir davetiye idi. Ve şöyle yazılmı ştı : « Faziletli Dersiam Hafız Salih Efendi Hazretlerine; Çok mühim memleket mes'elelerini görüşmek üzere yazı haneme teşrifinizi hürmetlerimle rica ve istirham eyle­ rim efendim. 1 3 Mayıs 19 1 9 Mutasarrıf Arif Zade Arif» Jandarma h ızla Mutasarrıfl ı ktan çıkt ı . Hafız Salih Efen­ di'yi evinde buldu. Mutasarrıfın mektubunu hocaya verdi. Hoca titrek elleri ile zarfı açt ı . Mektubu okudu. « Sen git oğ­ lum ben hemen geliyorum , ,, dedi. Hafız Sali h Efendi o gün Cemaati İslamiye'de meşhur Gümülcineli İsmail Bey'i n riyasetinde toplanan mümessil­ ler içtimaına da davet edilmişti. Bu daveti tebliğe Hafız Ga­ lip Efendi gelmişti . Fakat Hoca Salih Efendi Gümülcineli İsmail Bey'i sevmediği için, bu davete icabet etmemişti . Hafız Galib'e n e söylemişse söylemişti. Müslüman Cemaat ı ' nda yapı lan bu toplantıda İsmail Bey'in neler söylediğini s ı rası gelince anlatacağız. Hafız Salih Efendi, Mutasarrıf tarafı ndan ne için çağrı l­ d ı ğ ı n ı pek iyi biliyordu. Son zamanlarda söylenen ve ken­ disi ni yakından ilgilendiren sözler, yakın dostları vasıtasıy­ la kulağ ı n a geliyordu. Bu nları n bazıları yaland ı . Fakat doğ71


B A Ti T R A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

ru olanlar da vard ı . Bu doğru olanları hiç kimse öğrensin istemiyordu Hoca. Mesela Yunan fevkalade komiseri Vam­ vakas' ı n adamlariyle olan temas ı n ı , hal k ı n , daha doğrusu hiç kimsenin bilmesini istemiyordu. Bundan başka, mü­ messilleri seçecek ağalara tesir edip istediğini yaptırmış olduğunu, kimse öğrenmesin istiyordu. Fakat meydana çıkmamas ı n ı istediği bu faaliyetlerinden bir kısmı öğrenil­ mişti . Halktan akl ı erenler, bu gizli çal ışmaları n Türk mille­ ti nin zararı na neticeler doğuracağı n ı söyleyip duruyorlard ı . Hoca bunları işitmişti. Mutasarrıf ı n söylentilerin doğruluk derecesini öğrenmek için kendisini çağ ı rdığına hükmetti. Ve çabucak hazırlandı . Mutasarrıfl ı ğ ı n yolunu tuttu. Hızlı h ızlı gidiyordu. Bir an evvel Mutasarrıfla karşı laşmak, onunla fikir teatisi nde bulunmak, durumu münakaşa et­ mek istiyordu. Mamafih Hoca; kendi fikirlerini Mutasarrıfa karşı müda­ faa edecek değildi. Lakin ondan görecekleri belki işine ya­ rard ı . Bu düşünce ve ruh haleti içinde mutasarrıfın kapısı­ na geldi . Jandarma, Hoca'yı tan ı m ıştı . Hemen içeri girdi. Mutasarrıfa Hoca'nı n geldiğini haber verdi, Mutasarrıf, Ho­ ca'yı kapıda karşılad ı . Bir koltuğa oturması n ı rica etti. Ken­ disi de makam ına oturdu. Karşıl ıkl ı s ı hhat ve afiyet temen­ nilerinde bulunuldu. Bir aral ı k bir sükut hasıl oldu. İlk söze başlayan Hafız Salih Efendi oldu. - Beni çağ ı rmışsınız efendi m . - Evet Hoca Efendi . Mühim memleket meseleleri var. Onları size açıklamam, bu husustaki yüksek fikirleri nizden faydalanmam lazım. - Rica ederim Mutasarrıf Efendi. Her hususta karar verecek mevkide siz vars ı n ız. Şahsen benim ve Müslü­ manları n size sonsuz itimatları vardır. Bunu size temin ederim . 72


M Ü M ES S İ L S E <; İ M İ N DEN S O N R A

- Sağ olunuz H oca Efendi. Sözleri niz b i r senet kadar sağlamd ı r. Bunu da ben size temin edeyim. Zaten tari hi şahsiyetinizden her sahada asil davran ışlar beklenir. - Mutasarrıf Efendi, bu sözlerinizle, layık olmad ı ğ ı m halde şahsıma fazla değer veriyorsunuz. Ben tarihe Dev­ let Reisi olarak iyi bir nam ile geçmiş sayı lamam. Pek çok Müslü man ı n kan ı pahas ı na kurulmuş olan Batı Trakya Hü­ kü meti Muvakkatesi'nin feshine gidildiği bir anda, sesini çı­ karamayan benim gibi bir adamın ne değeri olur. Ben bel­ ki bir günahkarı m . Çünkü vazifemi gerektiği gibi yapama­ d ı m . Şahsi menfaatleri ni düşünen, büyük saydığımız Pa­ şaları n aleti oldum . Onların dediklerine göre hareket ettim. Beni herkes affetse bile, ben kendimi asla affetmeyece­ ğim. İndallahta mes'uliyetim büyük olmuştur. Tarih karş ı ­ s ı nda ise töhmet altı ndayı m . Çünkü hiçbir devirde b i r Hü­ kü met R eisi vatanını küffara bir teklif ile terk etmiş değildir. Şimdi değer verdiğiniz şahs ı m ı n çok kıymetsiz olduğunu herhalde takdir etmişsinizdir. - Fakat Hoca Efendi , bunu siz, Anavatan ı n selameti nam ı na yapmak mecburiyetinde kalm ı şt ı n ız. Böyle milli iş­ lerde «ehveni şer» tarafı tercih edilir. Eğer siz çok acı olan bu tekliflere rıza göstermemiş olsayd ı n ız, Ruslar Kafkas­ ya'dan Anavatan Anadolu'yu istilaya başlayacaklard ı . O zamanki Osmanlı Türk İ mparatorluğu'nun R uslara karşı Anavatan ı müdafaa edecek kuvveti yoktu. Böyle tehlikeli ve sonu mağlubiyet olacak bir harbe girmektense « Batı Trakya Hükümeti Müstakilesi» ni feshetmek, ehveni şer sayı l m ı ştı r. Genel kanaat de bu merkezdedir. Sizin kendi­ nizi günahkar ve vazifesini yapmamış bir Devlet Reisi say­ manız, doğru değildir. Bu yüzden teessür duyman ız da yersizdir. - Sözlerinizin teselli edici ve gönül okşayıcı olması , 73


H A T I TR A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

beni memnun etti. Fakat gerçekler hiç de öyle değildir. Ev­ vela Batı Trakyalılar, Bulgar mezalimine karşı ayaklanmış­ lar, binlerce şehit vererek bu mübarek vatanı zalimleri n elinden kurtarm ışlard ı . Osmanlı Türk Devleti 'ni idare eden­ ler, zaten Londra Antlaşması ile bu vatan parçası n ı Bul­ garlara terk etmişlerd i . Bu yüzden Osmanlı Tü rk İ mpara­ torl uğu'nun, hukuken Batı Trakya üzerinde söz hakkı kal­ mamışt ı . Biz ondan sonra Bulgarlarla mücadeleye başla­ d ı k. Batı Trakya'yı kurtard ı k. H ükümetimizi kurtard ı k. Os­ manl ı İ mparatorluğu'nu idare edenler, fuzuli olarak işleri­ m ize karıştılar. Beceriksizliklerinden Hükümetimizi Bulgar­ lara vermeyi vait ettiler. lrkımız sahip olduğu toprakları mu­ harebesiz düşmanlarına terk etmem işti r. Ben Edirne'de Talat ve Cemal Paşalara bunu anlatt ı m . Bizi Bulgarlarla karşı karşıya bırakın dedim. Siz, «bunlar ayrı devlettir, iş­ lerine müdahale edemeyiz , ,, tezini müdafaa edi n ricası nda bulundum . Biz kimseni n yard ı m ı olmadan Bulgarlara karşı devletimizi müdafaa ederiz, dedim. Fakat biz söz verdik, dediler. Batı Trakya'yı Bulgarlara teslim etmeye kararl ıyız. Şayet razı gelmeyecek olursan ız. Bulgarlarla beraber Os­ manlı ordusu Batı Trakya'ya gi recektir. Sizi te'dip edecek­ tir ( !) . . . - Fakat biz bugün beynelmilel hukuka uygun olarak kurul muş bir hükümetiz. Osmanl ı Tü rk İmparatorluğu'na isyan da etmiş sayılmayız ki, «te'dip» edilelim . - Size o kadar söylüyoruz, dediler. Vaziyeti kendi ara­ nızda müzakere ediniz. Kararı nızı yarı n sabah bize bildirir­ siniz. Yalnız Rusları n Anavatan ı m ızı çiğnemeleri ni iste­ mezsiniz, teklifimizi herhalde kabul edeceksiniz. Diğer ta­ raftan Türkün Türkle çatışmas ı n ı , ayrıca önlemiş olacaksı­ nız. Biz vaziyeti sabaha kadar müzakere ettik. Sabaha kar74


\1 l' M ESS İ L S E<,: İ M İ N D E N S O N R A

şı , tarihi kararı mızı ağlayarak verdik. Batı Trakya Hüküme­ ti Mustakilesi'ni, bazı şartlar ile feshedecektik. Şartları mız, milletlerarası hukuk kaidelerine uygundu. Onları şöyle sı­ ralad ık: 1 Bulgarların Batı Trakya Türkleri'ne zulüm yapma­ sı ihtimali kuvvetlidi r. Osmanl ı İ mparatorluğu Hükümeti , böyle bir şeyin yapılmayacağ ına dair Bulgarlarla anlaşma­ lıdır. 2 Bulgarları n Batı Trakya'yı işgalleri n i , Osmanl ı İ m­ paratorluğu'nu idare edenler sağlamal ıdır. 3 Türkiye'ye hicret edecek Batı Trakyalı lara kolay­ lıklar gösterilmeli, Osmanlı Türk İmparatorluğu makamları , bu muhacirleri n yerleşmeleri ne yardım etmelidir. Şartları mız Talat ve Cemal Paşalar tarafı ndan derhal kabul edildi. Batı Trakya'yı işgal edecek olan « Savof,, ordusunu Cemal Paşa karşılayacakt ı . Bu üzücü işi Cemal Paşa'nın nasıl kabul ettiğine hala akıl erdi remiyorum . İşimiz bitmişti . Ağlayarak Gümülcine'ye döndük. Bu olayın üzerinden «6» sene gibi kısa bir zaman geç­ ti . Osmanlı İmparatorluğu, sebepsiz girdiği Birinci Dünya Savaş ı ' n ı da kaybetti . Ağı r bir m ütareke imzalad ı . İç duru­ munda bir berbatl ık müşahede edilmektedi r. Yapılacak sulh anlaşmasında, i mparatorluğun parçalanacağ ı anlaşıl­ maktad ı r. Bu parçalanmadan Yunanlı ları n büyük bir pay alacağ ı anlaşılmaktadı r. Bizim Müslüman olarak nasıl bir muamele göreceğimiz pek belli değildir. Burada Fransız idaresi altında bir « Manda» idaresi kurmak istiyoruz. Bu, General Şarpi'nin şahsi bir isteğidir. Fransız Başvekili « Klemansu» Şarki Trakya da dahil, her iki Trakya'yı Yu­ nan l ı lara vermeyi kabul etmişti r. İ ngilizler ise, asırlardır Yu­ nan istekleri nin tahakkukuna hizmet etmektedir. Böyle bi r -

-

-

75


B A T I TR A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

ortam içinde b i r Generali n şahsi fikri i l e hükü met kurmaya kalkmamız, neticede zarar görmemize sebep olur. Ven ize­ los'un galip bir devlet s ıfatıyle sarfettiği faaliyetlerden ha­ beri niz olsa gerekti r. Böyle bir durum mevcut iken bizim tuttuğumuz bu hükümet kurma işinde muvaffak olacağ ı m ız şüphelidir. Benim şahsi temennim Türk Devleti'nin bic an evvel silkinip kuvvetli bir hükümet kurması d ı r. Batı Trak­ ya' n ı n Fransızlar'da kal ması bence çok tehlikelidir. Fransa gibi büyük ve kuvvetli bir devletten Batı Trakya'yı kurtar­ mak çok zordur. Fakat Yunanlılar, Türklere n isbetle çok kuvvetsizdirler. Onları n elinden Batı Trakya'yı , günün birin­ de kolayca kurtarmak pekala mümkündür. Benim şahsi kanaat ı m , Türkler, bugünkü dermansız halleri nde bile im­ kan verilse Yunanlıları mağlup ederler. Hatta onları Make­ donya'dan bile sürüp çıkarı rlar. Fakat Fransızlara bunu ya­ pamazlar. Onlar müstemlekeci devlettir. Ellerine düşen milletlerin kurtulmaları zor olur. Yunanlıları n küçük bir millet olmaları , yeni yetişecek nesillerimiz için, kurtuluş ü mitlerini taze tutmaları na vesile teşkil edecektir. Bu ruhla Müslüman Türk halkı, gelecekte zuhur edecek fırsatları değerlendirmesini bilecektir. Bizler şimdi Müslüman olarak, Türk olarak tarihimizin en karanl ı k günlerini yaşıyoruz. Bu devir elbet geçecektir. Birgün gele­ cek, altı sene evvel olduğu gibi Batı Trakya Türkleri, Ana­ vata n ı n yard ı m ı ile Yunanlı ları boğacaklardı r. Bunu anla­ mak için kehanet lazım değildir. Fakat Fransızlar'dan bu­ ras ı n ı kurtarmak tekrar edeyim ki, güç olur. Hatta kabil de­ ğildir, denebilir. Size şimdiye kadar kimseye açı klamadığım hususları , içten bir samimiyetle anlattım. Yarın bu sözlerimin tarihe malolacağı n ı biliyorum . Tekrar edeyim, bizim kurtuluşu­ muz,Türkiye'nin, kuvvetli ve ehil ellerde bulunmasına bağ76


M Ü M ES S İ L S EÇ İ M İ N D E N S O N R A

lıdır. Bu olacakt ı r. Türkiye uzun bi r süre sonra d a olsa kuv­ vetlenecektir. Çok değerli yöneticileri de bulacağ ı na, şah­ sen ben inan ıyorum. Hoca Salih Efendi susmuştu . M utasarrıf Arif Efendi ne söyleyeceğini şaşırmıştı . Hoca fikirlerinde ne dereceye ka­ dar sam i mi idi? M utasarrıf Arif Efendi , satın aldığı istanbul'daki İsken­ deriye Otelin'in tavan ı na büyük bir Türk bayrağı resmedil­ miş balkonunda, yeğeni Ası m Efendi'ye, o zamana kadar kimseye anlatmad ı ğ ı bu mazi olmuş tari hi mülakatı nakle­ derke n , aynı cümleyi tekrar etmişti. Hoca fikirlerinde ne derece samimi idi? - M uhterem Hocam, geçmiş tarihi olayları n hikayesi­ ni, derli toplu olarak, yal nız bana anlattığ ı n ızı ifade ettiniz. İtimad ı n ıza teşekkür ederim . Her Türk için bunların bilin­ mesinde fayda vard ı r. Anlattıkları n ızda ibret alı nacak ta­ raflar çoktur. F ı rsat zuhur edince sizden duyduklarımı an­ latmak, milli vazifem olacaktır. Yalnız geleceği kapsayan siyasi görüşlerinizden Yunanlı lara ait kısmı üzerinde, mü­ talaamı ben de beyan etmek isterim . Yunanlıları n küçük bir millet olduğunu, b u sebep­ 1 ten korkulacak tarafları olmad ı ğ ı n ı anlattın ız. Söyledikleri­ niz çok doğ rudu r. Ancak bu millet geçmişteki medeniyetin kurucusu olarak, büyük devletler tarafı ndan Türklüğün za­ rarı na olarak desteklenmektedir. Bu yüzden, büyük devlet­ lerin herbirisinden bizler için daha büyük tehlike arz eder. Ayrıca bu millet,· Türkler için Bulgarlar' dan daha zalimdir. Balkan Türkleri'nin imha edil mesi lazım geldiğini, diğer Balkan H ı ristiyan devletleri ne bu Yunan milleti telkin etmiş­ tir. Bu gerçek ortada dururken, onların idaresini kabul et­ mek, bizim için i ntihar etmek olur. Hem Yunanl ı ları n ası r­ lard ı r Türkler aleyhine müteveccih, « Megali ideaları » var-

77


B A Ti T R A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

d ı r. Bu da Bizans İ mparatorluğu 'nu yıkan Türkleri hiç atfet­ memek, Bizans' ı n Türklere kaptırdığı toprakları , fırsatlar kollayarak, desiselerle geri almaktır. Bu cc Megali idea»yı onlar, satha satha uygularlar. Bunu yapacak kudreti kendi­ lerinde görmedikleri nden büyük devletler nezdi nde mües­ sir olmaya çal ışırlar. Ven izelos'un Avrupa'yı dolaşması , büyük devletlerin yard ı m ı n ı temin etmek içindir. Fransız Başvekili cc Klemansu » nun Batı Trakya'yı Yunan l ı lara bı­ rakması bir şey ifade etmez. Fransa parlamenter bir dev­ lettir. Meclis'ten geçmeyen kararları n ve sözlerin hükmü yoktur. Ayrıca Amerika Reisicumhuru « Wilson »un ilan etti­ ği ve bütün müttefikleri n beni msediği prensibe göre, ekal­ liyeti teşkil eden millet mensupları , vatanları nı kendileri idare ederler. General Şarpi , devletinin kabul ettiği bu prensibe göre hareket etmiştir. Biz Batı Trakya'da % 97 ekseriyetteyiz. Binaenaleyh bu prensibe uygun olarak bu memleketi Türk soyundan olanlar idare edecektir. Biz ken­ dimize güvenir, memleketi idare etmeye haz ı r olduğumu­ zu, mü messilerimizin verecekleri oylarla açı klarsak, Batı Trakya hiçbir millete verilemez. Fransız hi mayesi de gü­ nün biri nde kalkar. Anavatanla kolayca birleşmemiz müm­ kün olur. Bugün mağlup durumda olan milletler, «Wilson » Be­ yannamesinin vait ettiği bu prensibi kabul ederek silahları­ nı bı rakmışlard ı r. Müttefikler bu kendileri nin de i mzalad ık­ ları prensipleri bir tarata itemezler. Bizim kararı mızı değiş­ ti rmeye, hiçbir galip devletin selahiyeti yoktur. Yarın mü­ messillerimiz toplanacaktır. İstediğimiz idareyi kabul ede­ ceklerdir. Sizin bu raya davet edilmeniz, memleketimizin gelece­ ğini çok iyi düşünen şah ısları n tavsiyesi üzerine vukubul­ muştur. Onlar, yarın mukadderatımızın tayininde söz ve rey sahibi olanları , bir iki sözle en iyi uyaracak ve doğru 78


