Refik Korkud - Komünist Bulgaristan'ın Dosyası

Page 1



RE FIK KORKUD

KOMÃœNiST

BULGARiSTAN'IN

DOSYASI

TORKIYE

FIKIR AJANSI 1 9 8 6


'--�-···-...-·..--;----.ı..

Isteme Adresi

:

TO�kiy·e F:ikıir Ajansı, Vıahyıa :�maıl Cad. Bergama Soka;k No. : 3/9

li}f. : 1 5 39 7'2 ·ANKARA

Basıldığı Yer : Şıa�a k Matbaaısı, Neoatibey Cad. Hanlimelıi Soka'k No.

:

49, ANK


t Ç t N D E K t L E R K

O

N

U

Sayfa No.

ö N Sö Z

BiRiNCi

BöLüM

ÇARLIK VE KOMtl'NiZM DöNEMtNDE RUS ŞOVENiZMi; RUSLAŞTIRMA POLiTiKALARI Rus Emperyalizminin özelliği

.

...........................................

1

- 2

Rus Şovenizminin Azınlıklan Ruslaştırma Politikası . . . .

2- 5

Bulgaristan'daki Son Vandalizm öncesi . .

5-

.

. .

. . . . . . . . .

. . . . .

. . . . .

BULGARiSTAN VE BALKAN SAVAŞI ... . ...... . . . . .

.

.

.

. . .

..

.

9

-

9

ll

BULGARLARlN Ttl'RK N.VFUSUNU ERiTME ÇABALARI . . . ... . . . ..... .. :. .. .... ... ........ ... .. .... . ............... .

ll 13

Bulgar Slavcılığı Efşanesi Sırp ve Ruslarm Bulgaristan , tl'zerindeki Çekişınesi .. .....................................................

13 - 14

BUGtl'ND EN BtR öRNEK

14-15

. . .

.

. . .

.

..

.

. . . .

. . . .

. . .

..

.

............... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

-

Dtl'NDEN BiR öRNEK .. . ........................... ................

15 - 16

(a) Muhterem Konsolos Efendi........................................

16-17

(b) Ey Bulgar ölüleri

17 - 18

.

. . . . . .

..

. . .

..................................................

III


K

O

N

U

Sayfa No. t Kt N Ct

BöLüM

BULGARiSTAN'IN D IŞ D ESTEKLERİ Bulgaristan U. D ünya Harbi Sonrası ...........................

üÇüNCü

22-27

.

BöLüM

T1JRKLER 't BULGARLAŞTffiMA Bulgaristan Komünist Partisi 'nin Şovenist Kararı ve Uygulaması ..... .. .... .. .. . ... . . . .. .. ... ........ .... . .

30 - 32

BASKlLAR YALNlZ iSiM D EötŞTiRMEYi KAPSAMIYOR ................................................................................

32

.

E ğitim D in

.

..

..

...

..

.......

.

.

.

.

....

..

...

... .... ... . . . . . ......... ... ... .. ..

...

.

.

. .

..

...

..

.

..

...

.

.

.......

. .. ..

.

.

....

.

...

............. . . . . .. . . . . ............ . . . . .................. ........... ............. . . . . .. .

EKONOMiK BASKlLAR VE NETiCE . . ... .... .... ...

DöRDüNCü

...

.

.

...

32-33 33-35 85

BöLüM

BASKININ D 1JNYAD A TEPKU.ERt S O N UÇ............................................................................

46

B i B L i Y O G R A F Y A ..... .. .. .... . ... .. . . . . .. .. .

47

..

.

.

.

.

..

.

.

.

.

.

.

.

.

B A S I N ............................................................................

IV

47


ö N

S

ö Z

Bu küçük çalışma son bir buçuk yıldır, Bulgaristan'da yaşayan soydaşlarımızın, zorla adları değiştirilerak Bulgarlaştırılmak istenme­ sinin neden ve sonuçlarını irdelemek için kaleme alındı. Bulgaristan'da, Ikinci Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra Kızılordu ile birlikte gelen "Komünist Yoldaşlar" Rus askerlerin hima­ yesi altında, önce Bulgar ordusunu, milisler (x) aracılığı ile yok ede­ rek, 9 Eylül 1944 tarihinde sözümona iktidar oldular ve "Bulgaristan Halk Cumhuriyeti"ni kurdular. Bu devlet sözde marksist, sözde sos­ yalist bir devletti. Rusların açık himayesinde iktidarı alanlar da söz­ de "halkların dostu" bir ideolojinin temsilcileri idiler. Oysa, daha ilk gününden anlaşıldı ki, sözde marksist devlet aslın­ da Hitlere rahmet okutacak, faşist bir çeteden oluşan bir avuç insanın eserinden başka birşey değildi. Bulgaristan Halk Cumhuriyeti yuttur­ macasının ilanından daha 17 gün sonra, 26 Eylül 1944'den itibaren kırk gün içinde Bulgar Komünist Partisinin militanları tarafından, köy­ lü, işçi, şehirli, asker, memur, savaş kahramanı demeden bütün Bulga­ ristan sathında milyonu aşan insan öldürüldü. öldürülenler sözde ko­ münizme "ilerde" karşı çıkması muhtemel olan kimselerdi. Bu katliam, faşist ve komünist emsaline rahmet okutacak temizlik hareketlerinin, doğu Avrupa ülkelerinin tümünde süregelen soykırımın başlangıcı idi ve arkasında halkların dostu (!), rejimin koruyucusu vardı. (x) 9 Eylül 1944'de Komünistler, genel bir afla hapishanelerdaki serserllerl, katilleri, do­ lendırıcıları, hırsızlerı bo�alttı ve bunları "Komünist Mll ls"ler adı a ltında tlmlera ayır­ dılar. Bu sosyal tipler zaten Rus lşg a l ln den sonra komünist oldukları Için hapse atıl­ dıkları yalanı lle "MIIIs''l l jje hemen a da pte o l dular. Bkz.• Lllov Vasll Kazaskl, Ayakta Ö l üyorlardı, Istanbul, 1985, Dojjuş Araştırmaları Merkezi Belge y n .

V


Bulgaristan coğrafi konumu bakımından Varşova Paktının en sa· dık üyesi ve himayesi altında yaşayan bir ülkedir. Herkesin bildiği gi· bi daha, 1957 yılına gelene kadar Bulgaristan'ın başta Sofya olmak üzere büyük şehirlerinde kadınlı erkekli trafik memurları dahi Ruslar· dı. Diğer azınlıklardan sonra nihayet Bulgaristan'da yaşayan Türklerin adlarının zorla değiştirilmesi operasyonlarına karşı sağır ve dilsiz ka­ lanların başında faşizm ve şovenizmin düşmanlarının (!) bulunuşu düşündürücüdür. Bulgar Komünist Partisi faşizme rahmet okutacak şovenist ve anti-marksist uygulamada kimlerden cesaret almıştır veya en azından müsamaha görmüştür? Yoksa gelecekteki daha hacimli uygulamalar için deneme alanı olarak mı seçilmiştir? Bilindiği gibi, Ikinci Dünya Savaşı bitiminden hemen sonra Sov· yetler Birliği, bir buçuk milyon Kırım ve Çeçen Türklerini vagonlara daldurarak büyük bir çoğunluğunu öldürmüş ve sağ kalma şansına eri· şenleri de Sibirya'nın buzul bölgelerine dağınık ve birbirlerinden irti· batsız bir şekilde yeni yerleşim bölgelerinde yaşamağa mecbur bırak­ mıştır. Ve sağ kalan Kırım ve Çeçen Türkleri'nin, dünyanın gözleri önün· den uzak olduğu için adlarını değiştirmiş, ibadetlerini yasaklamış, ca· milerini yıkmıştır. Ve ne yazık ki; Insan Hakları Evrensel Beyannamesi savunucuları geçmişi unutmayı tercih etmişlerdir. Bulgaristan halkı, aslı Türk Boyları'ndan geldiği halde Ortodoksluk yoluyla slavize ol· muşlar, şaşılacak bir davranışla kraldan fazla· kralcı kesilmişlerdir. Bulgaristan'da krallık zamanında da durum böyleydi, bugün de böyle. Bu küçük incelememiz içinde, Bulgar ırkçı ve şovenist hareketlerinin gerek krallık ve çarlık dönemlerinde, gerekse sözde sosyalist dönem­ lerindeki serüvenini fragmanlar olarak sergilemeğe çalışacağız. Gö­ rülecektir ki, "Proletarya Diktatörlüğü" "Halk Demokrasileri", "Enter· nasyonalizm" vb. gibi bir kısım aydına cazip gelen sloganlar, ister Bulgaristan, ister diğer sosyalist ülkeler aracılığı ile olsun, hepsi mil· liyetçiliğin, şovenizmin ve yayılmacı politikanın zehirli lokmasını yut· turmağa yarayan ve o lokmayı örtüleyen "krema"lardır. Saygılarımla...

VI


INSANLAR üLKüSEL BIR DüNYA UYDURDUKLARI öLÇüDE GER­ ÇEGIN DEGERINI - ANLAMINI - DOGRULUGUNU HARCADlLAR ...

Friedrich Nietzsche, ECCE HOMO,

s.

8



B ! Rt N Ct

B ö LüM

ÇARLIK VE KOM'ONtZM DöNEMtNDE RUS ŞOVENtZMt : RUSLAŞTIRMA POLiTiKALARI

Rus Emperyalizminin özelliği : Bugünkü Rusyayı oluşturan coğrafi bölgenin orta noktası, Avrupa ile Asya'nın birleştiği Eurasian adıyla anılan, gözalabil­ diğine bir ovadan, düzlüklerden oluşan geniş bölgedir. Rüzgara, kuraklıklara, göçlere, savaşan insanların koşturan atıarına en­ gel çıkarmayan bir arazi parçasıdır, bu topraklar. tık yüzyıllar­ da bu topraklardaki Ruslar, Türkler, tranlılar, Moğollar tara­ fından yönetilmiş ve onların hakimiyeti altında yaşamıştır. O yıllardaki amaçları, Moskova dolaylarında tutunmak ve oluştur­ dukları küçük prensliği yaşatmaktı. Bunda muvaffak olmuşlar, Altınordu Devleti'nden kopardıkları küçük bir vasallıkla (özerk­ likle) bugünkü geniş boyutlarına ulaşarak, tarih içinde durma­ dan topraklarına topraklar katmışlardır. Tarihte bu kadar ge­ niş bir devlet olmamıştır (1). Başlangıcından beri yayılınacı bir politika güden Ruslar için ünlü Pan-Slavist Thuchev'e, Karl Marx'ın "Rusların Kiralık Adamı" dediği ingiliz politikacıların­ dan Lord Palmerston'un (2) verdiği cevapta yer alan şu değer(1) Sertram D. Wolfe, Three Who meda e Revulation, Callfornla 1964. (2) Henry John Temple Palmerston ( 1784-1865) Ingiliz Devlet adamı önceleri Tory, 1830" den s onra Whl"ler"ln sağ kanat llderlerindan, H ükümette Sava§ l§lerl D evlet Bakanlı"ı ( 1809-1828); Dı§lşlerl Bakanlığı ( 1846-1851); Içişleri Bakanı ( 1856-1858); Başbakanlık ( 1859-1865) yapmıştır. Marx'ın, New York Dally Trlbune"e gönderdiği yazılarda sık sık adı geçer. Kızı Eleanor Marx Avellng, Marx'ın sözQ geçen yazılarının toplu bası­ mona yazdığı önsözde Palmerston'un Rusya düşmanı değil, adamı oldu"unu Marx'ın kanıtladı"ını yazar.

ı


lendirme, Çarlık zamanmda olduğu gibi bugünkü Sovyetler Bir­ liği'nin de değişmez karakterini sergilemektedir : "Rus Devleti'nin politikası ve uygulaması, öteki devletle­ rin sehat ve direncinin son sınırına kadar, mümkün olan hız ve genişlikte yayılmak ve genişlernek olmuştur. Fakat ne za­ man kararlı bir dirençle karşılaşmışsa durmuş, geri çekilmiş ve daha uygun bir fırsat geçince saldırmak üzere kurbanının karşısında beklemiştir. ''

Rus Şovenizminin Azınlıkları Ruslaştırma Politikası : Çarlık Rusyası zamanında, yayılma politikasının amacı insafsızca idi ; yalnız istila ettikleri toprakları kendi sınırlarına katınakla kalmıyorlar, yerli halkı zorla din değişUrterek öz­ varlıklarından koparmak istiyorlardı. Kazan Türkleri'nin kül­ türleri, Çarlık polisinin denetimleri altındaydı. Türkçe konu­ şan ve yazanlar kovuşturmağa uğruyor, büyük işkencelere ve haskılara maruz kalıyorlardı. islam dini, Çarlık polisinin yum­ ruğu altında idi. Camiler ve medreseler, yüzyıllardan beri top­ lanmış kültür birikimlerinin somut değerleri yok edilip yıkılı­ yordu. (3) 18 Temmuz 1893 tarihli, Rus Çarının yerel yönetim beyliklerine gönderdiği bir emirle, yenilerin yapılmasına izin verilmemesi buyuruluyordu. Neden Kazan Türklerinin bu denli haskılara maruz kaldığı sorusu sorulabilir. Sebebi açıktı. Al­ tınordu Hanlığı'ndan vasallık ( özerklik) kopardıktan ve orman­ larda yaşayan ve yerleşik düzene geçmiş insanların toprakları­ nı ellerinden aldıktan, sakinlerini yok ettikten ve yerlerine Rusları yerleştirdikten sonra Ruslar, doğuya açılmak için ön­ lerinde iki engel görüyorlardı : Kazan ve Astarkhan Hanlık­ ları. .. 1552'de Müthiş ivan, Kazan Hanlığı'na saldırdı ve iki yıl süren savaşlardan sonra Türk Hanlığı yıkıldı ve Rusların yö­ netimi altına girdi. 1554'te Astarkhan Hanlığı da yıkılarak Rus(3) Tatarı Sradnego Povolla

2

1

Prluralya, Moskova, 1967.


ların eline geçti. Fakat Kazan Türkleri tarih boyunca dörtyüz yıl süreyle Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi vermişler, Bolşeviklerin iktidarından sonra da durum değişmemiştir. Bü­ tün çabalarına, zorlamalarına rağmen, Çarın din yoluyla Slav­ laştırma politikası sonucu çok az bir insan grubu Hıristiyan­ laştırılabilmişse de, sonunda anlaşılmıştır ki, Hıristiyan görü­ nenierin büyük bir çoğunluğu "gizli Müslümanlıklarını" sür­ dürmüşlerdir. Bolşevik dünyasında Ortaasya'da yönetime kar­ şi gizli silahlı mücadele sürdürenlerin, gerilla savaşları veren­ lerin, en uzlaşmaz takımının bazı Müslüman tarikatları olduğu dünyaca bilinmektedir. ( 3-A) Ruslar bu tarikatıara karşı aciz duruma düşmüşlerdir. Bu nedenle Rusların bütün amaçları, Türkleri, zahiren azınlık statüsijnden çıkarmak için din yo­ luyla yapamadıklarını, adlarını değiştirerek yapmak ; Asya Türklüğü'nU dünya mikyasında unutturarak ve onları Slav bütünlüğü içinde erittiğini göstererek pan-slavizme yeni bo­ yutlar kazandırmaktır. Ruslar bunun bir denemesini 1943-44 yıllarında dünyanın gözleri önünde uygulamışlar, Kırım ve Çeçen Türkleri'nin çoğunu öldürmüşler, geri kalanlarını da Sibirya'nın buzullarında aileleri birbirinden ayrı bölgelere yerleştirerek, adlarını Rus adiarına dönüştürmüşler, böylelik­ le gelecek kuşaklarda Kırım Türklüğü'nün yer yüzünden silin­ mesini sağlamak amacına yönelmişlerdir. Zaten Komünistler de Çarlık Rusyası'nın politikasını daha başlangıçta benimse­ mişler, Rus şovenizmini olanca büyüklüğü ile ortaya koymuş­ lardır. 1917 Şubat devriminden sonra hiç bir Müslüman Türk'ü "enternasyonalist" olduğunu

iddia

eden

Marx'ın

Komünist

Partisine yani Marx'ın yolunda gittiğini iddia eden SSCB Ko­ münist Partisine almama ilkesi, Lenin tarafından benimsetil­ miş ve uygulanmıştır. Stalin 1923 yılında, iç savaşın hemen ar(3·A) Geçen yıllarda, Japon Ün iversite s i n den bir bilim adamı Sayın H ısuo Komatsu An· kara Ün iversitesi'ne gelerek "Bug ünkü Orta Asya'da IslAm Tarikatları" kon ul u bir tez hazırlamıştı.

