Tengricilik ve Tengrizm

Page 1

TENGRİCİLİK VE TENGRİZM

“Tengricilik ya da Tengrizm tüm Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıydı. Tengri'ye ibadet etmenin yanında Animizm, Şamanizm, Totemizm ve atalara ibadet etmek bu inancın diğer ana hatlarını oluşturuyordu. Tengri, bugünkü Türkçe'deki Tanrı kelimesinin eski şeklidir.” Bu inanca göre Gök'ün yüce ruhu Tengri'ydi. İnsanlar kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bu cisimlere doğru yöneltirlerdi. Göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli tanrıların, tanrıçaların ve ruhların varolduğuna inanılırdı. İnsanlar doğaya, tanrılara, ruhlara ve diğer insanlara saygılı davranıp, belli kurallara uyarak dünyalarını dengede tuttuklarına inanırlardı. Eğer bu denge kötü ruhların saldırısıyla ya da bir felaketten dolayı bozulursa bir şamanın yardımıyla tekrar düzene sokulması gerektiğine inanılırdı. Bu inancın kalıntılarını bugün Moğollarda ( Lamaizme entegre edilmiş şekilde), ve bazı ''hâlâ'' doğa'ya bağlı göçebe yaşam tarzı sürdüren Türk halklarında bulmak mümkündür. Bunların bazıları Altay-Türkleri ve Yakutlar. Ama Tengriciliği çoktan bırakmış halklarda da bu inancın birçok parçaları, mesela İslamın, Hiristiyanlığın, Budizmin, Museviliğin veya Taoizmin yanında hala batıl inanç olarak ya da geleneksel kültür olarak sürdürülmektedir. Ufak bir örnek: “Utançtan yedi kat yerin dibine girdim...”

Tengricilik'in Ana Hatları Çok tanrılı gibi gözükmesine rağmen aslında tek tanrılı bir din olduğu düsünülür. Bu inanca göre Tengri tektir, en üstündür ve her şeyin yaratıcısıdır. Tengriciler, kendi dinlerinin, kitaplı dinlerden önce de var olduğuna inanırlar.


Umay, Ülgen, Erklig Han gibi tanrı ve tanrıçalar, Gök-Tengri'nin özel melekleri olarak da kabul edilebilir. Tengriciler, doğaya çok önem verirler. Doğada bir dengenin olduğuna ve bu dengenin değiştirilmesi durumunda insanların ve diğer canlıların zarar göreceklerine inanılır. Tengriciler, hayvanların ve bitkilerin de ruhları olduğuna inanırlar. Tengriciler, doğadaki diğer olguların da ruhları olduğuna inanırlar. (bkz. Yer-Su İnancı) Bazı dağlara, ormanlara ve ırmaklara kutsal değerler yüklerler. Tengriciler, bazı gezegenleri, uyduları, yıldızları, yıldız kümelerini ve diğer gökbilimsel olguları kutsal sayarlar. Tengricilikte erkeğin toplumdaki statüsü kadınınkinken üstün değildir. Tengricilikte savaşmak, çatışmak, kavga etmek yasaktır. Sadece savunma amaçlı bu eylemler gerçekleştirilebilir.

Eski Türk inancının adı Şamanizm değil, Tengrizm Bugün Tengricilik adıyla tanıdığımız, eski Türklerin ve Moğolların geleneksel inancı, kısa zaman öncesine kadar Şamanizm adı altında tarif ediliyordu. Ama Şamanizm terimi artık sırf Sibirya inanç sistemini değil, bütün dünyadaki ilkel inançlar için kullanılıyor. Bu yüzden son 10-15 yıldan beri Türklerin ve Moğolların inancı için batılı bilimciler arasında gitgide ''Tengrizm'' ismi yayılmakta. Julie Stewart "Moğol Şamanizmi" adlı makalesine şunları ekliyor: ''Batılı bilim adamları bu inanç için gitgide daha sık Tengrizm adını kullanıyorlar. Bu isim bu inanç için çok daha isabetli, çünkü bu inanç tamamen Tengri'nin etrafına inşa edilmiştir ve insanların zaten günlük ibadetleri için bir Şaman (Kam)'a ihtiyaçları yoktur'' Tengricilik'in diğer ülkelerdeki ve toplumlardaki adları Tengrizm sözcüğü henüz yayılmak üzere olduğundan, farklı kavramlara da rastlamak mümkündür. Tengrizm, Tänriizm Tengerizm (Moğollarda) Tangriizm ya da Tangrizm (eski Bulgarların Tengrizm'i için Tangra) Tengrianizm (Rafael Bezertinov'un kitabında) Tengricilik, Gök Tanrı Dini, Gök Tengri Dini (Türkiye'de)


