Mustafa Necati Karaer - Karacaoğlan

Page 1

B'

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YA YIN LA R I : 963

KARACAOĞLAN

Mustafa Necati KARAER

T Ü R K B Ü Y Ü K L E R İ Dİ Zİ S İ : 100



KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 963

KARACAOĞLAN

Mustafa Necati KARAER

TÜ R K B Ü YÜ K LE R İ D ÎZ lS t : 100


Kapak Düzeni : Dr. Ahmet SINAV

IS B N 975-17-0268-2 © K ü ltü r ve Tu rizm Bakanlığı, 1988 O nay : 8/7/1988 tarih v e 928.1 - 2890 sayı B irinci Baskı Baskı s a y ıs ı: 15.000 Başbakanhk B asım evi — A N K A R A


İÇ İN D E K İL E R

Önsöz

...........................................................

I. Karacaoğlan'ın 1. Nerede 2. Ne a)

Hayatı

Doğdu

V

...............................

1

......................................

2

Zaman Yaşadı

...............................

4

Lâtifi Tezkiresi ...............................

5

b)

Surnâme-i Hümâyun ........................

6

c)

Mevâ'idün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis

7

d)

Eski B ir Mecmua

...........................

8

e)

Şairnâme

.................... '....................

9

f)

Bir Hatıra Defteri ...........................

10

g)

Cönkler

.........................................

11

h)

16. ve 17. Yüzyıl Saz Şairleri .........

12

i)

Kendi Şiirleri ..................................

13

j)

Köroğlu - Ayvaz

.............

15

.................

16

a)

Karacaoğlan Türküsü ve Karacaoğlan

17

b)

Mecmua ve Cönkler

........................

18

c)

Dil ve

Söyleyiş

...............................

19

d)

Tarihî

Olaylar

...............................

21

e)

Karacoğlan ve Âşık Ömer

Efsanesi

3. Belgelerin Karşılaştmiması

III

.............

22


4. En Yâkm İhtimal

II.

...................................

24

5. Yeni Gelişmeler ......................................

27

6. Nerede Öldü ..........................................

28

Sanatı ve Edebî Kişiliği ...............................

30

...............................

32

Konu ve Öz ......................................

33

1. Şiirinin a)

Özellikleri

b)

Şekil ve Teknik ...............................

36

c)

Dil ve Söyleyiş ...............................

43

2. Etkisinde Kalan Şairler I II . Karacaoğlan’ın Şiirleri

........................

51

...............................

54

1. Koşmalar, Türküler, Destanlar

.............

61

2. Semailer ve V arsağıla r...........................

143

Sözlük

161

........................................................

IV


ÖNSÖZ Şiirleri, dün olduğu gibi bugün de çok okunan, çok bestelenen ve hakkında pek çok araştırma ve inceleme yapılıp kitaplar yaymlanan, seminerler düzenlenen Karacaoğlan, hiç şüphe yok ki, yarın da dillerden düşmeyecek ve gönüllerde yaşamaya devam edecektir. Çünkü o, sade ve yalın diliyle, gösterişten ve yapmacıktan uzak söyle­ yiş tekniğiyle; kapısı her zaman sevgiye, tabiata, güzele açık ve hayata bağlı Türk insanının sadık ve tabiî bîr sözcüsü olmuştur. N e var ki, bu duruma ve yaygın şöhretine rağmen, Karacaoğlanın hayatı hâlen bilinmezliklerle doludur. Buna karşılık memnuniyetle görüyoruz ki, onunla ilgili çalışmalar devam ediyor. Nitekim , ilk baskısı on beş yıl kadar önce yapılan elinizdeki kitaptan sonra da İlhan Başgöz, Şükrü Elçin, Ahmet Kabaklı, Saim Sakaoğlu, Nejat Sefercioğlu \ve S ıtkı Soylu ile Annamaria Schimmel ve K laus-D etlev Wannig gibi pek çok araştırmacı tarafından değişik türlerde yayın yapılmıştır. Ancak, bu yayınlardan ikisinin, diğerlerinden farklı bir yeri ve ayrı bir önemi olduğunu unutmamak gerekir. Gerçekten, birisi E lçin (^), öteki de Wannig (^) ta­ rafından hazırlanan bu ik i eser sayesinde. Viyana M illi (1)

Şükrü. Elçin, H a lk Edebiy-atı A raştırm aları, s. 297-324, Ankıaa-a 1977 (2 ) A bdu rrah m an Güzel, «K la u s -D e tle v W a n n ig , D er D ichter K aracaoğlan , B and I, F reib u rg 1980 Tü rk D ili dergisi, s. 204 - 209, M a rt 1987

V


Kütüphanesi’nde bulunan (A. F, 437 n r.) bir el yazması­ nın bilinmeyen bazı yönleri gün ışığına çıkmıştır. Çünkü, daha Önce Caferoğlu (^) tarafından Karacaoğlan'a ait 9 şiirin aktarıldığı hu el yazmasının taşıdığı tarih bilinm i­ yordu. Elçin, mahaîlinde yaptığı araştırmalar sonucu, hem bu tarihin 1588 olduğunu hem de aynı yazmada biri mahlassız iki varsağının daha Karacaoğlan'a ait olduğu­ nu tesbit etmiştir. Öte yandan ^(Rumelili» ve «Güney Anadolulu» Karucaoğlan ayrımını gündeme getiren E l­ çin, birincisinin 16. yüzyıl İkincisinin ise 17. yüzyıl şairi olduğunu Öne sürmüş ve şimdiye kadar çeşitli kaynaklar­ da yer ulan 16 şiiri seçip, Viyana’daki A. F. 434 nr. It el yazmasmdaki «Ataman Dağların Tü rk isi» adlı b ir varsağtyı da bunlara ekleyerek toplam 28 şiiri «16. Asır Ozanı Karacaoğlan» a mal etmiştir. Wannig'in eserinden öğrendiğimize göre, Karacaoğlan'ın on bir şiirinin yer aldığı Viyana el yazmasında, şimdiye kadar 17. yüzyılın ünlü şairlerinden biri olarak kabul edilen Kayıkçı K u l Mustafa'nın da b ir şiiri bulun­ maktadır. Bu tesbit Karacaoğlanın, aralarında Kayıkçı K u l Mustafa'nın da bulunduğu bazı 17. yüzyıl şairlerinin etkisinde kaldığına ve başta P ir Sultan Abdal olmak üze­ re bazılarına da nazireler yazdığına dair görüşleri hayli sarsmış olmalıdır. Şu halde, Karacaoğlan ile çağdaşı sa­ yılan saz şairleri hakkındaki bazı değerlendirmeler tek­ rar gözden geçirilmelidir. Yeni gelişmelerle ilg ili düşüncelerimizi, daha önce ve oldukça geniş bir şekilde açıklamaya çalışmıştık (3)

A h m et 'Caferoğlu, K aracaoğlan , H a lk B ilgisi H aberleri, sa­ y ı 1, 1929

(4)

M . N e c a ti K araer, K ara ca oğla n ile ilg ili Y e n i G elişm eler, T ü rk E debiyatı D ergisi, sayı 171 v e 172, O ca k v e Şubat 1988

VI


Denilebilir ki, son belge ve bilgilerin ışığı altında da, Karacaoğlan’ın 16. yüzyıl şairi olması ihtimali, yine ihtimaU lerin en kuvvetlisi olarak gözükmektedir. Bu itibarla, elinizdeki kitabın ilk baskısında şairimizin hayatıyla il­ gili olarak ele alman belgeler, takip edilen metod ve ya­ pılan değerlendirmeler aynen korunmuş; edinilen yeni bil­ giler ise Özetlenerek b ir bölüm hâlinde kitaba eklen­ miştir. Son gelişmelerden de anlaşılacağı gibi, şimdiye ka­ dar yapılan çeşitli inceleme ve araştırmalarda, Karacaoğla n ın yaşadığı zamam tesbitle ilg ili çalışmalar ağırlık ka­ zanmış ve yeni yeni'şiirleri keşfedilmeye çalışılmış, ne var ki, şairimize isnat edilen şiirlerin gerçekten ona ait olup olmadığı ve bunların hangi ölçüde bozulmuş olabi­ leceği konusunda ise pek az durulmuştur. Daha da önem­ lisi, ona ait şiirler arasında «aktarm a» denemeleri yapıl­ mamış ve «m etin ta m iri» ne de gidilmemiş olmasıdır. Onbeş yıl kadar önce tarafımızdan bu yolda başlatılan çalışmaların ilk örnekleri, ilg ili bölümlerde şiir numara­ larıyla gösterilmiştir. Unutmamak gerekir ki, şiirleri sözlü kaynaklarda uzun süre yaşadıktan sonra yazıya ge­ çirilm iş saz şairleri için yapılacak hu tür çalışmalar çok zor ve çok tehlikeli olduğu kadar da zarurîdir. Bu kitap hazırlanırken, «T ü rk B üyükleri» dizisinin belirli ölçü ve Özellikleri dolayısiyle, Karacaoğlana ait şiirlerin yaklaşık üçte ikisi metin dışı bırakılmıştır. Ha­ tırlatmak isteriz ki, kitaba alınan şiirlerin hepsi de şairi­ mizin hayatı ve sanatıyla ilg ili açıklamalarda kendilerine atıfta bulunulan örneklerdir. îlk baskıda «Karacaoğlan Sözlüğü» ne olan ihtiyaç, örnekleriyle gündeme getirilm iş ve şimdi olduğu gibi so­ nuna (da küçük bir sözlük eklenmişti. Dileğimiz, KaraV II


caoğlan şiirlerine gönül verenlerin konuya bu açıdan da yaklaşarak sözlük çalışmalarının ağırlık kazanmasıdır. Karacaoğlan hakkındaki bibliyografya çalışmaları hayli fazla olup, en genişi Sefercioğluna a ittir (^). Bu ki­ tapta yararlanılan kaynaklar ise, ilg ili yerlerde dip not olarak gösterilmekle yetinilmiş, ayrıca bibliyografya dü­ zenlenmesine ihtiyaç duyulmamıştır.

İs ta n b u l:

(5)

Mustafa Necati KARAER

29 M a yıs 1988

N e ja t Sefercioğlu, K a ra ca oğla n B ib liyografyası, Başbakanlık Basım evi, A n k a ra 1981

V I II


I K A R A C A O Ğ L A N ’ IN

HAYATÎ

Türk halik şiirinin büyük ustası Karacaoğlan'ın bi­ linmezliklerle dolu haj'atmı aydınlatacak kesin bilgi ve belgeler, henüz yok gibidir. Bu yüzden, edebiyat tarih­ çileri ile araştırmacılar, dolaylı belgelerden ve onun şiir­ lerinden bir takım ipuçları bulmaya çalışmışlardır. Ne var ki, ister istemez tutulan bu yol, değil açık seçik ve etraflı bilgiler edinmeye onun yaşadığı yüzjah bile tesbite yetmemiş; üstelik araştırmacıları bir yerine bir kaç Karacaoğlan’ın yaşamış olabileceği düşüncesine yönelt­ miştir. Bu sonucu da tabiî karşılamak gerekir. Çünkü, hem belgeleri yorumlayanların bakış açıları oldukça farklı hem de şairimize isnat edilen şiirlerin bir çoğu apokriftir. İncelemeler, Karacaoğlan’ı 15. yüzyıl sonlarına ka­ dar götürmekte, 16. yüzyılda bu adı taşıyan b ir şairin yaşadığını ve 17. yüzyıla ait cönklerde de Karacaoğlan adına kayıtlı çok sayıda şiirin bulunduğunu göstermek­ tedir. Peki, bu gün elde mevcut şiirler, bunlardan han­ gisine aittir? Bu soruyu doğru olarak cevaplandırmak imkânsız gibidir. Gerçek şu ki, bilinmezlik- duygu ve dü­ şüncelerini yalnız saza ve söze bağlayan halk şairlerinin değişmez kaderidir- Bunların değil kitapîan, genellikle okur - yazarlığı bile yoktur. Şiirleri, ağızdan ağıza, ku­ laktan kulağa dolaşır. Bu esnada asıl metin de, onu ya­ zan da değişip durur. Halkın aşın sevgisi ve ilgisi, falan şairin koşmasını filân şaire yakıştıracağı gibi, klâsik şiir


kültürünün yabancısı oimayan ve şairliğe özenen cönk sahiplerinin tutum ve davranışları da, bu konuda önemli rol oynar. Karacaoğlan'm yaşadığı zamanm tesbitinde, şiirlerinden ipuçları çıkarmaya çalışırken, hiç şüphe yok ki, belirtilen noktaların göz önünde bulundurulması şart­ tır. Bu bakımdan «eserlerindeki üslûp ve edayı» en kuv­ vetli delil olarak görmek ve göstermek mümkün de­ ğildir. Bazı araştırmacılar Karacaoğlan'm 17. yüzyılda ya­ şadığını; bazıları ise, bu görüşün gerçeklere uymadığını, onun 15. ve 16. yüzyılların şairi olduğunu ısrarla savımur1ar. Değişik belgeler, yerine göre, her iki görüş sahiple­ rini de haklı çıkarabilecek niteliktedir. N e var ki, bu bel­ geleri ön yargılardan uzak, tarafsız b ir gözle ve karşılaş­ tırmalı olarak değerlendirmek amaca daha uygun düşer.

1. NEREDE DOĞDU ? Karacaoğlan’m nerede doğduğu kesin olarak bili­ nemiyor. Bu konuda çeşitli söylentiler, tahminler ve gö­ rüşler var- Şiirlerine bakılırsa onu hem Erzurum'lu, hem Kırşehir’li hem de Binbcğa’lı kabul etmek gerekir. Hiç şüphe yok ki, bu durum onun şiirlerinin nasıl değiştiril­ diğinin de ilk işaretidir. Yine bu durum, onun ne kadar yaygın bir şöhrete ulaştığının açık delilidir. Anadolu, in­ sanı ve toprağı ile, onu da Yunus Emre gibi öylesine benimsemiş, öylesine kendinden sajmnştır. A li Rıza Yalgm 'm tesbitine göre. Karacaoğlan Ba:hçe ilçesinin Farsak köyünde doğmuştur ve hâlen Bahçe'de tam nîm ifİnFaîle 6 1 ^ Sâil”öğüllanndandır(0. Bu gö(1)

M . Fuad Köprülü, Tü rk S az Ş airleri, s. 31&, A n k a ra 1962

(2)

S. N ü zh et Ergim , K a ra ca Oğlan, s. 12, İstanbul 1971 (21. Baskı)


rüşü, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi’ye ait hatıra defteri de kuvvetlendirTnektedir(^). Şairimizin asıl adının Hâ­ şan, babasının da Türkmen aşiretinden Kâra"îlyas oldu'günu’ yine bu'H’e îîei'dâî^grenî^^^ Karacaoğlan’ın, Feke ilçesinin Gökçe köyünde, K i­ lis’in Musabeyli bucağının Z6bular köyünde veya Gökçeli ’de doğduğuna dair söylentiler de vardır. Ancak, şim­ diye kadar bunları belgelendirmek mümkün olmamış­ tır. Söylentiler, bu kadsrla da bitmiyor. Nitekim. W. Radlof'un iddiasına göre, şairimiz Belgrad’h olup, asıl adı Sima^l'dirC*). Bunların dışında, ‘özellikle Güney Anadolu bölgesinde, Karacaoğlan'a ait çeşitli menkıbeler ile yaşadığı aşk serüvenlerini dile getiren hikâyeler söy­ lenip durmaktadırAçıkça görüldüğü üzere, bu söylentiler ile yapılan tathminleri ve ileri sürülen görüşleri bağdaştırmak ve onun doğduğu yeri kesinlikle tesbit etmek imkânsızdır. Bahçe’nin Farsak köyünde doğmuş olması, sanırız ki, şimdilik ihtimallerin en kuvvetlisi. Karacaoğlan’m doğum yerinin bilinememesine kar­ şılık, yaşadığı bölgeyi ve sosyal çevreyi oldukça tanıyoruz. Bu konuda bize yol gösteren bazı şiirleri vardır(^). Ger­ çi, şiirlerinin zamanla çok değişmiş olduğu bir gerçek. N e var ki, anılan şiirlerinde geçen ve pek önemsiz olan pınar, su, yer, köy, geçit ve benzerlerine ait isimlere ba­ kılınca, bu şiirlerdeki bozulma ihtimali pek azalıyor. Çünkü, belirli b ir yeri anlatan şiirlerin hem yayılma şansı az, hem de b ir sürü ismin başka b ir yere ait isim(3)

C ahit ö z te îli, K a ra c a O ğlan, Bütün Ş iirleri, s. 23, İstanbul 1970

(4)

S. Nüzihet Ergun, a. g. e., s. 15

(5)

Bu kitap, 64 v e 116 n u m aralı şiirlere bkz.


lerle doldurulması hayli güçtür. İşte, bu kabü şiirlerin­ deki m ^ a llî kelimeler, tasvirler ve isimler ile gelenek ve göreneklere ait bazı işaretler. Karacaoğlan'm güney Anadolu bölgesinde, hiç olmazsa uzunca bir süre, yaşadığım göstermektedir. ~Yîne,Tıiı tür şiîrleTden' çıkarılan ~^ir 'tâkım Tpu^ân ve diğer bazı deliller onun Türkmen boca­ larından çıkan Bir şair olduğuna şüphe bırakmaz, Karacaoğlan'm güney Anadolu'da başlayan şöhre­ tinin, zamanla doğu ve batıya yayıldığı, buralardan da Azerbaycan, K ırım ve Trakya’ya ulaştığı

anlaşılmakta­

dır. Hemen belirtmek gerekir ki, sadece ünü değil ken­ disi de, Anadolu’nun pek çok ve Osmanlı ülkesinin bazı yerlerini dolaşmıştır. 2. N E ZAMANT YAŞADI ? Karacaoğlan'm doğum ve ölüm tarihlerini bilmedi­ ğimiz gibi, yaşadığı yüzyılı da kesin olarak bilmiyoruz. Elde, doğrudan doğruya ondan sÖz açan yazılı kaynak ve belgeler yok. Dolaylı kaynaklardan edinilen bilgiler ise yetersizdir- Karacaoğlan konusuna eğilenlerin çoğu da, kendilerince ortaya çıkarılan belgelerden veya be­ nimsedikleri görüşlerden başkasına, kolay kolay ilgi gös­ termezler. Şairin yaşadığı zamanı tes*bit için başvurulan öteki yolların da a ç ^ olduğu söylenemez. Nitekim, ona isnat edilen şiirler incelendiğinde, bunların gerdk teknik ve söyleyiş gerek dil ve anlatım yönünden çok farklı ol­ duğu görülür. Ayrıca, 16. ve 17. yüzyılların halk şairle­ rini, klâsik şiirin bunlar üzerindeki etkilerini ve zamanın sosyal şartlannı değerlendirmede araştırmacıların bakış açılan, birbirine uymaz. Sayılan sebeplerle — ki bunlan çoğaltabiliriz — Karacaoğlan'm zamanı hakkında görüş birliğine vanlamamıştır.


«Denebilir ki. Karacaoğlan gönüllerden doğmuş ve gönüllere gömülnıüştür»(^). Yine denebilir ki, büyük sa­ natçılar yaşadıkları çağdan çok yarınların, geleceklerin kılavuzları ve millet denilen sürekli zindrin vaz geçilmez halkalarıdır. Bunun için, Karacaoğlan g^bi şairlerin ha­ yatını, millet hayatının bir parçası olarak düşünmek da­ ha yerinde olur. Ama bütün bunlar, konumuza açıklık getirmeye yeter mi? Karacaoğlan'm sanatı ve kişiliği hakkında tam ve doğru yargılara varmak, şiirlerini ayıklayabilmek için de yaşadığı zamanı bilmeye ihtiyaç vardır. Bu sebeplerle, biz önce konu50ı aydınlatıcı ölçüde belgeleri ayrı ayrı ele ala­ rak karşılaştırmayı, sonra da çeşitli ihtimaller üzerinde durmajT gerekli görüyoruz. a) Lâ tifi Tezkiresi : 16. yüzyıl şairlerinden Lâti­ fin in 1546’da tamamlandığı bilinen tezkiresinde, şair Naimî-i Hamidî’nin «Münâzara-i Seyf-ü K alem » adlı b ir şiiri yer almıştır Bu şiirde geçen «K ar'oğlan» deyimini, «Karacaoğîan» olarak kabûl eden araştırmacılar, aşağıya al­ dığımız üç beyti, «Karacaoğlan'm zamanını ve tesirlerini tesbit etmeye yarayan şimdilik en eski edeibî beliğe» ve «H alk ve divan kültürleri arasındaki çetin savaşlann bir tortusu...»(’ ) olarak: görüyorlar : B ir olmaz vakie irgiirdük zdmam B ilir yok as’mandan rısmanı En ehli yeğ görür ma’na yüzünden K ar’oğlan türküsün şair sözünden Çü söz fehmolmaytp olmasa rağbet Eder lâbüt kemal ehli feragat (6) C7)

îshafc Refet, K aracaoğlan, s. 57. A n k a ra H a lk evleri Neşr^ y a tı K üçük Boy, N o ; 2 , A n k a ra 1933 A . K utsi Tecer, K a ra ca ogla n ’a Y e n i b ir Bakış, İS T A N B U L Sanat — E debiyat D ergisi, s. 10, Ağustos 1954


Karşı görüşte olanlara gelince, bazıları «Karacaoğİanm bizim Karacaoğlan'dan bir asır önce yaşamış bir mu­ sikişinas olduğunu ve halk zevkine uygun bir takım tür­ küler bestelediğini»(®), bazıları da «on altıncı yüzyılda. Kanunî Sultan Süleyman çağında yaşamış bir başka Karacaoğlan'ın» bulunduğunu, fakat «...en az bizim Karaca­ oğlan'dan yüzyıl önce yaşamış olan bu şairin şiirlerine şimdiye dek rastlanmamış» olduğunu söylüyorlar (^). Bu belgeden çıkarabileceğimiz ortak görüş- on altın­ cı yüzyılda «Karaoğlan» l eya «Karacaoğlan» türkülerinin, divan şairlerini çileden çıkaracak kadar yaygınlaştığı, halk tarafından sevildiği ve bu türkülere adını veren bir kişinin yaşamış olduğudur. Saz şairlerinin, şiirlerini hem söyledikleri hem de aynı anda besteledikleri, yani ayrı bir besteciye ihtiyaç duymadıkları da hatırlanırsa, 16. 3âizyılda «Karaoğlan» veya «Karacaoğlan» adında çok ünlü bir saz şairinin yaşamış olduğu kesinlikle söylenebilir. b) Sumâme-i Hümâyun : Topikapı Sarayı Müzesi Kitaplığında bulunan ve ilk defa Ahmet Kutsi tarafından ortaya çıkarılan Surnâme-i H um âw n adlı yazma eserde, Sultan III. Murad'm 1582 yılında yaptırdığı sünnet düğünü anlatılırken Karacaoğlan adı geçmej^edir. Kitaba, düğünün on Birinci gecesindeki eğlenceler esnasında, for­ saların yaptıkları bir dağ ve kır maketinin minyatürü de konulmuş ve eserin yazarı bunu etraflıca açıklamıştır. Maket ve ordaki insanlar tasvir edilirken : «-..kimi kaval çalub ol dağı yankılandırır ve kimi Karacaoğlan türküsü ile gönlün eğlendirir...» denilmiştir. Bu belgeyi değerlendiren A. Kutsi Tecer'in vardığı sonuç : «Karacaoğlan'm 16. yüzyılın ikinci yarısı içinde (8) (9)

S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 22 C ahit 'ö ztelli, a. g. e., s. X X n


ne derece yaygın bir şöhrete sahip olduğu görülüj'or. Şüıphesiz, şair Naimî-i Hamîdî'nin alayh Ibir suretle b ahsettiği Karaoğlan'ın, Karacaoğlan^dan İpaaka biri olmadığı^ ___ daTTesin olarak meydana ıı çıkıyor. Dolayısiyle Karaca_ . _ ........... —-^ 1 1 1 I» !■—i l ır . II « ııı.^ ' irfAı ........ . ^ ^ ollan'ın 16. yüzyılın birinci yarısı içinde de aynı suretle yaygın bir şöhrete sahip olduğu anlaşılıyor.»(^°). Surnâme’nin yanlış anlaşıldığını ve burada geçen «Karacaoğlan türküsü»nün, belli bir şaire ait türkü değil, beste adı olduğunu ileri süren b ir araştırmacı ( “ ), sonra­ dan, 16. yüzyılda yaşamış başka bir Karacaoğlan'm var olduğu görüşünü benimsiyor ('^)c) Mevaidün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis : On al­ tıncı yüzyıl sonlarında. Gelibolulu tarihçi Mustafa Ali tarafından yazılan bu eser, o zamana ait görgü ve ahlâk ku­ rallarını anlatır. Bir bölümünde yarı cahil kişiler dile ge­ tirilirken de Karacaoğlan adı geçer. Şöyle ki : «Alelhusus dem olur ki, böyle hayvanlar insan-ı kâmile mahsus olan nazm-ı beliğden dem urmağ isterler. Hilkatlerinde vezn-i tab'-ı mârifetin meziyyetin yoğ iken gazel okuma­ ğa cür’et ederler. Humaka fırkasına rast gelûp inandırabildikleri takdirde bu sözleri biz dedik, fesanesin dahi ederler. Kat kalursa (acz içinde kalmak çaresiz kalmak) Karacaoğlan’a isnat olunur. Ve Halil Abdal'ındır deyü rağbet kılınur.» (^ ). Bu sözlerden açıkça anlaşılacağı üzere, 16. yüzyıl­ da yaşamış b ir Karacaoğlan vardır ve şiirden habersiz ol­ malarına rağmen şair geçinen kişiler onu, tıpkı divan şairleri gibi, küçümsemektedir. Ne var ki, bu küçümse(10) (11) (12)

A h m et K u tsi Tecer, a. g. m. C allit ö z te lli, T ü rk F olk lor A ra ştırm a la rı D ergisi, s. 98, E y ­ lü l 1957 (3aiıit Ö ztelli. T ü rk F olk lor A ra ştırm a la rı Dergisi, s. 242, îvtanbul 1969


me başka bir gerçeği, yani Karacaoğlan’ın halk tarafın­ dan nasıl benimsenip sevildiğini, nc kadar büyük b ir üne eriştiğini ortaya koyar. On altıncı yüzyıl sonlarında ün kazanan şairin doğum tarihini de, bu duruma göre, aynı yüzyılın ilk yarısında aramak lâzım gelir.

d) Eski B ir Mecmua : Ahmet Kutsi Tecer, bir ya­ zısında (^ ) Karacaoğlan'ın şimdiye kadar kaynağı bilinen en eski şiirini, çok eski bir mecmuada gördüğünü belir­ terek : «Tetkik ettiğim mecmua, XVI- yüzyıla ait divan şairlerinin eserlerini toplamaktadır. Mecmua, muhtelif ellerden çıkmış bir çok perakende forma veya yaprakla­ rın bir araya getirilerek ciltlenmesinden meydana gelmiş­ tir. İçinde halk edelbiyatma ait yalnız Karacaoğlan'ın bir şiiri ile anonim b ir halk tür^küsü vardır. Bunlar aynı cins kâğıt üzerine aynı el yazısı ile yazılmış olmalarına rağ­ men, ciltlenirken bu kâğıtlar ayrı sayfalarda yer almış­ lardır. Bu sayfalarda sonradan gayet fena bir yazı ile baş­ ka bir el tarafından ilâve edilmiş aruz veznile birkaç be­ yit daha vardır ki bir yerde Hataıye, bir yerde de NesimV ye nisbet edilmektedir. Bu da sonradan araya katışan bu yabancı el sahibinin hurufî-şiî temayüllü b ir kimse oldu­ ğunu gösterir» diyor. Kürac'oğîan eydür sürün devranı Durmaz geçer ömrümüzün kervanı Aldmuz TehrizÜ güzel Şirvan t Nenüz aldık Serdar bizde nenüz var Çok uzun olduğu için sadece son dörtlüğünü yuka­ rıya aldığımız bu şiir, bugün Karacaoğlan'a ait olduğunda kimsenin şüphesi bulunmayan şiirlerin genel havasına ve söyleyiş Özelliklerine pek yakın gözüküyor. Tecer, şiiri uzun uzun tahlil ederdk- bunun XV. yüzyıl sonlarına dog (13)

İS TA N B U L, Sanat - E debiyat D ergisi, s. 12. Ekim 1951


ru cereyan eden oiaylaı münasebetiyie söylendiğini ve sonradan başka maksatlar için bazı kelimeler ve mısra­ lar katılarak propaganda aracı haline getirildiğini belirti­ yor. Yapılan bu açıklamalara rağmen, söz konusu mec­ muanın «m uhtelif ellerden çıkmış» bulunması, onun son­ radan ciltlenmiş ve bu arada Karacaoğlan’a ait şiirin tesa­ düfen araya girmiş olabileceği ihtimalini de düşündür­ mektedir. e) Şairnâme : Karacaoğlan'ın 17. yüzyılda yaşadığı­ nı ileri sürenlerin dayandıkları belgelerin en önemlisi, Âşık Ömer'in «Sairnâme» adlı destanıdır. Bu destanda Aşık Ömer (Ölümü : 1707) hem geçmişteki şairleri hem de çağdaşlannı, kendi.değer ölçülerine göre tanıtır ve bu arada : Öksüz Âşık deyişleri aseldir Karac'oğlan ise eski meseldir Ezgisi çağnlur keyfe keseîdir Biz şair saymayız öyle ozanı dörtlüğü ile sözü, Öksüz Âşık ve Karacaoğlan’a getirir, Bazı araştırmacılar, destanın ikinci bölümündeki : Yazdık isimlerin oldukça imkân Asrımızda olan sahib-i divan mısralarırıa dikkati çekerek, Âşık Ömer’in Karacaoğlan’ı kendi zamanındaki şairler arasında saydığmı, dolavısiyle Karacaoğlan’ın da Âşık Ömer gibi 17- yüzyıl şairi olduğu­ nu belirtirler (^‘^). Burada, akla şu soru gelmektedir : Âşık Ömer, çağ­ daşlarından divan sahibi olanları andığına göre, Karacaoğlan divanı nerededir? Bu soruya olumlu bir cevap (14)

Cahit Ö ztelli, Tü rk F olk lor A ra ştırm a la rı D ergisi s. 98, E y ­ lü l Î957


bulmak mümkün değildir. O halde, öncekiler gibi, bu bel­ genin de şüpheli ve kesinlikten uzak olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir,

f) B ir Hatıra D e fte ri: Akşöhirli Ahmet Hamdi Efen di'ye ait hatıra defteri, ilk bakışta, Karacaoğlan hakkın­ da topluca ve doğrudan doğruya bilgi veren bir belge ni­ teliği taşıyor (^^). N e var ki, verilen bilgilerin doğruluk derecesini kestirmek oldukça güç. Şu kadarını söyleyelim ki, Ahmet Hamdi Efendinin tesbit ettiği üç şiirden ikisi, başka kaynaklarda da vardır ve onlarla karşılaştırılınca, yapılan tesbitin yetersizliği belli oluyor. Üçüncü şiir ise, ilk defa yayınlanıyor ve on hecelidir. Bilindiği gibi ne Karacaoğlan'da ne de başka halk şairlerinde bazı mısralar dışında, baştan sona kadar on heceli şiire kolay kolay rastlanmaz. Kaldı ki, bu şiiri, ufak tefek ilâvelerle on bir heceye çıkarmakta mümkündür. Defter’den öğrendiğ'mize göre, Mımet Hamdi Efen­ di 1876 yılında Karacaoğlan'm köyüne (Varsak'a) gitmiş. Söylendiği gibi, şairimiz 17. yüzyılda yaşamış kabûl edi­ lirse, aradaki fark yine iki yüzyıla yakın. Bu durumda, Ahmet Hamdi Efendi'nin tesbitleri, b ir takım söylentile­ re dayanıyor demektir. Nitekim, şairimizin doğum ve ölüm tarihleriyle ilgili <»larak bu defterden elde edilen tutamaklar, öteki söylem ilere uymuyor ve tartışmaya elverişlidirBundan sonraki araştırmaların gün ışığına çıkara­ cağı bilgiler, Ahmet Hamdi Efendi'nin tesbitlerini doğru­ ladığı ölçüde, bu belgenin kazanacağı önem ve değer ar­ tacaktır. ( 15) (16)

10

C ahit ö z te lli, a. g. e., s. XXin M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 318


g) Cönkler : Bu gün, Karacaoğlan’a isnat edilen şiirlerin çoğu, 17. yüzyıla ait mecmua ve cönklerden der­ lenmiştir. Buna bakarak, şairin aynı jüzyılda yaşamış olduğunu söyleyenler çoktur ve kabul etmek gerekir ki, bu kuvvetli bir ihtimaldir. Ancak, daha önceki yü2yıllarda yaşamış saz şairlerinin eserleri, cönklerde görülmüyor. Dalha doğrusu, o çağlarda şiirlerin bir deftere geçirilme­ si geleneği henüz yerleşmemiştir. Bu yüzden, 16. yüzyıl ve öncesi saz şairlerine ait metinler yok denecek kadar azdır. Hattâ, bu şairlerin adlarını bile tam olarak bilmi­ yoruz ( " ) . Cönklerin gelişmediği zamanlarda saz şairlerine ait eserlerin değişe değişe yayıldığı ve yalnız hafızalarda ya­ şadığı, çok uzun yıllar sonra da o günkü haliyle cönklere girdiği düşünüldbilir. Bu arada bazılarınm anonim hâle gelmesi, bazılarmm da sahip değiştirmesi mümkündür. Denebilir ki, son dörtlüğü çok kuv\'etli olan türküler ise, daha şanslıdır ve kendisiyle birlikte şairinin adını gelecek çağlara ulaştırır. Bu ihtimal, Karacaoğlan’ın b ir çok şiiri için, daha da geçerlidir. B ir cönkte Gevherî'nin d ört Karacaoğlan'm iki şiiri­ ne rastlayan bir araştırmacı, buradaki «A ldı Gevheri» ve «A ldı Karacaoğlan» deyimlerini, iki şairin karşılaşmala­ rına delil sayarak, Karacaoğlan’m da Gevheri gibi 17- yüz­ yılda yaşamış olduğu sonucuna varıyor ('*). Fakat, söz konusu şiirler incelenince, bu görüşe katılmak hayli zor­ dur. Çünkü, karşılıklı şiir söyleyen iki âşık, genellikle aynı konu etrafında, aym ayakla ve birbiri ardınca dörtliİkler düzerek yarışır. Her biri, eşit sayıda dörtlük söyler ve sonunda adını açıklar. Dörtlük adedindeki eşitlik, şair(17)