3


dından "Devlet ve Parti !çinde Milli Unsurlar üzerine Ra­ por"unda Ruslaştırma politikasını ve Rus şovenizmini açıkça ifadeden çekinmemiştir. ( 4) "Rus şovenizmi muhteşem gücü ile gün begün ülkemizde gelişecektir. Şovenizm, milliyetçiliğin en ileri, aşırı şekli­ dir. O, Rus olmayan her şeyi yıkmanın yolunu arayacak, bütün idare ağına hükmederek Rus olmayan herşeyi eze­ cektir." Destalinizasyondan sonra da, Rus şovenizmmden feragat edildiği sanılmasın. Aşağıdaki örnek, Sovyetler Birliği Komü­ nist Bolşevik Partisi'nin resmi organı "Pravda"da yer almış­ tır. ( 5 ) "Şurası açık bir gerçektir ki, bizim edebiyatımiz burjuva demokrasilerinden daha çok saygıya layık bir rejimin mey­ vesidir. Ve bütün burjuva kültürlerinden daha yüksek bir kültürdür. Bu sebeple Rusya dünyaya yeni bir ahlak ör­ neği vermek hakkına sahiptir. Bizim milletimizle (Rus milleti ile) karşılaştırılması mukayese edilmesi mümkün bir başka millet var mıdır ?" Lenin'in, 14 Kasım 1917 tarihli bildirgesinin 4. maddesin de yer alan "Rus toprakları üzerinde yaşayan etnik grupların ve azınlıktaki milletierin serbestçe gelişmesi"nin (6) açıklan­ masından bir süre sonra, 17 Aralık 191 7'de gene Lenin'in ve ·

Stalin'in ortaklaşa yayımladıkları bir hükümet bildirgesinde, Müslüman halkların (Asya Türkleri'nin ) ; Volga ve Kırım Türkleri'nin, Kırgız ve Sibirya Türkleri'nin, Türkistan'ın, Kaf­ kaslar'ın ve Azerbaycan'ni cami ve medreselerinin çarlık dö­ neminde yıkılınası protesto ediliyor, "bundan böyle adetleri(4) Nakleden : Hen s Kohn, Le Pan-Siavlsm son hlstolre et son ldeologle Paris, 1963, s. 193 (TOrkçe Basım ) . (5) Andrel Alexandrevlch Zydanov, Pra vda, 21 EyiOI 1966. (6) John Reed, D Onyayı Sarsan O n GOn, Istanbul, 1976, s. 236.

4


miz, inançlarımız, milli müesseselerimiz ve kültürlerimiz ser­ besttir ve dokunulmayacaktır" deniliyordu. Milli varlıklar da serbestçe düzenlenecektir. ( 7 ) Gelin görün ki, 1943-1944 yılla­ rında sözde muhtar olan dört İslam ülkesi Kalmuklar, Kırım Türkleri, İnguşlar ve Kafkasya'nın kuzeyindeki Karakarpat­ lar tarih haritasından silindiler, imha edildiler, Sibirya'nın bu­ zullarında sürgüne gönderilerek, analar çocuklarından, koca­ lar karılarından, kardeşler kardeşlerden ayrılarak, birbirinden habersiz bölgelere yerleştirildiler. Bu topluluklardan hiç bir hatıra, iz kalmadı. Boşalan yerlere, aynen çarlık döneminde olduğu gibi, Ruslar yerleştirildiler. Bu cinayetierin ve soykırı­ mm itici gücü Rus şovenizmi ve ırkçılığı idi. Olaylar 1944 ile 1948 yılları arasında olmuş, bu arada, savaş galibi Stalin asıl niyetlerini ortaya dökerek, Türkiyeden Kars ve Ardahan'ı is­ temiş, boğazların yönetiminde söz sahibi olmak için girişimler­ de bulunmuştu. Destalinizasyon ve Stalin döneminde onaltı milyon insanın öldürüldüğü ve bunların büyük çoğunluğunun Müslüman halklar, yani Türkler olduğunu açıklayanın Kruşçev olduğu bilinmektedir. Bolşevikler, daha iktidarlarının ilk gün­ lerinden beri Rus milliyetçiliğinin en aşırısı olan ırkçılığa ve pan-slavizme dayanmışlardı. özelikle Stalin, XIX. yy. milliyet­ çiliğinin şovenizminin, Rusların Asya ile ilgili rüyalarını ger­ çekleştiren pan-slavist bir liderden başkası değildi. Stalin de Lenin'in en sadık öğrencilerindendi.

Bulgaristan'daki Son Vandalizm öncesi Bulgarlarm Kim­ liği : önce Bulgarların kim olduklarını, kökenierini çok kısa da olsa araştıralım. Türk kavimlerinden biri olan Bulgarlar İdilfVolga boyla­ rındaki yurtlarından göçederek M.S. VII . yy'da Tuna'nın gü(7) Hans Kohn, a. g.

e.,

s. 238.

5


neyine yerleşmişlerdi. Bulgar Türkleri Ortaçağ'ın başlarında Asya'dan batıya göçetmişlerdi. önce Güney Rusya'da yerleşip güçlü bir devlet kurdular ve Rusları boyundurukları altına al­ dılar. Bu devlet, zaman zaman gelişip gerileyerek, XIV. yy'a kadar sürdü. Müslüman Altınordu Devleti'de Bulgar Türkle­ ri'nin devamıydı. Altınordu Devleti'nden sonra kurulan Kırım Hanlığı da Bulgar Türkleri'nin eseri idi. Genellikle Volga boy­ larında yerleşmiş olan Bulgar Türkleri'ne de, diğer Türk boy­ larına dendiği gibi Slav Ruslar, Tatar demişlerdir. Tatar bir Moğol kabilesinin adı olan Ta-ta'dan türetilmiş, yirminci yüz­ yılın başlarında Ruslar tarafından Azerbaycan'dan Türkis­ tan'a, Kazan ve Astarkhan'a, Sibirya Türklerine kadar ne var­ sa Türkmenler dahil Tatar demişler ve maalesef Batı oryanta­ listleri de bu bilim dışı deyimi benimsemişlerdir. Bulgar Türkleri'nin bir kısmı, sonraları Tuna kıyılarına, yani bugünkü yerlerine gelip yerleşmişler, 870 yılında Kral Bo­ ris'in Hıristiyanlığı kabul edip Ortodoks mezhebine girmesiy­ le Bulgarlar dillerini de bırakarak ( ki bu dil, tdil-Ural yörele­ rinde konuşulan Türkçe'nin bir lehçesi idi) kültür yoluyla Slav­ laşmışlar, 996-1018 yılları arasında "Bulgarokton" (Bulgar Celladı) adıyla anılan Bizans tmparatoru Il. Basileos zamanın­ da Bulgaristan Bizans egemenliğine geçmiştir. XII. ve XIII. yy'larda Balkanlar'da büyük bir devlet haline gelen Bulgar Krallığı, XIV. yy'da Osmanlıların egemenliğine kadar sürmüş­ tür. Bulgaristan 1878 Berlin Andiaşması ile, Osmanlı tmpara­ torluğuna bağlı ve fakat içişlerinde bağımsız bir prenslik ha­ line gelinceye kadar Türkler tarafından yönetilmiştir. Türkiye 1908 Meşrutiyet hareketinin dağdağası içindeyken, Bulgaris­ tan'ın başında bulunan, Saksonya Hanedam'ndan Prens Fer­ dinand'ın krallığını ilan etmesiyle, Bulgaristan bağımsızlığına kavuşmuş oldu. Bulgar Türkleri, genel tarih içinde, Türk Boyları arasın­ da dil, tarih ve arkeolojik belgeleri ile önemli bir yer işgal eder6


ler. Macarlada Bulgar Türkleri göçler sonucu kaynaşmışlar, kültür bakımından bir birlik teşkil etmişler ve karşılıklı ola­ rak evrensel alanda birbirlerinin tanınmasını sağlamışlardır. Bulgar Türkleri'nin Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde devletler kurması, Macar kültürü ile özdeşleşmeleri sonucu meydana gelmiştir. Hun İmparatorluğu'nun bakiyesi olan Macarların Turani Türk kavimlerinden oldukları da bilinmektedir. Orta Volga Bölgesi yanında, Dnyeper'den Kafkas Dağla­ rı'na kadar uzanan alanda, daha sonra Dnyeper ile Karpatlar arasında ve Balkan Bölgesi'nin önemli parçalarında Bulgar Türkleri, bu bölgelerde Ortodoksluk yoluyla Slavize olmadan önce uygarlığın gelişmesinde önemli roller oynamışlardır. (8) Fakat Ortodoksluk yoluyla Slavize olduktan sonra benliklerini kaybederek, ne Slav, ne Bulgar ne de Ortodoks oldular. Tarih boyunca zamanına göre dini koruyucu, zamanına göre ''kurta­ rıcı" olarak Rus emperyalizminin vasıtası oldular. Bulgar Türkleri, Türklüklerini ve benliklerini kaybettikten sonra Bul­ garca denilen Slav sentaksı ve alfabesinden oluşan acaip bir dil yarattılar. Oysa öz dilleri olan Türkçenin Orta Avrupa iç­ lerine kadar etkisi olmuş, Macar Türkleri'nin lwnuştukları Tu­ rani dile büyük katkılarda bulunmuştu. Bulgar Türkleri'nin dil kalıntılarınm, Arap, Yunan, Latin ve birçok Slav dillerinin yazılı kaynaklarında bulunması, bu eski Türk boyunun çağlar içinde büyük roller oynadıklarının kanıtıdır. Bulgar Tükleri'nin Avrupa sınırlarında ilk görünüşü Hun Devleti'nin yıkılmasını takip eden yıllara rastlar. 463 yılların­ da Onogurlar, ve Saragurlar Bizansa elçi gönderirler. Kay­ naklar bize Ogurların, Bulgar Türkleri olduğunu bildirmekte­ dir. Birçok Türk oymaklarını birleştiren özellikleri, Ogur ol­ maları ile ortaya çıkar. Ogur, Asya Türkçesi'nde On-Ogur ya­ ni "10 Ogur", Saragur, Beyaz Ogur, Oturgur, " 30 Ogur" anla(8) Bkz. G eza Feher, Bulgar Türkleri Tarihi. An kara, 1984.

7


mına gelir. (9) Saragur elçileri, kendilerine yeni bir yurt ara­ dıkları yıllarda Ağaçerilere hücum ederek onları yok ettiler. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra, Saragurlar, Beyaz Ogur­ lar, Bizansla birleştikten sonra, İranlılara (Perslere) karşı sa­ vaşarak bugünkü Gürcistanı ve Ermeni prensliklerini tahrip ettiler. Boyların birliği zamanla parçalanır ve Oturgurlar Kaf­ kasya'da kalırlar. Don ve Kuban Nehirleri arasında yerleşirler. Ve Onogur adını aldıktan sonra tekrar canlanarak bir kısmı Don ve Dnyeper arasına yerleşip Kutrigur adını alırlar. Avar­ ların, On-Ogur ve Saragurları yurtlarından kovmaları ile Ogur Bulgarlarının Kafkasya'ya yerleşmesi tamamlanır. Bazı iddia­ lara göre de, Bulgar Türkleri Kafkasyada daha önceki yıllar­ dan beri yaşamaktadırlar. Tuna Bulgarları ise Kafkas Bulgar Türkleri ile ilişkilerini, kültür birliklerini uzun süre yaşatmış­ lardır. Panslavist tarihçilerinin iddia ettikleri gibi Bulgarlar Sibirya'dan değil, Kafkasya'dan bugünkü yerlerine gelmişler ve Tuna Bulgar Türkleri ile özdeşleşmişlerdir. Bu küçük açık­ lamalardan da anlaşıldığına göre, Bulgar Türkleri Hıristiyan­ lığın ilk yıllarında Orta Volga ve Kama çevresinde ; M. S. II. yy'da Volga ve Ural Nehirleri yöresinde; M.S. III. ve IV. yy. larda ise Kafkasya'da oturmaktadırlar. Bulgar Türkleri Kaf­ kasya'da Avarların ve Hazar Türkleri'nin saldırılarına uğrar­ lar ve iki ayrı devlete bölünürler ( Orta Volga Bulgar Türk dev­ leti ve Tuna Bulgar Devletleri) . Bizans tmparatorluğuna akınlar düzenleyen Tuna ve Vol­ ga Bulgar Türkleri'nin yanında yeni bir kavim olan Slavlar yer almağa başlarlar. Ve Balkanlar'daki nüfus durumunu kar­ maşık bir hale getirirler. Slavlar doğuda birlik halinde yaşa­ makta ve Dnyeper ile Dnyester nehirleri arasında oturmaktay­ dılar ve bulundukları yörede Slav kavimlerinin bir koluda Ruq Slavları idi. Batı'da Slav adı ile anılan zümre ise Balkan bölge(9) Excerpta de begatlonlbus ed.

8

c.

de Boon, Berlin, 1903, e. 686


sının önemli bir kısmını işgal eden kavimlerdir ve Karpatlar'­ dan Tunaya inerek ve oradan da daha güneye sarkarak Bal­ kanlar'a yerleşirler. Hazar Türkleri'nin doğu Bulgar Türklerine saldırıları, Bul­ gar Türkleri'ni Slavların topraklarına doğru sürmüştür. Bu olaylar Bulgar Türkleri ile Slavları birbirine kaynaştırmış­ tır. ( 10) Bulgar Türkleri'nin dini inançları, mensubu bulundukları Asya Türk dünyasındaki inançlardan başkası değildi. (ll) Ye­ ni diğer Türk toplulukları gibi Bulgar Türkleri de doğa güçle­ rinin kutsallığına ataların ruhlarına, sonunda da Gök Tanrı'ya inanıyorlardı. ( 12 ) Bulgar Türklerini, bilim adamları, Bulgar­ ların Hıristiyanlığı seçmelerinden sonra da birbirinden ayır­ mamaktadırlar. Bulgar Türkleri Hıristiyan olduktan sonra bu­ güne kadar uzanan Slavlarla birleşerek bir kavim teşkil etmiş­ lerdir. Ve böylece Hıristiyan Bulgar devletini kurmuşlardır. Muhtelif amiller, Bulgar Türkleri'nin ve Slav unsurlarının do­ ğudan getirdikleri kültür ve değerleri ile karışarak ve de kom­ şu ülkelerin etkileşimleri ve Hıristiyan kültürü ile Bulgar teş­ kilat formunu, kültürünü ve etniğini kendine has özellikleri olan Bulgarı ortaya çıkardı. (13)

BULGARiSTAN VE BALKAN SAVAŞI : Osmanlı Devletine felaketli günler yaşatan Balkan Savaşı patladığı zaman, Bulgaristan'ın Başbakanı Geşof, 1876 yılında Bulgaristan'da katliam olduğu yolunda TIMES Gazetesi'nde yalanlarla dolu makaleler yazınca, Filibe'de hapsedilmiş ve 1877 Eylülü'nde Osmanlı Hükümeti tarafından öllime mahkıim ( 10) Geza Feher, a. g. e .. s. 48. ( 11) Prof. lbrahlm Kafeso1jlu, Bulgarların Kökeni, Ankara, 1985. s. 37. (12) Geza Feher, A. Bolgar, Körökök Szerepe es müveltsega, Budape�te, 1940, s. 27-30; B. OGEL, TOrk KUitOr Tarihi, s. 262-265. ( 13) Geza Feher, a. g. e . , s. 87.

9


edilmişti. Fakat Filibe'deki İngiliz Konsolosunun müdahaleleri sonunda hem idam hükmü infaz edilmedi, hem de Geşof hapis­ ten kurtarıldı. Çar Fedinand'dan sonra Bulgaristan'ın en zen­ gin adamı olan Geşof, 1908'de IL Meşrutiyetin ilanından sonra Bulgaristan'ın İstanbul Büyükelçisi oldu. Bilahare resmi bir ziyafete davet edilmediğini bahane edip İstanbul'u terketti ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kesilmesine neden oldu. Zaten sefirliğe de bu nedenle tayin edilmişti. Bu olaydan son­ ra da Bulgaristan'ın bağımsız bir krallık olduğu ilan edildi. Saksonya Hanedam'ndan Ferdinand'ın Balkan Savaşı'n­ da Osmanlı imparatorluğuna savaş ilanı, birikmiş haçlı emper­ yalizminin kin kusmasından başka birşey değildi. li'erdinand, duvarlara astığı ve bütün kabine üyelerine imzalattığı bu sa­ vaş ilanı bildirisinde özetle şöyle diyordu : " . . . Rilo'dan ve Ro­ doptan öteye, kan ve din kardeşlerimiz, bizim kurtuluşumuz­ dan otuzbeş yıl sonra, tahammül edilir insani bir yaşantı elde etmiş değillerdir daha ; gerek Avrupa devletleri, gerekse Bul­ gar Hükümeti tarafından harcanan çabalar, Hıristiyanlara, insanlığa yakışır özgürlükler ve haklar sağlayan şartlar ya­ ratmayı başaramamış. Barış isteklerimiz tükendi ve Türkiye' deki Hıristiyan halkın imdadına koşmak, canını ve malını koru­ mak için silaha sarılmaktan başka çare kalmadı. Türk vilayet­ lerinde hüküm süren anarşi bizim milli hayatımızı bile tehdit etmektedir... Hıristiyanlığın insancıl duyguları kardeşlerimize yardım etme görevi ve Bulgaristan'ın şeref ve haysiyeti, beni vatanın savunulması için hazırlanmış evlatlarımızı silah altına çağırınağa zorladı ... Türkiye'deki Hıristiyanların haklarını sa­ vunmak için harp ilan edildiğini Bulgar milletine bildiriyorum. Yiğit Bulgar ordusuna Türk toprağına doğru yürümesini em­ rediyorum... Salibin (Haç'ın) Hilale karşı... mücadelesi olan bu savaşta, adalet ve terakki taraftarlarının sempatisi bizimle beraber olacaktır . . . . . " (14 ) (14) Balkan Harbl Tarihi, Istan bul, 1975, s . 454-455 Aram Andonyan.

