Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Armağanı

Page 1

Nihai AtSIZ '

�

'

ve

Nejdet sancar V

ARMA ANI

MEDRESE KITABEVI AFYON- 1995


,.

·-·�:

NihÖI,itiiZ • ı ,.;. ,,

:·_, : •

.

.

:..

. :i"- ;

•'• <

:

:

,·.

_;

'

.

. .,

..

.: .

;•.

�':

• •• •

·,

·::

·.:. �,

..�-

�."i;

'-�.-:.::;·::

..-

·. .

. ..·.

_,· :'

near · .. ·, ·.:.·· .·

Yaym Kurulu

Prof. Dr. ismail AKA

·

----

Yrd. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Yrd. Doç. br.

Mustafa'?rqRAN .

. J . .- . � .. ._ ·ı,

MEDRÇSE KITABEVI .

AFYON

-

1995

-



..

:·.·.

. _ .. .

.

. ,;_, �

.

.


TAKDİM 1995

i

Cumhuriyet Devri Türkçülük hareketiniri iki. milhim temsilcisi Nihai Atsız ve Nejdet Sançar kardeşlerin ve­ fatlannın yinnincLsenesi... Bu iki kardeşin yaşadıği de­ vir Türk mUleti için fırtınalı olaylarm geçtiği bir zaman dilimidir. İkirici Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele, Cumhuriyet Devri,' İkinci Dünya Savaşı, de­ mokrasinin geliŞi, askeri darbeler, ana:rji olaylarının başlaması ve duİ"durulamaması vb. Özetle Türkiye ve Türk milleti bu· devirde farklılık gösteren gelişmelerle karşı karşıya kalır. Gelişmelerin farklılığı -bazen zıtlığı- . kalem sahiplerinden fikirlerin istikrarsızlığına sebep olur. Çok büyük ekseriyetle yazarlar "günü birlik" fikir değişti,rir duruma düşmüşlerdi. İstisnalar çok ol­ mamakla birlikte elbette yok değildi. İşte bunlardan iki­ si Nihai. Atsız ve Nejdet Sançar olmuştur. Basın-Yayın hayatına atıldıklan anda kaleme aldıkları. yazılar ile son yazdıkları makaleler arasında araştırınacıları hay­ rete düşüren bir istikrar söz konusudur. Yılmayan bir· mücadele ateşi içinde, menfaat hesabı yapmaksızın, mütevazi bir hayat sürerken Türk bir­ liğinin niutlcika kurulacağı günün hasreU ile yaşayan ve fikri faaliyet gösteren Nihai Atsız ve Nejdet Sançar'ın ve­ ratlarının· yirminci senesinde yayma· hazırlanan bu "Armci.gan" mütevazi, samimi his ve rriahalli imkanlar ile düşünüldü ve gerçekleştirildi. . Hayırlara vesile olmasını temenni ederken,, her iki­ sine de Allah (c.c.)'dan rahınet diliyoruz. ,


ORTA ASYA'DA ISLAMIYETIN. YAYILMASI . VE AHMED YESEVI SEVGISI .

. -

.

-

.

..

.

-

.

Prof.

- .

ör.

İsmail

.

Aldı.•

Yeni_bir diri veya-medemyelin ·kab'ı,.ılü, o toplum­ da inariç, düşünce ve yaşayıŞ bal{lnıihdan meydana getirdigi derin degişiklikler dolayısı ile bir mille­ tin �arthinde daima büyük bir yer tutar. Böyle bir . degişiklikle milletierin varli.klannı korudugu veya ileri bir seviyeye eriştirdiğ;i, yahut bünyelerini sars­ tığ;ı hakkında tarihi örnekler ·göz önüne getirilecek ohırsa, böyle bir hadisenin 'riıilletlerin kaderi bakı­ mihda..ri nekadar geniş bir·anlam·taşıdıgı kolaylıkla anlaşılır. Türkler t�rihleri boyrinca, ·çeşitli sebep. lede birkaç defa din ve medeniyet değ;iştirmek veya bazeri aynı devirde. birbirinden. farklı din ve medeniyet çevresinde yaşamakla, başka milletiere 1 göre çok farklı bir tarihi ·akışa, sahiptirler.

islantiyet, X. yüzyilda Türkler arasında yaygın 1Jrr diri haline gelmeden önce, Türkler din bakıinıri­ dan parçalanmış bir durumda idiler. Moğ;olistari'­ dan Tuna boylanna kad� geniş bozkırlarda yaşayan Türkler unıumiyetl� göçebeve şamanist idiler. Fa. kat çok eski ·zamanlardan ·itibaren komşulan olan Budizm, Z�rdüştlük, Maniheizm ve Hırist�yanlık gibi yabancı din ve kültürh!iin tesirinde de kal- mıŞlardır. isiaiDiyetin iran'ı aşıp, - Mavetaünnehr'de ·yerleş­ tiğ;i bir zamanda doğ;uda Uygudar �aniheizm ve -

*

·

Ege Ü niver$itesi Edebiyat Fakültesi Tarih B? lüm ü ·


2

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

.

Budizm'e girerlerken: bcttıcla Hazarl d a Hıristiyan, Yahudi ve İslam dinlerine, İtil Ifulgarlanislaıniye­ te, Ttirta Bulgarlan iSe Hırtstiyatılıga girmeye baş­ lamışlardı.

ct�

Aslında·.Araplann. Türkleri daha cahiliye devrın� de tanıdıklannı bu devrin şairlerinin eserleri gös­ termektedir. Kaldıki, Hz. Peygambere maledilen Hadislerin dogruları. Peygcımberin, tiydurmalcı.n da İslam dünyasınin Türklere karşı olan duygu ve dü ­ şüncelerini gösterı:pesi }J.akımindan talihi bir de­ ger taşırlar�-· Bun� ragmen Türklerle Müslümanlar arasındaki asil münasebetlet ·şüphesiz Emeviler za­ manında başlar. Enievi'ler :idaresindeki Müslüman ordulahnın MaventünneJ?r�-� girıneleri Gôktürkler zıımanına rastlar. Em�vi'lerin Semerkand ve Buha­ ra gibi şehirleri ele geçirdikten sonra, adil olma­ yan id�re ve siy8,seti. Türklerin islamiyete yana:Şmamalarinın en önemli sebebini teşkil eder.·. Halkın islainiyete .karşı psikolojik durumunu göstermek maksadı · ile Senier�and hakiminiri bu sırada Çin imparatorurıa azdıgı ..;Arap hakimeyetinin 7İS yı­ lında sone:l erecegıne" dair halk arasındaki bir inanç· ve rivayet te; Türklerin Einevi idresi ve is­ lamiyete karşı taVırbırını ve İslamlaşmadan uzak durduklannı gösterir. · ·

y

· ..

· .

1

·

.

.

. ..

.

Emevilerfn Salt zamanlarında meydana · gelen olaylar ve daha adilbir siyaset takip eden Abbasiler ·. za.manıiıda Türkler, islaı:i1iyete karşı daha yakin bit ilgi duymaya başladılar. Nitekiin 751 yılında Çinli­ ler ile Müslümatılar· a.tasırida meydana gelen Talas Savaşında Türkler, Müslümatılann yanında yer al­ makla· tarihlerinin yönünü de degiştirdiler. Abbasi­ lerin' devlet· idaresirtde, ozellikle örduda Türkleri de kullanmaya başlamalan, Türkistan'da İslamlaşmayı genişletmeye başladi. Bu bölgenin İslamlaş.

.·.

·

.

.

..

..


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

3

ması, İslam medeniyetinin gelişme için burada iyi bir . ortam bulabilmesi · ve bu medeniyete mensup birçok bilim ve· fikir adamının yetişerek, ardından Türk topluluklarını yeni. bir din ve medeniyete sokmak için aracı �olü oyuarnası IX. 'yüzyılda Saına­ ni devleti ile sıkı sıkıya ilgilidir. Onlar zamaılliıda Maveraünnehr.'de ilmi ve ticari faaliyetlerin gösterdigi ·gelişme bti bölgenin, İsl�;ı.n medeniyetinin beşigi durumunda bulunan Irak ile başarılı bir tarzda rekabet edecek bir seviyeye· eriş­ mesine yol açtı. O şekilde ki, ilk medreseler btira­ da kurulmuş ve İslaıp. dünyasında otorite olarak tanınan pek·çok kimsenin vatanı bu ülke olmuştur. İslamiyetin Orta Asya bozkırlarında yayılması hadisesi ile Maveraünnehr'in ilmi ve iktisadi dutu­ muna .sıkı bir ilgisi vardır.. İki.toplUluk arası�daki ticari ve medeni münasebetler .. göçebelerde isıa­ rniyete karşı bir ilgi tıyandırmıştı. İslamda misyo­ nerlik .bir teşkilat olarak bulu�amakla birlikte, ferdi İslam misyonerliginin ortaya çıkışı İslam ta� savvufunun ortaya. çikışı ile ilgilidir. Meşhur Sufi­ lerin hayat hJkayeleriride çogunlukla o kimselerın pek ço� kafiri Islamiyete . kazandırdıkları hikaye edilir. Islamiyeti katı şeriat kaideleri içinde degil, . geriiş ve yumuşak bir rUh ve anlayış iÇinde göçe­ belere telkin eden, anlatan MUtasavvıf Türk der­ vişleri bu islamiaştırma faaliyetinde büyük rol oy­ nadılar. İslamiyeti yaymak amacı ile bozkırlardaki Türklere giden Suf'ılerin propagandası son deviı:­ lere kadar daima medreselerde islan:ii ilimleri .ög­ renen ve. ögreten din adamlarına· nazaran daha ba­ şanlı oluyordu. Sufıler · bozkırlara gidip islarriiyeti telkin ederken cihadın fazileti veya cenrietteki ...ra-· hat hayatı anlatmalannın yanında, ir;ısanın günah­ larını ve o günahlar sonunda görülecek cehennem


4

NI HAL: ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

azabını anlatıyorlardı. Bunu Asya ve Mrtka:ya giden Avrupalı seyyahlar da birbirlerinden habersiz olarak eser.lerinde kaydetrnişlerdir. ·

Türklerin Ata veya Baba adını verdiğ;1 b� denliş­ Ierin faaliyetleri sayesinde, X;.· yüzyılda Türkler ar­ tık kitleler halinde islamiyete girrneye başlamış­ lardı.· Eskinin din adamian olan Kam veya Şaman­ lar ile MutasavVıf dervişler olan Ata ve Babalar ma­ hiyet itibari ile birbirine oldukça yakın idiler. Ke­ ramet sahibi, kahin ve gaipten haber veren Karnlar . ile islam sufileri adeta yer degiştirtyorlardı. . '

X. Yüzyılda· Türklerin. arpk

.

lo

tleler halinde isia­ rniyete girn;ıeye başladıklannı ifade etmiştik. Abba­ si halifesinin elçilik heyetindeki İbn Fadlan'ın yaz- . dıklanndan a.nlaşıldıgına göre, .92lide ·İtil Bulgar­ lan, yanı bugün 'Kazan dolaylarındaki Türkler, Hı­ ristiyanlıgi kabul eden Tuna Bulgarlarının aksine is­ l�m dinine gitmişlerdi. Bundan bir süre sonra 930 larda,··Katahanlı devletini kuranlar da islamiyeti kabul ettiler. Bu hadiseyi menkıbe halinde iıakl . eden SaJuk Buğ;r�f Han tezkeresinde, medem ve ti· cari münasabeetlerin islamiaşmadaki rolünü açıkça görmek ıriümkündür. 96.0 yılında 200.000 çadirlık bir Türk topluluğ;unun müslüman olduurıa dair ha­ herler Türkiye Türklerinin de atası olan Oguzlara alt olmalıd1r.. Karrahan1iların ishlmiyeti kabul et­ mesi ile ilk defa olarak Türk ülkelerine hakilli bir Tqtk-isiarn devleti örtaya çıktı. bunu Selçukh.i. dev­ letininkuruluŞu takip ettL FakatSelçuklular göz;. lertni8atıya islam dünyasırta çevirdiler ve bu dühyanıri hakimi oldulat. . ·

·

EsasehX. yüzyıl ve XI. yüzyıl başlanndayani Sel­ .. ·· çukll.ilann islam dünyasının· idaresini·ellerine al-' madan önce islam dünyası siyasibakımdan parça�


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

5 .

lanrnış, fikir ve mezheb mücadelelerine sürüklen..; miş bulunuyordu. Bu ümitsiz durumda, Bagdat'da, Dogudan gelecek olan fcUihlerin,. yani Türklerin is::­ lamı kurtaracağ;ına dair bir irianış yerleşmişti. Ni::­ tekirri Hz. Muhammed'e mal edilen, Türkler hak­ kında çeşitli kaynaklarda kullanılan ve sonralan da Mogol hükümdarlan ve nihayet en son Timur tara­ fından benimsenerek, mektuplarına konulan "Be­ nim doguda Türk adını verdiğ;im bir ordum vardır. H�gi kavme öfkelenirsem onlan o kavim üzerine gönderirim." Hadisinin. meydana çıkışı bu inanış­ lan göstermek ve islam dünyasının Türklere .nasıl bir kurtarıcı gözüyle baktıklarını meydana koymak bakımından dikkat çekicidir. ·

.

İslamiyetteri sonra tas�vvuf cer anının başlıca merkezlerinden: biri Horasan olup, Türklerin isia­ rniyeti kabulleri. üzerine bu· cereyah Tiirkistan'a da girdi. �olayısı ile Ahmet Yasevi'nin yetiştigi sırada Tii:rk dünyası artık tasavvuf fikirlenne·tamamen ya­ bancı değ;ildi. İlahiler ve şürler okuyan, halka iyi-> likte bulumfn. onlara mutluluk yollarını gösteren dervişleri, Türkler, eskiden hürmet ettikleri Şa­ martlara benzeterek, . büyük sagyı gösteriyorlardı. Böylece eski Şamanıann yerini ata ve baba ünvanlı dervişler almıştı. Pir-i.Türkistan, Hz. Sultan lakabı ile tanınan Yesevi'nin şöhreti, kendisinden önceki dervişlere daha üstün, kuvvetli bir şahsiyet ve ni­ hayet Türkçe şiirler söylemesiyle ilgili olmalıdır.·

Halkın düş'üncesinde büyük izler bırakan her şa­ hıs, bazen hayatta iken bile, menkıbesinin nakle- ' dildigini görür. o menkıbeler asırlarca nesilden nesile akartanlırken artar ve nihayet oriun gerçek şahsiyetini tesbit etmek odukça güçleşir. Bunlar çoğ;u zaman bir şeeyh veya tarikatın menakıbını


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

6

·

.

.··

·

teşkil eden kitaplar halini alır. İşte bu yiizden biz Ahmet Yesevi'nin· tarihi, gerçek simasım tesbitte büyük güçlükle karşı karşıya bulunmaktayız. Büyük şöhretine ragmen herşeyden ·önce dogdugu tarihi tesbit etmek· mümkün olamamaktadır. Bütün kay- . naklar onun h. 562 (m. 1 166) yılında öldügünü kay­ dederler. ·Peki öyleyse kaç yıl yaşadı? Bu husu�ta pekçok kayıt olup; menkıbeler bunu 1 35 yaşına ka� dar çıkarır. Lakin 70-75 yıldan fazla yaşamamış ve dolayısı ile 1 1 00 yıllanna dogru dogmuş·olmalıdır. Bugün Kazakistan'da bulunan Sayram'da dogan Ah­ met Yesevi 7 yaşında, sonralan Türkistan adı ile ta­ nınan, bugünkü Özbekistan'daki Yesi şehrine gel­ miş, burada Arslan Baba adındaki Türk Şeyhinin yanında. bir süre kaldıktan soırra. islam ulemasının. merkezi olan Buhara'ya gelmişti. Selçuklulara baglı · ahirak Karahanlıların idaresinde bulunan şehit', o sırada ön ' e ' mli kültür merkezlerinden biri idi. ·suni­ da Şeyh Yusuf-i Hamedatliye intisapla daha sonr� onuh postuna oh.irıiluş, lakin ardından Buhara'daki siyasr dunıin'yüzünde� Yesi'ye dönerek, öliinceye . kadcit orada . · · .· · ·' . kah�ştır. . ·· . ·

.

,.;

·.

\

'

.

.

.

.

:.Selçuklular ve· onları takip eden devirlerde Sey­ hun Irmagınıi:ı Q.ogusundaki bölgelerde islamhı.şma cereyanı hala devam ediyordu. Işte Ahmet Yesevi; bti uygun .şartlar içinde bozkırlarda büyük bit. şölı� ret kazandı. Onun yanında Buhara ve Horasan şe­ hirlerinde oduğ;u gibi İran kültürü, dil ve edebiyatı­ nı tanıyan· öğ;renciler degil, tslamiyete yeni, fakat sciınimiyetle bağ;lanmış göçebe ve köylü Tür:kler top­ lanmışb Menkıbe bunu 1 2.000 veya 99;000 olatak nakleder. Dolayısı ile islam ilimleri, arapça·. ve . farsçayı çok iyi bilmekle birlikte, müritlerine• an'­ layabilecekleri bir dil ile' hitap etmek zorunda kal­ . di; öteki sufilerin aksine Tütkçeyi kullandı:' ve .

.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

7

Türklerin halk edebiyatı tarzı ile "Hikmet" adı veri� len alılaki ve tasavvufi ştirler yazdı. Hz. Muhammed'in ölüm yaşı olan 63 yaşında tekkesindeki çilehaneye çekildi ki, bundan birkaç yıl sonra ölmüş olmalıdır. Yesevilik gerek şeyhin zamanında gerekse. daha sonra halifeleri vasıtası ile Türkistan'da yayılıp, bütün· Türk illerinde ve ku­ zeyde Kazan'a kadar uzanmış, Moğ;ol istiHısı ile bir:;. likte XIII. yüzyılda Türkistan'dan Azerbaycan ve Arı­ adolu'ya da nüfuz etmi,ştir. Bu hareket XIV. yüzyıl­ da Türkistan'da Nakşibendiliğ;i doğ;urup, kısmen onun .içinde eridiğ;i gib{; Anadolu'da da göçebe Türkler arasında yaygın .bulunan ·Melameti-Kalen­ deri derviş ve tarikatları arasında .temsil edilip, zc;ı­ manla unutulmuştur. 'Nitekim 1330'larda Anado­ lu'yu dolaşan· İbn Batuta Yesevi dervişlerinden··söz etmiyor. Buna rağ;men son yüzyıllara kadar .. ge:rek doğ;u, gerekse batı Türkleri arasında kendilerinin .. ·Ahmed Yesevi soyundan geldiklerini söyleyen pek­ çok kimse çıkınıştır ki, bunlar arasında XVII. yüz­ . yılın meşhur seyyahı Evliya Çelebi'nin adını verir­ sek bu şöhı;-etin yaygınlıgını ifade etmiş oluruz . . Orta Asya'nın Türk-Müslüman şeyhi Ahmet Yese­ vi'yi çok iyi tanıyan Timur. zamart zaman.onun 'me­ zannı ziyarete gidiyordu ki, mezar üzerine, içinde çok büyük bir kazan da bulunan, bir türbe inşa et­ tirerek, Yesevi'ye olan bağ;lılığ;ını böylelikle açıga vurmuştu. Timur tarafından inşa edilmiş olan bu tür­ be ve hankahın, 1.398 yılında yaptırıldığ;ını bili:­ yoruz. Özellikle göçebelerin ziyaretgahı olan mezar üzerine türbe ve mankah inşası, Timur'un dini siya,­ setine de uygunda . ve Türkistan ahalisi arasında "Timur'un Yesevi'ye gösterdiğ;i hürmetten dolayı ye­ nilmez oldugu" düşüncesi bugün de yaşamaktadır. Timur'un şeyh'e baglılıgı ile ilgili olarak çeşitli ·

·

..

.


8

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

menkıbe ve kerametler de türetilmiştir. Timur'un şeyhin türbesini inşa ettirmesi bir rüyaya baglan­ dıgı gibi; yine onun Osanb Sultanı Bayezid üzerine yürüdüğ;ünde· Ankara Savaşından önce şeyhin kit­ abına başvurarak, fal açtıgı, bunda "ne zaman sıkılır ve bir güçlük ile 1:tarşılaşırsanız bu şiiri okuyunuz" denildiğ;i ve kendisinin bu şiiri ezberleyip Ankara Savaşı sırasında 70 kere okudugu ve kazandıgı nak.ledilmektedir. ·

··Timur'dan .başlayarak·çeşitli Türk hükümdarlan tarafından ziyaret· edilen ve onarılan tür be bugün de Türkiye Cumhuriyeti tarafından yeniden onarlıl­ maktadır. Türbe son asra kadar Orta Asya ve İ til ır.:.. . magı yöresi Türklerinin, özellikle, Özbek, Kazak ve Kırgizların ziyaret yeri olmuştur. Kabri· ziyaret et­ mek, hac sevabına eşit sayılırdı. Bu yüzden de Tü:rkler arasında "Medine'de Hz. Muhammed, Tür­ kistan'da Hoca Ahmecl" sözü yayılmıştı. Bu mu­ kaddes mezar··civarında gönülrnek göçebeler için en büyük arzu idi. . Bu yüzden Özbek ve Kazak ileri gelenleri daha· sağ;lıklarında tür be yakınında yer satın alırlar; 'eger kışın ölmüşler ise ceset keçeye sarılarak, bir agaca asılır ve ilkbaharda Yesi'ye gö­ .tüıiUerek Yesevi'nin türbesi civarında gömülürdü. •

.

·.AnadolU Türklerinde tasavvufi şiiriere nasıl "ila-. hi"·adı veriliyorsa, Dogu Türklerinde de Ahinet Ye­ seVi: ve kendinden sonra Yesevi dervişlerinin o. tarz şiirlerine. "hikmet" denilmiştir. Bu hikmetlerin toplandıgı "Divan-ı Hikmet" adlı eserdeki hikmet­ ler· de sadece Ahmet Yesevi'ye degil; o ve ondan sohra kendisim taklit eden Yesevi dervişlerine ait­ ti.i-. Esaseri bugün dünyanın çeşitli kütüphaneleri ve özd şahısİarda pek çok ·Divan-ı Hikmet mevcut oh.ii:J'. bunlar dil b<;ı.kımından bile farklılıklar göste­ rir� Buhun .böyle olrnasitabiidir. Çünkü Bosna'dan .

'

'


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

9

Çin'e kadar bütün Türk topluluklannda hikmetler, adeta mukaddes bir kitap gibi elden ele dolaşıp, dügühlerde bile okunup söyleniyordu. Bu yaygınlı­ gından dolayı da 1894-1913 yılları arasında yani 19 yıl içinde Taşkent'de 1 7 kere; 1865-1916 yılları arasında İstanbul'da 9 kere; 1878-1912 yıliari ara­ sında Kaian'da 5 kere ve daha b�ı. yerlerde ba­ sılması bu hikmetlerin ve Yesevi'nin ne denli halka mal oldugunu biZe gösterirler. '

'

'

Sonuç olarak,. Ahmet Yesevi'nin Türk tarihindeki öne mi yalnız b;:liı hikmetler, üısavvufi şiirler söy� lemiş bir şair ölmasında degil, ishimiyetin Orta AS­ ya'da göçebeler arasında yayılmaya başladıgı. asır­ larda, onlar arasında ilk defa bir tasavvuf ve. tarikat yolu açarak, o insanlarm ruhu üzerinde asırlarca hü­ küm sürmesi. ve . birleştirici bir rol oyriamasından­ dır. İslamiyete. yeni giren, felsefi. fikirlerin incelik­ lerinden pek birşey anlamayan, basit ve sade bir çevrede. yine aynı mahiyette sanat endişesi taşıma­ dan basit ve sade, dini ve ahlaki esaslan telkin eden bir tarikatın bu başansı tabii·idi. Ahmet Yesevi halka onların ruhunu okşayan, anladıgı, bildigi bir dil ve ona·kolay gelen edebi şekillerle; dörtlüklerle hitap ediyordu. Bun�an dolayı başansı da tabü büyük oldu. XVI . yüzyıl başında İran'da Şii Safevi devletinin kurulması, arduıdan XVI . yüzyıl ortalannda Hazar Denizinin kuzeyi, İdil' boylarının, Rusların eline geçmesi bundan sonra asırla.rca Türkitan ile Ana­ doh.ı'nun münasebetlerinin kesilmesine; I.· Oünya Savaşı ve 1917 Bolşevik ihtilali ise kültür iplikleri­ nin kopmasına yol açtı. Türk dünyasında son Y'llar­ daki gelişmelerden sonra, Ahmed Yesevi'nin vak­ tiyle odugu gibi, bugünde Türkistan ile Anadolu'yu manen tekrar birbirine bağ;layacagı buna vesile ola· cagı inancındayım.


. NEJD ET SANÇAR .'

. .

.

Y.Doç. Dr. Turan .AJmOWN*

(Ahmet) Nejdet Sançar 1 Mayıs 1910 tarihinde İstanbul'da dogdu. Babc;ısı Gümüşhane'nin Torul/Do­ rul kazasına bağ;lı Midi köyünden Çiftçioğ;ullan aile­ sinden deniı; makine ön yüzbaşısı Hüseyin Efendi'­ nin oglu deniz· güverte binbaşısı .Mehmet Nail Bey, annesi Kadıogullan ailesinden deniz yarbayı 'osman · FevziBey'in kızı Faqna Zehra Hanım'd�: ·

·

'

XIX. Asrın başlannda yaşadıgı tahmin edilen Ahmet·A{Jd Çiftçioğ;ulları ailesinin tesbit edilebilen ceddidir. ı Ahmet A{Ja'nın dört o glu vardır: İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir; İsmai l'in çocuklan . Midi.köyündenYozgat'ın Akdag Madeni Kazası'iun Tekyegüneyi Köyü'ne, Süleyman'ın çocukları ise ay­ nı kazanın Dayılı Köyü'ne göçmüşlerdir. Hüseyin)n ( 1 832;;..1894) ise 1850'li yıllarda denizeri olarak is­ tanbul'a· gelmiş, okuma-,yazmayıasker ocagında ög­ , renmiş; askerliginin riilıayetinde · tezkere bırakarak Osmanlı donanmasında kalmış makine önyüzbaşı. .·. lıgına kadar. yükselmiştir. . · . . ·

i

D niz' Çarkçı Kolağ;ası Huseyi11: Efendi 'nin eş

AKü Fen Edebiyat FakÜ lte s i Tarih Bölümü Yazarin ceddiile bilg iler öz kardeşi olan Ats ız ile ilgili yayınlarda k Ç . bulunabilir. Bunların i inde en;adi kate değere olanı şüphesiz ya­ zarın bizzat kendisinin kaleme ldığ ıdıi'. Nejd t Sançar, "Yaşayan · · Tütk Milliyetçi/eri: Nihat Ats1z", Öt ü ke n , say ı :' 1 (1 09); Ocak 1 973,.s, 8-9; Ayrıca bk. Müftüoğlu, "Yaşayan Türkçü/er 5-Hü­ . şeyin,Nihal Ats1z'�; Kızılelma, sayı: 7, 1 2 . Aralık 1 947, s. 11;•0. ··· F i�ri Sertkaya, "Hüseyi(J IVJhal Ats1z", Or ku n , say ı: 4,, Aralık . · · ·. 1 � 81, s. 2; Ay. yaz., Ni hai Ats ız, Ankara 1987 s. 1-2 �

· · "

1.


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

ll

Emine Hayrty·e Hanım'dır. İki çocukları, olmuştur. Nevber Hanım ve Mehmed Nail Bey ( 18 77- 1944). Oglu Afehmed Nail Bey de Osmanlı Dananınası'na girerek, deniz güverte yüzbaşılıgından e�ekli olur. '

-

· Mehrnet Nail Bey'in ilk eşi Fatma Zehra Hiı­ mm'dır.2 Aslen Trabzonlu olan Kadıogullan ismiyle maruf bahriye kaymakamı Osman Fevzi Bey ile Tev­ fika Hanım'ın kızı olan Fatma Zehia Hanırn ve Meh­ met Nail Bey 1903 senesiride evlenmişlerdir. Bu izdivaçtan üç çocuklan olmuştur: · · 1- Hüseyin Nihal Atsız ( 12 Ocak 1905- 11 Aralık

19 75) '' 2- (Ahmet) Nejdet Sançar ( 1 Mayıs 19 10�22 Şubat 197Ş) 3� Fatma Nezihe Çiftçioğlu ( 19İ2�?) · '

'

'

·

Atsız ve Nejdet Sançar kardeşler. Cumhuriyet dönemi fikir hayatında önemli bir yere sahiptirler. Bu· kardeşler, tek-parti devrinde yazarlıga başlaya­ . cak ve· giderek Türkçülük hareketinin önde gelen isimleri durumuna geleceklerdir. ·

İlk tahsilirU, Kadıköy Sultanisi'nih Ük kisrrunda, orta tahsilini Vefa Sultanisi'nde, lise. tahsilini de is­ tanbul Lisesi'nde yaparak, İstanbul Edebiyat Fakül­ tesi'nin Türkoloji bölümüne girip edebiyat dersi ög­ retrtıeni. olarak mezun· olmuştur.3 "Türkçülüğün si­ hirli ateşine daha .. orta okul. sıralahnda krıapd· mıştır."4 · '

2 . Mehmet' Nail Bey'in ikinci eşinin adı da Fatma Zehra Hanım'Q!Iır. 3. "Nejdet Sançar'In Hayati ve Eserleri", Ötü ke n , sayı: 3 (135), Mart 1�75, s. 5 4. Çiftçioğlu Nejdet Sança-r, Türklü k Sevgisir ( l smet Tüıııntürk, "Yazar Hakkında"), ış.y: 1 952, s. 3. ·

.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

12

Kasım 1935'de Yedek Subay Okulu'na'girerek 1 Mayıs 1936'da Topçu Asteğmeni oldu. Askerligini Çanakkale bölgesinde yaparak 3 ı Ekim 1936'da terhis edildi. Bu vatani görevi esnasında da "San­ çar" soyadını aldı. Bu mesele yüzünden ailede isim birliği parçalandı: Burada sözü, bu konuda en· yetki­ li kaleme yani yazarın ağabeyi Atsız'a bırakmak ge­ rekecektir. Atsız bu meseleyi hem aile hem de Türk toplumu açısından tahlil etmiştir: 5

·

"Nejdet Sançar benim öz kardeşimdir.. Yani ana baba bir kardeşimdir. Ve benden 5 yıl, 4 ay, ll gün ' küçükfü.r. Ben 12 Ocak 1905'de doğdum. O 1 Ma­ yıs 19 1 O'da doğdlL Yaş jarkımızın doğru olup olma­ dığını matematiği kuvvetli olanlar hesaplasın. Peki, öz kardeş oluyoruZ da neden soyadlarımız aynı değil? İşte Halk Partisi bundan kuşkulandı. Acaba ayn 'soyad almakla güttüğümüz gizli maksat ne idi? Merkezden ani bir darbe ile hükümeti kan­ sız. ol.arak ele geçirecektik? Yoksa kardeş değilmi­ şiz gibi gözüküp akla gelmiyen başka planlar mı tatbik edecektik? Buracıkta bununda cevabını· ver­ me�jaydalı oliı.r. Bir kere şunu söyliyeyim ki ben devletin bana bahşedeceği soyadına muhtaç değilim; onu soysuz­ lar. düşünsüTL Devletin yani o zamanki Halk Partisi­ nin kabul ettiği Soyadı Kanunu yanlıştır. Çiinkü Türk­ lerde soyadı isim.den sonra değil, önce gelir. Dilin yapısı böyledir. İlle AvrupalıZara benziyeceğiz diye. 5. Ats ız, Türkçülüğe Karşı Haçlı Sefer i ve Çektiklerim iz, .

I stanbul 1 992, ss. 1 40-143; T ürklerin aile isimlerinin varlığına Soyadı Kanunu'ndan önce çeşitli yerlerde dikkat çekilmişti. I ki örnek için bk. Kef. Elif. "Aile isimleri", Yanık Yurd, n r. 224, 28 Eylül 1 341 /1 925; Hizmet, nr. 844, 11 Teşrin-i Evvel 1927.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

13

soyadını sona almak, şuur altına 'işlemiş bir aşa{Jılık duygusunıuı mahs1.,1.lüdür. Biz Avrupalıfalan değiliz. Buz gibi Asyalıyıi ve hepsinden üstün olarak da · Türküz. Anladın mı monşer? Avrupalı olmak me. ziyet olmadığı gibi.. Asyalı olmak da kusur değildir. Unutma ki Amavut Avrupalıfakat Japon Asyalıdır. Bizde Soyadı Kanunu çıktığı. zaman Anadolu Türklerinden yüzde doksan beşinin soyadı vardı ve bu soyadları çok defa 'oğlu' ile bitiyordu. Çapanoğlu Ahmet, Kadıoğlu Mehmet, Göcenoğlu falan, Mız­ rakoğlu filan .. Tdrihimizde de bu tür soyadları bol bol vardı: Osmanoğlu ·Murat, Aydınoğlu Umur, Kar­ amanoğlu İbrahim ve başkaları. .. Şimdi alışılmış ve dil yapısına uygun düşmüş bu isimleri bırakıp da İbrahim Karamanoğlu, Murat Osmanoğlu demekte mana var mı idi? Yoktu wna oldu işte. ·

.

Bize gelince: Asıl soyadımız 'çiftçioğlu'dur. Kökü.­ müz de Gümüşhane vilayetinin Midi köyüdür. Şim­ di 8 evli bir köy olan Midi'de artık Çiftçioğlu hane­ danından kimse kalmamıŞtır. Birtakımı Yozgat Vi­ layeti'nin köylerine göçmüş, daha talihsiz' olcin bir bölümü, yani bizim ailemiz de İstanbul' a yerleş­ miştir. Bize ırkçılık köydeki atal arımızdan kalma­ dır. Çünkü Çiftçioğullannın .tarihi, oturduklan ye­ rin yanındaki Rum manastınnın tahribi ile başlar. Bu 'Çiftçioğlu' soyadı, tabii nüfus kağıtlarımızda yazılı değildL Çünkü eskiden soyadları yazılmaz, di­ ni ve mezhebi yazılırdL Soyadı Kanunu çıktığı za man ben ve babam ayrı ayn yerlerde idik. Nejdet Sançar - ise asketliğini yapıyordu. Soyadı Karıununun metni gündelik gazetelerde çıkmamıştı. Sözde ozetleri yayinianmış ve bunlar da bermutad yanlış. olmuştu. Mesela 'oğlu' ile biten soyadları alınmıyacak diye yazılmıştı. Tarihi soyadları da alınmıyacaktL


NI HAL ATSIZ ve NEJDET. SAN.C:AR

14

Ben eskiden yazılarıma 'Atsız' imzasını attıgım için soyadı olarak bunu seçtim. Son günü milracaat etmiŞtim Memur: 1

- "Atsız'ı soyadı alamazsınız" diye kestirip attı. .

.

- "Neden?" - "Tarihi isimdir!" Bilgin bir memura. çatmıştık. Ne yci.pmalıydım? Ondan daha bilgin oduğumu ispat etmeliydim Et:tim de:· · "Tarihi dlCın 'd' ile yazılan Adsız'dır. Benimki 'f' · ile yazılıyorl" ··

.

.

Benim . bu bilgiçligim karşısında memur habtoldu .

ve:.

.

.

.

.

.

.

, "Hcil. O zaman oluft' diye cevap verdf_. .

Kard�şi.ın. soyadını mensup bulunduğu askeri birlik yolu ile tescil ettirdi. Galiba O da son glı.nlere kalmıştı. ·Aklına 'Sançar' gelmiş. ·· . Babam ise;· ·yine gazetelerin tesirinde olarak 'Çiftçioğltl soyadını alarriıyacağını düşünüp memura 'sdyadım Çitçi olacak demiş. Memur listeye · baka-· rak: 'bu isim alındı, başkasını bulun' diye cevap ver­ miş.· Soyadi ·Kanununa göre· bir nüfus dairesinde soyadı iki ayri. aile tarafindan aiınafnıyacaktt Babam o zarrıan altmışına pek yakın ve hayattan yorgun bir insandt Mel1lura ş q yle demiş: ·

·

- "Rica ederim: bQ.Şına veya sonuna 'öz', 'er veya "miın'· gibi bir şey ekleyerek şu işi bugün bitirive� · rin" · ·; ·

H

·Anlaşılan alk Partisi çağında bazı insajlı me- · · · tnw-ıar variTU.Ş� Babama: · . ·� · · · . .,. Dile e �� dtye bir hikmet ·savurmiyar'ak

k� y��


. NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

,

15

'hayh 'cevabını vermiş. Babarru.n soyadını da 'Öz­ çiftçi' olarak tescil olunmuş. ereket .versin, Halk Partisi, babarru.n da ayrı so­ adı taşıdığını bilmiyordu. Yoksa kimbilir ne kadar huzuru . kaçacak, nasıl tedbirlere başvuracaktı . .. " . .

Tahsilini tamamladıktan son.ra opu -kendisine müsaade edildikçe- hep ögretmen oarak görüyo­ ruz. Zira ögr�tmenlik meslegini cemiyet hayatına ·yön veren mesleklerden biri. olarak görür. Kendisi de mükemmel bir ögretmen olur� Nejdet SanÇar'a göre, ceıniyetlerin hayatında mühim rol oynayan üç ' meslek şunlardır:

ı- Askerlik

2- ögretmenlik;

3- Hakimlik ..8

Ceıniyetlerin hayatına yön verdigine iriandıgı bu meslekierden ikincisine büyük bir şevk ile sanl­ rriiştır. Milli Egitim Bakanlıgı'na başvurarak ögret­ menlik istedigiTide bu talebi kabul olunur. Ve şu okullarda edebiyat dersi. ögretmenligi görevi yapar: . ı- Sivas Erkek ögreetmen Okulu · (27 Ocak- 1 8 Kasım ı939-27 Şubat 1938'e kadar stajyer, · · sonra asil ögretmen) 2- Balıkesir ögretmen Okulu (26 Aralık ı93926 Eylül 940) ı . . 3- BalıkesirLises ' i (26 Eylül 1940- 1 ı Mayıs 1944) .4- Zonguldak Çelikel Lisesi (30 Eylül ı950-3 · Ekim ı 95 ı ) 5. "' Edirne Lisesi . (3 Ekim ı 95 ı - ı954)

6 . N ejdet Sançar, "Cemiyetlerin Hayatmdaki Büyük Rol Oynayan Üç Meslek", Ötüken, sayı: 1 1 (1 07), Kas ım 1 972, s. 3-4; Ayn ı ma­ kale iÇi n bk. Ay. yaz.. Türkçülük Üzerine Makaleler, Ankara 1 976, ss. 1 30-133.


16

NIHAL ArSlZ ve NEJDET . SANC:AR

6- Çanakkale Lisesi (tayin edilirse de sonra vaz. geçildi) ·7- Ankara Atat. ürk Lisesi (1954-?) 8- Ankara Polis Koleji (?-Şubat 1961/ek görev) 9,. Ankara Gazi Lisesi (?-Ekim 1972/ 1965'e kadar ek, sonra asil ögretmen) . 26 Temmuz ··ı939'da nişanlandıgı Fizik-kimy?ögretmeni Reşide Hanım ile 10 Agustos 1940'da evlenen Nejdet Sançar' ın çok maceralı bir ögret­ meiılik hayatı olmutur. Milli Egitim Bakanı Hasan Ali Yücel'i Sivas'a gelişinde karşılaniadığ;ı için· ara­ lannda bir tartışma çıkar. 18 Kasım 1939 tarihli kararname ile Balıkesir Erkek Ögretmen Okulu'na tayin edilir. Aşagıda temas edecegimiz 1944 ırk­ çılık-Turancılık olayı münasebetiyle 9 Mayıs 1944'­ de evi aranır ve "görülen lüzum üzerine" bakanlık emrine alınır ve üçgün _gün sonra da tutuklanarak Aııkara'ya götürülür. Böylece çok sevdiğ;i öğ;ret­ menlik görevinden uzaklaştınlmış olur. 31 Mart 1947'de beraaf el:m.iş olmasına ragmen mesleğ;ine dönemez .. 1950'de iktidar degişince Demokrat Parti yönetimi kendisini Zonguldak'taki Çelikel Li­ sesi'ne edebiyat ögretmeni olarak tayin eder. Ar­ dindan Edirne Lisesi'ne tayin edilen· Nejdet San­ çar, 1954'de Çanakkale Lisesi'ne görevlendirilirse · de· bu karardan vazgeçilerek Milli Kütüphane'de Çalışmak üzere Ankara Atatürk Lisesi Edebiyat öğ;­ retmeriligi kadrosuna getirilmiştir. Ankara Polis Koleji Edebiyat öğ;retmeni olan Arif Nihat Asya'nın Kıbns'a tayini üZerine onun tavsiyesiyle buranın Ede­ biyat Çgretmenliğ;ini ek görev olarak adı. 5 Kasım . l960'da 16 yaşındaki tek eviadı Ajşın'ı ·kaybeden yazann Şubat 1961'de ayagı felç oldu. Bunun üzeri­ ne. kolejdeki ek görevi bırakan yazar felçi irade­ siyle kısmen yendi. 1954'd�n beri sürdürdüğ;ü An-

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

17

kara Milli Kütüphane'deki7 görevini tamamen bıra­ kıp, ek görev yaptıgı Ankara Gazi Lisesi'nde asil ög­ retmen oldu. Ekim1972'de kendi arzusuyla emekli ·olan Nejdet Sançar, 19 Mayıs ı 973'de İstanbul Bostancı'daki apartınanına yerleşti. İstanbul'a yer­ leşmesi, Ötüken'in yayınını aksatır. 8 Bu da O'nun derginin yayınındaki rolünü göstermektedir. Ken­ disini zamanın diger ögretmenlerinden ayıran en büyük öz�lligi Şüphesiz zihniyeti ve yazarlıgıdır. Yazar, ilk yazılanın Çınaraltı'nda yazdıgını: ifade ediyorsa 9 da daha önce Kop uz ve Bozkurt dergile­ rinde yazilan çıkmıştır. ıo Nejdet Sançar ın..eserleri­ ni şöyle tp.snif etmek mümkündür11• A

Tarihe .Dair Eserleri:

R

Yakın Tarihe Işık Tutabilecek. Kaynak Eserleri: ı. Hasan-Ali ile Hesaplaşma ( ı947) 2. Gizli Komünist Belgeleri (1966) . 3. İsmet İnönü ile Hesaplaşma (1973) 4. Nazım Hikmet Masalt (1975)

ı. ·Tarihte Türk İtalyan Savaşlan (1942) 2. Irkımızın Kahramanlan ( ı943)/Türk Kah­ ramanlan (ı965)

·

C

Türkçülügünün Ortaya Çıkardıgı Eserleri:

7. K endisini bu yıllarda tanıyan . say ı n hacarn Prof . Dr; l smail Aka,

yazarı fiilen tanım ıyanların O'nu gördüklerinde "insan kılığında bir melek" ola rak ifade edebileceklerin i 21 Ş ubat 1991 'de bir ·m ülakatta dile getirmiştir. 8. Ötüken, sayı: 11-12 (119�120)', Kasım-Aralık 1973, s. 32 9. N ejdet Sançar, Türk Kahramanları, Ankara 1965, s. 5 1 O. Fethi -Tevetoğlu, "Nejdet Sançar", ötüken, sayı: 6 (138), Hazi­ ra n 1 978, s. 1o 1 1 . Nejdet Sançar'ı n eserlerine dair genel bir çalışmamız şurada yayı nlanmıştır: Turan Akkoyun, �·Nejdet Sançar'ın eserlerine Dair Notlar", Türk Kü ltürü, nr. 371, Şubat 1 994, ss.


NI HAL . ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

18

ı. Komünist Nedir? (1950) 2. Kızıl Cennet Masalt (ı 950) 3. Türklük Sevgisi (1952) 4,. Türk, Moskof ve Komünist (1959) D.

·

Qgh.ınun Hatırasına Yazdıgı Eser: ı. Afşın'a Mektuplar (1963)

E. Makalelerinden Toplanan Eserler ı. Türkçülük Üzerine Makaleler (1976)

Nejdet Sançar'ın ilk eseri : Tarihte Türk İtalyan Savaşlan, Çınaraltı dergisinde şöyle tanıtılmıştır:12

"... tarihte bilhassa Osmanlı tarihinde yapılan bütün . Türk-İtalyan harplerinin ilmi bir hikayesidir. Bütün Türkçe1 kaynaklar müracaat olunarak meydana geti­ rilen bu eserse Türk gençleri hem milli gurur ba­ kımından faydalı malumat .bulacaklar, hem de ya­ kın bir komşumuzla olaın askeri münasebetleri­ ınizi öğreneceklerdir . " Kırk sekiz yıl sonra Tarih ve Toplum'da yayınlanan bir yazıda da bu kitap için ''Eserin tümü· bilimsel bir metoda dayalı olarak· hazırlanmış. 'Olaylar tarihteki sebep-'sonuç ilişkileri içinde iriceleniyor. Fakat dipnotların bir· kısmında . yazar kendi görüşleri do{irultusundci yori.Lmlara yer vermiş." şeklinde bir ifade kullanılmıştır. 13 · . . .

Yazar; Nejdet Sançar, Çiftçioğlu Nejdet Sançcir ve Çiftçioğlu N�s. imzaJannın yanında Okçuoğlu ve A.OkÇuoğlu müstear imzalannı14 da kullanmıştır. 1 2. Çın araltı, C. Ul, sayı: 66, 26 Birinci Kanun 1 942, s. 2 1 3. Aydı n Ayhan, "Bilinmeyen Bir Eser, Nejdet Sançar, Tarihte Türk­

-Italyan Sailaşlan, Ayit Kurt Yaytnfan; Istanbul veToplum, sayı:

1942" T a r i h

79, Tem m uz 1 990, s. 63. Naile Binark ve Saide Arslanbek, Tan zhnat'ta n B u g ü n e Türk Yazı Hayatı nda Takma Ad lar, Ankara 1 971, s. 1 1 ; Yazarın birkaç yerde a d ı Necdet Sançar olarak yazılmıştır:


NIHAL ATSIZ ve NE,fDET SANCAR

19

Yazar ölümüne kadar aktif olarak yazarlıga devam etmiştir. Bunun tabü bir sonucu olarak da gerisin. de yüzlerce makale bırakmışbr. Bunların toplanma­ sı gerekmektedir. Ancak, kütüphanelerde yazdıgı dergi ve gazetelerin tam bir kolleksiyonu bulun­ madıgı için bu bir hayli zor ve hatta imkansız gibi ·görünmektedir� Kaldı ki yazarın genel Türkçü/mil­ liyetçi dergi ve gazetelerin yamnda ·'mahalli yayın organlarında da makale ycıZd.ıgı da bilinmektedir. Türk milliyetçiligi tarihinin yakın.· dönemdeki: en önemli dönüm noktalanndan biri olan 1944'deki Irkçılık-turancıhk hadisesiNejdet Sançar üzerinde etkili olan olaylardan en dikkate .degeridir. ömer Faruk Akgün, olayı çok net olarak şöyle belirtir: ıs (Atsız'ırt, Orhun'da) " ... devrin başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na hitaben Türkiye'de gittikçe artari ko­ münist faaliyet�eri ve Milli Eğitim Bakanlığı bünye­ sindeki himaye gören komünistler hakkında ya­ yımladığı iki aÇık mektubu (nr. 15, Mart 1994; nr. 16, Nisan 1944) yurt çapında akisler uyandırdı. Oriıun bakanlar kurulu kararı ile kapatıldıktan baş­

ka ikinci mektubunda istifaya çagırdıgı Milli Egi­ tim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından da Atsız'ın hocalıgına son verildi (7 Nisan 1944) . .

- Atsız'ın, bu mektubunda kendisinden 'vatan hai­ ni' diye bahsettigi Sabahattin Ali'�in aleyhine açtıgı dava dolayısıyla Ankara'ya· gelişi genÇlik arasında büyük bir heyecan dalgalanışına sebep oldu. ikinci duriışmamn yapıldıgı 3Mayıs 1944 günü Atsız ve milliyetçilik.lehinde gösterilerin daha 9-a büyümesi üzerine gençlik �esiminde geniş tutuklamalata gi.. rişildi. Atsız, hakaret. suçundan hakkında. verilen 15. Ö mer Faruk Akü n, "Hüseyin · Nihai Atsız", Türk iye Diyanet Vakfı Islam Ansikloped isi, C. IV, Istanbu l ı 991, s. 87.


20

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

ceza ortada milli tahrik bulundugu gerekçe'siyle altı aydan dört aya indirilip tecsil de edilmesine rag­ men, kendisine bazı milliyetçi şahıslara karşı baş­ latılan takibat dolayısıyla, karann bildirildigi 9 Ma­ yıs 1944 günü duru�madan çıktığ;ında tevkif edildi. Devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 'nün 19 Ma­ yis 1944 gençlik bayramı nutkunda şiddetle suç­ ,ladığ;ı Atsız ve. diger tutuklular, uzun ve çeşitli bas­ kılarla geçen bir sorgulama safhasından sonra, hü­ kürnete karşı darbe hazırlamak iddiasıyla İstanbul'­ da Birinci Sıkıyönetim Mahkemesi önüne çıkarıl­ dılar. 7 Eylül 1944'den 29 Mart 1945'e kadar alt­ mış beş oturum devam eden yargılama sonunda At­ ,sız al.tı buÇukyıl ağ;ır hapse mahkum edildi. Ancak Askeri Yargıtay'in diğ;er tutuklularınki ile birlikte kararı baştan başa bozması üzerine 25 Ekim 1945'de tahliye edildi. İkinci· Sıkıyönetim Mahke­ mis'nde 5 Agustos 1946'dan itibaren yeniden ve tutuksll:z olarak görülmeye başlayan dava 31 Mart I947'de Atsiz ve öteki yirmi iki sanıgın toptan be­ raatiyle· sonuçlandı. Bu olay· son devir adli tarihine 'ItkÇılık-Turaricılık Davası' adıyla geçti" ·

Erol Güngö r'ün ifade ettigi, II. Dünya Savaşı, Türkiye'yi ve Türk gençligini uzun süren bir uyku­ dan uyandırmıştır. Bu yıllara kadar Tüı;kiye Avru­ pa'daki gelişmelere büyük ölçüde kapalı ve uzak kaJirtıştır. Basın ve· diger ifade hürriyetlerinin çok sınırlı olması yüzünden bütün dünyayı yönetimin yani Cumhuriyet Halk Partisi idarecilerinin göster.:. diğ;i şekilde tartımışlardı.. "İlk defa savaş la birlikte demokr'dst faşizm, komünizm. ırkçılık, kapitalizm, milliyetçilik kavramları arada sırada kitaplarda rastlanan soyut mejhumlar olmciktan çıktı, modem insanın hayatında etkili birer güç halinde görül-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

21

meye başladı. Özellikle iki büy flk şehirde, !stanbul ve Ankara'da üniversite gençleri dünya meseleleri içinde Türkiye'nin meselelerini tartışıyorlar, bun­ lann arasında çeşitli tavırlardan birini veya öbü­ rünü tutan gruplar meydana geliyordu. .Bu gruplar daha yaşlı fikir önderlerinin etrafında toplanmış, az sayıda ve küçük tirajlı yayın organlarıyla ·Jciımuo­ yuna da açılmıştı. Bu devirde gençlik bir siyai ideo­ lojik gruplaşma hareketi olarcik kendisini göster­ di. . . . Tilrk hükümetinin kararsızlı{Jı bir müddet bu iki cereyanın da · serbest -zamanın şartları çerçeve­ sinde.,. yayılmasına imkan verdi, fakat savaşın son­ larına doğru · Alffianlar Rusya'dan_ çekilmeye baş la­ yınca milliyetçiZere karşı şiddetli bir ceza ve yıl­ dırma kampanyası açıldı. MilliyetçiZerin liderlerin­ den çoğu ağır suçlamalarla hapse atıldı, işkencele-' re uğratıldı. Hükümetin şiddetli müdahalesinin gö­ rünürdeki sebebi, Türkiye'de Cumhuriyetin kuru­ luşundan beri ilk defa büyük bir gençlik kitlesinin Atıkara caddelennde bir bakan ve bazı görevlilere karşı protesto yürüyüşü yapması, yani ilk defa elem halinde bir gençlik hareketinin başlamasıydı. " ıe

olay y"üzünden tutuklanan ögretmen Nejdet Sançar, beraatından sonra Kür Şad'da da yayınlanan muhakemes.inde şunlan söyler: 17, '"Beni beraat etti­ rin' derriiyeceğim, çünkü benim için s uç olarak Bu

1 6. Erol Gü ngör, Dünden Bugü nden, Istanbul 1 990, s. 1 32-1 33. 1 7. 3 May1s 1944-31 Mart 194 7 Türkçü/ük Davas1: Nejdet Sançar Dedi ki" Kür Şad, C . 1 , nr. 2, 3 Mayıs 1 947, s. 7; . N ejdet Sançar bu ilk muhakemesinde 1 sene 2 ay hapse mahkum edil­ miştir; Tutukluların muhakemesi sürerken ailelerini ri çok srkrntı çektiğini ifade etmel iyiz. B u sıralarda hamile bulu nan yazarın han ı m ı n ı n ifadeleri iÇin bk. Aeşide Sançar, "3 May1s ve Türk Kad1m "; Ötüken, sayı: 1 7, 1 5 Mayıs 1 965, s. 6


22

NI HAL ATSIZ ve NEJDET $ANCAR

g6sterileh şey bu toprakları ve bu ırkısevmekten başka bir şey .değildir. Bu bir günahsa. beni mah­ kum ediniz. Bu mahkumiyeti övünçle kabul ederim. Şeref sayarım. ·

'Sizden adalet istiyorıi.m' da demiyeceğim Çün­ kü adalet her makemeriin birinci vazifesidtr ve bu­ nu isterneğe lüzum yoktur. Çünkü bir · mahkeme adilse ondan adalet isternek manasız, değilse büsbütün mancisızdır. ·

En büyük mahkeme olan tarihin huzuruna alnı . açık çıkacak b(r Türk oğlu Türk olarak hiç bir en­ dişem yoktur. On ayı doıdurmak üzere · olan hürri­ yetsizliğimi millet · yolunda çekilmiş · şerefli bir<fela- ket olarak sayıyorum . Duvarlan tahtakurusu/ eZikle­ riyl� rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmıya­ cağı pis hücrelerde geçen hajtalarım; içine bir._ ışık sızacak kadar bile küçük bir deliği olmıyan, tavanı basık bir mezarda ışığa. güneşe ve . hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykus uz · geeeleTim yarın benim için acı fakat ôvünçlü hatıra olacaktır. Bunldrdarı yılmış: değilim $ilakis bahtiyanm Millet yolunda istırap çekmiş bir Türk çocuğu olarak brih­ tiyatıTn. Yuvamın dağılıtıış_ olmas'ına, eşimin bir Türk anası . olması . şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ıstırapları eve akıttiğı göz yaşlarını utıtitmama ve bu gün hayat kavgasında n:ıi­ nimini . yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ru­ _humda yarattığı isyanZara rağmen bahtiyanm . ·

·

·

·

'

Türk'ü seodim, seviyorum seveceğim Arna bu� nun scmunda ıstıraplar varmış. Kabul. . Tü[Jc ırkı sağolsutı. " . ·-.· · Yazar, Türkçü teşkilatlarda idari görevler de al­ mıştır . Btmlardan bazılanın burada. verrnek faydalı . ·

' '

.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SArtCAR

23

olacaktır . . 26 Nisan 1 964'<;le pazar günü toplanan Türkçüler Dernegi olaganüstü kurultayında Nejdet . Sançar 2 1 7 kütük nuriı:arası ile yeni dernek üyeligine seçilmiştir. 18 30 Agustos 1 964'de Türkçüler D ernegi adını Türkiye · Milliyetçiler Biı'ligi'ne çevir­ di. Yazar da üçüncü sırada Merkez Yönetim Kuru­ lu'na seçildi. 19 An:lından 2 Eylül'de yapılan işbölü­ münde başkanhga · getirildi. 2 0 Resini makamların birlik adına itirazları üzerine Türkiye Milliyetçiler l3irligi, 2 8 Mart 1965'de Genel Merkez binasında olaganüstü toplanarak . adını Türkiye Milliyetçiler Birligi Dernegi olarak degiştirmiş ve Nejdet San­ çar, Merkez Yönetim Kurulu üyeligine seçilmiştir.21 Ardında,n yapılan son kurultayda da Türkiye Milli­ yetçiler Birligt Genel Başkanlıgına seçilmiştir.22 . . .

.

Büyük bir inançla peşinden git'tigi Türkçülük da- · vasında Otuz beş seneyi aşan bir zaman diliminde, · hiç yorulmadan kalem aynatan Nejdet Sançar, · Cumhuriyet devri düşünce tarihinin önemli bir si­ masıdır. Böyle olmakla birlikte bugün hakkında sözlü ve yazılı birkaç hatira dışında pek bir şey bu­ lunmamaktadır. Hayatı biraz incelendiginde' bu mü� tevazi şahsiyetten bu kadar ateşli yazı ve eserlerin . ortaya çıkınası, herkestduygulandıniıakta ve hay­ . ran bırakmaktadır. Nejdet Sançar ve eserleri- üze­ rine yapılacak araştırmaların yaırui . dönem Türk fi­ kir hayatı tarihine önemli hizm_etlerde bulunacagı dü-şüncesindeyiz.

1 8, Ötükeil, s ay ı : 5, 1 5 Mayıs 1 964, s. 8. 1 9: 20. 21 . 22.

Ötü ke n , s a y ı : 9, 1 2 Eylül1 964, s. 9-1 0: Ay. nüsha, s. 1 2. Ötüken, sayı: 1 6, 23 Nisan 1 965, s. 4 Ötüken, say ı : 1 7, 1 5 Mayıs 1 965, s. 9 ·


.

.

'

..

.

. . . ANADOLU SELÇUI{LU IlEVLETİNDE "SULTAN" .

:

.

Ö�rt. Gör. �ein Alu* GİRİŞ Selçuklu hanedanı 24 Oguz boyundari Kınık bo­ yuna mensuptur; ı Kınık boyu da oguz Han'ın altı oglundan biri olan Deniz Han'ın boyudur.2 •

1

Deniz Han; bgtiz'un küçük ogullanndan (üç ok� lardan) biridir ki: Bt1 üç küçük oglaiı Batı'ya gönde­ rilmişlerdir. Kınık· boyu Divan-ı Lügatit-Türk'de en üstte zikredilirken daha sonraki şecerelerde alt. -larda yer alması siyasi olaylarla ilgilidir. Selçuklu egemenilgi doneminde yazılan eserler, Kınık boyu'­ nu öne çıkarmışlardır . . . Anadolu Selçuklu · Devleti, Süle:Yrnan · Şah tarafın­ ·

dan kurulmuş, 1 243 Kösedag Savaşı'yla iyice )rıp­ ranmış fakat 1 277'ye kadar vezir Pervane Muined­ din. Süleyman Mogollara karşı mücadele ile devleti ayakta tutarak ''Pervane Devıi" yaratmıştır. 3 Mo gol tahakkümü altında' devlet gölge hakiiniyet olarak AK Ü , Fen Ed. Fak. Yeniçağ Öğr. Gör. (1) Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, I stanbul, 1 979, s. 179 (2) Richard Peters; Batt Gözü ile Türk Tarihi, Tercüme: Dr. Razi Ma­ ner, Istanbul, 1975, s. 26. (F.Sümer'in Oğuzlar-Türkmenler kitabından) (3) Osman Turan, Selçuklular Zamanmda Türkiye, s. 644-645. (4) Oğuz Ü nal, Horasandan Anadoluya, Ankara 1 980, s. 176

*

·

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

25

13 18'e kadar yaşamıştır". Bu tarih 1308 olarak da gösterilir. Konu tartışmalıdır. Anadolu Selçuklu Devleti yükselme devriılde, şe­ kil itibariyle tani bir Ortaçağ İslam Devleti manza­ rası arZ eder. 5 Ayrıca Büyük Selçuklu imparator­ luğunun iranlı-İslam hüviyetindeki idare sistemini miras almış olan Anadolu Selçuklu Devleti; bununla beraber . hakim hüviyetin altında eski Türk husu­ siyetlerini muhafaza etmiştir. 6 Aynı zamanda Bi­ zans'la doğrudan münasebetlerle Bizans'tan da et­ kilenmiş olmalıdır. "Sultan"

Kelimesinin Anlamı ve İlk Kullanılışı

"Sultan" kudretli bir emiri' veya· muayyen bir böl­ genin müstakil hükümdarını ifade etmek için H. IV. (M� X L) asırdan itibaren görülen bir ünvandır. Kelime ve manası (Arapça'ya) Süryanice "Sultana" dan alınmıŞtır. Kelimeye "iktidar, idari iktidar" manası İslamın ilk asırlannda verilmiştir. Tuğrul Bey. keza paralannda Sultan lakabını veya daha ziyade ünvanını ve buna ilaveten "al-sulüın al­ muazzam" terkibini kullanan · ilk İslam hükümdan­ dır. Ünvanın asli unsurundan olan "al-muazzam" sı­ fatı kısa bir müddet sonra resmi dil haricinde terk , olunmuştur. Böylece Sultan, Selçuklular· ile hakiki bir hükümdar ünvanı haline gelmiştir. Az sonra A­ nadolu Selçuklulan da Sultan ünvanını almışlardır. Bu ünvan Kılıç Arslan II. den itibaren onlann para­ lannda da görülür.7 Nitekim Süleyman Şçıh da ken(5) N ejat Kay m az, Anadolu · Selçuklu Devleti'nin inhitatmda Idare

Mekanizmasmm Rolü, (6) Nejat Kaymaz Ayn ı Makale, s. 97-98 (7) .J.H. Kramers, "Sultan" maddesi /.A., c'. Xl., s. 24-28


.

, .

NI HAL: ATSIZ ve NEJDET- SANC�R disini · Sultan olarak ilan ettiyse de M elikşah tarafından teyidi gerekiyordu. Süryani Mihael, Bag­ dad halifesinin diger · hakimiyet sembolleri yaruhda sultan ünva!unı tevcih ettiğini yazar. Anna Comne­ na da Antalya seferine çıkmadan önce, Süleyı:nan'ın "Sultan" ünvanını aldığını kaydeder. 8 Kramers'in iddiasının tersine olarak II. Kılıç Arslan'a kadarki Anadolu Selçuklu Sulta,nlan da paralarında "SuJti;lll " · ünvanını . kullanrnışlardır. � Cahen �'Süleyman'ın, I. Kılıç Arslan'ın "Sultan" ün­ vanını kullanması ve Kılıç Arslan II.'nin tahta çı­ kışından çok kısa. bir süre sonra yazıimiş bir kita� bede bl.l ürivam t_aşıdığinı görmemiz, bu ünvarun res,ıpen verilmiş oldugunu .karutlamaz. Ayrica · bu ün­ vaİıın ne gibi bir değer taşımış olduğu · da belli- de-'. ğildir� O çagdaki yazarlar arada bir "Sultan" -deyirrii � ni de : kullanmakla beraber, Rum'daki Selçuklular ile ilgili olarak genellikle . yalnız "melik" deyimini kullanmışlardır. Fakat resmen bir Sultan olan Nu­ reddin içip_ de aynı şeyi yapmışlardır. Sultanlık dö­ nemind�ld bazı para ve yazıtlarda kullanılan deyim yaln.iZca ıneliktir ve bunun sultandan daha farklı J;:>ir rütbe _ · olanik yorumla;ndığını sanmıyoruz,'.' demek-· · · .·. · tedir� ��- ·. •• . · · Kramers· "yalııız Harzemşahlar mü.s tesna bu ün� .

·

··

.

.

·

.

(8) Ayd ı n Taneri, Osmanlt D.evleti'nin KuruluŞ Döneminde Hüküm­

dar/tk kurumunun 'Gelişmesi ve. Saray Hayatt- Teşki/att,-� Ank.. : .

. . 1 978, s. 52 . . ' (9) l brahim Artuk, Cevriye Artuk, Istanbul Müzelerindeki Islami Sik.

· . . keler Kata/oğu, . (1 O) Claud Cahen, Osmanltiardan Önce Anadolu 'da türkler, Tercüme.:

Yıldız Moran, Istanbu l 1 979, s. 2 1 7- 1 8. Çeviren burada. (21 8. sayfada) "bütün paralarda" sözünü lürkçe"ye yanlış tercüme. et- . miştir. Aslı n ı n : Bazı para ve yazılarda". şeklinde olmas ı gerekiro , : • . ·: · ·


NIHAL ·ATSIZ ve NEJDET SANCAR

27

varıı . ortaya çıkışınd� itibaren taşıyan bütün büyük hükümdarların Sünniler olduğu tesbit olunabilir. " demektedir. Fakar Kramers'in iddiasının . tersine olarak Harzemşahhırdan sadece son hükümdar o ­ lan Alaaddin Muhammed 1 2 1 7'de Şia inezhebini kabul etmiştir. i ı Haçl� seferlerf :zamanında İslamın uyanışına paralei olan bu gelişme basit bir tesadüf degildir. Büyük sultanlar ayıll zamanda Sünni Müs. lurnanların müdafii olmuŞlar ve Mogol hükümdar­ lan da İslamın bu mezhebini kabul ettikleri zaman yine aynı ünyanı almışlardır� 12

·

Hakimiyetin Ka�

'

.

Eskiden b eri Türklerde hakanl�ğın Tann tara­ fından verildigine inanılarak hakirtıiyetin kaynağı­ nın tanrısal olduğu belirtilirdi. Burada üzerinde du­ rulması gereken.; bu hakimiyet hakkının tek Tann inancı üzerine ş ekillendigidir. O. Turan, Türklerin başka milletlerden farklı olarak henüz bir peygam­ bere sahip olmadan kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükseldiklerini belirtir. 13 Bu Tann ile İslamın Allah'ı aras111da göze çarpan başlıca fark onun Türkleri başka milletlerden üstün tutması ve · himayesi idi. 14 '

Hakimiyetin Tanrısal· kaynagı hakkındcı. kitabe­ lerde Bilge Kağan; "Tanrı irade ettiği · için tahta oturdum; dört yandaki milletleri nizama soktum " , demektedir. Oguz Han l}akimiyetini tanrısal bir kaynaktan almış, Uygur hanları semavi bir nurdan

(1 1 ) Halil Ed hem, Oüvel-i /sam iye, Istanbul 1 927-. (1 2) Kramers, aym yer. (13) Turan , a.g. e., S. 5 1 ( 1 4) Turan, a.g.e., S. 1 09 ( 1 5) Turan, a.g. e., S. 1 68-69


NIHAL AT$1Z ve NEJDET SANC"R dogmuş ve . Kırgızlar da gökten gelen bir soya meiısub. olmakla ögünmüş bulunuyordu. 15 · Türk kaganlarına bu vazife kaganhirın bazı vasıf­ ları bulundurması göz önüne alınarak veriliyordu. ö gel; "Tanrı Türk Kagaru'nı ·özel olarak keıi.d�si 'Ya­ ratmış; . ona kut; talih, alplık ve bilgelik vererek, kaganlık için hazırlamıştı. " der16 Taneri, "Tanrı'nın vazife verdigi sultanın selahayitleri sınırsız degil­ dir. Devletin menfaatine halel gelebilecek mesele­ lerde kumandanların tek veya grup halinde hak�­ nın kararianna itiraz ettikleri görülür. 17 demektedir. Kafesoglu, Hun hakimiyet anlayışına Çinlilerin model teşkil ettigt iddiasını incelemekte ve bunu kesin delillerle geçersiz saymaktadır. 18

·. i-1.-ikanların bir özelligi de mübarek olmaları, Çiri

imparatorları gibi mukaddes olmamalarıdır. 19

Taiı:n'run Türkleri koruması ve kendilerini ba·ş ­ ka milletiere üstün tutması, hakanların iktidarı on­ dan almalan inancı Türklerde milliyet ve cihan ni­ zamı şuurunu dogurmuştur. 2 0 Yeni fethedilecek ülkelerin çeşitli bölgelerine gönderilecek hanedan üyelerınin önceden belirlenmesi de cihan hakimi­ yeti ülküsünün tatbikatından idi. 2 1

( 1 6) B ahaeddin Ögel, Hirklerde Devlet Anlaytşt, (XIII, yy. sonlarına kadar), Başbakanlık Bas ımevi, Ankara, 1 982 ( 1 7) Taneri, a.g�e., s. 36 ( 1 8) Izahı için bakınız: lbrahi m Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, BOğaziçi · Yay ınları, I stanbul 1 983·, s. 238 I (1 9) Göktürklerde hakan kutlu ve m übarek idi. Ancak çin mparator­ ları gibi eti ve özü ile mukaddes değildi. Çü nkü kut ve talih Tanrı tarafından kişinin yaşayış ve işine göre verilir ve alın ırd ı." Ögel, a.g. e., s. 2 1 8 (20) Turari, q.g.e., s. 1 09 (21 ) Ka:fesoğlu, a.g.e., s. 349 .

_


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

.

29 .

Sultan Olma Yolu · Bu bölümde Anadolu Selçuklu Devleti'nde salta­ nat makamına nasıl, hangi yoll�rdan ulaşılacagını izah etmege çalışacagırn. Konumuzu takibinde zor­ luk olmasın diye ülüş, veliahtlık ve veraset, cülüs olmak üzere üç ara başlık altında incelerneyi uygun · gördüm.

Ülüş:

Ülüş sistemini Oguz Han'dan beri görmekteyiz. Üh1ş, devletin, hanedanın ortak rtıalı anlayışından hareketle· hanedan azası arasında. bölüşülmesidir. Anadolu Selçuklu Devleti'nde en göze çarpan ülüş sistemi uygulaması olarak II. Kılıç Arslan'ın devleti onbir hanedan azası arasında payıaştırmasını gör., mekteyiz. · ·

Kayma.Z; Osman Turan'ın Bu bölüştünnede bir­ takım zorlayıcı tesiriere yer verdigini fakat . bunu daha ziyade sultarun şahsi durumu ve hanedan ile ilgili dahili hususlar içinde aradıgını belirtmekte, · kendi . görüşünü Turan'ın görüşleri çerçevesinde dile getirmektedir: "Kati bi� şey söylememekle be­ raber hadisede bir t�kim zorlayıcı faktörlerin rolü bulundugunu düşünmekte isabet vardır" demekte­ dir ve · olayda herhangi bir orijinalligin bulunmadı­ gını , eskiden beri devam etmekte olan gelenegi sürdürdügünü belirtmektedir. 22 inalcık, II. Kılıç Arslan'ın oğ;ullarının kendi böl­ gelerinde merkezi divana danışmadan yönetim hakkını kullandıklarını söylemektedir. 23 Mehmet

(22) Kaymaz, aym makale, s. 1 1 2-1 1 3 (23) Halil l nalcık, "Osmanlılarda S altanat Veraseti", Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,


· · IN

I HAL ATSIZ ve

rtEJDET SANCAR

Şeker. bunun imparatorluğ;un kuvvetini birbiline karşı on. bir kısma ayırarak ı iç savaşların · çıkmasına s ebep oldugunu belirtmektedir.24 Oguz Ünal. bu şekilde bölüştürmenin aşiret reisieri yerine hane- · dan azası tarafından. yönetiminin . bir ne� merkezi­ yet teşkil ettiğ;ini belirterek fikrinde Togah'a da­ yanmaktadır.25 Anadolu Selçuklu Devleti'nde ülüş Sistermnin et­ kinliğ;ini yitirmesi II. Süleyman Şah'la olmuştur.26

Veraset ve Veliahtlık: . Aydın • !Taneri, "En eski devirlerden beri Türk devletlerinde tatıtı. hanedanının muayyen azasına inhisar ettiren bir gelenek . yerleşmemiştir. Zaman zaman bazı temayilllerin ortaya çıktığ;ı doğ;rudur; (Veliaht tayini, büyük oğ;ulların veya küçüklerin · tercihi gibi) Fakat esas tahtin ilahi takdire a Çık tu - · tulmasıdır. "27 Anadolu Selçuklu Devleti'nde veraset meselesi hakkında Akdağ;ı "Bir hükümdar ölünce, -Yerine en büyük oğ;lun geçmesi geleneğ;i var olmak­ la periıbe:r buna pek de riayet olunmanıaktaydı. Kaide ya ·sultan• ölm�deri bir vasiyetle bozuluyordu, veya kendisi ölünce,· divan mensüplar,ı · ve ekabir; aralarında· 'ihtilafa • düşerek, bir . hayli . mücadeleden sonra büyük . şehzade yerine başka birini tahta çı:· · karıyorlardL"28 dem·ektedir. · . -· :· : .- ". ·:( '. ..:· ·

·

(24) Meh met Şeke r, Fetihler/e Anadolu 'nun TiJrkleşmesi Islam/aşma­ . s1, Istanbul 1 973; s, 55 . . _(2�) Ünal;· a.g. e., s. 1 73 . . (26) Ü n a l , ''ll. S üleyman Şah'ın en büyük h izrı:ıeti... Türk Hakiiıı i'y et S istemine göre ü lüş s ist e m i n e göre d evletin taksim edilmesi . teamülüne son vermiş olmasıdır", demektedir. A.g.e:, s. 1 74 · . (27) Taneri, a.g. e. , s. 31 . :.. .· . rihi, Istanbul, l I çtimai Ta (28) Mustafa Akdağ, · Türkiye:nin ktisadi ve · -. ;· . 1 977, · ç . 1. s� 53 . · .

·

. .

.