M Ü M ES S İ L S E Ç İ M İ N D E N SON R A

yolu gösterecek di rayette sizler olduğunuza karar verdiler. Tarihi şahsiyetiniz, elimize geçen bu fırsatın değerini tayin etmekte, herhalde, acz göstermeyecektir. Kı sacası bize yard ı mcı olup olmayacağ ı n ızı öğren mek istiyoruz. Bu yard ı m ı sizden bekl iyoruz. Kanaatım ıza göre mümessillere birkaç söz söylemeniz kafi gelecektir. H oca Efendi önüne bakt ı . Derin derin düşündü. Baş ı n ı kald ı rdı v e cevap verdi : - Balkan Harbin'den ve Edirne dönüşünden beri siya­ setle meşgul olmuyorum. İki ndi namazı vaktidir. Camiye yetişmeliyi m , diyerek ayağa kalkt ı . Arif Efendi onu kapıya kadar uğurlad ı . Hafız Salih Efendi , Mutasarrıfa hiçbir taahhüdde bulun­ mamışt ı . Siyasetle meşgul olmuyoru m , demesi yard ı m et­ meyeceğine dair kesi n bir işaret sayı labilirdi. Ondan hiçbir şey ümit edilemezdi artık. Bari fenal ığı dokun masa, dedi, Arif Efendi . Ve kapıdaki Jandarmayı çağ ırd ı . Diğer bir oda­ da bekleyen arkadaşları buraya çağ ı r gelsinler, dedi. Arkadaşları , heyecanla Mutasarrıfı n yan ına girdiler, yerleri ne oturdular. Arif Efendi'nin yüzü gülmüyordu. Yor­ gundu . Otu rduğu koltuktan ayağa kalkt ı . Arkadaşları na hi­ taben : - Hoca Efendi ile üç saate yakı n bir zaman görüştük. O, bana bugü nkü davamızla ilgisi bulunmayan tarihi olay­ ları uzun uzun anlatt ı . Ben de dinledim. En nihayet F ran­ sız idaresi nde kalman ı n sakı ncal ı olduğunu anlattı. Çünkü Fransa büyük bir· devlettir, dedi . Ondan sonra yakamızı kurtaramayız, dedi. Halbuki Yu nanlı lar küçük bi r milletti r. Onlardan kurtul mak Batı Trakyalı lar için zor bir şey değil­ dir, fikri üzerinde durdu. Ben kendisine cevap verdim. Yanl ı ş düşündüğünü mi­ saller zikrederek an lattı m . Kanaatleri n i değiştirdiğini zan79


BATI T R A K Y A TÜRK DEV LETİ

netmişti m . Mümessiller nezdinde amil olmas ı n ı , Fransız h imaye idaresine rey vermeleri ni sağlaması n ı rica ettim . Birdenbire siyasetle, Balkan Harbi' nden beri meşgul olma­ d ı ğ ı n ı söyledi. Ayağa kalkt ı . İkindi namazı vaktidir, camiye yetişeyim dedi ve gitti. Anlaşıldı ki Hoca, bize yard ı m etmeyecektir. Onda fikri sabit haline gelmiş boş kanaatler var. Çok inatçı olan bu hoca n ı n fikrini değiştirmesine i mkan yoktur. Durum budur. Arif Zade Asım amcas ı n ı n anlattıkları n ı can kulağiyle dinlemişti. 1 924'1erde İstanbul'dan Batı Trakya'ya dönün­ ce ; dinlediği bu tarihi olay ı , günlerce süren bir hikaye gibi bana anlatmıştı ve amcasına şöyle bir sual tevcih ettiğini söylemişti : - Hocan ı n Yunanlı lara satılmış bir adam olduğunu dü­ şünmediniz mi? - Batı Trakya Hükü meti Müstakilesi Reisliği'ni yapm ış bir adam ı n bu derece aşağ ı laşacağ ına i htimal vermedik oğlum . Şimdi hayatta ve Yunanl ıları n tayin ettiği bir Cema­ ati İ slamiye Reisi olduğuna göre, demek onlarla beraber olduğu anlaşılmaktadı r. Ne yapal ı m , Batı Trakya Türkleri'­ nin kaderi bu, sapık fiki rli Hocan ı n eliyle değişti. Bütün mes'uliyetleri vicdanım azap duymadan ona yükleyebili­ ri m . Mutasarrıf Efendi , Hoca ile yaptığı konuşmadan bir fayda hasıl olmadığını arkadaşları na bir cümle ile anlatmış oldu. Zaten arkadaşları daha evvel ümitsizliklerini beyan etmişlerdi. Duydukları na şaşmad ı lar. Ziya Bey: - Davayı kaybetmek üzere olduğumuzu anlıyorum. Bize yol göründü. Yarın mümessiller oylarını kullanacak­ lardır. Şayet Yunan idaresini tercih ederlerse, yapacağ ı­ mız bir protesto miti nginden sonra buras ı n ı tabii terk ede­ ceğim. Bu akşam oturduğum Uzun Mustafa Efendi'nin evi nde , Tespi hçi Mehmet Efendi , Dr. Ahmet Nane Molla, 80


M Ü M ES S İ L S EÇ İ M İ N D E N S O N R A

Sendelli Köylü Molla, Ahmet, Ak Hoca Efendi'lerin iştira­ kiyle bir toplantımız vardı r. Bugünkü toplantım ızdan hiçbi r netice hası l olmadığı n ı onlara söylemeye salahiyetli mi­ yi m ? M utasarrıf, b i r fayda melhuz olmadığ ına göre gizli kal­ mas ı , tedbirli bir hareket olur, dedi. - Pek iyi, öyle ise bu toplantı bahsine hiç temas et­ mem. Ben şimdi gitmeliyim. Arkadaşları m nerede ise geli r­ ler. O nları n düşüncelerinden sizi yarın sabah erkenden haberdar ederim , dedi. Arkadaşları n ı selamlayarak çıkıp gitti. Diğerleri de teessür içinde Mutasarrıfın yan ı ndan ayrıl­ dı lar. Arif Efendi de kalkt ı , evine gitti . Bir şey yapamadığın­ dan mütevellit üzüntüsü fazla idi. Fransız işgali olmasa ya­ pacağı n ı çok iyi bilirdi. Fakat bu şartlar altında kadere bo­ yun eğmekten başka ne yapılabilirdi? Kendi kendine söy­ leniyordu. Bu defa karş ı m ızda düşman filan yok. Fakat kendi milletimizin cahilliği ve anlayışs ızl ığı var. Bunlarla m ücadele etmek, düşmanla savaşmaktan daha zormuş.

81


ZİYA BEY' İN EVİNDE TOPLANTI

Z

iya Bey'in evinde yapılan toplantıda neler konuşul­ duğunu bilmiyoruz. Biraz ewel şahısları ndan bahsettiği­ miz kişiler, davete icabet etmişlerdi. Fakat konuşmaları büyük bir gizlilik içinde devam etmişti. Toplantıda bulunan­ ları n hiçbirisinden bir şeyler öğrenmek mümkün olmam ış­ t ı . H atta Ziya Bey bile, M utasarrıf Arif Efendi'ye bilgi vere­ ceğini vait ettiği halde, vadini yerine getirmemişti . Arif Efendi yeğeni Raif Zade Ası m Efendi'ye bu toplan­ tı hakkı nda şöyle demişti : Onları n sabaha kadar neler konuştukları n ı öğrenmek mümkün olmad ı . Zaten i ki gün sonra vazifemi Yunan Mu­ tasarrıfına teslim etmek mecburiyetinde kalmı ştı m. Her şey bittiği için , bu toplantıda alınan kararları ve konuşulan­ ları öğrenmek mecburiyetin i hissetmedim. Hem Yunanlı lar tarafı ndan mutlaka tevkif edileceğimi sanarak, Fransız iş­ gal kumandanlığı ndan temin ettiğim bir vesika ile istan­ bul'a gittim . Hiç kimsenin tutuklanmayacağı garantisini alarak tekrar Gümülcine'ye döndüm. 1 920'de yapılan ge­ nel meb'us seçimlerine katıld ı m . Rodop meb'usu seçildi m . Fakat Yunanl ı lar Anadolu'da Türklerle çetin b i r savaşa başlayı nca tevkif edileceğimi ilk anlayan ben oldum . 29 Temmuz 1 922 tarihinde, elime geçirdiğim bir pasaportla İstanbul'a gittim . 1 1 Kasım 1 930'da Gümülcine'ye dön­ düm. Beni Yunan tabiyetinde saymayan Yunanlı lar geri çevirmek istediler. Fakat muvaffak olamad ılar. Yunanlılar çiftliğimi istimlak etmişlerdi. Bu çiftliğin be82


B A T I T R A K Y A T Ü R K DEV LETİ

delini almak için pek çok zorluklar çektim. Diğer mülklerimi de tasfiye ederek 1 1 Ekim 1 930'da aile efradı m ı da alarak, bir daha Yunanistan'a dönmemek üzere Gümülcine'den ayrıldı m . İ stanbul'un işgalinde Tü rkler büyük fenal ı klar yaptığı için Yunanistan'a firar eden , meşhur Rum zengini « Bodo­ saki » nin İstanbul'da Bebek'te bulunan konağ ı n ı hüküme­ timizden satın ald ı m . Artık İstanbul'a yerleşmişti m . Arif Efendi'nin Yunan tabiiyeti nden ıskatı hikayesini ile­ ride, s ı rası geli nce ayrı ntı l ı olarak anlatacağ ız. Biz yine Arif Efendi'nin anlattı klarını dinleyelim: « Türkiye'de Ziya Bey'le karşılaşmayı çok arzu ettim. Hatta onu Türkiye'nin her tarafı nda aratt ı m . Resmi ma­ kamlar, gizli teşkilata mensup olduğu içi n , hakkında bir şey söyl eyemeyeceklerini beyan ettiler. Belki de onun adı Ziya değildi, dediler. O akşamki toplantıya katılanlardan Dr. Ahmet, Yunan Divanı Harbi tarafı ndan idama mahkum edildi. Tespihçi Mehmet Efendi'ye de idam cezası verdiler. En adi ve i n­ sanl ı k dışı muamelelere tabi tutulan bu idam cezalıları , kı­ sa bir müddet sonra veremden öldüler. H acı Bey Zade H akkı Bey, Trakya Müdafaai Hukuk Cemiyeti azası oldu­ ğundan, Yunanl ılar Gümülcine'yi işgal ettikten biraz za­ man sonra, onu adalardan birine sürgün ettiler. Fakat ada­ ya götürürken vapurun ambarında, boğarak öldürdüler. Bu vapurda Gümülcipeli, İ skeçeli, Dedeağaçl ı ve Dimetokal ı pekçok kimselerin öldürüldüğü işitilmişti. Ancak onları n bi­ rer birer isimlerini hatırlamak mümkün değildir. B u toplantıya iştirak edenlerden Akhoca, Sendellili Molla Ahmet uzun müddet yaşamışlard ı . Molla Ahmet bir otomobil kazası neticesi öldü. Akhoca, ona Mehmet Efen­ di de derlerdi. Toplantıda bulunanlardan yal n ız o kalmıştı . 83


ZİYA B E Y İ N E V İ N D E TOPLANTI

Bir gün ona sordum: « Ziya Bey'i n başkanl ı ğ ı nda yaptığı­ n ı z toplantıda neler konuşmuş idiniz? Ne kararlar alm ıştı­ nız? Eğer bir mahzuru yoksa bana anlatınız hocam . .. de­ dim. - Biz o gece konuşulanları söylemeye mezun değiliz. O akşam yemin ettik. Konuşulanlar bizim ile birlikte meza­ ra gidecektir, dedi. Ondan sonra bu bahsi bi rçok defalar kendisine açtım. İlk söylediğini tekrarlad ı . Kısacası Arif Efendi'nin dediği, her içtimada alı nan kararlar, gizli de ol­ sa, aşağı yukarı öğrenildi. Fakat Ziya Bey'in toplantısı nda alı nan kararları öğrenmek kabil olmad ı . Fransız yönetimin­ deki Türk idaresinin karanlıkta kal m ış tarafı budur. Batı Trakya'nın kısa bir müddet mutasarrıfl ı ğ ı n ı yapan Arif Efendi'nin, çok meraklı olan yeğeni Ası m Efendi'ye an­ lattıkları burada bitiyor. Ası m Efendi birkaç yıl son ra öl­ müştür. Bu yüzden bundan sonra Batı Trakya Fransız yö­ netimindeki Türk idaresi hakkında bilgi istemek cesaretini kendinde bulanlar olmamıştır. Arif Efendi şeker hastası idi. O zamanki tıbbi imkanlar­ la kendini tedavi etmeye çalı şt ı . Fakat menhus hastalı k ya­ kas ı n a yapışmıştı. Nihayet 1 932'de öldü . Eyüp mezarlığı­ na gömüldü. Taşı nda Gümülcineli olduğu yazılmış ise de, Fransız himayesinde Batı Trakya'da Mutasarrıflık yaptığı yazılmamıştır. Üç oğlu ile bir kızı vard ı . Hilmi ismindeki oğ­ lu bir vapur kazası nda, Çanakkale'de boğularak öldü. Kızı verem hastalığına tutuldu. İsviçre'de öldü. En büyük oğlu Faik İstanbul'da öldü. Küçük oğlu Necati mühendistir. Tah­ silini İ ngiltere'de tamamlamıştır. Bir İ ngiliz kızı ile evlen­ miştir. Arif Efendi, Gümülcineli'lerin sevdiği bir i nsandı . Fakat H afız Salih Efendi'nin bir din adamı olması karşısı nda, ba­ şarıl ı olamad ı . Nur içinde yatsın. 84


CEMAATİ İSLAMİYE'DEKİ TOPLANTI

D aha

evvelce de değindiğimiz veçhile Güm ülcineli İsmail Bey'i sevmeyen Hafız Salih Efendi bu toplantıya iş­ tirak etmemişti. Diğer seçilmiş bütün mümessiller orada idiler. . . İsmail Bey riyaset mevkiinde bulunuyordu. Hafız Galip yan ı na oturmuştu. Halk onları n ne için toplandı kları­ nı anlamıştı . Cemaati İslamiye h ı nca hınç halkla dolu idi. Arada sı rada bazı gruplar bir ağızdan , mümessilleri n i n işit­ meleri içi n yüksek sesle, «Yunanlıları istemiyoruz. Onlar biz Türklerin cinsine kibrit suyu dökerler. Fransız yöneti­ mindeki bu idarede kalmak istiyoruz. Bizi Yunan l ılara sata­ cak alçakları hiç affetmeyeceğiz. ,, diyordu. Hacı Bey Zade Hakkı Bey ise, daha ağı r sözler söylüyordu. Onun söyle­ diklerini mümessiller işitiyordu. Ben de bu kalabalı ğ ı n ara­ s ı nda idi m . H akkı Bey avazı çıktığı kadar hem dışarda olanlara, hem de içerde toplu halde bulunan mü messillere duyuracak tarzda bir ses tonu ile: - Ey ahal i , içerde bulunanlar, Müslüman ve Türk ol­ dukların ı , yarı n kullanacakları oylarla ispat edeceklerdir. Eğer Yunan idaresini kabul ederlerse, onlara Müslüman ve Türk demekle günaha girmiş olacağız. O zaman vazife­ miz, bunları nerede görü rsek görelim, yuhalamak ol mal ı­ d ı r. Ç ünkü her şey bunların elindedir artık. Şayet bizi dün­ yan ı n en zalim ve h ı nz ı r gavurunun eline, idaresi ne bı ra­ kı rlarsa, görecekleri muamele bu olacaktır. Eğer bizi Yu­ nan idaresinde bı rakmayı düşünüyorlarsa, şi mdiden kah­ rolsun alçaklar ! . . 85


R A T I T R A K Y A T fl R K D E V LE T İ

Hakkı Bey'in bu ağı r sözlerine cevap veren olmad ı . Yalnız orada bulunan birkaç Rum, Hakkı Bey'e hışı mla baktılar. Bir şey söylemeden çekilip gittiler. Fakat idare el­ lerine geçince Hakkı Bey'i unutmadılar. Biraz evvel temas ettiğimiz gibi, sürgüne gönderdikleri bu zat ı , vapur amba­ rı nda işkence ile boğdular. İslam Cemaati Riyaset Odası'ndaki toplantı , hararet­ lenmişti. İslam Cemaati Reisi sıfatiyle İsmail Bey'in konuş­ ması ve Yunanl ılara rey verilmesini zı mnen tavsiye etme­ si , Hacı Yusuf Efendi 'yi çileden çıkarmıştı. Fakat sinirleri­ ne hakim olmuş, susmuştu . Gümülci neli İsmail Bey şöyle diyordu: - Müslümanları n ası rlarca beraber yaşadıkları i nsan­ ların galip durumda bulunmaları , bizim içi n hayırlı olacak­ tır. Adet ve an'aneleriyle yakı ndan ve uzaktan ilgimiz bu­ lunmayan, yaşayışları hakkında bilgimiz olmayan bir mille­ ti n idaresi nde bulunmak, Müslüman olarak bizim bi rliğimi­ zi , beraberliğimizi bozar. Ahlak anlayışımızı değiştirmesi ihtimali büyüktür. Böyle bir ortam içinde yetişecek çocukla­ rımızdan, gelecekte İslami terbiye aramaya hakkı mız ol­ mayacaktır. Halbuki yaşamaktan gaye, dini mübinimizin emrettiği insan ı yetiştirmektir. Babalar ve analar, bu gerçe­ ği kavrayamayarak, türlü ahlaki rezaletleri benimseyerek dünya milletleri arası nda şöhret yapmış bir milleti n yöneti­ mine girmeyi , tabiidir ki istemeyeceklerdir. Bizim Müslü­ man olarak sürdürdüğümüz ahlak kuralları ile alay eden bu Batıl ılar yönetiminde, saygı l ı bulunduğumuz diğer me­ ziyetlerimizi de kaybetmemiz i htimal dahilindedir. Bizler Müslüman olarak yaptığ ı m ı z bütü n mücadelelerde, kısaca değindiğim bu meziyetleri n kaybolmamasına önem vermi­ şizdir. Bunlardan yoksun olarak yaşayabileceğimiz düşü­ nülemez. Onun için gerçekçi olan bir Müslüman, geleceğin 86