10


Bu bildiri, Haçlı Seferleri'nin yeniden yaşanmasını özleyen yani Tlirk eti yemek isteyen "Haçlı Yamyamları"nı piyasaya sürmek isteyen hasta bir mantığın ve kinin eseri idi. Osmanlı toplumunda nefretle karşılandı. Yerli Hıristiyanlar Türklerin kendilerine saidıracakları korkusuna kapıldılarsa da, böyle bir­ şey hiçbir zaman olmadı. (15) Savaş Osmanlı imparatorluğu için gerçekten bir felaket oldu. tttihatçı ve itilafçı parti kav­ gaları, Bulgarların istanbul kapılarına kadar dayanmasına, Ça­ talca önlerine kadar gelmesine neden oldu. Bulgarlar bu savaş­ tan karlı çıktılar. Batı Trakya ve Rodoplar bölgesinde dokuz Türk ilçesini daha topraklarına katarak, Doğu Rumeli Türk nüfusunu da Bulgar vatandaşı yaptılar.. tkinci Balkan Savaşı'n­ da Osmanlı orduları Edirne ve Tekirdağ'ı kurtarmışlar, Trak­ ya bölgesinden Çatalça önlerine kadar gelen Bulgar ordularını geri püskürtmüşlerdi. Fakat Bulgarlar eninde sonunda Rodop­ lar'daki karları ile gene de kazançlı çıkmışlardı. BULGARLARlN TüRK

NüFUSlJNU

ERiTME

ÇABA­

LARI:

1876 yılında Osmanlı imparatorluğu'nun Tuna vilayetinin altı sancağında (Niş Sancağı hariç) 1.130.000 Bulgar ve 1.120.000 bin Türk ve islam yaşıyordu. Berlin Andiaşması ile Doğu Rumeli adını alan Filibe ve islimye sancaklarında ise, yine 1876'da 483.000 Bulgara karşılık 681.000 Türk yaşamak­ taydı. (16) Fakat 1877-1878 Savaşları, Balkanlar'da nüfus dengesini alt üst etti. Tuna cephesinde yedi ay süren bir savaşta bir mil­ yon kadar Türk yerlerinden yurtlarından kanlı bir şekilde ko­ parılmış, 350.000 Türk katliamlardan, salgın hastalıklardan ve açlıktan telef olup gitmiştir. Bulgarlar yerlerinden yurtla­ rından edilen Türkleri katliamla karşılamışlar, kimileri Ana(15) Aram Andon yan, a. g. e. s. 456. (16) Türk Kültürü, Sayı : 263, Mart 1985, Bilili Şimşlr, Bulgaristan Türkleri, s. 138/10.

ll


vatana sığınmış, kimileri her cefaya gogus gererek Bulgaris­ tan'da azınlık durumuna düşmüşlerdir. Göçler durmadan 1879 yılından beri süregelmiş ve Türkler giderek azalmışlardır. 1935 yıllarında Bulgaristan'dan 95.494 Türk Anavatana göç etmiş­ tir. (17 ) Fakat Türk nüfusu azalmıştır ama, bu onların yeni­ den çoğalmalarma engel olmamıştır. 1940 yılmda Bulgaristan' da 1.451.000 Türk vardı. Bugün dahi, daha sonraki göçlere rağ­ men Türk nüfusunun sayısı bir buçuk milyonu geçmektedir. 7 Eylül 1940 tarihli Bulgar-Romen Andiaşması sonucu Güney Dobruca toprakları Bulgadara bırakılınca, bu topraklardaki 979.385 Türk daha, Bulgaristan'daki 1.451.000 Türk nüfusuna eklenmiş ve Türklerin nüfusu 2.430.760'a yükselmiştir. tkinci Dünya Savaşı yıllarında, Bulgaristan'dan Türkiye'ye sadece 14.390 Türk göç etmiş ve Bulgaristan'daki Türklerin sayısı 2.020.000'e düşmüştür. Rus işgali ile Quisling'lerin (18) kur­ duğu komünist-faşist rejimden kurtulmak isteyen Bulgaris­ tan Türkleri'nden 156.000 kişi, 1950-51 yıllarında Türkiye'ye göç etmişlerdir. Doğrusu aranırsa bu 156.000 kişinin göç olayında Bulgar rejiminin zorlaması, yani tehcir gibi insanlık dışı bir politikası da vardı. Ama herşeye rağmen Bulgaristan Türkleri arasında nüfus çoğalması, yılda 9o 2 den fazla bir artış gösteriyordu. Göç ve tehcirlerle Türkleri tüketemeyeceğini anlayan Bulgar komünist yönetimi, bu sefer eski krallara, Ferdinand'a, faşist dönemin başbakanlarından Çankof'a taş çıkartan bir şovenizm­ le, Bulgar Türkleri'nin dinleri ve isimlerini değiştirme operas­ yonlarına girişti. (17) lbld. s. 139/11. ( 18) Quisllng, Ikinci D Onya Savaşı'nda Nazilerin ü l keleri Için den fethatrnek Için hazırl adık­ ları satı l ı k kişiler. Tabir, Norveç'te Almanlar tarafından elde edilen ve ülke Alman lar tarafından gle geçiril ince ba�a geçen Binbaşı Vldkum Abraham Laurltz Qulsling (1887-1945) ten galmedlr. Qu lsllng başlangıçta Sovyetler'e hayrandı. Komlntern 'e dahil olmuş Norveç Işçi Partisine hizmetlerini sundu. "Kızıl Mu hafız" örgütO kurulmasını teklll etti. Tekiili kabul edilmeyince Qulsling tam karşı cepheye, faşistlerin ve nazilerln �alına katı l d ı . Hizmetlerini Rosenberg lle ba{Jiantı kurarak Hltler'e sundu. 1945 yılında vatan halnl ol arak kurşuna dlzlldl.

12


Bulgar Slavcılığı Efsanesi ; Sırp ve Rusların Bulgaristan üzerindeki Çekişmesi : Georg Hutza 1802 yılında doğmuş bir Macar papazıydı. Nerden estiyse aklına, Bulgarlar'da bir "panslavizm" duygu­ sunu uyandırmak istedi. Genç yaşından itibaren Slav sorunla­ rına eğildi. Bütün emeli Rusyayı ziyaret etmekti. Bunun için adını değiştirdi ve herne düşündüyse adı Venelin oldu. Mosko­ va'ya gittiğinde gördü ki, Rus Slav arşivlerinde Bulgarların ta­ rihi hakkında bilgi yok denecek kadar azdı. Ve bir kitap yazdı. Kitabın uzun bir adı vardı : "Eski Bulgarlar ve Günümüzün Bulgarları ve Onların Ruslarla Dini, Tarihi, Etnografik, Poli­ tik Münasebetleri". Rusya'da öğrendiği, Bulgarların Türk ol­ duğu idi. Ama Papaz Venelin bu tarihsel gerçeği kabul etmedi. Bulgarlar Türk değil Slavdır dedi. Venelin bunun da gerekçe­ sini ileri sürecek Bulgarların geçmişini araştıracak ( ! ) ve Slav­ lık iddialarını kanıtlayacaktı. Venelin'e göre Atilla ve Hunlar, eski Bulgarlar, Turani ırktan değil Volga Slavları idi. Yene­ lin'in iddiaları, çar emperyalizminin dikkatini çekti, 1830 yı­ lında Çar imparatorluk Akademisi o'na Bulgaristan'da ve Ro­ manya'da Bulgar dilini araştırma görevi verdi, cebini de para­ lada doldurdu. Fakat, Venelin, Bulgar dili çalışmaları yapama­ dan 1839 yılında Moskova'da öldü. Ama etkileri sürdü. Çar emperyalistlerinin gayretleri ile Odessa ve Bükreş'te yaşayan Bulgarlar, Yenelin'in asılsız iddiaları ile ilgilendiler ve Macar papazı kendileri için, iftihar edecekleri bir lider oldu. Venelin öldükten iki yıl sonra, Moskova'da Ortodoks olmuş "Bulgar" kolonisi, o'nun adına bir anıt dikti ve anıtın üzerine tantanalı sözlerle hissiyatlarını yazdı. Ama, yazdıkları cümlenin içinde "Slav" kelimesi geçmiyor, tarihlerini kendisine hatırlattığı için Yenelin'in arzularının gerçekleşmesi duasına Tanrının arka çıkmasını niyaz ediyorlar. Tabii, bu Bulgarların Türk hakimi­ yetinden kurtulması anlamına gelmekteydi. Oysa, 1900'lü yıl­ ların ilk çeyreğinde, Balkan Bulgarlarının duaları Grekçe idi. 13


Çünkü Grekçe (Yunanca) eğitimi görmüşlerdi. Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasına dua ediyorlardı. Bulgar Ortodoks din adamları İstanbul'daki patriğe bağlıydılar. Venelin, Rus­ ların desteği ile bunları değiştirecek adımlar attı. Odessa'ya yerleşen Gabrova adlı bir tüccar, doğduğu bu şehirde bir Bul­ gar okulu açtı. 1844 Nisan ayında da İzmir'de ilk Bulgar Ga­ zetesi "Lyuboslovie" (Filoloji) yayımlandı. Bulgaristan'ın su­ ni doğumu kırk yılda tamamlandı ve Rusların yardımı ile 1870' de Bulgaristan'ın Yunan Ortodoks din adamları ile arası açıl­ dı ve bunu bağımsızlık istemleri takip etti. San-Stefano Andiaş­ ması "Büyük Bulgaristan" rüyasını uyandırdı. Ama buna Sırp­ lar karşı çıktılar. Bu rekabet 1880'de kanlı savaşlara neden ol­ du ve 1950 yılında da çözülmedi. Sırplar, 1�50 yıllarında Bul­ garların Slav olmadığını yazıyorlardı. Turani ırktan oldukları­ nı, Türklere, Finlere ve Macarlara daha yakın olduğunu onla­ rın soylarından geldiğini ileri sürüyorlardı. Daha XIX. yy'da Bulgar şairi Christo Botev ( 1846-1875) Bulgarların Slavlığını reddediyor ve şöyle yazıyordu : "Prusyalılar Alman'dır. Pie­ monte'li bir italyan'dır. Fakat Bulgar bir Sırp, bir Sırp da Rus değildir." ( 19 ) Bu gibi aydın tepkilerine rağmen plastik bebek "Bulgar Slavlığı" Çarlık Rusyası tarafından sürekli olarak kış­ kırtıldı; Türk düşmanlığı sürekli teşvik edildi, Balkan Savaş­ ları, ondan önceki (1876-1878) Rus savaşı, 1908 Meşrutiyeti­ nin dağdağası içinde bağımsızlığını kazanan Bulgarların top­ rakları ikinci Dünya Savaşı bitince Rus kuvvetlerince işgal olunduı. Daha sonra da Moskova'dan gelen Quislingler tarafından şoven bir komünizm-faşizm kuruldu. Mülkiyet ilişkileri belki el değiştirdi ama, Rusların sürekli pompaladığı Türk düşmanlığı, Bulgar şovenizminin dinamiği oldu.

BUGüNDEN BtR öRNEK : Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi ve parlamentoda Vatan Cephesinin milletvekili bir Türk oğlu lise (19) Hsns Kohn,

14

a. g.

e . , s. 74.


yi bitirdikten sonra, Bulgar ordusunda bahriye subayı olmak iı:ıter. Bir dilekçe ile Bulgar bahriye okuluna başvurur. Kısa sürede okuldan red cevabı gelir. Türk baba alevlenir ; "Nasıl olur, ben Parti Merkez Komitesi üyesi, parlamentoda Vatan Cephesi'nin milletveldliyim. Rejime sadığım. Benim çocuğumu nasıl olur· da bahriye mektebine almazlar". Milletvekili ve Parti Merkez Komitesi üyesi atlar otomo­ biline bahriye mektebine gider. Okul komutanı kendisini say­ gıyla karşılar. Sebebi ziyaretini bilmezlikten gelerek sorar. Parti üyesi Türk meseleyi anlatır, okula niçin almadıklarını, oğlunun bütün şartları haiz bir delikanlı olduğunu, komsomol üyesi bulunduğunu söyler. Okul komutanı güler ve nazik bir şekilde : "Haklısınız, ama alamayız." "Ama niçin ? Türk oldu­ ğu için mi ?" "Belki" "Komünist rejimde ırk ayırımı yoktur hepimiz Bulgar vatandaşıyız. Kaldı ki ben, Bulgaristan Komü­ nist Partisi Merkez Komitesi üyesiyim. Devrime şu şu bizme­ tim oldu. Yasalar benden yana, eşitlikten, kardeşlikten yana. " "Haklısınız Efendim, söylediklerinizin hepsi doğru, ama Bul­ gar olmayanı okula alamayız." "Yasalar... Fakat .. Nasıl olur .. ". Okul komutanı nezaketini bozmadan şertleşir "Yasalarımız var, doğru, Fakat biz Bulgaristan'ı yazılı olmayan yasalarla yönetiriz", "Yani" "yanisi, Bulgar olmayana ne miktar hayat hakkı tanıyacağımıza biz Bulgarlar karar veririz." Bulgar Ko­ münist Partisi Merkez Komitesi üyesi ve Vatan Cephesi mil­ letvekili Sofya'ya döner. Bir süre sonra eline bir kağıt tutuş­ tururlar. Hem Parti Merkez Komitesi üyeliğinden, hem parti­ den kovulmuştur, hem de milletvekilliği sıfatı kaldırılmıştır. Bu olayın tanığı, Komünist Partisi Merkez Komitesi eski üye­ sinin Haskova'da kahve köşelerinde pineklediğini söyledi, bize.

D"ONDEN BiR öRNEK : Türkiye gençlik hareketlerinde, Razgrad mitingi, Türkler­ le Bulgarlar arasında insanlık farkını gayet güzel bir şekilde 15


sergilemektedir. Gerçi Razgrad, "Bulgar Mezarlığı Mitingi" komünist iktidar Bulgaristan'a gelmezden on yıl kadar önce, Çarlık zamanında cereyan etmiştir ama, Bulgar yöneticilerinin komünist rejimden sonra da süregelmiş Türklere karşı düşman­ lıkları değişmemiştir. Arkalarındaki destek renk değiştirse de aynıdır.

16 Nisan 1933 tarihinde, gece yarısından sonra, Bulgaris­ tan'ın Deliorman yöresindeki Türk mezarlığı, Bulgar yöneti­ minin satın aldığı birkaç serseri tarafından kazmalar ve kü­ reklerle tahrip edilir. Mezarlardan, cesetler, kemikler çıkarılır etrafa atılır ve saçılır. Dört gün sonra, 20 Nisan günü, Türk üniversite gençliği tepkisini gösterir. MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) den on binlerce öğrenci istanbul'da Feriköy semtinde­ ki Bulgar mezarlığına giderler ve mezarların üzerine çiçekler serperler. Sonra istanbul'da Bulgar konsolosuna hitaben me­ zarlıkta Dr. Fahri Kurtuluş tarafından şu konuşmalar yapı­ lır. (20)

a) Muhterem Konsolos Efendi, Milli vicdanının ta orta yerinden vurulan büyük millet na­ mına, ey Bulgar ve onu toprağımızda temsil eden makam sa­ na bu milletin bir genç eviadı olarak hitap ediyorum : Eğer dudaklarındaki dostluk teranesi, göz boyayan sahte bir allık değilse, eğer milletime uzattığın dostluk eli, mezarlarımı deşen bir vahşet pençesi değilse, eğer Deliorman facia ve şenaati bendeki, milletimdeki, milli duyguyu galeyana getirdiği kadar, sendeki insani duyguyu da biraz harekete getirmişse, oturdu­ ğun yerden kalk ? Yanıma gel, dur ve ikimiz birden Razgrad'a doğru bakalun ve ikimiz birden : "Lanet size alçaklar!" diye haykıralım. (20) Dr. Fahrl Kurtuluş, 52 Yıl Onca Bulgar Vahşetine TOrk Gençllfılnln In sanlık Cevabı; Yeni FORUM, 15.9.1985, s. 145.

16


Şayet, sen bağırıp haykırmazsan, ben, seni de onların içi­ ne katarak sana ve ona, hepinize birden haykırırım. "Lanet size alçaklar ! " Fakat, hayır ! Dostumuz olduğunu zannettiğimiz Bulgar milleti ve onu temsileden makam, Türk milleti maziyi unuta­ cağınızı zannetmemektedir. Türk milleti ve gençliği ummazki, siz hepiniz, kargalar kadar beyinsiz ve sırtlanlar kadar vahşi olabilesiniz. Milliyet­ perverlik ile canavarlık arasındaki farkı anlamaktan uzak, namert ve kahpe bir çeteci sürüsünün yaptığı şenaatin, haysi­ yetsiz kinin çamurunu hepinizin üstüne sıçratmak istemem, istemeyiz. Onun için yanıma gel, dur? İkimiz birden bu yüce milletin azemet ve ihtişam kalesi olan paha biçilmez insanlık kafasından, Razgrad'a bakalım ve ikimiz birden haykıralım; "Lanet size, lanet size alçaklar !" 20 Nisan 1933

b) Ey Bulgar ölüleri! Senin toprağında benim ölülerimin kabirierine Bulgar taşı­ yan bir vahşi hayvan sürüsü üşüştü. Türk mezarlarını deştiler karıştırdılar. Acaba ne aradılar? Bu ne vahşet! Sanki ölümün zulmüne bir şey ilave edebileceklermiş gibi ahmakça ve cana­ varca bir saldırışla ölülerimin kemiklerini pençelediler ve didik­ lediler. Bu insanlık dışı harekete lanet! Fakat, benim toprağımda ey Bulgar ölüleri, seni ziyarete gelenler, ne kargalardır ne de sırtlanları Ey Bulgar ölüleri ! Seni insanlar, insan Türkler ziyarete geliyor. 17


Ebedi yatağında sana istirahat, günahlarına mağrifet dile­ mek için geliyor. Yurdumun en taze bahar çiçekleriyle bezenen bu çelengi burada hiç rahatsız edilmeden uyuyabileceğini göstermek için bir delil olarak, toprak yorganının üstüne koyuyorum. Müsterih ol, hangi milletten olursa olsun, Türkiye'de her­ kes rahat gezer, yaşar, ölür ve Türkiye'de insanlar değil çıyan­ lar bile misafir ölülerine dokunmazlar. Müsterih ol ve müsterih uyu ! Burası Türkiye'dir vahşet diyarı değil. 20 NiSan 1933

