Uğur Güler
ELÇİBEY
[i] ÖTÜKEN
YAYIN NU: 625 EDEBi F.SERl.ER: 292
ISBN 975-437-547-X
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A.Ş.
İstiklal Cad. Ankara Han 99/3 80060 Beyoğlu-İstanbul Tel: (0212) 251 03 50 Faks: (0212) 2510012 Ankara irtibat büromuz: Yüksel Caddesi: 33/5 Yenişehir - Ankara Tel: (0312) 431 96 49 İnternet: www.ouıken.conı . tr E-posta: otuken@oıu ken.com.tr Kapak Tasarımı: grataNONgrara Dizgi - lcrıip: Ötüken Kapak Bask ı sı : Birlik Ofset Baskı: Özener Matbaası Cilt: Yedigün Mücell ithanesi
isıaııbul 2006 -
UcuR Güı.rn; 1977 yılında Çorum' da doğdu. İlk, ona ve lise tah silini aynı şehirde yaptıktan sonra Azerbaycan Devlet Üniversi tesinde tarih aldı. Bu süre zarfınca çeşitli sivil toplum örgütle rinde üst düzey görevlerde bulundu. Türk Ermeni İlişkileri, Safevi lerde Merkezleştirme Siyaseti adlı iki araştırma eseri, "Kafkaslarda ilk Türk Şehirleri", "Türk Milli Eğitimi Üzerine Düşünceler" ad lı yayınlanmış ilmi makaleleri bulunmaktadır. Halen tarih öğret meni olarak görev yapmaktayım . . .
iÇİNDEKİLER Önsöz
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
. .
.
.
.
.
.
. .
.
.
.
.
.
.
.
11
.
1. BöLOM Ailesi, Doğumu ve Çocukluğu Mısır'a Gidişi
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
... . . .
.
.
.
.
.. .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
21
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
22
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
25
.
Ü niversitede Göreve Başlaması
.
.
.
.. .
.
.
.
Elçibey Tutuklanıyor . .
.
.
.
..
.
.
.
.
..13
. .
Elçibey Gizli Dernek Kuruyor
.
.
.
.
.
.
.
.
. 20
Mahkeme Süreci ........................................32 KGB Zindanları ve Taş Ocakları Suikast Girişimi
.
.
.
.
Hapishane Sonrası
.
.
Elçibey Evleniyor
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
35
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
37
.
.
.
.
. . . . . . . . .
.
.
.
. . . . . .
.. ...
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.. ...
.
.
.
.
.
.. .
.
.
.. .
.
..
. .
.
.
.
.
.
.
Bağımsızlık Mücadelesinde Elçibey'in Rolü
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
38
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
39
....
.
.
.
.
.
.
.
.
.41
..
.
.
.
.
.
D.BöLOM Ermeni Saldırıları ve Meşhur Meydan Harekatı
.
.
.
. . . . .
49
Elçibey Ermeni Saldırı larına Karşı Halkı Teşkilatlandırıyor ....... 50 Azerbaycan Halk Cephesinin (AHC) Kurulması
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Elçibey Yine Cezaevinde
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
. . . .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
72
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
77
.
.
.
.
.
.
..
.
.
.
.
79
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
..
.
.
.
.
.
Moskova'nın Halk Cephesini Parçalama Planı Yanvar Faciası
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
... .
Azerbaycan ve Sovyetler Üzerine Bir Değerlendirme Seçimler ve Sovyetlcri Diriltme Çabaları
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.52 .
53
. .67
8
•
Ei.ÇİHF.Y
Bağımsızlığın İlanı ve Muttal ibov'un İstifası
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
83
Ebülfez Elçibcy'in Cumhurbaşkanı Seçilmesi
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
88
Demokratik Kişiliği . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . .. . .... . . . . . . . .. 9 3 Latin Al fabesine Geçil mesi
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
T ü rkçenin Devlet Dili Olarak Kabul Edil mesi Elçibey İktidarına Dahili ve Harici Kıskaç
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Onun En Büyük Hayali Türk Birl iğinin Gerçekleşmesiydi Elçibey'in İktidardan Uzaklaştırılması
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
97
102 107
111
115
III. BôLOM Bir Yıllık Elçibey İktidarının Muhasebesi
.
Onun Gayesi Azerbaycan'ın Birleşmesiydi F.lçibey'iıı "Dünyasını Değişmesi"
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
123
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
l 27
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
134
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
136
Ebülfez Elçibey İçin Yazılmış Birkaç Şiir
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
150
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
155
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
158
Elçibey İçin Ne Dediler
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Elçi bey' den Veciz Sözler . .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Sözlük
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Yüreğini Türklüğe Adamış Güzel İnsanlara
ÜN SÖZ 1999 yılında, halk cephesinin iki katlı taş binasının kon ferans salonu ağzına kadar dolu olduğu halde herkes sessiz bir şekilde o uzun boylu, karayağız önderi, Azerbaycan'ı ba ğımsızlığa kavuşturan efsanevi lideri beklemekteydi. Ben ise çok heyecanlıydım çünkü Türk Dünyasının XX. Y üzyılda ye tiştirdiği en büyük fikir ve mücadele adamlarından birinin konferansında onu dinleyecektim. Az sonra herkes ayağa kalktı ve "Elçi Bey Elçi Bey" nidaları içinde o çilekeş, müca dele insanı salona girdi. Yaşadığı bütün sıkıntılara rağmen hfila bir delikanlının heyecanı vardı onda . ..
XX. yüzyıl Türk Dünyası için çok dehşetli hadiselerin meydana geldiği bir asır olmasına rağmen, yıldızlaşarak Türk Dünyasına ışık saçan büyük liderlerin sayesinde Türk lük, aydınlığa da çıkabilmiştir. Büyük liderleri bir zamana veya mekana hapsetmek mümkün değildir. Onlar kendi dönemlerinden sonra da Türklüğe ışık saçmaya devam edeceklerdir. İşte böyle birli der olan Ebülfez Elçibey'l görmek, tanımak herkese nasıp olmayan bir ayrıcalık olsa gerek . . . onun mücadelesini fikir lerini, cesaretini tanıyan Türk Gençliği, özlerindeki gücün
12 • ELçiBH daha çok farkıııa
vararak
Türklügü daha güzel yarınlara gö
türecektir. Bu maksatla Üniversite yıllarmda kaleme aldıgını bu kitap, Elçibeyl lam man a sı ile ctegllst> de bir ııebze tanı tabilecekse ne mutlu bana . . . Ebülfez Elçibey"i ve onuıı mücadelesini daha iyi anlaya bilmek için. Azt"rbaycan cognıfyası esasında Türk tarihini ve xx .yüzyılın baslarında siyasallaş m aya başlayan Türkçülük hareketlerini az da olsa bilmek faydalı olacağı kanaatinde yim. Kafkas bölgesi. tarihinin her döneınlndt" güçlü devletle rin mücadele alanı olmuştur. Asya , Avrupa
ve Afrika kıta·
!arına yakın ve ipek yolu üzt"riııde olan bölge, sırasıyle
İsklt
ler'ln(Saka). Huıılar·ın. Pcrsleı-"iıı, İskcmler"ln, Hazar Türk leri'nln. Roma İmparatorluğu"ıııın. Araplar'ııı ve Selçııklula r'ın hakimiyetine gırmıştır. Bölge daha sonra Osmanlı-Safe
�
vi mücadelesine sahne o ııuştur. Daha sonraki dönemde Al tın Orda devletınlıı yıkılması üzerine
Ruslar
ile İraıı"da Türk
hanedanlığına son veren Farslar. Az e rbaycan bölgesini 1928 yılında imzaladıkları Türkmençay antlaşması ile ikiye ayıra rak, bölgede kendi hakimiyetlerini kurmuşlardır. Böylece Kuzey Azerbayc an Rus çarlığına. Güney Azerbaycan ise Fars hakimiyetine gtrmtş oldu
ve
Azerbaycan'da 191 B y ı l ına
ka
dar sürecek olan Çarlık dönemi başladı.
XX. yüzyılın başlarında bütii n Türk Dünyasını etkileyen "Türkleşmek. muasırlaşmak. Emin
Resulzade'nln
İslamlaşmak"
öndcrligindcki
fikri, Mehmet
Müsavat
Parllsfnin
programı oldu. 191 B yılında Azerbaycan Türkleri, Çarlık re jiminin yıkılması üzerine Müsavat Partisi önderliğinde ken di devletlerini kurdular. ( l 918 yılında kumlan Azerbaycan Cumhuriyetine Osmanlı devleti her alanda destek vermişllr.) Kurulan bu devlet Türk dünyasınm ilk cumhuriyeti olma özelliğini göstermiştir. Fakat iki yıl sonra,
( 1920 yıl ın da ) Bolşevik
Ruslar·ın
AZt"rbaycan'ı işgali üzerine bu devlet son bulmuştur. Rusla r.
ELÇİBF.Y • 13 1920- 1938 yılları arasında başta Müsavat Partısl'nin yöneti cileri olmak üzere bir çok aydım, sanatçıyı, din adamını ya idam etliler ya da Slblrya'da kaderlerine terk ettıler. Amaç, müsavat fikrini yok ederek, kafalardaki bağımsız lık fikrini ıınuttıırmaktı.
l 930'1arın sonlarından itibaren,
cografyanın adı olan Azerbaycan. millet adı olarak kullandı rıldı . Müsavat
geleneğinin
yok
t'dlldiğlni
düşünen
Ruslar,
1970'1i yıllardan itibaren Elçlbey'ln bu geleneği canlandır maya çalışacağını hiç akıllarına bile getırmemtşlerdl. Elçi bry, Azerbaycan Türklerine, yeniden bağımsızlık fikrini aşı lamaya başlayacak ve bu mücadele Azerbaycan'ı bağımsızlı ğa götürecekti . Türk dünyasının her alanda illşkllerinin geliştirilebilme slnde, Azerbaycan coğrafyası çok ehemmiyetli bir yer teşkll eder. Türk diinyasının lam ortasında. stratejik öneme sahip Azerbaycan aynı zamanda çok zengin enerji kaynaklarına da sahiptir. Bu yüzdendir ki, dünyadaki malum giiçler tarafın dan devamlı kontrol al!ında tutulmaya çalışılacaktır. Bu nunla birlikte Türk dünyasındaki şii Türklerin en yoğun ol duğu bölge de (Güney Azerbaycan da dahli olmak üzere) Azerbaycan coğrafyasıdır. Türk dünyasını bekleyen en ö nemli tehlikelerden biri de işle bu mezhep farklılığından do ğabilecek olumsuz gelişmelerdir. Bu mezhep farklılığı. Türk dünyası üzerine kafa yoran gayri Türklerin dikkatinden kaçmamaktadır. Karabağ mese lesinden sonra mezhep ayrılıklarım körükleme senaryosu nun devreye sokulması çok muhtemeldir. Kısaca bahsetmek istediğim
bu meseleler.
Elçibey'in,
onun fikirlerinin, mücadelesinlıı, gerçekleştirmek istedikle rinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı kanaalindc yiın . . .
14 • ELçiBEY
Bu vesile ile bana değerli zamanlarını ayıran Elçibey'ln o çilekeş dava arkadaşlarına ve dosllarına, kitabımı yayınla yan Ötüken Neşriyata, bana her zaman destek olan eşime ve dostlarıma teşekkürlerimi sunuyorum ve sizleri kitapla baş başa bırakıyorum.
28 Kasım 2005 / UGUR
GÜLER
1. BOL.OM
AiLESi.
ÜOOOMU
VE
ÇOCUKLUGLJ
"Eğer olmasam da men esirligde Gemlerin elinde esir galmışam Bu nece heyatdır? Nece emandır? Hele uşağlıgdan men gocalmışam" Elçibey
EBÜLFEZ beyin baba tarafı, günümüzde İ ran sınırları içeri sinde kalan Güney Azerbaycan'dan idi ve Safeviler devleti zamanında öneml i mevkilerde görev yapmışlardı. On lardan Seyid Şemseddin "Dinin ve devletin güneşi", onun oğlu Seyid Şerafeddin ise "Dinin ve devleti n şerefi" resmi devlet nişanı ile mükafatlandırı lmı şlardı. Ebülfez beyin dedesinin babası olan Mir Ali Hoca (Aliyev soyadı ondan kaynaklanı r) , çobanlardan derileri toplayarak kuru tur, onlardan köyün yoksul çocuklarına çarık, kalpak, di kerek hayrına verirmiş. Bazen kendi çocukları nı da yanı na alarak damı uçmuş, hasar görmüş evlerin tamirine yar dımcı olurm uş. Mir Ali Hoca, Rus hükümetine vergi ver mediği için, Ruslar onu bir ağaca bağlayarak dövdükleri halde o, yine de vergi vermeye yanaşmamış, bunu gören köy halkı onun vergi sini kendi aralarında toplayarak öde mi şler. Ebü l fez beyin ana tarafı i se Anadolu 'dan idi ve onlara "Kasımlılar" deni rdi . Anası Mehri nisa hanım (1889-
1 6 • ELçiBF.Y
1987) Pi rdavdan 'da doğdu. Ermeni zulmünden kaçıp kar deşiyle b i rlikte Keleki köyüne gelirken ayak ların a don vurmuş ve kangren olm aya başlamış, bi tkilerin dilini iyi bilen Mehrinisa hanı m, ayağının bütün parmaklarını "ge merti" den ilen bir bıçakla kesmiş ve hayli zaman sonra ye ti şen hekim bu olayı duyduğu zaman hayrete düşmüş. Ke l ekiye gelen Mehrinisa hanım bu rada akrabası olan Bün yad ile evlendi. Ondan, İ brahim ve Murat adında iki oğ l u oldu. Bünyad'ın ölümüyle dul kalan Mehrinisa han ım, amcası nın oğl u Medet tarafından Kadirkulu ile evlendirildi. Bu evl ilikten ilk önce Alm urat dünyaya geldi. Nahçıvan'da bulunan Keleki köyünün "Halil Yurdu" yaylasında, 24 Haziran 1938 yılında Mehrinisa han ı mın Kadirkulu'dan ikinci oğlu dünyaya geldi ve ailesinin bü tün fertlerini n razı olduğu bir isim bulu namadığı için kırk günden fazla adsız kaldı . Köy halkının "Baba" diye adlan dırdığı M i r Yahya Baba, gü n ler sonra ona Ebülfez adını koydu. Stal in di ktatörl üğünün halkı ezdiği, i şkencelerin, sürgünlerin, idamların birbirini takip ettiği bir zamanda, hem de seçim gününde doğan bu çocuğun, gelecekte Sov yetleri n yı kılmasında rol oynayacağını ne Stal in ne de baş kaları bi lebilirdi . Almurat bey, kardeşiyle alaka l ı ilginç bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: "Biz yaylaya çıkardık, o zamanlar ben anamla birlikte ko yunlarla meşgul olurdum . Ebülfez'i beşiğine koyup biz kendi işi mizle uğraşırdık. Biz ne zaman onun yanından ayrılıp gitsek bir yılan onun beşiği altına gelerek çöreklenirdi, buna defalarca şa hit olduk. Bu meseleyi köyümüzün yaşlılarına söylediğimiz za man. "O yılana dokunmayın, o, Ebülfez'i koruyor" dediler. Biz de o yılana dokunmadık. Sonralar o. ilk okul çağına geldiği za man. dışarıdan yılanları eliyle tutarak anamın yanına gelirdi . Anam da: ''Oğlum yazıktır, onu aldığın yere götür"' deyince o da yılanı aldığı yere bırakırdı."
Eı.çiBEY.
17
Keleki'de komşusu olan Minaye hanım ise küçük Ebülfez' i n çocukluk yılları i le ilgi li şunları söylemektedir: "Ebülfez çok akıllı, ama yaman utangaç idi. Yaşına yakışma yan düşünceleri ve çalışkanlığı ile akranları a�asından seçilirdi."
Kadirkulu bey, ikinci dü nya savaşı na mecburen katıl mak üzere 1943 yılında evden ayrıldı. Küçük Ebülfez onun yüzünü ne yazık ki bir daha göremedi. Beş yaşında babasız kalan ve çocukluğu çok zor şartlarda geçen Ebül fez, aile terbiyesini anasından aldı. Ebülfez bey, kendisi nin yetişmesi nde anasının ve köyünün önemini i leriki yıl larda şu şekilde anlatacaktı: "Dede Korkut hikayeleri bizim evde çok anlatılırdı. Anam dan çok menkıbeler dinledim. Öyle bir köylü ailesinde ne olur ki? Akşam olunca çocuklara destanlar anlatılırdı, mesela anam dan dinlediğim "Melik Mehmet Destanı" gibi. Köyümüzde bü tün Azerbaycan Türklerinde olduğu gibi kurban, ramazan ve nevruz bayramı kutlanır, ramazanda oruç tutulurdu. Böylece ben müslüman-Türk kültürünü anamdan, baba ocağımdan, kö yümden aldım . . . "
Okul Hayatı
Sekiz yaşına geldiğinde, Keleki'de okul olmadığı için, komşu Unus köyünün oku l una başlayan Ebülfez, yedi yıl olan bu oku lu çok zor şartlar altında bitirdi . 1955 - 57 yıl larında Nahçıvan'ın en gözde okulu sayılan Ordubad şeh rindeki 1 nolu lise düzeyi ndeki orta mektebe devam etti. Ordubad'daki okulda Ebülfez'in sınıf arkadaşı olan Şaban Rı zayev 'in anlattıkları çok ilgi çekicidir: "Ben ve arkadaşlar bir arada oynardık. Ama Ebülfez aramı za katılmazdı. Onu da aramıza katmak isterdik fakat bu arzumuz hiçbir zaman gerçekleşmedi. Bu zayıf - arık çocuğu yalnız gece-
18 • ELÇİBEY
li - gündüzlü okumak ilgilendirirdi. Evde, okulda hatta teneffüs lerde dahi okuyordu ve onun için de bütün derslerden beş alı yordu. O, ders haricinde de bir çok kitap okuyordu ve öğret menlerle tartışmaya giriyor, kendi fikrini ispatlamaya çalışıyor du. Bazı öğretmenler onun bu hareketinden hoşlanmasalar da o, fikirlerini her zaman savunurdu. Ebülfez daha sekizinci sınıf tayken bize, Azerbaycan'ı ikiye böldüklerini, Azerbaycan halkı na büyük haksızlıklar yapıldığını, Azerbaycan' ın birleşip bir dev let olması gerekliğini söylerdi. Bugün bana çok garip geliyor, Ebülfez o zamanlar "Bu halkı biz, gelecek nesiller birleştireceğiz" diyordu ve o zaman bu sözler bize masal gibi gelirdi."
Onun o yıl lardaki mill iyetçi düşünceleri çevresi n i n dikkatini çekiyordu. Bu konuda ağabeyi Almurat bey şun ları an latıyor: "O yıllarda okulda, köyde onun adını "Millet" koymuştular, kimse ona Ebülfez demez, millet derdi."
O dönemlerde küçük Ebü l fez bu bilgileri kitaplardan öğrenemezdi çünkü bu tür kitaplar kesi nlikle yasaktı. Sonralar Ebülfez bey bu konuda şunları söyleyecekti: "Dünya görüşümün şekillenmesinde, Ordubad orta mekte bi öğretmenlerinin çok büyük rolü vardır."
O , arkadaşlarına karşı samimi davranan, yalandan nef ret eden, ant içerken yalnız Allah'ın adını söyleyen, n a maz kılıp oruç tutan bir öğrenciydi.
Üniversiteye Girişi
Bütün çocuklar gibi gelecekte olmak i stediği mesleği sık sık değiştiren Ebülfez, son Rararı nı vererek şarkşunasl ığı (Doğubi limciliği) seçti. O, Fuzul i'nin arap ve fars k�li meleriyle dolu sözleri ni anl amak, klasik edebiyat ve me"
ELçiBEY •
19
deniyeti öğrenmek istiyordu. Bu kararını nasıl verdiğini Ebülfez bey şöyle anlatacaktı : "Onuncu sınıfta duydum ki Azerbaycan Devlet Üniversite sinde (şimdiki Bakü Devlet Ü niversitesi) şarkşunaslık fakültesi açılacak. Nizami, Haganl, Fizuli ve başka şairlerimizi anlamak maksadıyla bu fakülteye girmek için hazırlandım. 1 957 senesin de üniversitenin şarkşunaslık fakültesinin arap dili ve edebiyatı bölümüne girmeye hak kazandım."
O zamanlar bu fakültenin on bir kişilik kontenjanı için doksan kişi müracaat etmişti. Bu zamana kadar başarı lı bir öğrenci olmasına rağmen çevresindekilere: "Eğer üni versiteye giremezsem Kazakistan topraklarına gideceğim" diyordu ve neticede üniversiteye girmeye hak kazanmıştı. Üniversite yılları çok zor şartlar altında geçiyordu. Ai lesi nin maddi durumu da iyi değildi. Parasız kaldığı dö nemlerde mağrurluğu ve aynı zamanda utangaçlığı sebe biyle Bakü'deki akrabalarından da yardı m i stemiyordu. 1992 yılında bir gazeteye verdiği röportaj ı nda o, şunları söyleyecekti: "Beş yıl üniversite talebesi oldum. B u beş yılda sırtım n e pal to gördü ne de plaş."
Aynı fakültede onunla birlikte oku muş arkadaşı Prof. Dr. Aydın Abiyev o yıl ları şöyle anlatıyor: "Ebülfez bey Arap dili ben ise Türk dili bölümünde okuyor dum. İ htisas dersleri haricinde bütün dersleri beraber görüyor duk ve yur'tta da beraber kalıyorduk. Ebülfez bey daha ilk za manlarda bazı özellikleri nedeniyle benin; dikkatimi çekmişti. O, milletini sevmesi ve derecesiz bağlıl�ı. ana diline çılgıncasına vurgunluğu, insanlara sevgisi, sadeliği, cana yakınlığı, doğrulu ğu, açık yürekliliği aynı zamanda şenliği, güler yüzlülüğü ve nik binliği ile diğerlerinden seçilirdi. Onun cesareti, hiç kimseden korkmadan - çekinmeden fikirlerini söylemesi bizi hayrete düşü-
20 • Eı.çiBEY
rürdü. Üniversite hocalarıyla özellikle de tarih, felsefe, siyasi iktisat derslerinin hocalarıyla milli, siyasi ve ictimai meselelerle bağlı mübahiseler eder. onlara o zaman tehlikeli sayılabilecek sualler verirdi ve hiç çekinmezdi. Defalarca şahit olmuşumdur ki. yolda bir kimse bir kıza sataştığı zaman veyahut iki - üç kişi bir kişiyi sıkıştırdıgı zaman Ebülfez bey zayıf olana, yardıma ih tiyacı olana hiç düşünmeden yardım ederdi. Tanımadığı ve bil mediği bir kızı. zor durumda ise müdafaa eder ve bizi bu konu da kınardı. Böyle durumlarda o: "O kız her şeyden önce mille timizin bir evladıdır, bizim de bacımızdır. Ve o zayıftır, kadındır, onu korumak hepimizin görevidir. Sizin kenarda durmanız beni çok üzmektedir. sinirlendirmektedir" derdi. O zamanlarda bile milliyetçi olan Ebiilfez bey. vatandaşların kötü şartlar altında ya şadıklarını ve korkudan ses çıkaramadıklarını, milletini ve vata nını seven insanların zindanlarda ve sürgünlerde çürütüldüğü nü, güney Azerbaycan'ın adını dahi söylemenin yasak edildiği ni. Moskova'nın. Azerbaycan'ın kültürünü ve dilini yok etme planları yaptığını ve bunu uyguladığını söyler, bu yüzden saat lerce hiçbir �ey söylemeden düşünürdü."
O yı lları Ebü lfez bey şöyle anl atacaktı : " Ü niversitenin ikinci ve üçüncü sınıflarında iken tarihi v e si yasi meseleler heni daha çok kendisine çekti. Birkaç okul arka daşımla siyasi ve milll içerikli ateşli tartışmalara başladık. Bizde böyle bir fikir olu�tu ki, milletimiz köle halindedir, ülkemiz ise müstemlekedir. . . Azatlık uğrunda mücadele etmeye söz verdik lakin amatörce mücadeleler şeklinde. Ancak bu mücadelede profesyonel olmanın yollarını da arıyorduk . "
ELÇİBEY GİZLİ DERNEK KURUYOR
Ebü l fez 1960 senesinde, öğrenci yurdu nun kırk bir n u naralı odasında birl ikte kald ığı Rafık İsmayı lov, Zakir \1emmedov, Mal ik Mahm udov ve başka arkadaşlarıyla Jirlikte gi zli, siyasi dernek kurma çal ışmalarına başlaya-
ELçiBEY . 21
rak, üniversite öğrencileri arasında faaliyet göstermeye, onları Azerbaycan'daki müstemleke siyasetine karşı mü cadeleye çağırmaya başladı. Yurt öğrenci leri nden Rüstem Emi nov ve Alim Hasayev de onlara katıldılar. Sovyet'lerin kestiği başa sorgu - sual olmayan bir dönemde bu i şe baş lamak, i nsanın kendi hayatıyla oynaması anlamına geli yordu. Bu yolda canı ndan geçmeye her an hazır olan Ebü lfez'i dünyada herkesten çok sevdiği, mukaddes say dığı anası bile yolundan döndürememiş ve sonunda ona hayır dua ederek: "Sen halkın adamısın, Allah adamısın. Seni Allah'a emanet ediyorum, şimdi kendin bilirsin, bir daha senin işlerine karışmayacağım ." diyecekti . Ebülfez v e arkadaşları, teşkilatın ku rulma sürecini ta mamlayarak derneğe son şeklini verdiler. ( 1962) Onlar Azerbaycan'ın ünlü aydınlarının desteğini alarak, onların bilgi ve tecrübeleri ı şığı nda gençleri vatan ın ve milletin i s tiklali i çin hazırlamak isteğindeydiler. Ancak aradan çok geçmeden on lar üniversiteyi bitirip ayrı ayrı yerlere gön derildiler ve teşkilatın faaliyetinde duraklama yaşandı .
MISIR' A GİDiŞİ
1962 yılında üniversiteyi bitiren Ebülfez'in, Sovyetler Birliği 'nin yardımıyla Mısır'da yapılan Esvan (Assuan) Baraj ı 'nda tercümeci olarak görevlendirilmesi kararlaştı rıldı. l Ocak 1963 yı lı nda Mısır'daki görevine başl ayan Ebülfez, burada olman ın avantajını kull anarak Arap dilini yakından tanıdı ve Mısır tarihini daha iyi öğrenme fı rsatı n ı buldu, bu konuda Arapça eserleri tahlil etti. Aynı za manda bu rada kazandığı para ile Azerbaycan 'ın Mısı r'da tanıtıl ması için faaliyete girişti. Bu iş tabii ki Sovyet resmi dairelerinin gözünden kaçmadı ve ona ihtar veri ldi. 1964 yılın da Mısır'a gelen Sovyet devlet başkanı aleyhine söy-
22 • ELÇİBEY
!ediği sözler bardağı taşıran son damla oldu ve vakti nden önce Bakü'ye çağrı ldı. (25 Eki m 1964)
ÜNiVERSİTEDE GÖREVE BAŞLAMASI
Mısır'dan dönen Ebü lfez, A zerbaycan Devlet Üniversi tesi'nde Asya ve Afrika ülkeleri tari hi alanında yüksek l i sans yapmaya başladı (1 Ocak 1965) v e ünlü tarihçi Ziya Bü nyadov onun rehber hocası oldu . Türkl erin d ü nya tari hindeki rolünü ilim alemine tanıtmak isteyen Ebülfez, o dönemlerde az bilinen bi r mevzuya merak saldı. Mısır, Su riye, Lübnan ve Filistin'i hakimiyeti altında birleşti rmiş, otuz altı yıl hüküm sürmüş Tolu noğul ları Devleti' ni n ta rihini araştırmaya başladı. Sovyet tarihçiliği nde sadece dudak ucu ile yazılmış bu devlet hakkında araştırma yap mak büyük cesaret i stey�n bi r işti . Üç yıl boyunca Bakü, Moskova, Ti füs, Leningrad (Sen-Petersburg) şehirleri kü tüphanelerindeki yüzlerce kitabı ve elyazmaları inceledi . (Bu eser 1997 yı l ında Ötüken Neşriyat tarafı ndan "Tolun oğulları Devleti" adıyla yayı mland ı . ) Yüksek l i sans döneminden son ra, 1 Ocak 1968 yılında Azerbaycan Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Tarihi Kürsüsü'nde öğretim görevlisi olan Ebülfez bey, doğu bili mleri, tarih, kütüphaneci l i k fakü ltelerinde ders vermeye başladı. O gün lerde gizli derneğin üyeleri Bakü'ye dönerek fa aliyetlerine başlam ı şlardı . Malik Mahmudov da Bağdat'ta ki görevinden dönerken, Müsavat Parti si'nin* programı n ı Arapça kitapları n arasında gizlice getirmiş ve dernek bu program doğru l tusunda yeniden yapı landı rılmıştı.
•
1918 yılında Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Meh met E. Resulzade'nin Başkanlığını yaptığı Türkçü parti. . .
Eı.ÇİBEY • 23
Derneğin kurucularından olan Rafık İsmayılov o günleri şöyle anlatıyor: " . . . Ü niversiteyi bitirdikten sonra çoğumuz öğretim görevlisi olduk. Zamanımızı hem dernek işlerine, hem de ilmi çalışmala ra ayırıyorduk. Bu arada öğrencilere yönelik faaliyetlerimizi de devam ettiriyorduk. Ben 1. ve il. sınıflara ders verirdim. Gençle ri, ilacın küçük kaşıklarla verildiği gibi sadece belli bir düzeye ge tirirdim. ili. ve iV. sınıflara ders veren Ebülfez bey de bu işleri devam ettirirdi. İkimiz de aynı fakültede bulunduğumuz için irti batlı çalışır, sonra bu öğrencilerle teşkilatımızı güçlendirirdik. O zamanki öğrencilerin çoğu, şimdi Halk Cephesindedir. Bütün bunların yanında o zamanlar ayrı ayrı yerlerde bu azatlık müca delesi veriliyordu. Şairler şiir, yazarlar da roman yazıyordu. Bu nunla da üstü örtülü bazı fikirleri insanlara ulaştırırdılar. Yani ce miyette yavaş yavaş, bir zemin hazırlanıyordu."
Hocalı ğa sıradan bir meslek nazarıyla deği l, milletin bağımsızlık mücadelesine hizmet edecek gençleri yetiştir mek misyonu gibi bakan Ebülfez beyin faaliyetleri, fakül te dekan ının, okuldaki parti teşkilatının ve böl üm başka nının dikkatini çekmi ş, onun durumu dekanlıkta müzake re edilerek, ihtar veri lm işti. Gizl i derneğin faal iyetlerinin güçlenmesiyle Ebülfez beyin öğrenci ler arasında yaptığı çalışmalar da 1970'den itibaren daha sistem l i bir şekil al dı . O, gizli öğrenci grupları oluşturdu. Oluşturduğu grup lardan birinin başkanı olan Elesger Siyablı'nın bildirdiği ne göre gruplar şu şeki lde faal iyet gösteriyordu: "Faaliyetimiz, Kuzey Azerbaycan'daki müstemleke esareti ile birlikte Güney Azerbaycan'daki Fars esareti, Türk Dünyası'nın siyasi vaziyeti ve Türk milliyetçiliğinin meseleleri hakkında fikir ler üretmek, tartışmak ve bunları kütlelere yaymak, Azerbay can'ın tanınmış şahsiyetlerinin hayatı ve fotoğrafları hakkında bilgi toplamak, bunları yaymak, Azerbaycan'ın bütünlüğü me selesi ve Türk milliyetçiliği fikrini geniş kütlelere tebliğ etmekten ibaretti."
24 • Eı.ÇİBEY
Ebü l fez bey teşkilatta üçlük, beşl i k, yedilik ve dokuz l uk guruplar kurdu. Onu sadece gurup başkanları tanıyor du. Uygul anan taktik ile KGB bu teşki latı açığa çıkarama m ı ştı . Onun faaliyeti ü niversite yönetimini rahatsız etme ye devam ediyordu. İhtarların netice vermediği ni gören üniversi te yönetimi Ebülfez beyin karşısına sun'i engeller çıkarmaya başladı. 25 Ekim l 972'de tarih fakültesinin il mi şurası ona doçent u nvanının veri lmesini müzakere ederken, üniversite yönetimi onun du rumunu göz önün de tutarak, doçent unvan ının veril mesini engelledi . Tabi i ki, üniversi tede olanlardan KGB' nin haberi oluyordu ve bundan sonra da Ebülfez bey hakkında dosya tutulmaya başlanacaktı. 5 Kasım l 9 72'de tari h fakültesinin bir öğrencisi, Ebül fez beyin öğrenciler arasında yaptığı çalışmaları bir mek tupla KGB'ye bildird i . Mektupta ilgi çeken bir bölümde şunlar yazıyordu: "Ebülfez Aliyev Azerbaycan gençlerinin gayri resmi lideridir. Şahsen ben Ebülfez Aliyev'i başına öğrencileri toplayıp sahil res toranının yanındaki çayhanede oturduklarını gördüm. Orada toplanan gençler o teşkilatın üyeleridir. Ebülfez Aliyev gençlere büyük ümit bağlıyor."
Bu öğrenci bundan sonra 2 Aral ık 1 972, 1 6- 1 7 Şubat l 9 73'te de KGB'ye ihbarlarda bulunacaktı.
Teşki latın en faal zamanı nda, Azerbaycan Devlet Üni versitesi'nin Yakın Doğu Halkları Edebiyatı bölümü do çenti nden de KGB'ye bir mektup geldi ve mektupta şun l ar yazıyordu: "Azerbaycan'ın proleter beynelmilelciliği ananelerine sadık oğul ve kızları, Ebülfez Aliyev'in propagandasına uymuyorlar. Lakin neyin pahasına olursa olsun Ebülfez Aliyev'in öğrenciler arasındaki tebligatına son verilmelidir. Aksi halde Sovyet halkla rı dostluğuna büyük zarar verir. "
Eı.ÇİBEY . 2 5
Ebülfez beyin kurduğu gizli siyasi dernek ile başa çıka mayan Komünist Part i s i ' n i n ü n iversite teşki latı, i ş i KGB'ye devretti. 1 9 74 yılının başlarında KGB, Ebülfez be yi üç defa çağırarak uyardı ve kendisini düzeltmesi için al . tı ay zaman verdi. Buna rağmen yıl madan mücadel esi ne devam eden Ebülfez beye, tutukl anacağını fakat bu işler den vazgeçerse yüksek vazifelere gelebileceğini bildirdiler. Kendi hesaplamaları neticesinde Sovyetler Birliği 'nin l 980'li yıllarda dağılacağını söyleyen Ebülfez bey, halkın mü stakilliğe hazır olması için şi mdiden güçlü bir teşki l at kurmanın zaruretini bildirerek: "Halka lazım olduğunda meydana çıkalım, halkın ihtiyaçlarını müdafaa edelim" di yordu. Etrafındakilerin çoğu onu romantik, Donki şot, ha yalperest diye adlandırsa da o, bunlara aldırmayarak ka rarlılıkla kendi yolunda gidiyor ve gözlenen hiçbir tehl ike den çekin miyordu.
ELÇİBEY TUTUKLANIYOR
KGB'nin verdiği bi lgi ler ışığında Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhu riyeti başsavcılığı, 13 Kasım l 9 74 yılında Ebü l fez beyi tutuklama kararı çıkarttı ve bunu KGB'ye bi l di rdi. 20 Kasım l 974'te sabah saat 08: OS'te Besti Bağı rova sokağında bulu nan apartmanın, 5. katındaki 32 nu maralı evi n kapısı dövü ldü. O zaman evde Ebülfez beyin kardeşi Murat beyin kızı Saadet ve onun dayısının oğl u Seyfettin vardı . Bu baskını Saadet han ım sonraları şöyle anlatacaktı: "Seyfettin yorgana bürünmüş vaziyette gidip kapıyı açtı ve hiçbir şey olmamış gibi dönüp geri yattı . Gelenler KGB'den gel diklerini, arama yapacaklarını söylediler. Benim yatağım per deyle bölünmüştü. Onların sesini duyduğum zaman hemen em mimin bavuluna el attım . Burada onun iki yazısı ve Türkiye bay-
26 • ELçiBEY
rağı vardı, bayrağı koltuğumun altına gizledim. Perdenin arka sından hareketlerimi görüp ne yaptığımı sordular, ben de sinirli bir şekilde 'Giyinmeyeyim mi?' dedim. Sonra hiçbir şeye el değ mememizi tembihleyerek bizi oturttular ve hareketsiz kalmamızı söylediler. Komşumuz Rahim'i de şahit getirdiler. Kitaplıktaki ki tapları sayfa sayfa aradılar, bu sırada bir kitabın içinden Ata türk'ü n resmi yere düştü. O an heyecana kapılan komşumuz ra him, Atatürk diye söylendi. Başka bir kitabın arasından da Hü seyin Cavid'in":
"Biz kimsenin yok kimsesi Ey kimsesizler kimsesi" şiiri çıktı . Başka yerlerden de 15 sayfalık el yazısı çıktı. Sayfanın birinde yazılanlar KGB elemanlarını hayrete düşürdü, orada şöyle yazılmıştı: "Oğlum Yağmur, bu gün senin bir buçuk yaşın tamamlandı. Ben kendi vasiyetnamemi bitiriyorum. Benim öğütlerimi kulağına küpe et. İ yi Türk ol! Komünizm bizim düş manımızdır. Görüyor musun bizim ne çok düşmanımız var, sa vaşa hazır ol. Allah sana yar olsun. " Daha sonra evden "Birliğin üyelerine ilk söz" , "Azerbaycan' ın birleştirilmesi üzerine düşün celer", "Yurdun azatlığı ne demek" adlı bir çok yazı ve şiiri KGB ajanları götürdüler."
(Ebü l fez bey bu yazıların kendisine ait olduğunu mah kemede kabul edecekti.) "Birliğin üyelerine i lk söz" adl ı bildiri Ebülfez bey ta rafı ndan teşkilat üyeleri için kaleme alınmıştı. Bu bildiri de Ebü l fez bey teşkilat üyelerine şöyle sesleniyordu:
"Yurdun, topluluğun, elin, birlik, diriliş ve yükselişi uğrunda çarpışmaya her an hazır olan namuslu, cesaretli, siyasetçi erler,
H. Cavid: XX. Asır Azerbaycan edebiyatının en önemli isimlerinden bi ri olan Cavid, milliyetçiliğinden dolayı 1937 yılında Sibirya'ya sürgü ne gönderildi ve orada vefat etti.
ELçiBF.Y • 27
erenler, yiğitler! Birkaç parçaya ayrılmış, bölük - bölük olmuş yurdumuz, varlığı - benliği çiğnenmiş elimiz, özünün sayılama yan, hesaplanamayan dili, ağzı, sözü ile yardıma çağım. Baş alıp giden yüzyılların arkasınca sürünmek, yükselen dünyanın kuyruğunca yürümek, yurdumuza - elimize onun biz tek oğul larına, kızlarına yakışmaz".
"Azerbaycan'ın birleştirilmesi üzerine düşünceler" ad lı yazısı nda ise şunları söylüyordu: "XVlll. yüzyılda elimiz - yurdumuz ağır siyasi ve ictimai du
rum içerisinde yuvarlanıyordu. Hanlıklara ve yarı müstakil han lıklara bölündü. Bununla da Azerbaycan halkının gelecekte me şakkat, azap, eziyet içinde tarihin tekerleri altında ezilmesinin yolları açıldı. Böylelikle halkımız Rus ve İ ran devletlerinin hücumuna bir likte karşı koyma gücünü, imkanını kaybetti. Neticede iki devlet arasında bölüşüldü. Bu, ortaokul çocuklarından, tahsilsiz ancak anlayışlı, dünya görüşlü aksakallara dek insanlarımızın hepsi için bir hakikattir ki, herhangi bir elin - yurdun, halkın iki yere parçalanması, toplum için en ağır müstemleke durumunda yaşamaktan daha ağır, acı nacaklı ve dayanılmazdır. Bu bakımdan Azerbaycan halkı han gi durumda bulunursa bulunsun ilk önce birleşmek uğrunda mücadele etmelidir. Peki halkımızın birleşmesi için hangi yollar var? Bilindiği gibi, bu zamana kadar bir çok halklar ve milletler öz birliklerini silahlı mücadele yoluyla gerçekleştirmişlerdir. Bu yol ehemmiyetini az da olsa muhafaza etmektedir. Muasır dün yanın siyasi - ictimai durumu, gelişmiş uluslar arası kamu oyu nun gücü ve faaliyeti, insanların şuuru ve birbirini anlama sevi yesi öyle bir hale geldi ki, sulh yolu ile birleşmek ön sıraya geç miş, vasıtaya çevrilmiştir. Azerbaycan'ın birleşmesi için bu so nuncu yol eşi olmayan bir yoldur. Bunda Kore meselesi bizim için bir örnek olabilir. Azerbaycan'ın birleşmesi düzgün halledi lirse bu XX. asrın en büyük başarılarından biri olur. Beşer zeka sının doğru yolda inkişafı sayılır. Çünkü Asya, Avrupa ve Afri-
28 • Eı.ÇİBEY ka'ya giden yolların kesiştiği Azerbaycan, yüz milyonlarla, mil yarlarla beşer evladının rahatlığı, faaliyeti ve yaşayışında eşsiz yer tutacaktır. Peki Azerbaycan'ın birliği nasıl sağlanabilir? Bunun için ilkin ve ağır vazife Azerbaycan halkının üzerine düşüyor. Azerbaycan halkı bütün gücü, varlığı, gayreti ve namu su ile kuzey- güney arasında alakalar kurulmasına çalışmalıdır. Azerbaycan'ın birliği meselesinde ikinci büyük vazife onun kom şuları üzerine düşüyor. Bu onların vicdan, şeref, kardeşlik ve komşuluk borcudur. Üçüncü büyük vazife ise dünya kamu oyu nun gelişmiş güçlerine. Birleşmiş Milletlerin üzerine düşüyor. Bu kuwetler, düzgün, günün şartlarına uygun taleplerden doğan, beşeriyetin hayrına olan şerefli, hayırlı bir işin halline bigane ba kamazlar ve bakmayacaklar."