·

·


NI HAL ·ATSIZ ve NEJDET SANCAR

31

Cülüs: Yeni hükümdar tahta oturmadan, evvel kendisine emniyet gelmesi için vefat eden hükümdann ölüsü gösterilir ve sonra vezir ve ileri gelenler . koltuk­ larına girip tahta oturturlar ve onu müteakip biat resmi icra olunurdu. Bir kanşıklıga meydan veril­ memesi için vefat eden sultanın yeni hükümdann cülüsuna kadar vefatının ifşa . edilmemesi teamül­ dü. 29 Kaymaz, cülüsun "Devlet ve ümeta ekabirinin bir meşveret meclisi . teşkil ederek, fikir teatisinde bulunmalan ve eksenyetinin reyleri üzerinde bir­ leştigi bir. namzedi tahta geçirmeleri şeklinde · vu­ kubulurdu. "30 demektedir. ·

Hakimiyet Sembolleri Hakimiyet s embolleri sultanin protokol bakı"' ınından durtimunu belirler. Bunlar: payitaht! saray ' ve çadır, taht, tae, bayrak, tug, davul nevbet, ünvan ve lakablar, hutbe, s�e. çetr, tıraz, yüzük. kemer; yay ve oktur. 31 .

.

.

Payitaht (Başkent}: Hükümdar ve maiyeti11İil bu­

·

lundugu saray, hükümet, ordu ve adalet teşkilatının bulundugu ülkenin yönetildigi şehirdir. 32 Süley­ man Şah zamanında payitaht Iznik idiyse de sonra Konya oldu. ·

Saray ve Çadır: Hakimiyet alametle:rlriin bulun­ dugu yerdir. Çadır menkuldur . . Selçuklu Sultan(29) LH . Uzunçarşılı, Osmanlt Devleti Teşkilatma Methal, TTK Anka-

ra, 1 970, s. 64-65 (30) Kay m az, aym makale, s. 1 00 (31 ) Tan eri, a.g.e., s . 43-45 (32) Taneri, a.g.e., s. 43-45 ·


.

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

32

lannın Konya, Aksaray, Tokat, Antalya, Sivas'da saray!� bulunmaktadır. 33· ·

.

.

:

· Taht:. Taht'a Ahadolu Selçukluları'nda "seril''' .de

denilmekteydi . Ekseriya "taht-ı saltanat", "serir-i saltanat" , veya "taht-ı Süleymani"34 şeklinde kul­ lanılmıştır . 35 Eski Türklerde tahtın merdivenleri bazen yedi, bazen de dokuz yani gök katlarının sa­ yısı kadardı. 36

Taç: Tahtı tamamlayan unsurdur. ögel'e göre taç İran kültür . unsuru zannedilmektedir . 37 · Türkiye Selçuklularında ta ca ilişkin kayıd olarak Mesut I . ' ..: ni n tahttan inerek oglu Kılıç Arslan'ın başına taç koyması hadisesi yardır. 38 ·

·

·

Bayrak: Her hükümdarıo bayrak rengi ayridır. Alaaddin Keykubad I.'riin bayrak rengi . sarıdır.39 Bayragı bayraktar .taşırdı. Selçuklu' da iki sancak vardır ki biri halifenin saltanat menşuru ve diger alametleri e . beraber gönderdikleri siyah bayrak ve digeri . de Selçuknamelerde rayet-ı saltanat, . san­ cag-ı humayun, rayet-i cihangir, sancag-ı saltanat gibi tabirlerie zikr edilen hükümdar sancagıdır. Bayrakda hilal sancak bezinin üstünde degil, sancak · sıngırtın başındadır. 40 ·

Tuğ:

Eskiden beri Türk Devletleri'nin ve İmpa-

(33) Taneri, a.g.e; ; s. 43�45 (34) Devletin kurucusu olan Süleyman Şah kastedilmektedir. (35) a.g.e., s. 45 (36) Ög el, a.g. e., s. 70 (37) a.g.e., s. 46-47 (38) a.g.e., s. 46-47 (39) a.g.e., s. 46"47 (40) Uzunçarşılı, a.g.y. ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

33

ratorluklannın sembolü idi. Aynı zamanda rnukad­ desti. 41 Tugda da hilal sırıgın üzerinde idi.42 Tug ve davul birbirinden �ynlmayan sembollerdir. Kaşga:­ ri'ye göre tug dokuz tanedir.43 Bu tuglar turuncu renkte ipekten veya kumaştan yapılır.44

Nevbet (veya davul): Sultanlar

namaz vakitlerin­ de olmak üzere günde beş defa çaldıgı halde tabi hükürndarlar, üç defadan fazla çalamazdı.45 Gö­ rünüş e göre ilk defa Tugrul Bey zamailln da beş de­ fa nevbet çalınrnıştır. Tugrul Bey'in yaptıgı fetihler­ den sonra da şenliklerle beraber nevbet de vuru­ luyordu.46

Ünvan ve Lakablar: ilk bölümde ·Mihael'e dayana­ rak Halifenin Süleyman Şah'a "sultan" ünvanını vet­ miş olabilecegini belirtmiştik. Bti Abbasi halifeleri­ nin genellikle Şif-Fatımilerin manevi otorttelerinirı tanınmasına fırsat vermernek ve birbirlerine rakip sultanlar çıkararak nüfuzlarını arttırmak yoluna git­ melerine baglanabilir. 47 Paralardan Abbasi-Sel-çuklu münasebetlerini örneklemek mümkündür: Kılıç .Arslan IL nin oglu Rükneddin , Süleyman'ın

598-1 20 1 tarihli bir si�esinde "el, sultanü'l-kahir Ebu'l-feth", Keyhüsrev l . 'in 1 204 tarihli sıkkesinde (El-imam . en:-nasreddin Allah emiru'l-Müminin) iba­ resi ve İz:zeddin I. Keykavus I' in parasım bir tara .. fında yukarıdaki (el-imam . . . ) terkibi diger tarafın-

(41 ) Ög el, a.g. e., s. 71 (42) Uzunçarşılı, a.g. e., s. 48 · (43) Taneri, a.g.e., s. 48) (44) Taneri, a.g.e., s. 48) (45), M. Atay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamam, I stanbul ·1 976. s. 77 (46) Köymen, a.g.e., s. 78 (47) Taneri, a.g.e., s. 52


NIHJlL ATSIZ ve

NEJDET SANCAR

da (Es-sultanü'l-galib izze'd-dünya ve'd-din Keyka­ vus bin Keyhüsrev) yazılıdır. Bunlar kliŞe olarak kullanılmaktadır yani her sultana ait ayrı ayrı yazi yoktur. Yine paralardan sultanlarm ünvanlannı da Çıkarmamız mümkündür: Sultan Mesuud (1 ı ı 6- 1 1 56): (Es-sultanül�muaz­ zaın Mes'ud bin Kılıç· Arslan)

II. İzze ddin Kılıç Arslan ( 1 ı 56- ı ı 92) : (Es-sul­ tanü'l muazzam Kılıç Arslan Mes'ud)

· I. Gıyaseddin Keyhüsrev ( 1 1 92- 1 1 9 5) : (El-,mine­ ti Allah sultanü'l-muazzanı Keyhüsrev bin Kılıç Ars­ lan misır-ı _ emirü'l.,l11ii 'minin)

· i. İzzeddin Keykavus ( 1 2 10� 1 2 1 9) : (Eı:;-sultanü'l­ galib ' iize'd:.dünya ve'd.; din Keykavus bin' K,eyhüs· · r ev) ·

·

.· ..

. I. Alaaddin Keykubat ( 1 2 1 9-20- 1 236) : {Es-sul­ tanü'l-muazzam İzzed-dünya ve'd-din Keykubad bin · • ' Keyhüsrev)48 . · · · L tzzeddin Keykavus için ise halife tarafından Türkçe İnanÇ bilge:; kutlu lakabı kullanılmıştır. iz­ zeddin Keykavus "Sultanül-.Galib" ünvanını Sinop'un · fethinden .sonra aldı. .Anadolu' Selçuklu hükuriıdar­ lan ekseriya kitabelerde (Es"'sultanü'l-azam Şahin­ şah�i mmizzani zıllullahi fil"'alem) lakabıru kı.illariır­ lardı. (El-mineti allah) Rükneddin Kılıç Arslan'ın tevkilerinde ve sikkelerinde kullanmıştır . . • ·

·

·

·

(48) l brahim Artuk, Çevriye Artuk, Istanbul Topkapt Müzesr Islami Sikke/er Kata/oğu· (49) Tan eri � a.g. e., s. 54 . (50) Taneri, a.g.e., s. 58 ·


NIHAL ATSIZ ve NEJ_D .:T SANC:AR

35

Rütbe: Hutbelerde Hamd ve Salavatdan sonra Ab­ basi halifesinin ve metbu devlet sultanının adları­ nın ünvan ve lakablannın zikli ve kendilerine dua takib eder. Nihayet tabi hükümdarlar bütün bun­ lardan · sonra kendi adı ve lakablarını zikrettirebi· lirler. 49 · · Sikke: Türkiye Selçkuluları'nda ilk altın sikke

II.

Kılıç Arslan devrinde basılmıştır. Alaaddin Keyku­ bat I. 'nin . bastırdığ;ı altın sikkeler· Orta ve Yakın­ Doğ;uda da geçtiler.60 Hilal bu sikkelerde de kul:­ lanıhnıştır. Köprülü: "Anadolu Selçuklu Devleti'nin meskukatı . tetkik edilince, bunlarda BiZans tipinde sikkelerin ehemn:ıiyetli nisbette mevcud oldugu ve bunların uzun bir müddet devam ettiğ;i görülmek­ tedir" . der ve bunu muhtelif . iktisadi ve idari zaru­ retlerin . neticesi olarak telakkı eder.51 Yine Köprü­ lü: "Abbasi halifeleriyle daima dostane münasebet­ lerde bulunan Anadolu Selçuklulan Bağ;dad'ın Mo­ ğ;ollar tarafından zabtından sonra bile bir · zaman sikkelerinde halifelerin hatıralarını yaşattılar . " 6 2 der. ·

·

·

·

Kılıç: Kılıçın Anadolu Selçuklulan'nda hakimiyet sembolü olup olmadıgı hakkında herhangi bir kay­ da rastıamadım. Fakat, 1 060'da halife, Tuğ;rul Bey'e belind�ki kılıcı çözerek ona kuşatmıştır.64 Cetr: Sultanlartn kabullerinde, seyahatıerlnde ve sefer sırasında hükümdarıo başımn üzerinde tu tu­ lan hükümdarlık şemsiyesidir. Bir mızrağ;a takılı .

.

(51 ) M.F. Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osman lt Müesseselerine Tesiri, I stanbul 1 981 , s. 222 (52) Köprülü, a.g. e., s. 1 49 . (53) Artuk, a.g.e., s. 370 (54) Taneri, a.g.e., s. 59 ·


NI HAL ATSIZ ve NEJDET· SA'NC:AR

36

olan cetr: ipek, atlas veya · altın sırmalı , kadifeden yapılır. 55 O. TUran "kaynaklar Selçuklu · çetiderinin de ok ve yay şeklinde yapıldıgını söylerler" demek­ tedir. 58 Türkiye Selçukluianna ait kaynaklarda (çetr-i ci� hangir- i saltanat", "çetr-i mansur " , "çetr-:i .şehin­ şah", çetr-i hÜmayun" tabirleri ile anılır. Türkiye Selçuklu çetri siyahtı. Köpek'in tavsiyesiyle maviye çevrildi. 67 Cetrin tepesinde de hilal vardı. 6 �

Tıraz:

Türkiye Selçuklu Sarayı'nda ve müştemi­ latında tıraz imalathartesi vardı. 59 Hükümdarla-rın ve devlet ileri gelenlerinin sanatkarane s ırma işlemelerle ve şerit halitıde kenan yazılarla süslen­ miş elbisesL,ve elbise kumaşlarının dokundugu imalathane anlamındadır . 60

· Yüiiik: S�lçuklu hukümdan yüzügünü kime 've� . rirse o, herhangi bir işe memur edilmiş deniekti. Köpek iki defa · Şemseddin Altunbey'·i ve Tacüddin Pervane'yi öldü-rmek için II. · Gıyaseddin Keyhüs, rev'in yüzügünü kuUanmıştı. Destarçe-i aman deni- .. · len bir de afv alameti vardır. 8 1 ·

. · Kemer: Öget Türklerde altınlı kemerin bir hü­ kümdaflık ve baglılık sembolü oldugunu belirtir. 82 Tanert, kemeri kılıcın tamamlayıcı bir parçası · ola­ rak niteleridirmektedir. 83 · ..

. (55) (56) . · (57) (58) (59) (60) (61 ) (62) (63)

Tan eri; a:g.e:; · s. 59. Turan, a.g.e.; s. 47 Taneri, a.g:e�. s. · SO Uzunçarşıh, a.g.e., s. 72· Taneri; a.g.e., s. 61 Taneri, a.g.e., s. 60 Uzunçarşı lı, a.g.e., s. 75 Ögel, a.g,e., s. 1 97 Taneri, a�g.e., s. 63 ·


NIHAL ATSIZ ve NE_JDET SANCAR

37

Ok

ve Yay: Turan ok ve yayın Oguz Han'dan beri Türk Kagan ve Sultanlannın ba�yet işareti oldu­ gunu belirtir.84 Ok göndermek hükümdan ve tabi­ leri olan bir siyasi topluluk için söz konusudur. Orhun Kitabeleri'nde, "idi oksız" yani sahibi, hü­ kümdarı ve ok gönderilen! ve tabileri bulunmayan manasındadır. Nitekim " öksüz"ün bu kelimeden geldigi anlaşılmaktadır. Hakanın boy beylerine ok gönderriıesi onlari bir sefer veya toplantı için çagı­ ran bir emir manasını ifade etmiştir. 85 ·· Ok ve yayın fermanlarm başına kanarak altına isim ve lakablar yazılıp tugra makamında kullanıl­ dıgını Muhammed bin İbrahim; Şelçukname'sinde .yazmaktadır. Gerek Büyük Selçukilerde ve gerek Anadolu Selçukileri'nde tugramn: · resim ve şeklinin tarifi hakkında küçük kayıtlar vardır.· Anadolu Sel­ çukileri'nde tugranın kavisli oldugunu "Kemança-i Tugra-i _Saltanat" tabirinden anlıyoruz . .Anadolu Sel­ çukileri'nde tiıgra alaınet�n bir cüzüdür.

(64) Uzunçarşılı, "Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldu lara Dair", Sellete n (65) O.Turan, "Türklerde Hukuki Sembol Olarak Ok, Eski Türklerde Okun Hukuki 'Bir Sembol Olarak Kullanılması", Belleten, C. IX., s� 305-1 8.


. 1 974

KIBRIS BMIŞ HAREKATI Suzan GEDİZLİ*

Kıbrıs sorunu güncelligini yitirmeyen bir konu­ dur. Orta-Dogu'nun bu stratejik bölgesinde iki et­ nik grubun oluşturdugu Ada, halkının iç sorunlan kadar, riıilletl.erarası alanda da dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır.

· Türk Milletinin .ve tarihinin bugünkü teı:psilci,si ·

varist olari Türkiye Cumhuriyeti ilk önce Os­ manlı ; Devleti'nden kalan Türkleri daha sonra da ötekilert:r:li düşürunek mecburtyetinde . kalacaktır.

ve

Yuriani§ tart� Megoli Idea yolunda hızla yayılmak istemekte ve ·.· bu yayılmahıri� bir bölümü olan Kıb­ rıs'ın topraklanna ilhakı yani "enosis" için her fır­ sattan yararlanmaya çalışmaktadır. ilha.k ile Kıb­ rıs'ın bagırtısızlıgına son vererek Ada'nın Yunanis -:­ tan .. ile bi:deşinesini gerçekleştirmek arzusunda olan Yunanistan ve Rum yöneticileri , Ada'daki . İri­ giliz hakimiyetine güya son verilmesini başardıktan s onra bu ilhaka en büyük -engel olarak gördükleri · Kıbrıs Türklerini tüm insan hakiarım çigneyerek uyguladıkları siyasal ve sOsyo- ekonomik ambargo ile pasifize etmeye ve 1 9 63-64, 1 967 ve 1 974 yıl­ larında uyguladıkları katHarnlara imha ederek veya Ada' dan : göçe ' zorlayarak Ada ' daki etkinliklerini · az tnıaya yönelmişlerdir. _


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

39

1 9 60' dan beri süregelen Kıbrıs sorununa: <Ege Denizi'nde petrol araştırmaları, bu münasebetle deniz atıdaki tabanın uzunluguna ilişkin sorunlar, Ege Denizi'nin yunan denizi sayılması, Yunanlılar tarafından adaların silahlandınlmaya . başlannıası, Ege'de son NATO manevraları sırasında kışkırtılan olaylar, öte yandan yine Yunanistan'ın Kıbrıs konu­ sunda oynadıgı iddia olunan :ikili oyun, Türk-Yunan ilişkilerinin hem karşılıklı hem· de uluslararası alanda bir defa bozulmaya başlamcı.sı gibi sorunlar eklenmiştir. Yunanistan ne zaman sıkışsa tek so­ rumlu olarak Türkiye'yi görür. Yunanistan · daima kendini alacaklı, Türkiye 'yi ise kendisine karşı de­ vamlı borçlu olarak görüyordu. 1 Türkiye'nin Kıbrıs'la ·ilgilenmesinin sebepleri : 1 - Kıbrıs Yunanistan'a geçtigi ve Kıbrıs'ta Rum hakimiyeti altında bir devlet kuruldugu · takdirde buradaki 1 00 . 000 Türk zamanla dagılıp yok edilec ektir. ·

2- Batı kıyılanmıZa sokulmuş olup günün birinde mutlaka Türkiye'ye dönmesi gereken eski, adala­ rıİnlzdan sonra bir de güneyirtıizdeki Kıbrıs 'ın Yu­ n:anlılaşması Türkiye'nin güneyine sokulm1,1ş bir düşman üssü demektedir. Yunanlılar tek başına bir tehlike arzetmeselerde bir . ittifak içinde veya Tür­ kiye'nin başka yönlerden saldınya ugradıgı bir anda Kıbns,. Türkiye aleyhinde tehlikeli bir üs olabilir ve . öteki adalar gibi küçük olmadıgından bu üssün Türk Hava �uvvetleri tarafından vurulması kolay olmaz.

3- Yunanistan, Türkiye'nin ebedi düşmanıdır. 1-

Derviş Mon izade, Kıbrıs Dün Bugün Yarı n, Kıbrıs Türk-Kültür Der­ neği lst. Bölgesi Yay. , Istanbul 1 975, s. 482-483


NIH.AL ATSIZ ve· tfEJDET SANC:AR

·

ifubl"l�'tan sonra Pontus'i kadar uzanan Yum1n emelle­

rine kapı açılınış olur ve devamlı Yunan başanları Avrupada onlara karşı büyük bir sempati sağ;lar. · ·

4-. Kıbns ·asırlarca Türk ülkesi olarak kalmıştır. 5- Kıbns Türkleri yıllardır süren ve · kalırartıanca olan savunriıalan ile aİıavatanla birleşmeyi ne kadar çok istediklerini · ispat etmişlerdir. 6- Kıbrıs'ın elden çıkması Türkiye için büyük bir moral kaybi olacaktır 2 ·

..

ı 963 yılından beri devam · ed e gelen katilarnlara bir de yeni iktidara gelen Samson'un katliam yapa­ cagı haberini alan. Ecevit · Zürih�Lon�ra anlaşmalan gereğ;ine uyarak Ingiltere'ye müda-halede bulun­ mayı ' teklif etmek- iÇin Londra'ya gitntişti.' ingilizler çekingen dayranınca Türkiye garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz ı 974 Cumartesi günü Kıb­ rıs Türk Banş Harekatı'nı başlattı. 3 20-22 Temmuz ı 9 74 tarihleri · arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbr;ı.s'ta küçük bir sahanın kontrolünü ele geçir­ mişlei."dir� B�M. Güvenlik Konseyi�nin kararına uya­ rak, 22 Temmuz ı 9 74 günü saat ı 7. 00'de ateŞkes olmuştu. Türk tarafı ateşkese uymuş, fakat Rum­ Yunan· · ikilisi, ağ;ir silahlarla birçok Turk köyürie taarruz etmiş , .· köylerin bazılarını işgal ederek, pek-çok Türk'ü Gsir almışlardır. 4 I. Barış Harekatından sorira Türkiye, Yunanistan . ve ingiltere Dışişleri Bakanları, ·. 25-3 ı · Temmuz ı 974 tarihleri arasında Cenevre'de toplanmışlar ve 2- Atsız, Türk Tarihinde Mesele!er, Ötüken Yay. l st. , 1980, s. 1 91 ·

3- Manizade, a.g.e., s. 509

4- H. Fikret Alasya, Kuzey ·KJbns Türk Cumhuriyeti Tarihi, Türk Kültü­ rün ü Araştırma Enstitüsü 71 , Ankara 1 '987, s . 46


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

41

Türk Bölgelerinin etrafına mayın dökülmesinin durdurulmasını, silahlı kuvvetlerin çekilmesini, Türk köylerine yapılan saldınlara son verilmesini, Türk Silahlı Kuvvetleri etrafında . askerden arınmış bölge · meydana getirilmesini öngören bii" anlaşma imzalamışlardı. Fakat Yunanistan tam Enosis yap­ . tıgı bir sırada , ugradıgı bu askeri . maglubiyeti bir türlü hazmedemedigi için, vanlmış bulunan anlaş­ maya uymamışlardır. Türk askerlerinin ulaşmadıgı yerlerdeki Türk köylerine karşı Rumlar saldırıla­ rını sürdürmüş , ı 5 . 000 Türk . mülteci olmuş , 30 kadar Türk köyü . Rumlar tarafından işgal edilmiş ve Yunanistan'dan Kıbrıs'a çok sayıda. takviye birlikleri silah ve cephane yollanmasına başlanmıştır.6 '

.

"

Ecevit .Hükümeti ı ı yıldan ben hiçbir . Cumhu­ riyet Hükümetinin kullanamadıgı müdahale hak­ kını kullanmıştır� Kıbrıs Türk Silahlı Kuv-Vetleri'nin gönderilmesiyle saglanmak istenen gayeler şun­ lardır:

ı- Kıbrıs'ta ihlal edilmiş olan Anayasa yeniden kurulması,

düzeninin

2- . Ada'da gerek toplumların kendi içlerinde ve

gerekse toplumlar arasında barışın saglanması,

3- Türkiye'nin güvence altına alınması, 4- Enosis'e giden yolların tıkanması,

5- · Lozaı:ı Anlaşmasıyla Dogu Akdeniz'de kurulan dengenin korunması6 İngiliz Dışişleri Bakanı Mr. Callaghan'ın destek-

5- H.Fikret Alasya, · Tarihte Krbns, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Merke­ zi, An k. 1 988, s. · 243-46 6- Alparslan Türkeş, Drş Politikamrz ve Krbns, Kutluğ Yay., Istanbul 1 975, s. 1 32


. .•

:·:...... :-. !:;"·:·:_;··�: ':�;:·,·..; ..... ·. .. .

·· . .. ,

'

i ' ' .42

·· ;: ·. ·•·· . . • .·

: N I QA[· ATSIZ· ve NEJDET •SANC:�R

lediğ;i Kıbrıs Rum Lideri ve Yunanistan Dişişleri Ba- · kanı Yorgo Mavro, Yunan takviye birliklerinin Kıb­ ns'a intikalinin tamamiariması ve Türk Silahlı -Kuv­ vetleri'ne karşı harekata hazır duruma gelmeleri­ nin saglanması için, zaman kaianmak maksadıyla 36' saatlik bir süre talep ederek, Konferansda ge­ ciktirme taktigi uygulanmasına çalışıyordu. Sonucu belli olan bu durum karşısında Türk Barıs Kuvvet­ leri'nin hassas durumunu kurtarmak, Rum�Yunan ikilisinin karşı saldırisı ile imha edilmemek ve de­ nize dökülmernek için Bizans oyununa gelmeyerek IL Barış Harekatı'nı başlatmaktan başka bir seçe­ negi kalmamıştı. 7 14 Ağ;ustos 1974 günü T Ürkiye saati ile 04.19'da IL · Barış Harekatı başlamıştır. Ecevit · kamuoyuna şöyle açıklamada bulunmuştur : "Cenevre konfe­ ransından birşey elde edilememiŞtir. Yunaı:ılılar ve Rumlar bugüne kadar . devletin statüsünü degiş­ tirecek ciddi bir görüşmeye yaiıaşmamışlardır. · Oy­ alama taktigiyle Türkiye'yi etkisiz bırakmaya çalış­ mışlardır. Kibns'da artık kesiri bir . sonuca vanlması gerektiğ;iydi. 20 Temmuz 1974 günü, Türkiye'nin garantör devlet olarak ve · garantörlükten aldıgı yet­ kinin sınırları iÇind� kalmaga özen göstererek gi­ riştigi ·harekat ne kadar haklı ve hukuki ise bu­ günkü davranışı da . en az o kadar haklı ve hukuki­ dir. Türkiye müzakere yoluyla bir sonuç alamaya­ cağını aniayırica bu yola başvurmuştur. Bu harekatın amacı Kıbrıs'ı istila degil, kurtarmak amacını ta7- Alparslan Türkeş, Ktbns'tn Tarihi Gelişimi ve Kuzey K1bns Türk s�.

Çumh uriyeti, . Kıbres Türk Kültü r Derneği ' Genel Merkezi, .Ank. 1 983, s. 57-58 Murat Sarıca U d . , Ktbns Sorunu, !st. Ü n iv. Yay. , · lstanbul 1 975, s. 20


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR ş ımaktadır. 8

43

g

Böylece, bir taraftan Magosa, di er taraftan Lef� ke istikametinde ileri harekata başlamış bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri, 1 6 Agustos'da biten 3 gün­ lük bir harekat neticesinde; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin emniyetine ve ekonomik ihtiyaç­ larına c,evap verecek . sahayı içine alan bugünkü hu­ dutlarını çiZmiştir. Böyleçe 1 955- 74 yılları ara­ sında Rum-Yunan ikilisinin baskı ve tehditi altında yaşamakta olan Türk halkı kendine ait ola:n vatan topraklanna kavuşmuştu . Kıbrıs meselesine barışçı · bir çözüm bulunmasından yana olan Türkiye, ateş­ kesin gerçekleştiğ;i 1 6 Ağ;ustos 1 974 günü· Yunani­ stan'ı ve Kıbrıs Rum temsilcilerini 3 garantör dev­ let arasında yapılacak olan bir toplantıya çağ;ırmış, zamanın Başbakanı Ecevit sırurların çizilmesinde ve asker miktannın azaltılmasında esriek davrana­ cağ;ım vurgulamış, fakat bu olumlu teklifleri Yuna­ nistan ve Kıbrıs Rumlan reddetmişlerdir. 9 Rum-Yunan ikilisi . 1 4- 1 6 Ağ;ustos tarihleri ara­ sında Muratağ;a, Atlılar, Sandallar vs. gibi yerlerde­ ki savunmasız Türkleri 16 günlük b ebekler , 9 0 yaşındaki ihtiyarlar dahil olmak üzere topluca: kat­ Iedilip çukurlara gömmüşlerdir. Toplu mezarlar BM Barış Gücü . askerlerinin huzurunda açılmış olup bugünde anıtlar halindedir . . Bütün bu gerekçelere rağ;rnen Amerika, Türkiye'ye ambargo tatbik etmiş ve suçlunun yanında yer almıştır. Halen bugün bile Türkiye'ye ABD arnbargosu uygulatılmasına çalışıl·· ·maktadır.10

9- Alasya, KKTC Tarihi, s. 49 1 O- H. Fikri Alasya, "XII Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti", Türk Dün­ yası El Kitabi /, Türk Kü ltürün ü Araş. Ens. Yay. 1 21 , nr. A-23, ' Ank. 1 992, s. 540


.·.· •.

;. >

,.

·

•..

.. .

·_ . N(HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR .·

.

.

fubnslı ��ydaşlarırinz ihtiyar, genç, çoluk, çocuk · demeden katledilmişlerdir. Bu cinayetler II. Kıbrıs . Turk Barış Harekatnun yapılmasının ne kadar ·ye­ rinde ve zanıri. oldugunu ortaya çıkarmıştır. Yer.:. yüzünde barışın ve temel insan haklannın egemen olmasım isteyen, insanlar arasında ırk, menşe, dil ve inaı:ıç yüzünden ayrım gözetilmesini- reddeden, sömürgeci1iğ;e . ve ırkçılığ;a karş·ı olan herkesin bu gerçekleriön yargılardan . uzak şekilde değ;etlen' dirilmesf gerekir.

.

.


••

ENSTITULERI - ÜZERİNE GENEL -BİR DEÖERLEND_İRME KOY_ • •

Mehmet KARAKAş(*) Osmarılı'nın son dönemlerinde devlet düzeyinde tercih edilen Batılılaşma siyaseti, başka bir ifade ile · de modernleşme düşüncesi, Cumhuriyet dönemin­ d e de devam ettirilerek, yeni yönetimin iç ve 'dış politikalarında temel belirleyici olmuştur. Ancak söz konusu siyaset, bu defa sadece devlet düze­ yinde degil , toplum düzeyinde d e yaygınlaştınimaya çalışılmışbr.

-

1 Yeni kutulan Türkiye Cumhuriy�ti Devleti, eski­ nin, yani Osmanlı'nın inkarı üzerine kurulmasın­ dan dolayı yeni açıklamalara ve toplumsal dayanak­ lara ihtiyaç duyınuştur. Bu çerçevede Osmanlılıgın aşılmasından, farklı bir Türklük b.ilincinden_ ve köylülügümüzden bahsedilerek yeni dayanaklar o­ luştu:tul-maya başlanmıştır. Köylülügümüzden bah­ sedilmesi, "köy" ve "köylülük"le ilgili degişik açık­ lamaları da beraberinde getirmiştir. Köylü bir mil­ let oldugumuzu Orta Asya'ya kadar götürenler dahi olmuştur.

Köylülükten ve köyün olumsuz şartlannd�n balı-

(") AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, So syoloji Araştırma Görevlisi.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

46

sedilerek genel siyaset çerçevesinde, . 'Osmanlı eleştirisi yapılmaya çalışılmıştır. Osmanlılar dö­ neminde · köylülerin, yüzyıllardır geri bırakıldıgı · ve ezildigi iddia edilmiştir. Yeni dönemde köylünün efendiliğinden bahsedilerek, köy ve köylü yeni bir anlayışla ele alınmıştır. Köye yönelik yeni siyaset, o dönemde nüfusun

· çoğunltığunu (% 80) oluşturan köylülere, belli bir

biçim verme çabası olarak değerlendirilebilir. Çün­ kü bu eğilim, köyün de içinde bulunduğu toplumun geneline, istenilen yeni biçirıiin nasıl verilecegi tartışmasını gündeme getirebilecektir. Bu . tartış- . malarda egitimin ön plana çıktığı , öneminden ve gerekliliğinden bahsedildiği görülecektir. Eğit1in, . kültür ve · din konularında seçilen siyasetin . oluş­ turdugu ortamda, tartışmalara katılanlardan biri qe Tahsin Demiray'dır. Demiray, eğitimin gerekliliği. ve köylülük konusunda izlenen siyasetle uyuştugu halde, yeni açıklamalarla bunlara katkıda bulun­ masına rağmen bu konuda yönetici kadroları eleş· tirirıekten · de Çekinmemiş tir. 1 :

.

:

\1

.

.

.

.

Modernleşme düşüncesinin ana esprisi. gele­ neksel toplumdan, modern topluma doğru devainlı b ir devinimin gerçekleşmesinin · sağlanmasıdır. Modernleşme siyasetini tercih eden yeni yönetim kadrosu. geleneksel toplumun tipik özelliklerini barındıran köyluye . yönelik, değiştirme ve yeniden yapılandırnıa noktasında bir takım ,çabalara girme ihtiyacı duymuştui. Bu ·amaçla öncelikle köyün nasıl bir toplumsal yapıya sahip olduğu, hangi dinamikleri içerisinde 1 - Recep Ertürk; "Cumhuriyet Döneminde Bir Le Playc ı ; Tahsin Demiray" Sosyoloji Dergisi 3. Dizi 1 Sayı. s . 1 1 9- 1 25 ·

-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

47

barındırdıgı gibi konular araştırılarak, köyün ve köylünün tanınmasına çalışılmıştır, Bu çalışmalar sonucunda da önceden efendi ilan edilen köylü, bu defa geri kalmış ve izlenen siyasetten uzak bir bi­ rim olarak tanırhlanarak, yeniden canlandırılması istenmiştir. Bunun gerçekleştirilebilnıesi için de köye, yeni bir biçim verilmesinin zorunlulugu ve köylünün bilgili kadrolar tarafından egitilmesi önerilmiştiL Kısacası, Batılılaşma siyasetinin top­ lum düzeyine ya:ygınlaşbnlmasının istendigi bir or- · tarnda işe, köylünün egitiminden başlanmaı:;ı kararı verilmiş tir. ·

,KÖY ENSTİTÜLERİNE TEMEL OLAN DÜŞÜNCE.l-ER .

.

.

İz'mir İktisat Kongresi'nde koyle ilgili alınan ka­ rarlar ve hükümet tarafından ülkemize çagtılan; pragmatist bir egitimci olan John Dewey'in raporu , köye yönelik egitim siyasetinin temel hareket nok­ talannı oluş tunnuştur. ·, .

_

-

İzmir İktisat Kongresi'nde "ziraatte egitim" baş­ lıgını taşıyan ve köyün egitiliD:esi için ivedi olarak yapılması gereken işler, özetle şu şekilde tesbit edilmiştir: _

- Köylülere, ziraatın çeşitli dallarını uygulamalı olarak ögretecek biçimde yazılmış, kitap ve dergil-' .er hazırlanarak ücretsiz dagıtılmalı; - Her ilde birbirine yakın olan köyler için, yeter­ li arazasi olan birer yaWı ilkokul açılmalı ve bu okullarda- uygulamalı ve teorik tarım dersleri gös­ terilmeli ; ·

- Köylerdeki ilkokulların hepsinin beş dönümlük bir bahçesi, iki ineklik modern bir ahın, kümesi,


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

48

yeni yöntemlere göre bir arılıgı ve ögretmenlei­ için iki odalı bir evi olmalı. Ayrıca aydın kimselerin de köylerde yerleşmesi teşvik edinıeli; . Türkiye veya yabancı ülkelerde yüksek ög­ renim görmüş olan kizlar v.e. . erkekler' en az pir yıl bu köy okulannda ögretmenlik yapmalı� ·

-

- . Her ilde bir seyyar ziraat okulu açılmalı, bu yol­ la köylüye konferanslar ve filmler sunulmalı. 2 · · Bazı· maddelerini · özetleyerek ele aldıgımız İzmir İktisat Kongresi, Cumhuriyet döneminin köye yak­ laşımını yansıtması açısından, önemli ip uçlan ver­ mektedir. Görüldügü gibi alınan bu kararlar, köyün tanm birimi· ·.olarak kabul edilmesini, köy okul­ lannın küçük bir iŞletme haline getirilmesini ve köylünün tarımsal · yönden bilgisinin artinlmasını öngörmektedir. Ayrıca Köy Enstitüleri'nin ilk tohumlan da bu kongrede atılrriış denilebilir.

.

Köye yönelik egitim düşüncelerinde, hatta genel Türk egitim . sisteminde bir aşama olarak kabul . e­ dilen diger bir geliŞme de. dünyada adı, çocugun merkeze . alıridıgı egitim sistemitü ve gerçek ilgi­ lere göre oktillann açılmasım savınünasıyla tanınail John Dewey'in, Türk egitimi ile ilgili ha�ırladı�ı rapordur. .

1924 yılında hükümetin ,çagrısı üzerine ülke-

mize gelen bu tanınmış egitimci, araştırmaları son­ ucunda bakanlıga sundugu ünlü raporunda, ilk ve en önemli noktayı şu ifadelerle belirlemektedir: "Türk Milli Egitim Örgütünde izlenecek . amaç, Türkiye'nin uygar uluslar arasında yetkin bir- organ 2- l lhan Başgöz, Howard E. Wilson ; Türkiye Cumhu riyetinde Eğitim ve Atatürk, s. 1 24-1 25 ·


NI HAL ATSIZ _ve NE,JDET SANCAR

49

olarak; canlı, özgür, bağımsız ve laik bir Cumhuri­ yet halinde gelişmesidir. "3 Raporun köy okullarıyla ilgili bölümünde ise, özetle şu tesbitler bulunmaktadır: "Köy hayatına sı­ kı sıkıya bağlı olacak ilk ve orta ögrenim okulları- nın kurulması, Türkiye için en hayati meseledir. Bu okullar yalnız öğrenciye ders vermekle yetin� . memelidir. Ozellikle sosyal hayatın aktif akımla­ nndan uzak kalmış -gibi - görünen -köy çevrelerinde, topluluk hayatının merkezini okul meydana getir­ melidir. Köy okulları bulunduklan bölgenin sağlık merkezi olmalıdır . . . Ayrıca -köy okuHanna öğret­ men yetiştirmek için çeşitli tipt� öğı:etmen okul­ lan açılmalıdır. "4 Bu belirlemelerden sonra · köylü . çocuklarını eği­ tip, sosyaJ ve ekonomik hayata katabilecek nite­ likte öğretmen yetiştirilmesi üzerinde durulmuş- tur. 1 933 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşid Galip'in kurduğu Köy İşleri Kcimsiyonu'nun hazırladığı ra­ por, köyde eğitim verecek öğretmenin ' şu nitelik­ lere sahip olması gerektiğini öngörüyordu:

ı- Köyün inanişianna etkin olmak niteligi, _ (dev:­ rimcilik, laiklik ve cumhuriyetçilik - -gibi ilkelerin köyde önderliği) -

toplums�l hayatını etkile ebiİme vasfı, (medeni kanunun köye uygulanması, kanunun he­ defi olan toplum ve uygarlık ,e saslarının köyde yerleşmesine çalışmak)

yÜn

2- Kö

y

- 3- Köyün maddi ve ekonomik hayatına etkin ol­

mak niteliği, (ileri ziraat metodlarını, geniş mal - 3-

John Dewey; Türkiye Maarifi Hakkında Rapor, 4- J. Dewey; A.g.e. s. 8-1 9

s.

8-9


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

50

degişimini, düzenlenmiş para ilişkilerini köye sok­ · mak)_5 ··

· Köy egitiminde görev alacak ögretmenlerde ara­ nan bu nitelikleri ele aldıgırnızda, kültürel açıdan homoj en bir yapıya sahip ve kendine has moral degerieri barındıran Türk köylüsünü değ;iştirme . çarelerinin arandıgını görürüz. Köy kültürü, homo­ j en ve muhafazakar bir yapıya sahip oldugu i.ç in degişim temayülü , daha yavaş ve zor gerçekleşir. istenilen degişimin ivmesinin hızlandıruması an­ cak, iyi yetişmiş . degiştiticllerle · mümkün · olacagı için, ögretmenler . üzerinde titizlikle · durulmuştur. Bunun için de öğ;retrnen .yetiştirecek okullara her türlü imkan saglanmaya çalışılrnışbr.

KÖ.Y •

••

ı

ENSTİTÜLERİNİ� KURULUŞU . . . , · _ ,

...ı

;•

ı

:-;

Köyün egitimine . .yönelik tartışmal_ar ve . öneriler . Köy Enstitüleri'ne basamak · oluşturacak olan "Egit­ men Kurslan'nın açılmasını .saglamıştır. Bu amaçla ilk olarak 1 937 yılında Tarım ve Egitim Bakanlık­ larının işbirliğ;i · sonucunda, . E·ğ;itmen . Kuslan açıla­ rak,, egitim ve ögretime başlamıştır. Egitmenler; . askerlik hizmetlerini' başarı ile bitirrniş, ordu da çavuş ve onbaşılığ;a yükselerek terhis edilmiŞ, en az yinni iki yaşının üzerinde bulunan köy delikanhları arasından seçilecegi kararlaştırılmıştır. Ayrıca narnzetlerin kendi köyleri tarafından qnceden uy­ gun görulıneleri de şart �oşulmuştur. 6 Bir süre köye yönelik siyaset biı şekilde devam ettirilmiştir. Artcak II. Dünya Savaşının arefesinde

5- Orhan Türkdoğan; Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları, IL Baskı, s. 246-247. Bkz; Özer Ozankaya; Cumhuriyet Çınarı, s� 254 6- Fay Kirby; Türkiye'de Köy Enstitüleri, s . . 1 1 7-1 1 8


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

51

oluşan yeni şatlar içerisinde bu siyaset, giderek biçim degiştirmek durumunda � kalmıştır . Bu degişiklik dahilinde Halk Evleri, Millet Mektepleri ve Eğ;itmen Kurslar.ı açılarak �öye yönelik eğ;itime hız verilmesine ragmen istenile1n. sonuçlar alınama­ mıştır. Bunlann sonucunda istenilen verim alına­ mayınca, yeni şartlar da göz önünde .bulundurula. rak, köyün . içten egitimiyle canlandırılması söz ko­ nusu olmuştur. İçten eğ;itim önerilertyle tek birşey hedeflenrriiş olunnıuyordu . Aynı zamanda izlenen siyasete, de uygun bir toplum oluşturmanın yanında, siyasetin korumasim üstlerrecek elemanların yetiş­ tirilmesi de , düşÜnülmÜştü.r . Köy _ögretmen Okul­ ları'nın yetersizligi de bti noktada ortaya çıkmıştır. Belirtilea amaçlar dogniltusunda oluşturulması istenen köy egitim kurumu yeni biçimi ile , egitim tarihimizdeki tartışmalı yerini alacaktır. Köy ög­ retnieni yetiştirilece.k bu müesseselerde ögret­ menle birlikte, köye lüzuınlu diger unsurlar da ye­ tiştiril�cegi için, bu yeni müesseselere "Köy Enstitüleri" adı verilmiştir.7 ·

· 1 937'den itibaren fiili olarak var olan Enstitü tipi köy okulları, 1 940 yılında resmen kurulmaya başlanmıştır. Enstitülere köylü çocukların alınması . kararlaştınlırken, okul binalcirıriın da köyün dışın�a kışla I?enzerliginde kurulması düşü�ül;müştür. Ilk önce !zmir, Trakya, Eskişehir ve Kastamonu köylerinde bulunan ögretriıen okullg.rı, Enstitüye dönüştürülmüş, �öy Enstitüleri Kanunu'nun yürür­ lüge girmesinden sonra da Türkiye ekonomik ve sosyal koşullara göre 2 1 bölgeye aynlmıştır. 1 948 yılına kadar . belirlenen 2 1 bölgeye kurulan· Köy Ens-

· ,7� S. Edip Balkır; Dipten Gelen Ses: Arifiye Köy E nstitüsü , s.

15


52

NI HAL ATSIZ ve NEJDET. $ANC:AR

titüleri şunlardır: · ı- Kepirtepe Köy Enstitüsü 2- Arifiye Köy · Enstitüsü . . 3- Savaştepe Köy Enstitüsü 4- Kızılçullu Köy EnstitüSü 5 - Ortaklar Köy. Enstitüsü 6- Gönen Köy . Enstitüsü 7- Aksu Köy Enstitüsü 8- ivTiz Köy Enstitüsü 9- ·çifteler Köy Enstitüsü ı o - Gölköy Köy Enstitüsü ı ı- Akpınar Köy Enstitüsü ı2- PamulqJınar Köy Enstitüsü ı 3 - Pazarören Köy Enstitüsü 1 4 -= ·Hasanoglun Köy Enstitüsü ı 5 - Düziçi Köy Enstitüsü · ı 6 - Akçadag }5:öy Enstitüsü ı 7- 'Beşikdüzü Köy Enstitüsü 18 - Clavuz Köy Enstitüsü 1 9 - Pulur Köy Enstitüsü . 20- Dicle Köy Enstitüsü .. . 2 1 � Emis Köy Ens�tüsü

Lüleburgaz Adapazari Balıkesir İzmir Aydın Isparta Antalya Konya Eskişehir Kastamonu Ladik .. Yıldızeli Pınarbaşı · Aiıkara Adqna Malatya Vakf�kebir Kars Erzurum Ergani Van8

\

Bu okullann ilk mezunlanrtı vermeye başladık­ tan sorira, mezunlanndan Köy Enstitüleri ve Bölge Okulları için ögretfuen, köyde egitirni denetleye­ cek eleman yetiştirrnek üzere de bir yüksek ög­ retim kurumu olarak, 1 943 yılında Hasanoglan'da · bir Y:üksek Köy Enstitüsü açılmıştır. 9 ·

·

.. Köy Enstitülerinin kuruluş gerekçesi olarak şu 8- ! .Hakkı Tonguç; "Köy Enstitüleri", Tong uç'a Kitap, s. 262 . .

. 9- I.H. Tonguç; "Yüksek Köy Enstitüsü", Tonguç'a Kitap, s. 279


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

53

tesbitler ileri sürülmüştür: Türkiye'de büyük nüfus çogunl�gunun yaşamakta bulundugu köylertınizde ilk tahsili, süratle ve kolaylıkla yaymak, aynı za­ manda köylerimize köy zanaatlarıru ögrenmiş ele­ manlar kazandırmak ihtiyacı, hükümeti Köy Ens­ titülerini kurmaya ve · mezunlarını · istihdam edebil­ mek için salahiyyet talebine sevketmektedir . . . Ay­ nca Köy Enstitüleri Kanununun I. Maddesi, köye dönük görev ve hizmetlerin toptan yürütülecek, köyü ve köylüyü çagdaş uygarlıga kavuşturma işini, ·· temel sorun olarak ele almayı öngörmektedir. . Yine Köy Enstitül�ri, bir yandaıl a günkü ve son:­ radan belirecek ihtiyaçlara göre :köye eleman ye­ tiştirecegi gibi, bir yandan da görevi, bütün köy so­ runlarinin· Çözüm yollarını bulmak için araştırma­ lar, incelemeler yapmak olacaktı. Yani demek olu.:: yar ki; köydeki ·hayatı canlandıracak kıhivuzlan ye­ tiştirecek, ayrıca köyün türlü ugraşılarla çözeme­ digi problemler, o bölgenin enstiti1süne aktarıla­ cak; bunlar, bilimin ve deneyin sürekli · güçleriyle aydınlıga kavuşturulacaktır. Köyün yaşamındaki şartlar geliştirilirken bu alandaki . duraklamaların nedenleriiii ortadan kaldıracak çabalar da ayn bir · doğ;rultuda sürdürülecektir. 10 Enstitüler, ögretim programı ve örgütlenme açı­ sından diğ;er resmi öğ;retim kurumlarından ayrıl­ maktadır. Enstitülerin yönetim örgütünde sırasıyla şu makamlar · ve görevler bulumnaktadır: Müdür, Eğ;itimbaşı, Müdür Yardımcısı� Tanmbaşı, Yapı:..sa­ nat · başı, Müzikbaş ı, İşlikbaŞı, Teknik işler Başı, Kümebaşı, Sağ;lıkbaşı, Hayvan Hasalıkları Başı. 1 1 ·Bu •

J

.

1 O- S.E. Balkır; A.g.e. s. 1 1 -45 1 1 - Muzaffer Sencer; "Sosyolojik Açıdan Türkiye'de l ik Öğre.tim 1 , Sosyoloji Dergisi, s. 98-99. Sayı: 21 -22


54

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

farklılıklann yanı sıra Köy Enstitülerinin; egitimde. birlik ilkesi kapsamına girmesine ragmen, özel du­ rumlan söz konusudur. Askeri okullar gibi mezun.;. larına belli görevler verilmekte ve sadece köylü çocuklara yönelik egitim vermektedif. Aynca diger. egitim kurumlanna göre, daha fazla özen gösteril­ mektedir. . Bütün bunlar, devletin belli bir zihniyete sahip yönetici kadrolarınin, Enstitülerden bir süre için beklediğ;i ve umduğ;u bir takım çıkariann ol­ dugunu gösteren ip uçlandır. Ünlü sösyologlarımızdan Z.Fahri Fındıkoglu'; · a..,. maçları ve ·gerekçeleri açısından Köy Enstitülerini üç döneme ayırmaktadır. ·

ı � 1 940- 1946 dönemi: Köy Enstitüleri'nin kuru­ luş , · israf ve heyecan-·yıllarıdıt. Hakiki maarifçiler bu altı senelik zaman içinde yalnız maarif hasta­ lıklarımızın degil, aynı zamanda büyük çaptaki iç­ timai marazlarımızın da teşhisine yarayacak bazı siyasi, içtimai ve bilhassa ahlaki hadiseler bulacaklardır. ·

2� 1 946- 1 950 · dö nemi ise, çeşitÜ heyecanların akli bir düzene sokulması. Köy Enstitülerinin okul­ la ilgili olmayan her tü:dü hedeflerden uzaklaştı­ rılarak asıl pedegojik amaçlara uygun şekilde yön­ lendirilmesi yıllarını kapsar. ..

3.: l 950- 1 955 yılları arasındaki dÖnemin er( ö­ netnli özelliğ;L ise. Köy Enstitüleri Kanunu'nun day- . andıgı köy-şehir ayrılığ;ına son verilmesidir. Ensti­ tülertil isimleri ögretmen okulları olarak degişti. rllmiş tir. 12 · ·

1 2· Z.Fahri Fındıkoğlu; "Köy Enstitüleri Bayramı", Yeni Istanbul Gazetesi, s. 3 ,. 1 7/4/1 950 ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR

55

KÖY ENSTİTÜLERİNİN T.ASFİYESİ n. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan yeni dün­

ya düzeninin şartları, Türkiye için yeni bir konu­ mu ve yeni ilişkileri beraberinde getirmiştir. Bu konum ve ilişkiler geregi, iç düzenlemelerde de bir takım değişiklikler olmuştur. Devletin iç po­ litikası, bu değişim sürecinde yeni hedefler belir­ lemek · zorunda kalmıştır. Bu belirlemeler sonu­ cun<;la da köye yönelik siyasette değişiklikler . ih­ tiyacı duyulmuştur. Bu değ;işim sürecinde yeni si­ yaset imkanlannın ortaya çıkması, de:vlet kadrola­ rında siyasi har eketlenxpelere sebep olmuştur. Es­ ki ve yeni siyaset tartışmaları sonu cunda, yönetici kadrolarda bölünmeler meydana gelmiŞtir. Söz konusu yeni dönemle birlikte köye yörielik siyasetin değ;işmesi, Köy Enstitüleri üzerinde de değişiklik yapma duşüncelerinin ·· ortaya çıkmasını saglamıştır: Enstitülerle ilgili sınırlamalar ve eleş­ tiriler, bir zamanlar Enstitülerin açılmasını sagla­ yanların bir kısmının da katılımıyla belli bir sevi­ yeye ulaşmıştır. Enstitülerin kuruluşunda ve geliş­ tirilmesinde etkin faaliyet göstereri Mutaf;:ı. Necati , Reşid Galip , Saffet Arıkan. Hasan Ali· Yucel ve is1nail Hakkı Tonguç gibi belli simalar, y�ni kadro­ lar ve sağ düşünceyi savunan aydınlar tarafından eleştiri yagmuruna tutulmuşlardır. Bu isimlerden Tonguç'un dışındakiler, milli Egitim Bakanlıgı yapmış kimselerdir. ·

Kızılçullu Köy Enstitüsü Müdürlüğü yapmış olan Emin Soysal , "İlk öğ;retim olayları ve Köy Ensti­ tüleri" . adlı kitabında; Köy Enstitüleri'nin bilim dı­ şı bir kuruluş olduğunu , 'ögrencilerin kültür yet�r-


56

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

sizliğ;i içinde bulundugunu; okul yönetiminin yol­ suzluklarla dolu oldugunu v.s. ileri sürmüştür. 13 Bu eleştiriler, içten ve dıştan yoğ;unlaşarak, 1 946 yılında Hasan Ali Yücel'in Milli Egitim Ba­ kanlğ;ı'ndan uzaklaştınlmasıyla birlikte ensUtüler, · bir alamda savunmasız kalmıştır. Yeni Bakan Şern­ seitin . Sirer'in döneminde ise enstitülerle ilgili ge­ nel bir koğ;uşturma açılmış , sonuçta kimse ceza­ landırılriıamışbr ama, enstitülerin bütün yöneti­ cileri değ;iştirilrniş, Köy Enstitüsü'nü kuranlar �s­ fiye edilmişlerdir. ' Bu gelişmeler, enstitüietle ilgili bazı karaların alımasını saglamışbr. 1 9 47 yılında çıkarılan bir ka.:. nunla . öğ;retmenlerin toprak sahibi olmalan güç­ leştirilmiş , 1947- 1 948 ders yılında Köy Enstitü­ leri'ne öğ;r'etmen 'yetiştiren Hasanoğ;lan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştır. 1 948 yılında, 92.1 0 sayılı kanunla, köylünün okul yapımı yükümlülüğ;ünden ayrılma imkanı hazırlanmış, köy-kent eğ;itimi �ra­ sında bir ayrım gözetilmemeye başlallİilıştır. 1 950 yılında Milli ·-Egitim Bakanı · Tevfik İleri'nin döne"' mi.Ilde, enstitülü kızların ayrı bir okula kortmasıyla karma eğ;itime son verilriıiştir. 1 952 yılında, zateri köklü b.ir yapı : değ;işikliğ;ine ugramış, niteliğ;ini :Yi­ tirmiş olan Köy Enstitüleri'nin adları, "Öğ;retmen Okulu" olarak değ;iştirilerek, Türk Eğitim ve öğre­ tim tarihinele bir çok tartışmalara yolaçmış olan Köy Enstitüleri dönemi sona ermiştir. 14 1 3- Emin S Öysal ; lik Öğretim Olayları ve Köy Enstitü leri; Nakleden:

Muzafter S encer; A.g:m. s. 1 00 · 1 4- M.Sencer; A.g.m. s. 1 00-1 01


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

57

KÖY ENSTİTÜLERİ ÜZERİNE YAPILAN TARTIŞMALAR .

Enstitülerle ilgili tartışmalar, enstitüler kapatıl­ dıktan sonra da uzun süre devam etmiştir: günü­ müzde de bitmiş degildir. Tartışmalar, genellikle enstitülerin açılma · gerekçeleri, uzmanıaşmanın dışlanması ve komipistlik suçlaması gibi konular üzerinde yoğ;unlaşrriıştır. Tartışmaların isim bazın­ da ise, İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel . üzerinde yoğ;unlaştığ;ını görüyoruz. Tonguç için çeşitli kesimlerden;· övg�lerin yanı sıra suçlamalara varan eleştiriler� de yapılmıŞtır. Suçlamalann başında, Ethem Nejat'tan çok . etki­ lendiğ;i iddialan gelmektedir. Ethem Nejat, tarıma dayanan ve köylerin kalkınmasına katkida buluna­ cak bir eğ;itimi Hk savunan ·kişidir. Onun bu konu­ daki düşünceleri, Köy Enstitüleri'nin fikir kaynağ;ı olmuştur denilmektedir. ıs Aynca Ethem Nejat'ın, Türkiye Korninisi Partisi'ne katıldığ;ı ve Mustafa Suphi ile beraber öldürüldüğ;ü, öte · yandan "Ahrar" ile olan yakınlığ;ından da söz edilmektedir. 16 Türkiye'ye bazı fikirlerin, Balkan göçmenleri ta:­ rafından getirildiğ;i, bazı araştırmacı ve yazarlarımız tarafından söylenmektedir. Tonguç da Balkan göç­ ıneni bir aileye mensuptur. Aynı dönemde bu gö­ rüşü destekleyecek daha üst seviyede görev almış . başka Balkan göçmeni · şahıslar da mevcuttur. Tonguç, 1 897 yılında bugün Romanya toprakla­ rında kalan · Dobruca'da doğ;muştur. Silistre'de Rüş-

1 5- Yahya Akyüz; Türk Eğ itim Tarihi; Başlangıçtan 1 982'ye. s. 1 93 1 6- Engin Tonguç; Devrim Açıs . ı ndan Köy Enstitüleri ve Tong uç, s. 31


58

/

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

tiye'yi bitirdikten sonra 1 9 1 4'te tahsil ' için Tür­ kiye'ye gelmiş-tir. Kastamonu İlköğ;retim Okulu'nu bitirdikten sonra Almanya'ya gönderilmiştir� 1 926'­ dan s onra Milli Eğ;itim Bakanlığ;ı Levazım ve Ders · Araçlan Müzesi Müdürlüğ;ü ve 1 935- 1 946 yılları arasında da ilk ögretim genel müdürlügü yapmıştır. Tonguç'un en çok tartışılan yönü, genel müdü;rlük yaptıgı, Köy �iıstitüleri'nin kuruldugu döneni�deki faaliyetleri ve düŞüncelertdfr. ·

Tonguç'un köye yönelik ilgisi enstitülerle başla­ mama�tadır . o . 1 93 8 ' de "Köyde Egitim" , 1 939 'da da "Canlandırılacak Köy" isimli kitaplarıyla daha ­ önce köye olan ilgisini dile getirmiştir: Ayrıca Köy ögretmen okulanyla ve egitmen kurslarıylq. da ilgilenmiş-tir� 17 .

··

Daha sonraki tartışmalarda, Tongu ç'un komi� nistlikle ilişkişinin kurulması ve Rusya'yla olan ilin­ Usinin ön plana çıkarılması, noktalarında eleşti­ rildigine tanık Oluyoruz. Aslında koministlik suç­ laması, başka bir ifadeyle kominizmin propagan­ dasının yapıldıgı iddiası, Tonguç'un şahsında Köy Enstitüleri'nin geneline yapılmıştır. Bu noktada e­ leştiriletin dozajınıİl, karşılıklı olarak zaman za­ man normalin dışına çıktıgı da görülmektedir. Da­ ha sonra da görüşlerinden bahsedecegimiz Engin Tonguç'un, savunma psikolojisiyle sının aşması bu­ na örriek olarak gösterilebilir. Aynı zamanda en:­ stitülere karşı gerçek tahlilierin dışında "tezek ed­ ebiyatı" _ diye basitleştirilerek suçlall!llası da kar-şı taraf -için örnek götertlel:::>i lir. ·

'

.

Kominizm suçlamaları, genellikle "kültür ihtilali" yapılarak, devrim ideoloj isinin haki:r:p. kılınmaya

1 7- E.Tonguç; A.g.e.

s.

70-82


NIHAL ATSIZ ve ı.,EJDET· SANC:AR

·

'

59

çalışıldıgı iddiaları üzirende yogunlqşmıştır. Bu iddiaları dile getir�n bir ifadeye göre;. "Köy Enstitü­ leri solcu yuvası yapılmaya çalışılmıştır. Gerçekten istenilen kültür . degil, bugün Çin/de o�dugu gibi , tam bir "Kültür Ihtilali"dir. Böyle bir ihtilal için ise sağhı.m bir kültür ve muhakeme ,de tehlikelidir. Enstitülerin şehir ve şenlikten uz(:lk beyabanıarda kurulması da köy çocuklarına · istenilen· şekli vermek içiridir. "18 ·

Köy Enstitüleri'yle ilgili tetkiklerinden birinde , Engin Tohguç'un . şu tesbiti, Mao'cu suçlamaların yapılmasını bir yerde zorunlu kılm,ıştir: Ona göre, "Enstitülerin gerçek amacının · aıt-ycı.pı değişiklik­ lerini en fazla etkileyebilecek bir üst yapı kuruniu olcırak eğitimi devrimci süreci hızlandırmak için kullanmaktır. Bunun için de ülkenin toplumsal ya­ pısı gereği olarak . en· geri ve en çok ezilen eriıekçi kitlesi, köylü üzeriİıde çalıŞmalar yogunlaştınlmış. tır. 19 Bu husus dogru ise enstitülerin, Marksist yönde politik ve ideolojik bir amaç güttüğü eleşQ.rilerinin haklılığı ortaya çıkmaktadır. ·

Ortanın solunu temsil ettiğini söyleyen İsmet İnönü, Köy Enstitüleri'yle ilgili yaptıgı bir açık­ lamasıyla da Ens.titülerin, sol zihniyeti oh.ışturmak ve yçıymak için açılmış eğitim kurumlan oldugu yö­ nünde bir takım sOru işaretleri oluşturmuştur. O . 1 946 Ekimi'nde · yaptığı bir · konuşmada, "Bütün siyasi ve askeri hayabmdaki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilirim ki öldüğüm zainan Türk ·Milletine iki eser bırakmış olacağım. Bunlardan bi1.8- Osman Turan; Türkiye'de Kominizmin Kaynakları, s. 1 69-1 70

1 9- E.Tonguç; "Köy Enstitüleri'nin 30. Yıldönümü" Cumhll riyet 8/4/ · 1 970


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

60

Köy Enstitüleri, digeri de müteaddit partilerdir. " görüşünü beyan etmiştir. 20

ri

Köy Enstitüleriyle - ilgili diğer bir eleştiri ise ih­ usaslaşma konusunda olmuştur. Dönemin dünya şartlan:ı;ıa bakıldığında ihtisaslaşhıanm alabildiğ;ine yayginlaştığı görülürken, enstitülerde bir çok mes- · legin birlikte verilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu husus da ' bir takım haklı eleştirllerin yapılma­ sına sebep olmuştur. . Bu okullarda öğrenciye köy genel hayatının g�­ lişmesine yarayacak: . İnşaatcılık, · köy deniirciliği, d ülgerlik, tenekecilik, hastabakıcılık, ziraat aletle­ rf tamircıliği · ve öğremenlik gibi çok değişik mes­ lekler bir arada öğretilmeye çalışılmıştır. Bunun sonucu olarak da öğretmen, bilimsel yetenekle�:ı;ıe dayanan bir gelişimi köy hizmetlerinde kullanadığı yerde, yüzeydeki uygulamalı kaba . bilgiler ve us� tahklardan öteye yönelememiştir. Oysaki son yıl­ lardaki · kalkınma süreci, yüksek derecede . bilim­ sel egitim yetenekierine önem vereri uzman . kad:- · rosuna dayanniaktadıt. 21 · .

·

·

Bu könu a : baŞk:a bir eleştiriye göre ise: "Hocayı , ve ta]ebeyi tahsilden ziyade toprağa bağlayan bu­ günkü _ iptidai ve hatta gülünÇ sisteme dünya şahid _ olmariıışhr. Esasen devrimizde . de nesil gittikçe ih­ tisaslaşmaya doğnı giden bir gaye ve sisteme göre kuruliiıuştur� "22

d

·

·

·

Tonguç üzerindeki tartışmalar daha çok onun 2021 22-

Doğan Avcıoğlu'; Türkiye'nin D üzeni; D ün-Bugün-Yarın 1. Kitap

498

O.Türkdoğan ; A.g.e. · s·. 25 0 O.Tlirkdoğan; A.g.e. s. 1 69

s.


NIHAL ATSIZ Ve NEJDET SANCAR

61

faaliyetlerine yönelik olmuştur. Aslinda onun teo­ rik bazda düşünce temellerini oluşturan, "Canlan­ dırılacak Köy" ve "Köy'de Egitim" isimli kitapları, Kemal Tahir istisna tutulursa ciddi olarak ele alın­ mamıştır. Çünkü aynı zamanda bu kitaplar, Köy Enstitüleri'nin de teorik temellerini oluşturmuş­ tur. Temel olarak köyü içten . canlandırma temasını . işleyen bu kitaplan Kemal Tahir, "Bozkırdaki Çe­ kirdek"23 isimli tomanında ele alarak ciddi bir şekilde eleştirmiştir. . Kemal Tahir, Köy Enstitüleri'yle. bidikte Batılı­ laşma dönemindeki köye ve ·köylüye yaklaşım .bi­ çimini de eleştirmiştir. "Köyü hepimiz, orada bir köy var ırakta . . . · diye şehirlere, kasabalara en az on bin k.Uomere ırakta, kuş uçmaz, kervan geçmez, gidilmez, gelinmez bir yer sanıyoruz. Köy insanını da şehirlinin en · az asri masalların kar adamı gibi kocaman · izleri Hirnalyalarda, evhamlılara görünen bir yaban! malıluk sayıyoruz• . . Köy, Köy Enstitüle­ ri'nden öncede V?rdı. Hem de yalnız orada, uzakta degil, en kalabalık şehirlerin hemen yakınında, tren yolları, şoseler üzerinde. Bunlar şehirlere, sa. nayi, maden ocaklarına, orduya sürekli ve kalabalık . olarak insanlarını gönderirlerdi. .Bizdeki ş ehir-köy münasebeti, site medeniyeti olmadığ;ı ıçin birbirin­ den ayrılmış değ;ildi. . . Köy de derecesine göre .de­ ğ;işmelerden hissesini alır. Bilhassa yekpare, daha . dogrusu agadan öteye yekpare bir toplum parçası degildir. Toplumumuzun geriel durumuna tıpa tıp uyan katıara ayrılmış kanşık bir toplumun kanşık parçasıdır. "24 ·

.

. .

Kemal Tahir Bozkırdaki Çekirdek adlı tomarun-

23- Kemai Tahir; Bozkırdaki Çekirdek, B ilgi Yayı nları 24- Kemal Tahir; Notlar/Sanat-Edebiyat 2, s. 28-29


62

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:�R

da Köy Enstitüleri'nin kuruluş biçimine karşı oldu,­ gunu vurguluyor. Sorunun, ekonomik, sosyal ve po­ litik oldugunu söyleyerek, salt egitirnle bir yere· va,­ rılamayacagı görüşünü ileri sürüyor.25 Kema1 Tahir, bürokrat-aydın nitelemesiyle. . andı­ gı Tonguç'u, sistemin içinde bürokrasinin bir par­ çası olarak degerleridirmektedir. Tonguç'un Köy Enstitüleri denemelerine de kuşkuyla yaklaşmak­ tadır. Bu konuda onu , . kıyasıya eleştirmiş tir. Bu eleştirilere cevap ise, · Tonguç'un o glundan gelmiş ­ tir. Engin Tonguç'a göre Kemal Tahir, "sol gösterip sağ vurmuştur. Halka karşıdır, · bırakın marksizme, değil Atatürkçülüge, eri basit anlarnda bir halk­ çılıga, en basit bir hümanizme bile aykındır tutu­ mu. Hatta sağın bile sagına düşmüştür ve bur'am bu­ ram · faşizm kokınaktadır. "26 Bu eleştirisinde Engin Tonguç, duygusal tepkisinin ölçüsünü kaçırmıştır. Bu anlamda eksisiyle artısıyla Köy Enstitüsü gerçe­ gine katkıda buluna:rıamıştır. Ayrıca Kemal Tahir'i de anlayamarmştır.

SONUÇ OLARAK Köy Enstitüleri denemesi, köye yönelik siyase:­ tin, genel siyaset içerisinde, cumhuriyeile birlikte yeni bir biçim almasıdır. Batılılaşmanın halka ulaş­ tırılmasınıri ve yeni kurulan rejime dinamizm "ve dayanak bulma çabalannın bir ifadesidir de . deni­ lebilir. Fakat bu yaklaşım biçimi, yeni şartlara göre . değişerek, farklılaşmış tır. Yeni şartlar içerisinde . köyü, üretim ve tüketim kültürüyle tanıştırmak da amaçlar arasında olmuştur. Köy Enstitüleri'nde öğ­ rencilerin sadece birer ögretmen olarak yetiştiril- . 25- Dursun)<ırbaş; Osmanl ı Toplum Düzeni Ve Kemal Tahir, s. 59. 26- D.Kırbaş; A.g.e., s. 58-59


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

63

memesi, aynı zamanda birer ziraatçi ve birer sağ;lık memuru olarak da yetiştirilmesi gözönüne alınırsa bu husus, daha iyi anlaşılacaktır. Enstitülerle, köyden alıp yine köye verme· ilkesi, köyün kültürel, ekonomik ve teknolojik yoldaki gelişmesini düzenieyecek kafaların yeteri kadar yetiştirilmesinin, tabanını oluşturacak ve böyleGe seçkin bir aydınlar tbplulugunun oluşturulması p.­ maçlanacaktır. Yani bu zihniyet, · Köy Enstitüleij'­ nin önderliğ;iyle köye, istese de istemese de el ait- . mak zorunluluğ;u duymuştur. Bir anlamda köyl�r­ de, maddi gücünü yerellik�en, donanıimm merke­ zi idareden alanqevrim sözcüleri oluşturmak da hedeflenmiştir. ·

·

. Muhafaz_akar bir kültürel yapıya sahip olan köy­ le�de alt yapısı hazırlaniJladan, karma eğ;itinie baş­ laiınıası da Enstitülerle ilgili bir takım tartışmalan . gündeme getirmiştir. Ayrıca Enst�tüler,de özellikle Mustafa Necati, Reşit · Galip ve Hasan Ali Yücel'in Milli Egitim Bakanlıgı dönemlerinde daha fazla ideolojik yönlendirmelerin oldugu da ifade edil­ mektedir. 27 Köyün eğ;itilmesi düşüncesi, iz!nir İktisat Kon­ gresi'nde gündeme getirilmiş, Dewey'in raporuyla teorik temelleri atılmış, Tonguç'un ve · çevresinin çabaları sonucunda ·da Enstitülerle birlikte kurumlaşmıştır. '· ·

27- Necdet Sakaoğlu; Cum huriyet Dönemi Eğitim Ta rihi,

s.

31


·

NIHAL A'J'SIZ ve NEJDET SANC:AR

64

' KAYNAKLAR

AKYÜZ, Yahya; Türk Eğitim Tarihi; Başlangıçtan 1982'­ - ye Ank..: 1 982 AVCIOÖLU, Doğan; Türkiye'nin Düzeni: Dün-Bugün-Ya­ rm, Birlrıci Kitap, Tekin Yayınevi, 1 0. Baskı, 1976istanbul. - -

·

BALKIR, S .Edip; Dipten Gelen Ses: Arifiye Köy Enstitüsü: 1 940- 1 946; Hür Yayınlan, 1 974-İstanbul _ - BAŞGÖZ, İlhan; Howard E .. Wilson; Türkiye Cumhuriyeti'nde Eğitim ve Atatürk� 1 968-Ankara. · : DEWEY, John; Türkiye Maarifi Hakkında Rapor. 1939Ankara · ERrÜRK. Recep; ·"Cumhuriyet Döneminde Bir � Playcı: Tahsirt Demiray" Sosyolöji Dergisi, 3 Dizi-I. Sayı - · ' İst. Ün. Edb. Fak; Yayınlan. 1 989-İstanbul. ·

·

·

..

·

·

·

..

o

o

·

·

o

FiNDIKÖGL(J', Z.Fahri;. "Köy ·Enstitüleri Bayramı" Yeni istabtilGazetesi, 1 7/4/ 1 950_ ·

"Terbiye ve· Tedvin Sosyölojileri -Balomından Köy Enstitüleri" Sosyoloji Konferanslan 1965- 1966 İst. İkt. Fak. Yayınlan. _

- - - - - - ..; - - - � .:. ;

_-

KIRB.A$. n ı:ırsun; _Osmanlı Toplum Düzenive Kemal Tahir, Arba Yayınlan, 1987-İstanbul. , KIRBY; Fay; Türkiye'de Köy Enstitüleri; İmece Yay{nlan, : 1 962 -Ank. -

OZANKAYA, Özer; Cumhuriyet Çınan; Kültür Bak. Yay. _1 994-Ank. SAKAOGLU, Necdet; Cumhuriyet Dönemi· Eğitim Tarihi, İletişim Yayınları, 1 990-İstanbul. ·

SENCER, Muzaffer; "Sosyoloj ik Açıdan Türkiye'de İlk

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

65

Öğretim I Sosyoloji Dergisi, Sayı: 2 1 -22, 1967-İs­ . tanbuL SOYSAL, Emin; İlk Öğretirn Olaylan ye Köy Enstitüleri, 1 945. TAHiR, Kemal; Bozkırdak{ Çekirde, Bilgi Yay. 1 972-An� kara. -"' --------; Notlar/Sanat-Edebiyat 2, Bağlam Yay. 1 989-İst. TONGUÇ, Engin; Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç·, 1 970-İstanbul, Ant YaYıhlan. -- - - ------ : "Köy Enstitüleri'nin 30. Yıldönümü" Cumhuriy·· . et Gazetesi, 8/4/ 1970 · · · TONGUÇ, İ. Hakkı; "Köy Enstitüleri" Tonguç'a Kitap --- - -,.-- - -; 'Yüksek Köy Enstitüsü" Tonguç 'a Kitap

.

TURAN, ·

.·- :

'

-: . · '

..

Osman; Türkiye'c1e ·Kominizmin �a)rrıaklan, Nakışlar Yayınevi, 4. Baskı, 1980 -İstanbul. •

·

-

.·,

_ , •

:· ·

'

·

'.

r

TÜRKDOGAN, Orhan,; Köy: Sosyolojisinin. Temel Sorun­ ları; II. Baskı, Dede . Korkut . Yayınları,' 1 9 77-İs. üinbul. ••

'

' .

·

• •• •

·


İSMET İN·ÖNÜ (24 _ Eylül 1884-25 Aralık .·

.

