İşkence Dosyası

Page 1



Yayın No. : 4 Kapak : Cafer ÖZDEMİR Dizgi, Baskı cilt: Kalem matbaası 1. Baskı Tarihi: Nisan 1979


resmi belgelerle

С. H.P. İktidarında

İŞKENCE DOSYASI Sayın Alparslan TÜRKEŞ’in önsözüyle

M.H.P. Araştırma Merkezi tarafından hazırlanmıştır



İŞKEN CELER YILI 1978 VE İŞKENCECİ BİR İKTİDAR 1978 yılının ilk günlerinde iktidara gelen Ecevit ve yandaşlan, bu bir yıl boyunca memle­ kette estirdikleri baskı, işkence vs zulüm rüzgân ile 1978’i Türkiye’nin tarihine «işkenceler yılı» olarak geçirtmişlerdir. Türkiye'nin 1978’i böyle bir iktidann elinde yaşamış olması memleketimiz için cidden bir talihsizlik olmuştur. Vatandaşla­ rı arasında ayrıcalık yapan bu iktidar; bir kısım vatandaşlarına sırf yandaşı, sempatizanı, mili­ tanı olduğu için imtiyazlı sınıf muamelesi yapar. Devletin iş imkûnlannı, iktidann çeşitli nimetle­ rini bunlara tahsis ederken; diğer yandan vatan­ daşlarının büyük çoğunluğuna karşı ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmıştır. Bunun tek sebebi bu vatandaşlarımızın CHP iktidarına taraftar olmayışlarıdır, Ecevit ve yandaşlanna alkış tutmayışlandır, başka partilere mensup veya sem­ patizan oluşlarıdır. Ecevit iktidan nezdinde, bu tip vatandaşlanmız «peşin suçlu» «cezalandı­ rılması gereken» kimseler durumundadır. Nite­ kim, öyle de olmuştur. Bu vatandaşlarımız, Ece­ vit iktidarının baskı, zulüm, işkence, kıyım, sür­ gün, kin, garaz ve \nefretinin muhatabı olmuşlar­ dır: Devlet dairelerinin kapısı yüzlerine kapatıl­ mıştır. En tabii haklarını aramak için başvurduk­ ları zaman bile, partizan ve Marksist zihniyetti bazı görevlilerin önlerine bir duvar gibi dikildik­ lerini görmüşlerdir. Yine CHP yandaşı, Ecevit alkışçısı olmayan vatandaşlarımız, eğer memur­


sa, eğer öğretmense sürgüne gönderilmişler, kı­ yıma uğratılmışlardır. İşlerinden hem de sorgu­ suz, sualsiz, sebepsiz atılmışlardır. Müteahhitse üzerinde kalan ve artık kazanılmış bir hakkı olan ihaleler bile iptal edilerek «yandaş»lara tahsis edilmiştir. Çiftçi ise ürettiği mal elinde kalmıştır, başkalarına hangi sebeplerle verildiği belli olan gübre, ilâç vb. zaruri tarım maddeleri bu vatan­ daşlarımızdan esirgenmiştir. Ecevit iktidarının 1978’de uyguladığı partizanlığı ve CHP’li olmayan vatandaşlara karşı yürüttüğü baskı ve zulmü anlatmaya sayfalar yetmez. Bir iktidar, «iktidar» sıfatını kazandıktan sonra bütün Milletinin em­ rindedir. Bir siyasetçi «Başbakan» olduktan son­ ra bütün vatandaşlarının başbakanıdır. Ama bu iktidar ve bu Başbakan komünist ve bölücü bir azınlığın iktidarı ve Başbakanı olmayı kendile­ rine yeğ tutmuşlardır. Milletin büyük çoğunlu­ ğuna sanki bir düşman milletin mensuplarıymış gibi muamele etmişlerdir... Ecevit iktidarı, 1978 Türkiye’sini ortaçağ ka­ ranlığının işkenceler devrine götürmüş veya baş­ ka bir ifade ile işkenceler devrini 1978 Türkiyesine geri getirmiştir. Ancak ortaçağın engizisyon olaylarında rastlanabilecek metodlarla vatandaş­ larımız karakol ve emniyet müdürlüklerinde çe­ şitli eziyet, zulüm ve işkencelerin muhatabı ol­ muşlardır. İşkenceci iktidar, insan haklarım, Anayasa ve kanunlarımızı hiçe sayarak, ayaklar altına alarak bu işkencelerin uygulayıcılığını yapmış­ tır. Anayasamızın kişi ve konut dokunulmazlığı­ nı, özel hayatın gizliliğini, hiç kimseye eziyet ve işkence yapılamıyacağını belirten 14, 15 ve 16.


7

maddeleri bu iktidarın sadık bendesi bazı solcu polisler tarafından binlerce defa, ihlâl edilmiştir. Vatandaşlarımızın evlerine, işyerlerine gece, gündüz demeden, arama karan gösterilmeden, hiç bir gerekçe belirtilmeden girilmiş; eşyalan alt-üst edilerek, birçok maddi hasar ve zarar­ lara sebep olan aramalar yapılmış, vatandaşla­ rımızın eşyalan tutanak tutulmadan götürülüp müsadere edilmiştir. Böylece Anayasamızın «ko­ nut•dokunulmazlığı», «özel hayatın gizliliği» il­ keleri ve bir konutun nasıl ve hangi şartlarda aranabileceğinin belirtildiği kânun maddeleri çiğnenmiştir. Yine «hiç kimseye eziyet ve işken­ ce yapılamayacağı» hususu sadece bir Anayasa maddesi, Anayasa hükmü olmanın da ötesinde bir insanlık ilkesi ve İnsan Hakları Evrensel Be­ yannamesinde, bu beyarmamenin hazırlanış se­ bebi olarak ifadesini bulan bir temel ilke olma­ sına rağmen «kara işkenceci zihniyet» insanlık, çağ ve Anayasa dışı bir uygulama ile bunları ihlâli tercih etmiştir. Bu tercihin temelinde ya­ tan sebep nedir? Bu soruya cevap arayalım... Bilindiği gibi, Türkiye en az on senedir, Devlet-Millet-Vatan bütünlüğünü hedef alan, komü­ nizmden kaynaklanan, bölücülükle beraber yü­ rütülen bir silâhlı kalkışma hareketi ile karşı karşıyadır. Ülkemizde bugün korkunç boyutlara ulaşan anarşinin yegâne sebebi de budur. Hal böyle iken, komünistler ve bölücüler, senelerdir milliyetçiler ve MHP hakkında en akla, hayale gelmeyecek tertip, yalan ve iftiraları uydurmak suretiyle anarşinin sebebini saptıracak gayretler göstermektedirler. Yurt içi ve yurt dışı komünist yayınlar, bu durumu bütün açıklığıyla ortaya


koyan belgelerdir. Komünist Bizim Radyo’dan kaynaklanan ve bütün yerli komünist işbirlikçi­ leri tarafından harfi harfine tatbik edilen bir propaganda saldırısı ile karşı karşıya bulunmak­ tayız. Devlet hayatımızı, kulakları, kafaları, gö­ nülleri Bizim Radyo’ya çevrilmiş marksistlere peşkeş çeken bir iktidarın da, milliyetçiler ve MHP hakkında aynı şeyleri düşünmemesi bekle­ nemezdi. Sadece düşünseler iyi... Başta Ecevit olmak üzere iktidar mensuplan ve CHP yöneti­ cileri bu düşüncelerini iktidara geldikleri ilk gün­ den beri sözle, yazıyla ortaya da koydular. Son­ ra?.. İşte, bundan sonra, bu iktidarın koltuğu altına girmiş işkenceciler, efendilerinin söyledik­ lerini ispat etme gayretine düştüler ve işkenceler başladı. İşkencelerin temelinde yatan ana sebep budur. Yani, işkenceler milliyetçileri ve MHP’ni yurt ve dünya kamuoyu önünde suçlu gösterme ve küçük düşürebilme gayretlerinden başka bir şey değildir. İşte bu hedefe ulaşabilmek için insan hakla­ rının, Anayasa ve kanunların çiğnenmesirıde herhangi bir beis görülmedi. Önceden hazırlan­ mış ifade tutanaklarının işkencelerle imzalattırılması sonucu, hayalî suçlar bazı vatandaşları­ mızın üzerine yıkılmaya başlandı. CUMK’muzun ilk ve hazırlık tahkikatının gizli yürütülmesi ge­ rektiği ilkesi ayaklar altına alınarak, basma, rad­ yo ve TV’ye beyanatlar verildi, fotoğraflar dağı­ tıldı, tahkikatlarla ilgili açıklamalar yapıldı. Yi­ ne Anayasamızın 132. maddesi başta Başbakan ve İçişleri ve Adalet Bakardan olmak üzere bu iktidar mensupları tarafından yüzlerce kere çiğ­ nendi. Gözaltı süresi dolmamış bazı vatandaşlanmızla ilgili olarak basın toplantilannda, Mec­ lislerde konuşmalar yapıldı. Hakim ve Savcılar.


gerek basın ve kamuoyu vasıtası ile tesir altına alınmak suretiyle, gerekse bizzat «emir ve tali­ mat» vermek suretiyle şartlandırılmak istendi ve Savcılara «telkin ve tavsiyelerde» bulunuldu. Bü­ tün bunlar suçtur, Anayasayı ihlâl suçudur... Bir yandan bu suçlan işlerken, diğer yandan bu iktidarın bizzat Başbakanının ve İçişleri Ba­ kanının bilgileri dahilinde işkenceler günümüze kadar sürdürüldü. Bu kitabın basılıp, yayınlan­ dığı şu günlerde dahi, işkenceciler işkencelerini devam ettirmektedirler. Bu kitapta, «1978 işkence yılı»nda yapılan işkencelerden bazılarını, bu işkencelerle ilgili olarak alman bazı doktor raporlarını, verilen bazı demeçleri, basın toplantısı metinlerini, konu ile ilgili bazı mektupları bulacaksınız. Bu kitap bir «ibret vesikasıdır. Kara bir zihniyetin belgelen­ mesidir. Bu kitap, 1978 Türkiye’sinde falaka oda­ ları, elektrik odaları kurduranların; gencecik in­ sanların cinsel uzuvlarına cereyan verdirtenle­ rin; anaları, babalan, kanlan, çocukları sanık önüne getirip onlara da işkenceler uygulattıran, karıları kocalarının önünde çmlçıplak soydurtturanlann anlatıldığı bir kitaptır. İşkenceleri ve işkencecilerin gerçek yüzlerini sergileyen bu ki­ tabı bütün milliyetçiler, bütün vatanseverler, bü­ tün memleket aydınlan ve hukukçular okuma­ lıdırlar. Okumalı ve «insan hakları», «hukukun üstünlüğü ilkesi», «demokrasi» nutuktan çekip ama gerçek yüzleriyle birer «kara işkenceci» olanlan görmelidirler. Alparslan TÜRKEŞ M.H.P. Genel Başkanı



11

EMNİYET MÜDÜRLÜKLERİNDE YAPILAN İŞKENCE ŞEKİLLERİ

1. Hücrede tutm a: Göz altına alınan va­ tandaşlarımız her hangi bir kanunî muameleye tabi tutulmadan önce, ancak bir kişinin sığabi­ leceği ışıksız ve havasız bir hücrede hiç dışarı çıkarılmaksızın günlerce kapalı tutulmaktadır. Bu arada işkenceye tâbi tutulan diğer vatandaş­ larımızın sesleri dinletilmekte, kendisinin de ay­ nı çığlıkları atacağı telkin edilmektedir. Bu ortam içerisinde hem bünye hem de psikolojik yönden tutuklunun düşünebilme ve serbest ifade verme imkânı ortadan kaldırılmaktadır. 2. Falaka : Normal düşünme yeteneğini kaybetmemiş ve kendisinden istenilen şekilde ifade vermiyen ve önceden hazırlanmış ifadeleri kabul etmeyen vatandaşlarımız falakaya yatırıl­ makta demir çubuk, jop ve sopalarla dövülmektedir. Yediği dayaktan ötürü vücûdu ve ayakları şişen vatandaşların sırtına binilmek suretiyle ıs­ lak beton zeminde yürümeye zorlanarak şişlik­ lerin ve işkence izlerinin yok edilmesine çalışıl­ makta ve bu işlemlere rağmen işkence izleri kay­ bolmazsa tekrar hücrelerde günlerce tutulmak


12

suretiyle işkence izlerinin zaman içerisinde geç­ mesi sağlanmaya çalışılmaktadır. 3. Göz altına alman vatandaşlarımızın par­ maklarının arasına mermi ve kalem gibi sert ci­ simler konulmak sureti ile parmaklan sıkılmak­ ta ve bu acı içerisinde kendisinden aslı olmıyan ifadeler alınmaya çalışılmaktadır. 4. Elektrik : Vatandaşlarımıza elektrik iş­ kencesi şu şekilde uygulanmaktadır: Sanık önce yatırılmakta elleri bir tahtaya bağlanmakta ka­ fasına ıslak torba geçirilmekte, önce el ve ayak parmaklarına ceryan verilmekte daha sonra te­ nasül uzvuna ve makatına ceryan verilerek iş­ kenceye maruz bırakılmaktadır. Bu yeterli görül­ mezse dişlerine ve kulağına aynı şekilde ceryan verilmektedir. Bu işlemlere maruz kalan vatan­ daşımızın vücûdu sarsılmakta ve boşta kalan kafası beton vesair gibi arkasmda duran cisme vurmaktadır. 5. Yapılan işkencelerden perişan olan tutuklularm uyumalarına müsaade edilmiyerek ayakta kalmaya zorlanmakta, tuvaletlere kapa­ tılmakta, yemek yeme ve su içme ihtiyaçları karşılanmamaktadır. 6. Dövülenlerin üzerinde iz bırakmaması i ç i n torbaların içerisine kum doldurulmak suretiyle yapılmış özel torbalarla vatandaşları­ mızın karın boşluklarına ve ciğerlerine vurul­ maktadır. Kum torbaları ile yapılan işkenceler­ de iz kalmamakta, ancak aylar sonra iç kana­ malarına sebep olmaktadır. 7. Sorguya çıkarılış şekli : Vatandaşlarımız sorguya çıkarılırken gözü maskeli ve tanmmıyacak şekilde giyinmiş acayip kıyafetlerde çeşitli


13

yerlerden geçirilerek mesela : Karanlık odalar­ dan, dar koridorlardan ve hatta sular içinden ge­ çirilmekte ve gözleri üç kat bezle bağlanmakta­ dır. Ve işkenceli sorgulamadan sonra işkenceyi yapanların şubelerde görevli M.Î.T. mensupları­ nın yaptıkları telkin edilmektedir. Esasen sor­ gulama esnasında da gözleri bağlı şekilde olarak tutulan kişinin yanında seslerinden anlaşılan, ta­ nınan polisler, birbirlerine yüzbaşım, teğmenim gibi sözlerle hitap ederek yanıltmaya çalışmak­ tadırlar. İŞKENCELER İLE İLGİLİ AÇIKLAYICI BAZI TUTUM VE DAVRANIŞLAR Her zaman başvurulan yollardan bir tanesi; en küçük bir olay olduğunda, hemen naylon şa­ hitler temin edilerek, o bölge, okul veya mahal­ lin tanınan kişilerinin isimleri emniyete veya ma­ halli karakola intikal ettiriliyor. Bunun üzerine ismi verilen kişileri arama ve yakalama baha­ nesiyle mekânlarına baskınlar yapılarak, sözde ismi geçen şahısların aranmakta oldukları bil­ dirilmekte. Fakat bu aramalar esnasında bile suçlu olduğu bilinmemekle birlikte aradıklarını söyledikleri kişileri kanlı birer kaatil havasında göstermekte ve hane halkına, çevreye akla gel­ mez baskılar yapmaktadırlar. Bilahare ismi ve­ rilen kişilerin gidip teslim olmaları veya yaka­ lanmaları halinde bile Emniyet I. şubeye veya II. şubeye götürülerek dayağa başlamaktadırlar. En ufak bir sorguya gerek görmeden, bahsedilen olayla ilgisi olup olmadığı sorulmadan hemen falakaya yatırılmaktadırlar. Bu dayak faslı uzun


14

Ъіг müddet devam ettikten sonra tek ayak üze­ rinde betona bastırarak yanm saat süreyle ayak­ ta durdurmakta, bilahare tekrar dayak ile sorgu faslına geçilmektedir. Yapılan işkenceler; tuva­ lete kapamak, el ayak ve cinsel organlara cere­ yan bağlamak, cop sokmak ve hatta ırza geçme tehditleri ağıza almmayacak küfürler, tuzlu su­ da yürütmek, karın boşluklarına ve hayalarına vurmak, ense köküne ayak ve kol kemiklerine vurmak, kulak ve burun deliklerine ince tel ve çöp sokarak eziyet vermek, pencere kenarlarına getirerek aşağıya atma (5 ve 6. katlardan) teh­ ditlerinde bulunmak., v.s. Bütün bu işkenceleri bir insanın vücudun­ da denemek bir güne sığmayacağı için de sav­ cılıktan göz altında tutma süresini uzatma izni almaktadırlar. Üç veya dört gün bu şekilde dö­ vüldükten sonra ise yaraların kabuk bağlaması için geriye kalan süreyi de iz bırakmayacak, doktora gidildiğinde fazla hasar görülmeyecek şekilde manevi işkenceler yapılarak zorla zabıt imzalatılmaktadır. Herhangi basit bir mese­ leden celbettikleri kişileri dahi bu metodlarla suçsuz kimselere yıkmaya çalışmakta, failler ya­ ratmakta, böylelikle kamu oyu önünde suçlular yakalanıyor iddialarım doğrulamaya gayret et­ mektedirler. Ayrıca, görgü tanıklarının teşhis edemediği «Bu kişi değildir» dediği herhangi bir olaydan dolayı işkenceye maruz kalmış kişileri naylon şahitler düzerek suç yıkmaya çalışılmaktadır. Mahkeme tarafından serbest bırakılıp, bilahare adliye kapısından tekrar polis tarafından kaçırı­ larak işkenceye yatırılan kişileri bu işkenceler


15

sonucunda aklî ve bünyevî sakatlıklara maruz kalmaktadırlar. Nitekim; bu korkunç ve ipsanlık dışı işken­ celere maruz kalanlardan bazılarım göz önüne getirmek dahi meselenin önemini gözler önüne sermektedir. K. Maraş’ta cereyan eden ve bütün vatanda­ şın devlete karşı inanç ve güvenini sarsan olay­ larda, mahkeme önce salıvermiş, bilahare tekrar tutuklanarak işkenceye çekilmişlerdir. Hem de toplum polisi karargâhında. Söylendiğine göre bütün işkenceler burada yapılmaktaymış. Yani emniyetin ilgili şube ve dairelerinde değil de «TOPLUM POLİSİ KARARGÂHINDA» sorguya çekilme bahanesiyle işkenceye çekilmektedirler. Burada ağıza ve makata cop sokmalar, elektrik cereyanı vermeler, üstlerine çıkarak tepinmeler vs., gibi yeni işkence metodlannı geliştirmek­ tedirler. Kahramanmaraş’ta işkence ile ilgili geniş bilgiye ileride tekrar temas edeceğiz. Ayrıca; İzmir’de Mehmet İlbars, Selim Bar­ san, Fahri .......... isimli kişiler emniyete götürü­ lerek 6 gün İzmir Emniyet Müdürlüğü’nde insan­ lık dışı, yukarıda sayılan usûllerle işkenceye ta­ bi tutuluyor, kendilerine ne kadar faili meçhul hadise varsa zabıtları imzaya zorlanıyor, bilaha­ re 6. günün sonunda mahkemeye çıkarılıyor ve mahkeme serbest bırakıyor. Adliye kapısında ise Ankara’dan geldikleri tahmin edilen polisler adliye kapısından bu kişileri alarak Ankara’ya getiriliyorlar. Halen bugün (2 Mayıs 1978, 6 gün­ den beri) Ank. Em. Md. I. ve II. şubelerinde özel işkence ekiplerinin elinde dövülmektedirler..


16

Kendilerine «ÖZEL İŞKENCE EKİBİ» diye ad tak­ tıran ve bunu iftihar vesilesi yapan polislerin önderlerinin isimleri bu dosyayı hazırlayan ko­ misyonun üyelerince bilinmektedir, zamanı ge­ lince bu isimleri açıklayacağız. Ayrıca bu isim­ leri tesbit etmek zor da değildir. Halen karakollarda tutuklu olan yurttaşları­ mızı gidip görme imkânı bulunduğu takdirde, in­ sanın, insan olanın yüreğini parçalayacak işken­ ce izlerini ve şekillerini görmek mümkün ola­ cağı gibi kimlerin yaptığı da belirlenmiş olacak­ tır. İşkence görenlerin ifade ve doktor raporla­ rına geçmeden önce Sayın Alparslan TÜRKEŞ’ in 12 Aralık 1978 tarihinde Türkiye Barolar Bir­ liği Başkanma yazdığı mektupla konuya girmek istiyoruz.


Sayın Avukat Faruk Erem Türkiye Barolar Birliği Başkanı ANKARA Sayın Erem, İnsan Haklan, Evrensel Beyannamesinin ka­ bul edilişinin 30. yıldönümü münasebetiyle, bir­ liğiniz tarafından düzenlenen tartışmalı toplantı için gönderdiğiniz nâzik daveti aldım.. Yakın il­ gi ve nezaketiniz için teşekkür eder, bazı toplantılanm dolayısıyla bu davetinize katılamadığım­ dan ötürü üzüntülerimi ifade etmek isterim. Bu vesile ile, konuyla ilgili bazı görüşlerimizi de be­ lirtmek istiyorum. 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin 1949’da imza koyduğu bu beyanname, insanlığın geçirdiği acı tecrübelerin ve yaşadığı kötü ve çirkin bazı olayların tepkisi olarak ortaya çık­ mış bir belgedir. Bu belge ve belgeyi imzalayan­ lara rağmen aradan geçen 30 yıl, bu tip yeni tec­ rübe ve olaylara sahne olmaktan kurtulamamış­ tır. 1978’ler dünyası, İnsan Haklan Evrensel Be­ yannamesinde yer alan ve kısaca «insan haklan» dediğimiz hususlar hilâfma örneklerle doludur. Hâlen bu örneklerin yaşandığı ve tatbik edildiği F: 2


18

dünya devletlerinden biri de Türkiye’dir. Tarihi boyunca insanlığa iyilik, güzellik, doğruluk ör­ nekleri veren; insanlığa örnek teşkil eden bir hak, hukuk ve adalet nizamının gerçekleştiricisi olan Türk Milleti, bugün maalesef ancak orta­ çağda ve engisizyon olaylarında görülen çağ ve insanlık dışı bazı uygulamaların muhatabıdır. Ülkemizde 11 aydır Ecevit iktidarı tarafından, «insan haklar», bu hakların ifadesini bulduğu ve belgelendiği Evrensel Beyanname ve kayna­ ğını bunlardan aldığı bilinen 1961 Anayasamız devamlı ve ısrarlı şekilde çiğnenmiştir ve halen de çiğnenmeye devam edilmektedir. 11 aydır ül­ kemizi yönetenler, Beyannamenin 3, 5, 9, 11, 12, 13, 19 ve 21. maddeleriyle bu maddelere paralel­ lik arzeden Anayasa’mızm 14, 15, 16. maddelerini ihlâl etmektedirler. 11 aydır ülkemizin karakol ve emniyet müdürlüklerinde kurulan özel işken­ ce odalarında, vatandaşlarımız, çağ ve insanlık dışı muamelelere tabi tutulmaktadırlar. Ecevit iktidarı, vatandaşlarımız arasında ayırım yap­ makta, kendi partilerinden olmayan vatandaşla­ rımıza ikinci sınıf insan gözüyle bakmaktadır. Biz Türkiye’de 11 aydır bu iktidara karşı «insan haklan» nm, «hukukun üstünlüğü ilkesi»nin, mücadelesini sürdürüyoruz. Bu iktidar ise 11 ay­ dır «insan hakları»nı, «hukukun üstünlüğü ilke­ sin i, Anayasa ve kanunlarımızı çiğnemekle meş­ guldür. işte, 1978’ler dünyasında, Türkiye’mizde insan haklan günü bu şartlar altında kutlan­ maktadır. Günümüz iktidan, Türkiye’yi âdeta bir orta­ çağ ülkesi karanlığına götürecek bir baskı, zu­ lüm, işkence iktidarı olmuştur. Önceden hazır­


19

lanmış ifade tutanaklarını karakol ve emniyet müdürlüklerine alınıp götürülen suçsuz insan­ lara imzalattırabilmek ve her olaya bir suçlu yaratabilmek için, akla hayale gelemiyecek in­ sanlık dışı metodlara başvurulmaktadır. Gençle­ rin cinsel uzuvlarına elektrik cereyanı verilmek­ te, arkalarına cop sokulmakta, kum torbalarıyla iz bırakmayacak şekilde dövülmektedirler. Ba­ zen iki-üç ay sonra ani iç kanama ile hayatını kaybeden gençler olmuştur. Almmış yüzlerce doktor raporu vardır. Basma fotoğraflarıyla yan­ sımış birçok örnek mevcuttur. Konu tarafımız­ dan Cumhurbaşkanımıza kadar götürülmüştür. Fakat Başbakan ve İçişleri Bakanı basit ve inan­ dırıcı olmayan sözlerle işkence konusunu reddet­ mişlerdir. Ama, ortada gördüğü işkenceler sonu­ cu aklım kaybeden, sakat kalan, ölen erkekliği­ ni kaybeden hatta bunlara dayanamayıp intihar eden gençler vardır. Anayasa’nm 33. maddesi ayaklar altına alınarak zanlının anası, babası, kardeşi, çocuğu, karısı gibi yakınlan getirilmek­ te, işkenceler onlann önünde ve hattâ onlara da uygulanmaktadır. Karılar, kocalarının önünde çınlçıplak soyularak en adî ve insanlık dışı ifade tutanağı imzalattırma yollarına başvurulmakta­ dır. Yine, Anayasa’mızm 132. maddesi de çiğne­ nerek, hâkim ve savcılar tesir altma alınmak is­ tenmekte. 132 maddenin ifadesiyle «emir ve tali­ mat gönderilmektedir». Emir ve talimatları din­ lememe cesareti, pek çok hâkim ve savcının sür­ gün edilmesine yol açmaktadır. Kamuoyu önün­ de ve meclislerde 132. madde hilâfına açıklama­ lar yapılmaktadır. îlk ve hazırlık tahkikatının gizliliğini düzenleyen CMUK maddesi de, bu ikti­


20

darın Başbakan’ı ve İçişleri Bakan’ı başta olmak üzere pek çok vali, emniyet müdürü ve diğer mahalli yöneticileri tarafından her an çiğnen­ mektedir. Sayın Erem, Siz, yıllarını, ülkemizde «insan haklan» ve «hukukun üstünlüğü ilkesi» nin yerleşmesi için çaba vermiş bir ceza hocası ve aynı zamanda bir ceza avukatısınız. Taleblerinizin bir çoğu bugün başmda bulunduğunuz ve Türkiye’nin en geniş bir yapıya sahip hukuk müessesesi olan Barolar Birliği’nin üyeleridir. Onlar, avukat olarak şu yukanda izah etmeye çalıştığımız olaylann hem de yurdumuzun her tarafından en canlı örnekle­ riyle şahidirler. Siz, yıllardır, insan hak ve hay­ siyetini, insan sevgisini esas alan bir ceza siste­ minin kullanılmasının temini için mücadele et­ mektesiniz. Bu durumları hoşgörü ile karşılamak ve dehşetle irkilmemek mümkün müdür? Sayın Erem, Başta zât-ı âliniz olmak üzere, bütün Türki­ ye Barolar Birliği mensuplannm bu insanlık ve çağ dışı uygulamalar ile, Beyanname, Anayasa ve kanunlarımızın çiğnendiğini ifade ettiğimiz mad­ delerinin daha fazla ihlâli karşısında sessiz kalamıyacağmız inancı içerisindeyim. «İnsan Hakla­ rı Günü» münasebetiyle bu inancımı ve bazı duygu, düşünce ve tespitlerimi ifade etmeye ça­ lıştım. Başta zât-ı âliniz olmak üzere bütün Bir­ liğiniz mensuplarına ve toplantıya katılanlara en derin selâm ve saygılarımı sunarım.» ALPARSLAN TÜRKEŞ MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI


:ı:> 1 —

^ІШІІ (M

Sayın Ecevit diyor ki!... Bir hukuk devletinde suçluları kanunlar tâ­ yin eder. 4.3.1958 Ulus Yorumu aşağıda bulacaksınız. M.H.P. GENEL BAŞKANLIĞINA ANKARA Bir tarafta yetkili adamlarımız hergün va­ tanımızın bir çok yerlerinde gelişen anarşinin kaynağını teşhis ettiklerini, hadiselerin failleri­ ni (!) yakaladıklarını radyo ve televizyondan söylerken, Basından açıklarken polis teşkilâtının tarafsız olduğunu matematik rakamlarla izah ederken, hakikatin bunun tam zıddı olduğunu milletimiz gözleriyle görmekte, bunun ızdırabmı Çekmektedir. «Fail olsun da isterse mahkemede beraat et­ sin, önemli değil, bize, milletimize yakaladık di­ yebileceğimiz failler lâzım» zihniyetiyle başlatılan operasyonlar sonucu, suçu sadece Müslüman Türk olmak, milletimizin dinî ve millî değerleri­ ne sahip çıkmak olan masum vatan evlatları her­ gün kitleler halinde karakollarda bir çok zulüm ve işkencelere maruz kalmakta, isnat edilen bir çok hayalî suçlan insanlık dışı baskılarla kabule zorlamaktadırlar.


22

Bu yüzlerce işkence ve insanlığa sığmayan baskıların tipik bir örneği de Kırşehir’de cere­ yan etmiştir ve etmektedir. Yetkili bakanımız, polisin tarafsız davrandı­ ğını, milletimize ilan ederken, aynı polis, kara­ kollarda masum vatandaşlarımıza yapmış olduk­ ları zulüm, terör ve hakaretlerle, bizzat fiil ve sözleriyle bakanımıza «yalancısın» diye bağır­ maktadırlar. Vilayetimizde cereyan eden ve bel­ gelerini ilişkte sunduğumuz hadiseler, adaleti varlık sebebi telakki eden, tarihi boyunca yara­ dılış hikmetine ters düşmeyen ve bu yüksek ada­ let duygusunu bütün cihana yayan milletimizin «Devlet baba» diye hürmet ve güven duyguları ile bağlandığı devletimize, devletimizin yüksek vasıflı idarecilerine bir hakarettir. Yüce milleti­ miz için UTANÇ belgeleridir. Bu müessif hadi­ selerin hülasası: 31.1.1978 tarihinde vûkubulan bir hadise üze­ rine fail avcılığına çıkan tarafsız (!) polisimiz milliyetçi ve ülkücü oldukları herkesçe malûm olan arkadaşlarımızın mukim olduğu meskene baskın yaparak onbeş kişiyi karakola götürmüş­ lerdir. Karakolda hiçbir şeyden haberi olmayan arkadaşlarımız, vûku bulan suçla itham edilerek zor yolu yani işkenceyle bu suçu kabule zorlan­ mışlardır. Bu esnada «arkadaşlar bunları iyice ıslatalım, iktidar bizim, sakın çekinmeyin, pis faşistler, sizlere bundan sonra yaşama hakkı ta­ nımıyoruz, devrimin kızıl güneşini durduracak zibidiler sizmisiniz, şimdi Türkeş gelsin de sizi elimizden alsın bakalım, o........... çocukları (özür­ le) ve daha ağıza alınamayacak birçok galiz kü­ fürlerle suçu kabule icbar edilmişlerdir. Ekte


23

sunduğumuz Adli Tıp raporu ve C. Savcılığının iddianamesi ile sabil olduğu gibi. Mahmut Haykır adlı arkadaşımız omuzun­ da M.H.P. ve üç hilâl yapılmış dövmenin üzerin­ de kızgın kor haline gelmiş soba küreği basılarak sadist zevk kahkahaları ile dağlanmış, ayrıca yazmış oldukları, suçu kabul mahiyetini arzeden zabıtları bu insanlık dışı işkencelerle kabul ettir­ miş ve imzalattırmışlardır. Adalete sürülen kara leke büyüyor. Kanun­ suzluğa bakınız. Karakollarda masum insanlara hakaret etmek, dövmek, vücut dağlamak gibi envai çeşit alışkanlıklar neler yaptırabiliyor. Seyfullah Yalım adlı arkadaşımız Kırşehir C. Savcılığına teslim olur, ifadesi alınır, netice­ sinde tutuklanır ve cezaevine gönderilmek üze­ re görevli polislere teslim edilir. Ancak polisler alışkanlıkları icabı, kanunları çiğneyerek, arka­ daşımızı keyfi bir tutumla karakola götürerek «niye karakola teslim olmadan savcılığa ifade verdin» diyerek dövmüşler ve arkadaşımızı perişan bir halde cezaevine teslim etmişlerdir. Bu kanunsuz olan icraatın belgeleri de ekte su­ nulmuştur. Polisin ne kadar tarafsız (!) olduğunu şu iki hadise bütün çıplaklığıyle ortaya sermeye kafidir. 3.1.1978 tarihinde Cem Delibaş adlı arkada­ şımız sol gruba mensup militanlar tarafından evine giderken önü kesilerek hunharca dövül­ müştür. Cem adlı arkadaşımız bu tip hadiseler­ de suçluların yakalanması için ilk defa baş vu­ rulması gereken yer olan karakola giderek du­ rumu anlatır. Şikayetçi olduğunu ve kendisini dövenleri yetkili makama bildirir. Cem Delibaş


24

15 günde iyileşebilecek 7 gün iş ve gücüne mani olabilecek arazlara sahip olduğunu Adlî Tıp ra­ poru ile de ispat eder. Ancak aradan şu kadar zaman geçtiği halde sanıklar hakkmda hiçbir soruşturmaya gidilmemiş ve komünist militan­ lan adaletin pençesine teslim etmesi gereken ka­ rakol idarecileri durumu örtbas etmişlerdir. Ay­ nı polis yetkilileri bakınız başka bir hadisede na­ sıl davranıyorlar: Kırşehir Lisesi, Müslüman Türk Milletinin maddî manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı, Ana­ dolu çocuklannm eğitim gördükleri bir okuldur. Bu durumu hazmedemeyen bir avuç komünist okula dışardan getirttikleri militanlarla hemen hemen hergün saldırmakta ve anarşi yaratarak eğitimi engellemek istemektedirler. Günlerden Cuma; her zamanki gibi mutad olduğu üzere ko­ münist çeteciler okula saldırmak için okulun çev­ resinde yığılmaya başlarlar. Türk bayrağı gön­ dere çekerek, İstiklâl Marşı ile hafta sonu tati­ line girmek için okul bahçesinde toplanan lise­ nin öğrencilerine saldırırlar. Ancak bir avuç ko­ münist çapulcular lisenin öğrencileri tarafından tesirsiz hale getirilirler. İdareciler İstiklâl Marşı’mn söylenmesinden çekinirken lisede ülkücü şecaatin timsali olan Mehmet Arısoy, Türk bay­ rağını göndere çekerken, Fazıl Atamer’de İstik­ lâl Marşı’nı büyük bir heyecan ve şevk ile baş­ latmıştır. Bu durumu hazmedemeyen bazı tarafsız po­ lislerimiz (!) şanlı Türk bayrağını göklerdeki ye­ rine çeken ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, devleti­ nin marşı olan İstiklâl Marşı’nı başlatan arka­ daşlarımızı «toplumu niye galeyana getiriyor­


25

sun?» diyerek karakola götürmüşlerdir. Yalan yanlış zabıtlarla tutuklattırılan arkadaşlarımız her türlü baskıya ve hain faaliyete, kanunsuz icraatlere rağmen bağımsız Türk mahkemeleri tarafından serbest bırakılırlar. Şimdi soruyoruz, komünistlerin Türk genç­ lerini şartlandırma vasıtası addettikleri İstiklâl Marşı’nı söylemek, söylenmesine yardımcı olmak ne zamandan beri suçtur. Ceddimizin kanıyla renk verdiği bayrağımızı lâyık olduğu yerlere yükseltmek hangi kanunla yasaklanmıştır ki, tarafsız (!) polisler bunu suç telakki ederek ar­ kadaşlarımıza eziyet etmekte ve gerçek suçlu­ lar okul çevresinde topladıkları çapulcu çetele­ riyle, okula saldırı planlan hazırlayıp fırsat kol­ larken, Müslüman Türk milletinin maddî ve ma­ nevî değerlerine sahip çıkmak, İstiklâl Marşı’nı söylemek, bayrağımızı gururla göklere çekmek­ ten başka suçu olmayan arkadaşlarımız, suçluy­ muş gibi, karakollarda eziyetlere, mağduriyetle­ re maruz bırakılmaktadır. Bu mudur Adalet? Bu mudur Tarafsızlık? Adalet istiyoruz. Müslüman Türk devletinin yüce adaletini istiyoruz. Hayali suçlarla masum insanların falaka ve işkencelerle inledikleri, in­ letildikten karakollar, inleten kanunsuzluğu ka­ nun temsilcisi olarak icrâ eden polisler değil, hakkaniyet ölçüsünü şiâr edinmiş «devlet baba­ mız» ellerini gizli ve karanlık emelleri besleyen­ lerin yakasına yapıştıran insanlanmızm gönlü­ ne ve vicdanına hitap eden, hürmet ve itimadım kazanmış tarafsız polislerle mücehhez gerçek manâda tarafsız kanun adanılan ve adalet yu­ valan istiyoruz. Keyfî tutum ve icraatle hareket


26

eden, devrim marşları söyleyen polisler ve iş­ kence yuvaları değil, kanunlar çerçevesinde gö­ rev yapan, Cumhuriyet kanunlarına kara leke sürmeyen, utanç belgeleriyle devlet dosyalarını şişirmeyen tarafsız icraat istiyoruz. Bu insanlık dışı baskılan, zorbalıkları, zulüm ve işkenceleri bu UTANÇ belgelerini ihtiva eden, keyfiyeti bilgilerinize arzetmeyi vatanseverlik görevi addediyorum. Kanun adına yapılan ka­ nunsuz hareketleri bu vesileyle kınarken, saygı­ lar sunanm... TT „ „ T, , . , U.O.D. Kırşehir Şb. Bşk. Fikret Pektaş Sn. Ecevit Diyorki : İnsan hakları evrensel beyannamesinin 11. maddesi, (bir suç işlemekten sanık herkes, açık bir yargılamayla kanunen suçlu olduğu tesbit edilmedikçe, masum sayılır.) Fakat iktidar söz­ cüleri, muhalefet mensuplarını (kanunen suçlu) oldukları tesbit edilmedikleri halde, en ağır bir dille (suçlu) ilân etmektedirler. Bu zihniyette olanlar insan hakları evrensel beyannamesine riayet bakımından bir sınavdan geçecek olsa alacağı not sıfırın üstünde olamaz. 10.12.1959 Ulus. Sn. Ecevit’in başkanı bulunduğu bugünkü iktidarı döneminde, engizisyon devrine taş çıkar­ tan korkunç işkencelerin yapılacağını 1959’lann muhalefet yıllarında bilebilmesine elbette (ola­ sılık!.) yoktu. Çünkü Sn. Ecevit o zamanlar, öz­ gürlük ve de barış adına böyle söylev vermek gerektiğini, iktidara giden yolun böyle konuş­ makla mümkün olduğunu biliyordu.


2 —

Şay i: 1-6110/3 Konu s Cem Delibaş’m Muayenesi Hk.

3.1.1978 Kırşehir

T. C. SAĞLIK VE S. Y. BAKANLIĞI KIRŞEHİR - MERKEZ SAĞLIK OCAĞI TABİBLİĞİ SA YI: RAPOR Merkez Karakol komiserliğinin 3.1.1978 ta­ rihli yazısı, üzerine Cem Delibaş’ın yapılan mua­ yenesinde : Alt dudakta sol tarafa yakın 1x1 cm. ebadında hematom dilde ve tarafta travmaya bağlı keşi mevcut. Burun dış deliklerinde kana­ ma mevcut. Devlet hastahanesi geçici raporu göz önüne alınarak sert cisimle olması muhtemel bu arazlar (15) günde iyileşir (7) gün iş ve gücü­ ne mani olur katii tabip raporudur. Merkez Sağlık Ocağı Tabibi Mühür İmza


28 3 —

Т. С. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Kırşehir Merkez Sağlık Ocağı Tabibliği S a y ı: 1-6110/43 Kırşehir Konu : Mahmut Haykır’m 1.2.1978 Muayenesi Hk. RAPOR Ceza evi müdürlüğünün 1.2.1978 tarih ve 1978/24 sayılı yazısı üzerine Mahmut Haykır’ın yapılan muayenesinde: Sağ kol dış yan kısmın­ da deri ve derialtı dokusuna inen derinlikte 7x7 cm. boyutlarında üzeri kabukla bağlanmış yara mevcuttur. Mevcut arazm yanmadan dolayı meydana gelebileceği tıbbi tedavi ile (10) on gün de iyileşip adı geçenin (5) beş gün iş ve gücüne mani olacağını bildirir kati tabip raporudur. Mühür İmza " У <4><;,:.. -, T .C . . - - ~v ' Svi^ltkvpSosyal Yanlımöakaohgt Kır^cbîr Merkez SağhkOcağı Tubibüğ» V"/A o' - "У: ; ' : I /197; •■ : К(*оя : V'>: : ' Ш $ Ц %'P у 1 І іЯ Н *• 1« ■ ■ ■ i'1-\- : ot : ч ' ■' .

Ц

İJİ1«UJ> 4 t

Ф

M:- ->t, •

-

,ı ■ i

'Г

1'

г

«f

!'■ • kZ-H-19/ ■ Н И !I


29 4 —

Kırşehir C. Savcılığı Hazırlık No: 1978/137 Esas No: 1978/116 îddia No: 1978/ 16 Kırşehir Sorgu Hakimliğine _ T. xx Esas Hakkında iddianame Davacı : К. H. Mağdurları — Mahmut Haykır, Ahmet oğlu 1958 d.lu Cezaevimizde başka suçtan tutuklu. » 2 — Davut Tekin, ibiş oğlu 1957 d.lu Cezaevinde başka suçtan tu­ tuklu. Sanıklar : 1 — Avni Cingirt, Mehmet oğlu 1956 d.lu Akçakoca ilçesi kurugöl kö­ yünden olup Emniyette Komiser. 2 — Latif Tuncer, Bekir oğlu 1950 d.lu Tutal ilçesi Tutukluk k.den olup Emniyette polis memuru. 3 — Yaşar Erbay, Osman oğlu 1954 d.lu Çal ilçesi Mahmut gazi k.den olup Emniyette polis memuru. 4 — Hüseyin Peker, Ali Fehmi oğlu 1944 d.lu Fındıklı ilçesi Arılı k. den olup Emniyette polis me­ muru. 5 — Bektaş Adıgüzel, Durdu og. 1949 d.lu Arguvan ilçesi yukan Sümenli k.den olup Emniyette po­ lis memuru. 6 — Özcan Zorludağ, Ali Rıza oğlu 1947 d.lu Turgutlu ilçesi Cumhu­ riyet mahallesinden olup Emni­ yette polis memuru.


30

7 — Cemal Uzar, Kamil oğlu 1954 d.lu Çorum ili Ahmetoğlan k.den olup Emniyette polis memuru. 8 — Ali Sağ Idris oğlu 1949 d.lu Mut ilçesi Çukurbağ k.den olup halen Emniyette polis memuru. 9 — Adnan Altınbaş, Halil oğlu 1954 d.lu Emirdağ ilçesi, Eşrefli k.den olup halen Kırşehir’de Emniyet­ te polis memuru. Suç : Kuvveyi cebriye imaline memur olan kimselerin maznun duru­ munda olan şahıslara cürmünü söyletmek maksadı ile cismen eza vermesi. Suç tarihi : 31.1.1978 Yukarıda açık hüviyetleri yazılı polis me­ murlarının başka bir olaydan sanık durumunda olan müşteki-mağdurlar Mahmut Haykır ile Da­ vut Tekin’in olay sebebiyle karakola getirdikten sonra cürümlerini söyletmek maksadı ile kendi­ lerine cismen eza ve cefa yaparak Mahmut Haykır’ın 10 günde iyileşecek ve beş gün işinden ka­ lacak derecede, yaralanmasına, keza Davut Te­ kinin de iz ve emare bırakmıyacak şekilde eza yaptıkları, müştekilerin iddiaları, sanıkların ha­ zırlıkta alman tevil yollu ifadeleri ve raporlar gibi delillerle anlaşılmış bulunduğundan, cümle sanıklar hakkındaki son tahkikatın Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinde açılarak duruşmaları­ nın icrası ile hareketlerine uyan T. C. K.nunun 64/ilk maddesi delaletiyle ayni kanun 243/1 ve 243/2 nci maddeler gereğince cezalandırılrnala-


31

rina karar verilmesi amme adına talep ve iddia olunur. 4/4/978 Mehmet Bayramkaya / 14198 C. Savcı Yard. ШШ I

'O» •S..-U lüvlzv 'İm

.- •.< : ;

•V.

'

'

“Ш ЛЛП'А'ъЬа

^1« 12*3

û«^

': l:>>7 ;«.i« з?z&ovtKââ, bn^-л süette *by :U AVî«i,ö*n*îi*i.,^‘iH»S «>.I i i: :V- .,♦!*; «?*jv-nCi *1^*4 VuîHt^l * ЭІЬ, ltik\\ l.■•KOLtft •; O i-İU;'1^0 .'Uİ.U‘Гг&> îkw?* i'nUMh ?v6i ,, olUiî,*Ы п*Hut'ta i>oliuоблили : ‘ '<3~ U5* dia «y*<1 -*',.1^ «„îüautt c'£< "'%>V -^V -r ОІЩ >'4İat\i^uttbдоііа. илйггві v• ' ' ••';• 4*- ‘iu■;. /я ад,аг,лЦ vbı f'üUi^h i nrila

;v , ■ii >

ШЦ

ШЩЩ

;

';

vCt*

/ ' 4 ,

-

: .^ n U

$« t ^ c t n

, і и - 4 һ »«.с»124г >v u v . i î J ~ ç ' Г І ; - 1 . Г ' Л Г а ’ - : * r . o l b 4a iV> H '* J/Oiic. -лхч;» :

d t '; 'l d ^ ,ı U 4

h '* r-* .y > -'t

.га j i l

:-■

4«Я 4

.'...V,' 1 * £ ?

Л» î.t'

' V : . <4 İ. . ; > . *•. . f . . :

;’

H V'C * I

.

........... W

t~vvwxl Па&*$ /1 l..v; ...... •... - •'* 4v.;-vv,:.:. S.':r . .- <4:' 4/ / M * v.Ыi ■>. •... ..

:.V

.

-

....

: • n 'Л*3 •:• '.;^~

h\> ’ v t'/.y. .ид.’1лч .41 . v.Vi.t ^ y ' ' n , ’ th r. n Ü /,/^ 1 . i. .;V.V<:, :■, 41 7 .iia’.-u<vL*-;а?а»*оХ(-« .л.дч. ..-.’r/i t ...*' ••-•••-Cv ■ Ш?.''ЩiUvilitr omvr. ccf». 1 IC 3;J~ ,‘ - •ICvpiîÎ!1-'V'.' ,u<!9 -UnД.,!İ.VıdUn’-.Л>0 do>İ'.*V'.v...-w' . .V:.•»;« ' у/4йа,^'Уа лВД). .’' Vv'v! ч: \\V: .:/: *\ >: ’- -iT fi T i . . . . V V. .. 'V . ; , A . ^ : Vw : л ц :0 Г І .і г Й.ц:•йДН:4'>.İfUwn! йгі.ь..4■:,.. •. ;.у. ^л.; ■ ^ •.; ..V i:.v- з<?а ЩМЩ$£ А^гг a<tr/ı &Ь^^^М^йа.кі^піи ілтдс !2,4*к:*іавдай 6 V n u ^ | 4зві |^ton . |l)v' ;^43/4',ко^ ^>adole? &ж^іпсь cv'^ûbihâar-l.'.Hİor^iû’-лг^г ven3.»?•:*.-гч»іфv„ ' 4.4 Л ., .... . . ■■i, s . ШШШ ş| r„ j . * v;. ='«4, ' ■ • .

ы

r~*


т. с. Kırşehir Kapalı Cezaevi Tabipliği

RAPOR 7/2/978

Çelebioğlu 1958 doğumlu Seyfullah YALIM’ ın yapılan muayenesinde saçlı deride oksipito superior mahiyede künt cisimle (yumruk ola­ bilir) travuna sonucu olması muhtemel (3 cm) kadar şişlik tespit edilmiş olup adı geçen arızanm şahsm iş ve gücüne mani olmaksızın husülünden itibaren (3/2/1978) sekiz (8) günde iyileşeciğini bildirir kat’i rapordur. 9/2/1978 Dr. Zikri GÜREL İmza


33

F: 3


34 6 —

Kırşehir C. Savcılığı Hazırlık No: 1978/170 Esas N0: 1978/104 İddia No: 1978/ 40 İDDİANAME Asliye Ceza Hâkimliğine Davacı Müşteki

Sanıklar

Suç

: K.H. : Seyfullah Yahm, Çelebi oğlu 1956' D,lu Kuruağıl K.den olup halen Ce­ zaevinde başka suçtan tutuklu. : i —- Latif Tuncer, Bekir oğlu 1950 D.lu Ağrı ili Tutak ilçesi Tuluklu Köyü nüfusuna kayıtlı olup halen Kırşehir Emniye­ tinde polis memuru. 2 — Cemal Üzer, Kamil oğlu 1954 D.lu Çorum ili Ahmetoğlan köyü nüfusunda kayıtlı olup halen Kırşehir Emniyetinde polis memuru. 8 — Bedirhan Yağcı, Sadullah oğ­ lu Fatma’dan doğma 1954 D.lu Ankara Çubuk ilçesi Akyurt köyü nüfusunda kayıtlı olup halen Kırşehir Emniyetinde polis memuru. : Kuvvei cebriye imaline memur olan şahısların ...................... cismen eza vermesi.


35

Suç Tarihi : 2.2.1978 Yukarıda açık hüviyetleri yazılı sanıkların polis memuru olarak adli görevle görevli olduk­ ları sırada, kendilerine mahkemece tutuklanan müşteki Seyfullah Yalım’m Cezaevine teslimi için teslim edildiği ancak, sanıkların tutukluyu gö­ revleri icabı cezaevine götürüp teslim etmeleri lazım geldiği halde keyfi olarak önceden kara­ kola götürüp yolda ve karakol içinde kendisini darp etmek suretiyle 7.2.1978 tarihli rapordaki arazlar meydana gelecek derecede cismen eza verdikleri anlaşıldığından, Duruşmalarının icrası ile fiil ve hareketleri­ ne uyan TCK.nun 64/îlk Maddesi delaletiyle TCK.nun 245 inci maddesi gereğince cezalandı­ rılmalarına karar verilmesi amme adına talep ve iddia olunur. 9.2.1978 Mehmet Bayramkaya C. Savcı Yard. 14198


Ülkeyi ancak işkencecilerle, zalimlerle, fa­ şistlerle, kontr-gerillalarla, kışkırtıcı ajanlarla yö­ netebileceğini düşünen insanlar ve partiler h u ­ zuru büsbütün bozmaktan başka birşey yapa­ mazlar. 7.4.1976 Barış. Doğru söze ne denir?. Bu bölümde yurdun muhtelif bölgelerinde karakollarda, Emniyet Müdürlüklerinde işkence gören, vatandaşların yazılı beyanlarının bir kıs­ mını okuyacağız ve Ecevit Hükümetinin yazılı ta­ mimlerle yasaklamalarına rağmen bazı doktor raporlarını bundan önce gördüğümüz gibi duy­ mak, görmek istemeyenlerin önünde sergiliyo­ ruz:

7 — 18/1/1978 tarihinde polisler tarafından yol­ da giderken alındım. Solmazkılıçtepe Karakolu­ na götürüldüm. Orada bulunan polisler tarafın­ dan dövüldükten sonra Aynı gece 2. Şubeye gö­ türüldüm. Ayaklarımdan ve diğer uzuvlarımdan devamlı elektriğe verildim. Gece Elektrikten sonra devamlı yine Kafamdan ve Sırtımdan du­ vara çarptılar. Sabahleyin (19 unda) 2. Şube ele-


37

manlanndan Komiser İlhan Eren bana bilmedi­ ğim ifadeleri imzalatmak istedi fakat bunları im­ zalamayacağımı söylediğim zaman uzuvumdan elektriğe verdirdiler işkence yapmaya götürecek­ leri zaman devamlı gözlerimi bağlıyorlardı. Da­ ha Sonra bu ifadeleri bana Komiser İlhan Eren imzalatmaya muvaffak oldu. Kendisine direnme­ me karşılık olarak da yine imzalarımı taşıyan Altlarında Karbon Kağıtları bulunan 3 grup ha­ lindeki boş kağıtları imzalattılar. Hatta (18) ini (19) una bağlayan gece istihbaratta görevli olan Komiser muavvini benim pantolonumu indirtterek Soğan üzerine oturttu ve hatta o ara Kilotumun arkası yırtılmıştı ve devamlı Küfürler sa vuruyordu. Artık Kendimi Kaybetmiştim. Ne yap­ tığımı dahi bilmiyordum. Ayın 20 sinde Birinci Şubeye götürdüler. Birinci Şubede de Aynı Şe­ kilde Kısa aralıklarla işkenceye tabi tutuldum. 1. Şubede bizi Komünistlere teşhise çıkardılar. Komünistler yanımıza gelip bize Ağır Küfürler ettiği zaman Cim. Savcı Yardımcılarından Doğan Öz Onlara hiç birşey söylemedi ve üstelikte simit ve çay ısmarladı. Daha sonra Komünistlere isim­ lerimi ve Adreslerimizi verdi. 1. Şubede yine Se­ nin Hayat Hikâyeni yazacağız dediler. Kendile­ rine anlattıktan sonra beni bir hücreye tıkadı­ lar. Yanm saat kadar sonra Beni tekrar çıkartıp Bilmediğim bir ifade imzalattılar, ben bu ifade­ lerimi Kabul etmeyeceğimi söylediğim zaman Komser Zeki Kömen beni uzuvumdan elektriğe verdi. Yalnız çok kısa süreli oldu bu. Ayın 25 in de Adliyeye çıkarıldık ve tutuklandım. ALÎ ARINIK 9/3/1978


38 8 —

Bilindiği gibi solun iktidar olmasıyla polis­ lerin büyük kısmı birbirleriyle yarışırcasına ül­ kücü kıyımına ve işkencesine girişmişlerdir. Gö­ revde oldukları mıntıkanın sol zihniyetli mili­ tan anarşistleriyle işbirliği halinde olan bir kı­ sım polisler dünyanın hiç bir hukuk devletinde misli görülmemiş şekilde kişileri tutuklayıp iş­ kence etmektedirler. Sadece komünist ve faşist dikta rejimlerin­ de görülen bu sorumsuz hukuk nizam tanımayan icraatlar memleketin her geçen gün iç harbe, kardeş kavgasına biraz daha yaklaştırmakta milletin fertlerinin devlete ve nizamın koruyu cusu polise güvenleri gün geçtikte zayıflamakta­ dır. Tek taraflı tutumu yüzünden halkın günden güne nefretini kazanan bazı polisler artık o şe­ refli Türk polisi üniformasını gören kişilerin te­ dirginlik ve huzursuzluk duyacağı bir ortama sokulmaktadır. Polisin işkencesi: Bir sabah gazete almak için gittiğim gazete bayisinin yakınında bir gurubun çeşitli sesler çıkararak geldiğini gördüm daha ne olduğunu anlayamadan gurubun önünde bulunan iki kişi silahlarını çekerek ateşlemiye başladı kendile­ rine kim olduklarını soran çevre sakinlerine si­ lahlarım doğrultarak dağılın vururum şeklinde konuşmuş ve hüviyetini belirtecek bir belge gös­ termemiştir. Az sonra ortalık karışmış taşlama­ lar başlamış ve bu arada toplum polisi ekibi be ni ve bir kaç arkadaşı yaka paça içeriye almış­ tır. Arabaya bindiğimizde sağdan soldan müte­


39

madiyen yumruk ve silah kabzalarıyla dünya­ mız şaşmış acı içinde kıvranmaya başlamıştım •daha suçumun ne olduğunu bilmeden bana ya­ pılan bu hareketlerin nedenini arka koltukta oturan solcu bir militanın teşvikiyle oldunu an­ ladım, çünkü ben arabada dayak yiyerek dolaştırılırken arkadaki şahıs bir iki arkadaşı daha göstererek arabaya aldırttı. Daha sonra bizi demirli bahçe karakoluna getirdiler yedi sekiz kişi beni karakolun bir oda­ sına sokarak bir yandan ağza alınmayacak kü fürleri sarfedip diğer yandan tekme yumruk gi­ riştiler bu arada vurulan tekme ve yumruklarla yere düştüğümde ayakkabılarım çıkarılarak fa­ lakaya çekildim, nefesimin kesildiğini hissettiğim bir anda başımdan aşşağı dökülen 2 ila 3 kova su ile biraz olsun kendime geldim beni nezarete götürüp atarlarken diğer arkadaşımı içeriye soktular. Az sonra diğer arkadaşım da tanınma­ yacak vaziyette yanıma atıldı. Ara ara çeşitli polisler tarafından nezaret­ ten çıkarılarak solcuların oturdukları yere geti­ rilerek onların zevkini tatmin için defalarca da­ yak yedik. Karakolda yedi saati doldurduktan sonra adliyeye getirilerek tutuklanıp ceza evine getirildik. Cumhuriyet savcılığına başvurarak adli tabibe gönderilmek için istediğimiz izinin cevabı 9 gün sonra geldi bu sürede görünürdeki yaralarımız iyleştiğinden ben rapor alamadım arkadaşım ise 7 günlük bir rapor aldı. îlhami Şenel Kapalı Ceza evi 2. koğuş ANKARA


40 9 —

22.1.1978 Tarihinde bilmediğim bir sebeple I. Şubeye götürüldüm. Aynı gün akşamı gözlerim bağlanarak, bir yere götürdüler. Gözlerim bağlı iken bana faili meçhul bazı cinayetleri, başıma bazı sert cisimler vurarak tehdit eder şekilde (seni ceryana vereceğiz, hadım kalırsın) gibi çe­ şitli ahlak dışı küfürler ve işkenceler yaptılar. Zorla bana bilinmeyen cinayetleri kabul etmeye zorladılar. Hergün akşamlan hücreden çıkarta­ rak tehdit ve küfür ederek, Demirlibahçede faali meçhul olayı bana sordukları sorulardan kabul ettirmeye çalıştıklarını anladım. I. Şubede kaldığım 5 gün süresince devamlı işkence ve ahlak dışı işkencelerle karşılaştım. Karanlık yerlerde zorla bazı kâğıtların altına im­ za attırdılar. İsmen tanıdığım Enver ve Zeki adındaki Emniyet görevlileri ve şahsen tanıdı­ ğım diğerleri ayakkabılanm ve çoraplarımı çı­ karttırarak tekme sopa ve yumruklarla her ye­ rime vurdular. Sopa ile ayaklanma ve kafama vurdular. Daha sonra çıplak ayakla koşmaya zorladılar. Bu işkenceler karşısında suçsuz olan ' bir kimse dahi bilmediği bir suçu hafızasını yok ederek, Robotlaştırarak, kabul ettirilebilir. İşken­ celer karşısında Ne dediğimi bilmediğim, Robot­ laşmış bir durumda iken Tabancam var dedirt­ mişler. Baygın durumda iken arabaya bindirdi­ ler ve eve getirdiler. Evimde arama sonunda hiç­ bir suç aleti bulamayınca işkencenin Tehdidin ikinci safhası başlıyordu. Annemi ve Babamı şu­ beye getirdiler. Annemi ve babamı şubeye geti­ rerek beni ve onları tehdit ettiler. Demirlibahçe olayı ile alakam olmadığını anladılar ama taban­


41

camın olduğunu kabul etmemi söylediler. Yok­ sa Annemi ve babamı hasiphaneye götürece­ ğini söylediler. Bana okutturmadıkları kâğıdın altına imza attığım kağıtlardan tabancayı ka­ bul ettirildiğimi anladım. Annem ve babamı 2 gün şube nezaretinde tuttular. 22.1.1978 gü­ nü adliyeden serbest bırakıldım. Ertesi günü çalışmak için daireme gitmiştim. Şubede gör­ düğüm aynı polisler beni Dairemden alarak Şubeye, Adliyeye oradan da hapishaneye ge­ tirdiler. Halbuki şimdiye kadar hiç bir ola­ ya karışmadım ve tabancam olmadı ve ta­ banca dahi görmedim. Basm - Yayın Genel Müdürlüğünde çalışan Memur olarak sabah 8.00 de Daireye giden, 18.00 de daireden ayrılan bir Memur olarak yapılan işkenceleri nefretle karşı­ lıyorum. Vecdi Taşdelen 10

Ben Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen okulu 3. smıf öğrencilerindenim. 19.1.1978 günü okula geldiğimde kapıda bulunan sivil polisler kimliğimi sordular. Çıkartıp kendilerine göster­ dim. Daha sonra bana hakkınızda bir ihbar var şubeye kadar gidip ifadenizi alacağız dediler. Ne için olduğunu sorduğumda bizde bilmiyoruz de­ diler. Beraberlerinde şubeye gittipı. Orada Ko­ miser İlhan EREN bana bir cinayetin zanlısı ola­ rak getirildiğimi söyleyince şaşırdım. 18-1-1978 tarihinde bir olay neticesi öldürülen Ticaret Li­ sesi öğrencisinin katilliğiyle itham ettiler. Ken­ dilerine böyle bir olaydan haberim olmadığımı çeşitli delillerle bunu kendilerine ispat edebile­


42

ceğimi söyledim. Evimi arayacaklarım söyledi­ ler. Polislerle beraber eve gittik evde hiçbir suç aleti bulunmadığını zapta aldılar. Daha sonra beni tekrar şubeye getirdiler. Komiseri İlhan EREN bana senin bu olayla ilgin olmadığım bi­ liyorum. Bana başka bir isim verirsen seni ser­ best bırakırım. Kendini kurtarmak istiyorsan bu­ nu yapmaya mecbursun dedi. Daha sonra beni bir odaya götürdüler. Biraz sonra yüzleri kaşkolla bağlı iki kişi odaya girdiler. Beni hiç acımadan döverek ve insanlığa sığmayacak küfürler savu­ rarak beni bu olayın zanlısı yapmak istediler. Benim bu olaydan haberim yok ve öldürüleni ta­ nımıyorum dedim. Sanki onlara söylemiyordum. İşkenceden zevk alan bu kişiler akim, mantığın ve insanlığın akıl alamıyacağı şeyler yapmaya devam ettiler. İfademi aldılar daktiloda bir şeyler yazdılar kendilerine nerede olduğumu ve şahitlerimi söyledim. Daha sonra bu ifadeyi bana' imzalat­ tılar. Okumak istedim bırakmadılar. 20-1-1978 tarihinde Savcı Doğan Öz ve yanmda getirdiği hiç tanımadığım bir çocukla ifademi almaya gel­ di. Bana herşeyi anlat olayı biliyorsun sen vurmasan bile Vuranı biliyorsun diye ithamda bu­ lundu. Bende daha öncede söyledim, hiç bir şeyden haberim yok dedim. Bana korkuyorsun değilmi söylersen seni öldürürler, dedi. Kimden korkacaktım ve kim beni öldürecek­ ti? Bunun manasını hala anlayamadım. Tabii ki bu ifade şîfaen oldu. Zapta geçilmedi. Getirmiş olduğu naylon şahitle beni bu suçun faili olarak göstermek istiyordu. Ondan sonra Savcı Doğan Öz bana seninle yine görüşeceğim dedi. Daha


43

sonra beni I. Şubeye götürdüler. Burada Komi­ ser Zeki Kömen ve mahiyetindeki polisler tara­ fından yine işkence edildim. Buradada birkaç defa ifade aldılar. Yine okutmayarak imzalattı­ lar. 2 gün hücreye kapattılar. Aç ve susuz olarak bekletildim. 22-1-1978 tarihinde Savcı Doğan Öz ve getirmiş olduğu Naylon şahitlerle beni yine aynı suçla itham ettiler. Bu şahitler kanunun va­ zifeli olarak getirttiği bir savcının huzurunda bana Amerikan çocuğu ve çeşitli küfürler savu­ ruyorlardı. Adreslerimizi sordular. Savcı Doğan ö z adreslerimizi yazdırırken gelen naylon şahit­ ler de bizim adreslerimizi aldılar. Buna Savcı Doğan Öz göz yumuyor. Yapılan küfürler karşı­ sında sadece gülüyordu. Bundan sonra ayın 25.1. 1978 tarihinde mahkemeye getirilerek tutuklan­ dım. Gazetelerde verilen demeçler benim Site Yurdunda olay anında kullanılan silahla yaka­ landığımı ve boy boy resimlerimi çekerek beni zorla sanık yapmak istiyorlardı. Getirilen şahit­ leri hayatımda ilk olarak görüyorum. Mahmut EREN


Şimdi de Sayın Alparslan TÜRKEŞ’in vatan­ daşlara yapılan işkencelerle alâkalı Başbakan Bülent ECEVİT’e yazdığı mektubu okuyalım: Sayın Bülent Ecevit Başbakan ANKARA

Malûmlarınız olduğu üzere, daha evvel Par­ timizin Genel Başkan Yardımcıları Sayın Somuncuoğlu, Sazak ve Ünal; Başbakan Yardım­ cıları Sayın Eyüpoğlu, Feyzioğlu ve Sükan’a gön­ derdikleri (*) birer mektupla karakol ve Emniyet müdürlüklerinde Partililerimize ve gençlere kar­ şı girişilen işkence, zulüm •ve eziyet olaylarını bazı yer, işkence yapan ve işkenceye maruz ka­ lanların isimlerini de zikretmek suretiyle anlat­ mışlar ve tedbir alınması hususunda ilgilerini istemişlerdir. Gene, Partimiz Meclis Grubu, Mec­ lis Başkanlığına verdiği bir araştırma önergesi ile, konuyla ilgili olarak Meclis araştırması açıl­ masını ve araştırma komisyonu teşkilini teklif etmişti. Biz, herhangi bir peşin yargı ve ithamla değil, sadece gerçekleri ortaya çıkartacak bir araştırmanın gerekliliğine olan inancımız içinde (*) Bu mektupları bilahare okuyacağız.


45

böyle bir önerge vermiştik. Fakat, önerge, CHP Grubunun karşı çıkması sonucu reddedilerek, durumun aydınlığa kavuşması önlenmiş oldu. Genel Başkan Yardımcılarımızın mektupları üzerine ise, Sayın Feyzioğlu’nun yapmış olduğu bir kamuoyu açıklamasına ve Sayın Eyüpoğlu’nun Sayın Somuncuoğlu’na yazdığı ve «konunun tetkiki ve gereken yasal işlemlerin müsamahasız yerine getirilmesi dileğiyle İçişleri Bakanlığına intikal ettirildiğini» belirttiği bir yazıya şahit ol­ duk. Ayrıca, gene Sayın Feyzioğlu ve Sayın Sükan’m da konuyla ilgilenilmesini ve tetkikini is­ tediklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Fakat bütün bunlar- karakol ve emniyet müdürlüklerinde sür­ dürülen eziyet ve işkencelerin bitmesine, son bulmasına ve işkence yapan görevliler için ko-, ğuşturma ve soruşturma açılmasına yetmedi, hatta bu davranışlar günümüze kadar artarak devam etti, halen de etmektedir. Hükümetinizin görev yüklendiği andan bu­ güne kadar, başta büyük üniversite, yüksek okul şehirleri olmak üzere, pek çok il ve ilçelerin ma­ hallî yöneticileri, gerek Partili vatandaşlarımız, gerek üniversite ve yüksek okul öğrencileri, or­ ta öğrenim öğrencileri ve gerekse memur ve iş­ çi vatandaşlarımız üzerinde büyük bir baskı ve terör havası estirmek; izinsiz, kanuna aykırı ev ve işyeri aramaları, karakol ve emniyet müdür­ lüklerinde işkenceli ifade almalar; önceden İm­ zalanmış tutanakları imzalatarak hayalî suçlu­ lar ve katiller yaratma gayretleri sürdürülmek­ tedir. Anayasamızın 14 -15 ve 16. maddelerinde yerini bulan «kimseye eziyet ve işkence yapılmıyacağmı», «kişi ve konut dokunulmazlığını»,


46

«özel hayatın gizliliğini» ihtiva eden hususlar böylece çiğnenmiş olmaktadır. Öğrendiğimize göre bazı ev aramalarında, o anda evde bulunan vatandaşlarımız üzerinde tam bir terör ve baskı havası estirilmekte, adeta korku duygusu salın­ maya çalışılmaktadır. Evde bulunan çocuk, ka­ dın ve yaşlılara hakaretler yağdırılmakta, hatta bu iş dövmeye kadar götürülmektedir. Ev, sahi­ bini ağır malî zararlara sokacak şekilde talan edilircesine aranmakta; didik didik edilmekte; eşyalarda büyük hasar meydana getirilmekte­ dir. Ev eşyası ve ev halkı aramaya gönderilen polis memurlarının insafına terkedilmekte, şah­ si düşüncelerinin yönüne göre muameleye tabi tutulmaktadırlar. Eğer aramaya gelenler, PolDer mensubu ve sol görüşlü polisler ise, bütün bu anlatılan insanlık dışı tablo, harfiyen uygu­ lanan davranışlar olmaktadır. Böyle davranış­ lar, ancak totaliter sistemlerde rastlanabileceği malumlarınızdır. Burada bir tesbitimizi belirtmekte de yarar görüyorum. Bilindiği gibi, Anayasamızın 132. maddesi «Kakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdanî kanaat­ lerine göre hüküm verirler. Hiç bir organ, ma­ kam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanıl­ masında mahkemelere ve hakimlere emir ve ta­ limat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunula­ maz» demesine ve CUMK’muzda da ilk tahkika­ tın hazırlık araştırmasının gizli yürütüleceği be-


47

I iitilmesine rağmen bu iki temel ilkenin sık sık vo sakıncalı, memleket menfaatlan açısından •zararlı bir şekilde ihlâl edildiğine şahit olmak­ layız. Zât-ı alînizin, Sayın İçişleri Bakanının ve bazı mahallî yöneticilerin bu tip beyanlarına za­ man zaman rastlanmaktadır. Böylesine beyanlar üzerine, gerek emniyet görevlileri bu yönde meydana getirilen peşin bir şartlanma ile görev yapma gereğini duyuyor ve beyan istikametinde bir ifadeyi sağlama çabasına giriyor; gerekse devletin bağımsız yargı organlarının temsilcisi olan savcı ve hakimler tesir altına almmış ve telkine maruz bırakılmış oluyor... Bu hali bazı müşahhas örneklerle açmak istiyorum: 1 — İstanbul Atatürk Öğrenci Yurdu önün­ de vurulan polis memurunun katili olarak ilân edilen üç genç, Adliyede serbest bırakılmışlardır. 2 — İstanbul Üniversitesindeki katliam ola­ yının sanığı ve «idam mangası başkanı» olarak bütün kamuoyuna teşhir edilen Hamit Akyüz’ün olayla ilgisi olmadığı mahkeme kararıy­ la tespit edilmiştir. 3 — İstanbul’da Üniversitedeki katliam dolayısı ile ilgili olarak aranan, hakkında Emniyet tarafından fırtınalar kopartılan diğer bir şahıs ise (Mehmet Gül) geçenlerde Savcılığa teslim ol­ muş ve serbest bırakılmıştır. 4 — İstanbul’da öldürülen Kıbrıs’lı öğrenci­ nin katili olarak fotoğrafları emniyet tarafından gazetelere verilen altı genç, olayla ilgili olma­ dıkları gerekçesiyle serbest bırakıldılar. 5 — Ankara’da öldürülen Savcı’nın katili olarak sırasıyla Naci Ünver, Tevfik Çiçek ve sonra da müştereken Mehmet îlbars, Selim


48

Barshan ve Fahri Öztaş isimli vatandaşlarımız suçlanmışlar, her seferinde emniyet ilgilileri «Savcı’nm katilini yakaladık» diye basına haber­ ler sızdırmışlar; bütün bu vatandaşlarımız Adliyece serbest bırakılmışlardır. 6 — Ankara DMMA’ne atılan ilk bomba ola­ yı ile ilgili olarak acele ile ve basma «bombayı atanları yakaladık» haberlerini vererek Tokat’ dan getirilen iki genç de olayla ilgisizlikleri se­ bebi ile ve olay anında Ankara’da olmadıkları için serbest bırakılmışlardır. 7 — Ankara’da Atom Enerjisi Komisyonu Nükleer Araştırma Merkezi ile ilgili olaylar bu örneklerin hepsinden de ilgi çekici olanıdır. Yük­ seliş, Pazarcık ve Malatya bomba olaylarının suç­ lularının burada çalıştıkları ve bombaları bura­ da imâl ettikleri iddia edilmiştir. Adı geçen iki şahıstan Sami Bal, bırakınız bomba yapmayı, adı geçen müessesede memur dahi değildi. Sav­ cılık, teslim olur olmaz hemen serbest bıraktı. Fakat diğer vatandaşımız Muharrem Şimşek, o gün izinli olduğu halde Merkeze polisin geldiği­ ni duyunca daireye gitti ve yakalanarak gözaltı­ na alındı. Bir hafta boyunca olmayan suçunu iti­ rafa zorlanan, yukarıda anlattığımız şekilde evi aranan Şemsek, gözaltı süresinin bitiminde çıka­ rıldığı Mahkemede salıverildi. Bu örneklere sonuncusu, Kahramanmaraş olayları dolayısıyla eklenmiştir. Bu olayda da ol­ duğu gibi, kanunlarımız uyarınca gizli cereyan etmesi gereken hazırlık tahkikatıyla ilgili ola­ rak, Meclis kürsüsünden İçişleri Bakanımız baş­ ta olmak üzere çeşitli görevliler tarafından açık­ lamalar yapılması, adaletin tecellisinden önce ba­


49

zı vatandaşlarımızın kamuoyu, kamu vicdanı nezdinde «suçlu-katil» olarak tanıtılmasına ve tanınmasına sebep olmaktadır. îlk tahkikatın gizliliğini gerektiren en basit bir hukuk ilkesinin her an çiğnenmekte olduğu bir ülkede, daha önemli hukuk kaideleri nasıl uygulanacaktır Ayrıca TRT ve basm organlarının da konuya ka­ rıştırılıp, yayın yapmalarına sebep olan bu.tip durumlar karşısında masum vatandaşlarımız şeref, haysiyet ve canlan pahasına siyasî propa­ gandanın aracı haline getirilerek; gizli olması kanun emri olan tahkikat, baskı altına alınmak­ tadır. İdarî makamlann peşinen suçladığı, suçlu ilân ettiği pek çok vatandaşımız sonradan ta­ mamlanan adlî soruşturma neticesi serbest bıra­ kılmakta, beraat etmekte, fakat haklanndaki if­ tiranın izleri kişiler üzerinden silinmemektedir. Bu vatandaşlanmız içinde yedi günlük gözaltı süresi içinde emniyet müdürlüklerinde tutula­ rak olmadık eza ve cefaya tabi tutulanlar olduk­ ça fazladır. Uzun zamandan beri yapılan bütün ikazlara, öne sürülen ve ortaya getirilen isim ve belgelere rağmen hiçbir tedbir alınmamış; iş­ kence uygulayıcısı emniyet görevlileri hakkında soruşturma ve koğuşturma açılmamış olması bi­ zi endişeye sevketmekte ve yapılanların iktida­ rın bilgisi dahilinde olduğuna dair şüpheler ya­ ratmaktadır. Daha önce Sayın Başbakan Y ar­ dımcılarına da intikal ettirilen ve yurdumuzun çeşitli yerlerinde, karakol ve emniyet müdürlük­ lerinde yapılan işkencelerden bazı örnekleri Zât-ı alînize de sunmak istiyorum. Bunlar yüzlerce ör­ mekten sadece birkaçıdır: F: 4


50

1 — Orhan Özkan - Konya DMMA İnşaat Bölümü öğrencisi - 9/10 Şubat tarihlerinde Kon­ ya Emniyet Müdürlüğünde emniyet şube müdür­ leri Dilâver Saraç, Erol Bilir, Ali Bulguroğlu ta­ rafından falakaya yatırıldı. «Devir değişti, hadi gelsin de Türkeş sizi kurtarsın» şeklindeki söz­ ler arasında önceden hazırlanmış ifadeleri imza­ lamaya zorlandı. Celâl, Cavit, Süleyman isimli polis memurları falaka ile dövme olaymı birkaç kere tekrarladılar. Ayaklan şiştikçe, su döküp tekrar dövdüler. Ertesi gün mahkemede serbest bırakıldı. 2 — Necati Yüzüak - Konya - Önce Feridiye Karakolunda, sonra da Emniyet Müdürlüğünde Müdür Vekili Gültekin Demir ve şube müdürü Erol Bilir’in nezaretinde dövüldü. Falakaya yatınldı. Ayakları şişince iki polis sırtına binerek gezdiler. Başparmak tırnağı söküldü. 3 — Ali Gürsoy - Tank Uzunmehmetoğlu Mustafa Ayanoğlu - İnebolu - Dairelerin tatil olmasına rağmen 5 Mart Pazar günü bizzat Em­ niyet Amiri ve tam kadro ile polis memurlannm içeri aldıklan bu üç kişi uzun süre işkenceye ta­ bi tutuldu. Ali Gürsoy’un dayaktan bağırsakları dışarı çıktı. İnebolu Devlet Hastanesine kaldırıl­ dı. Uzunmehmetoğlu Kastamonu’da hastaneye yatmldı. Ayanoğlu ise kolu kırılarak 1,5 aylık ra­ por aldı. 4 — Ali Arınık - Ankara - 18.1.1978 tarihin­ de Solmaz Kılıçtepe Karakoluna götürüldü. Ora­ da dövüldükten sonra 2. şubeye götürüldü. İş­ kence yapıldı, dövüldü, ayaklanndan ve erkek­ lik uzuvlanndan elektrik verildi, önceden yazıl­ mış ifadeyi imzalamaya İlhan Eren isimli polis