"Yurdun azatlığı ne demektir" adlı yazısında da şunla rı söylüyordu : "Bizim milli azatlığımızın kalesi, yurdumuzun birliği üzerine kurulmalıdır. Bunu nasıl kurabiliriz, yapabiliriz? Bunun için halkımız ken di geçmişine, geleceğine bugünkü anlayışıyla bakmamalı. onu yeni anlayışla araştırıp, yeni bakışla göz önüne almalıdır. Bizi yurdumuzun azatlığına götürecek yollar hangileridir? Yurdumuzu. milli sınırlarımızın içerisinde birleştirmeliyiz. Dünya üzerine dağılmış kendi vatandaşlarımızın yurtlarına dönmelerini sağlamalıyız. Yurttaşlarımızın her birine yakından alaka göstermeli. kardeş nazarıyla bakmalı ve haklarının elinden alınmasına yol verme meliyiz."
ajanları m erkezin telefon numarasını vererek, Ebü l fez beyin geldiği gibi kendi lerini araması nı söyledil er. Bu evde yapılan aramalar esnasında bi r başka arama da Ebü l fez beyin Keleki 'deki evinde yapıl ıyordu, ancak orada KGB
Eı.çillEY • 29
hiçbir şey bulamadı lar. Bu olaylar yaşanırken Ti flis'te olan Ebülfez bey, döndüğünde olayları yeğeni Saadet h anım dan soğukkan lılığını yiti rmeden dinledi. Evde dinleme ci hazı olduğundan şüphelendiği için Saadet hanıma kağıda yazarak evden neleri götürdüklerini sordu. Paspası kaldı rarak onun altı nda sakladığı "Birlik üyelerine" adlı yüz sayfadan fazla olan yazılarını sobada yaktı. Ajanların eline geçen aynı addaki yazı bu yüz sayfalı k yazının karalamala rı idi. Verilen numaraya telefon ettiğinde ise onu KGB merkezine çağırdılar. Ebül fez beyin yakın dava arkadaşı, Azerbaycan Kadın Haklarını Koru ma Cemiyeti başkanı ve Azerbaycan Halk Cephesi Partisi yönetim ku rulu üyesi Doç. Dr. Novella Caferova, tutuklanma hadisesini şöyle anlatıyor: "1974 yılında onu KGB tutukladı. O zaman bizim evde ka O, han
lıyordu. Biz başka bir yerde eşimle birlikte çalışıyorduk. gi evde kaldıysa
KGB
o evin sahibine gelerek onu çıkarmasını
isterdi. neticede ev sahibi de onu çıkartırdı.
O zaman biz, git bi
zim evde kal, zaten biz Bakü dışında çalışıyoruz dedik. KGB onu tutukladıktan sonra eşim: "Evde bulunan yasak kitapların bana ail olduğunu söyleyeceğim" dedi. (Evde yasak kitaplar da var dı) Sonra Ebülfez bey bir yolunu bulup haber göndererek: "Her şeyi ben üzerime aldım, sakın siz hiçbir şeyi üstlenmeyin, sonra bizi örgüt olarak tutuklarlar.
O zaman hepimizin işi kötü olacak
tır." dedi. "
1974 yılının 24 Kasımında ilk sorgusu yapılan Ebülfez beyin, ikinci sorgusu 25 Kasımda oldu. Bu sorguda şu ifa deyi vermişti: "Ben Turancılığın n e olduğunu, nerden doğduğunu, pantür kistlerin siyasetini, bana soru soran öğrencilerime ders zamanı izah ederek, onların ideallerinin neden ibaret olduğunu tahlil edip göstermeye çalıştım. Ben Azerbaycan'ın müstakilliği mese lesini izah ederken, güney Azerbaycan'ın müstemleke esaretin-
30 • Eı.çiBEY
den kurtulup, Sovyet Azerbaycan'ı ile birleşmesini arzu etmiş ve böyle bir arzunun da öğrencilerimde olmasını istemişimdir. Çün kü güney Azerbaycanlılar, şah yönetiminin zulmü altındadırlar. Onun bağımsız olup ondan sonra Sovyet Azerbaycan'ı ile birleş mesi benim için en büyük ideallerden biridir."
Bundan sonra KGB, Ebül fez bey hakkında menfi i fade verebi lecek olan şahitleri 1 974 yılının Aralı k ayında top lamaya başlad ı . Sorguların, tehditlerin, işkencelerin tes i rsiz kaldığını gören KGB, 1 975 yı l ı n ı n Ocak ayından itibaren daha ağır sorgu ve işkencelere başladı . 22 Ocak tari h i nde yapıl an sorgusunda Ebülfez bey şu i fadeyi verecekti: "Ben öğrencilerime her zaman. öz halkımızın tarihini vatan perverlik hissi ile derinden öğrenmelerini ve öğretmelerini tavsi ye ederdim. Her bir tarihçi, kendi halkının tarihi dönemlerini, onun dünya tarihi'ndeki rolünü düzgün belirlemeli, değerlendir melidir. Öğrencilerde vatanperverlik, kendi halkına güven hissi ni kuwetlendirmek için onlara,
1000 yıla yakın bir zamanda
İran'ı Azerbaycanlıların idare ettiğini, XIX. asra kadar Azerbay canlıların Kafkasya, İran, Orta Asya, Afganistan vs. ülkelerin iç timai ve siyasi tarihinde bu veya diğer merhalelerde esas rol oy nadığını söylüyordum."
30 Ocak tarihindeki sorgusu nda ise şunları söyleye cekti: "Daha çocukluktan Azerbaycan'ın ikiye parçalanması beni düşündürürdü. Üniversiteyi bitirdikten ve yüksek lisans devre sinden sonra hoca olarak çalıştığım yıllarda, okuduğum bir sıra tarihi kitaplar beni bu konuda düşünmeye mecbur etmişti. Azerbaycan'ın birliği konusunda düşünmeye başlamıştım."
KGB bu sı rada Ebülfez beye karşı ifade verecek şahit lerin sorgusuna devam ediyordu. 7 Şubat 1975 tarihinde, Ebü lfez beyin tarih fakül tesinde ders verdiği öğrencisi
ELÇİBEY
• 31
F.A . , sorgusunda kend isinin hata yaptığını, Ebü lfez beyin sohbetlerinin esassız ve uydurma olduğunu söyledikten sonra da, "Şimdi üniversi tede hocayım . Söz veriyorum ki, hakiki manada Sovyet cemiyetine yakışan, beynelmilelci öğrenciler yeti ştireceğim . Namuslu emeğimle kendimi düzelteceğim." dedi. KGB'nin izine düştüğü gizli teşkilatın üyelerine Ebül fez bey daha önce: " Umumi ideal meseleleriyle (Azerbay can'ı n birleştirilmesi, Azerbaycan 'ın Sovyetler Birli ği'nden ayrılması vb.) alakalı aleyhime ifade vermek zo runda kalı rsanız çekin meyin ve kendinizi kurtarın. Aman bizim bir teşkilatta olduğumuz bilinmesin." demişti . Ba zıları gönüllü bazılarıysa korkudan onu lekelemeye çalış tılar. Ama onu açıktan açığa cesaretle savunan kimseler de vardı. Bu korkusuz insan lardan biri de şu an Azerbay can 'ın tan ınmış yazarlarından olan Dilsuz Mustafayev'dir. O sorgusunda şu ifadeyi verecekti: " D . M . : Ben Ebülfez Aliyev'i iki - ü ç yıldır tanıyorum. Bir ha dise neticesinde onunla ailevi dostluğumuz başladı. Onu yaşa dığı kiralık evden çıkardılar. daha doğrusu eşyalarını dışarıya at tılar. O da ev arıyordu yanında kardeşinin kızı vardı. Ev bulama dılar, ben de onları sokakta bırakamazdım, evime aldım. Sonra ev bulup gittiler. O, bir ay süresince oldukça sinirliydi. Çok za man gelmeye utanırdı. O, benimle her zaman edebiyat hakkın da sohbet ederdi, klasik edebiyatı çok sever, muasır edebiyatı zayıf bilirdi. İlmi, şahsiyetten üstün tutardı. Çünkü bir sözü yan lış kullandığında ben ona bunu hatırlattığım zaman hatasını ka bul eder, mübahise etmezdi. KGB: Vaktiyle Ebülfez Aliyev sizinle görüştüğü zaman milli yetçilik, anti Rus, Azerbaycan'ın bağımsızlığı, onun güney Azer baycan ile birleşmesi ve SSCB terkibinden çıkması hakkında ko nuşmuş. Siz bu konu hakkında ne diyeceksiniz?
D . M .: Ben böyle bir sohbeti ondan dinlemedim. Söylediğim gibi·biz yalnız edebiyattan konuştuk. Bir defasında o, bana "Ba-
32 • Ei.ÇİllEY * bek" hakkında roman yazmak istediğini söyledi. Ben de tarihi romanlara merakım olmadığını söyledim."
Ebülfez bey günler boyu süren ağır sorgu ve i şkence lere rağmen ne kurduğu gizl i teşkilat, ne de o teşkilatın üyeleri hakkında hiçbir şey söylemedi. Pişmanlığı aklın dan bile geçirmeyerek baş koyduğu bu yolda sonuna ka dar gitmeye kararlı idi. KGB'nin, " 1 970'ten başlayarak Kuzey ve Güney Azerbaycan'ın birleşmesi, Birleşmiş Azerbaycan Devleti'nin teşkili ve Azerbaycan'ın SSCB ter ki binden çıkması konusunda konuşmalar yapmışsınız. Bu tür fikirleri yaymakta hangi maksadı güdüyorsunuz?" so rusuna 12 Şubat 1 9 75 tarihinde o, şöyle cevap verecekti: "Azerbaycan SSCB'den ayrılmasında öyle zannediyorum ki, Sovyet yönetimi de imkan tanıyacak ve hatta iktisadi ve siyasi yönden yardım da edecektir. Ben düşünüyorum ki, Azerbaycan SSCB'den ayrılsa bile Bulgaristan gibi sosyalist devlet olur."
MAHKEME SÜRECİ
1 9 Mart 1 975 yıl ında Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Baş Savcıl ığı Ebülfez Aliyev'e, ceza hukuku nun 67 (Milli ve ırki beraberl iği bozma) ve 1 88- 1 . (Sovyet devleti aleyhine faaliyet gösterme) maddelerinden dava açtı. Dava dosyası 14 Nisan günü mahkemeye verildi. Ebülfez beyin mahkemesi, Azerbaycan SSC. Yüksek Mah kemesi salonunda başladı. Mahkemenin ilk gününde yir mi dört şahitten beşi i ştirak etmişti. Mahkeme o gün Ebülfez beyin geniş ifadesini dinledi. Verdiği ifadeden bazı notlar:
•
Babek: VII . asırda Azerbaycan topraklarını işgal eden Emeviler'e karşı mücadele veren komutan .
Eı.çi BEY • 3.l ". . . Öğrencilerime Azerbaycan halkının geleceğinden, onun birleşmesi ve bu birleşmenin zaruriliğinden bahsettim. Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan'ın birleşmesi ve Kuzey Azer baycan'ın SSCB terkibinden çıkması meselesi ile alakalı defalar ca konuştum." "... Ben öğrencilerimden ana dillerinde okumalarını, ana dillerini unutmamalarını rica ettim. O nlara, ana dilini bilmeyip Rus Dilinde tahsil alan Azerbaycanlıların ahmak olduklarını söy ledim." ". . . Azerbaycan halkı Ruslaştırılıyor, buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor." " ... Azerbaycan Dili'nin asimile edilmesi hakkında olan soh betlerimi talebe-ve yoldaşlarıma karşı
1970 yılından beri yapı
yorum." " ... Öğrencilerime Rus Dilini bilmeyenlerin yüksek vazifele re gelemeyeceklerini, kötü hayat yaşadıklarını fakat bu dili bi lenlerin rahat yaşadıklarını söyledim."
,
·
-
" . . . Azerbaycan dili'ni konuşan halkların birleşip bir devlet kurmalarını ve bunun zaruri olduğunu söyledim." ". . . Ben öğrencilerime geçmişte olduğu gibi (Çar Rusya'sı zamanı) şimdi de Azerbaycan'ın Rus müstemlekesi olduğunu söyledim."
, " . . . Azerbaycan kültürü tarihen Rus kültüründen üstündür. . ". . . Kırım Tatarlarının haksız yere sürgün olduklarını ve on-
ların vatanlarına dönmelerinin maksada uygun olduğunu söy ledim." ". . . Bütün ifadelerimi tasdik ediyorum."
Mahkeme boyunca bir çok i lginç olay meydana geldi. Mahkeme sürecini başından sonuna kadar bizzat tak ip eden Elçibey 'in yakın dava arkadaşlarından Doç. Dr. H a nım Halilova mahkeme i le alakalı bir anısını şu şekilde anlatıyor: "Ben mahkemeye Ebülfez beyin annesini getirmiştim. Mah keme başladığı zaman o, "Ben bu mahkemede hiçbir şey söyle meyeceğim. çünkü annem buradadır. .. Ben onun kar�ısında
34 • ELçiBEY
küçük görünmeyi istemem." dedi. Ben de istemeden de olsa an nesini salondan çıkardım."
Novella Caferova hanım i se mahkeme zamanı meyda na gelen bi r olayı şöyle anlatıyor: "Mahkemede dikkatimi çeken bir husus da şu oldu. O za man bütün öğrenci ve hocaların ifadeleri alınıyordu. Mahkeme de bir kız ayağa kalkarak: "Ebülfez muallim, beni zorla toy (dü ğün) günümden buraya getirdiler. ifade verdiğim kağıdın üzerin de parmaklarımın kanını görebilirsiniz, parmaklarıma vura vura ifade yazdırdılar." dedi. Sonra mahkeme heyetine dönerek: "Ebülfez muallim bana hiçbir şey anlatmadı, ben kendim milli yetçiyim." dedi."
Mahkeme zamanı öyle olaylar oldu ki, bu olaylar Ebül fez beye güç verdi ve davasında yalnız olmadığı n ı gördü. "Erkekler Başını Bağlasın"
Bu olaylardan biri de şu şeki lde gerçekleşti. Mahkeme s ı rasında tanık öğrencilerden biri, Ebülfez beyin yü züne karşı: "Ben Ebülfez mualli mden nefret ediyorum, bizi bu nun elinden kurtarın. Çünkü o bize derslerde Sovyet Hü kümeti aleyhine konuştu" deyince, o anda bi r kız öğrenci de ona i tiraz ederek: "Sen hainsin, onun için de biz sen den nefret ediyoruz." dedi. Mahkemenim haki m i sinirle nerek "Bunu söyleyen kim?" diye sorduğunda o kız ayağa kalkarak: "ben" dedi. Hakim, onun dışarı çıkarı l masını i s tedi . Kız tam hakimin önünden geçerken el indeki başör tüsünü haki me uzatarak, "Bunu erkeklere ver, başlarını bağlasınlar!" dedi. Aleyhine konuşan öğrenciler hakkında Ebülfez bey 199 l yılının A ralık ayında "Hazar Dergisi ne", " . . . Benim aleyh ime konuşan öğrenciler i se devlet tarafından korku tulmu.şlardı . Öğrenciler mahkemede yüzüme karşı iddi'
ELçiBF.Y .
35
alarda bu lundukları an düşünüyordum ki, korkudan bun ları söylüyorlardı, konuştukların ı n hepsini onlara öğret miştiler. Onlardan hiç nefret etmiyordum . . . " diyecekti. "Nişan Yüzüğümü Veririm"
Bir başka ibretli hadise ise şu şekilde meydana geldi. Mahkeme zamanı binanın önünde bekleyen öğrencilerin yanına bir taksi yanaştı . KGB elemanl arı oldukları anlaşı lan birkaç adam araçlarından inerek öğrencilerin yanına geldiler ve öğrenciler ile aralarında şu ilginç konuşma geç ti: KGB görevli leri : "Buraya niye toplandınız?" Öğrenciler: "Muallimimizin mahkemesi var. " KGB görevlileri: "Onu kurtarmak için rüşvet vermeye paranız var mı?" diye sorduklarında bir kız arka taraftan ileriye doğru atılarak parmağındaki yüzüğü gösterip: "Ben yeni ni şanlıyım, gerekirse nişan yüzüğümü veririm" de yince KGB görevlileri hiç beklemedikleri bir cevap ile kar şılaştılar, içlerinden birisi yanı ndakilere "Yeter, gidelim" diyerek oradan uzaklaştılar. Kendisi için nişan yüzüğünü vermek isteyen kız hak kında Ebülfez bey sonraları : "Bu beni çok etkil edi, kızın bu teklifini duyduğum zaman ben yüreğimde yeni bir güç hissettim. Eğer bu halkın kızı aziz, m ukaddes saydığı yü züğü verirse, bu halkın yolunda her şeyden geçmeye de ğer." diyecekti. KGB ZİNDANLAR! VE TAŞ OCAKLAR!
Mahkeme beş gün sürdü ve Mayısın 1 S'i saat 1 7:00' de hakim: ·�zerbaycan Devlet Ü niversitesi'nin öğretim gö revlisi, Kadirkulu oğlu Ebülfez Aliyev'e görüşlerine göre, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ceza kanunu-
36 • Eı.çiBEY
nun 67 ve 1 8 8 - 1 . maddeleri esası nda bir yıl altı ay hapis cezası veri lmiştir" diyerek kararını okudu. Verilen cezanı n ilk altı ayın ı KGB zindanlarında, kalan bir yı lını ise taş ocaklarında tamamlayan Ebülfez bey son ralar bu konu hakkı nda bir gazeteciye şunları söyleyecek ti: "Bana toplam bir yıl altı ay ceza verdiler, altı ayını KGB zin danlarında, bir yılını ise taş ocaklarında çalışarak geçirdim. Taş taşıma meselesine gelince, bir kanun maddesi vardı. "Siyasi tu tuklular ıslah emek kamplarında en ağır iş'te çalıştırılmalıdır." Ben siyasi tutukluların fiziki işlerde çalıştırılmadıklarını zanne derdim. Beni önce taş kesilen yere götürdüler. Yaşadığımız kamptan bir - iki km uzakta idi, oraya yürüyerek götürdüler. Et rafımızdaki askerler köpekleri üstümüze saldırtıyordular, yol ke narına çıkmak mümkün değildi. Küçük bir itiraz edilse başımızın üstünden kurşun atıyordular, yatın yere bilmem neler . . . Çok ezi yet, vahşilik içerisinde idik. Bir defasında köpeği üstümüze sal dırttılar, ben de ayağımla onu tepikledim. O an askerler tüfek leri üstümüze çevirdiler. sonra oradakiler beni müdafaa ettiler. Orada böyle şeyler olurdu. Günde
900-950 taşı vagonlara yük 35-40 kg arasın
lememiz gerektiğini söylüyordular. (her bir taş da idi)"
Ebülfez beyin zayıf bedeni için bu çok ağı r bir işti. Ora ya daha önce gelmiş mahkumların kendi aralarında bir ka nu nları vardı. Şayet hiç kimseyi satmadan tek başına h a pishaneye girilmiş ise saygı gösterilirdi. Bundan dolayı mahkumlar ona hürmet ediyordular. Sonralar Ebülfez bey bu konu hakkında şunları söyleyecekti: " .. . sonralar oradakiler bana yardım etmeye başladılar. Gö rürdüler ki benim gücümün yeteceği bir şey değil. Mahkumların yardımı olmasaydı orada benim vaziyetim herhalde çok ağır olurdu. Oradaki mahkumlar özellikle de gençler bana çok soru lar sarardılar. Siyasi, dini suallerin yanında hayatla ilgili ve Sov yetlerle alakalı sorular sarardılar . . . Çok zaman 'Sen bunları bi-
Eı.ÇİBEY •
37
ze izah et, işini biz görürüz' diyorlardı. Gidip vagonu yükleyip getirdiler. Ben onlarla sohbetler yapardım, onun için de bana hürmet ederlerdi."
·
SUİKAST G İRİŞİMİ
Ebü l fez beyin davası ndan dönmediği gibi kendi fikrini oradaki mahkumlara da anlattığını gören KGB, mahkum lar arasındaki ajanları na onu öldürtmek istedi . Bir defa sında ölümle neticelenebilecek bir olaydan mucize eseri kurtuldu. Bu olayı Ebülfez bey şöyle an latacaktı: "Orada KGB'nin adamı vardı, bana ilişirdi ancak ben onun üstesinden gelirdim. İki defa öldürmek istediler, bir defasında gece kavga çıktı . Ben onları ayırmaya gittim. O an arkamdan bi risi beni tam bıçaklayacak iken bunu gören bir başkası o adamın elinden bıçağı tutup aldı. Sonra bu adamı tanıdım, o, KGB'nin adamı idi, fakat beni karanlıkta tanımadığını söyledi."
H anım Halilova ise o gü nleri: "Onu taş ocağına sürgün ettikleri zaman eşimle birlikte ziyaretine gitmi ştik. Mah kumlar ziyaret yerine getirili rken onu farklı olarak iki si lahlı Rus askeri bir köpekle getiriyordu . O an bu manza rayı görünce ağladım ve kendimde Sovyet zulmüne karşı çok büyük güç oluştu . " diyerek anıyor. 1 3 Aralık 1 989 tarihli Türkiye gazetesinde yer alan rö portaj ında Ebülfez bey, " Hapishane hayatı i le dışarıdaki h ayat arasındaki fark nedir?" sorusuna "Ben bunlar ara sı nda fark görmüyorum . Ben dışarıda da köleydim. Bu üs tü açık zindanın üstü kapalı zi ndandan hiçbir farkı yok" diyerek dikkat çekici bir tespit yapacaktı. Burada uygulanan psikolojik ve fi zi ki baskılara sabırla dayanan, mücadelesinden vazgeçmeyen Ebülfez bey, 1 7 Temmuz 1 976 tarihinde bir buçuk yı llık cezasını tamam layarak serbest bırakı ldı.
38 • faÇİllEY
HAPİSHANE SONRASI
Düşünceleri nden dolayı hapsedi len, h içbir arkadaşımn adını vermeyen ve bütün zorluklara rağmen mücadel esine devam eden Ebülfez bey, bu hareketi ile Azerbaycan'da h içhir şeyden korkmadan, çekinmeden bağımsızlık için mücadele veren bir i nsan var düşüncesinin doğmasına se bep oldu . O, bağımsızlık arzusunu sadece kalplerinde ta şıyan fakat korku larından hiçbir faaliyette bulunamayan binlerce insan için bir örnek teşki l etmiştir. Bir buçuk yıl l ı k hapishane hayatı sonrasında dı şarı çık tığı zaman Ebülfez beyi gören bazı dostları, öğrencileri korkuları ndan yüzl eri ni yana çevirip, sokağın diğer tarafı na geçiyorlard ı . Onların b u davranışları i nce ruhl u Ebül fez bey ' e azap veriyordu. Fakat onun korkmayan çekin meyen dostları ve öğrencileri de vardı. Mahkemede kendi gelecekleri pahasına onu savu nan dava arkadaşları yeni den ortaya çıktı. Kara gün dostu olan bu insanlar onu ce zaevi psikoloj i sinden kurtarmak için bir müddet güzel ta biatlı yerlere götürdüler. Bir zaman sonra tekrar çal ışmak i steyen Ebülfez beyi n bu ist eği ünivers ite yönetimi tarafından kabul edil medi . Şarkşunasl ık ensti tüsü nde de kapı yüzüne örtü ld ü. Hiç k i mse ona iş vermekle kendini tehli keye atmak istemiyor lhı. İ şsiz kalmasın ın onu daha da radikalleştireceğini dü şünen merkezi komitenin başkanı, İ limler Akademisi'nin müdüründen onu i şe alması nı i sted i . Ebülfez bey iş bul mak içi n verdiği mücadeleyi sonraki yıllarda şu şekilde anlatacaktı : "Hapisten çıktıktan sonra tekrar göreve başlamak için üni versiteye başvurdum. Fakat netice vermedi. Rektör yardımcısı beni görünce odasına götürerek : " Kanun güçlünündür.
Sen
ş<wkşunassın. Güçlü olsan her şey senin olacak, güçsüz olsan ka nunsuz sayılacaksın.· dedi. Ben ise evraklarımı vererek dışarı
ELçiııEY •
39
çıktım. Üniversiteye beni kabul etmediler, sonra şarkşunaslık enstitüsüne gittim. O ranın direktörü de beni işe kabul etmedi. Direktör üniversiteden benim hocamdı. Benim faaliyetlerimi o günlerden bildiği için bana görev vermedi. Beş - altı ay işsiz kal dıktan sonra Cihangir Muallim beni İlimler Akademisi'nin Elyaz maları Enstitüsüne götürdü ve
'O işlerden uzak duracaksın, bu
rası Elyazmaları Enstitüsü'dür, üniversite falan değil. Gelecek sin, her gün elyazmalar ile meşgul olacaksın' d iye şart koştu. Ben de dedim ki, çalışacağım."
O, 1 976 yıl ı n ı n 7 Aral ık günü İ limler Akademisi'nin Elyazmalar Enstitüsünde göreve başladı; ancak burada normal bir memur seviyesinde idi. Burada ü l keni n en meşhur şarkşunasları toplanmıştı ve Ebülfez beye derin saygıları vardı. Onun böyle saygı görmesinin sebebi; "To lun oğulları Devleti'nin Kurulması" ( 1 9 67) , "Abbasfler Hilafe ti'nin Kurulması ve Parçalanması" ( 1 968), " IX-X. asırlardaki Mısır-Arap Edebiyatı" 1 97 1 , "Toluniler Devleti ve Germetiler" ( 1 9 7 1 ) , "Abbasiler Hilafeti'nin Parçalanması ve Fe odal Devlet lerin Kurulması" ( 1 97 1 ) , "IX. Yüzyılda Mısır 'da Sanatkarlık ve Ticaret" ( 1 972) gibi değerli ilmi eserlerin yazarı ol ma sıydı. Bu arada siyasi faaliyetlerini de devam ettiren Ebülfez bey, enstitüde çal ışırken yaptığı faaliyetler hakkında son raları : "Elyazmalar ile meşgul olurken bir yandan da yavaş yavaş, dokunulmayan, göze çarpmayan eski öğrencilerimle görüşme ye, onlarla sohbetler etmeye başladım. Yeni bir gurup ve cemi yet oluşturmak istiyordum."
diyecekti.
ELÇİBEY EVLENİYOR
Enstitüde bir yandan el yazmalarla meşgul olup diğer yandan siyasi çal ı şmalarını sürdüren Ebülfez bey artık ev-
40 ° Eı.ÇİBEY
\enmeye de razı olmuştu. Halbuki önceleri evlenmekten imtina ediyordu. Bu i mtinanın sebebini dostu Vagi f Bayatlı 'ya sonraları, ·
"Mücadele arkadaşlanmla anlaşmıştık ki, aile kurmayalım. Çünkü tutuklanacaktık. öyle de oldu. Bazı adamlar meydandan kaçmak için 'Ebülfez'e ne var? Bekardır, ailesi yok, çocuğu yok, bunun için ona kolaydır.' diyorlardı. Böyle söyleyen çok kimse ler meydandan çekildiler. Onun için düşündüm ki. biz de aile kurmalıyız. Eğer bu yolda gidiyorsak aile de kurban olsun, ço cuklar da kurban olsun. Bizden öncekiler böyle yaptılar. Meh met E. Resulzade'nin yanında biz kimiz? Yani bu yol milletimi zin büyüklerinin şahsında geçildi . "
diyerek anlatacaktı.
Böylelikle 41 yaşındaki Ebü lfez bey, 28 Eylül 1 9 79'da kendisinin yakın akrabası olan Halime hanım i le hayatını bi rleştird i . Bu evli likten Çilenay ad ında bir kızı ile Ertur gut adında oğl u dünyaya geldi ve böylece de hayatında ye ni bir dönem başladı. Fakat bu evl i l i k onu mücadeleden alıkoyamad ı . Ailesinin i şlerinin büyü k çoğu nl uğu i le ağa beyi Alm urat bey i lgilenirdi . Elyazınalar Enstitüsündeki değerli çalı şmaları dolay sıyla 8 Aral ık 1 9 80 tari hi nde çal ıştığı şubenin müdürlüğü vaz i fesine geti ri len Ebülfez bey, Ekim 1 98 5 yı lında, "Ya kın ve Ortadoğu" konusunda staj görmek için M oskova'ya gitti. Dönüşte Menbeşunaslık (Kaynak Bilimi) ve İ l i m Ta rihi şubesine m üdür olarak a tandı. Bu dönemlerde tele vi zyonda elyazmalar ile ilgili programlar da yapıyordu. Bunun yan ı sıra yi ne o günlerde, orta çağda yaşam ış Azer baycan al imi Muhammed Şirvani" n i n i l i m tarihine ait, "El Fevü.id E/- Hakan(vye" adl ı kitabı n ı n tahl i l i ve Türk d i line tercümesi ile meşgul oldu.
ELÇİBEY
0
41
BAÖIMSIZLIK MÜCADELESİNDE ELÇİBEY'İN ROLÜ
Elçibey, Sovyetler Birliği dönemi nde bir çok tehlikele re rağmen i nandığı fikirlerin tebl iğine devam ett i . O, üni versitede görev yaptığı yıllarda ve daha sonraki dönemler de mil letine haykırarak, özüne dönmeye çağırıyordu . O dönemdeki faaliyetleri hakkında Elçibey sonraları şunları diyecekti : " . . . Sonra teneffüslerde tebligat yapmaya, dernekler teşkil etmeye başladım. Azerbaycan tarihini, Azerbaycan inkilabi tari hini öğreten dernekler kurmuştuk. Azerbaycan Tarihi'ni, do ğu' nun s iyasi tar ihini, diplomasi tarihini öğretmek adıyla genç leri, öğrencileri toplardık. Sohbetlerimiz Azerbaycan'a ve siyase te ait olurdu. Sohbetleri teneffüslerde bazen de çay bahçelerin de yapardık. Onun için iddianamede; "Ders zamanı, teneffüsler de ve çay bahçelerinde öğrencileri başına toplayıp anti Sovyet ve milliyetçi propagandalar yapmıştı" diye yazmıştılar. Sohbet lerimizin en mühim konularından biri Sovyetlerin işgalci bir ku ruluş olduğu idi. Ben diyordum ki, bu kuruluş dağılacak. Bildik lerime ve okuduklarıma esasen izah ediyordum. İkincisi, Azer bayca n'ın müstemleke olduğudur. Bunu derste de açık açık söy lüyordum. Kitaplarda yazıyordu ki. "Müstemleke o ülkedir k i , dersler başka dilde anlatılır, milletin kendi dilinin gelişmesine izin verilmez." Bu sözler Azerbaycan'a tatbik edildiği zaman öğ renci, Azerbaycan'ın o müstemlekelerden de ağır vaziyette oldu ğunu anlardı. Üçüncüsü, rus dilinin asimilasyon için kullanılma sıydı. Bana, "Sen rus dili"ne karşı çıkıyorsun, peki niçin rus ve arap dilleri'ni öğrendin?" diye soruyorlardı. Ben de onlara şunu diyordum ki, dili öğrenmek gereklidir, kim ne kadar öğrenebili yorsa öğrensin, ancak rus dili 'nin tehlikesi burasındadır ki, on dan müstemleke aracı olarak istifade olunur. Rus dili'nin türk çe'nin yerini alması isteniyordu. Onun için rusça'nın bu şekilde tebliğine, öğretilmesine karşı çok konuşuyordum. Ben diyordum ki. bu devlet dağılmasına dağılacak ama ben belki de görmeye bilirim. Öldürülebilirim, yolda ölebilirim. herhangi bir yerde öle bilirim. Ancak ben biliyordum ki, Sovyetlerin dağılması mutlaka
42 • ELÇİBEY
gerçekleşecek. Bu işler birdenbire oluşmadı, o zaman birçok şeylerin, vatanperverliğin, milleti sevmenin ana hatları daha yok olmamıştı, bunu m üdafaa ediyorlardı. Yani hissederdin ki, bu millet kendisini muayyen kadar koruyor, aydını onu müdafaa ediyor.
İlk olarak Azerbaycan'ın öz d ilinin tebligatı genişletildi.
Azerbaycan dili hocaları kitaplar yazarak faaliyet gösteriyordu lar. Bu şekilde h issederdin ki, hepsi vatanını, milletini seviyor, fakat bunun mücadelesinin yollarını bilmiyorlar. Hepsi yapabil diği kadar bu değerleri savunuyordular. İkinci olarak. bizim tali h imiz onda idi ki, dilcilerimiz, edebiyatçılarımız baskılara teslim olmadılar. Azerbaycan dilini ve edebiyatını her zaman tebliğ et tiler. Bu ikincisi bizde vatanperverlik duygularını korudu, ölme sine izin vermedi."
"Türklük Denildiği Zaman Büyük Turan'ı Tanımalıyız"
Ebülfez Elçibey 'in 1 98 8 yılının Ni san ayında açı k ha vada yaptığı toplantı konuşmasından: " . . . Bizim büyüklüğümüzü dünya biliyor ama kimliğimizi daha biz anlayabilmiş değiliz. Tarihimizi sahteleştirdiler. tarihimi zi olduğu gibi bilm iyoruz. Milletimiz gibi vatanımızı da parçala yıp küçülttüler. Azerbaycan, Rus ve Fars emperyalizmi tarafın dan ikiye bölünerek köle bir milletin yurduna çevrildi. Rusların i�ali altında kalan Kuzey Azerbaycan Ruslar tarafından yeniden parçalanarak Derbent Dağıstan' a, Borçalı Gürcistan' a,
Göyçe
ve Zengezur Ermenistan'a verildi. Tarihten Şah İsmail'i tanırsı nız, o, topraklarımızı birleştirerek bir buçuk milyon kilometre ka re toprağa malik, büyük Azerbaycan devletini kurmuştu. yük Azerbaycan'dan bugün sadece
O, Bü 86 1 40 km kare toprağımız
kaldı. Doğuda ilk defa demokratik cumhuriyet kuran M. Emin Re sulzade'yi düşman, cumhuriyeti ise kötü şekilde öğrettiler.
23 ay
yaşayan bu cumhuriyetin ideolojisi Türklük, Muasırlık ve İslam cılık olmuştur. Türklük denildiği zaman biz Büyük Turan'ı tanı-
Eı.ÇİBEY • 43 malıyız. Yakutlar'dan Balkanlar'a kadar olan toprakların T ürk dünyasına mahsusluğunu yeniden
dünyaya ispatlamalıyız.
Muasırlık denildiğinde de, kadim doğunun ve çağdaş batının il mi, tekniki ve iktisadi vs. başarılarına yönelmekle muasırlaşma mız gerektiğini anlamalıyız. İslamlaşmak da en başlıca amildir. Dini, imanı olmayanın hayatta hiçbir zaman yeri bilinmez. Gü ney Azerbaycan' dan farklı olarak si?i,
70 yıl dinsiz talim - terbi-
. ye ettiler. Bu, Sovyet emperyalizminin maksatlı siyaseti idi. Siz biliyor musunuz, medeni inkılap adı ile milletimizin düşünen be yinlerini
1920 ve 1937 yılları arasında mahvettiler. Ziyalısı mah
vedilmiş bir milleti kolaylıkla idare etmek mümkündür. Hüseyin Cavid,
Ahmet Cevad·,
B. Çobanzade·· ve başkaları sürgüne
gÖnderilerek mahvedildiler. Karşılığında ise Lenin'i, Stalin'i, Ki
rov'u··· ve başkalarını, millete yabancı insanları iyi insan olarak öğrettiler. "
"Hem Hoca Hem de Liderdi"
60'lı yıllardan beri Elçibey 'le omuz omuza mücadele vermiş Hanım Halilova, o yıllarda yapılan faaliyetlerde Ebül fez beyin önemini şöyle anlatıyor: "Bey (Elçibey), uyuyan milleti uyandırdı, "Ey T ürk kendine dön!" dedi. Bize T ürk olduğumuzu o öğretti.
O, üniversitede
hem hoca hem de lider, önderdi. Boş vakti olmazdı, yanına gençler gelir o nlara bir şeyler öğretirdi. yetiştiriyordu.
O, mücadele için insan O zamanlar yetiştirdiği insanları kimseler bilmez
di ama "AZATLIK HAREKET İ" başladığı zaman hepsi de bağım•Ahmet Cevad: XX. asır Azerbaycan şairlerinden olan Ahmet Cevad ay nı zamanda "Azerbaycan Milli Marşı"nın ve meşhur "Çırpınırdı Kara deniz"
şiirinin de yazarıdır. Stalin diktatörlüğü tarafından 1 937'de
idam edilmiştir. •• B. Çobanzade: Fikirlerinden dolayı idam edilmiş XX. asır Azerbaycan edebiyatçısı. ••• Kirov: ( 1 886 - 1 934) Tanınmış Sovyet devlet adamı . Kuzey Kafkas ya'da Sovyetler için savaşmıştır. Azcrbaycan'ın 1 920 yılında Sovyetler tarafından işgal edilmesinde büyük rolü olmuştur.
44 • ELçiBEY
sızlık uğrunda mücadelelerini açıktan açığa yürüttüler. O, zama nında tohumları serpmişti. Azerbaycan halkına mücadele azmini, bağımsızlık ve de mokrasi aşkını o öğretmişti. XX. yüzyılın başlarında M. Emin Re sulzade vardı bu mücadelenin önünde, asrın sonlarına doğru ise, Tanrı bize Elçibey'i bahşetti. Biz "Elçibey Mektebi'ni" bitir dik. bana öyle geliyor ki, yetiştik. Elçibey mektebini bitirmekle gurur duyuyorum." "Elçibey Mektebinde Okuyorduk"
Novella Caferova o yıllarda Elçibey ile olan i lginç anı sını şöyle anlatıyor: "Onunla 1 960'1ı yılların başlarında tanışmıştım. Ben daha sonra Keleki'ye gitmiştim. Orada, Biyoloji araştırma idaresinin laboratuar müdiresi idim. O zaman daha yakından tanıştık ve ailem beni orada olduğum müddet arzında Ebülfez beyin dayı sının himayesine vermişti. Elçibey Mısır'dan döndükten sonra onu görmeye gittim, orada yaşlı kimseler de vardı ve o, Mısır hakkında konuşmaya başladı. Sonra ben ona Moskova' dan bahsettim ve dedim ki, bak şairler, yazarlar neler yazıyor ama bi zim adamlarımız hiçbir şeyle meşgul olmuyorlar. O zaman 1 969'da Kruşov hakimiyete geldiği zamanlarda az da olsa söz söyleme hakkı tanındı. O zamanlarda bir çok kitap basıldı. Ben sık sık Moskova'ya gittiğim için bunları takip ediyordum. Yazar ların yazdıklarını yakından takip ediyordum. Ruslar. Sibirya'ya gönderilenlerin akıbetleri ile ilgili yazılar yazıyorlardı ve bu bana çok tesir etmişti . Ben o zaman Ebülfez beye. bak Ruslar bunları yazıyor ama bizim millet hiçbir şeyle meşgul olmuyor dedim. O an Ebülfez beyin yüzü değişti, asabileşti. Ertesi günkü görüşme mizde yine bu meseleler hakkında konuştuk. Dedim ki. Ruslar çok kitap yazıyor, çok ilerdedir. Yine bana bir şey söylemedi . Aradan bir hafta - on gün geçtikten sonra onun büyük kardeşi Almurat bey yanıma gelerek. "Ebülfez seninle görüşmek istiyor, gece yarısı saat 24:00'te büyük ceviz ağacının altında seni bek leyecek. " dedi. Ben o zaman Ebülfez'in hana aşk-ı ilan edece-
ELÇİBEY . 45
ğinin düşünüp çok sinirlenmiştim. Ama yine de ben oraya gidip ona sözümü söylemek ve kızmak fikrine geldim. Gece yarısı de nilen yere gittiğimde, Ebülfez bey ve kardeşinin ellerinde tüfek olduğu halde beklediklerini gördüm . Sonra yarım saat yürüye rek bir yere oturduk. Ona söyleyeceğim sözleri aklımda düzen leyerek cevap vermeye hazırlanıyordum ki, o an onun ilk sözü "Atatürk" oldu. Atatürk büyük devlet kurmuştur . . . Biz Türk'le riz . . . M. Emin Resulzade . . . Bana kırk dakika boyunca konuşlu ama ben hiçbir şey anlamıyordum . Ben başka şeyler düşünü yorken o bana hiç beklemediğim şeyleri söylemişti. Bana, Azer baycan' da cumhuriyef olması gerektiğinden, Atatürk'ten, Azer baycan' da kurulmuş cumhuriyetten bahsetti. Ben yine bir şey anlamadım. Benim Rusları övmem ve Azerbaycan hakkında bir şeyler bilmemem ona kötü tesir etmişti. O zaman ben asabi şe kilde; bunlar Azerbaycan' da mı oldu? Nasıl yani Azerbaycan'da demokratik güçler oldu, demokratik devlet oldu, kadınlara seç me hakkı tanındı, 23 ay boyunca Azerbaycan' da Demokratik Cumhuriyet oldu? dedim. Benim bu anlatılanlara inanasım gel memişti. Tam 4:30'a kadar bunlardan bahsetti, sonra cebinden üç renkli Azerbaycan bayrağını çıkararak bana gösterdi. Ben de bütün bunları neden evde konuşmadığımızı sorunca o: "Odanın her yerinde dinleme cihazı var, onun için seni buraya çağırttım." dedi. Bu anlattıklarını anlayıp anlamadığımı sorunca, sağ ol ama bütün bunlar çok karışık, anlamak için zamana ihtiyacım var dedim. Sonra her gün, her gece sohbet etmeye başladık, ba na çok şeyler anlatırdı. O, bana Türkçülüğü, milleti sevmeyi öğ retti. Lakin o zamanlar ben sosyalisttim, anlattığı şeyler bana çok dehşetli geliyordu. Fakat o zamanlar bunların hiçbirinden haberimiz yoktu. Sonra benim arkadaşımla evlenmişti. Bir seferinde onlan zi yarete gittiğimde, "Bu imparatorluk elbette bir gün dağılacak." dedi. Ben ise hemen kapı ve pencereleri örterek, bu imparator luk nasıl dağılır ki, bu devlet uzaya araç gönderiyor, çok güçlü dür dediğim de o yine, "Bu imparatorluk dağılacak" dedi ve ek ledi, "Hiçbir zaman bu kadar halkı esaret altında tutmak müm kün değildir. Bu devlet, millete kendi dilini konuşmaya ve yaz maya izin vermiyorsa, o devlet dağılmaya mahkumdur. "
46 • E LÇİBEY
Biz o zamanlar "Elçibey Mektebinde" okuyorduk. Turan Ül küsünü ve bizim milliyetimizin Azerbaycanlı değil Türk olduğu nu biz ondan öğrendik. O bizlere açık havada seminerler verir di. 70'li yıllardan itibaren bizi hazırlıyordu ve biz o zamanlardan Türkçü olduk." "Türk Olduğumu Anladım"
Ebü l fez E lçibey 'in yakın dostu Şamil Guliyev o zaman l ar onun, kendisi üzerinde yaptığı etkiyi şöyle anlatıyor: "Bakü'ye geldiğimde öyle bilirdim ki ben Azerbaycanlıyım. Ebülfez bey ile tanıştıktan sonra Türk olduğumu anladım. Ba kü'ye gelene kadar kendimi bağımsız bir cumhuriyetin özgür va tandaşı sayıyordum. Elçibey bana müstemlekede yaşadığımızı ve azatlık uğrunda mücadele vermemiz gerektiğini öğretti. O, "Bu imparatorluk dağılacak, korkum halkımın teşkilatlanama masındadır'' diyordu."
