Mustafa Müftüoğlu - Çankaya'da Kabus (3 Mayıs 1944)

Page 1



ÇANKAYA' DA KABUS 3 MAYIS 1 944

MUSTAFA MÜFTÜOGLU


D Yağmur Yayınları :

78

D Fikri Eserler

43

D Bu kitap 1974 yılında Fatih Gençlik Vakfı Matbaa İşletme­ sinde basılmıştır.

D Kapağı Nazif Güner hazırlamıştır. O Tashihleri İbrahim Sertkaya ve Osman Dayı yapmışlardır.


Mustafa Müftüoğl u

ÇANKAYA'DA KAB US (3 MAYIS 1 944)

YAGMUR YAYlNEVi Ankara Cad., 123 Kat : 2 27 64 40 İSTANBUL -


Bu kitabı, 1944 olayının çilesini çe­ kip, bu gün aramızdan ayrılmış olan­ ların ruhlarına hediye ediyorum. Cümlesine rahmet diler, afv ve mağ­ firet niyaz ederim. M. M.


O NSO Z

1944 yılında cereyan eden ve kasden «!rkçılık ­ Turancılık» adı verilen milliyetçilik

düşmanı

meş­

hur dava üzerinden otuz yıl geçti. O günden bugüne, zaman zaman Meclis kürsü­ süne kadar götürülen ve sebebleriyle neticesi, günü­ müzde hala konuşulmakta olan bu meşhur davanın mahiyyeti nedir? Nasıl başlamış, akla hayale gelme­ yen ve uzak yakın alakası olmıyan bir safhaya, ba­ zı mes'ul hükümet adamlarınca niçin zorla intikal et­ tirilmiş, bahusus, bu memleketin öz

evladlarına

o

korkunç işkenceler neden layık görülmüştür? Bu sualler bir çeyrek asırdanberi devamlı soru­ lagelmesine rağmen, dava ile alakaZı olarak bütün ya­ zılanlar sadece gazete ve dergi sayfalarında kalmış, dolayısiyle milliyetçilik düşmanı bu dava tüm sebep ve neticeleriyle aydınlığa kavuşamamış, bu arada yal­ nızSayın Alparslan Türkeş, konuyu

<<özet

olarak-�

günlük bir İstanbul gazetesine açıklamış ve «Türkeş Konuşuyor>> başlıklı bu yazı serisi, bilahare kitap ha­ linde de neşrolunmuştur.

7


Ben, milliyetçi eserleri basmak ve yaymak üze­ re 1944 yılında kurduğum «Müftüoğlu Yayınevi» nin faaliyetleri dolayısiyle olaya karışmış bir kimse ola­ rak, «!rkçılık - Turancılık» adı verilen milliyetçilik düşmanı bu dava ile alakalı şu kitabı hazırlarken, ya­ rının gerçek tarihçisine hizmeti bir

vazife

bildim.

Ayrıca bu davanın bir neticesi sayılan <Oner- Yücel Davası» nı da ayrı bir bölüm

halinde

kitaba

ilave

ederek, meseleyi mümkün mertebe aydınlatmağa ça­ lıştım. Bir müddet evvel «Bizim ANADOLU» gazetesin­ de tefrika edilen bu yazı serisinin neşri sırasında gör­ düğüm yakın ilgi ve teşvik üzerine, yazdıklarımı tek­ rar gözden geçirip daha bazı ilaveler yaparak, kita­ bın, bu meşhur davayı

olanca

aydınlığıyle

gözler

önüne serebilmesine bilhassa dikkat ettim. Buna rağ­ men, bu kitabın elbette bir çok noksanları vardır ve dava ilerde, yayınlanacak vesikalarla daha da vuzu­ ha kavuşacaktır. Şu Onsözümüzde, bu davaya karışan ve bugün aramızdan ayrılmış olan eski milliyetçileri rahmetle anmayı bir vazife sayarım.

5 Eylül 1973 !stanbul Mustafa MÜFTÜOGLU

8


Baş l a r ke n Türklüğün hür ve m üstakil tek yurdu Türkiyemiz­ deki komünizm faaliyetleri , i ki nci Dünya Harbi için­ de ve bu harp sonundaki devrede çok vah i m b i r hal al m ı ş ve 12 Mart öncesi hadiselerinin tüm tertip çileri , o yıl larda resmi h imayeye mazhar olan bazı azı l ı ko­ münistlerin gayretiyl e , hep bu devrede yetişti r i l m iş­ lerdir. 1 5 Ara l ı k 1 946 tarihinde i stanbu l Örfi idare Ku­ manda n l ı ğ ınca Dr. Şefik Hüsnü Değmer'in ı evinde yap ı lan arama s ı ras ı nda e l e geçen ve 1 945 y ı l ı nda Moskova'ya gönderi ldiği anlaşılan raporun 2 mu hte­ viyatı , keza : 1 947 y ı l ı nda Recep Peker hükü meti n i n Dah i l iye Vek i l i Şükrü Sökmensüer tarafından b i r söz­ lü soruya cevaben Büyük M i l l et Meclisi kürsüsünden ı

Dr. Şefik Hüsnü Değmer, ı887 yılında Selanik'de doğ­ muş, 7 Nisan ı959 da sürgün bulunduğu Manisa'da öl­ müştür. Yahudi dönmesidir. Türkiye'deki gizli veya aleni bütün komünizm faaliyetlerini hep bu Yahudi dönmesi idare etmiştir. 2 Bu rapor için bkz. : a) Necdet Sançar. Gizli Komünist Belgeleri. Ankara, ı966. b) Dr. Fethi Tevetoğlu. Türkiyede Sosyalist ve Komü­ nist Faaliyetleri. ı9ıO-ı960. Ankara, ı967. c) Aclan Sayılgan. Solun 94 Yılı. ı871-ı965, Ankara, ı968.

9


yapılan ifşaat 3 ve daha sonraki y ı l l arda g i rişilen ko­ münist tevkifatı s ı rasında e l e g eçen bazı ves i kal ar, o yı llardaki l egal ve i l l egal komünizm faaliyetl eri n i n ne derece korkunç b i r h a l 'aldı ğ ı n ı v e bazı s i ci l l i ko­ münistlerin mes'ul hükumet adamları nca nas ı l hi ma­ ye ed i l d i ğ i n i ol anca dehşetiyle ortaya koymaktad ır. Bugü n , bunlar ve emsal i daha n i ce vesikalar ışı­ ğında o l ayları daha açı k görüyor ve b i rer haki kat ola­ rak b i l i yoruz ki : a) 1 939 y ı l ı nda Ankara'da D i l ve Tarih Coğrafya fakü ltes i nde b ir felsefe şubesi açı l m ı ş ve bu şube­ ye, zaman ı n M aarif Vek i l i Hasan A l i Yücel tarafında n : Beh i ce Bora n , M uzaffer Şerif Başoğlu, Pertev Nai l i Boratav, N iyazi Berkes , Mediha Berkes g i b i hüvi yet­ l eri ve fikirleri bel l i şahıslar tayin ed i l miştir. Bu sos­ yal i st ve komü n i st hocalar, gerek çı kardı kları YURT VE DÜ NYA i l e AD I M LAR mecmuaları ndaki yaz ıları, gerek fa külte içi ndeki faa l iyetleriyle p e k ço k tal ebe­ n i n g i z l i Türkiye Komünist Partis i ne g i rm es i n i tem i n etmi ş l erdir. 1 95 1 /1 952 kom ü ni st tevkifat ı , bu profe­ sör ve doçentlerin tal ebeleri n as ı l zehirled i kleri n i p e k a ç ı k b i r şekilde ortaya koymuştur. Ta lebelerine ideoloj i k duru m l arına göre not veren ve Sol'un aktif öncü l e ri olan bu sosyl-" l i st ve kom ü nist hocalar, D i l v e Tari h - Coğrafya fakültesi i l e Hasanoğ lan Köy Ens­ titüsündeki mel 'anetlerine, Ankara genç l i ğ i n i n 27 Ara l ı k 1 947 tarihi ndeki şah l a n ı ş ı n a kadar devam edip, bu tari hten sonra ün iversite'den kovul muşlard ı r. Ki bu kovul uş u N ad i r N ad i , «Cumhuriyet» çıazetesinde «Yazı k Oluyor .. başl ı k l ı yazısiyle takb i h etmi ştir ! . . . b ) Yukarda adları geçen sosyal i st ve komü nist 3 Bu ifşaat ·Tasvir• gazetesinin 30 Ocak 1947 tarihli 663 üncü sayısında neşrolunmuştur.

10


hocal arca neşred i len ccVurt ve Dünya>> i l e ••Adımlar>> mecmuaları için Dr. Şefi k Hüsnü, Moskova'ya gön­ derd i ğ i malum raporda : ccAnkara'da çıkan iki Mark­ sist mecmuaya muntazaman rehberli k ettik.>> dem ek­ tedi r. işte bu, gizli Komünist Partisi rehberliğ inde neşrolunan iki M arksist mecmuadan ••Yurt ve Dünya» ya , Hasan Al i Yüce l , baş ında bulunduğu Maarif Veka­ letini abone yapmış ve her sayısı ndan yüzlerce adet a l mak s uretiyle bu kızı l dergiye yard ı mda bul unmuş­ tur. c) Hasan Ali Yücel , m i l l i yetç i neşriyata karşı al ı nacak gerekli tedbirleri tesbit için teşkil o l unan hey'ete i htisası olmadığ ı halde başkan seçi l m i ş ve bu hey'et tarafı ndan hazı rlanan rapor, bi lahare Dahi­ l iye Veki l i H i l m i U ran i mzas ıyla, i stanbul örfi i dare Kumanda n l ı ğ ına gönderi l i p , ı rkç ı l ı k - Turancı l ı k Da­ vası dosyas ı n ı n baştarafına konu l muştur 4 . ç) 1 944 y ı l ı nda Ankara'da Ali Tomurcuk adında 4 Bu rapordaki kırk yedi Irkçı ve Turancı şunlardır : Cafer Seydahmet Kırımer, Muharrem Fevzi Togay, Ali Genceli, Zeki Velidi Togan, Azeri Mehmed Altunbay, Abdülkadir İnan, San'an Azer, Akdes Nimet Kurat, Ne­ bil Buharalı, Kadircan Kaflı, Ahmet Caferoğlu, R. Oğuz Türkkan, Hüseyin Namık Orkun, Sarnet Ağaoğlu, Rem­ zi Oğuz Arık, M. Halid Bayrı, Bedriye Atsız, Ziyaed­ din Fahri Fındıkoğlu, H. Hüsnü Emir Erkilet, Müftü­ oğlu Mustafa Tatlısu, İzzeddin Şadan, Nihai Atsız, So­ fuoğlu M. Zeki Özgür, Uluğ Turanlıoğlu, A. Haydar Yeşilyurt, İ. Hakkı Yılanlıoğlu, Mustafa Hakkı Akan­ sel, Tevetoğlu Gülcan, M. Şakir Ülkütaşır, Tahir Akın Karaoğuz, Tesbihcioğlu, Mükrimin Halil Yınanç, Nu­ rullah Barıman, Tevetoğlu Dr. Fethi, Yusuf Kadıgil, Sepicioğlu, Orhan Şaik Gökyay, Peyarnİ Safa, Hamza Sadi Özbek, H. Avni Göktürk, Necdet Sançar, Osman Turan, Elmas Yıldırım, C. Oğuz Ö cal, İsmet Rasin, Te­ vetoğlu Ali Dursun Tibet, Nihad Sami Banarlı.

11


biri, komü nist mecmualarından topladığı ş i i rlerle 48 ŞAi R adlı bir broşü r meydana g etirm i ş ve bu broş ür, Hasan Ali Yücel tarafı ndan .. ilk Öğreti m Dergisi » i l e mekteplere tavsiye olunmuştur ! Maarif Veki l i n i n tav­ siyesini havi derg i , henüz tevzi ed i l meden bu tavs iye edilen broşür, komünist propagandası yaptığı gere k­ çesiyle h ü ku met tarafından toplatı l m ı ş , hatta C H P g rubunda da, nasılsa ağır tenkid v e hücum lara maruz kalmıştı r ! H asan Ali Yücel , bu durum karşısı nda .. i l k Öğretim Dergis i " n de k i tavsiye yaz ı s ı n ı n bulunduğu sayfayı y ı rttırmış ve derg i , o y ı rtık haliyle tevzi olun­ muştur! . . . d) H asan Ali Yücel, eşine az tesadüf edi l i r bir gafletle kom ü nistl erin Köy Enstitülerine huiCılüne göz yummuş, i l k Öğretim Umum Müdürü ismail Hakkı To nguç'la beraber Köy Enstitü l erinin bi re r komü nist yuvası haline gelmesine sebep ol m uştur. Ayyuka çı­ kan Köy Enstitüleri rezaleti n i n izahına bu sayfa lar müsait değildir 5 . Ancak, bu m e kteplerdeki korkunç komünizm faa liyetleri mevzuunda şu kadarın ı söyle­ yelim k i : Behice Boran, Sabahattin A l i , Pertev N a i l i Boratav v e Raci D incer g i b i mahutların s ı k s ı k ziyaret etti kleri Hasanoğlan Köy Enstitüsünde, doksan tane gizli kom ünist hücres i n i n bul unduğu 1951/1952 ko­ münist tevkifatı s ı rasında meydana çı kmıştı r ! . .6 . e) Hasan A l i Yücel , komünistl i k suçu i l e As­ keri Tıbbıye'den kovulan Hasan A l i Ediz'i de h i maye etm i ş , kendisine M aarif M atbaasında bir iş verd i ğ i 5 Köy Enstitüleri için bkz. : a) Dr. Fethi Tevetoğlu. a.g.e. b) Büyük Doğu mecmuası. 5. ve müteakip sayıları. İs­ tanbul, 1949. c) Aclan Sayılgan. İnkar Fırtınası. İstanbul. 1962. 6 Bkz. : Aclan Sayılgan. a.g.e. 12


g i b i , yaptırd ı ğ ı tercümelerle de bu si ci l i iyi beslemiş­ tir!.. f ) Hasan A l i Yüce l ' i n Bakan l ı ğ ı esnasında Maa­ rif Vekaletince on beş m i l l etten dört yüz doksan altı klas i k eser yayınlanmış, tek bi r Türk klas i ğ i n e rast­ lan mayan bu seride tam altm ışüç Rus klasiği yer al­ m ıştır. g) Hasan Ali Yücel tarafından h imaye edil ip, tahsi l ve ehl iyeti müsait olmadığı halde D evlet Kon­ servatuarı 'na öğ retmen tayin edilen ve bu h i maye dolayısiyle fazlaca ş ı maran Sabahattin Al i 'n i n mari­ fetl erini Aclan Sayı lgan şöyle an l atıyor : "Devri n ileri gelenl eriyle senli - ben l i konuşu­ yor, sol çevrelerle i ktidar siyasetç i l eri aras ında haber­ ler geti rip götü rüyordu. Sovyetler B i r l i ğ i ' n i n elç i l i k b i nası nda veri len resepsiyonlarda « ev sahibi .. rolü oynamak hoşuna g iderd i . B i r gün , Konservatuar bah­ çesinde çevresindekilere , d evrin Başveki l i n i n Rus e l ç i l i ğ indeki b i r davette, kend i s i n e : Sabahattin , senin evi ne geldik, bizi ağı rla­ mak sana düşer .. ded i ğ i n i keyf duyarak anlattı ğına bizzat ş a hit oldum. Kra l soytarılan nas ı l müsamaha görürlerse, Sa­ bahattin A l i ' n i n de ayak üstü propaganda yapması tabii karş ı lanır, bu konuda kendisi n e m üsamaha edi­ l i rd i . Okul bahçesinden m eyhane köşelerine, o radan Anadolu kulübü salonlarına kadar her yerde açıkça komünizmi öven tek kişi vardı o d evirde : Sabahat­ tin A l i . . . (Amac ı m , bugün öl m üş o l an b i r kimsenin ar­ kasından i l eri geri konuşmak değ i l , bel l i b i r devirde özel politik çı karlar iç i n komünizmin nas ı l okşandığı ve bu müsamaha havasından yararlanan kimselerin n i ce n ice gençleri kolay l ı kl a n as ı l zehirled i klerini be­ l i rtmekti r.) Devrin b i r k ısım s iyasetç i l eri , Tu rancı l ı k «-

13


tevkifatı ndaki hizmetinden dolayı ona müsamaha gös­ terir, o da bu müsamahayı sonuna kadar sömürürd ü . Sabahatti n , o devrin i l eri gelen leri n in sofrasın­ dan eks i k ol mayan, parası bol , çapkın l ı ğ ıyle şöh ret yapmış, altın gözl üklü, beyaz saç l ı , b i r komünistten çok, saray artı ğ ı es k i m i ş b i r aristokratı hatı rlatıyor­ du. Sabahattin Al i , i ş i n tuhafı , Konservatuarın da­ ha eski öğrenc i l eriyle yüz-göz olmuş bi r şekilde m ü­ nasebetlerini devam ettiri r, kend i s i h i ç b i r şekilde cidd iye a l ı nmazd ı . B i r tak ı m sululukları ço luğun ço­ cuğun di 1 indeydi ! . . Sabahattin A l i konusuna burada son verirken, kişi l i ğ i ndeki sululuğu i zaha yetecek bir olayı anl at­ madan edemiyeceğim : Alman yenilgisi h ızlan m ı ştı . B i r g ü n Konservatuar öğ retm enlerinden b i ri n i , Okul M üdürünün odasına davet eden Sabahattin Al i , oda penceres inden görünen bir ağacı öğ retmen arkada­ şına gösterir : Kızıl Ordu buraya geldiği zaman, seni bu ağaca asacağ ı m. Bu ağacı iyi be l l e ! " der. Sah i , komün istler 1 944/ 1 945 d e Kızıl Ordu 'nun Türkiye'yi işgal etmes i n i bekl iyorlardı" 7 . •-

h) Hasan A l i Yücel tarafından Pe rtev Nai l i Bo­ ratav başkanlığ ı ndaki b i r hey'etle hazırlattınlan ve l i selerde okutulan ccTürkçe Metinler» ad l ı ders kitabı bil ahare zararlı görü lerek tetki k mevzuu olmuş ve bu ders kitabı n ı i nceleyen hey'et, hazırlad ı ğ ı on beş sayfal ı k raporun son kısm ı nda, şu g erçeği sarahatle ortaya koymuştu r : " Bu seride bayağı , çirkin yerler, fena tel kinler vard ı r. Her c i l dinde, m i l l et ve i nsan l ı k şefkat, cemiyet v e devlet otorites i n e kadar uzatı l m ı ş 7 Bkz. : Aclan Sayılgan. a.g.e. 14


beceriksiz, dağ ı n ık , fakc.t esas düşünce hep s i stem­ l i bir hücumun, kötü lemenin ve yıkıc ı bi r ideolojinin eserleri derhal fark edi l i r . " 8. ı ) Hasan A l i Yüce l , o yıl larda hap ishanede bu­ l u nan Nazım H i kmet hai n i n i n h i mayesine de göz yummuştur. Ankara'da Cumhurbaşka n l ı ğ ı Fi larmoni Orkestrası Şef M uavi n i olan , ayn ı Zamanda Devl et Konservatuarında da hoca l ı k yapan Hasan Ferid Al­ nar, Hasan Ali Yücel 'in muvafakatı n ı alarak Çankırı Cezaevinde bulunan Nazım H i kmet'i z iyaretle kendi­ s i n e Toska 'n ı n tercümes i ni yapt ırm ı ş , ayrıca bazı se­ naryolar da yazd ı rm ı ştı r 9 . Nazım H i kmet, bu çeşit h imaye netices i , Burs a Hapishanesinde yatarken dokuma tezgah ları işletm i ş , kendisine hususi b i r o d a veri l m i ş , karı s ı serbestçe yan ı na gi rip, çık m ış ve Nazım H i kmet'in M emet ( M eh­ met değ i l ) adl ı oğ l u o s ı rada dünyaya gelmiştir 10 . i ) Yine bu devrede komün istler, i ki nci Dünya Harbi n i n doğurduğu iktisadi s ı kı nt ı l a r ı , türeyen vur­ g uncuları , çeş itli yolsuzlukları ve karaborsayı mü­ kemmelen istismar etmeyi bi l m i şl e r , " Faşizm ve Vur· gunculuk Aleyhine Geniş Cephe Birliğin adiyle gi­ rişti k leri hare kette , b i l hassa ü n iversite tal ebeleri arasına s ızarak, o y ı l l arda i ktisat fakü ltesinde asis8 Bkz. : Ö ner- Yücel Davası. 1. kitap. İstanbul, 1947. 9 Bkz. : İlhan E. Darendelioğlu. Türkiye'de Komünist Ha­ reketleri. 1. cild. İstanbul, 1962. 10 Bu derece himaye ve müsamahaya mazhar olan Na­ zım Hikmet haini için, 1950 de, Ahmet Emin Yalınan şunları yazacaktır: On iki yıldır haksızca bir mezar inzivasına, tahammül haricinde manevi işkencelere ma­ ruz bırakılan, ıoahhati türlü türlü hastalıklar tarafın­ dan sinsi bir şekilde kemirilen, kendisine hiç bir ta­ raftan el uzatılmayan bir müstesna insan.• (Bkz. : 24.4.· 1950 tarihli Vatan gazetesinin başmakalesi.) c

15


tan olan M i h r i B e l l i ll vas ıtas ıyla çalışmışlar, kurdukları r.ıileri Gençlik Birliği Teşkilatı» i l e üç ay içinde, yüz e l l i m i l itan genç ve beş yüz sempatizan temin edebi l m işl erdir. i l eride görü l eceği gibi , Ats ız'­ ı n , birinci a çık m ektubunda mevzuubahs ettiği Emin­ önü H a l kevi 'ndeki hadisen i n bu gençler vası tas iyle ortaya konulduğunu, Dr. Şefik Hüsnü , malum rapo­ ru i l e efend i l erine b i l d i rm e kte ve şunları yazmakta­ d ı r : " . . . yüz e l i is i teşki latl ı g uru blara mensup o l m a k üzere b e ş y ü z kadar genci şiarlarımız etrafında ha­ rekete geçirmek i m kanı e l d e edi l m iştir. Bunlar Emin­ önü H a l kevinde, faşist profesör ismail Hakkı Balta­ cı'n ı n (Baltacıoğ l u olacak) verd i ğ i b i r konferans ı , iti­ razlar ve makus tezahürlerle i h l a l ve dağ ıtmaya m ec­ bur etme k suretiyle i l k m uvaffak iyetl erinden biri n i elde etm işl erd i r . .. k ) Böylece ü n iversi te içine çengel atan komü­ nistler, d iğer taraftan i l i m - san 'at - edebiyat kisvesiy­ l e matbuatada sızmışlar ve Ankara'da Behice Boran'­ l a Muzaffer Şerif Başoğl u idaresinde «Yurt ve Dün· ya» i l e ''Adımlar» mecmuaları n ı ; i stanbul 'da ise Abidin Dino, Zeki Baştımar, Sabahattin A l i , Hasan izzet Dinamo, Suat Derviş v.s. gibi mahutların top­ landı ğ ı «Yeni Edebiyat•• derg i s i i l e , Sabiha Serte l ­ Zekeriya Sertel çiftin i n e l indeki g ü n lü k "Tan» gaze­ tesi n i tamamen kontro l l erine a l m ışlardı r. B i l hassa .. Tan " g azetesiyle yap ı l a n tah r i k ve tahribat pek yı­ kıcı olmuş, gazetenin başmakale l erini Zekeriya Ser­ tel ve bazen de aTan .. i mzasıyle Dr. Şefi k Hüsnü , a Görüş l e r • sütunundaki fıkraları Sabiha Serte l . d ı ş pol itika yazı larını i s e , Sadrett i n C e lal Antel yazmı ş; ayrıca büyük l ü - küçüklü, ü n l ü - ü nsüz bu komünistl er ll

16

Örfi İdare Kumandanlığınca aranan sicilli . . .


bu gazetede kümel enerek, 4 Ara l ı k 1945 nümayişi i l e matbaaları baş larına y ık ıl ıncaya kadar mel 'anetleri ne devam etmiş lerd i r 12 . " Tan .. gazetesi bu yıkıcı faal iyetine devam eder­ ken, m i l l iyetçi lerle de mücadeleye hız vermiş ve ga­ zetede 1 Temmuz 1943 günü başlayıp üç gün devam eden : ccTürkçülük Careyanının Menşei ve Mahiyye· ti,, ccTürk Milliyetçiliğinin Esasları, ve ccCumhuriyet Devrinde lrkçı Türkçülük Nasıl Doğdu?,, baş l ı klarıyle yayı n lanan b ir seri yazıda ; m i l l iyetç i l i ğ e ve m i l l iyet­ çi l ere a ğ ı r b i r d i l l e hücum edi l mi ştir. Bu arada, g izl i Türkiye Komünist Partisi Mer­ kez Kom itesi tarafından haz ırl anan ve üzerinde Faris Erkman adı bulunan cc En Büyük Tehlike,, adlı otuz al­ tı sayfa l ı k b i r broşür neşrolunmuştur. Çok sayıda bas­ t ı rı l ı p bedava dağıtılan bu broşürde : M i l l iyetç i l i k, M i l l i Türk davasına aykı rı bi r cereyan o larak e l e a l ı n­ m ı ş , m i l l iyetçil iğe, m i l l iyetç i lere ve D ış Türklere ha­ yasızca d i l uzatı l m ıştır 13. Gerek « Tan .. gazetesi n i n faal iyet i , gerek bu kı­ zıl broşür m evzuunda D r. Şefik Hüsnü, Moskova'ya g önderd i ğ i mahut raporda : ccTan gazetesinde umu· mi siyaset ve cihandaki harp safhaları hakkında gü· nü gününe görüşlerimizi takip eden yazılar çıkmasını temine uğraştık. Bazan bunları, bizzat kaleme alarak neşrettik,, ««Daha yaz ibtidasında Türkçülük mesele­ sinin içyüzünü i lmi bir şekilde tahlil ve teşhir eden 12 Bu nümayişi müteakip Sertel'ler Türkiye'yi terketmiş­ lerdir.

13 Bu

kızıl broşür, bir çok makale yanı sıra, Atsız'ın : ..En Sinsi Tehlike., R. Oğuz Türkkan'ın : aKızıl Faaliyet. ve Orhan Seyfi Orhun'un : aMaskeler Aşağı. adlı bro­ şürleriyle milliyetçi cepheden hak ettiği cevabı almış­ tır.

ÇANKAYA'DA KABUS/F.:

2

17


bir broşür cc En Büyük Tehlike•• namı altında legal olarak matbuat alemine sürülmüş, bunun büyük akis­ leri olmuş, ü niversite gençliği arasında hareketimi­ zin itibarı fevkalade yükselmiştir., demektedir. Böylece hu lasa edeb i l eceği m i z o günlerin bu de­ rece korkunç komünizm faal iyetleri, devri n Başve­ k i l i Şükrü Saraçoğlu'nun : ccBiz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük, bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir.•• tarzındaki kat'i ve resmi be­ yanına ve bu şekilde, program ı nda Türkçülükten bah­ seden b i r hükGmetin mevcudiyetine rağmen - ne h i k­ metse - y ılla r boyu önlenememiş ve yukarıya sıra l a­ d ı ğ ı mız muhte lif maddelerde görüldüğü g i b i , bazı mes'ul hükumet adamlarınca h imaye o lunan komü­ ni stler, mel 'anetleri ni gün be gün artırmı şlardır.

18


B i R iNCi BÖLÜM

Olayların Başl angıcı

*

ATSIZ' I N iKi AÇI K MEKTUB U

*

ATSIZ - SABAHATTi N ALi DAVASI

*

3 MAYIS ŞAHLAN IŞI VE TEVKi FAT

BAŞLARKEN . . .


Ol ayla r ın Başl angıcı ve Birinci Açı k Mekt up B u n d a n evvelki bahisde izahına çalıştı ğ ı m ız i kin­ ci Dünya H arbi içinde ve harp sonu devresi ndeki korkunç komünizm faa l i yetleri , o devir hükum etleri­ nin m i s i l s i z gafletine rağmen, gerçek m i l l iyetçiler tarafından hassasiyetle takip edilmiş ve « M i l li Ş ef,. d evrin i n m üsaadesi n i sbetinde yay ın l anab i len çeşit­ l i derg i , broşür ve kitapla komünistlere karşı konuı­ maya çal ı ş ı l m ıştı r. B u arada Atsız'ın 14 , Başveki le h i­ taben yazıp yayı nla dığ ı i ki açık mektupla komünist mel 'anetleri, m i l l etin gözleri önüne seri l m iş ve i şte b u i k i açık mektubun neşr i , eelrkçılık Turancılık Da­ vası,, denilen m i l l iyetç i l i k düşmanı hareketin başl an­ yıcı o l muştur. •

Atsız'ın, sahibi bulunduğu ayl ı k O R H U N mec­ muas ı n ı n 15 , 1 Mart 1944 tari h l i on beşinci say ısının i l k sah ifesinde cc Başvekil Saraçoğlu Şükrü'ye Açık Mektup,, baş l ı ğıyle yay ın l anan yazı aynen şudur 16 : 14 Atsız'ın mufassal tercüme-i hali için bkz. : Türk Ülküsü 1. baskı. İstanbul, 1958. 15 .orhun. mecmuası ilk defa, 1933 yılında Atsız'ın Edir­

ne Lisesi Edebiyat Hocalığı esnasında neşredilmiştir. Edirne'de ha74rlanıp İstanbul'da basılan mecmuanın ilk sayısı 5 Kasım 1933 de yayınlanmış ve 16 Temmuz 1934 tarihinde dokuzuncu sayısı neşrolunan dergi, cHükıi­ metin iç ve dış siyasetine muhalefet. ten kapatılmıştır.

20


« Sayın Başveki l , Hem Türkçü, hem de Başvekil olduğunuz için si z e bu a çık mektubu yazıyorum . Y al n ı z Başveki l ol­ sayd ınız bunları yazmak emeğine katlanmazd ım. Çün­ kü Türkçü olmıyan bir Başveki l e hitap etmeni n ne ka­ dar boş olduğunu b i l irim. Yalnız bi r Türkçü olsayd ı­ nız yine yazmağa l üzum görm ezd i m . Çünkü faydasız kalacak olduktan sonra, s izden daha eski Türkçüler­ le yurdun dertlerini her zaman konuşabi l i ri m . Fakat Türkçü olarak idare makinesi n i n başında olduğunuz için sizinle konuşmaktan faydalar doğabi l eceğine i na­ nıyor, onun için s ize h itap ediyorum. M i l let Mecl isinde, 5 Ağustos 1 942 günü verdi­ ği n i z n utu kta: «Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türk· çü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve liiakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir,, demiştiniz. Türk tarihiyle uğraşmış bir m ünewer olarak söy­ l iyeb i l i r i m k i , ne ı rkımızın ne devletim iz i n tarihinde, Türk m i l l iyetçi f iğ i resmi bi r ağızdan bu kadar kes i n sözlerle h içbir zaman açığa vurul mamıştı. B u sözle­ rin Türkçü çevrel erde nası l sevinçle karş ı l andığını a n i atmağa l üzum yoktur. Fakat aradan b i r buçuk yı­ lı aşan bir zaman geçtiği halde biz bu Türkçül üğün i ş alanına geçmed i ğ i n i görmekten doğan b i r s ı kıntı 1 Ekim 1943 de Onuncu sayısıyle tekrar neşrolunan Or­ hun, 15 ve 16. sayılanndaki meşhur açık mektuplar dolayısiyle kapatılmış, bilahare 1950 yılmda .Qrkun•

adıyle neşriyatma devam etmiştir. 16 Bu açık mektuplar okunurken, yirmi beş sene evvelki şartlar göz önünde bulundurulmalı, o günlerdeki tek parti ve Milü Şef saltanatı hatırlanmalı, bilahare bü­ yük gürültülere sebep olup zamanla ancak bir kısmı değiştirilebilen kanunlar düşünülmeli ve bu mektup­ larm böyle bir devirde yazıldığı unutulmamalıdır.

21


içindeyiz. Fiki rler i ş h a l i n e geldiği zaman manalanı r. Buna ü l kü deriz. iş h a l i ne gelmiyecek fikirler ise ham hayalden başka bir şey deği ld ir. Yetmiş y ı ldanberi i ş l ene iş lene bugünkü duruma erişen kuvvetli Türk­ çülüğün artı k tatbi kat a l a n ı nda kendisi n i göstermesi zamanı e lbette ge lmiştir. Jşte bu satı rların güttüğü i stek s ize Türkçül üğün n i ç i n yalnız sözde kalarak bu g ü n ü n i mkanları n ispetinde, i ş haline gelmed i ğ i n i sormak v e Türkçülük tatbi kat sahası n a geçmed i ğ i için yurdumuzun düşmanı o l an fikirl erin nas ı l gelişip yay ı l d ı ğ ı n ı anlatmaktır. Bir Başveki l e hangi s ı fat ve cüretle bu soruyu soruyorsu n diyemezsiniz. H alkç ı b i r h ükumetin Başveki l i iseniz mensup bulunduğu­ nuz parti n i n gazeteleri tarafı ndan b i rçok defa tek­ rarland ı ğ ı g i b i rej i m i m i z demokrat bi r rej imse ve siz de b i rçok defa söyledi ğ i n i z g i b i halk arasında yetiş­ m i ş o l maktaki gururu b e l i rten sözlerin izde samimi iseniz ve eğer M i l let Meclisinin aza ları hakikaten bizim veki l i erimiz iseler, siz de b i r Başvekil , halk adam ı , demokrat, halkçı ve Türkçü olmak dolayısıyla beni d i nlerneğe mecbursunuz. Yok bunlar doğru de­ ğ i l de, b irer gösterişten ibaretse, şüphesiz, ben im bu h itabı m cü retkarliğ ı da aşan bi r küstahl ı ktır ve b un u n i l k karş ı l ı ğ ı da aOrhun'un .. susturu l masıd ır. Say ı n Başvek i l ! Esefle söylerneğe m ecburum k i , Türkçül ü k naza­ riyat sahasında kalmağa devam ederken, bu m i l leti n ve bu ü l kenin düşmanı o l an solcu fikirler bazen sin­ s i , bazen açık yürümekte, büyümekte, propagandası­ n ı yapmakta devam ediyor. Hal buki sizin Türkçü ve partin izin altı okundan bir tanesi n i n de m i l l iyetç i l i k o l m asına göre bunun böyle o l m aması i cap ederd i . Pek uzun konuşarak esastan ayrı l maktansa örnek ve­ rerek bugünün gerçekl erini göstermek daha doğru 22


o l acağ ı ndan size memleketim iz i n , kanunlarımızın m i l­ l iyetç i l i ğ i i l e , sizin TOrkçülüğünüzle bağdaşması ka­ b i l olmıyan olayları göstereceği m : B i r kaç gün önce Baltacıoğl u ismail Hakkı 'n ı n Eminönü Halkevinde verd i ğ i b i r konferansta m üh i m b i r hadise oldu. Gazetelerin ancak m izah sütunların­ d a yeralan bu hadiseyi b i l mem i şi ttiniz m i ? Her hal­ de iş itmemiş ol acağı n ı z bu vak'ayı ben s ize kısaca anl atayı m : Baltacıoğl u'nun m i l l iyetç i l i k lehinde söz söyliyeceğini haber alan bazı zümreler (yani solcu­ lar, komünistler, yani vatan hainleri) B u konferansta b i r had ise ç ı karmağa karar veriyorl ar. Konferans gü­ nü salonun sol tarafın ı (dikkatinizi çekerim ! ) doldu­ ruyorlar ve konferansçı kürsüye geld i ğ i zaman l üzu­ mundan fazla, dakikalarca süren a l kışlarla i l k n üma­ y i ş i yapıyorlar. Fakat bu nümayiş alkış şekl inde ol­ duğu için kimsen in akl ına kötü b i r şey gelmiyor. Her­ kes bunu terbiyes iz bi r sevg i gösterisi sanıyor. Konferansın bir yerinde Baltacıoğlu hoşa giden _bi r jest ve teşbih yaptığı zaman herkes g ü lümsüyor. Fa­ kat sol taraf bu gülümseyişi kahkahalar şekl i nde uzun zaman devam etti riyor. Yine kimsenin akl ı na bir şey gelmiyor. H erkes bunu da kıt terbiyetilerin bir g ü l ü­ şü sanıyor. Fakat bi raz sonra, Baltacıoğlu Türk tiyat­ rosundan bahsettiği s ı rada yine ayn ı sol taraftan _bir öksürme başl ıyor, çoğal ıyor, gürültü halini al ıyor. Vi­ ne kimse bunun bir komünist nümayişi olduğunun farkı nda değ i l . Konferansçı gürü ltüden dolayı susma­ ğ a m ecbur kal ıyor. Herkesi n gözü öksürenlerin üze­ ri nde iken sol tarafı n en arkasından bi r nefer kat kı -, yar ve ö ksürenlere doğru : " ü niversite gençleri ! D i n J emeğe mecbursunuz,. d iye bağı rıyor. i şte o zaman salondakiler i l k önceki alkışın daha sonraki kahka­ hanın ve ş i md i ki öksürüklerin manas ı n ı anl ıyor. Mü23


nevver bir Türk olduğu anlaşılan nefer elbiseli gen­ c i n sert i htarı üzerine bir anda öksürmeler kes i l iyor ve o anda işi kavrıyanlardan m i l l iyetçi bir Tıbbıyeli sağ taraftan ayağa kal karak öksüren lere : « Namus­ suz Komünistler! M i l l iyetç i l i k hakkında söz söyl en­ d i ğ i i ç i n böyle yapıyorsu nuz değ i l m i ? " diye haykırı­ yor. Tabi i d i r ki, haysiyet ve namusu bir burjuva uy­ d urması d iye telakki eden komünistlerden kimse bu tahrike a ld ırmıyor. Yalnız kendilerine çevri l m i ş olan ateş l i bakışlar altında s i n i p susuyorlar. O zaman Bal­ tacıoğlu nümayişçi lere bakarak şöyle diyor: « Kork­ tuğum i ç i n sustum sanmay ı n . Sadece acıdı ğ ı m i ç i n sustum ... H atip, konferansına devam ed iyor. Kendisi­ ne has olan belagatl e komünistfiğ i paçavraya çevi­ ren b i r kaç söz söylüyor. Artık bu kadarına dayana­ mayan ve konferansın bitmek üzere olduğunu sezen M arksist taslakları salonu terketrneğe baş l ıyorlar. Fakat bunu da nümayiş şekl i nde ve kasdi bir gürül­ tü i l e yapıyorlar. Salonun dışı nda halde i kişer, üçer kişil i k g u ruplar hal i nde toplanan bu gurubun ara­ s ı nda merak dolayısiyle dolaşan m i l liyetçi b i r ü n i­ versite genci bu tasl aklardan bi r i n i n Baltacıoğlu'ya tulumbacı ağzıyla b i r küfür savurduktan sonra ... . . Bi­ ze m i l l iyetç i l i k dolması yutturacaktı» dediğ i n i i şiti­ yor. B u s ı rada içeriye resmi k ı l ı k l ı dört beş pol i s i n geldiği n i görünce taslaklar çabucak sokağa fırlayıp kayboluyari ar. Fakat şaşılacak nokta şu ki: Halk Partisi'ni n b i r m ebusu Hal k Partisi'nin b i r müessesesi nde vatan v e m i ll et düşmanları tarafından tahk i r olunduğu halde kimseni n k ı l ı kıpırdamıyor. N e Hal kev i , n e polis b i r takibat veya tahkikat yapmağa l üzum görmüyor. Ay­ nı g ece leyli Tıp Talebe Yurtlarında m i l l iyetç i lerle solcular arasında başl ıyan m ü nakaşa dövüşe binrnek 24


üzere i ken her yerde daima görülen uzl aştı rıcı taraf­ sızların araya g i rmesiyle mesele kapanıyor. Sayın Başvek i l ! işte Türkçülüğün hakim olduğu bir Türk ülkesin­ de böyle bir olay ol uyor. i şi n en kötü c iheti de, bu nü­ mayişi yapan ların hem ü n iversitel i , hele bir çoğunun devlet paras ıyla talebe yurtlarında okuyan talebeler o luşudur. Demek k i , devlet b i l meden koynunda y ılan besl iyor. Kızıl gözl ü , sinsi ve zehirl i y ı l anlar . . . Bu y ı­ l an l a r yarın birer doktor o l u p yurt köşelerinde vazife aldı kları zaman i l k işleri baltalama hareketlerine g i r­ mek olacak, vatanı arkadan vuracaklar, bekled i kl eri kızıl sabah ı Türkiye'ye getirecek olan yabancı ordula­ ra ajan l ı k edeceklerdir. Zaten topl u ve teşki latl ı bir halde daha şimdiden konferanslarda nümayiş yapmaları d a bugünden ajan­ l ı k etmeğe baş ladıkları n ı n del i l id i r. B u nümayişi ya­ panların arasında Almanya'ya tahs i l e gönderi l erek ko­ münistl i k yaptı ğ ı için talebe müfettişi tarafından geri al ınan fakat m ebus amcalar sayes i nde Ankara üni­ vers itesi'ne Doçent o larak g i ren bi r komünistin iki kardeşin in bulunması da b i l mem k i , i bretle bakı l mağa değmez m i ? Acaba böyle b i r vak'a başka ü l kelerde olab i l ir m iyd i ? Rusya'da M arksizme, Almanya ve i talya'da m i l­ l iyetç i li ğe aykırı en ufak bir hareket nas ı l karş ı l ı k görürd ü ? H atta ş u küçük B u l garistan'da Bulgarl ı k a l eyhinde bir söz veya hareket tasariarnası nas ı l karş ı l anırd ı ? Herhalde kökünden kazınmak suretiyle karşı lanı rd ı . Yazık k i , Anayasamızla yasak edilmiş o l a n yabancı fi­ kirl eri benimsemiyen ve yarın devlette münewer ta­ bakayı teşki l edecek olan çocuklar m i l liyetçifiğe kar­ şı geldikleri halde onlara bi r şey yapmıyoruz. ·

25


i stanbul 'da Türklüğe karşı yapılan küsta h l ı klar bu kadar değild ir . Yine Hal kevinde i stiklal Marşı çalın ı r­ ken ayağa kal kınıyan m el ezler, bi r erkek l isesi nde Türkçülükle alay ederek u arabacı araba o l m adığ ı gibi Tü rkçü d e Tü rk değ i l d i r • d iyen tarih öğretm en i , bir kız orta okulunda talebesi n e .. Türk değil m isiniz? Al­ lah belanızı vers i n . Alman veya ingi l i z o l m ad ı ğ ı ma pişman ı m » d iyen başka b i r tarih öğretmeni hep m i l li şerefimize saldıran, fakat karş ı l ı k görmedi ğ i i ç i n küs­ tahl ı ğ ı n ı a rtırmakta devam eden m i kroplard ı r. Bu m i kropların tehl i kes i n i artık örtbas edecek çağda ve durumda değ i l iz. Vaktiyle başveki l ismet Paşa « Hava teh l i kesi vardır, en aşağ ı SOO uçağ ı mız olmal ı " d iyerek tehl i ke l eri olduğu g i bi g östermek usulünü koymuş, s izden önceki başvekil R efik Say­ dam da « devlet teşki l atı A'dan Z'ye kadar bozuktur, d üzeltmek i ster .. d iyerek açık konuşma usulünde bir ad ı m atm ıştı r. Sizde i htikarla başa ç ıkamad ı ğ ı nızı zey­ tinyağ ı ticaretiyle uğraşan bazı kimselerin devletin başına bela olduğunu söylemekle bu ç ı ğ ı rda devam et­ m ekte olduğunuzu gösterd i niz. Bunl ara bakarak kuv­ vetle umuyoru m ki, sizin l e aç ık konuşmak kabildir. Gerek Reisicumhur ismet inönü gerekse siz nutuk­ larınızda m i l l etin iş bi rl i ğ i n i i stememiş mi idiniz? i şte bende sizin s a m i m i sözlerinize bütün m i lli ve şahsi samim iyetim l e cevap vererek iş bi rl i ğ i yapıyor, devlet i şlerine yukarıdan baktığ ı n ı z için ancak aşağı­ dan görü lmesi kab i l olan ve s izin nazarınıza u l aşını­ yan bazı olayları haber veriyoru m . Sayın Türkçü Başveki l ! . . Yu karda anlattıkları m ı münferit vak'alar olarak sayamayız. Solculuk, gördüğü m üsamaha ve kayıtsız­ l ı ktan faydalanarak sinsi sinsi i l erliyor. Liselerde bu fikre saplanmı ş hastalar görü l üyor. Bunlar arkadaş26


Iarına : .. Yakında hepiniz komünist zindanlarında çü­ rüyeceksi n i z ., demek cüretin i gösterebil iyor. Yü ksek öğretimde bu hasta l ı k daha çok artıyor. Arasıra g.ay­ ri memnunları , gayrı Türkleri de alarak büyüyor. Yal­ nız mahrem ve samimi düşünce hal i nde kal m ı yarak h areket haline geçiyor. Boy boy dergi ler çıkıyor. Bu dergil erde hep ayn ı teranelerle ah laka, vatan ve şe­ ref duygusuna, m i ll et hakikati n e saldı r ı l ıyor. Taas­ subla m ücadele ediyormuş gibi gözükerek m ukadde­ satta eğleniyor. Bu derg i l erden b i ri kapatı l ı nca aynı i mzatarla b i r başkası ç ıkıyor. Bu işsiz güçsüz serse­ riler parayı nereden buluyor? Satı l mayan bedava da­ ğıtılan derg i leri nas ı l yaşıyor? Fakat en zorlusu siz bunlara nas ı l göz yumuyorsunuz? Derg i lerle ve hat­ ta gündel i k gazetelerle işlenen bu vatan düşmanı fikrin bazen devletçi, bazan vatanc ı , bazan insanc ı , bazan i l irnci k ı l ıkiarta Türk m i l l etin i zehiriernesine niçin müsaade ed iyorsunuz? Niçin bu memlekete is­ tiklal i çok görmüş , onu başkalarına köle etmek iste­ m i ş olanl ara yüksek makamlarda yer veriyorsunuz? Bunlar demokras i n i n icapları ise o zaman memleket­ te, b i l hassa i l mi alanda da geniş b i r fikir hürriyeti olması gerektir. Bu sözleri m, demokras iyle has te­ samüh i l e karş ı l an ı rsa daha söyl iyecek çok sözleri m vardı r. O zaman ben s ize i l mi sahada b i l e fikir hür­ riyeti n i n n as ı l olmad ı ğ ı n ı , bu h ürriyeti boğmağa ça­ l ı şanların kimler olduğunu, bizi başkalarına köl e et­ mek isted i kleri halde mühim m evkiler işgal edenlerin l i stesin i , Türkçülükle eğlenen, Türk geldi ğ i ne pişman olan öğ retmenierin kimler olduğunu söyl iyeb i l i r i m v e i nanın ki, sözl erimi şahitler v e maddi d e l i l lerle i s­ pat edeb i l i ri m . Fakat bunun i ç i n bu önsözümün nas ı l karşı l anacağı n ı bi l mem lazımdır. B u sözleri m i n göre­ ceği karş ı l ı k Türkiye'de c iddi bi r yazı h üriyetinin olup 27


olmad ı ğ ı n ı gösterecek, m i l l et fertlerinin h içbir karşı­ l ı k beklemeden hükCı mete yardı m etmesi kabi l m i d i r, bunu ortaya koyacak, sizin de hakiki b i r demokrat olup olmad ı ğ ı n ızı bel i rtmek bakı m ı ndan pek önemit bir sonuç vererek, daha çok karanl ı k noktaların ay­ d ı n lan masına yard ı m edecektir. Aks i takd i rde, eski b i r tari hi efsaneyi tanzir ederek d iyeb i l irim ki, 70 0 y ı l önce Anadolu 'ya gelen 400 arsl ana karş ı l ı k bugün 400 koyun hal inde çadı rlarım ızı yeniden dererek ars­ lanların geldiği yolun tam d i kine doğru yola koyu l­ mamız gerekecektir . . . M altepe 20 Şubat 1 944 Pazar

ATSIZ

Bu «AÇIK M EKTUP .. yurdun her tarafında büyük b i r alaka i le karş ı lanmış, yazı bütün çevrel erde günün mevzuu ol muş 17 ve O R H U N dergisi bi r anda tüke­ n iverd i ğinden bu •AÇIK M EKTUP • 1 6'ıncı sayıda tek­ rar yayınlanmıştır.

17 Ankara'dan Hukuk Fakültesi'nin

im3nlı gençleri adına� Cebbar Şenel, Said Bilgiç, Kemal Çetinsoy ve İsfen­ diyar Banönü imzalarıyla Atsız'a şu telgraf çekilmiş­ tir : cOrhun'un son sayısında çıkan ve fikirlerimizin gerçekleşmesi uğrunda büyük bir adım teşkil eden açık mektubunuz bizi son derece mütehassis etmiştir. Size ötedenberi güveniyorduk. Fakat son yazınızla en imanlılar arasında olduğunuzu bir kere daha ispat et­ tiniz. Orhun'un Ankara'da mevcudu kalmamıştır. Bize mümkünse beş yüz adet göndermenizi, değilse, başya­ zınızı teksir ederek arkadaşlara parasız dağıtmamız. için müsaaılenizi derin saygılanmızla rica ederiz.•

28


i kinci Açı k Mekt up 1 N isan 1 944 tarihinde On altıncı sayısı neşro­ funan O RH U N'un yine i l k sahifesi nde Atsız, " Başvekil Saraçoğlu Şükrü'ye ikinci Açık Mektup» baş l ı ğ ıyle bu kere aynen şunları yazıyordu : « Sayın Başvek i l , Orhu n 'un M art sayısında s i z e h itaben yazd ı ğ ı m açık mektup Türkçü çevrelerde ç o k iyi karş ı l andı. Yurdun türlü bölgeleri nden ald ı ğ ı m mektuplarla telg­ raflar büyük b i r efkan umumiyeye tercüman olduğu­ mu bana anlattı . Size gel i nce, bunu sizin de iyi kar­ ş ı lad ı ğ ı n ızı b i l iyorum. Orhun'u o kuduğunuz zaman h içbir şey söyleme­ m i ş , ya l n ız acı acı gül ümsem i ş olsanız bile yine iyi karş ı lamış olduğunuza inı;ın ı r ı m . Çünkü ben o acı g ü­ l ümseyişin manas ı n ı anları m . Çünkü g önlünüzün bi­ zimle birlikte çarptığ ına, yurt meselelerini tıpkı bizim gibi düşündüğünüze inancım vard ı r. Orhun'un resmi makamlar tarafından tamamen normal karş ı lanması da Türkiye'de yazı hürriyeti ol­ duğunu göstermek, hükümetin samimi Türkçülüğünü bel i rtmek bakım ı ndan çok iyi oldu. Çünkü her bakım­ dan su katıl mamış Türk o l an Orhun, bir Türk ü l kesin­ d e bir Türk hükümeti tarafından kapatı l amazd ı . Türk­ l üğün davasını haykıran, Türklük düşmanları üzeri n e resmi bakışları çekmek i stiyen Orhun g i b i b i r dergi ancak Türk düşmanları n ı n hakim olduğu bir ü l kede, 29


mesela çarların veya halefierin i n ülkesinde kapatı la­ b i l ird i . Sayın Başvekili Bizim Anayasamıza göre komünizm Türkiye'de yasaktır ve d evletimiz m i l l iyetçi bir devlettir. Türk ı rk ı n ı n hususi yapısına, ahlaki ve m i l l i temayül lerine aykırı olan komünizmi Türkiye'ye sokmak i steyenler m i l let bakımından soysuz ve namert oldukları g i b i kanun nazarında da haindirler. H içbir m i l let kendi m i l l i yapısına düşman sayd ı ğ ı fikirleri kendi ü l kesin­ de yaşatmaz. Hürriyetin ve demokras i n i n anayurdu olan ingi lterede bile, savaş başlar başlamaz faşist fırkası l ağvedi l i p azaları hapise atı l dı . B ütün dünya da, yurt düşmaniarına müsamaha gösteren , hatta on­ l ara mevki ve selah iyet veren tek devlet Türkiyedir. Bu müsamaha devletin kuvveti nden, kendisine güve­ ninden de doğabi l i r. Fakat, Türkiye'nin en kuvvetl i olduğu b i r çağda, büyük ve şanlı Fatih ' i n yaptığı mü­ samahanın sonradan başı mıza ne belalar g etird i ğ i düşünülürse, yurt v e m i l l et düşmaniarına müsamaha göstermekteki büyük tehl i ke derhal anlaş ı l ır. En sağ­ lam gövdeleri yere vuran şey de küçücük bir kaç m i k­ robun o gövdede bir köprübaşı kurmas ı dı r. Derhal temizlenmezlerse zamanla çoğal ı p uzviyetin can ala­ cak b i r noktasını tahrip ederler. Sonrası yıkım ve öl ümdür. Tü rkiyede komün istler var m ıdır, sorusu bi r ta­ kı m ları tarafı ndan sorulabil ir. Şunu unutmam a l ı ki, komünistler hiçbir zaman biz komün istiz d iye açık­ ca kend i l erini o rtaya vermezler. Onlar halk parti s i n i n ç o k elasti ki olan altı okundan h al kç ı l ıqı alarak kendi­ lerini halkçı yurtsever g i b i o rtaya atarlar. Fakat onLa­ rın hakiki benl iğini anlamak için dahi olrnağa l üzum yoktur. Irk ve aile düşman l ı ğ ı , din ve savaş al eyhtar30


l ı ğ ı , faşistl iğe hücum perdesi altı nda m i l l iyeti bal­ ta lama, yurdumuzdaki azi ıkiara aşırı sevgi her şeyi i ktisadi gözle görüş onları açığa vuran damgalard ı r. En büyük düşmanları olan m i l l iyetç i l ere ırkç ı l ı k nok· tas ı ndan saldırmal arı , m i l l iyetç i l i kte ırkç ı l ı ğ ı n temel olduğunu bilmelerinden dolayıdır. Teme l i yıkılan ya­ pını n bir anda çökeceği n i de çok iyi kestirmişlerdir. i şte bu usta komünistler, komünizmin aleyhtarı ve Türkçü Türkiye'de sinsi s i nsi her yere el at­ m ı şlar, mühim mevkil ere geçmişler, tuttukları köp­ rübaşlarından Türkiyeyi tahrip etmek için ş iddetli b i r taarruza girişmişlerdi r. Fakat bunlar s ı n ı rlardan ge­ len mert bir düşman o l madıkları i ç i n kolayca sezi l­ mezler. Bunlar paraşütle inen bozguncu casuslar gi· bi ü l kemizin üniformasım g iymiş o l dukl arından her Türk bunları seçemez. Onun için bunlar sinsi si l ah­ larıyla birçok Türk'ü vurup m i l l iyetç i l i kten ayrı lab i l i r­ ler. Sayın Başvek i l ! Sözü ç o k uzatmamak i ç i n bu i ki nci mektubumda Maarif sahas ına girmiş olan komünistlerden bahset­ mekle i ktifa edeceğim. Bunlar, vatan düşmaniarına kar­ şı pek kayıtsız davranan Maarif Veka l etinin gafletinden faydalanara k mühim yerlere geçmişler ve oradan ze­ hirlerini saçmaya başlamışlard ı r. Maarif Vekaleti Türk­ l ük düşmaniarına karşı o kadar gaflet içinde bulu­ nuyor ki, s ize yazd ı ğ ı m i l k mektupta talebesine a Türk değ i l m isiniz? Allah belanızı vers i n ! Alman veya in­ g i l iz olmadığıma pişma n ı m » diyen bir tarih öğretme­ ninden bahsettiğ i m halde şimdiye kadar bu öğretme­ ni n kim olduğunu araştı rmak zahmetine b i l e katl an­ mad ı . Bununla beraber M aarif Vekal etine hak ver­ memekde elde gel miyor. Çünkü onun kullandığ ı me­ murlar aras ı nda öyleleri var ki , bu zava l l ı tarih öğ31


retmeni onların yanında vatan kah ramanı kadar asil kal ıyor. ö rnek mi istiyorsunuz? işte s ı rasıyla veriyo­ rum : 1 Bugün Marif Vekal etine bağ l ı D i l Kurumu azasından ve Ankara'daki Devlet Konservatuvarının öğretmenleri nden bir « Sabahatti n Al i" vard ı r. Hemen hemen bütün kendi s i n i tanıyanların komünist l i ğ i n i b i l d i ğ i Sabahatt i n A l i 1 931 y ı l l arında Konyada 1 4 ay hapse mahkum ed i l m işti . Sebebi de başta o zamanki Reis icumhur Atatürk olduğu halde bütun devlet erka­ n ı n ı ve rej i m i tehz i l eden m anzum b i r beyanname yazmasıyd ı . Bazı mısralarını bugünkü bazı mebusla­ rında b i l d i ğ i bu beyannamenin tamamını Konyadaki ad i iye arşivinden bulup çı karmak kabi ld ir. Sayın Baş­ vekil ! Bu raya b i lmecburiye yazarken büyük b i r iztı­ rap duyduğum iki mı sraında (beni mazur görmenizi rica ederim) bu vatan h ai n i şöyle d iyor : -

ismet g i rmedi m i daha kodese ? Kel A li'nin boynu vurulmuş mudur? Maarif vekaletin i n sevgi l i memuru olan bu ko­ münistin , hapise g irmes i n i temenni ett i ğ i ismet, pek kol ayl ı kl a anl ıyacağı n ı z g i b i , o zamanki başvek i l , ş i m­ d i ki reisicumhur ve heps i n i n üstünde inönü zaferle­ r i n i n başkumandam ismet inönü olduğu g i b i , boynu­ nun vuru l masını i stedi ğ i Kel A l i de, Ayval ı kta Yu­ nana i l k kurşunu atan Alayın kumandanı A l i Çetin­ kayadır. Bu heyezanları ya:z,an Sabahattin A l i , bu gün kültür işlerinin mühim bi r mevki inde, M aarif Vekil i Hasan A l i ' n i n şahsi sempatisi sayesinde, batırmak istedi ğ i Tü rk m i l l etinin parasıyla rahatça yaşamakta­ d ı r. 2 Bugün Ankara'daki D i l Fakü l tesi nde falklor doçenti olan b i r Pertev Nail i Boratav vard ı r. Nas ı l b i r komünist olduğunu b i l hassa b e n ç o k i y i b i lirim. -

:32


da M aarif Vekal eti tarafından Asur ve Sümer d i l lerini öğrenmek için Almanya 'ya gönderi lmişti. Fakat daha Türkiye'de i ken başladığı komünistl i ğ i orada azıttığı i ç i n arkadaşl arı Ziya Karamuk (şimdi Samsun. Lisesi M üdürü). Fazı( Yinal (şimdi Ankara'da arşiv mütehassısı) ve Şükrü Gü l l üoğlu (şimdi istan­ bu l 'da ticaretle meşgul ) tarafından kendisine i htar yapılmış, a ld ırmayınca resmen ş i kayet edilmiş ve Maarif Vekaleti tarafından gönderi l en müfettiş Reşat Şemsettin (şimdi mebus) tarafı ndan suçu sabit gö­ rülerek derhal Türkiye'ye döndürü l m üştür. Pertev Naili a ltı yıl tahs i l ettikten sonra doçent ol acaktı. Fa­ kat komünizmin fazi letine bakınız ki , yarıda kalan iki y ı l l ı k bir tahsilden sonra Türkiye'ye dönünce i l k önce Maarif Veka letinde b i r ambar memuru tayi n edi lmişken bazı mebusların araya g i rmesiyl e falklor doçentl iğine getirildi ve dört yıl kazanmış oldu. i l k mektubumda s ize a nlatmış olduğum Eminönü Hal k­ evindeki nümayişte , salonun sol tarafında oturup gü­ rültü ç ı karanlar a rasında işte bu Pertev Nai l i Bora­ tav'ın i k i tıbbıye l i kardeşi de vardır. Bugün istanbul ü n iversitesinin Pedagoji 3 Enstitüsü başında bir profesör Sadretti n Celal vardır. Türkiyede bu kürsüye layık bir çok kimseler varken, onun buraya getiri l mesinin sebebi , s ı rf M aarif Veki­ li i l e aras ındaki şahsi dostlu ktur. Bu Sadrettin Celal 1 920 d e M oskovadaki enternasyonel komünist kong­ res ine Türkiye mümessi l iyim diye giden , 1 92 1 - 1 924 y ı l larında isetanbulda •Ayd ı n l ı k· diye azgı n bir ko­ m ü ni st dergisi çıkararak Türk m i l liyetini balta l amaya çalışan, Len in'i dahi bir peygamber gibi yutturmaya çabalıya n , Türkiye'de bir sınıf i htilali yaparak Türk m i l l etini b i rbirine kırd ı rmağa u ğ raşan , bi r çok askeri tıbbıye l i l erin komünist olarak okuldan kovulmasına 1936

-

ÇANKAYA'DA KABUS/F.

:

3

33


sebebiyet veren (şimdi rusçadan yaptı ğ ı tercümeler­ l e edebi komünizm yapan Hasan Ali Ediz ve Anado­ l uda b i r kasabada mahpus olan H i kmet Kıvılcım bu tıbbiyeli l erdendir), sonunda bu yüzden kendi si de ha­ pise g i ren bir vatan hainidir. B i r vatan h ai n i n i ve ha­ p i sten çıkmış bir s ab ı ka lıyı Türk ü niversitesi nde Pe­ dagoj i Enstitüsünün başına getirmek şaheser b i r çıaf­ l ettir.

Açık Mektubun yayınlandığı mecmua

4 Bugün Ankara'daki D i l Kurumunun azas m­ dan ve geçen devren i n mebuslarından (evet sayın başveki l : Partinizin mebuslarından) bir Ahmet Cevat vard ı r. Türkçeyi tıpkı istanbul Rumları ş ivesiyle ko­ nuşan bu d i l c i de, 1 920 y ı l larında R usyaya kaçmış ve orada • Türk Komünist Fırkası M erkezi Komitasını n Harici Bürosu .. azası ol muştur. Trabzonda 1 921 d e ha l k tarafından l i nç edilen 1 6 komünist hakkında Rus -

34


komünistlerinden Pavloviç'e yazdı ğ ı mektubu, Orhun' un 20 Şubat 1 934 tarih l i dördüncü sayısında neşret­ miştim . . . Pavloviç'in .. inki lapçı Türkiye " adı i l e 1 92 1 d e Mos kovada neşrettiği kitabın 1 1 9 - 1 2 1 nci sayfa­ larından alınan bu mektubu tekrar n eşrediyorum : Aziz_ yo ldaş ı m Pavloviç, 28 Kanunusanide Trabzon c ivarında vahşices ine öldürü lerek denize atı l m ış olan Yoldaş Suphi i l e Tür­ kiye Komünist F ı rkas ı n ı n merkezi kornitası azal arın­ dan dört kişi i l e on ik i diğer komünist yoldaşlar hak­ kında sizinle ci ddi görüşmek istiyoru m . Kaybolan yoldaşlarım ız hakkında epey zaman maiCımat alamad ık . Fakat sonra onların Trabzon bur­ j uvazisi tarafından elde ed ilmiş cel latlar tarafından öldürüldükleri anlaş ı l d ı . T a Erzurumdan başlayarak b i z i m yoldaşlarımız al eyhinde nümayişler başlamıştı . H a l ka d iyorlardı ki : " R usyadan gelmiş olan komünistler bolşeviklerd ir. Onlar mağazaları kapamak için geldi ler. Kimsen i n al­ mak ve satmak selahiyeti o l mıyacaktır. Sonra tahar­ riyata başlanacak, herkesi n eşyası ve parası müsa­ dere olu nacaktı r. Kom ünistler d i nsizd i r. Allah'a i nanan­ ları hapise alacaklard ı r. D i n , ticaret ve hususi mülki­ yet bolşevikler tarafından mened i l m i ştir. " N ümayişler arasında burj uvazi tarafından para i l e elde edilmiş ve pol is teşkilatı tarafından komü­ ni stler a leyhine tevcih edilmiş cah i l şahs iyetler çok­ tu. Bunlar bizim yoldaşlara hücum ederek taşlamış­ lar ve parça parça etmeğe kalkışmışlard ı . Yolda bizim yoldaşlara kimse ekmek ve atları i ç i n yem satm ıyor­ d u. Hükumet ise bolşevikleri h i maye rolünü takınına­ ğa çal ıştı ğ ı n ı göstermek istiyordu. Komün istleri mü­ dafaa için hükümetin tedbir a l d ı ğ ı yalandır. B izim mevsuk menbalardan a l dığ ımız haberlere göre, pol is35


l er ahaliyi dükkani arı kaparnağa teşvik ettikleri g i b i , m üdafaasız kal m ı ş olan yoldaşlarımızı taşlamak i ç i n d e halkı tahrik etm iş l erdi r. Bu g i b i hücumlara yol­ daşlarımız dört yahut beş şeh i r ve kasabada maruz kal mışlardır. Fakat bu yoldaşlar en vahşi h ücuma Trabzonda uğramış lard ı r. Bunlar Trabzona gel i r gel­ mez, ahal i n i n bağ ı r ı p çağ ı rmal arı ve tahkirleri altında l i mana sevk ed i lm işlerd i . Burada onların üzerinde b ul unan b i r kaç tabaneayı aldılar ve sonra cebren bir motora koyarak denize açı l d ı l ar. B u motorun ar­ kas ında i kinci bir motor da sah i l den ayrı l d ı . Bu mo­ torda s i l a h l ı adam lar vardı . Bizim arkadaşları bağ l a­ d ı l a r ve süngüleyip denize attıl ar. Ertesi gün her iki motor s ah i l deyd i . Ve bunların tayfası h erkese Türk komünistl eri n i n denizin di bi n e g ittiklerin i a n l atıyor­ l a rd ı . R usya Şuralar Cumhuriyeti mümess i l i , yoldaş­ larımızı istikbal etmek istemiş, fakat val i buna mani o l arak mümesssi l i n evinden ç ı kmamas ı n ı emretmi ş , a k s i h a l d e h a l k tarafından parçalanaca ğ ı n ı b i l d i rmi _ş ­ tir. Rus mümess i l i n i n bu vakayı Moskova ve Ankara­ ya haber vermesi ve bizim yoldaşl arın cel l atlar e lin­ den a l ı n masına ça lışması lazımdı . Fakat yaz ı k k i , o s ı rada Trabzondaki R u s mümessi l i cesur b i r adam değ i l d i . Trabzonda bunu bi l meyen yoktur. Motorlar ve sahipleri maiGmdur. B u hadisenin belediye re isi i l e M i l li M üdafaa Gern iyeti riyaset d ivanı tarafı ndan yap ı l d ı ğ ı söyleniyor. B urada ( = R usyada) ise bu me­ sel eye d a i r henüz bir karar a l ınmamıştır. Fakat artı k susmak da i mkan haricinded i r. En iyi ve cesur arka­ daşlarımızdan on altı veya on yed i s i n i kaybettik ... B i­ zi m l e h emfikir olup o cellatların tecziyelerini isteme­ l is i n iz. Trabzona gelecek her komünistin öldürülme­ sine karar veri l m i ştir. Anado l u burjuvas ı barbarca yaptı ğ ı c inayetlerden mesul olmadığı n ı gördüğün36


den komün istleri şiddetle takipte devam ediyor. Cel­ latlar tarafından öldürülmüş olan bizim en değerli yoldaşlarımızı müdafaa etmeği üzerinize alacağ ı n ızı ümit ederim . Komünist selamları ve h ü rmetler. Ahmet Cevat Türk Komünist Fırkası M erkezi Komitası n ı n Harici Büro Azas ı . Görül üyor k i , G i ritli Ahmet Cevat, m i l li v e dini geleneklerine çok bağ l ı olan Trabzon halkının d i n v e mukaddesat a leyhi n e tahri kat yapan o n altı ko� mün isti yok etmesi n i « Anadolu burjuvalarının bar­ b;ırl ı ğ ı " diye vasıfland ı rıyo r. Bu hareketi Türk pol isi v e M i l li Müdafaa Cemiyeti (yani M üdafaa-i Hu kuk Cemiyetil yaptırm ı ş d iyerek kurtuluş savaşında ön­ derl i k eden ve H a lk Partisi n i n başlangı c ı olan teşki­ latı tahkir ed iyor. On altı serseri geberti ldi d iye ya­ bancı bir devleti Türk işlerine karışmağa kışkırtıyor. Bütün bunları yaptı ktan sonra da, y ı lan gibi Türkiye' ye süzülere k sizin partin ize g i rebil iyor ve geçen dev­ rede mebusluğa kadar yüksel i yor. Şimdi de, Türk Di­ lini yaratacak olan Dil Kurumunda bütün d i l lerin Türkçeden ç ı ktı ğ ı n ı ispata yeltenecek kadar m i l l iyet­ ç i l i k yapıyor. B iz buna razı deği l i z sayın Başveki l . Akı l v e mantı k da buna razı değ i ldir. M üstaki l Türki­ ye'yi yaratan ve bu gaza topraklar ın ın altında s ı ra­ dağlar gibi yatan şehitlerimizin ruhları da buna razı değ i l d i r. Siz, demokrat Türkiyenin cidden demokrat olduğuna inand ı ğ ı mız başveki l i her halde m i l l etin ar­ zusunu yerine getireceksiniz . . . Buna inanıyoruz. Sayın başveki l ! Bu sayd ı kl ar ım, komünist oldukları müsbet vak'­ alar ve ves i ka larla b i l i nen kimselerdir. Yoksa bunla­ rın yan ında daha birçokların ı saymak her zaman ka37


b i ldir. Boğaziçi Lises i 'n i n son s ı nıfında i ken arkadaş­ larına karş ı komün izm i n müdafaa ve propagandas ı n ı yapan , onların m i l li m u kaddesat diye b i l d i kl eri şey­ l eri tahkir eden, a günün birinde hepiniz komünist zindan l arında çürüyeceksi n i z • d iye bağ ı ra n ve hü kG­ mete haber veri l mekle tehdit olunduğu zaman ·ben karaka l a gidersem on beş daki kada ç ı karım ama, siz g�erseniz kol ay kolay ç ı kamazs ı n ı z • d iye m ukabi l b i r tehdit savuran · Doğan Aksoy , nihayet R usya 'ya kaçarken yakalandı ğ ı , evrakı arasında Moskova dam­ g a l ı mektup zarfları bu lunduğu, dolabında leni n ve­ sairen i n fotoğrafları yaka land ı ğ ı ve m i l li mukadde­ sata karşı o l an hareketleri arkadaşlarının şahitl iğiyle sabit olduğu halde maalesef mahkum edilmedi. Dava­ s ı nda şahit olarak benim de bulunduğum bu komünis­ tin b i lakis l ise i mtihanları nı vermesine m üsaade edil­ d i . Şimdi felsefe talebesi o larak ü n i versitede bulu­ nuyor. Esefle söylemek i cap eder k i , bugün Kars va­ l i si o l an babas ı n ı n nüfuz ve hatırı kullan ı l arak, mah­ kum ed i l mesi gereken bu m i krop, serbest bırakı l d ı . Sayın başveki l : Bunl arı gören vatanperver Tü rk ço­ cukları n ı n kafasından neler geçtiğ i n i b i r l ahza düşün­ dünüz m ü ? Bu çocuklar bazan bana : • testiyi kıranl a s uyu geti ren b i r olduktan sonra n i ç i n çal ı şal ım ? N i ­ ç i n yurdumuza bağ l ı o l a l ı m ? d i y e sordukları zaman, ben makul bir cevap veremedi m . Bu cevabı sizden rica ed iyorum . Evet! Komünistler g i z l i propogandalarla ordumu­ zun arasına kadar soku l mağa çalış ıyorlar. Yine esefle söylüyorum ki, hükumet bir ordu mensubunu komü­ n istl iğe bulaşmış gördüğü zaman, c iddi l eş iyor da, b i n lerce maarif mensubunu kıpkızıl komünist gördü­ ğü zaman aldırış etmiyor. Maarif Şurasında • ai le b i r zehirdir .. d iyerek cemiyetimizin temel i n i y ı kmak is38


t eyen bir Sad rettin Celal 'i pedagoji profesörlüğün­ de tutmakla bütün alay kumandanlarını komünistten seçmek aras ı nda ne fark var? Tal i m hey'eti arası nd a komünistler kaynaşan D i l Fakültesi nde solcu doçent­ lerin yapacağı zarar ik i yedek subay tal ebes i n i n ko­ münistl i ğ inden b i n kere korkunç değ i l midir? Daha b i r kaç gün önce istanbul Tıbbıyes i nde kimya doçen­ ti Hal it, asker talebelere h itaben • askerlerden nef­ ret ederim » d iye bağırd ı . Bu sözün altında b i r solcu temayülün açığa vuru l uşunu sezm iyor musunuz? Bu solcuların , artık eski fikirl erinden caym ı ş ol­ dukları da müdafaa makam ında söyleneb i l ir. Fakat .. sözü namus saymak• h ususundaki geleneğ i m izi .. burjuva budala l ığ ı , d iye gören komünistleri n verd i­ ği söze inanmak, vatan ve m i l l et karşısında en bü­ yük gaflet değil midir? Dün dönenlerin, yarın yine dönmiyeceklerine hangi temi natl a inanab i l i riz? On­ lar samimi o l arak dönmüş olsalar bi l e, vaktiyle i ş l e­ miş oldukları suçtan dolayı , h i ç o lmazsa bugün m i l­ l et i şlerine karışmak hakkından mahru m edilmel i de­ ğ i l m i i d i l er? Tevbekar olmuş b i r fah işe, artık n a­ muslu say ı l d ı ğ ı halde, nas ı l namuslu a i l e l erin hari­ mine a l ı n mazsa , eski düşüncelerinden dönmüş o lan komünistlerin d e devlet hari m i n e a l ı nmamaları ge­ rekird i . Yüz e l l i l i kler de affedi l d i . Fakat onlara hüku­ met makinesinde en küçük b i r vazife veri l iyor m u ? Yüz e l l i l i kler acaba komü nistlere göre daha m ı s uç­ l udurlar? U nutmamak lazımdır k i , bu komün istler yurdu muzun içinde kalıp devlette yer işgal etti kçe yarın s ı n ı rl arda yurdu korumağa koşacak o l an Türk çocukları kendi lerini ve cephe g eri lerini emniyette saymıyacaklard ı r. Acaba hangi düşünce ve hangi tak­ tik, vatan çocukların ı n bu emniyetsizl i k duygusunu gidermekten daha üstün tutu l a b i l i r ? Fransada o l u p 39


b itenl e r, hükumette yer a l m ı ş komünistlerin bi r vata­ nı nas ı l batırd ı klarını parlak b i r örnek hal i nde gös­ termiyor m u ? B u kom ü n i stleri i lerde Türkiye i ç i n se­ ve seve can verecek Türkçü gençlerin tutabi i eceğ i yerlerden uzaklaştı rmak, farzımuhal, bi r mesele do­ ğursa b i le, bu mesele, Türk oğu l l ar ı n ı ıztırap içintle b ı rakmaktan doğacak m i l li zaaf kadar teh l i ke l i ola­ bilir mi? Say ı n Başveki l ! Bütün m i l l iyetçi Türkl er sizinle beraberd i r. Siz­ den, tari h i mizin bu çetin anında vatan düşmanı ko­ m ü n izmin ezi l mesini, bi r daha başkal dıramıyacak şe­ kilde ezi l mesini i stiyorlar. M evcut kanunlar kafi de­ ğ i lse bu bozguncular oca ğ ı n ı n kökünü kurutmak için yeni kanunlar yapı nız. Kan u n , m i l li vicda n ı n makesi o l u rs a manası olur. M i l li vicdan vatan düşmanları n ı n tapelenmes i n i i stiyor. Yurtsever Türk çocukları n ı n gözü önünde kötü b i r örnek olan • komünistlere mev­ ki vermek• usulünü derhal kald ı rınız. Yukarıda ver­ d i ğ i m örnekler yarın ı n nes i i n i yetişti recek olan ma­ arif sahası n ı n bu m i kroplarla nas ı l bulaşmış olduğunu gösteriyor. H aydarpaşa Lisesindeki son hadisede, bu bula­ ş ı k l ı ğ ı n görülüp b i l inen son del i l id ir. B u olaylar kar­ şı s ında Maarif Vekaletine de büyük b i r vazife düşü­ yor. B u vazife klasikierin tercümesinden, sanki ya­ bancı d i l ve hatta Türkçe öğretimi pek yolunda gi­ d iyormu ş da, s ı ra kendi si n e gelmiş gibi, bazı l iseler­ de konulan latince ve yunanca dersleri nden daha i l eri ve üstün bir vazifedi r. B u vazife, Türk maarifin i öğretmen olsun, öğrenci olsun, bütün komünistlerden temizlemek vazifesi d i r. M aarif Vekaleti b i r yandan ders i n e bir gün gelmiyen öğretmenden doktor rapo­ ru i stiyecek kadar g üvensizlik gösterirken, bi r yan40


dan kanuniarımızla yasak ed i l en fikirleri Türkiye 'ye sokmağa çalışmış olanlara karşı şaş ı l acak b i r güvf;n­ l e hareket ediyor. Bunun Maarif Vekaletin i n kötü ni­ yetine veya kasdi hareketine yoramayız. Çünkü o tak­ d i rde Maarif Veka l eti n i n de vatan i h anetinde ortak­ l ı ğ ı n ı kabul etmek icap eder. Bunu, olsa olsa, gaf­ lete verebi l i riz. Her ne kadar b i r vekil i n gafleti ma­ zur görül mezse de, kendisine yapı lan i htarlarla bu­ nu tam i r ederek iyi n iyetini göstermes i her zaman kab i ld ir. Aksi takd i rd e veki l l i k sandalyas ı n ı n , di le­ d iğ ine d i lediği mevki i vermek i ç i n kurulmuş bi r l üks sandalyası olarak telakkisi manası ç ı kar k i , bunu d a demokrat v e balkç ı Türkiye hükümetine yakıştırama­ yız. Maarif Vekaleti ş i mdiye kadar inönü Ansi kl ope­ disiyle ve birçok kitapların ithatıyle Devlet Başka n ı '­ na karş ı o l an bağ l ı l ı ğ ı n ı gösterrneğe çal ıştı. Bu bağ­ l ı l ığ ı n samimi olduğunu isbat zamanı gelm iştir. M i l­ li Şef'e karş ı o hezeyan ları yazırıı ş olan vatan haini başta olmak üzere, bütün bu sayd ı ğ ı m komüni stleri hala mühim vazifelerde tutmak bu bağ l ı l ı kl a tezat teşkil eder. Bağl ı l ı ğ ı n ispatı için, bunların vazifeleri­ ne derhal son verilmesi zaruri d i r. Hatta , şi mdiye ka­ dar her nasılsa b i r gaflet eseri o larak bunları vazi­ tede tutmaktan doğan utancı s ilebil me k için, b izzat Maarif Veki l i n i n de o makamdan çekilmesi çok va­ tanperverane b i r jest o l u rdu . 21 Mart 1 944, M altepe ATSIZ Bu " i KiNCi AÇIK M EKTUP .. da b i rincisi g ib i bü­ yük b i r alaka uyandı rm ış, dergi h eyecanla kapış ı l m ı ş v e yurdun h e r tarafından gönderi len yüzlerce telgraf ve mektupla Ats ız, tebri k edilmi ştir. Daha evvel bir münasebetle yazd ı ğ ı m ı z gibi 18 , 18 Bkz. : Müftüoğlu Mustafa Tatlısu. Milliyetçiliğimizin Meseleleri ve Kurtuluş Yolumuz. İstanbul, 1970.