CEMA ATİ İSLA M İYEDEKİ TOPLANTI

şüpheler dolu olmas ı ndan endişe duyar. Kararı n ı veri rken bu hususları , i nce ince düşünür. Diğer taraftan siyasi gelişmeleri de, nazardan uzak tut­ mamak gerekir. Amerika Reisicumhuru Wilson'un ortaya koyduğu ve diğer devletleri n de benimsediği prensiplere ri­ ayet edilmemeye başlanmıştır. 29 Kas ı m 1 9 1 S'de i stan­ bul'da yapılan bir toplantıda, Türkiye'nin taksim edileceği endişesini duyanlar vaziyeti Müttefikler nezdi nde protesto etmişler, onlara ccWilson » prensipleri ni hatı rlatm ışlard ı . Fa­ kat bu sesleri galiplerden h içbir devlet duymad ı . Amerika ise, Avrupa işlerine karışmamak kararı n ı vermişti . Bu se­ bepten olacak Fransızlar Adana ve havalisini, İ ngilizler Maraş ve Antep'i , İtalyanlar Antalya ve Konya'yı işgal etti­ ler. Bu, Türkiye'yi parçalamak, taksim etmek demektir. Bu­ ralardaki ahali % 90 Müslümandı r. Böyle olduğu halde, bu bölgeler işte böyle büyük dediğimiz devletler tarafı ndan iş­ gal edilmişlerdi. Türk milletinde direnme gücü olmadığın­ dan bu toprakları onların elinden almak mümkün değildir. Kadere rıza göstermek mecburiyeti hasıl olmuştur. Hak, yalnız silahla elde edildiği ve bizim de silah ı m ı z olmadığı için Türkiye'nin taksim edil mekten kurtulamayacağı anla­ şıl maktadı r. Müslüman olarak Türk milletinin başına gelen bu felaketler bizi üzmektedi r. Fakat elimizden gelen bir şey yoktur. Dünyaya hakim olan galipler, istediklerini yapacak­ lard ı r. Şimdi biz, Batı Trakya Türk Halk ı ' n ı n meseleleri ile meşgulüz. Yarı n , siz m ü messiller uygun bulacağ ı n ız idare şeklini seçeceksiniz. Bizi tanımamış ve milletimizin % 90 ekseriyette bul unduğu bölgeleri işgal etmekten , ccWilson " prensipleri ortada iken, utanmam ış büyüklerden herhangi birinin himayesini düşü nmeyeceğinizi ümit etmek isterim. Kanaatlarımda Batı Trakya Müslümanları ' n ı n refah ve saadet içinde yaşamaları n ı temi nden başka, art bir düşün­ ce mevcut değildir. Benim gibi, ömrünün en verimli çağla87


B A T I TR A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

rı n ı vatan ve millet hizmetinde geçirenlerden, millet aleyhi­ ne netice verecek bir faaliyet beklenemez. Benim mazimi bilenler benden , yalnız iyilik bekleyebilirler. Eğer Türkiye'nin idaresi benim mensup olduğum fı rka­ n ı n elinde olsa idi - İtilaf F ı rkası- bugün bu elim hal başımı­ za gelmezdi . Osmanlı Türk İ maparatorluğu taksim edil­ mezdi . Oğulların ız, kardeşleriniz ccGaliçya»da, Roman­ ya'da Çanakkale'de, Kafkasya'da ve Arabistan 'da, ölüp gitmezlerdi . Çünkü biz harbe girmeyecektik. Çok kuvvetli bir devlet ol ma yolu nda çalışacaktık. Bunda da m utlaka muvaffak olacaktık. Fakat İttihad ve Terakki F ırkas ı ' n ı n akı lsız üç paşas ı , gayesiz olarak bizi harbe soktular. İşte Türk milletinin ba­ şına bu büyük felaketi getirdiler. Şimdi onlar vaziyete ha­ kimdir, istediklerini yapacaklardır. Türkiye'yi düşmüş oldu­ ğu bu felaketten kimse kurtaramaz. Onlar; -Talat, Enver ve Cemal Paşalar demek istemiştir - kaçtı lar. Fakat mil­ let kaldı . Aç, perişan, bitkin ve çok fakirleşmiş olarak ken­ di kaderiyle başbaşa bırakıldı. Kurtulması için bir mucize olması gereki r. Lakin mucizeler devri kapanmıştır. Kadere rıza göstermekten başka çare kalmamıştır. Bu hakikatı ka­ bul etmek mecburiyetindeyiz. Gümülcineli İsmail Bey belki daha konuşacakt ı . Kendi­ si iyi bir avukatt ı . Ayn ı zamanda hatipti . İstanbul'da öldürü­ len gazetecinin mahkemesinde çok iyi bir hatip olduğu an­ laşılmıştı. Selanik H ukuk Fakültesi'ni bitirmişti . Fransızca'­ yı ana dili gibi konuşuyordu. Tü rkiye'de aykı rı faaliyetlerin­ den dolayı, gıyaben idama mahkum edildi. Yüzellilik liste­ de idi. Fransa'da cc Nis» şehrine yerleşti. Osmanlı Tarihi'ni Fransızca olarak yazd ığı rivayet edilir. Nis'te öldü. İsmail Bey'in bu uzun konuşmasına en fazla can ı sıkı­ lan Hacı Yusuf olmuştu . Benim de söyleyeceklerim var, dedi . 88


C E M A A T İ İ S L A M İY ED E K İ T O P L A N T I

- İsmail Bey, uzun konuşmasiyle sadetten dışarı çık­ mış oldu. Biz buraya geçmişteki hataların muhasebesini yapmak üzere toplanmış değiliz. Bizim Batı Trakya' nın mukadderatı ile ilgili görülen hususları m ünakaşa edip, en faydalısı üzerinde m utabakat sağlamak için buraya toplan­ dığımız aşikar. Hal böyle olduğuna göre başka mevzular­ la iştigal etmek, kanaatımca abestir. Bunları kon uşmak, bi­ ze şimdilik bir fayda temin etmez. Olan olmuştur. Olanları düzeltmek i mkan ı da bizim elimizde değildir. Bu gerçek or­ tada duru rken , bunları üzüntü kaynağı hali ne getirmemiz, asıl davamızı konuşmak zaman ı n ı harcamaktadı r. Nerede ise akşam olacaktı r. Yarı n seçim yapacağız. Fransız hima­ yesinde kalmayı mı tercih edeceğiz, yoksa Yunanlıların gelip memleketimizi işgal etmelerini mi destekeyeceğiz? Demek oluyor ki m üzakeresi yapılacak ve bir karara varı­ lacak iki şık var. Bunlar üzeri nde konuşal ı m , kararı mızı ve­ relim. Evvela ben, bir mümessil sıfatiyle fikrimi açıklıyo­ rum . Kanaat ı m daha iyi anlaş ı lsın diye Fransız himayesin­ de, yarı müstakil bir Batı Trakya Devleti kurulursa, biz Türkler bu idare sisteminden acaba zarar m ı görürüz, su­ alini sizlere tevcih ediyorum. Ve cevabı n ı yine ben veriyo­ rum . Fransa büyük bir devlettir. Bizi ilanihaye idaresi altında tutmak gibi bir düşüncesi olmasa gerektir. General Şar­ pi'nin Türkler hakkı nda söylediği güzel sözler unutulma­ mal ı d ı r. Benim i nanc ı m odur ki, bütün Fransızlar bu gene­ ral gibi düşünmektedi rler. Bizim kabul edeceğimiz idare sistemi Batı Trakya'da kurulmuştur. Fransızca ile beraber Türkçe de resmi dildir. Bütün devlet idaresi, bizim yani Tü rkleri n elindedir. Yarı müstakil de olsa, bu sistem idarenin bize sağlayacağ ı menfaatler büyük olacaktır. Pencerelerden bakı nız. Halk, 89


UATI T R A K YA TÜRK DEVLETİ

şimdiki idare muhafaza edilmelidir, diye bağı rıyor. Bunların seslerin i duymamız lazı mdır. Şayet yanl ış bir hareketle Yunan idaresini kabul edersek, bu halk bize beddua eder. tarih karşısında, Türk Milleti karşısında mes'ul oluruz. Ya­ rı müstakil bir i darenin bütün nimetleri ni, haris Yunanlılara teslim töhmetini nasıl yükleniriz? Altı sene Bulgar idaresin­ de yaşadık. Bu zaman zarfı nda bize yapı lmayan fenal ık kalmad ı . Bize hep çingene dediler, kelimelerin en ağ ı rı ile bizi tahkir etmekten çekinmediler. Dövdüler, sövdüler, öl­ dürdüler, malları mızı yağma ettiler. Haysiyetimizi ve şere­ fimizi ayakları altına ald ılar. Bize beş yüz seneden fazla bir zaman uşakl ık yaptıkları n ı unuttular. Mukaddesatımızı bi­ le çiğnediler. Ben şahsen Yunanl ı lara oy vermekle bu kara günlerin tekrar geri döneceğine kaniim. Doğrusunu söylemek lazım gelirse, Yunanlılar, Bulgarlar'dan daha zali mdirler. Sesleri işitiyor musunuz? Dışarıdaki halk da benim gibi düşünü­ yor. Halkı n bu galeyan ı bizi uyarmalıd ı r. İçi mizde Yunanlı­ ları n güler yüzleri ne, tatlı sözlerine inanmış, kanmışlar var­ sa, hemen kanaatları n ı değiştirmelidirler. Bugün sahip olduğumuz bu idare tarz ı , Allah' ın bize bahşettiği bir lütüftur, bir ihsandı r, bunun kıymetini bilelim. Yan n oyları m ızı Fransız yardı miyle kurulacak Türk idaresi­ ne vereli m . Çilekeş halkımızı memnun edelim. Bu çeşit hareketimizden Tanrı hoşnut kalacaktır. Böyle bir fırsat bir daha eli mize asla geçmeyecektir. Diğer taraftan bu himaye idaresini kabul etmek suretiy­ le Anavatana da yard ı mda bulunmuş olacağız. Yu nanlı lar gibi Türk düşmanı olan bir milleti , Türk hudutlarına yaklaş­ maktan mahrum edeceğiz. Bu Türkiye'ye yapacağ ı mız en büyük hizmettir. Elbet günün birinde bu h izmeti miz lazım gelen takdiri görecektir. 90


C E M AA T İ İSLA M iY E D E K İ TOPLANTI

Milli menfaatlere uygun olan her şeyi yapmak, boynu­ muzun borcudur arkadaşlar. Böyle bir fırsatı değerlendire­ mezsek, Batı Trakya Türkleri bizi affetmeyecektir. Bundan başka Türk milleti de bizi töhmet altı nda bı rakacaktır. Da­ ha kısa söyleyeyi m, bize lanet edecektir. Burada iyi düşünülmeden söylenen birkaç söz işittim , çok üzüldüm. Beyan edildi k i Yunanl ı lar küçük bir millettir. Onlardan kurtulmak kolaydı r. Fakat Fransızlar büyük bir devlet oldukları için , onların elinden yakımızı kurtarmak zor olacakm ı ş . . . Bu mantıki olmayan ve ciddiyetten uzak sözlere, çocuklar bile güler. Çağ ı m ızda küçük devletler, büyük devletlerin himayesindedir. Asıl küçük devletlerden kurtulmak zordur. Şayet dünya muharebesi vukubulmam ış olsa idi, zalim Bulgarlar Batı Trakya Türkleri'nin yarısı n ı yok ederlerdi. Tekrar ediyoru m , b u mantık yanlıştır. İtibar edilmemesi laz ı m gelir. Sözlerim biraz uzad ı . Onları n yanlış anlaşı lması muh­ temeldir. Kısaltarak tekrarlayay ı m : Yarın oyları mızı Fransız himaye idaresine vere­ 1 lim. Halkı mız öyle istiyor. Anavatan ı m ızın m enfaatı da bu idareyi seçmektedir. 2 Yunanlılar Türkler için Bulgarlar'dan daha zalim­ dirler. Onların eline geçersek kurtulmam ız çok müşkül olur. Hiç kimsenin Yunanlılar hakkı nda söylediği met­ 3 hedici sözlerine inan mayal ı m , aldanmayal ı m, kanmaya­ l ı m . Vicdan ı mızı n sesi nden başka ses işitmeyelim. Böyle­ ce Tan r ı ' n ı n bizden razı olmas ı n ı sağlayalı m . Hacı Yusuf Efendi sözlerini bitirmişti. Diğer mümessil­ lerin içinde Hacı Hafız Galip Efendi 'den başka söz söyle­ yebilecek, fikir beyan edebilecek bir kimse yoktu . Zaten onlar, daha evvel de beyan ettiğimiz veçhile okuma-yazma da bilmiyorlard ı . Hafız Galip Efendi de bir şeyler söylemek -

-

-

91


B A T I T R A K Y A T Ü R K DEVLETİ

istiyordu. Ben de birkaç söz söyleyeyim, dedi. Ve ezcüm­ le: - İsmail Bey'in beyan ettiği fiki rlerle, Hacı Yusuf Efen­ dinin söyledikleri , çatış ı r mahiyettedir. Bizim her fikre mut­ lak bir sayg ı m ı z vard ır. Görüşlerde ve anlayışl arda beliren farklar, iyi niyet terazisinde tart ı l ı rlarsa, m utlak bir muvaze­ ne temin edilmiş olur. Yaln ı z gerçekçi olanlar bunu yapabi­ lirler. Hisleriyle hareket edenlerin her zaman hata yapma­ ları muhtemeldir. Onun için sinirleri mize hakim olal ı m . His­ lerimizle değil, akl ı m ı zla hareket edelim . Konuşmacılar buraya ne için toplandı ğ ı m ı z ı izah ettiler. İki şık karşısı nda bulunduğumuzu anlattılar. Bu iki şıktan bi rini tercih etmek mecburiyetindeyiz. Asıl konumuz budur. Bu meseleyi müzakere etmek için buraya toplanmış bulu­ nuyoruz. Kısacası, Fransız himaye idaresini kabul edip bu idareyi devam mı ettirmeliyiz, yoksa Yunanlı ları n Batı Trakya'yı işgal etmelerine razı mı olmal ıyız? General Şarpi , Batı Trakya Fransız yard ı m ı ile Türk idaresinde kalmal ıdır, diyor. Ve bu hususu temin için, ça­ l ışmaları n ı son günlerde son derecede hızland ı rmış bulu­ nuyor. Bir Fransız olarak Şarpi bunu ister. Fakat açıkça ifa­ de etmek lazı mdı r ki , General, Fransa hesabına söz söy­ leyecek durumda değildir. Fransız siyasetinde amil olacak kadar yüksek bir mevkiye sahip değildir. Bu sebepten onun söylediklerine inanıp hareketimizi ona göre ayarla­ mak, benim inancıma göre doğru olmayacaktı r. Vakıa bu­ günkü idare şekli bizi tatmin etmektedir. Bu idarenin de­ vam etmesi şayan-ı arzudur. Lakin bugünkü şartlar muva­ cehesinde, maalesef buna imkan yoktur. Müttefikler arası yapı lan toplantılarda Batı Trakya, Yunanl ılara verilmiş gibi­ dir. Hatta Fransa Başvekili « Klemansu » Venizelos'a Batı Trakya'n ı n kendilerine verileceğini söylemiştir. Diğer müt92


C E M A A T İ İ S L A M İY E D E K İ TO P L A N T I

tetik devletlerden İngiltere'n i n , italya'nın b u karara itiraz et­ medikleri bilinmektedir. Mamafih teşebbüsümüzle mütte­ fikler, 1 Mart 1 9 1 9'da Paris'te Batı ve Doğu Trakyaları Yu­ nanistan'a veren kararları n ı 1 1 Mart 1 9 1 9'da başka bir ka­ rarla tatbik etmekten, muvakkat bir zaman için vazgeçmiş­ lerdir. Fakat kararları n ı değiştirmiş değillerdir. Bu bir ger­ çek olduğuna göre, bizim nasıl hareket etmemiz meselesi ortaya çıkar. Akla uygun hareket edecek isek, müttefikle­ rin sözlerinden dönmeyeceklerini hesaba katmak zorun­ dayız. Şayet hislerimize mağlup olacaksak ve bu arada her şeyden habersiz olan halkı n bağı rmaları na çağı rmala­ rına ehemmiyet vereceksek, hakikatları bir tarafa itip, ge­ leceğimizi talihe terk ederiz. Bu idareyi tercih ederiz. Arkadaşlar, siyasette geleceğin inkişafı hakkı nda bir kanaate sahip olmayanlar, karanlıkta yol almaya çal ışan insanlara benzerler. Nereye gittiklerini bilemezler. Siyaset, uzak görüşlülük ister. Biz Batı Trakyal ılar Bulgar mezaliminden şimdi kurtul­ duk say ı l ı rız. Başka küçük bir Balkanlı devletin idaresi al­ tına girmeyi, Müsl ü man olarak, Türk olarak elbette isteme­ yiz. En çok istediğimiz, Anavatanım ızla birleşmek ve ken­ di bayrağı mızın altında yaşamaktır. Fakat bugün için bu mümkün değildir. Anavata n ı n durumu ortadadır. Türk İ m­ paratorluğu parçalan ıp taksim edilmek üzeredir. Bu vazi­ yetten dünyanı n her tarafında yaşayan Türkler, acı duy­ maktadı rlar. Biz de elem ve azap içindeyiz. Fakat ne yapa­ biliriz? Müttefikler, dünyada eşi görülmemiş büyük bir zafer kazandılar. Şimdi istediklerini yapacaklard ı r. Onları kuv­ vetle yola getirmek icabeder. Bu mümkün olmadığına gö­ re, kararlarına uyup dağdağasız yaşamayı tercih etmek yektir. Biz ne yaparsak yapal ı m , onları n kararlarına uygun olmayı nca fayda vermez. Daha düşmanlıkları n ı üzerimize 93


BATI T R A K Y A T Ü R K D E VLETİ

çekeriz. Tü rk halkına zulüm ederler. Halbuki bizim vazife­ miz, halkı m ızı rahat ettirmektedir. Cefa çektirmek değildir. Kısa konuşmamda her şeye temas ettim san ıyoru m . Akıllı hareket etmek zorunda olduğumuzu tekrar hatırlatı­ yoru m . Hacı H afız Galip Efendi sözleri ni bitirmişti . Bütün söz­ lerinden anlaşılanlar, müttefiklerin sözleri nden asla dön­ meyecekleri üzerinde toplanmakta idi. O belki bu görüşle­ rinde hakl ı idi. Müttefikler şı marık Yunanistan'ı seviyorlar­ d ı . Nasıl olsa onun istediklerini kabul edeceklerdi. Batı Trakya'yı ona vereceklerdi. Galip Efendi'nin beyanlarında şu hususta endişeleri meyan ı ndad ı r: Şayet Yunanl ılar ter­ cih edilmezse, geldikleri zaman Türk halkı na iyi gözle bak­ mazlar. H içbir taraftan himaye edilmesine imkan olmayan Batı Trakya Türkleri , çok sıkı ntı çekerler. Zaten Türkiye kendi yaraları n ı sarmakla meşgul bulunacağından, bize yapılacak her türlü fenal ıklar kafirleri n yan ı na kal ı r, demek istiyordu. Fakat bunları kapalı geçiyordu. Yalnız sezdiriyor­ du. Vakıa, H afız Galip Efendi'nin sözlerinde, o günün şart­ larına göre bir hakikat payı yok değildi. Söylediği gibi müt­ tefikler d ünyada eşi görülmemiş bir galibiyet kazanmışlar­ d ı . Her şeyi yapmak o zaman için ellerinde idi. Fakat Ga­ lip Efendi bu müttefikler arası ndaki iyi münasebetlerin , gü­ nün birinde zayıflayacağ ı n ı , ilerisini gören bir adam oldu­ ğunu iddia etmesine rağmen, anlayamam ıştı. Yunanl ıların müttefiklerce şı martıldığını iyi anlamı ştı. Çünkü ani bir ka­ rarla Yunanlıları 1 5 Mayıs 1 9 1 9'da İzmir'e çıkardılar. Bilin­ diği gibi , bu heyecanl ı konuşmalar yapıldıktan bir gün son­ ra 1 4 Mayıs 1 9 1 9'da da Gümülcine Yunan ordusu tarafın­ dan işgal edilmişti. Hafız G alip Efendi'nin Yunanlı lara oy verilmesine mü94