"Cesareti Halka Elçibey Gösterdi"
Ebülfez Elçibey 'in yetiştirdiği öğrencilerden olan ve halen Azerbaycan H alk Cephesi Partisi (AHCP) genel başkan yardımcıl ığı görevini yürüten Fazı l Gazanferoğlu, azatlık mücadelesinde Elçi bey'in konumunu ve önemini şu şekilde anlatıyor: "Ebülfez Elçibey' in siyasi mücadeleye başladığı zamanı hak lı olarak. Azerbaycan'da 1 920 yıllarından sonra uzun yıllar de vam etmiş "Müsavat Direnişi" kırıldıktan sonra, Sovyet Rejimi aleyhine ilk ciddi hadise olarak değerlendirirler. Büyük önder Resulzade'nin Milll Azatlık Harekatındaki misyonunun devamcı sı olarak tereddütsüz onun adı dile getirilir. Çünkü, Stalin dikta törlüğünün vahşeti neticesinde Azerbaycan Türklerinin öncü ay dın tabakasının ortadan kaldırılmasıyla, istiklal mücadelesini sürdürecek neslin varislik alakası bozulmuştu. Stalin' in ölümün-
Eı.çiBEY . 47
den sonra oluşan kısmi serbestlik neticesinde Sovyet ülkelerin de başlayan edebi uyanış Azerbaycan' da da hissedilmeye baş lanmış ve Elçibey bu varisliğin düzenlenmesi işini üzerine almış tır. . . . Ü niversite muhitinde bazı meslektaşları ve öğrencileri ile birlikte devrin imkanlarını göz önüne alırsak, hiç de küçümsene meyecek seviyede bir siyasi hareket başlatmıştır. Elçibey'in do ğu bilimcisi ve tarihçi olması ona bütün doğu aleminin problem lerini tarihi mercekte değerlendirmeye imkan vermiş, gelecek için bunun çok büyük önemi olmuştur. Eski zamanlardan başla yarak, Türklerin ve Asya'da yaşayan başka milletlerin istiklal mücadelesi tarihini öğrenerek bunlardan kendi ülkesinin gelece ğine dair neticeler çıkarmaya çalışan, Atatürk'ten, Afgani'den, Gandi'den etkilenerek, doğu siyasi düşüncesinin temel unsurla rını ve cemiyetin siyasi davranışlarını sistemleştirmeye çalışmış tır. Tabi ki ilk numune olarak da, Türkiye Cumhuriyeti'nin tari hini ele aldığına göre, Atatürk'ün şahsiyeti hakkında bildiklerini daha çok benimseyerek, onun devletçilik anlayışının ve prag matizminin gelecekte Azerbaycan Cumhuriyeti için de faydalı olacağı kanaatine gelmiştir. Diğer taraftan İran esareti altında yaşayan güney Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık mücadelesi nin muhtelif devirleri ile tanışıklık ve onun mağlup olmasının se bepleri üzerinde düşünceler. ona kendi siyasi görüşlerini belirli bir sisteme oturtmaya imkan vermiştir. Elçibey'in siyasi kimliği ni formalaştıran çevre, Azerbaycan Devlet Ü niversitesinde olan öğrenci ve öğretim görevlisi arkadaşları olmuştur. Burada gizli siyasi faaliyetin de temeli atılmıştır. Elçibey o devirde öğrencilerine, "siz büyük bir milletin evlat larısınız. . . Azerbaycan adı bize sonradan verilmiş, hepimiz Türk'üz ve Türkçülüğümüzle her zaman gurur duymalıyız" söz leri ile kendi mefkuresini açıklamıştır. Türk adının kullanılması nın umumiyetle kabul edilmez olduğu, pantürkizm damgasının domokl kılıcı gibi baş üzerinde asıldığı bir devirde bu tezleri si yasi fikir olarak cemiyete tebliğ etmek, aslında zaman bakımın dan çok büyük cesaret talep eden bir işti ve Elçibey de böyle bir misyonun öncüsü olmak iddiası ile yola çıkmıştı.
48 • Eı.çiBEY
Elçibey'e karşı ittihamlar yönelten insanların çoğunu. cesa retin ne demek olduğunu anlamaları için tarihini belirttiğimiz devire bakmaya davet ediyorum. Herkesin korktuğu bir zaman da cesaret örneği gösteren Elçibey, cesaretin ne olduğunu tarihe ve milletine zamanında göstermiştir. 1972 yılında KGB'ye Elçi bey' in bir öğrencisi şu ifadeyi vermişti: "Onların (Elçibey ve da va arkadaşlarının) maksadı öyle adamlar seçip hazırlamak idi ki, o adamlar parti, Sovyet ve devlet mekanizmalarına yerleştirilsin ve yirmi yıl sonra onlardan, devlet kurumunu kökünden değiş tirmek, Azerbaycan'ı müstakilliğe kavuşturmak için istifade et mek mümkün olsun." Hakikaten de yirmi yıl sonra Azerbaycan müstakilliğe kavuştu ve bu tür kadrolara ihtiyaç duyuldu. Budur siyasetçi anatomisi. "Ebedi Sovyetler fikrini" bağıranlar karşısın da, bağımsız Azerbaycan fikrinin gerçekleşmesi hakikati. Elçibey fenomenini bu bütünlükten başka standartlarla anlamaya çalı şanlar her zaman yanılacaklar, çünkü Azerbaycan'da onun ka dar siyasi hedefi belli olan ikinci bir siyaset adamı bulmak müm kün değil. Demişti ki. "Azerbaycan bağımsız devlet olacak" . bu müstakillik kazanıldı. Demişti ki. "Azerbaycan'da demokratik devlet olacak" , altı yıldır zor şartlara bakmayarak demokrasi uğ runda mücadelede adım adım ilerlemeler görülmektedir. De mişti ki, "Azerbaycan birleşecek", şimdi bu tez' e dudak büzenle rin, 70'1i yıllarda Azerbaycan' ın bağımsız olacağı fikrine dudak büzenlerden hiçbir farkı görülmemektedir. "Birleşmiş Azerbay can" fikrinin gerçekleştiği günü gördi,ikten sonra, Elçibey şahsi yetinin büyüklüğü karşısında düşmanları secde edecekler. O, Azerbaycan Halk Harekatı başladığı günden itibaren lider ola rak öne çıkmış ve milletinin düşünen insanlarının sevimlisine çevrilmiştir. 1989' dan bu günlere kadar hem Azerbaycan Halk Cephesinin, hem de bütünlükle "Milli Azatlık Harekatı'nın lide ri" olarak kendi yerini koruyup saklayabilmiştir. "
u. BôL(}M
ERMENİ SALDIRILARI VE MEŞHUR MEYDAN HAREKATi "Bizim hepimizi hal k harekatı yetiştirdi." Elçibey
HAPİSHANEDEN çıktıktan sonra eski öğrencilerini ve da va arkadaşlarını yavaş yavaş toplayan ve onlarla eğitim amaçlı faaliyetlerin i devam ettiren Elçi bey, 80'li yılların başlarında tanı nmış bazı Türkologlarla birli kte Türkçü lük ve vatanseverlik fikirleri ni daha si stemli bir şekilde yay maya başladı. Bunun için de İlimler Akademisinde ve üni versitelerdeki gençleri kendi etrafı nda topl ayarak müca deleyi hızl andırdı. 25 Ocak 1 98 8 tarihinde Ermeni ler, Moskova'daki Er meni lobisinin yardı mıyla Ermenistan'da yaşayan Türkle ri çı kartmaya başladılar ve kadın, çocuk demeden yüzler ce savunmasız i nsanı işkence ile öldürdüler. Burada Er meni lerin gayesi "Türksüz Ermeni s tan" idealini gerçek leştirmekti. Ermenistan diye adlanan bu topraklar aslında Azerbaycan topraklarıydı. Dede Korkut hikayelerinde adı geçen dağ, ova, yayl a, ırmak ve şeh i rlerin büyük bi r hi sse si, Ermenistan denilen ve asl ında kadim Türk-Oğuz yur du olan bu topraklarda aynı adla varl ığı n ı sürdürüyordu . Sovyetlerin maksatl ı politikaları neticesinde bu Azerbay can toprakları Ermenilere veri lmişti .
50 • ELçiBEY
Gorbaçov'un ermeni ası l l ı danışmanı Aganbegyan, Pa ris'te yayınlanan " Uman ite gazetesi ne" verdiği demeçte: "Karabağ'ın Ermen istana bağlanması gerektiğini Gorba çov'a dedim." diyecekti. Ermeni ler kendi sınırl arı içeri sinde yaşayan Türkleri çı kardıkl arı yetmezmi ş gibi Azer baycan sınırları dahil inde bulu nan Karabağ bölgesine de saldırılar düzenl iyorlardı . Ermenilerin bu haksız tecavü zünü protesto etmek için 1 8 Şubat 1 988'de Bakü'de " Ka rabağ Mitingi" gerçekleşti rildi. Bununla da Azerbaycan Halk Harekatı, "Meydan Harekatı" adıyla şekil lenmeye başladı. Sürmekte olan bağımsızlık mücadelesi Ermeni saldırı larıyla birlikte bundan sonra açıktan ve süratli bir şekilde yapılmaya başlandı. Mücadelede yapılan miti ngler önemli bir yer teşkil ettiği için bu döneme "Meydan Ha rekatı" adı verilir. Hal k harekatı n ı n i l k karargahı i se Ebül fez Elçibey ' i n elyazmalar enstitüsündeki odası idi. Ertesi gün ( 1 9 Şubat) Ermeni vahşi l iğine ve Karabağ'ın A zer baycan'dan koparılmasına karşı yine bir gösteri yapıldı, artık hal k ayakta idi ve iş sadece onun teşki latlandırıl ma sı ndan ibaretti . Bu zamana kadar gizli mücadele veren Ebül fez Elçibey, bu gösteriyle birl ikte açıktan açığa müca dele vermeye başlad ı . Ancak Ermenistan'dan Türkleri çı karmak ve Karabağ'ı Ermenistan'a bağlamak için mücade le veren "Karabağ", " Krunk" ve başka Ermeni teşki latları na karşı mücadele edecek bir teşki lat Azerbaycan' da yok tu . Bunlar yetmezmiş gibi, Azerbaycan Komünist Partisi, Ermen i sald ırı larına karşı h içbir önlem almıyor ve dahası halkın itirazları nı da susturmaya çalışıyordu. ELÇİBEY ERMENİ SALDIRILARINA KARŞI HALKI TEŞKİLATLANDIRIYOR
Böyle bi r durumda 24 Şubat l 988 'de İ l imler Akademi si nde bir toplantı yapıldı . Bu toplantıda Elçi bey, Merkezi
ELÇİBEY • 5 1
Komi te'nin aydınları ve gazetecileri susturmaya çalıştığı n! söyledi . Akademi önünde 1 6 Mart'ta, o güne kadar ya p ılan mi tinglerin en büyüğü yapıldı. Mitingde, bu zamana kadar açıktan hiç söyl enmeyen şeyleri Elçibey dile getire rek, halkın derdine tercü man oldu. Orada Elçibey şunları söyledi : Ermeniler Karabağ Komitesini kurdular. Aldığımız bilgi lere göre burada gençlerden ibaret savunma şubesi faaliyet gös teriyor . . . Ben teklif ediyorum, halkımızı Ermeni saldırılarından korumak için müdafaa cemiyeti kuralım, adı sonradan değiştiri lebilir."
Ebülfez beyin enstitüdeki odası her gün dolup dolup boşalıyor ve ülken in nüfuzlu insanları onunla görüşmeye geliyordu. O ise teklif ettiği müdafaa cem iyetin i hiç kim seye bildirmeden yavaş yavaş kurmaya ve onun için adam lar seçmeye başlamıştı bile. 1 6 Mayıs 1 9 8 8 'de şimdiki Azatlık meydanında m uhte şem bir m i ti ng yapıldı. Burada halka seslenen Elçibey, Azerbaycan Halkını Müdafaa Cemiyetinin kurulduğunu i lan etti . Aslında bu miting de yeni kurulan bu cemiyetin bir organizasyonu idi. Daha sonraları verdiği bir röporta j ında Elçi bey, 1 6 Mayıs m itingini şöyle anlatacaktı : "O senenin Mayıs ayının 1 6'sında büyük bir hareket oldu. Meydanlar dolup dolup taşıyor, yer olmadığı için insanlar du varlara, ağaçlara tırmanıyordu. Sanki halk ölümle karşılaşacak tı. Meydan da toplanmış bir milyon insanın hisleri coşmuştu." .
1 98 8 yılının ilk yarısında dağlık Karabağ köylerin i Er meni hücumlarından korumak için yerli halkın direnişini organize etmek halledilmesi gereken birinci mesele idi . E lçibey ' i n öncülüğü altında Karabağ'daki Türk köylerine devlet organlarından gizli olarak silah ve yardım malze mesi gönderi l iyordu. Bu dönemden sonra halk Ebülfez
52 • Eı.çiBEY
Aliyev 'i, l ider Ebülfez Elçibey olarak tanımaya başlamıştı. Sonraları Ebülfez bey bu konu hakkında: " Çocukluğumda bana şaka yoll u "Millet" diyorlard ı . Üniversitede de ba zen bu sözü söylüyorlardı . Sonra ben düşündüm ki ben kim, neci olmalıyım? Akl ı ma milletçi olmam gerektiği geld i . Millet sözü A rap sözüdür. Düşündüm ki Türk sözü söylemeliyiz ve bu sözün yerine "Elçi" sözü yahşıdır. Öğ rencilik yıllarımızda bi rbirimize elçi demeyi kararlaştır m ıştık. Sonra bana "sen elçi sözünü ad olarak al" dedi ler ve ben de bunu kabul ettim . " diyecekti.
AZERBAYCAN HALK CEPHESİNİN (AHC ) KURULMASI
Ermeni saldırı larının sürdüğü 1 9 80'l i yılların sonu nda halkın bi l i n çlenmesi ve teşkilatlanması için büyük çaba sarf eden Elçibey, birçok dernek ve cemiyetin kurulmasın da önayak oluyordu . İ lk olarak i l mi araştırmalar yapmak ve bunları yaymak için "Çamlıbel Birliği" teşkilatı kurul du. Bu birl i ği n kuruluşu hakkında Elçibey, Türkiye Gazete si yazarlarından Sevinç Çokum'a şunları söyleyecekti : "Ö nce ilmi bir birlik oluşturmalıyız dedik. Genç alimler. araş tırmacılar ilmi konuları müzakere ediyorlardı. Elbette bunun ar kasında siyasi yön de vardı. Sonra Çamlıbel birliğini teşkil ettik, bu birlik Azerbaycan Tarihi ve Edebiyatı ile meşgul oluyordu. O zamanlar siyaset meydanında Karabağ meselesi belirdi. Hepi miz tarihi ve edebiyatı bir kenara bırakıp siyasetle meşgul olma ya başladık. "
26 Ekim l 9 88 'de yine Elçibey ' i n öncül üğünde "Varlık Cemiyeti" kuruldu ve bir sıra teşkilatlar da bu cemiyete il ti hak etti. Fakat halkın, daha büyük bir birliğin, Halk Cephesinin kurulması gerektiği yönündeki istekleri gün den güne artıyordu. 1 5 Kasım 1 98 8'de İlimler Akadem isi-
Eı.çiBEY . 53
nin önünde yapılan m itingde Ebülfez bey: " . . . ilan etmek le halk cephesi kurulamaz, değişik kesimlerden i n sanlar birleşip cepheyi kurmalıdır." dedi. O günlerde iki - üç günde bir miti ngler yapıl ıyordu ve halkın heyecanı üst noktalara çıkmıştı. Bu mitinglerde Elçibey, halkın i stek ve arzularını açık bir şekilde dile getiriyordu. 22 Kasım'da yapılan mitingde o, " . . . yanlışlık Moskova'dan atanan yö netimdedir, Azerbaycan bağımsızlığını yitirmiştir", 2 7 Kasım miti nginde i se işi daha ileri götürerek, ''Azerbaycan h alkının en büyük ideali birleşmekti r" dedi. ELÇİBEY YİNE CEZAEVİNDE
5 Aralık'ta yapılan miting komün ist yönetim tarafın dan acımasızca dağıtıldı ve harekatı n diğer l iderleriyle bir l ikte E lçibey de Bakü'nün o meşhur " Bayıl Zindanı"na ko nuldu. 1 930'lu yıllardaki dehşetli Stalin zulmünden nasi bi ni alan o zamanın aydınları da o zindana atılmışlardı. Böylelikle Ebül fez Elçibey 'in iki nci cezaevi hayatı başlı yordu ve akabinde elyazmalar enstitüsünden çıkartıldı. Onun tutuklanması ile birlikte evinde de aramalar ya pılmıştı. Bu olayı Ebülfez beyin yeğeni olan Adalet Mem medov şöyle anlatıyor: " 1 988 yılının Aralık ayı idi. Ben eve geldiğimde iki rus aske rinin evde arama yaptığını gördüm. Duvarda ise Atatürk'ün üni formalı portresi asılı idi. Askerler onun kim olduğunu sorunca, ben de "Ulu babam" (dede) cevabını verdim. Rütbesinin ne ol duğunu sorduklarında ise Mareşal dedim. Sonra o Rus askeri yanındakine heyecanla: "Biliyor musun biz bir mareşalin evini arıyoruz" dedi."
Bir aylık hapis cezasını doldurup 5 Ocak 1 9 89 yılında serbest bırakılan Ebülfez bey, hemen Azerbaycan Halk Cephesini kurmakla meşgul oldu. Varlık cemiyetinin giri-
54 • ELÇİBEY
şimleri ile Azerbaycan Halk Cephesini kurmak için bi r te şebbüs gurubu oluşturuldu. Oluşturulan bu teşebbüs gu rubuna altı teşkilat daha katıldı. Oluşturulan on kişi l i k te şebbü s gurubunun üyesi olmuş İ sa Gamber, AHC'nin ku rulması n ı ileriki yıllarda şöyle anlatacaktı: " 1 988 yılının Şubat ayında Dağlık Karabağ'da Ermeni faali yetleri açık bir şekilde görülmeye başlandı. Biz de o zaman Gor baçov'un "Yeniden Kurma" politikasından istifade edip cemiye ti faalleştirmek istiyorduk. İlimler Akademisinde, üniversitelerde, ve başka merkezlerde canlanmalar görüldü. Biz biliyorduk ki. Ermeniler ciddi şekilde hazırlanıyorlar ve teşkilatlanıyorlardı. Karabağ ve Ermenistan'da teşkilatlar kuruyordular. Biz de teşki latlar kurmak için karar aldık. O zamanlar "Çamlıbel", "Varlık" gibi teşkilatlar faaliyet gösteriyordu. Bu ve diğer teşkilatlarla bir likte görüşmeler yaptık lakin bir netice elde demedik. 1988 yı lında "Meydan Harekatı" başladı . Harekat, bir taraftan halkın faalleşmesine müspet tesir gösterdiyse de, diğer taraftan teşkilat lanmada muayyen problemler ortaya çıkardı. Aralığın beşinde Meydan Harekatı ordunun müdahalesiyle yatırıldıktan sonra teşkilatlanmanın zarureti bir daha ortaya çıktı. 1989 yılının Şu bat ayında Varlık cemiyeti olarak on kişi ile Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) koordinasyon kurulunu kurduk. Biz çok zorluk larla karşılaşsak da o zaman değişik güçleri bir araya getirebil dik."
Faaliyetlerini hızlı bir şeki l de yuruten koordi nasyon kurulu halkı bu konuda bi li nçlendi rmek için çeşi tli çal ı ş malara başladı . Bakü'de hükümet binasının duvarlarına yapıştı rılan afişte yazı lanlar, sonradan engellenemeyen bir sele dönecek olan büyük bi r hareketin ilk belirti leriydi. Afişte şunlar yazıyordu: "Vatandaş! Çok günlük mitinglerin neticesinde AHC kuruluyor. Cephenin programı gazetelerde yayınlanacak.
ELçlllEY . 55
Devlet idarelerinde, okullarda ve başka yerlerde temsilcilik ler oluşturulacaktır. başvurun!!!"
Basılan bildirilerde i se şu i steklerde bulunuluyordu: "Problemi halledecek yegane güç halk birliği, AHC olabilir. Azerbaycan Ali Sovyeti'nden AHC'yi tanımasını talep edelim. Gazeteler AHC'nin programını kamuoyuna duyursun." Geçici Teşebbüs Komitesi
9 Nisan 1 98 9'de Ti flis'te halka karşı yapılan acımasızlık lar, Sovyet rejiminin kendisini korumak için hiçbir zu lümden kaçınmayacağını bir kez daha gösterdi. 6 Mayıs 1 989 'da ise SSCB bakanlar kurulu, Azerbaycan'daki bü tün devlet i dareleri nin yönet i m hakkını direkt olarak eli ne aldı. Bu, Azerbaycan 'ın iç yapısını ciddi derecede boz du.
AHC'nin 1 . Kurultayı ve Elçibey'in Başkan Seçilmesi "AHC'nin üyesi olduğum devri ben, hayatımın en gü zel ve manalı parçası kabul ediyorum . " Elçibey
1 6 Temmuz 1 98 9 yılı Azerbaycan'ın istiklali için bir dön üm noktası oldu. Bu tarihi günde Halk Cephesinin birinci kurultayı toplandı. Kurultaya ülkenin çeşitli yerle rinden 1 96 delege katı ldı. Yapılan seçimde oy çokluğu ile Elçibey AHC'nin birinci başkanı seçildi. Genel başkanlı ğa seçilen Elçibey, AHC'nin kurulmasının sebeplerini ve teşkilat içi yönetim stratej i sini genel hatlarıyla şöyle anla tacaktı:
56 • ELÇİRfY
" . . . Millet bambaşka şeyler talep ediyor; çağdaşlık. demok rasi vs. Çağdaş devre uygun olarak çağdaş millet doğmalıdır ve doğuyor, bunun doğmasından korkuyorlar. O millet ki yine di yorum onun kökünde Türklük vardır. Kırk beş milyonluk Az.er baycan Türk milleti doğuyor. Kürtler de, Talışlar da hepsi buna razıdır. Meselelere buradan yaklaşmak lazımdır. Yoksa hiçbir şe yi doğru değerlendiremeyeceğiz, meselenin kökünü aramak la zımdır. Ormanda kurt uluyorsa, artık orada olan ayı kendi yeri ni aramalıdır . . . . . . Gerçekten de Karabağ'da üç - beş Ermeni bize karşı kış kırtıldı, amaçları Karabağ ile Ermenistan'ı birleştirmektir. Sov yetler çıkardığı karışıklık ile bütün halkı kendine karşı ayağa kal dırdı. Sonradan ne kadar çabaladıysa da halkı esir edemedi. Çünkü halk bağımsızlık istiyordu . Meydanlara çıkan halk artık Tebriz, Derbent diyerek birleşmek istiyordu, Türkçülük savaşı başladı . . . . . Biz. köle halkların kendilerini müdafaa etmek için neler yaptıklarını öğreniyorduk. İ lk olarak halk cephesi üzerinde dur duk. Niçin Halk Cephesi adını seçtik? Çünkü halk iki sahada mücadele vermelidir. Yeri geldiği zaman siyasete el atmalı, yeri geldiğinde de silahla vuruşmalıdır. Bu süreci ekser halklar geçti . Şahsen benim için karakteristik olarak Çekoslovakya'nın halk cerhesi ve Hindistan' ın milli kongresi çok ilginç idi. Biz tarihe müracaat ediyorduk ki sonradan Amerika'yı keşfediyorsun de mesinler. Biz AHC'yi kurarken Avrupa ile Asya'nın, Batı ile Do ğu medeniyetinin siyasi sisteminin sentezini aldık. Halk cephele ri, milletin en ağır günlerinde meydana çıkar . . . Mesuliyet meselesi çok ağırdır ama insan bir işe giriştiği za man bir şeyi düşünür ki, ben bütün gücüm ve vicdanımla çalı şacağım . Sadece bir şey var ki. yanında çalışan dostlarına, sana her sözü demeye, seni tenkit etmeye, noksanını söylemeye im kan veresin. Bir de kolektif fikre, herkesin kendi sözünü söyle mesine imkan vermelisin. Onun için de sık sık toplantı yapılma sından ben ho!ilanırım. Orada mesela elli kişi toplansa. yirmi ki şi konuşmasa bile yirmisi kendi fikirlerini söyleyecek, bütün nok sanları ortaya çıkaracak."
Eı.çiBEY . 57
Mitingler ve AHC'nin Resmen Tanınması
Kurul tay gününden on üç gün sonra 29 Temmuz'da bi r miting yapıldı ve burada yerli yöneti mden şu i steklerde bulunuldu: "Azerbaycan Cumhuriyetinin anayasası yeniden düzenlensin" "AHC tanınsın" "Azerbaycan'ın yeni bayrağı ve milli marşı belirlensin"
O günlerde bazı ünlü aydı nların da AHC'ye katılma sıyla, halk cephesi güçlenmeye devam ediyordu. 5 Ağustos'ta yapılan mitingde ise "Milli Azatl ık Hare keti 'nin l i deri" Ebülfez Elçibey şöyle diyecekti: "Gelecekte de olsa ben eminim ki, halkımız bu meydanda Güney Azerbaycan' la birleşmek için toplanacaktır. . . Azerbay can toprağını, Azerbaycan halkının kendisi idare etmelidir. Bi zim en büyük vazifemiz, Azerbaycan'ın iktisadi ve siyasi ege menliğine nail olmaktır. Bize zulümler yine yapılıyor ancak kırıl sak da SSCB'den ayrılma talebini ileri süreceğiz."
Bu devirde Azerbaycan 'da. iki başlılık meydana gelmiş ti . Resmi hakimiyet her ne kadar Moskova'nın güdümün de olan Komün i st Parti si'nde i se de, esas taktik gücü, ar kasında bütün halkın durduğu AHC'de idi. AHC'de fark lı görüşlere sahip sosyal tabakaların olması, cephenin yö neti mini zorlaştırıyordu. Onu yönetmek yetenek ve bece ri i stiyordu. A l ınacak kararlarda bütün kesi mler göz önünde tutulmalıydı. Atılacak yanlış bir adım cepheyi da ğıtabi l i rdi. Ebülfez bey ise önemli konularda yönetim ku rulunun görüşlerini alarak karar veriyordu. 24 Eylül günü Azatlık meydanında yapılan miting'de E lçibey, Azerbaycan'ın kendi ordusunun ve hazinesi nin
58 ° faÇİBF.Y
kurulmas ı nın, mi lli parasının bası lmasının, gerçek bağım sızlığın göstergesi olduğunu söyleyerek bu yolda mücade leden dönmeyeceklerini bildirdi . Azerbaycan halkından büyük destek alan ve ülke gene l inde git gide artan ağırlığı neticesinde, Bakü yönetimi 5 Ekim 1 9 89'da AHC'yi tanı mak mecburiyetinde kaldı. Bu zamanlar halk cephesi nin yirmi den çok legal ve illegal ga zetesi yayınlanmaktayd ı . Azerbaycan'da demokratik, ba ğımsız bası nın meydana gelmesinde bu gazetelerin büyük katkısı olmuştur. AHC 'nin Programı
A HC, Azerbaycan halkının değişik kesimleri nin mey dana getirdiği bir birlik idi. Halkın i htiyaçları devri n şart ları göz önünde bulundurularak tespit edilmiştir. Ebülfez Elçibey, o dönemin değişik tarihlerinde AHC'nin progra m ı n ı ve meselelere münasebetini çeşitli vesilelerle halka duyurmu ştu . AHC'nin çeşitli meselelere münasebetini Elçibey şu şekilde özetliyor. a) Bağımsızlık meselesi "A HC'nin esas maksadı müstakil, vahit, demokratik Azerbaycan devl eti ni kurmakt ı r. Halk, egemenlik hakları na esaslanarak kend i devletini kurmal ı ve onu kendine ta bi etmel idir. Bağı msız Azerbaycan devletinde çok parti l i si stem, serbest siyasi faaliyet, halkın kendi iradesini rahatça i fade edebilmesi, bütün gelişmiş devletlerde tatbik olunan ser best piyasa ekonom isi, şahsi mülkiyet hakkı temi n ol u n malıdır. Ül ken i n toprak bütü nlüğünün dokunul mazl ığı nın ve her bir vatandaşı n güvenliğinin sağlanmasının te mi natı olan Azerbaycan M illl Ordusu kurulmalıdır.
Eı.ÇİBEY . 59
Ülkedeki demokratik güçlerin karşısında duran iki va zifeyi söylemek i stiyorum : Demokratik güçlerin bi rleşme si ve teşki latlanması. Bütün diğer vazifelerin yeri ne geti rilip getirilemeyeceği, demokratik güçlerin bu iki görevin ü stesinden gelmesine bağl ıdır. İ stiklale, demokratik yolla gitmeliyiz. Bizim hareketi miz demokratik harekettir. Mukaddes gaye olan "Milli Azatlık" diktatörlük i le elde edi lmemelidir. Milli azatlık fikrini bütün halk benimsemel idir. Zengin - fakir , dindar - dinsiz, hı rsız - dürüst birleşip, milleti ezen güçlere kar şı bir yumruk haline dönüşmelidir. Bu, herkesin i steğine, sonra aşkına, daha sonra mesleğine dönüşmelidir. Bütün halka bu mesleği aşı lamanın en doğru yolu demokratik yoldur. Kurtulalım derken halkın kırılmasını i stemiyoruz. Hal kın yarısını kırarak halkı kurtaramazsınız. Bizim kitabı mızda şiddet, terörizm yoktur. Biz diyoruz ki, ne kurarsak adaletle kuralım. Çünkü zulüm ile abad olan ı n ahi ri ber bat olur. Yolumuz u zu n olsun ama kansız, zulümsüz olsun. Yalnız toprak bütü nlüğümüze ve sınırlarımızın doku nulmazlığına nail olduğumuz takdirde Azerbaycanımızda azat, demokratik cemiyet kurulması mümkündü r. Azer baycan'ın birleşip, müstakil olması, Güney Kafkas'ta Ru s emperyalizminin dayanaklarının dağı lması demektir." b) Dağlık Karabağ meselesi "Azerbaycan hal kını en çok kaygılandıran problemler den biri, sınırlarda ve Dağlık Karabağ'daki vaziyettir. Ka rabağ meselesi komünist rejimin elinde, Azerbaycan De mokratik Harekatına karşı i sti fade olunan en elverişl i va sıtadır. Gerçek şudur ki, Azerbaycan Halk Harekatı'na Dağlık Karabağ hadiseleri darbe vurmu ştur. Ewelce ardı-
60
°
faÇİBEY
cıl ve sisteml i olmayan bu halk harekatı tedricen demok ratik halk harekatına çevri lmiştir. Lakin Karabağ proble mini ne Moskova ne de yerli yöneticiler halletmek i stemi yorlar, çünkü bu meseleni n halledil mesi, Azerbaycan'da komünist rej i m i n dağılma sürecini hı zlandı rabil i r. Kara bağ hadiseleri başladığı zamandan beri bu meseleye Azer baycan Komünist parti sinin (AKP) münasebeti ile Mosko va'nın münasebeti arasında bir fark olmad ığı bilinen bi r gerçektir. Karabağ hadiseleri Moskova'nın ve AKP'nin elinde Azerbaycan'daki vaziyeti kontrol altında tutmaya, demok ratik harekata darbe vurmaya, harekatın liderleri n i hapi s hanelerde çürütmeye ve Moskova i çi n dah a elveri şl i güç leri s üngüler üstünde haki miyete getirmeye i mkan verir. Bugün Karabağ'da yine m i lletimizin kanı dökülüyor, i nsanlarımızı öldürüyorlar, yakıyorlar, esir ediyorlar. O nun için de bu meselenin halli geciktirilmemelidir. Kara bağ meselesi geleceği miz için de büyük tehl ike kaynağı olarak kalabi l i r. H alk cephesinde hususi olarak Karabağ ve sınır mese leleriyle meşgu l olan şube kuru lmuş ve muavinlerden bi rine yalnız bu mesele ile i lgi lenmesi emredi lmiştir. AHC, Azerbaycan halkı adı ndan bildiriyor ki, Karabağ'ı n gelece ğini ancak Azerbaycan halkı tayin edecekti r, ona hiç kim se el uzatamaz, o bizimdir." c) Güney A zerbaycan meselesi "Azerbaycan'ın müstakilliği i le alakalı sık sık konuşu yoruz. Bunun için de bizim sadece Kuzey Azerbaycan ko nusu nda dü şündüğümüzü ve Güney Azerbaycan sorunu nu unuttuğumuzu i leri sürüyorlar. Si yasette real i st olmak l azımdır. Tarihe baksak görürüz ki, gü neyde başlayan bü tün hareketler Kuzey Azerbaycan vasıtası ile yatırıldı. Bu
ELÇİBf.Y • 6 1
sebepten Azerbaycan'ın kuzeyi nde bağımsız bir devlet ku rulmayınca Güney Azerbaycan azat olmayacak. İki güçlü emperyalist devlete karşı birlikte mücadele etme i m kanı tabii ki bize veri lmeyecek, hem de biz birlikte hareket et meye hazır değiliz. Bu her şeyden evvel m illi şuurlanma süreci ile alakalıdır. Milli şuurlanma güneyde hayli aşağı seviyededi r. Otuz milyonluk h alkın ana dilinde tahsil al ma h ukuku yoktur. Kendisini resmi şeki lde "Türk" adlan dırmak hakkı yoktur. " İslami B irlik" adı altında milli ben l i k ezilmektedir. Kendi haklarını talep eden güneyli kar deşlerimiz ülkeden çıkarılıyor, ceplerine uyuşturucu atıl a rak ve başka entrikalarla idam cezasına mahkum ediliyor lar. İ lginçtir ki Fars'lar, Türklere karşı yeri geldiği zaman Rus'larla, yeri geldiği zamanda da Ermenilerle birleşiyor lar. Eğer Ermeniler, Rafsancan i'nin posteriyle birlikte Tah ran' da miting yapıp, açık şekilde "Türklere ölüm ! " diye bağırıyorlarsa, bazı iranperestlerin İ ran modeli ile alakalı bizde yaptığı tebligatın içeriğini anlamak zor deği l . İ ran'ın bu gün en çok korktuğu şey kuzeyden gelen Türkçülük fikridir. Takındığı anti Azerbaycan siyaseti ile İ ran emper yal i zmi, Rus emperyal izmi ile bi rleşir. Rus imparatorluğu artık parçalanıyor, İ ran'da ise mol laların hakimiyetin i n te melleri sarsılıyor. Yakın bir gelecekte batı, İran 'ı da de mokratik değişiklikler yapmaya mecbur edecek. Demok rasi ile emperyal ist siyaset birbi rine zıttır. İ ran emperya li zmini demokrasi mahvedecek, bu i se Azerbaycan'ın müstaki lliği ve birliği için gerçek perspektifler açar. Bu gün dünyada parçalanmış hal kların ve ülkelerin bi rleşme süreci devam etmektedir. Kuzey Azerbaycan mü stakil olduktan sonra Azerbay can ' ı n bi rleşme meselesine ulu slar arası teşkilatların Jik kati mutlaka çekilecektir. Azerbaycan 'ın birliği geleceği mi zin başlıca meselesidir." (Birleşm i ş Milletler in san hak-
62 • ELÇİBEY
lan komisyonunun İ ran üzre gözlemcisi Moris Koptorn N isan 2002 tarih inde, İ ran'da, Azerbaycan Türklerinin kültürünün asimilasyon sürecinin devam ettiği ni bildire rek bu konuda geniş bir rapor hazırl amıştır.) d) Türkçülük meselesi "Bugün Azerbaycan'da Türkler, nüfusun % 80'ini teş k i l ediyor. Tabii ki Azerbaycan ' ı n devlet siyaseti Türkçü l ü k istikametinde kuru lmalıdır. Bu herhangi bir halk ı n ve emik gurubun menfaatlerine zıddiyet teşkil etmiyor ve et memelidir. Türklerle bu topraklarda yaşayan azı n l ı klar arasında büyük ihti laflar hiçbir zaman olmadı ve olmama l ıdır. Bazen bizim i leri sürdüğümüz Türkçül ü k siyasetini eleştirenl er, bundan maksatları için i stifade etmeye çalı şanlar bulunabilir. Bunun anlaşı l m ası lazımdır, Azerbay can millet adı değildir. Burada Türkler, Talışl ar, Tatlar, Lezg i ler, Kürtler, İngi loylar yaşıyorl ar. Eğer biz Türkçülük hakkında konuşuyorsak, bu nu başka halklar niye kötü, zararlı kabul etmel idir? M i l l i şuurlanma olmadan Azerbaycan'ın müstaki l l iği, geleceği karanl ı ktır. Türk türklüğünü, Talış talışlığını, Tat tarlığını vs. anlamalıdır. Hepi m i z emin olmalıyız ki, Azer baycan'ın bağı msızlığı ve halkların serbest gelişimi, bizim vatandaş birliğimize bağlıdır." e) Dine dair " İ slam dini, Azerbaycan maneviyatının ayrılmaz parça sıdır. Biz İslam ' ı siyasi rej im olarak deği l, milleti m izin manevi zenginliği, yükseliş vası tası gibi kabul ediyoruz. İ s lam, Azerbaycan toprakları nda yaşayan halkların ekseri yetini birleştirmektedir. İ nsan haklarının dokunul mazlığı
ELÇİBF.Y • 63
prensibinden hareket ederek diğer dinlere münasebeti mi zi belirliyoruz: Vicdan ve Din özgürlüğü ! AHC, bütün dinlere saygıyla yanaşır, o, her türlü dini ayrı mcılığa hu susen de İ slam dini nde tarikat, mezhep ayrımcılığına kar şıdır. AHC'nin nizamnamesi ne esasen din farkı gözet meksizin bütü n Azerbaycan vatandaşları AHC'ye üye ola bili rler. Halk cephesi, vatandaşları n dini kurumlarını oluş turmalarına her türlü yardımı yapmayı kendisine borç bi l i r. İ slam dini sıradan bir din deği l, ilmi, ahlakı, siyaseti, hukuku, mantığı ve felsefeyi kendinde birleştiren büyük bir kurumdur. Dü nya halkları bu kurumdan ne kadar çok i sti fade ederlerse bir o kadar hayır görürler. Dinin en bü . yük gücü burasındadır ki, insan Allah'a sami mi yürekle i nan ı rsa, kendi içi nde çok büyük güç h isseder ve gerçek leşti rmek istediği maksadına nail olabilir. İ slam medeni yetin i ve milll şuurumuzu tekrar kazansak, biz o zaman yeni i nsan olacağız. İslam dini yüksek akıl, anlayış talep eder. Deli Petro: " Doğuda hakimiyeti mizin zaferi için mu htel if vası talar dan i stifade edin, hatta para harcamak gerekse bile sünni - şii meselesini kışkırtı n . " dem işti r. Bazen, İ slam'ı bi lme yenler sünni - şii meselesinden çok bahsederler ve yazılar yazarlar. Bazı cemiyetler ve devletler i se mezhepçil iği katı bir düşmanl ığa çevi rmişlerdir, bu İslam'a i hanettir. Umumi, bürün cemiyeti bir hale getirmek, i nsanları bir yere toplamak, inanç sahibi bu i nsanların sayısını ço ğaltmak çok zor bir şeydir. Bu cihetten Hz. Muhammet (SAV) efendimizin üstünl üğü çoktur. O, çok büyük bir şahsiyettir, mükemmel bir insandı r. Dünyada hiçbir i nsan böyle başarı kazanamadı. Onun kadar güçlü insan yoktur, i nsan aklına sığmayan i şler yapmıştır. Ben onu çok okuyo rum, öğreniyorum."
64 • Eı.çiBEY
f) Dem okrasiye dair " Eğer demokrasi ilerlemeyecekse bu dünyada hiçbir şey kazanamayacağız, biz kazandıklarımızı da hi sse hisse yiti receğiz. Yan i demokrasinin esas yolu budur, o, birinci şart olarak insan l ı k meselesini halleder ve hallettiğine gö re de bütün meseleleri, kanunları insanl ık çerçevesinde halletmeye ve i nsanları manevi yüceliğe çıkarmaya i mkan verir. Nerde demokrasi varsa orada i nsanl ı k vardır, eğer yoksa i nsan lık da olmuyor. Amerika'da, Fransa'da yapı lan araştırmalara göre demokratik harekette Azerbaycan, Sovyet ü l keleri içinde ön sıraya geçmiştir. Bizim mücade lemiz demokrasi ve milli bütünlük mücadelesidir, bizi bu mücadeleden yı ldırmaya çalışanlara im kan vermeyeceğiz. Gorbaçov, kuponla, yukarıdan veri len demokrasi i le halkın aldatılamayacağını anlamıyor. Rusya aynı Rusya' dır, Gorbaçov aynı Gorbaçov'dur. Bir el leri nde barış gü vercini H ı ri stiyan dünyasına, Avrupa'ya demokratik görü n üyorlar, bir ellerinde kılıç doğuyu, Müslümanları, Türk l eri, eziyorl ar. Onun için de Mesket Türkleri ile Özbekle ri, Özbeklerl e Kı rgızları birbirl erine karşı kışkırtıyorlar ve Harezm'de olağan üstü hal vaziyetinde anti demokratik seçimlerle bu halkların demokratik gelişimlerini boğuyor lar, bu dü nyan ın siyasetidir. Burada Türkiye ve İ ran hayli dikkat etmelidir, çünkü onlar da bu siyasetin kurbanları olabi li rler. Rus emperyal izmi her şeyi askeriyen in ü stüne kurar. O, asker-pol is imparatorluğudur. Böyle bir imparatorl uk savaşla yıkı lamaz, aksine savaş i le biz onu dirilti riz. Biz onunla silahlı mücadeleye gi rsek o büyür. Asker - polis devletini ancak demokrasi ile yıkmak mümkündür, onun yolu budur, başka yolu yoktur. Bu devletin muharebe yap masma zem in olu şturul mazsa, o, kendi kendi n e m ahvola caktır, çünkü o muharebe içindir.
