Tahsin Ünal - Türklüğün Sembolü Bozkurt

Page 1




TÜRKLÜGÜNSEMBOLÜ BOZKURT

ELEKTRONİK BASIM YAYIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Tel: 0312.384 23 27

Fax: 0312.384 49 13

Yeni Ziraat Mahallesi 13. Sk. 21 / l Dışkapı/ANKARA



TÜRKLÜGÜNSEMBOLÜ BOZKURT

Dr. Tahsin

ÜNAL

Yayına Hazırlayanlar Ali GÜLER Suat AKGÜL


BERİ KAN Dr. Tahsin ÜNAL'ın Bütün Eserleri Serisi No: 16

TÜRKLÜGÜNSEMBOLÜBOZKURT Yazar Dr. Tahsin ÜNAL

Yayma Hazırlayanlar Ali GÜLER Suat AKGÜL

Genel Koordinatör Cuma AÖCA

Tashih Suat AKGÜL

Dizgi/Düzenleme Vedat Beki: 0542.206 34 l l

Kapak Düzenleme Artı 5 Ajans: 0312.341 Ol 91

Baskı: Kale Ofset Matbaacılık: 0312.341 66 16

Baskı Tarihi Ankara. Ocak 2001

ISBN: 975-8308-52-1


VII

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER SUNUŞ ÖNSÖZ GİRİŞ

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

..

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

VII

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

1 . KURDUN GÖRÜNÜŞLERİ 2. YENİDEN GÖRÜNÜŞ

.

.

.

3. ERGENEKON' DA KURT

4. KURDUN KÜLTÜR OLMASI 5 . ALP-ER-TONGA

.

.

.

.

.

.

.

.

.

6. KURT SOYLU HAKANLAR

.

.

.

. .

.

.

. .

IX

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

XI .ı

.

5

21 27 33 37

.41

7. ERGENEKON NEDİR? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45 .

8. KURT VE MAYMUN

.

.

.

.

9. KURDUN ÖZELLİKLERİ

10. TÜRKLERİN SECERESİ

.

.49

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

57

61

1 1 . TÜRK KELİMESİNİN ESKİLİÔİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67 a) Türk Kelimesinin Manası b) Türk Adının Eskiliği

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

12. OSMANLILAR' IN NESEBİ a) Oğuz Han

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. .

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

. . .. .

.

.

.

67 67 71 71


VIII

b) Günhan

.

.

.

.

c) Diğer Hanlar

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

d) Oğuz Han' ın Oğulları -Kısa Bibliyografya

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

73 75 76 83


ıx

SUNUŞ Merhum Dr. Tahsin Ünal, ülkemizin yetiştirdiği ender şahsiyet­ lerden birisi idi. Çok yönlü bir kişiliği vardı. Öncelikle askeri öğretmen olarak, başta Kara Harp Okulu olmak üzere Silahlı Kuvvetlerimize ait bir çok eğitim ve öğretim kurumunda "Tarih Öğretim Üyesi" kimliği ile binlerce subay adayını milli tarih bilinci ile yetiştirdi. İkinci olarak O, kısa ömrüne, hepsi alanında çok önemli boşlukla­ rı dolduran, bir çoğu bugün bile hata aşılamayan önemli ilmi ve fikri çok sayıda eser sığdırdı. Üçüncü olarak, Albay rütbesinde Silahlı Kuvvetlerden emekli ol­ duktan sonra atıldığı siyaset alanında da ülkemize önemli hizmetlerde bulundu. Alışılmış siyasetçi "tipi" dışında hareket eden Dr. Tahsin Ünal, bu alanda da fikri bir ağırlığın ve seviyenin temsilcisi oldu. Vefatından sonra başta eşim Azize Hülya Güler' in "halası" olan çok değerli merhum eşi Kevser Ünal ve oğlu kıymetli ağabeyim Baha­ dır Ünal olmak üzere, ailenin diğer üyeleri eserlerini ve evraklarını bi­ ze intikal ettirdiler. Dr. Suat Akgül ile birlikte yaptığımız tasnif çalı�­ maları sonucunda gördük ki; Dr. Tahsin Ünal' ın yayımlanmış

ve

yay ı ­

ma hazır olan eserleri ile birlikte makaleleri yaklaşık yirmi kitap olacak seviyededir.


x

Sayın Bahadır Ünal'ın da teşvikiyle bütün bu eserlerin yayımlan­ masına, kamuoyumuza intikal ettirilmesine karar verilmiş bulunmakta­ dır. Berikan Yayıncılık tarafından "Dr. Tahsin Ünal'uı Bütün Eserle­ ri" adı ile yayımlanacak olan serinin onaltıncı kitabı, elinizde tuttuğu­ nuz "Türklüğün Sembolü Bozkurt" isimli, daha önce çeşitli yerlerde ve değişik yayınevlerince toplam yedi baskı yapmış olan bu güzel eserdir. B u eseri serinin diğer kitapları takip edecektir. Seri "Dr. Tah­ sin Ünal: Hayatı, Eserleri, Kişiliği ve Düşünceleri" isimli monogra­

fik bir eser ile tamamlanacaktır. Merhum Dr. Tahsin Ünal'ı ve merhum eşi Kevser Ünal'ı rahmet­ le anıyor, başta Sayın Bahadır Ünal olmak üzere ailenin bütün fertleri­ ne şükranlarımızı sunuyorum. Berikan Yayıncılık ve Kale Ofset Mat­ baası'nın değerli yöneticileri ile çalışanlarına ve Vedat Beki' ye göster­ dikleri titiz çalışmalardan dolayı teşekkür ederim.

Dr. Ali GÜLER

Ankara, Ocak 200 1


XI

ÖNSÖZ0 Biz, bu küçük araştırmayı kitap olarak neşretmeyi düşünmemiştik. Bu küçük araştmna önce, özel olarak Ortadoğu gazetesinde neşredil­ di. Tefrikayı okuyan gençler ısrarla, bunun biraz daha genişletilerek kitap halinde neşredilmesini istemeye başladılar. Bunun üzerine o küçük makaleyi, hasta olup evde kaldığım boş günlerden de istifade ederek, biraz daha genişlettim. ilmi bir eser neşrettiğimizi iddia etmiyoruz. Fakat son birkaç se­ nedir memlekette, aydınlar arasında milli bir sembol olmaktan ileri git­ meyen Bozkurd'a karşı bir düşmanlık belirmiştir. Bozkurd'a ve onun şahsında Türk gençliğine duyulan bu düşmanlığın, allerjinin nedenle­ rini izah ederek, taraflar arasında bir yumuşama, bir tolerans meyda­ na getirmek istedik. Bozkurd'un, Türk kültürünün küçük bir parçası ol­ duğunu, Türk olduğunu kabul eden bir kimsenin, Bozkurd'a düşman ol­ maması gerektiğini kısaca izah etmeye çalıştık. Bizim Türk tarihi hakkındaki görüşümüz, basılmış olan "Türk 'ün SosyırEkonomik Tarihi" adlı kitabımızda da görüldüğü gibi bilinen görüşlerden kısmen farklıdır ve ayrıdır. Zira biz, Türk tarihine ait olan (•) 7. Baskının önsözü (Konya 1976).


Xll

olayları, mevzi ve mahdut tarihi olaylar metodu ile değil, genel tarihi olaylar metodu ile görüyor ve öyle izah ediyoruz. Mesela; Orta As­ ya'dan geldikleri kabul edilen Sümerler'in, Mezepotamya'da yerleştik­ /erini, köy ve şehir devletlerini kurduklarını kabul ediyoruz da, yerleş­ miş oldukları, köy ve şehir devletleri kurdukları halde Orta Asya'daki insanların (Türkler'in) hald göçebe olduklarından bahsediyoruz. ilk çalkantılar devrinden sonra Selçukluların yerleştiğini, her biri birer ekonomik, sosyal ve kültürel merkez olan şehirler kurduğunu kabul edi­ yoruz da, Osmanlılar'ın göçebe olduğunu söylüyoruz. Ortaçağlar Av­ rupa'sında feodalik devrindeki kaleleri biliyoruz da, Orta Asya'daki binlerce kaleyi görmemezlikten geliyoruz. Avrupa'nın ekonomik, kültü­ rel ve hukuk düzenlerinin mevcudiyetini kabul ediyoruz da, 12 bin se­ neden beri tarih sahnesinde yaşayan Türk milletinin bir ekonomik, sos­ yal, kültürel, hukuki ve siyasi düzeni olabileceğini düşünemiyoruz. Hat­ ta inkar ediyor ve yoktur, diyoruz. Böyle bir ekonomik, böyle bir sos­ yal, böyle bir kültürel, hukuki ve siyasi görüş olamaz! Halbuki Türkler, her sahada ve konuda sair milletlerden önde ve ilerdedir. Üstü küllennıişse vicdanın Bunda tarihin suçu ne? Kör olmuşsa gözler, donmuşsa vicdan Bunda tarihin suçu ne? Türkler, sair milletlerden çok önce köy ve şehir devletleri, devlet­ ler ve imparatorluklar kurmuşlardır. Sair milletlerden çok önce sana-


xııı

yinin, tarımın, tekniğin temellerini atmışlardır. Sair milletlerden önce musikinin, tiyatronun, resmin ve heykelin esaslannı kurmuşlardır. Sa­ ir milletlerden önce kültürün doruğuna çıkmışlar, tek Allah.fikrine yük­ selmişlerdir. Bütün bunlar milli tarihimizin sayfalarında kalmış, oku­ yucusunu kaybetmiştir. Milli tarihini okumayan milletler kör olurlar. Kör milletler gidecekleri yolu göremezler. "Ey tarihin feneri sen bizlere ışık ver. Kurtarıcı nurunu, şimşek gibi parlat, Gözümüzü kör eden, karanlığı aydınlat

Bak arkadaş: Şu uğursuz cehalete kurban olmuş kaç vatan Kaç zavallı Buhara, kaç zavallı Kırım var Hepsinden arta kalmış bir Anadolu var. Onu da Moskofa peşkeş çekmek isteyenler var. Kurdu ayıya yedirmek isteyenler var." ve bütün bunlardan gafil olanlar var. Batıya ve kuzeye hayvan olanlar var. Bütün bunlar gibi Bozkurd'u bilmeyenler ve ona düşman olanlar var. Bozkurd'a değil, onun şahsında Türk milletine düşman olanlar var. Şu küçük kitapda, Bozkurd'un Türk tarihindeki yerini tesbit eder­ ken, herbiri ayn bir kitap olarak neşredilmiş olan Türk mitolojisi üze­ rinde durmadık. Sadece mitoloji içinde kurdun görünüşünü ele aldık. Kurdun tek başına bir mefhum olmadığını, Türk kültürüne, inancına,


xıv

ideolojisine girmiş bir mefhum olduğunu, Türk kültürünün bir parçası olduğunu izah etmeye çalıştık. Türk tarihinde vatan, millet, egemenlik, hakimiyet, şan, şeref. ken­ dine güvenme ve güçlü olma ne ise Bozkurt da odur. Bunları semboli­ ze eden bir mefhumdur. Türk milletini kurtuluşa çıkaran, karanlıktan aydınlığa çıkaran hakanın, komutanın adı, Türk tarihinde Bozkurtları Bozkurdu, Türk kültüründen, felsefesinden ve tarihinden ayırmak ve ayrı mütalaa etmek mümkün değildir. Kendi varlığına gönülden inanmanın, dünya yüzünde kalmış son müstakil Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini, şanla, şerefle ve ye­ terlilikle devam ettirebilmenin biricik şart olduğu bir buhranlı devrede yaşıyoruz. Maddi ve manevi bir buhranlı devir içindeyiz. Yabancılar, bizden ayrılarak bize yabancı olmuş olanlar, dini ve millf bütün değer­ lere saldırıyorlar. Bu saldırılara Bozkurtların göğüs gerecek/erine, ta­ rihte olduğu gibi bugün de milleti Ergenekon 'dan çıkaracak/arına ina­ nıyoruz.

Dr. Tahsin ÜNAL Gazi Mahallesi, Ankara, 1975


Türklüğü11 Sembolü BoıJcurt

GİRİŞ Her milletin tarihi bir veya bir takım mitoloji ile başlar. Yazı icad edilmeden evvel mitolojiler vardı. Ağızdan ağıza söylenerek, nesilden nesile geçiyordu. Yazı icad edildikten sonra, o zamana kadar halkın ağ­ zında dolaşan ve bir milletin topyekun yaşantısının izahı demek olan mitoloji (yahut mitoloji şeklindeki tarih) yazılmaya başlandı. Her milletin mitolojisi gibi Türk Mitolojisi de yalnız bir kişi tara­ fından yazılmadı. Önce hikaye ve masal yazmaya meraklı olan kimse­ ler, bulundukları yerdeki hikaye ve masalları halkın ağzından dinleye­ rek yazdılar. Uzun tarih içinde hikaye ve masallardan bir kaç tanesini küçük bir broşürde yazıp toplayanlar oldu. Böylece 8-10 mitoloji (hi­ kaye) bir kitapda toplanmış oldu. 8-10 mitolojiyi ilave edenler oldu. Böylece 15-20 mitoloji bir kitapda toplanmış oldu. Daha büyük bir mi­ toloji kitabı yazılmış oldu. Homeros 'un Ege mıntıkasında dolaşarak, halk ağzında nesilden nesile söylenerek gelen hikayeleri toplayarak Odesa ve llyada' yı yaz­ dığı, Firdevsi ' nin kendisinden evvelki kahramanlık hikayelerini topla­ yarak meşhur İran Şehnamesi'ni yazdığı gibi Türk ozanları (Kam veya Şamanları) da, Türk halkı arasında dolaşarak, Türk mitolojisini yazdı-


2

Dr. Talısin Ü11al

!ar. Fakat Türk' ün karakteri gereği olarak, yaptıkları ile öğünmeyi kü­ çüklük sayan bu ozanlar, isimlerini kitapların üzerine yazmadıkların­ dan isimleri meçhul kaldı. M.Ö. lOOOO 'den M.S. XIII. asra yani istami devirlere kadar sürüp gelen mitolojik devir içinde, eskilere yenileri ilave edildiği gibi zaman zaman Şamanizm kültüründe B udizme veya özellik.le istami kültüre ge­ çiş esnasında şekil, mahiyet ve mana değişikliğine de uğramış, fakat ilk şek.il, mana ve mahiyet değişikliğini genel olarak kaybetmemiştir. B u hal aynı zamanda Türk kültürünün, islimi kültür içinde eriyip kaybol­ madığının, istami kültürün gelişmesine katkıda bulunduğunun da bir ifadesidir1• Mitolojiler milletlerin, yazının icadından önceki tarihleridir. Mi­ tolojilerin içinde, toplum yaşantısının her sahasında ki (oluşların) olu­ şumların din açısından görülerek izah edilmesi, savaşların, savaşlarda­ ki ve buhranlı dönemlerdeki kahramanların kurtarıcısı rolü, san'atın, sanayinin ve san'ata ait alet ve vasıtalarını tarımın ve tarıma ait alet va­ sıtaların, toplumsal düzenin vb. nin bulunması ve izah edilmesi, mito­ lojilerin bir nevi tarih oluşundandır. Primitif ve totemik devirlerde ol­ duğu gibi ilk çağlarda din ve dini inançlar toplumun her çeşit yaşantı­ sına hakim olduğundan, her olaya dini açıdan bakılmış ve olaylar Al­ lah ve din düşüncesiyle izah edilmiştir.Bu hal yalnız ilk çağlardaki Türk milletine değil, her millete has bir özelliktir. Hatta zamanımızda bile, tekniğin bunca tekamül etmiş olmasına rağmen, Allah ve din fik­ ri, milletlerin ve insanların yaşantısına hakimdir. Demek ki insanlık,


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

3

Allah ve din fikrinden daha üstün bir düşünce henüz bulamamıştır, bu­ lamayacaktır da. Allah'ını bulan ve bilen insanlara ve bu insanlardan teşekkül etmiş milletlere ne mutlu. Milli mitolojilerini hor görmeyerek, aksine mitolojilerinin ilmini yapan milletler, milli ve modern kültürlerini mitolojilerinin üzerine bi­ na etmişlerdir. Milli mitolojilerinden milli san'atlarını (resim, heykel, musiki, şiir vb.) yaratmışlardır. Milli mitolojilerinden ekonomik, sos­ yal ve kültürel yaşantılannı saptamışlar ve medeniyetlerini bu esaslar ve bu temeller üzerine kurmuşlardır. Hatta mitolojilerinden ekonomik, sosyal düzenlerini saptamışlar, muassır düzenlerini bu esaslar üzerine kurmuşlardır. Çünkü mitolojiler bir yandan toplumun san'atını gelişti­ recek olan san' atkarlar için olduğu kadar bir yandan da toplumun ilmi­ ni geliştirecek olan ilim adamları için en büyük ilham kaynağı olmuş­ tur2. Bu önemli ve milli ilham kaynağını beğenmeyerek, ilhamını baş­ ka milletlerin mitolojisinden veya tarihinden almaya çalışan san'atkfrr ve ilim adamlarına yazıklar olsun. Veyi aydınlara sahip olan milletlere ...



Türklii ğütı Sembolii Bozkurt

1.

5

KURDUN GÖRÜNÜŞLERİ

Türk milletinin yaratılış destanında kurt karşımıza öyle bir haşmet ve öyle bir mana ile çıkıyorki, ona gönül vermemek elden gelmiyor. Türklüğünün bilincine varmış olan herkesin onu benimsememesi mümkün değildir. "... toprağın üstünde dalsız, budaksız, yapraksız ve meyvasız bir ağaç vardı. TANRI Karahan bu ağacı beğenmedi. Dalı, budağı, yapra­ ğı olmayan ağaca bakmak hoş ve iyi bir şey değildir. Bu ağaç dallı, bu­ daklı, yapraklı ve meyvalı olsun dedi1• Ağaç bir anda dallandı, budak­ landı, yapraklandı. Çiçeklendi ve meyvalandı. Ağaçda derhal dokuz dal meydana geldi. Dokuz dal büyüdü ve güçlendi4. Bu güçlü dallardan üçü batıya, ikisi güneye ve biri de kuzeye ve üçü de doğuya uzanıyor-

2

3

4

lslami Kültür, Arap, lran ve Türk kültürünün karışımı ve bu üç kültürün muhassa­ sıdır, denilmesinin sebebi budur. Bu hususta fazla bilgi için bak. N.S. Banarlı: Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı, s. 1 2, 15-53, F. Köprülü: Kablel lslam Türk Tarihi, 5, 56-75. Ş. Günaltay: Mufassal Türk Tarihi, 1/3-8 mitoloji konusu o kadar önemli bir konudur ki, mitolojisine dört elle sarılan ve onu inkar etmeyen milletler, yıkılıp daQılsalar bile asırlarca sonra yeniden derlenip, toplanma ve devlet kurma imkanına sahip oluyorlar. En yakın örneQi Filistin'de devlet kurmalarını saQlayan, ne ilimleri ve ne de zenginlerinin pa­ ralarıdır. Tevratları'na sarılmaları, Tevrat'taki en küçük olayları tablolar haline ge­ tirip nesilden nesile aktarmış, dini ve milli geleneklerini unutmamış olmalar ıdır . Bugün Anadolu'da çocuQu olmayan kadınlar için imalı olarak "Meyvesiz aQaç ne­ ye yarar? Meyvasız aQacı kimse istemez. AQaç dediQin ya gölge vermeli, yahut meyva vermeli!" derler. Bu sözün menşei buradan gelmektedir . Dokuz dal, büyük ve kalabalık Türk kabilelerinden yani dokuz oQuzlardan başka­ sı olamaz.