C E M A A T İ İSLA M İ Y EDEKİ TOPLANTI

temayil konuşmasına Hacı Yusuf Efendi şöyle cevap ver­ di: - Yanlış b i r a d ı m atmaktası nız. Bahis mevzuu ettiğiniz bugünün şartları değişecektir. Müttefikler, söylediğiniz gibi her şeyi yapacak durumda değillerdir. Eğer böyle olmuş olsa idi , Paris'te 1 Mart 1 9 1 9'da vermi ş oldukları kararı n tatbikini 1 1 Mart 1 9 1 9 karariyle ertelemezlerd i . Demek on­ ların da aralarında bir anlaşmazl ık vard ı r. Ve bu devam et­ mektedir. Ayrıca onların karşılarında bir dünya efkarı umu­ m iyesi olduğunu unutmamak lazımd ı r. Burası % 97 Müslü­ man olan bir memlekettir. Fransızların elinde ahalisi Müs­ lüman olan pek çok memleketler vard ı r. Biz h imaye idare­ sini kabul edersek artık Batı Trakya'yı Yunanlılara b ı rakıp gitmesi i hti mali yoktur. Müstemlekelerindeki Müslümanlar­ dan çekinir. İngilizler Batı Trakya'yı Yunanlı lara vereceksin diyemez. Bunları görememek için insanı n çok basiretsiz olması laz ı m geli r. Şayet biz oyları m ı z ı Fransızlar lehine kullan ı rsak nasıl olsa Batı Trakya'yı işgal edecek olan Yunanlılar bizi ceza­ lan d ı rı rlar, dendi. Bu bir dolaptır. Ancak, reylerimizi Yunan­ l ılara da versek, Türk olduğumuz için onlar bizi yaşatmaz­ lar. Nasıl olsa bizi yok etmek yolları n ı arayacaklard ı r. Bu h ususta kimseni n şüphesi olmamal ı d ı r. Türkiye Devleti' n i n güçlükler içinde bulunduğu doğru­ dur. Lakin bu güçlüklerden yakın bir gelecekte kurtulama­ yacağı n ı söylemek yakış ı ksız ve abestir. Biraz tarih oku­ muş olanlar bilirler ki , milletlerin zaman zaman bu gibi hal­ ler başına gel i r. Ehil ve becerikli olan milletler, felaketlere tahammül etmesini ve ondan çabuk sıyrılmas ı n ı bilirler. Türk milleti tari h i n kaydettiği devirlerden bugüne kadar, buna benzer nice felaketler geçirmiştir. Her zaman da kur­ tuluş yolları n ı bulmuştur. Yine öyle olacakt ı r. Allah ' ı n i na­ yetiyle bu badi reden yakas ı n ı kurtaracaktır. Hür ve müsta95


BATI T R A K Y A TÜRK DEVLETİ

kil olarak ve güçlenerek yaşamasına devam edecektir. Bunda inanç birliğimiz olmalıdır. Bizim burada Fransız himaye idaresini yaşatmam ız Türkiye'yi güçlendirir. Çünkü haris ve Türk düşmanı Yu­ nanlı larla komşu olmaları na engel oluruz. Bunu daha ev­ vel de söyledim. Şimdi de hatırlatmış old u m . Eğer Yunanl ılar lehine oyları mızı kullanacak olursak, Doğu Trakya'yı Yunanlı lara vermeleri , çok muhtemeldir. Buna sebep olmayalım arkadaşlar. Vazifemizi vicdanımı­ z ı n sesine uyarak yapa l ı m . Hacı Yusuf Efendi kısa konuşması n ı böylece bağla­ m ı şt ı . Diğerleri sustular, dinlediler, ona cevap vermediler. Toplantı sona ermişti . Ayağa kalktılar. Evlerine gitmek üzere Müslüman Cemaatı kapısından dışarı çıkacaklardı . Halk dağ ılmam ıştı . İçeride yüksek sesle konuşulan her şeyi dinlemişlerdi. Kimin ne fikirde olduğunu öğrenmişler­ di. Yalnız konuşmayanların ne yapacakları bilinmiyordu. Halk Hacı Yusuf çı karken tezahüratta bulundu. Diğerlerine de Fransız himaye idaresini istediklerini, bağı rarak anlat­ mağa çalıştılar. Mümessiller kalabal ığın arası ndan güçlük­ le geçtiler, evlerine gittiler.

96


MÜSLÜMAN GENÇLER BİRLİGİ'NDE HAZİN BİR TOPLANTI

M

üslüman Gençler Birliği Reisi Baytar Meh met Efendi, İdare Hey'etiyle beraber, o günün gençleri nden ve akl ı erenlerden pek çoğunu o akşam yapılacak toplantıya davet etm işti. İdare Heyeti'nden Kal ı pçı H üseyin , Fotoğraf­ çı Ahmet, Hafız Latif, (bunlar sağdı r, bugün dahi Gümülci­ ne'de yaşamaktadı rlar) . Hacı Hafız Ethem, Hüsamettin (bunlar ölmüştür) , efendiler bulunmakta idiler. Baytar Mehmet Efendi (merhum) kürsüye geçti ; Bugüne kadar sürüp giden olayları s ı ralamak ve anlat­ mak için sizi çağ ı rd ı m , dedi şöyle devam etti : - istilaya uğramış bölgelerin, memleketlerin, kan dök­ meden kurtuldukları vaki değildir. Bu gerçeği n herkes ta­ rafından bilindiğini tah min ederim. Hal böyle olunca, söz, rica; kısacası tatl ı dile dayanan vatan kurtarma çabaları ve gayretleri maalesef istenilen neticeyi vermemektedi r. El­ bette ki bu, tabiidir. M ücadelemizin istediğimiz gibi geliş­ memesi, bizi müteessir etmiştir. Ancak, i mkanları mızın kuvvete dayanmamış olmas ı , yenilgimize sebep olmuştur denebilir. Ve en doğru kanaat da bu olsa gerektir. Yoksa hepiniz, geceyi gündüze katarak çal ıştı n ız. Bütün köyleri dolaştınız. Sizin bu son derece sistemli çal ışmaları nızı, Batı Trakya' n ı n tarihini yazacak olanlar, mutlaka takdir edeceklerdir. Baytar Meh met Efendi'nin bu sözlerinden davanın kay­ bedildiği manas ı n ı çıkaran Hafız Latif Efendi : 97


H A Z İ N B İ R TO P L A N T I

- Daha kaybettiğimiz b i r şey yok. H albuki siz, her şey kaybolmuş gibi konuşuyorsunuz. Yarın seçilen mümessil­ ler toplanacaklar, oyların ı kullanacaklar. Belki hali hazır idareyi tecrih edeceklerdir. Daha şimdiden kendimizi ümit­ sizliğe kaptırmasak, daha iyi olur kanaatı nday ı m , dedi. Baytar Mehmet Efendi, Hafız Latif Efendi'ye, şu ceva­ bı verd i : - Söylediğiniz gibi m ümessiller, yarı n oyları n ı kullana­ caklar. Onların hangi tarafı tercih edecekleri , Cemaati İsla­ m iye'de İsmail Hakkı Bey'in riyasetinde yapmış oldukları içtimada belli olmuştur. Hacı Bey Zade Hakkı Bey'in senin de işittiğin feryadı bu yüzdendi. Bunun için mümessillere ağı r sözler söylüyordu. Kalabalı k huzuru nda onlara haka­ ret ediyordu. Mamafih , hepimizin temennisi aldanmış ol­ mamızd ı r. Fakat esefle kaydedeyim ki , onlar Yunanl ıları tercih edeceklerdir. Bu netice tahaddüs edince, bizim vazi­ yetimiz ne olacaktır? Biz bu cemiyeti , malum bir gayenin istihsali için kur­ muştuk. Çal ışmalarım ı z ı n Batı Trakya'n ı n kurtuluşuna yö­ nelen ciheti çok şereflidir. Cemiyetimizin Müslüman Genç­ ler Birliği oluşu, bir bakı ma hatal ıdır. Zaten Yüzbaşı Ziya Bey de bizi , hakl ı olarak bu hususta tenkid etti . Bizim men­ sup olduğumuz milletin adı vard ı r. Onu kullanmak hem va­ zifemiz, hem de borcumuzdur. Bundan böyle imkan bulur­ sak, Cemiyetimizin adı n ı değiştirir, «Türk Gençler Birliği» deriz. Benim asıl söylemek istediğim, çal ışmaları mızın fay­ dal ı olduğunu izah etmekti. Vakıa hocalar söylediklerimiz­ den bir şey anlamak istemediler. Bu onların şahsi menfa­ atleri icabı idi . Fakat halkımız, köylülerimiz cahil olmaları­ na rağmen, çok şeyler anladı lar. Bugün İslam Cemaati önünde toplanan bu insanlar, bizim ateşlediğimiz ve milli 98


B A T I T R A K Y A TÜ R K D E V L E T İ

şuur aşılad ı ğ ı mız kişilerdir. Türk halkında m üşahede ettiği­ miz bu gelişme, nesilden nesle i ntikal edecek, hayali mizde yaşattığ ım ı z Türklük ideali günün birinde mutlaka gerçek­ leşecektir. İ şte bizim Cemiyet olarak en büyük kazancımız bu olmuştur. Bu sizleri n muvaffakiyetidir. Bilhassa bu ba­ şarın ızla, her zaman iftihar edebilirsiniz. Konumuza dönelim: Yarından itibaren duru mumuz ne olacakt ı r? Ben i m bu hususta belirmiş bir kanaatim vard ı r. Onu sizlere arz edeyim : Şayet m ümessilleri miz bugünkü Fransız himaye idare­ si şeklini kabul ederlerse, çal ışmaları m ıza ara vermeden devam edeceğimiz tabiidir. Hedefimiz, her köye bir öğret­ men tayin ettirmeyi sağlamaktı r. Bunu başardığımız gün, muvaffakiyete doğru giden yolu n yarısını katetmiş olaca­ ğız. Ancak bu köy muallimleri nin medreseden çıkmamış olmaları n a çok dikkat edeceğiz. Bu hakikatleri bugün söy­ lemek pek kolay değildir. Lakin burada beni dinlemek zah­ metine katlanan sizlerin de beni m gibi düşündüğünüze ka­ niim. Ve o n u n için hissiyatımı gizlemiyorum. Kanaatim kat'idir. Şimdi Batı Trakyam ızın mukadderatı yine onların eline geçtiğine göre, bizim isteklerimize uygun karar vermeleri düşünülemez. Onları yola getirmek için maddi güce sahip değiliz. Onun için şimdilik meçhulümüz, fakat yarın bili n­ mesi m uhtemel duruma göre vaziyetimizi ayarlayacağız. Ne yapmak l az ı m geli rse yapacağ ız. Eğer Yunanistan' ı tercih ederlerse, yarı n bir miting d e düzenleyeceğiz. Bu açı k toplantıda alı nacak kararları , müttefik devletlere ulaş­ tı racağız. Böylece son tari hi ve milli vazifemizi yapmış olacağ ız. Bütü n birlik mensubu arkadaşlarımın yarı n yapıl­ ması muhtemel olan miti nge haz ı r olmaları lazımdır. Size biraz da Yu nanl ı lar hakkı nda bilgi vereyim: 99


H A Z İ N B İ R T O PL A N T I

Yunanl ılar Türklerin başta gelen düşman ı d ı r. Onları n Türk milletine şu sayacağı m sebeplerden düşman oldukla­ rı anlaşılmaktadır: 1 Yunanlılar, diğer Avrupa milletleri gibi Türkleri At­ tila' n ı n Avrupa'yı istilası i le daha iyi tan ı m ı şlard ı r. Türklerin kah ramanl ı kta eşi bulunmaz bir millet olduğunu sezerek, istikbalde kendilerine gelecek zararları düşünerek, daha o zaman düşman olmuşlard ı r. Onları n yaptıkları hesaba gö­ re Yunanlı l ı k bin yıllard ı r süren Türk baskısı ndan, azami zarar gören milletlerin başı ndadır. Bu yüzden Yunanlıların prensiplerinde, Türklere karşı adaletli davranmak ilkesi yoktur. 2 Malazgirt Savaş' ı ndan sonra çöken Bizans' ı n , Anadolu'yu müdafaa edemiyecek kadar zayıflamas ı , bu­ günün Yunanl ısını çıld ı rtmaktad ı r. Yu nanlılığa bu felaketi hazı rlayan Türkler neslinden olanları , fı rsat buldukça yok etmekti r. Bu onların milli prensipleridir, vazgeçemezler. 3 Bizans'ı ortadan kaldıran Türkler'di r. Mukaddes bir Yunan İ mparatorluğu saydıkları Bizans'ı y ı kanları , hiç­ bir zaman affetmemek için bugünün Yunanlı ları yeminlidir. Bu sebepten ellerine geçen her fı rsattan faydalanarak Türklere fenal ı klar yapm ışlar, katliamlar düzenlemişlerdir. Bu cümleden olarak Peloponez'de, Girit'te, Midilli'de ve Makedonya'nın birçok köy ve kasabaları nda tertipledikleri katliamlar, düşmanlıkları n ı devam ettirdiklerini göstermek­ tedir. Ayrıca onları n bizi ahlaken de yı kmaya çalıştıkları n ı unutmamak lazımd ı r. Kısaca deği ndiğim bu hakikatler ortada iken, onları n idaresini tercih etmek, milli bir i hanet değil de nedir? Fakat bizim ulema dediğimiz hocalar, bu söylediklerim­ den maalesef habersizdirler. Yunan milletinin bizim için daima felaketler hazırlayan bir millet olduğunu söylesek -

-

-

100


B A T I T R A K Y A T fi R K D E V L E T İ

i nan mazlar. İftira ediyorsunuz, derler. Çünkü bunlar tarih okumamışlard ı r. Dünyan ın gidişinden haberi olmayan in­ sanlard ı r. işte yar ı n , mukadderatımız, bu her şeyden habersiz in­ sanları n eli ile kat'i surette anlaşılmış olacaktır. Ben şah­ sen i stediği miz gibi hareket etmeyeceklerine eminim. Hal­ k ı m ı z ı n i steklerine uymayı küçüklük sayan bu adamlardan ne fayda beklenebilir? Sözleri m biraz üzücü oldu. Fakat bunları n birer hakikat olduğu ndan kimseni n şüphesi olmas ı n . Yarı n yapıl ması muhtemel protesto mitingine, çok sayı­ da soydaş ı m ı z ı n katılmas ı n ı tem i n etmenizi tekrar hatırla­ tırı m . Teşekkür ederi m . Baytar Mehmet Efendi, kısa da olsa, h e r konuya temas ederek konuşmas ı n ı bitirmişti . Kendisini dinliyenler üzerin­ de, beyan ettiği fikirler, çok büyük tesir icra etmişti . Doğru­ sunu söylemek lazım gelirse, bu Yunanlılar hakkı nda söy­ lenenleri , orada konuşmayı di nleyenleri n çoğu, hiçbir kim­ seden işitmemişlerdi. Hiçbir kitapta okumamışlard ı . Oku­ dukları bazı tarihlerde Yunanl ı ların eskiden çok medeni ol­ dukları yaz ı l ı idi. Bundan başka bu millet hakkında bilgile­ ri yok idi. Baytar Mehmet Efendi'nin söylediklerinden çok faydalandılar. Hakimiyetine terk edilmek istenen Batı Trak­ ya Türkleri'nin bu zalim Yunanlı lar'dan neler çekecekleri n i düşünmeye başlad ılar. Hepsi m üteessir oldular. Fakat ne yapı labilird i ? Baytar Mehmet Efendi, o zaman için münewer sayılan Tü rkler tarafı ndan bile pek iyi bili nmeyen tarihi hakikatleri dile getirmişti . Yunanlı ları n Türkler için , nas ı l tehlikeli bir millet oldukları n ı ortaya koymuştu. Onun daima doğruyu söyleyen bir i nsan olduğunu bilen arkadaşları , şaşırıp kal­ mışlard ı . Ne yapmalı acaba d iye kendi kendi lerine sorular 101


soruyorlard ı . Vaktin gecikmiş olmasına rağmen, kimse kal­ kıp evine gitmek istemiyordu. En nihayet yine Reis Baytar Mehmet Efendi, yarı n yapılması muhtemel mitingteki vazi­ felerin i hatırlattı. Evlerine gitmeleri laz ı m geldiğini söyledi. Bu hatırlatma üzerine toplantıda olanlar birer birer dağı l­ maya başladılar. Baytar Mehmet Efendi de evine gitti.

1 02


BAYTAR MEHMET EFENDİ KİMDİR?

G

ü mülcine'de ilk Gençlik Teşkilatı n ı kuranlardan biri olan Mehmet Baytar, Gümülcineli'dir. Onun hayat hikaye­ sine, daha evvel değinmiştik. Ancak yeteri kadar bilgi ver­ memiştik. Şimdi onun ölümü münasebetiyle yazılan ve ccAkın ,, Gazetesi'nde neşredilen bir makaleyi, olduğu gibi buraya aktarıyorum. Bu suretle belki ruhunu şad etmiş olu­ rum . « Baytar Mehmet Efendi Vefat Etti 1 Temmuz 1 966 tarihli Cumhuriyet Gazetesi , bütün Ba­ tı Trakyalı Türklerin , çok iyi tanıdığı ve sevdiği Baytar Meh­ met Efendi'nin vefat ettiğini haber veriyordu. Batı Trakya Türk azı n l ığ ı n ı n kültürel kalkınmas ı n ı , hay­ siyetli ve şerefli bir azın l ı k olarak yaşaması n ı temi n yolun­ daki çal ışmaları ile ilgi çekmiş ve tanınmış olan rahmetli, « 1 894» y ı l ı nda Gümülcine'de doğmuştur. 72 senelik haya­ t ı n ı n -çocukluk devresi müstesna- diğer kısı mları n ı , hep mensup olduğu millete hizmet yolu nda geçirmiştir. Onun çeşitli hizmetlerini ve mücadelelerini bu sütuna sığdırma­ n ı n i mkansızlı ğ ı n ı , okurlarım elbette takdir ederler. Biz bu­ rada ancak onun değişik alanlardaki çalışmaların ı n kısa bir özetin i takdim edeceğiz. Bu suretle belki aziz ruhunu şad etmiş oluruz. Zaten hizmetlerin i yad etmekten , ruhuna fatiha okumaktan başka elimizden ne gelir sanki . . . Rahmetli Baytar Mehmet Efendi, 1 906 yılında Gümül­ cine İdadisi 'nden mezun olmuştur. « 1 9 1 0» da Gümülcine 1 03


iL\ Y T A R M E H M E T E F E \ D İ K İ M D İ R '?