M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 119

(18)

Cahit ö zte lli, a. g. e., s. X L I

11


lik gücünün bir ölçüsü ve ustalığın belirtisi olarak kabûl edilir. Anılan cönkte ise, durura tersinedir. Ayrıca, verilen şiirler başka kaynaklarla karşılaştırılınca, bir sürü eksik ve yanlış igöze çarpıyor. Böylece, Karacaoğlan'la Gevheri’nin gerçekten karşı karşıya gelmediği,

cönk

sahibinin

manzum halk hikâyelerindeki anlatım tekniğine uyduğu anlaşılıyor.

h) 16. ve 17. Yüzyıl Saz Şairleri : 16. yüzyıl saz şa­ irlerinin eserleri, sayısı pek az da olsa, günümüze kadar gelmiştir. Bunlarm dili sade ve canlı halk dili; söyleyiş özellikleri ise, daha çok halk türkülerine benzemektedir. Hece vezninin sekiz (4 -- 4) ve onbirlisi (6 4* 5) ile ya­ zılmıştır- Ancak, yüzyılm ikinci yarısından sonra durum değişmeye başlar ve artık saz şairlerinin, Türkçe ile bir­ likte Arapça ve Farsça kelimeleri, hece vezninin yanı sıra da aruzu kullandıklarını görürüz. Dahası, dinî ve tasav­ vuf! etkiler belirir ve klâsik şairler gibi, saz şairleri de divan sahibi olurlar. Saz şairlerinin klâsik edebiyata yönelişleri, 17. yüz­ yılda d ^ a çok hızlanır. Zamamn iki ünlü şairi, Âşık Ömer ve Gevheri, bu konuda çağdaşlarına öncülük eder­ ler. Karacaoğlan ise, bütün olup bitenlerin dışındadır. «O, yetiştiği muhitin kuvvetli tesiri altında, halk zev­ kine ve asıl halk edebiyatı an'anelerine şiddetle bağlı kalmış, büyük merkezlerdeki saz şairleri gibi, klâsik edebiyat tesirlerinden müteessir olmamış, aruz veznini bile hiç kullanmamıştır. Geniş halk kitlesi arasında, köy­ lerde, Türkmen oymakları içinde, teşekkül eden edebî şahsiyeti, XV. — X V I. asır ozanlarının an’anelerini kıs­ kanç bir sûrette saklamıştır.» (^^). (19)

12

M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 328


Şu hale göre Karacaoğlan’a, 16. yüzyıl şairleri ara­ sında yer vermek gerekiyor. Ne var ki, M- Fuad K öp­ rülü de dahil olmak üzere, çok kimse onmı 17. yüzyıl şairi olduğu görüşünde birleşmiş gibidir. i) Kendi Ş iirleri : Karacaoğlan’ın eserlerindeki dil, söyleyiş ve anlatım özellikleri yanında, bazı tarilü olay­ ları ve efsaneleri yansıtan şiirleri, yaşadığı yüzyılın tes­ hilinde birer tutamak olarak ele alınmıştır. îlk bakışta, anlatılan olayların tarihleri göz önünde tutularak, bu şiir­ lerden olumlu sonuçlar çıkarılması beklenebilir. Şu şart­ la ki, söz konusu olaylar benzerleri veya başkalanyle karıştırılmamış; ele alınan şiirler rse, gerçekten şairimi­ ze ait ve değiştirilmemiş olsun. Aşağıya aldığımız beyit, bazı edebiyat tarihçileri (^ ) ve araştırmacılar tarafmdan, Halep valisi Abaza Haşan Paşa'nm 1658’de devlete başkaldırmasının delili olarak yorumlanmıştır : Haleb’i O sm anl(î) alacak Dağı taşa katar bir gün (Ş iir nr. 144) Önce şunu söyleyelim ki, bu mısralarm alındığı dörtlük ile şiirin öteki dörtlüklerini bağdaştırmak imkânı yoktur. Sanki bu dörtlük, araya tesadüfen karışmış gibidir. İkin­ cisi, asıl metindeki (alacak) kelimesi nedense, araştırmacılarca (ald ı) şeklinde gösterilmiştir. Haleb'in 1516 yılında Osmanlı hâkimiyetine girdiği hatırlanırsa, du­ rum tamamiyle değişecektir. B ir destanında geçen «Nemse kralı» ve «Ahm et Pa­ şa» adlarından, buradaki olayın Avusturya Seferi (1663 1664), Ahmet Paşa’nın da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ol­ <20)

M. F u ^ Köprülü, a. g. e., s. 318

13


duğu, dolayısiyle şairimizin 17. yüzyılda yaşadığı sonu­ cuna varılıyor. Destanın birinci ve üçüncü dörtlüklerinin ilk mısraları şöyle : Hazır o l vaktine Nemse kralı Yer götürmez asker ile geliyor •

Gelen Ahmet Paşa’m kendidir kendi Altmış bin dal kılıç kusuru cündî (Ş iir nr. 112) Unutmamak gerekir ki, İmparatorluk döneminde bir de­ ğil bir çok Ahmet Paşa yaşamış ve Nemse (M acar) ye kar­ şı da b ir değil bir çok sefer yapılmıştır. Bunun için, va­ rılan hükmü şüphe ile karşılamak lâzımdır. Yine şairimize isnat olunan bir destandaki «Acem Şaihı» ve «Sultan Murad» gibi ifadeler, Sultan IV. Murad zamanında (1622 - 1639) yapılan İran seferlerinin bir işareti olarak (^^ görülür : Sana derim sana ey Acem Şahı Üstüne mağribden asker geliyor Tahtım yıkıp ta mülkün almağa Sultan Murad kalkmış kendi geliyor (Ş iir nr. 113) İlk dörtlüğünü yukarıya aldığımız destanı, Iranîılarla Sultan III. Murad devrinde yapılan başka bir savaşa da bağlamak mümkün. Dolayısiyle, yapılacak yorumlarda ön yargılardan kaçınmak ve şüpheci olmak şarttır. Ayrıca, sözü geçen iki destan karşılaştınldığmda; bunların beşer dörtlükten meydana geldiği ayakların ben­ zer olduğu, birinci— dördüncü— beşinci dörtlüklerin de (21)

14

Cahit ÖztelM, a. g. a , s. X V III


birbirine çök yakınlığı dikkati çekmektedir. H er iki des­ tan da Karacaoğlan’a ait ise, şairimiz kendi kendini tek­ rara mı düşmüştür? Yoksa- ıbirisi ona, öteki başka bir saz şairine mi aittir? Söylendiği gibi Karacaoğlan, 17. yüz­ yıl saz şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa'nın : Vaktinde hazır o l ey Acem şahı Mağribden üstüne asker geliyor Yıkacaktır tâcın ile tahtını Sıdtan Murad H a n d ır kendi geliyor mısraları ile başlayan destanına nazire yazmış olabilir mi? Şimdilik, bu sorulara kesin cevaplar bulmak mümkün görünmüyor. Yalnız, yukarıda açıklandığı üzere, Karacaoğlan’ın anlattığı savaşm Sultan I II . Murad^^^zamajurıa ait olduğu kesinlik kazanırsa, etkilenen şair o değil Kay ık ç ıK u l Mustafa, bu şairin destanındaki olay da, gerçSkteiT/ SültâıTrv. Murad zamanında İran'la yapılan sa­ vaşlardan b iri olacaktır. Bunun için, saz şairlerinin ya­ şadıkları zamanı, şiirlerindeki tarihî olaylardan çıkarma­ ya çalışırken, önce bu olayların benzerleri olup olmadığı ortaya konulmalı ve eğer varsa, yorumlanırken çeşitli ihtimaller üzerinde ayrı ayrı durulmalıdırj ) K ö r oğlu— Ayvaz Efsanesi : 16. yüzyıl sonların­ da Köroğlu adlı b ir saz şairi büyük şöhret kazanmış ( “ ) ve bazı klâsik Türk şairleri ile âşıklar, Köroğlu— Ayvaz efsanesinden ilham alarak şiirler yazıp türküler söylemiş­ tir (^ ). Karacaoğlan’ın bir koşmasmda da «K öroğlu » ve «A yvaz» adları geçer : Güvercin topuklu hem ince belli Gerâam b ir karış püskürme benli Hemen K öroğlu ’nun Ayvaz’t dengi Bana bir suna ver gönlüm eğleyim ( 2 2) (23)

M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 62 S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 23-24

15


Bu dörtlüğe dikkati çeken bazı araştırmacılar «Köroğlu ismindeki meşhur saz şairine nazire yazan Karacaoğlan'm şair Köroğlu’ndan sonra yaşamış olmasına mıahakkak nazariyle bakmak lâzımdır» (Bkz. 23. dipnot) diyerek Karacaoğlan'ın 17. yüzyıl şairi olduğuna işaret ederler. Halbuki, bu durum iki şairin çağdaş olmasına hiç de en­ gel değildir. Ayrıca, sözü edilen koşma başka bir kaynak­ ta çok değişik olarak yer almış (^'*) ve yukarıdalki dörtlük oraya şu şekilde girmiştir : Uzun boylu oîsun cansız olmasın Beyaz tenli oîsun kansız oîmûsın Güleç yüzlü olsun densiz olmasın Böyle b ir yosma ver gönlüm eğleyim Şu hale göre, önce iki metinden hangisi asildir, bunun tesbiti gerekir. Böyle bir tesbit yapılmadan, söz konusu metni bir belge olarak değerlendirmek ve yorumlamak, bizi yanlış sonuçlara götürmektir. 3. B ELG ELERİN K AR ŞILAŞTIR ILM ASI Buraya kadar incelenen belgelerden «L â tifi Tezki­ resi» ile «Surnâme-i Hümâyun» ve «Mevâ'idün Nefais B Kavâidi'l Mecâlis»e göre, 16. yüzyılda Karacaoğlan adlı bir saz şairinin yaşamış olduğu kesinlikle söylenebilir. Ni­ tekim, edebiyat tarihçileri (^ ) ile araştırmacıların çoğu, bu görüşü benimsemiştir (^ ). Aksi görüşte olanlara gelin­ ce, bazıları «Karaoğlan» veya «Karacaoğlan» türküsü de­ yimini bir ezgi a d ı(^ ), bazıları da 16. yüzyılda yaşamış (24) (25) (26) (27)

16

Ishak Refet, a. g. e„ s. 22 A h m et K abaklı, Tü rk Edebiyatı, cilt II, s. 352. İstanbul 1966 îshak Refet, a. g. e., s. 55 S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 22


şair Karacaoğlan’ı, halen şiirleri eliraizde bulunan Karacaoğlan’dan ayn bir ş a ir (^ ) olarak kabûl ederler. a) Karacaoğlan Türküsü ve Karacaoğîan : Cönk­ lerle ilgili bölümde açıklandığı üzere, saz şairlerinin eser­ leri ses ve söz olarak bil bütündür- Şiirlerin henüz bir deftere yazılmadığı zamanlar için, bu durum daha da önem kazanır. Çünkü, saz şiirinin varlığını, onu çalıp söy­ leyen saz şairinden ayrı düşünemeyiz. Eğer adı fcelli bir türkü ezgisi varsa, bunun sözleri de ezgi sahibine, yani b ir saz şairine aittir. Gerçi bazı ezgiler, sonradan yeni ye­ ni sözlere uygulanabilir. Ama başlangıçta yine bir saz şairi vardır. Bunun içindir k i 1582 yılında Sultan III. Murad'ın yaptırdığı ünlü sünnet düğününü anlatan «Surnâme-i HüTîıayun»dakı ile 16. yüzyıl sonlarm^ yazıldığı bilinen « ^ v â'idün Nefâiş_fi K ayâidi'l Mecâlis» adlı es^HeH^ Karacaoğjan’m ayrı ayrı değil~ bl^3^ e Huşunü ln i^ i gerekir. Daha açıkçası, bu iki belgede geçen ad aynı Kişiye, yani saz şairi Karacaoğlan'a aittir. Bu sonuca ulaşıldıktan sonra, Karaoğlan türküsü ile Karacaoğlan türküsünün, aynı veya ayrı türkü olmasının önemi kalmı­ yor demektir. Türküler de, halk hikâyeleri ve masallar gibi, yazı­ ya geçirilinceye kadar hafızalarda ses ve söz olarak ya­ şar; ağızdan ağıza, kulaktan kulağa, bölgeden bölgeye de­ ğişip durur ve yüzyılları aşar. Saz şairlerinin çoğu türkü olan eserleri için de durum böyledir- Nitekim, 16. yüzyıl saz şairlerinden günümüze pek az şiir gelmiştir. Ama, gel­ miştir. O halde, aynı yüzyılda büyük ün sahibi olduğu bel­ gelerden anlaşılan ve türküleri minyatürlere kadar giren saz şairi Karacaoğlan'ın, hiç olmazsa türkü olan şiirleri, (28)

G ahit ö z te lli, a. g. e., s. X X I

17


acaba nerededir? Bu soruya cevap aramadan önce şu sa­ tırları okuyalım : «Güney illerimizde aşiretler arasında, Türkmen köylerinde, Toros göçebelerinde türkü söylemek yerine Karacaoğlan çağırmak derler. Böyle derler ama, söyledikleri her zaman onun türküleri değildir. Bundan çıkarılacak anlam, Karacaoğlan admda bir bestenin, bir makamın bulunduğudur.»(^). Demek oluyor ki, 16. yüz­ yıldaki Karacaoğlan türküleri hiç bir zaman halkın dilin­ den düşmemiş ve söylene söylene günümüze kadar gel­ miştir. Karacaoğlan’ın Türkmen oymaklarından geldiği ve bunlarm gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlılıkları, yaşama tarzları, saza ve söze düşkünlükleri dikkate alınır­ sa, bu sonucun ne kadar tabii olduğu d d ia iyi anlaşılır. h) Mecmua ve Cönkler : Saz şairlerinin şiirleri, mecmualardan çok, cönklerde yer alır. Bunlardan, yazı­ lış tarihi bilinenler, şairlerinin zamanı hakkında da az çok hilgi verebilir. Nitekim Karacaoğlan'ın 17. yüzyılda yaşa­ mış olduğunu ileri sürenler, şairimizin pek çok şiirine bu yüzyıla ait cönklerde rastlanmasını, görüşlerinin delili :sayarlar (^ ). Ama unutmamak lâzımdır ki. cönkler 16. yüzyıldan sonra önem kazanarak 3^aygm hale gelmiştir. Daha önce­ leri, böyle bir gelenek yok gibidir. Bu yüzden, eldeki ■cönklerin hemen hepsi 37. yüzyıl ve sonrasına ait bulun­ maktadır. İşte, önceleri yalnız hafızalarda yaşayan tür­ kü, koşma ve destanlar, ancak bundan sonra ve o zamanın -saz şairlerine ait eserlerle birlikte cönklere girmiş olabi­ lir. Karacaoğlan’a ait şiirlerin çoğuna, 17. yüzyıl cönkle­ rinde rastlanmasmın sebebi de, bu olsa gerektir. Ahmet Kutsi Tecer'in tes'bitine göre, Karacaoğlan’ın kaynağı bilinen en esl^i şiiri, 16. yüzyıl divan şairleri’(29) <30)

18

Cahit öztelli, a. g. e., s. XXXV M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 318


nin bazı eserlerini toplayan eski bir mecmuada yer al­ mıştır (^^). Bu şiirin, halen elde mevcut Karacaoğlan şiirlerine yakınlığım da daha önce belirtmiştik. Şu hale göre, onun eserlerinin önce sözlü kaynaklarda yaşadığı, 17. yüzyıldan itibaren dc cönklere girdiği söylenebilir. c) D il ve Söyleyiş : Karacaoğlan’a ait şiirlerin 17. yüzyıldan itibaren cönklerde gözükmesi, başka bir ger­ çeği de ortaya koymaktadır. O zamana, söz ve ses ola­ rak gelen şiirler, hiç şüphe yok ki, çok değişmiş ve cönk­ lere ilk ve orijinal metinler değil, ibunların yıllar yılı bo­ zulan şekilleri girmiştir. Gerek dil ve söyleyiş gerek duygu ve düşünce bakımından halkın benimsediği saz şiirleri bu değişmeler dışında tıpkı bir organizma gibi kendi varlı­ ğını koruyabilmiştir. N e var ki, bu esnada ömrünü ta­ mamlayan kelimeler yerine yenileri girmiş, özellikle bazı yabancı kelimeler bozulmuş, bazı türkü ve destanlar da yeni olaylara ve durumlara uydurulmuş olabilir. Ancak, klâsik şairlerin eserleri gibi, söylendikleri anda veya kısa bir süre sonra yazıya geçirilen saz şiir­ leri için, aynı şeyler söylenemez. Daha doğrusu, bunlar­ daki değişme ihtimali daha azdır. Şimdi, aşağıdaki des­ tana bir göz atalım : îkide bir üstümüze gelür (s in ) Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Dünya bizüm cieyu dâva kılarsın Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Yatur yükleriniz kaldurmadug a Gelen ulakları döndürwedüğ a Begünüz paşanuz öldürmedüğ a Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var (31)

Bu kitap, s. 8’e bkz.

19


Size verdüm elimüzün hasını Gaziler eylesün anın yasını Aldınuz Tebriz'i güzel Pasin’i Neniiz alduk Serdar bizde neııüz var Senin tavla tavla atların na’h (n a l) Benim hecr odına yüreğüm dağh Sen Osman oğlu isen ben de Şah oğlu Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Çıktı yaylasını bile yayladı Vardı padişaha bizi kolladı ( kugladı) Yaktı vilâyeti virân eyledi Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Senin bu işlerin aceb değil m i E r üstüne gelmek hicab değil m i D ört yanımız Gürcistanhk değil m i Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Karac’oğlan eydür sürün devranı Durmaz geçer ömrümüzün kervanı Aldınuz Tebriz’i güzel Şirvan’ı Nenüz alduk Serdar bizde nenüz var Destanı ilk okuyuşta farkettiğimiz şey dilinin eskiliğidir. Bu dil, Karacaoğlan’ın öteki şiirlerinde pek görülmez. Çünkü, onlardan çok deıba önce yazıya geçirilmiştir. Bu­ na rağmen, «Osmanlı’nın dosthığuna aldanan bir Türk­ men aşireti beyinin şikâyetini duyurmakta» olan şiirin bünyesinde bazı değişiklikler yapılmış olduğu görülüyor. Bir örnek olmak üzere, üçüncü ve yedinci dörtlüklerin üçüncü mısralarını karşılaştırmak yetecektir ( “ ). CS2)

■20

A h m et K u tsi Tecer, İS T A N B U L Sanat - Edebiyat Dergisi, S a y ı : 12, Ekim 1954


Saz şairlerinin dil ve söyleyiş özellikleri, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında değerlendirilmek gerekir. Yok­ sa, yorumlardan güven verici ve olumlu sonuçlar bekle­ nemez- Nitekim, bazı edebiyat tarihçileri ve araştırmacı­ lar, Karacaoğlan şiirlerinin yazıya geçirilinceye kadar uğ­ radığı değişiklikleri dikkate almadıkları için, ona 17. yüzyıl şairleri arasında yer vermek zorunda kalmışlar­ dır O . d) Tarihî Olaylar : Saz şairlerinin yaşadığı zama­ nın bilinmesinde, tarihi olayları yansıtan şiirleri, önem­ li ve güvenilir bir belge olarak ele alınabilir. Ancak, da­ ha önce de belirttiğim iz gibi, söz konusu olayların ben­ zerleri bulunur veya şiir apokrif olursa durum değişecek­ tir. Bu halde, başka belgelere ve yardımcı bilgilere ihti­ yaç vardır. Karacaoğlan'ın gerek Macarlarla gerek îranhlarla yapılan savaşları anlatan destanları için, aynı endişele­ ri duymamak mümkün değildir. Çünkü, İmparatorluk döneminde bu devletlerle bir değil bir çok savaş ya­ pıldığını biliyoruz. Acaba Karacaoğlan bu savaşlardan hangisini anlatmaktadır? Söz konusu destanları incele­ yerek, soruyu cevaplandırmaya imkân yoktur. Biz bura­ da, belgeler arasındaki ortak İbir noktaya işaret etmekle yetineceğiz. Bunun için, önceki paragrafta yer alan des­ tanın son dörtlüğündeki Şirvan'ın alınışını (1578 - 1579) ve 1582 yılında yapılan ünlü sünnet düğününü hatırlaya­ lım. Her iki olay da. Sultan III. Murad zamanında (1546 1595) geçmektedir. «Sana derim sana ey Acem Şahı» diye başlayan destanla da. Sultan Murad zamanındaki İran sa­ vaşlarından biri anlatıldığına göre, anılan padişahın yine Sultan III. Murad olması çok kuvvetli bir ihtimaldir. İşte bu üç belgenin dayandığı üç olay arasındaki zamanca ya(33)

M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 319

21


kinlik; Karacaoğlan'm 16. yüzyılın ilk yansında veya 15. yüzyılın sonlannda doğmuş olmasına, başka b ir deyimle onım 16. yüzyıl şairi sayılmasına delil teşkil edebilir. Böyle bir sonuç, Akşefhirli M ım et Hamdi Efendi'nin hatıra defteri ile Karacaoğlan’m Köroğlu - Ayvaz adlan geçen şiiri hakkındaki endişe ve tereddütlerimizin ne ka­ dar haklı ve yerinde olduğımu da göstermektedir.

e) Karacaoğlan ve Âşık Ö m e r: Daha önce de söy­ lediğimiz gibi, Karacaoğlan'ı 17. yüzyılda yaşamış bir saz şairi olarak kaibûl edenler. Âşık Ömer’in «Şaim âm e» adlı destanındaki (^ ) b ir dörtlüğü bunmı en kuvvetli delili sa­ yarlar. Adı geçen destanda Âşık Ömer hem kendinden ön­ ce gelmiş şairleri hemde çağdaşlannı anlatır. Söz Karacaoğlan’a gelince, onu şair saymaz ve «eski mesel» bir ozan diye küçümser. îddia sahipleri, Âşık Ömer’in Karacaoğlan'ı kendi çağdaşlan arasında saydığını, kendisinin divan şiirine yakınlığı ve yatkınlığı sebebiyle, onu küçük görmesini tabiî karşılamak gerektiğini söylerler. îlk bakışta, bu düşüncelere katılmamak mümkün değildir. Ama, Şairnâme baştan sona ve ön yargılardan uzak bir gözle incelenirse, başka ihtimaller de belirecek­ tir. Şöyle ki : Tamam eyleyelim bu destam •

Yazdık isimlerin oldukça imkân Asrımızda olan sahib-i divan •

Karacaoğlan ise eski meseldir Türküsü çığrtlur keyfe keseldir (34)

22

S. N ü zh et Ergun, A şık Ö m er, H ayatı v e Şiirleri, s. 431, Se m ih L ü tfi M atbaası v e K itapevi, İstanbul.


mısralarını ayn ayn değil, b ir îbütün olarak ele alırsak, çıkarılacak sonuç tamamiyle değişir. Denilebilir ki, Âşık Ömer destanında kendinden önce gelen şairlerden beğen­ diklerini ve çağdaşlarından divan sahibi olanları saymak­ la destanının eksik kalacağını düşünmüştür. Tamamlan­ ması için, Karacaoğlan'dan söz açması şarttır. Peki, Karacaoğlan’ın iıem divanı (her iki anlamda) yoktur, hem de Âşık Ömer tarafından beğenilmiyor. O halde, destanda anılmasının sebebi nedir? Öyle sanıyoruz ki, «eski mesel» deyimi ile, Karacaoğlan’m gerçekten eski devirlerin «o z a n »! olduğu anlatılmak istenmiş ve halk arasında bü­ yük ün sahibi olduğu için destana alınmıştır. îleri sürüldüğü gibi, Şâirname'nin ikinci bölümün­ de Âşık Ömer, gerçekten yalnız çağdaşlarına mı yer ver­ miştir? Öyle ise, bu bölüme öncelikle ıgirmesi gereken Gevheri, neden dışarda bırakılmıştır? Âşık Ömer, gerek dil ve söyleyiş gerek şiir anlayışı bakımından bu saz şairi­ ne daha yakın değil midir? Yine ikinci bölümde anılan Köroğlu, 16. yüzyılda Sultan III. Murad devrinde yaşa­ yan ve Özdemiroğlu Osman Paşa ile İran savaşlarına (1578 - 1584) katılarak Şirvan ve Tebriz’in alınış destan­ larını yazan saz şairi Köroğlu değil midir? Âşık Ömer'in çağdaşı olan iki şairden : Ahi ile Gedayî de bir zaman Bursa’da sürdüler dem ü devram diye bahsetmesi de oldukça garip gözükmüyor mu? Son­ ra Karacaoğlan'm, katıksız ve sade dilinden hoşlanmadığı söylenen Âşık Ömer'in : Bursa’lt HaliVde sâdedir Usan demesini nasıl açıklayabiliriz? Bu soruları daha da ço­ ğaltmak mümkündür ve Şairnâme'nin belge değeri, bu 23


soruların güven verici ve eksiksiz na bağlı bulunmaktadır.

olarak

karşılanması­

Görülüyor ki, Karacaoğîa.ı’ın yaşadığı zamanın tesbitinde, öteki belgeler gibi, Şairnâme de tam ve kesin bil­ giler vermekten uzaktır. 4. EN Y A K IN ÎH TİM Â L Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere elde mevcut bilgi ve belgeler, Karacaoğlan’ın yaşa­ dığı zamanın bilinmesine yetmemektedir. Bunun için, edebiyat tarihçileri ve araştırmacılar, hangi sonuca va­ rırlarsa varsınlar, gerçek yerine bir ihtimali söylüyor, bir ihtimali tartışıyorlar demektir. Yeni belgeler ortaya çı­ kıncaya kadar da, durumun değişmesi veya tartışmaların kesilmesi beklenemez. O halde yapılacak şey, şimdilik, ihtimalerin en kuvvetlisini, gerçeğe en yakın olanını tesbit etmektir. Karacaoğlan'ı gerek 16. yüzyıl gerek 17. yüzyıl şairi sayanların birleştikleri nokta, 16. yüzyılda Karacaoğlan adlı bir saz şairinin yaşamış olmasındadır. Görüş ayrılık­ ları, bundan sonra başlıyor. Nitekim, onu 17. yüzyıl şairi sayanlar elde mevcut şiirlerle 16. yüzyılda yaşamış Karacaoglan arasında bir bağ kurulamayacağını savunurlar. Gerekçeleri ise, bu şiirlerin dil ve söyleyiş özellikleri bakı­ mından 17. yüzyıl şairlerininkine yakın oluşu, bunlarda 16. yüzyıla ait arkaik kelimelerin görülmeyişi, yine bu şiirlerin 17. yüzyıl saz şairlerinin eserlerini toplayan cönk­ lerde yer almış olmaları ve destanlarda geçen bazı tarihi olaylardır (^ ). Bu dayanakların güven verici olmaktan ne kadar uzak bulunduğunu daha önce açıkladığımız için, burada sadece bir noktayı hatırlatmak istiyoruz. 16. jâiz(35)

24

Cahit ö z te lli, a. g. e., s. X V II


yıl saz şairlerinin eserlerini toplayan yazılı kaynaklar çok az olmasına rağmen onlardan günümüze bazı şiirler gele­ bilmiştir. Nitekim, Kul Mehmed, Öksüz Dede, Köroğlu, Hayâli, Ozan, Balısî, Oğuz Ali, Geda Muslu, Çırpanlı, Arınudlu ve Kul Çulha’nın şiirleri bunlar arasındadır (^ ). O imlde, aynı j^üzyılda en az bu şairler kadar ün sahibi olan Karacaoğlan’ın şimdiye kadar tek şiirinin bile ortaya çık­ mamış olması nasıl düşünülebilir? Karacaoğlan konusun­ da ilk kitabı Jıazırlayan S. Nüz^het Ergim (1901 - 1946) ile Türk saz şiiri için unutulmaz hizmetlerde bulunan M. Fuat Köprülü (1890 - 1966), eğer «Sumâme-i Hümâyun» ile «M evâ’idün Nefâis fi Kavâidi’l Mecâlis» teki Karacaoğlan’la ilgili kayıtları görmüş olsalardı, onun 17. yüzyıl saz şairi olduğuna dair görüşlerini her halde değiştirirlerdi. İkinci ihtimale göre, halen elde mevcut Karacaoğian şiirlerinin hiç olmazsa bir kısmı, 16. yüzyılda yaşa­ dığı bilinen saz şairi Karacaoğlan'a aittir. Bu şiirlerin uzun yıllar sözlü kaynaklarda nasıl yaşadığını, 17. yüz­ yıldan itibaren o devrin saz şairlerine ait eserlerle birlik­ te cönklere nasıl girdiğini ve bu arada ne gibi değişiklik­ lere uğradığını da daha önce belirtmeye çalışmıştık. Ha­ tırlatalım ki bu değişmeler, şiirlerin seslendiği halk tara­ fından ve kendi değer ölçülerine göre yapıldığı için, Karacaoglan'm yaşama ve eserlerinin yayılma şansı daha da artmıştır. Şiirlerinin gösterişten uzak ve sade dili ile açık seçik, yalın, samimi ve sıcak anlatımı ve gerçek (hayatı yansıtması biraz da bu değişmelerin tabiî bir sonucu sa­ yılmalıdır. Bilindiği gibi, saz şairlerinin çıraklık döneminde, eski ustalara ait şiirleri, özellikle türkü ve destanları ça­ lıp söylemeleri değişmez bir gelenektir. Öyle sanıyo­ ruz ki, halkın gönülden sevip benimsediği Karacaoğlan (38)

M. Fuad Köprülü, a, g. e., s. 59 ve 115

25


şiirleri, bu konuda genç saz şairlerine daha çok yardım­ cı olmuş ve daha çok yayılmıştır. Hattâ hu âşıkların ken­ dilerine veya başkalarına ait olan şiirleri bile, tıpkı Nasreddin Hoca ve Bektaşî fıkralarında görüldüğü gibi, Karacaoğlan’a isnat edilmiş olabilir. Bu gün, çok sayıda Karacaoğlan şiirine rastlanmasının ve bazılannın dil, tek­ nik ve söyleyiş bakımından kusurlu olmasımn, bir sebe­ bi de bu olsa gerektir. 17. yüzyıl saz şairlerinin aksine Karacaoğîan, tasav­ vuf felsefesi ile divan şiiri geleneğinin etkilerinden (^’ ) uzak kalmış, gerçek hayatı ve dünya nimetlerini, her şe­ yin üstünde tutmuştur. Bu konuda, Türkmen oymakla­ rından çıkmış olmasının rolünü de unutmamak gerekir. Bütün bu açıklamalar, tarilıi belgelerin ışığı altın­ da değerlendirildiği takdirde, Karacoğlan’m Sultan III. Murad zamanında (1546- 1595), ünü Saray'a kadar ula­ şan büyük b ir saz şairi olduğu söyleneîbilir. Şu hale göre, onun 16. yüzyıl başlarında veya 15. yüzyıl sonlarında doğmuş olması, şimdilik ihtimallerin en kuvvetli'si olarak gözükmektedir. Karacaoğlan’m yaşadığı zaman üzerinde, bu kadar ısrarla ve uzun uzun duruşumuz sebepsiz değildir. Çün­ kü, kesin ve ortak bir görüş etrafında birleşilmesi, ede­ biyat tarihi bakımından önemli sonuçlar doğuracaktır. Söz gelişi, 17. yüzyılın ilk yarısında ün kazanan Katibî, Kuloğlu, Öksüz Dede, Kayıkçı Kul Mustafa gibi saz şair­ lerinden etkilendiği (^ ) ve başta P îr Sultan Abdal olmak üzere, bazı şairlere nazire yazdığı (^ ) ileri sürülen Karacaoğlan’ın, anılan şairlere öncülük ettiği ortaya çıkacak­ tır. (37) (38) (39)

26

M . Fuad Köprülü, a. g. e., s. 21 M. Fuad Köprülü, a. g. e., 29 - 328 S. N ü zh et Ergun. a. g. e., s. 29-37


5. Y E N Î GELİŞM ELER Viyana M illî Kitaplığındaki A. F. 437 nr. lı el yaz­ masının, 1588 tarihini taşıdığının belirlenmesi ve bu yaz­ mada Karacaoğlan’m on bir Kayıkçı Kul Mustafa’nın da bir şiirinin yer almış olması, daha önce de ifade edildiği üzere, Karacaoğlan ile ilgili görüşlere yeni boyutlar ka­ zandırmıştır. Nitekim, öncelikle gündeme getirilen «Gü­ ney Anadolulu» ve «R um elili» Karacaoğlan ayrımı bun­ lardan biridir. Aynca, bu gelişmelere bağlı olarak, yalnız Karacaoğlan’ın değil zamanca ona yakın bazı saz şairlerinin ha­ yatı ve eserleri hakkmdaki görüşlerin de yeniden gözden geçirilmesi zarurî hale gelmiştir. Bu itibarla, Viyana el yazmasından çıkarılacak sonuçlar, büyük önem taşımak­ tadır. Şöyle ki : a) Karacaoğlan'a ait 12 şiirin daha 16. yüzyılda ya­ zıldığı anlaşılmıştır. Bu şiirlerden 9’u, Karacaoğlan’ı 17. yüzyıl şairi sayanların kitaplarında daha önce yer

alan

şiirlerdir. b)

Şimdiye kadar 17. yüzyılın ünlü şairlerinden biri

olarak kaibûl edilen Kayıkçı Kul Mustafa, 16.

yüzyılda

Karacaoğlan'la beraber yaşamış ve en azından o dönem­ de Karacaoğlan kadar şöhret sahibi olamamıştır. c)

Bugüne kadar ki tabminlerin

aksine

oğlan, Kayıkçı Kul Mustafa ve çağdaşlannın

Karaca­ etkisinde

kalan değil onlan etkileyen, onlara nazireler yazan değil kendisine nazireler yazılan şairdir. d)