6

Dr. Talısi11 Ü11al

du5• En cılızı ve hastalıklısı kuzeye uzanıyordu. Rengi yeşilden ziyade sarıya çalıyordu. Dokuz dallı ağaç, yeryüzünün derelerini, tepelerini, göllerini kap­ lıyor, bataklıkları ve dünya yüzündeki çirkinlikleri örtüyordu. Dünyada her şeyi insanların gözüne güzel gösteriyordu. Tanrı Karahan kuş olsun buyurdu. Kuşlar yaratıldı. Gelip ağacın dalına kondular. Cıvıl cıvıl öt­ meye, etrafı şenlendirmeye başladılar. Tanrı Karahan dokuz dalın her­ birinin altında dokuz insan olsun, buyurdu. Hemen dokuz insan yaratıl­ dı. İnsanlardan beşi erkek, dördü kadındı. Erkeklerden üçü doğudaki üç dalın altında, kadınlardan üçü batıdaki üç dalın altında idi. Erkeklerden biri güneye uzanan iki dalın, biri de kuzeye uzanan tek bir dalın altında idi. Kadınlardan biri de kuzeyle güneye uzanan dalların arasında idi6. Kuzeyle güneye uzanan dalların arasında oturan kadın, er kişinin yani şeytanın tahrik ve teşvikine kandı. Memnu olan meyvayı yediği gibi güneye uzanan dallardan birinin altında oturan erkeklerden birine de yedirdi. Dokuz kişi Cennetten kovuldular. Dokuz insan Cennetten kovuldular. Dokuz insan cennetten kovulunca yeryüzü üç kere sarsıldı. "Cennetteki dokuz dallı ağaç, yer yüzünden birer birer köklerini çekip 5

6

Mitolojilerin, yaz ının icadından ewel milletlerin tarihi olduOunu söylemiştim. Aga­ cın dallarının uzandıOı yönlere dikkat edilirse, Türk soyunun Orta Asya'dan hangi yönlere gittiOinin veya istikbalde hangi yönlere gideceOinin tarihi izahı görülür. M. Necati SepetçioOlu, Yaratılış ve Türeyiş, Ankara 1 965 (T.Kültürü Yayınları}. s. 20-25. Burada, felsefi bir yaradılıştan sonra dindar mahfillerin "Türklerin nesli kurt mudur?" şeklinde alaylı bir eda ile sordukları soruya cevab veriliyor. Hayır, Türk­ ler kurt soyundan gelmemişlerdir. Burada görüldüOü gibi ilk yaratılan insandır. Bu husus ayrıca izah edilecektir.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

7

çıkardı. Bir müddet havada boşlukta kaldı. Sonra ağaç bulut oldu. Gök­ yüzüne yükseldi. Gökyüzünden bembeyaz bir bulut haline geldi. Bu bembeyaz bulutların arasında iç açıcı mavilikler hasıl oldu... Sonra bin­ bir türlü renge ve şekle girdi. Renkler ve şekiller birbirini kovaladı. Dal oldu. Budak oldu. Yaprak oldu. Çiçek oldu. Meyva oldu. İnsan oldu. Konuşacakmış gibi açılmış kocaman bir çift dudak oldu ve güldü. Da­ ha sonra Bozkurtlu bir bayrak oldu. Bu Bozkurtlu bayrak, gökyüzünde bir müddet dalgalandı. Bozkurtlu mavi bir bayrak, daha doğrusu Boz­ kurtlu bir gökbayrak doğuyor ve semalarda dalgalanıyordu7• Türk mitolojisinde Bozkurt, hem de bir Gökbayrakla (mavi bay­ rakla) beraber, ilk defa işte böyle geçer. Açıkça anlaşılıyor ve anlatılı­ yordu ki, Bozkurd'u kendisine Totem (ilah) kabul etmiş olan güçlü ve kalabalık bir Türk kabilesi (yahut güçlü bir şehir devleti kurmuş olan bir Türk şehir devleti) Orta Asya'daki sair Türk devletlerini (kabilele­ rini) egemenliği altına alarak Asya'da ilk defa büyük ve güçlü bir im­ paratorluk kurmuş ve Bozkurtlu Gökbayrağını (mavi bayrağını) Asya semalarında dalgalandırmıştı. Türk tarihinde bütün Asya'yı egemenli­ ği altında toplamış olan güçlü imparatorluk, M.Ö. 4000-6258 seneleri arasında, hükümran olan Sakalar'ın kurduğu bir imparatorluktur. Bu imparatorluğun dünyaca tanınan destanlara, edebiyata girmiş olan meşhur hakanı Afrasyap (Alper-Tunga)'dır. Aşağıda kendisinden bahsedilecektir. 7 8

M.N. Sepetçio!)lu, aynı eser, s. 47. Elbette bu imparatorlu!)un ömrü bu kadar uzun olamaz.Tarihte 600 sene, 1 000 se­ ne yaşayan imparatorluklar kurulmuştur fakat 6400 sene yaşayan bir imparatorluk olmamıştır. Binaenaleyh bu 5400 senelik bir devirden sonra demektir.


8

Dr. Ta/ısi11 Ünal

"Davası yalın kılıç kesilmiş avucunda O, dört yam tutuşmuş bir kıt'amn ucunda Açılan ilk istiklal bayrağıdır Asya'mn Vay haline onun altına koşmayamn. " Rengi gök (mavi) iken al olmuş, bayraktaki Bozkurd'un yerini ay ve yıldız almıştır9• Fakat o daima var oluşumuzun ve mili! bekamızın, şeref ve haysiyetimizin bir sembolü olarak yaşamış gelmiştir10• Gök (mavi) bayrak yahut Al bayrak, Bozkurt veya Ay ve Yıldız, bizim için aynı derecede mim ve kutsal varlıklardır. Arada küçük bir fark vardır. Bozkurtlu Gökbayrak lslfüıiyetten önceki devirlerin, Ay-yıldızlı Al­ bayrak ise lsliimiyetten sonraki devirlerin mim ve kutsal sembolleridir. İslamiyetten önceki Türk tarihini red ve inkar etmediğimize ve edeme­ yeceğimize göre, lsliimiyetten önceki değerleri de red ve inkar etme­ memiz gerekir. Milli tarihlerini ve kültürlerini inkar etmeyen milletler ve onların aydınları böyle düşünürler, böyle kabul ederler11• Bugün na­ sıl ay ve yıldızsız bir Türk bayrağı düşünelemezse, lsliimiyetten önce de Bozkurtsuz bir Türk bayrağı düşünülemiyordu. lsliimiyetten önce de 9

10 11

Bayrağı mızdaki ay ve yıldızın da bayrağımızda yer alması yine bir mitolojiye da­ yanır. Düşmanla yapılan bir savaşta o kadar kan dökülür, şehit verilir ki, yerde göl­ lenmiş kırmızı kanın üzerine gökteki ay ve yıldız aksi düşer. Bu hali gören Hakan, bundan sonra bayrağını al atlastan, sembolünü de ay ve yıldızdan yapar. Onu şerefle dalgalandığı gönderinden indirerek yerine kızıl bayrak çekmeye çalı­ şanlar , bu milletin gazabı ile inşallah kahrolacaklardır. lslamiyetıen sonra bile Türkleri hem milli sembolleri olan Gökbayraklarını, hem İs­ lamiyetin dini sembolü olan yeşil bayrağı kullanmışlar, hatta uzun seneler üç hilal­ li bayraklar zafer sembolü olarak kutsallaştırılmıştır. Bayrağımızın bugünkü şekli alması 1924'de hilafetin kaldırılmasından sonra 2994 sayılı kanunla 1 936'da ol­ muştur (Meydan Larus: 2/221 Bayrak Maddesi).


Türklüğün Sembolü Bozkurt

9

bir Türk milleti ve Türk medeniyeti ve onun kutsal değerleri vardı di­ yebiliyorsak, altında ölünen Bozkurtlu Türk bayrağı da vardı diyebili­ riz. Bunu haysiyet-i milliye sahibi olan hiç kimse inkar edemez. Milli kültür ve tarih bilinci olan hiç kimsenin Bozkurdu hor görmemesi ger­ ekir. Göğsüne Bozkurt rozeti takıyor diye, hiç kimsenin ayıplanmama­ sı icap eder. Göğsüne Bozkurt rozeti takmış olan kimse tarihinin milli bilincine varmış, onu kınayan kimse milli bilince varmamış demektir. Bozkurt rozeti takmış olan kimsenin takdir edilmesi gerekir. Boz­ kurt rozeti takamayanlar şöyle düşünmelidir: Demek ki, ben milli kül­ tür ve tarihimle beslenememişim, milli bilince varamamışım. Ben tari­ hime ve ecdadıma sahip değilim. Bu bilgi ve ruh ve iman bana veril­ memiştir. Bunlar bu kardeşime verilmiştir, demelidir. Ona gıpta etme­ lidir. Çünkü bilmelidir ki, kendi tarihine, kültürüne ve ecdadına hürmet etmeyenler kimseden hürmet ve itibar beklememelidir. Milliyetlerine önem vermeyenler, başkalarının şikarı olmaya mahkumdur. Mazileri ve mazilerindeki milli değerleri ile ilgilerini kesen toplumlar zamanla zaafa uğrarlar. Mazileriyle ilgilenen toplumlar zamanla güç kazanırlar. 24 Şubat l 975' de İlhan Bardakçı ile bir konuşma esnasında, ben size bir şey söyleyeyim mi, dedikten sonra; Lenin "Türkiye'de komü­ nizmi yerleştirmek için önce onlara dinlerini, milliyetlerini unutturmak ve kafalarına yerleşmiş olan şu Bozkurt efsanesini söküp atmak liizım­ dır" demiştir, dedi. Bozkurdu düşman olanların kime dost oldukları da­ ha iyi anlaşılıyor! "Cennetteki dokuz dallı ağacın doğuya doğru uzanan üç dalının altında oturan erkeklerden Ay-Atam ile batıya doğru uzanan dalların


10

Dr. Ta/ısi11 Üııal

altında oturan kadınlardan Ay-Va Hatun evlendiler. Bu izdivaçtan dünya güzeli iki kız oldu. Ay-Atam ile Ay-Va Hatun Cennetten kovul­ duktan sonra, zahmetler - mahrumiyetler çekerek doğuya doğru gitti­ ler. Altay dağlarına geldiler. Burada yine Cennetten kovulanlardan Do­ ğan-Ay ile karşılaştılar12• Ay-Atam ailesi ile Doğan-Ay ailesi bir müd­ det burada kaldılar. Bir gece Ay-Atam ile Doğan-Ay, aynı rüyayı gör­ düler. Ay-Atam rüyasında Altay dağlarında nurun (ışığın) içinde bir Bozkurt görülüyordu13• Derken Ay-Atam'ın göğsünde bir kabarma ol­ du. Mavi (gök) ışık (nur) gökden yere indi. Ay-Atam'ın göğsünde ha­ sıl olan kabarmanın etrafına dolaştı. Bir daha dolaştı. Sonra Altaylar'ın doruğuna doğru yükseldi. Işık (nur) yarı yolda birden ve hızla havalan­ dı. Dolunay oldu. içinde Bozkurdun bulunduğu mavi (gök) ışığa (nura) doğru uçtu. Bozkurdun önünde durdu. Bütün dünyayı aydınlatan büyük bir ışık (nur) oldu. Her taraf ve bu arada Bozkurdun her tarafı aydınlan­ dı. Bir ara mavi ışık söndü. Bozkurd da görünmez oldu. Bu sırada Ay, bir projektör gibi ışığını topladı. Işıktan (nurdan) bir hüzme gibi Altaylar'ın ortasında bulunan bir ovaya yolladı. Işığın (nurun) ovada düştüğü yerden bir meşe fidanı çık­ tı. Meşe fidanı kısa zamanda büyüdü. Ulu bir ağaç oldu. Bu ağaç Cen­ netteki dokuz dallı ağacın bir eşiydi14• Ay-Atam uyandı. Ayın ışığından 12 13

14

M.N. Sepetçio{llu, aynı eser, s. 79-82. Gök ışı{lı için de görülen bu bozkurt daha önce cennetten gö{le yükselen sonra bulut olan ve gökbayrak içinde görülen bozkurttan başkası de{lildir. Aynı bozkurt­ tur, anlayamaz. Hayretler içinde kalır. Yukarıda bunlar izah edilmek isteniyor. Türk mitolojisinde a{laca atfedilen kudsiyet, bütün tarih boyunca Türk toplumunun yaşantısına hakim olmuştur. Padişahların rüyasına girmiş, şairlerin ilham kayna­ {lı, san'atkarların san'atının hamuru olmuştur.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

11

gözü kamaşmış ve ağacın ağırlığı altında ezilmiş gibiydi. Rüyasının he­ yecanı içinde idi. Bu ne demekti?.. Bu rüyanın manası neydi ve ne an­ latılmak isteniyordu? .. Rüyasını anlatmak ve tasvir ettirmek için Do­ ğan-Ay'ın yanına gitti. Halbuki Doğan-Ay da aynı rüyayı görmüştü. Anlatma, biliyorum. Aynı rüyayı ben de gördüm. Rüyanız kutlu olsun. Rüyada gördüğünüz ağaç sizsiniz. O ağacın dalları sizden gelecek olan nesillerdir. Bu öyle bir nesil ki, Tanrı soyundan gelme bir nesildir ... Ni­ ce yıllar sonra bir yıl gelecek ki, Tanrı sizin neslinizi bir daha kutlaya­ cak. O neslin kendi ordusu olduğunu açıkça söyleyecektir, dedi15• Görüüyor ki, Bozkurt mavi (gök) ışık ortasında ikinci defa karşı­ mıza çıkıyor. Gerek birinci görünüşü, gerek ikinci görünüşü arasında esasta bir fark yoktur. Fark teferruattadır ve ikinci görünüşünde Boz­ kurt Ay ile birleşiyor. Ay ile eş manaya geliyor. Bu hal, Türk tarihinde bir devrin sonu ve yeni bir devrin başlangıcının ifade ve izahından baş­ ka bir şey değildir. Kuvvetle muhtemeldir ki, Sakalar'ın kurduğu impa­ ratorluğun sonu, lskitler'in kurduğu imparatorluğun başlangıcıdır. Ay-Atam, o halde Doğan-Ay'a, şimdi ne yapacağız diye sordu?.. Doğan-Ay; " ... Dün kızlarınızı düşündümdü. Fakat bu rüya sana da ba­ na da ne yapılacağını, ne yapmamız gerektiğini gösterdi. Demek ki, si­ zın kızlarınızın, ölümlerle değil ölümsüzlerle evlenmesi gerekiyor. 1 5.

M.N. SepetçioQlu, aynı eser, s. 86-87. a) Osman Gazi, Şeyh Edibali'ye misafir olduQu günün gecesi aynı rüyayı görmüş­ tür. Rüyasını Şeyh Edibali tabir etmiştir. Bak. Hammer 1 . cüz. b) Türklerin Tanrı nesli olduQunun ve bu neslin Tanrı ordusu olduQunun bilgileri için geniş olarak bakınız: T. Ünal, "Türk'ün Sosyo-Ekonomik Tarihi" adlı kilabı.


12

Dr. Ta/ısin Ü11al

Tanrı bize, bu kızları bırakınız, onlar Tanrısal kızlardır. Tanrılara yara­ şacak şekilde evleneceklerdir dedi. Kızlar için ormanlar arasında bir kule yaptılar. Kızları kuleye koydular. Kızlar bu kulede yaşamaya baş­ ladılar. Bir gece bir Bozkurt belirdi. Bozkurt, etrafına öyle mutluluklar saçıyor, öyle ümitler dağıtıyordu ki, uzun boz tüyleri, boz yeleleri pa­ rıl parıl yanıyordu. Bakışları şimşek şimşekti. Bir anda geldi. Kızların bulunduğu kulenin etrafını dolandı. Kulenin kapısında durdu. Başını yukarıya kaldırdı. Gözlerinden, karanlıkları delip geçen güçlü bir ışık (nur) çıktı. Hayretler içinde kalan kızlar, Bozkurda bakıyorlardı. Boz­ kurdun iki gözünden çıkan iki güçlü ışık (nur), erimiş iki demir damla­ sı gibi biri bir kıza, öteki diğer kıza değdi. Kızlar, bir aşk sıcaklığı ile sarsıldılar. Kızlar daha neyin ne olduğunu anlamadan, Bozkurt hızla Altay dağlarının en yüce doruğuna uçtu. Doruktan ay doğuyor ve ayın ışığı Bozkurt'a vuruyordu. Derken Ay ile Bozkurt iç içe girdiler. Birbi­ rine karıştılar. Birbirinin içinde eridiler. İkisi bir oldu. Altaylar'ın do­ ruğunda birleşen ve birbiri içinde eriyen Ay ile Bozkurd'a bakan kız­ lar, Ay ile Bozkurd'u aynı şey sandılar. Yahut Bozkurt, Ay'ı taç yapıp başına takmış sandılar16• Fakat bir ses duydular. Birden Bozkurt'un ağ­ zının açıldığını gördüler. Ay'a doğru (fakat bir düşmana doğru) uludu­ ğunu duydular. Kurdun bu sesi, "Bir yandan bir aşk türküsünden daha ince, bir yandan düşmanı yenen bir yiğidin övgüsünden daha yüce, bir yandan da kiiinatın konuşması kadar güçlüce ... idi." 16

Burada Bozkurt ile Ay'ın aynı derecede kutsal oldugu e ş anlama geldiQi daha açık bir şekilde izah ediliyor. Öte yandan Bozkurt'tan aya geçişin izahı, yani yeni bir dö­ nemin başladıQı anlatılmak isteniyor.


Türklüğün Sembolü Bozkutt

13

Bozkurt Ay'ın altında durduğu sürece uludu, uludu! .. Bu hal tam dokuz gece devam etti. Dokuzuncu gece, sabaha dönerken, Bozkurt ye­ niden kulenin kapısına geldi. Kızlar da aşağı indiler. Kapıdaki Boz­ kurd'un sırtına bindiler. O anda yer ve gök titredi ... Bozkurt'la kızlar da titrediler17• Bozkurt, sırtındaki kızlarla beraber Altaylar'ın doruğuna uçtu ve yükseldi. Bu uçuşu insan anlayamazdı. Artık Bozkurd'un sır­ tındaki kızlar da insan değildi... Onlar da bozkurttu. Bozkurt ve kurtla­ şan kızlar, birden Altaylar'ın en yüce doruğunda, doruğun tam orta ye­ rinde donup ve katılaşıp kaldılar. Bu katılaşma anında Bozkurt bir de­ fa daha uludu ... Gökyüzünde asılı duran bir Bozkurt ile kurtlaşmış iki kız Tanrı Karahan'ın emri ile ve onun eli altında birbiri içinde eriyor ve bir oluyorlar ve ışıklanıyorlardı (nurlanıyorlardı). Bu oluşum, bir mil­ letin oluşumu ve Bozkurd'un sesi, bir milletin, Türk milletinin dünya­ ya duyurmak istediği, milli ve dini egemenlik sesi idi." O halde kurdun uluması, Türk milleti için yeni bir devrin başlan­ gıcının işaretidir. Kurdun uluması haberdir. Kurdun uluması şeamet de­ ğil hayırlı bir dönemin başlayacağının alametlerinden biridir.Bu itibar­ la Bozkurdlar'ın miktarı ne kadar artarsa Bozkurtların sesi ne kadar gür ve yüksek çıkarsa, düşmanlar o kadar ısınacak, millet her türlü derdü beladan o kadar kısa zamanda kurtulacak demektir. 17

Orhon Kitabelerinde "Ey Türk Titre, Kendine Dön" hitabı vardır. Burada d a herşey titriyor.Demek ki, Türk milleti yeniden kendine dönmek çabası içindedir. Yeni bir dönem başlıyor demektir. Yeni bir dönemin başında Türk milletinin erkeQi ve ka­ dını Bozkurt kesilir. Düşmanı yener. Güçlü sanılan düşmanın nasıl yenildiQini kim­ se anlayamaz. Hayretler içinde kalır.