1 973 )

·

Nilüfer KESKİN* ·

Türk Generali, eski başbakan, Türkiye Cumhu­ riyeti'nin ikinci cumhurbaşkanı ve CHP' ni� · Genel Başkarii. ! 27 Yıl' r e· iti� kaderine· yönvermiş, Türkiye Cunihuriyeti'nirt ön.c� :sa:şbakaİll daha sonra Cum­ hurbaşkahl ditha sônra degişmez Genel Başkanı ve Milli. Şefi, · 2 7 Mayis hareketine yeşil ışık yakan, 1 96 l 'de baskiyla BaŞbakanlıga getirilen ve üç koa­ lisyon Başbakanı Mustafa İsmet İnönü, 24 Eylül 1 884'de İzmir'de dogdu. Babası Harbıye Nezareti Muhakemat Dairesi Mümeyyizligi'nden emekli Ma- · latyah Kürürnoglu ailesinden Hacı Reşid Bey, anne­ si Bulgaristan'ın Deliorman Türkleri'nden Razgrat4 Müderr�s Hasan Efendi'nin kızı Cevriye Hanım'­ dır. 1 İsmet İnönü'nün kendisinden büyük bir erkek ve kendinden küçÜk bir kız ve iki erkek kardeşleri vardır. İnönü, 1 9 1 6'da 1 8 77- 1 878 Osmanlı Rus Harbi'nden · sonra ZiştoVi' den İstanbul'a gelen Sü.

. •

.

TÖ. ıtiy

*

AK Ü Sosy,al Bilimler Enstitüsü

·

1 . Mithat Sertoğlu, · paŞalar Şeh ri Ista n bu l, Risale Yayınları, Istanbul 1 991 , s. 200 .

.

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

67

leyman Zühtü Efendfnin kızı Mevhibe Hanım'la ev­ lenmiş, bu evlilikten Ömer, Erdal ye Özden isimli üç çocugu olmuştur-2 · ,

.· İnönü, ilk çocukluk yıllanm, babasımn hakim ol­ anik vazife gördügü İzmir,' Foça ve Stildan'da ge­ çirmiş3, beş yaşınday];{.en babasımn gorevi ieabı Si­ vas'a gitmiş ve oradc:ı. mahalle mektebine başlamış , ' altı ayda bu mektebi bititerek 189�'de Sivas Aske­ ri Rüşdiyesi'ne girmiştir. ASkeri doktorluk hariç, · ailesinin askerlik meslegine giren · ilk ferdi : ol­ muştur4. 1 895'de bu · · okulu bitirerek bir yılda Sivas Mülkiye İdadisi'nin beşinci sımfına devam etmiş , 3 1 Temmuz . 1 89 7'de, . altıncı . sınıf ru,ı taşdikname il,e aynlmış, . babasının işi dolayısıyla Jstanbul'a yer-: leşmişlerdir. , Şurada MÜhendishane-l Berr-i ,,H:ü­ ma n'a J,rn.yd · yap�arak başan),ı bir ögrenci olar�k bu okulu 1 903'de Topçu Tegmeni olarak bitirdi.

t

ylı

. . 1903 :- 1 906 seneleJi arasında Pengalti'daki Harb Okulu'nun içinde bulunan Harp Akademisi'ne de­ vam ederek26 Eylül 1 906'da· Kurmay Yüzbaşı rqt­ besiyle Akademi'den mezun olrtıuŞ, kur'ası ikirici Ordu'ya · çıkmış; kurİnay yüzbaŞı · olarak, , ilk vazife­ sine başlamak �zere qrdu merkezi olan Edirne'ye gitmiştir5 .•

İnönü, Ediriı 'd e göreve başladıktan bir yıl sonra

2 . Faik Reşit U nat, lsmet lnön'ü , . Maarif Matbaas ı , Ankara 1 945, ss. 7-8

3. Ayn ı yer

4. "lnpnO", Türk Ansikloped isi (T.A;), s; 575 5 . Unat, a.g .e., ss. 8-9


68

N IHAL AT$1Z ve NEJDET SANC:AR

Fethi Bey'in8, aracılıgıyla bir örgüt olan7 .. faaliyetle, rini Edime'ye kadar uzatan; İttihat ve Terakki Par­ tisi'ne girdi. İzmir'e görev için gönderildiğ;inde. ce:. miyetin ileri gelenleri . ile tanı ş mış Selanik' e ge­ lince Fethi Bey'le beraber olmuş, Mustafa Kemal'le görüşmüştw. Yemen' de Osmanlı idaresinde başkaldıran. ve San'a'yı muhasara ederek buralara · hakim olan İmam Yahya'ya karşı harekete ,geçmek üzere 1 9 1 0 yılında Hudeybiye'ye gitti9• İki yıl sonra binbaşılıga terfi . edilerek bu kuvvetlerin Kurmay Başkanlıgı'na getirildP0• ·

· Balka:q. Muharebesi sırasında Çatalca'daki umumi kar_argahnıda. hareket · şubesihe memur· 'edilmiş, 829 Eylül 1 9 1 3'de Bulgai · · nelegeletiyle İstanbul'da _ sulh müzakerelerine inerriur 'edilen heyete askeri

Ali Fethi Okyar (1 880, Pirlepe, 1 Mayıs :1 943, lst �nbul), ask� r ve devlet adamı. 2 kez başbakanlık yapm ış, SCF kurucuları arası n­ . da yer alm ıştır. 1 901 'de Mekteb�i Harbiye'yi, 1 904'de Erkan-ı Har­ . . b iye Mektebi'ni bitirdi. Kolağas ı rütbesiyle orduya katıldı. 1 908'e · . deği n M an astır, 'Edi r rıe ve Selanik'te .g örev yaptı, bu sırada htihat ve_ Terakki eemiyeti'ne girdi. ll. Meşrutiyet'in il an ından son­ ra Pari s Askeri Ateşei lg i'ne atandı. 1 9 1 O'da binbaŞılığa yükseldi. Trablusgarp ve Balkan Savaşları'na katı Idr:- Aralık 191 1 'de Mec­ lis-i Mebus'a araseçim le rinde Manast ı r Mebusluğu'na seçildi. . 1 9 1 3'de as�erlikten ayrıldı. 1 4 Ekim�1 8 Kasım 1 91 8 arasında Da­ hiliye Nazırı olarak görev yaptı. Okyar hakkı nda geniş bilgi iin bk. '�Ali Fett:ıi Okyar", Ana B ritann ica (A.B.), XVI I., · s. 65 . 7. Abdurrahman Dilipak, Iriönü Dönemi; Be yan Yay., IstanbUl 1 989, s. 1 3 8. a . g . m . , T.A., s. 1 54 9 . Unat, . a.g.e., s. 1 1 1 O. Sertoğlu a.g.e., .s. · 200 6.

_

'•


NI HAL AT!iiZ ve NEJDET SANCAR

69

müşavir olarak katılmıştır. 2 Agustos 1 9 1 4'de seferberligm_ ilanında, teşkil olunan Birinci Ordumin Erkan-ı Harbiyesi'ne me­ mur edilmiştir. 29 Kasım 1 9 1 4'de rütbesi yarbay­ lıga, 1 4 Aralık 19 1 5'de albaylıga yükseltİlıniştir11 • "'

İsme� Bey, Suriye cephesinde görev yapan önce XX� Kolordu Komutanlıgı'na daha sonra da III. Ordu Komutanlıgı'ria atandı. Bir süre · sonra İstanbul'a çağ;hldı. İstanbul'da iken Halep'te VII . Ordu'nun oluşturuınlası görevini'aldı12.· İttihat · ve Terakki'nin · istifa etmesinden sonra . kurulan yeni kabinede İsmet Bey; müsteşar· öiarak . görev almasına raginen bir süre sonra Ahniet izzet .Paşa'nın istifa etmesiyle o da . bu görevden aynl­ mıştır13. . ' . . . Osmanlı Devleti, girdigi son savaştan yenik . çık­ mış, zorunlu olarak Mondros Mütarekesi'ni imzala­ mak mecburiyeUnde kalmıştır. Bu · göreVi l l Ekim 1 9 1 8'de kurulan Ahmet izzet Paşa Hükümeti 'yapacaktır. Osmanlı Devleti'nin siyasi mevcudiyetini or­ tadan kaldıran bu mütareke, devletin ve ·ordunun elini kolunu baglamıştı 14• Ordu terhis edilecek, si­ lahlar toplatılacak, kendilerince uygun gördükleri yerleri işgal edeceklerdi. Kötü durumdan ktirtar­ · m�ya çalışan subaylar, askerler, devlet erkanı vardı.

1 1 . U n at, a . g . e . , s. 1 2 . 1 2: a . g . m . , A.B. , s. 575 1 3 .. Dilipak, a.g.e., s. 1 4 1.4. Tu ran Akkoyun, Milli MOcade le ve · TOrk l n k ılabı, Konya 1994, ss. 33-34


NIHAL ATSIZ ve NEJDET. ŞANC:AR

70

Nitekim bu konuda Mustafa Kemal de sık sık arka:­ daşlanyla görüşüp J{azım Karabekir15 başta olmak üzere· degedi planlar yapmışlardır. . . komutanlarla . . . Mustafa Kemal, İsmet İnönü ile yapriıış oldugu bir görüşmede, Atatürk'ün teklifini tereddütle kar­ şılamış hatta Nej det Sançar'ın "tsniet .İnönü ile · He­ saplaşma" adlı eserinde O'nun Anierikan mandası­ m istedigi belirtilmiştir. · Daha önceden Kazım Ka­ rabekir Paşa da Mu,stafa Kemal'in yaptıgı teklifi1a .

1 5. 1 882 lstanb� l-Yeni Mah alle doğumlu _o lan Mu s a Kazım Karabeki r, 1 902'de Harb Okulu'nu 1 905'de de Harb Akad e misi'ni birineilikle tamamladı. Manastır'd? Edirne'de ve. f\rnavutluk isyan ının qastırıl­ ması harekatı nda gqrev ald ıktan sonra: Balkan Harbi'nde tekrar Edirne'de görevlendirildi. 1. Dünya Harbi'ne katılmayı uygun göra Ci ·• meyenlerden L Savaş içinde Bağd ( Diyarbekir'de görev yaptık­ . tan sonra · 1 3 Aralık 1 91 7'de 1. Kaf-kas Kolord u Komutanliğ ı'na atand ı ve 1 91 8 senesinde sırasıyla Erzincan, Erzurum ve. Kars'ı kurtardı. Mütarekeden hemen sorira Türk Mukavelelinin müm kün olabileceğine inanan birkaç askerden biriydi. Geniş bilgi için bk. Akkoyun,: a.g�e., ss. 40-41 ; Sertoğlu, a.g.e., ss. 204�206 1 6. . · ·· · "Gördün mü Kazım? Herşey , mahvoldu. Vaktiyle gördüğün gibi, sürüklediler ve bitirdiler. Derdin ki bat ıracaklar ve hayatım ızia b iz d id işeceğiz � Fakat ' benim h içbir ümidini kalmad ı } Be � kararı m ı . s ana-söyleyeyim mi Kaz im? Köylü olalım .. Aske rlikteh istifa ede· lim.· Senin kaç liran . var? Birleşelim Kazıriı Ağa, l smet Ağa olal ım. Çiftçilikle hayatımızı sürükleyelim". " l smet':ne söylüyorsun?" dedim. "Zannediyormusun ki bizi yaşa· t�caklar. Ermeni; Humlar doğudan, batıdan . Türk'ü boğacaklard ır. B irii_k ki, be nim bir tarla alacak param yok; fakat o lsa da ayaklar i:ı. ltın da aşağ ılanarak ölmektense, m illet imizin bu kadar s enelik yediğimiz ekmeğini, namuskarane ölmekle ödemek,' daha çok yakışmaz mı?" "Kazım ne diyorsun? Sen diyorsun? Sen vaziyeti bilmiyorı:;un. Oröularımız mahvoldu. Boğazlara l tilaf hakim, bütün güney hu­ dutları açık.' bir halde. Asıl felaket, bizim içimizden Kazım! Tasfiye yapacaklar, tasfiye! An lam ıyor m usun? Bug ün harpte. kazandığın ·

·

·

.

.

·


71

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

yapmış ve İnönü tarafından bu teklife olumlu ba�. kılmamıştı. Mustafa Kemal, ilk olarak İsmet Bey'i Ocak ı 920 yılının başında Ankara'ya çağ;ırdı. Ankara ile temas­ ta bulunan Harpiye Nazirı Fevzi . Paşa17'ıiın çağ;ırpaşalığı alacaklar; bir, belki de iki rütbe kaybedeceksin. Artık bize herşey düşman. B en çok düşüridüm. Neyimiz varsa birleşti�iriz, n e. mümkünse .a l ı rız. Kazı m Ağa, lsmet Ağa; ben başka t Orlüsünü göremiyorum. Kazım sen de .bir düşün". . · " lsmet, ben ka rarımı vermiş b ulunuyorum. B ütün bu şeyleri vak­ tiyle Çanakkale'den içeri sokmamıştık. Nazarı mda bostan korku­ luğu gibi d uruyorlar. Biz ölümü göze al ınca, hepsini d ışarı atarız. Milletin m ahva lduğ u n u . görmek zilletten se yaşad ı ğ ı n ı görerek ölmek daha Türkçe olur. Ben dün boğazdan gelirken namus sözü verdim. Tek bile .kalsam veya tek dağ başı dahi. . kalsa, uğraş­ mak. Silahı mı, üniformarn ı kimseye vermeyeceğim. Azim ve ted­ bir her ümide yol ·aç'ar." · "Kazım, millete karşı mümkün olan ı yapalı m ; fakat yapılamaya­ caktan fayda yoktur. Vaziyeti sen de anlarsın". " l smet acele etme! Daha görüşürüz. Yaln ız hepi m izin lstanbul'a toplanması feci. . Beni getirmemeliyd iniz. Yapılacak ilk iş, ordu­ larımı z ı n · başına g itmektir. Ne yap yap, beni bir kolorduya tayin ettir. Anadolu'da olsun, mümkünse kendi kolorduma. Hepimiz bu­ n:ı.dan uzaklaşalım. Yoksa günün birinde toptan bir ihanete kur­ b an gide rsak h e r . ü m id mah volur". Kazim Karabekir, l sti k l a l Harbim iz, Yüce Yay., lst. 1 9 9 0, ss. 6-7 1 7. 1 876 Istanbul doğ umlu o lan M ustafa Fevzi, 1 895 senesinde Harp . Okulu'ndan mezun olm uş, .ülkenin çeşitli · yerlerinde · askeri ve : idari görevler ald ıkta n son ra 1. Dünya Harbi'nde Çanakkale, Kat. kasya, .Diyarbakır ve Filistin'de bulunmuş çok değerli bir askerdi. 24 Aral ık 1 91 8 tarih inde Genel Kurmay Başkanlığı'na tayin edildi. Ard ından 1 4 May ı s 1 9 1 9'da 1. Ordu Kıtaatı Müfettişliği'ne ve 3 Şubat 1 920'pe de H arbiye H azırlığ ı'na getirilm iştir. Mütareke son­ rasında milli mukavamete inanma,masına.rağmen 1 920 Mayısında Anadolu'ya geçmiş ve Türklüğün bu varlık kavgasında üzerine düşen görevi yerine getirmiştir. bk. Akkoyun, a.g.e., s. 41 , da­ ha geniş b ilgi için bk. Sertoğlu, a.g.e., ss. ·1 23-1 26 ·

·

.

'

)


72

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:�R .

rnasıyla İstanbul'a döndÜ. Daha sonra M·e'clis'in · An­ kara' da açılacagı yolundaki düşünc eler · doğ;rul­ tusunda Saffet Ankan'la birlikte 9 Nisan 1 92 0'de Ankara'ya varmıştir. Toplanan ilk meclist� İnönü, Ediine Mebusu olarak aynı zamanda görevi orduyu kurmak ve onu idare etmek olan Erkan-ı Harbiye-i Umurniye Vekili olmuştur. Daha sonra l O Kasım , 1920'de Garp Cephesi Komutanı olmuş , Yunanlı­ lar'la İnönü mevzilerinde çarpış mıştır18• Ba,tı Cephesi Komutanlığ;ı yapan İnönü , İnönü Sa-· vaşları'nda, . Sakarya Meydan Muharebesi'nde ve Büyük Taamız'da bulunmuştur. Bu savaşlar esnasın­ da önce Mirlivaya daha sonra da Feriklige yükseltilmiştir. ·

İnönü , barış ·müzakerelerine de katılarak ·Mu­ danya ve Lozan Andlaşmaları'nda Türk Heyeti'ne başkanlık ederek ·Ankara'yı temsil etmiştir. Lozan Konferansı için temaslarda bulunlırken Ankara'da seçimler yapılmış, . Meclis' e Malatya Mil­ letvekili ()larak seçilmiş olan İnönü , 1 4 Agustos · 1 923'd.e 1Iariciy� Bakanı olmuştur 19• ·

30 Ekiin · ı 92 3 ' de yeni devletin ilk başbakarn olmuŞ, bu göreviı'ıi 20 Kasım 1 924'e kadar sürdür­ müş, 3 Mart 1 9.25'de tekrar başbakan olmuştur. Bu faaliyetlerinin yanında İnönü, 1 923'de CHP'yi kun1rak Parti'nin Genel Başkanı olmuş , böylece bir yan­ dan başbakan sıfatıyla hükümet işlerini yürütürken diger taraftan CHP'nin Genel Başkan Vekili sıfatıyla

1 B. I . H üsre v Töken, lsmet lnönü, Şahs iyeti ve Ü lküsü, Ank. 1 946, s. 1 1 1 9. Unat, a . g . e . , s. 33 20. Ay. Es., s. 43 • ·


NI HAL ATSIZ. ve NEJDET SANC:AR

73

Parti işlerini sevk ve idare etmiştir0• .

r

.

',

1 934'de Soyadı Kam.inu çıkarılınca Atatürk ta­ rafından "İnönü" soyadı veİilniiştir. 26 Aralık 1 938'de CHP'nin 1. Olaganiistü Ktirul­ tayı toplanarak İnönü, .Partinin . "Degişmez Genel Başkanı" seçilmiş ve daha sonra kendisine "Milli Şef' denmiştir. İhöriü, Atatürk'ün ölümünden bir� gün sonra Cu:inhurbaşkanİ seçilerek Türkiye Cum­ huriyeti'nin ikinci cumhurbaşkam olma özelligini · kazanmıştır. Cumhutbaşkanlıgı döneminde �devleti · diktatör­ lük içinde yöhetnıiş, halka büyük baskı yapılmıştır. Toplum yeni bir' "kalıba" dökülnıek istenmiş bu da geniş kitlelerin katılımı saglanarak . degil de dogru­ dan "tepeden inmeci usullerle" gerçekleştifilmeye çalışılmıştir. · · .

CHP iktidarı, 1 946- 1 950 yılları arasında özellikle İnönü'nün teşvikiyle başta seçim kanunu olmak üzere . demokrasiyle bagdaşmayan kanunlarda de­ g�şiklik yapmıştır21• · 1 4:. · Mayıs 1 9 50 Genel · Seçim­ leri'nden sonra CHP, Iktidarı Demokrat Parti'ye bırakırken, İsmet İnönü de Curiıhurbaşkanlıgı'ndan ayrıldı. Ana Muhalefet Partisi olarak siyasal rolünÜ sürdürdü. İnönü , 1 0 yıllık bir muhalefet dönemi geçirdi. 27 Mayıs 1 960'da bir ihtilal olmuş , birçok kişi tutuklanmış ve DP kapatılmıştı. Bu durumda CHP Genel Başkanı İnönü, bir yandan heriıen se­ çime gitmek diger yandan da "Biz ihtllalin ne için­ deyiz ne de dışındayız" diyerek hem halkın · sem­ patisini kazanmak hem de ihtilalcileri zayıftatmak ve demokrasiye geçiş bahanesiyle; bir an önce ikti-

2 1 . a . g . m � ; T.A.,

s.

1 60


74

NIHAL ATSIZ ve NEJDET ·sANC:AR '

dara gelmek istiyordu. Seçim sonucu . 1 68 millet- · vekili çıkararak birinci sırada yer aldı. Ikinci s_ırayı AP aldıgından onunla koalisyon kurması gereki· . yordu. Sonuçta yine hükümeti kurma işi İnönü'ye verllmişti22• İnönü, 1 964 Kıbrıs olayları sırasında . ABD'nin Türkiye'nin adaya müdahale etmesini ·. ön- . · lernesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi. Planlı ekonomi, sendikalar, · grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, OP üyeligi, Sov­ yetler Birliği i�e iyi ilişkiler kurulması ct_a · bu dö- · neme rastlar. Inönü, 6 Şubat 1 965'de yerini Suat l:Iayri Ürgüplü Hükümeti'ne bıraktı. 1 O Eki:ı;rı 1965 s eçimlerinde partisinin seçimi kaybetmesi · üzeri­ ne, parti içi . görüş ayrılıkları deririleşti. İnönü'nün · destekledigi "ortanıh sol1,1" polltikası par.ti tarafın­ dan · benimsendi. 'Silahlı Ku'vvetler'in · · 12 Mart 1 9 7 1 'd.eki CHP1.nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş . ayrılıkları belirdi ve İnönü , Bülent Ecevit'le anlaşmazlıga düştü. Sonuçta 8 Mayıs · . 1 9 ?' 2 ' de CHP Genel Başkanlıgı'ndan, 4 Kasım 1972'de CHP üyeliğinderi, ı4· Kasım 1 972'de mil­ letVekilliginde� istifa etti23 · · . . . .Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı,' ikipel cumhurbaşkanı, CHP'run· değişmez ve genel baş­ kanı olan İsmet İnönü, 25 Aralık 1 973'de ölmüş­ •

.

. .. :

tür.

İSMET İNÖNÜ'NÜN FİKİRLERİ Başta İsmet Paşa döneminin, kendinden önceki döneme. bir alternatif veya muhalefette olma Oite-

22. Kenan Esengin, 27 Mayıs ve Ordudaki Kıyımlar, Su Yay. lst. 1 988, s. 5 1 -63 23. a .g . m . , A.B., s. 576 ·


NI HAL ATSIZ ve ·NEJDET SANCAR·

75

ligini taşımadığını o dönemle bütünleşip, eklem­ leruniş ve onun bütün özelliklerin(·sürdürmüş . bir · dönem olduğunu söyleyepiliriz.

İnönü Dönemi Ekonomik Politika: h:ıönü, dev­ letçiliği benimsemiş, herşey devlet için yapılacaktı. · Bu dönemde ülke, · son derece fakir, birkaç büyük şehrin ortasında yer alan a-vuç içi kadar yerler dı­ şınqa, hemen hemen tamamıyla, qrtaçağ görüntü­ sünü veren bir tablo içerisindedir. Bu dönemin simgesi haline gelen iki türlü görevli gözükür: JANDARMA ve TAHSİLDAR. Halk mutsuz, baskı altında ' ve fukaralıgın ' bütün zorlu�arını yaşar bir 'durt.ımdadıfM. ·

·

'

·

Din Politikası: CHP�nin dine bakışı, bugünkü in­ sanın dine bakış açısııldan çok farklıdır. Katı bir Laisizm · vardi.r25• CHP ve İnönü, laikligi din düş. maruığı olarak algılamışlar ·ve uygularnışlardır. Din Devleti tamamen ortadan kalkmıştır26• İnönü , bü-:­ tün gayretleriyle ezanın Arapça yerine . Türkçe o­ kunmasını devam ettirmiştir. Aİıcak bütün çaba­ larına rağmen, namazın Türkçe kılınmasını başara­ marnıştır. : Ancak pek çok cami, hububat deposu gibi hallere sokularak, mümkün oldugu kadar na­ maz kılan�anri camilere gitmesini önledi27• Milliyetçilik Anlayışı:

Milliyetçilikle ilgisi yok­ tur. Herhangi bir şekilde, "milliyetçilik;'ten, "Orta Asya' dan bahseden insanları, . TURANCI diye, bir24. M . E m i n Gerg e. r. B ü t ü iı Y ö n l er i y l e l n ö n ü - Me n d e res Mücade lesi ve Demirkrat Oyu n u , Akbel Yıay., l st. 1 99 1 , (Ayd ın Menderes ile yaptığı mülakat), s. 9 . 25. Ay. Es. , (Orhan B irgit), s . 1 39 _2 6 . Ay. Es., Cfekin Erer), s. 1 54 . 27. Ay. Es., (Ziy a Ebuzziya), s. 38 ·

·

·


76

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

takım suçlamalarla tutuklayıp hapishandere sok-: maya ba,şladı". 1 944 yılındaki milliyetçilik olayında adı geçen 2 3 kişiyi çeşitli işkencelere · tabi . tut­ muştuflS. Egitim Politikası:. ı 944. yılında Köy Enstitüleri29 kurulmuştur. Bundan amaç, esasında köy çocukla­ rını kısa yolda,n yetiştirmek ama�ıyla kurdugu iddia . olunan belirli bir programı . ve örnegi daha çok komünist ülkelerde görülen bir programdı. Kabili­ yeili köy çocukları alınıp buralarda okutturuluyor· du30. ·

İnönü, IL Cihan · Harbi sırasında Atatürk'ü göl­ gede bırakahilrnek için, paralardan onun ismini çık�rtıp kendi ismini koydunnuş, Atatürk'ü "ebedi ş�f' kendini de "milli şef' olarak ilan etmiştir3 1 •

28. 3 Mayıs 1 944 Milliyetçilik Olayı için bk. Alparslan Türkeş, 1 944 Mill iyetçilik Ola y ı Ö rhun Yay.;· l st. 1 979, l lhan Darendeliciglu, Türk M i l liyetçilik Tarihind e B Ö y ü k Kavga B u rak Kitabec vi, Ist 1 994. Darendeliog lu, Türkiye'de M i l li yetçi lik Hare­ ketleri Toker Matbaası , l st . 1 968. 3 Mayıs 1 944 50. Yıl Türkçülük Arma{Janı, . Akademi Kitabevi, lzmir . 1 994, vd . 29. Köy Enstitü leri için bk., Osman Turan , . Türkiye'de Manevi B u hran, Din ve Laiklik, Boğaziçi Yay., l st. 1 993, ss. 1 501 61 30. Gerger, a.g.e., (Necla Tekinel), s, 1 99 . . 31 . Ay. Es., (Ziyq. Ebuzziya), s . 39

·


AnSIZ HOCAMİZIN ARD lNDAN . (Ölümünün 20. Yıldönümü miliıasebetiyle) Mirat

ÖZÇAMLI

. Biz Türkçülerin · fikir babası, teinel . taşı ve mu­ kaddes ülkümüzün öncüsü, . ışıgı : olan \ADSIZ Ho caınızı 20 sene evvel kaybetmenin üZüntüsünü bu­ rada kelimelerle ifade edemeyecegim. Gerçi ölüm, hepimiz için mtikadderdir, bundan kurtuluş yok, . yürekten inanıyoruz. Fakat bizleri üzen husus, Türkçülertn Iktidara gelmesini ve yetişeri kadr'oyu göremederi; ayrıca uzun müddettir büyük gayret sarfederek hazırlamakta oldugu "Türk Tarihi"ni· bi· tiremeden ölmüş olmasıdır. · .

.

.

.'

Degerli · genç kardeşlerim, Merhum Hocarnızı tanımak her Türk'e mutlaka sonsuz gurur, şevk ve heyecan .verirdi. Yaşamış oldugu 7 1 seneyi bir cümle ile ifade etmek istersek; çile içinde yaşadı ve çile girdabında öinür tüketti" diyebiliriz. Fakat · ü, bundan zerre kadar hüsrana kapılniadan yaşadı, halinden pek · şikayet etmedi, kimseye küsmedi. Hele hele onu tanıyan ve sevenlere asla. Adsız Beg tevazunun, nezaketin timsali idi. Dünyevi mesele­ lere, maddi kazanca hiÇ deger vermezdi. · sade, ih­ tirastan uzak, yalnızca milli ve mukaddes mesele·. lerle haşır neşir olmaktan zevk duyan, kimseye


Nll:fAL ATSIZ ve NEJDET _SANC:AR

78

taviz vermeyen bir mefküre adamı idi. Hayatı boy­ uiıça yazdıgı eserler genç-yaşlı bir çok kardeşimize ışık tutmuş, yollarına rehber; gönüllerine meş'ale olmuş, içlerindeki kıvılcımın ateşlenınesinde mü­ him bir rol oynamış tır. Evet, kıymetli ve aziz s oydaşlanın. · N.Adsi.z Beğ;'i burada birkaç sayfada anlatmak imkansızdır. o da Merhum M .Akif ve Peyami Safa gibi yokluklar ve ızdıraplar içinde yaşadı ve terk-i diyar etti.

. Onunla 1 963 başlarında Süleymaniye Kütüpha­ nesinde çalıştıgı esnada tanışmıştım. Zeka fışkıran gözleri ve güleç yüzüyle insana itimat telkin eden bir hali vardı. Aklımda kaldıgına göre, kendisini ziyq,rete gelen dostu ile "Güzel ve Güzellik" konusu üzerine sohbet · ediyordu. ·· Kendimi takdirtı · edip bendeniz de bu hoş soh5ete katılınanın zevkini ya· şamış idim. . : . . ,O. ırkımızın büyüklügiinü, asaletini; tarihle bera­ ber var oluşUnu hayatı boyunca yazdı, ,Çizdi ve an- · lattı. Bizler Türk ülküsünü: yani . milli üstünlük, buyüme istegi ve milli ülkümüzü ondan ögrendik Türkçülügün bir kılavuzu olan "Türk Ülküsü" adlı eserinde aynen şöyle yazar: "Dünya, bir çarpışma alariıdır. İlahi kuvvet, dünyayı bir · çarpıŞma nizarnı içinde yaratmıştır. Savaşmak, yaşamak için şarttır. Çlinkü, menfaatlann çatıştıgı davalan bitirmek için savaştari başka çare yoktur" . Ayru es�rde Türk ül:­ küsünü kısaca şöyle · ta,rif eder: Türk ülküsü : ·Türk . büyüklügü ve Türk kudret istegi ve inancıdır": det. Gerçek de zate!ı budur. ''Yaşamak, ' hayatta· kalmak istersen cenge hazırlan" sözü hepirnizce bilinmek· tedir. . . Biz: Türkçüler Ondan · çok şey ögrendik. Adsız ·

.

.

.

·

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

79

deyince akla feragat, fedakarlık ve· vefa duygusu ge­ ljr. O, kendisine yazı yazan hayranıarına mektupla veya hiç degilse bir iki satırlık bir febrik kartı ile mutlaka cevap verirdi. Evine ziyarete gelen herkesi güleryüzle karşılar, elinden: gelen ikramda 'bulunur; onlarla sohbetten gurur duyar, latife ve şaka yapardı. ·

Her zaman temiz giyinen Hocam1:Zın hemen bü­ tün yazılannda "ahlak" mevhumu hakimdi. Milletin temelinin ahlak 'oldugunu söyler: bilhassa egitim ordusunun başı olan ögretmenlerin bu konuda mt;i­ kemmel ve örnek insan olmalan lü�umunu vurgu­ lardı. "Türk . gençliğ;i öğ;retmenlerini örnek almalı, o gevşek veya, ahlaksız olursa gençte ilk tepkiler başlar ve bu tepkiler her şeyi ink�ra kadar gider" derdi. ·

Onun başından genÇleri bir çogumuz biliriz. Me­ sela, hayatında· uğ;radıgı _ilk darbe.. 1 925'te Askert Tıbbiye'den tard olunmasıdır. Merhum hakkında bu karann veİilmesine Büyük mütefekkir ve sosyo­ log · Z. Gökalp'in cenazesinde çıkan bir olay sebep oldu. Kısaca özetleyeyim: Merhum Gökalp'in tabutu onu sevenlerin omuzlannda ve büyük bir konvayurt eşliğ;inde götürülürken, art niyetli birtakım · Türk­ lük düşmanları cenazeye karşı- saygısız hareketler'" de bulundular. O zamanın yüksek tahsil · ögren­ cileri, bilhassa M.T.T. Birilgi'nin öğ;rencileri milli ruh ve duygu bakımından çok dolu idiler. Orada Gökalp"e karşı yapılan saygısız ' davramşlan haz­ medemeyip elebaşlatını tutup dövdüler. Adsız Beğ; de bu . döven grubun arasındaydı. Okul idaresi ise şer kuvvetlerin ·elinde idi. Onun bu hareketi, bir · askeri okul talebesi olması �ebebiyle disipline ay­ kın görüldü ve kendisine tevbih cezası verildi. Ge-


BO

NIHAL ATSIZ ve NEJDET- SANCAR

lecegi kıitik bir duruma gelmişti. Bunu 'iyi bilen ve fırsatlan degeriendiren idareciler Adsız'ın bir sub­ aya dalgınlıkla selam vermemesini bahane ederek ikinci bir disiplinsizlik hareketi ortaya attılar. Bu iş için de Türk olmayan bir subayı kullanmışlardı. bu ise düpedüz tertipti. Neticede nizarnname geregi okuldan tard kararı çıktı ve ç_ok sevdigi askerlik . . mesleginden mahrum kalmış oldu. 1 944'te başlayan Irkçılık-Turancılık davasının teferruatına ginniyorum, bunu çogumuz duymuşuz­ dur. Tutuklandıgı sırada tabuta · benzer pis yerlerde günlerce tutuldu. Bu havasız ve ışıksız hücrelerde uzun müddet yatınca sıhhati bozuldu� 1 945 senesi­ nin · başlannda mahkemeye çıkarıldıgında kendisi­ nt sakin ve . sogukkanlı bir şekilde erce . sayundu. İnandıklarının hiç birinden d önmedi. 26' Şubat · ı 945'te Adsız Hoca yazılı savunmasını son · olarak . okudu. Bu· tamamen bir şaheser olup, tarihi · bir belgedir . . O şaheserden bir pasaj verelim: " , ; . Kim� s eden haksiZ bir şey talep etmiyoruz� Atalarımızdan kalan ·mirasın, mefahiriİnizin bizim oldugu toprak­ lara s;ıhip olma ülküsünü kalbimizde taşıyoruz. Ora­ lan unutmamak istiyoruz. Ben -bunları şahsım için istemiyorum� Oralarda çiftlik veya apartman yapa­ cak degilim. Kimin hayin; kimin vatanperver oldu­ gunu tarih tayin edecektir, hatta etmiştir. bile; . . " ·

·' Atsız Hocamız üstün karakterli,. ciddi ve millete . ' . . . hizmet eden ilim erbabını çok sever ve . daima methederdi. Bunun yaİunda eskidenberi fikir ve ideo­ loji birligi yaptıgı ve birlikte hapiste (tabutluklarda) yattıgı . vefakar �rkadaşlarinı da, unutmaz,. · onların bir çok yörtlerini zaman zaman bizlere gülerek ari­ latırdL Bunlardan İsmail Hami Danişmend, Prof. Dr. Faruk Sümer ve yine Tarih çe-Müzikolog Yılmaz


· NIHAL ATSIZ ve NE.JDET SANC:AR

Öztuna'yf bu yolda müsbet ve ciddi bir bilgin ve araştırmacı olarak işaret etmişti. Bir defasında bunlann özel huylannı sordugum'd a . tarihçi İsmail Hami Beg için "namuslu, 'ciddi ve geniş bilgisi var amma davranışlan çok agır, biraz kalp�an. Iki saat ayna karşısında ·saçlannı tarar" diye latife etmişti. Tarihçi Y. Öztuna için de eserleri hakkında "Os­ manlı Tarihi Bölümleri"nin gayet iyi odugunu beyan etmişti. Merhum O.Yüksel SerdengeÇti'yi bütün Türkçü­ ler tanırız. O'nun hakkında da "iyidir, cesurdur, ya­ lanı dolanı yoktur, lakin bazen pek patavatsız la­ kırdı edip gevezelik yapar" , diye : tenkirlde bulun­ muştu. Yine hatırladıgım bir lafı da, eski dava arka­ daşı çilekeş Şair Merhum Cemal Oguz. Öcal'a aitti. (Rahmetli Öcal'ı 1 967'de İstanbul' da yapılan 3 Mayıs Türkçüler Günü'nde tanımıştım. O zaman da progr�ul:un icrası . esnasında Merhum O.Yük�el'in Şair Ocal Beg'e yaptıgı lauoale hareketler ve tatsız şakalq.r bazı insanları üzmüş; hatta sonralan 1 973 lerde Adsız Hocanın mahkemesinde avukatlıgını · üstlenen Kerküklü Avukat Enver Yakuboglu bu yer­ siz şakalara dayanarnayıp Salonu terketmek ·zorun-. da kalmıştı) . İşte Adsız Hocamız öcal Beg'den balı­ . sederken beni bayagı güldürmüştü. Öcal merhum biraz mızınıZ ve titiz tabiatlı imiş. Sevdigi bazı mey­ veleri özel olarak soguk yerde sarıp sarmalar ve muhafaza edermiş. Bir gün hanımı, bunlann bir kısmıriı kendisine. sorm�dart alip · yemiş. Öcal mer­ hum da buna çok içerleyip· kavga etmiş ve mah­ kemeye verip ohu boşamiş. Sebep bu ise hakikateh şayaru · hayret ve tuhaf bir davranış. . Yine Merhum Ord . . Prof. Dr . .Zeki Velidi Togan ile Merhum Dr. Rıza Nur · da Hocamızın en yakın


82

NIHAL ATSIZ ve NEJDET. "SANC:AR

dostlan ve kader arkadaşlan olup, üstün şahsiyet . ve · karakterli birer .·. idare ce vi ilmi kariyer sahibi · büyük insanlardır (Dr. R. Nur Beğ;, Adsız'ı kendi,. sine resmen evlat edinıiıiş ve bir ç ok hususlarda işlerini yürütmeğ;i ona vasiyet etmişti.) Her ikisine büyük saygısı ve mu,habbeti vardı. 1933 · sen�sinde Hocamız. İstanbul edebıyat Fakültesi'nde asistanlık yapmaktaydı. O sıralarda basında Z.Velidi Beg'in aleyhinde bazı karalamalar neşredilmiş , ilk Tarih Kurultayı'na gelen delegeler ve bazı ilim erbabı (?) geçinen meslekdaşlan: Merhum hakkındaki bu ha­ karet ve iftiralarını daha da arttırmışlardı. Adsiz Beg, Hocanın talebesi idi. Bu hücum ve iftira kam­ panyası karşısında sabn taşmıştı. · Hemen harekete geçerek birkaç Turkçü arkadaşıyla b eraber bu adamlara bir tel · çekip "Bi.Zler · bil"akis, Z.Velidi To­ gan'ıri talebelen olmakla iftihar ediyoruz" demiŞtL burada da korkmadan hareketin öncülügünü yap� mıştı. . Fakat, gel gör ki, şom agızlı yarı münevver güruhun !iderleri, idarenin başındakilert kışkir­ tarak Adsız Beg'L Üniversiteden alıp Malatya Orta Okulu Türkçe · ögretınenligine tayin ettiler. Bir müddet sonra da Edirne Lisesi Edebiyat ögret'­ menligine tayin : cilundu. Orada iken ORHUN (OR'" KUN) dergisint iıeşretti. · Bu mukaddes davadaki neşriyatı ölümüne kadar devam edip gitti. ·

. .

·

o. her düşlineesini kes�n ve açıkça korkıİıadai1 açıklar ve savuntirdti. Hoca'ya has ol� bu mümtaz karakterin her Türkçüde btilunmasıni candan arzu ederim. o . korkaklardah ve d<dkavuklardan şict+ detle nefret ederdi. Bir şiirirıde bana işaretıe, ;Yo­ lurnuzun çetin oldu,guz:ı':l; yufka 'yüreklilerle b.u da� vanın gerçe�eşemeyeceğ;ihi" açıkça dile getirir: Yine 'Yolların Sami" adlı eserinde İtalyan Başbakanı Mussolini'ye erkekçe haykırarak ırkımızın haslet'"


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

83

lerini savunmuş; üstümüze gelirse hüsrana ugraya­ cagını, türk'ün zafer şaheserlerini a�cak süngüsüy­ le · yazdıgını açıkça söylemiştir (adı geçen eseri herkesin okumasını tavsiye ederim, zira içinde dikkate deger belig mısralar bulacaklardır). ·

Taşrada bulunan hayranıanna yazdıgı .niektuplara · her zaman "Azizim" diye başlar; kısa bir hal hatır­ dan sonra konuya geçer, sorulanlara , açıkça cevap verirdi. Adıma göıiderdigi bazı · mektuplardan bi­ rinde "Irkçılık-Turancılık"la ilgili bazi sualler sor­ dugumda bana şunları yazmıştı (bununla ilgilr mek.., tuplan 1 988'lerde Y.Orkun'a verın,iştim, isteyenler , oradan: okuyabilirler) . " . . . bizde· evlenme müessesesi, yani aile ıntıkad-' destir. Bu . itibarla her 1ürkçünün evlenirken buna azami itina göstermesi şarttır. Çünkü azınlıklada veya iyi,ce bildigirniz yabancı kanı almış devşirme dölleriyle evlenmek bize yakışmaz. Böyle evlenme­ lerin mahsulü · olan melezierin ileride d evletin ida,resine sawp olacagını . bir . an . için düşünmek bile ne acıdır Yarabbim? Biz Türçüler bu mevzuda. çok . hassas ve uyanık olmalıyız. Bizler, dünyadaki bütün Türklerin m;;ızide oldugu gibi bir devlet · halinde birleŞmelerilli ve devşirmelertrı · mühim mevkilere geçmemesini istedigirniz için eskidenberi Türk'ü;n düşmanları tarafından "ırkçı, turancı, kafatasçi" damgasını yemişiz. Bundan ı 2 asır önce yaşa:qıış olan Büyük Göktürk Kumandanı ve · devlet · adaniı Bilge Tonyukuk, ilk Türk tarihi ölan yazıtında, "Bir milletin başında serserilerin ve devşirme dölle.: rinin . bulunmasinı en büyük felaket" diye anlatırken ne kadar haklıydı. Adsız Hoca, Türkçülügü kısaca şöyle · tarif eder: "Bütün Türk'lerin bir devlet ha. linde birleşerek, her bakımdan bütün milletlerden ·


NI HAL ATSIZ ve NEJDET_ SANCAR

84

ileri ve üstün olma ülküsüdür. Bunun degişmez iki unsuru vardır: !rkçılık ve Turancılık. ·

·

Irkçılık yani soyculuk, önce bir milli savtinma vasıtasıdır. Türçkeli'nd�ki azinlıkların kendi ·ara­ larında gizli ve sinsice yürüttükleri ırk ştıuruna karşı bir korunma tedbiridir. Yurttaki Selar'ıik dön.., meleri Türkleşmemek için asırlardır gizli tedbirler alırken, hiç bir mazisi olmayan birtakım kü-çük millet . ve cemaatler . Soyadı Kanununun açık:-lıgına ragmen, kendi . soyadiarına kadar saklayıp ırkçılık yaparlarken, Yahudiler İsrail'in hakiki vatanları oldugunu türlü ş�killerde ispat ederken, Türkler de şüphesiz devletin hakiki sahibi olarak bazı ted­ birler almakta haklıdırlar. ırkçılık aynı zamanda bir hıfzıssıhha meseles�dir. Kanşmak daima üstün 1 tarafın aleyhine oldugtindan, üstün : bir ırk olan . ' Türk ırkı . aşagı lrldarla katıştıgı 'z aman, · ortaya çıkan melezlerde Türk'ün bazı üstün vasıflan kay­ bolarak aşagı ırkın iptidai vasıhart onun yerini al­ maktadır. Bunu biz degil, birer müsbet ilim olan antn�poloji ve rasyoloji ortaya koymaktadır� ilim ve hakikat, siyasetin oyuncagı · olamaz . ·

. İrkÇılık� aynı zamanda bir/ tarihi şuur meselesi­ dir� ' En eski · Türk devletlerinden başlayarak kısa ömürHi Cumhuriy'et devrinin sonuria kadar gör­ dügümüz binlerce örnek, devlet kademelerinde mühiriı . mevkilere getirilen yabancılarnı, devşir- . fnelerin sayısız ihanetlerini gösterir. . . "

· Yukahda bütün bu: yazdıkları hakikatleri aÇikça yansıtmaktadır, öyle degil mi? Buiılardan vazgeç­ me� veya. ihkat etmek mümkün müdür? . · assa Türklük düşmanlarının ve kanı boz�k bazı soys�zların ·onun için söylenen bazı iftira ve

Biil1


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

85

yaftalardan biri de "Adsız'ın Müslüman olmadıgı, dini inancının zayıf oldugu, hatta Şaman odugu" gi­ bi ithamlardır. Fakat o, kulagına· gelen bu asılsız it­ ham ve iftiralara sadece güler geçirdi. Bunlar top:­ tan yalandır. Zira, Türklük düşmanlan onunla ta­ lebeliginden baŞlayarak bütün çileli · hayatı boyunca hep ugraştılar, çekiştirdiler ve Onu· yerden yere vurmak için elbirligi ettiler. Fakat Ad s ız, bunlara aldırmadı, yılınadı ve bu şer kuvvetlerle tek başına mücadele etti. Onurila ugraşanlar ve devamlı }ruyusuriiı kazan:­ ların başında, devrin milli. · şefi İsmet .Paşa olmak üzere, o zamanın Maarif Bakanı :H.Ali Yücel, Kori­ seivatuvar Mudürü Sebahattiri Ali ve . üniversite ile · basında kalem aynatan bazı komÜnist ve bölücü­ lerdi. . Mesela, başyazan oldugu 'Vatan" gazetesinde · devamlı Türkçülerle, bilhassa Adsız Beg ve ·arka­ daşları aleyhinde herzeler kusan, onu ve arkadaş­ larını ''tehlikeli insanlar" olarak niteleyen ve hatta onları "milli vadıgımızın temellerihi dinamitleme­ kle" suçlayan, itharn eden Selanik dönmesi Yahudi Ahmet Emin Yalınan'ın yaptıgı yaygara Hacayı üz­ müştü. Fakat Höca, o Siyorust uşagına gereken cev­ abı her zaman odugu gibi fazlasıyla vetmiştir. -

'

.

Evet sevgili arkadaşlar. Merhum Hocamız Adsız Beg, yüce milletimizin milli-manevi d egerierini tahrip eden, Türkçülere karşı savaş ba:Yraginı açan ve milli kültürümuzü bozmaga yönelik het çeşit muzır yayınlara karşı ölünceye kadar mücadele etti. O, engin Türk kültürümüzün sadık bir bekçisi ve milli mefahirimizin eşsiz bir hamisi idi. türk dilini gayet güzel kullananlardan biri idi. Şiirlerinde yaşa­ yan Türkçemizi akıcı, açık ve diını bir dille kulla­ nırdı. ·


· NI HAL ATSIZ ve NEJDET . SANC:AR ·.. ..

. Yi"ne M�rhuriı . Hocamız · sohbetlerirtde dostlan­ nu1 yanlişlarinı, hatalaniD: kırmadan üzmeden yüz­

lerine söyler, bu tenkidirii de şaka ile karışık· yapardı. Türk ·müzigiıli Çok severdi. O zamanlar tele­ vizyon neşriyatı omadıgından radyo dinlemeyi ter­ cih ederdi. . Burada sırası gelmişken · aramızdaki küçük bir hatırayı anlatmak isterim: 1 968 senesi Eylul ayuurt bir akşam üzeri kendisiiii mutad ol­ dugu . üzere evinde ziyaret etmiş tim. Beni içeri da­ vet ettignide odasında oturmuş "Orhan Boran ve Yuki" adlı programı dinliyordu. Eskiler bilirler: O programda Orhan Boran, ''Yuki" adlı bir maymunla sözümona konuşuyordu. Hoca buna kendini kap:­ tırmış, kahkaha Ue gülüyordu. Yer gösterip "Bir da- . kika lütfen" ' diyerek programın sonunu getirdi. Hoşbeşten sonra ntevzu açıp meseldere · geçtik. .

.

. Hafızası oldukça kuvvetli olup gelenlerin çogunu iyi beller ve. adlarıyla hitap ederdi. 1 970'lerde Ötü­ ken'de neşrettiğ;i bir yazıdan dolayı hakkında tah­ kikat açıldı ve mahkeme sonucu 1 5 ay hapse ıriah'" kum oldu, O yaştan sonra içeri girrnek kendisihi ve bizleri çok üzmüştü, . Takrib�n 1 sene kadar yattık­ tan sonra sıhhi duruinqnun bozulduğ;u doktor rapo­ ruyla tesbit .edilerek çıktı ve hürıj.yete kavuştu'. ,?a­ ten, bu tarihten 2 sene kadar sonra 1 9 75'de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Şimdi, aradan · 20 sene geçmiş· olup , :lçim yaralı olarak Hocamızı sı� sık anıyor, günahlarının · affı için . J:ier dem Allah' a · d�a ediyorum; ·

Ruhu şad olsun.


. ŞÜKRQ SARAÇOq�u·�pN . DIŞIŞLERI B AKANLIGl DONEMI TÜRK DIŞ · POLİTİKASINA KISA BİR . ;s·AKIŞ* · Bünyamin SARAÇ** A- Dışişleri Bakanlı�ıııa Getirl�esi

Şükrü SaraçoglU: , DışiŞieri Bakanlığ;ına getirilm­ ederi önce, sırasıyla Milli Eğ;itim; ' Maliye , ve, Adalet Bakanlığ;ı görevlerinde bulunmuştur. Bunun yanın­ da, Türk ve Yupan halkırun mübadelesi · için kuru­ lan "Muhtelit Bümadele Komisyonu" ve "Osmanlı Borçlan" meselesiyle ilgili olarak · Paris'te müzake.­ �elere katılan Türk heyetlerinde d� baş murahhas ularak görev alır. Ayrıca. bazı iktisadi ·meselelerin tetkiki için, hükümet tarafından Amerika'ya gön­ derilmiştir. Saraçoğ;lu, . bu görevleri engin devlet adamı tecrübesiyle başanyla ifa etmiştir. . ·

Atatürk'ün ölümünden hemen sonra kurulan II. Celal Bayar hükümetinde ( l l Kasım 1 938-25 Ocak 1 9Ş9) . Saraçoğlu Dışişleri Bakanlığ;ına getirilir. Bu gö,:revi, I. (25 Ocak 1 939-3 Nisan 1 939) . IL .(3 Ni:. (*) Bu mak ale tarafı mdan hazı rlanan Ege Ü n iv Sos. Bil. E ns Tarih Anabilim Dal ı n d a · "SaraÇo ğ l u Şükrü Bey'in Hayatı ve ,Si­ yasi Faal iyetleri" (Dan ışman : Prof. Dr. Tu ncer. Baykara, l z­ m ir-1 990) adlı yayı nlanmamış Yüksek �isans tezinin bir bölümünd e n özetlenm iştir. * * Ege Ü . Sosyal Bilimler E nstit Ü sü Arş. Gör. ,

.

.

.

.

·


88

NI HAL ATSIZ ve NEJDET .SANC:AR

san 1939-8 Temmuz 1 942) Dr. Refik Saydani hü­ kümetlerinde de sürdürmü.Ştür1• Daha sonra da görüleceğ;i üzere. Başbakanlıgl. sırasında kısa · bir süre Dışişleri Bakarilıgı göreVini de üstlenmeye de­ vam edecektir. ·

·

Tevfik RüştÜ Aras'tan sonra Dışişleri Bakarilığ;ı'na Şükrü Saraçoğ;lu'nun getirilmesi, Türkiye'nin o · dö­ nem, dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcı s ayılmaktadır. Çünkü, Atatürk'ün önderliğ;inde, iç politikada · oldugu gibi · dış politikada başarılı bir dönem onun sağ;lığ;ında sürdürülmüştü. Şimdi ise, Atatürk'ün ölümüyle bir boşluk sözkonusudur. "İşte b u ·sebeplerden dolayı Saraçoğ;lu'nun Dışişleri Ba­ kar:Uığ;ına getirilme�t Türkiye'nin dış politikasında yeni_ bir döneri1in başlangıcıdır�

B- İlk Dış Temaslar ve Hatay Meselesi .

Saraçoğ;lu, bakanlığ;ının ilk günlerinde Türkiyei­ nin bir çok devlet ile olan ilişkilerini daha iyi geliştirmek yoluna gitmiŞtir. Bu sebeble, 1 9 39 'un Şubat'ında Bükreş'te toplanacak olan Balkan An­ ta.ritı Könse)'ine katılmak üzere giderken ve . dö­ nüşte ugradıgı 'ülkelerde bazı temaslarda bulunur. Türkiye'nin bu · devletlerle olan ilişkilerinin geliş­ tirilmesin,e ve Balkanlardaki son durumu, II. Dünya -savaşı ö�ceisi görme imkanını elde etmiştir . . Daha s onraki' gelişmeler iç erisinde, uzun süredenberi Türkiye'nin en büyük meselesi haline gelen "Hatay Meselesi" Saraçoğ;lu 'nun Dışişleri Ba­ karilığ;ı döneminde çözülmütür. Fransa ile uzun za-

1 ) Cafer Dem iral, Tü rkiye'nin 42 H ü kümeti (25 N isan 1 9201 5 N isan 1 973), Ankara-1 973, s. 74-76 2) C u m h u r i yet, 1 7 Şubat 1 939


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

89

mandır sürdürülen görüşmeler kesin bir neticeye kavuşturularak, 23 Haziran 1 939'cla yapılan ant-: laşma ile Hatay Türkiye'ye katılmıştır. Türkiye .ile Suriye arasındaki arazi meselesinin kesin surette bir neticey� baglanarak, Hatay arazisinin Türkiye'ye ilhakını öngören antlaşma, Dışişleri Bakanlıgında. Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoglu ile Fransa Büyük­ elçisi . Rene Massigli- tarafindan irrizalanmıştır3• C� II. Dünya Savaşı Sırasmda Türk-Sovyet

İlişkileri ve Saıaço�lu'nun Moskova Seyahatı a) Seyahat Ön�esi Durum:

Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoglu, Ruslanri daha önce Ankara'ya yaptıklan ziyaretleri iade için wku­ bulan daveti üzerine 22 -Eylül 1 939 tarihinde Mos­ kova'ya gitmiştir. Saraçoglu'na Sovyetler Birligi An­ kara Büyükelçisi Terentief refakat ederken, mai:­ yetinde Dışişleri Genel Katib Muavini Cevat Açık- alın, Birinci Daire Başkanı Feridun Cemal Erkin ve Özel Kalem MüdÜrü Zeki Polar bulunuyordu4• Saraçoglu'nun Moskova'ya ziyaretiri.İ gerektiren olaylar zincirini.n gelişmesinde; Sovyetlerin 23 Agustos 1939 'da Almanya ile bir saldırmazlık paktı imzalaması Türkiye'de şaşırtıcı bir etki yapmıştı. Bu durum, Türkiye'nin ilişkilerinde yeni bir sayfa açmaktaydı. Sovyetler Birli�(nin de katılacagı ümi­ di ile katıldıgı "Banş Cephesi"nde Türkiye iki batılı devlet ile. yalnız kalmıştı. Bu sırada Almanya'nın 1 Eylül'de Polanya'ya saldırması ve 3 Eylül'de ingilte­ re ve Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesi ile II. Dünya Savaşı resmert başlamıştı. 3) 4)

C u m h u riyet, 24 Haziran 1 939Ayın Tarihi, Eylül 1 939 (S. 70),

s.

52


90

NIHAL ATSIZ ve NEJDET. SANC:AR

. Saraçoğlu, her iki dostlugu bağdaştirrna amacı ile . Moskova'ya geliyordu. Kendisi sözde Sovyetler Birliği Dışişleri Korniser Muavini Vladimir Potem­ kin'in ilkbaharda Türkiye'ye yaptığı ziyareti iade ve "iki ·devleti ilgilendiren meseleler hakkında· görüş, rnek" için Moskova'ya davet edilmişti. İki devleti il�. gilendiren meselelerdert maksat. Türkiye'nin in� giltere ve Fransa ile yalnız imZa bekleyen ittifakı- ve Sovyetler Birligi'nin Alrnany(;l ile yaptığı saidırınaz­ lık paktı idi. 1 925 Türk-Sovyet Antlaşıpa�uia göre taraflar birbirlerine danışmadan başka devletlerle ittifak yaprnayacaklardı. Kısacası, Türkiye'yt "Barış Cephesi"nden ayırmak için Sovyetler Birliği ağır­ lığuu kullanacakk Saraçoğlu'nun Moskova'ya davet · · edilni�si iı:;e pti yolda iyi bir fırsattı5• · . Şükrü Saraçoğlu'nun · Moskova Seyahatı sırasında yan:ı,nda · görevli bulunan Feridun Cemal Erkin, sey­ ahat öncesi durumu şöyle değerlendirmektedir: · · "Avrupa'da . gitgide artan savaş tehlikesiniıl. Türk. .

ingiliz ve Fransız hükümetlerini, aralannda bir itti­ fak antıaşması akdi amacıyla . rnüzakerelete sevket­ tiği ve · aynı sebeblerle tecavüze karşı , ortak savun­ ma cephesi' kurulması irnkanl<iıi.nı yoklamak· üzere, bir taraftan Moskova, diğer taraftp.n da Londra ve Paris arasında görüşmelere başlandığı 1 939 ilkba-. hannın aşağı ·yukan aynı günlerinde Sovyetler Bir­ liği'nin Dışişleri Korniser Muavini Poternkin, Bal"' kanlarda haberalma gezisine çıkmıştı. Ankara'da bulunduğu sırada Rus diplomatı, Saraçoğ;lu'na yap- . tığı ziyartten faydalanarak, ülkesi ile Türkiye ara­ sında genel hatları ö es:ı;ıada Paris ve Londra . ile 5) Ah m et Ş ükrü Esmer vd . , Olaylarla Türk D ı ş · Po l it i kası 1 91 9-1 965, (ll. Baskı), Ankara-i 969, ' s. 1 5 1 -1 52.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

91

müzakere edilmekte olan askeri · yardım antlaşma­ sına benzeyen bir belge akdi iınkc\nlannı araştır­ mıştı. Potemkin, Türkiye'nin Fransa ve · ingiltere ile yapmakta oldugu görüşmelerin hikayesini dirıle­ miş ve Saraçoğlu tarafından :ifade edilen 'temenniye katılarak; batı ile Moskova arasında da tamamlan' · ması fikrini sevinçle karşılamışti. · Sovyetler · Bidiği Arıkara Büyükelçisi Terentief, Moskova'da batılı devletlerle yapılmakta olan gö- . rüşmelerin son durumu hakkında Saraçoğh.ı'na bil. gi vermiş ve S ovyet Dışişleri Komiseri Molotofun tatimatma uyarak, ülkesi ile Türkiy� arasında. tasar­ lanan pa,ktın genel hatları üzerinde Türk devlet adamının düşüncelerini öğrenmek istemiştir. · Sa­ raçoğluida hükürrıetin kendisini· Moskova'ya gitme­ ge izin veren karannı, Terenliefe hildirmekte ge· · cikmedi6 · . .

Eylül örtalarında Sovyet Hükümeti, karşılıklı. ka­ bul edilen prensipler üzerine kaleme alınan Türk proj esinin esaslı tetkikiriden sonra , Sfiir açoğlu'na davetini yeniledi. Bu şartlar altında Türk Hüküme­ tine göre seyahatın amacı taraflar arasında sağlan­ mış olap mutabakati müşahade ve paktın derhal · imzasından ibaret bulunmalı ide. SaraÇoğlu'nun Moskova seyahatı Öncesi, yurdu� muzu ziyaret etmiş olan Romanya Dışişleri Bakanı Gregoire Gafenco ; o günlerde Türk- Rus ilişkileri hakkında edindigi izlenimleri ş öyle degerlendir­ mektedir: "Moskova ve Ankara arasındaki · münase­ betler o kadar iyi görünüyordu ki, Bay Sar�çoglli, 6) Feri d u n Cemal Erkin , Türk-Sovyet i l iŞ k i l e r i ve Boğazlar Meselesi, Ankara-1 968, s . 1 35-137. 7) Feridu n Cemal Erkin, a.g.e., s. 1 4q


92

_NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

S ovyetler Birliğ;i'ne karşı özlediğ;im yakıhlaşmayı . saglamak amacıyla arabuluculuk teklifinde bulundu. Belli idi ki, Türkiye, Rusya'nın genel ,barış taraflısı oldugunu yürekten inanıyordu. bu inanç , Bay Sa­ raçoglu'nun iyimserligini ve · yiirüttüğ;ü poliq.kaya olan güveİli izah ediyordu. Zaten, yarına güvenle b akmakta Dışişleri Bakanı yalnız değ;ildi. Batıdan gelen kötü hava raporlanna ragmen, Ankara'da ba­ rometre . iyiyi gösteriyordu ve; yabancı diplomatik çevreler iyimserlik yarışında Türk Hükümetinden geri kal.mıyorlardı8• ·

O yıllarda Dışişleri'nde görevli olarak bulunan Mahıhut Dikerdem, Saraçoglu'nun Moskova seya­ hatının gerekçesini kendi yorumu ile dile getir"'" mektedir: Alman:.sovyet Saldırmazlık Paktı'nin im, zalanmasından sonra · Nazi Almanya'sından g�lebile..: cek bir saldırıya karşı Sovyet garantisi istemekti9• Müttefikler, bütün dünyanın bir Sovyet-ingiliz­ Fransız antlaşmasının imzalanmasıni. beklerken, Türkiye'nin l;;>ir hesabı vardı. Saraçoğ;lu, bu, n1yeti, ingiliz Büyükelçisi Sir K:iıa:tchbull Hugessen'e şu cümlelerle çıçıklainıştır: "Sizinle aramıza bit zincir gertyoruz.. bir de Moskova ile Aıi.kara · arasına bir zincir gerilerek ve zamanı gelince · bu zincirler All­ kara'da düğ;ünlenecek" diyordu. Bu durum, Türkiye ile Sovyetler Birliğ;i arasındaki ilişkiler o kadar iyi idi ki, Saraçôgıu böyle bir zinciti düşünebiliyordu10•

8) Nad i r Nadi, Perde Aral ığ ından, ( l l L Basım), l stanbul-1 979, · . s: 27-28 · 9) M ah m ut Dikerdem, Hariciye Çarkı (An ı lar), l stanbul-1989, s. 31 1 O) M ill iyet, 7 Ey l ü l · 1 967 ( A l t a n Öym e n ' i n " l l . D ü n ya Savaşı'nd a Tü rkiye" adl"ı .yazı dizisinden). ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

93,

Bunun haricinde ise, Saraçoglu Moskova seya­ halından kısa bir süre önce Alman Büyükelçisi Von Papen'e "Türkiye'nin Sovyet baskısina boyun eg­ mektense, Moskova ile bir savaşı · kabul etmeyi" tercih edeceğ;ini açıklamıştır. Şükrü Saraçoglu'nun her türlu olumsuz şartlar altında baŞlayan Moskova seyahatında amaç, Türkiye'nin batı· ile olan ittifakı çerçevesinde Sovyetler'le de l;>ir ittifak antıaşması , yapabilmekti 1 1 •

b) Moskova Seyahatı Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoglu ve maiyetlnde bulunanlar 25 Eylül 1 939 tarihinde Moskova'ya geldiler . .Ertesi günden itibaren, Sovyetler Birligi Komiserler konseyi Başkanı ve Dışi.şleri Komiseri Molotofla başlayan görüŞmel�r samimi olmakla be­ raber, Rusların biitün hükümlerine ve şumulüne nüfuz etmek ister görüşdükleri üçlü ittifak anlaş­ ma projesi üzerinde etraflı araştırma çalışmalarına inhisar etti. Çok gariptir ki, Sovyetlerce tasarlanan paket meselesi görüşmelerin tamamiyle dışında kalrriaktaydı . Molotof, Türk meslektaşı ile geçen konuşmalardan hükümetine bilgi vereceğ;ini ifade ederken, bir münasebetle Alman Dışişleri Bakanı Von Ribbentrop'un Moskova'ya geldigini de laf ara­ sında bildirdi. Ayrılma anında Molotof, Saraçoğ;lu'na mühimsemez görünerek, · bir kağ;ıt uzattı · ve konuş­ maların kagıtta izah olunan bir ara meseleyi de kapsayacagını belirterek, Saraçoglu'ndan bunu ın� celeyip · ileride kendisi ile tartışrna·s ını rica etti. Saraçoğ;lu, meselenin mahiyetini sorunca · Molotof, ya. Montreux sözleşmesinin hükümlerini üzerinde . ı

1 1 ) Cem i l Koçak, Tü rkiye'de M i.l li Şef Dönemi (1938-1'945), Ankara-'1 986, s. 92-93.


94

NI HAL ATSIZ ve NEJDET . SANCAR

. rrı . pıl ası gereken değ;işikliklerin bahis konusu oldu­ gunU açıkladı. Kendisine has sezişle buhranın yak.,. laştıgını hisseden Saraçoglu,, böyle bir meseley-i in­ celemek bir tarafa, onu sözkonusıı eden kagıdı al­ niakt.a dahi çekindiğ;ini kuvvetli bir sesle belirtti12• . Saraçoglu'nun cevabı şöyle idi: "Bu talep Montreux Sözleşmesine aykırıdır. bu­ nun hakkında mütalaa bile veremeyiz" Molotof kapıyı açık tutmaya çalıştı: · �'Ankara'ya sormayacakmısınız? ' "- Ankara'ya sormayq. lüzum görmüyorum. Seıa ­ hiyetim bun� burada hemen red d etmeye kafidir." .: . Ve ilk res ıln görüşme böylece kapanırı 3• ·

Ertesi gün görüşmelere Stalin'in huzurunda de­ vam edilir. Komünist aleminin en yüksek . lideri Türkleri kollamak ve aniann birinci oturumda Mo­ lotof · tarafından Bo gazlar hakkında yapılan talep yüzünden sarsılan güvenini yeruden kazanma ama-:­ cıyla bütün sevimliliğ;irıi; nezaketini ve. · uysallıgını ortaya ·koyar .. Fransız ve ingiliz hükümetleri ile itti­ fak anlaşmas,inın müzakeresinde gösterdigL kayda deger · başarıdan dolayı Saraçoglu'nun övdükten . sonra, ·Stalin bu anlaşmayı Moskova�da hazırlamakta olan pakt ile ahenkli- bir hale getirmek .için iki ta­ dil teklifinde bulunmuştur14• . Saraç oglu'nun sovyet taleplerine verdigf ceva.:. plan, hareketli bir tartışma izler. Üçlü ittifak ant­ laşma,sı parafe edilmiş oldugu iÇin, . üzerinde y e1fi .

.

1

1 2) F.Cemal Erkin, a.g.e., s. 1 40 1 3) M i l l iyet, 1 2 Eylül 1 9!37 1 4) F.Cemal Erkin, aynı ye rde.


N I HAL

ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

95 .

taeiilierin Türk Hükümetinin imkanlarını aştığ;ı sa"" rih ve açık bir tarzda izah eden Sa:ıraçoğ;lu, istenen . degişiklikleri hükümetine bildirmeyi vaad etmekle beraber, Fransız ve İngiliz hükümetlerinin haklı muhalefetiyle karşılaşması muhakak olan bir tadi­ lin ortaya çıkacağ;ı güçlükleri belirtmiştir. Müza­ kere ed�lmekte olan pakta Alman ihtiyatı kaydının ilavesi meselesine paktı het türlü özdert' ve varlık sebebinden mahrum bırakacak bir istisnaya Saraç­ ogıu şiddetle karşı gelmiŞtir. bogazlar rejiminin ta­ dili hususunda · önceki oturumda Molotofa karşı gösterdigi direnci Stalin' e karşı da .. tekrar etıruştir. bu tadile karşı olmasının sebebi Saraçoglu'ndan so-. ruldtığ;unda, başka · devletlerin de ilnzasını t.aşıyan b�r . antlaşmanın . sadece Sovyetler airliğ;i ile taetiline Türk Büktimetinin asla razı ola�ayacağ;ını şu söz� lerle belirtir: "Montre11X antlaşmasının tadili an�ak bizzat antlaşma bünyesinde yer almış bulunan· im­ kanlar çerçevesi içinde mütalaa edilebilir. " Ayn'c a, . saraçoğ;lu Türkiye'nin hiçbir zaman Hünkar iskele­ si · ôrneğ;ini tekrarlamayacağ;ını. belirterek, Sovyet ısranna son vermek için ·şunu da eklemeğ;i untit­ madı: "Şayet Stalin yoldaşı Bogazlar rejiminin tadili talebinde ısrar karanrida ise, kendisinden · ülkeme derhal avdetimi kolaylaştırmasını irca ederim" de- , dl. Daha fazla ısrann görüşmeleri kesrnek mana­ sina geleceğ;ini sezen Stalin uysallıgı ele · alarak Soyvet tadil tasarısına bizzat gözatarak hükmünü · verdi: .· "Saraçoglu yoldaş tamamiyle haklıdır. Bu tas­ · lak, çok kabaca kalemle alınmıştır. " Bu sözler, Bo­ ğ;azlar rej nin münakaşasına o an için son verdi ıs.

imi

Zaten, Alman ışişleri Bakanı Von Ribbentrop'un Moskova'ya gelmiş olması Saraçoğ;lu ile �olotof 1 5) F.Ce � al Erkin, a.g.e.,

s.

343


96

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

arasındaki görüşmelere otomatikman bir ara veril­ mesine sebep olmuştur. Saraçoğ;lu'nun bu şekle dö­ külen Moskova seyahatı onu tari:ı 23 gün Mosko­ va'da alıkoymuştur. Aradaki boşluklar, ziyafetler, tiyatro temsilleri, yabancı diplamatlara nezaket .ziy­ aretleri gibi şeylerle doldurulmaya çalışılrnıştır18• 1 4 Ekim 1 93"9'da görüşmelere yeniden başlandı ise de, herhangi bir sonuç alınamayınca Saraçoğ;lu, hemen Türkiye'ye dönmeye karar verdi. 1 7 Ekim 1 939'da Moskova kruvezörü ile İstanbul'a doğ;ru yola çıkınıştır17 • 1 9 Ekim· 1 939 tarihinde henüz Saraçoğ;lu istan'" bul'a doğ;ru yol alırken, Ankara'da Türk-ingiliz­ FransıZ Yardımlaşma Antıaşması imzalandı. Mütte­ fikler cephesine ilk adımı atmış olan Türkiye'nin belirli şartlar altında da olsa, kendisini · artık bu cephetıin içine sokmuş olması demekti 18 •

D- MassigU c;>Iayı ve Bazı Gelişmeler

IL Dünya Savaşının en çetın günlerinde DışiŞleri Bakaıilığ;ı · gib( zor bir . görevi üstlenen Saraçoğ;lu, "Bitaraf değ;iliz� harp hariciyiz. Bitaraf olmak veya harp · harici kalmak demek, herhangi bir harp alev­ inin saçağ;ını sarmam�sı için gereken bütün · tedbir.; leri almak demektir" diyerek, Türkiy·e 'nin savaş karşısında olacağ;ı vaziyeti en iyi Şekilde belirtmiş · oluyordu19• ,

Şükrü . Saraçoğ;h.i, Balkanlarda banşın sürekli ko-

. 1 6) Ş evket Süreyya Aydemir, Ikinci Ad am, (IV Baskı), I stanbul� . 1 979, c. ll, ı;. 1 20-1 21 1 7) Ayı n Tarihi, Ekim 1 939 (S. 71 ), s. 66-67 1 8) M i ll i yet, 1 6 Eylül 1 967 1 9) C u m h u riyet, 24 Ocak 1 940


· , N I HAL

ATSIZ ve NEJDET. SANC:AR

97

runması için çaba göstermiş ve bunda azda olsa. başarılı olmuştur. bu arada "Massigli Olayı" olarak tarih sayfalarına geçen olay patlak'vermiştir. Olayın meydana gelmesinin sebebi, Almanların Fransa'yı işgal ederken ele geçirdikleri bazı belgeleri açık­ lamalandır. Belgelerin bir kısmı Fransızlarla, İngi­ lizlerin Sovyetler Birilgi'nin Baku'deki petrol ya­ taklarını bombalamak için 1 940 Şubat'ında hazır-" ladıklan .bir plan hakkındaydı. Sovyetlerin Alman­ ya'ya yaptıklan yardımı önlem.ek için uygulanması düşünülen bir plana göre, müttefik uçaklannın Türkiye ve İran üzerinden uçmalan gerekiyo,rd u. O zamanki Fransız Başbakanı Daladier de Ankara Bü­ yükelçisi Rene Massigli'yi Türk :Hükümetinin bu işe razı omasını saglamakla görevlendirmiş tl. Massigli; bunun için zemin yoklamalanna giriş·­ miş ve bunların neticelerini hükümetine raporlar halinde ulaştırmıştır. Almanhir, 3 Temmuz 1 9.40 tarihinde bu raporlardan birini açıklar. Alman Ha­ ber Ajansi-DNB tarafından açıklanan rapor, . 1 4 Mart 1 940 tarihini taşıyordu. Ve içinde Masslg­ li'nin Türk Hükümetinin bu plana · razı gösterece­ gine dair tahminler yer alıyordu. Büyükelçi bu so­ nuca Saraçoglu ile yaptıgı bir görüşmede vanniştı, deniliyordu . Buradatki gaye Alman Dışişlerinin he:.. defi dogrudan dogruya Saraçoğ;lu idi. Türk Dışişleri Bakanı Saraçoglu'nun yerini kaybetmesini istiyor:.. lardı. Bununla beraber yerine · Alman yanllısı yeni biri Dışişleri Bakanı beklenebilir ve bu degişim ile Türkiye Almanya'ya yakınlaşabilirdi. Bu sebeble, Al­ man gazeteleri devamlı olarak bu doğrultuda neş­ riyatta bulunuyorlard�. Almanya'nın Ankara Büyük­ elçisi Franz Von Papen, anılarında bu r�porların açıklanmasını, Alman Dışişleri B8kanı Von Ribben- . trop'un "kötü bir şakası" olarak �itelerİıekte ve bu-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET· SANCAR

98

nun kendisini Saraçoglu karşısında pek zor du· · rumda bıiaktıgını ifade eder.