18


1 K1 N C1

B öLüM

BULGARiSTAN'IN DIŞ DESTEKLERİ

Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan " Evlad-ı Fatihanlar"ın bakıyesidirler. Tımarlı Sipahilerin, ilmiye sınıfı dediğimiz din adamlarının soyundan gelen insanlardır. Dörtyüzyıl süreyle, Bulgaristan bir Osmanlı iliydi. Belli bir dönemden sonra ise, Bulgaristan'da yaşayan Türkler üzerinde belli bir vahşet politikası uygulanınaya baş­ landı. Ve bu politika, rejim farkı gözetilmeksizin her iki Bulga­ ristan'da da şiddetini arttırarak günümüze kadar geldi. Türk­ ler'e karşı düşmanlık Bulgar halkından gelmiyordu, kuşkusuz. Bulgar yöneticilerini yönetenlerin hazırladıkları sonunda, bir utanç belgesi olarak, insanlığın gözleri önünde çeşitli zaman­ larda sunuldu, durdu. Bugün de doruk noktasına erişti. Bu vah­ şette kuşkusuz Bulgar halkının katkısı yoktu, onlar Türklerle dörtyüzyıl Osmanlı denetiminde kardeşçe yaşamışlardır. Ruslar için Osmanlı Türk Devleti'nin büyük bir tehlike ol­ duğu fikri Prut Savaşı'ndan sonra, ortaya çıkmıştır. Cengiz Han ve Timur'un Devletleri gelip-geçici karakterde olduğu için, yenilgilerine rağmen, Ruslar'a büyük bir tehlike olarak gözük­ memiştir. Ama, yerleşik düzen topluluğuna geçen, Asya Türk­ leri'nin batı kesimi olan Türkiye Türkler'i, Ruslar'ın Akdeniz'e ve Ortadoğu'ya açılmasına en büyük engeldi. Deli Petro zama­ nında, Türk düşmanlığının ilk tohumları ekildi. Deli Petro için Rusya'nın geleceği, İstanbul'un fethine ve boğazların ele ge­ çirilmesine bağlıydı. Bolşevik devriminden hemen sonra da bu 19


politikanın değişmediği anlaşıldı (21) ; Bolşevik ihtilalinin resmi organlarından 1zvestiya'da bu değişmeyen politika günün poli­ tik koşullarının gerektirdiği jargonlarla şöyle açıklanıyordu : "Meşhur Çanakkale meselesi şimdi değişik bir renk arzet­ mektedir. Çarlık ve burjuva idaresinin Rus emperyalizmi de­ vamlı olarak bu boğazın hayalini kurmuştu. Alman emperya­ lizmi, bu boğazı elde etmeğe çalıştı. Fakat sonunda burayı eline geçiren Angio-Fransız emperyalizmi oldu. Son zamanlarda ise Amerikan emperyalizminin de haris elini uzattığını öğrendik. . Şimdi Türk ihtilali Çanakkale'yi Türk işçi kütlelerine ve dola­

yısı ile Rus proletaryasını kapsayan ve içeren, dünya proletar­ yasına iade etmektedir. Böylece Rus emperyalizminin asırlar boyu süren entrikalarla elde edemediği boğazlar şimdi, olgun bir meyve gibi Rus işçi sınıfmm kucağına düşeceldir ." Demek oluyor ki, sıcak denizlere inmek politikası hiç bir zaman değişmemiştir. Yakın tarihte, XVIII. yy'da Tuna boylarındaki Rus-Türk Savaşları, Ortodoksluk yoluyla ve daha önce arzettiğimiz Pa­ paz Venelin'in gayretleri ile Slav olduklarına inandırılan Bulgar­ lar, Ruslar'a yanaşmışlardır. Rus emperyalizmi de Bulgarlar'ın kendilerine karşı duydukları sempatiden yararlanmasını bilmiş­ ler, daha o yıllarda pek çok Bulgar genci Rusya'ya götürülerek eğitime, tabi tutulmuşlar, çağdaş deyimle beyinleri yıkanmış ve amansız Türk düşmanı korkunç yaratıklar haline sokulmuş­ lardır. Bulgar asıllı gençler önce papaz okullarında sonra diğer Rus eğitim okullarmda genellikle askeri okullarda, propaganda eğitimlerinde, çete savaşları konusunda yetiştirilmişlerdir. Bul­ gar papazları, aydınları, şair ve yazarları, Ruslar'ın ortaya at­ tığı Osmanlı topraklarından kopma düşüncesini yaynıağa baş­ lamışlardır. (22) XIX. yy'da başlayan bölgesel isyanların he(21) Yu. Steklov, lzvestlya, 23 Nisan 1919, "TOrk IhtilAli". Nakleden : lvar Spector, The Soviet Union And The Muslim World, 1917-1958, Washington, 1959, s. 63. (22) Yeni FORUM, 15 Şubat 1985, s. 131, Salih Şahin "Bulgaristan Türk Ilişkilerin de Rus­ ya'nın Etkileri ve Sonuçları", s. 32.

20


men hepsinde Ruslar'ın ve İngilizler'in parmağı vardı. İngilizler ve Ruslar kendi çıkarları doğrultusunda bu isyanları teşvik edi­ yorlar, fakat Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'dan atılması ve parçalanması noktasında birleŞiyorlardı. Bulgarlar'ın isyanları­ nın ana teması dindi. Sözde Müslüman Türk Osmanlı İmpara­ torluğu'ndan Ortodoksları, kurtaracaklardı. Bulgarlar'ı kışkır­ tan bir motifte, Slavlık gibi ırkçı bir ilke idi. 1870 yıllarında, bir Osmanlı vilayeti olan Bulgaristan'dan bir kısım Bulgar genci, ıstanbul'da Galatasaray Lisesi'nde, Ro­ bert College'de okuyorlardı. Bu gençlerin büyük bir kısmına Rus sefareti çengel atmış ve anılan sefaretin müdavimleri haline getirmişti. Tabü ki, sefirin ikramları, iltifatları, sohbeti Türk düşmanlığında noktatanıyor ve Bulgar gençlerine gereken tel­ kinleri yapıyordu. Bu gençler arasından yetişen Savof, gelecek yıllarda Bulgar ordularına kumandan olacaktır. Ve Balkan Savaşı'nda Türkler'e karşı Bulgar ordularının komutanlığını yapmıştır. Bulgar Çar'ı Ferdinand'ın genel kurmayı Stara Za­ gora'da yerleşmişti. Baş komutan General Fiçef; baş komutan vekili de, Galatasaray mezunu ve bir zamanların Osmanlı teba­ sı olan General Savof'du. Gene Galatasaray Lisesi'nden mezun olan Bulgar gençlerinden Jean Mihailof ( Stoyan Mihailovski) ve Konstantin Veliçkof, Bulgar Devleti'nin kurulmasında önemli roller oynamışlar ve bağımsız devletlerinin temellerini Türk düşmanlığı harcı ile doldurmuşlardı. Mihailof ve Veliçkof'un Türk düşmanlığı ile dolu eserleri, şiirleri bugünün Komünist Bulgaristanı'nda hala okutulmaktadır. Diğer taraftan, gerek Bulgaristan'daki gerekse istanbul' daki Bulgar okullarmda, yabancı dil olarak Rusça dersleri ko­ nulmuştur. Bugün de hala, Ruslar çarlık döneminde olduğu gibi kendilerini Bulgaristan'ı Türkler'in boyunduruğundan kurtaran velinimetleri olarak gösterirler. Bulgarlar'ın, Balkan Dağları' nın Şıpka kesiminde Ruslar'ın yaptırdığı kilise, hala, komünist Bulgarlar nazarmda bir "Kurtuluş Abidesi"dir. 21


Bulgaristan'ın 1912'de Balkan Savaşı'na katılmasının ne­ denlerinden biri, Türk düşmanlığının doğurduğu "Büyük Bul­ garistan" hayalidir. Bulgaristan bu savaştan karlı çıktığ-ını san­ mış, Ege kıyısında elde ettiği toprakları, 1918'de Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca, 1919'da Neuilly Andiaşması ile diro­ yata pirince giderken eldeki bulgurdan olmuş, Balkarı Savaşı' nda kazandığı toprakları elinden alınmıştır. Bulgarlar, aslı ara­ nırsa Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi İkinci Diinya Sava­ şı'nda da Almanlarla birlik olarak Ruslar'a ve Sovyet H.uslar'a karşı savaşmıştır. Sonra da komünist sistemin uydusu olmuştur.

Bulgaristan,

ll.

Dünya Harbi Sonrası :

Bulgaristan, 1 Mart 1941 tarihinde "Mihver Devletleri" adı verilen "üçlü Pakt"a girmişti. Yugoslavya ve Yunanistan'dan Makedonya'yı, yine Yunanistan'dan Batı Trakya'yı kendine il­ hak ederek sınırlarını genişletmiş ve Ege Denizi'ne de çıkmıştı. Fakat, Mihver Devletleri'nin ( Nazi Almanyası ve müttefiki ıtal­ ya ile Japonya'nın) yenilmeğe başlaması Bulgaristan'ı da zor duruma soktu. Bulgaristan savaşta teknik bir tarafsızlık sür­ dürmek istediyse de Batılı ülkeler (Müttefik Devletler : İngil­ tere, ABD., Kanada, Fransa vb.) bu devletle diplomatik ilişki­ lerini kestiler. Savaş, nazi ve faşist ülkeler aleyhine dönerken "üçlü Pakt"a katılmaya muhalefet eden ılımlı ve demokrasiye yatkın liderlerden oluşan bir hükümet kuruldu. 2 Eylül'de Mu­ raviyev'in başkanlığında kurulan bu hükümet Anglo Sakson Devletleri ile ( İngiltere, ABD) savaş haline son verildiğini ve Alman-Sovyet savaşında da tarafsız olduğunu ilan etti. Bunun­ la yeni Bulgar Hükümeti, Anglo Sakson devletleriyle banş yol­ lan arayarak diplomatik bağ kurma çareleri aradı. Fakat Kı­ zılordu Romanya'yı işgal etmiş, Dobruca sınırına gelerek, Bul­ garistan'ı işgale hazırlanınağa başlamıştı. Stalin, müttefikleri olan İngiltere ve ABD'ne haber verme gereğini duymadan 5 Eylül 1944'te Bulgaristan'a savaş ilan etti. Başbakan Muraviyev 22


durumu kurtarmak için, 6 Eylül'de Almanya'y� karşı savaş ilan etti. Bu durumda Kızılordu'nun Bulgaristan'ı işgal etme­ sine engel olamadı. Kızılordu iki gün sonra 8 Eylül'de Bulga­ ristan'! işgale başladı. Oxford üniversitesi profesörlerinden Hugh Seton Watson, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra doğu Av­ rupa'da Sovyetleştirme ile ilgili yazdığı kitapta (23) komünist­ lerin daha önce yeraltı örgütlerini iyi hazırladıkları, Alman aleyhtan ılımlı politikacılarla bir "Vatan Cephesi" kurdukları ve komünistlerin bütün ülkede inisiyatifi ele aldıkları, polis teş­ kilatına, bakanlıklara, orduya sızarak taraftar buldukları ifa­ desi, tarihi gerçeklerle zıtlık göstermektedir. Vatan Cephesi'nin kuruluşu, Kızılordu'nun Bulgar sınırlarından içeri girip Sofya' ya doğru yürüdükleri 8 Eylül 1944 tarihidir. Bu da Bulgar Ko­ nünist Partisi'nin Moskova'nın emriyle yayımladığı bir bildir­ geden ibarettir. Hugh Seton Watson'un, komünistlerin darbesi olarak verdiği 9 Eylül 1944 tarihi ile 8 Eylül arasında ancak bir günlük zaman geçmiştir. Komünistlerden oluşan Vatan Cep­ hesi, aslında sözde İşçi Partisi ile Çiftçi Partisi'nin koalisyonu idi. Oysa her iki partide bir oyundan başka bir şey değildi. "Vatan Cephesi" sadece ve sadece Bulgaristan Komünist Par­ tisi idi. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Hugh Seton Watson' un, Bulgar komünistlerinin iyi organize edildikleri yargısı bir efsaneden başka bir şey değildi. Bulgar Komünist Partisi, nazi Almanya'sının müttefiki Bulgar hükümetine karşı mücadele platformu olarak Moskova'dan 24 Haziran 1941 tarihinde Bul­ gar komünistlerine şu talimatı yoUarnıştı (24) : "1. isyan Savaşı yöntemleriyle işgalcileri ve onlara hizmet eden işletmeleri, depoları, taşıtları, ürünleri yoketmeğe çalış­ mak, faşist idare organlarını cezalandırmak, müsaderelerini önlemek için partizan grupları, çete ve bölükleri meydana ge­ tirmek, (23) Hugh Seton Watso n , The East European Revolution, Oxford, 1960. (24) M itka G ribçeva, Seni Halk Adına Ölüme Mahküm Ediyorum. Istanbul 1 979 s. 98-99. O yıl larda Todor Jivkol, Sofya' d a Solya YilAyet Komitesi üyesi idi.

23


2. Partizan bölüklerine yardım edecek başlı başına balta­ lama ve sabotaj eylemleri yürütmek, 3. Halk düşmanlarının ( ! ) , hain ve provokatörlerin cezası­ nı vermek, endüstri ve tarım üretimini büyük çapta durduracak eylemleri organize etmek ; yardımcı mücadele grupları mey­ dana getirmek, 4. Orduyu monarşist-faşist diktatörlüğünün bir silahı ol­ maktan kurtarmak ; doğu cephesinde askeri harekata, Yugoslav ve Yunan partizanlarına karşı çarpışmaya, dahilde polis hare­ ketlerine yardımcı olmaya yaramaz bir hale dönüştürmek için sıkı bir çalışma yürütmek ; orduda çalışmalar " doğu cephesine tek bir asker gitmemeli" ve " Yugoslav partizanlarıyla kardeş­ lik" sloganlarıyla yürütülmeli, 5. Tüm anti-faşist yurtsever güçleri Hitlerci işgalcilere karşı tek bir cephede birleştirmek". Burada biran durarak, Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesinin talimat tarihine bakalım : 24 Haziran 1941. Bu tarih neyi ifade eder ? Bilindiği gibi Hitler-Stalin Andiaşmasının ilanından sonraki günlerde ülke komünistleri faşist Alman yar­ dımları ile gelişmişler ( bunun somut örneği, Türkiye Gizli Ko­ münist Partisinin 1939'dan sonra Reşat Fuat Baraner'in Mer­ kez tera Komitesi Sekreterliğinde, illegal platformda örgütle­ nişinin nazi Almanya'sı tarafından finanse edilmiş olması­ dır) (25) , onlarla işbirliği yapmışlar, 1968'de Çekoslovak Ko­ münist Partisi'nin Merkez Komitesi üyesi olan Jiri Pelikan'ın ifadesi ile Gotwald'ın Moskova'dan gönderdiği emirlerde, 1939 Andiaşması'ndan sonra "Çekoslovakya'yı işgal eden Alman as­ kerlerinin aslında üniformalı proloterler olduklarını, dolayısıy­ la hiç bir şekilde sınıf düşmanı sayılmayacaklarını, �rçek düş­ manların Beneş'in başını çektiği Çek burjuvazisi ile Amerikan (25) Bkz., Edward Welsband, 2. D !l n ya Sava � ı ' n da lnön!l'nOn D ı ş Politikası, Istanbul, 1 974, s. 70 ( D ipnot : 105)


ve İngilizler'in başını çektiği "Plutokratlar" olduğunu Çek ko­ münistlerinin benimsemesini istemiştir (26) . Bulgaristan Komünist Partisi'ne dünyayı faşizm -v:e şove­ nizm tehlikesinden kurtaracaklarını iddia edenlerin nazi işgali işbirliği altındaki Bulgaristan'daki yerli komünistlere ne gibi emirler verdiği kendiliğinden meydana çıkıyor. Yani 21 Haziran 1941 yılında, Hitler'in Rusya'ya saldırmasından sonra, Bulgar komünistlerinin faşistlerle işbirliğini terkettikleri muhakkak. Saldırıdan üç gün sonra Bulgaristan'a gönderilen talimat bUr­ nun tanığıdır. 21 Haziran 1941 tarihine gelinceye kadar Bulgar komünistleri ile faşist Alman işgalcilerinin candan dost olduk­ ları da muhakkak. Balkanlar'da bunun istisnası, Yugoslavya ve Arnavutluk idi. Onlar, vatan müdafaası için daha 1939 yı­ lında nazilere karşı örgütlenmiş bulunuyorlardı. Daha önce de belirttiğimiz gibi Vatan Cephesi'nin ilanı, Komünist Partisi'nin bir oyunu idi. Eski politikacılar ve yöneticiler Almanlarla sözde işbirliği suçundan dolayı hemen idam edildiler. 1945 Martma kadar eski kabine üyeleri ile siyasi li­ derlerden 2.138 kişi öldürüldü : 1.940 kişi 20 yıl, 1.689 kişi de 15'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Köylerdeki ve Sofya'ya uzak yerlerde öldürülenlerin sayısı, Sofya'da öldürülenlerin yüz misliydi. Ve bütün bunlar hapishaneden çıkarılmış hırsızlar, do­ landırıcılar, katiller tarafından üzerlerine giydirilen "milis" üni­ forması ile yapılıyor ve işkenceterin ise hesabı tutulamıyordu. Komünizmin amacı,

Bulgaristan'da

vicdan

sahibi,

düşünen

adam bırakmamak, stratejik yerlere kendi adamlarını, mute­ metlerini yerleştirmekti. Sıra, sözde "Vatan Cephesi" politika­ cılarına da gelmişti. Çiftçi Partisi lideri Petkof idam edildi. Radikal Parti, Zveno Partisi, Sosyalist Parti, gibi soldaki parti (26) Birikim, Aylık Sosyalist KOitOr Dergisi, A(iustos-EyiOI-Eklm, Nr- 42/43/44, 1978, s- 106.