14

Dr. Talısi11 Ü11al

"Katılaşmış Bozkurt ve kurtlaşmış kızlar, gökyüzünde bir gün ası­ lı kaldılar. Onuncu gece başlarken, Bozkurtlar ve kızlar nurdan bir yu­ mak gibi Altaylar'dan batıya Hulin dağına doğru aktılar. Nurdan yu­ mak geldi, Hulin dağının tepesinde durdu. Hulin dağından çıkarak ova­ ya akan Tuğla ve Selenga adlı iki ırmağın ortasında bulunan ulu kayın ağacının tepesine indi. Bu iniş esnasında yine her yer sarsıldı. Sular ka­ barırken, kayın ağacı yeni bir hava içinde hoş oldu. Kendisinden geçti. Ağaç yeşermeye, dal budak salmaya başladı. Etrafına ışık (nur) saçma­ ya başladı. Nur (ışık) zamanla çoğaldıki, sizin kızlarınızın, ölümlülerle değil, ölümsüzlerle evlenmelerini ve ne yapmamız gerektiğini gösterdi. Önce yavaşdan fısıldar gibi fakat zamanla yüksek sesler çıkarma­ ya başladı. Kabarıp şişen kayın ağacı bir gün orta yerinden yarıldı. .. Yarılan yerde beş küçük oda vardı. Her odacıkda yeni doğmuş beş ço­ cuk uyuyordu. Her çocuğun ağzının tam üstünde, dudaklarına yakın bir yerde, emzikler sallanıyordu. Emzikler nurdandı. İçlerinde nur dolu idi. Çocukların en irisi önce uyandı. Emziğinden nur emdi. Nurdan doğdu­ lar. Nurla beslendiler. tık defa uyanıp ilk defa nurdan emziğini emen bu çocuğa (Işık-Tekin, Nur-Tekin) adını koydular. Çocuklar sıra ile uyan­ dılar ve sıra ile şu isimler konuldu. İkinci uyanan kurt gibi baktığı ve kurt gibi ses çıkardığı için (Asena) dediler. Üçüncüsü tıpkı Kurd'a ben­ ziyordu. Kurt oğlu demek olan (Börteçine-Tekin) adını koydular. Dör­ düncüsüne (Kaya-Tekin), beşincisine (Buğu-Tekin) adını koydular18• Burada Bozkuı1 üçüncü defa, fakat bu sefer karşımıza bir baba, 18

M . N . SepetçioOlu, Aynı eser, s . 92-106.


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

15

hatta ilahlaştırılmış bir baba olarak çıkıyor. Böyle bir izah tarzına hay­ ret etmemek lazımdır. Çünkü milletlerin ecdatlarını ilahlaştırmaları bir yandan putperestlik devirlerinde görüldüğü gibi bir yandan da Hıristi­ yanlık ve hatta lsliimiyet devirlerinde de görülür. İnsanlar, özellikle devlet ve imparatorluklar kurmuş olan kabile ve hanedanlar, kendi ec­ datlarını Allah'a bağlamak ondan geldiğini iddia etmek, hiç değilse asil bir soya mensup olmak gibi bir soy seceresi düzmüşlerdir. Bunu Ha­ kanlık, Sultanlık veya krallıklarının meşruiyetini kabul ettirmek için yapmışlardır. Aşağıda izah edileceği gibi bu hal, Türklerde de görül­ mektedir. Totemik ve Politeist devirlerdeki bu temada kızlar, kurt şeklinde tecelli eden melekle birleşmişler ve gebe kalmışlardır. İslami devirler­ de bu tema Hazreti Meryem'in insan şeklinde tecelli eden bir gençle birleşmesi ve Hazreti lsa'ya gebe kalmasına dönüşmüştür. Türk kızla­ rının, kurt şekline girmiş olan melekle birleşerek Tekinlere gebe kal­ maları, Türk milletinin yaratılışında iliihi ve dini bir faktörün bulunma­ sının yahut böyle bir faktöre inanılmış olmasının izahıdır19• Türk mitolojisinde, Türk milletini, Allah'ın yarattığı söylenir ve 19

H.Z. Ülken, Türk Tefekkür Tarihi, lstanbul 1 933, 1 /66. a) Alanguva mitinde, bir hükümdar kadın, gökden çadırına inen bir nurdan gebe kalmıştır. b) Kazak hükümdarının kızı nehirde yıkanırken gökden iner, bir nurdan gebe kal­ mıştır. c) Çin Hiya Prensi gökden inen bir nurdan gebe kalmıştır. d) Romalılar Agustus'a ilahlık sıfatı takmışlar, namına mabetler yapıp ibadet et­ mişlerdir.


Dr.

16

Talısill Ü11al

izahı yapılır. Allah yalnız Türk milletini değil "Ben sizi kavim kavim yarattım" ayetinden de anlaşılacağı gibi bütün milletleri yaratmış ve her millete akıl, feraset ve iz'an venniştir.Bu itibarla Türk milletinin Allah tarafından yaratılması, öteki milletlerden üstün olduğunu ifade etmez. Türk milleti, sair milletlerden üstün değildir. Üstün ırk nazari­ yesi ham bir hayaldir. Fakat Türk milleti sair milletlerden de aşağı de­ ğildir. Bir millete mensup olan aydınların üstün ırk nazariyesine kapıl­ maları ne kadar kötü ve tehlikeli ise, aynı milletin aydınlarının aşağı ırk nazariyesini benimseyerek aşağılık kompleksine kapılmaları da aynı şekilde kötü ve tehlikeli bir düşüş şeklidir. Türk milleti, sair milletler­ den her sahada ne üstündür, ne de aşağıdır. En az sair milletlerle eşit­ tir. Bu nedenle aşağılık kompleksine kapılmış olan aydınlarımız, kendi milli kültürlerine dönecek olurlarsa başka milletlerin tarihinde aradık­ ları yeni düzenlerin '::n aliisını, en faziletlisini kendi tarihlerinde, hatta fazlasıyla bulacaklar, bunlarla övünüp aşağılık duygusundan kurtula­ caklardır. Asırlardan beri kendimize güvenini kaybetmiş, düşmanlarımızın bizim tarihimiz hakkında venniş oldukları hükmü kabul etmiş bulunu­ yoruz. Düşmanlarımız Türk milliyetçiliğinin küçük bir sembolü olan Kurd'a "it" diyor, milli kültürden, milliyetçiliğin ne olduğundan, Boz­ kurd'un Türk tarihindeki yerinden ve taşıdığı manadan haberi olmayan, milli bilinç seviyesine yükselemeyen, görünüşte Türk olan milletten kopmuş olan aydınlarımız da, düşmanla. bilerek veya bilmeyerek işbir­ liği edecek ve düşman gibi milliyet bilincine yükselmiş olanlara "�ö-


1'ürklüğü11 Sembolü Bozkurt

17

venler, faşistler, itler" diye bağıracaktır. Ve işte koro halinde fakülte­ lerden, meclislere bağırıp duruyorlar20• Aynı milletin evlatları olan ay­ dınlardan bir bölümünün, öteki bölümüne "itler" diye haykırması kadar milli bekamız için tehlike ve felfiket olamaz. Bunlar babalarına it de­ mekten çekinmeyen soysuzlardır. Aynı milletin çocuklarının aynı mil­ liyet fikrini savunmaları gerekir. İngilizler için Aslan, Ruslar için Ayı, İranlılar için Pars, yahut Kaplan, Japonlar için Ejder, İtalyanlar için Kurt ne ise Türkler içinde Bozkurt odur. Bir aydın kişinin Bozkurd'u kabul etmemesi aydın geçi­ nen bu insanın kendi milli tarihini bilmemesi, milli tarihi red ve inkar etmesi demektir. Kendi milletini ve onun bayrağını kabul etmemesi de­ mektir. Kurdu kabul etmemek en azından büyük ecdadı inkar etmek, tanımamaktır. Kendi milletine ve milliyetine hürmet etmeyene kimse hürmet ve itibar etmez. Birer birer uyuyan Tek.inleri bir deli ozan: "Uyu yavrum uyanacak günler var. Yarınları gözetleyen günler var. " diye ninniler söyleyerek büyüttü. "O kurt ve insan karışımı Tekinler, böyle ninnilerle büyüdüler. Tekinlerin kurt gibi bakışları, kurt gibi ses­ leri vardı, kurt gibi yürüyorlardı. 20

Bunlar tatlı su !renklerine benzeyen insanlardır. Ne Fransız, ne Alman ve ne de Türk'türler. Belki sıkılmasalar Türk olmadıklarını da itiraf ederler. Bunlar yabancı ülkelerde Türk olduklarını saklayan milliyetsizdirler.


18

Dr. Tahsill Ü11al

Önce Işık-Tekin Tuğla ve Selenga vadisindeki halkın yapgusu ol­ du. Sonra Asena-Tekin ve Börteçine-Tekin yapgu oldular. Kaya-Te­ kin Hakan oldu. Buğa-Tekin Hakan oldu"21• Beş kardeşten en önce üçünün Yapgu, sonra ikisinin Hakan olma­ sı ile Türk tarihinde sosyo-politik bir aşama izah ediliyor. Türkler ön­ ce köy devletleri kurdular. Köy krallarına Türkler Yapgu dediler. Köy devletlerinin birleşmesi veya birleştirilmesiyle şehir devletleri yahut devletler kuruldu şehir devletlerinin yahut devletlerin krallarına Hakan dediler22• Demek ki, beş kardeş zamanında Türkler hiç değilse Tuğla ve Selenga mıntıkasında köy devletinden devlet seviyesine yükselmişler­ dir. Beş kardeşin, gerek yapgulukları zamanında gerek hakanlıkları zamanında egemenliklerinin milli bir sembolü olarak Mavi (Gök) bir bayrakları olmuştur. Gökbayrağın alemi yerine altından yapılmış bir kurt başı takmışlardır. Savaşlarda kurt başlı Gökbayrağı ordunun en önünde taşımışlar, barışta kurt başlı Gökbayrağı Hakan çadırlarının önüne dikmişlerdi. Görülüyor ki, kurt burada Gökbayrağın bir parçası (Al bayrağın Ay ve Yıldız gibi) karşımıza çıkmaktadır. Bir kimsenin Ayyıldızı göğsüne takarak iftiharla dolaşması ne kadar normal ise bir kurd veya kurt başını da göğsüne takarak dolaşması o kadar normal ve iftihar edilecek bir haldir. Aynı kurt başlı Gökbayrağı Göktürkler'de de görmek mümkün olacaktır. 21 22

H .Z. Ülken, Türk Tefekkür Tarihi, lstanbul 1 933, 1 /6 1 , Tekinlerin isimleri çeşitli kaynaklarda deOişik yazılmıştır. T. Ünal, Türk'ün Sosyo-Ekonomik Tarihi, Sosyo-Politik gelişmeler bahsi.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

19

Kurt-Tek.inler, gerek Yapgulukları ve gerekse Hakanlıkları za­ manlarında kendi milletlerini, milletleri kıskandıracak bir güce sahip etmişlerdir. Yurtlarını imar, idare ettikleri milleti müreffeh yapmışlar­ dır. Millet arasında tefrika bırakmamışlar, milleti Türk töresine göre idare etmişlerdir. Zaman durmadan akan bir nehir gibi akıp gidiyordu. Aradan yıl­ lar geçti. Buğu-Tek.inin (Hakanın) oğulları, oğullarının oğulları, Türk­ lere Hakanlık ettiler. Çinliler ise durmadan Türk soyunu zayıflatmak için çalışıyorlar, hile düşünüyorlardı. Yılan gözlü, dişi sözlü, yumuşak ipekli Çin Kralları "Türk töresini, Türk geleneklerini dejenere etmek ve Türk birliğini parçalamak için" durmadan planlı bir şek.ilde çalışıyor­ lardı. Sonunda hile ile Yuluğ-Tek.ine (Hakana) Çin prensesini verdiler. Karşılığında Kutlu Dağ'daki Yada kayasını aldılar23• Memleketlerine taşıdılar. Yada taşı Çin'e gidince Türk illerinin huzuru kaçtı. Birliği ve dirliği bozuldu. Betbereket kalktı. Anarşi ve ar­ kasından göç başladı24• Buraya kadar yapılan izahlardan anlaşılıyor ki, Bozkurt Türk tari­ hinde yalnız başına ele alınmıyor. o mücerret bir mana ve ifade değil­ dir. Bozkurd'un Türk tarihindeki yeri daha geniş, daha şumulludur. Bozkurt, sosyo--ekonomik ve sosyo-politik bir mana ile beraber aynı zamanda Türk kültür ve medeniyetinin de bir ifadesidir. Türk kültür ve 23

24

Yada taşı veya kayası hakkında fazla bilgi için bakınız: T. Ünal, Türk'ün Sosy<r-Ekonomik Tarihi, S. Ünver, YaQmur Taşı (l.Ü.E.F. Tarih Dergisi), Sayı: 7!77 ve buradaki kaynaklar. T. Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, lstanbul 1 963, 1/1 82-1 83.


20

Dr. Talısi11 Ü11al

medeniyetinden Bozkurd'u çıkarıp atarsanız, Türk mitolojisi, Türk edebiyatı, Türk ordusu, devlet idaresi ve Türk tarihi büyük kayıplara uğrar, büyük yaralar alır. Hatta Bozkurtsuz bir Türk sosyal yaşantısı ta­ savvur edilemez. Çünkü Bozkurt, Türk' ün sosyal yaşantısına, yasına ve sevincine, kahramanlık ve yiğitlik ruhuna işlemiştir. Hikayelerine, ede­ biyatına, şiirine, tarihine girmiştir. Ordu ve devlet, sevk ve idaresine karışmış, milli hakimiyetin sembolü olmuştur. Bozkurt, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcının ifadesidir. Unutulduğu zaman sukfit, yeniden ele alındığı zaman kendine dönüşün ifadesi olmuştur. Bozkurt bir yandan Türk milletinin değilse bile Türk milletini idare eden büyük Hakanların Kurt şeklinde görülen iliihi bir menşe'den geldiğini, hakan­ ların kurt soyundan olduklarını kabul etmelerinin bir izahı olduğu25 ka­ dar bir yandan da milli egemenlik sembolü olan Gökbayrağı (Ay ve yıl­ dız yerine) kurtbaşı taktıklarının bir izahıdır. O hem bir ecdat, hem de milli bir semboldür. Bozkurda sataşarak, onu küçük düşürmek, unutturmaya çalışmak, Türk milletini millet yapan niteliklerinden (vasıflarından) birini daha yıkmak, parçalamak ve yok etmek demektir.

25

Bu türlü inanış yalnız islamiyetten önce Türklerde deOil, orta çaOlarda Fransa ve lngiltere Krallıklarında hatta yeryüzünde Allah'ın vekili (Halefe-i rui-zemin) olduk­ larını kabul eden Osmanlı padişahlarında da vard ı .


Türklüğün Sembolü Boı.kurt

2.

21

YENİDEN GÖRÜNÜŞ

Oğuz Hakan bir şölen tertip etti. Beyleri ve halkı davet etti. Şölen­ den sonra: ·

1. Ben sizlere oldum Hakan

Alalım yay ile kalkan Talih bize olsun nişan 2. Bozkurt sesi olsun uran (savaş sesi)

Demir mıuaklardan bir orman Avlakda yürüsün kulan (at) Daha deniz, daha muran (nehir) Gün tuğ olsun, gök kuri kan (kalkan) diyerek hakan oldu. Oğuz, Hakan olduktan sonra fetihlere başladı. Önce Urum illerine yürüdü. Kırk gün kırk gece yolculuk ettikten sonra Buzdağı'na geldi. Çadırını kurdu. Buzdağının eteğinde oturdu. Burada yollar çatallaşı­ yordu. Hangi yola gidilmesinin gerektiğini de kimse bilmiyordu. Oğuz Hakan bir bunaltı içinde çadırına girip oturdu. Oğuz Hakan olalı bu ka­ dar bunalmamış ve çaresiz kalmamıştı. .. Düşünüp dururken uykusu gtldi, uyudu. Bir rüya gördü. Oğuz tan yeri ağarırken bir solgun ışıkla

(nurla) uyandı. Oğuz, mahmur ve uykulu gözleriyle ışığa (nura) baka-


22

Dr. Ta/ısi11 Ünal

madı. Gözleri kamaştı. .. Derken ışık (nur) yavaş yavaş dağıldı. Dağılan nurun içinden bir Bozkurt belirdi. Bozkurt, gök tüylü, gök yeleli, erkek bir Bozkurt idi. Oğuz Hana: - Ey milletin ümidi, yer yüzünün muradı Oğuz! .. dedi. Oğuz, kurt soyundan olduğundan bakışları, kanı, yüreği ve sesi hemen kurtlaştı. Bozkurt devam etti. - Ey milletin ümidi, yer yüzünün muradı Oğuz. Ben de seninle be­ raberim. Senin önünde yürüyeceğim. Siz beni takip edeceksiniz. Sela­ mete çıkacaksınız, dedi ve kayboldu26• Oğuz, sabah erkenden kalktı. Hareket emri verdi. Oğuz hareket edeceği zaman Buzdağırun en yüce doruğundan, boz yeleli, boz tüylü erkek Bozkurt, dağı ve taşı, tozu ve dumanı birbirine katarak, hızla aşa­ ğı indi. Ordunun önüne geçerek yürüdü. Oğuz ve ordusu Bozkurdu ta­ kip ederek yürüdüler. Dört gün yürüdüler. Bozkurt durdu, Oğuz Han da durdu. Bozkurt biraz Herdeki İdil-Müren nehrinin kenarına geldi. Boz­ kurt yavaş, gayet temkinli ve ihtiyatlı bir şekilde İdil-Müren nehrinin sol yanını dolaştı ve nehrin sağına geçti. Oğuz Han'da yavaş, temkinli ve ihtiyatlı bir şekilde İdil-Müren nehrini geçti. Biraz sonra Urum Han ordusu ile göründü. Bozkurt kayboldu. Taraflar saf düzüp savaştılar. Urum Han, feci şekilde mağlup oldu. Savaştan sonra Oğuz Han yine yoluna devam etti. Göktüylü, gök­ yeleli Bozkurt yine ordunun önünde yürüyordu. Bozkurt hiç durmuyor, 26

M.N. SepetçioQlu, aynı eser, s. 1 958-1959. N.S. Banarlı, Metinlerle Türk Edebi­ yatı Tarihi, s. 12.


Türklüğüıı Sembolü Bozkurt

23

gece ve gündüz hep yürüyordu ... Bozkurt durdu. Oğuz Han bu sefer de Cürcitler'i yendi. Cürcit savaşından sonra Bozkurt yine ordunun önünde yürüyordu. Bozkurt Hinde yürüdü. Bozkurt Suriye'ye yürüdü. Savaşan Bozkurt ve Oğuz Handı. Birlikte yürüyorlar, birlikte savaşıyorlardı. Bozkurt'la Oğuz Han'ın son seferi Balkanlılar üzerine oldu21• Hunlar devrine yaklaşırken ve özellikle Hunlar devrinde (M.Ö. 225 - M.S. 220) Bozkurt karşımıza daha şumullü olarak çıkıyor. Artık Bozkurt sadece ilahi bir Ata veya sadece milli bir sembol değildir. Bunlarla beraber Bozkurt, ilahi bir güç orduya yol gösteren bir klavuz, darda kalanların yardımına koşan bir Hızır, Hakana ve orduya ihtiyat, ihtimam ve temkin dersi veren bir hoca sembolü olarak karşımıza çıkı­ yor. Bozkurt Oğuz Han'la ve ordusu ile beraber savaşıyor. Bu hal, en azından orduya moral veren ve onu zaferden zafere koşturan bir faktör­ dür. Artık Bozkurt savaşçılığın, cesaretin bir sembolüdür. O bir kurt ol­ maktan ziyade, Kurda benzetilen bir kurtarıcı ve bir kahramandır. Bir milleti için, özellikle milletin içinden çıkıp gelen ordu için ih­ tiyat, temkin, ihtimam gibi hasletler, üstün moral sahibi olmak, kendi­ sine ve kendi gücüne güvenmek, bütün bunların üstünde haklı bir iş ya­ parken Allah'ın (putperest dahi olsa) yardım edeceğine inanmak, kötü hasletler midir ki, bunları temsil ve sembolize eden Bozkurt ve onun şahsında Türk'üm diyen gençler horlanmaktadır. Atatürk'e de Bozkurt 27

M.N. SepetçioQlu. aynı eser, s. 1 66. F. Köprülü, Türk Edebiyat Tarihi, N.S. Banar­ Jı, Türk Edebiyatı Tarihi.