« Bidayet" mahkemesi zabıt katipliğine tayin edilmiştir. Bu memuriyeti Balkan Harbi'ne, Bulgarları n Gümülci ne'yi iş­ galine kadar devam etmiştir. Ondan sonra bir müddet es­ nafl ıkla meşgul olmuştur. Biri nci Dünya Savaşı başlayınca, pek çok genç Batı Trakyal ı Türk ile birlikte Türk Ordusu'na asker olmak üzere Türkiye'ye gitmiştir. İdadi mezunu oldu­ ğu için onu « İ htiyat» zabiti yetiştiren okula göndermişler. Okuma süresi, tali m terbiye faslı bitince, yedek subay ola­ rak orduya katılm ıştır. Ancak bir müddet sonra baytar yar­ d ı mcısı yetişti ril mek üzere, tekrar okula gönderilmişti r. Bu okuldan da baytar yard ı mcısı olarak mezun olmuştur. Ar­ tık bundan sonra kendisine «Baytar,, denilmeye başlan­ m ı ştır. Birinci Dünya Savaşı sona erince, yine sağ kalmış olan birçok hemşehrileriyle beraber, memleketi olan Batı Trak­ ya'ya, Gümülcine'ye dönmüştür. Bir m üddet Belediye Bay­ tarl ığı yapmıştır. [Fransız himaye idaresi nin devamı müd­ detince Belediye Baytarı idi.] Daha sonra İskeçe'nin Kireç­ çiler Köyü'ne öğretmen olarak gitmiştir. O zaman Kireççi­ ler Köyü Maarif E ncümeni Reisi , geçenlerde vefat eden Raif Efendi idi. Okulun müdürü de yine uyanık bir hoca olan Mustafa Nagam idi. Öğretmen okulu mezunu Osman Seyfi de öğretmen olarak çal ışıyordu. İ şte baytar bu kad­ roya dahil edildi. Sırası gelmişken şimdi hepsi rahmeti Rahmana kavuşmuş olan bu idealist kadro mensupları na, azınlığı mızın çok şeyler borçlu olduğunu hatı rlatmak iste­ riz. Merhum Baytar'ın, Kireççiler okulunda öğretmen ola­ rak çal ışması, verimli olmuştur. İlk defa yeni harflerle ted­ risat yapmak cesaretini bu okul göstermiştir. Şapkayı ilk defa bu okul öğretmenleri giymişlerdir. Bu devrimleri ya­ parken, elbet çeşitli zorluklarla karşılaşmı şlardır. Ancak 1 04


BATI TR A K Y A T (: R K U E V L E T I

yılmamışlard ı r. Türkiye'de yapılan sosyal devri mleri n Batı Trakya' n ı n her tarafına yay ı l ması n ı sağlam ışlard ı r. 1 934 y ı l ı n a kadar devam eden başarı lı öğretmenliğini, Gümülcine Türk Cemaati'ne Reis tayin edildiğinden, bı rak­ mak mecbu riyetinde kalm ıştı r. Fakat Cemaat Reisi ol mak­ la beraber, Gümülcine Merkez Türk Okulu Müdürlüğü'nü de uhdesine alm ıştır. Bir aral ık Gümülcine Türk Gençler Birliği « Ü mit» kulübü mensupları kendisini Reis seçmişler­ dir. 1 936 yıl ı nda yapı lan meb'us seçi mlerini kazanarak mil­ letvekili olmuştur. Fakat «Metaksas» Diktatörlük ilan edin­ ce, meb'usluk sıfatı kalmamıştır. Hem onu kıskananlar da bu arada çoğal mış bulunuyordu. Nihayet diğer sıfatları n ı d a terk etmek mecburiyetinde kalmıştır. Tekrar öğretmen­ liğe dönmüştür. 1 940'ta Batı Trakya, Almanlar tarafı ndan işgal edilip Bulgarlara verilmiştir. Bulgarların birkaç defa evini basma­ sı ve onu tehdit etmesi n eticesi, Türkiye'ye iltica etmesine mecburiyet hasıl olmuştur. Türkiye'de ise Bas ı n Yay ı n Umum Müdürlüğü'nde me­ mur olmuştur. Daha son ra memuriyeti İstanbul Radyo Evi­ ne nakledilmişti r. Bu arada resmi vazifesi dışı nda sosyal faaliyetlere de katı lmıştır. Batı Trakya Göçmenler Birliği Reisliği' n i , uzun yıllar yapmı ştır. Fakat en nihayet «65» ya­ ş ı n ı doldurduğu içi n memuriyetinden ayrıl mıştır. Ve yalnız Batı Trakya Göçmenleri ne Yard ı m Birliği Reisliği'ni yapa­ rak, hizmetlerine devam etmiştir. Ancak kalp ve bağ ı rsak­ larından rahatsızlığı ilerleyince, ameliyat olmak mecburi­ yeti has ı l olmuş, bağı rsak ameliyatı neticesi hayata veda etmiştir. Allah gani gani rahmet eylesin. Merhumun geride kalan eşi Bayan Zehra Gümülci­ ne'nin tan ı n m ı ş manifatu racı ları ndan Sütçü Hakkı Efendi'­ nin kızı d ı r. Büyük oğlu Mustafa, Yüksek Öğretmen Okulu 1 05


mezunudur. Diğer oğlu Hamdi Eskişehir'de gözlük ticare­ tiyle meşguldür. Küçük oğlu Ziya ise, İstanbul Radyosu teknisyenidir. Kendilerine başsağlığı diler, ömrünü Türk milletinin her bakı mdan yükselmesini isteyen ve bu uğu rda, i nsan kud­ retinin üstünde çal ışmaları ile herkesin saygısını ve sevgi­ sini kazanan, merhum babalarına, tekrar Allah'tan rahmet dileriz. (Gümülcine 20 Temmuz 1 966) .. .

1 06


14

MAYIS

1919

B

atı Trakya Türkleri'nin mukadderatı bugün tayin edilecekti . Seçilen mümessiller M utasarrıflıkta toplanacak­ lar, ya Fransız himaye idaresini, yahut da Yunan egemen­ liğini tercih edeceklerdi. Tam saat g,, da oylar verilmiş olacaktı. Vaziyet derhal ilan edilecekti. Fransızlar herhangi bir üzücü vak'an ı n zuhur etmeme­ si için , daha akşamdan tedbirlerini almışlard ı . Sokaklar süngü takmı ş Fransız askerleri ile dolmuştu. Bu arada Jandarma Umum Kumandanı Hüseyin Canik Bey de hare­ kete geçmişti. E mrinde olan bütün Jandarmaları vazifelen­ dirmişti. 1 3 Mayıs, 1 4 Mayıs'a bağlayan gecede, aklı ba­ şı nda olan hiçbir Batı Trakyal ı Türk'ün gözüne uyku girme­ mişti. Herkes şüpheliydi. Hele mümessillerin Yunanlı ları tercih edeceklerine, beş on m ünewerden başka kimse ih­ timal vermiyordu. Yarı müstakil bir idare sistemini bir kena­ ra itip, küçük bir devletin idaresi alt ı na girmekten görüle­ cek maddi ve manevi zararları düşünemeyecek bir Türk bulunabileceğine kimse inanmak istemiyordu. Halkı n ek­ seriyeti bu inançta idi . Diğer taraftan vaziyetten endişe edenler, politikada az çok pişmiş olanlard ı . Bunların kana­ atleri, öteden beri anlatmaya çalı ştığ ı m ız gibi , Hoca Salih Efendi'nin dediğini yapacaklard ı . Ve Yunanl ı ları tercih ede­ ceklerdi. Hatta Fransızlar bile kendilerinin tercih edilmeye­ ceğini düşünemiyorlard ı . General Şarpi, kendilerine oy ve­ rileceğinden emin olduğunu, bir m ünasebetle İhsan Bey'e ..

1 07


1 -1

\-1 A Y I S 1 9 1 9

söylemişti . Salih Hoca'n ı n gizli çal ışmalarından onun bile haberi olmamışt ı . Hatta İ hsan Bey'e: - « Siz bizi m yard ı m ı m ızla dü nyan ı n en mutlu insanla­ rı olarak yaşayacaksın ız. Asl ı nda idare sizi n kendi elinizde olacaktır. Biz işgal kuvveti olarak sizin mutluluğunuzun bekçiliğini yapacağ ız. Batı Trakya meselesi biz Fransızlar içi n , haysiyet ve şeref konusu olmuştur. Bu hususu şöyle izah etmek mümkündür: 1 Bu harpte en çok fedakarl ıkta bulunan ve muha­ rebenin kazanılması nda amil olan millet biz olduk. Verdiği­ miz insan zayiatı korkunç bir yekuna baliğ oldu. Maddi za­ rarı mız ise, tahmi nlerin çok fevkindedir. Bu durumumuz or­ tada iken, bizimle beraber bulundukları için kendilerini şimdi galip sayan devletler, müsavi haklar talep etmekte­ dirler. Bunlardan bazıları , mesela Yunanlılar, biz Fransız­ ların zoru ile harbe girmişlerdir. Şayet biz Pire'yi ve Atina'yı işgal etmemiş olsa idik. Yunanlı ların harbe girecekleri dü­ şünülemezdi. Bu sebepten onlarla eşit olduğumuzu kabul edemeyiz. Bizi m hakkımız olan üstünlüğe müttefiklerimizin saygı göstermesi laz ımdır. Aksi takdirde kendimizi saydı r­ mas ı n ı bileceğiz. Batı Trakya, bizi m istediğimiz sistemle idare edilecektir. Bu hususta bizim haysiyetimiz ve şerefi­ miz bahis konusudur. 2 Yunanlı ları n Kuruçay ötesinde bulunmaları , hiçbir şey ifade etmez. Ve onları n hakka dayanmayan , problem­ lerini çözmez. Asker yığmalarına gelince: Bu haz ı rl ı ğ ı n ki­ me karşı yapıldığını anlamak zordur. Bizce ehemmiyeti haiz değildir. Siz de telaşlanmayınız. Himayemiz altı nda yaşad ı ğ ı n ızı unutmayınız. Bir Fransız Generali size anlattıkları m ı söylemeye me­ zun değildir. Lakin , daha evvel de beyan ettiğim veçhile, Türklere karşı sempati m vardır. Bunu s ı rası gelince izhar etmekten kendimi alam ıyorum. -

-

108


R A T I T R A K Y A T li R K D E V L E T İ

Söylediklerimi Arif Efendi'ye anlatman ızı rica ederim. " demişti. İ hsan Bey, Generali n sözlerine cevap verecek selahi­ yeti haiz değildi. Kendisini selamlayarak yan ı ndan ayrı l d ı . General Şarpi'nin kendisine anlattı kları n ı yakın dostların­ dan pek çoğuna söylemişti . Tabii Arif Efendi'ye hemen gi­ dip anlatmıştı. Fakat Arif Efendi neticenin ne olacağ ı n ı , mümessillerin Yunanl ı ları tercih edeceğini, kestirmişti. Ge­ neralin bu hususu son güne kadar anlayamadı ğ ı na şaşıp kalm ıştı . Bir aral ı k Generali uyarmak düşüncesine kapıld ı . Fakat Fransızları n insan hakları n ı n baş ı nda gelen seçmek hakkına karşı çok sayg ı l ı oldukları nı düşünerek, bu fikrin­ den vazgeçti. Neticeyi beklemekten başka çare yoktu . Sabah olmuştu. G üneş doğmak üzere idi. Halk sokak­ lara dökülmüştü . Şehrin kenar mahallelerinden davul zur­ na sesleri geliyordu. Bunlar bir müddet sonra, «Annem be­ ni yetiştird i » milli şarkısı n ı çalarak, Mutasarrıfl ı k avlusuna toplanacaklard ı . Diğer taraftan köylüler de şehre gelmeğe başlamışlardı . Halk ne olacağı ndan habersiz oldukları için sevinç içinde idiler. Daha evvel kısaca değindiğimiz, mev­ cut Fransız h imaye i daresinin temelleşeceği n i zannediyor­ lard ı . Ç ünkü bu insanlar, klsa bir zaman içinde yarı müsta­ kil yaşaman ı n zevkini tatmışlard ı . Bu idare sisteminin de­ vam ı n ı arzu ediyorlard ı . Onun için davullar zurnalar çal ı­ yor, bir iki saat sonra, oylar kullan ıldıktan ve netice belli olunca yapılacak şenlikler için bu bir başlang ı ç sayıl ıyor­ du. Herkesi n sevinci yüzünden okunuyordu. Bin yıll ı k bir zaman içinde bile Batı Trakya Türkleri'nin eline böyle bir fı rsat geçemezd i . Bu i leride yapı lacak bir « referandum» ile Türkiye'ye iltihak etmek yolunu Batı Trakya Türkleri ne açı ­ yordu. Zaten b u hususu, Müslüman Birliği gençleri , gece gündüz çalışarak, köylere giderek Türk halkına anlatmış1 09


1 4 M A \' IS 1 9 1 9

lard ı . Her Türk, gayenin bu olduğunu, Fransız hi maye ida­ resinin geçici olduğunu biliyordu. Fı rsat elverince Anavata­ na iltihakın güç olmayacağ ına akılları yatmışt ı . Onun için bütün Türkler heyecanlı idiler. Geleceğin saadetini şimdi­ den yaşamaya başlamışlard ı . Anavatana kavuşma ümidi­ nin çok kuvvetli olarak beli rmesi, herkesi sevinçten sarhoş etmişti . İ htiyarlar, sevinç gözyaşları döküyorlard ı . Saat « 8 » idi. Şimdi istinaf mahkemesi olarak kullanılan ve Osman Paşa tarafı ndan yapt ı rılan bina Mutasarrıfl ı k idi. Bu büyük binan ı n bahçesi, o vakit çok genişti . Ben saat 8.05 geçe Mutasarrıfl ı k bahçesine gittim. Bahçe h ı nca h ı nç dolmuştu. Eskilerin dediği gibi , «bin bir ayak, bir aya­ ğ ı n üstünde idi . » Yani mahşer gibi halk yığı nlar halinde toplanm ıştı. Davullar zurnalar, başarabildikleri kadar milli Türk marşları çal ıyorlard ı . Halk mümessillerin gelmesini bekliyordu. Seçime nezaret edecek komisyon daha evvel gelmiş bulunuyordu. Bu komisyonda; Yunanl ıları, Bulgar­ ları temsil eden birer, Türkleri temsil eden iki kişi, Fransız­ ları temsil eden üç yüksek rütbeli subay olduğunu söyledi­ ler. Biraz sonra General Şarpi'nin, at üzerinde geldiğini ha­ ber verdiler. Halk derlenip topland ı . Generali karşı lamaya hazırlandı . General, Hükümet kapısına gelince, atı ndan indi. Halk, 1Clşa, sesleri ile coşkun tezahü ratta bulundu. General güler yüzle halkı selamlayarak mukabelede bu­ lundu. Saat «9» a gel iyordu. Fakat temsilciler henüz gel­ memişlerdi. Halkın can ı sıkıl ıyordu. Bir an evvel bu işi bi­ tirmelerini istiyordu. Nihayet temsilciler göründüler. Başta Hacı Hafız Galip olmak üzere, Hacı Yusuf, Tabak Halil Ağa, Ali Bey, Osman Ağa, Rumlardan Zoidis, Bulgarlar­ 'dan Doçef, Yahudiler'den Karasu Efendiler, kendilerine açılan yoldan ilerlediler. Halk kendilerine yaşay ı n , diyerek tezahürat yaptı . Fransız hi maye idaresinde kal mak istedik1 10


B A T I T R. A K Y A T Ü R K D E V L ETİ

leri n i , bağ ı ra bağı ra bir kere daha hatı rlattı lar. Mümessiller elleriyle halkı selamlad ı lar. Fakat hepsi de n eşesizdi . Bu­ nun sebebini öğrenmek, o an için mümkün olmad ı . Onlar içeri girdiler. Halk d ı şardan « F ransız himaye idaresini isti­ yoruz, ,, diye bir ağızdan tempo tutarak bağ ı rı p duruyordu. Davullar, mil li marşlar çalmakta coşkunluklar gösteriyorlar­ d ı . Bahçe dolduktan sonra, yollara taşan halk kütlesi, de­ niz gibi dalgalanıyordu. Parola birdi: « Fransız himaye ida­ resin i istiyoruz . .. Halk, bu dileklerini içerdeki mümessillere duyurmak içi n , seslerinin ç ı ktığı kadar, fakat ahenkli olarak bağı rıyordu. Koca şehir bu seslerden uğulduyordu. Batı Trakya Türkleri , böyle heyecanlı ve sevinçli an ı , b i r defa daha, ayn ı bahçede « Batı Trakya Hükümeti Müs­ takilesi » kurulduğu gün yaşamıştı. O gün Batı Trakya bay­ rağ ı göndere çekildikten sonra balkona çıkan , şimdi ad ı n ı hatı rlayamadığım b i r hatip, halka ezcümle şöyle hitap et­ mişti : « Batı Trakyal ı Türkler, aziz hemşehrileri m ! . . Mübarek vata n ı m ızı i şgal eden vahşi Bulgarları mağ­ lup ederek vatan ı m ızı kurtarm ış bulunuyoruz. Onları n bize yaptıkları fenal ı klar, saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bunlardan yal n ız birini size hatı rlatmakla vahşetlerinin de­ recesi hçı.kkı nda, mevcut bilginize bir yenisini ilave etmiş sayılmayacağı m . G ümülcineliler, Kavakl ıdere'de Bulgarlar tarafı ndan şe­ hit edilen «80» kişin i n şehrimiz eşrafı ndan ve zenginlerin­ den olduğunu bilfyorsu n uz. Bunlar bu vatan ı n ı kurtulması için çal ıştılar. Ve bu uğurda canları n ı verdiler. Bugün işte dilekleri tahakkuk etmiştir. Nur içinde uyusunlar. Fakat bu vatan ı kurtarmak için verdiğimiz şehitler yal­ n ız bunlar değildir. Binleri n , onbinlerin üstü ndedir. Kı saca­ sı Batı Trakyalı Türklerin her ailesi bir veya i ki şehit ver111


