Yusuf Akçura - Rusya'da Esaret Yılları

Page 1

Birinci Dünya Savaşı Sonrası

RUSYA’DA ESARET YILLARI YUSUF ARCURA

Sadeleştiren ve Yayma Hazırlayan

Yrd. Doç. Dr.

MEHMET KARATAŞ

ГК. İM POST

YAYINCILIK


Yusuf AKÇURA Birinci Dünya Savaşı Sonrası

RUSYA’DA ESARET HAYATI

Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan Yrd. Doç. Dr. M ehmet KARATAŞ


YUSUFAKÇURA (1876-1935) Türk Tarihçisi ve siyaset adamıdır. Kazan Türklerinden çuha fabrikatörü Haşan Efcndi’nin oğludur. Rusya’da Simbersk’te doğmuş, küçükken babasının ölümü üzerine annesi tarafından İstanbul’a getirilmiş ve 1896’da Harb Okulu’nu bitirerek Harb Akademisi’ne girmiştir. Bir yıl sonra Genç Türklerin hareke­ tiyle ilgili görüldüğünden askerlikten çıkarılarak Trablusgarb’a sürülmüştür. Fakat oradan kaçıp Paris’e gitmiş, Siyasal Bilgiler Okulu’nda öğrenimini tamamladıktan sonvra Rusya’ya dönerek gazetecilik ve öğretmenlik yapmıştır. 1908 Meşrutiyet’in ila­ nından sonra İstanbul’a gelmiş, Harb Akademisi ile Darülfünun siyasî tarih öğretmenliğine atanmıştır. Bu sırada ve ilaha sonra Türk Yurdu Dergisini çıkararak memlekette Türkçülük akı­ mını desteklemiştir. Mütareke devrinde Millî Türk Fırkası’nı kuranlarla birlikte çalışmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hukümeti’nin kuruluşundan sonra Anadolu’ya geçerek bir za­ man Millî Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine ve başkanlığına getirilmiş, Ankara’da ilk defa açılan Serbest Dersler kurumunda tarih ööğretmenliği ve başkanlık yapmıştır. Dışişleri Bakanlığı doğu işleri danışmanı iken 1923’te İstanbul Millet vekilliğine seçilmiştir. 1925’te açılan Ankara Adliye Hu­ kuk Mektebi siyasî tarih öğretmenliğine atanan Yusuf Akçura 14 Nisan 193 Г de Atatürk’ün Türk Tarih Kurumunu kurmakla gö­ revlendirdiği bilginler arasında bulunmuş, 1932’de bu kurumun başkanlığına seçilmiş ve 1933’te İstanbul Üniversitesi ’nin kuru­ luşunda da siyasî tarih profesörlüğüne getirtmiştir. 1935’te Kars Milletvekili iken ölmüştür.


Bazı Önemli Eserleri: Üç Tarz-ı Siyaset, Avrupa Fikir Cere­ yanları, Şark Meselesi, Siyaset ve İktisat, Tnrilı-i Siyasî Dersleri, Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma Devri, l Hûm ve Tarih, Mevkufiyet Hatıraları, Osmanlı Saltanatı Müessesatı Tarihine Dair Bir Tecrübe Üç Haziran Vakıa-i Müessifesi, Rusya’daki Esirlerle İlgili Kızılay Merkezi’ne Sunulan Rapor’dur.


ÖNSÖZ Sömürgecilik ve milliyetçiliğin neticesi olarak başlayan Birinci Dünya Savaşı dört yıl devam etmiştir. İtilaf Devletleri daha sa­ vaşın başında Boğazları ve İstanbul’u alarak Osmanlı Devletini saf dışı bırakmayı, zor durumda olan Rusların batı cephesindeki yüklerini hafifletmek ve onlara gereken yardımı yapmayı planla­ mışlardı. Bu plana göre İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazım aşarak İstanbul’a taarruz etmek için harekete geçtiler. Ancak bu muharebelerde Osmanlı Ordusu çok zorlu mücadeleler verip İn­ giliz ve Fransızların Boğazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı Devletinin bu savaşı kazanması Rusya’ya yapılması planlanan yardımların yerine getirilmesine engel oldu. Bu sonuç, zaten zor durumda olan Rusya’da Bolşevik İhtilâlinin meydana gelmesine ve Rusya’nın savaş dışı kalmasına sebep oldu. Rusya’nın savaş dışı kalması Müttefik Devletleri bir ara ümitlendirdi ise de Amerika Birleşik Devletlerinin İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girmesi savaşın talihini değiştirdi. Müttefik Devletler, hemen her cephede yenilip galip devletlerin istediği şekilde çok ağır şartlarda antlaşmalar imzalamak zorun­ da kaldılar. Savaştan çekildikten sonra Rusya’da bulunan esirlerin du­ rumu gündeme gelmiştir. Osmanlı Devleti bu konuyu yerinde incelemek üzere Bahriye Miralayı Rauf, Erkân-ı Harbiye Kay­ makamı Seyfi Bey, Kızılay Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey ve Yusuf Akçura’yı görevlendirmiştir. Mu heyetin görevleri Yusuf Akçura’nın Rusya’dan dönüşümle Kızılay Merkc/.in’e sunduğu raporda şu şekilde özetlenmiştir;


1- Rusya’da bulunan Osmanlı esirleriyle irtibata geçe­ rek bunların sayıları, nerelerde ikamet ettikleri ve sıhhat durumlarıyla ilgili bilgi elde etmek, 2-

Bu esirlerle aileleri arasında haberleşmeyi sağlamak,

3- İsveç ve Danimarka Kızılhaçlarıyla irtibata geçerek Rusya’daki Osmanlı Esirlerine nakdi yadımda bulunmak, onlara hediye paketleri hazırlayıp vermek, kitap gazete vs. göndermek, 4İskandinavya yoluyla geri dönen yaralı esirleri karşı­ layıp onlara gereken yardımı yapmak. Bu bağlamda Osmanlı Devleti Kopenhag’da toplanan Esir Değişimi ile ilgili Konferansa yukarda ismi geçen heyeti gönder­ miştir. Bu konferansta bir çok müzâkere ve münakaşadan sonra değişim şartları ve esirlerin karargahlardaki görecekleri mua­ meleyi tayin eden bir çok esas belirlenmiştir. Ancak, bu esaslar Petrograd ve Moskova Esir Değişimi Konferanslarından sonra kesinlik kazanmıştır. Yusuf Akçura’nın inceleme konusu olan raporuna göre Rusya’da bulunan esirlerin miktarı tahminen yirmi otuz bini Ku­ zey ve Güney Kafkasya’da; yirmi otuz bini ise Rusya’nın diğer yerlerinde olmak üzere elli altmış bindir. Bu esirlerin çok azı­ na ulaşılabilmiştir. Osmanlı esirlerine en zalim muamele Güney Kafkasya, Kars, Ardahan, Erivan nahiyeleri ile Yılan Adasında yapılmıştır. Bazı karargahlarda esirlerin sıhhat durumlarına az çok dikkat edilmiş ise de bazı yerlerde ise dezenfekte edilmemiş vagonlarda günlerce kilitli bırakılarak donarak ölüme terkedil­ mişlerdir. Esirlere en insaflı muamele ise Sovyetler Cumhuri­ yeti tarafından yapılmıştır. Bolşevikler hemen her yerde esirleri serbest bırakmış ve karargahlarda nefer ve zabit farkını ortadan kaldırmışlardır. Ancak, Rusya’da meydana gelen ihtilâl ve bunu takiben bir çok yerde ortaya çıkan karışıklık neticesinde esirle­ rin bir bölümü değişim ile memlekete dönmüş, bir kısmı kendi imkânlarıyla yola koyulmuş ve bunların büyük bir bölümü iste­


diği yere ulaşamadan yolda ölmüşlerdir. Bir kısmı ise özellikle Rusya’da bulunan Müslüman Türk aileleriyle karışmış ve onlarla beraber hayatını devam ettirmeye çalışmışlardır. Hatta içlerinden bazıları zamanla ticaretle bile uğraşmaya başlamışlardır. Bütün bu karışıklıklar içinde Kızılay delegesi olarak Rusya’da bulunan Yusuf Akçura, esirlerin durumlarını mümkün oldukça düzeltmek ve onların ihtiyaçlarım yerine getirmek için bir çok faaliyette bulunmuştur. Bu faaliyetleri şu şekilde sırala­ yabiliriz: 1- Alman, İsveç ve Danimarka Kızılhaçlarıyla irtibata geçerek onlarla müşterek hareket etmiş ve Türk Esirlerine de diğer esirler gibi muamele edilmesi için gayret etmiştir. 2- Amerika Birleşik Devletleri Kızılhaç temsilcileriyle irtibata geçerek yardımlarını sağlamaya çalışmıştır. 3- Rusya’da bulunan yerli Müslüman halkla irtibata geçerek onların da Müslüman esirlere yardım etmelerini temin etmiştir 4İskandinavya, Moskova, Koşturma, Şamara, Ufa, Simbersk’i Sibirya Karargahlarını ziyaret etmiş ve burada bulunan esirleri tespit etmeye ve gereken yardımları ulaş­ tırmaya çalışmıştır. 5- İhtilâlden sonra maaşları kesilen esirlerden her bir zabite elli, her bir nefere ise on ruble maaş verilmesini sağ­ lamıştır. 6- Esirlere kitap, gazete gönderilip bayramlarda ise he­ diye paketleri hazırlanıp verilmesini temin etmiştir. 7- Yaralı ve hasta esirleri tespit etmeye çalışmış bunları ziyaret ederek tedavileri hususunda gereken yardımı sağ­ lamaya çalışmıştır. 8- Şehit esirlerin isimlerinin nnnlnlınaııınsı i'avesivle mezarlarına mezar (aşları dikilmesini leıııın eimr.lıı


9- Bir çok Rus yetkilileri ile görüşerek esirlerin mem­ leketlerine nakli hususunda yardım etmelerini sağlamaya çalışmıştır. 10- Kızılay temsilcisinin Rusya’da bulunduğu ve esir­ lerin işleriyle ilgilendiğinin bilinmesi Rusya’da bulunan esirlere bir manevî kuvvet olmuş ve kendilerini yalnız his­ setmemelerini sağlamıştır. 11- Kızılay adına şükran ifadesi olarak Türk esirlerinin işleriyle samimi olarak ilgilenen Danimarka kızılhaçı gö­ revlisi Madmazel Sivitman’a turunç madalya verilmiştir. Yusuf Akçura’nın yukarda kısaca değinilen faaliyetlerinin te­ ferruatıyla kaydedildiği bu çok değerli raporun trankıribe edile­ rek bir kitap halinde neşrinin faydalı olacağını ve bu konuda ya­ pılacak çalışmalara kaynak teşkil edeceğini ümit ederek bu eseri hazırladım. Okuyuculara kolaylık sağlamak amacıyla sonuna in­ deks ekledim. Bu çalışmada görülebilecek eksiklikler konusunda okuyucuların yapıcı tenkitleri beni mutlu edecektir.

M Doç. Dr. Mehmet KARATAŞ


Yusuf AKÇURA 1876’da Kazan’ın Simbrsk şehrinde doğdu. Babası Haşan Akçurin, annesi Bibi Kemer Banu'dur. Ailenin hayatta kalan tek ço­ cuğu olan Yusuf, babasının ölümü üzerine annesi ile Kazan’dan ayrılıp İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı (1883). İlköğrenimi­ ni Mahmud Paşa ve Kara Hafız İbtidailerinde yaptıktan sonra Koca Mustafa Paşa Rüşdiye’sine yazıldı (1885). Bir ara tahsili­ ni yarım bırakarak Kazan’a gitti. Bir yıl sonra tekrar İstanbul’a döndü ve Rüşdiyeye devam etti (1890). Dördüncü sınıfı bitirince Harbiye’ye kabul edildi (1892). Ancak ikinci sınıfta iken tutuk­ landı. Çalışkan bir talebe olması dolayısıyla cezasını çektikten sonra tekrar Harbiyeye döndü. Okuldan mezun olunca Erkân-ı Harb sınıfına ayrıldıysa da Jön Türklerle ilgisi bulunduğu gerek­ çesiyle tekrar tevkif edildi (1896). Hatıralarında o yıllarda Jön Türklerle ilgisi olmamakla beraber Türkçülüğünün şuurlu bir şekilde bu devrede başladığını anlatmaktadır. Tevkifin ardından arkadaşlarıyla Fizan’a sürülmek üzere Trablusgarb’a gönderildi (1897). Ancak daha sonra orada serbest bırakılarak rütbesi iade edildi. Bir müddet burada Erkân-ı Harb Kaleminde çalışıp öğret­ menlik yaptı ise de tahsiline Avrupa’da devam etmek maksadıyla Tunus’a kaçtı (1899). Aynı yıl Paris’e geçerek Ecole Libre des Siciences Politiques’e kaydoldu1. Burada önce Sadri Maksudî ile, daha sonra Jön Türk Hareketinin liderlerinden Ahmed Rıza ile tanışarak onun çıkardığı Şura-yı Ümmet gazetesinde yazılar yazmaya başladı. 1903 yılında tahsilini tamamladıktan sonra Kazan’a döndü. Burada meşhur Üç Tarz-ı Siyâset makalesini kaleme aldı ve yayımlamak üzere Kahire’de çıkan Türk gaze­ tesine gönderdi. (Nisan-Mayıs 1904) II. Meşrutiyet’in ilanına kadar Kazan’da kalarak çeşitli gazetelerde çıkan yazılarıyla Rus­ 1 Türk Ansiklopedisi, I, İstanbul 1989, s.319; İslam Ansiklopedisi, II, İstanbul 1989, s.228


ya Türklerinin mücadelelerine iştirak etliği gibi, oradaki bazı siyasî ve kültürel hareketlere katılarak “Cedidciler” arasında yer aldı. “Rusya Müslümanları” adlı siyasî harekete de fiilen katıldı( 1905). Bir taraftan öğretmenlik yaparken diğer taraftan Ka­ zan Muhbiri isimli gazeteyi çıkardı (1905). Ulûm ve Tarih adlı kitabını yayımladı (1906). Rus hükümeti Akçura’nın Duma’ya seçilmesini önlemek maksadıyla 8 Mart 1906 tarihinde evine baskın yaparak onu seçim sonuna kadar kırk üç gün habsetti. Hapishane hatıralarını Mevkufiyet Hatıraları adıyla yayımladı (1907). Kırım’da çıkan Tercüman Gazetesinde çalışırken Üç Ha­ ziran Vaka-i Müessifesi isimli eseri sebebiyle hakkında takibata geçildi. Bu sırada II. Meşrutiyet ilan edilince İstanbul'a hareket etti. (Ekim 1908) Bir süre sonra Rusya ve Almanya’ya gitti, an­ cak umduğunu bulamadığı için tekrar İstanbul'a döndü.-’ (1910) Akçura’nın İstanbul’daki çalışmalarının başlıcaları, bu yıl­ larda faaliyete geçen Türkçülükle ilgili derneklerin hemen hep­ sinin kurucuları arasında yer almasıdır. Bilhassa Türk Yurdu Cemiyeti’nin yayın organı olan ve 1911-1917 yılları arasında müdürlüğünü yaptığı Türk Yurdu Dergisindeki faaliyetleri dik­ kati çeker. Bu arada Harbiye’de Medresetü’l-Vaizîn'de İstanbul Dariilftinûnu ile Deniz Lisesi’nde öğretmenlik de yaptı. Rus­ ya’daki Müslüman Türk Tatar Halklarını Koruma Komitesi üyesi sıfatıyla İsviçre’deki Milletler Konferansı’na katıldı. 1917-1919 yılları arasında Osmanlı Kızılay Cemiyeti Delegesi olarak Batı Avrupa Ülkeleriyle Rusya’da bulundu.23 1919 yılları sonlarında İstanbul’da İngilizler tarafından tutuklandı. Serbest bırakıldık­ tan sonra evlendi.(1920) Millî Mücadele’ye katılmak üzere aynı yılın martında İstanbul’dan ayrılarak Anadolu’ya geçti. Önce Maarif Vekâleti’nde, daha sonra da yedek kurmay yüzbaşı sı­ fatıyla Kâzım Karabekir’in karargâhında çalıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün yakın çevresinde yer aldı. Hariciye Vekâleti’ndeki görevinden sonra İstanbul Mebusu olarak meclise girdi (1924) ve ölünceye kadar meclisteki veıini korudu. Türk Tarihi TedkikCemiyeti’nde çalıştı. 19.12 yılında cemiydin (Türk 2 3

İslâm Ansiklopedisi, II, s.228 Aynı yer; Meydan Larousse, I. İstanbul 1око. , 1M


Tarih Kurumu) başkanlığına seçildi ve ömrünün sonuna kadar bu görevde kaldı. İstanbul Üniversitesinin yeniden kuruluşunda Yakınçağ Siyasî Tarih profesörü olarak İstanbul’a gitti4 (1934) 11 Mart 1935’te öldü ve Edirne Kapı Mezarlığın’a defnedildi.5 Yusuf Akçura gençliğinde bilhassa amcası İbrahim Akçura’dan etkilenmiş, onun zengin kütüphanesi ile geniş çev­ resinden faydalanmıştır. Türk Kültürü ve tarihine dair eserlerle Avrupa’daki tahsili sırasında elde ettiği bilgiler sayesinde siyasî ve fikrî sahada milliyetçiliği ve Türkçülüğü benimsemiştir. Genel olarak Türk Tarihi ve Türkçülük, Osmanlı Tarihi ve Yakınçağ Av­ rupa Tarihinin siyasî sosyal ve ekonomik meseleleriyle ilgilen­ miş, bu konularda pek çok makalelerden başka Üç Tarz-ı Siyâset (İstanbul 1327) Muasır Avrupa’da Siyasî ve İçtimaî Fikirler ve Fikrî Cereyanlar (İstanbul 1339) ve Siyaset ve İktisat Hakkında Birkaç Hitabe ve Makale (İstanbul 1340) gibi kitaplarıyla görüş­ lerini ortaya koymuştur. Bilhassa Üç Tarz-ı Siyâsette’ki düşün­ celeri ve daha sonra bu doğrultuda yazdıkları, onu “Pantürkist” veya “Pantürkizmin babası” olarak tanıtmıştır. Türkçülük hakkındaki fikirleri, gençliğinde Rusya Türkleri arasında yaşarken daha çok hissî ağırlıklı iken bir süre sonra Paris’e hoca ve arka­ daşlarının tesiriyle gelişip olgunlaşmış ve asıl hüviyetini orada kazanmıştır. Şerafeddin Mağmumi’nin tesiriyle Osmanlılık fikri­ nin sağlam dayanaktan mahrum bulunduğu, halk içindeki çeşitli ırk ve topluluklarla uzlaşma imkânı olmadığı, Türk Milliyetçiliği dışında hiçbir kurtarıcı fikir bulunmadığı gibi düşüncelerin etkisi altında kaldı. Nitekim Paris’te Siyasî İlimler Okulu’ndan mezun olurken hazırladığı “Osmanlı Devleti Teşkilatı Tarihi Üzerine Bir Deneme” adlı tezinde Jön Türklerin uğrunda çalıştıkları bir Oi* manii Milleti oluşturma hareketinin neticesiz kalmaya mahkum bir teşebbüs olduğu, devleti kurtarmak için milliyetçilikten başka çıkar yol bulunmadığı sonucuna vardı. Üç Tarz-ı Siyâset’te ise bu fikirlerini daha da geliştirerek görüşlerinde haklı olduğunu ispat etmeye çalıştı. Ona göre Osmanlı Devleti’nin dağılmaması için Osmanlıcılık ve İslamcılık çıkar yol değildir. Eser yayımladığı 4 5

İslâm Ansiklopedisi, II, s.228; Meydan Larousse, I, s.213. İslam Ansiklopedisi, II, s.228; Türk Ansiklopedisi, I, s.320.


zaman Ali Kemal ve Ahmed Ferid (Tek) tararından ağır bir dille tenkit edildi. Bu eserin neşrinden çok sonraları yine Türkçülük görüşünden hareketle yazdığı Osmanlı Tarihine ait tenkidi fikir­ ler dolayısıyla Osmanlıcıların, Türk Yurdu’ndu neşrettiği “Cengiz Han” vb. yazılarıyla ise İslamcıların şiddetli ten­ kidine uğradı. Alaycı ve eleştirici bir karaktere sahip bulunan Akçura’nm fikirleri Cumhuriyet Türkiyesi’nin fikrî kuruluşun-da da etkili olmuş görünmektedir.6 Diğer önemli Eserleri şunlardır: Ulûm ve Tarih (Kazan, 1906); Üç Haziran Vak’a-i Müessifesi (Orenburg, 1907); Eski Şura-yı Ümmet’te Çıkan Makalele­ rimden (İstanbul 1329); Osmanlı Saltanatı Mücsscsatı Tarihine Dair Bir Tecrübe ( ilgi Mecmuası, İstanbul 1913); Mevkufiyet Hatıraları (I. Bs. Kazan 1907; 2. bs. İstanbul 1330); Rusyada’ki Türk-Tatar Müslümanlarının Şimdiki Vaziyeti ve Emelleri (İs­ tanbul 1914); Şark Meselesine Ait Tarihî Siyasî Notları ( İstanbul 1336); Türk Yılı 1928 (İstanbu 1928); Tarih-i Siyasî Derleri (IIV İstanbul 1927-1935); Osmanlı Devleti’nin Dağılma Devri (İs­ tanbul 1940; Ankara 1985); Ta Kendim Yahut Deller-i Amâlim (İstanbul 1944).7

6 7

İslam Ansiklopedisi, II, s.228. İslâm Ansiklopedisi II, s. 329; Meydan I лимит I. ^ } İl


İÇİNDEKİLER YUSUF AKÇURA (1876-1935).......................................................... 5 Ö N SÖ Z...................................................................................................... 7 Yusuf A K Ç U R A ..................................................................................... 11 OSM ANLI KIZILAY CEM İYETİ B A ŞK A N L IĞ IN A .............. 19 1. İSKANDİNAVYA’D A ..................................................................... 19 1.1. 1.2. 1.3. 1.4. 1.5. 1.6.

İskandinavya’da Kızılay Delegesi ve Görevleri..........................19 Kopenhag’da Esirlerin Değiştirilmesi Konferansı......................20 Hasta Esirleri Karşılama ve Onlara Hediye Dağıtılması..........21 Esirlere Kitap Göndermek............................................................ 21 Esirlerimiz İle Haberleşmenin Sağlanması..................................23 Esirlerimizin Miktarı, Ahval ve İhtiyacına Dair Bilgi Edinme...................................................................................24 1.7. Nakdî Yardımların Gönderilmesi..................................................24 1.8. Hediye Yiyecek Paketleri...............................................................27 1.9. Kafkasya’ya Delege Heyetinin Gönderilmesi veRaporu............28 1.10. İsveç Himayesi - Alman ve Türk Esirlerine Eşit Muamele Temini......................................... 29 1.11. Osmanlı Kızılay Cemiyetine Dair Gazetelerle Neşriyat.......... 31

2- RUSYA’D A ................................. 32 2.1. Almanya’dan Geçerek Rusya’ya Varış; Alman Kızılayından Alman Meblağlar....................................32 2.2. Birinci Devre..............................................................................33 2.2.1. Birinci Devre’de Yerine Getirmeğe Çalıştığım Vazifeler.............................................................33 2.2.2. Esirler Komisyonundaki Görüşmeler.............................. 33 2.2.3. Osmanlı Esirleri İle Tekrar Görüşmeler ve Yerli Türk Gazetelerin Bu Konudaki Yardımları, Esir Mektuplarının Memleketlerine ve Aile Mektuplarının Esirlere Ulaşması................................................................. 36 2.2.4.0sm anlı Esirleri ve Diğer Bütün Esirlerin Rusyadaki Halleri.................................................................37 2.2.5. Kızılaydan Zabit ve Neferlere AylıkTahsisi................... 38 2.2.6. Verilen Talimatın Tatbik Şeklini Takip Zarureti............ 39


2.2.7. Esirlerimizin Bulundukları Yerleri, Sayılarını İsim ve Künyelerini Öğrenmek......................39 2.2.8. Esirlere Kitap ve Gazete Gönderilmesi ve Teselli Mektupları.........................................................40 2.2.9. Esirlere Yapılan Nakdî Yardımlar.................................... 41 2.2.10. Rusya’da Sakin Müslüman-Türk Tatarların Osmanlı Esirlerine Yardımları........................................ 42 2.2.11. Koşturma Karargâhını Ziyaret........................................ 44 2.2.12. Osmanlı Elçiliğinin Dönüşü-Alman Sevkiyat Komisyonları-Alman Merkezi Komisyonunda Osmanlı Harbiye Nezareti D elegesi.............................. 46 2.2.13. Osmanlı Harbiye Nezareti Delegesiyle Osmanlı Kızılay Delegesi Arasında Ortak Çalışma ve Görev Taksimi.............................................. 47 2.2.14. Osmanlı Esirlerinin İşlerinin İsveç Hariciye Nezareti Şubesinden ve İsveç Kızılhaçındaıı, Alman Sevkiyat Komiserlerine Geçmesi, Kızılay Sermayesinin Alman Başkomisyonu Kasasına N akli..........................49 2.2.15. Esirler Sevkiyatında Almanlarla Kararlaştırılan Esas ve Bunun Tatbiki Derecesi....................................49 2.2.16. Vehteloğa ve Vamadin Karargâhlarındaki Esirlerimizi Kendi Vasıtalarımızla S ev k ...................... 50 2.2.17. Moskova’da Ramazan, Bayram ve Esirlere Ziyafet ve Hediyeler........................................................ 51 2.3. İkinci Devre............................................................................... 52 2.3.1. Şark Vilayetlerine Gitmem............................................... 52 2.3.2. Nijni Novgorad’da...........................................................52 2.3.3. Kazan’da...............................................................................63 2.4. Ufa’da Esir Karargalarını Ziyaret............................................63 2.4.1. Ufa’da Kurban Bayramı ve Müslüman Esirlere Yardım Komitesi................................................................. 64 2.4.2. İsveç Memurlarının Yardımı............................................ 65 2.4.3. Ufa’da Serbest Yaşayan Sivil Osmanlı Esirleri.............66 2.4.4. Kadın Esirler........................................................................ 66 2.4.5. Esirlere İç Çamaşırı ve Kaput Dağıiılması ..................67 2.4.6. Doğu Rusya’da Hükümet Değişikliği .................68 2.4.7. Osmanlı Esirlerine Dair Direktovuı ile Müzakerelerim........................... ............... 68 2.5. Sibirya İle İlişkilerim............................. ............... 71 2.5.1. Esirlerimizin Borç Almasına l/in Yvı ilmesi ..............72


2.5.2. Matmazel Brandistrom ile Haberleşme.......................... 72 2.5.3. Müslüman Türk - Tatar Tüccarlarından Borç Alma ve Onlardan Birisi Vasıtasıyla Sibirya’ya Yardım Gönderilmesi......................................................... 72 2.5.4. Borçlanma Şartları............................................................... 73 2.5.5. Müslüman Tüccarlar İle Gönderilen Yardımların Ulaşm ası................................................................................ 73 2.5.6. Sibirya’da Bulunan Osmanlı Esirlerinin Miktarına Dair Yetersiz Bigiler.........................................73 2.5.7. Sibirya’ya Niçin Gittim?....................................................74 2.5.8. Şehit Esirlerimize Mezar Taşları...................................... 75 2.5.9. Bolşevikleri B eklem e......................................................... 76 2.6. D önüş...........................................................................................77 2.6.1. Beraber Getirdiğim Esir Kafilesinin Şevki..................... 78 2.6.2. Elçiliğin Kayıtsızlığı- Para Sıkıntısı.................................79 2.6.3. Moskova’da Bulduğum Evrak ve Eşya........................... 80 2.6.4. Lüzûmsuz Eşyayı Sattım.................................................. 81 2.6.5. Stockholm Osmanlı Elçiliğine Bir Telgraf......................82 2.6.6. Alman Amele ve Askerleri İhtilalci Sovyet’i ve Bu Sovyet’in Osmanlı Esirlerine Muamelesi................................... 82 2.6.7. Rus Bolşeviklerinin M uam elesi........................................83 2.6.8. Moskova’dan Stockholm’a.................................................84

3-TEKRARA İSKANDİNAVYA’DA........................................ 84 3.1. Sibirya’da Esirlerimiz Yine Yardıma Muhtaç.........................84 3.2. Sibirya’daki Esirlerimizin İhtiyacını Hafifletmek için İsveç Ve Almanya’da Teşebbüslerim.........................................85 3.3 Sibirya’da Kalan Osmanlı Esirlerine Yardım Maksadıyla Delege Binbaşı Hakkı Bey’in Teşebbüsleri............................. 86 3.4. Üçyüzotuzdörtbin Ruble ve Altmışbin Markın Sibirya’ya Gönderilmesi.............................................................87 3.5. Gönderilen Meblağın Yetersizliği............................................. 87 3.6. Stockholm’da Osmanlı Elçisinin Amerika Hükümeti’ne Müracaatı.............................................................. 88 3.7. Binbaşı Hakkı Bey’in Spa Komisyonunda Teşebbüsleri......88 3.8. Londra’da Tutuklu Osmanlı Esirleri Dolayısıyla İsveç Hariciye Nezaretine Osmanlı Hariciye Nezareti Borcu...... 89 3.9. İsveç В Şubesinin ve İsveç ve Danimarka Kızılhaçlarmm Hesapları............................................................89


3.10. Kızılay Madalyaları-Mtz. Sivitman’a Turunç Madalya.....90 3.11. İskandinav Yeska Karadit Aksa Bulağet ve Donland Sebanik ? İle Muhasebe............................................92 4 - ALM ANYA’D A ................................................................................... 92 4.1. İstanbul’a Dönmek İçin Berlin’e G idiş...................................92 4.2. Moskova Alman Esir Komisyonu ile Hesabımı Gördüm ....93 4.3. Doçe Bankla Heberleşme............................................................ 93 4.4. Resmî Alman Kuruluşları Rusya’da Kalan Osmanlı Esirlerine Yardım Edemeyecektir..............................94 4.5. Paris’e Giden Osmanlı Sulh Heyetine Müracaatım.............. 95 4.6. Almanya’da Bulunan Yaralı Osmanlı Askerlerine Yardım... 95 4.7. Hamburg Yoluyla D önüş............................................................. 96 4.8. Kel Cemal Yolcularına Kızılay’ın Yardımı..............................97

5. H U L A SA ................................................................................................ 98 5.1. Rusya’daki Osmanlı Esirlerinin S ayısı.....................................98 5.2. Osmanlı Esirlerinin Rusya’da Vaziyet, Geçim Tarzları.......101 5.3. Esirlere Yardım Etmede Takip Ettiğim Metotlar.................... 102 5.4. Bazı Hayır Kuruluşlarınca Kabul Edilip Kullanılan Bir Metodu Kullandım................................................................ 103 5.5. Dağıttığım Nakdî Yardımlar....................................................... 103 5.6. Yerli Müslümanların Nakdî Yardımları....................................104 5.7. Diğer Nakdî Yardımlar................................................................ 104 5.8. Kızılay Delegesi Tarafından YapılanDiğer İşler.....................105 5.9. Rusya’da Kızılay Delegeliğinin Varlığı Ma’nevi Yönden İyi Etki Yapmıştır.......................................................... 106 5.10. Bununla Beraber Kızılay Delegesi Arzu Ettiği Hizmetlerin Birçoğunu Gerçekleştirememiştir.................... 106 6. KIZILAYIN HESAPLARINA DAİR A Ç IK LA M A LA R .......108 6.1. Umûmi Hesap, Husûsi H esap....................................................108 6.2. Parayı Koruma..............................................................................109 6.3. Husûsi Hesap.................................................................................110 6.4. Umûmi Hesap.............................................................................. 111 İndeks.....................................................................................................115


OSMANLI KIZILAY CEMİYETİ BAŞKANLIĞINA

1. İSKANDİNAVYA’DA 1.1. İskandinavya’da Kızılay Delegesi ve Görevleri Rusya’da bulunan esirlere yardım görevini yerine getir­ mek için Birinci Dünya Savaşı devam ettikçe en müsait yer, Rusya’ya komşu olan tarafsız ülkeler idi. Hamburg Alman Kı­ zılhaç Cemiyet’i Kopenhag’da bir özel şu’be açmıştı. Alman­ ya ve Avustırya-Macaristan Hükümetleri İsveç ve Danimarka Hükümetlerinin ve Kızılhaçlarının yardımlarını temin ettikleri gibi, adı geçen hükümetlerin esir işleriyle meşgul adamları ve Kızılhaçların memurları da bu ülkelere sık sık gelip gidiyorlardı. Tahminen altmış yetmiş bin OsmanlInın Rusya’da esir bulun­ duğunu göz önüne alan Osmanlı Kızılay Cemiyet’i, 1917 senesi yazında Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey’i İsveç ve Danimarka memleketlerine göndererek, buradan Osmanlı esirlerine ne gibi yardım yapılması mümkün olabileceğini tetkik ettirmişti. İzzet Bey’in verdiği rapor üzerine, benim Osmanlı Kızılay DelegHİ sıfatıyla İskandinavya’ya gitmem kararlaştırılmıştır. Bana verilen talimata göre İskandinavya’da Kızılay Delege­ sinin görevleri aşağıdaki belli başlı maddelerden oluşmaktaydı: 1- Rusya’da bulunan Osmanlı esirleriyle haberleşilerek mik­ tarlarının ve bulundukları yerlerin mümkün olduğu kadar doğru tayini, sağlık durumlarına ve ihtiyaçlarına dair bilgi edinmek. 2Adı geçen esirler ile aileleri arasında haberleşmenin düze­ nini temine çalışmak,


Yusuf Akçura

3İsveç ve Danimarka Kızılhaç-lnııyln ıılıbat kurarak, onlar vasıtasıyla Rusya’daki Osmanlı esirlerini' »akılı vurdun, hediye paketleri, kitap ve saire göndennek, 5- İskandinavya yoluyla memlekete iade olunan һіініа esirleri karşılayıp, onlara yardım ve hediyeler dağılmak

1.2. Kopenhag’da Esirlerin Değiştirilmesi kotıferanaı İskandinavya’ya gideceğim sıralarda, Ruslarla mılurıı hasını devletlerlerin delegelerinden oluşan ve Kopenhag’da toplanacak Esirlerin Değiştirilmesi Konferansı’na Osmanlı Hükümetinin de iştiraki temennisiyle Danimarka Hükümeti tarafından İstanbul’a bir davetnâme gönderilmiş ve hükümetimiz taralı udun Bahriye Miralayı Rauf, Erkân-ı Harbiye Kaimmakamı Seyii Beylerle Kızılay Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey, adı geçen konferansa delege tayin edilmiş idi. İstanbul’dan İzzet Bey ile beraber gittik. Osmanlı delegeleri, Kopenhag’da esirlerin işiyle meşgul Müttefik Devletlerin memurlarıyla ve Danimarka ve İsveç Kızılhaçına mensup kimselerle müzakere etmek, ve Rusya'nın da aynı işler ile uğraşan adamlarını az çok tanımak fırsatını elde et­ miş oldular. Rusya Hükûmeti’nin Osmanlı esirlerine, soğuğun şiddetin­ den koruyacak kadar sıcak elbiseler vermediği, alınan bilgilerle kesinlik kazanmış bulunduğundan, Osmanlı Harbiye Nezâreti Delegesi, General Fıraderic’den kış basmadan evvel Osmanlı esirleri için yirmi bin kat kışlık elbise gönderilmesini talep etmiş ve general tarafından buna söz verilmiştir. Daha sonra birçok ha­ berleşmeyi gerektiren bu mesele muntazam bir surette hal edil­ memişse de, ihtimal bu miktara mahsuben Alman Komisyonları tarafından bazı yerlerde Osmanlı esirlerine Alınan elbiseleri da­ ğıtılmıştır. Esirlerin Değiştirilmesi Konferansı, bir hayli ınll/fıkcre ve münakaşalar neticesinde değiştirme şaıllaıı ve esirlerin karargâhlarda görecekleri muameleyi tayın eden »ulaşmanın tanzimine muvaffak olmuştur. Anlaşmanı» кемпІіК ka/ııııması konferansa katılan hükümetlerin kesin kabulüne İMglaıımış ve


Rusya ’da Esaret Hayatı

bu kesin kabul işi de icra edilmemiş olduğundan, anlaşmanın hukûken bir önemi kalmamış ise de, bilahare arz olunacağı üzere Petrograd ve Moskova Esirleri Değiştirme Konferansları görüş­ melerinde esas, Kopenhag Anlaşmasının metni olmuştur. Matbu olan bu metnin Petrograd Konferansında yazı kalemiyle üzerine yapılan değişlikiği ihtiva eden bir nüshası raporumun ekindedir.