24

Dr. Talısi11 Ü11al

deniliyordu. Atatürk de mi hor görülüyor? Bozkurd'un Buzdağından, dağı ve taşı, tozu ve dumanı birbirine katarak hızla inmesi ve ordunun önüne düşüp yürümesi, bana tarihi bir gerçeği hatırlattı. İlk çağlarda Mezopotamya, Orta Anadolu ovaları, doğuda Pasin­ ler ovası ve Medya meskun ve medeni ülkeler iken, yüksek ve orman­ larla kaplı olan Güneydoğu Anadolu, insanlarla meskun değildi. Bura­ larda vahşi hayvanlar ve sürüler halinde kurtlar yaşardı. Kışın her taraf 1 00-1 20 cm. karla kaplanınca, yiyecek bulamayan ve aç kalan kurtlar, sürüler halinde Mezepotamya, Orta Anadolu ve Medya ovalarındaki ağıllara, koyun sürülerine saldırırlardı. Kurtların geldikleri Güneydoğu Anadolu' ya o devrin insanları Kurdistan diyorlardı. Kurdistan'a 107 1 'den sonra kalabalık (Kurtbaba) kabileleri de yerleştirilmiş olduğu ve bu kabilelere, Güneydoğu Anadolu'nun Selçuk Sultanı A. Keykubat tarafından temlik edildiği aynı mıntıkaya yine Kurdistan denildiği M. Şerif Bey tarafından Varto tarihi ile tesbit edilmiştir. Kurdistan'a, Kür­ distan denilmesi maksatlı değil de nedir?.. Yukarıda temas ettim ya... Efendim Kurd'un tek başına ve mücer­ ret olarak bir manası ve önemi yoktur. Kurt, Türk kültürünün bir unsu­ ru, bir bölümüdür. Türk kültür ve medeniyeti, edebiyatı, tarihi ve sos­ yal yaşantısı, devlet ordu sevk ve idaresiyle beraber mütalaa ettiğimiz zaman kurdun önemi daha iyi anlaşılır. Mesele kurdu hor görmek ve in­ kar etmek meselesi değildir. Kurd'un şahsında Türk kültür ve medeni­ yetine sahip çıkmak meselesidir. O Türk idealinin, Türk dinamizminin


Türklüğü11 Sembolü Bozkurl

25

önemli bir parçası ayrılmaz bir bölümüdür. Siz kurdu kabul etmez, Kürt tabirini kabul ederseniz, siz Kurdistan'a Kürdistan derseniz, bun­ dan cesaret alanlar, milli sınırlar içinde Kürdistan devleti kurmaya kal­ karlar. Konu memleketin bütünlüğü açısından ele alınınca, Kurd'un ve onu kabul veya inkar etmenin önemi biraz daha açık anlaşılır sanırım.



Türklüğün Sembolü Bozkurt

27

3. ERGENEKON'DA KURT Göktürkler döneminde (M.S. 650-750), Bozkurt karşımıza yeni ve bambaşka bir hüviyetle çıkıyor. "... Göktürkler, düşmanları ile on gün savaştılar. Taraflar birbirini yenemediler. Onuncu gün düşmanları, Göktürkler'e bir hile yaptılar. Savaştan vazgeçmişler gibi davranarak geri çekildiler. Zaferi kazandık­ larını zanneden Göktürkler akşam zafer şenliğine daldılar. Onlar eğle­ nirken, çekilen düşman geri döndü. Ani olarak Göktürkler'i bastı. Ta­ mamını imha etti. Fakat bu sırada Göktürk halkının düşmana esir olan oğlu Kayı-Tekin ile yeğeni Nüküz-Tekin (Dokuz Oğuz) bir sene önce evlendikleri aileleriyle berebar, düşman elinden ve savaş meydanından kaçtılar. Kuş uçmaz kervan geçmez dağlar ve vadiler arasından geçti­ ler. Bir yanı uçurum olan ve ancak bir kişinin zorla geçebileceği dar ve tehlikeli yollardan aştılar. Nihayet bir gün suyu bol, yeşillik, bağlık, bahçelik, Cennet gibi bir yere geldiler. Burada 400 yıl kaldılar28• Çin kayıtlarına göre ise, baskın gecesi Göktürkler'den ağır yaralı bir prens düşmanlarının eline esir düştü. Sairlerini tamamen imha etti­ ler. Yaralı prensin de elini ayağını kesip artık nasıl olsa ölür diye bir ba­ tak.lığa atıp gittiler. Düşman gidince bir dişi kurt belirdi. Prensi sırtına alıp bataklıktan kurtardı, prensi emzirerek besledi, yalayarak yaralarını tedavi etti. Bulundukları yere düşman geldikçe kurt, prensi ıssız yerle28

T.Y. Öztuna, aynı eser, 1/173-1 74.


21!

Dr. Tahsin Ünal

re götürdü. Dişi kurt, en son varlıktan kuş uçmaz, kervan geçmez ıssız yerde yani Ergenekon 'da prensle evlendi. Kurdun prensden 1 O erkek çocuğu oldu. Çocukların en büyüğü ve en akıllısı Asena (Kurt) idi. Ço­ ğalan kurt nesline Asena, Hakan oldu29• Kısaca nakledilen bu iki mitolojide bazı farklar olmakla beraber aynı olayın anlatıldığını sanıyorum. Fakat Ergenekon destanı dediği­ miz motifde kaçanlar, artık insanlardır. Çin kaynağındaki motif de ise kaçan halii. insanlar değil, insanüstü güce sahip olan Kurt'tur. Bu hal M.S. VII. asırda Türk kültürünün, Çin kültüründen daha ileride olduğu­ nu göstermesi bakımından önemlidir. Türk kültüründe artık olaylar da­ ha akli ve mantıki olarak anlatılmakta iken, Çin kültürünün halii. efsa­ neler içinde bocaladığı görülmektedir. Her ne hal ise, ister iki prensin olsun, ister kurt ile sakat prensin olsun o ıssız, o Ergenekon denilen yerde, nesilleri gittikçe çoğalmıştır. Ergenekon'a sığmayınca, kömür ve odun yığarak demir dağını erittiler, yol açıp Ergenekon 'dan çıktılar. Ergenekon'dan çıktıktan zaman Ha­ kanları Börteçine idi. Ergenekon'dan çıkan Börteçine, Ergenekon'dan çıkış gününü kutsal bir gün kabul etti. Örs üzerine konan kızarmış de­ miri çekiçle döğerek bayram etti. Bugün 20 Mart tarihine tesadüf et­ mekte ve Türkçüler bugün bayram etmektedirler. Börteçine, etrafına el­ çiler gönderdi. Dostluk gösterenlerin dostluğunu kabul ederek, onlarla birleşti. Kılıç gösterenlerin düşmanlığını kabul etti. Onları yenerek 29

S. Sami Uysal, Türk Destanlarında Bozkurt, "Türk Düşüncesi Dergisi", Sayı: 1 3/44.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

29

Atalarının intikamını aldı. Devletini yeniden kurdu. Yiğit atalarının milli sembolü olan Kurtbaşlı Gökbayrağı milli sembol olarak kabul et­ ti. Kuıtbaşlı Gökbayrağı ile düşmanlarını ezdi. Dostlarını Kurtbaşlı Gökbayrağı ile kabul etti. Bozkurt, burada karşımıza artık bir ilah olarak çıknuyor. Bozkurt burada karşımıza güçlü bir Hakan, güçlü bir Hakanın Bozkurtlu Gök­ bayrağı olarak çıkıyor. Artık Bozkurt, millet darda kaldığı zaman, onu kurtaran güçlü bir hakanın Unvanı yahut sıfatıdır. Ziya Gökalp'ın Erge­ nekon'dan çıkış anlatılırken: Kurt'dan hali iken bu yurt Bir gün peyda oldu bu kurt Bir geyiğe attı avurt Onu gördü çobanımız Kurt bir delik buldu gitti Bir demirci takip etti Ocak yaktı taş eritti Açıldı yol kapağılnız Demircı� . Bozkurt derufi, ·

Börteçine kurdun adı. Ergenekon yurdun adı, demesi bunun açık ifade ve izahıdır. Artık milleti dardan kurtaran Hakan da, komutan da, asker de, demirci de, sanatkar da bir bozkurttur. Yine Ziya Gökalp ' ın l 9 l 8' !erde;


30

Dr.

Talısill Ü11al

Vatan gidiyor yad ellerine Ergenekon oldu yine Çıkmaz mı bir Börteçine, demesi, milletin darda kaldığı za­ manlarda bir kurtarıcı Bozkurt'un yani kahramanının beklenildiğinin ifadesidir. Hasılı Bozkurt, Türkler tarafından önce bir ilah kabul edilmiştir. Sonra sosyo-kültürel tekamüle paralel olarak, Türk milletinin değilse bile, milleti maharetle idare eden büyük Hakanların ilahi bir kurt so­ yundan geldiği kabul edilmiştir. Gökbayrağın ayrılmaz bir unsuru ka­ bul edilerek Gökbayrakla beraber başlarda taşınmış semalarda dalga­ landırılnuştır. Daha sonra darda kalan bekası tehlikeye düşen milleti,bu tehlikelerden kurtaran hakanlara, komutanlara bir Unvan ve bir sıfat olarak takılmıştır. Tarihimiz boyunca kurt Unvanı (yahut ismi) ve sıfa­ tı kullanıla gelmiştir. Aileler çocuklarına Kurt, Kurtboy, Bozkurt, Ase­ na, Börteçine vb. gibi isimler koyabildikleri gibi-10 Osmanlı paşaları da savaş meydanlarında askerleri savaşa ve zafere teşvik etmek için "Ko­ man kurtlarım, koman kurt südü emmiş yiğitlerim" diye haykırıyorlar­ dı. Günümüzde bile Atatürk'e bozkurt diyenler, başta İngiliz yazarı Armstrong ve Benoist Mechin olduğu halde, Bozkurt diye Atatürk hak­ kında eser yazanlar vardır. Bizzat Atatürk, bozkurt sembolünü kabul et­ miş, bir Bozkurttur. Paraların ve pulların üstüne kurt resmi koydurdu­ ğu gibi Ulus'daki büyük heykelin zemin kısmının dört yanına Bozkurt başı rölyeflerini koydurmuştur. İzci öğrenci kuruluşlarına "Yavru 30

Z .V. Togan, Umumi T.T. Giriş 1/423 not. 1 7.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

31

Kuıt" adını bizzat Atatürk koymuştur. Atatürk devrinde okul öğrenci­ lerinin şapkalarında Bozkurt rozeti vardı. O halde Bozkurt'a düşman olmak, onu hor görmek, it nazariyle bakmak, insanın kendi tarihine, kendi ecdadına ve Atatürk'e düşman olması, onu tahkire kalkışması de­ mektir.

\

Eski Milli Eğitiıtı, şimdi Ticaret Bakanlığı binasının girişinde Bozkurtlu bir Ergenekon'dan çıkış tablosu vardı. Atatürk devrinde "Bozkurtlara önderdir Gazimiz" diye marşlar söylenirdi. Halen Diyar­ bakır'da 7. Kolordumuzun amblemi Bozkurt olduğu gibi Kıbrıs'taki mücahitlerin komutanı olan albaylara da "Bozkurt" denilmektedir. Bozkurt amblemi takarlar31• O halde Bozkurt sıfatı ve amblemi utanıla­ cak değil, iftihar edilecek bir sıfattır. Mühim olan göğsüne Bozkurt ro­ zeti takanları ve onların şahsında tüm milli tarihinin inkar edilmiş ol­ ması, insanın ecdadına hor bakması ve ecdadına it diyecek kadar deje­ nere olmasıdır. Ecdadına hürmeti olmayana kim hürmet eder? Ecdadı­ na hürmet duymayanın kime hürmeti olur? Ecdadına hor nazarla bakan insan, en azından bu milletten ve kökünden kopmuş insandır.

31

Töre Dergisi, Sayı: 35.



Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

4.

33

KURD'UN KÜL TÜR OLMASI

"Türk'ün Sosyo-Ekonomik Tarihi" adlı araştırmamızda da izah

ettiğimiz gibi T rk milletinin sosyo-politik hayatı, kabilelerin teşekkü­ lünden ve tarihin çok erken devirlerinden itibaren yerleşmesiyle, köy devletleri olarak başlamıştır. Meseıa M.Ö. 1 0.000 ile 7.000 tarihleri arasında Asya'da yaşayan yüzlerce köy devleti vardı. Her köy devleti­ nin kendine has bir adeti, an'anesi, dili, kültürü, hukuku, ekonomisi ve bunların yanında her köy devletinin de bir ilahı (totemi) vardı. Sık sık birbirleriyle savaşan bu köy devletlerinden biri ötekini mağlup ederek egemenliği altına aldı. Bunun sonunda iki köy devleti (siyasi, askeri, hatta bazı hallerde evlenme ve miras nedenleri ile) birleşti. lki köy dev­ letinin, şu ya da bu nedenle birleşmesi tarihin önemli dönüm noktala­ rından biridir. Zira iki köyün birleşmesi sonunda ekonomik, sosyal, as­ keri ve siyasi denge, birleşenlerin lehine, birleşmeyenlerin aleyhine ol­ mak üzere bozuldu. Mağlup ederek öteki köy devletini egemenliği al­ tına alan köy devletinin kralı (yapgusu) ekonomik sosyal, siyasi ve as­ keri gücüne dayanarak, birleşmeyen öteki köy devletlerinin de sür'atle egemenliği altına aldı. 1 5-20, bazı hallerde 20-30 köy devletinin kralı (yapgusu) oldu. Birdenbire güçlendi. Bu tarihten itibaren Türk milletinin bir yandan sosyo-ekonomik ve sosyo-politik yaşantısında önemli aşamalar olurken, bir yandan da kültürel ve dinsel yaşantı ve düzeninde de önemli aşamalar oldu. Şöy­ le ki:


34

Dr. Talısin Ü11al

a) Dünkü köy devletinin nüfusu l 000 kişi iken 30 köyün birleş­ mesi ile nüfus miktarı 30 bin kişiye yükseldi. Sosyal değişmeler ve ge­ lişmeler oldu. Mağluplar, galibler, zenginler, san 'atkarlar, askerler, ra­ hipler, (ozanlar) vb. gibi sosyal dilimler ortaya çıktı. b) Sanayiciler, tarımcılar, hayvancılar, tüccarlar türedi ve bunlar arasında bankerler, fabrikatörler (geniş el tezgahlarına sahip olanlar), ithalatçı ve ihracatçılar türedi. Böylece sosyo--ekonomik aşamalar ol­ du. c) Yenen köy devletinin kralı (yapgusu) pazarların yalnız kendi köyünde kurulabileceğini, ibadetlerin yalnız kendi köyünde yapılabile­ ceğini, garnizonların yalnız kendi köyünde bulunabileceğini, imalatha­ nelerin yalnız kendi köyünde açılabileceğini söyledi, veya emretti. Sa­ ir köylerdeki bu faaliyetleri yasakladı. Böylece galip yapgunun köyü yeni yeni garnizonlar, mabedler, imalathaneler, pazar yerleri, çarşılarla büyüdü ve genişledi. Köy seviyesinden şehir seviyesine yükseldi. Poli­ tik değişmeler oldu. Köy devletinden şehir devletine yükselindi. d) Bu gelişmelere paralel olarak din ve inanç sahasında da önem­ li aşamalar oldu. Köy devletleri döneminde her köy devletinin ayrı bir ilahı (tote­ mi) olduğunu söylemiştim. Bilindiği kadarı ile, bazı köy devletlerinin (tarihlerimizde geçen ifadeleri ile kabilelerin) ilahları (totemleri) şahin, atmaca, kartal, puhu, bazı köy devletlerininki karakoyun, akkoyun, ba­ zı köy devletlerinin totemi (ilahı) aslan, kaplan, pars ve kurt idi. Galip köy yapgusu, önce bir köyü, sonra otuz köyü egemenliği al-


Türklüğün Sembolü Bol.kurt

35

tına alınca, kendi ilahım (totemini) baş ilah, öteki mağlup köylerin ilah­ larını baş ilahın akrabaları kabul ve ilan etti. kabında bunu zorla kabul ettirdi. Mağl �plar da bunu kabul etmeye mecbur kaldılar·'2• Devlet mer­ kezinde senen\n belli zamanlarında ibadet edilirdi. Köylerdeki iHihlara her zaman, baş iliiha belli zamanlarda ibadet edilebilirdi33· Türk tarihinde ilk defa köy devletinden sonra devlet ve sonra da büyük bir imparatorluk kuran Sakalar'dır ve onun meşhur hakanı, İran­ lı tarihçilerin Afrasyab dedikleri Alp-Er Tunga'dır. Saka imparatorlu­ ğu, takriben M.Ö. 7000 ' den 4000 tarihine kadar uzun ve büyük çalkan­ tılardan sonra 4000-625 tarihleri arasında kurulmuş ve yaşamıştır. Kuvvetle muhtemeldir ki, Sakalar 'ın iliihı (totemi) Kurd idi. Çünkü, Alp-Er Tunga'ya aynı zamanda "Kurdun Oğlu" deniliyordu34• Hatta kaynaklarımıza inanmak gerekirse ki, inanıyoruz, Oğuz destanından önce bir Saka (Alp-Er Tunga) destanı vardı ve kurddan ilk önce bu destanda bahsediliyordu. Fakat bu destan kaybolmuştur35• 32

33 34

35

Bu hal yalnız Türk tarihinde deQil, ilk çaQlarda hemen bütün milletlerin tarihinde böyle olmuştur. Yunanistan'da baş ilah Zeus'du. Öteki Yunan ilahları Zeus'un ak­ rabaları idi. Eski Mezopotamya'da Sümerler galip iken Sümerler'in baş ilahı Enlil baş ilah, maQlupların ilahı Akraba ilah idiler. Senenin belli zamanlarında belli şehirlerde baş ilahlara ibadet etmek inancından dinlerde, hac ortaya çıkmıştır. ilk çaQlarda birçok milletlerde görüldüQü gibi Türkler de ya kudretti krallarını, kah­ ramanlarını doQrudan doQruya ilahlaştırmışlar veya hiç deQilse normal insanların üstüne çıkararak Allah'ın oQlu lsa der gibi ilahın oQlu (kurdun oQlu) seviyesine çı­ kararak ulvileştirmişlerdir. Alp-Er Tunga'yı, M.Ö. 650-230 arasında yaşayan lskit Hakanı olarak izah eden­ ler de vardır. Fakat doQru deQildir. Çünkü Alp-Er Tunga M.Ö. 650'den önce Kı­ yaksar tarafından hile ile Rumiye gölü sahilinde bir şölende öldürüldü.


36

Dr. Tahsi11 Ünal

Kurdu kendilerine ilah (totem) kabul etmiş olan Sakalar'ın önce köy, sonra şehir ve devlet daha sonra da Alp-Er Tunga eliyle Asya'da büyük bir imparatorluk kurmaları ile kurdu bütün Asya'da takriben 3300 sene baş ilah addetmişler ve ibadet etmişlerdir. Hatta denilebilir ki, zamanla kurd ile Saka eş manada kullanılmıştır. Bazan Saka, hazan Kurd denilerek, Alp-Er Tunga'nın kurduğu Saka imparatorluğu anla­ tılmak istenilmiştir. Böylece kurd motifi, Sakalar'ın şehir devleti kurarak, sonra da Alp-Er Tunga ile büyük bir imparatorluk kurarak, kurdu baş ilah ola­ rak Asya milletlerine kabul ettirmesiyle, dolayısıyle 3 300 sene kurda (4000-650) baş ilah olarak ibadet edilmesiyle Kurt, Türk milletinin inancına, kültürüne, edebiyatına ve tarihine girmiştir. Devlet, ordu ve , sevk ve idaresine karışmış, herkesin malı olmuştur. Kültürün idealinin ve dinamik ruhunun sembolü olmuştur.