51

şefi tarafından zorlandı. Pantalonunu indirte­ rek copun üzerine oturttular. Ayın 20’sinde I. Şubeye alındı. Hazır ifadeleri imzalamıyacağmı belirtince Komiser Zeki Kümen tarafından elekt­ rik verildi. Ayın 25’inde Adliye’ye gitti. Bütün bu işkencelerden sonra aklî dengesini kaybetti. 5 — Erol Gürel - Konya DMMA Mimarlık son smıf öğrencisi - Konya Emniyet Müdürlü­ ğünde falakaya yatırıldı. Ayakları şiştikçe po­ lisler sırtına binip gezdiler, sonra tekrar dövme­ ye başladılar. Adliye ye sevkedilince serbest bı­ rakıldı. 6 — Atatürk Öğrenci Yurdu önünde bir po­ lisin öldürülmesi üzerine İstanbul Valisinin em­ riyle polis yurda girmiş, 400 öğrenciyi yurtta hiç­ bir insaf ölçüsüyle bağdaşmıyacak şekilde sabah­ lara kadar dövmüşler. Olay neticesi yaralanan, parmaklan kırılan gençler olmuştur. 7 — Mehmet Bici - Ali Yılmaz - Adil Karakuyu - Mustafa özçelik - Selâmi Tekerlek - Kon­ ya - Bu gençler de, Konya Emniyet Müdürlüğün­ de dövülmüş, 28/1/1978 tarihli doktor raporuyla da durum tespit edilmiştir. Acil Nb. Tb. Erol Sefer’in verdiği raporda vücuttaki darp ve diğer dövülmeden kalan izler belirtilmektedir. 8 — Mehmet Eren (Konya DMMA Harita Bl. öğr.) - Ercan Alp - İbrahim Maraş - Mustafa Polat - Mehmet Bulut - Cemil Türkyılmaz' - Zihni Grep - Resul Yollar (Diğer DMMA öğrencileri) 9 Şubat 1978 günü okulda çıkan olaylarla ilgili olarak solcuları şikayet için emniyet müdürlüğü­ ne başvuran bu gençler, Şube Müdürü Ali Bulguroğlu başta olmak üzere bir grup polisin ha­ karet ve sövmeleriyle karşılanırlar. Aynı olay


52

Ocak ayı içinde de tekrarlanır. Elleri ve bacakla­ rı şişen gençler dayanamaz hale gelince ıslatılıp tekrar dövüldüler. Mehmet Eren’in başparmağı çıkar, uzun müddet ellerini kullanamaz, bir müd­ det sonra da el derisi değişir. 9 — Kurban Aydın - Haşan Demir - Ankara - 23/2/1978 günü 2. şubeye götürülürler. Uzun sorgu ve tehditlerden sonra Haşan bir odaya alı­ nır. Sonradan Kurban’ı Hasan’m bulunduğu oda­ ya götürürler. Haşan falakaya bağlı bir şekilde sırtüstü yatmaktadır. Baygındır. Kurban’a «sen de bu hale gelmek istemiyorsan bu kâğıdı imza­ larsın» derler ve Kurban korkudan önceden im­ zalanmış ifade tutanağını imzalar. 10 — Yavuz öbekçi - Bora Özbek (14 yaşın­ da) Ankara - 9/2/1978 günü emniyete götürü­ len bu gençler 15/2/1978 gününe kadar burada kalırlar. Zeki Kömen ve Enver Göktürk isimli şeflerin yönetimindeki polisler tarafından iki gün hücrede tutulmak ve devamlı işkence edil­ mek suretiyle zorla ifade imzalattırılmışlardır. Yedi gün sonra mahkemeye sevkedildiklerinde yara izleri kalmamışta. 14 yaşında bir çocuk olan Bora da aynı eziyetlere tabi tutulmuştur. 11 — Muhlis Koyuncu - Ankara - 4/1/1978 ta­ rihinde Solmaz Kılıçtepe’de dövülüp, 2. şubeye götürülür. Falakaya yatırılır, elektrik verilir. 12 — Vecdi Taşdelen - Ankara - 22/1/1978 ta­ rihinde I. şubeye hiçbir sebep olmaksızın alınmış, bazı cinayetleri kabullenerek imzalaması isten­ miştir. Falaka ve elektrik bu gence de uygulan­ mış, ayrıca anne ve babası da nezarete getirile­ rek iki gün tutulmuşlardır. Zeki ve Enver isimli


53

polisler kendisini ifade imzalamaya zorlamışlar­ dır. 13 — Adnan Göktürk - Ankara - 9/2/1978’ den 15/2/1978’e kadar işkenceye ta*bi tutuldu. Elektrik verildi. Cinsel uzvuna da elektrik bağ­ landı. Zeki ve Enver isimli polislerin işkenceleri sonucu bu gencin kuyruk sokumu kaymıştır. 14 — Şahin Koç - Ankara - Bu genç de An­ kara Emniyet Müdürlüğünde uğradığı çeşitli iş­ kenceler sonucu doktordan 13/2/1978 günü yedi günlük rapor almıştır. 15 — Yavuz Sever - Ankara - 10 günlük ra­ por almıştır. 16 — Ömer Köten - Ankara - 15 günlük ra ­ por almıştır. 17 — Şahin Kurt - Ankara - Doktordan ra­ por almıştır. 18 — Mehmet Acar ve arkadaşları - İstan­ bul - Bu olay belki de en ilgi çekici olanıdır. Ay­ lar önce öldürülen ve katili bulunamayan Kıbn s’lı öğrencinin katil zanlısı olarak Acar ve ar­ kadaşları gözaltına alınırlar. îlk tahkikatın gizli olması gerekirken —hem de böyle bir olayda— emniyet görevlileri basma beyanatım* verip, ba­ sında boy boy fotoğraflarını yayınlattılar. Son­ ra da şahitlerle yüzleştirdiler. Bu olay, naylon ka­ til aramaktan başka bir şey değildir. Gençlerin uğradıkları hakaretler, yapılan işkenceler hep yanlarına kalmıştır. 19 — Ankara’da öldürülen Savcı’nm katille­ ri olarak pek çok masum vatandaşımız sokakta gezerken, yolda yürürken gözaltına alınmış, bu vatandaşlarımızın evleri terör havası estirilerek,


54

aileler: gece yarıları tedirgin edilerek aranmış, kendilerine olmadık eziyet yapılmıştır. Bu olayla ilgili olarak en son Mehmet îlbars, Selim Barshan ve Fahri öztaş isimli üç genç gözaltına alın­ mıştır. Hem de bir hafta boyunca tutuldukları İzmir Emniyetinden İzmir Âdliyesine sevkedilip, salıverildikleri anda Ankara’dan giden ekip ta­ rafından yeniden tutularak Ankara’ya getiril­ mişlerdir. Yüznumaraya gitmelerine, yemek ye­ melerine dahi izin verilmeksizin Ankara’ya geti­ rilen bu gençler, Ankara’da bir hafta Emniyette tutularak Savcı’nm katili oldukları yolundaki tu­ tanağı imzalamaya zorlanmışlardır. Bu arada İlbars’a elektrik de verilmiştir. Yedinci gün sevkedildikleri Savcılık, üç genci de serbest bırak­ mıştır. 20 — Kırşehir Emniyetinde Mahmut Haykır isimli gencin (henüz 18 yaşında) üç hilâlli döv­ me yaptırdığı kolu, sobada kızdırılan demir kü­ rekle dağlanarak dövme izi yokedilmeye çalışıl­ mıştır. Olayı İçişleri Bakanının da kabûl ettiği Meclis tutanağına geçmiştir. Gencin doktordan almış olduğu rapor mevcuttur. 21 — 14/4/1978 günü Uşak’tan intikal eden bir diğer olaya göre, Selim Memiş (bir ay rapor­ lu) , İsmail Ağır, Ahmet Göker, Sadık Akçay, Na­ il Başaran, Sedat Demiröz, Eşref Dülger isimli gençler de burada işkenceye tabi tutulmuşlardır. 22 — İşkence örneklerinin en büyüğü olan Kahramanmaraş olaylarını burada bir kere da1 ha tekrarda fayda görüyorum. Yukarıda arzetmeye çalıştığımız olaylar, ül­


55

kemizde her gün ve hemen hemen yurdun her yanında yüzlercesi yaşamlan olaylardan sadece birkaçıdır. Ayrıca, elimizde muhataplarının isim­ lerinin açıklanmasını istemedikleri ve gençlerin arkasına cop sokma şeklindeki işkence örnekleri vardır ki, buna hangi vicdanın razı olabileceği­ ni kestirmek cidden çok güçtür. Bir delikanlının arkasına cop sokabilmek; Kahramanmaraş’ta ol­ duğu gibi ağzına copla tazyik ederek konuşma melekesini kaybettirmek; bir gencin cinsel uzuv­ larına elektrik cereyanı vererek sonu meçhul bir işkenceye tabi tutabilmek; kum torbalarını vücuda vurarak iz bırakmadan iç kanamaya va­ racak şekilde dövebilmek; bilhassa Ankara Em­ niyetinde olduğu gibi çarmıha gerili ve çıplak vaziyette yere yatırıp elektrik şoku vererek vü­ cudu ve başı zıplata zıplata beton zemine vur­ durtmak; yemek vermemek, su içirmemek, tabi ihtiyaçlarını da kapatıldığı daracık hücrede gör­ mesi için yüznumaraya çıkmasına izin verme­ mek; bazı gençleri pencere kenarına götürüp «seni atacağız, geberince de intihar etti diyece­ ğiz» sözleriyle tehdit etmek... Yukarıda bahset­ tiğimiz şekilde 400 kişilik bir topluluğa sabahlara kadar dayak atmak... Bütün bunlar hangi vahşi zevkin eseridir. İnsanlık, hukuk. Anayasa dışı olan bu davranışlar, işkenceye tabi tutulan va­ tandaşlarımızdan dinlediğimiz ve tespit ettiği­ miz bazı örneklerdir. Hükümet yetkilileri olarak işkence iddiala­ rını devamlı şekilde red ve inkâr ettiğinize şahit olduk. Halbuki, başından beri kounun incelen­ mesi, araştırılması, gerçeklerin açığa çıkartıl­ ması yönünde bir davranış göstermekten kaçın­


56

mayarak meselenin üzerine cesaretle gidebilseydiniz belki de, bugün böyle bir problem kalma­ mış olurdu. İnkârınız Milletimizi şüpheye şev­ ketini ştir. Biz, bilhassa Zât-ı alînizin özgürlükçü, insan sevgisi ve insan haysiyetine hürmet zihniyeti ta­ şıyan, hümanist bir kimse olarak, bir Anayasa ve insanlık suçu olduğuna inandığımız eziyet veı işkencelerin karşısında yer alacağınız; halen yü­ rütülmeye devam olunan bu davranışların son bulması için emir vereceğiniz ve bu suçu işleyen işkenceci görevliler hakkında gerekli soruşturma ve koğuşturmayı açtıracağınız inancı içindeyiz. Anayasamıza ve insan haklarına aykın olan ve yaşadığımız modern çağda ülkemiz için utanç verici bir leke teşkil eden işkencelerin hemen durdurulması için bütün yetki ve imkânlarınızı kullanmanızı rica ederek saygılarımı sunarım. Alparslan TÜRKEŞ Milli Hareket Partisi Genel Başkam


Demokratik düzende suçlularla, hırsızlarla mücadele hakkı vardır. Ancak (suçlu) oldukları henüz adaletçe tesbit edilmeyenleri de suçlu ola­ rak kabul etmemek, demokratik düzenin gerekçelerindendir. 24.6.1964 Ulus

Sayın Ecevit böyle söylüyor, biz yorum yap­ madan doğruluk derecesini okuyucuya bırakır­ ken sayın Alparslan TÜRKEŞ’in kısaca bahsetti­ ği olayları ve doktor raporlarını sıralamaya de­ vam edelim. 11 —

27.1.1978 Cuma günü Selçuk Eğitim Enstitüsü’nde çıkan nahoş hadise saat: 14.00 sıraların­ da olmuştu. O saatte ben derste idim. Derste ol­ duğumu ders öğretmenim İsmet Akkurt, sınıf arkadaşlarım ve yoklama fişiyle isbat edebilirim. Son dersten sonra bahçede İstiklâl Marşı söylen­ di. Sonra dağıldık. Arkadaşlarla giderken polis, şikâyet üzerine beni yakaladı polis arabasma bindirdi. 1,5 - 2 saat bekledikten sonra Meram Karakolu’na götürdüler. I. şubede 18.30 - 19.00’ dan 24.00 e kadar ayak üzerinde dikelttiler, hiç sorgu-sual etmeden... Kmuldayanı dövüyorlardı, devamlı böyle davrandılar... Benim ceketimin


58

kolunda kan vardı. Hadise sonunda bizleri okul­ dan toplamışlardı. Polis de etrafımızı çevirmişti, o esnada komünistler bizi taş yağmuruna tuttular atılan taşlardan biri yanımda duran bir arkada­ şın başına isabet etmişti, «anam!..» diyerek eğil­ mişti... Kan o ara koluma sürülmüş olacak. Po­ lis memuru kolumdaki kanı göstererek «bu ne lan?» dedi. Ağzımı açmadan suratıma bir yum­ ruk yedim. Hadiseyi çıkaran komünistler olduğu halde sanık durumuna bizler düştük... Onlar, po­ lislere benim elimde satır olduğunu ve satırla saldırdığımı söylüyorlardı. Bunun üzerine polis, benim satırı nasıl vurduğumu soruyor, cevap vermeme fırsat vermeden pat-küt vuruyordu. Ben bunun üzerine ağzımı açamaz oldum. Zira, söyleyeceğim her kelimede dayak yiyeceğimi an­ lamıştım. Sonra bir polis bana: «Baban sağ mı, değil mi» diye sordu. Ben de «Babam sizlere ömür» dedim. Bunun üzerine polis: «Seni kim okutuyor?» dedi. Cevabım «Ailem okutuyor» ol­ du. Bunun üzerine polis ısrarla «ailen mi, yoksa bağlı olduğun örgüt mü?» diye soruyordu. «Ör­ gütten kastınız ne?» dediğimde de.- «Mafiya ulan Allahsız Mafiya!..» diye çıkıştı, arkasından bir yumruk daha indi suratıma... Sonra saat 23.00 sıralarında davacı durumun­ da olan sorgusuz-sualsiz tuvalete gidip-gelebiliyordu. Benim de ihtiyacım olduğunu bir polis me­ muruna söyledim. Ve beni beraberce tuvalete götürdü. Beraber tuvaletten geri döndüğümüzde koridorda başka bir polis memuru «ne gezeleyip duruyorsun?» diye öbür polis memurunun yanın­ da tekme-tokat girişti. Saat 01.00 sularında bizi I. Şb.’nin zemin katma indirdiler. Orda bana ha­


59

diseye nasıl karıştığımı, satırı nereden bulduğu­ mu ve nasıl vurduğumu anlatmamı söylediler. Ben de. olayda olmadığımı her vesileyle isbat edebileceğimi söyledimse de, Toplum Zabıta Ami­ ri ile I. Şb. Müdürü, polis memurlarına falakaya yatırmalarını emrettiler. Bunun üzerine polis me­ murlarından biri saçlarımı çekerken biri de arka­ dan çelmeyi taktı, itti, kendimi betonun üzerinde buldum, dövmeye başladılar. Ayaklanma inen darbelerden kıvranıyor, inim-inim inliyordum Ve hâlâ bana, satırı soruyorlardı. Bu işkenceye da­ ha fazla dayanamadım. Ve elimde satır olmadı­ ğını fakat değnek olduğunu söyledim. Bunun üzerine Toplum Zabıta Amiri Mustafa Güler, kendi sadist duygularını tatmin etmek için habire vuruyordu. Nihayet bayılmıştım... Sonra tekrar ayıltmışlar... Su ile dolu naylon leğenin içine ayaklarımı sokturdular. Yarım saat öyle durdum. Elimi de aynı şekilde suya soktular... Zeminin ıslak kısmında, sırtıma bir polis bindi­ rerek yarımsaat dolaştırdılar. Yarımsaat sonra Toplum Zabıta Amiri tekrar çağırdı işkence bitti zannederken ellerimi de aynı muameleye tâbi tuttu. Ben acıdan kıvranırken Toplum Zabıta Amiri Mustafa Güler ile I. Şube Müdürü Dilâver Saraç sadistçe kahkahalar atıyorlardı. Daha sonra arkadaşlarıma da aynı işkenceyi tekrar et­ tiler ve Müteferrik Karakolu Nezaretine attılar. Nezaretin zemini su ile doluydu. Pis ve soğuktu. Sabaha kadar yiyecek-içecek vermediler, öğle dolayında Savcı I. şubede ifadelerimizi aldı ve imzalattı. Oradan Adliye’ye götürüldük. Mahke­ meye çıktık, ifadelerimizi aldılar ve serbest bı­


60

rakıldık. SUÇSUZDUK, SUÇSUZLUĞUMUZ an­ laşılmıştı... Adil Karakuzu 12

KONYA 27.1.1978 Cuma günü okulda hadise çıktı, ha­ diseden sonra (saat: 14.35 civarında) aşağıda kimlikleri belirtilen arkadarlan emniyet mensublan okul bahçesinden ve sınıflardan alarak önce Emniyet, Toplum Karakolu’na oradan Me­ ram Karakolu’na yine oradan Toplum Karako­ lu’na götürdüler. Toplum Karakolu’ndan I. Şb.’ye götürdüler. Gece saat: 23.— e kadar sadece 7 - 8 sefer kimlik tesbit etmek suretiyle beklettiler: Ve en sonunda I. Şube Md. Muavini odasına al­ dılar, orada Toplum Polisi Müdürü ile I. Şube Müdürü tekrar kimlik tesbiti yaptırdılar. Çeşitli sorular sorarak suçlu çıkarmağa çalıştılar. Zira, karakola götürülen arkadaşların hiç birisi niçin orada olduğunu bilmiyordu. Öğrenemedi de... 23.30’dan sonra 10 kişiyi iki gruba ayırdılar, bir bölüm 2. şubede, diğer bölüm de I Şubede kal­ dılar. Ben I. şubede idim. 2. şubeye giden arka­ daşları ancak saatler sonra nezarette (Mütefer­ rika karakolu nezareti) görebildim. Bizi ayırdık­ tan sonra aşağıya indirdiler. 40- 50 kadar polis memuru salonda idi. Toplum P. Amiri Mustafa Güler ile I. Şb. Müdürü Dilâver Saraç da başla­ rında... Bizlere galiz küfürlerle soru sormaya başladılar ve Adil Karakuzu’yu birkaç polis ye­ re yıktılar. Ayaklarım falakaya taktılar. Toplum


61

'Âmiri Mustafa Güler eline cop alarak Adil’e so­ rular sormağa ve bu arada da falakadaki ha­ liyle ayağına (çıplak) copla vurmağa başladı. Ne kadar sürdü bilmiyorum, bu işkence... derken ayaklarını çözdüler, sıra ellerine gelmişti. Elle­ rine de aynı şekilde koparırcasına vurmaya baş­ ladı... Bu da bitince, beton zemin üzerine dökül­ müş su üzerinde, sırtına bir polis binerek defa­ larca tur attırdılar. Elerini de suya batırarak copla ovmasını sağladılar. Böylece ayak ve elle­ rinin şişmemesini sağlamış oluyorlardı. Aynı şe­ kilde Mehmet Balcı ve Ali Yılmaz arkadaşı da falakaya yatırdılar. Diğerlerine de sadece elleri­ ne vurarak işkence ettiler. Müteferrika Karakol nezaretine gönderdiler. Saat kaç olmuştu bilmiyorum. Nezaret sular için­ de idi. Nezarette 11 kişi idik. Hepimiz ancak otu­ rabildik, birazcık kuru yerde... Nezaret çok da soğuk idi. Sabah saat 11.—, 12.— oldu hâlâ savcı bekliyorduk. Tam 24 saat sonra savcı karakolda (I. Şb.) ifadelerimizi aldı. Ve suçsuz bulunduk, serbest bırakıldık. Zira, hâlâ suçumuzu bilmiyo­ ruz... Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe Gündüz 3 - A Mustafa Özçelik Karakola götürülenler: 1 2 3 4 5

— — — — —

Mehmet Balcı — Falaka Adil Karakuzu — Falaka Ali Yılmaz — Falaka Fettah Kara Selâmi Tekerlek


62

6 7 8 9 10

— — — — —

Çetin Kurt Sahip Ayhan Yücel Ayhan Alâaddin Taşdemir Mustafa Özgelik

Toplum Amiri : Mustafa Güler I. Şb. Müdürü : Dilâver Saraç I. Şb. Komser : Y a ş a r ----------13 — KONYA 9 Şubat 978 günü gece saat 01.30 sıralarında adıma telefon geldiği söylenerek, Yurt bekçisi odama gelerek beni aşağıya çağırdı. Telefona in­ diğimde Polisler geldiler, numara yaparak aşa­ ğıya indirdiklerini söylediler. Emniyet müdürü istiyor diyerek götürmek istediler, önceleri di­ rettim, fakat kararlı olduklarım görünce araba­ ya bindim. Bir müddet gezdirdikten sonra Uğur­ lu Polis karakoluna götürdüler. O gün orada sa­ bahladım. Öğleye doğru Saat 10’da merkeze götürül­ düm. Saat 15’e kadar emniyetin bütün odalarını dolaştırdılar. Bunun sebebini sonradan anladımki, beni görmek için gelen arkadaşlara, avukat­ lara ve partililere göstermek istemiyorlar. Saat 15’te I. Şube Müdürü Dilâver Saraç’m odasına getirdiler. Orada II. Şube Müdürü Erol Bilir ve bazı komiserler vardı. Buraya ifâde ver­ mek için getirildiğimi anladım. Fakat hâlâ suçu­ mun ne olduğunu da bilmiyordum.


63

O zaman I. Şube müdürü: — Dinamit’i nere­ den alıp verdiğimi, Konya’da olan bütün patla­ maları benim yaptığımı veya yaptırdığımı ve bunları itiraf etmemi söyledi. Ben, böyle birşeyle alâkam olmadığını söyleyince I. ve II. Şube müdürleri — Bize eziyet verme, haydi itiraf et! diye baskı yaptılar. Fakat benim hiçbir şeyden haberim olmadığı için doğruyu söyledim. Fakat iki gün önce Konya’da yapılan genel aramada üzerinde dinamit bulunarak Karakola götürülen Necati Yüzüak dinamiti benden aldı­ ğını, patlamaları ona benim yaptırdığımı, üze­ rinde çıkan dinamiti de benden aldığını fakat Beyşehir gölüne balık avına gideceğini söylemiş. Ayrıca Ü.O.D. de bazı planların yapıldığını ve planlayıcısmm da Ü.O.D. 2. Başkanı Orhan Öz­ kan olduğunu, dinamiti, patlayıcı maddeleri on­ dan aldığını, Töb-Der, Dev-Genç, Pol-Der’i dina­ mitleme görevinin kendisine verildiğini söyle­ miş, Bunların yanında Ülkü Ocaklarının nasıl çalıştığım, liselerde nasıl teşkilâtlandığını kendi kafasmca anlatmış. Zorla söyletildiği sonradan öğrenilmiştir. Ben ifade’den sonra II. Şube mü­ dürünün odasına çıkarıldım. Falakaya yatırdı­ lar. 3 saat dövdüler. Ben yapmadığım, halde, Ül­ kü Ocaklarına herhangi bir şeyin olmaması için, teşkilâtımızın bir iftiraya kurban gitmemesi için, Necati Yüzüak’a dinamiti verdiğimi, yalnız göle balığa gideceğini söylediğini, benimde dinamiti, daha önce göle gittiğimde oradaki balıkçılardan aldığımı söyledim. Saat 18.30 da Adliye’ye şev­ kettiler. Sonra’dan öğrendiğimize göre Necatiye istediklerini söyletebilmek için üç gün döğmüşler...


64

Aaliye’de yapılan sorguda Orhan Özkan ve Ü.O.D. nin suçsuz olduğuna ve Orhanm serbest bırakılmasına, Beni de göle dinamit atmanın ve dinamit taşımanın suç olmadığı gerekçesi ile serbest bırakılmama, Necatinin de dinamiti ya­ kalatmaktan serbest bırakılmasına, Konya’da meydana gelen patlamaların suçunu kabul etti­ ği için tutuklanmasına karar yerildi... Adliye’den ayrılırken başka polisler geldi­ ler. Tekrar karakola gideceğimi söylediler. Sebe­ bini sordum. Bilmediklerini söyleyerek Merkez’e götürdüler. Araba çalmak, kurşunla yaralamak, ruhsatsız silah kullanmaktan getirildiğimi öğren­ dim. O gece de orada geceledim. Sabah gerekli evraklarla Adliye’ye şevkettiler, kefaletle serbest bıraktılar. Pazartesi (13 Şubat) günü mahkeme­ ye çıkarıldım. Bana suç isnad edilen günlerde memlekette olduğumu isbat ederek serbest bıra­ kıldım. 14 — Ben Necati Yüzüak; 1960 Konya doğumlu, halen Gazi Lisesi son sınıf öğrencisiyim. 8-2-1978 günü Gazi Lisesinin karşısında lo­ kalde oturuyordum. Masamızın altında dinamit bulundu. Dinamitle alakam olmamasına rağmen beni karakola götürdüler. Karakola gittiğimde yanımda ülküdaşlanmla nezarette dururken «Parlak Necati» hanginiz deyince ,ben Necati Yüküaz, dedim, beni neza­ retten alarak başka odaya çıkardılar. Bu Kara­ kol Feridiye Karakolu’dur. Kaldığım 2 saat zar­ fında aynı oda da dövdüler. Kimseylede görüş­


65

türmediler. Feridiye Karakoluna emniyet müdür vekili geldi; suçu kabul etmeyince Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Orada üç gün devamlı işkence ettiler. Olaylarla alakam olmadığı halde daha evvel olmuş olanları sen yaptın dediler. Yapmadım dedikçe dövdüler. İlk gün emniyet müdürlüğünde bulunurken emniyet müdür ve­ kili Gültekin Demir, II. şube müdürü Erol Bilir, ben dayak neticesinde bayıldıkça su dökerek ayılttılar, falaka dayağı attılar. Üç gün dayak­ tan ayaklarımın şişliğini indirmek için sırtıma iki polis bindi. Beni koşturdular. Koşmayınca postalların ucu ile vurdular. Baş parmak tırna­ ğımı çekerek çıkarttılar. Hükümet tabibliğine gitmem için verdiğim dilekçenin cevabı bile gel­ medi. Emniyet müdürlüğünde bulunduğum süre zarfında kimseyle görüştürmediler. Aç, susuz bı­ rakıp, kökünüzü kazıyacağız, ağza alınmayacak küfür ettiler. 15 — 9 Şubat 1978 tarihinde Konya Dev. Müh. ve Mim. Akademisinde, komünistlerin saldırmasıyla çıkan olayda, şikayetçi olarak gitiğimiz Emniyet Müdürlüğünde, haksız yere hakarete uğrayıp, . suçlularla birlikte nezarette 24 saat bekletildik. Olay şöyle oldu; Okuldan toplum polisleri tara­ fından Toplum Polis Müdürlüğüne getirildik. Olay toplum polislerinin gözü önünde olduğun•dan, polisler suçluları yakaladılar. Bizi I. Şube­ ye gönderdiler orada ifademizi aldılar. Orada Ali . Bulguroğlu ve bir genç komiser tarafından olmaz F: 5


66

türlü hakarete maruz kaldık. Toplum zabıta Ami­ rinin bizleri o gece nezarette tutmamalarını söylediği halde I. şubenin polisleri suçlularla bizi aynı tutarak o gece bizi nezarete atarak haksız tutumda bulundular. Bizleri öküz .............. ’una benzetme, bir hayvandan daha adice görme v.b. gibi sözlerle söz de taltif ettiler! .......Ocak 1978 tarihinde yine şikayetçi ola­ rak götürüldüğümüz Emniyet de, haklımısın haksızmısm demeden coplarla ellerimize vurdu­ lar, somun ekmek gibi şişen ellerimize soğuk su döktüler yerlere de (beton) su döktüler ellerimizi yere sürdürdüler, ellerimizi yere sürmemiz için emir verdiler, ellerini sürmek için eğilirken ne­ den sallanıyorsun .......... çocuğu diyerek başımı­ za kollarımıza vurdular. Ellerimizi yere sürdük. Tekrar kaldırdılar, yine sulayıp copladılar şişen avuçlarımızdan, onların coplamasıyla kanlar ak­ tı, baş parmağım çıktı 15 gün ellerimle doğru dü­ rüst iş yapamadım, ilk iki gün yemek de yiyemedim. Daha sonra ellerimin derisi değişti. Bu olaydan sonra haksız tutuma karşı ken­ disiyle görüşmek istediğimiz Ali Bulguroğlu ve genç komiseri tarafından görüştürülmedik ye yi­ ne bir sürü hakaretle kovulduk. Emniyete gidi­ şimizde yanımda Ercan Alp, İbrahim Maraş, Meh­ met Bulut, Cemil Türkyılmaz, Mustafa Polat, Zih­ ni Grep, Resul Yollar adlı arkadaşlar da vardı, onlarda aynı hakarete ve aynı işkenceye maruz kaldılar. Mehmet Eren 16 — Ben Orhan Özkan, halen Konya D.M.M.A. öğrencisi İnşaat Bölümü son sınıf öğrencisiyim.


67

9 Şubat 1977 günü evde yatıyordum. Saat gece tahminen 12.00 12.30 sıralarında zil çaldı. Kapıyı açan anneme beni bir ifade için aradık­ larını söylemişler. Annem beni uyandırdı ve po­ lislerin aradığını söyledi. Ben üzerimi giydim ve polisler bana sadece bir ifade vermem gerekti­ ğini söylediler. Ayrıca annem ve babama da ya­ rım saat içinde geri getireceğiz dediler. Saat 01.30’a kadar arabayla şehir içinde gez­ dirdiler ve beni Merkez Polis karakoluna götür­ düler. Aç ve susuz olarak 10.2.1977 günü saat 10.00 a kadar hücrede kaldım. Saat 10.00 sıralarında I. şubeden 2 polis gel­ di. Suçumun ne olduğunu sorduğumda «Sen bi­ lirsin» cevabını verdiler. Beni Emniyet 1. Şb. ye götürdüler. Saat 11.00 e doğru en üst kata götür­ düler. İçerde emniyet şube müdürleri Dilâver Sa­ raç, Erol Bilir, Ali Bulguroğlu ve 5 kişi daha var­ dı. Beni dışarı çıkardılar. O sırada içeriye falaka ve sopalarla koltuk getiriyorlardı. Bu sırada ya­ nımda bulunan sivil polis Celal devamlı küfre­ diyor ve bundan sonra böyle devir değişti di­ yordu. Beni tekrar içeriye aldılar. Bana Ülkü Ocak­ larının okullardan zorla para topladığını, bu pa­ ralarla alman silahlarm nerede olduğunu sor­ dular. Ben böyle bir şeyden haberim olmadığını söyleyince Erol Bilir yatırın dedi ve beni fala­ kaya yatırdılar. 10 dakika kadar dövdüler. Ayak­ larım şişince üzerine su döktüler ve salonda koş­ turdular. İki polis salonun birer ucuna durdu­ lar ve daha fazla koşmam için her gelişimde arkamdan iteklediler ve bacaklarıma vurdular. Daha sonra bana Necati Yüzüak’a dinamit


68

verdiğimi, bu dinamiti nereden aldığımı sordu­ lar. Ben ancak o zaman duymuştum. Böyle bir şeyin olmadığım, kimseye dinamit vermediğimi söyledim. Beni Necati Yüzüak’la karşılaştıracak­ larını söylediler. Necati Yüzüak salona girdi. Ga­ yet bitkin bir vaziyette idi. Benim sırtımı dönderdiler. Necati Yüzüak arkamdan dinamiti ben­ den aldığını söyledi veya söylettiler. Beni tekrar falakaya yatırdılar. İki ayakla­ rımdaki falakayı Cavit ile Celal (soyadlarını bil­ miyorum) tuttular ve bir resmi polis sopayla vur­ maya başladı. Bana tekrar tekrar sordular ve her defasında aynı cevabı verdim. Benim kimseye dinamit vermediğimi, yalan ve iftira ettiklerini söyledim. Ayaklarım şişince ıslattılar ve sırtıma şişman bir polis (isminin Süleyman olduğunu öğrendim) bindirdiler. Emniyet şube müdürleri gözü önünde salonda gezdirdim. Aym olay defa­ larca tekrar etti. Bitkin bir vaziyette idim. Kem dimden geçmiştim. Beni hücreye attılar. Aç susuz ve hiç kim­ seyle görüştürmediler. Saat 2.30 sıralarında tek­ rar şubeye çıkardılar, tyi düşündün mü doğru söylemezsen tekrar fasıl başlayacak dediler. Yürüyemiyordum. İsminin Cavit ve Celal olduğunu öğrendiğim polisler devamlı küfrettiler ve ayak­ larıma tekme vurdular. Saat 4.00 (16.00) sıralarında ifadem yazıldı ve hücreye atıldım. Saat 17.15 sıralarında tekrar çıkardılar ve Necati Yüzüak, M. Emin Öztürker’le beraber re­ simlerimizi çektiler. Parmak izlerimizi aldılar. Sivil polislerden Cavit «Gelsinde .......;.. çocuğu Türkeş sizi kurtarsın, eğer sizi bırakırlarsa niye


69

polislik yapalım. Herkes ne derdi varsa görsün» dedi. Bizleri aramıza polisleri oturarak arabaya bindirdiler. Gözgöze dahi getirmediler. Devamlı hakaret altında adliyeye getirdiler. Hiç kimseyle görüştürmeden avukatımızı adliyeden kovdular. Savcı karşısında ifade verdik. Fakat arka­ mızda devamlı olarak sivil polislerden Celal ve Cavit beklediler. Savcı mahkemeye şevketti. Bu arada Necati Yüzüak tekrar savcı ile görüşece­ ğini söyledi. Sivillere göstermeden aşağıya indir­ diler. Hakim karşısında tekrar ifade verdim. Ha­ kim Necati’yi çağırdı Necati Yüzüak ifadesinde beni tanımadığını, dinamiti benden almadığını, karakolda zorla benim ismimin verildiğini ve suçsuz olduğumu söyledi. Aynı şekilde şahitler beni tanımadıklarını söylediler. Ve serbest bıra­ kıldım Halen mahkemem devam etmektedir. Ergeç bağımsız Türk Mahkemesinin adaleti yerini bulacaktır. 9 Şubat gecesi saat 12.30’dan 10 Şubat günü saat 19.30 a kadar hiçkimseyle görüştürülmedim. Aç ve susuz olarak kaldım. Ertesi günü resimle­ rimiz gazetelerde yayınlandı. Kamu oyuna Ülkü Ocakları Başkanı dinamit yakalattı şeklinde ak­ settirildi. Adeta cinayet suçlusu katiller şeklinde teşhis edildik. Mahkeme sonucu Necati Yüküak adlı şahıs tutuklandı.


TESBİT EDEBİLDİĞİMİZ KADARIYLA İŞKENCE GÖREN VATANDAŞLARIN LİSTESİ Mustafa Turhan, Hamza Kazan, Ramazan Doğan, Selim Gül, Yavuz özbekçi, Mahmut Eren, Hilmi Çeker, Üzeyir Bayraklı, Abbas Korkmaz, Abdullah Erköse, Şevkat Çetin, Osman Yılmazcan, Durmuş Ali Atasever, Mehmet Adil Etçi, Er­ can Koç, Orhan Yalnız, Hüseyin Söğütçü, Mus­ tafa Balcı, Cavit Karagöz, Cihat Coşkuntuna, Sü­ leyman Akın, Murut özdemiralp, Vecdi Taşdelen, Cemalettin Korkmaz, Osman Katipoğlu, Ali İhsan Yücesoy, Ali Arınık, Şeref Açık, İrfan Sa­ kin, Bora Özbek, Emin Pazarcı, Ender ökten, Er­ sin Ökten, Mehmet Kul, Yücel Ayaz, Ali Çelebi, Hüseyin Bayrak, Nejdet Çakır, Fahri Öztaş, Se­ lim Barsan, Mehmet İlbas, Kadri Barbaroğlu, Cengiz Teke, Kemal Bilgin, Adnan Şahan, Cevdet Çankaya, Mehmet Duman, Adnan Göksu, H. İb­ rahim Türkaslan, Şaban Yavuz, Satılmış Yıldız, Cemal Güngör, Şuayıp Kiriş, Osman Sert, Reşat Koksal, Şaban Bircan, Mustafa Elgörmüş, Meh­ met Muki, M. Ziya Atasayar, Muhlis Koyuncu, Ahmet öztürk, Aziz Çoban, Mehmet Turgut, Ad­ nan Göktürk, Mehmet Topluoğlu, Metin Baytemur, Sadettin Gündoğdu, Haşan Gültekin, Se-


71

dat Yargı, Mustafa Çelik, Tayfur Kütük, Yusuf Sancar, İlhami Şener, Mustafa Depoğlu, Soner Doğru oğlu, İbrahim Mortaş, Faik Kaya, Cengiz Ökmen, Serdar Durmuş, Hamdi îlbeyi, Süleyman Vicdan, Kamil Çakır, Nedim Akman, Mehmet Gülgel, Mehmet Ali Heybeli, Ahmet Avcı, Recep Gedik Edip Doğan, Mustafa Koca, Yücel Şeker, Cemil Bozgül, Sedat Yüksel, Tarık Uzunmehmetoğlu, Sami Ocak, Fuat İstanbullu, Ekrem Pazar­ cı, Ali Halaman, Yusuf Atlıhan, İsa Bozkurt, Sa­ lih Çakır, Metin Kıraç, Aşkın Coşkun, Alparslan Alparslan, Candan Ersoy, Haşan Ünlü, Engin Öztürk, Adnan Ergündüz, Atilla Başsoy, Hayati Ka­ laycı, Lütfi Sert, Sudi Cansu, Erhan Gökçe, Re­ cep Göktaş, Süha Çalışkan, A. Kadir Kömürcü, Micazl Apışoğlu, Rıza Yardımbasmaz, İsmail Filiz, Ali Cabar, Sabahattin Çakmak, A. İhsan Çevik Ramazan Demir, Lütfi Boztepe, Mehmet Gül, Mehmet Acar, Mustafa Bolat, Mehmet Ku­ tucu, Hünkar Göcekli, Kadir Durak, Ali Dişbu­ dak, Mahmut Haykır, Seyfullah Yalın, Davut Te­ kin, Gazi Taşdelen, Muzaffer Doğan, Reşit Güner, Canan Koyluoğlu, Kadir Solmaz, İsmail Sezener, Nejdet Güzel, Sedat Zemin, Ümit Gerçel, Bilal Dik, Halil Gürel, Hüsnü Köse, Ümit Oral, Erdo­ ğan Atalay, Yunus Aydoğan, Hüseyin Akyıldız, Ahmet Gölsu, H. Güray Çelik, Cemal Akyıldız, İzzet Kahraman, Mehmet Eren, Orhan Özkan, Necati Yüzüak, Erol Gürel, Adil Karakuzu, Mehmet Balcı, Ali Yılmaz, Mustafa Özçelik, Selami Tekerlek, Satılmış Bozkurt, Kurban Aydın, Haşan Demir, Ali Gürsoy, Mustafa Ayanoğlugil, Nurettin Balaban, Murat Demirel, Orhan Demirdoğan, Metin Tuncer, Mustafa Karaoğlan, Ekrem


72

Düzgün, Fahri işlek, Bilal Özdemir, Mehmet Ka~ baoğlu, Engin Yağcı, Arif Görünmez, Mehmet Âğırsoy, Hüseyin Akyar, Yamtar Çelik, Nadir Turasız, İsmail Temel, İbrahim Hoşder, İ. Hakkı Imamoğlu, Rahmi Demirel, Mehmet Erişmiş, Os­ man Ay, Avni Ülkümen, Rüştü Uytal, Aydın Parmaksızoğlu, Hayati Yağcıoğlu, Ahmet Akmanoğlu, Abdullah Çaycıoğlu, Ekrem Salcı, Mücahit Keman, Abdullah Temel, Bayram Çağılcı, Selim Aydındağ, Ahmet Üzer, Ahmet Fettahoğlu, Ah­ met Uludağ, Ali Albaylı, Bülent Öztürk, Ali Şük­ rü Temel, Ahmet Sayım, Osman Karagöz, M. Ali Özcan Adem Durak, Aydın Eser, Zafer Çakırtaş, Zafer Selçuk, Gülay Topaloğlu, Sezai Çakır, Ah­ met Demirel, Ömer Tendik Necmettin Demir,. Yılmaz Eren, Nurettin Kan, Kemal Güneş, Os­ man Doğan, Mustafa Timur, Cezayir Baysal, Ha­ run Gerçek, Isa Eseroğlu, Sadettin Gündoğdu,. Mehmet Tokluoğlu, Cahit Can, Hamza Kazan, Üzeyir Bayraklı, Abdullah Yağcıoğlu, Yahya Ceylan, Adnan Şaban, Hüseyin Bülbül, İbrahim Mortaş, Hilmi Çeker, Metin Baytemur, Mustafa Usta, Mehmet Sever, Ömer Faruk Yolartıran, Abbas Korkmaz, Abdullah Erköse, Ayhan Yıl­ maz, Kenan Gündoğdu, Yener Yıldırım, Necati Görgücan, Cengiz Bozgül, Osman Kocabay, İbra­ him Karakoç, Naci özbabacan, Cemal Işdüzer, Halis Murat, Mustafa Başer, Arslan Ali Çelebi Serdar Durmuş, Arif Demirtuğ, Hilmi Barut, Sa­ tılmış Kaplan, Mehmet Kayaaslan, Osman Balcı, Âdil Mert, Hulusi Cankurtaran, Fahrettin Türüdü, Ahmet Ünal, Hilmi Akgöz, Selami Solmaz,. Cevdet Çankaya, Şevket Gürcü, Eyüb özmen,. Ahmet Duman, Mehmet Ayna, Musa Tekelioğlu,.


73

Murat Çebi, Nurettin Güz, Metin Şark, Mehmet Göktürk, Bahattin Özcan, İbrahim Incekara, Şük­ rü Erdemli, Sami Balım, Tevfik Okul, Suat Yük­ sel, Mahmut Güngör, Rüstem Güngör, Şerafettin Halıcı, Yüksel Yavuz, Adnan Atıcı, Erol Türk­ men, Osman Yılmazcan, Muzaffer Dinç, Şahin Yıldırım, Hüseyin Bostan, Hüseyin Kara, Selçuk Oksal, Ahmet Bozoğlu, Satılmış Akyüz, Nurettin Türüdü.


11 ve 13 - Mayıs - 1978 tarihlerinde İçişleri Bakanlığının il ve ilçe tüm sağlık kuruluşlarına yazılan emirlerle ülkücülere rapor verilmemesi hususunda basında aşağıdaki belgeler yayınlan­ mıştır. İÇİŞLERİ BAKANI, MİLLİYETÇİ POLİSLERİ TELEFON EMRİ İLE GÖREVLERİNDEN ALIYOR İçişleri Bakam İrfan özaydmlı’mn milliyetçi polisleri valilere yaptığı telefon görüşmeleri ile görevden aldığı ve hiçbir sebep göstermeden baş­ ka mahallere tayinlerini çıkardığı ileri sürülmüş­ tür. İçişleri Bakanlığı’nda uzun bir süredir devam ettiği öne sürülen «Kıyım» harekâtının bu sefer de kazalara kadar sıçradığı ve İçişleri Bakanı İrfan özaydmlı’nm valilere bizzat telefon ederek, Milliyetçi polislerin isimlerini verdiği ve bunların başka yerlere sürüldüğünü bildirdiği, iddia edil­ miştir. Kozaklı Emniyet Amiri Enver Kadayıfçı, polis memurları Fahri Aktaş ve Cevat Sökmen’in ba­ kan tarafından valiliğe bildirilen telefon emri ile görevden alındıkları ve başka yerlere tayinleri­ nin çıkarıldığı öne sürülmüştür. ÜLKÜCÜLERE RAPOR VERİLMESİ YASAKLANDI Gazi Eğitim Enstitüsü’nden ve diğer okullar­ dan Cebeci Orta Okulu’na ve Kız Lisesi’ne depo


75

tayini edilen ülkücü öğretmenlere hâlâ görev ve­ rilmediği öğrenilmiştir. Ülkü-Bir’den aldığımız bilgilere göre, Gazi Eğitim Enstitüsü’nden alınan 65 ülkücü öğret­ men ve diğer okullardan alman yüze yakın öğ­ retmen depo tayini yapıldıkları okullarda, dağı­ tımları yapılmaması sebebiyle çalıştırılmamak­ tadır. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’nün depo tayinleri yapılan fakat dağıtımları yapılmayan ülkücü öğretmenlere okullarda «denge» bozulur gerekçesiyle görev vermediği ileri sürülmektedir. Milli Eğitim Müdürlüğünün Bakanlığa yazdığı bu gerekçeyi savunduğu ve Bakanlığın «Olucuy­ la, ülkücü öğretmenlerin, Ankara dışına tayin­ lerinin, Marksizm için daha yararlı olacağı görü­ şü savunulmaktadır. SÜRÜLEN ÜLKÜCÜLER GÖREV YAPAMIYORLAR Sürgün edilen memur ve öğretmenlerin, sür­ gün edildikleri yerlerde görev yapamadıkları öğ­ renilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığından Yavuz Selim İlkokuluna sürülen Veli Yalçın, 15 kişilik bir Marksist grubun saldırısına uğrayarak, feci bir şekilde dövülmüştür. Dövülen memurun Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındığı öğrenilmiştir. ÜLKÜCÜLERE RAPOR VERİLMESİ YASAKLANDI Öte yandan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan­ lığı Hastane ve Sağlık Ocaklarına milliyetçilerin listelerini göndererek, bunlara «her ne sebeple


76

olursa olsun rapor verilmemesini istemiştir. Sağ­ lık Bakanlığı yazısında rapor verecekler hakkın­ da soruşturma açılacağı belirtilmektedir. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının bu tu­ tumunun hukuka uymadığı ve acil durumlarda bile ülkücü şahıslara rapor verilmekten çekinileceği belirtilmiştir.


Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sa­ yın Alparslan TÜRKEŞ 2 - Mart - 1978 tarihinde yaptığı basın toplantısında şöyle diyor:

«SAYIN ECEVİT’İ ÖN YARGILARINDAN, KİN VE GARAZDAN ARINMAYA VE SUÇLU GÖS­ TERİLMESİNİ İSTEDİĞİ VATANDAŞLARI VE KURULUŞLARI SUÇLU GÖSTEREBİLMEK İÇİN DEVLET TEŞKLÂTINI ÂLET ETMEKTEN VAZ GEÇMEYE DAVET EDİYORUM.»

MHP olarak hangi yönden gelirse gelsin her çeşit kanunsuzluğa karşı olduğumuzu defalarca açıklamıştık. MHP’nin yolu hukuk yoludur. Va­ tandaşlara ve partilere karşı sevgi, saygı, kar­ deşlik ve barış içinde işbirliği ve münasebet ha­ linde bulunmak MHP’nin seçmiş olduğu hizmet yoludur. Yıllardan beri yurdumuzda şiddet olayları, anarşi faaliyetleri meydana gelmektedir. Bunlan yapanlar gayelerini ve usullerini saklamamışlardır. Şehirlemizin, okullarımızın, fakültelerimizin duvarlarına bir göz atmak anarşi ve şiddet olay­ larının kimler tarafından ve ne maksatla çıkar­ tıldığını anlatmaya yeterlidir. Bunlar Türkiye


78

Cumhuriyetini yıkmak ve Türkiye’yi parçalamak isteyen komünistler ve bölücülerdir. Bunların şiddet hareketleri büyük ölçüde yıllardan beri MHP’ye yönelmiş bulunmaktadır. Î1 ve ilçe bi­ nalarımız bombalanmakta, partili vatandaşları­ mız sırf MHP’li oldukları için suikastlere maruz kalmaktadırlar. Bugünkü hükümet kurulduğun­ dan bu yana Kars, Trabzon, Artvin, Samsun, Rize il binalarımız bombalanmış, kurşunlanmış ve yağmalanmıştır. Ayrıca sayısı 30’a varan ilçe binalarımız da bombalanmış, yakılmış, yıkıl­ mıştır. Bunlara ilâveten ülkücü derneklerin ve bir­ çok milliyetçi kuruluşların binaları ve mensup­ lan devamlı saldınlara uğramışlardır. Gerçekler böyle olduğu halde Saym Ecevit bütçenin kabulü dolayısıyla Meclis’te yaptığı ko­ nuşmada MHP’nin cevap verme hakkı doğma­ sına meydan vermeyecek şekilde üstü kapah ola­ rak bize karşı suçlamalarda bulunmuştur. Bu suçlamalan baştan başa haksız ve mesnetsizdir. Komünist ve bölücülerin çıkarttıklan çok sa­ yıdaki dergi ve gazete, yayınladıkları yüzlerce bildiri komünist Bizim Radyo ve Türkiye Komü­ nist Partisi’nin Sesi Radyosu’nun yayınlan orta­ da iken, saldıranlar ortada iken, gerçek saldır­ gan, bölücü cinayet şebekeleri ortada iken, anar­ şinin gerçek kaynağımn komünist ve bölücüler olmadığını hâlâ iddia edebilmek ve hâlâ milli­ yetçileri suçlamaya kalkışmak ne kadar çarpık bir zihniyetin eseri olduğunu açıklıkla gözler önüne sermektedir. Saym Ecevit’in komünistlere daima kanat gerdiği ve yine daima milliyetçileri hasım ola­


79

rak gördüğüne bu günkü iktidar dönemlerinde de şahit olmuşuzdur. Devlet dairelerinde çalışan namuslu dürüst milliyetçi memurları ve işçileri işgalci olarak ni­ teleyen Sayın Ecevit’in, milliyetçi memurlara sürgün ve kıyım uygulayan CHP Genel Başkanı’ nın milliyetçilere karşı bu kadar büyük garazla hareket etmesinin izahım yapmak son derece güçtür. Duvarlardan Fatih’in, Kanuni’nin, Yavuz’un portrelerini vicdanı hiç sızlamadan indirten Sa­ yın Ecevit’in aynı zamanda tarih düşmanı olduğu da açıktır. Sayın Ecevit’in çarpık ve sakat mantığına göre herhangi parti mensubu veya kuruluşun üyesi suç işler, adam öldürür ve silahla yakala­ nırsa, o parti ve kurulşun başkanlan dahil bü­ tün yöneticileri ve mensuplan da aynı şuçu iş­ lemiş sayılırlar. Bu sakat düşünce ve mantık Türkiye’de sa­ dece Sayın Ecevit’in şaheseri olarak ortadadır. Bir yerde bir milliyetçi kimse suç işlediği an­ da Sayın Ecevit bu şahaser mantığını derhal kul­ lanmakta ve Türkiye’nin herhangi bir yerinde işlenen suçu MHP’ye ve Genel Başkanına kadar yüklemeye kalkışmaktadır. Bu durumun ise ne hukukla ve ne de gerçek insan mantığı ile bağdaşmadığı üzerinde tartış­ mak kabul etmeyecek kadar açık olan bir ger­ çektir. Kanunlarımızda, hukukta suçların şahsî ol­ duğu, suç işleyen bir kimseden dolayı suçlunun ailesinin, akrabalarının, oturduğu mahalle ve şehir halkının, mensubu olduğu demek veya


80

partinin suçlanamayacağı ve suçu kim işlemiş ise yanlızca onun sorumlu tutulacağı açık bir şekilde belirtilmiş olmasma rağmen Sayın Ecevit, bu açık hukuk gerçeğini bile görmeyecek ka­ dar milliyetçilere düşman olduğunu göstermek­ tedir. Şimdi biz de Sayın Ecevit’in bu mantığından hareket edecek olursak CHP’nin katil ve caniler partisi ve Sayın Ecevit’in de eli kanlı bir cani olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nasıl mı? Bir iki örnek vermek istiyorum: 14 Mayıs 1976 tarihinde Nevşehir’de CHP Merkez İlçe Başkanı olan Mustafa Bilgin’in Mah­ mut Göncü isimli bir milliyetçiyi cadde ortasın­ da çekip öldürdüğü ve bu suçtan ötürü CHP ilçe Başkam olan sanığın cezaevinde yatmakta oldu­ ğu bir gerçektir. CHP’li ilçe başkamnm sırf ideolojik amaç­ larla adam öldürmesi olayını ele alıp CHP’nin katiller partisi ve Ecevit’in de bir cani olduğu­ nu Sayın Ecevit’in mantığı içinde düşünsek bir çırpıda söylememiz icap edecektir. Yine 11 Aralık seçimleri sırasında Hekim­ han’da CHP’li belediye başkan adayı, CHP’li ilçe Başkanı ve CHP’li bir grubun bir kahvede otur­ makta olan MHP ve AP’jilerin üzerine yaylım ateşi açtığı ve burada iki vatandaşımızı öldür­ dükleri ve bu suçtan sanık olarak tutuklandık­ ları bilinmektedir. 11 Aralık günü İzmir’in Narlıdere’sinde oy vermeye gelen eski bir CHP’li vatandaşımızı CHP mahalle temsilcisi olan bir kimse (CHP’den döndüğü ve CHP’ye oy vermeyeceğini ifade et­ mesi) üzerine çekip öldürmemiş midir?


81

Havran’da da CHP’li Gençlik Kolları Başka­ nı ilçenin cadde ortasında bir ülkücü genci çekip vurmamış mıdır? En son geçtiğimiz şu son üç gün içerisinde Kayseri’nin Develi ilçesinde CHP ilçe binasına ihbarı değerlendirip giren polis ve jandarma kuvvetleri CHP’li üç kişide üç adet makinalı si­ lah yakalamamışlar mıdır? Gerçi TRT’yi CHP’nin hoparlörü gibi kulla­ nan Sayın Ecevit, CHP Deyeli İlçe Merkezi’nde üç CHP’li şahsın makinalı tabancalarla yakalan­ maları haberini TRT bültenlerinden yayınlatma­ mış ve basma bile duyurulmasına engel olmuş­ tur. Ancak CHP Develi İlçe Merkezi’nde CHP’li üç kişinin otomatik silahlarla bulunması ve ya­ kalanması gerçeği bunlara rağmen duyulmuş­ tur. Şimdi yukarda arzettiğim bazı örnekleri ele alarak CHP’niı* katiller ve caniler partisi oldu­ ğunu Sayın Ecevit’in cinayet şebekesinin başı ol­ duğunu, CHP binalarının silah deposu haline geldiğini ifade etmek mümkün müdür? Sayın Ecevit’in mantığım kullanır isek pek­ âlâ böyle düşünüp bu olaylardan CHP’yi ve CHP’ nin Genel Başkamnı suçlamamız mümkündür. Böylesine insafsız ve izansız suçlamalar ile birbirimizi kötüleyip karalamak ile memleketin içinde bulunduğu şartların daha da ağırlaşacağı tabidir Sayın Ecevit’in bu gerçeği bile görmekten yoksun olduğunu dünkü bütçenin kabulünden F: 6


82

sonra yaptığı konuşmada esefle müşahede etmiş bulunmaktayım. Şimdi Sayın Ecevit.e sormak istiyoruz. Ken­ di mantığının ışığında CHP’li katillerin CHP bi­ nalarında bulunan makinalı silahların anarşi olaylarının bizzat içinde yer alan CHP’li yöne­ ticilerin durumlarım nasıl izah edecektir? Bunların anarşiye dahil olmadığını mı söy­ leyecektir. Veya CHP’li olanların silah taşıma­ ları normal midir? Ancak başkaları silah taşırsa bu suçtur mu diyecektir? Değerli basın mensuplan huzurunuzda Sa­ yın Ecevit’in insafsızlık ve haksızlık davranışı' içinde olduğunu ifade etmek isterim. Sayın Ecevit’i ön yargılardan kin ve garaz­ dan annmaya ve suçlu gösterilmesini istediği: vatandaşlan ve kurulşlan suçlu gösterebilmek için devlet teşkilâtım âlet etmekten vazgeçmeye davet ediyorum. Yurdumuzda süratle sevgi ve barışa dayalı kardeşlik ortamının kurulması için tarafsız dav­ ranmak ve hukuka, adalete tam bir riayet için­ de denetim yapmak gereklidir.


CHP İktidarı zamanında memlekette bir tek gencin burnu kanamadı 29.4.1974 Barış.

Sayın Ecevit böyle diyor, fakat aşağıda oku­ yacağımız ifadeler ve Doktor raporlarının yoru­ munu okuyucuya bırakıyoruz.

17 — Polisler beni 5.2.1978 tarihinde alıp Demirlibahçe karakoluna götürdüler. Karakolda uzun bıyıklı kısa boylu bir polis benim siyasi görüşü­ mü sordu. Itoğlu itler sizin hepinizi gebertmeli diyerek benim karın boşluğuma vurmaya baş­ ladı. Daha sonra gelen bir polis de küfür ve teh­ ditlerle beni hırpalamaya başladı. Bu polisleri gö­ rünce tanıyabilirim. Bana yapılan işkenceye ait rapor ektedir. Ömer Köten


RAPOR

C. Savcılığına

ANKARA

S. S.Y. Müd’den Müh. Tabibliğine havale edilen Öme; Köten'in yapılan muayenesinde sağ el bileği ve üzerindi künt travmaya bağlı yaygın ekimatöz şişlik sağ uylukta kapraya ekimatöz şişlik vardı. Ayrıca sol baldırda ekima­ töz şişlikler vardı. Bu durumda adı geçen şahsın 8 gün iş ve gücüne man olup 12 günde iyileşeceğini bildirir kesin kanaat raporudur Mühür ve imza


85 18 —

Bunlar d a Erzurum’d an örn ekler: Sayı

334 RAPOR

Numune Hast. Acil prot. No. 334 de kayıtlı Selim Altındağ’ın yapılan muayenesinde: Sağ ayak bileğinde künt travmaya bağlı 5x10 cm ebadında ödem tesbit edildi. Aynca ka­ fa travması için çekilen craniografi’lerde pato­ loji yok. Şuur açık halen hayati tehlike yok. Kati rapor 15 gün sonra verilecektir. Frontal ve temporal de 1 - 2 cm çapında ödeniler tespit edildi. Dr. Yüksel Yılmaz Acil Nöb. Tab.


86

19 —

5.2.78

Sayı i 338 RAPOR

Erzurum Numune Hast. Acil. 338’de kayıtlı Ahmet Sayım’m yapılan muayenesinde: Sırtta yere paralel her iki kürek kemiği üze­ rinde 2x25 cm uzunluğunda cilde ait kızarıklık tespit edildi. Aldığı darp şahsın (iki) gün iş ve gücüne mani olur kati kanat raporudur. Dr. Yüksel Yılmaz Acil Nöb. Tab.


20 —

Cumhuriyet Savcılığım ERZURUM

2.2.1978 saat 18,30 sıralarında Erzincan ka­ pıda yakalanarak vilayete getirildim. İçeri girer girmez Tekin diye çağrılan bir polis memuru ta­ rafından dövüldüm. Ayrıca hakaret ettiler. Ge­ rekli işlemin yapılmasını saygılarımla Arzederim. 3/2/1978 Osman Karagöz

Şahitler ı Mehmet Sungur Ed. Fakültesi Türkoloji Sınıf. III ERZURUM


88

Muayenesi yapılarak raporunun gönderi mesi ricasiyle Nöbetçi Sağlık Ocağı tabipliğin 4.2.1978

C. Savcılığı S A Y I: 339

5.2.

RAPOR Erzurum Numune Hast. Acil 339 no’da kayıtlı Osmj Karagöz’ün yapılan muayenesinde: Sol alt bacak’ta künt bağlı 10x10 cm ebadında ekrin tepsip edildi. Aldığı darp (yedi) gün iş ve gücüne mani ol kati kanaat raporudur. Dr. Yüksel Yılmaz Acil Nöb. Tab.


Biz sokak savaşları yerine, topluma dostluk ve barış getireceğiz. Kardeşlik düzeni getireceğiz. 4.5.1973 Barış. CHP iktidarında, hoşgörü ile, özgürlükle Türk toplumuna huzur ve barış gelecektir. 5.7.1973 Barış. CHP, Huzurlu bir geleceğin sağlanmasına çalışacaktır. 24.9.1973 Barış. Sn. Ecevit’i; bütün bu ifade ve belgeler ns güzel doğruluyor!... 21

5 - 2 - 1978 Günü As kırathanesinden çıkar­ ken 446 plakalı ekip beni yakaladı yakalar ya­ kalamaz arabanın içinde avuçlarıma copla 25 kere falan vurdular ve arabada biraz gezdirdik­ ten sonra demirlibahçe kara koluna getirdiler daha kapıdan içeri girmeden komser Aziz Bay­ ram, Cevdet, iri yapılı Mustafa, Ali, polisler döv­ meye başladılar ve sonra nezarete attılar, neza­ rette birgün kaldım anem bir ihtiyacım varmı diye sormaya gelince kara kola koymadılar ve bir gün canlan sıkıldıkça Asayiş ve karakolun polisleri devamlı dövdüler küfür ettiler köpekler, kurtçular diye hep küfür ediyorlardı ordan son­ ra öğleye doğru şubeye gönderdiler ve orada bir


90

gün kaldıktan sonra geri karakola getirdiler ve bir kaç çop vurduktan sonra o Akşam Adliye getirdiler ve tutuklandım kara kolda zornan bu sucu sen yaptın dediler. Satılmış Yıldız 22

Polisler 6 - 2 - 978 tarihinde beni aydınlık semtinden aldılar. Minubüse bindirip Aydınlık karakoluna götürdüler. Görünce tanıyabilece­ ğim iki polis bana yaklaşıp vurmaya başladılar. Diğer yandanda gelsin de seni şimdi Türkeş’iniz elimizden kurtarsın diye bağırıyor ve hırslı hırs­ lı rastgele vuruyorlardı. Bu polisler beni hiç in­ san 3 erine koymayarak konuşma hakkı verme­ diler. Ağzım yüzüm kan ve morluklar içerisinde kaldı. Öğrenciyim. Raporda alamadım Nerdeyse devamsızlıktan sınıfta kalacaktım. Can güven­ liğimiz kalmadı yolda yürümeye ve en güvenilir kişiler olan, polislerden dahi çekinmeye başladık halimiz ne olacak bu ne zamana kadar bu şe­ kilde devam edecek bunlara artık bir son veril­ mesini istiyoruz. Alaaddin Subam 23 — Ben Endüstriyel Sanatlar Y. Ö. Okulu 3. sınıf gece bölümü öğrencisiyim. 13.12.1977 de gündüz bölümünde olan olaydan ismim verilmiş. 7.2.1978 de polis tarafından okuldan alınıp sarışın bıyıklı şahsen tanıyabileceğim bir polis ve arkadaşları tarafından II. şubede devamlı işkenceye tabii tutuldum. Mehmet Ünlüsoy


91 24 —

Ben ve Kardeşimi 7 - 2 - 1978 günü işlenmiş bir cinayete bizim karıştığımızı iddia ederek uzun boylu, sivil giyinmiş, bıyıklı bir polis bizi 2. şubeye götürdü. Daha bize, bu olayla hiç bir ilgimizin bulunmadığını açıklamamız için en ufak bir fırsat tanımadan yumruk ve tekmeyle vurmaya başladı. Ben birşeyler anlatmak iste­ dikçe konuşmamı engellemek amacıyla dahada acımasız bir tavır takınarak dövmeye ve lrüfür etmeye devam etti. Sonra ben bayılmışım. Beni üzerime su dökerek ayıktırmaya çalışmışlar. Ayıklıktan sonrada baş parmağımdan ceryana vererek işkencelerine devam ettiler amaçlan be­ nim veya kardeşimin bu suçu üslenmesiydı Çok şükür böyle bir suçu zorla bize yüklemek' sevin­ cini yaşayamadılar. Önder ödben 25 — Ben 7 - 2 - 1978 tarihinde suçsuz olduğum halde veteriner fakültesinden almarak alcmdağ karakoluna götürüldüm. Orada esmer orta boylu siyah saçlı, b yıksız bir polis tarafından şiddetli şekilde dövülerek darbedildim. Yüzüm ve vücudum yara ve darp izleri ile doldu. Ayrıca bu şahıs dövdüğü ve darbettiğ; yetmiyormuş gibi birde iz kalmayacak şe­ kilde bana işkence etti. İşkence sırasında posta posta dayak atıp üzerimi soyup omuzuma vurup yaş havlu ile si­ lip tekrar vurmaya başladı. Devamlı başbuğa küfredip kökümüzün anasım avradım... diyip hakaretti küfürler savurdu. Sabaha kadar dayak


92

işkence ıslak yerde ayakta durdurdular. Sabaha karşı başka bir polis sabah siftahı diyip girişti. Ağzımı burnumu kan içinde bıraktı. Sonra eli­ mi yüzümü yıkattırıp hiç bir şey olmamış gibi sabah ettirdi. Hüsnü Köse 26 — Ben Demetevler Lisesi öğrencilerinden Ser­ dar Durmuş 7.2.1978 tarihinde okulda çıkan olay sonucu olayla ilgim olmadığı halde okuldan polisçe alı­ narak şubeye götürüldüm. Getirilme sebebini sorduğum zaman sivil olan polis memuru bana ve aileme küfrederek sopa yemek için getrildin dedi ve elindeki jopla vurmaya başlandı. Biraz dövdükten sonra beni bırakarak benimle birlik­ te gelen arkadaşlara rasgele vurmaya başladı. O ara arkadaşlardan birinin ağzı burnu kanamaya başladı bunun üzerine arkadaşları bıraktı Bir kaç saat beklettikten sonra gözlerimi bağlaya­ rak bazı yerlerden geçirdiler sonrada biri esmer orta boylu, biri ise kumral olan iki sivil polis iki parmağımdan elektrik verdiler ben acılar içinde kıvrandıkça küfür ederek bağırmamamı söyle­ yerek kabloları bırakıp tekmeledikten sonra ar­ kadaşlarımın bulunduğu hücreye getirdiler Hücrede bir kaç saat bıraktıktan sonra tek­ rar hücreden alarak bir odaya soktular ayakla­ rımı soyduktan sonra ayaklarımın altına vurma­ ya başladılar daha sonrada yere su döküp sırtı­ ma bir polis memurunu bindirerek beni yürüt­ tüler. Sonra tekrar hücreye attılar bir müddet geçtikten sonra bıraktılar. Serdar Durmuş


93 27 —

9.2.1978 tarihinde sebebini bilmediğim halde polislerce Üregil semtinden Kayaş karakoluna götürüldüm. Karakolda bulunan polisler sevinçli bir şekilde ceketlerini çıkarttılar. Daha sonra bunlardan kısa boylu şişman olanıyla orta boy­ lu bıyıklı olanı cop ve yumruklarla karın ve su­ ratıma vurmaya başladılar. Anama küfredip, Maddevi değerlerimizi kötüleyen küfürler sa­ vurdular. Senin atamda ecdadımda anasını av­ radını... Seni orospu çocuğu deyip sürekli dayak attılar. Kendimden geçmiş elim ayağım tutmaz halde olduğu halde yine devamlı dayak abp job kullanıyorlardı. Bu ikisinin çok sevinçli oluşları bana, dayak atmalarından olduğu dikkatimi çe­ ken taraf oldu. Sanki kasıtlı dayak atıyorlardı. Orhan Uzun 28 — 9/2/978 den 15/2/978 tarihine kadar. Beni olay günü, 1 inci şube emniyet sarayına pütür­ düler. Bana hayali suçlar sormaya başladılar Be­ nim haberim yok, ben hiç bir zaman olaylara karışmadım, ve hiç bir zamanda eylem yanma­ dım diye ifade verdim fakat sonradan yarımıza gelen (Zeki Kaman, Enver göktürk) isimli polis­ ler gözümüzü bağlayıp asansöre, bindirip götür­ düler. Beni dövüp işkence yapmaya başladılar. Pan­ tolonumu polisler çözmeye başladılar. O zaman çok, korktum Erkeklik uvzuma bir şey bağladı­


94

lar. Vücudumda elektrik çarpması meydana geldi. Ben kendimden geçerek bayıldım. Üzerime su döktükleri zaman ayıldım. Beni tekrar hüc­ reye bıraktılar. Şahsen diğer polisleride görsem tanırım üzerimde de zıplayan bu polislerin ad­ lan Zeki kaman, Enver Göktürktür. beni asanserle götürenler yine Aynı polislerdir, ve kuyruk sokumumda işkenceden kaymaya sebep o l u ş ­ tur. ismim : Adnan göktürk imza : 29 — Zorlu olarak 1. şubeye getirdiler suçumuz yoktu. 9-2-1978 geldiğimiz şubeden 15-2-1978 gü­ nü yolladılar bu 6 gün içinde hücreye attılar sonra hücreden beni gözlerimi bağlayıp götür­ düler götürürken M.Î.T. seni istiyor dediler daha sonra yaklaşık hergün 1,5 - 2 saat aralıksız döv­ düler parmaklanmın arasına kurşun sıkıştırıp sıktılar ayaklanmın altına ceryan verdiler ve bana zorla boş kağıt imzalattılar sırtıma kablo­ dan yapılmış copla aralıksız vurdular döverken sürekli olarak anama sövdüler beni döven po­ lisler Enver Göktürk - Zeki Kaman. Artist lakap­ lı biri birde uzun boylu sarışın bir polisti. Onları görürsem tanırım. Ercan Koç


30 —

Sayı : 223 Konu : Mustafa Büyükçıknkçı Hk. RAPOR Mustafa Büyükçıknkçı’mn yapılan muaye­ nesinde; sırtta yaygın travmatik ezimıoz tesbit edildi. Anzasınm iş ve gücüne beş gün mani teş­ kil edeceği kanaatim bildirir kati rapordur. Dr. Cahit Kartal îmza

Tasdik olunur. 12.4.1978 Dr. Çetin Diker Devlet Hastahanesi Baş. Tab. îmza


96


97 31 —

Bizi Polisler Götürürlerken devamlı «Faşist­ ler», «Faşistlerin kökünü kazıyacağız» diye kafa­ mıza tabancanın kabzası ile vuruyorlardı. Gece­ leyin l. şubeye götürüldük ve her bimizi ayrı ay­ rı hücrelere attılar. 9-2-1978 günü saat 23’de git­ tiğimiz 1. Şubeden 15.2.1978 günü saat 14 -15 ara­ sı adliye’ye götürüldük. Şubede kaldığımız günlerde isimlerini bir kısmının bildiğimiz polisler (Zeki Kaman, Enver Göktürk) isimlerini bilmediğimiz diğer 4 polis (Birisi sarı saçlı, san bıyıklı, Yeşil Gözlü, uzun boylu iriyarı, Birisi sakallı, orta boylu esmer, uzun saçlı, Birisi Esmer, Ortaboylu, Uzun favo­ rili, Biriside Uzun boylu, zayıf, dalgalı saçlı) Bi­ zim ifademizi almak için hücrelerde 2 gün bek­ lettiler. 3. Gün her birimizi tek tek hücrelerimiz­ den çıkarıp gözlerimizi bağlıyarak ayrı ayrı iş­ kence ettiler. Beni kaldığım hücreden orta boylu esmer, uzun favorili, bıyıklı olan polis çıkardı. Gözlerimi siyah bir bezle bağladı. Gözüm ile si­ yah bez arasına pamuk sıkıştırdı. Koluma gire­ rek bir kaç odanın içinde dolaştırdı. Fakat esa­ sında, gittiğimiz yer kaldığımız hücrenin yan ta­ rafında bir işkence odası idi. Bu odaya beni bir sandalyeye oturttu. 10 dakika kadar hiç bir şey sormadı ve konuşmadı. Sonra odaya bir kaç ki­ şi daha geldi. Sağ tarafıma birisi sol tarafımada birisi oturdu, karşı tarafımda da bir kaç polis oturduğu (Hepsini seslerinden ve seslerin geldi­ ği yönden kim olduklarını tanıyabiliyordum). Önce Adımı, soyadımı, adresimi sordular. Sonra dinamitleri kim getirdi, kimin- diye sordular. F: 7


98

Bende onlara bilmiyorum. Derneğin kapısı bo­ zuk geceleyinde kimse kalmıyor. Gündüzde gi­ ren çıkan çok olduğundan Malumatım yok de­ dim. Onlarda seni biz konuşturmasını biliriz Biz burada çok kişiyi öttürdük dediler. Ellerimin iki­ sine oirden ince jop ile vurmaya başladılar, sonra mideme iki kişi birden vurmaya başladılar. Yere düştüm. Kaldırdılar ve biraz oturdum. Tekrar jopla sırtıma ve kafama vurmaya başladılar. Yo­ rulmuş olacaklarki bırakıp biraz dinlendiler. Daha sonra yere yatırdılar. Bir tanesi üzerime oturarak ayaklarımı tuttu ve 8 numaralı jopu getirin dedi. Ayaklanma bir müddet bu jopla vurdujar. Ayağa kaldırdılar ayaklarımın şişi in­ sin ve izi kaybolsun diye bir tanesi sırtıma bindi çok ağır kilolu idi ağırlığında ve sesinden tanı­ dığım sarı bıyıklı polis idi. Sonra beni aralanna alıp birbirlerinin üzerine iterek döndürdüler. Ayakkabılarımı giyerek oturdum. Beni getiren polis tekrar benim koluma girerek dolaştırmaya başladı esasında yakmda olan hücreye 5 - 1 0 da­ kika dolaştırarak bıraktı. Hücremde baygın ya­ tarken çığlık sesleriyle uyandım bu seste arka­ daşlarından biri olan 14 yaşındaki Bora Özbek' in sesi idi mütemadiyen döverek bağırttılar Son­ radan diğer arkadaşlarım ile de konuştum hepsinede tek tek işkence yapmışlar. Mahkemeye sevk edildiğimizde vücudumuz­ daki, yüzümdeki ellerimizde ve kolların uzdaki izlerin çoğu geçmişti. Zaten Şubede 6 kadar (6 gün) kalmamızın bir sebebide izlerin geçmesi için idi Mahkemede hakime kollarımda ve elle­ rimde izlerin ve şişlerin hala durduğunu bildir­ dim fakat göz önüne alınmadı. Bu işkencelerin


99

sebebi sahip olmadığım suçlan bize işkence zo­ ru ile yüklemek idi. Fakat yapmadığımız ve yapamıyacağımız bu suçlan bize o iğrenç metotlan ile kabul ettiremediler. Yavuz Öbekçi

32 — T.C. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Dr. Halûk Tokuşoğlu Tabip Diploma No. 77 183 Kayıt No. Hastanın adı, soyadı Muayene tarihi Şahin Koç

,

13.2.1978

RAPOR Muayene için başvuran Hayrettin oğlu 1955 doğumlu Şahin Koç’un yapılan muayenesinde başta sağ temporo-parietal bölgede travmaya bağlı 2X2 cm. ebadında şişlik, göğsünde ve sır­ tında da yine travmaya bağlı, luserasyonlar tes­ pit edilmiştir. Baş ağnsı ve mide bulantısından şikâyet eden adı geçenin bu durumu 5 gün iş ve gücüne mani olup 7 günde iyileşeceğini bildirir bu rapor kendi isteği üzerine kendisine verildi. Mühür İmza


.

^:>y‘v; ♦i■чr :S^ ". Г ' . ■!'■V1'- 'Г f * #

..v;.. ?;*> Л.'; .' VS •'VI


101

33 —

ÜLKÜ OCAKLARI DERNEĞİ SİVAS ŞUBESİ Atatürk Cad. Şarap Pasajı K at: 2 SİVAS

20 Mart 1978 Ülkü Ocakları Derneği Sivas Şubesinin Divriğide Ülküdaşlarımız’ın Polis tarafından dövül­ mesiyle ilgili raporudur: 19/3/1978 tarihinde Divriği Emniyet mensup­ larından Polis Naci Karakuş, Polis Aydın. Polis Zafer isimli kişiler hiçbir gerekçe gösterilmeksizin Divriği Ü.O.D. üyesi Sivas Eğt. Enst. Öğrencilerinden Mehmet Gülgel ve Nedim Ak­ man karakola gütürülerek falakaya yatırılıp önce döğülmüş daha sonra ayaklarının şişlerinin inmesi için sulu bir beton üzerinde sırtlarına bi­ nilerek dolaştırılmıştır. Suçlan olmayan bu Ülküdaşlanmızm sırf Ülkücü oldukları için işken­ ceye maruz bırakıldıklan ve hayali suçlar yük­ lenmek için baskı yapıldığı kesindir. işkenceye daha fazla dayanamayan Mehmet Gülgel işkence anında bayıldığı halde yine (bay­ gın olmasına rağmen) dayak atılmış fakat bila­ hare Miktat Sarıgöze isimli Ülküdaşımızın duru­ mu kaymakama bildirmesi ve kaymakamın tele-


102

fonla müdahalesi sonucu arkadaşlarımızın daha fazla işkence görmeleri önlenmiştir. Karakolda bulundukları esnada Ülküdaşlanmızm babalarıyla dahi görüştürülmediği gibi küfürle koğulmuşlardır. Bu işkenceyi yapan po­ lislerin görev anında içkili oldukları da kesindir. Rapor almak için hastahaneye müracaat eden Ülküdaşlanmıza da, hastahane personeline yapılan baskı sonucu ciddiyetten uzak bir rapor­ la vaziyet idare edilmiştir. Şimdi ise arkadaşları­ mızın savcılığa yaptıkları şikayetlerinin geri alınması için baskı yapılmaktadır. (Şikayet di­ lekçesinin örneği ilişiktedir) Bilgilerinize sunulur. Başkan Muzaffer ÖZMEN İmza


103 34 —

ANKARA’YA SIĞMAYAN İŞKENCE KERVANI BU SEFER DİVRİĞİ’DE ŞAHİTLİ İSPATLIDIR. OLAY ADLİ MERCİLERCE DEĞERLENDİRİLİ­ YOR ŞİMDİ Cumhuriyet Savcılığı’na DİVRİĞİ Şikayetçiler • . 1 — Nedim Akman Divriği Karamahmut Mahalleli olup halen Divriği’de Kocapaşa Mahallesi’nde oturmakta. 2 — Mehmet Gülgel. Divriği’nin İmamoğlu Mahallesi’nde oturmakta.. SUÇ • Efrada karşı sui muamele, hakaret, mü­ essir fiil. SANIKLAR: 1 — Naci Karakuş Divriği Emniyet Karakolu’nda Polis Memuru. 2 — Aydın (Soyadını bilmiyoruz) Divriği Em­ niyet Komiserliği’nde polis. 3 — Zafer (soyadını bilmiyoruz) Divriği Em­ niyet Komiserliği’nde polis. SUÇ TARİHİ : 19.3.1978 OLAY : Biz olay günü saat 20 sıralarında Şekerbank karşısındaki kulüpte arkadaşlar ile oyun


104

oynuyorduk. Bu sırada polis memurları kulübe girdiler. Polislerden Naci Karakuş ben şikayetçi Mehmet Gülgel’e «Salim nerede?» diye sordu. Ben kendisine «Bilmiyorum, benim Salim diye kardeşim yoktur» cevabını verdim. «Senin kar­ deşin değil mi» diye sorduklarında polis memu­ runa «Benim kardeşimin ismi Salim değil SALİH nerede olduğunu da bilmiyorum, ben balıktan geldim evde yoktum, bilgim yoktur» diye cevap verdim. Bunun üzerine polis memurlarından Ay­ dın bana karşı «Gö... S...min O....... çocuğu se­ nin ağzına S... nm dedi. Üzerime yürüdü. Bu sırada ben şikâyetçi Nedim Akman ar­ kadaşım Mehmet Gülgel’e «Ne oldu» niye küfür ediyorlar diye sorduğumda aynı polis memuru Aydın «Karışma lan O....... pu çocuğu» diye ko­ nuştu ve beni tokatladı. Her üç polis de bize ka­ rakola gideceğimizi söylediler. Kendilerine suçu­ muz olup olmadığını ve sebebini sorduğumuzda «Suçunuz ve sebebi yoktur, fakat gideceksiniz» diye konuştular ve her üçü de kolumuzdan tuta­ rak karakola götürdüler. Bizi karakolda nezarete attılar ve nezarette bağlayarak, falakaya yatırmak suretiyle işkence ettiler. Polis memurları alkollü idiler. Bu konuda Emniyet Komiserliği’ne şikâyette bulunduk ve polis memurlarının alkol muayenesini istedik.. Ancak komiserlikçe polis memurları alkol mua­ yenesi için Hükümet Tabipliği’ne sevk yapılmadı. SONUÇ ; Efrada karşı suimuamelede bulunan, haka­ ret eden müessir fiil işleyen görevlilerin eylem


105

yerine uyan ceza işlemlerinin tatbiki ile cezalan­ dırılmalarım arzederiz. 20.3.1978 Şikâyetçiler Nedim Akman,

Mehmet Gülgel.