41


bu rada tekrar kaydetmek mecburiyeti ndeyiz k i , At­ sız'ın bu i ki açık mektubu, Cumhuriyet devri matbuat tarih i nde mühim bir yer tutar. 1 946 lardan sonra ken­ d i n i gösteren serbest yazıp - söyleme cereyanı için­ de b i rer kahraman ( ! ) kesi l iveren pek çok başmuhar­ rir ve muharrir, bu açı k mektupların neşredi l d i ğ i yıl­ larda, tek parti devrin i n ve M i l li Şef'in ç ı l g ı nca şak­ şakc ı l ı ğ ı n ı yapıp, dal kavukl u k edebiyatma şahasarl er i l ave ederken ; Atsız, bu makaleleri yazıp yay ı n i aya­ b i i mi ştir k i , bunun mana ve ehemmiyeti büyüktür. Ayrıca bu açık mektuplar, korkunç komünizm faal i­ yetlerini ve Moskof teh l i kesi n i , o devrin şartları için­ de yazı l ab i l d i ğ i ve b i l ineni kadarı i l e m i l l ete duyur­ mak ve mes'ul makamları uyarmak bakım ından da ayrı b i r ehemmiyet taş ı r. ATSIZ - SABAHATTiN ALi DAVASI Komünistl erin , gördükleri müsamaha i l e azg ı n­ lıklarını böylesine arttırd ı kları bu nazi k devrede neş­ rolunan Ats ız'ın iki a ç ı k mektubu, muhatabı Başvekil Şükrü Saraçoğlu'ndan çok, M aarif Vek i l i H asan Ali Yüce l ' i meşgul etmiş ve Hasan Al i , hemen i l k i ş o l a­ rak bütün M aarif teşkilatma g önderd i ğ i 4 Nisan 1 944 tarih ve 70 /99 sayı l ı Tami m i l e 19 aklı s ı ra , Orhun dergisi neşriyatı n ı n tüm memlekette uyandı rd ı ğ ı bü­ yük a l aka ve heyecanı yok etmeye çalışmış, ayrıca Atsız'ın Hususi Boğaziçi Lisesindeki mual l i m l i k va­ zifesine de d erhal son vermiştir 20. 19 Bu Tamim için bkz. : !rkçılık - Turancılık. Türk İn­ kılap Tarihi Enstitüsü Yayınları. No. : 4. Ankara, 1944. 20 Vazifesine son verilen Atsu;, 7 Nisan 1944 tarihinde Bo­ ğaziçi Lisesinden ayrıldığı halde, Hasan Ali Yücel ·Da­ vam• adlı kitabında : cAncak 3 Mayıs 1944 günü An­ kara'da yapılan nümayiş neticesinde vaki takibattan sonra ödevine son verilmiştir• diyerek yalan söylemiştir.

42


Açı k mektupların neşriyle durumu sars ı l an Hasan Ali Yücel , hemen dostu Fal i h R ı fkı Atay' ı n yanına koş­ muş ve bu ik i ada m, başbaşa verip hazırladıkları plan sonunda Sabahattin Al i 'yi tah r i k ve teşvi k ederek Atsız a l eyhine bir hakaret davası açtırm ı ş lar, U l u s g azetesi H u k u k M üşavirlne de Sabahattin A l i 'n i n avukatl ı ğ ı n ı yaptırmışlardır. Sabahattin A l i , Atsız al eyh i n e açtığ ı bu hakaret davası n ı , H asan A l i Yücel ve Fal i h R ıfkı Atay' ı n teş­ vi kleriyle açtı ğ ı n ı , bi lahare Savcıya ve Orhan Şaik Gökyay 'a iti raf etm i ş ve ·Ben yapmayacaktım, fakat Hasan A l i böyle istedi . » dem iştir. Sabahattin Al i 'n i n Atsız aleyhine açtığı neşren hakaret d avası , An kara üçüncü As l iye Ceza Mahke­ mesine i ntikal etmi ş ve i l k duruşma n ı n 26 N isan 1 944 Çarşamba günü saat onda yapı lacağ ı tarafiara teb l i ğ o l unmuştur. Bu dava dolayısiyle 24 Nisan Pazartesi günü An­ kara'ya g iden Ats ız, Ankara garında kalabal ı k b i r genç l i k kütles i tarafından h eyecan l a karşı ianmış ve Atsız'a gösterilen b u samimi al aka, zamanı n i dareci­ l erini fazi asiyie ürkütmüştür. SABAHATTi N ALi MAHKEM E SALONUNDAN KAÇIYO R ! 26 N isan Çarşamba günü saat onda Ats ı z - Sa­ bahattin A l i davasına başlanmış ve o gün mahkeme salonu i l e b ütün koridorl ar m i l l iyetçi gençler tara­ fından tamamen doldurulmuştur. Böyle muazzam b i r kalabal ı k içinde başl ayan duruşmaya H a k i m Saffet Unan ç ı k m ı ş , Savc ı l ı k M akamı n ı ise, Hadi Tan işgal etmi ştir. Hamid Şevket ince, Ferruh Agan ve Rasih Yeğeng i l ad l ı avukatlar da Atsız'ı temsi len duruş­ mada haz ı r bul unmuşlard ı r. 43


M uhakemenin başl ayıp henüz hüviyetlerin tes­ b iti s ı rasında, koridorlardaki kalaba l ı ğ ı n kaynaştığı ve b i r anda müthiş bir gürü ltü ile cam ve kap ı l a r ı n kırıldığ ı , Sabahatti n A l i ' n i n ise sap sarı bi r benizle kendi s i n i b irinci kataki du ruşma salonundan d ı şarı­ ya attığ ı görül müştür. Hakim, bu şartlar altında duruşmaya devam edi­ l emeyeceğini b i l d i rerek, muhakemeyi öğleden son­ ra saat dörde tatil etmiştir. ö ğ l eden sonra, n isbeten daha geniş olan Ağır­ ceza M ahkemesi Salonunda davaya devam edi l miş ve s ö z alan Sabahattin A l i : •- Suçlu, on beş sene evvel geçmi ş ve hesabı tarafımdan veril m i ş olan bir hadiseyi ele alarak ba­ na hakaret etmiştir. Kendi s i n i n cezalandı rı lmas ı n ı ve ayrıca bana on bin l i ra tazmi nat vermesi n i n karar al­ tına a l ınmas ı n ı istiyorum.• demiş. Atsız, ise : Ben b i r vatansever s ıfatiyle Türkiye 'nin b i r uçuruma sürüklendi ğ i n i görm ekteyim . Bu kab i l kim­ seler b i rb i rlerine dayanarak memleketin yüksek ma­ kamlarına tı rmanıyorlar. Halbuki bunlar Türkiye'yi se­ venlere darbe vurmağa çal ı şıyorlar. Ben bu vaziyetin önlenmesi için Başvekile, malüm olan açık mektubu yazd ı m . " diyerek, açık mektupların neşrindeki gayeyi ortaya koymuş. B i l ahare söz alan Avukat Hamid Şevket ince : Bu dava , i k i iman ı n çarpışması davası d ı r. Bu dava, m i l l iyetçil ikle komünizmin çarpışması davası­ d ı r. B u dava nın kökleri , vicdanlarda ve kafalardadır. Bunu müdafaamızda arzedeceğiz. Davacı n ı n kafas ın­ da komünizm ateş i vardı r. M üvekk i l i m bu ateşi sön­ d ürmek için hamle yapmaktadır. Ceza Kanunundaki sarahate nazaran rica ediyoru m , Sabahattin A l i 'den •-

•-

44


sorulsun; hiyanetini ispat edel i m m i ? Dava i l mi ve siyasi b i r kanaat davasıdır. Ayrıca, Konya'daki mah­ kCımiyet dosyas ı n ı n ' da getirilmes i n i rica ed iyoru m . • demiş, · •

·--· ' ·>:: • ı;:TII.:I�: .; �-·',m ::

. ., ldstz ile Sabahattin AU davasına Ankarada başlandi

,i_�J

O günkü gazete manşetleri

Savcı ise : Davacıdan fi i l i n isbatı yolundaki tal ebe kar­ ş ı ne d iyeceği n i n soru lmas ı n ı . • istemiş. •-

45


Daha sonra hakim, a Hakarete dair kel i meler VA­ TAN HAiNi kelimelerinden i baret olduğuna göre, va­ tan h a i n i olduğunun i spat edilmesini isteyip, isteme­ d i ğ i sua l i n i n soru l masına ve duruşmanın 3 M ayıs 1 944 tarih i n e bırakı lmasına • karar vererek celseyi tatil etmiştir. Gençler, o günkü duruşmayı müteakip, Ats ız'ı aralarına a larak sami mi b i r hava i çi nde Gençl i k Par­ kı 'na kadar yürümüşler ve orada b i r müddet oturarak sohbet etmişlerd i r. Bu dava nın ertesi günü , bazı m i l l iyetçi gençler mahkeme safahatı hakkında konuşurlarken , o s ı rada o rada bulunan Sabahattin A l i , m i l l iyetçilerin bu soh­ betine müdahale ederek genc1 ere hakarete ye lten­ mişse de, m i l l iyetçi gençl er arası nda bulunan Osman Yüksel (Serdengeçti) 21 tarafından dövül müş ve ye­ d i ğ i ş iddetl i b ir tokatla da gözl üğü k ı r ı l mıştır. Hadise hemen cürmümeşhut mahkemesine inti­ kal etmiş, yapılan muhakeme sonunda haki m , haka­ reti karş ı lıklı görüp, tarafları on i kişer buçuk l i ra pa­ ra cezasına ve ayrıca Osman Yükse l i , Sabahatt i n A l i ' yi dövdüğünden dolayı ü ç gün hapse mahkum etmiş­ ti r. -

21

46

. Serdengeçti> mecmuası ve yayınları sahibi. . . 3 Mayıs 1944 milii şahlaruş esnasında, Ankara'da Dil ve Tarih­ Coğrafya Fakültesi Felsefe kısmı son sınıf talebesi idi. Nümayiş dolayısiyle tevkif edildi ve Hasan Ali Yücel­ in emriyle fakülteden tardolundu. Tahliyesini müteakip fakülteye kayıt için yaptığı bütün müracaatlar neti­ cesiz kaldı. Nihayet Devlet Şılrası karanyla hakkını aldı ve fakülteye kaydolundu. Nisan 1947 de . Serden­ geçti• mecmuasını çıkarmaya başladı ve bu derginin bir ve ikinci sayılarında yayınladığı ·Bir Fakültenin İçyÜzÜ• başlıklı yazısı dolayısiyle tekrar Fakülteden tardedildi, ayrıca Mahkemece de, alh ay iki gün hapis ve iki yÜz iki lira para cezasına çarptırıldı.


AVUKAT HAM i D ŞEVKET'iN B EYANATI Ayn ı gün Atsız'ın avukatı Hamid Şevket ince, duruşma safahat ı n ı n gazetel ere yan l ı ş aksettiri ldiğin­ den bah i sle • Tasviri efkar .. gazetesi Ankara Tem silci­ sine şunları söylemiştir: • - Ben Türküm. Eski Ocakcı bir Türküm . B i naen­ aleyh Türkçüyüm. Bu itibarladı r k i , N i hai Atsız'ın ya­ z ı s ı n ı kendi yazım addettim ve davası n ı kendi da­ vam gibi müdafaa etmek kararını aldım. Ben komü­ n ist bir adam ı n müdafi l iğ i n i yapamam. Akideme uy­ g u n ol mayan b i r siyaseti bugüne kadar takip etme­ d i m , bundan sonra da edemem. D uruşma esnas ında, Sabahatt i n Ali, açtığı davan ın a l elade bi r hakaret meselesi telakki edi lmes i n i , bunda s iyasi b i r mahiyet görülmemesin i , şayet N i hai Atsız bu davaya öyle b i r renk veri rse , b u h e m kendi si v e h e m de memleket için iyi bir netice vermeyeceğ i n i söylemiştir. Buna karşı ben, hadiseyi dedikleri gibi dar b i r kadro içinde temaşa etmeğe i m kan bulunmad ı ğ ı n ı , b i lakis mesele nin mazisine, kökl erine kadar i nme{je mecbur olduğumuzu, iki imanı n , iki idea l i n çarpıştı­ ğın ı ve bu m üsaraa nın i çtimal muhitte yarattığı ve ve yaratacağı i ntibaları beli rtmek mevki i nde bulun­ d uğ umuzu ve kendisine vatan h a i n l i ğ i isnat olunan Sabahattin Ali, eğer böyle fec i b i r itharn altında ya­ şamak istemiyorsa ve Türklüğün gayesine uygun b i r hattı hareket tak ip etti ğ i n i söyleyen bi r vatan çocu­ ğu olduğunu id dia ed iyorsa, maznun s ıfatiyle biz bu­ nun tam zıdd ı n ı , yan i Sabahattin ' i n komünistl i k yap­ t ı ğ ı n ı ve bu itibarla vatan h ai n i olduğunu isbata ama­ deyiz. Bu tal eb im ize Sabahatt i n A l i müsaade ederse ve biz de onun komünistf i ğ i n i ispat edemezsek Cum­ huriyet Mahkemesi karariyl e cebi nde taşıyacağ ı 47


i l a m l a Türk vatanı içinde geniş bi r gururla aram ızda yaşamağa hak kazanacaktır, dedim. B u sözlerimi binlerce münevver sam i i n d i n l ed i ler. Bil hassa müdafaa esnasında Ankara Cumhuriyet M üddeiumumisi i le m uavin l eri ve b i r çok hakimler d uydu lar. Bu beyanatın h i lafı n ı n gazetel ere aksetti­ r i l mesinin manası şudur : M uvaffak olmak i ç i n her­ çibadabad her yalanı i rtikap etmek ve o suretle ko­ m ü n i stliğe hadim olmak ve efkarı umumiyeyi aldat­ maktı r . » B u beyanatma r::� qmen, H a m i d Şevket ince, bir kaç gün sonra Fal i h R ıfkı Atay'ın iğfa l i n e kapı l arak Atsız'ın avukatl ı ğ ı n ı b ı rakmış ve 8 Mayıs 1 944 günkü « U l u s • gazetesinde yayın lanan mektubunda, Ats ız'ın i nk ı l ap lara düşman olduğunu öğrendiğ i n i , bu itibarla avukatl ı ğ ı n ı bıraktığ ı n ı yazmışsa da, a sl ında Hamid Şevket i nce, Fal i h R ıfkı Atay'ın i kazı i l e Atsızı mü­ dafa etmekteki tehl i keleri sezm i ş ve bu korku sai­ kiyle avukatl ı ktan çek i l miştir. Atsız - Sabahattin A l i davas ına 3 Mayıs 1 944 Çarşamba günü devam o l unmuş ve o g ü n Ad i iye bi­ nas ı n ı n içi ve dışı m uazzam bir genç l i k kütles i tara­ fı ndan dolduru l muş, kalaba l ı k caddeye taşarak mu­ h akeme sonunu beklerneye başlamı ştır. Gen i ş çapta emniyet tedbirlerin i n a l ı nd ı ğ ı o günkü du ruşmaya yi­ ne Hakim S affet Unan'la Savcı Hadi Tan çıkmış ve taraflar mahkemede haz ı r b u lunmuşlardır . Davanın bu i ki nci celsesinde, Atsız ve i ki avu­ katın ı n tevsi i tahkikat talepleri reddolunmuş, savcı iddianames i n i okuyarak : •Atsız'ın hareketine uyan Türk Ceza Kanununun 480 ci maddesi n i n 3 cü fıkrası ve M atbuat kanununun 47 nci maddesi delaletiyle Türk Ceza kanununun 482 nci maddesinin son fı kra­ s ı na tevfikan cezalandır ı l mas ı • nı i stemi ş ve duruş­ ma, m üdafaa için 9 M ayıs 1 944 tarih i n e b ı rakı l m ıştır. 48


3 MAYIS ŞAHLANIŞI .. 3 Mayıs nümayişi ., o l arak an ı lan m i l li şahlanış, işte o gün Atsız - Sabahattin A l i davas ı n ı n i kinci eel­ sesi günü vuku bulmuş ve mah keme salonunda, At­ sızın konuşmas ı n ı heyecanla takip eden gençlerden bir grup, bir anda Atsız'ı a lkışlamağa ve « kahrolsun komünistler., şeklinde bağı rmaya baş lamışlard ır. Bu a l kı ş v e « kahrolsun komünistler» sözü aniden kori­ dorları ve caddeyi dolduran kütleye i ntika l etmi ş ve kısa bir zamanda « kahrolsun komünistl er» sözüyl e her taraf i n lemeğe baş lamıştır. Orta l ı k birden karışmış ve bu arada gençler m i l­ li marş l ar söyleyerek yürüyüşe geçmişlerd i r. Komü­ nizmi ve komünistleri lanetleyen m i l l iyetç i l erin fer­ yadı muhite yay ı l ıyor ve halkın da iştirakiyle an be an kalabal ıklaşan gençl i k kütl esi Ul u s M eydan ı n a doğru yürüyordu . . . Bu ne hal d i ? . . H a l k caddelere y ı ğ ı l m ı ş , esnaf dükkanı ndan fı r­ lamış .. bu hal i , o günün şartları i çinde duyu l mam ı ş , görü l memiş bu m i l li hareketi şaş k ı n l ı kl a seyrediyor­ du . . . işte, y ı l l ardanberi yetişmemes i , bu cennet vatana ve büyük davaya sahip çı kmaması i ç i n bütün şer kuvvetlerin olanca m e l 'anetleriyle çal ı şmasına rağ­ men, yetişen , aziz vatana ve büyük davaya sahip çı­ kan gençler, m i lli b i r şuurla yürüyor, Moskof uşakla­ r ı n ı , vatan ve m i let hainl erin i ve komünizmi lanetli­ yordu . Bu bir m i lli şahlanıştı. Şahlanan bu gençler n·::ı bir makamdan emir a l m ı ş l ard ı , ne de bu hare­ k8t şııııun, bunun tertibiydi . . . Devam eden m i li marşlar ve " kahrolsun komü­ nistler» sözü i l e U lus meydan ın a inen gençler, bu.

·

ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 4

49


rada i stı klal Marşımızı söyledi ler ve heyecan l ı ko­ nuşınalar yaptı lar. Bu konuşmalarda komünizmi ve kor�ıii rı istleri tel 'in eden m i l l iyetç i ler, daha sonra o y ı ll arda U lus civarı nda bulunan Başvekal ete g i d i p Türkçü sand ık ları Başvekil l e h i n e tezahüratta bulun­ dular. Dönüp tekrar Adi iye b i nasına doğru yürüme­ ye başlad ı lar ve bu arada Sabahattin Al i 'n i n ele ge­ çen kitap larını yaktı lar. H ü C U M PEK KlYASlYA OLDU B u m i l li şahlanış esnas ında, atl ı ve motosi kletl i emniyet kuvvetleri gençler üzerine hücumla onları dağıtmak isted i , ve bu arada yakarad ı ğ ı n ı otobüslere tıkarak a l ıp götürdü . Gençler, pol isin bu hücumunu ancak isti klal Marş ı mızı söylerek durdurabi l d i l er. O günkü idare ve zihniyet, bu m i l li şahlanı ş ı , bu m i l li şuur uyanı k l ı ğ ı n ı hoş görmemiş, hazmederne­ miş ve polise kat'i emir vermişti . Bu kat'i emirle, po­ l i s i n , ekserisi yüksek tahsi l talebesi olan bu m i l l iyet­ çi gençi k kütlesi üzerine hücumu pek kıyasıya oldu. Gençleri toplama işine, çekil en fotoğrafl ardan teşh i s edilen talebelerin yakalanmasiyle o gece ve ertesi günü devam edi l d i . Bugün her biri, m i l l ete ve memlekete faydalı birer insan olan, o günün gençle­ ri : Osman Gümrükçüoğl u , A l i Çankaya , Sait Sadi Da­ ni şmentgazioğl u , Osman Yüksel , Said B i lg i ç , Ahmet E llezoğ l u , Cevdet Savgar vs. hep yakaland ı l ar. Böylece m i l iyetçi gençler yakalanıp Ankara Em­ niyet müdürlüğünde toplanırken , Ats ız da s ı k ı bir ta­ rassut altına a l ı n m ı ş , tevkif ed i lmemes i ne rağmen, pol is tarafından deva m l ı takip edilmiş, hatta gelen mektupları n ı n dahi kendisine veri lmeyip pol isce a l a­ konulduğu daha sonraki muhakeme safahatı nda mey­ dana çıkmıştır. 50


DAR BE-i H Ü KÜ M ET i M iŞ ! . . . Bu arada Maarif Veki l i Hasan A l i Yücel , Anka­ ra val i s i Nevzat Tandoğan, ve U l u s g azetesi başmu­ harriri Fa l i h R ıfkı Atay'dan müteşekkil meşhur çete· meseleye el koymuş ve Hasan A l i Yücel hemen Çan­ kaya Köşküne koşarak, M i l li Şefine arzu ubudiyye i le, m i l l iyetçi ferin harekete geçtiklerini , 3 Mayıs gün­ kü hadiselerin, b ir darbe-i hükümetle i ktidarı ele ge­ çirmek üzere düzenlendi ğ i n i kend i s i n i n ve arkadaş l a­ r ı n ı n gayretiyle isyan ı n (! ) hastır ı l d ı ğ ı n ı anlatmış ve M i l li Şefi de onun bu yalan ve iftiralarına inanmı ştır. O derece inanmıştır ki, i hti lalcilerin ( ! ) müteakip ha­ reketlerini önlemek üzere Çankaya Köşkünün bah­ çesi nde bazı müdafaa tertiplerine tevessül olunduğu dahi ş uyu bulmuştur! . . . Ki mseden emir a lmadan, ecdadı ndan mevrus Mos­ kof düşmanl ı ğıyle ve m i lli bir şuurla, şu cennet va­ tan ı n ve bu asil m i l l etin selameti uğruna, komünizmi ve komün i stleri tel i n için toplanan ve el l erinde ba­ s it b i rer çakı dahi bulunmayan m i l l iyetçi gençlerin 3 Mayıs günkü m i l li şahlanışı devr i n M i l li Şefine b i r i htilal ve isyan hareketi o l arak anlatan ve döktüğ ü d i l l erle M i l li Şefin i iğfal eden , M aarif Veki l i Hasan Ali Yüce l 'd i r ! B u bir haki kattir ve bu hususta Reisi­ cumhur Başyaveri merhum Celal Beyin şahadeti var­ d ı r 22 . H asan A l i Yücel, h iç bi r hak ve salahiyeti ol­ mad ı ğ ı halde, polisce yapı l an i l k tahki kata da bur­ nunu sakmuş ve usu l en gizli yapı l ması gereken po­ l is soruşturmasında bizzat hazı r bulunmuş, sualler sormuş, alınan ifadeleri okumuş, b i r polis şefi eda22

Bkz. : Atsız'm cSıfır'a Cevap• başlıklı makalesi. ·Kür­ §ad• dergisi. Sayı : 4 - 5. Ankara, 1947.

51


siyle emirler vermiş ve ilk tahkikata bir darbe-i hü­ kümet şekli vermeyi becermiştir. Bilahare merhum Kenan Öner'le arasındaki dava dolayısiyle yayınla­ dığı .. oavam" adlı kitabında Hasan Ali Yücel, ilk tah-

ltH:: It.A.l'

"fA�IHl

E.IHTlT.Oı>O

YAYINLI\Riı

l

IRKÇILIK- TURANCILIK

.

.

.

·�

Hadiseleri bir açıdan yansıtan kitap

52


ki kata burnunu soktuğunu masum b i r eda i l e itiraf etmiştir. Keza, Fal i h R ıfkı Atay da, m i l l iyetçiler al eyh i n­ deki harekatın i l k tahki kat safhas ında, salah iyet ve hakkı olmamas ına rağ men, hazır bulunmuş ve bu ha­ reketini daha sonraki y ı l l arda, 9 Mayıs 1 947 tari h l i .. cu mhuriyet » gazetesindeki makalesinde türlü ke­ l i m e oyunlariyle haklı göstermeye çal ışm ıştır. BAS l N l N TAKINDIGI TAV l R B u mem leketin ö z evlatların ı n vatan v e m i l let hai n i komünistler a leyhine yaptığı yürüyüş , böylece m i l iyetç i l i k düşmanları tarafından mecrası değiştiri­ Jip b i r isyan ve ihti la l şekl i n i al ı rken , Fal i h R ıfkı Atay, 7 M ayıs 1 944 tari h l i « Ulus .. gazetesinde a N izam Düş­ m a n l ı ğ ı Yaptırmayız,. baş l ı k l ı yazı sıyla 23 , tertemiz Türk eviatiarına « Gardistler .. , « Troçkistler» demek­ ten utanmamıştır. Yine Fa l i h R ıfkı Atay, 8 Mayıs günkü Ul u s'ta , bu kerre « N için üstünde Duruyoruz ,. ad l ı başmakalesiy­ le efkarı umumiyyeyi bulandı rmağa başlamış, aynı gün Zekeriya Sertel " Ta n » gazetesi nde « Beşinci Kol " baş l ı k l ı yazısiyle Fal i h R ıfkı Atay'ın yanında yer al­ mış ve Ulus Başmuharri rinin uydurduğu « Troçkistler .. tabirini bu kaşarla nm ış komünist de beni mseyerek m i l l iyetç i l ere tecavüze başlamıştır. H asan Ali Yücel , Nevzat Tandoğan ve Fal i h Rıfkı Atay üçlüsünün gayretiyle, hadiseler böyle bambaşka b i r safhada inkişaf ederken , Ats ız - Sabahatti n A li dava s ı n ı n müdafaa günü de g el i p çatmı ş ve duruşma 2 3 Bir ibret vesikası olan b u yazı için bkz. : !rkçılık - Tu­ rancılık. Türk İnkilap Tarihi Enstitüsü Yayınları. An­ kara, 1944.

53


günü yani 9 M ayıs günkü U l us gazetesinde Fal i h R ı f­ kı Atay, .. ırkçı l ı k ve Turan� l ı k » başl ığıyle bi r başma­ kale yayınlamıştır. Yine ayn ı g ü n · Akşam » gazete­ sinde C . H .P. kal emşörlerinden Necmeddin Sadak : .. on ikiye Beş Kal a » ; « Son Telgraf ,. gazetesinde Etem izzet Beni ce, " ideoloj i Bahsi üzerinde Fikir H ürriye­ ti Tanı mayız » ; « Tan i n ,. gazetesinde ise meşhur Hü� seyin Cahit Yalçın, « Genç l i ğ e Maledilme k istenen Bir Hare ket Hakkında » baş l ı kl ı yazı larıyle Fal i h R ıfkı Atay'ın açtı ğ ı m i l l iyetç i l i k düşmanı kampanyaya katı l­ m ı şlard ı r. ATSIZ'IN M O DAFAASI 9 M ayıs 1 944 Sal ı günü, Atsız - Sabahattin Ali davasına bakı l m ı ş ve o g ü n kü duruşmada Atsız'ın avukatları Ferruh Agan'la Rasih Yeğengi l , müştere­ ken haz ırladı kları müdafaanameyi okumuşlard ı r. Bi­ l ahare kend is ine söz veri len Ats ız : .. Maalesef ken­ d isine vatandaş denilen b i r şahs ı n açtığı hakaret da­ vasın ı n hesabını vermek üzere karş ı n ızda bulunuyo­ rum. M üdataaya başlarken şunu belirtm ek isterim k i , mahkemenizin vereceğ i kararı lehime çevirmek için kanunun kaçamak yo l larını arayacak değ i l im . Ceza­ l arda n , hapislerden ve daha i l erisinden korkan b i r insan değ i l im. Başvek i l e yazd ı ğ ı m açık mektupları hem m i l l i bir heyecan, hem d e m i l li ve son ucuna vard ı r ı l m ı ş bir şuur içinde yazd ı m . Ankara'ya da her türlü n eticelerini göze a larak ve kend i m i değ i l , uğ­ runda herşeye razı olduğum vatan davas ı n ı n küçük bir safhası olan bu davayı m üdafaa etme k için gel­ d i m . Çünkü bu dava, göründüğü g i b i , iki şahsın da­ vası değ i l , i ki mefkürenin çarpışmas ı dır. Bu dava Türkçülük i le komünizm i n , bu m i l l eti hür yaşatmak 54


isteyenlerle bütün mukaddesatı i nkar edenlerin da­ vasıdır. Bu dava, i ki kişi aras ı nda ç ı kan basit bir ha­ karet davas ı olsayd ı , bu alakayı çekmez, günün mü­ nakaşa mevzuu o l mazd ı , d iyerek meml eketimizdek i komünizm faal iyetleri hakkında g e n i ş açıklamal arda bulunmuş ve Sabahattin A l i için kulland ı ğ ı a VATAN HAiN i , tabi rine temas l a : gerek mazisiyle ve g erek­ se haliyle vatan ı yı kmak i stediği besbe l l i olan birisi­ ne vatan ha ini ded iğim i ç i n suçlu o l arak karşı n ızda b ulunuyorum . Söze başlarken de b i l d i rdi ğ i m g i b i ka­ rarı kendi lehime çevirmek i ç i n h i ç b i r kaçamak yo­ l u aramad ı ğ ıma inanınanızı rica ederim . Şu kadar söyleyebi l i ri m ki , Sabahatti n A l i bi r komünist oldu­ ğu, yani rejimi deği ştirmek ve i sti kl al i mizi yok etmek i stedi ğ i , yani vatan haini olduğu i ç i n , Başvekile olan mektubumda b i r vatan haininin Maarif Vekal eti tarafın­ dan korunduğunu bel i rtmek üzere bu tabiri kul l an­ d ı m , demiş ve müdafaasını şöyle bitirmişti r : « - Sözlerimin burası nda siz belki beni m b i r talepte bul unmarn ı beklersiniz. Ben, büyük bi r vicdan huzuru ve i nanç sağlaml ı ğ ıyle, bütün sami miyetim l e size herşeyi a n l attı m . Sizden heraat istemiyorum. A i l e ocağıma b i r an önce dönmek i ç i n çabuk b i r ka­ rar vermenizi i stiyorum . .. B u müdafaadan sonra hakim, karar i ç i n celseyi tatil etm iş ve i k i nci celsede verilen karar okunmuş­ tur. B i r hayli uzun olan bu kararın son kısmında ay­ nen şöyle denilmektedir. « Mücerret olarak söylenen .. vatan h ai n i » tabiri , mahsus madde tayini veya bi r fi i l isnadı i l e hakaret o l mayıp namus ve şöhrete taarruz edici sövmekten i baret bulunmasına göre, N i h ai Atsız'ın suçu Türk Ceza Kanunu'nun 482 nci maddesi n i n son fıkras ına uygun olduğundan a ltı ay müddetl e hapsine ve yüz u

55


l i ra ağ ı r para cezasiyle mahkOmiyeti ne ve had isede mütecavizin şahsı hakkında müdah i l i n haksız b i r ha­ reketi mesbuk ol madığından mezkOr kanunun 485 nci maddesi ndeki cezayı azaltıcı sebebin mevcut ol ma­ d ı ğ ı na , ancak Sabahattin A l i 'n i n fi kirlerine mazn unun ötedenberi muarız bulunuşu ve ü l küsüne uygun bul­ mad ı ğ ı müdah i l i n eserlerin i acı ve hatta hakaret edi­ ci mahiyette tenkit etmiş o l masına rağmen müda­ h i l i n sükOt etmiş o l ması ve bu kere yazd ı ğ ı açık mek­ tubu da, b i r vazife yaptığına ka i l o l arak neş retm iş ol ması g i b i haller maznun lehine cezayı azaltıcı tak­ d i ri sebeplerden kabul edi lerek, mürettep cezanın üçte b i ri indiri l erek, dört ay müddetle hepsine ve 66 l i ra 60 kuruş ağ ı r para cezası al ınmasına ve tal ebe mebn i , takd i r olunan yüz l i ra manevi zararın maznun­ dan a l ı narak davacıya veri l mesine ve Ad i i ye Harç Tarifesi Kanunun 50/7 ve 52 ci maddeleri mucibince 850 kuruş yarım duruşma harcı ile 200 kuruş n isbi harc ı n tahsi line, infaz ve teci l edi l miş mahkOmiyeti olmad ı ğ ı gelen cevaplarda b i l d i r i l mesi itibariyle geç­ mişteki h a l i n i n iyi olduğu taayyün etmesi ne, ahlaki temayülüne, cezası n ı n tec i l i i l eride suç işlernekten çeki nmes ine sebep olacağı hakkındaki kanaate meb­ ni Türk Ceza Kanunu'nun 89 cu maddesi mucibince cezaların teci l i ne Temyiz edilebilmek üzere 9.5.1 944 tari h i nde karar verilm işti r. »

56


iKiNCi BÖ L Ü M

Atsız' ın Tev kifi ve Y u rt Sath ına Yayı l an Gen iş Tev kifat

*

TAH Ki KAT

*

iŞKENCE

*

MAH KEME SAFAHAli VE SON RASI


Atsız' ın Tev kifi Böylece Ats ız - Sabahattin A l i davası bitm i ş ve Sabahattin A l i 'ye « Vatan hai n i • dediği i ç i n dört ay hapse mahkum olan Atsız'ın bu cezası tec il edilmi ştir. Atsız o günkü duruşmayı müteakip istanbu l 'a dönmek üzere, kald ı ğ ı otelde hazı rlanırken 3 M ayıs hadiseleri dolayısiyle tevkif ed i l d i . istanbul 'da, Kartal Maltepesindeki evinde yap ı l a n aramada ise, bütün kitapları, notları , evrakı ve eşyası d i d i k - d i d i k ed i l e­ rek a l ı n ı p götürü ldü. Tevkifat b ir anda bütün meml eket sath ı na ya­ yıldı ve tam b i r terör havası i çinde m i l l iyetçi avı başlad ı . Prof. Zeki Vel idi Togan , Alpars lan Türkeş, Dr. Hasan Ferid Cansever, Necdet Sançar, R eha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Dr. Fethi Tevet­ oğl u , Hüseyin Namık Orku n , H i kmet Tanyu, Orhan Şa­ ik Gökyay, M. Zeki Sofuoğ l u , ismet Tümtürk, Nurul­ lah Barıman gibi m i l l iyetçiler yakalanıp, evl erinde ve i şyerlerinde aramalar yapı l ı rken, yüzlerce genç de nezarete a l ı n d ı . Bir ara bu nezarete alma i şi öyle bir hale geldi ki, tanınmış her hangi bi r m i l l iyetçiye şu veya bu sebeple mektup yazan ve bu mektubu o m i l l iyetçinin evi nde bulunan şahısları dahi yakal ad ı l ar. Ankara'da yap ıla n i l k tahkikat, Hasan Ali Yücel , Nevzad Tandoğan ve Fal i h R ı fkı Atay üçlüsünün ça­ l ı şmaları sonunda ı rkçı l ı k - Turancı l ı k g ayesiyle g i zl i cemiyet kurmak ve hüku meti devirmek esası üzerine otu rtuldu. Kendi a rzu larına göre hazı rladıkları bu i l k tahki kat evrakı n ı , Emniyet Umum Müdürü i l e Adi iye Vekaleti Ceza işleri Umum M üdür muavin i ve Dahi­ l iye Vekal eti Hukuk Müşavirinden müteşekkil hey'58


ete tetki k ettirip b i r rapor hazırlattı lar ve Dah i l iye Veki l i H i l m i U ran' ı n 1 8 Mayıs 1 944 tarih l i tezkeresiy­ le, haz ı rl anan bu raporu ve Ankara'da nezarette bu­ l unan m i l l iyetçileri İstanbul 'a , örfi İdare h udutları i çi ne naklettil er. Ve bu nakil i şi n i de, m i l l iyetçi genç­ ler tarafı ndan yapı l ması muhtemel herhangi bi r pro­ testo hareketinden korkarak, Ankara g arından de !) i l , Etim esğut istasyonundan yaptılar. iSTANBUL YOLUNDA Ats ız ve a rkadaş larının İstanb u l 'a nakli mevzuun­ da, aynı kafilede bul unan Osman Yüksel (Serdengeç­ ti) d iyor k i : « Bu l unduğumuz odanı n kapısı araland ı , d ı şarısı görünüyor. Ş u bizim Ahmed E l l ezoğl u değ i l m i ? Ta kend i s i . önünde b i r komiser, arkas ı nda i ki sün­ gülü adam Ahmed 'i götürüyorlar. Her halde ş i mdi sev­ kiyat var. B i raz sonra i çeri bir komiser muav in i g i rdi : - Hazırlan Osman Bey. - Nereye? - B i rinci Şubeye. Orada kalacaks ı n ız. Benim bir tuhaf halim var. Kim ne derse i nanı­ veririm. Hele hoşuma g iden bir şey ol ursa . . . Korni­ ser acele ediyor : cc l\itaplarını al, neyin varsa topla, oya lanma d iyor. Kitap larımı al ıyorum . B u n l ar • Unutu­ lan Köy .. adl ı b i r roman, Eflatun 'u n eserlerinden bir kaçı v e Rus romanlarından çevri l m i ş kitaplar. Bi lhas­ sa çok sevd i ğ i m Dosteyevski 'n i n eserleri. B i r de kö­ tü battan iyem var, al ıyorum. Ne çamaşı r, n e para, ne pu l . . . B i rinci Şu b eye ç ı kıyoruz. Bizi b i r yere götürü­ yorlar. Fotoğrafı mızı çekti ler. Can ı m ı zı yakıyorlar, ca­ nımız g id iyor, suretleri m iz gölgeleri m i z kal ıyor, diyo­ rum. Baktı m Emniyet'in önünde kapal ı b i r araba var. Atsız'ı getird i l er ve içeri soktular. Ben de g i rdi m . S u­ suyoruz . . . Atsız'a bakıyorum, gülüyor. Otobüsün içi 59


pol is ve jandarmalarla do l u . Şöför mahal l i nde s iyasi şube müdürü var. Hami miyd i , neyd i o herifin ad ı '? Tuhaf şey? Bu adamla r bizi nereye götürüyorlar? Ya­ h u , i stasyona gitmeyecek mi i di k? Yan ı mdaki sivi l pol i s memuruna sormak i stiyoru m . Sus diyor, sus . . . Buraları b e n hiç görmemiştim . Yoksa bizi bi r yere götürüp orada kurşuna dizmes i n ler! E l i m l e işaretl er yapıyoru m : Kurşuna mı? Yan ımdaki ler mütemadiyen s usuyor. Dünyada hiç bir s ü kCıt, bu kadar korkunç de­ ğ i ld i r. Ölüm gibi bir sükCıt. N ihayet bir yerde du rduk. Baktı m , Eti mesğut'tayız. Ah ! Kurtul muş g i biyim. De­ m i n bana « su s , diyen pol i s g ü lüyor. Soruyorum : Bi­ zi n iye i stayondan sevketmediniz? O, can ı m diyor, s iz münevver adaml arsı n ız herkesi n içinde süngülü jandarmaların önünde götürmek ayıp değ i l mi? Son­ radan öğrendim k i , bu da yalan m ı ş ! istasyona bizim arkadaşlar gelir, b ir taşkı n l ı k yaparlar diye, bizi bu­ radan sevkediyorları . . . Vagonda ki mseler yok, h us usi galiba. Arkadaş­ larımız eski arkadaş lar, bizimle istanbu l'a kadar g i decekler. Atsız bir kampartımana ben bi r kampartı­ mana yerleştiril iyoruz. Pol i sler yine yanım ızda . . . Tre­ nin penceresinden uzaklara, ufuklara, Ankara ufukla­ rına bakıyoru m. Ankara , cc g id ipte gelmemek, gelipte görmemek var , Al laha ısmarlad ı k . . . Ankara bütün hatı ral arıyla içimde bir yara gibi kan ıyor. Dostlar, ar­ kadaşlar. . . Biz orada neler yapmad ı k ? Toplantı lar, hararet l i konuşmalar, buluşmalar . . . M i l l etleri uyandı rd ı k , kıt'alar fethettik. Bayraklar dalgalandırdık, bir hayal olsa da inand ı k, bi r masal ol sada d i nledik. Tren gidiyor, rüzgarlar esiyor. Gün görmüş bağrı yan ı k bozkır , gözlerimin önünde alab i l­ d i ğ i n e uzan ıyor. Gönlüm gözlerimden çok i l erde. Onu tutma n ı n , onu zinciriere vurman ı n imkanı var m ı ? 60


BiZ VATAN HAiNi MiYiZ? Küçük Asya 'nın sükut eden bozkırı , büyük Asya bozkırları na , Buhara e l l erine, Ti bet çöllerine kadar uzanıyor. Şimdi e l i m izde bi r zerresi b i l e kalmayan eski vataniara ve kendi öz vatanlarında bir m enfa ha­ yatı yaşayan m azlumlara selam . . . Gözyaşlarıyla se­ lam . . . Sizl er, çekiç ve orak altında esir, bizler istiklal ve h i l a l altında . . . Tren pencerelerinin camlarındaki ay-yı ldızlar, bozkıra , topraklara aksediyor. Toprak ve Bayrak bir arada . . . Anadolu toprağı , Türk bayrağ ı ! Siz söyleyi n , biz­ l er .. Fesatçım ıyız .. , s ize i hanet edebi l i rmiyiz? Ey, meçhul alemierin meçhul sakinleri ! Ey, ebe­ di hayatı n ebedi hakimleri ! Ey, şu ıssız, şu sessiz, şu çıplak bozkırları n ; Ey, burada y ı l l ardı r sukut eden ' sırların ulvi bir i l ham i l e manas ı na erenlerı Ey b i r karış toprak için d a ğ g i b i c a n veren ler! S i z söyley i n , biz s i z i n ruhlarınıza i hanet edeb i l i r m iyiz? B i z k i , .. çanakka l e » ye • tahtaka l e » ; sizlere .. budala » d iyen hoyratlarl a , körlerle, nankörlerle m ücadele etme k için ortaya atı l d ı k. Ey, bu topraklar i ç i n toprağa düşenler! Siz söyl eyi n , b iz vatan haini m iyiz? D iye feryat eder­ ken kol umdan b i ris i çekti. Baktım , pol is . . . Ne o l uyo­ ruz? Cevap yok! Pencereyi kapattı . Bakamaz m ı ş ı m ! Sağımda pol i s , solumda j andarma . . . Müdür; aOr­ tanıza a l ı n , pencereden bakmas ı n » demiş ! . . . Bize va­ tan içinde vata n ı görmek b i l e haram ! . . . Yasak! . . . Ba­ ş ı m önüme düşüyor. zifiri karan l ı k içindeyim . Gözl e­ rimi yumuyorum . . . Keşke şu anda sağ ı r, kör o lsayd ı m . Kesif, dumanl ı b i r hava bütün varl ı ğ ı m ı kap l ı yor. Gece yarı s ı . . . ses yok ! Trenin o değişmeyen gürü ltüsü . . . Keskin ç ı ğ l ı klar. Sabah o luyor galiba . . . Pol i s yağ mur yağıyor» ded i . 61


VE iSTANBU L'A M UVASALAT H ayd i ! Ne o? in iyoruz. Burada m ı ? - Evet! Burası küçük b ir istasyon . Halktan fazla pol isler, konı i serler . . . Elleri nde tabancaları , bize doğru çevir­ m işler. Ne ol uyoruz, eşkiyam ı götürüyorsunuz efendi­ ler? Ne yaps ı nlar, emir al mışlar! Hay, emri vereni n de, göreni n d e! Beni b i r taksiye , Atsız'ı bi r taksiye b i nd i­ riyorlar. Yan ı mızda ki pol isler yetmez g i b i , i ki pol i s daha . . . b i r daha, üç o l d u . Boğu l acağı m yahu ! ... Yüz­ yüze, diz - d izeyiz. Nefeslerimiz bi rbirimizin ağzına gi­ riyor! Aman ne fena s igara kokuyor, şu adamların ne­ fesleri ! . . . Kapılar iyice muayene edildi ve taksi hareket et­ t i . Adamların aras ı nda kayboldum, d ı şarı göremiyorum . Gidiyoruz, gidiyoruz . . . Hafif yağmur yağ ı yor. Düşüne­ miyorum . . . Her halde yine istasyona inmeyeceğiz. Meçhul bir yerden bizi a l ı p götürüyorlar. Kendi kendime tekrar soruyoru m : B i z ne yaptık? Bu adam­ l ara ne oluyor? Nereye götürüyorlar bizi ? Bu nas ı l yo lculuk? . . . O , adı n ı bi lmediğ i m istasyondan hareket edel i ya­ rı m saat oldu. Deniz kıyısı nda bi r yerde taks i lerimiz durdu. Pendi k dediler. Otomobi l l erimizle birlikte yallah vapurun içine . . . M übarek ayaklarımız toprağa basmı­ yor. istanbul yakası n a geçiyoruz. Yol larda otomobi l i­ miz s ı k - s ı k durduruluyor. Büyük b i r binanın önünde durdu. " i n ! , ded i l er indi k. Bir adam bizi yukarı çı kar­ d ı . Ç ı kıyoruz . . . çık ıyoruz, merdivenler bitmiyor. Ni ha­ yet bizi bir kap ı n ı n önünde durdurdular. Yakas ında 62


mülkiye rozeti taş ıyan bi r zat ç ı ktı . E l i mden kitapları al d ı ! .. Etmeyin, bunları bana b ı rakı n " dedi m . · Ol maz, b i lahare veririz• dedi ler. B i r garip oldum! Kitaplarım ... Onlar yan ı mda olsaydı . Baştan aşağ ı elbiseleri mi· soy­ salar, böyle müteessir ol mazd ı m . 24 ..

Osman Yüksel (Serdengeçti) n i n , nev'i şahsına münhas ı r üsiGbüyle i şte bu şeki lde cereyan ett i, ne­ zarete al ınan m i l l iyetçilerin Ankara'dan istanbul'a ge­ tiri l i ş i . Ve böylece davan ın Ankara'dan istanbul 'a , Ör­ fi idare hudutları içine nakled i l mesine ve Örfi ida re­ n i n de bir Ceza ve Tevkif Evi bul u nmas ına rağmen , yakalanan m i l l iyetçiler hep istanbul Emniyet Müdür­ lüğünde (Sanasaryan Hanı nda) topland ıl ar ve i htilatden men edilerek, her biri ayrı - ayrı h ücrelere kapat ıl d ılar. O y ı l larda ordu saflarında bulunan, Dr. Yüzbaşı H asan Ferid Cansever, Piyade üstteğmen Alparslan Türkeş , Dr. ü stteğmen Fethi Tevetoğlu, Piyade Teğmeni Nu­ rullah Barıman, Topçu Astteğmeni M. Zeki Sofuoğl u ve Ul aştırma Astteğmeni Faz ıl H isarc ı k i l ise Tophane­ deki Askeri Cezaevinde i di l er. Ve keza bu m i l l iyetçi­ ler de i htilattan men edi lerek ayrı - ayrı hücrelere ka­ patı l m ı şlard ı . YENi HADiSELER Tevkif edilen ve nezarete al ı nanlar aras ı nda, Ats ız ın refi kas ı Bedriye Hanım da vard ı . Bedriye Atsız, Eren­ köy Kız Lisesi Tarih Hacası i ken 1 3 Mayıs 1 944 tari hin­ de Hasan A l i Yüce l ' i n emriyle vekalet emrine alınmış, üç g ü n sonra da, 1 6 Mayıs Salı günü tevki f edilmiştir. Atsız'ın ve Bedriye Han ı m ı n tevkifleri dolayısiyle o y ı l­ l arda henüz dört buçuk yaşında olan • Yağmur .. adlı 24

Bkz. : Azap Hücrelerinde

c

Serdengeçti> mecmuası. sa ­

y ı : 2 . Ses-Işık Matbaası. Eskişehir, 1947.

63


çocukları , ara-s ıra eve g e l i p g iden çamaşırcı kad ı n ı n e l i nde kal mış , çocuk la meşgul ol mak isteyen bi rkaç gerçek a i l e dostu ise, etraftaki po lisl erce eve yakl aş­ tırılmamıştır. Bu dört buçuk yaşı ndaki yavru, Bedriye ' H an ı m ı n tah l iyes i ne kadar, i ki buçuk ay deva m l ı göz­ yaşı dökmüş ve « Benim annemle babam vard ı , n erede­ ler? .. d iyerek hep anne ve babas ı n ı aram ıştır. B u ı stı rab ı n bir başka çeş i d i n i de, Türkeş a i lesi tatmı ş , Alparslan Türkeş'in tevkifi sı rasında henüz dört yaşında o l an büyük kızı , arkadaşları tarafından u Bu Tu- . ranem ı n kızıdır, bununla oynamayal ı m " sözüyle adeta tecrit edilerek, yalnız bırakı l mıştır. Ayrıca, bu tevkif hadisesi dolayısiyle Türkeş' i n maaşı kes i l m i ş , başka h i çbir yerden gel iri ol mayan a i l e ıstırablı günler geçir­ miştir. Ailesinin bu hali ise, Cezaevin i n pi s, karanl ı k v e berbat b1 r hücresi nde ç i l e dolduran Alparslan Türkeş i ç in ayrı b ir üzüntü kaynağı olmuştur. Bu acı ve ı ztırap çeşitli tezahürleriyle devam eder­ ken , m i l l iyetç i l i k düşmanları n ı n yalan ve iftira kampan­ yası da h ızlanmıştır. Zeki Velidi Togan 'ın evinde ele geçen kayak e l i besi - resmi üni forma ( ! ) . Atsız'ın evin­ den a l ı p götü rdükleri bi r bavul not, yabancı l ardan a l ı ­ n a n para ( ! ) . Necdet Sançar'ın yazdı ğ ı mizahi b i r ş i i r, şifre ( ! ) , « Sı hhati nizin iş'arı » şekl i nde çeki len b i r telg­ raf, parol a ( ! ) olarak kasden etrafa yayı l ıyordu . Yen i, yeni tevkiflerin birbirini koval adı ğ ı bu günlerd e, 3 M a­ yıs şahl an ı ş ı dolayısiyle yakalanıp nezarete atı l an gençlerden, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Felse­ fe bölümü son s ınıf talebesi Osman Yüksel (Serden­ geçti) i l e S iyasal B ilgi l er'de o kuyan Osman Gü mrük­ çüoğl u ve A l i Çankaya da tard cezasiyle mekteple­ ri nden uzaklaştırıl ıyorlard ı . O günlerde nezaret altına a l ı nanlardan biri de, eski i stanbul M i l l etveki l i i l han Egemen Darendel ioğ64


lu i d i . Darandelioğlu 1 944 yı l ı Mayıs ayı başlarında cc Solcu Şairler Antol oj i si • adiyle b i r broşür yay ı n l a­ m ı ş , bu broşüründe, edebiyet ve san'at kisvesi al· tı nda komünizm propogandası yapan şairleri topla­ m ı ştı. Derin bir tetk i k mahsü l ü o l an bu broşürü n , o y ı l l arda istanbul Erkek Lisesi son s ı n ıfı nda bulunan D arendelioğlu tarafından böylesine d i kkatle hazırlan­ masına i nanmak i stemeyen i l g i l i l er, o mühim bro­ şürün Darendel ioğlu'nca değ i l de, mevkuf Turancılar­ dan biri tarafından hazırlandı ğ ı zehabına kapıl mışlar ve broşürü top layıp Darende l ioğlu'nu da nezarete al mışlard ı r. i l han Darendel ioğlu bir müddet sonra ser­ best bırak ı l mışsa da, mezuniyet i mtihan l arından i ki· sine g i rernemiş ve yukardaki m i l l iyetç i ler gibi o d a kayba uğramıştır. RES M i TEBLiG Tertemiz memleket evlatları n ı n çetin b i r i mtihan ve ç i l e devrine g i rd i ğ i bu günl erde , hadise ile i lg i l i i l k Resmi Tebl i ğ neşrolundu. Anadolu Ajansı vasıta­ siyle her tarafa yay ı l an 1 8 M ayı s 1 944 tarihl i bu teb­ l i ğ aynen şudur : « R esmi Tebl i ğ : Son günlerde hükCımetçe kapatı l an Orhun mec:. muası sahibi N i hai Atsız i l e Konservatuar öğretmen­ l erinden Sabahattin Al i ' n i n , Ankara'da görülen mah· kemesi sırasında N i h a i Atsız lehine yap ı l an taşkın­ l ı klar dolayısiyle nezaret altına a l ı n ması zarureti ha­ s ı l olan bazı kimseler nezdi nde ç ı kan evrakın verdiği şüp h e üzerine N i ha i Atsız, Reh a Oğuz Türkkan ve Z e k i Vel idi i l e Hasan Ferid Cansever'in istanbulda bulunan evlerinde ve daha bazı yakın arkadaşları nezÇANKAYA'DA KABUS/F. :

5

65


d i nde i stanbul örfi idare Komutan l ı ğınca arama_Jar yap ı l m ı ş ve elde edilen vesi ka l ar tetki k edi l m işti r. B u ves ikaların tetki ki nden elde edilen netice ve kanaate göre, Teşkilatı Esasiye Kanunumuzun tesbit et­ tiği esas la ra aykırı o l arak ı rkç ı l ı k ve Turancı l ı k ga­ yeleri güden ve son zamanl arda faa liyetl eri n i a rttı r­ d ı kları , bu yolda tertibat al dıkları ve anlaşmalar im­ zalad ı kları görülen bu kimselerin Teşkilatı Esas iye Kanunu ile .müesses bugünkü rej i m i mize ve vatandaş larımızın hakiki m i l l iyetç i l i k h isleri n e aykırı umdeleri v e b u umdelere varma k i ç i n g i z l i cemiyetleri, faal iyet programları , teşkilat v e pro­ paganda organ ları , hatta muhaberelerini g i z l i tutma­ ğa mahsus şifreleri ve paro l a l arı vard ı r. Bunlar mem­ l eketin muhte lif m ı ntıkaları nda ve b i l hassa her çeşit terbiye müessesel erinde m asu m gençlerin m i l l iyet­ ç i l i k ve vatanseverl i k duygu larını istismar ederek genç nes i l a rası nda kend i l erine taraftar toplamak ve bu su retle hedeflerine u l aşmak için devam l ı ve sis­ tem l i b i r faal iyet sarfetmekte, zararl ı ideoloj i lerini tahakkuk ettirmek yol unda çal ışmaktad ır. B u mahiyetteki faal iyet, Teş ki latı Esasiye Kanu­ numuza aykırı ve Türk Ceza Kanunumuza göre suç vasrtl arını haiz olduğundan faa i l leri hakkında salahi­ yetl i adli mercile r tarafından kanuni taki bat yapı l­ mak üzere işe el konu lmuştu r ." iSMET i N ö N ü ' N ü N N UTKU Bu Resmi Teb l i ğ 'i n neşri n in hemen ertesi gunu devrin M i l li Şefi ismet inönü, 19 M ayıs Gençl i k ve Spor Bayram ı dolayıs iyle b i r kon uşma yapt ı. ismet inön ü , bu konuşmada M i l li Şefl iğine yaraş ı r b i r ega i l e , karara bağ l anmış değ i l , h enüz mahkemeye dahi 66


en -..ı

..

i

ı;; · ::;·

5

=

ı:: : =

!D

11<1

c.

:ı:

.... �

"'

'::

.... �

�... �:��

Q:

�·

=

ııı

...

i1l !'!>B

ı:: �·

;. =

ı::

N

9ıı:ı ·

-

Ml :'-J;;\J{[L \lli'(-'ii G,\ZJ:Jt?

'hl,ı:.

·ı�<d""

ı-ı •.,!,J

�-�

t�nu�<-(��r

-"

L·--- -���-�

.. "�klo,ı' "' ' kıut:s:1 L·nı'l:ık vf': ihı;y:ı�. VOL TAIRE

ile dolduracak prensipler temel olara/c. almnllşiır

,1

ı

tedbirle.rini

kullanaci\ğız.

r-·-

·---

SEVGiLi EVLATLARHtq..

,

M.Rarifin:ıiz., her ·bak nurlan şimdiye iusd;:.r g'P.t;irdiı;j:imU se-\i'iyeleıhı e��o . )'bkaeğiac vara.t,tır. C11mh u r i � e t �aa,. i t i i l 1 · h o�.rıma v��: iat ikl.Jol i.;in ll'o.rıubn.ou: bir .,-üve.almi.Adir. ·r�rk �am�ti : . · . ,.,�ında nt..,,nif heyd. imi:ı.� t�te klı\irl�.riml � y l�ın.elıtıtll l.ıt'ıwk d•ıyaru11.

bütün

fUllrsuz. ve vicdıı nsız fesatçıların teı:virleritıe Türk miiletiniıı mukadderahnı kaptırmamak için elbetttı Cumhuriyetin

.

',

·-- ',

Türk· milliyetçisiyiz, Fakat memleketiınizde ırkçılik preusip!erlııiıı düsmamyız. Turancılık fikri yine son zamaniann zararh ve hastalıklı gösteris:dir. Turancılar Türk milktini bütünkomşularil� u��l;az bir surette i;�{-' ;'�-· derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu k<ıdıır ;*' ;

'- -- ·

Vatandaşlarzmızm v e geni yetişen nesil/erimizin .lJÜreklerini a.şk

Cumlıuriyet, memleketin içerideki .ıJaşaljışmda ve dışarı ile rniinasebetlerinde açık ve dürüst hatlarla ülküsünü tayin etmiştir .

Cum h u rreisi nin gen çliğe h ita bi

..

-��="?�,·�;:. u.·���L.

... ,,.(V ,• Yol M""' ..- K>!<• 1,U.� , <>- ;·�·..':;'·• , · '·- - �-l!' .��-�·..; ·��·� ·'·

l tiitii�;, .��:;::Ca�·�>" _. , l�r-:·,:-:·T";;·j --L,,�,.·:" .:::-�"1ı Tlasvırı Efkar ��:�:::


i nti kal etmemiş olan m i l iyetç i l erle i l g i l i dava hakkın­ d a peşin hükmünü veriyor ve " ı rkçı - turancı " ol arak and ı ğ ı m i l l iyetçiler için • Şuursuz ve vicdansız fesat­ çılar .. tabirini kullan ıyor, « Cumhuriyetin ve B üyük M i llet Mecl isinin mevcudiyeti aleyh inde teşebbüs­ ler .. den bahsediyor ve mes'ul makamları m i l l iyetçi­ makamları m i l iyetçiler aleyh ine . tahrik ve teşv i k ede­ rek d iyordu k i : .. şuursuz, vicdansız fesatçıl arın tez­ v i rlerine Türk m i l leti n i n mukadderat ın ı kaptı rmamak için el bette cumhuriyetin bütün tedbirleri n i ku l l anaca­ ğ ı z . .. Devrin M i l li Şefi'nin bu konuşmas ı n ı n mevzuumuz­ la i l g i l i kıs m ı n ı , b i r ibret ves i kası ol arak aynen a l ı­ yoruz : « Türk M i l l iyetçisiyiz, fakat memleketim izde ı rk­ ç ı l ı k prensibinin düşmanıyız. Memleketimizde pol iti­ ka garezleri için uydurulan ı rkç ı l ı k önderlerin i n çok acıklı faci aları hatıralarımızda canl ıd ı r. 1 9 1 2 senele­ rinde Rumel i 'de tutunmak için t ı rnaklarıyl a kayal ara yapışarak son gayretlerini sarf eden Türk erlerine Arnavut Priştinel i Hasan ve Derviş Hima ile beraber arkadan hücum tertipleyenlerin Türk ı rkçı politikacısı olduğu, Büyük M i llet M eclisinde ispat olunmuştur. ce Politika icab ı • d iye tefsi r etmekte en ufak bi r güçlük çekmeyen bu adamlar, sözl erine inanıp daha büyük bir felakete uğrad ığım ız zaman gene ce Pol itika i cabı­ d ı r .. d iyerek yeni bir fesad prensibi yaratmakta geri kalmayacaklard ı r. Köy Enstitülerinde, her çeşit oku l larım ızda, mü-' esseselerimizde, Ordumuzda müşterek vatan m ül­ külerini Türk çocuklarına, eşit adalet ve şefkat his­ l eriyle vermeye çal ışıyoruz. Onları büyük Cumhuri­ yet potası nda kaynatıp meydana Türk vatanseveri çı­ karmaya uğraş ıyoruz. Vatandaşlarım emin olab i l i rler. • 68


ki, muvaffakiyetleri miz esas l ı d ı r ve gelecek zamanda daha göz a l ı c ı ol acaktır. Türk m i l l iyetç i l i ği içinde vatan çocuklarının te­ m i z ülkülü ve vatan fikirli o larak b i rbirine dayanan sağlam bir m i l let olmas ı , erişi l m ez ve yan l ı ş bir hayal değildir. Bunun doğru bir fikir ve erişi l i r bir hedef ' olduğunu, e l l e tutulur ve gözle görü l ü r neticeleriyle ta mam iyl e anl ıyoruz. Şimdi i nsaf edi niz. Türk vatan­ daşı yetişti rmek için bütün iyi şartları özünde top­ lamış olan bu feyizli yol u b ı rakır da, ı rkçı ların m i l leti binbir parçaya ayı racak fesatlı ve nifakl ı zehirlerine cemiyeti kaptırır mıyız? Turanc ı l ı k fikri, yine son zamanların zararlı ve hasta l ı kl ı gösteris i d i r. Bu bakımdan Cumhuriyeti iyi anlamak lazımdır. M i l li kurtul uş sona erdiği gün, yal­ n ız Sovyetlerle dostlu k ve bütün komşuları mız eski düşma n l ı kları n ı n bütün hatıralarını canlı olarak zihin­ lerinde tutuyorlard ı . Herkesin kafasında, biraz der­ man bulursak sergüzeççi , saldırıcı bir siyasete kendi­ m izi kaptıracağ ı m ı z fikri yaşıyordu . Cumhuriyet kuv-_ vetl i b i r medeniyet yaşayı şın ı n şartlarından bir esas­ l ıs ı n ı , m i l letler a i lesi içinde bi r emniyet havas ı n ı n m evcut ol masında görmüştür. i mparatorluktan son zamanlarda ayrı lmış o l an komşul arıyla da iyi ve sa­ m i mi komşuluk şartların ı n tem i n edilmiş o l mas ı n ı , m i l l etin saadeti için lüzu m l u saymıştır. Görü l üyor k i , m i lli politikamız memleket dı şında sergüzeşt aramak zi h niyeti nden tamamen uzaktır. As ı l mühim olan da bunun b i r zaruret pol itikası değ i l , b i r an l ayış ve bir i nanış pol itikası ol masıdır. Ancak bu inanışa vard ık­ tan sonrad ı r k i, etrafımızda bulunan m i l letleri daha yakından tan ı ma k i mkanlarını bulduk. Nereden zarar g e l i r ve nereden zarar gelmez, bunu ayırt etmek i ç i n z i h i n l erim izde ayar lı ölçüler has ı l oldu. i çerde m i l le69


tin hayrı ve saadeti için çalışma i m kanları ve d ı şa­ rıya karş ı m i l letin emn iyet ve müdataası i ç i n lazım o l an tedbirler, s a l i m ölçülerle gözümüzün önünde be­ l i rd i . Ve n i h ayet asırlar ve asırlar süren köklü düş­ man l ı klar yeri ne, yirm i sene g i b i kısa bir m üddette hürmet ve iti mat duyguları n ı n uyanmasına imkan verd i . Turanc ı l ar, Türk m il eti n i bütün komşularıyle onul­ maz b i r surette derhal düşman yapmak i ç i n b i rebir tılsımı bulmuş lardır. B u kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk m i l l etinin m u kaddera­ tını kaptı rmamak için elbette Cumhuriyetin , bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesatçı lar, genç çocukları ve saf vatandaşları aldatan fikirlerini m i l l et karş ıs ın­ da açıktan açığa münakaşa edemeyeceğimizi sanmış­ lard ı r. Aldanmışlard ı r ve daha çok al danacaklard ı r . Ş i m d i vatandaşlarımdan i ki s u a l e zihin lerinde cevap bulmalarını isteyeceğ i m : ı rkçı l ar ve Turanc ı l a r gizli tertipler v e teşkil l ere başvurmuşlard ı r. N i ç i n ? Kandaşları a rası nda gizl i fesat tertipleriyle fikirleri memlekette yürür mü? Hele doğudan, batıdan ü l kel e r g izl i Turan cem iyetiyle zaptolunur m u ? B u n l a r o şey­ l erdi r k i , ancak devletin kanunları ve esas teşkilatı ayak altına a l ı n d ı ktan sonra başlanab i l i r. Şu halde yaldızlı fikirler perdesi a ltında doğrudan doğruya Cumhuriyeti n , Büyük M i l l et M ec l isinin m evcudiyeti al eyh inde teşebbüsler karşısındayız. Tertipçiler, on yaşında çocuklarım ızdan bize kadar derece - der.ece, perde - perde hepimizi aldatmak iddiasındadı rlar. Vatandaşlarıma i kinci sual i m i soruyorum : Dünya olaylarının bugünkü durumunda Türkiye'nin ı rkçı ve Turancı olması lazım g e l d i ğ i n i iddia edenler, hangi m i l l ete faydalı , k i m l erin maksadına yararl ı d ı rlar? Türk m i l l etine yalnız bela ve felaket geti recek olan bu 70


fiki rleri yürütmek i steyenlerin Türk m i l letine h i ç b i r h izmetleri o l mayacağ ı muhakkaktır. Bu hareketlerden yalnız yabancılar faydalanab i l irler. Fesatç ı l ar, yaban­ c ı lara b i l erek mi h izmet ediyorlar? Yabancılar, fesat­ ç ı l arı idare edecek kadar yakı ndan münasebette midir­ ler? Bunları hüküm olarak kesti rrnek bugün mümkün deği ld i r. Ama yabancıya h izmet kasdı ve yabanc ı n ı n i l iş i ğ i hiç bir zaman meydana çıkmasa dahi hareket­ l erin, Türk m i l etine, Türk vatanına zararl ı o l ması ve bunl ardan yalnız yabancıların taydalanmış ol ması söz götürmez bir hakikattir. Vatandaşları m ! Emin o l ab i l irsiniz k i , vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edece­ ğ i z 25 . . . .