ELçiBEY . 6 5
Sovyetler, dünyadaki demokratik gel işmeler karşısında kendi sini koruyamayacak, çünkü demokrasiye karşı hiçbir tesirli silah yoktur. Ben bir şeye inanıyorum, dünya de mokratik hareketi öyle güçl üdür ki, onun önü zorla kesi lemez, o mutlaka galip gelecektir. Sadece bizim bi r çetin liğimiz var, dünya demokratik harekatının neresindeyiz ve biz hangi çizgiye kadar ne şekilde gitmeliyiz. Olabilir ki bazı şeylerde hata yapıyoruz, olabi l i r ki manevra kabiliye timiz zayıftı r. Bizim bi r yol umuz var, o da demokrasidir. Tarih göste riyor ki dünyayı yaşatacak bir şey var o da hak ve adalet tir! Bizde, demokratik hareketle, milli bağımsızlık hareke ti birleşmiştir. Ona göre de biz eziyet çekiyoruz. Her bir milletin en büyük arzusu müstakillik elde etmek, kendi devletini kurmaktır. Azerbaycan halkı da bu cihetten istis na değildir. Bizim yolumuzun esası 1 9 1 8 yılında bel irlen di. Bu yol Azerbaycan devletçiliğinin yoludur, müstaki llik - azatlık yoludur. Bugün bu yolda gitmek şerefi de bize, Azerbaycan demokratik güçleri ne nasip olmuştur. Kesin bir şekilde söyleyebil i riz ki, Azerbaycan 'da baş layan demokratik harekat, mücadele ortamının zorluğuna bakmayarak, dünya demokratik harekatının bir h i ssesidir. Dünya ü l keferinin A zerbaycan'a bakışı i le, Azerbaycan 'ın dünyada giden süreçlere bakışı arasında uygun luk var ve biz çalışmalıyız ki, bu her i ki taraf için faydalı olsun. Komünist rejimin mağlubiyeti kaçı nılmazdır. Bunu gerçekleştirmek için demokratik güçler bi rleşerek ardıcı! mücadele etmel idir. Biz demokrasi yokl uğundan ezi lmiş bir milletiz, demokrasi i le kurtulacağız. Dü nyadan hiçbi r şey beklemiyoruz, yeter ki bizi m demokrntik haklarımızı tanısınlar, bize i ftira etmesinler, şoven demesi nler. "
66 • ELÇİllF.Y
Halk Cephesinin Kısa Zamanda Güçlenmesi ve Buna Bağlı Problemler
H alk Cephesinin kurulmasından sonra i nsanlar akın akı n üye olmak için geliyorlardı. Safları n ı iyice sık laştıran cephe, gitti kçe ülke dahilinde ağırlığını hi ssetti rmeye baş ladı. Fakat kısa zamanda güçlenmesiyle birl i kte bazı so runlar da çıkmıyor deği ldi . Bir kısım art n iyetli i nsanlar halk cephesi ne üye olduktan sonra teşkilatı, şahsi çıkarla rı için kullanmaya çal ışıyorlardı. Bütün bu nlara rağmen dünyanı n ve özel l ikle Moskova'nın dikkati , güçlenen AHC'nin ü zerindeydi. Halk Cephesinin kısa zamanda güçlenmesi ve buna bağlı ortaya çıkan problemler hakkın da Elçi bey, o dönemde şu açıklamayı yapmıştı: "AHC yönetim kurulunda bulunan arkadaşların her biri. bir ülkeyi idare etmek kabiliyetine sahip insanlardır. AHC'nin idari meclisi yavaş yavaş demokratik ananeler üzerinde çalışmalı ve kuwetlenmeli ki, halkın mücadelesinin bütün ağırlığını kendi üzerine alabilsin. Ve unutmasınlar ki, bu meclis üç-dört ay ewel gizli toplanırken, bugün devlet yönetimi ile mücadele ediyor, grev yapıyor, merkezi hakimiyetin elinden teşebbüsü alıyor. Baltık ülkelerinden bize telefon edip diyorlar ki, "Baltık halk cephelerinin iki yılda geçemediği yolu AHC, kendi halkı ile kısa m üddette geçti." AHC'nin arkasında onun yürekten sevdiği, candan geçliği bir arkası. halkı, milleti var. AHC benden, benim dostlarımdan ibaret değildir. Halk cephesi, halkın iradesini ak settirir, SSCB'deki bütün halk cephelerinin en güçlüsüdür ve de mokrasi yolu ile gider. Büyük demokratik hareketler kendi etraflarında muhtelif ta bakalı , tefekkürlü cemiyetleri toplayabilir. AHC kendi etrafında dincileri de, sosyal demokratları da, cumhuriyetçileri de ve baş ka her türlü partileri de birleştirebilir. Yalnız o partiler ki. beşeri yetin ilerlemesinin ruhuna zıt olmayanlar, Azerbaycan halkının demokratik harekatına zıt olmayanlar.
ELçiBEY •
67
Halk cephesinde bir adamı tenkit ettiğin zaman hemen "halk düşmanı" ilan ediliyorsun, niye? Etibar Memmedov'u bir adam tenkit ettiği zaman, Ebülfez'i tenkit ettiği zaman halk düş manı ilan ediliyor. Anlamıyorum. bu adamlar tenkit edilmemeli mi? Bu yeniden komünist ideallere dönmek değil mi? (Lenin, Stalin tenkit edilemez) Etibar Memmedov'a, İsa Gamber'e, Ebülfez Elçibey'e söz denmez, peki neden söz denmez? Demek lazımdır, tenkit etmek lazımdır. Başka birisi de müdafaa edecek, biz bunu öğrenmeliyiz. Birçokları, AHC'ye kabul edilip o nişanı göğsüne takıp bu veya diğer sahalarda eski emellerini devam ettirmek istiyorlar. Ancak bu adamlar bir meseleyi bilmiyorlar. bunlarda o kadar si yasi kafasızlık var ki, anlamıyorlar. Azerbaycan halkı bütünlükle demokrasi uğrunda, hak uğrunda mücadele veriyor."
MOSKOVA'NIN HALK C EPH ES İ N İ PARÇALAMA PLAN!
1 98 8 yılının 1 7 Kasımından itibaren, miti nglere iştirak edenleri cezaevine doldu rarak korkutmak, yıldırmak iste yen Sovyet rejimi büyük bi r yanılgıya düştü . Halk, aksine daha güçlü bir azimle mücadeleye devam etti ve halk cep hesi de bu mücadeleye önderlik ediyordu. Bu arada komü nist rej im harekatı bastırmak için hedefini tespit etmişti, bu hedef Azerbaycan Halk Cephesi idi. Geçmişte Bolşe vikler tarafından uygulanmış bütün ahlaksız usul lerle AHC 'ye karşı hücu mlar başladı . Cephe üyelerine karşı if ti ra, şantaj ve tah kir kampanyası baş latılarak birçokları kütlevi şekilde işten çıkarılıp hapishanelere atıldı lar. Fa kat AHC üyeleri bu asil mücadeleden geri çekilmeyerek, rejim i le ölüm kalım savaşına giriştiler. AH C, sınır böl gelerindeki yerleşim yerlerinde, Kara bağ'da, Nahçıvan'da meydana gelen Rus ve Ermeni teca vüzüne, Bakü'deki Rus kuwetleri nin vahşiliklerine, halka karşı girişilen devlet terörü ne, sun'! şeki lde oluşturulan
68 • ELÇİBEY
ekonomik problemlere karşı halkın müdafaasını üzeri ne aldı . Artık; Karabağ'da, Nahçıvan'da, Gubatlı' da, Laçin' de, Zengi lan'da, Cebrayi l'de, Fizul i 'de, Ağdam'da, Kelbe cer'de, Terter 'de ve sınır bölgelerinde, AHC'nin önderl iği ile halk, toprak larını savunmaya başladı . Sovyet hüküme ti i se bu mücadeleye katı lanl arı dağıtmak için çalı şıyordu. Vatanları uğru nda Ermen ilerle savaşan A HC üyeleri n i n dört bin 'den fazlası şehit oldu. AHC üyeleri, toprakların savunul ması ile birli kte halk harekatının teşkilatlanması, Sovyet rejimine karşı halkın mücadelesinin daha da genişletilmesi, Bakü'deki Sovyet kuwetleri ne karşı uygulanabi lir gerçekçi yöntem lerin be l irlenmesi uğrunda bütün güçleri i le mücadele ediyorlar dı. Elbette Moskova, AHC'nin güçlenmesine ve SSCB'de ki en nüfuzlu siyasi teşkilat haline gelmesine daha fazl a seyirci kalmayacaktı. Bunun için de A HC'nin parçalanma sı için istihbarat teşki latl arı na gerekl i tali matlar verildi. AHC'nin yönetim ku rulunda su yüzüne çıkmış radikal ve liberal gurupları birbi rine dü şüren Moskova ilk başarı sını kazanmı şt ı . Moskova'nın bu planı hakkında Ebülfez bey o yıllarda: "Tabi i ki her kitle hareketinde olduğu gi bi farklı yaklaşımları olanlar var, bu normaldir. Ama bazen öyle görünüyor ki, hükümet organları ve KGB bizi bölmek için aşağıdan yukarıdan çalı şıyor. Hatta bizimle meşgul olmak için hususi bölmeler açm ışlar" diyordu. Daha temki nli olu nması gerektiğini düşünen Elçibey, 25 Ekim'deki mi tingde: '� HC, coşkunluk devrinden kamillik devrine gir miştir" diyecekti. Yönetim kurulu üyelerini birbirine karşı kışkı rtmak, onları birbi ri ne düşürmek için devlet organları 1 5 Kasım tarihinde, '� H C İdare Heyetinin Bildirisi" adl ı sahte bildi riler hazırl ayarak halka dağıttılar. Bu bildirilerde, cephe nin önde gelen bazı yöneticileri, mafya ile iş birliği yap-
ELçiBF.Y . 69
mak ve A HC'yi parçalamakla suçlandı. Bu ve buna benzer sahte belgeler kı smen amacına u laşsa da, Ebü l fez beyin önderliği altında AHC birliğini koruyabildi. 1 7 Kasımdaki mitingde Ebü l fez bey, SSCB'deki Müslü man halkların demokratik harekatlarının başında AHC' nin olduğunu bildirerek, ALi SOVYET'te seçimler hak kında kanun kabul edilmesini talep etti ve bu kanun 23 Kasım'da kabul edildi. O tarihlerde Azerbaycan'da bulunan gazeteci - yazar Taha Akyol bu mitingi şöyle anlatıyor: "Hazır bulunamadığımız halk cephesinin 17 Kasım günü yaptığı be� saatlik mitingi videodan baştan sona kadar seyret tim. Dikkatim i çekti, "Özbekistan Birlik Hareketi" adına bu mi tinge katılan şair ve yazar Turan Mirza konuşmasına bir şiirle başladı. "Deme bana Oğuz, Kayı, İlhanlı. Türküm, bu ad her ünvandan üstündür! Yoktur Özbek, Al.er, Kırgız, Kazanlı, Türk milleti bir bölünmez bütündür!" Meydanı dolduran beş yüz bin kişinin gökleri parçalayan te zahüratı. . . Turan Mirza konuşmasını Ziya Gökalp' in meşhur be yiti ile bitirdi. "Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne de Türkistan Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: Turan" Yine korkunç bir tezahürat. Özbekistan nere, Türkiye nere. Hem orada demir perde var, Azerbaycan gibi ilişkilerimiz de ge lişmiş değil. Bu Özbek ziyalısı, Ziya Gökalp'i nerden biliyor?"
Azerbaycan 'ın komünist yöneti mi, yapılacak seçimler de AHC'nin zafer kazanacağını, m i llet vekilliklerinin ço ğunu alacağını bil iyordu. Buna yol vermemek içinse AHC' yi parçalayarak aradan çı karmak gerekiyordu.
70 • ELÇİllF.Y
Bunun için de halk cephesini radikalleştirerek bahane elde etmek lazımdı. 29 Kasım mitinginde, "AHC, milli cepheye çevri ldi", "Şimdi yol umuz SSCB'den ayrılmak tır", " SSCB'den çıkmak için referanduma gidi l mel idir, bu imkanı kullanmazsak torun larımız bizi lanetleyecekler", "Bu günden sonra komünistler, parti kartları nı atmalıdır", "Bugünden sonra oğul larımızı askere göndermeyeceğiz" gibi talepler ileri sürüldü. Daha sonra AHC dan ışma mec lisinin bir üyesi tarafından: "Bir avuç adamı n halkı keyfi yönetmesine biz yol vermeyeceğiz, buna son vermek vak ti gelmiştir." denildi. Bakü'nün komünist yöneti minin i stediği ortam yavaş yavaş oluşuyordu. Ama Ebülfez beyin sabırl ı ve temki nli siyaseti sayesinde kom ünist yönetim ile AHC arasında olası bir çatışma önlendi . O, içtimai ve siyasi sürecin de mokratik bir şekilde yürümesini i stiyordu. Ebül fez bey o gün lerde, her şeyin yavaş yavaş olması gerekti ğini, ani ha reketlerin teşki lata zarar verebil eceğini ve buna benzer tel kinlerini çevresindeki in sanlara sık sık söylüyordu. Fiki rlerin yayı lmasında gazetelerin önemi ni iyi bilen Elçi bey 'in, adını kendisinin koyduğu "Azatlık Gazete si"nin, komünist rejimin her türlü engellemelerine rağ men, 24 Aralık 1 989'da Necef Necefov'un yönetimi al tın d a 200.000 tirajla ilk sayıs ı çıktı . İ lk sayıda N . Necefov, Ebü l fez Elçi bey ile bağı msızlık süreciyle alakalı bir mü la kat yaptı. Bu mülakatta, " 1 9 1 8 - 1 920 yıllarındaki azatlık mücadelesinde meydana gelen felaketler, bugünkü de mokrasi uğrunda yapılan mücadelen i n başına da gelebilir m i ? " sorusuna Elçi bey: "Bence gelmez. Bu aşağıdan baş l anan kü tlevi bir harekettir ama bazı tazyikler olabilir, la ki n demokrasi uğrunda yapı lan bu mücadelenin· önü kesi lemez. Aksi takdirde ihti lal ile neticel enebi lir. " cevabı nı verm işti.
ELçiBF.Y . 7 1
AHC'nin, 6 - 7 Ocak 1 990 tarihinde yapılan i ki nci ku rultayında Ebülfez Elçi bey tekrar başkan seçildi. Bu kurul tayda l i beraller ( İ sa Gamber, Tovfık Gasımov, Cavid Bağı rov, H ikmet Hacızade) ile radikaller (Etibar Memmedov, Nemet Penahov, Rahim Gazıyev) arasında kendi yerini belli etmenin zamanının geldiğini düşünen Ebülfez bey, tavrını l iberallerden yana koydu . Kendilerini dışlanmış sa yan radikalleri AHC'de tutmak ve birliği korumak isteyen Elçibey, "Cumhuriyet Savunma Şurasını" kurarak Etibar Memmedov ve Nemet Penahov'a burada gerekli yetkiler vermek mecburiyetinde kaldı.
"Men Atatürk'ün Esgeriyem"
Yakası ndan hiç çıkarmadığı Atatürk rozeti, ruhunda Atatürk'ün bağımsızlık ateşi, gönlünde milletine duyduğu büyük sevgi ve güven ile Elçibey, Atatürk'ün kendisi ve Azerbaycan için ne demek olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarak, nasıl Türkleri esa ret zincirinin aşağılayıcı boyunduruğundan çekip çıkarttıysa, bu nu milletine duyduğu güvenle, milletiyle beraber başardıysa, Azerbaycan da aynı yoldan gidecektir. Maksadımız Mehmet Emin Resulzade'nin ideallerini elde bayrak tutarak hayata ge çirmek, bunu yaparken de Atatürk'ün metot ve usullerinden is tifade etmektir. Ben de Türk milletinin bir evladıyım ve işte bu nun için Atatürk'ün askeriyim."
O, en zor günlerinde bile yakın çevresine Atatü rk'ü ve kurtuluş savaşını anlatırken, Azerbaycan' ı bağımsızlığa götü recek ruhun ne olduğunu çok iyi biliyordu . Haklı ve yerinde bir kararla Türkiye' de, 1 989 yılının en büyük si yaset ve devlet adamı u nvanı Ebülfez El çibey 'e veri ldi. Avrupa' da ise 1 9 89 yıl ı nın en mücadeleci halkı unvan ına Azerbaycan halkı layık görü ldü .
20 YANVAR * FACİASI '
Azerbaycan' ı n bağımsızlık harekatına ve onu temsil eden AHC 'ye büyük bir darbe vurma hazırlığına giren Moskova, ciddi, bir o kadar da korkunç planlar kuruyordu, yapılacak bir harekat için uygun zeminin hazırlanması na çoktan başlanılmıştı. Azerbaycan' ı n hassas noktalarını iyi bilen Sovyet hükümeti, ilk i ş olarak halkın milli duygula rını, hislerin i ateşlemek için tahriklere gi rişti. Sınır bölge lerinde yaşayan Tü rklere karşı Ermeni saldırıları n ı teşvik ediyor ve Azerbaycan'da yaşayan Ermenilerin evlerini ya kıyordu. KGB, rolünü çok güzel oynuyordu. Bu işlerin ya pılmasındaki maksat Azerbaycan halkının radikalleşmesi ni sağlayarak, yapı lacak bir askeri harekat için uygun or tanı oluşturmaktı. Böylel ikle Kızıl Ordu, karışıklıklara son vermek ve barışı korumak adıyla, rahatça askeri hare kata girişecek ve dünya kamu oyu tarafı ndan da olumsuz tepki almayacaktı . 2 0 Yanvar hadiselerini önceden tahmin ettiklerin i söy l eyen Ebülfez bey sonraki yıl larda şu açıklamayı yapacak tı: "Birçok meseleler böyle gösteriyordu ki, bunu n e AHC ne de Azerbaycan halkı önleyebilirdi. Bu hadiselerden 2 - 3 ay ön ce ABD'nin devlet katibi: "Bush ile Gorbaçov görüşmelerde an laşmaya vardılar. Bu anlaşmaya göre Gorbaçov, Kafkaslarda sı kı yönetim ilan edecek olsa Amerika buna itirazını bildirmeye cek" diye beyanat verdi. Mesele burada anlaşılmıştı, plan önce . den hazırlanıyordu . Ben çeşitli demeçlerimde, Kafkaslarda Er menilere ve Gürcülere dokunulmayacak, Azerbaycan için bir plan hazırlanıyor ve bunu Kafkasya adı altında veriyorlar de dim . Bu hadise Aralık ayının 26'sı ile 28' i arasında bekleniyor du. Harekat için ortamın hazır olmadığını gördüler ve bu iş için
• Yanvar: Ocak ayı
ELçiBEY • 73
zemin hazırladılar. Bakü'de birkaç Ermeni'yi öldürerek evlerini talan ettiler, bu da bahane oldu. Bu hadiselerden az önce has tanelerin boşaltılması için emir verdiler. Bu olayları AHC nasıl önleyebilirdi? Bu, Moskova ve Ermenilerin oyunu idi. Bunu ön lemeye halkımız da hazır değildi."
Ebülfez beyin verdiği bilgiler, hadiselerin başlama ze minini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. O günlerde, Er menileri destekleyen Rus ların siyasetine karşı öyle büyük bir nefret oluştu ki, bunu önlemek de Ebülfez bey ve AHC gibi güçlü bir teşkilat çaresiz kaldı. Moskova'nın i stediği siyasi ortam oluştuktan sonra, 20 Ocak 1 990 tari hinde Kızıl Ordu Bakü'ye girerek kor kunç vahşili klerine başladı . Sokaktaki i nsan l arın v e içinde sürücüleri olduğu halde arabaların üzerine tankları n çı kacağını, 1 0 yaşındaki ço, cukların öldürüleceğini, masum insanların kurşu nlanaca ğını hiç kimse aklına bile getirmiyordu. Öyle ki, yaral ıları tedavi eden doktorlara ve yaralı taşıyan ambulanslara da hi ateş açılmıştı . Kızıl Ordu, Kırı m'da ve Türki stan 'da yaptığı vahşilikleri 1 990 yılında Bakü'de tekrarladı. Bu hadiselerin hangi boyutlarda olduğunu Ebülfez bey şu sözlerle anlatıyor: "Bu hadise, XX. yüzyılda bizim rast gelmediğimiz bir hadise idi. Azerbaycan'da yapılan askeri harekatı (20 Yanvar), Sovyet ler Birliği'nin Savunma ve İçişleri bakanları, İç Güvenlik Güçle rinin komutanı, Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Katibi, Azerbaycan'ın generalleri, Azerbaycan KGB'sinin başka nı, Azerbaycan iç işleri bakanının muavini birlikte yönettiler. Bu radan iki netice çıkarılabilir; ya Azerbaycan halkı çok güçlüdür ya da devlet öyle çürümüş ki, ne yaptığını bilmiyor. "
20 Ocak'ta Ru s ordusunun yaptığı vahşilikler, başta Ebü l fez bey olmak üzere hiçbir AHC üyesini sindiremedi ve korkutamadı.
74 • ELÇİBEY
AHC, 2 1 Ocak tari hi nde Ali Sovyet' i olağan üstü top lantıya çağırdı . Toplantı 22 Ocak sabah ına kadar sürdü ve şu kararlar al ındı: Rus ordusu şeh i r dışına çıkarılsı n. Rus ordusu kanunsuz faaliyetlerde bulunmuştur. Faciayı araştırmak için milletvekilleri nden olu şan bir komisyon kurulsun. AHC'nin teklifi ile kurulan "20 Yanvar H adiselerini A raştırma Kom i syonu'nun yaptığı i ncelemeler neticesin de 1 3 1 kişinin vahşice öldürü ldüğü, 744 kişinin yaralan d ı ğı , 84 1 kişinin tutuklandığı ve 4 kişinin de kayıp oldu ğu anlaşılmıştır. Rus ordusunun Bakü'de yaptığı vahşil ikleri dünya ka m uoyuna anlatarak haklı davalarına destek bulmak ama cıyla Ebülfez Elçi bey, 30.0 I . 1 990 tarihinde BM genel sek reterine bir mektup gönderd i . Bu mektupta şunlar yazı yordu : " . . . Bugün Azerbaycan halkı yine de ayağa kalkarak, kendi bağımsızlığı uğrunda meydana koyduğu iradesini bir millet ola rak dünyaya bildirmektedir. Azerbaycan'daki halk harekatı gün geçtikçe güçleniyor. Biz bugün demokrasi, insan hakları ve istik lal Uğrunda mücadele veren milletiz. Herhangi bir millete karşı değiliz ve hiçbir milletin bağımsızlığında da gözümüz yoktur. Gorbaçov, İslam devleti kurmak istediğimizi uydurmakla, Hıris tiyan aleminin gözünde demokrasiye zıt olduğumuz izlenimini vermek istemektedir. . . . Sizin sekreterliğini yaptığınız BM teşkilatı, dünyanın en nüfuzlu teşkilatıdır. Otuz beş milyonluk Azerbaycan halkının bu nüfuzlu teşkilatın dışında kalmasına siz nasıl bakıyorsunuz? Azerbaycan halkının azatlık hakkını savunmasında yardımınızı esirgemeyiniz. Bugün bizim bir derdimiz vardır, dermanı ise azatlıktır. Demokrasi , dünyanın bir sıra mutlu halkları için mane vi gıda ise Azerbaycan halkı için ilaçtır. . . . Atalarından yadigar kalan vatan aşkını göğsünde gezdi-
Eı.ÇİBF.Y
• 75
ren Azerbaycan halkı, azatlığın ışığına doğru durmadan yürüye cektir. Bu yürüyüşü dünyadaki hiçbir kuwet durduramayacak tır. "
"AHC 'yi dağıtmaya geldim" diyen SSCB savunma ba kanı Mareşal Yazov 'un liderl iği ndeki Rus ordusu vahşi l i klerini sürdürürken bile, Ebü lfez Elçibey ve dava arka daşları hayatları tehlikede olmasına rağmen siyasi müca delelerini devam etti riyorlar ve Rus ordusunun yaptıkları n ı dünyaya duyurmak için zor şartlar altı nda gece li-gün düzlü çal ışıyorlardı . Onlar, 20 Yanvar hadiselerinden, Azerbaycan'da komüni:zmi yok etmek için en azami şekil de istifade ettiler ve komünist parti üyelerini istifaya ça ğırdılar. Bu hadiseler, h alkı birbirine daha çok yaklaştırmakla birli kte, Sovyetlere olan öfkeyi de en üst noktaya çıkarmış ve bağımsızlık mücadelesini h ızlandırmıştır.
Özal'ın Talihsiz Beyanatı
Rus ordusunun bu hareketi dünya kamuoyunda tep kiyle karşı lanırken , Türkiye'de ise halkın ve devletin tep kisi farkl ıydı . O gün lerde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamı ndan yapılan tal i hsiz bir açıklama, Azer baycan halkında şok etkisi yaptı . Türkiye gazetesi mu ha birinin, "Türkiye'nin hadi selere münasebetini nasıl de ğerlendiriyorsunuz?" sorusuna Ebülfez Elçibey şöyle ce vap verecekti : "Esasen Türkiye'nin gazetelerinden son zamanlar memnu nuz. Çünkü son hadiseleri olduğu gibi yazıyorlar. Bize karşı ya pılan iftiraları boşa çıkardılar. bu da bizim için büyük manevi destektir, Türkiye içtimaiyetinin de bu hadiselerle alakalı yürü yüşler, mitingler yapması bize manevi destektir. Dış işleri bakan-
76 • ELÇİBEY
lığının bir beyanatı çok güzel idi ama Turgut Özal'ın o beyanatı (sünnt-şii) ve "Biz buna karışmıyoruz" demesi çok gazap doğur du. Ben bunu anlamadım. Atatürk'ün dediği gibi biz ewelce Türk'üz. Sayın Özal biraz acele ediyor, yani meselenin kökünü araştırmıyor. Özal ve Türk hükümeti, Azerbaycan hakkında çok az şey biliyor. Turgut Özal bu hadiselere karşı Avrupa nasıl dü şünür diye düşünmüş, bu doğru düşünce değil. Türkiye hiçbir zaman Türklüğünden kaçmamalıdır, çünkü Avrupa Avrupa'dır. Türkiye'nin bir eli doğudadır, millet doğuludur, tefekkürü doğu ludur, bundan kaçamaz."
"Sessiz Gerilla"
Ertuğrul Özkök 1 990 yılında yaptığı Bakü ziyareti es nasında, i lk defa o zaman gördüğü Elçi bey hakkında şu iz lenimleri n i bildiriyor: "Biz yabancı gazetecilerle birlikte Bakü'ye gitmiştik. Rusların Bakü'ye girişinden az sonraydı. Halk Cephesi adı bir efsane gi bi her yere yayılmıştı. Şimdi neresi olduğunu tam hatırlayama dığım bir salonda bize, Azerbaycan'da ve özellikle Bakü'de olanlar hakkında bilgi.veriliyordu. Toplantının ortalarına doğru gözüm bir ara yan tarafta bizi dinleyen uzun boylu, ince, batık gözlü birine takıldı. Toplantının başlarında orada yoktu. Sakin, sessiz bir gerilla gibi salona girmişti. Kim olduğunu bilmediğim bu uzun boylu adamın kimliğini biraz sonra öğrenecektim. Toplantı bitmek üzereydi, o ana kadar konuşulanları sessiz ce dinleyen adam birden öne çıktı ve kendisini tanıttı. Gelen adam Azerbaycan Halk Cephesi'nin efsanevi lideri Ebülfez Elçi beydi. Elçibeyi ilk defa orada gördüm. Salondaki bütün gaze teciler olarak hepimiz şaşırıp kalmıştık. Mesleki açıdan hiç bek lemediğimiz bir sürprizle karşılaşmıştık. O ana kadar bütün ko nuşulanlar hep Rusça'ydı, o ise Türkçe konuşmuştu. Yüzünde yorgun bir ifade vardı. O yıllarda Azerbaycan Dış İşleri Bakanlı ğı hala Rusların kontrolünde olduğu için salonda sanki tufan kopmuştu."
ELçiBEY . 77
Bayrağı İlk Defa Elçibey Kaldırdı
28 Mayıs 1 9 1 8 yıl ı nda kurul an, Azerbaycan Demokra tik Türk Cumhu riyetinin mecl is binası olan ve 1 990'lı yıl l arda Elyazmalar Enstitüsü ol arak kul lanı l an binanın çatı sı na, Kızıl Ordu tarafı ndan i ndirilen bayrağı aynı yere, 70 yıl sonra 28 Mayıs 1 990 tarihi nde dikmek şerefi Ebü l fez ' Elçibey 'e nasip oldu. Ay yıldızlı üç renkli bayrağı di ker ken, Elçibey'in o andaki duyguları kendi ağzından sadece 1 şunlardı: "Sevinçten gözümden iki damla yaş düştü ve ellerim titredi."
AZERBAYCAN VE SOVYETLER Ü ZERİ NE B İ R DEG ERLENDİ RME Ebülfez Elçibey
. "Bir zamanlar kuzeyde Derbent' den güneyde Hamedan eyale ·· ··· tine , doğuda Hazar'dan batıda Göyçe gölünün batı eyaletlerine kadar olan topraklarda yerleşen "Kudretli, Büyük Azerbaycan" , XIX. yüzyılın birinci yarısında Rusya İ mparatorluğu ile 1 1 yıl devam eden kanlı muharebeler neticesinde, önce iki hisseye, sonralar ise birkaç hisseye parçalandı. Bununla büyük Azerbaycan'ın 187 yıl devam eden facialı dönemi başladı. Azerbaycan toprakları satıldı, alındı, bağışlandı. Bütün bu devir müddetinde Azerbaycan halkı amansız felaketlere maruz kaldı. Topraklarımız, vaktiyle Türkiye, İran, Arabistan, Hindistan ve Balkanlarda yaşayan Ermenilere ya satıldı ya da hediye edildi.
• Derbent: Rusya federasyonunun Dağıstan özerk cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan bir şehi r
• • Hamedan: İ ran'da bulunan b i r şehir. • • • Göyçe Gölü:Ermeni stan sınırları içerisinde kalmış tabii göl .
78 • ELçiBF.Y
.. Setter Han , Kaçak Neb ( , Şeyh Muhammet Hıyabani . Meh met Emin Resulzade gibi yüzlerce Azerbaycan mücahidi halkın ba ğımsızlığı için çarpıştı. 1 9 1 8- 1 920 yılları arasında Azerbaycan halkı, ölüm tehlikesini önleyerek kendisini tarihe bir daha tasdikletti. Gü neyde Hıyabani hareketi, kuzeyde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Azerbaycan'ı yeni dünyaya tanıttı. Hepimizin bildiği gibi bu devir çok sürmedi. Rusya da çarlık rejiminin yeni varisi Kızıl Sovyet İ m paratorluğu kuruldu. Bu kızıl devlet, Kuzey Azerbaycan'ı yıktı, son ra Azerbaycan'da, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini kur du. 1 920'den sonra güney Azerbaycan'daki Hıyabani hareketini de bastırdılar. İran'daki Türk sülalesi Kaçarlar devrildi. yerine Fars Peh levi sülalesi hakimiyete geldi. Azerbaycan'ın yeni facialı dönemi başladı. Katliamlar, talanlar ara verilmeden sürüp gitti. Azerbay can' ın kuzeyindeki Sovyetler Birliği, Azerbaycan halkını ezen maki neye çevrildi. Bugün Azerbaycan'da, halkımızı layıkıyla temsil ede cek bir devlet kurumu yoktur. Tekrar ediyoruz, yalnız ve yalnız azat halkın kurduğu devlet, kendisine layık olur. Monarşi her yerde mo narşidir, dini mefklıresi hiç önemli değil. Vay o güne ki, iki monar şik imparatorluğun Azerbaycan adlı bir müstemlekesi ola, yarısı bi rinin diğer yarısı öbürünün. Azerbaycan zengin bir ülkedir. Zenginlik, bağımsız halklar için saadetse, müstemleke için talihsizliktir. Azerbaycan. Rusya emper yalizmi için doğunun kapısıdır. Azerbaycan'ın birleşip müstakil ol ması. güney Kafkas"ta emperyalizmin etkisinin dağılması demektir. Çar Petro'dan bugüne kadar, Hint Okyanusu'na, sıcak sulara ulaşmaya can atan ve bu siyaseti sonraki devirlerde ardıcı! yürüten imparatorluk için Hazar havzasını işgal etmek ilk şart olmuştur. Ha-
•
Setter Han: XX. yüzyı l ı n başl arında Güney Azerbaycan' ı n Tebriz şeh rinde, İran şahına karşı buradaki Türklerin istiklali için mücadele ver
miş halk ••
önderi.
Kaçak Nebi: XlX. asırda Rus çarlığına karşı büyük mücadele veren ve Rus hükümeti tarafından " Kaçak" olarak adlandı r ı l an mücahit.
•••
Şeyh Muhammet H ıyabani: X X . yüzyılın başlarında İran Türklerini
demokratik mücadelesini yürüten, sonraları ise bir suikast neticesin de şehit edilen halk önderi.
ELçiBEY . 79
· zar'ın iki anahtarı Heşterhan ve Bakü, imparatorluğun daimi hede fi olmuştur. Azerbaycan, yüzyıllardır emperyalistler tarafından mü dafaa edilen ve onların doğudaki casusları olan Ermeni lobisinin ge lir kaynağıdır. "Eğer Azerbaycan bağımsız olursa, İran ona muhtaç olacak" diyen İran ideologları meselenin önemini çok iyi kavramış lardır. Sonralar. 1 970'li yılların başlarında bir İspanyol sosyoloğunun bir yazısına rast geldim. "Sovyetler Birliği'ndeki sosyalist sistem er veya geç dağılacak, çünkü bu tür bir sistem insan tabiatına zıttır." Bu fikir bir çok eserlerde başka şekillerde ifade edilmiştir, bununla razılaşmamak olmazdı. Çok geçmedi ki Saharov, SSCB'de insan hakları uğrunda mücadeleye başladı. Kütlevi köle psikolojisinden kurtulan fertlerin sayısı günden güne çoğaldı. Onun arkasında ce miyetler ve halklar azatlık aşkına düştüler. SSCB. Yugoslavya, Hindistan, Çin gibi imparatorluklarda, halk ların bağımsızlık uğrundaki mücadelelerinin başarıyla neticelenece ği şüphe doğurmuyor. Almanya'nın birleşmesi, Güney Kore ile Ku zey Kore yakınlaşması. Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan'ın arasındaki sınırların açılması muasır devri karakterize eden cihetler dendir. Komünist rejimin mağlubiyeti kaçınılmazdır. Bunu gerçek leştirmek için demokratik güçler birleşerek ardıcı! mücadele etmeli dir." Not: Bu konuşma 3
-
10 Ocak 1 99 1 tarihinde
Azatlık gazetesinde yayınlanmıştır.
SEÇİMLER VE SOVYETLERİ DİRİLTME ÇABALARI
Azerbaycan'ın komünist rejimi, AHC ve Azerbaycan ziyal ıları nın (aydın larının) katılımıyla, Maslahat Şurası (Danışma Meclisi) ol uşturuldu. Bu kurulda alınan karar lardan bazıları şunl ardı : En kısa zamanda seçimlere gidilecek. Azatlık gazetesi tekrar çıkarılacak. •
Heşter Han: Hazar sah i l i nde, Rusya federasyonuna bağlı bir şehir.
ELÇİBEY
• 8]
Muttalibov'un Son Çırpınışları
1 9 Ağustos 1 99 l ' de Devlet Olağanüstü Hal Komitesi, Moskova'da ihti lal yapıp Gorbaçov 'u devirerek, demokra tik yeniliklere son vermek niyetinde olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın yapıldığı sırada İ ran'da seferde olan Ayaz Muttali bov, darbeyi yapan kom iteyi desteklediğini bildir di. Fakat bu i htilal bastırıldıktan sonra M uttali bov, için den çıkılmaz bir vaziyete düştü. Bu çıkmazdan kurtul mak ve Azerbaycan'da ipleri eline almak' için, 23 Ağustos tari h inde halk cephesi n i n karargahını darmadağın ettirdi. Birçok cephe yöneticisi dövü ldü. Elçibey de bu vahşi l i k neticesinde vücuduna büyük darbeler aldı . O a n ı Ebülfez bey şöyle anlatıyor: "Ben hiçbir zaman sıhhatime önem vermedim, onun için de fiziki darbeler beni o kadar rahatsız etmedi. Hususen 23 Ağus tos'tan sonra ağrılarım, yanıma gelen dostlarımla istediğim gibi sohbet etmeye imkan vermediği için çok eziyet çektim. Ancak şunu da demeliyim ki, Azerbaycan polisinin böylesine gaddarlı ğı bana çok dokundu. Beni, Rus askerleri de dövdüler, ancak onlar da bu tür sertlik göstermediler. En çok yandığım şudur ki, kendi polisimiz bana ulaşana kadar Azerbaycan milli bayrağını çiğneyip, yırtarak gelmişti."
23 Ağustos'ta yaptığı bu hareketle Muttalibov, muha lefetle olan bütün bağları nı kopardı ve bunun neticesinde milyonlarca i nsanın nefretini kazandı. 2 6 Ağustos günü. halk, Azatlık meydanını çevreleyen zırh l ı araçları yararak meydana girdi ve bu rada m iting yaptı. Muttalibov, bu mi tinge katılan yüz binlerce insanı dağı tmaya cesaret ede medi. Mitingde şu talepler ileri sürüldü: - Bakü'de olağan üstü hal kaldırılsın. - Komünist Partisi kapatı lsın. - Seçimler hakkı nda yeni kanun kabul edilsin. - Milli ordu kurulsun.
82 •
Eı.Çİl!EY
Yapılan gösteri ler neticesinde geri adım atm ak zorun da kalan Muttal ibov, Komünist gazetesinin adı n ı deği ştirip Halk Gazetesi yaptı. Leni n meydanı ise ''Azatl ı k Meydan ı " ol arak adlandırı ldı v e Lenin'in heykeli yıkıldı. Ertesi gün parlamento olağanüstü toplantıya çağrıla rak, Azerbaycan Devletinin bağım sızlığının düzenlenmesi hakkı nda beyan name kabul edildi, olağanü stü hal kaldırıl dı ve ordu kurulması için çalışmalara başlanabi leceği açı k landı . M üstakillik beyannamesinin kabul edi l mesinde baş rolü oynayan Ebülfez Elçibey l iderl iğindeki halk cephesi de faaliyetlerini hızlandırdı. 3 1 Ağustos günü son gel işmeler i le alakal ı Azerbaycan halkına seslenen Elçi bey, beyanatında şöyle diyordu : "Sovyetlerdeki askeri darbeye karşı çıkan güçlerin zaferi, Azerbaycan'da demokratik harekatın güçlenmesine sebep ol muştur. Milletimizin bütün tabakaları demokrasi ve bağımsızlık ideali etrafında birleşmeye başlamıştır. Bundan korkuya kapı lan, ülkenin askeri - komünist rejimi, yeni yeni fitneler hazırlı yor, uyanık olmak lazımdır. Eli nasırlı gardaş ve bacılarımız! Emin olmalısınız ki, bu rejim size şimdiye kadar olduğu gibi yalnız açlık ve sefalet getirecek. Eğer bu açlık ve sefaletten kur tulmak istiyorsanız, Azerbaycan Demokratik Harekatında daha inatla birleşmelisiniz. Kendi babaları Lenin'in boynuna ipi takıp heykellerini devi ren, kitaplarını yakan bu rejim yöneticileri için yedi milyonluk vatandaşın geleceği hiç önemli değildir. Eğ�r yedi milyon, 250 - 300 kişilik komünist yöneticiyi iktidardan uzaklaştıramazsa, daha uzun bir müddet, zulüm altında yaşamaya mahkumdur. Azerbaycan' ın gerçek bağımsızlığını, Azerbaycan halkı ve halkın demokratik yolla seçtiği parlamento elde edebilir. Aziz yurttaşlarımız! Azatlık karne ile verilmez. mücadele meydanlarında kazanı lır. Halkımızın üstünde yeni oyunlar oynandığı bir zamanda bü tün güçlerimizin bağımsızlık ve demokrasi ideali etrafında birleş-
ELÇİBEY • 83
mesi çok vaciptir. Milletimizin her bir evladı, üç renkli bayrağı mıza büyük sevgi ve saygı duyarak bağımsız, demokratik ve güçlü devletimizin kurulması uğrunda mücadeleye katılmalıdır. Ebülfez Elçibey /AHC Gen. Başkanı"
BAGIMSIZLIGIN İLANI VE MUTTALİBOV'UN İSTİFASI
Gorbaçov 'la il işkilerini düzeltmeyi başaran Muttal i bov, 8 Eylül 1 99 1 tarihinde al ternatif adayların olmadığı anti demokratik bir seçimle, sözde % 9 8 . 5 oranında oy alarak tekrar cumhu rbaşkanı oldu. Seçim neticelerinin açıklandığı gün yapılan miti ngde Elçi bey, "Yolumuz müs taki l, vahit Azerbaycan yoludur. Yolumuz demokratik cumhuriyetimizin tekrar kurulmasıdır. Komü nistler onu mahvettiğine göre şimdi komünist hükümeti tanı mıyo ruz." diyecekti. Demokratik güçlerin baskısına daha fazla dayanamayan Mu ttalibov ise 1 8 Ekim 1 99 1 tarihinde Azerbaycan'ın bağımsızlığını resmen ilan etmek zorunda kaldı. Fakat komünist rej im hala iş başındaydı ve komü nistler Azerbaycan 'ı, Rusya'dan ayrı bir devlet olarak dü şün müyorlardı. Bağımsızl ığı güçlendi recek faaliyetlere gi rişmedikleri gibi, bu alanda yapılan i şl eri de engellemeye çal ı şıyorlardı. 2 1 Aral ık 1 99 1 tarihinde SSCB' nin dağılması ve 25 Aral ık'ta da Gorbaçov 'un istifa etmesi, Azerbaycan 'ın iç timai ve siyasi durumunu doğal olarak etkiledi. Bu olay lardan kısa bir zaman sonra 26 Şubat 1 992 tarihi nde, 366. Rus alayının yardım ıyla Ermenilerin Hocalı şehrinde yap tığı katliam bütün Azerbaycan 'da deprem etkisi yaptı. 27 Şubat'ta Elçi bey beyanat vererek, Karabağ'daki 56 yerle şim yerinden 47'sinin dağı tı larak işgal edi ldiği ni, bu nun
80 • Eı.çiBEY
Ayaz M uttalibov' u n cumhur başkanlığı AHC tarafın dan tanınacak. 8 Temmuz 1 990 yılında AHC'nin teşebbüsü i le, A zer baycan'daki demokratik ku rul uşların katıldığı " Demokra tik Azerbaycan Seçim Bloğu" oluşturuldu. Yapılacak se çimlerde Ebülfez bey, milletvekilliğine aday ol mayacağı nı açıkladı . 30 Eyl ül 1 990 tari hinde olağan üstü hal vaziye tinde, Azerbaycan Parlamentosu 'na gönderilecek mi l let vekilleri nin seçimi yapıldı. Demokratik Azerbaycan Blo ğundan yalnız 3 1 milletvekil i seçilebildi ve onların 23'ü halk cephesindendi. Seçimlerin demokratikli ğ i ! ise herke se malumdu. 1 990 yılının sonlarında Sovyetlerin dağılacağı anlaşı l ınca, SSCB'nin devlet başkanları bir araya gelip bi rliği ko rumak için, " Yeni İ ttifak Mukavelesi" adlı bir fikir ortaya attıl ar. · Azerbaycan'ın komünist yönetimi, bu i tti fakın Azerbaycan'a bağımsızlık getireceğini söyleyerek, iki yüz lü siyaseti ne devam ediyordu . Bütün Sovyet ü l keleri ken di araları nda aldıkları bir kararla aynı anda devlet adl arını ve bayraklarını değiştirdiler. Azerbaycan' ı n adı da Azer baycan Sovyet Sosyal i st Cumhuriyeti yerine Azerbaycan Cumhuriyeti ol du ve orak çekiçli bayrağın yeri ne de üç ren kli, ay yıldızl ı bayrak, Azerbaycan bayrağı ol arak kabul · edildi. Başta Ebülfez Elçi bey olmak üzere Azerbaycan'ın vatansever bütün aydınları, bunun bir aldatmaca olduğu n u biliyordular ve halkı buna karşı uyarmaya başladılar. 7 Mart 1 99 1 tarihi nde Azerbaycan Parlamentosu, Müstakil Azerbaycan Bloğu'nun itirazına aldı rmayarak, SSCB'yi di riltmek için 1 7 Martta referandum yapılmasın ı karar'a bağladı. A HC, bu kararı Azerbaycan halkının menfaatleri ne aykırı bi r hadise diye adlandırarak, açl ı k grevi ne giden Mü stakil Azerbaycan Bloğu mil letvekil lerini destekledi . AHC'nin teşkilatları aracılığı ile yüz binl erce i mza toplan dı. Açlık grevi ne, yapı lan tüm iti razlara rağmen Ebü l fez Elçibey de katıldı.