35 — 23.2.1978 tarihinde silah suçundan polis ekip­ leri tarafından yakalandık. Ve Emniyet müdür­ lüğüne götürülerek, ifademiz alınmak üzen ön­ ce hücreye konulduk sonra bizim gözlerimiz ka­ patılarak asansörde Birkaç kat indirilip birkaç kat çiKarıldıktan sonra gözlerimiz kapalı oıarak işkence odası dedikleri yere götürüldük, daha sonra beni tekfen işkence odasında ceryana ver­ diler. Bu ceryan bir müddet devam etti. Ben. ar­ tık dayanamıyordum herhangi bir şey olur diye beni bıraktılar. Bu işkenceyi II. Şube ekipleri ta­ rafından yapıldığını biliyorum. Fakat gözlerimiz kapalı olduğu için kendilerini tanıyamadım Bu işkence insana yakışacak şekilde değildi öyle ki işkence şekli bir insana yakışacak şekilde değildi. Şöyle ki: önce sağ kol serçe parmağım ile sağ ayağımın küçük parmağımdan ceryana bağladı­ lar. daha sonra çeşitli uzuvlarımızdan verdiler sonra ayağımızdan astılar. Bir müddet öylece bı­ raktılar daha sonra tekrar vereceklerini (cerya­ na) söylediler benim kalbim var sonra başmıza bela olurum dedim ve sonra bıraktılar. Sami Ocak


106 22 —

23 -Şubat -1978 perşembe günü silah bulun­ durmak suçundan emniyet ekipleri tarafırdan gözaltına alınarak dört kişi 2. şube müdürlüğü­ ne götürüldük, Saat 11 e kadar gelen giden her­ kesten çeşitli hakaretle karışık suallere maruz kaldık istedikleri şekilde ifade vermemizi ver­ mediğimiz takdirde «size yapacağımızı biz bili­ riz vs düzenlediğimiz ifadeyi size nasıl imzalatı­ yoruz görürsünüz» şeklinde tehditler ve hakaret­ ler savurdular. Daha sonra 2. ci şubenin memur­ ları ayrı ayrı hücrelere koydular. Daha sonra 2.ci şubenin memurları tarafından gözlerimiz bağlandı, emniyet sarayında tekrar dolaştırılarak bir odaya götürüldük. Bağlanan gözlerimizin altmdaKi aralıktan ayak uçlarımı görebiliyordum, yere kırmızı kirli bir halı serdiler. Daha sonra kollarımızın hareketini önlemek için kollarımızı kahn bir ağaca çarmıha bağlar gibi lastik oldu­ ğunu sandığım bir cisimle bağladılar, daha önce zaten belden aşağısı tamamen çıplak olmak şar­ tıyla soydular. Sonra yere serdikleri halının üze­ rine yatırarak ayaklarımızıda yukarı kaldırarak bağladılar. îki kişi ayaklarımızdan diğer 3 kişi de kol ve başımızı sıkıca tutarak hareket etme­ mizi engellediler. Bu arada kafamıza fes şeklin­ de bir cisim geçirdiler. Bu işlemleri yaparlarken birbirine fısıltı şeklinde birşeyler söylüyorlardı. Birbirlerine şefim, yüzbaşım şeklinde hitabediyorlardı. Aslmda kendileri ne yüzbaşı nede şef­ ti bana soru soran ve Beni bağladıktan sonra ge­ len 2. ci şube komserlerinden kendisini ve sesini Çok iyi tanıdığım ve kendisini şef olarak tanıtan


107

fakat ismini kesinlikle bilmediğim Doğan veya Eıdoğan isimli memurdu, bir diğeride kendisinin çorumlu ve çerkez olduğunu söyleyen şansın po­ lis memuru idi. İşkenceye önce sağ el serçe parmağıma ve sağ ayak serçe parmağıma geçirilen kablolara bağlı cereyan makinasmdan verdikleri cereyan­ la başladılar bununlada yetinilmeyerek etekten ve sağ ayak parmağımdan verdiler. Sorduklan sorulann cevabının kendilerinin istediği şekilde vermediğimiz için dozunu artırarak devam etti­ ler, tahminen 1 saata yakın bir müddetle, insan­ lığından nefret eder bir durumda bu insanlık dı­ şı tutuma ancak bayılıncaya kadar dayana bil­ dim. Bir tik halini alan bir ürpertiyle uyandığım­ da ağzımın kuruduğunu ve suyun içinde titrer bir halde buldum. Ertesi gün tekrar çağrılarak götürüldük, 4 arkadaş tekrar yukarıdaydık. Hala beynim uğulduyordu, sanki hiç birşey düşüne­ miyordum. Komser İlhan Erem bizi tektek oda­ sına aldı ve kendi tarafından hazırlanan ifadeyi imzalamadığımız taktirde savcılıktan 5 gün da­ ha izin alınarak tekrar sizi mit alacak dedi ve düzenlediği ifadeyi imzalatmak için sanki işken­ ceyi kendisinin dışındaki adamlar yapıyormuş gibi, bize tekrar, tekrar işkence yapılacağını söy­ ledi. Ve kasti olarak bize sah gününe k a d a r hüc­ rede bekletti ve kimseyle görüştürmedi. Fuat İstanbullu


108 36 —

23.2.1978 perşembe günü akşamı işten çıkmış rÂym yerde çalışan Ertuğrul isimli arkadaşımla beraber onların evine gitmiştik Saat 22,30 da ar­ kadaşımın evinden ayrılıp Kirada oturmakta ol­ duğum evime geldim eve geldiğimde evi dağınık olarak gördüm ve evde ders çalışmaya gelen Ar­ kadaşlarım vardı (Ziya Telek ve Mevlüt Çelik) onlara ne var eve ne oldu diye sorduğumda po­ lis memurlarının geldiğini ve evi aradıklarını söylediler ve Aynı evde beraber kaldığımız Ha­ şan demir isimli arkadaşımıda karakola götür­ düklerini ve birazdan geleceğini söylediler ve sa­ at epey ilerlediği için ben yattım sabah kalktı­ ğımda Haşan arkadaşımın hala gelmediğini gör­ düm ve başıma birşey mi geldi diye telaşla Haşa­ nın ağabiyisinin yamna gittim oda Haşan: ikin­ ci şubeye götürdüklerini söyledi. Hemen çalıştı­ ğım daireme geldim durumu müdürlerime arz edip Haşanın yamna gitmem için izin aldım ve Emniyet Müdürlüğüne gittim. Emniyet Müdürlüğü 2 ci Şubeye geldiğimde orada ismen tanıyamadığım şahsen tanıyabile­ ceğim memur arkadaşlara burada arkadaşım ol­ duğunu ve kendisini görmek istediğimi söyledim ve memur arkadaşlar beni içeriye alıp Haşanın yanma götürdüler. Durumu Haşan arkadaşımdan orada öğrendim. Bizim oturduğumuz evin dışın­ da bir yerde Dinamit bulunmuş onun için beni buraya getirdiler dedi yanında da oturduğumuz Apartmanın kapıcısı vardı peki kapıcıyı r'eden getirdiler dediğimde bizlerden ve bundan şüp­ heleniyorlar. dedi ve ben bunlardan herhangi bir


109

şey anlamadım’ Daha sonra beni bir odaya gö­ türdüler dinamitleri neden oraya koydunuz dedi­ ler ve bana sertçe çıkıştılar. Ben herhangi birşeyden haberimin olmadığmı kendimin ve arka­ daşımın memur olduğunu herhangi birşeyden haberimiz olmadığını söyledim. Benden sonra Haşan arkadaşımı içeriye aldılar aradan yarım saat geçtikten sonra beni de Haşanın yanına gö­ türdüler ve içeriye girdiğimde Dehşetle irkildim çünkü gördüğüm manzara çok korkunçtu Arka­ daşım ortada duran kanepenin üzerinde baygın vaziyete yatıyordu parmaklarından kanepeye ve Erkeklik uzvundanda orada ayaklarını yukarı­ ya kaldırılan bir ağaçla bağlamışlardı bu duru­ mu görünce çok korktum ve bana nasıl hoşuna gittimi gibi sözler söylüyorlardı ve bana bunlan oraya sen koydun değilmi dediler bende herhangi birşey bilmediğimi ve ben koymadım dedim bu­ nun üzerine yukarıda Haşan arkadaşıma yapı­ lanları banada yaptılar ve Ayaklarımın -İtina sopayla vurmaya başladılar ve bana Arkadaşların varımdır okulda okuyan ve hangi siyasi taraftan­ sın söyle dediler bende memur olduğum için si­ yasetle uğraşmadığımı ve okullarda okuyan ar­ kadaşlarımın isimlerini söyledim ve bana sen biz ne şekilde diyorsak öyle ifade ver yoksa du­ rumu görüyorsun dediler eğer bizim dediğimiz şekilde ifade vermezsen daha beter yapacaklarını bu yaptıklarının hafif olduğunu söylediler. Bir boş kağıdın altına imzamı aldılar ve Beni mah­ kemeye polislerle birlikte gönderdiler. Mahke­ mede de yazılan ifade okundu Hakim bey bunu kabul ediyormusun dediler bende korktuğum için ve yine polislere teslim edeceklerinden korktu-


110

ğumdan kabul ediyorum dedim. îfade de Ekber Beyaz isimli arkadaşımın adı geçiyordu oysa Ek­ ber Arkadaşımda Ankara 2 yıllık eğitim enstitü­ sünde okuduğundan arkadaşımı bir aydan beri görmüyordum bu sırada okulları tatil olduğun­ dan arkadaşım memlekete gitmişti. Onunda bu durumdan haberi yoktur. Daha sonra Ankara Kapalı cezaevine getirildim. Durum bundan iba­ rettir. Kurban AYDIN 37 — Ecevit hükümeti iş başma geçmesiyle kanlı terorizm’in bütün yurt çapında olanca şiddetiy­ le sürmekte devam ediyor, bu durum tarafsızlık ilkesine uyması gereken tüm devlet kuramların­ da da sürmekte kendinden olmayana hayat hak­ kı tanımamaktalar. Bu kuramlardan biri olan Po­ lis teşkilatıda bu oyunlara alet oluyor. Buna pa­ ralel olarak tarafsız bir şekilde icraatını sürdür­ mesi gereken saym İçişleri bakanı da bu oyun­ lara bilerek veya bilmeden alet oluyor. Bugüne kadar hiçbir olaya adım karışmadı­ ğı halde 27.2.1978 günü Abidinpaşa semtinde, vu­ ku bulan bir olayla itham edilmiş ve saatlerce karakolda işkenceye maruz bırakılmış birlerce kişiden birisiyim. Pazartesi günü tesadüfen olayın geçtiği yer­ de bulunmam tek suçum. Bundan dolayı Kominist militanlan da yanlarına alan toplum polis­ leri ülkücülerin yoğun bulunduğu semt olan Abidinpaşada polis arabasında bulunan polisler ta­ rafından arabaya bindirildiğim andan itibaren işkence başladı bu güne kadar hiçbir devirde rastlanmayan işkence türüne başladılar. Araba­


111

da bulunan tornadan çıkmış bir sopayla defa­ larca gözümün üstüne vuruyorlardı, elinde silah bulunan diğer polis memurları da dipçikler vur­ mak suretiyle görevlerini yerine getiren birer polis rahatlığıyla arkadan laf atmaya başladılar. Karakola getirildiğim andan itibaren ikinci defa işkence faslı başladı buna hiçbir insanın kal­ bi dayanmaz öyle ki yere yatırıldığım andan iti­ baren tekmeler, coplar tornadan çıkmış gürgen sopalar vücudumun muhtelif yerlerine deymeye başladı bu işkence fasılalarla 5 - 6 saat davam etti. Bu feci işkence faslı tamamlandığında ken­ dimden geçmiş bir haldehdim. Bu sırada kara­ kolda bulunan koministlerin yalancı şahitlikleri için önceden hazırlanmış olan ifadelerini Demirlibahçe karakolunda görevli toplum polisi Rama­ zan tarafından ezberletiyordu. Bunların amaçla­ rı her olayda karışsın veya karışmasın masum Türk gençliğini suçlu çıkarmak için yurdun her tarafında tezgahlanan oyunlardan dasece biri­ siydi. Sıra benim ifademi almaya gelince Demirlibahçe Karakolu amiri olan komiser Aziz benim verdiğim ifadenin tamamen tersini yazdırarak ifadeyi kendi istedikleri yöne çektiler. Buna iti­ raz edecek oldum bu defa tekrar işkence faslı başlıyordu ta ki ifadeyi zorla imzaladıktan son­ ra bu işkence faslı bitti. Bana yok yere işkence yapan Demirlibahçe polis memurları isimlerini bildiklerim Mustafa Yıldız (Yılmaz), Bayram Kayalık ve sadece ad­ larını bildiğim Cevdet ve Ramazan isim!i me­ murlardır. Sedat Yaygı


112 за —

3 3 -1978 Tarihinde Dışkapı Ziraat Fakülte­ si Toprak Kürsüsü önünde meydana gelen olay­ da solcu öğrencilerle beraber bizi ayırmak mak­ sadı ile taraflı olarak bana karşı şahsen tanıdı­ ğım bir toplum polisi saldırmış ve yumrukiamıştır. Üç tane toplum polisi ile birlikte Altındağ karakoluna giderken polis arabasının içinde şah­ sen tanıdığım toplum polisi «siz bize çok çektir­ diniz» diyerek yumruklamış ve ağır küfür'er et­ miştir. Altındağ karakolunda nezarethanede şah­ sen tanıdığım bir polis ağır şekilde düşmüştür, hakaret etmiştir. Sadettin Gündoğdu Barışçı ve de Özgürlükçü Ecevit İktidarında işkenceden bağırsakları patlaymcaya kadar, da­ yak yiyen Ali Gürsoy’un barış ve özgürlük (!..) adına İnebolu Devlet Hastahanesi'nden verilen raporu aşağıdadır. 39 — T. C. SAĞLIK VE S. Y. BAKANLIĞI İn e b o l u DEVLET HASTANESİ BAŞTABÎBLÎĞÎ 25 C. SAVCILIĞINA İNEBOLU 5.3.1978 tarihinde dövülme iddaası nedeniy­ le gelen Ali Gürsoy’un yapılan muayenesinde; Batında sağ tarafta, sağ alt ve sağ üst kadranda


113

hassasiyet bulundu. Ameliyata alındı. Ameliyata ince bağırsakta bir adet Perperasyon mezoda üç (3) adet yırtık görüldü. Hayati tehlike kalktı. Bu duruma göre Yirmibeş (25) günde iyi olur. Yir­ mi (20) gün iş ve gücüne mani olur kat’i rapor­ dur 15.3.1978 Op. Dr. M. Lütfi ÜSTÜN Baştabip - 10951 Mühür - îmza.

• *1 -сУУ

•T.C.

İ\t*» *«W. »a ч

' t < v : v t н а у <s

2S

otoar kat »i mpurûvu*, ' 'Л - . . *

-

■ л

яЩ

ш

; ;С<л V

f7-?. v.7

>Л>Щ*j •. ■>-■ /• . v л• •V V "t

« .,'* / .• ' 4 ■' . .

' ' i.. V;*' •■■'•• ■?

. "'А-14

;.a a .v ta b i? -l0 3 5 1 iA i

йШ .ь»л .

Щру■ *

-

... ' - . .

. . 'J v

!$# ;/;э д A vr •i

-V

Ғ: 8


114

Açıklamalara ve diğer raporlara devam edi­ yoruz.

40 — 5 - 3 - 1978 günü saat 00,02 sıralarında evim­ de yatakta idim. Kapım çalındı kim olduğunu sordum polis olduğunu evimi aramak istediğini söylediler. Kapıyı açtım. Aramalarına izin. ver­ dim. Aradılar ve beni karakola götürdüler. Karakolde isminin Yusuf olduğunu öğrendiğim bir polis memuru ve ismini bilmediğim şahsen tanı­ dığım iki polis memuru beni dövdüler ve ceryana vererek hiç ilişkim olmayan suçu kabul et­ tirmek istediler. Ben onların hepsinden davacı olduğumu bildirir, gerekli işlemlerin yapılmasını saygılarımla arz ederim. Hamza Kazan I. Koğuş Merkez Kapalı ceza evi

41 — 8/3/1978 Çarşamba Ankara Ticaret Lisesinde okumaktayım. Kominialîerin okul açılmış açılalı okula bir çek çe­ şitli yerlerden, dışarıdan getirdikleri 300 kişilik


115

gruplarla okula hakimdiler. Her Allah'ın günü bir çok arkadaşımız ezilmekteydi. Fakat idare’nin bizleri ezmelerinden biraz pasif kalıyorduk. Komünistler okulda slogonlar söylüyorlar idare­ den Koministlere bir şey demiyorlardı. Hergün öğlen olsun Akşam olsun devamlı dışarıdan bas­ kı yapılıyordu. 8.3.1978 çarşamba gününde yine 300 - 400 ki şilik gruplarla siloganlar atarak üzerimize yii rüdüıer. Bu grupa karşı koyacak hiç bir gücü­ müz ve kuvvetimiz yoktu. Bu arada ben seyir­ ci olarak bakıyordum kominislerin üzerime doğ­ ru gelmesiyle kaçmaya kalktım ve orada ayağım takılarak yıkıldım ve Koministler çevreyi taşla­ maya başladılar. Orada devriye ekipleri yetişti. Benim bir suçum yoktu, beni yakalayıp arabaya aldı ve arabada benim ne suçum var dedim beni bütün polisler dövmeğe başladılar ve polisler beni konuşturmaya çalışıyor fakat birşey bilmi­ yorum dedikçe üzerime vurmağa ve pis kü­ fürler etmeye başladılar. Beni Solmaz Kılıçtepe karakoluna götürdüler yammdakini dövme­ diler ve onu serbest bıraktılar benide oldukça çok dövdüler. 3297 yakalı polis memuru benim tevkif edilmemi isteyerek beni tevkif ettirmeye kadar çalıştı ve beni döven polis memurlarını hepsini de görsem tanırım beni döverek konuş­ turmaya çalıştılar. Arabanın içinde koluma vur­ dukları sopayla kolumda büyük acılar hissettim ve neden vuruyorsunuz dedikçe iyice dövdüler. Ankara Ticaret Lisesi Metin Baytemir


116

42 — V

Ben 9 - 3 - 1978 perşembe günü akşam üzeri gezerken polislerin saldırısına uğradım. Beni jopla döverek otobüse bindirdiler karakola götürdü­ ler. Karakolda gözümü bağlayarak işkence yap­ maya başladılar, sonra bu yetmiyormuş gibi fala­ kaya yatırdılar. Daha sonra betonun üzerine su döktüler beni dökülen suyun üzerinde gezdirdi­ ler. Bu ara polisin bir tanesi Türkiye’de sizlere yaşama hakkı yok diyerek insanlık dışı hakaret­ lerine devam ediyordu. Polislerin Adları Erol Can Polat, Haşan Karasakal ve arkadaşlarıdır.. Aynı polisler daha öncede bana saldırmışlardı. Şükrü Misaldi


Vatandaşlarımıza İşkence yapıldığına dair Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardım­ cıları tarafından başbakan yardımcılarına yazı­ lan mektuplar: Sayı , 78/232

Ankara, 30 Mart 1978

Sayın Orhan Eyüboğlu Başbakan Yardımcısı A; N К A R A Cumhuriyet Hükûmeti’nde görev almış 'bir Başbakan Yardımcısı ve Bakanlıklararası Gü­ venlik ve Asayiş Konularıyla İlgili Koordinasyon Komitesi Başkanı bulunmanız sebebiyle bazı ko­ nuları bilgilerinize sunmak istedim. Görev yüklendiğiniz üç aylık süreden beri, pek çok il ve ilçelerimizde —üniversite ve yük­ sek okul şehirleri başta olmak üzere— gerek par­ tili vatandaşlarımız, gerekse üniversite ve yük­ sek okullarda okuyan gençler, gerekse bazı işyerlerindeki işçiler üzerinde mahalli yöneticilerin çok büyük boyutlara ulaşan baskı, sindirme, iş­ kence ve zulüm hareketlerine rastlamaktayız. Anayasamızın «kişi dokunulmazlığı» ile ilgili ve «kimseye eziyet ve işkence yapılamaz» sözlerini ihtiva eden 14. maddesinin; gene Anayasamızın «özel Hayatın Korunması», «Özel hayatın gizli-


118

liği ve konut dokunulmazlığım» düzenley^ ı 15. ve 16. maddelerinin çiğnenmesi pahasına yaratı­ lan olaylara şahit olmaktayız. İzinsiz ev, işyeri aramaları; karakol ve em­ niyet müdürlüklerinde eziyet ve işkencelerle ifa­ de almalar, önceden hazırlanmış ifade tutanak­ larıyla naylon katiller, suçlular yaratmalar şek­ linde gelişen bu olaylar vatandaşlarımızı endi­ şeye sevketmekte, tedirgin etmektedir. Bazen mahkemeye dahi sevkedilmeden, bazen de mah­ kemede salıverilen kimseler olmaktadır. Bunların uğradığı eziyet ve zulüm yanlarına kalmaktadır. Bir gencin bağırsaklarının patlaması, belinin kı­ rılması, bir gencin akli dengesini kaybetmesi, di­ ğer bir gencin adeta yan felç hale getirecek şe­ kilde dövülüp yerlerde sürünür hale getirilmesi hangi Anayasayla, hangi insanlık anlayışıyla bağ­ daşabilir? Tarafsızlığı temel ilke olması gereken polislerimiz bazı vatandaşlarımıza karşı bu dere­ ce kin ve garazla dolu olmaları ve bunu tatbikat­ larında da göstermeleri ne ile izah edilebilir? Yu­ karıdaki olaylann müsebbibi polislerle, Ümra­ niye’de beş işçiyi işkenceyle öldüren TİKKO’cular arasındaki kin ve garazm ölçüsü bak nam­ dan adeta fark yoktur. Ekte çeşitli işkence, ezi­ yet olaylarıyla ilgili bir liste sunuyorum. Bu liste belki de, yapılanların çok cüz’i bir miktaradır. Bunlara benzer yüzlerce olay her gün tekrarlan­ maktadır. Kişileri falakaya yatırma, çeşitli uzuv­ larına elektrik verme, 20. yüzyıla yakışacak bir davranış olmasa gerektir. En azından Atatürk’ün dilinde ifadesini bulan «yurtta barış» ilkesini ze­ delemeye yetecek bir davranıştır. Devlet elindeki


119

güçlerle, vatandaşının üstüne kinle garazla, iş­ kence ve zulümle giderse yurtta barış mi kalır? Tekrar iddia ediyoruz. Türkiye’de işkence ve zulüm yapılmaktadır. Bu durumun ne insan hak­ larıyla, ne en basit insanlık anlayışıyla, ne insan sevgisi ve insan haysiyetine hürmet zihniyetiyle ne dc milletimizin tarihî anlayışı ve Anayasa­ mızla bağdaşmıyacağı inancındayız. Meseleye, Hükümet seviyesinde el konulmasım ve mağdu­ riyete uğramış vatandaşlarımızla yüzleştirilecek ifadelerinin tesbitini sağlıyacak gerekli teşebbüs­ leri yapacağınıza olan inancımı belirtir; bunun insan haklarına ve Anayasamıza hürmet borcu­ nun asgarî gereği olduğunu hatırlatmak isterim. Aksi halde, politikacısı, devlet adamı, hukuk­ çusu, siyasî partileri ile bütün Türkiye, Türk ay­ dınları olarak bizler, hepimiz bu çağ dışı uygu­ lamanın sorumluları oluruz. En derin saygılarımı sunarım. Sadi Somuncuoğlu Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Niğde Milletvekili Sayı

78/231

Ankara, 4 Nisan 1978

Sayın Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Başbakan Yardımcısı ve CGP Genel Başkam ANK AR A Bütün siyasi hayatınız boyunca objektif dü­ rüst gerçekçi ve milliyetçi bir siyaset anlayışını savunan bir devlet adamı, parti genel başkanı


120

ve bugünkü Cumhuriyet Hükûmeti’nin Başba­ kan Yardımcısı olmanız dolayısıyla memleketi­ mizde cereyan etmekte olan, zatıâlînizin d^ tas­ vip etmiyeceğine inandığımız bazı konulan yük­ sek bilgilerinize arzetmek istedim. Görev yüklendiğiniz üç aydan bu tarafa, Hükümetin CHP kanadımn yaptığı tayinler, ne­ ticesinde il ve ilçeler seviyesinde mahalli yöne­ timlere gelen taraflı ve CHP dışındaki vatandaş­ larımız karşısında kin ve garaz duygularıyla hareket eden yöneticiler, Hükümetin mahalli temsilcileri olarak sadece CHP’ni değil bütünüy­ le Hükümeti zan altında bırakıcı davranışlarda bulunmaktadırlar. Bu durum, vatandaşlarımız arasında sevgiyi, birlik ve beraberlik duygulannı geliştirici bir sonucu değil; aksine ayrılıkları, vatandaşın devlete ve hükümete güven hislerini sarsıcı sonuçları getirecektir. Karakollarda, em­ niyet müdürlüklerinde CHP’li olmayan vatandaş­ lar, milliyetçi işçi ve öğrenciler dövülmekte, iş­ kence edilmekte, falakaya yatırma ve elektrik ce­ reyanı verme şeklinde zulme uğramaktadırlar. Tarafsızlığı temel ilke edinmesi gereken polis­ ler, adeta düşmanca tavır içinde büyük bir kin ve garaz saçarak bu işkenceleri yürütmektedir­ ler. Bu kin ve garaz duygularını POL - DER isim­ li bir polis derneğinin tahrik ettiği çok açıktır Anayasamızın kimseye eziyet ve işkence ya­ pılamaz sözlerini ihtiva eden 14. maddesi, gene Anayasamızın 15 ve 16 maddeleri mahalli yöne­ ticilerin bazıları tarafından ihlâl edilmekte; izin­ siz, usulüne uygun olmayan ev ve işyeri arama­ ları, eziyet ve işkence ile önceden hazırlanmış ifade tutanaklarını imzalattırma gayretleri gittik­


121

çe çoğalmaktadır. Öyle ki, karakol ve emniyet müdürlüklerine götürülerek ifadeleri alınmaya çalışılan bazı vatandaş ve gençler hiç bir adli soruşturmaya gerek duyulmaksızm veya mah­ kemelerce serbest bırakılmak suretiyle gördük­ leri işkence ve zulüm yanlarına kalarak salıve­ rilmektedirler. Biz her vatandaş hakkında kovuş­ turma yapılırken kanunların gösterdiği yolun dı­ şına çıkılmaksızm, kanunların gereği ne ise o yapılarak bir an önce mahkemeye çıkacak şekil­ de tarafsız ve insani uygulama istiyoruz. Ekte muhtelif yerlerde meydana gelen ve ancak cüz’i bir örnek teşkil edebilecek olan bir listeyi yüksek bilgilerinize arzediyorum. İnsan haklarına ters, insan sevgisiyle bağdaşmıyan, Milletimizin ve anayasamızın ruhunu zedeleyen bu tutum ve davramşlara son verilebilmesi yo­ lunda, Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yardım­ cısı olarak göstereceğinizden emin bulunduğu­ muz gayretler vatandaşlarımız tarafından da takdir ve heyecanla karşılanacaktır. En derin saygılarımı sunarım. MHP Genel Başkan Yrd. Gün Sazak

Sayı : 78/245

Ankara, 5 Nisan 1978

Muhterem Faruk Sükan Başbakan Yardımcısı

Ankara Zat-ı âlînizin; bir Parti’nin yöneticisi, Türki­ ye Cumhuriyeti Hükümeti’nde Başbakan Yar­


122

dımcısı olarak görev almış ve sorumluluk yük­ lenmiş bir kimse ve gerek özel, gerekse siyasi hayatınızda dürüst, namuslu, vatanperver ve milliyetçi bir dâvanın sahibi ve milliyetçiliğin müdafii olduğunuzu bildiğim için; millet ve mem­ leket meselelerine ait bazı konuları ıttılaınıza arzetmek isterim. Bunlan Zât-ı âlinize arzederken parti mülâhazası ile yazdığımı düşünmemenizi hassaten rica ederim. Bahsedeceğim meseleler, bugün bütün bir memleket sathında ve herkesin gözü önünde cereyan etmekte olan meselelerdir. Eminim ki, bu meselelere Zât-ı âliniz de, bendeniz den daha çok vakıfsmızdır. Hükümetinizin görev aldığı günden bu yana üç ay geçmiştir. Bu üç ay içinde Hükümetinizin, özellikle CHP kanadının yaptığı tayinler sonunda, orta eğretim müesseseleri ile eğitim enstitüleri­ nin, «halkların çocukları kendi anadilleriyle eği­ tim yapmalıdır» diyen ve solcu bir kuruluş oldu­ ğundan kimsenin şüphesi olmayan Töb-Der’in eli­ ne geçtiğini, memleket bütünlüğünü, millet ege­ menliğini, milletin emniyet ve huzurunu sağla­ makla görevli olan Emniyet Genel Müdürlüğü­ nün; «devrimci polis, devrimlerin yanında ve ta­ raflıdır» diyen Pol-Der’in; emir verme mevkiinde olan üst kademelerin de bu tür polis yöneticileri­ nin eline geçtiğini, valilerin, kaymakamların ve emniyet mensuplarının olayları, en ufak bir şe­ kilde tahkik dahi etmeden ülkücüleri toplayıp götürdüklerini, günlerce döğdüklerini; buna kar­ şılık soldan gelen olaylarda seyirci kaldıklarını, 20 Martta iki saatlik bir grev esnasında, Bakan­ ların ve memurların dairelerine sokulmayacak kadar büyük terör yaratıldığını Zât-ı Devletleri


123

bendenizden daha iyi bilirsiniz, kanatindeyim. Vaktiyle Komünizmle mücadelede başarı sağla­ mış bir İçişleri Bakanı olarak bunları ve komü­ nizmin niyetlerini bendenizden daha fazla takdir edersiniz. Memleket sathında bir çok yöneticinin vatan­ daşlarımıza, yüksek okul, üniversite ve yurtlar­ da kalan öğrencilere, işyerlerindeki işçilere dai­ relerdeki memurlara karşı tatbik ettiği baskı, teh­ dit ve terör dayanılmaz boyutlara ulaşmış bulun­ maktadır. Tarafsız davranacığmı ve barış getireceğini söyleyerek iş başına gelmiş bulunan Hükümet, taraflı davranmak ve bu tutumu ile vatandaşın öldürülmesine seyirci kalan Hükümet, iç barışı ne zaman ve nasıl sağlayacaktır? Solcu kuruluş­ ları iş başmda tutarak, solu himaye ederek ve sağın en ufak yaşama hakkım elinden alarak sindirmek suretiyle mi iç barışı sağlayacaktır? Anayasa’nın «kimseye eziyet ve işkence ya­ pılamaz, mesken taarruzdan masundur, mahke­ me karan olmadan aranmaz» vb. gibi esasları ihtiva eden 14, 15, 16 ve öteki maddelerini ha­ tırlatmayı zait buluyorum. Bunlar bir kenara itil­ mekte, vatandaşın evlerine, iş yerlerine giril­ mekte, hareket ve davranışları ile polis olduklannda dahi şüphe görülecek kimseler tarafından aranmaktadır. Vatandaş taciz ve rahatsız edile­ rek fikirlerinden caydırılmak istenmektedirler. Dayakla, işkence ile hazırlanmış tutanaklar im­ za ettirilmekte,,bu haksız muameleler bir takım kanunsuz olaylara sebep olmakta, bu ise zincir­ leme olaylara zemin hazırlamaktadır. Bizler her zaman ve her türlü olay karşısında kanunlara


124

saygılı ve hürmetkarız. Her vatandaşa kanun­ ların tarafsızlık esprisi içinde tatbik edilmesini isteriz. Zât-ı âliniz duydunuz mu bilmem, 3/4 Nisan 1978 gecesi Ankara’da on patlama olmuş, her bi­ rinde ağır haşarat meydana gelmiştir. Sayın Milli Eğitim Bakanı «sağdaki ve soldaki çocuk­ lar aldığımız tedbirlerle yanyana oturup öğre­ tim yapıyorlar» diye beyanat verirken, olaylar bunu yalanlamaktadır. 4 Nisan 1978 de Ticaret ve Turizm Yüksek öğretmen Okulunda bazı sol-; cularla polisler, ülkücü gençleri acımasız bir şe­ kilde ve beraberce döğmüşler, on ülkücü alınıp karakola götürülmüş; diğerleri de okuldan dışarı atılarak, sokağa bırakılmışlardır. 4 Nisan 1978 günü öğle üzeri solcular Mamak Lisesi’ni bas­ mışlar, otomatik silhlarla, bahçede teneffüste bulunan çocukları taramışlardır. Beş çocuk ha­ fif, bir çocuk ağır yaralanmış, polisler olaylara seyirci kalmıştır. Bütün bunların yanında, şehir­ lerin duvarlarındaki komünizan sloganlarını her­ kes görüyor, fakat soran olmuyor. Benim evimin önünde gün aşırı öğrenciler toplanıyor, sol kol­ lan yukarıda ihtilâl marşı söylüyorlar ve üç de­ fa yemin tekrar edip dağılıyor, bu manzaralar her gün, her yerde tekrarlanıyor, ne yapıyorsu­ nuz, denilmiyor... TRT’ye ambargo koyan Hükümet, halkın gö­ zünden ve kulağından olaylan saklamakta, olay yokmuş, arkası kesilmiş gibi göstermeye çalış­ maktadır. Eski bir İçişleri Bakanı olarak, Zât-ı âliniz bütün bunlan daha iyi kıymetlendirir ve manasını takdir edersiniz. Bunlar; bir Milliyetçi


125

olarak, vatandaş sevgisiyle, insan sevgisiyle ve insanlık haysiyeti ile ne derece kabil-i teliftir? Şunları da düşünmenizi rica edeceğim. 10 Şubat 1978 de Ardahan’da 17 dükkân ile 10 adet evin solcular tarafından tamamen tahrip edile­ rek sahiplerinin «burasını faşistlere mezar ya­ pacağız» diye tehdit edilmesi; 23 Mart 1978 de Ulukışla’da Maocularla, Lenincilerin bir kavga­ sı sonunda, 15 dükkân ile 8 evin tamamen tahrip edildiği olay sonunda «sebebi sizsiniz» diyerek 10 ülkücünün tutuklanması; 3 Nisan 1978 de Karaman’da CHP ilçe başkanı Abdi, Belediye Mec­ lis üyesi Ekrem Saçlı başta olmak üzere bir kı­ sım CHP’lilerin liseyi basıp, öğretmenleri bir odada tevkif ettikten sonra ülkücü öğrencileri dövmeleri ve dördünü ağır yaralamaları, lise pansiyonunun —ki 100 kişiliktir— somyalarını kırmaları, yatakları, camları, çerçeveleri parça­ lamaları hep yaşanmış olaylardır. Mahallî yöne­ ticilerin halâ sanıklan ülkücüler içinde aramalan, tarafsız bir idarenin uygulaması olabilir mi? Gaziantep’teki seri cinayet olaylan ve bu olayların hedefi; Maocu ve Lenincilerin bildiri­ lerinde yer alan ve duvarlara yazılan «kan de­ nizi ufkunda kızıl güneş doğacak» vb. gibi sloganlaı, Zât-ı âlînize bir şeyler anlatmıyor mu Eğitim Enstitülerinin, Zât-ı âlînizin seneler­ ce mücadele ettiği eski TÖS, yeni Töb-Der gibi komünizan bir grubun insafına tevdi edilmiş ol­ ması, lise müdürlerinin yüzlercesinin vali emriy­ le görevlerinden alınmaları, Tufanbeyli gibi kü­ çük bir ilçe lisesine 80 öğretmenin tayin edil­ mesi Zât-ı âlînize bir şeyler fısıldamıyor mu?


126

Bunlar, memleket ve milletin bakışı açısın­ dan üzücü ve düşündürücü yüzlerce hadiseden ancak birkaç tanesidir. Kemâl-i ciddiyetle arzedeyim ve tekrar be­ lirteyim ki, bunları bir parti mülâhazası ile size arzetmiyorum. Milletçe, bekamızm tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu sanarak yazıyorum. 20 Mart günü meydana gelen olaylar gerçekten bir kızıl ihtilâl provası idi. Radyo da, hakimiyet­ lerine girip; 9 haberler bülteni yayınlanmamış, her mahallenin komünist militanlan kendi böl­ gesine tam mânâsıyla hâkim olmuştur. İhtilâlden tek farkı TRT’den «Dikkat» komutunun çekilmeyişi ve kan dökülmeyişiydi. Sadece bu olay bile bütün vatanseverlerin gözünü açmaya yeter sa­ nıyorum. Bütün bunlara karşılık, tehlike bu ka­ dar apaçık ortada iken iktidarın milliyetçiler üzerinde arzetmeye çalıştığım ekli listede sade­ ce çok cüz’i bir örneği sunulan baskı, terör, sin­ dirme, karakol ve emniyet saraylarındaki işken­ ce kampanyası üzücü; insanlık, kanun ve anaya­ sa dışıdır. Bu konuya el konulması ve hükümet seviyesinde ele alınmasının temini en büyük di­ leğimizdir. Zât-ı âlînizi seçen seçmenler, komünizme değil, milliyetçiliğe yardımcı olunuz diye seçmiş­ tir. Bunu da takdirlerinize arzeder, bu vesileyle sağlık ve başan dileklerimle sevgilerimi sunarım. Dr. Tahsin Ünal Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı


127

Hükümet, öğretmen kıyımıyla işe başladı, şimdi öğrenci kıyımı ile devam ediyor. Artık kı­ yılanların hesabı tutülamıyor (...) Bu, bir ülke­ nin geleceğine ihanettir (....) Çocuğa böylesine zulmeden hükümet, en koyu dikta rejiminde bile yoktur. Çocuğa böylesine zulmeden hükümet, sö­ mürge ülkelerinde bile yoktur. Bu ayıptır Ve bu ayıbın artık durmasını istiyoruz. Bülent Ecevit, Türkiye 1965-1975, 130, 131. s.

Sayın Ecevit muhalefette iken böyle diyordu ama, Ecevit'in muhalefeti dönemlerinde işkence gören, özellikle işkenceden rapor alan tek kişi yoktu. Eğer işkenceden rapor alan bir kişi dahi olsaydı bütün yandaşları ve basınıyla dünyayı ayağa kaldırırdı. Halbuki onun iktidarı dönemin­ de işkenceler aşağıdaki raporda da görüldüğü gibi tek tek de değil, topluca da yapılıyor. Aşağı­ daki belge bu iddiamızı oğrulamaktadır.

43 - T. C. O S M A N İY E H Ü K Ü M E T TABÎBLİĞÎ S a y ı : 155

RAPOR

Osmaniye Kapalı Cezaevinin 11-4-1978 tarih ve bila sayılı yazılarıyla gönderilen;


128

1 — Cafer îşler’in yapılan muayenesinde vü­ cudunda herhangi bir darp ve cebir iz tesbit edilmemiştir. îş ve gücüne mani hali yoktur. 2 — Ahmet Uzer’in yapılan muayenesinde; Her iki bacağın arka kısmında eklem çukurunun ve uyluğunun arka yüzünde çürük izleri tesbit edilmiştir. (7) yedi güç iş ve gücüne mani ola­ cağı ve (12) oniki günde iyi olacağını, 3 — Ahmet Fettahoğlu’nun yapılan muaye­ nesinde; Her iki göz çevresinde morluk, sırtta 2 adet 5x5 cm ebadında ekimoz, sağ bacağında ar­ ka yüzünde 5 cm çapında ekimoz, sağ bacağın arka yüzünde 4 cm çapında ekimoz tesbit edildi. (10) gün iş ve gücüne mani olacağı ve (15) onbeş günde iyileşeceğini, 4 — Bestami Eylemen’in yapılan muayene­ sinde; Vücudunda herhangi bir darp ve cebir asarına Taşlanmadığını, iş ve gücüne mani bir hali yoktur. 5 — Ümmet Kaya’nm yapılan muayenesin­ de; Her iki bacak ekimoz çukurunda arka yüzde uyluğun arka kısmında enine çizgiler şeklinde ekimoz tesbit edilmiştir. (7) gün iş ve gücüne mani olacağı (12) oniki günde iyi olacağını, 6 — Ali Albaylı’nın yapılan muayenesinde; Kafada Occipital bölgenin solunda 5 cm çapın­ da şişlik, sırtta yatay uzanan 5x20 cm uzunlu­ ğunda ekimoz, ayrıca sağ dirseğin arka kısmın­ da 3 cm çapında ekimoz tesbit edildi. (10) on gün iş ve gücüne mani olacağı ve (15) onbeş günde iyileceğini, 7 — Ahmet Uludağ’ın yapılan muayenesin­ de; sol ön kol arka yüzünde 3x6 cm, uzunluğun­ da ekimoz, sırtta sol tarafta 4x10 cm, uzunluğun-


129

■da dış ekimoz, tesbit edilmiş olup, bu emarele­ rin şahsın (5) beş gün iş ve gücüne mani olacağı ve (10) on günde tıbbi tedavi ile iyileşeceğini, 8 — Bülent öztürk’ün yapılan muayenesin­ de; Sırtta 3 adet 3x10 cm uzunluğunda ekimoz her iki uyluğunun arka yüzünde yatak şekilde uzanan ekimozlar tesbit edilmiştir. Bu emarele­ rin (7) yedi gün iş ve gücüne mani olacağı ve (12) on iki günde tıbbi tedavi ile iyileşeceğini bildirir kati kanaat raporudur. 11 - 4 - 1978 Not: Bu raporlar olay tarihi olan 6 - 4 - 1978 tarihinden itibaren geçerlidir. Mühür ve İmza İp i ш Ш

^ т Ш

'

ш . W m h

m

ü{*ifcÜ y*;Караіх' Odsfteü&ıi»

■Лл

;;; S

:V:‘.: .. 1

tv riii vo V i l* c a y il l у гад іщ м у і* go-a-

улугЬ'.» шйугкг htt'd ү й с игЬЫя herhangi bir

vo

. ynp? W

t"

{ Щ р . /к N ! У £

HOKU a -'. 5 MU>uvlâ^

•.»»»;i -r&>. ynktur*

A

у-»*** •~ - v' *

ik i іа с іф п вг&а кхвш.аЖа

б-Ali Л1І»ау1г*2.0 y*gil«n те$*гл*.!}Ы.йщКоТь4я Occîpitel ЬҺ і £*й і «

5 с я ■-Л

çapandaçiştik,sırtta yatayіхШ Ж С *>uw0İ*$î»** скіквг^угісл«а£<3і«ле$іч '(15) .«sbû? {î«adcs'$İy H e çtC fc çia i* vn'â»Jy ф$Щ КйА-,ущр&в»Vufy«r.c3l«.^<r^4>l. tUkal ârk»yija< ih *£• *}6/«?

дгк*>кмжшйа Ъ .Щ г şajâ&fo ckl£3<K> і т Ы € е<)іі<Цв(Ю) ов. tu» iç ve ^ ç ö a e t ^ i> l* ç a g ş .

tA'ıVvU'.-V/ллі Ar.u / > _Jı..'I/t v>m\,iS4v>H ttvv

::'i

:cebir. ~

% {,

>

?M Л« )•А /)\4♦* A/Üİi'Aİ/. ^*.*1

Pot îii! ta p a r l a r o lay t a r i h i olan *C~h"i®7« t*»ribiö4«m i t i t o r e a g ççü riid ir^

■•

... , Y >№&!S/4g£ /.'S*''-•< • V ' ■ F: 9


O sm aniye ilçem izde yapılan acım asız leri n efretle karşılayan O sm aniyeli vatandaşlanızm ve kuruluşların işken ce olaylarını km an telg ra fla rı aşağıdadır. -


131


«ısı .

'

'> '

' ' ; '

::

т ш т -:. • ■ li9 osma my e 27 <* 60 4 ш ■ ЩУУ'У. iM : ■i ti sayın.«tpasLan turnes gne l başkam an&âra '>'Л% -г Щ

Ъ

Ы

.

т а * / і

v }' ' , ■m atparsUıı* ,î'<rw.5 s. .Р.Зчпаи оаікапі ,„Ч Гу: у /у . - . ; •• ■ ankara"; . ■ ; ' • ’ ■

о-ш лтeae y о*ЛЛ*р«* o<ayatı l a u i ^ y ı os^ericat*

Ы”*! - m u i n i va ччзівИПІ г ^ ^ іііЗ м в І И ' Karoi

C iü . i u l

i , эх i



135


136 44 —

12 - 4 - 1978 günü öğlen okula gitmiştim tam sınıfa girerken bir hademe gelip beni sordu ve arkadaşlar burda deyip bana geldi. Seni müdür yardımcısı çağırıyor dedi. Bende hemen müdür yardımcısının odasına gittim içeri girince 4 po­ lis ve müdür yardımcısı kendisi masasında oturuyormuş. Buyur hocam beni çağırmışsınız de­ dim tamam dedi. Polisler tam adamını bulmuş­ sunuz hocam dediler. Dışardan bir polis gelip hocam sizi müdür çağırıyor deyip hocayı dışarı çıkardılar. Ben polislerle birlikte odada kaldım polisin biri bana dışardan adam getirip bizim çocukları dövdürttürüyormuşsun dediler bende ben hiç böyle bir şey yapmadım dedim. Fakat derdemez beni dövdüler sağ elimin baş parma­ ğımı çıkardılar. Dudağımı şişirdiler birçok işken­ celer yaptılar. Sonra seninle yine görüşürüz de­ diler ve beni kapıdan dışarı attılar. Atatürk Lisesi Sinan Demir Sınıf : 4 - T SOSYAL SİGORTALAR KURUMU 12 Nisan 1978 RAPOR Acil olarak polikliniğimize müracaat eden Sinan Demir’in yapılan muayenesinde; sağ el I. milacayp üzerinde künt travmayadan mütevel­ lit dıştan sızan ve ödem teşkil edilmiş olup 3 (üç) gün istirahati uygundur. Dr. Yalkın Bektöre Sicil No. 32720 İmza


137


Milliyetçi Harket Partisinin Vatandaşlarımı­ za yapılan işkencelerle alakalı mektuplarına Dev­ let Bakanı ve Başbakan yardımcısı Orhan Eyuboğlu’nun cevabi mektubu aşağıdadır.

T. C. DEVLET BAKANLIĞI BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI Ankara SAYI : 1309

18.4.1978

Sayan Sadi SOMUNCUOĞLU MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Niğde Milletvekili ANKARA 30 Mart 1978 tarih ve 78/232 sayılı yazınız ve yazınıza ekte hususların acele incelenmesi ve gereken yasal işlemlerin müsamahasız yerine ge­ tirilmesi İçişleri Bakanlığından istenmiştir. İlgilerinizi rica ederim. Saygılarımla, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Orhan EYÜBOĞLU


Başbakan yardımcısı Devlet Bakanı sayın Orhan Eyüboğlu’nun cevabı böyledir, ancak iş­ kenceler bütün hızıyla devam etmektedir. İşkençeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin meclis araştırma ve gensoru istekleri C.H.P. hükümetin­ ce Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırma isteği ile işkence görenlerin ifade ve doktor ra­ porlarını açıklamaya devam ediyoruz: MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA 20 Nisan 1978 Malatya’da cereyan eden olaylar ve bomba olayları üzerine Başbakan ve İçişleri Bakanının tutumları hakkında Anayasanın 88’inci ve Mil­ let Meclisi İç Tüzüğünün 101 ve 102’nci madde­ leri uyarınca Meclis Araştırması açılmasına de­ laletlerinizi saygılarımızla arz ederiz. 1 — Sadi SOMUNCUOĞLU 2 — Nevzat KÖSEOĞLU Erzurum Mv. Niğde Mv. 4 — Ali GÜRBÜZ 3 — Mehmet IRMAK Sivas Mv. Çorum Mv. 6 — Faruk DEMİRTOLA 5 — İhsan KABADAYI Tokat Mv. Konya Mv. 8 — Turan KOÇAL 7 — Cengiz GÖÇEK İstanbul Mv. G. Antep Mv. 9 — Mehmet Tahir ŞAŞMAZ 10 — Mehmet DOĞAN Elağız Mv. Kayseri Mv. 11 — Necati GÜLTEKİN Ankara Mv.

GEREKÇE «Anarşiyi bıçak keser gibi önleyeceğim id­ diasıyla iş başına gelen Ecevit hükümeti döne-


140

minde, kitle halinde katliamlar, insanlık tari­ hinde eşine az rastlanır vahşet tabloları ve kor­ kunç tertip, tedhiş hareketleri birbirini kovala­ maktadır. Her olayın sonunda göstermelik suç­ lular icat edildiği, radyo ve televizyonlarla bu masum insanların kaatil diye ilân edildiği, an­ cak, kaatil diye ilân edilenlerin bir kısmının da­ ha mahkemeye gitmeden bir kısmının ise mah­ kemelerce suçsuz görülerek serbest bırakıldığı görülmektedir. Böylece masum vatandaşlarımı­ zın şeref, haysiyet ve canlan pahasına siyasi pro­ paganda yapılmakta, gizli olması kanun emri olan tahkikat, baskı altına alınarak saptınlmaktadır. İstanbul’da Atatürk Öğrenci Yurdu yakının­ da bir polisin öldürülmesi üzerine altı milliyetçi genç katil olarak teşhir edilmiş, ama hiçbirinin polisin ölümü ile ilgili olmadığı mahkemece sabit olmuştur. Yine, İstanbul Üniversitesindeki kat­ liam ile ilgili olarak, «idam mangasınm başka­ nı» diye teşhir ve ilân edilen gencin, daha ilk tahkikatta olayla ilgili olmadığı anlaşılmıştır. .'Ankara’da öldürülen savcının, katili olarak ismi ve fotoğrafı basına verilen gencin masum olduğu ilk sorgusunda anlaşılmıştır. Son Malatya vahşetinde de İçişleri Bakanının tedbir almakta ağır kusur işlediği, yalan ve ter­ tipli beyanlarla gerçek suçluların gizlenmesine, masum insanların ve zihniyetlerin suçlanmasına gayret sarf ettiği, bu tutumun komünist ve bölü­ cülere cesaret verdiği görülmektedir. İstifa eden eski CHP Pazarcık İlçe Başkanına gönderilen paketli bombanın postahanede patlamasından sonra, İçişleri Bakanlığının bu


141

kabil cinayetler hakkında hiç bir tedbir alma­ makla Malatya Belediye Başkanı, milliyetçi ve yiğit memleket evladı Hamit Fendoğlu’nun öldü­ rülmesine zemin hazırladığı, bu haliyle de ağır hizmet kusuru işlediği anlaşılmaktadır. Yine, Ha­ mit Fendoğlu’nun öldürülmesi üzerine halkın galeyana geldiği görüldüğü halde, hiç bir ciddi tedbir alınmadığı, büyük kargaşalıklar meydana geldikten ve öldürülme olayının üzerinden 15 saatlik bir zaman geçtikten sonra çevre illerden kuvvet şevkine başvurulduğu, bu kuvvetlerin ise olay mahalline gelmelerinin geciktiği, içişleri Ba­ kanının Meclis’te verdiği izahattan anlaşılmak­ tadır. Büyüyen olaylar karşısında tedbir alına­ mamakla, ciddi kusur işlenmiş, pek çok üzücü olayın meydana gelmesine fırsat verilmiştir. İçişleri Bakanı irfan Özaydınlı ve Başbakan Bülent Ecevit, siyasi polemik gayretine düştüğü, rakip bildiği partileri suçlamayı ve yandaş ka­ bul ettikleri gerçek suçluları gizlemeyi, tedbir al­ maktan daha önemli saydıkları için, üzücü ola­ yın gelişmesi ile istenen ölçüde meşgul olmaya zamanlan kalmamıştır. Nitekim Malatya’daki canavarlığı ve akıtı­ lan masum kanlarım, parti menfaatine kullan­ mak amacıyla ve gerçek suçlu komünist ve bö­ lücülere duyulan infiali saptırmak için yalan be­ yanlara başvurmuşlardır. Malatya Belediye Başkamnı öldüren bomba­ nın, komandoların çoğunlukta bulunduğu An­ kara Nükleer Enerji Merkezi’nde imal edildiğini söyleyecek kadar gözü dönmüş, akıl ve mantık­ tan yoksun hale gelmiş bulunan içişleri Bakanı ve Başbakan, devlet sorumluluğunu taşıyama-


142

yacaklannı ortaya koymuşlardır. Hatta bu şeni yalan beyan üzerine, Ankara Nükleer Araştır­ ma Merkezi mühürlenerek kapatılmıştır. Kendi­ lerinin tayin ettiği bu merkezin müdürünün ba­ sma yaptığı açıklama ve yakınlarına yaptırdık­ ları araştırmalarda, bu merkezde bomba yapma­ ya elverişli maddelerin olmadığı ve burada bom­ ba yapılamayacağı kesinlikle anlaşıldığı halde, devletin bu kurumu mühürlenmiştir. Cumhuri­ yet tarihinde eşine ilk defa rastlanan bu gara­ betle, devlet kendi kendini töhmet altına sok­ maktadır. Memurları suçlayacağım, gerçek suç­ lulardan dikkatleri uzaklaştıracağım diye bile bile yalan ve tertipli beyanatlarla kamuoyunu yanıltmaya kalkışan İçişleri Bakanı ile Başba­ kan, anarşiyi ve iç çatışmayı tahrik etmişlerdir. Malatya’da Cumhuriyet tarihinde görülme­ yen korkunç olaylar cereyan ederken, zamanın­ da tedbir almayan; Pazarcık’da patlayan bomba ile birlikte gerekli ikaz ve tedbirlere başvurma yan ve böylece Malatya Belediye Başkamnm ölü müne fırsat veren; suçluların psikolojisine kapı­ larak devletin bir kurumu olan Ankara Nükleer Enerji Merkezini bomba yapılan merkez olarak şen’i bir yalan ve tertibe dayanarak suçlayan; Pazarcık eski CHP îlçe Başkanı da dahil olmak üzere, bölücülüğe ve komünizme karşı olanlara paketli bombaların gönderilmesinin gerçek suç­ luları kızıl anarşistler olduğu halde, bunları mil letin gözünden gizlemeye çalışan; böylece de iç barışı, milli birliği ve devletin varlığını tehlike­ ye sokan Başbakan ve İçişleri Bakanmın tutumu hakkında Meclis Araştırması açılmasını delalet­ lerinize saygılarımızla arz ederiz.»


46 —

25.4.1978 günü iş yerine geldiğimde polisler (Zeki kamanın Amiri olan) beni dairemden al­ dılar evime götürdüler yolda Murat Coşkunu ta­ nıyıp tanımadığımı sordular ve Murat Coşkunun öldürüldüğünü söylediler daha sonra evimin her yeri arandı Şb.ye gittik beni hücreye attı­ lar. Bu zamana kadar neden getirildiğimi bile söylemeden çeşitli yerlerdeki faili meçhul olay­ ların benim tarafımdan yapıldığı suçuyla suçla­ dılar 26 - 4 - 978 günü beni sorgu için hücreden çıkardılar bana senin tarafından hazırlanmış adam öldürmeye teşebbüs edilmiş başkalarına si­ lah verip çeşitli eylemler tertiplemişsin bunun senin tarafından yapıldığı kesin tesbit edildi an­ cak olayın nasıl olduğu kimlerle işbirliği yapdığım öğrenmek istiyoruz dediler kendilerine olay günü Ankarada olmadığımı Çorumun İskilip ka­ zasında olduğumu isbat edebileceğimi söyledim beni daha fazla konuşturmadılar içeri Md. Mua­ vini girdi elindeki jobla boğazıma 5 - 6 defa vur­ du yere düştüm kaldırdılar beni başka bir odaya aldılar içerde manyotolu bir alet ve falaka vardı önce falakaya yatınldım 2 - 3 saat süren dayak­ tan sonra dişlerimden bir kablo bağladılar ve el­ leriyle manyotolu aleti çevirdiler önce ne oldu-


144

ğunu anlamadım bütün vucudum sallandı ken­ dilerine olayı anlatacağımı söyledim durdular ben yine aynı şekilde haberimin olmadığını pro­ fesörü tanımadığımı O.D.T.Ü. hiç bir ilişkim ol­ madığını, herhangi bir parti veya yan kuruluşlarlada resmi bir ilişkimin olmadığını söyledim benden bu defa Mustafa Sami Borsan adını bi­ liyorsun beraber olan ilişkilerinizin yakınlık de­ recesini biliyoruz bu adam nerede bu kişiyle ha­ zırlamışsınız son tertip olayını diğer tutuklular söyledi anlat dediler yeniden bilmediğimi ta­ nımadığımı söyledim tekrar yatırdılar falaka­ ya dövdüler bayılmışım kendime geldiğimde hücremdeydim. 27.4.1978 günü yeniden ifade için aldılar yine tanımadığımı bu işle ilgim olmadı­ ğını söyledim elinde jobla bekliyen Emniyet Md. Muavini seni buraya camidenmi getirdiler diye­ rek tekrar gırtlağıma vurmaya başladı diğer ar­ kadaşları çağırdılar onlarda aynı şekilde dövül­ dü ifadelerimiz böyle alındı mahkemeye gittik savcıya tam ifade veriyorduk Emniyet Md. Mua­ vini ve Zeki kaman geldi bizi savcının odasından çıkardılar onlar çıktı biz tekrar girdik ifadele­ rimizi dinledi mahkemeye gönderdi Hakime an­ latmak istediklerimizi hakim gereğince dinleme­ di ve hepimizi alel usul ifade ile tutukladı 9.5.978 gününe kadar ceza evinde kaldım suçsuz oldu­ ğum anlaşıldı ve beni bunca olanlardan sonra serbest bıraktılar ceza evinde iken iş yerime se­ nelik izin dilekçesi göndermiştim kabul edilme­ miş ve iş aktimin fes edileceğini söylemişler. İsmail Yavuz ANKARA


145

47 — Sayı 257 Rapor Site Karakol komserliğinin 20.4.1978 gün ve Bilâ sayılı yazıları ile muayenesi istenilen Bur­ han oğlu 1952 doğumlu Mehmet Ali Özcan’m ya­ pılan muayenesinde: Burunun üstünde 2 cm uzunlukta cilde nafiz künt travmatik yara; Sol momtibularda ağrılı hematom, Sol diz kapakta yüzeysel sıyrık, Sağ Gluteal bölge üzerinde 3 cm boyunda ekitomik yara, Sağ 2. ve 3. parmak I Phalauxlarda sıyrık ayrıca sağ gözün göz kapağı üzerinde ödem. Konjonktivadan yabancı cisim çıkarıldı. (CAM) Kor­ neada hiperemi mevcut ağn dolayısiyle gözün muayenesi yapılmadı. Halen hayati tehlikesi ol­ mayan hastanın kat’i raporunun 1 (BÎR) ay son­ ra kontrolüne müteakip verileceğini bildirir Geçici kanaat raporudur. 20.4.1978 Dr. Melih Sezgen Filiz Dolunay Sağlık Ocağı Tabibi Mühür ve imza ■-

' •

-K u r , ’ } " ,' <+\ '"t fcitû kar&kol коююгіл&іһік 76 yun vu Biİa саухіх iot«!nilor. lürhan o^lu 193^ 4 o# m I\k Kehnot A li öscaoU u ysjfilfcn йи&уабееХез*? v-< * Durunun ü»iünda.2ça uBunlukta « ild e n a f is künt Ьйиіагоо^ооі vua kapakta yüu«yeX G luteal külge ЙЕгегіпйв Зс і •i« skiT.otik 2 *.ra,b'ug 2\vo .3. ramsak 1 Pâ&lauxxarda егупк *a£ svVûa khr-v; ’ ist-ті.чИ .8d*n«fc<o^jonktivucati yabcmci .охсаа $ıV.aXAldx«{ÇAü}Koi№©Aûâ: іи.;;огак) ü o le y ir tiy la h z a n •ydjf>ilsr,adx*)'üloh tehltk'ocj; oüuaym кздЯодд; • a t O vaı.orut.a» і(£ Ш я а а * uy ronrâki ві&оакі* Ц ‘1 £ІгДі\' . . r.ar.aat roy v>radu*v.2t>♦/.'«l'JVt<

‘ • N'

SeskenI V ■

-ГІ.Х1.С Bplttftöy 1агДэІс .0оА£Д

> '

•>4 - - |:'V ш

Ғ: 10


Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu' ve yakınlarının ölümüyle sonuçlanan paket bomba olayını ülkücülere ve Milliyetçi Ha­ reket Partisine maletmeye çalışan Başbakan ve İçişleri Bakanının beyanları üzerine ola­ yın yankısı basında da günlerce devam etti. 20 Nisan 1978 tarihli Hergün Gazetesinde «ÇİR­ KİN İFTİRA» başlıklı, baş yazı şöyleydi:

Bu çirkin iftirayı ancak onlar yapabilirdi.... Bu çirkin iftirayı ancak hayasız şerefsiz fazilet­ siz kimseler yapabilirdi... Küçük, basit, siyasi çıkarlarını, memleketin yüksek menfaatlerine ter­ cih eden siyaset çıkarları bu kadar kirli ve adi iftiralar ileri sürebilirlerdi ancak... Önlerinde devletin güvenlik kuruluşlarının, temel istihbarat teşkilatlarının hazırladıkları ra­ porlar dururken, bunları görmezlikten gelerek,, partizan, taraflı, kasıtlı, kirli yandaşlarının ge­ tirdikleri dedikoduları millete gerçekmiş gibi takdim şerefsizliğinde ancak onlar bulunabi­ lirdi. İnsanlık tarihinin gördüğü en kanlı dikta­ törlerden biri olan Stalin, rakiplerini, siyasi mu­ arızlarını en caniyane metodlarla öldürtür ve katlettiği bu insanların cenaze merasimlerinde matem nutukları atardı. «Pis faşistlerin, kapita-


147

üstlerin, sosyalist devrimin büyük kahramanını ajanları eliyle öldürttüğünü» söylerdi. Yazar Maksim Gorki, bizzat Stalin tarafından öldürtülmüş ve Stalin bütün ülkenin Gorki için yas tutmasını istemişti. Bu kadar çirkin tertip ve iftiralar, ancak Stalin ve benzeri insanlık düş­ manlarının işletebilecekleri suçlardı. içişleri Bakanlığı sandalyesinde oturan Özaydmlı’mn polis teşkilatı bundan birkaç gün ön­ ce basma bir haber sızdırdı. «Üniversite önünde masum öğrenciler üzerine bomba atarak 7 öğren­ cinin ölümüne sebep olan katil yakalandı. Katilin ülkücü olduğu, MHP’li olduğu tesbit edildi.» Bu haberi basına sızdıranlar da, bu habere gazetele­ rinde yer verenler de çirkin adi haysiyetsiz in­ sanlardır. Ve bütün çirkinliklerin ötesinde, dev­ let ve millet düşmanıdırlar. Bu tür haberler bir­ çok renkli sol, CHP yanlısı gazetenin birinci say­ fasında verilmişti. Hem de büyük puntolarla. Renkli, boy boy resimlerle. Yine aynı gazetelerin, 19 Nisan tarihli sayısında, iç sayfalarda küçücük bir haber yer alıyor. «Yapılan ihbar üzerine Da­ n ca’daki evinde yakalanan Hamit Akyüz olayın tanıklarıyla yüzleştirilmiş, ancak tanıklar Akyüz’ü teşhis edememişlerdir... savcılığa gönderilen Hamit Akyüz... mahkemece serbest bırakılmış­ tır. »İşte bunlar böyledir. Onlar için mesele anar­ şinin önüne geçmek değil muhayyel suçlular uy­ durmak ve bununla halkı kandırmaktır. İçişleri Bakanlığı’nda oturan aynı şahıs, en haysiyetsiz, en şerefsiz en faziletsiz insanların dahi yüzünü kızartacak şu açıklamayı yapıyor: «Bu bombaların Ankara’da MHP’li komandoların hakim bulunduğu Nükleer Araştırma Merkezi’n-


148

de yapıldığına ilişkin belgeler saptandı», Dostu­ muz, kardeşimiz, dava arkadaşımız Hamit Fendoğlu’nun katledilmesi olayını ülkücülere yük­ lemek küçüklüğünde bulunuyor. Hayır efendiler hayır... Milletin sabrını ta­ şırıyorsunuz... Ankara’da yüzbinlerin yürüyüşü­ nün size yapılmış ilk ihtar olduğunu anlamamak­ ta neden direniyorsunuz? Hükümetin Başı İçişleri Bakanından geri kal­ mamış ve aynı iftirayı tekrarlayarak karakteri­ ni ortaya bir kere daha koymuştur. Ecevit şöyle diyor: «Bazı bombaların bir atom enerjisi mer­ kezinde yapıldığı yolunda ihbarlar gelmiş ve be­ lirtiler ortaya çıkmıştır.» Hayır hayır... Bu bir başbakanın ağzma ya­ kışan söz değildir. Gelelim bilimsellik meselesine. Ecevit’in ve Özaydınlı’nın CHP şeflerinin dillerinden bırak­ madıkları bilimsellik meselesine. Anarşi ve Terör konusunda bu güne kadar Batı Avrupa’da ciddi çok sayıda ilmi araştırma yapılmış, sempozyum düzenlenmiş ve eser neşredilmiştir. Cehaletinizi birazcık olsun azaltmak maksadıyla bunlardan birkaçını zikredelim: — Terrorismus und Reaktion, Irmg Fetscher — Terrorismus, Manfred Funke — Terrorismus, Walter Lakuer — Terrorismus, Franz VVordemann — Frauen und Terro, Suzanne v. Paczensky — Terrorismus, Bundeszentrale für politische Bildung — Guerilla und Terrorismus Heute, Rolf Tophoven


149

Ve memleketimizde 12 Mart akabinde Nihat Erim’in başbakanlığı döneminde, başbakanlık tarafmdan yayınlanan «BEYAZ KİTAP». Bütün bu araştırmaların ortaya koyduğu gerçek, saldırının soldan geldiği şeklindedir. Bun­ ları okuyun, tetkik ettirin hem bilginiz artsın hem de gözleriniz açılsın. Ama siz bunu yapmayacaksınız. Kanatlarınız altında yuvalanmış komünist militanlar masum kanı dökmeğe devam edecek, ve siz dökülen bu masum kanlarında, şehit kanlarında boğulacak­ sınız. Çünkü siz yalnız cahil değil, aynı zaman­ da gafil değil, bütün bunların ötesinde ...... sizin aynı zamanda. «ÖZAYDINLI İFTİRASINI GERİ ALMALI» 20 Nisan 1978 - Hergün Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanı Muh­ sin Yazıcıoğlu, Ülkü Ocaklarına karşı girişilen saldırılar ve atılan iftiraların hızlanması üzeri­ ne basma bir açıklama yapmış ve «Emperyaliz­ min bölücülük taktiğini Türkiye’de uygulamaya çalışan kayri millî güçler cinayetlerini son rad­ desine getirdiler. Türk Milletini bölmek, Türk devletini parçalamak isteyen dışa bağımlı, köle ruhlu caniler, Türk gençliği üzerindeki sinsi emellerini, insanlık dışı olmanın tahammül edil­ mez sınırlarına ulaştırdılar, işkenceler, cinayet­ ler ve iftiralar dayanılmaz boyutlara ulaştı» de­ miştir. Bugünkü iktidarın gayri milli vurguncu, zu­ lüm düzeni ile bütünleştiğini ve komünist cina­ yet şebekelerini himayesi altına alarak ülkücü


150

Türk gençliğine saldırdığım da belirten Yazıcıoğlu, şöyle devam etm iştir: «Bu duruma artık Türk Milleti kendisi yo­ rum getirmeli ve el koymalıdır. «Egemenlik ka­ yıtsız şartsız milletindir» ilkesi gerçekleştirilmelidir. Malatya Belediye Başkanı’nm fikri yapısın­ dan ürken zihniyetler O’nu geliniyle iki torunu­ nu kalleşçe, hunharca katlettiler. Hamid Fendoğlu’nun katli ülkücü gençliğin şehadetlerinin bir devamıdır, ayrı değildir. Türk milletini köleleştirmek isteyen komü­ nistler, iktidarın acizliğinden, tarafgirliğinden de güç alarak işledikleri vahşî cinayetlerle artık Türk milletinin topyekûn karşısında olduklarını göstermişlerdir. Demokratik bir seçimle işbaşı­ na gelen Hamit Fendoğlu’nu katledenlerin veya katlettirenlerin kimler oldukları ortadadır. Hamid Fendoğlu’nun katledilmesiyle çok tehlikeli bir noktaya getirilmek istenen Türkiye’ deki hâdiselerin hangi güçler tarafından destek­ lendiği ve kanalize edildiği ortadadır. Buna rağ­ men İçişleri Bakanı’nın solcu anarşistleri ve dev­ let yıkıcılarını hesaba katmadan tarafgir bir tu­ tumla Ülkü Ocaklarına mesnetsiz ihbarları* göz önünde bulundurarak, suçlamada bulunması çok elem verici bir durumdur. Sayın İçişleri Bakam’nm da bu yanlışını düzeltmesini istemek ve demeğimize yapılan suçlamaların yalan olduğunu Türk mileltine du­ yurmak hakkımızdır. Demokrasi ile idare olunan Türkiye’nin ya­ lan ve iftiralardan uzak; cinayetlerin üzerine gi­ dilmesi gerekirken adetâ yapanları masum gös­


151

terme çabalarıyla hangi tehlikeli yönlere itile­ ceği açıktır. Hiç bir güç, Türk Devleti’nin yıkı­ cılarına karşı ihanet şeklindeki samimiyetinin hesabını vermekten kurtulamaycaktır. Kaldı ki, 18 Nisan akşamı beyan edilen ve Malatya hâdiseleriyle ilgisinin kurulmasına ça­ lışılan (Maraş’ta Ülkü Ocakları kendi teşkilâtla­ rını bombalıyorlar) şeklinde özaydınlı’ya ait sözlerin gerçekle uzaktan yakından alâkası yok­ tur. Zira Ülkü Ocakları Demeği’nin Maraş’ta bir şubesi yoktur. Milyonlarca vatan evladım solcu anarşistlerle aynı kefeye koymak ve devlet yıkı­ cılarım himaye etmek tarihî bir suçtur. Ve bu suçun cezasını Türk Milleti’ne ergeç verecektir. Bu böyle bilinmelidir. ÜLKÜ - TEK VE PROF. ARAS’IN AÇIKLAMASI Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği Genel Başkanı Ahmet Hamdi Ayan, Malatya’da mey­ dana gelen olaylar üzerine bir açıklama yapmış ve «Hepimizi derin üzüntülere sevkeden Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu ve yakınları­ nın alçakça bir tertip düzenleyerek şehid edil­ melerine sebep olan bombaların Atom Enerji An­ kara Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde imâl edildiğini beyan etmeleri ve bu daireyi sü­ resiz olarak kapatmaları bütün vatanseverleri üzüntüye sevketmiştir» demiştir. Ayan daha son­ ra şöyle devam etm iştir: «Bu durum karşısında Atom Enerji Merkezi Müdürü Prof. Namık Araş basma yaptığı açık­ lamada (ANEM) de bomba imâl edilmesinin im­


152

kansız olduğunu ve böyle bir iddianın tamamen kasıtlı olarak ortaya atıldığını bildirmiştir. Hâdise ile ilgili oldukları iddia edilen ve ara­ nan kişilerin sözü edilen ANEM’de çalışmadıkla n gözönünde tutulursa ve bu müessesenin duru­ mu çalışma düzenini bilenler iddianın ne kadar geçersiz olduğunu anlarlar. Devlet düzeni içe­ risinde de bir daire kapatılırken yönetici kadro­ larının hiçbirine haber verilmeyişi iddia edilen uygulamaların tamamen politik olduğu intibaını uyandırmaktadır. Devlet ve millet bütünlüğü açısından son derece kötü sonuçlar doğurabilecek bu davra­ nışlardan kaçınılması, bölücü ve anarşist unsur­ ların üzerine gidilmesi mecburidir.» PAKET BOMBALAR YURT DIŞINDA YAPILDI Tercüman îçişleri Bakanlığı tarafından bütün valiliklere gönderilen bir genelgede, başta Hamit Fendoğlu ve yakınlan ile Kahramanmaraş - Pazarcık ilçe­ sinde bir PTT memurunun ölümüne yol açan, «pa­ ket bomba»larm Almanya’da faaliyet gösteren il­ legal «Türkiye Gizli Ermenistan Kurtuluş Örgü­ tü» tarafından imal edilerek yurdumuza sokuldu­ ğu belirtilmiştir. Genelgede aynca, siyasi parti liderlerine CHP AP ve MHP milletvekillerine, öğretim üyelerine, tanınmış işadamlarına ve sendika başkanlarma da «paket bomba» gönderildiğinin haber alındığı kay dedilmiştir. TAMİM METİNİ İçişleri Bakanlığının, 24 Nisan 1978 tarihinde


153

Güvenlik Dairesi Yabancı Faaliyetler Bölümü’nün 110568 sayılı yazısına dayanılarak valiliklere gön­ derdiği tamim aynen şöyledir.«Kahramanmaraş - Pazarcık ilçesinde bir PTT memurunun, Malatya’da Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu, gelini ve iki torununun infilak neticesinde ölümü üzerine yol açan paket bom­ balar ile bunların dışında diğer benzeri bomba­ ların tarihten iki ay kadar önce yurt dışında muhtemelen Federal Almanya’da bulunan illegal örgütlerden «Türkiye Gizli Ermenistan Kurtuluş Örgütü» tarafından imal edilerek yurdumuza sokulduğu ve Türkiye’de bulunan kolları ile de temas kurularak bazı tanınmış kişilerin adresle­ rine gönderilmesi görevini üstlendiği bu örgütün başta Federal Almanya olmak üzere diğer Avru­ pa devletlerinde faaliyet gösteren Türklerin oluş­ turduğu aşırı kuruluşlarla da irtibatta olduğu, 24 Nisan 1978 öncesi ve 24 Nisan günü yurdumu­ zun muhtelif yerlerinde tedhiş hareketlerine giri­ şecekleri, ayrıca 24 Nisan tarihine kadar yerleri­ ne ulaşması amacıyla, paket bombaların siyasi parti liderlerine AP, CHP, MHP’ye mensup bazı milletvekillerine, valiliklere, öğretim üyelerine, tanınmış iş adamlarına, işçi temsilci ve sendika başkanlarına gönderildiği haber alınmıştır. Bilgilerini, istihbarata önem verilerek haber üzerinde hassasiyetle durulmasını gerekli tüm önlemlerin alınarak neticeden bilgi verilmesini rica ederim.» Muzaffer SIRMALI Emniyet Müdür Muavini Emniyet Müdür Y. İmza


48 —

Ü.O.D. ESKİ GENEL BAŞKANI VE NÜKLEER ARAŞTIRMA UZMANI ŞEMSEK: «EMNİYETTE BİR ZAPTI İMZA ETMEK İÇİN 8 GÜN İŞKENCE GÖRDÜĞÜNÜ» ŞÖYLE AÇIKLADI

19 Haziran 1978 tarihli Hergün Gazetesi CHP iktidarının işkencelerinden başka büyük iftiralarına da maruz kalanlardan biri de Ülkü Ocakları Demeği eski genel başkanlanndan Sa­ yın Muharrem Şemsek idi. Hatırlanacağı gibi Malatya faciasından sonra MHP ve Şemsek suç­ lu ilan edilmişti. Hem de Başbakan ve İçişleri Bakanı tarafından. Sonradan MHP Genel Baş­ kanı «İddialarını ispat edemezlerse dünyanın en şerefsiz en alçak insanı olacaklardır» demişti. Ve ispat edememişlerdi iddialarını. Yani dünya­ nın en şerefli (!) en yüksek insanı (!) olduklarım kabul etmişlerdi resmen, Özaydmlı ve Ecevit. Şemsek de takipsizlik karan ile serbest bırakıl­ mıştı. Bu konuya esas olarak sayın Muharrem Şemsek ile bir görüşme yapmayı lüzumlu gör­ dük. Şemsek’e son günlerde çevresindeki sami­ mi arkadaştan «NÖTRONCU» diye takılmaya başlamışlardı. İşte konuşmamız Nötroncu Şemsekle şöyle oldu:


155

— Sayın Şmsek, geçtiğimiz günlerde Emni­ yetçe gözaltına almarak Atom Enerji Komisyonu Nükleer Araştırma Merkezi’nde bomba imal et­ tiğiniz iddiasıyla gözaltına alındığınız ve işken­ ce gördüğünüze dair haberler çıktı. Gazetemizin «CHP İktidarının İşkence Dosyası» serisi için si­ zi rahatsız etmiş bulunuyoruz. Önce bize niçin gözaltına alındığınızı, nelerle suçlandığınızı açık­ lar mısınız? — 13 Nisan 1978 Perşembe günü çeşitli ha­ diselere karıştığım, İstanbul Üniversitesi’nde, Ankara DMMA da, Malatya ve Pazarcık’ta mey­ dana gelen patlamalardaki bombalan Ankara Nükleer Araştınna ve Eğitim Merkezi’nde imal etmek, gizli örgüt kurmak, örgütü askeri kesim­ de de devam ettirmek suçlanyla itham edilerek gözaltına almdım. — Size emniyette nasıl davranıldı? — Emniyette diğer ülküdaşlarımıza olduğu gibi, insan şeref ve haysiyetini insan haklanm hiçe sayan, insanlık dışı bir uygulama ile karşı­ laştım. Kanun adına hareket eden, kanunlann kendisine verdiği yetkilerin dışma çıkmaması gereken emniyet mensuplarım her türlü kanun­ suzluğu yapan, her türlü ahlâksızlığı işleyen, in­ sanlık dışı, canavar ruhlu uygulamalar içinde görüp te insanlık adına, Türk Milleti adına üzül­ memek mümkün değildir. Emniyette bana 8 gün boyunca bir zabtı —ki burada yukarıda bahsettiğim suçların tümünü benim işlediğim yazılı idi— imza ettirmek için CHP iktidarının işkenceci polisleri üstün gayret sarfettiler. Bu zabtı imza ettirebilmek için geceli


156

gündüzlü çalıştılar. Ancak Cenab-ı Hakkın yar­ dımı île muvaffak olamadılar. Detaylı olarak izah edecek olursak. Bu za­ bıtta • A) Ankara DMMA’nm bombalanması, İs­ tanbul Üniversitesi, Malatya ve Pazarcık’taki pat­ lamaların tarafımdan tertiplendiğinin itirafı... B) Gizli örgüt kurduğum, bu örgütün sivil ve askeri kesimlerinin bulunduğu, Askeri kesim temsilciliğinin (a) şahsı, sivil kesimde de (b, c, d) isimlerinin bulunduğunun kabulü... C) Siyasi bir teşkilat ile işbirliği yapıldı­ ğının tescili. Bütün bu suçları kabul ettirmek için çalış­ tılar. Tabii bunların tamamı asılsız iddialardı be­ nim için. Milliyetçi Hareket’in gelişmesinden, Türk milletinin ümidi olmasından korkan CHP ve onun şemsiyesi altındaki komünizmin, hedefe ulaşmak için her şeyi meşru sayan zihniyetlerinin ilk engel olarak Milliyetçi Hareket’i gören, kay­ gı ve endişelerinin belirtileri idi. — İşkenceciler nasıl bir yol izliyorlardı? Açık­ layabilir misiniz? — İşkenceciler göz bağlamak suretiyle, iş­ kence yapanların tanınmaması esasına dayalı Stalin tipi işkenceler uyguluyorlardı. Çıplak ayak üzerinde nöbetleşe ikişer saat beton üzerinde bek­ letmek, mideye bir demir aletle darbe yaptırmak, kaburgalara, kaba etlere ve ayak altlarına copla, sopa ile vurmak, parmaklara uygulanan ızdırap verici insanlık dışı işkenceler... — Size yapılan bu kanunsuz ve insanlık dışı uygulamalar için adli mercilere başvurmayı dü­ şünmüyor musunuz?