Tengirçilik (Kırgızlarda, Tatarlarda, Kazaklarda ve Altaylarda) Tarih Tengri-Kült'ünün en eski kanıtları 3000 yıllık Çin Kaynaklarında Hiung-nu ve Tue'kue halkını anlatan yazılarda bulunmuştur. Hiung-nu'lar hükümdarlarının kanları Tengri tarafından tanrısallaştırılmış olduğuna inanıyorlardı. Destanlarında birbirinden bazen az bazen çok farklı olan yollardan, Tengri'nin yolladığı bir kurtun tanrısal kanı hükümdarlarının sülalesine karışmış olduğuna inandıkları belirtiliyor. En eskisi ve en yaygın olanı kutsal dişi Kurt Asena'nın destanıdır. 1000 yıl sonraki Türk hükümdarları bile hala kendi köklerini Asena sülalesi ile bağlantıya getirip halkı tarafından bu yüzden yaşayan bir Tanrı olarak görülüyordu.

Göktürkler Göktürkler Türk toplulukları arasında ilk olarak, inançları, kültürleri ve politikaları hakkında kıymetli bilgiler içeren yazılı kanıtlar bırakan olmuşlardır. Orhon Yazıtları'nda Bilge Kağan eski Türk inancını sadece bir söz ile açıklıyor: ”üzä kök tänri asra yağız yer kılıntıkda, ekin ara kişi oğlı kılınmış.” (Üstte mavi Gök, aşağıda yağız yer meydana geldiğinde, ikisinin arasında insan oğlu kılınmış.) Göktürk hükümdarlarının unvanları daima Tengri ile olan bağlantılarına değinir; mesela “kök tengri yaratmış”ya da “tänri täg tänri yaratmış türk bilge kağan” Göktürk İmparatorluğu'nda Tengricilik tek tanrıcı bir din olarak görünüyor, ve birçok başka inançları da mutlaka barındırmış olan bu ülkede büyük bir rol oynadığı kesindir. Kalıntıların birisinde Budizm'in Türklerin arasında yayılmaması gerektiğini uyaran bir metin bulunuyor: Büyük Kağan'in kardeşi, Budizm Türkleri umursamaz, tembel ve pasifist yaptığını ve bunun önlenmesi gerektiğini kaydediyor. Ama bunun haricinde Tengriciliğin diğer inançlara karşı anlayışının ve hoşgörüsünün kanıtlarını her yerde bulmak mümkündür. Mesela bir Kıpçak-Kağan'ının bir savaştan önce ordusundaki bütün farklı


inançlı din adamlarını bir araya toplayıp, onları şu sözlerle toplu bir ibadete davet ettiğini biliyoruz: ''Ne kadar çok Tanrı bizi desteklerse, bizim için o kadar çok iyi olur!”

Moğollar Moğolların ve birçok Türk boylarının ulu önderi olan Cengiz Han'ında diger inançlara karşı düşmanca bir tutumu yoktu. Savaş olmayan zamanlarda, hatta arasıra Budist manastırlarda savaşlarından sonra dinlenir, meditasyon ve oruç ile "ruh'unu arıtırdı". Tengrist halkları birleştirip insanlık tarihinin en büyük devletini kurmuş olan hükümdar konuşmalarını daima, ''Sonsuz "Kök Tengri'nin" (mavi Gök'ün) dileğiyle..'' sözü ile baslardı. Cengiz Han'ın döneminde Tengricilik, Hunlardan ve Göktürklerden sonra tekrar ve son kez büyük bir meşuriyet kazanmıştı. Kubilay Kağan Çin'i fethettikten sonra oradaki yaygın olan dinlerle de meşgûl olmaya başlamıştır. Örneğin; Tengricilik ile zaten akrabalığı olan Çinlilerin "tek bir gök felsefesi" olan Tien Min'i taklit etmiştir. Ama özellikle budist Uygur-Türk rahiplerin bilginliğine ve tahsillerine hayran kalmış ve onlardan bir delegasyonu Buddha'nın felsefelerini Moğolların arasında da yaymak ve yeni bir Buddha tapınağı kurmak görevi ile Karakorum'a göndermiştir. Bu rahipler sadece bugüne kadar Moğolistan'da varolan Lamaizmi değil, eski Türk yazısını da Moğolistan'a taşımışlardır. Ama Budizm Tengriciliği bugüne kadar moğolistan'dan silmeyi başaramamıştır. Buddizm Moğolistan'da sadece Tengriciliğin içine entegre edilmiştir. Bugünkü Moğolların Budizmi sadece küçük bir Buddha heykelini, boylarının Ongun'u ve ulu ataları Cengiz Han'in resmi ile birlikte çadırın kutsal sayılan kuzey köşesine yerleştirmekten oluşmaktadır.