84 • ELÇİBF.Y
günahının ise Ayaz Mu ttal ibov'da olduğunu bi ldirdi ve 6 Mart'ta yapılan büyük gösteriler neticesinde Ayaz Mutta libov i stifa etmek zorunda kaldı. Elçibey'in C u m h u rbaşkanlığına Adaylığı
Ayaz Muttali bov 'un istifasından sonra parlamentoda, 7 Haziran 1 992 tari h inde cumhurbaşkanlığı seçim lerine gidilmesi kararlaştırıldı. Alınan bu karardan sonra Ebül fez Elçibey parlamento kü rsüsünden şun ları söyledi : "Vatanın v e milletin b u zor günlerinde seçimlere gitmemeli yiz. Cumhurbaşkanını seçmeye acele ediyorsunuz, üç ay sonra seçeceğiniz cumhurbaşkanını bir yıl sonra indireceksiniz. Çünkü Azerbaycan'da demokratik seçimlerin yapılabilmesi için müsait zemin oluşmamıştır. Şimdi kim cumhurbaşkanı seçilse alkışlaya caksınız. birkaç ay sonra o, görevden giderken de alkışlayacak sınız. Önceki cumhurbaşkanı iki ay önce bu kürsüden konuşur ken, burada oturanlar onun dediklerini başlarıyla tasdikliyordu lar, o, iktidardan indirilirken de başları ile tasdiklediler. Bu şekil de devlet kurulamaz."
Seçildiği takdirde kısa bi r zaman sonra görevden uzak l aştırılacağını bildiği halde, sırf milletinin menfaatleri için seçime girme kararı alan Ebü l fez Elçibey, 9 Nisan'da yapı lan AHC idare mecl isinin olağanüstü toplantısında cum hurbaşkan lığına aday gösterildi . Azerbaycan bağı msızlık hareketinin Elçibey'den son ra ikinci lideri olan İ sa Gamber, mu halefet gazetesinin 7 Nisan 1 992 tari hli sayısında yayınlanan beyanatında Elçi bey 'in adayl ığı ile alakalı şun ları söyleyecekti : "Benim, Ebülfez beyin cumhurbaşkanı seçileceğine ve bu adaylığın yegane çıkış yolu olduğuna inancım şununla bağlıdır ki, biz. Ebülfez beyi sadece milli demokratik harekatımızın lideri olarak takdim etmiyoruz. Ebülfez beyi, halkın aksakalı (büyüğü)
ELçiBEY .
85
olarak takdim ediyoruz. Sadece AHC'de. muhalefette değil, bü tünlükle cemiyetteki güçler arasında uyum yaratabilen, halkın menfaatlerine uygun iş görmek isteyen, bütün sağlam güçleri birleştirmeye kadir olan yegane şahsiyet olarak ben, Ebülfez El çibey'i görüyorum."
Ebülfez Elçibey'in adaylığı için altı yüz doksan bin' den çok imza toplandığını gören cumhurbaşkanı vekili Yakup Memmedov, dolayısıyla Moskova, seçimlerin iptali için bahane aramaya başlad ı . AHC ise 27 Nisan'da yapılan mi tingde, Bakü yönetiminin cumhurbaşkanlığı seçim lerini iptal etmesi halinde, Ebülfez Elçibey'in cumhurbaşkanı seçileceğini bildirdi.
Başbuğ Elçibey
Seçimlerden az önce 2 Mayıs'ta, başbakan Süleyman Demi rel ve MÇP genel başkanı Alparslan Türkeş'i n Ba kü'ye gelmesi ayrı bir anlam ifade ediyordu. Bu hadiseyi, Azerbaycan'ın İ stanbul eski baş konsolosu, yazar Abbas Abdu llah şöyle anlatıyor: "Bir gün bize haber ulaştı ki, Türklüğün büyük önderi Baş buğ Alparslan Türkeş, Başbakan Süleyman Demirel ile birlikte Taşkent'ten Bakü'ye gelecek. Biz cepheciler, kendi arabalarımız la hava meydanına gittik ve karşılama merasiminde esas kuv vette biz olduk. Alparslan bey, kendisine ayrılan otomobile bin meyip, Ebülfez bey ile ay111 arabaya bindi ve doğruca halk cep hesinin karargahına geldi. Ertesi gün ise Azatlık meydanına. Yüz binlerce insan bir ağızdan haykırıyordu: "Başbuğ Türkeş!" "Baş buğ Türkeş!" Türkeş bey ise Ebülfez beyin elini tutup yukarı kal dırarak var sesiyle haykırdı: "Bütün Türk Dünyasının Başbuğu Ebülfez beydir. Lütfen "Başbuğ Elçibey" deyin. Ben Türk dün yasını ona, onu da Allah'a emanet ediyorum." dedi."
86 • ELçiBEY
Alparslan Tü rkeş beyin Azerbaycan'a ilk defa gel mesi ne bakmayarak ona, Azerbaycan'da büyü k sevgi ve saygı vardı . 3 Mayıs'ta yapılan bu miti ngde Ebü lfez beyi destek lediği ni açı klaması, Elçi bey 'in cumhu rbaşkanl ığı seçi mle rinde şansını daha da artırdı . Rusya'nın Son Kozu Muttalibov
Seçimleri ertelemek için Rusya, Karabağ bölgesindeki askerleri aracılıl ığı ile Azerbaycan'a bağlı olan Şu şa şehri ni Ermenilere teslim etti. Şuşa'nın elden gitmesiyle Azer baycan'da kamu düzeni ciddi olarak yara aldı. Ancak Ebülfez bey, ü l kede anarşinin çıkmaması için bütün vası tal arı kul landı, çünkü Rusya'nın niyetini gayet iyi bi liyor d u . O, 9 Mayıs tarihinde radyodan yaptığı kon uşması nda, A H C 'nin ü lke dahili ndeki bütÜM teşk ilatlarından siyasi fa al iyetlerini du rdurmaların ı ve devletin, ülke menfaatleri ne uygun olan icraatlarını desteklemelerini i stedi . Bu emir büyük ölçüde etkisini gösterdi ve bu olayla Elçi bey 'in, teşki lata ne derece hak i m olduğu ortaya çıktı. Bü tün bunlara rağmen Rusya' nın Azerbaycan'daki taraftarla rı yani Azerbaycan'daki komünistler, parlamen toyu topla yarak Ayaz Muttalibov'u tekrar cumhurbaşkanl ığına ge t i rdi ler. Azerbaycan'ın tan ınmış aydınları bu durumun cidd iye t i n i anladılar ve bir araya gelerek, Elçibey başta olmak üzere muhalefetin önde gelen li derleri ne, herhangi bir dış ül keye gi tmelerini ve burada sürgün hükümeti ol uştur m alarını tavsiye ettiler. Ancak Ebülfez bey ve m uavi n i İ sa Gamber başta olmak üzere hareketin liderleri, hiçbir yere gizlenmeyeceklerini, hiçbi r yere gitmeyecekleri ni ve Azer baycan'da hakiki bağı msızlığın gerçekleşmesi için, de mokrasi nin hakim olması uğrunda son damla kanlarına kadar mücadele edeceklerini beyan ettiler.
Eı.ÇiBEY • 8 7
Ülkedeki b u ağı r vaziyeti görüşmek için, A H C ' n i n ida re meclisi olağan üstü toplandı. Yapılan ateşli konuşma lardan sonra Elçibey son sözü söyleyerek: "Bu i kti dar git mel i " dedi. Ve Mu ttalibov'a karşı yapılacak olan halk ha rekatı ayrı ntılarıyla bi rl i kte planlandı. Eğer bu halk hare katı bastı rılacak olursa, yabancı bi r devletin elçiliğine sı ğı nacak olan Tofık Gasımov'a AHC'nin başkanlık yetki le ri verildi. Azerbaycan'da olan ve olacak hadiseleri dünya ya duyurmak için de Necef Necefov ve Sabit Bağırov Tür k iye'ye gönderildi ve daha bir sıra tedbirler alındı. Günlerden 1 5 Mayıs 1 992. Ebülfez bey ve muavini İ sa Gamber, AHC'nin karargahında gecelemi şlerdi . Dün ge ceden i tibaren karargahı n önünde toplanmaya başlayan halk, yüz binleri bulmuştu. O gün büyük bir miting yapı l dı ve ardından yürüyüşe geçildi. Parlamento ve televizyon bi nası önüne gelen halk, Savunma Bakanl ığı ve Cumhur başkanl ığı Sarayı ile bi rli kte bir sıra önem li noktaları tut tu. Vaziyeti n ağı rlığını gören Muttalibov i se çareyi Rus ya'ya kaçmakta gördü. Böyleli kle halk cephesi öncülüğün de olan halk harekatı başarıya u l aştı. AHC'nin lideri Ebülfez Elçibey, gece yarısı televizyon dan halka seslenerek şunları söyledi: "Bu gün Azerbaycan' da tamamıyla yeni bir devlet kurulma lıdır. Azerbaycan'da son sekiz ayda üç savunma bakanı, son üç ayda ise üç iç işleri bakanı değiştirildi. Bu değişikliklerin maksa dı ise devlet kurumlarını çalışamaz hale getirmek ve milletin kendisini korumasını önlemektir. . . Bizim yolumuz demokrasi yoludur, bizim adet ve ananemiz Mehmet Emin Resulzade'nin yolunu devam ettirmektir . . . Biz birinci olarak hakkı tanımalıyız. ikincisi onu bulduktan sonra korumalıyız. Bununla biz, Azerbay can' da hukuk devletini kurup, milletimizi yüzyıllardır çektiği azap ve eziyetlerden kurtarabiliriz."
88 • ELÇIBEY
EBÜLFEZ ELÇİBEY'İN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ
1 5 Mayıs'ta Muttalibov'a karşı yapılan halk harekatı neticesinde, halk cephesinin öncülüğünde ve muhtelif si yasi çevrelerin temsi l edildiği koal isyon hükümeti kurul du. 1 8 Mayıs'taki parlamento toplantısında ise AHC baş kanının Muavini İ sa Gamber parlamento başkanı seçi ldi ve cumhurbaşkanlığı yetki leri ni icra etmeye başladı. 7 H aziran 1 992'de, Azerbaycan halkı tari h inde i l k de fa özgür bir ortamda seçime giderek Ebülfez Elçibey' i cumhu rbaşkanı seçti. Elçibey oyların % 59.4'ünü aldı. El çibey'in cumhu rbaşkanı olmasıyla alakalı, onun üniversi teden arkadaşı Prof. Dr. Vasim Memmedeliyev şunları söylüyor: "Onun cumhurbaşkanı olacağı benim aklıma gelmezdi. Çünkü Sovyetlerin yıkılacağına hiç kimse inanmıyordu. Umu miyetle Sovyetlerin dağılmasında, riıilli hislerin güçlenmesi ve ateizm esas rol oynadı. Ebülfez daha üniversite öğrencisi iken, "Ben cumhurbaşkanı olacağım" diyordu. Biz de bunu sıradan bir latife kabul ederdik. O, Sovyetlerin yıkılacağını hissediyor muş."
Ertesi gün ABD'den yapılan bir açıklamada ''Azerbay can'da ilk defa demokratik seçiml er yapıldı, ABD'nin Ba kü 'deki elçil iğinden kan una aykırı hiçbir malumat alınma dı." deniliyordu. Ebülfez beyi n cumh urbaşkanı seçil mesi münasebetiyle bi rçok ülkenin devlet başkanı tebrik mek tupları gönderdi. Elçi bey, 1 6 H az iran 1 992 tari hi nde ant içme merasiminde şöyle diyecekti: "Şimdi Azerbaycan çok ağır günler yaşıyor. Karabağ'da Er menilerle mücadele ediliyor ve topraklarımızın bir kısmı işgal al tındadır. Ekonomimiz buhran içindedir. Nizam-intizamdan eser alamet kalmamıştır. Yüksek ihtisaslı kadrolar yeterli olmadığı için sıkıntı çekiliyor. Kanunsuzluk başını almış gidiyor. Bir sıra ül-
ELçiBEY . 89
kelerin siyasi, iktisadi ve askeri kışkırtmacılığı ile ülkemize zarar verilmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Azerbaycan'daki siyasi çekişmeler toplumu parçalamaktadır. Açık söylemek gere kirse biz, uçurumun kenarındayız."
Ebülfez bey bu konuşmayı boşu boşuna yapmamıştı. O biliyordu ki ku racağı yeni devletin halihazırda bir devlet geleneği yoktu ve onu idare edebilecek kadrolar sayıca az dı. Olanlar ise komünist idi, bir gözleri Moskova'daydı . Yeni kadroların yetişmesi ve sıfı rdan ordu kurmak d a yıl lar alırdı. O, Karabağ'da yapılan savaşın düzensiz birlik lerle başarıya ulaşamayacağını gayet iyi biliyordu. Ve bir şeyi de iyi biliyordu ki, sosyalizmden kapitalizme geçiş süreci çok ağır ve zaman isteyen bir işti. Karşısındaki zor lukların çokluğunu ve çıkış yol larını halka bildirdikten sonra, devleti ilmi esaslarla idare edeceğini ve ilim adam larıyla çal ışacağı nı söyleyen Elçi bey, her şeyden önce dev letin toprak bütünlüğünü koruyan, vatandaşların güven içi nde yaşamasına imkan veren, " İ dare Etme Si stemi" ku rulmasına önem vereceğini bildi rdi . Karabağ meselesi halledil medikten sonra hem dış hem de iç siyasette başarılı olunam ayacağını, bunun için de dost ve müttefik ülkeleri n yardımına başvurulması gerek tiğinin farkında olan Elçibey ' i n ilk kabul ettiği yabancı diplomat, Türkiye'nin Bakü büyükelçisi Altan Karama noğlu idi. İ l k olarak Türkiye büyükelçisi n i n kabul edi lme si elbette anlam l ı idi ve diğer ü l keler de bunun anlamını gayet iyi biliyorlardı . Elçibey, daha sonra diğer ülkeleri n temsilcilerin i kabul etti. Bu elçilerin beraberlerinde getir dikleri çok kıymetli hediyeler de, Elçibey 'in emriyle dev let malı sayılarak müzeye konuldu. Göreve geldikten sonra karşısı ndaki en büyük prob lem, ülke içindeki asayişin sağlanması ve Karabağ mesele si idi. Bu meselelerin çözümlenebilmesi için milli ordu nun kurulması zaruretini iyi bilen Elçibey, ordu ile bi rlik-
90 • Eı.ÇillF.Y
te yeni devlet müesseseleri kurulm<;ısı içi n çalışmalara başladı . Elçi bey. bu çal ışmalara destek bulmak ve Türki ye'ye verdiği önem i göstermek için ilk resmi ziyaretini Tü rkiye'ye yaptı . E lçibey'in İlk Türkiye Seferi
Elçi bey, 24 - 27 H aziran 1 992 tarihlerinde yapılacak ol an " Karadeniz Havzası Ü lkeleri İ ktisadi İ şbirliği Konfe ransı'na" katılmak ve bir dizi temaslarda bulunmak ama cıyla Türkiye'ye geld i . Çok sevdiği Türkiye'sine geldiğin de uçaktan iner inmez şu hasret kokan, duygu lu ve sami m i açı kl amayı yaptı. Bu açıkl amanın orijinal i n i vermek daha uygun olur inancındayım. "Men Anadolu torpağına ilk defe gelirem. Türkiye'nin kültü rü, edebiyyatı, tarihi, dili ve Kemalcı'ların azatlık hareketi ile ta nışmamdan sonra gelbimde (kalbimde) bu torpağın gözel ob razı (tasviri) yaranmıştı (oluşmuştu) . Sakarya ve İnönü döyüşle rinin (savaşlarının) tarihini öyrenerken. bu yerlere gelmeyi, özü mü vetenin (vatanın) istiklali uğrunda mübarizlerin (mücadele cilerin) sırlarında his etmeyi arzulayıram . . . Bir çoh görkemli din ve devlet hadimlerinin (adamlarının), Mustafa Kemal Ata türk'ün. Mehmet Emin Resulzade'nin, Zeki Velidi Togan'ın ve azatlık uğrunda diger mübarizlerin uyuduğu Anadolu torpağı mügeddestir (mukaddestir) ."
72 yıldan sonra ilk defa, ulu slar arası bir kon feransta Türkiye i le Azerbaycan'ın bayrakları yanyana dalgalanı yordu. Veri mli geçen konferanstan sonra çeşitli temaslar da bulunan Elçibey, gece yarı larına kadar çal ı şmalarını sürdürüyordu . TBMM'yi de ziyaret eden Elçi bey burada: "Bizim esas yolumuz Mustafa Kemal yoludur. · İ nanıyorum ki, kısa bir zaman sonra dünya haritasına Türkiye ile birlikte ye ni bağımsız devletlerin de adı yazılacaktır." dedi.
Et.ÇİBEY • 9 1
Atatü rk' ün ve Resulzade'nin kabirlerini de ziyaret eden Elçibey, ertesi günkü basın toplantısı nda, geçekleş ti rmek istediği amacı nı şu şekilde açıkladı : "Biz de Azerbaycan devleti olarak, Hazar Denizini büyük havzaya çevireceğiz. O zaman Türkmenistan, Özbekistan, Kaza kistan, Rusya, Gürcistan ve Türkiye, Hazar Havzasındaki bu bir liğin üyesi olacaklar. Bu meydana geldiğinde Kafkasya'nın kapı sı. Karadeniz vasıtasıyla Avrupa'ya açılacak. Yarın öyle bir za man gelecek ki, Hazar vasıtasıyla bütün Turan'ın kapıları Avru pa'ya açılacak. Türk dünyasını aydınlık yarınlar bekliyor."
Elçibey daha bir dizi temaslarda bul unduktan sonra 2 7 H aziran günü Bakü 'ye dön dü.
Elçibey'e Suikast Girişimi
Elçibey 'i öldürmek için bi rçok defalar teşebbüs edil miş fakat o, her defasında kurtu lmayı başarmıştı. Ne acı dır ki, yapılmak i stenen bir sui kast girişiminin arkasında, tetikçi nin bizzat Elçibey'e yaptığı itiraf neticesinde, halk cephesinin iki yöneticisinin olduğu anlaşılmıştı. 29 Ağustos'ra, Gence şehrinden Terter bölgesi ne git mekte olan Cumhu rbaşkanı Ebü lfez Elçibey'in konvoyu na bir başka sui kast düzenlendi. Saat 1 1 :00 sıralarında, Bakü - Ti füs karayol unun 3 1 8 . kilometresinde, Savunma Bakanlığına ait çok miktarda patlayıcı madde taşıyan bi r kamyon, Cumhurbaşkan ının en önde giden Mercedes marka otomobilde olduğu sanı larak ona çarptı. H albuki, güvenlik sebebiyle en önde giden çıtomobi le koruma gö revlileri bi nmişti . Bu suikasttan da yara al m adan kurtulan Elçibey, ne yazık ki bu işin üzeri ne fazla gitmedi . Bu ve buna benzer sebeplerden dolayı onun ve iktidarıııın düş manları cesaretlenerek yeni senaryolar peşinde koşmaya
92 • faÇİBEY
başlayacaklardı. Bu suikastın arkasında bir kısım general lerin olduğu sonradan anlaşılmıştı. O Halkın Kendisiydi
Ebülfez bey, halkın dertlerini bilmeye, onlara çare bul maya ve mümkün olduğu kadar onlarla bire bir görüşme ye çalı şıyordu. Onun makam şoförü Halil Ganiyev'in bu konuda söyledikleri ilgi çek icidir: "Ebülfez bey, korumaların haberi olmadan gece yarısı, sıra dan bir otomobil ile şehre çıkarak asayişi kontrol eder, tabiri ca izse teftişe çıkardı. Yol boyunca giderek polislerin halka nasıl davrandığını tespit etmeye çalışır, aksayan yönler için alınan acil önlemleri bizzat kendisi kontrol ederdi."
İ nsanlara gösterilen eşit münasebet ülkenin diğer yer lerinde de kendisini gösteriyordu. Cumhurbaşkanlarını kendilerine örnek alan val iler, kendilerine müracaat eden bütün vatandaşlarla i lgilenmeye çalı şıyorlardı. Val ilerin halka gösterdiği yakın ilgi sebebiyle, halkın Elçi bey iktida rına güveni artıyordu. Bir petrol işçisinin aldığı m aaş 40 50 bin ruble arasında deği şirken, Elçibey 'in maaşı sade ce 50 bin ruble idi. (Vefatından birkaç sene öncesine ka dar onun bir evi bile olmam ıştı) Elçi bey iktidarının l 00. gü nü ari fesinde, Azerbaycan Sosyoloji A raştırma Merkezi tarafı ndan yapılan bir kamu oyu araştı rmasında; Askeri alandaki faaliyetlere Dış ilişkiler ·a lanındaki faaliyetlere Milll eğitim alanındaki faaliyetlere Yönetim alanındaki faaliyetlere oranında destek çıkmıştır.
: : : :
% % % %
61 52.8 45.4 4 1 .7
ELÇİ BF.Y . 93
DEMOKRATİK KİŞİLİÔİ
"Kafkaslardaki en büyük demokrat", bu sözü zamanın İ ngiltere başbakanı M. Teacher, Ebülfez Elçibey için kul lanmıştı ve Teacher bu sözü boş yere söylememişti. Çün kü Elçibey kendi menfaatlerine rağmen halkına demokra siyi benimsetmeye Çal ışıyordu. O, değişik partilerin ku rulmasın a ve halkın daha çok yönetime katıl ması na husu si önem veriyordu. Elçibey iktidarı zamanının önde gelen m uhalefet lider lerinden olan Zerdüşt El izade: " İ ktidar, seçimlere hile ka rışmasına izin vermeyecek. İ ktidar, muhalefetin, ülke ida res ine işti rak etmesi taraftarıdır" diyordu. Elçibey 'e karşı keskin çıkışlarıyla tanınan Elizade'nin, Elçi bey iktidarının samimiyeti ne inanması, iktidar-muhalefet ilişkilerinin hangi seviyede olduğunu göstermesi açı sından önem lidir. Elçi bey, değişim ve geli şi mde m üzakerenin ve tenkidin önemini biliyor, bunların gel işmesine çalışıyordu. O, bir konuda birden fazla görüşün ortaya çıkmasını istiyordu ve yapıcı eleştirilerin demokrasiye fayda geti receği inancın daydı . Onun yanında yetişerek, yıllarca parti yönetiminde onun muavinliği görevinde bulunmuş Fazı l Gazanferoğlu, tenkit konusunda şun ları söylüyor: "Onun bazı fikir ve bakışlarına eleştirilerim olurdu, bu da onun hoşuna gidiyordu. O, muhtelif fikirlerin ve müzakerelerin olmasını istiyordu. Herkesin, bir fikri tereddütsüz kabul etmesin den hoşlanmazdı. Benimle mübahasede o: "Fikrini kabul etme · sem de mantığını kabul ediyorum" derdi. Ve bu benim için çok hoş idi. Bu, gelişme için, insanın kendine güveni için çok fayda lıydı."
O dönemde televizyon ve gazetelerde, hiçbir baskıya maru z kalınmadan, Elçi bey ve onun iktidarı eleştirilebi li yordu. Bağı msız basını demokrasinin vazgeçilmez unsuru
94 ° El.ÇİBF.Y
sayan Elçi bey, o günlerde kendi aleyhinde gazetelerde çı kan haber ve karikatürleri iyi karşı lıyordu . Bu konuda, Ebül fez beyin cu mhurbaşkan lı ğı yardımcılığını yapan Ra fik İ smayılov şunları söylüyor: "Ona, insan haklarına saygının, demokrasinin yayılması ve korunmasının en büyük numunesi desem hata yapmış olmam herhalde. Çünkü Bey (Elçibey), hayatında hiçbir insanın kötü lüğünü istemez. herkese hürmet ederdi. Bir misal vereyim, onun cumhurbaşkanlığı döneminde onunla alakalı, gazetelerin birin de hoş olmayan bir karikatür çıkmıştı. Ben bu mesele hakkında düşünelim deyince gördüm ki o gülüyordu ve dedi ki: "Nihayet Azerbaycan'da bir gazete cumhurbaşkanının karikatürünü yap tı. Başka siyasi liderler ve cemiyet buna alışsın ve kabullensin." O, bu tür karikatür ve yazılara karşı çıkan devlet görevlilerine de karışmamalarını öğütlüyordu."
Bütün bunlardan sonra akla hemen şu soru geliyor, "Sosyalizmden yeni kurtulmuş bir topl uma bu seviyede demokrasiyi sunmak için erken değil miydi?" Bu soruyu yine Rafik İ smayı lov şöyle yanıtlıyor: "Tarih. olmuş hadiselerdir ve bu olmuş hadiseler zamanın talebinden doğar. Bazı siyasetçiler için iktidar çok önemli olabi lir, bir nimet olabilir. Bey için bir millet olarak formalaşmak, bir millet olarak kendi topraklarında olanları görmek en büyük şey di. Ve zaman talep etti ki, Elçibey cumhurbaşkanı oldu. O, cum hurbaşkanı olduktan sonra halka verdiği vaatleri yerine getirme seydi ne olurdu? Demokrasi için talep vardı. insan hakları için talep vardı. Elçibey'in bir yıl boyunca o numuneyi (demokrasi yi) göstermesi, on yıllarca hiçbir şey yapmamış bir iktidardan kat - kat iyidir ve başarılıdır. Çünkü halka, bir demokrasi numu nesi göstermiştir. Millet, iyi nedir, kötü nedir gördü ve arasında fark koymayı başardı ."
ELçiBEY
• 95
Bağımsız Devletler To plul uğu'na Rest Çekildi
Azerbaycan'ın Bağı msız Devletler Toplu luğuna (BDT) girmesi, Rusya'n ın en büyük i steği idi. Çünkü, Azerbay can 'ın da bu teşkilata girmesiyle eski düzen tekrar ku ru labi lirdi . 7 Ekim 1 992 tarihinde cu mhurbaşkanının da ka tıldığı mecl is toplantı sında: "2 1 Aralık 1 99 1 'de Alma ata'da Azerbaycan Cumhuriyeti adından imzalanmış BDT hakkındaki an laşma tasdik edil mesin." kararı çıktı. Bu karardan kısa bir süre önce cumhurbaşkanı, Az(!r baycan 'daki Rus askerlerinin çıkarılması konusunu görüş mesi için Devlet Katibi Penah Hüseyinov'u Moskova'ya gönderdi ve Hüseyinov bu konuda Rus yetkili lerle bir an laşma imzaladı. İ deali olan bağı msız Azerbaycan'ı kurma yolunda emin adımlarla ilerleyen Ebülfez Elçi bey, kendi devl etinin h içbir şekilde bir başka birliğe veya devlete bağlanmasını tabi i ki arzu edemezdi. Elçibey'in İkinci Türkiye Seferi
Sovyetler Birliği'nin tekrar kurulma teşebbüsünden başka bir şey olmayan BDT'ye rest çeken Elçibey,_ Türkiye i le i l i şkileri daha da güçlendirmek isteğindeydi . Bunun için o, cumhuriyet bayramı mü nasebeti ile yapılacak tö renlere ve 30 - 3 1 Ekim tari hlerinde Türk cumhu riyetle rinin devlet başkan larının katı lacağı zi rve toplantısına ka tılmak üzere 28 Ekim l 992 tari hi nde 9 günlük resmi zi yaret için Türkiye'ye geldi. Türkiye'ye i kinci defa gelen Elçibey 'e saygı gösteris i olarak, Türk Hava Kuvvetlerine a i t savaş uçakları Türkiye sını rından An kara'ya kadar eşl ik ettiler. Hava alanında onu, Cumhurbaşkanı Turgut Ö zal, Başbakan Süleyman Demi rel, Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi, bakanlar, millet vekilleri, Türkiye'de öğrenim gören Azerbaycanlı öğrenci ler ve çok sayıda halk sevinç gösteri leriyle karşıladı.
96 • ELçiBF.Y
30 Ekim tari hinde, bütün dünya Türklerinin hasretle özlemini duyduğu tablo ortaya çıktı . TBMM'de; A zerbay can, Türkmen i stan, Ö zbekistan, Kazakistan ve Kırgızis tan'ın devlet başkanları ilk defa bir araya gelerek A nkara beyannamesini i mzaladılar. Daha sonra anıtkabiri z iyaret eden Elçibey, Atatürk'ün mozolesine çelenk koyarak say gı du ruşunda bulundu. Şeref defterine düşüncelerini ya zarak sonunu şu güzel sözle bitirdi: "Ne mutlu türküm diyene" "Sizin askeri niz Ebülfez Elçibey " 2 Kasım 1 992'de Türk Cumhuriyetlerinin, o cümleden Azerbaycan'ın, Ankara'da büyükelçil ikleri açıldı. Açılış tö reni nde, Mehmet Emi n Resulzade'nin ömrünün sonuna dek beraberi nde gezdirdiği ve vefat ettiği nde tabu tunun üzerine konulmuş Azerbaycan Bayrağı, Azerbaycan Kül tür Merkezi tarafından Cumhurbaşkanı Elçibey 'e takdim edi ldi. Burada Azerbaycan milli marşı heyecan la okunarak bayrak göndere çekildi. Elçi bey, Azerbaycan halk harekatı tarih inde, ülkeni n içi nde bulu nduğu durumdan ve gelece ğe olan ümidinden bahsetti, sözlerin i : "Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez" diyerek tamamladı. Aynı gün Gazi Ü niversitesi'nde düzenlenen törende Ebü l fez E lçibey'e u luslar arası alanda fahri doktorluk u nvanı verildi. Resmi ziyaretini 5 Kasım'da tamamlayan Cumhurbaş kanı Elçi bey, Bakü'ye gitmek için geldiği havaalanı nda şunları söyledi: "Türkiye ile vedalaşmak çok kolay değil, bu ziyaretim benim zihnimde silinmez bir iz bıraktı . Şimdi kim ne derse desin Türk halkları birbirine yakınlaşıyor, alakaları güçleniyor ve uzun müd det aralarında mevcut olmuş demir perdeyi mahvediyor. Buna misal vermek gerekirse, iki gün müddetinde Türkiye Cumhuri yeti'nde dört Türk Cumhuriyetinin elçiliği açıldı . . . Biz Türki,
Eı.çiBEY . 97
ye'nin devlet geleneğini öğrenmeleri için birçok kadromuzu ya kında buraya göndereceğiz."
Elçibey'in bu ziyareti, hem iki ülke halkını hem de i ki devleti birbirine yakı nlaştırdı ve bir çok sahada anlaşma lar i mzalandı. Türkiye'nin, hiçbir devlet başkanına göster mediği ilgiyi Ebül fez Elçibey 'e göstermesi ve halkın çok büyük sevgi ile onu bağrına basması, birçok dost ve düş manın gözünden kaçmam ı ştı. Ebülfez Elçibey, 5 Kasım günü temaslarını tamamlayarak, Azerbaycan'daki çetin m ücadelesini sürdürmek üzere Ankara'dan devlet töreni ile uğurlandı. LATİN ALFABESİNE GEÇİLMESİ
Ü lkedeki komünist muhalefete rağmen Latin alfabesi ne geçilmesi meselesinden taviz vermeyen Elçibey, Türk dünyasındaki köklü yakınlaşmanı n yolunun alfabe birli ğinden geçtiğini söylüyordu. O, kamuoyunu bu konuda aydınlatmak maksadıyla, televizyon ve gazeteler aracılı ğıyla birçok defa görüşlerini ortaya koymuştu. Nihayet, büyük mücadeleler neticesinde Kiri) alfabesinden Latin alfabesine geçildi. ( 1 992) Devrim sayılabilecek bu deği şiklikte, Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçi bey ' i n ve Milli Mec lis başkanı İ sa Gamber'in hususi gayretleri olmuştur. Ebülfez beyin, o dönemin çeşitl i tarihlerinde bu konu hakkında yaptığı konuşmalar onun meseleye yaklaşımını göstermesi açısından öneml idir. Bu konuşmalar özetlene rek aşağıda verilmiştir: " . . . Latin alfabesi Türk dili için Kiri! ve Arap alfabelerinden daha yararlıdır. Bu alfabe medeni dünyanın alfabesidir. Biz ise umumi Türk alfabesini oluşturmalıyız, öyle bir alfabe oluşturul malı ki. Azerbaycan ve Anadolu Türkleriyle birlikte Özbek, Türk men, Kazak, Tatar ve bütün Türk halkları kendi şivelerinde aynı
98 • ELçieF.Y
yazı metnini okuyabilsinler. Bu şivelerde bazı ses farkları var, al fabe bütünlüğünü sağlarken ayrı harf koymadan mevcut harfle re bazı işaretler konularak bu mesele halledilebilir. İlmi bir ko misyon bunu halleder. Türk birliği kurulmazsa, gelecekte bizi büyük tehlikeler göz lüyor. Hala devam eden Rus tehlikesi, 1 yanında, Çin tehlike si de mevcuttur. Onun için de Türk halklarının 1:ıirliği lazımdır. Adı nasıl olursa olsun, tarih, gelecekte bu meseleyi halledecek, onun için de biz Latin alfabesine·geçmeliyiz . . . . Kiril alfabesinde basılan eserlerin ekseriyeti, anlamsız ve boş eserlerdir. Latin alfabesine geçmekle bunlardan canımızı kurtaralım . Lenin'le, Stalin'le dolu her yer, yazılan kitapların % 90 ı komünist kitaplarıdır, hem de sahte ve yalan. Bunların hep si ret olup gidecektir. . . . Azerbaycan' da yaşayan halkın % 99'unda İslam ile ala kalı bir tane kitap yoktur. Yarın bu meseleyi halletmek için, bize milyarlar ve ilim lazım, o da yoktur. Ama Türkiye' de basılmış 30 ciltlik İslam ansiklopedisi var, o alfabe ile al neyi istiyorsan bul oku. Sen bu büyük nimeti sade ce alfabe öğrenmekle bileceksin, bu büyük bir şeydir. Türkiye Çumhuriyetinde dünya medeniyeti bu alfabede, bu dilde hazır şekildedir. Bu medeniyetin ağzı açılsa Çin'e kadar bütün Türk halklarına yetecek ki, o aşamadan süratle geçilmeli. Bunu bü yük zahmetle kurdular, ondan da biz çok şey kazanabiliriz. Arap alfabesi Türkçe'ye uymuyor, mesela güney Azerbay can'da aynı metni herkes başka şekilde yazıyor. Bununla da millet nereye götürülebilir ki? Kim nasıl istiyorsa öyle yazıyor, bi risi 'E' harfini yazıyor, öteki yazmıyor. Birisi '/\ harfini yazıyor, öteki yazmıyor böyle olmaz. Bir şeyi de bilmek lazımdır ki, bu İslam alfabesi değil, İslam adından ticaret yapmasınlar. Atatürk'ün bir sözü var diyor ki: "Ben cumhurbaşkanı olma saydım, milli eğitim bakanı olurdum." Bunu şeref sayıyordu. Bi zim birinci şartımız "Milli Azatlık", ikinci şartımız ise "Milli Eği tim"dir. Milli eğitimin kökü ise alfabeden başlar. Şimdiden mil li eğitimin kurulmasına çalışılmalıdır, o yoksa gelecek de yoktur. Biz bu alfabeyi kabul etmekle hem Latin harfleriyle kitaplarımı zı okuyacağız, hem de Türkiye ile alfabe birliği sağlayacağız. Bü...
'
Eı.ÇİBEY 0 99
tün Türk halkları arasında alfabe birliği olmalıdır. Bütün Türk halkları uyanıyor, inanıyorum ki demokrat, medeni bir Türk dünyası doğacaktır. Yarın Türk'ler için dünden daha ışıklıdır."
"Başka Dilde Milleti Terbiye Etmek
O Milletin Evini Yıkmaktır"
Dilin, kültürün en önemli öğesi olduğunu gayet iyi bi len Ebülfez bey, daha öğrencilik ve hocalık yıllarında ana dilinin tebl iğini yapıyordu ve Türkçe'nin, Rusça'dan bir eksiğinin olmadığı nı, aynı zamanda bilim ve sanat dili olabileceğini etrafındaki lere anlatıyor, özell ikle gençlere ana dil lerine sahip çıkmalarını öğütl üyordu. Ebülfez beyin bu faaliyetlerinin bizzat yakından şahidi olan Novella Hanım, bu konuda kardeşi nin başından ge çen bir hatı rayı şu şekilde anlatıyor: "Ben Türk Dili'ni 60'lı yıllarda ailede, onu ver bunu ver şek linde çok kısa olarak konuşuyordum. Bugün seninle konuşmam Elçibey'in başarısıdır. Ben, Rus dili'nde tahsilimi tamamladım, kitapları bu dilde okudum. Ama şimdi ana dilimde konuşuyor sam, yazıyorsam bu onun başarısıdır ve benim gibi binlerce in san var. Size bir olayı anlatayım . Ebülfez beyin, cumhurbaşkan lığından ayrıldığı zamanlarda benim küçük kardeşim ve onun yakın dostları aralarında sohbet ederlerken konu Elçibey'den açılmış. İçlerinden birisi: - Bu Halk Cephesi, Elçibey bize ne verdi, sadece Rus ordu sunu çıkardı o kadar demiş. Bunu duyan kardeşim: - Peki siz hangi dilde konuşuyorsunuz? diye sorunca, yine içlerinden birisi - Azerbaycan Türkçe'si ile. diye cevap vermiş. O zaman kardeşim de:
1 00 • ELÇİHEY
-Bunu size sağlayan Elçibey'dir. Biz hepimiz Moskova'da. Leningrad'da rusça eğitim gördük ve hep rusça konuştuk. Şim di bizim kendi dilimizde konuşmamızı sağlayan Elçibeydir. demiş. O zamanlar sokakta. her yerde rusça'dan başka dil ko nuşulmazdı. Bize öz dilimizi öğreten, sevdiren odur. Şu an her yerde öz dilimiz konuşulmaktadır."
Ebülfez bey, delicesine vurgun olduğu Türk dilinin ba şına gelen felakecleri ve onun m i llet hayatındaki önem ini sonraları şu şekilde i zah edecekti: "Türkler. öğrendiği ideale vurgun millettir. Vurulursa, inanır sa ondan vazgeçemez. Teessüfler olsun ki, bu idealleri, mefkure leri bize ya Farsça, ya Rusça, ya da Arapça öğrettiler. Şimdi de başladılar İ ngiliz dilinde. Ve başladılar İ ngilizce okulları çoğalt maya. Başka dilde, tefekkürde milleti terbiye etmek, o milletin evini yıkmaktır. Dil felsefedir, o dili kazanmalısın ki onun felse fesi de, onun idraki de beynine girsin. Yoksa, farsça ile fars fel sefesini. fars kültürünü kazanırız. Rusça ile rus, arapça ile arap felsefesini kazanırız, kültürümüz yabancılaşır. Onun için de eği timi ana dilimiz üstünde kurmalıyız. Biz ne kadar ki ''analiz", "sentez", "konfederasyon" gibi sözlerle konuşmaya devam ede ceğiz. o zaman milletin tefekkürünü yabancılaştıracağız. Şimdi Avrupa dillerinden sözleri getirip dilimize doldurarak, milletin başını karıştırıyorlar. Gazeteciler bu meseleye büyük önem ver melidirler. Türkler arasında zamanla felsefe, sanat ve teknik dili olarak bir büyük Türkçe oluşturulmalıdır. Bütün Türk Tarihinde ilk mil li devleti Atatürk kurmuştur. Tarihimizdeki Türk devletleri de bi zim milli tarihimizin devletleridir ama bakın ilim dili arapça, ede biyat dili farsça olmuştur. Atatürk'ün "Ne mutlu Türk'üm diye ne!'' vecizesi. bütün Türkler için bir rehberdir. İ limde, fikirde, teknikte. medeniyette bir türki hava oluşturulmalıdır. Biz şimdi öz şuuru ile. öz dili ile, öz kültürü ile Azerbaycan' da demokratik bir Türk devleti kurmak istiyoruz. Bir devlet ki dili, edebiyatı, il mi, ruhu Türk değilse, o devlet imparatorluk olabilir, başka bir şey olabilir ama nasıl mill1 bir Türk devleti olabilir ki? Türk' ün ta-
ELÇİBEY . 101
rihi, onun diline ve dil birliğine bağlıdır. Bunu bütün zamanlar da olmasa da, Türk'ün bir sıra lider ve alimleri görmüş ve bil miştir. Türk'ün en gaddar düşmanı Rus imparatorluğu da bunu görmüş, Türk' ün dil birliğini bozmak için her türlü siyasi, ide olojik, hukuki hileler, tahribatlar ve katliamlar yapmıştır. Bunun neticesinde Azerbaycan Türkleri "Azerbaycanlı" , on ların dili de "Azerbaycan dili" diye adlandırılmıştır. XX. yüzyılda dilimizin ve halkımızın adı beş defa değiştirildi. 1- Tatar dili Tatar(Çarlık dönemi) 2- Türk dili - Türk ( 1 918- 1 938 ) 3- Azerbaycan dili - Azerbaycanlı ( 1 938-1992) 4- Türk dili - Türk ( 1992-1995) 5- Azerbaycan dili - Azerbaycanlı ( 1 995 - . . . ) -
Ne yazık ki, Türk'ün tarihi yeterince öğrenilmediği için onun dilinin tarihi de gereğince öğrenilmemiş, başka başka yerlerde Türk diline bundan önce herkes istediği bir adı vermiştir."
* Bu paragraf Elçibcy ' i n 1 998 yılında yayınlanmış "Bütöv Azerbaycan Yo lunda" adlı kitabından alınmıştır.