Karacaoğlan'ı 16. yüzyıl şairi sayanların görüşle­

ri, 1588 tarihli el yazması ile daha da kuvvet kazanmıştır. 27


6. NEREDE OLDÜ ? Karacaoğlan'ın nerede doğup, ne zaman yaşadığı belli olmadığı gibi, ölüm tarihi ve mezarının bulunduğu yer de kesinlikle belli değildir. Buna rağmen, şairimizin oldukça uzun bir ömür sürdüğü ve çok yaşlandığı tahmin ediliyor. Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defte­ rine bakılırsa, doksan altı yaşında Ölmüş. Şiirlerinde de bazı ipuçları var : Sekseninde heratçığım yazıldı Doksanında kan damarım üzüldü Yüz yaşında azalarım çözüldü B ir sabi masuma döndürdün beni (Ş iir nr. 39) Ancak, saz şairlerinin kendilerini uzun yıllar yaşamış ka­ bul ederek, bu tarzda şiir söylemeleri yerleşmiş bir ge­ lenektir. Dolayısıyla, böyle şiirlerin belge değerini şüphe ile karşılamak gerekir. Karacaoğlan da tıpkı Yunus Emre gibi, 5'üzyıllar boyu Türk insanının gönlünde yer tutmuş ve onun hem sevinçli hem de acılı günlerinde vazgeçilmez dostu ol­ muştur. Bu yüzden, Anadolu'nun her kanş toprağı, Karacaoğlan’ı kendinden saymış ve mezarına sahip çıkmış­ tır. Bu konuda çeşitli söylentiler vardır. Söz gelişi, şairi­ mizin Tarsus yakınlarında Eshab-ı Kehf mağarasında in­ tihar etmiş olması ( ‘*°) bunlardan biridir. «Karacaoğlan, güzel sevmek için doğmuş: güzel sevmek için yaşamış ve şüphesiz ölürken de, sevgiler için­ de çalkanarak ölmüş gibidir. Şairin menkabeleri arasında Karakız adlı birisini sevdiği söylenir ve ölünceye kadar, bu sevginin devam ettiği, fakat birbirlerine kavuşamadık(40)

28

S. N ü zhet Ergun, a. g. e., s. 14


lan, en sonunda Karacoğlan’ın b ir tepeye Karakız'ın da* onun karşısındaki b ir tepeye gömüldükleri anlatılır. Bu tepeler Çukurova’da imiş.» ( “OCahit Özelli’nin yaptığı araştırmanın sonucu da, yu­ karıdaki söylentiye pek yakındır : «Karacaoğlan'm me­ zarı, İçel’in Mut ilçesinin Çukur köyünde bir tepe üzerin­ dedir. Bu tepeye halk Karacaoğlan Tepesi demektedir. Üzerinde b ir kaç eski ev temeli, b ir su sarnıcı ile harap bir mezar vardır. Bu tepenin karşısında başka bir tepe­ ye de Karacakız Tepesi denilmektedir. Karacakız ile şairi­ miz arasında bir aşk serüveni varmış. Karacaoğlan'm mezarının bulunduğu tepede, şairin içinde oturduğu ve ölümünde orada bir cönkü kaldığı söylenen b ir de mağa­ ra vardır...» ('*^) Akşehirli A. Hamdi Efendi ise, hatıra defterinde Karacaoğlan^ın «Maraş civarında Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha b ir pınar başına defn olunup sazı çürüyünceye kadar baş ucunda ağaçta asılı durduğu tevatüren m ervidir» diyor. Bu üç söylentiye bakılarak, Karacaoğlan’m doğum yeri gibi ölüm yerinin de, güney Anadolu bölgesi olduğu sonucuna varılabilir, ilk iki söylentideki «Çukurova» ve «Çukur K öy » adları arasındaki yakınlık da ilgi çekicidir. Buna karşılık A. Adnan Saygun, şairimizin Erzurum'un Oltu ilçesinin Penek köyünde öldüğünü ve mezannın Zem­ zem Dağı'ndaki Yasamal Yaylası’nda bulunduğunu ileri sürer. Şu hale göre Karacaoğlan’m mezarı Mersin'de, Adana’da, Maraş’ta ve Erzurum'dadır. Bu konuda başka söy­ lentiler, görüşler de var. Ama, hepsi de kesinlikten uzak­ tır. (41) (42)

Ishak Refet, a. g. e., s. 33 C ah it O ztelli, a. g. e., s. X V


II SANATI

VE

EDEBÎ

KİŞİLİĞİ

Karacaoğîan'm hayatı hakkındaki bilgi ve belgelere karşı duyulan şüphe ve tereddütler, bir dereceye kadar şiirleri için de söz konusudur. Bilindiği üzere, genellikle irticalen söylenen ve ağızdan ağıza geçerken durmadan değişen, pek çok taklitleri, benzerleri ve yakıştırmacaları bulunan saz şiirlerinin, ilk ve gerçek şairlerini bulmak hemen hemen imkânsız gibidir. Bu bakımdan, içinde Karacaoğlan adı geçen veya cönklerde ona ait olarak göste­ rilen bazı şnrleri bile şüphe ile karşılamak zorundayız Unutmamak gerekir ki, ilk söylendiği andaki biçi­ mi, hattâ özü zamanla değişen saz şiirleri; türküler, boz­ laklar ve destanlarda görüldüğü gibi, günün birinde anonimleşip halkın malı da olabilir. Nitekim, bu gün bile Anadolu’da, yeni olaylara ve durumlara hazır elbise gi­ bi uydurulan bir çok türkü ve destan örnekleri vardır. Güney Anadolu'daki Türkmen oymaklan arasında hâlâ söylenen çeşitli türkü ve destanlardan aldığım ız: «Sana «Sana «Sana «Sana «Sana

derim derim derim derim derim

sana sana sana sana sana

ey Acem Şahı» ey Tim u r Paşa» ey Arap ili» hey Adam ata» ey H alil Ağa» (*^)

mısraları, bu bakımdan hayli ilgi çekicidir. Burada, da(43)

30

A l i R ıza (Y a lg ın ), Cenupta Tü rkm en O ym ak lan , K ısım s. 32, 63. 64, '69, 81. îstaûbul 1931 - 1932

I,


İha önce sözünü ettiğimiz, İranlılarla yapılan b ir savaşı da hatırlayalım Karacaoğlan şiirleri incelenirken, bu durumun göz önünde tutulması şarttır. Aynca, saz şairle­ rinin yaşantılarındaki 'benzerlik ve bu yaşantının getirdi­ ği aşk, ayrılık ve özlem ile gelenek ve göreneklere bağlı­ lık, sahibi bilinmeyen şiirlerin tesbitinde karşılaşılan öte­ ki engellerdir. Sazla çalınıp söylenen bu şiirlerde, bölgesel özellikler dışında, beste yönünden büyük farklar da gö­ rülmez. H iç şüphe yok ki, Karacaoğlan’a ait şiirlerin or­ taya çıkarılabilmesi için, bütün îbu engelleri aşmak ge­ rekiyor. Bunda sağlanacak başarı ise, yapılacak tesbitlerin isabet derecesini gösterecektir. İşte, Karacaoğlan tn sanatı ve edebî kişiliği hakkın­ da bir hükme varabilmek için, her şeyden önce ona cdt şiirlerin, hiç olmazsa bir kısmının, kesinlikle bilinmesine ihtiyaç vardır. N e var 'ki, hu konuda objektif kıstaslar bulma imkânı, hemen hemen yok gibidir. Yalnız, ona is­ nat edilen bütün şiirler, büyük bir titizlik ve sabırla oku­ nup incelendikten sonra, bunlardaki dil, söyleyiş ve anla­ tım yönünden ortak özellikler tesbit^ olunabilir. Ortak özellikleri bulunan şiirlerin değerlendirilmesi sonucu da Karacaoğlan'm sanatı ve kişiliği hakkında fik ir sahibi olmak, imkân dâhilinde girer. «Gerçi, onun kuvvetli tesiri altında yazılıp da sonradan şairimize isnat olunan par­ çaları ayırabilmek mes'elesi, imkânsız denecek derecede müşküldür. Fakat, bunu yapmak kabil olmasa bile, Karacaoğlan’m edebî şahsiyetini ve sanatının hususiyetleri­ ni anlamak hususunda bunun büyük b ir zararı olamaz. Çünkü, başkaları tarafından yazılmış olsa bile, o parça­ larda da hâkim olan ruh, doğrudan doğruya Karacaoğlan’ın ruhu, onun şahsiyetidir.» (44) (45)

B u kitap, s. 14’e bkz. M . Fuıad Köprülü, a. g. e., s. 327

31


Ama hemen işaret edelim ki, başka çıkar yol bulu­ namadığı için, şiirlerinin «ortak özellikleri»nden sana­ tını ve edebî kişiliğini tesbite çalıştığımız Karacaoğlan şu veya bu yüzyılın saz şairi Karacaoğlan’dan çok, sadece eserleriyle yaşayan, mevhum b ir Karacaoğîan’dır. 1. Ş İİR İN İN Ö ZE LLİK LE R İ Karacaoğlan’m şiiri, Tanrı’dan çok insana dönük bir şiirdir. Anadolu’nun, daha 13. yüzyıldan başlayarak 17. yüzyıla kadar bir çok tarikat faaliyetleriyle çalkandığı hatırlanırsa, bunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. O, bu dönemde gelişen tekke edebiyatı ile tasavvuf felsefesinin dışında ve müzikle şiirin kaynaştığı âşık tarzına bağlı, gerçekeçi bir ozandır. Yunus Emre için «öteki dünya» ve «Tanrı sevgisi» ne ise, Karacaoğlan için de «bu dünya» ve «insan sevgisi» odur. Karacaoğlan, söyleyeceklerini en kısa ve en kestir­ me yoldan, sade ve açtk bir dille, konuşma rahatlığı için­ de söyler. Süse ve gösterişe merakı yoktur, içinden çık­ tığı Türkmen oymaklarının gelenek ve göreneklerine, ya­ şama tarzına sıkı sıkıya bağlıdır. Bir çok şiirinde, bunla­ rın izlerini bulmak mümkündür. Örnek olarak yayla göç­ leri, düğünleri, giyim tarzları ve at yarışları gösterilebi­ lir. O, seven bir halk adamıdır. Hayalci değil, gerçek­ çidir. ÜLiygu ve isteklerini açık seçik ortaya koyar. Acı­ larla, ayrılıklarla, ölümle arası hoş değildir. Halkın zev­ kini, halkın düşüncesini avucunun içi gibi bilir, ustalıkla yansıtır; gerektiğinde öz için şekilden vaz geçer. Yaşama sevinciyle doludur; gönül kapısı, bütün güzellere ve bütün güzelliklere karşı, ardına kadar açık­ tır. Bu yüzden, kafalardan çok gönüllere seslenir, gönül­ ler fetheder. 32


Karacaoğlan'm şiirlerini daha yakından tanımak için, 'bu şiirin iç ve dış yapısına ilişkin unsurları, ana çiz­ gileriyle de olsa, ayrı ayrı ele almak ve incelemek yerinde olacaktır. a) Konu ve Ö z : Karacaoğlan'm şiirindeki temel konu aşktır. Denilebilir ki, tabiat bu aşkın dekoru, özlem­ ler ve ayrılıklar da onun tuzu-biberi gibidir. O, kendi aş­ kını söylerken, aslında gerçek ve katıksız olan insan sev­ gisini dile getirir. Dahası, onun gönlünde plâtonik aşka hemen hemen yer yoktur. Gördüğü her güzele karşı istek dolu, karşılaştığı her dilbere gönülden tutkun ve hepsiyle senli benlidir : Akşam sularında yatsı sonunda Gel de murâdını al dedi bana • (Ş iir nr. 6) Ben güzelden böyle vefa ummazdım Ak göğsün üstüne kondurdu beni • (Ş iir nr. 41) D ilber kalk gidelim fakirhaneye İtiraz eyleme gel yavaş yavaş •

(Ş iir nr. 117)

Ahdim olsun seni alır kaçarım Ferman çıkarsınlar bir benim için (Ş iir nr. 89) Kızlar C**®) onun «kalbinin çırası», gelinler dert­ li gönlünün lokmam’dır. N e birinden geçebilir ne ötekin­ den : (46) (47) (48) <49)

Bu kitap, Bu kitap, Bu kitap, r e bkz. Bu kitap,

6, 41, 60, 69, 74, 106, 109 n u m ara lı şiirlere bkz. 67, 73, 84, 89, 108, 117, 142 n u m aralı şiirlere bkz. 44, 88, 105, 114, 131, 149, 150, 152 n u m aralı ş iirle­ 33, 38, 92, 93, ı94, 99, 141 num aralı şiirlere bkz.


Geçme mescit yaktmndan Çok namazlar böldürürsün (Ş iir nr. 145) Gelinin lebleri beste Ktz eyledi beni hasta Gelin şeker şerbet tasta K ız petekte bala benzer (Ş iir nr. 148) Zemheride g ir koynuna Ktzın koynu yaz veriyor (Ş iir ur. 152) Gelin dedim aktır yüzün H iç menendi yoktur kızın Karac’oğlan ikinizin Kapısında kula benzer (Şü r nr. 148) Karacaoğlan, sevmek ve sevişmek konusunda çok ileri gider. Özellikle oğlanla kızı ( “ ) oğlanla gelini ve ge*linle kızı (^') konuştururken bunu açıkça görürüz. Onun gurbetle, ayrılıklarla ( “ ) arası hoş değildir. Sevdiğinden ayn düştü mü, suçu gönlünde (^ ) arayacak ve onu kendi kendisine şikâyet edecektir . Karacaoğlan'm aşk ve sevgiden başka konulardaki şiirleri de, çoğu zaman yine aynı eksen etrafında dönüp (50) (51) (52) (53)

34

Bu kitap, Bu kitap. Bu kitap. lere bkz. Bu kitap.

24 v e 46 num aralı şiirlere bkz. 19, 22. 40, 51, 148 n u m aralı şiirlere bkz. 3, 15, 16, 17, 25, 4S, 75, 119, 123, 132 nu m aralı şiir­ 57, !56, 59, 63. 66 n u m aralı şiirlere bkz.


dolaşır. Sıla özlemini (®'^) sevdiğinden uzak düştüğü için kuvvetle duyar ve duyurur; bedduaları da ( “ ) bu yüz­ dendir. Yine bunun içindir ki, mistik şairlerin aksine, ölümü ( “ ) 'bir kurtuluş yolu olarak görmez. B ir şiirinde ölümü «im datçı» gibi göstermesi, çaresizliğine ve tutku­ larının vaz geçilmezliğine bağlanmalıdır. Çünkü, onun açıkça söylediği gibi bellibaşlı üç derdi v a rd ır: Ayn h k , yoksulluk ve ölüm, ' — Karacaoğlan’ın şiirlerinde dinî etkiler^^ok denebilecek kadar azdır. Dünya'ya ve dünya nimetlerine Ölesiye bağiı bir 'EaTk""şairi için, zaten başka türlüsü de düşünü­ lemez. Ona isnat edilen şiirlerin bazılannda (^ ) göze çar­ pan bir takım dinî işaretler ise, bu düşünceyi haksız çı* karabilecek ölçüde değildir. Aynca, bu tür şiirlerin apokrif olma ihtimalim de hesaba katmak lâzımdır. Hiç bir tarikat ve tekke ile ilgisi yoktur ve sevdiğinin göğsünü «cennetse benzeterek, jâizünü görenlerin «salavat» ge­ tirmesini isteyecek kadar, bu dünyanın adamıdır : Cennete misâldir göğsünün ^ağt Salavat getirsin cemalin gören

106) S ırf bu iki mısra bile, onun tutkularının ve isteklerinin yönünü, dinî duygulannnı zayıflığım açıklamaya yeter sanıyoruz. Şiirinde baş köşeyi kadın aşkma ayıran Karacaoğlan, bir çok şair gibi, zamamndan şikâyet ( “ ) etmiş; yi(54) (55) {56) (57) (58)

Bu Bu Bu Bu Bu

kitap, kitap, kitap, kitap, kitap,

86 ve 87 n u m aralı şiirlere bkz. 18 v e 98 n u m aralı ş iirle re bkz. 42, 49, 61, 75 nu m aralı şiirlere bkz. 4 . 20, 107, 151 n u m aralı şiirlere bkz. 1 v e 62 nu m aralı şiirlere bkz.

3=5


ğitliği (^®), güzelleri ve güzelliği (*°) öğmüş, insanlara öğütlerde bulunmuş, dağlara (^ ) seslenmiş, ama her şeyin üstünde b ir gönül adamı olarak kıyasıya yaşamış­ tır. b) Şekil ve T ek n ik : Edebiyat tarihçileri ile araştırmacılann çoğu, Karacaoğlan’ın dil ve söj^leyiş bakımni' dan ulaştığı üstünlüğü, şekil ve teknik yönden göstere­ mediği noktasmda birleşmiş gibidir. Belirtmek gerekir ki, bu görüş bir gerçeği yansıtmaktadır ve kolayca reddedi­ lemez. Ancak, burada öncelikle b ir sorunun cevaplandırıl­ ması lâzımdır. Şöyle ki; Karacaoğlan’a isnat edilen şiir­ lerdeki teknik kusurların hepsi, acaba şairine yüklenebi­ lir mi? Soruyu, «e v e t» diye cevaplandırmak, insafsızlık olur. Çünkü, daha önce de bir kaç defa söylediğimiz gibi kulaktan kulağa, ağızdan ağıza dolaşarak hafızalarda ya­ şayan saz şiirleri, yazıya igeçirilinceye kadar değişip du­ rur. Aynı şiirin, muhtelif varyantlannı karşılaştırmak, bu konuda fazla bir şey söylemeye ihtiyaç bile bırakmaz. Karacaoğlan da b ir çok halk şairi gibi bütün şiirle­ rini ya onbirli (6 + 5 , 4 + 4 4 -3 ) ya da sekizli (4 + 4) hece vezniyle söylemiştir. Bazılarının görüşleri aksine, onun on heceli şiir söylemiş olabileceğine ihtimal veremiyoruz. Saz şiirlerinin, bestelerini de kendileriyle birlikte getir­ meleri ve ahengin vaz geçilmez bir unsur oluşu, bunun açık b ir delili sayılmak gerekir. N e var ki, bazı şiirlerin­ de Ön veya on iki heceli mısralar dikkati çekmektedir. Bunlar, çoğu zaman kelimelerin halk dilindeki söyleniş özelliğinden ileri gelmektedir ve teknik kusurlar pek az­ dır. Bazı şiirlerde ise, duraklara uyulmamış veya on bir (59) (60) (61) (62)

36

Bu Bu Bu Bu

kitap, kitap, kitap, kitap,

125 v e 126 numarala şiirlere bkz. 8. 9, 10; 11, 32 n u m aralı şiirlere bkz. 5, 85, 95, 111 n u m aralı şiirlere bkz. 101, 102, 103, 104 n u m a ra lı şiirlere bkz.


heceli veznin (6.5) ve (4 .4.3) îü duraklan bir arada kul................... ....... .................................................... , f, , < ,.r.-----ı i^ ı „ ,ın ____ , n hbm— ^ru ------— ^ lanılmıştır : B enim dostumy^elişinden/(}elîidir

Ak elleri desteMeste §,üllüdm 'üüzeî seven yiğitler de belHdir Metil mahzun gezer iller içindj^ • . * (Ş iir nr. 12) Benim ^ â rim gelişinden ^ellidir ^ elleri deste ^st^e güllüdjjf Eşinden ayrılan neden bellidir Gezer melil melil iller içinde (Ş iir nr. 13) Yukarıdaki dörtlüklerin üçüncü mısralarına dikkat edi­ lirse, duraklar ilkinde (4,4,3), ikinciside (6,5) dir. Ay­ rıca; iki ayrı şiirden alman dörtlükler birbirinin aynı gi­ bidir. Dolayısıyla teknik kusurun Karacaoğlan a mı, yok­ sa cönk sahiplerine mi ait olduğunu kestirmek mümkün değildir. Bütün halk şairleri gibi, Karacaoğlan da daha çok «yarım kafiye» kullanır. Hattâ, yanra kafiyeler bazan «ses benzerliği» ne kadar düşer. Bunda, kelimelerin halk ağzında aldığı şeklin Önemli payı vardır : Bahçende gülün güllenmiş Şeyda bülbülün dillenmiş Koynunda memen kirlenmiş Em ilm eyi emilmeyi (Ş iir nr. 136) Görüldüğü üzere, dörtlüğün üçüncü mısraı ile öncekiler arasında kafiye yoktur. Ancak, Anadolu’nun bazı bölge­ lerinde «kirlenmek» fiilinin «killenm ek» şeklinde söylen­ diğini hatırlatâlîmT^öyle olunca durum değişecek, kafiyesizliğin, böfgesel konuşma dili ile genel yazı dili ara­ 37


sındaki farktan ileri geldiği ortaya çıkacaktır. Buna kar­ şılık bazı şiirlerin mevcut metinlerindeki kafiyeleri, ses benzerliğinden öteye geçmiyor. Kitaba alman 39 numa­ ralı şiir bu bakımdan iyi b ir örnektir. Aynı destanın b ir de varyantı var. İhtimal ki, her yerde ve her toplulukta okunma şansı olan ilk metin değişe değişe, zamanla iki ayn destan haline gelmiş, bu arada kafiyeler de bozul­ muştur. Halk şiirleri, bilindiği gibi en az üç dörtlükten mey­ dana gelir ve ilk dörtlüğün ikinci ve dördüncü mısraları ile öteki dörtlüklerin son mısraları kafiyeli olur. Bazı şiirlerde ise, ilk dörtlük de kafiye düzeni bakımından öte­ kilerden farklı değildir. Karacaoğlan'ın b ir kaç şiirinde durum değişmektedir : On parmağım şem’a ettim yandırdım E l yaradı yâre yaramadım ben Nazlı yârim geçmiş derler buradan K ö r oldu gözlerim göremedim ben Hey ağalar bana zulüm değil mi Alem divan durdu duramadım ben Yâri benzetmişler tavus kuşuna Boyun gördüm yüzün göremedim ben (Ş iir nr. 82) Bu dörtlükler, 82 numaralı şiirin ilk iki bölümüdür ve kafiye düzeni, her ikisinde de giriş dörtlüğü niteliğinde­ dir. Böyle gereksiz b ir tekrarı, değil Karacaoğlan, hiç bir şair yapmaz. O halde bunun sebebi, şiirin hayli değiştiril­ miş ve bozulmuş olmasında, belki de başka bir şiire ait giriş dörtlüğünün buraya aktarılmasında aranmalıdır. Bazı şiirlerde de, dörtlüklerin birbiriyle kafiyeli ol­ ması gereken son mısralarmın kafiyesiz veya kusurlu ol38


duğu göze çarpmaktadır. N e var ki, bu kusurların çoğunu Karacaoğlan'a yüklemek mümkün değildir. Bu tür şiir­ lerin dikkatle okunup incelenmesi bize bazı ipuçları ve­ rebilir. Şöyle ki : Kara kaşlım ne hdldayım gör beni

İşitirsem helâk eder âr beni

Çıktt sözüm yâr yolunda hil beni

Ciddî sözüm <ıl koynuna koy beni (Ş iir nr. 40) mısraları, ilk anda kafiye yönünden kusurlu gözükmek­ tedir. Sonuncu mısra ise, başka b ir kaynakta : «Essah sözüm sar koynuna al ben i» şekline sokularak «g ö r » ile «â r» ve «b il» ile «a l» arasında yanm kafiye yapılmak is­ tenmiştir. Oysa, bir kaç takdim-tehir ile bütün mısralar arasında yanm kafiye düzeni kurulabilir. Ayrıca, şairin «kara kaşlım» yerine bir çok örneği olduğu üzere «kara gözlüm» demiş olması, akla daha yakındır. Bu açıklama­ lara göre yukardaki mısraları ilkin : Kara gözlüm ne haîdayım gör beni İşitirsem helâk eder âr beni Çıktı sözüm yolunda bil yâr beni Essah sözüm al koynuna sar beni 39


şeklinde söylenmiş kabul etmek, her halde yanlış olma­ yacaktır. Karacaoğlan'a isnat edilen şiirlerin bazıları, gerçek­ ten bir yığm teknik kusurlarla yüklü, söyleyiş itibariyle yetersiz ve ötekilerle karşılaştınlamayacak kadar zayıf­ tır. Bu tür şiirlerde, onun kendine has olan sesi ve usta­ lığı da görülmez. Acemiliklerle dolu ve başka şairlere ait gibidir. Yalnız 121 numaralı şiirin incelenmesi bile, söy­ lenenlerin haklı olduğunu göstermeye yetecektir. Nite­ kim, bu şiirin ikinci ve dördüncü bölümünde kafiye için «geldim, gördüm, oturdum» ve «neylesek, kalsak mı, göç­ sek m i» kelimeleri dörtlüklerin sonuncu mısralannda da «bozuldu» redifinden önce «evim, kökten, yapıları» keli­ meleri kulanılmıştır. Kısacası, anılan dörtlük ve mısra­ lar kafiyesizdir. Ayrıca, (6,5) ve (4,4,3) lü duraklar birlik­ te kullanılmış, bazı mısralar da duraksızdır. Sezebildiği­ miz kadarıyla gerek söz konusu şiir gerek benzerleri, ya Karacaoğlan'a ait değildir yahut sözlü kaynaklardan ya­ zılı kaynaklara geçinceye kadar acemi dillerde bozulmuş ve tanınmayacak hale gelmiştir. Karacaoğlan'ın şiirleri topluca gözden geçirilince, aralarında bazı benzerlikler veya ortak noktalar bulun­ duğu dikkati çekmektedir. Bunu, özellikle giriş mısrala­ rında, pek açık olarak .görürüz. O, her şiirinde ayrı bir giriş mısraı yerine bir çok şiirde ortak veya benzer giriş mısraları kullanmayı tercih etmiştir. Sık sık tekrarladık­ ları şunlardır : • Ala gözlerini sevdiğim dilber • Benden selâm eylen gül yüzlü yâre • Çıktım yücesine seyran eyledim • Dinleyin ağalar size söyleyim • Evvel bahar yaz ayları gelende 40


® H er sahah her sabah satman dilber • Hey ağalar b îr od düştü bağrıma • Ilg ıt ılgıt esen seher yelleri ® Kadir Mevlâm bir dileğim var sana • Kalk dilber gidelim bağ arasına • Kısmet olu r ben hu ilden gidersem • Sabahtan uğradım ben b ir geline • Şu yalan dünyaya geldim geleli • Şurda bir dilbere meyil eyledim • Yaz gelip de beş’ ayları doğunca Bu giriş mısralarını bazaiı aynen, bazan b ir veya bir kaç kelime değişikliği ile, hazan da kelimeler yer değiştirmiş olarak bir çok şiirde görmekteyiz. Elde bulunan metinlere göre, Karacaoğlan, bazı şiirlerini aym veya benzer dörtlüklerle bağlamıştır. Ne var ki, buradaki ortaklık veya benzerlik giriş mısraların­ da olduğu gibi sık sık göriilmüyor, sayıları da azdır. Ör­ nek olarak, dört şiirin son dörtlükleri aşağıya alınm ıştır: Çağır Karac’oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Güzel sevmek günah değil Ben kitapta yerin gördüm •

(Ş iir ur. 139)

Çağır Karac’oğlan çağır H er taş diğerinden ağır Güzel sevmek ayıp değil Anan baban n is te r benden (Ş iir nr. 140) 41


Çağır Karuc’oğîan çağır Taş düştüğü yerde ağır K işi sevdiğinden soğur K urtar canım al Allahım (Ş iir nr. 138) Çağır Karac’oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Y iğit sevdiğinden soğur Sarılmayı sarılmayı (Ş iir nr. 136) Burada ilgi çekici nokta, hemen hemen aynı kelimelerle söylenen dörtlüklerin, anlam birliği ve söyleyiş bakımın* dan aynı kuvvette olmayışıdır. İlk iki dörtlüğün üçüncü mısraları da, kendinden önce gelen mısralarla kafiyeli değildir. Gerek giriş mısralannda gerek son dörtlüklerde gö­ rülen ortaklık ve benzerliklere, bazı şiirlerin ara dörtlük­ lerinde de rastlanıyor. Ancak, bunların yazıya geçirme es­ nasında cönk sahipleri tarafından yapılmış olması, kuv­ vetli bir ihtimaldir. Buna karşılık, şiire başlarken veya bitirirken kulanılan benzer mısra ve dörtlükler, bunlann şair tarafından pek beğenilmiş olmasının veya kolaya kaçmanın işareti sayılabilir. Bir başka ihtimal de, başka­ ları tarafından yazılmış şiirlerin Karacaoğian’a ait, her­ kesçe bilinen ve sevilen, sonuncu dörtlüklerle bağlanmış olabileceğidir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, Karacaoğlan'ın şiirleri şekil ve teknik yönünden eleştirilirken, mevcut kusurları ortaya koymak yerine, bunların sebepleri üzerinde de du­ rulmalıdır. Aksi halde, varılacak hüküm ve yapılacak de­ ğerlendirmelerin isabetli olması beklenemez. 42


c) D il ve Söyleyiş: Türk halk şiirinin hayatı ve insanları divan şiirinden daha iyi yansıttığı, dil ve anla­ tım bakımından da daha tabiî ve canlı olduğu b ir gervektir. Ne var ki, halk şairleri de zaman zaman divan şii­ rinin etkisine kapılmaktan ve gerçeklere sırt çevirmek­ ten kurtulamazlar. Överken de, severken de, yererken de ölçüyü kaçırdıkları ve özün söze feda edildiği görülür. Denileıbilir ki, onlar da divan şairleri gibi belirli b ir dün­ yanın dışına çıkamazlar, hattâ bu dünya daha da smırlıdır. Ama, bu dünya ne kadar küçülürse küçülsün, yine de onlann dünyasıdır, gerçeklerin dünyasıdır, halkın dün­ yasıdır. Burada halk duyar, halk sever ve halk konuşur. Klişeleşmiş mecazlann dışında dil ve söyleyiş, günlük ko­ nuşmalara daha yakın, yapmacıksız ve tabiîdir. Bu özel­ likler, başka saz şairlerine bakarak, Karacaoğlan'da daha açık seçik görülür. «Şairin bir kaç manzumesinde fazla miktarda Arap ^^e Acem kelimeleri göze çarpar. Nitekim 234 ve 295 nu* marah (^ ) koşmalarda klâsik edebiyatın bariz tesirleri­ ni görmekteyiz, fakat bu nev’i manzumelerin diğer şair­ ler tarafından yazıldığını ve yanlış olarak Karacaoğlan'a isnat edildiğini kuvvetle tahmin edebiliriz. Karacaoğlan’ın sade ve külfetsiz bir eda ile yazdığı manzumelerle bunlar karşılaştırılınca, bu hüküm kendiliğinden tezahür eder» (^ ). Hemen belirtelim ki, bu konuda son sözü söy­ leyebilmek, Karacaoğlan’ın bütün şiirlerinin baştan so­ na kadar taranmasına bağlıdır. Aksi takdirde, varılacak sonuçların güven verici olması beklenemez. Bugün Karacaoğlan'a isnat edilen şiirleri, dil bakı­ mından üç bölümde toplamak mümkündür : (63) (64)

Bu kitap, 128 v e 97 nu m aralı şiirlere Ibkz, S N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 2S

43


(a )

Arapça ve Farsça kelimelerin ağır bastığı şiir-

ier. (b ) Sade ve yaşayan Türkçe ile yazılmış şiirler, (c ) Bu iki grubun arasında yer alan şiirler. Arap ve Fars diline ait kelime ve deyimlerin olduk­ ça ağır bastığı şiirler sanıldığı kadar az değildir. Örnek olarak : 20, 25, 37, 45, 50, 78, 81, 96, 98, 120 ve 127 numa­ ralı şiirleri gösterebiliriz. Bunlann bazılarında yer aılan yabancı kelimeler ise şöyledir : • garip, ah, iman, has, har, hayli, dem, takat, cemal, beyan, dert, perişan, nice, insaf, gay­ ri, leb, derman (Ş iir nr. 50) • Zevk, şan, def, gam, lezzet, ruz, şeh, hayal, hûda, mâh, sine, divâne, gâh, şâd, asilzade (Ş iir nr. 81) Dilber, bâd-ı sabâ, zülüf, gerdan, şems, ka­ mer, zekât, cevahir, temaşa, âşık, mâşuk, zahmet, tenha, nikap (Ş iir nr. 96) * Ah ü zâr, beddua, sitemkâr, mesken, hâr, nazik, dem, ten, divan, kıyamet, dâr, bermurad, cism, zat, ilelebet, nâr, murad, kâdir, zebani (Ş iir nr. 98) • Elveda, zevk u safa, cümle, melûl, mahzun, zindan, zâlim, felek, devre, ah ü zar, âlem, ser, ferman, sema, sed, ah ü figan, lûtf, gülşan, yâr (Ş iir nr. 120) Karacaoğlan'a ait şiirlerin büyük çoğımluğu, sade ve yaşayan Türkçenin en güzel örnekleridir. Dolayısıyle, ikinci gruba .giren şiirler üzerinde ayrıca durmayı gerek­ siz buluyoruz. İk i grup arasında yer alan şiirlere gelin­ ce, bunları kesin olarak ayırmak kolay değildir. Örnek 44

ıİA


■olarak: 4, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 30, 35, 36, 39, 60, 69 ve 147 numaralı şiirleri gösterebiliriz. Bazılarındaki yabancı Jcelimeler şunlardır : • Bahs, cüda, hub, hilâl, nazar; amel, (Ş iir nr. 22)

seyran

• kandil, sır, derya, umman, şer, tedhil, mer­ tebe, berat, aza, sabi, masum (Ş iir nr. 39) ® Kem lik, hûh, gayrı, şükür, bahrî, cihan (Ş iir nr. 69)

umman,

• Sîdk, muhabbet, sır, yâd, divâne, dost, rem (Ş iir nr. 83) • melûl, seyr, hayâl, mâh, siyah, (Ş iir nr. 147)

sine,

ke­ fâni

Görülüyor ki Karacaoğlan’ın şiir dili, sanıldığı ka­ dar sade değildir. îçinde yabancı kelime bulunmayan ve­ ya pek az olan şiirlerin de, ağızdan ağıza geçerken nisbeten durulmuş olabileceğine daha önce temas etmiştik. Bu itibarla, S. Nüzhet Ergun un yukarda yer verilen gö­ rüşü, yani ağdalı bir dille yazılan bir kaç şiirin yanlışlıkla Karacaoğlan'a isnat edilmiş olması ihtimali, kolay kolay benimsenemez. Başka bir deyimle, içinde Arapça ve Farsça kelimeler geçen şiirler, sırf bu sebeple, Karacaoğîan a ait değildir, yargısını hiç b ir zaman haklı çıkara­ maz. Onun şiirlerinde dikkati çeken b ir dil özelliği de. başka zamanlara ait eş anlamlı veya anlamca birebirine ^îüir^akm kelimelerdir. K lâsik şairler için bir dereceye kadar normaFsa^yılabilecek bu durum^ saz şajrle^ için öîHukça gariptir. Hele bu saz şairi Karacaoğlan ise, ga­ riplik büsbütün artar. Şöyle ki : 45


ayrılık, firkat, firak, hicr, hicran, cüda göz, dide, çeşm, ayn Düşman, adû, rakip, engel, yad, gayrt ay, mah, bedir söyler, eydür, eder, eder ki diye, deyu, deyi kelimeleri Karacaoğlan'ın muhtelif 'şiirlerinden derlen­ miştir. B ir saz şairinin böyle b ir yol tutmuş olması düşü­ nülemez. O halde, bunun sebebi nedir? Öyle sanıyoruz ki, sebeplerden biri Karacaoğlan şiirlerinin yazılışından çok sonraları ve değişik zamanlarda yazıya geçirilmiş olması, İkincisi de klâsik şiire aşinFolan cönk sahiplerinin tutum ve davranışlarıdirrAynı şiirin başka başka kabaklarda rastlanan metinlerinde de eş anlamlı kelimeler görülme­ si, bu düşüncemizi kuvvetlendirmektedir. Söz gelişi : P id emden akıttım kan ile yaşıj^^) mısraı, aynı şiirin bir başka kaynakta yer alan metnin­ de : Gözümden akıttım kan ile yaşı (^} şekline girmiş, yani «d id e » karşılığı «g ö z » kelimesi kul­ lanılmıştır. Ayrıca, bu kitaba alman 79 numaralı şiirin birinci dörtlüğünün son mısramdaki «âlem » ve «d id e» 80 numaralı şiirde «âlem » ve «g ö z » şeklini almakla kalmı­ yor, başka bir kaynakta yerini «dünya» ve «g ö z » kelime­ lerine bırakıyor : «Âlem sele g itti didem yaşından» (Ş iir nr. 79) (65)

Bu kitap, 117 num aralı işüre bkz.