İşin aslı böyle midir? Yoksa Alınan Dışişlerinin Saraçoglu'na karşı bir teşebbüse geçmege dolaylı olarak teşvik eden bizzat Von Papen midir? Savaş s onrası yapılan Alman Dışişlerine ait belgelerde· ikinci ihtimalin daha yüksek oldugu görülüyor; ' .

· Nitekim, · Von Popen Berlin'e görtderdigi rapor­ larda Saraçoglu'nun 1 939 Eylül'ünqe degiştirilmesi gerektiginden bahsetmiŞ tir. . Yine 29 Mayıs 1 940 . tarihli raporunda, müttefikleriri zaferine bel bag­ layan Saraçoglu'nu:iı izledigi politikadan yakınır­ ken; 24 Haziian 1 940 tarihli raporunda ise Saraç­ oglu'nun· uzaklatırih:nasını hedef göstermiştir.· · ·

· · , Massigli 'olayı olarak adl�ndırılan bu durum kar­ şısında·· Fral1sıi Büyükelçisi Massigli, · Saraçoglu'na · gönderdigi biİ mektupta böyle bir şeyin sözkonusu olmayacagını açıklayarak, belgelerde öne . sürülen · · iddiaları tekZib etmiştir20• ' · ·

. . P�

sorıTa .ise; basında yayınİanan dÖküman1a tahtip eçiUdiğ;i ,belirtilirken, Saraçoglu'riu düşümıe teşebbusüne Başbakan pr. Refik Şaydam, şu ceVabı verlniştir: . "J'ürkiye Cumhuriyeti · ricalinin kalması, gitıne_şi ancak T�B . M.M. 'nin kararıyla olur. bunun . böyle, bilininesi lazıindır. " diyerek olayın bir ölçüde kapaıınıa.sıru saglamış�1•

E� Türk�Alman Dostluk Antıaşması ve · Von Papen'e Suikast Girişimi

· . DıŞişleri Bakanı Şükrü sar�çoglu, daha . önced�ı;ı 20) ' Milliyet, 23�9.1 967. 21 ) . Mm'iyet� 24.9. 1 967·

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

99

Ankara'yı ziyaret edip görüştüğ;ü ingiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden ile bu sefer ise Kıbns'ta bu­ luşarak dış politikadaki son durumu kendi açıla­ rından degeriendiren bir mülakatta bulurunuşlardır. Mülakatın ana · k.onusunu J?alkan Antantınınyeniden canıandıniması teşkil ediyordu22• ·

·

·

II. Dünya Savaşı bütün hızıyla devam ederken, sürpriz sayılapilecek veya beklenen bii olay olarak bazı . çevrelerce adlandırılan bir durum ortaya çıktı. . O'da 1 8 Haziran 1 9 4 1 tarihinde Ankara'da yapı­ ı� ve Türkiye adına Dışişleri Bak�nı Şükrii Saraç­ oglu ve Alman Reil:h'1 adına da Ankara Büyükelçisi Von Papen'in imzaladıklan Türk-Alman Dos tluk Antıaşması olmuştu�. Bu antlaşmaya göre: iki dev­ let·· birbirinin toprak bütünlüğ;üne riayet · edecekler ve dolayısıyla birbirlerine karşı bir harekete geÇ­ meyeceklerini taahhüt ediyorlardı. Bu antlaşma 1 0 yıl müddetk geçerli ölacaktı24• ·Bunun ardından da Türk-Alman Ticaret" Antıaşması da yapılmiştır. Türkiye ile . Almanya arasındaki ilişkiler ·bu safhaya · gelirken, Ankara'da Alman Büyükelçisi Vori Pa­ pen'e başansız bir suikast girişiminde bulunulmuş­ tur. Bu olay gözleri bir anda Ankara'ya çevirmişti, Ankara'nın olay karşısında gösterdiğ;i ilitirnam ile suikastın failieri kısa zamanda yakalanarak gerekli cezaya çarptıİ"ılmışlar ve olay kaparunıştır25• Bu arada, Başbakan Dr. Refik Saydam'ın 7 Tem22) C u m h u r i yet, 20.3. 1 941 . 23) ]smail . Sosyal, Türkiye 'n in Dtş • M ü n a sebet l e r i y le i lg i l i Başl ıca Siyasi Antlaşmalar; Ankara-1 965, s . . 294� A'ri kara24) Mah m ut Goloğ l u, M i l l i Şef Dönemi (1 ' 938·1 945), 1 974, s. 1 1 2. 25) Cumhur iyet, 25.2.1 942 .

·

--


1:00

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

muz 1 9 42 tarihinde ani vefatı bütün yurtta dertn üzüntü yaratmıştır26• II. Dünya Savaşının en çetin günlerinde Dışişleri Bakanlıgı gibi zor bir görevi başarıyla yürüten Şükrü Saraçoglu'na bu sefer daha agır bir görev niteligi taşıyan kabineyi kurma ve başbakanlık vazifesi vertlmiştlr7• Şükrü Saraçoglu, Başbakanlıga getirilirken, kısa bir süre de olsa Dışişleri Bakan Vekilligi görevini de üstlen�ştir. Daha sonra bu görevini Nurnan Meneriıencioglu'na · · devretmiştir28• ·

SONUÇ. Şükrü · Saraçoglu'nun . Dışişleri Bakanlıgı dönemi, ana hatlarıyla kısaca belirtmeye çalıştıgımız Türk Dış politikasının . Atatürk sonrası yeni bir dönemi yansıtması ve IJ Dünya Savaşının başladıgı çetin günlere . rastlaması . açısından ehemmiyet arzeder. Saraçoglu'nun bu zor görevi daha sonraki dönemde bazı ülkelerin II. Dünya Savaşı içertsine Türkiye'yi sokma çabalannı boşa çıkarması başanlı bir diplo­ masi örnegidir. Açıkçası, Atatürk sonrası Türk .dış politikasının şekillendigi bir dönemde Saraçoglu, Türk dış. politikasına damgasını vuranıann başında gelmektedir. .

26) 27) 28)

.

Cumhuriyet, 8 . 7 . 1 942 Cumhuriyet, 1 0.7.1 942 Cumhuriyet, 1 4.8.1 942 ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR A

A

e

101

••

SABUHI'NIN TURÇKE sAKiNAMES İ Yrd. Doç. Dr. Mehmet . SARI• On y�dinci yüzyıl M evlevi Divan şairlerinden Sa­ buhi Ahmed Dede (H. 992/ M 1 584 (?)-H. · 1 057 /M. 1 647) , aslen Tokatlı olup , babasilun görevi geregi küçük yaşlarda · ailesiyle birlikte İstanbul'a gel­ miştir. Ilk tahsilini babasından ve büyük bir ihti­ malle, büyük alimlerden oldugu söylenilen dede-. sinden alır. Sonra oturdukları Eyüp SernUndeki "Bektaşi Dedesi .Kasım Baba'nın yamnda yetişir .ve buradan Konya'ya geçerek Mevlevi tekkesi Şeyhi Bostan Çelebi'ye intisap eder. Bu tekked'e 1 00 1 günlük çilesini tamamlayarak Dede olan Sabuhi, Şam Mevlevihanesine gönderilir ve Şeyh Hamza D ede'den de feyizlenerek bu Mevlevihane'nin Şey- . hi olur. Gunden güne artan ilmi ve fazileti İstan­ bul'a kadar uzanır ve Mevlevi tarikatının · önde ge, len dergahlanndan olan İstanbul'daki Yenikapı · Mevlevihanesi'ne Yedi Ahmedler (ehamide-i Seb'a) · in üçüncüsü olarak şeyh tayin edilir (H. 1 040/M. 1 630) ; Bu dergahta 18 yıl yüksek .. tasavvuf hal ve bilgisi ile Mevlevilige hizmet ederek dervişlerin ve erenlerin hürmet ve muhabbetini kazanan Sabuhi Ahmed Dede H. 1 057 /M. 1 647'de vefat eder. Kabri . bu tekkededir. Türkçe Divanı, Farsça Şiirlerl, Sa-

·

'

( * ) AKÜ Fen Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl. Öğr Üyesi. . .


·

102

NIHAL ATSIZ ve NEJDET ·sANCAR

Sabukinam esi, Bülbüliyyesi ve 6 cild İhtiyarat-ı · ·

hi'si vardır. 1

Divan şürlerinde, türlü mazİnunlara vesile olacak şekilde, şairlerce en çok kullanılan kelimelerden olan: sakinin bulunduğ;u içki meclislerinin maddi ve manevi bütün havasını terennüm eden ınanzu­ melere genel olarak "Sakiname" adı verilir. Durum böyle olmakla beraber, İslamiyetin, sarhoşluk ver­ en içkiyi yasaklaması sebebiyle , hayatı boyunca iç­ kiyi ağ;zına almamış şairlerin de Sakin am e . yazdık­ lan vakidir. Tasavvüfi nitelikteki bu sakintimelerde saki "nürşit". şarap "ilah� aşk"' işık "Allah'ın cemaı ve celaline müştak", maşuk "Allah" , kadeh, kase, sür�i. cam "gşığ;ın kalbi" mariasındadırlar.

. .· ·

· : Ai-ap Edebiyatındaki Hartıriyyelerden · mÜlhem

ortaya çıkan · Sakinameler, İran · Edebiyatı'nda, XVII; yüzyılın başlannda' yaşamış olan Zuhuri'nin mesnevisiyle zirveye ulaşmıştır. Türk Edebiyatı'nda , ilk örnekleriri, Çagatay sahasında eseder veren - Ali Şir Nevii (öl. H. 907 /M. 150 1)nin Feviidü'l:·Kiber adlı divanındaki Sakinarnesi ile Revini'(öl. H. 93 1 / M . ·· 1 524)niri' Meshevi bi Çimindeki İ şaretnime'si'" ·

· 1 - Daha geniş ·bilgi için bkz: SabQhi Şey h Ahmed Dede-Ha�

yat ı ; f: d e b i . K. i ş i İ i ğ i , Eser l e r i ve . T ü r kçe . Divan ' ı n m Teri kitli Metn i, Dr. Meh met Sarı, Ankara 1 99 1 (G. Ü�S os. Bil. ·

Ens. Yayınlanniamış Doktora Tezi): 2- Bkz. Türk Edebiyatı Tar i h i-G iriş- A S ı rrı leven d , Ank;:ıra, 1 973, s. 1 60; Saki n a rn e l er-Eski T ü rk . Edeb i yatı lnce le­ m e l � r i , A. Karahan, Ist 1 980; Sakinarne lerin Ortaya ·Çıkışı ve Gel işimine Genel Bir Bakış, Tu nca Kortantamer Türk D i li Edebiyatı Araştırmaları Dergisi ll, Iz m i r, 1 983; A n s i k l oped i k Divan Ş i i r i Sözlüğü, c . 1 , ll, lskender Pala, Ankara, 1 989 . . 3- Hafız Şirazi Divan ı Şe rh i, Konevi Meh med Vehbi; . Matbaa-i . Amire, 1 288; · M ukadd e me; T. Ed.Ta., s. 161 ·

.


N I HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

1 03

nin oldugu bilinir4• Türk Edebiyatında en olgun ve geJ._işmiş şeklini XVII. _ yüzyılda almaya başlayan Sa­ kinameler, Revani'yle beraber (öl. H . 1 04 1 /M. 1 630) , (öl . H . 1 045/M. 1 635), (öl. H . 1 054/M. 1 644) gibi şairlerde müstakil birer tür şeklinde görülürken , pek -çok ş airimizin divanları içerisinde yer alırla�.

Riyazi

Atayi

Azmizade Haleti

Sabuhi'nin Sakinarnesi de Türkçe Divanı içeri­ s iridedir. İncelediğ;imiz dört yazina nüsha Saki­ name ile başlamaktadır. A.S.Levend, _Türk Tarihi'nde "Sakinameler" hakkınd,a bilgi verdikten · s onra, "Tanınmış başlıca saki-nameler" içerisinde Sabum'nin Türkçe Sakinarnesinden de (Mec. ı . kı­ saltınasıyla gösterdigirniz İst. Ü.Ktb. Ty. No. 409 71 7 (Ank. Mil. Ktb . . MFA (A) 3805/7} numara1ı yazma mecmuaya istinaden) bahseder6•

Edebiyatı

Nüsbalan Sabuhi'nin Türkçe Sakinamesini, dördü Türkçe Divan nüshalan. üçü - de şiir mecmiıaları olmak üzen:�. · ? yazmadan faydalanarak oluşturduk. Bu nüs· hala:i- şunlardır: · · ·

Divan A: Mecmu'a-i Eş'ar

içindedir. Arıkara Mil. Ktb. Yz . FB. 32 1 / 3 (vr. 39a-55b) . 280X l 73-200X65 mm; St. 29; Hat ta'lik; a.rma ve .harf filigrarilı; cild siyah meşin; müst. Hasan b. Mustafa. Bu Türkçe Di­ van'da Sakiname vr. 39a'dan . başlar. . İlk beyit: Hamd ana kim etdi sun'-i paki Mest.:i . mey-i can bu tire haki

4- Divan Şiiri, s. 422. 5- Kortanta m e r , s . 88: 6- T . E d . Ta . , s. 1 6 1 .


1 04

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC�R

Metinde 7 ve 20 numarayla karşılanarı beyitler bu nüshada yoktur. ı ı ı beyitlik sakiname şu beyitle biter: · ·

Bu bezm-i safada nfış-i cam et Seyr-i melekfıt içün birarn .et

Divan

B: · Millet Ktb. Ali Emiri (Manzum Eserler), Yaz. No. 249 (Mikrofilrri için bkz. Ank. Mil. Ktb. MFA No(D) 676) . 200x ı 27- 150x070 mm. St. bb; Hat t.a 'lik; Alıarlı Avrupa kt; cild kapakları ortası ıstampa yaldızlı, cild üzerinde karton kapak, birinci yaprakta Ali Emin'nin Vakıf Mührü; Müst. , İstin­ salı kaydı ve tarihi belli degil. Buradaki Sakiname vr. Ih'den yine yuk?.rıda verdigirniz beyitle başlar. 7 , 2 0 . . 2 1 ve 69 numaralı beyillerin bulunmadıgı bil­ radaki Sakiname 1 09 beyittir. Yine yukarıda verdigirniz ,beyitle biter. · -

·

Divan C: Mecmii'a-1 Eş' ar içindedir.

·

.

İst. Ü.Ktb . . Yaz. No: 3532 (vr. 98b- 1 2 3h) . (Mikrofilm için bkz. Arık. MiL Ktb. MFA(A) No. 379'9 ; Adı geçen Kütüp­ harieriin kayıtla�nda bu mikrofilm içerisinde Sabu­ hi'nin divanı oldugu belirtiliyors� da, mikrofilmde . yoktur) . 2 1 3x l l 5- 18 1 �080 mm; · st. 2 1 ; Hat ta'lik; Kt. filigransl.Z, . sari kagıt: cild kahverengi · meşin, sırtı meşin, şirazesi saglam, içte karton kapak var. Vr. '98b'den yine "Hamd ana" · i.fadesinin bulündugu beyitle başlar. 28, 3 1 ve 80 numaralı beyillerin bu­ lunmadıgı .bu Sakiname, 1 1 O beyitten meydana gelmektedir. Bitiş beyti burada da aynıdır.

Divan D: Topkapı Sarayı müzesi Ktb. (Hazine Ktb.) n. 952. 230x l 32 - l 96x080 mm; St. 1 9 ; Hat .· ta'lik; . Kt. Alıarlı Avrupa; cild kırmızı cedvelli deri, · - zencerekli d eti cild; müst. · Şeyh Seyyid Sibayi, İst. . Tarihi 1 . 1 23 H. Başlama ve bitiş beyitleri yukarı-


NIHAL ATSIZ ve NEJbET SANC:AR

ıos

dakiler gibi olan buradaki Sakimlme vt. lb' d en başlar. Çalışmamızdaki 80, 84 ve 85 numaralı be" yitler bu nüshada yoktur ve tamamı ı ı o beyittir.

Mecmii'a.

1 : Bu Mecmiiatü'l-Risi'il içindeki Sa­ bühi'.nin Sakinarnesi ı ı 2 beyitlidir. Metinde 80 numaralı beyit bu nüshada y��tur. Mecmü'anın bel­ li başlı özellikleri şunlardır: I. U. Ktb. Yaz. No: 40971 7 (Halis Ef. Ktb.); Ank . Mil. Ktb. MFA (A) 3805/7. Yk. : Kç.ynaklarda 2 75 yazılıdır. BiZ ise 28 1 oldugu­ nu gördük. Ebad: 298x200 mm: St. : 3 1 ; Hat: Talik; Kt. : Su yollu beyaz kağ;ıt; Çild: Kahvereı:ıgi meşin cild . Dört 'Sütun üzerine yazılmış bu mecmüada Sakiname-i Sabiihi w. f Hb-62a arasındadır.

Mecmii'a. 2: Bu mecmü'adaki Sakinarnede 2 1 , 28, 3 ı . ve 80 . numaralı beyitler olmayıp Sakiname 1 09 beyitlidir. Başlama ve bitiş beyitleri diger nüs­ halardaki gibidir. nüsha ile ilgili bilgiler şunlardır: İstanbul Nuruosmaniye Ktb. Yaz. No: 4959 ; Yk. : 593; Hat: Talik. Beş sütun üzerine hazırlanmış olan mecmü'ada Sabühl'nin Sakinarnesi vr. 492b'de "Sa­ kiname-i merhum Sabiihi Dede'' kırmızı yazılı baş- . lıkla başlar ve vr. 493h'de tamamlanır.

Mecmü'a. 3: Bu mecmü'adaki Sakinarnede de 21, 28, 3 1 ve 69 numaralı beyitler yoktur. 1 09 beyitli Sakinamenin başlama ve bitiş beyitleri, yukarıda bahsettigirniz nüshalardaki gibidir. Nüshanın özel­ likleri: İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Ktb. Yaz. No: . H . 1 074; Yk. : 1 29; Ebad: 200xl 25-85 mm; St. : 1 8; Hat: Nesih; Cild: _ Kahverengi deri cild; Kt. Alıarlı kagıt. Mecmü'ada vr. 7 1b-73a arasında bulunan "Sa­ kiname-i Sabfi.hi D ede" başlıgı kırmızı ile _yazılıdır7• 7- Bkz. Topkap ı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar Kata loğu F. Edhem Karatay, Topkap ı Sarayı M üzesi Yay ı n ları, N Ö : 61 , l st., 1 961 . ·


ıos

NlloiAL ATS.I Z ve NEJDET SANC:,AR

. Sabuhi'rıin . Türkçe Saki.namesi, bazı tezlerde· ve · çalışmalarda da zikredilmiş · ve bazı beyitleri işlen­ miştir8. Bunlardan Adviye Tugluk'un tezinde ''Sa­ bubi Ahmed D ede" diye kaydedilen Sabuhi Alurıed Dede'nin Sakinarnesi için "Tedkik Edilen Eseiler" başlıgi altinda zikredilen "Sabühi Dedf:!: Fatih Millet Kütüphanesi No : 249'daki yazma nüsha esas alın­ mıştır9. 53 sallifelik bu tezde bazı hatalar d�· mev­ cuttur10. A S Levend, "Fena-yı dehr:-i deni" için "Dünya fanidir. Fırsatı kaçırmamak lazımdır. Cem'­ in bile nam ve nişanı kahnalnıştır"11 dedikten son� ra Kafzade Faizi, Riyazi ve S�biihi'den örnek verir. .Sabuhi'den verilen 8 beyitli;k örnek, Sakiname' ­ den alınmıştır12. Köprülü, "XVİI . Asıt AnadolU: Tütk Şairleri" adlı eserinele " . . . Bu asnr'ı başlannda; gali"" ba Acem sairi · Zuhurt'nin te'siri altinda mesnevi tarzinda Sakinarneler yazmak moda olmuştur; Ata­ yi, Riyazi, Cern'i, Azmizade, Yahya, Allame, Şeyhi .

.

.

s� Saki�n ameler, Cav ide. Lutfi, I stan b ul Ü niversitesi Tezi,

1 93 1 -

1 932, L ü . Ktb. Tezler No: 1 54; Onyedinci Asır Sak i n a­ meleri, Adviye Tuğluk, I stanbul Tü rkiyat E nstitüsü Mezuniyet Tezi, 1 941 -1 94�. Tez No: 1 46. 9- Zikred ilen bilgideki sakiname, bizim Divan B kısaltmasıyla gösterdiğimiz Türkçe Divan nüshas ı n ı n başı ndaki Sakinainedir. 1 0- Tezde, Nev'i-zade Ata i (N .Z. A . ) ; Azm i-zade Haleti (' A . Z.H.), R i yazi (Ri.), B a hayi Me hmed Ef. (Be.), A h ni e d Su bu h i Ded.e (Sub.), Nef'1 (Ne.) ve Revani (Re.)nin hayat­ ları ve ''Sakinameler" hakkı nda kısaca bi.lg i verildikten son ra ad ı geçen. şairlerin Sakinamelerinden mazmun yö nü nden birbirine benzeyen beyitler üzerinde durulur. Sahife 49'un baş ında verilen RevanTni n 1 . peytin ci en son ra gelen ve yine Revani'ye ait ô� larak: gösterilen ard ard a 1 o· beyt Sab0 h1'ye aittir. 1 1 - Divan Edebiyatı (Kilemeler ve Remizler, Mazmunlar ve mef� hUrnlar), A.Sırrı . Levend, · bt. 1 980, s. 3 1 3. , 1 2- A.g.e., s. 3 1 3-3 1 4 /

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

1 07

Efendi, Sabühi Dede gibi şairlerin sakinarneleri bu modanın mahsulüdür."13 der. Kaynaklaraca, Sahil­ hi'nin en güzel rııanzümelerinden oldugu ve çok begenildigi belirtilen 14 Sakinarnesi bazı yabancı kaynaklarda da. zikrediler. Gibh, Farsça yazılmış bir eseri zikrettikten · sonra "Bunun yanında Kabüli, . Nefi ve Sabühi tarafından sakinarneler yazılm�ş­ tır . . . "15 diye bahseder; British :Museum'daki TürkÇe Döküıiianlar Katalo�u'nda "SahOlıi'nin Sakinamesi" ifadesiliden sonra eski harflarla "Sakinanie- i Sabü­ hi" yazılı altında da yine eski . barflarle adı geçen Sakinam enin: · ·

·

·

"Hamd ana kim etdi sun'-i paki . ' M�st-i mey-i can bu tire haki"18 . ş eklindeki ilk . beyti verilmiştir.

Muht.evası Kaynaklardaki bu bilgileri ve 7 yazmayı dikkate alarak olllşturdugumuz Sabuhi'nin Türkçe Sakina. rnesi 1 1 3 beyittir. Türk Edebiyatında, altın çagının XVII. yüzyıl oldugu kabui edilen Sakinarneler Ter­ kib-i bend, Terci-i bend ve Kaside nazım şekille­ riyle kaleme · ·aJinmış olmakla birlikte daha çok Mes1 3- XVII. As i r Anadolu TO rk Şairleri, M;Fuad Köprülü l st. , . 1 931 , s. 329 ' . 1 4- Bkz. Türk An s. c. 5, An k; 1 980, s . 503 : Toka t ' V i layet . i Me şhurları, H.Turg ut Ginlioğlu, Samsun, 1 950. 1 5- A H istory of Ottoriıan Poetry G I BB, By The Lote E.J.W., M.R.A.S., Volume l ll, Londan, 1904 , p. 226: " ... The last-mimed poet wrote, as we · have see n, a work bearing this title, b ut is i n Persian other S aqiname by Kabülii, Nef'i, and Sabühi exist. ..". 1 6- Bkz. Cata logue of The Turkısh Ma n userıpts ı n T h e Mrıtısh Museum, By Charles, London, 1 888. ·


108

NIHAL ATS·IZ ve NEJDET SAHC:AR

nevi biçimi ile yazılmışlardır. Sabfıhi'nih Sakina­ mesi de Mesnc;vi nazım şekliyle yazılanlardandı�17• Sakinamel�r urnfımiyetle felekten (zamandan) 'şikayet: . tabiat tasviri; sakiye hitap ve şarap· isteme: mey, hum., cam, sürahi, meyhane, mugan, �utrib, saz, şeb, sub, şem, duhan, gubar, afyon, bahar, ba­ zan, şita vs. ele alınarak bir aşk ve şarap mecliSine ait duygu ve . özellikleri aniatma bölümlerinden meydana gelir. Sabfıhi'nin Sakinarnesi de aşagı ytı­ . kan böyle olmcilda beraber o, manzumesini şika- · yetle degil "Hamd" ile başlar: Hamd ana kim etti sun'-i paki Mest-i mey-i cm, bu tire ·hakı

·: ·ı

ı 3 ile

35. beyiller arasında da diger Sakinclme­ lerdeki gibi . tabiat (bahar) tasviri vardır. 36. beyitte sakiye hitap eder ve şarap ister. Şarabı ve onun çag­

rıştırdıgı diger mefhumlari tasavvufı · ıstılahlanyla ele a�arak anlatan Sabfıhi, İslamiyetin de haram kılniış ve menetmiş oldug� şarabı zemmederek: · Bi11lah nedir ol şarab-ı pür-nfır Bir lem'ası ola ateş-i Tfır der; Peygamber kıssalanna da telmihte bulunulan Sakinameriin 86. beytinde yine sakiye ve 93. bey­ tlnde de · muttibe hitap edilerek bir ç,o k musiki makamıyla birlikte saz ve s öz meclisi anlatılır. Dünyanın geçiciligi, oria fazla nieyletmemek gerek- . tigi üzerinde de durulan Sakiname: · Bu bezm-i safada nfış-i cam et · Seyr-i melekfıt için hir�m et beytiyle tamamlanır. 1 7- Bkz. T.A . ,

c.

28,

s.

68 ; Divan Şiiri,

s.

422


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

SAKiNAME Mefülü Mefa'ilün Fe'ülün · , Hamd ana kim etdi sun'i paki . Mest-i mey'i can bu tire haki18 Can cevherin etdi necin-i rahşan Şem'-i dile verdi nür-ı 'irfan

3 Dil sagar-ı bade-i ezeldir

. Mir'at-ı cemal-i Lemyezeldir19

Bezm-i ezel içre saki-i can Bir cür'a suriup kamüya yeksan Sagar gülün etdi reşk-i hurŞid Bezm-i meye verdi zevk-i caVid

6 Ol bezmd e sundu ehl-i hale Zevk (u) tarah u mey u piycUe20 Mey zevkile eder21 haıifan . Gam başını paymal-ı mestan22 Rindana sunup safa-yı sagar Zühhada verip heva-yı kevser

9 'Aşk oldu anunla bade.:peyına

Zühd ü vera' oldu mest-i ferda Her dil ana ma'il anı ·cüyan Mest oldu anunla küfr il iman

1 8- Bu bey it, Catalogu e'de de verilmiştir (s; - 1 90). 1 9- Mec. 3'te: "Mir'at-ı hayal-i Lemyez�l". 20- Mec 3'te: "Zevk-i tarab-ı ·mey ü piyale"; Divan D'de:. zevk-ii ta rab ü mey ü piyale 2 1 - Divan D'de: "eyler" . . 22- Bu bey it Divan A'da ve Divan B.'de yoktur. ·

,

109


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

'1 1 0

. 'Aşka verip <iteş-i ciger-sı1z Peyınaneye ab-ı ateş-efrüz

1 2 Gül deftertn etdi hikmet-arniz Ayat-ı balıarı 'ibret-eriğız Eyyam-ı bahar ertşdi saki . J1engam-ı güzar erişdi saki Başladı 'an1s-i gonca naza Oldu bu cihan-ı köhne taze

15 S fu urdu meger çemende bülbül Yırtıp kefenini gonce-i �ül Malışer yerine dönüp güli�tan Buldu çemen ehli taze bit· can . ..

··

,

ı

.

.

'

. ·

Eşcar ile senr ayağ;a turd11 . Sular yürüyüp çerrı.eri otUrdu '

ı:

. . ·

·.

1 8 Gül hokkasın açdı perr-i hikmet Mesmum ı gama içird� şerbet . -

Gonce başa giydi tac-ı 'işret . · · Bağladı çemen bir özge zinet Seyr-i çemene çıkıp letafet . Gül sayesine otu�du 'iş:ret�3 ·

2 ı Bülbül ne kadar kim oldu dem-saz Gonca ana hergız açmadı raz24 Gül efser i la'li başa saldı Daman-ı hirami de ste al dı -

La.le kadehinden içdiler mül Ruhsar-ı çemen-kız(lrd! gül gül '

23- Bu 24- Bu

beyit, Divan

beyit, rDivan

...

.

'

.

.

A v.e Divan B ' d e yokt u r. A, Mec. 2 've Mec 3'te yokt u r .


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

lll

24 Bu san'ati gör ki gül budagı Bir elde tutar nice ayagı

Yakdı çemen içre lale. i:neş�al Ya'ni tarab eyle gülşene gel Gül gibi koyup zerin. ayaga . 'Azmeyleyügör kenar�ı . baga

27 Envci'-ı şükfıfederi gülistan . Oldu yine reşk-i bag�ı Rıdvcin Gül gfışına asdıjaleden dür . Kınnine-i gonce badeden pü�5 ... . .·

Mülk-i Hotan oldu tarf-ı gülzat � · Sünbül tutar elde28 rtıüşg.,lTata�

30 'Aks-i gül ü yasemin-� hoş-ter

.

Gül28 yerine dökdü aba cevher

. ·

.

Etrafa saha verince ziilet , Gülzara çekildi raht-ı 'işret29 Sandım ki zemini asümandır N ehri · çemen içre Kehkeşandır

33 Manende burfıc-i çarha eşcaı:-3°

Gül şems ü kamer kevakih ezhar

Toldur kadehi göründü saki· Sahn-ı çemen . içte ittifaki

Bu beyit, Divan c, Mec. 2 ve Mec. 3'te yoktur. Divan B'de: "aldı" Divan B'de: "m isk-i Tatar" Divan D'de: ,;mü l"; Divan .C, Mec. 2 ve Mec. 3 dışındakilerde "Fem" ·: 29- Bu beyiı;, Divan C, Mec. 2 ve Mec. 3'te yoktur. .30- Divaıi B'de: "escar" 25262128-

·

·


NI HAL ATSIZ Ve NEJDET . $ANC:AR

1 12

Nergisde nişan-ı dide;.i yar Güllerde safa-yı rüy-ı dil-dar

36 Sun saki şarab..:ı ergavfuu Ol maye-i ' ömr-i cavidaru .

Rindein-ı selef gelip cihana Bu meclisi gördüler şahane Her biri çekip mey-i muganı . Bir cür'aya satdılar ciharu .

39 Yetdi bize çünki nevbet-i cam Nüşeyleyelim Şarab-ı gül-fam Bi,-nam. ü Ilişaniken cihanda Can mestidi bezrtı-i La-"Mekanda Çün seyrederek nişana :geldim Süret urunup 'ıyana geldim

42 Kasdım yine bezm-i pür-safadır Erbab-ı iradete 'saladır

,

,

.

.

Çün subh-ı ezelde toldu camım Olsa yeridir SABÜHİ namım31 Ey saki-i bezm-i kamrani . V'ey menba'"'ı ab-ı .zindegani"

45 Bu dernde ki eltaf-ı zamandır . '

M ey · sohbetin etmernek yamandır.

Pür kıldı bahar-ı ruh-efza Daman-ı nesime nutk-ı 'İsa

Bu dernde şu kim hayat bulmaz Bin Hızr'a yetişse zinde olmaz. . . ı !

,,

3 1 - Buraya kadar sekiz beyit Divan Ed. d a d a verilmiştir. (s. 3 1 3., . 3 1 4).


NI HAL ATSIZ. ve NEJDET SANC:AR

I 13

48 Sun saki mey-i ferah- resanı . Zühdün kurusun · teninde kanı Zühdile vera'dan açma babı · Gel sagan sun götür kitabı '

Ahvaline .iahid-i hatabın Kan agladıgı budur şarabın ·

5 1 Kim kaldı hacer· gibi füsürde · Güya ki lüht1d32 içinde mürde Ey guşe Ilişitı-i gur"'"i halvet33 · Bin müjde ki erdi vakt-"i fursat :. Ey mürde:-i hist-sale bi;.can . Aç gözlerini erişdi derman

·

,

54 Bu fırsatı bil ganimet ey can . Her dem b4 deme yeter mi iıisan34 Rehn-i mey edip vera'' libasın Kıl bezm-geh-i gülün safasın .Arayiş-i hane oda yansın . . Meclisde tek ol çerag uyansın

57 Ger isterisen hayat-ı baki Makdurunu kıl . feda-yı saki . Mey sohbetini irad etin yok · Hayr işe 'aceb ki niyyetin yok . 32- Aslı nda "lahd" şeklinde o lan bir kelime, vezin gereği "l ühud"

okunmuştur. .

33- Divan D ve Mec. 2'de: "Ey güşe nişin-i genç-i halvet" 34- su · beyit, Eyü b o ğ l u 'nda d a verilmiştir ($. 99) . . ( O n ü Ç ü n c ü Yüzy ı ldan G ü n ü müze Kadar Şi irde · ve H a l k Dilinde Atasözleri ve Deyimler) E.Kemal Eyüboğ lu, l st. 1 973. ·


114

·

·

NI HAL ATSIZ:-ve --NEJDET.SANCAR ·

Dünyaya nedir bu i'tibann et kadehi nedir kararın · . .

�qş

60 Efsane-.1 mar ü genedir bu

Rahat yeri sanma renedir bu . -

.

Olmasin ana hiç i'timadın Al neşve-i camdan muradın Kıl bertd -i tabi'aU güşade Ver ateşi aba haki bada -.

63 Va'iz sözüne tegafül eyle Efsanei ko tecahül eyle

Saki ayagını koma elden Hadi bu yola36 dur ezelden

Meyhane yolun tut ey bela-keş Esbab-ı vücuda sal bir ateş . . -

66 Hoşdur dile zevk-i· mülk-i ma'na -Kıl 'aşık isen anı temanna

Hak-i rehi kimya-yı candır Reşh-i meyi feyz:-i asümandır Her derde bu dürdde bir deva vaı: Her ' rence bu meyde bir şifa var

·

,

_

69 Bu meykededen çekeydi sagar iı:nana olurdu küfr. ruhsar6

·

-

Bi'llah ki zehi makam"'ı 'ali Dergah-ı kadim-i Layezali. , .

Divan B d e :'böyle" yazılmış ve başka birisi t�rafından . "yo_la" şeklinde püzeltilmiş _ _ 36- Bu· beyit, · Divan - B ve Mec; 3 •te yo_ktur. -. -

3Ş-

'

,

·

.

.

.

.

.


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR Ger pir-i mugana el yeterse ; Nalıl-i emelinde37 gül biterse

r'

115

.

72 Düş ayagına ol ehl-i nizın .

Arz eyle o ha.Zrete niyazın Ol cay-ı safaya gel sefer kıl · Bu meniil-i dündan güzer kıl Aıat-ı fena yolu. tevekkül ' Esbab-ı tecerrüdü tevessül

75 Nukl-i mey-i paki nfır-:i

iman

Harc-ı reh-i hassı cevher:.i can� ·

Har ü has-i deşti verd ü nesrin' Zad-ı rehi şevk ü sapr ü temkiiı . ,. . . · Bi'llah nedir ol Şarab-ı · pür-:-nür Bir lems'ası ·()la ateş-i 'für .

78 Ger Tür-ı vücuda olsa lenı'an

Bi-hüş38. olur anda Müsi-i can ·, . . Saçılsa kubfır-i mürdegane Mürde yine 'örnr-i _cavidane .

Bu neşve-1 meyde39 buldu ey· can Kadri güher-i vücüd-1 insan40 ·

8 1 Hassiyetin aniasa tamainı · · 'İsa-nefesan olur41 gulamı .

Divan B'de "emekde" 38- Divan D'de: "ser-hoş", Mec. 2'de:. "bir-hoş" . \ . 39- Divan B'de: "neş'e-yi meyde" .. 40- Bu beyit, Divan C, Divan D, Mec. 1 v� Mec. �'de y()ktu r. · 41 " Mec 2'de: "ola" 37-

•.

·

··


1 16

NIHAL ATSIZ Ve NEJDET. SANC:AR Genc-i haraminde mübtelalar ' ­ . Eşigini42 yas adanan gedalar . · Şahan-ı serir-i mülk-i candır Ta'ne zen-i Genc-.i Şaygandı�3

84 Anlar ki bu derde hak olurlar İksir-i sa'adeti bulurla�4 Layıkdır eger mey-i kirarnı Yenbü'45-i hayat olursa. I1�48 Saki medet et ki mübtelayım .Azürde-i mihnet ü belayım ·

87 A.lüfte-i küçe;,.i hevayım Aşüfte-i zülf-i müşg-sayun Sen gonce-i bag-ı Mehlika)ri Ben bülbül-i dest-i bi"-nevayi . Sen senr-i revan-ı gül_;ş�n-i miz ' Ben 'aşık-ı zar-ı hane-perdaz .

90 . Bir 'aşık-ı zar-i bi-nevayım . Müştak-ı mey-i ferah-fezayım\ Şol sagar-ı mey ki pür-safadır . . Bir ayine-i Huda -nümadır Lutfurua bu zari mukbil eyle Ol ayineye mukabil eyle .

93 Ey niutrib-i şuh-i nagme-perdaz Bu perdeden eyleyip ser-agaz 42- Mec. 2'de: "eşiğifıi" 43- Divan B'de: "saygand ır" 44- ·su beyit, Divan D'de yoktur 45- Divan B'de "Memnü" 46- Bu beyit, Divan D'de yoktur. . . ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

1 17

Geşt eyle revişde her makamı . Şerh eyle nikat-ı sırr-ı cam r Seyr-i reh-i canib:-i Hicaz et Erbab-ı safaya keşf-i raz et

96 ·•uşşak ile ol nevaya dern-saz

Geh BCıselik eyle gah47 Şehnaz48

Aheng-i 'Irak ti isfahan et . Esrar.,-ı meyi biz(e)49 beyan et Bir medd-i bülend-i hoş heva çek Fehın etsin anı büzürg ü kuçek ·

99

Vasf-ı mey-i camı püt-safa kıl Hızr ile· Mesihe bir sala kıl

·

·

Ta Hızr-ı beka-yı cavidani Bilsin nedir ab-ı zindegani . Saki elem-i humara düşdüm Derd ü gam-ı intizara düşdüm ,

1 02 .Ayin,emi50 Jenk-i rnihnet aldı Garn gerd-i melali cana saldı

Hünin gelir a.h.,-ı Süz-mikim Dud-i siyehe boyandı hakim Tarh eyle mey-i Ferah-fezayı La'le bedel eyle kehrübayı

ı 05 Nuş-i leb-i cam-ı rney Safadır Renc ü elem-i gama devadır

47- Divan B'de: "geh" 48- Buraya kadar beş beyit, Divan Ed.da da verilmiştir (s. 244) 49- Mec. 1 , . Mec. 2 ve Divan Ed. da "bi.raz"; diğer yazmalarda "biz" şeklindedir. 50- Divan B'de: "ayineye"


NIHAL ATSIZ ve NEJDET .SANCAR .

l lS

Erbab-ı safa gelir Niyaza Mey köhne olunca saki naza

.

.

·

Şol mey ki61 anun human yokdur Bezm ehlinin inkisan yokdur

1 08 Miftah-ı derd-i . hizane-igayb

Peyda kün'-i genc-i sırr-ı Larayb Ey gevher-i kan ü kan"'ı gevher Bir cür'adan eyle hakimi zer .

Bir laşe imiş cihan-ı gaddar Talibleri kendi ·gibi hun-har .

l l l Ey talib-i gevher-i ma' ani Ver ehline laşe-i. cihanı 'Arif ki ola revişdi faik Seyrine anun cihan, n e

.

_

..

layık

Bu bezm-i safada nuş-i cam et Seyr-i melekut. içün hiram · et5:ı .

.

'

.

.

5 1 -. Divan A,. Divaiı . Ç, Mec; 1 ve Mec. . 2'de "kim" 52· Mec . 3'te SabOhi'nin bu sakinarnesinden sonra Zu huri'nin sa­ .

kinamesi başlamaktadır (vr. 73a) . . Sabühi'nin sakinarnesinden önce de Faizi'nin sakinartıesi vardır: .· . .


..

..

.

r

.

.

TURK YURDU DERGISINDEKI YAZISI YÜZÜNDEN TURANCILIK . SUÇU İLE YARGlLANAN AZERBAYCAN'LI ALI NAZlM BEY •

Sebalıattin ŞİMŞİR Turancılık, Türkiye'de 60 yıldan beri 'ta,rtışılan bir konudur. Zaman zaman Türkler'le akraba mil­ ' letleri de içine alan bir sistem halinde . düşünül­ mekle beraber . bugün Turancılık deyince Türki­ ye'de anlaşılan şey, tarihi miraslan da dah�l oldugu ha�de bütün Türkler'i tek devlet. halinde . birleş­ tirrnek ülküsüdür ve her ülkü gibi nesill�re bakan, kan ve can vergisi isteyen gönüllere . heyecan katan bir. inançtır.. ı. Yazımıza, büyük Türkçü Atsız'ın Turancılık'a dair düşünceleriyle başladık. . Buradaki mana dışında lu­ gat manası . bakımından kelime; "Osmanlı impara­ torlugunun . son yıllarında, Osmanlıcı�ık ve islam­ cılık c:ıkımları karşısında bütün Türl?erin tek va­ tanda ve tek bayrak altında birleştirilmesini amaç­ layan akım;. Türkçülük"2 şeklinde verilmektedir. · ·

.

·

.

Gerek lugat anlamına baktıgımızda gerekse At.

.

-

. �

.

1 ) Ats ız, Türk Tarihind� Mese/eler, l stanbu h 980 p. baskı) s . 50; Yazı ilk kez . Ötüken, S. 1 1 4 Haziran 1 973'te yayınlan mıştır. ·· · 2) Türkçe Sözlük, C. 2 y.t.y., Türk Dil Kurumu Yayını, . s. 1 495. '


1 20

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

sız'ın bakış açısıyla baktıgıınızda Ali Nazİm'in Tu ­ rancılık suçuna ilikin bir yazı yazmadıgını söyleye­ bilirtz. Burada belki yazının muhtevasından ziyade yayınlandıgı mecmuanın Türk Yurdu oluşu, adı ge­ çenyazar'ın Turancılık suçu ile muhatap olmasına yol açmış olmalıdır. ·

Ali Nazim ve Duruşmalar

Ali Nazim, 1906 yılında Bakü'de dogmuştur. İlk, orta ve yüksek okullan bitirdikten sonra Dilcilik ve Edebiyat Enstitüsünde Doktora ögrenimine başla­ mıştır. · Kendisinden önce hapsolunan Profesör Bo­ ris Tihomirov, Veli Huluflu, Ali Kerimov ve diger bazı tanıdıklarının verdigi ifadeler sonucunda Ali Nazim Mahmud oglu Mahmudzade'de karşı dev­ rimci gruba ı 7 Mart 1 9 3 7 tarihinde dahil edil­ miştir.3 Bundan sonra Ali Nazim 1 2493 nolu tahkikat işi­ niri 36. dosyasında yer almıştır. Burada i 6 defa ifa­ desi alınmıştır. Yalnız bu sorgulamalar bu tahkikat işinde bulunan diger kişilerin sorgulama işine göre bir hayli fazladır. Çünkü , genelde sorgulamalar altı, sekiz, en fazla on'dur.4 ·

·

1 8 Mart 1 937 tarihinde hapsolunan Ali Nazim'in ilk duruşması 22 mart 1 9 3 7 tarihinde olmuştur. Burada Sorgu · Hakimi; " 1 927 yılında ·siz istanbul'da

3) · Ziya Bünyatov, KlZII Terör, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakı, 1 993, s. 1 45. (Eser tamamen KGB arşiv belgelerine göre hazır­ lanmış sorgulamalar aynen verilmiştir. Dolayıs ıyla, orjinal ve birin­ ci el belgelere dayanmaktad ır. Tan ıtımları için bak ı n ız; Prof. Dr. Ziya Bünyadov, Azerbaycçın KGB Arşivi Muhtevasi, Azerbaycan Kültür Derneğ·i, · Ankara 1 995.; S.Şimşir, "Gırm ızı Terör", Türk Dünyast Tarihi Dergisi, S. 97 Ocak 1 995, ss. 60-6 1 .) Bünyatov, · ·a .g. e. s. 1 50.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

121

pantürkist Türk Yurdu dergisinde bir sıra antisov- · yet konulu makale yayınlatmışsınız , bunu . itiraf edermisiniz? diye sormuştur. Ali Nazim; "Makale Azerbaycan Edebiyatı'nın Umumi Türk Edebiyatı kollahnın biri olmasuun tasdiki ile başlıyor. Benim yazımda edebiyat tarihi sınıfı mücadeleden ayrı verilir. Umumiyetle, bu antimarksis t makaledir. 1 9 1 8 yılının mart · hadisleri kara kuvvetler · · ta·rafından teşkil olunmuş' Ermeni-Türk kırgını gibi seciyelendinlmiştir. Bu Azerbaycan'da birinci s os­ yalist devriminin ünvaruna iftiaqır. 1 92 7 yılına ka­ dar benim pantürkist görüşlerim var idi" diye ce vap vermiştir. 5 ·

-

.

İkinci · duruşma 20 Ni�an 1 937 tarihinde yapıl­ mİştır. Sorgu Hakimi; "Ruhulla Ahundov ile mü­ nasebetiniz nasıl idi?" Cevab ; "Huluflu adam gibi Ruhulla Ahundov'la hesaplaşırdım. Lakin onun ayn ayrı emirlerini yerine getirmiyorduin." Sual; "İlmi ve Edebi Faaliyetinizde karşı devrimci milliyetçi kesin olarak nede ifade olundugunu muhakemeye aşık söyleyin?" Cevab; "Benim ilmi edebi faaliyetim­ de hiçbir karşı devrimci milliyetçi çizgim yoktur. Lakin bir sıra metodoloji ve siyasi karekterli hata­ lanın oldu. Yani ben bazis6 siyasi ve hukuki kuru­ luşlarının dialektik kar,şılıklı münasebetlerini izah etmedim. " Sual; (UİK(B) P sıralanndan 1936 yılın­ da dışlanmışsınız, demekki size karşı milletçilik suçlaması 1 936 yılından sayılmalıdır. Mahkemeye dogru ifade verin. " Cevab ; "Ben bu suçlamayı kesin olarak reddederim. Ona · göre ki, benim milliyet-

5) Bünyatov, a.g.e. s. 1 48 5) Bazis; Belirli bir toplumun üst tabakasının esas ı n ı oluşturan sos­ yal ü retim ilişkilerinin tümü. Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü, C.l. , I stanbul� 1 9 94, s. 1 08.

_


122

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SA�CAR

çiligime delalet eden hiç bir misal gösterilemez. " Sual; "Siz haps olundugunuz dakikaya kadar karşı devrimci milletçi mevkide dururdunuz?" Cevab: "Ben karşı devrtınci milliyetçi mevkilerde durma. dım" . . ;7 ' Üçüncü q_uruşriıa, 2 1 Nisan 1 93 7 tarth nde ya­ pılmıştır . . Sorgu Hakimi: "Mahkemeye karşı dev­ tirnci milletçi görüşleriniz konusunda konuşunuz" Cevab: "Ben bu suale 20 Nisan'daki ifademde cevab vemıiş tim ve Yine de diyorum, 1928 yılından sonra benim hiçpir karşı devrim.ci görüşl}m yoktur."8

i

22 Nisan 1 93 7 tarihinde dördüncü duru şma · , yapılmıştır. Sorgu Hakimi: "SSRİ EA'nın Azerbay­ can . Şubesinin ._ ilmi ve ecfebi faaliyet hattı üzeriıle ziyankarlık olaylan . hakkında · mahkemeye konu� ş un?" C evab ; "Rehberlik Ruhuila Ahundov'un eline geçtikt en sonra böyle ' bir yol izlenmiştir. Bu yol inkılabi .;_ d emokratik yazarların- Sabir Mol.la Nas­ reddin, M.F .. Ahundov, -nüfuzdan düş ü rühnes irte , . ml:i rte ci .: b urj uva . c ereya İu. yazarlaqnih- ' Hü seyi n C�vi�l. .. Cevad Ahuridov, Alibey Hüseyinzade ve karşı deViiinc i . Fiyuzat mecmuasının an'anelertnin' geniş � leülnies1I1e' ve yayılmasına yöneltilmiştir." Sonra Ali Na.Zirn · Ruhuila Ahundov, Hanefi Zeynallı ve Bekir Çobanzade'nip aleyhine· ifadeler vermiştir. 9 25.:26 Nisan 1 937 tarihiilde beşinci duruşiiiada

,

Ali Nazim, karşı · ctevrimci"'tnilliyetçi ahval'i ruhiyeli .

yazar ve ilim adamlarının adlarını söylemiştir. · Bu duruı:n altı (27�IVL y edi (28-29.IV) ve' sekiz (2 .V. 1 93 7)nci ' duruşmalarda da tekrarlanmıştır. 29 Ma-:: 7) .Bü nyatov, a;g. e., 8} Bünyatov, a.g. e., 9) Bünyatov, a.g. e.,

s.

ss . s.

1 48. . 1 48-1 49. 1 49.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

1 23

yıs 1 937 tarihinde yapılan dokuzuncu· duruşmada Sorgu Hakimi; "N e için siz evinizde karşı devrimci millelçi ve pantürkist edebiyat ve faşist Trotski'nin resmini saklıyordunuz?" Cevab; ''Evet, bu işte ben kendi suçumu itiraf ediyoruin. " 1 0' '

·

1 Haziran 1937 tarihinde yapılan onuncu .duruş­ mada Ali Nazim bu iş üzre suçlanan diğ;er suçlularia sakladıgı karşı devrimci alakalarını da üzerine alrmştır. "Ben hapsolununcaya kadar karşı devrimci millelçi mevkilerde durduğ;umu ve pratik karşı devrimci iş yaptıgımı itiraf etmeye meçburum. Bu­ nun Azerbaycan K(B)P'nın dahilinde karşı devrimci iki yüzlülük oldugunu üzerime �lıyorum. " 1 1 .

'

Bu ifadeleri Ali Nazim 2-3 Haziran 1 93 7 tarihinde yapılan oribirinci , duruşmada da tasdik edet 5 Haziran 1937 tarihinde yapılan onikinci duruş­ mada Ali Nazim şöyle konuşur; "SSRİ EA Azerbay-:­ can şubesinde Ruhulla Ahundov'un rehberligik et­ tiğ;i karşı devrimci millelçi grup -bende oranın üyesi idim- So-\ryet Hükümetine karşı mücadele, karşı devrimci pantürkist, karşı devrimci ·rnilletçi mevkilerde dururdu . Bu gruba Ruhuila Ahundov, Veli Hultıflu, Hanefi Zeynallı, A.R. Zifeld, Hasan İmanov, Aliejder Seyidzade, Salman · Mümtaz, . · Mi­ kayıl Refili ve ben, Ali Nazim dahil idi . " 1 2 .

.

. 4 Temmuz 1 9 37 tarihinde yapılan onüçüncü · duruşmada suçlu Ali Nazim'e karşı devrimci gru-' bun üyeleri Seyidzade ve Nazarli ile alakah sorular sorulmuştur. 7 Temmuz 1 937 tarihinde yapılan andördüncü · duruşmada; Ali Nazim, karşı devrimci ·

1 0) B Ü nyatov, a.g. e., ay. yer. 1 1 ) Bünyatov, a.g.e. ay. yer. 1 2) Bünyatov, a.g.e. ss. 1 4- 1 50.


1 24

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR

Averbah grubu ve averbahlar hakkında ' ifade ver­ ıniştir� Bu gruba Süleyman Rüstem, Samed Vurgun ve Sabit Ralıman dahil idi. 8 Temmuz 1 937 tari­ hinde yapilan onbeşinci duruşmada, Ali Nazim özellikle Cabbar Memmedov'un işi ile alakah ko­ nuşmuştur . 13 · 3 0 Ağustos 1 937 tarihinde yapılan onaltıncı du­ ruşmada Ali Nazim şöyle konuşmuştur; "Mahkeme zamanı verdigim bütün ifadeleri tamamıyle tasdik ederim. 1 926 yılından haps olundugum dakikaya kadar karşı devrimci milletçi mevkide bulundu1 gumu kabul ederim. Soyvet Hükümetine karşı faal mücadele mevkiinde bulunan karşı milletçi gruba 1 934 yılırida SSRİ EA Azerbaycan Şubesiniiı riyaset h eyetiniri eski reis muavini Ruhuila Ahühdov ta­ rafindan çagrıldıgımı itiraf ederim. Bizim grubun karşı devrimci milletçi pantürkist mevkilerde bu­ lunarak Azerbaycan'ın SSRİ'den ayrılmasına çalış­ tıgıru · da . itiraf ederim. Bizim grubun medeniyet c ebhesinde ziyankarlık üzre kesin olarak karşı ·devrimci iş yaptıgını da itiraf ederim. Bu, esasen . partinin milli siyasetinin tahrif edilmesinde, ·karşı d evrimci Edebiyatın: neşrinde, karşı devrimci mil� letçi ve pantürkisi görüşlerin tt=!bligiiı.de kendi ak­ sim yapardı. EVimde karşı devrimci edebiyat sa�­ ladıgımı itiraf ederim. 1927 yılında Türkiye'de bu­ hindugurp. zaman dergiyle karşı devrimci iftiracı müsavatçı mevkiinden yazılmış makale yayınlatmıŞ­ tım . . Bütün karşı devrimci faaliyetimde · kendimi · tam suçlu görüyorum. " 14 :2 8 Ağustosta Ali Nazim'in müsadere .edilen bü-

1 3)

l4)

Bü nyatov, a.g.e. s .

.

1 50

B ü nyatov, a.g. e. ay. yer.


NIHAL. ATSIZ ve f:fEJDET SANC:AR

ı

125

tün kütüphanesi yakılmıştır. 30 Agustos 1 937 tari­ hinde ise Ali Nazim Mahmudzade;nin .Azerbaycan SSR ÇM'nin 69, 1 8-70 ve 73 ncü maddelerine gö­ re cezalandınlması istenmiştir. 12 Ekim 1 937 tar­ ihinde SSRİ Ali Soryeti Askeri Heyeti. seyyar top­ lantısındcı. (Matulviç, Zaıyanov, Jigur) .Ali Nazim'in Azerbaycan SSR ÇM'nin 1 8-70 ve 73 ncü maddele­ ri üzre mahkemeye verilmesini ve mahkemenin, müdafasız, suçlamasız ve şahitsiz .bakılması kararlaştınlmıştır. 1 5 1 3 :Aralık 1 937 tarihinde, saat 1 3 .25'te Askeri Heyetin mahkeme toplantısı baŞlar. Ali Nazim Mah-mutzade Azerbaycan SSR ÇM'nin 69, ı 1 3-70 ve 73 ncü maddeleri üzre gözaltında tutulmuş ci­ nayetler-de suçlanmıştrr. Suçluda kendisinin suçlu oldugunu itiraf etmiştir. Suçlu son sözünde mah­ kemeye her şeyi söyledigini ve gençliginin dikkate alınmasını , suçunun . çetin bir iş . karşılığ;ı bağ;ışlanmasına imkan verilmesini rica etmiştir. Ali Nazim l O yıllık hapis cezasına çarptırılm:ı:ştır . . An­ cak hapis hayatına tahammül edemeyen Ali Nazim 23 Ağ;ustos 1 941 tarihinde hapiste vefat etmiştir. 16 19 Ağ;ustos 1 9 56 tarihinde Ali Nazim'in oğ;lu Ra­ min Mahmudzade SSRİ DTK'ya dilekçe vererek ba­ basının işine yeniden başlamasını ve onun berat al­ masının mümkün olup olmadığ;ını rica etmiştir. SSRİ Ali Mahkemesi Askeri heyetinin 1 9 . Eylül ı 937 tarihli karanna göre SSRİ Ali Mahkemesi'nin · 1 3 Aralık 1 937 tarihinde verdiğ;i karar lağ;v olun­ muş ve cinayet terkibi olmadıgı için iş· sona erdiril­ miştir. 17 ·

1 5) B ünyatav, 1 6) Bü nyatov, 1 7) Bünyatov,

a.g. e. s s .

1 50-1 5 1 . 1 51 . ay. yer.

a.g.e. s. a.g. e.


NIHAL ATSiz. ,ve-NEJDET SANC:AR

126

Görüldügü gibi Azerbaycan'da sindirme ve yok etme politikasını · en acımasız usullerle kullanan Ruslar; insanlara istedikleri itirafları yaptırmış­ lardır. Ancak aynı durum yıllar sonra ise, bir başka mahkeme heyeti tarafından bozulmuştur. Burada mahkeme tutanakları ışıgında verdigirniz . bilgiler, Rusların Türkçülük-Turancılık _korkularının ayyuka çıkmış şeklinin göstergesidir. Sadece Azerbaycan' ­ da. degil işgal ettikleri tüm Türklerin yaşadıgı böl­ gelerde uygulamaya koydukları Ruslaştırma siyaset­ in_in başanya t,1laşması ve o insanların benliklerini unutmaları için, özellikle ilim ve sanat adamlarına karşı daha acımasız olmuşlardl.r. Türk Kültürü , Türk Dili, Türk Edebiyatı, Türk Tarihi ilh . . . konu� lannda en küçiik ' bir ' Çalışması olanı, bu çalıŞma­ nın''yer ve zamanına bakmaksızın mahkum . etmek istemişler ve çogu ' zaman da bunu başarmışlardır . . . YazımıZa konu olan Ali Nazim Mahmutzade'de bunlardan birisidir. türkiye' de Türk Yurdu Mecmu­ asında yayınladıgı Yeni Azeri Edebiyatı Hakkında ki yazıları Yüzünden tutuklandıktan sonra çıkarıldıgı, ilk duruşmada sorgu-suale çekilmiştir. Oysa yazıla;.. ra - baktıgıriıızda hiçte bahsedildigi kadar. Turancılık kokan, bir . hava görülmemektedfr. Ancak, biz ka­ İlaatiıni.Zi yeterli görmeyerek adı geçen yazılan da · aynep. vermeyi uygurı gördük. . ·

. . YENİ AZERİ EDEB�YATI HAKKINDA(*)

. · · 1 9 n-cu as rm ikinci · nisfından zamanımıza. · kadar

Azeri _E debi:y:atıiu fedkik tecrubesi .

-�

·

.

Azeri Edebiyatının tarihi inkişaf seyri -: Rus istil�sı, . edebiyatta teceddüd ve Mirza Fethali Ahunqöf .

.

.

.

(*) A.Nazım, Türk Vurdu C.6 Numara. 3 1 , Tem m uz 1 927, 55�647•6 79 ..

·


.

� - Azerbayca da kapit li n. lst •. nasebet ve zihniyetler ve · (1905) ihtilali : " 1\.Zerbc:iy'" _ can harsında dönüm devresi ve Füyuzat Mecmuası � Ali 'Bey Hüseyinzade, Mehmed Hadi ve Hüseyin Cavid-Halkçı Edebiyat - Molla Nasreddin Mecmuası· ve Sabri - Halkçı Edebiyatta şiir, sahne ve nes ir 1 9 1 8 nCi yılihtilali ve Azerbaycan .'" �'Müsavat" devri ve Edebiyat - Bugünkü Edebiyat - Azerbaycan'ın "Sovyet"leşmesi ve Edebiyattaki bulıran - Sağ Ede­ biyat . ve çığırdaşlar - · "Genç Kızıl Kalemler itti-fakı" ve Azerbaycan Edebiyatının gelecek inkişaf hatlan

� zı-ni

ila-��.••. Avrtlp� iiih �· -

.. 1 - .

B� MAZİ

·

1 9 ncu asir, birçok milletler için teceddüd ve intibah astı olduğu gibi, kuruh-ı vustai bir kuruluş ve . zihniyetle yaşayan Azerbaycan için de bir tek­ amül ve değişme sahnesi teşkil etti. Altı a'sra yakın b1t müddetteri bert İran Edebiyatı hatları uzertnde inkişaf eden Azert Edebiyatı da,: ı 9 ncu asrın ikinci nısfından itibaren keridi istikametini tebdil ederek garblılaşmaya ve asrileşmeye başladı. Değil sade ed­ ebiyatın -mevzu-ı, �e hatta !isan, şekil, nev Uanr) ve umumi -.ruh i�ibariyle d� tamamiyle baş k� yeni bir sahaya girdi. Işte bu andan itibaren Azert Edebiyatı yeni bir devre girmiştir ki, bir takım merhaleler ve değişme safhalan geçirerek . bu güne kadar devam · eder: Fakat, elbette. bu y�ni devreye kadar Azeri Ede­ biyatı vardı. Altı asırlık bir müddet - içinde yaşayan bu edebiyatın, biz' burada da teferruatı ile meşgul olacak değiliz. Çünkü, mesela .·edebi !isan ve coğrafi -tarihi muhit meseleleri nokta-ı nazanndan, ·der·

·

·

; ·


128

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

beglik · devri Azeri Edebiyatının ana çizgileri · tesbit edilmedikÇe, yeni. edebiyatın da birçok hususiyei­ leri anlaşılmaz. Bundan dolayı, aşagıdaki bitkaç satırla eski Azeri Edebiyatının bugüne kadar olan inkişaf seyrini izaha çalışacagız. ·

Rus Türkologlarında� Profesör "A. N. Saıiıuylo� viç'.' , · "Türk halklai-ının edebi dillerinin inkişafı" mevzuundaki d,erslerinde, Qrhon-Turfan, Kaşgar, Harezm- Siriderya v� Çagatay edebi dil ocakların­ dan başka, birde küçük asya (yahut yakın şark) edebi dil ocagını zikr ediyor. Profesör Samt.iyloviç;e göre , Selçuk, Osmarllı , Azeri edebi dil ve hareket­ leri işte, bu son yakın şark edebi dil ocagının üç sütunundan · ve fekamül devirlerindert ibarettir. Mütekabil münasebetierle yekdigerleriyle daimi bir rabıtada bulunan bu üÇ edebi lisandan, Selçu­ kller devrindeki lisan, Osmanlı edebi lisanırurt te.­ melini teşkil ettigi gibi, Azeri · ve Osmanlı kavmi d� muayye� bir oguz menhaindan çıkmış . ·bir müddet müşterek bir hayat yaşadıktan sonra, muhtelif tari­ hi sebeblerle ayrılmış ve ondan sonrada yekdi­ geriyle sıkı münasebette bulunmuşturlar. . . Osmanlı ve Azeri Edebiyatını tam suretle ayınin ve her birisiİle muayyen ve müstakil bir inkişaf yolu gösteren en büyük sebeb, garbda Osmanlı impara­ 'torlugunun, şarkta ise Safevi Hanedanının teşkilin..: den ibarettir. Muayen iktisadi ve tarihi sebebierin neticesi olan bu iki hadise. tabii bir surette yaşayan ve seyr· halinde bulunan iki edebi dilin ve harsın merkez kat'i halini alarak, · onların ana seeiyelerini tayin etmiştir. (Köprülü Mehmed Fuat, Fuzuli: Hayatı ve Eseri) ·

Bu suretle, Safeviierin teş ekkülünden· sorira, Azeri Edebiyatı ve edebi dili tam manasıyla bir


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

1 29

müstakil içtimai müessese olarak inkişafa başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir. F;;tkat bu inkişafın neticeleridir ki, bize Azeri Edebiyatının esas se­ ciyelerini ve tali'ni izaha yardım edecektir. Başlıca olarak, biz, bu inkişaftan dogah iki netice . görüyoruz: Bunlardan birincisi, AZeii edebi dilinin saha itibarıyla gittikçe daralması ve en nihayet bu günkl). Kafkasya Azerbaycan'ı sahasına (Sovyet Azer;. bayc�n Çumhuriyeti, Nalıçıvan Cumhuriyeti, Gür­ cistan · ve Ermenistan Cumhuriyetierindeki Türk­ ler) ait bulurimasıdır. · ·

i

Azeri Edebiyatı Tarihi layıkı la tedkik olun­ madıgı halde bile gösteriyorki, ilk Azeri Edebi Dili bir taraftan Horasan Vilayeti, Irak, Şarki Anadolu ve diger taraftan da İran ve Kafkas AZerbaycan'ında kendi mevcudiyetini göstermişti. Bu , bilhassa . Safe­ vi hanedanının "altın devirler" inde en büyük vüs'ata malik olmuştu. Fakat Safevlierin inkırazı ile, resmi olmayan "resmi" hayatını kaybederek, Azeri Edebi Dili bir taraftan tekkelerin, diger taraftari ise Azerbaycan Derebey Hanlıklannın malı olmuştu. Bu suretle ö, gittikçe mahallileşmiş ,· umumiligini kay­ betmiş, : ve dar · bir çerçeveye girmişti. Onsekizinci asır Azeri Edebiyatı bunun için bir misaldir. Artık bu zaman "Nesimi, Hatai, Fuzuli, Habibi" gibi şah­ siyet!er, yerlerini "Vakıf, Vedadi" gibi halklaşİnış ve mahallileşmiş edebiyata terk etmiştir. ·

Rusya'nın Kafkas Azerbaycan'ını istilası ( 19 ncu asrın ilk on seneleri) saha itibarıyla darlaşma ha­ disesini daha kuvvetlendirmiştir. Bir parçası İran eliilde kalan ve milli harsı İran şüligi ile çerçeve­ lerren Azerbaycan'ın, diger pa:rçasr yani şimali kıs­ mı Rus istilasına maruz kalarak yeni bir iÇtimai ha­ yata girmişlerdi: İran Azerbaycan'da . ne· kadar ·milli


130

·

NI HAL ATSIZ ve NEJDET ·sANC:AR

vahdet bozularak İran harsı karşısında mağlup oluyordu ise, o kadarda Kafkas Azerbaycaİıı kunın-ı vusta-i hayat enkazından temizleniyor, Avrupai, iç­ timai münasebetlerinnin doğmasıyla muntazam bir mahalli hars vücuda geliyordu. Bilhassa Azerbaycan · Edebiyatırun ondokuzuncu asrin ikinci nısfıdan bu­ güne kad�r ki teceddÜd sahfası, bunun büyük bir misalidir. Mirza Fethali ile başlayan bu edebi hayat artık tamamıyla kendisini ileri atmış , İran Azerbay,.. can'ındaki kısımdan pek ileri geçmişti. Şüphesiz ki Azerbaycan'da Rus · istilasıyla vücuda gelen Avru.,. pai içtimai münasebetlerle bunu . takviye ederek kendi arkasını süıükleyen iktisadi inkişafın . ve ka­ pitalizmin memlekette dogurdugu içtimai tabaka­ laşma; bunun en büyük s ebebidir. Bunun . netice­ sinde, Azeri .Edebiyatı ve edebi lisanı, yalnız şimali Azerbaycan'a münhasır bir hadise ve ,müessese ha­ line girmiştir. İşte bu, kaydetmek istedigirniz ilk neticedir. iWrtci netice ise, bitinci ile merbuttur ve ondan doğn;ıuştur · ki o da bundan ibarettir: Azerbaycan E debiyatı ve .�debi Jisanı, kendi menşef kardeşi bu­ lunan Osmanlı Edebiyatından aynlarak başlı başına ve inüstakil olarak tekamül etrrıiş, ve .ilk nihayet 1905 i:ı.cci yıl ihtilalinden sonra kendi istikametini degişti[erek yine ona doğru çevriln1iş, ve bu güiıkü halde bir taraftan onunla tam biİleşerek; diger ta:. raftan ona yakıiı bir. vaziyet almıştır. İiah edelim: Yukaıı.da da gösterdiğimiz üzre, Azeri Edebiyatı ve edebi lisanı; yakın şark ed�bi ocağının bir ko­ lundan ibarettir; Evvelce, bu ocağın tkinci kol� bu­ lunan Osmatılı Edebiyatıyla bir vahdet teşkil. ettiği halde , · m1:ihJelif tarihi s eb eblerle ayrılnıış ve müstakil bir bay�ta başlamıştİr. Bu hayat, gittikç.e


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

131

mahallileşerek tamamıyla denecek kadar Osmanlı Edebi lisarundan ayrılmış ve, bu hal 1 905 ihtilaline kadar devam etmiştir. Ta . "Nesimi;�den başlayarak "Fuzuli, Hatai, Habibi, Vakıf, Vedadi, Seyyid Azim, Mirza Fethali Ahund of' gibi şairler ve . muharrirler bu devrenin [ı.ususiyetini (yi gösterebilirler. �kin 1 905 ihtilali bir taraftan ve Azerbaycan'ın dahili, mahalli içtirhai -iktisadi tekamülü diger ta­ raftan olmak üzere, Azeri Edebi dilihin istikanieti­ ni değ;lştirmiş, garba dogru çeVirmişti. Azerbay­ can'da "Fiyuzat Devri": adlanan bu dörtüş, dogrudan dögruya "artık Fuzuliler, Vakıflar, Ahundoflar" de­ gil, belki Osmanlı Edebiyat-i Cedide hatlarıyla ve hususiyetleriyle inkişafa başlamıştı. Ali Bey Hüse. yinzade" ile Azerbaycan'da başlayan bu edebi cer­ yan, muasır Azerbaycan Edebiyatı'mn Vücuda gel­ mesiyle pek alakadardir. "Mehmed I;Iadi, Hüseyin Cavi d, A Cevad, Cafer Cabbarzade" vesaire gibi Azer­ baycan edebi şahsiyetleri bu devrenin mümessil­ leridir. · Lakin eski edebi 'diİ ceryariı, "yahi Miza Fethali" ile başlayan edebiyatta kendi faaliyetini devam et­ tirdi. "Molla Nasreddin : Mecmuası " başta olmak üzere " Celil Mehmed Kulizade, Sabit, Guriıaksar, Said Ordubadi, Ali Abbas . Müznib, Ali Nazmi'' gibi şair ve . muharrirler yetiştirmekle beraber, "Necef · Bey Vezirof, Neriman Nerimanof, Sultan Mecid Ga­ ıiiza de, Abdurrahim Bey Hakvirdof, Yusuf Bey Çe.:. menzeminli" vesaireleri gibi nasirler yetiştirdi. *

*

*

. Biz es as itibarıyle bu makalede yeni Azerbaycan Edebiyatı'mn inkişaf merhalelerini takib etmek ve bu hususta karilere muhtasar malumat vermek is­ tedik. Yukarıdaki izahattan maksadımız ise, evvelce ,


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR

132

Azerbaycan Edebiyatının XIX ncu asra kadar ki in­ kişafını karilere hatırlatmak, sonra ise Azerbaycan Edebiyatı terkibiyle ne anladıgımızı ve ne anlatmak istedigimizi tayin etmekti. İzahatımızdan da anla­ şıldıgı üzre, biz, yeni Azerbaycan Edebiyatı ile yal­ nız 1 9 nçu asırda Rus istilasına ugrayan .Şimali Azerbaycan'da vücuda gelen ve yaşayan Azeri Ede­ biyatını alıyoruz. Burada, · İran Azerbaycan'ında ken­ di kendine kapalı bir surette devam eden "mescid, mersiye ve . tekke" edebiyatını ü!dkik sahasından çıkanyoruz. Çünkü , zannımızca Kafkas Azerbay­ can'ının içtimai bünyesi, rus istilasından bugüne kadar o · kadar degişmiş ve bunun neticesinde o derece ayrılmış ki, bu iki memleketteki edebiyat­ lan birleştirmek, ilrnen dogru olma.Z. Evvelce vahid bir edebiyat . teşkil ettikleri halde sonra da ayni­ dıklan için, bupların . her birini ayn·c a tedkik et­ rnek dahi ilmi olur, kanaatindeyiz . ·

II Mirzqfethali'den Fiyuzat'a Kadar Rus istilası� Azerbaycan'daki kurun-ı vustai haya­ ta ilk darbe idi. Çünlcü Rus istilası, bir taraftan : memleketin bütün iktisadi damarlarını eline aldık­ tan -sonra, Azerbaycan'daki hanlıklan ve derebey­ likleri resmiyetten · çıkarmıştı. Artık bu suretle her Azerbaycan şehri ve kazası bir "derebeye" malik o­ larak yekdigerleriyle dailni bir cidalde . bulunmu­ yor, merrileketin iktisadi ve �halisi bu suretle mah­ va sevk edilmiyordu . rus istibdad ve hakimiyetin esas kanun vericisi olmuştu. ·

· ,

Rus istilasının Azerbaycan'daki ikinci tezahürü de, Azerbaycan'a Avrupa-i Rus içtimai münasebet­ lerinin, · Avrupa burj uva münasebetlerinin . girme-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

133

sinde idi. Şüphesiz ki ilk sırada bu, Azerbaycan'a emtia şeklinde girmiş, halk içinde olmasa da, eski feodalizmin enkazı bulunan büyük beyler, mül­ kadarlar ve asilzadeletin arasında genişlemeye baş­ lamıştı. Bu iki sebeb, zaten içinden çürümekte olan ku- . run-ı vusta'i Azerbaycan iktisadiyatıru bir taraftan, · maneViyatıru ise diger taraftan yıkmaga v e uçuruma atmaga kafi idl. Şülik ve diger küÇük mezhepler ve tarikatlar ş eklinde hurafatle dolu bir· akaid mevhu­ matıyla Azerbaycan'da yaşamakta bulunan İran me­ deniyeti · de, bununla ilk darbeyf yemiş, ve kendi yerini yavaş yavaş Avrupai Rus medeniyetine terk etmeye başlamıştı. Rusya'da (Krepostnovi hukuku)nun lagvı ( 1860) ve kapitalizm ıktisadiyat ve sanayiinin süratli in­ kişafı, Azerbaycan'da da iyi bir saha bulmuş, ve ora­ daki teceddüdü kuvvetlendirmişti. Çünku Azerbay­ can , · neft madenleri, köy iktisadiyatı vesair tabii servetleri ile buna karşı pek kabul edici bir istida­ da malikti. Nitekim b öyle de oldu. Ve AZerbay­ can'da ilk defa, milli de olmasa bir "Rus kapitaliz­ mi" istikrar kesb ederek genişledi, ve daha s onra "milli kapitalizm" safhasına girdi. Rus istilasıyla Azerbaycan'a emtiçı şeklinde giren buıjuva harsı ve münasebetleri, ilk zamanlar beyler ve asilzadeler arasında inkişafa başladıgı halde, memleket iktisadiya tının kapitalistıeşmesiyle Azerbaycan'da vüc:uda · gelen ticaret burjuva Azeri sırufına ·da nüfuz etmişti. İşte "Mirzafethali" ile başlayan Azeri Edebiyatı , Rus istilasıyla Azerbaycan'a giren Avrupai buıjuva münasebetlerinin dogurdugu �debiyattır. bu öyle


���biyattir : ki ,

memlekette daha ye� başlayan teceddüdün bir ifadecisi olmakla beraber, mefkü:­ resİni taşıdıgı bürokratıann, bey ve rnirzalarıri· ha­ yati tarz teUıkkilerinden ileri gidemiyor. Dikkat edilsin ki "Mirza Fethali Ahundof' eserleri vücuda gelirken, Rusya'da daha "krepostnovi hukuku" ilga edilmeiniş ve Azerbaycan iktisadiyatı ise henüz ib­ tidai bir halde idi. Çunkü "Mirza Fethali" es erleri ı 859 da _ basıldıgı halde; Rusca tercümeleri ondan · birkaç yıl ewel neşr edilmişti. bit

·

İşte bundan dolayı . "M�rza F thali Ahund of' Azer­ baycan teceddüd edebiyatının ilk merhalesi olarak alınmalıdır. Zaten onun bütün meziyetleri de bun­ dan doguyor. Avrupalılaşma, meden:ileşme ihtiyacı Azeri Edebiyatına ilk mümessilini verirken, onda bütün kendi dünya görüşü.nü de nıerkezileştirmiş , onu kurun-ı . viıstai ed ebiyatma karşı · koymuştu. Yukarıda da dedik ki: Rus is tilası .Azerbaycari'a Av­ rupai mü,n asebetleri emtia vasıtasıyla sokmuştu. Yani Avrüpa]:{ari emtialar, yiyecek, giyecek ve süs ş eyleri Azerbaycanın kendisinde istihsal edilmiyor, belki dogrudan dogruya ya Riısya'dan, yahud Rusya tankiyle Avrupa'dan getiriliyordu. Böylece Azerbay­ can Rus iktisadiyatı için hem iyi . bir satış pazarı, hem hal menbaı olniuştu. ·

·

·

·

·

·

Bu münasebetlerin en geniş bir inkişaf gördügü içtimai tabaka, evvela begler ve Rus emtiası ile Aze­ ri köylüsü ve halkı arasmda vastacılık vazifesini ifa eden Azeri ticaret burjuvazisi tabakası idi. Neti­ cede ; her iki tabaka da, Rus emtia ve ticaretine hem siyasetten ve · hem de iktisacten muhtaç bir sınıf . haline gel:rr:ıl şti. Çünkü ·bunlar yalnız iktisadi · bir vasıtacılık yapıyor ve müstakil bir varlıga malik olamıyorlardı. Azerbaycan'da milli iktisactın ve ibti-

·


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR dai milli kapitalizmin henüz dogrnuş olmarnası da : bunda · büyük rol oynuyordu. O zaman bu sıtııflar ·. · adeta Ruscu ve Ruslarm bir altı olmuştu. Çünkü a"'" ralarında hiçbir iktisadi rekabet bulunrnadıgı ve geçinrnek için Rus tican�tine ihtiyaçlan oldugurı­ dan dolayı Rusların "efendi"ligi mahkumleşiyordu; . Aynı sınıf, diger taraftan da ,halktaki kurun�ı -vıis­ tai hayatı yaş anmaga çalışan ruhapilige karşı aman-. sız düşman kesil:inişti . Çünkü Ruhanilik, memle­ ketteki- garblılaşma)rı abideleştirmek isteyen buıju­ va sınıfına karşı koyuyor, elinde,ki mezhep, din, taassub gibi alt Ve vasıtalarla halki kendi tarafında saklıyordu . İşte bundan dolayı ye:r:ii dogan burjuvazi esası mübarize · merkez sikleti bu ruhanilik, der� vişlik, seyyidlik üzerinde bulundugundan _ mücadele şiddetleniyordu . "Mirza Fethali" ed ebiyatındaki esas dikkatin kurun-ı vustai hayat ve zihniyetle mücadele cebhesine verildigi de bundan dolayı' idi. "Mirza Fethali", Azerbaycan muhitinin, zihniyeti­ nin, hukuk şekillerinin, . din hurafatının, ceh�eti­ nin, maarifsizliginin, son tabirle içtimai bünyesinin bütün varligını teşrih ediyor, şiddetli tenkidlerle · onu yıkmak istiyordu. ·

Halbuki istilacı Ruslar, . karşı "Mirza Fethali" de bir tek cümle de yoktu . Çünkü o kendisi bir Rus Çinovniki (hükümet memuru) oldugu gibi, mefküre ve zihniyetini taşıdıgı sınıf da bu memurların hey­ et-i mecmuası ve ilave ola,rak vasıtacı ticaret burju­ vazisi idi. Bu tabakaların ise Ruslada hiç bir düş - · · : manlıgı olmadıgını yukarıda kayd etmiş lik. . Bundan başka o zaman Azeril�r bir "millet" ola­ rak teşekkill - etİiliş de degildiler. Çünkü tarihin ve · sosyoloj inin yasıl oldugu netice budur ki "millet .