Avrupa'daki Tengricilik Tengricilik Hunlar, Avarlar, Ön bulgarlar (Türk bulgarlar), Komanlar ve daha geç bir zamanda Cengiz Han'in Altın Ordusu tarafından Avrupa'ya da taşınılmıştır. Bu inanç göçebe yaşamına o kadar bağlıdır ki, Tengrici kavimlerin yerleşmiş bir yaşama geçişleri daima göçebe hayatı ile birlikte Tengriciliği de bırakmaları, diğer inançları kabul etmeleri ile birlikte gerçekleşmiştir. Göçebeliği bırakmayan kavimler Tengriciliği de bırakmamışlardır. Doğu ve Orta Avrupa'da, Orta Çağ'ın sonlarına kadar hâlâ Tengri'ye dua eden bazı ufak göçebe kavimlere rastlamak mümkün olmuştur http://www.freehp.com/userdaten/28977489/download/urreligion_ungarn.pdf Urreligion der Ungaren.. “...Macarca olan "tudomany" sözcüğü (bugünkü Macarca'da "Bilim" demek) eskiden "sihir" ya da "esrarengiz bilgi" anlamına gelirdi. "Taltos" denilen Macar Şaman'ları günlerce sürebilen bir baygınlıktan sonra "tudomandy"yi elde ederlerdi. "Taltos" sözcüğünün etimolojisi Eski Türkçe "tal-" ya da "talt-"'dan (yeni Türkçe: "dalmak") kaynaklanır ve "bayılmak" ya da "şuurunu kaybetmek" anlamına gelir. Şaman olma işlemi, şaman olacak kişinin kendinden geçmis bir vaziyette "Gök'e kadar uzanan ağaca" (Macarca "Tetejetlen nagy fa") tırmanması ile gerçekleşirdi. Bu "Dünyalar Ağacı" bu halkların inancının bir parçasıydı Wörterbuch der Mythologie, Band 2, Stuttgart 1973, Hsg. Norbert Reiter, S.249, darin: der Aufsatz von M. de Ferdinandy, Die Mythologie der Ungarn..