N UTKUN TES i R LE R i Devrin Reisicumhuru v e o günkü d i kta rej i m i n i n M i l li Şefi ismet i n ö n ü , Hasan Al i Yücel - Nevzad Tandoğan - Fal i h R ıfkı Atay üçlüsünün iğfal i n e kapı­ larak ve başta Anayasa olmak üzere, bütün mer'i kanu n ları çiğneyerek yaptığı bu konuşma i l e henüz mahkemenin el koymadığ ı davaya al enen müdahale etmi ş ve bu müdahale, ı rkçı l ı k - Turancı l ı k deni len m i l l iyetç i l i k düşmanı davan ın esas ı n ı teşki l etm iş­ tir. Bu gün için b i rer hakikattir ki : a) M aarif Veki l i H asan Ali Yücel tarafı ndan san­ ki b i r vazife imiş g i b i , b i r araya toplanıp .. ı rkçı l ı k - Tu­ ranc ı l ı k » adı altında Türk inkııap Tari h i Enstitüsü ya­ y ı n l arı aras ında dört numara i l e neşro l unan matbuat 25 Nutkun tamamı için, Türk İnkilap Tarihi Enstitüsünce yayınlanan !rkçılık - Turancılık adlı kitaba bakınız.

71


taki m i l l iyetç i l i k düşmanı makalelerin tümü elbette bu nutkun tes i riyle yazı l ı p , yay ı n l anmıştır. b) Davanın ilk tahki kat safhası nda, m i l l iyetçi­ l ere tatbi k oluna n « Eng izasyon Mezal i m i » ne rahmet okutan işkenceleri yapanlar, bu gayri kanuni ve gayri i nsani zG i m ü , bu memleketin tertemiz evi ati arına re­ va gören ler, kuvvetlerin i elbette M i l li Şef'l eri n i n bu nutkundan ve a leni müdahalesinden almışlard ı r. c) ırkçı l ı k - Turan c ı l ı k Davas ı duruşmaları n ı n başladığı 7 Eylül 1 944 Perşembe günü neşrolunan Resmi Teb l i ğ 'de, m i l l iyetç i l erin • m i l lete ve vatana karşı h iyanet hareketin e teşebbüs ettiklerinden " bah­ sedenler bu i l hamı el bette ismet inönü'nün n utkun­ dan almışl ardır. ç) Devlet Reisinin bu nutku i l e yapt ığ ı aleni müdahale, mes'u l şahı s ve makamlara o derece te­ s i r etmişti r ki savcı , esas hakkındaki iddianamesin­ de, yapı l an bütün işkence, zulüm ve tertipiere rağ­ men, tutunacak b i r huku ki dal bulamamıştır da. can­ kurtaran s i m i d i g i b i bu nutka sarı l m ış ve avukat Ke­ nan Öner'den hak etti ğ i cevabı al m ıştır 26 . d) Devrin Genel Kurmay Başkanı Kaz ı m Orbay dahi bu nutkun tes irinden kendini kurtaramamış ve Askeri Temyiz Reisi Orgeneral Al i Fuad Erden'i b i r g ü n makam ı n a çağ ırarak şunları söylemiştir : «- Sayın M i lli Şefimiz, Turancı l arın suçlu ol­ dukların ı daha baştan o rtaya koydular ve bizleri i r­ şad buyurdular, 1 9 Mayıs nutuklarında h erşeyi açık­ ladı lar. Böyle olduğu halde, Başkanl ığınız altında bu­ lunan Askeri Yargıtay nas ı l olurda bunlar lehine ka­ rar verir . » 27. 26 Bkz. : Öner - Yücel Davası. 1 nci kitap. İstanbul, 1947. 27 Bkz. : Alparslan Türkeş. 1944 Milliyetçilik Olayı. İs­ tanbul, 1968.

72


Şu birkaç misaile tes i r sahası n ı bel i rtrneğe ça­ l ı ştığımız ismet inönü'nün 1 9 M ayıs nutku , mi l l iyet. ç i l i k düşmanı dava nın seyri n i bel l i etm iş ve mura­ d ı n a nail olan H asan A l i Yücel , Maarif teşkilatma gön­ derd i ğ i bir tam i m l e M i l li Şefi n i n nutku hakkında ya­ p ı l acak çalışmalar için şunl arı emretm i şti r : 1 1 944 - 45 ders y ı l ı n ı n i l k gününde bu nu­ tuk : a) i l kokul ların son i ki s ın ıfları nda öğrenci l ere okunup anlatı l acaktır. b) Ortaokul l arl a , l iseleri n ; öğretmen oku l ları­ n ı n , tekni k öğretim kurumların ı n v.e köy enstitülerinin bütün s ınıflarında okunacak, izah edi l ecektir. c) Yüksek okul larla, yüksek tekni k kurumları­ n ı n , üniversite n i n , fakültelerin , köy enstitüsü yüksek kısmının açı l ı ş dersi nde okunacak ve bu derslere konu o lacaktır. d ) i l koku llarla, o rtaokullarda ve diğer bu dere­ cedeki oku l l arın yurtbilgisi derslerinde, l ise ve bu de­ recedekl oku l l arın sosyoloj i , tarih ve inki lap tari h i ders lerinde öğretim nutukta yazı l ı esaslara göre ya­ p ı l acak, metni n muhte l i f parçaları üstünde durulacak, öğrenci l ere nutuktaki fikirler etrafında vazifeler yaz­ d ı r ı l acaktır. Yüksek öğretim kurumlarında ahlak, sos­ yoloj i vs. g i b i cem iyete ait derslerle Türk inkılap Ta­ rihi ve Türkiye Cumhuriyeti R ej i m i dersleri profe­ sörleri bu nutkun ruhuna göre halkın rahatça okuya­ b il eceği broşürler yazıp, bas ı t mak üzere resmi yol­ l ardan Vek i l l i ği m ize göndereceklerdir. Ders y ı l ı n ı n sonunda yapıla n üniversi te haftalarında v e ders y ı l ı i çi nd e veril ecek konferansl arda n utkun konu larına önemli yerler ayrıl acaktır. B ütün yüksek öğretim kurumlarımızia l ise, öğ­ retmen oku l u , tek nik öğretim enstitüleri ve o ku l l arı , -

73


köy enstitüleri, ortaoku l l ar ve maarif müdürl ükleri ( i l kokul öğretm enl eri ve öğrenci leri yönünden) bu tam i m l e veri len d i rektifler üzerine n e g i b i i şl e r ve haz ı rl ı klar yaptıklarını ve 1 944/45 öğretim y ı l ı i çinde neler yapmayı düşündüklerini madde madde, Tem­ muz 1 944 sonuna kadar veki l l iğ e bi ldi receklerdi r . • iL K TAH KiKAT VE iŞKENCE Tevkif edilen ve n ezaret altına al ı nan m i l l iyet­ çi l erin sorg u l arı çok feci şartlar altında çeş itl i i şken­ celerle yapı l m ı ş ve bu yüzkarası işkence i ş i n i , başta Emniyet U m u m Müdür muav i n i Kamuran Çakruh ol­ mak üzere , istanbul Emniyet M üdürü Ahmet Dem i r, Emniyet M üdürlüğü Birinci Şube şefi Said Koçak ve savcı Kazım Alöç müştereken yürütmüşlerdi r . Davaya , M i l li şefin arzu buyurduğ u şekli vere­ b i l me k ve m evkuf m i l l iyetç i l erden bu arzu buyuru­ lan şekle uygun ifade a l ab i l me k için yukarıdaki ekip tarafından bu memleketin öz evi atiarına yap ı l a n zu­ lüm ve i şkence bir kel i m e i l e « KORKUNç .. tur. Biz, b i r devri n yüzkarası olan bu korkunç zulüm ve işken­ celeri b irkaç m isalla anlatmaya çalışacağı z : _

" 1 - M EZAR LI K H ü C R ESi : istanbul Emniyet M ü­ dürlüğü b i nası olan Sanasaryan hanının yeraltı ka­ tında da hücreler vard ı . Burada, zaman - zaman bo­ rulardan sızan lağ ı m ç i rkefleri hücrelerin i ç i ne do­ l ardı . Ve l a ğ ı m kokusuna, b i r kaç saat l i k vazifel eri s ı rası nda nöbetçi pol isler b i l e dayanamazd ı . Bu yeraltı nezarethanesi n i n koridoru ç o k dardı. Bir hücrenin kapısı açı ldığı zaman karş ı k i h ücreye değerd i . Fakat bu nezarethanenin bir de konforlu ( ! ) 28 Bu Tamim için bkz. : !rkçılık - Turancılık. Türk İnkı­ lap Tarihi Enstitüsü Yayınları. Ankara, 1944.

74


tarafı vard ı . H elası alafranga i d i . Ancak, bu alafran­ ga helanın suyu yoktu. He r gün bi r büyük teneke su geti ri l i r, yarıs ı bir günlük p i s l i ğ i g i dermek i ç i n h e­ l aya dökü lürd ü. H e l adan arta kalan da su küpüne konurdu . Yeraltı nezarethanesinin misafirleri ( ! ) bu küpten hem su içerler, hem d e e l l erini yı karlard ı . iş­ te, vazifei i i erin b i r kaç saatl i k nöbetlerini dahi güç­ l ü k l e tuttukları bu nezarethanede b i r çok vatandaş suçlarını ( ! ) itiraf ( ! ) ettirmek üzere günlerce tutu­ l urlard ı . Türk m i l l iyetç i l erinden bu yera ltı h ücre l erin­ d e m isafir ( ! ) ed i l en tek kişi : Atsız'd ı r. Atsız, sekiz hücrel i k bu yera l tı nezarethanesine 12 Tem muz 1 944 günü getiri l d i ve helanın yan ı ndaki 33 numara l ı hücreye kapatı l d ı . B u h ücrede karyol a yeri n e , musa i l a taşı g i b i bi r mermer vard ı . B u musaı­ la taş ı n ı n üstüne, Birinci Şubedeki eski h ücresi nden g etird i kl eri ş i lteyi koydular. Hücrenin içinden geçen lağ ı m borusu, 1 4 Tem­ muz günü iyice s ızmaya baş lad ı . Ç i rkefler yavaş, yavaş zem i n i kapl ad ı . B u yetmiyormuş gibi , 33 nu­ mara l ı hücrenin yan ı nda bulunan n ezarethane h e l a­ s ı ndan s ızan çirkef suları da eğri zeminden kayarak kap ı n ı n altından hücreye daimağa başlad ı l ar. B u fe­ ci durum üç gün devam ett i . Ü çüncü gün nabzı yüz kı rka yükselen Ats ı z , doktor istedi . üç po li sle birl i k­ te gelen b i r kad ı n doktor i şi v i l kamfre i l e hal l ed ip ( ! ) g itti . N ezarethanein rutubeti m üthişti . Atsız, bunu da­ ha i l k gün farkettiğ i i ç i n , ceketini ve pantolonunu çı­ karmadan yatıyordu . Duvarda bul unan i ri bi r ç iviye ast ı ğ ı yeleği i l e şapkası n ı 1 8 Temmuz günü merakla e l i ne a l d ı ğ ı zaman, yeleğ i n i n s ı r ı l s ı klam olduğunu, şapkanın içinin d e küf tutuğunu dehşetle gördü . At­ ·s ız, d iğer hücrelerd e bulunup aği aşan ve s igara is75


tiyen köylülere dağıtmak i ç i n pol islerden birisine pa­ ra vererek s igara ve ki brit al dırm ı ştı . Pol i s i n sigara­ ları dağıttı ktan sonra, Ats ı z 'a verdiği kibrit, b i r müd­ det sonra rutubetten yanmaz h al e gelmişti . B i r tan ı d ı ğ ı , nerede ve hangi şartlar altında bu­ l unduğunu b i l mediği Atsız'a, b i r kutu badem ezmesi yol lam ı şt ı . Kutu, iki gün baş ucunda durduktan sonra, Atsız, badem ezmelerini s ızlanıp duran köyl ü lere da­ ğıtmak istedi . Fakat kutuyu açınca badem ezmelerinin yemyeş i l küf tutmuş olduklarını gördü . 1 8 Tem muz günü Atsız'ın nabzı yükse l d i . B i r ke­ re daha doktor isted i , gelen l ere lağım ç i rkefleri n i , yeleğ i n i v e şapkas ı n ı g österdi kten sonra, sadece : - Burada yaşanı r m ı ? Ded i . V e ertesi gün, B i rinci Şube nezarethane­ s i ndeki eski hücresi olan 1 2 nurnaraya ç ı karı l d ı . Ats ız, yeraltı nezarethanesinde bu bi r hafta l ı k m isafir l i ğ i ( ! ) s ı rasında, sabahları sadece b i r bardak çay içmiş, iki kere de bi re r kap öğl e yemeği yemiş­ tir. Sapsarı bir benizle ve Sanasaryan Han ı n ı n yüz basamaklı merdivenlerini güç halde çı karak eski oda­ s ı n a geldikten sonra da hemen ifadesi a l ı nmaya baş­ lanmıştı r. B u, 1 944'te bütün m i l l iyetçi l ere uygulanan b i r usuldü. Sanıklar manen ve maddeden çökerti l d i k­ ten sonra ifade vermek zorunda b ı rakı l ı rlardı29 . 2 - M i LLiYETÇiLER i N i HTi LAlTAN M EN EDi­ LEREK KAPATI LDIKLARJ H ü CRELER : Yakalanan ve ekserisi istanbul Emniyet M üdürlü­ ğünde toplanan m i l l iyetçi lerin i htilattan men edile29

76

Bkz. : Necdet Sançar'ın cTürk Umumi Efkarma Bildi­ diri : 2. başlıklı yazısı. ·Milli Yoı. dergisi Sayı : 13. İs­ tanbul, 1962.


rek ayrı - ayrı hücrelere kapatı l d ı ğ ı nı yukarıda kay­ detm i şti k. Tatbikine i l k günl erden başlanan ve sor­ g u ların bitmesi ne, hatta duruşmalarda şahitlerin d in­ lenip yazı l ı del i l l erin o kunmasına kadar devam eden bu ı stıraplı d evrede, m i l l iyetç i l e r dar, basık, pis ve karanl ı k hücrelerde günlerini geçirmişle rdi r. Penceresi o l m ı yan veya küçük bi r de l i ğ i n pence­ re vazifesini gördüğü bu h ücreleri on beş m u m l u k bir a m p u l ayd ı n l atıyordu . Bazan kasden bu ampul u n d e a l ı narak, tamamen kara n l ı kta kal ı ndığ ı d a vakidir. Bu işkence N ecdet Sançar'a tatb i k olunmuş ve kapa­ t ı l d ı ğ ı 5 numara l ı penceresiz h ücredeki ampul bozul­ muş ( ! ) . yeri ne sağiarnı takılm am ış ve bu vaziyette kı rk sekiz saat zifiri karanl ı k içinde b ı rakılan N ecdet Sançar'ın bilahare sorgusu yap ı l m ı ştır. Bu hücrel ere kapatı l an lara , kafiyen k itap , gaze­ te, kağıt ve kalem veri l memiş, ki mseyle görüştürül­ memiş, yiyecek tem i n i , bi lhassa i çecek su, çok güç şartlar altında temin e di l ebi l m i ş , e l - yüz y ı kamak i çi n kullanılan tek musluğun suyu da zaman - zaman kasden kesi l m i ştir. Osman Yüksel (Serdengeçti), bu hücreler hak­ kında diyor ki : " Bir kat daha ç ı ktık, tavan arası nda­ yız. Yarı ayd ı n l ı k, yarı kara n l ı k koridorlardan geçiyo­ ruz. Yağmur yağ ıyor, tavanlar akıyor . . . Ayaklarımız su içinde. Sağımda, solumda kap ı l arı numaralanmış küçük - küçük hücreler var. 13 numaralı hücrenin ka­ p ı s ı açı l d ı . Fare deliği g i bi b i r yer, ancak küçük bir karyol a s ığabi l iyor. Kapıyı yüzüme çarpar gibi k�pa­ d ı l ar. Tuhaf b i r h al ! . . . Memnun gibiyim . . . Duvarl ara bakıyorum, kapıya bakıyorum. B i r bak­ t ı ğ ı m yere bir daha bakıyorum. Kapıda n e var, du­ varlarda n e var ? M endebur küçük b i r karyol a ve kok77


muş bir yatak . . . Ayakta duracak yer yok. Her yeri bu tahta karyola kaplamış. Yukarıda avuç içi kadar bir del i k var. O del i ğ i n hizas ı nd a b i r elektri k yan ıyor. Gözüm elektrikte, mütemad iyen ona bakıyorum . Elek-. triğ i yeni görüyormuş g i b i . . . Belki Edison bile, e l ek· triğ i i l k keşfettiği ;ı.aman, bu kadar hayret ve teces­ süsle bakmamıştır . . . Gözlerim yoruluyor. Nerede o lduğumu şimdi ha­ tı rlıyor g i biyi m . Ama o kel i meler, kızmalar, küfürler yeri ni bitkin yorgun bir sess izliğe b ı rakıyor. Baş ı m ı ö n ü me e ğ m i ş düşünüyorum . . . istanb u l , tonu değişmi­ yen deva m l ı bir gürü ltü h a l i nde kulaklarımda uğul· duyar. DARACIK H ÜCREDE iKi KiŞi Birdenbire kapı m aç ı l d ı . S ı çram ı ş ı m . Baktı m bir adam , el inde de yarı m ekmek. - Paran var m ı ? ded i . - Var. Paras ı n ı verd i m , yarım ekmeği aldım. Nereye ko­ yacağı m ı bi lemiyoru m , her taraf pis! Nihayet cebime soktum . . . Akşam oluyormuş . . . Hiç bel l i değ i l ! Yatağa uzan ıyoru m . Tuhaf bir koku var altını üstüne geti rd i m . Y i n e öyle. Bu sefer de kald ı rd ı m att ı m , karyolanın altına soktu m . . . Kuru tahtaya uzan ıyoru m . Elektrik öyl e yanıyor, uğultu öyle devam ediyor. Bazan " Al­ l ah ! » , " Yarabbi ! ıı sesleri duyu l uyor. Yine akl ı m nü­ mayişlere, nutukl ara kayıyor. Kızıyoru m , kal kıp otu­ ruyorum. Kapıya bir tekme vuras ı m gel iyor . . . Kendi kendime gülüyor, tekrar uzanıyoru m . Gürültüler ya­ vaş - yavaş azal ıyor. Bundan anl ıyorum k i , gece o l u78

_


yor. Dün gece trende, daha evvel k i gece Ankara Em­ n iyetinde . . . Pol i s i n kulağıma eğ i l i p : - Yarın istanbul'a gideceksi n i z galiba . . . Ded i ğ i zamanlar . . . i şte, sabah oluyor. Gürültülerin çağal ışından an­ l ıyorum . Nöbetçi polis kap ı m ı açtı . Ha . . . dedi m , sorguya çekecekler. Baktım yan ında uzun boylu, sarı ş ı n , h i ç te bize benzemeyen bir adam var. Bana dönerek : - işte sana bir arkadaş getird i m ! ded i . B i r arkadaş m ı ? Arkadaş . . . B u kelime bütün ha­ yatı mca beni en çok tutan, bana en çok dokunan bir kelime . . . Hele böyle b i r zamanda ! . . . HEM BU LGAR , HEM KOM ü NiST Arkadaşı m hücreye g i rd i , karyolan ı n kenarına oturdu ve po lis kapıyı kapadı gitti . önüne bakıyor. Pejmürde bir adam. Saçları dağ ı n ı k, bitkin bir hali var. B i r hayli yaş l ı . B e l l i k i , Türk değ i l ! Boyuna s usu­ yor . . . susuyo r. Dayanamad ı m . Konuşmak istiyorum . konuşmadan duramıyoru m . Soruyorum : - Sen kimsin, adı n ne? Baş ı n ı kaldırıyor, bana bakar gibi yapıyor : - Ben Bulgar, ben komünist! d iyor. Hoppa l a ! . . . Al da bozdur. . . Hem bulgar, hem komün ist! Tam arkadaşl ı k yapacağ ı m bi r adam ! . .. Yal­ nı z düşman değ i l , düşman m urabba ı ! . . . Fakat mu hterem okuyucularım, burada , bu ki mse­ s iz, m ezar gibi sessiz sedasız yerde insan böyle dü­ şünmüyor . . . Onun Bulgar, komünist olduğu beni aHi­ kadar etm iyor. Sadece bir insan ! . . . Onunla daha fazla konuşmak istiyorum . Türkçe b i l m iyor, ama ne demek isted i ğ i m i anl ıyor. 79


- Ad ı n ne? - Nano N açef. - Mem lekettin , yani yeri n , köyün ? - B urgaz köy. Marinka ü ç saat. - Anlad ı m . Vi l ayeti n Burgaz , köyün Marinka, üç saat mesafede değ i l m i ? Başıyla tasdi k ett i . - Nası l , n için gel di n buraya ? Ağlar g i b i yaptı : - Ben Rus, ben kom ü n i st. Alman miskin ben nümayiş, kaçtı Türkiye . . . B u kel i mel eri b i rleşti riyoru m : u Ben Rus tarafta­ rı komünisttim . Al manlar pi s, m iskin. Onların a l ey­ hi n e nümayiş yaptım. Beni takip etti ler. Türkiye'ye kaçtı m » demek istiyor. Alman, german kel i melerini sık - sık tekrarl ıyarak : - Pis be, m iskin be, faşist be . . . Kaşar buldu, g erman i , hep german i. . . B ütün yiyecekleri ve kaşar peyni ri n i germanyaya götürdü d iyor. - Alman buldu, Yahudi k ı h . . . Dur be, i nsan be .. Almanlar bir Yahudi buldular m ı , hemen kıh, kesiyor­ lar. Dur be, onlar da i nsan . . . demek istiyor. Bulgaristandaki Türkleri soruyorum. Almanların Türklere çok iyi muamele yaptı kların ı uzun - uzun, par­ ça - parça kel i meler ve i şaretlerle bana anlatıyor. M e­ rak ediyorum şu zava l l ı b i r B u lgar köylüsü komü­ nizmden ne anl ıyor? Soruyorum : B i r Allah, b i r dü n­ ya ve bütün i nsanlar . . . Nano bana böyle söylüyor. Ona biraz daha soku l uyoru m . Basit, fakat büyük fikir, öyle i çten, öyle gönülden söyl üyor ki, i nsana dehşetl i tes i r yapıyor . . . Ona dönere k : - Bu komünizm değ i l . . . Komünizmde Allah yok, insanlara acıyan Allah yok . . . M ücadele var, cidal var, 80


kan ve kıyamet var. Menfaatler, s ı nıflar, çatışmalar var. d iyorum . Nano yüzüme şaşkın - şaşkın bakıyor. Bel­ ki söyl ediklerimden bir şey anlamıyor, boyuna: · ko­ münizm var be, Al lah var be .. diyor. N i h ayet anl ıyo­ rum k i , bu adam ne komünist, ne ş u , ne bu . . . Sadece Rus taraftarı b i r B ulgar köylüsü. Rus taraftarl ığı i l e komünizmi karıştırıyor. Almanlara karşı gelmiş, bunu takip etmişler. Kend i s i . kızı , damad ı Türkiye'ye i ltica etm iş. B izimki ler de casus d iye yakal amış lar, tutmuş geti rm işl er. Kim bilir belki de casustur! . . . Bu sefer o d a bana birşeyler sormak i stiyor : - Sen ad ı n ? N e i ç i n buraya ? - Ben tal ebeyim, adım Osman. Osman deyince : - Var Surgaz'da çok Osman, Osman l ı . ·d iyor. Akl ı ndan bazı hatıralar geçirir g i b i b i r hal a l ı ­ yor. Öyle y a , Burgaz'ı daha dün terkettik. - Ben d e nü mayiş yaptım, diyoru m . Nano ba­ na ç ı k ı ş ı rcası n a : - Ne nümayiş? Türk siyaset brava ! . . . inönü brava , Saraçoğ l u brava ! . .. demesi n m i ! Susuyorum ... Kend i kra l larına, Almanları memlekete doldurduğu i çi n : p i s be, aptal be! .. sonra bir sürü B ulgarca küfür. Art ı k Al manlar Stal ingrad'da bozguna uğracl ı l ar. Romanya'ya kadar çekildiler ve yakında Bulgaristan'ı boşaltacaklar. . . Nano Naşef, bu günü sabırsızl ı kl a bekl iyor, seviniyor . . . B ize ekmek veren sivi l pol is kapıyı açtı , 300 gram ekmeği b ı ra ktı g itti . B i r işkembe çorbas ı ısmar­ l ad ı k, fazl as ına gücümüz yetmiyor. Bu s i rkel i işkem­ be s uyu bize Cennet taa m ı g i b i nefis gel iyor! . . . Ya­ rıs ı n ı ben içiyorum , yarısı n ı Nano . . . ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 6

81


Yavaş - yavaş uğultular, gürültüler di n iyor. 1 944 M ayıs ı n ı n 28/29 geceleri , Tal i h i n ne garip c i lvelert var: Bir B u lgarla, bir komünistle aynı yatakta yata­ cağız. He rif yatağa uzandı , yatak dar geldi bize . . . Ben bir kenara büzüldüm. Adama kızm ıyoru m , kıza­ m ıyoru m ! . . . Saygıs ızl ı ğ ı n a g ü l üyoru m . . . O, horu l horul uyuyor. Ben b i r ona, b i r etrafım ı çeviren d uvar­ l ara bakıyorum . Elektrik yine m ütemadiyen yan ıyor .. Ses yok. gayet H ücremda yeni h i ssetrneğe başl ad ı ğ ı m p i s bir koku var! Koku g itti kçe artıyor . . . Tahammül edemiyoru m ! . . . Kapıyı çal ıyoru m , duyan yok. . . B i r· daha, b i r daha çal ıyorum . . . N i hayet nöbetç i polis ho­ murdanara k açıyor : - Ne o? D ışarı ç ı kacağı m . BERBAT B i R KOKU Hela baştanbaşa p i s l i klerle dol u , ayak basacak yer yok! Böyle olduğu halde, burada bir saat kald ı m . Bul u nduğum hücrenin kokusu daha fena . . . Tekrar hücreme geld i m , polis kapıyı kapattı . Bu lgar, horul ­ horul uyuyor. Sabaha kadar bu hal devam ediyor. Sa­ bah m ı ? . . . B izim için sabah - akşam , gece - gündüz yok! Bir vakit bil iyoruz : 300 gram kuru ekmeği n gel­ diği o harikulade a kşam üzeri . . . Çoktanberi susuzu m . B i r kaç defa istedi m , ge­ tirmedi l er. Yok d iyorlar. Bir daha istedi m , n i hayet pis b i r kovada, üzerinde saman çöpleri yüzen m übarek su geld i . Saman çöplerini üfürerek kovadan suyu i ç i­ yorum, hayvan sul uyarlar sanki ! . . . Helanın yanı nda bir musluk var, fakat su nadiren akıyor. « Su geldi ! " sözü koridorda, hücrelerde bir çabalama, b i r hareket 82


yaratır. Herkes hücrel erin kap ı s ı n ı vurmaya başlar. Çünkü s uyun hemen tükenmek ihti m al i vard ı r. Kokudan dehşetl i rahatsızım. Anladı m ki , Bul­ gar kokuyor! Tıpkı b ir domuz g i b i . . . B u , ter, pis, kir kokusuna da benzemeyen bambaşka bi rşey! Ne yap­ sa m ? A l l ah ı m , ne yapsam ? Ş i kayet etsem. kime edeceks i n ? ... Hem Nano anlayacak, zava l l ı n ı n ha­ tırını kırmış olacağ ı m .. . Kokudan kurtul mak ıçın, gece - gündüz sık s ı k, d ışarı ç ı k ıyor, b i l hassa gece­ leri, helada saatl erce kal ıyorum . Bunu kimse bi lmi­ yor. Helanın_ küçük bir penceresi var. B u pencere, dış aleme açılan yegane pencere . . . H ürriyets izl i ğ i , ha­ vasızl ı ğ ı öyle h issediyorum ki , bir nefeste bütün is­ tanbul 'u n havas ı n ı a l acak gibiyim . . . BiTM EYEN Ç i LE Gündüzleri Nano'nun kokusu; geceleri helanın ... Artı k bu B ul gar'a da iyice kızıyorum ! H ücreni n hava­ sı zl ı ğ ı yetmez g i b i , sersem herif, koridordan toplad ı-. ğ ı s i gara parçalarını bu darac ı k yerde içiyor. Bazan birb i ri m izi göremeyecek hale geliyoruz. Yapma ... Et­ m e ! diyem iyorum . B u kadar hürriyetsi z l i k içinde de­ l i ğe atı l m ı ş bir adama bunu söylemek ben i m için i m­ kansız . . . Dumandan bunalsam, kokudan ölsem, yine müdahale edemeyeceği m . Akşamları b ize uzatı lan i şkembe çarba s ı n ı yine beraber içiyoruz. Bana : - Sen iyi adam. Sen bizim Bu lgari gel . d iyor. Beni Bulgaristana, köyüne davet ediyor. Tuhaf şey, Nano bu g ece gel m ed i ! Nereye gö­ türdüler zava l l ı y ı ? . . . Şimdi, mühim b i r şeym i ş _gibi hep onu düşü nüyorum : Nano ne o l d u ? . . . Sabahleyin kapım ı açan polis, bana yeni bi r ar-

,.,.-.,�·-_

83


kadaş geti rd i . Genç b i r ada m , fakat ayakta dura m ı­ yor. Yüzü - gözü kan iç i nde. Karyolaya da otu ram ıyor .. H ayret ve d ehşet içi ndeyi m ! B u adam k i m ? B u ne ha l ? Gözüm faltaşı g i b i açı l ı yor. Akl ı m başı mdan çı kacakmı ş g i b i ! Adama bir şey soramıyorum . Bu anda belki konuşması n ı b i l e u n uttu m ! Sol u k soluğa, nefes n efeseyim . .. 30. 3

-

ALPARSLAN TÜ R KEŞ'iN Çi LESi

Bugün M i l l iyetçi Hareket Partisi Genel Başka n ı bulunan Adana M i l l etvek i l i Alparslan Türkeş, o _ y ı l. l arda Erdek'te Piyade ü steğ meni ol arak vazife gör­ mekteydi . Atsız'ın evinde yapılan arama s ı rasında Alpars l a n Türkeş'in d e bazı makal e ve mektupları ele geçmiş, b u lunan bu yazı ve m ektuplar dolay ısiyle a l akahlar hemen, Türkeş'in evinde arama yap ı l mas ı n ı v e kend i s inin de istanbul 'a sevk i n i Erdek'e b i l d irmiş­ l erdi r. B i r askeri heyet tarafından evinde arama yapı­ lan ve i ki sand ı ğ a dolduru lan beşyüzü m ütecaviz ki­ tabiyle beraber istanbu l 'a sevked i l en Alparslan Tür­ keş o y ı l l arda Tophane'de bulunan Askeri Cezaevine a l ı n m ı ş ve i htilattan men edilerek b i r hücreye kapa­ t ı l mı ştır. Penceresiz dar ve pis olan b u h ücrede, sorgu­ suz - sualsiz bekleti len, ifades i n i n a l ı n ması m evzu un­ da yaptığ ı bütün müracaatları cevapsız b ı rakıl an Tür­ keş'in, n i h ayet dört ay sonra sorguya çağrıl arak ifa­ desi a l ı n mıştır. B i lahare savc ı l ı k makamı n ı işgal eden i l k tahkikat hakimi Kazım Alöç, bu sorgu safhasında 30 Bkz. : Azap Hücrelerinde. •Serdengeçti• mecmuası. sa­ yı :

84

2.


süret-i haktan görünüp, türlü tertiplerle Türkeş'i mes'­ ul duruma düşürmek i ç i n deva m l ı gayret sarfetmi ş­ tir. iddianamesinde, Türkeş için : ccAtsız'ı gölgede bırakacak derecede lrkçı - Turancı ve menfidirn diyen Kazım Alöç, bu düşmanl ığ ı n ı daha sonraki y ı l l arda da sürdürmüş ve "Türkiyede Komünizm " adı altında hazırlayıp , b i lahare " Türkiye'de Komünizm ve ! rkçı­ l ı k " şekl i ne sokarak bir i stanbul gazetesi nde yayın­ ladığı yazı ları nda akla, hayal e gelmeyen yalan ve if­ tiralarla Alparslan Türkeş'i lekelerneye çalışmıştır. 1 944 de cereyan eden m i l l iyetç i l erin davas ı n ı , 1 946 y ı l ındaki komünistlerin muhakemesiyle kasden karıştı ran , yazı l arında yine kasden sıra taki p etme­ yen Kazı m Alöç, zihinl eri bulandı rarak Alpars l an Tür­ keş' i , dolayısiyle Alparslan Türkeş' i n l iderl i ğ i nde yep­ yeni bir ruh ve mana kazanan 31 M i l l iyetçi Hareket Partisi'ni töhmet altında bulundurmak gibi bayağ ı b i r oyuna tevessül etm iştir. 1 960 y ı l ındaki • Em insu » me­ selesini dahi, Türkeş'in 1 942 deki b i r mektubuna bağ­ l ayan Kaz ı m Alöç'ün bu hareket i , tah ki kat hakim i ve savcı olarak katı ld ığı bu davadaki düş manca duru­ m una şahane b i r m isaldir 32 . 31 Bu yepyeni ruh ve mana mevzuunda Alparslan Tür­

keş diyor ki : .Ben Türk milletini, sokaklarda ıspa­ nak fiyatına satılan demokrasiyle, rüşvet ve hile ile çiğ­ nenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan yoksun bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir eko­ nomiye çağırmıyorum. Türklük gurur ve şuuruna, İs­ lam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yanşa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramağa çağırıyorum.• Bkz. : Alparslan Türkeş. Türkiye'nin Me­ seleleri. İstanbul, 1969. 32 Bkz.: Alparslan Türkeş. 1944 Milliyetçilik Olayı. İstan­ bul, 1968.

85


M i l l iyetç i l i k düşmanı bu dava dolayısiyle tevkif edilen A l pars l an Türkeş, cezaevi h ücresinde geçirdi· ği günleri şöyle anlatmaktadır : · Hücremde perişan, üzüntü l ü ve düşüneel i b i r haldeydi m , on param yoktu. Fakat memleketim i n ve a i l e m i n durumunu düşünmekten başka bir kaygım bu· l unmuyordu . Genç bir i nsanın daracık bir h ücrede saatleri ve günleri değ i l , fakat ayları geçirmesi çok ağır b i r i şkence i d i . Günleri m i n çok kısmını hapi sha­ nenin taş duvarlarını tekmeleyerek geçird i m . Zindancı larım l ütfediyorlar, koridorlarda nöbet tutan Mehmetçiklerin kendi karavanalarından ayırıp, bana verd i kl eri yemekiere göz yumuyorlard ı . Dünyanın e n anlayış l ı , en asil v e kahraman in­ sanları olan M ehmetçi kler, çok kısa b i r zaman içinde ben i d e , ha limi de iyice anlam ışlard ı . Onların vazifesi gardiya n l ı k yapmak, beni gözetlemekti . Fakat onlar bana tese l l i vermey i , beni açl ı ktan ve üzüntüden kur­ tarmayı kendi l erine vazife edinmişlerdi . Sı kıntılarımı gidermek için el lerinden geleni yapıyorl ard ı . Bana yapılan eziyetlerin sebebi n i bir türl ü kavraya m ıyor­ lar, adeta kahrol uyorlard ı . ifti har, m innet v e şükranl a burada bel i rtme l iyim ki , inönü ve terör hükumeti onları gardiya n l ı k nöbe­ tine sokabi l mişti. Fakat h i ç b i ri n i , vicdansız adam de­ recesi n e düşürememişti. N e iyi insanlard ı , ne iyi insaniard ı Al l ah ı m . . . He­ l e aralarında bir Onbaşı vardı ki adı ve künyesl dai­ ma hatı rı mdadı r : G i resun V i l ayetin i n Alucra i lçesinin Çakmanoz köyünden ismail Taş kın . . . Selam sana onbaş ı m . . . ismai l Taşkın, efendi b i r adam d ı . Tam b i r Türk askeriyd i . insandı . Beş vakit namazını k ı l an , i man l ı üstün haysiyetl i b u tertemiz Anadolu ve Karadeniz 86


çocuğ u , bana bütün o temiz arkadaşlarından daha üstün b i r di kkatl e , bir yakı n l ı kl a , bi r kardeşl i k duygusu ile bağlanmıştı. Aylarca kapa lı kal d ı ğ ı m hücre, çektiğ i m yarı aç­ l ı k, i kbal düşkünü sorgucuların ruhi işkenceleri, a ile­ m i n nafakası hakkındaki endişelerim, memleketi ken­ di hava ve hevesl erine kurban eden siyasi h egemon­ yan ı n arttı kça artan zulmü, nihayet b i r g ü n , son taka­ tımı da yok etti. Yatağa seri l di m ! . . . Hücrenin rutubet i , ı ş ı ksızl ı k, güneş yuzu göre­ rnemek, birşey okuyamamak, atalet beni yıpratmıştı . VE HASTALIK Çok zayıfl amıştım. Dizierirnde derman kalma­ m ıştı . Zafiyet gözlerimi de bozmuştu . Günlerce ateş­ l er içinde en ufak b i r tıbbi yardı m görmeden yarı aç kıvrand ım. inledim, durdum. Nihayet, askerlerin her gün ı srarla bildirmeleri üzerine, hücrelerin semtin e hiç uğramayan bir doktor ziyaretim ize geldi . N abzı m ı tuttu. Suratı m a b i l e bak­ mad ı . Ç ı ktı gitti. Böyle bir muayene i l e hasta l ı ğ ı m ı anlamış o l ma­ s ı n a imkan yoktu . Fakat bu doktor bey d ı ş arı çıkı nca bir reçete yazmış . Akşama doğru bazı i laçlar getirdi­ l er, hiç faydasın ı görmedim. i kinci gel işi nde reçete­ n i n faydas ızl ı ğ ı n ı anlamış olacak ki , uzun uzun dü­ şündükten sonra : - Sizi hastahaneye gönderm e l i , ded i . B u zat Merkez Kumandanl ı ğ ı kadrosundaydı . B i r g ü n sonra, Merkez Kumandanl ı ğ ı n ı n hakkımda yazd ı­ ğ ı tezkere ile ve tabii yalnız siyasi değ i l , ayn ı za87


manda siyasi s ı h hati miz i l e de i l g i l i b i l g i lerle der ­ top olarak hastahaneye yol landım . .. Mahfuze n " gönderi l mi şti m . Beni kaçı rmadan hastahaneye tes l i m etmek, sanki çok güç bir işmiş gibi , Merkez Komuta n l ığ ı n e zahmetlere katlan mıştı. Mese l a , sevk evrakı m ı n konduğu zarfın üstü ne, kır­ mızı m ü rekkeble ve büyük harflerle şunları yazm ıştı : « D i KKAT! SiYASi SUÇLU D U R . I RKÇI VE TU RAN­ C J D I R . BAŞKASI i LE TEMAS VE KONUŞMA YAPMA­ SI YASAKTlR . .. Zarf, b i r inzibat yüzbaşısına tes l i m edildi. Böyle tehl ikel i bir mahiGk, bu şekilde takdi m edi­ l i rse, acaba hastahanede n as ı l karşıl anırd ı ? Hayd::ırpaşa Askeri Hast� hanesine vard ı ğ ı m ız zama n , orada vazife l i inzibat subay ı , zarfın üstündeki kırmızı yazı ları görünce, i l k tepkisi şöyle haykı rmak oldu : - Ben bu hastayı b u hastahanede yatıramam. Böyle b i r adamı burada, nas ı l muhafaza edeb i l i ri m ? A l ı n , Çengel köydeki mahku m l ar hastahanesine g ötü­ rün . . . Beni getiren i nzi bat subayı : - M erkez Kumanda n l ı ğ ı ndan a l d ı ğ ı m emir, tu­ tukluyu size tes l i m etmekten i barettir. ikinci bi r e m i r a lmadan başka turlü davranama m . Ancak buradaki tapibler tarafından yap ı l acak i kinci bir m uayene .so­ nunda • hastahaneye yatırı lmasına l üzum yoktur u de­ n i l i rse, o zaman s ubayı tekrar Kumandan l ı ğ a götürü­ rü m . A z sonra hastahane doktorları beni s ıkı bi r mua­ yeneden geçirdi ler. Ve « m utlaka hastahanede yatı­ l ı olarak tedavisine l üzum vardır • dediler. Laki n has­ tahanenin inzibat yüzbaşısı tekrar eski kararında ıs­ rar etti : 88


- Çengel köy'e sevk edilmel idir. Burada muha­ faza edi lemez. Ne gariptir ki, bu yüzbaşı daktariara da sözünü geçireb i l d i . H astahanede yat ı l ı ol arak tedavi edilme­ mi kabul eden doktor beyler, ben i , kendi hastahane­ lerinde tedavi etmek istemed i ler. Bunun üzerine yüzbaşı , tuhaf bir sevinçle evrakı­ mı beni geti rmiş o l an i nzibat yüzbaşısına iade etti : - Çengel köy'deki mahkumlar hastahanesine g i­ d i n i z efendi m . Ben artık dayanamadı m . A ğ ı r hasta o l mama v e mecalsizl i ğ i m e rağmen sesi m i yükse ltti m : - Yüzbaşı ! Ben mahkum değ i l i m . ü niformarn henüz s ı rtımda ve rütbem omuzlarımdad ı r. M ahkum­ lar hastahanesine g itmeyi reddediyorum . Beni has­ tahaneye götürünüz. ASiL BiR PAŞA Merkez kumandan l ı ğ ı n ı n i nzibat yüzbaşı s ı Tah­ s i n Bey, son derece hassas , iyi ka l p l i ve çok tem i z bir i nsand ı . B i r an düşündü. Sonra : - ü steğmeni m , d ed i . Siz biraz d ışarıda isti ra­ hat ediniz. Ben hastahanenin Başheki m i ne g i di p du­ rumu arzedey i m . Vereceği karara uyarız. O l maz m ı ? G ereki rse geriye döneriz. Ve hemen Başhek i m i n odası na g i rd i . Aradan on dakika geçmişmiyd i ? Sanmam, Yüz­ başı Tahsin Bey o kadar kalmadı odada. Kapı tekrar aç ı ld ı ve beni çağırd ı : - Geliniz üstteğmeni m . G itti m . Başheki m i selamlad ı m . Bu s ı rada Tahs i n Bey, kapıyı açmı ş v e Başhekim de ayağa ka l kıp, güler yüz l e e l i n i uzatmıştı : 89


- Hoş geldiniz üstteğm e n i m . B u pek m uhterem zat ın adını burada hürmetle bel irtirim : Sayı n Tabip Tuğgeneral Fi kri Altan. E l i m i s ı ktıktan sonra gayet c iddi bir tavırla ve erkek bir sesle : - O ğ l u m , Türkçülük, Turanc ı l ı k diye b i r suç o l a­ maz, onun için sakın üzül me. Yarın bu dava , size şan ve şeref kazand ırm ı ş o l acakt ı r. Biz hepimiz Türkçü, hepi miz Turancıyız. Bu b i r s i yasi oyundur. Aldırmayı­ nız. Şimdi e m i r verece ğ i m , sizi burada alakoyup, te­ davi ettireceği m . Her n e i htiyacınız olursa bana b i ldi­ rirs i n iz. Evet. . . Ordum uzun Tuğgeneral rütbesi n e yüksel­ m i ş olan bu ayd ı n i nsanı , m em leketin en değerl i , s ı h­ hi tes i s lerinden birinin baş ında bulunan bu yüksek uzman , bu Fikri Altan Paşa, bana bu hitapta bulundu­ lar. Gözlerim yaşardı ! . . . M i l li Şef neredeydi ? N erede kal ıyordu o 1 9 M a­ y ı s haykı rışıyla? Ve bu hari kulade vatansever, bu m i l l ete l ider olmaya ondan kaç bin kere daha çok l ay ı ktı . . . Ayl ardan beri i l k defa böyle m ert, güzel sözler duyuyordum. O güne kadar g azeteler, derg i l er, radyo, Türkçülüğü, Turancı l ı ğ ı ve kendil erine göre uydurduk­ ları ırkç ı l ı ğ ı yerin dibine batı rmıştı. Karş ı l aştığ ı m her­ kes korku i l e yüzüme bakıyordu. B u m uhterem Gene­ ral , ömrünü Türk Ordusunun sağ l ı k h izmetinde har­ cam ı ş o l a n , çeşitli harplerden gazi ol arak ç ı km ı ş bu­ l unan bu şuurlu Türk, o günkü hava i çerisi nde gayet cesur ve m ert bir davranış g östermi şt i . Odayı tertemiz b ir vatansever l i k havası sarmıştı. Ben, bu sözl eri işitince yeniden dünyaya g e l m i ş g i b i ol uverd i m . 90


F i kri Altan Paşa'n ı n bana tattırdıkları mi l li ve insani hazzı henüz içime sind irmeye, İ nönü rej i minin kafama indirdiği o kahredici felaket tokmağının ser­ semliğinden kurtulmaya başl ıyordum ki , kapı birden açı l d ı ve gene hastahanenin o i nzibat yüzbaş ı s ı be­ l i riverdi . Soluk soluğa ve acele acel e söylendi : - Efend i m , yerimiz yoktur. Biz bu suçluyu bu­ rada muhafaza edemeyiz! Paşa, az önce, benimle sadece bir tabib, bir va­ tansever ve insan hüviyeti i l e konuşmuş olan Paşa , o anda en az tabiplik kadar benimsemiş olduğu asker­ l i ğ i i l e gü rleyiverdi : - Bu makam , vazifeleri hakkında sizden b i l g i almaya mu htaç d e ğ i l d i r yüzbaşı . . . Siz, size bu ma­ kamdan veril ecek emirlerin h udutları içi nde hare ket etmeyi art ı k öğrenmelisiniz . . . B u hitap, gayretkeş memuru yıldırı m l a vurul mu­ şa döndürdü. Paşa, sanki indird i ğ i sert darbeyi onun h azınetınesini bekl iyormuş g i b i , bi r an durduktan son­ ra, vekarı n ı kat kat artt ıran bir sükOnetle i lave etti : - Arkadaşımız, suçlu değ i l d i r. Şeref l i , m i l l iyetçi bir Türk subayıd ı r. H astahanemizde yatacak, tedavi edilecektir. Ağ ı r hasta odalarından bi risini hazı rlatı­ n ız. Kapısına da s ı h hiye erbaş kursunda bulunan on­ başı lardan bir posta koyunuz. Böylece hem ü steğıne­ nin h izmetine bakar, hem de Komuta n l ı ğ ı n emri yeri­ ne gelmiş olur. Hastahanenin inzi bat subayı artık söylecek söz bulamad ı . Fakat hiddeti nden mi, utandığ ından mı b i l­ mem, yüzü kızarm ı ştı . Sayın Genera l i hürmetle selamlad ı m . Kuruyan d udaklarımdan çok ı l ı k , bir kaç teşekkür cümlesi dö­ küldü. 91


Odadan ç ı ktık. Beni hastahaneye yatı rmayı başa­ ran o çok değerl i inzibat yüzbaşı sı Tahsi n Bey 'l e ve­ dalaştı k. HASTAHANEDE TE DAVi Askeri hastahanen i n her tarafı gibi tertemiz olan güneş l i bir odas ına götürül d ü m . Yatağa g i ri nce i l k kazancı m , aylardan beri kaybettiğ i m uykuma kavuş­ mak o l d u . B u odada kald ığım müddet i ç i n de, h er akşam sayın G enera l Dr. Fi kri Altan beni yoklar. Ha raretimin yükse l i p a lça l ı ş ı n ı gösteren cetvel e bakar, çeş itl i tah l i l raporları n ı okur, bazı tavsiyelerde bulunurdu. Ve her g e l i ş i nde mutlaka, mora l i m i yükseltecek i lti­ fatlarla karışı k , sorardı : - Yemekleri nas ı l b u l uyorsunuz? Başka her hangi bir arzunuz var m ı ? B u ziyaretler, öteki doktorları v e hastahanedeki h izmet persone l i n i de bir başka hava içine soktu . Hoyratl ıklar son buldu. Sür'atle iyi leşmeye başladım. Ve b i r gün Paşa, hastahane i nz ibat subay ı n ı n ak­ l ı n ı başından kaç ı rtacak b i r başka lutufta bulundu : - Oğlum, ded i . Burada tek baş ına can ı n s ı k ı l­ d ı ğ ı muhakkak. Yalnızl ı ktan daha korkunç manevi iş­ kençe o lamaz. G ü lerek i l ave etti : - B i r yandan işkence, b i r yandan tedavi o l maz. Bunun için seni b i raz ferah l atmak istiyorum . Um umi koğuşlardan birinde yatak hazırlattım. Yal nız ufak bir tavsiyede b u lunacağ ı m : Koğuştaki d iğer hastalarla, tutuk l u olduğun konu üzerinde konuşmaktan çekin. Paşa 'nın bu kararı, ertesi sabah tatbi k edi l d i . Umumi koğuşa gi rince dünyal ar b e n i m o l du . Ay92


larca tek başıma hücrede kal d ı ktan sonra , tekrar su­ bay arkadaşlar a rasına karışmak beni pek sevindir­ m i şti . Daha d a sü r'atl e sıhhate kavuştum . YiNE CEZAEVi Tam yirmi gün sonra Başhekim Paşa beni maka­ m ı na çağ ı rttı . Son derece üzgün bi r hali vardı : - Artık sizi taburcu etmeye çok zorlanmış bu­ l u nuyorum . Ne kadar üzüldüğümü her halde sezmiş bulunuyorsunuz. Buradan ayrı l ı rken üstteğmeni m si­ z e söyl eyeceğim son söz şudur : - Bütün kal b irn ve ru hum s izinle ve arkadaş l a­ rınızla beraberd i r. El imdeki bütün i m kanları kullana­ rak si ze destek o l maya çal ışacağ ı m . Derin bir hü rmet v e samimiyetle, heyecan l ı b i r şekilde : - Paşam , ded i m . Sizin gibi m uhterem bi r insanı tanı mak fırsatı nı bana vermiş olduğu, için, hasta l a­ n ı ş ı m ı b i l e i lahi b i r IOtuf sayıyoru m . G östermiş o ldu­ ğunuz büyükl üğe, iyil iğe ve şefkate teşekkürleri m i sunarı m . Kendisini i çten gelen derin b i r saygı v e sevg i i l e askerce selaml ıyarak veda etti m . O, yalnız ins a n b i r tabip, cesur ve şefkatl i b i r asker değ i ld i . Ayn ı zamanda ş u u r l u b i r m i l l iyetçi v e Türkçü i d i . Y i r m i dört saat sonra b e n g e n e Tophane'de bu­ l unan Askeri Ceza evindeki eski hücreme tı k ı l m ı ş b u l unuyord u m 33 . 4 - TABUTLUK :

B u korkunç i şkence mahalleri i stanbul Emniyet Müdürlüğünün ü st katında Yen i N ezarethane deni len 3 3 Bkz. : Alparslan Türkeş. a.g.e.

93


kısımdaki 1 9 ve 20 numaralı hücrelerdi r ve bu hüc­ relerin resmi ağızlarda adı : .. M utena hücre • d i r. • Bu işkence yerleri, i ç lerine b i re r insanın s ığa­ biieceği kadar dar hücrelerd i . Adeta, ayağa kald ırıl­ m ı ş b i rer tabut idi ler. Tavanlarında büyük ampu l l e r bul unurdu. B u ampulerle hücreye sokulanların baş l a­ rı aras ı ndaki mesafe çok azd ı . Yan i , ampul l er misa­ firlerinin beyinlerini rahatça pişirird i . Bin beş yüz mumluk sıcaktan uzaklaşmak i ç i n çömelmekte müm­ kün değildi. Çünkü içindekiler koll arından, arkaların­ daki halka lara bağlanırlard ı . • 34 Dört buçuk katlı koskoca istanbul Emniyet M ü­ dürlüğü binas ı n ı n en üst kaltında ve yaz aylarının en sıcak günlerinde mevkuf m i l l iyetçi lerden « B u Va­ tan Kimin?u şairi Orhan Şaik Gökyay tabutluğa so­ kulmuş ve beş saat müddetle bu h ücrede alakonula­ rak işkence yap ı l m ı ştır. Yine m i l l iyetç i l erden Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, H ikmet Tanyu ve Osman Yüksel (Serden­ geçti) tabutluğa sokulup korkunç iş kencelerle inle­ tilmişlerd ir. Bun l ardan Reha Oğuz Türkkan'ın bu iş kenceler neticesi , gözleri sakatianmış ve tah l iyesini müteakip uzun müddet tedavi görmüşse de, a tabutlu k » hatı ras ı sakatl ı ğ ı n izlerinden kurtulamamıştır. Rahmetl i H amza Sadi özbek'in bu ıı m utena hüc­ re• ye konulması ise bir mesel e olmuş, iri - yarı b i r Anadolu çocuğu olan merhum, tabutluk denen işken­ ce mahal line çok zor sığmış ve bu haliyle de daha çok i şkenceye maruz kalmıştır. 34 Bkz. : Necdet Sançar'ın ·Türk Umumi Efkarma Bildi­ ri : ı. başlıklı yazısı. ·Milli Yolo dergisi. Sayı : 12. İs­ tanbul, 1962.

94


H ikmet Tanyu ise, Kamuran Çukruh tarafı ndan : .. u l a n ! Seni köpek gib i gebertiri m , sonra da doktor­ dan • öl müştür• d iye rapor a l ı rı m .. şeklinde evvela tehdit ed i l m i ş , daha sonra 19 numaralı tabutluk hüc­ resi ne konularak işkenceye tabi tutul m uştur.

MiLLI YOL Türk Umumi Efkôr ın o B il diri

3 Mayıs 1944 olaylarını sonraki yıllarda anlatan bir derginin

kapağı.

95


Osman Yüksel (Serdengeçti ) de, atı l d ı ğ ı « tabut­ l u k " hakkında ş un l arı söylemiştir: « Beni sorguya çek­ ti ler. Verd i ğ i m cevaplar hoşlarına gitmem iş olacak ki, pol ise emretti ler : - Götür bunu tabutl uğa! d ed i l er. Pol i s beni alıp götürdü . B i r del i k açarak : G i r buraya ! ded i . - N a s ı l g i reyi m ? B e n buraya nas ı l sığarım? de­ dim. - S e n g i rmezsen, biz sokarız! . . . cevab ı n ı a l d ı m . Beni bir ç uval gibi , bu deliğe tıkd ı . Baktım : Tepemde güneş g i b i büyü k - büyük ampul ler yanıyordu. Duvarda zincirler vard ı . Terler döküyor· d u m. Yücel'in aşkına ecel teri eri ! . . . 35 . ..

Sorg usu yap ı l acak şahısl ara gösteri l ip : « Burayı gör de, ifadeni ona göre ver! " dereesine bir tehd it vasıtası o l arak d a k ul lan ıl an bu « tabutl u k .. l arda 36 yapılan korkunç zulüm e l 'an u nutulmamıştır. Bütün d ehşetiyle hafızalarda yaşamaktadır. isti kbal i n ger­ çek tari hçisi, fikir ve siyasi tarih yönünden o d evri i ncelerken, elbette bu zu l ü m , işkence ve vahşet hüc35 Osman Yüksel (Serdengeçti) nin bir dava dolayısıyle Ankara Birinci Asliye Ceza Mahkemesindeki müdafaa­ sından. Bkz : Serdengeçti'nin Müdafaası. •Serdengeç­ ti. mecmuası. Sayı. : 3, Konya, 1947. 36 1951/1952 komünist tevkifatı esnasında nezarete alınan ve Tabutlukların yirmi numaralı hücresine muvakka­ ten kapatılan Aclan Sayılgan, tabutlukta iskemlesiz bir taburenin bulunduğunu, kapı kapanınca ayağa kalk­ mak imkanı olmadığını, duvarlardaki zincirlerin sökül­ düğünü ve hücrenin bin beş yüz mumluk değil, on beş mumluk ampulle ayd.ınlatıldığını yazarak, komünistle­ re c1944 tevkifatında yapılan işkencenin binde biri ya­ pılmamıştır. diyor. Bkz. : Solwı 94 Yılı 1871 1965. Ankara, 1968. -

96

.


releri önünde duracak ve elbette, kanuni taki battan kurtulan; fakat amme vicdanında mahkum olan fail­ Ierini hayır i l e anmayacaktı r. 5

-

DAYAK VE FALAKA

Dayak ve fal aka i l e işkence b i l hassa lise ve üni­ versite ta lebelerine tatbi k olunmuş ve işkence eki­ b i n i n arzularına göre ifade vermeyen gençler kıyası­ ya dövül müştür. Necdet Sançar'ın tal ebesi olan Mehmed Kü lah­ l ıoğ l u , hacası ve Ats ız al eyh ine ifade vermesi için istanbu l Emniyet M üdürü Ahmet Dem i r tarafından devaml ı tazyik ed i l miştir. Külahlıoğlu bütün tazyi kle­ re metanetle göğüs gerip, istenilen yalan ifadeyi ver­ m eyince, bir çok defalar feci şekilde dövülmüştür. B i r defası nda ağzından burnundan kan gelinceye ka­ dar dövülen Külahlıoğlu, b i r başka gün de falakaya yatı rı lmış ve o gün bizzat Ahmet Dem i r , e l i n e a l d ı ğ ı , tutma yeri bükük kal ı n b i r sapa i l e Külah l ıoğ l u 'n u dövmekten utanmamıştır Bugün kıymetl i bir Dah i l i­ ye M ütehassı s ı olan Meh med Külahlıoğlu, Emniyet M üdürlüğünde öyles ine dayak yemişti r k i , körpe vü­ cudu bu zulüm ve işkenceye dayanamayarak tüberkü­ loz o l m uş ve uzun y ı l l ar tedavi görmüştür. Bu dayakla iş kenceye Said B i lg i ç de maruz kal­ m ı ş ve Emniyet M üdürü Ahmet Demir tarafı ndan tek­ me i l e dövü l müştür. 6

-

AÇ SUSUZ B I RAKMAK :

B u iş kence Prof. Zeki Velidi Togan'a tatbi k edil­ m i ş , m erhum hoca i k i gün aç ve susuz bırakı l m ı ş , kapatıldığı hücreni n p i s l iğ iyle de bitlenmiştir. Ayrıca boş bir kağ ıt, i mza muayenesi yapacağız denilere k bu m uhterem hacaya imzalat ı l m ı ş , sonra da arzu ediÇANKAYA'DA KABUS/F. : 7

97


len ifadeyi vermedi ğ i takdi rd e , bu imza l ı boş kağ ı d ı istedikleri şekilde dolduracaklarından bah isle rri uh­ terem i l i m adamı tehdit o l u n muştur. B i R M O DAHALE M i l l iyetçile r kütleler h al i nde tevkif ed i l i r ve tev­ kif edilen bu m i l l iyetçi lere, yukarıdaki bi r kaç misal­ le anlatmaya çalıştı ğ ı mız korkunç işkenceler layık gö­ rülürken , bütün bu gayri kanuni ve gayri insani hare­ ketleri adeta protesto edercesine g i ri ş i len i ki hareke­ ti burada zi kretmek mecburiyetindeyiz. B u hareketlerden bi ri , CHP Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal'a a itti r ve bu hareketi « pek az insan ı n bildiğinden .. bahi s l e Sarnet Ağaoğlu haber vermekted i r. D iyor k i , Sarnet Ağaoğlu : « N i hai Atsız'ın yazı­ larıyle baş l ayan " 1 9 M ayıs tevkifl eri » tam terör ha­ l i n i almak istidad ını gösterd i . Devrin mutlak başları " Bu i nsanları asıl gayeleri bizi devirmektir" d iyerek, uzaktan yakı ndan M i l l iyetçi tan ın m ış herkesi n hapis­ Iere atı l mas ı n ı istedi kleri gün karşı larına ç ı ktı . « Ben de M i l l iyetçiyim, kararınız bu ise evvela beni tevkif edi n i z , ded i . Onun derviş tabiatından, m i stik zihniye­ tinden, tecrübelerle pişmiş aldırış etmemez l i ği nden bu hareketi beklemeyenler önce şaşırd ı lar, sonra da neticeleri ya l n ı z meml eket i ç i n değ i l , şahısları için de çok fena olabilecek kararlarından vazgeçtiler.» 37 . BAŞKA B i R M Ü DAHALE ikinci hareket, Refi k Şevket ince'n i n yaptığı i kaz­ dır. M i l l iyetçilere tatbi k ol unan feci işkence hareket37 Bkz. : Sarnet Ağaoğlu. Babamın Arkadaşları. Birinci Baskı. Nebioğlu Yayınevi, İstanbul.

98


leri , pol i s i n bütün tedbirlerine rağmen dışarıdan du­ yulmuş ve haki katiere muttal i olan Refik Şevket in­ ce, yazdı ğ ı hususi b ir mektupla durumu Başvekil Şükrü Saraçoğ l u 'n a b i l d i rm i ştir. Saraçoğ l u , meseleyi Dah i l iye VekiHetine intikal ettirmiş ve Dah i l iye Vek i l i , H i l m i Uran, M i l l iyetç i l ere yap ı lan işkence işini bir yazı ile istanbul val i l i ğinden sormuştur. işkenceni n asl ı o lmadı ğ ı n a ( ! ) dair istan­ bul vilayeti n i n verd iği cevapla tatm i n ol mayan Dah i l i­ ye Veki l i , bu kere, durumun maha l l inde tahkikine Em­ niyet Umum Müdürü Osman Sabri Adal'ı memur et­ m işti r. Osman Sabri Adal meseleyi incelemek üzere is­ tanb u l 'a gelmişse de, işkenceye maruz kalan m i l l i­ yetç i lerden hiç bir inin ifades ine m üracaat etmemiş ve iş kence söylentilerinin aslı esası olmadığına dair! masa başında hazırladığı raporu, götürüp Dah i l iye Vek i l i n e takd i m etm iştir 38. H i l mi U ran bu raporla da tatm i n fik Şevket ince'ye gönderdi ğ i resmi kenceyi kend isine haber verenlerin r i l mesini istem iştir. B u resmi yazıya,

olmamış ve Re­ bi r yazı i le , iş­ ad ları n ı n bildi­ h ususi bir rnek-

38 1944 yılının Emniyet Umum Müdürü Osman Sabri Adal, 1962 de CHP İzmir Milletvekilidir. Meclisin 3 Mart 1962 günkü eelsesinde Tedbirler Kanunu tasansının müza­ keresi esnasında söz alan ve hiç münasebeti yokken, 1944 !rkçılık - Turancılık davasını ele alıp, Alparslan Tüxkeş ve Nihai Atsız aleyhinde konuşan Osman Sab­ ri Adal, Atsız'ın bazı mektuplarını Meclis kürsüsün­ de okumuş, iki gün sonra .ikdam• gazetesine verdiği beyanatta ise, mevzuu tekrar ele alarak milliyetçileri •maceracılar• tabiriyle anmış, nereden ve nasıl ele ge­ çirdiği belli olmayan mektupları basma vermiş ve mil­ leti •maceracılara• karşı uyanık olmağa (!) davet ede­ rek bu hareketiyle 1944 deki tutumunu teyid etmiştir.

99


tupla cevap veren Refi k Şevket ince, iş kenceleri ken­ d i sine haber verenlerin adl arı n ı açıklayamayacı ğ ı n ı b i ldirm i ş , daha sonra Dahi l iye Vekaleti Teftiş Hey'e­ tine intikal eden bu mesele, R efi k Şevket ince'nin : « Eğer ben i m ası ls ız dedikodu yapan birisi olduğum fi kri nde iseniz, beni M ah kemeye veri niz» şekli ndeki kat'i cevabiyle, daha i l eri g i d i l meden kapatı l m ı ştır. M evkuf m i l iyetçi lerin sorg u l arı - yukarıda görül­ düğü şekilde - türlü tertipler ve feci i şkencelerl e ya­ p ı l m ı ş , sorgu l arın bitmesi n e rağmen tem iz vatan ev­ r atları n ı n çile s i bitmemiş, o pi s hücre hayatı i l e , öl­ d ürücü i hti lattan men kararı devam etmiştir. B u ara­ da peyderpey bazı tah l iye ler o l muş 39 ve neticede .. ı rkçıl ı k - Turanc ı l ı k gayesiyle g i z l i cemiyet kurarak muzır faa l iyette bul unmak " suçu, şu yirmi ü ç m i l l i­ yetç i n i n üzeri nde toplanmıştır. 1 ZEKi VELiDi TOGAN , i stanbul Ü n i versitesi Edebiyat Fakü ltesi Türk Tarih i Profesörü. 2 HASAN FERi D CANSEVER , «Tü rk Vurd u » m ecmuası sahibi , o gü n lerde yedek doktor Yüzbaş ı . 3 H üSEY i N N i­ HAL ATSIZ, H ususi Boğaziçi Lisesi Edebiyat Hocası . 4 ALPARSLAN TÜRKEŞ, Erdek'te piyade ü stteğ­ meni. 5 N ECDET SAN ÇA R , Bal ı kesir l i sesi Edebi­ yat hocas ı . 6 FETH i TEVETOGLU , Samsun'da dok­ tor üsteğmen. 7 O RHAN ŞAi K GÖKYAV, Devlet Konservatuarı müdürü. 8 REHA OGUZ TÜRK KAN, -

-

-

-

-

-

-

-

39 İk i buçuk aylık mevkufiyet halinden sonra suçsuz ,ol­ duğu tahakkuk ederek serbest bırakılan Atsız'ın Refi­ kası muhterem Bedriye Hanıma, Hasan .A.u Yücel'in devam eden düşmanlığı dolayısiyle tekrar hocalık va­ zifesi verilmemiş, yaptığı bütün müracaatlar reddolun­ muş, nihayet iki yıllık cvekaJ.et enırh müddetinin bit­ :mesine yirmi yedi gün kala, Karta! Ortaokuluna tayin edilebilmiştir.

1 00


.. Gök - Börü , m ecmuası sah i b i . istanbul Hukuk Fa­ kü ltesi doktora tal ebesi . 9 - H ü SEYi N NAM I K OR­ K U N , Gazi Terbiye Enstitüsü Tarih Hocas ı . 1 0 - SA­ i D B i LGiÇ, Ankara Adl iyesi hakim namzetlerinden, 1 1 - M. ZEKi ÖZGÜ R (SOFUOGLU). Yedek astteğ­ men. 1 2 - iSMET TÜ MTO R K , istanbul Belediyesi mü­ fettişlerinden. 1 3 - H i K M ET TANYU . Dah i l iye Vekil­ Ietinde Memur. 1 4 - HAMZA SADi ÖZBEK. Muğla Defterdar l ı ğ ı tahsi lat şefi. 1 5 - M UZAFFER ER iŞ, Yüksek Mühendis Mektebi 4 cü s ı n ı f talebesi . 1 6 CEBBAR ŞENEL, Adana adl iyesi hakim namzetlerin­ deri. 1 7 - N U R U L LAH BARI MAN , Yedek Astteğmen. 18 - CiHAD SAVAŞFER. Yüksek M ühendis Mekte­ bi 4 cü s ınıf talebesi 1 9 - FAZ I L H iSARCIKLI, Ve­ dek Astteğmen, 20 - YUSUF KAD I G i L. Boğaziçi l ise­ si talebelerinden. 2 1 - FAHiMAN ALTAN. Yüksek M ühendis M ektebi 4 cü sın ıf tal ebesi . 22 - CEMAL OGUZ ÖCAL, Gazi Terbiye Enstitüsü talebes i . 23 SAi M BAYRAK, Temyiz M ahkemesi Evrak memuru. -

R ESMi TEBLiG ırkç ı l ı k - Turanc ı l ı k adı veri len m i l l iyetçi l i k düş­ m a n ı davaya, 7 Eyl ü l 1 944 Perşembe günü, Tophane­ de Nusretiye camii yan ında şimdi M a l U l Gaziler Vur­ du olan b i nada, 1 numara l ı Örfi idare Mahkemesinde başlanmıştır. Gerek mahkeme b i nasında, gerek civa­ rı nda çok s ık ı emniyet tedbirleri n i n a lındığı o günkü d uruşmada mahkeme heyetin i n şu şekilde kuruldu­ ğu görü l müştür : Başkan : Tümgeneral Yusuf Ziya Yazgan, Du ruş­ ma Hakimi : Al bay Cevdet Erkut, üye : Al bay Galip Kaan . Savc ı l ı k maka m ı n ı ise, m eşhur Kaz ı m Al ö ç i ş­ gal etmiştir. 1 01


Çok sayıda gazeteci i l e , m i l l iyetçilerin yak ı nları tarafından takip edilen duruşmaya saat onda baş lan­ m ı ş , h üviyetleri n tesbitin i müteakip Savcı Kazı m Alöç tarafından Son Tahkikat Kararı okunmuş ve duruşma 1 1 Eyl ü l Pazartesi gününe b ı rakıl mıştır. Savcı Kazı m Alöç tarafından okunan Son Tahki­ kat Kararı , aynı gün yay ın l anan bi r Resmi Teb l i ğ i l e matbuata d a veri lmiştir. M ah kemenin henüz el koy­ duğu bir davanın zanl ı larını peş i n bir hükümle « m il­ lete ve vatana karşı h i yanet hareketine teşebbüs .. le suçlayan bu ibretamiz tebl i ğ aynen şudur :

1

�tstAıtU. l'f�r;ııt (',.ı:wrıı

fJ<$ 1/ı.'!/i

ı

!l'.tg. r..,ı.ı.o.;..-, l<'-ol>ol ı-�� UlZt

yaı>iııa- ı

Cıııaıı S Ey!&! 1944 · 1 EidMt il"l'eD biY iyiJ)ği esl.-ge.IIK>I<, f"'ı>alık : oın JDenfi. bir şcMiılir• r

.·.