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

37

1

5. AL -ER-TUNGA İran kaynaklarında Afrasyab, Türk kaynaklarında Alp-Er Tunga olarak geçen bu kahraman Türk Hakanı, Saka İ mparatorluğu'nun, uzun ve büyük çalkantılarından sonra (4000-625) kurucularından değilse bi­ le en büyük ve en kahraman hakanlarındandır. Bozkurtlu Türk destanı kuvvetle muhtemeldir ki, Oğuz Han destanlarından çok önce Alp-Er Tunga namına yazılmıştı. Fakat bu destan kaybolmuştur. Kaybolan Alp-Er Tunga destanının parçaları, kendisinden sonra yazılan destan­ lara karışmıştır ve ta Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Has Hacip zamanına kadar yaşamış gelmiştir-16• Bu kaynaklara bakılırsa Alp-Er Tunga yalnız kahraman bir hakan değil, aynı zamanda iyi bir eğitim görmüş kültürlü, tecrübeli bir hakan­ dır. Alp-Er Tunga ile lran Şahı Kıyaksar' ın savaşları İran-Turan sa­ vaşları olarak geçer ve bu savaşlardaki kahramanlıklar Şehname'ye de girmiştir. Alp-Er Tunga ve Kıyaksar savaşları İran Şehnamesi'ne gir­ diği gibi Alp-Er Tunga'nın kahramanlıkları da sonraki Türk destanla­ rına girmiştir. M.Ö. 650 veya 625'de Alp-Er Tunga Azerbaycan'da Kıyaksar ile saV<lŞırken Kıyaksar'ın bir hilesine kurban gitmiş ve öldürülmüştür. Afrasyap v·.'! ya Alp-Er Tunga hakkında Türk kaynaklarından başka lran, Asur ve Yunan kaynaklarında da bilgiler vardır. Bunlar toplanıp 36

Kaşgarlı Mahmut. Divan, 1/44, 94, 1 40, 1 46. 208-11174, 224. Ayrıca bak. Y. Has Hacip. Kudatgu-Bilik de Alp-Er Tunga'ya ait hikmetli sözler.


38

Dr.

Talısi11 Ü11al

terkip edilirse, Oğuz Han destanından önce bir Alp-Er Tunga destanı olduğu görülecektir37• Alp-Er Tunga' nın ölümü, Türk aleminden daha doğrusu Türk im­ paratorluğu sathında büyük kederlere sebep olmuştur. Ozanlar onun için ağıtlar yakıp söylemişlerdir. "Alp-Er Tu11ga öldü mü? Dünya ıssız kaldı mı? Felek öcünü aldı mı? imdi yürek yırtılır. " Yani Alp-Er Tunga öldü. Dünya ıssız kaldı. Felek öcünü aldı. Onun devri ve devleti düşünülürse, insan kalbinin parçalanmaması, yü­ reğinin sızlamaması mümkün mü? "Ulaşıp eren börleyü Yırtın yaka urlayu Sıknp üni yurlayu Sığlap közü örtülür. " Yani, herkes kurt gibi uluyor. Yakasını yırtarak bağırıyor. Hıçkırarak ve kanlı yaşlar dökerek ağlıyor38• "Beyler atın argurup Katgı anı turgurup Jılengzi yüzi sarganp Kürgüm a11gar türtülür. " 37 38

Z .V. Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, lstanbul 1 946, 1/36, Not: 403-1 29, 1 30, 131. K. Mahmut, Divan, 1 /1 89.


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

39

\

Yani, eyler Afrasyap için ağlarken atlarını yordular. Kalblerini kaygı sardı. Yüzleri safranı sürmüş gibi soldu, diyor39• Alp-Er Tunga'nın ölümünün, asırlarca seneyi devriyeleri yapıl­ mıştır. Kaşgarlı Mahmut böyle bir seneyi devriyede Alp-Er Tunga' nın ölümüne ağlayan, insanlardan bahsederken "Afrasyab için yapılan bir matem gününde herkes kurtlar gibi ağladı. Gözyaşları döktü. Birçok kimseler sanki Alp-Er Tunga dün ölmüş gibi yenini yakasını yırttı" de­ mektedir. Yine, Afrasyab'dan bahseden Kaşgarlı Mahmut onun zamanı ile kendi zamanını mukayese ediyor ve "Bu zaman zayıfladı. Büyükler azaldı. Kötüler ve kötülükler güç kazandı. Çünkü faziletlerin ve iyilik­ lerin beyi öleli çok zaman geçti" diyor. Bu hal, kahraman Alp-Er Tunga' nın Türkler arasında ne kadar derin hatıralarla uzun asırlar yaşadığını göstermesi bakımından önem­ lidir. Halkın, Afrasyab için yahut sair büyükleri için kurt gibi uluyarak (hıçkırarak) ağlamaları teşbihi Çin vekayinamelerinde de vardır. "Oğuzlar kurttan türedikleri için kurt gibi ağlarlar kurt gibi şarkı söy­ lerler" denilir. Afrasyab' ın (Alp-Er Tunga' nın) kahramanlığı ve sarayının ihtişa­ mı sonra da viran olması bazı şairlere ilham kaynağı olmuştur. Hatta söylenen sözler darb-ı mesel haline gelmiştir: "Bum növbet mi zenent ber tarım Afrasyap Perdedarı mi künent der kasr-ı kayser Ankebut" 39

Divan, 1/486. Divan, l/103, O. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, ls­ tanbul 1 969, s. 8 1 .


40

Dr. Talısi11 Ünal

B ir vakitler saraylarında nöbet mehterleri çalınan, sarayın perde­ lerine bakmak ve akşamları perdeleri öıtmek için özel hizmetçiler, per­ dedarlar kullanan Hakanların, ölümünden sonra saraylarının yıkıldığı­ nı, harap olduğunu, her köşesine örümceklerin örümcek ağı çektiğini ve virane haline gelen saray kalıntıları üzerinde baykuşların öttüğünü anlatmak için şimdi deniliyor, Afrasyab'ın sarayında baykuşlar ötüyor, nöbet mehteri çalıyorlar. Kayzer'in sarayında da örümcekler örümcek ağı örüyorlar ve perdedarlık ediyorlar.


f

Türklüğün embolü BozkU1t

6.

41

KURT SOYLU HAKANLAR

Saka İmparatorluğu yıkılıp dağıldıktan sonra, çok kalabalık bir kabile olan Sakalar da dağılmışlardır. Fakat Türk sosyal yapısının bir geleneği olarak devlet kurma, hakan olma selfihiyetine sahip oldukla­ rından ve bunların devletlerine meşru devlet nazarı ile bakıldığından, dağılan her parça yeni yeni devletler kurmuşlardır. Sakalar'dan sonra devlet kuranlar yukarıda da temas edildiği gibi Hunlar (M.Ö. 230

-

M.S. 220), Göktürkler (M.S. 650-750), Uygurlar (750-850/850-950) ve Karahanlılar (940- 1 1 20) hatta Moğollar ( 1 2 1 8- 1 360), Selçuklar ( 1 040-1 308/1 299), Osmanlılar ( 1 308- 1 9221 1 9 1 8) yani en az 2500 se­

ne içinde devlet ve imparatorluklar kuran hakanlar, bir yandan kurt so­ yundan geldiklerini söyleyerek bununla öğünüp iftihar etmişlerdir. B ir yandan da kurt soyundan gelmekle Hakanlıklannın, padişahlıklarının meşruiyetini halka ve düşmanlarına kabul ettirmeyi kendilerine şiar edinmişlerdir. Çünkü bu soydan gelmeyenlerin hakanlığı kabul edilmi­ yordu. Devlet ve imparatorluk kuran Türk halkları meşruiyetlerini halka kabul ettirebilmek için soylarını (neseblerini) mutlaka kurt soyuna bağ­ lamak zorunluluğunu hissetmişlerdir. Asil bir soya mensub değillerse bile meşruiyet ilkesi olan bu düşünceyi ya nur inmesi, ya rüya görmek suretiyle veya neseb uydurmakla temin etmişlerdir. Aksi halde hiçbir kabile onun hakanlığını kabul etmiyor ve ona tabi olmuyordu.


42

Dr. Tahsi11 Ü11al

İslamiyetten önce hakanlar, gökbayraklarının alem yerine altın­ dan yapılmış bir kurtbaşı takmışlardır. Kurtbaşlı gökbayraklannı savaş­ ta ordularının önünde taşımışlar, onu bütün Asya' nın, hatta Avras­ ya'nın semalarında şanla, şerefle dalgalandırmışlardır. Dostlarını kurt­ başlı gökbayraklarıyle karşılamışlar ve selamlamışlardır40• Asya'da asırlarca kurt soyundan gelen devlet ve imparatorluklar kuran yahut kurt soyundan gelen bakanlıkların kurulmasında pek önemli roller oynayan kalabalık Türk kabileleri, XI. asrın üçüncü yarı­ sından itibaren Oğuzlar'la beraber daha doğrusu Oğuzlar adı altında batıya ve Anadolu'ya gelmeye başladılar. B unlar bilindiği gibi Selçuklular' dı. Kalabalık Selçuk kabileleri Oğuzlar, Anadolu'ya gelirken süryani tarihçisi Michael; "Aman yarab­ bi, bu ne kalabalık! Yeryüzü Türkleri taşımaya kafi gelmiyor. Durma­ dan batıya doğru ilerliyorlar. Önlerinde köpeğe benzeyen bir hayvan (kurt) bulunuyor. Selçuklar kurda yetişemiyorlardı. Bozkurt hareket et­ mek istediği zaman kalkınız der gibi uluyor ve hareket ediyordu. Türk­ ler de onu takip ediyorlardı. Kurt durduğu zaman Türkler de duruyor­ lar, çadırlarını kurup oturuyorlardı. Uzun zaman Türkler'e rehberlik eden kurt, nihayet kaybodu. Türkler de çadırlarını kurdukları yerde otu­ rup kaldılar" diye anlatmaktadır. Michael ' in kurt diye bahsettiği ve gördüğünü söylediği bu hayva40

Fazla bilgi için bakınız: lslam Ansik. Karahanlılar md. O. Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, Ankara 1 942, s. 87. 1. Kafeso!:)lu, Türk Tarihinde Mo!:)ollar ve Cen­ giz Meselesi (l.Ü.E.F. Dergisi), Sayı: 8/105-135.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

43

nın besili koyun köpekleri olduğunda şüphe yoktur. Fakat bu bir yan­ dan Selçuklarla beraber Türk kültürünün ve bu kültürün bir parçası olan kurt mitolojisinin Anadolu'ya gelmiş olmasının izahıdır. Bir yan­ dan da kurt mitolojisinin yabancılar tarafından da bilinmekte olmasının delilidir. Selçuklar, Anadolu'ya kurt gibi hakanların ve komutanların, şeyhlerin başkanlığında ve kalabalık kurtbaba kabileleriyle gelmişler­ dir. Ebulgazi Bahadır Han, Selçuklar için "Selçukiler Türkmendi. İl'e ve halka faydaları dokunmadı. Fakat padişah olunca biz Türkmenin Kı­ nık boyundan ve Afrasyab (Alp-Er Tunga) soyundanız dediler, nasip­ lerini şöyle düzdüler: "Afrasyab'ın bir oğlu Kıyaksar'dan (Keyhüsrev' den) kaçtı. Türk­ menler' den Kınıkların yanına geldi. Burada büyüdü ve burada evlendi. Biz onun oğullarındanız ve Afrasyab'ın neslindeniz, dediler. Atalarını sayıp 35. göbekte Afrasyab'a eriştirdiler" diyor4°'. Demek ki; Selçuklar da padişahlıklarının meşruiyetini halka ve düşmanlarına kabul ettirebilmek için Alp-Er Tunga soyundan oldukla­ rını söylemek zorunda kalmışlar ve bir nesep uydurmuşlardır! Selçuk Sultanı Alaaddin Keykubat kalabalık kurtbaba kabilelerini doğu ve Güney-doğu Anadolu'ya yerleştirdi41• Eski bir Türk kabilesi olduklarını unutan yahut unutmuş gören ve40a Ebuıgazi Bahadır Han, Türklerin Soy Kütügü, lstanbul 1 974, 1 00 1 Temel Eser, S. 82. 41 M.Şerif Fırat, Dogu illeri ve Varto Tarihi, Ankara 1 96 1 , s. 8, 1 5, 16 vd.


44

Dr. Tahsin Ü11al

ya kasden unutturulan bir kısım soydaşlarımız kendilerini kurt değil, küı1 kabul etmektedirler. Kendilerine yeni bir tarih aramaktadırlar. Ey ! .. Kuı1babanın asil torunları ! .. Türk soyuna mensup olarak sizin 1 2.000 seneye dayanan şanlı bir tarihiniz var. Ona sahip çıkınız. Dik­

kat ediniz Ayılar kurdu parçalamak istiyorlar. Kurtbaşlı yahut Ay-yıl­ dızlı bayrağı yerlere atarak :ize orak-çekiçli bayrağı öptürmek istiyor­ lar.


Türklüğü11 Sembolii Bol.kurt

7.

45

ERGENEKON NEDİR?

Bilindiği gibi Türk tarihinde bir Ergenekon destanı vardır. Bu des­ tanı herkes bilir. Bugün Orta Asya'da Ergenekon denilen coğrafi bir bölge vardır. Destandan da anlaşıldığı gibi burası etrafı yüksek ve yal­ çın kayalarla çevrili, girilmesi-çıkılması zor bir yerdir. B urası dar ve bunaltıcı, insana dünyasını kara eden bir yerdir. Etrafı yalçın ve yüksek kayalarla çevrili olduğu için bulutlu havalarda kasvetlidir. Son yapılan arkeolojik kazılarda Alp-Er Tunga' nın başkentinin, ya Ergenekon denilen bu sulak ve mümbit vadiue olduğu veya buraya çok yakın bir yerde bulunduğu tesbit edilmiştir. Göktürkler' in başkentinin Ergenekon civarında Ötügen'de olduğu, Uygurlar' ın da Ergenekon'a önem verdikleri bilinmektedir. Hatta kurulan imparatorluklar dağılıp yı­ kılırken, imparatorluğu kuran ve kurulmasında hissesi bulunan Türk ka­ bilelerinin, Ergenekon'a veya civarına çekilip toplandıkları da müşahade edilmektedir. O halde M.Ö. 7000'den M.S. l 040'a kadar uzun asırlar bo­ yunca, Ergenekon Türk imparatorluklarının başkenti, başka bir ifade ile anavatanı olmuştur. İmparatorluklar buradan (Ergenekon'dan) çıkış ya­ pılarak kurulmuş, imparatorluklar yıkılınca buraya çekilip toplanılmıştır. Göktürkler' in Çinliler tarafından imhasından sonra kanlarıyle beraber iki prensin Ergenekon' a kaçıp saklanmaları, 400 sene sonra buradan çı­ kıp düşmanlarını yenip bir devlet kurmaları, bunun izahından başka bir şey değildir. O halde Ergenekon, dar manada kurulan imparatorlukların başkenti, geniş manada Türkler'in anavatanıdır.


46

Dr. Tahsi11 Ü11al

Bunun yanında Ergenekon' un, başkent yahut anavatan oluşundan da anlaşılacağı gibi Ergenekon aynı zamanda kurtuluşun ve yeniden kuruluşun da bir ifadesidir. Bilindiği kadarıyla M.Ö. 7000'den M.S. 1 040'a kadar 8040 sene çeşitli devletlerin ve imparatorlukların kuruluş ve yıkılışlarına, yıkılışından sonra yeniden kuruluşlarına sahne olan Er­ genekon, zamanla manevi bir manaya gelmeye başlamıştır. Alp-Er Tunga Ergenekon'dan çıkarak, büyük bir imparatorluk kurmuştur. Hunlar, Cücenler, Avarlar ve nihayet Göktürkler ve Uygur­ lar Ergenekon'dan çıkış yaparak yeni imparatorluklar kurmuşlardır. O halde Ergenekon karanlıktan aydınlığa çıkmak demektir. Ergenekon yabancı hakimiyetinden kurtulup milli hakimiyete kavuşmaktır. Erge­ nekon anarşiden, gerilikten kurtulmak, barışa ve refaha kavuşmak ve kalkınmak demektir. Bir müddet Çin egemenliği altında yaşadıktan sonra Göktürkler' in, Çinliler'le uzun mücadelelerinden sonra milli egemenliklerine sahip olmaları bir Ergenekon'dan çıkış olduğu gibi Türkler'in özellikle Uygurlar döneminde medeniyetin doruğuna yük­ selmeleri de bir Ergenekon 'dan çıkıştır. 1. Cihan savaşında ve 30 Ekim 1 9 1 8'de imzalanan Mondros Mü­

tarekesi 'nden sonra fiilen l 9 1 9'da başlayan l 922'ye kadar devam eden milli mücadelede de Ergenekon'dan çıkıştır. Bugün memleket ve mil­ letin ufuklarında,eliren ve bir hançer gibi milletin kalbine saplanmak istenen komünizme ve Rus egemenliğine karşı milletin, gençliğin ve ordunun şiddetli muhalefet etmesi, Ergenekon 'dan çıkış için bir hazır­ lıktır.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

47

Altmış sene kadar önce başımıza gelen felaketleri anlatırken Ziya Gökalp: "Sürüden koyunla, hep takım takım Aynlmış, sürüde kalmamış bakım Asmamn üzümü dağılmış, salkım Olmak ister, fakat bağıban nerede? Gideyim sorayım çoban nerede? Vatan gidiyor yadellerine Ergenekon oldu yine Çıkmaz mı bir Börteçine ?.. " diyordu. "Vatan gidiyor yadellerine. Ergenekon oldu yine" dernek su­ retiyle, Ergenekon' un maddi değil siyasi, manevi ve kültürel bir mef­ hum haline gelmiş olduğunu anlatıyor. Şiiri ayrıca izah etmeye lüzum var mı bilmem. Türk olanlar, Türk­ den yana olması gerekenler, takım takım Türk milletinden (sürüden) ayrılıyorlar.Hatta onun düşmanı oluyorlar. Türk toplumunun (asmanın) insanları (üzümleri) dağılmış gitmiştir. Türküm diyenler (üzümleri) toplamak istiyor ama kim toplayacak o yiğit (bağıban-bahçıvan) nere­ de? Milli bilince varanlar bir araya gelmek, toparlanmak istiyorlar. Ama kim toplayacak. O yiğit çoban nerede? Etrafımız düşmanların yalçın ve yüksek kayaları (donanmaları, orduları) ile çevrilmiş, vatanın semaları barut bulutları ile kararmıştır. Vatan elden gidiyor. Yine bir Ergenekon oldu. Bizi bu karanlık dar bo-


Dr. Ta/ısi11 Ü11al

48

ğazdan, büyük tehlikelerden, vatanı düşman istilasından kurtaracak, millete yeniden geniş bir nefes aldıracak bir Börteçine (Bozkurt) çık­ mayacak mı? diye soruyor. Gökalp'in aradığı ve sorduğu Börteçine hem de Bozkurt Mustafa Kemal olarak çıkmış, milleti Ergenekon'dan kurtarmıştır. B ugün de ye­ ni bir Bozkurt bekleniyor ve bu B ozkurt çıkacaktır. Çünkü, Türk ana­ ları Bozkurtlara gebe, dişi kurtlardır. Bir vaktiyle Türk anaları Bozkurt doğururlardı. Türk anasının bugün de bir Bozkurt doğuracağına inanı­ yoruz. O halde Ergenekon mücerret bir mefhum olmadığı gibi coğrafi bir isimden de ibaret değildir. Tıpkı Bozkurt gibi Ergenekon da Türk ede­ biyatına, tarihine, felsefesine, san'atına, siyasi ve askeri görüşlerine ka­ rışmış onların içinde erimiş bir mefhumdur. Tıpkı kurt gibi Ergenekon da maddi değil, manevi bir mefhumdur. Kurt ve Ergenekon Türk kül­ türünün bir bölümü ve bir parçasıdır. Hatta Kurt ve Ergcnekon biribi­ rinden ayrılmaz bir bütündür. Kurt deyince Ergcnekon, Ergcnekon de­ yince Kurt daima hatıra gelir ve birbirini tamamlar. Vatan bir Ergene­ kon olursa, millet içinden bir Bozkurt çıkar.