Ön bulgarlar, Gök tanrısı Tengri'ye "Tangra" derlerdihttp://en.zonebulgaria.com/mountains/tourism/esoteric/angrist_sanctuaries/ Tangrist sanctuaries ve Tengricilik için tipik olan dağların kutsallığına inanma kapsamında Balkan'ın en yüksek dağına "Tangra" adını vermişlerdir. Bu dağın adı Osmanlılar tarafından 15inci yy'da "Maşaallah"'a çevrilene kadar böyle kalmıştır. Bugünkü bulgarca'da bu dağın adı Maşaallah'dan türetilmiş şekilde "Musala"'dır. Ayrıca şimdiye kadar bulunan 80 civarında eski Bulgar run yazıtlarının neredeyse hepsinde "Tangra"nın adı geçmektedir, ve Bulgarlardan öncede çoktan Trakyalılar ve Yunanlar tarafından kutsal sayılmış olan ve eteklerinde eski Yunan tapınakları bulunan Perpenikon Dağı'nın en yüksek zirvesindeki dikili taşa, eski verimlilik tanrıçası olan Umay'in resmi kazınmıştır. Bulgarların Tengriciliği 864 yılında Çar Boris Mikail Kağan'ın hristiyanlığı kabul etmesi ile birlikte sona ermiştir. Avrupa'ya göç etmiş olan göçebe Tengrici kavimler, yerli olmaları ile birlikte zamanla eski inançlarını unutmuş ve yerli Slav, Cermen ve Roman halklarının arasında erimişlerdir. Diğer Türkler 10. yy. önce de Araplarla ve Farslarla temasa girip (bazen gönüllü olmayarak) İslam'ı kabul etmiş olan Türk boyları vardır, ama İslamı toplu halde kabul etmiş olan ilk büyük Türk topluluğu 920 yılında Saltuk Buğra Karahan emiri altındaki Karahanlılar olmuşlardır. Bundan sonra İslam, Orta Asya'nın güneybatısındaki Türk kavimleri arasında hızla yayılmıştır. Bazı Türk kavimlerinin İslam'a katılmadan evvel Nestoryan hristiyanları olmuş oldukları hakkında da kanıtlar bulmak mümkündür. 581 yılından kalma bir Farsca yazıda, bir savaştan sonra esir düşen Türk askerlerinin yüzlerinde Haç dövmeleri bulunduğu tespit edilmiştir. 762 yılında Bögü Kağan, Göktürk ülkesinin parçalanmasından doğmuş olan Uygur ülkesinde Mani Dini'ni ülkenin resmî inancı olarak ilan etmiştir. Ama bu Farslılardan alınmış olan Mani Dini'nin eski Türklerin Tengricilik ilkelerinle kesinlikle bağdaşmadığından dolayı Uygur halkının tümüyle bu dini kabul ettiklerine inanmak zordur. Bundan yüz yıl kadar sonra Uygurların çoğunluğu Budizimi kabul edince, bu temelin üzerine ilk "yerleşik Türk Kültürünü" geliştirmişlerdir. Hatta Budizmin öncüleri olup, Budizmi diğer halkların arasında yaymaya başlamışlardır. Binlerce, Çince ve Sanskritçe Budist yazıları çok iyi bir kalitede özenle Türkçe'ye çevirmişlerdir. Budizimi kendi kültürlerine göre şekillendirmiş ve hatta ilk kez kadınlar için bir manastır inşa ederek "budist rahibeler" geleneğini çikarmışlardır. Kırgızların bir saldırısından sonra bir süre tekrar göçebeliğe geri dönmek zorunda kalmışlardır. Bugünkü Uygurlar çogunlukla müslümandır. 16. yy.'dan sonra Sibirya'nın Türk kavimleri Ruslar tarafından gitgide hristiyanlastırılmış ve Slavlastırılmışlardır. Ama bu insanların hristiyanlıgında hâlâ bugüne kadar Tengricilik'den kalıntılar bulmak mümkündür. Örneğin hâlâ şaman geleneği sürdürülmektedir ve insanların köylerinde bulunan şamanlarına karşı güvenci o köyün papazına ya da doktoruna karşı olan güvençlerinden daha büyüktür. Bugün Tengricilik artık sadece Moğollarda Lamaizm ile karıştırılmış bir şekilde ve bazı hâlâ doğaya bağlı ve göçebe bir yaşam sürdüren Sibiryalı küçük Türk kavimlerinde kalmıştır.


Tengriciliği bugüne kadar muhafaza etmiş olan kavimler daima göçebedirler. Bazı müslüman Türkmen ve Kırgız boyları hâlâ tamamen veya kısmen göçebe bir yaşam sürdürmektedirler. Bu boylarda eski ritüellerini İslamî dualar ile karışık şekilde uygulayan şamanlara rastlamak mümkündür. Son yüzyıllar içersinde birkaç defa Tengriciliği modernleştirme ve tekrar uyandırma deneyimleri yapılmıştır. Bu çabalardan Altay bölgesinde doğmuş olan birisinin adı '' Ak Yangtir (Ak din. Batılı bilimciler ''Burhanizm'' derler). 1902 yılından 1930 yılına kadar süren Ak Din'in en önemli özelliği şamanlara ve Ruslara karşı düşmanlığıdır. Şamanlar yüzyılların içersinde diğer dinlerden ritüeller taklit etmeye baslamış ve saçmasapan şeyler yapmaya başlamışlardır. Ak Din şamanları Gök'ün (yani Tengri'nin) değil yeraltının; yani kötülüğün temsilcileri olduklarını vurgulamış ve şamanları yok etmeye çagırmıştır. Bu Ak Din için vaaz verilen toplantılarda şaman elbiseleri, şaman davulları ve hatta Rusların şeytanlığı olarak görülen Rus banka notları bile yakılmıştır. Bu harekât 1930 yılında Ruslar tarafından şiddetli ve kanlı bir şekilde bitirilmiştir.