' -/,ŞfrP.ı.i !" O., ,.lP��J

,__

..J

........ ,....� �·�� --·ıJlli.I_IJ,u � ....,.. Jt-..r',LoJ.L. ı.ı.ı.�. ..� � fi� "Ji•t;;f"'l. ıt.-ı.Ho- � ,.,..""'- �O f-'ib6< """ �t� ,..."""""' � ......

u..,...., lr-J;1ı},.'� ...... �f., .....t,. .ı.-rir, �

l rkçt ve Turanc ı l ari n !d u ruş m ası n a b aş l a n di Maznunlar hakkında son tahkikat karannı aynen neşrediyoruz

:. �-�?iJ,ı Ji,'i.I/,;J.<r.>J.ır..,..... .," "�-""-!'"""* �.ı. 1.i:ı7/ı

1· • '1:'1 ��

.

,_.;.. ,. ·>-·•--...-•···•·--•

_.....,..w,_,_,..___

...

,.�- -�- ,,.�,_,....";..�

· :_:�...�"�:� :·'��-��-';;, �.:z:r::� Hf:r biri11in ı•ı)Btl ... �!bl« eJil-'L 'Wsi.klıhı"• Uıi/dl ed.Ue11 gi$ · · ' ·· · · • •.� '''i "·-·· """'''·. •· ·· cemi_qetw - makutiaro M/erdi ? • Ar.ku...lıt §<tpıhırı · lerin iç11Uii ... k�rıdif.t:ri ı·rin Wtt"Rft. ueıtl�tr ; ;,_ � _\�_- -:? �F!Ji�J�,'�i�;_:���� _ Jr:-:··-··:.rılbıu;:eiı '!""'-f..:.',-:<">· 0,. :..JS ıc�·.�• ,:..:.;;;f ,....,;.._� "�--� "<ı1J !;� .�fll ;.:.._...! � 't6�Aıı' ll4jl\.ll.l

1 02


cılrkçılık, Turancılık gayeleriyle gizli cemiyet ku­ rarak, millete ve vatana karşı hiyanet hareketine te­ şebbüs ettiklerinden dolayı, tahkikatları mevkufen yapılan şahıslar hakkında, alınan son tahkikat kararı umumi efkara, aynile arzolunur.» O günkü M i l l iyetç i l i k düşmanların ı n bu memle­ ketin öz evi atiarına ne korkunç b i r kin ve ne büyük bir düşma nlık la saldırd ı kları n ı , m i l l iyetç i l eri mutlak l ekelemek için g i rişti kleri tertipleri , tertemiz Türk vatanseverlerine karş ı kul landıkl arı l isanı ve feci i ş· kenceler altı nda zorl a a l ı nan düzme ifadelerle dava­ n ı n ne şekle g i rd i ğ i n i tesbit ve teşhi r i ç i n bu Son Tahkikat Kararı n ı aynen alıyoruz : SON TAHKiKAT KARARI Teşk ilatı Esasiye Kanununun ana vas ıfları n ı i h­ l a l e matuf ı rkç ı l ı k, turancı l ı k g ayesiyle g izl i cemiyet kurarak faal iyet ve harekete geçtikleri anlaşılan eş­ has hakkında Örfi idare Komutanl ı ğı nca yapıl an tah­ ki katta : Bugünkü rej i m im ize ve vatandaşları m ızı n hakiki m i l l iyetç i l i k hislerine aykı rı umdeleri ve bu umdelere varmak için g i z l i cemiyetleri, faal i yet program ları , teşki l at ve propaganda organ ları, hatta m uhaberele­ rini gizl i tutmağa m atuf ş ifre ve parolaları olduğu ; memleketin muhtelif m ı nt ı kalarında ve b i l hassa her çeşit terbiye m üesseselerinde masum gençlerin m i l­ l iyetç i l ik, vatanseverl i k duygularını i stismar ederek genç nes i l arasında kendi lerine taraftar toplamak ve bu suretle h ü kumeti devirerek hedeflerine u l aşmak için deva m l ı ve s i ste m l i bir faal iyet sarfettikleri ve memlekette zararl ı ideoloji lerin i tahakkuk ettirmek yolunda muhtelif gruplar hal inde çal ıştıkları anlaşıl­ m ıştır. u

1 03


Memleketin emniyeti al eyhine bu gizli cem iyet­ leri kendi maksatlarına göre tevci h etmek isteyen yabancı teşekkü ller de hareketsi z kalmam ış ve bu suretle i çten beliren fesat ve h iyanet hareketlerinde dış unsurların tesir ve müdahalesi de görünmüştür. SUÇ VE SUÇLULAR Bu suretle hükumeti devirmek için cemiyet kur­ mak, h ü kümetin, Büyük M i l let Mecl isinin manevi şah­ siyetlerini tah kir, m i l li m enfaatlere muhalif hareket etmek, gayesi devletin Teşki l atı Esasiye Kanunu i l e muayyen o l a n a n a vasıflarına muhal if, m i l li hissiya­ tı sarsmağa, zayıflatmağa matuf propaganda yaprr:ıak­ tan suçlu ve m evkuf : istanbul Ünivers itesi Hukuk Fakültesi doktora talebelerinden Reha Oğuz Türk­ kan , Lise öğretmenl iğ i nden ç ı karılma Ni h ai Atsız, is­ tanbul ü n iversitesi Türk tarih i profesörlerinden Zeki Vel idi Togan, yedek astteğmen N u rul lah Barıman, is­ tanbul B elediye m ürakıplarından ismet Tümtürk, ye­ dek astteğmen Zeki Özgür, Yü ksek Mühendis Mektebi 4 cü s ı n ıf talebelerinden Ci had Savaşfer, Ayd ı n Ma­ l iye Tahs i l Şefi Hamza Sadi Özbek, Yüksek M ühendis M ektebi 4 cü sınıf talebelerinden Fehiman Altan, Ba­ l ı kesir Lisesi Edebiyat öğretmenlerinden Necdet San­ çar, Ankara Konservatuar d i rektörlüğünden vekalet emrinde Orhan Şaik Gökyay, Dah i l iye Vekaleti Evrak kalemi memurl arından H i kmet Tany u, Dr. ü stteğmen Fethi Tevet, Piyade üstteğmen Alparslan Türkeş, ha­ l en Adana Adl iyesi hakim namzetlerinden Cebbar Şenel , Ankara Ad liyesi hakim namzetlerinden Said Bilgiç, Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü pedagoj i züm­ resi talebelerinden Cemal Oğuz öca l , yedek astteğ­ men Faz ı l H i sarc ı kl ı , Yüksek mühendis M ektebi 4 cü s ı n ıf talebelerinden Muzaffer Eriş , Ankara G az i Ter1 04


biye Enstitüsü tarih öğretmen i H üseyin Nam ı k Or­ kun, yedek tabip yüzbaşı Hasan Ferid Cansever, Tem­ yiz Mahkemesi evrak memurlarından Saim Bayrak, ha l e n boşta Yusuf Kad ı g i l haklarında yap ı lan tahki­ kat neticesi nde suçlulardan : ZEKi VELiDi TOGAN : 1 927 senesinde Türkiyeye gelen maznun, istan­ bul ü niversitesi Türk tari h i profesörlüğüne tayin edil­ mişse de hareketleri şüphel i görü ldüğünden 1 932 se-

1 05


nesinde memleketi m izden ç ı karı l m ı ştır. Bu tari hten sonra Viyana ve Bonn'da kalan maznun 1 938 senesin­ de m e m leketimizde tekrar melce bul muş. ü n iversite profesörlüğü g i b i yüksek şeref ve itibar kendis inden esirgen memiştir. 1 890 senesinde Sovyet R usya Başkurdi stan eya­ J eti n i n Kuzsen kasabasında doğmuştur. Kendi ifade­ sine nazaran, 1 9 1 6 senesi n e kadar tahsil ve mual­ l i m l ikle meşgul olan maznu n , bu tari hten iti baren si­ yasi faal iyete başlayarak R usya'da devlet düması ya­ n ı nda teessüs eden Müslümanlar bürosunda U fa vi­ l ayetini temsi len bulunmuş, dört ay sonra , yani 1 9 1 7 d e Sovyet inkılabının başlaması üzerine Başkurd is­ tan'da ve Taşkent'te teşekkül eden kongrelere işti­ rakle m uhtariyet i l anma çalı şm ış ve Taşkent'te müs­ lümanlar merkez teşk i l atının katibi umumisi o l m uştur. Kerenski hükumetin i m üteakip teşekkül eden S�­ bit hükumeti sırasındaki karagaşal ıklardan istifade ederek Orenburg 'da Başkurd istan ve Kazakistan hü­ kumetlerin i n teşekkülüne h izmet etmi ş ve her iki hükümetin hariciye komiserl i klerini idare etmi ştir. 1 9 1 8 senesi nde memleketi işgal ol unarak tevkif o l u­ na n maznun firar edip uzun mücadelelerden sonra arkadaşlarıyl e tekrar Başkurdistan ve Kazak istan hü­ kumetleri n i kurmuş ve bu iki h ükumeti n hariciye ko­ m iserl iklerini idare etmiştir. N ihayet, Türkistan m i l­ H birliği azalarıyle 1 922 senesi Eyl ü l ayında Taşkent'­ te a kded i l en g iz l i b i r kongrede Türkistan dah i l inde m ücadel eye n i hayet veril mesi ve hariçte bu dava i çi n m ücadel e edil mesi yemi n l e kararlaştırı l m ış , Ze­ ki Vel i d i Togan'a da Türkistan'ı hariç m eml eketlerde tems i l selahiyeti verilerek bu da bi r kumaş parçası üzerine bas ı l a n mühürle ifade olunmuştur. 1 06


N E LER YAPMl Ş ? Zeki Velidi Toğan 1 923 senesi nde bu selahiyetle , iran, Afganistan v e Berl i n'de bulunduğunu ifade et­ m i ştir. Bu tahk ikatl a , ünivers iteye yerleştikten sonra g i z l i siyasi faal iyeti ne devam ettiğ i anlaşılan maznu­ nun kendi aralarında Osman l ı lar d iye andı kiarı m i l­ l et i m izin çoluk, çocuğunu g i zl ice ifşada kadar var­ m ıştır. 1 938 senesinde evvela istanbul 'da s ı rf Türkis­ tan l ı lara yard ı m maksadiyle teşekkül eden Gençler B i r l i ğ i n i n başı n a geçmek istemişse de m uvaffak ola­ mamıştır. 1 939 senesinde cihan harbiyle i nfi lak eden siyasi buhran esnası nda maznunun siyasi i htirasları da artm ı ş , bir taraftan Türkistan M i l li Birliği için ça­ l ı ş ı rken , d iğer taraftan içi mize fesat ve n ifak sokan fi k i rleri müsait g ördüğü muhitlere, evvel a ırkç ı l ı k ve turanc ı lığa dair telkinat yaparak Reha Oğuz Türkkan ve hempalariyle temasa geçmiş, Kitap Sevenler Ku­ rumunda yer a l m ı ş , Bozkurt m ecmuas ı nda da neşriyat yapmıştır. Gerek evinde yaptığ ı gizl i toplantı lardaki şitahi telk inatı ve gerek dava dosyas ı n a bağlanan Reha Oğuz Türkkan'a hitaben yazı l ı 20.9.1 940 tari h l i m e ktubunda olduğu g i b i , memleketim izde fesada m ü ncel bir ırk hareketi yaratmağa ç a l ı ş m ı ş , b i l hassa 1 6 B i ri nciteşrin 1 940, 30 Biri nc i teşrin 1 940 ve i l a . . . mektuplarındaki d i rektiflerle bu m ecmua ve Kurumu planlı bir surette idare etm i ş ve memleket gençl i ğ i ­ ne ı rkç ı l ı ğ ı aşıl amağa çalışt ığ ı maznunların m üttefi­ kan vaki beyan i ariyie tebeyyün etmi ştir. Hatta taraftarlarını Atatürkçü g örünmekten ta�­ z i re cür'et eden maznun. bu suretle Atatürk'ün a nla1 07


d ı ğ ı ve Teşki latı Esasiye Kanununun tesbit ettiği mil­ l iyet mefhumunu reddetmiştir. Ezcüm l e Reha Oğuz Türkkan'a yazd ı ğ ı dava dos· yasına bağlanan 24. 1 2 . 1 941 tari h l i mektubunda : Azi­ z i m Oğuz ve Cihad, Bozkurt'un bu nüshas ı nda Atsız­ ın a l eyhinde, kendinizi gOya Atatü rkçü gösterecek bir yazı bası l ıyormuş d iye duyd u m . Daha basıl m amışsa bu yazıyı neşretmemenizi Türkçülük narnma rica ede­ rim. Bunu yapmayınız . .. demek cü r'eti nde bulunmuş­ tur. Ebedi Şefi reddetmek aşi kard ı r ki , onun mah iyet verd i ğ i , canlandırd ı ğ ı , tems i l ettiği m i l li ruh u , Türki­ yedeki m i l l iyeti , teş kilatı esasiyede tayin edi l m i ş , hudutland ı r ı l m ı ş m i l l iyeti reddetmektir. Zaten bu adam lar kendilerinden evvel ki h er kıymeti lekeliyen ve red eden bir yoldadı rlar. G iZLi CEM iYET Bu gizli te lkinlerle i ktifa etmeyen Zeki Velidi To­ gan, 1 94 1 senes i nde başl ayan Sovyet - Al man harbi­ ni müteakip i hti rastan şuurunu kaybetmiştir. Tab i iye­ tini dahi unutarak Almanya'ya g i d i p faal iyete geç­ mek i ç i n lazım gelen müsaadeyi istihsal z ı m n ı nda Ankara 'ya gitmişse de, hareketten mened i l miştir. Ni h ayet 1 941 senesi Temmuzunda halen Al manya­ da bulunan Nuriman Karadağl ı , Ahmed Karadağ l ı i l e görüşerek : « A lmanya i l e b i rl eş i p derhal Rusyaya Ta­ arruza geçmeyen ve büyük Türk bi rl i ğ i n i n kurulma­ s ı n a h izmet edecek tarihi fırsatı kaçıran .. diye tav­ sit ettiği hükümeti mizi devirrneğe matuf gizli bi r ce­ m iyet kurmağa karar vermi ş ve Nuriman Karadağl ı '­ n ı n Taks i m 'de bulunan apartmanında, Başkan Zeki Vel idi Togan, Ahmed Karadağl ı , Nuriman Karadağ l ı . Reha Oğuz Türkkan, C ihad Savaşfer, Nu ru l l ah Barı1 08


man, Heybetu l lah i l e topl anarak sarahaten gayel eri­ ni yukarıda arzettiğimi z : «Türk birl i ğ i n i n kurul ması­ na engel olan ve tarihi fırsatlar kaçı ran , hükumeti­ mizi devirrneğe ittifak ettikleri ve hepsi ölünceye kadar bu gaye uğrunda çal ışaca kianna dair Zeki Ve­ l id! Toga n'ın önünde Türkistan Bayra ğ ı , Türk Bayra­ ğ ı , Kur'an ve tabanca üzerine yem i n ettikleri ve ay­ rıca maznunlar a rasında bul unan Hamza Sadi Özbek'e Prof. Zeki Vel id! Togan'ın yem i n etti rdiği anlaş ı l m ı ştır. Gizli cemiyetin i l k faal iyet eseri o l ma k üzere, haki katte Al manya'daki Türkistan l ı esirleri teşkilat­ landı rmak ve faal iyetlerinden onları haberdar etmek maksadiyle, zahiren i stanbulda, Türkistanl ı l ara Yar­ d ı m Gern iyeti adı altında b i r cemiyet kurmağ ı karar­ laştı rd ı kları ve bu maksatl arla m üteaddit defalar top­ landı kları tesbit ed i l miştir. Her ne kadar maznun Zeki Vel idi, tahki kattaki ifadesinde : (Dava dosyası say : 1 3 1 } « 1 922 senesi Ey l ü l ayında Taş kent'te Türkistan m i l l i birliği adına gizl i bir kongre toplandı. B u kongrede Sovyet g a l i­ biyeti tece l l i ettiğ inden, Türkistan dah i l i nde mü ca­ deleye n ihayet verilerek bu dava için hariçte müca­ dele yem inle kararlaştır ı l d ı . Ve bana da Türkistan'ın hariç devletler nezdindeki menfaatlerini h i maye et­ m e k salahiyeti veri l d i . 1 939 cihan harbi vazifemi ha­ tı rlattı . Al manya'ya gitmek i stedim . H u ku met müsa­ ade etmedi . Buradaki Türkistan l ı l a r arasında i hti l af­ lar olduğu için bunları bir araya toplamak ve Rus ­ Alman harbi ni müteaki p parçalanacak Rusyada teşek­ kül edecek Türkistan h ü ku metin e e l eman tedarik et­ mek maksadiyle Ahmet Karadağl ı , N u ri m an Kara­ dağl ı , Reha Oğuz Türkkan , Nurullah Barıman, Cihad Savaşfer, Heybetul lah ile birlikte , hududu şimali Kaf­ kasyadan başl ayıp Seddiçine kadar o l an Türkleri P o1 09


ğ u Türk B i r l i ğ i ismi altında bi rleşti rmek i ç i n gizl i b i r cemiyet kurd u m. V e cemiyet mensubi n i n i Nuruiman han ı m ı n Taksi mdeki evinde bu uğurda mücadele ede­ cekleri ne dair Türkistan bayrağı , Türk bayrağı , Kur'­ anı Kerim ve tabanca üzerin e yemin ettirdi m . Ham­ za Sadi 'ye d e Türkistan B i r l i ğ i n e namzet o l ması i ç i n evinde yem i n etti rdi m . lah i ren Türkistan l ı l ara yard ı m a d ı a ltında teş ki l edeceği m Cemiyet, haki katte Al­ manya'daki Türk esirlerine yard ı m ve onları faal iye­ timizden uygun bir şekil de teşki latiandırmak i ç i nd i . Fakat h üku met buna m üsaade etmed i . Doğu Türk B i rl i ğ i gizli cemiyetim, yal nız Türkistan'a ait faal iye­ timd i r . " demek s uretiyle kaçarnaklı bir cevap verrne­ ğe yeltenmekte ise de, maznu nlar aras ında bulunan, g izl i cemiyetin azalarından C i h ad Savaşfer'in bu hu­ susa ait ( Dava dosyası say: 56) : .. zeki Vel idi'yi Ki­ tap Sevenler Kurumundan tan ı r ı m . Bizim l e yakından alakadard ı r. B i l hassa Reha Oğuz Türkkan'la iyi ko­ nuşur. 1 94 1 senesinde bi r g ü n , N urullah Barı man : · Ci had, Zeki Vel idi beyterin g i z li ve kuvvetl i bir teş­ ki l atı var. B iz ona g i rdik. Bu g ü n seni de götürece­ ğ iz .. ded i . Ayn ı gün Reha Oğuz Türkkan ve Nuru l l ah Barıman ' J a , onların evvelden b i l d i ğ i Taks i m 'de Ta l i m­ hanede bir apartı mana g itti k. içeride o gün tan ı ştı­ ğ ı m Nuriman hanım, kocası Ahmed Karadağ l ı , H ey­ betu l lah , Prof. Zeki Vel i di Togan ve bir de Hacı d i­ ye tanıttıktan i htiyar vard ı . Yem i n etmeyenler ets i n , ded i ler. Prof. Zeki Vel idi Togan, Heybetu l lah'la beni b i r odaya a l d ı . Hazırlanmış bir masa üzerine konulan bay­ rak, Kur'an ve tabanca üzeri n e yem i n ettird i . Yemi n iki kısımdan ibaretti : 1 . Es ir Türk ülkelerin i n kurtarılarak Türkiye i l e birleşti r i l i p büyük Türk devleti v ücuda getirmek için 1 1o


kan ı m ı , can ı m ı , namusum bahas ı n a olsa feda edece· ği m i , 2 . Eğer b u yemi n l e b u teşki l ata ihanet eder­ sem, teşki lat tarafı ndan öldürü l m ekl i ğ i mi ve Kur'­ . a n ı n d i ni avakibine razı olduğumuzu söyledi k. Yem i n i m üteakip salonda g ayeler üzerinde görü­ şüldü. Gayelerimiz şunlardı : a) Türkiye hükümeti Rusya'dan çekiniyor. Bu sebeble bizim faa l iyetim ize m üzaheret göstermiye­ cektir. Onun için gayet gizli ç al ışacağız. b) Bugünkü hükümet iyi idare edemiyor. Tari­ hin en büyük fırsatlarını kaçı rıyor. Alman zaferi müs­ bet bir şeki l a l ı nca, derhal ayaklanma i l e hükümeti ele alacağ ız. B u hususta Nuriman Han ı m çok faal görünüyordu . c)

Teşekkül ümüze d a i m a eleman toplayacağız.

d) Zeki Vel idi Togan icabında Almanya'daki teş­ ki latlarla i rti bat edecek ve esirleri teşkilati and ı rmak i çi n Almanya'ya gidecekti . ., Şekl indeki i krarı ve yine maznunlardan Nurul­ lah Barı man'ın (Dava dosyası say: 38): « 1 94 1 senesi yazında bir gün Reha, Nuri man Han ı m l arda toplana­ cağız, ded i . G i ttik. Prof. Zeki Vel idi, Nuriman Han ı m , Ahmed Karadağ l ı , Reha Oğuz Türkkan v e ben var­ d ı m . O gün Zeki Vel i di Bey'in rei s l i ğ i altında Türk bir­ l i ğ i n i tahakkuk etti recek gizli bi r cemiyet kurduk. Bize Türkistan p i lavı i kram etti ler. Zeki Vel idi Togan, Al­ manya'daki esirlerin d e bize uygu n bi r şekilde . teş­ kilatlandı r ı l acağ ı n ı ve bunun için de bazı tan ı d ı kl a­ rı n ı n faaliyette oldukların ı , hükümetim izin harbe g i r­ mes i n i n lüzu m l u ve doğru ol acağ ı n ı söyledikten son­ ra , hazırlanan b i r odaya bizi bi rer · bi rer davet etti. Kur'a n , Türk ve Türkistan bayrağı , b i r de, şimdi pek 111


hatı rl amıyorum hançer yahut tabanca üzerine ye m i n ettik. Yem inde hatırladı ğ ı m a göre : « Büyük Türk B i r­ l i ğ i n i n kuru l ması ve burada kanı m ızla, can ı m ızla ça­ l ı şacağ ı m ıza ; icap ederse öl eceğ i m ize , daird i . B i r hafta kadar sonra tekrar b i r toplantı yap ı l d ı . G izl i ce­ miyete yeniden tedarik ettiğ i m iz Cihad Savaşter'le Heybetu llah yemin ederek i ltihak etti ler. O gün de b ize p i l av ve çay i kram ed i l d i . Bundan sonra birçok defalar toplanarak g ayeler üzerine görüştü k. H atta bir ara l ı k Zeki Vel i di, Türkis­ tan Gençler B irliği'ni de bize i ltihak ettirebilmek i ç i n , o B i r l i ğ e b i z i a z a ol mağa v e b i rl i k reisi Ahmet Can Okay'ı d üşürmeğe teşv i k etti. » şekl indeki ifadesi . Ve yine, gayelerini g izlemekle beraber, Reha Oğuz Türkkan'ın : « C ihad Savaşter ve N u rul l a h Ba­ rı man'la birl i kte Nuruiman H a n ı m ı n evinde Türk b i r­ l i ğ i üzerinde çal ışacaktarına dair bayrak, Kur'an ve tabanca üzerine yem i n ettikleri hususunda i krarı ve bunları tamamen müeyyet tahk i katta amme şahidi ol arak yem i n l e d i nlenen Buharal ı Hacı Hadi isa'n ı n : « Atatü rk'ü n vefatını m üteak i p Türkiye'ye gelen Zeki Vel idi'y i , gayesi yalnı z Türkistan l ı çocukları akutmak ve muhacirlere yard ı m etmek olan Türkistan Genç­ l er B i r l i ği 'ne i k i saatl i k m uvakkat reis tayi n etmiş­ tik. i k i saat sonra Ahmed Can Okay reis seçi l i nce, birl i ğ i siyasi gayelerine alet edemiyen Zeki Yel i di bize g ücendi . 1 94 1 s ı ralarında b i r g ü n Türkistanlı N uruiman han ı m bana sokularak : • g izli bir cemiyet kurduk, seni de alal ı m . Gemiyeti mize yeminle g i ri l i r .. ded i . Gayeleri n i sordum, gizled i . i ç yüzlerin i anlamak i ç i n b i r gün N urui man Han ı m ı n daveti üzerine ral i mha­ ne'deki evine gittim . N u ru i man Han ı m , Ahmed Kara­ d ağ l ı , N urullah Barı man, Reha Oğuz'la b i r kaç genç 112


daha vard ı . Ben i m yanı mda konuşmuyorlardı . Zeki Vel idi'nin de geleceğ ini söyl edi l er. Durmadan ç ı ktı m . B i lahare Nuru iman Han ı mdan Zeki Vel i di'nin yem i n ettird i ğ i ni iş itti m . .. şeklinde gizl i b i r gaye v e faa l i­ yete matuf cem iyet teşekkülüne dair şehadeti ve ke­ za Hamza Sadi Özbek'in ( Dava dosyası Say : 1 06) : .. zeki Vel idi'nin evi nde yal n ı z başına bayrak, Kur'an ve tabanca üzerine yem i n ett i ğ i n i ve yem i n i müte­ akip Zeki Vel i di Togan tarafından gözlerinden öpül­ düğüne .. dair beya nı. ( Dava dosyası arasında m evcut, Hamza Sadi Öz­ bek tarafı ndan Zeki Vel i di'ye h itaben yazı lan : (Zeki Vel i d! Hulasalar N u :9) 23 Haziran 1 941 tari h l i mek­ tupta : « Sayı n H ocam , vazife saat i n i n çalması zamanı yakl aşıyor. Belki bu zaman gelmiş ve geçmişt i r de. Artı k b i lfi i l çal ışacağız. Öyle umuyorum k i , si z de boş durmuyorsunuz. B i r şeyler kararlaştı rıyorsunuz. Hep birl i kte küçük bir vapur tutarak veyahut tenha bir yerde bir topl antı yapınız. H ü kumetimiz bitaraf­ l ı ğ ı n ı i lan etti. Fakat o bitaraf l ı k h ükOmetindir, b i­ z i m deği l • şekl i nd e ve yine 1 5 Ara l ı k 1 94 1 , 7 Ocak 1 942, 4 Ağustos 1 943 tarihli mektupların açık ifade­ l eri ve b i l hassa maznun Reha Oğuz Türkkan'ın tev­ kif edilerek konu lduğu odada, tertip etti kleri b i r şifre i l e (tafsi latı aşağıda arzolunacaktır) duvara vurma(<, suretiyle vaki konuşmalarında ve i htiyaçları dolayı­ siyle ayııı yerde vaki karşılaşmal arında, i hti l attan men'e rağmen C ihad Savaşter'in itiraflarını öğreni p o n u , Zeki Vel idi i le kurdukları gizl i cemiyetin gayele­ r i n i saklamağa teşv ik ettiği , bu h ususa ai t Cihad Sa­ vaşfer'in, Muzaffer Eriş' i n , amme şahidi Hüseyin Yal­ çınlar'ın ifadeleri ve 9 Temmuz 1 944 , 20 Haziran 1 944 tarih l i zabıt varakalariyle maznun Zeki Vel idi Togan'­ ı n halen Almanya'da bulunan Nu ruiman Karadağl ı , ÇANKAYA'DA KABUS/F.: 8

1 13


Ahmed Karadağ l ı , Reha Oğuz Türkkan, Ci had Savaş­ ter, N u rullah Barıman, Heybetul l ah ve bi lahare yalnız Zeki Vel idi tarafından yem i n etti rilmek suretiyle ara­ larına dahil olan Hamza Sadi Özbek'te bi rl i kte hü­ kümeti devirrneğe matuf gizli cem iyet kurmak sure­ tiyle ittifak ettikleri. NiHAL ATSIZ : Me nfi ruh l u olan bu mazn u n , 1 905 senesi nde istanbu l 'da doğ muştur. Babas ı Mehmed Nai l , Gü müş­ hane'n i n M idi köyü nden istanbul 'a hicret eden çark­ çı ko lağası H üseyin Efend i n i n oğ ludur. N i ha i Ats ı z tahsi l in i istanb u l 'da Kadı köy Su lta­ ni s i nde i kmal etm iştir. Ayn ı Mektebi n onuncu s ı n ı­ fında iken Darulfün ü n i mtihanını kazanarak Askeri Tıbbiye Oku lu n a g i rm işse de, okul u n üçüncü s ı n ıfı n­ dan : tah ki kata kend i sarih ifades i ne göre, se rkeş l i k­ ten " , kendi el yazısiyle oğluna yazd ı ğ ı vas iyetname­ s i nde ise : « gayritürklerin birleşik hareketleri nden , mektep müdürünün Arnavut, s ı n ıf subay ı n ı n Çerkes olmasından kovu ldum " diyor. Resmi kayıtlara göre , b i r çok defa tekerrür eden firar, itaatsizl i k ve se rkeş­ l i ğ i nden kovu l muştur. Askeri Tıbbiyeden bu şeki lde kovulan Ats ı z ' ı n bundan sonraki vaz ife hayatı nda da, bu serkeş l i k ruhu devam etmiştir. Kabataş Lisesinde üç ay mual l i m muavi n l i ğ i nden, Seyrisefai n idaresi­ nin Mahmud Şevket Paşa gemisi katip muavi n l i ğ i n e gi den Nihat Atsız, bilahare Edebiyat Fakültes i n i ik­ m a l l e Darü lfünun Türkiyat Enstitüsünde asistanlıqa u l aşmıştır. Bu arada « Atsız Mecm ua» adı nda b i r dergi neşretmeye başlayan N i hat Atsız, oğluna yazd ı ğ ı vas iyetnames i nde : « Ats ız Mecmua adı nda bi r dergi ç ı kard ı m . Adeta hükümetle uğraşan tek bir i nsand ı m . Bu hal i mden dolayı ben i Malatya'ya attı lar , diyor. -.

1 14


Malatya'dan Edirne'ye tayin edilen N i hai Atsız, bu defa .. orhu n » mecmuası n ı neşretmişse de, men­ fi l iğ i sebebiyle hem mecmuası ndan ve hem de vazi­ fesinden o l muştur. Uzun m üddet boşta gezen N i h a i Ats ız, g ü ç hal l e s ı ğ ı nabildiği D e n i z Ged i k l i Oku l u n­ da da tutunamamıştır. Son zamanlarda, Boğaziçi Lise­ sinde edebiyat öğretmeni o l arak maznunu, gerek neş­ riyat ve gerek tedris sahalarında çok geniş bi r tel­ kin faa liyetinde görüyoruz. A) Tercümei ha l i kı saca arzol unan N i hai At­ sız'ın maksadı nedir? Tahki kattaki sari h i krarı na nazaran : .. Ben ı rk­ ç ı l ı k ve turancı l ı ğ ı yaratacak bi r idarenin kuru l ması­ nı istiyor ve bunun için çal ış ıyoru m . Bana göre : 1 ! rkç ı l ı k : Türk ı rk ı n ın Türkiye'de hakim ol­ mas ı d ı r. Türk, üç batın Türk soyundan geldiğini is­ bat edene derler. Çerkes, Arnavut, Boşnak, Arap ve­ sair . . . l rkla karışmış olanlar Türk değ i ldi rler. Türk o l mayanlar derhal Türkiye 'den atı l m a l ı ve ırkı i l e a l a­ ka l ı memleketlere gönderi l mel idirler. Hariçte gide­ cek yeri ol mayan Çerkes lerin ai lel eri dağıtı la rak memleketin her tarafı nda müteferrik h izmetlerde kul­ l a n ı l m a l ı d ı r. Devlet idaresinde ve ordu subayların­ da bir tek karı ş ı k ı rktan kalmamal ı , heps i ayrı lmalı­ d ı r » d iyor. Oğluna hitaben yazd ı ğ ı vas iyetnames i n i n üçüncü sahifes inde : « M i l l et demek, k a n demektir. Onun için Türk ı rk ından gelmeyen i nsanl arı Türk ta­ n ı ma . Türk kanı ndan gelmeyen i nsanlar bu toprakta doğmuş, Türkçe'den başka d i l b i l meyen kimseler ol­ sa dah i , yine onl ara inanma. Tü rkiye 'ye en büyük kö­ tü lü k, Türk kanı taş ımayan Türkleşm i ş i nsanlardan gelm iştir. Onları yabancı l ardan daha kötü b i l . Hele bunlar büyük mevkilere geçerse fel a kettir. Memle-

115


ketin baş ı n a geçerse, kendi n i ölüme atarak, onu öl­ dürmekten çekinme ... diyor. Kardeşi Necdet Sançar'a gönderdiği dava dosya­ sı aras ı nda m evcut b i r mektubunda : Faaliyeti miz progra m l ı olmalıdır. Program­ lı faal iyet, devam lı faal iyettir. Türk genç l i ğ i n e pro­ paganda yapmal ıyız. Turan c ı l ı ğ ı a ş ı l amak için ş i i rle, maka l e i l e , hikaye i l e m ütemadi tel ki natta bulunma­ l ıyız. u Ats ı z , ve a Orhun " mecmuaları n ı n ne kadar müessi r olduğu malum. B i r defa daha tecrübel i o ldu­ ğumuz i ç i n , evvel ki nden daha çok tesirimiz olacakt ı r. Şimdi l i k i kim iz yalnızız. i ki nc i derecede yard ı mcı ları­ mız talebelerimizd ir. Bir şeyi bir defa söylemekle i k­ tifa etmeyel i m . Ayn ı şeyi , ayrı ayrı şekil i ere bürü­ yerek bir kaç defa söyleye l i m . B i r yandan Turancı l ı k, b i r yandan ı rkç ı l ı k yaparken; bi r yandan d a gayritürk­ lerle istihza etmeliyiz. Romancıl ı k diye b i r yen i ede­ bi nevi i cat ederek, düşmaniarımızia eğlenerek onla­ rı gözden düşüre l i m . Şu halde : «-

a)

En aşağ ı üç ayda bir broşür ç ı karm a l ı .

b) Türk i l leri n i n yarınki s ı n ı rlarını gösterir ha­ ritaları broşüre koya l ı m . M u htelif anketler yapa l ı m v e bunlard a gençlere Turancıl ı k v e ı rkçı l ı ğ a d a i r su­ a l l e r sora l ı m . Şatafatlı programa l üzum yoktur. Kuv­ vetim izi iyi kulanı rsak verim l i işler başaracağız. G iz­ l i ve bedava broşürlerle, i ki yı lda muntazaman neş­ riyat yaparsak, b i r zemin hazı rlarız, şeklinde planlı propagandası n ı n esaslarını dah a beş sen e evvel tes­ b i t etmiştir. 2 Turancı l ı k : a Ben ı rkçı ve turancıyı m " di­ yen N ihat Ats ız : "Turandaki Türklerin Türkiye i l e b i rleşti rilerek büyük b i r Türk B i r l i ğ i kuru lması zaru-

1 16


ridir. Halen on sekiz m i lyonluk Türkiye'den karış ı k ı rkları d a çı karırsak az nüfus ka l ı r. B u kadar a z bir nüfusla bugünkü dünyada tutunu lamaz. Dış Asya ' Türkleriyle bi rleşrnek lazı mdır. Turan ırkım ızın be­ ş i ğ idir. Biz harpçi m i l l etiz. Esasen m i l let i ç i n harp zaruri d i r » d iyor. Bu fikirleri ni nası l propaganda ediyor? Tahki kat­ taki sari h ikrarında : .. Bu ülküyü talebeleri mden baş­ layarak herkese, her vas ıta i l e yayarı m . Neşriyat ı m da ya lnız bu gayeye matuftur • d iyen Ni h ai Ats ız, temiz öğretm enlik mesleğ i n i n nüfuz ve selahiyetle­ rinden istifade ederek henüz pek körpe olan di mağ­ lara tel kinlerini kolayl ıkl a vermiştir . .. Türkistan ırkımızın beşiğidir. Türk şehitlerin i n ru­ hu Tanrıdağ ' ı nda bul aşacaklard ı r. Kürşad (Göktürk' lerden olup az b i r kuvvetle Türkleri Ç i n i i ierin e l i n­ den kurtaran kahraman) hepimizi orada bekl iyor. Tu­ ran'a g ideceğiz. Bu zor değ i l d i r. Zaten ü l küler kolay, kolay tahakkuk etmez. Irmaklar g i b i kan akıtmak la­ zımdır• şeklindeki telki natıyle de talebeleri ne Tu­ ranc ı l ı k zihniyetini aşılad ı ğ ı , ifadelerine müracaat ol unan Yusuf Kad ı g i l , Meh met Külahlıoğlu, Ali Bayrak­ ç ı , Ziya Özkaynak'ın şehadetleri, Reha Oğuz Türkkan, Ci had Savaşfer, ismet Tümtürk, Cemal Oğuz Öca l , Hamza Sadi Özbek, Faz ı l H isarc ı k l ı , Fethi Tevet, Alp­ arslan Türkeş'in beyanları , yine kardeşi Necdet San­ çar'a h itaben yazdı ğ ı 1 2 Şubat 1 939 tarih l i mektubun­ da : .. Turanc ı l ı k davası sessiz - sessiz yürüyor. Bun­ da m ua l l i mlerin büyük rol ü vard ı r. Hele sen, m ua l l i m m ektebinde b u lu nduğun i ç i n vazifen daha mühimdir. Ben Yurtb i lgisi ve Edebiyat derslerinde mümkün ol­ duğu kadar Turanc ı l ı k ve ı rkçı l ı k propagandası yapı­ yoru m • 1 8 N isan 1 941 tarih l i m ektubunda : « Bu se. ne beni m ı srarım l a mektepte, ki mse s ı nıfta kalma117


d ı . B i raz i kmal li var. Harp yüzünden geçti klerini an­ layarak harbe karşı sempati uyand ı rmak için böyl e düşündüm ve yaptı m . " 8 Mart 1 942 tari h l i mektubun­ da : « Tu ranc ı l ı k sahasında en iyi yazı ları yazıyorsun. Ben k ı l ı c ı m ı çeki neeye kadar sen pala savu r. Sonra i k i m iz b i rden savurmağa başları z , şekl i ndeki mek­ tupları i l e de propaganda ve te lki natı teeyyüt etmek­ ted ir.

NİHAL ATSIZ 1 18


Faal iyetin i yalnız sivil sahaya inhisar etti rme­ yen N i hai Ats ız Harp Oku l u talebelerinden Al i Bay­ rakç ı 'n ı n tahki katta a l ınan ifadesinde : « N i hai Ats ı z daima Türk soyundan olanlar Türkiye'de kalmal ıdır. Hü kumet ve idare mekanizması yalnız Türk soyun­ dan gelenl ere veri lmel idir. Turan bizim ü l kümüzdür. Türk şehitlerin i n ruhu orada Tanrıdağı 'nda bul uşa­ cak. Kürşad bizi orada bekliyor. Muhakkak Turan'ı almal ıyız .. derd i . Tab i p ü stteğmen Fethi Tevet'in : « N i hat Ats ız Turan'daki Türklerin Türkiye i l e birleş­ tiril mes i zarurid i r. Büyük Türk M i l l eti vücuda getiri l­ mel idir. H ü kumet teşkilatı ve o rgan ları Türk ırkın­ dan olan e lemanları n e l i nde kalmal ıdır. Çerkes , Arap, Boşnak, Arnavut g i b i karı ş ı k ı rkl ı l ara yer veri lme­ mel idir» derd i , şekli ndeki ifadelerinden de saraha­ ten anlaş ı l maktad ı r k i , N i hai Atsız, Teşkilatı Esas iye m i l l iyet Kanununun ana vas ıflarıyle taayyün eden mefhumuna aykırı tel kinlerle meşgul olmuş ve her tü rlü siyasi hareketl ere kapa l ı olan orduya da nüfuz etmeğe ka lkışmıştır. Atsız'ın içyüzü ve harel<etleri : Bütün m i l leti n m i ıınetle and ı ğ ı Atatürk'e karşı Ni h ai Atsız'ın sayg ı­ s ı z l ı kları dava dosyasında mevcut itiraf ve vesikalar­ la sabittir . .. Nihai Atsız'a göre hükumetimiz : ( Dava dosya­ sı say : 247) veki l l er karışık ı rkl ı d ı rlar. Türkü Türk­ ten başkası düşün meyeceği için ben de bunları tes­ ' bit e ttim .. demekte ve asl ı astarı o l mayan ı rk is nat­ l arı nda bulunarak bunları muhtelif mektup larla ve şi­ fahen etrafına yaym aktadır . ..

Türkiye Büyü k M i l l et Mecl isi Hakkında : .. Ha­ kik i b i r Meclis değ ildir. intihapla toplanmamı ş , ta­ yin i l e bu mevkie gelm iştir. ( M i l li tesanüdü çiğneye1 19


rek te) kararları dünya n ın h i ç bir tarafında görül me­ miş bir şekilde ittifakı ara i l e veri l iyor. i l i m adam­ ları Meclis'e soku larak körl eti l iyor » demekte ve Bü­ yük M i l let Meclisi hakkı nda tasavvur ed i l emeyecek kadar g a l iz kel i me ku l l an maktadır. Türk mi letine : .. Türk m i l leti şuurunu kaybetmiş­ tir. Ş uursuzdur» Hele genç l i k : .. Ahlaken düşüktür. Bu itibarla cifedir. » . Yirmi bir yıldır, bütün cihanın takdirlerini kazanan , inkı lapları yaratan Cumhuriyet rej i m ine de : "Türkiye'de cumhuriyet rej i m i yoktur. Herşey nüfuz gösteri l erek karma - karışık ed i l iyor. Mebuslar tay in edildikleri halde, müntehap gösteri­ l iyor. Bunun için yazd ı ğ ı m mektuplarda Türkiye Cum­ huriyeti i l e a lay eder mahiyette kelimeler kulland ı m . » d iyen Nihai Atsız'ın b u i krarı n ı aşağıda arzedeceği­ m iz şehadet ve vesai k tamamen teyit etmekted i r. Karısına hitaben yazd ı ğ ı kendi el yazısı vasiyet­ names i n i n i kinci sahifesinde: a Pek iyi bil iyorsu n ki, cumhuriyet rej i m i için en ufak rahatımı b i l e feda et­ mem. Oku l l arda oğlu muza yap ı l acak cumhuriyet pro­ pagandası n ı bütün varl ı ğ ı n i l e önlemelisin. Oğlumuz nerede ve ne şeki lde olursa olsun cumhuriyetin pes­ paye l i k demek o l duğunu öğrenmel idir. » Kardeşi Necdet Sançar'a h itaben yazd ı ğ ı 6 ikin­ citeşrin 1 94 1 tarih l i mektupda: « HükOmetteki gevşek­ l i k veya m is k inliğin derecesi n i anlamak kabil değ i l . Hakikat şudur : Bizim memlekette tam b i r şuursuzluk var. Ruslar Karaden izde gemilerimizi batırmağa baş­ ladı lar. Bizim şapşallar hala, miskin miskin oturuyor­ lar. 2 Haziran 1 942 tarih l i m ektubunda, çocuğunun sokağa ç ı kmadığından bahsederek : • Ne yapa l ı m , i m kanı o l m uyor. i y i oğ l umuzun ahlakını cemiyet bo­ zuyor. • d iyor. Elhas ı l , N i hai Atsız'ın d i l uzatmad ı ğ ı 120


h içbir büyüklük, hiçbir yüksek müessese yoktur. Ne erkan, ne itla k üzere genç l i k ve cumhuriyet Ats ız 'ın tariz v e tecavüzünden masun kalm ıştır. Esasen maznun, bu sözlerin i etrafa yayd ı ğ ı n ı da i krar etmektedir. ( Dava dosyası. sayf : 248) : »Ben, mecl is, cumhuriyet, m i l l et, hükümet hakkı ndaki is­ natlarımı kardeş i m Necdet Sançar'a mektuplarımla yazd ı ğ ı m g i b i , konuşma s ı rası nda samimi ve yakın bildiğim dostları ma da, bu arada Dr. Fethi Tevet, Alp­ arslan Türkeş, Ziya Özkaynak ve bi r ara l ı k Reha Oğuz Türkkan'a söyl emişimdiril şek l i ndeki i krarı n ı , suçlu­ lar arasında bulunan Cihad Savaşter'in (tah kikat dos­ yası . sayf : 58) : «Atsız, benim de hazır bulunduğum mecl islerde hü kumet erkanı n ı n şahsiyetl erini öne sü­ rerek bir tak ım ı rki isnatlarda bulunup söverd i , (ağ ı r hakareti muntazamm ı m b i r kelime isnat ederek) hü­ kumet, m i l leti uçuruma sürüklüyor. Bu hükumeti de­ virmel idir�� ded i ğ i n i müteaddit defalar işitti m . Yine N u ru l lah Barı man'ın (dava dosyası . sayf: 87 ve mü­ teakip) : « Atsız, hükmete muhal ifti. Daima hü kumet al eyhinde haka retamiz ke l i meler sarfederd i . Korka k­ lar, kanı bozuk lar, dalkavuklar hükumeti ne misa l , bi­ z i m hükumettir, derdi Ve yine d iğer Reha Oğuz Türk­ kan' ı n (dava dosyası . sayf: 1 07) bu ifadeleri teyiden vaki beya n ı , suçl u l a r aras ı nda bulunan Cemal Oğuz öca l ' ı n (dava dosyas ı . sayf : 1 52 ) : u Ats ız, bana yaz­ d ı ğ ı mektuplarda ve şitahi temaslarımda, talebeleri­ me Turancı l ık , gayritürklerle mücadele, hükumet ida­ res i n i n Türk soyundan gelen Türklerin e l i nde bulun­ ması i cap ettiğ i n i tel ki n etmek l i ğ i m i söylerd i . Ben ş i md iye kadar yazd ı ğ ı m ş i irleri bir kitap hal i nde bas­ tırmak üzere Atsız'a gönderd i m . Atsız, bi lahare al­ d ı ğ ı m mektupta, ş i irlerimi · Ayl ı Kurt �� remizl i yazı la­ rına göre düzelttiğini söyled i . Düzelttiği Ş i i rlerde mıs11

121


ralardaki Atatürk ve inönü i s i m l erini tamamen çı­ karm ı ş . Bundan, Nihai Atsız'ı n , Atatürk ve inönü 'ye muarız olduğunu anl ıyoru m » şeklindeki m üteselsi len vaki beyan ları da N ihai Ats ız'ın i krarlarını tey it et­ mekte bul unduğundan , maznunun hükümeti n, Büyük M i l l et M ecl i s i n i n , Cumhuriyeti n , gençl i ğ i n manevi şahsiyetlerini görü l memiş bi r küstah l ı k ve vicdan­ sızl ı k l a tahkir ettiği sabittir. ANKARA N ü MAYiŞi NASI L HAZ lRLAN M l Ş ? N i h a i Ats ız, bazı ta l ebeni n profesörl erden Sad­ reddin Cel a l 'e karşı gösterdi kleri m üessif hareketle­ ri günü gününe takip ederek bunl arı mübalağa l ı b i r şekilde Bal ı kesir'de kardeşi Necdet Sançar'a, en ya­ kın elemanlarından Ankara'da Cemaz Oğuz öcal'a, Erdek'te üsteğmen Alpars lan Türkeş'e, Samsun 'da Dr. Feth i Tevet'e : ·ı işte istanbul Yüksek tahsi l genç l i ğ i n i n Türkçü­ lük faal iyetl eri " diye yazmı ş ve bu vak'alardan tanı­ dık gençlerin haberdar edilmes i n i , etrafa yay ı l m as ı­ nı işaret etmi ştir. Maznunlar arasında bul unan Orhan Şaik Gökyay'ın Ankara'daki mevk i inden bil istifade yaptığı yard ı m ile « Orhun " m ecmuası n ı neşreden maznun, s ı rf umumi efkarı , hükum et aleyh ine tahrik emeliyle Say.ın Başveki l i mize h itaben bi r aç ık mek­ tup neşretm iştir. Ankara'da, Sabahatti n Ali tarafından a l eyhine neşren hakaretten açılan dava m ünasebetiyle 24 N i­ san 1 944 günü An kara'ya g i den N i hai Atsız, kendi­ s i nden evvel gelen Reha Oğuz ve hempalar ın ın teş­ vik ve taraftarları n ı n propagandası i l e toplanan bazı gençler tarafından istasyonda karşı l and ı ğ ı , i l k ham­ lede H üseyin N am ı k Orkun ve Konservatuar D i rek1 22


törü Orhan Şai k Gökyay i l e görüştüğü, kend i si n i zi­ yaret edenlere yine Prof. Sadreddin Celal ve H i l m i Ziya had iseleri n i tekrarl ıyarak: " istanbul genç li ğ i sol­ cu profesör ve talebel ere karşı ş iddetl i bi r mücade­ le açmıştır. Gençl i k her zaman kendis ini gösterme� l i dir. " gibi tah rikl ere başlam ıştı r. Kendisi nden evvel Ankara'ya gelen Reha, Ka­ dastro Okulunda gizli bir toplantı tertip etm i ş , «At­ sız - Sabahattin A l i .. davası nda gençl i ğ i n N i hai Ats ız'a yard ı m şekl i n i tesbit etmek istem iş ve tezahürat ya­ p ı l ması fikrin i körüklemiştir. N ü MAYiŞ PROGRAMI 2 Mayıs 1 944 günü N i hai Atsız, Cemal Oğuz Öca l , Cebbar Şen e l . Said B i lgiç bi r nümayiş terti bine ka­ rar verm iş lerd i r. Cebbar Şenel ve Said B i l g i ç ' i n yüksek mektep m ümessi l l eriyl e bir toplantı yapmak üzere D i l Tari h Fakültesi talebeleri nden arkadaşları Osman Yü kse l 'i de bera ber a larak Samanpaza rı 'nda toplanmayı karar­ laştı rarak dağ ı l m ış lar, ayni gün öğ leden sonra Ceb­ b ar Şenel , Said B i lgiç'i n i daresinde i si m leri tamamen tesbit edilen on beş kadar genç Samanpazarı 'nda Set üstündeki parkta toplanarak bir eve gitmişler ve ora­ da gizl ice şu esaslar dah i l i nde n ümayişin icras ı n ı tesbit etmişl erd i r : 1 Bütün yüksek tahsi l talebeleri i kna ed i l e­ rek bu nümayişe davet ve 3 Mayıs 1 944 sabahı okul­ lar muhte l i f grupl ar hal inde Adi iye Saray ın ın önünde topl anacaklardır. 2 Yaşas ı n inönü, Yaşasın Türk hakimleri, Yaşas ı n Türk M i l l eti , kahrolsun komünist­ ler d iye bağ ı rı lacak. 3 Hep b i r ağızdan isti klal M arşı söylenecek . 4 B i l hassa kız talebeler teşvik -

-

-

-

1 23


edilecek (Zira polisler kızl ara dokunamazlarm ış) 5 Nü mayiş Ad i iye Sarayı önünde h itama erecek.

-

Bu kararı N iha i Atsız'a bildirmek üzere Bayan Nezahat Uran ile birlikte Cebbar Şene l ' i n Ats ız'a git­ t i ğ i , daima yan ı nd;:ı bul unan Cemal Oğuz öcal ve zi­ yaretç i lerinden Bayan ü l ker Kaş l ı ile birlikte oturan N i hai Ats ız, Cebbar Şene l ' i sevi nçle karş ı l ayarak n Gel baka l ı m , anlat, neler kararlaştırd ı n ı z ? , ded i ğ i , maznun Cebbar Şenel 'i n de e l i n e bir kağıt kalem ala­ rak programı izah edeceği s ı rada, Bayan ü l ker Kaş­ l ı 'ya dönen N iha i Atsız'ın : « Siz şimdi gayet mahrem bir s ı rra m utta l i olacaksı n ız. Nü mayişe iştirak ede­ ceğinize söz verin de, si z de d i n l eyin , diyerek Bayan ü l ker Kaş l ı 'dan mahremiyete riayet edeceğ i n e dair vaad a l d ıktan sonra , Cebbar Şenel 'i n izahatını d i n le­ yen maznunun: •Tatbi k ederseniz çok iyi bir şey ola­ cak, hayatım ın sonuna kadar un utamayacağı m ve is­ tanbul'daki gençlere d e bi l di receği m , şekl i nde okşa­ yıcı sözlerle nümayiş yap ı l masına yanındakileri iknaa çalıştı ğ ı , aynı gece Nihai Atsız ve Cemal Oğuz Öcal 'ı evine yemeğe davet eden Hüseyin Namık Orkun, Ga­ zi Terbiye Enstitüsünde öğretmen ol masına ve idare­ n i n muhteme l görülen her türlü talebe nümayişl eri n i men etm i ş bulunmas ı n a rağ men v e b i lhassa Cemal Oğuz'un Enstitü'den kaçtığ ı n ı da b i l d i ğ i halde : • Ce­ m a l , nümayiş nas ı l olacak? » diye sorduğu, Cemal Oğuz'un da : · Hocam , b u defaki nümayiş m uazzam olacak, binlerce kişiyi i ştirak ettireceği z , demesi üzerine, H ü seyin Namık Orkun 'un : « Sabahattin A l i 'n i n kitapları d a yakılacakm ış. B u d a i y i bir fikir• diyerek Cemal Oğuz'a bu noktayı da te lkin ettiğ i , 3 Mayıs 1 944 sabahı Sabahattin Al i ' n i n kitaplarından tedarik eden Cemal Oğuz'un bu kitapları Cebbar Şene l 'e ver­ d i ğ i , plan mucibince Ad i iye Sarayı önünde toplanan 1 24


kitlenin : « Yaşas ın inönü, Yaşasın Türk haKir.ı­ l eri , Yaşasın Türk M i l leti , kahrolsun komünist­ ler .. diye bağ ı rd ı kları , müteakiben maznun Ceb­ bar'ı n , Sabahattin A l i 'ye ait kitapları yaktı ğ ı ve hep bir ağ ızdan isti klal marşı söyl end i kten sonra , ortaya atı lan Cemal Oğuz'un : .. Arkadaş lar Ulus Meydanına gideceği z ., deyip Cebbar i l e bi rl i kte öne düştü ğ ü , m i li marş ları söyl iyerek Ulus Meyda­ nı n a gitti kleri , mani olmak isteyen pol isleri durdur­ mak maksadiyle tekrar isti klal Marşma başladı kları , burada el ebaş ılardan birinin cc B aşvekaletin önüne gi­ delim .. demes i üzerine Başvekalet bi nası önüne g i­ d i l erek : « Başveki l i , isteriz ., diye bağrıştı kları, pol isin müdahalesi i l e dağ ı ld ı kları , maznunlardan Cemal Oğuz, Cebbar Şen e l , Said B i l g i ç ' i n ve haklarında ade­ mi takip kararı verilen istendiyar Barıönü, Osman Yükse l ' i n birbirini tamamen mü eyyit i krarl arı , Nihai Atsız'ın müevvel beya n ı , aralarında tutu lan m üvace­ he zabıt varakaları , yemi n l i olarak şahadetlerine mü­ racaat ol unan Bayan Nezahat Uran ve ü l ker Kaşl ı 'n ı n şahadetleriyle sabittir. Muhakemeye tekaddüm eden günlerde Reha ta­ rcıfı ndan tertip olunan Kadastro Okulundaki top lantı­ da maznun Cemal Oğuz'un, Ats ız tarafından kendisi­ ne yazılan yukarıda arzettiğ i m iz Prof. Sadrettin Ce­ lal hadisesinden bahseden mektuplarını heyecanla ve toplantıya iştirak edenleri galeyana sevkedecek su­ rette okuyarak, Ankara genç l i ğ i n i de bu g i b i hare­ ketlere alenen teşvik ettiğ i ve n i h ayet mahkemeden evvel Samsun 'da bulunan Fethi Tevet'e yazd ığı da­ va dosyasına bağ l ı 21 N i san 1 944 tari h l i mektubun­ da : « Ats ız'ın dava için Ankara'ya geldiğinde tezahü­ rat yapacağız . .. şekl inde bi ld irmesiyle iş bu nüma­ yişin N i hai Atsız, Cemal Oğuz Öcal ve Reha Oğuz 1 25


Türkka n ' ı n tahr i k ve teşvi k i , Cebbar Şenel ve Said B i l g i ç ' i n Samanpazarı 'nda toplantı tertip ve program ta nzim etmes iyle masum gençlerimizin samimi ve m i l li hislerini alet ederek, emniyeti i hlal edecek şe­ kilde m i l li me nfaatl erimize muhalif hareket ettikleri sabit olmuş bulunmaktadı r. NECDET SANÇAR Nihai Atsız'ın öz kardeşi olan bu maznun , i l k tah­ s i l i n i Kadı köy'de, orta ve lise tahs i l i ni istanbu l Er­ kek Lisesi 'nde i kmal ederek 1 933 senesinde Edebi­ yat Fakü ltes inden mezun o l m u ş, Sivas Mua l l i m Mek­ tebinde, Bal ı kesir Lisesinde Edebiyat öğretmenliği yapmış, bütün d i kkat ve faal iyeti ni ırkçıl ı k ve turan­ c ı l ı k propagandas ı na hasretmiştir.

1 26

Üstteğmen

Öğretmen

Dr. FETHi TEVET

NECDET SANÇAR


Her sahada kardeşin i n sağ ko l u olan Necdet, tahki katta ki sarih i k rarı nda : « Ben ı rkçı ve turancı­ yım. Fikirlerim i arkadaş larıma, tan ı d ı klarıma ve tal e­ belerime yerinde an latı rım . .. şekl indeki i krarı ve bu­ nu müeyyet dava dosyasına bağ l ı kendi el yazısiyle 1 1 . 1 2 . 1 943 , 1 9 .2 . 1 943 tari h l i mektupları Necdet San­ çar'ın daimi ı rkçı l ı k tahri katı altında bul unduklarına dairdir. Bal ıkes ir Lises i l eyli talebelerinden Şeref Özdağ, Said Özgü n , Orhan Öker, Ali Vecihi B irler, Bekir Berk, Nazım Yazı c ı ' n ı n dava dosyasına bağ l a­ nan hal tercüme fişleri ve eski tal ebelerinden Ca­ vit Büyükakpı nar, Azmi Işık, A. Karayel , M. i l k i n i m­ zalı mektuplarla daha bir çok okun mayan imzaları havi mektuplar, Necdet'in tal ebel erine daima ı rkç ı l ı k ve Turanc ı l ı k yaptı ğ ı n ı n bariz d e l i l idir. ORHAN ŞAiK GöKVAY 1 902 senesinde inebolu'da doğan bu ada m , Yük­ sek M u a l i m M e ktebi nde Nihai Atsız'ın sınıf arkada­ şıdır. Ed irne'de, Malatya'da ayn ı mektep lerde N i hai Ats ız ile birl ikte mual l i m l i k yapan Orhan Şai k, 21 Ha­ ziran 1 939 tar ih inde Ankara Devlet Konservatuarı di­ rektörlüğüne tayin edi lmiştir. ! rkç ı l ı k ve Turanc ı l ı ğ ı n esas l ı ve fakat gayet sak l ı hareket eden elemanlarındandır. Devlet Konser­ vatuarına yerl eştikten sonra N i hai Atsız'ın sahibi salah iyet Ankara aj anı olm uştu r. "O rhu n " mecmuas ı n ı n i mtiyaz ı n ı Nihai Atsız'a al mağa muvaffak olan mazn un bu mecmuada neşre­ di lecek yazı la rı mecmuanın sarih i l a n l arı nda görü l e­ ceğ i g i b i , kontro lü ne a l m ı ş ve çok manidar mektup­ larıyla da yap ı l acak propagandayı esas l ı bir şekilde sevk ve idare etmi şti r. 20.4.1 943 tari h l i mektubunda 1 27


N i hai Ats ız'a mecmua I mtiyaz ı n ı n al ınd ı ğ ı n ı b i l d i ren ve yazı iş le ri kontrolünün kendisine bırakı l m asını is­ tiyen maznun 5 Mart 1 944 tari h l i mektubunda : « Aç ı k m ektubun hü kumet mahati l i nde ne tes i r yaptı ğ ı n ı henüz öğrenemedi m . Fakat h e r halde beğen i l d i ğ i n i zannediyorum. Yalnız herkes i n d i l inde dolaştı ğ ı hal­ de del i l l eriyle isbat edilern iyecek meselel erden çe­ kin. Her zaman söyled i ğ i m g i b i , Reha Oğuz ayarın­ da olanlarla bir defa daha broşürleşrnek mevk i i nde kalma. Sana yanaşmak isteyen l er aras ında bu zama­ na göre Hüseyi n Namı klar ve Reha Oğuzlar daima bu l u nacaktır. Bunlar yarın sen i n zaafın olacaktır. Ka­ rakterleri ve imanları sağl a m beş - on arkadaş sana kafid i r. M esele, vatan sevg i s i n i ve bu vatan ın yal nız Türklere ait oldu ğu nu yayabil mektir. En yakın hadi­ seler Türkiye 'de Türkten gayris i n i n dost olmad ı ğ ı n ı gösteriyor. , 23 N i san 1 944 tari h l i mektubunda : « Sen altın yumurtt ayan tavuğun bütün yumurtalarını almak için onu kesen i nsana benziyorsun . Onu b u şeki l de elden kaçırmak ü l küye zarar o l m uyor m u ? Her taraftan teş­ vi kler görüyorsan, beğenil iyorsan bunların yarısı ken­ �i siyasi i hti raslarına senden b i r faide buldukların­ dand ı r. Bugün inand ı kların ve mecmuada yer verd i k­ lerinin arasında kaç tane Reha Oğuz ç ı kacağ ı n ı tah­ m i n edemezs i n ! Sen önde bir bayrak taşıyorsun. Ci­ varı na biriken seyirci ler arkandan gel iyorlar sanıyor­ sun. Bunların yarıdan çoğu külah peşi ndedir. Şimdi « Orhun .. dan mahrum olmakla fikirleri yayacak vas ı­ tayı kaybetmiş ol uyorsun . .. şeklindeki N i hai Ats ız'a vaki telk inleri , N ihai Atsız - Sabahattin Ali davasında Ankara n ümayişleri nden evvel ve sonra N i hai Ats ız'ı evinde misafir ederek onun tahrik ve ırkçı fikirleriyle telk i n altında bulundurduğu sabit o l muştu r. 1 28


Dr. FETHi TEVET 1 33 1 senes inde istanbul 'da doğan Fethi "Tevet, N i hai Ats ız'ın mecmualarına ş i i r göndermek suretiy­ le temasa baş l a m ı ş ve aralarında s ı kı b i r münasebet teessüs etmiştir. Fethi Tevet, N i hai Atsız'la birl i kte yü rüyen ı rkçı ve Turancıdır. Samsun 'da karı s ı n ı sahip göstererek bir derg i neşretmeğe başlam ı ş , bunda tı pkı N i h a i At­ sız'ın mecmuaları g i b i te l ki nata koyu l muştur. Bidayette N i hai Atsız i l e araları açılan maznu­ nun barışn:ıak için yazd ı ğ ı 22 Şubat 1 939 tar i h l i mek­ tupta : " Türk lü k hesabı na yapı lacak m uazzam i ş l e r varken v e b u n l a r da bize düşerken , senden u z a k ka­ l arak çal ışmaktan geri durmam artı k kan ım a dokun­ du . .. d iyor. 1 943 senesi başlarında N ihai Ats ız'la tekrar b i r­ leşen maznun, m uvazzaf tab i p o larak ordu camias m a katı l d ı ktan sonra 1 Mart 1 943 tari h l i mektubunda küs­ tahça : « Kopuz'un i mtiyazını a l d ı k. Mecmua beni m­ d i r ve beni m idaremdedir . isted i ğ i n i z ç ı kacak ve o l a­ caktır. Her fedakarl ı ğa katlanıp sert ve sür'atl i i l er­ lemek zorundayız. Aziz i m , yavaş - yavaş pasif yü rü­ mekle kal maya l ı m . Ne yapacaksan yapa l ı m . Türk lü k ne vakit kurtul acak? Y a b u n u tem i n ede l i m , yahut ö l e l i m Ne duruyoruz? Kanı m , ai lem, ba­ bam, her sabah yüzlercesinin kal b i n i d i n i ed i ğ i m M eh­ metçikler, ihma lkarl'ı k kurbanı Türk halkı bana fedai olmarnı em redecekt i , bu daha çok geç o lacaktı . Bunu çabuk l atan sen o l m uşsundur. R ıza N u r'umuz öldük­ ten sonra ö nüm üze düşmek sen i n vazifend ir. Dün b i r « Atsıza Yol daş .. vard ı , bugün bak yol unda kaç ki­ ş i varız. Yaşayan senden başka Türkçü l er var. Fakat ÇANKAYA'DA KABUS/F.: 9

1 29


bunlar tari h , d i l , edebiyat sahasındaki çalı şmalariyle kalacaklar ve daha i leri g idemiyeceklerdi r . Hem bun­ l a rın hemen heps i a l ı n larındaki dal kavu k l u k da mga­ s ı n ı s i l ememekted irler . .. Keza, Kopuz mecmuası için Fethi Tevetoğ l u . tarafından bas ı l mak üzere hazırlanan ve fakat mecmua kapatı l d ı ğ ı için i ntişar etmeyen « Büyü k Ats ız Kimdi r? » m akalesi dava dosyas ına bağ­ l ıd ı r. Maznunu n, N iha i Atsız 'ın esas l ı elemanlarından bul unduğu gerek N i hai Ats ız tarafı ndan kendisine ya­ z ı lan mektuplar ve gerek tahki kattaki (dava dosyası sayf : 258) ifadesinde : " Feth i Tevet'i Ats ız Mecmu­ ayı çı karı rken yani 1 93 1 - 1 932 senelerinde yazd ı ğ ı ş i irl erden tan ı r ı m . Askeri Tıbbiye 'ye g i rd i kten sonra şahsen tan ıştı k . Ben i m l e ayn ı fikirdedir. Cumhuriyet, Hükumet, Büyü k M i l let Meclisi hakkındaki fikirlerimi onunla görüştüm. O da ben i m l e hemfi kirdir. Kend isi asker olduğu için muhitindeki genç subaylara ve har­ biye stajye rlerine müessir o l mağa çal ı şmaktad ır. Fi­ kir sahas ında tamamen bi rleşmişti k. Ben kendisine herhangi bir şekilde hükCı mete karşı hareket etmek g i b i fikir vermed i m . i k i m i z de hadiseleri ayn ı zaviye­ den gö rüyord u k » şekl i ndeki beya n ı , maznunun sarih i krariyle ırkç ı l ı k ve turanc ı l ı k hareketlerine ordu men­ subu olduğu halde ve propaganda yapmak suretiyle siyasi m ak a le neşrederek faal iyet gösterdi ğ i sabitti r. ALPARSLAN TüRKEŞ 1 332 senesi nde Kıbrıs'ta Lefkoşe'de doğmuştur. Küçük yaşta asker ocağına i ltihak eden Alpars lan Türkeş , 1 937/38 senes i nde N i hai Atsız'ın pençes ine düşmüş ve si yasi faal iyetten tamamen uzak as keri cemaianın temiz havası n ı bu landı rmağa yeltenmiştir. 1 30


Atsız'ı göl gede b ı rakacak derecede ı rkçı , turancı ve menfid ir. Tah ki kattaki sari h ifadesinde : .. Türkiye'de yal­ nız Türk soyundan gelenler yaşamalıdır. B i l hassa dev-

ALPARSLAN T Ü RKEŞ 131


Jet mekan izmasına katiyen karı ş ı k ı rklar geti ril me­ m e l i d i r . Ka r ış ık lıklar ç ı karsa çok az kal acağ ı m ızdan Asyadaki Türklerle birleşmemiz zaruri d i r » diyor. N i h a i Ats ız'a hitaben yazdı ğ ı dava dosyasına bağ­ l ı 4.4.944 tari h l i mektubund a : « M i l l etin içinde bul un­ duğu teh l i kelerden kurtu l ması mümkündür. Atsız'ın k ı l ı c ı ndan keskin olan ka lemi bu işi her halde mu­ vaffakiyetlendirecektir. Kalem kifayet etmezse, o za­ man i ş i s i lahiara b ı rakacağ ız. Türkçül ü k (yan i ı rkçı­ l ı k - turancı l ı k) yolunda ruhumuz, yüreğimiz, k ı l ı nçla­ rı mı z seninle beraberdir. Ebedi Türk m i l l eti mesut ve şerefl i günl ere kavuşacak, bütün Türkler bir dev­ l et hal i nde b ir bayrak altı nda toplanacaklard ı r » d iyen maznun, tahkikatta, bu m ektubu hakkında : cc ben bu çeşit yazıyı herkese yazarı m . . . Buradaki m aksad ı m s ı n ırd ı ş ı Türkleri evvela Atsız'ın Kaleminin yarataca­ ğı muhitle, bu kafi gel mezse o zaman m i l l etçe si la­ h a sarı l aca ğ ı z , d iyor. N ihai Atsız bu maznun hakkı nda (dava dosyası say : 258) : cc Aiparslanı Harp okulunda iken tan ı d ı m . Maltepe Atış Okuluna s ubay o l arak g e l d i . B e n ona ı rkçı l ı k ve turancı l ı k hakkındaki görüşlerimi söyle­ d i m . iti mat ettiğ i m için Mecl i s , hükumet hakkındaki i snatları m ı da söylemişimdir. O da ben i m bütün söz­ l erime i ştirak ediyordu. Tamamen turancı ve ı rkçıd ır. Bana tehl i ke li addedilebilecek, yani hükü metin mev­ cud iyeti i l e al akadar elfazı havi mektuplar yazd ı . Fi­ kirleri n i arkadaşları aras ında yayd ı ğ ı m da m ektu p l a bildirmişti . » şekl indeki beyanıyla da maznu n subay olduğu halde Teşki latı Esasiye Kanununun ana vas ıf­ l arına muhalif m i l l iyet ve d ı ş emn iyeti m u h i l propa­ ganda yaptığı sabittir. 1 32


FAZIL HiSARCIKLI 1 933 senesinde Kayseri 'de doğmuştur. i l k , orta ve l i s e tahs i l i n i memleketi nde i kmal eden maznun, 1 943 senes i nde Orman Fakü ltes i nden mezun ol arak kısa bir memuriyetten sonra Yedek Subay Okuluna gi­ derek ordu camiasına katı lm ıştır. Ordu nun tertemiz havas ı n ı ı rkç ı l ı k. turanc ı l ı k ve menfi fikirleriyle bulandı rmağa çalışan bu maznu n d a , 1 942 senesinde tan ıştı ğ ı N i h a i Ats ız'a kısa b i r za­ manda bağlan arak bidayette neş rettiğ i mecmualara abone tedarik etmek ve propaganda yapmak suretiyle menfi hareketl eri n i n esasl ı elemanı olmuştur. Yedek Subay Oku l u nda Zeki özgür ve hafta ta­ t i l l erinde Cemal Oğuz öcal i l e birleşen mazn u n , ga­ yeleri n i n tahakkuku i ç i n iş bölümü yaparak teş kilatlı ve plan l ı b ir şekilde çalış mak hususunda onları i kna etm iş ve N iha i Ats ız i l e Re h a Oğuz'un tekrar b irle­ şerek tek cephe i l e faal iyetleri nde m üess i r bir rol oynam ıştır. Tahki kattaki ifadesi nde, faal iyetl eri n i tamamen ketmeden mazn u n , N i hai Atsız'a h itaben yazd ı ğ ı da­ va dosyasına bağlanan 2 Mart 1 944 tarih l i mektubun­ da : .. safuoğ l u Zek i'n i n barışma tekl ifi hususunda fikri m i soruyorsun. Çok mütehassis oldum . Yedek Su­ bay okul undaki yakın arkadaşl ardan dört, beşi ile bu m evzu u üzerinde konuşup mutabı k kald ı ğ ı m ı z ı , Safu­ oğl u 'nun tabii olarak taraftarı bulunduğu bu fikri o toplantıdan sonra daha kuvvetli müdafaa ettiğ i n i bi­ l i yorum. Sofuoğ l u bizleri de tems i l ediyor. Hepimiz e lel e verip programla ve daha çok daha verim l i çal ış­ mal ıyız. Anlaşmamız, iş bölümü yapmamız, teşk i lat­ lanmamız lazı mdır. " d iyen mazn u n , N ihai Ats ız - R e1 33


ha Oğuz Türkkan 'ın barışmas ı n ı müteakip 1 944 sene­ si N i san i ptidalarında s ı rf An kara genç l i ğ i n i hareket­ te getirmek üzere Ankara'ya giden Reha Oğuz Türk­ kan ' ı n Kadastro mektebi ndeki toplantısına, Zeki Öz­ gür ve Cemal Oğuz'a haber vererek b i r l i kte iştirak etm iş ve N ihai Ats ız l eh i nde yap ı l acak işl erde faal rol oynamıştır. Bu ve bunu müteakip yap ı l an gizl i top­ lantılara iştira k eden maznun, daha on kadar arkadaş ı n ı d a kand ırara k imzalatt ığ ı 1 1 N i san 1 944 tar i h l i mek­ tubunda N i hai Atsız'a : .. Maarif Vekaleti tarafından haksız o l arak işten ç ı karı l d ı ğ ı nız şu günlerde Ankara ' daki l i se ve ün ivers iteli Türkçü gençler üzü l m eme­ nizi d i l iyorlar. H içbir hadise bizi ü l kü yol undan dön­ d ü remez. Güz aylarında toplanan Kuru ltayların en­ g i n heyecanını ruhları m ı ıda yaşatıyoruz ,. demekle tertip ettikl eri Kurultay ad ı n ı verdi kleri gizli toplan­ t ı l a rı da sarahaten zi kretmekted ir. B u arada fırsat bu larak Kayseri 'ye g iden mazn u n , orada da genç v e körpe çocu klara te lkinlerde bu l u n­ m uştu r. Yine dava dosyasına bağl ı Ni h ai Atsız'a hi­ taben yazd ı ğ ı 1 7.4 . 1 944 ta rih l i mektubunda : .. son ha­ d i seler hepimizi müteessi r etti . Bu davan ın nas ı l in­ sanl ara i htiyacı olduğunu ve nas ı l takti k kul lanı lması gerekti ğ i n i ve dava nın kazanı l ması için, davacıların ne kadar sabır, azi m , enerj i sarfetmesi icabettiğ i n i b i l iyoruz. Bizler bu yol a h e r şeyi b i lerek şuurla ç ı k­ m ı şızd ı r. Engel ol mak isteyenlerin kimler o lab i l eceği­ ni evvelden kestirmişizdi r . B u hususta kı ymeti lafa vermed i ğ i m için sözümü kesiyorum . Orhan Şaik ve Osman Turan'ın vekal et emrine a l ı n malarına üzül­ mekten başka bir şey yapamad ı m . Başka ne yapabi­ l i rd i m ki ? Al lah hepimize sabırl::ır vers i n . Size da ll an­ d ı rı p , budaklandırdıkları bu kaza geçmiş olsun. işi biz büyütın ediğimiz için size değ i l , onlara geçm iş 1 34


olsun. ( ! ) n d iyerek teşki latlı hareket etiklerini ifade etmiş ve ayn ı mektupta Konya 'da, Adana'da, Kayseri ' de teşkilata g i rmelerine i htimal verdi ğ i bazı kimsele­ re irtibat ve temas vasıtası o l arak mecmua ve eser­ l erinden gönderi l mesini rica etmiştir. Nihai Atsız'ın (dava dosyas ı sayf: 257) ifadesin­ de : « Fazı l H i s arcı k i r i l e gayet iyi tan ış ı rız. ırkç ı l ı k ve Turancı l ı k fikir ve faal i yetimiz müşterektirn şekl in­ deki beyanı ; Cemal Oğuz Öcal ve Zeki Özgür'ün bu hususu müeyyet ifadeleriyle m aznunun ı rkç ı l ı k ve Turancı l ı k propaganda ve hareketlerinde bulunduğu sabittir. REHA OGUZ TüRKKAN Tapu ve Kadastro Um um M üdürü H ali d Ziya Türk­ kan ' ı n oğ l udur. 1 336 senes i nde i stanbul 'da doğmuş­ tur. ilk tahs i l i n i Sen - Jorj mektebi nde, mütebaki tah­ s i l i n i s ı rasıyla Ankara Gazi Lisesinde ve An kara H u­ kuk fakültesinde i kmal etm iştir. a)

Faaliyete nasıl başladı?