25


ve politikacılar uydurma nedenlerle suçlandılar, idam edildiler, uzun hapis cezalarına mahkum edildiler. Sözgelimi Sosyalist Parti liderlerinden yaşlı Luçev 15 yıla hüküm giydi. Kurtarıcılar geride kalan komünist ve hapishane kaçkınlarına da güvenemezlerdi. Parti liderlerinden Kostov'u Titoculuk ile suçlayarak astılar, oysa, Kostav belki de Bulgar Komünist Partisi içinde, Tito'nun Yugoslav Komünist Partisine düşman olan tek kişiydi. 1957 yılına kadar, sokaklarındaki tra­ fik polisleri dahi, Bulgar üniforması giydirilmiş, bazı yerlerde buna bile gerek görülmemiş, kendi üniformaları ile şehrin tra­ fik akışını düzenleyenler, yabancılardı. Kurtarıcılar gerek I. ve gerekse II. Cihan Savaşı'nda Bulgaristan'ın kendilerine kar­ şı cephede yer aldığını unutmamışlardı. Bu nedenle, kırk yıllık adamları Dimitrov'u tasfiye ettiler ; Moskova'ya götürdüler ve Dimitrov orada şüpheli bir şekilde öldü. Bulgarlar Türkiye'yi yıkmak için beynelmilel komünizme en yakın destek oldular. 1970 yıllarında DtSK ve benzeri komünizan sendikalar, yazarlar, sık sık Sofya'ya giderek talimatlarını alıp döndüler. Nazım Hik­ met RAN'ı Bulgar Türkleri'ni hizaya getirmek için Bulgar Ko­ münist Partisi aracılığı ile kullandılar. Fahri ERDtNÇ, Tuğ­ rul DELtüRMAN gibi kaçakları vatan haini yaparak Türkiye' ye karşı seferber ettiler. Hafif müzik şarkıcılarından kadınlı erkekli gruplar, Bulgaristan'da Brainwashing (beyin yıkama) arneliyesine tabi tutuldular. Kurbanlar bugün Yunanistan'da Türkiye aleyhtarı olarak kullanılma haysiyetsizliğine bir lokma ekmek için boyun eğmektedirler. Türkiye Gizli Komünist Par­ tisi harici bürosunun sık sık ziyaret ettiği merkezlerden biri de Sofya'dır. Bulgaristan yöneticilerinin Türkiye'yi yıkmak için silah kaçakçılığını ve uyuşturucu madde kara-ticaretini yaptık­ larını bilmeyen kimse kalmamıştır. Hatta Türkiye'deki sağcı­ lara da el atarak, M. Ali AGCA gibi kimseleri Papa'ya suikast 26


olayında kullandıkları iddiası mahkemededir. muslararası plat­ formda kaçakçılığm önlenmesi andlaşmalarma imza koyduğu halde KtNTEX aracılığı ile beynelmilel terör destekleyiciliği sa­ yısız örneklerini sergilemiştir. (27)

(27) Bulgaristan Kom ü n ist Partisinin terörist timlerinin Nazl Almanyası"nın Işgal gün lerinde. bir tek Alman subayona kurşun sıkmad ı {J ı n ı terörist Mitka Gribçevo · n u n az önce andı­ {Jımız kita bından ö{Jren lyoruz. B u lgar terörlstlerl. sadece Bulgar m i l l iyetçllerlni, öldür­ m ü şlerdlr. Moskova"da oturan B u l garistan Komünist Partisi Merkez Ko mitesi Sekreter­ yası. Iktidarlarını Sovyetler"in Kızılordusuna ba{Jiamışlardı. Aynen Tü rkiye Gizli Kom ü­ n ist Partisi gibi TKP"nln uzun yıllar Genel Sekreterliğini yapm ı ş olan Dr. Şelik H ü s n ü De � mer Manlsa"da sürgünde Iken hastaia n m ı ş v e Devlet Hastanesine kaldırılmıştır. Hastanede yatarkan ö l ü m ündan önce genç bir doktora şunları söylemiştir . . . lsmet lnönü Türkiye'yi l l . Cihan Savaşına sokmamakla Türk komünistlerine en büyük kötü­ l ü {J ü yaptı. E{Jer savaşa g irseydi Türkiye Sovyetler Blrii{JI taralından işgal edilecek. Türkiye Kom ü n ist Partisi Iktidar olacaktı:·

27



üÇüNCü

BöLüM

TORKLERİ BULGARLAŞTffiMA

1935 yıllarmda olduğu gibi başladı yeni Bulgar zulmü. tşe önce mezarlardan başladılar. 1983 yılı Şubat'ında Razgrad san­ cağına bağlı köylerde camideki alemlerle (Alem : Minarelerin üzerindeki hilal) mezarlıklardaki ay-yıldız sembollerin kaldırıl­ ması hakkında köy heyetlerine yazılı bir emir gönderildi. Ve ayrıca hemen uygulanması için emir verildi. Bu, Bulgaristan'da yaşayan Türk köylüleri arasmda büyük bir tepkiyle karşılandı. Zaten bir süreden beri Türk isimlerinin, Bulgar isimlerine dö­ nüştürülmesi için baskılar sürmekteydi. Yeni bir şey değildi bu isim değiştirerek insanlarm Bulgarlaştırılması. Oğullar baba adları ile anılıyordu Bulgaristan Türkleri arasmda (28) . Söz­ gelimi Ali Ahmet isminde, Ali kişinin adı, Ahmet de babasının adıydı. Hafiften başladılar Ahmet'e Bulgarca "oğlu" anlamına gelen "ov" "ev" ekini taktılar. Acayip bir şey çıktı ortaya : Ali Ahmetov gibi. Aynı yıllarda, Bulgaristan Komünist Partisi Mer­ kez Komitesi'nin Türkçe Organı "Yeni Işık" Gazetesi'nde görül­ dü bu garabetler. Gene, aynı gazetede, Türkçe yazıların yanmda bol bol Bulgarca kelimeler olan cümleler çoğalmağa başladıı. 1957'li yıllara kadar, Latin harfleri ile Türkçe yayımlanan "Ye­ ni Işık" Gazetesi'nde birden Kiril harfleri ile yazılmış Türkçe makaleler çıktı ortaya. Daha sonra bir emirle, gazetenin yarısı Latin harfleri ile yarısı da Kiril harfleriyle sürüldü piyasaya. (28) Tükiye'de de soyadı kanunu çıkmazdan önce cin siyet farkı gl!zetilmeden her birey baba adı lle anıiırdı. Baba adı soyadı yerine goçord l. y. n.

29


Sonunda da "Yeni Işık" baştan aşağı Kiril harflerine dönüştü. Bulgarlar'ın önlerinde Ruslar'ın, Orta Asya'da uyguladığı bir örnek vardı. Türkistan Türkleri Türkiye'de harf devrimine ka­ dar Arap harfleri ile yazıyor, kitaplar basıyordu. Atatürk'ün harf devriminden sonra, bolşevik rejim, Türkler'in Latin harf­ leri ile yazmalarını buyurdu. Türkistan Türkleri bunu severek yapmışlardı. Çünkü bağımsız tek Türk Devleti de böyle bir ka­ rar almıştı. Bugün Kiril harfleri ile Azerbaycan dergileri çık­ ma� başladı. Bulgaristan'daki Türk marksistlerinin yayın or­ ganı olan "Yeni Işık" Türk alfabesi ile basılırken, artık "ilerici" marksist yönetirnde Kiril harfleriyle çıkıyordu.

Bulgaristan Komünist Partisi'nin Şovenist Kararı ve Uy­ gulaması : 17 Temmuz 1970 tarihinde, Bulgaristan Komünist Partisi Türklerin, "gizli" yollarla Bulgarlaştırılması için bir karar aldı. Bu kararın numarası : 549 idi. Karar hemen uygulanmaya baş­ landı. tlkin Rodop bölgesindeki Pomak Türkleri'nin isimleri iş­ kence yöntemleriyle ve binlerce kişi öldürülerek değiştirildi. 1984 Şubatında ise, Bulgar Komünist Partisi'nin bir ara konfe­ ransında ( Plenum) Bulgaristan Türkleri'nin asimile edilmeleri belirlendi ve şiddetle, acımasız bir şekilde uygulama alanına kondu. Matbu dilekçeler hazırlandı. (29) Amaç, Türkler'in Bul­ gar milleti içinde eritilmesi idi. Bu girişimler ilk olarak Bulga(29) Bu dilekçelerden ikisini örnek olara k gösterebiliriz. B irinci dllekçe formu : Koreali Vilayeti Çernoocene Köyü Beled i ye Başka n l ı ğ ı n a isim değiştirme d i lekçesl : D i lekçayi vere n i n adı : D i lekçayi verenin baba adı : Oturduğu yer; Nü fus hüvlyet tarihi ve seri n u m a rası; Nüfus Kanununun 18. maddesine göre adımın baba a d ı m ı n ve soya d ı m ı n (lakap) . . . . . . " d a n . . . . • . " ya değiştirilmesini rica ederim. Şehir-köy; Tarih : I m z a : Ikinci örnek de şöyledir : Burgaz Vil ayeti Ruen Bel ediye Başka n l ı ğ ı n a ; D ilekçe. D i l e kçayi vere n i n Adı : Baba adı : Oturduğu yer : Doğum tarihi : Doğum yeri : Çalıştığı yer : Kayıtl ı bul unduğu parti : Öğre n i m derecesi : Sayın Başkan Nüfus kan u n u n u n 1 8 . m a d · d e s i n e göre aile fertlerinin i s i m l erinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini rica eder i m . 1 . Aile Reisi adı : B a b a a d ı : D o ğ u m tarihi : 2. E ş im : Adı : Baba a d ı : D o ğ u m tarihi : 3. Çocuklarım : 1. Çocuk adı : Baba adı : Doğum yeri : 2. Çocuk adı : Baba adı : Doğum yeri : . . . . . "den . . . . :ye cevabına lntizaren saygılarımı sunarım. Köy : . . . . . . . Imza.

30


ristan'ın güneyinde Mestanlı, Eğridere, Hasköy, Harmanlı böl­ gelerinde başladı. Mestanlı'da Bulgar milis ve askeri güçleri, Türkler'in üzerine yürüdüler. Fakat Mestanlı'daki Türkler, . ad­ larını ve dinlerini değiştirmek istemiyorlardı. Polis ve askerler, silahsız halka ateş ederek yüzlerce Türk'ü öldürdüler. Türk ana­ larının koca ve çocukları önünde ırzına geçtiler, tarihin vahşet saçan olayları yeniden yaşandı. (30) 12 Ocak 1985 sabahı, Bulgar ordu ve milisleri, Bulgaristan' ın Sakar Balkanı eteklerinde bulunan Yablonova Alvanlar kö­ yüne geldiler, halktan zorla isim değiştirmelerini istediler. Halk kabul etmeyince, otuz kişiyi hemen kurşuna dizdiler, daha son­ ra da evlerini dinamitle havaya uçurdular. Makinalı tüfeklerle her ev tarandı ve pek çok Türk öldürüldü. Bu uygulamalar Bulgaristan'ın Rusçuk, Razgrad, Şumnu Eski Cuma, Silistre, Deliorman ve Geriova bölgelerinde de aynı şiddetle sürdürüldü. Halk ; Bulgar zulmü karşısında ağıtlar yakarak bu vahşeti pro­ testo ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Vahit HA­ LEFOGLU'nun resmen Birleşmiş Milletler toplantısında açıkla­ dığına göre, 5.000 Türk ünlü konsantrasyon kamplarına kondu. Bulgaristan'da camiierin büyük bir çoğunluğu yıkılmış, Raz­ grad'daki Çarşı Camii şarap deposu haline sokulmuştur. Şum­ nu'daki Tombullu Camii yalnız turistlere açık tutulmakta, iba­ dete müsaade edilmemektedir. Birçok cami, tekke, zaviye ve medrese yıkılmış, tarih yerle bir edilmiştir. Bulgarlar'ın bütün korkusu Türk nüfusunun hızla artması ve bugün iki milyonu bulmasıdır. Türkler hiç bir yasal haktan yararlanmamakta, en ağır işlerde çalıştırılmakta, özellikle Türkçe radyo yayınları dinleyenler (Türkiye'nin Sesi Radyosu) , bir ihbar vukuunda iki yıl, mecburi iş kamplarında çalışmaya mahkum edilmekte­ dir. Bulgaristan Türkleri'nden, adını değiştirmediği için 1970'li yıllarda Anavatana kaçan Türk aydını İ. B. bu satırların yaza(30) Bulgarista n ' d a Türkler, Ankara Ün iversitesi Rektörlüğü Yayınları No. lbrahlm Efendioğ lu'nun te b l i ğ i . s. 12.

:

94, Ankara,

31


rına, "Türkiye'nin Sesi Radyosu'nu dinlemek için dağlarda pik­ nik yapardık. Birbirine güvenen arkadaşlar heyecanla güzel Türkçemizin Ankara'dan gelen sesini dinler güvenle dolard*". demiştir. Fakir Baykurt, bir zamanlar "Yön Dergisi"nde Bul­ garistan gezisinin intibamı yazarken, Bulgarlar'ın, Tiirkler'i askere aldıkları zaman ellerine silah verilmediğini, Türkler'in ancak astsubay olabildiklerini, havacı iseler asla pilot olama­ dıklarını yazmaktan çekinmemişti. Türk gençlerinin askere alın­ ması, ağır işlerde angarya olarak çalıştırılması içindir. Söz­ gelimi Bulgaristan'ın Tuna boylarmdaki bataklığı kurutmak için 1946-1952 yılları arasında süren Diga İnşaatı, Türk çocuk­ ları asker yapılarak ve çalıştırılarak gerçekleştirilmiştir. Bu inşaat süresi içinde pek çok Türk genci hayatını kaybetmiştir. Türk çocukları askerliklerini Truvak denilen işçi-köle ocakla­ rında yapmaktadırlar. İbrahim Efendioğlu "bizzat bendeniz Eski Zagra dili Gurkova taş ocaklarında 24 ay taş kırdım" şeklinde yazmaktadır. ( 31) '

Bulgaristan'da Türkler'e yapılan baskı, aslı aranırsa çok eskidir. Sözgelimi, 1972 yılının Mart ayında Barotin'de 258 ölü, 75 yaralı ; gene aynı ayda Brezniça'da 60 ölü, 105 yaralı ; Lij­ niça'da 75 ölü ve 80 yaralı, ad değiştirme sonucu direnen yer­ lerde Bulgar kurşununa hedef olarak hayatlarından olmuş veya yaralanmışlardır. Bu lanetlenmiş bir soykırımdı. 1984 yılının Aralık ayına kadar bu baskılar sinsi sinsi devam etmiş­ tir. Ama 1984 Aralığından sonra, Bulgar devletinin soykırımla insanlığa karşı işlediği suçlar, pervasız bir şekilde günümüze kadar açık bir şekilde sürüp gelmiştir.

BASKlLAR YALNlZ tstM DEötŞTtRMEYt KAPSAMIYOR Eğitim : Bulgaristan'da komünist yönetim işbaşma gelmeden önce, Türk topluluklarına (cemaatine ve vakıflarına) ait 2.000'den 1

( 3 1) lbrahlm Efendlo(ılu, e. g. e . ,

32

s. 13.


- fazla Türk azınlık okulu vardı. Bunlardan 50'si orta, geri kalanı ilkokuldu. Ayrıca bir de öğretmen okulu vardı. 1929 yılında Bulgaristan'da Türkler'in Latin harflerini benimserneleri ile bu okullarda 100.000'i aşkın Türk çocuğu kendi dillerinde kolay­ lıkla okuma ve yazma öğrenmişlerdi. 1946 yılında çıkarılan bir yasa ile Türk azınlık okulları ve bunlara bağlı her türlü menkul ve gayrimenkul mallar devletleştirilmiştir. (32) Böylelikle Türk­ lere ait menkfıller ve gayrimenkuller, Bulgaristan devleti tarafm­ dan gaspedilmiştir. 1951-52 ders yılında Türkçe okutulan dersle­ rin oranı üçte bire indirilnıiş, aynı yıl Türk ve Bulgar okulları bir­ leştirilmeğe başlanmış, 1959 yılında Türk azınlık okulları ta­ mamen tarihe karışmıştır. 1960'dan itibaren Türk çocuklarına haftada birkaç saat Türkçe dersi verilrneğe başlanmış ancak, bu uygulama 1974 yılında sona ermiştir. Daha önce ifade etti­ ğimiz gibi, Bulgaristan Komünist Partisi'nin Türkler için çıkar­ tılan yayın organı, 30 Ocak 1985 tarihinden itibaren de artık tamamen Bulgarca çıkmağa başlamıştır.

Din Bulgaristan üzerinde yaşayan Türkler'e yapılan dini bas­ kılar marksizmin Tanrı tanımazlık doktrinine dayanmaktadır. Ama bu işin zahiri görünüşüdür. Diyelim dinsizlik propagan­ dası, komünist yönetimlerin değişmez propagandasıdır. Ama, gerçek anlamda marksizm, dinin afyon olduğunu söylerken, elinin yoksul halkın iniltisi olduğunu vurgular, bu nedenle, bu iniltilerin, yoksulluktan kurtulınağa yetmeyeceği gerekçesiyle dini afyon olarak tanımlar. ( 33) Dini yapılar, putperest, Hıristiyan ya da islam devirlerine ait ,olsun, insanlığin ortak mallarıdır. Başkent Ankara'da Hacı Bayram Camü ile Romalılar'ın Ogüst mabetieri yan yanadır(32) Bulgaristan'da Türkler. Ankara Üniversitesi Rektörü Kon u�ması. s. 5. (33) Karl Marx. Din Üzerine. Istanbul, 1966, s. 5-30.

Prof.