1 02 • ELÇİBF.Y
TÜRKÇENİN DEVLET DİLİ OLARAK KABUL EDİLMESİ
"Ey menim Türk halgım, Özüne dön! Özüne dön! Ve sen böyük olursan." Elçi bey
TüRKÇE'yi, dünyanın en i ş,lek dilleri arasına katmaya çalışması Elçibey iktidarının en önemli icraatlarından biri i d i . Ebülfez bey, katı ldığı bütün u l uslar arası toplantılarda ana dil i nde konuşuyordu. O, 23 Ağustos 1 992 tarihinde televi zyonda halka şun ları söyleyecekti: " Böyle büyük uluslar arası teşkilatta (Helsinki Konferansı), uluslar arası cemiyette Azerbaycan Türkçesinde ilk defa konu şulmuştur. Bu, ana dilimizi yükseklere kaldırmaktır. Helsinki'de ki konuşmamdan sonra, Türkiyeli diplomatlar bana yaklaşıp de diler ki. "Evet Azerbaycan Türkçe'si bu kürsüden liyakatle yük seldi. Keşke o gün olaydı ki, bizim de liderlerimiz burada ana dillerinde konuşsaydılar." O gün biz bu teşkilata mektup yazdık, altı devlet imza atıp rica etti ki, Türk dili de lıu teşkilatın işlek di line çevrilsin. Azerbaycan devlet başkanı, Birleşmiş Milletler top lantısında ilk defa konuşacak ve şüphesiz ki. orada ben yine kendi dilimde konuşacağım. İ ngiliz, İspanyol, Rus ve Arap dille ri BM' deki en önemli dillerdir. Ben. iki yüz milyonluk Türk halk-
ELçiBEY • 103
lannın konuştuğu Türk dilinin de bu önemli diller arasına dahil edilmesine çalışacağım."
Ülkede, Türkçeni n Rusçanı n önüne geçerek en geçerli dil olması için mücadele veren Elçibey'in bu siyaseti neti cesinde, devlet müesseseleri arasındaki yazışmalar Türk çe yapılmaya başlandı. Kendi dillerini bilmeyenler hoca tutarak veyahut da kurslara giderek ana d il lerini öğren meye başladılar. Rafık İ smayılov, Elçibey 'in dil konusundaki hassasiye tini şöyle anlatıyor: "Elçibey büyük bir Türkçü idi. Allah'ın Türke verdiği bütün değerleri seven bir insandı, o cümleden öz dilini de seven bir in sandı. O, harici ülkelerdeki toplantılarda, ana diliyle konuşurdu, komünist liderlerin kapıldığı kompleksten uzak bir şekilde kendi dilini bütün dünyaya duyurmaktan sevinç duyardı. Ve o, 1. Türk Devlet Başkanlarının Toplantısında rahmetli Turgut Özal ile bir likte Türkçe konuşmuş, diğerleri ise Rusça konuşmuştu."
Elçibey 'in çok hassas olduğu dil meselesi, dış politika da da etkisini hi ssetti riyordu. Bu etkiyi, İ ran'ın, Cumhur başkanı Elçibey 'i Tahran'a davet etmesi dolayısıyla onun bu konuda yaptığı açıklamada görebi lmekteyiz. O, bu gö rüşmenin gerçekleşebileceğine inandığını, ancak güney Azerbaycan'da türkçe eğitim veren okulların açı lmasına izin verilmesi gerektiğini söylemişti . Ebü lfez beyin bu okulları istemesi, milll meselelerin ve özell ikle de dil me selesinin dış politikaya nasıl yön verdiğini açıkça göster mesi bakımından önemlidir. Bir yandan vazifeye başladığı ilk günden, devlet haya tının bütün sahalarında yalnız Türk dilinin kul lanılmasını talep eden cumhurbaşkanı, diğer yandan da 1 938 yılında Stalin tarafı ndan yasaklanan Türk d i l i ibaresini kanunlaş tı rmaya çalışıyordu. Azerbaycan meclisi, Elçibey'in giri şi mleriyle bu konuyu bir-iki defa görüşse de, komünist
104 • ELçiBF.Y
milletvekillerinin karşı çı kması nedeniyle kanunlaşama mıştı. Nihayet, meclis başkanı İsa Gamber'in kararlıl ıkla ve hatta inatla yürüttüğü çalışmaları sonucunda meclis, 22 A ralık 1 992 tarihinde, ·�zerbaycan Cumhu riyeti'nin Dili Türk D i l idir" i fadesini kabul etti ve aynı gün cumhur başkanı tarafından onaylanarak yü rürlüğe girdi. Bütün sahalarda m i l letin ruhuna uygun deği şimi amaçlayan Elçi bey, milli-manevi değerler konusunda çok hassas idi. Sovyet dönem i nde soyadl arı değiştirilmiş va tandaşların, tekrar eski soy isimleri ni alabilmelerine im kan veri lmesi bu siyasetin neticesi idi. Buna bağlı olarak 2 Şubat 1 992 tarihinde, "Azerbaycan Cumhuriyeti vatan daşlarının soyadlarının devlet diline uygunlaştırılması" hakkı nda kanun kabul edildi.
Azerbaycan'dan Rus Askerlerinin Çıkarılması
Azerbaycan ' ı n Rus askerlerinden temi zlenmesi, Ebül fez beyin çok ehemmiyet verdiği bir mesele idi. Fakat bu i şten Rusya haliyle rahatsızlık duyuyordu. Bunu, o za manlar Savunma Bakanı Rahim Gazıyev'in baş danışman lığı görevinde bulunmuş Arzu Semedbeyl i ' nin yazar Ada let Tahirzade'ye söylediklerinden anlıyoruz. Semedbeyli şunları anlatıyor: " 1 993 Ocağının ortalarında Moskova devlet konuk evinde Rahim Gazıyev ile Rusya Savunma Bakanı P Graçov' un görüş mesi oldu. Kapı açık olduğu için ben onları yan odadan rahat ça duyabiliyordum. Graçov, Azerbaycan'ın bağımsız siyaset güt mesini eleştiriyordu ve Rus askerlerinin çıkarılma meselesine de ğindi. Bu meselede cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey'e baskı yap mamasından dolayı Rahim Gazıyev' e rahatsızlığını bildirdi. Ga zıyev ise: "Ben Rus askerlerinin Azerbaycan"da kalması için cumhurbaşkanına her türlü etkiyi gösterdim. lakin onun, Azer-
Eı.ÇİBF.Y • 1 0 5
baycan' ın bağımsızlığı ve Rus askerlerinin çıkarılması konusun da tavizsiz siyaseti var, fikrinden döndürmek mümkün değil" de di. Gazıyev daha sonra, cumhurbaşkanı karşısında bu meselede çaresiz olduğunu bildirince, Graçov: "O zaman Elçibey iktidar da nasıl kalacak, o, hakimiyette üç - dört aydan fazla kalama yacak" dedi."
Rusya ile gizli i li şki leri açığa çıkan Savunma Bakanı Rahi m Gazıyev, 1 993 yılının Şubat ayında cumhurbaşkanı tarafı ndan görevden alındı. Yine o tarih lerde Rusya Sa vunma Bakanı Graçov, Abhazya ve Batum'u ziyaret edece ğini açıkladı. Graçov bu ziyareti Gürcistan devlet başkanı Şevardnadze'nin itirazı na rağmen gerçekleştirdi ve hangi maksatla geldiği malumdu. Daha sonra Gence'de kalan son Rus askerlerini de ziyarete geleceğin i açıklayan Gra çov'a, Elçibey: " Ben Şevardnadze deği l i m" açıklamasını yaptı ve bu beyanattan sonra Rus Savunma Bakanı Gen ce'ye gelemedi.
Suret H üseyinov'a Silahların Teslim E dilmesi
Cephede olan karı şıklıklar ve yenilgilerden dolayı cep he komutanı Suret Hüseyinov 1 0 Şubat 1 99 3 tari hinde El çibey 'in emriyle görevden alı ndı . Hüseyi nov 'un görevden alınmasıyla birl ikte Rusya, Azerbaycan'a daha fazla baskı yapmaya başladı . 1 9 Mart 1 993 tarihli sayısında "Azerbaycan gazetesi", Rusya'nın, Gence şehrinde bu lunan askeri bi rliğinin Azer baycan toprak larını terk etmeye hazırlandığının haberini verdi . Bu askeri birliğin komutanı Şerbak'ın, Suret Hüse yinov ile yakın i l i şki ler kurduğu ve geri çekili rken (2 5 Ma yıs 1 993) bütün silah ve mühimmatı Azerbaycan devleti ne değil de, artık resmen h içbi r vazifesi olmayan Suret Hüseyinov'a verdiği sonradan belli oldu. Böylelikle, 200
1 06 • ELçiBEY
yıla yakın bir zamandır Azerbaycan toprak l arında bulunan Rus ordusunu, halkının güvenini ve desteği ni arkasına alan Elçibey ülke dışına çıkarttı. Bu, bağımsız Azerbaycan yol unda atı lmış en önemli adımlardandı, belki de en önemlisi idi. Eski Sovyet ülkeleri arasında Rus askerlerini ülke dışına çı kartan ilk devlet Azerbaycan olmu ştur. Bu hadi se Azerbaycan halkının bağımsızl ığına olan düşkün lüğünü gösterir. 1 999 yılında bu konu hakkında Elçibey: " Ru s askerle rini, serhatlarımızdan çıkarmakla biz, Rusya'nın Türk dünyasına karşı yöneltmi ş olduğu muhteşem keşfıyat (is tihbarat) s istemini darmadağın etti k ve Rusya'nın P KK'ya yardıml arı n ı önledik." diyecekti. Demokrasi alanındaki gelişmelerden dolayı dünya kamuoyunun desteğin i n de alınması, Rus askerlerin i n ülke dışına çıkartı lmasında yar dımcı olmuştur. Ru sya'nın Yeni Planı
Azerbaycan'daki menfaatlerinden hiç de vazgeçmeye n iyetli görünmeyen Rusya'nın, o dönemde önündeki en büyük engel Elçibey idi. Rus askerlerinin Azerbaycan'da olduğu bir zamanda yapılacak i syan girişiminin, dünya kamuoyunda i tibarını zedeleyeceği ni iyi bi len Rusya yeni yeni planlar yapmaya başladı . Yapılan plana göre, Azer baycan'da bir isyan çı kacak ve Rus ordusunun kurtarıcı sı fatıyla yeniden ül keye girmesi sağlanacaktı. Bununla bir likte ülkelerinde Rus askeri istemeyen yeni bağı msızlığı na kavuşmuş cumhu riyetlere de göz dağı veri lecekti . Azınlıklardan, kendi menfaati için istifade etmeyi gelenek haline getiren Rusya, Azerbaycan'daki azınlıklarla da çok tan dirsek temasına geçmişti . Aynı zamanda Azerbaycan Ermenistan savaşı da Rusya için bulunmaz bir fırsattı.
ELçiBF.Y • 1 07
ELÇİBEY İKTİDARINA DAHİLİ VE HARİCİ KISKAÇ
Ermeniler, 1 993 yılının ilk aylarında yaptıkları h ücum larla, ülke içinde meydana gelebilecek kaos ortamı netice sinde Elçibey iktidarını devirmek istiyordu . Bu amacı ül ke içinde gerçekleştirmek isteyenler de yok deği ldi. Gö revden alınan savunma eski bakanı ile yine görevden alı nan cephe komutanı Suret H üseyinov, sahip oldukları nü fuzları kullanarak cephedeki askerlerin bir bölümünü ge ri çekti ler ve buradaki boşluğu Ermeniler doldurdu. Bu nunla amaçları Elçibey iktidarını devirerek, Azerbaycan'ı tekrar Rusya'ya bağlamaktı. İ şgal edilen topraklardan ka çan yüz binlerce göçmen, Bakü ve Nahçıvan'a sığınmak zorunda kaldı. Yüz binlerce insanın yerlerini değişti rme sinden doğan karışıklıktan istifade ederek, planları nı ger çekleştirmeye çalışan nifak odakları vardı ve bunların ba şında Rusya geliyordu. Bunun yanı sıra Ermeni ordusu ile birlikte Ermenistan'daki Rus ordusu da Azerbaycan ordu suna karşı savaşıyordu . Bütün bu olumsuzluklardan son ra ülkedeki kritik duru mdan yararlanmaya çalışan bazı art niyetli guruplar da harekete geçtiler. Fakat Elçibey, olağan ü stü hal ilan ederek bunların planlarını suya düşürdü. Olağan üstü halin i lan edilmesiyle alakalı olarak o günler de, azatl ık radyosunda halka h itaben Ebül fez Elçi bey: "Bizlere bağımsızlık yolu ile yürümeye imkan vermediler. Azerbaycan demokrasisine darbe vurdular. Biz mecburi adım atarak olağanüstü hal ilan ettik. Vatanımızın savunulması ve haklarımızın korunması namına belirli sınırlamalar getirdik" di yecekti . Türkiye'nin Anlaşılamaz Tutumu
Dış ülkelerin körüklediği kışkırtmaların ve iç çekişme lerin arttığı bir zamanda Fransa'nın Ermen istan 'a gönde-
1 08 • ELÇİ BEY
receği sözde in sani yardıma Türkiye'nin hava sahasını aç ması, kardeş Azerbaycan 'da şok etkisi yaptı. Bu insani yardımın içeriğini tahmin etmek hiç de zor değildi. Cum hurbaşkanı Ebülfez Elçi bey, itirazını bildirmek için Türki ye'nin Bakü büyükelçisi A ltan Karamanoğl u'nu makamı na çağırarak görü ştü. Azerbaycan' ın Kelbecer şehrin i kuşatan Ermeniler, şe hir i l e bağlantılı bütün yolları kesti ler. Hocalı şehri ndeki katliamın burada da tekrarlanmaması için cumhurbaşkanı Elçibey çok sevdiği Türkiye'sinden, burada az sayıda ka lan sivil halkı güven l i bölgelere u laştırmak için helikopter istedi. Bu isteğe zaman ı n başbakanı Süleyman Demirel 4 N isan 1 993 tari hli Türkiye Gazetesi'nde yayınlanan şu be yanatı ile yanıt verdi: "Buradan oraya helikopter göndermek o kadar kolay değil. mesafeler çok uzundur(! ) . "
Kardeş bi ldi kleri Türkiye' nin başbakanının yaptığı bu açıklama, Türkiye sevdalısı Elçibey ve kardeş Azerbaycan halkını derinden yaralamı ştı . Bütün bunlara rağmen, Cum hurbaşkanı Ebülfez Elçi bey 'in Bakü -Ceyhan petrol boru hattı anlaşmasında Tür kiye'ye veri len payın diğer i lgili ü l kelerinki nden fazla ol masını i stemesi, ilgili devletleri ve büyük petrol şi rketle rini hayrete düşü rmüştü. Bu anlaşmaya büyükl üğü ve önemi nedeniyle "Asrın Anlaşması" denil iyordu. Çok sev diği Türkiye'si içi n zor durumda olmasına bakmayarak elindeki bütün imkanları seferber eden Elçibey, yazar Ta ha Akyol' u n yaptığı bi r röportajda, "Türkiye' den beklenti leri niz nelerdir?" sorusuna, " Kardeş kardeşten ne bekli yorsa onu bekliyoruz" şeklinde cevap vermişti. Cu mhurbaşkanı Tu rgut Ö zal ' ı n Türk Cumhu riyetleri ne yaptığı ziyareti tamamlayıp, Türkiye'ye döndükten kı sa bir süre sonra ani şekilde vefatı, Elçibey ve Azerbaycan
Eı.çi BEY • ) 09
için ağı r bir kayıp oldu. Çünkü o zamanlar Türkiye dev leti içinde, Elçibey 'in en büyük destekçisi Turgut Ö zal' dı. Cumhurbaşkanı Özal'ın vefatı üzerine Türkiye'nin Ba kü büyükelçiliğinde açılan taziye defterine Elçi bey şunları yazdı: "Azizi miz Turgut Ö zal, çok ağır günde bizden ayrı l dın . . . Tanrıyı çok seviyordun. Tanrı da onu çok sevdi, onu çok sevdiği Türk Dünyasına veda seferi ne gönderdi . Rahat uyu gardaşı mız Tu rgut Ö zal . Tanrı, tuttuğun yola ışık saç sın." En büyük destekçilerinden birini kaybeden Elçibey 'i bundan sonra çok zor i şler bekliyordu . Daha sonra o, ya pılacak cenaze merasimine katı lmak üzere Türkiye'ye gel di. Elçi bey Türkiye'den dönüşte verdiği beyanatta: "Rusya ve Fransa'nın, Azerbaycan-Ermenistan savaşına yaklaşımından rahatsızım. Rusya açık şekilde Ermenistan tarafı nı tutuyor ve ona yardım ediyor" dedi.
Yi ne bu günl erde Azerbaycan di plomasi sinin başarısı neticesinde, 30 Nisan günü Birleşmiş Milletler, Azerbay can-Ermenistan savaşını müzakere ederek, Ermen ilerin Azerbaycan'ın işgal olunmuş bütün toprakl arından çık malarını talep eden 822 sayılı kararını kabul etti . N isan ayı sonlarına doğru, Gence şehri nde bir askeri birl i ğin kurulduğu haberleri gazetelerde yayın landı. Bu haberlere göre, kurulan birliğin askerleri Kur'an'a el basa rak, Suret Hüseyinov'u Cumhu rbaşkanı yapana kadar sa vaşacaklarına ant içmişti ler. Bu Elçibey iktidarı nın devril mesi için yapılan hazırlığın en ciddi haberiydi. Yine bu günlerde savunma eski bakanı Rahim Gazıyev, Azerbay can'da bi r iç savaş çıkabileceğini açı kladı. Bütün bu karı şıklı klardan sonra Elçi bey, i ktidarı n daha da güçlendiri l mesi gerektiğinin kararı nı aldı. Bunun için de Penah Hü seyinov başbakanlığa, Ali Kerimov cumhurbaşkanl ığı da-
1 1 0 • Eı.çiBF.Y
nışmanl ığına getirildi ve devlet kademelerinde bir sıra de ğişikliğe gidildi. "Karabağ'ın Açarı Tebriz'dedir"
Yine bu günlerde bir Ru s gazetesine Karabağ savaşı ile alakalı çok önemli açıklamalarla birlikte meselenin halli ne yöneli k tekl iflerde bulunan Elçibey şunları söyleyecek ti: "Ermeniler bu savaşı neden yaptıklarını belirlemelidir. Eğer onlar Karabağ'ı Azerbaycan' dan almak için savaşıyorlarsa, Kaf kaslarda hiçbir zaman sulh olmayacak. Biz, Karabağ'ın bizim ol madığını hiçbir şekilde kabul etmeyiz. Karabağ' ın Azerbaycan toprağı olduğu hukuki bir gerçektir. Karabağ'ın silahsızlandırıl ması hayata geçirilmelidir. Buradan ordu birlikleri çıkarılmalı, Türklerin ve Ermenilerin yaşadıkları her köyde polis olmalıdır. Karabağ Ermenileriyle Ermenistan arasında, Laçin yolunun ko numu hangi şekilde ise o şekilde nezaret edilmelidir ki, o haki katen insani maksatlara hizmet etsin. Barışçıl kuwetler lazımdır ve mukavele şartlarını bozan tarafa ekonomik ambargolar uy gulamak zaruridir. Oldukça nüfuzlu ve muhtelif kuwetler için. Azerbaycaiı-Ermenistan muharebesinin son bulması bulanık su ların durulması demektir. Rusya ile yakın ve sıcak komşu olmak istiyoruz, istediğimiz bir şey var ki azatlığımızı yitirmemektir. Gördüğümüz işlerin büyük ekseriyeti hemen sonuç vermeyecek, biz şimdi, gelecekteki Azerbaycan' ın yalnız temellerini atıyoruz."
Ebülfez Elçibey ' i n bu teklifleri, günümüzde de hala çözümlenemeyen Karabağ meselesi için önemin i muhafa za etmektedir. Karabağ savaşı devam ederken Tebriz meselesini (Gü ney Azerbaycan) ortaya attığı için Cumhurbaşkan ı Ebül fez Elçibey sık sık eleşti rilere maru z kalıyordu . Elçi bey bu mesele ile al akalı :
ELÇİBEY •
111
"Tebrizdeki Türkler ayağa kalksa, Ermenilere büyük destek veren İran bu desteğin i çekecek ve Ermeniler zor durumda ka larak geri çekilecekler." diyordu.
Evet gerçekten de Ermeni stan'ın en fazla ticari ilişki lerde bulunduğu ülke İ ran idi . Gaz, petrol ve elektrik gibi önemli ihtiyaçlarının büyük bir k ısmını İ ran'dan karşıla yan Ermenistan'ın, Rusya ile arasında Gürcistan bulunu yord u . Bu sebepten Ermenistan İ ran'a muhtaç idi. İ ran' da nüfusun yarısını Türkler teşkil ediyordu. Bu sebepten bu radaki Türklerin İ ran yönetimine yapacakları baskılar, Er meni lere yapılan desteği önleyebilirdi. Bu meseleyi Elçi bey: "Karabağ'da Tebriz demeliler, Tebriz'de Karabağ demeliler. Karabağın açarı (anahtarı) Tebriz' dedir."
şeklinde özetliyordu.
ONUN E N BÜYÜK HAYA L İ T Ü R K BİRLİGİNİN GERÇEKLEŞMESİYDİ "Ey ulu Allah'ım, Türklüğümü benden esirgeme." Elçi bey
Elçibey'in mücadelesinin temelinde Türk birl iği fi kri var desek hata yapmış olmayız herhalde. Ö ğrencilik yıl la rında arkadaşlarıyla, öğretim görevlisi olduğu dönemlerde i se öğrencileriyle yaptığı sohbetlerin en önem l i konuların dan biri bu birlik hakkındayd ı . O, bu fikri cumhurbaşkanı olduktan sonra da tavi zsiz bir şekilde savunmaya devam etti . Bu yolda yani Türk halklarının yakınlaşması, bi rbir lerin i daha iyi tanımaları için o günlerde devrim sayılabi lecek işler yaptı . Kiri! alfabesinden Latin alfabesine geçi l di, Azerbaycan dili olan resmi dil Türkçe oldu . Diğer Türk
1 ı 2 • ELçiııEY
devletleriyle i kti sadi, siyasi ve kültürel sahal arda bi rçok anlaşmalar yapı ldı . Türkiye'ye, öğrenim görmeleri için öğ renciler gönderildi vs. Çok sevdiği Allah'a sık sık şu duayı yapardı . "Ey ulu Allah'ım, Türklüğümü benden esirgeme. E y ulu Al lah'ım, düşüncenin ve duygunun anladığı ve anlamadığı ne var sa senden başlar, sende biter. Ulu'sun, azametlisin, büyüksün, sevensin, sevilensin! Bizleri de seni sevmek ve anlamak için ya rattın ve dedin: 'Ben seni, beni anlaman için yarattım. ' Alkış (övgü) sana da, bütün yarattıklarına da, yarattığın ve sevdiğin Türklerine de. "
Türk bi rl iği ni sadece kendi milleti için değil, aynı za manda bütün dü nya insanları, dünya demokrasisi ve dün ya barışı için i steyen Elçi bey, 250 mi lyonluk Türk alemi acı çekerken, dünya barı şından söz edilemeyeceği ni bildi riyor ve o, bütün milletlere hürriyet diye haykırıyordu: "Türkler müstakil şekilde ayrı ayrı devletler kurarak, de mokratik bir ortamda ilişkilerini kuvvetlendirmelidirler. Türk dünyası için bu alakaları geliştirecek bir komisyon (Avrupa Par lamentosu gibi) gelecekte olabilir. Türkler dünyada yirmi ayrı ül kede yaşıyorlar. Bunların ilişkilerinin kuvvetlenmesinden kime ne zarar gelir? Tarihen Türk devletleri ayrı ayrı olmuştur, bunlar bir devlet bayrağı altında toplanamaz. Arap birliği gibi ortak bir teşkilat olabilir. sonrasını ise zaman gösterir, onu tarihin akışına bırakalım. Bizim yapabileceğimiz vazife, egemenlikleri güçlen dirmek ve Türkler arasındaki ilişkileri sıklaştırarak ortak kuruluş lar oluşturmaktır."
Rafık İsmayılov i se bu konuda şunları söylüyor: "Biz, Türkiye'yi ve Azerbaycan'ı Türk dünyasının bir hissesi olarak düşünüyorduk. Elçibey'in en büyük ideali Türklerin birli ği idi. Ayrı ayrı olan Türk topluluklarının mahalli zeminde bir araya gelmesini. bundan sonra da Türk dünyasının birleşmesini hedefliyordu. Yani Güney Azerbaycan ile Kuzey Azerbaycan bir-
faÇİBEY • 1 1 3
leştirilmeden bir Türk birliğinden söz edilmesi mümkün değildir. Elçibey, büyük Türkçü İsmail Gaspıralı'nın yılmaz �avunucusuy du. Özellikle azatlık yıllarında diğer Türk cumhuriyetleriyle ala ka kurarak onların birbirine yakınlaşması, kardeşlik bağlarının kuwetlenmesi için büyük çaba harcadı. Ve birinci defa Türk cumhuriyetlerinin devlet başkanlarının toplantıya çağırılmasının da teşebbüskarlarındandı. Ayrıca o, Türk cumhuriyetlerinde ku rulmuş demokratik teşkilatları müdafaa eder ve onlardan ülke dışına çıkmak zorunda kalanlara yardımcı olurdu. Onunla, Türk dünyasının geleceği hakkında birçok sohbetlerimiz oldu. O, ge lecekten çok umutlu idi, 25-30 yıl sonra Türk aleminin, dünya nın iki büyük gücünden biri olacağına büyük bir inancı vardı . Çünkü buna bizim potansiyelimiz vardı, rahmetli Atatürk'ün de diği gibi, Türk insanı zekidir ve çalışkandır. Potansiyelin birleşti rilip çalıştırılması lazımdır ki, bir Türk olarak Allah'ın bize verdi ği görevi layıkıyla yerine getirebilelim . İ şte bu Elçibey'in fikriy di."
Türkiye'de düzenlenen, "Türk Dünyasının Entegras yonu" ile alakalı sempozyuma gönderdiği mektupta Elçi bey, Türk dünyasının ilişkileri nin nasıl olması gerektiğine ışık tutarak şunları söylüyordu : "Emperyalizmin siyaseti neticesinde parçalanmış Türk dün yası bugün uyanmakta ve dirilmektedir. Yeni bir fırsat yakalayan Türk dünyası, demokratik - hukuki toplum ve pazar ekonomisi ne esaslanan iktisadiyat kurma istikametinde geri dönülemeye cek adımlar atmaktadır. Bağımsızlık elde etmiş cumhuriyetleri, eski ve zengin tarihi ananelerine malik, kardeşlik, dostluk, iktisa di ve kültürel alakaları yeni temeller üzerinde inşa etmeye çalışı yorlar. Bu büyük amaç yolunda, Türk dünyasının doğusu ve ba tısı arasındaki Azerbaycan köprü rolü oynayabilir. Türk cumhu riyetlerin sıkı ekonomik birliğinin kurulması ve onun dünya ikti sadiyatında yerini alması her bir cumhuriyete büyük fayda sağ layacak, adaletin zaferine ve huzurlu yaŞamın oluşmasına hiz met edecektir."
1 1 4 • ELçiBEY
2 1 Mart 1 993 tarihinde yapılan Türk Kurultayı ' na gön derdiği mektupta i se: "Samimi bir şekilde inanıyorum ki, Ali Bey Hüseyinzade, Zeki Velidi Togan, İ smail Bey Gaspıralı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Resulzade, Nihal Atsız ve XX. yüzyılın büyük Türk fikir adamlarının gittiği bu yolda gidecek ve onların arzularını haya ta geçireceğiz."
diyerek Türkçülük yolu nda sonuna kadar yürüyeceğini bildiriyordu. Elçibey'in yakın dava arkadaşlarından Novel la Cafero va ise bu konuda şunları söylüyor: "Biz, Ebülfez beyden devlet namına Azerbaycan' ın birleştiril mesi ve Turan hakkında demeçler vermemesini rica ettiğimiz za man o: 'Koltuğumu bırakırım ama bu konuda konuşmaktan vazgeçmem . Ben bunu dedikten sonra halk bunu kabul edecek, sıradan bir adam bunları söylese halk o zaman onları kabullen meyecek. Bırak bana her taraftan taş atsınlar ama ben bunu di yeceğim . ' diyordu . Rus ordusunu çıkarttıktan sonra, Azerbay can'ın birleştirilmesi ve Türk birliği fikrini kamuoyunun günde mine getirdi. Ebülfez bey hayatının son gününe kadar, 'Güney Azerbay can bağımsız olacak ve başkenti Tebriz olan Büyük Azerbaycan kurulacak. Türk dünyası birleşerek Turan meydana gelecek. Ben ona inanıyorum, siz de ona inanın ve işinizi o yönde ku run.' diyordu. Elçibey, kadınların toplum hayatındaki önemini ve yerini çok iyi kavramıştı. Ve o, bana tavsiyelerde bulunarak, 'Kadınlar üzerinde çalışmalar yapın, çünkü kadın yeni neslin yetiştirilme sinde en büyük rolü oynamaktadır. Eğer kadınlara yönelik çalış malar yapılsa o zaman bu faaliyetler toplumda kendini göstere cektir. Türk dünyasının her yerindeki kadınlarla alaka kurun, onlarla eğitim seminerleri düzenleyin, beş yılda bir kurultay top layın. Bu çalışmalar Türk dünyasının geleceğine çok önemli kat kılar yapacaktır. ' diyordu . "
ELçiBEY • 1 1 5
Elçibey ' i n bu fikirleri ve faaliyetleri dış ülkeler tarafın dan da yakından takip ediliyordu. Ve bu ilginin neticesin de zamanın ABD başkanının emriyle dış i şleri, maliye, ti caret bakanl ıklarıyla bi rlikte Pentagon ortak bir rapor ha zırladı lar. Bu raporda: "Doğuda meydana gelebilecek değişik likler nazara alınırsa, yakın on yıl arzında Türkiye yeni kurul muş Türk devletleriyle birlikte son derece önemli bir güce çevrile cektir" deni liyordu. ABD'nin bu raporu hazırlamasına se bep, zamanı n Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Azerbaycan ve Türkistan'a olan ilgisinden, Ebü lfez E lçibey'in devam lı su rette Türk birliğini savunmasından, Türk dünyasının sahip olduğu enerji kaynakları ve bulunduğu stratej ik önemden ileri gelmekteydi. (Fakat ABD' nin bu tahmini, Nisan 1 993 'te Turgut Özal'ın vefat etmesi ve iki ay sonra 1 8 H aziranda Elçibey 'i n iktidardan uzaklaştırılması sebe biyle gerçekleşemedi .)
ELÇİBEY'İN İKTİDARDAN UZAKLAŞTIRIL.J.\ASI
Rusya'nın Karabağ meselesi üzre elçisi olan Vladimir Kazimirov'un: ·�zerbaycan, Kelbecer savaşlarından galip çıktı. Peki ülkede beklenil meyen hadiseler meydana gelir se ne yapacaksınız?" şekl indeki beyanatı, Azerbaycan'da meydana gelebilecek yeni olayların ilk sinyalini vermişti. Bu beyanatın açıklandığı günlerde Bakü'ye, Suret Hüseyi nov'un önemli konuları görüşmek üzere Gence şehri nde gizli bir toplantı yaptığı haberleri geliyordu. Aynı zaman da Gence'de bulunan 709 . alay da, cephede sürmekte olan savaştan geri çekildi ve alay komutanlığı 2 1 Mayıs 1 993 tarihi nde yaptığı açıklamada, bağlı olduğu Savunma Ba kanlığını tanımadı ğını bildirdi. Bütün bun lar senaryonu n önceden v e sistemli bi r şeki lde hazırlandığını gösteriyor-
ı 1 6 • ELÇİ BEY
du. İ syan süresi nce asi lere dış ülkelerden de çok m i ktarda si lah ve para yardımı yapı ldığı sonradan anlaşılacaktı. Meydana gelen bu olaylardan sonra Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey, Suret Hü seyinov 'un başında bulunduğu 709. alayın dağı rı lması için savu n ma bakanı Dadaş Rı za yev 'e tali mat verd i . Alayın dağıtılması için hazırlanan pla nı Mecl is başkanı İsa Gam ber, Başbakan Penah H üseyi nov ve Savunma Bakanı Dadaş Rı zayev beraber uygulayacaktı lar. Fakat bu bir askeri harekat olduğu için vazifenin bü yük bir kısmı Savu nma Bakanlığının üzerinde idi. Penah Hüseyinov sonraları, 1 6 N isan 1 999'da " Yeni Müsavat" ga zetesine verdiği demecinde: " Dadaş Rızayev 3 Haziran ge cesi bana doğru ol mayan b il giler verdi. O, ü m i t ettiğimiz bir bakan olmadı" diyecekti. Cumh urbaşkan ına da hare kat hakkı nda doğru ol mayan bilgiler verdiği an laşılan Da daş Rızayev, i steseydi Suret H üseyinov'u ele geçirebilir ve meseleyi kolayca halledebi l i rdi. Sf üet H üseyinov'a karşı yapılacak askeri harekat zamanı meydana gelen ilgi nç bir olay, Savu nma Bakanı Dadaş Rı zayev ' i n niyeti ni ortaya koyması bakımı ndan önemlidir. Hadise şu şeki lde geliş mişti: Suret Hüseyinov 'un komu tanlarından biri p i şman ol up gizl ice devlet görevl ileriyle alakaya geçerek, affedi ldi ği takdi rde kendi birliğini tekrar hükümetin emri ne vere ceğini söyleyince, görevl iler onun Savunma Bakanı ile gö rüşmesini sağlad ılar. Fakat görüşmede hiç beklenilmeyen bir hadise meydana geldi : Bakan Rızayev 'in emriyle bu komutan tutuklandı . Komşu ülkelerin kışkırtması ve devlet kademelerinde ki üst düzey bazı görevli lerin iki yüzlü tutumu neticesin de, i syanın üzerine ciddi şekilde gidilmediği için, Suret Hüseyinov, Gence'de bulunan bü tün pol i slerin silahlarını toplatarak şehri tamamıyla ele geçi rdi . Böylelikle Azer baycan 'ın i kinci büyük şehri olan Gence, Bakü yönetimin den çı ktı . Cumhurbaşkanı olmak arzusunda olan Suret
Eı.çiııH • l 1 7
Hüseyinov, Gence'de yaptığı toplantı sında: " . . . Eğer halk isterse ben cumhurbaşkanı olmaya razı olurum. H içbi r kimse bana karşı koyamaz . Halk, beni m Bakü'ye gi rmemi ve i steklerini yerine getirmemi talep ediyor. Hiçbir asker, hiçbir zabit beni m emrimi yerine getirmemeye cüret ede mez" şekl inde açıklama yaptı. Ülkede büyük karı şıklı klar yaşanıyordu ve bu zor gün lerde başbakan Penah Hüseyinov da istifa etti . Bir yandan Karabağ'da Ermenilerle, diğer yandan da asilerle mücade le etmek zorunda kalan Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçi bey, kardeş kanının dökülmesine hiçbir şeki lde izin veri lme mesi gerektiği ni i fade ederek i syancı askerlere şu çağrıyı yaptı : "Askerler ve Zabitler' . . . İ şin acı tarafı Azerbaycan' da iç savaş çıkarmak isteyen ler. buna sizin vasıtanızla nail olmaya çalışıyorlar. Müstakilliğimi zi kazandığımız. topraklarımızı düşmandan korumak azminde olduğumuz bir zamanda bizi içimizden, kendi elimizle parçala maya çalışıyorlar. Ben cumhurbaşkanı olarak kardeş kavgasını önlemek için mümkün olan bütün tedbirleri alıyorum. Lakin si zi bu oyuna sürükleyenler, meselenin konuşularak halledilmesi için yapılan bütün girişimlerden kaçınmaktadırlar. Azerbaycan halkı heyecan içindedir ve kardeş kavgasının aleyhinedir . . . Si zin sayenizde düşmanlarımızın eline güzel bir fırsat geçti. Bir yandan Ağdere'ye, Ağdam'a sürekli hücumlar ve göçmenlerin problemleri, diğer yandan da ekonomik problemler ve düzenli ordu oluşturulmasının zorlukları. Üstelik siz de saf inatkarlığınız la, ayağa kalkmak isteyen bu milletin başına basıyorsunuz. Azerbaycan ordusunun asker ve zabitleri' Sizin bu konuda düşünmeye yeteri kadar vaktiniz oldu. Şimdi kesin ve düzgün karar verme vaktidir. Bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak sizden ricam, devletini ve halkını korumaya çalışan yaşıtlarınızın kanı nı akıtmayın. Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı olarak emrediyorum; silahı yere koyun, karşınızdaki asker kar deşlerinizle barışın. Orduda emre itaatsizlik suçtur."
1 1 8 • Eı.çiBEY
Bütün bun lar yetmiyormuş gibi 7 H aziran 1 993 tari hinde, Azerbaycan'ın İ ran sınırına yakın bölgesinde bulu nan Lenkeran şehrinde, " İ slam Partisi" üyeleri iktidara karşı siyah bayraklarla miting yapmak istedil er, lakin gös tericiler dağıtıldı. Yi ne Lenkeran'da 9 Haziran günü, " H alkların Ö zgürlüğü ve Eşitl iği Partisi" devlete karşı sa vaş açtı. Bu partinin başkanı Alikram H ü m betov yandaş l arıyla birlikte dağlara çı ktı ve 1 4 Haziran gece yarısı şeh re inerek onu ele geçird i . 21 Haziran'da i se yerli televiz yondan, "Talış - Muğam Cumhuriyeti'ni" kurduğunu ilan etti . Yine bu günlerde (9 Haziran) Haydar Al iyev Bakü'den gönderilen özel bi r uçak ile Nahçıvan'dan Bakü'ye geldi . O, gazetecilere, cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey 'in dave tiyle Bakü'ye geldiğini açıkladı. Birkaç gün sonra i se Suret Hüseyi nov'un talebiyle mecli s başkanı İ sa Gamber istifa etti ve yerine Haydar Aliyev seçildi. Bakü' den Keleki'ye
Elçibey'in asi lere çağrı sının hiçbir tesiri olmadı, çünkü i syancı askerler ve komutanların Suret Hüseyi nov'un em rinden çıkmaya cesaretleri yoktu, karşı gelenler ise çok sert bir biçimde cezalandı rılıyorlardı. Hem de askerler o zamanı n şartlarında yüklü miktarda para alıyorlardı. İ sya nın başladığı gün asi lere Moskova'dan, 5 m i lyar ruble gönderildiği de tespit edilmişti. Elçibey 'in çağrısına karşı i syancılar, Gence televizyonunu kullanarak iftira dolu ko nuşmalar yapmaktaydılar. Suret H üseyinov, Cumhurbaş kanı Elçibey 'e 1 8 Hazi ran 1 993 tari hine kadar i stifa etme sini, yoksa Bakü'ye gi receği n i bildirdi. Ebü lfez Elçibey i se o günl erde, Gence i syanı ile ilgili televizyonda şu değerlendi rmeyi yapmıştı:
ELçiBEY
• 1 19 1
"Gence hadiseleri birdenbire çıkmadı, bunu hazırlayanlar var, biz bunu önlemeye çalışıyoruz. Defalarca Gence'ye temsil ciler gönderdim, içişleri eski bakanı ile birlikte dört aksakal gön derdim, konuştular, anlaştılar, kurban kestiler. Suret Hüseyinov kumandanlığını yaptığı askeri kuwetleri bırakıp çıkacağını söy ledi, bir hafta sonra kararından döndü. Yine temsilciler gönder dim yine anlaştılar, yine o, bölgeden ayrıldı ve beş gün sonra tekrar döndü. O, oyundan çıkamadı. Ben biliyorum ki, düşman la savaşan bu millet on bin kurban verse, bu yarasını yüreğinde on beş yıla iyileştirir. Ama kardeş kavgasının yarasını iyileştire mez. İ ç savaş bu milletin mahvolması demektir. O yüzden bu meseleyi barış yoluyla halletmek için bütün kuwetleri bir araya getirmek lazımdır. Şahsen bana karşı yapılan ihaneti bağışlarım. Ama bu m il letin 73 yıllık arzusuna, bağımsız Azerbaycan devletinin kurul masına karşı yapılan ihanetleri bağışlayamam. Daha önce söy lediğim gibi bu yolda sonuna kadar mücadele edeceğim. Bir ba şım var, onu da her zaman kurban vermeye hazırım. Bir kardeş eline aldığı Rus silahlarını, devletin vazifesini ye rine getiren öbür kardeşine yöneltmiştir. Kaderde bağımsızlık yolunda kardeş kurşununa kurban gitmek de varmış, bu benim için daha acıdır. Ben, hem vazifesini yerine getirirken kardeş kurşunuyla helak olan, hem de vatandaşlık vazifesini kavraya mayarak helak olan bütün vatandaşlarımızın ailelerine derin hü zünle baş sağlığı diliyorum, acılarını paylaşıyorum. Allah rah met eylesin."
17 Haziran' da Avrupa Birliği basın sözcüsü, Azerbay can'daki karışıklıklarla alakalı, üye ülkelerin aldığı kararı açıkladı. Bu açıklamada: "Avrupa birliği, demokratik yolla seçilmiş cumhurbaşkanını anayasaya aykırı bir biçimde görevinden uzaklaştırmak girişimlerinden rahatsızdır. " den i l iyordu. B u beyanat, Elçibey 'in şahsına v e i ktidarına karşı yapılabilecek teşebbüsleri n rahatsız edici boyutlarda olmasından yapı lmıştı . Şu da bir gerçekt i ki, onun (Elçi bey 'in) bu olaylar sırasında ölümü, Azerbaycan'da bir iç
1 20 • ELçiBF.Y
çatışmayı beraberinde geti recekti. Ebülfez Elçibey'e, H a ziran ' ı n 1 7'sinden 1 8'ine geçen gece başlatılacak olan te rör olayları nın istihbaratı gelmişti ve bu terör girişi minin hedefi de kendi siydi. Bu geli şmeleri n neticesinde Bakü'de kalamayacağını anlayan Ebülfez bey, eğer şehi rde kalsa is yancılara karşı mutlaka askeri operasyon başlatmak zo runda kalacaktı. Bu da iç savaş demekti ki, cumhurbaşka nı Elçibey 'i korkutan en büyük teh l i ke de buydu. Bütün bunlardan sonra çıkar yol olarak Bakü'den gitmeyi uygun gören E lçi bey, kesinlikle Azerbaycan dışına çıkmayı dü şünmüyordu. Kardeş kavgası n ı önlemek için Bakü'den, doğduğu yer olan, Nahçıvan' ı n Keleki köyüne gitmeyi ka rarlaştırdı. Elçibey böylelikle hem vatandan, hem de ikti dardan ayrı lmamış oluyordu. 1999 yılında yapılan bir rö portajda o: "Eğer altı şehrin kaybed ileceği ni ve bir milyon insanımızın zorunlu göçmen olacağını bil seydim, hiçbir zaman i ktidardan gitmezdim" diyecekti. Elçibey son gö rüşmelerini yaptıktan sonra H al k Cephesi İ cra Komitesi Başkanı Ferec Gul iyev'e Keleki seferi. ile ilgili talimat ver di. Sonra Ferec Gul iyev, korumalar Oktay Memmedov, Adalet M emmedov, İl gar Kadi rkulu ve şoför Halil Ganiyev ile birlikte, 1 7 Hazi ran gecesi Bine havaalanına gizli bir şekilde giden Elçibey emrindeki generale, "Sen cumhur başkanlığı sarayına git ve oradaki bütün muhafızları evle rine gönder. Benim için kardeş kavgası çıkmasın, benim için onlar öldürülmesin" diyerek, cumhurbaşkanl ığına ait bir uçakla Nahçıvan'a uçtu. Operasyon öyle gizli bir şekil de yürütüldü ki, havaalanı görevl i lerin uçağın h avalanma sına kadar h içbir şeyden haberi olmadı . Nahçıvan'a i nen cumhurbaşkanını orada, Halk Cephesinin önde gelen yö neticil eri karşıladı . Cumhurbaşkan ıyla birlikte Nahçıvan'a giden koruma görevl isi ve aynı zamanda Elçi bey 'in yeğe ni olan Adalet Memmedov, Nahçıvan'a gelişleri n i şu şe ki lde anlatıyor:
Eı.ÇİBEY • 1 2 1 "Bizi Nahçıvan'da halk cephesi mensupları karşıladı. Fakat onlar da kimin geleceğini b ilmiyorlardı, onlara sadece bir konuk gelecek onu karşılayın talimatı verilmişti. Bizi karşılayan iki ara ba vardı ve arabalara benzin alarak Keleki'ye gittik."