(66)

Cahit özteili, a. g. e., 293 numaralı şiire bkz.

46


«Âlem sele g itti gözüm yaşından» (Ş iir nr. 80) «Dünya sele g itti gözüm yaşından» Yine t>u kitapta yer alan 124 numaralı koşmanm ikinci dörtlüğündeki bazı yabancı kelimeler, başka bir kayna­ ğa (^ ) Türkçe karşılıkları ile girmiş, bazı kelimeler de anlamca farklı olanlarla yer değiştirmiştir : Çeyaz göğsün görünmüyor düğmeden Siyah zülfün mâh yüzüne eğmeden j Gonca güle garip hoyrat değmeden Topla yanağım soldur da yürü (Ş iir nr. 124) Anılan kaynakta buradaki «beyaz» ve «siyah» kelimeleri yerine «a k » ve «kara»; «m âh» ve «garip » kelimeleri yeri­ ne de «a k » ve «e l» kelimeleri konulmuştur. Örnekler, is­ tenildiği kadar çoğaltılabilir. Ama, bu kadarı bile Kara:aoğIan'a ait şiir dilinin, gerek halk gerek cönk sahipleri tarafından nasıl değiştirilmiş olduğunu açıklamaya yeter. Karacaoğlan’a isnat edilen şiirierdeki dil özellilded ilden biri de, değişik anlamlı keTimelerdir.Jjerçekten o, bazı kelimeleri genel anlamlarından farklı biçimde kullanmıştırr Bunîar,“ dâha çok mahallî kelime ve deyim­ lerdir. Kitabın sonuna eklenen sözlük incelendiğinde, bu durum açıkça görülecektir, özetle şunu söyleyelim ki, Karacaoğlajı'tla dil birliği, açıklanan sebeplerden dolayı öldükça"^ozulînlıştur. Karacaoğlan'a ait şiirler bugün bile büyük halk yı­ ğınlarınca sevilip benimseniyor, türkü olarak dillerden (67) (68)

S. N û zh et Ergun, a. g. e., 115 num aralı şiire bkz. C^ahit Ö ztelli, a g. e.. 312 n u m aralı şiire bkz.

47


düşmüyor ve yeni yeni bestelere konu oluyorsa, bunun sebeplerinden biri dili; İkincisi de, hiç şüphe yok ki, söy­ leyiş tekniğindeki üstünlüktür. O, «hayâlden ziyade his şairidir. Duyduğunu, duyduğu gibi söyleyebilmek maha­ retini göstermiştir tasannu nedir katiyen bilmez.» (^ ) Karacaoğlan şiirlerinde nasıl (hl birliği yoksa,^Öjleyiş birliği de y ^ tu r . Daha doğrusu, bu birliğin Jıpkı dîIdekFğibi çeşitli etkiler altında bozulmuş olduğunu görmekteyiz. IllT'3örtliiklerini aşağıya aldığımız iki şiîr'd'e'îekrârlanan «gülmeye idin, girmeye idin, vermeye idin,, olmaya idin» ile «gülmeseneydin, girmeseneydin, olmasanaydın, vermeseneydin» şeklindeki söyleyiş tarzı arasın­ daki fark, bu konuda bir fik ir verebilir : Çünkü güzel meylin yoğ idi bende Ezelden de ikrar vermeye idin Muhabbettir güzelliğin nişanı Uğrun uğrun bakıp gülmeye idin •

(Ş iir nr. 90)

Ala gözlerini sevdiğim dilber Şâdedip elleri gülmeseneydin Muhabbettir güzelliğin nisam Bakıp uğrun uğrun gülmeseneydin (Ş iir nr. 91) Karacaoğlan'a isnat edilen muhtelif şiirlerden bir araya getirdiğimiz aşağıdaki ifadeler de hayli ilgi çekici­ dir. Bu ifadeler, onun öteki şiirlerinde görülmediğine ve bazıları da mahallî veya belirli şive özelliklerini yansıt­ tığına göre, bunun sebebi veya sebepleri neler olabilir? Öyle sanıyoruz ki sebeplerin başında, şiirlerin yazıya ge(69)

48

S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 39


çirilmesi için geçen zamanın uzunluğu yer alır. İkincisi, şiirlerin yazıya geçirildiği bölgeye has dil ve şive özellik­ leri, üçüncüsü de cönk saJıiplerinin katkısıdır: • diyon, ediyon, ilikliyon, dayanmıyon, mtyom

yata-

• durabilin mi, sarabilin mi? • gülm.ezem, silmezem, mazam, tutmazam

kesmezem,

kokulat-

• oluptur, doluptur • yetüptürüz, tutupturuz, atıpîuruz • kaldurmaduğ a, döndürmedüğ a, düğ a

öldürme-

• uçıcak, açtcak, kaçıcak, öticek, biticek, yatîcak Klâsik şairlerdeki kadar o lmasa bile halk sairlerinin de mecazlara ve mazmunlara iltifat ettiği bir gercek'^tir. Nitekim Karacaoğlan da bu sanatlardan ustalıkla ve pelTtabulSîFşeHlde.yararlanmıgtır, Ö, içinde bulunduğu sosyaf çevrenin ve gönülden bağlanm sevdiği tabia.tın da etkisiyle'söyleyiş gücünün zirvesine ulaşmıştır denilebilir. «Mecazlarının bütün unsurlarını muhitten ve ta b ia tt^ alır: Bufün iguzellere karşı meclûp olan gönlünü, bazan, yüksek üÇüil'"K!uşTârâ; bazân, dumanlı .tepelerden ^ aKân coşkun ve gürült^ü sulara; bazan da her çiçekten bal toplayan anlara benzetir. Y ahut, güzeller kervanından baç' almak içirTteKlikeli yoİIarda nöbet bekleyenT^îF'Blikçi olduguhüT söylen Onun gönül kuşunu, güzel kirpilî^r, okla vururlar;'IaKm o, yeşilli alIı atTas elbiseler, mavi mintanlar giy'en, altın halinh, aFtın kemerli altın küpeli 49


başı ibrişim 'bürümcüklü sevgililerini iıiç b ir şeye fedâ eciemez. Boyları selvi dalma, güljBdanma,benzeyen, başlarına ğüllef* ve nergisler takınan, ellerinde 'gül demet­ leri taşıyan bu elâ gözlü güzeller, kar gibi vücutlan ile sunalara, yeşil başlı ördeklere, ak kuğulara beyaz kazlara, çöllerin Vc^şi ceylânlarına, benzerier;^, dudakları balı yâEm f r e n k ^ e ^ r i ’^ib i tatlı, kiraz gibi Jsınnızıdır; yanaklarının rengi kızıl igüller.gibi-alevlidir; sevgililerine güITef yollarlar.» (™) Karacaoğlan'ın kendine has mecaz ve benzetmeleri vardır. Söyleyiş gücüne de hemen hemen hiç bir saz şairi ulaşamamıştır. Aşağıya aldığımız bir kaç örnek bile bunu belirtmeye yetecektir : Aşk ateşin değirmende öğüttüm Eledim kalburdan elekten çektim •

(Ş iir nr. 69)

Gurbet ilde padişahlık sürmeden Vatanmda züğürt olmak yeğ imiş •

(Ş iir nr. 119)

K ötüler köpr’olsa üstünden geçmem Taşkın suya uğradırtm yolumu (Ş iir nr. 122) Karacaoğlan'ın on bir heceli şiirlerinde görülen söyieyiş ıgücü, ondan çols daha zor olan sekiz heceli semâî, -varsağı ve türkülerinde Be kendini göstermektedir. Hat­ tâ, bu tür eserlerinin söyleyiş bakıım ı^an daha da ü s t i^ ve mükemmel olduğu ve on b ir heceli şiirindeki teknik küsurların hayli azalmış ^lduğu şöyleîî,ebiUr : (70)

50

M. Fuad Köprülü, a. g. e., s. 329


Bizim ’çin ayrılık yoktur Ya sen ya ben ölmeyince (Ş iir nr. 132) Usta kuyumcular eğmiş Yârin hilâl kaşlarım (Ş iir nr. 134) H er güzeli yârdır sandım B ir yaramı yüz ederler (Ş iir nr. 146) Şairimize isnat edilen şiirlere bakılarak, onun do­ ğum ve ölüm yerlerini ortaya çıkarmak mümkün değil­ se de, aşağıdaki mısralar kendi ağzından kendi dil görü­ şünü ortaya koymaktadır : Ünlü şanlı şatafatlı Bu dil bizim diller değil (Ş iir nr. 137) Gerçi, öteki şiirler gibi, yukarıdaki mısralann da Karacaoğlan'a ait olup olmadığı tartışılabilir ve bu konuda kesin bir şey söylenemez. Ama, şiirlerinin günümüze ka­ dar gelebilmiş olması, onun bu görüşe bağlılığını açıkla­ maya yeter sanıyoruz. 2. E T K İS İN D E K ALAN ŞAİRLER Karacaoğlan'm yaşadığı zaman hakkında görüş bir­ liğine vanimadan, onun şu veya bu şairlerin etkisinde kalmış olduğunu söylemek, her halde doğru olmaz. Buna karşılık 17. yüzyıldan sonra yaşamadığı kesinlikle bilin­ diğine göre, igerek bu yüzyılda gerek daha sonra gelen şairler üzerindeki etkisinden söz açmak mümkündür. Karacaoğlan'm zamanı ve şiirleri için farklı düşünceler 51


taşıyan edebiyat tarihçileri ve araştırmacıları, onun etki­ lediği şairler konusunda aynı görüş etrafında birleşirler. Başta, Âşık Ömer olmak üzere, 17. yüzyıl saz şair­ lerinden Gevheri, Âşık Haşan, Âşık İsmail ve daha bir çokları Karacaoğlan’ın etkisinden kurtulamamış ve ona nazireler yazmışlardır. Gerçekten, şairimizin ; On birinde bir yâr sevdim Yeni açmış güle henze-r On ikide şeker şerbet Oğul vermiş bala benzer (Şü r nr. 149) dörtlüğü ile başlayan semâîsine, hem Âşık Ömer, hem de Âşık Haşan tarafından nazire yazılmış olduğunu görüyoiTiz. Bu kitaba 8, 9 ve 11 sıra numaraları ile giren «ziya­ d e» redifi koşmalara pek yakın bir şiire de Âşık İsmail'de rastlanmaktadır ( ’O* Karacaoğlan m, 18. ve 19. yüzyıl halk şairlerinden Dadaloğlu, Deli Boran, Beyoğlu, Gündeşlioğlu, Hakî, İr ­ fanı, Hezarî, Vahdetî, R ı^satî, Hüdaverdi ve Hüseyin üzerindeki etkileri çok kuvvetlidir C^). Şiirleri henüz bir araya getirilmemiş olan halk şairleri ile ilgili araştırma ve incelemeler ilerleyip eserleri toplandıkça, Karacaoğlan'ın şöhreti kadar etkisinin de çok yaygın olduğu daha iy i anlaşılacaktır.

17. yüzyıldan itibaren bazı şairlerce haksız ola alaya alınması, küçük gösterilmek istenmesi; 19. ve 20. (71) (72)

52

S. N ü zh et Ergun, a. g. e., s. 33, 34, 35 M . Fuad Köprülü, a. g. e., s, 325


yüzyılda aynı adı kullan arak şiirler söyleyen iki halk şairi yetişm iş olm ası; onun büyüklüğünü, şöhretinin hak­ lılığım ve etkilerinin sürekli olduğunu gösteren işaretler sayılm alıdır. C um huriyet devrinde yetişerek serbest şiire 3'önelen bazı şairlerin eserlerinde de, K aracaoğlan şiirin­ den izler bulm ak m üm kündür. Zam an b ile onun şiirlerini eskitem em iş, kitap lard a ve kitaplıklarda kalan b ir çok ün lü şairin aksine o, yüz­ yılları aşmış, bu gün de halkın dilinde ve gönlünde yaşa­ m aktadır.

53


III KARACAOĞLAN^IN

ŞİİRLERİ

Şimdiye k ad ar çeşitli gazete, dergi ve k itaplarda yer alm ış, beş yüzün 'üstünde K aracaoğlan şiiri vardır. Henüz sözlü kaynaîkta yaşayanlarla, yazılı kaynaklarda bulunup d a gün ışığına çıkm am ış olanlar b u n u n dışındadır. Dolayısıyle, ilerde bu sayı daha da büyüyecektir. îsh ak Refet Işıtm an ’ın daha önce sözünü ettiğim iz kitabı (” ) bu konu­ da b ir fikir verebilir. Anlaşıldığına göre yazar, Karacaoğlan 'm şiirlerini derlem ek yerine, onun dil ve söyleyiş özel­ liklerini belirtm eyi ön plânda tutm uş, b u m aksatla k ita ­ bına b ir de sözlük eklem iştir. Ne v ar ki, sözlükte yer alan kelim elerin b ir kısm m ı elde m evcut K aracaoğlan şiirle­ rinde bulamıyoruz. Demek ki, yazarın gözden geçirdiği b u gün kitap lard a rastlanm ayan, şiirlerin ahndığı cönkler, henüz b ir köşede beklem ektedir. 'Karacaoğlan’a isnat edilen şiirlerin çok olmasının sebepleri çeşitlidir. B ir defa b u şiirler, söylenişlerinden uzun süre sonra, değişik yerlerde ve zam anlarda farkh bi­ çim de yazıya geçirilm işlerdir. H attâ, şairin kendisi bile, aynı şiiri gezip dolaştığı başka başka yerlerde farklı olara'k çalıp söylemiş olabilir. Ç ünkü saz şiirinde yazılı m etin diye b ir şey yoktur. Aynca, halkın aşırı sevgi ve ilgisi yü­ zünden başka şairlere ait eserler -ona m al edilmiş veya o ndan sonra gelen bazı saz şairleri onun adım kullanarak şiirler söylemiş olabilirler. B u sebeplere, araştırm acıların (73) tshak Refet, a. g. e., s. 61 - 96

54


K aracaoğlan’a ait yeni yeni şiirler ortaya çıkarm a mera* kını da eklemeliyiz. Bu durum , özellikle v aryantlar için söz konusudur. H attâ, bazı şiirlerin, ufak tefek değişik­ liklerle başka şiirlerden alm an dörtlüklerden kurulm uş olduğu g ö rü lm ek ted ir: K eklik gibi taştan taşa sekersin B ayku ş gibi azgın azgın bakarsın Beni görsen kaşın gözün yıkarsın Şol kara zülfüne kullar olduğum Y ü rü sevdiceğim hem en hiram ol Hübtara karşı dur sen de tam am ol Ben ölürsem cenazeme im am ol K ıl kara zülfüne kullar olduğum Karac'oğlan der ki böyle ne im iş Gönül kim i sever güzel o im iş Alm anın iyisin ayı yer im iş B il kara zülfüne kullar olduğum B ir çok k itap ta yer alan b u koşm anın ilk dörtlüğü 65 num aralı şiirin üçüncü, öteki ikisi de 72 num aralı şiirin son 4ki dörtlüğüne çok yakındır; yani bu, derleme b ir şü rd ir. Aynı koşm am n ikinci dörtlüğünü, yine 65 ve 72 num aralı şürlerde pek az değişmiş olarak görüyoruz. Bu­ na bakarak, üç şiirin aslında tek b ir şiir olduğu düşünüle­ bilir. Raracaoğlan’a ait olduğu söylenen şiirler, topluca gözden geçirilince b u n la r arasında b irbirine benzeyenle­ rin çökluğu dikkati çekm ektedir. Gerçi, şiirlerini yazıya geçirmeyen saz şairlerinin, zam an zam an kendilerini tek­ ra r etm eleri olağandır. Ama, b u olağanlığı varyantlarır, gerekçesi olarak görm ek ve gösterm ek doğru değildir. Bunım yerine, şiirler arasm daki benzerliğin sebeplerini, bun55


la n çoğaltan fak tö rler arasında aram ak daha uygun ola­ caktır. Başka b ir deyimle, b irbirine benzer şiirlerin çoğalm asm da, Işairinden çok dış etkilerin rolü büyük olm uş­ tu r. Üç a y n şiirden alm an aşağıdaki dörtlükler, bu b ak ım ­ dan incelenmeye d e ğ e r: D üğmeler d ö ktü rem göğsün ağ ise Çevre yanı m or sünbüUü bağ ise Ç ünkü güzel bende m eylin yoğ ise B enim işim m in n et ile zor değil •

(Ş iir nr. 53)

G ümüş düğm e diktireyim ağ ise E trafı da m or sünbüllü bağ ise Söyle dostum hana gönlün yoğ ise B enim işim m in n et ile zor değil •

(Ş iir ur. 54)

Bir düğm e d iktirem göğsün ağ ise E trafı da lâle sü nbül bağ ise Eğer güzel bende gönlün yoğ ise B enim işim m in n et ile zor değil (Ş iir nr. 55) Öyle sanıyoruz ki, b u dörtlüklerden ilki asıl m etindir; ötekiler b u n a göre uydurulm uş veya k u laktan kulağa geçerken değişmiş bulunm aktadır. M etinler araşm a 53, 54 ve 55 num ara ile giren yukardaki dörtlü k lerin alındığı koş­ m aları birleştirerek iki şiir haline getirm ek de m üm kün­ dür. Btm un için, 54 num aralı şiirin dördüncü bölüm ünü çıkarm ak ve 55 num aralı şiirin üçüncü ve dördüncü d ö rt­ lükleri yerine 53 num aralı şiirin b irin ci ve üçüncü d ört­ lüklerini koym ak yetecektir. B ir ihtim al de, yazılan nazi­ relerin aslına bakılarak K aracaoğlan'a m al edilm iş olm a­ sıdır. 56


K aracaoğlan'a isn at edilen şiirler, şimdiye k a d a r hiç bir süzgeçten geçirilm eden ve 'hiç b ir k arşılaştırm a yapıl­ m adan, olduğu gibi, yayınlanm ıştır. Aslında, bu n ları kar^ şılaştırm ah olarak ele alıp, orijinale en yakın m etinleri bulm ak ve b ir ayıklam a yapm ak sanıldığı k ad ar kolay da değildir. Ama m etinler arası ufak tefek aktarm alarla, hiç olm azsa varyantlar azaltılabilir. N itekim , 1973’de yayınladığım k ita p ta varyant­ lar azaltılm aya çahşılm ış ve m etinler arası ilk aktarm a de nem eîeri yapılm ıştır. M etinler arasına alm m ayan şiirler­ den bazan birkaç kelim.e ('^). bazan m ısralar alınarak benzerlerinde yerine konm uştur. B ir veya b irkaç şiirde rastlan an dörtlükler (J'^) ise, asıl m etinde b ırak ılarak yan­ lışlıkla girdiği sanılan şiird en çıkarılm ıştır. Aynca, bazı dörtlükler a it olduğu şiire eklenm iş , bazıları da yer değiştirm iştir (^). Sonuçta, b ir çok şiir m etin dışı bırak ıl­ m ış ve b aşk a kitap lard a tu tu lan yolun âksine, şiir sayısı azaltılarak 462’ye indirilm iştir. Yine de yapılanların ye­ terli olduğu söylenemez. Bu k itab a alın an lan n sayısı ise sadece 152’dir. V aryantların ayıklanm ası sırasında bazı garip du­ ru m larla karşılaşılm ış; sÖz gelişi, birkaç şiirde sadece son ^dörtlüklerin fatk iı olduğu görülm üştür. Öteki döıtlükleri kelim esi kelim esine aym olan iki varyantta, acaba son dörtlükler hangi ş a rtla r altm d a ve kim ler tarafından (74) M. Necati Karaer, Karacaoğlan, Tercüman 1001 Temel Eser No. 26, İstanbul 1973 (75) Bu kitap, 2, 7, 26. 29, 47. 52. 56, 64, 68. 74, 76, 77, 82, 103, 124 num aralı şiirlere bkz. (76) Bu kitap, 40, 70, 119, 129, 133 num aralı şiirlere bkz. (77) Bu kitap. 41, 67, 72, Ö6. 110, 115. 130,135 num aralı şiirlere bk? (78) Bu kitap, 14. 31, 9Ö, 97, 130 num aralı şiirlere bkz, (79) Bu kitap, 70. 71, 94. 100 num aralı şiirlere bkz. ■

57


değiştirilm iş olabilir? B unu k estirm ek kolay değildir. Çünkü, görülenin tam tersine, saz şairleri bazan çeşitli şiirleri aynı veya benzer d ö rtlü k lerle bağlarlar. Bu yüz­ den, b ir şairin aynı şiiri b aşk a başka yerlerde çalıp söy­ lerken sadece son dörtlüğü değiştirm iş olm asını, çok uzak b ir ihtim al olarak görüyoruz. K aracaoğlan'a ait böyle b ir şiirin iki a y n kaynaktan alınan son dörtlükleri şöyledii': Karac'oğlan der ki kaşları kara Yüreğim e urdun hançersiz yara Çok varıp gelirsen olm az her yere Y a m uhabbet kalkar ya bir hâl olur •

(Ş iir nr, 114)

Karac’oğlan der k i bakalım yüze M evlâm hûb yaraşm ış o benîer yüze Çokça heves etm e kocam ış kıza Naz etm esin bilm ez küsgen gül olur (^) G örüldüğü gibi, dörtlü k lerin son m ısralarında kullanılan kafiye de aynıdır. Dolayısıyle, h er ikisi d e şiirin öteki dörtlükleriyle kolayca birleşebilm ektedir. Bu örnekten de anlaşılıyor ki, K aracaoğlan şiirleri üzerinde çok oynanmış ve ona isn at edilen bazı şiirlerin, gerçek sahipleri gibi ilk m etinleri de bilinm ez ve tanınm az h ale gelm iştir. Bu güne k ad ar yapılan araştırm a ve incelemelerde, K aracaoğlan’a ait olduğu ileri sü rü len şiirler üzerinde ge­ reği k ad ar durulm adığı b ir gerçektir. Oysa, edebiyat tarih i bakım ından doğru b ir hükm e varabilm ek için, onun zam anı ve hayatı hakkm daki bilgiler k a d a r şiirlerini de bilm ek 've tanım ak zorundayız. Gönül iste r ki, bundan (80) Mûjgân Cunbur, Karacaoğlan. Şiirler, s. 336, Aaikara 1973

58


sonraki alsm.

çalışm aların ağırlık

m erkezinde b u konu yer

Saz şairlerinin eserleri derlenirken koşm alar, tü rk ü ­ ler, destanlar, sem âîler ve varsağılar'genellikle ayrı bölüm ­ lerde y e r alır. N e v ar ki, bu ayırm anın p ra tik b ir değerJ yoktur. Ayrıca, b ir araştırm acının tü rk ü ler arasın a aldığı b ir şiiri, öteki koşm alar veya destanlar arasına koym akta yahut buna benzer b aşk a değişiklikler yüzünden, aranan şiirler kolayca bulunam am aktadır. Bu kitaba alınan şiirler, hece sayısı esas tu tu larak iki bölüm de toplanm ıştır. B unun sonucu olarak, on b ir heceli şiirlerin toplandığı ilk bölüm de, bazı istisnaların dışm da koşm a, tü rk ü ve destanlar; sekiz heceli şiirlerin toplandığı ikinci bölüm de ise, genellikle sem âî ve varsağı­ lar yer alm ıştır. H er iki bölüm e alm an şiirler de divan te r­ tibindeki geleneğe uygun olarak ilk dörtlüklerdeki son m ısralarm kafiyelerine göre alfabetik sıraya konulm uştur.

59



KOŞMALAR TÜRKÜLER DESTANLAR



1. Dinleyin ağalar zam ane azgın Yiğidin b aşın d a döner b in kuzgun Tohum u alm ış da ta rla sı bozgun Ydğit de n e desin day' olmayınca Söylerim söylerim sözüm den almaz N ’ideyim cahildir halim den bilmez Bu dostluğun senin boyuna sürmez A nadan atad an soy olm ayınca Amana da deli gönül am ana K alm adı iyi gün devr-i zam ana Cevheri de derik ettiler sam ana Yük m asm tı bulm az tay olm ayınca K arac'oğlan der k i yiğitler öğer Açılmış m eyvanın dahnı eğer Güzellik ’k ıym atı b in altu n değer N ’itm eli güzeli huy olm ayınca 2.

B ir çift güzel gördüm yolda yolakta Altun küpe şan veriyor kulakta Yer yüzünde insan gökte m elekte Acep sevdiğimin eşi v ar m 'ola 63


Sevdiğim oturm uş h alılar dokur V iran bahçelerde bülbüller şakır Ne İstanbul koydum ne D iyarbakır Acep sevdiğimin eşi v ar m 'ola Bana su içirdin yeşil kanyadan Güzel seven m u ra t alır dünyadan K ayseri'den K aram an'dan K onya'dan Acep sevdiğimin eşi v ar m ’ola K arac’oğlan der ki d üşürdüm o d ’a Dertli yürek dayanır m ı b u derde Güneşin doğup da b attığ ı yerde Acep sevdiğim in eşi v ar m ’ola 3. E sti seher yeli söküldü seller Gidiyorum köm ür gözlüm ağlam a Ağlamanın vakti geçti ne çare K em end atıp yollarım ı bağlam a Yolmıu yolum dan ayırdı Ganî Gelin gu rb et ile gönderin beni Şu başım oldukça u n u tm am seni Ben yârsızım deyi yanıp ağlama Sana derim sana kaşı kem anım B üküldü kam etim geçti zam anım Gidiyorum yedi benli ceram m Yârim g itti deyi y ü rek dağlam a


K arac oğlan der ki yârim salınır B ir ah çeksem yüce dağlar delinir Yüreciğim bölük bölük bölünür Yaş döküp de ark am sıra çağlama 4.

K adir Mevlâm senden b ir dileğim var M uhannes ku lu n a mu'htaç eyleme Cennet-i âlâyı nasib e t bana S ırat köprüsünden yolum bağlam a Kapım ıza k ara deve çökünce Fırtınası şol âlem i yıkınca Cehenneme kul seçilip çıkınca K adir Mevlâm o kullardan eyleme K ad ir Mevlâm ateş atm a özüme Dünya m ah görünm üyor gözüme K adir Mevlâm sen b a k benim yüzüme Cehennem in ateşiyle dağlam a K arac'oğlan h a tâ çıkm az dilimden Kocadım da hayır gelmez elim den K adir Mevlâm asla geçmez kulundan Deli gönül ah çekip d e ağlama 5. Dinle sana b ir nasih at edeyim H atırdan gönülden geçici olm a Yiğidin b aşına b ir iş gelince Am yâd illere açıcı olm a M ecliste ârif ol kelâm ı dinle El iki söylerse sen b irin söyle Elm den geldikçe sen iy'lik eyle H atıra dokunup yıkıcı olma 65


D okunur h atıra kendisin bilmez Asılzâdelerden hiç kem lik gelmez Sen iy ’lîk et de o zâyi olmaz Darılıp da başa kakıcı olm a İl âriftir yoklar senin bendini D ağıtırlar duzağm ı fendini A lçaklarda o tu r gözet kendini K atı yükseklerden uçucu olm a M urâdım nasihat b unda söylemek Size lâyık olan onu dinlem ek Sev seni seveni zây’etm e emek Sevenin sözünden geçici olma K arac’oğlan söyler sözün b aşarır Aşkm deryasını boydan aşırır Seni b ir m ecliste hacil d ü şü rü r K ötülerle konup göçücü olm a 6.

Sabahtan uğradım ben b ir güzele V ar git hey vdfâsız kul dedi bana Cellâdın o lu ru m kıyarım cana V ar b u n u böylece bil dedi bana üfacıik taşınan k u le yapılm az K aranlık gecede yâre bakılm az V ar git oğlan v ar git elim dokunm az İstersen öcünden öl dedi bana Dere suyu gibi çağlayıp akm a Çevrilip, çevrilip önüne bakm a 'Ben senin olurum kasavet çekm e Y eter ağladığın gül dedi ban a 66

I


K arac'oğlan der ki çağlar çağında Arzumanım kaldı göğsü ağında Akşam sularında yatsı sonunda Gel de m urâdını al dedi bana 7. S a n çedik giymiş koncu ‘k ısarak G idiyor da b irim birim basarak Anası m ayadır kızı beserek E m irler’den b ir kız indi pınara Sarı çedik giymiş koncu dizinde Arzumanım kaldı ala gözünde Böyle güzel m ’o lur köylü kızında E m irler’den b ir kız indi pınara Meles gömlek giymiş vücudu nazik 'Kollarını sıkmış altu n bilezik Aşnası k ö tü d ü r ceylana yazık E m irler’den b ir kız indi pınara K arac’oğlan der ki n ’olup n'olm alı K eten gömlek giymiş kolu sırm alı Anasın öldürüp kızın almalı E m irler’den b ir kız indi pınara E 8.

H uri melek m isin gökten m i indin Ben m elek görm edim senden ziyade Eski sevdiğimden vazgeçtim dse Yenile sevdiğim andan ziyade K ara bağrım ezgin ne salınırsın Cevahir pas tutm az n e silinirsin Baktıkça gözüme hoş görünürsün Bu gün güzelliğin dünden ziyade 67


Dedi gitm e gitm e ben d e varayım Dedi gel yanm ıa kadan alayım Güzel berilerine sarraf olayım Saydım benlerini binden ziyade 'Karac’oğlan der ki sözün iline Çok bekledim y âr gelmedi yanım a B ir canım v a r feda olsm ı yoluna Daha n e istersin candan ziyade 9. Yaz gelip de beş' ay la n doğunca Çiçekler açılır gülden ziyade B en eski yârim den a y n düşünce Şim di b irin sevdim o ndan ziyade B ir kuşak kuşanm ış saçağı dizde Arzumanım kaldı böyle b ir kızda Y an sı gerdanda y a n s ı yüzde Sayılmaz benleri binden ziyade Selâm versen selâm ını alın m El b ağ lan m divanına d ururum Akıbeti y âr yoluna ölürüm Armağanm ı y o k tu r candan ziyade K arac’oğlan d er ki ne salınırsın Cevahir pas tu ta r m ı silinirsin Ey kız gözüme h u ri görünürsün Atan sevmez seni benden ziyade 10. D ört k itap d an başlayalım elife B ir isim yazılmış kuldan ziyade İbrişim saçm da eğmeli zülüf S ırm alar k an şm ış telden ziyade

68


Eğdirm e 'kaşını bakm am yüzüne Ben gibi ateşler düşsün özüne Yemesem içmesem baksam yüzüne Şekerden kaym aktan bald an ziyade K aşların göz ile eyliyor cengi Söyleşir y avrular koç yiğit dengi Çiçekte m eyvada y o k tu r m enendi Lâleden kırm ızı gülden ziyade Âşık d a âşığı zor ile yıkmaz Ölse de âşığm hiç s ırn çıkmaz Benim gönlüm olu r olm aza akmaz A kıttın gönlüm ü selden ziyade K arac’oğlan d er ki yu rd u n tazele Gönül b ir çift şahin konm uş gazele Çiı^kin b an a k u rb an ben d e güzele Can sever güzeli m aldan ziyade 11. Ala gözlerini sevdiğim dilber Ben güzel görm edim senden ziyade Bilmem h u ri m isin gökten m i indin Bu gün güzelliğin dünden ziyade M erham etin ço k tu r beni karım a Beni görüp m âh yüzünü bürüm e Çıkıp iller ile gezip yürüm e Seni seven y o k tu r benden ziyade Doğar aylar gibi doğar görünür K ırm ızılar giyip çıkar salınır Ah çektikçe k ara b ağ n m delinir Sayılmaz benlerin binden ziyade 69


K arac’oğlan eder b u sözüm çöktür Âlemi seyrettim em salin yok tu r Sinem e vurduğun tem renle o k tu r Dahi cürüm v ar m ı b u n d an ziyade 12.