Ankara Gazi l i sesi onuncu s ı n ı fı ndan, yani 1 936/ 37 senelerinden itibaren s ı n ı f arkadaşlarına ı rkçı l ı k ve Turanc ı l ı k propagandasına başl ıyan maznun , Tu­ randaki Türklerle Türkiye'yi bi rleşti rmek ve yalnız Türk ı rkı ndan müteşekki l büyük bir devlet kurmak ve bu gayeye muhal if bul unan ve Türk ı rkı ndan o l mıyan l a­ rın el indeki hükümeti devirerek ele a l mak maksadiy­ l e s ı n ıf arkadaş larından Ci had Savaşfer, H i kmet Tan­ yu , Ceyh un Kansu ve Bülent i l e anlaşarak « G ürem " adını verd i kleri gizli cemiyeti kurdukları , gayelerine ancak ı rkç ı l ı k ve Turanc ı l ı k propagandası yaparak beş sene i ç i nde erişeceklerine i nanan maznunların si ste­ mati k b i r şekilde arkadaşlarına telk i nata başladı kları , 1 35


b i r müddet sonra maznunlardan Re ha Oğuz Türkka_n '­ ı n , Ceyhun Kansu 'ya u Seni n a i l e tarafı n çerkesm i ş .. d iyerek onu uzaklaştırd ı ğ ı , bu konuşmadan mütees­ s i r olan Bülend'in de ayrı l ması ile Relıa Oğuz Türk­ kan, C i lıad Savaşfer ve H i kmet Tanyu'nun birlikte olarak bu uğurda yürümeyi kara rl aştı rd ı kl a rı , 1 928 senesi nde l iseyi i kmal eden maznun ların s ı rf bu mak­ satla .. Ergenekon ,. mecmuası nı neşretti kl eri ve maz­ nun Reha'n ı n Ankara'da ı rkçı ve turancı ol arak ta­ n ı n an Hüseyin Nam ı k Orkun ve ç ı ğ ı r ı n şefi geçinen N i ha i Atsız'a giderek, yaş ı n ı n küçüklüğü sebebiyle, belki kurduğu gizli cemiyete inanmazlar diye : " B iz Atatürk'e ve rej ime muhalif bul unan bi r şahsın ida­ resi nde ı rkç ı l ı k ve Turancı l ı ğ ı tahakkuk ettirecek gi z­ l i ve kuvvetl i bir cemiyete mensubuz, siz de dah i l o l u r musunuz? .. ded i ğ i ; N i h a i Atsız daima i n h isarı altına a l d ı ğ ı şefl i ğ i kaçırmak i stemediğinden bu fi kre yanaşmadığ ı , her nedense H üseyin N a m ı k Orkun iltifat ederek : « Mecmuanıza daima yazı veriri m » de­ d i ğ i ve bilahare daima te l k inatı altı nda bulu ndurduğu talebesi amme şahidi Ziya Özkaynak' ı çağ ı rara k r da­ va dosyası sayf : 282): u Ziya! Reha Oğuz Türkkan adındaki bir genç .. Ergenekon » adında b i r mecmua ç ı karıyor. Gayemize uygundur. Ben bu genç i l e gö­ rüştü m . Sana da adresi n i vereceğ i m , g it, görü ş , an­ laş .. ded i ğ i , Reha Oğuz'la i ki defa temas eden Ziya özkayna k'ın onun « ı rkçı ve Turancı bi r hükumet kur­ mak lazımdır. Bugünkü h ü kumet h içbir ş ey başara­ m ıyor. Biz hükumeti e l e almak için gizli bi r teşk i l at kurduk. Atatürke muhal i f bi r doktorun i daresi ndeyiz. Bir çok s ubaylar cemiyeti m i ze dahildir. Muhafız Ala­ y ı ve Sarı k ı ş l a s ubaylarını elde ederek bu kuvvet­ l erle m erkezden ani b i r darbeyi hükumet yapacağız. Ecnebi b i r hükümetle daima temastayız. 1 36


Bize si lah i l e yard ı m edecek. Doğru Büyük M i l· let M ec l is ine g i rerek evvel a mebusları tevkif edip i ktidar ı e l e a l acağız. işte ben i m i htilal için Al mcınya' dan geti rd i ğ i m zeh irli gaz atan tabanca . .. diyerek i k ı nam l u l u bir tabanca gösteri p ; « Sen de gizli cem ıye­ timize g i r " sözü i l e karş ı laştı ğ ı , bu acai b düşünceleri küsta h l ı k telakki eden Ziya Özkaynak ' ı n , Reha Oğuz Türkkan'a: « senin yaptığ ı n Donkişotluktur! .. dediği ve hacası Hüseyin N a m ık'a da vaziyeti anlatarak, böy le bir gizl i cem iyete g i remeyeceği n i b i ld i rdiği , h er ne dense fikrinde israr eden Hüseyin Nam ı k Orku n : kork­ ma, bu cemiyete g i r. N etice hayı r lı o lacaktır .. tarz ın­ da ı srarda bulunmuş ise de, Ziya özkaynak'ın g i rme· d i ğ i , « Ergenekon .. m ecmuası n ı n küstahl iğ ı sebebiyle kapatı l ması üzerine 1 0 .5 . 1 939 tari h inde « BozkLJrt » mecmuası n ı n eşre baş l a m ı ş larsa da kısa bi r zaman­ da onun da kapatı l d ı ğ ı . KiTAP SEVENLER K U R U M U H ü kumet v e rejime karşı m enfi l iğ i bariz bi r şe­ ki lde mecmuaları nda tece l l i eden Reha Oğuz Türk­ kan, fesatç ı fikirl erini daha iyi maskeleyebilmek ga­ yesiyl'e 1 939 senesinde tan ı n m ı ş şahsiyetl erin sami­ mi a lakaları n ı suistimal ederek, onların nüfuz ve hi­ mayesi nde m erkezi Ankara'da, müessisi kendisi ol­ mak üzere " Kitap Sevenler Kurumu " adındaki cemi­ yet i vücuda getird i ğ i , verd i ğ i beyannameye göre , Ce­ m iyetin gaye leri : 1 Türk inkı labına yarayan a ltı okun prensip­ l erini kültür a l e m i m ize sokan, -

2 Umumi kültürü yükse lten ve i l mi zihniye­ ti aş ı l aya n , -

137


3 M ünevverde, m i l l ete ve genç l i kte m i l l etin terakkisi iç in fayda l ı duyg ula rın kökl eşmes i n e ya­ raya n , -

4 Çocuklar i ç i n tes irli i l mi pedogoji eserleri­ nin yay ı m ı n ı temin etmek ve bu çeşit eserlerden bir kütüphane vücude getirmek, ol arak gösteri l m i şse de, bu gaye lerdeki masumiyet ve fa idel ere ve Ku ru m 'a iyi n iyetlerle g i ren pek ma­ ruf ve değerl i zevata rağmen, bunların b i l g i s i dı ş ı nda ol arak maznun Reha Oğuz Türkkan'ın sarih i krarı na nazaran (dava dosyası sayf : 95) : « Ben Kitap Seven­ ler Kuru m u 'n u ı rkç ı l ı k ve Turancı l ı k propagandas ı yap­ -

mak ve u G ürem , gayelerine uygun bi r zem i n hazı r­ lamak i ç in ihdas ve nitekim bu gaye i l e neşriyata başlad ı m » şekl i ndeki i krarı , cemiyeti derhal gayele­ rine uydurmak ve kalaba l ı k kitleyi kendi s i ne bağl aya­ b i l m e k i ç in ün iversite l i l er, l isel i ler, memurlar, mual­ l i m ler, serbest meslek kolları diye bi r tak ım propaganda teşki latı yaparak, kol lar ın başına bu s ı ral arda tan ı ştı ğ ı is met Rasi n ve Ci had Savaşfer'i getird i ğ i , istanb u l 'da bulu nan bu elemanlarla, bizzat vücuda geti rd i ğ i ş ifre i l e m uhabere ederek istanbul 'da da bir şube a ç ıp işin mah iyeti n i b i l meyen bir çok genci bu Kurum'a bağ l a d ı ğ ı , Nurul lah Barı man ' ın (dava dos­ yası sayf: 86) . u R eha i l e 1 939 senesi nde Ankara 'da tan ı ştı ğ ı m zaman beni Kitap Sevenler Kurumu'na gö­ türdü. O gün Turancı l ı k , yani Türk birl i ğ i n i n kurulması i çi n ne gibi k itap lar neşred i l eceğ i ni görüştü k . Her­ kes dağ ı l d ı ktan sonra Reha ben i muhte l if kol l ardan l i seler kolu başka n l ı ğ ı n a ayırdı ve gayemizin ı rkç ı l ı k , Turancı l ı k propagandası yapmak olduğunu söyl ed i . Ben bunun iç in Bursa'ya da g ittim . Mahrem hususatı bize şifre i l e bildird i . » şekl i ndeki i krarı , 1 38


is m et Tümtürk'ün (dava dosyas ı sayf: 59) : " l rk­ ç ı l ığı ve Turane d ı ğ ı esas l ı şekilde yaymak için te­ şekkü l eden Kitap Seven ler Kurumu 'nun hem istan­ bul şubesi ve hem ün iversite l i l er Ko lu başkan ı i d i m . Reha Oğuz Türkkan v e Nurullah Barıman i l e mahrem bazı hususları görüşmek üzere Atatürk'ün yeni harf­ lerle tab ol unan nutkundan b i r şifre vücuda geti rd i k ve b u şekilde muhabere ett i k » şekl indeki i kra r ı, H i kmet Tanyu v e Hamza Sad i özbek'in bu i k­ rarları tamamen teyit eden ifadel eri , bi l hassa « Gü-

REHA OGUZ T Ü R KKAN 1 39


remci leri n » remzi o l a n , H a l k Partisinin altı okuna mu­ kabi l , bir yay üç okun Kuru mun resmi m ü hürünü teş­ k i l etmesiyle Kitap Sevenler Kurumunun g i z l i u Gü­ rem » cem iyetine vasıta ed i l erek propagandaya zemin açtığı ve fakat faal iyeti n i n , parti umdelerini aşt ığının s ez i l mesi üzeri ne, b i r taraftan i y i niyetl i zevatın ay­ rı lmal arı , d iğer taraftan Kuru m 'un H a l kevl erine bağ­ lanması üzerine maznun Reha Oğuz Türkkan ma ksat­ larını yalnız ve tamamen gizli faal iyetle elde etmeğe karar vermiştir.

u G Ü R EM » ADLI G iZLi CEM iYET 1 940 senesi nde Kitap Sevenler Kurumu 'nun H a l k­ evlerine i l hakından sonra yalnız g i z l i faal iyete ka­ rar veren maznu n Reha Oğuz Türkkan 'ın o s ı ral arda Ankara'da bul unan Nurullah Barıman, H amza Sadi Özbek ve H i kmet Tanyu 'yu evine davet ederek ter­ tip ettiği bir top lantıda : « Artı k yapı lacak bi r iş kal­ mamıştır. H ükümet gaye lerim ize uygun hareket et­ m iyor, fı rsat kaçı rıyor . . . B ize de müdahale ett i. Ce­ m iyeti lağvett i . Gizli teş ki latla faa l iyetim ize devam­ la hü kumeti devirmekten başka çare kalmamıştır. Ben programı hazırlad ı m . Gizl i cemiyeti m i z : « Gü­ rem » d i r. Gemiyeti mize dört batın Türk olduğunu is­ bat eden ler g i rer. Merkez Ankara'da o lacak, vilayet­ l erde şubeler kuracağ ız. Evvelemirde bi r mecmua al­ tında toplana l ı m » d iyen Reha Oğuz Türkkan'ın fikir­ lerini hepsi kabul edere k bu hususl arda ittifak ettik­ l e ri , maznun Reha'nın keyfiyeti Ci had Savaşfer'e de b i l d i rerek onun da muvafakatini istihsal ett i ğ i , bida­ yette bu suretle faal iyete geçen maznunların 1 941 senesi nde i kinci defa m üsaadesini aldıkları « Bozkurt » 1 40


mecmuası altı nda top lanarak g i z l i cem iyetl eri n i , teş­ kilat ve gayelerini plan l ı b i r surette tesbit etti kleri , gayelerini : GAYELER i N E i M iŞ? 1 . Asyadaki esir Türkleri , Türkiye ile birleşti­ rerek saf Türk ı rkından m üteşekki l b i r devlet kur­ mak. 2 . B u hususa müsait o l m ıyan bugünkü Türk hü­ kümeti n i merkezden ani ve s ü ratl i b i r hükumet dar­ besi yaparak kan dökmeks izin yok etmek. Onun ye­ rine ı rkçı l ı k ve Tu ranc ı l ı ğ ı tahakku k ettirecek m i l l i­ yetçi hükumeti kurmak. 3 . Propaganda yaparak g i z l i cemiyeti Türk ı rk ı n­ dan aza i l e takviye etmek. 4 . Bütün aza lara gayel eri i htiva eden bir yem i n şekl i i l e merasimle yem i n ett i rmek, olarak tesbit et­ tikleri , 1 941 senesinde muhtel i f i dare yerlerinde ta­ banca, Kur'an ve Türk bayrağ ı üzerine and i çerek da­ h i l olan azalar şun lard ı r : 1 - Kurucu ve şef : Reha Oğuz Türkkan. 2 - Yüksek M ü hendis Mektebi dör­ düncü s ı n ıf talebelerinden M uzaffer Eriş, 3 - Dahili­ ye Vekal eti Evrak ka lemi memurları ndan H i kmet Tan­ yu, 4 - Yüksek M ühendis M e ktebi dördüncü s ı n ı f ta­ lebeleri nden Ci had Savaşfer, 5 - Yüksek Mühendis Mekteb i dördüncü sınıf talebeleri nden Fehi man Altan. 6 - Ayd ı n M a l iye Tahs i l Şefi H amza Sadi Özbek. 7 Boğaziçi Lisesi talebeleri nden Yusuf Kad ı g i l , 8 - Ye­ dek Astteğmen N u ru l l ah Barıman. 9 - i stanbul Be­ lediye M u rakıplarından isınet Tümtürk. 1 0 - Yedek . Astteğmen Zeki Özgür'den ibaret oldu ğ u , R e h a Oğuz Türkkan'ın (dava dosyas ı sayf: 9 3 ) : "Türk b i rl iğ i kurmak gayesiyle Ceyhun Kansu , Ci had 141


Savaşfer, H i kmet Tanyu , B ü lent ve i l han i l e anl aşarak bu yo lda faaliyette bulunmak üzere cc Güre m , adı n ı ver­ d i ğ i m iz gizli cemiyeti kurduk . B i l ahare Ceyhun Kansu , Bülent ve i l han çe k ildi ler. Biz bu maksatla faal iyete geçtik. cc Ergenekon , mecmuas ı n ı neşrettik. Ben gö­ zümdeki rahatsızl ı k sebebiyle italya ve Almanya 'ya g ittiğ i mde genç l i k teş k i l atlarıyle temas ettim. Geldik­ ten sonra " Güre m , i Ergenekon mecmuası etrafında toplad ı m . Hüseyin N am ı k Orkun ve Nihai Ats ız'ı da al m a k istediysem de Hüsey i n Namık yalnız yazı verd i . Ergenekon hü kumet tarafından kapatı l d ı . Bozkurt mecmuas ı n ı neşrettik. O da kapatı l d ı . Kitap Seven ler Kuru m u 'nu ihdas etti m . Bu suretle ı rkç ı l ı k ve Turan­ c ı l ı ğ ı yayarken yine hükumet müdahale ederek bizi H a l kev l erine bağlad ı . Bundan sonra gizli faa l iyete karar vererek Ci had i l e ben i m aramda ötedenberi mev­ cut cc Gürem , i ihya etmeyi düşündüm. Evi mde bu se­ bepl e b i r top lantı tertip ett i m . Nurul lah Barı man, H i k­ met Tanyu, Hamza Sadi ve arkadaşı Tahs i n Argun gel­ d i ler. Tekl ifi Tahs in Argun'dan gayri diğerleri kabul et­ ti . H atta Hamza Sad i , bi r kısmımızın Türkistan 'da ayak­ lanma ç ı karmak üzere oraya gitmesi n i te klif ett i . Bi­ lahare teş k ilatı m ız propagandaları mızia gen işledi ve ni hayet gizli ittifakım ıza Nurul lah Barı man, ismet Tümtü rk, Cihad Savaşfer, H amza Sadi Özbek , Muzaffer Eri ş , Feh i man Altan, Yusuf Kadıgi l , Zeki Özgü r, H i k­ met Tanyu da dah i l oldu . B i r çok topl antı yaptık. cc G ü­ re m , e gi rmek için : a) Türk ırkı ndan olmak, ı rkçı ve Turancı fikirlere inanmak ve teşki latın te klif edeceğ i vazifeyi kabu l �tmek. b) Yem i n etmek laz ımd ı . Yem in şekl ini N u ru l lah Barı man'la dakti lo i l e yaz ı l m ış i k i sa­ hife hal i nde tesbit etti k . B ı çak, yahut tabanca , Kur'an ve ha rita üzerine el koyarak icra edilecekti . Ben Yu­ suf Kad ı g i l 'e Bozkurt idarehanes i nde, Feh i man Al1 42


tan'a Büyükada'daki evi mizde yemi n ettird i m . Diğer üyelere Nuru l lah Barıman ve Ci had Savaşfer yem in ettirmişti r . » şekl indeki i kra r ı. Ci h a d Savaşfer'in (dava dosyası sayf: 58 ) Re­ ha bana Turandaki Türklerin Türkiye i l e bi rleşti rile­ rek ırka m üstenit bir hükmet kuru l m asını muhtel if şeki l l erde anlatarak beni i kna etti . B i dayette aram ıza Ceyhun Kansu ve B ülent'i de alarak bir teşk i lat kur­ duk. Gayemiz bu teşki latı kuvvetlendirip hükumeti devirmek ve Reha'n ı n şefl i ğ i altında Turancı l ığa müs­ tenit bir hükum et kurmaktı . Reha bi r ara l ı k gözündeki rahatsız l ı k sebebiyel italya ve Almanya'ya gitt i . Ora­ da propaganda ve gençl i k teş k i l atlarını dolaşmı ş . Ge­ l i rken de, yapacağ ı m ız i htilalde k ulan ıl mak üzere ze­ hirli gaz atan iki nam l u l u bi r tabanca getird i k i , bunu ben gördüm. Neşrettiğ i m i z Ergenekon m ecmuas ı ka­ pand ı ktan son ra Bozkurt mecmuasını neşrederek ı rkçı l ı k ve Turancı l ı k propagandas ına baş l ad ı k. Bu mecmua da kapatı l ı nca Reha Oğuz Türkkan aynı mak­ satla Kitap Seven l er Kurumu'nu tes is etti . Bu da kı­ sa bir zamanda Ha l kevlerine i l hak edil ince Reha Oğuz Türkkan , H i kmet Tanyu , H a mza Sadi özbek, ismet Tümtürk, N u rul lah Barıman, b i l ahare Yüksek Mühen­ dis Mektebindeki s ı n ı f arkadaşl arından M uzaffer Eriş, Fehiman A ltan , Boğaziçi Lisesi talebelerinden Yusuf Kad ı g i l , Turandaki Türkleri kurtarıp Türkiye i l e birl eştirerek büyük b ir Türk devleti vücuda geti rmek, bunun başına ha lis Türk ı rkından bir hükumet kur­ mak, bizim bu fikirlerimize müzah i r o l m ıyacak olan bugünkü hükmeti kan dökmeden merkezden sü r'atl i ve ani bir hükümet darbesi yaparak devirmek için gizl i « G ürem .. cemiyetini kurduk. B i r ç o k toplantı lar yaptık. Bu cem iyete yem i n l e g i r i l iyord u . B en Nuru l­ l ah Barıman i l e birl ikte M uzaffer Eriş'e, Reha Oğuz ..

1 43


i l e b i rl i kte Yusuf Kad ı g i l ve Fehi man Altan'a b i r ma­ sa üzerine bayrak, Kur'an, harita ve tabanca konu l a­ rak yem in etti rdi m . Yem i n i Reha Oğuz Türkkan i l e Nuru l lah Barı man hazı rlam ı ş v e dakti lo i l e yaz ı l m ı ştı. Aşağı yu karı gayeleri i htiva etmekte ve yaka lanma h a l i nde kat'iyen teşki latı n ele veri lmeyeceği yazı l ı bulunmakta i d i . G i z l i cemiyet şimdi l i k mensubine matbaada iş veriyord u . " şekl indeki i krarı ve bunu teyit eden dava dosyasına bağ l ı hatı ra defterinin bi ri nci sahifes inde­ ki : « An kara Gazi Lisesi onuncu s ı n ıfında Oğuz'la ta­ nışmakl ı ğ ı m benim b i r çok hadiselerde rol oynarnama sebep olduğu g i b i , hayatı m ı yeknesak gid işten kur­ tard ı . Ceyhun'un ayrı l masına çok üzüldüm. Ya o ye­ m i n etmenin insanı baştan aşağ ı titreten büyüleyici tes i ri . . . " şekl indeki muhtıra. Ve yine M uzaffer Eri ş ' i n (dava dosyas ı sayf : 72) : « Yüksek M ühendis Mektebinde sınıf arkadaşı m Ci­ had Savaşfer i l e iyi ahbaptı m . Daima Türkç ü lük. ve ı rkç ı l ı k üzerinde konuşurduk. 1 941 senesi nde bi r gün bana : « Seni de gizl i cemiyetimize al ıyoruz. An ka­ ra'da b i r merkezimiz var. Bizi orası idare ediyor. " de­ d i . B i r gün birl ikte Bozkurt mecmuası i darehanesine gitti k . N u rul l ah Barı man, C i had Savaşfer ve ben bir masaya otu rd u k. Ban a, g ayemizin Asya'daki Türkleri kurtarıp Türkiye i l e bi rl eşti rerek saf Türk ı rkı ndan bir h ü kumet kurmak ve bu gayeye müzah i r o l m ıyan bugünkü hükumeti, merkezden kan dökmeksizin ani b i r hükumet darbesi yaparak elde etmek, yaka lanma h a l i nde gayeleri de kat'iyen söylememekl i ğ i m i i hti­ va eden bir kağıdı Nuru l lah Barı man kel i me - kel ime okudu. Ben de bir elimi masan ı n üzerinde hazırlanan bayrak , Kur'an ve otomati k tabanca üzerine koyarak yemin ett i m . Şi mdi l i k mecmua i darehanesinde hiz1 44


ı n et edebi l eceğimizi, i l erde hakiki gayeler üzeri nde vazife veri leceğini söyledi ler . .. şeklindeki i krar ı . isınet Tümtürk'ün (dava dosyası sayf: 64) : « Yer­ yüzünde yirmi mi lyonluk küçük kütleler artı k tutuna­ maz. Bu sebeble halis Türkleri birleştirmek, Tü rk ı r­ kı ndan b ir devlet kurmak lazı md ı r. Ben fikirlerim i kuvvetli olduğunu zannettiğ i m kalemi m l e v e ş ifahen yayarım. Reha da benim ile ayn ı fikirde olduğu için tanı ştı k. Kitap Sevenler Kurumu'na g i rd i m . Beni, Re­ ha Oğuz Türkkan Kurum'un ü niversite l i ler Kol u Baş­ kanı tayi n etti. Kurum'un g ayesini de ı rkç ı l ı k ve tu­ rancı l ı ğ ı yaymak olarak b i liyordum. Reha i l e aramız­ da mahrem hususları görüşmek üzere nutkun yen i ha rfl erle bas ı l ı ş ı n ı ş ifre ol arak kul lan ıyorduk. Kurum'­ un Haklevi erine bağland ı ğ ı n ı ve eşyaları kaçırmakl ı­ ğ ı m ızı Reha ş ifre ile bildi rd i . Kitap Sevenler Kurum'u dağı ldıktan sonra ben, R eha Oğuz Türkkan , Hamza Sadi özbek, C i had Savaşfer, Muzaffer Eriş aynı ga­ yeler üzerinde sistemat i k bir şekilde ı rkç ı l ı k ve tu­ ranc ı l ı ğ ı yayınağ ı kararlaştı rdı k ve ç ıkard ı ğ ı m ı z « Boz­ kurt .. mecmuası etrafı nda toplandı k . B i r çok defalar toplantı larak yaparak faaliyetlerim i z üzerinde kon uş­ tuk. KURULTAY ANAYASASI Türkiye ve hariçteki turanc ı ları dağ ı n ı k vaziyet­ ten kurtarıp b i rl eştirmek ve Rusya 'ya karşı icabında hare kete geçmek için bir Kurultay Anayasası tanzim etti m . Bundan b i r nüsha Nuru l l ah Barıman'a verm iş­ tim. ( Dava dosyas ına bağlanan Kurultay Anayasası­ nın esasları ş ud ur) : 1 ) Türkiye'de turancı l ı k ve ı rkçı l ı ğ ı , kat'i zafe­ rine kadar Türklüğü kurtarıp yükseltmek vazifesi n i ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 10

1 45


Kurultay üzerine a l mıştır. Bu oluncaya kadar her iş­ te en üstün kurul budur. 2) Kurultay'a üye olmak için öz Türk o l m a l ı ve Türklü k için yapab i l eceği fedakarl ığa hudut bulunma­ m a l ı d ı r. 3)

Gaye için yapı l mayacak iş yoktur.

Bir fı rsat zuhurunda teşekkül edecek Türkistan b i r l i ğ i n e modern bir Anayasa hazı rlad ı m k i , arama neticesi üzerimde bulunan Anayasa odur. (Dava dos­ yas ına bağlanan bu Anayasada acayip bir devl et ida­ resi i hdas i l e yan l ı z ı rka kıymet veri l mektedir) şek­ l i ndeki i krarı , diğer maznun Nuru l lah Barıman, H i k· m et Tanyu, Hamza özbek, Feh i man Altan, Yusuf Ka­ d ı g i l , Zeki Sofuoğ l u Özgür'ün bu ifadeleri tamamen teyit eden sarih i krarları , amme şahidi olarak yem i n­ le d i n lenen Tahs in Argu n ve Ziya Özkaynak'ın şa­ lıadetleri , aralarındaki muhaberat ve bi l hassa mev­ kuf bulunan maznunlardan Reha Oğuz Türkkan, Cihad Savaşter ve M uzaffer Eri ş 'in i hti lattan men kararına rağmen, Cihad Savaşter'in tanzim ve d i ğer maznun­ lara gönderrneğe muvaffak olduğu dava dosyasına bağlanan mors alfabesine benzer işaretlerle ve du­ varlara vurmak suretiyle yaptı kları muhaberede Reha Muzaffer Oğuz Türkkan'ın bitişi k odada bulunan Eri ş ' i n duvarına vurarak ( Muzaffer Eri ş 'i n dava dos­ yas ı sayf: 1 76 ifadesi ne nazaran) : iŞARETLERLE M U HABERE! " Ne şekilde ifade verd i n diye sordu . Ben de gizl i cemiyet kurduğumuzu, yem in ettiğimizi, hü ku­ meti devirmek isted i ğ i m izi söyled i m . Canı s ı k ı l d ı . Bunları söylemiyeydin, saklasayd ı n dedi v e m ütea­ kiben yine duvarı vurarak : · B i r mektup hazırl ıyorum . 1 46


Bunu dışarıdaki musluğun altına koyacağ ı m , a l oku, sonra C i had'a aynı şekilde ver .. ded i . Aldım .. B u ka­ . !i ı tda, ifadeleri tev il edi n , deği şti rmeye ça l ış ı n diye yazıyord u. Ben de bunu okuduktan sonra yerine bı­ raktı m , şekl indeki itirafı ve keza Muzaffer Eriş'le ay­ nı odada kalması sebebiyle mors alfabesine muttal i olan, bütün bu görüşmel eri d i n l eyen di ğer bi r suç­ tan mevkuf amme şahidi H üseyin Yalçınlar'ın şeha­ deti , bu hususa dair 9.7.1 944 tarih l i zabıt varakasıyle ınaznunlardan Reha Oğuz Türkkan 'ın şeff i ğ i altında on maznunun merkezden ani bi r darbe ile hükumeti devirrneğe matuf yem i n l i gizli cemiyet kurdukları , ı rkçı l ı k , turanc ı l ı k propagandası yaptı kları sabit ol­ muştur.

H üSEYiN NAMIK ORKUN Gazi Terbiye Enstitüsünde tarih öğretmeni olan bu maznun, ı rkçı ve turanc ılardan olup, etrafa ve bu arada talebesi Ziya Özkaynak, Cemal Oğuz Öcal ve Reha Oğuz Türkkan 'a her fırsatta aynı fikirleri tel­ ki nden ve bu harekette ön safta faal iyet gösteren Reha Oğuz i le N iha i Atsız aras ındaki şahsi anlaş­ maz l ı kları bertaraf etmeği kendisine bi r iş edinmek­ ten farig olmamı ştır. Tah ki katta « benim gizli cemi­ yet ile alaka ve malumatı m yok , ded i ğ i halde, dava dosyasına bağ l ı olup, N ihai Atsız'a h itaben yazd ı ğ ı 2 1 .4. 1 943 tari h l i mektubunda : " Reha, beni ç ı kard ı ğ ı m broşürden dolayı tehdit ed iyor, mahkemeye verecekm i ş . Şayet böyle bir şey yaparsa, mahkemede gizli cemiyeti bütün teferrua­ tıyle ortaya döküp rez i l edeceğ i m . " diye yazmas ı , ı rkçı v e turancı hareketleri i l e yakı ndan i lg i l i olduğu1 47


nu ve bu hareketi geriden i dare ederek naz ım rol oy­ nad ı ğ ı n ı n bariz del i l idi r . DR. HASAN FERiD CANSEVER 1 89 1 senesinde i stanbul 'da doğmuştur. ifadesi­ ne nazaran, 1 326 senesinde henüz Tıbbiye taleb.esi i ken Türk lerin i l mi, i çtimai ve i ktisadi seviyelerinin yüksel mesi ve m i l li var lı klarını şuurlu bi r tarzda his­ setmeleri gayesiyle kuru lan Türk Ocakları n ı n uzun m üddet katib-i umumi f iğ i n i yapmıştır. Ocakların lağ­ vı üzerine uzun bir s ü kunet devresi geçiren doktor, çok s ı k ı münasebet tesis ettiği Prof. Zeki Vel idi'n in harple baş layan siyasi i htirasl arı karş ı s ı nda kendi­ s i n i zabt edemem iş ve onunla b i r l i kte Türk Vurdu " mecmuas ı n ı neşre başl a m ı ş ise de, hadiselerin ga­ yelerine engel olacak şekilde cereyanı sebebiyle neş­ riyat ı n ı durdurmuştur. Yapı l an arama neticesi üzeri nde taş ı d ı ğ ı cüzda­ n ı ndan ve m uayenehanesinde zuhur eden Zeki Vel i­ di Togan'dan a l d ı ğ ı n ı bi ldird i ğ i "Tutsak Türk i l ve U l uslar ı nın Temsil Kom ites i • ve uTutsak Türk i l ieri B i r l i ğ i - Di lekler• is i m lerini taş ıyan ves i kalar, Zeki Vel i di Togan'ın faal iyetlerine bigane kal madığ ı n ı n de­ l i l idir. a

M e ml ekette her yen i f i ğ i bi r mason l u k addeden doktar, bir taraftan u atak » diye tavs if ettiği Ni h ai At­ sız, Reha Oğuz Türkkan ve arkadaşlarına doğru iti­ dal tavsiye ederek de kontroldan geri kalmamıştır. ATSIZ - REHA OGUZ i HTiLAFI NE i M iŞ ? Haki katta paylaşamadıkl arı şefl i k yüzünden, N i ­ ha l Atsız v e Reha Oğuz Türkkan'ın bi rbirlerine ırki isnatlarda bul unarak i çyüzleri hakkında a Hesap Ve1 48


riyoruz ! " H esap Böyle Veri l i r! " gibi yaz ı l a r neş ret­ tikleri s ı rada, ı rkçı ve turancı faal iyetleri planlı bir surette idare eden lerin, yani Zeki Vel idi, Hüseyin Na" •

iSMET Tü MTü R K

HASAN FER i D CANSEVER

m ı k Orku n , Hasan Ferid Cansever'in son zamanlarda bu iki grubu birleşti rmek, bir kuvvet ol arak kend i l e­ rini h issettirmek lüzumunu duydu klarını görüyoruz. Maznun Zeki Vel idi Togan ' ın Reha'ya h itaben yazd ı ğ ı dava dosyas ına bağ l ı 1 0. 1 . 1 943 tarih l i mek­ tubunda : « Azizim Oğuz, Yurt ve Dünya'n ı n son nüs­ halarını gördün. Ded i klerime bakmad ı n . Düşma n ı n e l i ne bir f ırsat verd i n . N ihai de s a n a tahsis ed i l m i ş bir risale çı karıyor. işte durup duru rken b u mesele­ l eri ç ı kard ı n . Türkçü lerle kat'i suretl e münakaşayı kesmeni rica eder im. Düşman çok, onlarla uğraş ı n ı z . 1 49


i şte Pertev Boratav, Adnan vesaire . . . Çı naraltıc ı l ara da g itti m . Dava filan ç ı karmamalarını rica ettim . » di­ yor. Keza , H üseyin N a m ı k Orkun 'un Ats ız'a h itaben yazdı ğ ı dava dosyas ına bağ l ı 3 Şubat 1 943 tarih l i mek­ tubunda : a Atsız'ın Reha gibi b i r çocuğa cevap ver­ mesini arzu etm iyorum . B.u münakaşalar iyi tes i r ha­ s ı l etmez. Bu sebepten Reha'nın terbiyesizliğine ve küstahl ı ğına aldı rış etmeyin. Düşmanların eline si­ lah veri lmemes ini istemekteyi m . Merhum R ıza Nur Bey bu çocuk hakkında çok iyi teşhis koymuş, itti­ hatçı ların Sad ı k Efend isi olduğunu yazm ı ştı . » şekl in­ deki mektupl arı , b i l hassa barıştı rmayı aklına koyan Zeki özgür'ün istanbu l 'a gel meden evvel u ğrad ı ğ ı Hüseyi n N am ı k Orkun, Prof. R emzi Oğuz Arık'ın öğüt ve tavsiye mektuplarını alarak istanbula geld i ğ i , i l k defa D r . Hasan Ferid Cansever'i ziyarek ederek Rem­ zi Oğuz Arık tarafı ndan gönderi len mektubu vererek onun da barışmanı n elzem l iğine dair mütalaas ı n ı a l ı p Zeki Vel idi Togan 'a gitti ğ i , esasen b u maksat i ç i n ç ı rpınan Zeki Vel i di Togan'ı n : a derhal arkadaşları bi­ zim eve davet ederek top l ıya l ı m .. deyip 7 M art 1 944 günü Dr. H asan Ferid Cansever, N ihai Atsı z , M eh­ med Külahlıoğlu, Necdet Özgelen Reha Oğuz Türk­ kan , Ci had Savaşfer, M uzaffer Eriş, Zeki özgür, is­ met Tümtürk, Zeki Vel i di Togan'ın Beyazıt'taki evi n­ de topland ı kl arı , Örfi idare m ı ntıkasında resmi ma­ kamlara maiG mat veri l meden yapı lan ve saatlerce devam eden bu gizli toplant ın ın Zeki Vel idi Togan ve Dr. Hasan Ferid Cansever tarafı ndan i dare edi l d i ğ i , Reha Oğuz Türkkan , N i h a i Atsız v e ismet Tümtürk arasındaki mü nazaa Hasan Fe ri d Cansever'in " Boz­ kurt .. m ecmuası i mtiyazın ı üzerine a lmasiyle hal edi­ l erek, ü l küyü aynı ölçüde yayınlamak ve firi ksiyon1 50


l;ıra sebebiyet vermemek i ç i n Zeki Velidi Toga n'ın madde l i k lı ir anlaşma tanzim ve haz ı r bulunanlar tarafından i mza ed i l d i ğ i , maznunların sarih i krarları , yaz ı l ı ve imza l ı anlaşmanın mevcud iyet i , heps i n i b i r a rada gösteren fotoğraf i le tesbit edilm iştir. ��ı yazısiyle, (dava dosyasına bağ l ı ) dört

SAiM BAYRAK Düzce'l i 1 331 doğumlu olan bu maznunun Anka­ ra 'da vuku bulan nümayişleri takip ettikten sonra Sa­ manpazarında Kavakl ıdere m eyhanesine g iderek şa­ rap içip Hüseyi n Tavukçu , Hamid Elmas ve Bayram adındaki gençlerin yanına g iderek H üseyin Tavuk­ çunun yakası ndan tutup : " Sen genç m i s i n ? Gençli­ ği n i göster, bu gün gençleri pol iser yakalad ı , b i r ta­ lebeyi de alçak, namussuz polisler vurdu. Fakat ayı n dokuzundaki muhakeme esnas ı nda hepsi cezası n ı görecek, ik i yüz kişi i l e beraber isyan ç ıkaracağı m . .. ded i ğ i , ayrıca sayın Reisicumhuru muza g ıyapları nda tecavüzde bulunduğu ve Emniyet kuvvetlerini tahkir ettiğ i , maznunun müevvelen vaki beya n ı , amme şahit­ lerinden Hüseyin Tavukçu, Harnit El mas ve Bayram Karagöz'ün şahadetl eriyle sabittir. Hülasa : Dünya yüzünde ve tarih boyunca k i m i n kaçı ncı batında nasıl bir tesal üp l e h a n g i eecllerden gel­ diğini tayine i m kan olmad ı ğ ı gibi ; d i l i , vicdan ı ve i rfa­ nı i l e birbirine kaynamı ş m i l li fertleri b i rbirinden ay ı r­ mak ta kab i l değ i ld i r. Kökleri pek derin tarihi varl ı ğ ı nda olan ve siyasi bir b i r l i k teşkil eden m i l l et içinde h i ç b i r esasa da­ yanmayan ı rkç ı l ı k nazariyesi n i tatbike kalkmak, haki­ katte m i l lete n ifak ve tefrika tohumu yaymak değ i l m i­ dir? 1 51


Bunlar memlekette h izmetleriyle, l iyakatleriyle yer alan her kıymeti lekelemek yo lunu tutmuşlard ı r. Kendi ara larında b i l e bozuştukları zaman birbirlerine ı rki isnatlar yapmaktan çekinmemişlerdir. Bunlar, nifak ve fesad ı s iyasi bir vasıta o l arak kul lan ıyorl ar. Ayl ı Kurt'l arı , ı rk nazariyel eri ve haya li futuhatlariyle birer faşist ta kl itç i l erden başka bir şey değ i ld i rl e r. ! rkçı l ı k ve Turanc ı l ı k gayel eriyle açtı kları müf­ rit m i l l iyetpervel i k bayrağ ı etrafına görgüsüz, tecrü­ bes iz ve heyecan l ı gençleri toplamak ve gitg i de ge­ ni şl eyen te lkin leriyle taraftarlarını arttırmak, nihayet hükumeti devi rerek i ktidarı e l l erine a l mak istem i ş­ lerd i r. Bu s uretl e m i l li ve vatani h iyanetleri sabit o l an : iSTENEN CEZALAR Prof. Zeki Vel idi Togan'ın teşebbüsüyle 1 94 1 senesi Temmuz ayında halen Almanya'da- bu­ l u nan Bayan Nuri man Karadağlı'nın Taksim'deki apart­ manında, Al manyanın yan ı nd a harbe g i rmeyen hü ku­ m eti m izi ani bir darba i l e devirmek üzere hususi me­ rasi m l e yemin ederek g i z li cemiyet kurmak su retiy­ le ittifak eden ve faa l iyetlerine muhtelif şekil lerde, yakalanıncaya kadar devam eden maznunlardan Prof. Zeki Ve l i di Togan , Reha Oğuz Türkkan, Ci had Savaş­ ter, H amza Sad i Özbek, N u ru l lah Barıman'ın Türk Ce­ za Kanununun 1 7 1 ci maddesi n i n 2 ci fıkrasına tev­ fikan, 1

-

2 Ayn ı maksatlarla hükumeti yine merkezden ani b i r darbe i l e devirmek için hususi merasi m l e ye­ m i n etmek s uretiyle gizl i u Gürem » adını verd i k l eri Gerniyeti esas l ı bir surette 1 94 1 senes i sonlarında -

1 52


teşki l eden ve faal iyetlerine yakalanıncaya kadar de­ vam eden Reha Oğuz Türkkan , Ci had Savaşfer, M u­ zaffer Eriş, Zeki Özgür, ismet Tamtürk, H i kmet Tan­ yu, N u ru l lah Barı man, Fehi man Altan, H amza Sadi Özbek, Yusuf Kad ı g i l haklarında Türk Ceza Kanunu­ nun 1 71 ci maddesi n i n 2 ci fı kras ına tevfikan. 3 Teşkilatı Esasiye Kanunu muzun 88 ci mad­ desi n i n : .. Türkiye ahalisine d i n ve ırk farkı olmaksı­ zın vatandaş l ı k itibariyle Türk itlak olunur. " şek l i n­ deki ı rk tefrikini açıkca reddeden hükmüne rağmen ı rkçı l ı k ve turanc ı l ı k propagandas ı yaptıkları sabit olan : Prof. Zeki Vel idi Togan, Dr. Hasan Ferid Can­ sever, Hüseyin N am ı k Orkun , N i h a i Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Nuru l lah Barı man, Zeki Özgür, Ci had Savaş­ fer, M uzaffer Eriş , Hamza Sadi Özbek, Necdet San­ çar, Orhan Şai k Gökyay, H i kmet Tanyu , Faz ıl H isar­ cıkl ı , Saim Bayrak, i smet Tümtürk'ün Ceza Kanu­ nunun 1 42 ci maddesi ne tevfikan cezalandı rılmaları , aynı f i i l i ordu mensubini bulunduğu halde ordu da­ h i l inde izinsiz mecmua neşrederek ve s iyasi makale yazarak işiemek cüretinde bulunan Dr. ü stteğmen Fethi Tevet'le, ü stteğmen Alparslan Türkeş'in Aske­ ri Ceza Kanununun 1 48 ci maddesine tevfikan ve ha­ reketleri n i n vahameti sebebiyle ayn i kanunun 32 ci maddesi nazara a l ı narak, Bu fi i l i ordu mensupianna karş ı i ş l eyen N i h a i Ats ız hakkında da Askeri Ceza Ka nununun 1 48 ci mad­ desi nazara a l ınmak, Zeki Vel idi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Ci had Savaşfer, Muzaffer Eriş, Nuru l lah Barıman, H amza Sadi özbek, i smet Tümtürk, Zeki Özgür, H i kmet Tan­ yu'nun ayn ı kasdi cürm i lerle i şlenmiş müteaddit f i i l­ Ierinden dolayı tayin o lunacak cezaların ı n Türk Ceza Kanunun 70 ci maddes ine tevfikan içti m a ı , -

1 53


4 - N i hai Ats ı z ' ı n şahadet ve ves a i k i l e sabit olan hükümetin, Büyük M i l l et Mecl i s i n i n manevi şa h­ s iyetleri n i alenen ve çok ağı r bi r surette tahkirden dolayı Türk Ceza Kanununun 1 59 cu maddesi ne tev­ fi ka n , 5 - Nümayiş tertip , tanzim ve tatb i k ederek hüku met merkezinde dahili ve harici emniyeti ihlal edici hareketlerde bulunmak suretiyle, m i l li m enfaat­ l ere zarar veren m aznun N i h a i Ats ız, Cemal Oğuz öca l , Cebbar Şenel , Said Bilgiç'in Türk Ceza Kanu­ nunun 1 6 1 ci maddesine tevfikan cezaların ı n tayini ve bu suretle aynı kasıtlarla m üteaddit fi i l ler i ş l ey�n maznun Niha i Ats ız hakkında aynı kanunun 70 ci mad­ desi hükmünün nazara alınmas ı , 6 ....,... Sayın Reisicumhurumuzun g ıyaplarında te­ cavüzatat bulunan, devletin emniyet kuvvetl eri n i tah­ kir eden diğer maznun Saim Bayrak hakkında Türk Ceza Kanununun 1 58/2, 1 59, 70 ci maddeleri hükmü­ nün tatbi k i suretiyle cezalandı r ıl malarına, g ayri mev­ kuf maznun lardan Yusuf Kad ı g i l ' i n tevkifine, duruş­ manın 7/9 / 1 944 tarih i n e rastlayan Perşembe günü saat onda Komutanl ı k B i r Numaral ı. örfi idare mah­ kemesinde yapı lmak üzere son tahk i katı n açıl masına ve halen Almanya'da bulunan Nuriman Karadağl ı , ko­ cası Ahmed Karadağ l ı ve i kametgahı tesbit edile­ meyen Heybetul l ah haklarındaki davan ın tefrikine karar verdim . ..

1 54


iti raf - ı Zün u b Son tahkikat kararı aynen budur. Fakat ne ga­ rip tece l l i d i r k i , ırkç ı l ı k - Turancı l ı k adı veri len M i l l i ­ yetç i l i k düşmanı b u davanın i l k tahkikat haki m l i ğ i n i yapan , tertemiz memleket eviatiarına o korkunç iş­ kenceleri layı k gören çeteye dahil olan ve şu yu ka­ rıdaki , bizzat okuduğu uzun iddianamesiyle davaya bambaşka b i r şeki l veren , hepsinin ü stünde bu m i l­ leti ve bu memleketi bir kara s evda hummasiyle sev­ mekten gayrı suçu olmayan gerçek m i l l iyetç i l ere «Vatan hain i .. d iyebi len bu savcı Kaz ım Alöç, 1 967 y ı l ı nda b i r i stanbul gazetesi nde yayınladığı « ifşa Edi­ yoru m ! . . . ,. baş l ı k l ı yazı seris i nde : « Şunu hemen be­ l i rtmek i steri m k i , o zaman N i h a i Atsız'ın, bah i s ko­ nusu yaz ıda sayıp döktüğü komünist sanığı i s i m l er üzerinde, i l g i l i ler durmak l üzumunu göstermed i . Hal­ b u k i b i r kaç s ene sonra bu isimler etrafında ç o k şey­ ler tesbit etti. Mesela : 1 946 yıl ında, Komünist Partisi tahkika­ tı s ı rası nda « Yurt ve Dünya .. derg i s i n i n Komünist Partisi kontro lü altında neşriyat yaptığı tesbi t ed i ld i . H atta 1 946 y ı l ı nda Esat Ad i l Müstecabioğlu v e D r . Şe­ fik Hüsnü Değmer'in evl erinde, işyerlerinde, parti­ lerinde ve üzerlerinde yap ı l an aramalar neticesi , el­ de edilen ves i kalar da Sabahattin A l i 'n i n gizli komü1 55


n i st teşkilatıyla i rtibatı nı ortaya koydu 40 , diyerek 1 944 deki büyük ve korkunç gafl eti kabu l l e , bu gafl etten k i m l erin istifade ettiğini itiraf etm iştir. SABAHATTiN ALi 'Yi VALi LÜTFi KI RDAR TAH LiYE ETM iŞ! Ve yine Kaz ı m Alöç'ün itirafına göre, 1 944 de m e l 'anetleri üzeri nde durulmak l üzumu hissed i l me­ yen bu komünistlerden Sabahattin A l i , bakın ız daha sonraki y ıl larda da nasıl h i maye edi l m iştir. 1 946 yıl ında yap ı la n , gizli komünist partis i tahki­ katı s ı rasında ani olarak yakalanan ve bu ani yaka­ l an ı ş dolayısiyle üzerinde bulunan not defterini sak­ lamaya imkan ve fırsat bul amayan Sabahatti n A l i 'nin e l e g eçen bu defteri hakkında Kaz ım Alöç 1 967 de şunları yazıyor : .. Emniyet Müdürlüğünde üstü aran ı nca , bu defte­ ri n e l e geçmes i , Sabahattin A l i 'n i n sapsarı kes i l me­ s i n e s ebep oldu. Defteri i nceledik. içinde çok önemli notlar vardı ve bu notların neler olduğunu bugün bi­ l e açıklamak yerinde olmayacaktı r ." üzerinde böylesine korkunç ves i kalar bulunan ve Komünist Partisi ile i rti batı sabit o lan bu vatan haininin ayn ı tahkikat s ı rasında gördüğü muamele o d evri n b i r başka yüz karas ıdır! . . . i NANI LMASI GÜÇ OLAN KOR KUNÇ B i R i FŞAAl l Inan ı l ması pek güç olan şu korkunç ifşaata bakı­ nız! Savcı Kaz ım Alöç .. ifşa Ediyorum ! " baş l ı k l ı yazı serisinde d iyor ki : 40 Bkz: Kazım Alöç. İfşa Ediyorum! Yeni Gazete 13 Ma­ yıs 1967. Sayı : 865.

1 56


«Sabahattin A l i 'y i , sabaha karşı uykudan uyan­ d ı rı p sorguya çekmem izden i ki gün son rayd ı . Tekrar Emniyet M üdürlüğü s iyasi kısm ina geldim ve saat dokuz s ı ra l arında nöbetçi memurlara, Sabahattin Al i ' y i getirmelerini bild irdim. Hem d e : - Tahm in eder im , verdi ğ i miz di rektifl ere göre kimse i l e temas ettiri l mem iştir. Buna azami di kkat etmelisiniz. diye iş in önem i n i tekrarlam ıştım. Me­ murların cevabı beni şaşırttı : - Efend i m , Harndi Bey sizinle bu mevzuda gö­ rüşecek . . . diyorlard ı . Kısa bi r süre sonra Harndi Bey geldi ve Sabahattin Al i için s öyledi kleri , beni büsbü­ tün hayretlere düşürdü : - Efen d i m , dün akşam Va l i bey, Sabahattin Al i 'yi tahl iye etti ! Emn iyet Müdürü, zatıalinizle görü­ şecek. S ı kı Yönetim Komuta n l ı ğ ı n ı n tevkif ettiğ i bir şah s ı , Va l i 'n i n nas ı l olup da tah l iye edeb i l eceğ i n i bir tü rlü a k l ı m a l ınıyordu. Çok geçmeden Emn iyet Müdürü i l e karşı karşı­ yaydık. Şöyl e izah ediyordu : - Val i Lütfi Kırdar Bey, dün gece tel efon etti ve ace l e olara k Sabahatti n Al i 'yi makamına i stedi . Gönderd i m . B i r müddet sonra d a tah l iyes ini i stedi­ l er. - Beyefendi bundan S ı kı Yönetim Komutanı'nın haberi var m ı ? - Kaz ı m Bey, h i ç b i r şey b i l m iyoru m . Tel efonla Komutan ı arad ı m . Emn iyet Müdürü Ahmet Demir, yard ı mcısı Alaattin Eriş, i l e beraber olduğumuz odada Komutanla aram ızda şu konuşma cereyan etti : - Sayı n genera l i m , Sabahattin A l i , Val i Bey 1 57


tarafından tahl iye edi l m iştir. Bunun hakkında bi r emir veya b i l g i l eriniz var mıdır? - Hayır, böyle bi r şeyden haberim yok. O, ne karış m ı ş bu işe? - Her halde b i l g i vermeye geleceklerd i r sayı n Korgenera l i m , b ir hususu daha bel i rtmek isterim . Sa­ bahattin A li 'nin Komünist Partisi i l e i rti batı memle­ ket için tehl ike teşki l edebi lecek yönleriyle tesbit edi l m iştir. - Kaz ı m , bu mevzu i le hemen alakalanır, se­ in n le görüşürüm. Emniyet M üdürü ve yard ı mcısının bu tah l iye hak­ kı nda b i l d i kleri de benim ki nden faz la değ i l d i . Sebe­ bin öğren i l mesini beklemek üzere dağ ı l d ı k . Ben, Bi­ rinci Şube M üdürünün odası nda kalmışt ım . i k i saat kadar çal ış_tım. Derken kapı vuruldu. içeriye Sık ı Yö­ netim Komutan l ı ğ ı ikinci Şube M üdürü merhum emek­ l i hakim General Cevdet Erkurt i l e Komutanl ı k isti h­ barat Şube M üdürü H i l m i Ayata ve jandarma müşa­ ' viri yarbay Haydar Bey g i rd i . General Erkurt, o zaman Al bay i d i . VALi BEY i LE N E KON UŞTUNUZ? Aynı gün, Hakkı Atı l ziyaretime gelmişti . O ta­ ri hte B i nbaşıyd ı . Sonra Kurmay Albay l ı kta n emekl iye ayrı l d ı . H akkı Bey i le M üdü riyet'ten beraberce ç ı kt ı k. Yolda hem sohbet ediyor, hem yan - yana yü­ rüyorduk. Sohbet esnası nda, fark ına varmadan S ir­ keci garı n ı n önüne gelmiştik Derken yan ı başı mda biri peyda oldu. Evet, Sabahattin Al i i d i . - Efend i m , affedersiniz beni Va l i Bey tahl iye ett i . . . ded i . S ize veda edemedi m, acele oldu . . . diye de sözlerine ekl iyordu. 1 58


- Ne tarafa böyle? diye sordum. Ayn ı i sti ka­ mete gid iyormuşuz. Bir dolmuş taksisinin arkas ına üçümüz, yan yana bindik. içimde, zihnimi kurcalayan bir sual vard ı . Bir s ı rasını bulup, sordum : - Va l i Bey i l e ne konuştunuz, kuzum? - Va l i Bey, « M arka Paşa .. mecmuas ı n ı n haftal ı k kazaneını sordu. Ben de bin l i raya yakı n olduğunu bildird i m . Bunun üzerine, neşriyatınızı Demokrat Par­ ti aleyhine tevcih ederseniz, size haftada bin beş yüz, l i ra verdiririm ve derhal tah l iye ederi m . . . dedi ler. Ben de düşünmek için fı rsat istedi m . Emniyet Müdür­ l üğüne beni tahl iye etmeleri için tel efon ettiler ve ç ı ktım . . . diye anlatt ı . » 41 . Kaz ı m Alöç'ün itirafına göre , Sabahattin A l i , o y ı l l ardaki istanbul val is i Dr. Lütfi K ırdar' ı n emriyle işte böyle tahl iye edilmiş ! . . . GARi P B i R TECELLi Gizl i Komünist Partisi i l e i rti batı olan ve yaka­ land ı ğ ı nda üzeri nde bulunan defterdeki korkunç not­ l arın açıklanması - memleket menfaatleri bakı m ı n­ dan - beş y ı l evvel zararl ı görü len Sabahattin A l i 'yi , Demokrat Parti a leyhine neşriyat yapmak şartiyle CHP ç ı karları uğruna bes lerneyi taahhütl e tahl iye eden bu istanbul Va lisi Dr. Lütfi K ırdar, ne gari ptir ki, daha sonraki y ı l larda Demokrat Part i 'ye girip is­ tanbul m i l l etve k i l i olmuş, gaafi l Demokratlar bu ada­ mı parti lerine kabul etti kleri gibi , üste l i k kendisini hükümete a l arak Sağ l ı k ve Sosyal Yard ı m Bakanı yap­ mışlard ır. B i l ind iği gibi , Yassıada'da ölen bu Lütfi K ı rdar'ı n cenaze merasi m i , türlü hadiselere sebep o l muş ve bu hadiseler dolayısiyle pek çok kimse tev­ kif edilmişti r ! - --

41)

Bkz

:

Kazım Alöç'ün adı geçen yazısı.

1 59


Vatana ihaneti , yap ı l an tahkikat s ı rasında bütün dehşetiyle meydana ç ı kan Sabahattin Ali 'yi böylesi­ ne h i maye eden Va l i Lütfi K ırdar bu akıl lara durgun­ luk veren cesareti nereden ve kimden a l m ıştır? BAŞVEKi L SARAÇOG LU 'NUN MARi FETi istanbul va lisine bu cesareti ve emri verenl er, el betteki C .H.P. başındakilerd i r ! Meclis kürsüsünde .. Türkçül ü k » ten bahseden devri n Başve k i l i Şü krü Sa­ raçoğ l u , 1 944/45 komünist tevkifatı s ı rası nda hücre mensubu olarak yakalanan Dil ve Tarih - Coğ­ rafya Fakültesi hocala rından Muzaffer Şerif Başoğ­ l u 'n u , hemşeh r i l i k gayretiyle tah l iye ett i rm i ş 42 ve adı n ı n başına bir de « Prof ,. unvanı ekl enen M uzaffer Şerif, bu tahl iyeden sonra soluğu Amer i ka'da a l m ı ş­ tır. E l 'an da oradadır. Devrin Başvekil i , nas ı l böyle b i r hemşehr i l i k gayretiyle M uzaffer Şerif'i tah l iye et­ t i rmişse, istanbul Val i si de o günkü parti s i n i n men­ faatieri uğruna Sabahattin A l i 'yi tah l i ye etmi ş , şu cen­ net vata n ın ve bu asi l m i l l etin geleceği düşünülme­ m i ş , azı l ı komünistler bu derece h imaye görmüştür! . Bu gerçekler m i l l etçe b i l inmeli ve m i l l i yetçi l e­ r i , tertem iz memleket evlatların ı türlü i ğ renç tertip­ J erle suçlayıp onları Engizasyon meza l i m i ne rahmet okutacak i şkencelerle i n l etenlerin, vatan haini komü­ nistleri nas ı l bağ ı rlarına bastı kları , bu çeşit h imaye i l e ş ı maran komünistlerin mef 'anetlerini daha sonraki y ı l larda ne derece arttı rd ı k l arı , bugün ş ikayetçi oldu­ ğumuz anarş i k olayların , o y ı l lardaki gafletin , dalaletin ve hatta hiyanetin tab i i bir neticesi olduğu unutul ma­ malıdır ! . . . 42 Bkz.: Aclan Sayılgan, İnkar fırtınası. İstanbul, 1962. 1 60


D u r uşm ay l a i lg i l i Bi rkaç Not Mahkeme anormal şartlar altı nda cereyan etm iş v e so n tahki kat kararı n ı n okunmas ı n ı müteakip, ifa­ delerine mü racaat edilen m i l l iyetçi ferin heps i , her­ şeyden evvel kendi lerine isnat olunan u h iyanet-i vataniye .. suçuna cevap verm i şlerdi r. Bu mevzuda : Dr. Hasan Ferid Cansever : - Savc ı n ı n bu del i ls i z namus ve şerefimi tah­ kir eden , bir i nsan için iğrenç olan i s natlarını şiddet­ le reddederim. Atsız : -Bu çirkin itti rayı iade:re tenezzül etmiyoru m . Çünkü k i m i n h a i n , k imi n vatanpe---v er olduğunu tarih tayi n edecektir. Hatta etm işti r bile . . . * **

Alparslan Türkeş : - Son tahki kat kararında di ğer maznunlarla be­ raber bana da vatan hain l i ğ i isnat olunmuştur. Şid­ detle reddederim . * **

N ecdet Sançar: - Ka lb i Türklük sevgisiyle dolu olan N ecdet San­ çar asla vatan haini ol amaz . Onun için bu iddiayı yüksek huzurunuıda nefret ve ş i ddetle reddederi m . * **

D r . Fethi Tevetoğl u : - Mahkememiz huzurunda bana d a raci görülen bu yers iz ve haksız i s nadı ve töhmeti , tari h i n adi l ÇANKAYA'DA KABUSiF. : ll

1 61


hükmünü· tesbit edecek mahkemenizin huzurunda ş rd­ detle reddederim, demişl erd i r. * **

Mahkemeterin 29 Eyl ü l 1 944 günkü celsesinde, m i l liyetç i l er, kend i l erine yap ı lan korkunç i ş kenceleri dile g eti rip bir hukuki m evzu o larak mahke me­ ye b i l d i rince, savcı Kaz ı m Alöç kı pkırmızı bir yüzle yerinden fırlamış ve : Biz bunları huzurunuza vatan h ai n l eri ve ka­ ati l l e r o larak getirdik. Bunları Pera Palas Ote l i nde yatıracak değ i l d i k. Onlar m üstehak oldukl arı muame­ leyi görmüşlerd i r. Elbetteki onlara her nev'i zulüm ya­ p ı l m ı ştır ve yap ılacaktır! " Demiş, bu s ı.rada bütün m i l l iyetçi f erin bi r anda, hep birden ayağa fırlayıp : Biz vatan haini değ i l iz . Bu sözleri aynen sav­ cıya iade ederi z . » Sözl eriyl e protestoda bul undukları görül müş­ tür. B i l ahare söz alan avukat merhum Kenan öner : H uzurunuıda mahkeme edilmekte o lan va­ tandaşlar henüz hüküm l ü o l m ayıp, sadece san ı k du­ rumundadırlar. Savc ı n ı n bu sözleri söylerneğe hakkı yoktur. Lütfe n , savcı Kaz ı m Alöç'ün bu beyanlarının aynen zabıtlara geçirilmesini talep ederi m . .. u-

«-

«-

Demişse de, mahkeme hey'eti bu talebi kabOI et­ m e m i ş, dolayısiyle savc ı n ı n M i lli Şefi nin 1 9 Mayıs nutkundan cesaret al arak savurduğu bu ağır itharn zapta geçmemiştir.' * **

Mahkeme esnas ında m i l l iyetç i f erin ifadeleri za­ bıtlara ekse riya değ işti ri fe rek geçiri l m i ş , yapı lan iti­ razlar netice vermemi şti r. B i lahare veri le n i stidaları 1 62


da, duruşma hakimi : « B iz bu rada çocuk romanı yaz­ m ıyoruz, oturun yeri nize, sözleriyle kabul etmemiş, direnen leri ise po lis kuvvetiyl e sa londan çı karmıştır. Bu hal, i stidaların Noter vasıtasiyle gönderilmesi yo­ lunda avukatların yaptığı tavsiye i l e haled i l ebi l m i ş ve ifadelerin doğru şeki l leri, bu suretle ancak Noter el iy­ le dava dosyas ına g i rebilmiştir. * **

Mahkeme hey'etinin i l k günlerde kend ini göste­ ren tarafg irane hali bütün duruşmalar boyunca devam etmi ş daima m i l liyetçi ler aleyhindeki del i l lerin top­ lanmasına b i l hassa itina gösteri l m i ş , sanıkların tevsi i tahkikat talepleri deva m l ı reddolunmuş, gösteri len müdafaa şahitlerinden ekseri s i n i n di nlenmesine ise l üz u m görü lmemiştir. * **

Alparslan Türkeş neşrettiği hatıratında, mah ke­ me hey'etin i n Türk fikir hareketl erine yabancı ve ge­ nel kü ltür yönünden zayıf ki mselerden teşekkül et­ t i ğ i n i , duruşma haki m i n i n , ı rkç ı l ı k manas ma gelen « racizm , kel i mesini, bi r çocuk hasta l ı ğ ı ıstılahı olan « raşitiz m , şekl inde telaffuz ettiğ i ni ve zab ıtl ara bu şekilde geçi ri l d i ğ i n i kayıtla diyor k i : ·Türkçülüğün ne olduğunu bil med ikleri gibi, dü nya gidişatından da habersiz idiler 43 . ..

* * :::

Duruşmalar s ı rası nda savcı Kaz ım Alöç, takındı­ ğ ı tavır ve tutu m u dolayısiyle s ı k - s ı k m i l l iyetçiler tarafından h ı rpalanmıştır. Atsız, müdataasında sav43 Bkz : Alparslan Türkeş, a.g.e.