157

— Tahkikatın gelişmesine göre mutlaka Baş­ bakan, içişleri Bakanı ve işkenceci polisleri da­ va edeceğim. — Bu konuda devlet ve Hükümet yetkilileri­ ne başvurdunuz mu? Nasıl karşıladılar? — Başbakan, içişleri Bakanı ve Cumhurbaşkam’mıza yazılı müracaatta bulundum. Neticeyi bekliyorum. ^ — Verdiğiniz bu değerli bilgiler için teşek­ kür ederiz...


Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu' nun paket bomba ile öldürülmesi olayı ile ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı sayın Alparslan TÜRKEŞ’in 20 Nisan 197li tarihli Basın toplantısı şöyledir:

İDDİALARINI İSBAT EDEMEYENLER ALÇAKTIR

Türkiye’nin büyük tehlikelerle karşılaştığı bir dönemde MHP millî birliği, gerçek barışı, kar­ deşliği temsil etme yolunda milletimizin büyük güvenini ve teveccühünü kazanmışta*. Ecevit hükümetinin itkidara geldiği günden beri uy­ guladığı kin ve garaz politikası, kardeşi kardeşe düşman etme memleketi komünistlere ve bölücü­ lere teslim etme tutumu vatandaşlarımız arasın­ da büyük bir tepkiye yol açmıştır. MHP kanunsuzluklara, işkencelere ve paha­ lılığa karşı iktidarı protesto etmek gayesiyle de­ mokratik kurallar içinde 15 Nisan günü Ankara’ da bir yürüyüş ve miting düzenlemiştir. Bu gös­ teri yürüyüşü ve mitingine 500 bin vatandaşımız katılmış ve bu kadar kalabalık insanın iştirak


159

ettiği 8 saat süren bu büyük demokrasi hareketi milliyetçiliğin vekarma uygun intizam ve ağır­ başlılık içinde cereyan etmiş ve kanunsuz hiçbir olay meydana gelmeden sona ermiştir. Bunu hazmedemeyen ve büyük telâşa, kor­ kuya kapılan Ecevit İktidarı ve onun İçişleri Ba­ kanı bunu kötülemek ve lekelemek için çeşitli iftira ve ithamlara başvurmuşlardır. Önce hasta ruhlu Ankara Valisi ağzıyla, da­ ha sonra da İçişleri Bakanı ve Başbakanm be­ yanlarıyla bütün milliyetçilere ve MHP’ye karşı iftiralara, yalan ve ithamlara girişmişlerdir. Esa­ sen 10 yıldan beri Ecevit ve ayakdaşları meyda­ na gelen her cinayet olayını MHP ve onun lide­ rine yüklemek üzere iftiralar sıralamışlar ve her seferinde de iftiraları fiyaskoyla neticelenmiştir. Malatya Belediye Başkanı Sayın Hamid Fendoğlu’nun alçakça bir suikast sonucu ölümü dolayısiyle içişleri Bakanı ve Başbakan MHP’yi bu olayın suçlusu olarak göstermeye çalışan üstü kapalı ithamlar ileri sürmüşlerdir. Sayın Hamid Fendoğlu, 11 Aralık seçimlerinde Malatya’da ba­ ğımsız aday olarak iştirak etmiş ve CHP’ye karşı MHP, AP ve MSP tarafından desteklenerek Be­ lediye Başkanı seçimini büyük bir oy farkı ile ka­ zanmıştır. Cumhuriyet kurulduğundan beri CHP’nin ka­ lesi olarak tanınan Malatya’da ilk defa belediye seçimini CHP kaybetmiş ve üç partinin destekle­ diği merhum Hamid Fendoğlu kazanmıştır. Bu hususu dikkat de tutmak gereklidir. Biz merhum Hamid Fendoğlu’yla devamlı yakın, samimî, iliş­ ki ve fikir birliği içinde bulunmakta idik. Bu


160

mert, vatansever ve milliyetçi memleket evlâdı­ na karşı girişilmiş” bulunulan bu canavarca suikastten dolayı derin ve büyük bir acı duyduk. Ve bu acı içinde de cenazesine koştuk. Şimdi hükümetin başı ve onun İçişleri Baka­ nı olay hakkında ciddi ve derinlemesine bir araş­ tırma yapılmasını dahi beklemeden yaptıkları konuşmalarda bu muhterem memleket evlâdını öldüren bombanın milliyetçiler tarafından yapıl­ dığını ima etmişlerdir. Rahmetli Hamid Fendoğlu doğunun vatan­ sever ve yüksek şahsiyetli bir evlâdı olarak çev­ resinde bölücülüğe ve komünizme karşı milli bir­ lik ve milliyetçiliği temsil etmekte idi. Bu hun­ harca cinayetleri işleyenleri bugün belki isim ola­ rak bilemiyebiüriz. Ama Hamid Fendoğlu’nun temsil ettiği yüksek zihniyeti ve ona düşman olan bölücü ve komünist anarşistleri Türk milleti bütün açıklığıyla bilmektedir. Yine Türk milleti onları hangi siyasî partinin destekleyip himaye ettiğinin de gayet iyi farkındadır. Ecevit ve içişleri Bakanını bizim hakkımızda ima yoluyla da olsa öne sürdükleri iddialarını isbata davet ediyorum. Bu iddialarını ispat edeme­ dikleri takdirde dünyanın en alçak ve en şerefsiz insanları olacaklardır.» Basın toplantısı bittikten sonra Türkeş gaze­ tecilerin çeşitli sorularını cevaplandırmıştır: Bir soru üzerine; Kahramanmaraş’ta gizli bir örgüt ortaya çıkarıldığını açıklayan içişleri Bakanının dikkatleri başka hedeflere çekmek istediğini be­ lirtmiştir. Türkeş şöyle konuşmuştur: «15 yaşında bir çocuktan bahsediliyor. Bu çocuklar Esir Türkleri Kurtarma Derneği diye


161

gizli bir dernek kurmuşlar. İçişleri Bakam’mn kendi ifadesine göre işin ciddî mahiyette olması mümkün değildir. İçişleri Bakanı gerçekleri araş­ tırmadan kesin deliller elde etmeden siyasî açıklamlarda bulunma alışkanlığını bırakmalıdır.» Pazarcık eski CHP ilçe başkanına gönderilen paketli bomba hakkında görüşleri sorulan Türkeş şu cevabı vermiştir: «Bizim aldığımız haberlere göre kendisine paketli bomba gönderilen Pazarcık eski CHP Başkanı bölücülüğe karşı ve millî birlikten yana idi. Nitekim CHP’den istifa etmiştir. Ona da pa­ ketli bomba gönderilmesi açıkça göstermekte­ dir ki, mesele bir sağ-sol meselesi değildir. Tür­ kiye’yi parçalamak isteyen hain eller parti farkı gözetmeksizin bütün millî birlikten yana, bölü­ cülüğe karşı vatansever insanları hedef seçmiş­ lerdir.» Bir soru üzerine Türkeş; merhum Hamido’nun halk iradesi ile seçilmiş Belediye Başkanı olarak uğradığı korkunç suikastin çok önemli bir olay olduğu halde hiçbir hükümet yetkilisinin cena­ zeye katılmamasını hükümetin suçluluk telâşı içinde olduğunun bir delili olarak yorumlanmış­ tır.

F: 11


162 49

т. С.

SAĞLIK ve S. Y. BAKANLIĞI ERZURUM İLİ Dr. FİLİZ DOLUNAY SAĞLIK OCAĞI Sayı : 260 RAPOR Site K. K.nin 20.4.1978 tarih ve 622 sayılı ya­ zısı ile muayenesi istenilen Aydın ESER’in yapı­ lan muayenesinde: Şuur bulanık, bilateral babineki, karın cildi refleksi azalmış bulundu. Commotio cerebri şüp­ hesi ile Araştırma Hastanesine sevkedilen has­ tanın Araştırma Hastanesi noröşirurii kliniğince yapılan 20.4.1978 gün ve 279 protokol no.lu mu­ ayenelerinde patoloii tesbit edilmediği anlaşıldı. Aldığı bu darb nedeniyle şahıs hayati tehlike ge­ çirmiştir. Kati raporunun (1) bir ay sonraki kont­ rolü müteakip verileceğini bildirir, geçici kanaat raporudur. 21.4.1978 Filiz Dolunay Sağlık Ocağı Tbb. Dr. Melih Sezgen İMZA 'x

> ' V. ij ,x k «\NI.Kw _. ’

• : . ..'.v. •

.. • .<

ii'Ai' Oh 7' i), i uI/ V>Ub‘

'Sa.İŞo

’vo

.

; ;

i»-;.

~•

tdöilea Aidin .üŞEK'in tiy k e n * * iıiâ ö f ' " t. v *; • , ‘ >1;'• - r p v m '■ ■Ьоіллгк^і/Даіутлі Ід Ь Ь й Л гІ’-а, х а .o i i « i r*U‘j.^.fc;ı ı ;; u»~

‘сегфій

ile

і.ьл.« Һдсt.м.

tau iu

tci tл. - - i

öaertamstu tiv rv şiru ^ ı. . Ь » .;. ; ’Лу‘ . Uı л * .... es'oko.V uplü а и я $ в щ Ш \ > M * <Д ila m lı £ »и!**.*..* d ilil bu darb îtû^eniylc §H3JU»> 1 '-«ailfce r < *■ .■■■* { % ) Ь х і ’ ' щ aorcra k i k v atm lu Ы і и м к і $ * v e r i ı e e ^ i r .* t-U â i t }.; >k

27 ü r "

:} '.'

у.

>7

^,4.хэ7ъ


21 N is a n 1978 ta r ih li b a s ın to p la n tıs ın d a s a ­ y ı n A lp a r s la n T Ü R K E Ş a ş a ğ ıd a k i a ç ık la m a la r ı y a p m ış tır :

«BOMBA YALANCILARI MAHKEMECE TESCİL EDİLDİ» CHP yöneticilerinin yalancılıkları ve iftira­ cılıkları dün bir defa daha mahkeme kararıyla tescil edilmiştir. Malatya Belediye Reisi değerli dâva insanı, milliyetçi mücadelenin iman adamı, merhum Hamid Fendoğlu’nun ölümüne sebep olan paket bombanın Ankara’daki Atom Enerjisi Merkezin­ de imal edildiğini ve burada MHP’lilerin çalıştı­ ğını, gözaltına alman Muharrem Şemşek’in de burada bomba imal etmek ve çeşitli yerleri bom­ balamaktan sanık olduğunu utanmadan kamu­ oyuna açıklayabilen İçişleri Bakanı ve hüküme­ tin başı şimdi acaba mahkemede serbest bırakı­ lan bu masum vatandaşımızdan ve yalan ifade ile yanılgıya düşürdüğü Türk milletinden özür dileyecek midir?


164

Hiçbir ciddi araştırmaya girişmeden mahke­ menin kararım beklemeden kendi suçluluk psi­ kolojisi içinde (Malatya Belediye Reisinin ölü­ müne sebep olan bombanın Atom Enerji Merke­ zinde yapıldığına 'dair belirtiler elde mevcuttur) diyerek ima yoluyla MHP’yi suçlayan Başbakan Ecevit ve İçişleri Bakanı İrfan özaydınlı sanık olarak kamuoyuna ilân ettikleri Muharrem Şem. şek’e 8 gün süre ile emniyette işkenceci polisle­ rin marifeti ile yaptıkları baskı, zulüm eziyet ve işkencelere rağmen kendilerinin önceden hazır­ ladıkları uydurma ve hayali zabtı imzalatmaya muvaffak olamamışlar ve bu vatandaşımız çıka­ rıldığı mahkeme önünde ve hem de savcının ta­ lebiyle serbest bırakılmıştır. Söz buraya gelmişken bir noktayı daha be­ lirtmek istiyorum. CHP iktidarının zulümlerin­ den, işkencelerine, zorbalığına ve kanunsuzluğa rağmen bağımsız Türk Mahkemelerinin ve şe­ refli savcı ve hâkimlerimiz; iktidar tarafından masum insanların suçlu ilân edilmelerini dik­ kate almayarak kanunların ve kendi asil vicdan­ larının istikametinde adalet tevzii etmeleri hem Türkiyemiz ve hem de parlamenter rejimimiz açısından umud verici mutlu bir olaydır. Komünist alçaklar tarafından hunharca öl­ dürülen Malatya Belediye Reisi merhum Hamid Fendoğlu’nun gerçek katillerini himaye eden ve dikkatleri başka tarafa kaydırıp hayali suçlular imal etmeye çalışan CHP iktidarı merhum Ha­ mid Fendoğlu'nun öldürülmesinin vebalini taşı­ maktadır. Dünkü basın toplantısında yaptığım çağrıyı tekrarlıyorum. Malatya Belediye Reisi­ nin ölümünden ima yollu da olsa MHP’yi suçla­


165

yan Ecevit ve -özaydmlı bu korkunç iddialarını ispatlamak zorundadırlar. Eğer iddialarını ispatlayamaz iseler her ikisi de dünyanın en şeref­ siz ve en alçak insanlarıdırlar. Bu paket bombalar madem ki Atom Enerji­ si Merkezi’nde yapılıyor, madem ki burada ken­ di ifadeleriyle MHP’liler çalışıyor o halde birisi Başbakan’dır, diğeri de İçişleri Bakanıdır. Dev­ letin bütün kuvvetleri emirlerindedir. Ne za­ man nerede ve ne ile bu bombalar yapılmıştır? Bu bombalan yapanlar kimlerdir. Muharrem Şemşek mahkemede serbest bırakıldığına göre acaba hangi masum vatandaşımıza bu suçu yık­ mak isteyeceklerdir. Bunlan bir bir delilleriyle birlikte açıklamak zorundadırlar. Atom Enerjisi Merkezi’nde bir müddet önce emniyet kuvvetleri arama yapmışlardır. Bu ara­ mada hiç bir eksik maddenin bulunmadığı bura­ da bomba imal edilmediği resmi bir zabıtla da tesbit edilmiştir. Aynca Atom Enerjisi Merkezi Müdürü Prof. Dr. Namık Kemal Aras’m bomba imalinin merkezde mümkün olamayacağını ve böyle bir şeyin varit olmadığına dair demeci de gazetelerde yer almıştır. CHP iktidan bunlan şimdiye kadar bilmemezlikten gelerek ve özellikle Malatya Belediye Reisi’nin öldürülmesine Malatya halkının gös­ termiş olduğu büyük tepkiden korkup telâşa ka­ pılmış ve bir taşla iki kuş vuracağının hesabı ile suçu n^Hiyetçilerin üzerine yüklemeye kalkış­ mıştır. Ancak CHP yöneticilerinin yıllardır MHP ve milliyetçiler hakkındaki yalan iftira ve ithamlan her seferinde olduğu gibi bu son olayda


166

da kısa sürede tesçil edilmiş ve CHP yöneticile­ rinin birer yalan ve iftira mimarları olduğu milletimiz tarafından açıklıkla anlaşılmıştır. Hükümetin başı ve onun İçişleri Bakam açıkça belli olmuştur ki tertipler peşindedirler. Olayların tertipçileridirler. Olayları önleme mevkiinde bulunan bu kimseler olayların daha da yaygınlaşmasına ve kışkırtmalara kendileri­ ni kaptırmış gözükmektedirler. Yalan, iftira, işkence, zulüm, partizanlık, kanunsuzluk ve zorbalık demek olan CHP ikti­ darı çatırdamaktadır. CHP iktidarının çökmesi­ ni bu iktidarın zulüm ve zorbalıkları yalan ve iftiraları daha da hızlandırmıştır, kısa sürede Türk milleti bu iktidardan kurtulacaktır.


KAHRAMANMARAŞ’TA NELER OLUYOR 50 — İl Cumhuriyet Savcılığına K. Maraş

11.4.1978 Tarihinde resmi yazı ile dersten alı­ narak birinci şubeye şahit olarak götürüldüm fakat ifadeleri alınmadan dövüldüm daha sonra kendilerinin yazmış olduğu bir yazıyı okutma­ dan imzalattılar. Bu arada insanlık dışı bir ta­ kım küfürler yaparak tehdit ettiler. Yapılan in­ sanlık dışı bu harekete karşı Türk adaletinin tam olarak uygulanmasını Türk milleti adına in­ sanlık adına kınanmasını ve gereken işlemlerin yapılmasından hiç şüphem yoktur. Gereken iş­ lemlerin yapılmasını saygılarımla arz ederim. K. Maraş Lisesi Mehmet Karakuş 11.4.1978 İmza

Birlikte gönderilen müştekinin muayenesi­ nin yapılarak raporunun gönderilmesi ricasıyla Sağlık Müdürlüğüne. 11.4.1978 C. Savcı Yrd. îmza


168

Lise Müdürlüğüne К. Maraş İlgi 11.4.1978 Tarih ve 070/433 sayılı dilekçe­ me ektir. Şikayetimi doğrulayan ve Savcılığın şevki ile alman rapor iliştedir. Bilgilerinize arz olunur. K. Maraş Lisesi

Mehmet Karakuş 13.4.1978 imza

51 — II Cumhuriyet Savcılığına K. Maraş 11 - 4 -1978 Tarihinde resmi yazı ile dersten alınarak 1. Şubeye şahit olarak götürülp ifade­ lerimiz alınmadan feci şekilde dövüldüm. Sonra kendilerinin yazmış olduğu bir yazıyı okutma­ dan zorla imzalattılar. Bu arada insanhk dışı ca­ nice yapılan küfürler sonucu bizi tehdit ettiler. Yapılan bu harekete karşı Türk adaletini eşit şekilde istiyoruz. Gereğini yapılmasını saygıla­ rımla arz ederim. Mustafa Büyükçıkrıkçı K. Maraş Lisesi Mustafa Büyükçıkrıkçı 11 - 4 - 1978 Birlikte gönderilen müştekinin muayenesi­ nin yapılarak raporunun gönderilmesi ricasiyle Sağılık Müdürlüğüne. 11.4.1978 C. Savcı Yrd. imza


169 52 —

Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılğma K. MARAŞ 4 - 11 -1978 Tarihinde beni Okulda dersimden şahit olarak birinci şubeye götürdüler. İfademi almaksızın kendileri tarafından bilemidiğim bir yazıyı zorla imzalattılar ve bize küfür yaparak feci şekilde tokatladılar. Dövüldüğümden dolayı gerekenin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11-4-1978 İmza Fahri Cesur K. Maraş Lisesi Birlikte gönderilen müştekinin muayenesi­ nin yapılarak raporunun gönderilmesi ricasiyle Sağlık Müdürlüğüne. 11.4.1978 Ç. Savcı Yrd. İmza Lise Müdürlüğüne K. MARAŞ İlgi: 11 - 4 -1978 tarih ve 0701/432 sayılı di­ lekçeme ektir. Şikayetimi doğrulayan ve savcı­ lığın şevki ile alman rapor ilişiktedir. Bilgilerinize arz olunur. 12 - 4 -1978 İmza FAHRİ CESUR


K a h r a m a n m a r a ş ’ta y a p ıla n iş k e n c e le r le ilg i­ li o la r a k 21 - N is a n -1 9 7 8 ta r ih in d e b ir d e m e ç v e ­ ren G ü n S a za k

«Bu iktidar artık meşruiyetini süratle kaybet­ mektedir. Kanunsuzlukları uygularken çok gü­ lünç durumlara da düşmektedir» demiştir. Ankara’da yazılı bir demeç veren Sa­ zak içişleri Bakam’mn 12 yaşlarındaki üç beş ço­ cuğun Esir Türkleri Kurtarma örgütü kurduk­ larım iddia etmesinin hem kendisi ve hem de ik­ tidarın hafifliğini belgelediğini belirtmiş ve şöy­ le devam etmiştir: «Devletimizi bölmek isteyen bölücü ve yıkı­ cıların eylemlerini örtbas edebilmek ve bölücü, komünist dernek ve sendikalarına minnet bor­ cunu ödeyebilmek için CHP Genel Başkanı ve İçişleri Bakanı’nm son günlerde yoğunlaştırdık­ ları Stalin usulü uygulamalar ibret verici bir noktaya ulaşmıştır. Kanun hükümlerini pervasızca beyanatlarla ortadan kaldırarak, yasak yayınlan serbest bı­ raktıran, kanunla kurulmuş bir devlet dairesini iki kelimelik emirle bakkal dükkânı kapatır gibi kapatan, evvelden ilân ettiği sanıklara suçu ka-


171

bullendirmek için insanlık dışı zulüm ve işken­ ce yaptıran bu iktidar artık meşruiyetini süratle kaybetmektedir. Bu kanunsuzlukları uygularken aynı zamanda gülünç durumlara da düşmekte­ dir. içişleri Bakanı’nm 12 - 15 yaşlarındaki 3 - 5 çocuğun Esir Türkleri Kurtarma Örgü­ tü diye kurdukları grubu çok mühim bir olay­ mış gibi ve gizli örgüt diye açıklaması bu zatm ve iktidarın hafifliğini belgelemektedir. Artık meşruiyetini kaybederken komikleşen bu hükümetin çekip gitmekten başka çaresi kalmamıştır.» BU ALÇAKLIĞI İSTİLA ORDULARI BİLE YAPMADI (23 - Nisan -1978 tarihli Hergün Gazetesi’nden alınmıştır) K. MARAŞ’TA MİLLİYETÇİ ÖĞRENCİLERİN AĞZINA VE (.......) NA COP SOKULDU Bugün 23 Nisan 1978, Çocuk Bayramı, 23 Ni­ san 1920’de Maraş Kalesi’nde Fransız Bayrağı dalgalanıyordu. Maraş sokaklarında Fransız as­ kerleri dolaşıyordu. Acaba onlar bu kadar vahşi olabilirler, bu kadar alçaklaşabilirler miydi? MHP Milletvekilleri Sayın Turan KOÇAL ve İhsan KABADAYI MARAŞ’tan telefonla şu me­ sajı bildirdiler. Yorum yapmaksızın kelimesi ke­ limesine aynen veriyoruz: «Hepimiz çocukların haline ağladık. Hapis­ haneye iki doktor götürüldü. Muayene yapılı­ yor. Papor alınacak. Çocukların ağzına ve arka­ larına cop sokulmuş, işkenceden dili tutulanlar var. içler acısı bir durum.»


Muhterem lider, Sayın Alparslan Türkeş, Maraş olaylarının bugünkü acı sonucunu 8 ay önce­ sinden Türk Milletine haber veriyor ve ilgilileri ikaz ediyordu. Fakat o gün K. Maraş’taki olayları görebilen devlet yöneticileri maalesef yoktu... Bugün 23 - Nisan -<1978 Çocuk Bayramı!.. Sa­ yın Alparslan TÜRKEŞ’in Malatya ve K. Maraş olaylarının sorumlularını tekrar ikaz eden basın toplantısını basında okuyoruz: SÖZLERİNİZİ İNKÂR ETMENİZİ KINIYORUM MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş dün parti Genel Merkezinde bir basın toplantısı dü­ zenlemiş ve MHP’yi Malatya olaylarını tertiple­ mekle suçlayan Başbakan Bülent Ecevit ve İçiş leri Bakanı İrfan Özaydmlı’mn bu iddialarım in­ kâr etmelerini kınamıştır. Türkeş basın toplan­ tısında Ecevit’in MHP’yi ima yoluyla da olsa suçlayan sözlerinden örnekler vermiş ve «Baş­ bakan Sayın Ecevit ve İçişleri Bakanı özaydmlı’nm dün yaptıkları açıklamaları hayret ve ib­ retle karşılamamak elde değildir. Hükümetin başı ve onun İçişleri Bakanı’nm MHP’yi ima yol­ lu bomba olayından dolayı suçlayan beyanları gazetelerde açıkça yer almıştır» demiştir. CHP’ye ve Ecevit’e yakınlığı ile bilinen ga­ zetelerin ve bu gazetelere mensup gazetecilerin dahi Ecevit’in sözlerinden MHP’yi suçladıklarını


173

anlatan Türkeş hükümetin başının halkın tepki­ sinden korktuğu için evvelden sarfettiği sözleri inkâr ettiğini belirtmiş ve şöyle devam etm iştir: Başbakan Saym Ecevit ile İçişleri Bakanı Özaydmlı’nm yaptıkları açıklamaları hayret ve ib­ retle karşılamamak elde değildir. 19 ve 20 Nisan tarihlerindeki gazetelerin tamamına yakın bir kısmında CHP hükümetinin başı ve onun İçişle­ ri Bakam’mn MHP’yi ima yollu bomba olayın­ dan dolayı suçlayan beyanları açıkça yer almış­ tır. Hatta Ecevit ve özaydınlı’nm MHP’ye yöne­ len iftiraları ile ilgili haberlerin yanısıra, birçok gazetede köşe yazarları bu konuyu ele alan ya­ zılar yazmışlardır. Hatta bir gazete 20 Nisan ta­ rihli nüshasında manşetini bu konuya ayırmış ve «MHP ağır ve korkunç ithama cevap verme­ di» diye meseleyi işlemiştir. Yine belirtmek isti­ yorum ki, CHP’ye angaje olmakla tanınan bir gazetenin Ecevit ile olan samimi ilişkileriyle ta­ nınan bir başyazarı bile bu meseleyi 20 ve 21 Nisan tarihlerinde ele almış ve bu suçlamanın «haksızlık» olduğunu yazmıştır. Madem ki, Ece­ vit ve özaydmlı MHP’yi suçlamamıştır, o halde neden iki gün üstü üste gazetelerde konu ile il­ gili yayınlar yer aldığı halde bu gazetelere birer açıklama göndermez yazılanların gerçek dışı ol­ duğunu belirtip bu gazetelerden yanlış haber­ lerden dolayı düzeltme talebinde bulunmamış­ lardır? ECEVİT İLE İÇİŞLERİ BAKANI KANUNLARI VE ANAYASA’YI ÇİĞNEMİŞTİR Değinmek istediğim bir başka konu da Sa­ yın Ecevit ile İçişleri Bakam’mn kanunları ayak­


174

lar altına almaları ve Anayasa’yı çiğnemeleri­ dir. Adalete intikal eden bir konunun ilk ve ha­ zırlık tahkikatları kanunlarımıza göre gizlidir. Görevi ne olursa olsun hiç kimse bu safhada mesele hakkında konuşamaz, bilgi veremez, sa nıklan suçlayamaz veya müdafaa edemez. Bu açık kanun emrine rağmen Ecevit ve Özaydınlı başta olmak üzere CHP iktidarının birçok vali ve emniyet. müdürü adli mercileri baskı altına almak ve tesir etmek gayesiyle bu kanunu çiğ­ nemektedirler. Başbakan ve İçişleri Bakanı bu kanun ilkesini o kadar sık çiğnemektedirler ki, hazırlık tahkikatı • safhasında olan birçok m a­ sum vatandaşa sırf Başbakan ve İçişleri Bakam yalancı çıkartılmamak için emniyette, en iğrenç işkenceler yapılmakta ve önceden hazırlanan zabıtlar imzalatılmak istenmektedir. UYGARLIK ÖLÇEĞİ Bir hususu daha . belirtmek istiyorum. Uy­ garlık ölçeği Sayın Ecevit’in eline verilmemiştir. Sayın Ecevit kendisini eleştirmemizi uygarlık dışı olarak tanımlayarak, kendisinin uygarlık­ tan ne anladığım açıkça ortaya koymuştur. İş­ kence yapmak, zulüm yapmak, zorbalık yap­ mak, kanunsuzluk yapmak uygarlık değildir Aksine zulme, işkencelere, zorbalığa ve kanun­ suzluklara karşı çıkmak uygarlıktır. İftira ve yalan üzerine politika yapmak uygarlık değil dir, aksine iftira ve yalanlara karşı dikilmek ve gerçekleri savunmak uygarlıktır. Sayın Ecevit’­ in uygarlık Anlayışı da özgürlük anlayışı gibi Türk milletine çok yabancıdır. Zalime arka çı­ kan masumlara zulmeden, iftira ve tertipler üs­


175

tüne kurulan CHP iktidarı çok cekte çöküp gidecektir.»

yakın bir gele­

SORULARI CEVAPLADI Daha sonra bir gazetecinin sorduğu ve Kah­ ramanmaraş’ta milletvekili Mehmet Yusuf Öztoaş’m tecavüze uğradığı yolundaki iddialar hak­ kında Türkeş, «Mehmet Yusuf Özbaş eski bir hu­ kukçudur. Hukuka saygılıdır. Maraş’ta içişleri Bakam’mn yapmış olduğu beyanatı doğrulamak için yakalanan vatandaşlar arasında Özbaş’m. avukat olan oğlu da bulunmaktadır. Suçsuz ola­ rak yakalanan ve daha önceden hazırlanmış ifa­ deleri insanlık dışı işkencelerle kendilerine im zalatmak isteyen emniyet görevlilerinin bu ar­ zularını yerine getirmemişlerdir. Daha sor ra iş kenceden dolayı yürüyemedikleri için sırtta taşı­ narak getirildikleri mahkeme tarafından ser best bırakılmışlardır. Bu olaydan hemen sonra TRT’de yayınlanan haberlerde içişleri Bakanı’nın beyanatım duyan yetkililer bir üst mahke­ meye müracaat ederek serbest bırakılan vatan­ daşların tekrar tutuklanmalarım sağlamışlardır. Bu durum üzerine ise kanunları gayet iyi bilen özbaş kararın gerekçesini öğrenmek istemiş, an cak tecavüze uğramıştır. Ve burada karşılıklı itişip kakışmalar olmuştur» şeklinde cevapla­ mıştır. KAHRAMANMARAŞ’TA İŞKENCE DEVAM EDİYOR Kahramanmaraş’taki olayları incelemek ve emniyette yapılan işkenceleri tetkik etmek üze re Maraş’a gelen MHP Milletvekilleri Ihsan Ka­


176

badayı ve Turan Koçal cezaevinde konuştukları vatandaşların durumuna ağladıklarını belirte­ rek şunları söylemişlerdir: «Hepimiz çocukların haline ağladık. Hapis­ haneye iki doktor götürüldü. Muayene yapıyor, raporlarını verecekler. Tutuklulann ağzına ve arkalarına jop sokulmuş, işkenceden dili ters dö­ nenler ve tutulanlar var. İçler acısı bir durum, bu bir faciadır.» TÜRKEŞ’İN TELGRAFI MHP Genel Başkam Alparslan Türkeş Kah­ ramanmaraş olaylarıyla ilgili olarak Cumhur­ başkanı Fahri Korutürk’e bir telgraf çekmiş ve olayları yerinde tetkik etmek üzere tarafsız bir müfettişin gönderilmesinin teminini istemiştir. Türkeş telgrafında özetle şöyle demiştir: «Aziz Cumhurbaşkanımız, Sayın İçişleri Bakanının suçlu olduklarım mahkemeden, hatta ilk tahkikattan önce parti­ sinin grup toplantısında ve Millet Meclisindeki konuşmasında kamuoyuna ilân ettiği 28 vatan­ daşımız, Kahramanmaraş’ta üç gün karakolda işkence edilerek, tâyin edilen şekilde ifade ver­ meye hazırlanmıştır. Daha sonra olaylar aşağıda arzettiğim şekil­ de gelişmiştir: 28 vatandaşımız ayın 19 unda mahkemeye sevkedilmiş, 13’ü tutuklanmış 15’i ise tekrar ka­ rakola gönderilmiştir. Ayın 20’sinde bakiye 15 sanık savcılığa saat 19 da sevkedilmiş, sulh ceza mahkemesi 15’ini de tahliye etmiştir. Ayni gün TRT saat 19 ve 20.30 haber bültenlerinde en az


177

15 kişinin Maraş’ta tutuklandığı haberini ver­ miştir. Bu yalan haberin duyulması üzerine Maraş Savcısı, Sulh Ceza Mahkemesinin tahliye ka­ rarm a itiraz etmiş ve daha önce tahliye edilmiş 15 vatandaşımız hakkında üst mahkemece saat 21 de tutuklama karan verilmiştir. Sanıklann bütünü, karakolda işkence gör­ müş olduklarını beyan etmelerine rağmen savcı­ lık kendilerini adlî tabipliğe veya hastahaneye sevketmemiştir. Maraş halkı adliyeye getirilip götürülen sanıklann halini bu esnada görmüş­ tür ve büyük bir infial halindedir. Devlet kuvvetlerinin bir zulüm vasıtası ola­ rak kullanılmasının ve TRT’nin bu sakat tutu­ munun vatandaşı ne hale getirdiğinin ve ülke­ mizde nasıl bir gerilim yarattığının takdirini zatıalinize arz eder, uygun bulduğunuz takdirde yüksek delâletlerinizle tarafsız bir müfettişin olayın tahkikini ve yüksek bilgilerinizi saygıla­ rımla istirham ederim.» MHP MİLLETVEKİLLERİ BAŞBAKANLIĞA İŞKENCE GÖRENLERİN LİSTESİ İLE KANLI GÖMLEK BIRAKTI Gazetelerden MHP Milletvekillerinden bir grup işkence gören gençlerin listesini ve bu durumu temsil eden bir kanlı gömleği Başbakanlığın kapısı önüne bırakmışlardır. Başbakan Ecevit’in Cuma günkü basın top­ lantısında işkence olayı bulunmadığını ancak durumun tahkik edildiğini söylemesi üzerine MHP Milletvekillerinden Cengiz Gökçek, Ali F: 12


178

Gürbüz, Mehmet Doğan, Faruk Demirtola ve Tahir Şaşmaz Başbakanlık binasının önünde bir basın toplantısı tertiplemişler ve Başbakan’m durumu daha yakından tetkik edebilmesi için iş­ kenceye maruz kalan 268 kişinin isim listesini ve bir kanlı gömleği kapının önüne bırakmış­ lardır. KAHRAMANMAŞ’TAKİ GESTAPO Taha AKYOL Kahramanmaraş günlerden beri bir faciaya sahne olmaktadır. İrfan Özaydmlı’nm suçlama­ larını delillendirmek için birçok vatandaşımız poliste işkence görmüştür. İşte Kahramanmaraş Baro Başkam namuslu insan CHP’li Av. İsmet Sezai’m sözleri: «Tutuklulardan Edip özbaş stajyer avukat olduğu için cezaevine giderek durumu incele­ dik, yürüyecek hali yoktu, kendisine işkence ya­ pıldığı belliydi.» Sanıkların hepsine işkence yapılmıştır. Sa­ nıklardan birinin babası oğlunu görmek için ce­ zaevine gittiğinde oğlu babasını tanımaz ve bağnmaya başlar: «Ben suçluyum, dediğiniz herşeyi yaptım, daha ne istiyorsunuz, ne olur beni oraya götür­ meyin, her dediğinizi kabul ediyorum.» Bu sanığın «Ora» dediği yer POL-DER adlı solcu gestaponun karargâh kurduğu Kahraman­ maraş Emniyet Karakolu’dur. Olayları araştırmak üzere Kahramanma­ raş’a bir MHP heyeti gönderilir. İhsan Kabadayı


179

ve Turan Koçal, gördükleri vahşet karşısında hüngür hüngür ağlarlar. Hemen Faruk Sükan’ı ararlar... Bir zaman­ ların «zehir hafiyesi» ve kendi ifadesiyle «solun nefes alışlarım takip eden» Sükan... Hani milli­ yetçidir -ya ona müracaat ederler. Sükan’m cebavı: «îşkence yapılmadığına dair doktor raporu var. İşkence yapılmıyor be kardeşim.» Halbuki işkence yapılmıştır ve yapıldığına dair raporlar vardır. Kahramanmaraş Devlet Hastahanesi’ne üç kişilik bir sağlık heyeti Edip özbaş’a ağır işkence yapıldığım, ağzına sokulan cop sebebiyle bütün ağzının yara bere içersinde olduğunu tespit etmişti. Hatta durumu o kadar vahimdir ki, hastahane bir de film çekilmesini gerekli bulmuştur. Sükan’ın bahsettiği raporun ciddiyeti yoktur. Karakolun etrafında bulunan evler günlerce işkence edilen sanıkların feryadını duydukça göz yaşı dökmüştür... Ayakları patlatılan sanık­ lar, zemini tuzlu suyla kaplanmış odalara atılı­ yorlardı. Yakında bütün bunların belgelerini yayınla­ yacağız. Şu kadarım belirteyim ki, İrfan Özaydmlı Kahramanmaraş’a geldiğinde vilâyeti ziyaret etmemiş, CHP İl Merkezi’nde İl Başkanı ve POLDER Başkanı ile toplantı yapmış ve Vali’yi bile parti merkezine çağırmıştır. İşkence bundan sonra başlamış ve özaydmlı bundan sonra «gizli örgüt» diye konuşmuştur. Özaydmlı radyodan «gizli örgütçüler»in tevkif edildiğini söylediği za­ man, sanıklar daha tutuklanmamıştı bile.


180

Şimdi Kahramanmaraş infial halindedir. Sa­ nıkların vaziyeti o derece elem vericidir ki, bu hali halkın görmesinden korkan iktidarın maşa­ ları gece şehir cereyanım kesmişler ve sanıkları karanlıkta nakletmişlerdir. Kahramanmaraşlıların infialini kınamak mümkün değil. Soğukkanlı olmaları ve hiçbir tahrike kapılmaksızın sükûnetlerini korumaları­ nı diliyorum. Provokatörler, bu elektrikli hava­ dan yangın çıkartmak için birçok tahriklere gi­ rebilirler. Bunları soğukkanlılıkla karşılamak, tansi­ yonu düşürmek Türkiye’ye ve Türk milliyetçili­ ğine hizmet olacaktır. Herkes bilsin ki hiçbir zulüm zalimin yanı­ na bırakılmayacaktır. Kahramanmaraş’taki gestapo ve onların Kahramanmaraş’taki efendileri bir bir adalet önünde hesap verecek, yaptıkları zulümler fitil fitil burunlarından gelecektir. On­ ların Ankara’daki efendileri de yakında Meclis’te hesap verecektir. Bütün belgeler hazırlanmış­ tır. En asil davranış zalimlerden adaletin hesap sorması olacaktır.


İŞK EN CE BİR V A H ŞET HALİNİ ALDI»

26 - Nisan - 1978 MHP Genel Başkam Alparslan Türkeş, «4 aya yakın bir süredir işbaşında bulunan CHP ik­ tidarının günah dosyalarının başında en iğrenci en insanlık dışı ve tüyler ürpertici olanı şüphe­ siz ki işkenceler gelmektedir.» demiştir. Kahramanmaraş’da incelemelerde bulunan MHP’li milletvekilleriyle birlikte dün ortak ba­ basın toplantısı düzenleyen Türkeş özetle şunla­ rı söylemiştir: «CHPiktidarma sırtını dayamış bir takım emniyet görevlilerinin Emniyet Müdürlüklerin­ de, karakollarda kurdukları işkence odalarında masum vatandaşlara akıllara sığmayacak işken­ celer yaptıkları açık bir gerçek olarak ortada­ dır. İşkence gören vatandaşlarımızın savcılıkla­ ra vermiş oldukları şikâyet dilekçeleri işkence gördüklerini belirleyen doktor raporları Cum­ hurbaşkanlığı makamına kadar çektikleri tel­ graflar 1978’lerin Türkiye’sinde işkence vahşeti­ nin acı gerçeğini ortaya koymaktadır. Partimizin Genel Başkan Yardımcıları iş­ kence konusunu Başbakan Yardımcısı Orhan Eyüpoğlu, Turhan Feyzioğlu ve Faruk Sükan’a


182

birer mektupla iletmişlerdir. Ancak üzülerek be­ lirteyim ki bu resmen yaptığımız müracaatlara rağmen işkence durmamış aksine vahşet halini almıştır. En son olarak MHP’li milletvekilleri Başba­ kanlık önünde bir basın toplantı düzenlemişler ve işkence gören 268 vatandaşımızın isim listesi­ ni Başbakanlığın kapısına asmışlardır: Yine işkenceyi protesto etmek gayesiyle An­ kara'da 500 bin kişinin iştirakiyle büyük bir yü­ rüyüş ve miting tertiplenmiştir. Burada j^apılan işkenceler dile getirilmiş ve hükümet yetkilileri işkencelere karşı ikaz edilmiştir. Ülkemizdeki işkencelerle ilgili olarak yine partimiz tarafından meclise bir araştırma öner­ gesi verilmiş, fakat CHP’li parlementerlerin oy­ larıyla bu önergemiz reddedilmiştir. Bütün bu çabalarımıza rağmen memleketi­ mizdeki işkence vahşetine CHP iktidarı ve onun başı ilgisiz kalmış ve hatta saym Ecevit (İşken­ ce yoktur) diyebilmiştir. Oysa Başbakan Ecevit bu sözü söylerken K. Maraş’ta 28 vatandaşımız karakollarda en iğ­ renç işkencelere maruz kalmakta idiler. K. Ma­ raş’ta birtakım tertiplerle gözaltına alınan va­ tandaşlarımıza karşı uygulanan işkence, çağı­ mızın en büyük ayıbı olarak tarihe geçecek ka­ dar tüyler ürperticidir. K. Maraş’ta vahşet hali­ ni alan işkenceleri gazetelerden öğrendiğimize göre aynı zamanda CHP il yönetim kurulu üye­ si olan Baro Başkanı bile doğrulamakta ve bu feci olayı kınamaktadır. Ancak milliyetçilere karşı tertipler peşinde koşan CHP iktidarının


183

başı ve diğer yetkilileri bu işkencelere göz yum­ mağa devam etmektedirler. MHP olarak herkesin hukuka saygı duyma­ sını istiyor ve bunu talep ediyoruz. Hangi taraf­ tan gelirse gelsin her türlü kanunsuzluk ve şid­ det olaylarına karşıyız. Fakat kanunsuzluklara karşı kanun dışı uygulamaların memlekete ya­ rar sağlamayacağım da ifade etmek istiyoruz. İster sanık.olsun, ister gerçek suçlu olsun devle­ tin adaleti zedelemeden sağlaması gereklidir. Bu­ nun yerine hukuk dışı, kanun dışı işkence uygu­ lamaları hem ülkeye ve hem de uygulayıcılarına felaket getirir.


1-5-1978

İMRANLI

Sayın Genel Başkanım, Zatıalinizi huzursuz ve rahatsız edecek olan şu mektubu yazmamak için günlerce sabrettim. Ancak ülkücü kardeşlerimize reva görülen iş­ kence her türlü vicdanı sızlatacak boyutlara ulaştığından yazıyorum, lütfen bağışlayın. 22.4.1978 cumartesi günü saat 20,30 sırala­ rında ilçemiz dahilinde iki patlama oldu, tahki­ kat için ilk hedef ülkücüler. Daha evvelce isim­ leri alınmış olan kişiler sorguya çekildi. 2 ay ev­ vel asker olan, başka yerde öğrenimde bulunan ülkücüler arandı, durdu. O gece bir kaç ev hakim karan olmadan tahrik edici bir vaziyette yani kadınların üstü başı, sandığı sepeti jandarma tarafından arandı, karakola celp edilenler şiddetli işkence gördüler, dayak zoruyla ifadesi alınan 5 kişi tutuklandı. 13 yaşındaki ortaokul öğrencisi ile Tekel işçisi Durak Yıldız’m almış oldukları raporlan size iletiyo­ rum.


185

Muhterem Genel Başkamm: İlhamını ima­ nından ve Türk milletinin Tarihinden alan biz milliyetçi ülkücüler olarak, suçluların yakalan­ masına veya soruşturmaya karşı değiliz, her tür­ lü insanlık dışı zorbalığa işkenceye karşıyız. İlçe C. Savcısı, Hüseyin Yılmaz, Ülkücü Düş­ manı Jandarma Başçavuşu Haşan Canlı hak hu­ kuk tanımıyor. Bunların ve solcu çevre halkının artık gizlemeye lüzum görmedikleri Kürt kış­ kırtması ilçede bir avuç milliyetçileri endişeye düşürüyor. Kendi evimizde kendi öz yurdumuz­ da kınanır hor görülür bir duruma düşmüşüz. İnanç ve gayemizden taviz verecek değiliz belki bu uğurda canımızı verebiliriz. Türk mille­ ti sağ ve var oldukça. En derin saygı ve hürmetlerimin kabulünü arz ederim. Halis VURAL Belediye Bşk.

53 — T.C. SAĞLIK ve S. Y. BAKANLIĞI SİVAS İLİ İMRANLI MERKEZ SAĞLIK OCAĞI TABİBLİĞİ SAYI s 37/6110 RAPOR

İlçe Jandarma Bölük Komutanlığının 24.4,1978 Tarih ve 0623-4-15-78/1031 sayılı yazısı ile Tabipliğimize gönderilen İlçemiz Karatekin Ma­ hallesinden Salim oğlu 1962 doğumlu Sedat


1 86

YÜKSEL’in yapılan muayenesinde.- Üst dudakta ekimoz ve ülserasyon, sol guluteai nahiyede bir­ birine parelel hyperemi tesbit edildi. Bu arazlar şahsın iş ve gücüne mani olmayıp 10 günde iyi­ leşeceğini bildirir rapordur. 24.4.1978 Dr. Burhan BÜTÜNER İmranlı Merkez Sağlık Ocağı Tabibi İmza ve Mühür


187


188

'

vV-* , Ч Ч' v\;-' N •і ;

■r. ш ж- l у yy-

.

•:-Л \

- V

•/ • ;

•■:■

•' ",

. ?; : -

Н • -'<>4і '• ' V-.И..N. V *« <W •,• - s * '* .- ■ ; . \ Лу, • ■,чі' "V, ' у У к , •

- •

-

: •

.

:

'

-.s.}

у

:: \ . :v- чх : Ş .V/ •-•Ч Н-.:

.

* : ■ \Jt •.:> . ■ Г* •- • . ; W ; • V.;.• V ■■■/: ■ • -- - >V5. V ■' yy1vajl ^ -ч *У & У У t-ı -

-ох

w

°

О

n

<і>

~ ГГ W $> •>• * «■-.• '• ■ н Гн» -1 y ■'у. tjy > л*? ¥> но ; »

t 0 ■

İÖ

' 55

S , .< V?

■ ' '

■■w:

*

. '•••■

'Г-СЧ СЧ і\

..ы/

■V .

' •.'

Г

■,4;^ vr У/уку : . <ГГ■<«.: : ■У’ <&&&*■ , •;м>

3 ■н чГ > , СП

*

г

О

Чп . c?t -— ы :а

Ш .О

с и я

s

-s

н ■и,о > .ф '

:

. 'Л с-

О *С5 С

1

Ш->» '

3 > Ф

а. Н г*5 О.."'

.V.J

- xTJ.

• :Ш X ■:

■'

: ;Г-: О


189 54

т.с. SAĞLIK ve S. Y. BAKANLIĞI SİVAS İLİ İMRANLI MERKEZ SAĞLIK OCAĞI TABİBLİĞİ ASYI s 44/6110 RAPOR İlçe C u m h u r iy e t S a v c ıs ın ın ta le b i ile İm ra n ı C e z a e v in d e tu tu k lu H ü sn ü o ğ lu 1954 d o ğ u m lu )u ra k YILDIZ’m y a p ıla n m u a y e n e sin d e : S a ğ v e ol g u lu te a l n a h iy e le r d e ek im o zla r, h ip e r e m i, a ğ k u la k a r k a s ın d a s ıy n k s a ğ b e ş in c i p a rm a k a m iy a lji te s b it e d ilm iş o lu p iş v e g ü c ü n e m a n i lm a y ıp 15 g ü n d e iy ile ş e c e ğ in i b ild ir ir rap ord u r.

4.4.1978 Dr. B u r h a n B Ü T Ü N E R İm ra n lı M er. S a ğ . O c a ğ ı Tbb. (im z a -m ü h ü r )

, t i c e Cuftburiyût ь ы с іъ х т и ta le b i i l e dûgualu durak Ш Ш * i n у в р іі& ъ

lUb.nü o £ l«

a M y k ji Ц і ф і Ы

ч ' olup i$ v« Kucta» » a a v

S Шьм?: repodur,24ЛЛ57В / - '

-

"' v>

> ■. ■ '

'

я

' v

v

' •

•, >Dr,Surhftü &0Т0ЯБП ' ‘ : Tmunnl 1 МлГ. £діг. ÖftaîH 'РҺҺ*

•îarüaU :M Sh ûU g»r)Qc«&xW* *. Ciftc a© -ar*U

■-

Ш-

• к-

>

;k

•■•••• '■ , .Ş


55 B u r a p o r la r d a d a d a ş la r d iy a r ı

9.8.589 Hz. N U M U N E H A S T A N E S İ B A Ş HEK İM LİĞ İNE E R ZUR U M

Erzurum A.Ü. Yurt kur üçüncü blokta ika­ met eden Mehmet oğlu 1952 doğumlu Ali Şükrü Tuncel ekli muvakkat rapor sureti ile sol kolu mühürlü olarak gönderilmiştir. Adı geçenin muayenesinin icrasıyla kaç gün işten ve güçten kalacağını belirtecek şekilde kati raporunun tanzim edilerek memuriyetimize gön­ derilmesi rica olunur. 2.5.1978 E ki: rapor sureti C. Savcı Yrd. Іщ Щ

»ezurvm

W : üçüncü, bolokta ikasıo't ede* ŞttJcrU Aüncol-ökIi nyvakkofc rap.©*

© î & j e a f c £ b u Q $ r ı lm it? ı i r ,

.g u g e n i h

ta balirkooojç -

*

la

ra c a y la

':кьЫ

-

v. ta ç

guK

*y* Л i? te a

f*

'raporunun'.Cüpsis' $}d^ocofc.*p

f-Söhdarilaüsi'ГіЦ ©йи»и*,3.5*137о

A .İo rV ^


191 56

RAPOR

S a y ı: 333 Numune hastahanesi Acil 333 numarada ka­ yıtlı Ali Şükrü Tuncelin yapılan muayenesinde. Sol bacak poplikea kısmında künt travmaya bağlı 2x5 cm. ebadında ekimoz tesbit edildi kafa travması tarif eden hastaya çekilen gronogiflerde pataloji yoktur, şuur açık halen hayatî tehlike yok. Kafa travması yönünden katı raporu 15 gün sonra verilecektir. Dr. Yüksel Yılmaz Acil Nöb. Tb. Aslının aynıdır. 3.5.1978 K r . - ' s V-Soya î 333 Numune has t a b a b e t . A»ul ЗЗЗ-тіш гаиіа у. 'ЧіПсеЪ.п y a p ıla n ■muayepeıuttüö, \ •V *fol' bbctîfe р е р іік о а кизшпЗә •:1.а Ъайа ■■f- лба , ©ki ' ■: то г .te o b it •e d ild . i... kafa- ' - -î-ravkma va*ı:t adabThk p a t a lo j i a ç ık halefe.

$yol .

•; ыпхесакш: с • •

ьжгаҮШа:.! ^ömUhae.n

-

'15-gü» . яоіғ.і

.' '*

: \

. •

*............

'iîeee һШ

ЩШ

-*•*

-

. .. •,*

. .

-M-

.i'

:$ Ш %


•57

S.S.K. KASTAMONU HASTANESİ RAPOR Tarihi: 2.5.1978 No : 20

İnebolu aşağı Hatipoğlu mahallesi No: 64/A mukim Tarık Uzunmehmetoğlu. Döğüşme neti­ cesi belindeki ağrı nedeni ile 8.3.1978 tarihinde Hastanemize yatırılarak gerekli müşahade ve tetkiki sonucu 13.3.1978 tarihinde şifa ile tabur­ cu edilmiştir. Şahsm 6 gün iş ve gücüne mani olup, aynı sürede şifa bulacağım bildirir Tıbbi kanaat raporudur, (kat’i) Dr. Z ek i E R T A Ş F izik Td. M ü te h a s sısı

-НАКШ însbodu

K&tİT>oüi« nmbAİlo<ıi К 40>б4/А ЪЩіфйе tıe tic « a i 8 tarî&inüe Kaatanfesaiss v o t « t кi ki' eottuer i у ; э *Д9W m t i hbvl e ? i

İMİte b u ld a n ım

ІР Ш .. . (P H )' /'< . * >'-/

M l i i y i r îxbbl tem at^ raporuŞ ut.r'i

'

'

Dr* Sofci Brtaş;-'


3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK BAYRAMI CHP TABUTLUĞUNDAN GEÇMİŞTİR M u h te r e m A lp a r s la n T Ü R K E Ş , 3 M a y ıs 1978 T ü r k ç ü le r B a y r a m ı m ü n a s e b e tiy le y a y ın la d ığ ı m e s a jın d a b u g ü n ik tid a r d a o la n C H P ’n in 3 M a y ıs 1944’d e d e ik t id a r o ld u ğ u n u v e b u p a r tin in m u ­ h a le f e tte d a im a b a r ış , d e m o k r a s i v e h u k u k h a ­ v a r is i k e s ilir k e n ik t id a r d a b ü tü n b u n la r ı u n u ­ tu p a c ım a s ız , k a tı v e k in d o lu b ir s iy a s e t i r e h b e r e d in d iğ in i b e lir te r e k ş ö y le d e v a m e t m i ş t i r :

T ü rk m illiyetçiliği tarih in d e çok önem li ve hayati b ir yeri olan 3 M ayıs 1944’ü n yıldönüm ü­ n ü id ra k ediyoruz. 3 M ayıs 1944, o güne k a d a r in an ılan b ir fikir, sav u n u lan b ir ideoloji o larak k afalarda, gönüllerde, yazılarda, dergilerde y er etm iş olan T ürkçülüğün iş, aksiyon ve siyaset p lâ m n a geçiş tarihidir. B üyük davalar, büy ü k h arek etler h içb ir za­ m an çilesiz, cefasız, ezasız o larak gelişm em iştir. T ürk m illiyetçiliğine, dev rin ik tid arı ta ra fın d a n re v a görülen tab u tlu k lar, bizleri 3 M ayıs 1944’ü n birkaç bin gencinden, 3 M ayıs 1978’lerin ylizbinlerce gencine, m ilyonlarca m illiyetçilik davasını benim seyen insanına getirm iştir. Belki de bu güF: 13


194

nüm üzü 3 M ayıs 1944’deki işkencelere borçluyuz, yarınlarım ızı da d a h a büyük, d a h a p a rla k gele­ ceğimizi de 3 M ayıs 1978’lerin zulüm baskı ve iş­ kencelerine borçlu olabiliriz. B ütün d ü n y ad a ve ta rih in h e r devrinde haklılığı ve doğruluğu son­ ra d a n anlaşılan fik ir ve h a rek etlerin sav u n u cu ­ ları daim a baskı, terör, şiddet ve zulm ün hedefi olm uşlardır. Ama, k azan an d a d aim a o n lar ol­ m uşlardır. B ugün ülkem izde 3 M ayıs 1944’de de ik tid a r olan CHP iktidarı hü k ü m sürm ektedir. Bu p a rti öyle bir p a rtid ir ki m uhalefetinde d aim a b an ş, dem okrasi ve h u k u k havarisi kesilir. İk tid arın d a ise b ü tü n b u n ları u n u tu r, acımasız, katı, kin do­ lu b ir siyaseti reh b er edinir. D em okrasi k u ra lla ­ rını hiçe saym aktan, h u k u k kaidelerini ay ak al­ tın a alm ak tan çekinm ez hale gelip b ü tü n bu y aptıklarını d a kıhflam ayı çok güzel becerir. Bu konuda en büyük yardım cısı da; A nayasa, de­ m okrasi ve h u k u k u n ü stü n lü ğ ü n e bağlılığı hiç kim seye bırakm ayan, h e r kon u d a say falar dolu­ su lâf eden, fa k a t iş bu partiy e d ay an ın ca «gör­ medim, duym adım , bilmiyorum» diyen sözde ay ­ dın, sözde tarafsız, sözde h ü rriy etçi kişi k u ru lu ş­ lardır. CHP, nasıl 1944’de T ürk m illiyetçilerine k a r­ şı anlaşılm az, bilinm ez b ir kin ve g araz duygu­ su içinde saldırıya geçtiyse, b u g ü n de aynı sal­ dırıyı p a rtin in şim diki yöneticileri devam e ttir­ m ektedirler. O g ü n de T ürk m illiyetçilerine k a r­ şı kin doluydular, bugün de... O g ü n de kom ü­ n ist ham isi, destekçisiydiler, b u g ü n de... O g ü n de T ürk m illiyetçilerini ta b u tlu k la ra koyuyorlar­ dı, bu gün de... Ö gün de h u k u k tanım ıyorlardı,


195

bugün de... O gün de m uhayyel suçlular, gizli teşkilatlar peşindeydiler, bu g ü n de... H erşeye rağ m en biz 3 M ay ısları T ürkçüler B ayram ı ilân ettik. 3 M ayıs 1944, b ir avuç T ürk m illiyetçisinin fikri aksiyon h ale getirişiydi. 3 Mayıs 1944 b ir devrin k a ra zihniyetine baş kaldınşdı. 3 M ayıs 1944 İllallah deyip de çaresizlik ve k o rkudan hiçbir şey y ap am ay an m ilyonlarca T ürk m illiyetçilerinin tercü m an oluşuydu. 3 M a­ yıs 1978’lerde de T ürk m illiyetçileri görevleri b a ­ şında aksiyonlarını devam ettirm ektedirler. D a­ h a dün, 15 N isan 1978 g ü n ü yüzbinlercesi b ir a r a ­ ya gelerek T ürk m illiyetçiliği tarih in e altın h a rf­ lerle geçecek b ir destan d a h a yazdılar. Gelecek 3 M a y ısla rd a d a h a güçlü, d a h a büyük, d a h a k a ­ labalık olacağız. B ütün T ü rk m illiyetçilerinin ve yüce m illetim izin 3 Mayıs T ürkçüler B ayram ı kutlu olsun.»


196

Her cinayete bir suçlu bulmuş olmak için akıl almaz işkencelerle vatandaşa suç kabul ettirmek, ortaçağ engizisiyon dönemi şeflerinin işkencele­ rini uygulamaya kalkmak 20. yüzyılının yüzkarasından başka birşey olamaz. Cinayete karşıyız. Her kim olursa olsun suç işleyenler, bağımsız Türk mahkemelerinin vere­ ceği cezayı çekmelidirler. Ancak, suçu ne olursa olsun he r türlü işken­ ceye karşıyız. Yapılan işkencelerle ilgili raporla­ rın ne Anayasamızda ne de vicdanlarda yeri ola­ mayacağı inancındayız. Amacımız hür bağımsız demokratik Türk Devleti’nde, adaletle idare olunan vatandaşları­ mızın bir birine güven duyabileceği bir idarenin sağlanmasıdır. Bunun için bu işkence raporlarını yayınlıyo­ ruz : 58 — MAMAK MERKEZ KARAKOLU BAŞ KOMİSERLİĞİ Sayı s 39 9.3.1978

C. SAVCILIĞINA ANKARA Başkası ta rtın d a n d arp edilm e neticesi y arar la n a ra k Tıp Fakültesi H astanesinde gerekli te­ davisi yapılan M ahm ut kızı, 1930 doğum lu Halise PEKŞEN 9.3.1978 gün ve 1226 sayılı m u v ak k at rar po rla b irlikte gönderilm iştir.


197

Adı geçenin tekrar muayenesi ile kafi rapo­ runun verilmesini emir ve müsaadelerinize arz ederiz. EKİ : 1 adet muvakkat rapor. Servet BAŞAR Başkomiser Mamak Merkez Karakol Amiri

f.J..LiUİ

V -H ;: ■Zl

Л

V

ücf ı ı

A âl

И---ІСГ.К*

V6 Uii-^öe X»:-rini2.e o;•n

------

L!İ


198

> 59 — Mesai dışıdır. R APO R

C. Savcılığının 13.5.1978 tarihli yazılarıyla muayenesi istenen Abdullah Temel’in Sağ bacak yan tarafında dizkapağından 15 cm kadar yuka­ rısında kızarıldık ve hassasiyet teşkil edilmiş olup Bu arzlann 6 (altı) günde iyleşip 1 (bir) gün iş ve gücüne mani olabileceğini bildirir kati kanaat raporudr. Dr. N e c m i P u lo ğ lu 14.5.978 S a a t : 15.30

» i- w

іт т Ш

’*'•i-/?

I

*

;4<V%yV.

я Ш

f' :

т т

Ш İ p i i l f §й§

ІШ

Ш

М

. >v Л А

І И

■ :я.. Ü

/.'•Я'Ç0%İ

тШШШш vi/у/л I '-'s

VAf

м ш

ш

W4/ ' ■ •’’ 4 ^ / ^


60 — M esa i d ışıd ır.

RAPOR c. Savcılığının 13.5.1978 günlü yazılarıyla muayenesi istenen Hayati Yağcıoğlunun: 1. S a ğ e l b a ş p a r m a ğ ın d a , p a r m a k b o y u n c a ş iş lik v e e k im o z b u lu n m u ştu r . 2. S a ğ k o l d ir se ğ i e n in d e 1 cm . ç a p lı k a n a ­ m a lı s ıy n k y a r a sı. 3. S a ğ b a c a k d iz k a p a ğ ı ü z e r in d e 1 cm ça p lı

kanmalı sıyrık deri yarası 4. Sağ bacakta dizkapağında 5 cm yukarda dış tarafta 4 cm çaplı ekimoz ve hassasiyet. 5. Sol bacakta dış tarafta dizkapağından 10 cm yukarıya doğru uzana ekimoz. 6. Baş üzerinde 2 cm çaplı ekimoz. 7. Sırtta yaygın kızarıldık tesbit edilmiş olup bu yaraların 20 (yirmi) gün- . de iyileşip 6 (altı) gün iş ve gücüne mani olabi­ leceğini bildirir kati kanaat raporudur. -----

>vk.'. '

,:V. . у--'

••

.'P .

'

Dr. N e c m i P u lo ğ lu ’■•’ -.V

'

* 1

■- / А/

'

'Щ

y .

лигУ. . ‘

/

. у

• ‘

•У::--. . •

..... ■■І

ііЩ

Ш

Ш і%

уУ

' '~гя? гг

.

■ .

•'

%

у t"xy C<.-

"А ■ . ..

.ü:>v

'}

%

, л;

' * -

у

Л

'Ж

ф у\4ъ

У Л90***гут&;.

К І .


200 61

Mesai dışıdır. RAPOR C. Savcılığının 13.5.978 günlü yazılarıyla muayenelri istenen Mücahit Kenan Atabey’in; ı. Sol dizkapağında 15 cm yukarıya doğru uzanan alanda ekimoz, yarık ve hassasiyet. 2. Sırtta yaygın kızarıklık ve hassasiyet tesbit edilmiş olup, bunların 10 (on) günde iyi­ leşip 2 (iki) gün iş ve gücüne mani olabileceğini bildirir tıbbı kanaat raporudur. 13.5.978 S a a t : 20.10 Dr. Necmi Tellioğlu ; V'

V Г ~e ,':

Ш ş fr^ l ? v £ j ,Z .a£y> Ш & / ■ w ШЖ /:-■ , ^УЛ,Ү Uc//..

XV S.

X -,

d /v s* ’

-

■' / J

‘v«V

/?****>

Ш ■d%i


İÇİŞLERİ BAKANI TÖB-DER KONGRESİ NDE DAĞITILAN BU BİLDİRİYİ TASVİP EDİYOR MU? Hergün Gazetesi 4 - Mayıs - 1978 Çeşitli marksist fraksiyonlar arasındaki ça­ tışmalar büyük bir hız kazanıp, millî bütünlüğü tehdit edici boyutlara varırken; İçişleri Bakam ve emrindekiler hâlâ anarşinin kaynağı olarak ülkücü kuruluş ve kişileri gösterme çabasından vaz geçmiş değiller. Bir süre önce millî bütünlüğü baltalayıcı, bö­ lücü bir bildiri, TÖB-DER Ankara Şubesi’nin Kongresi dolayısıyla «Devrimci Öğretmen Gru­ bu, Devrimci Demokratik Birlik Grubu ve Mu­ halefet Hareketi» adh marksist fraksiyonlar ta­ rafından ortak olarak bastırılıp dağıtılmıştır. Baştan sona kadar Türk devleti ve milletinin bütünlüğünü tehdit edici bir muhtevaya sahip olan bu bildiriyi dağıtan gruplar, ittifak halinde girdikleri TÖB-DER Ankara Şubesi seçimlerini kazanmışlardır. Yani yukarıdaki satırların sa­ hipleri, Ankara’da TÖB-DER adına hareket et­ me yetkisini ele geçirmişlerdir. Bir ibret levhası olarak bütün yetkili ma­ kamlara sunduğumuz bu bildiride şu satırlar yer alıyor. «Bugün varlığı bile inkâr edilen Kürt ulusu üzerindeki ırkçı-şoven-asimilasyoncu baskılara ve soykırım uygulamalarına şiddetle karşı çık-


202

malı ve halklar arasında düşmanlık yaratmak isteyen politikalar mahkûm edilmelidir. Kürt ulusunun demokratik ve millî taleplerine sahip çıkmalı, herkesin kendi anadiliyle eğitim ve öğ­ retim yapma hakkım, ulusların kendi kaderleri­ ni kendilerinin tayin etmeleri hakkmı sonuna kadar savunmalıyız.» Bunun yanında TÖB-DER Ankara Şube Kongresi marksist fraksiyonlar arasında büyük çatışmalara sebep olmuştur. Gruplar yaptıkları suçlamalar sırasında bütün kirli çamaşırlarını ortaya dökmüşlerdir. Bir grup, lcarşısındakileri Moskova’nın uşağı olmakla suçlarken; diğerleri de kendilerini suçlayanların Çin’e satıldıklarını söylüyorlardı. Bütün bu gerçekler karşısında gerek .TÖB DER Ankara Şubesi, gerekse Genel Merkezi hak­ kında ne gibi işlemler yapıldığı veya yapılacağı merak konusu olmaktadır. İçişleri Bakanı ve An­ kara Valisi’nin ülkücülere karşı gösterdiği has­ sasiyeti (!) TÖB-DER’e karşı da gösterip göstere­ meyeceği ilgiyle takip edilmekte ve beklenmek­ tedir. Bütün bu gerçeklere rağmen ülkücü avına çıkmaktan başka icraat ortaya koyamayan İçiş­ leri Bakanı’yla-, başta Millî Eğitim olmak üzere bütün ilgili bakanlıklara, Ankara Valisi ve Sav­ cısına soruyoruz: Yukarıdaki bölücü satırların sahibi TÖB-DER isimli kuruluş hakkında hangi tedbirler alınmıştır, alınmaktadır veya alına­ caktır? Aynca bütün yetkili makamları da TÖB DER isimli marksist teşekkül hakkında gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.


62 —

R a p o r la r ı s ır a la m a y a , k ö r g ö z le r ö n ü n e s e r ­ m e y e d e v a m e d iy o r u z :

R A P O R C. SAVCILIĞINA ANKARA

S. S. Y. Müd. den Müh. Tabibliğine havale edilerek gönderilen Haşan Can Yavuz Sever’ın yapılan muayenelerinde : 1 — Her iki oyluk ve baldırda künt travma­ ya bağlı elmasöz şişlik ve morluklar. 2 — Sırtta omuza doğru ve siyah morluk­ lar. 3 — H er iki kol a rk a bölümde trav m atik sıyrıklar vardı. Bu durum adı geçen şahsın 7 gün iş ve g ü ­ cüne m ani olup 10 günde iyileşeceğini bildirir kesin k a n a a t raporudur. K ayıt: 4243 Mühür ve İmza


ш&т


205 63 —

т . С. SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANLIĞI DİYARBAKIR NÜMUNE VE TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ KLİNİĞİ ADLİ RAPOR S o y a d ı: Çiftçi R apor t a r ih i : 5/5/1978 A d ı: N ecm ettin R apor N o .: 751 Baba a d ı : Z ülfükar Poliklinik Prt. N o .: 3565 Doğum T a rih i: 1961 Klinik Pro. N o .: 297 M em lek eti: Siverek H astane Port. N o .: O turduğu y e r : HASTANIN Hikâyesi: Ceza evi M üdürlüğü­ n ü n 26/4/1978 ta rih ve 1978/1027 sayılı yazıla­ rın a : BULGULAR: Hastanın 10/2/1978 tarih ve 38 sayılı geçici raporu incelendi. 2/5/1978 tarih ve 3565 protokol no. ile hastanın tekrar yapılan muayenesinde sağ ayak tabanındaki yumuşak dokuların sertleşmiş olduğu tesbit edildi. K A R A R: Bu d u ru m d a (15) on beş g ü n iş ve gücüne m ani olup (20) yirm i günde şifa bu laca­ ğını bild irir k ati rapordur. Ortopedi ve Travmatoloji K. Uz Op. Dr. Abdulkadir Polat İmza İmzası tasdik olunur Baştabip Op. Dr. Şeref înalöz İmza


206

v' »S**s««l W*İM*ı : *'•/• i ■ •~, . * иігаЫвг «Cnine voТу F^ü!uw;Н«Ли«юІ: •r ■;_. ■

"'’}'''' '

•' K1'

Г;” *'-

- V. ; . : . - . , .

•Ш

••/ • Ш фк.»ЙР»;‘.Röv'Л?:yss>*$* '; ttjb 80VvJ&f '.vvj ' ' <• >. V /Л v' '‘»•* ' N . , ;•••'v<s»> ••■*.-■"г ^ ж .

;. SivcnHîk •■ ;* . • -У; V,-■V .

\£*<* 1'

йьы ЧП'-ШтЩхЩ:Щ№ ■

•••■:

• ,'*v :г у Ш ' Щ

:

•..» ,v?*-U

■V

Л i' < *Г ’ .

.:; § M •.;. • г . •

■ ■

■■Ы' '«!Kw3«Ui|. . "'•* w.

.


1974’d e C H P h ü k ü m e tt e y k e n T ü r k iy e ’d e d e ğ iş ik d ü ş ü n c e d e n v e y a m e z h e p t e n y u r tta ş la r ı m ız g e n ç ­ le r im iz b ir b ir in in c a n ım in c itm e d e n u y g a r c a t a r ­ tış a b iliy o r B a n ş iç in d e y a ş a y a b iliy o r la r d ı. 4.4Л 976 B a r ış

Sayın Ecevit, 5 - Ocak - 1978’den b eri de Uy­ g a rc a barış içerisinde yaşadığım ızdan bahsediyor. *123 64 — T. C. K O N Y A İLİ MERKEZ HÜKÜMET TABİBLİĞİ 128 K onu:

KONYA 11.5.1978 RAPORDUR C. SAVCILIĞINA

1. Cemal Erkoç’u n yapılan m u a y e n e sin d e : H erhangi bir d arp ve cebir a sa rın a raslanm am ıştır. 2. H üseyin Avni Y ağcı’n m yapılan m uay e­ nesinde : Sağ el ayasın d a ekimos ve tra v m a tik onflam asyon, sol ayasında hiperom i belirlenm iş olup yedi günde geçer, m u ta t iştigaline m ani de­ ğildir. 3. İsm ail K arataş’ın yapılan m uayenesinde: Sağ a y a k ta b a n ın d a ekim os sol ay ak ta b a n ın d a hiporom i belirlenm iş olup on beş günde geçer bir gün m u ta t iştigaline m an i olur.


208

4. Haşan Kıvrak’ın yapılan muayenesinde.Sağ ayak dördüncü parmak lateralinde ve sol ayak baş parmağında ekimos ile sol ayak 1/2 alt kısmında hiperomi ve Eserinde orozyon belirlen­ miş olup on beş günde geçer bir günde mutat iş­ tigaline mani olur. 5. Yusuf Söken’in yapılan muayenesinde: Herhangi bir darb ve cebir izine raslanmamıştır. 11.5.1978 Aslı Gibidir. Dr. Ömer Dündar Merkez Hükümet Tabibi ipi i; ; К O Ы ¥ A

i t

i

" Л

MERKEZ ИШЛМЕТ TftatBUÖr^.-'^ -*■

i * îttj-.-.

ШЯ

,, p 9

■V

m

к

4 > ■ ■ £.<Ң•-*:'■>?£ 1 г\»л

Ü: ¥

■ fe

»І«ЯГГЗГ ı.c*«ai іадНІ?*» îti а»

;

/' :

•-‘V

А U«rlı«Ji&i Hr dar*•y* ı>e4l«e»wnş* гг. ‘ 2iütM 4fi6 Ava i Г л$ві*тр y a y ıla n slr.>?wtAeia«U* 3*6 ?A

■ ...

,

V* іг і іт о а * i k 4 a*Tlm tu*f ♦ » , A* *y a* ıa > k h i t o a l ı r l e * » m u ta t i y - t i y a l î * * manı < U jj i U i r .

i* #U'{> i «<Іж'

: i

;

ilR a r A t a ^ ıa ум уііад тпаувпмііШаі

ayak i+btkıaĞa Ыр*таъ%bnl'irl#«»tf Ua# *tnr* ' W 'JV рЫ РЪ\

o\u)

•«; ьo*, jrtfad* <««*a Mr-îüıı »utai

РЦР

.

ir

-ч4».8««ая i ' kkıvrak’ a v f i k lгл ı ı . anılan ayılın» :#ц«уАМ»іва«^За£ mitavoa«aİnti«î S ai ayak' a»ak 4«М*ім>«' 4вг4і*<*«' yarm»k\Xu> ,r»lim î« ;V* A * ta y a k ba$ paroftiiüda. okim «v,il« eni *yak l / £ ,ч*к .

o k » : І»т>і%кКі/ал к а г 1 « « 1 я іів 4 * o l м o 'м п Ьо»> t»U иЛ k i о о « о « ::к<

,


A n n e le r in g ö z y a ş la r ın ı d in d ir e c e ğ iz d iy e m e y d a n la r d a n u tu k ç e k e n le r b u f e r y a t t a n d u ­ y u y o r m u su n u z?

KN-136 KONYA ALAADDÎN 123 34 11 5 11 ACELE SAYIN ALPARSLAN TÜRKEŞ MİLLET MECLİSİ ANKARA O ğlum M ehm et Cem al Erkoç 4 g ü n d ü r Em­ n iy e t 1. Şubede işkence görm ektedir h ay atın d an endişeliyiz, gerekli yerlere m ü ra caat ettik fa k a t netice alam adık bilgilerinize arzederim . Annesi Sevim ERKOÇ

F: 14


Çok-Acele. KN-74 1 ALAADDİN KONYA 121 33 11 5 10 3C ACELE SAYIN ALPARSLAN TÜRKEŞ TÜRKİYE B.M.M. ANKARA Oğlum H üseyin Azmi Y ağcım n hayatından; endişeliyim kendisine cereyan verildiğini öğren­ dim Em niyet 1. Şubeye gittiğim de benide h ırp a ­ la d ıla r bilgilerinize arz ederim . Seyit Ali Yağcı Konya. Çok-Acele.

•'асеtu / .. : cayırı a t pastan turken tu rk iyo b/m.hu anкara

\ r.


MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

1. M ayıs gü n ü Taksim de vuk u b u lan göste­ rile r h e r yönüyle millî birliğim ize ve T.C. Devle­ tine karşı girişilmiş, A nayasayı a y a k la r altın a ala n ve hük ü m etin him aye ettiği b ir h a re k e t ol m uştur. M itingin «olaysız» geçtiği, b u n u n b ir «aşa­ ma» olduğu h e r ne k a d a r h ü k ü m et yetkililerin­ ce dile getirilm iş olsada, b u n u n ism i ta rih e Pro leterya d ik tatö rlü ğ ü n ü n ön provası o larak geçe­ cektir. Y urdu k orum akla görevli olan 1. nci O rdu 20.000 kişilik askeri güçle an cak devlet otoritesi ni kurabilm iştir. B unun böyle olm ası h ü k ü m etin h e r yönü ile nasıl b ir otorite zaafiyetiyle m alül olduğunun ve sokağa teslim olm asının ta kendi­ sidir. O g ü n d ü k k â n la r kepenklerini indirdi, m il­ yonlarca İstanbullu şehri te rk e tti ve İstanbul so­ k ağ a resm en teslim edildi. H üküm et bunca y u rtta şı tedirgin etsin, n o r­ m alin ü stündeki em niyet kuvvetiyle yetinm eye­ re k 20.000 askeri bu işe tah sis etsin, so n ra d a m i­ ting olaysız geçm iştir diyebilsin! — Bu k a d a r kuvvetin sevkedilm esi dahi acı


212

bir olaydır. А ш а b u n a rağ m en y u k arıd ak i söz­ leri söylemeye, kızarm ıyacak yüz, u m ursam az vijdan gerekir. H üküm et o larak Taksim m eydanının, kızıl m eydan gibi kullanılm asına göz yum acak, son­ ra d a m illetin ve Büyük M illet M eclisinin k arşı­ sına geçip bu b ir aşam ad ır diyeceksiniz. Y aşasın Rusya, Türkiye K om ünist Partisine özgürlük diye m ey d an lard a bağ ırılacak so n ra­ d a Egem enlik U lusundur diyeceksiniz. T ürk B ayrağı yerine Kızıl B ay rak lar çekile­ cek, hük ü m et h â lâ özgürlük teran esin d en b a h ­ sedecek. İstiklâl M arşı yerine Sosyalist E nternasyo­ nal m arşları söylenecek h â lâ b a k a n la r ku ru lu ay ak ta d u racak ve olaya açıklık getirm eyecek ve m illiyetçilikten bahsedecekler. T ürk büyüklerinin ve A ta tü rk ’ü n p o rtreleri­ nin olm adığı bu m itingde Leninin, Engelsin Türkiyeden to p rak isteyen Stalinin b ü y ü k boy p o rt­ releri b u lunacak ve h ü k ü m et h a lâ A ta tü rk ’çüyüz diye lâf edecek. Bu p o rtre ve p an o ların önünde 24 CHP M illetvekili y ü rü y ü şe katılacak. Bu k a d a r çelişki içinde bulunan, bu denli uyuşm azlık içinde olan, bu h ü k ü m etin b asiret­ siz tu tu m u m em leketim izi bölm eye ve rejim i yık­ m ay a yönelik bu acı h arek etlere göz yum m ası­ dır. Eğer 1978 b ir M ayıs gün ü iknci b ir devrim ci iş­ çi g ru b u bu topluluğun içine girm e g ay reti b aşarı kazansaydı o vak it büyük b ir fa c ia d a h a doğa­ caktı. Olay olm adı dem ekle iş bitm ez. O layların içinde gizli olan an arşik olayların ağ ırlığına ve niyetlerine b ak m ak gerekir. Bu niyetleri çok iyi


213

sezmiş olm alılar ki bu m illetin b ü tü n lü ğ ü n e yö­ nelik bu yürüyüş Kıbrıs h a re k â tın d a k ullanılan k a d a r bir askeri güçle an cak önlenilebilm iştir. Y ürüyüşçüler, anarşiyi gaye edinen toplu­ luklar, yürüyüş bitince A ksaray d a yolları ve b a ­ zı vasıtaları gaz dökerek y ak m ışlar ve bun u en ­ gellemeye çalışan polislere ateş açm ışlar ve so­ n u n d a b ir polis m em urum uzu şehit etm işlerdir. M iting olaysız geçti diyenlerden İstanbul halkının neden şehri terk ettiğ in in cevabını sor­ m ak gerekir. Bu bakım dan H üküm et h ak k ın d a 1 Mayıs olayları ile ilgili o larak A nayasanın 88 nci iç tü ­ züğün 100, 101 nci m addeleri gereğince b ir GE­ NEL GÖRÜŞME açılm asını saygılarım ızla arz ederiz. (11.5.1978) 1 — F aru k DEMlRTOLA 2 — İhsan KABADAYI Tokat Mv. K onya Mv. 3 — A gâh O ktay GÜNER Konya Mv.

4 Ali GÜRBÜZ Sivas Mv.

5 — Sadi SOMUNCUOĞLU 6 — Cengiz GÖKÇEK N iğde Mv. G. A ntep Mv. 7 — M. T ahir ŞAŞMAZ Elâzığ Mv. 9 — M ehm et IRMAK Çorum Mv.

8 — N evzat KÖSOĞLU E rzurum Mv. 10 — N ecati GÜLTEKİN A n k ara Mv.

11 — M ehm et DOĞAN K ayseri Mv.


214

т.с. KASTAMONU С. Savcılığına Sayı: 1978/

Hz.

Sağlık Ocağı Tabibliğine Kastamonu Başkası tarafından kolundan bıçakla yara­ landığını iddia eden Bayram Çağılcı birlikte gön­ derilmiştir. Yara vasfının belirtilmesi iş ve gücünden kalma müddetinin toplanarak düzenlenecek ra­ porun memuriyetimize gönderilmesi rica olunur. 12.5.1978 65 — C. Savcılığının 1978/11 sayılı 12.5.1978 günlü yazılarıyla; Mesai dışıdır RAPOR 1. Sol önkol sırtın d a 10 cm çaplı daireli alan d a şişlik ve hassasiyet. Bu şişliğin o rtasın d a 2 cm boyunda düzgün kenarlı kanam alı ve 2 - 3 cm k a d a r derinliğinde kesik deri yarası. 2. Sol el 5. p arm ağ ın d a harektsizlik. P arm ak tak i hareketsizliğin kalıcı olabileceği şüphesiyle 10 (on) gün kadar sonra tekrar mua­ yenesinde belirlenebilecek. Yaralının 20 (yirmi) günde iyileşip 7 (yedi) gün iş ve gücüne mani olabileceğini bildirir tabib kanaat raporudur. 12.5.978 S a a t: 21.00 Dr. Necmi Tellioğlu


m —

т.с.

ANKARA VALİLİĞİ ALTINDAĞ KAZASI S A Y I: 1395 H üküm et Tabibliği A ydm lıkevler Polis K arakol Kom iserliğinin 18/5/51978 tarih li yazılarıyla m uayenesi istenilen sol kolu m ü h ü rlü o larak gönderilen MUHARREM DANAAHMETOĞLUNUN yapılan m uayenesinde: Sol uyluk üzerinde şerit şeklinde H iperem i ve şişlik, sol bilekte yüzeyel erezyon, sağ diz K a p a ­ ğında tra v m a tik yüzeyel sıyrık, sol el baş p a rm a k ­ ta sathi sıy n k tespit edilm iştir. Bu haliyle iki gün iş ve gücüne m ani olacağı­ nı ve Dört günde iyileşeceğini bildirir Kesin r a ­ pordur. 18/5/1978 A ltındağ H üküm et Tabibi Dr. Doğan Birben M ü h ü r ve İm za

.

;

tfviff

^ '

: '

>,

:ф ім 6

. .

,

m so щутщ ЬщШ

■-

:va ■ • : ■■

:

-V. ■

\ m b vaha a.iMts

ver-İt şar> lada Шр>р - г л

*

.

■ '

,

.MI

n

:■


M illiy e tç i H a r e k e t P a r tis i G e n e l B a ş k a n ı A l ­ p a r s la n T ü r k e ş 13 M a y ıs 1978 ta r ih in d e p a r tis i­ n in M ille t M e c lis i G r u b u ’rıda b i r b a s ın to p la n tıs ı d ü z e n liy e r e k M illi E ğ itim d e s ü r d ü r ü le n m i lli y e t­ ç i ö ğ r e tm e n v e ö ğ r e n c i k ıy ım ın ı s e r t b ir d ille t e n k i t e tm iş v e M illî E ğ itim B a k a n lığ ı’n m M a r k ­ s is t L e n in is t T Ö B -D E R ’li ö ğ r e tm e n le r in işgali' a ltın d a o ld u ğ u n u b e l ir te r e k ş ö y le d e m i ş t i r :

«TÜRK MİLLÎ EĞİTİMİNİ HEDEFİNDEN SAPTIRANLAR HESAP VERECEKLERDİR» «Bugünkü basın toplantım ızda, C um huriyet H alk P artisi H ükûm eti’n in Millî Eğitim ’deki sa­ k at zihniyetinden ve bugüne k a d a r yaptığı ağır ta h rib a tta n , fed ak âr öğretm en cam iasına reva gördüğü zulüm lerden kısa ve um um î h a tla n y la bahsedeceğim . Öncelikle şu noktayı belirteyim ki, iş başına gelen h ü küm etler canların ın istediği gibi, y ah u t esen rü z g â ra göre bir eğitim politikası takip edemezler. A nayasam ız ve Millî Eğitim Temel K anunu, T ürk Millî Eğitim i’nin tem el ilkelerini tespit etm iştir.G elen b ü tü n ik tid arlar, h an g i partid en o lurlarsa olsunlar, A nayasaya ve 1739.


217

sayılı Temel Eğitim K an u n u ’n a bağlı ve saygılı olm ak zorundadırlar. A n ayasa ve Temel Eğitim K anunu, Millî Eğitim in A ta tü rk ilkeleri ve T ürk M illiyetçiliği fikrine bağlı o larak uygulanm asını em retm ektedir, T ürk M illeti’n in geleceği, Milli Eğitim in bu tem el ilkelerine bağlı, sağlam k a ­ rakterli, h ü r düşünceli, v atan sev er nesillerin ye­ tiştirilm esi ile tem inat a ltın a alınabilir. Olm ası gereken bu zihniyet bakım ından Mil­ lî Eğitim im iz C um huriyet ta rih in in en şanssız dönem lerini yaşam aktadır. Ç ünkü b u g ü n Milli Eğitimimize hâkim zihniyet, T ürk M illiyetçiliği fikrinden de, A tatü rk ilkelerinden de çok u zak ­ tır, T ürk K ü ltü rü n ü ve T arihini tem sil eden ta b ­ lolar o k ullardan indirilm iştir. Bir çok o k u lları­ m ızda bu tabloların yerine M arksist slo g an lar yazılmış, h a tta M arksist liderlerin resim lerinin asıldığı gazete say faların a intikal etm iştir. G a­ ziantep Eğitim E nstitüsü ’nde, diğer T ürk b ü y ü k ­ leri ile birlikte A ta tü rk ’ü n p o rtlerin in de p a rç a ­ la n a ra k çöp sepetine atıldığının resim leri yine gazetelerde yayım lanm ıştır. Şimdi vereceğim tek b ir m isal bile, bu sak at zihniyetin hangi boyu tlara uzandığını açıklıkla o rta y a koym aktadır. 12 M art h ü k ü m etleri zam a­ n ın d a B aşbakanlık Basın - Y ayın Genel M üdür­ lüğü ta ra fın d a n h a z ırla n a ra k yayınlanm ış b u ­ lunan, «A tatürk, T ürk G enci’nin El Kitabı» isim ­ li şu kitap, d a h a önceki b ü tü n h ü k ü m etler z a ­ m an ın d a okullarda parasız o larak dağıtılm ışken, Millî Eğitim B akanlığı şimdi, kitabın dağıtılm a­ sını sakıncalı bulm uştur. Kitap, b aşta n aşağı, A ta tü rk ’ü n söylev ve dem eçlerinden ibarettir; yabancı hiç b ir söz veya yorum karıştırılm am ış-


218

tır. Bu gün Millî Eğitim im ize hâkim olan zihni­ yet, A ta tü rk ’ü n söylev ve dem eçlerine bile ta ­ ham m ül edem em ektedir: B unu in k â r etm eleri m üm kün değildir. A ta tü rk ’ü n söylev ve dem eç­ lerine taham m ül edem eyenler, özgür düşünce­ den söz edem ezler. O ku llard a fark lı fikirlerdeki öğrencilerin y an y a n a özgürce okuyacaklarını söyleyenler, bu tu tu m larıy la aynı zam an d a sa ­ m im iyetsiz ve gülünç b ir d u ru m a düşm üşlerdir. Bilindiği gibi, yeni hü k ü m etle birlikte Millî Eğitim Bakanlığı korkunç b ir kıyım ve zulüm m akinesi haline getirilm iştir, ö ğ re tm e n le r ve idareciler tek tek değil, listeler halin d e sü rg ü n e tabi tutulm uşlardır. Bunlar, ted b ir değil, politi­ kası ve tatb ik a tı ile Millî Eğitim ’in kendilerine teslim edildiği bir derneğin, M oskova bağlantılı TÖB-DER’in kin ve in tik am uygulam alarıdır. V atansever, m illiyetçi öğretm enler m alî bakım ­ d an perişan olm uşlardır. Bir ay içinde b ir kaç kere tayinleri çıkan öğretm en ve idareciler v a r­ dır. Bir kısım öğretm enler aşırı sol ve bölücülü­ ğ ü n kuvvetle teşkilâtlanm ış olduğu yerlere sü ­ rülm üş, bu v atan p erv er in san lar ekm ek p a ra la ­ rı ile can güvenlikleri arasın d a b ir tercih y ap ­ m ak zorunda bırakılm ışlardır. Bir çok tay in ler­ de eşler birbirinden ayrılm ış, aileler p a rç a la n ­ m ıştır. Sadece b ir okuldan, Gazi Eğitim Enstitüsü ’nden yüze yakın öğretm en ve idareci kıyım a uğratılm ıştır ki, bu m aarif tarih in d e görülm em iş bir zulüm dür. Gene aynı okuldan, öğretm enlerin dışında yine yüze yakın m em ur ve m üstahdem sü rg ü n edilm iştir. Bu h al insafsızlıktır, intikam cılıktır, kıt k a n a a t geçinen bu fu k a ra in san ların


219

ekm eği ile u ğ raşm ak k en d ilerin e h a y ır getirm iyecektir. O kullarla birlikte, b a k a n lık m erkez teşkilâtı da, bir dem eğ in m en su p ların a ve aşırı sol zihni­ yetine teslim edilm iştir. M erkez Teşkilâtı’n d a h e ­ nüz değiştirilm em iş o la n la ra d a yetkisiz ve fonk­ siyonsuz bırakılm ışlardır. Talim ve Terbiye D aire­ si üyeliklerine siyasî em ir k u lu olacak kim seler tay in edilm iştir. Bu d airen in m eslekî v a k a r ve İl­ mî seviye sahibi üyeleri dağıtılm ış ve Talim Ter­ biye D airesi Reisliği yapm ış olan b ir zat. O rta ö ğ ­ retim e öğretm en o larak verilm iştir. Bu da, b u ­ güne k a d a r ki, team üllere ay k ırı m aarif ta rih in ­ de görülm em iş b ir tu tu m d u r. CHP İktidarı Eğitim E n stitü leri’nde o kum ak­ ta olan 70 bini aşkın birinci ve ikinci sm ıftaki öğ­ rencileri ilk önce «D anıştay k a ra rla rın ı u y g u la­ yacağım» diyerek o k u llard a n atm ak istem iştir. A ncak gerek Sayın C um hurbaşkanım ızın u y a n sı ve gerekse kam uoyunun b ü y ü k tepkisi k arşısın ­ da bu uygulam adan vazgeçm ek zorunda k alan CHP İk tid arı şim di b aşk a b ir m etodla bu öğren­ cileri okuldan atm an ın çab ası içindedir. Eğitim Enstitülerinde okumakta olan ve sol­ cu olmayan öğrenciler okullarından sürülmekte, okullara yeni atanan TÖB - DER’li bazı öğretmen­ lerin marifeti ile baskılar yapılmakta, öğrenciler silâhlı saldırılara uğramakta ve öğrencilerin okullara girmelerine engel olunmaktadır. Bu olayları CHP’ye oy veren temiz, vatanse­ ver vatandaşlarımızın da nefretle karşıladıkları açıktır. CHP yöneticileri CHP’li vatandaşlarımı­ zın asil ve vatansever duygularını ayaklar altına


220

alm ak ta ve bu v atandaşlarım ızın bile tepkisini kazanm aktadır. Üç ders yılı boyunca, T ürkiye’n in en sakin, hadisesiz ve arızasız o larak eğitim ini sü rd ü ren o kullar Eğitim E nstitüleri olduğu halde, bu ik ti­ d a r E nstitüleri hedef seçmiş ve a n a rşi m ih rak ları gibi takdim etm eye çalışm aktadır. Bu, yanhş b ir değerlendirm e değil, kasıtlı b ir tu tu m d u r. Ç ün­ kü bu iktidarın, milliyetçi öğretm ene de, öğrenci­ ye de taham m ülü yoktur ve ezm ek istem ektedir. M evcut öğrencilerin m ezuniyetini geciktirm ek, elinden gelirse hepsini oku llarından u zak laştır­ m ak istem ektedir. Eğitim E n stitüleri’nde görev y ap an ü niversi­ te m ezunu, doktora ve m astır yapm ış b ir çok de­ ğerli eğitim ci o rtao k u llara sü rü lm ü ştü r. Ö ğretim k ad ro ları dağ ıtılan okullarda, eğitim im kânı k al­ m ayınca b u ra la ra yüksek okul öğretm eni yetiş­ tire n iki yıllık eğitim enstitü lerin d en h enüz m e­ zun olan stajyerlerden idareci ve öğretm enler ta ­ yin edilm iştir. Bu tay in ler de m illiyetçi k ad ro la­ rın yerine aşırı sol’u n en sivri elem an ları ikâm e edilm ektedir. Bu tayinlerden sonra, Lenin-M ao’cu k avgalarım n yapıldığı oku llar o rta y a çıkm ıştır. H âlen bakanlık, bu sebeple B ursa Eğitim Enstitüsü’nde ta h k ik a t y ap tırm ak tad ır. B akanlık TÖB - DER’in h akim g u ru b u n a p aralel olarak Leninci g u ru b u ark alam ak tad ır. T ürkiye’nin en m untazam eğitim yap an m üesseseleri, Eğitim E nstitüleri d ö rt ay kapalı tutulm uştur. Bu gün de halen, on b ir tanesi hiç açılam am ış, dokuzu ise açılır açılm az hadiseler sebebiyle kapatılm ıştır. Bugün açık g ö rünen bir kısım Eğitim E nstitüleri’ne binlerce m illiyetçi


221

öğrenci, can güvelnliği sebebiyle girem em ekte­ dirler.- Bir çok okulda, an cak polis n ezaretinde öğretim e devam edebilm ektedir. Y ıllarca norm al eğitim ini sü rd ü ren okulları bu hale getiren h ü ­ küm etin aşırı sol’a m ah k û m sa k a t zihniyeti ve uygulam asıdır. Şimdi b ir de öğretm en ve id a­ recilerin yanı sıra öğrenci kıyım ı başlatılm ıştır. M illiyetçi Eğitim E nstitüsü öğrencileri kitle­ ler halinde u zak laştırılm ak ta ve b aşk a yerlere sürg ü n edilm ektedirler. S ü rg ü n edilen öğrenci sayısı binin üzerindedir. Eğitim E n stitü le rin in idare ve disiplin yönetm eliklerinde, ceza m ah iy e­ tinde dahi olsa, öğrencinin isteği dışında nakil yapılam az; am a Millî Eğitim B akanı k a n u n ve yönetm elik tanım am aktad ır. Bu sü rg ü n ler lise ve o rta o k u llara k a d a r indirilm iştir. Bir kısım öğ­ rencilere, okullarının tatilin e kısa b ir sü re k ala m ecburi tasdiknam e verilm ekte ve bu öğrenciler hiç bir okula girem em ektedir. Sonuç olarak, a n ay asa ve k an u n larım ızın açık hüküm lerine rağm en, a ş ın sol b ir zihniyet Millî Eğitim B akanlığına ağ ır b ask ılar altın d a hâkim kılınm aya çalışılm aktadır. Millî Eğitim B akanlığı b ü tü n m üesseseleri ile m illî hedefle­ rinden sap tın lm ak tad ır. M illiyetçi düşüncelere hiç b ir su rette taham m ü l edilem em ektedir. Öğ­ retm en olsun, öğrenci olsun sol düşünceye m ensup olm ayanlara zulm edilm ekte, ezilm ek­ tedirler. Çeşitli yollarla sü rd ü rü len bu zu­ lüm h arek eti kom ünistlerin devleti işgal h a re ­ ketidir. CHP H üküm eti, bu işgali M arksist - Leninist TÖB - DER isim li öğretm en dem eğ i vası­ tasıy la yürütm ektedir. Eğitim E nstitüleri ve di­


222

ğ er b ir çok o rta dereceli okullar, geçen y ıllara n a z a ra n b ü y ü k ölçüde a n a rşi y a ta k la rı haline gelm iştir. M illiyetçi düşünceye m ensup öğrenci­ lerin b ir çoğu, can em niyetini eğitim ine tercih etm ek zo ru n d a bırakılm ıştır. A ncak CHP İk tid a n ’n d a zulm e u ğ ray an , k a ­ nunsuz o larak sü rg ü n edilen öğretm en ve öğren­ cilerin m ağduriyetlerinin gelecekte m u tla k a gi­ derileceği ve k an unsuz u y g u lam a y ap an lard an kesinlikle hesap sorulacağı u nutulm am alıdır. Biz, a ş ın sol’u n işgaline alet olan CHP İktid a n ’n ı kam uoyunda şiddetle kınıyoruz. K anun­ suzluk yapanlar, zulm edenler, T ürk Millî Eğiti­ m ini m illî hedeflerinden sa p tıra n la r k a n u n ö n ü n ­ de ve T ürk kam uoyu k arşısın d a m u tla k a hesap vereceklerdir.»


223 67 —

CUMHURİYET SAVCILIĞINA ŞEREFLİKOÇHİSAR Ben C inayet zanlısı o larak a ra n m a k ta olan Ü çler Y alm an’ın babası H alit Y alm an’ım. Em niyet görevlileri sab ah sa a t 5’te Em niyet A m irinin em ri ile evim den a la ra k k arak o la gö­ tü rd ü ler, b a n a çeşitli işkenceler y a p a ra k d arp ve h a k a re tte b u lu n d u lar oğlum un bulunm asını b en ­ den istediler. Em niyet am iri bizzat kendisi ve em rindeki polislerle beni falak ay a y atırd ılar. Şu an d a ay a k ta d u ram ay acak k a d a r işkence gör­ m üş durum dayım . D oktora sevkedilerek sağlık rap o ru m u n verilm esi ve B aşta Em niyet A m iri ol­ m ak üzere işkence eden m em u rlard an davacı ol­ duğum u bildirir, gereğinin yapılm asını saygıla­ rım la a rz ederim . 28.5.1978 H alit YALMAN İm za Hükümet Tabibliğine Muayene ve raporunun verilmesi rica olunur. 28.5.1978 C. Savcısı İmza RAPOR Halit Yalman’ın muayenesinde her iki yanak­ ta eritem ve ayak tabanında.......... (okunamadı) mevcuttur. İki gün iş ve gücüne mani olacak ve bir haftada iyi olabileceğini bildirir rapordur. 28.5.978 S a a t: 14.00 İm za


KONYA ÎLİNDE EMNİYET MENSUPLARININ BİR KISIM TALEBELERE VE BİR VATANDAŞA SUÇ KABUL ETTİRMEK İÇİN YAPTIKLARI İŞ­ KENCELERİ İNCELEYEN MHP KONYA MİLLET­ VEKİLİ VE GRUP BAŞKANVEKİLİ İHSAN KABADAYI’nın 24 - M ayıs - 1978 TARİHLİ

R A P O R U D U R Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Suç da, suçlu da hukuk kurallarına göre tesbit edilmesi gerekir. Amma ne varki mevcut iktidar iş başına geleli beri polis karakolları tekmil sathı vatanda çile ve işkence haneye dönüştürülmüş, buralarda her suça ve hadiseye, dayak işkence­ lerle Milliyetçi ve Ülkücü gençlik içerisinden iş­ kence yapılıp suç kabul ettirilerek sahte deliller imal edilmektedir. İnsanlık adına yüz kızartıcı bu elim hadise­ lere her gün bir yenisi daha eklenmektedir. .Bu­ nun tipik ve inkâr kabul etmez örneklerinden bi­ ri de son olarak Konya’da cereyan etmiş bulun­ maktadır.


225

« H A D İ S E — 1» Konya Devleti M im arlık ve M ühendislik A k a­ dem isi M akina Bölüm ü ö ğ ren cisi M ehm et Taşdem ir 4-Mayıs-1978 g ü n ü silah la v u ru la ra k öldürül­ m üştür. Bu olayla ilgili o larak çok sayıda kişiler k a ra k o la sevkedilerek a la k a la n olup olm adığı ilgililerce ta h k ik edilerek bırakılm ışlardır. A m m a yine de bu olayla ilgili o larak hadiseden b ir h a f­ ta sonra d a 11.5.1978 g ü n ü sa a t 02 de gece evlerin­ den a lm a n : 1 — C em âl Erkoç 2 — H üseyin Avni Yağcı 3 — H aşan K ıvrak 4 — İsm ail K arataş isimli d ö rt öğrenci k a ra k o la götürülerek; acım asız ve in saf­ sız b ir şekilde; Polis selahiyetler k an u n u n d a ve Ceza Usul k a n u n u n u n hiç b ir m addesinde yeri olmıyan; İnsan H a k la n ve en iptidai insanlık h a y ­ siyet ve m erham etiyle b ağ d aşm ay an (O rm an K a­ nunu) diyebileceğim iz b ir ic ra tarzı ile bu tale­ belere cebri şiddet ve işkence yapılm ıştır. Zoraki o larak teh d it ve d ay ak la polisin y az­ dığı m etin im za ettirilm iştir. Bu m etin ise: ö ld ü rü le n taleb elerin k atili ile ilgilerini, b u n d a n önce geçen b ü tü n olaylarla a la k a la n n ın varlığını içine ala n b ir m etindir. Bu d ay ak ve işkencelerden so n ra y asalara uygun o la ra k yapılan talep ler neticesinde K onya H üküm et Tabipliğince taleb eler savcılıkça 11.5.978 tarih in d e sevk edilmiş, tabiplikçede elimizde fo­ tokopisi m evcut 11.5.1978 ta rih ve 128 sayılı rap o ­ ru n u vererek talebelerin b aşın d a gelen polislere teslim etm iştir. Polisler b u rap o ru savcılığa verm iş veya im ha ederek verm em işlerdir. Böylece ceza usul ve poF: 15


226

lis selahiyetler kanununa aykırı hareket etmiş­ lerdir. Hükümet tabibinin raporundan başka bu gi­ bi hallerde Devlet hastanesine gidilmezken, mağ­ dur talebeleri savcıhk devlet hastanesine şevket­ miş (aynı gün) hastane doktorunca hiç bakılma­ dan sağlam raporu verilmiştir. «Maraştaki iki ra­ porlu devlet olayı Konya’da da aynen sahnelen­ miştir» . Savcıhk ve o günün Nöbetçi Sulh Ceza Ha­ kimliği zoraki kabul ettirilen ifadelere istinaden talebeleri tutuklamıştır. Savcılık ifadeleri işkence yapan polislerin nezaretinde almıştır. Yazılıp imza ettirilen metin dışında savcılığa ifade verildiğinde savcı soruşturmadan ayrıldık­ tan sonra mağdurlar gene de polislerin elinde ka­ lacaklarından savcıya dahi gerçekleri olduğu gi­ bi aktarma imkânı bulamamıştır. Hazırlanan bu dosya muvacehesinde de mahkeme ilk celsede; haklarında tutuklama kararı veriliyor. « H A D İ S E — 2» Y ukarıda tu tu k la n a n talebelerden Hüseyin; A vni Y ağcının babası Seyit Ali Yağcı oğlunun 11 M ayıs 1978 gecesi sa a t 2 de oğlu evden 15 k a d a r polis ta ra fın d a n a ra m a k a ra rı olm adan, v a rsa d a gösterilm eden alınıp g ö tü rü ld ü k ten so n ra b a b a ­ lığın verdiği şefkat ve telaş içerisinde aynı gece sa a t 3 de Em niyet M üdürlüğüne giderek oğlunun akıbetini ve suçunu soruyor. H içbir sebep yokken binbir k ü fü r ve h ak a re tle rd e n so n ra k arak o ld a 15 k a d a r polis ta ra fın d a n dövülüyor. Ve dışarı atılıyor. Savcılığa fotokopisi ekli dilekçeyi v eri­


227

yor. Bu d a h ü k ü m et tebipliğine h avale ediliyor. H üküm et tabipliği b u ra d a dilekçenin a ltın d a y a­ zılı onbeşgünlük (4813 nolu) ra p o ru veriyor. D a­ yak yiyen v atan d aş rap o ru savcılığa teslim edi­ yor. F akat evrakı savcılık kalem inde tutuluyor. Hiçbir m uam ele görm üyor. « H A D İ S E — 3» Ü lkü O cakları önünde v u ru la n 1 nci Şube m em u rların d an İm dat Şenel’i v u ra n la r 1 nci şube M üdürü ve diğer polisler ta ra fın d a n yakalanıyor. Y ak alan an ların birinin evinde b ir ta b a n c a ele ge­ çiriliyor. Y ak alan an ların hepsini b ir sü re önce ta b a n c a ile v u ru la ra k öldürülen M ehm et Taşdem irin a rk a d a şla rı olduğu ta h k ik a tla rd a n ve sav­ cıların sam im i itirafların d a n o rta y a çıkarılıyor. Polisi v u ra n ta b an can ın polisçe ele geçirile­ ceği b ir sıra d a bazı siyasilerin ve resm i kişilerin a ra y a girm esi ile san ık ların serbest bırakılm ası ve sam k larla görüşülm e isteği 1 nci şubece re t ediliyor. Bu re t olayı üzerine; polisçe n ih ay i d u ­ ru m a getirilm iş olan dosya Em niyet M ü d ü rlü ğ ü n ­ den a lın a ra k savcılıkça yeni b a şta n ele a lın a ra k yürütülüyor. Açık b ir taraflılık içinde polisin ta h ­ kikatı ve verdiği ciddi sonuçlar d ik k ati n a z a ra alınm adan ve savcılık dosyasına in tik al ettirilm e­ den H üküm et tabipliği ra p o ru d a alın m ad an h a s­ ta n e d oktorundan alın an «Dayak Yedi» ra p o ru n a d ay an ılarak san ık lar serbest bırakılıyor. Bu olay­ daki tak ip edilen yol ve ta h k ik a tın seyri h ak k ın ­ d a da K onya halkı üzgün, M aşeri vicdanda k ır­ gın, Em niyet m e n su p la n d a k ü skündür. Y ukarıda sıraladığım ız o lay lara bizzat 14 M a­


228

yıs P azar g ü n ü K onya’y a giderek 15, 16, 17. g ü n ­ lerinde tesbit ettim . İlgililerden valilik, Em niyet M üdürlüğü m ak am larım heyyetim le ziy aret ede­ rek anlattım . Çok gizli y o llarla sağladığım g er­ çek vesikaların ibrazı ile kendilerinden tarafsız­ lık içinde vazife görm elerine a it sam im i duygu­ larım ı b elirterek kendilerine tak d im ettiğim bel­ gelerin icray a konulm asını istedim . Sayın Konya savcısına vaki müracaatımda benimle merdiven başında karşılaştı ve muavin­ lerimle görüşün, komisyon toplantım var diye kabul buyurmadılar. Böylece heyetimiz savcılık makamı ile görüşemedi, vesikalarımızda adı ge­ çen makama ibraz edemedik. İnsanlık ve D em okrasim iz ad ın a yüz k ızartı­ cı ve m evcut ik tid a r içinde u ta n ç verici olaylar zincirinden b ir baklayı d a h a basınım ız vasıtasıy­ la k am u oyuna duyuru r, cüm lenizi saygıyla se­ lâm larım .


229

68

Erol Gürel Baba ad ı: Fahrettin Doğum y ılı: Balıkesir 1956 Konya Devlet Müh. ve Mim. Akademisi KONYA S abah s a a t 6.30 yurd u a ra m a y a polisler gel­ diler. Biz y ataklarım ızd a yatıyorduk. U ykudan u y an d ırd ılar dolaplarım ızı açm am ızı söylediler. Y a ta k ta n kalktım . Dolabımı ve valizim i açtım . Do­ la p ta ve valizde suç u n su ru hiçbir şey b u lam a­ dılar. Ç alışm a odasındaki dolabım ı açtım. Bir si­ vil polis dolabı aradı. Eline o a ra d a eskiden silâh ­ la çektirm iş olduğum b ir resim geçti. B unun üze­ rine beni aşağıya indirdi. Y urd u n aran m ası b it­ tik ten so n ra beni polis a ra b a sın a bindirdiler. Yola çık ar çıkm az içeride b u lu n an sivil polislerle resm i polisler hiçbir şey sorm adan v u rm a y a başladılar. Resmi polisler elindeki etenlerle v u rm ay a b aşla­ dılar. Sivil polislerde su ra tım a y u m ru k v u rm ay a başladılar. A rabadan in dikten so n ra 1. Şubeye g ötürdüler sa a t 7.00 den itib aren 1. şubeye g ir­ dikten hem en son ra beni b ir odaya aldılar. O oda­ da 8 sivil polis vardı. O daya bir fa la k a getirdiler.


230

H içbir sorgu sual edilm eden falak ay y a tırd ıla r ve dövmeye başladılar. F alak a dayağı devam ed er­ ken silahın nerede olduğunu, kim den aldığım ı ve d a h a so n ra kim lerde silah olduğunu, kim lerin ne zam an silah taşıdık ların ı sorm aya başladılar. Ben bilm iyorum dedikçe d ah a fazla dövüyorlar­ dı. A rad an yarım sa a t geçince falak ay ı b ıra k tıla r beni ayağa k ald ırd ılar ve yere su döküler. D aha sonrad an çok iyi tanıdığım iki sivil polis sırtım a bindiler ve suda yürüm em i söylediler. H em en h e­ m en y a n m sa a t süreyle birisi sırtım a biniyor, o inince diğeri sırtım a biniyor. D aha so n ra a y ak ta su d a hızlı hızlı koşm am ı söylediler. Ben suda ko­ şark en polisler sırtım a, su ra tım a vuruyorlardı. Bu a ra d a d a devam lı b ir şekilde küfrediyorlardı. Bu işkence sa a t 11.00 k a d a r sürdü. Y ani sabahın sa a t 7’sinden sa a t l l ’e k a d a r 4 sa a t hiç a ra v er­ m eden işkence yaptılar. B ana b u h arek etleri y a ­ p a n polisler Konya Em niyetinde 1. şubede vazife­ li olan sivil polislerdir. H epsini şahsen tan ın m . S a a t 11.00 den son ra ifadem i aldılar. Zorla b ir k â ­ ğıt im zalattılar. İm zaladığım ifade de silahın kendim e a it ol/ d u ğ u n u ve silahı d ah a so n ra yolda kaybettiğim yazıyordu. Beni d ah a son ra sa a t 16.00 de C um huriyet savcılığına götürdüler. İfadem ve resim ler C um ­ huriyet savcılığına verildi. D aha so n ra beni Cum ­ h u riy et savcısı polislerle birlikte çağırdı ve suçu­ m u sordu. Polisler resim lerin suç u n su ru olduğu­ n u söylediler. C um huriyet Savcısı resim lere ve ifadem e baktı, d a h a so n rad a b a n a tab a n c a ile re ­ sim çektirm ek suç değildir, dedi. İfadem i alm aya bile gerek görm eden gidebilirisin dedi.


231

Olayın başlangıcı ve bitişi yukarıda anlattı­ ğım gibidir. Bu olaydan sonra 1. şubedeki polis­ ler nerede görürlerse hakaret edip üzerime yürü­ yorlar devamlı baskı altında tutuyorlar. Saygıla­ rımla. Erol Gürel S a y ın E c e v it ve İ ç iş le ri B a k a n ı ile M illi E ğ i­ t i m B a k a n ı N e c d e t U ğ u r o k u lla r d a e ğ itim ö z g ü r ­ lü ğ ü n ü n s a ğ la n d ığ ın ı, h a n g i f ik ir v e id e o lo jiy e s a h ip o lu r la r s a o ls u n la r k a r d e ş ç e ö ğ r e n im g ö r ­ d ü k le r in i s ö y lü y o r la r a m a g e r ç e k ta m te r s i o l­ d u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir .

69 — 30.5.1978 tarih in d e okula gittim . 14’e 20 k a la derse girdim . S aat 14.30’da Teneffüse çıktım. İda­ renin önünde sig ara içerken 40 kişilik b ir g ru p gelerek etrafım ı sardılar. K antine çay içm eye d a­ vet ettiler. Ve ben K antine gitm eyince iki kişi ay ak larım a b a sa ra k k afay la v u rm a ğ a b aşlad ı­ lar. Ben ellerinden k u rtu la ra k M üdür M uavini Zeynel beyin odasına sığındım . Zeynel bey iki polis a la ra k b a n a v u ra n öğrencileri tespit etm e­ ğe gittik ve b u n ları a la ra k Baş M uavin Zeynel beyin odasına girdik. A rad an 10 - 15 d ak ik a geç­ m edi b a n a v u ra n öğrencilerin a rk a d a şla rı tüm olarak 120 kişi Zeynel beyin odasının etrafın ı sardılar. Zeynel beye a rk a d a şla rın ı polise verm iyeceklerini ve gerekirse direnişe geçeceklerini söylediler. Zeynel bey bu öğrencileri sın ıflara sokm ak için benim y an ım d an çıktığında 120 kişi M uavin odasını b a stıla r ve 4 kişi üzerim e saldı­ ra ra k zincirlerle vu rm ağ a başladılar. B unun y a ­ n ında öğrenci kızlarda ay ak k ab ılan y le ve ç a n ta ­


232

larıy la b a n a v u rm a ğ a çalışıyorlardı, Beni yere d ü şü rd ü le r ve dövmeye başladılar. Zeynel bey b ir d a h a geri gelmedi. Beni döğerlerken Fidan E rtü rk isim li öğretm en gelerek b u n ları d ışarı çı­ k ard ı ve gitti. S onra te k ra r sald ırd ılar ve yine dövmeğe b aşla d ılar ve ben bayılm ışım b u n u n üzerine polisler gelerek b u n la rın ellerinden beni aldılar. E ğer polisler gelm eseydi m u h ak k ak o okuldan ölüm çıkardı. B unun üzerine b ü tü n öğ­ renciler direnişe geçti. Faşist polis k atil polis Tek Yol D evrim sloganlarıyle polisi d ışarıy a çık ar­ m ağ a kalktılar. M ahir H üseyin Ulaş K u rtu lu şa k a d a r savaş sloganlarıyle polislerin üzerine y ü ­ rüdüler. Polislerde b u n ları jo p lay arak d ağ ıttı ve hepsi okulun bahçesinde toplandılar. Faşist İk­ tid a r Faşist Ecevit diye slo g an lar söylediler. A ra­ d an yarım sa a t geçm işti ki d ışarıd an 500 kişilik bir kalab alık gelerek okulu işgal ettiler. Valiyi is­ tediler. C an güvenliğinin olm adıklarını söyledi­ ler. Ve valiye b ir takım ş a rtla r ileri sürdüler. Ş a rtla rı polisin okulu terketm esi ve ülkücü öğ­ rencileri okula alm am alarıydı. Biz d efalarca döğüldüğüm üz halde M üdür, V ali hep b u n a seyirci kaldılar. Yasal yönden nereye müracaat ettiysek hiçbir merci bizi dinlemedi ve bildiklerini yaptı­ lar. Ve Eğitim Enstitüsünde bütün ülkücü öğ­ renciler okula gidemeyerek devamsızlıktan sı­ nıfta kalmışlardır. Rafet Emre Tekirdağ Eğitim Enstitüsü


233

d a ğ E ğitim E n s titü s ü ’n d e, so lc u la r ın öld ü î d ö v d ü k le r i R a fe t E m r e ’n in d ö v ü ld ü k te n so n r a k i d u ru m u .


70 — B u r e sim ie r , iş k e n c e g ö r e n g e n ç le r d e n sa d e c e k iş iy e ait. R e sim le r re n k li o ld u ğ u iç in k lişe d e n n e tic e a lın a m a d ı

iş k e n c e g ö r e n E rtu ğ ru l G ö z e t


235

71 —

İşkence gören Ö m er Selvi


236

M illiyetçi H areket P artisi G rup B aşkanvekili ve K onya M illetvekili İhsan K abadayı ile 10 m illet­ vekilinin em niyet teşkilâtını ta r a f tu ta ra k yönet­ tiği ve k a ra k o lla rd a v a ta n d a şa işkence y apılm a­ sın a göz yum duğu, işkenceyi tesb it eden H ü k ü ­ m et R aporu’n u n yok edildiği, yerine b a şk a ra p o r konulduğu iddiasıyle İçişleri B akanı İrfa n Özaydınlı h ak k ın d a A nayasanın 89 ncu, M illet Mec­ lisi İçtüzüğünün 107 nci m addeleri u y arın ca b ir G ensoru açılm asına a it önerge 9 H aziran 1978 MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA K onya’d a 4 M ayıs g ü n ü v u ru la n b ir genci­ m izin k atillerini tespit am acıyla Polisin y ü rü ttü ­ ğü a ra m a faaliyetleri d ay ak ve işkence ile y ü ­ rü tü lm ü ştü r. E vlerinden a ra m a k a r a n olm aksı­ zın to p lan an gençler d ay ak ve işkence ile zorla işlem edikleri suçu yüklenm işlerdir. G ençlerin m ü ra c a a tı üzerine H üküm et tab ib i 15 g ü n lü k r a ­ por verm iştir. R apor Polis ta ra fın d a n im h a edil­ miş ve h astan ed en d ayak izi olm adığına d a ir r a ­ por alınm ıştır. Bu dört genç vatandaşım ızın h a y a tın d a n e n ­ dişe duyan A na B abaları Em niyete gitm işler. Ay­ nı şekilde; Cem al Erkoç, H üseyin Avni Yağcı, H a­ şan K ıvrak, İsm ail K arataşı p erişan eden zihni­ yet ve tutum ; çocuğunu a ra y a n Seyit Ali Y ağcı’ d a 15 k a d a r Polis ta ra fın d a n insafsızca dövülm üş­ tür. D oktordan ra p o r alm ıştır. B ütün doktor r a ­ porları eklidir. Polis bu ra p o rla rı im h a etm iştir. Hiç b ir k an u n î ta k ib a t yapılm am ıştır. Bugüne k a d a r b ü tü n şikayetlerim ize rağm en. 10-15 gün yetkili kan u n î m erci olan H üküm et


237

tabibinin ra p o ru n a rağ m en sorum lu,suçlu polis­ le r h a k k ın d a h içb ir işlem yapılm am ıştır. B ütün zalim ler İçişleri B akanının gölge ve him ayesindedir. A narşistler K onya’d a b ir polisi k u rşu n lam ış­ lardır. O layın ta h k ik a tın a siyasiler m ü d ah ale et­ m iş ve Em niyet ta h k ik a tı kapatılm ıştır. V atan d aşın m eskenini basan, insafsızca k a ­ rak o ld a işkence eden, H üküm et ra p o ru n u y ırtan Polisleri K oruyan İçişleri B akanı İrfa n özay d m lı’n ın tu tu m ve ic ra a tı A nayasayı çiğnem ekte, m em leketi tehlikeli b ir yöne götürm ektedir. İçişleri B akanlığını ve Em niyet Teşkilatını h u zu rsu zlu ğ a götüren, ehliyet ve d ü rü stlü k le hizm et görenleri süren, işkencecileri kilit n o k ta­ la ra getiren, devlet y ık ıcıların a k arşı aciz düşen İçişleri B akanı İrfa n ö zay d m lı h a k k ın d a Yüce M eclisin gerekli işlemi yap m ak üzere A n ay asa­ n ın 89 ncu M illet M eclisi İçtü zü ğ ü n ü n 107 nci m addeleri u y arın ca b ir G E N S O R U açılm a­ sını saygılarım ızla a rz ve taleb ediyoruz. 1 — İhsan K abadayı K onya Mv. 3 — M ehm et Irm ak Çorum Mv. 5 — M. Y usuf ö z b a ş K. M araş Mv. 7 — T u ran Koçal İstanbul Mv. 9 — Sadi Som uncuoğlu N iğde Mv. 11 — F aru k D em irtola T okat Mv.

2 — A. O ktay Günev Konya Mv, 4 — Ali G ürbüz Sivas Mv. 6 — N ecati G ültekin A n k a ra Mv. 8 — M ehm et D oğan K ayseri Mv. 10 — Cengiz G ökçek G. A ntep Mv.


238 72 —

22.4.1978 gün ü sa a t 14.30’da Çelik îş Sendi­ kası A n k ara şubesinde çalışm akta olan a rk a d a ­ şım H ayati K alaycı’yı ziyarete gittim . Sendikaya girdiğim de polis ta ra fın d a n a ra m a yap ılm ak tay ­ dı. Bu esn ad a polisler benim de üzerim i aradılar. Y apılan a ra m a d a üzerim de h erh an g i b ir suç u n ­ su ru n a Taslanmadı. S endikadaki a ra m a la r b ittik ­ ten so n ra polisler diğer 8 a rk ad aşla birlikte benide a ra b a y a a la ra k A n k ara Em niyet M üdürlüğü 1. Şube II nci kısm a götürdüler. Hiç ifade alm a­ dan 22.4.1978 gü n ü saat 17.00 de 10 Nolu hücreye hapsettiler. 23.4.1978 günü saat: 22.30 sıralarına kadar hiç kimse ne yanıma geldi ne de bir ifade alındı. Ancak ayni gün saat: 22.30 da bir polis memuru yanıma gelerek beni hücreden aldı ve bilmedi­ ğim bir katın odasına götürdü. Hiç sual sorulmu­ yordu bilmediğim bir sebeple önce tokatla, da­ ha sonra tekmeyle ve daha sonra jopla dövdü. Bu işkence başladığında odada 3 polis memuru var­ dı. Ne için işkence gördüğümü daha bilmiyor­ dum. Ancak bu sahneden sonra Ankara’da ve Ankara dışında çok sayıda faili meçhul suçların hangilerini yaptığımı sordular. Hiç bir şeyi bil­ mediğimi ve ilişiğimin olmadığım söyledim. Ağır işkence bundan sonra başladı. Beni öldürecekle­ rini söylediler. Gözlerimi bağladılar bilmediğim bir yere götürdüler. Bir yere oturtturdular Cımbiz misali iki uçla parmaklarımdan tutturdular bir an bütün vücudumda çok ağır bir sızı his­ settim. Elektrik olacağını sandığım bu ‘şkenceyi kısa bir zaman sonra tekrar yaptılar. Hiç bir


239

olayla ilişiğim olmadığı ve bilmediğim için o iş­ kence yapanların benden umduklarını alamaya­ cağını anladıklarından beni tekrar hücreye attı­ lar. Gecenin çok geç saatları olmuştu. Hücrede sabah olmuştu. Üç gün daha hiç bir şey sorma­ dılar. Daha sonra ifade almak için hücreden çı­ kardılar. İfadem alındı ve artık hücrede değil Salonda bekliyeceğimi söylüyerek hücreden sa­ lona aldılar. 2 günde salonda beklettiler sonra 27.4.1978 günü saat: 18.00 sıralarında Adliyeye sevk ettiler ve tutuklandığımı söylüyerek Polis arabasiyle Ankara Cezaevine teslim edildim. 9.5.1978 gü n ü ise Tahliye k a ra rım geldiğini bildirerek tahliye oldum. 10 5.1978 Dursun Çelik 73 — Ben Çelik - İş Sendikasında çalışıyorum . 22.4.1978 gün ü öğle yem eğinden döndüğüm de polisler sendikayı arıyordu. S endikaya girdiğim ­ de benim üzerlerim i de arad ılar, hiç b ir suç aleti çıkm am ıştır. Sadece Sendika d a 1 ad et ustura, ve bilyeler çıkm ıştır. Sendikaya d a h a so n ra 8 ar­ k ad aş geldiğinde de o n la n n d a üzerleri arandı, suç aleti çıkm am ıştır. A ram a bittik ten so n ra bizi Em niyet S arayı 1. Şubeye götürdüler. S onra be­ nim ve 8 ark ad aşlarım ın evleri a ra n d ı hiç bir suç aleti bulunm am ıştır. 21.4.1978 g ü n ü iki arka­ daş 3 silahla yakalanm ış bizleri y a k a la n a n ar­ k adaşlarım ızın suç o rtağ ı y ap m ay a çalıştılar ve faili m eçhul olayları üzerim ize yıkm aya çalış­ m ışlardır. 1. Şube’de 7 g ü n kaldık bu 7 g ü n zar-


240

fmda 5 gününü hücrelerde kaldık. Hücrelerde kaldığımız müddetçe Elektrik, Çop, falakaya ya­ tırmak, üzerimize yanan sigarayı basmak ve ağı za yakışmayacak küfürler yaparak işkence yapı­ lıyor ve; «Emri kimden alıyorsunuz, planlar ne­ reden planlanıyor» Silah yakalatan arkadaş­ lar senden aldığını söylediler, Ülkücü İşçiler Der­ neğinin eski yönetim kurulunda olan arkadaş­ ları tanıyıp tanımadığımı ve nerede faaliyet gösterdiklerini, Şura bombalandı yoksa sizmi yaptmız, Şura da adam öldürüldü sen mi öldür­ dün gibi sözleri tekrarlayıp emri kimin verdiği­ ni soruyorlardı. Benim ifadem ise hiç kimseyi tanımadığım, bu tür olaylardan bizim İlgimizin olmadığımızı, yapmadığımızı, adam öldürmeye teşebbüs yapmadığımı, bomba ve silah taşıma­ dığımı söyledim. Hücrede kaldığım müddetçe aç, susuz halde bıraktılar. 27.4.1978 günü bizi ad liyeye gönderdiler. Adliyeye vardığımızda suç suz olduğumuz tam meydana çıkarken Emniyet Müdürlüğü yardımcısı ile 1. Şube Başkomser yar­ dımcısı geldiler ve bizi mahkemeden çıkardılar ve savcıya ve Hakime bir şeyler söyleyip gitti­ ler. Biz tekrar mahkemeye girdik ve hepimizin tutuklandığımızı söylediler. Bizler aramızda da silah yakalandıran arkadaşlar da vardır. 12 kişi idik. Mahkemeden suçlarımızı duyunca biz hemen adli Tabibe başvurduk, bizlerle fazla ilgilenmediler ve Ankara Cezaevine götürdüler. Suçsuz olduğumuzun ortaya çıktığımızdan 9.5.1978 günü serbest bırakıldım. Hayati Kalaycı


241 74

Bahri oğlu 1952 doğum luyum . Telefon Baş M üdürlüğünde m em ur o larak çalışm aktayım . 22-4-1978 g ü n ü Bağımsız Çelik Iş Sendikası­ nı! arkadaşım ı görm ek için gitiğim de polisler a r a ­ nın yapıyorlardı. Sekiz ark ad aşım la birlikte bizi ıan niyete götürdüler. Üzerim izde ve evim de y a­ pılan a ra m a la rd a hiç b ir şey çıkm ayıp bizi suç­ layım hiç b ir suç olm adığı halde 27-4-1978 günüı m Imdar hücrede hapsedildim . Beş g ü n içerisin­ de dudak, ayak ve dişlerim den cerey an a vererek l a İli m eçhul suçları k ab u l etm em i istediler, Ben­ lin lıiç bir şey bilm ediğim i söylediğim m üddetçe ropla, ve çelik çopla dövdüler. Silahlarını çekip i vuracağız. Bu su ç la n sen işledin dediler. Mıdırom yerlerinizi .......zi keseceğiz diyerek te h ­ dit nttiler. 27 4-1978 günü savcılıkta ifâdelerim iz okun­ m a d a n suçum uz ne diye sorduğum uzda «siz bi­ liminiz suçunuzu» deyip tevkif ettiler. 12 gün .onı a da savcılık bizi serbest bıraktı. Bu işkenceleri y a p a n la r Kom ser Keki K a­ m a n , Polis M em uru Enver, P. m em uru H alil İ h ­ ı n hini ö ç, Em niyet M üdür M uavini olduğu söyInnllon Cevdet isimli birisi ve görürsem tanıyabilnooğim diğer kişilerdir. Bu isim leri a ra la rın ­ d a k i konuşm adan ve Savcılığa yollamış o ld u k lan i l a d a tu ta n a k la n n ı y azark en kendi a ra la rın d a k i i .m m söylerek k o n u şm alan n d a n anladım . 10/5/1978 Gazi Koç F: 16


242 75 —

Biz’e polislerin işkenceleri : Beni Neşecihan çay salonuna giderken demeğin önünden geçer­ ken yakaladılar ve arabaya bindirdiler arabada Ercan ağbi ve birkaç ağbi daha vardı sonra po­ lise buranın bir dernek olduğunu söyledik ve aşşağıya inip arayacaklarını söylediler ağbilerde arayın dediler ve içeriye girdik hiçbirşey bula­ madılar ve ekip başıydı herhalde öbürlerine siz çıkıp arabadan anahtarları alıp indirin dediler ve sonra geldiler ama bizi içeride odada tuttuk­ ları için kimler olduklarını görmedik ve sonra içeriye girip içeriden dinamitlerle döndüler son­ ra da bizleri şubeye götürdüler sonra sabahle­ yin ise birsürü arkadaş getirdiler bunların ifa­ delerini alıp yolladılar sonrada beni çağardılar ve ifadede birşey bilmediğimi söyleyince ekip ba­ şı Keki kaman beni, sopayla iyice dövdükten sonra hücreye attılar ve arkadaşlarıda attılar sonra birkaç kişiden sonra beni yine götürdüler ve bu sefer herkes vardı ama beni sarışın adam­ la Enver dövdüler sarışın adam elime parmak­ larımın arasına kurşun sıkıştırdı ve bıçağın ucu­ nu çok ince yaparak batırdılar ve sopayla gene dövdüler sonrada bizi büyük odaya attılar ben çok korktum kapı açılınca uyur numarası yapı­ yordum ve daha sonra korkulu günler geçti ve: mahkemede içeriye attılar. Bora Özbek (N o t: B o r a Ö z b e k 14 y a ş ın d a d ır )

76 — 13.3.978 tarih in d e M akine yedek p arça k o le k tif şirketine işe başladım . Ve b ir k aza sonucu b u ra ­


243

d an Ayrıldım. A yrılm adan Önce O radaki İşçile­ rin Söylem eleri Ü zerine Çelik İş S endikasına k a ­ yıt olm uştum İş yerim den A yrıldıktan S onra A ra­ b a yıkayıcılığı yapıyordum . A ğ ın m a G ittiği için T ek rar Eski işime G irm ek İçin Sendikaya G ittim S endikada A ram a V arm ış bizi to p lad ılar Siyasi Şubeye G ötürdüler O rad a beni b ir hücreye A ttı­ la r Ne Ekm ek Ne Su y a tırd ıla r S abah Sadece bir Su İçirdiler ö y le n Oldu y av an b ir Ekm ek A kşam oldu b ir tuvalete d a h a çık ard ıla r Gece yarısı beni hücrem den Ç ık an p C eryana verdi­ ler, Cobla falak ay a yatırdılar, Ve çeşitli k ü fü r ith am lard a bulunup dövdüler. İşkence S ırasın­ da faili M eçul S u çlan Üzerim e yıkm aya Ç alıştı­ lar. kabul Etm edim Şubede Suçsuz yere Dövül­ düm Ezildim k ü fü rlerin e M ahruz kaldım . A y n ca M ahkem ede 2. Sulh Ceza m ahkem esine G irece­ ğimiz S ırad a Em niyet m ü d ü rleri ve yardım cıları G elerek Savcıya Tehdit ederek bizi tu tu k la ttır­ dılar. Adli tabibe b aşv u rd u k bizle fazla ilgilen­ m ediler. 10 - 5 -1978 de bırakıldım . SERDAR DİKMEN 77 — 4 - 3 -1978 tarih in d e so n rad an m ahkem ede b e ra a t ettiğim b ir olayda ifadem alınm ak üzere k arak o la (ÇANKAYA KARAKOLUNA) bizzat başvurduğum da, K arakol A m iri Ş ak ir ta ra fın d a n d a h a önce sem tim izde m ey d an a gelen b ir olayı üzerim e alm am için teh d it edildim; D aha so n ra sivil giyim li şahsen tanıdığım iki polis ta ra fın ­ d a n çeşitli h ak aretlerle b irlik te copla dövüldüm . Aynı zam an d a yine ayn ı şah ıslar ta ra fın d a n fa ­


244

lakaya yatırıldım. Daha sonra karın boşlukla­ rıma ve mideme vurularak ifade olarak hazırla­ dıkları kağıdı zorla imzalattırdılar. Bu olaylar çankaya karakolunda cereyan et­ ti. Beni döven sivil polisleri görsem tanırım ve haklarında davacı olurum. Mehmet TOKLUOĞLU


78 —

İSTANBUL’DAKİ İŞKENCELERLE İLGİLİ RAPOR İstan b u ld a S ağm alcılar ceza evinde çıkan is­ y a n d an sonra bazı ülküdaşlarım ız isyanla hiçbir alâkalası olm adığı halde E dim e K apalı Cezaevi­ ne gönderildiler. İsyanı aslın d a solcular çık ard ı­ ğı halde. Önce 43 ülkücüyü Ü sküdar Paşa kapısı Cezaevine sürdüler. A rad an iki g ü n geçm eden o rad an 50 kilişik b ir ülk ü cü g ru b u n u 25 kişi Te­ kird ağ C. evine 25 kişi o larak da E dim e K apalı Ceza evine sürüldüler. E dim eye sü rü len ler sü ­ rü ld ü k leri günden bu y a n a 50 g ü n ü geçen b ir süreden beri Z indana atılm ış b ir vaziyetde, de­ vam lı baskı ve gözaltm dalar. Ü lküdaşlarım ız, ja n d a rm a yokluğu b a h an e edilerek İstan b u l’daki m ahkem elerine çıkarılm ıyorlar. Böylelikle ta h li­ ye üm idi olan ülküdaşlarım ızm d u ru m u çıkm aza giriyor. G elen ve gönderilen m ek tu p ları açılıp sıkı kontrolden geçiriyor ve ellerine verilm iyor. Hepsi zin d an d a b ire r kişilik h ü crelerde b u lu n u ­ yorlar. M illiyetçi y ay ın lar hiçbir su rette sokulm am asın a rağm en sol y ay ın lar serbest oluyor. Ü lküdaşlarım ızm tek arzu su Edirne K apalı Ceza evinden, İstanbul C. evlerine n ak illerin in yapılm asını istiyorlar. E dim e К. C. evindeki b u d u ru m d a o lan ların lis te s i:


246

Kadir Salavra, Metin İlhan, Mehmet öztürk, İsmail Kantekin, İsmail özer, Abdullah Büyükyılmaz, Hamza Uzuneminoğlu, Sami Dedeoğlu, Vedat Kasımlar, Kadir Uyuz, Nuri Ünal, Atıf Bahçıvan, Erdoğan Güngör, Cevahir Erdem, Or­ han Bıyıklı, Ufuk Büyükbıyık, Zeki Çınar, Haşan Tahsin Pekhas, Şadi Saraç, Osman Zeki Kaptan, Haşim Dağlar, Ali Güven, Kemal Boztepe Ü.O.D. Genel Merkezi Hukuk Masası 79 — Ben Ömer özen 2/2/1978 günü saat 13.00 ci­ varında Küçükçekmece’de tren istasyonunda İs­ tanbul’a gitmek için bekliyordum. Orada bekler­ ken birkaç polis beni tartaklıyarak aldılar. Niçin götürdüklerini bilmiyordum, önce Küçükçekmece, sonra da Basınköy karakoluna götürüldüm. Orada bana dayak attılar, çeşitli ağıza alınma­ yacak küfürler ettiler. Olayını dahi bilmediğim suçları benim işlediğimi söylüyorlardı. Ben de kabul etmeyince devamlı dövdüler sonun da ba­ yılmışım. Ayıldıktan bir müddet sonra da ser­ best bıraktılar. Ömer özcan 80 — 8.5.1978 günü saat 21 sıralarında ben Sudi Cansu ve arkadaşım Lütfi Sert ile eve giderken Pazar yerinde bir grup bize saldırıda bulundu. Bunun üzerine bekçiler bizi karakola götürdü­ ler. Saldırıda bulunanlara hiç bir şey yapmadı­


247

lar. K arakolda ja n d a rm a la rd a n b iri ve bekçi Ce­ mil bizi copla dövdüler. D aha so n ra bekçi Cemil jan d arm ad an k asatu ray ı o larak k ollanm a, bacaklan m a, sırtım a v u rm a y a başladı. B ana k a sa ­ tu ra ile v u ru rk en arkad aşım Lütfü de yanım da idi. Ben can havliyle b ağ ırd ık ça d a h a çok v u ru ­ yor ve k ü fü r ediyordu. K arakolda kaldığım süre içerisinde ailem ize kasıtlı o larak h a b e r vedirilmedi. Bekçi Cemil A rkadaşım Lütfü S ert’e de ön­ ce copla so n ra jan d arm ad an k asatu ray ı a larak kollarına, b a c a k la n n a batırdı. Beni d u v a ra yere çarptı. Ü zerim e çıkarak çiğnedi. Aynı işkenceleri ark ad aşım a da yapıyordu. B u n lan y aparkende devam lı k ü fü r ediyordu. H ırsını alam ay arak k a ­ satu ray ı vücudum un m uhtelif yerlerine b a tın p çıkartm aya, enlem esine diklem esine vurdu. Beni bırak tı arkadaşım Lütfü’yü yere yatırdı, sırtm a k a sa tu ra n ın sivri tarafıy la vurup batırdı, sap la­ dı. Benim vücudum da kollanm , b acak lan m d a, sırtım da olm ak üzere 30 - 40 saplam a ve k a sa tu ­ ra y la y aralam a vardır. Adli Tıp rap o ru y la d a sa­ bittir. A rkadaşım L ütfünün sırtında, b acak ların ­ da m uhtelif yerlerinde göğsünde tesbit edilen 53 (elli üç) k a sa tu ra ile sap lam a ve y arık vardır. 9 - 5 - 1978 g ü n ü serbest bırakıldık. Y ara­ m ızın çok ağ ır olm ası dolayısiyle a y a k ta d u ra ­ cak halim iz olm adığı için an cak 10 - 5 -1978 g ü ­ n ü Y enim ahalle C um huriyet Savcılığına şikâye­ tim izi yapabildik. Ekli ra p o rla d u ru m u arzederim . Lütfi S ert


248

ANKARA VİLAYETİ Y enim ahalle H üküm et Tabipliği Sayı : 996 özet : Kesin rapor hk.

Ankara, 10/5/51978-

Yenimahalle C. Savcılığına Y enim ahalle C. Savcılığına verm iş olduğu 10.5.1978 tarih li şikayet dilekçesi ile b a şk a la ıı ta ­ ra fın d a n darpedildiğini iddia eden L ütfü S ert’in yapılan m uayenesinde; Sol diz kapağında, sol b acak ön yüzünde' 10-15 cm. u zu n lu k ta 2 cm. derinlikte kesik yara, sol b acak fem ur ön yüzünde 10 - 15 ad et 2 cm.lik tullerde kesik y aralar, sırtın d a h e r iki kalçada m uhtelif ekim ozlar, b u ru n d a hem atoni tesbit edilmiş olup, b aşk a yara, bere a s a rın a ra stla n ıl­ m adı. M ezkûr a s a r nedeniyle şahıs olay ta rih in ­ den itib aren beş (5) gün iş ve g ü cünden geri k a ­ lır, on günde iyileşir, kesin rap o rd u r. Yenimahalle Hük. Tbb. Dr. Güngör Kaynak Mühür ve îmza


249

.* ♦. . v;*- ' . -.

л

.-ШЗ' £аГ£*ХКК ’ ta r ih li .-

^Гүіаг&і.ігі^бя' йсгрчгіЧУг

>*бл*>Ч«4с* *. ‘. - .

■ •

Z ci

'.и?,

і . '•.•

-.:ь% х

г сж.діч-іпП;

tn 4vy:iünde . 10rlî> s<>»t . . >

s ir ta n tİ E .’b c y ’.ik : ksi-çal ■,.■ ;• • b f je « i«-Ш Ye'abi.t ’eıjİJ i ç £ $’ '•

ra öî-ІҮлжİu:s.d4-#-b',iirjfcjBi? Y Mtıilçiı i^ i b4& -t e*i — v t - ’ . .<v<


250 81 —

8.5.1978 g ü n ü sa a t 21 s ıra la n n d a ben Sudi C ansu ve arkadaşım Lütfi S ert ile eve giderken P azar yerinde b ir gru p bize sald ırıd a bulundu. B unun üzerine bekçiler bizi k arak o la götürdüler. S aldırıda b u lu n a n la ra hiç b ir şey yapm adılar. K arakolda ja n d a rm a la rd a n b iri ve bekçi Cemil bizi copla dövdüler. D aha so n ra bekçi Cemil ja n ­ d arm ad an k asatu ray ı a la ra k k ollanm a, b acak la­ rım a, sırtım a vu rm ay a başladı. B ana k a sa ­ tu ra ile v u ru rk en arkad aşım Lütfü de y anım da idi. Ben can havliyle bağırdıkça d a h a çok v u ru ­ yor ve k ü fü r ediyordu. K arakolda kaldığım ız sü ­ re içerisinde ailem ize kasıtlı o larak h a b e r verdi­ rilm edi. Bekçi Cemil A rkadaşım Lütfi S ert’e de önce copla sonra jan d arm ad an k a sa tu ra y ı a la ra k kollan n a, b a c a k la n n a batırdı. Beni d u v a ra yere çarptı. Ü zerim e çıkarak çiğnedi. Aynı işkenceleri ark ad aşım a d a yapıyordu. B unları yap ark en d e devam lı k ü fü r ediyordu. H ırsını a lam ay arak k a ­ saturayı vücudum un m uhtelif yerlerine b a tın p çıkartm aya, enlem esine diklem esine vurdu. Beni b ıra k tı arkadaşım Lütfü’yü yere yatırdı, sırtın a k a s a tu ra ’nın sivri ta ra fıy la v u ru p batırdı, sap­ ladı. Benim vücudum da kollarım , b acak lan m d a, sırtım da olm ak üzere 53 sap lam a ve k a sa ­ tu ra y la y aralam a vardır. Adli Tıp rap o ru y la da sabittir. A rkadaşım L ütfünün sırtında, b acak la­ rında, m uhtelif yerlerinde, göğsünde tesbit edi­ len 30 - 40 k a s a tu ra ile sap lam a ve y arık vardır. Halim, Tıp rap o ru y la d a sabittir. SUDÎ CANSU


251

Т. С. ANKARA VÎLAYETÎ Y enim ahalle H üküm et Tabipliği Sayı : 997 ö z e t : Kesin ra p o r hk.

A nkara, 10/5/51978

Y enim ahalle C. Savcılığına Y enim ahalle C. Savcılığına verm iş olduğu 10.5.1978 tarih li şikayet dilekçesi ile b aşk aları ta ­ ra fın d a n darpedildiğini iddia eden Sudi C ansu' n u n yapılan m u ay en esin d e: Sol bacak diz kapağında, sol b acak ön y ü ­ zünde, sol kol dirseğinde m uhtelif kesik y aralar, sağ kol dirseğinde ileri derecede hem atom , sağ diz k ap ağ ın d a deri üzerinde m uhtelif kesik y a ra ­ la r tesbit edilmiş olup, b a şk a d arp a s a n n a ra s t­ lanılm adı. Bir h a fta iş ve gücünden g eri kalır, onbeş günde iyileşir, kesin rap o rd u r. Yenimahalle Hük. Tbb. Dr. Güngör Kaynak Mühür ve îmza


252

; ■1

A№»Eİ'.-Vtt*.TETl - >• ҮваітаһаЦо i Hükümet Т»Ыріда,

Длклгй,

;1*я- сарае һк.

. ~ V*''

'i

г

х«пі»амаі#<в .-« « і» в х в и

• ..

i ••

:

t f l ie »1 •«

...

/

• '* v

ve rest * «İdugû t fd i)e k ç e s i i l e b a lta la r ı tanalın^ n /V I % n

И

+A

,v

t #J к**Л t I ^

t»». , , 1 1 Л »*

V ' .öluptöeşkjö dur p as 2in a a r a s t l a n ı l m a d ı l a r ; Шг£ *v ö .tu e v. ad e я g e r i k a l ı r f babaç grinde r a p o rd u r 4 /

;

S

•:rt " ‘ •■ ' .:•

4 ; • ........',•

в*

—Ty^ir*« У

•• ■


253

M.H.P. GENEL MERKEZİ ANKARA 82 — Konu : işkence hak k ın d a U şak Lisesi Fizik ö ğ re tm e n i Dolu Ergül U şak’ta solcu lider öğretm enlerden olup altı yıl­ d ır U şak Eğitim E nstitüsünde kad ro lu m atem atik öğretm eni olan hanım ı N igar Ergül ile aynı okul­ d a çalışm ak ister. U şak Eğitim E nstitüsüne yeni hüküm etin k u ru ld u ğ u ta rih te n sonra yap ılan ilk tay in ler a rasın d a Dolu Ergül kendi tay in in in de çıkm asını beklerken Dolu E rgül’ü n tay in i adı ge­ çen okula çıkm am ış Töb-Der’li kliklerle a rası açılm ıştır. K endisi Millî Eğitim B akanlığı’n a g it­ tiğinde kendisinin güvenilm ez faşist yanlısı b ir kişi o la ra k şikâyet edildiğini öğrenm iştir. 13 - 14 N isan 1978 gecesi Dolu E rg ü l’ü n evi­ ne a tıla n patlayıcı m adde in filât etm iş ölen ve y a ra la n a n olmamış b in ad a çok az h a s a r m eydana gelm iştir. 14.4.1978 gün ü U şak Ü lkü Ocağı Şubesinin de b ulunduğu U şak Ü lkü - Bir b in asın a gelen po­ lisler U şak Eğitim E nstitüsü öğrencisi olan şa h ­ sım ı ve diğer aynı okul öğrencisi beş ülkücü a r ­ kadaşım ı tutuklayıp şeh rin dışında b u lu n an U şak T rafik Bürosu b in asın a g ö tü rm ü şler b u ra ­ d a ben Selim Memiş ark ad aşlarım İsm ail Ağır, A hm et Göker, Sadık Akçay, N ail B aşaran, Eşref D ülger’i işkenceye ta b i tu tm u şla r sab ah sa a t 9.00’d an akşam 17.00’ye k a d a r işkence etm işler­ dir.