1.3. Hasta Esirleri Karşılama ve Onlara Hediye Dağıtma 24 Teşrin-i evvel 1917 den itibaren Finlandiya-İsveç- Al­ manya yoluyla İstanbul’a gitmek üzere hasta Osmanlı esirleri Rusya’dan gelmeye başladı. Ben İskandinavya’da bulunduğum esnada beş kafile esir geçti. Dördünü Malmue ? İstasyonunda bizzat karşıladım, birisini karşılamaya Kopenhag Elçiliği Tercü­ manı Mösyö Sarıldı’yı ? gönderdim. Memlekete dönen hastala­ rın zabitlerine ellişer mark veya yirmişer kırondan ibaret nakdî yardım ile çorap, çörek, elma, sigara ve kibritten ibaret hediyeler dağıttım. Hasta esirlerden birisi İsveç arazisinden geçerken vefat etmiş olduğundan Trallahburg’da onun cenaze merasiminde Peteı sburg Osmanlı Elçiliği İmam-ı Sabıkı Efendi ile beraber bulu­ nup, dinî merâsinii yerine getirdik Malmue’de Osmanlı Fahri Konsolosu Mösyö Heydburg ile madamesinin şehirlerinden geçen hasta esirlerimize maddi ve manevi hayli yardımları dokundu. Rusya’ya gitmek emrini al­ dıktan sonra, İsveç’ten geçecek hastalara yardım işini Mösyö Heydburg’a bırakmıştım. Rusya’dan döndüğümde, Malmue’den on kafile olarak yüz on hastanın geçtiğini ve bunlara da gerek­ li yardımın yapıldığını öğrendim. Bu mesele ile ilgili evrak kı­ sadaki deliller arasında (Kasa, Sene; 1917, Numara;37. 27 bil) mevcuttur.

1.4. Esirlere Kitap Göndermek Kızılay tarafından Rusya’daki esirlerimize gönderilmek üzere 49 Kur’an-ı Kerîm, 162 çeşitli Türkçe ve Arapça kitap­ lar Kopenhag’a gönderilmişti. Bunların gönderilmesini mütea­


Yusuf Akçura

kip Danimarka Kızılhaçmın Kitap Şubesi ile цЛіütülerek Avusturya-Macar esirlerine gönderilen usûl get eğince ynni belirli karargâhlarda belirli zabitlere mahsus küçük paketler halinde ki­ tapların gönderilmesi kararlaştırılıp ve her şey lıu/ıı Inıııp, Kur’an-ı Kerîmler ve kitaplar adı geçen kitap şubesine (eslim olundu. Hu mesele ile igili evraktan (Melfiıf, Numara; ?) anlaşılacağı üzere Rusya’ya gitmemden önce, bahsedilen kitapların gereken kişi­ lere gönderilmiş olması lazım gelirken, Rusya’da bulunduğum esnada kitapların henüz ulaşmadığını farklı kaıaıgAhlardnn ha­ ber almakla hayrette kalmıştım. Rusya’dan Kopenhag’a dönü­ şümde, Kur’an ve kitapların Rusya’ya sokulmadığı Danimarka Kızılhaç’ı Kitap Şubesinin resmi mektubundan (Melihi', Numa­ ra: 3) anlaşılmıştır. îki üç numaralu ekler karşılaşın durak görü­ lebilir ki; Kitap Şubesi, benden teslim ettiği kitapların tamamını iade edememiş ve noksan olanlann Rusya’ya sokulmuş olmusı ihtimalini öne sürmüştür. Kitap Şubesinden geri alınan kitapları­ mızın pek az masrafla İstanbul’a getirilmesi mümkün olduğunu anladığımdan tamamını kendimle beraber getirip Kı/.ıluy Hsirler Şubesine teslim ettim. Danimarka Kızılhaç’ının Kitap Şubesi kendisine aynen veri­ len kitapları gönderilmesi gerekenlere gönderememek len başka, Rusya’da Özel Delege Mühendis Sivrinsin vasıtasıyla Rusya’da­ ki kitapçılardan Türkçe, Fransızca, Almanca, ve Rusça kitap sa­ tın aldırıp, esirlerinize dağıttırmaya söz vererek benden Kanun-ı evvel 1917’de aldığı beşbin Danimarka Kıronunu da dört aydan fazla bir müddet muattal bırakmış olduğundan, bu beşbin kıronu geri istemeye lüzûm görmüştüm. Danimarka Kızılhaç Delegesi Mösyö Saltoft vasıtasıyla Danimarka’nın l’etmgrad Klçisi Mös­ yö İskaveniyus’a yazdığım mektup kopyasının (Mellııf, Numara: 5) mütalaasından Mösyö Sivrinsin’in fiil ve davranışlarının tafsi­ latı öğrenilebilir. Fakat bu fiil ve davranışların sebebini unlamak hayli zor, benim pek haklı olarak akçeyi gen istememden sonra, Kitap Şubesinin, Kızılay Genel Merkezine tanzim ve şikâyete kalkışmasına mana vermek ise ondan daha güçtür. Danimarka Kızılhaç’ı vasıtasıyla Rusya’daki esirlerimize ki­ tap göndertmek teşebbüsü böylece hiç bir olumlu netice verme­ miş, yalnız bazı nahoş hadisccikler meydana gelmiştir.


Rusya 'da Esaret Hayatı

1.5. Esirlerimiz İle Haberleşmenin Sağlanması Kopenhag’a vardığımda Danimarka Kızılhaç Haberleşme Şubesi, Rusya’da Osmanlı Esir Karargâhlarının hemen hepsiyle haberleşme te’sis etmiş bulunuyordu. Osmanlı esirlerinden gelen mektupları ailelerine, ailelerinden alınan cevapları esirlere gön­ deriyordu. Bu şubede Osmanlı Esirlerinin haberleşmelerini idare eden Matmazel Kristin Svitman, mektuplarını okuya okuya bir çok güzel hasletlerini keşf ettiği ve pek kimsesiz bulduğu Türk esirlerine samimi bir muhabbet ve merhamet bağlamış ve buna ruhunda saklı derin bir dinî şefkati de ilave etmiş olduğundan, vazifesine yalnız resmen ve maddeten değil, rûhen ve vicdanen bağlı ihtiyar bir kadındı. Matmazel Sivitman’ın masası üstünde Rusya’da bulunan esirlerimizin isim ve hallerine dair haberler­ den elde edilmiş oldukça mükemmel bir albüm meydana gelmiş­ ti. Danimarka Kızılhaç’ı vasıtasıyla açılan bu haberleşme yolu devam ettiği halde ona paralel Kopenhag’da Osmanlı Kızılay Delegelliği vasıtasıyla mhaberleşmenin sağlanmasına çalışıl­ dı ve bunun için malum karargâhların tamamına kartpostallar gönderilerek, İskandinavya’da bir Kızılay Delegeliğinin tesisi ihbar ve bu delegeliğin esirlerinize elinden gelen her türlü yar­ dımı yapacağı bildirildi. Delegeliğin teşkili, Rusya’da bulunan esirlerimizin tamamınca bilinebilsin diye de ayrıca Rusya’da çıkan Türkçe gazetelerden bazılarına mektupla müracaat olun­ du. Kopenhag’da esirlere ve gazetelere gönderilen mektupların yerlerine ulaşmış olduğunu ve esirlerimize iyi tesir icra ettiğini, daha Rusya’ya gitmemden önce bana Kopenhag’a gelip yetişen mektup ve gazetelerden anlayabildim. Kopenhag’da İstovkolmak’da kaldığım müddette, Rusya'dan gelen esir mektuplarını, Osmanlı Elçiliği kuryesiyle İstanbul’a Kızılaya gönderiyordum. Bu şekilde Rusya’daki esirlerimizle ailelerinin sırf Osmanlı Kızılayı ve Osmanlı Hükümet’i vasıta­ larıyla haberleşmeleri temin edilmiş demekti. Bu yolun surat ve emniyetine binaen Danimarka Kızılhaçı da Osmanlı esirlerinden gelen mektupları benim vasıtamla göndermeye başladı.


Yusuf Akçura

1.6. Esirlerimizin Miktarı, Ahval ve İhtiyacına Dair Bilgi Edinme Osmanlı Harbiye Nezareti’nin ve Kızılaymın Rusya’da bu­ lunan Osmanlı Esirlerinin her türlü vasıta ile tashih ve tekidi ve özellikle devamlı olan değişikliklerin tesbiti lazım geliyordu. Kı­ zılay Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey, istenilen maksadı elde etmeye yarayabilecek surette cevaplı kartpostallar tanzim ve ta­ bettirmiş olduğundan bu kartlar esir karargâhlarındaki belli başlı zabitlere gönderildi. Bu kartlarla karargâhlarda bulunan esirlerin miktarı, rütbeleri, sınıfı, sağlık durumları, neye muhtaç oldukları soruluyordu. Rusya’ya gitmek üzere Kopenhag’ı terk etmeden önce, bu sorularımızdan bir kaçına cevap alınmış ve alman ce­ vaplar hemen Kızılay Merkezi’ne takdim edilmişti. Gelen cevapların ekserisinde kötü sağlık şartlarından ve hastaların çokluğundan şikâyet edilip en çok elbiseye ihtiyaç­ ları olduğu bildiriliyordu. Bu bildirme üzerine Prusya Harbiye Nezareti’ne, söz verilmiş elbiselerin bir an önce gönderilmesini rica ederek te’kitnâmeler yazmaktan başka bir şey yapamıyordum. Çünkü Rusya ile İskandinavya arasında eşya nakliyatı ko­ nusunda bir hayli engelle karşılaşmaktan başka, gönderilecek eş­ yanın yerine ulaşması da asla temin edilemediğinden, doğrudan doğruya elbiselik kumaşlar satın alınmasına ve onların gönde­ rilmesine kalkışmak çok tehlikeli bir teşebbüs olacaktı. Bundan başka, Danimarka’dan yün mensucat ihracı İngilizler tarafından menedilmiş olduğu gibi İsveç’te mensucatın kahtlığmdan dolayı zaten elde edilmesi ve satın alınması imkân haricinde idi.

1.7. Nakdî Yardımların Gönderilmesi Rusya’daki esirlerimize bir kaç yol ile nakdî yardımda bu­ lunmak mümkündü. Birincisi: Posta ve banka ile akçe havale etmek; İkincisi: Danimarka veya İsveç Kızılhaçları vasıtasıyla her bir zabit veya nefere birer birer para göndermek; Üçtincüsü: Bu Kızılhaç'lardan her ikisine veya yalnız birisine külliyetlice bir meblağ verip onun teşkilatı vasıtasıyla Rus karargâhlarında bulu­ nan Osmanlı l 'siıîerine dağıtmak.


Rusya*da Esaret Hayatı

Rusya’nın malum halinden dolayı hiçbir teminat mevcut olmadığından bankalar almıyor, cüz’i miktarda mebaliğ bile postaya emniyet olunamıyordu. Binaenaleyh banka ve posta ile havalelerde bulunmadım. Yalnız birkaç kişiye posta ile kitap ve resim malzemeleri gönderdim ise de onların da gönderilen kimselere ulaşmış olduklarına dair bir haber alamadım. İkinci usûlu bir sistem olarak kabul etmek için, benim nezdimde bü­ tün karargâhların ve esirlerimizin isimleri, ihtiyacı, çok açık bir şekilde bilinmek ve ona göre göndermek ve dağıtmak gerekirdi. Yeterli bilgi mevcut olmadığından, bu yolda dağıtım mümkün olamayacaktı. Mümkün olsa bile, Kızılhaçların buna müsaade edecekleri şüpheliydi. Ancak isim ve adresleri bilinen birkaç esi­ re İsveç ve Danimarka Kızılhaçları vasıtasıyla belirli miktarda nakdî yardım gönderdim. Bunlardan da Moskova’da Mehmet Ali Paşa’ya gönderilen iki yüz elli Danimarka Kıronunun adresine ulaşmadığını, Moskova’da bizzat Mehmet Ali Paşadan işittim. Tek pratik çare, üçüncü usûlu kabul etmek olacaktı. Bunun için Kızlayın nakdi yardımlarını İsveç ve Danimarka Kızılhaçları va­ sıtasıyla göndermek yollarını araştırdım. Rusya’ya akçe gönde­ rilmesinde İsveç yolunun daha uygun şartlar taşıdığını Kızılay Esirler Şubesi Müdüründen işitmiş olduğumdan ve Danimarka ve İsveç Kızılhaçları idare ve memurlarıyla temasımda, İkinci­ sinin daha çok vasıtalara ve daha mükemmel teşkilata sahip ol­ ması dolayısıyla iyi netice verdiğinden, o zamanın akçe piyasasınca yaklaşık yüzbin ruble edecek olan kırkdörtbin Danimarka Kıronunu, Rusya’da Osmanlı Esirlerine dağıtılmak üzere İsveç Kızılhaçına 12 Kanun-ı evvel 1917 tarihinde teslim ettim. Dani­ marka Kızılhaçıyla irtibatı devam ettirebilmek ve hareket şekli­ ni tecrübe eylemek üzere ona da yaklaşık kırk bin rubleye denk olan yirmibin Danimarka Kıronunu aynı maksatla 31 Kânun*l evvel 1917 tarihinde verdim. Bahsedilen miktar Osmanlı esir­ lerine bir defaya mahsus olarak zabitlere ellişer ve nelerlere ve küçük zabitlere onar rubleden Kızılay hediyesi suretiyle dağıtıla­ caktı. Bu dağıtma şekli Esirler Şubesi Müdür’ü İzzet Bey’le ko­ nuşularak kararlaştırılmıştı. Kızılhaçlara teslim olunan meblâğın karargâhlara ulaştırılıp dağıtıldığı haber alındıktan sonra, ikinci


Yusuf Akçura

defa dağıtıma sıra gelecekti. Ve birinci dağıtımın yapılmasında, İsveç ve Danimarka Kızılhaçlarından hangisinin verilen sözü yerine getirmeye kadir teşkilata sahip olduğu da anlaşılmış bu­ lunacaktı. (Birinci defa tevziat icrası için İsveç Salibi ile edilen muhaberat, Melfuf Numara: 5- Danimarka Salibi ile edilen mu­ haberat, Melfiıf Numara:6). İki Şimal Kızılhaçına bahsedilen yardımların teslim olunma­ sını müteakip. Rüsya’da Osmanlı Esirleri bulunan karargâhların kıdemli zabitlerine tarafımdan mektuplar yazılarak, kendileri için Kızılayın nakdî yardımı gönderilmiş olduğunu ve ulaştığı haberinin bana bildirilmesi gereğine işaret edilmişti. Rusya’ya ulaşıp, karargâhlarla haberleşmem temin edildik­ ten sonra anlaşıldı ki İsveç Kızılhaçı yerine getirdiği görevi, Da­ nimarka Kızılhaçmdan biraz daha iyi yerine getirebilmiştir. İsveç Kızılhaç’ı, kendisine verilen kırkdörtbin kıronu biraz gecikmeyle Petrograd’da Delegesi Vonnestrum’a göndermiş ve Rus Rublesini evvelce zan ettiğinden daha pahalıya satın altığı için Pelrograd Delegeliğine ancak yirmibeş, yüzonbeş, doksanallı ruble olarak ayrı ayrı havale edebilmiştir. Bununla beraber Rusya’da bulunan İsveç Kızılhaç delege­ lerinden ekserisi esirlerinize yardım dağıtımında birçok faaliyet göstermişlerdir; ancak bazılar ile, mesela Sibirya’da Genel Mü­ fettişleri olan Kont Bunda ile, nakdî yardım konusunda meydana gelen gecikmeden dolayı telgrafnâmeler gönderilmesine gerek duyulmuştur. Rusya’da bulunduğum esnada, bütün Rusya ve Sibirya’yı içine alacak şekilde Osmanlı Kızılay Delegeleri Şebekesi oluştu­ rup, o şebeke vasıtasıyla, yani daha seri ve emin bir yolla, nakdî yardım ve sairenin esirlerimize ulaştırılmasını ve bu teşkilatın kurulmasında yerli Müslüman Türklerden hayli istifade oluna­ bileceğini düşündüm ise de, bahsedilen teşkilatın Müslüman Türklerden görülebilecek her türlü yardıma rağmen, yine de çok pahalıya mal olacağını düşünerek, Osmanlı Kızılayı yardımının karargâhlara mevcut İsveç Kızılhaç’ı vasıtasıyla gönderilmesin­ de devamı daha uygun buldum. Ve ileride arz olunacağı üzere, Osmanlı esirlerine gönderilmek ve dağıtılmak için İsveç Kızıl­


Rusya ’da Esaret Hayatı

haç’ına, Petrograd’da iken de birkaç defa gerekli meblağı ver­ dim. Geçen açıklamalardan İskandinavya’dan esirlerimize nakdî yardımın gönderilmesi ancak Kızılhaçlar vasıtasıyla mümkün ol­ duğu görülmektedir.

1.8. Hediye Yiyecek Paketleri Alman ve AvusturyalIlar esirlerine küçük paketler içinde, et, pirinç, yağ, sigara gibi yenip içilecek şeyler gönderiyorlardı. Kopenhag’da bir özel şube açan Hamburg Alman Kızılhaç Cemi­ yeti, en ziyade bu hediye paketleri hazırlama ve gönderme işi ile meşguldü. Bu kuruluş, masrafı tarafımızdan karşılandığı taktir­ de, böyle hediye paketlerinin Osmanlı esirlerine de gönderilebi­ leceğini belirtti. Bunun üzerine Esirler Şubesi Müdürü îzzet Bey adı geçen kuruluşa onbeşbin Danimarka Kıronu havale vererek tereyağı ve sığır etinden oluşan hediye paketlerinin gönderilme­ sini talep eyledi. Hızlı ve düzenli hareket ettiğine inandığımız Avrupanın resmî ve gayrı resmi kuruluşlarının Birinci Dünya Savaşı tesiriyle takip ve tekitsiz iş görmekte seri hareket etmediğine birkaç haftalık tecrübemle kanaat getirmiş olduğumdan, bu hediye paketlerinin gönderilmesindeki gecikmeyi his ederek birkaç defa maslahatın te’kidine gerek görmüştüm. Bununla beraber, Rusya’da iken pa­ ketlerin hiçbir karargâha ulaşmadığını öğrenmekle hayrette kal­ dım. Rusaya’dan dönüşümde, Hamburg Alman Kızılhaç’ı Ko­ penhag Şubesinden açıklama isteğime karşı aldığım mektupta, yağ ve etlerin yarı yoldan geri döndüğü ifade olunursa da kendi­ lerine havale ettiğimiz onbeşbin kıronun bankadan asla çekilme­ miş olunması, bu ifadenin sıhhatında tereddüdümü mucip olarak, hayretimi arttırmıştır. Bu konudaki haberleşmeler (Melfûf Nu­ mara: 7) bu raporuma eklenmiştir. Şunu da derhal ilaveye lüzum görüyorum ki esasen Rus­ ya’daki esirlerimizin 1917 senesiyle 1918 senesi başlarında yiyeceğe değil akçeye ve giyeceklere ihtiyaçları olduğunu ve binaenaleyh gerçek ihtiyacı iyi atılamamak yüzünden yiyecek


Yusuf Akçııra

paketleri göndermeye kalkışmış olduğumuzu ечііипш ııı duru­ munu anladıktan sonra anladığımdan, hayli pıdudiMt m il olacak bahsi geçen paketlerin gönderilmeyip, havale оіііціііп akçenin bankada mahfuz kalması kanaatimce теп іааіітіл duba uygun gelmiştir. Alman Kızılhaç’ı sipariş olunan hediye paketin un göndere­ memiş ise de 7 Numaralı Ekte görüleceği ilzen* r-uıl....... için ellişer yunğa ile bin adet iğneyi Rusya’ya güııdcıunşiıı

1.9. Kafkasya’ya Delege Heyetinin Gönderilmesi ve Raporu Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey, ilk del'ıı Ukanılm avyıı'ya geldiği zaman Rusya’da bulunan Osmanlı esiılcııvlr I ınkıye'de bulunan Rus esirlerini ziyaret ederek yardımda bulunmak üze­ re Danimarka Kızılhaçmdan iki heyetin kalbilikli Pıı.va ve Türkiye’ye gönderilmesi meselesini adı gcçcıı ki/ılhuçla gö­ rüşerek kararlaştırmış ve Kopenhag’da benim de bulunduğum bir toplantıda bu karar uygulamaya konulmaya başlanmak Os­ manlI Kızılayı hesabına Rusya’ya gidecek M ösyö hıık.r.ic Niskiyulid Dubnizun ile Doktor Larsiye gerekli lalımın \eı dinişti. İzzet Bey İstanbul’a dönüşünde bu işin takibi ve adı geçene tahsis olunan meblağ yeterli gelmediği taktirdi1 bu 1,. için Da­ nimarka Kızılhaçı’na akçe verilmesi görevi bana lıın ile olun­ muştu. Türkiye’ye gidecek Doktor Martini llevet'ı. kupenhag Konferansına gelmiş Osmanlı Delegeleriyle beraber I 'М / senesi Teşrin-i evvel sonunda memleketimize gelmiş ise de, Kasleniskiyulid ? heyeti beraber gecikmeyle 19 Teşriıı-i suni l‘M7 tari­ hinde Rusya’ya gitmiştir. Ben Kopenhag’da iken, Danimarka Kızılhaçı’nın talebine mebni, Kasteniskiyulid ? heyeti namına adı geçen Kızılhaç’a beş yüz elli Danimarka Kıroııu teslim ettim. 12Kanun-ısani 1918’daPetrograd’a ulaştığım zaman Mösyö Kasteniskiyulid ? ile arkadaşının henüz orada bulunup, yollardaki zorluklar ve tercüman bulamamış olmak gibi pek de ehemmiyeti olmayan sebeplere dayanarak Kafkasya’ya gitmekte bahaneler aradıklarını görmüş ve bu gördüklerimi tafsilen Kızılay merkezi­


Rusya ’da Esaret Hayatı

ne arz etmiştim. Nihayet Şubat ortalarında bu heyet Kafkasya’ya gidebildi. Ve 25 Mayısta dönüşünde beraber getirdiği belgeler ve esir mektupları Moskova Osmanlı Elçiliği Kuryesiyle Kızı­ lay Merkezine gönderildi. Bilahare heyetin resmi raporu elime ulaştı. Bu raporun diğer bir nüshası da Danimarka Kızılhaçı ta­ rafından doğrudan doğruya Kızılay Merkezine takdim edilmiştir. Raporun mütalaasından anlaşılacağına göre heyet, seyahatinin asıl hedefi olan Nâıkin Adası’na ve Bakü’ye kadar gidememiş ise de, Kafkasya’da bulunan Osmanlı Esirlerine bir hayli yardım etmiş; ve özellikle Osmanlı Esirlerinin, Türklere hasım bazı yerli kabilelerin hakimiyetinde ve idaresinde bırakılmış olmasından dolayı uğradıkları zulüm ve işkenceleri bizzat görerek tarafsızca ve cesurca takrir ve tesbit eylemiştir. Doktor Martini Heyetinin Türkiye’de bulunan Rus esirle­ rini ve karargâhlarını ziyaret ederek verdiği raporu da gördüm. Bu raporda Osmanlı memurları tarafından Rus esirlerine edilen muamele ve Rus esirlerininin esaret hayatları detaylı bir şekilde açıklanmaktadır. Mösyö Kasteniskiyulid ? ve Doktor Martini’nin Raporları karşılaştırılarak okunacak olursa, iki düşman devlet ve milletin aldıkları esirlere nasıl baktıkları, ne yaptıkları tarafsız bir millete mensup bir şefkat kuruluşu delegesinin şehadeliyle sabit olmuş olacaktır. Karşılaştırma neticesi devlet ve milleti­ mizin çok lehine çıkıyor. Kızılhaçlar Genel Merkezi tarafından Jonev’de neşr olunan mecmuada, bahsedilen raporların yayınla­ nıp yayınlanmadığına dair bilgim yoktur. Henüz yayınlanmamış­ sa yayınlanmasına çalışmalıdır. Bundan başka, Osmanlı Kızılayı bu iki raporu, icap ederse biraz kısaltarak kendi hesabına da ayrı­ ca bastırıp yayınlamalıdır.

1.10. İsveç Himayesi - Alman ve Tttrk Esirlerine Eşit Muamele Temini Türkiye-Rusya siyasi ilişkilerinin kesilmesinden sonra Rusya’da bulunan Osmanlı vatandaşlarının menfaatlerinin ko­ runması İspanya Devleti’ne havale olunmuş ve Petrograd İspan­ ya Elçiliği nezdinde bir Osmanlı memuru da bırakılmıştı. Ben


Yusuf Akçura

daha İskandinavya’da iken, Rusya da İspanya Elçiliğinin mev­ cut vasıtaları, bilhassa esirler meselesinde Osmanlı menfaatle­ rini ciddi bir şekilde korumayadığına inanmıştım. İspanya'ııın Sibirya’da hiçbir Konsolosu yoktu. Koca Rusya İmparatorlu­ ğunda da ancak üç fahri Konsolosu bulunup, Kızılhaç’ı veya diğer esirlere yardım teşkilatı ise büsbütün ortadan kalkınıştı. İsveç ve Danimarka Hükümetleri Almanya ve Avusturya-Ma­ caristan Devletleri vatandaş ve esirlerinin Rusya’da himayesini ve onlara gerekli yardımı yerine getirmiş olduklarından l'elrograd Elçiliklerinde sırf adı geçen devletler vatandaş ve esirlerin işleriyle meşgul olmak üzere В Şubesi namını verdikleri bir özel şube açmışlar ve vatandaş ve esirlerin çoklukla bulundukları yer­ lere bir nevi konsoloslar göndermişler. Bundan başka, İsveç ve Danimarka’nın, Rusya’nın bilhassa esirler kararhagı olan mın­ tıkalarda delegeleri bulunan Kızılhaçlan de mevcut idi. Ihı iki devletten İsveç, daha bol bir kredi ile Almanların menfaatlerini koruma işini yerine getirdiğinden, her türlü teşkilatı, Dnniınarka’nınkine nisbeten daha muntazam ve mükemmel görünüyor­ du. Bu meseleye dair işitttiklerim ve gördüklerime dayanarak, Rusya’da bulunan esirlerimize ve diğer vatandaşlara, kıyasla az masrafla çok yardım edilmesi, esirlerimizin menfaatlerinin korunmasının İsveç Hükûmeti’ne bırakılması ile mümkün ola­ bileceğine inandım. Kanaatimce Rusya’da Osmanlı Esirlerinin menfaatlerini korumak İsveç Hükûmeti’ne kabul ettirilmeli ve adı geçen hükümetin koruması altında bulunan Alman Esirlerini nasıl himaye ve onlara nasıl yardım ediyorsa, Osmanlı Esirlerine de aynı koruma ve yardımı yerine getirme esası teminat altına alınmalıydı. Evvelce müttefikimiz Almanya ile bu konuda uyuş­ mak ve Almanya Hükûmet’i tarafından İsveç Hükûmeti’ııe bu yolda tebligat gönderilmesi gerekiyordu. Bir defa böyle bir tebli­ gat gönderilirse, zaten karışıklıklar içinde bulunan Rusya'da bir­ birine çok karışmış olan müttefik esirlerinden Almanlara edilen yardımların hemen aynısı Osmanlı Esirlerine de temin edilmiş olabilirdi. Osmanlı Kızılayı da yardımları İsveç Hükümetiyle ta­ bii olarak alakadar olan İsveç Kızılhaç’ı vasıtasıyla gönderilip dağıtılmakta olduğundan, koruma ve yardım işinin bir düzene


Rusya 'da Esaret Hayatı

sokulması başarılmış olacaktı. Bütün bu görüşlerimi günü günü­ ne Kızılay Genel Merkezine yazarak Osmanlı Hükümeti katında dahi bu gibi teşebbüslerde bulunulmasını rica eyledim. Görüş­ lerim kabule şayan görülmüş ve Genel Merkezimiz tarafından Hükümetimize, Almanya Hükümeti nezdinde teşebbüslerde bu­ lunarak, bu hükümetin de bu işe taraftar olması temin edilmiştir. Kızılay Delegesinin bu müracaatı neticesi olacaktır ki İspanya Hükûmeti’nin de bu işe taraftarlığıyla Rusya’da Osmanlı Esirle­ rinin korunması işi İsveç I lükıımeti tarafından yerine getirilmesi kabul olundu. Ve İsveç I lariciye Nezaretinden Petrograd İsveç Elçiliğine ve elçiliğin bilhassa esir işleriyle meşgul В Şubesine, Osmanlı Esirlerine de tıpkı Almanya Esirlerine edilen himaye ve yardımın yerine getirilmesi için talimat verildi ve İsveç Elçiliği В Şubesi Delegeleri tarafından bu talimata göre hareket edildi. Osmanlı Esirlerine Almanya Esirleri gibi muamele edilmek fikri genellikle İsveç Delegcleleri Şebekesinde yayıldı. Osmanlı Esir­ lerinin mühim bir kısmı, sırf bu yüzden iyi yardım gördüler. Ve bu yardımın masrafı -zannederim- kısmen Alman sermayesinden çıktı. Açıklanan faydalara nazaran Kızılay Delegelerinin bu k* nudaki tesbiti ve Kızılay Merkezinin bu fikir ve mütalaayı llthttj ile Osmanlı Hükümetine kabul ettirmesi cidden hayırlı blrlf ot* muş demektir.

1.11. Osmanlı Kızılay Cemiyetine Dair Gazetelerle Neşriyat Osmanlı Devleti ve vatandaşları hakkında çok sınırlı bilgiye sahip olan İsveç ve Danimarka vatandaşlarına Osmanlı Kızılay Cemiyet’i ve bu cemiyetin savaş ve barış zamanlarında yerine getirdiği hizmetler hakkında biraz bilgi vererek OsmanlIların İnsanî ve şefkat yönünden yüksek özelliklere sahip olduklarına bir nebze inandırmak için Stockholm ve Kopenhag Günlük Ga­ zetelerinden bazılarına röportaj tarzında makaleler neşrettirildi; ve bu makalelerin yer aldığı gazeteler günü gününe Genel Mer­ keze takdim olundu.


Yusuf Akçura

2- RUSYA’DA 2.1. Almanya’dan Geçerek Rusya’ya Varış; Alman Kızılayından Alman Meblağlar 1918 senesi Kanûn-ı sani başında, Stockholm’da iken Kı­ zılay Genel Merkezinden Rusya’ya gidecek Osmanlı Elçilik Heyeti’ne Osmanlı Kızılay Delegesi sıfatıyla katılmam hakkında telgraf emrini aldım. Elçilik Heyetiyle görüşmelerimiz neticesin­ de Rusya’ya banka ve sair bir vasıta ile akçe celbi zor olacağı an­ laşıldığından ve Rusya’da markın rubleye tahvili şartları da açık olarak bilinmediğinden o esnada Berlin’de bulunan Maliye Nazı­ rımız Cavid Beyefendinin delaletiyle Türk-Alman Kızılayı hesa­ bına Doçe Bank’tan yirmibin Rus Çar Rublesi ve otuzbin Alman Markı alındı. Ve Doçe Bank beher rubleyi iki marktan hesap ede­ rek verdi. Petrograd’a geldikten sonra gördüm ki Rusya’da mar­ kın rubleye tahvili hali hazırda resmen yasaklanmış ise de güya gizli olarak bu iş devam olunmakta ve bir Alman Markı’na bir ruble verilmekte ve hatta markın gittikçe de fırlayacağı da söy­ lenmektedir. Bunun üzerine mevcut marklarımı azar azar rubleye tahvil ederek sarf etmeyi uygun buldum. Ve mevcut rublelerimi Doçe Bank’a iade imkânını temin ricasıyla Berlin Osmanlı Elçi­ liğine bir telgrafname çektim. Ve sonra bir mektup gönderdim. Lâkin Doçe Bank, bahsedilen meblağın Doçe Bank’tan bir ruble­ ye İki mark hesabıyla alınmış olduğunu öne sürerek geri ödemeÜ yinaşmndı. 1919 senesi Berlin’e dönüşümde yine bu meseleyi rotllltm da, hiç bir netice elde etmek mümkün olmadı. Bu konudaki haberleşmeler bu raporumun ekindedir. (Hesab-ı Evrak MOiblteil- Bankalar Dosyası No: 4.5) İki Devre Benim Rusya’da Delegelik ettiğim zaman -ki 13 Kanûn-ı sani sene 1918’den 1 Şubat sene 1919’a kadar yaklaşık 14 aydır. İki devreye ayrılır: Birinci devrede Petrograd Ve Moskova’da Osmanlı Elçi­ liğiyle beraber bulunduğum ve Brestlitofski Görüşmeleri ke­ sintiye uğrayıp Elçilik heyetinin Petrograd’ı terk ettiği esnada


Rusya ’da Esaret Hayatı

Kâtibim Nuri Bey’le yalnız kaldığım zaman; ikinci devre Berliğa ? Havzasında ilişip kalan esirlerimizin gönderilmesini temin arzusuyla Avrupai Rusya’nın Şarkına ettiğim seyahat esnasında, Moskova’dan ayrılıp Kâtibim Cemal Efendi ile yine kendi başıma kalmaya mecbur olduğum ve oradan kurtulup İskandinavya’ya döndüğüm devredir.

2.2.Birinci Devre 2.2.1. Birinci Devre’de Yerine Getirmeğe Çalıştığım Vazifeler Bu devrede iki tür iş vardı: Birisi, esirlerin değiştirilmesi ve mümkün oldukça Rusya’da durumlannı düzeltmek ve rahatları temin için gerekli şartların oluşturulması hakkındaki maddelerin görüşüldüğü komisyonda Osmanlı Kızılay Delegesi sıfatıyla bu­ lunarak görüşmelere katılmak; diğeri İskandinavya’da iken baş­ ladığım vazifeye devam etmek. Esirlerimizin aileleriyle süratle yazışmalarını temine çalışmak; bulundukları yerleri, miktarla­ rını, hallerini, ihtiyaçlarını öğrenmek; onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını hafifleştirmeye uğraşmak, yani onlara nakdî yardım ve kitap ve gazete göndermekle gönüllerini almaya, hatırlarını teselliye uğraşmak; Osmanlı Esirlerinin ahval ve ihtiyacatına Rusya’da sakin Müslüman Türklerin dikkatlerini çekip şefkat ve merhamet etmelerini sağlamak için uğraşmak.