,


136

. NI HAL ATSIZ .ve NEJDET SANC:AR

mefküresi, Avnıpa'da oldugu · gibi şarkdci, da yalnız milli kapitalizmin istikranyla başlar. Kurun-ı vustai rtıünasebetler ve içtimai bünye, "millet"çiligi kabul etmez. Avrupa' da milliyetin, milletçiligi rönesans­ dan· sonra ortaya .çıkması da bundan dolayıdır. Tür­ kiye ise buna en iyi bir misaldir. O zaman Azerbay­ can'da kurun-ı vustai bir �amia oldugu için dinı bir kollektifdi. Şuur mi�li degil, dini idi. Birisine "ne milletsin?" . diye soruldu rriu "müslümanım" cevabı alınırdı. ' Diyeceksiniz ki Ruslarla Azerbaycanlılar arasında dini aynlık vardı. Bu onlarda bir husumet vücuda getiremezmi idi? Evvela, dinin s-iyasi müıiasebetler ve iktisadi işler . · üzerindeki tesirinin derecesini tedkikatı gözterdi. Tarih isbat etti ki, din, iki mil­ letin iktisadi münasebetlerinde kati ve hakim bir nüfuza malik degildir. Bundan başka Mirza Fethali edebiyatını doguran sınıfın dini de sarsılmak ü?:e­ re idi. Yine '.'Mirza Fethali" buna iyi bir misal olabi­ lir. Onun dini zihniyeti de eski çerçevesini kırmış , yenileşmişti. O laik bir şahıs olmuştu (Mirza Fet­ hali'nin mektublanna müracaat) . İkincisi dihi-mezhebi husumet yok degildi. Fa­ kat bu, halk kütlesinde, ruhaniler zümresinde idi. Halbuki bu harekette esas amil halk kütlesi, köylü veya ruhaniler degil, belki yukarıda gösterdigirniz gibi muayyen bir sınıf-ı güzidelerdi. 4

. Bu suretle artık Azeri Edebiyatı "divan" yolundan çıkarak arablılaşmıştı. Vakıa kurun-ı vustai Divan Edebiyatı tamamıyla ölmüş degildi. Yukarıda gös­ terdigirniz gibi, Azerbaycan Hanlıklan zamanında mahallileşmiŞ; halklaşmış , halk dili, vezni ve haya­ tına yakınıaşmış bulunan AZeri Divan Edebiyatı


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

137

şimdi de kendi faaliyetini devam etiirmek üzere edi. "Zakiir" ve eserleri bunu iyi gösteriyor . . "Azer­ baycan Edebiyatı Tarihi Materyalleri" n�mı altında Bakü 'de neşr olunan "Feridun Bey Göçerif'nin eserlerinde bu zümre şairlerinin birçogu göste­ rilmiştir. Bunlardan bilhassa "Asi, Vefa, Kutsi, Ne­ bati, Nazır, Seyyid Azim Şirvani" bu edebiyat züm­ resinin en ileri gelenlerindendir. · Dikkat edilecek olursa görülecektir ki, bu edebiyat en son ve parlak mümessilini "Seyyl.d Azim"de buldtigu halde yine mevcudiyetine devam etmiş ve bu' güne kadar bile galib çıkmıştır. Bugün AZerbaycan'da divan sahibi "Mirza Celal Yusufzade, Ab dulhaluk Cenneti, Samed Mansu" vesairleri vardır ki yine divan doldurıhak­ tadır.

Lakin bunlarin edebi hayatta ehemmiyeti kalma­ dığ;ı için, . bizde bu hususta daha ziyade yazmaya­ cagız. Garblılaşan edel?iyatın il hususiyeti "şekil" meselesidir. Eskiden beri · devam eden edebi şe..: killer yerine, bu sefer yenileri geçmiş ve mesela ilk defa Piyes-Komedi şekli ilk hikayet tarzı Azeri Edebiyatina ginnişti. Şiir, oldugu gibi, 'Vakıf' ve .' Vedadi" zamanın­ daki haliyle kalmıştı. Hatta edebiyata · yeni şekiller . getiren "Mirza Fethali" de şiiderini · eski eski tarzla · yazmış ve onu öyle saklamıştı. Aşağ;ıdaki parçalann mukayesesi bu husus için bir fikir verebilir: Vakıf böyle yazıyor:

"Bizim bu clüny�da ne maıımız ·var, Ne de eyüde sahip kemallipiz var. (Vakıf) öğ;ünme ki kemalimiz var. Allah'a şükür ki kemal de yoktur.


138

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

"Zakir"in esei-leri ise tarri onun gibidir:; Ulemalar yüz döndurüb Hüda'dan, Usanmaz. bir lahza cevr-ü cefadan, Başı imamali Seyyid Molla'dan Taatta evlidir o kabna kurşak

·

"Mirza Fethali" ise aynı tarzda yazıyor: _ . Menim de gerçi var biraz günahım Sen git huzuruna evvel özr hahım Söyle ki ey Şahım, ey kıb le gahım . · İnime ker ettim şikayet. athar. " ·

Lakin diğer cebheü�r böyle kalmadı. Komc:::dilerle

,tiyatro-sahnt:: . edebiyatı tarzı, "Aldanınış Kavakub"la

Avrupm hikaye usulü Azeri Edebiy�tına girdi.

Mirza Fethali Komedilerinde "Molyer'i" numune almış, _ onun Azerbaycanlı bir şakirdi gibi, Azeri şe'­ niyyetindeki Malyer tiplerini sahneye çıkarmış ve teş�h etmiştir. Bunların en iyil erinden · sayılan "M olla Ib:rahim . Halil Kimyager'' ve "Hacı Kara" tama­ mıyla hakiki hadiseler oldugu gibi, yalnız o zamanki Azeri hayatma aid dirler. · Şüphesiz . ki Rusların me ş.:. hur "Gogol"unu tanıyari Ahundof; eserlerinde ondan mülhem olduğu gibi, esas itibarıyla ibdaını kendi I11uhitine medyundur. Bundan dolayıdır ki, "Ahun­. dof', Yeni Azeri Edebiyatinın · ilk büyük realistidir� - -- "Mirza Fethali Ahund of' Azeri Edebiyatma kome­ di piyes tarzını getirerek bütün bir nesil Azeri ediblerini bununla hareket ettirdi. Şiir yirminci astıri i�k o� ·senesine kadar susmuştu . "Seyyid Azim" hesaba ·alınmazsa , _ Azeri şiiri - yoktu. Halbuki piyes dırarn şekli gittikçe , genişliyordu; o, bugüne kadar bile AZerbaycan Edebiyatında en hakim bir edebi nev' . olarak yaşamaktadır. Mirza Fethali'den


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

139

sonra Azeri Edebiyatının en büyük simalan bulunan "Necef Bey Vezirof, Neriman Nerimanof, Abcturra­ him B ey Hakverdof, Celil Mehmet Kulu:zade, Hüseyin Cavid, Said Ordubadi, Cafer C�bbarzade" �en iyi yazılanın sahne edebiyatı şekliiıde vilcuda getirmiŞlerdir. Şüphesiz ki bunda esas rolü Azer­ baycan . içtimai hayatının bazı hususiyeileri oynadıgı gibi, Mirza Fethali Ahundofıin tesiri de mühimdir. :Az eri Edebiyatında nesirde yoktu. Garb hikaye. tarzı ·da yine Alıundorun "Aldanmış Kevakib"ı ile geldi. Şark istibdadı ve kurun-ı vustai skolastik zih­ niyetin bir numunesi olan -İran sarayının küçük bir vakıasırıı göstereti bu hikaye, kendi zamanirtda ileri atılmış ' lıüyük adımlardan biri idi. Şübhesiz ki onun . lisanı, umumiyetle "Mirza Fethalf'nin llsanı ·gibi bugün sevilmez ve kullarıılınaz. · Lakin· bu, o zaman bir inkılabdı. İran nesrinin tantanalı, şaşalı aziiiieti­ ni atarak öyle sade bir nesre ve hikaye usulüne geçmek, büyük bir inkılabdı ki, açtıgı yollara diger Azeri ediblerini götürebildL · "Hasan Bey Melikof Zerdabi"nin gazete dili ile "Necef Bey Vezirof, Ne­ rimanof, Ganizaqe, Hakvirdof' ve Molla Nasreddin nesirleri bunun bir devamından başka birşey de­ gildir. Hatta küçük hikayeler sahibi "Çemenze:.. minli''nin nesri de ondan uzaklaşmamıştır. 5

"Mirza Fethali Ahundof' edebiyatırun en bariz se­ ciyesi halkçılıktır. 'ister lisanda, ister üslubta, is ­ ter:se vakıalarda, şahıslarda, hep bu gözükür. Ahun­ dof, halkı en yüksek, tabakasından başlayarak en aşağısına kadar bir "gül halinde alıyor ve onun eserlerinin esas mevzuı addediyordu . . çünkü bu, birkaç nokta :.. i nazardan lazımdı. Bir defa kurun'ı vustai cemiyet münasebetleri ve zihniyetieri • ile


140

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:J:'R

mücadele mecburi idi. Bu zihniyet ve münasebetler ise bilhassa ]:ıalkda, küçük alverciler (esnaO ile el sana�rları ve köylüler arasında hakimdi. ·

·

Bundan başka · bu edebiyatın yaratıcısı bulunan sınıf ve .· tabaka, yeni Çinovinilder (Memurlarla) ti­ caret btiıjuvazisi, · halktan aynlmadığ;ı gibi onu idare etmekte -mecburdu. Eski kuruluş ve zihniyeti iflas ettirmek için halkı ondan uzaklaştırmak ve isteni­ len istikamete sevk etmek lazımdı. Mesela tahsile mani olan ruhanilerin aksine halkı yeni tasvir usul­ leriyle · tenvir etmek v� onların arasında mevcud birçok fena . adetleri, hususiyetleri, ananeleri, ceha­ leti ve içtimai ha:�talıkları açıb göstermek lazımdı ki , · hal� bunların mümessili bulunan ruhaniliğ;e karşı nefret duyarak "muasırlaşma" yoluna giren bu safların peşine takılsın! bu, o zaman lazımdı. Çünkü buıjuvalaşan Bekler ve Mirzalar ile "burjuva" sınıfı, . o zaman inkılabçı bulunduğ;u gibi kendi hakimiyet ve nüfuzunu kurmak için de halka muhtaçtı. İşte bti'ndan dolayı, ·o ·devir Azeri cemiyetinde, . esas faal kütle haJk olarak gösteriliyordu. "Mirza Fethali" eserlerinde halkıı'ı bu mevkii haiz bulunması bun.., dan dolayı idi. Yine bu sebeble idiki Azeri Edebiyatı yeni bir devre "Halkçılık" eecyanıyla girmişti. Lakin elbetteki bu halkçılık, halkı hakim etmek, onu ce­ miyetin esas kanun verici tabakası haline getirmek değ;il, belki ondan muvakkat birzaman için istifade etmek içindi. Nitekim bu yolda oldu: ve aşağ;ıda göreceğ;imiz üzere, beşinci yıl ihtilalinden sonra artık Azeri buıjuva edebiyatı halkçılığ;ı bütün. bütün bırakarak mevzu' ve lisanda; şekilde bile ona . ta-· mamıyla zıd bir hal aldı. s ·

Yeni Azeri Edebiyatının bu büyük teceddüd ruqu; Azeri hayat ve cemiyetinin de terakkisi ile, kuvvet-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

141

leniyor, ve zaman geçtikçe kendi simasım ka� tileştiriyordu . Mirza Fethali eserlerinin meydana çıkmasından yirmibeş . sene kadar sonra, artık cemiyetkudret­ lerinin· mütekabil münasebetleri eski halinde de­ ğildi. Şimdi artık memleketin rehberliği, inkişafa olan ihtiyacı büyütüyor, yeni zahıretler doğruuyor, yıkılmak üzere bulunan ve artık son nefesini çeken kururi-:ı vlıstai kuruluş ve zihniyef yerine yeni bir kuruluş vücuda getirmek lazım ,olduğu görülüyordu.

y

Mirza Fethali edebi atı ile artık' eski Zihniyetler sarsılmış ve onun mütefessih ruhu. meydana konul­ muştu. Halbuki şimdi, cemiyeti o İnüteaffin batak­ lıktan kurtarmak için onu yeni esaslarla teşkilat­ landırmak lazımdı. İşte bu ihtiyaçlar idi ki 1 875 nci yılda Azeı:i Ga2;etesinin intişanna sebeb oldu: "Hasan Bey Melikof Zerdabi" uzun yıllarla neşrine , müsade için istid'a'da devam ettiği gazetesini, Ekinci Gazetesini(n) neşrine başladı. Bu istenilen gayeye yetişrnek için müracaat olunan en iyi ve mecburi bir çare idi. Yine o zamanlara doğru tesis olunınağa başlayan yeni usul mekteblerden sonra, gazetenin büyük rolü vardı. Mektebin, yeni usul mektebin o zamanki Azeri cemiyetine riasıl bir te­ sir icra edeceği malumdur. Matbuatın ise, zanne­ dersek, cemiyetin teşkili ve yaratılması uğrunda nasıl bir silah olduğunu, bilhassa bugünkü Türkiye Cumhuriyeti pek iyi anlar. İşte o zaman da, Azer­ baycan'da bu iki muvazi teceddüd yaratılarak bun­ ların emektaşlığı temin ediliyordu. Nitekim Azer­ baycan'da ilk mekteb ve tedris müceddidi olan "Seyyid Azim Şirvani"nin Ekinci Çlazetesindeki iş­ tiraki de bunu gösteriyordu. Bundan başka, Ekinci Gazetesi · Azeri münevver-


142

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:�R

l erini bir merkeze . topluyor' onların maarifçilik ugrundaki hizmetlerini teshil ediyordu. yine bu za­ mana doğ;ru ve Azerbaycan'ın ikinci Mirza Fethalisi olan "Necef Bey Vezirof' Ekinci Gazetesinde Mos­ kova' dan gönd erdiğ;i yazılarını bastırmağ;a baŞla' mıştı. 7

Evvelce oldugu gibi Azeri muhiti ve cemiyetiyle fikri hayatı, şimdi de il k derecede Rusya fikri ha­ yalından müteessir oluyordu. Çünkü buna bir taraF tan memleketin siyaseten Rusya'ya bağ;lı bulunması, . diğ;er taraftan is e oraya . tahsil e , giden Türk genç­ lerinin -pek . ;;ız miktarda olsa da :.. o fikirleri Azer· baycan'a taşımalan idi. Azerbaycan'in bu teceddüd hareketinde, o za..: man Rusya'da hakim · büyük bir fikri ceryan kendi tesirini göstermege 1J<:ı.şlamış tı. Bu ceryan Rusların "Narud Nicestava'.' dedikleri ceryandı ki, lisanimı­ zda "HalkÇıhk". kelimesiyle -tercumesi mümkündür. Lakin mahiyet itiba.rıyle · " Narud Nicestava" · bizim a.nladığ;ıinız halkçilığ;ın aynı değ;ildi. Onun tama­ mıyla başka bir mana ve hususiyeti vardı. Mesele­ nin aydırtlaşması içih, rJ.Is halkçılığ;i hakkında bura·­ da kısa bir izah vermek, Iüzumsuz olmaz zanne­ d erim.

Rus Narud Nicestavası , Rus köylüsünün 1 860 'ncı yıllarda . "krepostnivo Hukuku" ve kanundan azad edilişinden sonra vücuda gelmiş bir hadise idi. Asıl 1 kendi tam şeklini 1 870 . s enel�rinde bulmuştu . 1 880 ··senelerinde is e ; artık · kendi "terakkiperver" hususiyetini kaybederek ağ;rasesif bir ceryan halini. almıştı. Rus.· halkçıları,<: esas itibanyla, Rusya'daki köylü


.

.

.

< NIHAL . ATSIZ ve , NEJDET NC:AR' . . . �" . .. . .

id

un

.

,· :.:

kütlesinin hakim ve rehber kütle i o ug lı, o _; sı lazım geldigini, yalnız Rusya köylü hareket+e7 · rinin Rusya cemiyetinin tali'ini halledeceklerirti� bundan dolayı da esas ehemmiyetin köyiiliere veril­ mesi lazım geldigini ileri sürüyorlardı . . · Çar Rus­ ya'sının kurun-ı vustai ananeleile dolu usul-ı idare­ si, onun müdhiş ve mütecaviz istibdadı, halkçıl<ın bıktırmıştı. Yukarıdan hiçbir yardım gelemeyece­ gine karii olan halkçılar, cemiyeti degiştinnek la.Zım geldigirii, bunu .ise köy hayatını degiştir:.. mekle yapmak mumkün oldugunu iddia ediyorlar­ di. Gayeleri · Rusya'da sosyalizm kurmak meselesi idi. Bunu , onlar köy iktisadiyatının .' kollekttll eştiril­ mesi, küçük müsavi hukuklu ca:rrllalar (Rusların " Obşçina?" dedikleri) vücuda getirmekle elde et­ menin imkanına kanaat hasıl ederek bütün dikkat­ lerini "köye" çevirmişlerdi .

ıriı;

· Rus halkçıları, Çar Rusya'sı usul-ı idaresinden memnun olmadıkları gibi, garbdaki hayattan da müteneffirdiler. Onlar, Avrupa'da kapitalizmin ya­ rattıgı fenalıkları, . zulümleri, istismarları görerek, bu cemiyet ve iktisad sisteminin Rusya'ya girme­ sine hiçbir suretle . razı olmuyorlardı. Onlar diyor­ lardı ki, Rusya . "kapitalizın" istihsal usullü cemiyet sistemini yaşamayarak sosyalizme· geçebilir. Bunun için Rusya' daki kapitalizm sanayii ve iktisad hare­ ketlerini bogmak ve memleketten kogmak lazım­ dır. Halbuki Rusya'da "kapitalizm" inkişaf ediyordu. 0 , - bütün kendi zıddiyetleri ile Rusya'da vücud bu­ luyor, Rtislaşıyor ve memleketin bütün maneviy­ atım da kapitalistleştiriyordu. bu şe'niyeti anlamay­ an "halkçılar" tabiidir ki istikbalde hangi sınıfın Rusya cemiyetinde rehber bulunac�gını tayin ede-


144

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

miyorlar, muayyen. bir cemiyet. iktisad sistemi, hu­ kuk norması gayelerini taşımayan köylulügü, esas hareket arnili zannediyorlardı. Bunların en büyük idealogu ve mürşidi "Mihaylovski" idi. Bilahare bun­ lardan "Eser" yani "inkılabçı sosyalist"ler denilen bir "terör-teedhiş" fırkası vücud bulmuştu. · . "Narod Niçestova"nin birçok müsbet noktaları da vardı. Bu, bii taraftan münevverleri halka indi­ riyor, matbuatı, edebiyatı, mektebi, maarifi halkın menfaatine uygun bir hale koyuyordu . Hatta mesele o hale gelmişti ki, Rusya'da bir köylü kulübesini, bir garb sarayına ve keşanesine degiştirmek iste� meyen, hayalci-idealist .münevverler yetişmişti. On­ lara (mujik?) denilen Rus köylüsünun çarıgı; . .en kıymetli Avrupa· sanat eserlerinden yüksekti. (On­ lardan biri böyle yazıyordu . "Narod Niçestova"nin b u müsbet hususiyetleri, · Rtis cemiyetine büyük menfaatler verdi. Azeri münevverleri de Azerbaycan�a işte bu müsbet ·· hususiyetleri getiriyorlardı; halkçılık ceryarn bu suretle Rusya'da agrasesif bir hale geçtigi halde, Az erbaycan'da prograsesif bir şekle girmişti. Bum;lan; başka Rusya'daki bütün sos­ yalizm hareketleri, fırkalar teşkili ve mübai'ezesi de, Azerbaycan'ın fikir menbalanndan biri olmaga başlamıştı. Daha o zamanlar, vücuda gelmege baş­ layan Azeri Edebiyatı bu fikri müesseseleri. cemi., yete telkin etmege başlamıştı.

·

Memleketteki milli burjuvazinin bu terakkiper­ ver inkişafında, Rusya'dan aldıgı halkçılık prensip­ lerinden . başka, diger bir fikri · ve içtimai umd eler menbaı vardı ki; gittikçe Azerbaycan'da kendi tesi­ rini göstermekte idi. Oda, ta XIX ncu asrın son · yıllarına dogru , · Kırım tarıkiyle Türkiye'den gelen Türkçülük ve milletçilik ceraynı idi. Bilhassa Gas.,.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

145

priinski matbuatı ile Azeri münevverleri arasında başlayan bu fikri ceıyanda, yeni Azeti cemiyetinin kuruluş prensiplerinden biri haline geçmek üzere idi. 8

Yirminci asır girmişti. Bununla beraber · "Milli Kurtuluş, Serbestlik, Milli Maarif ve Medeniyet" prensipleri de bugünkü sabık "Rusya imparator­ lugu" halklarının arasında dogmuştu. Bu, bilha�sa Azerbaycan için zaruri bir hal almıştı. Çünkü siyasi ve iktisadi damarlarını pençesine almakla kalmay­ an· Çar Rusya'sı, Azerbaycan'da bütün fikri hayatı öldü rmege , Azeri . halkını, şiiligih hurafat hava­ sından ayırmağ;a, · her türlü kurtuluş hareketlerini amansız surette bastımıaga 'büyük bir kuvvet sarfe­ diyordu. Biraz kuvvetli gördügü gazeteyi kapıyor, diger gazetelerin de uzun müddet yaşamasını inu­ vafık görmüyordu . Vücuda getirilen u fak tefek "Rus-Müslüman" veyahud Rus tabirtyle "Rus-Tatar" mekteblerinde Türk Dili tedrisini yasak ederek buna gizlice teşebbüs eden muallirnleri nefy edi­ yordu. . Bilhassa ,;Bakü" gibi sanayii ve iktisad merkezi bulunan bir · şehirle Azerbaycan'da Çar hükümetinin b u bi-aman zulümleri son dereceyi bulmuştu. Çünkü Ondoktizuncu asrın sonlanha, ve ·· yirminci sarın ilk senelerine doğ;ru büyük bir genişlik alan Rus ''Sosyal -Demokrat" Fırkası tarafından .. idare edilen arnele hareketleri ve isyanlan, Bakü ' de de kendini göstermege başlamıştı. Bakü'de ise böyle bir hadisenin vuku' , Rusya kapitalizmine ölüm dar­ ,b esi indirebilirdi. Bundan dolayı · bu içtimai 'sınıfı -boşnutsuzluğ;un milli düşmanlık ve isyanla birleş­ mesine meydan vermemek için, Azerbaycaiı' da, .

.


NI HAL ATSIZ<Vf! NEJD.ET· SANC:AR

146

milli kurtuluş .ve s erbestlik fikirleri müdhiş bir surette takib edilerek söndürülüyordu. Rusya'daki sınıfı isyan ve ihtilal hareketleri infilak nokta�;ına geld�gi zaman. Rusya hükümeti kendi bçışını kur­ tarmak maksadıyla, "Rus-Japon"muharebesine gir­ miş ve efkar-ı umumiye . ile gayr-ı memnun unsur­ lan harb c�bhelerine sürüklemişti. Lakin bu da yardım etmeyerek Rusya maglub çıkınca, 1905 · nci senede büyük bir ihtilal kasırgası her tarafta zuhur ethıişti. Bunun neticesinde ise, Rus çarlıgı muvak­ kat bir "müsamaha" devresine girerek, en büyük sınıfı düşmanı bulunan arnele .ve köylülerden yedigi darbe tesiriyle; .·küçük milletiere de milli maarif ve med eniyet sahalannda çalışmak hürriyetini bahş etmişti. *

*

*

. l Işte bu mücidet zarfında, Azeri Edebiyatı pe� . de parlak - num1Jneler vücuda getirmemişti. İlk ırie­ rhalesine Mirza Fethali ile giren yeni Azeri Edebi­ yatı, "Zerdabi" gazeteciliği . ile ikinci bir . hareket . kuvvesi alarak iledemege başlamıştı. Bu, . bilhassa; onsuz da pek az olan münevverlerin maarif saha­ sındaki meşguliyetlerinden ileri geldiği gibi� "oku­ mayazma" bilmenin de bunda büyük tesiri vardı. ;

.

.

.

.

.

. ·

.

.

.

Lakm, bu Azeri Edebi kuvvelerirtln kÜ çük bir te­ rakümünden · başka birşey degildi. . Az zamanda qu teraküm yeni bir sıçrama doğuracaktı. Çünkü tabiat ve cemiy�tteki tekamül yek renk bir ilerleme ya­ hud aynı sürat dereçesiyle daima bir harekette bu­ lunan bir şimendiHer katarının . seyri gibi degildir. · Onda, muhtelif dönüm noktalan, muvakkit betaet, yerinde . sayma, ku dret terakü mü , geri' çekiline v� bunlçırla şarthinmış atlayış ve sıçtamalar . vardır ki, tarihi tekamülün bütun hususiyetleriİıi de bunda .


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

147

aramak lazımdır. Azerbaycan Edebiyatı'nın da yir­ minci asır arefesindeki vaziyeti, bu, 'Yerinde sayma ve terakim'' aniandır ki, onun akabinde, görüldugü gibi, "sıçrayış" vuku' bulmuştu. 1905 ihtilalini mü­ teakib, azıcık nefes alan Azeri cemiyetinde dehşe,;. tli ve kuvvetli bir fikri açılış, hareket ve fevran vü­ cuda gelriıişti. Bununla Azeri Edebiyatı, ikinci bir inkişaf riıerhalesine ginnişti. ·

Fiyuzat Edebiyatı ve Dönemi 9

1 905 nci yıldan sonra Azerbaycan'da Ali Bey Hüseyinzade baş olmak üzere, yenı bir edebi ceıyan başlamış h. Evvelce Hayat · gazetesiyle kendisini gösteren bu. cen�yan, bilahare 1 906 ncı seneden it­ ibaren 32 numara kadar neşredilebilen Fiyuzat

mecmuasında kendi hakiki .. s imasını bulmuştu. Bundan dolayı yeni Azerbaycan Edebiyatının bu �er,• halesine Ali Bey veyahud Fiyuzat devresi - deniliyor. İlk bakışta bile, bu ceryanın kendi selefinden bam­ başka bir hatt-ı ' hareket takib · ettigi göze çarpar� Bu edebiyat "Mirza Fethali''den itibaren devam eden halkçı edebiyatın karşısına, roma,ntik-güzideler e­ debiyatı sıfatıyla gıkmış ve hayata girmişti. Bu cer­ yan için ilham menbaı, artık Ahundoftaki gibi halk hayatı. görenegi degil, belki her türlü halkçılık ve demokratizmden ari bulunan Osmanlı Tanzimat ve Serveti Fünun Edebiyatı idi. İşte bugün edebi faaliy­ etten ·çekilen ve İstanbul'da bulunan "Ali Bey Hü­ s eyinzade" , Azerbaycan' da böyle bir edebiyatın · başçısı olmuştu. ' . Şübhesizki, Azeri · Edebiyatındaki bu hareket te­ ·sadüfi degildi; veyahud,- "Ali Bey Hüseyinzade'nin ·

.

·

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

148

Fiyuzafı sayesinde olmuştu. Kanatimizce bunun mu­ ayyen bir içtimai sebebi vardır ki, oda, o zamanki Azeri cemiyetindeki kudretler münasebetlerinin degişmesi ve 1 905 ihtilaliyle verilen yarım ser­ bestlikle kendi istikrarını hisseden Azeri burjuva sınıfının cemiyetteki rolünün tebdili idi. .

'

Azerbaycan Tarihinin son yılları ile aşina olarılar bilirler ki, 1 905 nci yıla dogru , Azerbaycan'da umumiyetle "kapitalizm" büyümüş ve genişlemişti. Memleketteki münasebetler ise hariçten gelen "emtia" lar ve "kapitalizm mübadele usulü" ile de­ gil, belki "memleketteki kapitalizm istihsal usulü" ile ta'yin ve idare olunuyorlardı. Çünkü artık mem­ lekette ticaret . burjuvazisi degil, belki sanai burju� .vazi rehber olmaga başlaıri..ıştı; ·

.

'

.

Bundan dolayı, · ecnebi kapitalistler-niilyonlada beraber, ''Takiyef, Nakiyef' vesaireleri gibi büyuk Türk kapitalistleri de vücuda gelmiş ve Türkler, · karşıianna kanunla bile atılan manialara ragmen, inemleketin iktisadında rol . oynamaga başlanuşlar� dL Bakü' neft-petrol maadenlerinde, Azerbaycan köy iktisadiyatı ve dahili ticaret işlerinde, : Türkler de muayyen mevkie geçerek ecnebi sermayesi · ile rekabete . girişiyorlardı. Artık bundan sonra, · Azer­ baycan Rusya- için yalrtız bl.r ham mal menbaı veya satış pazan- degn,· bundan daha ziyade bir sanayi ve · )stihsal ocagı idi. · · . B Öyle . bir · iktisadi fhkişaf heticesinde, . şüphesiz ki, ilk sırada ·· Rus kapitalizmi ile bir rekabet ve mübareı;e.başlayacaktı. �unu' biz, Japon muharebe­ sinden ' sonra bile hissetmeye başlıyoruz. bunurıla Azeri buıjuvazisi melnleketteki Ermeni Rus kapita­ listlen ile büyük bir rekabete başlamış ve hatta kavgaya bile gii'işıniştL · Ermeni-Müslüman kavga ve


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR 1

149

kırgınının, bu rekabet ve iktisadi mübarezenin ne­ ticesi olmasında hiçkimse şüphe «:;demez.

İşte bu vaziyet, yani, bir taraftan memlekette büyümeğ;e başlayan milli kapitalizm ve bunun netic­ esinde 'diğ;er milletler sermayesi ile vuku'u mecbu­ ri rekabet ve mücadele, münevverlet ve burjuva sı­ nıfında milli şuuru takviye etmişti. O zamana kadar, müslümanlıktan başka birşey bilmeyen ve herşey­ den ziyade merbut bulunduğ;u İran harsı tesiriyle farslığ;a mütemayil bulunan Azeri güzideleri, şimdi kendilerinde daha başka bir benliğ;in tezahÜr etti. ğ;ini his s etmişlerdi. bu, "Millet" cilikti, lakin unu­ tulmasın ki, bu "millet"cilik, ibtidfli bir ·şekilde bu­ lunduğ;undan, dinle daha ziyade alakaqar bulunu­ yordu. Bunun için buna "ümmetçi bir milletçili�" demek daha muvafık olur. İşte bu hal, ·maarif ve edebiyatta "halkçılık" yei:"ine bu ·"ümmetçi-milletçiliğ;i" ifade etmişti. bu za­ man artık halk, cemiyetin esas kütlesi. sayılıyor, memleketin mukadderatı onun taliine bağ;lanıyor­ du. Azeri cemiyeti�n millet olmağ;a başladığ;ı, bu­ nun rehber sınıfınin ise yalnız büyük buıjuva kapi­ talistler bulunduğ;u görülüyordu. bundan dolayı "milletçilik" ve "milli azadlık'� şian .bu zamanın en canlı şiarları halini almıştı. Bundan başka� halkçı­ Iıgın zayıflaması ve rehberlikten çıkmasını, . diğ;er bir sebeb, daha .doğ;rusu, iktisadi . inkişafın diğ;er bir neticesi hazırla:m,ıştı. O da, Azeri btiıjuva münev­ verleri aristokrasisinin teiekkülü idi. Rusya'da ve­ yahud Türkiye' de iahsil eden Azeri gençleri çogal­ mıştı. Elbette ki bunlar, bir "güzide tabakası" bu ­ lunduklarını hissedecekler, cemiyetin manev t re)1.., herleri tabakası bulundukianna lciıni olacaklardı. İşte bu' münevverlerin ileri gelenlerinden bulu-


· ·•· .

NIHAL<ATSIZ ve NEJıtET SANC:AR

_.· :: '"'· : ·· nan ;'Ali Bey Hüseyinzade, Ahmed Bey Agayef.' gibi . münev\rer zevat, Azerbaycan'da yeni edebiyat ve mefküreciligin rehberleri olmuşlardı. Ali Bey Hüse­ yinzade'nin · fiyuzat'ı ve Ahmed Bey Agaoglu'nun matbuat ve maarifteki faaliyetleri, Azerbaycan harsındaki döhüm noktalarını teşkil etmişti. . lO Fiyuzat Mecmuası, Azeri muhitinin beklemedigi birşey değ;ildi. Bu yalnız Azeri cemiyetinde tera­ küm eden bir ihtiyacı tanzim etmiş, sistemleştir­ miş ve istikametini tayin etmişti. Bu nokta-ı nazardan "Ali Bey Hüseyinzade"nin Azer:l Edebiyatındaki en büyük hizmeti, bu ihtiyaç:­ lan vaktiiıde aniayarak hareket etmesi idi. Bu ih­ tiyaçlar Azeri muhit ve münevverlerinin . artık garb'a, İran'dan ve Rusya' dan ziyade Türkiye'ye dönmesi ile doğ;muştu. bu ise, · dogmakta bulunan . "milletçiJik" saikası ile idi. ' ·. kaUnutulmasın ki , Azeri muhiti, Rus istilasına dar, tani bir iran harsi müstemlekesi (Colonie) idi. islami İraiı medeniyeti Azerbaycan'ın can damar­ larını işgal etmiş ve onu kendi inkişaf hattıyla götünrtüştü. Hatta bu ümid o derece iler:l gitniişti ki, Azeriler, İran medeniyetinin meyhanigi müs­ tehlekligindert çıkarak onun yaratıcıları sıras�na geçmişlerdi. Mazide "Şirvanlı Hakani", "Genceli Ni­ . zami" işte bu yarateliann en ileri gelenlerindendir. Btı muddette Azeri şuuru ruhiyatı, tam bir "İrani­ lik'' çerçevesinde idi. Kurun-ı vustai cemiyet kuru­ luşu ' ve' · mezheb birligi, bu çerçeveyi yaratan en riıühim arniller · arasın,.a kontilmalıdır. Rus istilası, yukanda · da gösterdigü:n1z gibi , bu çerçeveyi kır­ mıştı. Artık Azerbaycan'a Rusya vasıtasıyla . garb


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

151

harsı ve münasebetleri unsurlan girmeye başla­ mıştı. Bu "Kozmopolit"liğ;i Azeri hi;ı.rs damarlarına aşılamak vazifesini görüyordu. Bunun en bariz kud­ retini "Mirza Fethali" Edebiyatı göstermişti. Bu . suretle Azeri cemiyeti, aşagı tabakalarda İran me. derıiyeti, yukan tabakalarda ise Rus medeniyeti un­ surlarıhın terkibinden vücuda gelmeye başlamıştı. ' Öyle bir . terkib ki, u çüncü bir "hadise" yaratabile­ cek muayyen noktada durarnıyar ve daimi bir mü­ tekabil mücadele halinde yaşıyordu. Bu vaiiyet beşinci seneye kadar böyle devam ediyordu. Beşin­ ci yıla gelince, şübhesiz ki galibiyet Rus medeniy­ etinin malı olmuş ve cemiyetin hakim ve rehber unsuru olmuştu. Lakin bu da uzun sürmedi. Azerbay­ can'da beşinci yıllara dogru ve üçüncü bir medeni­ yet sistemi ·de buna inziman etti. Bu da, tanzimat derinden sonra. Türkiye'de vücuda gelen "Osmanlı­ Avrupa" mederiiyeti idi. Bundan sonraki yıllar, bu üç medeniyetiri mübareze sahasından ibarettir. Azeri oe�iyetinin Türkiye'ye doğ;ru çevrilmesi, Azerbaycan' da tam milletçiliğ;in dogmak üzere ol­ dugu bir zamanda idi ki, bu da tesadüfi degildi. Bu.: da, memleketin sınıfı inkişafından doguyordu . Azerbaycan kendi kuvvesine inanarak hiçbir iş yapmazdı. Çünkü çarlık karşısında zayıf oldugunu hissediyordu . Bunun için en büyük çare; Türk Os­ manlı hükümetine dogru dönmek idi. B öyle de yapıldı. Çünkü, bir taraftan halifelige it�ihad-ı islam mefkürelerinin menbaı bulunan Türkiye, · · diger ta­ raftanda Turancılık ve Türkçülüğ;ün dogdugu bir memleketti . Azerbaycan'ı kurtarqbilse, ancak Os­ manlı Hilafet ve Hükümeti kudarabilir k,anaati hasıl olmuştu. · İşte bu zamanda idi ki Azeri cemiye­ tine Osmanlı Edebiyatı tesir göstetmege başlamış ,


1 52

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:�R ' .

1

'

onu kendi tarafına çekınişti. Bu suretle Rus medeniyeti de maglub olmaga ve yerini "Osmanlıcılık"a terketmege başlamıştı. İşte bu hareketi vaktinde kavrayan "Ali Bey Hüseyinzade'' tesis ettigi "Fiyuzat" mecmuası ile münevverlerin şuurunu tanzim ve muayyen istikamete sevk etmişti. Şüphesiz 'ki bu suretle , Osmanlı Edebiyat-ı Cedidesi, hem ş ekil, hein .dil ve hem de mevzu itibarıyle, yeni vücuda gelmiş Azeri E debiyatı · içjn bir ideal olacaktı . "Fiyuzat Edebiyatı" , işte bu yeni hareketin ve yolun mahsiılü olarak meydana çıktı. ll

Türkiye Edebiyatında · Servit�i Fünun Mecmuası ne gibi bir rol oynamışsa, Azeri Edebiyatında da Fiyuzat'ın rolü onun aynıdır. Yalnız bu kadar varki, "Servet-i Filnun" devamı müddetince seyr halinde­ ki bir merkez oldugu halde "Fiyuzat" yalnız başlangıçtan ibarettir. Lakin öyle bir başlangıç ki, kendi devamını kendisine birçok cihetten sadık bınikmış � şairlerinin çogunu kendisiyle değ;il, devariııyla yaşatmış tır. ·

.

iki şahsiyet varki Fiyuzat Edebiyatının "Ali B ey Hüseyinzade"den sonra iki kuvvetli kuttibları ha­ linde bulunrr'ıu şlardır: Bunlaran biri Mehmed Hadi dir ki edebi faaliyete 1 9 06 ncı yıldan itibaren başlar, Fiyuzat'ta en kuvvetli bir devrim yaşar, bfr . takım helezoni yollarla 1 9 1 8 nci yıllara dogru gelir. B u ; ·. Fiyuzat devrinin başlangıç kısmının b ir mümessilidir. İkinci şahsiyet ise Hüseyin Cav id dir ki, edebi faaliyetinin yüksek anlannı bilhas�a harb-i mU:mumiden zamanımıza kadar müddet arasında yaşamıştır. Bu suretle "Hüseyin Cavid" Fiyuzat ede­ biyatının devam merhalesi mümessilidir. Şu küÇük ve sade iskelet etrafında, Fiyuzat edebiyatının aria


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

153

hatlannı tayin etmek, . inkişafını anlamak · demektir. Bunun için de burada, muhtasar da olsa, bu hususu aydınlatmak istiyoruz. ·

···

·

"Ali Bey Hüseyinzade", · "FiyUzat" mecmuasıyla yeni edebi zevki ve gayeyi hayatileştitdi. Yukarıda da zikr ettigirniz gibi, o, bunu yaratmadı: belki ce­ miyetin inkişafı ve kudretierin teraküriıü ile infilak derecesine gelmiş bulunan bir hareketi idare etti ve onun rolü de ancak bu idare ile kalabildL Bu hüküm hiçbir suretle Ali Bey'in Azeri Edebiyatı ta­ rihindeki mevkiini indirmek ve küÇültniek demek degildir. Hayır biz bu fikirden çok;· uzagiZ. Dikkat edilecek olursa, hakikaten de görülecektir ki, "Ali. Bey Hüzeyinzade" edebi zevklerin en yüksek bir ifadecisi, ceryanın şah eseri degil, belki · vusta-i bir kıymette bulunabilecek bir edebi eserde _ meydana koymadı. "Fiyuzat" mecmuasındaki makale ve şiir- leri kıymetsizdir demek istemiyoruz. Bilakis büyük maharetle yazılmış eserlerdir. Yalnız o kadar. On­ ların rehberligi, seciyevi numuneligi meselesine gelince, bu hususta belki de mubahese edecek bu­ lunur. Bize kalırsa, onlar edebi bir eser olmaktan ziyade, �'Fiyuzat" mecmuasının süslerinden ibaret­ tiler. Faust'tan yapılan manzum tercümeler, şiirler, hepsi işte bu Süs vazifesini gördüler. Her süs gibi, onların da görünüşü faydalanndan . fazla oldu . . Ma­ kalelerinin ise, daha ziyade içtimai kıymetleri var­ dır ki, edebi ehemmiyete malik degil gibi idiler-. Bu suretle "Ali ceryan yata tıcısı müdürü oldu. O verdi. Azerbaycan la kaldı.

Bey Hüseyinzade" bir hareket ve degil, o ceryarun müntehib bir ceryana bir merkeziyet hareketi edebiyatında onun rolü bu kadar·

Mecmuaya pek yakından iştirak eden Kırım mu-


.. NllfALiATSI� :ve ,NE'JDET ·SANCAR .

.

. • hamrlerinden Hasan Sabri Ayvazojve TÜrkiyeli Ah­ med KemaL de rolleri pek iptidai kaldı. : :'Hasan Sab­ ri" edebi hiç cazib hususiyete . malik olmayan · bazı piyesleri, "Ahmed Kemal" ise yalnız hasılınakla ka­ lari birtakım şiirleri ve tenkidi makaleleri ile, bu edebiyatta bir mevki tutamadılar. Bundan ' dolayı, biz, Fiyuzat Edebiyatı'nın başlangıç devresinin ye­ gane mümessili. olarak Mehmed Hadi'yi' göster­ ınege kendimizi haklı görüyoruz. Değ;il yaln,ız li- : san, şekil, fikir. belki Şürlerinin. mevzuu itibanyla da Meh:ıj:ıed Hadi zamanımn adamı ve mümeşsili olarak edebiyat tarihine girdi. .

.

"Mehmed Hadi" yaratıcılığ;ının ilk devresine "Firdev�H ilhamat deVri diyelim. Çünkü bu zaman­ daki eserlerini "Firdevs ..:i .· ilhama:t" namı altında · neşretmiş olduğ;undan, bu p ek şayan-ı dikkat bir eserdir. bu eser üzerinde -makalemize sığ;mayacak d�recede- tevakkuf etmemek için , yalnız bunu s öylemeliyiz ki "Firdevsi ilhamat" Mehmed Hadi'n­ in bütün ruhi yaşayışını, fikri, hissi varlığ;ını . ve varlığ;ının bütün zıddiyetlerin:i, çıplaklı ve örtülü­ lüklerini gösterir. Zamarnnın bütün şairlerini, fi­ kirlerinin de buna aks ettin�bilen "Mehmed Hadi" , kendi normal edebi faaliyet hayatım yaşadı. . Bundan sonraki es erlerde, mesela hayatının sonuna doğ;ru s ahife halinde neşredib kendi eliyle tevzi' ettiğ;i manz.u melerde artık eski ''Mehmed Hadi''yi göre­ miyoruz . . Eski ateşin :'Mehmed Hadi" bu eserlerde . . p ek düşkün, .pek ölgündür. bu hususiyet, yalnız "Mehıned Hadi 'nin değ;il, b elki o zamanki Azeri münevverlerinin bir kısmı için pek s eciyevidir. İç- . rnek; idrc\ke, akla, hisse, dine, varlığ;a isyan etmek, deli şair hayatı yaşamak. Umumi harbin sonuna doğ;ru bir zümre .münevverlerin hayatı budur. O münevverler· ki, memleketin en hasS(ls, en anlayışlı · ·

ı

. . ·. · . · .


NI HAL ATS IZ ve NEJDET SANCAR

1 55

ve en ileri gelenlerinden idiler.

· "Mehmed Hadi" de, maceralı hay�tıyla kah istan­

bul gazetelerinin birinde rnüterciın . sıfatıyla çalış­ mış, gazetenin kapanınasıyla ta Yunanistp.n'a kadar hicret ederek casus diye tevkif edilmiş , kah harb . cebhesine kadar gitriıiş ve en nihayet "Geİıce" so­ kaklarında serhoş ve deli biİ" halde şürlerini inşad ederek mechul bir yerde yok olmuştur. bu büyük Türk şairi, pek bedbahthane bir surette, benligin­ deki şairi, · mütefekkiri ve insanı birbiri ardınca öldürerek. cemiyete: "nasıl hayatımda beni tanıma­ dınsa, mematımda da tanıma" demek · ister gibi, ölümün agtişuna atılarak, inechuF eller tarafından mechul topraklara gömülmüştür. ·

.

: Şimdi ber-hayat bulunan Hüseyin Cavid'de, edebi · yaratıcılıgı ve e�erleri.nin umumi seciyesi ile Fiyu:.. zat Edebiyatina dahildir. Lakin bu öyle bir edebi şahsiyettir ki, Fiyuzat Edebiyatının umumi tema­ yülünü ve istikametini devam ettirdigi derecede. unutturdu da. Bundan dolayıdır ki biz ona Fiyuzat devrinin devam merhalesi mümessili dedik. ··

. Bu boş bir iddia d�gildir. illeti ise budur: "Fiyuzat Edebiyatı muayyen bir içtimat sınıfa istinad edili­ yordu. O zaman bu sınıf yani büyük burJ uvazi ile güzide münevverler, daha ilk teşekkül heyecanlan ile, inkılabçılık, . ateşin bir maarifÇilik ve cerni­ yetçilikle yanıyordu . "Mehıned Hadi" işte bıı türlü bir mümessildir. Lakin bu hal çok devam_ edemedi. Çünkü ilk zamanlardamilletleri ve, hareketleri boğ;an "estolipin" irticaı. sonra, harb ve daha sonra büyük Rusya inkılabları (Şubat ve ·Oktobr) bu sınıfın vaziyetini degiştirdi; ve içtirn'ai gayelerinde de, bü­ yük tebeddüler :vücuda getirdi. Bu zaman, münev�


NI HAL ATSIZ .ve NEJDET SAJtCAR

1 56

verierin büyük bir kısmı da, artık eski c·emiyetçi­ liklerini bırakarak, yüksek gayeler ve emeller, ince ve cemiyetten uzak hakikatler aramaga başladılar. Mefkürevi sahada, en büyük bir "idealizm" başladı. Bu "idealizm" . artık bu sınıfın sükutunu işaret edi­ yordu. ''Cavid''de işte bu devrin, bu hususiyetlerin ş airi oldu. CaVid'deki butün fikri hususiyetler,· onun sanata ve· edebiyata nazari hep gösterdigirniz vaziyetin neticeleridir. ·

.

.

(

.

Her cemiyette muayyen grupların muayyen tali­ leri vardır. Az·ert Cemiyetinde büyük burjuvazi sı­ nıfının da kendine mahsus bir talü vardır· ki, "Ca­ vid" bu talie pek sadık kaldı. Mefküre ve zihniyet itibariyle merisub oldugu sınıfın · bütün inklşaf saf­ halarını kendisinde pek sainimi surette ifade etti­ gi gibi,: o . sınıfın gaye, e:q:ıel, arzu, ruhi yaşayış ve hayat görüşünü aksettirdi. . 12

Azeri Edebiyatı tarihinde Fiyuzat Edebiyatı'nın mevkii nedir? ·

Evvelen FiyuJ:at Edebiyatı, makalemizin başında da kayd ettigirniz gibi, Azeri Edebi dilinde bir dö� nüm noktası vücuda getirdi. Bu edebiyat devrinde, . Azeri muharrirleri "Edebiyat-ı Cedide" lisaiıını kul­ lanmaya · başladılar..- Lisaİl meselesi, edebiyatta bü­ yük bir meseledir. Çünkü bu, yazılanlada okuyan­ lan, güzel tayin eder ve çerçevelendirir. Fiyuzat dili de bu vazifeyi iyi yaptı ve bugün bize, bu edebi­ yatın .sınıfı mahiyetini gösterebilecek bir madde · olarak işe �aı::ardı. .. Lisanda da "Mehmed Hadi" .bu edebiyatın ilk de·­ virlerihi teşkil eder. Çünkü "Mehmed Hadi" Ede­ biyat-ı Cedide" -Servet-i Finun lisarunı, oldugu gibi,


: Fikfet'irl,)

Azeri Edebiyatında yaşatıriak · lStlyotdu ·Cenab Şehabettih'in , Şair- L AZam · Ha.rnif'i:h· lisah. lanndaki bütün çetinlik, ve fatisi' kelirne ve t,erkiblerin kesreti, . "Mehıned Hadi" lisa:ründaaçik surette görülür. Degil "Mehmed Hadi'nin · belki . "AU Bey Hüseyinzade"nin kendi . lisanı bile bu halde idi. O zaman, dahili itirazlardan başka, İsmail Bey Gas­ prinski'nin de bir mektubuyla itirazını c elbetmiş olan "Ali Bey Hüseyinzade" de� mesela böyle bir lisan kullanıyordu:

· arabi

·

"İnzar-ı şebabımda payidar olan ey · zıll Ey zıll tuluat oluyorsun yine pey�a" Bunun, mesela "Mehıned Hadi"nin bu . lisanından hiçbir farkı yoktur, zannederiz: "Fikret o büyük dahi nur-ı füst.ınkar Her tar ribabından uçan nagme 'sehhar" '

Lakin bu böyle devam etmedi. Gifgide artık "Ser­ vet-i FÜ.nunculuk" mahalli hususiyeilere uymaga, sadeleşmege başladı. Bu, bilhassa harbden sonraki devirlerde odu. "Hüseyin· Cavid"in lisanı işte bu de­ vir için şayan-ı ' dikkattir. Evvelce Hamid 'in izleri üzerinde giden Cavid , son zamanlarda lisarunı bü. tün bütüne kullanmaya başladı; Mesela onun bu par­ çaları lisaru hakkında bir fikir verebilir: "Ben güzellerde güzel ruh aranın Ruhi düşkünleri çitkin sayarım" veyahud: Evet, güzel şairlerin Tatlı hillyasından güzel, · İlk balıarda seherlerin Penbe rüyasından güzel"

•... .. <

·.

.

•.

. ·· .


1 58

NI HAL · ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

.

.İkinci: Fiyuzat Edebiyatı, yeni Azeri Şiirini vücuda getirdi. O şiiri · ki, ta "Mirza Fetlıali"denberi susinuş, gazel kaside şekilleri içinde yani 1 8- 1 9 ncu asırlar tarzında yaşıyordu. Bu tarz ise mahal­ lileşmiş ve halklaşmış edemiyattı ki, hem hece ve hem de aruz vezninde idi.

·

Fiyuzat ile, Azeri Edebiyatına Tanzirri ve Senret-i · Fiİıun şiiri geçti. Artık gazel . ve kasideden el .çe­ kerek, Hamid'i:ri, .Ekr em'in, Kemal'in ve Fikret'in şiirleri numune olarak alındı. Bununla şüphesiz ki aruz kuvveti endi; ve· he ce vezni küçük bir zaman için terk edildi. :Lakin .Azeri şiiri daha ziyade incel­ di ve şiirin ahenk .ve ınusiki hususiyetim temin ed­ ici' bir ' hareket uyan ciırdı. "Hadi" şiirlerini pek de eski tarzdan kurtarainadı. ·o. · daha ziyade; "Nariıık Kemal" �arzında şiirler yaratıyordu. "Hüseyin Ca\rid" ise tamamıyla eski şiir tarzından ayrıldı ve "Fikret­ Hamid" yoluyla gitti. Fıtratındaki büyük istidad son zamanlarda her türlü · tesirlerden de kurtularak, kendi şahsiyetiriiii doğurduğu -şiir yazmağa ve ken­ · di · şair bei:ıligini göstennege � aşladı. · Şair, Fiyuzcit Edebiyatiyla, yalnız böyle şekil ;e vezn itibarıyla degişmedi. Ondaki bütün mevzu ile b eraber motiflet · de, ahenk de, tebeddül etti. Bir., kaç asır aynı şiir motifleri etrafında dolaşan Azeri şiiri, mesela "Mehmed Hadi" ile tamamıyla yeni mevzulara yanaştı. Yeni tib ilhamlar, hisler, fikir, şiirin mevzuu haline geçti. :Sunu ,;Hüseyin · Cavid" ilerletti; şiire bir taraftan ruhi yaşayış ve hisleri, diğer· taraftan tarihi · hadiseleri mevzu ederek, hem sübjektif, hem obj ektif şiir numunelerini vücuda getirdi. Bu her iki nev' şiirleri, dram ve piyeslerle, ayri ayrı şiirlerinde , . mesela " Geçmiş Güriler''inde görünür.

·


NIHAL ATSIZ .ve. NEJDET SANCAR

159

Üçüne�: Fiyuzat Edebiyatıyla, manzum . tiyatro� .. nüvistlik Azeri Edebiyatında inkişafa başladı. · Bu yol� da ilk numuneyi "Faust" tercümesiyle "Ali Bey Hü� seyinzade" gösterdi. Lakin bunda herkesten ziyade "Hüseyin Cavid" muvafık oldu: ve elbetteki bu mu­ vaffakiyeetini, . birçok · nokta-ı nazardan, şair-i a.Zam· "Hamid"in dehasına borçludur. O deha ki Türk ve Dünya Edebiyatina şah eserler verfuiştir. Fiyuzattan sonra tiyatroculuk yalnız manzum olarak kalmadı. Mevzuunu değ;iştirdi. "Mirza Fethali" ile başlayan sahne edebiyatı Azeri tiyatır muharrirlerini bilhas­ sa komedi · yoluyla götürüyordu. Lakin Fiyuzattan sonra romantik facialar ve dramalar da vücuda gelmeye başladı ki, bilrada "Hüse n Cavid" yine başta da durmaktadır. Onun, Şeyh . San'an, · İblis, Uçurum, Peygamber, Topal Timur" gibi eserleri het sene onlarca defa oynanmakta ve daima okuİl­ maktadır ve bununla dq kalmayarak kendi pirurlarını bu4ntıştur.

)ri

·

···

Fiyuzat Edebiyatının ş ekli ve inuvaffakiyetleri başlıca bunlardan ibarettir. İçtimai mefküre ve zih­ niyetlerle edebi mevzulara gelince, onları da bura­ da muhtasırca sıralayalım:. Herşeyden evvel, Fiyuzat Edebiyatıyla milletçilik, nasyonalizm zihniyeti Azeri .Edebiyatına girmişti. O zamana kadar yalnız umumi bir vatanperverlik, din örtüsü altında bir halk sevgisi vardı. Lakin "Fi­ yuzat"da, bu bariz bir şekil aldı. Çünkü Fiyuzat dev-, ri, Rusya'da milli zıddiyetlerin ve hareketlerin · de bariz bariz tezahürlerine tesadüf etmişti. Azerbay­ can'da bu: "İslami-Milli" bir şekilde . . yukarıdaki t�­ birle "ümmetçi-milleJçilik"de;. ve her cihetten , ii­ yade, Türkiye'ye karşı kendisini · gösterdi . Daha Azeri milletçiliğ;i yoktu. Umumi islam Tür�çülüğ;ü,


160 ·.. · NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR . .. · .\:_';.· . . : :>: : · __ ·. . . .· Osmanhcılık vardr. İşte bu zihniyetin edebi ifadele­ rini "Mehmed Hadi" yarattı. Mehmed Hadi'de "mü­ şahhas" bir Türkçülük yoktu. Onda sırf islami· bir milletçilik zihniyeti hakimdir. O , ümmetçi-mil­ letçidir . . Çünkü "Mehmed Hadi" için ayn . ayrı bir Türk, İran, Fars, Arab , Afgan milletleri ve milletçi­ ligi yoktur. Bir islam m1lleti vardır. Onun kullandıgı "millet" kelimesini de bu manada almak lazımdır. Zaten Fiyuzat mecmuasınin da şian: "İslam akideli, Avrupa fikirli, Frenk kıyafetli" olmak degilmi idi? Elbetteki o zamanki Türkiye'deki ittihad'-i islamcı­ Iıgın bunda çok · tesiri· vardı. . .

.

.

.

.

Bu·· zihniyet gittikçe kuvvetieşiyar ve Türkleşi­ yordu . Fiyuzat'ın ilk zamanlannda mesela Mehmed Hadi'de . islami milletçilik, gittikçe kendi dini çer­ çevesini atarak Turancılıga, Türkçülüge, Azerici� . lige do�ru tedrici bir hareket gösteriyordu. Harbin ilk senelerinde tebarüz etmiş bulunan Turancılık, Türkiyecilige : munkalib olmu ş , Azeri münevverli­ giru Türkiye'nin mukadderatı ile sıkı sıkıya bag­ lamıştı. Rusya inkılabından sonraki iki yıllık müsa­ vat .hükümeti devri ise, Başlıca Azeri Türkçülügü zihniyet ve gayecillgi ile meşguldü. "Hüseyin Cavid", Azeri Türkçülügünden başka, O smanlıcılık, Turancılık, Türkiyecilik ve Türkçü- . lükten tedricen geçmiş ve bunları eserlerinde aks e ttirmişti. O , "Şeyh San'an, Maral, Uçurum, Topal Timur" adlı eserleri ile bile bu zihniyetierin edebi ifadesini nümayiş ettirerek bugüne kadar kendi gayelerine sadık kalmıştır. Daha geniş ruh ve zih­ niyete malik olan Hüseyin Cavid bir takım sebeb­ lerden dolayı Azeri · Türkçülügü il{\ meraklanma '­ mış , ona itina etmemişti. bu vazifeyi diger Azeri ş airi · "Cevad Ahtindzade" ifa etti ve Azeri Türkçü- ·


. NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

161

lügünün, şovenizminin müterennim şairi oldu.

aiı

Dini zihniyet Azeri Edebiyatı:lld "Mirza Fethali" den beri kogulmuştu. Artık ed ebiyattan ahiretten ziyade dünya ile meşguldü. Fiyuzat Edebiyatı da bu hususiyeti kuvvetlendirdi. Lakin · idealiz ve tasavvuf Fiyuzat Edebiyatından pek de kolay kogulamadı ve daha yeni bir şekilde kendisini gösterdi, (biz idea­ lizmi Avrupa' daki manasıyla materyalizm zıddı olan bir felsefi görüş manasında alıyoruz.) "Mehmed Hadi" bütün ruhi zıddiyetleri ken­ disinde cami' bir "idealist"tir. 0,'· kah ateşin . bir romantik inkılabçı, kah düşkün bir bedbindir. Hil­ katin her bir zerresinderi bir gaye ve mana çı:.. karan, onlarda vücud-ı hakikiye gören "Hadi"de, şair Hadi'nin bir patçasıdır. O . bazan Dai-vinist bir şair sıfatıyla kuvvilerin zayıflan ezih yık.tıgım, bu­ nun fıtri. bir kanun oldugunu ileri sürer; bizim öy­ le hareket etmemiz lazım geldigini söyler; yani Mehmed Emin Bey gibi: "Seni yerler, yemez isen sen onu" demek ister. Lakin bu, çok sürmez; o bir­ ' denbire, hilkatte .her şeyin hata . oldugunu , hiçbir dognilugun ve kanunun bulunmadıgım söyleyen, her bir hakikati inkar eden bir münkir, bir nilii ­ list vaziyetine geçer. Onun bütün bu istihlalannı idare ede:tı, büyük tasavvufla memzuc bir. "idealizm" vardir. Hüseyin Cavid daha başka tü:rlüdür. Onda artık yeni felsefi mekteblerin , zihniyetierin kırıntıları da · vardır. istanbul'da bulunurken Rıza Tevfik'ten al­ dıgı felsefe dersleri sayesinde son asrın garb felsef­ eleri ile, aşina olmuş, şark tasavvufi ye islami altide­ siyle mezcederek . kendine mahsus bir zihniyet ve felsefi görüş vücuuda getirmiştir. Eserlerinde "Şo-


NIHAL ATSIZ ve NE .. DET S�NC:AR

1 62

p onhavr': ve "Nice"nin felsefi nususi ile, p'pzitivizm, içtiin;ıi idealizm ve ı 8 nci asrın Fransız "ineaizik" materyalizminin da kırıntıları vardır. · Kırıntılan diyoruz: Çünkü "Hüseyin Cavid"de hiç bir muayyen . felsefi meslek hakim degildir. · o. hiçbir tam felsefi mektebe mensub olamadı� Birçok felsefi flkirler toplamış ve kendi şahsına ve . eserlerine uygun bit takım "felsefe"ler yapmıştır. "Şeyh San' an" · eseriyle Hüseyin Cavid, tasavvuf ve garb idealizriıinin iyi bir · terkib enınuzecni vücuda getirmiştir. İblis ve Üçurum'da ise�. bu, daha ziyade garblılaşmış , "Faust­ laşmış" , "Peygamber" ve "Topal Timur"Q.a daha ziy- · a,de pozitifleşmiş ve ıçtiniaiyata yaklaşmıştır. Fiyu­ zat Edebiyati, mefküre ve zihniyet . sahaSında bu va· · · · ziyette kalmıştır: . Fiyuzat Edebiyatı'mn dördüncü hus siyeti e onun romantik bir edebiyat olmasıdır. Ahundofla başlayan "realiZm" e bu bir aksülamel oldu; ve ro­ mantizm. Avrupa manasmda romantizm Azeri Ede· - biyatında hakim olmağ;a başladı. · .

·

·

,

.

tl

. ''IVJ: ehmed Hadi"d e , . "Hüseyin Cavid"de, rorrıan:­ tiklerdir. Lakin . burada "Iyıehmed Hq.di"yi Fiyuzat romantizminin ilk . basamağ;ında; · "C�vid"i .· ise . son basaıv.ağ;ında gön1yoruz. �·.Mehmed Hadi'�. Fiyuzat rö:­ mantizntinin _ilk devirlerinin ş airi ol�rak kaldı. Çünkü onun zamanında Romarı.tizm muayyen bir c emiyet . hareketinin ifadeciSi olarak doğ;muştti , "Hadi" zamanında romantizm, milli kapitalizmin is­ tikrar ve milli şuurun teşekkülü nişanest olarak dogmuştu. Bundan ·· dolayı da "Hadi" kendi ibda' varlıgı ile romantiktir. Şe'ni hadiselert · alır, onu kendi romantik :·şu urundan geçirerek yaratırdı.: Ya:.. ni demek istiyoruz ki Mehmed Haçli'nin mevzuları d e�il. ,Yaratıcılık US'Ulü ta�?-telşuur varlığ;ı· "roman:.,


tik"di.

· . :; _,_ ·- ,:::. .-:·:_· ;: ::; ·::: ·:':·. ,·· ·. . · . Halbuki "Hüseyin Cavid';le Fi zat romantiz i . kemal devresinde idi. Bunda:rı dolayı "Hüseyin Cav-:id" in' hem mevzulan, hem de tahtelşuur _varlıgı ro ­ mantikti. İşte .size küçük bir delil: ." Mehmed Hadi'' mekteb, maarif, Rusya Millet Meclisi gibi pek şe'ni bir takım hadiselerı . alır; ' onları .kendi yarah�ılık süzgecinden geçirerek romantik bir hale sokar. Bu suretle onun mevzuu şe'ni yaratıçıligı ,ise romantik olarak kalır. Halbuki Hüseyin Cavid, daima "Şeyh San'an,. Peygamber, Topal Timur... gibi şiirlerde ro­ mantikleşmiş, hayalileşmiş vakalar �alır, Onları ibda eder. Hatta "Maral, Ana Uçurum, Şeyda" gibi eser-­ lerinde bile onun IIievzulari . şe'ni değ;il, romantik-:· · · ··· · tir. ·.

yu

n.ı

··

"Mehmed Hadi" romantizmi, daha ziyade · ob­ j ektif hadiseleri bedii ' bir Şekilde yaratırken do­ gar. "Hüseyin Cavid'' ise daha ziyade 'insan şah;:. siyetler1 ile baglıdır. Mehriıed Hadi'nin her şiirin-: de şairin kendi varlıgı müterennimdir. "Hüseyiri Cavid" ise ayrı · ayrı tiplerin; · şahsiyetlerin, · insan­ lariri ruhiyatı ile meşguldür. Onun ınsanlan ise ro­ mantiktirler. Bundan · d olayı o, kendi "obj ekt'ıri He "sübjekt"i arasındaki ahengi temin ediyor. Çünkü "Hüseyin CaVid"in- kendisi de romaritiktir. Bu id­ diaları izah içiiı bunu da kayded�lim ki bizce, bir eserin romantik veya realist · olması. onün mev­ zuurida · degil, niuharririn yaratıcılık ·usulü ve tarz-ı tdakki cihanındadır. Yaratıcılık usulü ise, bilhassa muharridri cihani tarz telakkisini · idare ed�n tah­ telşuur benligindedir. Mevzuunda\ yaratıcı · benli­ ginde romantik olması, romantizmin tani . mükem­ mel olmasına bais olur. İşte "Hüseyin CaVid" de böyledir. ·

·


164

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR YENİ AZERİ EDEBİYATI HAKKINDA(*} IV

Halkçı Edebiyat 13

.

.

Yukarıdaki satırtarla göstermiş olduki, "ta Mirza Fethali" zamanından bed Azeri cemiyetinin reh­ ber sınıfı evvelce küçük ve nihayet ticaret bürju­ va.Zisi ve . sonra . ise� sanayii istihsal buıjuvazisi idi. Yirminci asra kadar, kendi dahilinde yeknesak bu­ lunan buıjuvazi, Rusya kapitalizmi tarafından konu­ lan bu manialara ragmen büyüyor, bu suretle · dalı­ linde de _tabaklaşıyor. Bu tabaklaşma yirminci asnn . ilk senelerinde, en girgin bir halini alarak vuku' bulmuş bir .hakikatti ki, biz bunun içtimai teza­ hürünü Fiyuzat Edebiyatında gördük. Bu o demek ti ki , Azeri. burjuva sınıfı kendi dahilin,deki inki. şafıyla tabakalaş·mış, büyük sanayii, tiçaret buıju­ vazisi başka bir merkez ve mihver .etrafına top­ lanmış · ve küçük burjııvaziden aynlmıştı. Memleket bir köyiii ülk�si olmak itibarıyle, zaten bir küçük burjuv�· memleketi idi. Lakin memleke�teki sanayii, ticaret ve maden işlerinin inkiŞafı bunu daha bariz bir hale getirmiş ve Azerbaycan'da tam bir büyük burju�azi sınıfı vüc;uda getirmişti. Bu ayrılma ve te­ barüz ile büyük buıjuvazi kendi müesseselerini ya­ rattı. Geriye kalan küçük burjuvazi ve bu sınıfın münevverleri .ise eski müessesleeri ile kaldı ve on­ lan devam ettirdi.. Bununla küçük burjuvazi mem­ leketin hars hareketlerindeki rehberligini kaybet- ' miş bulunuyordu. iŞte Molld: Ncisreddin mecmuası diger bir takım

....;...._..;...;.. ·. ·

(*) Türk Yurdu,

c.6 Nu. 32 Ağustos_ 1927, ss

'

1 15-139


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

165

muharrirlerin yarattigı edebiyat, ki biz buna halkçı edebiyet diyoruz, bundan ibarett�r. Bu dogrudan dogruya "Mirza Fethali" ile başlayan, yaşayan edebiyalın devaınından ibarettir. ·

Her ernelin bir aksülemeli ardır, her · zehrin bir panzehri bulundugu gibi. Fiyuzat Edebiyalı'na kadar halkçıhk, realizm, : sadelik gaye ve şiarlarından uzak ise halkçı edebiyatta o kadar belki ondan zi­ yade "halkçıhk, realizm, sadelik · şiarlanna sadık kaldı. Halkın, kütlenin tenvirini maksad · edinmiş bulunan halkçı münevverler, "Fiyuzat" Edebiyalının aksine, sade !isan kullanmayı, hakiki hayattan yaz­ mayı, cemiyetin hastalıklarıyla ugraşmayı iş edin. mişlerdL bundan başka, karekteristik bir hususiye­ U daha vai ki kayda şayandır. "Fiyuzat" Edebiyalı rehber ve mümessilleri, ade­ ta hepsi Osmanlı harsı mahsulleri bulunduklan halde, halkçı edebiyatı adamları, Rus kültürüyle terbiye almış Şahsiyetlerdi; Ali · Bey Hüseyinzade, Hadi, Cavid ne deree Fikret ve H�unid'i takfb etmişlerse , "Molla Nasreddin, Nerimanof, Necef Bey Vezirof'lar da o derece . Gogol'u, Ostronski'yi, -CehcfU Kramzirt'i numune ittihat etmişlerdi. . Lakin bir çoklannın hoşuna gelmese de, biz kayd etme­ liyiz ki, Osmanlı harsıyla terbiye almiş edebi ·şahsiyetler, Azeri hayat ve içtimai ihtiyaçlarına, Azeri şe'niyyete yabancı kaldıkları halde, Rus harsıyla yetişmiş Nerimanoflar. Celil Mehmed Ku­ luiade'ler, Veziroflar ise şe'niyyeti çok güzel an­ lamışlardır. On1;1n . iÇin bütüri kuvvet ve kabiliyeileri ile geniş Azeri halk kütlesinin' fikri, ruhi ve zihni hususiyetlerini terbiyeye vakf-ı nefs etmişlerdir. Cemiyete hizmet nokta-ı nazar;ınd.an "Molla Nas­ reddin'in, Nerimanorun Ganizade"nin bir "Ali


NIHAL ATSIZ ve NEJDET .SANC:AR

1 66

Bey'den Hadi"den" daha büyük kıymetl�ri vardır. Çünkü, ikincilerin Azeri Cemiyetine sirayet ,ettir­ dikleri maraziarı · birincileri teşrih etmişler, teda'­ viye ugramışlar ve felaketierin .- önünü almışlardır. "Sabir"i zikretmiyoruz; çünkü onun hizmetipi kim · se yapamamıştır1 · '

.