Ala gözlerini sevdiğim dilber Kokuya benzettim güller içinde İncecikir belin h ilâld ir kaşın Selviye benzettim dallar içinde Benim dostum gelişinden bellidir Ak elleri deste deste güllüdür Güzel seven yiğitler de bellidir MeJil m ahzun gezer iller içinde ■Karşmıızdan gelen aceb y âr m 'ola Benim gibi yaralanm ış zâr m/ola Benim sevdiceğim güzel v ar m ’ola H akkın yarattığı kullar içinde K arac'oğlan söyler biz de varalım K elpler rakip olmuş biz de görelim H alin hatırını anın soralım G ötürüp giderler sallar içinde 13. Şunda b ir güzelin salınışını Selviye benzettim dallar içinde Irm ak Icenannda d eıy a yüzünde Kuğuya benzettim göller içinde Yürü güzel y ü rü yolun basm azlar Söyledip te şirin dilin kesmezler Güzel sevmiş deyi çekip asm azlar Koy b en de söylemem diller içinde 70


Benim y ârim gelişinden bellidir Ak elleri deste deste güllüdür Eşinden ayrılan neden bellidir Gezer m elil melil iller içinde Alına d a deli gönül alına Ciğerciğim aşk o d ’una deline İller atlas giye çıkıp salına Ko ben de yatayım şallar içinde K arac’oğlan der ki işim zâr m 'ola Âşk kem endi boynum uza d ar m ’ola Acep yârim gibi güzel v ar m ola H akkın yarattığı kullar içinde 14. Se'herde uğradım b ir âdil hâna D ostum sultan olmuş ilin üstüne Cemalini gördüm oldum divane Selânnna durdum yolun üstüne Seherden uğradım ben de b ir gence U suldur boyları belleri ince Döküvermiş m or beliği kolunca S anlaydım ince belin üstüne Ak imiş gerdanın beyazdır kardan Alnın ıgevherdenmiş cem alin nurdan Dişin sedefdenm iş dudağın dürden Lebin kaym ak çalar balın üstüne B ir kulun yok K arac’oğlan kadar H üsnünün zekâtı borcunu öder Kız bakışın beni divane eder S ırm alar giym işsin alın üstüne 71


15. iKaİktı deli gönül sü rd ü yürüdü Gel oldu gidelim bizİTn illere Göz yaşlarım yer yüzünü bürü d ü Sel oldu gidelim bizim illere Göz yaşlarım yer yüzüne saçıldı B ahar oldu yaylâ yolu açıldı Yel esti de k arın bendi seçildi Yol o3du gidelim bizim illere Kavim kardeş b ir araya derildi Güzel dilber oldum diye yerindi K itaba bak tım ki yollar göründü Gel oldu gidelim bizim illere Şahı sensin dilberlerin emesi Gözüme görünm ez dünya v an sı Şim di bizim ilin k a ra çalısı Gül oldu gidelim bizim illere K arac'oğlan eder gelir yazlan Kuzum kim e eden sen b u nazları Ananın atanın kö tü sözleri Bal oldu gidelim bizim illere 16. Ala gözlüm yıktın benim evimi Eğlen şu diyarda kal dij'e diye V iran ettin bahçem ile bağımı Tom urcuk güllerim al diye diye İnsanoğlu k urtulm uyor kazadan Y aralılar nasıi d u ru r sızıdan Akça ceran k u rtulm uş da tazıdan K aldırm ış başım çol diye diye 72


Seher zam anında uğradım sana G örünce gül yüzlüm kaldım ben ta n a Gafilken b ir dolu sundun sen bana İçirdin ağuyu b al diye diye K arac’oğlan der ki n'eyleyip n'etm ek B ir fikrim v ar şu sılayı terketm ek Yıkıl git diyorsun kolay m ı gitmek Sen getirdin beni gel diye diye 17. B itti m ’ola Şam ilinin hurm ası Gitti m ’o la ala gözün sürm esi H am a nm H um us'un telli turnası T urna y ârin selâm saldı gel diye B itti m 'ola Şam ilinin gülleri Aştı m ’oîa siyecinden dalları Şu sefil Y akub'un şirin dilleri T urna j'ârin selâm saldı gel diye B ir ağaçta b ite r k ırk yanal alma B irinden gayriye elini salm a Ira k yakın diye eğlenip kalm a T urna y ârin selâm saldı gel diye Âşinâ da K arac’oğlan âşinâ Yeni girm iş on üç on d ö rt yaşm a Ira k değil ak p ın a n n başına T urna y ârin selâm saldı gel diye 18. Dağlar geçit verin konup geçeyim B ir daha b u ile gelmeyesiye Bağrım a hançerin salan illeri B ir daha dönüp de görmej^esijte*^ 73


ille r göçüp geçti bense göçmedim Y âr elinden dolu bâde içmedim Kız b an a gücenmiş kus\ır işledim H esâbm us yetip vermeyesiye Kavlim 'doğra benim dem edim yalan Garip candan geri nem v ar ki kalan B ir avuç to p rak tır gözüme dolan M urada yeltenip ermeyesiye Dönem dolaşam ben gurbet illeri Saçım a doladım ben ak telleri D ostun bahçesinde açan gülleri B ir sabah y â r gelip dermeyesiye K arac’oğlan eder sen de ben gibi İkim iz de b ir tepede gün gibi Y âr eline k ın a yakm ış kan gibi Boyasın yârem e sürm eyesiye

19. lîg ıt ılgıt esen söher yelleri Sevdiğim dağların 'salında kaldı B ir yanı lâle 'de b ir yanı sünbül Gönül m ürüvvetsiz gelinde kaldı Gelip oturalım edepli u tlu îkim iz arası pek m uhabbetli Sırm alı tellerden altu n savatlı K em er kuşak kızın belinde kaldı Gel sevdiğim sığm alm ı S ubhan'a Yavru şahan derler avın kapana Meze olsun al yanaktan öpene M ı ü z â n m ta tlı dilinde kaldı 74


Gelindi h er K arac oğlan gelindi K ara bağrım delik delik delindi Ciğer p aralan d ı ik i bölündü B ir bölüğü kızın elinde kaldı 20.

Behey kırlangıç nereden gelirsin H ani şim di n 'ittin H ind ü Yemen’i Ötme garip bülbül ben de garibim Sen de b ilir m isin âhir zam anı Altı aylık yoldan b eri gelmişsin Aramış yavruyu b u rd a 'bulmuşsun D ünyanın fâni olduğun’ bilm işsin Ev yaparsın* çam urlayıp sam anı B eytullah'ı yapan İl)rahim Halil K adir M evlâm beni eyleme melil H akk’ın birliğine o d a b ir delil Sen de b ilir m isin v ak t ü zam anı K araca'oğlan der ki n ic’o lur hâlim Gün geçtikçe artm ak ta d ır vefeâlim Az yaşa uz yaşa âhırı ölüm A hirete karşı g ö tü r im ânı 21 .

A fşar beğlerinde gördüm b ir güzel Kozan O vası'ndan çeker göçünü K adir Mevlâm öğmüş kendin yaratm ış S ırm a ile k an ştırm ış saçını Görem edim altu n u n d an tuncundan Öpemedim dudağının ucundan Gözlerin sevdiğim senin suçundan Üç beş sene bekleyeyim H açm 'ı 75


r'

Sabahleyin k alk ar kendini öğcr A ltun saç yanağın topuğun döğer Sade kaşlariyle gözleri değer Acem ülkesinin talht ü tacm ı K arac'oğlan der ki oynadım güldüm M ıA abbet n e im iş ey nice bildim S ultan Pazarı'nda m îrîden aldım Üç beş sene güzellerin bacm ı 22.

B ir kız ile b ir gelinin bahsi var ik isin in cüda düşm üş arası K adir Mevlâm huıb yaratm ış o n la n H üâl Ihilâl kaşlarm ın arası Kız da d er ki al çiçeğin m oruyum Y iğitlerin bedestende nuruyum El değm edik b ir danecik arıyım Peteklerim m ü h ü rlü d ü r bal ile Gelin d er ki yaylaları yaylarsın Ç ıkar yükseklere seyran eylersin Kuzum kız sejı niçin yalan söylersin El değmemiş &nda b al o lur m u A lmanın iyisin yüke tu ta rla r Çürük çarığın yabana a ta rla r Kız ile gelini b ir m i tu ta rla r Y orm a gelin yo rm a oğlan benim dir Gelin der k i kalk gidelim pazara Uğradalım usul boyu nazara Beş on, tü rlü .meyva gelir pazara Y etkini m 'âlırla r yoksa h am ı m ı 76


Kız da d er k i sarı yıldız doğm a m ı Doğup doğup o rta yere gelmemi B ir gecem de ibin geceyi değme m i Y orm a gelin yorm a oğlan benim dir Gelin der k i allı pullu başım var Ak alın altm d a hilâl kaşım var Hey kız senin b ir gecelik işin var îkincisi sen de b an a dönersin K arac'oğlan (ben b u düşü yoram am Amel defterim i tu tu p dürem em Gelin iyi kıza kö tü diyemem tkiniz de ıbenimsiniz sevdiğim 23. Çıktım yücesine seyran eyledim în ip aşkın deryasını boyladım Şu cahil gönlüm ü sende eyledim Y atalım sevdiğim gel bazı bazı K üçükten b eri sen henim sin derdin Şu cahil gönlünü eylerim derdin A rar ten h alard a söylerim derdin Y atalım sevdiğim gel bazı bazı T erk etm işim vatanım ı yurdum u Gecelerde yitirm işim uykum u B ir zam an görem em usul boyunu Y atalım sevdiğim gel bazı bazı K arac’oğlan b u n u böyle söyledi în ip aşkın deryasını boyladı Şu cahil gönlünü sende eyledi Y atalım sevdiğim gel bazı bazı 77


24. Salım salını giden b ir güzel S ana arz edeyim hallarım ızı E ğer güzel benim sözüm tu tarsan Geri döndürelim yollarım ızı Oğlan sen kendini ileri atm a Gizli sırlarını yad lara satm a Bilip bilm ediğin h er yere gitm e Yabancı derercez güllerim izi Salını salım geri gelirsin Aklımı başım dan alıp dururstm K ahram an yiğide h ay ran olursun B ir kere göreydin illerim izi Oğlan sen de m 'oldu yüze gülücü Senin sözün ciğerim i delici Ben gök ördek olam sen b ir alıcı D okunsan alam an tellerim izi K arac'oğlan der ki kendim iz nerde Âh ü zarım kaldı şöyle b ir kızda  şıklar söylüyor söz ağzımızda Y aradan söyletir dillerimizi 25. Bâd-ı saba selâm eyle o yâre Pek göresim geldi illerim izi Gönül arzu çeker am a ne çâre N ’ideyim tutan, v ar yollarım ızı Acem şâhı bize nâm e gönderdi Gam leşkerin üstüm üze dönderdi Zalim felek bizi yaktı yandırdı Savurdu havaya küllerim izi 78


Y üküm gam dır gam alırım satarım Pervaneler giibl y an ar tüterim K ıyam ette yakasım tu tarım Verm esin h o y rata güllerimizi K arac'oğlan deı- 'ki güm anım yok tu r Gayri rakiblere am am m yok tu r Sılaya varm aya derm anım yoktur Nazlım beklem esin yollarım ızı 26.

B ir çift bülbüi ıgeldi k o ndu çimene Başı yeşil ayakları kırm ızı Bal akıyor lisanından lebinden Al yanaklar aJma gibi kırm ızı Benim y ârim hem su ltan d ır hem h an 'd ır M alım yo*ksa tatlı cânım k urbandır İnci değil sedef değil m ercandır Ak kolım da kol bağısı kırm ızı Bahçemize üç gül diktim biterse Şakıyıp dalında bü lb ü l öterse Benim vâdem senden evvel yeterse M ezarım a çift taş dikin kırm ızı Üç yıl oldu şu d ağ lan aşalı Beş yıl oldu kız sevdana düşeli K alk gidelim bizim oda döşeli Döşemesi b aştan b aşa kırm ızı K arac’oğlan d er ki o tu r yanım a S ana gelen kaza ta tlı canım a Beni öldür bas ellerin kanım a D esinler ki on parm ağı kırm ızı 79


27. O kur derler b ir güzele uğradım zülfü m âh yüzünde gül gibi Bojoı kısa am m a kendi m ünasip Uzar gider b ir şıvgacık dal giibi Giydireyim Besleyeyim Anan ban a K okulayım

yeşil ile al ile kaym ak ile bal ile versin şunca m al ile b ir tom urcuk gül gibi

Kalem aldın koşın gözün çatm aya Hicab ettim adın sual etmeye Seni satan çok baiıaya satm aya Bakıp d u ru r yüz altunluk m al gibi H azere de K arac'oğlan hazere B ir m erhem yap yareîerim tazele B ir saray y aptırdım şöyle güzele On halayık hizm et etsin kul gibi 28. Yaz günleri çayır çim en üstünde Seken dilber beni m ecnun eyledi Ü sküfün aldırm ış balaban gibi B akan dilber b en i m ecnun eyledi Ben gül alm am tellerini eğmesin Gidi rak ip ler de ona değm esin Ak göğsün üstü n e gümüş dü&mesin Diken dilber beni m ecnun eyledi 80


Yanıl alm am eğip d u ru r dalım H ak nasib eylesin dersem güliiaü Siyah zülfün nıâ!h yüzüne telini Döken dilber beni m ecnun eyledi Deniz kenarında b ite r kum ları Gök yüzünde u çar y a r tu rn aları Şu ala göze siyah sürm eleri Çeken di-Uber beni m ecnun eyledi K arac'oğlan h er sözleri b al gibi Geydiği başına vala al gibi Sevdiğim k a r kaşlı gonca gül gibi K okan dilber beni m ecnun eyledi 29. Ş urda b ir güzele meyil eyledim Eğlenip o rad a kalasım geldi B aşına sokunm uş gülü nergizi El sunup ucundan alasım geldi Kız niçin söyledin bana b u sözü Yüreğime koydun ateşi közü B aşına sokm uşsun gülü nergizi Yüzümü yüzüne süresim geldi A ladır gözü de k arad ır kaşı Araşan bulunm az m enendi eşi Yaylanın k aruidan ak beyaz döşü Yıkılıp ü stü n e ölesim geldi K arac'oğlan der ki n 'ettim n ’eyledim Coşkun su lar gibi aktım çağladım Vefasız dilbere meyil bağladım Ira d ı yollarım göresim geldi 81


30. Deniz kenarında m ecnun gezerken Elim e b ir cu ra saz ıra s t geldi N ice şükretm eyim B âri H üdâ’ya Şaihin ara r iken baz ırast geldi Ayağma giymiş altundan nalm Gel dudu dillijn gel karşm ıda salm M evlâ'dan istedim b ir taze gelin îk b al geri döndü kız ırast geldi Yârimin giydiği atlasm hası Silindi gönlüm ün kalm adı pası K oynunda besiem iş G ürün alması Memesin em erken ağz’ırast geldi K arac'oğlan eler ki hazer eyledim Dostun bahçesine nazar eyledim Seksen şeftaliye p azar eyledim Sayısın y itirdjm yüz ıra st geldi 31. Biz de düştük b ir güzeün ardına Güzel göçmüş biz konalım y urduna Yıkılsa karlı dağın ardına Çekip gider bir gözleri sürm eli Deniz kenarında yerler hurm ayı Kılavuz gönderdim telli turnayı Ak göğsün ü stü n d e sedei düğmeyi Çözüp gider b ir gözleri sürm eli Havayi hey deli gönül havayı Ay doğm adan şavkı vurdu ovayı Türkm en kızı katarlam ış mayayı Geçip gider b ir gözleri sürm eli S2


B aşına alm ış b ir ince yemeni A ram ızdan kaldıralım gümeni Ak to p u k üstünde sandal tum anı Boğup gider b ir gözleri sürm eli K arac'oğlan d e r de lebin bal gibi Giydiğin elbise sırm a tel gibi Reyıhana karışm ış gonca gül gibi Kokup gider b ir gözleri sürm eli 32. Koyverdim kuşu da g itti dım ıana Ötesin, sorarsan âhır zam ana Bilmem akıllı m ı bilm em divane Boğum boğum kınalanm ış sürm eli Ayağma giymiş telli yem eni A ram ızdan kaldıralım gümeni Aç göğsünü kız göreyim m em eni Boğum boğum kınalanm ış sürm eli K oltuğuna alm ış b ir topça cüzü Ciğerime b a ttı nazlım ın sözü Cennetten m i çık tın kahpenin kızı Boğum boğum kınalanm ış sürm eli K arac’oğlan der de ne kadar öğdün Olanca emeğim havaya verdin Soyundun b ir gece koynum a girdin Boğum boğum kınalanm ış sürm eli 33. Annacığımdan gelen küçücük gelin B ir saat karşım da durabilin mi Şu dertli gönlüm ün Lokm an’ı sensin K ırıldı kanadım saratbilin mi 83


E vlerinin önü y a a d ır yazı Beyler bırakıyor ceyranı tazı Sallanm a karşım da kahpenin kızı Ö lürsem kam nıı verebilin m i Atım a binip de ineyim düze Sürm eler çökeyim şol ala göze B ir cevab sorayım darı)m a bize K olunu boynum a saraibilin m i K arac'oğlan der ki sıkıldı canım Gelmiyor yanım a m uîıannet yârim Ezel söz verm esen n 'o lu rd u n zalim Yıkılmış gönlüm ü yapabilin m i 34. Ala gözlerini sevdiğim dilber Y urtlarm ız çayır çim en p ın a r m ı M evlâm güzelliği hep san a verm iş Seni gören başkasm ı dener m i Salını salını gelmiş p ın ara K adir Mevlâm işimizi onara Gün doğm adan şavkın düşm üş p ın ara Gün üstü n e b ir gün daha doğar m ı ICırmızı gülden rengini alm ışsm Güzellikte kem alini kulm uşsun Salını salını suya gelm işsin Güzel senin ziyaretin p ın a r m ı K arac'oğlan der k i erm ediler m i Tom urcuk güllerin derm ediler m i Seni sevdiğine verm ediler m i E şinden ayrılan dilber o n a r m ı


35. S abah tan uğradım b en b ir güzele V astını mecUı eden dil incinir m i Z ültünü o ala gözün üstüne Tarayıp toplayan el incinir m i Benim y ârim şu dünyada birinci Aklımı başım dan aldı görüncü Almayı ayvayı n arı tu n m cu D ördünü götüren dal incinir m i Benim yârim şu dünyada haram ı A ttı zâlim okun açtı yaram ı B ir kiraz dudaklı em di şuram ı H iç gerdanı em en dil incinir m i K arac’oğlan d er de b ir ah derinden Ciğer kebap oldu yandı korundan M or bilekte siyah saçın ardından Boynuna dolanan kol incinir m i 36. K adir Mevlâm senden ziynet um arım Yeğindir dalgam ı çûş eyle beni Çok m al verm esen de m u rad alırım B ir gök k ır atm an baş eyle beni Su akm ayan \e rd e n suyun yürüsün Başına b in yiğit b irden derilsin H erkesliye sevdiceği verilsin B ir kaşı karaya eş eyle beni K apım ızda bo?: sü rü ler sağılsa T atarlarım kol kol olsa dağılsa Yedi yerden davulbazım döğülse Y ürük yum uşluylan baş eyle beni 85


K arac'oğlan der ki darda kaİmayım Azdırıp yolum u k ard a kalmayırn Y etirip nam usu ard a kalm ayım Sazınan sözüuen hoş eyle beni 37. Ala gözlü yârım yakıp j^andırma Say edip âlem e bild irm e beni Açıp ak .gerdanın du rm a karşım da Ecelim den evvel öldürm e beni Ko dolanup d u rsu n kolun ıboynumda Hiç ölüm korkusu y o k tu r aynım da B ir gececik m ihm an olsam koynunda Uyan sabah deyi k ald ırm a beni Dolandım dağ lan b u yere düştüm Yâr senin derdinden o d la ra düştüm Çaresi bulunm az dertlere düştüm Y eter alev alev yandırm a beni K arac'oğlan çok ağladım gülm edim Aradım derdim e derm an bulm adım Bunca g ü n d ü r b ir m innete gelmedim K erem eyle m ahzun gönderm e beni 38 .

Beyaz giymiş aîta ü ste de mavi Yavru kanatlanm ış uçm anın çağı Ancak şahan alır böyle b ir avı Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni K utnu zubun giyme dedim giydin m i El sözüne uyma dedim uydun m u Seni b an a verm ediler duydun m u Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni 86


Almayı dalındc.n almalı değil Çirkini güzele verm eli değil Y avıu küçük diye döğmeli değil Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni K arac’oğlan der ki n 'ettim n'eyledim Sineni sinem e ben bendeyJedim Aramız ırad ı seni u n uttum Sürm eli gelinin d erd ’ aldı beni 39. H akk 'ın kandilinde gizi: sır idim A nam ın b&lint: indirdin beni Ak m ürekkep idim kızıl kan ettin Türlü irengleıe yandırdm beni Anamın k am ın d a b en neler gördüm Yedi derya geçtim um m ana daldım Dokuz aylık yoldan sefere geldim B ir kapısız hana indirdin beni Ben de bildim şu dünyaya geldiğim Tuzlandım da çaputlara belendim B ir zam an da beşiklerde eğlendim Anamın sütüne kandırdın beni Beş yaşında akıl geldi başım a On yaşında gider oldum işime V arıp da değince on beş yaşım a B ir k u ru sevdaya yeldirdin beni On beş yaşadım yirm iye yol oldu O tuzunda çevre yanım göl oldu K ırk yaşadım hayrım şerrim b eli’ oldu H ayrım ı şerrim i b ildirdin beni


Ellisinde yaşım yarısın geçti A ltm ışında yolum yokuşa düştü Yetm işinde biraz tebdilim şaştı M ertebe m ertebe indirdin beni Sekseninde beratçığım yazıldı D oksanında kan dam arım üzüldü Yüz yaşında âzalarım çözüldü B ir salbi m asum a döndürdün beni K arac'oğlan der ki y aktın yandırdm Ecel şerbetini verdin kandırdın Eınreyledin Azrail'i gönderdin Hiç de doğm am ışa döndürdün beni 40. Sabahtan uğradım ben b ir güzele Görse de görm ezden gelir y âr beni D üştüm ateşine yandım tu tu ştu m K ara kaşlım ne baldayım gör beni O turm uş sevdiğim zülfünü ta ra r Gönül M ecnun olm uş Leylâ'yı ara r K orkarım sevdiğim b ir k ö tü sarar İşitirsem Iıelâk eden a r beni Ala gözlüm senin neslini bilm em öyle h er kötüye meylim i verm em M erd oğlu m erdim ben sözünden dönmem Çıktı sözüm yolunda b il y âr beni K arac’oğlan der u lu lar ulusu B aşına vurunm uş çelenk eğrisi Sana derim nazlım sözün doğrusu Essaih sözüm al koynuna sa r beni


41. S ^ b ^ ta n uğradım 'ben b ir geline Ağlatmadı güzel güldürdü beni Ben güzelden böyle vefa m nm azdm ı Ak göğsün üstü n e kondurdu beni Şahan gibi yükseğinde uçarken Keklik gibi engininden geçerken Âb-ı kevser ırm ağm dan içerken Susuz pm arlard an kandırdı beni Ben de b ir kuş idim geldim ötm eye Y ârin bahçesinde meslsen tutm aya Göz kaldırdım cem âline bakm aya Ak gerdanda benler ö ld ü rd ü beni K arac’oglan der ki koyun gütmeye B'ozulmuş bağ iara seyran etmeye Y önüm ü döndürdüm inip gitmeye Sarıldı boynum a döndürdü beni 42. Neyleyeyim şu dünyanın ziynetin Akıbeti ölüm olduktan geri İstem em bahçede bülbüller ötsün Benim gonca gülüm solduktan geri Çöze idim düğm elerin döşünden Öpe idim gözlerinden kaşından Güzelliğin soyha kalm ış başından Ben inli boranlı olduktan geri Yalanm ış dünyanın ötesi yalan F elektir m u rad ım elim den alan Mıs’ra su ltan olsam istem em kalan Dost ağlayıp düşm an güldükten geri 89


K arac'oğlan der ki îbu ne h al 'bilmem Gelmişim dünyaya ıbir daha gelmem Âlem b ir y an ’ olsa o yâri verm em Y ârin gönlü bende olduktan geri 43. Y unm uş an n m ış Aynanoz gölünde Işılaşır gider siyah telleri Giyinmiş kuşanm ış ne hûb salm ır K em erin sıktırm ış ince belleri Aşağıdan beri Tıdık deresi Saklı d u ru r b u sinenin yaresi Türkm en kızı bizden açtı aresi Yeşil ile dolu Sacur gölleri Tığlanmış gamzesi k â r ed er cana Benim yârim benzer h u ri gılm ana Şu Antep ilinde serv-i zam ana O rda eser bâd-ı saibâ yelleri Suboğaz köyünden ettik biz sökün A rkan koca d u ttu r sen b en i sakın Araibın elinden b ir çiçek sokun Çok o lur o tlarm gonca gülleri Gel benim karşım da salm b ir zam an Bizi m ecnun etti b ir k aşı kem an H ısnım ansur derler ol Adıyaman O radan Tevcik’in geçti yelleri Çit eyle çimende yaylam yayla Bizi yaradanın ferm anı böyle Seher vakti kalkıp b ir hoşça söyle A nar m ’ola K arac’oğlan dilleri 90


Kız senin elinden düştüm ben yasa Çekıidı büi'büiler kalm adı tasa Dönüp koyam adım altun katese Benim yârim öğrenm eden toy gitti K ırıklıan’dan yüklediler göçünü M or sünbülle d o n attılar saçını Ala gözlüm a> n çekmiş göçünü Bizim elden b ir tom urcuk gül g itti K arac'oğlan d er ki yiğidin kârı Peteği bal edei u stad ır a n Sana derim sana Beyler Çınarı Ne ta ra fta n ince belli yâr g itti 45. A rzularım kaldı b ir Arap atta Koyma K adir Mevlâ’m gam da, firk atta Uuğünde bayram da ağır zimmette A nar m ’ola em m i dayı il bizi G etir oğlan ben giyeyim postum u Kimse bilmez garezim i kastım ı G urbet elde koydum gsldim dostum u Geri dönsem k ın ar m ’ola el bizi Dost elinden içtim içtim m at oldum K abbe felek güldü ben de şad oldum Em m iden dayıdan d o sttan yad oldum Ne yam an uzağa attı yol bizi Karacoğlan devranım v ar demim var Y âr yitirdim düşüncem var gamım var Yedi derya içinde b ir gemim var A tar m ’ola b ir kenara seî bizi 91


K 46. D ostum un elinde b ir tu tam çiçek Ne k ad ar m edhetsem o k ad ar göğçek G etir ham aylm ı yem inler içek Y âr sevm edim senden b aşk a güçücek Boğum boğum boğm uş ince belini Bal zannettim ağzm daki dilini E ri geci ben dererim gülünü Gül derene n e d er an an güçücek Oğlan âşık m ısm ağzım ararsın Söylemeğe m lcuzum a yorarsın Benim h aram gülüm niçin derersin Deyip gelem an am ' eğlen azıcık K arac'oğlan der de n e idi göçün Cennet sandım b e n ki 2 koynunun için Akşamki yalanın sabahki suçun A hbaplardan h ab er aldım güçücek 47. S abahtan uğradım tu rn ay a kaza Güle bülbül konm uş eder âvaze Aman Mevlâ’m am an kasdetm e bize Ayırma bülbülü gülünden felek Ezelden de ondurm adın kendim i B en yaparım sen yıkarsın bendim i B ana m ı sınadın olan harbini K im e şekvâ edem elinden felek Ben de şu dünyada konup göçmedim Dost elinden dolu bade içm edim K usurum bilm edim h atâ işledim K usur benim değil dilim den felek 92

l


K arac’oğlan der ki H ak ’ta n b u nazar Biçildi kefenin kazıldı m ezar İller yârin alm ış şad olup gezer H em en k a ra yazın b an a m ı felek 48. Seyyah oldum gezdim g u rb et illeri K âr etti bağrım a yeter ayrılık Söyleyeyim b aşa gelen halleri Ölümden çok çektim b eter ayrılık Şu aşkın ateşi sönm üyor serde Ah çeker ağlarım gezdiğim yerde Ben b u rd a ^kalmışım dost gu rb et ilde Beni ilden il'e a ta r ayrılık Ben terk eylesem de diyar-ı gurbet  şıklar sâdıklar kavuşm* elbet Dost ile b ir saat yapsam m uhabbet Sevdiğim gözüme tü te r ayrılık K arac’oğlan d er k i terk in vericek Ö tüşür bülbüller gonca gülicek Ben b u rd a y âr o rd a böyle kalıcak İs te r ölüm olsun ister ayrılık 49. Ölüm ard ım a düşüp de yorulm a V ar git ölüm b ir zam an da gene gel Âkıbet alırsın kom azsın beni V ar git ölüm b ir zam an da gene gel Şöyle b ir vakitler yiyip içerken Yiyip içip yaylalarda gezerken Gene m i geldin ben senden kaçarken V ar git ölüm b ir zam an da genel gel 93


Çıkıp boz kurtlayın uluşam adım Y alan dünya sena çıkışam adım E şim le dostum la buluşam adım Var git ölüm b ir zam an da gene gel K arac’oğlan eder derdim pek beter Ba;hçede bülbüller şakıyıp öter Anayı atayı dün ald ın yeter V ar git ölüm b ir zam an da gene gel 50. Ala gözlerim sevdiğim dilber Dünya başım a da d a r oldu tez gel G arib bülbül gibi artıy o r âhım Göğsünde din im an var ise tez gel H as bahçeden dersem gonca gülünü Neyleyem h a r alm ış sağ u solunu H ayli dem dir bekliyorum yolunu K alm adı takatim am anın tez gel Cemâlin karşım dan gitm ez h er zam an Düşünüp derdim i edeyim beyan G önüller eğleyen b ir kaşı kem an K aşları kem anım am anın tez gel K arac’oğlan der ki p erişan halim Nice b ir çekeyim b u aşkın yayın Gayri insafa gel lebleri balım Şu benim derdim e derm ana tez gel 51. O turm uş pınara kız ile gelin O nlar biribirine arz eder halin Boğum boğum kınalanm ış ak elin Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel 94


Tereviyi yuyup koduiar iaşa Daha ne gelecek sağ olan başa Tülbent yağlık vurm uş şu hilâl kaşa Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel Altun düğm e dikm iş kırm ızı yüze Sürm eler çekmiş de m esi ala göze Âşığız biz yalan yakışm az bize Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel K arac’oğlan d er k i ya benim halim K orkarım ki iller deriyor gülün Gelin doğru söyle Sinekîi yolun Gelin hiç söylemez kız nazlı güzel 52. Ilgıt ılgıt esen seher yelleri Esip esip yâre değmeli değil Ak elleri elvan elvan kınalı K arad ır gözleri sürm eli değil Y ağdırır yağm uru yeli estirir K im ini g ü ldürür kim in' k ü stü rü r K ısm et ise k ad ir Mevlâm (gösterir Sevmeli güzeli öğmeli değil Bir bölük tu ın a da havada u çar în e r engininden b ir bâde içer Esen seher yeli göğsünü açar Y âr göğsün bendleri düğmeli değil T urnalar k atarla havada kışlar Bak başım a geldi gördüğüm düşler Size derim size yâren yoldaşlar Kavli yalan dostu sevmeli değil 95


K arac’oğlan d er ki konup göçmedim Ak göğsünün düğm elerin açm adım F ırsat elde iken alıp kaçm adım Ö ldürm eli ben:? döğmeli değil 53. Düğmeler diktireyim lâ'J ü m ercan Yârsiz kalan dünya başım a zindan Ben seni severim sıtk ile candan Sen beni sevmezsen söyle â r değil D üğm eler döktürem göğsün ağ ise Çevre yanı m or süribüHü bağ ise Ç ünkü güzel bende m eylin yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac'oğlan der ki alm az m ı bacı Ayrılık şerbeti zeihirden acı Döküvermiş kolunca erîDİn’ ucu Topla dilber salm acak yer değil 54. D ün gece rüyam da b ir dergâh gördüm Gül açılm ış dikenleri h â r değil Şikâyet olm asın gül yüzlü yâre Geldim geçtim eğlenecek yer değil K arşıdan k arşıya b an a karırsın K asavet gönlüm ün gam ın alırsın Beni görüp perde ard ın d u ru rsu n K açm a dilber kaçm a v aran k ö r değil Elim ile dikticeğim söğüdü Öğüdü başım a versem ne idi K ınam azlar güzel seven yiğidi Güzel sevmek koç yiğide â r değil 96


f.Gümüş düğm e diktireyim ağ ise E trafı da m o r süribüllü bağ ise Söyle dostum ban a gönlün yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac’oğlan der gez ili y u rtla n K onuşalım b aşa gelen dertleri -rSevmeseydim senin gibi sertleri .Ah n ’eyleyim akıl b aşa yâr değil 55. ‘Ö tm e tu raç ölm e işin var senin • Şahan salıp avlanacak yer değil V ardım gördüm ağyar göçmüş yurdundan 'V a tan tu tu p eğlenecek yer değil Güzel senin ak saraylı yurdun v ar Divitin v ar kalem in v ar ördün var f Güzel senin tü rlü tü rlü derdin var H oşça salın k arşındaki to r değil B ir düğme diktirem göğsün ağ ise E trafı da lâle sünbül bağ ise E ğer güzel bende gönlün yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac'oğlan der gezelim y u rtla n Söyleyelim başa gelen dertleri Sevmeseydim senin gibi sertleri n'eyleyim aklım b aşa y âr değil 56. Ala gözlüm ben bu ilden gidersem 'Z ü lfü perişanım kal melil melil Kerem et aklından çıkarm a beni /Ağla göz yaşını sil melil melil 97


K arac’oğlan d er ki konup göçmedim Ak göğsünün düğm elerin açm adım F ırsat elde iken alıp kaçm adım Öldürm eli ben^ döğmeli değil 53. Düğmeler diktireyim lâ'l ü m ercan Yârsiz kalan dünya başım a zindan Ben seni severim sıtk ile candan Sen beni sevmezsen söyle â r değil Düğmeler döktürem göğsün ağ ise Çevre yanı m or sünlbüllü bağ ise Çünkü güzel bende m eylin yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac'oğlan d er ki alm az m ı bacı Ayrılık şerbeti zehirden acı Döküvermiş kolunca eıİDİn' ucu Topla dilber salınacak yer değil 54. Dün gece rüyam da b ir dergâh gördüm Gül açılmış dikenleri h a r değil Şikâyet olm asm gül yüzlü yâre Geldim geçtim eğlenecek yer değil K arşıdan karşıya ban a karırsın K asavet gönlüm ün gam ın alırsın Beni görüp perde ard ın d u ru rsu n K açm a dilber kaçm a v aran k ö r değil Elim ile dikticeğim söğüdü Öğüdü başım a versem ne idi K ınam azlar güzel seven yiğidi Güzel sevmek koç yiğide â r değil

t I

,

96


^Xjümüş düğm e diktireyim ağ ise E trafı da m o r sünbüllü bağ ise Söyle dostum bana gönlün yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac'oğlan der gez ili y u rtla n K onuşalım b aşa gelen dertleri “Sevmeseydim senin gibi sertleri .Ah neyleyim akıl b aşa yâr değil 55. ^Ötme turaç ötm e işin var senin ■Şahan sahp avlanacak yer değil V ardım gördüm ağyar göçmüş yurdundan ■V atan tu tu p eğlenecek yer değil Güzel senin ak saraylı yurdun var Divitin v ar kalem in v a r ördün var *Güzel senin tü rlü tü rlü derdin var H oşça salın karşm daki to r değil B ir düğme diki İrem göğsün ağ ise E trafı da lâ le sünbül bağ ise 'E ğ er güzel bende gönlün yoğ ise Benim işim m innet ile zor değil K arac'oğlan d er gezelim y u rtla n Söyleyelim b aşa gelen dertleri Sevmeseydim senin gibi sertleri ^Ah n'eyleyim aklım b aşa y âr değil 56. Ala gözlüm ben b u ilden gidersem ■^Zülfü perişanım kal m elil melil K erem et akim dan çıkarm a beni /Ağla göz yaşını sü melil melil 97


