Leyla, Canım,
YIL: 2013 | SAYI: 3 Bu değirmende fikir öğütülür!
Kayb, berbat ve sessizim… Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu. Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, anneme gideceğim. Pazartesiye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten. Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin? Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hakim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha? Fotoğrafındaki “halbuki…”yi hala anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın? Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri… Ne yapsam? Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum. Yarı parçan Ahmed Arif Ankara, 15 Mayıs 1954
Bu değirmende fikir öğütmek istersen...
degirmenkonya@gmail.com
OKUSAK MI? İZLESEK Yıl oldu Neredeyse 2014 ve Medya Hala Mİ? Yandaş YABANCI- ALBERT CAMUS
Merhaba sevgili okuyucu, Yine dopdolu yazılar ile karşınızdayız. Biraz arayı açmış olabiliriz, biliyoruz ancak Haziran ve ODTÜ direnişlerindeydik. O yüzden bu sayımız direnişte yükselen barikatların hemen ardından çıktı diyebiliriz. Bu memleket toprakları için söylenecek ve yazılacak çok şeyin olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bizlere katkı sağlayacağınızı ve bizleri çok iyi anlayacağınızı düşünüyoruz. İlk sayıdan beri de ısrarla söylüyoruz; Ne okursan oku ama mümkünse çok oku. Ha bir de Ali İsmail KORKMAZ için oku! Yayın Kurulu
Dolu dolu geçen bir Etiketleri olmayan bir adam toplumdaki yerine ve tüm dış tepkilere karşı inanılmaz kayıtsız. Adı yok, dini yok, Haziran Direnişi’ni milleti yok ,ülkesi yok, sırdaşı yok, sırları yok... Rüzgageride bıraktık. Bu rın önünde dirençsiz bir toz zerresi . direnişin ardından belki Sadece güneş ışığına aşırı hassas olduğu için dokunur de hepimizin en çok günün birinde tetiğe ve yine aynı hassasiyetle bir şarjör konuştuğu ve üzerinde mermiyi boşaltır zaten çoktan ölmüş ve yerde yatan cesede. Ama ona, anasının cenazesinde ağlayamadığı tartıştığı şey “medyanın için keseceklerdir asıl cezayı . Bütün dünya yabancıdan rolü” üzerineydi. Ana göstermelik feryatlar beklemektedir fakat o yaşamın ve akım basın-yayın kuru- ölümün bir adım ötesine çoktan geçmiştir. olur oğul, ölümden sonra yaşamın tamamen luşlarının yayınlarından ''Nasıl biteceği ve sonsuz yok oluş düşüncesi çıldırtmıyor mu olup bitenlerle alakalı hiçbir şey'' öğrenemedik. yetmezmiş gibi kimisi seni? der cezanın infaz Bu edileceği günün gecesinde onu yola getirmeye ,günah çıkartmaya davet eden din penguenlerden, kimisi faiz lobisinden, kimisi de marjinal gruplardan büyüğü. Bana bak papaz efendi, der yabancı , beni asıl bahsetti. Tüm Türkiye halkları olarak şunu iyice kavradık; “Kahrolsun bağzı bu kahrolası hayatın ölümden sonra da sürmesi, kanallar”. sonsuza kadar sürmesi düşüncesi çıldırtıyor! Tüm
değerlere karşın inançsızlığın ,güvensizliğin hüküm sürdüğü ve şu koca dünyada kimsesizlik duygusunun çıktığı artçı modern Aslından birçok şeyde olduğu gibi medyanınayyuka konumunu da şoklu Haziran Direnizamanlarda , hala ilk günkü tazeliğini koruyan modern bir başyapıt. Şu ana kadar hayatınanladı insanlar. Daha önceleri ekranlarda izledikleri ve yorum yaptıkdanşi’nde memnun olanlara ÖNERMİYORUZ!!!
ları çatışmaların bir anda içerisinde buldular kendilerini. Eve gittiklerinde ise ekranlarda kendileriyle ilgili haberlerde faiz lobisinin desteğiyle “marjiAMERICAN HISTORY nalleşmiş” olarak gördüler.
Gerçek hayatta farkındalık yaratmak için izlenmesi, sorgulanması gereken 1998 senaryosunu Medya konusunda bazıyapımı, noktalar var ki aslında içerisinde bulunduğumuz David McKenna'nın yazdığı Tony Kaye'nin yönettiği bir sistemin nasıl yürütücülüğünü yaptığını aktarıyor bizlere. Son olarak film. ODTÜ’de direnen üniversitelilere yapılan haberler bunun en büyük Derek Vinyard, babası siyahlar tarafından karşı öldürülen birgöstergesi. neo-Nazi'dir. İstanbul’un Bir gün arabasını soymaya çalışan üç olan 3. köprü inşaatına, akciğerini katledecek siyahı acımasızca öldürür ve tutuklanarak hapse “Türkiye’nin gelişmesini istemiyorlar” diye bakan medya ile ODTÜ’de olan gönderilir. Derek, hapiste kaldığı sürede ırkçı düşünceçatışmalarla olarak “Eylem karşılığında burs veriyorlar” diyen medya lerini sorgulamayailgili başlar ve iyilikle kötülüğün her ırkın içinde varolduğunu aynı medyadır. Bir farkeder. kez olsun bizleri anlamak için çaba göstermeyen ve her Filmin sonundabizleri akıllarda kalan soru ''Yaptıkların sana nasılsa, polisi değil direnenleseferinde ötekileştiren Tayyip Erdoğan daha iyi bir yaşam sundu mu?'' cevaplamak için hala hedef geçrideğil; iyigösteren seyirler. medya aynıdır.