. 14

Halkçı edebiyat "Mirza Fethali"d en sonra da de� vam etmekte idi. ·· Yirminci asrın ilk senderinde, Azerbaycan'da neşredilmekte olan bazı küçük rİıec­ mualaır ve gazeteler ekseriyetle böyle gidiyorlçı.rdı. 1 906ncı yılda tesis olunail Molla Nasreddin Mec­ muası. ise, bu ceryanın taril;ıinde büyük bir sahife açtı ve Azeri · Edebiyatı tarihinde ,kıymetli · abi'deler koydu. . i "Molla Nasreddi . r{ •• Mecmuası b r miZac mecmu­ ası ; fclL Şimdiye kadar devam etmekte l;>ulunan rnecrıiuanın yegane. şiarı: Azeri . cemiyetindeki. her türlii hastalıklarla, kurun-ı. \rustal zihniyet ve açla­ letlerle ,ye .Rus Çarlıgı ile mübar�e etmek, o�lag temizlemek ve cemiyeij asrileştirrne k . idi. Mezheb , kadın, hurafat, , niekteb ve maarif, inkılab,- . ınillet ·ve ilh . . . m�seleietin hepsi bu şiara : dahiidir. Bunların ise sade , halk dilinde noktah. . ve zarif bir . şekilde ifade., et.nlek ve. bu. . suretle . büyük hir hal)i: ,ve _mii.­ nevverler kütlesini . celp "etmek mecmuanın . mak� sadlanndan. biıi; idi. İşte bu şiarlarhı "Molla, t:Jasred­ din Mecmuası" iŞe girişti ve ilk numaralarından iti­ baren Azeri Edebiya�ını zenginleştirici . eserler · riıeydar:ıa atınag� başladı. ·

·

·

•• •

1

'·

••

·

·

·

·

"Molla Nasreddin" mecmuasının 111ü essisi ve rehberi -bulunan ''Celil Mehıned Kuluzade", AU Bey Hüseyinzade" � gi'Q1 yalnız hareketi idare etinekle


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

167

kalmadı: O, bu hareketin en faal adamlanndan biri sıfatıyla edebi faaliyetinde . de devam ederek mec­ mp.adaki yazılar ve hikayelerden başka, "Ölüler, Anaının Kitabı" gibi ölmez eserler vücuda getirdi. O, kendi dili, üshibu, -usulü ve şiarlan ile etrafına topladıgı şahsiyetleri idare ve tayın ettigi istika· mete sevk etmişti.

"Celil Mehmed Kuiuzade"nin · e d ebi şahsiyeti bü·­ yük bir tedkike şayandır. Lakin· ·o.nun yaptıgı iş şahsiyetinden büyük, .Azerl. Edebiyatı'na verdigi şahsiyetler ve eserler daha kıymetJidir.

. "Molla· Nasreddin Mecmuası" daha İlk nurn:ara­ larından itibareri bize,- "Sabir. Ali Nazmi Gumaks ar" gib.i . ölmez . şahsiyetler, verdi. . Bu mecmuarıın en ile­ ri gelenlerinden "Mehmed Se)ryid Ordubadi, Ali Abbas . Müznib, Hakvirdof gibiler" tedkike şayan eserler · vücuda getirmekle mecmuaya .iştirak edi­ yorlardı. Laltin bütün buiılardan en yüksek şahsiyet "Sa­ bir" dir. Sabir o kadar yüksek ki "Molla · Nasreddin Mecmuasinın" açtıgı edebi . ceryanın adını, ceryan başcısınçlan ziyade, "Sabir'in namıyla tevsim · et­ mek, isteyenler vardır. Lakin biz, . o kadar , in­ safsızlık ve adaletsizlik etmek istemiyoruz. . :Su cer­ yan bizce "Molla Nasreddin" ceryanıdır.· Onun en büyük mümessillerinden biri de "Sabir"dir, ki ken,­ di tabini "Molla Nasreddin'e" medyundur. "Molla Nasreddin" , "Celil Mehmed Kuluzade" ve "Sabir", .yiirninci asırda degil de eski, pek eski 'bir devirde yaşamış olsalardı, elimize geçen eserle­ riyle ikincisini de aynı adam olarak alabilirdik. Çünkü :''Sabir" şiirde ne ise ''MoÜa Nasreddin" ne.. sir ve sahne edebiyatında odur. Nitekim ressamlık-


168

NI HAL ATSIZ ve N EJDET SANCAR

ta :'Azimzade" de onlann yaptıgını yapmıŞtır. Azeri halkı ve münevverlerinin, zengin, fakir, köylü, işçi, patronlarımn hayat ve hareketlerini, zihniyet, fiki:r ve hislerini karikatür şeklinde bütün menfi cihet­ leri ile, bütün çıplaklıkları ve gülünçlüklerini gös­ termek! İşte onların yaptıkları . . . "Molla Nasreddin ve Sabir" tarafından yapılan bu iş, tenkid şimşegi idi. Vurulan şeyi Çabuk bir zamanda yıkıyor, mah­ vediyordu. "Molla Nasreddin Mecmuası", "Celil Mehmet Ku­ luzade"nin adeta Şah eserleridir. bu öyle muazzam bir eserdir ki, ne "Hadi"niiı, ne de "Cavid"in felsef­ elerle dolu edebiyatları onun kadar muaziam ola­ maz.· Azeri hayatı, b'Lı mecmuanın her bir satırında kendini gösterir. Cemiyetin bütün hastalıkları, kör zihniyetleri, eskimiş adetleri bütün kirlilikleri ile göze çarpar. "Celil Mehmed Kuluzade"Nin "Ölüler" dramı bir ölmez · eserdir. Rus edi bi "Gogol"un "Revizor" ve "Ölüruhlar" ına benzeyen bu eser, öyle bir hicvi eserqir ki, insanı yarulacak derecede gül­ dürdüğ;ü halde, en acı sızılada ağ;latır. "Sabir" ise "Hop Hop Name"siyle me,şhurdur. bu kitabda "Sabir'in bütün şiirleri toplanmış, neşre� d�lmiştir. · Büyük bir sanat sahibi olan �'Hop Hop Name" şairi "Lafonten'in, Kirilorun (Rus . şairi) yap­ tıklarını� · daha içtimai bir şekilde onlar kadar iyi yapmiştır� AZeri ceriıiyetinin, İslam ve Türk alemi­ nin, ne kadar eskimiş, fena noktalan ve hususiyet­ leri varsa, onlari en keskin ve şiddetli hücum­ lardan daha kuvvetU · bir alay ve istihza:, en öldürücü zehirlerden daha · müesser bir hücum ile tenkid etmiştir. ·

Hayatının bütün acılıklarına, maruz kaldıgı bütün sefalet ve yoksulluğ;a rağ;men, "Sabir": büyük bir


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

169

azim ile kendi içtimal işini sonuna götürmüştür. "Kafir" diye kendisine yag satılmay� ve hakkında küfr vetvası verilen "Sabir" ölürken ailesini sefil, parasız, yoksul bırakan, son günlerde. onu pek sev. en halkın ianesiyle yaşayan "Sabir" hayatından pek yüksek bir ruha malik oldugu halde. layık . oldugu hisin? kabulü görmemiş , fakat ölümünden sonra onun bütün yüksekligi anlaşılmış, "Bakü"de narnma bir heykel rekz edilmiştir. Azeri Edebiyatının, vücuduyla iftihar ettigi cemiyet şairi "Sabir" , git­ tikçe yükseliyor, daha ziyade tekdir ediliyor. Çünkü o . olmasaydı. Azeri cemiyetinin bugün . düşünmedlgi birçok hastalıklar, Vücudunu zehir' lerneye devam edeceklerdi. 15 Halkçı edebiyatın ikinci kolu, yine "Mirza Fetha­ li" ile başlayan sahne edebiyatının devamından iba- ' rettir. Lakin şüphesiz ki hem şekil ve hem de mev­ zu itibanyle kendi anasından daha ileri gitmiş ve tekamül . etmiştir. "Ahundof' zamanında yalnız ken­ disinin temsil ettigi bu tahavvül, şimdi · "Celil Meh­ med Kuluzade, Necef Bey Vezirof, Nerimanof' gibi yeni şahsiyetler kazanmıştır. Halkçı 'ed ebiyatın tiyatroculugu da kısmen "Ahundof' yoluyla gitmiştir. Lakin bunda zıddiyetler daha ziyade göze çarpmakla, hareket ve dinamik itibariyle evvelkinden daha canlıdır. "Celil Mehmet Kuluzade"nin "Ölüler" ve "Anamın Kitabı" eserleri 1 ile "Hakverdof'un "Daglan Tifak" "Nerimanof'un "Nadanlık" piyesi işte bu eserler­ dendir. Bunlann içerisinde en . canli ve kıymetiisi "Ölüler"dir. Azeri cemiyetindeki dini taassub ve hurafat pereslik bununla. öyle bir darbe yemiş ki,


170

NIHAL :ATSIZ ve NEJDET. SANC:AR

bir daha kendisine gelecek hali kalmai:P.ıştır. Ölü­ leri . diriltmek maksadıyla Horasan' dan Azerbaycan ş ehirlerinden birisine gelen s erseri bir ahund; hile ile. her gece şehir eşrafının ve diger tabaka adam­ larımn: kızlarım cennete dahil etmek için kendi müstefreşesi haline koyarak sadedil kadınların . ıtz ve namusuna leke vuruyor; ölüleri diriltmek rpese­ .lesine gelince, halkın has ed ve kininderi . istifade ederek . her defasında tehir etmekle, birgün ha­ mam bahanesiyle firar ediyor. Esas itibarıyle ruha­ niler ve . onların hareketlerini bütün acı gülünçlük­ leriyle göstermek maksadıyla yazılmış bu eser, ta­ mamen de bir komedi degildir. O bir, faciadır. Öyle bir facia , ki, içiİıde genç Türk kızlarını, cahil hacı­ lan, hatta çocuklan bilye içinde kasıp kavuruyor. Eserin ikinci bir kahramanı vardır ki adı "l{iefli İskender'i · (serhoş İskender) dir. İskender, · Avru­ pada tahsil ·görmüş, alim bir gençtir. Lakin meriı� leketin cehalet karanlıgı oriu o derece sıkriıış, ber.,. bad etmiştirki, en büyük halası sarboşlukta göre­ rek daima .cebinde taşıdıgı rakı şişesiyle mesf. Ia­ ya'kıldır. '1İskender", eserin ruhudur. Halka ve ölü� mü . diriltıİıek isteyen "ahund"a yaptıgı hücumlarve tenkidleri .. faidesizligine bakmayarak devam etiir­ iniş ve alıundun fıranyla hiyarret · zahir olunca, halkı ölüler' tavsifiyle tükürukler ve tekdirler altında 'bı· rakmıştır..

Vakıarun bütün fecaatiıi.i en acı hakikatl�riyl ev­ veldenberi "İskender" duymuştur. Heİnşiresine,· kardeşine,· annesine: karşı söyledigi s özler, me­ zarlıkta ölülere lİitaben irad ettigi monolog ve eri nihayet . "sera-perde" den bekaret ve namusları mahv olı,nuş ge:n.ç kızları birer birer babalarına ve karde'şlerine teslim· ederken s öyledigi monologla,

..

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

· 171

bu faciarun kendi nıhundaki izlerini· gösterir. � Mukayese edilince görülüyor ki, bu eserin "Mir­ za Fethali''den başka hususiyetleri vardır. O husu­ siyette "Mirza Fethali"nin bilhassa (Molyer) , "Molla Nasreddin"in ise Rus edibi (Gogol) .tarzında yazmış olmalarındandır. "Mirza Fethali" istihza . ve hicve­ diyoJ."; "Molla Nasreddin" ise tesir ve infialinin · şid. delinden acı bir kahkaha fırlatıyor. Lakin bu kah­ kahalardan sonra göz yaşlan m_uhakkaktır. Sahne edebiyatı, halkçı edebiyatında daha baş�a husu­ siyetlerde ayrılıyor: ciddi ve tarihi vakıalarla "Ne­ rimanof' , "Hakverd of' gibi muharr-irler "Nadir ŞaJ;ı . Afşar; Aka Mehriıed Şah Kaçar" gibi tarihi dramlar­ da yazıyorlar. Daima · mefküreci olan yeni Azeri Ed­ ebiyatı, bu tarihi eserlerde de kendi varlıgını ibraz etrriiş ve muharrirlerinirt içtimai mefkürelerini aksettirmiştir. ·

·

16 Fiyuzat, Azeri Edebiyatma yeni ' bir şa'r vermiştir. Halbuki "mirza Fethali" ile başlayan yeni nesir ade­ ta unutulmuş. bunu "F�yuzat" ihya edemedi. Çünkü şiir ne derece hayal ve hislerle baglı ise, nesir ve roman o kadar şeniyet ve hayaliyet ile münasebet­ tedir. Şiir her ş eyden ziyade bir heyecan ve ruhi coşkunluk eseridir. Halbuki nesir ve roman için tahlil ve terkible, tedkikatla, . saglam bir kompozis­ yon kabiliyeti · lazımdır . . . � '· . "Fiyı,ızat"Çılar. şairdiler� Çünkü onlar coşkun heyecanlada yaşıyorlardı. Bundan dolayı da roman ve nesir yazamadılar. Bu vazifeyi, :halkçı edebiyat yaptı. Çunkü halkçı muharrirler, coşk�nluktan ziyade tedkik · ve teşrihçi idiler. G ö kten ziyade toprcı.k adarnlan idiler. Bundan başka roman yazmak için, '


1 72

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

hayatı iyi bilmek lazımdı. Bundan ise "Fiyiızat" mu­ harrirleri mahrı,ım idiler. Halbuki halkçı muhar­ rirler, hayatın .bütün hakikatleriyle her saat karşı karşıya çarpışıyorlar, . kendileri de o hayatta dahil bulunuyorlardı. Bundan dolayı da "mirza Fethali''nin başlamış oldugu nesir ve hikayeciliğ;i, ancak ·halkçı muharrirler itmam ettiler. İlk romanı Nerimanoj yazdı. Hür ve insani fikirleriyle tanışmnış olan "Nerimanof'un Bahar ve Suna eserinde, içUmai tah­ lil çok, pek çok kuvvetli idi. "Nerimanof'un bu ese­ ri, halden ziyade istikbale aittir. buriu hayatta isbat e tti. "Nerimanofun romanı bilhassa şimdi Azeri . gençligi ve halkı tarafından anlaşılınaya başadı; bil­ hassa şimdi ona · hakiki kıyınet verildi. "Sulta:n Mecid Ganizade" gibi Azerbaycan'a ençok hizmet etmiş bir pedagokun Mektubat-ı Şeyda, Bey· Şirvani gibi edebi eserleri d e cidden kıymetli şeylerdi. Bunlardan bilhassa gözetilen didaktik ruh, · eserleri gençlik içiiı daha nafi' bir hale koymakla, yaptıklan · tesir canlılıgıru kaybettirmiyordu . 'Yusuf Bey Vezirof, Molla Nasreddin, . Hakvirdof' da bu yolda çok çalıştılar. ''Vezirof'un "Geçmiş Günler"i, "Hakvirof'un, "Molla Nasreddin"in birçok kü Çük .büyük hikayeleri de Azeri nesrtnı zengin� leştirmişti . Azeri nesri daha genç idi. Bundan do­ layı birçoklannın edebiyatta bekledikleri incelik ve şahaneliğ;i onda göremeyeceğ;iz. Bir taraftan da bu eserlerde şekilqen ziyade mevzuun nazara alindıgı unutulmasın. Rus edebiyatındaki "Naı;odnik" . · mu­ harri;rler gibi, -Lavrof, Takaçef, Mihaylofski, Ka­ ravçinski, Karunin Yakuboviç , vesaire gibi- " esas maksad: edebiyatı neşe ve eğ;lence altı olarak degil, teblig ve fikir .aşılama vasıtası Olarak ktillanmaktı. Bu, bir hakikat oldugu kadar da, elzemdi. Çünkü Azeri cemiyeti öyle bir hayat geçiriyordu ki� ona

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

173

zevkten ziyade fikir, eglenceden ziyade muakeme, gönül çarpıntısından ziyade kafa istikamını telkin · etmek lazımdı. Zaten san'at vazifesi, şuuruıi ve hisleı:in tanzim ve idareşidir. San' atı yalnız "harem" sahibi derebey- , lerle, Paris baro·kafa şantanlarının şühut ve ihtiras dolu adamları, ve hayatla hiçbir alakası bulunmayan salon centilmen ve kokotları zevk ve eglence vasıtası telakki ederler. Daima mücadele ve teka­ mül safhalan geçiren Azeri cemiyeti için · ıse, san�at bir koruculuk ve teşkilatçılık vasıtası olarak alınıyordu ve alırunalıydı. ·

17

'

'

Şimdi bir de halkçı edebiyatın, Azeri Edebiyatı tarihindeki mevkiine bakalım. · 'Halkçı Edebi at, lisan itibariyle sade ve halka yakın kalmıştır. Bugün bir "Molla Nasreddin, Neri­ manof, Sabir, Hakvirdof' ve saiderinin dil, okuma yazma bilmeyen bir köylü için bile anlayışlı bir haldedir. Lakin bu, o lisanın yalnız Türkçe ol­ masından dolayı degildir. Bugün "Molla Sabir"in ve "Molla Nasreddin"in - dilini, Azeri köylüsü Ahmet Hikmet'in Yakarış gibi sade ve temiz Türkçesinden daha iyi anlar. Çünkü mesele kelimelerin mutlaka Türkçe olmasında degil, onların halk leksikonun­ dai-ı alınmasında ve çıkmasındandir. ·

y

Halkçı muharrirler, bilhassa Azeri Türkçesiyle yazmıştırlar. Bu, halkın anlaması için en büyük esastı. Bundan başka, bir de Azeri halkının muay­ yen cümle kurması ve anlaış (yahud ifade) usulü vardır ki, halkçı muharrirler bunu :cta kavramıştılar. Halbuki "Fiyuiat'' rnuharrirleri bundan pek uzaktı­ lar. Bunun en büyük ehemmiyeti vardı.


174

NIHAL ATSIZ ve , NEJDET SANCAR

"Molla Nasreddin" mecmuası veya "Sahir"in şiir­ lerinden birini -etrafına topladıgı köylülere okuyan ve dinlet�n her köy muallimi, kütlenin anladığ;ını büyük bir memnuniyetle görebilirdi. Çünkü , bu, halkın şuuruna uygun bur ruhda yazılmıştı; belki de bu dil, tanı Türkçe, yani · farisi arabi kelimelerden azade değ;ildi; hakikaten bu böyledirde. Lakin söy­ leme ve yazma usulünün halktan alınması, ke.lime-:­ ler ve cümlelerin edebiyat uydurması değli, halk yaratıcılığ;ından oması idi ki bu edebiyata büyük bir genişlik kazandırıyordu . Son üç reb'asır zarfında "Sa bir" kadar hiçbir Azeri şairi geniş kütle . tara­ fından okunmamış, "Molla Nasreddin" kadar aran­ mamışiır. "Fiyuzat" muharrirlerini ise okuyanlar, · acaba kaç kişi idi? ,;Fiyuzat" edebiyatı, Azeri cemiyetine yüksek ve ince eserler verdL "Fiyuzaf' ile Azeri Edebi Oili iİl­ celdi; Türkçeleşti; edebi . ş ekiller Avrupalılaştı. Biz bütün bu �iir ve dil inceligini ne dereceye kadar "Fiyu?:at" Edebiyatına medyuun isek, cemiyet has- . talıkları ile mücadele, cemiyet kuruluşunun cihet­ leri il e ·.· mübareze gibi muvaffakiyetlerimizi de o derece halkçı edebiyata borçluyuz. BeÜtide birçokları, halkçı riıuhartirlerin eserle­ rini edebiyattan hariç addederler. Bu mümkündür. Bize kalırsa, halkçı edebiyatının Azeri cemiyetin­ deki ve hars hareketindeki mevkii onlarca "Fiyu:.. zat" edebiyalından daha büyük ve kıymetlidir. Hatat bugün bile Hadi tarihe karıştığı, tanınmadığı . halde, Sab{r'i herkes tanır. Hüseyin C av id' in eserleri, gençlige . " bir . takım tasavvuf divigu? ve fikirleri, "Şöpenhaver-nice felsefe kırınaları telkin ederek hareket ve faaliye�ten alıkoyuyorsa, . '.'Nerimanof'un romanı, "Ganizade'nin Vezirofun, Mehmed· ,Sai.d


NIHAL ATSIZ ve NEJDET .SANC:AR

1 75

Ordubadi"nin eserleri o derece- onlara hayat ve ha­ reket kuvvesi aşılayarak ileriye sevk ediyor. Ede­ biyat tarihi, eserlerin güzelli_k, çirkinlikleri ile meşgul olmaz. Onlan mevkileri ve ehemmiyetle­ rine göre _ tasnif ve tahlil eder. Edebiyat Tarihi de edebi eser ve ceryanlan, ehenimiyet, mevkii; ce:­ miyetteki tesirleri nokta-ı nazanndan kendi içe­ risine alır. Eger böyle ise, biz, halkçı edebiyatında · ·Az-eri Edebiyatı tarihindeki mevkii. "Fiyuzat"dan daha _yüksekdir demekd� kendimizi haklı biıluyö-�-

Bunu da unutmamalıki, halkçı -· edebiyat, yeni Azeri Edebiyatının gövdesi · idL Bu :gövde daha "t'll­ memiş, bugün bile yaşıyor. "Fiyuzat" ise, bu gövde üzerinde vücuda gelen muva]d{at bir kol ldi ki, mu­ ayyeiı bir iŞierne devresi geçitdikten sonra, şimdi artık hareketten kalarak gövde üzerinde·n sili,h- mege başlıyor. -

18

M�nferit Edebiyat İşte 1 906 ncı yıldan itibaren, Azeri Edebiyatı bu iki ceryarun mubareze sahnesinden ibaret olarak kalmıştır. Her "kolun" san'ata nazan, içtimai kanaa­ U ve vazife edirıdigi içtimai iş o kadar ayrı ki, çar­ pışmak hiçbir zaman mümkun olmadı. Hatta şimdi bile, bu iki eecyanın devamı, yine yekdigeri ilemÜbariz iki cebhe halindedir. - lakin Azeri Edebiyatı böyle bariz olarak "Fiyuzat" ve halkçı. koliarına ayrılmış degildi . Ortada bir takım şahsiyetler de vardı · ki, edebi hayattaki ehemmiyet ve mevkilerinin yüksekligine ragmen, müstakil bir faaliyete çalışıyorlardı. · "Haşim Bey Ve­ zirof' gibi bir takım gazetecilerle, bu sırada "Abbas _


1 76

NI HAL ATSIZ ve NEJDET _SANCAR

Sıbhat, Abdullah Şaik" gibi şairlerde vaı;clı. Her ikisinin de Azeri Edebiyatı tarihinde . kıy­ metli mevkileri vardır. "Abbas Sıhhat" iyi bir Şair, hemde tercümesi kuvvetli bir şairdir. "Mağ;rib Güneşleri" naıiu altında neşr ettiğ;i şiir kitabı garb milletleri gül-zanndan toplanmış çiçekler 'demeti . · kadar ince . idi. "Abbas Sıhhat" o kadar güzel tercüme ediyordu ki, şiirin ahengi ve inceliğ;i kar­ şısında hayret etmemek kabil degildi. o. · belki bir Puşkin'i, belki Möse'yi?, B erlermontofu?, Berkray­ lofu? kendileri kadar ince ve . güzel ve orijinal ter­ cüme ediyordu . . Rus . şairlerinden Puşkin'in "Kaf­ kas"ı Mose'nin "Mayıs Gecesi" . işte bu muktedir şair tarafından · tercüme edilmiştir. ;,Sıhhat" yalniz bir tercümeci . olarak· da kalmı­ yordu. Öyle güzel şiirleri vardı ki, Avıiipai tarzdan ayrılınarnakla beraber. şark şiirinin bütün ·meziyet­ lerini de cem' ediyoL Vakitsiz vefatı, Sıhhat'in · ·e ­ debiyata büyük kıymetli mahsuller vermesine mani · oldu. Lakin "Sıhhat" edebiyattaki mevki! uzun za­ manlar sarsılmaz bir halde kalacaktır. Çünkü o, hakikaten. de "Garb Güneş"lerini Azeri hayatının sisli ufuklarında . doğ;urdu ve asırlardanberi zul­ mette kalan ve ona alışan ruhları bir lahza da olsa güneŞ şafaklanna boğ;du. "Abdullah Şaik" Sıhhat'den, daha başka bir şah­ siyettir. o� bilhassa sulhperyerlik. harb aleyhdarligı sükunet ve bitaraflı�. ateşin maarifçiliğ;i ile Azeri Ed ebiyat ve hars hareketinde . tanınmıştır. Hem mürebbi, · hem muallim, hem şair, hem edib, . hem muharrir ve . hem de mü tercim olan . "Abdullah Şaik" bilhassa muhtelif şiirleri, piyesleri ve bi.Ihassa ders ve . edebiyat kitabiarı ile büyük hizmetler et­ miştir. Ötedenb�ri tenkid sahasında da kalem


NI HAL ATSIZ ve NE ..DET SANCAR

177

yürüterek tam olmasa da, bir dereceye kadar Azeri Edebiyatı mahsullerini izah ve tefsire çalışmıştır. Bu hizmetlerdir ki, onun hatırasını her Azeri gen­ cinin gönlünde yaşatmış, aziz ve muhterem bir mevkie malik etmiştir. "ALi Abbas Müznib"de. münferid edebiyatçılar­ dandır. O her cebhede yazmış . Binbir Gece'yi ter­ cüme etmiş , Dirlik · mecmuasını çıkarmış. bir çok şiir ve mizahi manzumeler yazmış, tarihe ait eserl­ er tercüme etmiş . güzel hikayeler yazmıştır. Lakin oda, diger Azeri ·şairleri gibi . çabuk unutulmuş , yaşadıgı halde bile terk edilmiştir. � ·

19

·

. .

Müsavat DifVresi ve Şövenizm Edebiyatı · . 1 9 1 8 iıci yıl şubat h:ıkılabı Rus çarhgıru yıkmıştı. Bir asırdanberi · Rus çatlıgının taeyiki altında · kalan Kafkasya milletleri, bu Jırsattan istifade ederek, ev­ velce bir federasyon teşkil etm:lşler, · nihayet siyasi vaziyeün karışmasi yüzünden.. her millett keridi · cumhuriyetini Han etmişti. Azerbsaycan'da .da · bu suretle Müsavat Fırkası ı 9 ı 8 nci yılda kendi hakimiyetiili ilan etti. Bu ilan, neşr · eyledigı zaman, Bakü büyük bir karışıklık içinde kavruluyor. Daşnak Ennenileri ve İslam küt­ leleri arasında kanlı muharebeler oluyordu. Mart hadisesi bu katliamların · en bariz bir· tezahürü idi. Rus çarlıgımn sükutuyla birdenbire başsız kalan küçük milletler, ne · yapacaklarını : şaşırmış bir halde idiler. Memleketin kanşıklıgından . istifade eden bir takım unsurlar, bu fırsattan istifade etme­ ge ve kendi ·gizli emellerini tatbike başlamışlar. Işte mart hadisesi ve Azerbaycan'daki katliamlar da ·


1 78

NI HAL ATSIZ ve NEJDET . SANC:AR

bunlardan iaret idi. Lakin o zamanki Osmanlı ordu­ larının gittikçe ilerleyerek Bakü işgalirideki ·yar:. . dımlan memleketi biraz sükunete çekti ve bununla artık ; Müsavat Hükumeti memleketi idareye başladı.. ·

Hüsavat Hükumeti Azerbaycan'da 1 920 ye· kadar devam etti. Bir takım dahili ve harici s ebeblerden dolayı mevkiinden tutunamayarak sükut ve iflas . etti.

İki senelik Müsavat Hükumeti devresinde Azer� -

baycan'da yine bq:ı;-j uva ve mülk-darlar rehber sımf mevkiine geçmişlerdi. Bunlar memleketi dog;rudan dog;ruya idare. edeceklerdi. tarih bu rehberlig;in pek esassız v.e beceri�siz oldugunu gösterdi. Mem­ leketin · yüksek · sıriiflarlna · istinad eden · Müsavat Hükumeti, Azeri Cumhuriyetinin teşekkülünde hiç bir rol oynamayarak siyaset sahnesinden çekildi. / AZeri Türkçülüg;ü, Müsava Hükumeti zamanında :kendi tezahüiünü verçli. Bütün içtimai müeseseler, sıkı milletçilik, şövenizıiı şiap. altında idareye baŞ� landı. Hatta bu defa, umumi Türkçülük ve Turah­ cılığ;a: da elvada edilerek separatist Azeri Türkçü­ lüg;ü, .m�teakib milletÇilig;i teblig;e -başlandı. ,

_

t

, Bu vaiiyet, kendi edebi ifadesini ·"Cevad Ahund� zade"niri şiirlerinde btüd u. Müsavat Hükumeti za­ manına kadar · Gürcistan' da yetimler mtiallilikl� meşgul olan ve güzel lirik şürler yazan "Cevad" par­ lamento'nun küşadı. günü kendi "Dalga"sı (Şürler Kitabı} ile , öteye çıktı. Dalga; -iki yıllık Müsa_,.vat Hükumeti zamanındaki . edebi hayatın iyi bir ntımu­ nesidir. O edebi hayat ki, şövenizmin çerçeveleri arasına girmiş, hükumetin ve Müsavat Fırkası'nın - . pençesine alınmıştı.

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

179

"Cevad Ahundzade", muktedir bir genç şairdir. O , lirik şiirleri ile Azerbaycan'da, " Rıza Tevfik'i'' andırır. ·

Lisan "Cevad" da son derece incelmiş, hece vez­ ni çok güzelleşmişti. Bundan dolayı da "CevadU, bu güne kadar Azerbaycan'ın iyi . ve muktedir bir . şairi olarak kaldı. Müsavat Hükumeti zamanında edebiyat yalnız mu kadarla kaldı. Bütün diger müesseseler gibi edebiy­ atta da:ha süratle inkişaf edemedi. Bunun sebebi Azerbaycan'daki umuın.i kuruluşur,ı nakıs · kaltnası, ve hars hayatınıiı buhra:n geçirme�i idi. . au bulıran · çok zaman, hatta Müsavat Hükumeti'nin sükutun­ dan sonra· bile devam etti. . Lakin sart yıllardaki sükunet ve kurucılık? 13u buhranı bertaraf: etmeye başladı ki, bunun neticesiride bugün Azerbaycan'da yeni bir edebi hayat ca:nlanınaga başlamıştır. V

Bugünkü Edebiyat 20 1 920 senesi nisan'ında, ,Azerbaycan Sovyetleşti. Müsavat Hükumeti'nin süktıtuyl�. yerine İşçi-Köylü HÜkumeti kaim oldu. Azerbaycan'da Sovyetleşme demek, içtimai bünye ve nizamın degişmesi, reh­ berligin burjuvaziden proleter ve köylü tarafına geçmesi demekti. Zaten Milsavat • Hükumet.i ile Azerbaycan burjuvazisi memleket ve hars idare­ sinde kendi zaaf ve kitidarsızlıgını göstermişti . Bundan · dolayı mücadelesiz ve kavgasız lıükumet .idaresini Azerbaycan Sovyetlerir;ı.e teslim ederek işten çekildi. ·

·

. Sövyetl�şine · ile Azerbaycan'da mühim· · ısiahat


ıso

NIHAL ATSIZ ve . NEJDET SANC:AR

yapıldı. Büyük maadenler, fabrikalar ve mülkler, to­ praklar millileştirildi: hususi mülkiyet ilga edildi ve inemlekette sınıf diktatorlugu ilan edildi. Hars ve maarif sahasında birçok yeni işler ya­ pıldı. Azerbaycan'ın tarihinde görmedigi köy mual­ lim mektebleri, orta mektebler, ali pedegoji en- . stitüsü, san'at mektebleri vesaire hepsi Türkçeleş­ tirildi; ilk zamanlarda daha az sistemli giden harsi faaliyet, bilhassa 1 922'nci yıldan sonra, daha ziyade sükun ve islirahat içinde icra edilmege başlandı. · Bu' yedi sekiZ sene zarfında, Azerbaycan, bilhassa maarif, okuma yazmayı lağV; hars müesseseleri ve­ saire noktasından. adeta bütün mazi)ri unutturdu . . Ve geniş bir hars hareketi vücuda getirdi. Bütün biı hareketler . şüphesiz ki yeni ceriiiyet nizarn ve · ku­ ru.luşunurt · sınıf prensipleri etrafında yaratılıydrdu ki, bugünkü Azerbaycan harsım eskisinden ayıran esas farkda bundadır� Bugünkü Azerbaycan'daki matbuatın, mekteble. rin, hars müesseselerinin, tarih ve tetebbulara ait teşkilatların hepsinde gözetilen esas prensip, o müessesderin sınıf umdeleri . ile ruhlanması ve hepsinin · aynı· istikaİnette hareketlerini tenıindir. Şüphesiz ki edebiyat. bir içtimai müessese sıfa­ tıyla, bu ka:nuna · tabi olmalı idi. Lakin pu , birçok­ lanmn düşündügü gibi, o kadar da kolay degildi. Çünkü Siyaset ve iktisadiyatta manevralar pek kolay ve müşkülatsız yapılır: Lakin bilhassa psikoloji ve zihniye.tlerle alakadar bulunan edebiyat, felsefe, ve san'at da bu manevralar mekan ve zamana tabidir­ ler. Bundan qolayı da Azeri Edebiyatında ceiiliyet.te vuku bulan inkılab, ilk zamanlar dogrudan dogruya kendi ifadesini bulamadı. Bu, daha ziyade, bir za. '

.


·

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

.

181

mandanbeli hakim olan edebi buhram kuvvetlen' dirdi. . Çünkü evvelce edebiyat ve harsm içtimai muhar­ riki ve sahibi bulunan büy burjuvazi, Müsavat Hükumetiyle bareber sükut etti., Kendi sımfı ve içtimai temelini kaybeden "Fiyuzat" Edebiyatı ise artık ortada saarkmağ;a ve bulıran-ı hamasi geçir­ ınege başladı. Aı:tık bu edebiyat. edebi inkişaftaki rehberligini de kendi yolsuzlugu . ve . gayesizliğ;i ne kaybetti. Çünkü bu edebiyat, ne eski yolunda de­ vam edebiliyor. he de yeni 'içtimai mefkürelerden ruh alabiliyordu . Zira eski istikametle devam ede­ bilmek için muayyen bir · içtimai -.temel lazımdı ki, bunun sükutunu yukanda gösterdik. Yeni yola gir­ mek için ise, eski düşünce :ve tihniyetlert, fikir ve hisleri . birakmak ve yeni şairlerle hareket etmek lazım:.dı. Bunu ise "Hüseyin Cavid ve .Cevad" gibi şaiirler yapamazlardı. Çünkü edebi, içtimai telakki­ l ert de-ğ;iştirmek kadar müşkül ve belki de muhal şey_ yoktur. Bundan dolayı da, bu edebiyat ortada kalmış ve bulıran sarsıntılanyla · kendi zayıf faaliye­ tini yaşat-maga çalışıyordu. Işte bu bühran netice­ sinde, bu edebiyat artık memlekette bir bedbini, ruh düş-künlüğ;ü ve ruhi irticaı halini alıyordu. Bil­ hassa "Hüseyin Cavid" son zamanlarda "san'at san'at için" şianyla yaratıcılığ;ındaki yolsuzluk ve buhranı izaha kalkışıyördu. Bu ise, bu edebiyat ceryanının bütün sah'at ve intihatını iyi göstertr bir hadisedir. , Halkçı edebiyat, kendi ort9 yoluyla, yeni hayatın bütün kuruluşuna uydu. Yeni cemiyet kuruluşunu kendi esas gayelerine tamamıyla uygun görerek sovyetleşmeden sonra daha geniş bir inkişafa riail oldu ve edebiyat pazannı elde etti. · Bunun, tabü, esasi bir sebebi de vardı. Yukanda


182

NIHAL ATSIZ ve NEJDET.-SANC:AR

göstermiştik ki halkçı edebiyat her şeyden evvel küçük burjuvaz.i edebiyatı idi. Azerbaycan'ın ekse­ riyeti ise küçük btırjuvaziden ibaret olmakla, Sov­ yetleşmeden sonra daha faal bir vaziyete geçtL Mü­ savat Hükumeti ve ondan evvelki müddetde köylü ve sartatkarlar sıkılıyor; istismar ediliyorl<ırclı. Hal­ buki Sovyetleşme, köylü ve küçük sanatkarları, göçebeleri istismar ve tazyikten kurtardı. Halkçı edebiyat ise, daha az edible:ı; meydana çı�aıi bu küçük b4Ijuvazinin mefkürevi bir müessesei olmak dolayısıyla daha · canlı ve ı:ıüratli bir faaliyete geçti:,

. "Hüsey'in Cavid ve Cevad" edebiyatı yeni kuruluşu hiç kabul edememişlerdi. Onlar. daha muhafazakar ve sağ;_ l;>ir v�iyette kaldılar.. Lakin halkçı edebiyat kendisine daha . yeni kuvvetler elde etmeğ;e, · . rriem'" leket kuruluşu ve . hars hareketlerine iştirak ediyor, asrileşme, · medenileşme ugrundaki bütün · teşeb­ büslerin · tatbikçişi oluyordu. Bundan dolayı biz bu edebiyata vaktiyle Rusça'daki "Popotçik" .manasuia alarak "Çığ;ırdan E;debiyat". demiştik. Buradada aynı tabiri kullanacagız. . . . .

İşte Fiyuzatuı bir deYariııridari ibaret b lunan · "Hüseyin Cavid"; "Cevad" (yahud· sağ;) edebiyat, bu g"Q.nkü Aieti edebi hayatınıiı bir kolunu teşkil ettiğ;i gibi, ikinci koldq,. halkçı edebiyat veyahud çığ;ırdaşla�clan ibarettir . . · ·

·

·

Biz . çığ;ırdaşlar. içerisine şairlerden "Mehıned Said Ordubadi, Ali Nazmi, Abdullah Şaik, Cafer Cab­ ba.rzade", hikayeci, nesir ve dram muharrirlerin­ den "Hakverdof, · Molla · Nasreddin, Yusuf Cemen Zer'ninli Süleyman Sani Ahundof, Seyyid Hüseyiı1, . Aynlı? Sultanof, Simrig?, Nazarlı, Talibli" , genç­ lerden ise "Ali Hüseyinzade, Ali 'N ecded, Mehrtied Ekrem" .· vesaireleriiii idhal ediyoruz, · Bundan görü-


NI HAL ATSIZ >Ve NEJDET SANCAR

1 83

lüyor ki, bugünkü Azeri Edebiyatında en geniş sa­ hayı çıgırdaşlar (Halkçı edebiyat) �işgal ediyor ve bugünkü halde de en müsbet hareketlerle çalı­ şıyorlar.

Çıgırdaşlar, irikılabı� harb sahasındaki yardım­ cılan oldular. Şüphesiz ki onlar, inkılabı tam sur­ ette b enimseyemedHer. Lakin buna raginen onu tercih ettiler, onu terennüm · ederek onun · şairleriyle yürüdüler. ·

Bunlardan "Abdullah Şaik", ·"Cafer Cabbarzade" daha ziyade sagla sol arasında kalmışlardır. Mukte­ dir ve ateşin dram muharriri ve şaip "Cafer Cabba:ç­ zade" bilhassa edebi unsur itibariyle digerlerinden daha sagdır. Lakin o yine çıgırdaşlarıri en ileri gelenlerindendir. ()yle de kalaçaktır. ·

·

·

Çıgırdaş muharrirler bugün pek canlı edebi faa­ liyetle çırpınıyorhır. Yeni hikrayeler, yeni piyesler, yeni şürler ve daha asri düşünce ve bislet, bu ede­ bıyatın son safhalarının esas hususiyetleridir. Lakin bütün bunlara ragmen, çıgırdaş edebiyatı · Sovyet inkılabıyla Azerbaycan'da Vücuda gelen yeni kunihış ·ve sosyalizm hareketinin edebiyatı oanıadı. Ona yaklaştı, benimsemege çalıştı, . lakin o un olamadi; çünkü bunu, · ancak. :rehber sırufın edebiyatı yapabi­ lirdi. Bugünkü Azeri cemiyetin,iq esası küçük burju­ vazi degil, ·"proletar" sınıfıdır. Çıgırdaş edebiyat is e küçü burjuvaiiilin yavrusu · bulundugundan, olsa ol­ sa; ancak proleter sınıfının himaye ve idaresi al­ tında yaşar . . yürür, ve cemiyetin inkişafıyla rehber sınıfın gayelerine dogru gidebilir. Lakin bu edebiy­ at, mahiyet itibariyle, ne gayevi nede rehber degil, belki orta bir edebiyatdır ki m�m1eketteki sınıf mücadelelerinin neticesiyle talii muayyen olacak· tır. '


184

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR 21

Genç Kızıl Kalemler Yukandaki mütalalardari da görüldügü üzere ne "Fiyuzae'ın devamından ibaret sag mefküreli ede­ biyat ve nede çıgırdaş edebiyat, yeni kuruluşun ed­ ebiyatı degildir. Birincisi ne kadar sag ise, ikincisi de · o kadar ortadadır. Hiç biri bu günkü hakim sınıfın mefkürevi müessesesi olama,z. Çünkü. hayata daha başka gözlüklerle bakıyorlar. ·

Halbuki her hakim sınıf kendi müesseselerini yaratmalıdır. Bu adeta bir kanundur. Azerbaycan'da hakim vaziyete geçen proleter sınıf kendi edebi, . felsefi ve sarl'at müessesesini vücuda getirmelidir. İlk sertelerde biz bunu · görmüyoruz. Lakin bir hare­ ket canlanmak üzere idl. Daha 1 920 nci yıldan beri Vücuda gelmege ba,şlayan tebligi propaganda ede­ biyatı (şiirler, hikayeler, piyesler) bu hareketin başlangıcı idi. · 1 926 ncı yıl sonuna dogru, bu edebiyatta kendi varlıgını hissettirmege başlamıştı. Lakin mesele henüz tam şeklini almamıştı. Hissediliyordu ki, mev-ct.ıd edebiyat ve san'at eserleri yeni hayatın tam bir ruhu ile aşilanmamıştır� Bu edebiyat yeni kanaat ve zihniyetlerimize, yeni ideallerimize uygun de­ gildir. Bunu degiştirmek lazımdır. Bundan dolayı o zaman, püyük mübaheseler ve hammali tenkidler, münakaşalar, itimalar, konferanslar, cemiyetler vücuda geldi. Şüphesiz ki bunlar, bazı kimselerin keyfi ile degil, belki cemiyette yetişmiş bir ihtiyaç ' dolayısıyla yapılıyordu. O zaman mevcut "Edebiyat Cemiyeti", • bilhassa sag edebiyat ve halkçı edebiyat adamlarını cem' idi. Bunlardan başka birde birkaç genç şairi . içerisine .


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

185

almakla cemiyet kendi hatt-ı hareketini temin ediyordu . . Lakin bütün bu staj lı şair ve muharrirlerden başka, yeni yetişen, genç bir takım şairler ve mu­ harrirler vardı ki, cemiyet bunları kendi içine al­ mıyor almak istemiyordu. Bunlar, gazetelerde hiz­ met eden · yüzlerce işçi muhabirleri, genç talebe ve muallirtılerdi. Bunların yazdıkları ve yaratmak iste­ dikleri edebiyat ise cemiyettekinden · bambaşka birşey olması lazım geldiginden cemiyet buna ehemmiyet vermiyor. onların teşekkül ve inki­ şafına rehberlik etmek istemiyord�:. Bu vaziyetin mukabilinde, "yüzlerce balig olan yeni gençleri teşkilatlandırmak" ihtiyacının ve vak� tinin gelmiş . oldugunu hisseden bazı zevat "Habib. Cebiyef' başta olmak üzere bu gençleri toplayarak "Genç Kızıl Kalemler ittifakı" namıyla bir mües­ sesede merkezileştirdi ve onların faaliyetini idare etti. ·

Azerbaycan içerisinde , "Genç Kızıl Kalemler İttifa�" kendi faaliyetini büyÜk bir genişlige çıka­ rarak edebiyat cemiyetinin esasen sönük yıldızını söndürmeye başladı; ve bu hal. bu senenin evailine dogru pek gerginleşti. Bu gerginleşmeyi hisseden cemiyet adamları. aradaki zıddiyeti ortadan kal­ dırmak ve edebiyat cemiyetine daha dogru ve bir istikamet vermek için bu iki müesseseyi birleş­ tirerek Azerbaycan Kızıl Kalem Edibayat Cemiyeti namını verdiler. ·

·

Bugünkü halde, şüphesiz ki bu cemiyet pek na­ kıstır. Halkı en iptidai "müessese'� karekterine bile malik degildir. Fakat asıl kaydetmek istedigirniz mesele yeni bir edebiyat yaratmak namzedliğ;i ile


1 86

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

o r.taya atılan genç kızıl kalemler ittifakılun büyük bir süratle terakki, tekarnili ve galebesidir. Bunlar arasında en ileri gelenlerden "Süleyman Rüstemzade. Abdulbaki Fevzi, Elmas Yıldırım, Müş­ fik Rakim" vasairleri vardır. Bu satırlan yaza11-, genç kızil kalemler ittifakının işlerine ' en yakından iş-. tirak etmekle müftehirdir. · . Daha birçok gençler vardır ki yine bu teşkilata dahil olarak çalışıyorlar.

22 "Genç Kızıl Kalemler ittifakı" , daha ziyade bir . . gençlik müessesesidir. Azasının ekseriyeti, genç ve tecrübesizler olmakla beraber, karşılanna koyduk­ lan meseleler ve ifası lcıZım gelen vazaif nokta-i na· zanndan Şayaiı-ı tedkik.tirler. ·

Yukanda da göstermiştik ki, Azerbaycan'da bu­ günün talebel�rine ve ruhuna uygun her edebiyat ihtiyacı. vücuda gelmiştir: Lakin bu ihti a.cı ne "Fi­ yuzatçı" ve 'nede "çığ;ırdaş" edebiyat teriıin edebili­ yorlar. Genç Kızıl Kalemlerdir ki , bu · ihtiyaçtan doğ;muş ve onun_ istikametiyle hareket etıne� edir.

y

· · Maksad, Azerbaycan'da bir proletar edebiyatı ya- · ratmaktır. Öyle bir edebiyat ' yaratmaktır ki, mem­ leketin kuruluşu itibanyla şuurları ve hisleri ve z evkleri . tatmin nokta-ı nazanndan bütün bütün yeni bir edebiyat olsun. Ve bunun hayati görüşü proleter sınıfı; cemiyet ve geleceğ;i yaratmak üzere · olan_ bir sınıf gözüyle olsun.

·. · .

.

Bugün Azerbaycan'da proleter harsı yanitılrıiak isteniyor. Bu hars, kendi şekli tezahürü itibarıyle millidir. türk harsıdır. Çünkü vazifesi üç milyonluk bir Türk kütlesillin ihtiyaçlarını temin etmek bedii zevk, içtimai şuur ve hislerini intizama koymak ve


NIHAL ATSIZ ve NEJD.ET SANC:AR

187

onlan sosyalizm gayesine dogru teŞkilatlandırmak­ tır. Lisanın sadeligi, veznin şeklin; hece vezni ve TürkÇeleşmesi, sözleriri halk içerisinden alınması, edebiyatın halklaşması, : umumileşmesi bu edebiyatın .esas prensipleridiL ·

Fakat, mahiyet itibarıyle, bu edebiyat bir sınıf v� proleter edebiyatıdır; çünkü bu edebiyat rehber . ve hak.iın sınıf bulunan proleter sınıfın gözleriyle ha­ vaya bakar, meseleleri palled.er, · zihniyetieri terbiye . eder. bu ittibarla bu harsv e edebiyat şekil itibanyla Turk ve Milli , mahiyet itibarıyla sınıf bir harstır. J?ütün diger harslardır. Nasıl ki :ç>ivan Edebiyatı Tür� Edebiyatı olmakla b erebar muayyen bir de­ rebeğ;lik sınıfının edebiyalından · ibarettir. ·

. Genç kalemler şüphesiz ki edebiyatı · henüz ya­ ratamamışlardır� Onlar yalnız; bu yolun namzedleri bulunmak itibarıyle yavaş yavaş daha iyi bir istika­ mete hareket ediyorlar. bununla demek -istiyoruz ki istenilen hars ve edebiyat yaratılmış d egil, yaratılmak · üzeredir. ·

:'

e:q fuzıl Kalemlerden "Süleyman · Rüste a-:­ d e'nin · "Elemden Neşeye " namıyla çıkan şiirler mecmuası ve ed ebiyat · cemiyetinin naşir-i efkan bulunan "Maarif ve Medeniyet" mecmuası, yara� tılmak üzere bulunan edebiyatın mahiyeti itibarıyle iyi bir malzemedir. N e kadar iptidai ve zayıf da olsa, noksap.lardan azade bulunmasada, bu edeqiy­ atın, mahiyet itibarıyle daha yeni birşey oldugunu kimse inkar edemez . · Bu ilk yazılar .da gösteri­ yorki, bu edebiyat bir Türk Edebiyatıdır. . Binaena­ leyh millidir . . Lakin . şövenizm mar:lasıyla degil . Bu edebiyat entemasyorialdir. Lakin kozmopolizmden uzak, sınıfı bir ,beynelrnilelcilik ruhuna maliktir.

G Ç

mz


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

188

23

. Umumi Mütaala İşte yukarıdaki bahislerle, Azeri Edebiyatının son bir devrinin muhtelif inkişaf merhaleleıini iza­ ha - çalıştik. İtitaf, · tekrar tekrar itiraf edeli'In ki, biz; olsa olsa, umumi bir seyrin ana hatlanm sade ve pek başit surette çizmiş olduk. Hele bu ana hat üzerinde tedkik edilecek nice hususiyeller vardır ki, · gel�cek Azeri Edebiyatı tedkikçisi onu yapmış bulunacaktır. Bizim makalemiz yalnız bir "umumi görüş"ten ibarettir ve ilk bir tecrübe olmak iti:.. barıyle de şüphesiz ki pek nakıs· ve belki de bitçok yerlerde hata aluddur. · Biz bunu bilemeyiz. Elbette'" ki zaman ve ilmi tedkikat, şuurlar ve eserlerdeki hatalan da izah etmiş olacaktır. Yukarıda ta XIX ncu asnn ikinci nısfından itiba . ren başlayarak Azeri Teceddüd Edebiyatı'nın 1 905 nci yıla kadar devam eden ilk merhalesini, " Fü'-Yuzat" ve · halkçı edebiyatının hayat ve mücadele-leriyle teşekkül eden ikinci merhalesini ve nihayet başlamak üzere bulunan üçüncü merha­ leyi ayı:ı. ayn izaha çalıştık. Ayn ayn hadiseleri tah­ lil ettikten sonra bütün edebi seyri havi bir terkib vü�uda getirmek istiyorduk. Öyle bir terkib ki, kendisi de bir inkişaf seyri halinde olun. Btfnu ya­ pabildikse arzumuza muvaffak olduk addedebiliriz.

Üç reb' asırlık bir müddet zarfında � cuda gelen AZeri Teceddüd Edebiyatınıı:ı edebiyat tarihindeki mevkii ile bugünkü isfikameti nedir? Onun bugüne kadar ki inkişaf seyrinden, gelecegine ai d · ne gibi perspektifler keşfedebiliriz?, Şimdi de bu silallere cevab verelim. .

.

.

·

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

.

1 89

Edebi lisan müessesesinde teceddüd edebiyatı halkçılılda başladı. Bu, ondan evvel; mahallileşmiş edebiyat tesiriyle bu mecraya girmişti, Lakin "Fi­ yuzatın" yeni bir edebi lisanıyla edebi dil ikileşmiş , bu güne kadar da böyle devam etmiştir. · Her ikisi de bugünkü Azerbaycan'ın edebi lisanıdır. Çünkü her iki cereyan bol bol kullanıldıgı ve edebi malı­ suller v:erdigi gibi, gittikç� de yekdigerlerine yak­ laşmışlardır. Misal için "Mehmed - Hadi"nin · lisanı ile "Molla Nasreddin" ' lisanı arasındaki büyük uçu­ rumları "Hüseyin Cavid ve Cevad" lisanıyla genç kızıl kalemlerin lisariındaki yakınlıgı almak kafidir. Görülecektir ki iki ceryanın yekdigerleriyle yap­ tıgı mübareze, her ikisinin de tabiatını degiştirmiş, yekdigerine yaklaştırmış ve orta bir edebi dilin vücuduna sebeb olmuştur. İşte bu · orta yoldur kl, .gelecek Azeri Edebi dili­ nin temelini teşkil edecektir. Gelecekten haber vermek vazifemiz ' dahi degildir . Lakin bugünkü hakikat ve şeniyete istinaden bazı hükümler ver­ mek, zannedersem mümkündür. bundan dolayı, gelecek Azeri Edebi dilinin simasını tayin etmek pek de güç . degildir. Bizce,· yakın bir gelecegin edebi lisanı , mahalli bin;ok unsurlar alması ve en nihayet İstanbul edebi dili unsurlarının bir terki­ binden ibaret olacaktır. Kafalaradaki düşünceler degil, hayattaki hakikatler bunu gösteriyor. Bugünkü Azeri Edebiyatının içtimal simasına ge. lince, yukarıdaki balıisierde bu cihet hakkıyla izah edilmiştir zanrtederim. İnkişaf perspektifleri me­ selesi de izahı kabil birşeydir, Bugün henüz dog­ mak üzere bulunan bir ploreter Çdebiyatı vardır. Gelecek edebi . hayatın hegemonyası, . onun elinde bulunacaktır. Lakin, bununla muvazi olarak, bir de '


190

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC�R

bir . Köylü Edebiyatı dogmak üzeredir ki; şimdilik pek zayıf bir halde bulundugu için kendisinden bahsetmedik. Lakin Azeri köylüleıinin arasında o. kuma yazma intişar etmedikçe onlar da kendi e'" d ebiyatlarını yaratacaklardır. Buda gelecek Azeri Edebiyatının ikinCi unsuru bulunacaktır. Üçüncü bir unsur da, bugünkü halkçı ve çıgırdaş edebiyatın d evamıdır ki , gelecek Azeri Edebiyatı bu üç edebi kolun terkibinden ibaret olacaktır. zaten dikkat edilse, · gelecek Azeri Edebi dilinin esas bundan çı­ kacaktır. Halkçı ve çıgırdaş edebiyatla proleter e­ debiyatı lisanı · gittikçe birleş ecek, köylü edebiyatı ona mahalli unsurlar ilave edecek, Türk Edebiya­ tının umumi inkişafı, Azeri edebi Usanma en yakın bulunan İstanbul edebi lisaru, unsurlarını ona vere­ c ektir. Şüphesiz ki Azeıi Edebiyatıyla pek münase­ b ettar bulunan Kırım, Özbekistan, Dagıs tan v� ; Türkmenistan edebi · lisanla:rının dcı gelecek Azeri Edebiyatı'nın teşekkulünde muayyen rolleri ola­ caktır.

İşte, yakın bir gelecekte, AZeri Edebi lisanının ve edebiyatının vaziyeti bize · böyle görünü.yor: biziin düşünce ve tahminierimize · ragmen tarih kendi işini yaptıgı için, bizim hiç umrnadıgırriız bir vaziy­ et ve halk vukuu da müsteb'id degildir. Lakin 'ne olursa ·olsuri Azeıi Edebiyatı'nın 75 yıllık bir inki­ şafı ve bu günkü vaziyet;i, bize, _gelecek Azeri Ede­ biyatı'nın ana hatlarını görebilecek malzeme · veri­ yor. Şimdilik bununla kanaat etmeliyiz . .

.

·

Azeri Edebiyatı'nın harici hayatı da pek meraklı bir haldedir. "Fiyuzat'a" kadar Iran Edebiyatı tesiri yerine Rus Edebiya�ı tesiri hakim olmuştu ; "Fiyu­ zat"la, . Osmanlı Eoebiyatı tesiri ona ilave edildL Halkçı edebiya�ta Rus edebiyatı tesiri milli edebi


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

191

zevk ve ruhla imtizaç ederek "Fiyuzat" Edebiyatına karşı koydu. Çünkü, Rus Edebiyatı'nın tesiri Azeri Edebiyatını daha ziyade halka yakhiştırdığ;ı halde, Osmanlı Edebiyatı onu daha ziyade aristokrat. laştırıyordu. Bu hal, Sovyetleşme ile daha tuhaf bir hal aldı. Çünkü, Sovyetleşmeden sonr� Azeri Ede­ biyatı bir taraftan okuyucular sahasını Kırım, Tür­ kistan ve Dağ;ıstan'a kadar geruşletti. Diğer taraftan ise, Osma:qlı tesirinden kurtulmaga _başladı. Bütün bunlarla beraber Rus Edebiyatı'nın bütün enginlik­ leri yeniden Azeri Edebiyatı'nın karşısında açıldı; Bu: bizi karşılayacak senelerde daha ziyade kuvvet­ lenecektir. Çünku, · dogmak üzere ,bulunan Azeri proleter edebiyatı, . Ermeni· ve . Güreii proleter · ede­ biyatıyla beraber, Rus proleter edebiyatı ile de pek sıkı bir rabıta da bulunuyor, bulunmaktadır. Şimdi bile Ermenice'den, Gürcüce'den, ·· Rusca'dan edebi ese:der tercüme edildiğ;i gibi, Azeri Edebi mahsul­ leri · de ErıneniCeye, Gürcüce'ye Rusca'ya . tercüme edilmektedirler. Son aylarda G enç Kızıl Kalem · eserlerind�n bir kaçı bu şerefe nail oldu.

. Lakin, bütün bu tesiriere bakınayarak, Azeri Ed­ ebiyatı gittikçe kendi' muhitinde daha deririleşiyor, Azeri köylü ve işçi kütlelerinin mefkürevi bir mü­ essesesi halini alıyor. Başka milletl�rden aldıgı te- · sirler is e, ondaki demokratik b eynel milliyetçi ruhu daha canlandırınakla onun sınıfı · simasını . daha 'katileştiriyor. Bugün Azeri Edebiyatı pek kuvvetli · adımlarla inkişaf ediyor. Bu bize, yakın bir gelecekte parlak bir Azeri Edebiyatı'nın vücuda .geleceğ;ini ve bunun­ la umumi dünya edebiyatının kıyriıe.tli bir uzva ma­ lik olacagıru tebşir ediyor.


OSMANLlLAR'DA YÖRÜKLER_ - VE YÖRÜK OCAÖI* Zübeyde TİRYAKİOGLU 1)

YÖRÜK SÖZLÜGÜNÜN ANLAMI:

Yörük bir kültür ve yaşayışı, Türk yaşayışı içe­ ;risinde _ oldukça büyük. ve önemli bir yere sahip bu'" lunmaktadır� ''Yörük" sözcügünün kullanımı ve Yö­ rükler hakkında ilk net bilgileri, İbn-i Bibi ve Düs­ türiıame-i Enveri'den ögreniyoruz'. "Yörük adına XV. yüzyılın ilk yapsında, Il. Murat zamariında - yaşayan Yazıcıoglu Al.i'nin Tevarih'i Al-i Selçuk adlı eserinde · rastlanmaktadır. Ya.Zıcıoglu-Ali, efsanevi ­ ilk Türk hükümdari Ebulca-Han'dan bahsederken onun için: ,; Sabra,� nişin ve göçünci idi yani yaban yurtlu ve yörükdü" der. Başka bir yerde de . .. ol meıllleketin sahralan- ve bişeleri igdir'den yörük eViyle doldu'.' diyerek sözcüge "göçebe" anlamırn verdi. Akkoyunlu Kara Yülük Osman;ın ogullanria; "olmasun ki oturak olası:t ki beglik, Türk-menlik ve . Yörüklük edenlerde kolur" diye nasihat ettig'tni - söylemektedir. Aşık Paşazade, Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in dedesi Şeyh Cüneyd'�in Ha­ - lep ve İskenderun _ ınıntıkasındaki Türkmenler -

'

Bu kon uda, Zübeyde .Tiryakioğ lu, Afyonkarahisar'da bir Karakeçili Köyü:nür:ı (Çatağ ıl), Tarih i ve Etnolojik Tetkiki, Ank. 1 994 (Yayınlanmamış Lisans Tezi), A Ü . DTCF bulunmaktadı r. , 1 ) Selahattin Çetintürk,. "Osmanlı lm paratorlug u'nda Yörük Sın ıfı ve Hukuki Statüleri", DTC FD, H, n r. 1 , Kası m/Aralık 1 943, s. 1 0B.

*

_

_


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

193

arasında dolaşmasını, "Yörük' de yörürken" söz­ leriyle anlatıyor .Bu 'Yörük" sözcügünün göçebe an­ lamında olarak Anadolu'd�ki tüm. Türk aşiretleri için kullandıgını gösterir, ilk tarihi kayıttır. Teva­ rih-i AI�i Osman'dq. şu söz geçer: "Oguz �aife�i kim vardır, itikadlu idi , göÇmel yörüklerdi. "Göçmel" sözcügü, burada anlamı kuvvetlendirrnek için kul­ lanılmıştır. Karaman tarihi müellifi. Şikari, Germi­ yanoglu Ali Şah'a Osman Gazi hakkında: "aslı cinsi yok bir yörük :ogltı ikeh beg oldu" diyer�k aşagı­ lamak istemiştir. Kelime. Uygtir metinlerinde "tefsir" anlamında kullanılmıştır2• Osman Turan , XV. yüzyıldan s.önra Anadolu ve Rumeli'nde .buluhan Türk aşiretlerinin . 'Yörük" ge­ nel adı ile anılmış oldugu · sonucuna varmış ve ke­ limenin teşekkül tarihini kesin olarak belirle­ miştir. XVI. yüzyılda Anadoluda özellikle kelimenin teşekkül sahası olan batı bölgelerinde, fçtimai inkilap henüz istikrar bulamamıştır. Bir yüzyıl s on­ ra, batı ve kısmen Orta Anadolu'da bulunan aşiret. ler, ''Yö:rük" umumi adını taşımışlardır. Sözcük, "yörümek" fiilinden gelen · isimleşmiş bir . sıfattır3• Cevdet Türkay'a göre; "Yörük" sözcügü, iyi ve ça­ . buk yürüyen, göçebe, Anadolu'nun çadırda yaşayan halkı için kullanılmıştır4� Fakat Mehmet Eröz, ke­ limenin bu anlamda olarak .kullanılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. "Yörük", "yörümek" fiilinden

2) Faruk Sümer, "XVI. Asırda Anadolu, Suriye ve Irak'ta Yaşayan Türk Aşiretlerine · umumi Bir Bakış", l. ü . lktisat Fak. Mec., lst. 1 952, ss. 51 8-522. 3) · Faruk Demirtaş (Sümer), "Osmanlı Devrinde Anadolu'da Kay ılar", Belleten, XX I, nr. 47, s. 584-585'deki dipnot. 4) Cevdet Tü rkay, Başbakanl ık Arşivi Belgelerine Göre, Osmanlı Imparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, l st. 1 979, s. 821 . ·


194

NIHAL ATSIZ ve NEJDET·SANÇAR

yapılma, Anadolu'ya gelip yurt tutan göçebe oguz boylarnı (Türmenleri) ifade eden bir kelimedir. birçok eserde "Yörük, . . yürümekten yapılmış . bit · isim degildir . . bu . kelime sıfattır, aslı da (yög­ rük) dür. Yörükler her iki kelimeyi de bilir. Fakat (Yörük) · kelimesini isim, . (Yürük) kelimesini de sıfat halinde kullanılır. " demektedir5• Birçok yabancı araştırtTiacı ve rİıüellif de ''YörO,k;' kelimesinin ve Yörüklerin _ kökeni hakkında incele­ meler yapmışlard�. ·

5) Mehmet Eröz, Yörükler, ! St. 1 991 , s. 20-21 6) . F. Bayraktareviç'e. göre ; Yörük sözü, batı tarih e etnog rafya · araştırmalarında, ilk kez -Truva namadları ndan bahsederken Ry­ caut taraf ı ndan ku llanılm ışt ı r . . V. Strahlenberg, V. Hammer ve H.Kiepert tari:lfından, yörüklerin adnın Hered ot Tarihi'nde zikredeh avcı .halk lyreklerle yan ı olabileceğj iler.i sürülmüştür. Philipson, yürük sözcüğünün nomad çobanlar için genel bir tabir olduğunu ' kayıt ve bu .tabirin eks eriya hükümet t arafından icbar edild i kleri sedanter hayata geçtikten so n ra da kullan ı ldığ ını ifade etiıı ekte.­ dir: Ramsey., Harnilton ve Lousc han da nomad hayvan besleme tartındaki yaşayışı· kabu l ve kısmen bugün de buri u d evam . ettiren halk olarak bahsetmektedir. Leake, Yörü kleriıi Asy a;da aşiret hayatı yaşaqıkla,rın ı·, Trakya ve Makedonya'da yerleştikten · sonra ise bu ri u terkettiklerini söyler. · J.Baker, Beşik Gölü sahilleri sp.kin­ lerin l n Yörük veya Türkmenler olduğ unu, Hertberg de yarı noma9 ' Yörüklei'in Asya'dan h i9ret ederek Tesaly,a'da yerleştiklerini belir­ tir. G.Lejea n , Türkler'in no m ad ve çoban hayatı . yaŞayan· ırkda.Ş . ·· ıatına: "yürüyen-gez�n" man'as ında ;,yürük" dediklerini ' anlatır (Tay­ yib Gökkbilgin Rumel i'nde Yürü kler; Tatar lar ve Eviad-ı Fati h a n , lst. 1 957, s. 1 -2) Von Louschan bunları Hindistan'dan çıkarıyor ve çingenelerle aynı as ı ld�ı..n oldukları ihtimalinden bah s ediyor. Tzakyroğlu, Yörükler hakkı n da monog rafi k bir tetkik yapm ıştıL Treager, Yörükler hakkında önemli bilg iler vermi Ş , Von Louschan'a şiddetle itiraz etmiştir. Branderberg, Türkmen Dağındaki Kızılbaş ve Yörükle rden bahsed er� Mordtmann,· basitçe bilgi verir. F.W.Hasluck, miktarları


NIHAL ATSIZ · Ve NEJ.D ET SANC:AR

195

Genellikle tüm görüşler. Yörükler'in Türk so­ yundan olduklan konusunda birleşmekte. bu tabi­ rin yalnızca yaşam tarzının farklılıgından ileri · gel­ digini kesinleştirmekt.edir. Fakat . Türk göçebeligi ile Avrupalılar'ın anladıgı anlamda "Nom�d" dedik­ leri yaşam tarzı farklılık göstermektedir. Türk göçebeligi daha doğ;rusu konar:..göçer yaşam tarzı, yaylak ve kışlak denilen belirli iki yer arasırida gidiş gelişlerden . ibarettir. Sonuç . olarak, kelimenin kö-keni hakkında yaygın görüş; 'Yörümek" fiilin­ den gelen "yürüyen-gezen" · anlamlarında isim­ leşfi11ş bir sıfat olduğ;udur. İbrahim Kafesoglu, . "Türkmen" .kelimesinin kö­ keni hakkındaki görüşleri ortaya koyar. "Türkm�n" kelimesinin ilk kez Kaşgarlı Mahmud'un lügatırida geçtiğ;ini, Kaşgarlı'nın naklettigine · göre. İskeiı"' der'in · Türkler' e Türk rrianend (Türk' e benzer) dediğ;ini, Türkinen .. adının . da böyle doğ;duğ;unu nakleder. Zikrettiğ;i diger görüş de Türk' e eklenen -men eki sayesinde anlamınııt halis, asil, büyük, üstün, sağ;lam. . . Türk şekline gelmekte oldugudur7• Fuat Köprülü, Türlrinen adının . Oğ;uzlar'dan Müslü­ man olan gruplara verildiğ;ini şöylemiş, sonra bu hakkı nda b i r liste verir. E:M. Hoppe, Yörükler'in Tü rkistan'dan çıkarak· Anadolu ve Rumeli'ye yıyıld ıkları n ı , menşe itibariyle bugürikü Türkler'in neslinden oldukların ı söylemektedir. Dr. Ciro Truhelka, kelimeyi ancak Anadolu yaylak ve kışiakiarınd a sürülerini atia­ tan muayyen bir zümreye ait olarak izah etmekte ve bun ları diğer Türmen kabil e leri ile ç�nginelerden ayırmaktad ır (Kemal Gü ngör,

Cen a b ı A n ad o l u Yörükleri n in Etn o-ANtro p o l oj i k Tetki· · ki, Ank. 1 941 , ss. 7-9} 7} lbrahim Kafesoglu, "Türkmen Adı , Manası ve M a h i y e t i J e a n D e n y . A rm a ğ a n ' ı n ' d a n ayr.ı b a s ı : :su ltan Me likşah za",

man ı nda Büyük Selç u klu l mparato luğu, lst. 1 953.

·


196

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

görüş Şerefüz-Zaman-ı Mervezi'nin Tabayi'ül-Ha­ yavan'ındaki bilgilerle dogrulamıştıJ-8. Yapıimiş olan tetkiklere dayanarak, Türkmen ve Yörükler arasında üç ana fark oldugunu .görmek:. · · teyiz: ·

·

1 ) Anadolu'ya geliş tarihleri açısından fark ol­ dugu görülmektedir. Genellikle Anadolu 'ya ilk fe­ tihler sonucunda gelen fatihlerin torunlandır9• ·.

2) Yaşadıklan bölgeler bakımından farklılı� gös- , termektedirler; "XVI. ve XVII. yüzyıllarda Anadolu, Suriye ve Irak'ta yaşayan Türk teşekkülleri, Türk­ men ve Yörük umumi adları ile iki kala ayrılır. Türkmen adı, Anadolu'nun Kızılırmak'tan itibaren dogu ve c ertupta kalan . bölgeleri ile . Suriy� ve Irak'ta yaşayan . aşiretler tarafından . taşinmaktadır. ''Yörük'' . tabirine gelince - bu · da Kızılırmak'tan Ada­ lar ve Marmara Denizi kıyılarına kadar uzanan yer­ lerdeki teş ekküller ile Rum:-eli'nde bulunan ce­ maatleri ifade etmektedir. " 10 •

· '3) Yaşam biçimleri açısindan farklilık göster� mektedirler. Yörükler arasında Türkmenler'deki gibi · kabile te·ş ekkülleri görülmektedir. Yörük;. ler' d en bir kısmı küçük topluluklar şeklinde, bir kısmı da kabile ve oymak gibi müiıferit teşekküller halinde ' ·bulunmaktadırıı. : ünceleri keçe çadırlarda y:;ışiyorlardı: Bu çadirlar Kara Çadır, Keçe Ev (Ala­ çık) ve . Toprak Ev olmak üzere üç çeşittir. Kara çadırlar, keçi kılından imal edilmekte, ayrıntılı bir _

i

8) Zkr: Eröz, a.g.e., s. 1 8. 9) Faruk Sümer, Oğuzlar, Ank. 1 967, s. 1 72-1 73/Faruk Demirtaş (Sümer), "Kayılar", s. 593/602�603 10} S ümer, "Aşiretler" s. 511. 1 1 ) Ay. m., s. 51 5 ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR·

197

yapıya sahip bulunmaktadır . . Yaygın olarak kul­ lanılmıştır12. Koyun kılından döveı;:ek yapılan keçe çadırıara Alaçı� (Alaycık) , pamuktan . dokunmuş veya keçeden yapılmış yuvarlak çadırlara da Top­ rak Ev (derimevi) denilmektedir13. Dokumacılık ve avcılık da yaygındır14. Fakat yerieşiikten sonra der­ hal zirai kültüre intibak etmiş, birçok mahsül istih:­ saliyle ugraşmışlardır15.