2.2.2. Esirler Komisyonundaki Görüşmeler Petrograd’da Harbiye Nezareti’nin büyük ve muhteşem bir salonunda toplanmakta olan bu komisyona, Alman, Avusturya-Macaristan ve Bulgar Elçiliklerinin bütün üyeleriyle bera­ ber, Osmanlı Elçilik Heyeti de eksiksiz katılıyordu. Ve Payitaht Moskova’ya geçince Komisyon Esir İşleri Komiserliği Dairesin­ de toplanmaya başladı. Bu diplomatlar ve hukukçular meclisinde Rusya Sovyetler Hükûmeti’ni yaşlıca bir doktor ile Darü’l-funûn


Yusuf Akçura

talebesi kılıklı ve uzun saçlı birçok gençler temsil ediyordu. Ko­ misyon hemen her gün toplanıyor ve bazen sabahlı akşamlı iki oturum akdediyordu. Almanya Elçisi Kont Demirbııh, komisyon­ da nadiren bulunuyordu. Bizim Osmanlı Elçisi Demirbah gibi hareket etmeyi vakara daha uygun buluyordu. Avusturya Elçilik Heyetinin reisi Konsül General ünvanına sahip olduğundan her oturuma düzenli gelirdi. Bulgar Elçisi, elçi olmasına rağmen en devamlılarındandı. Bu komisyonun görüşme konusu, hasta esirlerin biran önce memleketlerine iadesi için esaslar karşılaştırmak ve pratik vası­ talar bulmak, Rusya ve müttefiklerinin karargAhlurında bulunan esirlerin mümkün olan refahım temin için ne yapılmak lazım geldiğini ve mesela esirlere verilen maaşların kesilmesinin caiz olup olmadığını tayin etmek, nihayet hasta olan olmayan bütün esirlemm değiştirilmesi şartlarını kararlaştırmak gibi meseleler­ den ibaretti. Lâkin komisyon, asıl bu meselelerin hallinden ziyade, diğer bir işle uğraşıp duruyor ve bunun için görüşmelerden görünürde pek az netice çıkıyor gibi görünüyordu. Komisyonun Rus Bol­ şevik Üyesi, bu görüşmeleri iyi bir vesile kabul ederek, memle­ ketlerinde bulunan, AvusturyalI ve Macar Esirlerinin neferlerine, kendilerini kurtarmaya gelmiş heyet üyelerinin, neferleri zabit­ lerden aşağı tuttuğunu, zabitlere nisbetle nelerlere ikinci, üçüncü derecede ehemmiyet verdiğini izhar ve isbat etmek ve böylece maksatlarına hizmet eden propaganda yapmak istiyorlardı. Müt­ tefikler ise komisyonda bu propaganda nutuklarına karşı uzun uzun müdafaalarda bulunmakla beraber, asıl gayret ve himmet­ lerini Rus doktorlarının ve küçük memurlarının belirli bir ücret karşılığındaki yardımlarıyla esirlerinin çoğunu hasta göstererek, hasta kafileleri oluşturup biran önce sınır dışına çıkartmaya ve aynı zamanda iç karışıklıklardan istifade ederek şahsî gayretleri sayesinde vatan yoluna çıkanların seyahatini her suretle kolay­ laştırmaya sarfetmekte idiler. Birçok adama, geniş ve muntazam bir teşkilata, büyük masraflara bağlı olan bu işleri bizim Osmanlı Heyeti tabiiki kendi kuvvetiyle yapmıyordu. Hatta AvusturyaMacaristanlıların bu husustaki faaliyeti de Almanlardan çok aşa-


Rusya *da Esaret Hayatı

ğı idi. Bununla beraber Osmanlı Esirlerinin de bir miktarı, daha Petrograd’da görüşmeler devam ederken hasta kafileleriyle veya kendi teşebbüsleriyle memlekete döndüler. Rusya’da idare me­ kanizmasının tamamen bozulmuş olmasından, ve şahsî gayretle­ riyle gidenlerin zaten isimlerini kayda imkân bulunmamasından dolayı, bu sırada memlekete dönenlerin sayılarını araştırıp tesbit etmek mümkün olamamıştır. Komisyonun ekser görüşmelerinde esas metin, Kopenhag Esirler Konferansında kabul olunan ve fakat Konferansa iştirak etmiş hükümetlerin henüz kesin olarak kabul etmediği anlaşma­ lar idi. Bunun üzerine enine boyuna saatlerce konuşulan mese­ leler, Alman neferlerinin terbiyesini, amirlerine itaat ve hürmet hissini ihlal edebilecek vadiye sapınca, suskun sayılan Alman za­ bitlerin bile çok uzun ve çok hararetli nutuklar vermesine sebep oluyordu. Esirleri pek az olan Bulgarlarla sözleri pek az olan biz, söze pek az karışıyorduk. Bununla beraber, bir gün, ben de söz söylemek hevesimi yenemedim. Görüşme, daha doğrusu müca­ dele esir neferlerin esir zabitlerine hizmet etmelerinin caiz olup olmaması meselesi üzerine cereyan ediyordu. Ben “İslam bütün müminleri kardeş görür, İslamiyette sınıf farkı yoktur; ekseriye­ ti İslam olan Osmanlı Ordusunda, nefer ve zabitler arasında bir kardeşlik hissi vardır. Ve nefer, sırf yaşlı bir kardaşına, bir ağa­ beyine yardım arzusu hissiyle hizmet eder; Osmanlı neferiyle za­ bitlerinin birbirine muamelesi, daima kardeşcesinedir. Genç bir askerin yaşlı bir silah arkadaşına hiç bir mecburiyet olmadan, sırf kendi arzusuyla yardım ve hizmetine neden mani olunmalıdır? müddeası üzerene fikrimi bina ederek bir hayli söylendim. Mukaddemesinden dolayı olacak, nutkum Alman müttefiklerimizin pek de hoşuna gitmedi. Fakat görüşmelerin neticesinde, neferle­ rin kendi isteğiyle, yahut belirli bir ücret karşılığında zabitlerine hizmeti caiz görüldü. Zannımca Esirler komisyonunun görüşmelerinden en çok istifade eden, biz yani müttefikler değildik, asıl Rus Bolşevikleri istifade ettiler: Komisyonun üyesi Almanların ve özellikle Alman zabitlerinin, Esir Almanları pek bariz bir surette nefer ve zabit diye ikiye ayırarak zabitlerin istirahati, neferlerinkinden


Yusuf Akçura

göze çarpacak kadar farklı bir surette temin kastıyla irad ettikle­ ri uzun, hararetli fakat az mantıki nutukları Bolşeviklerin esirler arasında propagandaları için pek kiymetli belge teşkil ediyordu. Ve Bolşevikler bundan istifadede tabii olarak kusur etmemişler. Rusya’daki Alman Esirlerinin kısmen Bolşevikliğe temayülün­ de, bu Petrograd Esirler Komisyonu Görüşmelerinin de tesiri do­ kunmuş olduğunu zan edenlerdenim. Brest-litofsk Görüşmeleri kesintiye uğradığı /aman, orada­ ki kararlar gereğince başlayan Petrograd Görüşmeleri henüz son bulmamıştı. Yalnız dört anlaşma imzalanıp (Melliıl: S) görüşme­ lerin diğer kısımları ertelendi. Ve Müttefik Elçilik Heyetlerinin Moskova’ya dönüşünde görüşmelere tekrar başlanıldı. Ve bu es­ nada hasta ve hasta olmayan esirlerin sevkiyatı daha fazla yapı­ lıyordu. Ve sevkiyat işlerini Osmanlı Harbiye Nezareti Delegesi Hakkı Bey’le onun tesis ettiği dört beş kişilik bir heyet yerine getirdi. Ben Şark’a gittiğim zaman görüşmeler henüz devam edi­ yordu.

2.2.3. Osmanlı Esirleri İle Tekrar Görüşmeler ve Yerli Türk Gazetelerin Bu Konudaki Yardımları, Esir Mektuplarının Memleketlerine ve Aile Mektuplarının Esirlere Ulaşması Petrograd’a gelir gelmez, bildiğim karargâhlara mektuplar göndererek İskandinavya’dan Petrograd’a geldiğimi ve bundan böyle talep ve ihtiyaçlarına dair yeni adresime müracaatları ge­ rektiğini, daha önce olduğu gibi memleketle haberleşmelerine aracı olacağımı beyan ile İskandinavya’dan gönderilen kitap ve paketlerin ulaşıp ulaşmadığını ve Şimal Kızılhaç'larının yardım­ larına başlayıp başlamadıklarını öğrenmek istediğim gibi, yerli Türk gazeteleri vasıtasıyla da Petrograd’a bir Osmanlı Kızılay Delegesinin gelmiş olduğunu neşr ve ilan ettirdim. Yerli gazetele­ rin bu konudaki neşriyatı, daha önce Kızılay Merkezi’ne takdim ve gönderildi. Karargâhlardan cevap mektupları almakta gecik­ medim ve hatta nisbeten yakın bir karargâh olan Kosturma’dan esirlerin en kıdemlisi olan Binbaşı Asım Bey, bir teğmen arka­


Rusya ’da Esaret Hayatı

daşıyla bizzat geldi, ihtiyaçlarını bildirdi ve adı geçen karargâha Moskova Müslüman Yardım Komitesi vasıtasıyla derhal nakdî yardım gönderildi. Karargâhlara müracaatımdan bir iki hafta sonra memlekete gönderilmek talebiyle esirlerden mektuplar da gelmeye başla­ dı. Bu mektupları, Osmanlı Elçilik Heyetinin resmî mektupları taşıyan Alman Kuryesiyle, Berlin Osmanlı Elçiliğine ve oradan İstanbul’a, Osmanlı Kızılayına gönderiyordum. Ve aynı yol ile esirlere gelen mektupları da karargâhlara Rus Postasıyla ulaştı­ rıyordum. Bu suretle Rusya’daki esirlerimiz ile memleketteki aileleri arasında, İskandinavya yolundan daha seri ve belki daha munta­ zam bir haberleşme ve yazışma yolu açılmış oldu.

2.2.4. Osmanlı Esirleri ve Diğer Bütün Esirlerin Rusyadaki Halleri Gerek karargâhlarla haberleşme neticesinde, gerekse diğer yollarla elde ettiğim bilgilere göre, Rusya’da bulunan bütün esir­ lerin o sıralarda içinde bulundukları durum şöylece özetlenebilir: Petrograd’da “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği”nin tesi­ sini yani hakim kuvvetin nisbeten mutedil sosyalistler elinden alınarak Sosyalistler, yani Bolşevikler eline geçmesini müteakip, Rusya’da mevcut esirlerin tamamı resmen serbest bırakılmış­ lardır. Esirler böylece her türlü kayıttan kurtulunca Cumhuriyet Hükümeti bunların hayat ve maişetlerini temin vazifesini üzerin­ den atmıştır. Esir de diğer fertler gibi serbest çalışıp ve hayatıyla hayatını ve geçimini kazansın, denerek, eski hükümet zamanında esirlere verilen belirli miktardaki maaş tamamen kesilmiş ve an­ cak iş bulamamak dolayısıyla karargâhlarda ikamete mecburiyet gören esirlere, zabit ve nefer gözetilmeksizin bir miktar erzak verilmekte devam olunmuştur. Fakat, bu kararlar, karargâhların tamamında aynı intizam ve kesinlikte uygulanmamış, Kızıl Ordu efradından tayin olunan karargâh kumandanlarının tabiiyeti ka­ rarların tatbikinde mühim bir amil olmuş ve Sovyetler İdaresinin ilanından biraz sonra ötede beride yeniden yeniye hükümetler


Yusuf Akçura

oluştuğundan iş karıştıkça karışmıştır. Sovyetler Cumhuriyetinin bahsedilen kararlarından zabitler tabii olarak neferlerden daha ziyade zarar görmüşlerdir. Serbestlik elde eden nelerler, öteye beriye dağılarak, amelelik, esnaflık, hatta küçük nisbette harp ticareti etmeye koyulmuş ve böylece hayat ve maişetini az çok temine muvaffak olmuştur. Hatta içlerinden açıkgöz olup da esaret döneminde biraz Rus­ ça öğrenmiş olanları biraz para bile kazanmıştır. Zabitlere gelin­ ce, onlardan da çalışarak ticarete atılanlar büsbütün yok değilse de, çoğunluğu karargâhlarda kalmayı tercih etmiştir. Sovyetler Cumhuriyeti askerî ve mülkî memurlarının çoğunluğu kendi prensiplerine uyarak neferlere zabitlerden daha iyi muamele et­ mekte bulunduklarından, zabitler neferlerin sahip olduğu hareket serbestisine tamamen mazhar olamamışlardır. Hununla beraber isteyenler karargâhlarından çıkıp evlere yerleşmişler ve hatta pek kolaylıkla bulundukları şehirleri de terk edebilmişlerdir. Evvelce akçeleri olmayan ve bir iş görmeye de kabi Iiyeti veya hayata nazarı müsait bulunmayan zabitler, Rus Hükümetinden erzak ve maaş almayınca hayat ve maişetlerini ancak kendi hükümetleri veya kendi milletleri tarafından gönderilen yardım­ larla temin edebilecek bir hale düşmüşlerdir.

2.2.5. Kızılaydan Zabit ve Neferlere AylıkTahsisi Osmanlı Hükümeti tarafından Osmanlı Esirlerine mahsus maaş mevcut olmadığından Rusya Hükûmet’i tarafından mahsus erzak ve maaş da kesilince, çok sıkıntıya düştüklerini göz önüne alınarak, Osmanlı Hükümetinin Rusya’daki temsilcisi olan Elçi Beyefendi ve Harbiye Nezareti Delegesi olan Paşa ile istişare edilerek zabit ve neferlere Osmanlı Kızılayı tarafından bir defaya mahsus olarak dağıtmakta olduğumuz nakdî yardımın yeterli ol­ mayacağına kanaat getirdik. Ve bundan böyle İsveç Hükümeti’nin ve İsveç Kızılhaçı’nın Delegeleri vasıtasıyla aydan aya zabitlere ellişer ve neferlere onar rubleden ibaret nakdî yardımların da­ ğıtılmasına karar verdik. Tarafımdan İsveç Kızılhaçı Genel De­ legesine bu yolda talimat verildiği gibi bu masrafa karşılık ge­


Rusya ’da Esaret Hayatı

rekli meblağın verilmesine başlandı. Osmanlı Esirleri bulunan karargâhlara, bu kararlar bildirildi ve Kızılay Merkezi’ne dahi durum arz olundu.

2.2.6. Verilen Talimatın Tatbik Şeklini Takip Zarureti Kızılhaçlann yapmayı üzerlerine aldıkları vazifeleri tamamen yapıp yapmadıklarını araştırıp kararlaştırılan hususların tatbik olunup olmadığını -tıpkı Şark'ta olduğu gibi - takip luzûmuna, birkaç tecrübe neticesinde kanaat getirdim. Kafkasya’ya gidecek Kasteniskiyulid ? Heyeti’nin Petrograd’dan hareketini az çok tacil etmesi, özellikle Kızılay Delegesinin bu işi yerinde ısrarla takip ve hatta belirli vazifesi dışında sayılabilecek hizmet ve yar­ dımları bu heyet yerine getirmesiyle mümkün olabilmiş midir? Mesela: Tercüman Heyeti böyle muamelesini gecikme sebebi olarak göstermekle, tercüman arayıp bulmak işini üzerime aldım birkaç gün içinde bulup verdim. İsveç Kızılhaçı’na Stockholm’da iken verilen meblağ Rusya’ya geldiğim zaman daha Petrograd’a havale olunmuş değildi. Takip neticesinde gönderildi. Danimarka Kızılhaçı’na Kopenhag’da verdiğim akçe de aynı suretle havale ettirildi. Bu meblağların Petrograd Mezkezlerinden yerel delegeliklere ulaştı­ rılması nisbeten kolaylıkla yerine getiriliyor idiyse de delegelerin dağıtımı gerçekleştirmeleri, genellikle, yine benim takibatıma ve bu konuda haberleşmelerime lüzum bırakıyordu. Petrograd İsveç Kızılhaç’ı Delegeleri ile bu yolda vaki olan haberleşmelerimden iki örnek bu rapora ilişiktir.(Numara: 9)

2.2.7. Esirlerimizin Bulundukları Yerleri, Sayılarını İsim ve Künyelerini Öğrenmek Ekser karargâhlarla haberleşme sağlanınca, o karargâhların bulundukları yerler bilindiği gibi oralarda kalan zabit esirlerin isimlerini ve künyelerini, ve bazı yerlerde neferlerin sayıları da da haberleşilerek öğrenmek mümkün oldu. Fakat Sibirya’daki


Yusuf Akçura

karargâhların bazılarından isim listeleri gelmedi, ancak sayıla­ rını rakam ile bildirdiler. Zabit listeleri gelen karargâhlarından çoğu nefer isimlerini göndermediler. Haberleşme ile zabit ve neferlerin sayıları doğru bir şekilde bildiğim karargâhlara dair bilgilerin özetini bildiren listeyi düzenleyerek Moskova’dan 19 Haziran 1918 tarih ve 8 Numaralı Raporuma ek olarak Kı­ zılay Genel Merkezine takdim etmiştim. Bütün karargâhların isim listeleri toplandıktan sonra, adı geçen isimleri de bir def­ ter halinde İstanbul’a göndermek düşüncesinde idim. Takat bu maksadımı yerine getirmeden önce ayrıllmış olduğumdan ve Osmanlı Hükümetinin Rusya ile ilişkileri de o aralık kesintiye uğramış olduğundan, tasarladığım defteri, bu sefer dönüşümde dosya halinde, Genel Merkeze takdim ettim Bu dosyada, Sibir­ ya Karargâhlarının ekserisi noksandır, çünkü mükerrer lalep ve temenniye rağmen isim listelerini göndermediler, gdnderdilerse bile yalda kaybolup benim elime ulaşmadı.

2.2.8. Esirlere Kitap ve Gazete Gönderilmesi ve Teselli Mektupları Esir karargâhlarından bazıları kendi para ve teşebbüsleri ile Rusya’da çıkan Türkçe gazateleri zaten alıyorlardı. Ben de ga­ zete idarehanelerine ve kitapçılara açık bir mektupla müracaat ederek Osmanlı Esirlerine kitap ve gazete göndermelerini rica ettim ve aynı zamanda Moskova ve Kazan'da satın aldığım ki­ tapları, ya bizzat veya dolaylı yollarla dağıttım. Genellikle posta ile gönderilen kitap ve gazeteler kaybolduğundan bu şekilde ha­ reket etmedim. Genellikle esirlerimizde kitaba fazla merak görmedim. Bu yüzden nisbeten az miktarda kitap alınıp dağıtılmıştır. Esirler kitap ve gazete okumaktan ziyade mekktuplaşmadan hoşlanıyor­ lardı. Kızılay Delegesiyle Esir Karargâh Kumandanları ve genel­ likle esirler arasında cereyan eden haberleşmeler bine yakındır ve delegelik mektuplaşma esnasında elinden geldiği kadar esirle­ rin gönüllerini hoş tutmaya çalışmıştır.


Rusya ’da Esaret Hayatı

2.2.9. Esirlere Yapılan Nakdî Yardımlar Kızılayın Osmanlı Esirlerine nakdî yardımı yukarıda izah edildiği üzere evvela bir defaya mahsus olmak üzere İsveç ve Danimarka Kızılhaçları vasıtasıyla gönderilip dağıtılan her bir zabite elli, her bir nefere on rubleden ibaret yardımdı. Daha sonra 1918 senesi Nisanından itibaren de aylık yardım tarzına gerek görülerek aydan aya her bir zabite elli ve her bir nefere (küçük zabitler nefer kabul ediliyordu) on ruble verilmesi için İsveç В Şubesi Delegelerine ve İsveç Kızılhaç’ı memurlarına talimat verildi. Nakdî yardımlar Kızılhaçlar vasıtasıyla dağıtıldığı gibi, Petrograd ve Moskova’dan gelip geçen Osmanlı Esirlerine, biz­ zat Kızılay Delegeliği tarafından verilmekte idi. Bundan başka Kızılay Delegesi, Koşturma, Kazan, Simberiski, Şamara, Ufa vilayetlerindeki seyahati esnasında dahi karargâhlarda ve yolda karşılaştığı Osmanlı Esirlerine nakdî yar­ dım dağıtmıştır. Nakdî yardımların bu şekilde dağıtılmasında esas elli ve on ruble kalmış ise de bazen mesela şahsî gayretleriyle memleketine gitmekte olan esirler gibi ciddi ihtiyaçları açık olanlara tabiiki dalıu fazla nakdî yardımda bulunulmuştur. Kızılay Delegesinin İskandinavya ve Rusya’da bizzat veya dolaylı olarak Osmanlı Esirlerine dağıttığı nakdî yardımların miktarı, hesap cetvellerinden anlaşılacağı üzere birmilyonyüzbin rubledir. Fakat Osmanlı Esirlerinin, Osmanlı Milletinden aldığı nakdî yardımlar, bu miktardan çok fazladır; çünkü Kızılayın adı geçen yardımından başka, Harbiye Nezareti Delegesi Binbaşı Hakkı Bey yardımları teslim ettiği İsveç Hariciye Nezaretinin В Şubesi ve Alman Esir Komisyonları, Alman Esirleriyle birlikte Osmanlı Esirlerine yardımda bulunulmuştur. Ve bunlara ilaveten esirler karargâhları pek sıkıştıkça, kendiliklerinden yerli Müslümanlardan borç para almışlardır. Bu borç para alma meselesi haber alınca her ay bir zabite elli ve bir nefere on rubleden fazla gelecek miktarda borçlanma yapılmamasını ve bu borçlanma­ ların da ancak, diğer kaynaklardan yardım gelmediğinden çok zor durumlara düşüldüğü zamanlara hasr edilmesini aksi taktir­ de Kızılay’ın bu borçların ödenmesine kefil olmayacağını bildi­


YusufAkçııra

rildim. Bütün bu yardımlara, bir de yerli Müslümanların husûsi yardımları eklenmelidir. Bu yardımların miktarını hakkıyla tah­ min etmek mümkün olmamakla beraber, bir kaç yüzbin ruble tu­ tacağı şüphesizdir.

2.2.10. Rusya’da Sakin Müslüman-Türk Tatarların Osmanlı Esirlerine Yardımları Rusya’da sakin Müslümanlar, yani Şimal Türkleri, Osmanlı Esirlerine her türlü ve bir çok yardımda bulunmuşlardır. Daha Çar İdaresi devam ederken bile bazı yerlerde Esirlere Yardım Komiteleri teşkil ederek, yakınlarındaki karargâhlara bilhassa erzak vermek suretiyle yardım ettikleri gibi kendi gayretleriyle karargâhlardan çıkıp memleketlerine dönen müteşebbis ve cesur esirlerimize her türlü kolaylığı sağlamış ve nakdî ve fikrî yardım­ larını esirgememişlerdir. Ve bu şekildeki yardımlarından dolayı bazı Müslümanlar Çar Hükûmet’i tarafından ceznyıı bile çarptı­ rılmışlardır. Mesela: İhsan Paşa’nın memlekete dönüşünde fiilen yardımda bulundukları zannıyla Tobolsk’un muteber ve namdar tüccarlarından Miftahüddin Buharayef Efendi ile Petrograd Ule­ masından Lutfi İshak Efendi birkaç ay tutuklu kalmışlardır. Ben daha İskandinavya’da iken Moskova’da kurulan “Türk Esirlerine Yardım Komitesi” adlı kuruluş ile münasebete giriş­ miştim. O zaman bu kuruluş Kafkasya’ya giden İsveç Kızılhaç’ı Heyeti’ne soru kâğıtları bastırmak ve Kafkasya’da bulunan Müs­ lüman kuruluşlarına dair bilgi vermek gibi yardımlarda bulun­ muştu. Rusya’ya girişimden sonra, esirlerimize yardım işiyle meş­ gul Türk-Tatar Kuruluşlarının çoğunluğuyla haberle-şebildim. Haberleştiğim kuruluşlar şunlardır: 1- Moskova Milli Şurası Huzurunda Türk Esirlerine Yardım Komitesi 2- Simber Vilayeti Müslümanları Şurası Türk Esirlerine Yar­ dım Komisyonu 3- Simber Vilayeti Türk Esirlerine Yardım Kadınlar Cemiyeti 4- Tombuk Müslüman Hayır Cemiyeti


Rusya ’da Esaret Hayatı

5- Ufa’da Türk Esirlerine Yardım Komitesi 6- Kazan’da Türk Esirlerine Yardım Cemiyeti 7- Saritin’de Müslüman Hayır Cemiyet Nezaretinde Yardım Komisyonu 8- Kosturma’da Türk Esirlerine Yardım Komitesi 9- Orenburg Müslüman Komiserliği Huzurunda Esir Türklere Yardım Komitesi 10- Tümen’de Müslüman Esirlere Yardım Şubesi 11- Tobolsk’ta Müslüman Esirlere Yardım Cemiyeti 12- Penza Vilayeti Müslümanları Milli Şurası Huzurunda Türk Esirlere Yardım Komitesi 13- Yekateryinburg’ta Türk Esirlerine Yardım Komisyonu 14- Çalayı’da ? Türk Esirlerine Yardım Komisyonu 15- Nijni Novğorad’da Türk Esirlerine Yardım Cemiyeti 16- İsterhan’da Türk Esirlerine Yardım Komitesi Bu kuruluşların Kızılay Delegelerine ettikleri yardım, kendi dairelerinde bulunan esirlerin miktarına, ahvaline dair bilgi ver­ mek oldu. Ve bazıları vasıtasıyla, esirlerimize nakdî yardımlar gönderilip dağıtıldı. Asıl esirlere ettikleri hizmet ise, erzak dağıt­ mak, bazen nakden yardım etmek olmuştur. Mesela Ufa’da Türk Esirlerine Yardım Komitesi, üç dört ay zarfında, on beş, yirmibin rublelik erzak satın alıp esirlerin yiyeceklerini arttırıp takviye­ ye çalışmışlardır. Moskova’da Türk Esirlerine Yardım Komite­ si, bayramlarda esirleri toplayıp yedirmiş, içirmiş ve hediyeler dağıtmıştır. Kazan’da Türk Esirlerine Yardım Cemiyeti zabit esirlerden bazılarını, karargâhlardan alıp tüccar evlerine yerleş­ tirmiş ve geçimlerini kısmen sağlamışlardır. Rusya Müslümanla­ rının Millî îdarelerini tanzim devresinde kurulan Petrograd Millî Vilayeti’nin Milli Şurası husûsi adam çıkarıp, Koşturma ve Yatka ve Volvoğda Vilayetlerindeki karargâhlara sur’atle gönderilmesi gereken Kızılayın nakdî yardımlarını yerlerine ulaştırarak esirle­ re dağıtmıştır. Rusya’da çıkan Türkçe gazetelere gelince bütünü ağız birliği ederek Türk Esirlerine yardımın gereğini millettaşlarma sürekli tekrar etmişler ve Kızılay Delegesinin ilan ve mektuplarını gö­


Yusuf Akçura

nüllü olarak yayınlamışlardır. Bu gazetelerin neşriyatı örnekle­ rinden bazıları vaktiyle Kızılay Merkezi’ne takdim ve irsal olun­ muştu. Genellikle denilebilir ki Rusya’da sakin Müsliiman-Türk Ta­ tarlar, dindaş ve ırkdaşları olan Osmanlı Esirlerine karşı kardeş­ lik vazifesini tamamen değilse bile kısmen yerine getirmişlerdir, tane ve yardım komitelerinin yardım derecesini iyice öğrenip ona göre bir hulasa meydana getirmek için mezkur komitelerin icraat ve yardımlarını bildiren raporlarını matbuat vasıtasıy­ la (Melfüf Numara: 10) neşretmişlerse de o aralık Şark Seya­ hatine çıktığımdan hiçbir rapor alamadım. Ancak daha evvelce Yekateryinburg’dan gönderilmiş olan bir hesap cetvelini örnek olarak ekte gönderiyorum .(Numara: 11)

2.2.11. Koşturma Karargâhını Ziyaret Esirlerimizin karargâhlardaki hayatını bizzat görüp anlamak için Rusya’da seyahatin çeşitli zorluklara rağmen. Koşturma ve Volvoğda gibi başkente nisbeten yakın vilayetlerde bulunan bir iki karargâhı ve dağınık esirleri ziyaret maksadıyla 1918 senesi Mart sonlarında Petrograd’dan ayrıldım. Koşturma Vilayetinde bulunan Çoğalama nam şehre varıp bir hayli araştırmadan sonra, o karargâhda bulunan Osmanlı Esirlerinin iiç gün önce Sibirya’ya sevk edilmiş olduğunu öğrendim; şehrin en büyük memuru olan Bolşevik Komiserinin bile, bir kaç yerden telefonla sorup anla­ madan bu konuda kesin cevap verememesi, Rusya’da idare işle­ rinin ne derecelerde karışık olduğuna açık bir delil olsa gerektir. Koşturma Esir Karargâhını ziyaret ettim. Vaktiyle bu ziya­ retimden bahseden raporumda uzun uzadıya arz ettiğim vecihle, zabitlerin ekserisi şehrin rakı imalathanesinde yerleştirilmişti. Fakat bazıları masrafı üzerine alarak şehirde istedikleri evlerde kira ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki üç kilometre uzak me­ safede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misafir olmuş­ lardır. Kürt ülemasından ve Milis zabitlerinden (Said Nursî) bir zat’ta köyün camiinde ikamet ediyordu. Koşturma Belediye Hastahanelerinde altı zabit ile üç nefer


Rusya 'da Esaret Hayatı

hastanede yatarak tedavi görüyordu. Rakı imalathanesi yeni ve iyi yapılmış büyük kârgir bir bina idi. İkamet için değil imalat için inşa edilmiş olmakla beraber, yeni ve hayli temiz ve mun­ tazam idi. Geniş ve oldukça ferah bir odaya karyolalarını dizmiş esir zabitler çok şikâyet etmiyorlardı. Zabitlere hizmet eden bir kaç neferden başka nefer yoktu. Karargâhın kapısında nöbetçi bulunmakla beraber girip çıkması serbestti. Burada oturmak iste­ meyenler masrafı göze alırlarsa diğer bir yere taşınabiliyorlardı. Neferler, kendilerine verilen serbestiden istifade ve geçimlerini temin için dağılmışlardır. Rus Hükümet’i zabitlere yiyecek, içecek hiçbir şey vermi­ yordu. Yalnız kendi tasarrufları, ailelerinden gelebilen meblağ, nihayet Kızılay ve yerli Müslümanların yardımları ile geçini­ yorlardı. Koşturma Hastahaneleri çok havadar ve güneşe nazır yüksek mevkilere sağlık şartlarına uyularak yapılmış binalardı. Müdürleri olan General Rütbesinde askerî doktor, vazifesinin yükseklik ve ehemmiyeti anlayan kıdemli ve gayretli bir zat idi. Hastalara cidden iyi bakılıyordu, iyi yediriliyordu, her şey temizdi. Hastaların tamamı hoşnut ve müteşekkir idiler. Ben de gördüklerimden memnun olarak çıktım ve müdüre tebrik ve teşekkiirlrerimi arz ettim. Kosturma’da bulunan Delege Rodburg, İsveç Kızılhaçı’nın Rusya’da bulunan delegelerinin en gayretlilerinden idi. Osmanlı Esirleriyle de ciddi meşgul oluyordu. Düzenli bir şekilde nakdî yardımda bulunuyordu. Elbiselerini, ayakabılarını tamir ettirmek için sanaat sahibi Alman ve Macar Esirleri kullanarak küçük bir imalathane bile açmıştı. Elhasıl, Koşturma Karargâhını ziyaretimde, o zaman orada bulunan Osmanlı Esirlerinin hayat şartlarının mektuplarından anladığım kadar ağır olmadığını görüp hayli müteselli ve mem­ nun oldum. Koşturma Vilayetinden Volvoğda Vilayetine geçtim. Vilayet Merkezi olan Volvoğda Şehrinde araya araya ancak iki esir ne­ ferimizi bulabildim. Buranın İsveç В Şubesi Delegesi Elküvist, ? İsveç Kızılhaç Delegesinden ziyade bizim esirlere muhabbet ve alakadarlık gösteriyordu. Ondan şehrin Müslüman esnafından


Yusuf Akçura

anladım ki ara sıra Volvoğda’dan gelip geçen Osmanlı Esirleri oluyormuş. Bu vilayette Osmanlı Esirlerinin bulunduğu Tutma ve Nikolsk Karargâhlarına gitmek yol bulunmamasından dolayı - ilkbahar başlayıp karlar erimiş ve yolları su basmıştı- mümkün olamadı.

2.2.12. Osmanlı Elçiliğinin Dönüşü-Alman Sevkiyat Komisyonları-Alman Merkezi Komisyonunda Osmanlı Harbiye Nezareti Delegesi Brest-litofski Antlaşması imzalanıp, Rusya ile merkezi dev­ letler ve müttefikleri arasında barışın kararlaştırılmasını müteakip Osmanlı Heyeti Elçiliği Rusya’ya döndü ve o sırada Sovyetler Cumhuriyetinin başkenti Petrograd’dan Moskova’ya nakledil­ miş olduğundan Osmanlı Elçilik Heyeti tabii olarak Moskova’da ikameti tercih etti. Osmanlı Elçilik Heyetinin dönmesinden biraz evvel Alman Elçilik Heyeti de Rusya’ya dönmüş ve bu heyetle beraber Rusya’daki Alman Esirlerinin Almanya’ya iade işleriyle meşgul olmak üzere bir başkomisyon ve on yedi tali komisyon­ dan oluşan sevk ve esirleri iade heyetleri gelmişti. Alman Elçi­ liğiyle Alman Esirleri İade Başkomisyonu da Moskova’da yer­ leşti; tali komisyonlar ise peyderpey Alman Esirlerinin çoklukla bulunduğu bölgelere gidiyorlardı. Osmanlı Hükümeti ile Alman Hükûmet’i arasında vaki olan itilaf ve karar gereğince Osmanlı Esirlerinin de memleketlerine sevk ve iade işleri adı geçen Alman Komisyonları tarafından ye­ rine getirilecekti. Ve bu karara binaen Alman Başkomisyonun da Osmanlı Harbiye Nezareti’nin Delegesi aza sıfatıyla Topçu Bin­ başılarından Hakkı Bey de Osmanlı Elçilik Heyeti Moskova’ya gelmişti. Pek geniş olan Rusya’da idarenin bozulmuş olduğunu göz önüne alan Osmanlı Kızılay Delegesi, Rusya’ya varmasını müte­ akip Osmanlı Esirlerinin azami derecede istirahatlerini ve azami süratle memlekete gönderilmelerini temin için Alman Esirlerinin bir kısmı gibi kabul edilerek Alman Esirleri için alınacak tedbir­ lerin onlar içinde alınmasından başka pratik ve güvenli bir yolun


Rusya ’da Esaret Hayatı

bulunamayacağım, Osmanlı Kızılay Merkezi’ne yazmış ve El­ çilik Heyetinde askerî delege olan Mirliva Remzi Paşa’ya defa­ larca beyan eylemişti. Adı geçen tarafından bu konuda gerekli makamlara keyfiyet ar z olunmuştur. Bu cihetle Alman Komisyonlarının Türk Esir­ lerin işleriyle de uğraşmaya hükümetleri tarafından emir almış olmaları ve bu komisyonların merkez ve nazımı olacak Başkomisyonunda bilhassa Osmanlı Esirlerinin çıkarlarını müdafaa etmek üzere bir Osmanlı Binbaşısının da üye sıfatıyla bulunma­ sı, esirlerimizin süratli ve düzenli sevkiyatını mümkün oldukça temin edeceği düşüncesiyle tabiî olarak memnuniyetimi mucip oldu.