Yeğin ey sevdiğim sen seni gözet K arayı bağla d a beyazı çöz a t D oldur ver bâdeyi b ir daha uzat Ayrılık şerbetin ver m eîil m elil Elvan çiçeklerden sokm a başına K u d ret kalem ini çekm e kaşm a Beni u n u tu rsan doym a yaşına Gez benim aşkım la y â r m elil melil K arac'oğlan der ki ölüp ölünce Ben de güzel sevdim kendi halim ce V arıp g urbet ile vâsıl olunca D ostlardan haberim al m elil m elil 57. T ahta o lu r evlerinin yapısı D ar o lur da m uhannetin kapısı K adan alsm güzellerin hepisi Güzellerden sıdkım sıyrıldı gönül U stalar y ap ar d a h e r şeye yapı Y anım da olsa güzellerin topu K adan alsın güzellerin hepisi G üzellerden sTdkım sıyrıldı gönül K ötülere gayret olm az nam usu M erfıam etli güzellerin kim isi K adan alsm güzellerin kam usu G üzellerden sr.dkım sıyrıldı gönül K arac'oğlan güzellerin kolayı O ynarlar oyun ederler sılayı K adan alsm güzellerin alayı G üzellerden sıdkım sıyrıldı gönül 98


38. Evvel sen de yücelerden uçardın Şim di enginlere indin m i gönül Derya deniz dağ taş demez geçerdin K arad an m enzilin aldm m ı gönül Yiğitliğim elden g itti yel gibi D am ağım da tad ı kaldı bal gibi H oyrat eli değmiş gonca gül gibi Bozulm uş bağlara döndün m ü gönül H asta oldun yastığım istersin K adir Mevlâm sağlığmı göstersin Cennet-i âlâdan b ir köşk dilersin Boynunım fafrzrnı kıldın m ı gönül K arac'oğlan der ki söyle sözünü H ak k 'a teslim eyle kendi özünü Nâs işine karalam a jâizünü Yolun doğrusunu buldm ı m u gönül 59. Deli gönül gezer gezer gelirsin A n gibi h e r çiçekten alırsın N erde güzel görsen ord a kalırsm Ben senin derdini çekemem gönül S an tu r m u istersin saz mı istersin ö rd e k m i istersin kaz mı istersin Tom urcuk m em eli kız m ı istersin Ben senin kahrını çekemem gönül Çıkıp yücelere bakm ak istersin Coşkun su lar gibi akm ak istersin H er güzelle yatıp kalkm ak istersin Ben senin kahrını çekemem gönül 99


K arac'oğlan eder okuyam yazam Keleş değilim ki k erv an lar bozam Giyinem kuşanam b ir hoşça gezem Ben senin kahrm ı çekemem gönül M 60 . S abahtan uğradım ben b ir güzele Yüzü de yaylanın k a n m ı bilm em ' Geri dönüp h aberini alm adım Ş urda b ir kötünün yâri m i bilm em ' Geri dönüp h ab erin i alm adık El bağlayıp divanına durm adık Giyinmiş kuşanm ış güzel görm edik Al m ı yeşil m i de sarı m ı bilm em Taram ış zülfünü açm ış aynını İğm iş kam etini bükm üş boynunu Ayva tu ru n ç m ekân tu tm u ş k o y n u n u » K okar güller giibi te ri m i bilm em B ir âşıkım K arac’oğlan'dır adım E rid i k a rla r da kalm adı tadım V erdiler güzeli ben alm am dedim • Gezerim zarard a kârım ı bilm em ' 61 . D öndüm dolaştım ben gu rbet illeri Dünyaya çıkm ağa yol bulam adım B ahçelerde g ördüm b ir çok gülleri: Sevdiğime benzer gül bulam adım 100


B ıktım usandım da acı dillerden G am lar ile dolu uzun yıllardan İm d at u m ar il^en akan sellerden Kendim gibi akan sel bulam adım Yandım yakıldım ben b u ateşlere V ardım takıldım da ben b ir neştere Delindi ciğerim serildim yere Beni kaldıracak el bulam adım Benim b u dünyaya geçm iyor nazım Felekten kalm adı gayri niyazım H alim i sen anla hey iki gözüm Derdim i diyecek dil bulam adım , Bağıran çağıran âciz bülbülüm Ne k ad ar bağırsam duym uyor gülüm K arac'oğlan der ki im datçım ölüm M ezardan gayri b ir yol bulam adım 62. Öteni yokladım ö ten yoğ imiş Y ürü yalan dünya senden usandım Çok em ekler verdim hep zâyi oldu Cesedim içinde candan usandım A ğırdır kalkm ıyor yüküm ün tayı D em irdir çekilmez feleğin yayı Aradım cihanı nazlı yâr deyi İl içinde olan sözden usandım Kazalı kavgalı şu benim başım Yüklendi bariıanem kaldı kardaşım H er daim akıyor gözüm den yaşım Ağlama gözlerim senden usandım 101


K arac’oğlan der ki b u bize n'oldu Koynumuz köpüklü kan ile doldu S aatim ay oldu günüm yıl oldu Gelip geçmez k ara günden usandım 63. H er sabah seherden çıkar salınır M ı n ’eyleyim gönülcüğüm aldırdım Ah edicök yüreciğim delinir Ah neyleyim gönülcüğüm aldırdım Ben ölürsem söylenirim dillerde B ülbül figan eder gonca güllerde H aram iye saldırdığım yerlerde Ah n ’eyleyim gönülcüğüm aldırdım K arac’oğlan eder sıdk ile sÖyle Ya nice çekerim b en b u n u böyle K adir Mevlâm derdim e derm an eyle Ah n'eyleyim gönülcüğüm aldırdım 64. K alk gidelim atım h arap haneden Kısmetimiz vei'sin Mevlâm yaradan E ğrikol'da yem yedirem atım a Gece Eğrikoî’da yatalım atım Atıma bineyim edeyim sökün Sağm a soluna ham ayil tak ın Ağyar ırak derler K efendiz yakın Gece Kefendiz’de yatalım atım At ile K ırım ’ı e ştık tan geri Dizgini boynuna düştü k ten geri Ak suyun k ö p rü sü n ' geçtikten geri B u gece M araş’ta yatalım atım 102


M araş’tan ötesi uzak b ir yoldur T atar deresinde dizginin kaldır Öğle nam azını göğsünde kıldır Bu gece G öksun’da yatalım atım îy i derler E lb istan 'ın ovasın Yaz g etirir ılık ılık havasın Koca B inboğa’da şahin yuvasın Gece Bimboğa'da yatalım atım Atım Öğrek’te dokudam çulunu Üç güzele ördüreyim yalım Som güm üşten döktüreyim nalını Bu gece Ö ğrek'te yatalım atım K arac’oğlan der ki yârin y âr ise Ağyar ile m uhabbeti yoğ ise Atım sende küheylânlık v ar ise Gece y âr koynunda yatalım atım 65. Ala gözlerini sevdiğim dilber Gel kara zülfüne k ullar olayım Ak m em eler dom ur dom ur terlem iş Sil k a ra zülfüne k u llar olayım K utnu zıbın giyme dedim giydin m i El sözüne uym a dedim uydun m u Seni bana verm ediler duydun m u B ir kara zülfüne k ullar olayım K eklik gibi taştan taşa sekersin Toy kuş gibi geri dönm üş b akarsın Beni görsen kaşın gözürc yıkarsın Gül kara zülfüne kullar olayım 103


H em an ol da K arac'oğlan hem an ol Gel sen dahi güzellere tam am ol Ben ölürsem cenazeme im am ol K ü k ara zülfüne kullar olayım 66.

Gönül kuşu kalktı u çtu havaya İn gönül dedim de indirem edim Aşıp aşıp gider karlı dağlara Dön gönül dedim de döndürem edim H üm â kuşu gibi yüksek uçarsın Pervaz vurup lercüm ânı geçersin Bin b ir tü rlü dala konup göçersin Gönül sana m ekân bulduram adım Âleme sultansın vezirsin kendin Aç dedim açm adın ak göğsün bendin Yad illere gönül verdin de döndün Gönül sana akıl erdirem edim K arac’oğlan eder ned ir çareye C errah neyler yürekteki yareye Gönül düştü şim di kaşı kareye Akar çeşmim yaşın dindirem edim 67. Ala gözlerini sevdiğim dilber Sana b ir teıihada sözüm v ar benim K um aş yüküm dost köyüne çezildi B ir zülfü ziyaha nazım v ar benim 104


Ak ellere al kın alar yakınır Ala göze siyah sürm e çekinir D ostu olan dost yoluna bakınır Dosta giden yolda izim v ar benim Yiğit olan gizii sırrı bildirm ez Güzel olan gül benzini .soldurmaz H er olu r olm aza meyil aldırm az B ir şahin avlar da bazım var benim K arac’oğlan der k i konaiîlar göçmez Bu ayrılık bizlen arasın ' açm az B ir kötü gönlüm v ar güzelden geçmez Ne güzele doymaz gözüm var benim

R akka’dan beriye gelen gaziler Sual etm en ban a nerden gelirim Tutm uşum yüküm ü lâ'l ü g id e rd e n Şam-ı Şerif derler şard an gelirim Şensin gönül şu dünyadan fan d an Ah çekiben yüreğim i eriden Cansız duvarlara binip jü rü d e n H ünkâr Hacı Bektaş pirden gelirim Dostun bahçesinin gonca gülüyüm Y itirdim aklım ı şim di deliyim Yaz b ah ar ayında beşe seliyim A kar boz bulanık kardan gelirim K arac’oğlan der ki a rttı firakım K adir Mevlâra yakm eyle ırağım Ağlama gözlerim Mevîâmız kerîm Melilliğim v ard ır yârdan gelirim 105


69.

Ben b u güzellerden görm edim kem lik H er ne çektim ise felekten çektim H ublar ile y o k tu r gayri pazarım Değil hû b d an elem m elekten çektim N 'oldu nazlı yâre ben de bilem em Y âr b en i ağlattı h e r dem gülem em H er o lu r olm azdan dilek dilemem Çok şü k ü r dilim i dilekten çdktim Y âr b an a gönderm iş b ir gizli selâm B ahri gibi gayri um m ana dalam V erseler cihanı istem em kalam Şim di ben elimi felekten çektim K arac’oğlan dei' ki gönlüm avuttum Şim di güzel sözlerini ım u ttu m Aşk ateşin değirm ende öğüttüm Eledim kalb u rd an elekten çektim

K adir Mevlâm senden b ir dileğim var B ana b ir güzel ver gönlüm eğleyim , E llere verm işsin benim suçum n e B irin de ban a ver gönlüm eğleyim Uzun boylu olsun cansız olm asın Beyaz tenli olsun kansız olm asın Güleç yüzlü olsun densiz olm asın Böyle b ir yosm a ver gönlüm eğleyim Güvercin duruşlu keklik sekişli Kıl Ördek boyunlu ceren bakışlı Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı Şöyle b ir güzel ver gönlüm eğleyim 106


K arac'oğian der ki edelim niyaz Ak göğsün ü stü n d e kılalım nam az Almadan kırm ızı elm astan beyaz B ana b ir güzel ver gönlüm eğleyim 71. Evvel ben de yücelerden gezerdim Şim di enginlerde aban ben oldum Süren sürd ü o yavrunun sefasm K ahrını cefasm çeken ben oldum Yüce dağ başında b ir top k ar idim Rüzgâr değdi yağm ur yağdı eridim Evvel ben de m ulıabbetli y âr idim Şim di uzaklardan b akan ben oldum D olaştırdın ban a U rum ’u Şam 'ı Bilmez o câhiller te rk eder seni Evvel gül daliDa belerdin beni Şim di hard al gibi kokan ben oldum K arac'oğian böyle oldu b u' işler O turm uş sevdiğim hasb'hale başlar B ir konak y aptırdım kavim k ard aşlar Çekip ilk direğin yikan b en oldum 72. Eşe imiş şu karşım dan savuşan Gelin im iş şu kızlara k arışan Bir kusuru var da zülfü perişan Tel k ara zülfüne kullar olduğum Aman ol sevdiğim sen de am an ol Güzeller içinde gel de tam am ol Ben ölürsem cenazeme im am ol Kıl k ara zülfüne kullar olduğum 107


K arac’oğlan der ki b u da neyimiş Gönül berelendi karlı dağ imiş M eyvanın iy'sm i ayılar yerm iş Gel k ara zülfüne kullar olduğum 73. Ala gözlerini sevdiğim dilber Sana b ir sözüm var diyem iyorum Bilmem deli m iyim m ecnun gezerim S ırrım ı yâdlara verem iyorum Ak m em eden em diceğim azıktır T aram a zülfütiü gönlüm bozuktur Öksüzüm garibim bana yazıktır D estursuz koynuna girem iyorum H elâl olsun ai yanaktan emdiğim Eİ uzatıp gonca gülün derdiğim ince belin u sul boyun sardığım Alışmış kollarım duram ıyorum K arac’oğlan der ki H asanpaşalı Aşk sevdası gönlüm üzden taşalı Sen gibi güzele gönlüm düşeli Uyuyup uykuya kanam ıyorum 74. Nâgehan geçerken uğ rad ı yolum Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm Ben b ir su istedim o so fra kurdu Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm Altıma attıla r alaca kilim Ağzımda kuru d u dam ağım dilim Sunayı görünce b ü k ü ld ü belim Tecnis’te b ir Arap güzeli gördüm 108


'Y am m a serdiler b ir ipek halı Uğruma koydular kaym ağı balı A nasm öldürüp kızın' alm alı Tecnis'te b ir Arap güzeli gördüm Öğer K arac'oğlan güzeli öğer Zülüf p âre p âre gerdam döğer Bin altın verm işler bin daha değer Tecnis’te b ir Arap güzeli gördüm 75. V ara vara vardım ol k ara taşa H asret ettin beni kavim kardaşa .Sebep ne gözden akan kanlı yaşa B ir ayrılık b ir yoksullulc b ir ölüm Nice sultan ları ta h tta n indirdi Nicesinin gül benzini soldurdu Nicelerin gelmez yola gönderdi B ir ayrılık b ir yoksulluk b ir ölüm K arac’oğlan der ki kondum göçülmez Acıdır ecel şerbeti içilmez Üç derdim v ar bilinirinden seçilmez 'Bir ayrılık b ir yoksulluk b ir ölüm 76. K ısm et olup ben b u ilden gidersem ,Sen de bu illerde kal k ara gözlüm G urbet ilde kem haiberirn duyarsan B aşının çaresin bul kara gözlüm .Âşık b ilir âşıkların hevesin K öm ür sandım y âr kaşm ın karasın Sevdiğim kapına kul m u ararsın îş te ben kapm a kul k ara gözlüm 109


Âşık bilir âşikîarın suçurıu Cennet sandım yâr koyunun içini Tarayıp zülfünü dökm üş saçını H ilâl kaş üstü n e tel kara gözlüm K arac’oğlan talihsiz b aşın varm ış Y ârdan ayrılm ası ne çetin kârm ış Ala göz ü stünü saçlar bürüm üş D ilber dudaklarm bal k ara gözlüm 77. Sabah seherinde çıkıp sahnına Yavru şahin gibi bas k a ra gözlüm K aşın kalem olm uş lebin m ürekkdb Ak beyaz üstüne yaz k a ra gözlüm O kiraz dudaklar n a r gibi yüzler Kız beni anhyor sendöki gözler Çok o lur güzelde noktalı sözler Bu zülfün gerdana az k ara gözlüm Havâyı da deli gönül hâvayı Yükseğinden şahin döner yuvayı Tom urcuk mem eli b ırak edayı Göğsünün düğm esin çöz kana gözlüm K arac’oğlan d er ki kandıram adım Göz koydum kalbine yandıram adım Yolunu yolum a döndürem edim Getirm e ü stü n e söz k ara gözlüm 78. N için böyle m elil m elil gezersin Şad ü h u rrem olup gül köm ür gözlüm Arzu eder gönlüm gurbet illeri îş te gidiyorum kal köm ü r gözlüm 110


B en seni severim cân ü gönülden K alktı kısm etim iz ne gelir elden Y anağm çevresi tom urcuk gülden Bezenmiş gerdanın hâl köm ür gözlüm Vazgelmezsen sen aihdında d u ru rsan Yüz verm e engeli m alifi görürsen V arıp b ir kötüye meyil verirden D ilerim Mevlâ’dan b u l köm ü r gözlüm K arac'oğlan söyle sözü unutm a V anp yâd illerin n ârın a yanm a G itti gu rb et il'e y âr gelir sanm a Ahd ü am an edip gel köm ü r gözlüm 79. Yüce dağlar n e k a ra rır p u sarsm Aştı derler nazlı y ârim başm dan O turm uş derdim e d ert m i k atarsm Âlem sele g itti didem yaşm dan B alta değsin orm an larm k u ru su n Gazel olsun yapraklarm çürüsün Top top olsun geyiklerin yürüsün A vcularm aıvm alsın peşinden S arp kayalarm ı taşçılar delsin Tom urcuk güllerin yad iller dersin Y ârin em aneti v ar senin olsım Sakla dağlar boram n d an kışından Fenasın da K arac'oğlan fenasm Od düşe de dene döne yanasın Yüce dağlar sen de ban a dönesin A ynlasm yâreninden eşinden lil


80.

Yüce dağlar ne k a ra rır pusarsın Aştı m ola köm ür gözlüm başmdan-^^ Azıcık derdim e d ert m i k atarsın Âlem sele g itti gözüm yaşından Ey K aradağ m elil m elil kalasm ’ Ateş düşe cayır cayır yanasın D ilerim A llah'tan ban a dönesin A3^nlsm gül mem eli eşinden Zalim taşçılar da taşım kessin B aşm da d a kızgın sam yeli essin Evvel benim idi d ert senin olsun İnlesin b u rç la n n b o ra n kışm dan K arac'oğlan d er k i h an i m aralım D ağlar san a söyle v a r m ı z a ra n m Yârim i yitirdim y an ar ararım Güm anım v ar koyağında taşından* 81 . Zevkim a r ta r gelir gönlüm ün şanr Sevdiğim benim le olduğu zam an Def ed er giderir gönlüm ün gam ın Y âr gelip yam m da güldüğü zamana Söyledikçe lezzet v erir sözünde Rûz u şeb hayali iki gözümde H ûda em ri ile o m âh yüzünde Ak güller açılır güldüğü zaman^ Aşkın ateşi b u sinem i deler Divane gönlüm ü gâhi şâd eyler S an ın m vücudım ı Cermet'te gezer' Y ârim i koynum a aldığım zaman112


K arac’oğlan der k i vücudum yandı Asilzade aslı h u rid ir kendi Sandım ki gökten de b ir m elek indi K olların boynum a sardığı zam an 82 .

On parm ağım şem ’a ettim yandırdım El yaradı yâre yaram adım ben Nazlı yârim geçmiş derler b uradan K ör oldu gözlerim görem edim ben Hey ağalar ban a zulüm değil m i Âlem dîvan d urdu duram adım ben Yâri benzetm işler tavus kuşuna Boyun gördüm yüzün görem edim ben Yavru şahin gibi hava gözlerim in e r orm ana da yolum düzlerim Yedi yıldır ben ki yâri gözlerim Bekledim m u rad a erem edim ben Çıkır çıkır bilezikli k ollarr Söyledikçe şirin gelir dilleri Bahçesinde açan gonca gülleri Yâre söylen dersin derem edim ben Y ârim in zülüfü destedir deste V erirler şâkirdi öğretir usta B ir elm a getirdim güm anım dosta El sürüp koynunu aram adım ben K arac'oğlan d er ki belim büküldü Yâri gördüm kem erciğim söküldü Öm rüm sarayından üç k o r döküldü Devşirip kerpicin örem edim ben IIS’-


83. H ani senin sıdkı b ü tü n sözlerin D ost koynunda m uhabbetll izlerin D ostum to m u r to m u r akça yüzlerin Şu benim dişim in yarelerinden Gizli sırrın yâd illere denilmez Dîvaneler d ost yerine konulm az Ellemeye hiç b ir yerin kıyılmaz Sen ^ s t e r sevdiğim nerelerinden Gizli sırrın yâd illerde diyeyim Bal olayım al yanağa konayım Kerem eyle ak g erdandan emeyim Top k ara zülfünün araların d an K arac'oğlan d er h e r sözle kesilmem B ir kötüye v a n p böyle yasılm am Is ın rs ın dersin vallah ısırm am O kşalanm nazlım şu ralan n d a n 84. Ala gözlerini sevdiğim dilber Y âr senin ahdm a durm az m ı sandın H â tın n hoş olsun b irin b in olsun Senden âlâsım bulm az m ı sandın D oğru gelenlere doğru varayım H alden bilenlere k u rb an olayım Sen b irin ' bulm uşsun ben de bulayım Güzeller güzelin bulm az m ı sandın Y avrunun yaylası sulaklı otlu Söyle köm ü r gözlüm dilleri ta tlı B ir yanı ekinli b ir yanı otlu Şu dünyadan ED.urat alm az m ı sandm 114


Y avrum un gözleri benzer şahana îsm i cism i gelm em iştir cihana Uykusım gözüne etm iş b ^ a n a Tek yatan a salbalı olmaz m ı sandm K arac'oğlan d er k i böyle olm asın A rada engeller m u rad alm asın S ana senden olm uş benden olm asın H erkes ettiğini bulm az m ı sandm 85. Yaz gelip de beş’ a y la n doğunca A kar bozibulanık selinden sakın G uıbet ilde- kim se bilm ez ahvâlin Sen d u r vatam nda ilinden sakın în san m kö tü sü iy'likten bilmez K ursaksıza öğür versen de almaz in sa n çiğ sü t em miş itim a t olmaz K apında hizm etkâr kulundan sakın K ötü insan doğru girmez yoluna îyi insan hoş geçinir diline Elini sunm a ki yârin gülüne Dikeni var b a ta r elinden sakm K arac'oğlan der ki eğle gönlünü Elinden bırakm a nazlı yârini Kimse bilm ez ahvâlini hâlini Y akınında olan kom şundan sakm 86 . îm an a gel kanlı gurbet im ana Biz de başım ızı saldık güm ana Yağıp yağm ur gün doğunca çimene K okar b u rcu b u rcu gülü sılanın 115


B itm edik işlere Mevlâ ulaşa Daha neler gelir sağ olan, başa Geçerse bu yaz da kalırık kışa K orkarım k ap an ır yolu sılanın K arac’oğlan der ki şu bana n oldu S arard ı gül benzim gazele döndü Sılada sevdiğim yâd iller aldı Bilmem nasıl oldu hâli sılanın 87. B ir yiğit sıladan Acısı yüreğ’nden Eğlenip guıfljette Hayali gözünden

gitm eli olsa gitmez sılanın m ekân bağlasa gitm ez sılanın

Ovalar ovalar engin ovalar Gözüm yaşı b iri birin kovalar G ülistan içindo bü lb ü l yuvalar Çalısı çırpısı g ü l'd ü r sılanın Gidi rak ip b an a kasd ile b ak ar Bu garip halim i ateşe y ak ar H er sabah h e r sabah m isk gibi kokar Kayası toprağı taşı sılanın K arac’oğlan eydür gelenler gider Vâ'desi yetenler borcunu öder K uşlar yılda b îr kez sılaya gider Anlar d a terk im kom az sılanın 88 . S abahtan seherde suya giderken Üşüyor parm ağı eli kızların înce bel üstünde cevahir kem er Zıhgirden geçiyor beli kızların 116


Ira k ta yitirsem yakında bulsam Mevlâ izin verse koynuna girsem Al yan ak lan n d an b al deyi emsem D udağm dan ak an balı kızların Sevdiğimin gayet ince Şekerle şerbetten şirin Ak alnında deste deste K okuyor başında gülü

beli var dili var gülü var kızların

K arac’oğlan der öldüğüm bilsinler Toplansınlar nam azım ı kılsınlar M ezarımı yol üstüne koysunlar Geçerken uğrasın yolu kızların 89. Ala gölzerini sevdiğim dilber D ikerler ağacı dal benim için Aşam dedim aşam adım başından Yağıyor yollara k a r benim için Sazımızı ele alıp çalalım Çaresiz dertlere çare bulalım S abahta seherde yoldaş olalım Bugün de b u rad a kal benim için Yücesine çıktım yayla yayladım în d im enginine seyran eyledim B ayram ay lan n a kavil eyledim Deniyor y o llan y âr benim için K arac'oğlan der ki yerim içerim Ağır saltanatla k o n ar göçerim Ahdim olsun seni alır kaçarım Ferm an çıkarsm lar b ir benim için 117


90. Ç ünkü güzel m eylin yoğ idi bende Ezelden de ik ra r vermeye idin M uhabbettir güzelliğin nişanı U ğrun uğrun bakıp gülmeye idin SiyaJı zülüflerin eyleme perde B eni de u ğ rattm b in tü rlü derde Ben kendi halim de gezdiğim yerde Çağırıp bergüzâr verm eye idin Kani senin ile yiyip içtiğim Ulu s a r a la r d a konup göçtüğüm Şim di k â r eylemez benden kaçtığın Soyunup koynum a girm eye idin K arac'oğlan der k i ey mâh-ı m estim K aşın gözün eğme cana m ı kastın Severler güzeli incinm e dostum H arcın ise güzel olm aya idin 91. Ala gözlerini sevdiğim dilber Ş âd edip illen gülm eseneydin M uihabbettir güzelliğin nişanı Bakıp uğrun uğrun gülm eseneydin D ilber senin ile yiyip içtiğim El atıp ta düğm elerin çözdüğüm Fayda etm ez şim den sonra kaçtığın Soyunup koynum a girm eseneydin Kırm ızı güllerin d a lla n yerde Sen u ğ rattın beni onulm az derde Ben kendi halim de gezdiğim yerde G etirip bergüzâr verm eseneydin


K arac’oğlan der ki cana m ı kastın Salınm a sevdiğim bağrım a bastm Güzel olanları severler dostum H arcın değil güzel olm asanaydın 92. S abahtan uğradım ben b ir geline Dedim aslın fasim nereli gelin Dedim şu Leylâ’nm ism in bileyim Dediler b u köylü b u ralı gelin B ire kız karşım da sallandın durdun Gören yiğitlere şan şöhret verdin A ttın gamze okun sinem e urdun Gamz' okun sinem e vuralı gelin B brûsun çekemez gören âşıklar S ırm a çepken ak k o lla n ilikler İbrim ibrim olm uş sırm a bölükler İbrişim bölüğün tu ralı gelin K arac’oğlan der ki haydan hay olur Seni görenlerim aklı zây’ olur S anm a yine b u y aralar sağ olur Gamz' okun sinem e vuralı gelin 93. Çeşit çeşit bağlam ışsın başını U ydurm uşsun zülfe hilâl kaşım K orkarım ki bulm am ışsın eşini Zülfü gerdanına b urm alı gelin Ben seni severim ne heves ile G eçirttin öm rüm ü k ara yas ile B ir çift çorap ile y ırtık m e s(t) ile Bastığım yerlere sorm alı gelin 119


Sıdk ile baktım da güzelin genci Ağzının içinde dişleri inci Al Y usuf alm ası Aydın turuncu Göğsü koşar gelir düğmeli gelin U tanm a perdeyi k ald ır aradan K usursuz yaratm ış seni Y aradan K aşın gözün görünm üyor karadan K aşları gözleri sürm eli gelin K arac'oğlan d er ki dertlerim azdır Güzeli öğmesi boynum a farzdır K arakaş altın d a sürm eli gözdür Âşığın bahşişin verm eli gelin 94. Yücesine çıktım seyran eyledim Güzeller içinde gördüm b ir gelin N esin m eth edeyim böyle dilberin Başı ibrim iibrim telli b ir gelin Altıma serdi de ipekten halı Önüme koydu da kaym ağı balı Seni gören yiğ’t n'eylesin m alı Edepli erkânlı yollu b ir gelin H ocasına vardjm dersini okur Baihçesine vardım bü lb ü ller şak ır İbrişim içinde h alılar dokur Şal kuşaklı ince belli b ir gelin Öğer K arac’oğlan sevdiğin öğer A ltun saç bağı da topuğun döğer Ay inen bahsetm iş gün ile doğar Cennet-i âlânın n û ru b ir gelin 120


95. Dinle im di b ir nasih at edeyim K ullar m uhanete m ıihtaç olm asın Doğru yolu koyup sarp a gideyim Sevdiğim gönlüne gam lar gelmesin N’iderler de insan oğlu n ’iderler Doğru yolu koyup sarp a giderler Z üğürt isen seni deli ederler İsterim bildiğin iller bilm esin Coşkun A rarlar Gayetle iste rim

sular gibi a k a r su isen b u lu rlar asıl soy isen severler m alı çoğ isen akl ile hergiz olm asın

Ben değilim b u n u kitap söyleyen İnip aşkın deryasm ı boylayan Dilini dinleyip gıybet eyleyen O ruç tu tu p beş vaktini kılm asın K arac’oğian eydür m ala tapıldı D ert kalm adı içerim e tepildi İn san a ahrette ik' ev yapıldı B iri dolup da biri boş kalm asm 96. K alk dilber gidelim bağ arasına Şakısın bülbüller gül incinmesin E ser b âd 'i saba zülfün dağıtır G erdana dökülm üş tel incinm esin Gözlerin şem islir gün yüzün kam er Seni seven yiğit zekâtm um ar İnce bel üstü n e cevahir kem er Şöyle b ir sahn ki bel incinm esin 12 !


B ir iyili'k et ki çıkasın başa Ak gerdanda benler ola tem aşa Âşık m aşukla sarılıp sarm aşa Y organ zahm et çeksin kol incinm esin K arac'oğlan d er kİ gel görüşelim Şöyle b ir tenhada gel buluşalım K aldır nikabını b ir öpüşelim D udak zahm et çekip dil incinm esin 97. K öm ür gözlüm ben b u yerden gidersem V ar bana nisbetle gez uğrun, uğrun R akip değilim ki aran ı bozam Y âdlara düğmeni çöz uğrun uğrun Zulüm ü stü n e de o lu r m u zulüm B ir gün duyarlarsa n ic’o lu r halim K apm ın önüne u ğ rarsa yolum Yaşmağını aç da süz u ğ ru n uğrun Düğün olup al bayrağın açınca Usul boya yeşil k e n ^ a biçince Y âr salm ıp kız karşın a geçince O zam an bild im k i söz u ğ ru n u ğrun Düğün olur Arap atı yetişir B ayram o lur kanlı kinli b arışır Sevdiceğim y âdlar ile k o n u şu r Konuş y âdlar ile gez uğrun uğrun K arac'oğlan der ki y alandır yaîan Aldatıp yârim i elim den alan Gözyaşın m ürekkep kirpiğin kalem Ayrılık nâm esin yaz uğrun uğrun 122


H azret-i M evlâ'dan dileğim b u d u r Bülbül gibi işin atı ü zâr olsun Beddua eylemem sana sitem kâr Gül gibi m eskenin diken h â r olsun S ıracalar çıksm nazik teninde Dilerim ölesin ta tlı dem inde Yüzün k ara olsun H ak divanm da Kıyam et gününde başm d ar olsun Dilerim Sülbhan’dan olm a b erm u rat Cisminde kalm asın b ir akçelik zat Ceımet yüzünü görm e ilelebet Cehennem mes'kenin yerin n â r olsun Bu K arac'oğlan 1 sen ağlatırsın K adir Mevlâm h e r m u rad a kadirsin H er dem zebaniler belini kırsm H er u rd u k ça iki eli v ar olsun 99. Başı al valalı küçücek gelin Seherde açılau güle dönm üşsün Başına takm ışsın altu n çelengi T urnadan alınan tele dönm üşsün Yüce dağ başnıda sığınlar gezer D erindir göllerin b ahriler yüzer Dilin şeker olm uş şerbetler ezer Altun tas içinde bala dönm üşsün Sarı çiçek sarvan kurm uş o tu ru r T ürlü çiçeklere h ab er yetirir Cennet’âlâdan da koku getirir Ilgıt ılgıt esen yele dönm üşsün 123


K arac’oğian der ki içtim bulandım İçip içip aşkın m eyinden kandım D ünyalar başım a yıkıldı sandım Derdini söylemez kula dönm üşsün R 100 .

Evvel b a h a r yüz ayları doğunca Akar boz bulanık neden dereler Sen d e bencileyin yârden m i oldun Göz göz oldu sinem deki yaralar Ağlama sevdiğim gene gelirim Güzeller içinde seni bulu ru m Iflâîı olmaz bu d ert ile ölürüm Güzeller serdarı giysin k aralar Benden selâm eylen kavli yalana inanm am ağalar 50İzü gülene Kefen kısm et olmaz güzel sevene Beni yârin yağlığıyla saralar K arac oğlan der ki hazeller ile Döküldü yaprağım gazeller ile B ir dâvamız kaldı güzeller ile Ancak Mevlâm dâvamızı aralar 101 .