1 -l M A Y I S 1 9 1 9

miştir. Onun için istihsal ettiğimiz bu neticeyi , onlara borç­ luyuz. Ve onun için vatanımızın bu yüzden kıymeti çok art­ m ı ştır. Yaln ı z unutmayalı m ki etrafımız düşmanlarla doludur. Bunlara karşı çok kuvvetli olmamız gerekmektedi r. Bunu tem i n etmek için maddi ve manevi yard ı ma i htiyacımız olacaktı r. Sizler bunu temin edeceksiniz. Bugün için Osmanlı Türk İmparatorluğu 'ndan ayrı bir hükümet kuruşumuz, sizi ürkütmesin. Yarı n, şartların mü­ sait olduğu bir zamanda, elbette, iltihak kararı verilecektir. Böylece Anavatanla tekrar birleşmiş olacağız. Yaşası n Ba­ tı Trakyalılar. . Dakikalarca devam eden alkışlar. . . Bu hatibin kısa konuşmas ı , şimdikinden daha fazla halkı coşturmuştu. Bugün ise, Fransız hi maye idaresini kabul etmekle, bir kurtuluş ü midine kapı larak, halk sevini­ yordu. Talih ve kaderinin ona neler hazı rladığ ı n ı nasıl bile­ cekti? Saat « 1 0» a yaklaş ıyord u . Halkı n can ı sıkılmaya başla­ mışt ı . Ne oluyordu? Mümessillerin oyları n ı kullanmaktan başka içeride ne işleri olabilirdi? N ihayet Hacı Hafız Galip cümle kapısı nda göründü. Arkası ndan diğer mümessiller, yürüyorlard ı . Halk yine te­ zahürat yapmaya başlad ı . Davullar ve zurnalar, başarabil­ dikleri kadar, "Türküz, ölürüz namusumuzla» marş ı n ı çal ı­ yorlard ı . Fakat mümessiller neş'esiz görünüyorlard ı . Yal­ n ız Yunanlı mümessil «Zoidis» gülüyordu. Hatta mümes­ siller, bir an evvel oradan uzaklaşmak ister gibi telaşl ı idi­ ler. Yanları nda bi rkaç Fransız gazetecisi de vard ı . Onlar da neş'esizdiler. Onlar uzaklaşt ı . Fakat halk neticeyi öğ­ renmek istiyordu. Bağırıyorlard ı . Halk fazla bekletilmedi. Belediye Başkatibi Bursal ı Şerafeddi n Bey balkona çıkt ı . Ağlar gibi titrek b i r sesle: 1 12


B A T I T R A K Y A T Ü R K U E V L ET İ

- Hemşehrileri m , mümessilleri miz oyları n ı , ekseriyet­ le Yunanlı lar lehine kullanmışlard ı r. M usevi ve Bulgar mü­ messil ve bizden Hacı Yusuf Fransız yard ı m ı ile Türk ida­ resi lehine oyları n ı istimal etmişlerdir. Vaziyet budur. . . Halk şaşı rıp kal mışt ı . Ağlayanlar kalabal ık b i r yekun tu­ tuyordu. M ümessillere küfredenler de vard ı . Kalabal ı ğ ı n içinden b i r ses : - Dağ ı lmadan Sohtalar Medresesi'ne gideceğiz. Bu­ radaki büyük bahçede cc miting» yapacağız. Bu rezaleti Müttefik Devletler nezdinde ccprotesto» edeceğiz.Yürüye­ lim arkadaşlar. Davullar, zurnalar susması n . Milli marşları çalmaya devam etsin. Yürüyoruz . . . Halkı miti nge davet eden, Trakya Müdafaa-i Hukuk Ce­ miyeti azası ndan Hacı Bey Zade Hakkı Bey'di. Halk Sohtalar Medresesi bahçesine akı na başlad ı . Kı­ sa bir zaman içinde bahçe dolmuştu. Ben de orada idim. Mitinge iştirak edenler, yedi sekiz bin kişi kadard ı . Medrese bahçesinden başka, yollar bile dolmuştu. Kürsü yerini tutacak yeşil örtülü bir masa konmuştu. Üzerinde su dolu bir sürahi ile bir bardak vard ı . Kalabal ı ğ ı n içinden bi­ risi sıyrıld ı , masan ı n başı na geldi. Bu zat Peşdereli Tevfik Bey'di. İ rticalen konuşuyordu. Ve sözlerine şöyle başlad ı : - Bahtı kara Batı Trakyalı Türk kardeşleri m ! . . Yine bir ihanete uğradık. Bu defaki ihanet, ası rlardan beri, bir türlü yenmeye m uvaffak olamad ı ğ ı mız, başı sarıklı kara kuwet­ ten geldi . Doğrusunu söylemek laz ı m gelirse, şimdiye ka­ dar başı m ıza gelen felaketlerin hepsini onlar hazırlamış­ lard ı r. Bu son ihanetlerinin çileli yaşayışımızı, mihnet ve sefalete kucak açtırır n itelikte olduğunu söylemeliyim. [Al­ lah belaları n ı versin sesleri. .. ) Birkaç senelik iğrenç hayatların ı ; Türk milletini yok et­ mek isteğiyle yanı p tutuşan Yunanlılarla birleştiren bu 113


1 4 M A Y IS 1 9 1 9

adamlar, huzuru Rabbülaleminde n e cevap vereceklerdir? [Onlar Müsl üman değildir sesleri . . . ] [Bu arada Eski Camide Hancıların Mehmet Efendi ta­ rafı ndan hazin bir sala okun uyordu. Caminin şerefesinden siyah bir bayrak, Türk halkı n ı n matemini ilan ediyordu.] Bana öyle geliyor ki , bu adamlar bizi Yunanlı lara sattı­ lar [Kahrolsunlar sesleri] . Fakat biz onları n bu kararına boyun eğmeyeceğiz. Hakkımızı diğer medeni milletler nezdinde arayacağız. Bilahare mitinge iştirak edenlerin kararı mahiyetinde hazırlad ı ğ ı m ı z bir mazbatayı size oku­ yacağ ız. Kabul buyrulursa, bütün Müttefik Devletlerin baş­ vekillerine bunu telgrafla bildireceğiz. Beş kişinin verdiği kararı protesto edeceğiz. Bir dereceli « referandum » yapıl­ mas ı n ı isteyeceğiz. Bize bu selahiyeti veriyor musunuz? ! Evet veriyoruz sesleri . . . ] Yapacağı m ı z . haklı şikayetler galip devletler tarafı ndan nazarı dikkate alınmazsa, 1 9 1 3'te olduğu gibi , kendi kuv­ vetimize dayanarak bir hükümet kuracağ ız. H akları mızı si­ lahımızla sonuna kadar m üdafaa edeceğiz. Siz bu düşün­ cemizi nasıl karşılıyorsunuz? [Beraberiz sesleri . .. ] Kardeşlerim bu söylediklerimin yapılması için ewela can lazı m, son ra da para. [Hepsi var sesleri]. Şimdi arkadaşlar galip devletlerin başvekillerine gön­ derilmek üzere hazı rlad ı ğ ı m ız mazbatayı size okuyorum ve tasvibinize arz ediyorum . Bu devletler, Fransa, İngilte­ re, İtalya, Amerika ve Japonya'd ı r. « Ekselans . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . Batı Trakya'da Türkler, genel nüfusun % 97'sini teşkil ederler. Wilson prensiplerine uygun olarak bu eyaletin ida­ resi biz Türkler'de olması icap eder. Bu tabii hakkımızın bizden al ı nm as ı , kabul ettiğiniz milletlerarası mahiyeti ha1 14


H A TI TR A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

iz bir prensibin ihlali manas ı n ı ifade edecektir. Bu gerçeğin tuttuğu ışık muvacehesi nde: 1 - Batı Trakya'n ı n Yunanistan'a verilmemesi , 2 - Yapılan seçimin feshedilmesi , 3 - Fransız işgal ordusunun bizi himaye etmek üzere, bizim istediğimiz zamana kadar Batı Trakya'da kalmas ı . İ nsan haklar ı n ı n çiğnenmesine müsaade etmediğinizi bildiğ i m iz ekselansları n ızdan düşürülmek istendiğ i m iz haysiyet kı rıcı vaziyetten kurtarı lmamızı, medeniyet ve in­ sanl ı k n a m ı n a arz ederiz. Sayg ı larımızla. Hey'eti Umumiye Namına Peşdereli Tevfik» İ hsan Bey bu yazıyı derhal Fransızca'ya çevirmişti . Telgrafhaneye koşuldu . Yukarıda isimleri yaz ı l ı milletlerin başvekillerine çekildi. Miting devam ediyordu. Peşdereli Tevfik Bey coşmuş­ tu. Yunanlıların yabancı milletlere hiçbi r hak tan ımadığ ı n­ dan uzun uzun bahsetti . Sözlerin i şöyle bağlad ı : - B i z Bulgarları n zalim oldukları n ı söyler dururduk. Halbuki Yunanl ı lar Türkler için Bulgarlar'dan yüz kere faz­ la zalimdirler. Bütün H ı ristiyan milletler Türklere düşman olmayı Yunanlılar'dan öğrenmişlerdir. Bu yüzden biz onla­ rın idaresi altında uzun müddet yaşayamayız. Onlar bizi kısa bir zaman zarfında yok ederler. Onun için onları n ida­ resin e girmemeye çal ışacağız. Bu yolda mücadele yapa­ cağ ız. Onların ayağı altı nda rezilce öleceğimize, silah ı mız elimizde şerefle öleceğiz. Ataları mız söylediğim gibi yap­ mışlar, hiçbir devirde esir yaşamamışlar, sı rası gelmiş ci­ hanşümul imparatorluklar kurmuşlard ı r. Bizler onları n so­ yundan değil m iyiz? Neden korkuyoruz? Ölü mden mi? O ı ıs


1 4 M AYIS 1 919

nası l olsa bizi bulacaktır. Beş g ü n sonra zelil bir ölümle bu hayat sona erecekse, şimdi şerefle bu iş olsun bitsin. Biz korkak bir millete mensup insanlar değiliz. Cesare­ temiz ve adaletimiz sayesinde kıt'alar fethetmiş bir milletin soyundanız. İçimizde daha dün denecek kadar kısa bir za­ man evvel m uharebeden gelenler var. Çanakkale'de, Kaf­ kaslar'da, Galiçya'da, Romanya'da, Arabistan'da çarpıştı­ nız. Şimdi burada bu alçak Yunanlıların ayakları altı nda sürünecek misiniz? Sizi haysiyetimizi ve şerefimizi müdafaaya davet edi­ yorum . Zelil yaşamaktansa, ölmek daha hayırlıdır. Peşdereli Tevfik Bey'in söz söylemekten ağzı köpür­ müştü. Kimbilir daha ne kadar konuşacakt ı . Fakat Bulgar mümessili Doçef yan ına yaklaştı . Ona bir şeyler söyledi. Peşdereli: - Bizim fikirlerimizi paylaşan Bulgar arkadaşım Doçef konuşacaktır, dedi . Doçef'in üzerinde siyah bir elbise, başı nda yine siyah melon bir şapka vard ı . Bulgar ve Türk hemşehrilerime hi­ tap ediyorum , diye söze başladı . - Biz Bulgarlar, sebepsiz, yalnız korku yüzünden gir­ diğimiz bir harbi kaybettik. Galipler Batı Trakya'da bir Türk çoğunluğu bulunduğu için bu eyaleti bizden aldılar. Eğer Batı Trakya Bulgarlarla meskun olsaydı . «Wilson » pren­ siplerine uygun olarak Batı Trakya'yı bizden alamazlard ı . Şimdi ise vaziyet değişti . Mümessilleriniz Yunan idaresini­ tercih ettiler. Siz halk olarak iki dereceli bir seçimle mü­ messil tayin edilen dört kişinin kararına uymazs ı n ız. Tevfik Bey'in ifade ettiği tarzda mücadelenizi yaparsınız. Şimdilik hep birlikte galip devletlerin başvekillerine telgraflar çeke­ rek vaziyeti anlatmış bulunuyoruz. Eğer müsbet bir cevap almak mümkün olmaz ise, biz Bulgarlar da sizin meşru 1 16


B A T I TR A K Y A T f: R K D E V L E T İ

mücadelenize iştirak edeceğiz. Jandarman ızın eli nde bir miktar silah ve cephane vardı r. Ben de Bulgaristan'dan ye­ teri kadar silah ve cephane temin edeceğim. Böylece ilk müdafaam ı z ı yaparız. Yunanlıları Batı Trakya'ya sokma­ yız. Hatta fuzuli olarak i şgal ettikleri İskeçe'den de onları Karasu'yun karşısına atarız. Bulgarlar size yapacakları bu hizmetlerden bir menfaat sağlamak yoluna gitmeyecekler­ dir. Fransızların Türklere karşı olan durumu çok müsaittir. Bundan istifade etmemek budalal ık olur. Bulgar Doçef'in manalı kon uşması burada son bul­ muştu . Birkaç Bulgar'dan gayrı onu alkışlayan olmad ı . Başka kon uşacak kimse bulunmad ı ğ ı için miti ng dağ ılmak üzere idi. Bir aral ık topluluk içinde bir kaynaşma oldu . Her­ kes birbirine bir şeyler söylemeye çal ışıyor, telaşlanıyordu. Bu halin neden ileri geldiğini anlamak üzere kalabal ı ğ ı n aras ı n a karıştı m . Birisi, şu dakikada Yunan askerlerinin ta­ rihi Sarıkışla'ya girdikleri nden bahsediyordu. Hayret ettim. Hemen medresenin bahçesi nden d ışarı çıktı m. Sarı kışla, medresenin karşısında idi. Hakikaten gördüm ki Yunan as­ kerleri kışlaya girmektedi rler. O zaman ı n en mükemmel sayılan silahları ile mücehhez bu askerler, binalara asılan kara bayrakları görmemezlikten gelerek, muzaffer bir or­ d uya mensupmuşlar gibi şen görünmeye çal ışıyorlard ı . Yunan ordusunun Gümülcine'yi işgal ettiğinden kısa bir müddet içinde herkesi n haberi olmuştu . Mitinge katılanlar, dağ ı l ı yorlard ı . Peşdereli Tevfi k Bey ve diğer arkadaşları , artık Gümülcine'de kalamazlard ı . Hemen şehri terk ettiler. Balkan köylerinden büyükçe bir köy olan Hemetli 'ye gitti­ ler. M utasarrıf Arif Efendi G ümülcine'de kal mıştı .

1 17


BATI TRAKY A'DA KURULAN DÖRDÜNCÜ TÜRK HÜKÜMETİ

B

ilindiği gibi Batı Trakya'da, son Hemetli'de kurulan Türk Hükümeti'yle beraber kurulan hükümetler dörde yük­ selmiştir. İlk evvel 1 878'de cc Çirmen» Kasabası 'nda cc Rodop Türkleri » Hükümeti kurulmuştur. Bu hükümeti kuranlar aşağ ıda isimleri yazılı zatlard ı .

- Hidayet Paşa Timrişli Ahmet Ağa 3 - Hacı lsmail Efendi 4 - Kara Yusuf Çavuş 1

2

-

Bu nların yardı mcıları ise şu kişilerden müteşekkildi .

- Kırcaalili Abdullah Efendi - Hacı Ragıp 3 - Çirmenli Ahmet Efendi 4 - Dimetokalı Şakir Efendi 5 - Hacı Mümin 6 Hacı Halil 7 - Hasköylü Halil Efendi 8 - Ali Ağa. 1

2

-

dı.

Bu hükümet 20 Nisan 1 886'ya kadar sekiz sene yaşa­ 1 18


D Ö R D Ü N C Ü T Ü R K H Ü K Ü M ET İ

İki nci defa 3 1 Ağustos 1 9 1 3'te kurulan ccBatı Trakya Hükü meti Müstakiles i » hükü meti cc 52" gün yaşadı .

345678-

Hafız Salih Cumhurreisi Hafız Galip Hacı Saffet Bey Hüseyin Paşa Mehmet Paşa Hacı İsa Efendi Şükrü Bey Süleyman Askeri 9 Hilmi Paşa 1 O - Kuşçubaşı Eşref 1

=

2

-

Fransız himayesinde kurulan Batı Trakya Hükümeti 1 5 Ekim 1 9 1 9'da kuruldu. 23 Mayıs 1 920'ye kadar devam et­ ti. Ondan sonra Yunanlı lar bütün idareyi ellerine aldılar. Bu hükümet Fransız yard ı m ıyla kurulmuş bulunduğu için Mutasarrıf Arif Efendi ve meclisi idaresi tarafı ndan ida­ re ediliyordu. Dördüncü hükümet de Hemetli Köyü'nde kuruldu. Bu hükümeti kuranlar şu kişilerd i :

- Tevfik Peşdereli: Reis Bekir Sıtkı: 2. Reis Gümülcine Müftüsü idi . 3 - Bekir Sıtkı: Adliye vekili 4 - Hasan Tahsin (Argun): Dahiliye Vekili İdadi Müdürü 5 - Mahmut Nedim: Edirneli, Hariciye Vekili 6 - Sabri Efendi (Tüten): Maliye Vekili 7 Mustafa Efendi (Doğrul): Evkaf Vekili 8 - Fuat Balkan: Harbiye Vekil i - Yüzbaş ı 9 - Fahri (Özdilek) : 2. Başkan - Mülazım ısani 1

2

-

-

1 19


B A Ti TR A K Y A T f: R K O E V LETİ

Yunanl ılar Gümülcine'yi işgal ettikten sonra, kısa bir müddet hiçbir tedhiş hareketinde bulunmad ılar. Vakıa Fransızlar da daha şehri terk etmemişlerdi. Onları n karşı­ sında Türklere fenalık yapmak cesaretini gösteremediler. Hatta Fransızların kurduğu Türk idaresi 23 Mayıs 1 920'ye kadar devam etti . Yalnız Mutasarrıf Arif Efendi'yi ve Bele­ diye Reisi Hafız Galip Efendi'yi değiştirmişlerdi. Arif Efendi vazifesini Rum mutasarrıfa tesli m edince, General Şarpi'den aldığı bir « Lese pase .. ile i stanbul'a git­ ti . Bir müddet İstanbul'da kal d ı . Fransızları n Türklere eza ve cefa yapılması na rıza göstermeyişleri , korkudan kaç­ mak mecburiyetinde kalan bazı Türklerin geri dönmelerine sebep oldu. Arif Efendi de bu arada geri döndü. 1 920'de yapılan meb'us seçimlerine iştirak etti. Batı Trakya'yı terk etmiş olduklarından, gün geçtikçe Türklere karşı tazyikle­ rini arttıran Yunanl ıların niyetlerinin kötülüğünü anlayarak almaya muvaffak olduğu bir pasaportla Türkiye'ye gitti. Ar­ tık 1 930 y ı l ı n a kadar Tü rkiye'de kalmaya mecbur edildi. Bi­ lahare onu tabiiyetten de cciskat,, etmişlerdi. Bu sebepten İstanbul'daki Türk-Yunan Muhtelit Mübadele Komisyonu'­ na şu dilekçeyi sundu: «Yunan makamatı resmiyesi nden verilmiş pasaport mucibi nce, 29 Temmuz 1 922 tarihinde Gümülci ne'den ha­ reketle İ stanbul'a azimet edip, orada pasaportumu Yuna­ nistan' ı n General Konsolosluğu'nda vize ettirdim. Ve kon­ solosluk dairesinde beni teb'ayı Yunaniye'den olmak üze­ re tan ıyıp 547/261 numara ile mürakkam 30 Ekim 1 924 ta­ rihli ikamet tezkeresi yeddime ita edildiği gibi, ondan son­ ra her sene ikamet tezkeresi itasına devam edild i . Bilaha­ re İstanbul'da tebai Yunaniye'den olmak üzere kald ı m . Zi­ ra Gü mülci ne'de tevellüt edip, burada sureti daimede ika­ met eder idi m . Ahiren Ankara itilatnamesinin imza olundu1 20