2.2.13. Osmanlı Harbiye Nezareti Delegesiyle Osmanlı Kızılay Delegesi Arasında Ortak Çalışma ve Görev Taksimi Kızılay Delegeliği tarafından Rusya’da bulunan Osmanlı Esirlerinin miktarına, bulundukları yerlerle ilgili bir cetvel ile bir harita hazırlanıp Osmanlı Harbiye Nezareti Delegesine verildiği gibi sözlü olarak da kendisine gerekli bilgilerin tamamı verildi. Esirlerin işleriyle ilgilenen kimselerin bir arada bulunması, işleri kolaylaştıracağından, Almanların Esirler Başkomisyonunun bu­ lunduğu daireye komşu bir yer tutulup, bir nevi Osmanlı Esirler Dairesi oluşturuldu. Ve esirlerimize ait işleri de Hakkı Bey’le aramızda mümkün olduğu kadar iş bölümü yaparak kolaylaştır­ mak istedik. İstanbul’dan Hakkı beraber gelen İhtiyat Zabiti Atıf Efendi ile Rus Ordusu Emekli Miralaylarından Yusuf Sırtlan Bey ve bir Rusyalı Alman, esirlerden Doktor Yüzbaşı İbrahim Efendi, Harbiye Nezareti Delegeliğine görevli olarak hizmet ediyorlardı. Ben de ara sıra geçici memur sıfatıyla Moskova Darü’l-funûn ta­ lebesinden Alim Efendi’yi istihdam ettiğim gibi, esir kafilelerine Moskova’dan hudûda kadar refakat etmek için Kızılay Hemşire­ si kadroları oluşturdum. Bunlardan ikisi Moskova Tıp Şubesi’nin son sınıfından Hatime ve Akkâğız isimli hemşirelerdi. Ücüncüsü de muallimelerden Rukiye hemşire idi.


Yusuf Akçura

Binbaşı Hakkı Bey Alman Başkomisyonunun bazı oturum­ larında hazır bulunuyor ve komisyonda Osmanlı Esirlerinin menfaatini müdafaaya çalışıyordu. Esirlerin Alman Komisyon­ ları vasıtasıyla karargâhlardan tahliyesi, şevkleri, Moskova’ya vardıklarında yolluk verilmesi ve tarafımdan, esirlere verilmesi önceden kararlaştırılmış aylık maaşların Harbiye Nezareti meb­ lağından Alman Komisyonları vasıtasıyla dağıtılması, memleke­ te gönderilen esirlerin isim listeleri oluşturulup, birer suretinin Osmanlı Kızılay Merkezi’ne verilmesi kaydıyla. Harbiye Neza­ retine gönderilmesi Harbiye Nezareti Delegeliğinin görevlerin­ den sayılabildi. Memlekete dönen esirlerin Moskova’dan geçenlerine Kızılay hediyesi dağıtmak, esir kafilelerine sınıra birer hemşire refakat ile onların maddî ve manevî ihtiyaçlarını mümkün olduğu kadar temin etmek ve sağlık işlerini kontrol ettirmek, karargâhlara Kı­ zılay hediyeleri ve kitaplar göndermek, ölen esirlerin isim liste­ lerini düzenleyerek İstanbul’a göndermek, esirlere yardım mak­ sadıyla oluşan Müslüman Cemiyetleri ile haberleşme ve onları hizmet ve yardıma teşvik eylemek, Osmanlı Esirlerinin ailele­ riyle mektuplaşmalarını sağlamak, Kızılay Merkezinden sorulan samlar dolayısıyla veya bizzat tarafımdan bilinmesi gereken işler ve husûslar hakkında Rus makamlarıyla haberleşme ve nihayet Kızılhaçlarla ilişkiler, Osmanlı Kızılay Delegeliğinin görevlerin­ den kabul edildi. Petrograd’da iken başlanıp hala devam eden esirlerin deği­ şimi ve durumlarını iyileştirme meselesi ile ilgili görüşmelerde bulunmakla, Moskova’dan geçip memlekete giden esirlerimizin uğurlanmalarında hazır bulunmak ve karargâhlarla haberleşmek ise ortak görevlerdendi. Bununla beraber, Kızılay Delegelisinin önceden Rusya’ya gelmiş bulunması hasebiyle karargâhlar çoğu işlerde bana müracaat ettiklerinden karargâhlarla haberleşme işi en ziyade Kızılay Delegeliği hissesine düşüyor demekti.


Rusya ’da Esaret Hayatı

2.2.14. Osmanlı Esirlerinin İşlerinin İsveç Hariciye Nezareti Şubesinden ve İsveç Kızılhaçından, Alman Sevkiyat Komiserlerine Geçmesi ve Kızılay Sermayesinin Alman Başkomisyonu Kasasına Nakli Osmanlı Esirlerinin menfaatlerini koruma ve onlara yardım hususları başlıca İsveç Hariciye Nezareti’ne ve İsveç Kızılhaçına bırakıldığı yukarıda açıklanmıştı. Alman Sevkiyat Komi­ serlerinin gelmesi üzerine Alman Esirler işini İsveç Hariciye Nezareti’nin Rusya’da esir işleriyle meşgul В Şubesinden ve İs­ veç Kızılhaçından alarak kendi komiserlerine verdiler. Artık iş kalmadığı için İsveç Petrograd Elçiliği nezdindeki В Şubesi faaliyetlerine son verdi. İsveç Kızılhaçı da bazı dele­ gelerini geri çağırmakla işlerini sınırlandırmaya başladı. Elçilik Heyeti ile istişare ederek, ben de Osmanlı Esirlerine ait bütün işlerin ve hususların Alman Komisyonlarına bırakılması ve Os­ manlI Kızılay Sermayesinden olan meblağın Alman Başkomis­ yonu Kasasına nakli hakkında В Şubesine ve İsveç Kızılhaçı Petrograd Delegeliğine talimat verdim. Aynı zamanda Alman Başkomisyonuna yazdığını tahrirat ile В Şubesinden alacakları meblağın Kızılaya ait olmasından dolayı Osmanlı Harbiye Ne­ zareti sermayesiyle karıştın lmamasmı da ayrıca tenbih eyledim. Talimatım gereği tamamıyla yerine getirildi.

2.2.15. Esirler Sevkiyatında Almanlarla Kararlaştırılan Esas ve Bunun Tatbiki Derecesi Alman Sevkiyat Komisyonları, Alman Esirleriyle birlik­ te Osmanlı Esirlerini de sevk edeceklerdi; sevk şartları farksız olacaktı. Karargâh mevcudunun nisbeti, sevkiyat nisbetinde ölçü tutulacak, yani her karargâhta Osmanlı Esirleri, mevcudun yüzde kaçı ise, her sevkiyat kafilesinde dahi sevk olunan Osmanlı Har­ biye Esirleri kafile mevcudunun yüzde aynı miktarı olacaktı. Bu esas Osmanlı Harbiye Nezareti ve Kızılay Delegeleri ile Alman Başkomisyon’u arasında resmen kararlaştırılmıştı. Fakat, maale­ sef, Alman müttefiklerimiz bu esası, her tarafta aynı doğruluk ve


Yusuf Akçura

vefa ile tatbik etmemişler; Rusyanın durumu sürekli karışmakta ve Garp Cephesinde Almanların vaziyeti gittikçe çetinleşmekte olduğundan kendi esirlerini biran evvel memlekete gönderme­ ye çalışıyor ve bizim esirlere o kadar ehemmiyet vermiyorlardı. Sevkiyat başlandıktan iki üç ay sonra, alman kararların hilafına Osmanlı Esirlerinin belirli bir oranda sevk edilmediklerini anla­ dığımdan bu mesele doğrudan doğruya görevlerimden sayılma­ makla beraber, Osmanlı Elçiliği Başkanma bir sureti ekli mektu­ bu (Melfuf, Nomro:129) yazıp takdim etmeyi genel görevlerin dışında bulmadım. Bu mektup üzerine gerek Askerî Delege Remzi Paşa, gerekse Harbiye Nezareti Delegesi Hakkı Bey’e Alman Başkomisyonu Reisi, beyan olunan oransızlığın, Alman Esirlerinin şahsî teşeb­ büsleriyle karargâhları bizzat terk edip gitmelerinden kaynaklan­ dığını iddia eder mudafaatta bulunmuş ise de, bunun işin gerçeği­ ne tamamen uygun olduğunu zan etmiyorum. Gerçekten Alman Esirlerinde şahsî teşebbüsün Osmanlı Esirlerinden fazla olduğu inkâr edilemese de, Alman Komisyonlarının bu teşebbüsleri, bil­ hassa nakdî yardımda bulunmak suretiyle, teşci’ edip kolaylaştır­ dığı kesin bir gerçektir. Elçilik Heyetinin müracaatından sonra, Alman Komisyonla­ rının biraz daha adaletli davrandıklarını zan ediyorum.

2.2.16. Vehteloğa ve Varnadin Karargâhlarındaki Esirlerimizi Kendi Vasıtalarımızla Sevk Koşturma Vilayetinde olup bir türlü tahliye olunamayan ve Yerel Hükûmet’in muamelelerinden pek şikayetçi bulunan Var­ nadin ve Vehteloğa karargâhlarını ziyaret ve oradaki esirlerimize bir miktar nakdî yardım ile kitap ve hediyeler dağıtmak üzere Hatime ve Rukiye Hemşireleri Kızılay namına gönderdiğimiz gibi nihayet o iki karargâhın tahliye ve şevklerine emir ve müsa­ ade alarak Kızılay Delegeliğinde geçici kâtiplik görevini yapan İhtiyat Zabiti Ali Haydar Efendiyi de, Harbiye Delegeliği namına ve Sovyet Hükûmeti’nin Esir İşleri Komiserliğinden bir memur eşliğinde adı geçen karargâhlara gönderdik. Bu Komisyon vazi­


Rusya ’da Esaret Hayatı

fesini en güzel şekilde yapmaya yani her iki karargâhta mevcut Osmanlı Esirlerinin tamamını Moskova’ya getirip oradan mem­ lekete şevke muvaffak olmuştur.

2.2.17. Moskova’da Ramazan, Bayram ve Esirlere Ziyafet ve Hediyeler 1918 senesi Ramazanında Moskova’da bulunan elli üç esir Osmanlı Neferine Kızılay Delegesinin teşebbüs ve iştirakiyle yerli Müslümanlar bir iftar ziyafeti tertip ettiler. Ziyafet, Mos­ kova Türk-Tatar Mektebi’nin büyük binasında verildi. Hamurlu et suyu, etli pilav, komposto, çay ve bol francaladan oluşan bu iftardan esirlerimiz çok memnun kaldılar. Hele çay esnasında kendilerine dağıtılan sigara ve kibritler memnuniyetlerini daha da arttırdı. Okur yazarlarına Kur’an, kitap ve risaleler de hediye edildi. İftardan sonra mektebin havlusunda ta sabaha kadar, Ana­ dolu şarkıları söyleyip eğlendiler.Yemekleri Müslüman hanımla­ rı pişirmişlerdi. İftar esnasında ve iftardan sonra eğlenirken ka­ dın, erkek bir hayli Müslüman hazır bulundu. Ramazan Bayramı için ulaştığımız karargâhlara ve Moskova ile Petrograd’dan gelip geçecek esir kafilelerine dağıtılmak üzere bayram hediyeleri pa­ ketleri hazırladık. Gerek iftar ziyafeti, gerek bayram hediyeleri için un, et, pirinç, çay, kahve, şeker ve sairenin bir kısmı Alman Başkomisyonu anbanndan satın alındı. Bir kısmı Moskova TürkTatarları tarafından aynen hediye edildi. Sigaralarla kibritler ise Moskova İaşe Komiserliği’nin delaletiyle hükümetçe belirlenen fiyata satın alındı. Bayram hediyesi paketleri çay yahut kahve, şeker, kürek si­ gara ve kibritten oluşuyordu. Kızılay Hemşireleri bu erzakı bi­ rer birer ölçüp güzel paketçikler yaptılar ve paketlerin içerisine matbu birer bayram tebriği de koydular. Bu küçük hediyecikler, esirlerimizin cidden hoşuna gidiyordu. Bir kaçı tebrikleri sakla­ yıp memleketlerine götüreceklerini bile söylediler. Vamadin ve Vehteloğa Karargâhlarına bayram hediyelerini ve hediye kitapla­ rı iki hemşire ile gönderdim. Petrograd’dan geçenlere, Mülazım Cevad Efendi, Moskova’dan geçenlere bizzat kendim dağıttım.


Yusuf Akçura

2.3.İkinci Devre 2.3.1. Şark Vilayetlerine Gitmem Yukarıda arz ettiğim gibi, Almanlar bizim esirlerin şevkinde, anlaşmaya rağmen, adaletli davranmıyorlardı. Ve Volga Havza­ sında bulunan karargâhlarda, mesela Kazan’da mevcut, 15, 20 zabit bir türlü gelip çıkamıyorlardı. Moskova'nın Güneyinde bazı neferlerin ve sivillerin sevk olunmayarak kaldığı zan olunu­ yordu. Şark’tan, Kurucu Meclis Üyesi Komitesi Ilükûmeti’nin Çek-Slovak yardımcı birliklerine dayanan ordusu başarıyla iler­ liyor. Mesela: Krasnodvarsk Karargâhındaki Osmaıılı Esirleri ta Omsk’a kadar sevk olunmuşlar iken bu şehrin Çek-Slovak Müf­ rezeleri tarafından zabtı ve tekrar Krasnodovarsk'a geri gönderil­ meleriyle esaretlerinin devamınına sebep olmuştur. Bunun üzerine Osmanlı Elçilik Heyetinin Askerî Delege­ si Remzi Paşa ile Harbiye Nezareti Delegesi Hakkı Bey ve ben henüz gidip gelmek mümkün olan yerlerde kalmış esirlerimizi biran önce kendi vasıtalarımızla kurtarmak çarelerini düşündük. Kurucu Meclis ve Çek-Slovak Kuvvetlerinin sürekli ilerle­ dikleri ve Volga Havzasından ve özellikle Kazan'dan zabit esir­ lerimizi kurtarmak işini ben üzerime aldım. Hakkı Bey Güne­ ye gidecek oldu. Hatta Remzi Paşa bile gerkirse tehdit altında bulunan yerlerden bazılarına kendisinin gideceğini söyledi. Bu sıralarda Simberiski Şehri’nin zabt olunduğu ve Çek-Slovaklarm Kazan’a doğru yürüdükleri ve hatta Kazan’ın bile düştüğü ha­ berleri Moskova’ya geliyordu. Ekseriya mübalağalı haberler ulaşmış olduğundan, ben bunlara kulak asmadan. Nijni yoluyla Kazan’a yönelerek 28 Temmuz 1918’de Moskova’dan hareket ettim.

2.3.2.Nijni Novgorad’da Nijni Novgorad’da hiç bir Osmanlı Esiri kalmamış olduğu­ nu, Alman Tali Komisyonundan ve Osmanlı Esirlerine yardımla uğraşmış olan yerli Müslümanlardan öğrendim. Lâkin ara sıra


Rusya ’da Esaret Hayatı

Doğudan ve Kuzeyden gelerek, Batıya ve Güneye giden pera­ kende esirler görülmekte olduğundan gerekirse bu gibilere yar­ dımda bulunmak için yerli Müslümanların ileri gelenlerinden her yönden itimada şayan olan Abid ve Leyyin Efendiye bin ruble bıraktım. O günlerde Varnadin ve Vehteloğa’dan Nehir yoluyla ulaşmaları beklenen esirlerimizin, Çek-Slovak taarruzuna maruz Nijni’de alıkonmayarak derhal Moskova’ya sevk edilmelerini Alman Tali Komisyonuyla müzakere ederek kesin karara bağ­ ladıktan sonra Kazaıı'a varmak ve 30 Temmuz’da Kuzey Volga Havzasının merkezi olan bu önemli şehre ulaştım.

2.3.3. Kazan’da Alman Tali Komisyonu, Avusturya-Macar Esirler Komisyo­ nu, İsveç ve Danimarka Hlçilik me’murlan, Rus Hükûmeti’nin Esir ve Muhacirin Komisyonları ile görüşmelerim neticesinde Kazan ve civarında asker vc sivil bir miktar Osmanlı Esiri oldu­ ğunu öğrendim. Bunlardan birkaç neferin hastahanede ve Esirler Karargâhında yatıp kalktıkları ve büyük çoğunluğu şehir ve köy­ lerde dağınık halde yaşadıkları, kesin sayılarının hiçbir kayıtta olmadığı ve resmî makamlarca bilinmediği anlaşıldı. Miktarları­ nı ve isimlerini öğrenmek için, bizzat şehrin her tarafını aramak gerekiyordu. Bir kısmı köylere dağılmış bulunduğundan şehirde­ ki araştırmalar bile yeterli olmayacaktı.

2.З.З.1. Kazan’da Esir Karargâhı Evvela esir karargâhını ziyaret ettim. Şehirden dört beş kilo­ metre uzakta kurulan ve evvelce Rus Askerlerinin Yazlık Ordu­ gahı olan bu karargâhın havası temiz, her tarafı ağaçlık, manza­ rası güzel, yeri ferahtır. Etrafında tel örgü, çit falan gibi bir engel olmadıktan başka, karargâh sakinlerinin göz altında bulundukla­ rını andırır nöbetçi falan da yok idi. Karargâhın idaresi Rusların değil, esir Avusturya-Macarların elinde idi. Barakalar geniş ve oldukça temizdir. Fakat yazlık olarak bina edildiklerinden kışın mutlaka soğuk olacaktır. Kazan Sovyeti’nin Esirler ve Mühacirin


Yusuf Akçura

İdaresi, bu karargâhta yedi Osmanlı neferinin mevcut olduğunu haber vermiş iken, ziyaretim neticesinde hafif hastalara mahsus barakada biraz hasta bir Türk neferinden başka hiçbir Osman­ lInın mevcut olmadığı anlaşıldı. Bu küçük müşahede Rusların resmen verdikleri malumat ve haberlerin ne derece doğru olabi­ leceğine bir misal olabilir. Karargâh sakinlerinin ekserisi AvusturyalI ve Macarlardı. Bunların yiyecek ve içeceklerini Danimarka Elçiliği Memuru ile Avusturya-Macar Sevkiyat Komisyonu veriyorlardı. Ekmekleri yeterli miktarda olup, sabah akşam verdikleri elli patates ve la­ hana çorbası da yenmeyecek gibi değildi. Hastahaııede süt, tere­ yağı, beyaz ekmek et verildiğini gördüm. Bizim Türk neferine de tabi olarak aynı gıda veriliyordu. Ve neferimiz hayatından şikâyetçi değildi.

2.3.3.2. Kazan’da Esir Bulunan Hastahaneler Osmanlı Esirlerini aramak üzere, 3 Ağustosta şehrin hastahanelerini dolaştım. Bu hastahanelerin genelinin değil, hatta ayrı ayrı her birinin bir idare heyeti veya müdürü bulunup bulunmadı­ ğını bir türlü anlayamadım. Kazan’da Osmanlı Esirlerinden kaç hastanın varlığını bilen bir resmî mevki olmadıktan başka, has­ tahanelerin idare odalarında bile, kendi hastahanelerinde Türklerden hasta olup olmadığını haber verebilecek kimseye tesadüf olunmuyordu. Her hastahaneye, millet ve ordu ayırmaksızın, Rus, Macar, Türk, Alman ilaahir, esirleri yalnız isimleri kayd olunup mensup oldukları orduların işaretine bile gerek görülmeksizin yatırılmıştı. İsimleri genellikle yanlış yazıldığından isim listele­ rinde ciddi ve kesin bilgi alabilmek zordu. Binaenaleyh hastaha­ nelerin kovuşlarını birer birer dolaşarak “içinizde Türk neferi var mı?” diye bekçi gibi bağırıp aramaktan başka çare yoktu. Biz de bu iptidai usûle müracaat ettik; dolaştık, bağırdık, sorduk. Fakat hamd olsun hiçbir hasta Türk bulamadık. Anlaşıldı ki karargâh hastahanesinde gördüğümüz bir tek neferden başka hastahanelerde Türk esiri yoktur. Kazan’daki hastahanelerin idaresinin düzeni ve temizliği


Rusya ’da Esaret Hayatı

Kosturmadakilere nazaran çok kötüdür. İçeriye giren çıkan belli değildir. Doktorları arayıp bulmak zordur. Döşemeler, yatak çar­ şafları pistir. Yemek kaplarının itina ile yıkanmadığı da ayrıca göze çarpıyor.

2.3.3.3. Serbest Esirler Kazan’da bulunan Osmanlı Esirlerinin hemen hepsi Kazan’ın Müslüman Mahallerinde, serbest yaşamaktaydılar. Bunların za­ bit, sivil veya neferlerini ayırmak müşküldü. Bazı nefer veya çavuşlar zabit olduklarını iddia etmişler, bazı siviller kendileri­ ni asker diye göstermişler, bazı askerler de bilakis sivil demeyi daha uygun bulmuşlardır; bunların bir kısmı otellerde, bir kısmı evlerde, bir kısmı ise medreselerde yatıp kalıyorlardı. İçlerinde alış-veriş edenler, hizmete girenler olduğu gibi başıboş gezen­ ler ve böyle boşu boşuna dolaşarak Osmanlı Ordusunun şerefini hakkıyla muhafaza edemeyenler de yok değildi. Birkaç çavuş ve nefer mahalle bekçisi yazılmış, birkaç zabit ve nefer de “Kızıl Hassa”ya yani Bolşevik ordusuna kayd olunmuşlardır. Bir mik­ tarı Tatar köylerine dağılarak oralarda rençberliğe girmişler ve hatta rivayete göre bazıları köylerde evlenerek adeta yerleşmişler ve yerli Müslümanlar arasında eriyip gitmişlerdir. Bazıları da şe­ hirler, köyler arasında öteberi satarak geçiniyorlardı. Elhasıl bu havalideki Osmalı esirleri daima hareket halinde idi; geliyorlar, gidiyorlar, dağılıyorlar, toplanıyorlardı. Geçmiş beyanlardan anlaşılır ki Kazan ve civarında bulu­ nan Osmanlı esirlerinin sayısını tayin etmek imkân dışıdır. Bu­ nunla beraber yaklaşık bir rakam elde edebilmek için “Osmanlı Kızılay”ı Delegesinin Kızılay yardımı dağıtmakta olduğu habe­ rini etrafa yaydım; yardım almak için gelenleri kaydedecektim. Bazıları geldiler, yazıldılar ve yardım aldılar. Bazıları meşgale­ sini terk etmemeyi, gelip yazılmamayı tercih etti. Gelmeyenlerin künyelerini arkadaşlarından öğrenmek mümkün olmadı. Bütün bu zorluklara rağmen Kazan’da iken yetmiş altı Osmanlı Esiri’nin isimlerini ve bazılarının künyelerini kaydedebildim. Bunların bazıları zabit bazıları nefer ve sivil idi. Bir kısmı Kazan’da yer­


Yusuf Akçura

leşmiş gibi bulunuyor, bir kısmı ise ben orada iken Sibirya’dan gelip memlekete gidenleri teşkil ediyordu.

2.3.3.4. Kazan Tehlikede İken Esirlerin Kurtarılması Teşebbüsleri Kazan’a ulaşmamın beşinci günü (4 Ağustos 191X) Kazan’ın, Kurucu Meclis Azalan Hükümeti Ordusuyla Çek-Slovak Yar­ dımcı Kuvvetlerinin ciddi tehdidine maruz bulunduğu ortaya çıkmıştı. Moskova’da iken korkulan tehlike iyiden iyiye baş gös­ teriyor demekti. Kazan düşüp Osmanlı Esirleri Kurucu Meclis Hükümeti eline düşerse, tahliye ve şevkleri bir müddet mümkün olamayacaktı; çünkü bu hükümet Brest-litofski Antlaşmasını ret ediyordu. Buna binaen Alman ve Avusturya-Macaristan temsilci­ leri ile ben, bir dakika bile kaybedilmeksizin Kuzey Batıya şevk­ lerini, Sovyetler Hükûmet’i ile Müttefikin arasında talep ettik. Esirler sevk olununca biz de gidecektik. Fakat Kazan Bolşevik Hükümeti 5 Ağustos gününü boş yere kaybetti. İhtimal nakil vasıtalarını daha öncelikli ihtiyacatına kullanarak, esirleri sevk edemedi; ve bizi de tehlikenin o kadar yakın ve kat’i olmadığını söyleyerek avuttu.

2.3.3.5. Kazan Bombardımanı ve Esirlerin Sevkiyatı 6 Ağustos sabahı tehlike tahakkuk etmişti. Şarapnaller şehrin üzerinde patlıyordu. Biz bir daha hükümet nezdinde teşebbüs­ te bulunarak talebimizi tekrar ettik; esirlerin Volga’da işleyen gemilere bindirilmekte olduğunu söylediler. Fakat bilahare an­ laşıldı ki Volga Nehri’nin iskeleleri civan bombardıman altında bulunduğundan esirlerin gemilere bindirilmesi mümkün olama­ mış ve esirlerin tamamına kendi başlarının çaresine kendilerinin bakmaları tavsiye olunmuştur. Ertesi gün, ordugahtan giden esirlerin iki ateş arasında ka­ lıp bir çok kayıp verdikleri duyulduysa da araştırma neticesinde, hamd olsun, şayianın asılsız olduğu ortaya çıktı.


Rusya*da Esaret Hayatı

Karargâhta Osmanlı Esirleri mevcut olmadığından8* bu ka­ filede OsmanlIların bulunmaması icap ederse de Şehir Kuman­ danlığı 4-5 Ağustosta esirlerin tamamının karargâha toplanma­ sını emretmiş olduğundan bazılarının davete icabet etmiş olması muhtemeldi; fakat olaylar çok süratli devam ettiğinden kuman­ danın emrine itaatle karargâha giden Osmanlı esirlerinin pek az olduğunu zan ederim. Yalnız tutuklu bulunan yedi Osmanlı ne­ ferinin mahbesten karargâha götürülmüş olması kuvvetle muh­ temeldir.

2.3.3.6. Kazan’da Hükümet Değişikliği 6 Ağustos akşamı şehrin yakınında tüfenk mitralyüzü ateşi oluyordu. Osmanlı Kızılay Delegesi ve Alman, Macar ve Avus­ turya Esirler Komisyonları bugün şehri terk etmek istedilerse de başta esir sevkiyatı işiyle meşguliyet, sonraları cephelerde do­ laşan kumandanı arayıp bularak müsaade almaktaki zorluklar maksatların elde edilmesine mani oldu. Akşamüstü şehir dört ta­ raftan kuşatılmış olduğundan, artık şehirden çıkmak, Kumandan Muavininin tabiriyle “yüzde yüz tehlikeye atılmak” demekti. 6-7 Ağustos, geceleyin Sovyetler Hükûmeti’nin askeri Kazan Şeh­ rini tahliye etti. Sabahleyin, şehrin hakimi Kurucu Meclis Azası Hükümetiyle onun Yardımcı Kuvvetleri Çek-Slovak Ordusu ol­ muştu. Bolşevikler Hükümeti yerine Kurucu Meclis Üyelerinin Oluşturduğu Hükümeti geçmiş, Kazan’da hükümet değişikliği olmuştu.

2.3.3.7. Yeni Vaziyete Göre Düşündüklerim Ben daha Moskova’da iken Bolşevik Hükümeti İdaresi al­ tında bulunan yerlerden Osmanlı esirlerinin büyük çoğunluğu­ nun tahliyesi başarılmıştı. Şimdi Rusya’da kalan esirlerimizin en çoğu Sibirya’da ve Volga Nehri’nin Doğu havalisinde bulunu­ 8

* Karargâh Hastahanesinde gördüğüm Karacabeyli Ömer Mehmed iki gün evvel sevk olunmuştu.


Yusuf Akçura

yordu. Bunların Moskova ile, Moskova’daki Osmanlı Elçiliği ve Esir Komisyonuyla haberleşme ve ilişkileri kesilmiş durumday­ dı. Bu halde, benim arzu ve irademle değil, belki şartların gereği, Bolşevik Hükümeti İdaresin’den Kurucu Meclis Hükümeti ida­ resi altına geçirmiş olmam ve Volga Havzası’nda ve Sibirya’da bulunan esirlerinize yardım ve hizmet için iyi bir fırsat olabilirdi. Bu düşünceye binaen, galiplerin şehre biraz intizam ve kendile­ rine biraz çeki düzen vermelerinden birkaç gün sonra, Kurucu Meclis Hükûmeti’ne resmen müracaata karar verdim.

2.3.3.8. Macar Doktorlarının Kurşuna Dizilmesi ve Bu Olayın Bize Tesiri 9 Ağustos günü Macar, Alman ve AvusturyalI arkadaşlarımla beni hayli rahatsız eden garip bir haber yayıldı: Rus Hastahanelerinde esirleri tedavi ile meşgul iki Macar Doktoru ve bir tıbbiye talebesini, hastahanenin Kızılhaç Bayrağı altından alıp çıkararak, birkaç dakika süren bir muhakemeyi müteakip kurşuna dizmiş­ ler. Kurşuna dizildiği rivayet olunan doktorların bir arkadaşı da aramızda bulunuyor ve kendisinin de aranıldığı bilindiğinden bittabi çok sinirleniyordu. Oda o gün aramızdan kayboldu. Aynı rivayet onun hakkında da tekrar etti. Artık hepimizin kalbinde birkaç saat sonra tutu­ lup aynı akibete uğramak endişesi baş gösterdi. Hele Alman Ko­ misyonu Reisi cidden korkuyordu. Onun akşamı üç doktorla bir tıbbiyelinin Sırp Müfrezesi emriyle kurşuna dizilmiş oldukları anlaşıldı. Tabii olarak endişemiz daha da arttı. Bu azap ve endi­ şe verici vaziyetten kurtulmak için ertesi gün erkenden Mevki Kumandanı’na resmen müracaat edilmesini arkadaşlanma teklif ettim. Bu teklifimi AvusturyalI ve Macarlara ve bir hayli ısrarla da Alman ve İsveçliye kabul ettirebildim. Galiplerin Alman ve Avusturya Macar Esirler Komisyonları’na iyi bakmadıkları söy­ leniyordu. Elhasıl bu geceyi pek sakin ve müsterih bir uykuyla geçirmiş olduğumuzu iddia edemem.


Rusya ’da Esaret Hayatı

2.3.3.9. Kurucu Meclis Hükümeti Ordusunun Kazan Mevki Kumandanından Belgeler Aldık Kurucu Meclis Ordusunun Kazan Mevki Kumandanına hep beraber gittik. Kapıdaki çavuş ve neferler, bizi konsoloslar diye, gösterişli ve saygılı bir şekilde karşıladılar. Mevki Kumandanı olan İhtiyar Rus Miralayı da çok dürüst, hatta ihtiramkâr dav­ randı. Vaziyetten cesaret alan Alman Tali Komisyonu Reisi söze protesto ile başladı. Nasıl oluyor da Kızılhaç Bayrağının koru­ ması altında bulunan hekimler kurşuna diziliyor? Alman arkada­ şımızdan yaratılıştan çok korkak bir Musevî Tüccar Kâtibi ise de Miralayın fazla tevazu ve ihtiramından arslan kesilmişti. Miralay kusuru örtmeye kalkıştı. Haberi olmadığını, bir Sırp çetesinin vahşi hareketinden dolayı çok üzüldüğünü, fakat haberin sahih olmamak ihtimali de henüz mevcut olduğunu, ilaahir kekeledi. Biz galebe etmiştik. Mevki Kumandanlığı mührüyle, hepimize birer resmî vesika verildi. Ecnebi devletlerin mümessilleri sıfa­ tıyla şehirde şahsî dokunulmazlığımız temin olunuyor ve şehir­ den çıkıp Kurucu Meclis Hükümeti arazisinde istediğimiz yere gitmeye de müsaade ediliyordu. Bu kâğıt parçalarını alıp cebe koyduktan sonra hayli rahatladık. Gelirken birbirimize iki çift söz katmamış idik, dönerken devamlı gülüşerek şakalaşıyorduk.

2.3.3.10. Samara’ya Hareket Kazan’da savaş devam ediyordu. Şehri tahliye eden Bolşevikler, sekiz on kilometre Kuzey Doğuda yer alan ormana sığı­ narak, fasılalı bombardıman ediyorlar ve ara sıra şehre doğru hücûm kolları gönderiyorlardı. Güney tarafı açıktı. Kurucu Meclis Azası Komitesi Hükûmeti’nin, Merkez-i İdaresi olan Şamara şehrine gidip, adı geçen hükümet üyele­ riyle müzakere ederek bu havalide Osmanlı esirlerinin işleriyle meşgul olabilmek için, Kazan Mevki Kumandanından aldığımız müsaadeye dayanarak, 14 Ağustos’ta Simberiski şehrine gelip gittim. Bu yol Müslüman Türk-Tatar köyleri arasından geçtiği cihetle, hiç rahatsız edilmedim. Kurucu Meclis Hükümeti İdaresi altında bulunan Simberiski


Yusuf Akçııra

şehrinde Osmanlı Esirleri ahvalini, İsveç Elçiliği Şubesinin özel memuru olan Mağnus Fritis ? ile şehrin Ahund -İmam Şakir Hazreti Gaffari’den sordum öğrendim.

2.3.3.11. Simberiski’de Esirlerimiz Simberiski’de bulunduğum gün, yani 21 Ağustos 1918’de bir Osmanlı Esiri bile yoktu. Ancak neferlerin isimleri. Erine, Hoşaba Pünyamin, Büsahab Marami ve Avîh gibi tuhaf olan yedi kişilik bir aile vardı. Osmanlı vatandaşlarından olduğunu iddia ile İsveç memurundan nakdî yardım almış olan bu garip isimli ailenin adresleri bilinmediğinden kendilerini görmek, nereli ve ne cins milletten olduğunu araştırmak mümkün olmadı. 1918 senesi Martından Hazirana kadar İsveç Memuru tarafın­ dan burada elli sekiz asker ve on yedi sivil esirimize yardımda bu­ lunulmuş ve Haziranda yetmiş sekiz asker esirimiz Moskova’ya sevk olunmuştur. Temmuz ve Ağustosta Simberiski’ye altı asker ve otuz yedi sivil esirimiz gelmiştir. Kurucu Meclis Hükümeti askeri tarafından Simberiski’nin zaptından sonra alay ve taburu kayıtlı olmayan Binbaşı Ali Rıza Efendi ile ismi bilinmeyen bir zabit ve iki arkadaşı Çalabiniski’den gelip Moskova’ya gitmiş­ lerdir. Simberiski’de ikamet eden Osmanlı Esirlere İsveç Memuru yardım ettiği gibi yerli Müslüman Türk-Tatarların Milli Şura de­ dikleri Millî Kuruluşa bağlı Türk Esirlerine Yardım Komisyonu dahi 1918 senesi Şubatından Temmuz başlarına kadar Simberiski şehriyle civarında bulunan köy camilerinde yirmibin rubleyi mü­ tecaviz yardım toplayıp Osmanlı Esirlerine gerek nakden, gerek erzak ve elbise dağıtımı suretiyle yardımda bulunmuştur.

2.3.3.12. Simberiski Kabristanında Osmanlı Esirlerinin Mezarları ve Bir Karar Simberiski Mezarlığında, Cihan Harbinde esir düşen Osman­ lIlardan ancak dört neferin kabri mevcut ise de 1877-1878/1293 harbinde esir olup Simberiski’de ikamet ettirilen OsmanlIlardan


Rusya ’da Esaret Hayatı

kırk iki zabit ve nefer burada medfıındur. Osmanlı Esirlerinin kabirleri hiç bir özel işaretle belirlenmiş olmadığından, yirmi otuz sene geçtikten sonra unutulmaları pek muhtemel olduğunu, refakatimde bulunan Şehir Ahund İmamı bilendi ifade etti. Bu ihtimal diğer şehirlerde gömülen esirlerimizin mezarları için de geçerli olduğundan, Rusya’da sakin Müslüman Türk Tatarların Din İşleri Bakanına resmen müracaat ederek. Cihan Harbinde esir olup Rusya şehir ve köylerinde gömülen şehitlerimizin ka­ birlerinin unutulmaması, esirlerimizin hayır ile yad olunabilmesi için her mezarlığa hiç olmazsa müşterek bir mezar taşı diktirilmesini talep ve ricaya karar verdim.