1 8 haziran günü saat 1 1 'de Azerbaycan televizyonu, Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey ' i n bil i nmeyen bir yere gittiğini duyurdu . Saat l 2'de ise, H aydar Aliyev televizyon ve radyodan halka seslenerek, Cumhurbaşkan ının Bakü' den Türkiye'ye gitti ğini ve bunun için de Milli Mecl i s'in başkanı olarak Cumhurbaşkanının bütün yetki lerini üze rine aldığını bildirdi. Bu beyanatı televizyondan dinleyen Ebü lfez Elçibey, Azerbaycan toprağı olan Nahçıvan'a gel diği n i telefonla bildiri nce, Haydar Aliyev beyanatını dü zeltti. O günlerde Azerbaycan'ın İ stanbul baş konsolosu olan yazar Abbas Abdu llah, Ebülfez Elçibey 'in Keleki 'ye git mesi hakkında şunları anl atıyor: " 1 993'ün kanlı musibet yaz'ı . Elçibey dava arkadaşlarıyla Keleki'dedir. Türkiye'de yer yerinden oynuyor, mi llet ayaktadır. Elçibey 'in nerede olduğunu bilmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: "Bir dağ köyüne sığınmış, ilişki kurma imkanı yoktur" diyor. Vaziyeti böyle görünce, Azerbaycan baş konsolosu olarak bir bası n toplantısı düzenledi m . Bu top lantıya o zamana kadar görü lmemiş sayıda bası n görevlisi katı ldı . Telefonu kaldırıp, hürmetli basın mensupları şan sımızı deneyel im, belki sayın cumhurbaşkanı ile alaka ku rabi liriz dedim. Ve bi rkaç dak i kadan sonra Elçi bey, tele fonda basın mensupları nın sorularına cevap verd i . . . Son ra dedim ki, hürmetli bası n mensupları, bazı gazete ve te levizyonlar Elçibey 'in kaçtığı yol u nda haberler veriyorlar, yanılıyorsunuz. Kaçak, M akaryos idi, Kı brıs'can kaçarak Moskova'ya sığındı. Hamd olsun Al lah'ın birl i ğine ki, El çibey ne Moskova'ya ne de Ankara'ya sığındı . O, kendi memleketindedir. Ben Elçibey ' i n Keleki'ye gidişini, Hz.
1 2 2 • ELçiBF.Y
Muhammet (SAV) ' i n Mekke'den Medine'ye hicretine ben zetiyorum. Bildiğiniz gibi hicret, inkılapların en çetin, en zor anlarında insanların şuur altına yerleşmiş kavrayışla rını deği ştirebil i r. Hü rmetli cumhurbaşkanım da bu h icre ti Azerbaycan'ın müstakilliğinin korunması için, Rus or dusunun tekrar Azerbaycan'a girip kan dökmemesi için, kardeş kavgasını önlemek için geçekleştirmiştir. " Cumhu rbaşkanı danışmanı A l i Kerimov'un mecliste, "o gün cumhurbaşkanı ile üç defa telefonda görü ştüm. İ s tifa etmediğini ve her zaman Bakü'ye dönmeye hazır ol duğunu bildirdi" şeklindeki açı klamasından sonra, Nahçı van havaalanında bulunan cumhurbaşkanının uçağı, ka natları tahrip edilmek suretiyle uçamaz hale geti rildi . 1 998 yı lında Amerika'nın Sesi radyosuna verdiği de meçte Ebülfez bey: "ABD'nin ve Avrupa devletlerinin o zaman, Azerbaycan de mokrasisine yardım edeceklerine inandım, sonraları bu inancın boşuna olduğunu anlayınca kendimi kınadım."
diyecekti.
Evet, bir yıl sü ren i ktidarı boyunca devleti ve milleti için çalışan Ebülfez beyi, dava arkadaşlarından bir kısmı yarı yolda bırakmış, rüşvete karşı savaş açtığı için menfa atleri zarar gören bazı general ve devlet görevl ileri de ona i hanet etm_işlerdi. İ ran'ın Bakü büyükelçisi Aliesker Ne havendian'ın, i syanın başlamasından üç gün sonra devlet organlarına bir açıklama yapmadan Gence'ye giderek Su ret Hüseyi nov'la görüşmesi, dış güçlerin Azerbaycan'daki bir isyanla ne kadar yakından i lgi lendiklerini ortaya koy ması bakımından dikkat çekicidir. Ülkedeki muhalefeti n ve bazı devlet adamlarının i syancı l ider Sôret Hü seyi nov ' la i lişkilerinin olması, kadrosuzluk, Karabağ mesele si ve daha ·önem lisi sosyalist si stemden yeni çıkmış Azer baycan halkının, Elçibey'in demokratik yönetimini iyi bir şekilde kavrayamaması, Elçibey'in iktidarının yıkılması nın ve onun Keleki 'ye gitmesi nin sebeplerindendir.
ili. BOLOM
BiR YILLIK ELÇİBEY İKTİDARININ MUHASEBESİ BiR çok defalar ölümle burun buruna gelen, hayatını hiçe sayarak çok sevdiği Azerbaycan'ı için mücadele veren Elçibey ve bi r yı llık i ktidarı için çok şeyler yazıldı, çizi ldi. Lakin dost düşman herkesi n kabul ettiği bir gerçek var ki, o da bu müddet zarfında Azerbaycan'ın bağımsızlığını perçi nleyen mühim i şleri n yapıldığı idi. Bu bir yıllık za mana çok şeyler sığdırılmaya çal ışıldı . Çünkü sosyali�t bir si stemden yeni bir si steme geçiş süreci, i nkı lap karakteri taşımalıydı. Tarihte de bir çok örnekleri olduğu gibi inkı lap kendi çocuklarını harcamal ıydı. Doğu ve batı tarihini çok iyi bilen Elçibey, bu yeni i ktidarın uzun süreli olama yacağını bil iyordu ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesin de bunu mecl is kürsüsünden de açıklamıştı. Ebü l fez bey sonralar, görevde kaldığı bir yılın değer lendirilmesi nitel iği ndeki açıklamalarında, kendi iktidarı nın halka ne verdiğini ve onun yıkılış sebeplerini şöyle an latacaktı :
"Birinci olarak. halk yeni yönetimin mahiyetini doğru biçim de değerlendiremedi . Bu şimdiye kadar görülmemiş bir hükü met idi. Onun mahiyetini eski Sovyet - komünist psikolojisiyle değerlendirmek yanlış olacaktı. 70 yıldan fazla sosyalist tefekkür ile terbiye olunan insanlar, pazar ekonomisi kanunlarının cemi yete tatbikini görünce endişe ve korkuya kapıldılar. Çalışan in sanların çoğunun fakir olduğu halkımızda, devlet yönetiminde
124 •
Eı.çiBF.Y
bulunan insanlara karşı gizli bir kin vardı . Halk. onlardan bu ser veti nasıl kazandıklarını soracağımızı bekliyordu. Fakat herkesi devlet yönetimine davet ettiğimizi duyduklarında ve hakikaten de çok zengin insanları meydanda gördüklerinde, onlar bizim sözümüzde durmadığımızı zannettiler. Tabii ki bizi böyle değer lendirmeleri çok yanlıştı. Sovyetler döneminde kanunsuz şekil de toplanan paralara ise af getirilerek. bu paraların ülkenin eko nomisinin gelişmesi için kullanılabilmesine zemin oluşturuldu. İ kinci olarak, biz halka müstakil devlet kuracağımızı, devle tin ve milletin iktisadi vaziyetini iyileştireceğimizi vaat ettiğimiz de insanlar bunun yıldırım hızıyla birkaç ay içinde gerçekleşece ğini zannediyordu. Bizi kendine yakın görüp bizden çok şey bekleyen halk, arzularının gerçekleşmesinin geciktiğini gördüğü zaman bize küstü . Halbuki biz, yeterli surette ilerliyorduk ve iki yıl daha iktidarda kalabilseydik bütün vaatlerimizi gerçekleştire cektik. Ü çüncü olarak, Moskova ve Tahran gizli servisleri, kendi içi mizde olan mafya ve ihanet şebekeleri çok yönlü propaganda lar yaparak halkı kandırıp, aldattılar. Bir yılın içinde alfabeyi değiştirmemiz (onu da kaydetmek laZ!'ndır ki. bizim bu adımımız diğer Türk cumhuriyetlerine de numune oldu ve onlar da kısa zaman zarfında Lalin alfabesine geçmek için karar aldılar), milli parayı piyasaya sürmemiz. Rus ordusunu Azerbaycan' dan çıkarmamız. kendi ordumuzu kurma mız çok büyük bir işti. Bir yıllık hakimiyet ne idi? O, inkılfıbi bir hakimiyet idi . Yani bizim demokrasimizin karakterinde bir inkı lapçılık var. Bunu bolşevizm gibi yorumluyordular. İ nkılap sade ce bir isyan. bir katliam demek değildir. her sahada değişiklikler yenilikler demektir. Mesela alfabe ıslahatı, inkılabi bir ıslahat idi. Ö nemli makamlarda Azerbaycan Halk Cephesi ve Müsavat Partisinin üyelerinden istifade olunsa da, diğer siyasi partilerin üyelerinden de yararlanılma yoluna gidilmiştir. Bakanlar kuru lunda ise ciddi bir değişiklik yapılmamıştı, kabinenin % 80'ini eski rejimin temsilcileri oluşturmaktaydı. Müessese müdürlerinin ekseriyeti de bir yıl boyunca yerlerinde kaldılar. Böylelikle siya si hakimiyete gelmiş olan AHC. iktisadi hakimiyetin belirli dere cede eski rejimin temsilcilerinin elinde kalmasına razı oldu. El-
ELçiBEY . 1 25
bette
bizim için büyük risk idi, lakin burada iki önemli husus
var; birincisi, uzun müddet üretim sahalarında çalışmış. idareci lik tecıiibesi olan kadroların imkanlarından istifade etmek. İ kin cisi ise, eski rejim üyelerine düşmanca münasebet beslenilmedi ğini gösterip m illi uzlaşma hakkında verilen beyanatlara uygun hareket etmek. . . Buhrandan çıkmanın başlıca şartı olan, ıslahatların hayata geçirilmesinde gecikmeye yol verildi, özellikle de iktisadi ıslahat lar çok geciktirildi. Milli ordunun kurulması meselesinde göıii len işler yetersizdi . Nizam-intizam'ın zayıflığı, komutanların mesuli yetsiz hareketleri, daha önemlisi ise dışarıdan ve içerden belli güçlerin kışkırtmacılığı neticesinde ordunun düzenlenme süreci bitirilemedi ve neticede Kelbecer'i müdafaa edemedik. Dış siya setimizin mühim başarıları olmasına rağmen, Ermenistan'ın te cavüzkar olarak tanınmasına nail olamadık ve vatandaş birliği namına, eski komünist bozgunculara karşı amansız mücadele veremedik. halbuki halk yeni iktidardan bunu bekliyordu. Uzun süren muharebenin ülke ekonomisine vurduğu ağır darbe, top raklarımızın % lO'undan fazlasının işgal edilmesi, 400 binden fazla göçmenin problemleri, bizim imkanlarımızı hayli sınırlan dırmıştı. Gördüğümüz çok değerli işlerin yeterince propagandasını yapamadık. Televizyon ve yazılı basından yeteri kadar istifade olunmadı. Halkımıza, bağımsızlık ve savaşta zafer için zorlukla ra katlanmak hissini aşılayamadık. Biz, karşı karşıya kalınan ve çok zaman suni şekilde oluştu rulan zorlukları ortadan kaldırarak, asıl müstakilliğe ve demok rasiye doğru kararla ilerleyen birkaç Sovyet ülkesinden biri ol duk. Bu ise tabii ki bir taraftan Azerbaycan' ı yenileştirilmiş im paratorluğun (BDT) kölesi yapmaya çalışanları, diğer taraftan ise eski Sovyet ülkelerinde kaybedilmiş hakimiyetlerini tekrar kurmak isteyen yerli komünistleri rahatsız edecekti. Bu iki guru bun istek ve çalışmalarıyla Gence isyanı ortaya çıktı. Bundan başka Hocalı, Şuşa, Laçin ve diğer faciaların sorumlularının başsavcılığın gevşekliği neticesinde ortaya çıkarılamaması, cum hurbaşkanı olarak beni sinirlendirdi ve Şubat ayında ( 1 993) ba!Şsavcılığa, askeri suçluların özellikle de Hocalı, Şuşa ve Laçin
1 2 6 • ELçiBEY
facialarının soruşturulmasının süratlendirilmesi için emir verdim. Bunun sonucunda ordu içindeki ihanet gurupları, soruşturma dan kurtulmanın yollarını aramaya başladılar. Bu maksatla da, asilerin başı Suret Hüseyinov' un etrafında toplandılar. Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan diplomatik görüşmeler neticesinde, Haziran' ın l S 'inde Kelbecer şehrinin işgalden kur tanlması hakkında plan hazırlanıp, imzalanmıştı. Ve bununla da savaş son bulacak, Ermenistan - Azerbaycan münakaşasının si yasi yolla halledilmesi süreci başlayacaktı. Bu bakımdan Gence yakınlarındaki askeri birlikte çıkan isyanın, Haziran ayının ev vellerinde başlaması hiç de tesadüfi değildir. İsyanın diğer mak satlarından biri de, batı ülkeleri ile imzalanmak arifesinde olan petrol mukavelesini bozmak idi. İ ster Rusya'nın isterse İran' ın bu meseleye huaısi ilgisi olduğundan, mukavelenin imzalanma sının önlenilmesi için yıkıcı faaliyetlere girişmişlerdi. Çünkü Azerbaycan - Türkiye petrol boru hattı sadece Azerbaycan' ın değil, boru hattından istifade eden Orta Asya ülkelerinin de, Rusya'nın tesirinden kurtulup iktisadi ve siyasi bağımsızlığa ka vuşmasında önemli rol oynayacaktı. Ateşkes ve barış görüşme lerinin başlaması neticesinde Rusya'nın bölgeye nezareti hayli zayıfladı. Onun için ne pahasına olursa olsun bu süreci bozmak lazımdı ve bu maksatla da Gence isyanından maharetle istifade edildi. İsyanın dahili sebeplerine gelince, ülkede komünizmin tek rar kurulmak istenmesi başlıca sebep idi. Yüksek rütbeli subay ların soruşturmadan kurtulmak için her şeye hazır olması, siya si muhalefetin iktidara gelmeye can atması ve isyancılarla işbir liği içinde olması kanuni hükümeti koruyacak devlet kurumları nın formalaşmasının bir yılda sağlanamaması, bazı devlet ve hü kümet adamlarının isyancılarla ilişkileri, toplumda demokrasi anlayışının zayıf olması gibi sebepler isyancıların zaferine hizmet etti. Azerbaycan devletçiliğini kurup düzenlemeye bu aşamada bize imkan vermediler. Cemiyetin kendisi de seviyesi itibarıyla, hem savaşın hem de ekonomik yeniliklerin ağırlığına sabretmek azminde olamadı. Mağlubiyetimize bakmayarak ben bugün de tam eminlikle söyleyebilirim ki; bizim stratejik çizgimiz, seçtiği-
ELçiBEY • 1 2 7
miz bağımsızlık, demokrasi ve liberal ıslahatlar yolu, Azerbaycan halkının menfaatlerine uygun yegane düzgün yoldur. İ nanıyo rum ki, demokratik, bağımsız Azerbaycan' ın alternatifi yoktur."
ONUN GA VESİ AZERBA YCAN'lN BİRLEŞMESİYDİ "Turan'ın yolu Birleşmiş Azerbaycan'dan geçer" Elçibey
Azerbaycan'ın bağımsızlığının korunması ve güçlendi rilmesini n aynı zamanda Türk B irliği Ülküsü'nün ger çekleştirilmesinin, kuzey ve güney Azerbaycan' ı n birleşti rilmesinden geçtiğini söyleyen Ebülfez Elçibey, bütün ha yatı boyunca bu ül küyü gençlere aşılamaya çalıştı. Ebfüfez beyin çocukluğunda yaşadığı bazı olaylar onda, Azerbay can'ın birleştirilmesi fikrini n oluşmasına sebep oldu. Son ralar o, bu konu hakkı nda şunları söyleyecekti: "Ben güney Azerbaycan faciasını sekiz yaşımöa gördüm ve duydum. O zamanlar hangi tarihte yaşadığımızı bilmiyordum , sonralar bildim ki 1 946 senesidir. Gece yarısı Aras nehrini geçip (Allah bilir kaçı bu ırmakta boğulmuştu) kuzey'e gelen fedailer, erkekler, kadınlar, kızlar bizim köye gelirdiler. Kapımız dövülür dü, açardık . . . Bin musibet çekmiş insanlar . . . Bir iki gün geçme den hükümetin adamları gelip onları götürürdüler: Ben anama sorardım ki, bu adamlar kimdir? Bu hale niye ağlıyor? Bu çocu ğun babasını kim öldürmüş? Niye elbiseleri kanlıdır? . . . Aklım da bu sorular daha çok kaldı. 'Ne bileyim, talihsizdirler, gardaş lar gardaşı öldürürler. Bizimkiler muharebeye gittiler, kırıldılar. Bu talihsizler de birbirini kırıyor. Hitler'in, Allah belasını versin. Stalin'in de bıyığı yerde kalsın.' Bu anamın sözleri ömrüm boyu kulağımda çınladı."
Yıllar boyu, yüreğindeki "Birleşmiş Azerbaycan ülkü sünü" kendisine gaye edinen Elçibey, artık bu meseleni n
1 28 • ELÇİBEY
hal ka açıktan duyurul ması gerektiği nin farkına vararak, i l k defa 5 Ağustos 1 98 8 yıl ında Azatlık meydanında yapı l an miting'de yüz binl erce ki şiye hitaben: "Gelecekte olsa da ben eminim ki, halkımız bir gü n bu meydanda güney Azerbaycan 'la bi rleşmek için toplanacaktır " diye haykıra cakt ı . O , daha sonra "Bu Menim Taleyimdir" adl ı kitabında, Azerbaycan 'ın nasıl birleşebileceği ni ve oradaki Türklerin bu konuya yaklaşımını şu şekilde özetl iyor: "Güney Azerbaycan'da muhtariyet alınsa ve o muhtariyeti temsil eden bir kurum olsa Kuzey Azerbaycan da alakaya geçer ve yaptıkları mukaveleler ilişkileri güçlendirir, Güney Azerbay can'da bağımsız devlet kurulmasına yardımcı olur. Sonra Al manya gibi, iki Azerbaycan devleti anlaşıp birleşebilir. Bu daha güzel plandır, daha kansız plandır . . . Biz, Azerbaycan Türkleri birleşmeli dediğimiz zaman duyduk ki, o tarafta (Güney Azerbaycan' da) binlerce insan sesimize ses verir. Onlar haber yollamıştılar: 'Korkmayın biz buradayız, Rus kafirinden korkmayın' diye. Sovyetler Birliği ile Humeyni he men bir araya geldiler. Humeyni o zamana kadar 'İki şeytan var: biri Amerika şeytanı, öbürü ise Sovyetler şeytanı' diyordu. Ama nedense Sovyetlerle İran bu mesele çıktığı zaman hemen kar deş oluverdiler, gizli anlaşmalar yaptılar, sınırlar askerlerle dol du. "
Ebülfez bey 1 99 1 yılında AHC'yi tüm ülkede güçlen di rmek ve o yerlerdeki insanlarla görüşmek içi n sık sık se yahatlere çıkıyordu. Yine bu amaçla Cebrayıl kasabasına gitmişti. Bu kasaban ın ise ayrı bir önemi vardı. Güney Azerbaycan 'la komşu olan bu yerde, sı nırı Aras neh ri teş kil ediyordu ve bu nehrin üzerinde de "Hudaferin Köprü sü" vard ı . Ebü lfez bey i se, iki Azerbaycan'ı bi rleştiren bu köprüyü görmek isteyerek oraya gitmi şti . Bu olayı İ sa Gamber şöyle anlatıyor:
Eı.çiBEY •
1 29
"Bu hadise 199 1 yılında oldu. Biz o zaman seyahatlere çı kar, cephecilerle, ahali ile görüşürdük. Cebrayıl'da Bey (Elçibey) dedi ki: 'Ben Hudaferin Köprüsüne gitmeliyim.' gittik. Oradaki sınır güvenlik güçlerine bir Rus zabiti önderlik ediyordu. Ona dediler ki, milletvekili var, İsa Gamber, o, köprüye bakmak isti yor. Ebülfez beyin adını yerli memurlar söylemeye korkuyordu lar. Zabit razı oldu ve dediki: 'Köprüye çıkın, ancak o tarafa git mek yasaktır.' İkimiz de köprüye çıktık, Ebülfez bey yürümeye başladı. Hudaferin Köprüsü görüldüğünde insanın tüyleri diken diken oluyordu, hatta benim gibi soğukkanlı bir insan bile çok etkilenmişti . Sonra Hudaferin Köprüsünün üstünde durduğu mu, iki dakika sonra güney Azerbaycan'a geçebileceğimi düşün düm . Rus zabiti bana: 'O adam (Elçibey) nereye gidiyor, ortada kırmızı çizgi var, onu geçse ateş açacağız' dedi. İki asker durup bağırdılar, Ebülfez bey ise duymuyor, gidiyordu. Ortaya gelme sine az kala zabit, askerlere ateşe hazır olun emrini verdi. Anla dım ki iş ciddidir. yavaş yavaş ilerliyordum, bundan sonra adım larımı hızlandırdım. Tam köprünün ortasında Ebülfez beye ye tiştim, yarım adım ondan ileri gittim, dönerek yüzüne baktım. Bir iki saniye böyle durduk, dedim ki dönmek lazımdır. Bana baktı, sahile baktı sonra beraberce döndük. Hava soğuk idi. O. bir taşın üzerine oturup ayakkabılarını çıkararak ayaklarını Aras'a saldı. Biz ondan biraz aralandık, bir de gördük ki bey ağ lıyor. Cephecilerin çoğu: 'Yanına gidelim, mani olalım' dediler. ben de hayır mani olmayın dedim, on - on beş dakika orada oturdu. O hadiseyi sözle ifade etmek çetindir. Aynı zamanda orada korkunç hadiselerin olmaması için onun sakinleşmesini istiyordum. Benim için hoş hatıradır, Hudaferin Köprüsü'ne çık tık. Aras'ın üstünde olduk. Aynı zamanda gergin bir gün yaşa dık, o gün hiç de hoş olmayan bir hadise meydana gelebilirdi."
Hudaferi n Köprüsü üzerinde: " Böyle zulüm olur mu? Bir tarafta Fars şovenizmi, bir tarafta Rus emperyalizmi" diyerek gözlerinden yaş akı tan Ebülfez Elçibey, daha son raları kaleme aldığı "Bütöv Azerbaycan Yolunda" adlı eserin de, yüreğindeki Azerbaycan sevgisini şöyle dile geti rmek tedir:
1 30 • ELçiBEY
"Azerbaycan, ulu Tanrı'nın su ile od'un öpüşünden seve se ve yarattığı, H ızır-İ lyas peygamberin, Gut savaşçısı Gutay pey gamberin, Azer peygamberin, Lut peygamberin, Azerdüşt pey gamberin, Yafes peygamberin ve onun oğlu Türk'ün, sevimli, güzel, köklü yurdudur. Azerbaycan, dünyanın kadimden kadim insan meskenlerinden ve ilk medeniyet merkezlerinden biridir. Zengin tabiatlı, ezeli ve ebedi bir Türk yurdudur."
" Payitahtı Tebriz olan Büyük Azerbaycan" ı sevdası ha line getiren Elçibey, cumhurbaşkanl ığı zamanında da, bu ü lküsü u ğrunda her şeye rağmen mücadele vermişti . 1 975 yılında " Bi rleşmi ş Azerbaycan " i deali uğrunda cezaevine giren Elçibey, 1 993 yılında ise, Azerbaycan'ın Cumhur başkanı- olarak, güney Azerbaycan' dan gelen aydınları ka bul edecekti. Bu görüşmede ise şunları söyleyecekti: "Bizim için güney - kuzey anlayışı yoktur. Biz hepimiz ku zeyliyiz ve hepimiz güneyliyiz. Göyçe'den Hazar'a, Derbent' ten Hamedan'a uzanan sevgili bir yurdumuz var. Tarih daima geliş me sürecindedir ve hadiselere mani olmak mümkün değildir. Lakin bu, hiçbir iş görülemeyeceği anlamına gelmemelidir. İki taraflı işbirliğini geliştirmek, bu alakaları halkımızın yararına yö neltmek lazımdır."
Dah� sonraları yaptığı: "Tam müstakil olacak Azerbay can'ın Cumhurbaşkanı seçildiği gün ant içmesin . Gitsin şehitler mezarlığına, sonra Resulzade'nin kabrin i ziyaret etsin, ondan icazet alıp sonra ant içsin . Birinci fermanı da Azerbaycan'ın birleştirilmesi hakkında olsun" açıklaması bu konuya ne kadar önem verdiğinin açık bir i fadesiydi . 1 998 yı lına gelindiğinde ise Elçibey, "Birleşmiş Azer baycan " ideali uğrunda daha sistemli faaliyet yürütmek ve bu ideale i nanmış çeşitli kesimlerdeki i nsanları bir araya toplamak maksadıyla "Bütöv A zerbaycan Birl iği"ni (BAB) kurdu ve vefat edene kadar bu teşkilatın başkanl ığını yü rüttü . O, bu teşkilat hakkında şunları söyleyecekti:
ELçiBEY •
131
" . . . Bu teşkilatın işlevi başkadır. Azerbaycan Halk Cephesi nin ilk programından bu güne kadar, Azerbaycan' ın birliği uğ runda mücadele her zaman gündemde tutuldu. Azerbaycan hal kının bugün BAB'a ihtiyacı var. Biz düşündük ki, BAB' ı halk cephesinin bünyesinde kursak zorluk çıkacak. O zaman onu ba ğımsız kuralım, başka partiler de gelsin, kıskançlık olmasın. Si yasi parti işi başka olsun, içtimai hareket başka. Bizim kurduğu muz BAB, Azerbaycan'ın birleşmesi uğrunda içtimai harekettir. Birinci kongresinin üzerinden bir yıl geçmedi, bir yıl geçince BAB'ın üyelerinin sayısı 20 - 30 bin'i aşacak."
Keleki'den Bakü'ye Dönüş
1 8 Haziran 1 993 tarihinde geldiği Keleki'de onu zor ve ağır hayat şartları bekliyordu. Mecburi ikametgahı olan Keleki'de geçirdiği yıllar boyunca, Azerbaycan'da ve dün yada önemli gelişmeler oluyor, her şey süratle deği şiyor du. Fakat o, dünyadaki bu değişimi takip ediyor ve bütün zorluklara rağmen gelen m isafirleriyle fikir al ı şverişinde bul unuyordu. Bakü'de i se onun yokluğu hissedi l iyordu, çünkü o, toplumun uç kesimlerini bir araya getirebilen, uzlaştırabilen yegane insandı. Azerbaycan Halk Cephesi Partisi Genel Başkan Yar dımcısı A l i Kerimov'un Azerbaycan Parlamento'sunda, Elçibey'in Keleki'den Bakü'ye dönmesine i zin verilmesi konusunda yaptığı konuşma ve bazı ülkelerden gelen bu yöndeki isteklerden sonra Ebülfez Elçibey'in Bakü'ye dönmesine izin veri ldi. Böylelikle 1 8 Haziran 1 99 3 tarihinde başlayan Keleki günleri, dört yıl, dön ay sonra 3 1 Ekim 1 99 7 tarihinde Ebülfez Elçibey ' i n Bakü'ye dön mesiyle son buldu. O'nu, Bakü havaalan ı nda binlerce se veni kurban lar keserek karşılad ı . 1 99 5 yılında Azerbaycan H a l k Cephesi, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi (A HCP) şeklinde yapı l anmıştı. Elçi-
l .32 • Eı.çiBEY
bey, Bakü 'ye gel diği sene AHCP'nin Genel Başkan lığına seçi ldi . Elçi bey Bak ü 'ye geldi kren sonra iç siyaseti n yanın da kuzey ve güney Azerbaycan 'ın birleşmesine yönel i k yaptığı çal ı şm alarını yoğu n l aştırm ış, hat ta o , son yıll arda bu konuya iç siyasetten daha fazla önem vermeye başla mıştı. Onun Bakü 'ye dönmesiyle birli kte iç siyasette de bir canlanma meydana geld i. Çünkü Elçibey, hem "Milli Azatl ık Hareketi"nin lideri, hem de i ç siyaseti n vazgeçil mez bir unsu ru idi. Azerbaycan siyasetçi lerinin çoğu, onu bir önder olarak gördükleri ni çekinmeden söyleyebiliyor dular. Bunun sebebi i se, bir mesele hakkı nda ortak tavı r al ınmasın ı sağlamak için deği şik pa rti leri bir araya getire bil mesi ve aradaki anlaşm azl ık ları ortadan kaldırabi l me siyd i . O, her ne kadar AHCP'nin genel başkanı olsa da, herkes in saygı duyduğu "aksakal " idi, partiler üstü bir şahsiyetti . 1 998 yılında yapılan Cumh urbaşkanlığı seçimleri n i boykot ederek katıl mayan Elçi bey, 2000 yıl ı n ı n Kasım ayı nda yapılacak olan parlamento seçi mlerinden mutlak bir zafer bekliyordu. Son yıllarda yaptığı seyahatler gözle görü lür bir şekilde yoğu nluk kaza nmıştı, üst düzeyde ya pı lan bu temaslar genelde Türkiye ve A BD'de gerçekleşi yordu. Onun bu tem aslarında dikkati çeken husus, günü birlik siyasi kazançlardan, Azerbaycan ' ın yüksek menfaat lerini üstün tu ttuğu için i k tidarı eleşti rmemesiydi . O, her ne kadar siyasetle meşgul olsa da, zamanın ı n büyük bi r kısmının Bütöv Azerbaycan Birliği ndeki faali yetl erine ayı rıyordu. Daha sonraları bu komı hakkında şöyle diyecek ti: ''Son zamanlarda partideki yönetim işleri daha çok muavin lerim ve yönetim kurulu tarafından yürütülmektedir. Faaliyetle rimin % 30'u partide % 70'i ise BAB'dadır. Çünkü AHCP'de ar tık kadrolar yetişmiştir. BAB'da bu zordur. şubeler tam oluşma-
Eı.çi!lf.Y • 1 33
dı. Ama kısa müddette çok iş görüldü. Birleşmiş Azerbaycan ha ritası hazırlanıp 10 binden fazlası dağıtıldı. Birleşmiş Milletlere 300 binden çok imza toplanıp gönderildi."
O, dünya üzeri nde yaşayan bütün Türklerin dertleriyle dertleniyorcfu, bunun için de halkı ona, "Bey " unvanını vermişti. Azerbaycan'da "Bey " keli mesi yal ın olarak sade ce onun için kullanıl ıyordu. Türk aleminin sevgisini kaza nan Elçibey ' i , deği şik ülkelerde bulunan Türk dernekleri çeşitli vesilelerle davet ediyor, Ebülfez bey de mümkün ol duğu nca bu davetlere katılmaya çalı şıyordu. Onu, Ameri ka'daki geleneksel "Türk günü yürüyüşünde", Avrupa'nın herhangi bir ülkesindeki konferansta, kısacası Türk'ü i l gilendiren faaliyetlerde görmek mümkündü.
ELÇİBEY'İN " DÜ NYASINI DEGİŞMESİ"
"Her duyan bilir, ağlar, Tebriz'den gelen ağlar, Elçibey'in yasında Yurt ağlar, vatan ağlar. "
KELEKi'de zor şartlar altında geçirdiği dört yıl, onun sağlığını olumsuz yönde etkilem i şt i . O, fırsat bu l dukça yurt dışı gezi lerinde muayene de oluyordu. Yapılan bu m uayeneler de prostat kanseri teşhisi konulmuş tu ve bu nu çok yakını nda bulunanlar hariç h i ç ki mse bilm iyordu. Son kez tedavi için geldiği Tü rkiye'de, devlet ve hükümet yetki l i leri onun sağlığıyla yakından ilgilenmişlerdi. Teda vi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde halk onu bağrına basıyor, ziyaretlerin ardı arkası kesilm iyordu. Fa kat hiç kimsenin ak lına hastalığın bu kadar i lerlem iş ola bileceği gelmiyordu. Yıllardır ezilen, hor görülen milletinin dertleriyle dert lenen ve milleti nin insanca yaşamasından başka hiçbir is teği olmayan bu sevgi insan ı n ı n, 24 Haziran 1 93 8 yılında başlayan çileli hayat yolculuğu, 22 Ağustos 2000 tarihin de sabah saat 8: 30'da son buldu . O, sıradan hayat süren sı radan bir in san olmadı, olamazdı da. Çünkü o, farklı dü şünüp farklı yaşad ı, bu yüzden de bi rçok çileler çekti .
ELçiBEY • 1 3 5
Ebülfez Elçibey, 22 Ağustos'ta aramızdan ayrılmadı, aksi ne Türk dünyasının yüreğine yerleşti, Türk mill eti onu ebediyen kazandı. Onun naşı aynı gün düzenlenen devlet töreninin ar dından, Türk H ava Kuvvetlerine ait özel bır uçakla Azer baycan'a gönderildi. Bakü havaalanında onu büyük bir in san sel i karşıladı. Defin günü (23 Ağustos) Bakü'de, gö rülmemiş bir kalabalık vardı. "Elçibey ölmez, vatan bö l ün mez", "En büyük Elçibey", " Elçibey-Elçi bey" sedaları altında yüz binlerce Azerbaycan Tüı •'- ü, Türk Dünyasının Büyük Önderi Ebülfez Elçibey ' i son yolculuğu nda yalnız bırakmadı. Ebülfez Elçibey 'in naşının evinden alınıp özel bir araç la, cenaze töreninin yapılacağı İlimler Akademisi binasına getirilmesi kararlaştırılmıştı, ancak sevenleri yol boyunca onu omuzlarda taşıdılar. Burada yapılan devlet törenine çeşitli ülkelerin büyükel çilikleriyle beraber Türkiye'den 1 1 0 kişilik bir heyet katıldı. Heyette Devlet Bakanı Abdul haluk Çay, Ulaştı rma Bakanı Enis Öksüz, çeşitli partilere mensup milletvekilleriyle beraber TDAV başkanı Turan Yazgan da vard ı. Ebülfez Elçibey'e karşı son borcunu öde meye gelenler arasında, Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev de vardı ve Elçibey 'in cenazesi önünde saygı duruşunda bu lundu. Burada yapılan devlet törenin ardından, " Fahri Mezarlığa" doğru harekete geçildi. Çoğunluğunu gençle rin oluşturduğu yüz binlerce Azerbaycan Türk'ü, İ lim ler Akademisi binası ndan Fahri Mezarlığa doğru; Azerbaycan milli marşının sedaları altında, Ebülfez Elçibey'in üç renkli Azerbaycan Bayrağı'na bürünmüş cenazesinin arka sından ilerliyordu. Bu arada evlerin pencerelerinden ço cuklar çiçek atıyor, çevredeki insanlar ise göz yaşları ara sında dualar okuyordular. Büyük Önder Ebülfez Elçi bey, arkasında gözü yaşlı bir Türk Dünyası bı rakarak, 23 Ağus tos günü saat 1 9 'da Fahri Mezarlıkta toprağa veri ldi.
ELÇIBEY İÇİN NE DEDİL.'.ER
"Kardeş ve dost Azerbaycan halkına başsağlığı diliyorum. Mer huma Allah'tan rahmet niyaz ederim." Necdet SEZER /Cumhurbaşkanı
"Son nefesine kadar, candan aziz bildiği Türk milleti için çalışan Elçibey' i, Türkiye ve Türk Dünyası her zaman büyük bir sevgi, say gı ve şükranla kalbinde yaşatacaktır. Elçibey'i Rahmet-i Rahman'a uğurlarken az da olsa bir tesellimiz var. Hiç değilse son nefesini çok sevdiği, bağlı olduğu ay yıldızlı bayrak altında, Türkiye'de verdi ve ebediyete kadar da her şeyden aziz bildiği Azerbaycan'da olacak." Bülent ECEVİT/Başbakan
"Kaybımız büyüktür. Tek tesellimiz Elçibey'in ömrünü verdiği bağımsız Azerbaycan'ın, devletler ailesinin şerefli bir üyesi olarak, dimdik ayakta durduğunu kendi gözleriyle görmüş olmasıdır." Dr. Devlet BAHÇELİ/Başbakan Yrd.
"Demokrat bir insandı. Gaspıralı'nın, Nihal Atsız'ın, Alparslan Türkeş'in XXI. yüzyıldaki temsilcisidir. İnsanlar fanidir. insanlar ölür ama fikirler yaşar. Ben inanıyorum ki, Elçibey'in Türklük düşünce si, Türk Birliği düşüncesi. Azerbaycan Türklerinin yüreğinde yaşa-
Eı.çiBF.Y
0
] 37
yacaktır. Ona rahmet diliyorum. Sadece Azerbaycan'ın değil, bütün Türk Dünyası'nın başı sağ olsun. Allah gani gani rahmet eylesin ." Prof. Dr. Abdulhaluk ÇAY/Devlet Bakanı
"Elçibey yalnız Türklük ruhunu uyandıran, inmiş bayrağı kaldı ran, orduyu kuran, cumhuriyeti kuran, kimsenin burnu kanamadan Rus ordusunu Azerbaycan topraklarından çıkaran, hiç kimseyi incit meden Ermenileri Azerbaycan'dan çıkaran bir Türk buyüğü değil, Türk Dünyasının göz bebeği. Türk halkları asamblesinin ittifakla se çilmiş en büyük şeref başkanıdır. Elçibey'i Azerbaycan'a, Türkiye'ye sığdıramazsınız. Elçibey, Türk dünyasının "Ulu Elçisidir" 250 mil yonluk Türk halkının başı sağ olsun." Prof. Dr. Turan YAZGANıTDAV Başkanı
"Bazı liderler vardır, kendilerine rağmen liderdirler. Duruşları, sessizlikleri büyük nutuklardan daha manalıdır. Elçibey de onlardan biriydi. O, siyasete, siyaset ona uzak idi. O, hem Azerbaycan' da hem de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra geldiği Türki ye'de, Türklük ideallerini yaşatmış bir insan idi. Elçibey, Nahçı van'ın Keleki köyünde doğdu. Sürgün yıllarında da dört sen� orada kaldı. Dürüst, sessiz, içine kapanık bir Türk milliyetçisi olarak yaşa dı. Yakasından Atatürk rozetini hiçbir zaman çıkarmadı . İstanbul' da kaldığı gecelerde ufka bakarak şiirler okudu. Çünkü baktığı o ufuk , "Türklük Ufkuydu". Şiirler okudu, bazen sessizce ağladı. Türk Dün yası en sessiz kahramanlarından birini kaybetti. Bizim, Azerbaycan halkının başı sağ olsun." Ertuğrul ÖZKÖK/Gazeteci - Yazar
"Allah'tan bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Onun "Bütün leşmiş Azerbaycan" idealinin mücadelesini kurduğu teşkilatlar de vam ettirecektir. Ruhun şad olsun Bey." Mirmahmut FETTAYEV/AHCP Gen. Bşk. Yrd.
1 38 • ELçiBEY
"Elçibey'in yolundan ayrılmayacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içiyorum." İsa GAMBER/Müsavat Partisi Gen. Bşk.
"Onun ölümü bizim bağrımıza saplanan bir bıçaktır. Acısını hiç bir zaman unutmayacağız. Rus tanklarının önünde durmak bile bu acının yanında hiç kalır. Azerbaycan kadını evlatlarına, bu büyük in sanın özgürlük yolundaki onurlu mücadelesini anlatacaktır. O, Azer baycan'ın atası, Türk Dünyasını ölümsüz dostudur." Doç. Dr. Hanım HALİLOVA/Demkongres Türkiye Temsilcisi
"Turan'ın kızıl köprüsü, Azerbaycan cumhurbaşkanı, Türk Birli ğinin yorulmayan savunucusu, dürüstlüğün ve Türkçülüğün abide si, cefalı. vefalı ve cesur önderimiz Ebülfez Elçibey, 22 Ağustos 2000 tarihinde sabahleyin teessüfler olsun ki aramızdan ayrılmıştır. Acı mız, üzüntümüz sonsuzdur. Ulu Yaratandan rahmetini ve bağışla masını esirgememesini dileyerek, cennete kavuşturması için dua ediyoruz. Yeri kolaylıkla doldurulamayacak olan Elçibey, Türk Dünyasında inkılap yapmıştır, Turan'ın kapısını açmıştır. Türklüğü esarette tutmak isteyen dünyanın en güçlü düşman devletlerine meydan okumuştur. Bütün engellemelere ve Türk Dünyasının başı na çökmüş en yüksek makamların hıyanetlerine rağmen, "Türk Bir liği" için canla ba�la ve son nefesine kadar savaşmıştır. Elçibey'in başlattığı "Azatlık Misyonu" devam edecektir. O, gönlümüzde yaşa yacaktır. Nur içinde yatsın." Irak Türkmen Teşkilatları /Birliği
"Bu yıl Türk Günü Yürüyüşü dolayısıyla Amerika' da bizlerle be raber olan, Azerbaycan'ın seçimle iş başına gelmiş ilk cumhurbaşka nı hürmetli Ebülfez Elçibey'in hakkın rahmetine kavuştuğunu bü yük bir üzüntü ile öğrendik. Her şeyden önce bütün Türk dünya sı'nın başı sağ olsun diyoruz. Türk alemini, onun ruhu için fatiha okumaya çağırıyoruz. Elçibey sadece Azerbaycan'ın değil, bütün Türk Dünyasının son asırdaki önemli liderlerinden biridir. Kuzey Azerbaycan' ın Güney Azerbaycan ile bütünleşmesini arzulayan El-
ELçiBEY
• 1 39
çibey, aslında bütün Türk Dünyasının birlik içinde olması için çalı şan yegane önderlerimizdendir. Aynı zamanda demokrasiye gönül den bağlanmış olan Elçibey'in bu yakınlarda yapılacak seçimlerden önce vefat etmesi Azerbaycan için büyük bir kayıptır. Atatürk'ün yo lunda giden Elçibey, gerçek manada bir Atatürkçü yani Türk milli yetçisi idi. Ülkücü dernekler federasyonu olarak, ölüm haberini bü yük bir teessüfle öğrendik. Tekrar tekrar Türk milletinin başı sağ ol sun diyoruz. Elçibey ruhun şad, mekanın cennet olsun." Amerika Ülkücü Dernekler Federasyonu
"Ebülfez Elçibey verat etti. Cenabı Hak günahlarını bağışlasın. Onun simasında Türk .Dünyası büyük önderlerinden birini yitirmiş tir. Elçibey XX. yüzyılda Türklük fikrini hayata geçirmeye çalışan sa vaşçı idi. O, Sovyetler döneminde üniversitede hoca iken öğrencile rine, "Türk Birliği"ni anlatırdı. Bu sohbetleri için tutuklanarak KGB zindanlarına atıldı, orada da aynı fikirleri anlatmaya devam etti. Sovyetler Birliği çökmeye başlayınca Elçibey, halk cephesini kura rak Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadeleye başladı. Ama mev zu değişmedi, "Türk Birliği" deyip durdu. Cumhurbaşkanı oldu El çibey ama mevzu aynı kaldı. Hatta Rus oyununun sonucunda ikti dardan uzaklaştırıldığında, Türk dediği Türkler ona arka çevirdiğin de bile o, Türk Birliği hakkında konuşmaktan usanmadı. Hayatının son günlerinde acı ve ızdırap dolu son anlarında da bu müdrik in san, o büyük ülküden vazgeçmedi . Bugün seher hakkın iradesine teslim oldu. Allah rahmet etsin. Türkün düşmanları sevinin, büyük bir düşmandan kurtuldunuz. Türk Dünyası ağla, yine bir önderini yitirdin." Muhammet SALİH//Özbeklstan Erk Demokratik Partisinin Sürgündeki Gen. Bşk.