Gökteki Kutsal Nesneler Güneş ve Ay, ateş ile suyun ve Tengri'nin kudretinin sembolleridirler. Insanların gök'e dua ederek elde ettiklerine inandıkları "Buyan" adlı enerji, güneşin göğün neresinde durduğuna bağlı olarak değişir. Yeniay ve dolunay'da en fazla buyan elde edilebildiğine inanılır. Senenin en uzun gündüz olan günü, ve gündüz ile gecenin aynı uzunlukta olduğu gün, en önemli bayramların günleridir. Yılbaşı, 21 Aralık'dan sonra gelen ilk yeniay olan günde kutlanır. "Kızıl Güneş Bayramı" 21 Haziran'dan sonra gelen ilk dolunay'da kutlanır. Venüs gezegeninin Türklerdeki adı "Ärklik", Moğollardaki adı "Tsolman"dır. "Ateşli ok" denilen yıldız kaymalarını ve yeryüzüne düşen meteorları Ärklik Han'ın gönderdiğine inanılır. Büyük ayı yıldızlarına


Moğollarda ''Doolon Obdog'' ("Yedi Yaş Damlalı Adam") derler. Gök'ün Ülker yıldızlarına bağlı olduğuna, ve Ülker'in etrafında döndüğüne inanılır. Beyaz Ay Bayramı'nda 14 adet (Weihrauchstäbchen?) yakılır. Bunların 7'si "Yedi Yaş Damlalı Adam" ve diğer 7'si Ülker içindir.

Üç-Dünya-Kozmolojisi Çoğu eski inançlardaki gibi Tengricilikte de gerçek âlemin yanında bir de "gök âlemi" ve bir "yeraltı âlemi" vardır. Bu âlemlerin arasındaki tek bağlantı, dünyanın merkezinde duran "Dünyalar Ağacı"dır. Gök âlemi ve yeraltı âlemi'nin yedişer katları vardır (bazen yeraltı 9 kat, bazen de gök 17 kat olabilir). Şamanlar bu âlemlere yolculuk yapmak için birçok girişler tanırlar. Bu âlemlerin katlarında aynı yeryüzündeki insanlar gibi bir hayat sürdüren varlıklar vardır. Onların da kendi saygı gösterdikleri ruhları ve kendi şamanları vardır. Bazen bu varlıklar yeryüzünü ziyaret ederler; ama insanlara görünmezler. Sadece ateşin garip bir cızırtısından, bir tilkinin havlamasından ve bir şamanin onları görmesinden kendini belli ederler. Yeraltı Âlemi (“Yerlik”) Yeraltı âlemi'nin yeryüzü ile çok benzerlikleri vardır, ama yeraltı halkı'nın insanlarda olduğuna inanıldığı gibi 3 ruhu değil, sadece 2 ruhu vardır. Onlarda, vücut ısısını üreten ve nefes alınmasını sağlayan "ami ruhu" eksikdir. Bu yüzden çok beyaz tenlilerdir, ve kanları çok koyu renklidir. Yeraltı âlemi'nin güneşi ve ayı çok daha az ışık verir. Yeraltındada ormanlar, ırmaklar ve yerleşim yerleri vardır.

Yeraltı âlemi'nin efendisi Erlik Han'dır (Ya da ''Erklig Han''. Moğolca: Erleg Han). Erlik, Tengri'nin bir oğludur. Yeraltında tekrar yeniden doğmayı bekleyen ruhları da Erlik han kontrol eder. Eğer hasta bir insanın "süne ruhu" daha henüz ölmeden yeraltı âlemi'ne kayarsa bir şaman, Erlik Han ile pazarlık yaparak onu tekrar geri getirebilir. Eğer bunu başaramazsa hasta ölür.