2.3.3.13. Kurucu Meclis Azası Komitesi llükûmeti’nin İdare Merkezi Olan Samara’ya Ulaşma Simberiski’den nehir yoluyla Samara’ya geldim. Kurucu Meclis Azası Komitesi Hükûmeti’nin İdare Merkezi olan Şama­ ra Şehrine ulaşmadan iki saat önce, vapur üzerinde Çek-Slovak askerî memurları tarafından belgelerimize bakıldı. Benim ve mu­ avinimin Osmanlı Kızılay’ı memurları olduğumuzu beyan eden belgelerimiz Çek-Slovakların dikkatlerini çekerek bir an tered­ dütlerini mucip olduysa da, nihayet seyahate devam etmemize müsaade ettiler. Sonradan öğrendiğime göre, Kazan’dan vapurla gelen Alman Komisyon Reisi Landman ile İsveç Elçiliği В Şube­ si memuru Zandburg, belge yoklaması esnasında Çek-Slovaklar tarafından tutuklanıp, Samara’da bir müddet mevkuf tutulduktan sonra koruma altında Çalabiniski Esirler Karargâhına sevk olun­ muşlardır. Avusturya ve Macar Esirlerine yardım için Sibirya’ya gönderilen Danimarka Elçiliği memurlarından Malstram ? bira­ derler de, yine Çek-Slovaklann böyle bir belge yoklamaları esna­ sında tutuklanarak kısa bir sorgulama ve muhakeme sonrasında kurşuna dizilmişlerdir. Aşağıda nakledeceklerimden de anlaşıla­ cağı üzere, gerek Kurucu Meclis Azası Komitesi Hükümeti, ge­ rekse bu hükümetin kendisinden daha kuvvetli dayanağı olmak cihetiyle o hükümete hakim makamında bulunan Çek-Slovak Ordusu ve Çek-Slovak Millî Meclisi, Osmanlı Esirlerine ve Os-


Yusuf Akçura

manii Kızılay’ı memuruna daima daha yakın hatta ılımlı davran­ mışlar, Alman ve Macarlara gösterdikleri sertlik ve şiddeti bize karşı asla göstermemişlerdir. Bu farkların asıl sebebi, adı geçen hükümet ve ordunun faaliyet sahası olan bölgenin % 40 oranında Müslüman TürkTatarlarla meskûn olmasıdır, zan ediyorum.

2.3.3.14. Kurucu Meclis Hükûmeti’nden Vazifede Devama Müsaade Alınması Samara’ya ulaşmamdan sonra ilk işim, hükümete resmen ve yazılı müracaat ederek idareleri altında bulunan kıtada mevcut Osmanlı Esirlerine yardım konusunda müsaade rica etmek oldu. 24 Ağustos’ta Kurucu Meclis Hükûmeti’nin Hariciye Nezareti’ne müracaat etmiştim; ancak 10 Eylül’de cevap ala­ bildim. Görevime devam için, Çek-Slovak Ordusu Askerî İs­ tihbarat Şubesinin bir engel düşünmemesi, sonra Kurucu Mec­ lis Hükümeti Harbiye Nazırı’nın ve Çek-Slovak Ordusu Batı Cephesi Kumandanının, daha sonra Çek-Slovak Millî Meclisi Mümessili’nin izin vermesi gerekiyordu. 16 gün zarfında bu kimseleri ayrı ayrı görüp konuşarak, gerekli belgeleri elde ettim. Saygılı ve nezaketi bir şekilde beni kabul etmiş olan ÇekSlav Millî Meclis Mümessili Doktor Velasak ile konuşulurken, Kurucu Meclis Hükümeti arazisinde asıl görevimin dışında baş­ ka meselelerle ilgilenmememin tabii olduğunu zikre lüzûm gör­ müş ve tarafımdan da sosyal hizmetin herşeyden daha önemli bir insanlık ve vicdanî görev olduğu şeklinde cevap verilmişti.

2.3.3.15. Şamara Esirler Karagahmı Ziyaret ve Samara’da Osmanlı Esirlerinin Hali Kurucu Meclis Hükümeti Hariciye Nezaretin’den, Rus Ku­ mandanlığından ve Çek-Slovak Mümessili’nden aldığım üç bel­ geyi göstererek Şamara Esirler Karargâhım ziyaret edebildim. İhtiyar bir Çek neferi refakatinde Esirler karargâhını dolaştım. Karargâh’ta Osmanlı Neferi vardı. Gerekli yardımda bulun­


Rusya 'da Esaret Hayatı

dum. Samara’da iki Osmanlı Askeri Doktoru, Binbaşı Behram Efendi ile Yüzbaşı Arastidi Efendi serbest yaşıyorlardı. Behram Efendi Rus Hastahanelerinden birinde maaşla çalışıyor, Arasti­ di Efendi şehirde, özellikle Rumların yoğun yaşadığı mahallede daktorluk yapıp geçimini sağlıyordu. Bunlara Kızılay hediyesi verildi. Sivil esirlerden çoğu harp başlamadan evvel Rusya’da yer­ leşmiş ve harp esnasında memlekete dönmemiş veya döllememiş Trabzonlu, Hemşinli esnaf ve tüccardı. Çoğunun durumu pek iyi idi. İçlerinden yardıma muhtaç olanların ikametgahıma gelip Kı­ zılay hediyesi almalarını tenbih ettirdimse de gelen olmadı. Samara’da bulunduğum sırada Doğudan gelip Moskova’ya veya Saratuf’a giden Osmanlı Esirlerine de gerekli yardımda bu­ lundum. Samara’da İsveç Elçiliğinin özel memuru yoktu. Yalnız İsveç Kızılhaçı’ndan Madam Linder, Osmanlı Esirlerine de, Al­ man Esirlerine olduğu gibi yardım etmekte bulunduğunu beyan etti ve beyanatı karargâhta gördüğüm neferler ile Binbaşı Beh­ ram Efendi tarafından temin olundu. Samara’da sakin yerli Müslüman Türk-Tatarlar, Osmanlı Esirlerine yardım için bir komite oluşturmuşlar ve başlangıçta bir miktar yardım toplayarak yardımda bulunmuşlar ise de ben Samara’da iken bu komitenin ciddi faaliyetini gördüm.

2.4. Ufa’da Esir Karargalarmı Ziyaret 12 Eylülde Şamara’dan çıkıp demir yoluyla ertesi günü ak­ şamı Ufa’ya ulaştım. Ve 14 Eylül’de Ufa Esirler Karargâhı Ku­ mandanı olan Çek Memurundan müsaade alarak aynı günde bir fabrikanın işçi barakalarında yerleştirilen bir esir karargâhını zi­ yaret ettim. Şehir kenarında yüksekçe bir yerde bulunan bu karargâh’ta otuz yedi nefer Osmanlı Esiri mevcut idi. İçlerinden bir kaçı sivil ise de, asker olmadıklarını ispat edemediklerinden, askeri esir muamelesi görmektedirler. Bulundukları yerden, kendilerine edilen muameleden, geçirdikleri hayattan çok şikâyet etmediler. İsim ve künyeleri zapt edilip Kızılay hediyesi dağıtıldı.


Yusuf Akçura

Hastahanede bir Osmanlı Esirinin hasta yattığını haber ala­ rak 17 Eylülde ziyaretine gittim. Hastahane İdaresi’nin intizam­ sızlığından dolayı, böyle bir hastanın olup olmadığını öğrenmek çok zor oldu. Bütün kovuşları dolaşıp arayarak, hiç bir Osmanlı neferinin mevcut olmadığını müşahede ettik. Nihayet bir hasta bakıcı, beş gün evvel bir Müslüman Askerinin vefat etmiş oldu­ ğunu söyledi ise de isim ve künyesine dair güvenilir bilgi almak mümkün olmadı. Step Karargâhı denilen karargâha Osmanlı Esirinin Orenburg Vilayetinden getirilmiş olduğunu haber alarak, IS Eylül’de bu karargâhı ziyaret ettik. Yirmi nefer vardı. Bunların da isimleri ve künyeleri zapt edildi. Ve yardım dağıtıldı. Kumandanlık tarafın­ dan bu kimselerin bir kaç gün sonra diğer bir yere sevk edilecek­ leri beyan oluduysa da nereye gidecekleri açıklanmadı. Aynı günde 13. Rus Alayı Kışlası’nda hademe suretiyle iskân edilmiş olan on Osmanlı neferi daha ziyaret olunup isimleri zapt edilip yardım dağıtıldı. Bu suretle 15-19 Eylül zarfında Ufa’da görülüp yardım edi­ len Osmanlı Esirlerinin sayısı 113 neferdir. Birkaç gün sonra bun­ lardan yirmisi meçhul bir tarafa sevk edilip sayıları doksan üçe indiyse de 25 Eylül’den sonra perakende beş nefere daha tesadüf olundu. Teşrin-i evvel başlarında üç nefer daha ortaya görüldü. Nihayet 24 Teşrin-i evvel’de muhtelif karargâhlardan yirmi dört nefer geldi. Hasılı Teşrin-i evvel sonunda Ufa’da bizce esirlerin mevcudu yüz yirmi beşe ulaştı. Yeni gelen veya bulunanların her birine Kızılay hediyesi olan on ruble veriliyordu.

2.4.1. Ufa’da Kurban Bayramı ve Müslüman Esirlere Yardım Komitesi Eylülün 15’inde Kurban Bayramı başladığından o günden itibaren Müslüman Esirlere üç gün şehre serbest çıkmak ve şe­ hirde işsiz gezinmek müsaadesi alındı. Bu müsaadeyi almak için şehrin Müslüman Esirlere Yardım Komitesi denilen Kuruluşu ile birinci mahalle Îmam-Ahundi merciine müracaat etmişlerdi. Ufa’da Esirlere Yardım Komitesi, Rusyalı Müslümanlar tara-


Rusya Ula Esaret Hayatı

findan tesis edilmiş bu nevi komitelerin en faallerindendir. Esir Karargâhları Kumandanı olan Çek zabiti ile İsveç Elçilik Me­ muru Komitenin bizim esirlere yardımımızı şükran ve minnet ile andılar. Gayret ve yardımına ben de birkaç defa şahit oldum. Kurban Bayramı münasebetiyle Müslüman Esirlere çekilen ve aşağıda tafsil olunan ziyafetten başka, komite bir çay ziyafeti esnasında yerli Müslüman Türk-Tatar tüccarlardan 20 bin rub­ leye yakın nakdî yardım toplamıştır. Bu münasebetle hamiyetli ve şefkatli tüccardan Ufa’nın Kurucu Meclis Ordusu tarafından terki esnasında hırsızlar tarafından şehit edilen ve Çarlık devrin­ de Osmanlı Esirlerine yardımından dolayı iki defa hapsedilmiş olan Haşan Efendinin ismini hürmet ve rahmetle yad etmeyi bir vazife bilirim. Müslüman Esirler, Bayram Namazına birinci mahalle camii­ ne toplandılar. Hatip Efendi, Bayram hutbesinde, karşısında otu­ ran mücahitlerin faziletlerinden bahsetmeyi unutmadı. Kurban etlerinden bir kısmının onlara ayrılmasını ve Bayram münase­ betiyle nakdî hediyelerin toplanmasını hatırlattı. O gün aynı tav­ siyeler diğer camilerde dahi tekrar edildiğinden esirlerimiz için pek çok et ve bir hayli para toplanmıştır. Esirlere Yardım Komitesi bu toplanan Kurban etleriyle Bayram’ın ikinci günü Müslüman Esirlere (Osmanlı Esirlerinden başka Avusturya Macar Ordusuna mensup yirmi kadar Boşnak Müs 1Umanlar da vardı) iyi bir ziyafet çekti. Ziyafetten artan et yaklaşık iki bin ruble’ye satılıp parası Yardım Komitesi’ne gelir kaydolundu. Esirlere Yardım Komitesi her gün her nefere bir ruble hesa­ bıyla gıda maddesi satın alıp, karargâhtaki yiyeceklerin miktarını ve kalitesini takviye ederek arttırmakta, bundan başka ara sıra sabun dağıtılmakta idi.

2.4.2. İsveç Memurlarının Yardımı Ufa’da İsveç ve Danimarka Elçiliklerinin özel memurlarıyla İsveç Kızılhaçı’nın bir delegesi vardı. İsveç Elçiliği memuru Al­ man Esirleriyle beraber Osmanlı Esirlerine de nezaret ve yardım


Yusuf Akçura

etmekte olduğunu beyan eden açıklaması ektedir.( Melfiûf, Nu­ mara: 13). İsveç Kızılhaç Delegesi de eksik ve sınırlı faaliyetini bir mektupla bildirdi ki o da ektedir. (Melfiûf, Numara: 14).

2.4.3. Ufa’da Serbest Yaşayan Sivil Osmanlı Esirleri Ufa’da bulunan sivil Osmanlı Esirlerinin sayısını tamamen tayin mümkün olmadı. Çünkü arkadaşlarıyla haber gönderildiği halde bazıları gelip kendilerini göstermediler. Bunların bir kıs­ mı şehirde sürekli oturmuyorlar, ticaret için Sibirya’ya ve diğer Rusya şehirlerine gidip gelerek dolaşıp duruyorlardı. İçlerinde meyve ticaretiyle, fırıncılıkla, hatta otelcilikle meşgul olanlar ve iyice geçinenler de vardır. Böyleleri fakir hemşehrilerine, asker esirlerine hayli yardım da ediyorlar. İhtiyaçlarından dolayı İsveç Elçiliği Memurluğun-dan aylık yardım alan Osmanlı Esirleri an­ cak on iki kişi idi.

2.4.4. Kadın Esirler Ufa’da bulunduğum sırada iki esir Türk kadını gördüm. Ev­ velce Petrograd’da bir, Kazan’da bir Moskova’da üç esir Türk kadını bulmuştum. Petrograd ve Moskovadakiler, gerekli yar­ dım yapıldıktan sonra Türkiye’ye, sevk edilmişlerdi. Kazan’da zengince bir Tatar tüccarın evinde hizmet eden kadın, harpten çok evvel Güney Rusya’ya gelip yerleşmiş ve harp münasebe­ tiyle Güney Rusya’dan Kuzeye sevk edilmiş idi. Kazan’ın Bolşevikler tarafından zaptı üzerine bu kadın çocuklarıyla beraber Ufa’ya gelmiştir. Kendisine ve çocuklarına gerekli yardımda bulunuldu. Asıl Ufa’da tesadüf olunan esir kadınlara gelince, her ikisi muharebe esnasında Rus Ordusunda bulunan Müslüman Nefer­ ler tarafından nikâhlanıp getirilmiş olduklarını iddia ediyorlardı. Bunlardan birisi Ufa’da bir Osmanlı Fırıncının dükkânında ika­ met etmekte ve İsveç Memurundan ve Müslüman Yardım Ko­ mitesinden yardım görmekte idi. Tarafımdan da nakdî yardımda bulunuldu. Diğeri köyde ikameti tercih ederek bir Müslüman


R usya’da Esaret Hayan

Tatar Muallime ile baraber köye gitti. Ve gittiği köyün imamı­ na Deyniye Nezareti Kadılarından bir tavsiyenâme alındı; imam efendiden bu genç kadının iyi bir aile nezdinde yerleştirildiği ce­ vabı da geldi.

2.4.5. Esirlere İç Çamaşırı ve Kaput Dağıtılması Kış başlıyordu. Esirlerimizden bazılarının iç çamaşırları so­ ğuğa karşı koruyacak şekilde değildi. 15 Terin-i evvel’de Ufa’da bulabildiğim kışlık don ve gömlekleri satın alarak, en muhtaç olan otuz nefere dağıttırdım. Ayakabı ve kaput ihtiyacı vardı. İsveç Kızılhaçı Deposunda yeterli sayıda kaput bulunduğunu haber alarak delegeye müraca­ at ve dağıtılmasını rica ettim. Delege kırk adet Çin yorganı verdi. Delege, birkaç aydan beri depoladığı Çin kaputlarını (bir nevi uzun hırka) ve yorganlarını dağıtmayarak deposunda saklamakta imiş. Bunu haber aldığımız sıralarda Karargâh Kumandanı olan Çek Zabiti de haber vermiş. Kumandan çok haklı olarak bütün bu kışlık şeyleri müsadere ettirdi ve esirlere dağıttı. Bu dağımda Osmanlı Esirleri de hisse­ lerini aldılar. Benim almış olduğum, kırk adet Çin yorganından bir kısmı, gelip geçen esirlere dağıtıldı. Bir kısmını da dönüşte esirlerimize verdim. Dokuz adedini ise Kumcu Meclis Ordusu 11l'a’yı terk ederken o orduya mensup birkaç zabit Delegelik Da­ iresinden cebren alıp gitmişlerdir. Bolşeviklere karşı hareket eden ve asilzâdeler ve zenginlerin menfaatlerinin koruyucusu sayılan bu ordunun zabitleri, şehrin tahliyesi hengamında diğer bazı evlerden bir hayli şeyler aşır­ dıkları gibi Kızılay İdarehanesi ittihaz ettiğimiz haneden de -ki Kutluğ Muhammed Mirza Algin adlı servet sahibi bir Müslüman asilzadesinin konağı idi. Hane sahibine ait yaklaşık onbin rub­ lelik minder, yorgan, çamaşır hatta gramafon gibi ev eşyalarını, bize ait dokuz yorganla beraber zaten Bolşevikler alacak bahane­ siyle almışlar ve beraber götürmüşler.


Yusuf Akçıtra

2.4.6. Doğu Rusya’da Hükümet Değişikliği Kazan şehri, Bolşevikler idaresi altından çıkalı beri, Ku­ rucu Meclis Azası Komitesi Hükûmet’i denilen ve eski Rusya vilayetlerinden Kazan, Simberiski, Şamara, Ufa İkteryinburg, Orenburg vilayetlerini içine alan bir Cumhuriyet Hükümeti ara­ zisinde bulunuyordum. Bu hükümetin Doğusunda hemen bütün Sibirya’ya hükümran olan Sibirya Hükûmet’i vardı. Rusya’nın Güney Doğusuna yani Don Kazaklan Ülkesiyle bir kısım Kaf­ kasya ve Ukranya’ya sözü geçen bir hükümetin mevcudiyeti de rivayet olunuyordu. Arhangel ve havalisinde küçük bir hükümet daha kurulmuş olduğu muhakkaktı. Kurucu Meclis Arhangel Hükümetlerinin iş başında Sosyalist Rovelsiyoner Fırkası’nın başı bulunduğu halde Sibirya Hükümetinin İdare Amirlerinin ço­ ğunluğu Konstitüsiyunalist Demokrat Fırkası’na mensup idiler. Güney Doğu Hükûmeti’nin ise daha muhafazakâr, hatta çarlığın geri gelmesine taraftar kimselerin idaresi altında olduğu söyleni­ yordu. Bununla beraber, bütün hükümetler uyuşmak, birleşmek suretiyle güç kazanarak Sosyalist Demokrat Bolşeviklerin idare­ sinde bulunan ve bütün Rusya Sovyetler Cumhuriyetler Birliği denilen Bolşevik Hükümetiyle galibane çarpışmak istiyorlardı. Bu arzudan, Devlet Müşavere Meclisi denilen bir toplantı yapıl­ mıştı. Eylül içinde Ufa’da toplanan bu meclise Kurucu Meclisi ve Sibirya Hükümetleriyle Başkurdistan, Kazakistan ve îç Rusya Müslüman Türk - Tatarlar Millî Muhtariyeti Mümessilleri de iş­ tirak ettiler. İki hafta kadar müzakere ve müşavereden sonra bu meclis bütün Rusya Geçici Hükümeti denilen bir hükümet te’sis ve bu hükümetin başına beş kişilik bir Direktovar seçerek dağıl­ dı.

2.4.7. Osmanlı Esirlerine Dair Direktovar ile Müzakerelerim Bu Direktovar’m Sovyetler Cumhuriyetine tabi olmayan bütün Rusya memleketlerine yani Volga, Ural havalisiyle bü­ tün Sibirya kıtasına Arhangel vilayetiyle bir kısım Güney Doğu Rusya’ya ortak hakim olması kararlaştırıldığından, Direktovar


Rusya 'da Esaret Hayatı

Hükümeti nezdinde resmî teşebbüste bulunarak idareleri altında bulunan Osmanlı Esirlerine dair görüş alış verişini lüzumlu ve faydalı gördüm ve Direktorlardan askerî işleri üzerine almış olan l’erik General Buldorof ile 26 Eylülde mülakat ettim. Direktordan istediklerimi aşağıdaki şekilde üç madde halinde Direktör cenaplarına not ettirdim. 1- Geçici Hükümetinizin arazisinde birçok Osmanlı esiri vardır. Bunlar arasında Rus ve Çek-Slovak doktorlarınca hasta oldukları kesinlik kazananların sayısı da az değildir. Sovyetler Cumhuriyeti bu havaliye hükümran iken hasta esirlerin şevki­ ne başlanmış ise de Omsk şehrinin Çek-Slovak askeri tarafın­ dan zaptını müteakip sevkiyat durdurulmuştur. Ve o zamandan beri esirlerimizin Moskova ile irtibat ve münasebetleri kesilmiş olduğundan, kendilerine hiçbir şekilde yardım etmek mümkün olmamıştır. Ben Osmanlı Kızılay Delegesi sıfatıyla, Direktovar idaresi altında bulunan esir karargâhlarını ziyaret ve Osmanlı Esirlerine yardım etmek için izin verilmesini rica ediyorum. 2- Şamara ve Ufa’da bulunan Osmanlı Esirlerini ziyaret ettim. Esirlerimize edilen muamelenin genellikle iyi olduğunu memnu­ niyetle gördüm. Hastalık da azdır. Ancak mevcut hükümet, esir­ lerin giyeceklerini hakkıyla temin edemiyor. İstihbaratıma göre Sibirya’da bulunan esirlerimizin hatta hasta kabul edilenleri bile elbisesiz ve ayakabısız bir haldedir. Kışa giriyoruz. Güney aha­ lisinden olan OsmanlIların Sibirya’da yarı çıplak kış geçirmeleri bir haylisinin ölümüyle neticelenebilir. Binaenaleyh ya Direkto­ var Hükümeti tarafından esirlerimizin elbise ve ayakabı ihtiyaç­ ları temin edilmesi, yahut benim tarafımdan bu ihtiyacın gideril­ mesi için hükümetinizin bana kolayllık sağlayıp yardım etmesi gerekmektedir. Moskova’dan beraberimde alıp geldiğim meblağ bu ihtiyaçları karşılayacak miktarda değildir. Moskova’daki Os­ manlI Elçiliğinden yeterli meblağı elde edememe ve bu havalide satın aldığım çuha ve sairenin esirlerimiz için Sibirya’ya nakline müsaade edilmesini ve bu konuda her türlü kolaylığın esirgenmemesini rica ederim. 3- Osmanlı Hükümet’i Ruslardan alınan esirlerin hasta olan­


Yusuf Akçura

larının tamamını iade ve sevk ettikten başka hasta olmayanların da bir haylisini Rusya’ya göndermiştir. Türkiye’den iade olunan Rus esirleri yalnız Sovyetler Cumhuriyeti ahalisinden olmayıp, bir kısmı Direktovar Hükümetine tabi yerlerin ahalisindendir. Buna karşılık hiç olmazsa hasta Osmanlı Esirlerinin, tarafınız­ dan memleketlerine iadeleri adalete uygun olur. Bahusus hasta esirlerin burada kalmasından Direktovar Geçici Hükümetince bir fayda, memleketlerine gitmiş olmalarından da bir zarar düşünü­ lemez. Eğer bu husustaki görüşüm, Geçici Hükümetçe de tasvip görürse, hasta esirlerimizin iade şartları kararlaştırılmak üzere benimle görüşülmeye başlanmasını rica ederim. General Buldorof, cevaben karargâhların ziyareti için mü­ saade verileceğini şimdiden ve kendiliğinden va’d edebilirse de, akçe getirmek ve hasta esirleri sevk meseleleri hakkında Direktovar’da arkadaşlarıyla görüşmeksizin bir şey diyemeyece­ ğini, esirlerin ihtiyaçlarının azaltılması kendisince de istenen bir husus olduğundan bu meselenin yakın günlerden birisinde gö­ rüşülüp görüşme neticelerinin bana bildirileceğini ve adresimin kendisine bırakılmasını temenni etti. Adresimi verdim. Knuşmamız yirmi dakika kadar sürmüştü. Ben söze Fransızca başlamış­ tım. General Fransızca anlıyorsa da Rusça konuşmak daha kolay olacağını ileri sürdüğünden konuşmamız Rusça devam etmişti. Direktovar idaresi altında bulunan memleketlerdeki esir karargâhlarını ziyaretime müsaade olunduğunu bildiren belgeyi 28 Eylül’de aldım. Lâkin akçe getirmek ve hastaları sevk etmek meseleleri, Direktovar Hükümetinde siyasî ve askerî olaylar uy­ gun olmayan bir şekil aldığından dolayı, Direktorlar arasında görüşülmemiş olduğundan tabii olarak bana cevap ta verileme­ miştir. Gerçekten o sıralarda Sibirya Hükümet’i kendi delegeleri­ nin katılımıyla kurulan Direktovar Hükümetine muhalif ve hatta düşman bir vaziyet almış, diğer taraftan Sovyetler Cumhuriye­ tinin, yani Bolşeviklerin Kızıl Ordusu Şamara şehrini zabt ile Ufa’ya doğru galibane ilerlemeye başlamıştı. Bu olaylar üzeri­ ne Direktovar Heyeti Ufa yı terk ile Sibirya Hükûmeti’nin idare merkezi olan Omsk şehrine gitmeyi maslahata uygun görmüştür.


Rusya 'da Esaret Hayatı

Direktovar’ın Omsk’ta hayatı uzun sürmedi. Sibirya Hükûmet’i erkânından birkaç nazır, (Amiral Kolçak) namına hareket ederek Direktovar’ı devirdiler. Direktorlardan üçünü tutuklayarak ko­ ruma altında Japonya’ya sevk ettiler. Ve Amiral Kolçak’ı bütün Rusya’nın yüksek hakimi tavanıyla Direktör seçip tayin eyle­ diler. General Buldorof bu sırada Direktorluktan istifa ile siyasî hayatdan çekildi. Ve böylece aldığım ruhsatnâmenin ehemmiyeti kalmadığı gibi diğer ricalarım da boşa gitmiş oldu.

2.5. Sibirya İle İlişkilerim Omsk şehri Çek-Slovaklar tarafından zapt olunup Sibirya ile ilişkilerimiz kesilmiş olduğundan beri, Sibirya’da kalan Osmanlı Esirlerinin durumu çok endişe ve merakımızı mucip olmakta idi. Daha Moskova’da iken bu önemli meseleye Osmanlı Elçiliğinin dikkatini çekmek için 2 Temmuz 1918’de bir takrir vermiş. (Melfuf Numara: 15) Ve Almanların oluşturdukları Stenbek-Brandistrum heyetine bir Kızılay hemşiresi katarak heyete Kızılay akçe­ sinden ellibin ruble ile hediyelik kitaplar teslim eylemiştim. (23 Temmuz 1918) Stenbek-Brandistrum heyetinin hedefine ulaşması biraz şüp­ heli göründüğünden Danimarka Kızılhaç’ı memurlarından Ecza­ cı Benzon vasıtasıyla ayrıca ellibin ruble daha Sibirya’ya gön­ dermiştim. (19 Temmuz 1918) Ne Moskova’da, ne Kazan’da, ne Simberska ve Samara’da Brandistrum Heyetiyle Danimarka Kızılhaç’ı Delegesinin ulaşıp ulaşmadığına dair açık hiçbir bilgi alınamadı. Miralay Arif Bey’in 22 Ağustos 1918 tarihiyle Tomsuk’tan yazıp bir Müslüman tüccar vasıtasıyla göndererek tesadüfen Samara’da elime ulaşan mektuptan Sibirya’da Osmanlı Esirle­ rinin durumunun gittikçe ağırlaştığı ve gönderilen yardımların ulaşmadığı anlaşılıyordu.Ve artan ihtiyacı bir dereceye kadar karşılamak için yerli Müslüman Cemaatlerden borç almaya mec­ bur kaldıkları bildiriliyordu.


Yusuf Akçura

2.5.1. Esirlerimizin Borç Almasına İzin Verilmesi Miralay Arif Bey’e yazdığım cevapta aynen şöyle dedim: Edilen borçların ödenmesini Kızılay üzerine alır.Ve bundan böy­ le de icap ettikçe Kızılay’ın kefaleti altında borç almanıza - zabit ve neferler için tayin olunan maaş miktarı dahilinde kalmak, yani aylık ellişer ve onar rubleden fazla olmamak şartıyla- Kızılay ta­ rafından itiraz olunmayacağını temin ederim

2.5.2. Matmazel Brandistrom İle Haberleşme Ufa’ya geldikten sonra, Matmazel Brandistrom’un Omsk’a ulaştığını Kont Stenbek’un Alman hemşire ile birlikte Çalabiniski’de tutuklu bulunduğunu, Kızılay hemşiresinin de bü­ yük ihtimal Omsk’ta tutuklu bulunduğunu 4* ikatrinburg’da iki aya yakın tutukulu kaldıktan sonra beraat ettiğini Ufa’ya gelen İsveç Elçiliğinin Kazan memuru Zandburg'dan haber aldım. Matmazel Brandistrom’a hemen bir telgraliıâme çekerek Osmanlı Esirlerine yardıma başlayıp başlamadıklarını sordum. Omsk İsveç Konsolos’u Doktor Yunğıdal ? imzasıyla 31 Teşrin-i evvel 1918 tarihiyle Omsk’ta telgrafla aldığım cevabın aynen tercümesi şudur: Türk harp esiri Konsolosluk canibinden gereği kadar nakdî yardım almaktadır. 2.5.3. Müslüman Türk - Tatar Tüccarlarından Borç Alma Ve Onlardan Birisi Vasıtasıyla Sibirya’ya Yardım Gönderilmesi Konsolos Yunğıdal ? böyle yazıyor idiyse de Krasniyedovarska’da Miralay Arif Bey’den ve Tomsk’ta Binbaşı Osman Bey’den o sırada aldığım mektuplar, sürekli ihtiyaçtan bahs ile sıkıntılarının günden güne arttığını tesirli bir lisan ile tasvir, İs­ veç ve Danimarka memurları vasıtasıyla gönderilen yardımların 9

* Kızılay hemşiresi Afkağız Hanım’ın Omsk’ta bulunduğu ve bir müddet tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmış olduğu daha sonra anlaşıldı. Ve talebine mebni kendisine, biraderi Kurucu Meclis Üyelerinden Sivinduk Duccistan Elendi vasıtasıyla beş yüz ruble gönderildi.


Rusya 'da Esaret Hayatı

henüz ulaşmadığını bildiriyordu. Miralay Arif Bey mektubunun sonunda yardımın güvenli bir vasıta ile gönderilmesi mümkün olmaz mı? diyordu. Şu hal karşısında, nihayet yanımda yeterli miktarda para olmadığı için Ufa’lı Müslüman Türk-Tatar Tüccarlar­ dan borç anlaşması yaparak en kalabalık Zabit Ordugahı olan Kıasniyedovarsk’a göndermenin gereğine kanaat getirdim. Ve Müslüman tüccarlardan birisinden kırkbin ruble (borç akdi yapı­ lırken ikibin ruble ayrıca teberru’da bulundu.) diğer iki tüccardan onbin ruble ödünç alarak bundan ellibin rubleyi 1 Teşrin-i sani 1918’de güvenli bir vasıta ile Krasnivyarsik karargâhına gönder­ dim. 2.5.4. Borçlanma Şartları Ekte takdim olunan (Hisab-ı Evrak Müsbitesi, Dosya Umûmî, 11usûsî Sene 1918 Numara: 19,29) senet suretlerinden görüleceği üzere borçlanmalar farklı şartlarla akt olunmuştur. Bununla bera­ ber duruma göre borç verenler şart teklif etmiş değildirler.

2.5.5. Müslüman Tüccarlar İle Gönderilen Yardımların Ulaşması Sibirya’ya gönderdiğim zatın ve üzerindeki yardım akçesinin Kıasniyedovarsik’a ulaştığına dair Miralay Arif Bey’den gelen mektubu ekte gönderiyorum.( Hisab-ı Evrak Müsbitesi, Ağustos Sene 1918 ve Kânûn-ı sani Sene 1919 Dosyası, Nomro: 25) 2.5.6. Sibirya’da Bulunan Osmanlı Esirlerinin Miktarına Dair Yetersiz Bigiler Sibirya’da bulunan esirlerimizin miktarına dair oldukça doğru bilgi elde etmek için Krasniyedovarsk, Tomsk Karargâh Kumandanlarından bilgi istediğim gibi Sibirya’ya gönderdiğim zattan da geçtiği yerlerden bilgi almasını tavsiye ettim ve aynı zamanda Ufa’da Çek-Slovak Karargâh Kumandanlığına müraca­ at ederek bilgi toplamasını rica ettim. Fakat bütün bu birçok mü­ nasebetten elde edilen bilgiler, maalesef çok eksiktir. 12 mevkide


Yusııf Akçura

1377 zabit ve neferin mevcut olduğu görünüyor, siviller hakkın­ da bir bilgi verilmiyor. (Melfuf, Numara: 16)

2.5.7. Sibirya’ya Niçin Gittim? Sibirya’daki esirlerimizle ilgili kesin ve güvenilir bilgi al­ mak ve onlara mümkün olan azami yardımı yapmak için en iyi çare Sibirya’ya gitmekliğim idi. Ve General Btıldorof’dan mü­ saade aldığım zaman, arzum Sibirya’ya gitmek ve bütün esir karargâhlarını bizzat ziyaret ederek Sibirya Sınınırının tâ sonuna kadar yetişmek idi. Fakat aşağıda anlatılacak sebeplerden dolayı arzumu gerçekleştiremedim. Birincisi: Direktovar Hükümeti bozulup yerine Kolçak Direktörlüğü kurulunca, Direktovar’dan aldığını iznin önemi kalmadığından, bu yeni hükümetten yeni bir izin belgesi al­ mak gerekiyordu. Gerek Kurucu Meclis Hükümetinde, gerekse Direktovar’ın teşkilinde Rusya’lı Müslüman Tiirk-Tatarların birçok yardımları olduğundan ve Müslüınanlar, Osmanlı Türk­ lerini sevdiklerini ve ilgilerini açıktan açığa söyleyip gazeteler­ le ilan etmekte bile zarar görmediklerinden, zaten zaif olan bu hükümetlerin Osmanlı Kızılay’ı Delegesine iyi davranmaları siyasî menfaatlerinin gereği idi. Bundan başka Kurucu Meclis Hükümetinde ve hatta Direktovar’da İnsanî esaslara çok bağlı olan Sosyalist Rovelsoner Fırkası hakim mevkiinde bulunuyordu. Halbuki Sibirya’da kurulan Kolçak Diktator’u Konstitüsiyunalist Demokratlarla daha sağ yani Rus Millî Hakimiyetine şiddetle ta­ raftar fırkalara ve nihayet İtilaf Devletlerine dayanıyor ediyor ve Rusya’da sakin Müslüman kavimlere önceki hükümetler kadar beraber hareket etmek gereğini hissetmiyordu. Bu cihetle Kolçak Hükûmeti’nden izin belgesi almak çok zor olacağından başka, tarafsız İsveçli meslektaşlarımın, yahut müttefikleri olduğum Al­ man arkadaşlarımın uğradığı sıkıntılarla benim de karşılaşmam, hiç olmazsa Kont Stenbek gibi Sibirya Karargâhlarından birisin­ de tutuklanarak kalmam ihtimali pek kuvvetli idi. İkincisi: Elimde yeterli miktarda yardım mevcut olmadığı gibi, Moskova’dan getirtmek imkânı da yoktu. Yerli Müslüman


Rusya 'da Esaret Hayatı

tüccarlarından borç alma suretiyle elde edilecek miktar da en nihayet yüzbin rubleye ulaşabilirdi. Bu meblağ ile hem seyahat hem de bütün Sibirya Hattı üzerinde sıralanmış karargâhları zi­ yaretle oralarda tutuklu OsmanlI Esirlerine yeterli miktarda yar­ dım dağıtmak mümkün olamazdı. Üçüncüsü: Stenbek-Brandistrom Heyetinden Matmazel Brandistrom’un nihayet salimen Omsk’a ulaşıp. Alman lisirleri gibi Türk Esirlerine de yardıma başladığım beyan eden Doktor Yunğıdal’dan ? gelen telgrafnâme, benim seyahatimin gereğini bir derece azaltmıştı. Bütün bu sebeplere ilaveten, Vladyuvistok’a kadar giderek oradan vapurla ya Hint Okyanosu, Amerika ve Atlas Okyanosundan dönmeyi gerektirecek bu azim seyahatin masrafıyla görebile­ ceğim hizmeti düşünerek masrafın hizmetten belki daha fazla ola­ cağını düşünerek tereddüde düştüm, orta bir yol arayarak yukarı­ da dahi işaret ettiğim vecihle İstanbul’da tahsil görmüş Osmanlı Türkçe’sine gereği gibi aşina ve Osmanlılığa çok muhip ve namus ve istikameti bence malum genç Müslüman tüccarlardan olan bir zata ellibin ruble tevdi ile Sibirya, Krasniyedovarsk Karargâh’ına gönderdim. Oradan Miralay Arif Bey’le görüşerek diğer en muh­ taç karargâhlara yardımın ulaştırılmasını tembih ettim.