Dr. Tarık Sornar'In Açı�

33


lar. İzmir'de, İstanbul'da ezan seslerine kiliselerio çan sesleri karışır. Mabetler olduğu gibi korunur. Hangi dine mensup olur­ larsa olsunlar, ölülerin mezarları dahi kültür kalıntılarıdır. As­ lında ve görünürde, Bulgaristan'da günümüze kadar ayakta kalabilen İslam mimarı eserleri bir kanunla korunmaktadır. Ancak, bu kanuna rağmen, yerel yöneticiler ve eyaletteki ida­ reci gruplar, "istenmeyen bir geçmişin kalıntıları" olarak kabul ettikleri bu yapılara zarar vermeyi başardılar ve bu kanuna göre yukarıda bahsedilen eserlerin yıkımından sorumlu olan kimseler hapis cezalarını hak ederler ; ancak, günümüz Bulga­ ristan'ındaki gerçekler bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. - Plovdiv kentindeki "Trakya Hamamı" adıyla anılan ve XV. yy'ya ait İslam hamamları ( kaplıcaları) çeşitli türden pro­ testolara rağmen 1984 yazında tahrip edilmiştir ( 34 ) . Yıllardır süregelen ihmal sonunda dıştan görüntüsü kötüydü. Buna rağ­ men içi, XV . yy. sonlarına ait bir stilde istalaktit (sarkıtla il­ gili) dekorasyonla zengin bir şekilde süslenmişti. - 1984 yazında Kuzey Bulgaristan'daki Shoumen kentinin "Çarşı Camii" tahrip edilmiştir. Bu "Çarşı Camii" küçük kubbe­ leriyle, açık bir revakla XVIII. yy'ın ilk yarısında, Lale Devri' nden kalma kubbeli bir bina idi. - "Eski Camii" 1984 güzünde Shoumen'in aynı kasaba­ sında tahrip edildi. Bu cami, 1500 yıllarında (XVI. yy) Sultan II. Bayazıd'ın veziri olan tanınmış Osmanlı Devlet adamı Yahya Paşa tarafından yaptırılmıştı. Türkçe olarak yazılmış uzun bir kitabe ise XIX . yy'ın ilk yarısında Osmanlı Sultanı IL Mahmut zamanında restore edilmiştir. Camiin çevresinde ineelikle ve ustalıkla kesilmiş ve perdahianmış beyaz mermer bloklardan, Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok ileri gelen şahsiyetinin gö­ mülü olduğu bir Müslüman mezarlığı vardı. Gömülü bulunanlar arasmda Büyük Vezir Rusçuklu Şerif Hasan Paşa (1790'da (34) The Tragedy Of the Muslim Turks in Bulg aria, Ista n b u l , 1985, s. 17-18.

34


öldü) ve Kazasker Elhaç Nimetullah ( 1775'te öldü) ın mezarı da diğerleri ile birlikte bugün yok edilmiştir. - 1984 sonbaharında Novi Pazar kasabasındaki "Eski Camii" de tahrip edilmiştir. Bu cami de XV. yy'da Osmanlı Türkler'i tarafından yapılmıştı. - 1916 yılına ait İbrahim Paşa Hamarnı 1981 yılında tah­ rip edilmiştir. - Zlotoğrad'da bulunan bir cami de tahrip edilmiştir. (1982 yılında) - Stara Zagora kasabasında 1416 yılında kalma "Eski Camii" 1982-83 yılında sözde restore edildi, fakat minaresi yı­ kıldı ve bir daha da yapılmadı. - 1982 yılında Müslüman halkın ziyaret yeri olan Deli Or­ man'daki Demir Baba Derviş Tekkesi yıkılmıştır.

EKONOMiK

BASKlLAR

Komünist yönetim gelmezden önce Bulgaristan Türkler'i kendi topraklarında tarımla uğraşıyorlar, müreffeh sayılacak bir hayat yaşıyorlardı. 1944-1946 yılları arasında çıkarılan yasa ve kararnamelerle arazi ve tüm üretim araçları kollektifleştiril­ di. Türkler kendi topraklarında tarım işçisi haline geldiler.

VE

NETiCE

Bulgaristan'da artık, yeni doğan çocuklara, Bulgar adı konroadıkça nüfus cüzdaniarı verilmernektedir. Adını değiştir­ meyeniere evlenme ve ev kurma hakkı, ne kadına ne de erkeğe 35


tanınmamaktadır. Ad değiştirmeyenler insafsızca cezalandırıl­ maktadır. Türk asıllılar istedikleri meslekte çalışamamaktadır­ lar. Yalnız ağır işçilik yapmaktadırlar. Oturma ve yerleşme serbestisi Türkler'e tanınmamaktadır. Yurt dışındaki akraba­ larııu ziyaret, Türkçe konuşmak yasaktır. Din ve vicdan özgür­ lüğü yoktur. Sözde Tanrı tanımaz Marksist Bulgar rejimi Müs­ lümanları Ortodoks olmaları için zorlamaktadır. Müslüman me­ zarları tahrip edilmektedir. ölülerin dini merasimle gömülmesi, dini bayramlarm kutlanması, çocuklarm sünnet edilmesi yasak­ lanmış, ibadet hürriyeti yok edilmiştir. (İnsan Hakları Evren­ sel Bildirisinin 18. maddesinin çiğnenmesi. )

36


DöRDüNCü

BöLüM

BASKININ DtJNYA'DA TEPKtLERt

Türkiye Türkleri Bulgar zulmünün komünist zulmü ile el­ ele vererek, insanlık dışı girişimlerini, soykırım politikalarını çok iyi biliyordu. Bir asırdan fazla bir zamandan beri sürege len göçler bunun kanıtı idi. Yazılan kitaplara Türk basınmda çıkan haberlere nedense Hıristiyan dünyası ilk zamanlar ku laklarını tıkamış gibi idi. Amerika Birleşik Devletlerinin, Papa suikastinden sonra Bulgaristan'ı terörist devlet ilan etmesi ye ni bir gelişim oldu. Bulgaristan'da, özellikle Türk azınlığına karşı yapılan soy kırım, bütün dünyaya ünlü Associated Press Ajansı tarafından 17 Ocak 1985 tarihli bülteni ile duyuruldu. Bültende şöyle dile getiriliyordu ; Bulgar zulmü : "Sofya'daki yabancı diplomat­ lar, Bulgar isimleri almaları için baskı yapılan azınlıktaki Türk lerin, ülkenin güney batısında yetkililerle çatıştıklarını ve dü­ zinelerce ölü olduğu yolunda söylentilerin dalaştığını bildiri­ yorlar. . . . Haberlere göre çarpışmaların büyük bölümü baştan başa Türk azınlığı ile meskün, Yunanistan ile Türkiye sınırla­ rının 40 Km. kuzeyinde, yeralan Haskova bölgesinde meydana geldi. . " ( 35) Aynı gün, Paris Radyosu diplomatik kaynaklar.

.

(35) 1 974 yazında eşlmle birl i kte Besfor otobüsleri lle Almanya'dan yurda dönOyorduk. Sol­ ya'da geceledl kten sonra yola düzOldUk ve öi'ıle yemeliini Haskova'da yedik. Iki Hasko­ valı Türk çocui'ıu otobüs sakinlarinden tükenmez kalem Istediler. Otobüs sakini da çocu kların bu Isteklerini yerine getirdi. Beliren Bulgar polisi çocu klerı yakalam a k Istedi. Biri kaçtı, öbürünü polis ensesinden vahtl bir oakllda tutup sürOklemaye başladı. KO· çOk bir meydana gelindlfılnde, kahvelerde oturan Türkler'dan kalabalık bir grup polisin üzerine atıldılar ve çocui'ıu kurtardılar. Polis çaresiz çekilmak zorunda kaldı. Y. N.

37


dan alınan haberlerde, "çatışmanın Bulgaristan'ın güneydoğu­ sunda yaşayan Türk azınlığın, Bulgar hükümetinin yeni kimlik kartı çıkarmaları ve Bulgar adları almaları yolundaki kararı­ na karşı çıkmaları üzerine meydana geldiğini" duyuruyordu. Haber, bütün batı dünyasının yayınlarında yer almaya başladı. Türkiye'de de bütün gazeteler, gizli yollardan yollanan mek­ tupları basmaya ve olayların ayrıntılarını aniatmağa başla­ mışlardı. Bulgaristan hükümeti önce haberleri yalanlamağa yeltendi. Fakat çok geçmeden inkarın kar etmediğini anladı­ lar. Her gün Bulgar zulmü ile ilgili haberler Türk ve Dünya basınında belli bir ritim içinde artıyordu. Komşumuz Yunanis­ tan'da çıkan Akropolis Gazetesi, 24 Ocak tarihli sayısında Bul­ gar iktidarını mazur gösterircesine de olsa ! "Bu olayların Türk azınlığının federal bir devlet kurma talebinde bulunabilecekle­ rinden doğan endişelere bağlandığını söylüyor ve Bulgaristan'­ da yaşayan bir buçuk milyon Türkün, Bulgar yasalarına göre böyle bir talepte bulunma haklarının doğabileceğine" işaret ediyordu. Bulgar makamları, komünistlerin her zaman başvur­ dukları, bu haberleri yayan yabancı radyoları engellemek için ocak ayı boyunca ses dalgalarını işitilmez şekilde parazitlere boğuyorlardı. Almanyanın Sesi Radyosu haber ve yorum prog ramlarının, Bulgaristan'dan kaynaklanan bir "Jamming" yani yayın bozma faaliyetlerine hedef olduklarını diplomatik kay­ naklada açıkladılar. Bu arada Bulgar Türkleri de dünyanın çeşitli devletlerine kendi seslerini, kendi yöntemleri ile duyur­ mayı başarmışlardı. Bulgaristan'da yaşayan mazlum Türklerin mücahitleri, komünist olsun olmasın tam bir cephe birliği için­ de Bulgar şovenizminin dünya önünde maskesini şu satırlarla düşürmüşlerdi : "insanca Yaşamak Hakkımıza Dayanarak Sesleniyoruz ... Birleşmiş Milletler İnsan Hakları 5. maddesine dayanarak ses­ leniyoruz. . . insanca yaşamak için

sesleniyoruz !

Bulgaristan

Halk Cumhuriyetinde yaşayan 1.500.000 civarında Türk asıllı 38


Bulgar vatandaşı, insanlık tarihi için utanç verici maddi-ma­ nevi ve psikolojik baskıların altında çırpınmaktadırlar. Bu ülkede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yanı­ sıra, Bulgaristan Devleti Anayasası ve bu Anayasaya vücut veren Marksist - Leninist İdeoloji dahi ayaklar altına alınmak­ tadır. Bulgar vatandaşı Türk halkı, dünyanın Hlnetlediği ırkçılık şoven baskıların yanısıra, ortaçağlarda görülebilecek bir orto­ doksluk engizisyonu uygulamasına da muhatap olmaktadır. Bulgar Halk Cumhuriyeti Bulgar Anayasasını çiğnemek­ tedir : Anayasa madde 35-l'nci bend : "Bulgaristan Halk Cumhu­ riyetinin bütün vatandaşları kanun önünde eşittir" denilmek­ tedir. Fakat Kanun adına, dünyada ve hiç bir rejimde eşi bulun­ mayan kanunsuzlukla, binlerce yıllık bir toplumun en kutsal hakkı olan isim koyma hakları dahi elinden alınmıştır. - Doğan Türk asıllı vatandaşa, Bulgar nüfus cüzdanı verilmemektedir.

adı

almadıkça

- Doğuştan mevcut adını, Bulgar adıyla değiştirmeyen erkek - kadına evlenme, ev kurma hakkı verilemez. - Çalışma, seyahat ve günlük işlerde adını değiştirmeye­ ne yaşama hakkı tanınmaz. - İsimleri değiştirmek için matbu kağıtlar dağıtılmakta, ( 36) isteklere uymayanlar sorumsuz ve acımasızca cezalandı rılmaktadırlar. Bulgar Anayasası Madde 35-2'nci Bend : "Halklarda mil­ liyeti, menşei, cinsi, ırkı, öğrenimi, toplumsal ve maddi duru(36) Bkz. Üçüncü Bölüm, Dipnot

:

1.

39


mu esasianan hiç bir imtiyaza veya kısıtlamaya meydan veri­ lemez." hükmüne rağmen Bulgar devletinin vatandaşı "halk lardan" biri olarak, "Türk milliyetinden", "ırkından" "men­ şeinden olan" bir milyon civarında Bulgar vatandaşı : - !stediği meslekte çalışamaz, yalnız ağır işçilik yapabilir. - Devlet yönetiminde en küçük kadernede alamaz (parti mensubu birkaç kişi istisna) .

dahi görev

- Oturma ve yerleşme serbestliği yoktur, keyfi göçlere mecbur edilmektedirler. - Yurt dışındaki akrabalarını dahi ziyaret edemezler. - En kutsal hak olan mesken ve inanç hakları engellenmiştir. Ne evlerinin ne ibadet yerlerinin onarımına dahi izin verilmemektedir. Bulgar Halk Cumhuriyeti Anayasası madde : 35-4'ncü bend : "Irk, milliyet" veya dini mensubiyet yüzünden insana karşı nefret ve aşağılama telkin edilmesi yasaklanır ve ceza­ landırılır" denmektedir, fakat uygulama tam tersi yöndedir. - Müslüman halkın mezarlarındaki semboller sökülrnek­ te kırılmaktadır. - ölülerin gömülmesi, Kurban Bayramı, Ramazanda oruç tutulması, çocukların sünneti gibi Müslümanlık icapları­ nın yerine getirilmesine müsaade edilmemektedir. Ancak bu konuda diğer dinler için de durum aynıdır. - !badet hürriyeti kaldırılmıştır. Bulgar Halk Cumhuriyeti Anayasası madde : 45-7'nci bend : "Bulgar asıllı olmayan vatandaşların kendi dillerini öğ­ renmeye hakları vardır. Bulgar dilini öğrenmek mecburidir"

40


demektedir. Fakat bu Anayasa hükmü de yarıya kadar uygu­ lanmakta diğer yarısı yok sayılmaktadır. Çünkü : - Türkçe öğretim ve eğitim imkanı tümüyle ortadan kal­ dırılmıştır. - Anadili olan Türkçeyi konuşmak yasaklanmıştır. - Türkçe yayınları takip

edenler

cezalandırılmaktadır.

( 37) - Türkçe radyo ve TV yayınlarının dinlenilmesini ve sey­ redilmesini önlemek için her türlü tedbir alınmıştır. Bu suretle yalnız Anayasa maddesi değil milletlerarası an­ laşmaların (27 Kasım 1919 Neully Sur-Seine ; 24 Temmuz 1923 Lozan ; 1925 Türk-Bulgar Dostluk) yanısıra Marksist-Leninist ideoloji gereği insan haklarının ve halklarının Leninci prensip­ lerle savunucusu, proletaryanın iktidarı iddiasında olan Bul­ gar Halk Cumhuriyeti kendi varlığının temelini inkar etmekte ve çiğnemektedir. Bulgar Hükümeti : - Bulgar Komünist Partisi tüzük ve programını - Marksist-Leninist ideoloji prensiplerini - Bulgar Anayasasını - Proletarya enternasyonalizmi miştir ve çiğnemektedir.

ilkesini

resmen

çiğne-

Bulgar vatandaşı Türk toplumu 20 nci asırda bütün dün­ yanın gözleri önünde tarihin yaşadığı en acımasız ve sinsi me­ todlarla yok edilmek istenmektedir. Binlerce yıllık tarihi varlığı inkar edilmekte, sözde tarihi buluşlarla Slav kökenli oldukları ispat edilmeğe çalışılarak (37) Türk yazarlarından U � u r Mumcu, lihan Selçuk, Doğu Perinçek, O ktay Akbal, Murat Belge gibi kimselerin kitapları da B u lgarlstan'a soku l m a m a ktadır. y. n .