\


Türklüğün Sembolü Bozkurt

49

8. KURT MAYMUN Maksatlı olan bazı kimseler, milliyetçi mahfillerde kurda verilen önem ve değere bakarak: a) Sizin soyunuz kurddan mı geliyor? Öyle ise siz hala putperest­ siniz ! Şaman Türklerindensiniz! b) Darwin, insan neslinin maymundan geldiğini söylüyor. Demek ki siz de maymundan değil, kurddan geldiğinizi kabul ediyorsunuz ! c) Halbuki her rnahlı1k kendi neslinden gelir. İnsanda Adem nes­ linden gelmektedir.Siz bunu kabul etmiyor musunuz? gibi alaylı, milliyetçiliği kötüleyici ve aşağı düşürücü sorular sormak­ tadırlar. Kişinin sorusu bilgi ve kültürü ile doğru orantılıdır. Kültürü noksan olan hiç değilse Türk tarihini bilmeyen bilgisizce böyle soru so­ rar. Bu tip soruları soranları bendeniz iki kısma ayırıyorum. B unlardan biri, kendisi Türk olduğu halde, batı kültür ve bilgisiyle beslenmiş, Türk kültürü alamamış, Türk tarihi okuyamamış, milli bilinçden mah­ rum kalmış, Türk milletinden kopmuş nasipsizlerdir. Bunların gönlün­ de ve gözünde sadece batı vardır. Doğu yoktur. B unlar, kainatı aydın­ latan güneşin bile doğudan doğduğundan kuşkudadırlar, hatta habersiz­ dirler! İkinciler ise, Hülefa-i Raşidin devri dini ile dinlenmiş, şeriatın şekli ile şekillenmiş ve tarihi kültür olarak ümmetçi tarih seviyesinden


50

Dr.

Tahsin Ünal

daha yukarı çıkamamış kimselerdir. Onlar ki, Taberi tarihini bile doğ­ ru

dürüst okumamışlardır. Muhuddin Arabi bir gün acayip kıyafeti ile

Mekke 'de dolaşırken biri yanına sokularak; - Hazret, hangi millettensiniz? diye soracağı yerde, Hazret hangi Adem'densiniz? diye sormuş. M. Arabi: - Hangi Adem'i soruyorsunuz? deyince, adam uyanmış ! Ama bo­ zuntuya vermeyerek; - Canım şu Kuı 'an'da bahsedilen ve ilk insan olan Adem'i soru­ yorum ! - Ben senin bildiğin o Adem'den 6000 sene önce yaratılmıştım diye cevap vermiştir. Bu cevap Hz. Peygamberimiz için Cenab-ı Hakk'ın, "Ey Resulüm, kainatı, sizin için yarattım" demesine ve ilk ru­ hun Hz.Peygamber'in ruhu olduğu inancına çok benzer. O halde Adem, Adem olmadan önce acaba kaç Adem gelip geç­ miştir? B unu ancak yaradan bilir. Taberi tarihi okununca bir fikir elde edilir. Biz gelelim Darwin nazariyesine ve kurt soyundan olup olmadı­ ğımıza ... Ne yaparsınız, tarih bir gerçektir ki, her milletin ve bu arada Türk milletinin bir primitif ve tote�'iJ< devri vardır. Bu devirde totemlere Al­ lah nazariyle bakılıyordu. İslamiyetten önce müşrik Arapların putlara tapıp da daha üstündeki büyük Allah'ı idrak edemedikleri gibi bu dö­ nemde Türkler'in büyük bir kısmı Bozkurd' u, bazı efsanevi tezahürle­ rine bakarak, iliih kabul ediyor, fakat onun da üstündeki büyük yaratı-


Türklüğün Sembolü Bor.kurt

51

cıyı idrak edemiyor ve göremiyordu. Hah kurdun, kızlarla evlenerek, nesiller meydana getirmesine inanıyor ve bu nesilleri insan üstü varlık­ lar kabul ederek Hakan yapıyor, refah ve saadetini bunda görüyordu. İ lah kurdun, kızlarla evlenmesi, benzetmek gibi olmasın ama, Kur'an'daki Hazreti Meryem kıssasının değişik bir temasından başka bir şey değildir. Füsusı11-Hikem'den ve sair tasavvuf eserlerinden an­ laşıldığı ve ilmin de gereği olduğu gibi Allah her şeyi ayrı ve kendi çe­ kirdeğinden (tohumundan) yaratmıştır. Nasıl Hazreti İsa'nın, Allah 'ın oğlu olduğu iddia edilemezse, aynı şekilde Türkler'in de kurdun oğlu olduğu elbette iddia edilemez. Ama Türkler'in kendilerini kurt soyundan geldiklerini ve hakan­ larının kendilerine Kurtoğlu dedikleri tarihen sabittir. Fakat bu, İslami­ yetten çok önceki devirlere, primitif dönemlere ait bir düşünüş tarzıdır. Başka bir ifade ile bu şekilde bir düşünüş ve inanış tarzı bir kültürel se­ viye meselesidir. İnsanlık İslamiyetin getirdiği bir Allah fikrine, bilin­ diği kadarıyle 1 0650 sene bekleyerek ve emekleyerek gelmiştir. Nite­ kim, İslamiyete yaklaşılırken Türkler kurda Allah demeyi, Hakanların kurdun oğlu olduklarını iddia etmeyi yavaş yavaş terketmişler, hakan­ lara, kurtarıcı kahramanlara kurt, bir ünvan bir sıfat olarak verilmeye başlanmıştır. Türkler' in sosyo-politik yaşantıları, çoğunlukla çalkantılar içinde geçmiştir. Sosyo-politik çalkantılar kahramanlar yaratır. Totemik de­ virlerde toplumu büyük çalkantılardan kurtaran kahramanlara, hakan­ lara insan üstü varlıklar nazariyle bakılmıştır. Onların lalettayın ana ve


52

Dr. Ta/ısi11 Ü11al

babalardan olmayacağına inanılmıştır. Büyük kahraman bakanlara "Al­ lah ' ın oğlu" dernek olan "Kurdun oğlu" denilmiştir. Bu hal, İslamiyet­ ten önceki inanış tarzıdır ve millidir. Bugünkü islii.mi inanış ve izah tar­ zı ile bir ilgisi yoktur. Tamamen islii.miyetten önceki devirlere aittir. Millet olarak, islii.miyetten önceki tarihimizi red ve inkar etmiyorsak, islii.rniyetten önceki değerleri ve tarihi kıymet hükümlerini de red ve in­ kar edemeyiz. Hatta bunların kabul edilerek yaşatılmasında tarihi zaru­ retler vardır. Aksi halde tarihimizden kopmuş oluruz. Tarihinden kopan milletler kökleri sökülmüş çınarlar gibi kurumaya mahkumdur. Biz Darwin'in nazariyesini kabul edenlerden değiliz. İnsanın maymundan geldiğini kabul etmediğimiz gibi Türkler'in de kurt nes­ linden geldiğini kabul etmiyoruz. Kurdu sadece bir ideoloji kavramı olarak kabul ediyoruz. İnanıyoruz ki ister bitkiler aleminde olsun, ister hayvanlar aleminde olsun, herşey kendi cinsinden bir tohumdan yara­ tılmıştır. Allah, ademi (insanı ve insanoğullarını) kendi üreme ve yaşa­ ma şartları içinde yarattığı gibi bütün bitkiler ve hayvanları da, öylece kendi üreme ve yaşama şartları içinde ve kendisine has bir şekilde ya­ ratmıştır. B unun gibi, Türk neslinin ilk atası da kurt değil, insandır. Fa­ kat Türkler bu insana kurtluk izıafe etmişlerdir. Bu bir teşbihtir. Basit '

ifadesi ile "aslan gibi adam" derken ne demek istiyorsak "kurt gibi dev­ let adamı" veya "kurt gibi adam" derken de o anlatılıyor. Öyle ise halii. kurt ile ne uğraşıp duruyorsunuz, diyenler olabilir. Hak geldi, batıl kalktı. Güneş doğdu karanlıklar kayboldu. O Darwi­ nizm ile o putperestlik kalıntıları ile ne uğraşıp duruyorsunuz? diyenler


Türklüğü11 Sembolü Bozkıırl

53

olabilir. Kur'an geldi, ama tarih kalkmadı. İslfim dini geldi ama millet­ lerin eski medeniyetler yok olmadı. Kur'an'da bile eski kavimlerden medeniyetlerden bahsedilir. Unutulmadı ve inkar edilmedi. Hatta tarih tetkik edildikçe islamiyetin büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır. İslami­ yetle beraber yeni düzenler, yeni düşünceler geldi ama, eski düzenler, eski düşünceler yok olmadı. Aksine önem ve hız kazandı. Medeniyet­ ler birbirini yok etmezler. Birbirini tekamül ettirirler. Nitekim bizzat islam medeniyeti sadece müslüman Araplar'ın değil, müslümanlığı ka­ bul eden lranlılar'ın, Türklerin ve sair milletlerin müşterek medeniye­ tidir. Müslüman olduğu zaman her millet, kendisinde evvelce mevcut olan medeniyete, tabir caiz ise, İslami bir ruh venniş, İslami bir kisve giydirmiştir. Dolayısiyle islfim medeniyetinin gelişmesine katkıda bu­ lunmuş ve onu geliştinniştir. Türkler' in isliim ilim kültür ve medeniye­ tine katkıları herkesçe malumdur. Mesela: a) lslfimiyet resmi heykeli ve mumyacılığı men etmiştir. Halbuki islfimiyetten önce Türkler resim, heykel ve mumyacılık yapıyorlardı. İslamiyeti kabul ettikten sonra bu san'atlarına devam etmişler, dolayı­ sıyle islam sanatına resimlerini (gravür) ve rölyeflerini (heykeli) sok­ muşlardır. İslam san'atının gelişmesine hizmet etmişlerdir. Şimdi Sel­ çuklar'a ve Osmanlılar'a müslüman değillerdi, Şaman idiler diyebilir miyiz'? Bağdat ve Basra medreselerinde müslüman Uygurlar'dan hoca geüıerek resim yaptıran, resim san' atının gelişmesine yardım eden Ha­ lifeye müslüman değildi, Şaman idi mi diyeceğiz? . . İslamiyeti anlayış­ taki hata onlarda mı, bizde mi?


54

Dr. 1'a/ısi11 Ü11al

b) Müslümanlıktan önce Türkler' de tımar toprak düzeni vardı. İs­ lamiyetten sonra tımar düzeni Türkler tarafından geliştirilmek suretiy­ le aynen tatbik edilmiştir. O zamanki müslümanlar buna putperestlik veya şaman düzenidir kullanılmamalıdır diye itirazını etmişlerdir. c) Yukarıda da izah ettiğimiz gibi kurt veya Ergenekon müceret ve maddi varlıklar değildir. Türk kültürü içinde erimiş manevi kavram­ lar ve varlıklardır. B unlar Türk kültürünün bir parçası ve bir bölümü­ dür. Anlatış ve izahları kuvvetlendirmek için teşbih olarak kullanılmış ve kullanılmakta olan tabirlerdir. İslam kültür ve medeniyeti için de Türk kültür ve medeniyetinin bir kısmını kabul, bir kısmını red etmek, bütünü parçalamak demek olur. Tanrı dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar müslüman olduğumuzu her zaman söyleyip duruyoruz. Bunun manası neden tefekkür edilmez? Türk ve müslüman bir millet olarak bizim için Hıra dağı, Hıra dağındaki mağara, mağaranın ağzındaki örümcek ağı ve bu ağın üstünde yuva yapan güvercin, hatta Mekke'deki Kabe' de bulu­ nan Hacer-i Esved (kara taş) ne kadar kutsal ise, Tanrı Dağı, Buzdağı, Buzdağı'ndan tozu dumanı birbirine katıp inen B ozkurt ve Ergenekon da o kadar kutsaldır. Biz milll ve dini değerleri birbirinden ayırmayız. Ayırmayı da doğru bulmuyoruz. inanıyoruz ki, herşey madde ve mana ile kaimdir. Maddesiz, mana, manasız madde tasavvur edilemez. Mil­ letler madde ise, din ve kültür onun manasıdır. Dinsiz ve kültürsüz bir millet, milletsiz bir din olamaz. d) Biz hem Türklüğümüzle, hem müslümanlığımızla öğünüyoruz. ikisini birbirinden ayırmıyor ve ayrılmasında felaket görüyoruz. Çün-


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

55

kü biliyoruz ki, insan olarak ve millet olarak, milliyet ve din faktörü özellikle islam dini, asırlarca bize kuvvet veren başlıca iki faktör ol­ muştur. Milliyet ve din bizim dinamizmimizin iki motorist gücü olmuş­ tur. Türkler, müslümanlığı kabul ederek, bugüne kadar devam etmiş, başkalarını temin etmiş ve korumuşlar, Türklüklerini muhafaza etmiş­ lerdir. Allah 'ın kılıcı olan Türkler de, müslümanlığı birçok kere yok ol­ maktan kurtarmışlardır. Tarih bunun delilleriyle doludur. Komünizan mahfiller Türk tarihi okusunlar, Türkleşeceklerdir. Müslümanım di­ yenler Türk tarihi okusunlar, ufukları genişleyecektir.



Türkliiğü11 Sembolü Boı.kurl

9.

57

KURDUN ÖZELLİKLERİ

1 - Sessizliğin ve ataklığın sembolüdür. 2- Askeri ilerleme sembolüdür. 3- Askeri yaklaşma, baskı ve şaşırtma örneğidir. 4- Cesaretin, soğukkanlılığın ve kurnazlığın örneğidir.

5- Düşmanın zayıf yanını bilme örneğidir. 6- Haberleşme örneğidir.

7- Sabrın sembolüdür. İhtiyatın sembolüdür. -Çok düşmanlığın sembolüdür. 8- Ders alınacak yerler vardır. 1. Herşeyden önce Bozkurt, avına görüne görüne açıktan yaklaş­

maz ve hücum etmez. Sair birçok hayvanlar gibi avına sine sine, sessiz sedasız, arazideki sütrelerin, derelerin, ot yığınlarının gerilerine sakla­ na saklana yaklaşır. Avının üzerine atılır ve en kısa zamanda avını hak­ lar ve oradan uzaklaşır. O halde kurt, sessizliğin ve ataklığın sembolü­ dür. Baskın sembolüdür. 2. Kurt çoğu zaman yalnız dolaşmaz, yazları iki veya dört olarak,

kışları dört veya sekiz, hazan sekiz veya on adet sürü halinde dolaştık­ ları zaman sürünün başında yeleleri kırlaşmış, tecrübeli bir kurt bulu­ nur. Bu tecrübeli kurt sürüye en uygun şartlarla en bol avı bulur. İki-dört adet oldukları zaman daima ikişerden iki kola ayrılırlar. Birisi sütre gerisinde pusuya yatarken öteki etrafı gözetleyerek ilerdeki bir derenin içine ilerler. Oraya yatar, sonra arkada kalan ve sütre gerisinde


58

Dr. Talısi11 Ünal

yatan etrafı gözetleyerek kalkar, daha ileri gider, bir ot yığını içine ya­ tar. Böyle böyle avlarına yaklaşırlar. Avlarını gafil avlayıp haklarlar. O halde kurt, bir askeri ilerlemenin sembolüdür. 3. İki veya dört adet dolaşan kurtlar, koyun sürüsüne, bahsedilen

şekilde yaklaştıktan sonra iki ise ikisi birden, dört ise dördü birden sal­ dırmazlar. İki ise biri saklanır birisi saldırır. Dört ise, ikisi saldırır ikisi saklanır. Saldıranlar koyun köpeklerini arkalarına takarlar ve kaçarlar. Sürü, köpeksiz kalmıştır. Pusuda yatanlar sürüye saldırırlar. Avlarının (koyunun) boynundan yakalar, kuyruğu ile koyunun arkasına vurur ve koyunu kaçırır. Bunu da çok defa geceleri yaparlar. O halde kurt, aske­ ri bir baskın ve düşmana şaşırtma örneğidir. Eğer rüzgar esiyorsa, sü­

rüye, rüzgarın estiği yönden değil, aksi yönden yaklaşır. İslamiyetten önceki Türk savaş taktiği ve tabiyesi ile kurdun avına yaklaşması, avı­ nı basması ve kaçırması düşmanı şaşırtarak başarı elde etmesi arasında büyük benzerlikler vardır.

4'

4. Kurt avına yaklaşırken, korku asarı göstermez. Hatta durumu

müsait görürse, avının karşısında zıplar, oynar ve dans eder, avını şa­ şırtacak bahaneler bulur. Mesela, başıboş bir koyun bulursa, hemen üzerine atılıp parçalamaz. Koyun kaçarsa önüne koşar çevirir, yanına yaklaşır, çarpar yere düşürür, bir müddet onunla oynadıktan sonra bir bahane bularak onu yer. Kurtla kuzu hikayesi malı1mdur. Kuzuyu, su­ yumu bulandırıyorsunuz bahanesiyle yemiştir. O halde kurt, cesaretin, soğukkanlılığın, kurnazlığın, bahane bulmanın örneğidir. 5. Kurt düşmanı ile savaşırken, düşmanın en zayıf tarafının karnı

olduğunu bilir. Mesela, köpek kendisini yakaladığı zaman hemen yere


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

59

yatar. Dört ayağını kendi kamı üzerine toplar, köpek boynuna sarılmak üzere hücum ettiği zaman, hem köpeği kendi boynundan uzak tutar hem de tırnaklarını köpeğin karnına saplar ve köpeği bacaklarının bü­ tün kuvvetiyle üzerinden öyle bir fırlatışla fırlatır ve atar ki, bu arada tırnakları ile köpeğin karnını baştan başa yarar ve köpeği top gibi ata­ rak biraz ileriye sırtüstü yere çarpar. Böylece düşmanını haklar. Kurtla köpek arasındaki savaşların bir çoğunun böyle bittiğini av­ cılar ve çobanlar iyi bilirler. O halde kurt, düşmanın zayıf yanını iyi bil­ menin bir örneği ve sembolüdür. Zayıf bünyeli küçük şadı, zırhlı ata binmiş ve zırhlı elbise giymiş Romen Diyojen'i böyle yere yatıp atının kamını yarmak suretiyle esir etmişti. Kurt, atın arkasından hücum et­ mez, önünden dans ederek zıplayarak kaçar! At yaklaşınca yere yatar. At üzerinden atlayıp geçerken, pençesiyle karnını yararak yere düşürür. 6. Kurtlar, özellikle kışın 8- 1O adetlik sürüler halinde dolaşırlar.

Bu arada bir tehlike sezerlerse ulurlar. Kurdun ulumasının mutlaka bir nedeni vardır. a) Ya etrafta can düşmanları olan köpek tehlikesi hissetmişlerdir

veya köpek görmüşlerdir. Onun için ulurlar. Uluyarak düşman tehlike­ sini hem cinslerine haber verirler, "dikkatli ve uyanık olunuz" derler, "tehlike var" demek isterler.

b) Veya görülen ve hissedilen düşman tehlikesine karşı hemcins­ lerini yardıma çağırmak için ulurlar. O halde kurt, askeri bir manada düşman hakkında haberleşme (istihbarat) örneğidir. Kurdun uluması hayati bir tehlikeyi haber vermesi demektir. Savaş var, hazır olunuz de­ mek ister.


60

Dr. Tahsin Ü11al

7. Kurt genel olarak bir avla iktifa eder. Fakat başında çobanı ol­

mayan sahipsiz bir sürü bulduğu zaman, çobansız sürüyü tamamen im­ ha eder. B u hareketinin bazı manaları (anlamları) vardır. Kurdun pek çok düşmanı vardır. Nitekim onu milli sembol kabul etmiş olan fürk' ün de düşmanı çoktu

•.