1 63


c ı n ı n durumuna temasl a dem iştir ki : « Kaz ı m Alöç'ün Turancı l ar davas ı n ı anlaş ı l maz bi r taassupla ne kadar ya n l ı ş b i r zaviyeden gördü ğünü, iddialarının ne ka­ dar çürük olduğunu bel irtmek, bunun sonunda da mü. dafaa hakkın ı gereğince kul lanmak için iddias ı n ı n mahiyetini açığa vurup mahkemenin v e bütün dü n­ yan ı n önüne serrnek icap ediyor. ·

TAH R i F OLU NAN VESiKALAR Savcı yerinde duran bu adam , her şeyden önce yaz ı l ı ves i kaları tahrif etmi şti r ! . . . Ben : "Türkiye'n i n dünkü, bugünkü s ı n ı rları ., di­ yoru m . O bunu! « yarı nki s ı n ırlar .. diye tahrif ed iyor. Ben : « M i l li ü l kü lerin üçüncü merhalesi cihanı kaplamakt ı r .. diyorum . Cihanı ist i laya ka l ktı ğ ı m ızı i lan ediyor . .. « Ö l müş devlet reisi .. nden bahsediyorum . « Öl­ müş Reisicumhur .. haline etiriyor. Ne ben acemi bir l ise öğretmeniyim , ne de o ben i m tahrir vazifelerimi düzelten bi r edebiyat öğ ret­ menidir. Taş ı d ı ğ ı soyadı b i l e yan l ış o lan öğ retmen l er ben i m yazı larımı düzeltemez. Kaz ı m Alöç yalnız m eti n tahrifiyle ka l m a m ı ştır. Almanlar ve italyan lar a l eyhinde manzum ve m ensur yazılarım kendisince maiGmken ve Al manlar Bal kan­ Iara inerek Türkiye'ye saidırmaianna muhakkak diye bakı ldığı bir zamanda yaz ı l m ı ş o lan vasiyetnarnem gö­ zünün önündeyken, hele bu vasiyetnamenin oğluma ait bölümünde Al manlar ve italyanlar da m i l li düşman­ l arımız aras ında say ı l mı şken , bana Faşist takl itçisi d iyerek metin tah rifinden daha kötü bi r haki kat tah­ rifine tenezzül etmiştir . . . 1 64


Y ü KSEK B i R Ü LKÜ Kimseden h c;ı ksız bi rşey talep etmiyoruz. Atal a­ rım ızdan kalan m i ras ı n mefahi ri m i z i n gönü l l ü olduğu toprakların bizim ol ması ül küsünü kalbimizde taşı­ yoruz. Ben bunları şahsı m için i stemiyorum. Oralar­ da çiftl i k veya apartman yapacak değ i l i m . . . Kanunlarım ızda Turanc ı l ı ğ ı suç sayan musarrah bir madde olmad ı ğ ı için ş i mdiye kadar kanuni taki­ bat yap ı l mamıştır. Anayasamızda Turancı l ı ktan bahis yoktu r . Fakat Anayasamızda ahl aktan da bahis yok­ t u r . Kazım Alöç'ün mantığ ı i l e yürürsek, ahlakı müda­ fcıa eden insanl arı da Anayasanın ana vasıfları n ı boz­ makla itharn ederek cezalandırmak icap eder. Turanc ı l ı ğ ı n yüksek bir ü l kü uğrunda can veri­ lecek m i l li bir faz i l et olduğunu ben tesbit etti m . Suç olup olmad ı ğ ı n ı da mahkemeniz takd i r edecekti r . . . Gerçi Savcı Kaz ı m ' ı n haykı rara k savurduğu bu küfürlerle benim şerefi min safiyeti bulanmaz. Çünkü ben i m şerefi m , bir değ i l bir kaç yüz Kaz ım Alöç'ün alçaltamıyacağı kadar yüksekti r. Bay Kaz ım Alöç bu dünyadan şöylece bir gelip geçecekti r. Fakat ben, muhteşem anamızın bağrında , yan i vatan toprakla­ rında yatarken yarınkı nesi ll er beni m ektiğim tohu­ mun yem i ş l erini devşi receklerd i r . ..

1 65


Sorgu l a r l a i lgi l i Bi rkaç Ö rnek Hakim - Sizin Türkçü lü k hususundaki fi kirleriniz ned i r ? Dr. Hasan Ferid Cansever - B i r m i l l eti teşk i l eden fertlerin m i l l iyetçi l i k hususunda çok s ı k ı v e samimi tesanüt bağ ları i l e bir­ b i rlerine bağlanmaları sayes i nde o m i l l etin yaş ıya­ cağ ına ve m i l l i varl ı ğ ı n vücut bu larak devam edece­ ğine i nanırım. Mesela efendi m M ı sır'ı düşüne l i m : Çok eski zamanlardan beri M ı sı r'da yaşayan bi r m i l­ let var. B u M ı s ı r , sonraki asırlar içinde bi r çok isti­ l al ara uğramış başka m i l l etierin itaatında yaşamış fakat bugün hala orada eski M ı sır lı la ra benziyen bir m i l l et var. Sonra Çin. Ç inli ler d e , asırlarca Türk pençesi al­ tında kıvrandı kları halde bugün o sahada eskisi gibi b i r Ç i n m i l l eti var. Ve sonra Yahudi ler. B u m i l let, ası rl ardan beri vatansız yaşadı ğ ı halde bugün dü nya­ n ı n b i r çok yerl erine yay ı l m ı ş bi r Yahudi m i l l eti var. işte bu, ancak o m i l l etin fertleri aras ındaki tesanüt bağ ı n ı n s ı k ı olşundandır . Yani bir m i l letin fertleri b i rbirine sıkı ve sami mi tesanüt bağlariyle bağlanır­ sa o m i l l etin yaşayamaması i m kansızdır . Sözleri m i n hülasası ş u k i m i l letin her ferdi di1 66


ğer fertlerinin zevk, alem ve ıstırablariyle al akadar olarak yaşasınlar. işte ben i m , m i l li tesanütten , Tü.rk­ çülükten anlad ı ğ ı m bu. Hakim - Mason l u k hakkı nda fikirleriniz ve meş­ gul iyetiniz var m ı ? Dr. H asan Ferid Cansever - Var Efend im. M ason l u k hareketini takip etti m ve öğrend i m . H a k i m - Siz Mason musunuz? Dr. Hasan Ferid Cansever - Ne münasebet efen­ di m ! . . . Ben onların eserl erini okuyarak bunu öğren­ dim. H a k i m - Fikirlerini terviç ed iyor musunuz? Dr. Hasan Ferid Cansever - H ayır efendi m ! Onlar beyne l m i l e l c i düşünürler, ben m i l l iyetçiyi m . Onlar m i l l etin yok ed i lmesine, b e n yaşamasına taraf­ tarı m . * �:: *

Hakim - Siz Turancı m ı s ı n ı z . Ats ız - Efendi m , m i l leti erin üç ü l kü merhalesi vardır. Birinci m erhale , isti klaldir. i kincis i , m i l l i b i r l i ğ i kurmak, yani s ı n ı rlar dışı ndaki ı rkdaşl arını kurtarmak­ tır. üçüncüsü c i hanı isti lad ı r. Eğer ş i mdiye kadar h i ç b i r m i l l et cihanı işgal edemediyse, b u aynı ü l küyl e yaşayan başka m i l l etierin m u kavemetiyle karş ı l aş­ ması ndandır. Bu zaten biyoloj i k bir hadised i r. Bütün nebatlar ve hayvanlar da bunu yapmak için çal ı ş ı r­ lar. Ya lnız mu kavemetle karş ı laştı kları için bunu ya­ pamazlar. Ara yerde bazı zayıflar i mha o l u r. Hakim - O halde sizin fikir ve kanaatı n ı z da bütün dış Türkleri bir araya topl ayarak bir devlet kur­ maktı r. Ats ız - Evet. 1 67


Hakim - Cumhuriyet rej i m i hakkındaki düşünceniz ned i r ? Ats ız - B i z i m Cumhu riyet m i efend i m ? Hakim - Evet efendi m . Ats ız - Evet . . . Efend i m , b u sualin mah kemeyle i l g i s i n i anlayamad ı m . H a k i m - Fikir v e ka naatlarınızı anlamak için so­ ruyorum efendi m . Ats ız - Efend i m , b e n mahkemeye ı rkç ı l ı k v e Tu­ ranc ı l ı k fiki rleri nden dolay ı geld i m . Onun için bu hu­ sustaki fikirlerimin ni çi n sorulduğunu an layamadı m . Fakat beni m mahkOm iyetimde m i l li bir menfaat var­ sa bunları kabul ederim. idd ia makamı n ı n hakkımda­ ki bütün fikirleri n i de kabu l ederim. Hatta , iddia ma­ kam ı n ı n b i l mediği daha bazı şeyler var ki , burada onları da söylerd i m . Fakat zannetmiyorum k i , ben i m mahkOmiyetimde m i l li b i r menfaat olsun. Bunun için m üsaade ederseniz bu suale cevap vermeyey i m. Savcı - Efend i m , bun l ar mektuplarında var za­ ten . . . Hakim - Efendi m , biz s izin fikirlerinizi öğ ren­ mek i stiyoruz. Atsı z - ( B i raz d urduktan sonra) Kanaat i m , haki­ ki bir C u !!l huriyete taraftar ı m . Kanaatim budur. Hakim - Şimdiki Cumhuriyet rej i m i m i z ? Ats ı z - Takdi r buyuru rsunuz k i , klasik b i r cum­ huriyet değ i ldir. Cumhur, halk demek olduğuna göre, i ntihabı n tek derece l i , mebusların serbest seçil mesi lazımdır. Sonra Fırkaların b i rden fazla olması ve bun­ ların b i rbirlerini kontrol etmesi lazımdır. Bunlar ol­ mad ı ğ ı na göre , bugünkü rej i m klasik manasiyle . bir cumhuriyet say ı l maz. Hakim - Komünistl erin muzır faal iyetleri nel erdir? ·

1 68


Ats ız - Efend i m şudur : Devleti m izin barışmaz düşmanı eskiden beri Rusya'd ı r Eski Rusya mert bir düşmandı. Çünkü görünerek, açıkça gel i rd i . Fa­ kat bugün onun varisi olan Rusya , namert b i r düş­ mand ı r. Çünkü, hem içeriden, hem de d ışardan hal­ k ı mızı y ı kara k, kandı rarak gel iyor. Hakim - B izdeki faal iyet şeyleri nas ı ld ı r ? Ats ız - Efend i m , komünist l i k , m i l l iyetleri , va­ tan ları ka ldı rarak bütün i nsanları Mos kova'ya bağ la­ mak fikridir. B izde bir vakit orduya nüfuz etme k is­ ted i l er, muvaffak olamadı lar. Sonra maarife başvur­ dular. Şimdi maarife nüfuz etmeye uğraş ıyorlar. Öğ­ retmen leri elde ederek, az zamanda b i r gençl i k yetiş­ tirmek istiyorlar . . . Bunu Fransa'da yaptı lar ve yirmi beş yılda Fransayı yıktı lar. can

* **

Hakim - Hazırl ı k tahkikatında « küçü k nüfusl u m i l letler teh l i keye maruzdur. Onun i ç i n i l k fı rsatta bütün Tü rklerin bi rl eşmesi lazı m d ı r . " diyorsunuz. Bu fikri n izi b i raz izah eder misiniz? Alpars lan Türkeş - Efendi m , izah edey i m : Bu n­ lar benim isti kbale ait temenn i l erimden ibarettir. Tak­ d i r buyurursunuz k i , bir devletin kuvvetini teşk i l eden bir çok unsurlar vardır . Bunlardan b i risi de, devleti n nüfusudur. B u, Türk birliğine ait temennilerden biri­ s i olabi l i r. Ben tahki katta bunu a rzett i m . Tavzih et­ mek istiyorum. Bugün nüfusumuz azd ır. Bunu çoğalt­ mak için hemen kalkıp birliğe doğru yürüye l i m deme­ d i m . Bu da isti kbale ait b i r meseledir. Ve devleti miz için b i r kuvvet teş k il eder. Hakim - Turanc ı l ı k hakkı nda fikriniz nedi r? Alpars l an Türkeş - B en i m f i k ri m e göre , Türkiye her ş eyden önem lidir. Türkiye ben i m tasa ları m ı n ba1 69


ş ı nda gel ir. Memleketi mizin i l i m , irfan , sanay i , i kti­ sat alanl arında ve her sahada en i l eri dereceye u laş­ ması için ça l ı şmak lazımdır. Turan, yani Türk B i rl i ğ i , yal n ı z Asyadaki ler değ i l , bütün Türklerd i r. Bütün Türk­ lerin birliğidir. Ruh b i rl i ğ i , gelenek bi rl i ğ i , kültür birl iği ve iman birl i ğ i ! . . . Yan i , beni m anlayışıma göre , Tura n , ya lnız Asyadaki l eri değ i l , Bu lgaristandaki , Yu­ nan istand aki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan b i r mefhumdur. Hakim - Türküm d iyenleri kabu l ed iyor musu­ nuz? Alparslan Türkeş - Evet . . . Ama Türklüğü ken­ d i lerine tamamiyle s in d i rm i ş , temessül etmi ş o l an­ ları . . Yoksa ya l n ız ben Türkü m demekle bu i ş o lup bitmez. M e s ela , b ugün - bi r yahudi gelir, Türk olduğu­ nu idia eder. Fakat d i l i Türkçe değ i l d i r. Gelenekleri Türk gelenekleri değ i l dir, her ş eyi başkadı r. Böylele­ rine Türk denmez, denemez. Beni m kabul edeb i l e­ eeğ i m şeki l , söyl ediğim g i b i , d i l i , geleneği ve her şeyi ile Türklüğü ben l i ğ i ne, ruhuna s indirm i ş o l mak­ tır. * **

Savcı - Dem in Maarif Veka leti n i n tarih kitap­ larından bahsetti ler. Teşkilatı Esasiye Kanununu tarih kitapları mı temsil eder? N ecd e t Sançar - Efen d i m , bana burada yarı m saat mü saade etseniz, ı rkç ı l ı k ve Turanc ı l ı ğ ı n Teş­ k i l atı Esasiyeye aykırı· olmad ı ğ ı n ı i spat ederi m . H a k i m - Efendi m , o n u m üdafaanızd a yapars ın ız. Necdet Sançar - Efend i m şu kadar söyl iye­ yim : ırkç ı l ı k ve Turancı l ı k, Teşk i latı Esasiyede ke­ l i me ol arak ve ismen mevcut değ i ld i r. Fakat devle1 70


tin resmi neşriyatı , f i i l i hareketleri , tamamen bunu çıösteriyor. Şemsedin Günaltay ' ı n , devletin resmi damgas ı n ı taşıya n , beş ci ltl i k " Mufassal Türk Tari h i , i l e merhum R ıza N u r Bey'in o n ciltl i k a Türk Tari h i » baştan başa ırkçı l ı k ve Turanc ı l ı k fikirleriyle doludur. ırkç ı l ı k ve Turancı l ı k , Teşkilatı Esasiye 'ye aykı rı ol­ sayd ı , bu kitapların çı kmaması icap ederdi . Hükü­ meti n resmi b i r komün istl i k neşriyatı var m ı d ı r ? Son­ ra müsaadenizle b i r noktaya daha temas edeceğim : Ergeııekon , Bozkurt ve Gök - Börü g i b i mecmualar y ıllarca kapa klarının üstünde : " ı rkların üstünde Türk ı rkı ! , düsturuyla çıktılar. ırkçı l ı k böyle büyük bir suç ol saydı bu mecmualara y ı l l arca m üsaade edi l i r ı:n iy­ d i ? B i r komünist mecmuası kapağ ı n ı n üstüne « rejim­ l erin üstüne komünist rej i m i , g i b i b i r şey yazarak çı ksa buna izin veri l i r m i ? H a k i m - Soyad larınız neden ayrı ? Necdet Sançar - Efend i m , bu soyadı meselesi ortaya ç ı ktığı zaman , ben birinci askerl i ğ i m i yapıyor­ dum. Ve Çanakkale'de, Ezine'de idim S ı k ı ş ı k bi r za­ mana rastl adı , muhabere edemed i k . Atsız ayrı a l d ı , ben ayrı a l d ı m . Hatta babamızın soyadı d a başkadır. Hakim - Sonradan deği şti rmeye n iyet etmedi­ niz m i ? Necdet Sançar - Hayı r efendim. Soyadlarımızın ayrı olmas ı , aynı soydan olduğumuzu i nkar ettirmez. Onun için bunları sonradan değiştirmeye l üzum gör­ medik. Esasen as ı l a i l e adımız : Çiftçioğ l u 'dur. Ş i m­ d i ku l l andı k ları mız, takma adların:ıız. * **

Hakim - Devam ediniz. M . Zeki Sofuoğ l u - Efendi m , önce müphem kal an bir noktayı izah edeceğ i m : Şimdiki hükumet 1 71

·


Türk birl iği ü l küsünü tahakkuk ettiremez ,. sözündeki hükumetten maksad ı m , Türk devl etinin m i l l i ve si­ yasi bütün unsurlarıyle b i r l i kte şahs iyeti maneviye­ sidir. Yan i , bu gün m i l l et ve devlet o larak Türkiye hudutları dah i l indeki Türk l ü k cam i as ı , Türk birl iği ül­ küsünü tahakkuk ettirecek i ktidarda değ i ldi r . Çünkü uzun a s ı rlardanberi metruk bir vatanımız var. M i l l et o l arak da modern manasiyle can l ı bir uzviyet teşkil etm iyoruz. Hükumetim izin Türk birliği davası ndan da­ ha acil bir tak ım işler başarmas ı icap eder. Ancak ondan sonrad ır ki, Türk b i r l i ğ i davas ı n a sıra gelir. Şahse n , modern ve münevver bi r m i l l iyetçi sı fatiyle, hiç b i r Türk'ün başka bir m i l l etin boyunduruğunda kalmasına tahammülüm yoktur. Bunu kal b i rnde bir ü l kü ol arak tasıdım. .

'

Hakim - Başka aniatacağı n ı z var m ı ? M . Zeki Sofuoğ l u - " Türk » kel i mesinden n e an­ lad ı ğ ı m ı anlatma � isterim : Bence, kendi si n i Türk'ten gayri b i r ş ey hissetmiyen , Türkçe konuşa n , Türklü­ ğün idea l lerini kendisine gaye edinen insan, Türk­ tür. Başka b ir ı rk iddiasında bulunanlara, kanun on­ ları Türk saysa da, ben Türk d iyemem . * **

Hakim - idd ia makam ı n ı n hakkın ızdaki sözle­ rine ne diyeceksiniz? ismet Tümtürk - Efen di m , önce şunu söyl iye­ yim : Benim Türkçülük fikirleri m , en aşağı on sene­ den beri meydana gelm iştir. Yani üzeri mde kimsenin telkin veya tahri ki yoktur. H uzurunuıda maznun o l a­ rak bulunan arkadaşl arla tan ış madan önce, bu hu­ sustaki fikirlerim tebe l l ür etmi ş bulunuyord u . Şu nok­ tayı arz edeyi m , ben müstaki l Türkçüyüm. Yani bu1 72


radaki gu ruplardan veya şahsiyetlerden h i ç birine tabi filan değ i l i m . Hakim - Türkçü lüğünüze Turanc ı l ı k da dah i l m i ? ismet Tümtürk - Kendi an l ad ı ğ ı m manada Tu­ ranc ı l ı k kanaatiarı m da mevcuttur. Hakim - Siz Turanc ı l ı ğ ı n e manada anl ıyorsu­ nuz? ismet Tümtürk - Türkçülükten ayrı olarak de­ ğ i l ; onun b i r cephesi olarak b i r Turanc ı l ı k anl ıyoru 111 . Hakim - Türkçülük hususundaki anlayış ve ka­ naatınız ned i r ? i smet Tümtürk - Türkçülük, Türk m i l l iyetç i l iğin­ den ayrı b i r şey değ i l , Türk m i l l iyetç i l iğinin adıdır. Bence Türkçülük, Türk m i l l eti ve Türklüğü bu uğurda başka her şeyi feda edecek b i r kuvvetle v e t am bir şuurla sevmektedir. Türkçülüğün mehum-ı muhal ifi , Türk düşmanl ı ğ ı d ı r. Türkçülüğün tek ana prensibi vard ı r : Türk'e fayda.

1 73


Mah k O m i yet . . . Boz u l an Kara r ve Son rası . . . ı rkç ı l ı k - Turancı l ı k Davası - yukarıda i zah etm i­ ye çalıştı ğ ım ız şekilde - baştan sona kadar anormal şartlar i ç inde devam etm iş ve n i hayet 29 M art 1 945 Perşembe günü veri len kararla, m i l l iyetç i l erden b i r kaçı hariç, ekserisi on y ıl a kadar muhtel i f hapis ve sürgün cezalarına çarptır ı l m ı ş l ardır. 1 . Nu. lı Örfi idare Mahkemesi n i n verd i ğ i bu ka­ rar m i l l iyetçi lerce hemen temyiz edi l m iş ve Askeri Temyiz'de yapılan mürafahada sanık müdati leri nden baz ı l a rı da haz ı r bulunmuşlardır. Askeri Temyiz, 1 . N u . l ı Örfi idare mahkemesinin verd i ğ i kararı , esastan v e usulden bozmuş, h er san ı k hakkında ayrı - ayrı bozma sebepleri göstermiş, mev­ kufiyet hallerinin devamına lüzum görmemiş ve da­ vaya 2 N u . l ı örfi idare Mahkemesi nde devam edil­ mesi hususu bozma kararında sarahatle kaydolun­ muştur. Askeri Temyizin bu bozma kararı y ı l d ı r ı m telg­ rafiyle istanbul 'a bildiri l m i ş ve m i l l iyetçiler bir buçuk y ı l l ı k ç i l e l i bir hayattan sonra , 26 Ekim 1 945 tari hin­ de tah l iye edilmişlerdir. ırkç ı l ı k - Turancı l ı k Davasına 26 Ağustos 1 946 Perşembe günü Harbiye'deki 2 N u . l ı örfi idare Mah1 74


kemes inde tekrar başlanmış ve Başkan : Tuğgeneral Yaşar Yeniceoğ l u , Duruşma Hakimi : General Şevki M utlugil üye : Yarbay ömer Köprü lü 'den müteşek­ kil mahkemede, Savcı l ı k maka m ı n ı , Hakim Yüzbaş ı Mehmed ünlü işgal etmiştir. M i l iyetçi lerin gayrimevkuf ol arak tak i p ettikleri bu davaya, i l k muhakeme esnasında Almanya'da o lup bu kerre yurda dönmüş bulunan Ahmed Karadağ l ı ile e ş i Nuruiman Karadağl ı da katı l m ışl ard ı r. B i r çok kimseleri n , bu arada istanbul val isi Dr. Lütfi Kırdar'ın da şahit olarak d i n l endiği duru şmalar 31 Mart 1 947 tarihine kadar devam etmiş ve o gün verilen 1 947/ 1 4 Esas ve 1 947/3 numara l ı Karar i l e san ı k m i l l iyetçi l erin hepsi beraat etm işl erdir. SERAAT KARARI Okunması dört saat süren 87 sayfa l ı k bu beraat kararında kanuni, fiili ve vicdani unsurlar geniş bir şekilde ta h l i l edil iyor, ezcüm l e ; 3 Mayıs 1 944 tari­ h i nd e yapıla n ve davaya mebde olan nümayi şi n , An­ kara gençl i ğ i n i n m i l li duygul arından doğduğu bel i r­ ti l d i kten son ra , o tari hte komünistleri n azmağa baş­ l amas ı , Sabahattin A l i 'n i n Ni h ai Ats ız aleyhine dava açması g i b i sebeplerle heyecanlanan genç l i ğ i n ko­ mün istlere karş ı duyulan kin ve nefreti izhar etmek isted i ğ i ve ettiği anlatıl ıyor « bu nümayiş m i l li bir ideoloj i n i n m i l li ol mayan bir ideolojiye karşı ifade­ si nden ibaretti r .. denil iyordu . Bu sebeple Türk Ceza Kanununun 1 6 1 ci maddesine uymayan bu fii lden Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz beraat etti kleri gibi , Ats ız da beraat etti ril iyordu. Atsız'ın ya kınlarına yazd ı ğ ı mektuplarla ve söy­ lediği sözlerle hükümetin ve Mecl isin manevi şah1 75


siyetine hakaret ettiği iddias ı ise, mektuplarda ale­ niyet unsuru bulunmad ı ğ ı ndan ve şitahi tahkirler de sabit görü l mediğ inden bu suçtan da Ats ız beraat edi­ yord u . Uzun bir tah l i lden sonra gerekçe hükümde, Ze­ ki Sofuoğ l u , Cihad Savaşfer, M uzaffer Eriş ve Nurul­ lah Barıman tarafından polise veri len h az ırl ı k ifade­ l erinin kıymet ifade etmiyeceğ i , bu ifadelerin tezat ve mübayenet dolu olduğu, esasen duruşma sırasın­ da, hüku met darbesi kas d ı n ı n bulunmad ı ğ ı n ı söyli­ yerek reddettikleri , Ziya Özkayna k ve Tahs i n Argun a d l ı tanı kların ifadelerini n hakikat olarak kabul edile­ meyeceğ i , bilakis pek çok tanı kların bunun aksine şahadet ettikl eri , del i l l erin de bu n u tey id ettiği ka­ bul olunara k Reha Oğuz Türkkan ve arkadaşlarının beraatl erine hükmed i l iyordu. Kararda ayrıca, Prof. Zeki Vel idi Togan ve Şarki Türkista n l ı Ahmed Karada ğ l ı i l e karısı Nuruiman Ka­ radağlı tarafı ndan 1 94 1 y ı l ında ettirilen yem i nlerin, hükumeti devirrneğe matuf olmad ı ğ ı , hakiki maksa­ d ı n , Almanlar eline esir düşen Türkista n l ı l ara yard ı m etmek, R usya çökerse, Hatay gibi istiklal lerini ka­ zanacak olan Türk top l u l ukların ı n kal k ı nmaları için çalışmak ve tefrikaya düşmeden anlaşmalarını tem i n i çi n faa l i yette bulunmaktan ibaret olduğu d i n lenen şahitlerin şahadetiyle sabit olduğu, aksine pa liste veri len tek bir ifadeden başka bir şey görü lmediği kaydalunuyor ve m i l li b i r g aye uğruna çalışan Prof. Zeki Vel i di Togan , Nuruiman Karadağl ı , kocası Ahmed Karada ğ l ı ve Reha Oğuz Türkkan'la arkadaş ları heraat ed iyorlard ı . Suç olm ayan b i r fikrin, cemiyet haline g i rmesi­ n i n de suç olmayacağı n ı kabul eden mahkeme san ı k­ lar hakkında Türk Ceza Kanununun 1 4 1 ci maddes inin 1 76


ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 1 2

1 77


tatb i kine de mahal görmemiş ve böylece m i l l iyetçi­ lerin cümlesi beraat etmişlerd ir. M ah kemeyi takip eden m i l l iyetçi gençleri n ayak­ ta alkış larla karş ı l a d ı ğ ı bu karar, Adli Amirl i k tarafın­ dan Temyiz edilmişse de, Temyiz, 2 N u . l ı örfi idare Mahkemes i n i n beraat kararı n ı tasdik etmiş, bu arada Temyiz Başsavc ı s ı n ı n tash i h i karar talebi de red ol un­ m uştur. M i l lete ve vatana karşı i hanetle suçlanan m i l l i­ yetçiler hakkı ndaki bu beraat kararı , M i l li Şef'le etra­ fı ndak i l eri şaşkına çevi rm i ş ve bu şaşkı n l ı kl a hemen, Askeri Temyiz Reisi Orgeneral A l i Fuad Erden i l e Askeri Temyiz azası Tümgeneral Kemal Al kan ve Tuğgeneral ismai l Berkok emekl iye sevked i l mişler­ d i r. Devrin M i l li Şefi k ırk y ı l l ı k arkadaşı , Askeri Temyiz Reisi Orgeneral A l i Fuad Erden'e .. Turanc ı l ı k yapanları cezal and ırmak yolunu tutmad ı ğ ı i çi n " küs­ müş ve Askeri Temyiz'i ziyareti s ı rasında, bu kırk y ı l l ı k arkadaşı m , mu hterem Al i Fuad Erden ' i gör­ mek lüzumunu hissetmem iştir 44 . Böylece adalet tece l l i etmi ş ve türl ü iğrenç ter­ tiplerle lekelenmek istenen m i l l iyetçi ler temize çı­ kıp b idayetten beri hakları olan beraat kararına ka­ vuşmuşlard ı . Fakat bu davaya arzu olunan şekli ve­ reb i l me k için tertemiz Türk eviatiarına Engizisyon meza l i m i n e rahmet okutan i şkenceleri tatbi k edenler henüz cezalarını bulmamışlard ı . . . Kemal-i saltanatla makamlarında oturuyorlard ı ! . . . Alaka l ı lar, adalet adına b u adamların yakasına yapışıp ta, onları san ı k sandalyas ı na oturtmayacak mıyd ı ? 44 Bkz. : Alparslan Türkeş, a.g.e. 1 78


....:ı (O

....

Kararı bildiren gazete.

�������;�;,fltWi-


Korkunç iş kence fai l lerin i n yakas ına H i kmet Tan­ yu yap ı ştı . M i l li Şef'lerinin em irl erine uygun olarak gayri kanuni ve gayri i nsani işlere tevessül edenlerin hesap vermes i , muhakeme edilmesi için Devlet ŞCı­ rasına müracaat etti. Devlet ŞOrası bu müracaatı i nceledi ve meşhur işkence ekibi : Kamuran Çukru h , Ahmet Demir ve Sait Koçak hakkında lüzu m u muhakeme kararı a l d ı . Ayrıca, Genel Kurmay Başkan l ığ ınca da, 1 . N o . l u Ör­ fi idare Mahkemesi başkan ve azalarıyla meşhur sav­ cı Kaz ı m Alöç'ün muhakemelerine lüzum görü ldü. Böylece kanunsuz tertiplerle m i l l iyetçilere zul­ medenlerin yakasına kanun yapıştı . Ancak 1 950 se­ ç i mleriyle i ktidar değişti ve işbaşına gelen Demokrat Parti hükümeti n i n çı kard ı ğ ı af kanunundan bu adam­ lar da i stifade etti ve dava i an düştü . . . B u mevzuu 1 950 y ı l ı nda · Büyük Doğu .. m ecmu­ asındaki bir yazımızda e l e a l m ı ş ve yaz ı m ızı şöyle bitirmişti k : .. insan bütün bu olanlara, bir de i ktidarı kaybetmelerine rağmen, hala serbest - serbest dolaşan ve nefislerine hiç bir sual ve hesap tevci h edil meyen her türlü madde ve mana plan ı n ı n eski zal i m ve ca­ n i l erine bakıyor da, as ı l şu sual i kendi kendisine so­ ruyor : - H a l k Partis inin bu devri f iş i ne menem devri­ l i ştir k i , gCıya bir azı dişi gibi yerinden sökül ü p atı l­ d ı ğ ı halde, tek damla kan ç ı kmamış ve g ı k diyecek kadar olsun, bir acı d uymamıştır. O halde diş çekil­ memiş, sadece onun üzerine, ayn ı köke bağ l ı bir ku­ ran geçiri lm işti r; böyle m i ? , 45 . Zaman l a vuku bulan hadisat, yukarıdaki kanaati­ m izi teyid etmiş ve muhalefette i ken , « tabutlu k .. iş. . .

45 Bkz. : .Büyük Doğu. mecmuası, sayı: 25. İstanbul, 1950. 1 80


kanci lerini istismar ederek meydanlarda nutuk atan Demokrat Parti l i lerin i ktidara geldikten sonra 1 944 ün işkence ekibi mensuplarını nas ı l bağ ırlarına bas" tıklarını ortaya koymuştur. 1 953 y ı l ı nda, Isparta M i l l etveki l i Said B i lgiç'in 1 944 de yapı lan M i l l iyetçi lere i şkence yapan ların han­ gi vazifelerde bul unduklarına dair verdi ğ i sözlü so,r u önerges i n i Büyük M i l l et Mecl i s i n i n 7 Mayıs 1 953 gün­ kü eelses inde cevapland ı ran zaman ın Devlet Bakanı Celal Yard ı m c ı , istanbul Emniyet Müdürü Ahmet De­ m i r ' i n halen Emek li Sandı ğ ı idare Mecl i si Azas ı , Ka­ muran Çukruh'un M erkez Val isi ve Sait Koçak'ın da iç işl eri Bakan l ığ ı Tetki k Kurulunda vazi feli oldukları­ n ı açıkl ıyor ve bazı uyanık Demokrat Parti M i l l etvekil­ l eri tarafından : « başka yer ve iş yok m uydu ? " sözl e· riyle protesto edil iyordu ! . . . N e kadar hazi ndir k i , Demokrat Parti i ktidarı , za­ l i m leri ceza l andırmak şöyle dursun, üste l i k böylece taltif ederken; Ats ı z ' ı , evet 1 944 deki meşhur açık mek­ tupların sahibi Atsız'ı , Ankara'da verdi ğ i bir konfe­ rans dolayısiyle bulunduğu Haydarpaşa Lisesi Edebi­ yat hocal ı ğ ı ndan a l ı p , Süleymaniye Kütüphanesine vermek suretiyle harcıyardu L . .

181



üÇüNCÜ BöLüM

Öne r - Yüce l Davası


Öner - Yücel Dav as ı 1 947 y ı l ı nda Giresun M i l l etveki l i Ahmet Ulus, Büyük M i l l et Meclisi Başkan l ı ğ ına verdi ğ i bi r sözlü soru önergesiyle, Dahi l iye Veki l i nden meml eketi miz­ deki komünizm faal iyetlerini soruyordu.

B u sözl ü soru , Mecl i s ' i n 29 Ocak 1 947 günkü eel­ sesinde görüşülmüş ve söz alan Dah i l iye Vek i l i Şük­ rü Sökmensüer, şayanı di kkat açıklama larda bulun­ muş ve bu arada o yıl larda m i l l etveki l i olan M areşal Fevzi Çakmak'tan da bahisle, M areşa l ' ı n b i l erek ve­ ya b i lmeyerek komünist faal iyetlerine i ştira k ettiğ i n i söylemişti r. Bu iddia, C.H.P. s i n i n b i l inen oyunl arından bi riy­ d i . Dah i l iye Veki l i Mareşa l 'ı n şahsında, onun sempa­ tizanı olduğu Demokrat Parti 'yi çürüterek h a l k naza­ rı nda lekelemek istiyordu. Mareşal Fevzi Çakmak bu iddiaya cevap verd i . 5 Şubat 1 947 günkü gazetelerde yayı nlanan b u ce­ vapta M areşal şunları söylüyordu . .. M i l li M ücadele esnası nda Cami Baykut'un ital­ ya'da para sarfederek hesab ı n ı hükümete vermedi ğ i de yaz ı l mıştır. B e n harekatın baş ına bugüne kadar öy�e bir hadiseden haberdar olmuş değ i l i m . Ya lnız Avrupa'ya s i lah mübayaasına g iden ve onun hesab ı n ı vermiyen i k i kişi bil iyorum k i , bugün bi r tanesi Halk 1 84


Partis i nde nüfuz sahibi bi r zattır. Diğeri de ölmüştür. Bunları Divan-ı Harbe sevketmişt i m , fakat sonra me­ bus seçi ldi kleri için haklarınd a ki takibat durd u ru ldu. B e n , komünistl iği bu memleket için m u z ır te­ lakki edenlerde nim . Onun i ç i n komün istler ordu ve donanmaya sokulmak isted i k leri zaman şi ddetl i ha­ reket ettim . H a l k Partisinin mensuplarından bir çok hatırl ı zevatın tavassutuna rağmen israr ettim. Fa­ kat onlar Şefik Hüsnü'ye parti kurmak selahiyetin i v e otuz dört tane müseccel komünistte de amelen i n , işçi nin önüne geçerek rehberl i k etmek i m kan ı n ı sağ­ ladılar. BEN DAHA iŞ BAŞ l N DA i KEN ESKi B i R M i L­ Ll EG iTi M BAKAN I ' N I N BU FAALiYETi DESTEKLEYEN HAR EKETiN DEN DOLAYI H ü KÜ M ETi i KAZ ETTi M . KiMSE KULAK ASMADI VE SONRA DA HAMi DiYE KÖY ENSTiTüS ü NDEKi KOM ü NiST YUVAS I N DA N BAHSETTiLER . . . .. HASAN ALi YüCEL'iN CEVABI M areşa l ' ı n bu cevab ı n ı n neşrinden üç gün son­ rara o y ı l larda C . H .P. izmi r M i l l etveki l i olan eski M a­ arif Veki l i H asan A l i Yüce l , 8 Şubat 1 947 tari h l i Ulus Gazetesinde bir açık mektup yayı n l ad ı . Mareşal'a hi­ taben yazı lan bu açık mektupta , 1 944 hadiselerin i n tertipç i l erinden olan Hasan A l i Yücel şunları yazı­ yordu : .. Bugün yayınlanan beyanatınız içinde : .. Ben da­ ha işbaş ında i ken, eski bi r M i lli Eğitim Bakan ı 'n ı n bu faaliyeti destekleyen harekatından dolayı hüku­ meti resmen habedar ettim , kimse kulak asmad ı ve sonra Hamidiye Köy Enstitüsündeki komünistl i k yu­ vasından bahsettile r .. cümlesinde adı söylenmiyen Bakan'ın ben olduğum , Bay H i km et Bayur'un, beyana1 85


t ı n ı z ı n hemen altında bul unan • Samim iyetsizlikler» yazı s ı nda ad ı m ı n geçmesiyle sari h o larak anlaşı l mak­ tad ı r .

Olaylarla ilgili bir kompozisyon.

1 86


Hepimizin en yüksek ve kutsal vasfımız olan Türk vatandaşı s ıfatiyle yine aynı namuslu Türk va­ tandaş l ı ğ ı s ıfatımza h itap ederek si�den şu nokta­ ları bütün vatandaşlar h uzurunda soruyorum : 1 Beyanatınııda eski Eğitim Bakan ı ., dedi­ ğiniz hakikaten ben m iyi m ? -

u

2 Desteklenen komünistler ki mlerdi r v e na­ s ı l desteklenmiştir? -

3 Bu hususta hükumeti yazı i le m i i kaz etti­ niz, sözle ise, kime ne zaman söylediniz? Bunları s izden soruyorum ve sözünün sahibi. bir Türk vatandaşı olarak cevabınızı bekl iyoru m . • Hasan A l i bekled i ğ i cevabı , Mareşal 'dan değ i l , Prof. Kenan Öner'den ald ı . 1 1 Şubat 1 947 tari h l i « Yeni Sabah • gazetesinde yayı nlanan: .. EVET, O MAARiF VEKi Li SiZSi N iZ ! . . • başl ı kl ı ve Prof. Avukat Kenan Öner i mzalı yazı ay­ nen şudur : -

.

.. sayın Mareşal 'e yazm ak cü r'etinde bulunduğu­ nuz açık mektubun U lu s'tan istanbul gazetelerine in·· tikal eden kırıntı larını baş döndürücü bi r hayretl e okudum. Mes'ul lerin sai l (saldırıcı) m evkiine yüksel­ d i ğ i bir zamanda sizin de aynı taktiği kullanmanızda şaşı lacak b ir şey olmamakla beraber durup durur·· ken adeta del iye taş atar gibi gösterdiğiniz cür'et, nokta veya sıfırın hakiki kıymeti n i keşif hususunda gösterd i ğ i n i z di rayetle te lif edi l i r şeylerden olmadı­ ğ ı içindir ki, hayret etm iş bulu nuyoru m. Sayın M areşal 'e tevci h buyurduğunuz üç sual­ den, eski Eğitim Bakanı dedi klerinin siz olup ol ma­ d ı ğ ı mza ve hükumeti i kaz şekl i n i n mah iyetine taa l l u k eden kısmına cevap vermek bana düşmez, düşse de bunları b i l m iyorum . Fakat desteklediğiniz komünist1 87


lerin kimler olduğuna ve nas ı l desteklendiğ i n ize ait olanı hakkındaki mera k ı m ız ı , dah a doğrusu arifane bir tecahül mü, yoksa cahilane bir tearüf m ü o!duğu­ nu kesd iremed iğim tereddüdünüzü ben izale edece­ ğim : iSTE N i LEN C EVAP Senelerce m i l let eğiti m i n i n başı nda bul unmanız iti bariyl e herkesten faz l a b i l meniz icap eder ki, çok zaman evvel memlekette tes is edilen m i l l iyet cere­ yan ı n ı n yanıbaş ı nda bi r de komünist heveskar ve tas­ lakları n ı n faal iyeti şu veya bu surette belirmiş bulu­ nuyordu . Ve sizler tarafı ndan yaz ıl arak Maarif hesa­ bına bastırılan ci ltler dolusu kitapları ve ü n ivers ite kürsüsünde okuttuğunuz Türk inkılabı ders leri i l e genç l i kte m i l l iyet cerya n ı n ı korkmadan ! rkç ı l ı k ve Tu. rancı l ı k derecesine ç ı karmağa yardım etmi ş , fakat bunun yanıbaşında da Bakan l ığ ı nı z ı , bu gün Şükrü Sökmensüer'in nutkunda istismar edilen insanlarla daldura ra k oranın bir komünizmin yatağı h al i ne gel­ mesine bi lerek veya b i lm eyerek sebep o l m uştunuz. Bu tezadı siyasi rüzgarların istikametine uymak zaruretiyl e de izah edemezsiniz. Çünkü h imaye lüt­ funda bulunduğunuz bu zümre üzeri nde de, can ı n ı n isted i kçe, tatbi k edilen tazy i k i n mahiyeti n i s izlerden fazla onlar b i l iyorlardı. Vurdumuz bir ziraat memleketi olduğu i ç i n hal ve istikba l i n i n tasarruf hakkının hal elden s iyanetine bağlayan Türk m i l leti n i n an'ane ve akideleriyle va­ tan ın komün izm cereyanlarına h i ç de müsait bir ze­ m i n alamıyacağ ı n ı , belki de kasden, bi l memezl i kten gelerek, gizli teşviklerle bu madumu mevcut haline getirerek , m i l let haklarını başka yol lardan ç iğnemeğe 1 88


..,

Hasan ·

......

t.ıt':�!!='tı L

�ütıAFii

HAl K

G A Z n ı; s ,

� ......

....

.

--

------

-

/,,

rı'Siz,

.

_

.

.

...-..... -... .... .

.

.

.

. ......

·=.-: .

===·=c-

-�,

de��

Eği t i m B a k a n ı n a a ç t k m e kt u b u ·

...

:

Ve buna ra.rmeD hala Mareşale sual tevcihi curetini, 'i viçdanınııda bulma�� .hakikaten hayret verici bir .şeydir!.

---

·

sruc

1

P�"1-ll-:.

,,

· a· u

· t-rre

ot!" J

t.nE'

t<rhıy.,r;1·

kt . h 1 , ı·-� . na ıll'Qt!.ytıi . ' ' ' ' ' " ' "'' .ı., ,,�,, ı.. r.r.uı

-::- 1 .

.d

. J . ı... . •\

. .

• !'>l r

T ii.'k •e b':""' b ,;.,

r1 ·

1

H;;;;;;;·�t;�j; ti{li ;üin re ı.; ;;ı · · k � ;;· ; ���;kimlerden inüteşekkil di? •ı çehresile Lozan'd� · "'

..�-- ---·-----.-

....-. -···----· -·----------�· -

Öneri n, ' Es k i Milli

-

ynlnız kfJmünis!leri. B_akanltğmuda b;:s!eme_kle, hücumlara .k.a rşı miidafa(ı �tm.e�!e kaimadınız,• lelkmlerınızle boşlarmı belaya scktugunuz 23 genc1 ışkerıcefer!e eıdudı n ı ::: . , . =,==--=-=" ... ·-· ". , ..... ................ ..._ ..

Kenan

. i, "-"

� .

-

••• -

- · --·�·

ı

ı

---···-·ı

riloi"""'l�

��::f����;::�:��.:;:�.:::;.�·

Ali Yücelin Mare§alden sordoğu sualin cevabı

J:-i AKI(IH >V'E tiEMGK�ASilo!;N

.

"'• br:'

-����-���

�fl..fj_<:. cJ.,-..

Evel. O Maarif Vekili. Sizsiniz!

-

11

JALJ ·�·�, ,&!�*"-�· �en .sa bah .· · · �� �{tı! ı . ·


yol açmak istenildi ğ i n i son hadiseleri n i n ki şatından anlamak pekala kabi ld i r. 1 944 HADiSELERi

Yine pekala b i l i r ve hatı rlars ı n ız ki , 1 944 sene­ sinde N i h a i Ats ız ism i nde bir m i l l iyetçi öğretmeı:ıin, Mareşala sorduğunuz bu sua l i , neşrettiği bi r broşür­ le üç sene evvel açıkl am ış, fakat bu ifşaatın tes iri altında mevk ii müstahkemini tehl i kede zanneden zat-ı devletiniz o broşürde de Şükrü Sökmensüer'in nut­ kunda da ismi geçen Sabahattin A l i 'yi bu m i l l iyetçi öğretmen a leyh inde Ankara mahkemesinde bir haka­ ret davası açtırmağa ve U l us avukatını kendisine fah­ ri bir vekil tayin ettirmeğe m uvaffak ta olmuştunuz. Taban tabana birbirine muarız bulunan komünist ve m i l l iyetçi zihniyetinin mensuplarından vücude ge­ len bu i ki zü mreden birinci lerinin himayes i n i ifade eden bu hareketinizin dağuracağı aksülamel i de ha­ tırlamadan, korkar gibi gördünüğünüz komü nistl erin fren i mevk i i nde bulunan memleketin münevver ve m i l l iyetçi gençl i ğ i n i , açtırd ı ğ ı nız bu dava i l e N i h a i Ats ız'dan fazl a müteessir etm iş, açılandan ziyade açan ve açtıranları h ı rpalamak kab i l iyetin i taş ıyan bu dava i l e gençl i ğ i i l g i ! endirmiş bulunuyordunuz. Evet, gençl i k bir sürü kü lfet ve zah metlere katlana­ rak Ankara 'ya geliyor, memleketteki adalet telakki­ s i n i öğrenmek, duruşma safahatı n ı yakından taki p edeb i l mek al akas ı n ı gösteriyordu . M uhakeme bitti , kararın tefhi m i için bi r gün ta­ y i n ol undu . işte o gün Ankara'da eski gün lerden da­ ha fazl a bir kalabal ı k kendi n i gösterd i . Bunu en kötü manaya alan hükumet bu gençleri mahkeme salo­ nuna değ i l , Adi iye binasına da sokmadı . Dakikalar 1 90


geçti kçe sokağı dolduran genç l i k bir tek şey düşü­ nüyordu : Acaba ne karar veri ldi ? . ANKARA N ü MAYiŞI Çok geçmeden N ihai Atsız'ın bu bad i reden ha­ fif sayı l ı r bir şekilde yakayı ku rtardı ğ ı anlaş ı l d ı . Ve siz, sayın eski Bakan bu kararın üstünüzde topladığı mes'ul iyet ve hicap bulutları altında ne yapacağ ı ı:ı_ızı tayine vakit bulmadan, Adi iye Sarayı önünde biri ken gençl i k, bu kararı n neş'esi altında insiyaki bir halde: « Yaşas ı n Cumhuriyet, Yaşas ı n Cumhuriyet Adl iyes i , Yaşan Türk Hakimleri , diye bağ ı rarak, minnet v e şük­ ranların ı m üşterek bir feryat şekl i nde i lan etti ler. Ve bundan sonra, kendileri g i b i Türkçü ve m i l l iyetçi san­ d ı kları Saraçoğlu'nun Başbakanl ı k dairesi önüne gi­ derek orada da aynı sözleri tekrarlarken, siz ve ar­ kadaşlarınızın po lise verdi ğ i • Vur! emri i nfaz edi­ li rken bu münevver gençl i k , isti klal Marşına s ı ğ ı na­ rak Pol isler « Selam durn vaziyetinde i ken oradan uzaklaştı lar. n

Hükümete şükranla dolu bu g enç kalplerin fer­ yadı siz ve arkadaşlarınız tarafı ndan hükumet a ley­ hine bir kıyam şekline sokuldu. Lüzumsuz müdafaa tedbirleri aldınldı ve bun­ dan sonra da ele geçen her genç birer ihtilalci un­ sur farzedi l erek parti nizin bir türlü elden bırakmak istemediği Polis vazife ve selah iyati Kanunu .. nun muazzam bir m i l letin hakların ı h i çe sayan hükümleri sayes inde Ankara zabıtas ı n ı n e l l erine tes l i m olundu. Hatta bununla da kalmıyarak hadise inünü'ne de böy­ le gösteri ldi ve bunun için de ·Yaşas ı n Cumhuriyet» duaları Cumhuriyeti yıkmak şekl i n e istihale ederek telkinatınızın tevl it ett i ğ i imanı n tesi ri altında veria

191


J e n d i re ktiflerle yurdun adalet havasını bu zaval l ı lar al eyhine kükretmeğe m uvaffak da oldunuz. iŞKENCE B u çok masum ve çok hükumet aleyh i ndeki te� zahürler bir suç da olsa An kara 'da vukua gelmiş, san ı k den ilen gençler orada yakalanmış bulunmasına göre selahiyettar mahkeme Örfi idare hududu hari­ ci nde kalan Ankara mahkemesi olduğu halde Ana­ yasan ı n Adli temi nat olarak m i l l ete verdi ğ i haklara da ehemmiyet vermeden Türk adalet tari h i nde bu ha­ vayı yaratanlar i ç i n , sizin i ç i n ebedi bir hicap te,şkil etmesi icap eden bu hadiseyi Sık ı Yönetimin vazi­ fesi içine sokarak istanbul zabıtas ı n ı n el birl iği i l e tahki katı istediğiniz şekle koydurdunuz. Bu dava, nut­ kun tes i ri a ltında kalan S ı kı Yönetim ve zabıtanın iş­ tirakiyle hazı rl ı k veya i l k tahki kat safhas ı n ı geçirir­ ken genç, münevver, okumuş ve akutmuş tam yirmi üç san ı ğ ı « Mutena hücre .. veya «Tabutlu k » denilen yerlerde bir seneden faz la i n i m i n i m i n i ettikten son­ ra bunlardan bir çoğunun seneler sürecek ağır ha­ p i s cezasiyle mahkOmiyeti ne yol açtı n ız. . . Kararın isabetsizl i ğ i Askeri Temyiz divan ı n ı n adalet ve istik­ l al hisl eri sayesinde bu gün tahakku k etmiş bulun­ maktad ı r. Fakat bu netice, zava l l ı lara emniyet dairesin�e reva görülen zulmün bir tarz iyesi mahiyeti nde te lak­ ki ol unsa bile, hadisenin icadından son tahkikata in­ tika l i ne kadar geçen aylar zarfı nda i stanbul Emniyet dairesinde tatbi k edilen hatı ra gelmez i ş kencelerin ı stırabını s i lecek değ i ld i r. Say ı n eski Baka n ! Vekaleti niz hesabına yazdı ra­ rak bastı rılan kitaplar i nkı lap tarihi ismi i l e O niver1 92


site'de okuttuğunuz dersl e resmi ve en selah iyetl i ağızların irade ettiğ i nutuklarla memleket genç l i ğ i n i Türkçü l ü kten başlıyarak ı rkçı l ığa, Turanc ı l ığa kadar sürükleyen parti n iz ve Bakan l ı ğ ın ız ol muştur. M i l let v e m i l l iyete dü şm an olduğunu i ddi a ede­ rek bunları terhip eder gibi görünmek bahanesiyle m i l l ete son derece bağ l ı bulunan Sayın Mareş a l ' ı n da bunlardan biri olduğunu i hsasa yeltenecek kadar i l eri g iden de yine sizlers i n iz. Cami 'lerden Serte l 'ler­ den yüzbin kat fazl a komünist o l an bir adam ı h imaye edebilmek için bu zava l l ı lar aleyhine i cat ettiğ i n iz hadise yüzünden m i l l iyetçi gençleri işkenceler al­ tında ezen harap eden de yine siz ve sizie rs iniz. i DDiA EDiYO R U M Ki : Bunlar birer haki kat ol arak memleketin adalet arşivinde nöbet beklerden sizin hala Mareşal 'a sual tevci h i cüre 'ti n i vicdanınızda bulmanız, komünistl i k faal iyetini destekleyen Bakanın kendi niz olup ol ma­ dığınızı sormanız, haki katen hayret vericidir. Madem ki, soruyorsunuz, istediğiniz cevabı ben vererek id­ dia ediyorum ki : Siz yalnız komünistleri Baka n l ı ğ ı n ııda beslemek, uğrad ı kları hücumlara karşı onları m üdafaa etm ekle de kalmad ı n ız. Bakan l ığ ın ız ın tel k i nleriyle m i l l iyetçi­ l i k belas ı n a başlarını soktuğunuz tam yirmi üç genci ispanyo l l ar ın engizisyonuna rahmet okutacak işken­ celerle ezd i rd in iz, harap ettiniz ve h ı rpal attı nız. Ağyare yeni b ir hücum fırsatı vermemek için bu işkencelerin mahiyet ve dehşetini bu gün de açık­ lamağa vatana bağ l ı hislerim m üsaade etmiyor. Ar­ kadaşlarınız bundan şüphe ed iyariarsa müekk i l i m be­ raat ettikten sonra partinizin sekreteri bulunan M emÇANKAYA'DA KABUS/F.: 13

1 93


Prof, KeJUIIl

1 94

รถner.


duh Şevket Esendal 'a yazd ı ğ ı m taahhütlü mektupla beraber gönderd i ğ i m müdafaanamelerden yalnız bi ri­ nin işkence k ı s m ı n ı , hatta isterlerse dava dosyası içinde bulunması icabeden bütün m üdafaanameleri n birer sureti n i aldırarak hadiseni n vahşet ve şenaati­ ni anlamak i i mkanına sahip olab i l i rler . . . "

* **

Yurdun her tarafı nda m i s l i görülmemiş bi r ala­ ka ve heyecan uyand ı ran Kenan Öner'in bu açık mek­ tubunun neşrinden sonra, Hasan A l i Yücel yine M a­ reşal'a h itap ed iyor ve 22 Şubat 1 947 günkü U l us gazetes inde yayınlanan açı k mektubu, ayn ı gün rad­ yonun haber bü lten inde de tekrarlan ıyord u . Diyordu k i , bu kerre Hasan Ali Yücel : iFTiRA i M iŞ ! . .

.

.. Herşeyden önce şu noktada müsteri h ve emin olmanızı di lerim k i , sözleriniz arasında isim açıkla­ madan yaptığınız ağı r ittiham ı , ben i m hakkımda ne siz, ne de başka her hangi bir k i mse, hiç bi r za­ man ve hiç b ir su rette ispata m uktedi r değildir. Bu iddia, iftira olarak kalacaktır. Müfteri ler iftiracı ol­ maktan kend i l erini kurtaramıyacaklardır. Çünkü y i r­ m i beş y ı l d ı r yazd ı ğ ı m yazı lar ve neşrettiğim ci ltl er­ le kitaplar, uzun m üddet m i l l et eğitiminin başında bu­ lunurken söyledi ğ i m sözler ve yaptığ ı m hareketler bunun m ütevazi , yok ol ması i mkansız del i l leridi r. Benim hi mayelerini vazife edindiğim insanlar se­ kiz yıla yakın u hdeme emanet edi l m iş ve bu gün sa- · yısı otuz dokuz bine varan Türkiye Cumhuriyeti eği­ tim teşkilatına dah i l m i l let memurlarıyle iki mi lyo­ nu geçen öğrenci memleket evladıdır. 1 95


Ben de i nsan ı m , şüphesiz herkes gibi ben de Jıa· tadan sal i m olamam. Fakat şurası da muhakkaktı r ki, hı nçsız ve kin tutmaz vicdanı m l a memleketi n i rfa­ n ı na hizmetten gayri b i r emel gütmed i m . N a m ı m ı b u hal i m i n zıddıyle v e m i l letin gayzına, buğzuna hedef kı lacak sözlerle vasıfland ı rm ı ş olan Avukat Kenan Öner'i mahkemeye vermi ş bulunuyo­ r u m . isteğ:m, hakkı n m eydana çı kması n ı görmek ve her partiden, her siyasi mizaçta vatandaş için tez i i i edil memesi lazım gelen devlet adamları hakkında asılsız söylenti lere onun nas ı l kap ı l m ı ş olduğunu Türk adaletin i n huzurunda açıklama ktır. H ayatımdan kıym etl i b i l d i ğ i m zati haysiyet ve m i l li şerefi m , Türk içti mai heyetinin vicdan ı n ı temsi l eden Cumhuriyet mahkemesi n i n emniyetin e tesl i m edi l m iştir . .. öNER - YüCEL DAVAS I N I N iLK GELSESi Böyl ece Kenan Öner � Hasan Al i Yücel davası başl a m ı ş ve eski Maarif Veki l i Hasan Ali, Kenan öner'le b i r l i kte, Yeni Sabah gazetesi sahibi ve mes' ul yazı iş leri müdürü Cemaleddin Saraçoğlu'nu da neşren hakaret suçuyla mahkemeye vermiştir. O y ı l l arda günün m evzuu olan ve her eelsesi me­ rakla, heyecanla takip edilen bu davaya, 1 7 N i san 1 947 Perşembe günü Ankara'da Üçüncü Asl iye Ceza M ah kemes inde bakı l maya başlanmıştır. O gün saat 1 4 .30 da açılan duruşmaya, Hakim Saf­ fet Unan ç ı kmış, iddia m aka m ı n ı ise, Abdul lah Pu l at Gözübüyü k işgal etm iştir. Kenan öner'in, Cemaleddi n Saraçoğl u 'nun ve ve­ k i l i avukat Mahmud Even'in haz ı r bulunduğu d u ruşma­ da H asan Ali Yücel ' i Bülend Nuri Esen tem s i l etmiştir. 1 96


Hüviyetlerin tesbitini m üteakip, Bülend Nuri Esen , verd i ğ i istida ile Kenan Öner ve Cemaleddi n Saraçağ­ lu 'nun cezalandırıl maları n ı , ayrıca her i kisinden de be­ şer bin l i ra tazminat istedi klerini b i l dirmiş, bi lahare söz alan Kenan öner; iddiaları n ı ispat edeceğinden bahisle demiştir k i : iSPAT EDECEG i M ! . . . Davacının memur s ıfat ve salahiyetin i haiz olduğu su götürmez bir hakikattir. Ve izah edeceği m va kıaların hepsi , y a icrayı memuriyetine taal l u k et­ mekte, veya nüfusu memuriyet i n i sui-istimal suretiy­ le yap ı l d ı ğ ı muhakkak bulunmaktad ır . Evvela memurdur, çünkü devlet bütçesinden m a­ aş a1 makta, devlet otoritesi n i temsi l etmekte ve hü­ kumet teşkilatından biri olan M i l li Eğitim Bakan l ı ğ ı­ n ı n başında bulunmaktadı r. Sonra, komünistl i ğ i iddia o l unan şahısları, M i lli Eğitim Bakanı s ıfatıyla M aarif teşk i l atında toplad ı ğ ı g i b i , m i l l iyetçi l e r aleyhinde yapı lan i şkencelerin ic­ ras ına da vazife ve nüfuzu m em uriyetini kötü i sti mal ederek sebep olmuş bul unmaktad ır . Kendis i M aarif Veki l i ol masa, bu komünistleri profesör, doçent, öğretmen, umum müdür ve tal i m ­ terbiye azası şöyle d ursun, bi r kapıcı o larak da tay in etmesine i m kan olmad ı ğ ı g i b i , komünizm tel k inatı­ nı içinde toplayan bir sürü dergi ve k itapları da o ku l l arda okutamaz, bu muzır ve kanunlara aykırı kitapların yazıcıianna Bakan l ı k tahsisatından para veremez ve bunları Maarif teşki latma tavsiye ede­ mezd i . Keza l i k , M i l li Eğitim Bakanı olmasa Sabaha!tin A l i 'yi , Nihai Ats ız aleyh ine dava i kamesine icbar ede1 97


mez, açtırd ı ğ ı bu dava dolayısiyle m i l l iyetçi lerin hü­ kümet lehindeki tezahürat ın ı bi r isyan mah iyetine sokamaz, soksa da ki mseyi i nand ı ramaz, haz ı r l ı k tah­ ki katı s ı rasında zabıta i l e teşriki mesai edemez, ha­ diseyi isted i ğ i mecraya sokamaz, hatta yan larına da g i remezd i . . . B u masum vakıan ı n m i l li bir i hanet olduğuna b i r Cumhurbaşkanı n ı i kna ve i ğfal ederek davaya baş lanı rken ona bu zava l l ı lar aleyh inde nutuklar söy­ l etemez, gazetelere - belki de kasden - yazdı rılan m i l­ l iyetç i l i k a leyhinde ve dolayı siyle beynel m i lelci l i k lehindeki yüze yak ın makal e l eri b i r araya toplayarak · kitap şeklinde M aarif hesabına bastı rıp dağ ıtamaz, okul okul dolaş ı p memleket öğrenci ve öğretmenl e-ı rini m i l l iyetçiler ve Türkçül ü k al eyhine ve komünist­ ler lehine kışkırtamaz, Maarif Veki l i olmak haysiye­ tiyle devam eden müdahaleleriyle memleket zabıta ve adi iye kuvvetini bu masumlar al eyhine tahri k ede­ mez ve yapı l d ı ğ ı n ı iddia ettiğ i m işkencelerin icra­ s ı n ı tem i n edemezdi . . . DAVACI M EVKi i N D E AZAMET SATAN KOM ü N iST HAMiSi Hasan Ali Yücel al eyhine yazd ı ğ ı m , i leride de iddia ve ispat edeceği m fi i l l er, azami bi r müsamaha i l e, Türk Ceza Kanununun 141 ve 1 42 c i m addelerin­ de yaz ı l ı suçlara iştirak ve fer'an z i madha l l i ğ i istil­ zam edeceği kabul olunmasa bile bütün unsuriC!rını ve m üşeddit sebepleri i htiva eden vazifeyi sui-isti­ mal i n hududundan olsun dı şarı ç ı karı lamaz . . . Ne ya­ pabil irim ki , ifşaatı m üzerine yapı l acak en doğru ve en kanuni şey, bu günün davacısı hakkında teşrii bir tah k i kat yapı lmasa da , masun iyeti teşri iyes i kaldırı1 98


larak aleyhine tahki kat icra etm ek ve müddeiyat ve ifşaatı m ı n hi lafı tahakkuk ederse beni bir hakaretçi değ i l , bir iftiracı vaziyetine sokarak layık olduğum cezan ı n , tatb i kine imkan vermekten ibaret olduğu halde - yan l ı ş bir telakki i l e - bu h i mayedide Bakan davacı mevk iinde azarnet satarken , ömrü memle ket hayrına geçmiş bir insan san ı k mevk i i n i işgal etm iş bulunuyor ve bu sebepl e de z i kri geçen 43 1 c i mad­ denin i k inci fıkras ı n ı n tatbiki ş i md i l i k gecikmiş o lu­ yor. iŞKENCE HADiSES i N i N iSPATI istidl atı ma göre, şahsi davac ı n ı n komünistl i k ha­ m i l i ğ i iddias ı n ı n ispatı nı önleyemese de, işkence ha­ d isesi nin ispatı ndan kend ini kurtarmağa çabal ıyaca­ ğı anlaşıl maktadır. Halbuki ifşaat ve müddeiyetim b i r kültür. A m m e davacısı da iddianamesinde bunu ka­ bul ederek ikisinden dolayı da a l eyhime dava açm ı ş , hep birden 480 ci madde hükmünü isti lzam eden b i r s u ç te l a kki eylemiştir. Bu i ki çeşit iddia birbiri nin tamamlayıcısı ol du­ ğu g i b i , davacı n ı n kasdı cürm isi ispata yarayacak müşterek del i l l erden başka bir şey olmadığ ı için böy­ le bir tefrike hukuki ve kanuni cevaz gösteri lemez. Zahiren işkence, doğrudan doğruya , memurl u k sıfatı ve vazifesine taa l l u k etmez g i bi görünse de, b iraz evvel arzettiğ i m veçhile, bu sahada yap ı l an her şe­ yin müsebbibi kendisi o l muş. M i l li Eğitim Bakanı ol­ mak ve memuriyet nüfuzunu kötü kullanmak suretiy­ le bu elim hadiseyi kend isi doğurmuştur. Hasan Ali Yüce l , memleket rej i m i n i alakadar eden bu hareketin dünya efkarı nda uyandıracağ ı te­ l akki ve a l akadan bir devlet adamı sıfatiyle kend i n i 1 99


kurta rmak istese ve şerefi haysiyeti m uhasamadan kaçmağa müsait olsa da, isnadın sıhhat ve ademi s ı hhatine davas.ı n ı teşm i l ettikten ve bunlar icrayı memuriyetine tai ! O k etmekle beraber, kendi si de bir memur s ıfatına haiz oldu ktan sonra kendisinde bu balapervazl ı ktan rücat hakkı b ı rakmamış söyl iyece­ ğ i m hakikatların öldürücü akibetlerinden, m uhasama­ dan kaçmakla kurtul acağı n ı tevehhüm ediyorsa bu işkenceler altında ezi lenlerin hakların ı n ·a ranmasına mani olamıyacağ ına, gene bu rücu, bi perva tefahür ve cür'etlerin nedamet veren neticesi nden uzaklaş­ mak i mkanı da ka lmamıştır. B inaenaleyh dava mevzunun temas ettiğ i 480 ci maddesiyle 48 1 ci maddes i n i n bana verdi ğ i salahi­ l e iddiaları m ı ispata yol açılmas ı n ı , has m ı m kabul ettiği g i b i , Türk içtimai heyetinin vicda n ı n temsi l eden Cumhuriyet mahkemesi n i n adal etinden d ilerim . .. demiş, b i lahare söz alan , Hasan A l i ' n i n avukatı , B ü LENT N U R i ESEN KONUŞUYOR Bü lend Nuri Esen , m edeni memleketlerdeki hürriyet telakkileri hakkı nda uzun izahat vermiş, hadisede 480 ci maddenin ağırl ı k noktası teşkil ettiğ i n i , yaz ı n ı n m üekki l i n i tamamiyle halkın h usumetine maruz bı­ raktığ ı m , maddei mahsusa tayi n suretiyle hakaret edildiğini söylemiş ve « komün ist hamisi d i r » sözünün Türkiye'de bir hakaret sayı lacağ ı n ı izah etmiş, Ke­ nan Öner'in ispat ettiği suçu ispat ta lebinin tecviz edilem iyeceğini, aksi takdirde mahkemelerin bir s kandal yeri halini alacağı n ı anlatm ış, Bakan l arın me­ mur o lmal arı kabul edilse b i l e , kanunun Bakan ve m i l l etveki lerine bazı haklar, i mtiyazlar ve selahiyet­ ler tan ı d ı ğ ı n ı , dokunulmaz l ı k i mtiyazı ndan müekk i l i200


nin feragat edemiyeceğini söyliyerek, fi i l i erin icra­ yı memuriyete taa i i O k ettiği kabul edilse dah i , mü­ ekki l i n i n ancak Yüce D ivan da yarg ı lanabi leceğ i n i söylemiştir. ELiMDEN KU RTULAMAYACAKTI R ! . . . Bülend Nuri Esen' i n yaptığı b u konuşmadan son­ ra , tekrar söz alan Kenan Öner : «- Verdi kleri konferanstan çok istifad e etti k. Fakat bizim davamızia ne alakası var anlayamad ı k ! Konferansın m i l l et hürriyetine taa i i O k eden noktal a­ rında m üşterek bulunuyoruz. Şu farkla k i , onlar bu mukaddes varl ı ğ ı yalnız d i l lerinde dol aştı rdı kları hal­ de, biz tahakkuk ettirmek için hayatımızı nezretmi ş bulunuyoruz. B izde şahsi i mtiyaz lağved i l m i ştir. B i r Hasan A l i Yücel 'le, bir temizl i k ameles i Hasan ara­ s ında fark yoktur. B i r adamın i mtiyazlarından istifa­ de i le karşı tarafın mahkOmiyeti ne g idemeyiz. Ken­ disi m i l l etveki l i olduğu için bütün c inayeti yapacak, ne için böyle yaptın d iye bu n a cevap veren mahkum mu edilecek» demi ş ve kanunun belirli maddes i n i izahtan sonra i l ave etmi şti r : «- iSTEDi G i M HAKKIN M EYDANA DiYO R D U .

Ç IKMASI

Ş i M D i B U N DAN KORKARAK KAÇIYOR

M U ? ELiMDEN KURTULACAK DEGiLDi R, BU M i LLE­ TiN HAKKl N I M ü DAFAA EDECEG i M . . . , Kenan Öner'in bu sözleri mahkeme salonunu dol­ duran mahşeri kalaba l ı k üzeri nde derin bir heyecan uyand ırmış ve bir anda « brava , sesleriyle birl i kte sürekli bir a l k ı ş tufanı kopuverm i ştir. 201


BU MAHKEME B i R TÜ R K MAHKEMESi D i R . Haki m i n müdahalesiyle sü kOneti n i adesi nden sonra , d i ğer sanı k , Yeni Sabah gazetesi sahibi Ce­ maleddin Saraçoğl u 'nun vek i l i avukat Mahmud Even söz al arak, bir devl et adamı n ı n iki şahs iyeti bulun­ duğunu, birinin özel ben l i ğ i , d iğeri n i n de siyasi şah­ siyeti olduğunu, Hasan Ali 'nin komünistleri h i maye eden şahs ı n ı n siyasi şahs iyet hududuna g i rd i ğ i n i izah la, Bül end Nuri 'nin şahısların mutlak surette do­ kunul mazlığı hakkı ndaki fikrine iştira k edemeyece­ ğ i n i , b i r devlet adam ı n ı n siyasi şahsiyeti her zaman tenkit edilebi leceği g i b i , bir Bakan ı n vazifesine ta­ a l l a k eden suçların ı n merci-i m uhakemes i Yüce Di­ van olduğunun malum bulunduğunu, Haydar R ifat ve Mahmud Esad davalarında Cumhurbaşka n ı n ı n dahi memur vaziyetinde olduğunun kabul edildiğini b i l­ d i rd i kten sonra : « - Bize, ispat edemezs iniz, iftiracısınız d iyen bir şahsı n arzusu yerini bulmalı ve isnadatın doğru mu, yalan mı olduğu tahakkuk etmel idir. Müdahi l avu­ katı bir çok yabancı yazıların ve yazarların adların ı saymıştır. B urası her şeyden evvel Türkiye v e mah­ keme de bir Türk mahkemesidir. Ecnebi huku kçula­ rının mütea laası ve hatta yabancı mehkemel erin içti­ hatlariyle hüküm verecek değ i l d i r . .. demiştir. SAVC I N I N Mü TALAASI Bu arada mütalaası sorulan savcı yard ı m c ı s ı , ev­ velden hazırlad ı ğ ı bir kağı dı okumaya baş lamış ve Bülent Nuri Esen'in fikirlerine iştirakle onun gibi Ba­ tıdan bazı m i saller vermiş ve « Sanı klar tarafı ndan yayın yoluyle işlenen hakaret maddeleri n i n ispatı 202


iddias ı n ı n i l men ve kanunen kabu lüne i m kan mev­ cut değ i ld ir . .. d iyerek, Kenan Öner'in iddiaları ispat edeceği yolundaki talebinin reddi n i istemiştir. Savcı yard ı mcısının muhakeme safahatın ı ve bu arada Kenan öner'in o günkü eelsedeki müdafaas ı n ı sanki daha önce öğrenmiş g i b i , evvelce hazı rlad ı ğ ı bir kağ ıdı okumas ı , üste l i k bu yaz ı l ı m ütalayı tered­ düt içinde kekeleyerek okuması , gözden kaçma m ı ş v e savcı yard ı m c ı s ı n ı n b u garip hali Hasan A l i Yü­ cel 'in Kenan öner aleyhine açtığı dava i l e i l g i l i arzu­ halin hazı rlanması dolayısiyle yapı lan istisari toplantıya bu savcı yard ımcıs ı n ı n da iştirak ettiğ i yolundaki rivayetleri kuvvetl endirmiştir. N itek im o günkü celsede söz alan Cemaledd in Saraçoğl u bu duruma temasla : Ben kulağı del i k bir gazeteciyim. i stanb u l '­ da bul unduğum s ı rada, bu dava dolayısiyle bazı iş­ tişareler yap ı l d ı ğ ı n ı işitmişti m . Bugün savcı yard ı m­ c ı s ı n ı n el indeki kağı d ı böyle ağı r ağ ır okuyuşu bu kanaati kuvvetlendirm ektedir ... Demi ş savcı yard ı m­ cısı ise bu iddiay ı , e l i ndeki yazıyı zapta kolay geç­ mesi için ağır a ğır okuduğu şeklinde cevaplandırmış­ tır. .