254

Bu işkence sırasında milliyetçi gençlere düş­ manca tutumu ile bilinen Komiser Halil Erciyes, polis memurları; Mustafa Bodur, Hüseyin Kara­ göz, Şeref Kaçmaz saatlerce vücudumun her ye­ rine sopa ile vurdular falakaya yatırıp ayakları­ ma sopa ve copla vurduktan sonra beton üzerin­ de tuzlu soğuk suda yürüttüler. Ben Falakaya yatırılmış olarak döğülürken ölüm korkusu için­ de bağırıyordum bu sırada Komiser Halil Erciyes bana işkencenin başladığı saatten beri yaptığı ağza alınmaz küfürleri tekrar ederek çeneme bir­ kaç kez tekme ile vurdu. Bu darptan sonra ha­ yatta en acı anımı yaşadım. Sanki çene kemiğim çatır çatır kırılmıştı. Daha sonra yine işkencenin başladığı saatten beri imzalatmak istedikleri boş kâğıtlara tekrar imza atmamı söyledi. İşkence olayından so n ra U şak Devlet h a s ta ­ nesine gittim . Çekilen film im de b ir şeyim olm adı­ ğı ifa.de edildi. Ben 17 N isan 1978 g ü n ü Ö ğrencisi olduğum U şak Eğitim E nstitüsünden Okul Dok­ to ru n a şevkim i yaptırdım . Okul D oktoru sayın A laattin Ergönenç şahsım a ilgi gösterdi ve te k ra r film im çekildi çene kem iğim in k ırık olduğu tespit edildi. Çenem h a re k e t halinde ta k ırtı y apm ak­ tadır. Yazım ekinde Uşak Eğitim Enstitüsü ve Uşak Ortadereceli Okullar Doktoru Sayın Dok­ tor Alaattin Ergönenç’in, Uşak Devlet Hastahanesinin raporlarını ve Ege Üniversitesi Diş He­ kimliği Fakültesi Çene Cerrahisi Kürsüsünün fi­ zik tedavisi göreceğime dair yazılarının fotokopi­ lerini gönderiyorum. Ege Üniversitesinden ala­ cağım raporumu ise ayrıca göndereceğim. Teşkilatınızın insanlık dışı bir uygulama olan


255

işkence olaylarına ve işkenceye uğrayanlara gösterdiğiniz ilgiye sonsuz şükran borcumuz var­ dır. Uşak’taki gazete muhabirleri bunu bilmekle birlikte tarafgir tutumları sebebiyle gazetelerine bildirmemektedirler. Belki de gazeteleri bu duru­ mu kamu oyuna aksettirmeyi kendi anlayışlarına uygun bulmuyorlardır. Şahsımla ve arkadaşlarımla da en ufak bir ilgisi olmadığına inandığım bir olayın zanlısı olarak tutuklanmamdan sonra uğradığım bu iş­ kenceden sonra savcılıkça bile ifademin alınma­ sına lüzum görülmedi. Başta Anayasamızda ifa­ desini bulan Türk Milliyetçiliği idealine inanmış kişiler olarak şahsıma karşı yapılan bu haksız işkence ve bundan sonra ölümle dahi bitecek iş­ kenceler içimizdeki ALLAH SEVGİSİNİ, BAYRAK SEVGİSİNİ, VATAN SEVGİSİNİ sökemeyecektir. Şahsıma ve arkadaşlarıma karşı uygulanan insanlık dışı olayı ilgili yerlere bildirmenizi arz eder saygılar sunarım. Selim Memiş 25.5.1978 İmza öldürülme tehdidi ile öğrencisi olduğu Uşak Eği­ tim Enstitüsüne sokulmayan Uşak Eğitim Ensti­ tüsü Türkçe Bl. öğrencisi


256

Sağlık ve Sosyal Y ardım B akanlığı UŞAK DEVLET HASTANESİ BAŞTABİPLİĞİ 24/4/1978 UŞAK S a y ı: 293/A. Konu : Selim M emiş Hk. RAPOR H asta Selim M emiş 17/4/1978 g ü n ü okul re ­ v ir d efteri ile birlikte polikliniğim ize m ü ra c a a t etm iştir. (O rtopedi 17/4/1978 (335) Bu ta rih te yapılan m uayenesinde; Şahsın h e r iki gluteal bölgesinde geniş ekimoz sa h a la rı sağ kol Proksim alinde 1X1 em dik ekimoz, h e r iki k u lak say­ vanı a rk a kısm ında eritem ve h e r iki ay ak ta b a ­ n ın d a kızarıklık ve h afif ödem m evcutu. Hasta Çene hareketlerinin ağnlı olduğunu ifade ediyordu. Çekilen iki yönlü mandibula grafisinde kınk tesbit edilemedi. Ancak hare­ ketler esnasında Clik duyulmakta idi. Hastanın Çenesindeki rahatsızlığının travmatik bir ne­ dene bağlı olup, olmadığı hususunda kesin bir yargıya varılamadı. Bu nedenle şahsın Ege Üni­ versitesi Tıp Fakültesi Çene Cerrahisi Kliniği­ ne müracaatı tavsiye edildi. Okul defterine de hastanın adı geçen tedavi kurumuna şevkinin uygun olacağına dair not yazıldı. 21/4/1978 günü C. Savcılığının (Hz:1978/681) numaralı yazıları ile kesin raporu istenen has­ tanın tekrar yapılan muayenesinde; şahıs tavsi­ ye edilen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çene Cerrahisi Kliniğine müracaat etmediğini ifade


257

etti. Y apılan m uayenede de h a sta n ın Çene H a­ reketlerinin serbest fa k a t ağrılı olduğu ve h a re ­ ketler esnasında Clik m evcudiyeti tesbit edildi. Bu durum da; 1 — Şahsın vücudu n u n m uhtelif yerlerinde m evcut d arp eserleri sonucu (3) üç gün iş ve g ü ­ cünden kalacağı ve bu a ra z la rın (10) on günde şifa bulacağı tıbbi k a n a a tm a varıldı. 2 — Şahsın çenesinde M evcut rah atsızlığ ın ın trav m ay a bağlı olup olm adığı h u su su n d a kesin bir y arg ıy a varılam adı. Bu nedenle h a sta n ın Bir Çene C errahisi Kliniğine sevk edilerek, çenesin­ de m evcut d u ru m u n b ir tra v m a y a bağlı olup ol­ m adığının ve bu nedenle kaç g ü n iş ve gücünden kalacağının, tesbitinin u y g u n olacağı k an aatin i bildirir k a f i k a n a a t rap o ru d u r. Op. Dr. M ahm ut GİDER O rtopedi M üth. 20767 C. Savcılığına UŞAK İlgi: 21/4/1978 gün ve Hz: 1978/681 sayılı Hük. I'bb. şevkli yazınız k. Gediz İlçesi Ç om aklar K.den R am azan oğlu 1954 D.lu Selim Memiş h ak k m d ak i k a f i k a n a a t raporu yukarıy a çıkarılm ıştır. Bilgilerinize ric a olunur. Dr. A ttilâ GÜNGÖR BAŞTABİP MUAVİNİ M ühür İm za F: 17


258

T.C EGE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ C errah! (Diş - Çene) K ürsüsü Sayı s 85 Bornova - İzm ir • 2/5/1978 Konu : C um huriyet Savcılığına UŞAK Temporo m andibuler eklem a ğ rıla rın d an şi­ kayetçi o larak kliniğim ize m ü ra c a a t eden Bay Selim M emiş’in 10 gün süre ile fizik tedaviye ta ­ bi tu tulm ası gerekm ektedir. D urum bilgilerinize saygı ile sunulur. KÜRSÜ BAŞKANI Prof, Dr. Erdem YARKUT

E Q E ü K İV EH S İ T E S İ DİŞ НБКШЛЫ PAkÜLTESt

Cenabı (Oty • Çtue) Kttn&tt

K..r


259


260 83

M.H.P. G enel M erkezi Gençlik K ollan B aşkanlığına ANKARA 31.5.1978 tarih in d e ta b a n c a y a k a la ta ra k 6136 sayılı k a n u n a m uhalefet su çu n d an tutuklandım , 7.6.1978 g ü n ü n a k ti kefaletle ceza evinden çıktım. 8.6.1978 tarih in d e C. Savcı Y ardım cısı Salih T ım aksız’m yan m a giderek can güvenliğim in ol­ m adığı ve U rfa’da m ey d an a gelen o lay lard a if­ tira y a m aru z kalıp m ağ d u r kaldığım ı söyledim. C. Savcılığından ay rıld ık tan so n ra U rfa K a­ palı C ezaevindeki a rk a d a şla rın ih tiy açların ı k a r­ şılam ak ve ziyaretlerini yap m ak için ben M. Y a­ ş a r M ağat ve ark ad aşım Eski Ü lkü O cakları b aş­ kanı R eşat K üçük ile gitik. Ceza evi b inasına girişte görevli G ardiyan İm am D em ir üzerim i a n y a ra k üzerim de h e r h a n ­ gi b ir suç. aletinin bu lu n m ad ığ ın d an görüşm e yerine girerek a rk a d a şla rla g ö rü ştü k ten so n ra d a h a ceza evi binası içindeyken iki polis kolları­ m a geçerek h e r iki kolum u a rk a y a doğru b ü k e­ re k binan ın önünde d u ra n Em niyet M ü dürü m a­ kam arab asın ın y an m a doğru ite ite h a k a re t ede ede götürm eye başladılar. Ben d a h a dün ceza evinden çıktım ne suçum v a r n ed en beni tu tu y o r h a k e re t ediyorsunuz dedim. M üdüriyete k a d a r gideceğiz Faşist, Köpek diyerek ellerindeki tüfenkle k afam a ve sağım a solum a v u rm ay a b aş­ ladılar. Benim iki kolum a rk a y a bü k ü lm ü ş iki polis ta ra fın d a n kıskıvrak tu tm u şlard ı, diyer b ir po­ lisin sadece ism ini öğrenebildiğim Ekrem kolla-


261

nm ın tu tu lm a sın d a n istifade ederek ceketim in cebine b ir şeyler so kuştu rm ay a kalk tı o sırad a Urfa K apalı C eza evi m ü d ü rü H aşan K ırdan d u ­ ruyordu ben seslenerek A llah aşk ın a b ak ın polis cebime b ir şeyler b ıra k m a k is.tiyor dem em üze­ rine yakınım da b u lu n a n M ü d ü r H aşan K ırdar polis m em uru E krem in elinden tu ta ra k cebime d in i u zatm ay a m üsade etm edi ve polisin elinde­ ki bir avuç geco m a rk a 7,65 m m çapında m er­ ini olduğu görüldü. Bizden 30 - 40 m ileride b ir tabancanın olduğunu polis Ekrem gösterdi o ra­ da bir ta b a n c a v a r dedi ve ta b a n c a n ın az ileri­ sinde nöbet tu ta n ja n d a rm a eri T u rg u t v ard ı ta ­ bancayı k a ld ıra ra k yine ceza evinde görevli u z a t­ malı ja n d a rm a başçav u şu n a verdi. B aşçavuşta tabancayı, polise teslim eti. Ben ve arkadaşım Iteşat K üçük’ü Em niyet M ü dürü odasına g ö tü r­ düler. D u rum un b ir KOMPLO ve TERTİP oldu­ ğunu anladık. /

Em niyet M ü d ü rü bizzat kendisi; Faşist, Kö­ pek, sonunuz gelecek şeklinde h a k a re t ve k ü fü r­ lere m aru z k a la ra k beni ve ark ad aşım R eşat K ü­ çüğü tekm e, y um ruk. Ellerindeki tüfenlerle, jop tah ta p a rç a la rıy la 20 tan e k a d a r polis m em u ru ve em niyet m üdürüyle b e ra b e r v u rm a y a başladılar, ilenim sol gözüm e tüfenk le v u rd u k la rın d an sol k a ­ şım 4 cm. y arıld ı b u n d an so n ra bayılıp kom aya girmişim. S o n ra bizi k a ra k o la n ezarete g etirip bırakm ışlar. Bizi h asta h an ey e h av ale etm ediler karakolda görüşm eye kim seyi bırakm ıyorlardı, lîm niyet M ü d ü rü D evlet h astah an esin e telefon aça ra k bizlere ra p o r verilm em esini söyledi, baskı yaptı. Op. Dr. Ali K em al D um an’m verdiği


256

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı UŞAK DEVLET HASTANESİ BAŞTABİPLİĞİ 24/4/1978 UŞAK S a y ı: 293/A. Konu : Selim Memiş Hk. RAPOR H asta Selim M emiş 17/4/1978 g ü n ü okul re ­ vir defteri ile birlikte polikliniğim ize m ü ra c a a t etm iştir. (O rtopedi 17/4/1978 (335) Bu ta rih te yapılan m uayenesinde; Şahsın h e r iki gluteal bölgesinde geniş ekim oz sah aları sağ kol Proksim alinde 1X1 cm .lik ekimoz, h e r iki k u lak say­ vanı a rk a kısm ında eritem ve h e r iki ay ak ta b a ­ n ında kızarıklık ve h afif ödem m evcutu. Hasta Çene hareketlerinin ağnlı olduğunu ifade ediyordu. Çekilen iki yönlü mandibula grafisinde kırık tesbit edilemedi. Ancak hare­ ketler esnasında Clik duyulmakta idi. Hastamn Çenesindeki rahatsızlığının travmatik bir ne­ dene bağlı olup, olmadığı hususunda kesin bir yargıya varılamadı. Bu nedenle şahsın Ege Üni­ versitesi Tıp Fakültesi Çene Cerrahisi Kliniği­ ne müracaatı tavsiye edildi. Okul defterine de hastanın adı geçen tedavi kurumuna şevkinin uygun olacağına dair not yazıldı. 21/4/1978 günü C. Savcılığının (Hz:1978/681) numaralı yazıları ile kesin raporu istenen has­ tanın tekrar yapılan muayenesinde; şahıs tavsi­ ye edilen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çene Cerrahisi Kliniğine müracaat etmediğini ifade


257

etti. Yapılan muayenede de hastanın Çene Ha­ reketlerinin serbest fakat ağrılı olduğu ve hare­ ketler esnasında Clik mevcudiyeti tesbit edildi. Bu durumda; 1 — Şahsın vücudu n u n m uhtelif yerlerinde vmevcut d arp eserleri sonucu (3) üç gün iş ve g ü ­ cünden kalacağı ve bu a ra z la rın (10) on günde şifa bulacağı tıbbi k a n a a tm a varıldı. 2 — Şahsın çenesinde Mevcut rahatsızlığının travmaya bağlı olup olmadığı hususunda kesin bir yargıya varılamadı. Bu nedenle hastanın Bir Çene Cerrahisi Kliniğine sevk edilerek, çenesin- de mevcut durumun bir travmaya bağlı olup ol­ madığının ve bu nedenle kaç gün iş ve gücünden kalacağının, tesbitinin uygun olacağı kanaatini bildirir kat’i kanaat raporudur. Op. Dr. M ahm ut GÎDER O rtopedi M üth. 20767 C. Savcılığına UŞAK

îlgi: 21/4/1978 gün ve Hz: 1978/681 Sayılı Hük. ' Tbb. şevkli yazınız k. Gediz İlçesi Ç om aklar K.den R am azan oğlu 1954 D.lu Selim M emiş h ak k ın d ak i k a t’i k a n a a t -•ra p o ru y u k arıy a çıkarılm ıştır. Bilgilerinize rica olunur. Dr. Attilâ GÜNGÖR BAŞTABİP MUAVİNİ Mühür İmza F: 17


258

т.с. EGE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ Cerrahî (Diş - Çene) Kürsüsü Sayı : 85 Bornova - İzmir 2/5/1978 Konu : Cumhuriyet Savcılığına UŞAK Temporo mandibuler eklem ağrılarından şi­ kayetçi olarak kliniğimize müracaat eden Bay Selim Memiş’in 10 gün süre ile fizik tedaviye ta­ bi tutulması gerekmektedir. Durum bilgilerinize saygı ile sunulur. KÜRSÜ BAŞKANI Prof. Dr. Erdem YARKUT'

E Q E t iK t V E H S İ T E S İ * DİŞ H E *M .tfil PAJLÜLTESt

GemlıI (Oij - Çtec) ХЭпОД


259


260 83

M.H.P. Genel Merkezi Gençlik Kollan Başkanlığına ANKARA 31.5.1978 tarihinde tabanca yakalatarak 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan tutuklandım, 7.6.1978 günü nakti kefaletle ceza evinden çıktım. 8.6.1978 tarih in d e C. Savcı Y ardım cısı Salih T ırnaksız’m yan m a giderek can güvenliğim in ol­ m adığı ve U rfa ’d a m ey d an a gelen o laylarda if­ tira y a m aru z kalıp m a ğ d u r kaldığım ı söyledim. C. Savcılığından ayrıldıktan sonra Urfa Ka­ palı Cezaevindeki arkadaşların ihtiyaçlarını kar­ şılamak ve ziyaretlerini yapmak için ben M. Y a­ şar Mağat ve arkadaşım Eski Ülkü Ocakları baş­ kanı Reşat Küçük ile gitik. Ceza evi binasına girişte görevli Gardiyan İmam Demir üzerimi anyarak üzerimde her han­ gi bir suç. aletinin bulunmadığından görüşme yerine girerek arkadaşlarla görüştükten sonra daha ceza evi binası içindeyken iki polis kolları­ ma geçerek her iki kolumu arkaya doğru büke­ rek binanın önünde duran Emniyet Müdürü ma­ kam arabasının yanma doğru ite ite hakaret ede ede götürmeye başladılar. Ben daha dün ceza evinden çıktım ne suçum var neden beni tutuyor hakeret ediyorsunuz dedim. Müdüriyete kadar gideceğiz Faşist, Köpek diyerek ellerindeki tüfenkle kafama ye sağıma soluma vurmaya baş­ ladılar. Benim iki kolum arkaya bükülmüş iki polis tarafından kıskıvrak tutmuşlardı, diyer bir po­ lisin sadece ismini öğrenebildiğim Ekrem kolla-


261

rım m tu tu lm asın d an istifade ederek ceketim in cebine b ir şeyler sokuştu rm ay a kalk tı o sırad a LTrfa K apalı Ceza evi m ü d ü rü H aşan K ırdan d u ­ ruyordu ben seslenerek A llâh aşk ın a b ak ın polis cebime b ir şeyler b ıra k m a k istiyor dem em üze­ rine yakınım da b u lu n an M ü d ü r H aşan K ırdar polis m em uru Ekrem in elinden tu ta ra k cebim e elini u zatm ay a m üsade etm edi ve polisin elinde­ ki b ir avuç geco m a rk a 7,65 m m çap ın d a m er­ mi olduğu görüldü. Bizden 30 - 40 m ileride b ir tab an can ın olduğunu polis Ekrem gösterdi o ra ­ da b ir ta b a n c a v a r dedi ve ta b an can ın az ileri­ sinde n öbet tu ta n ja n d a rm a eri T u rg u t v ard ı ta ­ bancayı k a ld ıra ra k yine ceza evinde görevli u z a t­ m alı ja n d a rm a b aşçavu şu n a verdi. B aşçavuşta tabancayı, polise teslim eti. Ben ve ark ad aşım Reşat K üçük’ü Em niyet M ü d ü rü odasına g ö tü r­ düler. D urum un b ir KOMPLO ve TERTİP oldu­ ğunu anladık. /

Em niyet M üdürü b izzat kendisi; Faşist, Kö­ pek, sonunuz gelecek şeklinde h a k a re t ve k ü fü r­ lere m aru z k a la ra k beni ve ark ad aşım R eşat K ü­ çüğü tekm e, yum ruk. E llerindeki tüfenlerle, jop ta h ta p arçalarıy la 20 tan e k a d a r polis m em u ru ve em niyet m üdürüyle b erab er v u rm a y a başladılar. Benim sol gözüme tüfenkle v u rd u k la rın d an sol k a ­ şım 4 cm. yarıldı b u ndan so n ra bayılıp kom aya girmişim. Sonra bizi k a ra k o la nezarete getirip bırakm ışlar. Bizi hastah an ey e h av ale etm ediler k arak o ld a görüşm eye kim seyi bırakm ıyorlardı. Em niyet M üdürü D evlet h astah an esin e telefon aç a ra k bizlere rap o r verilm em esini söyledi, baskı yaptı. Op. Dr. Ali K em al D um an’ın verdiği


262

ra p o ra göre 7 gün iş ve gücüne m an i olacak 10 günde iyileşir şeklinde ra p o r verdi, fa k a t bizlerin a y a k ta d u racak halim iz yok vucudum un çe­ şitli yerlerinde y a ra izleri ve ezilm eler var. U rfa M.H.P. İl G ençlik K ollan Bşk. M. Y aşar M ağat

Halen Urfa Kapalı Ceza evinde tutuluyum. 10.6.1978/2608 M. Yaşar Magat R apor Sol kaş üzerinde, k ü n t tra v m a y a rad d i y a­ ra, sol a lt göz k ap ağınd a ekimoz, sırtta, ensede m uhtelif k ü n t ekim oz ve erozyonlar mevcut. G rafileri 10.6.1978 ta rih ve, 1642, nolu grafilerde patoloj yok. Adı geçenin 7 g ü n iş ve gücü­ ne m ani teşkil olup 10 günde tıbbi tedavi n eti­ cesi iyi olacağını b ildirir kesin rap o rd u r. Op. Dr. Ali Kem al D um an İm za


263

. . ' ••

’ y j *•; ; / >~"Я/ ;;

; .,

■ ч*\.-«•' . *

..

:/

У х г jjH *: ■jfu ^ / и ф ^

Г' <:

.gı û 'f i/* ' <Z4"

■M, ! . - * : -

*

^

lititJ

*J& !- b/ У A w ’ '

v

'■ 'JjjL’c lt

i-<7 SlüÜA?\g

tş t / l*

У І’. $ Л


264

M.H.P. GENEL MERKEZİ GENÇLİK KOLLARI BAŞKANLIĞI ANKARA 84 —

8.6.1978 Perşem be g ü n ü sa a t 16.00 d a b ir a r a ­ baya a tla y a ra k Cezaevine, G ençlik K olları Başkanım ız Y aşar M ağat’la birlikte a rk a d a şla rı zi­ yarete gittim . G ard iy an lard an N asuh K antaş b e­ ni a ra y a ra k içeriye bıraktı. Ü zerim de h erh an g i bir suç aleti bulunm adı, içeriye girdik. A rk ad aş­ ları ziyaret ettikten so n ra dışarı çıkm ak istedik. Tam çıkacağım ız sırad a cezaevinin ön kapısına, k a d a r giren polisler bizleri yakaladı. Bizler bi­ raz direnince zorla a ra b a y a bindirm eye k alk tı­ lar. Tam bu sırad a polislerden b ir tanesi b aşk a­ nın kollarını a rk a y a k ıv ırarak cebine m erm i koy­ m aya kalktı. M erm ileri cezaevi m ü d ü rü polisin elinden yakaladı. A ram ay a b aşla d ılar birşey b u ­ lam adılar. Bu sırad a 20 m etre u z a k ta b ıra k ılm ış . b u lu n an b ir silah getirerek bu silahın Y aşar Mağ a t’a a it olduğunu söyleyip bizleri d ay ak la a r a ­ b ay a bindirdiler. Yolda epey h a k a re t y ap tık tan i sonra Em niyet m üdürlü ğ ü n e getirdiler. Bizleri Em niyet m ü d ü rü n ü n edasın a aldılar. Sizi gidi faşist köpekler, kom andosunuz değiT mi. Şimdi size gösteririz deyip 20 tan e polis biz­ leri dövmeğe başladılar. Jopla, sopayla, tekm ey­ le, ve sandalye ayağı ile v u rd u lar. Benim kafam kırıldı. Dişim kırıldı. K aburgam , belkem iğini, ve kalçam dan aldığım darbelerle yürüyem ez, k a lk a ­ maz, b ir halde iki polis kolum dan tu ta ra k beni, ve Y aşar’ı k a ra k o la götürdüler. K arakolda h a ­ zırlam ış oldukları zabıt v arak asın ı bizlere im za­


265

latm ay a kalktılar. B irgün b ir gece nezerette k a l­ dık. Aç susuz b ırak tılar. Kimseyle g ö rü ştü rm e­ diler. Bu halim izle bizler h astan ey e sevketm eden m ahkem eye çıkarıp bizleri tu tu k la ttıla r. Bunca d ayak ve eziyetten 2 g ü n so n ra an cak doktora çı­ kabildik. B ana 4 gün ve 10 g ü n d e iyileşebilir r a ­ poru verdiler. Em niyet m ü d ü rü bizzat D oktora telefon edip rap o r verilm em esi için bizzat baskı yapm ıştır. O layın sebebi ve sonucu b u n d a n ib a­ rettir. H alen URFA Cezaevinde tu tu k lu B ulunan REŞAT KÜÇÜK 10.6.1978/2607 R eşat K üçükoğlu Rapor Sırtta muhtelif yerlerde künt travmaya bağ­ lı ekimoz, erozyon ve sıyrıklar tesbit edildi. Grafi prot No: 1643/10.6.1978 Normal bulun­ du. Adı geçenin 4 (dört) gün iş ve gücüne mani teşkil olup 10 günde tıbbi tedavi neticesi iyi ola­ cağım bildirir kesin rapordur. Op. Dr. Ali Kemal Duman İmza


266


MİLLET M ECLİSİ BAŞKA N LIĞ IN A

30.5.1978 tarihinde Demirci’de bir genç ev­ ladımız katlediliyor. Ve tahribatlar yapılıyor. Sebepleri nelerdir? Sebeplerini tetkik ederek bili­ nen ve bilinmeyenleri açığa çıkartarak gerekli tedbirlerin alınmasını yetkililerden istemek, yap­ tırmak ve hesap sormak Yüce Meclis’in görevi­ dir. Hadiselere şöyle bir bakalım: Demirci Eğitim Enstitüsünde ne kadar idare­ ci ve öğretmen varsa tamamı sürgün edilerek, bunların yerine 1 Mayıs 1978 günü Taksim mey­ danında Ay Yıldızlı Bayrağımızı inkar ederek Kızıl paçavra altına toplanan, ATATÜRK resmi­ nin yerine insanlık düşmanı Lenin’leriıı resmini kabul edenlerin görevlendirilmesi hadiselerin başlangıcı oluyor. Bu militanlar ilk iş olarak: 1978 Mart ayı içinde, bu vatan yabancıların olamaz demelerini suç olarak kabul ederek sür­ güne göndermekle başlıyor. ' Militanlıklarına devam ediyorlar. 15.5.1978 günü militan öğretmen Akın Pehlivan dersde Anayasanın Yüce Meclisin dahi değiştirme tek­ lifinde bulunmağa yetkisi olmıydn maddelerinin ve Türk Ceza Kanunun 141 nci maddesinin kal­ dırılmasını ve bölgelere göre idarelerin kurulma­ sını talebelere söyleyebiliyor. İtiraz eden talebe­


268

lere k ü fü r ederek sizi M ardine sü rerim diyebil­ m e cesaretini a cab a kim den alm ak tad ır. 17.5.1978 g ü n ü öğretm en G ülşen Bedre aynı sözleri dersde söyleyebilm ekte. 19.5.1978 g ü n ü b u öğretm en­ le r İstiklâl M arşının okunm asını isteyen taleb e­ lere k a rşı çıkan b ir gru p taleb e ile birlik olarak k ü fü r ediliyor ve okuldan dışarı atılıyorlar. Okul M ü d ürünün hanım ı kız taleb elerin y atak h an ele­ rine girerek h a k a re t etm e cesaretini aldığı yerin bilinm esi gereklidir. 30.5.1978 gü n ü bu m ilitan la r m uhtevası bö­ lücülük, siyaset ve ta h rik edici cüm lelerle dolu TÖB - DER im zalı bildirilerini İlçenin p a z a r ye­ rin d e d ağıtm aya başlıyor. Bildiriyi alm ıyan k a ­ d ınına çocuğuna h a k a re tle r başlıyor. CHP İlçe B aşkanı bildiriyi a lm ıy a n la n zorluyor. K avga başlıyor. İlçe b aşk am TOB - DER’lilere v u ru n ta ­ lim atım verebiliyor. Bu a n d a m aalesef m asum b ir genç öldürülüyor. İşledikleri suçun korkusu içinde TOB - DER üyeleri CHP ilçe b in asın a k a ­ çıyorlar. Neden acab a CHP b in asın a kaçıyorlar. M em urların b u ra d a ne işi vardı. Bir kişinin öl­ m esi üzerine h a lk bazı yerleri ta h rib ederek ikin­ ci b ir suçluluk m eydana geliyor. H adiselere suçlu bulm ak için K aym akam Vekili ve A ssubay O sm an A slan ve CHP ilçe Baş­ k an ı ile TÖB - DER başk an ım n m ü şterek h a re k e ­ ti ile 36 kişi gözaltına alınıyor. A ssubay O sm an A slan’ın en a ğ ır k ü fü r ve işkencelerine tab ii tu ­ tuluyorlar. îlçe’n in savcısı h ad isen in b u an ın d a h u k u k kaidelerini çiğneyerek suçlu ilan etm ek gafletinde bulunuyor. Esas tah k ik atı y ü rü tm ek ­ le görevli M anisa 2 nci Şube M ü d ü rü gerçekçi ça­


269

lışm ası hoşa gitm iyor ve hem en görevden neden a cab a m en ediliyor? Ve yine göz a ltın a alm an ­ la r ciddi ifadelerinin alınm ası sırasın d a CHP ilçe b aşkanı devam lı olarak o rad a b ulunm asının se­ bebi acab a nedir? Milli Eğitim B akanı b u n la rla aynı zihniyeti taşıdığından ve S elahiyetlerini k ul­ lanm a yetkisini b u m ilita n la ra verm esidir. H a­ diselerin Nedeni; Bu tip kişileri idareci y ap an ve işledikleri su çla ra rağ m en h a k la rın d a hiç b ir m u ­ am ele bulu n m ay an Milli Eğitim B akanıdır. De­ ğil h a k la rın d a ta h k ik a t açtırm ak, bilakis okul idarecilerine resm i yazı ile kim leri sü rm ek isti­ yorsunuz, listelerini gönderin talebinde b u lu n an Milli Eğitim Bakam , yan lı değilse yanlı olanın nasıl olacağını ta rif etm esi gereklidir. B ütün bu nedenlerden dolayı A n ay asan ın 88’ nci, M illet Meclisi İç tü z ü ğ ü n ü n 102 nci m addesi u y a rın c a Milli Eğitim B akanının tu tu m u h a k k ın ­ d a MECLİS ARAŞTIRMASI açılm asını say g ıları­ m ızla arz ve talep ederiz. (13.6.1978) 1 — Turan Koçal İstanbul Mv.

2 — İhsan K abadayı K onya Mv.

3 — F aru k D em irtola Tokat Mv.

4 — Ali G ürbüz Sivas Mv.

5 — M. Y usuf ö z b a ş K. M araş Mv.

6 — A. O ktay G üner K onya Mv.

7 — N ecati G ültekin A n k a ra Mv.

8 — M ehm et Irm ak Çorum Mv.

9 — Sadi Som uncuoğlu 10 — N evzat Köseoğlu * N iğde Mv. E rzurum Mv.


M H P G e n e l B a ş k a n ı s a y ın A lp a r s la n T ü r k e ş ’ in C u m h u r b a ş k a n ı F a h ri K o r u tü r k ’e 15 H a z ir a n 1978 ta r ih in d e v e r d iğ i m e k tu p a y n e n ş ö y l e d i r :

MİLLÎ EĞİTİM BİR PARTİNİN ARZULARINA BIRAKILAMAZ

«Sayın Cumhurbaşkanım, «Milli Eğitim meselesi, her devirde, her mil­ let için hayatî ehemmiyette bir ana meseledir. Millî bünye ve şartlara uygun, millî ihtiyaçlara ahenkli bir eğitim sistemi, tam ve kâmil olarak tatbikata intikal etmek kaydıyla millet varlığının teminatı ölçüsündedir. İçten ve dıştan birçok teh­ likelerle tarihinin buhranh bir dönemini yaşa­ makta bulunan Türk Milleti için de eğitim, me­ selesi, bilhassa bugün, bir varlık-yokluk dâvası halindedir. Malûm-u devletleri olduğu üzere, Anayasa­ mız eğitim ve öğretimi Devletin denetim ve gö­ zetimi altında görmüştür. Binaenaleyh, bu me­ sele vazife ve mes’uliyet olarak sadece bir hükü­ metin, sadece bir siyasî parti veya heyetin tak­ dirlerine, istek ve arzularına bırakılamaz. Mutlu­ luğumuzun, güçlülüğümüzün ve geleceğimizin olduğu kadar, felâket ve düşüşümüzün de başlı­ ca sebebi olabileceği için, eğitim ve öğretim sis-


271

tem i ile tatbikatı, v atan d aş ve m üesseseler ola­ ra k d aim a hepim izin m es’uliyetindedir; en b aş­ ta gelen ilgi ve hassasiyet konum uzdur. Bu iti­ barla, beş aydan beri b a şta b u lu n an hüküm etin, kanaatim izce son derece tehlikeli istik am etlere yönelm iş ve geniş b o y u tlara ulaşm ış olan millî eğitim im iz bünyesindeki icraatıy la ilgili bazı tesbit, m üşahede ve değerlendirm elerim izi zât-ı âlî­ lerine a rz etm ek istiyorum . Y üksek m alum larınızdır ki, m em leketim izde h er tü rlü eğitim faaliy etlerin in genel çerçevesi, belli başlı prensipleri, m aksadı ve k alın çizgiler halinde m uhtevası, A nayasam ızın d a ışığı altın ­ da 14 H aziran 1973 ta rih ve 1739 sayılı Millî Eği­ tim Temel K anunu ile tay in ve tesb it edilm iştir. C um huriyetim izin k u ru lu şu n d an itib aren tem eli olan ve A n ayasa’d a d a D evletin resm î görüşü o larak ifade ve tescil edilmiş b u lu n an T ürk m illi­ yetçiliği, Millî Eğitim Temel K an u n u ’n u n d a ru h u ve özüdür. T ürkiye’de m illî eğitim faaliy etlerin in baş hedefi ve m illî eğitim m üesseselerinin birinci vazifesi, yetişm iş ve yetişm ekte olan h e r T ürk ferdini, A ta tü rk ’ü n ifadesiyle, «en evvel ve h e r şeyden evvel» şu u rlu b ire r T ü rk m illiyetçisi ola­ ra k terbiye etmek, bu fikirlerle d o n atm ak tır. Devletimiz, milliyetçi, v a ta n d a şla rı a ra sın d a b ir «ideolojik asgarî m üşterek» o larak tercih etm iş ve k a n u n la rın a geçirm iştir. Bu itibarla, m illiyetçi olmak, m illiyetçi insan yetiştirm ek, tarih î, İçti­ m aî, tab iî ve m antıkî b ir z a ru re t olm asının dışın­ da, k a n u n î bir m ecburiyet ve m ükellefiyettir. Millî Eğitim Temel K an u n u ’n u n em rettiği eğitim, öğretim ve yönetim faaliy etlerin i gerçek­


272

leştirebilecek olan öğretm en ve idarecilerin de iyi yetişm iş b ire r T ürk m illiyetçisi olm aları lü ­ zum u, ay rıca izahı gerektirm eyecek k a d a r açık­ tır. E sasen adı geçen k an u n , öğretm en y etiştir­ me m eselesinin prensip lerin i ve yetişecek ö ğ ret­ m enlerin vasıflarını d a tay in etm iştir. B undan dolayıdır ki, m illî ve m illiyetçi b ir eğitim için, m illiyetçi olm ayan, h a tta m illiyetçilik d ü şm an ­ lığını aleniyete dökm üş öğretm en ve idareci ta ­ sav v u ru akl-ı selim sahipleri için im kânsızdır. Apaçık olan bu hakikat ve icaplara rağmen, ne yazık ki, bugün Millî Eğitim Bakanlığı’mız, Millî Eğitim Temel Kanunu’na, Meclis zabıtla­ rına geçmiş ifadeleriyle, «her satırından kân dam­ layan faşist kanun» diyen bir zihniyetin hâkimi­ yet ve tahribatına terk edilmiş bulunuyor. Sayın Cumhurbaşkanım, H içbir şahsa ve züm reye a it o larak d ü şü n ü l­ m esi m üm kün olm ayan millî m efahirim izin re ­ sim ve sem bollerini depolara a ttırm a k ve h a tta A ta tü rk tabloları d a dahil olduğu halde, k ü sta h eller ta ra fın d a n kırılıp p a rç a la n m a la rın a göz yum m akla işe b aşlayan b u g ü n k ü hüküm et, millî Eğitim B akanlığı’nm m erkez ve ta ş ra teşk ilâtın ­ d a em sali görülm em iş b ir kıyım ve tasfiye h a ­ reketine girişm iştir. 62’si yeni olm ak üzere 64 Millî Eğitim M üdürü değiştirilm iştir. Bir iki is­ tisnasıyla b ü tü n H alk Eğitim B a şk a n la n değişti­ rilm iştir. 67 Eğitim E nstitü sü ’n ü n b ü tü n m ü d ü r ve m ü d ü r yardım cıları değiştirilm iştir. Şimdi eğitim enstitülerinde kitle halinde öğretm en sü r­ günleri başlam ış bulunuyor. A n k a ra Gazi Eği­ tim E nstitüsü’n d en b ir defa d a a tıla n öğretm en


273

sayısı —idareci hariç— altmış sekizdir. Öğret­ men ve idarecilerden başka bu okuldan çeşitli yerlere sürgün edilen memur ve müstahdem sa­ yısı doksan. dokuzdur. Bu sonuncu husus, tasfi­ ye ve buna bağlı tedirginliğin hangi boyutlara ulaştığını, cemiyetimizin hangi tabakalarına ka­ dar yayıldığını göstermesi bakımından bilhassa çok dikkat çekicidir. Bizzat tasfiyesileri de, bu fakir fukara insanların geçim derdi, ekmek en­ dişesi dışmda herhangi birşeyle meşgul olmadık­ larını, olamayacaklarım bilmektedirler. Ancak bunlardan boşaltılacak kadrolara tayin olunacak ve lüzum gördükleri anda kullanılacak militan­ lara da kendi niyetleri bakımından şiddetle ihti­ yaç duymaktadır. On binden fazla talebenin okuduğu Gazi Eği­ tim Enstitüsü’nün müdürü olan zat, bir aşırı sol militandır. Kısa bir süre önce, DİSK adlı kurulu­ şun son derece hususî ideolojik formasyon iste­ yen eğitim sekreterliği görevinde bulunmuştur. Aşın sol faaliyetleri dolayısıyla adlî, idari, inzi­ batî takip ve tecziyelere muhatap olmuştur. Bu zatın şahsî dosyası ile meslekî sicilinin özeti olan karteksinin tetkiki, iddialarımızı doğrulamaya kafi gelecektir. Bütün eğitim, öğretim ve yönetim faaliyetlerinin birinci mes’ulü durumunda olan müdürün hüviyeti, müessesede yönelinen istika­ metin, varılmak istenen hedefin en iyi gösterge­ si olsa gerektir. Yine Ankara’da ilkokul öğretme­ ni yetiştirmek üzere açılmış olan iki yıllık eğitim enstitüsüne tayin olunan müdür de eylemli bir anarşisttir. Kurtuluş Ortaokulu öğretmeni iken dershanede, ders esnasında polisten kaçan erkek ve kız anarşistleri, kıyafet değiştirmelerine, saç F: 18


274

sakal traşı olmalarına imkân verecek zaman öl­ çüsünde saklayıp himaye ettiğine dair evrak şahsî dosyasında —eğer çalınıp kaldırılmadıysa— mevcuttur. 20 M art 1978’de K ızıldere o laylarının yıldö­ n ü m ü bahanesiyle talebesini kıyam edip yolla­ r a b a rik a t k u rd u rta n , polisle silahlı çatışm aya sokan A n k a ra İncirli Lisesi’nin m üdürü, sıkıyö­ netim m ahkem elerinde sekiz yıl ağ ır hapse m ah ­ kûm edilmiş ve cezası tasd ik olunm uştur, b ilâ­ h a re af k a n u n u n d a n istifade ile d ışarı çıkm ış si­ cilli b ir sol m ilitanıdır. G erçi a f k a n u n u kişiye bazı h a k ve im k ân lar sa ğ la r am a o nun k a n a a t­ lerini h erhalde değiştirm ez ve böyle b ir kim se­ yi bir eğitim m üessesesinin b aşın a getirm ekte de b ir özel m ak sa t olm adıkça, h içb ir z a ru re t yoktur. Adana, Edime, Erzincan, Hatay, Nevşehir, Sivas Milli Eğitim Müdürleri ile Ağn ve Balıkesir eğitim enstitüsü müdürleri başta olmak üzere, ayrıca genel müdür, genel müdür yardımcısı, şu­ be müdürü, uzman, müfettiş ve müşavirleri de içine alacak merkez ve taşra teşkilâtına ait aşırı solculuklarıyla meşhur ve müseccel kimselerden müteşekkil bir listeyi ortaya koyma imkânımız vardır. Esasen Devletimizin bu gibi hususları ta­ kip ve değerlendirme ile görevli organları da, eğer arşivleri ellerinden alınmamış ve yok edil­ memişse, millî eğitimimizi tahribe yönelmiş bu kişilerin hüviyet ve faaliyetlerini belgeleriyle ortaya koyabilecek durumdadır sanıyoruz. İspatı belgelerle m ü m k ü n olabilecek, k a f i bilgi ölçüsündeki bu tip m ü şah h as olay ve şah ıs­ la r üzerindeki İsrarım ın sebebi, millî felâket sa ­ yılabilecek b ir hususu, h e r tü rlü siyasî ve p a rti­


275

zan m ü lâh azaların ü stü n d e ve dışında k a la ra k Zât-ı D evletlerine arzedebilm ek içindir. O husus şudur: Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki p e r­ sonel değişikliklerini d a h a önce de örnekleri gö­ rülm üş p a rtiz a n ta sa rru fla rd a n saym aya im kân yoktur. Bu değişiklikler m eselâ AP’li veya MHP’li telâkki edilen personelin yerine CHP’ne ta ra fta r ve sem patizan personelin getirilm esi şeklinde düşünülem ez. Bu ta sa rru fla r, m illiyetçileri ta rd ve tasfiye ederek, T ürk Millî Eğitim i’ni a ş ın sol cu lara en k a t’i b ir şekilde teslim etm ek eylem i­ n in v a ta n sathındaki ta tb ik a tın d a n ib arettir. Bu h usustaki em ir ve kum anda, tavizsiz b ir şekilde TÖB-DER adlı m alûm k u ru lu şu n elindedir. Bu k u ru lu şta ise CHP’liler değil, yalnızca M arksçılar, Leninciler vardır. B u n lar bütünüyle GHP’ni bu P a rti içindeki m üsait u n s u rla n —P artili v a­ tan d aşla rın ı— v asıta y a p a ra k istism ar etm ekte ve açık ifadesiyle kullan m ak tad ırlar. TÖB-DER’ in bir m üddet önce İstanbul Belediye S aray ı’n d a yapılan şube kongresindeki hizipler ve b u n la r arasın d ak i k av g alar b ü tü n fecaatıy la İstan b u l so k ak ların a ve b asm a aksetm iş bulunuyor. Bu çatışm ayla ilgili h a b e r ve bilgiler a ra sın d a CHP’ li diye takdim edilebilen öğretm enlerin küçük b ir g ru p çu k tan ib a re t oldukları yüksek m alûm larıdır. Kendi b aşın a b ir etk in lik sağlayam ayan bu gurupçuk, hâkim TKP p aralelindeki fra k si­ yonun yedeğindedir. Milli Eğitim im izin kad eri kendilerine teslim edilmiş b u lu n an idareci ve öğretm enler, ne hazin d ir ki, T ü rk ’ü, T ürkçülüğü saf dışı bırakm ış Lenincilik, M aoculuk çizgisin­ de hakim iyet kavgası sü rd ü rm ek ted irler. B ursa Eğitim E n stitü sü ’n ü n yeni idareci ve öğretm en­


276

leri, bu çelişm eler yüzünden b irb irin d en şikayet çi olm uşlar ve ta h k ik a t açılm ıştır. B akanlık m er­ kez teşkilâtı, TÖB-DER’in hâkim g u ru b u istik a­ m etinde Lenincilerin eline geçmiş durum dadır. Bu g u ru p la rın kendilerine a it yayın organları, b irbirleri arasın d ak i kav g an m m ahiyet ve am acı h a k k ın d a belge niteliğindedir. Sık sık düşünce özgürlüğünden bahseden Millî Eğitim Bakanı, 12 M art so n rası h ü k ü m et­ leri zam an ın d a B aşbakanlık Basın Y ayın Genel M üdürlüğü ta ra fın d a n h a z ırla n a ra k yayım lan­ mış «A tatürk - T ürk G encinin El Kitabı» isim li kitabın, d a h a önce olduğu gibi, o k ü llara ve öğ­ rencilere dağıtılm asını m ah zu rlu b u la ra k y asak ­ layan b ir k a ra r aldırtm ıştır. Kitap, b a şta n sona A ta tü rk ’ü n T ürk gençliğine re h b e r ve d ü stû r olabilecek güzel sözleriyle, dem eçlerinden ib a­ rettir. B unlardan b aşk a hiçbir söz ve yorum ih ti­ va etm em ektedir. Böyle b ir el k itab ın d an m a k sa t d a gençlerim ize A ta tü rk ’ü vasıtasız o larak ta n ıt­ m ak, böylece onları yabancı ve z a ra rlı fik ir ve telkinlerden korum aktır. Y asak lan an kitap, işte böyle b ir k itaptır. A ta tü rk ’e de tah am m ü lleri k a l­ m ay an ların O’n u n sözlerini y asak lam ay a k a d a r v a ra n c ü r’etleri, sam im iyetsizlik ve kö tü niyetin açık ve tehlikeli b ir örneğini teşkil etm ektedir. Sayın C um hurbaşkanım , MEB, millî şu u r ve ü lk ü lerin e bağlı, D evleti’ n in geleceğine b ü tü n varlığını adam ış, k a n u n la ra saygılı idareci, öğretm en, hizm etli ve m em u rlar ile bir an önce diplom asını alıp hizm ete koşm ak isteyen öğrenciler için korkunç b ir zulüm , kıyım ve sürg ü n m akinesi haline gelm iştir. Sadece eği­ tim enstitülerinde, çeşitli te rtip ve düzenlerle bin


277

boş yüze y akın öğrencinin o ltu m a h ak k ı ellerin­ den alınm ıştır, ik tid a r değişikliği sırasında, yani beş ay önce, kam uoyund a çeşitli polem iklere yol uçan eğitim enstitüsü taleb elerin in tasfiyesi ko­ nusu, zât-ı âlîleri b a şta o lm ^k üzere h ü k ü m et üzerinde gerçekleşen b ask ıla^ neticesi önlenebil­ mişti. Fakat, beş aylık zamanı süresi içinde sol­ cu öğretm en-idareci, solcu Polis ve öğrenci iş­ birliği sayesinde, o gü n için gerçekleştirilem eyen tasfiye b u g ü n neredeyse gerçekleştirilm iş b u lu n ­ m aktadır. K urulan düzenler, y ap ılan tertiplerle hiçbir suçu olm ayan ta le b e le r peyderpey tasfiye edilm ektedir. Bu talebelerden doğan boşluğa K ır­ şehir ve G aziantep'te olduğu gibi A tatü rk resm i­ ni tu valetlere a ta n la r y erleştiriim ek istenm ekte­ dir. B ütün bunlar, m illet v^ devlet varlığım ızı teslim alm ak üzere h a re k e te geçen hıyanete yol verm ek dem ektir. Öu tehlikeli gidiş m u tlak a durd u ru lm alı ve m eydana gelen b ü y ü k ta h rib a t sü ratle telâfi edilm elidir. A n ay asa ve k a n u n la ­ rım ızla, ilgili diğer m evzuatıınızm ru h ve m a n â ­ sına sadık, objektif ve sam in a b ir ta tb ik a t b u n a kafi gelecektir. Binlerce m ünevver in san ın zulüm ve h ıy an etin a y a k la n a ltın d a d a h a fazla ezilm e­ sine razı olm ıyacağınızdan, eğitim im izin A ta tü rk devrinde olduğu gibi m u tla k a T ürk m illiyetçili­ ği istikam etinde devam ettirilm esi gerektiği h u ­ susundaki yüksek hassasiyetinizden em in o larak ve eğitim enstitü sü öğrencileri ц е ilgili d a h a ön­ ceki m üracaatım ızd ak i m üshet ve m üessir m ü ­ dahalenizi şü k ra n la h a tırla y a ra k d u ru m u ta k ­ dirlerinize a rz ediyorum. En derin saygılanm la.»


278 85 —

O ğlunun okum ası, yüksek tah silin i tam am ­ layabilm esi için dişinden-tırnağm dan üç-beş k u ­ ru ş a rtırıp gönderem eyecek k a d a r fa k ir b ir b a ­ b an ın evladıdır Ö m er F aru k înceöz. A nnesi b a ­ bası k a d a r o d a okum ak, m illetine faydalı olabil­ mek, a y d ın lar o rdusund a görev alabilm ek, b a şa ­ rılı olabilm ek isterk en kim seye m u h taç olm am ak için gecesini gündüzüne k atıp b ir y a n d an z a ru ri ihtiyaçlarını karşılayabilm ek için çakşırken b ir y a n d a n d a başarılı b ir şekilde tahsilini devam e t­ tiriyordu. Ö m er F aru k înceöz A.Î.T.Î.A. d a okuyordu. Çevresinde dürüstlüğü, yiğitliği ve zekası ile ta ­ n ın an bir kim se idi. O nun b u kaabiliyetleri ve terbiyesi ile topladığı sem patinin davasım n y a ­ yılm asına neden olduğu T ü rk lü k d ü şm an ların ın gözünden kaçm adı. Faili m eçhul b ir cinayet olan Bilal ö z to p ra k ’ m ölüm ünden sonra kom ünistler hiçbir şeyden h ab eri olm ayan b u genç ü lk ü cü y ü ih b a r ettiler. Em niyet II. Şb. de 8 g ü n sü re ile çeşitli işken­ celer ile bu suçu kabule zorlandı. C inayeti k ab u l ettirem eyen işkenceciler iş­ kenceleri artırd ık ça artırd ılar. Ö m er F aru k b a ­ yılmış b ir d ah a kendisine gelem em işti. H astahaneye kaldırıldı, am eliyat edildi. Zira b ağ ırsak ları patlam ıştı. İşkenceden dolayı 45 g ü n lü k heyet ra p o ru aldı, ra p o r ektedir.


279

J4Üt« KÖRtfltfW № " . .

-—

------ < -*

-- .

--*;.'

‘. : r îeH^hat içjîû у

.

. ~

•' ' • • - • :' '" * ;><»7«d<.ed» /га«даі«гапЪлН.п«^;^»к6*йи.іи^а*>»m.

*•

шcue#*

M. П я Ь ^ ч '.in lr һк«Ы ! ■

■thKW J<< •• ■ • ; UîtVftr W çr»*ar

•И T * h* ;

•-

t. ~

". Г. . •

:

'^шттт^ M У:]Й:УУиУ-ЬУ;;Ifi

ito a ia У п Ж У щ t a r i h i n d e -1 $ 0 ? У p r o t no i l *

AJ?ut batiajpel^ m 'fpjrtrtie#

. v ' . : ,-, v <... • -

;лЧггіЗ«г«к ^

22*6>İ97<> t â r ih in d e 'o ıJ a > r ıÎ 6 ii^ f c 3 L r ,

Ч ■ ' ';

.

.Çafciç t e r i h i « d « o i ü h ^ w ; 4 5 ( k » i c b * j > ; « « o i e t i r k t i '.^ S u n d u r , 43, İç ҺййЫЛііп тШ.

Ді. -Сеясі *h*tt*ii mîU-

.ÜİV .■;.. /^ Х й^ г-*>w ■ У» VocnV. чр^»,

2Jx Jittb *a

L

Ь .'т Щ .

ЩГ/1

• t». €<fe. ı


ECEVİT, MESELELERE BABİL KULESİNDEN BAKIYOR

M illiyetçi H areket P artisi G enel B aşkam Al­ p a rsla n Türkeş 19 H aziran 978 ta rih li b asın top­ lan tısın d a «Sayın Ecevit m illetim izin gözü­ n ü n içine b a k a b ak a gerçekleri saptırm ayı ve gerçek dışı olayları gerçekm iş gibi anlatm ayı kendisine yol çizmiş b ir politikacıdır» dem iştir. MHP Genel B aşkam Türkeş, Ecevit’in «anar­ şi bitti» dediği g ü n T ürkiye’n in h e r y an ın d an a n a rşik olaylarla ilgili h a b e rle r geldiğini ve y u r­ dum uzun m uhtelif yerlerinde m ey d an a gelen o laylarda m illiyetçi b ir işçi, ü lk ü cü b ir öğretm en ve MHP üyesi b ir gencin aynı g ü n şehit edildik­ lerini açıklay arak şöyle devam e tm iştir: «Bu ta rz b ey an ların d an sonuncusunu K redi ve Y u rtla r K urum u’n d a düzenlenen b ir brifing d o lay ısıy la. yaptığı konuşm a teşkil etm iştir. Sa­ yın Ecevit b u konuşm asında toplum da h u z u r ve güvenliğin sağlandığım a rtık a n arşid en söz edi­ lem eyeceğini ifade etm iştir. Sayın Ecevit’in a n a r­ şi b itti dediği gün T ürkiye’n in h e r y an ın d an a n a rşik olaylarla ilgili h a b e rle r gelm ekte idi. M uhtelif yerlerde m eydana gelen o laylarda m il-


281

liyetçi b ir işçi, ülkücü b ir öğretm en ve p artili b ir gencim iz aynı gün şehit oldular. Aynı gün m uhtelif şehirlerim izde kızıl b ay rak lı m itingler düzenlendi. Aynı gün b aşk en t A n k ara bölücü ve kom ünistlerin yapıştırdığı kızıl afişlerle donatıl­ dı. Aynı gün İstan b u l’d a 50’ye y ak ın v atan d aşı­ m ızın işyerleri kızıl sü rü le r ta ra fın d a n ta h rip edildi. G azeteler bile sayın Ecevit’in a n a rşi bitti şeklindeki demeciyle bu olayları y an y a n a v er­ m ekteydiler. B ütün b u olaylar a n a rşi değil mi dir, a n a rşi bittiyse bu o lan lar nedir? Bu olaylar oluyorsa nasıl oluyor d a h ü k ü m et b aşk an ı a n a r­ şi b itti diyebilir Sayın Ecevit’in an arşi kelim e­ sinden anladığı m a n a ile m illetim izin anladığı m an a değişik m idir ki, m illetim izin can ın a ot tı­ k ay an a n a rşi sayın Ecevit’in n a z a rın d a bitm iş olsun. Sayın Ecevit a n a rşi kelim esinden ne a n la ­ dığını d a m illetim ize açıklasın ki, m illetim iz n e bitm iş ne bitm em iştir anlayabilsin. 6 ay öncesine göre en az on m isli a rta n ve devlet - m illet - v a ta n b ü tü n lü ğ ü n ü hedef alan kom ünist ve bölücü m ih ra k la rın sebeb olduğu a n a rşi bitm iştir diyebilm ek için,, m em leket m e­ selelerine Babil kulesinden b ak m ak lâzım dır, sa­ yın Ecevit te h erhalde b u n u yapıyor.


86 — İ ş k e n c e g ö r e n M e tin A k d e n i z ’in a n n e s in in , o ğ lu n u n iş k e n c e g ö r d ü ğ ü n e d a ir s a v c ılığ a v e r ­ d iğ i 29.7.1978 ta r ih li a ş a ğ ıd a k i d ile k ç e B o r C u m ­ h u r i y e t S a v c ılığ ın c a k a b u l e d ilm e m iş tir .

CUMHURİYET SAVCILIĞINA BOR 28 Temmuz 1978 Cuma gecesi meydana gelen durumdan sanık olarak yakalanan oğlum Metin AKDENİZ’in 29 Temmuz 1978 C.tesi günü yapılan doktor muayenesi neticesinde vücudunda bulu­ nan darb izlerinin mutlaka doktor tedavisi altın­ da hastahanede yapılması önemle belirtildiği hal­ de oğlum hapsedilmiştir. D urum a el k o y arak tedavisi için gereğinin yapılm asını h assaten ric a ederim . 29Temmuz 1978 ANNESİ PAKİZE AKDENİZ KÜNKBAŞI MAHALLESİ ÇAYIRLICAMİ SOKAK NO. 8 BOR Bu dilekçe bizim de şahit olduğumuz savcılıkça kabul edilmemiştir. Cemalettin TEMELTAŞ Ozeylr L. ÇAYCI Oğuz EKEBAŞ

Mehmet ÖZENÇ

şekilde

Ahmet ÇINAR

Tufan MENGİ

Ahmet SÖNMEZ

Mehmet BULUT

Cumall ÇOKAK

Nail ERGEZER


283

YILDIRIM TELGRAF Sayın K enan EVREN Genel K urm ay B aşkam ANKARA 28.7.1978 C um a gecesi m eydana gelen kom p­ lo ile oğlum M etin AKDENİZ gece sa a t 0.01’de ja n ­ d a rm a ve polis kordonu altın d a savcılıktan izin­ siz zorla em niyete g ö tü rü lerek sab ah a k a d a r in ­ sanlık dışı işkenceye tab i tu tu lm u ştu r. 29 Temm uz 1978 gü n ü y ap ılan doktor m u a ­ yenesi neticesinde v ücu d u n d a b u lu n an d arb iz­ lerinin m u tlak a doktor tedavisi altın d a h asta h anede yapılm ası önem le ra p o rd a belirtildiği halde oğlum hapsedilm iştir. C an güvenliğim iz kalm am ıştır. B u rad a tu tu ­ n acak dalım ız kalm am ıştır. Y ardım larınızı rica ediyoruz. 29 Temmuz 1978 AKRABASI FİKRİ TANIR

ANNESİ PAKİZE AKDENİZ

KÜNKBAŞI MAHALLESİ ÇAYIRLICAMÎ SOKAK NO. 8 BOR

A n a la r ın g ö z y a ş la r ı d in e c e k d iy e n le r ! .. A n a la r ın g ö z y a ş la r ın ı d in d ir e c e ğ iz d i y e b ü ­ y ü k ş e h ir le r in c a d d e le r in d e h a n ım la r ı y ü r ü t e n ­ ler. 70’lik n in e le r in 7 - 8 y a ş ın d a k i ç o c u k la r ın e lle ­


284

r in e p o li tik ç ık a r la r ın a u y g u n p a n k a r tla r ı tu tu ş ­ tu r u p c a d d e le r e s a la n la r : S iz le r h e r g e c e k u lü p le r d e y ü z b in le r e , m il­ y o n la r a z a r a ta n la r ! ... S iz le r , T ü r k iy e ’n in g e r i k a lm ış lığ ın d a n k u r ­ tu lu ş u iç in y a b a n c ı id e o lo jile r in u ş a k lığ ın ı y a ­ p a n p a p y o n k r a v a tlı, s im o k in c e k e tli y a z a r - ç iz e r ta k ım la r ı! .. S iz le r , k u m a r b o r c u o lm a y a n p o litik a c ı a r a ­ y a n s a y ın u m u d ta c irle ri!.. H a fta s o n u n u İ s ta n b u l b o ğ a z ın d a k i b ilm e m n e y a lıs ın d a , g e c e k u lü b ü n d e o y n a d ığ ı kum ar b o r c u n d a n d o la y ı (! ....... ) p e k m u h te r e m ! ., p e k s a y ın ! k iş i o la b ilm e n in m u tlu lu ğ u iç e r is in d e h a k , h u k u k , a d a le t n u tk u ç e k e n y a k ış ık lı, c e n tilm e n sa y ın la r ! .. A n a la r ın e v la tla r ın ın , ta b u tu b a ş ın d a k i, m e ­ z a r ı b a ş ın d a k i f e r y a tla r ın ı d u y a b iliy o r , g ö z y a ş la ­ r ın ı g ö r e b iliy o r m u s u n u z !

* B ir s e n e iç e r is in d e y ü z le r c e b in le r c e a n a n ın h e n ü z h a y a tla r ın ın b a h a r ın d a k i e v la tla r ın ı k a y ­ b e tm e n in ız d ır a b m ı g ö z y a ş la r ın ı g ö r m e k te n a c iz p o litik a c ı, a y d ın , b ü r o k r a tla r a t e k r a r h a tır l a t­ m a k ta f a y d a g ö r ü y o r u z : A r t ı k ş a h s i ç ık a r la r ın ız d a n , p o li tik ih tir a s ­ la r ın ız d a n b ir a n o ls u n v a z g e ç ip , b in le r c e a n a n ın f e r y a tla r ın a k u la k v e r in . A k s i ta k d i r d e b in le r c e g e n c in k a n g ö lü n d e b o ğ u lm a n ız a n e m ily o n la r ı­ n ız n e d e p o li tik n ü f u z u n u z e n g e l o la m a y a c a k tır .

* H e r c in a y e te b ir s u ç lu b u lm u ş o lm a k d ü ş ü n ­


285

c e s iy le , v a ta n d a ş la r ı k a r a k o la g ö tü r ü p iş k e n c e ­ le r le s u ç u k a b u l e t tir m i y e z o r la y a n b u d a y e t m i ­ y o r m u ş g ib i v a t a n d a ş ın e şin i, a n n e s in i, b a b a s ın ı k a r a k o la g ö tü r ü p o n la r a d a iş k e n c e y a p a n , b e y i­ n in ö n ü n d e h a n ım ın a iş k e n c e le r y a p a n z ih n iy e t, s iz le r e d e t e k r a r h a tır l a tm a k t a f a y d a g ö r e r e k , if tih a r v e s il e n iz iş k e n c e le r in iz i g a z e te l e r d e n a la ­ ra k te k r a r y a y ın lıy o r u z : A ş a ğ ıd a k i k iliş e v e y a z ı m e m le k e tim iz in e n y ü k s e k tr a jlı g a z e te s i o la n 21 A ğ u s to s 978 ta r ih li H ü r r iy e t G a z e te s i’n d e n a lın m ış tır ;

Okuyun, iftihar edin!.




287

algat’ta beş kişiyi m akineli tüfekle ta ra y a ra k d ürm ekten sanık İsa A rm ağ an ’ın karısı Ayşe rm ağan, polisin gözaltında kaldığı sü re içinde indisini cinsel o rg an ın d an cereyan verm ekle hdit ettiklerini iddia etti. Ayşe A rm ağan, «Bana kence yaparken, kocam ın beni bağlı olarak seyretm esini sağlıyorlardı» dedi.


288

A n k a ra ’d a «Balgat katliam ı» o larak bilinen ve 5 kişinin ölümü, 13 kişinin y aralan m ası ile so­ n u ç la n a n olayın faili olduğu gerekçesiyle gözal­ tın a alm an İsa A rm ağan ’m sorgusu sü rd ü rü lü r­ ken, beş gün gözaltında k ald ık tan so n ra serbest b ıra k ıla n ailesi evde ele geçirildiği söylenen si­ lâ h la rın polisler ta ra fın d a n b ask ın sırasın d a eve getirildiğini iddia ettiler. İsa A rm ağ an ’m annesi M üzeyyen A rm ağan, babası Ş ü k rü A rm ağan, k a ­ rısı Ayşe A rm ağan ve kard eşi İbrahim A rm ağan, polisin k arak o ld a kendilerine işkence yaptığını, elek trik cereyanı verdiğini öne sürdüler.

B a lg a t o la y ın ın fa ili o la r a k y a k a la n a n İsa A r m a ğ a n ’a s u ç u k a b u l e t tir m e k iç in eşi, a n n e s i v e b a b a s ın a d a k a r a k o ld a iş k e n c e y a p ıld ığ ın a a i t s a v c ılığ a v e r d ik l e r i d ile k ç e le r a ş a ğ ıd a d ır .

87 — Cumhuriyet Savcılığına Ankara 14.8.1978 gün ü öğleden so n ra polis arab ası evimize gelerek evimi aram ışlard ır. Kendim h a s­ ta bulunm aktayım . Polis m em u rları evim den bazı eşyaları a la ra k beni, oğlumu, eşim i ve gelinim i em niyet k arak o lu n a götürdüler. 17.8.1978 tarih in e k a d a r em niyet saray ın d a hürriy etim tehdit edilerek 17.8.1978 g ü n ü serbest bırakıldım . Oğlum İsa A rm ağan h alen em niyet sa ray ın d a işkence altın d a b u lu n m ak tad ır. Ken-


289

d işinin h a y a tın d a n endişe duym aktayım . Bu du­ ru m a m üdahale edilmesi, ayrıca beni de haksız b ir şekilde hürriy etim i tah d it eden, b an a k ü fü r eden, h a k a re t eden polis m em u rların d an şikayet­ çi bulunm aktayım . H ak ların d a k an u n i işlem in yapılm asını ve eşyalarım ın b u lu n a ra k ta ra fım a verilm esini talep ve a rz ederim . 18.8.1978 Şikayetçi Şükrü Armağan Adres İmza Dikmen - Öveçler ata mahallesi No. 1176/10 Balgat Emniyet Sarayı dışındaki şikayetler nedeni ile gereği yapılması üzere Sayın Necati Alpay’a. 18.8.1978 C. S. Baş Yrd. 90 — Cumhuriyet Savcılığına Ankara 14.8.1978 günü öğleden sonra evimize bir po­ lis arabası geldi. Evde arama yapacaklarını söy­ ledi. Ben kendilerine kocam dışarıdadır çağırayımda ondan sonra arayınız. Bu sözüme sinirle­ nen polisler kapıyı ve beni iterek evimize girdi. Evde bulunan eşyalarımızı tek tek aradılar, el­ lerindeki cihazla evimizin duvarları da dahil ol­ mak üzere aradılar. Ellerindeki telsizlerle hiç bir şey bulamadık diye konuşmalar yaptılar. Fa­ kat evde bulunan bir adet saçma tüfeği ile iki adet fotoğraf makinesi, bir adet daktilo makineF: 19


290

si ve şimdi tesbit edemiyeceğim bazı eşyalarımı­ zı almak suretiyle bizi emniyet karakoluna gö­ türdüler. Polisler arama karan olmadan evimi aramışlardır. 14.41978 tarihinden - 17.8.1978 tarihine kadar haksız ve sebepsiz bir şekilde emniyet sarayın­ da hürriyetimi tehdit ettiler. Şu anda hasta bu­ lunmaktayım. Beni haksız olarak emniyette sor­ guya çeken, hürriyetimi tahdit eden ve eşyalanmı alan polis memurlarından şikayetçiyim. Hak­ larında kanuni işlem yapılmasını ve eşyalanmm tarafıma ödenmesini talep ederim. 18.8.1978 Şikayetçi Müzeyyen Armağan îmza Adres Dikmen - Öveçler ata mahallesi No. 1176/10 Balgat 91 — Cumhuriyet Savcılığına Ankara 14.8.1978 g ü n ü öğleden so n ra b ir polis a ra b a ­ sı evim in önüne geldi. Evimizi a ra y a c a k la rım söylediler. Ellerinde a ra m a k a r a n olm adığı h a l­ de ve evim de erkeğim olm adığı halde kapıyı om uzlayarak eve g irdiler ve evimizi, eşyalarım ızı ara m a y a başladılar. Evimize getirdikleri b ir ta ­ kım m alzem eleri bize aitm iş gibi gö stererek çan ­ tam ın içinde b u lu n an iki kol saatim i, nişanlılık devrem e a it h a tıra fotoğraflanm ı, özel m ektupla n m ı a la rk em niyet sa ra y ın a götürdüler.


291

E m n iy e t. saray ın d a beni kocam dan, kayın pederim den ve kayın validem den a y n o larak b ir odaya k ap attılar. Gözlerim b ağ lan m ak suretiyle b a n a so ru lar sordular, aldıkları cevapları beyenm edikleri için işkenceye tab i tu ttu la r. İşkence sonunda b a n a b ir takım yazılm ış k ağ ıtlar im za­ lattılar. Bu işkence (4) d ö rt g ü n devam etti. 17.8.1978 g ü n ü serbest bırakıldım . Em niyette b a n a işkence eden polis m em u r­ ların ın isim lerini bilem iyorum . A yaklarım da al­ dığım y a ra la r m evcuttur, ö n celik le adli tab ip lik ­ çe m uayenem in yapılm asını; sıhhi duru m u m u n tesbit edilm esini istiyorum . Beni em niyet sa ray ın d a ikinci ve birinci şu ­ bede işkenceye tab i tu ta n polis m em u rların d an ve görevlilerden şikayetçiyim . H aklarında ge­ rekli k a n u n i işlem in yapılm asını talep ederim 18.8.1978 Şikayetçi Adres Ayşe Armağan Dikmen - Öveçler ata mahallesi İmza No. 1176/10 Balgat


20 A ğ u s to s 1978 ta r ih in d e M .H .P . K ü ç ü k K u ­ r u lta y ın d a s a y ın A lp a r s la n T Ü R K E Ş a ş a ğ ıd a ­ ki ko n u şm a yı y a p m ış tır :

ECEVİT İKTİDARI HİÇ BİR MESELEYE ÇÖZÜM GETİRMEMİŞ AKSİNE AĞIRLAŞTIRMIŞTIR

Bugün memleketimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, pahalılık, yokluk ve kuyruk­ lar had safhaya gelmiş ve buna hızla tırmanan anarşi de eklenince vatandaşlar yarınlarına umutla bakmaktan mahrum bir duruma getiril­ miştir. Mübarek Ramazan ayının sürdüğü bu gün­ lerde bir çok maddenin yokluğundan vatandaş­ ların perişan oldukları, piyasaya nazaran bir nebze daha ucuz satın alınabilir ümidi ile Tan­ zim Satış Mağazalarının önünde sabahlardan ak­ şama kadar kuyruklarda bu memleketin insan­ larının ızdırap çekmeye mahkum edildikleri bir acı gerçektir. Bir çok yöremizde benzin mazot, yağ, ilaç ve yedek parçanın izine bile rastlamak mümkün ol­ mamaktadır. Bazı mamüllerin ise karaborsada normal fiatlannm üç hatta dört katma satıldığı ve ikti­ darın bu açık sömürü ve vurgun karşısında ses­ siz kaldığı da bilinmektedir.


293

Her geçen gün artan hayat pahalılığı, özel­ likle dar gelirlilere, işçilere ve köylülere yaşa­ mayı çekilmez bir hale getirmiştir. Yine alt ka­ demedeki memurların birbirini kovalayan zam­ lar karşısmda şaşkına döndükleri ve evlerine en zarurî ihtiyaç maddelerini bile alamaz hale gel­ dikleri açık bir gerçektir. Ecevit iktidarının ekonomik konulardaki acizliği ve beceriksizliği anarşi konusunda oldu­ ğu gibi 8 aya yaklaşan iktidar dönemlerinde bir defa daha belgelenmiştir. 1978 yılının ilk yarısın d ak i incelem elere gö­ re sanayi ü rü n le ri ih racın d a yüzde 26’lık b ir azal­ m a göze çarpm aktadır. A ynı dönem için de g a­ zetelere in tik a l eden şekliyle y u rt çap ın d a 217 firm anın iflas ettiği ve binlerce işçinin işlerine son verilip sokağa atıldığı, yedek p a rç a ve ham m adde yokluğu sebebi ile fa b rik a la rd a üretim in d üştüğü ve h a tta bir çok fa b rik a d a ü retim in in tam am en d u rd u ğ u d a bilinm ektedir. M uhalefette iken geçen dönem h ü k ü m etleri­ ni IMF ile olan tem asların d an dolayı a ğ ır b ir şe­ kilde su çlay an ların ik tid a r dönem lerinde IMF’ nin h e r em rine boyun eğ er h ale geldikleri, m il­ letim izin gözünden kaçm am aktadır. IMF’in faiz oranlarının yükseltilmesi, kalkın­ ma hızının düşürmesi, yatırımların sınırlandırıl­ ması, ücretlerin dondurulması ve vergi tasarısı­ nın bir an önce kanunlaşması için getirdiği tek­ lifler Ecevit iktidarı tarafından derhal ve harfi­ yen yerine getirilmeye çalışılmaktadır. IMF’ın Türkiye’nin iç işlerine müdahale an­ lamına gelen bu tekliflerine boyun eğen ve böylece milli bağımsızlığımızı da rencide eden Ece-


294

vit ik tid arın ın b u g ü n k ü M aliye B akanı ve yine bug ü n k ü b ir b aşk a b ak an ın ın m uh alefette b u lu n ­ d u k ları sıra la rd a dergilere IMF ile ilgili yazdık­ la rı yazılarla, b u g ü n k ü icraatı tam am en b ir çe­ lişki, çok yüzlü sayın Ecevit’in b aşın d a b u lu n d u ­ ğ u 'ik tid a rın en belirgin ve norm al sayilabilecek b ir tu tarsızlık örneğidir. Değerli Basm Mensuplan... Ecevit iktidan ciddi hiç bir meseleye çözüm getirmemiş aksine, problemleri daha da ağırlaştırmıştır. Progapanda niteliğindeki bazı uygula­ maları ise cidden ibret vericidir. TRT’yi CHP genel merkezi basın bürosu gibi emrine alıp kullanan Ecevit iktidarının gayri ciddi ve propaganda niteliğinin dışmda hiç bir özelliği olmayan bazı uygulamalanna kısaca de­ ğinmek istiyorum. «Toplumsal K alkınm ada G ençlik Projesi». «Köye U laşım Projesi», «Köylüye Iş Projesi» diye reklam edilen u y g u la m a la n ciddiye alabilm ek ve CHP’n in p ro p aganda m alzem esi olm alarından başka b ir konu o larak değerlendirebilm ek son derece güçtür. «Toplumsal K alkınm ada G ençlik Projesi» diye ad lan d ırılan ve 5 bin üniversiteli gencin is­ tihdam edileceği önceleri açık lan an ve b aşv u rm a süresi iki defa u zatılan b u projeye h e r şeyden önce üniversite gençliğinin itib a r etm em esi çok önem lidir. 5 Bin öğrenci beklenirken, an cak 1600 kişiyi bulabilen Ecevit ik tid an , b u kim seleri solcu ve CHP’n in m ilitanı olarak köylere p ro p ag an d a zo­ ru ve devletten m aaş ödeyerek gönderm iştir. TRT’n in e k ra n la rın d a gösterm elik çap a sal­


295

lam a ile b u projenin fay d asın a inanabilm ek son derece güçtür. Kaldı ki, bu projede görev a la n ­ ların vazifesi m illetim izin de gayet iyi bildiği gibi kalkınm aya katk ı değil devlet kesesinden m ili­ tanlık yapm aktır. «KUP» ve «KİP» adı ile o rta y a k o nulan ic­ ra a tın d a gözle g ö rü n ü r b ir p artizan lık ve p ro ­ pag an d a am acı g ü ttü ğ ü açıktır. N itekim üç gün önce televizyonda konu ile ilgili gösterilen prog­ ram bu iddialarım ızı d o ğrulam aktadır. K ıym etli D ava ark ad aşlarım ... Kıymetli Ba­ sın M ensupları... Bugün anarşi artık ülkemizde iç savaş görü­ nümünü çoktan veren bir boyuta ulaşmıştır. 7,5 aylık Ecevit ik tid arı dönem inde ö ld ü rü ­ len v atan d aşlarım ın sayısı 600’e yaklaşm ıştır. Yüzlerce yaralı, yüzlerce bom balam a olayı, yüz­ lerce soygun b u g ü n k ü ik tid arın g ü n a h dosyasın­ d a yer alan ve an arşin in ne ölçüde hızlandığını ve Ecevit ik tid arın ın acizliğini belgelendiren g er­ çeklerdir. V a ta n d a şla r bugün can, m al ve n am u s g ü ­ venliklerinden yoksun b ir d u ru m d ad ırlar. A nka­ ra, İstan b u l gibi b ü y ü k şehirlerim iz de dah il ol­ m ak üzere şeh ir ve k asab alarım ızd a v a ta n d a şla r gece k a ra rm a d a n evlerine k a p a n m a k ta ve p en ­ cere k e n a rın a bile yak laşam am ak tad ırlar. B ugün şehirler, kasab alar, m ah alleler ikiye ayrılm ış b ir hale getirilm iştir. Bölge, m ezhep ve görüş fark lılık ları b ah an e edilerek aynı m ahalle o rta d a n ikiye bölünm ekte, v a ta n d a şla r sab ah la ra k a d a r ailece nöbet beklem eye m ecb u r b ira kılm aktadırlar.


296

K ars ve A rd ah an gibi yerleşm e m erkezlerin de yönetim devletin k o ntrolünden çıkmış, b ir avuç bölücü ve kom ünist silahlı eşkiyam n eline geçm iştir. Bu gibi yerleşm e m erkezlerinden bü yük ölçüde v ata n d a şla rın göç ettikleri, b u ra la r­ d a devletin resm i a ra ç la rın ın bile sald ırıy a u ğ ra ­ dığı, güvenlik kuvvetlerinin ise etkisiz kaldıkları açıktır. B ugün b ir çok yerleşm e m erkezinde tstiklâ] M arşı o k u llard a söyletilm em ektedir. Bazı yöre lerde T ü rk B ayrakları d irek lerd en indirilip p a r çalanm aktadır. A ta tü rk fo to ğ rafları p a rç a la n ­ m a k ta ve bazı yabancı kim selerin fotoğrafları asılm aktadır. Dıştan da tahrik edilen bölücülük eylemleri mezhep ve bölge çatışmaları yoluyla mesafe ka tedmekte ve uğrunda milyonlarca şehit verdiği­ miz bu aziz vatan topraklan parçalanma tehli­ kesi ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Ik tid a n n d a h a neyi ve ne için beklediği me ra k konusudur. Açıkça illegal T ürkiye K om ünist P artisi’n in p ro g ra m la n basılıp legal b ir p a rti gi­ bi k itap çılard a satılm akta, k a n u n su z TKP’n in mesaj ve bildirileri bazı gazetelerde yay ın lan ­ m a k ta ve sayıları 70’e yak laşan irili u fak lı ih an et p açav raları açıkça T ürk D evletini yıkm ayı am açla d ık la n n ı y a y ın la n ile o rta y a koym aktadır. Tehlikenin büyüklüğü bu kadar açık iken, bugünkü Ecevit iktidanmn suskunluğu ve hatta zaman zaman bu ihanet çetelerine kanat germe­ si cidden ibret vericidir. Ecevit iktidarı bu ihanet merkezlerini bir yana iterek, kendine hasım olarak ilan ettiği mil­ liyetçilerle uğraşmakta ve çeşitli tertip ve iftira­


297

larla milliyetçileri kamu oyunda mahkum et­ meye büyük bir özen göstermektedir. Oysa Türkiye’de tehlike sağdan değil, komü­ nist ve bölücü guruplardan gelmektedir. Türkiye’de hâlâ ve ısrarla faşizm tehlikesin­ den bahsedenlerin ve «okullardan, devlet daire­ lerinden Faşistleri temizleyeceğiz» diyenlerin ko­ münizme serbesti tanıdıkları ve milletimizin dik­ katini olmayan bir faşizm tehlikesine çekip, ko­ münizmin tırmanmasına sebeb teşkil ettikleri açıktır. Biz iktidardan milliyetçilere sahip çıkması­ nı istemiyor ve zaten de beklemiyoruz. Ancak iktidarın milliyetçileri düşman olarak kabul edip, tertiplerle, işkenceler ve zorbalıklar­ la sanık sandalyesine oturtmaya çalışmasının kanunlara ve insan haklarına ters düşen bir dav­ ranış olduğunu ortaya koymak istiyoruz. Suç işleyen kim olursa olsun, taşıdığı fikir ne olursa olsun elbetteki yakalanması ve adale­ te teslim edilerek layık olduğu cezaya çarptırıl­ ması gereklidir. Ve MHP olarak biz bunu İsrarla ve yıllardır savunuyoruz. Ancak suçsuz insanların, sırf milliyetçi fi­ kir taşıyor gerekçesi ile tertiplerle, işkencelerle suçlu ilan edilmeye kalkışılmasımn izah edilir bir tarafı yoktur. Bugün memleketimizde iktidarın, emrindeki Pol-Der’li polisler ve bazı partizan vali ve emni­ yet müdürleri vasıtasıyla sahneye koymaya ça­ lıştıkları bir gerçek vardır. Bu gerçek, kanunsuz olarak arama kararı ol­ madan evlerin basılıp aranması, evde bulunan kitap ve şahsa ait evrak ve eşyaların kanunun


298

emrettiği zabıt tutulmaksızın gaspedilmesi, ka­ rakollarda ve emniyet müdürlüklerinde işkence odalarında insanlık adına utanç verici işkence­ lerle önceden hazırlanan yazıların imzalatılmaya çalışılması yurdumuzu karanlık bir döneme sokmuştur. Ecevit iktidarı döneminde masum vatandaş­ lara reva görülen işkence ve zorbalıklar yalnız­ ca Türk tarihine değil, aynı zamanda insanlık tarihine bile büyük bir insanlık suçu ve kara bir leke olarak geçecektir. Değerli Dava arkadaşlarım... M illiyetçi Türkiye yolunda em in ad ım larla yürüyen yiğit 9 Işıkçılar... Biz parti ve kişi menfaatinden çok önce Türk Devletinin milli menfaatlerini ve bu büyük mil­ letin çıkarlarını gözetmeyi kendimize düstûr edinmiş inançlı, imanlı ve ülkücü insanlarız. Anadolu’nun en ücra köyündeki yoksul ço­ banın derdi, bu yüzden bizim herbirimizin ben­ liğinde hissettiğimiz bir derttir. Kars’ın yaylasına ayağma diken batan insa­ nımızın çektiği acıyı bu yüzden biz kendi ruhu­ muzda hissederiz. Edirne’de göz yaşı döken bacımızın çilesine, biz bu yüzden ortak olmuşuzdur. Bu topraklan, bu topraklann altını ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlarımızı hiç bir ayınm gözetmeksizin bu sebepten en kutsal ve vazgeçilmez bir sevgiyle kucaklanz. Bu v a ta n to p ra k la n m , bu v a ta n to p ra k la n nm üzerinde y aşayan 45 m ilyon insanım ızı h e r şeyden önce Cenab-ı H akk’ın bize k u tsal b ire r


299

emaneti olarak görür ve her bir karışının ve her kişinin üzerinde titreriz. Binlerce yıllık şanlı bir tarihe sahip olan bu büyük millet bugün kökü dışarda komünist bö­ lücü kışkırtıcıları çabaları ile birbirine düşman kamplara bölünmek istenmektedir. Aym milletin evlâtlarının birbirine, bölge, mezhep, parti ve inanç farklılıkları bahane edi­ lerek düşman hale getirilmelerine göz yumma­ yız. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılmasına kesinlikle izin veremez ve yine kesinlikle hür de­ mokratik rejimin ortadan kaldırılmasına rıza gösteremeyiz. Biz bölücülere, kışkırtıcılara ve yıkıcılara karşı Türk milletinin milli birlik ve beraberliği­ ni savunuyoruz. Biz yoksul-zengin, doğulu-batılı, işçi-patron, şu partili, bu partili, şu veya bu m ezhepten, şu veya bu görüş sahibi diye ayırım yapm aksızın 45 m ilyonu Y unus’ca, M evlana’ca, Hacı B ektaş’i Veli’ce, H acı B ayram ’ca, H oca A hm et Y asevi’ce k u ­ caklıyoruz. Biz aynı Allah’a, aym kitaba, aym millete, aym kültüre ve aynı peygambere bağlı olan Bü­ yük Türk Milletinin çelik bir yumruk gibi bü­ tünleşmesini ve komünizme, bölücülüğe karşı tek bir yürek halinde mücadele verilmesini ıs­ rarla savunuyoruz. Biz ısrarla bütün partilerin ve vatandaşların Anayasamızın başlangıcındaki ana ilkeler etra­ fında birleşmelerini ve milletimizi bölecek her fesat harekete karşı ortak bir tavır alınmasını savunuyoruz.


300

Biz ısrarla, nereden gelirse gelsin, taşıdığı fi­ k ir ne o lursa olsun h e r tü rlü tedhişe, cinayetle­ re, k an u n su zlu k la ra k arşı b ü tü n siyasi p artilerin birleşm elerini savunuyoruz. Biz ısrarla, h ü r dem okratik rejim i o rta d an kaldırıp yerine to taliter b ir d ik ta k u rm a k iste­ yenlere karşı, b ü tü n siyasi p artilerin ve vadanta ş la n n işbirliği etm elerini savunuyoruz. Bizim bu çağrılarım ız elbetteki kom ünistle­ rin, bölücülerin, T ürk M illetinin dü şm an ların ın işine gelm eyecektir. Bizim bu çağrılarımız yine elbetteki emper­ yalizme köle olanların tasvip etmeyecekleri bir çağrıdır. Y ine bizim bu çağrılarım ız elbetteki «Pravda», «İzvestiya» gibi yayın y ap an gazeteler ve bu gazetelerin köşlerine kurulm uş, em peryaliz­ m e m idesinden ve beyninden kölelik zinciri ile bağlı olanların h u zu ru n u k açıracak tır. Ve üzülerek ifade etm ek istiyorum ki, bu çağrılarım ız CHP’nin yönetim i ta ra fın d a n da, iç­ lerindeki a ş ın solcu ve bölücü azınlığın baskısı ile reddedilm ektedir. A ncak b ü tü n b u n la r bizim sam im i ve ülke­ m izin çıkarları d o ğrultu su n d a o la ra k d eğerlen­ dirdiğim iz bu ç a ğ n la n m ız d a n vazgeçm em ize ve Milli Birlik yolundaki adım larım ızı geri çe­ virm em ize sebep teşkil etmez. Bıkm adan, usanm adan, h a tta haksız ve m es­ netsiz ith a m la ra ve id d ialara ra ğ m e n inandığı­ mız gerçekleri söylem eye devam edeceğiz. Değerli D ava ark ad aşlarım ... Yeni Ekonomik K urtuluş S avaşının 9 Işık’çı yiğit öncüleri...


301

Son derece önemli saydığım bir başka konu­ ya da değinmek istiyorum. TRT Yönetim Kuru­ lunun en son almış olduğu kararla partizanlığı tescil edilmiş olan TRT, eşine ancak totaliter dik­ ta yönetimlerinde rastlanabilecek bir uygulama­ ya sokulmuştur. Siyasi parti yöneticilerinin demeçleri «Ha­ ber Değeri» olup olmadıklarına göre bir değer­ lendirmeye tabi tutulmakta ve böylelikle gayet sübjektif bir ölçü olan bu değerlendirme ile mu­ halefetin sesi kısılmaktadır. Bu uygulama partizanlıktan da öte, demok­ ratik rejimin geleceğine indirilmiş ağır bir dar­ be niteliğindedir. B urada A nayasam ızın 56. m addesinde açık­ ça y er a la n siyasi p a rtile rin dem okratik rejim i­ nin vazgeçilm ez u n su rla rı olduğu h ü k m ü n ü n r a ­ fa kaldırılm ası ve dolayısıyla dem okrasiye son verm e gibi büyük ve a ğ ır b ir vebal o rta y a çık­ m aktadır. Muhalefette iken seçim meydanlarında «Be­ yaz güvercinler uçuran, özgürlük şampiyonluğu­ nu kimseye kaptırmadan, demokrasinin havari­ si kesilen sayın Ecevit’in başbakanlık koltuğun­ da iken, TRT yönetim kurulunun bu kararı al­ mış olması cidden ibret vericidir. Siyasi parti lider ve sözcülerinin konuşma ve demeçleri başlıbaşma bir haber niteliği tamaktadır. Bugün muhalefet partilerine 8,5 milyon vatandaş oy vermiştir. 8,5 milyon vatandaşın li­ derlerinin konuşma ve demeçlerini öğrenme ih­ tiyacı bile, bu demeçlerin haber niteliğini açık­ lıkla ortaya koymaya yetmesidir.