Gök Âlemi Gök aleminin de yeraltı alemi gibi yeryüzü ile benzerlikleri vardır, ama bu alemde insanların ruhları bulunmaz. Bu alem yeryüzünden çok daha aydınlıktır; bazı rivayetlere göre yedi tane güneşı vardır. Yeryüzündeki şamanlar bu alemi ziyaret edebilirler. Burada sağlıklı, hiç dokunulmamış bir doğa vardır ve buranın yerlileri atalarının geleneklerinden hiçbirzaman sapmamışlar. Bu alem Tengri'nin diğer bir oğlu olan Ülgen'in himayesi altındadır. Bazı günlerde Gök aleminin kapısı az aralanır, ve ışığı bulutların arasından parlar. Bu anlar, şaman dualarının en tesirli olduğu anlardır. Bir şaman, kendisini gök alemine götüren hayalı yolculuğunu, bir kuşun, geyiğin ya da atın sırtına binerek, ya da bu hayvanların şekline girerek gerçekleştirir. Bir Tengricinin Dünyayı Görüşü Bir tengriciye göre dünya sadece üç boyutlu bir ortam değil, durmadan dönen bir çemberdir. Her şey bir çemberin içine bağlıdır, durmadan eskir ve yenilenir; Güneşin hareketi, durmadan hareket halinde olan mevsimler ve bütün yaratıkların ölümden sonra tekrar doğan ruhları İnsanların Üç Ruhu Tengricilikte, insanların ve hayvanların birden çok ruhlara sahib olduklarına inanılır. Genelde, her insanın üç ruha sahib olduğuna inanılır, ama ruhların isimleri, özellikleri ve sayıları bazı kavimlerde farklı olabilir; örneğin Sibiryanın kuzeyinde yaşayan ve bir moğol halkı olan Samoyetler, kadınların dört ve erkeklerin beş ruha sahib olduklarına inanırlar.

Ruh Türleri Kuzeyamerikada, Orta- ve Kuzey asyada araştırmalarda bulunmuş olan Paulsen ve A.Hultkratz bu ruh inancının bütün halklarda aynı kalan iki ruhunu şöyle açıklamışlardır: Nefes-hayat ya da beden ruhu, Gölge ruhu/serbest ruh Bunların yanında kavimden kavime değişen "kısmet ruhu", "koruyucu ruh" ve birde "çocuk ruhu" inancını tarif etmişlerdir. Yeni doğan bir çocuğun "Omi ruhu" olduğuna, ve bu çocuk bir yaşına girdiğinde bu ruh "Ergen ruhu"na dönüştüğüne inanılır. Ayrıca aynı kavime ait olan insanların bir "kolektif ruh"a sahib olduklarına inandıkları tespit edilmiştir. Bu "kollektif ruh" inancı, aynı tür'e ait olan hayvanlarada yansıtılır. Yanı aynı tür'e ait olan hayvanların büyük bir toplu ruha bağlı olduklarına inanılır.

Ruh İsimleri Türklerde ve Moğollarda birçok farklı insan ruhları için isimler bulunur, ama bunların özellikleri ve anlamları henüz yeterince araştırılmamıştır. Türklerde: Özüt, Süne, Kut, Sür Salkin, Tın, Körmös, Yula Moğollarda: Sünesün, Amin, Kut, Sülde Jean Paul Roux, bu ruhların yanında birde Uygurların Buddist dönemlerinden kalan yazılarda sözü edilen "Özkonuk" ruhuna dikkati çeker. Moğolistan'a araştırmalar yapmak için gidip sonunda hayatını Tengriciliğe adamış, ve "Sarangel Odigen" adlı Şamaniçe olarak moğolistanda vefat eden bilimci Julie Stewart, Tengricilik hakkında yazdığı makalelerinden birinde ruh inancını şöyle tarif etmiştir:


Amin ruhu: Nefes almayı, ve vücut ısısını sağlar. Amin ruhu reinkarne eder. (Bu ruhun Türklerdeki adı "Özüt" olsa gerek. Kaşgarlı Mahmud, yazdığı Divan Lügat-i Türk adlı eserinde "Özüt ruhu"nu nefes ruhu olarak tarif etmiştir.) Sünesün ruhu: Vücudun dışında suya gider suyun içinde hareket eder. Aynı doğadakı su çemberi gibi bir varlık sürdürür. Insan ölünce yeraltı dünyasına iner. Tekrar dünyaya gelmesi gerektiğinde, bir kaynaktan çıkar ve bebeğin içine girer. (Türklerde "Süne ruhu") Sülde ruhu: Bir insana kişiliğini veren ruh. Benlik ruhu. Diğer ruhlar insan vücudunu terk ederse sadece baygınlığa, benliğini yitirmeye ya da komaya yol açarlar, ama eğer bu ruh vücudu terk ederse insan ölür. Insan ölünce doğada bir cisime girer ve Yer Su ruhu olur. Tekrar dünyaya gelmez (reinkarne etmez). Hayvanların iki ruhu vardır. Hayvan öldüğünde bunlardan birisi tekrar dünyaya gelir (reinkarne eder), ve diğeri doğaya yerleşir. Hayvanlarda reinkarne eden bir ruha sahib oldukları için, hayvanlarada saygılı davranmak ve onlara eziyet etmemek gerekir. Kut, Tengrikut ve Iduk "Kut" Tengrinin sadece hükümdarlara verdiği güçlü bir ruhdur. Tengri bu ruhu bir kağan'a uygun bulduğu zaman verir ve uygun bulduğu zaman tekrar geri alır. Bu ruha sahib olan bir kağanın unvanına "''Tengrikut''" eklenir. "Iduk" Umay'ın, Yer Su'ların ve bazı diğer dişi cinsiyetli kutsal varlıkların ismine katılan bir ek, henüz yeterince araştırılmamıştır. Jean Paul Roux'un fikirine göre, "Kut"un dişi varlıklara verilen verziyonudur.

Tengri'nin Yanındaki Diğer Kutsal Varlıklar Tengricilikte ataların kutsal sayılması ve hatta bazı büyük hükümdarların ölümlerinden sonra tanrı olarak görülmesinden dolayı, kabileden kabileye farklı tanrısal varlıklar bulunur. Bu yüzden Tengriciliğin bütün kutsal varlıklarını bir araya toplanması imkansız gibidir. Örneğin Altaylarda çok yüksek bir tanrı olarak görülen Kara han'in Oğuz han'in babası olduğu düşünülür. Ayrıca Macar bilimcilere göre, macarcadaki "tanrı" anlamına gelen "Isten" kelimesi Istemi kağan'ın ölümünden sonra tanrı olarak tapılmasından kaynaklanmıştır. Tengriciliğin bir Tek tanrı dini olup olmadığı hakkında farklı görüşler var olduğu için, bu kutsal varlıkların gerçekten "tanrı" olarakmı yoksa sırf "güçlü ruhlar" olarakmı adlandırılması kesin olarak söylenememektedir. Bu konu hakkında, bilimcilerin farklı görüşleri daha aşağıda "Tek Tanrı Kuramı" başlığı altında ele alınmıştır.

En Tanınmış Kutsal Varlıklar Tengrinin yanında Tengriciliğin coğrafyasında en yaygın ve en tanınmış kutsal varlıklar şunlardır: Umay (''Iduk Umay'' ya da ''Tenger Ninyan'' da denir): Verimlilik tanrıcası. Tengrinin kızı. Ülgen ( Altaylarda ''Adakutay'', Yakutlarda ''Ak Toyun''): Tengrinin oğlu. Gök aleminin (Cennetin) efendisi. Erlik Han (Yeraltı alemi=''Yerlik''/''Erlik''): Tengrinin oğlu. Yeraltı aleminin efendisi. Golomto: Tengrinin kızı. Ateşın efendisi Sibirya Türklerinde Günümüzdeki Yakutlar ve Altaylar su kutsal varlıkları tanımaktadırlar:


Ayzıt ya da Aykız: Aşk, güzellik ve Ay tanrıcası. Gök'ün 3'üncü katında oturur. Kamlar alkışlarında (alkış= Dua) inanılmaz güzelliğini met ederler. Gün Ana: Güneş tanrıcası. Güneş ile birlikte gök'ün 7'nci, yani en yüksek katında oturur. Ay ata ya da Ay dede: Ay tanrısı. Ay ile birlikte gök'ün 6'ncı katında oturur. Alasbatır: Ev hayvanlarının koruyucusu. Ancasın: Yıldırımların efendisi. Su Iyesi: Su tanrıcası. Taş Gaşıt: Kısmet tanrısı. Andarkan: Ateşin efendisi. Eski Kırgızlarda bir bitki tanrıcası aynı isimi taşıyordu. Satılay: Kötülük tanrıcası. Insanların dengesini bozar, yoldan çıkarır ve ruh hastalıkları getirir. Çaresiz insanları intihar etmeye ikna eder. Kış Han: Kışın efendisi. Arah, Toyer, Tarila, Sabıray: Yeraltı aleminde, insanların ruhları hakkında kararlar veren hakim derecesindeki ruhlar. Gölpön Ata: Koyunların koruyucusu. Erdenay: Haberci. Tanrıların insanlara bildirmek istedikleri iyi kararları insanlara ileten ruh. Kambar Ata: Atların koruyucusu.