2.5.8. Şehit Esirlerimize Mezar Taşları Simberisk’i mezarlığını ziyaret ederken Rusya’da vefat eden Osmanlı Esirlerinin hatırlanması için umûmi bir teşebbüste bu­ lunmaya karar vermiş olduğumu yukarıda yazmıştım. Rusya’da sakin Müslümanların Ruhanî liderlerinin başkenti olan Ufa’da ikametimden istifade ile “İç Rusya ve Sibirya Müslüman TürkTatarlannın Millî İdaresinde Deyniye Nezaret-i Celîlesine” 8 Teşrin-i sani 1918 tarihli resmî yazı ile müracaat ettim ve yazıma ek olarak kabirlere diktirilmesini rica ettiğim mezar taşının res­ mini takdim eyledim. Mesele 18 Teşrin-i sani’de Deyniye Ne­ zaret’inde görüşülüp ricamın yerine getirilmesi yolunda karara bağlanmış ve bu karar bana resmen bildirilmişti. (Melfuf, Nu­ mara: 17).


Yusuf Akçura

2.5.9. Bolşevikleri Bekleme Sibirya’ya gitmek fikrini terk ettikten sonra maksadım müm­ kün mertebe çabuk Moskova’ya dönmekle Osmanlı Elçiliğine katılmaktan başka bir şey olamazdı. Özellikle Osmanlı Saltana­ tı ile düşmanları arasında mütareke akd olunduğu haberleri de doğru yanlış bir sürü rivayetlerle karışarak Ufa’ya kadar gelip yetiştiğinden, doğru ve güvenilir haber alıp memleketimizin ge­ leceğini öğrenmek arzusu gittikçe şiddetleniyordu. Bu arzumun gerçekleşmesine ümit günden güne artıyordu. Çiiııki Samara’nm zaptını müteakip Ufa’ya doğru ilerleyen Kızıl Ordu askeri, ileri yürüyüşüne bir ay kadar ara verdikten sonra Kânun-ı evvel’de taarruza yeni bir gayret ile başlamıştı. Kânun-ı evvel başların­ da Ufa’nın bir iki haftaya kadar düşmesinin muhakkak sayılarak ona göre halkın Bolşevik’ten korkan sınıfları Sibirya’ya doğru kaçıyor, hükümet daireleri sürekli tahliye ediliyordu. Ben ve benden daha ziyade burada bulunan Osmanlı Esirleri, memlekete dönme yolunu açacak bu korkunç orduyu adeta bir kurtarıcı gibi bekliyordu. Fakat atlatılacak bir tehlike vardı: Artık Kolçak İdaresine geçmek üzere bulunan Ufa şehri tahliye edilirken esirlerin ta­ mamı ve hatta esirler ile meşgul Elçilik ve Kızılhaç Memurla­ rının da beraberce alınıp Sibirya’ya götürüleceği, bu memurlar arasında yayılmıştı. Osmanlı Esirleri, böyle bir hadise ihtimali­ ne karşı mutlaka kaçacaklarını ve katiyyen Sibirya’ya gitmeye razı olmayacaklarını söylüyorlardı. Havalar gayet soğuktu.Yani geceler sıfırın altında 23,24 dereceye kadar iniyordu. Esirlerin firarı halinde, çok zorluklara, hatta tehlikelere uğramalarından korkuyorum, kendilerini sakinleştirmeye çalışıyor, sabırlı ve ted­ birli harekete davet ediyordum. Bereket versin ki o sıralarda yeni tayin olunan Esir Karargâhları Kumandanı, bir kısım esirlerin Ufa’da bırakılacağını ve Danimarka Kızılhaç’ı Delegesiyle bana ilişilmeyeceğini kapalı olarak anlattı. İsveç Elçilik Memurları ve İsveç Kızılhaç Delegesi Sibirya’ya gittiler. Alman Esirlerinin hemen hepsi ve Avusturya Macar Esirlerinden özellikle bilgili ve sanat sahibi olanları da Sibirya’ya sevk olundular. Bir kısım Avusturya Macar Esirleri ile Osmanlı Esirlerinin hiç birisine ili­


Rusya 'da Esaret Hayatı

şilmedi. O günlerde Esir Kumandanlığının da şehri terk ettiği ve esirlerin karargâhlarında muhafazasız bırakıldığı haber alınmış­ tı. Üç gün sonra, Bolşevikler şehre girdiler. Osmanlı Esirlerine Miladî sene başı ile beraber serbestlik de gelmişti. 1919 senesi Kânun-ı sani’nin birinci günü sabaha karşı Bolşeviklerin şehre girmelerinden bir önceki gecede, şehrin istasyon civarında, bir kaç dakikalık top muharebesi edilmiş ise de, Kolçak Ordusunun öncüleri geceden faydalanarak hemen kaçmış ve bu şekilde Ufa savaşsız teslim olmuştur.

2.6. Dönüş Bolşevik Ordusu Kumandasıyla, zabit ve neferlerinden çok iyi muamele gördük. Tehlikeli ve telaşlı günlerde kendimin ve kâtibimin oturduğu evlere, Osmanlı ve Kızılay Sancakları asmıştım. Kâtibimin evine bir Bolşevik zabiti girip asılı sancağın ne ifade ettiğini sormuş ve Kızılay olduğunu anlayınca dostane bir selam ile evimin her Ulrlii taarruzdan masun kalacağını beyan eylemiştir. Bolşevikler şehri zapt ettikleri günün akşamı en yüksek rüt­ beli kumandanlarını, -öncü kumandanı imiş- gidip buldum ve 135 Osmanlı Esiriyle kendim için birkaç güne kadar vagonlar hazırlanmasını ve Sovyetler Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti arasında yapılan anlaşma gereğince bir an evvel Moskova’ya şevkimizi rica ettim. Geri çekilen Kolçak Ordusu şehirden ancak 10,15 kilometre uzaklaşmış olup bir karşı taarruzla şehri geri al­ maya kalkışması ihtimal dışı olmamasından ve şehri Kolçaklılar tekrar zabt ederse senelerce süren esaretin yine devamına sebe­ biyet verilmiş olacağından bahis ile şevkimizde acele olunması gereğini anlattım. Beni çok iyi kabul eden ve acele etmeme ta­ mamen hak veren bu kumandan, cidden iyi kalpli genç bir zabit idi. Diğer acil işlerine tercihan bizim işle derhal meşgul olmaya başladı ve dört gün içinde on iki esiri ve beni sevk edecek üç yük vagonunu hazırlatmaya muvaffak oldu. Rusyadaki durumu bilenlerce bu fevkalade bir surat demektir. Vagonlar temizlenmiş, iyice dezenfekte edilmiş, içlerine taze


Yusuf Akçura

çamdan sedirler yapılmış, orta yerlerinde yeni saç sobalar otur­ tulmuştu, Hasılı sivil seyahatlerde birinci sınıf itibar olunan yük vagonlarmdandı. Rusya Demir yollarında sınıf vagonları yok denilecek kadar azalmış olduğundan, yük ve hayvan vagonları temizliliğine ve kullanışlığı derecesine bakılarak, birinci, ikinci ilaahir sınıf vagonları sayılmaktadır. Kânun-ı saninin dördüncü günü vagonlara bindik. Asker çok sevinmişti. Sivil esirlerden fırın sahipleri, vatandaşlarına çuval çuval ekmek taşıdılar. Ve oracıkta birkaç yüz ruble de toplayıp dağıttılar. O gün akşam üstü trenimiz hareket elti. Uzaktan top sesleri hala işitiliyordu. Ufa’dan Moskova’ya dönüş on gün sürdü. Normal zaman­ larda ikibuçuk günlük yoldur. Yolda hiç sıkıntı çekmedik değil, sona bakılınca, vagon içi ateş gibi 25, 27 derece sıcak oluyor; koca kapısı açılınca da sıfırın altında 10,12 derecesi hücum ede­ rek ortalık buz kesiliyordu. Bununla beraber, sılalarına kavuş­ mak sevinciyle mesrûr milletdaşlarla birlikte yiyerek, içerek, halk masallarını, halk şarkılarını dinleyerek geçirdiğim bu birkaç gün pek hoş geçen hayatımın günlerindendir. Son günlere kadar yemekçe de sıkıntı çekilmedi. Her ne kadar Ufa Kumandanlığı seyahatin bir haftadan fazla sürmeyeceğini söylemiş ise de bizim Mehmetler ihtiyatlı davranarak yanlarına yeterli sayıda ekmek almış bulunuyorlardı. Ruzayefka İstasyonundan itibaren istas­ yonlarda, Rus askerine olduğu gibi bizimkilere de ekmek ve çor­ ba dağıtıldı. Hamd olsun, yolda hiçbir olay olmadı, tamamımızın sıhhati, neşesi yerinde idi.

2.6.1. Beraber Getirdiğim Esir Kafilesinin Şevki Moskova’ya dönüşümü müteakip, beraber getirdiğim Os­ manlI Esirlerini biran evvel şevke uğraştım. Şehirde açlık ve pahalılık son dereceye gelmişti. Mesela bir okka siyah çavdar ekmeği kırk beş rubleye kadar çıkmıştı. Esirlerin yerleştirildik­ leri yer, istasyon yakınında bir fabrikanın amele kışlası idi. İçi çok pis, kapısı daima açık, pencere camlanndan bazıları kırık­ tı. Yiyecek çorba ve ekmek veriliyor ise de, esirlerimiz doyma-


Rusya 'da Esaret Hayatı

ılıklarını söylüyorlardı. Bir hafta uğraştıktan sonra, nihayet bu kafileyi, buradaki durumu iyi bilen Şeyh Şamil-Zâde Mehmed Zahid Bey ve şarka seyahatimde beninle bulunmuş olun İhtiyat Zabiti Cemal Efendi refakatlerinde, Ğomal tarikiyle IJkranya'ya (Kiyef’e) sevk ettim. Almanya hudûdundan Alman esirlerinden başkusının geçi­ şine izin verilmediğini Moskova’da öğrendiğimden, AvımluryuMacaristan’da ise teşekkülü haber alman çeşitli devletlerin Os­ manlI Esirlerine nasıl davranacaklarına dair bir fikir edinmek mümkün olamadığından, iç işlerinin karışıklığı malumum ol­ makla beraber, Ukrayna yolunu tercih ettim, özellikle Kiyefde hala bir Osmanlı Elçiliğinin olduğu söyleniyordu. Esirlerimizin Ufa’da bırakılmaması açlıktan kıvranan Moskova'da alıkonmaıııası ise gayet tabii idi. Ufa’dan benimle beraber Moskova’ya kadar gelen bir İhtiyat Zabiti ile 122 nefer ve çavuş vardı. Moskova’da buna bir esir eklendi. Birkaç esir de Kazan’dan gelip iltihak eyledi. Hasılı Moskova’dan Kiyef’e sevk ettiğim kafile mevcudu iki zabit ve І4Х nefere ulaşmıştır. Bu kafile 1 Şubat 1919'da Moskova’dan hureket etmiştir. Paraca çok sıkıntıda olduğumdan, bu esir kafilesinin yol mas­ raflarına harcanmak ve memurlara yolluk olmak üzere ancak ellibiıı ruble verebildim ve bu akçeyi de Moskova’daki Müslüman Türk-Tatar tüccarlarından birisinden borçlanarak karşıladım. Kiyef’te bir Osmanlı Elçiliği olduğunu işitmiştim. Ve bu beşbin ruble ile esirlerin Kiyef’e ulaşacaklarını tahmin ediyordum. Yolun ötesi için de Kiyef Osmanlı Elçiliğinin meşgul olmasını rica ederek elçi beye bir mektup yazıp şevklerini üzerine alan Şeyh Şamil-Zâde Mehmed Zahid Bey’e verdim.

2.6.2. Elçiliğin Kayıtsızlığı- Para Sıkıntısı Moskova’dan Kazan’a gittiğim zaman seyahatimin kısa sü­ receği zanmyla yanıma cüz’i miktarda bir para almış ve Ufa’da yerli Müslüman Türk-Tatar tüccarlarından borç alma mecburi­ yetinde kalmış olduğumu yukarıda hikâye eylemiştim. Osmanlı


Yusuf Akçura

Elçiliğinin, Alman Esir Komisyonunun Moskova’da bulunduk­ larını zan ediyor ve Moskova’ya dönüşümü müteakip Elçilik ve Komisyon kasalarında saklı Kızılay hesabından alıp, borçlarımı vermek ümidinde bulunuyordum. Moskova’ya dönünce, Elçili­ ğin ve Komisyonun birkaç ay önce döndüklerini gerek Osmanlı Elçiliğinin, gerekse Alman Komisyonunun kendilerine emanet edilen akçemden bir miktarını olsun bana bırakmamış oldukla­ rım şaşkınlık ve üzüntü ile öğrendim. Hatta son derece hayretle gördüm ki; ne Osmanlı Elçiliği ve ne de esir işlerinde beraberce çalıştığımız Harbiye Nezareti Delegesi Binbaşı Hakkı Bey, git­ me sebeplerini ve saireyi açıklayan bir iki satır yazı yazıp bana bırakmaya bile gerek görmemişlerdir. Halbuki malî durumumun Elçilikçe ve Delegelikçe bilinmesi gerekirdi.

2.6.3. Moskova’da Bulduğum Evrak ve Eşya Bundan başka Kızılay’a ait evrak ve eşyanın ne olduğuna, nereye verileceğine dair bir haber de bırakmamışlardı. Haberle­ rini, mektuplarını bana tebliğ ve teslim edecek birçok emin ve sa­ lim vasıtalar, mesela İsveç, Danimarka Kızılhaçları, Moskova’da mevcut idi. Yabancı bir memlekette ve en buhranlı zamanlarda beraber çalışan vatandaşların birbirine karşı bu derece kaygısız­ lığı doğrusu beni çok üzdü. Her kapıya baş vurduktan sonra nihayet Alman Esir Başkomisyonu yerine kurulmuş olan, Alman Askerleri Sovyet’i Üye­ lerinden birisi, Osmanlı Elçilik Heyeti giderken, arkasından gönderilmek üzere birkaç sandık bıraktığını, fakat Rusların mu­ halefeti üzerine adı geçen sandıkların gönderilmesinin mümkün olamadığını söyledi. O sandıklara bakmaya müsaade aldım. Yedi sandık gösterdiler. Birisi son zamanlarda Harbiye Nezareti ve Kızılay Delegeliklerinde hizmet eden ihtiyat zabitlerinden Ali Haydar Efendinin özel sandığı, üçü Stockholm Alman Koloni­ si hanımları tarafından Osmanlı askerlerine yardım için toplanıp Türkiye’ye gönderilmesi mümkün olmadığından, Rusya’ya Os­ manlI Esirleri içip gönderilen sargı, bez gömlek gibi hastahane eşyası olan sandıklar, ikisi Elçilik için alınmış ve kullanılmamış


Rusya 'da Esaret Hayatı

kâğıtlar bulunan sandıklar ve nihayet birisi de Elçilik kalem oda­ sının hokka, kalem ila ahir gibi kırtasiye eşyasıyla, Kızılay De­ legeliğinin evrak ve defterlerini ve kırtasiye eşyaslarımn bulun­ duğu büyük bir sandık idi. Fakat bu sandıklar arasında Kızılay Delegelik Odası’nda kalan bir miktar erzak ile bir küçük atajer mevcut değildi. Almanlar kendilerine bunlardan başka bir şey teslim olunmadığını söylediler.

2.6.4. Lüzûmsuz Eşyayı Sattım Elçilik Heyetinin yakında Moskova’ya dönme ihtimali olma­ dığı gibi, bu eşyanın burada kalması da, sonunda telef olacağı­ na kanaat getirdiğimden, Elçiliğin kullanılmamış kâğıtlarını bir hayli pazarlıktan sonra Alman askerleri Sovyeti’ne ikibinbeşyüz rubleye sattım. (Evrak-ı müsbete dosyası, Sene 1919 Nümro 36) Flçilik kalemine mahsus sayısı az ve adi olan kalem hokka, pıres pape gibi kırtasiye malzemelerini de adı geçen Sovyet’in kalemi­ ne hediye ettim. Osmanlı Esirleri o esnada bu Sovyet’e müracaat ederek iyi muamele ve yardım görmekte olduklarından ve ileride yegane mercileri orası olacağından, böyle bir cümleyi muvafık buldum.; bahusus çok hesabı olan Almanlar, sandıkların depolarında mu­ hafaza edilmiş olduğundan arziye (kira) de istememişlerdi. Os­ manlI Elçiliğine ait yazılı evrakı ve matbu defterleri, elçi beyin ağasının garib şekilli ibtidai bir müzik aleti bulunan bir büyük sandık ile Ali Haydar Efendi’nin özel sandığını Alman Askeri Sovyeti’nin deposunda olduğu şekilde bırakıldı. Kızılay’ın kendi malı olan hastahane eşyasına gelince, onla­ rı Müslüman Türk-Tatar tüccarlardan İsmail Kerimi Efendi’ye yirmibirbin ruble karşılığında sattım. Sahibini cins ve miktarını gösteren pusula ile sair evraklar delillerin yer aldığı kasada mev­ cuttur. (Dosya Sene, 1919, Numara: 37) Aynı zamanda Kızılayla ilgili kalem, kurşun kalemi, kartpostal gibi ufak tefek eşya ile sırf Kızılay görevini yerine getirmek için Ufa’da iken yaptır­ mış olduğum ağır kaput da satılıp parası olan iki bin küsur ruble Kızılay’a gelir kayd olundu.


YusufAkçura

Bu şekilde elime geçen meblağın onbeşbin rublesiyle Ufa’da ve Moskova’da (esirlerin Kiyef’e şevki için aldığım beşbin rub­ le) edilen acil borçları ödedim ve gerisini kendime yol harçlığı olarak alıkoydum.

2.6.5. Stockholm Osmanlı Elçiliğine Bir Telgraf Sovyetler Rusya’sı ile Avrupa memleketleri arasında her tür­ lü haberleşme ye ulaşım kesilmiş olduğundan Rusya’dan herhan­ gi bir yere alelade telgraf çekmek veya bir mektup göndermek mümkün değildi. Onun için Stockholm veya Kopenhag’dan para getirtmek de imkansızdı. Hakkımda türlü türlü haberlerin -bu haberler arasında kurşuna dizilmiş olmam haberi de var- yayıl­ mış olduğunu Moskova’da öğrendiğimden, memleket ahvalin­ den de hiçbir güvenilir bilgim olmadığından, Sovyetler Cumhu­ riyeti Hariciye Nezaretiyle görüşerek, hayatta olduğumu ihbar ve memleketim ahvalini bir derece öğrenmek maksadıyla ve Radyo vasıtasıyla Moskova Resmi Merkezi’nden Stockholm Osmanlı Elçiliğine bir telgraf yazdımsa da Stockholm’a dönüşümde, telg­ raflarımın ulaşmadığını elçi beyden öğrendim.

2.6.6. Alman Amele ve Askerleri İhtilalci Sovyet’i ve Bu Sovyet’in Osmanlı Esirlerine Muamelesi Almanya’da ihtilalin meydana gelişini müteakip Alman Esir Komisyonları, bizzat esirlerin eline geçmiş ve Moskova’da otu­ ran Başkomisyon yerine de bir numaralı Alman Amele ve Asker­ leri İhtilalci Sovyet’i geçmiştir. Baş Komişyon’un Reisi Yüzbaşı Funmilyitiski ? idi. Şimdi onun yerinde nefer Kulute ? bulunu­ yordu. Osmanlı Esirlerinin Moskova’dan şevkine, Binbaşı Hakkı Bey’in üyesi bulunduğu bu merkezi komisyon gerekli yardımı yapardı. Fakat gerek Hakkı Bey, gerekse diğer bu işle meşgul olanlara karşı komisyonun muamelesi çok nazikâne idi, denile­ mez; Osmanlı Esirlerine edilen muamele de, Alman Esirlerine edilenin aynı değildi. Harp Madalyalı bir Osmanlı İhtiyat Zabi-


Rusya ’da Esaret Hayatı

line sınıf vagonunda yer ayırtmak için, Başkomisyon azasından birisiyle durakta hayli çekişmeye mecbur olduğumu hatırlıyo­ rum. Halbuki Nefer Kulote’nin başkanlık ettiği Sovyetin, bizim neferlere daha samimi, daha arkadaşça muamele ettiğini ve Al­ man neferleriyle Türk neferlerini hemen hemen eşit gördüğüne şahit oldum. Moskova’ya gelip, Alman Komisyonu, idaresi altın­ da bulunan esirler yurtlarına yerleşen Osmanlı Esirleri, muame­ leden, yemekten, içmekten memnuniyetlerini bildirdiler. Ve ben Moskova’da iken gelen esirlerimizin hepsine Alman Sovyet’i birer kat elbise dağıttı. Benim Moskova’dan dönüşümden sonra da bu muame­ lenin aynıyla devam edeceğine dair, Amele ve Asker İhtilalci Sovyeti’nin Reisi Nefer Kulute “amele namusu üzerine söz veri­ yorum” diye söz verdi ve elimi sıktı.

2.6.7. Rus Bolşeviklerinin Muamelesi Rus Bolşeviklerinin de şahsıma karşı muamelelerinden asla şikâyet edemem. Bütün müracaatlarımda iyi muamele gördüm ve her türlü kolaylığı göstermekten geri kalmadılar: Param ve evrakım aranmadan sınırdan çıkmama müsaade ettiler, pasapor­ tumun süratle hazırlanması için Hariciye Nezaretinin ilgili me­ murlarına özel emirler verdiler. İkamet ettiğim evde, istediğim odaların bana bırakılmasını, Hariciye Müsteşarı’nm Özel Kâtibi evime gelerek temin etti. Diyebilirim ki Bolşeviklerin Osmanlı Kızılay Delegesine gösterdikleri ilgi ve alka, diğer hükümetlerin veya kuruluşların memur ve delegelerine gösterilenden belki bi­ raz daha fazla idi. Bunun sebeplerini, Sovyetler Cumhuriyeti’nin Doğu Îslamî siyasetinde aramak, büsbütün hata olmaz. Bolşevik­ lerin zamıına göre, Batı Kapitalizmi tarafından istismar olunan Doğu İslamının, anlatıldığı ve yeterli neşriyat yapıldığı taktirde, günün birinde mutlaka milletler arasında sosyal ihtilale taraftar olması, menfaati gereğidir.


Yusuf Akçura

2.6.8. Moskova’dan Stockholm’a 1919 senesi Şubat’ın 17’sinde Moskova’dan hareket ettim. Şubat’ın 22’sinde Finlandiya sınırını geçerek, Helsinğfors’a ora­ dan Abu’ya geldim Abu’da iken firar suretiyle oraya kadar gelip orada vefat etmiş ve Abu’da sakin Müslüman Tiirk-Tatarların maddî ve manevî yardımlarıyla kefenlenip defnedilmiş bir Os­ manlI şehidinin varlığını öğrendim. Defin merasiminin resmini buldum sa da resme ilişik mektuptan anlaşılacağı üzere ismini künyesini araştırmak mümkün olmadı. (Melfûf Numara: 18) Abu ile Stockholm arasında Botni Körfezini buz kıranla iki günde geçerek, Mart’ın birinci günü Stockholm’a ulaştım.

3-TEKRAR İSKANDİNAVYA 3.1. Sibirya’da Esirlerimiz Yine Yardıma Muhtaç Stockholm’a gelir gelmez ilk düşündüğüm şey, Sibirya’da­ ki esirlerimizle ilgili yeni bilgi almaya çalışmaktı. İsveç Hari­ ciye Nezareti’nin Rusya’da bulunan Alman ve Türk Esirleri işleriyle meşgul olmak üzere ihdas ettiği В Şubesi Reisi Baron Akerhielm’i (benim Şark’a seyahatimden önce bu şubeye baş­ kanlık eden Miralay Ustenfold vefat etmişti.) ziyaret ettim. Baron’un bana verdiği ilk haber pek nahoştu: Uzun süre kendi­ siyle haberleşilememiş olan Matmazel Brandistrom’dan birkaç gün önce gelen telgrafda, Alman parasından Türklere harcama yapılmasının men’ine mebni, Osmanlı Esirlerine ne yolda mua­ mele edileceği soruluyordu. Ben Almanların bu son kararlarından ilk defa haberdar oluyordum. O sıralarda, Prusya Harbiye Nezareti ve Alman Kızılhaç’ı memurlarından iki üç zatın Stockholm’da oldukla­ rım Baron’dan haber alarak, Almanlar’a ulaştım. Onlar da Al­ manya Türkiye ilişkilerinin değişmesinden ve Almanya İç işle­ rinde büyük değişiklik meydana gelmesinden sonra, yani geçen 1918 senesi sonlarına doğru, Alman akçesinden Osmanlı Esir­ lerine sarf edilmemesi kararlaştırıldığım ve bu kararın yer aldı­


Rusya Ula Esaret Hayatı

ğı ta'limatm İsveç Hariciye Nezareti’ne ve İsveç Kızılhaçı’na ve neticede Matmazel Brandistrum Heyeti’ne gönderildiğini beyan ettiler. Matmazel Brandistrum namına Doktor Yunğıdal’dan ? IJfa’da alıp terceme suretini yukarda zikr ettiğim telgrafın gel­ mesinden beri, Sibirya’da kalan esirlerimize yardımın teminat al­ ımda olduğu zannıyla hayli müsterih olmuş iken bu yeni vaziyet yeniden endişelenmeme sebep oldu.

3.2. Sibirya’daki Esirlerimizin İhtiyacını Hafifletmek İçin İsveç ve Almanya’da Teşebbüslerim Bu malumat üzerine В Şubesi Reisi Bam’a tekrar müracaat ederek Kızılay’ın Prusya Harbiye mensup Alman Esir Değiştir­ me Komisyonu Kasasında yirmibeşbin rubleyi aşan ve Skandiııaviks Bankalarında yine ondan aşağı olmayacak miktarda Os­ manlI Esirlerine harcanmaya mahsus ve emrim altında sermayesi mevcut olduğundan bu meblağı İsveç Hariciye Nezareti’ne vere­ bileceğimden, derhal Matmazel Brandistrum’a bir telgraf çekilip ( )smanlı Esirlerine daha önce yapıldığı gibi yardıma devam edil­ mesinin tebliğini temenni ettim. Aynı zamanda Alman memurlarından, Osmanlı Hükümeti bugün doğrudan doğruya esirleriyle meşgul olamayacağından meşguliyetine imkân hasıl oluncaya kadar Almanya Hükümet’i hesabına edilen yardımın arkası kesilmemesinin teminini, iki hükümet arasında anlaşılacak milyarlara ulaşan bir hesap varken nihayet birkaç yüzbin markı geçmeyecek bu İnsanî yardımdan tasarrufa kalkışılmamasını rica eyledim. Bu ricamın doğrudan doğruya Almanya Merkezî Hükümetine ulaştırılması için Berlin Osmanlı Elçiliğine durumun bildirilmesini rica ederek bir sure­ tini mektuba ekleyip (Melfüf, Nomro: 19) Stokholm’da Osmanlı Elçisi bey efendiye takdim ettim.


Yusuf Akçura

3.3 Sibirya’da Kalan Osmanb Esirlerine Yardım Maksadıyla Delege Binbaşı Hakkı Bey’in Teşebbüsleri Bu teşebbüslerimden birkaç gün sonra İsveç Kızılhaçı’nın ve “Şimal Salibi “ denilen Yeni Cemiyetin Fiili Reisi olan Sehder Kırantısı ? gördüm. Müşarünileyh Sibirya’da kalmış Türk Esirlerine sarf olunmak üzere galiba üçyüzbin ruble ile yirmibin mark kadar bir meblağın Almanya’dan Şimal Salibine bir iki hafta önce gönderilmiş olduğunu ve bu meblağın Sibirya’ya havalesinin yapılıp yapılmadığına dair, bir hayli zamandan beri Kopenhag’da bulunmasından dolayı, kendisinde bilgi olmadığı­ nı söyledi. Bu haber hoşuma gitmekle beraber, böyle açık olma­ yan ifadelerin devamlı olumsuz manaya alınması lazım geldiğini buradaki tecrübelerimle öğrenmiş olduğumdan netice hakkında tereddüt etmedim. Ve dörtyüzbin rubleye karib olan bu akçenin hangi kaynaktan gelmiş olduğuna dair bilgi istememe rağmen öğrenemedim. Nihayet Harbiye Nezareti Delegesi Binbaşı Hakkı Bey’in henüz Berlin’de olduğundan haberdar olupta kendisiyle yazıştıktan sonra anlaşıldı ki üçyüzbin ruble Moskova’da iken emaneten Alman Başkomisyonu Kasasında saklamakta olduğum Osmanlı Kızılay’ı akçesidir; altmışbin mark ta Osmanlı Harbiye Nezaretinin esirlere mahsus olarak yine Alman Komisyonunda saklanan sermayesinin arda kalanıdır. 1918 senesi sonlarına doğru Almanların, Alman akçesin­ den Osmanlı Esirlerine harcamada bulunulmaması için İsveç Hükümeti’ne ve Kızılhaçına talimat verdiklerini haber alan Binbaşı Hakkı Bey, Berlin’de Prusya Harbiye Nezaretine bağ­ lı olarak faaliyetine devam eden Rusya’daki Alman Esirleri Komisyonu’na müracaat ederek adı geçen komisyon kasasın­ da bulunan Osmanlı Kızılayı’nın üçyüzbin rublesiyle Osmanlı Harbiye Nezareti’nin altmışbin markını Sibirya’daki müttefikle­ rin esirlerine, yardım etmek maksadıyla o aralık kurulmuş olan “Şimal Salibi” ne havale ettirmiştir. Fakat hem Prusya Harbiye Nezareti’nin, hem de “Şimal Salibi”nin ihmali yüzünden bu meblağ benim İsveç’e gelip işi kurcaladığım zamana kadar Şi­ mal Salib’i Kasası’nda kalmış, yerine gönderilememiştir. Hakkı Bey’e ne yapacağı zamanında bildirilmemiş olduğundan, benim


Rusya ’da Esaret Hayatı

Stockholm’dan Berlin Osmanlı Elçiliğine müracaatım oluncaya kadar, olayın gecikmesinden habersiz kalmıştır.

3.4. Üçyüzotuzdörtbin Ruble ve Altmışbin Markın Sibirya’ya Gönderilmesi Esirlere yardım için kurulan bütün cemiyetlerin en açık özel­ liklerinden biri de esirlere akçe gönderilmesi işinde çok ağır hare­ ket etmeleridir. Evvela üçyüzbin ruble ile altmışbin markın Şimal Salibi’nden kurtarılıp İsveç Hariciye Nezareti В Şubesi vasıta­ sıyla Sibirya’ya Omsk’daki İsveç Konsolosuyla (o aralık bu zatın iinvanı Komiser Spehsiyal olmuştu.) Matmazel Brandistrum’a gönderilmesi için iki aya yakın uğraşmak lazım geldi. Bu iş için bir defa Danimaraka’ya gidip gelmek, Berlin’den Kopenhag’a gelen Hakkı Bey’le birlikte, Prusya Harbiye Nezaretinin Şimal Salibinde Delege Yüzbaşı Fisher ile konuşmak, defalarca İs­ veç ve Danimarka Kızılhaçları Başkanlarıyla görüşmelerde bu­ lunmak gerekti. Ve nihayet üçyüzbin ruble 1919 senesi Mayıs başlarında İsveç Hariciye Nezareti В Şubesi tarafından Omsk’a havale olundu. Mütebaki altmışbin Marka Rusya’dan emaneten getirdiğim yüzbin rubleyi mütecaviz bir meblağın daha havale­ sinin, birinci havalenin yerine ulaştığı haber alındıktan sonraya ertelenmesi tedbir açısından uygun görüldü. Gerçekten 5 Haziran 1919’da birinci havalenin ulaştığına dair telgrafla haber geldi ise de В Şubesi ikinci havaleyi, birkaç defa te’kidime rağmen çabuk göndermedi. İstanbul’a dönüşümdan sonra Stockholm Elçimiz 20 Eylül 1919 tarihli telgrafından sonunda bu ikinci havalenin de gönderildiği anlaşıldı.

3.5. Gönderilen Meblağın Yetersizliği Sibirya’ya gönderilen dörtyüzbin rubleyi aşkın meblağ, AK man sermayesinin Almanlara hasrı emrinden sonra Sibirya'daki esirlerimiz için tutulan geçmiş masraflara, yani yaklaşık 19 19 se­ nesi başlarından beri geçen dört beş aylık masrafı knrşılamnyaca-


YusufAkçura

ğından, Mayıstan itibaren yine yeterli meblağın havalesi gereki­ yordu. Matmazel Brandostrum’a, akçe havalesini bildirmek için çekilen telgrafda özellikle Türklere aydan aya ne kadar masraf edilmekte olduğu da soruluyordu. Alman cevapta, İsveç Heyetle­ rinden yardım alan Osmanlı Esirleri için ayda yüzbin ruble kadar bir meblağa ihtiyaç olduğu bildiriliyordu. Buna binaen Haziran ve Eylülde giden nakdî yardımın tamamen harcanıp bitmiş oldu­ ğu muhakkaktır.

3.6. Stockholm’da Osmanlı Elçisinin Amerika Hükûmeti’ne Müracaatı Zihnimden asla çıkmayan mühim mesele, herhangi bir yolla olursa olsun biran evvel Osmanlı Esirlerinin Sibirya’dan kurta­ rılması meselesi idi. Stockholm’da Osmanlı Devleti Elçisi olan Beyefendi Amerika Kızılhaç’ı veya Amerika Hükûınet’i vasıta­ sıyla, belki bir iş görülebilir, ümidinde bulundular. Gerçekten o sıralarda Amerika ve Japonya Kızılhaçlarının Doğu Sibiryadan başlayarak millet ve mezhep ayırt etmeksizin bütün askerî ve mülkî esirlere yardım etmeye çalıştıkları haber alınmıştı. Hatta Danimarka Kızılhaçlarına mensup bir delegenin raporuna na­ zaran, üst rütbeli zabitin üçyüzyetmişbeşer ruble, mülazımlara ikiyüzellişer ve küçük zabitlerle neferlere altmışar ruble nakdî yardım dağıtmakta imişler. Elçi Cevad Bey Efendi, meslektaşı ve özel muhabbeti olan Amerika’nın Stokholm Elçisi ile bu konuda bir hayli görüşme­ de bulunmuş ve Amerika Elçisi tarafından meselenin çözümü ile ilgili kolaylık gösterilmesine rağmen istenen netice elde edile­ memiştir.