302

TRT zaten CHP’nin borazanı ve partizan yayın istasyonu halinde idi. TRT Yönetim Kuru­ lunun son karan ile partizanlıklar meşrulaştınlmaya çalışılmış ve muhalefet karann uygulan­ masından bu güne kadar geçen kısa sürede bile farkedileceği gibi tamamen susturulmuştur. Muhalefete tahammül gösterilmeyen bir toplumda, demokrasiden kesinlikle söz edilemez. Demokratik rejimi ortadan kaldırmayı ve tek parti diktatörlüğünü amaçlayan bu karara kar­ şı elbetteki, demokratlann, Anyasadan yana olanların ve hürriyet rejimini savunanların di­ renecekleri bu hukuk yolu ile bu kanunsuzluğa son vermeye azami gayret sarfedecekleri tabii­ dir. Değerli arkadaşlanm, MHP’nin başlatmış olduğu Büyük Yürüyüş devam etmektedir. Yürüyüşümüz sömürünün soygun ve vurgu­ nun ortadan kalktığı, tefeci ve karaborsacıların silindiği, kulun kula köle olmadığı, gerçekçi Hak ve Adalet düzeninin kurulduğu Milliyetçi Türki­ ye’nin zaferine kadar sürecektir. Yürüyüşümüz Türk Devletini yıkmak, Türk vatanım parçalamak ve Türk Milletini bölmek isteyenlere karşı devletin güçlü, milletin mutlu kılındığı ve dünyanın itibarlı bir ülkesi haline geleceğimiz günlere kadar sürecektir. Yürüyüşümüz bir demokratik rejimi yıkıp, yerine totaliter bir kanlı diktatörlük kurmak is­ teyenlere, Anayasayı ayaklar altına alıp çiğne­ yenlere, kanun ve nizam tanımsızlara karşı hü kukun üstünlüğü ilkesini geçerli kılana kadar sürecektir.


303

Bu büyük yürüyüşümüzün başarı ile sonuç­ lanacağına eminim. Çünkü milletimize sevgi ile, saygı ile Yunus Emre’nin ilahilerindeki sırla, Mevlana’nın mısralanndaki aşkla koşuyoruz. Ülkücü hareketin Türk Milleti ile bütünleş­ mesi ve ülkemizin geri bırakılmışlık zincirini paramparça edip, yeniden ilimde, teknikte, me­ deniyette en ileri gitmiş, ekonomik kalkınması­ nı gerçekleştirmiş, büyük Milliyetçi Türkiye’yi çağın bir gerçeği olarak inşa edeceğinden hiç şüphem yoktur Çünkü ülkücü gençliği ile, ülkücü aydınları ile ve ülkücü sizin gibi fedakâr mensupları ile bu dava hedefe varacak ve Cenab-ı Hakk’ındâ yardımı ile milletimizin sıkıntıları son bulacak­ tır. Yürüdüğümüz yol iman yolu, sevgi ve kar­ deşlik yoludur. Bu yolda bizim önümüze sürülen engelleri hep birlikte aşacak, zulmü, zorbalığı ve iftira ba­ taklığını sert adımlarımızla geçip Türk Milleti­ nin gerçek iktidarını kuracağız. Selam bu kutsal yolun yolcularına... Selam, Milliyetçi Türkiye’nin feragatli ülkü­ cü mimarlarına... Selam, kendini Allah’a, vatana ve bu Büyük Türk Milletine adayanlara. Allah Türk Devletini yıkılmaktan, Türk Mil­ letini bölünmekten, Türk Vatanını parçalanmak­ tan korusun ve iç ve dış düşmanların şerrinden ve saldırılarından muhafaza eylesin.»


VA H ŞET

İnsanı insan olmaktan nefret ettirecek ka­ dar çirkin olaylar cereyan ediyor memleketimiz­ de : Kars’ın İğdır ilçesinde çocuğunu emzirirken öldürülen anne, kurşuna dizilen işçiler, üniver­ siteden çıkarken bombalanan öğrenciler, kaçırı­ lıp öldürülen öğrenciler, işadamları. Bütün bun­ lar yetmiyormuş gibi vatandaşın güvenliğini sağlamakla görevli bazı karakollarda beyine suç kabullendirmek için karısına yapılan işkenceleri. Bütün bunlar Türkiye’de yapılmaktadır. Diğer sayfalardaki gazete kupürleri yüz kızartıcı bu haberleri bildirmektedir.


305

F: 20



со

о о>


MİLLİYETÇİYİM DİYENLER ARTIK ORTAYA ÇIKMALIDIR Sayın A lparslan TÜRKEŞ’in b asın toplantısı­ n ı 29 - A ğustos - 1978 G azetelerden o k u y o ru z : Binlerce şehidin kanı ile sulanmış toprak­ larımızın, vatanımızın üzerinde yükselen mem­ leketimiz ne yazık ki normal bir dönemde değil­ dir. Bir yandan büyük ekonomik güçlükler, bir yandan anarşiyi dahi önleyemeyen istikrarsız bir hükümet ve bir yandan da iç ve dış gaileler, memleketi 8 ayda işte bu hale getirmiştir. Bunların yanında bölücülük de almış başını gitmektedir. Pek çok pervasızlıkların son örneği Ankara’da TÖB - DER Kongresi’nde ortaya çık­ mıştır. TÖB - DER, Türk çocuklarını ellerine tes­ lim ettiğimiz öğretmenlerin derneğidir. Bu kong­ rede «Türkiye’ye, Rus’çu komünizm mi, yoksa Çin’ci komünizm mi gelsin Hâkim olsun» tezleri kavgalarla patırtılarla ileri sürülmüş ve savu­ nulmuştur. İşte, bu dernekte Türkiye Cumhuriyeti Hü­ kümetinden maaş alan ve Türk çocuklarını oku­ tan öğretmenler kayıtlıdır. İNSAN.. EN DEĞERLİ VARLIK İnsan varlığı, bütün varlıkların üstündedir ve bütün varlıklardan daha değerlidir. İnsan Ce-


308

nab-ı Hakk’ın en kutsal emanetidir. însam mut­ lu kılmak ise bütün felsefelerin özüdür. İnsanın mutluluğu, hür olmakla, hürriyet içerisinde ya­ şamakla, her türlü baskı ve tedhişten arınmış, korkusuz, rahat, huzur içerisinde bulunmakla mümkündür. Oysa komünizm ideolojisini benim­ seyenler için insan varlığının hiç bir değeri yok­ tur. İnsan hayatı için en elverişli rejim de, yukarı­ daki şartlar için gerekli olan çok partili demok­ ratik rejimdir. Türk Milleti’nin karakterine en uygun rejim de budur. Bugün Türkiye’de demokratik rejimi yıkıp, onun yerine komünist rejimi getirmek isteyen­ ler, CHP iktidarının kanatlan arasında ve altın­ da faaliyet göstermektedirler. TÖB - DER, POL - DER ve DİSK bunların ba­ şında gelmektedir. Bu kuruluşlar, Türkiye’yi yık­ mayı amaçlayan ve emirlerim Moskova’dan alan gayri milli dernek ve sendikalardır. Bunların gayesi, yaşadığımız çağda Türk in­ sanını sömürgeleştirip köleleştirmektir. Bunlar, Marksist komünist ideolojiyi ustaca yürütmek ve yaymak gayesinde üniversite, lise, ortaokul ve hatta ilkokullara kadar yayılmışlardır. İşçi kesi­ minde de durum böyledir. 10 yıl önceki planlan üniversiteye sızmak ve hâkim olmak olan, komünist doktor, komünist kaymakam, komünist avukat, komünist öğret­ men yetiştirmek gaye ve planını güden ve soka­ ğa dağılarak rejimi yıkmayı amaçlayan bu kı­ zılların planlarım biz bozduk. Bize karşı öfke­ lenmelerinin tek sebebi budur. Bunun için hep


309

MHP’ye, milliyetçi-ülkücülere saldırıyorlar. Ka­ nımızın son damlasına kadar da olsa bu vatanı komünizme ve komünistlere teslim etmeyeceğiz. 1 Mayıs’ta kızıla boyanan Taksim Meydam’mn halini görmeyen Ecevit iktidarına rağmen hem de. CHP İKTİDARI DEĞİL, ECEVİT İKTİDARI Bu, Avrupa ve Amerika ülkelerinde de tarih boyunca böyle olmuştur. Oralarda da komünizm tehlikesi çağ boyunca doğmuş ve devam etmiş­ tir. Fransa’da, De Gaulle döneminde komünist oyunları ve kölelik tehlikesi doğmuş, ama göğüs gerilerek püskürtülmüştür. Yine Amerika Bir­ leşik Devletlerinde Roosvelt hasta iken Stalin, çeşitli sızdırmalarla Amerika’da da komünizmi yaymaya çalışmıştır. Ama, Amerika’nın milliyet­ çi iş adamları bu tehlikeyi erken fark etmişler ve yaptıkları teşkilatlanma ve direnmelerle ко münizm tehlikesini Amerika sınırlarından dışa­ rıya sürmüşlerdir. İşte, bunlar gibi Türkiye’de de tehlike cid­ den büyüktür. İş başında olan Ecevit iktidarı ise bu tehlikeyi hiç umursamamaktadır. Aksine, biz­ zat körüklemektedir. Ben bu hükümete bu iktidara CHP iktidarı değil, Ecevit iktidarı diyorum. Çünkü, CHP için­ de bu vatanı seven milletvekili ve parlamenterler de vardır. MİLLİYETÇİLER SAKLANIP GİZLENEMEZ Bu tehlike karşısında bir çelik duvar gibi di­ renenler ve göğüslerini siper edenler ise sadece


310

milliyetçi-ülkücü gençlerdir. Bir de: «Ben milli­ yetçiyim...» diyenler vardır. Şimdi bunlara ses­ leniyorum. Ortaya çıksınlar. Gizlenmesinler. Sin­ mesinler. «Neme lâzım. Ben bir köşeye saklanı­ rım. Canıma, malıma bir şey olmasın.» demenin zamanı çoktan gelip geçmiştir. Çünkü, bu teh­ likeyi ortadan kaldırmak değil, kökünü kazı­ mak lâzımdır. Sovyet yazan Soljenitsin... Evet, «Gulak Ta­ kım Adalan» eserinde Rus mezalimini anlatan, tam 60 milyon Rus’un öldürülmesini anlatan, ko­ münizm rejiminden kaçıp, Avrupa’ya sığınan Sovyet yazan Soljenitsin, neden Rusya’dan kaç­ ma ihtiyacmı duymuştur acaba? Tehlikenin gözünün içine bakmak ve tehli­ keden ülkeyi kurtarmak için, partili, partisiz, AP’ lı, CHP’li, CGP’li ve DP’ li, kim olursa olsun bü­ tün parlamenterleri ve seçmenleri bu vatanın bi­ rer evladı olarak el ele vermeye ve komünizme karşı göğüs germeye çağmyorum. Çünkü, komünizm ideolojisi alelade bir ide­ oloji denemesi değildir. Bir yenilik hareketi de­ ğildir. Bu ideolojinin ardında kandırmacılık ve dünyanın en kanlı emperyalizmi vardır. Bu re­ jim öyle bir rejimdir ki, kendisinden olanları, ko­ münizme köle olanları dahi yutar, yok eder. Bul­ garistan’da, Macaristan’da, Çekoslovakya’da, Polonya’da ve Romanya’da, komünizm rejimini getirmek için çırpınanlar şimdi nerededir. Onla­ rı, şimdi gören ve duyan var mıdır. Olamaz, çün­ kü komünizm, bu kanlı emperyalizm kendileri­ ne hizmet edenleri dahi yutup, yok etmiştir. Bunların gayeleri, dünya üzerinde tek müs­


311

takil Türk ve îslâm Devletini ortadan kaldırmak­ tır ve İslâmiyetin kalkanını tarihten silmektir. İşte, bunun için Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği, binlerce şehidin kanı ile sulanmış bu va­ tanı komünizm tehlikesinden kurtarmak için va­ kit geçirmeden el ele vermeliyiz. Komünizmi ye­ neceğimiz şüphesizdir. Cenab-ı Hakk’tan bu teh­ likeyi defetmek için bizlere güç ve sabır verme:sini niyaz ederim.»


B ayram lar dostlukların d ah a d a kuvvetlen­ diği, d arg ın la rın barışıldığı d ü şm an lık ların u n u ­ tulduğu günlerdir. B ayram lar m utluluğun, sevincin b arışın sim ­ gesidir in san lar için. A m a b ir b ay ram v a r ki m il­ letçe gözyaşı döktük, kan ağladık kısaca sevine­ m edik o gün. O gün 1978, 4, 5, 6 Eylül - 1978 R a­ m azan bayram ıydı ve Sivas ilimizde kışkırtıcı a ja n la r vasıtasıyle kard eş k ard eşi vuruyordu, işte Bayram sonu H ürriyet G azetesi’nin, m anşet haberi şöyleydi: — SAĞ KALMAK ZORLAŞTI

Ve baş yazıda ise şöyle deniliyordu : «— Dün Malatya, bugün Sivas, yarın bir baş­ ka şehir. Kaç kişinin nerede nasıl can vereceğini bile­ mez olduk. Ölen ölene, vuran vurana.. Anarşi kol gez miyor, heyüla olup karşımıza dikiliyor. Ve biz peşpeşe önlemlerd) alıyoruz: Jandarmalar mavi bere giyip komando ola­ cak... Çatapat patlatmak yasak... Gece sokağa kimse çıkamaz...


313

Ve bayram gezmesine giden vatandaş vuru­ luyor,Çatapatla evler yakılıyor,Çocuk kavgasıyla bir şehir talan ediliyor; İşte güçlü Türkiye’nin güçsüz tablosu budur. Kimse ırk, mezhep kavgasından, kimse kan davasından sözetmiyor. Herşey basit, herşey olağan,- her şey, sanki gelip geçici... Birgün biri çıkıp «Yok mu bu ülkenin sahibi» diyecek olsa galiba hep birlikte cevap vereceğiz... «Yok» diye...


Sayın Alparslan TÜRKEŞ, Sivas olayları ile ilgili olarak 8 - Eylül - 1978 tarihinde aşağıdaki basın toplantısını yapmıştır .-

ANARŞİSTLER MEMLEKETİ İÇ HARBE SÜRÜKLEMEK İSTİYOR «Ram azan B ayram ı’n ın ilk iki g ü nünde ü l­ kem izde dökülen k a n la r hepim izi son derece üz­ m üştür. İnanç ve bölge fa rk la rı k ışk ırtm asın d an m eydana gelen olaylar son derece yanlıştır. T ürk M illeti’ni p arçalam ak isteyen iç ve dış u n ­ surlar, b u tah rik lerin başlıca sebebidir. T ürk M illeti Doğulusu Batilisi ile h e r in an ca m ensup in san ları ile b ir bütü n d ü r. Binlerce yıl y an y an a dostça geçinen in sa n la r b irb irin in h ak k ın a say­ gı gösterm ek su reti ile yine kardeşçe yaşıyabileceklerdir. B ayram da 20 v atandaşım ızın ölüm üne sebep olan olayların en ü zücüsü Sivas’ta cere­ yan etm iştir. B ugünkü basiretsiz yönetim ve onun h azır­ ladığı ortam Sivas’ta kard eş k an ın ın dökülm esi­ nin baş sorum lusudur. H er yerde olduğu gibi Si­ vas’ta k i olaylar d a sud an sebeblere bağlanm ış, gerçekler h e r yönü ile k am u o y u n a duyurulm am ıştır. Y etkililerin olayları kam ufle etm e gay ­ retleri, olay ç ık aracak o lan lara cesaret verm e gafletidir. O laylar cesaretle o rta y a konm alı ve cesaretle üzerine yürünm elidir. Böyle yapılm ayıp


315

suçlular bir k e n a ra b ıra k ıla ra k gerçek sebebler görm em ezlikten gelinerek m uhalefetin üzerine yüklenilm eye çalışılm ası son derece yanlış ve tehlikeli b ir yoldur. Kitle h arek eti haline dönüşen, p lân ve tertib eseri olan, oy için, ideolojik em eller için pal­ la rd ır yapılan kışkırtıcılık sonucu o rta y a çıkan olayları b ir çocuk k av g asm a bağlayıp geçm ek h ü k ü m etin m eselelere n e k a d a r yüzeyden b aktığı m gösterm ektedir. Ü stelik h a ta la rd a n doğan o lay lara b aşk a suçlu lar a ra m a y a k alk m ak ve suçlam a politikası ile işin içinden sıyrılm aya ç a ­ lışm ak en azm dak hafifliktir. O layların yerinde yaptığım ız incelem e sosuçlarını siz değerli b asın m en su p ların a ve k a ­ m uoyuna duyurm ayı fay d alı görüyorum . Sivas’taki olaylar h e r yönü ile içine ideolojik faaliyetlerin girdiği b ir S ünni - Alevi çatışm ası­ dır. Yüzlerce yıl y a n y a n a kardeşçe yaşam ış bu vatandaşlarım ız, oy m ülâhazası ile sonu d ü şü ­ nülm eden b ir diğerinin aleyhine şartlan d ın lm ıştır. Sivas’ta fazlası ile işlenen bu konu Eğitim E nstitüsü’ne b irkaç ay önce yerleştirilen a ş ın sol m ilitanların ta h rik edici p ro p ag an d aları ile ta n si­ yonu arttırm ış, o lay lan n çıkm asına başlıca sebeb olm uştur. Son kongresinde bölücü düşünce­ lerin benim sendiği tam am ı ile tesbit edilen TÖB - DER’li öğretm enler de b u d avranışı körüklem iş­ lerdir. R am azan g ü n ü b irin in in an cın a saygı gösterecek yerde ta h rik k â r h arek etlere girişm ek havayı elektriklendirm iş, son on gün içinde Si­ vas’ta olaysız gün olm am ıştır. Y etkililer v a ta n ­ daş ta ra fın d a n uyarıldığı h ald e gerekli ted b irler alınm am ıştır.


316

3/9/1978 g ü n ü (yani A refe günü) Alevi v a ­ ta n d a şla rın büyük çoğunlukta olduğu A libaba M ahallesindeki p a z a r y erinden Alevi v a ta n d a ş­ ların çekilm esinden so n ra m aske k u llan an bazı kişiler ta ra fın d a n rastg ele ateş açılm ıştır. Bu ateş sonucu Alevi ve S ünni v a ta n d a şla r a ra sın ­ d a başlıyan çatışm a iki gün devam etmiş, sekiz Sünni v atan d aş kurşunla, 1 Alevi vatandaş, d arp ile öldürülm üş, yüzü aşkın Sünni vatandaş, çe­ şitli silâh lar ile y aralan m ıştır. Bu b ir tarafın , kışkırtıcılık sonucu tam am en silâhlandığını gös­ term ektedir. N itekim 4/9/978 g ü n ü görevli ja n ­ d arm a birlikleri ile alevi v a ta n d a şla r a rasın d a d a silâhlı çatışm a olm uştur. Bu d u ru m u h ü k ü ­ m et görm em ezlikten gelm ekte, silâh ların n e re ­ den tem in edildiğinin hesabını v erm ekten kaçın­ m aktadır. Şehirdeki ta h rib a ta görevlilerin yersiz dav ­ ra n ışla rı sebep olm uştur. A libaba’d ak i k atliam ı duyan h alkın şehir m erkezinde to p lan m ay a b aş­ ladığı b ir sırada, toplum polisi, arab asın ı v a ta n ­ daşın üzerine sürm üştür. Bu davranış, h alk ı g a­ leyana getirm iş, rastgele ta h rib a t yapılm ıştır. T a h rib atta h e r siyasi an lay ışa sahib şah sa ait, işyeri, tah rip edilirken, partim ize m ensup şa­ hısların eczahane, lokanta, m a tb a a ve d ü k k ân gibi çeşitli işyerleri de ta h rib edilm iştir. Valiliğin yanlı d avranışı ve gereken ted b irleri zam an ın d a alm ayışı, vali konağının ta h rib olm asına sebeb olmuş, belediyede çalışan Alevi b ir v atan d aşın belediyenin görevi için verdiği silâhla iki kişiyi vurm ası da belediye binasının tah rib in e yol aç­ m ıştır.


317

A y n ca POL - DER’li polislerin, v atan d aş üze­ rin e ateş ettiği ve bazı v ata n d a şla rın ölüm üne sebep olduğu söylentisi de Sivas’ta yaygın d u ru m ­ dadır. H astahanede y a ta n y a ra lıla rd a n bazıları d a A libaba cam iinden çık ark en cam ie açılan yaylım ateşi sonucu yaralan m ışlard ır. P azar ye­ rin d e ölen ve y a ra la n a n v ata n d a şla rın hepsi sağ eğilim lidir. Bu durum , olayın tertib eseri oldu­ ğu n u gösterm ektedir. Bu açıklığa rağ m en Sivas’ ta ta ra flı d avranılm aktad ır. O ysa Sivas gibi h a s­ sas bölgelerde hük ü m etin ve m ahalli yönetici­ lerin d ah a titiz d av ran m aları gerekm ektedir. Özbeöz T ürk olan, aynı top rağ ın ve aynı m il­ letin çocukları a rasın d a S un’i inanç fark lılık la­ rı y a ra tm a k isteyenlerin, b u bölgelerde y ap tık ­ ları, çirkin ve tasvip edilm ez niteliktedir. Biz bu o laylarda büyük ölçüde yabancı p arm ağ ı b u lu n ­ duğu kanaatindeyiz. N itekim b u g ü n k ü gazete­ lerde K angal yolu üzerinde, b ir CHP üyesinin 4 Filistinli gerilla ile b erab er u zu n ve k ısa m en­ zilli silâh lar ile yakalan d ığ ın ın h ab eri vardır. Bu k anaatim izi doğ ru lar m ahiyettedir. H üküm e­ tin, konuya bu açıdan yaklaşm ası, hassas bölge­ lerde d a h a etkili ted b irler alm ası oy ve p a rti hesabı y apm adan yansız d av ran m ası gerekm ek­ tedir. Dış düşm anlarım ızın ülkem izin aleyhine iş­ birliği yaptığı bir dönem de m illetim izin p a rç a ­ lan m asın a yol açacak d av ran ışlard an kaçınılm a­ lıdır. Bizce hüküm et, b ey an ları ve ted b irleri ile h â lâ yanlış yoldadır. Bu yanlışlığı anarşiy e koy­ duğu isabetsiz teşhisten k ay n ak lan m ak tad ır. Y abancı parm ağı ve kom ünizm in ta h rik k â r tu tu m u o rta d a iken ülkeyi, hızla iç çatışm aya s ü ­


318

rüklem e eğilim i gösterirk en b u n u görm ezlikten gelm ek b ü y ü k gaflettir. T ü rk M illeti’n in birlik ve beraberliği dış ta h rik le rin iyi değerlendirilm e­ si ile m üm kündür. Bu k o n u d a b ü tü n siyasi k u ­ ru lu şla r ve m illetim iz el birliği etm elidir. MHP o larak siyasi düşünceler ile m illetim izin a ra sın ­ d a ayırım yapacak, kin ve g araz to h u m la n eke­ cek m illi birliğim izi tehlikeye d ü şürecek hiçbir d avranışı tasvib etm iyor, bu tü rlü yanlış davran ışla n n k arşısında olduğunuzu b ir kere d a h a b e­ lirtm ek istiyoruz. Sivas o la y la n n ın h ü k ü m et için, m illetim iz için b ir ib re t dersi olm asını diliyor b ü tü n vatandaşlarım ızın acısını paylaşıyoruz.»


H ürriyet Gazetesi üzerine a rk a a rk a y a edici y azılarından biri baş m akaleyi aşağıda

geliyorum diyen tehlike yayınladığı uyarıcı, ikaz olan 9 Eylül 1978 tarih li bulacaksınız.

VAKİT GEÇMEDEN Evler basılıyor, dükkânlar yağmalanıyor, ge­ miler kaçırılıyor. Bölücülük deseniz başını almış gidiyor... Hükümet içinde uyum derken kopukluk baş­ ladı bile. Sinirli ve inatçı olmaksızın kime, niye hizmet ettiğimizi, geleceğin neler getireceğini tartışmakta fayda yok mu ... Politika, hükümet idaresi köşe kapmaca, in­ sanın sırtını yere getirme veya bileğini bükme değildir herhalde. Olup bitenlere bakarak ne kadar vakit kal­ dığını görmekte fayda yok mu? Sağdaki soldaki darbeden daha çok hep bir­ likte yok olma endişelerinin arttığı şu günlerde bazı kişilerin davranışları sizlere bir şeyler ha­ tırlatmıyor mu? Örneğin Feyzioğlu’nun. Gemiyi batırmak değil, yürütmenin marifet olduğunu ne zaman öğreneceğiz. Bu meydanda galibin mağlûb, mağlûbun galip ilân edildiği çok kere görülmüştür.


320

AFRİKA’NIN VAHŞİ ORMANLARINDA İNSAN YİYEN YAMYAMLARA TAŞ ÇIKARTACAK OLAYLAR TÜRKİYE’DE DEVAM EDİYOR Üzeyir Lokman Çaycı İstanbul’da Beşiktaş Deniz Müzesinde yedek Subay olarak askerlik görevini tamamladı ve memleketi olan Niğde’nin Bor ilçesine gitti. Memleketine gittiği ilk günü evi arandı ve karakola götürülerek işkenceye tabi tutuldu. Babasının müracaatı üzerine Hastahanede tedavi edilmesi gerektiğine dair doktor rapo­ runa rağmen hastahaneye gönderilmek istenme­ miş ise de bilahare hastahaneye götürülmüş ve tedavi altına alınmıştır. N iğ d e D e v le t H a s ta h a n e s i 6478 p r o to k o l n u ­ m arada k a y d e d i le r e k H a s ta h a n e y e y a t ır ıla n Ü z e y ir L o k m a n Ç a y c ı, H a s ta h a n e d e t e d a v i g ö r ­ m ü ş v e k e n d is in e k a r a k o ld a y a p ı la n iş k e n c e d e n d o la y ı H a s ta h a n e ta b ib liğ in c e 10 g ü n r a p o r v e r i l ­ m iş tir .

Üzeyir Lokman Çaycı kendisine işkence yapan polisleri şikayet etmiş olup halen mahke­ mesi devam etmektedir. İşkence gördüğüne dair rapor da şu anda Niğde Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındadır. Üzeyir Lokman Çaycı’ya yapılan işkence ile ilgili babası Fikri Çaycı’nın Valiliğe vermiş ol­ duğu dilekçe ve Üzeyir Lokman Çaycı’mn işken­ ce olayı 'ile ilgili Başbakanlık ve İçişleri Bakanlı­ ğına gönderdiği dilekçeleri ile olayın görgü tanı­ ğı mahalle muhtarı Sezai İrmak'ın ifadeleri di­ ğer sayfalardadır.


BAŞBAKANLIK KANALIYLA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI YÜKSEK KATINA ANKARA N 9 Ağustos 1978 gün ü m isafir olduğum b ab a­ m ın evinde polis ta ra fın d a n tertip edilen komplo h a re k â tı halinde benim şahsi itibarım ı zedele­ yici b ir şekilde V alinin de önderliğinde y ü rü tü ­ len a ra m a d a n sonra N iğde Em niyet M üdürünün de bizzat h ab eri olduğu ve em ir verdiği b ir iş­ kenceye tabi tutuldum . A ğzım dan acı su la r içim ­ den k a n gelinceye kadar. 1. Şube Şefi Zülkifli AKBABA, Cem al ÖZDEMÎR, M uhsin BURSA ve O rh an YILMAZ isimli polis m em u rların ın içinde b u lu n d u ğ u işkence olayı ile düzm ece b ir rap o rla tedavi gösterilm eden beni ölüm e terkettikleri b ir tertip görevlisi bu m em u rların yapm ış olduğu bu zalim ane h a re ­ ketlerini bizzat Valiye ve Bor Savcılığına ve Niğ­ de Savcılığına m ü ra c a a t edildiği halde hiç b ir il­ gi gösterilm em iş göz yum m ası yapılm ıştır. Bir kaç kere bayılm am a rağ m en h astan ey e kaldırılm a y a ra k ölüm e terkedilm em için çeşitli ilgisizlik­ ler tezgahlanm ıştır. Bu ağ ır d u ru m u m la ilgilenen Mrkz. K arakolu Komiseri U lukışla’ya sürülm üş beni h asta h an ey e kald ıran 3. Şb. Md. M uavini F: 21


322

H anifi Bey sizin de h ab erin iz olduğu U şak’a sürülm üştür.

şekilde

îlk d uruşm am da b a n a tertiple ra p o r veren Niğ. Sağlık ocağının ra p o ru gösterilm iştir. Niğ. Dev. H astahanesinden alm an ra p o ru gizlem işler­ dir. İşkence ile sıhhi d u ru m u m u n neticesi 6478 protokol n u m aralı bu Dv. Hst. k ay d ın d a m evcut­ tu r. A skerlik yaptığım ı söylememe rağ m en tez­ kerem i gösterm em e rağ m en yedek subay elbise­ lerim suç u n su ru gibi gösterilm iş babam ın ru h ­ satlı tab an cası ve h u rd a a n tik b ir tab an cay la be­ ra b e r su n ’i gübre patlayıcı m adde şeklinde b ab a­ m ın ru h sa tlı satm ış olduğu Av M alzem eleriyle birlikte eşi görülm em iş b ir p ro p ag an d a ile TRT ve gazetelerde şahsiyetim ihlal olunm uştur. 1 — A nayasam ızda 35/40 kişiyle isteyen dile­ diği yeri a ra y a ra k ve hem en eve g ire r girm ez d a ­ h a hiçbir şey yokken kelepçeyle ellerim i a rk a d a n b ağ lam ak tehditlerle küfü rlerle b ir ev a ra m a şek­ li v a r m ıdır?

2 — ı. Şube Şefi Z. AKBABA b izzat h astah anede kom a halinde b ulu n m am a rağ m en Valiye n u m a ra yaptığım ı söyleyerek y alan söylem iştir. 3 — A nayasam ızda işkence denen b ir ceza şekli v ar m ıdır? V atand aşı öldüresiye dem ir çu­ b uklarla döven em niyet görevlileri böyle b ir ceza şekliyle b u n ların h ak k m d a ne gibi b ir so ru ştu r­ m a açılm ıştır 4 — D aha hazırlık tah k ik atın d a iken V aliliğin


323

TRT ile gazetelerle adli mekanizmamıza tesir et­ mesinin hukuki sorumluluğu üzerine Vali hak­ kında bir soruşturma açılmış mıdır 5 — Ve ev a ra n d ık ta n so n ra zabıt v arak ası Em niyette tanzim edilm iştir. A ram a sırasında m u h ta r tehdit edilm iştir. B ana yazısız k ağ ıt im za­ lattırılm ak istenm iştir. Ev askere de a ra ttın ld ığ ı halde zabıt v a rak asın d a ask erin arad ığ ın a d a ir ufacık b ir iz yoktur. Bu evin üç defa 24 s a a t içe­ risinde aran m ası k an u n i m idir? Niğde Valisi y u ­ karıdaki d u ru m lard an h a b e rd a r m ıdır? 6 — Kuracağım dedemin ismini taşıyan bir müzenin kıymetli antik eşyaları tutanağa geçi­ rilmeden polis tarafından götürülmüştür. Bu hu­ susta C. Savcılığında dilekçem bulunmaktadır. Bu karmaşık aramada ve yukarıdaki belirttiğim gayri kanuni davranışlarla emniyete nasıl emni­ yet edilmeli? 7— Hastahanede doktorun haberi olmadan sırf polislerin keyiflerince anneme de yapılan haka­ retlerle gece yarısı beni ıssız yukarı kata kaldırıl­ makla zorlandım ve kaldırıldım. Ayağıma zincir vurulmak istendi. Bu işi yapan Ünal ÜVENİÇ isimli bir komiser muavini daha öncede Mrkz. Karakolunda Bekir Özdemir isimli bir şahsın ya­ nında «Biz adamın cebine esrar koyar içeri attı­ rırız. Daha göreceğin ilerde.» gibi sözlerle beni tehdit etmiştir. İşkenceci polislerin görevlerinden alınarak adalete teslim edilmesini sorumlular hakkında tahkikat açılmasını yukarıdaki hususların ilgile-


324

пөгек gereğinin yapılm asını saygılarım la ederim . 4 Ekim 1978

arz

Üzeyir Lokman ÇAYCI Mimar

VİLAYET MAKAMINA

NİĞDE 9.8.1978 günü bir ihbar neticesinde polisler­ ce evimde yapılan arama sonucunda şahsıma ait bir ruhsatlı tabancam ve yine kullanılmaz bir hurda tabanca ile Bor ilçesinde av malzemeleri bayiliği yaptığım ve işi bıraktıktan sonra elimde kalan, evimde bulunan, av fişeği, kalay leğim, yapımında kullanılan maddeler. Bahçe için aldı­ ğım fenni gübre, Bomba yapımında kullanılan malzemeler olarak evimden alınarak oğlum mi­ mar Üzeyir Lokman Çaycı’nm bu malzemelerle bomba yaptığı iddiasıyla karakola götürülmüş­ tür. Misafir olarak evimde kalan oğlumun bu malzemelerle yakmdan uzaktan ilgisi yoktur. Bu halde oğlum Niğde’ye götürülerek burada mer­ kez karakolunda nezarete alınmıştır. îş b u n u n la kalm ayıp 10.8.1978 gecesi sa a t 24 sıra la rm d a em niyet m ü d ü rlü ğ ü 1. Şube Şefi komser Zülküflü A kbaba b a şta olm ak üzere yine 1. Şube polis m em u rların d an Cem al ö zd em ir, M uh­ sin Bursa, O rhan Yılmaz, olm ak üzere m erkez polis k arak o lu n a gelerek oğlum Ü. Lokm an Çaycı’y a «Senin ifadeni em niyet m ü d ü rlü ğ ü n d e alacağız» diyerek d a h a önceden h azırlad ık la rı p lan gereğince em niyet m ü d ü rlü ğ ü n ü n altındaki


325

mahzene götürüp burada demir çubukla oğlumu öldüresiye kadar döverek muhtelif yerlerinde gövermeler, meydana getirilmiştir. Ayrıca sağ gözünün üzerini de patlatmışlardır. Dayak faslı tamamlandıktan sonra da ölü bir vaziyette tek­ rar merkez karakolu nezarethanesine getirip koymuşlardır. E rtesi g ü n baygın b ir şekilde n ezareth an ed e y atan ve kendine gelem iyen oğlum un ölüm ün­ den kork an adı geçen san ık lar usu lü n e ve kendi k u ra lla rın a uygun bir şekilde h ü k ü m et tabibliğiııe götürm üşler ve m uayene ettirm işlerdir. H ü­ küm et doktoru dövüldüğünü b elirten 3 G ünlük bir ra p o r verm iştir. A ncak bu tü rlü in san lık dışı ve k anunsuz b ir şekilde ölesiye k a d a r dem ir çubukla dövülen oğlum 12.8.1978 gü n ü m erkez k arak o lu n d a ge­ çirdiği kriz neticesinde b u n d a n endişeye düşen şah ıslar kendilerine ilerde b ir m esuliyet gelm e­ sin diye, kendilerini k a n u n la r k arşısın d a h ak lı gösterebilm ek düşüncesi ile N iğde Devlet H asta­ nesine kaldırm ışlar ve h alen O ğlum b u ra d a acil serviste y atm aktadır. Yukarıda adı geçen polis memurlarından şi­ kayetçi olduğumdan haklarında adli ve idari tah­ kikatın yapılmasını arz ederim. 14.8.1978 Mağdurun babası Fikri Çaycı imza BOR İLÇESİ MAHALLE MUHTARI Sezai Irmak’m Fikri Çaycı’mn evinin aran­


326

ması ve Üzeyir Lokman Çaycı’ya yapılan işkence ile ilgili ifadesi: 1 — 40 k a d a r polis ile M avi bereli kom ando birlikleri Fikri Ç aycı’nm evini a ra d ık la rı halde evin a ran d ığ ın a d a ir hiç b ir tu ta n a k tanzim edil­ medi. 2 — Muhsin Bursa isimli bir polis, Üzeyir Lokman Çaycı’ya «Ben seni İstanbul S arıy er’den tanıyorum ? Sen M üm taz Baykal’ın adam ısın? Ben s a n a göstereceğim . Ben s a n a çektireceğim , göreceksin ileride» diyerek daha eve girer girmez ellerini kelepçeledi. 3 — Zabıt aranılan evde değil karakolda ha­ zırlandı. 4 — A ram a em ri olm adığı halde d ü k k ân al­ tındaki ardiyede arandı. O rad a b u lu n an av m al­ zem eleri ve 7310 sayılı k a n u n a göre ru h sa tlı sa­ tış y ap an Fikri Çaycı’ya ait b ü tü n av m alzem e­ leri oğlu Üzeyir Lokm an Çaycı’y a aitm iş gibi gös­ terildi. 5 — D ükkândan d ah a k ü n n ü g e k a d a r çak­ m ak kav ın a k a d a r birçok şey g ö tü rü lü p p atlay ı­ cı m adde im alinde kullan ılan m addeler diye ilan edildi. 6 — Baba F ikri Çaycı’ya a it ru h sa tlı b ir ta ­ b a n c a oğlu üzerinde ruhsatsızm ış gibi gösterildi. A şari a tik a ’d an bir k a s a tu ra Ü zeyir’in üzerinde gösterildi. Yine h u rd a eski ve toplusu ta h ta d a n b ir ta b a n c a oğlu üzerinde gösterildi. 7 — Üzeyir Lokman Çaycı, çoktan beri Istan-


327

bul’da idi. Geldiği gün takip edilmiş olup baba­ sının evinde misafir iken, babasının evi aranmış­ tır. 8 — H ay atta görülm eyecek ve hiç görm edi­ ğim b ir şekilde a ra m a yapıldı. 9 — Zülküflü A kbaba isim li kom iserin aşari A tikadan güm üş üzerinde a ra p ç a yazılı, b ir şap­ ka siperine benzer ferah iy i aldığım gördüm . 10 — 9-Ağustos-1978’de yapılan a ra m a üç de­ fa te k ra r etti ve 24 s a a t sürdü. Evi gelişi güzel arad ılar. Kim in neyi arad ığ ı ve kim in neyi al­ dığı belirsizdi. Eve giren çıkan polis belli değildi. Bir fırsat kollarcasm a a ra m a yapılıyordu. D aha sonra a ra m a gecesi Üzeyir N iğde’ye götürüldü. O rad a iyice işkence görm üş b ir iş için Niğde’ye gittiğim de annesi ile babasını gördüm ve k arak o la baktığım da Ü zeyir kom a halinde idi. D aha sonra sedye halinde h astah an ey e kaldırıldı. O rada serum la tedavi edildi, d u ru m u çok ağırdı. Birçok a n ay asa m addesi bu a ra m a ve ta h k i­ kat esnasında çiğnenm iştir. A nayasanın 14. m addesinde «kimseye eziyet yapılamaz» h ü km ü çiğnenm iştir. Yine 33. m ad ­ deye göre «kimseye kendisi veya y ak ın ların ı suç­ lan d ırm a sonucunu d o ğ u racak b ey an d a b u lu n ­ m aya ve delil gösterm eye zorlam ada bulunam az» hükm ü çiğnenm iştir. Yine anorm al bir şekilde TRT’ye h a b e r veril­ miş TRT’n in tarafsızlık ilkesi ve an ay asan ın 121. m addesi çiğnenm iştir. Ve böylece m ahkem eye


328

te sir etm e cüretiyle de A nayasanın 132. m addesi açık açık çiğnenm iştir. Ve d a h a birçok husus açıklanm ayacak b ir şeklide cereyan etm iştir. Polisler ta ra f tu tu cu b ir dav ran ış içerisindedirler. M u h tar Sezai Irm ak


Y a p ıla n iş k e n c e le r e , iş le n e n c in a y e tle r e h ü ­ k ü m e tin s e y ir c i k a lm a s ın ı k ın a y a n s a y ın T Ü R K E Ş , 12 E y lü l 1978 ta r ih li b a s ın to p la n tıs ın d a ş ö y ­ le k o n u ş m u ş tu r :

MEYDANA GELEN KANLI ÇATIŞMALAR, MİLLETİ KOMÜNİZMİN PENÇESİNE ALMAK İSTEYEN EMPERYALİZMİN BİR OYUNUDUR

Türkiye her alanda ağır bir bunalıma düş­ müştür. Anayasanın getirdiği hürriyetler, haklar ve temel ilkeler, korunmaz hale gelmiştir. Çok par­ tili demokratik rejimin dayandığı Anayasa her gün çiğnenir hale gelince, bu Anayasanın tanı­ dığı demek, sendika ve parti kurma gibi haklar, devleti ve rejimi yıkmak için bir vasıta haline getirilmiş, iç barış bozulmuş, kanlı çatışmalar başlamıştır. Aynı milletin mensuplan, son yıllarda oy hesabı ile mezhep, bölge, dil ve sosyal gurup farklılıklanna göre istismar edilmiştir. Oy bloklan haline getirilen bu sosyal gruplara milletin ve re­ jimin üstünde menfaatler vadedilmiş, böylece sosyal denge bozularak, birbirleri ile karşı kar-


330

şıya getirilmişlerdir. Senelerdir çok basit oy he­ saplan içinde ülkemizde mezhep ve bölge fark­ lılığı istismarını yapan CHP yöneticileri bu işi meclis kürsüsüne kadar götürmüşlerdir. Ecevit’in iktidan döneminde Türkiye Radyo ve Televizoynu, Anadolu’nun Türkleşmesinde-Islâmlaşmasında en büyük rolü oynayan Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri’nin veliliğini inkar etmiş bu büyük din âliminin solcu olduğunu söyleye­ bilmiştir. Bu örnek bile istismann hangi boyut­ lara çıktığını göstermektedir. Parti menfaatini her şeyin üstünde gören siyasetçileri çok iyi kullanmasını bilen beynel­ milel komünizmin taktikleri, ülkemizde de usta­ ca uygulanmıştır. Gerçi kısa vadede parti men­ faati uğruna sosyal grupların tahriki, partinin oylarını arttırmış, ama bunun geçiciliği ve de­ mokratik rejimi de ortadan kaldıracak büyük ve kanlı kargaşalıkları hazırlayacağı ya görül­ memiş, ya da görülmek istenmemiştir. Binlerce yıldan beri aynı kaderi paylaşan in­ sanlar, aynı devleti kurmuş ve yaşatmış olan­ lar şimdi birbirleri ile savaşacak noktaya geti­ rilmişlerdir. Ülkenin bu gidişten kurtarılmaması halinde tarihin en büyük felâketi ile karşılaşa­ cağımız ve hiçbir sosyal grubun bu felâketten kendisini kurtaramıyacağı kesin bir hakikattir. Çünkü Türkiye’deki mezheb, bölge, dil ve öteki sosyal grupları birbirine düşüren beynelmilel ko­ münizm kendi menfaati böyle gerektirdiği için bu çirkin oyunu tezgâhlamıştır. Bu genel tablo içinde gelişen olaylarda şim­ diki solcu iktidar döneminde şaşırtıcı bir geliş­ me olmuştur, iktidarın beynelmilel komünizmin


331

tertibini görm ek bir yana, ülkede böyle b ir te h ­ likenin varlığını bile kabul etm iyen ve suni te h ­ likeler icad ederek tehlikeleri bile o ra la ra çek­ me g ay retleri b u g ü n k ü hızlı gelişm eyi sağlam ış­ tır. D evletin bekçiliğini y ap an em niyet teşkilâtı devlete düşm an kom ünist b ir ideolojinin m en­ su p ların a teslim edilm iştir. O kullar yine kom ü­ nist b ir teşkilât olan TÖB - DER’e teslim edilm iş­ tir. İlericilik, çağdaşlık, devrim cilik gibi sahtelik­ lerin perdesi a rk a sın d a devlet k ad ro ları tab iri caiz ise kom ünist düşüncenin işgaline u ğ ratılm ış­ tır. M ahkem e k a r a rla n ile devlet ve dem okrasi düşm anlığı sabit olan kim seler, şim di em niyet­ ten m illi eğitime, T icaret B ak a n lığ ın d an Turizm B akanlığı’n a Enerji ve Tabii K ay n ak lar B akan­ lığ ın d a n K ü ltü r B akanlığı’n a k a d a r kilit n o k ta ­ la rın a yerleşm işlerdir. Bazı devlet dairelerinin k ap ıların d a solcu m ilitan la r nöbet beklem ekte­ dirler. Türkiye Devleti rejim i ve v a ta n b ü tü n lü ­ ğü ile büyük bir tehlikenin içerisindedir. O n yıl önce b aşlayan silâhlı kom ünist h a re ­ ketin kökü kazm m am ıştır. A m a bu on yıl içinde görev y apan b ü tü n ik tid a rla r b u g ü n k ü solcu ikt ’d arın tersine kom ünizm e k arşı idiler. Ve onun tah rib a tın ı d u rd u rm ak istiyorlardı. Bu g ü n k ü ik­ tid ar ise on yıl boyunca m uhalefette iken de ik­ tid ard a iken de kom ünist tehlikenin varlığını hiç bir zam an k ab u l etm em iş, h e r fik ri h er fırs a tta m illetin önünde onları m asum ve suçsuz göster­ m enin gayreti içinde olm uştur. Devlet ve dem ok­ rasi d ü şm an ların ın affedilm esi 12 M art 1971 son­ rası sü kûnetinin b ir yıl gibi k ısa b ir zam an s ü r­ m esine sebep olm uştur. C um huriyet ta rih i boyunca faşizm suçundan


332

mahkûm olan tek bir kişi bulunmamasına, Tür­ kiye’nin bütün cadde sokak ve binalarına yazılan rejim ve devlet düşmanı komünist slogan ve ya­ zılar arasında bir tek faşizm isteyen yazının ol­ mamasına hiç bir kitapta gazete ve dergide böy­ le bir özlemi yansıtan yazının bulunmamasına rağmen bu iktidar komünistlerin ağzı ile konu­ şarak, uydurma bir faşizm tehlikesinin olduğun­ dan her fırsatta bahsetmektedir. Böylece komünist ve bölücü anarşiye karşı olanlara husumet besleyen bir taraflılık içinde olan yönetim Türkiye’ye bakışta, olayları kavra­ yışta da onlar ile beraber olduğunu ispatlamak­ tadır. 20. yüzyılın ikinci yarısında Türkiye insan­ lık suçu sayılan işkencelerin resmi mercilerde yapıldığı bir ülke haline getirilmiştir. İşkence raporları ortada iken bu insanlık suçunu işle­ yenler cezalandırılacağı yerde mükâfatlandırılmaktadır. O halde Türkiye’de insanlık suçu iş­ leyen işkenceci bir iktidar vardır. Bu kadar destek ve himaye karşısında bey­ nelmilel komünizmin yerli güçleri elbette Tür­ kiye’yi ateşten bir çember içine alacaklardır. Nitekim bu gün Türkiye, şehir şehir, kasaba ka­ saba komünist baskısma ve işgaline uğramakta­ dır. Kars’taki korkunç manzara karşısında hiç­ bir tedbir almayan ve almışsa da komünizmi hi­ maye ve yaşatma doğrultusunda olan uygulama­ lar ibret vericidir. Bütün anayasa kuruluşları ve vatanseverler bu durum karşısında tarihi sorum­ luluklarını hatırlamalıdırlar. Bu gün sessiz ka­ lanlar, yarın belki seslerini çıkaracak imkânı da kaybedebilirler. Çeşitli şehirlerimizde meydana gelen ürpertici ve endişe verici olaylara ciddi­


333

yet ile bakmak lâzımdır. Sivas’ta meydana gelen olayları basın mezheb kavgası olarak gösterdi. İktidar ise kendisinin başarısızlığını isbat etmek isteyenlerin tertibi olduğunu söyledi. Halbuki Si­ vas’taki kanlı olayların, öteki yerlerde meydana gelenlerden hiç bir farkı yoktur. Komünist ve bölücü militanların tertibinden başka bir şey de­ ğildir. Ne var ki, Sivas’ta masum vatandaşlar bu tertibe kurban edilmişler, binlerce yıldan beri beraber yaşayan insanlar, tertib sonunda birbir­ lerinin üstüne yürümüşlerdir. Türkiye ağır bir bunalım içindedir. Kopma noktasına yükselen gerilim, ta köylere kadar yayılmıştır. En küçük bir kıvılcım üzücü ve kanlı olaylar zincirini baş­ latmaya yeterlidir. Ülkenin şehirleri, kasabaları, hattâ köyleri, rahatlıkla dolaşılmaz hale gelmiş­ tir. Okullar okunamaz durumdadır. Aşırı sol ve bölücü düşüncenin müsaade etmediği hiç bir va­ tandaş okullara devam edememektedir. Eğitim Enstitülerinin hızlandırılmış dedikleri kısımları devletin kitapları okunduğu yerler olmaktan çık­ mış daha önceki yıllarda komünist hücrelerde yapılan eğitime sahne olmuştur. Bu konuda ke­ sin kanaat sahibi olabilmek için Moskova yan­ lılarının elindeki son TÖB - DER Kongresi’ne bak­ mak yeterlidir. Bu kongrede, Rusya’dan, Çin’den, Arnavutluk’tan yana gruplar kendi listeleri ile seçimlere katılmışlar ama bunların arasmdan Türkiye’den yana bir grup çıkmamıştır. Ne ha­ zin ve çarpıcı bir manzara. Eğer Türk’ten ve Türkiye’den yana olduğunu söylecek bir grup çıksaydı her halde öteki dış mihraklara bağlı gruplar, iş birliği yaparak bütün Türkiye’de ol­ duğu gibi, onlan bir bardak suda boğarlardı.


334

T ürk çocuklarının hangi m illetin taraflısı olarak hangi devletin ideolojisine göre yetiştirildiği bu olay ile açıklık kazanıyor, iktidar, b u n la r h a k ­ k ında hiç b ir işlem y ap m am ak ta direnm ektedir. TÖB « DER yönetim i, böylesine h ain düşüncele­ rin elinde bulunurken, Milli Eğitim B a k a n lığ ın ­ da, M illiyetçi öğretm en ve m em u rlara h ay at h akkı tan ım am ak için, h e r tü rlü k a n u n ve h u k u k dışı insanlık dışı, işkence ve zulüm sü rd ü rü lm ek ­ tedir. Tıpkı, öteki b ak an lık lard a olduğu gibi, ö y ­ le anlaşılıyor ki, devletin idaresi aşırı sol’a, k a ­ yıtsız şartsız teslim edilm ek istenm ektedir. Bu korkunç m an zara karşısında, inanıyoruz ki, K urtuluş yolu vardır. MHP’nin k a n a a tin e gö­ re, önce an ay asa k u ru lu şları ve m illet olarak, uyanm am ız lâzım dır. H angi bölgede o tu ru rsak oturalım , h angi m ezhep’den olursak olalım, h a n ­ gi dili konuşursak konuşalım , h an g i sosyal g ru p ­ ta n olursak olalım, hepim iz T ürk M illeti’n in m en­ suplarıyız. Kim ne derse desin, bize bizden b aşk a dost olamaz. K aderim iz birdir. M em leketim izde m eydana gelen kanlı çatışm alar ve siyasi sü rtü ş­ m eler, hepsi de aziz vatanım ızı ele geçirm ek, b ü ­ tü n m illeti esir ederek kom ünizm in pençesine alm ak isteyen em peryalizm in b ir oyunudur. Ko­ m ünist diktatö rlü k ku ru ld u ğ u zam an, ta rih bo­ yunca T ürk M illeti’ne düşm an olanlar, bizi sade­ ce esir etm ekle kalm ayacak, aynı zam an d a ta ri­ hin intikam ını alacaklard ır. B unun için, A nado­ lu ’m uzda yaşayan 45 m ilyon o larak birbirim izle savaşm ayı bırakılım . A nadolu’n u n b irlik ve be­ rab erliğ in i yoğuran Hacı B ektaş’ı Veli’n in Y u­ nus E m re'nin M evlânâ’m n m ü sam ah a ve şu u ru


335

ile birbirimize yönelim. Bunu yaptığımız gün meydanlarda sadece halinler kalacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, düşündü­ ğümüz ikinci tedbir bütün kötülüklere kaynak­ lık eden, bugünkü solcu Ecevit Iktidarı’nın sü­ ratle düşürülmesidir. Daha fazla yıpransın diye­ bilmek için gaflet içinde olmak lâzımdır. Yıpra­ nan sadece solcu iktidar değil, ondan önce Tür­ kiye’dir. Batı basınının «Küçük Diktatör» dediği Ecevit ülkeye kin, garaz, düşmanlıktan başka hiç bir tohum ekmemiştir. Türkiye’yi iflâsa sü­ rükleyen solcu iktidardan, Türkiye’nin kurtarıl­ ması için, hükümet değişikliğine gitmek vazge­ çilmez bir hale gelmiştir. Er veya geç, bu neti­ ceye ulaşılacaktır. Ancak, Türkiye’nin tahammü­ lü iyi ölçülmeli, zaman geçirilmemelidir.

TÜRKEŞ SORULARI CEVAPLANDIRDI MHP Genel Başkam Türkeş, basın toplantı­ sının sonunda gazetecilerin çeşitli sorularını ce­ vaplandırmıştır. Bir gazetecinin; «Dün Merkez Bankası’nın Genel Kurulu toplandı, Kamuoyu’nu oluşturan basın ve yayınlarda, çeşitli haberler yayınlandı. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?» şeklindeki soruya Türkeş, şu cevabı vermiştir; «Sayın Ecevit ve İktidarı muhalefette iken, hukuktan ve kanunlara saygıdan söz. ederken bugün, kanunları çiğnemektedir. Anadolu Ajan­ sı, Kredi ve Yurtlar Kurumu, eşkiyaca işgal edil­ miştir. Buralara gelen hükümet komseri, Merkez. Bankası’na da getirilmiştir. Ve kanunsuz bir ta­ kım uygulamalar yaparak, Merkez Bankası Baş-


336

каш olmaksızın, gayri kanunî olarak, Genel İda­ re Kurulu toplanmış, Kredi ve Yurtlar Kurumu ve Anadolu Ajansı’ndaki kanunsuzluklara bir yenisi daha eklenmiştir. Bir başka gazetecinin, Elâzığ olayları ile il­ gili sorusuna ise, şu cevabı vermiştir: «Elâzığ Valisi, marksist militanlar ile birlik­ te hareket etmektedir. Bu da kanlı olayları ön­ leyeceği yerde Adaleti ve Hukuku ayaklar altı­ na alarak anarşiyi körüklemiştir.»


M H P G e n e l B a ş k a m S a y ın A lp a r s la n T ü r k e ş ’ in 17-E ylül-1978 ta r ih in d e d ü z e n le d iğ i b a s ın to p ­ la n tıs ı ş ö y l e d i r :

ORDU MENSUPLARINA SUİKASTLER ECEVİT İKTİDARI SIRASINDA DÜZENLENMİŞTİR

12 Mart sonrasından günümüze kadar başta Sayın Ecevit olmak üzere bazı CHP’li Parlamen­ terler, Solcu yazarlar, gazete ve dergiler ve bö: lücü kuruluşlar ısrarla ülkemizde «Kontr-Gerilla» diye bir teşkilatın var olduğundan ve bu teş­ kilâtın bir çok kanunsuz işler yaptığmdan söz et: mişler ve ortaya bir yığın itham ve iddialar sür­ müşlerdir. Bu tür iddiaları ortaya koyanlar «Kontr - Ge­ rilla teşkilâtının MHP ile de ilişkili olduğunu ve bir çok faaliyeti birlikte yürüttüklerini açık ya da imalı bir şekilde söylemekten ve yazmaktan çekinmemişlerdir. Aynı mihrakların Milli istih­ barat Teşkilâtımıza da bin bir iftira ve yalanlar­ la saldırdıkları ve devletimizin en önemli bu ku­ ruluşunu da töhmet altmda bıraktıkları hepimi­ zin malumudur. Yine devlet kuruluşları içinde «Kontr-GerilF: 22


338

la» diye ismi geçen bir teşkilâtın bulunmadığı söylendiği zaman, aynı kişi ve kuruluşların bu sefer de Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde özel savaş şartlarına göre memleket savunmasını, ve gerekli eğitimi planlamakla görevli bulunan «Özel Harp Dairesi Başkanlığını hedef alıp bu dairenin «Kontr-Gerilla» karargahı olduğunu söylemekten çekinmemiş ve böylesine açık bir yalanı ifade etmekten utanmamışlardır. Devletimizin güvenliğini sağlamak için çok dar ve fakir imkânlar içinde fedakârca çalışmış ve halende çalışmakta olan vatandaşlarımız bu­ gün bir çok gazete ve dergilerde açıkça boy he­ defi haline getirilmektedirler. Şerefli bir görev ifa eden bu vatandaşları­ mızın isimleri fotoğrafları ve adresleri ve hatta telefon numaraları malum komünist dergi ve ga­ zetelerde yayınlanmakta ve haklarında bin bir yalanla hakaretler sıralanarak idam çetelerine hedef gösterilmeye devam edilmektedir. Ecevit iktidar olduktan bu yana 12 Mart dö­ neminde komutanlarından aldıkları emirleri ye­ rine getiren subay ve diğer askeri personele kar­ şı birçok kanlı suikastler düzenlenmiştir. Hakim Albay Naci Gür’ün bir suikast sonu­ cu şehit edilmesi, emekli Deniz Yarbayı Cihan­ gir Erdeniz’in dükkânında alçakça şehit edilmesi, Hakim Binbaşı Yaşar Değerli’nin arabasına bomba konularak yaralanması, Emekli Binbaşı Yaşar Çakmak’m evinin basılıp duvarlarına öl­ dürüleceğinin yazılması hep bu alçakça suikast­ ler zincirinin birer halkasıdır. Bütün bunlara karşı Türk Silahlı Kuvvetle­ rinin hakkını ve şerefini korumakla görevli Milli


339

Savunma Bakanı ve Başbakan’dan bir tek ses çıkmamıştır. Yine doğrudan Başbakan’a bağli bir kuruluş olan MİT ile ilgili olarak Başbakan tarafından hiç bir açıklama yapılmamış ve bu müesseselerde görev yapan vatandaşlarımızın töhmet altmda kalmalarına sebep olunmuştur.» MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Ecevit’in muhalefetteyken «Kontr-Gerilla» nın varlı­ ğından sözettiğini, o zaman ki Milliyetçi Partili­ ler Topluluğu hükümetini suçladığını, yine bazı CHP’li Parlamenterlerin aynı konuda ilginç id­ dialar ortaya koyduklarını belirterek basın top­ lantısına şöyle devam etmiştir: «TBMM’de 1978 bütçe m üzakereleri sırasın ­ d a bazı CHP’li P arla m e n te rler konu ile iddiala­ rını tekrarlam ışlard ır. CHP îzmir Milletvekili Süleyman Genç evin­ de patlayan bombanın ordu malı olduğunu ve bombanın «Kontr-Gerilla» tarafından atıldığına dair haberler; bilindiği gibi gazete sütunlarında yer almıştır. Adı geçen CHP’li Milletvekilinin «Kontr-Gerilla» konusunda aynı dönemde bir solcu gazetede günlerce tefrika edilen yazı se­ risi CHP Erzincan Senatörü Niyazi Ünsal’m aynı konudaki iddiaları ve bu iddiaların içinde yer alan «cinayetlerin Kontr-Gerilla’nm işlediği ve insanların bu kişiler tarafından öldürüldüğü» gi­ bi son derece dehşet verici konuşması da gazete sütunlarına intikal etmiştir. Y ine b u a ra d a MHP’n in «K ontr-G erilla» ile ilişkisinin b ulunduğu id d iaları eklenm iştir. Biz b u k o n u lar ile ilgili o larak B aşbakan Saym Ecev it’e 6 Ş u b at 1978 tarih in d e resm i b ir yazı yaz­ mış ve «Kontr-Gerilla» k o n u su n d a o rta y a atılan


340

iddiaların araştırılmasını ve özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin, var olduğu iddia edilen bu teşkilatla bir ilişkisinin bulunup bulunmadığını kamuoyuna açıklamasını talep etmiştik. Ancak bu resmi yazımıza karşılık Sayın Başbakan bu­ güne kadar ne bir cevap vermiştir ve ne de ko­ nu ile ilgili olarak kamu oyuna açıklamada bu­ lunmuştur. N

Türk Devlet Teşkilatı içinde «Kontr - Geril­ la» diye bir kuruluş yoktur ve hiç bir zaman ol­ mamıştır. Bunun aksini iddia edenler açıkça ya­ lan söylemeyi itiyad haline getiren ve maksatlı kişilerdir. Ve bu iddia sahiplerinin maksadı mem­ leketimizin huzurunu bozmak, devletimizin gü­ venliği ile ilgili müesseseleri zaafa uğratmaktan başka bir şey değildir. Gerekli gördüğüm bir baş­ ka hususu da burada zikretmek istiyorum. Memleketimizin tehlikelerden kurtulması için Türk Silâhlı Kuvvetleri tarafından yapılmış olan 12 Mart milletimize ve devletimize hayırlı hizmetler ifa etmiştir. Fakat bizim MHP olarak ne 12 Mart ne 12 Mart’m icraasından önceki saf­ hada ve ne de 12 Mart’ın icraasmdan bitimine kadar olan devrede bu hareketlerle uzak yakın bir ilgimiz olmamış ve bir bilgimiz bulunmamış­ tır. 12 Mart sonrası dönemlerde AP, CHP, CGP’ nin koalisyon yaparak iktidarı teşkil ettikleri de hepimizin malumudur. MHP bu dönemdeki ne hükümet icraatı ile ve ne de başka hiçbir faali­ yet ile ilişkili bulunmamış ve söz sahibi olma­ mıştır. Bu gerçeği açıklıkla ortaya koymakla bera­ ber 12 Mart’m milli bir ihtiyaçtan doğduğunu ve


341

memlekete büyük ve yararlı hizmetler ifa etti­ ğini tekrar belirtmeyi bir görev biliyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olan «özel Harp Dairesi» hakkında hiç bir gerçeğe dayanmayan suçlamalar yapılageldiği halde hü­ kümet ve sorumlu kişiler susmuşlar, gerekli açık­ lamalar yaparak kamuoyunu aydmlatmamışlardır. Her türlü vatandaş, Türk Silahlı Kuvvetleri­ nin ya muvazzaf, ya da yedek olarak mensubu­ dur. Devletimizin gözbebeği ve varlığımızın ko­ ruyucusu Silahlı Kuvvetlerimize mensup kuru­ luşlar hakkında ortaya konulan suçlama ve if­ tiralar da bu sebepten milletimiz tarafından nef­ retle karşılanmaktadır. Şayet bugüne kadar gerek komünist gaze­ te ve dergiler ve gerekse CHP’li bazı Parlamen­ terler tarafından ileri sürülen suçlamalar doğru ise başta Sayın Ecevit olmak üzere diğer ilgilile­ rin neden bugüne kadar sustukları ve gerekli ko­ vuşturmaya girişip sanıkları adalete teslim et­ medikleri cidden merak konusudur. İleri sürülen konu ile ilgili iddialar gerçek dışı ise niçin kamuoyuna gerekli açıklama ya­ pılmayıp binbir meşakkatle görev yapan vatan­ daşlarımızın haysiyeti savunulmamaktadır. Başbakan ve Milli Savunma Bakanını konu ile ilgili olarak açıklama yapmaya davet ediyo­ rum. Kendilerini savunma imkânı olmayan «özel l larb Dairesi» ve «MİT» gibi milli kuruluşlarımız­ da sessiz sedasız fakat milletimize şerefli hizmetlor yapan vatandaşlarımızı her türlü töhmetten


342

kurtarmak herkesten önce Başbakan’m ve Milli Savunma Bakam’mn görevidir. «Kontr - Gerilla» ile ilgili itham ve iddialar sürer, ordumuz mensuplan töhmet altında tutul­ maya devam eder ve МІТ gibi hassas kuruluşlanmızı zaafa uğratma çabalan sürer ve iktidar bu konuda sessiz kalmayı kendisi için çıkar yol ola­ rak görürse, o iktidann da meydana getirilmek istenen kıyıcı hareketlere destek olduğu gibi bir gerçek ortaya çıkar ki, bu durumun ülkemizin geleceğini ciddi olarak tehlikeye sokacağı da açık bir gerçektir. Bütün bu gerçeklerin ışığında özellikle Sayın Ecevıt’i bu konuya eğilmeye ve milletimize gerçekleri duyurmaya bir defa daha davet etmeyi milli bir görev kabul ediyorum.»


İşlenmiş olan bir suçun suçlusunun mutlaka cezalandırılması, cezasız kalmaması kanun em­ ridir. Suçlu veya suçsuz her kim olursa olsun ka­ rakollara götürülüp işkence ile suç kabul ettir­ meye, henüz soruşturma safhasında olan bir da­ vadan dolayı suçlular icad ederek kamuoyunu şartlandırmaya, kanunlarımız müsaade etmediği gibi her suça bir suçlu bulmak için işkence ya­ pılmasına da müsaade etmez ve işkencecileri suçlu kabul eder. Türkiye’mizin beşbin nüfuslu kasabasından büyük şehirlerine kadar her yerde Ecevit iktidarı döneminde siyasi hasım gördükleri ülkücü genç­ ler ve vatandaşlarımız üzerinde işkenceler yapıl­ maktadır. Bunların hepsini bir kitapta toparla­ maya kalksak binlerce sayfalık bir kitap meyda­ na gelir. Özgürlükten, barıştan, demokrasiden bahse­ den bezirganların; Türkiye’yi bir sene gibi bir za­ man içerisinde zulüm ve işkence diyan yapanla­ rın esas yüzlerini bazı örneklerle göstermek ama­ cıyla bu eserin hacmini kabartmadan halkımızın gözü önüne sermek istedik. Aşağıdaki raporlar en büyük şehrimiz İstanbul Adli tabipliğinden alınmıştır.


344

İstanbul C. Savcılığının 18-9-1978 tarihli y a - zılarıyle muayeneleri istenilen şahıslara adli tabiblikçe aşağıdaki raporlar verilmiştir: 1 — Yunus Meral İstanbul Adli Tabibliğinin 18.9.1978 ta rih ve ; 17631 sayıla yapılan m uayenesinde, sağ ay ak bileğinde a ğ n ve iki ad et ekim ozlu rad d i y a ra ve topu ğ u n d a ağ rı şikayeti v ardır. B irg ü n : m u tad işgaline engel olur, b ir h a fta d a iyileşir m a­ hiyettedir. Dr. Şevkat Bali Mühür imza 2 — Erdoğan Sarışen İstanbul Adli Tabibliğinin 18-9-1978 ta rih ve 17683 sayılı raporu. Y apılan m uayenesinde kısm en farazatlı, kıs­ m en kabuklu ekim ozlu yara, sağ kalça üzerinde ve sırt sağda soluk sam an sarısı renginde ekimoz ve a y ak ta b a n ın d a a ğ rı şikayetleri vardır. Beşgün işgaline engel olur, 15 günde geçer m ah i­ yettedir. Dr. Şevkat Bali Mühür imza 3 — F uat Ç atalbaş İstanbul Adli Tabibliğinin 18-9-1978 ta rih ve 17686 sayılı raporu. Y apılan m uayenesinde oksipital üzerinde nam astot. B irgünde m u tad iştigaline engel olur.. Bir h a fta d a iyileşir. Dr. Şevkat Bali M ü h ü r im za


345

4 — M uam m er Koç İstanbul Adli Tabibliğinin 18-9-1978 tarih li ve 17687 sayılı rapor. Y apılan m uayenesinde h e r iki ay ak ta b a n ın ­ da, tabanıyle p arm ak ların bitiştiği yerde soluk m or ren k te ekimoz vardır. Birgiin m üddetle iş­ tigaline engel olur b ir h a fta d a geçer. Dr. Şevkat Bali M ü h ü r im za

5

— Yüksel K arak ay a İstanbul Adli Tabibliğinin 18-9-1978 ta rih ve 17688 sayılı raporu. Y apılan m uayenesinde iki ay ak tab a n ın d a sa ­ m an sarısı renginde ekim ozları v ardır. Bir m utad la iştigal eder. Dr. Şevkat Bali M ü h ü r im za

R aporlar yuk arıd a bahsedildiği gibidir ve hepsi de b ir günde verilm iş rap o rlard ır. D iğer günlerdeki olaylar ve baskı sonucu ra p o r alam a­ y a n la rın du ru m u n u bilem iyoruz.


346

TÜRK BASININDA ANARŞİ VE İŞKENCE HABERLERİ 19 Eylül 1978 tarih li HÜRRİYET GAZETESİ aşağıdaki başlık larla g ü n ü n h ab erlerin i şöyle v e rm iş tir:

DÜN DE İSTANBUL’DA HÜKÜMET YOKTU..

YİRMİ ANARŞİST GÜLTEPE’Yİ BASTI, DÜKKÂNLARI BOMBALADI. BİR ÖLÜ VAR.

BİR GURUP ÖĞRENCİ ŞEHİR HATLARI VA­ PURUNU KAÇIRDI, İSKELE İSKELE DOLAŞTIR­ DI VE KAÇTI.

20 - Eylül - 1978 ta rih li TERCÜMAN GAZE­ TESİ İSE GÜNÜN HABERİNİ ŞÖYLE VERMİŞ­ TİR :

THKP - C örgütünce düzenlenen k an lı Gültepe baskım ile ilgili görülen biri kız 13 an arşist yakalandı. O perasyonda ay rıca 7 tab an ca, 131 m erm i, b ir teğm en ceketi ele geçirildi.


347

21 - Eylül - 1978 tarihli HÜRRİYET GAZErESÎ aşağıdaki başlıkla yayınlanmıştır:


5 - E k im - 1978 ta r ih li T e r c ü m a n G a z e te s i’n d e İÇ S A V A Ş I N E Ş İĞ İN D E ... b a ş lık lı b a ş y a z ı a ş a ğ ıd a d ır :

İÇ SAVAŞ EŞİĞİNDE... E tnik ay rılık lar ve m ezhep fark lılık ların ı sö­ m ü re rek sonuç alm ayı am açlayan M arksist ta h ­ rikler, vahim sonuçlarını gösterm eye başlam ış­ tır. Türkiye, ülkesi ve m illeti ile boydan boya y ır­ tılm ak üzeredir... C an güvenliğinin kalm adığı, so­ kakların, m ahallelerin yasa dışı ö rg ü tlerin işgali altın a girdiği, h e r g ü n fid an gibi gençlerin k u r­ şunlandığı, politikacıların vurulduğu, otobüs d u ­ rak ların d a, p a rk la rd a p atlay an b o m b alarla g ü ­ nahsız v atan d aşların öldürüldüğü Türkiye b ir iç savaşın eşiğindedir. M illet dehşet içindedir. Kaygılı ve tedirgin­ dir. D aha kötüsü, hüküm etine güvenini kay b et­ m iştir. G erçekten, b u dehşet tab lo su n a b a k a ra k olayların hük ü m etin gü cü n ü çok aştığını, o rg a­ nize şiddetin, sokağı devletten teslim alm ak üze­ re bulunduğunu söyleyebiliriz. H üküm et için tespitlerim iz m ü b alağ a sayıl­ m am alıdır. Bu satırların h u zu r ve b a n ş özlemle-


349

ri içindeki acılı sancılı toplum um uzun d u y g u ları­ n a tercü m an olduğu kanısındayız. CHP ağırlıklı hüküm et, ülke üzerindeki k a n lekesi b ü y ürken silâhlar, b o m b alar p atlar, millî servet yakılırken, rejim tem ellerinden sarsılırken h ayal dünyasının Köy-Kent y a da KUP gibi fa n ­ tezileri ile oyalanm aktadır. G azeteler, kam uoyunu o lu ştu rd u k ları k a d a r kam uoyunu y a n sıtırla r d a... Y ani «Toplumun nabzı gazetelerin say faların d a atar» dem ek de m ü m kündür... G azeteniz TERCÜMAN ile birlikte GÜNAY­ DIN, HÜRRİYET ve MİLLİYET, T ürkiye’n in y ü k ­ sek tirajlı dört büyük gazetesidir, toplum un h e ­ m en hem en tam am ını k u cak lam ak tad ırlar. K a­ m uoyunu bu dört gazetenin oluşturduğunu, k a ­ m uoyunun nabzının bu d ö rt gazetede attığını söyleyebiliriz. Şiddet olayları k arşısın d a H üküm etin değer­ lendirilişini, b u gazetelerden sa tırla rla sun m ak la sanırız, toplum un y arg ıla rım d a yansıtm ış olu­ ruz. H ürriyet 26 Eylül ta rih li sayısında şu m anşeti a tm ış tı: «DEVLET NEREDE?» G ünaydın, 4 Ekim n ü sh asın d a Ecevit’in KUP ve Köy-Kent projelerini yerm iş, şu u y a rıd a b u ­ lu n m u ştu r : «Bırak şim di o uzun hayalleri. Sen şu a n a r­ şiyi durdur..» CHP ağırlıklı H üküm etin k u ru lu şu n a destek


350

olmuş, icraatını desteklem iş M illiyet’in B aşyaza­ rı Abdi İpekçi’nin uyarısı ise b ir alarm niteliğin­ dedir (2 Ekim 78) «Bıçak kem iğe dayan m ıştır... .......B ugüne k a d a r alm an önlem lerin hiçbiri gelişen olaylar k arşısın d a u m u t uyandırm am ıştır. Ecevit!... Köy-Kent’leri, m öykentleri, KUP’ları, MUP’la n , herşeyi şim dilik b ir y a n a bırak ... Tüm kücünle bu insanlık dışı y ara tık la rın ü zeri­ ne git.» T ürk kam uoyunun aynası d u ru m u n d ak i b ü ­ yük gazetelerin değerlendirm eleri, şiddet olayla­ rı k arşısın d a H üküm etin yetersizliğini açıkça or­ ta y a koym aktadır.. Ecevit ve arkadaşların ın , ta ra flı tu tu m la rı d a T ürkiye’yi ülkesi ve m illeti ile bölm eyi am açla­ y an M arksist - Leninist organize şiddet olayları karşısın d a yetersiz kalışın b ir diğer sebebidir. Ecevit’in sürekli o larak MHP’yi, Ü lkü O cak­ ların ı hedef ala n ve şiddet olaylarının kaynağını sağda a ra y a n tutum u, soldaki m aceracılara en azından cesaret verm iştir. Ö nceki g ü n B aşbakan Ecevit’in MHP yöne ticilerine yönelttiği a ğ ır su çlam aların d an birkaç sa a t sonra iki MHP yöneticisinin k u rşu n a dizil­ m eleri bu yargım ızın son ve çok kaygı verici ö r­ neğidir. Y akın tarihim iz, B aşb ak an ların b u çeşit ta lih ­ siz tu tu m la rın d a n cesaret a la ra k tırm a n a n şid­ det h arek etlerin i sergilem ektedir. A narşi 1967’de devrin a n a m u h alefet partisi lideri İsm et İnönü’n ü n «Boykot neyse, işgal de


351

odur» dem esi üzerine fışkırm ış, fabrika, toprak, üniversite işgalleri başlam ıştı. Süleym an D em irel’in «Sokaklar yürüm eyle aşınmaz» sözünden so n ra önünden engeller k a l­ k a n anarşinin, caddelerde seller gibi aktığım teslim etmeliyiz.. Şimdi de Ecevit şiddet olayları k arşısın d a ye­ tersizlik, sorum suzluk örnekleri verm ektedir. Sokağa hakim olm azsa gidecektir...


İ ş le d ik le r i c in a y e tle r le e jd e r h a la ş a n a n a r ş is t­ le r e h e r T ü r k v a t a n d a ş ı g ib i s a y ın A h m e t K a b a k ­ lı d a 5 E k im 1978 ta r ih li y a z ıs ıy la is y a n e d iy o r:

BİR CİNAYETİN SABAHI MHP İstanbul İl B aşkam Recep H aşatlı’yı, evinin önünde pusu k u ra ra k öldürdüler. O tom a­ tik silahlar, Recep’in genç oğlu M ustafa’yı da, aynı otomobilde ağ ır yaralad ılar. Çocuk, b ir sa ­ a t so n ra h astan ed e can verdi. K atledildikleri saat, 20.45, b a b a ve oğul eve dönüyorlardı. Bir ailenin evine dönen iki erkeği.. Y unan g âv u ru yapm azdı bunu. İçimizde işgalci zalim lerden d a h a kan lı d ü şm an lar var. Recep H aşatlı’yı tanırdım ; k o n u şu rk en yüzü kızaran, h e r h alinden efendilik tü ten , oruçlu namazlı, sak in b ir esnaf. Ne eylemde gözü v a r ne de h a ttâ politikada. Esasen yaşım b aşım almış, aklı b aşında b ir aile babası. Tek suçu, inandığı b ir p a rtin in İstanbul il başkam olmak. A ym gün, dört m askeli h aydutun, Halıcıoğlu Postanesinde «Burada faşist var, öldürm eye gel­ dik» diye k u rşu n a dizdikleri 25 y aşındaki G ire­ sunlu H üsnü Tepe de, Beyoğlu MHP ilçe sekre­ te ri idi. Kot pantolonu, altı k ab aralı ay ak k ab ı­ ları ile fa k ir cesedi gazetelerde, y ü rek ler acısıy­ dı. Biçare yoksul anacığı başın d a ağlıyordu.