Her zaman bol av bulama�. Av bulamadı­

ğı zaman günlerce açlığa, mahrumiyete sabreder. Bu anlamı ile kurt, sabır ve tahammülün sembolüdür. Bol av bulduğu zaman birini yer, ötekileri de yarın için ihtiyat.yiyecek olarak saklar. Bu bakımdan kurt, ihtiyatın sembolüdür. 8. Çobansız bulduğu sürüyü imha etmesinin bir manası da; "Ey

sürü sahipleri ! .. " Yani, ey milletleri idare edenler (devlet adamları) ... Millete sahip olunuz. Onu başsız, sahipsiz bırakmayınız. Eğer siz ba­ şında bulunduğunuz millete sahip olmaz, onu kalkındırıp güçlendir­ mezseniz bir gün gelir, bir kurt onu mahv-ı perişan eder. Benim bu ha­ reketimden, milletleri idare eden devlet adamları ders-i ibret alsınlar, demek ister. Sürüden ayrılanı kurt kapar! Çobansız sürüye kurt dadanır vb. gibi atasözleri boşuna söylenmiş sözler değildir. Bunların siyasi, askeri olduğu kadar, ekonomik, sosyal, kültürel ve ideolojik derin ma­ naları vardır. Son 30-40 senedir çobansız (sahipsiz) kalan Türk mille­ tinin ekonomik, sosyal, kültürel ve ideolojik durumu bunun en yakın örneğidir. Vatan yine bir Ergenekon olmakta, bir Bozkurt'un varlığına hasret çekilmektedir.


Türklüğün Sembolü Bozlcurt

10.

61

TÜRKLERİN SECERESİ

Gerek Ebulgazi Bahadır Han 'ın "Türkler'in Soy Kütüğü" adlı ki­ tabında�2 ve "Türk Seceresi" adlı kitabında0, gerçek Reşid Üd-din' in kitabında ve gerekse Yazıcıoğlu Ali' nin kitabında44 Türk Seceresini an­ latan ve kısmen birbirini tamamlayan bilgiler vardır. B unlara göre de Türk seceresini şöyle sıralamak mümkün olmaktadır. 1. Adem: 1 000 yıl yaşamış olduğu söylenir. 2. Şit (Şeys): Hem peygamber, hem padişahtı. 9 1 2 yıl yaşamış ol­

duğu söylenir. 3. Anuş: Hem peygamber hem padişahtı. 9 1 2 yıl yaşamış olduğu

söylenir. 4. Kenan: Hem peygamberdi, hem padişahtı. 5. Mikdil: 840 yıl yaşamış oldtığu söylenir. B unun zamanında nü­

fus çoğaldı. Mikail Mezopotamya'da (Sus)'da bir ev yaptı. Zamanla ev adedi çoğaldı. Sus köyü hasıl oldu. Zamanla bu köy Sus şehri oldu. B u şehir Sümer devletini kuran Sus şehri devleti idi. Mikail zamanında in­ sanlar yeryüzüne yayıldılar. Köylüler, giderek şehirler kurdular. Mika­ il'in padişahlığı 920 sene sürdü. 6. Berdi: Hem peygamber, hem padişahtı. 960 yıl padişahlık yap42 43 44

Ebulgazi Bahadır Han, Türklerin Soy KütüQü , 1 00 1 Temel Eser, s. 20-95. Ebulgazi Bahadır Han, Türk Seceresi, Nakleden C. Kutay, Tarih Konuşuyor Der­ gisi, Sayı: 1-15. F. Sümer, OQuzlar, Ankara 1 967, s. 208 ve buradaki ekler.


62

Dr. Tahsin Ünal

tığı söylenir. 7. Aknulı (idris): Hem peygamber hem de padişahtı. 82 yıl padi-

şahlık ettiği söylenir. 8. Mataşallah: Peygamberlik ve padişahlık yılı belli değil. 9. Leymek: Kaç yıl peygamberlik ve padişahlık ettiği bilinmiyor. 10. Nuh: 250 yaşında iken peygamber oldu. 700 sene peygamber-

lik etti. Nuh'un üç oğlu vardı. Ham, Sam ve Yafes, Nuh iç oğlundan Ham' ı Hindistan taraflarına, Sam' ı İran taraflarına ve Yafes ' i kuzey ta­ raflarına gönderdi. Bunlar gittikleri yerlerde çoğaldılar. 1 1. Yafes: 250 yıl Asyada yaşadı. 8 oğlu vardı. Bunlar Türk, Ha­

zar, Saklap, İrus (Rus), Ming, Çin ve Tarih idi45• 12. Türk: Yafes, benden sonra Türk padişah olsun, sizler de oğul­

larım Türk' ün padişahlığını kabul ediniz ve ona tabi olunuz, dedi. Türk Isıg göl havalisine yerleşti.Türk'ün dört oğlu oldu. Tütek (Totok), Ci­ ğil, Barscak ve Emlak. 13. Tülek (Totok): 240 yıl padişahlık etti. 14. Amilca (ilçe): Han 15. Baku (Bakoy): Han 16. Gökluın (Kurukhan) 1 7. Alınca Han: İkiz iki oğlu vardı. Tatar ve Moğol adlarını koy­

du. Ölmeden yurdunu ikiye böldü. İki oğluna verdi. Fakat bunlardan sonra kardeşler arasında taht kavgaları başladı. 45

Görülüyor ki, ilk defa Türk adı geçiyor.


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

63

18. Adlı Han, 19. Adsız Han, 20. Bayduk Han, 21. Sevinç Han: birbiri arkasından hanlık ettiler46• 22. !tJoğol Han: Moğol Han ' ın, Karahan, Gürhan (Kürhan), Ka­

rahan (Özhan) ve Gözhan (Orhan) adında dört oğlu vardı. Bu kardeşler arasında da taht kavgaları oldu. B u savaşlara dokuz han daha karıştı. Büyük çalkantılar oldu. 23. Karahan 24. Oğuz Mete Han: 1 1 2 yıl hakanlık etti. Arkı) hoca adında de­

ğerli bir veziri vardı. Oğuzhan ve çocukları hakkında ayrıca aşağıdaki bilgi verilecektir. Adem'den Oğuz (Mete) hana geçen yıllar toplanırsa 5500--6000 sene tuttuğu görülür. Bu rakam bizim verdiğimiz M.Ö. 6000-7000 ta­ rihine çok yaklaşmakta, dini kaynakların ilmi kaynakların doğruladığı görülmektedir. 25. Günhan: Aşağıda ayrıca durulacaktır. 26. Kayı Han 27. Dibbaku Han 28. Kuzı Yavı Han: 30 sene hanlık etti. 29. inal Yavı Han: 7 sene hanlık yaptı. İki oğlu vardı, Alhan,

Daylı Kaya Han. 46

E. Bahadır Han, Türk Seceresi, Tarih Konuşuyor Dergisi, Sayı: 1/4 1 .


64

Dr. Ta/ısi11 Ünal

30. Daylı Kayı Han: Değerli üç veziri vardı. Korkut Ata, Bayın-

dır boyundan Büğdüz Bey ve İğdir Bey. 31. ilki Han 32. Kol ilki Han 33. Tuman Han 34. Kanlı Yavlı Han: 90 sene hanlık yaptı. Nur Yavı, Kara Alpas-

lan adında iki oğlu vardı. 35. Nur Yavı Han 36. Kara Han 37. Buğra Han 38. Kuzı Tekin Han 39. Aslan Han 40. Osman Han 41. lsli Han 42. Seyhan Han 43. Buran Han 44. Ali Han 45. Şah Melik Han: Karışık bir devir geçti. Üç kişi birbiri ardına

han oldular. Bunlar; 46. Kılkbey Han 47. KazaJıbey Han 48. Karaman Bey: (Karamanlılar'ın dedesi) 49. Tuğml Bey Han


Türklüğü11 Sembolü Boz/curt

65

50. Aslan Han 51. Asılzade Han 52. Aslan Han 53. Kükom Baku Han 54. Serenk Han 55. Tuğrul Han: (Selçuklular'dan) 56. Alpaslan 57. Melekşah 58. Sancar: Selçuklular Türkmen· diler. Halka faydaları olmadı.

Padişah olunca "Biz Kınık boyundanız ve Afrasyab (Alp-Er-Tunga) soyundanız" dediler. Padişahlıklarının meşruiyetini kabul ettirdiler.



Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

11.

67

TÜRK KELİMESİNİN ESKİLİGİ

a) Türk Kelimesinin Manası Türk kelimesinin manası, ne Tevrat'ta olduğu gibi insandan boş olan yerlere atılmış ve terkedilmiş, ne de Arap kaynaklarından kayde­ dildiği gibi Çin seddinin ötesine atılmış ve terkedilmiş demektir. Aksi­ ne Türk kelimesinin manası güçlü, kuvvetli, cesur, kahraman, faziletli, sıhhatli ve sağlam yapılı demek47 olduktan başka, daha geniş manasıy­ la törülmüş (yaratılmış), türemiş, çoğalmış millet yahut töreli48, kanun­ lu, nizamlı ve düzenli millet demektir49•

b) Türk Adının Eskiliği Türk adının, dolayısıyle Türk milletinin eskiliği hakkında başlıca iki görüş vardır. B unlardan birine göre "Türk adı ilk defa M.Ö. XIV. asırda Tik veya Tikler adıyla geçmeye başlamıştır. Bundan sonra M.Ö. 588-433 tarihlerinde, bir defa da M.S. 535 tarihinde ve nihayet 552 ta­ rihinde Göktürkler adıyla açıkça geçmeye başlamıştırı0• Fakat bu görüşe, Türk adı M.Ö. XIV. asırda değil, daha eski sene­ lerde geçmiş ve kullanılmıştır, diye düşünüldüğü için yerli ve yabancı tarihçiler tarafından pek itibar edilmemiştir. Şüphesiz adı M.Ö. XIV. 47 48 49 50

Bazı Türk kabileleri böyle isim almışlardır. Mesela Kınık, çalışkan, Kayı kuwetli, Salur muharip, Kangar kahraman, Erdemli faziletli demektir. Z. Gökalp: Eski Türklerde içtimai Hayat, Milli Tetebbular Mecmuası, Sayı: 3/454. 1. Kafeso!)lu; Reşit R. Arat için, Ankara 1 966, s. 31 7, Not: 75. Z.V. Togan; Umumi Türk Tarihine Giriş, lstanbul 1 946, 1/14, 386.


68

Dr. Talısi11 Ü11al

asırda bilinen ve söylenen milletin kendisi, daha önceki asırlarda vardı. Türk adının daha eski olduğunu savunan ikinci görüşe göre, Türk mil­ leti, insanlığın yaratıldığı günden beri vardı. Türk milletinin tarihi in­ sanlığın tarihi kadar eskidir. Bunu kavmi ve dini mitolojilerde ve tari­ hi oluşumları izah eden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır. Türk milletinin eskiliğini ve eski bir tarihe sahip olduğunu anla­ mak için, İslami devirlerde değil, isiami devirlerden çok evvelki devir­ lerde yazılmış olan kaynaklara kadar inmek Iazımdır. Meseıa, bilindiği gibi Tevrat'ta ve Kur'an' da adı geçen bir Adem vardır. Malfim, Adem ilk insandır. İran Avestası' nda bir de Ebül Beşer' den bahsedilir. Ebül Beşer ile Adem aynı devre isabet eden aynı adamdır. A ves­ ta ' nın okunmasına devam edilirse, Ebül Beşer'den sonra Cemşid'den ve Cemşid'in oğlu Feridun'dan bahsedildiği görülür. "Feridun ülkesi­ ni, Saim, Irak ve Turak (Türk) ismindeki üç oğlu arasında taksim et­ miştir. Irak 'a bugünkü Irak ve havalisi, Salm'a bugünkü İran ve hava­ lisi, Turak'a da bugünkü Orta Asya ve Çin havalisi düşmüştür. Feridun ölünce, oğulları taht kavgasına başlamışlar, Irak'tan kalkan ve kardeşi Saim' ı yenerek İran' ı da ele geçiren Irak, Turak (Türk)' ın ülkesine yü­ rür. Fakat Irak'la Turak birbirlerini yenemezler. Savaş, oğulları ve to­ runları zamanında da senelerce devam eder. Sonunda Turak'ın torunu Afrasyap (Alp-Er Tunga), Irak' ın torunu Muncihir'i mağlfip etti. Ta­ raflar arasında Ceyhun nehri sınır olarak kabul edildi. B u sınırın doğu­ suna Turan, batısına İran denildi " 5 1 • 51

1 . Kafesoğlu; Aynı eser, s . 300-3 10.


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

69

Görülüyor ki, Adem devrine yakın zamanlarda Turak'dan (Türk­ den) ve Irak'dan bahsediliyor. Bunlar ve bunların torunları, torunları­ nın torunları arasında cereyan eden İran-Turan savaşlarından, Afras­ yab (Alp-Er Tunga)'dan bahsediliyor. Bu, Türk adının eskiliğinin de­ lilidir. Turak (Türk)' ın torununun torunu olan Afrasyab, Saka impara­ torluğunun kahraman kağanlarından biridir52• Adem'den (Ebül Beşer'den) asırlarca sonra Nuh tufanı olmuştur. Tufandan sonra Nuh Peygamber "Dünyayı üç oğlu arasında taksim et­ ti. Yafes'e Orta Asya ve Çin ülkeleri düştü. Yafes'in de sekiz oğlu var­ dı. Birinin adı Türk idi. Yafes ölürken tahtını Türk'e bıraktı. Öteki oğullarına da Türk'e tabi olmalarını, onun emirlerini dinlemelerini na­ sihat etti"53• Anlaşılıyor ki, Türk adı dolayısıyle Türk milleti, Nuh tufa­ nından önce de, sonra da vardı. Bu varlığı, belli bir tarihle söylemek icap ederse, dünyada mevcut olan medeniyetlerinden biri, M.Ö. 7000 tarihinde Orta Asya'da kuru­ lan Anav medeniyetidir. Bu medeniyeti kuranlar Türkler'di. O halde Türkler, M.Ö. 1 0.000 senesinde beri varlar ve bilinmektedirler. Bunun, sosyo-politik ve tarihi oluşumu şöyle olmuştur; 1 0.000 7000 tarihleri arasıda Moğolistan' dan Ural'lara, Çin seddinden Hazar denizine kadar uzanan bu geniş ülkelerde, genellikle aynı soydan gelen, aynı dili konuşan, aynı dini esaslara sahip olan ve aynı kültür çerçeve52 53

A'rasyap (Alper-Tunga). Türkler arasında ilahlaştırılmış savaş ilahı kabul edilmiş bır kahramandır. Ebül Gazi Bahadır Han; Secere-i Türk-i: Nakleden C. Kutay. Tarih Konuşuyor Dergisi, Sayı: 1/4 1 -42.


Dr.

70

Ta/ısi11 Ü11al

si içinde kalarak eriyen, aynı geleneklere sahip olan binlerce Türk ka­ bilesi (aşiret, uz veya köylü) oturuyordu. Her aşiret (kabile veya köy) ayrı bir siyasi organizma olmuş, ayrı bir köy devleti kurmuştur. Bu köy devletlerinin (siyasi organizmaların) hepsinin adı, belki Türk değildi. Fakat yukarıdaki kayıtlardan anlaşıldığına göre bunların arasında adı Türk olanlar da vardı. Fakat bu siyasi organizmaların (köy devletleri­ nin) adı, M.Ö. 4000-625 tarihleri arasında Sakalar ve Saka İmparator­ luğu olarak geçer. Demek oluyor ki, yukarıda bahsedilen geniş ülkeler­ de oturan ve aynı soydan gelen bu insanlar 1 0.000 - 7000 tarihleri ara­ sında önce köy ve şehir devletleri kurmuşlar, sonra bu devletler, bir im­ paratorluk halinde birleşmişler veya birleştirilmişlerdir. Bu Saka İmpa­ ratorluğu' dur (4000-625). Saka lmparatorluğu'nun yerine M.Ö. 625-220 döneminde lskit İmparatorluğu geçmiştir. B undan sonra da M.Ö. 220 - M.S. 2 1 6 döne­ minde Hun lmparatorluğu'nun kurulduğu malumdur.


Türklüğü11 Sembolü Boı.kurt

12.

71

OSMANLILAR'IN NESEBi

a. Oğuzhan Osmanlılar'ın Oğuzlar'dan olduğu tesbit edilmiş olmakla beraber, padişahlık secerelerinin nereden ve kimin soyundan geldiği, bugün kat'i olarak tesbit edilmiş değildir. Hatta aşağıda ayrıca izah edileceği gibi gayr-i meşru olarak tahtı ele geçirdikleri, gasıb oldukları bile id­ dia edilir. B ununla beraber Osmanlılar' ın seceresinin tesbitine Oğuz Han' dan başlanır. Zaman zaman ve yer yer karanlık devirler geçirdik­ ten sonra Osmanlı seceresi tesbit edilir. Bilindiği gibi Oğuz Han'ın gökten inen Nur Hatun'dan Günhan, Ayhan ve Yıldızhan ile göldeki ağaçdan doğan Nur Hatun'dan Gökhan, Dağhan ve Denizhan olmak üzere altı oğlu vardı. Oğuz Han'ın akıllı bir veziri vardı. Adına Arkıt Hoca (Uluğ Türk) derlerdi. Bir gün Arkıl Hoca bir rüya gördü. Rüyasında "Altın bir yay ile üç gümüş ok" gördü. Altın yay doğudan batıya uzandığı gibi, üç gümüş ok da doğudan batıya uçuyordu. Rüyasını Oğuz Han'a söyledi. Hem rüyayı tabir etti hem de Oğuz Han'a nasihat etti: "Sizin nesliniz tarihte bir altın devir açacaktır. Neslinizin zama­ nında Türk milleti doğudan batıya akacaktır. Doğuda ve batıda altın


72

Dr.

Ta/ısi11 Ü11al

devrini yaşayacaktır. Fakat yay bir, ok üç olduğuna göre, doğudan ba­ tıya akış esnasında kim hakan olacaktır? Kimler bu hakana tabi olacak­ tır? B unu şimdiden sizin tayin etmeniz gerektir. Aksi halde siz bunu yapmadığınız takdirde korkarım ki, sizden sonra evlatlarınız taht kav­ gasına düşer de millet parçalanır, memleket elden çıkar" dedi. Oğuz Han: - "Altın yay Hakana, gümüş ok da Hakana tabi olacak evlatları­ ma deliilet ediyor. Atalarımızın geleneğini kalbim de tasdik ediyor. B ü­ yük oğullarım ve onların neslinden gelenler Hakan olsunlar. Küçük oğullarım ve onların nesilleri de Başvezir ve komutan olsunlar. Hakan­ ların en yakınları bunlar olsunlar" dedi. B undan sonra Oğuz Han altı oğlunu yanına çağırdı: - Günhan, Ayhan ve Yıldızhan siz doğuya, Gökhan, Dağhan ve Denizhan siz de batıya gidiniz. Ne avlanır ve ne bulursanız bana getiriniz, dedi. Çocukların üçü doğuya gittiler. Altın bir yay bulup getirdiler. Ba­ balarına verdiler. Batıya gidenler de üç ok bulup geldiler. Babalarına verdiler54• Oğulları geldikten sonra Oğuz Han oğullarını yeniden yanı­ na çağırdı: - Siz büyük oğullarım, altın bir yay bulup geldiniz. Kırıp paylaş­ tınız. Sizin adınız Bozok olsun (Bozuk yay olsun demeli idi). 54

S. Gunaltay, Murassaı Türk Tarihi, 1/3-8.


Türklüğü11 Sembolü Bol.kurt

73

- Siz küçük oğullarım, üç gümüş ok bulup geldiniz. Sizin adınız da Üçok olsun, dedikten sonra iliive etti: - Oku atan yaydır. Yay oku hangi yöne atarsa, ok oraya gider. Kü­ çüklerin büyüklere tabi olması töremizdir. Bu hem töremizdir, hem Al­ lah'ın emridir. Hem de yay hakanlık (padişahlık), ok ise yardımcılık (elçilik) bel­ gesidir55. Atalarımız bunu böyle töre bilmişlerdir. Öyle ise yay bulan oğullarım ve onlardan gelen nesilleri Hakan, ok bulan oğullarım ve on­ ların nesillerin hakanların en yakın yardımcıları olsunlar. Küçükler bü­ yüklere tabi olsunlar. Vasiyetim şu ki; ben ölünce taht kavgasına düş­ meyiniz. Yerime Günhan, Han olsun. Ondan sonra ömürleri vefa eder­ se Ayhan ve Yıldızhan Han olsunlar. Gökhan, Denizhan ve Dağhan onlara yardım etsinler. Sonra gele­ cekler arasında kim ve hangisi Han olmaya liiyıksa o han seçilsin. Di­ vanda Bozoklar'a mensup olanlar Han'ın sağında otursunlar. Üçoklara mensup olanlar Han'ın solunda otursunlar. Kıyamete kadar bu böyle olsun, dedi56• b. Günhan 2. Günhan Han oldu: 70 sene hanlık etti. Günhan Arkı! Hocayı ve­

zir olarak yerinde bıraktı. Birgün Arkı) Hocaya: - Babam Oğuz Han memleket ve millet işlerini sizinle konuşarak 55 56

O. Turan; Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi. lstanbul. E. Bahadır Han; Secere-i Türk, Tarih Konuşuyor Dergisi, 1/44.