YÖRÜKLERİN SELÇUKLU VE OSMANLI DEVLETİNDEKİ PURUMLARI A. ANADOLU'NUN

TÜRK VATANI

OLMASI

. Anadolu'ya yapılan göçler, üç ana nedene ayrı· · · : labilir:

1) Politik Sebepler: Kavim hareketlert , · Oguzlara yönelen bazı dış siyasi olayların göçebelige · etkisi, kendi aralarindaki politik durumlar, Anadolu'yu ken­ dilerine sıgınak olarak görmeleri, Türkmenler'in Sultanlarm tedibinden kurtulmak istemeleri, XIII . . yüzyılda ortaya çıkan Mogol İs tilası gibi nedenler. 2) Ekonomik Sebepler: Ekonomik dengeilin bo­ zuiması, nüfus fazlalıgı, ailelerin · çok, otlaklarin az · olması, yer darlıgı, Bizans-İran sınınnda güzel yay-. _ lak ve kışiaklar. yeni hayat sahalan bulınal8!1. 3) Cihad Fikri ve Yurt Edinme Arzusu16 Çeşitli safhalar halinde gerçekleşen - bu göçleri

1 2) Eröz, a.g.e., s. 97-98 1 3) Ali Rıza Yairnan (Yalgan), Cenupta Türkmen Oymakları, Ank. · 1 993, l.c., s. 254-255 . 1 4) bk. Ay.Yer. 1 5) Eröz, a.g.e., s. 1 23 1 6) Osman Çetin, Osma n l ı Devlet i ' n i n K u r u luşu, ! st. 1 98 1 , s. 275.


1 98

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

Osman Çetin, Malazgirt Savaşı'ndan önceki ve son­ raki _Mogol İstilası ile yapılanlar olmak üzere üçe ayırmaktadır17• Buna göre Yörükler, Malazgirt Sa­ vaşı'ndan önce gelenlerdir. · B) ANADOLU'DA KAYILAR VE OSMANLI DEVLETi'NİN KURULMASI _ Fuat Köprülü, Osmanlılar'ın Kayılar'dan oldugunu kesinleştirmekte, ilk Selçuklu fetihleriyle beraber Anadolu'ya · gelip dagıldıklanru beliitmekte ve bunu · XIII. yüzyıla dayandırmaktadıt19• "Türk oymaklarının Osmanlı devrinde asıl oy­ nadıklan mühim rol. imparatorlugun agır yükünü üzerinde taşıyarak pek yıpranmış, bitkin bir duru­ ma düşmüş . bu,lunan, Anadolu'daki yerleşik Türk halkiriı daima maddeten ve manen takviye etmek suretiyle onun daha fazla zaafa ugramasını, hatta kendi yurdunda dahi varlıgının tehlikeli bir duru:­ ma düşmesini önlemiş olmasıdır. "2Q Her yıl Sögüt'te şenlikler düzenleyerek Osmanlı D evleti'nin kuruluşunu kutlayan Ke;ırakeçililer'in, daha T�rkistan'da iken Kayılar'a baglı bulunan eski ve büyük oymaklardan birisi oldugu, Ankara böl� gesinden başka Sögüt, Edremit ırtıntıkasına kadar­ ki sahada _· ve · Menteşe bö�gesinde Kayı dagılıŞıyla · · paralel olarak bu aşirete rastlanmasından anlaşıl­ ma��adır. Çünkü ·-bu durum, Anadolu'daki Kayı da­ gılışına uygun düştükten başka, Osmanlı · Kayılan'­ nın Ankara'dan Sögüt'e olan göçlerini ve buradan . 1 7) Ay. Es., ss. 74-95 1 8) Fuad. Köprü lü, Osma nlı . Devleti'nin Ku r u l uşu, lst. :1 981 , s. 275 1 9) Ay.Es,, s. 1 29 · 20) Sümer, Oğuzlar, s. 1 97


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR

199

tüm Marmara Bölgesi'ne yayılan siyasi faaliyetleri­ nin canlı bir . hatırasını taşıma�tactı.ı:z ı. 1 325'te vefat etmiş olan Karakeçili Beyi, Hacı Bekir Bey'in "Karakeçili Aşireti" adlı küçük ki­ tapçığ;ında şöyle denilmektedir: "Hiçbir seferde Iiva-yı fütuhat (fetih sancağ;ı) in­ timayı. Şahane Zilal yemin istimalinden dur ol­ mamış (hi·çbir s eferde fetih sancağ;ının . gölgesi allından eksik olmamış) ve daima muaskeri hass-ı hümayunda muntazır emr-j ferman .olarak izharı müesser fedakartnden geri kalmamış (has askerler olarak daima sağ; yanlarında emi� ve ennanlar:ına muntazır bir halde fedakarane hizmetlerinden geri kalmamış olan) Karakeçiİi Aşir eti, cennet-mekan Yavuz Sultan Selim Han Gazi Efendiınjz Hazretleri­ nin bütün · seferlerinde ve meşhur olan fetihlerine iştirak . etmişler, burada da ispat-ı' mardaneyi ve can siperayi eylerlikleri cihetle (canlarını ortaya at­ malan ve mertliklerini ispatlamalan yönüyle) sami­ m{ taltif ve bekam buyrulınuşlardır (övünmüş ve te­ brik . edilmişlerdir) ve Haremeyn-i Şerife'yin Aşin!ti ünvanıla övüldü"22• Osmanlı padişahları tarafından Karakeçililer;e birtakım ilisanlarda bulunulmuştur ki bu Osmanlı­ lar'ın yörükluğ;e ve özellikle de Karakeçili Aşire­ ti'ne verdikleri önemi göstermesi bakımından dik­ kate değ;erdir. Nedeni kendilerinin de yörük ol­ masıdır. '

'

21 ) . Demirtaş (Sümer}, "Kayılar", s. 598-590 22) M u h iddin Asla nbey, Esk işe h ir'deki .A iaad d i n Ca misi ve Eskişe h i r Ta r i h i ile l i g i l i Araşt ı r m a l a r , Esk. 1 955, s. 34/bk: M.Şakir Ü lkütaş ır, "Karakeçililer ve E rtuğrul Gazi Töreni" Ülkü (3. seri) 3. c., nr. 26, 2/1 949, s .. 1 2


200

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

Yörüklerin kuruluştan daha ileri zamanda Rume­ li'nde askeri bii" . grup olarak ortaya Çıkmaları, sa­ vunma ;:ımacı 've devletin devamını saglamaya yar­ dım etmiş olmaları açısından büyük önem taşı­ maktadır.

C. OSMANLI İDARESiNDE KONAR-GÖÇER HALKIN DURUMU

. I) Toplumsal ve İf;lare Yapı: Osmanlı toplumu , re­ aya ve askeri sınıf olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Reaya, hükümete itaat eden ve vergi veren halk manasına · gelen raiyet'in cemidir. ünceleri tüm teb'aya, sonraları da yanlızca gayri müslimlere· de. nilmiştir23• Askeri sınıf ise vergi karşılıgı devlete . · hizmetle Yükümlüdür. Konar-göÇer halk, üzerinde bulundugti · toprak­ lahn ayrıldıgı ·şekle göre yarıi tımar. zeamet ve has reayası24, Türkmenler ise has teayasi idiler25• ii ya­ hut ulus ismi altıı;ıda gruplandırılan konar-göÇer halk sırasıyla boy (aşiret) , oymak (cemaat) , . oba (mahalle) gibi bölümlere ayrılmıştır. · Boy ve oymak­ ların başmda bir bey bulunuyordu. Bir boya bey tayi­ ni ırsi olmayan teşekküllerde o · boyu teşkil eden . grupların başında bulunan kethüda26 ve ihtiyarlann ·

23) M.Zeki Pakal ın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimler Sözlüğü ll., ·s. 251 24) Tı mar: Fetih sırasında Arazi-i Emiriyye tabir edilen yerlerden si­ pah ilerle zaimlere kılıç hakkı olarak verilen Beytü'l-mal hissesi hakkında bir tabirdir. (Ay.�Es., l l l, s. 497) Has·: Yüzbin akçeden fazla hasılat temin eden tırnarlar hakkında kullanı lan bir tabirdir (Ay. Es., 1., s. 750) 25) Cengiz Orhonlu, Osma n l ı I m parator l u ğ u'nda Aşiretlerin l s ka n ı , lst. 1 963; s . 1 6 26) Ket h O d a : Büyük devlet adam larıyla zeng,i n lerin işlerini gören adam (kahya) Ay. Es., s. 1 4- 1 5 ·


. NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANtAR

201

bir şahsı boy beyi olarak kabul edecekleri hakkında kanaatleri açıklandıktan sonra, hükümet tarafından o şahsın tayinine dair beylik beraati verilirdi. Bey­ ligin ırsi olarak intikal ettigi boylarda, bey ailesinin yanında bir . torun grubu mevcut olup, konar:-göçer teşekküllerin idareci sınıfını teşkiL ediyorlardı27. Aşiret veya konar-:göçer olarak adlandirılan Ana­ d olu 'daki Yörü-kler, iktisadi faaliyetlerine göre; yüncü; darıcı, eliiçi gibi adlar aliriışlardır ve idari adli bakımlardan, . yaşayış tarzı sebebiyle özel bir duruma sahiptlrlers. .. Kazai ihtiyaçları için, kimi zaın�n müstakil ka­ dılar görevlendirilir, beyler cezai işlere bakar ve devletle ilişkiyi sürdürürlerdi. Devlet tarafından tayin edilen voyvodalar ise, vergi miktarını . belirler, hayvan sayımı yapar ve vergi toplarlardı. Bunlara "Türkmen Agası" veya "Türk::nıen Voyvoda-sı" deni­ lirdi29. Yakın zamanlara kadar . yörüklerde kavga, niza , ihtilaflar, kız kaçımia vakalarını koca (ih­ tiyar)lar müzakere ile hükme paglarlardı. Beylerin ve kethüdaların otoritesinin yanında . ihtiyarlar müsavere heyeti olarak yer alıyordu . Buna- ragmen yörüklerde keskin yörüklerde bir sınıf farklılaş­ ması, derin bir tabakalaşma mevcut degildir30•

II) İktisadi Faaliyetleri: Sürekli olarak · konar­ göçer bir yaşam tarzını sürdüren yörüklerin, en önemli gelir kaynaklannı hayvancılık teşkil etmek27) Ay. Es., s. 1 4-1 5 28) Yusuf Halaçoğlu, XVIIL yüz y ı l d a Osman l ı Imparato r l u­ ğ u 'n i n

l ska n

Siya seti

Ank. 1991 , s. 21 29 ) Ay. Yer 30) E röz; a.g.e., s. 50-51

ve

Aşiret ler i n

Yerleşt ir i l m e s i ,


202

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:�R

tedir . . Yörüklerde hayvan denince koyun ve keçi akla · gelmektedir� Deve kullanımı ise hareketliligi temin .ve nakil kolaylıgı amacıyladır. Yörükler ara.:. sında süt ve deri ürünleri ile dokumalar yaygın­ dı..r ı . Konar-göçer bir yaşama sahip olduklanndan do­ layı, ziraatle meşgul olmamış ve hayvancılıga öriem Vermişlerdi. Çobanlık ve hayvancılık yapmış , mem­ leketin hayvan ihtiyacını karşılamış, kimi zaman da ordunun ihtiyacinı karşılamışlardır. Konar-göçer ahali, sahip oldukları iktisadi kültür bakımından şöyle gru:plandırılabilir: a) Sahip olduklan hayvanlardan yararlanmak b) Avcılık, · · - c) Dokumacılık, , d) Dericilik,. Bazı oymaklarda harp levazımatı üretimi bakı­ mından üstün olup bunları orduya vergi karşılıgı o· larak-vermekteydiler2.

. III) Vergi Nizamı: Konar�göçer halk vergi yônün­ den raiyyet sayılmıştır. Yükümlü oldukları başlıca vergiler . ise şunlardır: · Adet-f�ram (koyun resmi): Yerlüde ve yörükte iki koyuna bir akçe· kanund ur. Ve koyun ile k,uzu sayılmak bazı yerlerde kanundur ve koyun tamarnı dölün döküp irilendikten sonra malı-ı apdlde re­ cim alınur ve dahi koyunu almayan yörükten recmi karadeyu oniki akçe alımr ve dahi yörügün koyunu kınlup yirmiden akal ana dahi kara derler koyun resmi- alınmaz, hemen oniki akçe resmi kani alınur

31 ) Ay.Es, s.· 1 ·3 1 32) Orhonlu, a.g.e., s . 22-23


· NIIfAL ATSIZ 've -NEJDET- SANCAR

.

203

yörük sipahi yerin tutup ziraat,. . etse_ salariye alınmaya ve mukaddema resmi ev�ilde kuzu ka­ tılacak alınur imiş, hal ya april aymda alınıncik mu­ karrer kılındı ve kani koyunu dem�kle mar'uf pa:­ dişahımız hazretlerine nıüteallik y.orügen vardır. Resm�i agnamları hassa-i hümayuıı için zapt ahi­ nur, defteri atikde şöylece meşhurdur, şol kines­ nenki resmi agnamı otuz akçeden eksik olanlardan · · hemen otuz ' üç akçe alına"� . . · .

·

·

_ . ·

Yukarıda görüldügü gibi koyun v e keçilerden alınan bu vergi için koyun sayısı üçyüz olduğunda (sürü) kabul edilirdL Ba.Zen de yergi olarak koyun veya kuzu veıilirdi34• Yaylak Resmi sürü sahiplerinin tırnar yahut miri yayiaklarda yaylayart sürüleri için yılda bir_ defa ola­ rak bazı yerlerde - .sürü başına verilen vergidi..r5• Bazı yerlerde bir sürüden bir · koyun alınırken, digerle­ rinde sürüler ala-mutavassıt edna olarak aynlırdı36• ·

Kışlak Resmi:

,1

.

.

"Bir tımarda hariçten koyun gelip kışlasa, ala sürüden bir koyun ve edna sürüden altı akçe alına ziyade alınmaya ve resmi koyun durduğu yere tabidir, yürüdüğü yere · göre olmaz ve kışlaya sipahiye öşür ve resim . verse resim alınmaya ve yörük . taifesi dahi bu kabildendir öşür ve resim verdüğü yerde resm-i kışlak vermeye ve illa yörük her kangı kışiarsa resmi kışlak üçer akçe vermek · adettir"37•

33) H ad iye Tuncer, Osma n l ı Imparator luğu'nda Toprak Ka­

n u n la r ı . (Osman Gazi'den 3 . A h met zama n ı n a kadar 1 299-1 730), Ankr. 1 965 , s. 1 35.

34) 35) · 36) 37)

Orhonlu , a:g.e.,. s . 24 Ay. Yer. Halaçoğlu, a.g.e., s. 22 H.Tuncer, a.g.e., s. 1 36

·


NIHAL ATSIZ ve - NEJDET SANeAR

204

D. YÖRÜK OCAGI

· Yörükler'in Rumeli'ye _ geçiş tarihleri, büyük ihti­ malle Rumeli 'nin . fethi ile ilgilidir43• Fakat Fatih za­ manında Yörük teşkilalı heriüz iİıkişafının başlan­ gıcındadır ve bit ihtimal II. Murat devrinde .mev­ cut olduktan sonra, esasları bu zamanda belirlen­ miş ve gittikçe gelişen bir askeri sınıf haline el­ meye başlamıştır. 1 488 Kanunnamesinde kendile­ rine mahsus bir statü çizilen yörüklerin bu esnada tahrir edilmemiş olmaları düşünülemez. Fakat bu tarihl�rdeki tahrirler, bize kadar gelmemiş oldu­ gundan ancak yarım . asır - sonrakiler hakkında bilgi edinebiliyoruz44• Osmanlı askeri sistemi - _ içerisinde geri , bizıpet­ lerde görev alan Yötükler, Rumeli'nden türlü kolla�.- ra ayrılmakta ve bulundukları bölge ile adlandırıl­ maktadırlar. Tekirdag, Naldöken, Kocacık, Vize, Selanik, Ofçabolu, Aktug ve Oktav olarak sekiz grup halinde görülen Yörüklerin sınırları, eldeki tahrir d efterlerine göre belirlenebilniektedir. Kuzeyde Bender, Akk�rman'a kadar ve Tuna'yı takiben Bul­ garistari-Sırbistan sınırlaiı.na ve buradan da . Selanik Çatakası'na kadar yayılmışlardır. Her ad altındaki yörükgrubu ise bir' zeamet beyine verilmiştir45• - -_ i

g

- Yörükler, Osmanlı . askeri sistemi icabı devletin kuvvetli oldugu XVI :ve XVII . yüzyılıarda genell-ikle - 38) Halaçoğlu , a.g.e., s. 22 39) Ay : Yer 40) Ay Yer. 41 ) Orhonlu , a.g.e., s. 24 42) Halaçoğlu, Ay. Yer. 43) Çetintürk, a.g. m., s . 1 09-1 1 O 44) Gökbilgin, a.g.e�. s. 35 45) yetintürk, a.g.m., s . 1 1 O .

_


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

205

yardımcı birlikler olarak kullanılı:Yordu. .Ançak XVIII . yüzyılda asker sıkıntısı çeki�eye başlandı. Bunun üzerine Eviad-ı Fatlhan denilerek taltif edil..: di ve silahlı kuvvetler arasına sokuldular46• Osmanlı ordusunda geri hizmet gören Yörük sınıfına sonradan Yaya ve Müsellem adlı ve süvari olan iki askeri birlik . katılmıştır. Müsellem.ıer atlıy-:­ dılar. bu iki griıp savaşta gündelik alırlar, banşta ise çiftlik iŞletirlerdi. Rumeli, Yörükler, Yayalar ve Müsellemler tarafından fethedilip, -bunlara Eviad-ı Fatlhan denilmiştir.47• '·

ı Teşkilatları: Fatih Kanunname,sinde Yöıiikler, 24'er kişilik . gruplara ayrılmış ve her bir gruba "Ocak" denilmiştir. Bu 4 kişiden birinin eş kinci, üçünün çatal, yirmisinin yamak oldugu kaydedil­ mektedir. Eşkinci, sefere iştirak · eden sipahinin adıdır ve "gitmek, koşmak, acele yürümek" ına­ nasındaki "eşmek" fiilinden teşkil . edilmiş olup, "gidiş; yürüyüş" anlamına gelir. "ÇatalJI denilen ve üç kişi oldugu belirtilen Yörüklere Fatih. Kanun­ namesinden önce ve sonra rastlanmamaktadır. . .

·

Çatallar, sefer ve hizmete gitmekte nöbete da­ hildirler. bunlann eş kinci ve yamaklar arasında bii muavin sınıf oldugu anlaşılmaktadır. Yamaklar harbe katılanlara· karşı nakden sorumlu olup, bu şekilde tahrir edilmişlerdir. Eşkinci, çc;ıtal · ve · ya­ maklar, arpa ve saman nakli, hisar yapmak gibi fev­ _kalade vergilere tabi olmayacak, sefere ve hizmete 46) Sümer, Oğuzlar s. XX-XXI 47) Tayy ıb Gökbi lg i n , XV. ve XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası, l st. 1 952 s. 77/46. dipnotta belirtildiği gibi, Eviad-ı Fati­ han ad ının verilmesi hakkı nda yazarın Faruk Sümer ile ihtilafı vard ı r.


·

206

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SAN�R

giden eşkinci de o yıl salarlık vermeyec �ktir. Fatih zamanında düzenlenen kanunname, Yörük ve Ta­ tarl�r'ın, hukuki ve mali statüsünden oldukça bah­ setmiş ve Yörük teşkilatının XV. asır sorlundaki esaslanni genel hatlanyla göstermiŞtir.48 ·

Yörük gruplan, . hasılatı esas tutularak serasker­ liklere aynlmışbr . . Seraskerler, Yörüklerin içinden divanın berabyla tayin olur, zeamet beyleri ile se­ raskerler kendilerine aynlmış olan yarnakların ve­ recegi parayı alırlar(lı. Seraskerlikler de ocaklara ayrılmış olup , ocaklar önceleri 2 5 , sonradan da 30'ar kiŞiden oluşturulmuştur. Her ocakta eşkinci bulunur ve sıra�ıyla biı:er tanesi , yaniaklardan aldıkiari 50'şer. · akçe harçlıkla beher s eferi 6'şar aylık. olan· ·hizmet veya · sefere eşerlerdi49 Kanun­ namelerden arilaşıldıgına göre, sayıları zamarila de� . . � �şmişfu. ·

·

- 11. ,Görevleri: Fatih Kanunnamesi'nden sonra Ka- . nuni'ye kadarki dönemde, hakkında bilgi edineme· · digimiz · yörüklerin< vazi(eleri şunlardır:

a) Sahillerde; gemi yapımı · ve gemi · malzemesi temini b)"" .Madenlerde;· ···

b 1 . Madenlerin eşkiyadan korunması, . b2. Elde edilmiş madenierin nakledilmeSi, ' b3. Madenierden · çalışmalan karşılıgında ava. raz-ı divaniyye'den muaf tutulmuşlardır. ·

c) Büyük yollar üzerinde, yolların emniyeti idi. ' Bendcilik, yollc:ırın tamiri, . su yollan tamiri, . köprü

.48) Gökbilgin, Yürükler, ss. 29-35 49) Çetintürk, a.g.b., s. 1 1 1


NI HAL ATSIZ ve NEJD.ET SANC:AR

207 .

inşası, tamiri, korunması, menzillere zahire to­ planarak korunması. d) İç ayaklanmalann bastınlması, ·

e) Orduda büyı1k nakliye i�lert·, fl Devlet eliyle kurulan yapı ve kalelerin onanmı 50• m�

Mevcutlan: .

Naldöken Yörükleri: H rihli defterde 243 Ocak, ·

.

.

ı o05/M. ı 596- 1597 ta·

·

Kocacık Yörükleri; H . 9 92 /M. ı 584 tarihli def­ terde ı 79 Ocak, Tekirdag Yörükleri; H. 999/M. l $90-1 59 ı ta· rihli derterde 420 Oca�. · · .Yörükleri; H;964/M . 1 556- 1 55'1 tarihli def. terde ı 06 Ocak, Selanik Yörükleri; H. 950/M . 1 543-.1 544 taihli ' . . . 1 defte�de (tapu deft.) 500 O cak, Vize

·

·

·

·

Ofçabohı Yôrülderı: H.973/M. 1 565- ı 566 tarihli . deftetde 97 Ocak, . Ak�ug Yörükleri; H . ı 05 ı /M. ı 64 1 d 642 tarihl! derterde 80 nefer, Oktav Yörükleri; H . l 0 5 1 / M. ı 64 1- l642 tarihli defterde 1 . Ocak51, ·

·

·

-

.

Çetintürk, Yörük Ocagı ve Rumeli'ndeki Yörük­ ler içiri "Hukuki Yörük" deyimini kullanmayı uygun bulmakta ve onları Anadolu'da yaşayan ve "aşiret" olarak adlandırılan Yörükler'den ayırmaktadırs2• 50) Orhonlu, a.g.e., ss. 26-28; Çetintürk, a.g.m.'', 5 1 ) Çetintürk, a.g .m., s . 1 1 2 52) Çetintürk, a.g.m., s. 1 09

s.

1 1 1-1 12


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

208

E. OSMANLI İMPARATORLUÖU'NDA : İSKAN SİYASETİ** Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, göçebe Türkler'in faaliyetlerini genişleterek yayılmaları yoluyla ger­ çekleşmiştir. Yerli fetihler yapılarak . devletin sınırları .genişletilmiş, ilk genişlemeler ise· batıya doğ;ru olmuştur. bu yerleşmelerde birkaç önemli özellik göze çarpmaktadır. . Bu özellikler iskaniann karakterini ortaya . koymakta dır. Batıya · yapılan yerleşmelerde bir çok boş ve ıssız yerlere köy ku­ rarak, buralara isimlerini. veren, imar ve iskan eden dervişler ile· onların zaviyeleri, kendiliğ;inden · bir kolonizasyon ye iskarı modeli teşkil etmiştirs3• Bundan başka, yine fetbedilen yerlerin iskanı ve imarının yapılmasında arazi vakıflarının tesisi, önemli rol oynamaktaydf. Bu vakıflar, idari ve mali yönden müstakil kuruluşlar olup, devlet tarafından kuruluş ve gelişmeleri . yönünde desteklenmiş, is­ kana yön verilmeye çalışılınıştırs4 • . ·

·

"Sürgün" denilen, devletin yaptırım gücü vasıta.,. sıyla yapılan yerleşimler de yehilerine yön vererek, devlet iradesinin kullanımını sağ;lamıştırss; Devlet . gerekli gördüğ;ü zaman ve durumlarda halkıni bir . yerden diğ;er�e nakledebilirdi. · Başıboş· koriar.:.göçerlerin halka zarar vermeleri­ ni önlemek amacıyla, bunlar içinden bazıları se-

Tiryakioğlu, a,g. tez ;deki bu bölümün bir kısmı aynen alınm ıştır. . 53) Barkan, "Osmarılı I mparatorluğu'nda bir lska·n ve Ko lenizasyon Olarak Vakıflar ve Temlikler: . ll. Kolonizatör Türk Derviş leri'', Vakıflar Derg. ll, Ank. 1 942, s. 285 54) Barkan, a.g.m., s. 354 . 55) Ö . Lütfi Barkan, "Osmanlı I Mparatorluğu'nda bir l skan ve Koloni­ zasyon Metodu Olarak Sürgünler, "Ikti sat Fak. Mec." X l.', lst. 1 949-1'950, s. 544 ** ·

.


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

209

çilerek "Derbendci" tayin edilirdi . D�rbend ve geçitiere yerleştirilir, vergiden mu�f tutulur, tanm yapmalan için toprak verilirdi. Bu�sayede, yeni bir iskan metodu geliştirilnıiş oluyordu56• Konar-göçer halkın yerleşiklere zarar vermeleri­ ni önlemek için yerleştirilmeleri yoluna gidil­ miştir . . Çünkü devletin nizarnını bozmaya kadar giden . birtakım hareketleri · oluyordu. Bir kısmı da kendiliklerinden yerleşmek istemiş , devletin gös­ terdigi topraklara iskart edilmişlerdir. Elimizde, bunlara ilişkin kayıtlar da bulunmaktadır. Konar­ göçer halk yalnız hükümet baskısı, 'lle degil, zaman­ la yerleşme ihtiyacı . duyarak, genellikle yaylak ve kışiaklarına evler inşa edetek �kendiliklerinden yerleşmişlerdir. Böylece tam olmasa bile, yan yer­ leşik hale gelmişH�r. yazl�rı yaylalara çıkmış . . evle­ rini yaptıkları kışlaklannd8, ise . tarımla ugraşmış..: lardır. · . Onlan yerleşik h,ayata sevkeden . en önemli olay iktisadi · açıdan konar-göçer hayalın kısır k.al­ mış ol:İtıasidır. "XVII. yüzyıla kadar yarı yerleşik yaşamış ve bu yüzyıldan Üiba:çen de tamamen yer­ leşik hayata geçrtıişlerdi�7• Zaten "XVI. yüzyıl baş­ lannda göçebe hayat, başlica hususiyetlerini kay­ bederek sona ermiş ve ermek üzeredir.58• XVII. yüzyılda Celali isyanlan başlayıp yerleşik hayatı ait­ üst edinceye kadar göçebelerin çogu, çoktan ken· diliklerinden iskan olmuşlardıı.sa. · ·

XVII. yüzyılda 1 69 1 - 1 699 arasında hükümetçe konar-göçerlerin iskan edilmesinin nedenleri: i !

56) Orhonlu, a.g .e., s. 31 57) Orhonlu, a.g.e., s. 33-36 . 58) F.Sümer, "Osmanlı Devrinda AnadohJ!da Oğuz Boyları"�, DTCFD ·· n r. VII. 2/1 949, s. 323 59) Eröz, a.g.e., s. 249

ı

:1

.

·

' 1

'

'


NIHAL ATSIZ ,ve NEJDET SANCAR

210

- Yerleşiklere zarar vermelerini önleme� amacı. - , Harap ve boş yerleri mar etmek amacı: - Diger , Şikayet unsurlarıyla göçebelere karşı yer· . li halkı korumak endişesi60• XVIII. yüzyılda ise, uzun . süren savaşlar · nedeni ile bazı ekonomik buhranların oluşması, çeşitli iç karışıklıkların ortaya çıkardıgi durum, devlete. yeni gelir kaynakları bulmak, harap yereiri · ziraate açmak, sınırlardan içe doğ;ru olan insan akımı gibi sebeplerden dolayı iskan yapılıiııştir6 1 • . XVX. yüzyılda,. TaniimaUan sonra iskan işine daha ciddi bakılınaya başlanmış, mürtir tezkiresi &istemi geliştirilmiştir . .· . XIX. yüzyılda · daha büyük çapıı · bir. iskan getlril. miştir. Iç 'Anadoltıdaki nüfuslin çogunun göçebe oF arak yaşadıgı belirlenerek is);tanlarına · karar veril-; miş, ''Yörük ve Turkmeiıler,' devletin yardımı ve teşvikl ' ile sedanter . (yerleşik) olmaya başlamışlw ve X,IX. asırda AnadQh.ı'd�, oldpgu gibiMatmara, Ege ·• .·· .. . ve Akdeniz bölgelerinde de · pek . çok Yörük v e T�rkmen köyleri meyçlana . gelmiştir"63 • . · ·.· · : · .· . . XX :yÜzyilda JI. Meşrutiyet ile bir . müdürlÜk �l­ tında toplanan iskan işleri iyi yürürneyerek tüm icraat başansız olmuştur64• ·

·

·

i

· .

••

.

.• .

,

.

60) Orhonlu, a.g.e., s. 39�48 . . 6 1 ) . H alaçoğlu, A�g'. e.; 5.· 43- 1 24 · · 62) Orh onlu, a�g.e., s. 1 1 3 . .· 63) Necdet Tunçdilek, " I ç Anadolu'n u n Eko no m isi Hakkı nda'�. , Coğrafya En st. Derg, VI. nr. 1 2 1 961 , s. 1 1 /Eröz, a.g;e., s. ' 256-257 ' ' 64) Orhonlu a.g .e., s. 1 20/Eröz; Türk Köy Sosyoloj isi Meseleleri ve Yörük-Türkmen Kö yleri, l st. 1 956, s. 1 9/Bk. Eröz, Yörükler, s. 260 ·••· '

·

.. · ·. .


NI HAL ATSIZ .ve NEJDET SANCAR

211

Osmanlılar iskan etmek durumunda oldugu hal­ kı, ekonomik ve sosyal yönlerden fazlaca tanıya­ mamış , buı:ıun sonucuı:ıda onları ruygun yerlere yerleştireriıemiş �e iskanda başarıli olamamıştır65• Osmanlılar, iskan konusunda yeterli ve :derin ça­ lışmalar yapmamış, böyelece tam bir v�rimlilik el­ de edilememişti, bu _ da toplumsal düzensizlik!erin nedenlerinden biri olmuştur.66•

- BİBıiYOGRAFYA ' 1)

ASLANBEY, · Muhid din , Esklşehlr.' deki" Alaaddln

Camisi ve Eskişehir Tarihi ile ilgili Araştırmalar, Esk. 1 955 ·

·

·

�, .

.

Ü':Lütfi, "O�m:;ırilı

2 ) BARKAN,

İmparatorlugu;nda Bir İskal} ve Koioniziisy(m l\1:etodi.ı Olarak- Sür­ günler", Iktisat Fak. Mec., XI. , İsL 1949-1950

- 3) BARKAN, - ö.Lütfi. "Osmanlı imparatorlugu.'nda -

Bir İskan ve Kolanizasyon Metodu Olarak Va­

kıflar ve . Temlikleri:, · Il. Kolonizatör Türk Der­ vişleri" . Vakıflar Derg.; ,Il. , Ank. 1 942 _,

4) ÇETİN, Osmart, .Anadolu'da İst. 1990 -, -

İslamiyetın Yayılışı,

-

5) ÇETİNTÜM. Selahattin, "Osmanlı İmparator­ hıgu'nda Yürük Sınıfı ve Hukuki Statüleri", DTCFD, 2.: c., nr. 1; Kasım-Aralık 1 943 . 6) DEMİRTAŞ (SÜMER) , Faruk, "Osmanlı Dev­ ri'nde Ana,dolu'da Kayılar. Belleten, nr� 47, XII. .

7 ) ERÖ , Mehmet, . :Vörlilder, İst. 1 9 9 1

Z

·.

.- ..

: ·: 65)' :Eröz. a ·g e :·$.� :21 5 �53· l 66) skan konusunda daha ayrıntılı bk. : Tiryakioğlu, a.g.t., ss. 61 -67 .

.

.•

·

·


NIHAL ATSIZ .ve NEJDET.·SANC:AR

212

8) ERÖZ, Mehmet,

Türk Köy Sosyolojisi ,Meselele­ ri ve Yörük Türkmen Köyleri, İst. 1 956 9) G OKBİLGİN, Tayyib, Rumeli'nde Yürükler, Ta­ · · tarlar ve Eviad-ı Fatihan, İst . 1957 1 0) GÖKBİLGİN, Tayyib, �xv. ve Xvİ. yüzyıllarda Edirne ve Paşa Livası, İst. ı952. 1 ı) GÜNGÖR Kemal, Cenubi Anadolu Yörüklerilıin Etno-antropolojik Tetkiki, Ank. ı 94 ı · ı 2) JiALAÇOGLU, Yusu.f, XVIII. Yüzyılda Osmanlı �paratorlugu'nun Iskan . Siyaseti ve Aşiretlerin � Yedeştirilniesi, Ank. ı 99 1 . ·

·

·

·

; ı 3) KAFESOGLU, İbrahim; 'Türkmen Adı, Manası

Jean Deıiy �aganı'ndan ayri ' bası: Sultan Melikşah Zamanında Büyük· Selçuklu İmparatorltigu, İst · ı 953. 14) KÖPRÜLÜ, Fuat, Osmanh.Devleti'nin Kuruluşu, · ve Mahiyeti"

·· ·

·

İst. ı 98 ı

1 5) 0

·

RHONLU, Çengiz, psmanh Imparatorlug��nda

Aşiretlerin Iskanı, Ist. 1963 ı 6) PAKALIN , M.Zeki , Qsmanb Tarihi Deyimleri ve Terimler Sözlügü, 3. c. , İst. 1946 · · · ·...

.

.

,

ı 7) SÜMER, Faruk, "XVI. Asırda Anadolu, SUriye ve

Irak'ta Yaşayan Türk ·Aşiretleririe Umumi Bir Bakış", lü. İktisat Fak. Mec.·;. ist. 1952 · . · · ·. ..

-�-: 1 8) SÜMER, Faruk, . •

·

-

·•

!•

Oguzlar, Ank.. .ı

-

J

·. .

.

1 967 · •

·, .

' '

19) SUMER. Faruk, "Osmanlı Devrinde Anadolu'da Oguz Boylan" DTCFD, . tir> VII . , 2/ ı 949 .

.

'

•.

.

··

Osmanlı İmparatorlugu'nda Toprak Kanunlan, (Osman Gaziden 3. Ahmet zamanına kadar 1299- 1730), Ankr; 1965

20) TUNCER, Hadiye,


NIH� ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

213

2 1 ) TUNÇDİLEK, Necdet, "İç Anadolu'nun Ekono­ rnisi Hakkında", cografya Enst. Derg., 6. c , nr .· 12. 1 96 1 . : �; .

.

.

22) TÜRKAY, Cevdet,

B!lşbakanlık Atşivi Beigele­ . rlne Göre Osmanlı ımvaratorıugu'nda Oymak, Aşiret ve CCemaatler, ıst. 1 979· 23) UNAT, Faik Reşit, Hi eri Tarihleri Miladi Çevir­ . me Kılavuzu, Arık. 1974. _

24) ÜLKÜTAŞlR M.Şakir, "Karakeçililer ve Ertug­ {3. seri) , 3. c., nr 26, 2/ nıl Gazi Töreni", 1 949 .

Ülkü

'

25) YALMAN (YALGIN), Ali Rıza, Oymaktan, l .c Ank. 1993 . •·

.

.

.

Centipta Türkmen


.

..

.

.,

.

.

.

. ISTIRDATTA IZMIR BUYUK YANGINI", 13- 1 5 EYLÜL 1 922 .

. .

·.

. .

.

.

Y.Doç. Dr. Mustafa TuRAN*

.. \ · .

Ytl.nanlıİann 1 5 Mayıs 1 9 İ 9'da başlayan Ariada­ lu'daki işgalleri, tarihte eşi görülınemiş acı olaylar­ la . . gerç�kleşmiştir. İzmir'in işgaliyle birlikte Yunan mezalimi de başlamış, İzmir'in istirdadına kadar devam etmiştir. Bu itibarla Yunan işgali bir "fac1a" olarak , tavsif edilmiş ve Yunan mezal�Ini. Yunan iş­ galiyle birlikte' anılmıştır. · Birçok yazışmada. Yunanlıla'r defedilmedikçe mezalimin önüne geçme­ �n mümkün olmadıgı ifade edilerek bu birliktelik vurgulannuştır1•

.

..

Balkanlarda ve Anadolu'da Türk hakimiyetine son verijmesini hedefleyen Yunan Megali ideası'nın gerçekleştirilebilmesi için ilk planda Müttefikler-: . ce kendilerine vaadedilen Aydın �ilayeti'nin ilhaA.K. ü , Fen Edebiyat Fakültesi' Tarih Bölümü Öğretim Ü yesi 1 ) 57. Fırka Kumandanı M.Şefik (Akar) Bey'in Harbiye Nli!zareti'ne 21 Haziran ' 1 91 9 ta rihli şifresinde, Yunan zulmüne uğ rayan bi-ça­ relerin yerlerine dönmelerinin ancak Yunan işgalinin kald ırılmasıyla · mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Bkz. ATASE (Askeri Tar i h Stratej ik Etüd) ARŞIVI K1 .1 84 Ds. 88-H l F.255; 1 4. Kolordu Kumandanı Yusuf lzzet Paşa da Harbiy e Nezareti'ne bir �- yazısında Yunan mezaliminin önüne Yun an istila s ının. siyasetten kaldırı lmasıyla geçilebileceğini ifade etmektedi r. Bkz. ATA S E Arşiv i Kt22 Ds. 45�87 F.76-1

*

. .


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

• 215

kım düşünen Yunariistan, bölgede yaşayan Türkleri göçe zorlamak ve imha etmek politikasım beriim. semiştir. Müttefiklerarasi Tahkik Heyeti2 refaka­ tine memur Yarbay Kadri Bey, Heyet'e verdigi bir mektubunda: "Rumlaran maksad-ı asiisi mütemadi tahrikat ve tecavüzleri ile ahali-i fslamiyeyi ya ka­ milden mahv veyahut terk-i diyara mecbur ederek arazi ve servetlerine temellük etmektir" demekte­ dir. Yunanlıların imha. tehci:ı;- ve tahrip · faaliyetleri işgalden çok önceleri başlamış, işgalden sonra da Müttefiklerin kayıtsız kalmalan _ile şiddetlenerek devam etmiştir. Yunan mezalimi 'gibi tahribatı da Türk halkı!1ln milli hisleriiii rencide etmiş ve ken­ di başımİı çaresine bakması inancını kuvvetlendir­ miştir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum: Kongresi'rii açar. ken yaptıgı konuşmada: " . . . İzmir, Aydın. Bergama ve Martisa havallsinde şimdiye kadar biplerce ana­ ların, babalaı;ın, kahramanlarm ve çocukların revan oldukları hün-ı paki. Aydın gibi Anadolumuzun en güzide bir şehrinin Yunanlıların zalim ve ateşin tahribeltına kurban oluşu, muhtelif aksam-ı mem­ leketin İtalyan vesaire işgali altına alıriışı ve dalıile · dogriı . elim bir surette muhaceret yapılması elbette gayretunaha ve gayret-i milliye dQkunmuştur. "de. miştir'. 2) Müttefiklere rası Tahkik Heyeti içiiı · Bkz. M ustafa Turan, " l stiklal Harbi'nde M üttefiklerarası Tahkik H eyeti, Çalışmaları, Raporu ve . Tahkikat . Neticesi", Atatürk Yolu, c ll,. Sy. 8 (Kas ı m 1 991 ), s. 695 vd . 3) ATASE ARŞiVi K1 .81 Ds. 1 39-299 F. 1 1 -6 ; K1 . t1 8 Ds . 8 1 -423 F.61 4) Atatürk'ün Söylev ye Demeçleri, C� l . Ankara, 1981, s.4 .

.

·


216

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCA.R '

II. Ordu Müfettiş Vekili Selahattin Bey, 1 7 Ağ;us­ tos 1 9 1 9 tarihi Harbiye N ezareti 'ne şifresinde,

İzmir'in Yunanlılar tarafıhdan haksız bir sureüe işgal edilerek, yapılan mezalimin Türk halkın si.rf te'min-i hak ve muhafaza-i namus için silaha sarıl­ mağ;a mecbur ettiğ;ini, Kuva -yı Milliye'nin maksa­ dırun Yunanlıların · Aydın Vilayeti'nden tamamen atılması oldugunu ifade etmişti�. Selahattin Bey'in · bu görüşünü ifade ettigi tarihten sonra Yunan işgali daha da genişlemiş, Türk halkının bu işgallerde çektikleri acılar ile Kuva-yı Milliye'nin maksadı Yu­ nanlılarin bütün işgal ettikleri yerlerden atılmaları olmuştur. Bu · inançla verilen mücadeleler sonunda . Yu.­ nanlılar: yavaş yavaş bütün yurttan tardedilmeye başl anmışbr. 30 Agustos 1 922'de Türk Ordusunun önünden kaçarlarken Yunanlılar . tesadüf ettikleri köyleri ve kasabalan yakmak, yıkmak ve insanlan öldürmek suretiyle bütün öçlerini alriıaga açalış. mışlardır. işgallerinde ilhakı gerçekleştirmek için mezalini ve tahribatta bulunan yunanlılar bu defa da intikam almak içirt aynı ş eyleri yaprtıışlardır. Gerek işgalleri, gerekse ric'atlerinde belli bir plan dahilinde önceden gerekli vasıta ve kuvveti hazır bulundurmak suretiyle mezalim ve tahribatta buhinmaktaydılar; Daha önceden benzin ve bomba:­ larla techiz edilmiş özel "Tahrip Taburları" teşkil olunmuştur. Yangı� postalarının önündeki süva­ riler, gögüslerindeki kırmızı bir işaret, başlannda siyah bir başlık, ellerinde boruya benzer san bir te­ neke ile fark · edilt�bilirdi. Piyadeler' de içi l5omba dolu sepet ve benzin dolu tulumbalar taşırlardı.- Ev-

5) ATASE ARŞIV! K1 . 1 84 Ds. 1 9-88 F.326.


NI HAL ATSIZ. ve NEJDET SANCAR

217

ler benzin dökülerek yakılmakta, boinbalarla tahtip edilmekteydi. Bu . plan Yunan Ordus:unun güzerga­ hına rastlayan · her şehir. kasaba ve köyde tatbik edihnekteydi6• Mustafa Kemal · Paşa, 1 Mart 1 922 tarihinde yaptıgı konuşmada bt.ı konuya da temas ederek şöyle de'miştlr: "İkiiıci İnönü'den sonra Yunanlılar memleketimiZi. yakmakla, sihlhsız ve silah kullan­ maya kudretiz evlatlarımızı öldürmekle cibilliyetle­ rindeki vahşeti bütün dünyaya ispat , eyledi! er. · Bi- · lecik, Bozüyük, Sögüt, Yenişehir yangınlarını ve saymalda bitmeyen ırz tecavüzatııu ve katliamlan Yunan kumandanlarının emriyle ve' suret-i mahsu­ sada teşkil olunan müfrezelerle yaptıklan tahkikat neticesinde :tezahür teeyyüd etmiştir"7•

All Fuat Cebesoy, "Düşman, bilhassa Alaşehir'den sonra, ric'at eden medeni bir ordu kılıç artıgı ol­ maktan çıkmış , · namusa tecaVüz eden, s ebepsiz yere her şeyi yakan, yıkan bii vahşi sürü haline gel­ mişti" demektedir8• Lord Kinross da, "Yunan ordu­ sunun öteki yarısı, arkasındakilerle arayı açmış. d enize dogru kaçıyordu � Ancak kaçarken köyleri, ekinleri ateşe veren, erkek, kadın çocuk herkesi kesip ·. öldüren bu sürüye ordu · deneinezdi artık. Çünkü bu, Yunanlıların aldıklan emirlere göre bir yok etme 'savaşı idi" demektedir9• .

.

.

Yunanlıların Uşak'tan İzmir'e kadar olan bölge-

6) As ı m Us, G ö r d ü k l e r i m , D u yd u k l a r ı m , D u y g u l a r ı m , I stanbul, 1 964, s. 6 1 vd. 7) Söyl ev 1, s. 240-241 . 8) Yakın Tarihimiz, " lzmir'e Doğru", c.· lll, Sy:28; (Eylül 1 962), .s . . 34 9) Lord Kinross; Atatü rk, B i r M i l letin Yeniden Doğ u ş u , l �anbul 1 984, s. 481 ·


218

NIHAL ATSIZ . ve NEJDET SANC:AR

d eki tahribatı çok büyük olmuştur. Yunanlıların ric' atlerinde yaptıkları mezalirn her yerde aynı şiddette olmamıştır. Bazı yerleri yakmaga' ve tahrip etmege fırsat bulamamışlardır. Durolupınar mag­ lubiyeti tahakkuk edince Yunanlılar artık v�iyetle­ rini askeri kuvvetle kurtaramıyacaklarını anlamış:­ lar, İzmir'e dogru ric'at ettikce , tahliye edecekleri yerleri tahrip etmege karar vermişlerdir. İşte bu ric'at ve tahrip karanndan sonra kuvvetlerinin bir kısmını . tahrip vasıtalarıyla techiz etmişlerdir10•

İzmir'in istirdadını müteakip İsmet Paşa, Gazetesi. muhabiriyle yaptıgı görüşmede, Yunan or­ dusunun Anadolu'da yaptıgı yıkımın 1 . 5 milyar altın · lira kadar oldugunu, Anadolu 'da 2 80 bir evin Yu­ nanlılar tarafından ·yakıldıgını, yapılacak ciddi bir tahkikatta daha pek çok zararın ortaya çıkacagıru b elirtmiş ve "Geçtigimiz yerlerde harabeler . gör­ dük� Zf!ferin neşesi:qi duyamadık . .Ama izmir'e ol­ sun saglam girelim, elem duymayalım dedik. ' Ne çare, · kader, olmcı.dı" demiŞtirı ı .

Vakit

·

Burada bir hususu da belirtm·emiz de fayda vardır. Yunanlılar ric'atlerinden evvel tahrip tabur­ larını· teşkil ederlerken Kilikyali Ermenilerden de istifade etmişlerdir. Rumlar gibi bunlar · da sih1h­ landınlmış ve Türk halkı üzeririe saldırtılmışlardır� Yunanlılar imha ve tahrip planla:ı;uiı uygulamak i çin , özellikle terkedilmiş ş ehir ve kasabaların yakılmasını ve Türk ,halkıilli-ı imhasını münakaşa ve müzakere etmek için gayr-ı Müslim halkı defalarca kiliselerde toplamışlar, bu toplantılarda Ermeniler . . &

'·

1 0) Us, A . g . e . , s. 6-63

Y u n a n Z u l ü ni ve Va h ş e t i , M at b u at Istihbarat Matbaası, Ankara, 1 338, (=AYZV), s. 6 1 -62 ·.

1 1 ) An a d o l u 'da

ve


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

219

ve Rumlar yakıp yıkma konusUnda birleşmiş­ lerdir12. İzmir'in Türk ordusu .tarc1fından istirdadı . srrasında bazı Ermeniler, Basınane akınındaki ma­ . hallerde Tü,rk askerlerine el bombalan atmışlar · ve daha bir çok olaya sebebiyet vermişlerdir ıs. · .

y

Yunanlılar, ric'atleri esnasında Türk halkına yaptıklan :mezalimin yanisıra yüzlerce köy, kasaba ve şehri yakmışlar, sayısız binayı da tahrip et­ mişlerdir. Bizim burada asil üzerinde durmak iste­ digirniz mesele, "İzmir B Üyük Yangını" olarak bili­ nen, 1 3 . Eylül 1 922 de başlayan ve üç gün devam eden yangındır. . '

.

.

.

Türk ordusu İzmir' e girmeden önce şehirde yangınların başladığ;ını görmekteyiz. İzmir Sigorta­ lan ItfaiyesP4 Kumandahı Çekoslavakya teb'asından Greskoviç, Tür� ordusunun İzmir'e girmesinden üç gün önce Ayadokla, Darağ;aç ve Konstantin taraf­ larında 1 5 kadar yangın çiktığ;ını ve bunları sön· dürdüklerini söylemiştir15• .

1 2)' Us, A. g . e . , s . 65 vd. · , 1 3) Bilge U nıar, lzmir'de Yu n a n l ı ların Son G ü n leri, . Ankara, 1 974, s. 303-304 1 4) lz mir'de itfaiye ilk d efa Ü l 80 y ılında Ingiliz Sigorta Şirketleri ta­

rafından kurulmuştl.lr. O güne kadar lzmir'de yangın s Ö ndürm e işi m ahalle aralarındakL tulumbacı kcillarıyla yapılmaktaydı. Ingiliz Si­ gorta Şirketlerinin kurd ukları itfaiye teşkilatı kend ilerine sigorta ettirilmiş olan mall a rda çıkacak yang ı n lara karş.ı kullan ılmaktayd ı. 1 888 de Alman, 1 894 de de Fransı z Sigorta Şirketleri birer itfayie teşkilatı kurmuşlar; 1 897 de bütün itfaiye teşkilatları birleştirilmiş­ tir. Yeni kurulan bu güçlü itfaiye kapitilasyonlara dayanarak baş­ ka bir yerli teşkilatın yangı n söndürmesine izin vermiyordu. Bu durum 1 926 yılına kadar böyle devam etmiştir. Bkz. Nurdogan Taçalan, . Ege'de Ku rtuluş Savaşl Başlarke n , Istanbul, 1 970, s. 96 1 5) A Y Z V , s. 1 64; Mehmed H ocaoğlu, Be lgeler le Yun a n Bar­ barlığ ı, Istanbul 1 985, s. 1 75 · •


220

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC�R

Türk süvarilerinin İzmir' e girdikleri 9 EylÜl 1 922' den 13 Eylül 1 922'ye kadar ş ehrin muhtelif yerlerinde küçük çapta bazı yangınlar çıkmıştır. GreskoViç 1 2 Ekim 1 922 tarihli raporunda16, 1 2 Eylül ı 922 'ye kadar geçen üç gün zarfında, Ermeni · Muhallesinde Tepecik . Mahallesine kadar Çıkan yangınların . adedi ve hu yangınlarda gördüğü olay­ ların 30 yıllık istatistik cetvelinde görülmemiş bir mahiyet arz ettiğini söylemektedir. Greskoviç'e göre İzllii.i Büyük Yangını özetle şöy· le çıkmıştır: İzmir Büyük Yangım 1 3 Eylül 1 922 sabahı Erme­ ni Mahallesinden Çıkmıştır. Ermeni Kilisesi yakı­ nındaki bir evden · çıkan yangın hızla yayılmıştır. Aynı anda Ermeni Kilisesiride de yangın çıkmıŞ, bunu Basmahane'de bir · Ermeni'nin evinde ·çıkan yangın, sonra da Soğukçeşme karşıındaki diğer bir Ermeni'nin evinde çıkan · yangın izlemiştir; bu sırada Ermeni Mahallesinin en az 2 5 yermde yan­ gın çıkmıştır. itfaiye ekipleri· Aya Dimitri Mahalle­ si'ndeki evlerin korunmasına çalıştıkları bit sıra Peştemalcıbaşı'nda da yangın çıkrhış ve şehrih her tarafını sarmıştır. Rüzgarın tesiriyle yangın süratle · · .· · · · ·. büyümüştür1�. ·

· ·

1 3 Eylül 1 922 d e baŞıayıp 1 5 Eylül 1 922'ye ka­ dar devam eden bu yangında 35 mahalle ve 'çarşı ile bir çok resrnf ve. özel bina 1 8 , eşya ve . serv.et

1 6) lzniir yang ını hakkında eldeki en · g üven ilir kaynaklardan b,irisi Greskoviç'in bu raporudur. Bkz. Ek 1 7) EK. 1 8) Kamil Erdeha, bu yangında 25 bine. yakın dükkan ve . evin yan­ d ı ğ ı n ı belirtmektedir: · Ancak herhangi bir kaynak göstermektedir. Bkz. Kamil Erdeha, Milli Mücadel ede V i l ayet ler ve Vali ler, lstan-


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

221

yanmıştır19• Şehrin "Gavur İzmir" denilen zengin kesimi bütünüyle yanmıştır0• Yangın tehlikesinin Garp Cephesi Karargahı'na ·ulaşması ihtimali üze­ rine, karargah'ın Karşıyaka'ya taşınması kararlaş­ tınlmış ve gece yansına dogru taşınmıştır1• Yangın neticesinde yaklaşık 300 bin kişi evsiz kalmış, pek çok ölen ve yaralanan olmuştur2• ·

İzmir'de yangının kimler tarafından çıkarıldıgı konusunda muhtelif görüşler vardıi-. Ancak o kan:­ şık günlerde böyle bir yangımn müsebbileri.ni tes­ bit mümkün olamadıgı gibi, ileri s.ürülen iddialar da bazı ihtimallerden ileri .gitmem�ktedir. :

J

'

Yunan işgali altındaki İzmir'i kurtaran Türklerin bu şehri yakınakla bir şey kazanamayacaklari aşi­ kardı. Ayrıca yangın, Türk düşmam fanatik Erme­ nilerin hakim_ oldugu . bir bölgede çıkmıştır . Do. Paul D umont da, Çınar .Atay, Ta r i h Için d e 92 deki değerlendirmeye atfen 25 bin evin harap olduğunu kaydeder. Bkz. Paul D uniont, Mustafa Kemal, An­ · kara 1 994, s. 96'; Sizce bu rakamlar tahmini olup, abartılmış olmalıdır. 1 9) AYZV, s. 1 59 ; Hocaoğlu, "A.g.e.", s. 1 70 20) E rd e h a; A:g.e., s. 4 1 8 21 ) Us, A.g.e., s. 5 2 ; Halide Edip Ad ıvar Karargah'ın ateş alır al­ m az Karşıyaka'ya taş ı nd ı ğ ı n ı belirtmektedir. Bkz. Halide Edip Ad ıvar, Tü rkün Ateşle lıritihan ı , I stanbul, 1 992, s. 246; l smet l nönü ise sadece "Biz Karargah ı m ızı yangın bölgesinden ay ı -rarak karşı tarafa geçtik." demektedir. Bkz. Sabahattin Se­ lek, lsmet lnönü, Hat'ıralar, C. 1, Istanbul 1 985, s. 300 22) Paul Dumont, Marjrie Housepian, Symrna 1 9.92 The De­ structi o n of a City; London: Faber and Faber 1 972, s. 201 ve devamında yangının 200 bin kurban ver�iğ i ni, fakat bu rada ıiı übalağ alı bir tah min old u ğ u n u kaydedildiğ ini ifad e ile yine Housepian'ın A.g.e. inden naklen Amiral Bristol'un '·A merikan D ışişlerine gönderdiği 2 1 Eylül 1 922 tarihli telgrafta 2000 olarak gösterilen rakamın da­ ha uygun görü ldüğünü kaydeder. Bkz. Dumont, A,g.e., s. 96 bul

1 975, s. 48;

lzmir, !zmir '1978 s.


222

NI HAL ATSIZ ve .NEJDET SANC:AR .

layısıyla, çogu silahlı Ermenilerin buh.i:tıdugu bir yerde, sayısız eve girip çıkarak yangın çıkarmak · Türklerin yapabilecekleri bir iş gibi görünmenıek­ tedir23. Yangının Ermenilerle meskun yerlerde çık­ mış olmasıİldan dolayı Türklerin bu yangına kayıt­ sız kaldıklarını söylemek24 de dogru olmaz: Zira 7 Eylül 1 922 de İzmir' e yürümeleri . emri verilen Türk kuvvetlerine şehrin yakılması na mani olma­ lan e:mıi, vetilmiştir25. Böyle bir emir verilmesinin sebebi Yunanlıların Büyük Taarruz' dah sonra ric'at ederken güzergahlanndaki hemen her yeri yakmış olmaları olsa gerekir. Ayrıca, Greskoviç raporunda, Mevki Kumandanı Kazım Paşa'dan yangının · söndü:.. rülınesi konusunda 30 .istihkam efradı verdigini ve yaranın mahalline gittiklerini ifade etmektedi�6• Konuyla ilgili olarak Türk istihbarat Dairesi'nin bir tebligi yayınlanmıştır. 28 Ekim ı 922 tarihinde Lahey'de çıkan gazeteierde aynen yayınlanan bll teb lige· göre özetle: İzmir yangınımn söndürülmesi konusunda Türkler ellerinden gelen herşeyi· yap­ mışlar "ve felaketin önüne geçmege çalışmıŞlardır. , Yangımrt büyümesi · ise gerekli araç ve gerecin ye terli "olmamasından dolayıdır. Afyon'dan İzmir'e ka­ dar yapılan bütün tahribat Türk ordusunun şehir­ lere ve köylere · girmesinden önce vuku bulmuştur. İzmir de ise üç günlük idare ele ancak bu kad ar

23) Umar, A.g.e., s. 327 2�) Bilge U mar, 1. Ordu Ku mandan ı ve l zmir Vali Vekili N urettin Pcışa'n ın kas ttlı bir ihmal gösterdiğini, Türklerin yang'ı nın sönd ürülmesi için uğraşmadıklarını söylemektedir. Bkz. Umar, "A.g.e.'�, s. 327 . 25) . Selahattin Ta n sel, "Atatürk ve Kurtuluş Savaşı", Ankara, .1 965, ·s . 1 1 3 . 26) EK '


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

223

başarı elde edilebilmiştir. Ayrıca şehrin tahribb:ı­ deJl -Türklerin hiç bir menfaati yoktu ve şehirdeki emiakın büyük bir kısmı Türklere altti. Digerlerini de muhafaza etmekte büyük m:enfaatleri vardı. İzmir münhasıran Ermeniler tarafından yakılmış­ tır7.

Rauf (Orbay) Bey 5 Şubat 1 923 günü TBMM'nde yaptıgı - konuşmada, bazı Avrupa ve Amerika bası- nında, İzmir'tiı Türk1er tarafından yakıldıgı yolun­ da yayınlar yapıldıgıru, halbuki, İzmir'in Türk aske­ ri tarafından yakılmadıgırun Amerikan resmi me­ murlarının, bir takım tarafsız - devletlerin memurla­ nmn sinemalan, muhbirlen ve muhabirlertnin ra­ porlarında belirtildigini ve Hükümetin de bu konu­ da · neşriyat ya,ptıgım söylemiştir. Rauf Bey, . bu konuşmasında, Amerikalıların ve İngiliZlerin yam­ sıra Türkler:in de. emlakının _yanmış öldugtınu ifae\e · - · et-miştir28 • İzmir'in Türkler -• tarafından yakıldıgı iddiasına George Horton'un hatıratında29 geniş olarak yer ve- ·

-

27) A YZ V , s. 28) . TBMM Gizli Celse Zabıtıarı, C. lll, Ankara, 1 985, s. 1 277 29) George Horton, The B l ıghet Of Ası;�, New York, 1953 (Bu ese­ rin te mini ve tercümesinde yardı mlarından dolayı Yrd. Doç. Dr. Turan Akkoyun'a teşekkür ederim) Bu eserin son d erece . ön yarg ılı yazıldı ğ ı, J ames W. Gerard taratından yaZı lan Ön sö­ zünden, .eserin başı ndaki "Şehit l zmir" başlığ ıyla yazılan uzurica şiirden ve baştan sona kadar - gerek kullandığı ifadelerden gerek� se olayları Çarpi tmasından anlaşılmaktadır. Mesela bir yerinde:­ "An adolu'nun kıyı bölgesinden Yunanlıların hangi m etot-larla­ çıkarı ld ığını daha önce görmüştük. Gelişen ve sürekli büyüyen bu medaniyeti yok eden - köy ve çiftlik e v l e, r i n i · yıkari ve üzü m · bağlarını kökü nden söken katiller ve sürgünler anlatıldı. Denizden kaçmayı başarabilen çok sayıda Yunanlı Mayıs 191 9'da Yunan ordusu­ nun karaya çıkmasından sonra mahvedilmiş evlerine döndüler


224

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

rilmektedir. G . Horton, eserinin Giriş b ölümünde " l 3. Eylül 1 922'de şehir Mustafa Kemal'in ordusu tarafından ateşe verildi. Nüfusunun büyük bir kısmı öldürüldü ve dünya tarihinde eşine az rastlanan biı­ traj edinin gelişimine şahit oldum. " demektedir30• Yangının gerekçesi olarak da, Mustafa Kemal'in A­ nadolu'daki Hınstiyanları yok etmege azın ettigini göstermekte31, sonra da Papaz Charles Dubson'un "Türklerin şehri, Müslüman ve Yahudi olmayanlan sürmek · için yaktıkları" görüşünde2 . ve Chicagı Üniversitesi ögretiin Üyesi Sir Valentino Chirol'un 1 924 yılındaki bir beyanatındaki "Türkler Yunan ordularırtı parçalarlıktan sonra zaferlerinin kanıtı olarak Yunan şehri İzmir'i kül yıgınına çevirdiler." görüşüne�3 yer vermektedir. Amerikan Koleji Mü­ dürü Bayan Mill� 'in Türklerin evlerin içine petrol · varilieri taşıdıgiriı ve her' seferlnae evlerinden alev-· ler çi.ktıgını �ördügü ifadesi de kaydedilmektedir34• G�Horton'a göre yangırtla ilgili asıl gerçekler şunlardır: ·

1- Ernieni bölgesine giden yollar Türk askerleri tarafından tutulmuştu ve katliam devam ederken kilnsenin içeri girmesine · müsaade edilniiyordu: · .

yıkılmış mülklerini y en iden i m ar için işe giriştiler Mustafa Kemal H ırıstiyanları t a mame n yok etmeğe azmetin iştir. Ortaya çı-kan plan şehrin hırs. ve ka n dökülmesine teslim edilmesi ki; bu Türklere her zaman zevk .vermiş olan bir. işti, şehrin yakılmas ı ve Yunanlıların esir alınmas ı idi.": demektedir. Bkz. . Horton, A.g.e.s. 1 1 3-1 1 4 30) H o rt on A. g . e . , s • . 1 1 3 1 ) Horton , A.g .e., s . . 1 1 4 32) Horton , A.g.e . , s. 1 76 33) Horto n , A.g.e., s, 1 .1 .3 . 34) Horton A.g.e�, s. 1 44 _ ve


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

225

2- İçlerinde bir çok askerin de .bulundugu silahlı Türkler bölgeye girdiler, yagmahıyarak, katlede­ rek, yok ederek ilerlediler. farklı �yerlerde teneke­ lerle petrol ve benzeri yanıcı şeyleri taşıyarak veya paçavralan petrole doyurarak pencerelerden atarak yangın çıkarttılar, ·

·

3- Şehrin Avrupa bölümünde kaldirım taşlan alt­ Ianna küçük bombalar yerleştirildi; sokaklara pet· rol serpiştirildL ·

· ·

4- 9 Eylül ı 922'de Ermeni bölgesinde yangın çıkardılar. 8 Eylül akşamı İzmir'de hiç bir Yunan eskeri kalmamıştı. Kontrolü ele alan Türkler aske­ ri kontrolle Ermeni bölgelei-in şehri yagmalamayı, öldürmeleri ve tecavüzleri sebebiyle ş ehrin tüm Hınstiyanlan dehşet içinde evlerinde . saklanıyor­ lardı. Onlara s okaga it�n husus evlerinin yanına· sıydı. ·

5- Güçlü bir rüzgar Hınstiyan bölgesine dogru estigi zaman Etmeni bölgesinde · ateşler yakıldı. Turkler - bu facialan yaşayan Hıristiyanların açılan­ na iştirak etmediler. Muhammed'in. bölgesi aydın­ lıktı; sevinçli kutlamala:rla şarkı söyleyip dans edi· · · yorlardı. · . 6., Türk askerleri dar caddeler:i petrolle · ve ça­ buk ttıtuşucu maddelerle ıslataiak alevleri İzmir'in modern Yunan · ve Avrupa bölgelerine yönlendir­ diler. 7- Amerikan Koleji Başkanı ve Amerikan donan:.. masından bl.r çavuş dövüldüler. Amerikan donan­ masından bir müfreze de yakıldı35•

Umumiyetle hamasi d uygulann hakim ol�ugu bu

35) Horton, A.g.e. s. 1 1 4 vd.


226

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

iddialar Ek'te stinduğ;umuz Greskoviç'in raporuyla tezat teşkil etmektedir. Horton'un bu . iddialarının tani aksine Asım Us da Y:unanlılann planlı bir imha ve tahrip politikası izledikJetini ifade etmektedlİ36• H orton'un rüzgarın Hırıstiyan bölgesine doğ;ru estiğ;i zaman Ermeni bölgesinin · ateşlendiğ;İ içldiası kanaatimizce kasıtlı bir iddiadır. Zira yangının aynı · zamanda Türk mahallelerine sıçramayaca,ğ;ı söyle­ n emeyeceğ;i gibi yangının çıktığ;ı mahallelerde Türklerin de yaşadıklarını ve zarar gördüklerini b elirtmemiz gerekir. Horton · eserinin bir yerinde Türklerin 8 Eylül akşamı şehre hakim olarak polis vazifesi gören devriyelerin görunmeye başlandığ;ım, bunların iyi c;lavranmış olduklanm, az sayıda Türk subayının şeytanlık ve talan yapartlara karş'ı koy­ duklarım, hatta· Müslüman olmayan yerliler-e: ya.:­ . kınlık gösterdikleri konusünda inanılabilir rapor­ Iann b'ulundugunu, ancak kendisinin böyle bir ya- . · · kınlık gönnedigini ifade etmektedir37• Ermeni ma­ hallelerinin abluka altına alınması Horton'un ifade · ettiğ;i gibi bir . katliam amacı taşımamaktadır. Er­ meni mahallelerinin ablukaya alınması tamamen yangımn kontroL altına, alınması içindir38 • . Horton, istirdattaki Türk coşkusunu ifade ederken Yu:. nanlıların izmir'i işgal ettikleri günlerdeki Türk­ lerin acı dramından hiç bahsetrrıez. · Kaldı ki J.stir­ datta TÜrklerin asıl muhatabı Yunan askerleri idi. işgal süresince Yunan · askerlerinin Türk 'halkına yaptıklan her türlü zulme iŞtirak eden yerli Ruİil­ lann bir kısmının tedirdindliğ;i ise suçluluk psiko36) Us, A.g.e., s. 60 vd. 37) Horto.n , A.g.e., s. 1,29 38) Bunu Mevki Kumandanı Kazım Paşa'dan Greskoviç istem iştir. Bkz. EK


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

227

zu ile izah edilebilir. Her şeye rağ;men- Türk ordusu İzmit' e girdiğ;i zainan kaçmamış v�ya kaçamamış olan Rumiara bir fenalık yapılmamıştı..t'9•

Chicago Tribun

muhabirine 26 Eylül 1 922 de verdiğ;i demeçte Mustafa Kemal Paşa'nın· söylediğ;i şu sözler istirdatta Türklerih halet-i ruhiyelerini ve bu olaylar karşısındaki durumunu izah etmektedir: " . . . Görüyorsunuz . ki·, İzmir'de hiç bir katliam vaki olmadı. Münferid yağ;ma ve katil vukuatını men et­ mek gayr-ı kabildir. Bir ordu dörtyüzelli kilometre yol yürü dükten sonra şehre girer, bir de geçtiğ;i yerlerde kendi yerlerinin yakıldığ;ırıı . yağ;maya uğ;­ radığ;inı, akrabasının öldürüldüğ;ünü · gözleriyle gö., rürse böyle bir akeri zapt ebnek .müşktidir. Manrcı­ fih intizamın ilhlal edilmediğ;in,i .görüyorsunuz. Bir intikam ve mukabcle-i bi'l-misil fikrinde ' değ;iliz"�� Yunanlıların işgalleri süresince ve ric 'atleri sı­ rasında Türk halkına yaptıkları mezalim ·. ile köy, kasaba ve Ş ehirleri yakıp yıkmaları, İzmir'in Yu­ . nanlılar tarafından yakıldığ;ı kanaatini oluşturmak­ tadır. Uzun süre İzmir'de yaşamış olan Forbes adlı bir İngiliz 30, Nisan 1 92 1 'de . Lord Ri ddeli' e gönderdiğ;i yazılarında: " . . . Nazilli bölgesinde bugüne dek yapılan kamçılama kurşunlamaya dönüşmüştür. Tüin ülkede bir terör havası esmeye başlamıştır: Yunanistan'dan gden askerlerin disiplini oldukça zayıftır. Gördükleri her Türkün başıboş bir köpek gibi öldürülmesini görev sayıyorlar; . Hiç bir Türk Şimdi güven içinde dolaşarnıyar ve hatta Osmanlı

39) . Fahrettin Atay, " lzmir Faciasının Muhake!mesi B E LLETEN C. ' XX III, Sy. 89 (Ocak 1 959), s. 1 56 40) S ö y l e v lll, s. 45 "

.


228

NIHAL ATSIZ . ve NEJDET .SANCAR

Ruinları bile Yunan askerlerince tedhişe tabi tutu� luyor. ·Türkler adalet ve iyi yönetim niteliklerinden yoksun Yunanlıların merhametine terk · edilemez. Aksi . halde olayları ve sürekli ·savaşa neden ola­ caktır" demekteydi4 1• Duinıupınar'da bozguna ugrayan Yunanlılar . iz­ mir'e dogru ric'at ederlerken yolları üstünde bul­ duldan her şeyi yagma edip yakıyor, Türk halkını kınp geçiriyorlardı. Eskişehir, Kütahya ve diger bir çok köy ve kasaba ateşe veriliyordu42• . Paul 'Dt.ımont, 'Yunaruılar yollan üzerindeki , her şeyi tahrip etme · taJimatı aimıştır. Çılgınca kaçış­ larında, delnir yolunu tahrip etmek, köprüleri ha­ vaya iıçunnak, mahsulü talan ' etmek, şehirleri . ve kÇ>yle:tLyakmak ve sivil halkı . katıetmek için zaman buladıklardır.·: . Aydın'dan, Manisa'dan, Sulhırihi­ sar'dan; . Kasaba' dan, Salihli'den, Uşak'tan Alaşehir ve diger bir çok şehirden geriye ne kalmıştır? Küllerle örtülü tarlalan, kömürleşmiş meyve agaç­ lan, gövdeleri yerlere yayılmış üzüm bagları . . Batı Anadolu artık harabiyet yıgınından başka bir Şey degildir" demekte, Anadolu'nun diger şehirleri ta­ mamen ·•· yerle . bir edilmişken İzmir'in mucize kabilinden kurtulmuş göründügünü, ancak bunun bir geciknie oldugunu ve 13 Eylülde · gazetelerin iz­ mir'in yandıgı haberini verdiklerini ilave . etmekte,. . . , .

djı-43 ·

.

.

.

,.