.

cc-

Y iN E KENAN ÖNER KON UŞUYOR Savcı yard ı mcısının mütal aas ı ndan sonra tekrar söz alan Kenan Öner : H asan Ali Yücel kanun nazarında b i r kud­ siyet ifade ediyorsa hiç duruşmaya hacet ka lmadan mahkCımiyetim ize karar vermekle bu i ş kısa kes i l e­ b i l ir. Fakat biz Cumhuriyet adalet ve mahkemel eri­ n i n bu kadar basit düşünüş ve gayri m üsavi ölçüler­ le m i l let hakları n ı tartacığ ı n ı hatı rimıza bi l e getirmek istemeyiz. .. _

203


i FTiRA M l DEGiL M i ? Türkiye Cumhuriyetinde yabancı v e Faşist b i r hükumet hukukçularının m ütalaasiyle Türkiye adale­ tini aviarnağa uğraşmak, fikrimce, memleketim izde faşistliğe yol açmasa b i l e adli · ve s iyasi i sti kl a l e s o n vermekten başka b i r m a n a ifade etmez. Avrupa hukukçu ları n ı n reyine m ü racaat etmeden , bizim Ce­ za kanunumuzda, ceza bakı m ı ndan memurun ne de­ mek olduğu sarahaten yazı l m ı ştır. Bunlar mevcut ol­ masa bile, bir izmir saylav ının veya eski bi r M i l li Eğitim Bakanının cezal and ı rı l masını mahkemeden is­ tiyecek kadar kanun hükümlerini bil meyenlerden de ğ i l iz. Bu yol un da zamanı gelecek ve cezai mes ' u l i­ yetin hesabı kend isinden sorulacaktır. izafe ettiğim f i i l i erin ispatına yol açıl ması hak­ kı ndaki emel i m , bu f i i l ierin cezayı isti lzam etmes i bakım ı ndan değ i l , yalnız kanunun bana vermi ş ol­ duğu m üdafaa hakkından istifade etmek ve kendi­ nin açtığı ada let yolundan yürüyerek yaptığ ı n ı ifşa ve iddia eyled i ğ i m fi i l ierin s ıhhat ve ademi s ı hhatini meydana ç ı karmak v e bu n u n zımn ında da bu adam ı n m i l et v e memlekete neye m a l olduğunu an l atmak gi­ bi m i l li ve içtimai vazifelerimin i fası n ı sağ lamak için­ d i r . Böyle yapmakla da kendi leri nin dava açtı klarını i l an ederken bu isnadın bi r iftira olup olmadığı an­ laşılacaktır, yolunda i hsas huyurdukları temayül ve medeni cesaretin neticesi ol arak, huyurdukları g i b i ya lancı bir müfteri olduğurnun ispatı arzu ları n ı n ta­ hakkukuna yardım etmek içindir. " Kenan Öner'in bu konuşmasından sonra , Hasan A li 'nin 22 Şubat tarihli Ulus gazetesinde neşrolu nan açık mektubunun celbine, bu açık mektubun radyo 204


i l e yayı nlanmış olup o l m ad ı ğ ı n ı Basın - Yayın Umum Müdürlüğünden soru l masına ve Kenan Öner'in iddi-, alarının ispatı yolundaki ta lebinin tetkiki ne kara r ; ver i lerek, duruşma 2 6 N isan Cumartesi gününe bı­ rakı lm ıştır. KENAN öNER'iN i NTi SALARI Davan ı n bu ilk eelsesiyle i l g i l i i ntibalarını Ke­ nan Öner b i l ahare şöyle a n l atmıştı r : Ben b i r gün evvel Ankara'ya vası l olmuş, b i r gece islirahattan sonra tam vaktinde yetişebil­ mak üzere b ir otomobil ile Adi iye Sarayına g i derek, daha varmadan otomobi lden ç ı km ıştı m . Etrafım ı cad­ deyi dold uran gençl i k a l m ı ş , bi r alkış tufanı beni çevrelem işti. Bin rica ve israrla el ç ı rpmaların ı ön­ ledikten sonra , yaya o larak Adi iye kapısına gelebil­ dim. «-

Bu binanın projesi yap ı l ı rken görmüş v e b i l d i rmiş o l makla beraber: yap ı l d ı ktan sonra aldığ ı n ı , odaların mahkemelere ne suretle edildiğini b i l miyor, talebem olduğu i ç i n Savcı Bora'dan başka k imseyi tan ı mıyordum.

fikri m i · n e hal taks i m Kemal

Matha ldeki basarnaklara tırmanırken etrafı ma b i r göz attım . Koca bir memleket içeri g i rm i ş , iç mer­ divenlerin üstüne kadar binayı doldurmuştu. Şapka ve pa rdesümü vestiyere bı rakıp, içeri d a l d ı ğ ı m zaman , - nerede olduğunu o gün öğrendi­ ğ i m - Üçüncü Ceza Mahkemes i n i n koridoruna s ıkı­ şan halkın a ras ı nda, bir sürü pol is ve jandarmanın resmi kıyafetle bu törene i şt i ra k h ususunda gös­ terd i ğ i nazik al akadan dolay ı kendi l erine teşekkür et­ mek isted i m , fakat sonra cayd ı m . Bu zabıta kuvvet-\ l erinin m i ktarı sükun ve i ntizam ı temine kafi gelecek 205


m i ktardan çok fazla olduğu i ç i n , bu davan ın görül­ mesinden bazı mehaf i l i n çekindi ğ i n i sezer g i b i ol­ dum. Gördüğüm manzara bi r tehdit manas ı n ı ifade ediyor, fakat mahkemeye m i , d i nleyicilere m i , yok­ sa bana mı tevcih edil di ğ i n i tab ii kavrayam ıyordu m.« SALONA ZOR G i R EB i LDi M içeı-isi bir koridordan fazla sokak mu harebe leri­ ni and ı r ı r bir çehre gösteriyordu . Ka l ı n tahtalarla vü­ cude gelmiş bari katla r koridora amut vaziyette dizil­ m i ş , arkasına tüfe k l i , tabanea l ı jandarma ve pol is­ ler, kumandan ve kom iserleriyle yerleş m i ş , fakat et­ raf yine meraklı gençlerle dolmuştu. içeri a l mak is­ temed i ler. Bu hailenin baş aktörü kendim olduğumu güçlükle anlatarak g i rm e k m üsaadesi n i aldım. Toplan­ ma saati ni bekledim. Kapı resmen aç ı l ı p da içeri gird i ğ i m zaman, ora­ ya da konulmuş bulunan, fakat önü de, arkası da do­ lu olan bari kattan güçlükle geçerek i l k defa gördü­ ğüm yarg ı c ı n temsil ettiği Türk m i l letini selamlad ı k­ tan sonra b izl ere tahsis edildiği boş olmasından an­ laşı l a n sandalyal ardan birine otu rdum. Mütecess is nazarlarla baktı ğ ı m zaman, sarda lya kutusu halini al­ m ı ş olan salondaki genç l i ğ i ve davaya i ştirak eden savcı yard ı mcısını tetki ke koyuldum. B ize tahs is edi­ len büyük masan ı n karşı kenarında da bi r tak ı m gençler y e � a l m ı ş bulunuyordu. Hi ç b i r i n i tan ı madı­ ğ ı m için bunların b irer sivil pol is olmasından ş üphe­ lendim ve bir�"'; da kızd ı m . Kimler olduğunu yan ı m­ dakilere sormakla, hakim ve avukat stajyerleri oldu­ ğunu anlayınca neş'em yerine gelebi ldL içeride resmi kıyafette bi r j andarma veya pol is bulunmad ı ğ ı n ı iti raf etmekle beraber, halka karı ş m ı ş 206


sivi l l eri n , gençlerin aras ına s ı k ış m ı ş komünist ru h l u i nsanların o l u p o l madığından h a l a şüphel iyi m . B i raz sonra hüviyetlerimizin tesbitine başlanmak suretiyle celse açı l d ı . Mutena hasmının, mutena ve­ k i l i sayın profesör, verd i ğ i bir arzuhal l e resmen ve al enen m uhasama ve m ücadeleyi i k inci defa kabul ettiğ i n i i l an eyled i . Yüce l , hakkı mda dava açmak g i b i k ı s a görüşl ükle iftihar eyl edi ğ i zaman, H i kmet ism in­ de i k inci bir profesörü de tevki l ettiğ i n i b i l d i rmi şken, nedense bu i kinci avukat meydanda yoktu. Lütufd i­ delerinden istiane zorunda kalan haşmetlü bakan hazretlerinin avukat ı , haki m ler ve savcı yard ı mcı­ m ızl.:ı yaptığı g i z l i istişarelerle i ktifa etmiş ve galiba kend i s i n i n Ad i iye Bakan ı n ı n akrabası ol mas ı dolayı­ s iyle meydana çı kmaktan çeki n m i ş o l m a l ı k i , mevcu­ d iyetleriyle dava nın şerefin i arttırmadı l ar.»

207


Kenan Öner'e ispat Hakkı Veri l i y or. . 2 6 N i san 1 947 Cumartesi günkü celsede, M ah­ kemece istenen , H asan A l i Yücel 'i n açık mektubu­ nun neşrol unduğu U l us gazetesinin gönderi ldiği gö­ rü l müş, bu açık mektubun Radyoda aynen yayınlan­ d ı ğ ı na d a i r Bas ı n - Yay ı n Umum Müdürlüğünün ceva­ bi yazısı okunmuş ve sonra Kenan öner'in iddiaları­ nın ispatı tal ebinin Türk Ceza Kanununun 279, 480 ve 48 1 ci maddelerine uygun olmakla kabulüne, bu husustaki müdafaas ı n ı n ve göstereceği del i l lerin tetkikine karar veri lm iştir.

Bu karar üzerine Kenan Öner tarafından mah ke­ meye takd i m olunan del i l ler l istesi şudur : 1 ) Şü krü Sökmensüer tarafı ndan içiş leri Ba ka­ nı s ıfati yle Büyük M i l l et Meclisi nde yap ı lan açı kla­ mada : u Komünistl erin köylere nüfuz ederek köyde şeh i rden ayrı l ı k, münevver tabakaya düşmanl ı k ve b i l hassa devlete emniyetsizlik hisleri uyand ı rarak mücadeleci ve mütearrız bir sın ıf şuuru yaratmak faal iyetine girişi l d i ğ i " b i l d i r i l m i ş bulunmaktad ı r. Bu­ na göre, köylere nas ı l h u i O I edilmiş ve hangi vasıta­ larla böyle bir şuur yaratmağa çal ı ş ı l m ı ş olduğunun içişleri Bakan l ı ğ ından sorul ması, 2 ) Yine bu ifşaat arasında 1 940 ve 1 94 1 sene­ l erinde Zonguldak'ta, b i l hassa öğrencilerden mürek208


kep komün ist gurubu yakaland ı ğ ı , 1 943 de H a m i d i ye Köy Enstitüsünde bir tahrikat yuvas ı n ı n meydana çı­ karı l d ı ğ ı , 1 944 de Akhisar'da yine b i r çoğu öğrenci olan otuz ki ş i l i k bir gurubun yakaland ığı b i l d i r i l mek­ ted ir. Bunlar n e vasıta i l e öğren i l miş, ne suretle ön­ lenmişti r. Yakalanan l ar aras ı nda öğretmen varm 1 d ı r ? Bu faa l iyet m eydana çı ktan sonra M i l li Eğitim Ba­ kan l ı ğ ı na mal umat veri l m i ş ve araca ciddi bir teşeb­ büste bulunul muş mudur? Bu ci hetl erin de i ç iş leri Bakan l ı ğ ı ndan soru l ması , 3 ) « 48 Şa i r » i s i m l i risale n i n Bakanlar H ey'eti n­ ce toplan mas ın a 1 944 senes i nde b i r kara r ver i l m i ş midir? Veri lmişse sebebi n e d i r ? B u cihetin Başba­ kan l ı ktan soru l m as ı , 4 ) B u « 48 Şai r " kitab ı n ı n neşri s ı rasında, yani 1 944 senesi nde, Eğitim Bakan l ı ğ ı d e rgi leri n i n birinde

bu kitabın mekteplere tavs iyesi hakkı nda bir tam i m yaz ı l m ı ş m ı d ı r , yaz ı l m ı ş i s e bunu i htiva eden dergi­ nin tavsiye yaprağı y ı rtılarak m ı dağ ıtı l m ıştı r ? Bu ci hetlerin de tahkik ve tetkik e d i l erek, neticenin bil­ d i r i l mesi hususunun M i l li Eğitim Bakan l ı ğın a yaz ı l­ mas ı , 5) Y i n e b u « 48 Şair" ad l ı risale dolayısiyle 1 944 senesi N i san 'ın i l k veya i kinci Sal ı günü CHP gu ru­ bunda Yücel a leyhinde cereyan eden münakaşayı ih­ tiva eden zabtı n bu hususa taa i G k eden kısm ı n ı n su­ retinin gönderi lmesi hususunun m ezkur parti umumi kati p l i ğ i n e yaz ı l mas ı , 6 ) 1 947 M i l l i Eğ iti m bütçes i n i n m üzakeresı s ı ra­ s ı nda, Köy Enstitül eri hakkında m i l letveki l i Emin Soy­ sal tarafı ndan i l eri sürülen mütalaatı i htiva eden mecl is zaptı n ı n meclis riyaset divanı ndan isten i l me· si, ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 14

209


7) 1 939 senesinde D i l ve Tari h - Coğ rafya Fa kü ltes i nde açılan felsefe şubes ine i l k o larak kimlerin profesör ve doçent olarak tay i n edilmiş oldukl arı n ı n i sti lamiyle beraber, b u şubeyi i dare eden Fransız La­ komb'un komünizm faal i yetinden şi kayeti havi yaz d ı ğ ı raporun da oradan celbi,

8) Komünist mecmuası olarak tan ı nan " Yurt ve " Dünya " mecmuası na abone kaydalunmak suretiyle M i l li Eğitim Bakanl ı ğ ı nca bu m ecmuaya nakdi yar­ d r mda bulunulup, bulunulmad r ğ ı n ı n , bulunul ınussa m i ktariyle, ne tari hten, ne tari he kadar devam ettiğ i­ n i n Kütüphaneler ve Neşriyat Müdürlüğünce tetki k ed i l erek, neticesi n i n b i l d i r i l mesi hususunun M i l l i Eği­ tim Bakan l ı ğ ı na yazılmas ı , 9 ) Hasan A l i 'n i n oğlu Can Yücel 'in komü ni stl i ğ i hakkında zabıta v e M aarif M üfettiş l i ğ i nce bi r tah­ ki kat yap ı l ı p yap r l mad r ğ r n ı n , yapı l m ışsa ne netice verd i ğ i n i n M i l li Eğitim Bakan l ı ğ ı i l e Emn iyet Umum M üdürlüğünden sorulmas r , 1 0) Can Yücel hakkında 1 946 senesinde Maarif M üfettişl erinden Sami Akyol tarafından yapı l an tah­ kikatı havi raporun M i lli Eğitim Baka n l ı ğ ı ndan celbi. 1 1 ) Hal i l Vedat'la Pertev Naili Boratav ' ı n m üşte­ reken yazdı kları « H a l k Şairleri Anto loj isi " adl ı ese­ rin solcul uk mahiyetini haiz olup o l madığı ve muhar• rirlerine Maarif bütçesinden para veri l i p veri l mediği. veri l m i ş ise m iktarı ve böyle bir yardıma layık bulu­ nup bulunmad ı ğ ı keyfiyet i n i n M i l li Eğitim Baka n l ı­ ğ ı ndan sorulmas r , 1 2) Mahmudiye Köy Enstitüsünde emniyet teş· k i l atı tarafı ndan yapıl an tahki kat netices i Emn iyet Umum Müdürlüğünden istizah edi l mekle beraber bu tahkikatr m üteakip M üessese M üdürü Rauf i l e Eski210


şeh ir Maarif Müdürünün terfi lerini icap eden sebep­ lerin de M i l li Eğitim Bakan l ı ğından soru l ması, 1 3) i l k öğreti m Umum Müdürü ismai l Hakkı Tonguç'la iştirak halinde Köy Enstitülerinde yapıl an te lkinat hakkında M i lli Eğitim Baka n l ı ğ ı nca bi r malO­ mat mevcut olup olmad ı ğ ı n ı n , Köy Enstitüleri tale· beleri n i n D i l Fakü ltes i felsefe şubesine sı k s ı k ge­ lip gelmed i klerinin ve bu şube öğrenci l eri n i n de Ha­ sanoğlan Köy Enstitüsüne g iderek geceleri orada m i­ safi r ka l ı p ka lmad ı klarının M i l li Eğitim Baka n l ı ğ ı n­ dan soru lmas ı , 1 4) Yeni M i lli Eğ itim Bakan ı n ı n vazifeye baş lar başlamaz Maarif teş ki latında gen i ş ölçüde tahki kat yaptı rmağa ve bilhassa her Enstitüye bi r m üfettiş isabet etmek üzere tarama teftişi icras ına lüzum gör­ mesi sebebinin istizahi l e beraber, bu müfettişler tarafı ndan yapıla n tahki kat tezlekelerinin veya su­ retlerin i n M i l li Eğitim Bakan l ı ğ ı ndan celb i , 1 5) Bu teftişler üzerine s ı n ıfları tenzi l , başka yerlere nakil ve vekalet emrine a l ı nanların kim ler ol­ duğunun ve sebebinin neden i baret bulunduğunun yine M i lli Eğitim Bakanl ı ğı ndan istiza h ı , 1 6) Klasikler serisinin durduru l ması sebeb i n i n ne olduğunun M i lli Eğitim Bakan l ı ğ ı ndan sorul mas ı , 1 7) " Köy Enstitüsü Dergisi " namıyi e ç ı kan nüs­ haların ve Enstitü le rce bu dergi lerden ne suretl e i s­ tifade edil mesi m ü ltezem olduğuna dair i l k Tedrisat U mum Müdürlüğünden 1 0. 1 . 1 945 ve 1 0. 1 2 . 1 945 tari­ h i nde 6/504 ve 6/24352 numaralarla Enstitülerce ya­ pılan iki tam i m i n M i l li Eğitim Bakan l ığ ından cel b i , 1 8) Maarif Vekaletince bastı r ı l ı p mekteplerde okutulan « Türkçe M etinler" adlı seri hakkında, yeni Bakan tarafı ndan istanbu ldaki edebiyat hocalarına 21 1


yaptı r ı l an tetk i katı h avi raporun mezkur Bakan l ı ktan isten i l mesi , 1 9) Sabahatti n A l i - Nihai Ats ız davası sı ras ı nda, Ha s a n Ali Yücel ' i n ihdas ettiği vak 'a n ı n mahiyeti ve ' cereyan şekli hakkı nda mezkGr l i se müdürü i l e Do­ çent Ahmet El lez ve A l i Soy lu'nun bul undukları yer­ den istinabe su retiyle i fadel erinin a l d ı r ı l m a s ı , 2 0 ) lrkçı ve Turancı l ı k iddiasıyle haklarında ya­ p ı lan tahki katın cereyan tarzı hakkında sanıkların şe­ h adetlerine müracaat edil mes i . 2 1 ) Sayın Cumhur Başkan ı n ı n 1 9 Mayıs 1 944 ta­ r i h i nde genç l i ğe h itaben i rad buyurdukları nutukta hadiseyi izafe olunan vas ıfların tamamen a ks i , S ıkı Yönetim mahkemesi nce yap ı l a n duruşma neticesi nde tahakkuk etm iş bulunmas ı na göre, vak'a n ı n kendi le­ rine yan l ı ş a n latı l m ı ş olduğu tahakkuk etm iş bulun­ duğundan hadiseyi n utukta izah etti kleri veçhi l e ken­ d i l erine kiml erin anlattı ğ ı n ı n bir ariza i l e müşarüni­ l eyhten isti l a m ı ,

2 2 ) ırkç ı l ı k v e Turanc ı l ı k Davası hakkı nda istan­ bul S ı kı Yönetim iki nci mahkemesinden sad ı r olan hükmün bir su reti yle sanıkl ardan bazıs ı n ı n kendi le­ rine tatb i k olunan muamelenin tesbiti hakkında son otu rum ların birinde vaki olan talebi redd ine dair ve­ rilen karar su reti n i n Sıkı Yönetim Komutanl ı ğ ı ndan cel b i , 2 3 ) Y i n e b u dava dosyas ında bulunması icap eden ve bizzat sanıklar tarafından ver i l en müdafaa­ namelerin birer su retin i n de mezkGr Komuta n l ı ktan i stenmesi, 24) Ankara Ü n iversitesi ndeki komünist p rofe­ sörlerin tahki katı n ı yapan müfettiş Sami Akyol i l e 212


arkadaş l ar ın ın yazd ı ğ ı rapor sureti n i n M i l li Eğiti m Ba kan l ı ğ ından ce l b i , 25) i l k Öğretim v e Köy Enstitü l erinde son gün­ l e rde yapı lan değiş i k l i klere mes net teşki l eden mü­ fettiş raporl a r ı n ı n da mezkCır Baka n l ı ktan istenm e s i , 26) M i l l i Tal i m v e Terbiye azal arının Hasanoğ­ lan veya diğer Köy Enstitü le rinde ders ve rip vermed i k­ lerin i n , verm iş lerse bunların k i m l er oldu kları n ın ve ken­ d i l erine veri len mu nzam ücretle harc ı rah m iktarı n ı n M i l li Eğitim Baka n l ı ğ ı ndan sorulmas ı , 27) M i l li Eğitim Bakan l ı ğ ı n ı n e n yüksek maka­ m ı n ı işgal eden ; mü rakebe, teftiş ve tahk ik selahi­ yeti n i de haiz olan M i l li Tal i m ve Terbiye azaları n ı n , Köy Enstitüsü M üdürleri n i n ma iyeti nde ça l ı şacak ka­ dar fedakarl ı k göstermeler i n i n vechi ve resmi icap­ larının ne olduğunun da M i l li Eğitim Bakanl ı ğ ı ndan istizah ed i l mes i n i hak ve ada l etin izharı namına sa­ yın yarg ı ç l ı ğ ı n ızdan di leri m . » B ü LEND N U R i ES E N'i N iTi RAZ ! Kenan Öner ' i n mahkemeye verd i ğ i bu del i l l er l i ste si n i n okunmas ı n ı müteak i p , Hasan Al i 'n i n avu­ katı Bülend Nuri Ese n , h issed i l i r bir telaş i ç i nde he­ men söz istemiş ve şunları söyl e m i ştir : Bu d e l i l lerin hey'eti umumiyesi nden ben i m anlad ı ğ ı m şudur k i , üstat Kenan Öner, müdafasına yarıyacağ ı n ı sand ı ğ ı bir tak ım del i l lerin i hzarında ve top lanması nda mahkemeyi adeta kendi hizmetinde ; bulundurmak i stiyor. B ize hitaben yaz m ış olduğu aç ı k mektuba bakı l ı rsa üstad ın bu del i l l eri vaktiyle i ncele­ m i ş o l ması gerekir. Bunları muhtasar şeki lde ma hke­ meye sunması icap ederd i . Cumhur Başkanına yan l ı ş anlatı lan b i r nokta nın kend i s i n e soru l ması hakkı nda cı-

213


bir beyanları var. Açı k l a n m ı ş , aleniyete vurulmuş, bir d evlet reis inin kanatin i ifade eden mah iyet almış bir nutuk hakkında : « Ben bu n d a al danm ı ş ı m . i şi n i ç yü­ zü öyle d eğ i l m iş de böyleymiş .. demek hakkı o nutkun sahibi olan Cumhur Başkan ın a aittir. Bunu sormak, bendenizce kendilerini m ecbur olmadığı bir hususta beyana davet etmekti r. San ı ğ ı n kudsi olan müdafaa hakkına pek tabii ol arak hürmetkarız. Yal nız d e l i l lerini kendi isti hbar vas ıta larına ve i m kanlarına uymak su­ retiyl e topla ması lazım geleceği tab i id i r. Bu bakı mdan mahkeme re'sen lüzum görmed i kçe ve bir kararla eel­ bine kani bul unmadı kça tekm i l d e l i l lerin kend i leri ta­ rafından i brazı lazım gel i r . .. SAVCI DA iŞKENCE MESELESiNE iTi RAZ EDiYO R . Bü l end Nuri Esen'in bu konuşması ndan sonra söz alan savcı yard ı mcısı Abdu l l ah Pulat Gözübüyük : - " Davaya konu olan isnatlardan ve maddel er­ den j ş kenceye müteal l i k olan l arı Yüce l ' i n m e muriyet görevi i l e a lakah bul unmadı ğ ı ndan redd ini ; d iğer hu­ susların da birer birer mahkemece incel enerek tak­ d i re göre müdafaa için l üzumlu olanları tahkikine ka­ rar veri l mesi .. ni iste m i ş , bi lahare söz alan Kenar Öner ise bu iddia ları şöyle cevaplandırm ı ştır : M uhterem has ı m veki l i iddia ları m ı ispat için icap eden del i l lerin tarafı mdan i braz ı mecburiyetinden bahsederek, mahkemeyi bu işe tavs itimaen dolayı be­ ni muatıp tutuyorlar. Halbuki okunan d i lekçemden an­ laşı l acağ ı veçh i l e ikame ettiğim d e l i l lerin hepsi ken­ di ferdi i ktidarı mla e l e geçecek şeyl er d eğ i ldir. Ana­ yasan ı n dava i kamesinde ve hak talebinde deği l , biz­ zat ke ndinin lüzum gördüdüğü d el i l l eri serbestçe «-

214


mahkemeye ikame hususunda herkese verdi ğ i hakla mücehhez bulunuyorum. M aamafi h kendi lerine tebş i r ederi m k i , bunların b i r kısmı el imde v e yeni Maarif Bakan ı n ı n teş k il ettiği kom isyonlarca yapı lan tetki k­ ler, eğitim mekteplerinde okunan kitaplar nezdimde­ dir. Bunların i brazıyle de b i r sürü haki katlar meydana çı kmakla beraber, haki kat-i maddenin bütün kemal iy­ le izharına kafi gelm iyecektir. Mesela ded i ğ i m gibi e l imde rapor su retl eri var. Fakat b i r kısmının i mza­ dan mahrum olm as ı dolayısiyle i braz etsem de böy­ le b i r kağıt parças ına mahkemenin itimadın ı isteye­ cek kadar hakkı m ı sui-isti mal e i i mden gelmez. HAKi KATLER GiZLENEMEZ iddia makam ı n ı n ifadelerine g e l i nce : Kendileri komün istlere m ütea l l i k d e l i l lerde m üsamahakar bu­ l unmakla beraber bilhassa i ş kence i ş i nde mahkeme­ nin bana verd i ğ i ispat hakkın ı önlemek istiyorlar. Bu­ nun böyle olacağı geçen celseye gelmeden önce bence maiOmdu. Mahkemenin adalet ve kanuna uy­ gun kararı meydanda durur ve i ki ci hete de şümul ifade ederke n ; muhterem savcı yardımcısının bun la­ rı b i rb i rinden ayırmak istemesinde bi r isabet ol ma­ d ı ğ ı g i b i , iddialarının bir. kül teş k i l etmesine bunlar­ dan b i r k ı s m ı n ı n ispatı hakkına sah i p ol arak, diğ er­ lerinden mahrumiyeti m hal i nde eski Bakan Hasan Al i 'n i n , komü nistl eri ne dereceye kadar h i maye et­ tiğini umumi efkara anlatarak ispat etmek i m kanı da bulunmamasına göre , bu talebin haki kati g izlemek­ ten başka b i r maksada mahmul olamıyacağı aşi kar­ d ı r . Serdettiğ i m dava ve hadise i l e taa i i O k derecesi ş i md i a n i a ş ı l m a k lazım gel iyorsa, henüz vakti gel­ mediğini itiraf etmekle beraber vaziyetten doğan za215


ruretl e matbu broşürümü mah kemenize arzediyorum . " Diyen Kenan öner, i stanbul 'da Kenan Matbaa­ s ı nd a bas ı l m ı ş olan, büyük eb'adda 79 sahife l i k Ö n e r ve Yücel Davası ad l ı broşü rü mahkemeye ver­ m işti r 46 . Konuşmas ı n ı , N i h ai Ats ız, Orhan Şaik Gökyay, isıııet Tümtü rk, Ahmed Soylu , Rü kneddin Nasuh ioğ­ l u 'nun şahit ol arak di nlenmesini isteyerek bitiren Kenan öner'den sonra tekrar söz alan Bülend Nuri Esen ; ı rkçıların ortaya bire r kahraman g i b i atı l d ı k l a­ r ı n ı , ı rkçılar ceza görmed i lerse kanunda ı rkç ı l ı k diye b i r suç mevcut ol mamas ı yüzünden kurtuldukları n ı , Avrupa'nın b u günkü h a l e gelmesine, hanümanların y ı k ı l ı p m i lyonlarca iske l etin d i ki l mes ine ı rkç ı l ığ ı n se­ bep olduğunu söylem i ş , Kenan Öner ise bu idd iaya şu cevabı verm işti r : Ben i m ı rkç ı l ı ğ ı müdafaa ettiğ i m hakkı ndaki iddi'a ancak kötü bir maksadı n eseri o labi l i r . Şimdi Yü­ cel veki l i tarafı ndan ihsas ed i l mek, i stenen bu yal an­ cı keyfiyet daha evvel de istanbul 'da Fransız l isan iy­ le ç ı kan " istanbu l " gazetesi n e b i l e geçmişti r. Ben ı rk­ ç ı l ı k müdafii olmad ı ğ ı m ı kendi leriyle beraber a leme d e tem i n edebi l i r i m . M üdafaa ettiğim ş e y, hak v e ha­ ki kattir. Herhangi bir f i i l i n iyi l i k veya kötü lüğü mem«-

46 Kenan Öner, bilahare bu dava ile ilgili olarak . öner ­ Yücel Davası - 2 • adıyle bir kitap daha yayınlamıştır. Gerek ilk kitap, gerek bu 214 sahifelik ikincici kitap, -

o yıllarda büyük alaka görüp tekrar tekrar basılmıştır. Hasan Ali Yücel ise, bu dava ile alakalı iddia ve müdafa­ asını ·Davam• adlı 156 sayfalık bir kitapta toplayıp neşretmiş, güzel bir kapakla yayınlanan bu kitap o yıl­ larda .gülünçlükler, mantıksızlıklar, iftiralar ve yalan­ lar �koleksiyonu• şeklinde tavsif olunmuştur.

216


nu bir mah iyet arzetmed i kçe beni d e , nıahi<emeyi de al akadar etmez . , B u konuşmayı mütea kip, haki m , Dah i l iyet Ve k i l i Şükrü Sökmensüer' i n komün istler hakkı nda Mecliste i rat etti ğ i nutkun geti ri l mesine , N ihai Ats ız ve Orhan Şaik Gökyay'ın şahit ol arak d i n lenmeleri i ç i n istan­ bul 'a ta limat yazı lmasına, Kenan Öner'in e l i ndeki ve­ s i kaları mahkemeye tevd i etmesine karar vererek celseyi kapatm ıştır. D i N LENEN ŞAH iTLER Mahkeme n i n 12 Mayıs günkü celses i ne , Şükrü , Sökmensüer ' in Mecl isteki konuşmasiyle i l g i l i Mecl i s zapt ı n ı n okunmasiyle başlan m ı ş , istinabe suretiyle d i n l enen şahitlerin ifadeleri okunmuş, bazı şahitler d i n l en m i ş , Kenan Öner'in geçen celse mah kemeye verdi ğ i müdafasiyle alaka l ı 27 madde l i k d e l i l l er l i s­ tes i n i n 9 , 1 O ve 2 1 numaraları nda kayıtl ı hususlar müdafaa ile i l g i l i görül med i ğ i nden bunların reddi­ ne (47) d i ğerleri n i n kabul üyle merc i i nden sorul ma­ sı i ç i n Savc ı l ı ğa müzekkere yaz ı l masına karar veri l i p duruşma 3 1 Mayıs gününe bırakı l m ı ştır. Böylece Kenan Öner' i n müdafas iyle i l g i l i d e l i l­ lerin toplanmasına ve tetkikine geç i l m i ş bu arada ı rkç ı l ı k - Turanc ı l ı k adı verilen m i l l iyetç i l i k düşmanı dava n ı n sanıkları başta olmak üzere pek çok ki mse­ n i n şehadeti n e müracaat ed i l m iştir. 47 Bu maddeler, Hasan Ali'nin oğlu Can Yücel hakkında yapılan zabıta tahkikatı ve Milli Şef ( ! ) İnönü'nün 19 Mayıs 1944 de yaptığı meşhur konuşma ile alakah olup, tetkikine Mahkemece lüzum görülmemiştir.

217


Orhan Şaik Gökyay, N i hai Atsız, Osman Yüksel (Serdengeçti) , Hüseyin N a m ı k Orkun, M. Zeki Sofuoğ­ l u , Adnan ötüken , H i kmet Tanyu, Prof. Zeki Mes'ut Arsan, Said B i l g i ç , Necdet Sançar, ismet Tümtürk, Necdet özge len, Selahad d i n Ertürk; Ziya ilhan, Nu­ rullah Barıman, Haluk Karamağaral ı , Sururi Ermete, Ziya Karamuk, R üknedd i n Nasuhioğl u , Ali Soylu gibi şahitlerin şehadetiyle mühim pek çok hakikatl er or­ taya seri l m i ş ve Hasan A l i Yüce l ' i n Maarif teşki la­ tındaki korkunç tahribat ı , b i r devrin yüz karası olarak adalet arşivine intikal etm iştir. Okuyucuları m ıza bir fikir verebi l mek ü m i diyle d i n lenen bu şahitlerden bazı ları n ın anlattıklarını kısa notl ar hal inde nakledeceği z : OR HAN ŞAi K G ÖKYAY D i N LE NiYOR Orhan Şaik Gökyay - Mi lli Eğitim Bakan l ığ ı nda eskidenberi tan ı d ı ğ ı m i ki kişi vard ı r ki, bunlarla fik­ ren temas hal indeyim . Bunlar Sabahatti n Ali i l e Per­ tev N a i l i Boratav'd ı r. ikisi de, komünistti r. Pertev, Fakü ltede Doçentti , şimdi Profesördür. Sabahattin A l i de konservatuarda öğretmen d i . Yazı ları ndan tanıdı­ ğım komünistl er de Behice Boran, N iyazi Be rkes , Ad­ nan Cemgi l 'd i r . Her üçü de D i l ve Tari h - Coğ rafya Fakültesinde Doçenttir. NAZlM HiKMET DE Hi MAYE EDiLM iŞTiR Malum bir kom ünist olan Nazım H i kmet de Ha­ san A l i 'nin himayesi altındad ı r. Nazım H i kmet Çan­ kırı Hapishanesinde yatarken , kendisine konse rvatu­ ar opera tercümel eri yaptırmaktaydı . Ad ı n ı şimdi ha­ tı rlayamad ı ğ ı m , ancak 1 940 y ı l ı ndan sonra tercüme ettiri l d i ğ i n i b i l d i ğ i m bir ope ranı n tercümesi işi Ha218


san Ferit Al nar'a veri l m i ş , o da defalarca Çank ı r ı 'ya g iderek Nazım H ikmet'i n yard ı m ı na, rey ve fikrine müracaat etmiştir. Nazım H i kmet mahkum olduğu için tercüme ücreti yalnız Ferit Alnar'a veri l m i ş , o da Nazı m ' ı n hissesini ayırm ıştır. Bunları bana bizzat Ferit Alnar a n l atmıştır. Bu g i b i i şleri doğrudan doğru­ ya Bakan yapar. Ferit, böyle teh l i ke l i bir iştiraki , baş­ lı başına yapamazd ı . » Orhan Şai k Gökyay'ı n Nazım H i kmet'le i l g i l i bu iddias ı n ı , b ilahare ifadesine müracaat edilen H asan Ferit Alnar teyid etmiş ve i stan bul 'da rej isör bulun­ duğu zaman bestelediği cıVal ova Türküsü » ve cı Sarı Zeybek , eserl erinin Nazım H i kmet tarafından yazıl­ d ı ğ ı n ı , eğer mahkum o l masaydı " Toska » yı da Nazım H i kmet'l e b i r l i kte hazırl ıyacağ ı n ı söyled i ğ i n i , bu söz­ l eri duyan A li Fuad Gebesoy'un Hasan A l i Yüce l ' l e görüşüp gerekl i müsaadeyi al m ası üzerine bi r k a ç ke­ re Çankırı 'ya g iderek eseri Nazım H i kmet'le beraber tercüme ettiklerini, bu meseleyi Orhan Şai k'e de an­ l attı ğ ı n ı , Toska'nın tercümes i i ç i n sekiz yüz l i ra aldı­ ğ ı n ı , Nazım H i kmet'in hissesine düşen parayı Al i Fu­ ad Cebesoy'a verdiğ i n i söylemiş, böylece Naz ı m H i kmet h a i n i n i n hapishanede gördüğü istisnai mua­ m e l e i l e bu komünistin devlet bütçes inden nas ı l bes­ lendiği haki kati ol anca dehşetiyle tebe l l ü r etm işti r. H i K M ET TANYU 'NUN AN LATTlKLARI ı\/l uhakemenin 31 M ayıs günkü celcesi fas ı l asız beş saat devam etm iş ve o gün ! rkçı l ı k - Turancı­ l ı k Davası sanıkları ndan H i kmet Tanyu şahit o l a­ rak d i n l enm işti r. Bu yaz ı seri m izin i ş kence bahsinde tafs i l atıyle yazd ı ğ ı m ız g i b i , H i kmet Tanyu , tabutlu k işkencesi219


ne maruz kalan m i l l iyetç i l erdendir. i l k tahki kat sı­ ras ı nda evve l a tehdit ed i le n , sonra « tabutl u k .. de­ n i len korkunç işkence maha l l inde çok feci şekil­ de zulme uğrayan Hi kmet Tanyu 'nun o gün mahke­ mede anlattı k ları büyük al aka uyandırmış ve erte­ si gün Cumhuri yet Gazetesi duruşma safahatıyle i l g i l i ol arak şunları yazm ı ştı r : « H asan A l i Yücel - Kenan ö n e r davas ı n ı n , bu gün hemen arasız su rette beş saattan fazla süren d uruşmas ı , hayli heyeca n l ı o l d u . Ka labal ığa g e l i n­ ce, ' 1-ı er zaman kinden fazla i d i . Çoğunluğu, Hukuk ve D i l - Ta rih Fakülteleri öğrenc i l eri teş k i l ed iyor­ d u . Bu sefer de iti l e n , kakılan, e l biseleri y ı rt ılan . oldu. Zab ıtaca esasl ı tertibat al ınmakla beraber, g a l i ba demokrasi icabatı ndan o l arak fazla müda ha­ l eden kaç ı n ı l d ı ğ ı ndan avukatların ve sanı kların da­ hi mahkeme kapısına varab i l me leri , kalaba l ı ğ ı n kendi kendine a l d ı ğ ı tedbirler sayesi nd e o l d u . Bu s ı rada Kenan Öner'e hem yo l veri l d i , hem d e al­ kışland ı . Bugünkü du ruşmada d i n l enen b i r tan ı k , bazı işkencelere dai r d in leyi ci l erin tüylerini ürper­ ten iddialarda bulundu . .. GENÇLER i N D U R U M U FECiYDi Hi kmet şunlard ı r :

Tanyu'nun bu tüyler ürperten iddiaları

" - Turancı l ı k a d ı veri len davaya ben de sa­ n ı k ol arak çağrıldı m, fakat b i r i k i ay sonra . . . Bu itibarla. Ankara'da bulunduğum bu müddet zarfın­ da dönen manevraları ve bunların k i m l e r tarafın­ dan tertip ed i l d iğini vaz ı h ola rak öğren d i m . 3 Mayıs 1 944 te Nihai Atsız - Sabahattin Ali davası mü na­ sebetiyle An kara'da m i l l iyetç i gençler. bir nümayiş 220


yz;pmışlard ı . N ü mayi şte bulunmad ı m . B i r kısım genç­ le r nezaret altına a l ı nd ı . D i l ve Tarih - Coğ rafya Fa­ kültes i nde dört sene okuduğum için içlerinde tan ı­ d ı klarını Osman Yüksel ve ş ai r Cemal Oğuz'u gör­ mek için bir kaç defa An kara Emniyet Müdürlüğü ne­ zarethanesine gitt i m . Hasan A l i 'yi merdivenl erden i nerken, gördüm. O s ı rada gençler, Emniyet M üd ü r­ l üğünün canı l ı kısmında i d i . Vaziyetl eri feciydi , üzü­ lüyordum. Fakat sonradan bana yap ı l an l a r yan ı nda, bu görd ükler i m i n hiç mesabesi nde olduğunu anlad ı m . FAKÜ LTE N i N iÇYÜZÜ : Dört sene içinde bulunduğum D i l ve Ta rih ­ Coğrafya Fakültesinin içyüzünü iyi b i l i r i m . Burada gerek, yazı ları gerek sözl e r i , gerek ta lebeye yap­ tıkları tel ki n l er, gizl i ve yasak kitapları dağıtmak gibi hareketleriyle komünist oldukları aşikar kim­ seler faal iyette i d i l er. Hakim - Kimlerd i r bunlar? H i kmet Tanyu - B i r ara l ı k komünistl i k l e it­ ham ed i l erek, üç hafta nezaret altına a l ı nm ı ş olan, Muzaffer Şerif, doçent N iyazi Berkes, Beh ice Bo­ ran, Pertev Boratav ve eski b i r M usevi vatandaşı olan Azra Erhat bu arada i d i . H a l e n Etnografya M üzes i nd e arkeoloj i asistanı olan H a l u k Karamağara l ı adında bir gençle tan ı ş­ m ıştı m . Bu genç, komün istl erin faaliyeti n i yakın­ dan görmek için kend i l eriyle temasa geçm i ş ve ha­ reketlerini esas l ı şekilde tesbit etm i şti . Sahaad­ d i n Eyer ad ı nda halen tarih öğretmeni olan b i r gençle b i r l i kte b u hocaları 1 943 t e Hasan Al i 'ye ş i ­ kayet etm i şl e rd i r. Baka n l ı ktan gönd e r i l en müfettiş22 1


lere, bu faal i yet üzeri nde geniş b i l g i veri ldiği halde mesele sonradan ört-bas edi l m i ştir. Hakim - Ört - bas edildiğini sunuz?

nereden bil iyor­

H i kmet Tanyu - Bir netice ç ı kmad ı . Bunu, son­ radan tekrar yapılan bi r şi kayet üzerine Askeri Mahkemece tahki kata başlanmasından da anl ıyorum. Muzaffer Şerif'le tal ebeden Nabi Dinçer ve d i ğ e r altı yedi genç, derhal tevkif ed i l iyor. Sonunda bun­ lar da serbest bırakıldılar. Serbest bırakı l m a l arı , hükGmetin bu gibi hareketlere müsamaha etti ğ i h i s­ s ı n ı uyand ı rd ı ğ ı ndan, b i r kaç yüz gencin komün iz­ me temayü lüne sebep o l m uştur. Hatta bunlar r.eza­ ret altında i ke n , doçent Azra Erhat, bunlar için ta­ lebeden para top lam ıştır. M i LLiYETÇi LER EZiLiYO R , KOM ü N iSTLER H i MAYE GÖR ÜYORDU l Halbuki m i l l iyetç i l er, her hangi b i r hareketle­ rinde ş iddetl e ta kbih edi l mekte idi ler. Mesela Ab­ d ü l kadir inan m i l l iyetçi b i r derg iye makale yazd ı ğ ı i ç i n Hasan Ali 'nin hışmına uğramış, profesih·lük ün­ vanı kaldırı la rak kend isine «okutma n » ünva n ı veril­ mişti r. Asistan Ahmed E l l ezoğ l u 'nun vazifesine son veri l m i ştir. Bu işlerle hiçbir i l g isi olmad ı ğ ı halde doçent Osman Turan Bakanl ı k emrine al ınm ıştır. Arif N ihad Asya Malatya Lisesi müdürlüğünden öğ­ retmen l i ğ e nakled i l m işti r. Hüseyi n Namık, Orhan Şaik gibi değer l i şahsiyetler vazifelerinden uzak­ laştı r ı l m ı ş l ardır. vak'alar üzerine ezil­ M i l l iyetçi lerin en basit isnatlar karşıs ı nda mes i n i , solcuların ise en ağ ı r 222


mevki lerinde kal m ı ş olmalarını başka türlü tefs i r edemem. Bunlar, behemehal h i maye görmüşlerdir. D il - Tarih'te m i l l iyetçi talebeden Osman Yüksel Fakülteden tardedi l m iş , Salahaddi n Ertürk, Haluk Ka­ ramağara l ı komünistl i k l e m ücadele etme leri sebe­ biyle b i r kaç defa idarece sorguya çeki l m i ş l erd ir. H a l en v i l ayet maiyet memuru olan A l i Çanka'ya bir sene müddetle, tal ebeden Ziya Çoker yine bir sene m üddetle , halen Samsun'da v i l ayet maiyet me­ muru olan Osman Gümrü kçüoğ l u m i l l iyetçi bir der­ g i n i n açtı ğ ı ankete cevap verd i ğ i için iki sene müd­ detle fakü lteden tardedi l mi şl erd i r. 3 Mayıs nümayişi dolayısiyle Siyasal B i lgi ler Oku l u M üdürü Zeki M esud Alsan derhal istifaya mecbur edi l miştir. Sebebi de: cc Bu gençler temiz, m i l l iyetçi gençlerd i r. Kabahatlari yoktur , cezalandı rmayal ı m " demesi d ir. Söylend i ğ i n e göre Hasan Al i : cc En yumuşak Zeki Mesud'a b i l e diş geçiremiyoruz , demiştir. Bu­ na mukabil Hasanoğlan Köy Enstitüsünde teksir ma­ k inesiyle çoğaltı lmış komünist beyannameleri e l­ den e l e g ezd i ğ i halde, bir çok muzır k itaplar talebe­ lerin gözleri ve masaları önünde aşikar durd uğu halde kat'iyyen hiçbir harekete g eç i l mem iştir. Hat­ ta bir kaç genç Emniyet Umum Müdürlüğüne bu halden şi kayet etmişlerdir. Şi kayet M i l li Eğitim Ba­ kan l ı ğ ı na intikal etm iştir. Bu işin organizatörü olan ismai l Hakkı Tonguç, i hbarı yapan gençleri çağ ırm ış, yarı tehd it, yarı şaka bi r di l le : cc Sizi gidi Turancılar! O n l a r da s ize Turancı diyor. Bu i şi büyütmey i n " diye­ rek işi kapatm ıştır. Bir ara gençler, sayın Kaz ım Karabekir'e ve Mec­ l is'e otuz sah ifeden fazla bi r yazı i l e müracaat ede­ rek, Hasanoğ l a n 'daki komünist faali yetl eri ni açı kla223


m ı şlard ı r. Yen i M i l li Eğitim Bakan ı 'n ı n gayret ve h i m­ nıetiyl e bu Fnstitüden kı rka yak ı n hoca değ işti r i l m iş­ tir.

R ES M i TEB LiGE UYG UN i FADE VE R i N iZ ! . . . H i kmet Tanyu ifadesine d evamla, 3 Mayıs hadi­ sel eri dolayısiyle 28 Haziran 1 944 tar i h i nde n ezarete al ındığ ı n ı , i l k tahki kat s ı rası nda Emniyet U m u m M ü­ dür M uavi n i Kamuran Çukruh tarafından tehdit edil­ d i ğ i n i , « B i r kere ok yaydan çı kmıştır. Mademki bu adım atı l m ı ştır, geri a l ı namaz. Resmi Teb l i ğ i tasvi p eder mahiyette ifade veri n iz ! " d iyen Kamuran Çuk­ ruh'un bu te lki natma uygun ifade vermed i ğ i nden « ta­ butl u k ı> a atı l d ı ğ ı n ı söyleyerek da:ıa evvel temas et­ t i ğ i m iz korkunç i şkence leri bütün dehşetiyle gözl er önüne sermiştir. BiR ŞEHADET DAHA Kenan öner tarafından g österilen müdafaa şa­ hitlerinden biri de: ibra h i m Sururi Ermete 'dir. i stan­ bul 'da b i r istinabe eelsesind e d i n lenen bu zat, b i l d i k­ leri n i şöyle anlatm ıştır: " - H asan Ali Yücel 'i memleketi m i zde komü­ n i zm i n hamisi ol arak tan ı r ı m . Esat Ad i l hemşerim ol­ duğu i ç i n eski denberi tan ı r ı m . Kend i s i , komünizm yo­ lu üzerinde çalıştı ğ ı n ı ve bu yolda ideal sahibi oldu­ ğunu söyl erd i . Meml eketi m iz i n içti mal bünyesi bakı­ ın ı ndan bu şeki ldeki düşünces i n i doğru bul muyor­ d um . Onu doğru yola sevk için yalnız ben değ i l , bü­ tün hemşeri leri çalışmışlard ı r . Buna rağmen Esat Ad i l tuttuğu kızıl yoldan dönmemiştir. B i r zamanlar Tan gazetesinde de yazılar yazmağa başlad ı . Ben şah224


sen bu yolda da kend i s i ne mani o lmağa çal ıştı m . 1 945 senesinde izmir Fuarın ı n açı k bulunduğu b i r günde, Hapishaneler Umum M üdürü kendisine Tan gazetesinde bu yolda yazı yazmamas ı n ı i htar etti . Esat Ad i l bunu da d in l em ed i . Vekal et emrine a l ı ndı­ ğ ı s ı rada, istifa etmesini söyled i m . B idayette « istifa etmiyeceğ i m , onlar beni tard etsinler• dediğ i halde, sonradan i stifa ettiğ i n i duyarak kendisine gittim ve « Sen hani m ert bir insandın, neden verdiğin sözde durmayarak istifa ettin ? • d iye sordum. Esat Adi l ba­ na : « Ben H asan A l i 'den maiGmat aldım. Kendisi Sa­ bahattin A l i i l e görüşmüş ve benim avukatl ı k yapa­ b i l mem i ç i n , i stifaının l üzu m l u olduğunu kararlaştır­ m ı ş l ar. Bunun için, i stifa ettim d iye cevap verdi . Esat Adi l , Hapishane Umum M üdürlüğünd e müfettiş ol­ makla beraber hukuktan da m ezundu. Yine bir münakaşada Esat Adi l , Hasan Al i 'den bahsederken: « Ve k i l ler içerisinde Yücel gibi dört bakan o lsayd ı , Rusya i l e anlaşabi l i rdi k . » dedi ve Ha­ san A l i 'n i n m üstakbel Başbakan olduğunu i l ave etti . Ben d e : « Buna i m kan yoktur. inönü böyle bir seye m üsaade etm iyecektiı- » ded i ğ i m zaman, Esat Ad i l : " Hasan A l i b u uğurda m uvaffak olacaktır. Hasan Al i hatta i cbar etme k m evki ine b i l e sahipti r » ded i . M UALLi M M i . M ü ELLiM M i ? B i r gün Bandı rma 'da Gönen otobüsü beklerke n , b i r ara l ı k Savaştepe Köy Enstitüsünden mezun oldu­ ğunu öğrend i ğ i m b i r Gönenli i l e görüştü m . Kend isi­ n e : « S i z mua l l i m m i , yoksa m üel l i m m i s i n i z ? , de­ d i m . Bu şahı s : « Ben mual l i m i m , konünist değ i l i m • ceva b ı n ı verd i . B u şahıs bana, Hasan A l i 'n in 1 943 yı­ l ı nda Enstitüye g e l d i ğ i n i ve bir m u al l i m i n Hasan ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 15

225


A l i 'ye : .. içimizde komünistler olduğunu gazete ler ya­ zıyor, böyle kimseler varsa qn ları tem i zl iyel i m .. de­ mesi üzerine, Yüce l ' i n : • Sen sus ! .. diye cevap ver­ d i ğ i n i , başka bir mual l i m d e : « Siz komünistleri hi­ maye ediyorsunuz , d eyince onu da susturduğunu söylemiştir. R EiSiCU M H U R KÖŞKÜ N DE YEN i LEN YEMEK ı rkç ı l ı k - Turanc ı l ı k davası sanıklarından ( ! ) o l an ve o y ı l l arda Gümüşhane'de hakim namzedi o la­ rak bul unan Said B i l g i ç ise, öner - Yücel davasın­ da şu yolda şehadette bulunmuştu r: .. - 1 944 y ı l ında Hukuk Fakültesi son s ı n ıfında talebe iken Komünistler a l eyhine yapıl an nümayiş dolayısiyle tevkif ed i ld i m . 3 ila 9 Mayıs 1 944 arasın­ da devam eden bu tutukluğum s ı rasında, Ankara Va­ l i si merhum N evzad Tandoğan'la üç defa konuştum . B u müddet içinde Hasan A l i Yüce l ' l e Fal i h R ıfkı Atay' ı n dört defa Va l iye geldi klerini görd ü m . B i r gün Va l i , ben i : .. Gel baka l ı m ı rkçı , Turancı , darbei hükCı­ metçi ! " diye çağırd ı . O zamana kadar böyle bir hi­ tapta bulunmamıştı . Val i , vaziyeti tayinde de del i l le­ rin tesbitinde bu iki zattan istifade ettiğ i n i ve At­ sız'ın H itler'e benzemek üzere saçını kaş ı n ı n üzerine düşürerek res im çektird i ğ i n i söyl edi. « El i m izde del i l­ ler var . .. ded i . Ben: .. vaziyeti tayinde, Hasan A li ve Fal i h R ıfkı i l e konuşacağımza akl ı başı nda bir hukuk­ çu i l e konuşsaydınız daha iyi ederdiniz . .. ded i m . Va­ l i , buna karş ı : a Ki m i n l e konuşay ı m , sarsak Hamid'le m i ? » ded i . Bu sözü ile Hamid Şevket ince'yi kaste­ d iyord u . M evkuf bulunduğum sırada Ankara'ya gelen,

226


Kaz ı m Alöç, Reisicumhur köşkünde yemek yedikle­ rini ve bu yemekte Hasan A l i 'n i n de haz ır bulundu­ ğunu söyl emişt i . Bu söz üzerine, Hasan Ali Yücel 'in bu i ş d e ve işkencede m üessi r olduğuna inand ı m . Hasan A l i Komüni sttir. işkencede a m i l ol muştur. Köy Enstitülerini Komünist yuva ları haline geti rm işti r. Ben, bu kanaatteyim . • GEL, ENTERESAN MESELELER VAR ! . . . Yine b u dava dolayı siyle d i n lenen Hüseyi n Na­ m ı k Orkun ise şun ları söylemiştir: «Yücel 'i 1 922 y ı l ı ndan beri tan ı rı m . Kaç senesin­ de olduğunu hatırl ıyam ıyoru m . Küçükevler'de otur­ duğum s ı rada, ai lece tanıştı ğ ı m ız Ankara Savcı yar­ d ı mc ı larından Zihni Beti l i l e U lus meydanı nda kar­ şı laşmıştık. Konuşurke n : « Haberin var m ı ? Sabahat­ tin A l i , N i hai Ats ız'ı dava etti . " ded i . B i l m ed i ğ i m i , fakat Sabahatti n'in böyle bi r davaya g i rişemiyeceği­ n i söyled i m . Bunun üzerine, dava arzuhal i n i verirken orada geçen bir muhavereyi anlattı : Bir arkadaş ı Sa­ bahatti n A l i 'ye: .. oava açıyorsunuz, ya Ni h ai Ats ız sizin Komünist olduğunuzu ispat ederse ne yapars ı­ n ız ? , demiş, o da: «Ağabeyi m Fal i h R ıfkı Atay'la vekil Hasan A l i Bey ısrar ediyorlar. Ben bu sebeple dava ed iyorum. Yoksa dava etme k akl ı mdan geçm i­ yordu . .. demiş. Sabahattin Ali sici l l i Komün isttir. Ben, 1 944 yı­ l ı nda Ankara Val i s i Nevzad 'ın yolladı ğ ı üç hususi memur tarafı ndan "Türkçüyüm " diye tevkif ol unarak Val iye götü rüldüm. O s ı rada da tel efon edildi. Va l i biriyle konuştu : « Ge l , enteresan mese leler var, önümde du ruyor. " ded i . önünde duranlar benim evimden a l ı nan bazı vesikalard ı . Val i n i n kiminle ko227


nuştuğunu ve mu hata b ı n ı n ve söyled i ğ i n i tab ii bil­ m iyoru m . Bundan sonra Val i Tandoğan bana : u Şimdi bura­ ya bir zat gelecek, seni onunla karşıl aştırmak iste­ m iyoru m . Aşağ ıdaki kom iser odas ı na i n , Türkçü l ü k hakkında ne düşündüğünü bi r kağıda yaz da bana geti r . .. d ed i . Oraya i n d i m , bana üstünde yazı yaz ı l a­ cek bir yer hazırlan ı rken, pencere önünde d ı şarı ba­ kıyord u m. Bu s ırada bi r otomobi l geldi ve i ç i nden Yücel çıktı, doğru Val i n i n odas ına gitti . O zaman an­ ladım k i , Tandoğan'ın te l efonl a konuştuğ u , Hasan Ali i m i ş . B iraz sonra bulunduğum odada cereyan eden b i r konuşma s ı ras ı nd a serkomiser, M i l li Eğitim Bakan ı 'n ı n Va l i 'n i n yan ı nda olduğunu söyled i . .. C.H.P. M ECLiS G R U P ZAPTINI VERMiYO R ! . . . Okuyucularım ıza bi r fikir verebilmek ü m idiyle naklettiğ i miz şahitlerin bu şekildeki şehad etleri de­ vam ederke n , mahkemece yaz ı l ı d e l i l ler d e toplan­ m ı ş , bu arada u 48 Şair» adlı broşür hakkında C.H.P. Meclis Grubunda cereyan eden konuşmal ara ait za­ bıt mahkemeye gönderi lmemiş ve bu zabtı verm emek için, o y ıllarda i ktidar olan C.H.P. alelacele tüzük tadi latına dahi g itmiştir. Mah�emenin 14 Haziran günkü eelsesinde bu d u rumu ele a lan Kenan Öner şöyle konuşmuştur: " - M eydana ç ı kmasından ödleri pathyan bu zaptın gönderi l mesi hakkındaki mükerrer enırı nız karşısı ndaki il eri sü rdü kleri uydurma bahaneyi , ken­ di noksan görüşleriyle kanun çerçevesi ne bürünmek isteyen bu mübarek parti içinde, e kseriyet tem i n et­ ti kleri M i l let M eclisinden kolayca alacakları bi r ço­ ğunluk karariyle bu zaptın i htiv'i! ettiği lakırd ı l arı 228


Devlet ve Mec l i s sırrı haline sokarak kanun ve mah­ kemeni n karar ı n ı n kend i l erine tah m i l ettiği veeibe ve vazifeden yaka ları n ı kurtarab i l mek yolunda yeni bir tecrübe yapı l m ak suretiyle, b i rbirini takip eden mezbuhane hareketlerinden birini daha, hem de bu sefer m i l l et ve memleket kanunları n ı oyuncak hal i n e getirmek istedikleri aşikar b i r şekil a l m ı ş bulunmak­ tad ır. ADALET NEREYE S Ü R Ü KLENiYO R ? S i z , m i l let hakında tek başına s ö z söylemek se­ lahiyeti ne m a l i k olduğunuz halde, devlet teşki latın­ da ve bütün kanunlarımızda h içbir sıfatı o l m ıyan parti ler kurul veya grupları n ı n kendi l erinde tahd it edi lmez bir selah iyet görmeleri, galatı bas ireti n en güzel b i r örneğ idir. Bu sözl eri , yalnız memleket ada­ l eti n i n nereye doğru sürüklenmek isten i ld i ğ i n i , vu­ kuunda evvel açıklamak suretiyle, mahkemenizle be­ raber beşeriyet efkarı nı tenvir etmek için söylemi ş bulunuyorum. M uazzam bir kitle hal inde karşıma d i ki len bu efendi ler, mantı kları n ı o kadar kaybetmiş bulunuyor­ lar k i , memleket kanunların ı maksatl arına uydurma­ ğa çaba larken, kurtarmak i stedikleri Yücel ' i yerin d i b ine soktukları n ı ; kanun harici bir ceza ile hapse atmak istedikleri beni de göklere yükselttiklerin i b i r türlü anlaya mıyorlar. V e y i n e hatı rlam ıyorlar k i , b u zaptın parti çekmecesi nde kapal ı kalması kendileri­ n i n hangi siyasi gayeye doğru yürüdü klerini biraz zaman için sakl ı b u l u ndursa lar da, isnadatı m ı n s ı h­ hatin i ispat edecek del i l l er bundan ibaret değ i l d i r. K i lometreler uzunluğunda b i r zincirin b itmek, tü­ kenmek bil meyen halkaları haline g e l m i ş bulu nuyor. 229


Senelerdenberi bizl eri b i r Moskof ajan ı, M areşa l 'ı b i r komünist olarak m i l lete tanıtınağa u ğraşan bi ça­ reler ası l kend i l erinin tepeden tırnağa kadar komü­ n ist ruhiyle çal ıştıkları nı ve Hasan Al i Yücel kadar, m e m l e kette bir komünist hamisi bul unduğunu açık­ lamış bulunuyorlar.