Cdbir elem şu dağların başından Avlayalım kekliğinden kuşundan Zam antı ırm ağından P ınarbaşı’ndan Geçemem artıyor figanım dağlar Yaz gelince soğuk p ın a rlar ak ar Bitm iş geyik göbeği hoşça kokar Salınıp güzelim seyrana çıkar Gördükçe artıyor figanım dağlar 124


Lâle sün'bül b ite r dağın başında T utu ku m ru ö ter dağın peşinde Ulu su lar köpük atıp coşanda Geçemem artıyor figanım dağlar K arac'oğlan der ki derdim yetirdim G ülün aldım reyhanını b itirdim K üçücükten b ir y âr sevdim yitirdim K aldı koyağında güm anım dağlar 102, Yücesinde nam lı nam lı k arın var Seni yaylayacak zam anım dağlar B aşından aşm ağa y o k tu r tâkatim K alm adı dizimde derm anım dağlar Yağm ur yağar m or sünbüller b itirir Yel estikçe kokuların getirir S a n çiçek sarvan kurm uş o tu ru r K arışm ış güllere çim enin dağlar S a n çiçek sallanıyor naz ilfe Dem sürerdim on beşinde kız ile Şim di öksüz kaldım kırık saz ile Alı ettikçe tü te r dum anım dağlar Obası olanlar çevrilir konar Güzeller suyundan içip de kanar K üpeler ku lak ta m um gibi yanar Gördükçe artıy o r im anım dağlar K arac’oğlan der ki çöktüm otu rd u m Bağ b ^ ç e diktim de meyva yetirdim Alnı top perçem li yavru yitirdim B ir köşende kaldı güm anım dağlar 125


103, Dinleyin ağalar size söyieyim Arş u k ü rsü gider yolun v a r dağlar K ar ardıçlı kam alakîı yüceler Selvili söğütlü yerin v a r dağlar Ahır Dağı’n d an gör M araş bağını Engizek’te derler ilin çoğunu B ayra'dan B ertiz'den K onur Dağı'nı G öksün -güzel derler ilin v ar dağlar Gün doğanda Gündüzlü nün başına Akdağ derler dum an çöker b aşın a Göğdeli’de sünbüllünün peşine K abaktepe d erler şarın v ar dağlar K arac oğlan der de b itird im çağı O yüce Binboğa B olkar'm dengi Soğanlı yücesi koca Beydağı Erciyes ulum uz p îrin v a r dağlar 104. Ç ukurova bayram lığın giyerken Çıplaklığın üzerinden soyarken Şubat ayı kış yelini kovarken Cennet dense sana yakışır dağlar Ağacınız yapraklarla donanır Taşlarınız b ir birliğe in an ır Hep çiçekler bağrınızda gönenir Pınarınız çağlar ak ışır dağlar Rüzgâr eser dallarınız atışır K uşlarınız birbiriyle ö tü şü r Ören yerler b u bayram dan p ek ü şü r Sünbül niçin yaslı bak ışır dağlar 126


K arac’oğlan size ’b ak ar sevinir Sevinirken kalbi y an ar gövünür K ım ıldanır hep dertlerim devinir Yas ile sevincim yıkrşır dağlar 105. Kızlar güzel am m a nakış iş ile B oynun d o n atırlar tel kum aş ile Püsküllü boncuklu yüce baş ile Al yeşil gerdeğe giresi kızlar K ızlar güzel güzel aslı huriden Yeryüzünü lâle yeşil b ü rü d en K asvetli gönlüm ün gam ın eriden K aranlık kalbim in çırası kızlar K arac'oğlan gam yükünü g ö tü rü r H er kötüyü yâd illere getirir Kulağı küpeli oğlan yetirir Babası evine giresi kızlar 106. N asıl m edhedeyim şöyle güzeli Elinde bergüzar gül ile oynar Alma yanak kiraz dudak diş sedef İsp ir ala gözler m il ile oynar Cennete m isaldir göğsünün ağı Sinem e b astın d a ateşten dağı K orkarım ki yâd il bekler b u bağı Bülbül eğlencesi gül ile oynar inciden m ercandan beyaz yanağı Meleş gömlek koç yiğidin konağı Seher vakti ıssız koym a sulağı Telli yeşil tu rn am göl ile oynar 127'


S alavat getirsin cem alin gören Bakışın tu rn a da sekişin ceran Uğradığın yeri edersin viran B ülbül has bahçede gül ile oynar K arac'oğlan der ki kılayım nazar Bilezik takm ağa kolların çözer Giyinmiş kuşanm ış salınır gezer Güm üş kem er ince bel ile oynar 107. Ü ryan geldim gene üryan giderim ölm em eğe elde ferm anım m ı var Azrail gelmiş de can talep eyler Benim can vermeğe derm anım m ı var D irilirler dirilirler gelirler Huzur-ı m ahşerde divan d u ru rla r H aram i v ar diye k o rk u v erirler Benim ipek yüklü kervanım m ı var E r isen erliğin m eydana getir K adir Mevlâm noksanım ı sen yetir B ana derler gam yükünü sen götür Benim yük gö tü rü r derm anım m ı var K arac'oğlan der ki ism im öğerler Ağu oldu bildiğim iz şekerler Güzel sever diye isn at ederler Benim H ak 'tan özge sevdiğim m i var 108. Ala gözlerini sevdiğim dilber Senin b akışların ban a yan gider On beşinde b ir güzeli sevmeyen Bu dünyaya hayvan gelir bön gider 128


'D üğün o lur Arap atla r y arışır B ayram gelir kanlı kinli b arışır Durmaz gözüm gözlerine ilişir On parm ağım m em en ile san gider K arac’oğlan der ki böyle oluptur Ala gözün kan yaş ile doluptur 01 asırdan beri âdet olu p tu r E rgen kızlar yiğitlerle yan gider

Yaz gelip de beş' ayları doğunca 01 çayların k en an n ı sel alır îk i güzel bir. araya gelince Oğlan kıza nergis verir gül alır Som güm üşten daha ak tır bileğin H ak yoluna kabul olsun dileğim Yavaş yü rü mavi donlu meleğim - El â riftir yürüm ekten hil' alır /H aşarı da deli gönül h aşan , H ayli oldu y â r sevdana düşeli Atmış zülfün ak gerdandan dışarı . Esen yeller zülüfünden tel alır -K arac’oğlan der ki gördüm b ir güzel Sıdk ile bakıp da eyleme nazar Al yeşil giyinmiş daim a gezer Arı konar ak gerdandan bal alır 110

.

•Akdağ'ın eteği b ir yeşil koru K o rud u r h a benli dilber k o ru d u r Sevdan yüreğim de yağı erid ir /E rid ir h a benli dilber erid ir 129


Yüksek o lur Arap atın kaltağı Issız kalm az koç yiğidin yatağı V arır b ir kötüye değer eteği Geri d u r ha benli dilber geri dur K arac'oğlan der ki gelip geçm edim Y âr elinden zehir bâde içm edim F ırast elde iken alıp kaçm adım B eri d u r h a benli d ilber beri d u r 111

.

Seherden uğradım b ü lb ü l sesine Ö tüşün bü lb ü lü (güle g etirir Yiğit olan kim se sak lar s ım n ı K ötü kalbindekin dile getirir Yoldaş olm a yolun bilm ez yolsuza K omşu olm a sözün bilm ez densize Meyil verm e edepsize arsıza Akıbet ırzına hile getirir K arac'oğlan d er ki m üşkülüm h ald e Garip bülbül konar ö te r m i dalda Çokça keram et v ar şu ta tlı dilde Del’olup gideni yola getirir 112.

H azır ol vaktine Nemse kralı Yer götürm ez ask er ile geliyor P atriklerin inm iş ta h tta n diyorlar B ir halife kalm ış o d a geliyor Yetmiş bin v ar isyah p ostal giyecek Seksen bin v ar Allah Allah diyecek Doksan bin v a r tatlı cana kıyacak Yüz bini de T atar H an'dan geliyor 130


Cielen Ahmet Paşam kendidir kendi Altmış bin dal kılıç küsu ru cündi Kaçma k âfir kaçm a ölüm ün şimdi Hacı Bektaş Velî kalkm ış geliyor Şevketli efendim Sultanım vezir Altmış bin kılıçlı yanında hazır D eryalar yüzünde boz atlı Hızır Benli boza binm iş o da geliyor K arac’oğlan d er ki b u rd a durulm az Güleç yüze ta th söze doyulmaz G ökteki yıldızdan ço k tu r sayılmaz Yedi iklim d ö rt köşeden geliyor 113. S ana derim sana ey Acem şahı Ü stüne M ağrib'ten ask er geliyor Tahtını yıkıp da m ülkün almaya S u lta n M urat kalkm ış kendi geliyor Otuz b in d ir hani m eydan diyenler Seksen b in de s a n postal giyenler D oksan bini dahi serden geçenler S ultan M urad kalkm ış kendi geliyor Sultan M urad u lu ların ulusu H acı B ektaş velîlerin velîsi Altm ış b in de Urum eli delisi Sultan M urad kalkm ış kendi geliyor Genç Ali Paşa d a b ir ünlü vezir Yetm iş bin m ızrakh yanında hazır H ak'tan im dad oldu yetişti H ızır S u ltan M urad kalkm ış kendi geliyor 131


K arac oğlan der ki cenge doyulmaz Can ta tlıd ır tatlı cana kıyılmaz O rdusu yıldızdan ço k tu r sayılmaz S ultan M urad kalkm ış kendi geliyor114. Sevda sevda derler behey yârenler Görmeyince 'bir acayip h âl olur V arıp b ir kız on yaşına girince Açılmadık b ir tom urcuk gül olur On On On On

birinde m âh yüzüne b ak ü ır ikide kızın kahrı çekilir üçünde ak gül olur açılır dördünde h e r b ir yeri bal o lur

On beşinde sevda düşer başına On altıda y adlar g irer düşüne On yedide gezer kendi başına Çok sallanm a zülüflerin tel o lur On sekizde gayet yüksekten u çar On dokuzda gözlerinden kan saçarY irm isinde sevdiğinden vazgeçer Son dem inde b ir kötüye kul olur K arac’oğlan der ki kaşları k ara Yüreğime u rd u n hançersiz yara Çok varıp gelirsen olmaz h er yere Ya m uhabbet k alkar ya b ir h al o lur 115. Arap a t üstünde kaldı postum uz İk rard an döndü m ü ola dostum uz Yarın b ir gün k ara to p rak üstüm üz Ç ürüdür hey Benli Suna'm çü rü d ü r 132


Y ağm ur yağdı yollarına sapayım Dinin h a k tır dost dinine tapayım Çeviriver al yan ak tan öpeyim Beri d u r hey Benii S una’m beri dur Şeşine de K arac’oğlan şeşine K urban olara yârin ablak döşüne Gök k ır atm an da çakır kuşuna Geri d u r hey Benli Suna'm geri dur 116

.

Gönül arzuluyor Antep ilini Sol K em nun Gediği belli görünür Evvel baıhar yaz ayları doğunca Coşar Balık Suyu selli görünür Kılcan derler şu köylerin sırası Rasaf söker benim göğsüm 3^arası B akıda'nm ço k tu r kaşı karası Eğdirm iş serpuşun telli görünür B akıda’dan indik kol kola düze Melek köy garkolm uş güle nergize A rkık'ta uğradım b ir güzel kıza Terlemiş yanağı ballı görünür Gediğe varırsak yol olur y a n Sargm ’m güzeli salınır b ari Bugün konak yeri N afak p ın a n O radan A nteb'in ili görünür K arac'oğlan d er ki Ergene köyü Beşdeli’den a k a r H aleb'in suyu T ilbaşar ilinde şol Ekiz Kuyu Edepli erkânlı yolu görünür 133


Ş 117.

D ilber kalk gidelim fakirhaneye İtiraz eyleme gel yavaş yavaş Didemden akıttım kan ile yaşı Zülüfün eylesin tel yavaş yavaş K aşların benziyor yavru m arala Gözlerin hükm eder yedi kirala Seher vakti olup boynun ırgala Dokansın tellere yel yavaş yavaş B ir gün değil beş gün değil yüz gündür Deste zülüf al yanağa düzgündür Mel'hem alm az y aralan m azgındır Derdimin Lokm an’ı gel yavaş yavaş K arac’oğlan der ki gidelim yâre Yüreğime saldın onulm az yare B aktım ak gerdana ben sıra sıra Açılmış yanakta gül yavaş yavaş 118.

Dolandım geldim ben Rum ile Şam 'ı Sevdiğim yüzünün n u ru kalm am ış Uğrun uğrun âşm alık ederken Şim di söyleyecek dilin kalm am ış K öm ür gözlüm b en de b u n u bilm edim Yıkılıp bahçene gülün derm edim B ir gece koynunda milhman olm adım Şim di el değm edik yerin kalm am ış 134


Serim i koym uşum gelen kadana Uyma dilber uym a kö tü adam a Çoluk çocuk doldurm uşsun odana V arıp oturacak yerin kalm am ış K arac’oğlan d er ki hele n ’ideyim Başım alıp diyar diyar gideyim V anp b ir şitile hizm et edeyim Dökülmüş yaprağın perin kalm am ış 119. K ulak verdim d ö rt köşeyi dinledim Arkam sıra'g ıy b et eden çoğ imiş Çok yaşayıp m ihnet ile ölmeden Az yaşayıp devran sürm ek yeğ imiş Tükendi cünbüşüm y o k tu r gıybetim B ir yatsıya kaldı benim m ühletim Bilemedim ana baba kıym atın Arkamızda karlıca b ir dağ-imiş K arşıki görünen yapraklı dağlar H astanm halinden ne bilsin sağlar H er nere vardım sa dertliler ağlar Aradım cihanı dertsiz yoğ imiş H er daim böyledir feleğin işi Zehirden acıdır engelin aşı Tırnağın v ar ise başını kaşı Sağ gözden sol göze fayda yoğ imiş K arac’oğlan d er dünyaya gelmeden Ben usandım el işine yelmeden G urbet ilde padişahlık sürm eden V atanında züğürt olm ak yeğ imiş 135


u 120.

Gider oldum köm ür gözlüm elvedâ Nazlım bize b u illerden göç oldu Senin ile zevk u safa sürdüğüm Geldi geçti cümle işler hiç oldu Ak yâr melil maihzun b ak m a yüzüm e B ir od düştü yanar ta tlı özüme Dünya zindan görünüyor gözüme Nazlım senden ayrılm ası güç oldu Zâlim felek devre çalmış kalemi Ah ü zârım tu ttu b ü tü n âlemi G urbet ilde eksik etm e selâmı Geçti serden y âr başım a taç oldu K arac'oğlan Mevlâ yazmış ferm anım Semaya sed çekti Mı ü figanım Lütfedip ağlatm a nazlı gülşanım Bize b u ayrılık H ak 'tan iş oldu 121

.

Şu yalan dünyaya geldim geleli Deli gönlüm ün düzeni bozuldu Felek tabancasın belden çekince Avlağım sulağım evim bozuldu Şu yalan dünyaya ezelden geldim Uyudum uyandım hep m ilınet gördüm Ç ınarlara belim verdim o turdum Çınar çürük im iş kökten bozuldu 136


Şu dünyanın iki im iş kapısı Geldi geçti ak günüm ün ihepisi M erm er sandım kerpiç im iş yapısı Yağmur yağdı yapıları bozuldu K arac'oğlan der ki n ’eylesek gerek B ağlan bağlara katsak mı gerek H erkes göçtü biz de göçsek m i gerek Der iken asn ğ ım Şam 'a çözüldü Ü

122. Nazlı yârdan ban a geldi b ir nâm e Eğer doğru ise kırdı belimi Dediler yârini yâd iller almış K adir Mevlâ’m ihsan eyle ölüm ü Bülbüle söyleyin gülüne konsun Beni yârdan eden A llah'tan bulsun Sabreyle sevdiğim ilkbahar gelsin Terk edeyim vatanım ı ilimi Ak yâri gördükçe ağladım coştum Al elinden dolu b âdeler içtim K ötüler sandı ki ben yârdan geçtim ölm eyince çeker miyim elimi K arac'oğlan d er ki konm adan göçmem H er o lur olmaza sırrım ı açm am K ötüler köpr'olsa üstünden geçmem Taşkın suya uğradırım yolum u 137


123. Yenile b ir h a b e r geldi sıladan Eğer gerçek ise b ü k tü belim i D ediler ki nazlı yâri el aldı K adir Mevlâ'm nasip eyle ölüm ü H iç b ir daha yükseklerden uçm ayın U çarsam da kanadım ı açm ayın M uhannetin k ö prüsünü geçmeyin Coşkun sele uğratm ayın yolum u K arac'oğlan b u yerlerde gezmeyim H ançer olup dertli sinem ezm eyim Senden gayrısm a kuşak çezmeyim Şim di neden bağlıyayım dilim i 124. Başı al valah sürm eli gelin Elinden b ir bâde doldur d a yürü Beni sen düşürdün m ihnete derde Çok ağlattın beni güldür de yürü Beyaz göğsün görünm üyor düğmeden Siyah zülfün m âh g erdana eğm eden Gonca -güle h o y rat eli değmeden Topla yanağında soldur da yürü Ak göğsünde düğm elerin çitinsin Güzeller içinde ahdi bü tü n sü n Bilmem nâm ahrem sin bilm em hatu n su n Puşuyu yüzünden kaldır da yürü K arac'oğlan hile yok tu r sözünde H ak nazarım kaldı ala gözünde K udret nurlarım gördüm yüzünde Güzelliğin ban a b ild ir de yürü 138


125. Atım kalk gidelim dağdan y u k an Böyle dağlar koç yiğide dağ olmaz Yedi yerden yaralarım sızılar Bu yarayı çeken yiğit sağ olmaz Meyva vermez selvi ile söğüdü Ben de ban a verse idim öğüdü Elleri koynunda gezen yiğidi Yiğit m ağrur gezmeyinen beğ olmaz Öğüt versem öğütcüğüm k â r etm ez O yârin hayali gözüm den gitmez Bazubend vurs’eğer kolum bağ tutm az Dostun zülüfünden sağlam bağ olmaz K arac’oğlan b en korkarım haram dan Ayrı düştüm y u rtta n h arap hanem den B ir yiğidi ayırsalar anadan Anasından ayrı düşen sağ olmaz 126. Gam kasavet çekm e divane gönlüm H er zam an da dünya başa d ar olmaz Yıkılıp düşene gülme sakın sen Yiğit düşüp kalkm ayınca beli' olmaz Avluda bağlıdır yiğidin atı H er nere varırsan söylenir m edhi Altuna b atırsan iy'olmaz kötü Aslı ham dem irden cevherdar olmaz Yiğit olan yiğit b in e r atlan ır K ötüler de h e r cefaya katlan ır Yiğit gölgesinde yiğit saklanır N âm ertlerde gölge olm az â r olmaz 139


K arac’oğlan m elü m ahzun o tu ru r Ağlamaktan kendi yaşın b itirir H erkes ateşini b u rd an gö tü rü r O dünyada ateş olmaz n â r olmaz 127. Sevdiğim üstü n e d ört libas giymiş B ir k ara b ir yeşil b ir al b ir beyaz Güzellere d ört şey âdet olunm uş Bir şive b ir cilve b ir eda b ir naz E hildir hüsnünü m uhalif etme Mektdb-i irfandan b ir kadem gitm e Sana d ört sözüm v ar sakm un u tm a B ir öğren b ir öğret b ir oku b ir yaz K arac'oğlan der ki bahçene girdim Tom urcuk güllerin goncasm derdim Sevdiğim göğsünde d ö rt nişan gördüm B ir alm a b ir ayva b ir n a r b ir kiraz 128. în d im seyran ettim F rengistan'ı İlleri v a r bizim il’e benzemez Levin tutm uş goncaları açılmış G ülleri var bizim güle benzemez Göllerinde kuğuları yüzüşür Meşesinde sığınları böğrüşür Güzelleri tü rk ü söyler çığrışır Dilleri var bizim dile benzemez Seyr edüben gelir K aradeniz’i K anları yok sarı sarı benizi Övün etm iş k ara dom uz etini Dinleri v ar bizim dine benzem ez Î40


A kıllan y o k tu r küfre uyarlar îm an ları y o k tu r cana kıyarlar B aşlarına siyah şapka giyerler Beğleri v ar bizim beğe benzemez K arac’oğlan eydür dosta darılm az H asta oldum hatırcığım sorulm az V atan tu tu p b u yerlerde kalınm az -îlleri v ar bizim il'e benzemez 129. Yüce dağlar benim b ir sualim var H ani size konup göçen ilimiz . Arap ata binip cirit atan lar G örünm üyor gözü kanlı delimiz Öterse de bozgun ö te r bağlam a H ançer alıp dertli sinem dağlam a Gider oldum köm ür gözlüm ağlam a H akk’ın em ri ayrı düştü yolumuz K ahbe felek kıym a b an a yazıktır Ayrılık elinden b a ğ n m eziktir Çekilmiş siyeçler bağlar bozuktur Ayrılık gazelin döktü gülümüz Üç beş kişi olm uş tü rk ü diyenler Al ü stü n e yeşil donu giyenler Şol k âra çadırda geçiyor günler Onun için bozgun ö te r telimiz K arac’oğlan der ki yazsam b ir satır K adir Mevlâm işimizi sen b itir -K ısm et nerde ise çeker iletir Kimse bilm ez nerde k alır ölüm üz 141



s e m a il e r

VE VARSAĞILAR



A İ30.

K em ler iyilik göremez G am lanm a gönül gam lanm a Bin kaygu b ir borç ödemez G am lanm a gönül gam lanm a Ko 3Tin m eler kuzu m eler S ular hendeğine dolar Ağlayanlar b ir gün güler G am lanm a gönül gam lanm a Yiğit yiğidin yoldaşı At yiğidin öz kardaşı Sağlıktır h e r şeyin başı G am lanm a gönül gam lanm a Yiğit yiğide y âr olur K ötülerde ham sü t olur K ara gün öm rü az olur G am lanm a gönül gam lanm a N âçar K arac’oğlan nâçar Pençe urup göğsün açar K ara gündür gelir geçer G am lanm a gönül gam lanm a 145


131. K öm ür gözlÜTT*. h asta olmuş B ir m uskacık \a z ver bana Siyah zülfü ak gerdana Tel tel e t de diz ver ban a K aşların neden eğmişsin Kız sana nazar değmesin Ak göğsün çapraz düğmesin İznin ile çöz v er b an a Elinde d u ru r bohçası Alnında siyah peçesi D ostum koynun gül bahçesi Ziyan etm em gezdir ban a K arac'oğlan der ki sözler Ak gerdanda benli yüzler Dost ettiğin türlü nazlar Bu gün için azdır ban a E 132. Ben güzele güzel demem Güzel benim olm ayınca M uhannetin k ah rın çekmem Gel deyip de gelmeyince Gelirim am m a döverler Bizi b u elden kovarlar Güzel olanı severler Ben ölürüm görmeyince V ar ol yü rü v ar ol y ü rü K ara bağrın yere sürü Döğün döğün ağla b ari Benim gönlüm olm ayınca 146


Senin çağın geçer olur Bu dünyalar kim e k alır Tom urcuk gül gazel olur V aktinde derilmeyince K arac'oğlan sözün h ak tır D üşm anın dostundan çoktur Bizim 'çin ayrılık yok tu r Ya sen ya ben ölmeyince 133. Hey ağalar kış m 'olacak D ağlar dum anlı dum anlı İkicikli yâr. sevenin Başı güm anlı gümanlı Ben seni severim çoktan Kaşın yay kirpiğin oktan Y âr kervanı gelir şarktan Aslı Y em enli Yemen'li Bölük bölük giden kızlar , Sizi gördüm y aram sızlar Sünbüllü m enekşe gözler D urur yem inli yeminli K arac'oğlan der erenler Sohbetin görsün yârenler Gencecikten y âr sevenler Ö lür im anlı im anlı 134. Ala gözlü Türkm en kızı Çeker gid er göçlerini T aram ış g erdana dökm üş Tel ebrüşem saçlarını 147


K atarın d a telli m aya Camalın 'benzettim aya Ak göğsünü sıkmış saya Ç alar gider peşlerini K arac’oğlan b ir kız sevmiş Ak göğüs göğsüne değmiş U sta kuyum cular eğmiş Y ârin hilâl kaşlarını 135. B re âfet sü rd ü r atın Geçer çağın dem edim m i H aram i olmuş gözlerin Y ollar k eser dem edim mi Yıkılıp bağ ile bostan Ne u m arsın b u nefisten H üm a gibi şol kafesten B ir gün u çar dem edim mi Yürü ey kaşları kalem Sağ olursam seni bulam G öğerciliktir bu âlem K onar göçer dem edim mi K arac’oğlan der cananım K urban olsun sana canım ÇarİM felek benim kanım B ir gün içer dem edim mi 136. Güzel ne güzel olm uşsun GÖrülmejd görülm eyi Siyaıh zülfün halkalanm ış Örülmeyi örülmeyi 148


Bahçende gülün güllenmiş Şeyda bül'bülün dillenmiş K oynunda m em en kirlenm iş Em ilm eyi emilmeyi M endilim yudum a n ttım Gülün dahnda k u ru ttu m İsm im ne idi unuttum Sorulm ayı sorulmayı Çağır K arac’oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Yiğit sevdiğinden soğur Sarılm ayı sarılm ayı

137. îş te geldim k ara gözlüm Bu yer bizim yerler değil B ir gün bile eğlenemem Bu çöl bizim çöller değiî Beğlerimiz Arap atlı D ilberlerin dili tatlı Ünlü şanlı şatafatlı Bu dil bizim diler değil Aşka düşen bâd e içer Y âr yoluna candan geçer B u dünyada konan göçer B u il bizim iller değil K arac'oğlan yayın asar Düşm anını yere b asar Bizim dağda poyraz eser B u yel bizim yeller değil 149


M 138. S ular a k a r ağ ırm ak tan îlik a k a r on p arm ak tan Öldüm yâre yalvarm aktan K u rta r canım ai Allah’ım K eskin idim bıçak gibi Salınırdım koçak gibi V akti geçmiş çiçek gibi Sarardım soldum Allah'ım K apılarda o lur satır Ara yerden kalkm ış h a tır Y ârim i b u ray a getir Ya ben'orya sal Allah'ım Çağır K arac’oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Kişi sevdiğinden soğur K u rta r canım al Allah’ım 139. Çıktım yükseğine baktım O dağlann salın gördüm İndim pazarını kurdum O dağların h u rin gördüm Yandı Çukurova yandı Eli bazlı beğler indi T utu uçtu k u m ra kondu Akça deniz gölün gördüm Sevdiğimin adı Ayşa Zülfün dizmiş ak gerdana Yolum uğradı M araş’a Bedestenin şalın gördüm 150


Göğsünde yaylanın hası Silindi gönlüm ün pası M or sünbüllü m ağarası Dedebel’in k a r’nı gördüm Erciyes’te yağan k arlar Seher ile göçen il’ler Zamanede Elif derler B ir küçücük gelin gördüm Çağır K arac'oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Güzel sevmek günah değil Ben k itapta yerin gördüm '

N 140.

Ağam düJ'bendin ak m ıdır Cihanda m islin yok m ud u r B ir dilber sevmek çok m udur R akiplerin n' ister benden V ardım huzuruna vardım El kavşurup divan durdum Gözlerine m ail oldumK irpiklerin n ’ ister benden Gönlümce b ir dilber olsa Soyunsa koynum a girse B ir b ak ışta aklım alsa E brûlarm n ’ ister benden Ağam gam zelerin çifte Gözlerin ediyor fitne Ağara b u cefayı etm e Adûîarm n ' iste r benden 15t


Ağam kaşların k arad ır H üm a gözlerin aladır Güzellik başa belâdır Ala gözler n 'iste r benden Çağır K arac'oğlan çağır H er taş diğerinden ağır Güzel sevmek ayıp değil Anan baban n ’ ister benden 141. Arap atım k o şar koşar Seni seven 'binler yaşar Gün vurdukça şavkın düşer Açıldıkça döşün gelin Kaşm k ara gözün kara B enlerin v ar sıra sıra H er bakışm yüz bin lira Gel vereyim peşin gelin Uçup koluna konduğum îçip bâdesin, kandığım Tam üç günlük ay sandığım V ardır k ara kaşın gelin K arac’oğlan d er zâtiye Ağzın benzettim kutuya Güzeller düşm üş kötüye Uygun değil eşin gelin 142. Ala gözlü benli dilber Cemâlinde n u ru n olsun Eğer beni unutm azsan Cennet'âlâ yerin olsun 152


Ahdin am anın v a r ise Gidelim yerin d a r ise K albinde hile var ise Cehennemde yerin olsun K ara bahtım d o laştırır H er ne dersem u la ştırır Mevlâm bizi k avuşturur K albin gönlün serin olsun K arac'oğlan d er vallahi Candan severim billahi Dilimden koym am Allah’ı H ak em rile benim olsun 143. Sevdiğim altun kadehten İçtikçe güzel olursun Al rengini m âh yüzüne Saçtıkça güzel olursun Boyun b ir serv-i sem endir  şıka çevrin yam andır Sevdiğim bilm em nedendir Ö ptükçe güzel olursun Padişahsın bil kendini Çöz güzel göğsün bendini Esirge derdim endini K oçtukça güzel olursun Padişahsan halım a bak Cümlemizi yaradan Hak Pehlû olm ağa m âni yok Sardıkça güzel olursun 153


Karac'oğİan eydür eller Açıldı lâleler güller Leblerinden akan ballar Em dikçe güzel olursun 144. Y ürü b re yalan dünya Sana konan göçer b ir gün in san b ir ekin m isali Seni eken biçer b ir gün Ağalar içmesi h o ştu r O da züğürtlere güçtür Can kafeste duran k uştur E lbet uçar gider b ir gün  şıklar der ne olacak Bu dünya m âm u r olacak H aleb'i Osm anl’ alacak Dağı taşa k a ta r b ir gün Yerimi serin bucağa Suyumu koyun ocağa K afam ı ahn kucağa Garip anam ağlar b ir gün Yer üstünde yeşil yaprak Yer altında kefen yırtm ak Yastığımız k ara toprak O da bizi a ta r b ir gün B indirirler cansız ata İn d irirler tu ta tu ta V ar dünyadan yol ahrete Yelgin gider salın b ir gün 154


K arac’oğlan der nâşım a Çok işler geldi başım a M ezarımın b aş taşına Baykuş konar ö ter b ir gün 145. Pencereden bakan dilber Güzelliğin bildirirsin Ak göğsünde lâle sünbül Ağlayanı güldürürsün G erdan açık benlerin çok Güzellikte mefzendin yok K aşların yay kirpiğin ok V urduğunu öldürürsün Gül bülbülün sekim indcn Perçem zülüf takım ından Geçme m escit yakınından Çok nam azlar böldürürsün K arac'oğlan bana yazık Yâri gördüm b a ğ n ezik Bahçendeki güle yazık Pek belletm e soldurursun R 146. Ala gözlü benli dilber Usul söyle söz ederler Gönül suyun ak ıtırlar Gözlerimi buz ederler 155


T urnalar k a ta r y ü rü rler Yayla um m am b ü rü rler H er dalımı so ld u ru rlar İlkyazımı güz ederler Güzel gerek övülmeye Düven gerek dövülmeye Yiğit gerek sevilmeye Şu dağları düz ederler K arac’oğlan der sm andım İçtim meyi aşka kandım H er güzeli y ârd ır sandım B ir yaram ı yüz ederler 147. T urnam yavrusun aldırm ış H avada çağrışıp öter Günde görürken yüzünü Ayda b ir gördüğüm yeter Ne b akarsın melül olup İk ’elin yanına koyup Dün gece seyrim de görüp. . Hayâlin kurduğum yeter Benim sevdiğim m ân deyü Saçı süabül siyah deyü H er gördükçe b ir âh deyü Sinemi dövdüğüm yeter K arac'oğlan dünya fâni • Veren Allah alır canı Dilberim sevmezse beni Ben onu sevdiğim yeter 156


148. S abahtan uğradım kıza Boyu selvi daîa benzer Y anında b ir gelin vardı Al yanağı bala benzer Gelin h u rilerden hu ri Kızsa m eleklerden b iri Gelin al çim enli koru Kız tom urcuk güle benzer Kız görmem iş daha gerdek Gelin yeşil başlı ördek Geziyor elinde bardak Kız tu rn ad a tele benzer Gelin güler için için Kız gelinin b u lu r suçun Gelin örselenm iş saçın Kızın saçı tele benzer Gelinin lebleri beste Kız eyledi beni h asta Gelin şeker şerbet tasta Kız petekte bala benzer Gelin dedim ak tır yüzün Hiç m enendi y o k tu r kızın K arac'oğlan ikinizin K apısında kula benzer 149. On birinde b ir y âr sevdim Yeni açmış güle benzer On ikide şeker şerbet Oğul verm iş b ala benzer 157


On üçünde gözün süzer Zülfünü gerdana düzer K argı kam ış gibi uzar Boyu selvi dala benzer On dördünde b ed ir bedir D ostun ikrarını güder N ere çeksen ora gider Boynu toklu kula benzer O n beşinde yaşcir yaşın H er örnekten bağlar başın Tenhalarda a ra r eşin Tez alışkın tele benzer On altıda k u rt bilekli Yüreği H akk'a dilekli Sağrısı yeşil örekli Esen poyraz yele benzer On yedide deli dolu Hiç bilm ez gittiği yolu H as bahçenin gonca gülü Kız tu rn ad a tele benzer On sekizde göçer göçü Kız oğlana b u lu r suçu Gelinin ibrişim saçı Kızın altu n tele benzer On dokuzda o lur hasta Zülüfleri deste deste Gelin şeker şerbet tasta Kız petekte bala benzer 158


N âçar K arac’oğlan nâçar Âşkın kitabını açar Y iğirm ide vakti geçer Geçmez akça pula benzer 150. Sabahtan bizim p ınara G ördüm b ir kız suya gelir Sim ası m elek sim ası Kız kaşların yaya gelir Çıkmış gelir evden berd Billâh güzeller serdarı Cellat olm uş gamzeleri Dost canım a kıya gelir Güzel cem aline b a k tır Dünyada m enendin yok tu r H uri kızm dan gökçek)tir B u güzellik ısoya gelir B uyur K arac'oğlan b u y u r ' Dilim söyler kalbdm uyur N erde doğmuş nerde büyür Şim di bizim eve gelir 151. Evvel Allaih â h ir iAllaiı Andan ulu gelm'amâ'ştır H ak M uham m ed’den sevgili H a k k ın kulu gelm em iştir Şah-ı M erdân idi adı Cömert ısofrasm ktan ikodu Ali'ye aslan'ım dedi Ayruk Ali gelm em iştir 159-