41


ağır ve korkunç bir şovenist baskıya maruz bırakılmaktadır­ lar. Dünyanın uğruna yüzbinlerce eviadını feda ederek koru­ mağa çalıştığı din ve vicdan hürriyeti yok edilmekte, dinlerin­ den zorla uzaklaştırılmakta, dinlerini, dillerini reddetrneğe ve Ortodoksluğa zorlanmaktadırlar. Biz, Bulgar vatandaşı Türk kökenlilerin kesilen sesi, kısı­ lan nefesinin temsilcisi olarak ; Bu toprakların en eski sahipleriyiz. ... Toprağımızda mutlu yaşama hakkı istiyoruz. Bulgar yöneticileri inkar etseler de Bulgar Halkı ile tarihi akrabalığımızı biliyoruz. Türk ve Bulgar kardeşliğinin kökleri çok eski tarihlere dayanmaktadır. Tarihten aldığımız hak ve güce dayanarak, medeni alemin bir parçası gibi yaşama hakkının tanınmasını maddi, manevi psikolojik baskı ve işkencenin, Devlet terörünün, şoven uygu­ lamaların durdurulmasını ve yasaların güvencesinde yaşamak istiyoruz. İnsan hakları ile ilgili, bütün milletlerarası ve milli kuru­ luşlara sesleniyoruz. İnsanlığın mevcudiyet ve geleceğinden kendini sorumlu sayan bütün rejimlere, felsefelere ve felsefeterin temsilcisi dev­ letlere sesleniyoruz. ınsan hakları tüm insanlarm haklarıdır. Bizi duyunuz, duyurunuz, Bulgar Hükümetini uyarınız ! ... Bu bildiriyi izleyen günlerde dünya basını gittikçe artan bir sıklıkla Bulgaristan'da yaşayan Türkler ile ilgili haberleri yaymaktaydı. İngiltere'de The Times Gazetesi 21 Şubat 1985 tarihli sayısında aynen şunları söylüyordu :

42


"Bulgarlar isim değiştirme kampanyasını şiddet yoluyla yürütmektedirler. İsimlerini değiştirrneğe yanaşmayanların aileleri eziyet görmektedirler. Bulgaristan'da komünist yöneti­

min gelmesinden önce Türklerle Bulgarlar oldukça uyumlu bir biçimde yaşamaktaydılar. Şimdi ise Türk çocukları pazar ak­ şamları otobüslerle yatılı okullara götürülerek burada kendile­ rine iyi Bulgar olabilmeleri için eğitim ( ! ) verilmekte ve cuma günü evlerine dönmektedirler. Bulgadara bakılırsa azınlık di­ ye birşey yoktur. Herkes Bulgar vatandaşıdır. Kimseye karşı zor kullanılmamaktadır. Bulgadara göre yollar kar yağışı ile kapanmış olup, bunun aksini ileri süren basın haberleri Baş­ kan Reagan tarafından yöneltilen ve CIA tarafından hazırlan­ mış uluslararası bir komplodur." Silah ve eroin kaçakçılığında, Papaya karşı girişilen sui­ kastte baş taşaron rolü oynayan Bulgaristan'ın, her türlü ka­ rışık işe bulaşan Sofya yöneticilerinin elindeki savunma sözleri, yukarda The Times gazetesinde özetlenen kısımda yer almak­ tadır. Yugoslavya'nın Tanjug Ajansı'nın 21 Şubat 1985 tarihli yayınında Bulgaristan'daki soykırım işlemi bütün çıplaklığı ile anlatılmaktadır. Yugoslav Review of International Affairs adlı dergi, Bulgaristan eski İçişleri Bakanı Anton Jogof'a atfen verdiği haberde, Bulgaristan hükümeti ile Türk azınlık arasın­ da görünmez bir savaşın varlığından Sofya'da bulunan bir ca­

mi hariç 1320 caminin kapatıldığından bahsediyor. Yine aynı dergi, Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin birleşik oturumunda "Tek tip sosyalist Bulgar ulusunun kurulması iş­ leminin hızlandırılması karar altına alınmıştır" diyor. Bulgar vahşeti, Türklere yapılan ve İslamiyete karşı giri­ şilen vahşice saldırılar, İslam dünyasında da geniş bir infial uyandırmıştır. Arap News Gazetesi 9 Mart 1985 tarihli sayısında, "Bul­ garistan'da olup bitenler Türkiye'nin yanı sıra tüm dünyayı 43


ayağa kaldırmalı ve uygulamalara karşı etkili çabalar başla malıdır. Batı Avrupa eğer isterse Bulgarİstanı cezalandırabi­ lir. Buna gücü yeter" denmektedir. Yine aynı gün El Kabas Gazetesi "Bulgar Müslümanları insanlık dışı saldırıdan acı çe­ kiyor. Gerçekte Bulgaristan'da Komünist yönetimin başa geç­ mesinden sonra Müslümanlar soykırıma ve inançlarına yönelik haskılara hedef olmuşlardır. Saldırılar birbiri ardından geliyor ve Bulgar Yönetimi tüm dünyanın gözü önünde Müslümanları ezip haklarını gözardı ediyor" diyerek bir bakıma bütün İslam dünyasının hislerine tercüman oluyordu. 12 Eylülden sonra kapatılan, Türkiye İşçi ve Köylü Par­ tisi Başkanı ve Türkiye'nin solcu liderlerinden Doğu Perinçek de Bulgar vahşetini yazdığı bir makalede şu satırlada kına­ maktadır. ( 38 ) "Bulgar hükümetinin Bulgaristan'daki Türk­ ler üzerindeki milli baskı ve eritme politikasının ideolojik bo­ yutları gözlerden kaçırılmak isteniyor. Bulgar devletinin milli baskıyı, bazılarının bu devlete atfettiği "doğmatizmle falan de­ ğil", halis-muhlis burjuva ırkçı teorilerle haklı gösterrneğe ça­ lışması çok öğreticidir. Bulgar hükümetinin resmi görüşüne göre, Bulgaristan'da "Türk" yaşamıyor. "Türk" denenler Os­ manlı Devletince İslamlaştırılmış ve "bugün yeniden milli bi­ linç kazanmakta olan Bulgarlardır". Bulgaristan İçişleri Ba­ kanı Dimitar Stoyanov'a bakılırsa (Washington Times'dan aktaran Cumhuriyet, 9 Ağustos 1985, s. 6) . . . . . . . . . . Bulgar hükümeti bu ideolojik tutumuyla kendi millet tanımını da ortaya koyuyor. Bir milleti belirleyen özellik, onun ırksal kökeni mi dir ? Diyelim ki Bulgaristan'daki Türkler gerçekten Osmanlı Devleti tarafından İslamlaştırılmış Bulgarlardır. Peki bu tari­ hi olgu, bugün onları Türk olmaktan çıkarıp Bulgarlaştırmaya yetiyor mu ? Bir topluluğun milliyetini belirleyen herşeyden önce o topluluğun kendisi hakkındaki bilincidir. Yoksa ırksal kökeni değil. Kökenieri ne olursa olsun, o insanlar kendilerini �-

-

(38) Doğu Perinçek, Bulgar Hükümetinin lrkçılı!lının Ideolojik Boyutları, SAÇAK Dergisi, Ekim 1 985, sayı : 21, s. 14-16.

44


Türk olarak gördüklerine bu bilinçte olduklarına ve Türkçe konuştuklarma göre Tiirktürler. . . . . . . Eğer milletleri, ırksal kökenieri belirliyorsa, o zaman Bulgarlarm eski bir Türk kav­ mi oldukları için Türk milletinin bir parçası olduklarını söyle­ mek pekala mümkün olur. Çünkü gerçekten de Bulgarlar, da­ ha önce Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan ve Türkçenin bir şi­ vesini konuşan bir Türk kavmiydi. Tuna Bulgarları, bugünkü Bulgaristan'a 680 yıllarına doğru geldlier. IX. yy'a ait belge­ lerde bile Türkçe sözcüklere rastlanmaktadır. Bu yüzyılda Hı­ ristiyanlığı benimsemişlerdir. Belli bir süreç içinde Slavlarla karışmışlar ve dilleri de Slavlaşmıştır. . . . . . Bulgar hükümetinin millet kavrayışını uygulayacak olursak, Bulgarların eski bir Türk kavmi olduğunu, sonradan Slavlaştıklarını, bu yüzden de milli bilinçlerinin "bulanık" olduğunu söylemek mümkün­ dür. . . . Bulgar hükümeti Türk okuHarını kapatmış, Türkçe yayınları yasaklamış, Türklerin adlarını değiştirmedikleri için şiddet kullanmıştır. Bütün bu milli zorbalık dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. ... 1. Bulgar Hükümeti'nin ideolo­ .

jisi proletarya sınıfının ideolojisi değildir. . . . Demokratik sos­ yalist olduklarını söyleyenierin ve bazı yazarlarm sandıkları gibi (39) "doğmatizın" olarak adlandırılamaz. . . . . (Bulgaris­ tan hükümeti) Marksizmin yerine apaçık bir şekilde ırkçı milliyetçiliği geçirmişlerdir. (Revizyondan geçirmişlerdir) . . . . . . . 2. Bulgarların halkın birliğini sağlamak için ırkçılığa başvur­ mak zorunda kalmaları, onların ülke hakkında bir "sosyalist vatan" bilincini yaratamadıklarının da itirafıdır.... 3. Bulgar hükümeti bugün ırkçı bir baskı uyguluyor.... 6. Hiçbir millet arkeolajik ve tarihi araştırmalarla masa başlarında oluşturu­ lamaz . 7. Bulgar Hükümetinin milli baskı uygulaması, ger çekleri görmek için yeni bir uyarıdır. "Sosyalist" olduklarını söyleyip de, Sovyetler Birliği ve peykleri konusunda ağzını aç..

.

(39) Makalesinden parçalar aldıı:Jımız Sayın Yazar, burada Türk m i l letini 11 Eylül 1980'e getiren, sahte bir şeklide kandilerine "demokratik sosyalist" diyen, aslında komü­ n izmin kuklası olan "bir kısım" yazariara lmAda bulun uyor gibidir.

45


maktan korkan aydınlarımız daha ne kadar susacaklar ? ..... Bü tün dünyada ırkçılığa karşı çıkmak, Sovyetler Birliği ve uydu larına gelince gerçekleri söylemekten kaçınmak, çifte standart lı olmak değilde nedir ? . . . . . . . . . "

SONUÇ : Uluslararası forumlarda Bulgarların bu zulmü artık gün­ demdedir. Avrupa Parlamentolararası Birliğinde olay dile ge­ tirilmiş ve takbih edilmiştir. 150 kişilik Kuzey Atıantik Paktı Parlamentolar Birliği 148 oyla Bulgaristan vahşetini takbih etmiştir. Avrupa Konseyinin İnsan Hakları Komisyonu mese­ lenin üzerine ciddi bir şekilde eğilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ABD'nden resmen "Bulgaristan'ın Türk azın­ lığına karşı giriştikleri baskı"dan Reagan'ın Gorbaçev ile ya­ pacakları zirve toplantısında bahsetmesini talep etmiştir. İslam Konferansı tslamiyete ve Türklüğe karşı girişilen bu vandalizmi şiddetle takbih etmiş ve edecektir. Bulgaristan dünya kamuoyunda yalnızlığa itilmiştir. Devlet şirketleri ile silah, eroin kaçakçılığı yapmaları, bunun yanı sıra Bulgaris­ tan'daki Müslüman Türk halkına ağır saldırılarda bulunarak onları benliklerinden koparınağa çalışmaları, yalnız Bulgaris­ tanın kaybettiği prestijle açıklanamaz. Bu nedenle, sosyalist blokda yaşayan Türkler ve Müslümanlar tedirgindirler. Bul­ garistan'da ağır baskılar altında yaşayan Türk halkı derin ne­ fes olanağına kavuşacaklardır. Tarihte hiç bir zulüm cezasız kalmamıştır. SSCB'nde Stalin'e cezasını gene Stalin'in Rusyası vermiştir. Nazi vahşetine de hesap soranlar dünyanın bütün hür halkları olmuştur. Günahsız Almanlar bile bugün hala hak­ ettikleri cezaya uğrayan nazi liderlerinin vebalini omuzlarında taşımaktadırlar. Ve nihayet komünizmin değişmez propagan­ dası bir defa daha yıkılmıştır. Halklarm eşitliği hürriyetlerin savunuculuğu, sosyalist hümanizmi, proleterya enternasyona­ lizmi, sosyalist Bulgaristan'ın şovenizmi ile gerçek yerlerine getirilmişlerdir. 46


B i B L I Y O G R A F Y A 1 . Prof. Dr. Laszlô RASONYI, Tuna Köprüleri, Ankara 1 984. 2. Geza

FEHER

,

Bul.gar Türkleri Tari h i , Anbra

1 984.

3. Prof. Dr. lb rahi m KAFESOGLU, Bul garların Kök e nli , Ankara 1 985. '

4. The Tragedy O f the Muslim Turks in B u l g a·ria , Istanbul 1 985. Hazırlayan :

Abdür.rahim

Dede .

5. Ord. Prof. Dr. A. Zeki VELI D ! TOGAN, Umumi Türk Tarihi.ne Giriş, Istanb u l 1 98 1 . 6 . A ram Andonyan, Balkan Harbi Tanibi, I stanbul 1 975. 7. • Karl MARX, F. Engels, Din Üzerine, I stanb u l 1 966. B. I n sanca Y·a şamak Hakkımıza Dayana·rak Seslen•iyoruz, Sofya 1 985. 9. SAÇAK - Dergi, Sayı : 2 1 , Ek,im

1 985,

10. Wolfgang Leonhardt, Bugunku Sovyet l d eoloi·i si, 1 1 . Bul garistan'da Turkler, An k ara

l stan.bul

1 980.

1 985.

BASlN: 1 . B u t u n Tu rk Basını 2. The Times

3. Wash•i ngton Post 4. Le Figaro 5 . Le Monde 6. Arap News 7. El Kabas 8. As so ciat e Press Bultenleri 9. Yug·oslav Review of Internat i onal Affairs 1 0. taniiJ'Q Ajansı

47



RE FIK

1. IDARE

K O RK U D ' U N

YAY l N L AN M l Ş

B U L U NAN E SE R L E RI

ETMBK SAN'ATI

.

.......

....................

2. SIYASI PARTILERE B I R I N C I AÇ I K M E•KTUP 3. M U HALEFETIN

VE

M UHALEFET

. . . . ..

.

.

....... . . . . . .

..................

LIDERLER I N I N

TEZAT VE TENAIKUZLARA AIT VESI·KALAR

.

. .

....

( 1 954)

.

....

( 1 955 )

.

....

DÜŞTÜKLERI

.........

. . .

...

... . . . . .

..

.

.

.

( 1 958 )

4. DEMOKRATI·K M Ü ESSESELERE TEVC I H OLUNAN TASALLÜT VE .

( 1 9 58 )

5 . lıKINCI MEŞRUTIYET, M AliBUAT, ESKI DlıKTATOR V E 311 MART . . . .. . . . . <FACIAS I

( 1 959 )

AIT VESIKALAR

TECAVÜZLERE

.....................

6. DEMOKRATlıK

SUISTIMALI

REJIM,

...............

.

..............

.........

..... ............

................................

..................

MATBUAT, .

.

.......

M U HALEFET .

. .. . . ......

. .. .

VE

.......

.

.

.

...

.....

.

H Ü R R IYET

.....

.. . .

..........

C 19 59 )

7. TANZI MAT, BI RINCI MEŞ RUTIYET. �KINCI MEŞRUTIYET VE MAT· B UAT

. . . . . . . . ..................................... ........................ . . . . . . .........

8. M I LLI M Ü CADELE. CUMHURIYET, lNONO DEVRI VE M AliSUAT 9 . M ILLI HA·KIMIY:ET DEVR I N D E M U H ALEFET VE MATSUAT

....

. . . . .

.

. .

( 1 959 ) .( 1 959 ) ( 1 959 )

. . .

..........

( 1 959 )

11 1 . SAHTE H Ü R R IYET M Ü CADELES I N I YAYMA GAYRETLERI

. . . . . . . .

0959 )

1 0 . TÜRKIYE'DE IKTISADI INKIŞAF

.

.

...............................

1 2. MECLIS GRUBUNU PARÇALAMA GAYRETLERI 1.3. ıBOYOK VAZIFE

....................

1 4. ,QEMOK RATI:K SIST·EM

. . .

..........

.

. . . . . . . . .

.

.

.

. . . . . . . .

. . . .

.

.

............. ............... ......

. . . . . . . .. . . . . . . . . . .............

.

.........

.

.........

.

......

.

.

( 1 959 ) ( 1 960 ) (' 1'960)

1·5 . TÜRIKIYE'DE D I N VE VICDAN H Ü R R IYET!, TÜRIKIYE'DE INKILAP· LAR. TÜRK DEMOKRASISI N I N ESERI OLAN !.KTISADi ·KALKlN MA, M I LLI I RADE REJIMI, TÜRKIYE ILE HOR DÜNYA ARASINDAKI AHENK VE ıKOM ONISTLER

...

.

..........

.

........ ..............

.

...

.

..........

( 1 960 )

1•6. DEMOKRATICHES REJIME, PRESSE, OPPOSITION U N D M ISA· RAUCH DER FREITHEIT

.....................

. . ..

1 7. LE REJ I M E DEMOKRATIQUE, LA PRESSE ABUS DE LA USERTl

.

.

.................

....

.

...........

.

..............

L'OPPOSITION,

( 1 959 )

LES

. . . . .. . . . ................................

( 1 959 )

1ı8. lHE DEMOC RATIC REGIME, THE PRESSE, THE O PPOSI.TION, THE ABUS OF LIBERTI

..

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ . . . . . . . ................

( 1959 )

49


1 9. PORTRELER VE F lıKI RLER ( M üşte-rek ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

C 1 1962 )

20. Ml LLl M Ü CADELE TAIKVI M I C 1 . M iıJıli Eğitim Bakanılıığı'mn 10 Hazirıan 1-964 gün ve 660 08·7 63 sayı lı y.azııJ,arıyJ,a tavsiye ol unmuşt•ur, 2. Miılli •

·

Eği·tim Bakanıl ığı'nıın

1 6 HaZ'i·ran

1 964 taniıh ve 660 - 08764 sayılı

yazı.lıanylıa M:iıNi Eğitim 'Ba�anılığı Ya•yın.evıl·e�inde okıuy uc ulıara sun u·ll­ .ması uygun bulunmuştur, 3 . l çıi•şl·eni Bakanl ığı Jarıdarmoa Genel Ko­ mutanlığı' nıın

1 4.5. 1 964 tarih vıe H RIK,

11

! . Ş.NŞR: 70558 - 2442

sayı·lı yazılarıyla t•avsiy·e o-liunmuştur. ) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

C 1963 )

2 1 . M I LLl I RADE ( Mil·li Eğ itim ıBakıanl ı ğ ı tanafıo�d.an , 1 969'dıa Gene·! Kütüphanel·erde o·kuyucul•ann :isti �a·d el•eri·n.e sunulmuştur. ) . . . . . . . . . . . . . . . .

• ( 1 964 )

( M üşterek)

. ( 1 96 5 )

22. C U M H U R IYET TAIKV IMI

. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

23. CUMHUR IYET KRONOLOJISI ( M ü şterek ) " Mıilli EğiNım Ba�an•l•ı ğı'nın 29 Temmuz 1968 tarih ve 1.2 1 5 1 sayılı yazı:�arıyla Gen•e•l ıKütüphane·l·erd e okuyucul·ara sunulması uygun görülm üştü.r." . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

C 1 965 )

24. IDARE ETM6K SAN'ATI ( Gen.işletiılomiş lki.n ci Baskı• ) " 1 . Mil li Eği�im ·

BakanM ı' mn 5 Ekim 1 968 tani·h ve 1 6358 sayılı Y'azılarıy·l·a l lıköğre·t­ men Okulları iKütüphanele ri V·e ·Gerıel ıKütüphanelerde okuyucU'lıana sunulması uygun görülmüştür, 2. Miılli Eği.tim Bakanıl ığı'nın 4 ıKasım 1 968 t a•rih ve 660 - 1•84'52 sayıılı yazı ları yl•a Mi•lili Eğiıtim Y•ayıın evl·eni ' nde sattşı uygun buhmmuştur, 3. ıKitabın komuta.n.Jarıon V·e subayların ı�sti fade.l·er·ine sunulmak üzere K. K ıKomutarılığ ı 'nca dağıtımı yapı!mıştır. "

c 1964)

25. HÜRR IYET VE DEMOKRASIYE ıKARŞI ÜÇ TEHLiıKE "Genel•kurma·y ıBaşkanlıığ ı ' n ı n 3 1 . 1 . 1969 tarih ve HRK : 3443 - 1069 / i NCL - YYN - 29 sayılı

e.m•irlıeriyle

·

:Kuvvet ıKomutanl ı•klanrıa ve Jandaııma Gen·el ıKo-

m uta•nlığı'na tavsiye ol·unmuştur."