3.7. Binbaşı Hakkı Bey’in Spa Komisyonunda Teşebbüsü Cevad Bey Efendiyle Osmanlı Esirlerinin tahliyesi yolunu aramakla meşgul olduğumuz sıralarda, Harbiye Nezareti Delege-r si Binbaşı Hakkı Bey de Berlin Osmanlı Elçiliğinin yardımıyla aynı önemli meselenin halline çalışmış ve Almanya Hariciye ve


Rusya ’da Esaret Hayatı

l’rusya Harbiye Nezaretleri vasıtasıyla Spa’da toplanmakta olan Mütareke Komisyonunda Osmanlı Esirlerinin de iadesi mesele­ sinin görüşülmesi için uğraşmıştır. Fakat bundan da bir netice elde edilememiştir.

3.8. Londra’da Tutuklu Osmanlı Esirleri Dolayısıyla İsveç Hariciye Nezaretine Osmanlı Hariciye Nezaretinin Borcu Osmanlı vatandaşlarının menfaatlarini İngiltere’de koruyan İsveç Devleti Hariciye Nezareti tarafından Londra’da tutuklu Osmanlı Esirlerine yapılmış masrafların birçok müracaata rağ­ men henüz Osmanlı Hariciye Nezaretinden ödenmemiş olmasına ve İsveç Hariciye Nezaretinin Sibirya’da bulunan esirlerimizin işeleriyle uğraşmasından dolayı gönüllerini almak menfaatimiz gereği olmasına binaen, yaklaşık onbin kırona ulaşan bu devlet borcunun Osmanlı Kızılay Cemiyeti sermayesinden ödenmesi­ nin uygun olacağı, Stockholm Elçimiz tarafından bana beyan olunmuş ise de, İngiltere’ye esir düşen OsmanlIlarla ilgili mese­ leler benim alanım olmadığı için Kızılay Genel Merkezinden izin almaksızın gelen cevapta, Londra Esirleri için Hariciye Nezaret-i Celilesinden bir miktar meblağın lazım gelen yere verilmiş oldu­ ğu bildirildiğinden olan isteğin yerine getirilmesine gerek kal­ madı.

3.9. İsveç В Şubesinin ve İsveç ve Danimarka Kızılhaçlanmn Hesapları İsveç Petrograd Elçiliği В Şubesi ile olan hesablarımızın neticesini, adı geçen şube, hesaplarını Alman Başkomisyonuna teslim ettiği zaman bana resmen bildirmişti. Muvazene cetveli ile delil olabilen belgeleri ve şube reisinin bu münasebetle bana yazdığı mektubu delil dosyasında mevcuttur. (Kasa, Kızılhaçlar Dosyası, Numara: 11) Stockholm’a dönüşümde İsveç Kızılhaçının esirlere yardım şubesinden de delil dosyasında (Kızılhaçlar, Numara: 10) mevcut


Yusuf Akçura

hesap bilançosunu aldım. Ancak İsveç Kızılhaçının bu konudaki mektubunda geçen şekliyle kesin hesabının, yani bütün delille­ riyle beraber hesabının verilmesi, Rusya’da bulunan delegelerin tamamının dönmesiyle mümkün olabileceğinden o zamana erte­ lenmiştir. В Şubesinin bilançosu ile İsveç Kızılhaç'ı bilançoları arasında, Kızılay menfaatine olarak ellibin ruble bir hata vardır. В Şubesi Kızılhaç’a verdiği ellibin rubleyi masrafa geçirmeye unutmuş ve o suretle Kızılayın kendiliğinden ellibin rublelik bir meblağı Kızılhaç’a vermiş demektir. İsveç Kızılhaçının kesin he­ sabı geldiği zaman, bu yanlışlığın В Şubesine ihtarıyla düzeltil­ mesi gerekir. Danimarka Kızılhaçıyla hesabımız küçük bir miktara mah­ sus kalmıştır. Bu hesabın sırf benimle olan kısmı, zaten Dele­ ge Saltofun’un vazifesinden ayrıldığı zaman görülmüştü. Fakat bu da, İsveç Kızılhaçıyla olan tarzdadır. Yani yalnız Kızılaydan alınan meblağın, hangi delegelere ne kadar gönderilmiş olduğu­ nu bildirir. Adı geçen delegelerin o meblağı nerelere ne kadar harcadıkları ve bu harcamalarla ilgili belgeler, ancak delegelerin dönüşünden sonra bize bildirilebilecektir.

3.10. Kızılay Madalyaları - Matmazel Sivitman’a Bir Turunç Madalya Esirler Şubesi Müdürü İzzet Bey, İskandinavya Kızılhaçlarına mensup zata mahsus olarak padişahın emriyle çıkmış bu­ lunan dört gümüş ve üç tunç Kızılay Madalyalarını kendisiyle beraber Kopenhag’a götürmüş ve padişahın emri çıktığı bana bildirildiği taktirde ilgililere verilmek üzere bana bırakılmıştı. Ben ne Rusya’ya gitmeden, ne Rusya’da ve ne de Rusya’dan dönüşümde adı geçen madalyalara dair bir emir almadım. Döönüşümde ilgili zatlardan bazılarına madalya verilmesi hususunda padişah emrinin çıktığını, Stockholm Osmanlı Elçiliğinde top­ lanmış “Takvim-i Vekayi’” nüshalarından anladım. Stokholm ve Kopenhag Osmanlı Elçilerinden izin alarak ilgili zatlardan ancak bazılarına madalyalar gönderilmiş olduğunu öğrendim. Diğer zatlara madalya ve beratları gönderilmemiştir. Yanımda mevcut


Rusya ’da Esaret Hayatı

madalyaların miktarı, padişah emri çıkıp ta henüz madalya ve beratları gelmeyenlere yetecek sayıda değildi; hak sahiplerinden bazılarını bazılarına tercih için elimde sıhhatli bir bilgi yoktu. Bi­ naenaleyh elimdeki madalyalardan yalnız bir turunç madalyayı Danimarka Kızılhaçından Matmazel Sivitman’a verip, diğerleri­ ni İstanbul’a getirip merkeze teslim etmeyi en uygun yol buldum. Bu raporum ile beraber dört adet gümüş iki adet tunç madalyayı iadeten takdim ediyorum. Matmazel Sivitman’ı istisna edişimin sebebi, bu ihtiyar ka­ dının bütün ruhuyla garazsız ve karşılıksız olarak Türk Esirleri işine kendini adamış olmasıdır. Ekser AvrupalIlar gibi, madal­ yaya çok ehemmiyet veren Matmazel Sivitman’a tunç madal­ ya verilmesi için çıkmış olan padişah emri Takvim-i Vekayi’de yayınlanmış ise de, beratı Osmanlı Elçiliğine gönderilmemiştir. Vefatından önce bu madalyayı takıp Türklere edilen samimi hiz­ metlerinin boşa gitmediğini arkadaşlarına izhar ve isbat edebil­ mesi için, beratının biran önce Matmazel Siviitman’a gönderil­ mesini rica ettim. İskandinavya’da madalya meraklıları daha çok var: İsveç Hariciye Nezareti В Şubesi memurlarından bazıları, Rusya’da­ ki Osmanlı Esirlerine Kızılhaç memurlarından ve fazla hizmet ettikleri halde, Kızılhaç memurlarına madalya verilmişken ken­ dilerine verilmemiş olduğunu müteessirane ihsas etmişlerdir. В Şubesi Müdürü Baron Ukriyelum’un ? kendi şubesi memurla­ rından madalyaya hak kazanan zatların isimlerini bildirmek için gönderdiği listeyi ekte gönderiyorum. (Melffif Numara: 20) Bu listede (*) işaretiyle gösterilenlerin hizmetleri sebkat et­ miş, (**) le işaret olunanların hizmeti ise, fikrimce madalyayı hak edecek dereceyi bulmuştur. Danimarka Hariciye Nezareti Esirler Şubesi Reisi olup bir hayli müddet Rusya’da “Ministre Resident en mission speciale de la Legation Royale” ünvanıyla hizmet etmiş bulunan Yüzbaşı F. Cramer’in bilhassa esirlerimiz ahvalinden bizi haberdar etmek hususunda yardımı sebkat etmiş ve Danimarka Kızılhaçı’na bırakılan meblağın büyük bir kısmı da adı geçenin idaresinde bulunan delegeler vasıtasıyla dağıtıl­ mış olduğundan adı geçene de bir kıt’a madalya verilse, iyi olur.


Yusuf Akçura

Padişah emri çıkıpta resmî gazete ile ilan olunan kimselerin madalya ve beratlarını yollar açılır açılmaz göndermek de uygun olacaktır, zannederim

3.11. İskandinav Yeska Karadit Aksa Bulıığct ve Donland Sebanik ? İle Muhasebe Stockholm ve Kopenhag’da cari hesabım bulunun İskandi­ nav Yeska ve Landmand Sebanik’den hesabımın lınl-i hazırını gösterir birer belge isteyip aldım. Raporun hesap kısmına ek delil mesabesindedir. (Bankalar Dosyası, Numara: 1,2) Bankaların he­ sabıyla, benim hesabım birbirine tamamen mütabık geldi.

4 - ALMANYA’DA 4.1. İstanbul’a Dönmek İçin Berlin’e (»hliş Kızılay merkezinden gelen 11 Haziran tarihli tclgrafda Sibirya’da kalan Osmanlı Esirlerine yardım için doksanbin kıronu alarak bir Kızılhaç Heyetinin yola çıkmış olduğu bildirildiğin­ den, İsveç Hariciye Nezareti В Şubesi vasıtasıyla benim gönder­ diğim dörtyüzbin rublenin yetersizliği, Doğu Sibiryadan gelecek adı geçen Kızılhaç Heyeti’nin yardımıyla bir müddet için telafi edileceğini ve tebdiline üçyüzbin rubleyi aşacak olan doksanbin kıron ile yine üç ay kadar bir müddet esirlerimizin ihtiyaçlarını azaltmak mümkün olacağını anlayarak müteselli olduğum gibi, iki üç aylık bir zaman için benim İskandinavya’da göreceğim be­ lirli bir iş kalmamış olduğuna hükmettiğimden İstanbul’a dönüş hazırlıklarına başladım. Memlekete ulaştıracak yegane yol Berlin’den geçiyordu; ya İsviçre ve İtalya yoluyla, yahut Almanya’daki Osmanlı vatan­ daşlarını almak üzere gelecekleri söylenen Osmanlı gemileriyle dönülebilirdi. Zaten Rusya’ya giderken bazı evrakımı, Berlin’de bir otelin kasasında bırakmış olduğumdan onları almak, Prusya


R

uı'tlti Китч Hayalı

n .s \

Harbiye Nezareti’ne mülhak Moskova Esir Komisyonu ile hesa­ bımı görmek, evvelce Doçe Bank ile edilen mııaıııelala dair adı geçen bankadan son bilgi almak için 23 Mayıs'la Berlin’e gelmiş bulunuyordum.

4.2. Moskova Alman Esir Komisyonu ile Hesabımı Gördüm Deliller arasında mevcut (Kızılhaçlar Dosyası, Namına: 12) bilanço ile delillerden anlaşılacağı üzere, Kı/ılay scmıayesiııdeıı Moskova Alman Esirler Komisyonu Kasasında bulunan paralar, Berlin’den İsveç Şubesi vasıtasıyla üçyttzbin rublenin gönderil­ mesinden sonra tamamen tükenmiş ve halta ııdı geçen komis­ yona Kızılayın cüz’i bir borcu bile kalmıştır, Bu suretle Alman Esir Komisyonu ile Kızılay Delegeliğinin hesabı, o cüz’i borcun ödenmesini müteakip, tamamen kesilmiş olacaktır.

4.3. Doçe Bankla Heberleşme Berlin’den Rusya’ya giderken yani I()I7 senesi sonlarında Maliye Nazırımız Cavid Bey Efendi vasıtasıyla yirmibin Çar Rublesini kırkbin marka satın almış olduğumu yukarıda yazmış ve Berlin’e dönüşümde meseleyi kurcaladığımı ilave eylemiş­ tim. Gerçekte bu sefer Berlin’de, Rusya’dan Osmanlı Elçiliğine yazdığım mektup ve telgrafların bankaya havale olunup olunma­ dığını araştırdım. Hiç olmazsa biraz zararla ve rublelerin iadesi mümkün olup olmayacağına dair Elçilik Müşteşarı Bey Efendiye yazdığım açıklama isteğinin dışındakilerin, Doçe Bank’ta bilhassa Doğu işleriyle meşgul Hakkı Bey’e ulaştığını ve fakat I lakkl Bty'if) ifadesine nazaran bir şey yapmak imkânı olmadığı anla|llmift№ Aynı görüş, bankanın resmi cevaplarından da anlaşılıyor, (Ban­ kalar Dosyası, Numara: 6) Rusya’da markın rubleye tahvil şart­ lan, o zaman Berlin’de bizce hatta Maliye Nıı/ırınıızeıı da açıkça bilinmemesinden kaynaklanan bu hatanın düzeltilmesi, maatte­ essüf, mümkün olamamıştır.


Yusuf Akçura

Doçe Bank ile haberleşmelerden, adı geçen banka tarafın­ dan gönderilmiş meblağın Rusya’ya tamamen ulaştığı anlaşılmış ise de, bahsedilen meblağın doğrudan doğruya benim namıma gönderildiği halde, Petresburg îsveç Elçiliğinin bu hususa dair yazdığı mektuplardan anlaşıldığı üzere (Kızılhaç Dosyası - Nu­ mara: 11) Petresburg’da kim namına ulaştığı ve hangi fiyatla tah­ vil müamelesi icra edildiğini adı geçen elçilikçe bilinmemiş ve ancak Osmanlı Esirleri için harcanmak üzere geldiği anlaşılmış mıdır? Petersburg İsveç Elçiliği В Şubesi’nin F 3675 numaralu mektubunda bahs olunup Petrograd’a ulaşmayan ikiyüzkırkbeşbin rublenin İsveç ve Danimarka Bankalarından gönderilmemiş olduğu Stockholm ve Kopenhag’daki araştırmalarımdan anla­ şılmıştı. Doçe Bank’tan gönderilmemiş olduğu da, bu bankanın araştırmalara dayanan cevabından anlaşıldı. Bu şekilde bahsedi­ len meblağın Osmanlı Kızılayına ve bize gönderilmiş olmadığı anlaşıldı.

4.4. Resmî Alman Kuruluşları Rusya’da Kalan Osmanlı Esirlerine Yardım Edemeyecektir. Prusya Harbiye Nezaretine bağlı Esir İşleri Şubesi Reisi Mi­ ralay Cavid ve Moskova Alman Esirler Komisyonu Reisi Yüz­ başı Funmilyitiski ? ile görüşme ve konuşmalarımdan anladım ki Almanya’nın esirlere ait kuruluşlarından hiç birisi Rusya’da bulunan Osmanlı Esirlerine yardım etmeyeceklerdir. Bu kuru­ luşların resmen tanımadığı Moskova Alman Asker ve Amele Sovyeti’nin yardım sözünde bulunduğunu yukarıda yazmıştım. Ve galip ihtimal adı geçen Sovyet mümkün olan yardımda kusur etmeyecektir. Fakat Almanya’da bulunan kuruluşların merkezle­ ri, Sovyet’e akçe ve eşya göndermediği halde, Sovyet’in yardımı, parası ve eşyası tükeninceye kadar ancak devam edebilecektir. Mütarekeyi müteakip Osmanlı Saltanatı ile Alman Devlet’i arasında artık ilişkilerin kesildiği ve Almanya Devleti’nin para yönünden çok sıkıntıya düşmüş olmasından dolayı her cihetle tasarrufa şiddetle muhtaç bulunduğunu öne süren Resmî Alman kuruluşlarının memurları, Osmanlı Esirlerine yardım edeme­


Rusya 'da Esaret Hayatı

yeceklerini açıkça söylemekle beraber, şahsî muamelelerinde, Moskova devresinden daha nazik ve mültefit davrandıklarına şahit oldum.

4.5. Paris’e Giden Osmanlı Sulh Heyetine Müracaatım Berlin’de bulunduğum sıralarda Spa Komisyonuna Osman­ lI Elçiliği namına edilen müracaatlardan hiçbir yeni sonuç elde edilmediğini gördüm. Çünkü Almanlar artık kendilerinden başka hiçbir kimse ile meşgul olmayacak haldeydi. O aralık bir Os­ manlI Elçilik Heyeti’nin Paris Sulh Konferansı tarafından davet olunup yola çıkmış olduğunu işittim. Bu heyetin birçok vazife­ sinden birisi de şüphesiz düşman memleketinde kalan Osmanlı Esirlerinin memleketlerine iadesi meselesi olacağını düşüne­ rek adı geçen heyet başkanlığına bir rapor gönderip Rusya’da bulunan Osmanlı Esirlerinin miktarı ve ahvalini ve adı geçen esirlerin ne suretle Osmanlı Memleketlerine şevkleri mümkün olabilecağine dair görüşlerimi arz etmeyi ve Fıransa Kızılhaçlarının Berlin Delegeleri vasıtasıyla Versay’da bulunan Osmanlı Hlçiliği Başkanlığına gönderdim. Bu konudaki raporumAmerika Kızılhaç’ı Delegesinden bana gelen mektupa ilişiktir. (Numara: 21) Elçilik Heyeti, Versay’dan pek çabuk ayrıldığından dolayı raporumla asıl maksada ulaşıldığına pek emin değilim; zaten ula­ şılması halinde dahi bir işe yaramamış olacağı daha sonra cere­ yan eden hallerden anlaşılmıştır.

4.6. Almanya’da Bulunan Yaralı Osmanlı Askerlerine Yardım Birkaç yaralı zabit ve neferimiz Alman Hastahanelerinde tedavi edilmekte idi. Bunların masrafları Harbiye Nezareti tara­ fından evvelce temin edilmiş ise de, bilahare tahsisatları kesilip memlekete iadeleleri emr olunmuştır. Bunlann bir kısmı benim Almanya’ya ulaşmamdan önce Hamburg’dan kalkan Osmanlı vapuruyla gönderilmiş ve geriye kalanların çoğunluğunun da o sıralarda Hamburg’a geleceği söylenilen “Kel Cemal” vapuruyla


Yusuf Akçura

gönderilmeleri kararlaştırılmış bulunuyordu. Ancak içlerinden Süleyman Reis adlı bir nefer -ki Çanakale Muharebelerinde bir gözüyle yüzünün büyük kısmını ve bütün ağız ve dilini kaybet­ miştir- el ve bir ayağı kesilecek olan Yüzbaşı Zeki Haşmet ve yüzünden yaralı olup burnunun tamiri henüz tamamlanmayan Mülazım Zeki Memduh Efendilerin yani üç yaralının tedavileri­ nin başarıyla bitmesi için daha birkaç ay Berlin’de kalmalarının gereği, yattıkları hastahanelerince raporla bildirilmiş olduğu hal­ de bu maksat uğrunda harcanacak para olmamasından dolayı ia­ deleri zaruri bulunduğunu Berlin Osmanlı Elçiliğimle öğrendim. Ve bu yaralılardan Mülazım Zeki Memduh Efendi ile Süleyman Reis’i gördüm. Bu kadar akçe ve emek harcanarak bitmek üzere olan tedavilerin yarıda bırakılmasının uygun olmayacağına, Elçi Paşa Hazretleriyle birlikte aynı kanaatte olduğumuzdan, Osmanlı Kızılay’ı namına Berlin’de mevcut meblağdan bu iki zabitle bir nefere, azami üç ay kadar daha devam edecek tedavileri tamam­ lanıncaya kadar maaş verilmesi için, Kızılay Delegesi sıfatıyla benim görüş beyan etmem neticesinde Elçi Paşa Hazretleri ta­ rafından Kızılay Türk-Alman Komitesi’ne tebliğler icra olundu. Adı geçen yaralılardan Süleyman Reisle, Rusya'dan gelmiş esirlerden hasta bir nefere Kızılay sermayesinden bir miktar nakdî yardımda bulundum.

4.7. Hamburg Yoluyla Dönüş Berlin’e gelir gelmez, bir taraftan yukarıda arzedilen iş­ lerle uğraşırken, diğer taraftan da İstanbul’a dönüş için İtalya Devleti’nden müsaade elde etmek için teşebbüs ettim. Müsaa­ denin gelmesi hayli uzamış ve o aralık Hamburg’a Kel Cemal vapurunun geleceği haberi de ulaşmış olduğundan, Hamburg yoluyla ve hemşehrilerle beraber dönüş, manevî zevkinden baş­ ka bir hayli tasarrufu da te’min edeceğini düşünerek, İtalya yo­ luyla dönmekten vaz geçerek Kel Cemal’in gelmesini bekledim. Sonunda Kel Cemal Temmuz başlarında geldi. İki hafta kadar Hamburg’da kalıp döneceği söyleniyordu. Bir iki ay önce görevine son verildiğinden bahs olunan Ber-


Rusya 'dcı Esaret Hayatı

ün OsmanlI Elçiliğinin hâlâ işleri takip etmekte olduğuna hayre­ tini beyan eder yolda Sadrazam Ferid Paşa’nın Elçi Rıfat Paşa’ya çektiği telgraf da, elçiliğin zaten düzenli yürümeyen işlerini büsbütün gevşetmiş ve Kel Cemal vapuruna Osmanlı vatandaş­ larının bindirilmesi ve vapurun limandan kaldırılıp memlekete sevk edilmesi işi Ateşe Militer Vekili ve Ateşe Naval Muavini Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi ile Kel Cemal’in acentesi namını taşıyan birkaç tüccarın ve bunların dostlarından I lamburg Esirler sevkiyatında memur olan Reinicke namında bir kimsenin elle­ rinde kalmıştı. Vapurun hareket zamanı kesin olarak belirlenme­ den, içlerinde bir çok zaif ve şehid çocukları ve hasta bulunan Osmanlı vatandaşları vaktinden önce Hamburg’ta toplatılıp bir kısmının cidden sefalet çekmelerine ve bu yüzden haklı birçok dedikoduya sebebiyet verilmiştir. Bu sıralarda hemen hiçbir cid­ di işleri kalmamış olan Elçilik memurlarından hiç birisi -neden­ se- Hamburg’a gelip, bu sefaletin sebeplerini araştırmaya gerek duymamışlardır.

4.8. Kel Cemal Yolcularına Kızılay’ın Yardımı Vapur’un hareketinin gecikmesi, Osmanlı vatandaşlarından maaşla geçinen memur, zabit ve yetimlerinin elde ve avuçta bu­ lunan paralarını yiyip bitirerek oturdukları pansiyon ve otellere borçlanmaları, ve Osmanlı Elçiliğinin harcayacak parası olmadı­ ğını öne sürerek, borç ve yardım işinden kesinlikle el çekmesi, içinden çıkılamayacak derecede karışık bir durum oluşturmuştu. Bununla beraber Kel Cemal bir türlü kalkıp gidemiyordu. Zabit, memur ve talebe delegelerinden bazı zatlar birkaç defa Berlin’e Osmanlı Elçiliğine bizzat gidip durumu anlatmaya ve Elçiliğin nazar-ı dikkat ve merhametini Hamburg’da toplanan zavallı vatndaşlar üzerine çekmeye çalıştılar. Sonunda adı geçen elçi, büyük bir meslekî beceri göstererek, bütün bu gürültülü ka­ labalığı Elçiliğin başından esasen hiçbir resmi vazifesi kalma­ mış olan Kızılay Delegeesinin yorgun başına atmıştır. İstanbul’a ulaşmamı müteakip takdim olunan raporda arz eylediğim üzere, Müsteşar Bey Efendi, Osmanlı Kızılayı’nın Berlin Şubesi’nde


Yusuf Akçura

iade arzusunda bulunan Ak Orduların taarruzuyla değişir durur. Bazan başkentleri olan Kiyef Şehri bile düşmanların eline geçe­ rek, Cumhuriyetin hayatı son bulmuş gibi zan edilirken tekrar canlandığı görülür. 3Kuzey Kafkasya ile Don Kazakları Ülkesini içine alan kıtadır ki Kafkas Dağlarının Kuzeyinde bir aralık dağlı Müslümanlar Müttefik Cumhuriyetler adı altında bir devlet kurmuştur. Ovadan ibaret Kazak Ülkesinde de çabuk değişen birkaç askeri hükümet teşekkül eylemişti. Son zamanlarda Güneydoğu ve Gü­ ney Rusya’da güç kazanmış gibi görünmüş Denikin Ordusu ve Hükümeti de Kazak Ülkesinden doğarak etrafa yayılmıştır. 4Ural Nehri ve Dağlarından ta Muhit-i Kebire kadar yayı­ lan Sibirya bölgesidir. Buranın bir aralık Sovyetler Cumhuriyeti idaresine girdiği zan olunmuş ise de, pek çabuk o tabiiyyetten çı­ kıp, Doğudan Batıya doğru Sibirya’da her cins ve renkten birçok yerel hükümetin kurulduğu görülmüştür. Bu birçok hükümetler arasında eskiden beri istiklâlini muhafaza eden Buhara ve Hive Hanlıklarıyla, yeniden doğan Baş Kurdislan, hatla Kazakistan Hükümetleri gibi Müslüman Devletleri de mevcuttur. Daimi bir değişim ve zuban halinde bulunan bu müstakilimsi devletler ara­ sında bazı mevkiler mesela Taşkent ve havalisi 1919 senesi baş­ larına kadar Bolşevik İdaresini devam ettirebilmiştir. 1919 senesi sonlarına doğru, Amiral Kolçak Sibirya’nın bir kısmını, bir idare altında toplamaya çalışmış ve kısmen muvaffak olmuştur. Kuzey ve Güney Kafkasya ve Don Ülkesinden başka üç bölgedeki Os­ manlI Esirlerinin sayısı şöyle tahmin olunabilir: 10.000 küsûr Sovyetler Cumhuriyeti’nde 5.000 Ukrayna’da 9.000 küsûr Sibirya’da Mütarekeden bu güne kadar, Osmanlı Esirlerinin bir kısmı resmî yollarla değişim veya iade olunmuş, diğer bir kısmı kendi gayretleri sayesinde memlekete gelip kavuşmuş ve bir kısmı da, maatteessüf, vefat edip kalmış olduğundan bugün Rusya’da bu­ lunan esirlerimizin sayısını aşağıdaki şekilde tahmin edebiliriz: Sovyetler Cumhuriyeti arazisinde 400-500 Ukrayna’da 800


Rusya 'da Esaret Hayatı

Kuzey Kafkasya ve Don Ülkesinde 2000 Sibirya’da (Türkistan gayri) 6000 Türkistanda 300-500 Yekûn: 10950

5.2. Osmanh Esirlerinin Rusya’da Hal, Vaziyet ve Geçim Tarzları Osmanh Esirlerinin Rusya’daki geçirdikleri hayatın tarzını, kendilerine edilen muamelenin cinsini bir kategoriye sokmak müümkün değildir. Muamele, zaman ve mekânla bağlı olarak pek çok değişmiştir. Çarlık zamanında, bazı yerlerde hayat ve sıhhatleri şöyle böyle temin olunmuşsa da, bazı yerlerde ısıtıl­ mamış vagonlarda günlerce kilitli bırakılarak dondurulup öldü­ rüldükleri de olmuştur. İnkılaptan sonra birbirini takip eden ve birbirinin yanında teşekkül eden farklı hükümetlerin muamelele­ ri farklı olduğu gibi, aynı hükümette dahi aynı muamele devam edip gitmemiştir. Osmanh Esirlerine edilen en şiddetli muame­ le, çeşitli kaynaklardan alman haberlere göre, mesela Danimar­ ka Kızılhaç’ı tarafından gönderilmiş Kasteniskiyulid ? - Larsey Heyeti’nin gördüklerine nazaran Güney Kafkasya’da, Kars, Ar­ dahan, Erivan nahiyeleriyle Yılan Adası’nda reva görülmüştür. Nelerlerden olan esirlere en insaflı muamele ise Sovyetler Cum­ huriyeti tarafından yapılmıştır. Bolşevikler hemen her tarafta nefer esirleri serbest bırakmışlar; esir karargâhlarında nefer ve zabit farkını kaldırarak, neferlerin zabitlere hizmet etmesini ya­ saklamışlardır.. Bununla beraber Bolşevik idaresi altında bulunan zahit karargâhlarının bazılarından ve mesela Vehteloğa, Vnmadııı Karargâhlarının çok haklı şikâyetleri de vaki olmuştur: Каіаіигіһ Kumandanlarının bizzat kendileri, düzeni bozulmuş ulun bu memlekette en önemli sebep sayılabilir. Bizzat gördüğüm karargâhlarda ise- BolşevikІп l.ln. ı altında bulunan Koşturma, Kazan, Kurucu Meclr. Unlum. ı. ile Çek-Slovak Ordusu idaresi altında bulunan Snııı.u.ı • ı ı . Karargâhlarını ziyaret ettim yiyecek, içecek ö/ellıkl.


Yusuf Akçura

noksan, ve sağlıkla ilgili düzeltilmesi gereken pek çok husus ol­ makla beraber, hayat şartlan tahammülü mümkün, şahsi muame­ leler ise genellikle iyi idi. Osmanlı Esirleri ekseriyetle hallerin­ den çok şikâyetçi değildi.

5.3. Esirlere Yardım Etmede Takip Ettiğim Metotlar İskandinavya’da işe başladığım zamandan itibaren Osman­ lI Esirlerine yardımda dikkate değer gördüğüm iki noktaya İstanbul’un dikkatini çektim: 1- Rusya’da bulunan Osmanlı Esirleriyle Alman Esirlerinin yardım işini mümkün olduğu kadar birleştirerek, Almanların mevcut teşkilatlarından istifade etmek. 2- Bunun meydana gelme şartlarından biri olarak da Rusya’da Osmanlı Esirlerinin menfaatlerini koruma işini, Rusya’da hemen hiçbir teşkilatı bulunmayan İspanya Devleti’nden resmen almak­ sızın İsveç Devleti’ne kabul ettirmektir. Her iki ricam da İstanbul’ca kabul edilmiş ve tatbikinden fik­ rimce Osmanlı Esirleri çok istifade etmiştir. Osmanlı Kızılayı’nın doğrudan doğruya Osmanlı Esirlerine nakdî yardımında aşağıdaki esasları esas olarak kabul ettim: Osmanlı Esirlerinin hakiki ve kati ihtiyaçlarını temin ile be­ raber onların tesbitlerinden ziyade, memleketin fakirliğini göz önünde tutarak, mümkün olduğu kadar tasarrufa itina etmek: Bu esasın neticesidir ki İskandinavya Bankalarında bulunan Kızılay sermayesinden önemli bir kısmı tasarruf olunmuştur. Rusya’ya ulaştıktan sonra tasarrufa daha çok uymak gereğine kanaat ge­ tirdim. Çünkü mevcut karışıklık, olaylann uzayacağını zan etti­ riyordu. Bundan başka, Osmanlı Esirlerinin diğer kaynaklardan, mesela İsveçliler tarafından dağıtılan Alman sermayesiyle, yerel borçlanmalardan da istifade ettiklerine şahit olmuştum. Esas itibariyle Osmanlı Kızılayi'nin yardımı, Rusya Devle­ tiyle Osmanlı Saltanatının esirlerin karşılıklı olarak hayatlarını ve geçimlerini temin etmesi bir insanlık görevi olarak kabul etme­ sini temin idi. Bununla beraber, Rusya Bolşevik Hükümeti Os­ manlI Esirlerine maaş vermeyi kesime. Kı/ılay sermayesinden


Rusya ’da Esaret Hayatı

zabitlere elli ve neferlere on ruble aylık bağlanmasında asla te­ reddüt etmedim ve o yolda İsveç В Şubesiyle İsveç Kızılhaçı’na gerekli tebliğlerde bulundum. Osmanlı Harbiye Nezaretinin De­ legesi gelince, bu maaşların verilmesi, tabii olarak onun görevle­ ri arasına girmiş oldu.

5.4. Bazı Hayır Kuruluşlarınca Kabul Edilip Kullanılan Bir Metodu Kullandım Bazı hayır kuruluşları, gelir kaynaklarını arttırmak konusun­ da, malî ve ticarî işler ile de meşgul oluyorlar. Bazı Kızılhaç Ku­ ruluşlarının bu yolda muamelelerde bulunduklarını, Avrupa’da ve Rusya’da bulunduğum sıralarda duymuştum. Sırf kuruluşun gelirini arttırmak için yapılan malî ve ticarî muamelede bile, bü­ tün memuriyetim esnasında, Osmanlı Kızılayı’na yalnız masraf ettirdim. Gelirlerini arttıracak hiçbir muamelede bulunmadım. Ancak bazı hayır sahiplerinin yardımlarını dönüşümde heder ol­ mamak için eşya satışım, bir istisna teşkil edebilir. Ekser hayır kuruluşlarınca kabul edilip kullanılan bu metotu kullanmamam, Kızılayımızca edilebilecek bir miktar istifadeye mani olmuş ise de, kuruluşumuzun itibarını korumaya bağlılığım, bilhassa Rusya’nın Müslim ve Gayr-i Müslim ahalisine hüsn-ı tesirden hali kalmamıştır.

5.5. Dağıttığım Nakdî Yardımlar Doğrudan veya dolaysıyla ettiğim yardımların en önemlisi, nakdî yardımlardır. Yukarıda anlatıldığı üzere Osmanlı Kızılay’ı, Rusya’da bulunan esirlere, delege vasıtasıyla, yani doğrudan doğruya ikiyüzotuzbin rubleye yakın dağıtımda bulunmuş, dolaysıyla, yani İsveç Hariciye Nezareti В Şubesi, Almanya Esir­ ler Sevkiyat Komisyonu, İsveç ve Danimarka Kızılhaçları vası­ tasıyla dokuzyüzbin rubleye yakın nakdî yardım dağıttırmıştır. Toplam olarak birmilyonyüzbin rubleye kadar nakdî yardımda bulunmuştur.


Yusuf Akçura

5.6. Yerli Müslümanların Nakdî Yardımları Yukarıda yazılan nakdî yardımların miktarı yaklaşık iki se­ neye ve mevcut Osmanlı Esirlerine bölünürse, çok az görülüyor. Fakat buna diğer bir takım yardımların ilavesi gerekir. Evvela Rusya’da sakin Müslüman Türk-Tatarların yardımlarıdır. Bu din ve ırk kardaşlanmızın, Osmanlı Esirlerine ettikleri nakdî yardım­ ların tam miktarını öğrenmek mümkün olmadıysa da birkaç yüzbin ruble tahmin olunabilir. Ve bağışlardan başka zabitlerin bir kısmı kendi namlarına borçlanmada bulunmuşlardır. Bir de esir karargâhları pek sıkıştıkça karargâh adına da borçlanma sözleş­ meleri yapmışlardır. Bu çeşit boçlanmalara belirli şartlar altında, tarafımızdan müsaade ve teminat verilmiş olduğunu yukarıda arz ettim.