4 1 ) S elahi R. Son y e l, "Kurtuluş S avaşı Günlerind e Yu nan l stilacı­ . ları n ı n Batı Anadolu'da Uygulad ı ğ ı Siyaset", Son Yüzyı llarda · I :Zmir ve Batı Anado l u U l u s lara r'a sı Se m pozyu mu, Te, bliğler (H az. Tuncer Baykara), lzmir 1 994, s. 267 42) Selahi: R Sonyel, Tü rk Ku rtu luş Savaşı ve Dış Po l itika, C. ll, Ankara, 1 986, s. 267 43) Dumo nt, A.g .e. , s. 95-96 ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

229

İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold, Yunanlıların Bursa'yı boşaltmalarını izlemek için oraya gönderilen Binbaşı H . G .Howel'in 1 5 Eylül 1 922 tarihli gizli raporundan şunları nakl etmek­ tedir : "Mudanya' dan Bursa'ya dek uzanan tüm yol boyunca köyler yanıyordu . Bu- köyleri bizzat Yu­ nanlılar ve Rumlar yakıyordu. Bana, bunu, benimle birlikte olan bir Yunan subayı söylemiştir. Yunan askerleri Fransız Konsolosluğ;u'na ateşe vermiş­ lerdir. Ama yangının farkına vanlinış ve fazla .zarar yapmadan söndürülniüştür. Ayriı zamanda Yunan­ lilar Bursa'daki köpıüleri yıkmış ye bizzat ana kili­ s elerinin binasını ateşe vermişlerdir. Kilise ve bi­ tişiğ;indeki 40 kadar ev büsbütün ·yanmış br� İta1yan Konsolosu Mazzi'nin bana anlattığ;ına. göre, kendisi, Yunanlıhırın 60 yaşlı Türk kadını ve çocuğ;unu öl­ dürmüş oldukları · bir Türk köYünderi ;henüz dön­ müştü. Onların bir çogtı öldürülmeden önce ırzla­ rına geçilriıiş , kadınların memeleri kesilmişti. Bu olayları daha sonra Yüzbaşı Koçher de doğ;rula. mıştır'" . Atatürk 27 Ocak 1 923'de İzmir'de yaptığ;ı ko­ nuşmasında istirdatta İzmir'e girdiğ;i günü anla­ tırken şunları s öylemekteydi: " . . . Belkahve sırtla­ rından seyrettiğ;im' zaman İzmir'in güzel limanı İti­ laf Devletlerinin harp gemileriyle dolu , sokakları henüz düşman ayaklan ile çiğ;neniyor. Top, mitral yöz ve tüfek sadalan işitiliyordu. Bir gün sonra idi ki, bizzat içeriye girdik. Hala şehrin cenup ta­ rafından toplar patlıyor ve zavallı insanlar, buranın iyi insanlan düşmanın mutazamn bulunuyordu . . Bu defaki intibahatını hülasa etmek lazım gelirse, di­ yebilirim ki, hem teessür hem de sürfıt ile karışık

44) Sonyel, A.g . m . , s. 71 ·


230

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SllrfC:Ail

idi. Müteessirim çünkü düşman üç buçuk sene . zarfında yaptıgı mezalim ve itisaf ile iktifa etmek istemiyordu. Aynı zamanda program dahilinede bu güzel şehrin en güzel yerlerini yakıyordu. İzmir alevler dumanlar içinde. Bütün halk bu · İnanzara-yı elime karşısında bitaab rnüteessirdi. Gözlerinde yaşlar vardı.' Bin bu teessüre iştirakten men'-i nefs edemezdim. "46. ·

·

İzmir'deki ing� Başkonsolosu Sir Harıy Lamb., Yunan Yüksek Komiseri Sterghiades ile Tij_rk köy­ lerinin yakılıp yıkılınası konusunda görüşmüştür. Tergtı.iades, bir yandan bu konu hakkında bilgisi olmadıgıni söylenmiş, sonra da bu çeşit tahriiple-, rin . riıutlaka . y�pılması gerektigini anlatmaya çal�ş­ mıştır. Opa göre çekilmekte olan bir. ordunu� üy:.. gun 1;>1çimde korun�ası iÇ,in bu çeşit olaylar< ka­ çınılmazdı46. Lamb, · ırıgiltere Dışişleri Bakanı Lord · C.urzon'a 6 �ylül · 1 92 2 . tarihinde · gönderdigi yazı­ sırıda da:· ''Yun�nlılar hala geri çekiliyor ve yollan üü�rirtdeki her şeyi yakıyorlar" : 7 Eylül · 1 922 tari:­ hinde de Yunan Yij_ksek Komiseriyle görüştügünü ve örgütsüz kalan Yunan askerlerinin şehirde yan­ gın çıkarmalan i.J'ıtimalinin oldugunu söylediğ;ini bild 1riyordu47. Biraz daha geri gidersek, . Mart ı 92 2 'd e Sir Harry Lamb, ingiliz Yüksek Kômiseri Sir Horace RUmbold'a şu kanaatlerini , bildiriyordu: "Yunanlılar burayı terk etmek zorunda olduklarıni anlamışiardır ve terk ederken de arkalarında bir çol bırakmaya karar . vermişlerdir:-. Bundan kimin zarar. görecegı · umurlarinda bile degildir. Zaman ve araç varsa ellerine geçirecekleri her şeyi .Yunani45) S Ö y l ev ll, s : 77�78 46) Sonyel, A.g.m., s. 70 47) Ayn ı yer ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

231

stan'a taşıyacaklardır. rürkler yağma edile�ek, yurtları ve evleri yakılacaktır. Yabancıların neleri varsa hepsi alınacak ve kendi başlannın çaresine bakmak üzere terk edileceklerdir"48• ·

6 ; Eylül 1 9 2 2'de Amerikan, ingiliz, Fransız' ve ıtalyan Konsolaslan Y..unan Harbiye Bakanı Thedokis'ten t�lgrafla,; İzmir'in yakılİnaması ve talan edil­ memesi için garanti istemişler, Theodokis ise her hangi bir garanti veremiyeceğirii bildirmiştir49• Theo dokis'in herhangi bir garanti verememesi ta-. biidii. B\1 , Yunanlıların beldenildiği gibi İzmir'i ya- . kacakları anlamına da gelmez. Ancak burada Müt­ tefik konsolosların daha 6 Eylül'de böyle · bir teminat istemeleri dikkate şaayandır. .

. ·

.

•.

)

.

·

.

·

.

İzmir. yangınının Yunanlılarca çıkarılmış olabi­ leceği kanaatinin, Yunanlıların şehirde kalmak is­ teyen Hırıstiyan halkı beraberlerinde . götürmek için şehri yakıp tahrip edeceklerini . söylemiş . ol­ malarından50 da kaynaklandığını söylemek mümkündür. '

·

İngiltere'nin iZmir' deki Yardımcı Konsolosu Mr. Role'un Türk ordusunun İzmir'e girdiği günleri al)-

48) Aynı yer 49) Selah atti n Tansel, Mond ros'tan Mu danya'ya . Ka d ar, C. IV, I stanbul, 1 99 1 s. 1 97; Ingiliz, Fransız ve halyan Komutanlar 1 O Eylü l 1 922'de Yunan Generali Sumelas'a Bursa'n ın yakılma- . s ı ndan sakın ı lmas ı n ı ihtar ettiler. Bkz. Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kron o lojisi, Ankara 1 989, s. 1 93 50) Greskoviç raporunda; taarruz başladı ğ ı zaman Yunan subay­ ları n ı n ve efradı n ı n "l zmir'i Türklere bırcı-kmaya mecbur kalacak olursak yakacağ ız, y ıkacağ ız sözlerini her yerde söyled iklerini, bu sebeplı:ı yan g ı n ı n kasten çıkarı ld ı ğ ı · kanaatini taş ıd ığı n ı ifade et m ektedir. Bkz. EK


232

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

latan raporunda, '!Boşaltma çok hızlı yapddı ve Yu­ nan askerleri şehre gelir gelmez gemilere doldu­ rolup yollandılar. Gelince büyük zarar ziyan vere­ ceklerinden korkulmuştu . Ama öyle üzgün ve bitkindiler ki, Onların tek arzuları kaçıp uzak­ laşabilmekti" görüşüne5 1 dayanarak Yunan askerler­ inin artık İzmir' e Ulaştıkları sırada halet-i ruhiye­ lerinin İzrrtir;i yakınayı düşünemiyecek bir durum­ da olduğu da söylenebilir. Ancak Yunan askerleri­ nin. işgalleri süresince yaptıkları kötülüklerde bir kısım yerli Rumun da yer aldığını söylememiZ ge­ re}tir. Bundan dolayı İzmir yangınında Rumların da b ulundukları akla gelmektedir. Bir · çok belgede ve eserde Yunanlılar tabiri genel olarak kullanılmakta, Rumlar 1 ayrıca zikredilmeİrıektedir. Esas en yerli Rumların yanışıra Ermeniler de devlet · aleyhinde faaliyetlerde bulunmuşlardır. Garp Cepnesi Kuman­ danı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa bir telgrafında Erme nilerle Rumların casusluk ve her çeşit ihanetle gibi memleketin · savunmasını zayıflatacak hareketler . den geri durmamış · olduklarını belirtmektedir52 • . Asım Us da, silahlar ve bombalada mücehhez Rum ve Ermenilerin, bütün meşguliyetlerinin Türkler üzerinde zulüm ve işkencenin her çeşidini tatbik etmek ve soygunqıluk etmek olduğunu söylemek­ tedir53. Ermenilerin de bu hareketlerinden dolayı Rumlarla birlikte Batı Anadolu�da kısmi bir tehcire tabi tutulmalan gerekmiştir54•

5 1 ) Umar, A.g.e., s. 301 -30 1 Dipnot 52) Nuri Köstüklü, ''Milli Mücadele'de Denizli, Isparta, Burdur ve Çevresindeki Az ı n lı kların Tut u m ve Davra n ı ş ları", At a t ü r k Araştırma Merkezi Derg isi, C.V, Sy. 1 5, (Temmuz 1 989), s. 682 53) Us, A . g . e . , s. 65-66 54) Köstüklü, A.g .m . , s. 679 vd.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

233

İzmir yangınının Ermeniler tarafından çıkanı­ dıgı genel bir kanaattir55• Türklere g'öre yangın, Yu­ nanlılar ve kiliselerine patlayıcı madde doldurmuş oldukları dognilanan Ermeniler tarafından çıkarı!mıştır56• Evleri yanrrıış olan yabancılar· yangının Ermeniler tarafından çıkarıldıgını · söylemişlerdir. Rumlar ve Ermeniler l ise yangınıri Türkler tarafın­ dan çıkanldıgını ileri sürmüşlerdi�7•

27 Ekim 1 922 tarihli resmi tebligde, " . . . Türk ordusu işg:;ılin ·üçÜncü gününe kadar emniyeti tam olarak saglamıştır. bu sırada Torkum'un58 emrinde­ ki Ermenilerin kiliselerden birine :sığınarak silah kullanmak hazırlığına giriştikleri oğrenildi. o za­ man Türk askerleri kiliseye hücum ettiler. Kurtu­ luş çaresi göremeyen Ermeniler kiliseyi ateşe ver­ diler. Bu da kararlaştınlmış bir işaret oldu. Çünkü Türkler 9-ynı anda yakındaki · diger Ermeni mahal­ leleri hallerinin bir çok yerinden patlamalar ve yan- gınlar başladigını gördüler . . . İzmir yangınını Ermeniler çıkardılar" denilmektedir59•

Bazı Ermenilerin istirdattan önce

"İzmir'in

55) Nai l Moral ı , Mütaırekede lzmir, Önce le r i ve · Sonraları, I stanbu l 1 976, s. 1 64. 56) Dumont, A.g.e., s , 96 57) Tansel A.g.e., IV, s . 1 90 58) Ermeni Generali Tork!Jm Yunan Kom iseri Sterghiades'e müra­ caat ederek g önüllü toplama kon u s u nd a anlaşmışlardı r. Bkz. Us, A.g.e . , s. 67; Anadolu'nu n m u htelif yerlerinde faaliyet gös­ teren Tarkum çeteleri Türkleri bir h ayli meşgul etmişlerdir. Rauf Bey , 5 Ş ubat 1 922'de TBM M'nde, Tarkum çetelerinin Batı Trak­ ya'da halkı k'atlettiklerinin haber a l ı n d ı ğ ı n ı; ancak Tarkum çete­ lerinin Batı Trakya'da bulund uklarına dair mevsuk haber bulun­ mad ığ ı n ı söylemiştir. Bkz. TBM M Gizli Gelse Zabıtları, C. l ll, .An­ kara 1 985, s. 1 277 . 59) AYZV, s; 254-255; Hocaoğlu , A.g .e. , s . 1 81 -1 82

·


234

NIHAL ATSIZ ve NEJDET ·SANCAR

Türklere teslim etmeyecegiz " yolunda söledikleri · sözler60 ile istirdattan önce Türk balkına yaptıklan zulümler61 ve yangının Ermeni mahallesinden Çık­ mış olması ile yangın sırasında bazı Ermenilerin menfi davranışlan yangının kasıtlı olarak · Ermeni­ ler tarafından çıkanldıgı ihtimalini . . kuvvetlendir­ mektedir.

Matbuat Müdiriyet-i Umumiyesi'nce resrili bel­ gelere dayanarak kaleme alınmış olan Anadolu'da, Yunan Zulüin ve Vahşeti, Ankara 1 338 adlı kitapta, ., İzmir . yangım konusunda EK'te verdigirniz İzmir İtgortaları itfaiye Kumandanı . Greskoviç'in raporu­ nun yanısıra resmi . tebligler, basında çıkan bazı yazılar ve bazı ifa,delere yer verilmiştir. bu kitapta verilen. bilgilere göre:1- ' Ermeni Mahallesinin muhtelif yerlerinde bh-­ bir( arkasından . Ermeni evlerinden ayrı ayrı ateş çıktıgı görühnüştür� · .

2- Ateş çıkan evierden silahlı Ermeniler çık­ mıştır . . ' . 3 - Bulvar ·üz erindeki tahta barakalara bitişigin­ deki Ermeni evlerinden yaglı paÇavralar atılmıştır. 4- Aya Dokla'da bir Ermerıiİıin çıktıgı eve kendi eliyle ateş verdigi görülmüştür . .· . 5:_ Ernie:Qi _ evlerinin çogunda ateşin yayılmasına yarayacak yi1n ve pamuk yıgınlanna rastlanmıştır. · . 6 - _ İtfaiye:nin çalışmasu:ıa engellemek için .bir . ..

..

60) . AYZV; · s ; 1 60; Hocaoğ l u ,� A.g,e, s. 1 74 6 1 ) Mesela, Rurıi ve Ermenilerden müteşekkil bir çete, Menemen'in Yany<ı Köyü'nde, halkı camiye doldurup bir köylüyü öldürm üşler, köylülerden 4000 lira gasp etmişlerdir. Bkz. AYZV, s: 1 74 i


NI HAL ATSIZ ve' NEJD'ET SANtAR

235 .

çok Ermeni itfaiye birliklerinin üzerine ateş açmışlardır82. · �.. · · Aynı kitapta itfaiye Teşkilatı'nda gör�vli bazı ki­ şilerin yangının Ennenilerce çıkarılmış oldugu yo­ lundaki ifadeleri63 ve ifadelere göre; yangının Adai­ ka semtinde, Elvan sok�gındaki bir rilmekte ve ifa­ d elere göre yangının Adalka . Semtinde. Elvan So­ kağındaki bir evde çıkmış olduğu, yangın çıkbk-: tan sonra bu ev<:len çıkan bir Ermeninin yakalan� .dıgı, bu şahsin Bedros adında btt Ermeni olduğu ve evi kasıtlı yaktığını itiraf ettiği belirti�ektedir64• Yine bu kitapta İzmir yangının Ytihanlılarla Er­ . m eniler · tarafından çıkarıldıği görüşlerine ve . ifa... delerine yer verilmektedir: i

'

İzmir Katedrali Şanuvanı Don Polikarp , Piyade · Yüzbaşısı Kamil Bey'e mektubtinda, İzmir yangını:-· nın Yunanlılarla Ermenilerin . çıkardığını ifade' etmiştiL Ona göre; yangın çıktığı gün Edgar Kine · Ge:mlsi'nde bulunan Fransız Amireili Dumerıil (Dus- ' menil) 65 ve Kurmay Heyeti İzmir · yangınını Yu­ nanlılar ve Ermenilerin çıkartıkiarına inandıklarını söylemişlerdir. Aynı gün Jandark Gemisi'nin Ami ­ rali Leve Surd da İtalyan Albayı Edvar De Jiyardano da bunu tastik etmişlerdir. Bir İtalyan Subayı da . türklerin İzniir'e girmesinden 20 gün önce Yunan­ lıların petrol satın alarak · polis bölgelerine dagıt­ tıklarıru soylemiştir. Latin Ka.folik Başpiskoposu ve ·

62) 63) 64) 65)

'

AYZV, s. 1 60-1 6 1 ; Hocaoğlu, A.g.e., s. 1 74 Ifadeler i Çin bkz� A YZV, s. 1 61 vd. AYZV, s. 1 65 vd. Hocaoğlu, A.g;e., s. 1 76-1 77

Dusmenil, y a n g ı n ı söndürmeye çal ışan Frans ız as kerlerinin , üz.e rlerin e Hum lar taraf ından ateş edildiğini söylemiştir. Bkz. AYZV, s. 1 63


236

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

maiyeti de Katalik cemaatinden aldıklan bilgiye dayanarak yangıru Ermenilerle Yunanlıların çıkar­ dıklarını doğ;rulamıştır68• Sen Jozef Kilesisi'ne sığ;ınanlardan Arsen adında bir Ermeni Kilisede bulunan diğer Ermenilerin İzmir'deki Boyaciyan Ermeni Okulu Müdürü ' Boya­ ciyan ile' Agopyan'ın idare ettiği bir komitenin İzmir yangınını çıkardığıru ve Yunanlıların Manisa Hapishanesinden şehirleri yakmak ve . Müslüman­ lara diledikleri zulüml eri yapmak için serbest bıraktıklan Aram Kayzer'in de bu örgütte bulun, duğunu söylemiştir67 • ·

1 5- 1 6 Eylül 1 9 22 tarihli resmi tebliğde, İzmir yangınının Ermeni ve Rum teşkilatlan tarafından çıkarılmış olduğunun tahakkuk ettiği . belirtilmek­ tedir. Aynı tebliğde -bir çok şahsın suçüstü yaka­ landığı da ifade edilmişfu&8• İzmir yangınının bütün gazetelerde ilk haber o­ larak , yer aldığı Fransa'da dalıçı ziyade bir. Yunan­ Ermeni komplosu üzerinde durulmuştur. Ingilizler iSe Türkle:ri sorumlu tutmak istemişlerdir69• ·,

1 5 ' Eylül 1 9 22'de ingiliz Başkonsolos·u Sir Har­ lamb Dışişleri Bakanlığı'na, durumun daha çok ka­ rıştığını, şehrin Müslüman mahallesi dışında aşağı yukan tamamının yandığını bildiriyordu70• 1 8 Eylül 1 922'de ingiliz Akdeniz Başkomutanı, Deniz Bakanı'na sadece şehirde yangım gördüğünü 66) 67) 68) 69) 70)

AYZV, s. 258-259; Hocaoğlu, A.g.e., s. 1 82-1 83 AYZV, s. 1 61 ; Hocaoğu, A.g,e., s. 1 74-1 75 AYZV, s. 1 6.2 D u mont, A.g . e . , s. 96 Bilal Şimş l r, i n g i l.iz B e l g e l e r i nd e Atat ü rk, (1 91 9-1 938), C. IV, s. 41 4


NIHAL ATSI� ve NEJDET SANCAR

237

bildinniştir71• İngiltere'nin İstanbul Yüksek Komiseri Rumbold da Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a 22 Eylül 1 922 ta­ rihli telgrafında, İzmir'.in yanmasının Mustafa Ke­ mal Paşa'yı çok etkiledigini, fakat diger. Türklerin bunun savaşın tabii bir. neticesi ve bir savaş kazası olarak gördüklerini, Fransız Yüksek Komiseri'nin İzmir'in yakılmasında Türklerin soru.mlu tutan ra. porlara inanmadıgını belirtiyor ve kendi bilgileri­ nin ise bunun tersi odugunu ifade ediyordu72• Bu ra­ pordan Rumbold'un İzmir'in yakılmasından Türk­ lerin sorumlu oldugunu düşündügü anlaşılmaktadır.

·

.İngilizlerin yangından Türkleri :sorumlu tutmak istemelerinin asıl sebebi meselenin Türkler aley­ hinde siyasi malzeme yapılmak istemesi olsa ge­ rektir. Zira, 1 6 Eylül 1 922'de İngiliz Dışişleri Ba­ kanı Lord Curzon Runiböld'a gizli ve çok acele bir telgraf gönderiyor ve izmir'de Türklerin zulüm yaplıkları dogrulanırsa bunun işlerine yarayacagını" bildiriyordu73• ·

··

Büyük taarruzdan sorira ric'at eden Yunanlıların güzergahlarındaki tahribattan sonra, İzmir'de de benzer bir durumla karşılaşılabilecegi konusundaki İngilizlerin görüşlerini yukarıda vermiştik. Her şeye ragmen Türklerin suçlu görülmek istenmesi, İngilizlerin savaş süresince takip. ettikleri politi­ kanın bir devamı olsa gerektir. Zira, İzmir'in iş­ galinden önce Yunanistan'ın Batı Anadolu'daki Ruriılara Türklerce zulüm yapıldıgı iddialan ingiliz­ ler ' tarafından destek görmüş, hatta Yunan işgali

7 1 ) Şimşir, A.g.e., 72) Şimşir, A.g.e., 73) Şimşir, A.g.e.,

s.

s. s.

437 493 41 9


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

238

için bir gerekçe olarak ileri sürümüştÜr. İşgalden kı­ sa bir süre sonra Yunanlılar ve Yerli Ruiillann Türk­ lere yaptıkian insanlık dışı davranişlar Müttefik.., . lerarası bir Tahkik Heyeti'nin bölgede inceleme­ lerde bulunmasını icap ettirmiş ; Heyet'in ineele meleri sonunda Paris Barış Konferansı'na sundugu ve Yunanlıları sorumlu tutan raporuna ı�agmen İngilizler ' Yunanlılara ' destek vermeye devam etmişlerdir. Yukarıda basettigimiz Lord Curzon'un telgrafında İzmir yangınından bahsedilmemekle birlikte yangın Türkler · tarafından çıkarılmış . olur-:­ sa, bu Türklerin zulüm yaptıklan anlamına gele­ cekti. Ayrıca Yukanda bahsettigirniz Sir Harry Lamb'ın _. . Dışişleri'ne telgrafında şehrin MüslÜman mahallesi dışında aşagı yukarı tamamının yandıgını ifade et.., mesi, , G.Horton'un "Türkler izmir'i ne zaman inşa edecekler? sorusu sık sık sorulmaktadır. Halbuki bu yanlıştır. Çünkü Türk İzn:ıir'i yakılmamıştır" ifa� desi74 ile bir paralellik göstermektedir. Yangının müsebbibi hangi taraf olursa olsun, müt- . tefikler gerek yangının önlenmesi, gerekse ya.n -: gından sonra cereyan . eden olaylar karşısında ses-, siz ve ilgisiz kalmışlardır75• Bunda şehirdeki ingiliz ve Fransız yetkililerin önce kenıji toplumlannin · selametini saglamak düşiincese6 de· etkili olmuştur, . .

.

.

.

.

'

·74) Horton, A.g.e., s. 1 1 0 75) Yangının en şidd etli anında Fransız ve Ingiliz denizcileri kaçışan .

·insanların çığiık iarı nı duymani ak için grameto nların ı bağ ı rta ba­ . ğ ı rta çalmaktaydılar. Bkz. D u mo nt, A,g.e., s . 96 76) Ingiltere'nin Istanbu l Yüksek Kom iseri Sir 'Rumbold 1 2 E y lül 1 922 tarihinde D ışişleri Bakanı Lord Curzon'a. yazısında, "Bizim ilk kayg ımız Ingiliz toplumunu koru maktı" demektedir. Bkz. Şim- · şir, A.g .e., s. Aoo· ·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

239

- EK İZMİR sİGORTALARI iTFAYİ K:tiMAN'nANI MÖSYÖ GRESKOVİÇ'İN İZMİR BÜYÜK YANGINI HAKKINDAKi RAPORUDUR . . ·. ·

·

t

Son harikaf-ı _ taarruziye b�şladıgı zaman zabi an ve efradın agzından . "İzmir' i Türklere bırakmaga mecbur kalacak olur isek yakacagız, yıkacagız" ta­ birleri çıkıyor . idi ve her yerde söylüyorlardı. 8 Eylül sene 38 günü saat 6 sonrada iki Yunan aske rinin Hacı istan Mahallesi'nde :çavuş sokagı'nda iki numrolu hanenin karşisında bulurian ve ingiliz teb' ­ asından olan "Mösyö Fulblirc"un hanesinin pence­ resinden içeri attıklaruu gördüm. Tabii kendimin selameti için askere bir şey . söylemedim. Fakat, kibrit sönünceye kadar nezaret ettim ve hane sahi­ bini telaşa · düşürmemek için haber vermedim; . 9 . Eylül sene 38 cumartesi gÜnü saat 2 sonrada Tür­ kiye ordusunu;n süvari kıtaatı İzmir Kasabası' ha gir· dikten sonra hiç bir vukuat zuhur etmedigini gördüm. i O Eylül sene 38 Pazar günü ingiliz . Beglik Vapurunun bir çavuş ile sekiz ingiliz neferi yangın kulesine . kadar . geldiler: kuleye çıktilar ve vapur ile kuleden ' flama ile muhabere ettiler. Muhabereleri ertesi güne kadar devam etti . ,l l Eylül sene 38 tari­ hinde Ingiliz Çavuşu elinde bir kagıt ile bana geldi ve dedi ki, Gemi Kumandanıyla olan muhaberemiz bundan ibarettir: "Bu akşam Karantina'daki TÜrk hastanesini yakacaklardır" Ertesi günü 1 2 Eylül sene 38 sabahı Buca Mahallesi'nde muklın itfa�ye Komisyon Katibi Mösyö (Zakmisir) gece yansı B1l­ ca'ya iki tren geldigini ve bütün ingil� a.ilelerinin serian �zmir' e nakl · ve gerriiye irka:b oluiıduklarıriı söyledi. Anladırtı ki, İzmir'in başina tarifi gayr-ı · ka­ bil büyük bir felaket gelecektir ve Yunan efr'!dınin .

.

·


240

NIHAL ATSIZ 've NEJDET �ANC:AR

s öyledikleri çıkacaktır. ı ı - ı 2 Eylül sene 38 tari­ hinde itfaiye efradı yangın kulesinde nöbet bek­ lerken Ermeni · kilisesinde · ve diger yüksek mevki­ lerde kiremitlerden Ermenilerin faaliyetlerini dür­ bün ile gördül�r ve bana söylediler. Aynın ZC\manda itfaiyeden bir kaç Ermeni Kilisesi'nin çan kulesi­ nin sabıkan taht�ı karara alınmış olan parolalı mu­ habereler oldugunu gördüler. ·

ı o- 1 2 Eylül sene SB'e kadar geçen üç gün zar­ fında Ermeni Mahallesi'nden Tepecik Mahallesi'ne kadar çıkan yangınlann adedi ve bu yangınlarda · müşahede ettigim ahval itfaiyenin 30 senelik ista­ tistik cetveli;nde görülmemiştir. ı 1- 1 2 Eylül sene 38 nısfü'l-leylden bir saat son­ ra Ermeni Mahallesi'nden yangın Çıktıginı haber verdiler. itfaiye efraaı yangina hareket ederken ve Rum Hastanesini geçerken ı 2 0- 150 kadar çoluk ç ocuk ve kadın sürüsü acı acı bagınyorlardı. Ne ba­ gınyorsunuz diye sordum: · ;'Ermeniler bizi yaktılar Sayıs Ham içerisinde oturuyoruz. " dediler. Bunlar Rum idiler. Hana mücavir Ermeni hastanesindeki duvardan Ennenilerin bir delik açtıklanni ve · de- · likten Çokca gaz dökerek evi ateşlediklerini söy"' Iediler . Bunları sabaha kadar çıkmaz sökak içerisinde muhafaza ettim ve sabahleyin devriyeye· teslim ettim. '

·

t3 Eylül sene 38 saat ı 0.30 evvelde Ermeıli. Ma­ hallesi'nden ateş zuhur ettigi haberini verdiler. it­ faiye ile birlikte giderken Ermeni Kilisesinden 50 metre mesafede bir Ermeni hanesinin yandıginı gördüm. Hanenin alt katında şiddetli ve sadmetli ateş çıkıyordu . Mecburi biraz geri gitt�. O tarafa sirayet etmemesi için söndürmege ugraşırken Er­ meni Kilisesi'nden yangın oldugunu haber verdiler.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

241

Efrad ile Kilise'ye gittim. Kilisenin bahçe kapısın­ dan girrnek imkan haricinde idi. Yalnız küçük bir bina · civannda bahçede ikiyüz kadar baglı eşya bal­ yasıyla paçavralar bir yere toplanmış ve üzerine ikiyüz tüfenk ve külliyetti cephane konmuş. idi. A­ teş de bunlar arasından çıkıyor idi. Aynı zamanda ateş gerisinden devamlı infilak işitiliyor idi. Söndür­ mege çalıştık. Biz Kilisede iken Ermeni Mahalle­ si'nde Basmahane karşısında yangın oldugunu ha­ ber verdiler. itfaiye efradıyla beraber koştum ve bir E:ç­ meni hanesinden ateş çıktıgıru gördüm. Ateşin itfa­ sına çalışırken Soguk çeşme' de yangın odugunu haber verdiler. İki itfaiye nefef1.yle gittim; . ateşi sön-dürdüm. Tekrar Basmahane'deki yanan haneye gittim. Ateş için bir takım sürekli infilaklar vardı ve ateş gittikçe kesb-i şiddet ediyordu. Bu esnada Erme-ni Kilisesi'nin yandıgını haber verdiler. Bir ta-kım i tfaiye · efradıyla gidip s uile sö nd ürmege çalışır iken 300 metre uzakta ve arka sokaklardaki dirsekte bir hanenin yandıgını haber verdiler. Ateşleri söndürınege ugraşırken etrafa baktım ve bir haneden degil Ermeni Mahallesi'nin her. yerin­ den ateŞ çıktıgını ve herhalde 25 mahalde ateş mevcut odugunu gördüm. Biz ateş içerisinde kaldık. , ve aynı zamanda her taraftan bana .kurşun sıktılar ve ateş ile abluka oldugumuzu görunce bi'lmecburiye daha geriye çekilerek arkamızı ateş almayan mahallere ve-rerek ateşin .daha gerilere si­ rayet emernesi için ug-raşıyorduk. Bu esnada yangının daha gerilerden çıktıgıru ve bütün Erme­ ni Mahallesi'nin yandıgıru haber verdiler. Aynı za­ manda ateşler içerisinde devamlı infilak sadalan i ş itiliyor idi. O zaman . b u . ateşleri s u ile söndürmenin imkan haricinde oldugunu anladım ve derhal Mevkı Kumandanı Kazım Paşa'ya gittim; vaziye-


242

NI HAL ATSIZ ve NEJDET .SANCAR

ti anlattım ve · herhald e mevad -ı-infihikiye ile saglam ve yakın binaların hedmedilmesirıi ve Er­ meni Mahallelerinin abluka atına alın-masını istir­ ham ettim. Mevki Kumandanı bir çavi.ış kuman­ d asında otuz kadar istihkam efradı verdi ve kamyon · ile yangın mahq.lline gittik. Daha geriden mücaVir yanınayan Ayadimitri Mahallesi haneleri­ nin hadmi için çalıŞtık. Mamafih, duvarıann zayıf olması yüzünden dinamlitler yalnız delik açıyor idi; duvarlar hedm edilemiyar idi. Ateşlerin devam ve kesretinden hortumlar bozuldu ve yandı. Tulumba­ lar gayr-ı kabil- i isti'mal bir hale geldigi halde. ateşin itfasına çalışmakta iken. Peştemalcılarba­ ş ı'nda ateş çıktigı haberini verdiler. Ateş Kasa­ ba'nın her tarafını sardı. Rüzgar .devam etmesinden yangın kesb-i şiddet ediyordu. Ben ise mecburi ola­ rak itfaiyenin malzeme ve efradını ateş içinden çıkardım, . Birkaç takım teşkil . edip ateş olmayan mahallelerden· ve daha gerilerden iş yapmaga · ug.: raştım. Halbuki, ben bu işin kasten yapıdıgına ka­ naatim dolayısıyla l l Eylül s ene 38 tarihinde itfaiye Komisyonu Reisi Mösyö Bon'a gittim. Vak­ tiyle Yunan ·zabitan . ve efradının gevezelik ettigi batınma geldikçe bunun hakiki bir tertip ve kast oduguna.ve bütün İzinir 'Kasabası'nı kül haline ge­ tinnege karar verdiklerine ve · bütün mevcudiyetle­ rini sarf 've isti'mal edece).{lerine kanaat.:.i tanırnem hclsıl olmuştum. Bu kanaatimi kendisine anlattım. Bem serbest bıraktıklannı ve İzmir'i bu büyük ·fela­ ketten kurtarmak için malzeme, . efrad · ve hayvanat ve ne lazım ise tedarik edilmesine müsaade edil­ mesini · is tirham ettim. Mösyö Bon itfaiye Mecli­ si'ni toladı. Ben · Meclis huzurunda vaziyeti tama- . miyle anlattım. Meclis teklifatımı aynen kabul ve bana motorlu tq.lumbanın . gümrük karşısında d·aı,� .

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

243

ma intizarda kalmasını emretti. Ben ise makineyi denize atarlar ve yakin eyi kaybedeıiz ihtimaliyle bu teklifi kabul etmeciim. Iki gün zarfında ne müm­ kün ise. İzmir'den tedarik ve icap eden teşkilatı ifa ettini · ve bütün mevcütiyetirnle Izmir'in yangından kurtulmasına gayret .ettim. Mamafih, · yangının . ikin­ ci günü söridürmege ugraşıtken bana daha kurşun sıktılar. Atılan merrnilerin bana degil yangın tu­ lumbalarına isabet edip bunlan delik deşik ettikle­ .rt maruziyetle işbu rapor bit'tanzirn takdim kılınır . . İzmir Sigortalan itfaiye · Kumanp.aru Greskoviç


ANADOLU FEVKALADE MUFETTIŞ-1 UMUMI�IGIN.I N . . KURULMASI · VE FAALIYETLERI • •

.

.

w

Zekeriya TÜRKMEN(*) GİRİş · XIX. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren. Osmanlı . Devleti hudutlannda ortaya çıkan siyasi, iktisadi ve etnik problemler yabancı müdahalesinin giderek · artmasına sebep oldu. Bu problemierin zaman içe­ risinde onulmaz yaralar açmasıyla birlikte, devletin çeşitli hal çarelerini gündeme getirdigi bilinmek­ tedir. Bu müdahalelerin hem etkisini azaltmak. hem . de . problemierin yerinde incelenmesi maksadıyla sık sık gündeme gelen· konulardan birisi de müfettişlik uygulaması oldu.

. ·

....

Müfettişlik uygulamasına evvela askeri sahada geçilmişse de,. bu zamanla mülki, adli vs: sahalara da teşmil edilmiştir. Berlin Antıaşmasından sonra niüzmin bir halan alan Ermeni Meselesi yüzünden Osmanlı Devleti'nin · Müşir Şakir Paşa önderligiiıde Anadolu Isiahat Mufettişligini teşkil ettigi ve adı geÇen· Paşa'run uzun bir dönem Vilayat-ı Şarkiye' de incelemelerde bulundugu yapilan son araştırma·

·

*

Marmara Ü niversitesi,: Türkiyat E nstitüsü, Yakınçağ Tarihi Dokto­ ra Öğrencisi.


NI HAL ATSIZ ve NEJD ET SANCAR

·.

larda gün ışıgina .çıkarıill1ıştır1• ·salkanla da. da Rumeli ��um �üfe tişliginin · teşlilli agırlıkl_ı Ola­ � rak, bu bo�gedeki etnik unsurlara yönelik yapılınası . : : karara baglanan ıslahat düşüncesinden kaynaklaruyordu2 • Bundan başka II. Meşrutiyeti takip ederi. dönemde mülki ve askeri müfettişlik teşkilatıncı geçilmesi gündeme geldi. NitekiiD:, · Mahmut Şev-.: · ket Paşa, 3 1 Mart Olayından sonra Istanbul'da otor­ neyi ele a,ldıgı gibi, kendini askeri bakımdan en büyük kuvveti oluşturan üç ordunun müfett;işligine getirterek m.evkiini kuvvetlendirnıiş, askeri alanda da bir takım yenilikler yapmıştı3• Askeri müfet­ tişlik uygulamçı.sı bilahare, Osmanlı ordusunun tam­ amı için düşüiıülüp uygulamaya konuldu. ·.·

·

Balkan harpleri sırasında Osıtıanlı D evleti'nin Sırp ve Bulgar'lar karşısında yenik . duruma düşme­ si, Dogu vilayetlerinde yaşayan Ermenilerin heyecanıru arttırdıgı . gibi, öteden beri gündemde olan Er­ . meni Mes'elesinin yeniden günün siyasi .platformu-

·

1 ) Şakjr Paşa 1 895-1 900 yılları arasında oldukça geniş b ir hey'etle Anad o l u vi layetleri n i dolaş m ış, oradaki problemleri yak ı n e n görmüş v e h a l çare lerini de b i r dizi rapor halinde l l . Abdü lhamid'e ve hükCı mete sunmuştur. Osmanlı Devleti Berlin Antiaşmas ında yer alan ve Ermeniler lehine ısiahat yapılması gerektiğini belirten maddeyi tatbike koymad ığ ı ndan ötürü problemin m üzmin bir hal aldığ ı bilinmektedir. Şakir Paşa'nın h azırladığı ısiahat layiha ve ra­ porların ı n uygulanabilirliği de yapılan son araştırmada g ü n ı ş ığ ı na çıkarılmıştır. Bu konuda geniş bilgi için bk. Ali Karaca, Anadolu Islahati ve Ahmet Şakir Paşa (1838- 1899), I stanbul Ü l 94 2) Geniş bilg i için bk. Mahir Ayd ı n, Şarki Rumeli Vilayeti, Ankara 1 992. ' 3) Mahmut Şevket Paşa'n ı n bu dönemde gerçekleştirdiği faaliyetler ve müfettişlik teşkilatı hakkı nda geniş bilgi için bk. . Zekeriya Türk­ men, Osman/1 Meşrutiyetinde Ordu-Siyaset Çat1şmas1, I stanbul . 1 993, s. 1 07-1 09, 1 36-1 45.

·


246

NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

na .çekilmesine sebep oldu. Mahmut Şevket Paşa'n­ ın sactareti döneminde Vilayat-ı Şarkiye'de mülkiye müfettişligi uygulamasına geÇilmek istendi. bu maksatıa · bu bölgeye ingiltere'den müfettiş .getiril­ mek · istendi4• Bu durum bilahare devletlerarası bir krize dönüştü. Nihayet Sait Halim Paşa'nın sactareti döneminde · Norveçli ·. Binbaşı Hoff Şarki Anadolu , H allandalı müstemlekat memurlarından Westerr­ enk Şimali Anadolu müfettişligine tayin edildiler5• Birinci · Dünya Harbirlin başlaması bu müfettişierin görev yapmalarına engel · oldugu. gibi, · yabancı mü­ fettişlerin .Osmanlı ülkesine getirilip ıslaha,t pro-. gramı hazırlamalan, yerinde- inceleme yapmaları dönemi de kapanıruş oldu. Mütareke döneminde yeniden gündeme getiri- . len müfettişlik uygulaması ile evvela askeri sahada · uygulamalara geçildi. Osmanlı ordusu · üç müfettiş­ lige taksim edildi�. Bu müfettişlikler aynı zamanda mülki yetkililerle de donatıldılar. Yunan işgal olay­ larından sonra Mustafa Kemal Paşa önderliginde Anadolu'da . giderek güçlenen kuva-Yı milliye hare­ keti karŞışında endişeye kapılan İtilaf . Devletleri ve Damat Feiid Paşa kabinesi, bir takım alternatif hal çareleri aramaya koyuldular. Bu aşamada teşkil edi­ len Tahkik Hey' etleri, Nasihat Hey' etleri hep Atıadolu'da kontrolü· elde tutmak, devlet otoritesinin te'sis · etmek amacıyla -geçici olarak- düşünülmüş ve uygulamaya korıulınuş · teşekküllerdi. Diger taraf­ tan H 3 Mart ı 920'de istanbul'un işgali, kaçınılmaz '

.

.

.

..

4) Zekeriya Türkmen, Aym eser, s. 1 46-1 48. 5) BOA, DH. K MS. Ds: 63/68: TQrkmen, Aym eser, s. 1 48; ayrıca bk'. M.Hanefi Bostan, Said Halim Paşa, I stanbul 1 992, s. 44-49� . 6) BOA, B EO., Harbiye Giden nr: 34� 1 73; ayrıca bk. Gn. Kur. ATASE Arşivi: 1 -1 , Kls: 1 1 , Ds: 1 64, F: 44 ,


NIHAL<ATSIZ :ve NEJDET SANC:AR

247

olarak meclisin Anadolu (Ankara) 'da toplanması ve merkez üssün artık Anadolu kabul edilmesi fikri­ nin . kabul görmesine seb ep · oldu. Ankara'da TBMM'nin açılışını takip eden dönemde Osmanlı hükümeti de yeni bir yapılanmanın içer�sine girdi. Teşkil edilecek Anadolu · Fevkalade MÜfettişligi . ile dagılan devlet otoritesi yeniden te'sis edilmek istenecekti. ·

• · . . TBMMrıiJ:ı Açılışından sonrci . Istanbıd Hükümeti'nin Anadolu'da :{{ontrolü· Ele Geçirme Çabalan .

İstanbul'un işgalini takip eden dönemde Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından alinan tedbirlerden birisi de, "Anadolu Fevkalade Müjettişliği" adıyla . bir müfettişligin' kurulması idi. 28 Nisan . ı 920 tari­ hinde teşkil edilen bu müfettişligin başına Müşir Zeki Paşa7 getirildi8• Damat Ferid Paşa kabinesinin son: derece önem verdigi bu müfettişıigin, görev ve yetkileri hakkında bir de kararname hazırlandı. Buna göre, Anadolu'daki asayiş ve güvenligin sag­ lanması iÇin mülki ve askeri konularda tam yetki olmakl üzere bir müfettişlik teşkil edildigi, bunun 28 Nisan 1 920' den itibaren göreve başhiyacagı ifa­ de edilmekte idi9• Bunun yanında vazife ve sela-

7) Müşir Zeki Paşa, 1 884'de. harp okulundan mezun olduktan sonra sırasıyla rütbeleri aşarak, erkan-ı h arbiye rnektabinde de okuduk­ tan sonra, 1 900'de Mirliva olmuştur. 1 906 Yıl ı nda Ferik, 1 91 3'te 1 . Ferik oldu; Pek çok savaşa katılan (Osmanl ı-Yunan , Balkan , 1. Dünya Savaşı) Paş a, en nihayet , m üşir olm uştur. 8) BOA, BEO, Harbiye Gelen nr: 347 1 46; Gn. Kur. A TASE Arşivi: 4.1 51 , Kls: 486, Ds: 1 6-2, F: 2, 2-1, 3; A TASE Arşivi: 4-252, Ks : 486, Ds: (39-40) 2, F: 1 9) BOA, Kavanin ve Nizamat Defteri nr: 30', Karar nr: 98; Gn. Kur ATASE Arşivi: 4-252, Kls: 486, Ds: (39-40) 2, F: 1


248

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR .

hiyetlere ait çıkan kararnamede ise "bu müfettişli­

ğin · mülki ve askeri yetkilerle donatıldığı, asayiş ve güvenliğin temini için bütün kuva-yı inzibatiye, �a­ bıta ve gönüllü kıt'alann müfettişliğin emri altında . olduğu müfettişlikçe gerekli görülen yerlerde örfi. , idare ilcin edileceği, müfettişliğin faaliyetler� sırasında mülki, adli ve askeri makamlarla doğrudan görüşme yapa'b ileceği, askeri teşkilatlan lağvedip yeniden teşkile yetkili . olduğu" belirttidikten başka, "müfettişe maa.Şından başka aylık 1 000 lira. maiye­ tindeki . zabitan ve erlere • de maaş verileceği" ve bu konularda 1 8 Nisan 1 920 tarihli kuva-yı inzibatiye ·

kararnamesine tabi oldukları ifade edilmekte idi. Bu kararnamede ayrıca, "müfettişlik · erktınının Me­

clis-i Vükeldya bilgi vermek şartıyla ayda 20.000 li­ raya kadar mestureden para kullanabileceği" açık­ lanmakta idi10• Bilahire bu kararnameye 6 Mayıs ta:.

rihinde bir takım ilaveler yapılmış, Bahriye Nezar­ etinden alınacak destek konusunda da açıklık geti­ rilmişti1 1• Öte yandan müfettişligin umur-ı aske­ riye, . kuva-yı inzibatiye, mülkiye, adliye. levazım, evrak şubesi yanında karargah ve mülhak hey'eti bulunması da karara baglanmıştı12 • ·

·

Müfettişligin görev ve yetkileri belirlendikten _ sonra, Zeki Paşa gerekli plan ve hazırlıklara koyul­ du13, bir taraftan da Anadolu'da bulurtan vilayetlere tamimler ve telgraflar göndererek görev ve yetkil.

.

1 O) Gn, Kur A TASE Arşivi: 4-252, Kls: 486, ayn ı dosya, F: 1 , A TA SE Arşivi: 4-1 5 1 , Kls.: 486, Ds: 1 6-2, F: 3-4 1 1 ) BOA Kavanin ıte Nizarnat Defteri nr: 30, Karar nr: 1 08 1 2) Gn. Ku r. A TASE Arşivi: 4-1 5 1 , Kls : 486, Ds: 1 6-2, F: 3�1 . 3-2; Zeki Paşa'n ı n müfettişfik hey'etinde yer alan lar için bk. lkdam nr: 83371 30 Nisan 1 336 1 3) Alemdar n r: 2801 -501, 3 Mayıs 1 336


NIHAL ATSIZ ve NEJ.DET SANC:AR

249

erini bildirmeye başladı 14• Paşa, bundan başka bir d e b eyanname neşrederek · yapaçagı faaliyetleri uzun uzadıya sıraladı15• ·

Anlaşıldığ;ı üzere, Müşir zeki Paşa''nın Anadolu Fevkalade Müfettişi sıfatıyla Anadolu 'ya gönderil­ mesinden asıl maksat, :asayişi sağ;lamak, birlik ve beraberliğ;i tesis edip güçlendirmek ve Anadolu 'da Padişahı'ın idare ve hakimiyetini yeniden kq.rmaktı. Zeki Paşa'nın yaklaşımı haliyle klasik Osmanlı bü­ rokrasine uyguri, biraz da tanzirnatçı-meşrutiyetçi bir yaklaşım şeklinde yorurrılanabilir. Halife-Sulta­ nın dağ;ılan otoritesinin geri getirilmesi uğ;runda çaba sarfedeceğ;iiıi belirtmesi, haliyle O'nun saltan­ ata yakınlığ;ırıı da göstermektedir. Nitekim Anadolu Islahatı Müfettişliğ;i, kuruluşun­ dan kısa bir süre sonra 2 Mayıs 1 920 tarihinde ka­ rargah hey'etinin ödenekleri hakkında ek olarak hazırlanan kararnamede lağ;vedilmesi günde-me getiril di. B una sebep olarak d a , mali sıkıntı gösterildi16• Bu· sırada Zeki Paşa; müfettişliğ;in tec­ hizat ve sair levazımatıru ikmal etmeye gayret gös­ terdiğ;i gibP7 , müfettişlik için gerekli olan hayvan ihtiyacını da ikmal etmeye çalışmıştı 18• Bu arada

1 4) Gn. Kur. ATASEArşivi: 4-1 5 1 , Kls: 486, Ds: 1 6-2, F: 6-7 1 5) Zeki Paşa beyanatında: ''AIIah 'm yard1m1 ile bu makamda göreve

başladiğini belirttikten sonra� ... ecdadd1m1z nasil bir saltanat et­ rafmda toplamp muhteşem bir devletle as1rlarca mevcudiyetlerini . devam ettirmişlerse, bizler de saltanatm yanmda bulunursak, Al­ lah 'm yard1mma ka vuşuruz. . Felaket/i günlerde hükümetlerinin y a nlarmda bozkurt bulunanlar kurtulmuş/ardir . " B k; Gn. Kur, A TASE .

Arşivi: 5-1 5 1 , Kls: 486, Ds: 1 6-2, F: 9 1 6) BOA, BEO., Harbiye Gelen nr: 3473 1 5 1 7) BOA, BEO., Harbiye Giden . nr: 347481 1 8) BOA, BEO., Harbiye Giden nr: 347482

..


250

NI HAL ATSIZ ve NEJDET . SANC:AR

şunu da ilave etmek gerekirse, Saruhan ;Mutasarrıfı . Şevki Bey, müfettişligin Mülkiye Dairesi Başkan­ lıgına getirilmişti19• öte yandan kuruluşunu henüz ta,m manasıyla tamamlayamayan bu teşekkülün lağvı İstanbul mahfillerinde gündemin en önemli konularmdap birini oluşturuyordu. ·

AnaQ.olu Fevkalade Müfettişliginin lağvı hakkında hazırlanan 23 Haziran 1 920 tarihli gerekçede, " . . .

Anadolu dahalinde asayiş ve sükiı.nun iadesine ka­ dar ıslahat adı altında bir şey yapılamayacağından dolayı henüz vazifeye başlayamamış olan fakat bil­ umum. üyelerinin aldıklan tahsisatın büyük bir ye­ kii.n tutmasından dolayı devletin maliyesi zor duru­ ma düşmektedir. Hizmet karşılığı olmakst?ın böyle mühim bir masrafın yapılmasının uygun olmadıg'ı?-0 ifade edilerek, Anadolu Umtim Müfettişligi Zeki Paşa'nın ş�hsında kalmak üzere maiyetindeki me­ murların görevlerine son verilmesi kararlaştırıl­ :ITııştı2 1 ,

· · ·. Öte yandan Zeki. Paşa bu zaman zarfında Anadolu ile bii . takım .· telgraf haberleŞmesinde bulunan M.Kemal , Paşa ile dogrudan dogruya temas kurabil­ mek · için' Binbaşi. Recep Sezai Bey Ankara'ya gön­ derildi. Paşa, 28 Mayıs 1 920 tarihli mektubunda M.Kemal Paşa'ya "elli yıldan bu yana vatanına liyakat

· ve şerejle. hizmet eden, hükümdanri ve sevgilf va­ tanın yüksek çıkarlannı sağlamaktan başka emeli olmayan tecrij.beli bir; müşir olarak hitap ediyorum" şeklinde sesleniyordu. · Zeki Paşa -kendince- M . Ke­ mal'i kanun dairesine davet ediyor, Anadolu'da ku1 9) BOA, BEO., Harbiye Giden .nr: 347525 20) BOA, BEO., Harbiye Gelen nr: 3478 1 3 21 ) BOA, BEO., Harbiye · Gelen nr: 3478 1 3.1ef: 1 -2

·


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

251

rulan hükümetten vazgeçmesini istiyordu22• Nite­ kim iki taraf bu konuyu 5 Hazira� 1 920 tarihinde Bursa-Çekirge'de görüşmeyi kabul. etmişler, fakat hükümet d elegeleri b u görüşmelere gelmemişlerdi23. -

·

Bu arada 3-4 aylık bir b ekleyiŞten s onra Zeki �aşa, ı Eylül 1 92 0 ' de Harbiye Nezaretine yazdığ;ı bir dilekçede Anadolu'da bir türlü teftişlere başla­ yamadığ;ıru! göreve başıayabilmesi için şimdilik I -2 erkari-ı harp ve bir kaç · katipten müteş ekkil dar bir kadro ile iŞe başlamasına ruhsat verilmesini is� temişti24• Paşa bir üıraftan da basıria yaptıgı açıkla- · malarda, kuva-yı bagıyyenin (Kuv�-yı Milliyel Ana­ dolu'da büyük bir keşmekeşe sebep odügunu, · va­ tanı yeni felaketiere sürüklediğ;ini açıklayarak ya­ pılacak en önemli işin, Padişah'ın etrafında toplan­ mak oldugunu ifade ediyordu25• Nitekim Zeki Paşa. yaptığ;ı bu açıklamalarla bir . türlü başlayamadığ;ı görevinin önemini vurgulamak istiyordu. Fakat et­ kinliğ;ine bakılırsa bu vazife sadece kağ;ıt üzerinde kalmakta idi. Gazetelerde çıkan Jnürettep fırkalar teşkil edilerek. kuva -yı bagiyyeye karşı kullarulıp kullanılmayacagı yolundaki sorulara cevap olarak bir kaç gün sonra bu yolda bir hazırlığ;ın başladıgı görülecekti diyerek c�vap vermesi, Zeki Paşa'nın kendini kamuoyun,da gündemde tutmak istemesi fikrinden kaynakl�ş olsa gerektir. 22) Bilal Şimşir, Ingiliz Belge/ednde Atatürk, (1 9 1 9- 1938), c l l . An­ kara 1 975, s . 1 28-1 3 1 , mektubun Türkçe metni için bk. Selahat­ . tin Tansel, Modrostan Mudanyaya Kadar, c. lll, Istanbul 1 991 , s. 1 1 1 -1 1 3 23) Bilal Şimşir, Aym eser, c. ll, s. 1 42-1 43 · 24) BOA, BEO., Dahiliye Giden · nr: .348 71 8 , 25) Alemdar nr: 2936-636, 2 1 Eylül 1 336 ..


252

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

Bütün bu gelişmeler olurken, Harbiye: Nezareti Zeki Paşa'ya gönderdiğ;i 29 Eylül 192 0 tarihli gizli yazısında Anadolu Fevkalade Müfettişligine bağ;lı mürettep fırkalar teşkil etmenin zorluklarını dile getirdikten başka, İngilizlerin buna izin vermeye­ ceklerini . açıklamakta idi26• Zaten daha ewel. baş­ lahlan bu tür faaliyetler hep başansızlıkla soriuçlan­ mıştı. Bundan dolayı böyle bir harekete girişrnek . hem çok mGı.sraflı olur, hem de· şüpheyi çekeb�lirdi. bunun yaninda Zeki Paşa, bu, sırada Müsalemet ittifakı Hey' etinden ·Lütfi Fikri Bey ile beraber ga­ zetelere beyanatlar veretek görevinin önemiİli vur­ gulamaktan ged kalmıyordu27• Zaten bu sırada da Anadolu ile yeni bir diyalog kurulması yolunda faa·. liyetler başlaWmişti28 • ·

Bununla beraber Zeki Paşa ve hey'eti faal olarak pek bir Şey yapamamış . ise · de M. Kemal 'Paşa'yla mektu diyalogu kurmaya çalışmıştır. 7-8 Aylık kağ;ıt üzerinde süren vazifesinden sonra bu makam ta­ mamen lağ;vedilde9� Bundan böyle artık istanbul hükümetleri, Anadolu hareketini bastıramayacak­ larinı anlamış olmalılar ki, kuvvet kullanarak bunu susturmaktan · ziyade, hey'etler-ki iÇlerinde Anado­ lu liderlerinin de sempatisini kazanmış olan kişi­ leri göndererek sulh yollan ara;maya koyulmuşlardı. Her ne kadar bu sulh çabalan kesin sonuç verme'­ miş olsa da Anadolu'nun üstünlüğ;ünün, .artık istan-

26) BOA. BEO., Harbiye Gelen n r: 349 1 1 7. 27) Alemdar nr: 2952-652, 1 O T.evvel 1 336 28) Bu sırada Ahmet lzzet Paşa, Anadolu'daki · Milli Mücadele liderleri ile görüşmek için harekete geçmek. üzere idi. Bu hey'etin mas­ rafları için bk. BOA. BEO., Dahiliye Giden n r: 349878, 349897, BOA. MVM., n r: 220, s. 252, ayrıca bk. Alemdar nr: 3009-709, 6 K.evvel 1 336 29) Alemdar nr: 2983-6�3,' 1 O T.sani 1 336.

.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

253

bul tarafından da kabul görmesi imkan dahiline girmeye başlamıştı.

SONUÇ İstanbul'un İtilaf Devletleri · tarafından 1 6 Mart 1 920'de işgalinin ardından, Ankara'da toplanan ıriebuslar ve Mustafa Kemal Paşa tarafından açılan TBMM, bir yerde İstanbul'da işgal altındaki yöne­ time karşı alternatif bir idare teşkili mariasına ge­ liyordu. Bunu kabullenemeyen istanbul . hükümeti, daha önceki devlet tecrübelerinden hareketle Ana­ dolu Fevkalade : Müfettişligini teşkil ederek otori­ teyi, tekrar İstanbul merkezli olarak te'sis etmeyi duşündü. Bu amaçla zabıtan ve halk tarafindan sevi­ lip sayıicin yaşlı bir Osmanlı paşası bu müfettişligin başına · getirilmek istendi. . Fakat İstanbul hükü­ metinin bu sırada mali sıkıntı içerisinde bulunma­ sı, İngilizlerin ise kuva"'yı .inzibatiyede oldugu gibi, bu müfettişlik mensuplannın da Anadolu'da icra edecekleri görevleri sırasında kuva-yı milliyeye il­ tica edebilecekleri endişesine sahip alinaları aktif olarak faaliyet göstermesini engelleinişt:ii. Zaten kuruluş aşamasında umutsuz dogum san­ cılan ile teşkili düşunülen bti makaının, ist�nen so­ nucu saglayamayacagı düşüncesi, lnsa bir süre son­ ra hükümetin kararı ile lagvedilmesini gündeme getirmiştir. 23 Raziran 1 920 tarihinde müfettişlik­ te görevli bulunanıann vazifeleri sona erdirilirken, müfettişlik payesi Zeki Paşa'nın uhdesinde baki bırakıldı. . Bir müddet sonra l O Teşrin-ı sani 1336 tarihinde Zeki Paşa'nın görevi de Sona erdi30• Bun­ dan böyle stanbul hükümeti art�k Anadolu'daki 30) Alemdar nr: 2983/683, 1 O Teşrin�i san i 1 336


NI HAL ATSIZ ve NEJDET . SANCAR

254

oluşumu engelleyecek bir teşkilata girişıneye cesa­ ret bulamayacak. Anadolu'da milli iradeye dayalı hükümef şekli bütün memleket sathına hakim ola­ caktı.

EKLER EK- 1

BOA, BEO, Harbiye Gelen

nr: 347 1 46 Zeki · Paşa'nın Anadolu . Fevkalade Umum Müfet­ tişligine Tayini Hakkında . Sadaret-l Uima Me.ktubi Kalemi nr: 1 545, 28 Ni­ san l :336/ 1920 . . Harbiye : Nezareti Vekalet�i Celilesine, Dahiliye · · Nezareti Aliyyesine, · ·' · .

·

··

· ·. . .

·

26 'Nisan . 1 336 tarih ve 1 82 numerolu tezkire-i . aliyye-i asafanelerine cevaptır. Anadolu'da asayiş ve emniyetin iadesi ve te'min-i istikrar içün ihdas olu­ . nan Fevkalade Müfettiş-i Umumilige, muameleit-ı . mülkiye,ye. askeriyede selahiyet-i kamileyi haiz, ol'" mak iizere Müşir Zeki · Paşa . Hazretlerinin tayini Harbiye . Nezi:ıreti Vekaletinden·. vuku'bulan iş' ar üzerine' bilisti'zan irade-i seniyye-i hazret-i pa(ji­ şahi.. şerc�fmüteiallık. buyrularak nezaret :-i 'müşarün­ ileyhaya teblig(lt icra kılınmıştır efendim: 28 Nisan 1 336 . . taiibli itade· üzerine. .· · .

·

·

·

EK-2'

; Gn.Kur ATASE Arşivi nr: 4/252 , Kls: 486, Ds: (39. 40) 2, F: l . . Anadolu Fevkalade Müfettiş-i umumiliği Veza'ifve Selahiyetine. Dair Kararname ..

.

.

,

.

. .

. .

.


NIHAL ATSIZ ve NEJDET 'SANCAR

255

İmza: Mehmed Vahideddin -

r

Anadolu Fevkalade Müfetti��i Umumiligi , Veza'if ve Selahiyetine Dair Karamame ·

Md. 1- Anadolu'da emniyeti saglamak maksadıyla mülki ve askeri selahiyetli bir müfettiş-i umumilik ihdas edilmiştir. Müfettişin refakatine adiiyeden ve mülkiyeden mütehassıs müşavirler veiilecektir. Md. 2- Anadolu'da emniyet ve · asayişin te'sisi içün lüzumu görülen bütün kuva�yı inzibatiye-i as� keriye. kuv'a-yı zabıta ve gönüllü kıt'aat müfettiş-i ·· umumi emri altındadır. ·

·

Md. 3 - Müfettiş-i umumilik lÜzumlu gördügü yerlerde · idare-i örfiyye ilanırta me'zundur. ·

Md. 4� Müfettiş:.i umuniilik �üliti ve adli, askeri konularda ait oldugu nezar�_tle dogrudan görüşe-, bilir. · ·

·

Md. 5- Müfettiş-i umumilik askeri teşkilatının ilga· v� Yeniden teşkiline selahiyettardır. , Md. 6- Müfettişe maaşından başka. şehri 1 000 lira, nıaiyetirie de rütbeleri karŞılgı tahsisat verilir; Zabitan dışında neferlere de ayrıca _maaş verilir. Md. 7- Müfettişlik erkanının maaş., vs. para işle­ ri 18 Nisan 1 336 tarihli kuva-yı inzibatiye kararına göre icra edilir. Md. 8- Müfettiş-i umumi, Meclis-i Vükelaya bilgi vermek kaydıyla ayda 20.000 lira kadar mesture den para çekip kullanabilir. Md. 9- 28 Nisan 1 336 tarihinden itibaren bu ka­ ramamenin icraya konulmasına h�y'et-i vükela me­ murdur. 9 Şaban 1338/28 Nisan 1336/ 1920. EK-3 .

'

.


256

NIHAt ATSIZ ve NEJDET SANC:A�

İkdam nr: 8342, 5 Mayıs 1 336/ 1 920 Zeki Paşa'nın Müfettişlige tayinden sonra gazete­ lere verdigi beyanatın kısaltılmış şekli Müşir Zeki Paşa'nın Hitabesi Mu'amelat-ı mülkiye ve askeriyede selab:iyet-i kamile ile tayin buyruldugum Anadolu Fevkalade Müfettiş-i Umumilik umuruna bi-tevfikihi te'ala mübaşeret eyledirİı. Ecdad-ı muhterememiz, bidayet-i te'sislerinde nasıl ki barti-yi muazzamları etrafında tolanarak bir saltanat-ı muhteşeme teşkil etml.şler ve bu sayede nasıl ki asırlarca . idame-i mevcudiyet · eyleyebil-· miŞler ise bizlerin . de haiz�i hilafet olan . saltanat-ı kariniind e ila maaşallah-:ı te'ahi mazhar-ı necat ola,. cagımıza imanuri kav1dir . . . Maglubiyet acısi tatmamıŞ hiçbir kavm yoktur. Ve yine tarihen sabittir ki, . felaketli günlerde reis-i hüktlmetleri etrafında sımsıkı toplanan kavmler. inkıraz-ı muhakkaktan kurtulmuşlar, pek az zaman iÇif?.de taze hayat ka­ zanmışlardır. Yoksa degil tehlikeli anlarda, asude . zamaıllarda bile rtifak ve şikak bir hey'et-i milliye­ niri şüphesiz mucib-i felaketidir: . . Şu felaketli deii1lerimizde ihtitasat peŞinde koşanlar· mutlaka bit ihanet-'-i milliyle, Osmanlılıgın izmihlaline çalışan­ lardır; . ·

·

Anadolu Fevkalade Müfettiş-i Umurnisi Müşir Mehmet Zeki • EK-4 BOA, BEO, Harbiye Giden Nr: 347813 Ariadolu . Fevkalade Müfettişliginin lagvı hakkında ·· Harbiye Ne�areti,. 23 Haziran 1336/ 1 920


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

257 .

Esbab-ı Mucibe Layiliası

28 Nisan 1 336 tarihli karamam�ye tevfıkan teş­ kil edilmiş olan Anadolu Isiahat Müfettiş-i Umumi­ ligi , N"ıadolu alıval-i dahiliyesinden dolayı araca hal-i aslinin rücu'ı ve sükunun iadesine kadar ıs­ lahat narmyla bir şey yapılmak imkanı bulunma­ masından dolayı henüz ifa-yı vazife etinernekte bu� lunm,uş olup, mezkfır müfettiş-i umumilik hey'at-ı memurininden almakta oldukları muhassasatı mü­ him bir yekun teşkil etmekte ve ahval�i maliye-i devlet dolayısıyla bir müddet-i rrı.ukabele olmak­ sızın böyle mühim bir masraf ihtiyan gayr-ı mll­ vafık bulunmakta olmasına binaert Anadolu Isiahat Müfettiş'-i Umumiyesi ünvanı Zeki Paşa'nın uhde­ sinde kemagan baki kalmak üzere tnüŞarünileyhin maiyetindeki memurinin vazifeleri,ne . nihayet veril­ mesi lazımdır. ·

·

Aria.dolu Müfettişliğ;i unvanı Zeki PaŞa'da kaimak üzere hey'at-ı memurinin vaZifelerine bitarn veril­ miştir. 23 Haziran 1 336 tarihli Meclis-i Vükela ka­ ran.


GÖKALP'İN BİR ŞİİRİ - VE YAZILIŞ TAR.İHİ HAKKINDA

ZİYA

·

SelçUk UYŞAL

Ş

· Ziya Gökalp'ın . "Mevlid Duası" adlı iirt ile ilgili . . ol�rak eski öğ;renciın, bugün edebiyat öğ;retmenligi yapan Ünver Pcızarlı'nın, ELazıg' da ögrenci iken gönderdii 4. 1 0 ., 1 9 84 tarihli mektubundaki fotoko"': · · ·, ··· · pi be� ineraka düşürdü . MektübtJ.nda ünver "Size Ziya Gökalp'ın Malta'da ya.Zdıg'ı ve tek mevcadu Elazıg'lı bir kişide bulunan · . şiirini. gönderiyorum" : diyordu. Sonradan yüzyüze ·göriiştügümüzde fotokopideki yazının Ziya Gökalp'a · .. ·· . . . ait OldıigUl:iu da idc1ia. etti. · . : .· . . . .. .. ' · .. ::- :· . ... . ·. · . . ·.

· .. · B u · · şiiri, ı

:,_

>

.

' , ·. ·

·

:

·.

.

.

.

neşredilip neşredilmedgi · merakıyla · araştırırica Fe\rziye Abdullah Tansel tarafından �Jeş­ . redildigini gördüm. 'Türk Tarih Kurumu'nun · Ya.: yınları arasında - II Seri No: · l 8 ve Ziya Gökalp Kül­ liyatı-I Şiirler ve Halk Masallan" adı ile 19 52 yı­ lında. Ankara'da yayınlanan kitabın 307. sahif�sinde söz konusu şür, C l l . sayı ile yayınlanmış; Ancak ki­ taptaki şiirle, bizim elimizdeki şiir arasında ·bazı . farklılıklar vardı. Biz şiirin her iki ş eklini vererek takdiri okuyucuya bırakmak istiyoruz. Vakıa "Kızil Elnia" kitabında yer alm şürin bu ilk yayınlanışı degildir. Hikmet Tanyu Kültür Bakanlı­ . . · gı'nın Yayınlan serisinden I. Seri 2 No: ile 1976 yı� lında çıkan Kızıl Eınia adlı kitabırün ·�Açıklamalar"


NI HAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

259

bölümünde Kızıl Elma kitabırun yayın tarihçesini verdikten sonra Fevziye Abdullah Tansel neşri için şunlan söylüyor: Bundan sonra Fevziye Abdullah Tansel'in tama­ men ilmi çalışma · mahsülü .olarak 1 952 yılında Türk Tarihi Kurumu tarafından (Ziya Gökalp Kül­ liyatı- 1) . Şiirler ve Halk Masallan-Kızıl Elma-Yeni Hayat-Altun Işık- Eserleri Dışında Kalan Şiirleri Tenkidli Basırn) 'ı görüyoruz. Notlar ve umimi in­ deksle ciddi emek mahsülü olan bu eser, Gökalp'in hemen bütün şiirlerini bir arada s unmakta ve şiir­ lerin yayınlanış yer ve tarihleri ü?:erinde de dur­ maktadır. (Fevziye Abdullah Tansel'in hazırladıgı bu eser· mukayeseli çalışma ile, notlar ve şiirler Ro­ men Rakamı ile numaralandırılmıştır;) ·

Bundan sonra yapılan yayınlarda Ziya Gökalp'in

( 1 9 14 basımlı Kızıl Elma) kitabı yerine, hep Fev-:­

ziye Abdullah Tansel yayını esas kaynak olarak aJınmış, mürettip hatalan bile. aynen kopya edil· · miştir. " ·

Hikmet Tanyu'nun bu tesbitini Fevziye Abdullah Tansel'in araştırıcılık ciddiyetini göstermek bakı� ınından aldıktan sonra bu neşirde şiirin durumuna · kısaca bir göz atalım. .

Kitabın "Kronoloj i Cedveli" başlıklı,. bölümünün XXXII . sahifesinde şiirlerin ve masallann tarihleri­ ni tesbit için şu açıklama veriliyor: "Bu kronoloji cedveli, Ziya Gökalp'in şiirlerinin ve . halk masallarının neş ir tarihlerine göre tertip · edilmiştir. ( ) içerisindeki tari.hler yazıldıkları zamanı gösterir; bu tarihlerden .tahmini olanlar aynı· işaret dahilinde, fakat italik_ dizilmiştir. "·


2,60

NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC�R

Bu cedvelde bizim şiirimiz (M evli d ' Duası)' da ı 924'de neşredilen şürlet arasında (8 Kasım) . gös­ terildikten sonra parantez içinde ı 9 1 9- 1 920 ta­ rihleri italik olarak verilmiş . Yani şiirin yazılış tari­ hi tahmini. .Buna göre 1 9 1 9 - ı 920'lerde · yazıldıgı tahmin ounan şiir 1 92 4'de İieşredilmiş . Nitekim kitabın arkasındaki "Gazete e Mecmua Adianna Göre" verilen indekste şiirin Cumhuriyet Gazete­ si'nin ı 8 ı ·sayfasında (8 teştinisani, 1 340, 1 0 Rebi II, 1 343- l 924'te neşredildiğ;i belirtilmiştir.

Notlar,

bölümünün 37 1 . sahifesinde ise "Mevlid'i · pek çok seven ve birkaç defa Mevlid de okutan Ziya Gökalp, bu şirinin Malta'da sürgün bulundugu sırada yazmış , İstanbul'da bulunan ailesine göri­ d ermiştir. Ölümünü müteakip, . 7 ikind teşrin . 1 924'de Türkocagında bir mevlid okutularak n1htina ithaf olunmuş , bu şiiri de iİlşad edilmiştir. (Cumhuriyet · Gazetesi , No : 1 8 1 , 8 teşrinisani 1 3 40- 1 924, ı o Rebi_ II . 1 343) şiirlerini ihtiva eden eserlerinde bu manzum·e mevcud degildir. Malta' dan gönderdiğ;i bu _ şiiri, şairimizin 1 9 1 9 1 920'de yazdıgını kabul ediyoruz. " deniliyor. Bizim nıetnimizd e ise görülecegi üzere · şiirin altında · Malta . Kanunevvel 1 335- 1 9 1 9 ve 1 2 - rde­ biülevvel ı 338 Cuma tarihi var. Yazının Ziya: Gökalp'ın kendisine- ait oltip öl:ıiıa­ dığ;ı konusunda bir ş ey söyleyemiyoruz; Çünkü eli. mizde mukayese imkanı verecek Ziya Gökalp'a . ait yazılı bir belge Y()k. Ancak elinde Ziya Gökalp'a ait yazıli belge bulunanların mukayese edebilmeleri için ' söz konusu . . Şiirin Arap harili şeklini de veriyoruz.

Şayet yazının Ziya Gökalp'a ait oldugu kesinlik ka­ zanırsa şiirin yazılı tarihi de tam olarak belli oluyor


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANC:AR

261

demektir. Aynca bu mukayese ile bizim metnimi­ zle önceki neşirler arasındaki fark da -önemli ol­ mamakla birlikte- ortaya çıkmış olacaktır .

. FEVZİYE ABDULLAH TANSEL METNİ: Cil

MEVLİD DUASI Bütün güzellikler bir vücud oldu, Sen onun adını koydun Muhammed. Bütün iyilikler bir kalbe doldu; Türkler'in kıblesi odur müebbed� Türk ili kan ağ;lar, ya Rabbil Kıble hürmetine kurtar ya Rabbi!

·

Muhammed, bir nur kendili sensin, Bütün güzeİlikler ondan dagıldı, Bir şeytan müstesna ki oldu la'in, Melekler o nura hep secde kıldı.

Türk hala o nuru arar ya Rabbil .·. Onun hürmetine kurtar ya Rabbi!

· Bir gece Kur' an'ın indigi yoldan Muhammed'in Arş'a çıktı gizlice, Dedi Türk müstakil kalsın her zaman Sen ona va'dettin bunu evvelce. . . Şimdi Türk o m:ıru anar ya Rabbil Mi'rac hürmetille kurtar ya Rabbil Sen yeri hiÇ çiçekle bezer miydin, Altında Arnine dogurmasaydı. Bu zümrüt kubbeyi hiç düzer miydin. . Allında sevgilin oturmasaydı. : ·

Türk bu nurun sımni ci.rılat ya· Rabbi! Sen Mevlid hürmetine· kurtar ya Rabbi!


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCA�

262

BİZİM METNİMİZ MEVLİD DUASI Bütün güzellikler bir vücud oldu, Sen onun adını koydun Muhammed. Bütün iyilikler bir kalbe doldu, Türkler'in kıblesi odur müebbed. Türk şimdi o hali anar, ya Rabbi! Kıble hürmetine kurtar ya Rabbil _ (Muhammed) bir nfırdur, kendil sensin, Bütün gü�ellikler ondan dağ;ıldı, . Bir şeytan müstesna,_ ki oldu lain, Melekler o pura hep secde kıldı. .- , Türk şimdi o nfıru anar, ya Rabbil O nur hürmetine kurtar, ya Rabbi! Bir gece Kur'anın indiğ;i yoldan (Muhammed) Arşına çıktı gizlice, Dedi: "Türk müstakil kalsın her . .zaman. " Sen ona,vaad �ttin bunu o gece. . TÜrk hala o vaadı anat, ya Rabbi! Mirac hürmetine kurtar, ya . Rabbi! . · Sen yeri çiçekle hiç bezenniydin? Üstünde Arnine doğ;urmasaydı; :Su zümrüd kubbe)ri hiç düzermiydin? Üstünde sevgilin oturmasaydı. TÜrk bunun sırrını anar, ya Rabbil Mevlid hürmeijne kurtar, ya Rabbi! . ·

·

..

:

.

.

.

.

·

·

Malta: 5 �:ı:ıunuevver 1335- 1 9 1 9 ve· Ziya -Gökalp


NIHAL ATSIZ ve NEJDET SANCAR

,

263


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.