Doğa Ruhları Tengricilikte doğa ruhlarla doludur. Bu ruhlar bulundukları yerlere ve özelliklerine göre kategorilere ayrılırlar. Bunların isimleri Tengrici halkların farklı dilleri ve lehçelerine göre değişebilir. Ama bunlar genel olarak kabaca iki büyük gruba ayırılabilirler; Gök ile bağlantısı olan ruhlar: Bunların adlarına çoğunlukla "kök-" (mavi) ya da "-tengri" (gök) kelimeleri eklenir. Yer ile bağlantısı olan ruhlar: Bunlar toplu olarak Türklerde "Yer su" ve Moğollarda "Gazriin ezen" olarak adlandırılırlar.


Günümüzdeki Yeni Tengricilik Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra, bu rejimden kurtulmuş olan Türk halkları tekrar kendi köklerini ve milli kişiliklerini aramaya başlamışlardır. Bu gelişme 1990'lı yıllarda ilk başta Tataristan'da, sonradan Rusyada ve Kırgızistanda belli olmuştur. Tataristan'da bu harekatin isimi ilk başlarda "Bizneng yul" (Bizim yol) iken sonradan "Tengirçilik" (Tengricilik) isimi daha sık duyulur olmuştur. Zamanla Tengricilik halkın arasında yaygın olan bir heves olmaktan çıkmış, devlet tarafından desteklenmeye ve enstitüleri kurulmaya başlanmıştır. Böylece 1997 yılında Kırgızistanın başkenti Bişkek'te Tengrici topluluk kurulmuş, ve en son verilere göre 500.000 resmi üyeye sahibdir. Tengriciliğin Kırgızistanda bulunan başka önemli bir kuruluşuda " Tengir Ordo" (Tengri'nin Ordusu)'dur. Bu kuruluş Kırgızistanın parlementosunda milletvekili olan Dastan Sarygulov tarafından kurulmuş, kendisi tarafından hala yönetilmektedir, ve Tengriciliğin araştırılmasının merkezidir. Bu kuruluş Istanbul Üniversitesinin Türk Dünyası Araştırma Merkezi ile verimli bir işbirliği içindedir. Tengir Ordo'nun çalışmalarına zamanla diğer Türk halklarınında ilgisi artmış ve Orta asyada medyalara yansımış. Böylece artık Kazakistanın başbakanı Nursultan Nazarbayev ve Kırgızistanın başbakanı Askar Akayev yaptıkları konuşmalarında Tengriciliğin Türk halklarının ortak milli ve geleneksel inancı olduğunu daima vurgulamaktadırlar. (Kaynak: http://www.cacianalyst.org/issues/20060322Analyst.pdf?SMSESSION=NO Tengricilik: Orta Asya ruhani köklerinin arayışında/Marlene Laruelle Tengriciliğin Moğolistandaki organizasyonu "Golomt Center for Shamanist Studies''dir. Bu kurum Tengriciliği batılı ülkelerede yayma umudu ile başarılı bir ingilizce internet sitesi yayınlamaktadır:http://www.tengerism.org/practicing_tengerism.html tengerism.org - practicing tengerism . Ayrıca Prof. Dr. Schagdaryn ya da Dr. Sendenjaviin Dulam gibi bazı moğol bilimcileri dünyaca dolanıp, yüksek okullarda konuşmalar yapmaktadırlar (http://www.eurasischesmagazin.de/artikel/?thema=Globalisierung&artikelID=90603www.eurasisches magazin.de). Bu gelişmelerin yanında Orta Asya ülkelerinin bayraklarında ve armalarında Tengricilikle alakası olan simgelerin geriye döndüğü dikkati çekmektedir. Özellikle gök'ün mavi rengi ve kurt sembölleri günümüzün Türk Cumhuriyetlerinin bayraklarında yer almaktadırlar. Yakutlarda tekrar doğmus olan yeni Tengriciliklerine "Ayy" adını verirler. Türkiyede'de bazı entellektüel ve ya milliyetçi çevreler arasında "Göktanrı dini" dedikleri Tengriciliğe karşı ilgi artmaktadır.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.