5.7. Diğer Nakdî Yardımlar Binbaşı Hakkı Bey, Harbiye Nezareti hesabımı yardım ettiği gibi, İsveç Hariciye Nezareti’nin В Şubesi ve Alman Esir Komis­ yonları da Osmanlı Harbiye Nezareti hesabına gerekli yardımda bulunmuşlardır. Kızılay Delegesinin Başka Yardımları Osmanlı Esirlerine edilen nakdî yardımlar şöyle özetlenebi­ lir: 1. Memlekete sevk olunamayanların işini kolaylaştırıp ça­ buklaştırma 2. Karargâhlarda edilen muamelelerin iyileşmesine çalışmak 3. Aileleriyle haberleşmenin temini 4. Kendileriyle haberleşme ve tesellilerine çalışmak 5. Bazı hediyeler göndermek ve dağıtmak 6. Bazı karargâhları ziyaret edip teselli etmek 7. Ramazan ve bayram ziyafetleri


Rusya 'da Esaret Hayatı

5.8. Kızılay Delegesi Tarafından Yapılan Diğer İşler Osmanlı Kızılay Delegeliği, Rusya'da Sovyetlcr Cumhuri­ yeti nezdine gönderilen elçilik heyetiyle beraber, hasla esirlerin değişimi, esirlere edilecek karşılıklı muamele ve esirlerin mem­ leketlerine sevk ve iadeleri meselesiyle meşgul olmuş, Pelrograd ve Moskova Konferanslarına devam etmişlerdir. Delege bulunduğum çevrelerde, Osmanlı Kızılayf nın ehem­ miyet ve hizmeti, elinden geldiği kadar göstermeye, bildirmeye çalışmıştır. Bu maksatla İskandinavya ve Rusya’da, İsveç Dani­ marka, Rus ve Türk-Tatar Gazeteleriyle neşriyatta bulunmuştur. Gerek asıl görevini en güzel şekilde yapmak, gerekse Kızılay’ın varlığını göstermek üzere yerli Müslüman Türk-Tatarlardan üç Kızılay Hemşiresi ihdas ederek Osmanlı Memleketlerinde ol­ duğu gibi üstlerine resmî elbise giydirip memlekete iade olunan Osmanlı Esirlerinin Alman sınırına şevklerinde. Alman ve Avus­ turyalIların yaptığı gibi refakatlerinde bulundurmuş Vamadin ve Vehteloğa Karargâhlarından şikâyet arttığı zaman ikisini durumu incelemek üzere göndermiş ve üçüncüsiinü de Sibirya’ya giden karışık İsveç-Danimarka-Alman Heyetine refakat ettirerek bu heyetin Osmanlı Esirleriyle diğerleri derecesinde meşgul olması­ nı temine çalışmıştır. Hatime, Akkâğız ve Rukiye Hemşirelerinden ikisi Moskova Darü’l-fıinûnu Talebe Şubesi son sınıf talebelerinden, Rukiyye Hanım ise İlkokul öğretmenlerindendi. Beşyüz ruble gibi gayet mütevazi bir aylık karşılığında, sırf millî duyguları ve şefkat his­ lerinin gereği hizmet eden bu üç kiymettar hemşireden Hatime Hanım Vamadin seyahatinden aldığı tifo’dan bu yolun bir kur­ banı olarak vefat etti. Akkağız Hemşire Kont Stenbek ve Alman Hemşiresiyle beraber, Çek-Slovaklar elinde bir müddet esir ve tutuklu kaldı. Rukiye Hemşire ise Moskova’dan Son Osmanlı Esirleri Kafilesi giderken, onlarla beraber İstanbul’a kadar gel­ miş ve Osmanlı mücahitlerine hizmet için Edirne Hastahanesine, hasta bakıcı olarak yazılmıştır. Fedakârane hizmetlerinden dola­ yı bu üç hemşireden Merhum Hatime Hanım’ın ruhuna dua ve diğer ikisine teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Nihayet, esarette iken vefat eden vatan şehitlerimizin ismi


Yusuf Akçura

unutulmamak, ırktaş ve dindaşları arasında daimi hayır ile anıl­ mak ve ruhlarına Fatihalar gönderilmek için, Rusya Müslüman­ ları Ruhanî İdaresinin resmî va’di ile teminat altına alınmıştır.

5.9. Rusya’da Kızılay Delegeliğinin varlığı Ma’nevi Yönden İyi Etki Yapmıştır Osmanlı Kızılay’ının Rusya’ya bir Delege göndermesi gerek Osmanlı Esirleri ve gerekse Rusya’da sakin Müslüman TürkTatarlara bir teselli hissi ve kendine güven duygusu vermiştir. Kendilerinin ana vatanda unutamadıklarını anlamak, bu vakte kadar gelip giden, yazı yazıp hallerini soran Kızılhaç Yardım Ku­ ruluşları arasına, kendi dilleriyle hitap eden Millî bir kuruluşun, Kızılay’ın da bir delege göndererek katıldığını görmek esirle­ rimizi cidden teselli edip sevindirmiş ve Rusya'da bir Kızılay Delegesinin varlığı ve kendilerince pek meçhul olmayan bu de­ legenin yazılı ve sözlü olarak kendilerine yardım için müracaatta bulunuşu, genellikle Rusyalı Müslümanların yardım faaliyetleri­ ni arttırmaya yaramıştır sanırım. Delegeliğin bir diğer faydası da, Osmanlı Hükümeti memur­ larına nazaran daha serbest bir vaziyette bulunan bir Millî Kuru­ luş memurunun Osmanlı Esirleriyle meşgul Alman Komisyon­ larının yaptıklarını daha kolay denetleme ve tenkit edilebilmesi olmuştur. Benim için görüşmelerde daima daha serbest bir tavır almak mümkün olabiliyordu. Alman ve Türk Esirlerinin sevkiyatında sözleşmenin Almanlar tarafından bir derece ihmali üzerine protestoya kalkışan Kızılay Delegeliği olmuştur.

5.10. Bununla Beraber Kızılay Delegesi Arzu Ettiği Hizmetlerin Birçoğunu Gerçekleştirememiştir. Osmanlı Kızılay Delegeliği aklının erdiği, gücünün yettiği derecede çalışmakla beraber, yapmayı arzu ettiği hizmetlerin bir­ çoğunu gerçekleştirmeyi başaramamıştır. Mesela: Rusya’dan belirli zamanlarda Osmanlı Esirlerinin


Kıısya '<Іа Esaret Hayatı

mümkün olduğu kadar yaklaşık sayısını bildirir listeler, bir de­ fada zabit, nefer ve sivil esirlerin tamamının isimlerini bilidiren bir liste göndermek arzu ederdim. Birkaç dela talep olunduğu halde, Sibirya’nın bazı yerlerinden zabitlerin isimlerini birdiren listelerin gelmeyişi, neferlerin ve sivillerin isimleri şöyle dursun sayılarıyla ilgili güvenilir bilgi verebilen resmi veya gayr-i res­ mi hiçbir makamın olmayışı, ve nefer ile sivillerin çoğunlukla okuma yazma bilmeyişleri ve mühim bir kısmının belirli bir yere toplanmayarak başıboş ve dağınık bulunuşu ve nihayet ikide bir­ de ulaşım ve haberleşmenin kesilişi, bu maksadımın gerçekleş­ mesine engel oldu. Ancak 1918 senesi ortalarında esirlerin yakla­ şık mevcudu ile esirlere gönderilen yardım miktarlarını gösteren bir liste düzenlenip, İstanbul’a merkeze gönderildiği gibi, ekser karargâhlarda bulunan esir zabitlerin isimlerini ve künyelerini bildiren listelerden oluşan bir dosya da dönüşümde merkeze tak­ dim olundu. Elbise ayakabı ve sair eşyaya muhtaç olan esirlerimiz için az çok uygun şartlarla Petrograd veya Moskova'da gerekli eşyayı satın alarak onlara göndermek de aklımdan birkaç defa geçti. Fa­ kat gerek genellikle ticarî muamelelerden ürkekliğim, gerekse ve bilhassa, bu eşyanın yollardan güvenli bir şekilde geçip istenilen yere erişmesini, devamlı olan karışıklıktan dolayı şüpheli gördü­ ğüm cihetle, cesaret edemedim. Ancak Ufa’da bulunurken mahal karargâh esirlerine cüz’i miktarda fanilya, iç çamaşırı aldım ve Moskova’da iken de bayram hediyesi olarak bir miktar çay, kah­ ve tütün, peksimat satın aldım ve bunların hepsi esirlere dağıtıldı. Yukarıda yeri gelidiği için arz eylediğim şekilde Sibirya’ya gitmek ve bütün Sibirya Karargâhlarını ziyaret ederek ve Ladiyustok’a ? kadar yürümek ve nihayet oradan son esir kafile­ mizle birlikte dönmek bir aralık adeta hayalimin gayesi olmuştur. Fakat yine yukarıda izah edilen engeller bu arzumun meydana gelmesine engel oldu. Arzu edip yapamadığım veya unuttuğum önemli işler kıs­ men bu konudaki ehliyetsizliğimden olsa da daha çok Rusyadaki mevcut durumdan kaynaklanmıştır. Tecrübem arttıkça anladım ki görevimin daha mükemmel olarak yerine getirilmesi için, hiç


Yusuf Akçura

olmazsa bir kâtip ile bir hemşirenin ta işin başından itibaren bana refakat etmiş olması lazım imiş. Bazen aynı günde Mübadele ve Esirleri Sevk Komisyonuna katılmak, haberleşme ile uğraşmak aynı zamanda sevkiyata nezaret için Mevkife gitmek gerekiyor­ du. Netice, dünyada işlenen işlerin mutlak surette iyisi, ancak şefkat işleridir. Kızılay’ın memuru olmak, esirlerin ızdıraplarım azaltmaya uğraşmak bana hayatımda yapmaya çalıştığım vazife­ lerin en mukaddesi gibi göründü; ruh ve kalbi bu işe bağladım. Hizmetimdeki kusurlarım, vazifemin ehemmiyet ve kudsiyetini anlamayışımdan veya ona yeterli derecede bağlı olmayışımdan değil, ancak beceriksizliğimden kaynaklanmıştır.. İstanbul 20 Terin-i sani 1919 Akçuraoğlu Yusuf

6. KIZILAYIN HESAPLARINA DAİR BAZI AÇIKLAMALAR 6.1. Umûmi Hesap, Husûsi Hesap Hesap cetvelleri ele alınca derhal iki hesabın, genel ve özel hesabın varlığı göze çarpar. Rusya’da Osmanlı Esirlerine yar­ dımda, Osmanlı Kızılay Merkezinden ve diğer kaynaklardan Delegeliğin aldığı meblağın yalnız bir kısmı Delegelik Kasasına alınıp oradan harcamada bulunulmuştur ki işte bu gibi gelirler ve giderler Kızılayın özel hesabını teşkil etmektedir. Çeşitli kaynakklardan gelen meblağların diğer bir kısmı, Delegeliğin Kasa­ sına konulmayarak, bankalardan doğrudan doğruya İsveç ve Da­ nimarka Kızılhaçlarına, İsveç Hükûmeti’nin Petrograd Elçiliği В Şubesine, Moskovada Osmanlı Elçiliğine verilmiş veya bunların birinden diğerine havale edilmiştir ki bu nevi gelir ve giderler ile Kızılay Delegeliğinin özel hesabının tamamı, Delegeliğin genel hesabını oluşturmaktadır.


Rıısy<ı 'da Esaret Havalı

6.2. Parayı Koruma İskandinavya’da bulundukça, Kızılay’ın Delegelik emrinde bulunan paralan tabii olarak bankalara yani Kopenhag'ın Laııdmand Sebanik ile Stockholm’ün İskandiıuıviska Bankasında ko­ runuyor ve ihtiyaç oldukça bu mevcut paranın, yalnız ihtiyaç için gerekli miktarı çekiliyordu. Eğer harcanacak akçe, bir kuruluşa veya şahsa gönderilecek ise, tabii doğrudan doğruya bankadan havale edilmesi icra olunuyordu. Bu suretle Delegelik nezdinde, yalnız cari giderlere kâfi az miktarda nakit bulunduruluyordu, üsmanlı Elçilik Heye­ ti Rusya’ya girdiği zaman Sovyetler Hükıımet’i Dairesindeki Bankaların tamamı kapalı idi ve Kızılay Delegesi Rusya’yı terk edinceye kadar da adı geçen bankalar kapalı kaldı ve bugün de kapalıdır. Çünkü Sovyetler Hükûmet’i bankaların hepsini lağv ile Devlet Bankası namında bir kuruluş kurmuşsa da bu kuru­ luş ile iş yapmak, benim Petrograd’da ve Moskova’da bulundu­ ğum sıralarda imkânsız denecek derecede karışık, zor ve tehli­ keli idi. Petrorad’da iken tecrübem dolayısıyla İskandinaviska Banka’dan, Sovyetler Hükûmet’i vasıtasıyla beşbin kıron akçe getirmek istemiş idim. İki ay müddet uğraştığım yüz ruble kadar da masrafa girdiğim halde, iş, getirilecek meblağın tekrar İskan­ dinaviska iadesiyle son buldu. Binaenaleyh, Rusya’da bulunduğum müddetçe Kızılaym na­ kit parasının büyük bir kısmı İsveç Elçiliğinin В Şubesi Kasasın­ da, bir kısmı Osmanlı Elçiliği Kasasında bulunuyordu. В Şubesi adeta Kızılay’ın bankacılığını etti. İsveç Kızılhaçı’na azar azar akçe verilmek gerektikçe veyahut kendime akçe lazım oldukça oradan alıyordum. Alman Komisyonları gelip В Şubesi’nin vazi­ fesine son verdiği zaman, onun kasasında bulunan Kızılay meb­ lağı, Alman Başkomisyonu Kasası’na naklolunarak, Kızılay’ın Bankacılığı ona devredildi. Osmanlı Elçiliği Kasası ’nda, Elçi Galib Kemali Bey tarafından Almanya’dan getirilen yüzdoksansekizbin mark ile, benim kasama girmiş nakit para korunuyordu. Rusya’da iken bizzat kendi nezdiınde zorunlu ihtiyaçtan fazla akçe bulundurmamayı, birçok sebeplerle, esas olarak kabul et­ miştim.


Yusuf Akçura

6.3. Husûsi Hesap Husûsi Hesap Cetvelinin incelenmesinden görülüyor ki ge­ lirlerimin büyük bir kısmı bankalardan alınan meblağdır. Ondan sonra Türk-Tatar Tüccarlarından alınan borçlar, daha sonra ise eşya satışından elde edilen gelirler ve yardımlar gelir. Diğer bir takım miktarlar mesela İsveç, Danimarka Kızılhaçlarından veya Alman Ali Komisyonundan alınan meblağların nakillerinden ibarettir. Mesela İsveç Kızılhaçından alınan kırkbeşbin rublenin otuzbeşbini bazı karargâhlarda esirlerimize gönderilmek üzere adıgeçen Kızılhaç’a verildiği halde, Petrograd Müslüman Mil­ li Şurası vasıtasıyla o sırada gönderilmesi daha çabuk mümkün olacağı anlaşıldığından, İsveç Kızılhaçı’ndan geri istenerek Milli Şura’ya verilmiştir. Bu meselenin tafsili umûmi raporda adı geçmektedir. Onbin rublesi İsveç Delegelelerinden birinin iadesidir. Danimarka Kı­ zılhaç’ından alınan meblağlara gelince evvelce kitaplar alınmak üzere verilmiş olup maksada sarf olunmadığı için geri alman miktar ile Danimarka Delegesinin vazifesine son verildiği zaman kasasında kalmakla iade olunmuş paradır. В Şubesi’nin görevi­ nin son bulmasından sonra Kızılay’ın Bankacılık işi Alınan Yük­ sek Komisyonuna intikal eylediğinden masraflar için elli bini Sibirya’ya gönderilmek üzere oradan altmışbin ruble alınmıştır. Diğer miktarlar kendiliğinden anlaşılacağı için izahata lüzûm ol­ masa gerektir. Husûsi Hesabın giderlerine gelince en mühim miktar (220,427,49 ruble 654,15 Danimarka 60 Danimarka Kıronu 3800 mark ) Osmanlı Esirlerine dağıtılan yardımlardır. Ondan sonra Kızılay Delegesi’nin tahsisatı ve çeşitli masraftan gelir. Daha sonra umûmiyetle farklı masraflar ve nihayet belli başlı bir ra­ kam olarak Kızılay Hemşirelerine ve Memurlanna tutulan mas­ raf görülmektedir Bilhassa seyahat esnasında farklı devlet paralanndan birinden diğerine değişimi gerekmiş ve bundan dolayı gider sütûnunda değişim için sarf olunan miktar gelir sütûnunda o masrafa karşılık alınan meblağlar gösterilmiştir. Kızılay Delegei’nin Kasa Defterinden çıkarılan bu muvazene-i hesabiyeye dair deliller, kasa defterindeki tafsilat


Rusya 'da Esaret Hayatı

gereğince, Osmanlı Kızılay’ı Merkez Muhasebesine ibraz ve takdim olunmuştur. Kasa’da artıp kalan az miktardaki nakit de aynen teslim edilmiştir. Yalnız bu hususi hesaba bakılacak olursa Osmanlı Esirlerine dağıtılan nakdî yardımlar az gibi görülüyor; fakat nakdî yardım­ ların büyük bir kısmı Delegenin Kasası’na girmeden gittiği cihet­ le, muavenetin gerçek miktarı umûmî hesaptan anlaşılır.

6.4. Umûmi Hesap Umûmi hesabın gelirler kısmında yine en büyük miktar ta­ bii olarak Kızılay Merkezinden bankalar vasıtasıyla Delegenin namına açılan kredilerdir. Benim namıma İskandinaviska Ban­ kasından 302,549,74 Danimarka Kıronu Landmandisbank’ta 137,661,21 Danimarka Kıronu kredi açılmıştır. Sonra Doçe Bank’tan benim namıma 518,000 mark çekilmiştir. Diğer mik­ tarlar nisbeten küçük olup, nelerden ibaret olduğu da açıktır. An­ cak dikkate değer bir 50,000 ruble vardır ki yanına В Şubesi’nin Akçura Bey’in borcu diye kaydolunmuştur. В Şubesi ile İsveç Kızılhaçı’nın Muvazene-i Hesabiye Cetvelleri karşılaştırılacak olursa, kolaylıkla görülür ki İsveç Kızılhaçı В Şubesinden, bi­ zim adı geçen şubeye verdiğimiz meblağlardan fazla olarak bir 50,000 ruble almış ve gelir kaydetmiştir. В Şubesi böyle bir meb­ lağı İsveç Kızılhaçı’na vermiş olduğunu muvazene-i hesabiyesinde göstermemiştir. Bu bir unutma olsa gerektir. Binaenaleyh bahsedilen 50,000 rubleyi Kızılay’ın В Şubesine bir borcu diye kabul etmek icap eder. Bundan başka, Umûmi Rapor’da tafsilen arz olunduğu üze­ re Doğuya seyahatim esnasında Rusyalı Müslüman Tiirk-Tatar Tüccarlarından belirli şartlar altında (senet suretleri Genel Mer­ kez Muhasebesine takdim olunmuştur.) edilen borçlanmalar var­ dır ki toplamı 82,000 rubleye ulaşmıştır. Bu borcun da Kızılay tarafından ödenmesi gerekir. Delege Binbaşı Hakkı Bey vasıtasıyla Alman Yüksek Komis­ yonu Berlin’den Sibirya’ya gönderilmek üzere Kızılay meblağı­ nı Kuzey Kızılhaçına havale ederken bir adet name, yani 300,000


Yusuf Akçura

rubleye iblağ için, 1,692 ruble ilave etmiştir ki bu da Kızılay’in Alman Komisyonuna borcu demektir. Umûmî Hesabın gider sütûnunda, gerek doğrudan doğruya benim kasamdan gerekse, diğer vasıtalarla Osmanlı Esirlerine dağıtılan veya dağıtılmak üzere adı geçen vasıtalarla dağıtılan nakdî yardımların miktarının tamamını görmek mümkündür. Bana verilen görevlerin en mühimmi yardım dağıtımı olduğu ci­ hetle miktarını aşağıdaki şekilde açıklıyorum. Ruble

Danimarka Kronu

İsveç Kronu

Alman Kronu

220,427,49

654,15

60,00

3800

Akçura tuınlinıluıı

60000

1laı biye Ne/uıeti'ııın meblağından Danimarka Salih i Ahnıcri vasıtasıyla

439,440,00

550,00

331,851,31

İsveç Salih ı Ahmcri vasıtasıyla Alman Alı Komisyonu vasıtasıyla И Şubesi vasıtasıyla

403,292,00 900,00

1,000,414,80

1204,15

1562,29

Malmö Konsolosu Ilideberg vasıtasıyla

13,30

İskandinaviska vasıtasıyla

1635,59 63800

Masraf kısmında diğer miktarlardan Husûsî Hesabta mevcut olmayanların belli başlıları bankalardaki bekaya’dan ibarettir. Umûmî Hesabın masraflarından, Husûsî Hesabta bulunma­ yanlara ait deliller dahi Genel Merkez Muhasebesine ibraz ve takdim olunmuştur. İsveç Kızılhaç’ı bana verdiği Muvazene-i Hesabiye’de bir kalem geliri yazmayı unutmuş ve gelir ve giderin toplanmasında küçük bir hata eylemiştir. Muvazene Cetveli incelenince derhal göze çarpan bu hatalardan doğan 7691,18 ruble alacağımız İsveç


Rusya \la Esaret Hayatı

Kızıllıaçı’nda kalmış demektir. İsveç Kızılluıçıyla kesin hesap yapılırken bu miktarın göz önüne alınması icap edecektir. Harbiye Nezareti Delegesi Hakkı Bey farklı tarihlerde Kızı­ lay Kasasından 900 ruble ile 200 Danimarka Kıroıuı borçlanma­ da bulunmuştu. Bu borca mukabil 500 mark vermiş ve müteba­ kisi henüz zimmetinde kalmıştır. Kızılayla ilgiili hususlarda bazı yardımları geçtiğinden ve mesela Kuzey Kı/ılhaçına bırakılan akçenin biran önce gönderilmesini temin için Kopenhag’da bir defa gelip gitmiş olduğundan bekayanın kendisine Kızılay hedi­ yesi suretiyle bırakılması padişahın görüşüne havale edilmiştir. Doğuda bulunduğum sıralarda Sibirya'ya akçe götüren Da­ nimarka Kızılhaç’ı memurlarından Eczacı Mösyö Beıızun ? yol­ luğundan arta kalan 1056 rubleyi bana kâtiplik etmiş olan İhtiyat Mülazımı (el-yevm Maliye Nezareti Vükela-yı Deavisinden) Ali Haydar Bey’e vermiş olduğunu, Moskova’ya dönüşümde, Da­ nimarka Kızılhaç Delegesinden öğrenmiştim. İstanbul’a döndü­ ğüm zamanda Ali Haydar Bey’den adı geçen meblağı gerçek­ te kabz etmiş ise de Berlin’e dönüşünde Ateşe Militer Muavini Salim Bey’e verdiğini tesbit ettim. Bu konudaki evrak ektedir. (Umûmi Husûsi Hesap Dosyası, Nomro:8) Anılan meblağın Sa­ lim Bey’den tahsili lazımdır. Umûmî Hesapta farklı paraların birinden diğerine tahvili icra edilirken, genellikle tahvil olunduğu zamanın piyasası gereğince yapılmıştır. 250,000 mark’ın 250,000 ruble olarak Petrograd’a vasıl olduğu, İsveç В Şubesi’nin, ekteki bir mektubuyla (Kızılhaçler Dosyası, Numara: 11) Doçe Bank’ın mektubunun ( Ban­ kalar Dosyası, Numara: 6) mukayesesinden anlaşılıyor. Yukarıda yazılan tafsilat hatırda tutularak incelendiği olun­ duğu taktirde hesabın anlaşılmayacak noktası kalmamış olacağı­ nı zan ediyorum. Akçuralı Yusuf


İNDEKS А Abid 53 Abu 84 Ahund -îmam Şakir Hazreti Gaffar 60 Aksa 92 Ali Haydar 50,80,81,113 Ali Haydar Efendi 81 Alman 19, 20, 27, 28, 29, 30, 32, 33, 35, 37,41,45,46, 47, 48,49, 50,51,52, 53, 54, 56, 57, 58, 59,61,63, 65, 72, 74, 76, 80, 81,82, 84, 85, 86, 87, 89,93, 94, 95, 102,104, 105,106, 109,110,111,112 Almanya 19, 21, 30, 32, 34,46, 79, 82, 84, 85, 86, 88, 92, 94, 95, 103,109 Amerika 75, 88, 95 Amiral Kolçak 71,100 Ardahan, 101 Arhangel 68 Avrupa 27, 82,103 Avustırya-Macaristan 19 Avuslurya 22, 30, 33, 34, 53, 54, 56, 57, 58,61,65,76, 79

В Bahriye Miralayı Rauf 20 Baron Akerhielrni 84 Baron Ukriyelum’un ? 91 Baş Kurdistan 68, 100 Benzon 71 Berlin 32, 37, 85, 86, 87, 88, 92, 93, 95, 96, 97, 111, 113 Binbaşı Ali Rıza Efendi 60 Binbaşı Asım Bey 36 Binbaşı Behram Efendi 63 Binbaşı Osman Bey 72 Bolşevik 34, 44, 55, 56, 57, 68, 76, 77, 99, 100,101, 102 Boşnak 65

Brest-lilolsk 36 Buhara 100 Bulağet 92 Bulgar 33 Butnu 84

C Çalabiniskl 60,61 Çalayı 43 Çanakale 96 Çar 32, 42, 93 ÇarHukûmet’i 42 Cavid Bey 32, 93 Çek-Slovak 52, 53, 56, 57, 61, 62, 69, 73, 101 Cemal Efendi 33, 79 Cevad Bey 88 Cevad Efendi 51 Çin 67 Çoğalama 44

D Danimarka 19,20,22,23,24,25,26, 27, 28, 29, 30,31,39,41,53, 54, 61,65,71,72, 76, 80, 87, 88, 89, 90,91,94, 101, 103, 105, 108, 110, 111, 112, 113 Demirbah 34 Dinyigin ? 100 Direktovar 68, 69, 70, 74 Doktor Yunğıdal ? 72 Don Kazakları 68, 100 Donland Sebanik 92

E Eıivaıı 101 Erkân ı I laıbiye Kaimmakamı Seyfı 20


Finlandiya 21,84

General Buldorof 69, 70, 71, 74 General Fıraderih 20 Gomal 79

İsveç 19, 20, 21, 24, 25, 26, 29, 30, 31, 38, 39,41,42,45, 49, 53, 60, 61,63, 65,66, 67, 72, 76, 80, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90,91, 92, 93, 94, 102, 103,104, 105, 108, 109, 110, 111, 112, 113 İtalya 92, 96 İzzet Bey 19,20,24,27,28,90 İzzet Bey’i 19

I Hakkı Bey 36, 41, 46,47,48, 50, 52, 80, 82, 86, 87, 88, 93, 104,

Japonya 71,88 Jonev 29

111 , 112

Hakkı Bey 36 Hamburg Alman Salib-i Ahmer Cemiyet’i 19 Hanburg 27, 95, 96, 97, 98 Hatime 47,50,105 Helsinğfbrs 84 Hilâl-i Ahmer 19, 20, 21,22, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 30,31,32, 33, 36, 38, 39,40,41,43,45,46, 47,48,49, 50,51,55, 57,61, 63, 64, 67, 69, 71, 72, 74, 77, 80,81,83, 85, 86, 89, 90, 92, 93, 96, 97, 98, 99,102,103, 104,105, 106, 108,109,110, 111,112 IIİIAL-Î AHMER 1,3, 19 Hindistan 75 Iliyûlı 100

İhsan Paşa 42 İskandinavya 19, 20, 21, 23, 24, 27, 28, 30,33, 36, 37,41,42, 85, 90.91.92, 98,102,105,109 İSKANDİNAVYA 19 İsmail Kerimi Efendi 81 İspanya 29, 102 İstanbul 20,21, 22, 23, 28, 37, 40, 47, 48.75.87.91.92, 96, 97, 98, 102,105, 107, 108, 113 İsterhan 43

К Kafkasya 28, 39,42, 68, 99, 100, 101 Karadit 92 Kasteniskiyulid ? 28, 29, 39, 101 Kazakistan 68, 100 Kazan 40,41, 43, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 59,61,66,68,71,72, 79,

101 Kel Cemal 95, 96, 97, 98 Kolçak Direktörlüğü 74 Kont Bunda 26 KontStenbek 72,74, 105 Kopanhağ’da 19 Kopenhag 20, 21, 23, 24, 27,28, 31, 39, 82, 86, 87, 90, 92,94,109, 113 T: Koşturma 36, 41, 43,44, 45, 50,101 Koşturma, 41,101 Krasnodovarsk 52 Kulute ? 82 Kutluğ Muhammed Mirza Algin 67 L Larsiye 28 Leyyin 53 Londra 89 Lutfı İshak Efendi 42


M Macar 22, 34,45, 53, 54, 57, 58, 61, 65, 76 Madam Linder 63 Madmezel Bırandostrum 88 Madmezel Brandistrom 72, 75 Madmezel Brandistrum 85, 87 Madmezel Kristin Svitman 23 Malstram ? 61 Martini 28, 29 Mehmet Ali Paşa 25 Miftahüddin Buharayef Efendi 42 Miralay Arif Bey 71, 72, 73, 75 Miralay Cavid 94 Miralay Ustenfold 84 Moskova 21, 25, 29, 32, 33, 36, 37, 40,41,42, 43, 46, 47, 48,51, 52, 53, 56, 57, 60, 63, 66, 69, 71,74, 76, 77, 78, 79, 80,81, 82, 83, 84, 86, 93,94, 95,105, 107, 109,113 Mösyii Dukaste Niskiyulid Dubnizun 28 Mösyü Heydburg 21 Mösyü Saltoft 22 Mösyü Sarıldı’yı 21 Muavini Salim Bey 113 Mübâdele-i Üsera Konferansı 20 Mühendis Sivrinsin 22 Mülazım Zeki Menıduh 96

N Narkin 29 Nijni 43, 52 Nijni Novğorad 43 Nikolsk 46 Nuri Bey 33

O Omsk 52, 69, 70, 71, 72, 75, 87 Oranburg 64, 68 Orenburg 43 OSMANLI 1, 3,19 Osmanlı 19, 20, 21, 23, 24,25, 26, 27,

28, 29, 31,32,33,34,35,36, 37, 38, 40, 4 I, 42, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51,52, 53, 54, 55, 57, 60, 61,62,63,64,65, 66,67,68,69, 72,73, 74,75, 76,77, 79, 80,82,83,84,85, 86, 88, 89, 92, 94, 95, 97, 98, 99, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 108, 109, 111

Osmanlı Harbiye NczArdi Murah­ hası 20

Penza 43 Petersburg 21 Petroğrad 21,22, 26, 27, 28, 29, 32, 33, 35, 36, 37, 39,41,42, 43, 44, 46, 48, 49, 51,66, 89, 94, 105, 107, 108, 109, 113 Petroğrad Müslüman Milli Şurası 110

Purusya 24, 84, 85, 86, 87, 89, 92, 94

Remzi Paşa 47, 50, 52 Roten 99 Rukiye 47, 50, 105 Rus 24, 26, 28, 29, 32, 34, 35, 37, 38, 45, 47,48, 53, 54, 58, 59, 62, 63, 64, 66, 69, 70, 74, 78, 83, 99, 105 Rusya 1, 3,19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39,40,41, 42, 43,44,45,46, 47, 48, 49, 50, 57, 61, 63, 66, 68, 70, 71, 74, 75, 77, 78, 80, 82, 84, 86, 87, 90,91,92, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 100, 101,102, 103, 104, 105, 106,107, 108, 109 Ruzayifka 78


s Sadrazam Ferid Paşa 97 Salib-i Ahmer 19, 22, 23, 26, 27, 28, 30, 39,41,42, 45, 49, 58, 59, 66,71,76, 84, 88, 90,91,92, 94, 95, 101, 103, 106,110, 112,113 Saltofun 90 Şamara 41, 59, 61, 62, 63, 68, 69, 70, 71,76,101 Şamara, 41, 68 Saritin 43 Sefir Galib Kemali 109 Sefir Rıfat Paşa 97 Sehder Kırantısı ? 86 Şehir Ahund İmamı 61 Şeyh Şamil-Zâde Mehmed Zahid Bey 79 Sibirya 26, 30, 39, 44, 56, 57, 61, 66, 68, 69, 70,71,72, 73, 74, 75, 76, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 92, 100, 101, 105, 107, 110, 111, 113 Şimal Salibi 86, 87, 111,113 Simber 42 Simberiski 41, 52, 59, 60, 61, 68 Simberiski, 41, 68 Simberska 71 Sivinduk Duccistan 72 Sırp 58, 59 Sosyalist Rovelsiyoner Fırkası 68 Sovyetler Cumhuriyeti 38, 69,70, 77, 82, 83,100, 101, 105 Sovyetler Hükümet 56,109 Stenbek-Brandistrum 71 Step 64 Stockhlom 31,32,39 Stockholm 80, 82, 84, 87, 88, 89, 90, 92,94,109 Süleyman Reis 96 T Tobolsk 42, 43 Tombuk 42 Tümen -13 Türkiye 28

U Ufa 41,43, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 72, 73, 75, 76, 78, 79,81, 82,85,101,107 Üsera-yı Osmaniye 19,20,23,24,25, 26, 36,37,38,41,45,51,52, 55, 56, 59, 60, 63, 64, 66, 69, 70,71,78, 80,81,85, 88, 89, 91,92, 94, 95,98, 100, 101, 102,104, 105, 106, 110, 111, 112 V Varnadin 50,51,53, 101, 105 Vehteloğa 50, 51, 53 Vehteluğa 101, 105 Volga 52, 53, 56, 57, 68 Volvoğda 43, 44, 45 Y Yatka 43 Yekateryinburg 43, 44 Yeska 92 Yusuf Akçura Bey 1, 3 Yüzbaşı Arastidi 63 Yüzbaşı F. Gramer 91 Yüzbaşı Fişer ? 87 Yüzbaşı Funmilyitiski 82 Yüzbaşı Fun Milyitiski 94 Yüzbaşı Zeki Haşmet Щ Z Zandburg 61, 72


EDİTÖR Doç. Dr. HAŞAN BABACAN

YAZARLAR Okt. M. FATİH SANSAR okt. ABİDİN TEMİZER


MEHMED

TALÂT PAŞA 1874-1921


Birinci Dünya Savaşı Sonrası

RUSYA’DA ESARET YULARI YUSUF ARCURA •

Türk Tarihçisi ve siyaset adamıdır. Kazan Türklerinden çuha fabrikatörü Haşan Efendi’nin oğludur. Simbersk’te doğmuş, küçükken babasının ölümü üzerine annesi tarafından İstanbul’a ge­ tirilmiş, 1896’da Harb Akadcmisi’ne Bir yıl sonra Genç Türklerin hareketiyle ilgili görüldüğünden askerlik­ ten çıkarılarak Trablusgarb’a sürülmüştür. Fakat oradan kaçıp Paris’e gitmiş, Siyasal Bilgiler Okulu’nda öğrenimini tamamladıktan sonvra Rusya’ya dönerek gazetecilik ve öğretmenlik yapmıştır. 1908 Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelmiş, Harb Akademisi ile Darülfunûn siyasî tarih öğretmenliğine atanmıştır. Bu sırada ve daha sonra Türk Yurdu Dergisini çıkararak memlekette Türkçülük akımını desteklemiştir. Mütareke devrinde M illî Türk Fırkası’m kuranlarla bir­ likte çalışmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hukümcti’nin kurulu­ şundan sonra Anadolu’ya geçerek bir zaman M illî Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine ve başkanlığına getirilmiş, Ankara’da ilk defa açılan Serbest Dersler kurumunda tarih ööğretmenliği ve başkanlık yapmıştır. Dışişleri Bakanlığı doğu işleri danışmanı iken 1923’te İstanbul Millet vekilliğine seçilmiştir. 1925’te açılan Ankara Adliye Hukuk Mektebi siyasî tarih öğretmenliğine atanan Yusuf Akçura 14 Nisan 1931 ’de Atatürk’ün Türk Tarih Kurumunu kurmakla görevlendirdiği bilginler arasında bulunmuş, 1932’de bu ku­ rumun başkanlığına seçilmiş ve 1933 ’te İstanbul Üniversitesi’nin ku­ ruluşunda da siyasî tarih profesörlüğüne getirtmiştir. 1935’te Kars M il­ letvekili iken ölmüştür.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.