"Türk dünyası büyük bir kayıp verdi. Ebülfez Elçibey'in dünya sını değişmesi, Tebriz'de ahalinin büyük bir kısmında şaşkınlık ya rattı. Ne etmeli? Ne eylemeli? Sorusunu herkes birbirine sordu. Acı yı azaltmak için vasıta bulamadık. Kime baş sağlığı verelim? Azer baycan'ın birliği uğrunda mücadele verenlere mi? Türk Dünyasına mı? Dünyanın demokratik fikirli insanlarına mı? Elçibey dünyasını
1 40 • Eı.ÇİBEY
değişse de onun fikirleri. nesillere "mücadele mektebi" olacaktır. El çibey Azerbaycan' da müstakil devleti gördü. Çok teessüf ki. "Birleş miş Azerbaycan'ı" göremedi." Ahmet HAYDAROGLU(febrizll Şair - Araştırmacı
"Biz Bakü'de tahsil alan Türk dünyasından gelmiş öğrenciler, El çibey'i kendimizin manevi önderi değil. babamız kabul ediyorduk. Hatta Keleki'de kendisi zor vaziyette olduğunda bile bizi unutmu yordu. Daima bizi düşünür, kurban bayramında payımızı gönderir, hastalandığımızda tedavimize yardımcı olurdu. Parasız kaldığımız da, evimize tatile gidemediğimizde de yardım ederdi. Üniversite'yi bitirip Kırım'a döndüğümde. işsiz kaldığımda, Poznan'da tahsil aldı ğımda da onun ilgisini her zaman hissettim. Elçibey ideallerinin ruh gibi her zaman her yerde l;ıeni koruduğunu her an hissediyorum." Nigar İSMETGIZl/Polonya Poznan Dev. Ü n . Öğr. Gör.
"Göz yaşımı saklayamıyorum. Her zaman sözle oynadığım, onu mum gibi istediğim şekle soktuğum halde, bugün söz bulamıyorum. Ağrımı, acımı söylemek için. Benim ve benim gibi onlarca Gagavuz gencinin Bakü'de öğrenim görmesinde, Türklük şuurunu öğrenme sinde Ebülfez Elçibey'in rolü çok büyük oldu. Bakü Devlet Üniver sitesinde ve Ankara' da öğrenim gördüğüm yıllarda hep onun kaygı ve dikkatini hissettim. Sonuncu defa beni Bakü'de, 2000 yılının Ocak ayında kabul etti. Diplomamı almıştım. Yarım saatten fazla sohbet ettik. Geniş bir faaliyet programı verdi. O'na hesap vermeye hazırlanıyordum. Ama, ecel aman vermedi." Tudora ARNAUT/Gagavuz Şairi - Filoloji Doktoru "Vata n ve Millet Mecnunu"
"Vatan ve millet mücahidi Ebülfez Elçibey'i ben 1970'1i yılların evvellerinden tanıyorum. O zamanlar her ikimiz de üniversitede ho ca idik. Benim derslerime başka üniversitelerden. fakültelerden öğ renciler gelirdi. Bunun için de ben yalnız kendi öğrencilerimi değil. başka fakültelerden dersimi dinlemeye gelen öğrencileri de tanıyor dum, teneffüslerde onlarla sohbetler ederdim.
Ei.ÇİllF.Y • J 4 ]
Doğu bilimleri fakültesinin öğrencileri, bana Ebülfez Aliyev adlı hocalarından ağız dolusu büyük muhabbetle bahsederek, bizim gö rüşmemizi arzu ediyordular. Talebelerimin söylediklerinden gıyabi olarak onun hangi fikir ve akide ile yaşadığını bilirdim. Sahip oldu ğumuz aynı akidenin bizi mutlaka görüştüreceğini biliyordum. Bir gün üniversitede uzun boylu , karayağız ve benim gibi çelimsiz bir genç yanaştı. "Gülistan'ın müellifi ile tanışmak istiyorum" dedi. Gö rüştük, adını dediği anda ben de sizi gıyaben tanıyorum dedim. Bi zim ilk sohbetlerimiz muasır edebiyatımızda güney mevzusu etrafın da olmuştu. Sonralar sohbetlerimizin mevzusu daha da genişleye rek Azerbaycan' ın geleceği, istiklal. ana dil ve onun kasten eritilme si siyaseti etrafında olurdu. Biz bu sohbetlerimizde, zulüm üzerine kurulan Sovyet diktatörlüğünün mutlaka dağılacağına emin olduğu muzu bildirir ve bununla da birbirimize teselli verirdik. Benim Elçibey ile alakalı hatıralarım çoktur ama burada bir me seleyi söylemeden geçemeyeceğim. Elçibey'in 1992 yılında cum hurbaşkanlığına adaylığı ileri sürüldüğünde, ben o zaman gazeteler de ona bir mektup yazdım. "Cumhurbaşkanlığına adaylığını alkışlı yorum ve seçimlerde sana kefil olmayı kendime şeref bilirim" de dim. Böylelikle ben. cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde ona ke fillik yaptım ve onunla birçok görüşmelerim oldu. Onu daha yakın dan tanıdım ve bu kanaate geldim ki, vatanının ve milletini Ebülfez bey kadar sevebilen ikinci lıir adam yoktur. Tek sözle o. vatan ve millet fanatiği idi. Bana göre, vatanını ve milletini fanatikçesine sev meden o millete gerekli seviyede hizmet etmek mümkün değil. Kendimi bildiğim günden benim insanlara münasebetim, o in sanın kendi milletine münasebeti ile ölçülür. Böyle ki. milletini bü tün varlığı ile seven adam mutlaka iyi adam olmalıdır. Ona göre ki, milletini delicesine seven adam için milletin bütün üyeleri öz bacı, gardaş, ata. ana ve evlatlarıdır. Ben vatan ve millet mecnunu Elçibey'i, o mecnunluğu ile tanı dım. Diğer taraflarının ise benim için bir önemi yoktur. Onun vakit siz ve gözlenilmeyen ölümü herkes gibi beni de surstı . Halk onu, öz muhabbetine sarıp defnetti. Allah ona rahmet eylesin." Bahtiyar VAHABZADE/Şair - Yazar - Milletvekili 28 Ağustos 2000
1 42 • ELÇİ BEY
Şahsiyetin Cazibesi
"Ebülfez beyin adı, faaliyeti bizim düşüncelerimize siyasi tohum lar serpmiştir. İlk görüşmemiz ve tanışmamız onun kendisi kadar sa de ve samimi oldu. 1984 yılında çayhanede sohbet ederken, Bey içeri girdi ve herkesle selamlaştı . Bizim oturduğumuz masaya yakın laştı. Benden başka herkesi tanıyordu. Etkili bakışlarını yüzüme çe virdi ve dostlarım beni takdim ettiler. Bundan sonra haftada iki - üç defa sohbet etmek için bir araya gelirdik. Çamlıbel'deki faaliyetleri miz zamanında daha da yakınlaşarak samimileştik. Ebülfez bey Çamlıbel'in bütün toplantılarına katılarak konuşmalar yapar, öğüt lerini esirgemezdi. Ebülfez beyde, onun görkeminde, konuşmasında, duruşunda garip bir cazibe var ki, hatta çalışsan bile kendini zorlasan bile o ca zibenin tesir dairesinden uzaklaşamazsın. İtiraf etmeliyim ki, tanıştı ğımız zamandan beri ben, o cazibeyi üzerimde daima hissettim. Ebülfez bey, iki zıt görüş arasında köprü olabilen, her birinin kendi dilinden konuşmasını beceren, her kesimin hayatına, kalbine iz bı rakabilen şahsiyettir. Bu yönü onun "Milll Lider" olmasında büyük rol oynadı. Ebülfez beyin sadeliğinde, yalnız uzun müddetli tanışık lık neticesinde ve devamlı müşahadeler sayesinde kavranabilecek bir derinlik vardır. Kendisini etraflıca takdim ve tebliğ etmek onun karakterine zıttır. Elçibey' i iyi tanımayanlar diyorlar ki: "O, cesaret siz, iradesizdir." Bu nasıl cesaretsizlik ve iradesizliktir ki. şahsi mutlu luğunu. hayatını düşünmeden bütün azap ve eziyetlere bakmaya rak. SSCB adlanan büyük ve zalim bir devlet ile mücadele etmek ten, Azerbaycan'ı müstakil görme aşkından bir adım bile geri çekil medi. Çoklarının gözünde Ebülfez bey cumhurbaşkanı gibi değil, peygamber gibi bir insan olmasıyla kıymetlenir. Bence bu yanlıştır. Belki de onun filozofluğu siyasetçiliğinden daha belirgin görünür. İnsanlık hissi ve hümanizm aşkı, başkanlık koltuğuna oturmak ve vazifeye ulaşmak hevesinden büyüktür. Sufi odası cumhurbaşkan lığı sarayından, mürşit tahtı vazife kürsüsünden daha celbedicidir. Merhameti gazabından, muhabbeti nefretinden daha çoktur. Feda karlığı, kendisi için yaşama hissinden güçlüdür. SCıfiliğinde, fedakar lığında, muhabbetinde Yunus Emre'lik, Nesiml'lik, Fizuli'lik boy gösterir. Siyasetçiliğinde ve devletçilik anlayışında Mehmet Emin,
faÇİBEY • 1 43
Mustafa Kemal ruhu yaşıyor. Şüphesiz ki, müstakil devletin cumhur başkanı olmak da şereftir. Elçibey ne birinci ne de sonuncu cumhur başkanı olduğundan, bu şeref de yalnız ona mah5US değildir. Ancak şimdiye kadar olanların ve bundan sonra olacak cumhurbaşkanla rının içerisinde Azerbaycan fedaisi olan, "Milli Lider" seviyesine yükselmiş, birinci ve sonuncu cumhurbaşkanı da Ebülfez Elçibey olacaktır. Bu yazı 1995 yılında yazıldı. Ebülfez beyin yokluğunun yarc"tı ğı sarsıntı, bu yazıya ilaveler yapmama imkan vermedi. Bey'in ve fatı, onun mücadelesinin bittiği anlamına gelmez. Onun başlattığı mücadeleyi sonuna, zafere kadar götürmek bizlerin, onun silahtaş larının, öğrencilerinin, yoldaşlarının ideali, vazifesi ve mesuliyetidir." Vurgun EVVUB/ Müsavat Partisi/Gen. Sekreteri
"O, Yüksek Karakterli idi"
"Ben onunla öğrencilik yıllarımda tanışmıştım. 1 960 yıllarında öğrenci yurdunun aynı odasında beraber kaldık, o zaman yakınlığı mız başladı. O, dördüncü sınıfta, ben de ikinci sınıfta öğrenci idik, ikimiz de Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyorduk. Onun şahsiyetine gelince, normal insan standartlarında olan bir adam değildi. Eğer Hz. Muhammet(SAV)in son peygamber olduğu nu bilmesem, onun (Elçibey'in) son peygamber olduğunu zanne derdim. Bu karakter bütün insanlara mahsus bir karakter değildi, bu ona Allah vergisi idi. Bu öyle bir Allah vergisiydi ki, insanlarla konu şurken karşısındakinin insan olduğunu unutmazdı. Bey, dünyanın en gaddar insanıyla da, en demokrat insanıyla da konuşmayı bece rirdi. Sokakta sahipsiz olan yetim ile de konuşmayı, alaka kurmayı becerirdi. İnsanlarla münasebetinde hiçbir zaman, karşısındakinin zenginliğinin, fakirliğinin, vazifesinin bey için önemi yoktu, karşısın dakinin insan olduğunu unutmaz, kendisi ile bir tutardı. Büyük ile büyük olur, küçük ile küçük olurdu ki, insan onun karşısında rahat sız olmasın. Onun kifayet kadar ciddi karakteri vardı. Çünkü zama nımızda dünyayı değiştiren bir adamın elbette yüksek karakteri ol malı idi. Öyle büyük bir karaktere sahip olasın ki, her türlü eziyetle-
1 44 •
ELÇİBEY
re, cezalara, tahriklere, mahrumiyetlere sabredesin ve emeline ula şasın. Ona, insan haklarına saygının, demokrasinin yayılması ve ko runmasının en büyük numunesi desem hata yapmış olmam herhal de. Çünkü bey, hayatında hiçbir insanın kötülüğünün istemez, her kese hürmete ederdi. Kendisi insanlarla münasebette bir örnek idi. Onun arzuları o kadar büyük ve çok idi ki, onları saymak zordur. İmkanı dahilinde bazılarını gerçekleştirdi. Allah tarafından ona veri len görev o idi ki. Elçibey uygun zamanı oluştursun, tohumları serp sin ve bu tohumları yeşertmek için insan yetiştirsin. O, bunları yeri ne getirdi, kalanlar ise bizlerin görevidir." Hafik İSMAYILOV- Bakü Dev. Ün. Öğr. Görevlisi
ELçiBEY . 1 4 5
E LÇİBEY'İN ARDINDAN "Men insanları sevmeyi anamdan öğrenmişem" Elçi bey
Küçük yaşta babasız kalan Ebülfez Elçibey ' i n, dünya görüşünün meydana çıkmasında annesinin ve ortaokul öğretmenl erinin payı büyüktür. Üniversite yıllarında i se bu dünya görüşü formalaşmıştır. Öğretim görevlisi oldu ğu yıl larda inandığı fikirlerin tebl iğini yapmış ve bundan dolayı KGB zi ndanlarında yatmış, taş ocaklarında çile dol durmuştur. Tebligatının ana mevzuları; "ana dilin korun ması", "Azerbaycan'da Türklük şuurunun uyandırılması", ''Azerbaycan' ı n bağı msızlığı, birleştirilmesi" ve "Türk Bir liği Ülküsü" olmu ştur. "Gidiyorum, nerede kırılacak orada duracağım, başka ları gelecek bu işin ardı nca" diyen Elçibey, o yıllarda Sov yetler Birliği gibi dünyanın en güçlü ve en gaddar devleti ne karşı mücadele vermekle, eşsiz bi r cesaret örneği ser gilemiştir. 200 yıla yakın bir zamanda Rus zulmü altında kalan Azerbaycan Türklerine, vatan ve millet için mücade le edilmesi gerektiğini hatırlatmı ştır. İnsan yetiştirmenin önemin i bilen Elçibey, bağımsız Azerbaycan idealine inanmış binlerce genci yetiştirmiştir. "Elçibey Mektebi "ni bitiren bu insanlar, azatlık harekatı zamanı meydanlara çıkarak büyük fedakarlıklar göstermi şlerdir. "Sovyet emperyalizmi dünyadaki demokratik gelişme ler karşısında kendisini koruyamayacak" diyen ·Elçibey, 1 9 70'1i yıllarda Sovyetlerin dağılacağını görmü ş ve mi l le tini o güne hazırlamaya çalışmıştır. 1 980'1i yıl ların sonla rında Sovyetlerin yavaş yavaş çözüldüğünü görerek, halkı bilinçlendirmek ve teşkilatlandırmak için Halk Cephesin i kurdu. Azerbaycan'ın milll ordusunun olmadığı bi r za manda, Rus destekli Ermeni saldırılarına maruz kalan
1 46 • ELçiBEY
Azerbaycan topraklarını, halk cephesi halkı teşkilatlandı rarak savunmuştur. 1 970'li yıllarda hayalini kurduğu bağımsız Azerbay can, 1 9 9 1 yılında istiklal ini kazanmış ve 1 992'de i se Elçi bey, bağımsız Azerbaycan 'ın demokrati k yolla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Cumhurbaşkanlığının ilk yılla rında, Ermeni tecavüzü sebebiyle düzenl i ordu kurul ma sına büyük önem vermiştir. Bağımsız Türk devletlerin i n birbi rine daha çok yakınlaşmasına çalışan Elçi bey, 1. Türk Cumhuriyetleri nin Devlet Başkanları Toplantısı'nın da m imarlarındandı. Onun cumhurbaşkanlığı zamanında Kiril alfabesinden Lati n alfabesine geçildi ve devletin resmi di li ':ı\zerbaycan d i l i " yerine "Türkçe" adlandı. Ebülfez Elçibey, ana diline verdiği önemden dolayı, katıldığı bütün uluslararası top l antılarda Azerbaycan Tü rkçe'si ile kon uşuyord u . Azer baycan'da kullanılmakta olan Rus rublesi yerine m il li pa ra "Manat"ı tedavüle çıkartan Elçibey, daha sonra hayali n i kurduğu bağı msız Azerbaycan için çok önemli bir adı m atarak, i k i asra yakın Azerbaycan topraklarında bulu nan Rus askerl erini kansız bir şekilde çıkartmıştır. (25 Mayıs 1 993) Bu sayede Azerbaycan, bağımsızlığını yeni kazan m ı ş diğer cumhu riyetlere de örnek oldu. Elçibey, Sovyetlerin yeniden diriltilmesi çabalarından başka bir şey olmayan, " Bağımsız Devletler Topluluğu"na da rest çekti. Kafkaslarda güçlü bir Azerbaycan istemeyen ve Türk dünyasının yakınlaşmasından rahatsız olan Rus ya'nın, Elçibey 'i iktidardan uzaklaştırmak için yaptığı pla n ı n ilk aşaması olarak, A zerbaycan'dan çıkarı lan Rus or dusunun silahları nı isyancı l ider Sı1ret H üseyinov'a ver mesi oldu. Rusya'nın destek ve kışkırtıcılığı ile çıkarılan i syana, İ ran da büyük destek veriyordu. Çünkü Elçibey ' i n başında bulunduğu Azerbaycan'ın, İran'da yaşayan 3 0 m ilyon Türk'e tesir göstermemesi i mkansızdı. Ve İran'ın
ELÇİBEY • 1 4 7
Bakü büyükelçisinin, isyanın başladığı ilk gün lerde Suret Hüseyinov ile görüşmesi sı radan bi r rastlantı değildi. Elçibey ile bi rlikte Türkiye'de milliyetçi değerlerin yükselişe geçmesinden bazı çevreler rahatsız idi . Bu çev reler o zamanın hükümeti içinde de vardı. Ermeniler tara fı ndan kuşatılan Kelbecer şehrindeki sivi l h alkın tahliyesi için Elçibey 'in, Türkiye'den tamamıyla insani yardım için i stediği iki helikopterin verilmemesi, bu malum çevrele rin Türk h ü kümeti ndeki ağı rl ığını gözler önüne sermesi açısından önemlidir. Bütün bunlardan yola çıkarak, Elçi bey iktidarının yıkılmasında bu malum çevreleri n dolaylı yönden etki sinin olduğu, kamuoyu tarafından bil inen bir gerçektir. Gence'de çıkarı lan isyan, Bakü'deki bazı çevre lerden de destek bularak hızla büyüdü ve çok sevdiği Tür kiye'sinden de destek görmeyen Elçi bey, kardeş kavgasın ı önlemek için Bakü'den, doğduğu köy olan Keleki'ye git mek zorunda kaldı. Elçibey bu hareketiyle, çıkarılan iç sa vaş sebep gösterilerek bazı çevrelerce Rus ordusunun tek rar Azerbaycan'a çağrı lmasını önlemiş oldu. Elçibey, gerek dört yıl zorunlu olarak kaldığı Keleki'de, gerekse 1 997 yılında döndüğü Bakü'de faaliyetlerine ara vermeden devam etti. O, güney A zerbaycan'da yaşayan soydaşlarının dertleriyle ilgilenmek ve dünya kamuoyu nun dikkatini bu bölgeye çekmek için, "Bütöv Azerbaycan Birl iği" teşkilatını kurdu. Bunun yanı s ıra Azerbaycan muhalefetinin ortak l ideri olarak, ayrı ayrı partilerin deği şik konularda işbirliği yapmaların ı ve anlaşmalarını sağlı yordu. O, Azerbaycan siyasetinde i ktidarın çekindiği bir denge unsuruydu. Onun yokluğu ile birlikte Azerbaycan muhalefetinde de parçalanmalar oldu. Elçibey, A zerbay can'ın "Milli Lider"i idi ye onun yokluğunu siyasetçiler sık sık dile getirmektedirler. Yakasından hiç çıkarmadığı Atatürk rozeti ile "Men Atatürk'ün esgeriyem" diyen Elçibey, büyük önderi kendi-
1 48 • Eı.çi!IFY
ne örnek seçm işti. XX. asrın başlarında Mustafa Kemal, M. Emin Resulzade gibi daha bi rçok Türk devlet adam ını, "Türkleşmek- İ slamlaşmak-Muası rlaşmak" fikriyle etkile yen Ziya Gökalp'in yı lmaz savunucusu olan Elçibey, bu fikri Türk milleti için yegane i deoloji olarak göstermiştir. Sovyetler Birliği'nin silahla yıkılamayacağını, onun de mokratik mücadele ile dağı labi leceğini söyleyen ve bunu uygulamasıyla da gösteren Elçibey, değişen dü nya şartla rında "Türkçü lük Hareketleri"nin demokratik yoll a yapı l ması gerek tiğine i şaret ederek: "Pantürkizm, Panislamizm halkı ezmek için uydurulmuş ba hanelerdir. Üzeyir Hacıbeyov · : "Biliyor musunuz bize neden vahşi diyorlar? Başımızı keserken vahşinin başını kestik demek için . " diyor. Emperyalist siyasetlerde bu damga hazırlanır, on dan sonra makineler hareket eder ve başları keser.' Bizim hare ketimiz demokrasi hareketidir. Bu aynı zamanda milletin kendi sini müdafaası içindir. Bütün Türkler eğer bir dayanışma içine girerlerse, bu o demektir ki baskılara dayanabilir. Demek ki bu, tarihen ilerici bir harekettir, yani insanı müdafaa içindir, hücum için değil. Şimdi Avrupa'da demokrasi var. Demokratik hare ketlere burada (eski Sovyetler Birliğinde) ve Çin' de baskılar ola bilir. Bunun için de Pantürkizm adından hareket ederler. Türkle rin ihtiyacı Pantürkizm değil, demokrasidir."
demektedi r. Her zaman sade bir hayat yaşayarak halkı için çalışan Elçi bey: "Ben siyasetçi değilim, ben hayatı anlıyorum. Bu insanlara ne lazımdır? Bu millet neyi istiyor? Ben buna göre çalışıyorum, dostlarım da benim gibi. Biz diplomat okullarını bitirip, insanla rı bir yerlere yöneltmek isteyen siyasetçilerden değiliz. Galiplerin içinden de çıkmamışız biz, halkın içinden çıktık. Halkın dileğini istiyoruz. ipte oynayan siyasetçilerden değiliz." diyordu. •
Üzeyir Hacı beyov: Meşhur Azerbaycan bestekarı.
Eı.çiBEY
• 1 49
H ayatı boyunca dürüstl ükten, doğruluktan ayrıl mayan Elçibey, i nsanlarda di kkat ettiği hususları da şöyle tanım lamaktadır: " . . . Samimi. temiz, doğru konuşan insanlarla konuşmak çok zordur. Kendisi o kadar doğrudur ki, o doğru ile yaşamak çok çetindir. Onunla oturup kalkmak da kolay değildir. Arada sen istiyor sun ki, yalan konuşasın, üstüne biraz da sen koyasın. Ama o doğru adam, senin yalan söylemene imkan vermez. Doğru adamlar öyle temizler ki. süngerin suyu çektiği gibi onlar da le keyi (hatayı) çekerler. Ben onlarla konuşurken keyif alıyorum. En çok nefret ettiğim şey yalancı insanlardır. Korkaklık, insan ta biatında olabilir ancak yalancılık kadar aptalca bir şey yoktur. Özellikle de alim yalan söylediği zaman ...
Ona, "Milli Lider" unvanını halkın kendisi verdi. O, Tanrı 'ya, milletine olan sevgisiyle ulaşmak maksadı nday dı. Ailesi ne, dostuna, düşmanına mü nasebeti bu sevgi nin gölgesinde kal ırdı. Ona göre kendi çocuklarının, milleti nin diğer çocuklarından hiçbir farkı yoktu. "Ben aile sevi yesinde küçük meselelerle meşgul ol mam" diyordu. Hat ta, "Türk erkeği kız toy 'una gi tmez" diyerek kızının dü ğü nüne katılmadı . Vefatı ndan birkaç yıl öncesine kadar kendisi ne ait bir evi olmadı ve ai lesi nin bütün ihtiyaçla rıyla da ağabeyi Almurat bey i lgileni rdi . Türkiye'de bütün kesimlerin saygı duyduğu Elçibey'i, Türk Dünyası manevi lider olarak kabul etmekle birl ikte ondan çok şey öğrenmişti. Onun yokluğu zaman geçti kçe daha iyi anlaşı lacaktır. Türk milleti onu sonsuza kadar saygıyla anacak ve arayacaktır. Ru hun şad olsun BÜY Ü K Lİ DER!
1 50 • Eı.çiBEY
EBÜLFEZ ELÇİBEY İÇİN YAZILMIŞ BİRKAÇ ŞİİR Ebülfez Elçibey'in Aziz Ha tırasına
Bizimle beraber bir böyük yaşar, Nögsan ahtarırık biz ancak onda, Öyle ki itirdik, hagg aşıb - daşar, Döner böyüklüğü nögsan bir anda. O, öz işığını dürtmez her göze, Yalnız o dünyadan gönderer bize. O, öz üreğini millete verdi, Köksünde bu halgın gelbi döyündü . Onun millet derdi, memleket derdi, Göyerip cisminde hercenge döndü. Hele bu derde de "gismetim" deye, Allah payı kimi o, şükran oldu. Şükranlık önünde bu an ölüm de, Belke gelişine peşiman oldu. Tehgire, tehdide dözdü , dinmedi. Öz namus yükünü daşıdı ancak. Heç kesin behtine giptelenmedi, O, öz taleyini yaşadı ancak. Hamını düşünen, seven, duyan kes, Gıymadı özüne birce hoş günü. Bir an özü üçün yaşamayan kes, Halga gurban verdi bütün ömrünü. Onda bu feraset hardanmış gören? Onun gücü halgda, keseri hagda. O, halgın önünde eyildiyinden, Tabutu önünde eyildi halg da.
ELçiBEY • 1 5 1
Endi melek kimi göylerden yere, Dünyadan namusla keçti Elçibey. O gebre köçmedi, sığmazdı gebre, Milletin ömrüne köçtü Elçibey., Yandı bizim üçün, duymadıg onu, Çatmadı ışığı gözlerimize. O, öz istisini, o, öz nurunu, Obiri dünyadan gönderdi bize. Bahtiyar VAHAPZADE
Bu Acı Heber Sarsıtdı bu seher acı heberin Bunu gözlemeyen kövrek bir gızı. Suyu bulanmıştı mavi Hezer'in, Baki inanmırdı ölümüne düzü. Sesin gulaglardan heç siliner mi? Vardı o sesinde bir hikmet seli. O nurlu simanı de nece örtdü Geherden titreyen bir hekim eli? O dağdan vügarlı gürurunla sen Terk etdin, dağlara bir dağ da çekdin.
temiz gelbinle uca idin sen Bir acı seherde bizi terk etdin.
o
Goy ruhun eşitsin titrek sesimi, Sen ey, Türk oğlu Türk! Yaşayacagsan! Heç zaman gelblerden silinmez yerin, Ö lmez üreklerde yaşayan insan. Güllü İLHAMGIZI/ 22. 08. 2000
1 52 • Eı.çiBEY
Ebülfez Elçibey'e ithaf Sene bir daş atar yerinden duran, Seni, sevdiklerin daşgalag eyler. Bir elinde daş var, birinde Gur'an Daş atan bilir mi, ne günah eyler? ***
Silersen gözünden ahan yaşları, Öpüp ezizlersen sen o daşları. Değersen, var olun, gan gardaşlarım, Meni teze daşa kim gonag eyler? ***
Her daş özü boyda göz olup yanar, Cana damğa kimi basılıp yanar, Ganlı yaraların gızarıp yanar, Seni baştan başa çilçırag eyler. ***
Birce tilsimin var. SEVGİ tilsimi, Kim gırar Tanrı'ya bağlı bir sim'i? Tanrı Tanrı'dırsa öz elçisini Min bir daş altında yene sağ eyler.
Sen dözersen ağrısına
,
Daş dözmez. daş haray eyler. O daşlardan Tanrı sene Bir ev tiker, saray eyler.
Ramiz RÖVŞEN
El.ÇİBEY 0 l 53
Geribe Adam Bu geribe adamdı Ohşarı yoh heç kime; Eli, saçı, gözleri, Dil açıp danışanda, Dilinde çiçek açan. Deli - deli sözleri Ne geribe adamdı. Ne geribe adamdı. Deyirem külek esir, Yahın dur bu ocağa, Gel. goruyag bu odu . Pıçıldayır asladan; Bu esen külek deyil, Yurd boyunca dolaşan Hetai'nin ruhudu. Bu adam ne geribe, Ne geribe adamdı. Bu adam ne geribe, Ne geribe adamdı. Dedim: -arzun. isteyin? Bir ah çekti derinden: -Teze teze dogulan Gurd ağızlı körpeler Görek ne vahı bu yurdu Tanrı kimi görk eler? Bu adam ne geribe, Ne geribe adamdı. Ne geribe adamdı.
1 5 4 . • ELçiBF.Y
Bu adamın sevinci. Bu adamın dedi de Tamam özge biçimde. Bu geribe adamdı. Mene ele gelir ki, Bu adam ölen günü Özü gazıb gebrini Basdıracak özünü Üreyinin içinde. Rüstem BEHRUDi
El.ÇİBF.Y
• 1 55
ELÇ İ BEY'DEN VEC İ Z S Ö ZLER • Halkımızın unutturulmaya çalışılan adetlerini, benliğini kendi sine tekrar vermek, bizim birinci maksadımızdır. • Milli şuurlanm a olmadan Azerbaycan' ın bağımsızlığı, geleceği karanlıktır. • . . . Azerbaycan Türk'ü ilk önce milli varlığını derketmeli (anla malı - öğrenmeli), özünü, öz halkını, öz dilini, tarihini, kültürünü, vatanını vs. derinden öğrenip bilmeli. sevmeli, korumalı, yükseltme li ve onlara sahip çıkmayı becermelidir. Tek sözle, bugün bütün Azerbaycan Türkleri milli mukadderatlarını tayin edebilmek için mecburen milli kimliklerini derketmeli ve bu yolda mücadele ver melidir. • Benim için en büyük ant, halk karşısında söylediğim sözdür. • Benim fikrim böyledir; eğer bir meseleyi siyasetle halletmek mümkünse, o halde halka azap - eziyet vermek cahilli ktir. • Aydın mesele budur ki, bir millete en büyük darbe onun adı nın değiştirilmesidir. Bundan büyük facia olamaz. Millet öz adını ge ri almalıdır. • Millet dil uğrunda mücadeleye başlamışsa, demek ki onun son anıdır. dilini de kaybetse ölüme gider. • Başka dilde milleti terbiye etmek, o milletin evini yıkmaktır. • Biz halkı seve seve hakka doğru gidiyoruz. • Türklük denildiği zaman "Büyük Turan"ı tanımalıyız. • Türkler. okudukça milli şuur sahibi olur. • Ey benim Türk halkım, özüne dön' Özüne dön! Ve sen büyük olursun . • Ey ulu Tanrım, Türklüğümü benden esirgeme. • Türkiye hiçbir zaman Türklüğünden kaçmamalıdır, çünkü Av rupa Avrupa'dır. Türkiye'nin bir eli doğudadır. millet doğuludur, te fekkürü doğuludur. bundan kaçamaz. • Ben Atatürk'ün askeriyim. • Ulu Tanrı, Türk'e azgınların yolunu değil, doğru düşünce, doğ ru söz, doğru iş, doğru bilgi yolunu göster. • Azerbaycan' ın birliği geleceğimizin başlıca meselesidir. • Azerbaycan halkının en büyük ideali birleşmektir. Bunun ışık ları görünüyor.
1 S6
• F.ı.ÇİllEY
• Kcırabağ'ın açarı (amıhtarı) Tebriz'dedir. • Azerbaycan Halk Cephesi, Azerbaycan halkının adından bildi riyor ki. Karabağ'ın geleceğini ancak Azerbaycan halkı belirleyecek tir! Ona, hiç kimse el uzatamaz! O bizimdir. • İran dağılacak. İran dağılacaksa peki biz niye bu harabenin al tında kalıp ezilmeliyiz? İran'da demokratik federasyon kurulursa onun ömrü uzun olmayacak. Ya tamamıyla dağılacak ya da yeni den diktatörlük olacak. • Azerbaycan halkı İran' dan ayrılmalı, müstakil devletini kurma lı ve sonra da kuzeydeki devletle görüşmeler yaparak bütün. müs takil ve demokratik Azerbaycan devletini kurmalıdır. Azerbaycdn halkı, o güne şimdiden hazırlanmalıdır. • Tuttuğumuz yol. büyük önder Mehmet Emin Resulzde'nin yo ludur. Bu yol Setterhan' ın, Hıyabani'nin. Pişeveri'nin yoludur ve ben eminim ki biz. müstakil. bütün ve demokratik Azerbaycan'a gö türen bu yolu şeref ve liyakatle devam ettireceğiz. • Bize ilk önce birlik lazım! Yurt uğrunda birlik, el uğrunda bir lik. dil uğrunda birlik, din uğrunda birlik. Birleşmiş Azerbaycan Yurtları (BAY) uğrunda birlik' • Turan'ın yolu "Birleşmiş Azerbaycan"dan geçer. Uğur olsun Turan'lılara. • Bu 70 yılda insanları insanlıktan çıkarmışlar, tabiri caizse yarı vahşi bir hale çevirmişler. Biz bunların hepsini değiştirmek, insanla ra insanlıklarını geri vermek istiyoruz. Ö nce toplumun düzelmesi la zımdır, siyasi sistem toplumun yapısına uygun değişebilir. • Azat olmuş değil de. azat edilmiş köle ne yapacağını bilmez. Ya önceki köleliğinin hasretini çeker ya da yeni himayeci arar. • Her bir tarihçi. siyasetçi. filozof. alim umumiyetle asıl manada insan bilmelidir ki; birincisi. gerçeği görüp anlamak zordur. ikincisi, gerçeği görüp anladıktan sonra onu söylemek. yazmak zordur. üçüncüsü, bunlardan sonra gerçeği savunmak. müdafaa etmek zordur, dördüncüsü. onu insanlara. topluma ulaştırmak zordur. Bütün bu aşamalardan geçebilen İNSAN büyük hakkı anlamış olur. ruhen ona kavuşur.
Eı.çiREY • 1 5 7 • Alimler. siyasetçiler bilmelidirler ki, başkasının yalanı birini, beşini mahveder ise, onların (alimler ve siyasetçilerin) yalanı binle ri. milyonları, halkları ve ülkeleri mahvedebilir. "Güçlü birini, bilgili binini yıkar" atasözü bunu çok güzel açıklıyor. • Tanrıya giden yol halktan geçer, kim Tanrısına yakın olmak is tiyorsa halkına yakın olsun. • Bizim mücadelemiz demokrasi ve milli bütünlük mücadelesi dir. Bizi bu mücadeleden yıldırmaya çalışanlara imkan vermeyece ğiz. • Tarih gösteriyor ki, dünyayı yaşatacak bir şey var, o da; Hak ve Adalet! • Demokrasi sadece bozgunluğun, düzensizliğin doğurduğu kö le psikolojisini ve totaliter psikolojiyi ortadan kaldırmaya değil, hem de buhrandan şerefle çıkmaya imkan verecek. • İslam dini kadar ilme talepkar din olmadı. • Dinin en büyük gücü burasındadır ki, insan Allah'a samimi yürekle inanırsa. kendi içinde çok büyük güç hisseder ve gerçekleş tirmek istediği maksada nail olabilir. • İslam medeniyetini, milli şuurumuzu tekrar kazansak, biz o za man yeni insan olacağız. • İ slam dini, yüksek akıl ve anlayış talep eder. • Bazen İslam'ı iyi bilmeyenler, sünni - şii meselesinden çok bahsederler ve yazılar yazarlar. Bazı cemiyet ve devletler mezhepçi liği katı düşmanlığa çevirmiştir. Bu İslam'a ihanettir.
• Umumi, bütün cemiyeti bir hale getirmek. insanları bir yere toplamak, inanç sahihi bu insanların sayısını çoğaltmak çok zor bir şeydir. Bu cihetten Hz. Muhammet (SAV) efendimizin üstünlüğü çoktur. Çok büyük bir şahsiyettir. mükemmel bir insandır. Dünyada hiçbir kimse böyle uğur kazanamadı. Onun kadar güçlü insan yok tur. insan aklına sığmayan işler yapmıştır. Ben onu çok okuyorum , öğreniyorum.
1 5 8 • ELçieF.Y
Sözlük ahtarmak: A ramak Araz: Aras Nehri
basdınnak: Gömmek beht: Bahc, calih, şans birce: Bir cek çilçırag: avize danışmak: konuşmak daşgalak: taşlamak, taşa cucmak doğulmak: doğmak dözrnek: dayanmak, sabrecmek düz: doğru geber: kahır gelb: kalp gebir: kabir gem: gam gocalmag: ihtiyarlamak gonag: konuk, misafir goşulmag: kaulmak gibtelenmek: gıpta etmek göyermek: yeşermek görk elemek: herkese göstermek gürur: gurur hardan: nerden haray: feryat hanu: hepsi, herkes haçalanmak: ayrılmak herçeng: kanser hastalığı Hetai: Şah İsmail Hatai Hezer: Hazar Denizi heber: haber hoşbeht: hoş baht, iyi talih
isti: sı cak ka.rvan: kervan
köçmek: göçrnek köküs: göğüs körpe: bebek kövrek: duygu lu . nece: nasıl nögsan: noksan, kusur od: ateş
ohşamak: benzemek övlad: evlat özge: başka pıçıldayır astadan: yavaşça söylüyor
salam: selam sarvansız:
başsız kervan
saysız: sayısı belli olmayan
sim: tel soruşmak: sormak tapmak: bulmak tay: taraf taysız: tarafsız tehgir: ıahki r tikmek: inşa etmek, yapmak tilsim: ulsım, büyü uşag: çocuk ürek: yürek üzmek: yüzmek vügar: vakar, azamet
Ei .Çİ8f.Y • 1 59
İstifade Edilen Kaynaklar Deyirdim Ki Bu Guruluş Dağılacağ, E. Elçibey, Bakü 1 992 Bu Menim Taleyimdir, E. Elçi bey, Bakü 1 992 Azadlık ve Demokrasi, E. Elçibey, İstanbul 1 992 Bütöv Azerbaycan Yolunda, E. Elçi bey, Ankara 1 998 Elçibey, Adalet Tahirzade, Bakü, 1 999 Azerbaycan, Sovyeıler ve Ötesi, Tah a Akyol, 1 990 Hazar .Dergisi, Aralık 1 9 9 1 Yeni Avrasya Dergisi, Aralık 9 9 1 Azatlık Gautesi, 24 Aralık 1 989 Azatlık Gazetesi, 4 Temmuz 1 990 Azatlık Gazetesi, 3 - 1 0 Ocak 1 99 1 Azatlık Gautesi, 1 2- 1 9 Temmuz 1 9 9 1 Azatlık Gazetesi, 3 1 Ağustos 1 9 9 1 Azatlık Gazetesi, 1 Eyi ü l 1 99 1 Azatlık Gazetesi, 28 Oca k l 992 Azatlık Gazetesi, 24 Ağustos 2000 Demokrat Gazetesi, Nisan 1 990 Muhalefet Gazetesi, 28 Mart 1 992 Muhalefet Gazetesi, 7 Nisan 1 992 Hazar Gazetesi, 15 Ağuscos 1 990 Cumhuriyet Gazetesi, (Özel Ek) 1 5 Temmuz 1 999 Cumhuriyet Gazetesi, (Özel Ek) , 22 Ağustos 200 1 Nyu Press Gautesi, (Özel Ek) 30 EyliH 2000 Müsavat Gazetesi, 26 Nisan 1 999 Müsavat Gazetesi, 17 Eylül 2000 Müsavat Gazetesi, 30 Eylül 2000 Serg Gazetesi, 24 Ağustos 2000 Serg Gazetesi, 27 Ağuscos 2000 Türkiye Gazetesi, 1 3 Aralık 1 989 Türkiye Gazetesi, 4 Nisan 1 993 Hürriyet Gazetesi, 23 Ağustos 2000
1 60 • ELÇİl:lfY
"Meni Sevenlere Hosbehtlik Arzulayıram" " . . . Sevmeyenler de m i l letimizin övladı olduğu uçun on lara da hoşbehtl ik arzulayıram. Milleti min övlatlarına balalarım kimi bahıram. Bu istek menim içimden gelen i s tek'dir. H i s edirem ki, i nsanların hamısını sevmek men i m milli borcu mdur. Tü rk Dü nyasını, Türk M i l letini daha çok istediyime göre belke de hamını sevdiyime göre güc tapı ram. Bir ifade var, bezen soruşurlar; seven hoşbeht'd i r yoh sa sevilen? Mence seven hoşbeht' dir. Sevilenin de hoş behtligde payı var. Bu, Sufi mefkuresinde bele izah olu nur. Tanrı mı hoşbeht'dir, yohsa Tanrı 'nı seven i nsan mı? Seven insan. Tanrı da bundan hoşlanır."
Ebülfez Elçibey