74

Dr. Ta/ısilı Ünal

yapardı. Bana da yardım et. Bana da nasihat et. Arkıl Hoca: - B abanız Oğuz Han, 1 1 2 sene yaşadı. Yaz demedi, kış demedi. Yazın bir gölgede otuımadı. Kışın sıcak odasında yatıp uyumadı, sa­ vaştı. Nice ülkeler fethetti. Siz altı kardeşsiniz. Birlik olunuz. Birlik halinde olursanız millet parçalanmaz, memleket elden çıkmaz. Eğer aranıza nifak girerse parça parça olursunuz. Memleket elinizden çıkar. Sizler çocuklarınızla bera­ ber 30 kişi edersiniz. Ben derim ki, dünya malı hırs gerektirir. Hırs ni­ fak tohumları saçar. Korkarım ki mal için aranıza nifak girer. Varsın sürüler, atlar, mal ve meliil onların olsun. Adları, Hikapları, mühürleri bulunsun. Cömertlik, kalp kazanan akıllıdır, dedi. B unun üzerine Günhan bir kurultay topladı. Büyük küçük herkesi davet etti. Babalarının yurdunu ve malını kardeşleriyle bölüştü. Gün­ han babasının altın sarayının sağına ve soluna altışar çadır kurdular.

SiJ'.ğdaki

altı çadırın önüne kırk kulaç uzunluğunda bir ağaç diktirdi.

Ağacın başına altın bir top (tavuk) taktırdı. Altın topa bir akkoyun bağ­ lattı. Soldaki çadırların önüne kırk kulaç uzunluğunda bir ağaç diktirdi. Ağacın başına gümüş bir top (tavuk) taktırdı. G...ümüş topa bir karako­ yun bağlattı. Sağdaki Bozoklar, soldaki Üçok'ların gümüş topuna, soldaki Üçoklar sağdaki Bozoklar'ın altın topuna atlarıyla hızla koşarak nişan alıp ok attılar. Şenlik edip eğlendiler. Şölen 40 gün, 40 gece devam etti. 57

Yıldızhan Üçoklar'dandı. Han olmaması gerekirdi.


Türklüğü11 Sembolü Bo;Jcurt

c.

75

Diğer Hanlar

3. Kurultay kararı ile Ayhan Han odu. 4. Kurultay kararı ile Yıldızhan Han oldu. 5. Kurultay kararı ile Mengli han. 6. Kurultay kararı ile Denizhan Han oldu. 60 sene hanlık etti58• 7. İlhan Han oldu (Denizhan'ın oğludur). İlhan Moğollar' la savaş­ tı, yenildi. İlhan ve taraftarları imha edildiler. Yalnız İlhan' ın oğlu Kı­ yan ile yeğeni Nöküz aileleriyle beraber Ergenekon 'a kaçtılar. 400 se­ ne sonra Ergenekon' dan çıktılar. 8. Börteçine 9. Demirtaş Han (Börteçine' nin oğlu) 1 0. Yıldızhan Han oldu (Demirtaş'ın oğlu). Yıldızhanın kız toru­ nu A!ankova iki çocuğu ile dul kalmıştı, isteyenlerle evlenmedi. So­ nunda gökten nur şeklinde evine gelen bir gençle evlendi. Nurdan do­ ğan çocuğun adını (Nurdan olma) koydular. l l . Nurhan Han oldu. Nesline Hansoyu denildi. Nur ölünce oğlu. 1 2. Kıyanhan Han oldu. Alankova'dan Kıyanhan' a kadar aradan dokuz nesil geçtiği gibi Börteçine'den Kıyanhan'a kadar da 450 sene geçti. Bu aradaki hanları bilmiyoruz59• 58 59

E.Bahadır Han: Secere-i Türk, Tarih Konuşuyor Dergisi, Sayı: 4/300. F. Sümer, O()uzlar, lstanbul 1 967, s. 208, ekler. Z. Gökalp: Eski Türklerde içtimai Hayat. Milli Tetebbular Mecmuası, Sayı: 3/435. E.Bahadır Han: Secere-i Türk, Tarih Konuşuyor Dergisi, Sayı: 21105-106.


76

Dr. 1'a/ısi11 Ü11al

d. Oğuz Han'ın Oğulları 1 . Günhan:

2. Ay Han:

Oğullan

Manası

Ongunu

a. Kayı

Sağlam

Şahin

b. Bayat

Ekmeği bol

Şahin

c. Alkaevli

Başarılı

Şahin

d. Karaevli

Karaçadırlı

Şahin

a. Yazır

Ülkehami

Kartal

b. Döğer

Topl u olmak

Kartal

c. Dodurga

Hanlık yapmak

Kartal Kartal

d. Yaparlı 3. Yıldız Han a. Avşar

Çevik çaylak

Tavşancıl

b. Kızık (kınık)

Kuvvetli

Tavşancıl

c. Beğdili

Aziz

Tavşancıl

d. Karkın

Doyuran Aş

Tavşancıl

a. Bayındır

Niğmeti bol

Sungur

b. Peçene

Çalışkan

Sungur

c. Çavuldur

Ünü yaygın

Sungur

d. Çepni

Savaşkan

Sungur

a. Salur

Kılıcı iyi çalar

b. Eymür

Zengin, gani

c. Ala yuntlu

İyi hayvanlı

d. Üreğir

Düzen kurucu

B unlar Bozoklar' dır. 4. Gök Han

5. Dağ Han


77

Türklüğü11 Sembolü Bozkurl

6. Deniz Han a Yiğdir (İğdir)

İyilik, yiğitlik

Çakır

b. Buğdüz

Mütevazi

Çakır

c. Yıva

Üstün dereceli

Çakır

d. Kınık

Aziz

Çakır

B unlar da Üçoklar'dır60• Bunlar bir yandan Oğuz Han' ın torunlarının ismidir, bir yandan da Oğuzlar'ın 24 boyunun adıdır. Bozok.lar (Bozukyaylar) idare eden­ ler veya idareci kadrodur. Üçoklar ise, idare edilenlerdir. Ya uzun asır­ lar boyunca yapılan savaşlar sonunda Bozoklar (idareci kadrolar) tü­ kendi, yok oldu veya Osmanlı lmparatorluğu' nun son zamanlarında ol­ duğu gibi Bozok boyundan gelen Hanlar zayıfladı. Her nasılsa Hanlık, Gökhan soyundan gelen Üçok'lardan Bayındırlar'ın eline geçti. Onlar­ dan elde dolaşan meşhur Selçukname'ye göre: "Zamanla Hanlık dağıldı. Hanlık Dağ Han neslinden Salur boyu­ nun eline geçti. Sonra Deniz Han'ın neslinden Kınıklar'ın eline geçti. Böylece hanlık (padişahlık) yalnız Bozoklar'da kalmadı. Üçoklar'ın eline geçti. Hanlık sırası bozuldu. Üçoklar' dan da Han olmaya başladı. Daha sonra Bozok.lar' dan da, Üçoklar' dan da, ama aynı soydan han olanlar oldu. Fakat bunlar hep Oğuz Han soyundandılar." Oğuz Han' ın oğullarından ve torunlarından birçok kişiler hanlık ettiler. Başka bir deyişle her devirde bu 24 boyda yani hanlar neslinden 60

Yukarıda Selçuklar'ın padişah olduktan sonra Afrasyab soyundan olduklarını söy­ lediklerine temas edilmişti. Selçukname de onu teyit ediyor.


Dr. Tahsin Ü11al

78

kuvvetli biri çıkıp padişahlık etti. Uzun seneler hanlık Oğuz Han'ın so­ yunda kaldı. Salur neslinden de uzun zaman hanlık edenler oldu. Çünkü bu de­ virde Salurlar güçlü ve üstün idiler. Fakat sonra Oğuz içinde Sağkol han­ larından yani Bozoklar' dan han olacak kimse kalmadı. Bunun üzerine beyler toplanıp kurultay yaptılar, konuştular. Birbirine danıştılar. Töre­ nin ne olduğunu söyleştiler. Han olacak kimse bulamadılar. Türkistan karışıklık içinde kaldı. Nihayet hanlık etmiş kişilerden, Denizhan neslin­ den Kınıklar'dan Lokman Han'ı buldular. Lokman Han, cesur, kahra­ man ve tedbirli bir kimse idi. Ongunu çakırdı. Çakır, kuşların en yürek­ lisi ve en kahramanıdır. Gerçi Lokman Han Üçoklar'dandır. Bozok­ lar'dan sonra gelirlerdi. Fakat bunlar da Oğuz Han'ın neslinden geliyor­ du. Üstelik bunlar ana tarafından Afrasyab (Aip-Er Tunga) neslindendi­ ler61. İttifakla Lokman Han' ı, Türk illerine Han seçtiler. Lokman' dan sonra oğlu Selçuk Han oldu. Selçuk Oğuzlar arasında Bozoklar'dan (sağ koldan) Kayı Bayat boylarından başka Üçoklar'dan (sol koldan) da Ba­ yındır ve Çavuldur boyları vardı. Zaten Bozoklar'dan Günhan'dan son­ ra Kayıhan, han olunca kardeşi Bayat'ı sağkol beylerbeyliğine, Üçok­ lar'dan olan kardeşi Bayındır'ı da solkol beylerbeyliğine tayin etmişti. Hatta hanlık Bayındır boyunda iken Oğuz Han 'ın torunlarından sağ kola yine Bozoklar'dan Kayan Salçıkoğlu Deli Dündar'ı, sol kola Karagüneoğlu Karabudağı Beylerbeyi tayin etmişti62• 61 62

Z. Gökalp, Eski Türklerde içtimai Teşkilat, Milli Tetebbular Mecmuası, Sayı: 3/420-432. A. Rasim, Resimli Osmanlı Tarihi, 1 /4 1 -42, Faite: 1 1 .


Türklüğü11 Sembolü Bozkurl

79

Osman Gazi zamanında "Selçuk Sultanı" Alaaddin vefat edince Selçuk devleti dağıldı. Selçukların kuvvet ve kudreti kalmayınca civar­ daki beyler toplandılar. Osman beyin yanına gittiler; Ona: - Siz Kayı neslindensiniz. Bu, yani Kayı Han Oğuz Han'dan son­ ra Oğuz beylerinin en büyüğü, ağaları ve Hanları idi. Günhan'ın vasiyeti ve Oğuz töresi gereğince, Oğuz neslinden kimse kalmayınca hanlık (padişahlık), Kayı soyu varken başka bir so­ ya han olmak düşmez, dediler. Beyler, Selçuk devletinin yıkılmasından sonra onlardan bir fayda gelemeyeceğini de Osman beye söyledikten sonra, dediler ki; Sultan Alaaddin de babanıza ve size iyi muamele etti. Bu uçda size beylik ver­ di. Öyle ise siz, Han olmalısınız. B iz sizde hanlığa ehliyet ve liyakat görüyoruz. Bizler sizin etrafınızda toplanalım, ittifak yapalım. Çünkü hanlık ya ittifak ile veya istihkak (hak) ile olur. Bizler size tabi ve mu­ ti olalım, dediler. Osman Gazi onların teklifini kabul etti. B unun üzeri­ ne Oğuz beyleri yardımcıları vesair orada bulunan bütün beyler, ayağa kalktılar. Oğuz gelenekleri gereğince ellerini göğüsleri üzerine bağla­ yarak, üç kere başlarını eğerek Osman Gazi'yi selamladılar. Sonra Bal­ dan şerbet ve kımız getirip bardakla Osman Gazi'ye sundular. Çavuş­ lar: - Ey Osman Bey, kımızlar ve baldan şerbetler içenlere afiyet ol­ sun. Size de padişahlık mübarek olsun, diye dua ettiler63• Sultan Yavuz Selim, Şah lsmail'e yazdığı bir mektupda sen ken63

Feridun Bey, Münşe at, s. 379.


80

Dr. Talısi11 Ünal

dini Afrasyab soyundan sanıyor ve iddia ediyorsun. Halbuki sen İran 'ın bir emirisin. Bense ulu bir soya mensubum. Ben Sultan Selim Şah lbni Beyazit ibni Mehmet ibni Murad ibni Mehmet ibni Yıldırım Beyazit ib­ ni Murad ibni Orhan ibni Osman veilahiri. Afrasyab'ı (Alp-Er Tunga­ yım) ifadelerini kullanarak kendisinin Afrasyab soyundan olduğunu id­ dia etmiştir64• Koca ve güçlü Yavuz'un kendisini Afrasyab soyundan olmakla müdafaa etmek zorunluluğunu duyması cidden calib-i dikkat­ tir. Bütün bunlardan çıkarılacak olan sonuç şudur. En eski devirler­ den Osmanlılar' a kadar devletler ve imparatorluklar kuran Türk hakan­ ları, kendilerinin ya Alp-Er Tunga neslinden geldiklerini veya Oğuz Han neslinden geldiklerini söylemek ve iddia etmek zorunda kalmışlar­ dır. B u Afrasyab (Alp-Er Tunga) soyu (nesli) ile Oğuz Han soyunun aynı soy olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu, Türklerin, özellikle Hakan olanların soylarını iyice ve dikkatle araştırmak ve (Eğer eldekj kaynaklar bunu temin edecek kadar kifayetli olursa) tesbit etmekle mümkün olacaktır. Şimdilik bunun tesbiti mümkün değildir. Yalnız şunu da ilave edelim ki, Osmanlılar döneminde gerek Fa­ tih Sultan Mehmet, Uzun Hasan'a karşı gerek Yavuz Selim Şah lsma­ il 'e karşı kendilerinin Oğuz Hanın çocuklarından Bozoklar'dan, Kayı soyundan geldiklerini buna mukabil Uzun Hasan 'la Şah lsmail 'in Oğuz Han'ın çocuklarından Üçok'lardan yani Bayındır soyundan geldikleri­ ni iddia ve müdafa etmek lüzumunu duymuşlardır. Bundan V ve XI. asırlarda bile devlet ve imparatorluk kuran Türk Padişahları arasında


Türklüğü11 Sembolü Bozkurt

81

soy ve meşruiyet mücadelesi yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Hatta bu mücadele Anadolu'da devlet kuran Karamanoğulları ile (çünkü Kara­ manoğulları Salurlar soyundandır), Osmanlılar, Osmanlılar ile Bozok havalisine yerleşen Bozoklar arasında da yapılmıştır. Osmanlılar'a karşı Celiili isyanlarının çoğu Bozok mıntıkasından çıkmış veya Celiilile�en çok Çorum, Tokat, Sivas, Kayseri gibi yerle­ rin halkından destek göıınüşlerdir. Osmanlılar'a ilk isyan eden Bozok­ lu Celiil' dir. Bozt,.,lu Celal' in komutasında 25.000 kişi toplanmıştı. B undan sonra Anadolu'da isyan edenlere Celal ' in yolunda yürüyenler aynı fikirde olanlar manasına "CeHili" denildiği malfimdur. Bunlardan Karayazıcı ile Kalenderoğlu meşhurdur. Karayazıcı; "Osmanoğulla­ rı ' nın Anadolu'daki padişahlığı artık nihayete enniştir. Onlar varsın Rumeli'de padişahlıklarını sürsünler. Onların Anadolu'yu idare etme­ ye selahiyetleri yoktur. Anadolu saltanatı bizimdir" diyordu. Kalende­ roğlu'nun iddiası ise, daha orijinaldir. Kalenderoğlu: "Osmanlıoğullan fasık, fitneci ve sözlerinde duıınazlar. Bu mute­ gallibe ve gasıplar padişah olup gururları haddini aştı. Aleme zulm, cevr-i cefa etmektedirler. Bizim kendilerinden ümidimiz kesildi. Artık bu can bu tende iken kendilerine itaat etmekten yüz çevirdik. Gayri ita­ at etmeyiz. Allah yardım ederse o koca fertutu (Sadrazam Kuyucu Mu­ rat Paşa'yı) bertaraf edip, Üsküdar'dan berisini Osmanlılar'a kurban edeceğiz. Anadolu'yu Osmaniya' nın zulmünden kurtaracağız. Muvaf­ fak olamazsak, bizim yaptıklarımız dillere destan olmuştur, bu bize ye­ ter" diyordu.


82

Dr. Tahsin Ünal

B ütün bunlar, bir yandan Osmanlılar'a kadar gelen hakan veya padişahların kendilerini Alp-Er Tunga'ya kadar dayanan bir hakan so­ yuna (Oğuz Hakan'ı da aşarak) mensup olduklarını iddia etmek, bu­ nunla hakanlıklarının meşru olduğunu göstermek zorunda kaldıklarını, bir yandan da Anadolu' daki 'Türk idaresinin Osmanlılar' dan önce Ka­ ramanlılar' ın veya Bozoklar'ın hakkı olduğunu ima etmesi bakımından pek önemlidir. Keza bu, bu milletin, kendisini idare edecek olanların karışık insanlardan değil, soyu sopu belli, ciddi insanlardan olmasını is­ tediğinin ve bunun hasretini çektiğinin ifade ve izahıdır.


Türklüğün Sembolü Bozkurt

83

KISA BiBLiYOGRAFYA 1.

Tahsin Ünal, Türk'ün Sosyo-Ekonomik Tarihi, Milli Ülkü Yayınevi, Konya

1 975. 2.

M.N. Sepetçioğlu, Yaradılış ve Türeyiş, Ankara 1 965.

3.

H.Z. Ülken, Türk Tefekkür Tarihi, lstanbul 1 933.

4.

1 . Kafesoğlu, Türk Tarihinde Moğollar ve Cengiz Meselesi, ( l . Ü . E . F Dergisi), Sayı: 8.

5.

Sami Uysal, Türk Destanlarında Bozkurt, T. Düşünce Dergisi.

6.

N .S. Banarl ı , Türk Edebiyatı Tarihi, lstanbul.

7.

Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, lstanbul.

8.

Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, lstanbul 1 963.

9.

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, lstanbul.

1 0.

O. Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, Ankara 1 942.

11.

M.Şerif Fırat, Doğu illeri ve Varto Tarihi, Ankara 1 961 .

1 2.

lslam Ansi, Karahanlılar, Karahitaylar mad.

1 3.

F. Kırzioğlu, Kürtlerin Kökü, T.K. Dergisi, Sayı: 6/29-53.

1 4. Kaşgarh Mahmut Divanı. 1 5.

E. Bahadır Han, Türklerin Soy Kütüğü, ( 1 001 Temel Eser).

1 6.

E. Bahadır Han, Secere-i Türk.

1 7. Ziya Gökalp, Eski Türklerin içtimai Teşkilatı. 1 8.

F. Sümer, Oğuzlar, Ankara 1 967.

1 9. Ş. Günaltay, Mufassal Türk Tarihi. 20.

Ahmet Rasim, Resimli Osmanlı Tarihi.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.