OÖ R D f' N C C T Ü R K H Ü K Ü M ET İ

ğu, müteakip 1 1 Ekim 1 930 tarihinde Gümülcine'ye avdet­ le Yunan Konsoloshanesi'nden pasaport alarak ekseriyet­ le ailemin ikamet eylediği Gümülcine'ye 1 1 Ekim 1 930 ta­ rihinde avdet ettim . Şurası işaret olunmak laz ı mdır ki , 1 920 tarihinden 1 922 tarihine kadar Yunan Meclisi Meb'usan ı 'nda Rodop Sancağı Meb'usu idim. H albuki Y. Tali Komisyonu muahedeye istinaden ahva­ li şahsiyemi tedkik ile Yunanistan'a avdet hakkımdan mah­ rumiyetime dair karar verdiğinden : Lüften Komisyonu talinin bu babta hataya dayanan ka­ rarın ı n iadeten tetkiki ile Yunanistan'a Gümülcine'ye avde­ time ve i kametime müsaade buyrulmasını istida ederim. Ahvali şahsiyem hakkı nda merbutan işbu istidan ı n müste­ nid olduğu esbabı mucibeyi havi layiha arz ve takdim olu­ nur. G ümülcine 6 Aral ı k 1 930. Arif Zade Arif

İ adei muhakeme istidanamesi istida eden - Gümülcine'de muki m Arif Zade Arif vekili Avukat Papadimu istanbul'da Tü rk-Yunan Muhtelit Mübadele Komisyo­ nuna, Garbi Trakya'n ı n Gümülcine kasabası sakinleri nden ve orada m ütevellit ve mütemadiyen muki m ve Yunan Mecli­ si Meb'usan ı 'nda Meb'us bul unmuş olan Arif Zade Arif, Rodop Mutasarrıfl ı ğ ı ' ndan m untazam pasaport alarak, hu­ susatı ticariyesi için İstanbul'a azimet etti. Ve istanbul'a vü rüdunu müteakip orada bulu nan Yunanistan Konsolos­ lu'ğuna kayıt ettirdi. Yu nan istan'da Cumhuriyetin ilanı üzerine Yunan Kon121


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

solosu tarafı ndan 547/26 1 numara ve 30 Ekim 1 924 tari­ hiyle ikamet tezkeresi verilip tabiiyeti Yunaniyesi tan ı ndığı gibi Ziraat Nezareti'nin M übadele Müdüriyeti'nce dahi cc 1 62244» numaralı ve 1 8 Ekim 1 925 tarihinde verilen ve­ sika ile kendisinin mübadeleye tabi olduğu beyaniyle Trak­ ya'da kain emlakinin satılması na müsaade verildi. Ve bu emlakten bir takımı iskani muhacirin için Yunan Beytülma­ li'ne iştira olundu . Nihayet Ankara Muahedesi'nin i mzası ndan sonra İs­ tanbul Yunan Konsolosluğu'nca 1 1 Ekim 1 930 tarihinde pasaportu verildi ve bunu hamilen kendisi iska n ı daimi için Gümülci ne'ye avdet etti. Gümülcinede müteşekkil G. Muhtelit tali mübadele ko­ misyonu mumaileyhin ahvali şahsiyesini tetkik edip kendi­ sinin Trakya'ya avdet ve sureti kat'iyede ikamete hakkı ol­ duğunu beyan etti . [n'a pas ete reconnu comme etabli] Mezkur mübadele tali komisyonu n işbu kararı na karşı ber­ vechizir beyanı mütalaa ediyoruz. Yunanistan ile Türkiye arası nda 1 O Haziran 1 930 tari­ hi nde imza edilip Türkiye Meclisi Meb'usan ı'nca «4793 » numaralı kanunla Yunan Meclisi Meb'usanı'nca tasdik edi­ len muahedenin 28. maddesi nde [işbu muahede mucibin­ ce, Türkiye Cumhuriyeti makamatı resmiyesinden verilmiş pasaportu hamil olmayarak İstanbul'u terk eden gayri mü­ badil ve elyevm gaip Rum Ortodoks Türk tebası ile, Yunan Cumhuriyeti makamatı resmiyesinden sadir olan pasapor­ tu hamil olmayarak Garbi Trakya'yı terk eden elyevm gaip ve gayri mübadil İslam teb'ayi Yunaniyesi kezalik avdet hakkı ndan mahrumdur.] İşbu maddenin tarzı beyan ı ndan istinbat olunduğuna göre, muahedei mezküre, Türk teb'ası ndan muayyen bir kısım Ru mları n ve mevzuu bahsi miz olan Yunan teb'asın1 22


D Ö R D Ü N C Ü T Ü R K H Ü K Ü M ET İ

dan b i r k ı s ı m İslamları n tevellüt veya ikamet ettikleri mem­ leketlere avdet etmek hakkını tahdid etmektedir. Zikredilen gaiplerin her iki zümresi için avdet hakkı teessüs etmekte ve fakat bu hak Türk teb'ası olan Rumlar için Türkiye Cum­ huriyeti'nin, Türk devairinden pasaportu hamil olarak İs­ tanbul'u terk etmeleri ve Yunan teb'ası olan İslamlar için Yunan Cumhuriyeti devairi resmiyesinden pasaport hamil olarak Garbi Trakya'yı terk etmeleri şart konulmuştur. M uahedede m ündemiç "Türkiye Cumhuriyeti devairin­ den» ve Yunan Cumhuriyeti devairinden tabiratı , Türkiye ve Yunanistan devairi resmiyesini kasettikleri zahirdir. Mu­ ahede tarafeyni mütakidi n devletlerin tayin olunan mema­ liki mezkuresinde pasaportsuz gidenleri mahru m etmek maksadı n ı takip etmektedir ki, bu eşhas hakkı nda ahiren birtakım teminat dahi irae edil mektedir. Eşhası merkumenin hakkı avdetten mahrumiyetleri ve tabiiyetlerinin tebeddülü ahvali şahsiye ve maliyelerinin sukut ve tahdidini m ucip olmaması te'minatı mezkure cümlesindendir. G . Tali muhtelit kom isyonunun kararı, m uhalif kanun olduğu gibi Yunanistan Devleti henüz Krallı Cumhuriyet şekli nde olduğu zaman da, Yunan devairi resmiyesince veril miş pasaport ile, gidenlerin Garbi Trakya'ya avdete hakları olmadığ ı na ve bilhassa Arif Zade Arifi n Yunanistan Kralliyeti'nin 22 Temmuz 1 922 tarih ve 525 numaralı pasa­ portu ile Temmuz _1 922 tarihinde azimet ettiğinden dolayı avdete hakkı bulunmad ı ğ ı na dai r mezkur Tali Komisyonu Reisi'nin 28 Kas ı m 1 930 tari h ve cc 2098» numaral ı tahrira­ tı nda bahis olunan mütalaa nefsülemre muvafık olmadığı gibi, muahedenin idare ve ruhuna da muhalif ol makla mu­ gayi ri kanundur. Malum olduğu veçhile mezkur muahedenin tanzimi es123


B A T I T R A K Y A T Ü R K l> E V L ET İ

nası nda [yani 1 O Haziran 1 930 tarihinde) tarafeyni müte­ akidin devletler cumhuriyet idi. Hal böyle olunca devletin vezaifi m uhtelifesini icra eden ve salahiyeti hükümeti dahi­ len ve haricen temsil eden makamatı resmiye memleket dahilinde sudur eden evrakı resmiyede olduğu gibi mu­ ahedede dahi Yunan ve Türk Cumhuriyetleri makamatı resmiyesi olmak üzere kayıt olunmaları kanunu tabii idi. Ve fakat iş bu tevsi m ve tavsif ile bu devletlerin şekli idari­ yesin i n tebeddülünden ewel bulunmuş makamatı resmi­ yesi istisna edilmiş olduğu, aksi mefhum delaletiyle = [ar­ gumeutumacontrorio] ima ve işrap edilmemiştir. Bu kabilden olarak ccYunan ve Türkiye Cumhuriyeti ka­ vanini» tabiri ile, Türkiye'nin ve Yunanistan'ı n ancak Cum­ huriyet oldukları zamanda vazı edilmiş kavanin değil, bila­ kis bu memleketlerin dahili hukuku teşriiyyeyi ve harici is­ tiklaliyeti haiz müstakil hükümetler teşkil ettikleri zaman­ dan beri vaz olunan bütün kavani n kast olunuyor. [Henry Bonfils. Droit i nternational Publie) Ve keza Yunan Hükümeti'nin rızası ile ve salahiyettar makamatı resmiyesi nce verilmiş pasaporta istinaden hu­ dudu haricine muvakkaten çıkmış olan Yunan teb'ası n ı hakkı avdetten mahrum v e tabiin Yunaniye'den iskat et­ mek hususunda Hükümeti Yunaniye'nin rızası var idi mü­ talaası da varit değildir. Zira bu hal kanuna muhalif hare­ ket etmeyen eşhasa ne ceza ve ne de bir mahrumiyet te­ reddüp edemez hakkı ndaki bilumum düveli m ütemeddine­ ce mer'i olan kaidei külliyeye münafi olduğu gibi makamı aidinden verilen mezuniyet ve tasvip üzerine bir hakkın is­ timalinden dolayı mahru miyetine hüküm etmek asla caiz değildir. C. Beard. The Role of the government i n ttre modern civilization p. 3. g. H. Barthelemy. Traite elementaire du droit administratif p. 29.124


D Ö R D Ü N c f: T Ü R K H f! K Ü M ET İ

Devletleri n m uahedelerle teb'asına müteallik mesail-i umumiyelerini tesviye ve hatta mecburi mübadeleye cebir etmek hakkı ndaki hukukları , baladaki maruzat ı m ızdan müstesnad ı r. Zira harp gibi ahvali zaruriye veya kabailin hal i ntizam ına vaz'ı veya bir mahalde içtimai maksadı ma­ zıda dahi bu misillü tedabirin ittihazı icap ettirmiştir ve an­ cak evvel tedabirde bir umumiyet şekli var idi . Halbuki me­ sele hazerde Yunanistan'dan gitmiş ve inkılabı siyasiden sonra hariçte kal m ı ş beş-on şah ıstan fazla kimseye taalluk etmiyor. Balada bahsolunan ahvale nazaran muahedenin haki­ ki tefsiri şurası oluyor ki 28. madde: Salahiyettar olan ma­ kamatı resmiyenin pasaportunu haiz olmayanların hakkı avdetten memn u olduklarını kastediyor. Bu makamatı res­ miyede muahedede Yunan ve Türkiye Cumhuriyeti maka­ matı resmiyesi olmak üzere derç edildi. Zira arz olunduğu veçhile muahedenin hini i mzasında her iki devletin tarzı hükümetleri Cumhuriyet idi. Bu kabil eşhas ı n tabiiyetten ve hak avdetten iskat edil­ meleri hiçbir vakit haks ızl ı k telakki edilememektedir. Bila­ kis bu kabil adamlar kanuna muhalif olarak memleketten sureti hafiyede gitmiş olmalariyle hem kanun-u ceza ahka­ m ı na mugayir harekette bulunmuş ve hem de iltica eyle­ dikleri memlekete meyili m ahsus ibraz etmiş oldukları ndan dolayı ceza ile mahku miyetleri hakl ı d ı r denilebilir. Bina­ enaleyh, zikrettiğimiz vechile, ancak bu eşhas için dere edildiği gibi ikinci bir fıkrada tabiiyet mes'eleleri dahi dere olunmuştu r ki , maksat tabiiyetsiz bir zümre eşhas terettüp etmemektir. [Heimatlosigkeit] Zira ancak bu eşhas için ve terk edilmiş olan servetleri için niza' zuhur etmişti . Şu halde m uaheden i n bu kısmı her ne kadar bizce sa­ ri h ise de kendi baş ı n a tefsirine gidil meyip herhalde mu­ ahedenin bütün ruhunun ve hizmet edeceği ihtiyacı n mez1 25


B A TI T R A KY A T Ü R K D E V LETİ

cile tefsiri laz ı mdır. [Hukuku Umumiyei düzel . Seferyadis sahife 369] . Not: Zaten şimdiye kadar Yunanistan'dan pasaport ile gitmiş olan eşhasın ahvali babı nda hiçbi r vakit iki memle­ ket aras ı nda mesele teşkil etmemiştir. Mevzuu bahsimiz olan Arif Zade Arif'in Yunan teb'asın­ dan olması ve işbu halinin tanı n ması için Devleti Yunani­ ye'nin rızasına delalet eden ahval şunlardır: Evvela-Yunanistan'da Cumhuriyeti n ilanı ndan bir hayli zaman sonra 30 Kas ı m 1 924 İstanbul Yunan Konsoloslu­ ğu'ndan ikamet tezkeresi itas ı , bu ikamet tezkeresinin her sene tebdilen itasına devam edilmesi saniyen- 1 1 Ekim 1 930 tarihinde yani Ankara Muahedesi'nin i mza ve tasdi­ kinden sonra Yunanistan' ı n İstanbul Konsolosluğu'ndan pasaport itas ı . Salisen - Ziraat Nezareti'nin Mübadele Müdüriyeti Umumiyesi'nden mübadil ol madığını m übeyyin 1 8 Aralık 1 925 tarih ve « 1 62244» n umaral ı vesikan ı n verilmesi . Ahvali maruzadan ve muahedenamenin Yunan kavani­ ni dahiliyesinin meze ve tefsiri ile aynı netice hasıl olur. Lozan muahedesinin i mzasını müteakip, gerçi Türk Cumhuryeti, Türk Devleti'ne «Kemal Paşa» hadisesi hase­ biyle taksime uğrad ığı sırada Sultana mensup makamatı resmiyece verilen pasaportlar i le İstanbul'dan giden Türk tebalı Rumlara hakkı avdet tan ıdığına dair bir mesele ih­ das edip « Etabli » tabiri ne bir tefsir vermiştir. [M . Teokas: Türkiye'de Hürriyetten Sonra Hukuk.] [Dikeosini cilt 6, sa­ hife 21 4.] Ancak, her ne kadar kanuna muvafı k değil ise de, iddia olunabilir ki, Kemal [Paşa'n ı n] ihtilali iktisabı galibiyet ettik­ ten sonra, Sultan' ı n ziri idarei hükümranisinde kalan me­ malik Türkiye'de vaki muamelatta, hangisi ni istese idi hük1 26


D Ü R D Ü N C f: T fi R K H Ü K Ü M ET İ

men iskat edebilirdi. Fakat b u hal Yunanistan canibinde adi bir iddia tarzı nda bile dermeyan edilemez. Zira Yuna­ nistan'daki inkılabı siyasi Türkiye'de olduğu şekil ile isyan ile değil, teb'a tarafı ndan izhar edilmiş riza ve arzusiyle meydana gelmiş olduğundan sabık idarei hükümetin katfei muamelatı mer'i ve muteber kalm ışlard ı r. Ahvali maruzadan istinbat olunur ki , muahededen-hüs­ nü tefsir edilmek şartıyle- mumaleyh Arif Zade Arif'in Yu­ nanistan'a avdeti caizdir. Gümülcine 6 Aral ık 1 930 İ mza Andonios Papadimos. Yunanlı ları n meşhur hukukçularından olan Papadimu, Arif Efendi'nin Yunanistan'a avdetini sağlamak için yukarı­ ya tercümesini aynen kaydettiğim layihay ı , 9 . Muhtelit Mü­ badele Komisyonu Reisliği'ne takdim etmek için yazm ıştır. Ve ayn ı gün bu layiha mezkur komisyon başkanl ığına ve­ rilmiştir. Bizi m konu muzla çok az ilgisi olan bu layihayı, bir Yu­ nan hukukçusu n u n bile Türk Devleti'ni ve onun hukuk an­ layış ı n ı nas ı l düşündüğünü açığa vuran bir vesika niteli­ ğinde olduğu için , buraya aktard ı m . Bu meşhur avukat da­ ha sonra Maarif ve Adliye Nazırı olacaktır. Arif Efendi bu layiha verildikten kısa bir müddet sonra Gümülcine'ye gelmiştir. Mal ı n ı mülkünü tasfiye ederek ve çocukları n ı alarak, bir daha dönmemek üzere Türkiye'ye gitmiştir. Batı Trakya Türkleri'nin Fransız yard ı m ı ile kurulan Türk idaresinde mesut ve bahtiyar olacağına i nananları n başı nda Arif Efendi vard ı . Eğer hocalar karşısına çıkma­ mış olsalard ı , onun ve pek çok münevver Türk'ün istediği 1 27


R A T I T R A K Y A T Ü R K DE V L E T İ

b u idare pekala yaşayacaktı . Belki Türk milletin i n Anado­ lu'da kazandığı zafer sonu, Batı Trakya'nın da Türkiye'ye ilhak olunması mümkün olacaktı . Ne çare ki elimizde olan bir fı rsatı boş yere kaçırdık. Galip devletler, Venizelos'un sonu gel meyen rica ve is­ tirhamları na çok zaman mukavemet ettiler. Hatta Batı Trakya' n ı n Yunan l ılara verilmesi ile ilgili 1 Mart 1 9 1 9 tarih­ li Paris kararları n ı 1 1 Mart 1 91 9'da uygulamaktan vazgeç­ mişlerdi. Böyle Yunanlı lar aleyhine sayabileceği miz bir cereyan, müttefikler arası nda mevcut iken, bizim halk olarak Yunan­ l ı ları desteklememiz, affedil memesi lazım gelen büyük ka­ bahatları m ızdandı r. Diğer taraftan oyları m ızla Yunanlı ları desteklememiş olsa idik, Lozan'da İsmet Paşa'nın bizi müdafaası daha kolay olurdu. « Referandum yapı lmıştır. Halk sizi isteme­ mektedir» tezi ile müdafaas ı n ı kuvvetlendirirdi. Halk oyuna müracaat edilsin sözünü kullanmazd ı . Lozan muahedesinin i mzalandığı 2 4 Temmuz 1 923'te Venizelos, Hükümetine çektiği bir telgrafla, Batı Trakya'yı Türkler'den kurtarmamız bizi m için en büyük muvaffakiyet­ tir, mealindeki kanaatiyle övünüyordu. Venizelos, Yunanl ı olarak büyüklerin ayağ ına kapanarak ricada bulunmuş, bu neticeyi elde etm işti . Lakin onları tercih etmekle, bizim de kendisine yard ı m ettiğimizi unutmamak lazımdır. Hatta Venizelos'a 24 N isan 1 920'de San Remo'da Müttefikler, Batı Trakya ' n ı n i şgal ettiğiniz Rodop dağları etekleri olmadığı n ı , Arda Nehri'nin ötesine, Balkan Har­ bi'nden evvelki Osmanlı Türk İ mparatorluğu hudutlarına kadar devam ettiği ni hatı rlatmışlar, ekonomik şartların ica­ bı Bulgarlar'da kalan dağlık bölgeni n de kendilerine veril­ mesi lazım geldiğini ifşa etmişlerdi. 1 28


D Ö R D fl N C l l Tfi R K H fi K Ü M ET İ

Venizelos, müttefiklerin bu teklifi ni şu gerekçeye daya­ narak red etmişti : 1 - Sizi n bize vermek istediğiniz dağl ı k Batı Trakya kısmı nda, yüzde yüz ekseriyette Türkler yaşamaktad ır. Sayı ları birkaç yüz bini bulacak bu Türkleri , küçük Yuna­ nistan'ın idare etmesi mümkün değildir. 2 - Türkler yabancı bir devlet idaresinde uzun m üd­ det yaşayamazlar. Ya isyan ederler, istiklallerini ilan eder­ ler, yahut, kalabal ı k değillerse, i syan etmeyi gözleri almı­ yorsa, çekilip Anavatanlarına giderler. Bizim işgali mizde olan Batı Trakya'da Türkler " 1 50 ooo den fazla değiller­ dir. Biz bunlarla başa çı kmayı göze alabiliriz. Fakat bu adet 4-5 yüz bine yükselirse 5 milyon olan Yu nanl ı ların hepsi asker olup dağ başı nda onları beklemesi lazımdır. Bu i se bizi çökerti r. Bu sebepten teklifinizi kabul edemeye­ ceğim, demişti . Müttefikler Venizelos'un i leri sürdüğü bu ahvali hoş karşı lad ı lar. Dağl ı k Batı Trakya bölgesini Bulgarlara bırak­ maya karar verdiler. O zaman neşredilen Yunan gazeteleri , Venizelos'un tarihi bir siyasi hata işlediği n i , verilen toprakları kabul et­ memekle milli emellere hiyanette bulunduğunu yazdı lar. Münakaşalar aylarca devam etti . Fakat Yu nan orduları , Anadolu'da mağlüp olunca, Lozan'da mağlüp olarak ma­ saya otu ran Yunan murahhası Venizelos: - H ayat ı mda en isabetli yaptığ ı m işlerden biri , dağl)k Batı Trakya bölgesini kabul etmemem olmuştur. Eğer mu­ arızları m ı dinlemiş olsa idi m , elimizdeki Batı Trakya da Tü rklerin eline geçmiş olacakt ı . Konferansta bu topraklar bizimdir iddiası gülünç ola­ cakt ı . Ven izelos hakl ı idi. Şu sebepten haklı idi : 1 - 1 4 Mayıs 1 9 1 9 günü Hemetli Köyü'nde bir hükü..