353

А уш gün, MHP H asköy G ençlik K ollan Baş­ manını, tab an cay la a ğ ır yaralam ışlard ı. B ir günde dört korkunç ve m ü re ttep SİYASÎ CİNA­ YET sadece İstan b u l’d ad ır ve d u y ulm ayan cina­ y etler d a h a kim bilir kaç m illiyetçiyi öldürm üş •veya sa k a t bırakm ıştır? Sonra, b ir büyük partin in , İstan b u l İl Başkam ’m öldürm ek: Bu düpedüz b ir iç savaş çağrısı­ dır. B unun koparacağı tep k iler b ü y ü k olur. TRTnin, sa a t l l ’deki su d an h ab erleri ile geçiştirilemez. Ecevit’in h an g i ted b irleri aldığım görece­ ğiz (!) C anileri nasıl yak alattığ ım bileceğiz, bil­ meliyiz. M adem ki «çemberi daraltm ışlar» bu ci­ nay etlerin nam ussuz su çlu lan m elbet adalete teslim edecektir. B una m ecburdur. TV de ötm ekle bitm ez b u iş. C anileri bulup bize gösterm elidir. Aksi halde aciz b eyan edip hem de özür dileyerek çekilm elidir. Eğer «Çember daraldığı zam an» o rta y a çıkacak k a n h h a y d u t­ la rın kim liklerinden korkm uyor ve «huzursuzluk duym uyorsa» becerem ediği asayiş işini a rtık sı­ kıyönetim m ak am ların a devretm elidir. Ç ünkü, aksi halde (eğer âciz değilse) m illiyetçilerin öl­ dürülm esinde k asıth old u ğ u n a hükm edilecektir. Âciz ise bu işi orduya devretm eli ki, «gerilla» de­ nilen kızıl eşkıyanın h ak k ın d an gelsin. B aşka «seçenek» yok Ecevit’e: Y a suçluları, canileri d erh al bulm alı, y a işi •ehline devretm elidir. Y ah u t b ü tü n b u cinayetler­ d en sorum lu sayılacaktır. Tam, Recep H aşath ile oğlunun, b a rb a r te r ­ tiple katledildikleri sa a t (20.45) seninki e k ra n d a b ir gün önce sıkıyönetim gereğini söyleyen MHP ye sövm ekte idi. Tam o s a a t : F: 23


354

«— İç barış sağlanm asını engellem ek için, el­ lerinden geleni yapm ak ta, b ir y an d an d a KIŞ­ KIRTTIKLARI VE OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIK­ LARI ORTAMI, HAYALLERİNDEKİ REJİM DE­ ĞİŞİKLİĞİ İÇİN BİR GEREKÇE GİBİ KULLAN­ MAYA KALKIŞMAKTADIRLAR. O yun budur.» diyordu. Y âni Ecevit, hacm ini, günde 10 ölüye çık ar­ dığı cinayetleri önlem e görevinin k an u n la T ürk ordu su n a verilm esini: «MHP’n in h ay âl ettiği (!) rejim değişikliğine» b ir geçiş sayıyordu. Ç ünkü ordum uz işe el koyduğu zam an, kendi ik tid a r o r­ ta k la rı olan kızıl örgüt, p a rti ve sen d ik aların ci­ n ayetleri o rta y a çıkacaktı (12 M art’ta olduğu gi­ bi) . İşte b u n d an ödü kopuyordu. Bir b aşb ak an ın T ürk ordusuna k arşı b u k a d a r «kuşkulu» olması h a y re t vericidir. Lâkin, öldürüp k açm ak la artık, bu iş atlatılm ayacaktır. H er A llah’ın g ü n ü MHP’yi hedef gösteren katil yay ın lar belli, işkenceciler ve kızıl polis dem eğ in in faaliyetleri o rtad ad ır. Recep’le­ re, M ustafa’lara, H üsnü ’lere u y g u lan an HALK MAHKEMESİ k a r a rla n (Ecevit istem ese d e l DEVLET VE MİLLET MAHKEMELERİNDE TEM­ YİZ EDİLECEKTİR.


S a y ın E r g u n G ö ze ; «d a h a ö n c e k ille r i u n u tu r ­ s a k » d iy e r e k b a ş lıy o r 5 E k im 1978 ta r ih li y a z ıs ın a . E c e v it, h iç b ir in i h a tır la m ıy o r d u r b elk i!..

BARIŞ GÜVERCİNİNİN KANLI SALTANATI D ah a öncekileri u n u tu rsak , Ülkü-Bir Genel B aşkanı Hilmi Sakarya, MHP Beyoğlu İlçe Sek­ re te ri H üsnü Tepe ve aynı g ü n MHP İstanbul İl Başkam , o efendi, o çelebi, o haysiyet abidesi Re­ cep H aşatlı ve oğlu, sıray la öldürüldüler... Bu öldürülenlerin hepsi de Ecevit’e so ra rsa ­ nız «faşist» idiler. Ve sayın Ecevit, aynı g ü n v er­ diği «demeç» te «Asayişi biz sıkıyönetim siz h a l­ ledeceğiz» buyuruyordu. Ve yine b u y u ru y o rd u ki «Şiddet eylem lerinden büyük ölçüde m esul olan bazı çevreler olayların k a y n a k la rın a inildik­ çe ve sorum lularını ay d ın latan çem ber d arald ık ­ ça ted irg in oluyorlar»... Evet tam b u n ları b u y u r­ duk ları g ü n «faşistlere ölüm» haykırışıyla Ecev it’in devrim ci y an d aşları postane b a sa ra k adam kurşunluyorlardı.. Ecevit’in sol anlayışı T ürkiye’de b ir «Suç ko­ ridoru» m eydana getirm iştir. D evrim için işlenen cinayetler terviç edilm iştir. Lâyıkıyla a sla telin


356

edilm em iştir. Lâyıkıyla tak ip hiç edilm em iştir. Bilâkis Ecevit ve onun eşi bu lu n m az POL-DER’ci îrfa n ’ı, h e r işlenen cinayeti solcuların üzerinden alıp m illiyetçilere y am am ak için şehvet krizleri geçirm işlerdir. «Devrim kansız olmaz», «Devrim şeh it ister», «Devrimci ölmez», «Devrim n am lu n u n ucundadır» sloganlarıyla yanıltılan vazallı gençler b u g ü n bi­ re r cinayet aleti h aline getirilm işler ve bu suç korid o ru n a itilm işlerdir. A rtık ölenlere y an acak halim iz kalm adı... ö n c e hesap sormalıyız! Ne v a r ki, b u m a n z a ra k arşısında asıl üzülm esi gereken, u tan m ası lâ ­ zım gelen, sıkılm ası icap edenleri arıyoruz, o rta ­ la rd a kim seler yok... Sanki perde a rk asın d a el­ lerini m em nun m em nun o ğ u ştu ru y o rla r... «Ohhh b ir faşist d a h a eksildi» diye, ö y le ya, d a h a aynı gün B aşbakanlık m ak am ın d a o tu ra n z a tın şu suçlam aların a bakınız.. Adam, an arşiy i önleye­ ceğine, ben anarşiyi önlem ek için k a ti söz vere­ rek geldim, şu sözüm ü yerine getireyim , diyece­ ğine, kahve, m ahalle dedikodusuyla uğraşıyor. S anki asayişten sorum lu benim , o değil... B ugün kim se canın d an em in değildir. Y an nını değil, herkes a rtık b u g ü n ü n ü d üşünm ekte­ dir. Ç ünkü başım ızda öyle b ir ik tid a r v a rd ır ki, gücü a n cak nam uslu ad am ların ru h sa tlı ta b a n ­ calarını toplam aya yetm ektedir. B ugün b u h ü k ü ­ m et hiç b ir p a rtin in ve şahsın siyasi h ak larım g a ra n ti a ltın a alm aya m u k ted ir değildir. Bugün, bu olan lard an sonra T ürkiye’de salim b ir seçim ihtim alinin çok uzaklaştığı görülm ektedir. Ç ünkü T ürk M illeti b ir b ü y ü k hücum karşısm dadır..


357

Bu hücum MHP’y© de değildir. B ütün m ille­ te ve devletedir. MHP, A nayasa tem in atı altında, b ü y ü k ve enerjik ta r a fta r kütlesi b u lu n an b ir p artid ir. Hem de CHP ve onun karam açabeyi liderinin k âbusu olan b ir partid ir. Ve b u p arti, k a n u n dışı an ay asa dışı, kom ünist h ü crelerin a rk a d a n h ü cu m u n a m aruzdur. A narşi, M eclis’te g ru b u ve y u rtta b ü ­ yük ta r a fta r kütlesi b u lu n a n b ir p a rtin in en b ü ­ yük ilim izdeki b aşkam m n can ın a k a d a r uzanm ış­ tır. B undan sonra nereye u zan acak tır? U zanırsa, a rtık o a n a rşin in elinden Ecevit’i kim k u rta ra tır? Gözlerimizi, vicdanım ızın k u lak larım iyi aç malıyız.. B ugün İçişleri B akanının h a y a tı em ni­ yette değildir. Sadece «Böylesini b aşk a yerde b u ­ lam ayız, bize p a ra to n e r oluyor» diye d ü şü n d ü k ­ leri a n a k a d a r ona dokunm ayacaklardır. Planlı, kasıtlı, tertipli, fin an sh b ir h a re k e t k arşısın d ad ır T ürk milleti... Sıkıyönetim b u g ü n ilân edilm ezse ne zam an edilecek? Y a k atilleri bul, anarşiyi önle, y ah u t sıkıyönetim i ilân et. Y ah u t g ittt... N erede görülm üş böyle k anlı saltan a t?


TÜRKİYE İÇ SAVAŞIN EŞİĞİNE GETİRİLDİ T ercüm an 18 profesör ve 12 doçentten oluşan 30 öğre­ tim üyesi, 10-Ekim-1978 tarih in d e A n k a ra ’d a b ir bildiri yayınlayarak, bir çok m illi m üessesenin kom ünist beşinci kol eline dü şü rü ld ü ğ ü n ü , sınıf ve m ezhep kışkırtm acılığı ile devlet, ülke ve m il­ let birliğini p a rçalam a faaliyetine girilerek, «iç savaş» eşiğine gelindiğini ve bu yol ayrım ında herk esin tercihini yapm ak m ecburiyetinde b u ­ lunduğunu ileri sürm üşlerdir. ÖĞRETÎM ÜYELERİNİN BİLDİRİSİ D em okrasi fazilet esasına d a y a n a n b ir rejim ­ dir. F ak at bünyesi icabı süistinıale m üsaittir. Ko­ m ünistler dem okrasiyi o rtad an k ald ırm ak için onun bu zaafından sonuna k a d a r fay d alan m ak ­ ta bizzat dem okrasiyi v asıta o larak k u llan m ak ta­ dırlar. M illetlerarası kom ünizm in içim izdeki be­ şinci kolu, bu yolla T ürkiye’yi tam b ir rejim b u h ­ ra n ın a sürüklem iş ve bir yol ay rım ın a getirm eyi başarm ıştır. Bugün birçok m üessesem iz kom ünist beşinci kolun eline düşm üştür. Bu h ıy an et şubesi b ir ta ­ ra fta n smıf, b ir ta ra fta n m ezhep kışkırtıcılığı ile


359

birbirine d ü şü rü rk en , kavim k ışk ırt­ m aları ile doğrudan d oğ ru y a devlet, ülke ve m il­ let b ü tü nlüğüm üzü p a rçalam a hedefine yönel­ m iştir. Bu planlı tertip ve tahriklerle, Türkiye b ir iç savaşın eşiğine k a d a r getirilm iştir. A rtık, b aş­ ta m illiyetçiler olm ak üzere, kom ünizm in em elle­ rine hizm et etm eyen herk es «Faşist» o larak dam ­ g alanm aktadır. D uvarları k ap lay an Türkçe, K ürtçe afişler, sloganlar, bazı gazetelerin ve TRT’ nin yayınları, h er gün b ir kaç yerde p a tla k veren ve bilhassa 1 M ayıs’ta v u k u b u lan hadiseler, b ü ­ tü n bu söylediklerim izin vesikalarıdır. D evletin im kân ların ı ellerinde tu ta n la rın tu ­ tum u yüzünden devlet otorite ve itib arın ın çok zedelendiği de in k ârı m ü m k ü n olm ayan b ir v a­ kıadır. Bazı şehir ve bölgelerim iz Türkiye Cum ­ h u riy e tin d e n «kurtarılm ış bölge» le r ilan edilm iş ve yeni «başkent» le r ihdas edilm iştir. Büyük şehirlerim iz de, sem t sem t, sokak sokak zap edil­ m e yolundadır. D evlet ve m illet o larak varlığım ızın tem in atı olan ordum uza a ğ ır su çlam alarla h a k a re t edil­ m ekte, şerefli subaylarım ıza su ik astler yapılm ak­ tadır. B ugün üniform alı polisi boyayanların, y a ­ rın kim leri boyam aya k alk acak ların ı tah m in güç değildir. B u n lan d ah a fazla sayıp dökmeye lü ­ zum yoktur. Çünkü, T ürkiye’n in M oskova’y a mı, yoksa Pekin’e m i bağlanm ası gerektiği m ü n a k a ­ şaları dahil, h e r şey herk esin gözü önünde cere­ yan etm ektedir. D üşm anın d ışardan h u d u tlarım ıza saldırm ası ile, devletim izi ve vatanım ızı, içeri sok tu k ları «Truva A tı»ndan çıkıp zaptetm esi arasın d a, a n ­ cak, iknicisinin d ah a tehlikeli olm ası bakım ından h a lk ım ız ı


360

b ir fa rk bahis m evzuu olabilir. O halde b u n la r niçin önlenm iyor ve Türkiye C u m h u riy e tin in p a rç a la n a ra k «Dem okratik h a lk cum huriyetle­ ri» ne bölünm esi tehlikesinin b u k a d a r açık vedehşet verici h ale gelm esine rağm en, birinci v a ­ zifesi b u cum huriyeti «ilâ ve idame» etm ek olan­ la r niçin üzerlerine ölü to p rağ ı serpilm işcesine gözlerini k a p a y a ra k b ir p u t gibi d u ru y o rlar? Bi­ zi h a y re t ve esefe sevkeden husus budur. F ak at a rtık hiç kim se için idare-i m a sla h a ta devam im ­ k ân ı kalm am ıştır. Bu yol ay rım ın d a h erk es te r­ cihini yapm ak m ecburiyetindedir. Bizler, A ta tü rk ’ü n T ü rk gençliğine vasiyeti­ ni unutm adığım ızı, b u vasiyeti m u tla k a yerine getireceğim izi ve b u g ü n kendilerine düşen vazi­ feyi y ap m ay an ların d a k am u vicd an ın d a ve ta ri­ hin bü y ü k m ahkem esinde m ü sta h a k oldukları hıyanet h ü k m ü n ü giyeceklerini m illetim ize arzederiz.» Bildiri şu im z a la n taşım ak tad ır .Prof. Dr. H ikm et Tanyu, Prof. Dr. İlhan Çuhadaroğlu, Prof. Dr. Em in Bilgiç, Prof. Dr. Sevinç Karol, Prof. Dr. Hilmi H acısalihoğlu, Prof. Dr. Cengiz Uluçay, Prof. Dr. T alat Koçyiğit, Prof. Dr. İsm ail C errahoğlu, Prof. Dr. M ehm ed H atipoğlu, Prof. Dr. N adir Doğan, Prof. Dr. O rh an Düzgüneş, Prof. Dr. N aci Kınacıoğlu, Prof. Dr. Ercüm end' K uran, Prof. Dr. M ecit Doğru, Prof. Dr. Ş erif Baştav, Prof. Dr. Necip Damşoğlu, Prof. Dr. N ih a t N irun, Prof. Dr. İsm ail K aynak, Doç. Dr. H aluk K aram ağralı, Doç, Dr. Esad Coşan, Doç. Dr. K â-


361

nail T uran, Doç. Dr. Ş ak ir Akça, Doç. Dr. C ihat Tunç, Doç. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, Doç. Dr. Bü­ lent B aşaran, Doç. Dr. Beyhan K aram ağralı, Doç. Dr. K am uran Ertük, Doç. Dr. N asır özdem ir, Doç. Dr. Ü m it Akkoyunlu, Doç. Dr. İsm ail H akkı Gökhun.


A n k a r a Ü n iv e r s ite s in in d e ğ e r li ilim a d a m ­ la r ı a n a r ş ik o la y la r la , T ü r k iy e ’n in iç s a v a ş ın e ş iğ in e g e t ir ilm e k is te n m e s i ü z e r in e y a y ı n la d ık ­ la r ı b ild ir i ü z e r in e s a y ın M u k b il Ö z y ö r ü k 14 E kin . 1978 ta r ih in d e a ş a ğ ıd a k i y a z ı y ı y a z m ış tır :

OTUZ YİĞİT HOCANIN SESİ Ü niversitelerim izdeki m illiyetçi hocaların pek sesi çıkmaz, bilirsiniz. Devletin ve m illetin uğradığı sald ırılar karşısın d a k ah ro lu rlar, ü zü n ­ tüden, k ah ırd an ağızlarını bıçak açm az, kim isi­ nin kılıcını çeker gibi, kalem ini çekip, k ad ro su ­ na, ü n v am n a tekm eyi v u ru p «meydana» fırla ­ m asına ra m a k kalır. «-Çoluğuna d a... çocuğuna da... V iran olası hanedeki evlâd-ü iyaline de...» diye haykırırlar. A rk ad aşları güç yatıştırır, «-Otur sakin ol...» derler, «-Basında o işi görecek olanlar, görm ekte o lan lar v ar... Sen kendi ü n i­ versitene sahip ol... Hizm et budur». Teskin eder­ ler. G erçekten de teskin edilm eleri lâzım dır. To­ punun birden ilim ocağm ı terkedip de solcula­ rın ekm eğine yağ bal sürm eleri gerekm ez. F akat iste nihayet dayanam am ışlar. Ç ar­ şam ba günki gazetelerin çoğunda kısm en, Ter­ cüm an’d a ise tam m etin hâlinde O tuz yiğit ho­ canın b ir bildirisini okudunuz. A ltındaki im za sa ­ yısı sırf A n k a ra ’dan ve 18 profesör ile 12 doçent-


363

te n ibaret. Şimdi kendi kendinize sorabilirsiniz: A n k ara’d a üç üniversite var. Binlerce hoca var. Ç ıka çıka otuz kişi mi çıktı? Ben söyleyeyim: Bir kısm ının, böyle bir bildiri y ay ın lan aca­ ğından h ab eri olam am ıştır. Hepsine d u y u rm ak im kânsız. O ndan dolayı im zalarım koyam am ış­ lardır. Bir kısmı, ne sağcıdır, ne solcu... Futbol­ cudur, futbolcu... Bir üçü n cü kısım ise, m uhtem e­ len b ir «karşı bildiri»yi düşünm eğe başlam ıştır. İçlerinden biri oturacak, kalem inden k a n dam la ta d a m la ta «bildirnin içeriğini saptayacak», a ğ a b a b a la rın a gösterecek, o n lar beğenirlerse, «-A sistanlardan başla...» diyeceklerdir. Pos bı­ yıklılar «coşku» ile im zayı çakacaklar, kendilerini ezdirm em ek için selâm eti k en ard a aray an lar, ça­ ğ ın üzerine süklüm püklüm h u z u ra (!) çıkacak­ lar. «-İhtisas im tihanın ne zam andı senin?» So­ ru su karşısında, «bildiri içeriğinin» altım , yazıl­ mış b ir ism in ü stü n ü k aralarm ışçasın a «karala­ yarak» sözde im zalarını koyacaklardır. Doçent­ lerden b ir kısm ı u za k ta n görüp «toz» olacak, b a ­ zı «okkalı» p ro f la r zarif b ir n ü k te (!) ile im za sı­ rasını savuşturacak, tuvalete çıkarm ış gibi yapıp kaybolacak, 10 profesör, 15 donçent ve 450 asistanlı b ir bildiri, asista n la r öğretim üyesi olm a­ dığı halde «Öğretim Ü yelerinin bildirisi» diye b a­ sm a verilebilecektir. «Olası» d ır bu. M aam afih, im za sırasın d a «tüyenlerin» isim leri gene de p e r­ vasızca ilâve edilecek ve içlerinden hiç b iri «-Kim benden im za aldı da adım ı koydu?» so ru su n u so­ ram ayacak, sorm ağa kalksa «muhatap» b u lam a­ yacaktır. H albuki Ç arşam ba g ü n ü okuduğum uz bildiri,


364

bu usûlden geçm e değil. A ltında b ir tek asistan im zası yok... H ocalardan «-Bir düşünsek...» diyen kim senin gırtlağına binilm em iş, besbelli... K a­ dın erkekli 30 yiğit çıkm ışlar, «M illetlerarası ko­ m ünizm in BEŞİNCİ KOL’undan» söz ediyorlar... Sımf, mezhep, kavm iyet k ışk ırtıcıların d an b a h ­ sediyorlar. K om ünizm in em ellerine hizm et etm e­ yen h erkesin bu g ü n «faşist» diye dam galandığı gerçeğini belirtiyorlar. «K urtarılm ış bölgeler ilân edildi... Yeni b aşk en tler ihdas edildi... Subayla­ rım ıza sald ırılar oluyor... Pekin’e mi, M oskova’­ ya mı bağlanılsın diye tartışılıy o r... A rtık «idare-i m aslahat» im kânı kalm adığı anlaşılm alıdır... H erkes tercihini yapm alıdır... T ürkiye b ir içsavaşm eşiğine getirildi... A ta tü rk ’ün vasiyetini u n u t­ mayalım» diyorlar. Evet bu OTUZ YİĞİT HOCA h aykırıyor... Y ankılanan g ü r seslerine d a h a k a tıla n la r olacak, kim i de «-Yarının ne getireceği belli değil, Diyarb akırlı falcı bacıyı n ered en b u lsak d a sorsak? A ceba büyük b ir fırsatı m ı kaçırıyoruz, yoksa şü ­ k ü r A llah’a, b ir töhm etten m i k u rtu lm u ş oluyo­ ruz?» diye arpacı k u m ru su gibi düşünecekler, am a gene de, «bedava yatırım dır» diye telefonu açıp bu O tuz Yiğiti te b rik edecekler, «-Yahu bi­ ze niçin söylemediniz? ' A şkolsun size... H aberi­ miz yoktu» diyebileceklerdir. N eler işitti bu kulaklar, n eler g ö rd ü b u göz­ ler... Ne 14 M ayıs 1950’ler, n e 27 M ayıs 1960’lar, ne 12 M art 1971’ler... N eler neler.. G ün gelecek, şu üç ta rih e ilişkin o la ra k bu s ü tu n la rd a veya b ir k ita p ta «-Sıkı mı? Cevap verse ya...» diye p alaz­ la n a n nice k a h ra m a n la rın (!) ıslanm ış sıçan a dö­


365

nüp girecek delik aradıklarını «anhâ’sından minhâ’sına» zevkle, evet temin ediyorum ki ZEVKLE okuyacaksınız. Zira haytamda hiçbir satın o müs­ takbel satırlardan daha büyük zevk içinde yaza­ mayacağımdan eminim. Kimler... Kimler... Kimler... Ve şimdiki sal­ dırılarının sebebi .başlarına geleceğe karşı akıl­ ları sıra «önlem» dir.


A t a t ü r k Ü n iv e r s ite s i ö ğ r e tim ü y e le r in in A n a r ­ ş in in g ü n g e ç tik ç e a r t a r a k g e liş m e s i v e to p lu k a t ­ lia m la r a y ö n e lm e s i ü z e r in e a ş a ğ ıd a k i b ild ir iy i y a y ın la m ış la r d ır .

BİR DEFA ÖLDÜRÜLMEK, HERGÜN ÖLDÜRÜLMEKTEN EHVENİ ŞERDİR 13 - Ekim - 1978 tarih in d e y a lan lan an o rtak bildiri şö y le d ir: Ülkemizde son yıllarda meydana gelen anar­ şi ve şiddet olaylarının giderek tehlikeli boyutla­ ra ulaştığı artık herkesçe bilinen bir gerçektir. Bugün sokaktaki sade vatandaştan büro memu­ runa kadar toplumun her katındaki görevlilere, hatta yargı organlarına, üniversite ve güvenlik kuvvetlerine yönelik bir tehdik havası yaratıl­ mıştır. Günün belirli saatlerinden itibaren ülke­ mizin hemen hemen her yerinde vatandaş soka­ ğa çıkamaz olmuş, «kurtarılmış bölge teorisi» adı altında birbirine düşman kamplar meydana ge­ tirilmiştir. Devletin Milli İstihbarat ve güvenlik kuruluşları, bir devlet müessesesi olan TRT de hergün «Kontr-Gerilla düzmecesi» adı altında afi­ şe edilmek suretiyle şehir eşkiyalanna boy hedefi haline getirilmektedir. Sorumlular bu gidişe ma­ alesef seyirci kalmaktan başka birşey yapama­ maktadırlar. Böyle bir ortamda, uygar bir insan olarak, özgürlükten ve demokrasiden gerçek anlamda işbirliğinden söz edemeyiz. Ülkesine hizmet duy­ gusundan başka hiç bir düşüncesi olmayan mil­ yonlarca masum insan hergün nerede ve ne za-


367

man öldüreceklerinin endişesi içindedirler. Bu durum, giderek vatandaşda bir defa öldürülme­ nin hergün ölümü beklemekten daha ehveni şer olduğu izlenimini yaratmaktadır. Anarşi ve şiddet olaylarının kaynaklarına bu­ rada ayrıntılarıyla girmemiz mümkün değildir. Ancak, 12 Mart olayı bütün gelişimiyle Türkiye Cumhuriyetine yönelen iç ve dış tehlikelerin hangi mihraklardan yararlandıklarını bütün bel­ geleriyle ortaya koymuştur. Bugün, bu tehlike o noktadan itibaren, bir çığ gibi büyümektedir. Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyetini korumak­ la görevli bütün kuruluşlar, özellikle siyasi par­ tiler, silahlı kuvvetler ve diğer anayasal kuru­ luşlar zaman kaybetmeden bir aray gelerek, kö­ kü dışarıda olan ideolojiler ile vatandaşlarımız arasında bölücülük ve mezhepçilik kışkırtmaları yapan anarşist eylemcilerin üzerine yürümeli ve anayasamızın «Türkiye Devleti, ülkesi ve mille­ tiyle bölünmez bir bütündür» ilkesi uyarınca ge­ rekli köklü tedbirleri almalıdır. Aksi takdirde geçen her dakika Türk devleti ve demokrasisinin sonu olabilir kanatmdayız. Bildiriye imza koyan profesör, doçent ve öğ­ retim görevlileri şunlardır: Prof. Dr. » » » » » »

Kaya Bilgegil, Edebiyat Fak. Dekanı Orhan Türkdoğan, İşletme Fak. Dek. Talat Güllap, îslami İlim. Fak. Dek. Şefkati Gültekin Ahmet Kurt Kemal Bıyıkoğlu Gökalp Türükoğlu


368

Doç. Dr. Baki Pirimoğlu Celaleddin Atamanalp Saim Sakaoğlu Hüseyin Ayan Nazif Şahinoğlu Ali Şafak Abdülkadir Akçın Saffed Baydar Sakıp Yıldız Ekrem Sarıkoğlu Sadık Cihan Işık Aytaç Vildan Alptekin Murad Altm Mümtaz Tobbaş Fatih Sezgin Erol Oral Ahmed Çakır Erdoğan Selçuk İbrahim Manga » Muharrem Güleryüz Mehmet Akalın 1 Fahreddin Kırzıoğlu Haluk İpekten Zahid Aksu İbrahim Canan »


E c e v it v e ik tid a r ı k o m ü n is tle r le , b ö lü c ü le r le n e k a d a r i t t i f a k k u r a r la r s a k u r s u n la r m u v a f f a k o la m a y a c a k la r d ır .

ECEVİT KENDİSİ VE PARTİSİ HAKKINDA YAZILMIŞ OLAN RAPORLARI KAMUOYUNA AÇIKLAMAK ZORUNDADIR M illiyetçi H areket P artisi G enel B aşkam A lparslan Türkeş, 15-Kasım-1978 tarih in d e p a r­ tisinin İstanbul İl M erkezi’nde b ir basın to p lan ­ tısı düzenlem iş ve «Şiddetini gittikçe a rttıra n Imniı saldırıların: T ürk m illetini bölmeye, T ürk devletini yıkm aya yönelik hale gelm esinin y a­ nında; kom ünistlerin Devleti işgal h arek etleri de gittikçe yoğunlaşırken; Ecevit gibi birisinin Baş­ bakanlık m ak am ında bulunm ası ve bölücüler ile ittifak içinde ülkeyi yönetm esi cidden endişe ve­ rici bir durum dur» dem iştir. Türkeş, «Ecevit T ürkiye’yi bölmeye ve ko­ m ünist b ir rejim k u rm a y a kendini görevli k ılan bir kimsedir» demiş ve d a h a so n ra konuşm asın­ d a şu n ları söylem iştir: «Bunu k u ru bir iddia ve ith am o larak o rta ­ ya koym uyoruz. Bu Ecevit’in yazdığı yazılar, yaptığı konuşm alarla, o rta y a koyduğu icraatı ile, F: 24


370

kurmuş olduğu ittifaklar ile, açık bir gerçek ola­ rak kamu oyunun gözleri önündeki tablodur. Bakınız Ecevit’in 973 yılında y ay ınlanan «A tatürk ve Devrimcilik» isim li k itab ın ın 104 ve 105 inci sahifelerinde y er alan şu c ü m le le re : «Che Guevara’lann, Castro’ların eyleme gi­ riştiği ülkelerde, bizim devrimcilerin eli altında­ ki bu olanaklardan hiç biri yoktu. Onun için on­ lar dağa çıktılar. Onun için onlar gerillacı ol­ dular.» «Bu gün Türkiye’de bazı romantik veya özentici devrimcilerin, devrim stratejisi bakımın­ dan örnek almak istedikleri bazı ülkelerdeki du­ rumun tersine, bizim devrimciliğimizin önünde kilitli kapılar yoktur.» «Castro’nun önünde kilitli kapılar vardı. Che Guevara’nın önünde kilitli kapılar vardı. Мао Çe Tung’un önünde kilitli kapılar vardı. Anahtarı devrimcilerin elinde olmayan o kapıları açabil­ mek için yüklenmek gerekirdi. Kapılan kırmak gerekirdi. Bizde ise, kapılar kilitli değildir. Tokmağını çevirince açılabilir.» Castro komünist bir ihtilâlci değil midir? Che Guevara komünist bir çete başı değil midir? Но Şi Minh ve Мао komünist birer lider değil midir? Bunlann komünist oldukları belli olduğu­ na göre, Ecevit’in karşı çıktığı «tokmağı çevir­ mek varken kapıyı kırmak lüzumsuzdur» şeklin­ de olduğuna göre, Ecevit Türkiye’de komünist bir dikta kurmayı amaçlamakta mıdır? Böylesine ifadelerin sahibi bugün Türkiye’de Başbakandır ve on aya yaklaşan iktidarı döne­ minde devlet kadrolannm yansına yakın kısmı­


371

m kom ünist ve bölücü m ilitan la rla doldurtm uştur. Milli eğitim i TÖB - DER’e Em niyet teşkilatını POL - DER’e, iş h ay atın ı DÎSK’e, teslim eden Ecevit, böylece yıllar önce yazm ış olduğu y u k arıy a alm ış olduğum yazısında olduğu gibi kapıyı k ır­ m adan, tokm ağı çevirerek kom ünizm e doğru yol alm aktadır. Esasen Ecevit’in kom ünizm m eddahlığı b ir çok d efalar açıklıkla o rta y a konulm uştur. 1976 yılında Sivas’ta CHP’nin m itinginde v a ta n h ain i Nazım H ikm et’in «Güneşe ak ın var. G üneşi zaptedeceğiz. G üneşin zaptı yakın» dizeleri b ir CHP’li görevli ta ra fın d a n m ikrofondan o k u n u rk en Ecevit kürsüde ölen kom ünist m ilitan la r için saygı d u ru şu n d a bulunuyordu. 18 N isan 1976 tarih in d e A n k ara’d a CHP’nin T andoğan m eydanında düzenlediği m itingte CHP’li gençlerin ellerinde taşıd ık ları «H alkların özgürlüğü kısıtlanam az.» «Bu m ey d an d a çengi­ miz var.» «Er olan m ey d an a gelsin.» «Faşizme ölüm h a lk la ra hürriyet.» «Deniz, Yusuf, İn an sa­ vaşa devam.» «Bir g ü n u fu k ta n kızıl güneş do­ ğacaktır.» «Kürtlere özgürlük» sloganlarını h avi p a n k a rtla r bile bazı gerçekleri gözler önüne serm esi bakım ından çok önem lidir. Türkeş, konuşmasında CHP Gençlik Kollan Genel Merkez’in hazırladığı rapora da değinmiş ve; Bir kısm ı kam u oyuna açıklanan «Gizli R a­ por» u n içinde, «Türkiye Kom ünist Partisi» b a ş­ lığı a ltın d a yer alan şu cüm lelerin de üzerinde durulm ası icap edeceği k a n a a tin d e y im : «TKP, I S ekreteri Zeki B aştım ar’ın ölüm ün­ den so n ra İsmail Bilen sek reter olmuş ve b u n ­


372

d an sonra faaliyetini hızlandırm ıştır. Y urt dışın­ d a işçi ve öğrenci dem ek leri a ra sm d a etkindir. Y u rt içinde özellikle DÎSK içinde etk in olm aya çalışm aktadır. TKP, TSÎP M aocu akım lar, Troçk istler ve an arşistlere kesinlikle k arşı b ir tav ır izlem ekte olup, yay ın ların d a CHP’ye en u fak b ir saldırı veya eleştiri yoktur. CHP ile TKP’n in iz­ lediği politikada b ir p aralellik olduğu söylene­ bilir.» «CHP içinde (Bana kom ünist derseniz m em ­ n u n olurum ) diyen p arla m e n te rle r de biliyoruz. Evvelki yıl M alaty a’d a kom ünist çete m en­ su p ları b ir polis ve b ir bekçiyi ö ld ü rd ü k ten son­ r a güvenlik kuvvetleri ta ra fın d a n m üsadem e so­ nu cu n d a ölü o larak ele geçirilm iş ve hem en a k a ­ binde CHP’nin F atih K adınlar Kolu lokalinin dı­ şın a asılan panoda, öldürülerek ele geçirilen ko­ m ünistlerin fo toğrafları asılm ış ve «Onlar Dev­ rim için öldüler» diye yazı yazılm ıştır. Yine evvelki yıl G aziantep’de iki er ve b ir polisimizi şehit eden ve d a h a so n ra b azıları ölü o la ra k ele geçirilen kom ünist çete m en su p ların ın anısın a CHP F atih ilçe M erkezinde b ir pano asıl­ mış ve panoda «Devrimciler ölür. D evrim ler y a­ şar» yazılm ıştır. 1 M ayıs’ta Taksim ’de kızıl b a y ra k la rın dalgalandınldığı, Lenin’in, S talin’in, M arks’m p o rt­ relerinin sallandınldığı m itinge 40’a y ak ın CHP’li p arlam en terin iştira k ettiği de yine hepim izin bildiği b ir gerçektir. En son S enato’daki görüş­ m eler sırasm d a CHP’li b ir sen atö rü n «komünist p artisi kurulm alı» şeklindeki konuşm ası da k a ­ m u oyunun m alum larıdır. Ecevit’in CHP içindeki bu gelişm eler karşı-


373

■unda hiç bir tepki göstermemesi kendisinin yaz­ dığı yazılar ve yaptığı konuşmalar ve özellikle un aylık iktidarı döneminde devletin kadroları­ nı komünistlere işgal ettirmesi, kendisinin nasıl bir zihniyetin temsilcisi olduğunu açıklıkla orta­ ya koymaya yetmektedir. Ecevit’in zihniyetini bu şekilde özetledikten üoııra Ecevit’in neden MHP’ye, Türk Milliyetçile­ rine, ülkücülere düşman olduğu sanıyorum ki dıılıa iyi anlaşılmış olacaktır. Ecevit, tertiplerle, işkence sonucu daha önrodon yazılmış tutanaklara imza attırmak yo­ luyla, zorbalıklarla, kanunsuz davranışlarla MlIP’ye karşı giriştiği düşmanca tutum ve uyг. ulama, bugün milletimiz tarafından farkedilıımk to ve sebebinin de ne olduğu şimdi daha iyi e ulaşılmaktadır. }) yıl önce yazıldığı iddia edilen düzmece ra­ porlara sığınılarak MHP’ye iftira ve ithamlar sa­ vuranlar, TRT’yi borazanı yapıp MHP’yi kamu oyunda karalamaya çalışanlar, işkence ile, zulüm ve zorbalıkla Türk Milleti’ni yöneteceklerini чішапіаг şu gerçeği unutmasınlar ki, iktidarları .pil ıı damaktadır. Yaptıkları her kanunsuzluk yenlıırına kâr kalmayacak ve yapılanların hesa­ bı ndII merciler önünde kendilerinden bir bir mııllaka sorulacaktır. I'.ı ovit ve iktadan Türkiye’de komünistlerle, ı-ohu ıilerle ne kadar ittifak kurarsa kursun, mu­ ti link olamayacaktır. Hayali faşizm tehlikesi ile mi ilei imİzi kandıramayacaklarını, gerçek ve tek iniıiıitouln komünizm ve bölücülük olduğu gerівуіиі ( llP’yo oy veren temiz, vatansever vatanTİnMiiı muz da dahil Türk Milleti’nin gördüğünü,


374

MHP düşmanlığının esas sebebinin MHP’nin ko­ münizme ve bölücülüğe karşı etkin bir mücadele vermesi olduğunu kamu oyunun görmekte bu­ lunduğunu farketmeleridir ki, Ecevit ve yandaş­ larındaki hırçınlık ve düşmanlığın MHP’ye kar­ şı daha da yoğunlaşmasına sebep teşkil etmek­ tedir. Ancak bir gerçek vardır ki, Ecevit iftira ve yalanlarla MHP’ye saldırdıkça MHP daha da bü­ yümekte ve Türk Milliyetçilerinin iktidarına doğ­ ru başlattığı yürüyüşe daha da hız kazandırmak­ tadır. Ecevit’in MHP olarak ortaya attığımız «Er­ ken seçim» teklifimizden ısrarla kaçmasının se­ bebi de budur. Huzurunuzda şu hususu belirtmek isterim ki; Ecevit kendini Türkiye’yi bölmeye ve komü­ nist bir rejimi getirmeye nasıl görevli kılmışsa, biz de şartlar ne olursa olsun, şeref ve haysiye­ timize yönelen iftira ve yalanlar ne kadar yoğun­ laşırsa yoğunlaşsm kendimizi Türkiye Cumhu­ riyeti Devletini yıktırmama, Türk vatanını par­ çalatmama, Türk Milletini böldürtmeme, hür de­ mokratik rejimi yaşatma yolunda görevli sayıyor ve bu şerefli mücadeleyi sonuna kadar sürdüre­ ceğimizi açıkça Türk ve dünya kamu oyuna ilân ediyoruz. Anayasanın, kanunlarm bizlere tanıdığı bü­ tün haklan sonuna kadar kullanarak, meşru­ iyet sınırlan içinde vermekte olduğumuz şerefli mücadele, aynı zamanda Türk Devletinin bağım­ sızlığının devamı, Türk demokrasisinin bayrağı­ nı daha da yükseklere kaldırma gibi kutsal he­ deflere yönelmiş bir mücadeledir. Bu şerefli mücadele; kardeş kavgasmın son


375

bulması, nereden gelirse gelsin her türlü tedhi­ şe karşı çıkılması, ülkemizde iç barış ve huzu­ run tesis edilmesi, milli birlik ve beraberliğin sağlanması için verilmektedir. Bu şerefli mücadele; hür demokratik rejimi yıkıp yerine kanlı bir komünist dikta kurmak isteyenlere, bölücülere, devlet düşmanlarına kar­ şı verilmektedir. Bu şerefli mücadele; işkenceleri, zulmü, zor­ balığı kovmak, Anayasası ve kanunları ayaklar altına alan bu günkü Ecevit İktidarını Meclis’te düşürmek, yapılan kanunsuzlukların hesabını sormak için verilen bir mücadeledir. Bu şerefli mücadele; bir siyasi partinin ça­ lışmaları olarak değil, Türk devletinin yaşaması veya yok olması mücadelesi olarak değerlendiril­ mesi gereken bir mücadeledir. Bu şerefli mücadeleye Cenab-ı Hak’tan ve aziz Türk Milleti’nden aldığımız güçle devam ka­ rarındayız. CHP’ye oy veren temiz, vatansever, komü­ nizme ve bölücülük kışkırtmalarına karşı olan vatandaşlarımız da dahil olmak üzere Türk Milleti’nin bu şerefli mücadelede yerlerini alaca­ ğından ve «Demokrasi kapısının tokmağını kı­ rıp komünist bir rejimi getirmek» isteyenlere, -Demokrasi kapısının tokmağını çevirip komü­ nist bir rejim kurmak» isteyenlere karşı olaca­ ğından eminim. Son olarak değinmek istediğim bir husus da, Kcevit’in kendisi Partisi hakkında yazılmış olan raporları neden bu güne kadar açıklamadığı ile ilgilidir. Sekiz yıl öncesinin yazıldığı iddia edilon —düzmece— raporlarını diline dolayıp MHP’


376

yi karalamaya çalışan Ecevit, aynı dönemde ken­ disi hakkında yazılan raporları da kamu oyuna açıklamalı ve mesela Almanya’da komünist li­ derlerle yaptığı gizli görüşmede neler konuşup, hangi konularda anlaştıklarım milletimize ifade edip, kamuoyunu aydınlatmalıdır.»


M .H .P. G e n e l B a ş k a n Y a r d ım c ıs ı s a y ın A g â h O k ta y G ü n e r ’in 14 - A r a lık - 1978 ta r ih li T e r c ü ­ m a n G a z e te s i’n d e k i y a z ıs ın ı ö n e m in e b in a e n a ş a ­ ğ ıd a b u la c a k s ın ız .

P L A N

VE

T O K M A K

«KİLİTLİ OLMAYAN KAPILARIN TOKMAKLA­ RI» GÜVERCİNLER UÇURULARAK, DEVLETİN KALELERİ FETHEDİLEREK ÇEVRİLİYOR. AN­ CAK ZAMAN, KAPILARIN TERSİNE AÇILIP YÜZLERİNE ÇARPACAĞINI GÖSTERECEKTİR. BU ZAMAN DA UZAK DEĞİLDİR.» B ülent Ecevit’in m u h alefet y ılların d a yazıl­ mış «A tatürk ve Devrimcilik» adlı k itab ın d a ay ­ nen şu sa tırla r v a r : «Bugün T ürkiye’de bazı ro m an tik veya özentici devrim cilerin, devrim stratejisi b akım ından örnek alm ak istedikleri bazı ülkelerdeki d u ru ­ m un tersine, bizim devrim ciliğim iz önünde, k ilit­ li k ap ılar yoktur. C astro’n u n önünde kilitli k ap ılar vardı, Che G uevera’nın önünde kilitli k ap ılar vardı, Но Şi M inh’in önünde kilitli k a p ıla r vardı, М ао Çe Tung’u n önünde kilitli k ap ılar vardı. A n ah tarı


378

devrimcilerin elinde olmayan o kapılan açabil­ mek için yüklenmek gerekirdi. Kapılan kırmak gerekirdi. Bizde ise, kapılar kilitli değildir. Tokmağını çevirince açılabilir.»

TOKMAK NASIL ÇEVRİLİYOR Y u k an d ak i s a tırla n dikkatle te k ra r okuyu­ nuz. On aylık Ecevit hü k ü m etin in b ü tü n s tra te ­ jisinin, tokm ak çevirm ekten ib aret olduğunu gö­ rürsünüz. K apılar kırılm am akta, am a tokm ak ağ ır ağ ır çevrilm ektedir. T ürkiye’de tokm ak n a ­ sıl çevriliyor şim di te k e r tek er görelim . 1) Ekonomide güven duygusu yitirilm iştir. B ütün teşebbüsler kredi ve iptidai m adde sıkın­ tısı içindedir. V atandaş m al ve m ülk edinm ek­ ten, hisse senedi alm ak tan k orkm aktadır. H er­ kes piyasadaki sıkıntıdan b o ğulur h ale gelmiş bulunm aktadır, ith a la t kısılm ıştır. H er g ü n b ir yeni fab rik an ın k apışm a kilit v u ru lm ak tad ır. Y alnız İstanbul’d a k a p a n a n işyerlerinden yüzbine y akın işçi çıkarılm ıştır. 2) Tokm ağı çevirm enin ikinci aracı, h a y a ­ tı çekilmez hale getirip v atan d aşın m evcut ikti­ sadi düzene olan inancını yıkm a yolundaki g ay­ retlerdir. Hesapsız b ir devletleştirm e politikası ile, ekonom i d arlığ a ve a ş ın fia t yükselişlerine m ahkum edilm iştir. D evalüasyonun ne zam an d uracağı belli değildir. Milli p ara, on aylık dö­ nem de yüzde 80 değer kay b m a u ğ ram ıştır. Fiatla r 1938 yılından b u y a n a Ecevit’i p ah alılık im ­ p arato rlu ğ u ta h tın a o tu rtac ak şekilde ilk defa


379

son on ay içinde yüzde 73 o larak yükselm iştir. İşsiz ve aşsız vatan d aş sayısı h e r g ü n a rtm a k ta ­ dır. V atandaşa, «İşte görüyorsun, sosyalist d ü ­ zene geçm ekten b aşk a çare kalm am ıştır» diye­ bilm ek için, m üm kün olan h e r şeyi y ap an b ir mali ve iktisadi politika u y gulanm aktadır. 3) Tokm ak ağ ır a ğ ır güvercinler uçurularak, devletin kaleleri fethedilerek çevriliyor, ik ­ tisadi k a ra r org an ları M arksist k a d ro la ra dev­ rediliyor. Devlet Planlam a Teşkilatı, M erkez Bankası, M aliye B akanlığı tezelden işgal edilmiş, kilit köşeleri ele geçirilm iştir. T icaret B a k a n lığ ın ­ da, Sanayi B akanlığı’nda, Çalışm a B ak a n lığ ın ­ da, Sağlık B akanlığı’n d a m illiyetçilere h a y a t h a k ­ kı yoktur. «Dış ticareti arttıracağız» diyen Baş­ bakan, şu an d a T icaret B akanlığı’nm dış ticaret tem silciliklerindeki görevlileri k a n u n la rı çiğne­ terek geri çekm ektedir. A n k a ra ’d an H ak k âri’ye sü rg ü n edilen m em ur sayısı, nerede ise bu ilim i­ zin n ü fu su n u aşm ıştır.

ORTA SINIFI YOK ETME GAYRETİ 4) Ekonomi bu h ü k ü m et dönem inde yeteri k a d a r ta h rip edilmiş, şim di sıra, bü tü n ü y le h ü r teşebbüsü, h ü r tarım çiftçisini, bağım sız çalışan esnaf ve san atk ârı kapıkulu yapm aya gelm iştir. Bu yoldaki gayretlerin 4. P lan ’d a üç tehlikeli aracı vardır. Birincisi K am u İktisadi T eşebbüs­ lerini, «halk girişimciliği» m askesi ile ekonom i­ nin hem en bütününde, san ay iin b ü tü n d alların ­ d a hakim hale getirm ektir. H üküm et sahip oldu­ ğu, uyguladığı iktisadi felsefenin icabı, teşebbüs


380

seviyesinde verim liliği a rttıra c a k tedbirlere hiç iltifat etm em ekle, bu yıl 20 m ily ar z a ra r etm esi, 40 m ilyar işletm e açığı verm esi kesin o la ra k İk­ tisadi Devlet Teşekküllerini, ekonom inin b ü tü n ü ­ n ü kontrol eder hale getirm ek istem ektedir. Çok ta n ta n a lı vergi k a n u n u çıkarsa, sağlayacağı ge­ lirin üzerine 10 m ilyar d a h a ilave ederseniz, a n ­ cak İDT’nin za ra rın ı karşılayabilirsiniz. İth a la t bu kesim e verilm ektedir. Sanayici ve s a n a tk â r bu kesim in tekelci ith a la tla d ışard an getirip d ü n y a b o rsa la n n a göre yüzde 70 p ah alı sattığı m a lla n kullanm aktadır. Bu cinnet politikası, 4. P lan ’d a genel strateji olm aktadır. Tokm ağı çevirirken, en b ü y ü k engel o rta sı­ nıftır. 1977 yılında ilk altı ay d a to p ta n eşya fia tla n yüzde 11 artm ış iken, bu h ü k ü m et döne­ m inde yüzde 29 a rtış a ulaşılm ıştır. B unun m a n a ­ sı, h ay atın yüzde 300 pahalılaşm asıdır. O rta sı­ n ıf m em urdur, işçidir, esnaf ve san atk ârd ır, köy­ lüdür. H üküm et, b u sınıfı d ö rtn a la b aşın ı alm ış giden enflasyona, a ş ın fia t yükselişine te rk et­ m iştir. O rta sınıf aleyh tarlığ ın ın en güzel ifa­ desi hük ü m etin asg ari geçim indirim ine hem en hiç yanaşm ayışıdır. 4. Beş Yıllık K alkınm a P lam ’n d a y er alan kooperatifçilik anlayışı ve kooperatifçilik ted b ir­ leri h ü r tarım çiftçisini, kooperatiflerin ırgatı yapm aktadır. A rtık k am u hizm etinden fay d alan ­ m a, yalnızca kooperatif üyesi olm akla m ü m k ü n ­ dür. G önüllü kooperatifçiliğe elveda denilen b ir dönem e giriyoruz. Tarım da, hayvancılıkta, b alık ­ çılıkta ve orm ancılıkta, ilgili devlet desteklem e­ leri, y atırım ları ve devlet y atırım ları koperatifleşmiş üreticilere sağlanacaktır. Bu yılki ta b a n


381

fia t u y g ulam alarının köylüden alam adığı yaşa­ m a gücünü, a rtık sosyalist üretim e geçişin ön­ cüsü kooperatifler alacak tır. H üküm et ve g etir­ diği plan, sanayi toplum una geçişin sancısını çe­ ken T ürkiye’de esnaf ve sa n a tk â ra tam b ir ilgi­ sizlik içerisindedir. D ünyanın h e r yerinde em ekten y a n a oldu­ ğun u iddia eden ik tidarlar, kom ünizm e k arşı sol bir k alkınm a anlayışını savunan ik tid arlar, iş hacm ini a rttırıp yatırım ları çoğaltırken, bu h ü ­ küm et tam aksi b ir tu tu m içerisindedir. Em ekten y a n a olduğunu söyleye söyleye oy alm ış k ad ro ­ lar, h ü k ü m et olunca, y atırım ları a rttırm a k n e kelime, yatırım gerçekleşm elerini yüzde 45’e d ü ­ şürm üşlerdi^.

EĞİTİMDEKİ TOKMAK 5) Tokm ak eğitim de b aşarıy la dönm ekte­ dir. M illetin b u yıl bütçesinden 20 m ily ar lira p a ra verdiği üniversitelerin k ap ıları kilitlidir. Açık o lan ların a d a b ire r b ire r m ü h ü r v u ra n anarşi, hük ü m etin him ayesinde serpilm ektedir. Milli eğitim in başında, T ürk okullarında T ürk çocuklarına milli ta rih in tablolarını, m illi b ü y ü k ­ lerin resim lerini çok gören b ir b ak an v ardır. Bu bakan, eğitim hayatım ızda vatana, devlete, m il­ lete bağlı olmayı suç saym ıştır. Faziletli, n am u s­ lu öğretm enler sürülm üş, onların yerini ad aletin m ahkûm ettiği kadrolar, alm ıştır. Bu kadrolar, kam u oyu önünde kom ünist model kav g asın a gi­ recek k a d a r m illete ve m illi gerçeklere d ü şm an ­ dırlar.


382

Ecevit ve onun millet çoğunluğuna dayan­ mayan hükümeti, Che Guevera’lann, Но Şi Minh’ lerin, Castro’ların, Mao’lann yaptığım, kilitsiz kapılann tokmağını çevirerek yapabileceğini zennetmektedir. Ancak zaman, bu kapıların ter­ sine açılıp yüzlerine çarpacağını gösterecektir. Bu zaman da uzak değildir.


383

Memleketimizde meydana gelen olayların yaratıcısı ve işlenen cinayetlerin katilleri olarak Ülkücüleri hedef seçen Ecevit Hükümeti ve onun kolluk kuvvetleri karakollarda ülkücülere akıl almaz işkenceler yaparlarken basında yer alan haberler anarşistlere Ecevit Hükümetinin arka çıktığını göstermektedir. 12 Mart’ta görevli subayları teker teker öl­ dürenler kimler? İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Malatya’da polisleri, bekçileri öldürenler kimler? Aşağıda bu olaylarla ilgili klişeleri yayınlı yoruz.


384

ІгаіиШ Іі£Г!м^21Ж Д'kl fjV ,^^nbS^;üSSSkA^ '.;.T'TiT•

ÎİMSC4S iissil sanki d U İ$І Ш jgr >£3$W d m f ws ^uw v â ı* фШ Ъ*'<т opattmmn f | i bödmmundangöctönriüfo!^^ • ic o d ^ h e r ^ lt^ to H # ^ | g | i g |

«*? BtaM ttUûW U <PâdâBrt*»- ':•

...ftııılı PP*P*m İ|Iмшм^ !^^ I:_-T ^ ."f? :" :шіііШІіи tııldrtf

йЙй^г»и ^ ,* ^ 'М мшітлвтц-т^т о й м А ііі ммшm^№> Ш ЪгілжеМф ДмиХЛ I

я д а з е т і .te r a U ı,^ « s s s s a a s ;;я е & л $ д § § , )»,**.«% ,. -•:#**■*«*»»лм»#


яг


mu мщ?$

:.

.,-,

'штиы да шь

Шжm $tm $-&щж ш&т+

TİİÎKÖ'CULARIN ■ K A T L IT T I4 İ

P Q U I

BÂYDU.M'NİN BİR YAŞINDAKİ ‘‘4 BURAKI YETİM KALDI v*4'&ityonîy}r Щ ф М ъ т Ы т

1$#«

,

;, т ш А п т м й к : -i V< ' ІШшШ тк к Л т ш а і ш з?й*^шІ& у у у у -УУУУУУ+уууууууу.Ууумуууу

ш

кт щ щ ш м ^fsm m m dn fe&*„ „ Aîtzk felç fefeş^ ШфмЫ^тщ'тт ш&«>. MÇ«ı«ar * ffî4m m $v *ö Mr 4 &}



İŞKENCE ÇIĞLIKLARINI «MUTLULUK FERYADI» GÖSTERENLER HESAP VERECEK

MHP Genel B aşkanı sayın A lparslan Türkeş, 17 A ralık 1978 tarih in d e K ah ram an m araş II K ongresi’ne gönderdiği m esajında şöyle dem iş tir: «İçinde yaşadığım ız bu günler, b ü tü n çile, ızdırap ve acılarıyla birlikte T ü rk tarih in e CHP’ nin sü rd ü ğ ü k a ra b ir leke o larak geçecektir. Y ıllardan b eri CHP zihniyetinin h akim oldu­ ğu T ürkiye’de çözüm bekleyen m eselelerin ü stü ­ ne b u ik tid ar dönem inde d a h a yüzlercesi eklen­ m iştir. Siyasî, İktisadî ve sosyal b u n alım ların al­ tın d a tam bir çıkm az içinde b u lu n a n ülkem izin ve içinde bulun d u ğ u kö tü şa rtla rın d a h a fazla beklem eye tah am m ü lü kalm am ıştır. B ugünkü Ecevit H üküm eti’n in m em leketim izi bu d u ru m d an k u rtaram ayacağ ı, h a tta d ah a d a çıkm aza sü rü k ­ leyeceği belli olm uştur. A ylardır söylediğimiz


38Ө

bu görüşler a rtık CHP’yi ik tid ar y ap an çevreler­ ce de kabul edilm ekte ve açıkça itira f edilm ek­ tedir. Ecevit İk tid arı m em leketin h e r ta ra fın a k a ­ ra b ir kabus gibi inmiş, ülkeyi k a ra n lığ a boğ­ m uştur. M illetimiz b u k a ra n lık la r içinde b ir k u r­ tuluş yolu, b ir ü m it ışığı aram ak tad ır. Bu k u r­ tuluş yolu M illiyetçi H arek et’in 9 Işıkçı yoludur. V atandaşlarım ıza fikirlerim izi anlatm ak, k u rtu ­ luş yoluna davet etm ek ve b u n u n için çalışm ak, teşkilâtım ızın ve m illiyetçi h arek ete gönül v eren ­ lerin önde gelen vazifesidir. D evletin bekası, de­ vamı, davam ızın b aşarısın a bağlıdır. Bu bakım ­ d an 9 Işıkçılar, m illi b ir şu u rla ta rih i b ir sorum ­ luluk yüklenm işlerdir. B ütün teşkilâtlarım ız ve partililerim iz bu görevi lâyıkıyla yerine g etir­ m ektedirler. İk tid arın him aye ettiği çevreler ve bizzat ik tid ar ta ra fın d a n partim ize yap ılan tehdit-iftira ve baskı h arek etlerin e rağ m en MHP ko­ m ünizm in, em peryalizm in, faşizm in ve h e r tü r ­ lü bölücü h arek etin önünde yıkılm az b ir kale gi­ bi m ücadelesine devam etm ektedir. R akiplerim iz bizi su stu rm ak istedikçe, biz h aykıracak, engel­ lem ek istedikçe biz koşacağız. T ürk M illiyetçile­ rin in verdikleri m ücadele sonunda T ürk Milleti p a rla k ve n u rlu u fu k la ra kavuşacaktır. Bu ik tid a r dönem inde y u rd u n h e r köşesinde ve özellikle M araş’ta n gelen işkence h a b e rle ri­ ne b ü tü n sorum lu lar k u lak ların ı tıkam ış ve ik­ tid a r işkence h ab erlerin in bizzat tasvip ve teş­ vikçisi olduğunu o rta y a koym uştur. K arak o llar­ d a yükselen işkence çığlıklarını d ü n y a ve T ürk kam u oyuna m u tlu lu k fery ad ı o larak tak d im e t­ meye çalışanlard an m u tlak a hesap soracak, ya*


390

k a la n n a yapışıp devletin k arşısın a çıkaracağız, în sa n H akları B eyannam esi ilân edildiğinde in ­ san h a k ve hü rriy etlerin e sahip olm ayanlar, b u ­ gün b u h a k k a kavuşm uşken, T ürkiye’de b u n u n tersi yapılm akta. A nayasa ile tem in at a ltın a alı­ n a n kişi h a k ve hü rriy etleri, bu ik tid ar ta ra fın ­ d an gaspedilm ektedir. B una rağ m en Sayın Ecevit, İnsan H akları B eyannam esi’n in 30. yıldönü­ m ünde boy boy dem eçler verebilm ekte ve b u n ­ d an hicap duym am aktadır. T ürkiye’de faşizm tehlikesi olduğunu ispat etm eye çalışan lar uygu­ ladıkları bu m etodların k a ra faşizm in ve kızıl kom ünizm in m etodu olduğunu u n u tm am alıd ır­ lar. İnsan h ak ların ın hiçe sayıldığı, A nayasa, k a ­ n u n ve h u k u k k u ra lla rın ın çiğnendiği b ir ülke­ de, b u n la ra sebep olan b ir h ü k ü m etin m eşrulu­ ğ u ndan bahsetm ek m ü m kün değildir. Türk siyasi tarihinin hiç bir döneminde hiç bir iktidar bugünkü kadar partizan icraatlarda bulunmamıştır. Okullarda, devlet dairelerinde fabrikalarda, hatta sokaklarda kendi düşünce­ leri dışında olanlara hayat hakkı tanınmamak­ tadır. Yıllardır Doğu ve Güney Doğu İllerinin ih­ mal edildiğini feryat edenler, bu bölgedeki kad­ rolara kendi düşüncesinde olanları değil, milli­ yetçi kamu personelini tayin adı altında sürgün etmektedirler. Her söylediği yaptığına ters dü­ şen CHP burada da zihniyetini göstermiştir. K am u oyuna b ir k u rtu lu ş yolu o larak ta k ­ dim edilerek M eclislere getirilen 4. Beş Yıllık Plân aslında sosyalist b ir ekonom iye geçiş için hazırlanm ıştır. Bu plân, özel teşebbüsü baltalıyarak, yatırım ları engeleyecek m ahiyettedir.


391

Devlet özel teşebbüs ile rekabete sokulmuştur. Karma ekonomilerin, esnaf, küçük meslek ve sa­ nat sahiplerini bu plânla ortadan kaldırma ama­ cı güdülmektedir. Daha hükümetin kurulduğu gün petrol fa­ tihi kesilen, elektrikten mahrum köylünün ay­ dınlatmada kullandığı lâmbasına gazyağı temin edememektedir. CHP ağırlıklı Ecevit Hükümeti’nin uygula­ dığı dış siyaset ve ekonomi politikası sayesinde, milletlerarası ekonomik kuruluşlar Türk ekono­ misini kontrol ve denetim altına almışlardır. Bu sebeple ekonomimizin millilik vasfı kaybolmuş­ tur. İşte memleketimizin içinde bulunduğu bu şartlar içinde MHP İl Kongremiz partimizin in­ kişafı yolunda olduğu kadar, milletimizin gele­ ceği açısından da önemlidir. Çünkü CHP kong­ relerinde devleti yıkma, milleti bölme, vatanı­ mızı parçalama amacında olanlarla nasıl müca­ dele edileceği tartışılır. Bu düşünce ve inanç için­ de kongremize Cenab-ı Allah’dan başarılar diler sayın Divan ve Delege arkadaşlarıma selâm ve saygılar sunarım.»


İŞK EN C ELER D EV A M E D İY O R ...

MHP Genel B aşkanı A lparslan Türkeş, 17 A ralık 1978 tarih in d e P arti Genel M erkezi’nde bir basın toplantısı düzenlem iş, Ecevit ve y a n ­ daşlarının ik tid ar olm alarıyla b irlik te m em leke­ tin k a ra b u lu tlarla kaplandığını söylemiştir. Türkeş basın to plantısında özetle şöyle ko­ n u şm u ştu r : «Ülkemizin k arşı karşıy a b u lu nduğu iç ve dış m eseleler, tehlikeler, 12. ayını bitirm ekte olan Ecevit İktidarı sayesinde çok b ü y ü k b o y u tlara ulaşm ış, illet ve devlet varlığım ızı, içten içe k e­ m irip b itiren bir hale gelm iştir. Bir ta ra fta n ge­ ri kalm ışlığın, d ü n y a devletlerini en a rk a sıra ­ la rd a takip etm e zilletine m ahkûm edilen, sıfır n o k tasın a gelmiş b ir k alk ın m a hızı —d ah a doğ­ ru bir ifadeyle k alk m am am a— ve b u n ların so­ nu cu olarak, korkunç b ir h al ala n p ahalılık k a r şısm da ezilen, p erişan olan, fak irlik -fu k aralık zinciriyle bağlanm ış b u lu n an m illetim izin b ü yük çoğunluğu. M an zara budur. D iğer ta ra fta n , v a ­ tan d aşla rın b ir kısm ına karşı sırf kendi d ü şü n ­ cesini paylaşm adı, kendi yandaşı olm adı diye h e r


393

türlü eziyet, işkence, zulüm ve kıyımı reva gö­ ren bir iktidar.. Bu iktidar sayesinde Türkiye’­ miz adeta Hindistan’daki kast sisteminin benzeri bir görünüm arzeden bir hale gelmiş vatandaş­ larımız iki gruba ayrılmıştır. Bu grublardan bi­ risi bu iktidarın zihniyetini paylaşan, çıkarları­ nı bölüşen, solculuğu kendilerine meslek edin miş, devlet kapıları ve iktidar nimetleri açık olan 1. sınıf vatandaşlardır. İkincisi ise devlet kapı­ larının yüzlerine kapatıldığı, devlet dairelerinde evrakını bile takip edemeyen, «CHP yandaşı de­ ğildir» diye gübre, kredi verilmeyen, ürettiği malı devletin alıcı müesseseleri tarafından alın­ mayan, «solcu değildir» diye, karakol ve emniyet müdürlüklerinde insanlık ve çağ dışı muame­ lelere maruz bırakılan, oradan oraya sürgün edi-' len, bir imzayla işten atılan ikinci sınıf vatan­ daşlar.. Türkiye’nin bugünkü görünümü maale­ sef budur. Bu görünümün tek sebebi, Ecevit ve yandaşlarının iktidar olmalarıdır. TURİST BAŞBAKAN Memleketimizin halini, önünde bekleyen dertleri, meseleleri kısaca belirtmeye çalıştık. Çok zor günler yaşadığımız, çok büyük iç dış teh­ ditlerle, tehlikelerle karşı karşıya bulunduğu­ muz açıktır. Pekiy, bütün bunlar karşısında ül­ kenin çözüm bekleyen meselelerinin bir numaralı muhatabı olan Sayın Başbakan ne yapmakta­ dır? Nerededir? Gezmektedir.. Yine uzun bir ge­ ziye çıkmıştır. Dünyanın bize göre meselelerini halletmiş başbakanlarının dahi memeleketle-


394

rin d e n iki-üç g ü n süreyle ay rıld ık ları görülm e­ m işken, dağ gibi d ertleri yığılı d u ra n T ürkiye’­ nin B aşbakan’ı 10 - 15 g ü n sü ren dış gezileri adet haline getirm iştir. K alabalık h ey etler halinde yapılan bu gezilerin T ürkiye’ye ne y a r a n olm uş­ tur. M addî-m anevî ne getirm iştir? G etirdikleri, g ötürdüklerini k a rşıla m a k ta m ıdır? B ütün bu soru ların cevabı m enfidir. Ü stelik bu gezilerde sarfedilen acele ile söylenilmiş, d ü şü n ü lü p ta rtı­ şılm adan ağızdan çıkm ış b ir çok söz, T ürk dış politikasım ciddi şekilde zedeleyici sonuçlar do­ ğurm aktadır. Bu haliyle bu geziye «turistik gezi» Sayın B aşbakan’a d a «turist S eyahat O rganiza­ törü» veya «Turist Başbakan» dem ek hak lı b ir sı­ fatla n d ırm a olmaz mı? UÇURDUKLARI AK GÜVERCİNLER KARA KARGAYA DÖNÜŞTÜ Büyük, halledilem em iş, çözüm bekleyen m e­ seleler k arşısın d a olan m illetim izin b aşın a Ecevit ve y an d aşların ın ik tid ar olm asıyla beraber, bir k a ra bulu t çökm üştür. Y alam , tertib i ve if­ tirayı kendilerine ad et edinenlerin iktidarında, m uhalefetteyken u ç u rttu k la rı ak güvercinler k a ­ r a k arg ay a dönm üştür. M uhalefetteyken, «Batı ülkelerinde bir kişi ölünce ik tid a rla r gider» di­ yenler, kendi ik tid arların d a ölenlerin sayısı nerdeyse b in ’e yaklaştığı halde k ılların ı kıpırdatm am aktadırlar. B aşkan ve İçişleri B akam 12 a y d an beri h e r fırsatta, ağızlarını h e r açtık ların d a «anarşi b it­ m ek üzeredir» dem işlerdir. Bu a n a rşi n e bitm e­ dik nesnedir ki, 12 ay d a 20-30 m isline çıkm ıştır.


395

Anarşinin bu boyutlara yükselmesinin tek sebe­ bi Türkiye’de Ecevit ve yandaşlarının iktidar ol­ masıdır. Ecevit iktidarı, komünist ve bölücüler için bulunmaz bir gelişme ve rahat etme devresi olmuştur. Bölücülük hiç bir dönemde bu iktidar döneminde elde ettiği fırsata kavuşmamıştır. Doğu Anadolu’nun koparılması için, bu bölgenin temiz ve vatansever halkım yanıltacak propa­ ganda ve faaliyetlerin hangi ölçülerde sürdüğü herkesin malumudur. Buna karşılık hükümetin bir tek üyesi ve CHP’nin bir tek yöneticisi dahi bu propagandaların yalan olduğu ve düşmanla­ rımız tarafından memleketi bölmek için yetişti­ rilmiş ajanlar tarafından yapıldığını söyleme­ mişlerdir. Aksine bu propagandalarla paralellik gösteren, hükümet üyelerinin, bazı CHP millet­ vekili ve mahalli yöneticlerinin mevcut olduğu­ nu düşünürsek, meselenin vehameti ortaya çıkar. Okullarımızda öğrencilerin bu yalan propagan­ dalara kapılmamalan telkinleri yapılacakken, bölücülüğe karşı gençlerimiz uyarılacakken, ak­ sine TÖB - DER’li öğretmenlerin eline teslim edi­ len yavrularımız, sınıflarda alenen yapılan bö­ lücülük ve Marksist propagandalarıyla karşı karşıya bırakılmaktadırlar. İlkokul sıralarmda ve iktidarın himayesinde bölücülük telkinlerinin yapıldığı bir Türkiye’de anarşinin bu boyutlara gelmesini de normal karşılamak gerekir. DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİ NE GÜNE DURUYOR Milletimizi kemiren, bitiren komünist ve bö­ lücü tırmanma karşısında tedbir bakımından ses­


396

siz ve duyarsız olan bu iktidar, diğer y an d an h i­ m ayeci, destekçi ve b u n la rla işbirliği halindeki tav rıy la d a tırm an ıştak i b aşarın ın ortağıdır. İk ti­ d a r şu sıra la rd a an arşiy i önlem e id d iaları a r a ­ sında bazı y asa ta sa rıla rı getirm ekten söz etm ek­ tedir. A nayasam ızda düzenlenm iş 136. m adde de de h an g i hallerde k u ru lacağ ı belirtilen Devlet G üvenlik M ahkem eleri b ir A n ay asa müessesesi olarak o rta d a d u rurken, A nayasa ve k a n u n la rı­ m ızda yer alm ayan ihtisas M ah k em elerin in k u ­ rulm ası düşünülm ektedir. Eğer T ürkiye’n in için­ de b ulunduğu d u ru m özel m ahkem eler kurm ayı gerektiriyorsa, b u n a çözüm m üessese o larak v a r olanın tatbikidir, tesisidir. O lm ayanı zorlam a ve yeniden tesis gayesi olsa olsa, m illeti oyalam ak­ tır. Göz göre göre, v a tan d aşla alay etm ektir. A m a a rtık T ürkiye’de v atan d aş bu iktidarla, bu ikti­ d a rın y alan yanlış işleriyle alay eder d u ru m a gelm iştir. V atan d aş bilm ektedir ki, ik tid arın an arşi ile m ücadele etm ekte gerçekten gönlü ol­ sa, b u n u n A nayasa ve k an u n larım ızla belirlenen gereklerini yerine getirir. Yoksa altı ay d ır «ihti­ sas M ahkem eleri kuracağız» teranesiyle milleti oyalam azdı. Bu olayam a, uyutm a, gerçekleri sap­ tırm a, d o ğ ru la n çarptırm a, v a ta n d a şa y alan yanlış bilgiler verme, d a h a doğru b ir ifade ve h alk tabiriyle eveleme - gevelem e bu ik tid a n n başlıca serm ayesi olmuş, bu ik tid ar sayesinde si­ yasi hayatım ıza girm iştir. Yine DGM gibi b ir A nayasa gereği olan Sıkıyönetim ted b iri de ik ti­ d arın um ursam azlığıyla boğu n tu y a getirilm iştir. Sıkı yönetim inden bu ik tid ar korkm aktadır, kaç­ m aktadır. Neden? H albuki ş a rtla n A nayasa’d a sayılan sıkıyönetim in, bu belirlenen şa rtla rı T ü r­


397

kiye’de çoktan doğm uş olm ası dolayısıyla sıkı­ yönetim in çoktan ilanı gerekirdi. Hem bölücü ve kom ünist tırm an ışa seyirci kalacaksınız, m em ­ lekette h e r gün b ir kaç v atan d aş can verecek, k urulan cinayet şebekeleri ortalığı k a n a boyaya­ rak, b aşka devletler, b aşk a ideolojilere davetiyelor çıkartılacak, hem de sıkıyönetim ilanı yolun­ daki A nayasa h ü k m ü n ü yerine getirm eyeceksi­ niz. O zam an so ra rla r insana, «Sıkıyönetimden korkm anızın, kaçm anızın altın d ak i gizli sebep, Türkiyeli kom ünistlerle ve bölücülerle yaptığınız bir an laşm ay a veya bu yoldaki b ir h esab a m ı d a ­ yanm aktadır? B unlar 1973 ve 77 seçim lerinde p a r­ tinizi desteklerken, desteklem e ş a rtla n a rasın d a sıkıyönetim ilan etm em ek için gayret etm eniz hususu da m ı vardı. Biz de soruyoruz bu soru­ yu kendilerine; ve T ürk m illeti ad ın a d a cevabını m ilyonlarca CHP’li temiz, vatansever, sağduyu .sahibi vatandaşlarım ızın da beklem ekte olduğu­ na inanıyoruz. Ç ünkü bu v atan d aşlan m ız A ta­ tü rk ’ü n partisin i kendilerininde gönül ve oy v er­ dikleri o p artiy i bu hallere d ü şü ren lerd en b ira n önce bu işin hesabını sorm anın sabırsızlığı için­ dedirler. CHP yöneticileri ve ik tid ar edenler A nayasa vıı k an u n ların getirdiği m üesseseleri ted b ir ola­ rak kullanm azken, ne y ap m ak tad ırlar? Yeni y asa İn san ları m ı getirm ektedirler? Sıkıyönetim id a­ m ı n ı m geçici b ir süre için kısıtlayacağı bazı h a k m h ü rriyetleri devam lı b ir şekilde o rta d an k a l­ d ır a c a k y asa değişiklikleri... Ö zgürlükten bahsed un lor, özgürlükleri kendi elleriyle boğm aktadır­ lar


398

İŞKENCECİLERİN, ZALİMLERİN SONU HÜSRANDIR Bu iktidar CMUK’un da değişiklikler de yap­ mayı amaçlıyor. Yapılacak değişikliklerle, bir ihbar sistemi yaratılmak isteniyor. Müzevirliği ve jurnalciliği mükâfatlandırarak, masum insanla­ rın başını yakacak bir ceza sistemi ve anlayışı modern hukukla bağdaşamaz. Kanunlarımızda suça teşvik ve azmettirme hususları zaten düzen­ lenmişken, getirilen müzevirlik ve jurnalcilik sis­ temi ile yapılmak istenen nedir? Zaten huzursuz olan cemiyetimizi şimdi bir de herkesin birbirini suçlayacağı bir cemiyet haline sokmak, bu mil­ lete iyilik değil, kötülük ve rahatsızlık getirecek­ tir. Bu yöndeki istek dahi Ecevit’in nasıl bir dü­ zen savunduğunun, arzuladığının ve kurmaya ça­ lıştığının isbatı bakımından önemlidir. Çünkü, bu hale sadece totaliter ve merkezi otoriteye da­ yalı sistemlerde rastlanabilir. Bu iktidar insan haklarını, Anayasa ve kanunlarımızı hiçe saya­ rak, bir zulüm, kıyım ve işkence iktidarı olmuş­ tur. Binlerce memur ve işçi, başta öğretmenler olmak üzere bu iktidarın kıyım ve sürgün makinasmda doğranmışlardır. Vatandaşlarımız insan­ lık dışı, çağdışı işkence ve zulümlerin muhatabı olmuşlardır. İşkence ile hiçbir yere varmanın mümkün olmayacağını kavrayamayanlar, insan­ lık tarihinin her devrinde zulmeden zalimlerin sonunun hüsran olduğu gerçeğini hatırlamayan­ lar 2. smıf vatandaşlarına karşı, bu muameleleri reva görmüşlerdir. İnsan Haklan Evrensel Be­ yannamesinin yıldönümünde dahi, İnsan Hak­ ları Haftası içinde dahi karakol ve emniyet mü­


399

dürlüklerinde işkenceye maruz kalan vatandaş­ larımızla ilgili haberler aldık. Bu iktidar İnsan Hakları Gününde, İnsan Hakları Haftasında bile işkence yaptırmaktan geri kalmamış bir işkence­ ci zalimler iktidarıdır. Anayasa’nm bir çok mad­ desi bu iktidar tarafından yürürlüğe konmamakta ve çiğnenmektedir. CMUK’un ilk ve hazırlık tahkikatının gizli olacağı hususundaki ilkesi bu iktidarın Başbakanı, İçişleri Bakanı ve mahalli yöneticileri tarafından yüzlerce kez çiğnenmiş­ tir. İşkence konusundaki iddialarımızı her sefe­ rinde reddettiler. Meclis’e getirdik, oylarıyla ge­ ri çevirdiler. Cumhurbaşkanımızın emriyle tah­ kikat komisyonu kuruldu. Komisyonu dağıtıp üyelerinin tayinini çıkarttılar. Kamuoyu önünde TV’de tartışalım dedik, kaçtılar. Geçenlerde parIiterinin Genel Sekreteri, «bu iddialar asılsızdır» •İn. demiş. Dün partimizin Genel Sekreterinin bahsettiği konuyu bir kere daha huzurlarınıza к«Чiriyorum. Şimdi yine kamuoyuna ilan ediyo•tını: Geliniz işkence konusunu MHP ve CHP taın iı, MHP ve iktidar tarafı olarak TV’de veya 1.к/,oteriler Cemiyeti’nde ve Barolar Birliği temil kurulu önünde bütün Türk ve Dünya kamu'•vıı önünde açık olarak tartışalım. İşkenceci deiiil',cniz, işkence yaptırtmadıysanız, korkmadan, •. кinmeden bu teklifimizi kabul edersiniz. Ama 1‘iı yürekliliği gösterebilmenin tek şartı, içtenlikle idmııcecilere karşı olmaktır.»


Bir yıllık Ecevit iktidarının anarşik olaylarla ilgili bilançosu

#Stkıy »sonraanarşik ( К " t^ y ljp a büyük çapta azalma g l p d ö Ş 19781ІУ ’AN ARŞI BİLANÇOSU

1İ?81fil A«ARŞf DOSYASI

lOtAY:

BOMBALI VESILAHU SALDIRI;3696 :

YARALI:.. 6835

ф 1 9 7 7 Yılında ölenlerin sayısı 5 9 6 kişide kalırken,

1978'in s a d e c e Aralık ayında c a n verenlerin

i ''^ V

'

247'yl buldu

.

/

DÜZELTME : 139 uncu sayfadaki italik yazı; satır karışması sebebiyle ifadesi bozulmuştur. Doğrusu aşağıdaki şekildedir: Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı sayın Orhan Eyüboğlu' nun cevabı böyledir, ancak işkenceler bütün hızıyla devam et­ mektedir. İşkencelerle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi milletve­ killerinin Meclis araştırma ve gensoru istekleri CHP'lli millet­ vekillerinin oylarıyla reddedilmiş, hesap vermek kaçmışlardır. Düzeltir, özür dileriz.

★ MUHTEREM OKUYUCULARIMIZ: Bu eserin ikinci cildinde yayınlanmak üzere işkencelerle ilgili elinde resmi belge olan veya bilenlerin en kısa zamanda bize ulaştırmalarını rica ederiz. Birinci cildin sonu



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.