. .

.

...

..

...

. . ..

...........

..

...

.

...

. . .

.. ......

.

.

C 1 96 6 )

26. SON OÇ ASI RDA TÜ�KIYE ILE ILGILI RUS POLITIIKASI "Gen•el· kurmay Başkan-lığı'nın 3 1 . 1 . 1 969 gün ve H RıK : 3343 - 1 0 - 69 / I NCL

·

YYN 29 sayılı ·emirJ,e�i·yle, :Kuvvet ıKomutmlı:klıamııa ve Jandarma Ge. .. . . nel ıKomutan lığı'na tavsiye olunmuştur. " . .... . . . .

C 1 966 )

27. ıKIZIL METOTLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 96 6 )

28. EN BOYOıK DÜŞMAN (Ş:i.i rler) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1966 )

29. ·KOM Ü N I STLE R

. . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

(' 1 966 )

30. Ml LLl M ETOTLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 966 )

.. ..

. . . .

.

.

..

.....

. . .

.

.

31. HÜRRIYETI SEÇENLER "Haıvıa ıKuwetleri iKomutarılığı'nın 4 Şubat 1:967 gün ve 6044 - '1ı2 - 1 5 - 67 /Mrk-Ş-N/6245 sayııl ı yıazı swla Hava :Kuvvetlıerli teşkilAtının ıi.stifadeSiiılle sunulmuştur." . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

50

( 1 966 )


32. AÇ�KLIYORUZ " lçıişleTli •Bak·aıll'lığı Jıandaırma Genel ·Komutanlığımn 25 N•i·san 1 967 tarih ve HRK : 32632-2029 / I I.Ş-NŞR sayrlu yıazılarıylıa Jaırıdıarma Ge.n·el Komutaınılığı tıeş.kıil4tınıa ve bir�iklerine �si·y·e olıunımu ştur."

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .

( 1 966 )

33. rKOMÜN IZME 'KARŞ I ATATÜR'K " 1 . Milıli Eği·tim Bakanlığı'nın 29 Temmuz 1 968 taırih ve 1 2'154 •S>aYtli y.azı(larıyıla Genel �rıtrıpnanelerde okıuyucul·an sunuılıması uygun Ye f,ayd<ı�lı b ulunmuştur, 2. l çişıl eri Ba· ·kıanılığı Jıand•arma Gen•ei iKomutıml ığı'nı,n 25 Ni.san 1 967 tar.ih v·e H RıK: 327·631 -2028 / I I Ş-NŞR sayıılı yıazıı(raırrıylıa Jalld•arma Genel 'Komutanlığı' nın teşkıi iMına ve bl r�ikle-rine tavsiye olunmuştur. "

. . . . . . . . .. . . . . .

. .. .

.....

( 1967 )

34. SOSYALIZME IKARŞI ATATÜ�K "Mnlli Eği.tiım ıBaıkıanıl ığı'nın 18 Tem·

muz 1 968 tar+h

·ve

1 74 1ı6 saıyı·lı y.aız r•lıanyJıa Genel 1KDtD ph·aınel·e·rde oku-

yucul•aora sunulmaıs ı uygun ve farydaılı bulunmuştur. "

...

.

..........

......

( 1967)

35. MA�KSIZME ;KARŞI ATATÜ�K " MriıiH Eği1im ıBahrıl rğı'mn 1 ·8 Ek·irm

1968 'tarih ve 1 74 18 sa.yılı yazı•l•anylıa, Mil·li Eğitim Baıkaınlığı Gene� ıKDtDphıanelerinrde okuyucul•ara ·sıunulma•sı uygun V•e faydıa·l� bulunmuş­ tur. "

( 1 987)

36. ATATÜRK DIYOR ·K I

....

. . . .

.

....

.

...

. ... .

. . . .

.. . . .

.

...

..

....

.

. . . .

..... ....... .... .

.

( 1967 )

37. !KOM Ü N IZM I N IÇYÜZÜ "Ge·ne(.kuırmay Başkanıl rğı'nm 1r6 Ekim 1·967 tariıh ve TŞIK /EGT.D.BŞ'K - 3493-67 / Etrıd. YYN sayı·l ı emirleriyle ıKuv­ llet ıKomutan,( ıklarına tavsi,y.e olıuoımuştur, silahlı ıkiJVVet·lıer 'içi·n yararıl ı g O rDimrı ştrır. "

.

( 1 967 )

38. ıKOSIGIN'E M EKTUP . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 96 7 )

....

.. ... . . .

.

.

....

.. . .. ..

..

......

. . . ..

.

.......

. . ..

. . . . .

.

....... ........

.

39. ıKOM Ü N IZME VE SOSYALIZME !KARŞI ANAYASA "Gen·e lıkurmay Başkaınl ığı'-nın 16 Ekim 1967 tanih v·e TŞıK - EGT. D. Bşık. 3 4 93- 5Hi7/ YYN sayı l ı emi-rleriry�le Kuvvet 1Komutıaınl ııkılıann·a ·sa·l•ıık v·e�irlımriş,

Etiıd

·

.

( 1 96 7 )

40. DIYALBKTiıK M ATERYALIZM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 968 )

4 1 . DEMOKRASI NASIL IKORUNUR

( 1 968 )

sil·ahlı kuvvetlıer iÇiin y.ararl·ı g O rutmiıştür."

42. ıKIZIL

DÜŞMAN

.

43. A Ç 1 K L A ·M A

44. F 1 K 1 R

. . ... .

.

...

.... . . . . . .

..

. .

..

.

... . ... . . .

.

.

.. . . . . .

.

..

..

..

.

....

.

..

....

.

.. . .

...

....

.

...

........

. . .. . . . . . .

....

.

.

. .. .

.

..

.

.

..........

....

.

. . .

. . . . .

..

............

.... . ..... . .. .

.....

.. ..... . ..

.

.

.

. .

...

.....

.

.....

( 1 968 )

.

( 1968)

.. .... . . ... .

{ 1ı968 )

. .. .. .

.

. ..

..

..

....

...

..

....

..

.

. . .

.

45. TOPRAK VE SOSYAL ADALET

( 1 968 )

46. TARIM VE .KALKlN MA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 968 )

47. HÜRR IYET

(-1968 )

VAZIFESI

48. TÜRK M EM U R U VE YlrKICI AıKIMLAR " 1 . Milli Eğitim Bakıan•l ığı'nrn 1ı8 Ekim 1·968 tani.h 111e 1 74 1 ·7 sayıılı yıaz�l.a.rıy.l·a MrHIIi Eğitim .Bakıımlığı Genel

51


-Kut O pha·n�leninde okuvuculara sunulması uygun ve faydalı bulunmuş­ tur. 2. Genelbrmay Baş�anJ.ığı'nın 3 1 . 1 . 1 9&9 tarih ve HRIK : 3ı43G - 1 0· 69/INCL YYN - 29 sayı:lı emiırleriyle ıKuvvet !Komutanıl rkl.arınıa darma Genıel 1Komutanrığı'-na tavsi-ye ol unmuştur."

ve

J an-

.. .••.....••..•.•......•

('1"96 8 )

49. UYARMA ( ŞPirler) "Geoel·kurmay Baskanlığı'mn "3 1 . 1 . 1 969 taırih ve HRK : 3433 - 1 0 · 69/INCL · YYN /29 sayıolı .emillleroiY'Ie ıKuvve t ıKomutanh�l·anna v·e J a•nd:a·nma Ge.n•el ;Komutan'lığı'•rıa taıvsiye 01l•un· •muştur. "

. . . . . . . .........•.• . . . . . . . . • . . . . • • . •..........••• • • . . . . . • . . . . . . . . . . . . ..•.••••.••

{: 1 196 8 )

50. ATATÜRIK TÜRIKIYESI VE ıMAR'KSIZ!M "Genel kurmay Ba şm•nlıuğı'mn 3 1 . 1 . 1ı969 tani h v·e H RIK : 3433

10

69

INC LIYYN · 29 saıyılı emir­

ll-eriyl-e ;Kuvvet •Komutarıi·P�Ianna ve Jandarma Genel !Komu1ıanlığı '·nıa

tavsiıye edi.l•miştir."

. . . ..•.•.•.• . . . .•.••.....•.........•..................... . . . . . . .

( 1 968 )

5 1 . ıKOM O N IST ,KI M D I R "Genelıkurmaıy ıBaş;ka·n lığı"mn 3 1 . 1 . 1 969 g.ün ve HRK : 3433 · 1·0 69/ I NCL YYN / 2·9 sayıılı ·emirl·e niyl� ıKuvvet ·Komu· .tanlı klanna V·e Jar�d.arma Gen•el .Komuta:nlığı',na tavsiye olunmuştur."

('19618 )

512. YlKlCI AKIMLAR V E IDARECILER "Genel·kurmay •Başkarıl ığ ı:"mn 1 6 Ha:zıiran 1•969 gün ve HRIK : 3433

1• 1 9 - 69 /lNCL YYN /2126 sayılı •

ernk-leriyle ve ıKara ıKuvvetl:eni :Komutarıllğı'mn 27 Ha-ziran 1ı969 gün

HRIK : 541 1

1 33 · 69

y.ararlı bul·unmuştur."

·

NŞR sayıılı ıy.azı1�anyı�a -sil·ahl.ı •kuvvetler ıi•ç•i·n

• • . ••••••••••.•••.•....•...•...... .••••••••.•.......... ......•.•

53. YAŞANTI ( Şi:irler) " Genelıkurmay Başkıaınllrğ ı'·nun

16 Haz,ran

(• 1 008 )

1969

•gün ve 1Ka�a ıKuvveUeri ·Komuta·nhğı'mn 27 Hazıiıran 1 969 gün. HR!K : 54 1 1 · 1 33 · 69/NŞR sayı.lıı yazıılıanyl.a sil1alııJ.ı kuvv·etl-ere yıa•na•rl-ı göriil· ım üştOr. "

.••••. .•................•••..•.••.••• • . . . • . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .........

(.1968 )

5 4. .M ILLl E�ITIM " 1 . Genelkurma.y Başkanhğı'mn 1 6 Haziran 11969 gün ve HRK : 3433 • 1 1 9 · 69/ I NCL

YYN /226 sa·y ııl ı emi·nleri•y.l.e v•e ıKana

ıKuvvetleri Komutaın·l ığı'nın 27 Ha·ııi.�a·n 1·969 g-ün, HRıK : 541 111 . 13:3 . 69 / N Ş R sa•y rh yıazııl•arıy>J;a Sf�ahlı ıkuvvetlıene yanaır-h göriilimüştüır. 2. Mi.lli Eğitim .Sakanılığı'ımn 2 Kasım

la.rıyla

lılıköğr.e-t men

OkuHarı,

I mam

1968 tanith ve 18350 saıy ı•lı yıa.z ı· Haıtıiıp Okullıa.rı. Yüksek lsl&m

•Enstıitüleri ve Genel ıKütO-pha.nelıerde öğrenci , öğretmen "'e okuyucuyıa sunulma.sı uygun ve fayd·alı bulunmuştur." • . . . • . . . • • . . . . . . . . . • . . . . • . . •. . . .

( 1 968 )

55. O�UZ TÜR�LERIYIZ ( Şiiorier ) " Genel-kurmay ·Baş•kaırıl ığı'mn 16 Ha­ ziran 1 969 g O n ve HRK : 3443 H 9 · 69 / I N CL YYN / 2Q.6 sayılı ernk· ·�r.i·yıle ve .Kara Kuvvetieni •Komuban•lığı'·nıın 27 Haz!iııa·n 1969 tariıh, HRK : 541 1 1 33 69/NŞR sayı•ll yazı·lanyıl,a siıl;ahl ı .kwvetlere )ıaırarlı •

gO rülm üş.tOr. " 56. TÜRIK

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . .

M I LLIYETÇ ILI�.I " Gen el·kurma� Baışkan lığı'nı•n 1 6 Hazıiınan 1·969 goo ve H RIK : 3443- 1:1 9-69/INCL·YYN /226 sayılı ·eminle�iyle ye

52

( 1 968 )


•Kara ıKuvvetleri :Komutım•l ığı'nm 27 Hazif"an 1•969 orm. H�K :'541 1<1

1.33

·

69/NŞR

s ay ıh

yazıl.aınyfa ısllıaıhl ı

kııvve.tlıe�e yıaıra:rl ı

1

g6rülmüş.-

( 1 968 )

tl}r." 57. EVVELA VıATAN "Genıelkurmaıy Başkanlığı'nın 16 Ha21iran 1 969 gü n �e

H RıK : 34133 · 1 1 9 · 69 / I NıCL - YYN /226 sayılı emirleri

ıKıarıa

ve

ıKuvvetleni IKomuta:n l ığı'mn 27 Hazi·�a.n 1 9 69 1ianiıh, H � : 54•1 1

1 33 •

69 /NŞR saıyı l ı yazı�arııyla sil�lı kuvv�tle�e yıa�a·�l ı .g 6rCı lmCı ştCı r."

.•.•

(• 1 008)

58 . AYDINLAR VE SUBAYLAR "Geneılkurmaıy BaşkanMı'mn 116 Hıazıiırıan 1ı969 gün ve HRıK : 34'43 · 1 19 • 69 / I NCL · YYN /2216 sayılı emirılıelli \lle !Kara ıKuvvetleni ıKomutanlığı'nm 2·7 HaZ!i�aın 1t969 tar.ih, H RIK

1ı33

54 11'

69 / N Ş R sayı•lı yazııJ.arıyl-a sllahh ıkuvvetlere yararılı .gOrıCılmCışotCı:r."

ı ( i1 96 9 )

59. UYANlıK M I LLET " Geneol ku rıma y Baş�n,Jığı'mn 1ı6 Hıa ziıraın 1 ·969 gCın ve HRIK : 3443 1 ı 1 9 69/INCL YYN /226 sayıl ı ·emideıriıyle ve Kıarıa· •

·

ıK u vveHerıi ıKomutanlığı'mn 27 Hıaııi·rıa:n 1009 tarih, H RK : 54•1 1

1ı33

69/NŞR saıyıılı yıaızılıarıyla s�ahlı �uvvetıl·er·e ·yarıarılı gOrüılmCıştür."

...

(· 1968 )

. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . ........ .............

( 1 968 )

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

(' 1 969)

62. M I LLIYETÇ ININ VAZIFELERI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

(' 1 969 )

63. DÜNYA TÜRIK'Ü

( Şiiiı�ler) . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 969 )

. . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...........

( 1 969 )

60. INSAN OLMAIK SAN'ATI 6 1 . TÜRIK ıK AD I N I

64 . TÜ R'K GE NCI

65. I NSAN HAK LA R I

.

.

. .. .

....

........

.

..

66. MI LLI ŞO.HR.ETLER (Şıi:i·ı1e r ) 67 . N A T O

. ....

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ....

.

............

.

.

. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

..

. . . . .. . . . . . ..... . . . . .. . . . .

..

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

68. VAZIFE VAıKTI ( Şi'if'ler)

.

. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

69. M I LLi SADA

( Ş.i:irler)

.

.

70. DEMOKRASI

M I LLIYETÇ I L I G I

7' 1 . M I LLIYETÇILERIZ

.....

( Şiıirler)

( 1 -96 9 )

(1 969 ) ( 1 969 )

( ı1 969 )

. . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 969 )

............ ... ... . . ...... . . ... . . ....

C 1 96 9 )

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...................... . . . ........

C 1 969 )

. . ..

72. M I LLI HAYiK I R I Ş C FHdr Pıi·yesli)

...

.

...

.

...

...

...........

.

.

..

.

......

....

.. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

74. HÜRRIYET VE D�KTA YOLU N DA O RTAM

..

.

.

. . ....... . . . . . . .. . . . . . . . . . . .

(:1969 ) ( 1 969 )

7'5. TÜR!K EDE!BIYATIIN DA ŞAIRLER VIE YAZARLAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 970 )

76. POLITiıKA

. ....................

{ 1 956 )

. . . . . . . . ..... . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

( 1 965 )

. . . .. . . . . . .. . . ... . .......... . . .

C 1 970 )

79. YAZMAK VE KON UŞMAK SAN' ATI YAZILI VE SOZLÜ ·KOMPO· Z I SYON . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

· C 1 9 70)

77. ( 1 946

AHLAıKI

. ...............................

1 950 ) !IKTI DAR · M UHALEFET

......

78. AŞIRI AKIMLAR •KON USUNDA UYARI

..

.....

.........

53


80. AŞ I RI AK I·MLAR

................ . . . . . .......... . . . . ..... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

8 1 . ıK O N F E R A N S

.............................. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

( 1 970 ) C 1 973 )

82. HÜR RIYEiTI VATANIMIZDA B U LANLAR

....................................

(' 1973 )

83. PSiıKOLOJ iıK SAVUNMA IKON FERA:NSI

......................... . . •••.... ..

( 1 974 )

. .

( 1 975 )

84 . PSI �OLOJI·K SAVUNMA

54

..........

.

. .. . . . ...................... . ..... . . . . . . .

. .



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.