1 29


B A T I T R A K Y A T Ü R K D E V L ET İ

met kuran Peşdereli Tevfi k Bey ve arkadaşları , Batı Trak­ ya'da Türk hükü meti kurulduğunu , bütün dünya devletleri­ ne bildirmişlerdi. Bu hükü mette meşhur Gerillacı Fuat Bal­ kan , E rkan ı Harbiye-i Umu miye Reisi idi. Fahri Özdilek ise, bu teşki latta ikinci Reis idi. Başta Peşdereli Tevfik Bey olmak üzere bütün nazı rlar, Fransızların aracıl ığı ile, bir müddet sonra Yu nanlı lar tara­ fından af edildi ler. Bazıları Türkiye'ye gitti . Başvekil Tevfik Bey ile Hariciye Vekili Edirneli Mahmut Nedim Gümülci­ ne'ye döndüler. Fakat Fuat Balkan ile Fahri Özdi lek Bal­ kan'da, bu hükümeti temsilen kaldı lar. Bil indiği gibi Yunanl ı lar, Gümülcine'yi işgal ettiklerinden bir gün son ra yani 1 5 Mayıs 1 9 1 9'da İzmir'e ç ı ktılar. Ora­ da derhal Türklerle çatışmalar başlad ı . Yer yer çarpışma­ lar oluyordu. Rodop dağları nda bulunan Fuat Balkan da boş du rmuyordu. Elinde mühim kuvvetler vard ı . Doçef sö­ zünde durmuştu . Fuat Balkan ' ı n i htiyacı olan silah ve cep­ haneyi temi n ediyordu. Parayı ise Gümülcine, İskeçe zen­ ginleri sağ l ı yordu . Yunanlı lar Fuat Balkan kuvvetleri yü­ zünden dağl ı k bölgeyi işgal edemiyorlard ı . Bulgarları n da bir korkusu vard ı . Acaba Türkler Bulgar Trakyası için bir şeyler düşünüyorlar mı idi? Onun içi n Fuat Balkan kuvvet­ lerinin Bulgaristan'a geçmesine ve ora Türklerinden asker toplamalarına müsaade etmiyorlard ı . Eğer Venizelos, dağ­ l ı k Batı Trakya Bölgesi 'ni kabul etmiş olsa idi , müttefikler buraları n ı Bulgarlar'dan al ıp Yunanl ı lara teslim edecekler­ di. Bu suretle Fuat Balkan, kalabal ı k bir Türk topluluğun­ dan bol bol istifade edecekti. Yunanlı ları n pek çok askeri­ ni Batı Trakya'da kı m ı ldayamaz hale geti recekti . Böyle olmadığı halde bile, iki fı rka asker Batı Trak­ ya'dan ayrılamam ıştır. Fuat Balkan, Lozan Muahedesinin imzalandığı güne kadar Rodop Balkanları nda dolaştı durdu. 1 30


D Ö R D (i N C Ü T Ü R K H Ü K lJ M ET İ

Yunan l ı ların bütün Batı Trakya topraklarını niçin işgal etmek istemedikleri n i kısaca anlatm ış oldum . Şi mdi Fuat Balkan hakkında kimsenin bilmediği b i r ko­ nuya değineceğ i m . Unutulup kalmasın. Fuat Bal kan , çok cesur bir adamdı . Balkan'dan s ı k sık şehre i nerd i . Yunan l ı ları n faaliyetleri hakkında bilgi toplar­ d ı . Ekseriyetle geceleri şehre girerdi. Beraber çal ıştıkları kişilerin evlerinde misafir olurdu. Bazan bu misafi rl i k iki üç gün sürerdi. Fuat gündüzleri d ışarı çıkard ı . Akşama kadar şehri n içi nde gezerdi. B i r gün arkadaşı m Ahmet Müdüroğlu'nu aramak için evleri ne gittim. [Ahmet M üdüroğlu Ayd ın'dad ı r. Emekli Te­ kel memurudur.] Kapıyı açt ı m , içeri g i rdi m . Ahmet ve babası evde idiler. Sofrada kahvaltı yapıyorlard ı . Beni de sofraya davet etti­ l er. Ben kahvaltı yapt ı m , dedim. Sofrada i ri yarı, belinde gü müş Çerkes kaması , tabancası çapraz fişeklikleri olan bir adam oturuyordu. Ben ona bakıyordum. Karınları nı do­ yurdular, sofradan kalktılar. Rahmetli Müdüroğlu H üseyin Efendi: - Buraya kadar gelmişsin. Fakat burada Ahmet'le be­ raber üç gün kalacaksı n . Son ra burada gördükleri n i kim­ seye söylemeyeceksin. Yemin ettirdi . Bu adam Fuat Bey'­ dir. Bizi Yunanl ı ları n eli nden kurtarmak için arkadaşları ile beraber çal ışmaktadı r. Fuat Bey bu sefer gözümde daha fazla büyüdü. Bunlar akl ı başı nda olan çocuklar, merak et­ me Hüseyin Efendi . Onlar bir Türk çocuğu oldukları na gö­ re herhalde işlerini bileceklerdir. Ben elbiseleri mi giyeyim de gideyim . Geç kalmayal ı m . Fuat Bey çok eski aba potur- giydi. Omuzuna b i r balta alarak, bayağı bir odu n kesen i miş gibi dışarı çıkt ı . Müdüroğlu Hüseyi n Efendi, yemin etmemize rağmen, 131


BATI T R A K Y A T Ü R K DEV LETİ

beni dışarı sal mad ı . Yenge hanım evi mize gitti . Benim on­ larda olduğumu , bu akşam da kendileri nde kalacağ ı m ı söylemiş. Evde bol bol kitap okuduk. Meğer babam d a o teşki latta imiş. Müdüroğlu Hüseyin Efendi vaziyeti babama anlatm ış. Fuat Bey'in üç gün kalacağ ı n ı , ben i m de üç gün onlarda yatacağ ı m ı izah etmiş. Ni hayet bir gece Fuat Balkan elbiseleri ni giyd i . Gümüş saplı kamas ı n ı Hüseyi n Efendi'ye bı rakt ı . Bu sizde dursun, ded i . Şimdilik bana lüzumu yoktur. Kapıdan çıktı. Karanlık­ lara karıştı. Onu bir daha görmek bana nasip olmad ı . Bı­ rakm ış olduğu kamayı komşuları nda arad ı m . Fakat bula­ mad ı m . Ahmet Müdüroğlu ani olarak Türkiye'ye iltica et­ mek mecburiyetinde kald ı ğ ı na göre, bu kama burada ev­ lerinde kal m ı ş olacaktır. Evlerinde kalan eşyayı komşuları­ na veren annesi, bu kamayı da vermiş olacaktı r. Eğer bu muhterem kadı n öl meseydi , belki bu kamayı bulmak m ü m­ kün olacakt ı . Batı Trakya davası uğruna b i r ömür harcayan kahra­ man Fuat Balkan'a, bir Batı Trakyal ı olarak minnet ve şük­ ranları mı sunmak vazifemdir. Batı Trakya'da Fransız h imayesinde kurulan Türk Hü­ kü meti'nin hazin akı beti hakkında, derleyebildiğimiz bilgi­ ler azdır. Ve hiçbir esaslı vesikaya istinat edememesi ba­ kı m ı ndan değeri düşük olsa gerektir. Fakat bu yazıları okuyacak olanlar takdir edeceklerdir ki , bu hükümetin ku­ ruluşuyla ilgili vesikaları temin etmek, hemen hemen mümkün değildir. Biz yaşadığımız bu olayları , herhangi bir tesir altı nda kalmayarak olduğu gibi , gelecek nesil lerin istifadelerine bı­ rakmak içi n , yorucu bir mesai ve gayret sarfettik. Bizimle beraber bu olaylar içinde bulunmuş Batı Trakya Türkleri'­ n i n hatıraları n ı tazelemek için aylarca uğraştık. 1 32


OÖ R D Ü N C C T Ü R K H Ü K Ü M ET İ

İtham etmek mecburiyeti nde kald ığımız kişileri n , o de­ virdeki hareketlerini kaydederken duymuş olduğumuz acı , tarif edemeyeceğimiz kadar büyük olmuştur. Fakat milli hataları saklaman ı n gelecek içi n kötü neticeler doğuraca­ ğ ı n ı bildiğimizden , «ölüleri rahmetle anmak gerekir» atalar sözünü bir tarafa bı rakarak, ccbu hataları bildiğimiz ve baş­ kaları ndan da öğrendiğimiz gibi yazmayı , her şeyin üstün­ de milli bir vazife sayd ı k . " Bununla beraber, bu küçük kitabımızda h i ç hata yap­ mad ı ğ ı m ızı iddia edecek değiliz. Hataları m ı z ve noksanla­ rımız olacakt ı r. Bunu da iyi niyetimize bağışlaman ızı rica ederiz. Ancak, itham etmek kadar güç bir işi yapmazdan evvel çok düşündüğümüzü arz etmek isteri m . Yakı nda itham et­ tiğim bu insanları n yan ına gideceğime ve ebedi olarak on­ ların yan ı nda kalacağı ma göre, yalnız kendi bilgi ve kana­ atlarıma dayanarak onları suçlamaktan çekindim. Pek çok ihtiyarların bilgilerini öğrendikten sonra, vicdan rahatl ığı içinde olayları s ı ralad ı m . Kısacası gerçekçi olmaya çok ehemmiyet verdim.

NETİCE

F

ransızlar, Batı Trakya' da kendi yardı mlariyle bir Türk idaresi kurarlarken , şüphesiz menfaatlerini düşün­ müş olacaklard ı r. General Şarpi'nin geçmişte Türk milleti­ nin kendilerine yaptığı yard ı mlardan bahsetmesi , yine bu­ nu milli menfaatleri icabı bir davranış olarak kabul etme­ miz lazım geli r. General Şarpi , belki söylediklerinde sami­ mi idi . Fakat Fransız siyaseti elbet bu değildi. Türkiye'nin bazı bölgelerini işgal etmekte yarışa çıkan Galip Devletler arası nda Fransızlar da vard ı . Bu yüzden onları, o gün için Türk milletinin samimi dostu saymak mümkü n değildi. Di­ ğer taraftan Başvekil cc Klemansu» azıl ı bir Türk düşmanı 133


H A Ti T R A K Y A T Ü R K D E V L E T İ

idi. ccVenizelos» u n Batı ve Doğu Trakyaları n kendilerine verilmesi için yaptığı rica ve istirhamlar, mumaileyh tara­ fı ndan olumlu karşılanmıştı . Bu gerçek karşısında Fransız­ ları n , geçmiş devirlerde Türkler'den gördükleri yardı mları tamamiyle unuttukları n ı söylemek icap eder. Anlaşılıyor ki , H ı ristiyan milletler nankör oluyorlar. Yapı lan iyilikleri , za­ manla unutuyorlar. Halbuki biz Türkler öyle değilizdir. Bir kahvenin bile kırk yıl hatı rı vardı r, deriz. Eğer Kanuni Sultan Süleyman devrinde Türkler, Fran­ sızlara yardı mda bulunmamış olsalard ı , ccŞarlke n » in elin­ den onları kimse kurtaramayacakt ı . Bununla beraber « Şarpi» gibi kadirşinas Fransızları n bulunduğunu söyle­ mek de vazifemizdir. Ancak bunlar Fransız milleti genel si­ yasetine tesir edememişlerdir. Ve böylece o devirde Türk­ lere yapmayı tasarlad ı kları iyilikleri yapamamışlard ı . İşte Batı Trakya'da Fransızların yardı miyle kurulan Türk idaresi , hem hocaların desteklememesi , hem de asıl Fransız hükümetinin siyasetine uygun düşmemesi yüzün­ den söndü. Bu idare Türklere verilmiş bir medeni anlayış hakkı olduğundan belki onun için kıymeti bilinmedi . Çünkü bu idare kurulurken , biz Batı Trakyal ı Tü rkler kan verme­ dik, can vermedik. Bu sebepten olacak kıymeti ni bilmedik. Yunan ordusu Gümülcine'yi i şgal edince ( 1 4 Mayıs 1 9 1 9) daha evvel hazı rladıkları ccOrfl idare» beyanname­ sini neşrettiler. Bu beyanname Türkçe, Rumca ve Bulgar­ ca yazılmıştı . Beyan namenin altı ndaki imza General Ma­ zarakis'in idi. Bu beyannamede ezcümle şöyle deniliyordu: « Batı Trakya, m üttefikler adına Yunan ordusu tarafın­ dan işgal edilmiştir. Yunan milletinin dünyaca bilinen ve takdir edilen medeni anlayış ı , din, mezhep ve milliyet far­ kı gözetmeksiniz bahtiyar ve mes'ut yaşayışın ızı temine matuf tedbirler olacakt ı r. 134


N ET İ C E

Yaln ı z örfi idare sisteminin kendine mahsus sert özel­ l ikleri vard ı r. Onları şimdiden sizlere hatı rlatmayı faydal ı buldum. 1 İdaremize karşı koymak, sabotaj hareketlerine te­ vessül etmek, büyük bir cürüm sayılacak, böyle niyetleri bulunanlar bile, tesbit edilince, divan-ı harbe gönderilecek­ tir. 2 Herkesin işi ile gücü ile meşgul olmas ı n ı tavsiye ederim . 3 Halkı i lgilendi rmeyen siyasi mes'eleleri n , h e r yer­ de konuşul mas ı , münakaşa edil mesi yasaktı r. -

-

-

4 Batı Trakya halkı n ı n e m i rleri m ize itaat etmesi, kendi menfaatleri icabıd ı r. 1 4 Mayıs 1 9 1 9 Yunan İşgal Ordusu Kumandanı Mazarakis -

Ayrıca gece dışarı çıkma yasağı da vard ı . Yunanl ı lar hemen ayn ı gün kendilerini i stemeyen şa­ hıslar hakkı nda bilgi toplamaya başlam ışlard ı . Fakat Fran­ sızlar, hiç kimse hakkı nda takibat yapıl maması nı sağlad ı­ lar. Yu nanl ılar bu takibat yapma işini Fransız ordusunun çekilip gitmesinden sonraya bı raktı. Yunan medeni anlayı­ şına ( ! ) güvenip kaçmamış olan bu gibi kişiler, boğulup öl­ dürülmek, sürülmek, divan-ı harplerde idam cezasına çarptı rılmak, müebbet hapis, on sene gibi ağı r cezalara çarptırılmak suretiyle, gafletlerinin kurbanı oldular. Bu arada Batı Trakya'yı Yunanistan'a kazandı ran Ha­ fız Galip Efendi'yi de Venizelist olduğu için cc Riyon» zinda­ nına sürdüler. Daha evvel de değindiğimiz gibi Mutasarrıf Arif Efendi, vaziyetin vehametini anlayarak Türkiye'ye kaç135


BATI TRAKYA TÜRK DEVLETİ

m ı ştı . Medeni Yunanlılar, Batı ve Doğu Trakya'dan topla­ dıkları binlerce eşraf say ılan i nsanları « Riyo n » da ve daha başka yerlerde işkence yaparak, çoğunu öldürdüler. Ka­ lanlar bir deri, bir kemik olarak geri döndüler. Eğer Türkiye Hükümeti tedbir almasaydı , Beykoz Rumları 'ndan bir grup toplamam ı ş olsayd ı , açl ı ktan ölmek üzere olan bu adamlar geri dönmeyecekti . Hepsi orada öleceklerdi. İşte bir Fransız yard ı m ı olarak kurulan Batı Trakya Türk yard ı m ı idaresinin sonu böyle hazin oldu. Bu idareden gereken şekilde faydalan mam ıza ve ni ha­ yet Anavatana kolayca iltihakım ıza set çeken hocaları el­ bet tarih affetmeyecektir. İ ndallahta ise cezaları n ı n ne ola­ cağ ı n ı kimse bilemez. Batı Trakyal ı mü nevver Türk; başı nda sarı ğ ı olan ho­ caları siyasi işlerine karıştı rmayasın diye; bu küçük kitabı sizler için yazd ı m . Benim şahsi inancı m şudur ki: Geçmişini unutan topluluklar, geleceği n zorluklarına karşı koyabilecek gücü , kendilerinde bulamazlar. Milll hü­ viyetlerini kaybederler ve dağ ı l ı rlar. (Gümülcine 2 Mart 1 970) .

136



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.