P îr oknayaıii aşika gelmez Koç olm ıyan ikurfcan olmaz Ecel gelse derm an olmaz Halk'tan n z a gelm em iştir Od düştüğü yeri yakar Değmıe dalda gül m ü b ite r Ko dört dilin ^ 'k kuşı Öter B üîbül ü n ü 'gelmemiştir K arac oğlan H ak’ka yalvar V erdiğine penah ol d â r Şol âlem de eksiksiz yâr K im se buhıp gelm em iştir 152. B aktım kızm gül aynma îiLciIer takm ış 'boynuna Zerrîheride gir koyununa Kızm koynn yaz veriyor Asim sordum pek yıradm Sandım cenettdki kadın Ş u yalan dünyanın tadın Ala gözlü kız veriyor Usul boyu ince beli Y akıştırm ış yeşil alı Şu güzelin şirin dili K elâm ına söz veriyor K arac’oğlan g ö rü r ise Y âr salınıp gelir ise İller elli verir ise Gönlüm ona yüz veriyor Î60


SÖZLÜK

A B A : yaşlı kadın, nene, evin büyük hanım ı ABAZ ABAZ: avaz avaz ABDAL: gezgin dervişlere ve­ rilen ad ABLAK: y u v arlak yüz ACEMİ: tecrübesiz, toy.-iş bil­ m ez ACEPLENMEK: şaşırm ak ACIŞM AK: içten acım ak AÇILINDI; açıl a rtık A Ç IN D I: aç a rtık

ALÇIM ALÇIM : çeşit çeşit, tü r ­ lü tü rlü ALDADIR: a ld a tır (aldatm ak) A LICI: avcı ALIÇ, ALUÇ, ALC’ : yabani erik A LIK : alınm ış ALINDI: a l a rtık ALIŞKIN: munis, çabuk ak ort alan, akortlu ALM A: elm a ALVAN A LVAN: elvan elvan, çeşit çeşit renkli

ADIYAMAN, ADIYAMAN : bad.em A D Ü : düşm an

A M A : b ir cins igeyik

A Ğ : Ak, beyaz AĞMAK : b ir y an a doğru m ey­ letm ek, h av ay a çıkm ak A Ğ R I: yön, ta ra f A Ğ U : ağı, zehir AHD : yemin, söz verm e A H IR : âhir, son, sonraki

A N D A N : ondan A N I: onu

AM EL: iş, insanın yap tık ları

yaşarken

A N N A Ç : karşı, ahn, meyilli cephe A R : u tan m a ARALAMAK: sonuçlandırm ak, yoluna koym ak

A L : hile

ARALIK: b ir a ra

A L A : elâ, göz rengi

ARAZ ARAZ; aralıklı

ALAN: bütün, tüm , hepsi

A R E : a ra

ALAZ ALAZ: benek benek, h a ­ AREYÎ AÇM AK: dostluğu boz­ m ak reli

161


A R K : SU yolu A R Ş : gök ARZ: a rz u ARZUMAN: arzu, şiddetli ve vazgeçilm ez istek ASR IK : yük  ŞIK A N : âşık lar A Ş : yemok, taam AŞKAR; benekli at, B attal Gazi’n in a tı A ŞN A ; âşinâ, dost, tanıdık, bil­ dik ATA: baıba A T A Ş: ateş ATMA : kilim ve h av lu d a ren k ­ le yap ılan kuşak, çizgi A V A R A : âvâre, boş. işsiz güç­ süz AVAZE; ses, ü n AV A ZLI: güzel sesli AVLADMAK; avlatm ak AVLAK, AVLIK: av yeri, y u rt tu tu la c a k y er AYIKMAK: ayılm ak, kendine gelm ek AYN, A Y IN : göz AYRU K : a y n , başka A2IMAK; yoldan çıkm ak

BAĞLAMA: b ir nevi saz BAHANA: bahane BA H RÎ: b ir çeşit deniz ördeği BALA, VALA, VELE: b ir çeşit baş ö rtü sü BALABAN: jbir cins doğan kuşu BARHANA, BARHANE; ev eş­ yası, öteberi, yük BASMAK: y e re yatırm ak, yen­ m ek BATI ESM EK : b atı yeli esmek B A Y : zengin B A Z : doğan kuşu BEDİR: dolun ay BEDÎRLENMİŞ: ay m on dördü gibi p arlak BELEMEK: tk u n dakl^nak BELEN : bel, geçit BELÎK: saç örgüsü, saç bölüğü BELLEMEK: toprağı bel (kü­ rek) ile gevşetm ek BEND: bent, set, bag BEND ETM EK ; bağlam ak BENEFŞE: m enekşe B E N G : afyon BERAT: im tiyaz belgesi BERGÜZAR: h a tıra BERt BENZER: şöyle böyle BERK; k atı, pek, sağlam , sıkı B K E S: y e te r BABAL: vebal, günah, suç BESEREK, BESÎLEK: besiU, B A Ç ; vergi, h araç, soygun beslenm iş B A Ç Ç I: baç lalan, vergi m e­ BESERMEK, ESERMEK: besle­ m u ru m ek, bakıp yetiştim ıek BAÇE: bagçe, bahçe BEŞ' BEŞE AYLARI: T ürkm en BÂ D E: içki, şarap takvim inde b a h a r a y la n

162


BİLE: birlikte, b erab er BİLECE: birlikte BİRİM BÎRÎM, ÖlREM BÎREM : b ire r birer, tek tek BÎRKE : b ü y ü k 'havuz, göl BÎTEK; m ünbit, verim li y er BİTİŞİN : bitince B O R : çorak yer, ekilmemiş ta rla BORAN: k a r fırtın ası BOYMUL; boynu k a ra koyun BÖLÜCEK: bölünce BÖLÜK: p arça, kısım

CERAN, CEREN. CEYRAN: ceylan CERRAH: hekim. CEVAHİR : değerh ta şla ra ve­ rile n ad. CEZE: ceza C IĞ : tu rn a n ın ötüşü CILBAH ÇILBAK: çıplak CIRNAK, ÇIRNAK: tırn ak , pençe CURA : k ü çü k telli saz C Ü D A : ayrı, ayrı düşm üş C Ü N D Î: atlı asker, süvari

Ç

BÖRÜMCEK, BÜRÜNCEK' baş örtüsü

Ç A Ğ : mevsim, vakit ÇAKIR DİKENİ : yuvarlalc meyv a h b ir çeşit diken BUMBAR : b ir nevi dolm a ÇALINMAK: v urulm ak B U N : çıkıntı ÇALMAK: sürm ek, v u rm ak BU NDA : b u rd a Ç A PU T: bez parçası BURCA BURCA: b u rc u burcu, Ç A R : çihar, d ö rt güzel güz&l ÇA R H : çark, bileği taşı BURM A: b ir nevi geniş bilezik ÇARHA VURM AK: ç a rk ta bi­ BURMALANMAK; h a lk a h a lk a lem ek olm ak ÇARKLI: dönüşlü BÜHTAN: iftira ÇATILI: bağh, kurulu BÜKE : çevresi ağaçlık olan ÇATILMAK: m eydana çıkar­ çıplak tepe m alı BÜRÜDEN: b ü rü ten (bürüm ek) ÇATLAN: çatlarsın (çatlam ak) ÇEDİK: edik, eskiden m est üze­ rin e giyilen sa rı papuç CAHİL, CAHAL: câhil, genç, ÇEKÎBEN: çekerek (çekmek) tecrübesiz ÇENBER : yazma, yemeni, baş C A M : kadeh, b a rd a k ö rtü sü CAMAL, CEMAL: cemâl, yüz, Ç E ŞM : göz yüz güzelliği ÇEZİLMEK: çözülmek CANSIZ A T ; ta b u t

163


ÇEZM’E K : çözmek ÇIĞALANMAK; cilalanm ak, p arlam ak ÇIĞRIŞMAK: b ağ rışm ak . ÇIRNAK, CIRNAK: tım ak , pençe ÇÎTÎNMEK: b irb irin e sürünm ek ÇİZMEK: çözmek Ç O Ğ : çok ÇÜ N K Ü : m adem ki ÇÜRÜDÜK: ç ü rü tü r (çürütmek'ı D

DEVRE : yanlış, ters D İD Â R: yüz, yüz güzelKği DÎVAN DURMAK : -ayakta bek­ lem ek (saygı anlam ında) D İV İT: yazı takım ı D OĞANDA: doğduğu zam an DOKANMAK: dokunm ak D O LU : kadeh DOLUKMAK: gözü yakarm ak DOMUR DOMUR ; boncuk gibi tan e tane DOM URM AK: tom urcuklanm ak D O N : elbise, giysi DOST; sevgili, y a r DÖNDERMEK: döndürm ek, çe­ virm ek D Ö N G Ü N ; dargm

D A Ğ ; kızgm dem irle yapılan nişan, işaret DAĞLI: dağlanm ış DAL: d [A rapça’da) D A L: boy DÖŞ : göğüs, böğür DANIŞLAMAK: sorm ak, danış­ DUDU DİLLİ: sevgili, tatlı dilli m ak DULDA, DALDA : rü zg âr, yağ­ D Â R ; d arağacı m u r ve güneşten korunm uş DAR OLMAK; d a rd a kalm ak, yer çaj'esiz kalm ak DUZAK; tu zak DAVI, D Â V Î: dava DÜLBENT: tülbent DAVULBAZ, DAVLUMBAZ: DÜNYA v a r i s i : dünya varlı­ bü y ü k davul, d av u l çaJan ğı, zenginlik. D E M : zam an, vakit, çağ D Ü R : inci DERDİMENT: dertU DÜRLÜ: tü rlü DERİLMEK: toplanm ak DÜRÜLMEK: bükülm ek, to p lan ­ m ak DEST: el DESTE KATAR: develeri diz­ E m ek sıralam ak DEŞiRM EK: devşirm ek, topla­ EBRÜŞEM: ibrişim ECİR: sevap m ak DEVİNMEK: kım ıldam ak, dep­ EDİCEK: edince EDİK : koncu k ısa çizme reşm ek

164


EFİL E FÎL : yavaş yavaş EFKÂR: tasa, sıkıntı E Ğ İN : omuz, sırt EĞLEMEK: alıkoym ak, d u rd u r­ m ak EĞLENMEK: durm ak, k alm ak EĞLEŞMEK: duralam 'ak, b ir yerde kalm ak EĞLÎM EĞLÎM : kıvrım k ıv n m EĞ M E: kıvrık EGMEL, EKMEL; m ukavves, kavisli E K E : üç yaşm da keçi, b ir nevi çöm lek kebabı ELLEMEK: dokunm ak ELVANE : b ir çeşit baş ö rtü sü E M : ilâç, m erhem E M E : h a la EMLEK: em en (emmek) EM M İ: am ca ENGEL; düşm an, rak ip E N G İN : alçak yer E N İK ; yav ru (kurt, köpek) ER B İ: püsküllü saç bağı ERDEMLİ: m arifetli, becerikli ERGEÇ, ERKEÇ: dört yaşında keçi ERG EN : bekâr, delikanlı ERİDİR; e ritir (eritm ek) E S K iN : sü ratli ESPİR : sihirli, şahin cinsinden b ir kuş ESRÜMEK: sarhoş olm ak ESSAH : sahih, doğru, gerçek EŞİN EN : eş ile

E ŞK İN : a tla rd a m akbul b ir yü­ rüyüş EŞŞE : ayşe ETBA: uşak lar, hizm etçiler EVMEK. İVMEK: acele etm ek EYDÜR: söyler, der EYİTMEK: söylemek, demek EZG İN : ezik, ezilmiş F F A K ; tu zak FA K I: fakih, İslâm h u kuku bil­ gini F Â N İ: gelip geçici, sonu olan FA R İ: fârig, vaz geçen FARIM AK; vaz geçmek, ihti­ y arlam ak, eskim ek FA R Z: dinde yapılm ası gerekli şey FELEK: gökyüzü, talih FENT, FEND : hile, düzen FİR A K : ayrılık FİG A N : inleme, fery at FİKİRLİ: üzgün, düşünceli FİREN K : yabancı FİRKAT: ayrılık FÜLFÜL: k arab ib er

GÂFİL: habersiz, dikkatsiz GAFLET BASMAK: uyum ak, üzerine ağırhk çökmek GAMZE: y an ak çukuru G A N İ; Tanrı GARBİ: b atıd an esen rü z g âr GAREZ: düşm anlık

165


GAZEL: sa ra rıp dökülm üş yap-

H

GEÇEK; köprü, geçit GELÎK; gelm iş GELÎŞİN: g e to c e G ER Î: so n ra GEŞiRM EK: geviş getirm ek GEZE: gezm e GILMAN: gençler, delikanlılar GIYBET: dedikodu, çekiştirm e GtDE G ÎD E : y avaş yavaş, sonunda

HABAR: h a b e r HACİL DÜŞÜRM E; utandırm a, küçü k düşürm e HADİNİ : h a d i imdi, acele hareket© geç HAKIK : akik, değerli b ir ta^ HA L: hâl h A L A Y K : cariye, hizm etkâr h a LDAŞ : h ald en anlayan h ALHAL : ay ak bileğine takıbilezik

GÖBELEK ; m a n ta r GÖĞÇEK, GÖKÇEK : güzel GÖĞNEK; göm lek GÖKERÇİNLÎK : güvercinlik

HALK ETM EK; y a ratm ak HAMAYLI, HAMAYLÎ, HAMAasılan m uska h AMPA yoldaş, dost

GÖLEK: küçük su

birikintisi, H Â R : diken

gölum su su H A RA M Î: yol kesen, eşkiya GÖNENMEK : g ü n görmek, ra^ H A R I: a tm s ü r’atle koşması, h a ta kavuşmak. şah a kalkm ası GÖRE : gör b a k GÖRÜBEN: g ö rerek

HASBAL; hasb-i bal, konuşma, dertleşm e

GÖVEL: gök mavisi, menevişli HÂSÎR •. h a s re t çeken GÖVÜNMEK, GÖĞÜNMEK : HATIR : keyif, gönül y a n a r gibi olm ak HA V A Y Î: havai, u çan , hoppa GÖZ DEĞMEK: n a z a r değm ek HAYF, HAYIF : k orku GUMANLI, GÜM ANLI: k an şık , HAZER : sakm m a, korunm a şüpheli HELEK: lıeJâk, yok olm a GÜÇÜCEK. KÜÇÜCEK : küçü- HELİSE : b ir yem ek adı cük HEMAN, HEM ENE: hem en, GÜLŞAN; gülşen, gül bahçesi

çabucak

GÜMEN, GÜMAN şüphe, işkil HEMMİ : bütün, hepsi G Ü N : güneş HERGİZ: asla, hiç b ir vakit G Ü N D E: h e r g ü n H E S İR l: z a ra ra uğram ış

166


HEZAR: bülbül HEZARAN: b ir çiçek cinsi HEZEL: şaka, lâtife HIRIZMA: b u m a ta k ıla n h al­ ka, azgın hayvanların, a ğ ­ zına geçirilen dem ir H ÎC A P: utan m a HİCÎN, H E C İN : b ir cins deve HOYRAT, HORYAT : takip, düşm an HOZAN : bakım sız b ağ veya ta rla HÖŞM ERİM : peynirle yapılan b ir tatlı HUMARLANMIŞ: süzülmüş, sersem lem iş HUP, H ÛP: güzel, sevgili HURREM: sevinçli

İRRİM ÎBRİM : d a lg a dalga, lüle lüle İCAZET: m üsaade, izin tÇ E K : içelim (içmek) ÎFLÂH OLM AK: k u rtu lm ak ÎKBÂL: talih Tl , E L : yabancı, başkası; yer, y u rt İLEN, İN E N : ile İLİNMEK: ilintisi olmıak, ta al­ luk etm ek İLK Y A Z : T ürkm en takvim ine göre b a h a r m evsim inin ilk bölüm ü iM D l: şimdi İM HAL: zam an verm ek ÎNAM ; İnanılmış, güvenilmiş, em in HÜMA K U ŞU : cen n et kuşu, devlet kuşu İNİL İNİL, İNİM ÎN İM : sürekH inlem e I İNTİZAR: l?eddua IĞRANMAK, IRGANM AK: sal­ İN G İN : alçak y er lanm ak İR : erken ILGIT ILG IT: h a fif hafif, serin, ÎRA, IRA : r (A rapça’da) ılıkça İRAHAT: ra h a t ILKIM : u z a k ta n gelen ses, ışık, İRENG, İREN K : ren k e riy en k a r İREYHAN; reyhan ÎŞİN, IŞ IN : ş (A rapça’da) İRA, İR A : r (A rapça’da) İZ İK : ten IRA M A K : uzam ak IRAST GELMEK: ra s t gelm ek

K

IRLAM AK: tü rk ü söylemek

KADA: k aza belâ IŞILAŞMAK : ışılam ak, ışılda­ KADASINl ALMAK: kazasım alm ak, yerine ölmek m ak, parlam ak

IŞIN, İŞ İN : ş (A rapça’da)

KADEM : ayak, adım

167


KELLÎ; artık, b u n d an sonra

K ADİR: güçlü KAKIM AK: kızm ak, mek

öfkelen­ K ELP: köpek KEM AL: olgunluk

KALAKLAMAK: dalgalanm ak

K EM AN: yay

KALAN, GALAN •. a rtık bun d an sonraki, gayri KALIRIK ■. k alırız (kalm ak) KALLEMİŞ: b ir çeşit güzel koku KALTAK: kuskunsuz eğ er KAMALAK: çam cinsinden b ir ağaç, d ağ selvisi

K EM HA: b ir kum aş çeşidi KEMLİK: K ötülük KENDOZÜ : Kendisi

KAMER: ay

KIL KÖPRÜ ; sıra t köprüsü

KAM ET; boy K A M U : hep, bütü n KANDE: nerde, nerede KAN LI: kâtil K ANY A : u fa k kadeh

KIL ÖRDEK : D ah a biçimli, gü­ zel ördek.

KEREM EYLEMEK; m erham et etm ek KICÎ, K IR C I: u fa k tan eli dolu KINAM AK: ayıplam ak

KIRILMAK: ölmek, k ıran gir­ mek KISARAK ; kısacık, k ısa boylu

KARIMAK, KARAMAK: kız­ k i v i : hücum , saldırm a mak, kötülem ek KIYM AT: kıym et, değer KÂR ETM EK; yetm ek KIZ BA Şl-I; kız başlıklı KİRM EN: iplik eğirm e iği KASAVET: üzüntü, sıkıntı KASTAL: çağlayan, ırm ak KİSB Ü KÂR : iş güç, ahş veriş. KATAR: sürü, dizi, sıra KOCALIK: ihtiyarlık, yaşhhk KOCULMAK: k ucaldanm ak K A T I: pek, çok K A V İL s ö z KAViL Y E R Î: buluşm a yeri KAVŞURMAK: kavuşturm ak, bağlam ak KAYIL, KAİL OLACAK: m ak

168

KOÇM AK: sarılm ak, kucakla­ m ak

in an ­ KOĞLAŞMAK; dedikodu yap­ m ak

KELEŞ: güzel, yakışıklı, yiğit, cesur KELLE: baş, k afa

K O Ç ; yiğit, güçlü kuvvetli, yaJcışıklı

KOKM AK; koklam ak KOLUNCA: kolu k a d ar KOLUNÇ: kulunç, omuz


MANCA ; b ir çeşit e t yemeği MARAL, MERAL: geyik MARHAMA, M AHRAMA: baş örtüsü, m endil M A SN IT: m esnet, denge, daya­ nak MAŞALA: m eş’ale M A ŞRIK : doğu, doğu illeri (burada) MAT OLMAK: yendlmek M A Y A : dişi deve MAZAMAZ: m azi mazi, geçea geçti olan oldu MECBUR : âşık, tu tkun, sevdalı MEHlL, M EHAL: lâyık, uygun MIKTEB-İ İR FA N : h a y a t anlam ına M ELES: İpek ve keten karışığı gömlek L M ELHEM: m erhem LÂHURÎ : L âhur’u n ü n lü v© be­ MELÎL: melûl. üzgün, bezgin ğenilen şa h MENEND :• benzer LÂL: dilsiz M ENEVŞE: m enekşe LEB: dudak MERDAN OLMAZ; adam olmaz, LEFÎR: b ir çeşit şal M ESTANE: sarhoş gibi LEV İN : ren k ler m e y il ALDIRMAK: gönül ver­ LİBAS: elbis-3,giysi mek, âşık olm ak MEYİL DÜŞÜRMEK: gönül M verm ek, âşık olmak M A G R tP: batı, A nadolu (bu­ MEYİL VERMEK: gönül ver­ rada) mek, âşık olm ak M A H : ay MEZER: m ezar MAHANA, BAHANA: bahane M İGUZ: miz’aç, huy M ÎHM AN: m isafir M A H Fİ: gizli MAİL OLMAK : Gönül verm ek. M İR Î: beyhk, devlete ait MAL M ENAL: m al m ülk m i z a n : terazi

KONULGA, KONALGA: Konaic yeri KOR : taş veya kerpiç duvarın h e r b ir sırası KOVM AK: koşturm ak KOYAK: vadinin küçüğü K ÖŞEK : deve y av ru su KÖYÜNMEK: yanm ak KÖZ : kor, alevi k alm ayan ateş KUDRET; T a n n KULACIĞIM: kulakçığım K U SU R : eksik K U TN U : ipek karışım ı b ir k u ­ m aş cinsi KÜFFAR: kâfirler, m üslüm an olm ayanlar KÜHEYLÂN; cins binek atı KÜLLİYETLİ: çok, bol

169


ONARM AK: ta m ir etm ek, dü­ MUHABBET: s&vgi, aşk. zeltm ek MUHANNES. MUHANAT, MUHA N N ET; korkak, alçak, nâ* ONDURM AK: b erekete ve re ­ m ert fa h a k av u ştu rm ak M USHAF: K u r’a n ’ı K erim O N M A K : (berekete ve refah a MÜRDE-. ölmüş kavuşm ak ONULMAZ: tedavi edilmez ORA: o raya NÂ ÇA R: çaresiz O NÂGEHAN: ansızm , 'birdettbirö TA K ; çadır, o tu rulacak yer NÂMAHREM: yaban cı kişi Ö N Â M E: m ektup Ö Ğ Ç E : Ökçe, tab an N Â R : ateş Ö Ğ Ü N : b ir o tu ru şta yenilen N Â S ; insan lar, h alk yem ek N A Şİ: k ö tü kişi; dolayı, ö tü rü Ö N D Ü N : peşin NAZAR EYLEMEK; bakm ak ÖNE. ÖNCE GÖRMEK: bekle­ NEN : neyin m ek N E N N i: ninni ÖRD, Ö RD EM : fazilet NEN Ü Z: neyiniz Ö REK : b ir çeşit kum aş NESTE: nesne, şey Ö R E N : v iran e NEŞTER: c errah bıçağı Ö ŞE K ; p o stu değerli b îr av NEVCÎVAN: genç, güzel hayvanı N ÎŞ A N : h atıra, iz Ö T E : ileri, gelecek N İK A P: yüz örtüsü, peçe Ö Z : kendi NÎYAZ; y alvarm a Ö ZG E; başk a N Ü S H A : m uska N

O OD •. ateş OFLAZ: leylâk ren g in i an d ıran renk; olgun, çok iyi OĞUL BALI: genç a n m n bab, en iyi bıal OKŞALAMAK: okşam ak O LA : acaba O LM A N ; olmazsm

170

PAMBUK: pam uk PEÇE, BACA; pencere PEÇE : y üzü k a p a ta n tü l ö rtü PE N A H : sığm acak yer, sığınm a PEYKE: b ir nevi ta h ta sedir PERVANE: kelebek PERVAZ: uçm a PO H U R : kızgm deve, deli deve


POSUNMAIC; saldanm ak, sin­ m ek P U L : küçük, değersiz p a ra PUS : h a fif sis, dum an PUSARMAK: puslanm ak, sis­ lenm ek PUŞU, POŞU : yüz örtüsü, peçe; ipekli baş örtüsü P Ü R : incecik yejı kök PÜ R EN ; kok u lu b ir ot

SALAK: toplantı yeri, düzlük

S A N : zan SAN’ : sanki SANDAL: sarı S A N IN : sanırsın S A R I: altm SARVAN, SAYVAN, SAVRAN ; gölgelik, çadır; kervan başı SAVAT: güm üş işleme, k a p la ­ m a, k ak m a SAVAY, SEV A Y : b ir d n s ipek­ R li H ind kum aşı RAHM ET: y ağm ur SAVSALA: safsata RA SA F: taş döşenm iş yol SAYA: üç etekli en tari r a y i h a , R A Y İH A : koku S A Z : sazlık yer REŞME : h ay v an başlığında b u ­ SEĞİRTMEK: koşm ak ru n üstüne gelen zincir SENK: seng, taş REVANE: akm ak, gitm ek S E R : baş REYHAN; güzel kokulu b ir çi­ SERDAR; kum andan çek RÜSVAY : küçük düşme, rezil SERPUŞ: başlık SERVER 1 reis, baş olm a SEYÎL: sahil, kıyı, alçak yer SEYRANGAH : gezinti yeri SA B Â : sab ah rü zg ârı SID K : doğruluk, yürek temizr SABAK: ders liği SAĞMAL; sü t veren h ay v an SIFAT, SUFAT: surat, yüz SA Ğ R I: sırt, arka, k an ad m üstü S IĞ IN : çatal boynuzlu ve be­ SAHA T: sa a t nekli geyik SIKTIRMA: bel kem eri SAHN, SA H A N : yem ek kabı, b a k ır tab ak SILA: doğum yeri, m em leket SINAM AK: denem ek SA K ; uyanık, gözü açık SIRA CA : b ir h astalık adı SA K IN I: sakm h a SIYF : sırf SAKLA Y U : saklay arak S iF l: güzel gözlü b ir kuş S A L : tabut; düzlük, yayla S ÎN : yaş, m ezar SA LA : salâ, b ir nevi d u a

171


SÎYEÇ: çalı çırpıdan yapılan çit. b a ğ çiti SOKUNM AK: takınm ak SOM A K : ekşi kırm ızı b ir m ey­ ve SOYHA. SOYKA : ölü veya, esird en çık arılan elbise SULAK: k u şla r için su kabı; sulu arazi SU N A : sevgili; kadın adi; b ir ördek cinsi SUNM AK; verm ek, u zatm ak SÜBE, SÖ B Ü : sobe, oval, beyzi SÜLLEM: m erdiven

T TA A M : yemek, aş T A H T : balkon T AT.AN : yağm a,baht, tali TALANA VERMEK : aklı başm d a n gitm ek TA M U : cehennem TANA KALM AK: şaşm ak TATAR : postacı, h a b e r götüren TAVAF ; etrafını dolaşm a

TAVLA: at a lım TA V K : gerdanlık TAY : denk, çift şeylerin teki, y ü k ü n b ir ta ra fı Ş ŞAFAKIN BE N D i: sabah olması, TAYLAK: deve yavrusu ta n atm ası TEBDÎL: te d b ir karşılığı ŞA H A N : şahin TEFERRÜÇ: gezinti ŞAHBAZ : yiğit, güçlü, güzel TEH N E: tenha, ıssız ŞAKİRD : öğrenci, çırak T E K ; gibi ŞA R : şehir TEM REN: m ızrak ucundaki ŞA V K : ışık sivri dem ir ŞAY ETM EK: herkese duyurm ak-j^j^j. y İ : terav ih nam azı ŞE H R Î: şehirli TEYÎN. TEĞÎN sincap cinsin­ ŞEKVA: şikâyet den bir hayvan ŞEM’ : şem ’a, m um TEZELE : yenile .daha yeni, tez­ ŞEM S; güneş den ŞEYDA; çılgın, deli. TEZERMEK: kaçm ak ŞIVGA. ŞIĞVA : ince dal. sü r­ TÎĞLAŞMAK: ucu sivrilm ek, uç verm ek gün TIM A R: bakım ; tedavi; süsleme ŞÎLEK, ŞELEK: insan sırtında taşın an yük TİLEK; telek ŞİTİL. SİTÎL: dikilecek fidan TOKLU: b ir yaşını doldurm uş kuzu ŞO L: şu TOMUR TOMUR : dom ur dom ur ŞOR : lâkırdı, söz TOMURMAK; tom urcuklanm ak ŞU N D A : şu rd a

172


TO PA K : y u v arlak h â le veya dem et şekline getirilen şey; u zun T O R : acemi, toy, tecrübesiz TOR BALABAN iri b ir kuş, acem i kuş

UT, U D : u tan m a U TLU : utangaç U Z : usta; uzun; uygun; iyi Ü

Ü N ; ses TOY ; k azd an büyük yabani bir ÜN ETMEK, ÜNLEMEK; ses­ lenm ek, çağırm ak kuş ÜRYAN. ÜRYAN: çıplak TU M A N : elbise, giysi Ü SK Ü F: b ir çeşit başlık TU RA ; tu ğ ra Ü Ş E K : postu kıym etli b ir hay­ TURAÇ: b ir cins sülün van TURALANMAK: avlanm ak ÜZÜLMEK: incelmek, kopm ağa TÜLEK : hileci; tü y ü n ü değiş­ yakın olm ak tirm ekte olan V TÜLÜ M A Y A ; güzel tü y lü dişi VALA, VELE: gelinin İbaşma deve örtülen b ir nevi örtü, duvak TÜ T Ü N : dum an V A R : varlık, m al m ülk U VEBAL: günah, suç UCUNDAN; sebebinden, sebe­ VUSLAT: kavuşm»a biyle UÇM A K : cennet UFALANMAK. UFAKLANMAK: k ü çük p a rç a la ra bölünm ek UĞRUN UĞRUN =g iz i gizli U Ğ U R ; ön ULU K : Ulu, 'büyük, güzel ULUŞMAK: u lu m ak URD : k u ru ot veya çalü arm

yanması URM AK: v urm ak U R U M : R um ÜRYAN. Ü R Y A N : çıplak U S: akıl U SU L: ölçülü, m evzun, uzun, uslu

Y A D : yabancı, başkası YAĞLIK; m endil YALAZ: p arlak YALI: yele, atın boynım daki p>erçem YALIF: alev YANIL ALM A: 'kırmızı parlak

elma YANIP ALIŞM AK: tutuşm ak YARADAN: T a n n YAREN, Y A RA N : dostlar, ah­ b a p la r YASILMAK: yaslanm ak YAŞIN Y A ŞIN : gizli gizli

173


YAT, YAD OLMAK: ay rı düş­ mek, yab an cı olm ak YAVIKLAMAK: kaybetm ek YAZI: düzlük, ova; talih, alm yazısı YAZM A: ince baş örtüsü Y E Ğ : iyi Y EĞ İN ; güçlü, üstün; hızb, çabıok YEKTE: siyah eteklik, yelek YELGİN, YELKÎN: yol gibi, sü ­ ratli, çabuk YELıMEK: koşm ak, tela^ ve aceleyle yürüm ek YEM ENt; b aş örtüsü; ayakkabı YENİ YETM E: genç, delikanh YENİLE, YENLE: yeniden, şimdi YERİNMEK: üzülm ek YERMEK: kötülem ek Y ESİR : esir, tutsak YETİRMEK: yetiştirm ek, ol­ gunlaştırm ak YETM EK: yetişmek, olgunlaş­ m ak YETKİN; yetişkin, olgun YIKM AK: yenm ek YIKIŞMAK: güreşm ek YIRAM AK: uzaklaşm ak, ırak ­ laşm ak YiĞİRMİ: yirm i YİTM EK: kaybolm ak Y O L: usul, düzen YOLAK: p atika, dağ yolu Y O Z : sü t verm eyen hayvan, kısır

174

YÖĞRÜK, YÜ RÜ K: seri koşan, çabuk yürüyen Y Ö R E : dik, bayır, ta ra f YUHA, YUKA, YUFKA; ince, incecik YUM UŞLU: hizm etli Y UM AK; yıkam ak YUNM AK: yıiianm ak YUSUF ALM ASI; b ir cins k ır­ m ızı elm a YUVALAMAK; yuva yapm ak

ZAĞLI: iyi bilenm iş (bıçak) ZAHMAN : sıla, doğup büyünülen y er ZALİM : zalim ZAMANEDE; b u zam anda ZÂR; inlem e, ağ lam a ZATÎYE : kişilik ZEBAN : dil ZEHMERÎ: kışın en şiddetli za­ m anı ZEMZEM: k u tsal su ZERBAP: zerbaf, sırm a ile do­ kunm uş (kum aş) ZIBIN, ZÜBUN : iç gömleği; üç etekli entari ZIHGİR, ZEH G İR: b ir çeşit yü­ zük ZİBİLLİK: gübrelilî ZULÂL: tatlı, soğuk su ZÜLÜF; yüzün, iki y a n m a s a r­ k a n saç



K la s ik T ü rk ş iirin d e o ld u ğ u g ib i T ü rk H a lk ş iirin d e de y ü z y ılla rı a ş ıp g e le n n ic e ünlü ş a irle rim iz var. A n ca k , b u n ­ lardan ü çü nü n e d e b iya t ta rih in d e ki y e ri ö te kile rd e n ç o k fa rk ­ lıd ır. G e rç e k te n , A lla h y o lu n d a Y u n u s E m re , a ş k y o lu n d a K ara cao ğ lan v e k a h ra m a n lık y o lu n d a da K ö ro ğ lu h a lk şiirimiz'j y ü c e lte n ûç a y rı do ru k . Ş im d iy e kad ar b u 'ş a ir le r h a k k ın d a v e ö z e llik le de Karaca o ğ la n ’ ia ilg ili ç e ş itli a ra ştırm a ve in c e le m e le r y a p ılıp ço k sa y ıd a e s e r y a y ın la n d ı. Ne v a r ki, ö n y a rg ıla rd a n u z a k v e titiz bir in cele m e ürünü otan e lin iz d e k i kitapla, K ara cao ğ lan ’ ın ha­ yatı y e n i b o y u tla r kazanm akta; s a n a tın a ve ş iirle rin e d e ilk defa b ir ş a ir g ö z ü y le y a k la şılm a k ta d ır. K a ra c a o ğ la n ’ ı o k u y a n la r, y a ln ız h a lk ş iirim iz in tadın a varm akla katm ayacak; hayata v e insantâra, se v g i ve d o s tlu k p e n c e re s in d e n h o şg ö rü İle b a k m a sın ı da ö ğ re n e ce k le rd ir. İn a n ıyo ru z ki, y a şa y a n T ü rk ç e n in g ü z e lliğ i ile ta b iî ve sam im i s ö y le y iş in u staca b irle ştiğ i K ara cao ğ lan ş iirle ri, T ü rk h a lk e d e b iya tm a e ğ ile c e k le r iç in y a rın da en v e rim li ve en ta ze kayn a kla rd a n b iri o lm a ya devam e d e c e k tir.

ISB N

975^17-0268-2

107.*^ — T l


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.