BEN MAHKEMEDE NAS I L KONUŞU LACAGI N I B iLi R i M ! B u zaptı ortadan kaldırsalar b i l e , Ankara Üniver­ sitesi kadrosunun reddine dair Mecl is Eğitim Komis­ yonunun kararı ortada dururken mahmi l eri n i bekl i­ yen aki bet gecikmeyecektir. Sayın hakim, m i l let nazarında sizi de göklere çı­ karaca k bir fı rsat e l i n ize geçmiş bulunuyor. Bu se­ ferki kötü ve e l i m teşebbüs bana değ i l , benden zi­ yade kanunlara tevci h edi l m i ş bulunuyor. Henüz bu maksatlarına erişmeğe birkaç günlük zaman varken , bu zaptın zabıta kuweti marifetiyle kendi lerinden al ınmasına karar veri lerek muktezas ı n ı n derhal bu tad i l attan evel ifası n ı m e m leket kanunlarının şeref ve hays iyeti namına sizden rica ed iyoru m . » l<enan Öner'in bu konuşması biter bitmez söz alan savcı yardımcısı, sanığın saded harici konuştu­ ğunu söylemiş, iddia ma kamı n ı n bu i kazın ı Kenan Öner ise şöyle cevaplandırm ıştır: Ben mahkemede, nas ı l konuşu lacağ ın ı b i l i­ ri m . Bunu sizin hoca larımza da ben öğ retti m . Mese­ l e , bir memleket meseles i ol masa da, b i r masumun mahkOmiyetine yol açmaktadır. idam sehbası önün­ de b i l e dava md an vazgeçmiyeceği m . . . «-

,

230


VE SON RASI Kenan Öner m is ilsiz bir azi m ve i rade i l e bu davayı sonuna kadar cesaretle m üdafaa etmiş ve n i­ hayet muhakemenin 1 Ekim 1 947 günkü eelsesinde şahitlerin d i nlendi ğ i , yaz ı l ı del i l l erin toplandı ğ ı görü­ lerek savc ı n ı n mütalaası n ı haz ırl amas ı , Hasan A l i Yücel ' i n avukatı Bülend Nuri ' n i n iddiasın ı b i l d i rmesi için duruşma 1 1 Ekim Cumartesi gününe bı rak ı l m ış­ tır. 1 1 Ekim günkü celsede okunan Savc ı n ı n otuz altı sahifel i k iddianamesi n i , Bülend Nuri Esen'in sözle­ rini ve mahkemeye tevdi olunan Hasan Ali Yücel 'in " Dava m " adl ı kitab ını müdataasında e l e alan Kenan öner bu iddialara temasla ezcü m l e şunları söyl emiş­ tir: Bütün güzel l i ğ i n i kabı nda topl ıyarak H itle­ rane b i r haş met ve onun « Mayı nkam p " ı n ı tanzi r eder b i r eda ile hakikati , isminden başl ıyarak son satırı­ na kadar, tahrif ve tağl ite u ğ raşan .. oava m " adlı ki­ tapta sayın B ü l end'in, i l m i n d e fevkine çıkan konfe­ ranslarını ve Gözübüyük'ün evvel a « U lus " gazetesi sütunlarında tecrübede bulunduktan sonra dünya n ı n hukuk nazariyelerini a l t ü s t edercesine mahkemede okumak ICıtfunda bulunduğu Yüce l ' i n m üdafaaname­ sin i , kanuni bir zaruretle ve saatl erce dinled i m ve okudum . Bu acıyı ve e l i m zahmeti sizl ere de çekti r­ d i ğ i m i ç i n haki katen ıstı rap duymaktay ı m . » «-

Diyerek konuşmasına başl ayan Kenan Öner, 3 Mayıs nümayişine ve ı rkçı l ı k - Turanc ı l ı k adı verilen M i l l iyetç i l i k düşmanı davaya, Hasan A l i Yücel 'i n bu dava i l e alakasına temasl a : 231


NEDEN?. . . N ü mayişin ifade ettiği şey bir takf ibi hüku­ met manas ı n ı taşısa b i l e , bunun Türkçülük, ı rkçı l ı k ve turancı l ı kla alakası nereden anlaş ı l m ı ş k i , tahki­ kat ve takibata bu vas ıflarla başlan ıyor?. Bu fi i l bir su ç da olsa An kara gibi idarei örtiye hududu hari­ cinde vukua gelmiş bulunmasına rağmen bu muaz­ zam ( ! } suçun i l k ve son tahkikatı neden selahiyet­ tar olan Ankara Ağ ı r Ceza Mahkemesine değ i l de, ta istanbul 'daki S ı k ı Yönetim M ah kemesine tevd i ve sanık deni len biçareler, istanbul Emn iyet Müdürlü­ ğünün tes is ve senelerden beri isti mal ettiği Engi­ zisyon yuva larına gönderi l iyor ve ne için idare-i ör­ fiye mahkemelerinin hususi tevkifhanelerine sevk olunmuyor da, mülki idarenin bir zabıtası o l an pol is merkezi nde son tahki katın sonuna kadar b ı rakı l ıyor? .. Neden, evet neden hadisenin Ankara'ya taai i Cı k eden haz ı r l ı k tahki katı i k m a l edildikten sonra, i ş is­ tanbul 'a sevk olunduğu halde Ankara'dan Emn iyet Umum M üdürlüğünün muav i n i de istanbul 'da yapı­ lan hazırl ı k , daha doğrusu i l k tahkikatın Emn iyet M üdürl üğünce icras ı s ı rası nda vazife a l mak hakkını kendinde görüyor? « -

Hasan Ali Yücel ve onun i ğfal iyle inönü bu ha­ dise i l e bu kadar alakadar görün meseydi şüphesiz pervaz l ı k bu dereceyi bul mazd ı . Yücel tahki kata veçhe vermek kudreti n i şahsı nda görmese ve buna müsamaha edilmeseyd i i ş bu kadar çığırından ç ı k­ maz hakikat bu kadar altüst olmazd ı . Tazyi kler ve iş­ kencelerle ifadeler a l ı nmasayd ı Hasan A l i 'nin i nti ka­ m iyle bes l enen dağ böyle bi r fade doğurmazd ı . Gö­ rülen ve yap ı l an işler tabii m ecrası n ı takip etseydi 232


Yüce l ' i n adalet ve vazife his leriyle tel ifine i m kan ol­ mıyan gayretkeşliğiyle şi şen ve ş iş irilen muazzam dosya, idarei örfiye mahkemes i n i n beraat karariyle böyle patlamaz ve tahki katı bu hale geti renler i ç i n ebedi b i r h icap ves i kası adalet arşiv i n i n i ç i n e s ı kış­ mazdı ! . . . Evet bunların hepsi oldu. Çünkü Hasan A l i Yü­ cel kendi meyk i i n i kurtarmak ve komünistleri h i ma­ ye edebi lmek i ç i n her şeye baş vuracak b i r pervaz­ l ı k ve cür'et gösterd i . Gösterd i ğ i iç in de bu davayı meydana getirmiş oldu . .. Dem iş ve Yen i Sabah'ta yayınlad ı ğ ı açık mek­ tubundaki iddiayı tekrarlayarak: « Hasan Al i Yücel iddia etti ğ i m g i b i , M i l li Eğitim Bakanl ı ğ ı n ı m i l l iyetle al akası o l m ıyan komünistl erle doldurmuş ve bunları h imaye için memleketi n hayat ı , i sti kbal ve kanunia­ rına da kıymet ve ehemmiyet verm iyerek e l i nden ne geldiyse yapm ıştır. E lde edilen resmi, hususi vesi ka ve şehadetlerle bu hakikat l üzumundan fazla tevs i k v e i spat ed i l m iştir . .. SAVCIVA C EVAP : Sayın meslektaşı m Bülend ' i n okuduğu iddi a ka­ ğ ı d ı n ı , davadan ziyade içti mai doktrin lerin münakaşa­ sı mahiyetinde gördüğüm iç in buna cevap verm iyece­ ğ i m . Abdullah Gözübüyük'ün lafiarına gel i nce: müşa­ rüni leyh i n iddianamesi kendi s i nden bekled i ğ i m şey­ ler olduğu için üzeri mde h iç b i r sürpriz tesir i yap­ mad ı ğ ı n ı itiraf mecburiyetindey i m . Kend i şahsi mü­ talaa ve görüşünden z iyade anonim b i r faal iyetin mahsülü olma s ı çok muhtemel o l an bu yaz ı l arda Hasan Ali Yüce l ' i n aylardanberi yazmağa, bastı rma­ ğa uğraştı ğ ı beyaz kitabındaki cümlelerin başka keli­ melerle tekran ndan başka bir şey olmadığı anlaşı.. _

233


l ı yor. Davacıdan fazl a san ı k m evki i nde bulunan Yü­ cel i le müdafi inin mügalata l arı n ı tabii görmek m ü m­ kün olsa da, benim haklarım ı d a içine alan amme hukukunun m uhafız ve nigehbanı mevki i nde olan sa­ y ı n savc ı n ı n tek tarafl ı adalet telakki lerini mazur gösterecek bir sebebin kendi tarafı ndan da meyda­ na konulacağ ı n ı ümit etmek, bana kimseni n hadd i değildir gibi gel iyor. . . M utlaka mahkümiyetim i te­ m i n etmek isteyen bu mütalaalarda da, lehi mdeki hakikat ve manaların ortadan kald ırıl ması azm i n i n h a k i m olduğunu iddia etmek zaruretindey i m . Ü Ç TARAFLI TECAVÜZ Sayın Yarg ı ç ! Bütün memleketin bir m i l l et da­ vası addettiği bu hadisede, en ağır tarihi ve adli mes'ul iyetde sizin vicdanımza yüklenmiş bulunu­ yor. Kendini müdafaa zorunda kalan Yücel ' i n , hatta vek i l i i l e bizzat savcı yard ı mc ı s ı n ı n , fikirde ve mak­ satta b i r l i k ifade eden yazı larını okumak, zan n ı m­ ca hakikatierin ne hale getiri ldiği n i anlamaya kifa­ yet eder. Bunun neden böyl e olduğunu, ki mlerin ke­ yif ve a rzusunu yerine getirmek için neler yapıl dığı­ n ı , h i ç ş üphe etmem ki , s izde m i l l et kadar öğrenmiş bulunuyorsunuz. Al eyh imde birbirini tak i p eden üç tarafl ı saldı­ ' rışlar, sorduğunuz sual ı erin h i ç değ i lse bir çoğunu hükumet tarafı ndan veri len haki kate aykırı cevap­ lar, tüzük hükmünde tadi l at yapacak kadar kendini gösteren kanun d ı ş ı sahabetler, bu davay ı , ne kadar isti la ve i hata etmi ş olursa olsun, m i l l et Içi nde bü­ tün müddeiyatımdan şüphe edecek kimse kalmadığı­ n ı en kat'i bir imanla iddia edeb i l irim . Bana göre m i l letim i n verd iği ve vereceği karar, adli forma l ite234


l erin çok fevk i nde b i r kı�met taş ır . Duruşma safha­ ları n ı n sonu ne olursa olsun ve ne netice verirse versi n sayın Yücel ve ham i l erinden çok daha yük­ sek saadet ve muvaffakiyet semalarında uçtuğumu h i ssediyorum . B i R KAÇ BEDBAHTI N DALALETi Dünyan ı n bütün m i l l etleri fevkinde faz i l etkar o l an bu m i l let yaşamak, insan g i b i bütün haklariyle yaşamak azm indedir. Bir kaç bedbahtın dalaleti yü­ zünden kend i n i , hak ve saadetleri ni feda edemez. Türk, m üteham m i l bir mil lettir ; fakat mütereddi l er i n oyuncağı olmağa bir an tahammül edemez. Başta Yücel ve ham i l eri olduğu halde o l i garş i n i n saltanatı yerine kıpkızıl bir zihn iyetin istibdad ı n ı , ne maksat­ la olursa olsun i kameye çalışanlar, mahkemenin ka­ rarı ne olursa olsu n , bu toprak üzerinde yaşamak hakkına mal i k olamazlar. B i r m i l letin istemediği şe­ yi zorla kabul ettirmeğe çal ışanların istihkakları her­ halde yüksek mevki ler, hususi katar ve vagonlar, bir kel i me i l e a layiş v e ihtişamlar olacak değ i l d ir. ESBAK M Ü D Ü R VE SAB I K VEKi L Yücel . Türk yavruları n ı n akidesi n i , bazan , m i l let ve meml eket için zararl ı ideoloj i leri destekl iyeb i l m e k i çi n hakikatleri tağ l it ederek m i l l iyetçi gençleri h ı rpa­ l atan adam dır ve suçu yal n ı z komü n ist tanıtılanları h imayeden de ibaret değ i l d i r. O doğrudan doğruya Türk camias ı n ı n varl ı ğ ı n ı teşkil eden bütün var l ı k­ ları piç eden, çöktüren esbak bi r müdür ve sab ı k, b i r vekildir. Say ı n hakim, i ş i i hti lafı , davayı s iz in adi l vic­ danımza b ı rakarak m i l leti min sines i ne tam bi r sükOıı 235


i ç i nde çekil iyoru m . E m i n i m ki vereceği n i z karar ada­ l etin tam b i r ifadesi olacakt ı r . » KENAN Ö N E R ' i N ZAFER i Böylece dava bitm i ş ve d u ruşma karar ı ç ı n 1 9 Kası m 1 947 tarihine b ı rakı l m ıştır. O gün Adi iye Sa­ rayı h ı nca h ınç dolmuş ve d ı şardaki kalaba l ı k Anafar­ talar caddes i n i boydan boya işgal etm i şt i r. Geniş emniyet tedbirlerinin a l ı nd ı ğ ı bu d uruş­ mada Kenan Öner, Cemalettin Saraçoğlu ve veki l i avukat Mahmud Even bulunmamıştır; Buna m ukabi l Hasan A l i Yücel veki l i Bülend Nuri Esen 'le b i r l i kte etrafına tebessümler saçarak g e l i p davacı m evkiine azametle otu rmuştur. Yüz sah ifeden fazla olan ve genç hakim namzet­ l eri tarafından mü navebe i l e okunan kararı d i kkat l e d i n l eyen Hasan Ali karar okundukça ve d el i l l er b i re r bi rer tetkik ol unup hep Kenan Öner lehine kayıt ol­ dukça renkten renge girmiş, iri ter tanel eri d ökrne­ ğe baş l a mış , sık s ı k vaziyet değ iştirmiş ve n ihayet Kenan Öner'in yaptığı itharn ları n d e l i l erle sabit gö­ rü ldüğü bu itibarla davan ın sukutuna karar veri l d i ğ i okununca fel ç l i ihtiyarlar g i b i ayakta s a l i a n m ı ş v e Bülent Nuri Esen 'in yard ı miyle mahkeme salonunu terkederken titrek b i r sesle : Ne oldu yahu ? Kenan öner beraat etti ga­ l i ba pek anlayamadı m da . . . Diyerek söylenmiş, verilen .. Evet! " cevabından sonra soluğu doğru savc ı l ı k odas ında a l mıştır. Adi iye Sarayı ile civarı « Yaşas ı n Ada l et ! " n ida­ s iyle i n ierken kalaba l ı k geç vakte kadar dağ ı l mamış ve d evaml ı Hakim Saffet Unan'a tezahüratta bulun­ muştur. .. _

,

236


Ankarada yayın lanan Akşam gazete le ri o gün haberi manşetle verip hemen kap ı ş ı l m ı ş , böyl ece Ke­ nan Öner'in zaferi her tarafta yay ı l m ı ş ve karar par­ ti l i partisiz bütün vatan severler tarafı ndan sevi nçle karş ı lanm ıştır. H asan Ali Yücel o gün geç vakit akşam karan­ l ı ğ ından istifade edere k yaranan ı n muavenetiyle Ad­ l iye Sarayın ı sessizce terkederken Kenan öner i stan­ b u l 'da N i şantaşındaki evinde vazifesi n i yapmış in­ sanların rahatl ı ğ ı içinde durmadan çalan tel etona ce­ vap veriyor ve b ir b iri peşi s ı ra gelen tebrik ve te­ şekkür tel grafl arı n ı tetkikle meşgul oluyordu. Bu toprakl ara ebeddiyen sah i p olab i l me n i n şuuru içinde b i r üç Mayıs günü kom i ni z m i ve komünistleri tel'in için şahlanan m i l l iyetçi genç l i ğ i n bu asil hare­ ketini hazmedemeyip, tertemiz memle ket evlatları­ n ı n boynuna bir " l rkçı ve Turanc ı .. yaftası asarak on ları türlü iğrenç, tertiplerle lekelerneye çal ışan, bu hayatın baharındaki gençleri korkunç işkencel er­ l e ayl arca i n i m-inim i n l eten ve heps i n i n üstünde bu m e m leketin öz evl atl arını vatan hain i ( ! ! ) ilan eden­ ler arası nda bulunan Hasan Ali Yücel ' i n , Öner - Yü­ cel davas ı sonunda i p l i ğ i pazara ç ı k m ı ş , kom ün istle­ ri nas ı l h imaye ettiği ve h i maye o l unan bu komün ist­ l er l e Maarif teşki latı nda yaptığ ı korkunç tahri bat, hakim karariyle tesc i l ed i lm i ştir. Burada, böylece tarnarnlad ı ğ ı m ız şu kitabı mızla biz, m i l l iyetç i l i k düşmanı bi r davayı ayd ın l atıp, 1 2 Mart 1 97 1 öncesi boyveren fidanların hangi e l l e r tara­ fı ndan ne zaman ve n as ı l itina i l e d i ki l i p büyütüldüğü hakikatı n ı ortaya koyabi l d i kse kend i m iz i bahtiyar addedeceğiz. 237



DöRDüNCü BÖLÜ M

Ekier

239


«TABUTLU KTAN G ü N IŞIGINA" ( R EHA OGUZ TÜR KKAN AN LATlYOR)

.. ırkç ı l ı k - Turancı l ı k " adı veri l en m i l l iyetçi l i k düşmanı davanın m ühim siması Reha Oğuz Türkkan, bu dava i l e i l g i l i hatı ratı n ı 1 955 y ı l ı nda « Te rcüman ,. gazetes inde yayınlamıştır. «Tabutluktan Gün lşığına, adını taşıyan bu ha­ tı �at, neşri s ı rası nda büyü k al aka uyandı rm ı ş ve y i r­ m i üç s n ı k ( ! ) aras ında en faz la işkenceye maruz kalan R. Oğuz Türkkan ' ı n anlattı kları o y ıl larda hay­ ret ve dehşetle takip ed i l m iştir. Bir devre alem olan ve « TAB UTLU K " diye anılan meşhur işkence mahal i n i n bütün hususiyetlerini ( ! ) tesbit ve teşhir gayes iyle, « Tabutluk , 'u s ı k s ı k ziya­ ret etm e k m ecburiyetinde kalan R. Oğuz Türkkan ' ı n yazdı kları n ı kitabım ızın bu s o n kısmında nakletmeyi faydal ı k bulduk. Diyor k i , R. Oğuz Türkkan : TEPEMDE AMPU LLER YANlYORDU . . . .. Tevk ifim izden aşağı yukarı b i r ay sonra 3 Ha­ ziran 1 945 Cumartes i sabahı , ben i m ağzımdan uydu­ rulan ifadeleri imza etmiyece ğ i m i söyled i ğ i m için "Tabutl u k " denilen deliğe atı l m ı şt ı m . i l k hamlede fazla b i r a c ı duymad ı m . O küçücük d e l i k ı ş ı l ı ş ı l aydınl ıkda olduğundan tetkiki zor değ i l240


d i . Ne çare k i , fazla kıpı rdayacak halde değ i l d i m . iki kol umla tavandan sarktı ğ ı m için v e ayaklarım da ye­ re değmed i ğ i nden, tetkikimi ancak baş ı m ı sağa sola çevi rmek suretiyle yapabi l iyordum. Tabutluğun uzu n l uğu beni m gibi orta boy bir in­ sanın uzanmış kol l arıyle u l aşabi l eceğ i kadard ı . · bi­ raz daha fazla , çünkü ayakları m yerden b i r karış ka­ dar yukarıda sallandığına göre, hesaba bir karış da­ ha i l ave edeb i l i rs i niz- Geniş l i k ve enl i l i k ölçülerine geli nce , �� tabutluk .. tabi ri ni n de i fade ettiği şekilde, d i kine oturtulmuş uzun bir sand ı ğ ı n eb'adı ndan fark­ s ızdı . Ben i m gibi zayıfça bi r insan ancak s ığabil iyor­ du . Sonraları , iki metreyi aşkı n boyu ve iri de enda­ mı olan Hamza ad l ı bir arkadaşı ( H amza Sadi Özbek o l acak) sokmak istem işl er, m übarek s ığmad ı ğ ı ndan kapağını kapatamadan işkence etm ek zorunda kal­ m ışlar. Tabii Hamza'yı kol larından da asamamışlar, çünkü ayakları yere değmiş, iş bozu l muş. Bugün bunl arı şaka l ı bir üslObla anlatmak kolay ol uyor ama, o anda hissettiideri miz feci i d i . Evvela dehşet his s i var. Ne kadar kabaday ı l ı k tas l arsanız tasl ayı n , bil i nmed i k bir işkence tarzıyla karşılaşınca yüreğ iniz, bir el tarafından s ı kıştırı l m ı ş gibi s ı k ı l ıyor, barsaklarınız taka l l üs ed iyor. Sizin yüreğiniz ve bar­ sağ ı n ız öyle o l u r mu b i l mem ama, beni m ki oldu. Bu fiziki - ruhi ıztı rabtan başka , bir de s ı rf ma­ nevi, daha doğrusu akli ıztı rab : Ya dayanamazsam da i sted i klerini imza edersem? Ya korkağ ı n bi riysem? Ya a l çak l ı k edersem korkusu . . . Ve nihayet maddi acı l ar. i l k hissettiğ i m , b i lek etl eri m i n ve az sonra da kemiklerimin acı ve ağrı ları o ld u . B i l eklerime geçi­ rilen kel epçevari zincirler vücudumun ağ ır lığ ı ile git­ gide eti me gömü l üyor, rahatsı z l ı ktan acıya , acıdan ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 16

241


ağ rıya kademe kademe geçiyordu. Yavaş yavaş bi­ lek ve bi lekleri min bi rleşti ğ i e l kem i klerim sancı­ maya başlad ı . Oyl uklarımdan fırlayacakmış gibi ge­ rilen omuz ve kol kem i klerim de sıziarnaya ve arka­ sı ndan şiddetle sanc ımaya başladı. Bütün bunlara i l aveten, bir de son derece ş id­ detl i H aziran sıcağı n ı n , hava deliği b i l e o l mayan çi­ mento tabutluğun bağucu havası. Vardı kel i mesi yan l ı ş . Hava yoktu ki ! Bu beni öldürebi l i rd i . Ası l ha­ yati tehl i ke bu havasızl ı k ve eritici sı cakl ı k olmuş olacak k i , kollarımın, etleri m i n ve kem i kleri m i n yara ve acı l arına rağmen vücudumu sal landırd ı m , ayakla­ rımı tabutluğun iki yan ve arka cidar köşelerine ya­ pıştırd ı m . Acıdan d işlerimi g ı c ı rdata gıcırdata ve suratımdan bol bol akıp gözlerime, ağzıma bulaşan terl eri kafam ı iki yana sal l ayıp s i l ke s i l ke vücudumu öne doğru tam b ir kavis h a l i nde gerrneğe gayret et­ t i m . Mesnets iz olan ayaklarım duvar köşelerinden kaydı kça vücudum olanca ş iddetiyl e sarkıyor ve bu saderne b i l eklerime demirleri daha fazl a gömdürü­ yor, omuz oyluklarımı iğne batmış g i b i sancıtıyor ve beni acı dan bağ ırtıyordu . B u ç ı ğ l ı klara pol isler a l ı ş m ı ş o lacaklar k i, tah ki k i ç i n kapağı açmıyorlard ı bile! •

HAVAYI CiGERLE R i M E ÇEKTiM B i r çok acıtıcı denemelerden sonra m uvaffak ol­ dum : Vücudum yarım kavis hal inde geri l m iş , böy­ l e l i kl e suratım tahta kapağa dayan m ı ştı . Kapak re­ zeleri n i n b ı raktığı ara l ığa dudaklarım ı yaptıştırarak d ı şarı n ı n havası nı yanan ci ğerlerime şiddetle çektim. Emn iyet binasının en üst katında olduğumuz ve b u k ı s m ın damı her nedense cam olduğu için her ta242


raf s ıcaktan kaynıyord u ; ama gene de koridorun kay­ nar havas ı , tabutluğun bağucu havasızl ı ğ ı ndan daha iyi idi veya bana öyle geld i . . . Ama b u anormal vaziyette uzun m üddet durma­ ma i m kan yoktu ; ayaklarım kaydı kça ve vücudum es­ ki haline düşüp sal iand ı kça acılarım daha çok şiddet­ leniyord u . B i rdenbire ye ni bir acı , bütün ötekilerini bastırı­ verd i . Baş ı m ı n üstünden, örme tel arkas ından parla­ yan şi ddetl i ış ı klar beyn i m i n i çi n i zonklatmaya baş­ lam ıştı . Şi mdiye kadar bu şiddetli ı ş ı k l ı ampul lere d i k­ kat etmemişti m . Derd i m kafi olduğundan, bu dara­ c ı k yere neden bu kadar çok ayd ı n l ı k koydukları n ı merak etmeğe v e şaşmağa vaktim olmamışt ı . Şimdi beyn i m i n sancıs ı di kkatimi bu yeni musibete çekti. Nefes mücadelemden vazgeçip baş ı m ı döneb i l d i ğ i kadar kıvırıp, saçl arımı ateş g i b i yapan b u aca i b ampul lere bir göz attım . Derhal gözlerim kanıaştı ve faz la bakamad ı m . Fakat bu kısa müdet esnas ında gördükleri m i ömrüm sürdükçe unutmayacağı m . KOR KUNÇ MANZARA Başı nıdan bir iki karış m esafede, üç, belkide dört gayet iri, herbiri sokak ampulü kadar büyük dört ampul yan ıyord u. Işıkları mavimtrak beyazd ı . Ampulerin içinde, mutad harici, helezoni b i r tak ı m .. fi laman .. lar vard ı . Sonradan öğrendiğ i nı e göre bunları , o zamanki Pol i s Müdürü, Nazi Al manya'ya bir seyahati esnasın­ da öğrenip getirtmiş. M ah iyetieri n i b i l m iyoru m , fa­ kat tesirlerini pek iyi bi l iyorum . Bu müthiş sıcak günde, havas ız darac ı k tabutlu k 243


i ç i nde meydana getirdi kleri sı cak l ı ğ ı bir tarafa b ı ra­ k ı n . Ası l korkuncu, i nsan ı n başı nda ve beyn i nde ha­ s ı l olan sancıyd ı . Tarifi zor bi r san c ı ! En ş iddetl i baş­ ağrısıyle bir al akası yok. Ağrı, şakaklar ve a l ı n na­ hiyes inde değ i l , kafan ı n orta ve üst taraflarında. San­ ki kızg ı n şişler beyni n i ze sakul uyor ve içinde ayna­ t l l ıyormuş g i b i . Gözlerim k ı s ı l ıyor, diş lerim g ı c ı rdı­ yor ve avcıZLm ç ı ktığı kadar bağı rıyordum. Kol i arımdan ası l ı o l arak, terden suya batm ı ş gibi s ı r ı l s ı klam ve i n kıtasız ç ı ğ l ı kl arla bağ ı rarak sallanıp durdum. Saatler geçti . Zaman oldu, bağ ırd ı ğ ı rn ı n bi­ l e artık farkında değ i l d i m . Belki de se sim ka lmamış­ tı ve a ç ı k ağzımdan, takal lüs etm i ş bağazı mdan h ı rıl­ tıdan baş ka bir ses ç ı km ıyordu . N e kadar zaman böyle geçird i ğ i mi ne o zaman , ne de ş i mdi hatı rlayamıyoru m . Bel ki aynı gün , belki d e e rtesi sabahtı . Kapağ ı açan pol i s e : « Beni hakime götür! i mza edeceği m ! .. d iye bağ ırd ı m . Daha doğrusu bağ ırd ı ğ ı m ı sandı m . Ses i m öyl e boğuk ç ı km ı ş olacak k i , herif anlamad ı , büyük gayretle ve yutkuna yutkuna cüml eyi üç defa tek­ rar etti m . ü n iforma lı pol is " Ha ! " dedi ve birden o meş'um ampuler söndü. Zincirler çözüldü , yere ıslak çama­ ş ı r g i b i y ı k ı l ıverd i m . Başka bi r pol is su geti rd i , sura­ t ı ma serpti . Zaten bayg ı n değ i l d i m , fakat şuuru mun tam olduğunu iddia etsem yalan o lur. H a l i m e daha fazl a itina göstermeden iki polis kol l arıma g i rdi ler ve yarı sürükl iyerek, yarı taşıyarak beni B i ri nci Şube Müdürünün odas ı na götü rd ü l er. Aman Al l ahım ! . . . Dünya varm ı ş ! Açı k pencere­ den tatl ı b i r meltem esiyor, adayı seri n l etiyordu . M a­ roken koltukların cennetl i k konforunu tam idrak ede244


b i l mek için insan meğer böyle bir gün veya beş o n tabutlukta ko l l arı ndan as ı l ı sal lanmal ıym ı ş .

s a at

·< i MZALA! , DiYE E L i M E TUTUŞT U R U LAN HAZlR i FADE! . . . Tabutluk işkencesi nden ç ı ka l ı yarım saat henüz olmuştu ama, Emn iyet Müdürünün odas ı n ı n seri n l i ğ i , rahat koltuklar, cana c a n katan b i r bardak s u , beni mezbahaya götürülen koyun tevekkü lü hal i nden kurtar­ m ı ş , akl ı m ı baş ıma geti rmişti . Emniyet U m um Müdür Muav i n i n i n " i mzala ! , di­ ye el ime tutuşturduğu ve g üya benim o lan • hazı r • ifadeyi d ikkatle ve gitgide artan b i r dehşetle okudum. Emn iyet amiri sahte bir lakayd tavırla başkal ariyle görüşüyord u . Fakat göz ucu ile beni süzdüğünün far­ kı ndayd ı m . Daha yarım saat evvel çekt i ğ i m azab gözü mün önüne geld i . Saçl arımın di binden terler boşandı . Fa­ kat bunu i mza edemezdim. Böyle b i r vesi kayı tan­ zim etmek şeyta n ı n akl ı na gelmezd i l Ben bunu •c ifa­ demd i r n d iye gCıya i mza edecekti m ! H i kaye dört başı marnur olarak tertiplenm işti. Bu mü rettep •c ifademne göre babamı n teşvikiyle gençleri organize etmeğe başlam ı ş ı m . B u gençlerle, ı rkçı - turancı g izl i b i r cemiyet kurmuşum. Ben bu i ş­ leri görü rken , aynı gaye yo lunda Ni h ai Ats ız da g izli b i r cemiyet ku ruyor, talebelerini aza yazıyorm uş. Onu da, beni de el altından idare eden gizli elebaşı­ lar babam, Prof. Zeki Vel idi Togan ve Dr. Hasan Fe­ rid Cansever'm i ş . Bunların teşvikiyle g izli cemiyetle­ r i m iz birleştiri l m i ş . Fakat asıl « gizli şef , l e hiç kar­ ş ı karş ıya gelmemişim. Ara yerde, Prof. Remzi Oğuz 245


Arı k vesaire gibi «Anadolucular .. köprü vazifesi gö­ rüyorl arm ı ş . N i hayet b u sene, bütün bu ırkçı - turancı komi­ teci l er son kozumuzu oynamağa karar vermişiz. Ev­ velce tabancalar üzerine edilen yeminlerle de zaten « herşeye hazır olduğumuzu .. beyan etm i ş iz. Prof. Ze'­ ki Vel idi ' n i n , Dr. H asan Ferid Cansever' i n , N i hai At­ sız'ın ve ben i m de iştirakimizle yaptığımız g i z l i b i r toplantıda, komünizmle mücadele maskesi altında gençl i ğ i kışkırtmağa ve bir nümayişle başlayıp i ş i hükum et darbesine çevi rmeğe karar vermişiz. Hüku­ meti devi rd i kten sonra Almanlarla • işbirl i ğ i .. yapa­ cak ve turanc ı l ı k uğrunda Rusyaya hemen i l an-ı harp edecekmiş iz . . . üç buçuk sah ife tutan bu « ifade .. , işe hakikat süsü verecek vak'alarl a , tar ihl erle ve tırnak içinde makale ve mektup parçalarıyle doluydu . Akla g eldik gelmed i k her tan ı d ı ğ ı rn ı n i sm i de kayded i l m işti . imza etmezsem gene Tabutluğa atıl acaktı m . Et­ sem, yalnız ben değ i l , babam ve sayısız kimselerin can ı n ı yakacaktı m . Ecel teri dökerek b i r çare düşündüm, d a h a doğ­ rusu düşünrneğe çalıştı m . Ne çare! Beyni m sanki bo­ şal m ı ş gibiyd i . H içbir ş ey düşenemiyor, aptal aptal gözü m , koltuğun kenarında yürüyen si neğe tak ı l ıyor­ du. Emniyet U mum Müdür Muavin i bana dönerek

:

• imza ettin m i ? • dedi . Yalvarı r gibi b i r sesle : -

«- R ica ederi m , müsaade edin de ben söyl i­ yeyim daktilonuz yazs ı n , onu i mza edeyim .. ded i m . Emniyet amirinin zaten esmer o l a n su ratı büs­ bütün karard ı . Kaşların ı çatarak : 246


Vakti mizi ziyan ediyorsun. Demin polislere .. imza edeceğ im .. demişs i n , g etird i k , sana insan gibi muamele ettik, uzun ediyorsun. imzala koğuşuna git . Bu şekliyle i mkan yok ki ! .. Haşin bir hareketle yerinden kal ktı , yan ı ma gel­ d i ve parmağ ı n ı evi ri p çevird i ğ i m kağıda uzatarak : « -

..

« -

imza et ! ., d iye bağ ırd ı . Cevap vermeden önüme baktı m . Bekled i . Ben de bekled i m . Plansız bir şekilde, i nsiyakla hareket ediyordum. Emniyet Umum Müdür Muavini yan ı ndakilere döndü : « -

Doktoru çağ ı r ! .. ded i . Şişman müdür ka l ktı , d ışarı çıktı . B iraz sonra kısa boyl u , i htiyar, kel gibi kafa l ı ve i ri buru n l u b i r adamla içeri g i rd i . Şimdi gö­ zümün önüne gel iyor da, i ran' ı n sab ı k Başveki l i Mu­ sadd ı k'a çok benzetiyorum . Ya l nız daha ç i rk i n i . Em­ n iyetin doktoruymuş. «-

Emniyet Umum Müdür Muavini s ırrtarak : Beyi m uayene etsene, doktor. Baka l ı m ezi­ yet ve meşakkate müsait m i ? .. ded i . M UAYENE N ETiCESi : KALBiNDE A RIZA YOK! . . . Bu kel imeler, hece ve hece hala kulağı mdad ı r. Daktorun da, a lelacele ka lbimi dinledikten sonra ağ­ zı nda geveler gibi konuşmasıyla yaptığı beyanat ay­ nen hafızamda : Evet efendim . . . Ka lbinde bi r arıza yok !. . . .. Bu iğrenç sahne beni öfkelendirmiş, bu sayede de cür'etkarl aştırill ıştı . Yaptı kları m ı n akibetini fazla düşünmeden " ifade m .. olacak o lan kağ ıdı parça par­ ça edip daktorun suratına fırlattı m . B i rden heps i üstü«-

247


me üşüştü . Kafama, boynuma, s ı rtıma yUmruklar indi . B i r taraftan da Emn iyet Umum Müdür M uavin i avazı ç ı ktığı kadar bağı rıyordu : Götürün d . . . . . . u tabutluğa! Geberi nceye kadar b ı rakın orda da aklı başına gelsin! .. «-

Sivil ve üniform a l ı bi r sürü polis, gayretl erini is­ bat için birbirleriyle yarı şı rcasına beni yumruklayarak ve tekmeleyerek sürüklerneğe başladı lar. Suratı m çar­ çabuk kan içinde kaldı . Ve kend i m i , gene kol i arımdan as ı l ı olarak, her tarafı kapal ı beton tabutluğun içinde sallanır buldum.

N i h ayet bay ı l m ı ş ı m . Kaç saat bayg ı n kald ı ğ ı m ı n e b e n bil iyorum , n e de başkaları . Gözümü açtı ğ ı m­ zaman kend i m i yerde, taş döşemelerin üstünde bul­ dum. B i r sivil memur hem suratı m ı ıslak bezle s i l iyor, hem de yan ı ndaki üniform a l ı polisle konuşuyordu : (( - iyi k i , kafatası patlamadı . . . Halkayı çözer çöz­ mez böyle y ı ğ ı l ıvereceği n i n ereden b i l i rd i m ! .. Yüzükoyun seri l i yattığ ı m taş lar pek rahattı , ayıl­ d ı ğ ı m ı belli etmek istemed i m . Etrafı n ıssızlığ ından ve karan l ı k pencerelerden vaktin geceyarısından sonra olduğunu anlad ı m . Ün iformal ı pol is, vurdum duymaz bi r edayla : Bunlar yedi can l ı d ı r, bi r şey o l m az ! , diye fe l­ sefe yürüttü. •-

H i ç unutm ıyacağ ı m , çakır gözlü, keskin hatl ı bir adam olan sivi l , ensemi oğuştururken şöyle cevap verd i : Öyle deme, o da bi r anan ı n evlad ı . Bak ne hale gelmiş! Hayvan olsa acır be! «-

248


Sonra kolumun altına g i rerek ben i doğrulttu ve duvara dayıyarak oturttu . Mecburen gözlerim i açtım. Pest i l gibiyd i m . ikisi de kol uma g i rerek helaya götü r­ düler, yüzümü gözümü y ı kadılar, bir i ki saat iskem ie­ de otu rttul ar. Sonra da .. ş i mdi biri gel i r görür" maze­ retiyle beni tekrar deliğe sokup astılar. Fakat o gece i şkence ampul lerini sık sık söndürdül er. Ertesi sabah bir komiser geldi , ben i çözdürdü ve eski hücreme, 18 Nurnaraya götürüp kapattı. Kapıyı kapamadan günü sormuştum . s Haz i ran Sa l ı günü, bu­ gün .. ded i . Demek ki, tam üç gün, dört gece « Tabut­ l u k .. da i ş kence görmüştü m ! " ..

249


1 944 'den H at ı ra l a r

·

1 9 Mayı s ' ı takip eden günl erden birinde hel aya gitmek üzere bahçeden geçen Dr. Hasan Ferid Can­ sever' i n bahçede i p örmekle meşg ul şişmanca bir adam d i kkatini çekti . Bu adam , şantajcılar diye isim takılan ve mu hakemeleri bir vakitler istanbul gazete­ lerinde sayfa lar dolusu yer işgal edenlerden meşhur Suduri Hersek'tir. Suduri Hersek vol eybol meraklısı­ d ı r, örmekte olduğu da vol eybol ağıdır. Yarad ı l ı ş iti­ bariyle şüpheci bir zat olan Dr. Cansever, bu Ş işman­ ca adamın büyük bir ciddiyet içinde i plerle niçin uğ­ raşmakta olduğunu merak etti . Ve yanı ndan geçerken yavaşca :

- Ne yapıyorsun? d iye sordu. Suduri Hersek, 19 M ayıs 1 944 nutkunu o ku­ muş ve Halk Partisi M i lli Şefin i n " Turancı lar» adı ta­ kılan Türk m i l l iyetç i l eri aleyh i nde kul landığ ı ifadeden dolay ı , onl ara a ğır cezalar veri l eceği n i anlamıştır. Dok­ toru tanı madığı ve suali soran ın da mevkuf m i l l iyetçi­ lerden olduğunu b i l mediği i ç i n , Hasan Ferid Canse­ ver'e - baş ı n ı bile kaldırmadan - şu cevabı verdi : - Turancı lar için ip hazırl ıyoru m ! . . . ((ORKUN» dergisi koliaksiyonundan * **

250


Hücreye sığmayan adam ! . . . Hamza Sadi Özbek'i hücresi nden ç ı karmışlar : - Efendim sizi biraz müdür bey i stiyor. Sözü i l e meşhur tabutl ukların bulunduğu yere g eti rm i şler ve Kamuran Çukruh'un verdiği emir ge­ reği nce tabutluğa tıkmış lar. iri - yarı bir Anadolu efe­ si olan H amza Sad i , tabutl uğa güç s ı ğ m ı ş , tepesin­ deki beşer yüz mumluk ampu l l e r de yak ı l ı nca itira­ za başlam ış . itirazlarına rağmen tabutluğun kapısı yüzüne kapatı l ı nca , kapıyı yumruklayarak, bağ ırmaya başlamışsa da, aldığı emri yerine geti ren kom iser m uavi n i , bu gibi işlere a l ı ş ı k olmanın verdi ğ i bir ra­ hatl ı kla : - isted i ğ i n kadar bağ ı r. Sesin kısıl ınca susar­ sın! diyerek, Hamza Sadi özbek'i kaderiyle başbaşa bı ra­ kıp oradan uzaklaşm ıştır. <�ORKUN, dergisi kolleksiyonundan ihtiyaç meselesi. istanbul Emniyet Müdürlüğü B i rinci Şubesinde­ ki nezarethaneni n 1 3 numara l ı hücresinde i kamet et­ mekte olduğu s ı ral arda, bir sabah Orhan Şaik G ökyay ayak yoluna çı kmak için usule uyarak, hücren i n ka­ p ı s ı n ı vurdu. N öbetçi pol is « meşgul .. diye seslend i . B i r m üddet bekleyen Gökyay , kapıyı b i r kere daha vurdu, fakat yine meşgul cevabını al d ı . Bu defa nö­ betçi pol i s , hela boşalınca kendisi n e haber vereceğ i­ n i de söyledi. Orhan Şaik bekledi , bekled i . Tam i ki saat bek­ led i . Nöbetçi memur, her zaman olduğu gibi ya dal­ g aya düşmekten , yahut da kitap okumaktan onu unut­ m uştu . N ihayet sabrı tükenen Gökyay, bir kere da25 1


ha kapıyı vurdu ve gelen memura nöbetçi komiseri­ n i isted iğini b i ldirdi. Nöbetçi : .. - Komiseri ne yapacaks ı n ı z ? » diye sorunca, şu cevabı verdi : - B i r otu rak isteyece ğ i m ! . . . " «

«ORKUNn dergisi kolleksiyonundan * **

Mutena Hücre Haz iran ı n en sıcak bir öğle sonunda, kendi l eri tarafı ndan : .. M utena hücre ıı , z iyaretç i lerince de : .. Tabutl u k " diye anılan işkence odasında, bu, elek­ trik l ambaları altında ışıl-ı ş ı l yanan odada, ayakta , beş saat b ir şehriayi n seyrettim ! Burada bir adım i l erisi değ i l , fakat on dört asır gerisi görün üyordu : Arabistan çölünde, efend i l eri tarafı ndan kızg ı n güneş altında taşiara bağlanmı ş çıplak köleler . . . Tab i i yi r­ m inci asır meden iyetinde, hem bi r tabiat unsuru olan güneş yeri ne, onun göz kamaştı ran ve kör eden icatlarından biri , elektri k vard ı . işte isti klal M ücadeles i n i n kaza n ı l d ı ğ ı i l k yıl­ dan başlayara k, 1 1 Mayıs 1 944 tarihine kadar, mesle­ ğin çeşitli kademelerinden en gen iş teftiş ve mü ra­ kabeler görerek Devlet Konservatuvarı Müdürlüğüne, kayırılarak değ i l , layık olarak geti r i l m i ş öğretmene reva görülen tahkir budur! Vazife hayatı Cumhu riyet­ le yaşıt ve vatan hizmetinde yoru l m uş bi r vatandaş ı n m ü katatı budur! . . . Bu elektrikler altında verilen si­ yasi terbiye metodunu, bütün kültürü zabıta roman­ larından ibaret olup, Erdek'i Trakya 'da zannedecek kadar coğrafyayı sevmiyen gOya bu M ü lkiye mezunu, Siyasa l B i l g i l er Oku l u nda öğrenmiş o lmasa gerek . . . 252


M ü nevver vatandaşların Türk Kanuniarına bu teshin vas ıtl arıyle ı s ı nd ı r ı l d ı ğ ı ndan, Anayasan ı n hala yürürlükte bulunan 73 cü maddesinin bu ışıklar al­ tı nda okutul duğundan ve ömrünü vatan çocukları n ı aydı n l atmağa vakfetmi ş bi r öğretmenin b u yolda ten­ vir edi ldiğinden, ben, netsirnde tecrübe i l e yeni ha­ berdar oldum . uOrhan Şai k Gökyay'ın Müdafaanamesinden» * :-;: *

Suret Cevher nazariyesi ·

B i r gün sonra Va l i n i n huzuruna beni tekrar çı­ kardı lar. Masanın üzerinde y ı ğ ı n - yığın fotoğrafl ar vard ı . « Sen nümayişte yoktun ha .. Fotoğrafları gös­ tererek : Bunlar ne? dedi. Nümayi ş esnasında çeki l m i ş muhtel if pozlar. Hepsinde de ben varım . . Hayatımda bu kadar ezi ldi­ ğ i m i , bu kadar bozulduğumu b i l mi yoru m . (0 günden­ beri fotoğrafi a ra da, fotoğrafcı lara da düşman ol­ dum). Kan beyn ime hücum ett i . Az kaldı öl ecektim . Be­ reket versi n her şeyin kom i k tarafını bulup yakalama­ s ı n ı bilen m izacı m burada da i mdadıma yetişti . Esa­ sen had iseler de gülünçtü. Dem indenberi a ğ ı r, kesi f bir nazarla beni süzen Cumhuriyet Hükümdarına (Nevzat Tandoğan) a : - Efendi m , ded i m . Ben felsefe talebesiyim , bu işlerden az çok anlarım. Felsefede bi r suret - cevher nazariyesi var. Bu kartlarda gördüğünüz beni m su re­ t i m . As l ı m , esa s ı m , cevherim Fakültede i d i . Felsefe şubesinde d ers d i n l iyordu . Ben gerçekte nümayişte yoktum. i l k verd i ğ i m ifade doğrudur, sureta vard ı m . 253


Tandoğan sür'atle ayağa ka lkt ı . Odada kimse yoktu : - Suratı n a b ir tane aşkedersem, sureti, cevheri görürsü n ! Ç ı k d ı şarı . . . Ç ı kt ı m . Gülüyord u m . Kapıda beni bekl iyen pol is : - Gal iba seni b ı rakıyorlar, sevi nçl i s i n ! ded i . - Haki katen kurtu l muş gibi sevin iyoru m . Felsefeden öyle bir imtihan verdi m ki, sorma . . . Hani ben de beğend i m . ••Serdengeçti>• dergisi kolleksiyonundan * **

Devrilen çamlar. Şimdi Emn iyet Müdürünün odasındayız. ifade­ m izi a l acaklar. Emn iyet M üdürü, tam C .H.P. tipinde b i r ada m ! Ense, kulak yeri nde. Göbek ha keza . . . Pür azam et! . . . Pür hiddet! . . . Odanın bi r tarafında gel i p gidiyor. Yumrukları n ı sı kıyor. . . Belki bize vurmak istiyor ama, vuramıyor! Fakat vurmakta lazım . . . Ma­ saya . . . Masaya vuruyor. Masadaki ka lemler, hakka­ lar Emniyet Müdürünün azametinden tir tir titriyor. Bu durum karşıs ında sen ne yapıyordun, diyeceksi­ niz bana. Ben m i ? Ben g ü l mernek için kend i m i zor tu­ tuyordu m. Hatta gül üyordum bi l e . . . Adam ı n h ali gö­ rülecek ş eydi : Kalaycı körüğü gibi puf, puf ediyor, yerde gökte ne kadar toz varsa heps i havalan ıyor. Kaşları n ı n s ıra i l e biri i n ip, biri çıkıyordu . Yanındaki benim ifademi alacak adama : .. i şte damuzun baş ı , çete baş ı b u . " diyor, beni gösteriyordu. Bana : - Akseki l i , ded i . Doğ ruyu söylemezsen, sabaha kadar seninle buradayız. 254


Ben, h i çbir şey duymam ı ş gibi mütemadiyen ona bakıyordum. B i r aral ı k kendi n e gelir gibi oldu : - Apta l , apta l yüzüme n e bakıyorsun be? d iye haykırd ı . - Haki katen aptal laştım. N e o l uyoruz? Bunun ni hayet i , tal ebeler : • Kahrolsun Komünistler .. , · Kah­ rolsun onları hi maye eden l er .. ded i l er. Olmuşu bu ! Bu tevkif! er, bu sorgular! . . . Gal iba rüya görüyorum . Veyahut t a ben öyle b i r kitap yazmak istiyorum . B u kitap i ç i n s iz tam b i r tipsiniz. Roman ı n kahraman ı . . . S ize onun için bakıyorum, ded i m . - N e ded i , ne? Roman m ı , masal m ı ? Hüku me­ ti deviriyordunuz be! . . . O anda bir şey devri ldi amma, her halde dev­ rilen ne kavuktu , ne hükumet! . . . Emniyet Müdürü çam deviriyord u l . . . "Serdengeçtin dergisi kolleksiyonundan ** *

Ali ihsan Paşa Meşhur A li ihsan (Sabis) Paşa, bizimle beraber 3 Mayıs 1 944 de hapse atı l m ışt ı . 13 numara l ı hücre­ de ben, 1 4 de Paşa , 1 2 de Atsı z yatıyordu. Yüzlerini gördüğümüz yok ya. Seslerinden anl ıyoruz . . . Kaldı � ğ ım ı z hücreler o kadar dardı k i , bir adam ancak s ı ğar­ d ı . Elektrik ı ş ı ğ ı ndan başka ı ş ı k da yok. Aylarca gü­ neş yüzü görmedik. Neyse . . . burası sürer, bu bir ki­ tap! ık m esel e . . . He l aya nöbetieşe çı kard ık. Hücreler dı ştan açı­ l ı rdı . Kapıyı vururduk, pol is : · Kaç numara? .. d iye so­ rar. a M eşgu J , der, b i r hay l i bekletir, keyfi g e l i nce 255


b ırakırd ı . Ko ridorlarda yüz yüze hiç gelmezd ik. iş o n a göre ayarl anmıştı . B i r gün oldu ki , helada dahi kontrol a tabi tutul­ duk. H e l aya g i recek, fakat kapıyı kapamayacaktık! Po l i s , karş ı mıza geçip bakacaktı ! . . . N iteki m öyle ya­ pıyord u ! Bu durumda yerin d ibine geçiyor . . . kızarı­ yor, bozarıyor, fakat bi rşey d iyemiyorduk . . . B i r gün A l i i hsan Paşa d a ç ı km ı ş. Baktık, bir gün b i r gü rültüdür g itti : N e rezalet bu ! . . . Hangi devirdeyiz? Pol ise, helaya bakmak emrini ki m vermi ş ? Bu nas ı l kanun? Bu nas ı l niza m ? Meml eketin en tem iz çocukların ı bu­ rada çürütün , bu ne iştir? Gelsin müdürünüz, komi­ seri niz! . . . «-

"

Ha ded i k , tamam. Bu Paşa'nın ses i . Yaşa Paşa ! . (Tabi i içim izden) Kapıya kulak verd i m . Benim hücre helanın tam karş ı s ı nda i d i . Anladı k k i , bize yapı l an Paşa'ya da yap ı l mı ş . Tab i i Paşa, her zamanki g i b i , kapıyı kapa mış . Kap ı n ı n üstü camdı . Pol i s , oradan kuşbakışı bakmış Paşa'ya ! . . . Paşa d a donunu çektiğ i gibi ka l km ı ş . Ve başlamış bağı rmağa . . . N e gün lerdi o günler Yarabb i ! ccSerdengeçti•• dergisi koliaksiyonundan •

Acaba Doğru mu? Rus matbuatın ı yakından takip eden bir dostu­ muz .. Pravda .. n ı n geçen ayki nüshalarından birinde okuduğu ş u havad isi bize nakletti : i ki nci Dünya Harbi i ç i nde Almanlara h izmet maksad ı i l e ortaya ç ı kan Türkiye'deki Türkçülük ha­ reketini bastırmağa ves i l e olan, hatta bu yüzden 47 .,_

256


kiş i l i k bir l i steyi Cumhurre isine sunan, Türkçi.i l ü k a l eyhinde yazı l m ı ş bütün yazı la rı çok güçl ükle bir araya toplayarak Eğitim Bakanl ı ğ ı hesabına güzel ve çok faydalı bir k itap hal inde neşrettiren sabık Eği­ tim Bakanı H asan Ali Yücel 'e, Mos kova U I G m Aka­ demisi b ir teşekkürname sunmuştur. Zira, Bay Yüce l , b u neşriyatı yaptı rmakla Sovyet Rusya 'ya e n büyük hizmeti yaptı ve Türkiye'deki adam larımızın ele g e­ ç i remeyecekl eri Türkçü vesaiki b i r araya toplayarak Türk Devl eti hesabına bastı rdı . Pani s l avizm , Türkçü­ l ü ğ ü söndürmek isteyen bu eseri ve onu ortaya atan , Türk devlet adamı n ı hatırasında daima yaşatacaktır.• B iz bunu duyduğumuz zaman şaştı k ! . . . Kitap işi doğru. Türkçü l ü k a leyhindeki neşriyatı yukarıdan a l ı­ nan e m i rleri e topl atma k i ş i doğru . . . Fakat Sayın Bay Yüce l , acaba bu yüzden bir teşekkürname a l m ı ş mı­ d ı r ? Soruyoruz? . . . .. . «ALTIN IŞIKn dergisi kolleksiyonundan ** *

Besi e Kargayı . . . Moskova'da neşro lunan «Yeni Zamanlar» mec­ muas ı n ı n son nüshası nda Türkiye 'ye dair bi r yazı var : Türk köylüsü açtır, sefi ldir, yoksuldur, mektep­ s izdir, ı ş ı ksızd ır . Türk köylüsü kendisi n e mütemadi­ yen zulmeden idare amirl erinin emri altında ezi l m ek­ ted i r. Türk köylüsü mağaralarda, koğ uklarda yaşayan dünyanın en iptidal insanıdır. Ve saire . . . Rus mecmuas ına bu yazıyı i l ham eden kimdir, b i l i r m i siniz? Türk muharriri Sabahattin Ali ! . . . Rusl ar, Sabahattin A l i 'n i n kitaplarını okuyarak Türk Köyl üsü­ ı� ü yukarıdaki kel i melerle tasvir ediyorlar. ÇANKAYA'DA KABUS/F. : 17

257


H i ç b i r Rus muharriri bize Rus köylüsü hakkınd a böyle f i k i r vermedi . Çünkü o n lar komünist olmadan Rus olduklarını b i l ecek kadar münevverd i rl e r. Sonra Rusyada bu çeşit yazı yazan adam l arı bes­ l emek için kurul muş b i r Maarif Bakan l ı ğ ı da yoktur. •TASViR, gazetesi koliaksiyonundan * **

Uçtu, uçtu, kuş uçtu (*) Sevs inler. Kuş gibi uçmuş da Londra 'ya kon­ muş. Rahat durs a iyi . Fakat durur mu? Bu sefer d e radyo i l e bize y i n e sesin i duyurdu . Diyor ki : Bir kuş gibi uçarak Londra'ya g e ld i m . Sizin­ l e konuşmadan , iç im i söylemeden duramadım. Beni buraya uçuran sizsiniz ! , Haşa. Biz değ i l iz. Zira eğer e l i m izde bi r .. uçur­ ma " i m kan ı olsayd ı , onu herhalde, Londra'dan çok fa r k l ı bir başka tarafa uçuru rduk. «-

"TASViR>> gazetesi kolieksi yonundan

( * ) Hasan Ali Yücel'in Londra seyehati dolayısiyle ya­ zılmı§tır.

258


B i R DEVRi N S E M BOLü

Ta b ut l u k l a r 3 Mayıs 1 944 de m i ll i ruh, Ankara'da emsal siz b i r şeki lde tezahür etti : Komünizm al eyh inde bü­ yük ve çoşkun bir nümayiş yap ı l d ı . Bu nüınayi ş , bel­ ki, b i rçok Türk'e ağır ıstı raplara maloldu, fakat b i z i b i r sabah korkunç b i r emrivaki i l e uyanınaktan kur­ tard ı . Türkçülüğün geçi rd i ğ i as ı l büyük i mtihan, bu tari hten itibaren başlar. Devrin d i ktatörlük idares i , manas ı n ı tamamen müdrik, fakat neticelerinden gafil ol arak Tü rkçülüğe kara darbesi n i i n d i rd i . Her türlü devlet vas ıtas ı Türkçülük aleyhinde seferber ed i ld i . Türkçüler işl erinden , mekteplerinden atı ld ı lar. Tevkif­ ler, işkenceler, bütün dünyayı aldatmak i ç i n tertipi en­ m i ş resmi tebl iğler birbi rini takip ett i . Devrin Devlet Başkanı 1 9 Mayıs bayramında en iğrenç ifti ralar ve ya lanl arla dolu meşhur nutkunu verd i . 1 944 den sonra Türk d i l i ne yen i b i r kelime g i rdi :

Tabutluk!

M i l l iyetç il iğe gösteri len düşman l ı ğ ı , m i l l iyetçi­ lere yap ı l an engizisyon işkencelerini ve bunların şa­ m i l olduğu geniş ve deri n manaları i h at� ve ifade eden bu kel i me , o devrin ve şefi n i n sembolü olmuş259


tur. Tari h boyunca onların bahsi geçti kçe tabutluk, ve tabutluk a n ı l d ı kça onlar hatırl anacaklard ı r. D ı ş görünüşü i l e tehdiş m uvaffak olmuş ve se­ mamıza kan l ı bir sessizl i k çökmüştü . Bütün komü­ nistler ve m i l l iyetç i l i k düşmanları bayram sevinci i çi nd e i di ler. «Tü rkçüyüm .. demek değ i l , «Türk'ü m " demek b i l e suç sayı l ı yord u . M i l l iyetçi cephe n i n bü­ tün mücahidleri ya hapi s , ya tecrit edil m i şti . Geride, sadece tecrübes iz, devletin i n ve m i l l etin i n bekas ı için şart olan m i l l iyetçil iğe yi ne kendi devleti tarafın­ dan yap ı l a n s u i kast önünde hakikaten hayrete ve şaş­ kı n l ığa düşmüş, m i l l iyetçi olduğu için ağı r b i r baskı altına al ı n m ı ş bir genç l i k zümresi kald ı . Bu zümre bütün bu hadiselerden evvel daha ziyade bir duyg u , b i r seziş le katıldığı m ücadele ni n şuuruna e rd i . Düş­ man ı n ı n sadece komünistler olmadığını görd ü . Tü rk­ çülüğün yeni mesel el eri n i n ne l e r olduğunu, nas ı l çal ı şması lazım geldiğini m ukaddes b i r azabın tenbih et­ tiği şuuru ve aklı selimi i l e kendi buldu. Hapse atı­ l an l arı n , maddi - manevi işkencelere tab i tutulanların çektikleri boşa gitmemişti . Sağlam toprağa atı lan toh u m , i ntaş etm iş ve güneşi görmüştü. Türkç ü l ü k ta­ r i h i nd e yeni bir devi r baş l ıyordu . üçer - beşer kişi l i k guruplar teşekkül etti. Bunlar b i rbirlerini tan ı m aya ve büyürneğe başladı lar. Yurdun her köşes inde kümeleş­ tiler. Bu yeni çalışmaların i l k neticeleri ol arak, An­ kara'daki bazı komünist ün iversite hocal arı tem izl en­ d i . Ve 1 944 ü n suçluianna i l k tokat atı l d ı . ••Türk Milliyetçiler Derneği'nin 24 Temmuz 1 952 tarihinde Ankara'da toplanan 1 . nci Ku· rultayına sunulan Umumi idare Hey'eti Ra· porundan.• 260


KÖY EN STiTü LERi VE i SM ET iNöNü Köy Enstitüleri n i , Cumhuriyeti n eserleri içinde en kıymet i i s i ve en sevg i l i s i sayıyorum. Köy Enstitü­ sünden yetişen evlatlarımızın m uvaffakiyetler i ni öm­ rüm oldukça, yakından candan takip edeceği m . ismet inönü 1 9 N isan 1 945 tarihli U lus'tan. * **

Köy Enstitülerinden çıkan yeni öğretmenler fe­ yizl i işlerine başlamışlar ve kanuna göre kendi lerine tem i n ed ilen evl er ve tarlalarla hayatlarını kurma­ ğa çalışmışlar ve iş lerini açmı ş lard ır. ismet inönü 1 8 N isan 1 945 tarihli U lus'tan. * **

Geçen y ı l memlekette 285 Bölge Okulu açıldı. iş­ l i kleri ve progra mlarıyle bi r küçük tekni k oku l u n ye­ rini tutan Bölge Oku l larına verd i ğ i önemden ve elde ettiği başarıdan dolay ı , ilk öğreti m Um um M üdürü Hakkı Tonguç'a teşekkür borçluyum. ismet inönü 1 8 N isan 1 945 tarihli Ulus'tan. * **

261


Bir Müfettiş Raporu : Pulur Köy Enstitüsü'nün iç hayatı n ı i ncelemekle meşgulolduğum s ırada bi r yandan öğretmenlerle öğ­ renci l erin okudukları kitapl arı ve dergi leri kontrol ediyor, b i r yandan i l köğretim U mum Müdürlüğü i l e Pu­ lur Köy Enstitüsü aras ı ndaki m uhabereleri gösteren kağ ıtları da gözden geçi riyordum. Her iki inceleme­ lerim bu .. Köy Enstitüsü Dergisi ,. üzerinde çok ciddi durmamı icap ettird i . Bu derg i ler pek çok m i ktarda, adeta her öğrenciye bi rer tane isabet ederces i n e , Enstitülere bol - b o l dağıtı l m ıştır. Bu dergi lerdeki yazı ları bi rer, bi rer inceled i m . Bütün b u incelemelerim neticesinde bunların yüzde yirmisi muhtelif konularda, yüzde sekseni ise tarn a­ m iyle rej i m i m ize al eyhtar, m i l li ahlakımıza, m i l li duy­ gularım ıza kül l iyen aykır ı , m i l li bünyemizi kemi ren ve m i l li bütünlüğümüzü y ı km ak amac ı n ı g üden bir ta­ k ı m muzır ve menfur yazı lar olduğunu hayret ve esef­ l e gördüm . B u kadar fena maksatlarla yaz ı l m ı ş , b u derece de kışkırtıcı tel kinler yapmak için Dergi 'ye konmuş olan bu kabil ş i iriere yalnız ve yal n ız Sosya l i st Par­ ti n i n b i r organı olan ve memleketimizde Komünist propagandası yapan « Gün .. m ecmuasında rastladım k i , çok muzır ve menfur yazı larla dolu o lan bu mec­ muayı da i l k önce Pulur Köy Enstitüsü'nde tomarlar hal inde gördüm. " Köy Enstitüleri Dergisi ,. ad ı n ı taşıyan ve Hasan­ oğlan Köy Enstitüsü tarafından ç ı karıldığı anlaşılan, kitapları nda M i l li Eğ iti m Bakan l ı ğ ı 'n ı n alameti n i , rem­ z i n i taş ıyan, yani Bakan l ı ğ ı mızın resmi neşriyatına mahsus o lduğunu gösteren a lametlerle yayınlanan, Maarif Matbaam ızda ve kendi tahsisatı m ızia bas ı l a n 262


öğrencilere mahsus olarak resmi bir derg i hal i nde ç ı karı l m ı ş bulunan bu mecmuanın bütün sayı l arında maalesef, böyle ş i irler vardı r. M i l li ahlak ve geleneklerimizin yıkı lmasına, m i l­ li terbiye ve iffet duygu ları n ı n baltalanmasına çalışan gayri ahl aki h i kaye lerln ve u Freud izm ., nazariye leri­ nin de bu derg i l erde yer a l m ı ş o l ması üzerinde ayrı­ ca duru lacak bir meseledir. u Maarif Vekaleti Baş müfettişlerinden Fethi is­ fendiyaroğlu 'nun 6 Ocak 1 947 tarihinde Bakanlığa verdiği resmi Rapor'dan.>>

3

MAVISI N

MANASI

3 Mayıs ' ı n manasına g e l i nce : Tari himiz içinde bir uyanışın baş langıcı olmak bakı m ı ndan mühimdir. Batı medeni yetine giriş hareketi olan, fakat, yan l ı ş anlayış v e tatbi k ediş yüzünden b i r aşağ ı l ı k duygu­ sunun teşekkül üne sebebiyet veren Tanzimattan beri kend imizi inkarda çok i leri g itti k. Hatta, medeniyet­ lerin ü l kel ere hiçbir gümrüğe uğramadan g i receğ i n i , garp meden iyeti ni a l ı rken onun tekn i ğ i , sanatı ve i l­ m i i l e birl ikte fuhşunu da a l mamızın zaruri olduğunu söyl eyen hati pi ere rastladık. 1 944 de bu i leri gidişin ne derece lere geldiğini b i l iyors unuz . Temiz Anadolu çocukları , Köy Enstitül erinde b i rer komü n ist o l arak yetişsin diye neler yap ı l d ı . Bunu yapanların çoğu bu­

gün teşhir olunmuştur. Haklarında daha da nice ve­ s i kalar ortaya dökülecektir. B i r sabah komünist o l a­ rak uyanmamız çı ibi korunç bir ihti mal i 3 Mayıs 1 944 de birkcıç bin meçhul m i l l iyetçi gencin yaptığı asi l ve şuurlu lıcırcket önled i . M i l l et kendisine yapı l263


makta o lan suikasd ı anlad ı . Gerç i 3 M ayıs bi r çok ıstıraplar kaynağ ıdır. Fakat o ıstıraplardan şuur ve saadet doğmaktadır. i l k zamanlarda küçük gruplar ha­ l i nde sess izce kutlanan 3 Mayıs bugün kuvvetlenen ve büyüyen şuurlu bir kütl enin bayram ı ol maktadır. il eride bir gün siz gençleri n , Gök - Türk kıyafetinde ol arak büyüklerimizin türbeleri önünde yapacağınız resmi geçitierin heybetin i ve i htişamın ı tasavvur edi­ yor musunuz? Faz i l et temel leri üzerine kuru l an devletimizin birkaç kara gün geçirmesi onu asla sarsı p deviremez. En güzel ş i i rlerdeki b i r-iki vez i n veya kafiye aksama­ s ı nas ı l o ş i i ri n güze l l iğine engel değilse, b i r i ki çel­ me de bu devleti mazideki ve i l erideki u l ul uğundan a l ı koyamaz. Bu devlet ve vatan büyüyecektir. Çün­ kü u ğrunda öl meğe hazır olanlar vard ı r. u Atsız'ın 1952 yılında Ankara'da verdiği cc Devle­ timizin Kuruluşun mevzuundaki konferansından,,, * **

264


i Ç i N D E K i L E R

ÖNSÖZ BAŞLAR KEN 0 0 0

O o o

0 0 0

0 0 0

0 0 0

0 0 0

O o o

0 0 0

0 0 0

O o o

0 0 0

0 0 0

0 0 0

0 0 0

7 9

0 0 0

0 0 0

B i R i NC i BÖLÜ M OLAVLARIN BAŞLANGlCI Olayl arın Başlangıcı ve Birinci Açı k Mektu p i ki nci Açık Mektup Ats ız - Saba hattin A li Davası Sabahattin Ali Mahkeme Salon undan Kaçıyar Avukat Ham it Şevket'in Beyanatı 3 Mayıs Şah lanışı H ücum Pek Kıyasıya Oldu Darbe-i Hüku met i m i ş Bas ı n ı n Ta k ınd ı ğ ı Tavı r Atsız'ın Müdataası 0 0 o

0 0 0

0 0 o

o o o

0 0 o

o o o

o o o

o o o

o 0 0

0 0 o

O o o

0 0 o

o 0 0

o 0 0

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

O o o

o o o

O o o

o o o

o o o

0 0 0

o o o

o o o

o o o

O o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

0 0 0

O o o

o o o

o o o

o o o

20 29 42 43 47 49 50 51 53 54

i KiNC i BÖL Ü M ATSIZ'IN TEVKiFi

ve

YURT SATHlNA VAYILAN

GENiŞ TEVKiFAT Atsız'ın Tevkifi istanbul Yo l u nda Biz Vatan H a in i miyiz? o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

o o o

58 59 61 265


Ve i stanbul 'a M uvasalat . . . . . . . . . Yeni H adis eler . . . . . . . . . . . ... Resmi Teb l i ğ . . . . . . . . . ismet inönü 'nün N utku . .

62 63 65 66

. .

Nutkun Tes i rleri . . . . . . i l k Tahki kat ve iş kence . . . . . . . . . . . . Daracı k Hücrede iki Kişi . . . . . . . . . Hem Bulgar, Hem Komünist . . . . . . Berbat B i r Ko ku . . . . . . . . . . . . . . . . . . B itmeyen Ç i l e . . . . . . . . . . . . . . . . . . Alparslan Türkeş'in Çi lesi . . . . . . . . . Ve Hasta l ı k . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

... ... ... ... ... ... ...

71 74 78 79 82 84 84 87

Asil B i r Paşa . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hastahanede Tedavi . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yine Cezaevi . . . . . . . . . Dayak ve Falaka . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

89 92

Aç Susuz B ı rakmak . . . B i r Müdahale . . . . . .

97 98

93 97

Başka B ir M üdahale . . . Resmi Teb l i ğ . . . . . . . . . Son Tahki kat Kararı . . . . . . . . . . . . . . . . . . Suç ve Suçlular . . . . . . . . . . . . . . . . . . Zeki Vel id i Togan . . . Neler Yapm ış ? . . . . . . . . . . . . . . .

98 101 1 03 1 04 1 05 1 07

G i z l i Cemiyet . . . . . . . . . . . . . . . Nihai Ats ız . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ankara Nümayişi Nasıl Hazırlanm ı ş ? Nümayiş Program ı . . . . . . . . . N ecdet Sançar . . . . . . . . . . . . Orhan Şaik Gökyay . . . . . . . . .

1 08 1 14 1 22 1 23 1 26 1 27

Dr. Feth i Tevet . . . . . . . . . . . . Alparslan Türkeş . . . . . . Faz ı l H isarc ı k l ı . . . . . . . . . . . .

1 29 1 30 1 33

266


1 35 Re ha Oğuz Türkkan . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 37 Kitap Sevenler Kurumu . . . . . . . . . . . . . . 1 40 G ü rem Ad l ı G i z l i Cemiyet . . . . . . . . . . . . . Gayeleri Ne i m iş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141 1 45 Kuru ltay Anayasası ... ... ... ... ... ... 1 46 işaretl eri e M uhabere . . . . . . . . . . . . . . . . . . 147 H üseyin Nam ı k Orkun . . . . . . . . . . . . . . . . 1 48 Dr. H asan Ferit Cansever . . . . . . . . . . . . . 151 Sa i m Bayrak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . istenen Cezalar . . . . . . . . . . . . . . . . 1 52 iti raf-ı Zünup . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 55 Sabahattin A l i 'yi Val i Kırdar Tah l iye Etm iş 1 56 Va l i Bey i l e N e Konuştunuz? . . . . . . . . 1 58 Garip B i r Tece l l i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 59 1 60 Başvekil Saraçoğ l u 'nun M arifeti . . . . . 161 Duruşmayla i l g i l i B i rkaç Not . . . . . . . 1 64 Tahrif Olunan Vesi kalar . . . . . . . . . . . . . . . . . Yüksek B i r ü l kü 1 65 Sorgularla i l g i l i B i rkaç örnek . 1 66 M a h kumiyet . . . Bozulan Karar ve Sonrası . 1 74 Beraat Kararı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 75 .

.

.

.

.

. . .

. .

..

.

.

.

. .

.

. .

.

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. . .

. .

. . .

. . .

. .

.

ÜÇÜNCÜ

BÖLÜ M

ÖNER - YüCEL DAVASI Öner - Yücel Davası . . . . . . . . . . . . . . . . . . H asan A l i Yücel 'in Cevabı . . . . . . . . . . . . . . iste n i l en Cevap . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 944 Hadiseleri . . . . . . . . . . . . . . . . . Ankara N ü mayişi ... ... i ş kence . . . . . . . . . iddia Ediyorum ki iftira i m iş .

.

. . .

1 84 1 85 1 88 1 90 191 1 92 1 93 1 95 267


öner - Yücel Davas ı n ı n i l k Gelsesi . . . . . . . . . ispat Edeceğ im . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Davacı M evkiinde Azarn et Satan Komün ist

1 96 1 97

Hamisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . işkence Hadises i n i n is patı . . . . . . . . . . . . Bü lent Nuri Esen Konuşuyor . . . . . . . . . Elimden Kurtulamayacaktır . . . . . . . . . B u Mahkeme B ir Türk Mahkemes i d i r . . . Savc ı n ı n M ütalaası . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yine Kenan Öner Konuşuyor . . . . . . . . . iftira m ı Değ i l m i ? . . . . . . . . . . . . . . . Kenan Öner'in intibaları . . . . . . . . . . . .

1 98 1 99 200 201 202 202 203 204 205

... ... ... ... ... ... ... ...

Salona Zor Girebildim . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bülend Nuri Esen ' i n itiraz ı . . . . . . . . . . . . Savcı d a işkence Meselesine it i raz Ed iyor . . . , Haki katler G izlenemez . . . . . . . . . . . . . . . . . . Din lenen Şahitler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Orhan Şaik Gökyay D i n l en iyor . . . . . . . . . . . . Naz ı m H i kmet de H im aye Ed i lmiş . . . . . . H i kmet Tanyu'nun Anlattı kları . . . . . . . . . . . .

206 213 214 215 21 7 218 218 219

Gençlerin Durumu Feciyd i . . . . . . . . . . . . . . Fakülte n i n içyüzü . . . . . . . . . . . M i l iyetçiler Ezi l iyor, Komünistl er H i maye

220 221

Görüyordu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Resmi Tebl iğe Uygun ifade Veri n iz . . . B i r Şehadet Daha . . . . . . . . . . . . . .

222 224 224

M u al l i m m i , Müel l i m m i ? . . . . . . . . . . . . Reisicumhur Köşkünde Yen i len Yemek . . . Ge l , Enteresan Meseleler Var . . . . . .

225 226 227

C . H . P . M ec lis Grup Zaptını Verm iyor . . . Adalet Nereye Sürükl eniyor? . . . . . . . . . . . . Ben Mahkemede Nasıl Konuşulacağ ı n ı b i l iri m

228 229

.

.

.

.

268

.

.

.

230


V o Sonrası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Neden ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Savcı ya Cevap . . . . . . . . . . . . . . . . . . Üç tarafl ı Tecavüz . . . . . . . . . . . . B i rkaç Bedbahtın Dalaleti . . . Esbak Müdür ve Sabık Vekil Kenan öner'in Zaferi

23 1 232 233 234 235 235 236

DÖR D Ü NCÜ B ÖL ÜM E K L E R Tabutl u ktan Gün lş ığ ına (Reha Oğuz Türkkan Anlatıyor) . . . . . . . . . . . . . . . Türkkan Anlatıyor) . . . . . . . . . . . . . . . Havayı Ciğerleri me Çektim . . . . . . . . . Korkun ç Manzara . . . . . . . . . . . . . . . . . . n i mzala .. Di ye E l i me . Tutusturulan Hazır ifade . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . M uayene N eticesi : Kalbinde Arıza Yok 1 944'den Hatıralar . . . . . . . . . . . . . . . Hücreye s ı ğmayan adam . . . . . . . . . i htiyaç Meselesi . . . . . . . . . . . . . . . M utena Hücre . . . . . . . . . . . . . . . . . . Su ret - Cevher nazariyesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Devri len Çarnlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . A li ihsan Paşa . . . . . . . . . . . . . . . Acaba Doğru m u ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bes l e Kargay ı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Uçtu , uçtu, kuş uçtu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . B i r Devri n sembolü - Tabutluklar . . . . . . . . . Köy Enstitü leri ve ismet inönü . . . . . . . . . B i r Müfettiş R aporu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3 M ayıs ' ın Manası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

239 239 241 242 244 246 249 250 250 251 252 253 254 255 256 257 258 261 262 263 269


YAGMUR

YAYlNLARI

(Mevcut Olanlar) GENEL K Ü LT Ü R SERiSi İNSAN DENEN MEÇHUL/Alexis Carrel BAŞARININ SlRLARI/Alexis CarreI YARINLARA DOGRU/Alexis Carrel DUA/Alexis Carrel KAVGAM/Adolf Hitler 2. baskı KiTLELER PSİKOLOJİSİ/Gustave Le Bon DEMOKRASi YOLUNDA/Ali Fuad Başgil İLMİN IŞIGINDA GÜNÜN MESELELERI A. Fuad Başgil PEYAMİ SAFA NAZlM HİKMET KAVGASI/Ergun Göze 2. baskı KOMÜNİZMİN ANATOMİSİ/B.B.C. İNSAN VE İNSAN ÖTESİ/S. Ahmet Arvast MASONLUGUN İÇ YÜZÜ TÜRK OGLU DÜŞMANINI TANI/Cevat Rifat Atilhan ViETNAM ÇlKMAZI/Refik Özdek -

20.00 15.00 10.00 40.00

15.00 15.00 ••• •••

-

-

15.00

-

10.00 3.00

iSLAM K ü LTü R ü SERiSi ALLAH VARDIR/Halim Bilsel - S . baskı Hz. MUHAMMED'in' ÇOCUKLUGU /M. Rahmi Hz. PEYGAMBERiN YOLU/E. H. Nedevi Hz. PEYGAMBERiN SAVAŞLARI/Muhammed Hamidullah J2. baskı. RESUL-İ EKREM'İN ÖRNEK AHLAKI/A. Azzam KUR'AN-I KERiM TARİHİ/M. Hamidullah ABİDLER YOLU/İmam-ı Gazali - 4 . baskı ALTIN NESİL (SAHABE) /Abdulhalim Abbas İSLAM ŞAHSİYETÇİLİGİ/M. Aziz Lihbabi İSLAMDA KADlN /Bekir Topaloğlu - 5. baskı

270

12.50 3.00 12.50 .....

.

5.00 10.00 10.00 8.00

15.00


İSLAMDA

SOSYAL DAYANIŞMA/M. E. Zelıra iSLAMDA SiYASi VE İTİKADI MEZHEPLER TARİHİ/M. Ebu Zelıra - (Ciltli 20) KUR'AN-I KERiM MUciZESİ/Malik Binnebi Cezayir'de iSLAMA YENİDEN DOGUŞ/M.B. İSLAM DAVASI/Malik Biımebi İSLAMDA DİN VE DEVLET/Mustafa Sibai İMAM-I RABHANi VE İSLAM/Mevdudi-K. SOHBETLER (HİCRETİN İLK 50 YILI) /M.H.

12.50 15.00 7.50 7.50 5.00 5.00 2.50

M i LLi K Ü LT Ü R SERiSi GENÇLERLE BAŞBAŞA/Ali Fuad Başgil İSLAM MEDENİYETİ/İ. Hami Danişmend GARPLILAŞMANIN NERESİNDEYİZ/ Mümtaz Turhan 5. Baskı ÜNİVERSİTE PROBLEM/Mümtaz Turhan YARlNKi TÜRKİYE/Nurettin Topçu DOGU BATI SENTEZİ/Peyami Safa - 2. baskı TÜRK İSLAM SENTEZİ/Yılmaz Boyunağa TÜRK İSLAM EFSANELERİ/M. N. Sepetçioğlu ÇANKAYA'DA KABUS/Mustafa Müftüoğlu PAPALARIN TÜRK İSLAM DÜŞMANLIGI/ -

ROMAN

ve

5.00 5.00 10.00 2.50 20.00 10.00 15.00 3.00

H i KAYE

DÜNYANIN KADERi BENiM ELLERİMDE İDİ/Hans Baur ÇAKICI MEHMET EFE/Hayreddin Asarcıklı KlRlM KURBANLARI/M. Pişkin - M. Çoşar GECE/Francis Pollini MEKKE'YE GİDEN YOL/Leopold Weiss HÜCRE/k (Biz Şehir Eşkiyası İdik/R. Özdek KUGULAR/ Ali Nihat Tarlan

20.00 15.00 12.50 12.50 12.50 10.00 5.00

PiYES MALAZGİRT T. Y./S. Engin BEKLEYENLER/Remzi Özçelik BÜYÜK OTMARLAR/M. Necati Sepetçioğlu YA ŞEHİT YA GAZİ/Mehmet Rifat -

10.00

6.00 6.00

5.00 271


ŞiiR BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLiYOR/ Arif Nihat Asya 4. baskı KÖKLER VE DALLAR/Arif Nihat Asya DUALAR VE AMİNLER/Arif Nihat Asya DiLE GELEN ANADOLU/Hayati Vasfi KIBRIS ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ/F. Ersavaş Hz. PEYGAMBERE ŞİİRLERIA. Öztemiz GÖNÜL DiYARlNDAN DEYİŞLER/A. Hüdai SESSiZ GÜRÜLTÜ/Abullah Öztemiz -

7.50 10.00 10.00 10.00

5.00

5.00 5.00 2.50

YARDl MCI DERS KiTAPLARI DİN DERSİ Ortaokul I/Hayati Ülkü DİN DERSİ Ortalokul Il/Hayati Ülkü

Y A Y l N E V i Y A G M U R Ankara Cad. 123 Kat 2 İstanbul -

Tel.: 27 64 40

3.00 3.00



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.