Üzerine düşen görevi yapmakla yetinmeyen ve yalan haberlerle birlikte provokasyonun en büyüğünü yayan ana akım medya kuruluşlarının bunları Leyla Cemre 1
Değirmen 2013
Sayı 3
14
Yıl oldu Neredeyse 2014 ve Medya Hala Yandaş Dolu dolu geçen bir Haziran Direnişi’ni geride bıraktık. Bu direnişin ardından belki de hepimizin en çok konuştuğu ve üzerinde tartıştığı şey “medyanın rolü” üzerineydi. Ana akım basın-yayın kuruluşlarının yayınlarından olup bitenlerle alakalı hiçbir şey öğrenemedik. Bu yetmezmiş gibi kimisi penguenlerden, kimisi faiz lobisinden, kimisi de marjinal gruplardan bahsetti. Tüm Türkiye halkları olarak şunu iyice kavradık; “Kahrolsun bağzı kanallar”.
Apolitik diye bilinen gençlerimizin deokaratik haklarına sahip çıkmak için verdikleri mücadeleyi yürekten destekliyorum . Onların üzerindeki ölü toprağın kalkmasıyla artık bir şeylerin daha güzel olacağı umudunu taşıyorum. Diren gezi parkı, diren... çok güzelsiniz, çok güzelsiniz çocuklar.
Tuncel KURTİZ
Aslından birçok şeyde olduğu gibi medyanın konumunu da Haziran Direnişi’nde anladı insanlar. Daha önceleri ekranlarda izledikleri ve yorum yaptıkları çatışmaların bir anda içerisinde buldular kendilerini. Eve gittiklerinde ise ekranlarda kendileriyle ilgili haberlerde faiz lobisinin desteğiyle “marjinalleşmiş” olarak gördüler. Medya konusunda bazı noktalar var ki aslında içerisinde bulunduğumuz sistemin nasıl yürütücülüğünü yaptığını aktarıyor bizlere. Son olarak ODTÜ’de direnen üniversitelilere karşı yapılan haberler bunun en büyük göstergesi. İstanbul’un akciğerini katledecek olan 3. köprü inşaatına, “Türkiye’nin gelişmesini istemiyorlar” diye bakan medya ile ODTÜ’de olan çatışmalarla ilgili olarak “Eylem karşılığında burs veriyorlar” diyen medya aynı medyadır. Bir kez olsun bizleri anlamak için çaba göstermeyen ve her seferinde bizleri ötekileştiren Tayyip Erdoğan nasılsa, polisi değil direnenleri hedef gösteren medya aynıdır. Üzerine düşen görevi yapmakla yetinmeyen ve yalan haberlerle birlikte provokasyonun en büyüğünü yayan ana akım medya kuruluşlarının bunları
13
Değirmen 2013
Sayı 3
2
yapması son derece normaldir. Kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda biraz araştırma yapmış ve fikir sahibi olanlar şunu çok iyi bilir ki kapitalist bir sistem içerisinde bir ülkede medyayı arkana almadan iktidar olamazsın. Seni her daim destekleyecek, yaptığın yanlışın üzerinde durmayıp seni eleştirenleri yanlış gösterecektir. Senden kilometrelerce çok uzakta olan ve hakkında en ufak bir bilgin olmayan insanları kötü gösterip senin ülkende diktatör olanı kahraman gösterecektir. Onun görevi budur. Dünyada bulunma amacı da budur. İşin ilginç tarafı bunu ilk defa yapmamış ve son defa da yapmayacak olmasıdır. Sadece Türkiye’de değil küreselleşen tüm dünyada üç maymunu oynamaya devam edecektir medya. Medya’nın görevi buysa (bizleri yanıltmak ve yalan haberlerle donatmaksa) bizler ne yapacağız? Bu noktada birçok değerlendirme ve görüşlerin olduğunu söylemek mümkün. Bu düşünceleri toparlayacak olursak çözümlemeleri yapabiliriz. İlk etapta Haziran Direnişi ile beraber sosyal medyanın önemini bir kez daha gördük. İnsanların birbirleri ile olan iletişimlerinin son derece üst seviyeye çıkması alternatif olarak sunulan sosyal medya ile ilgiliydi. Sosyal medya "Kullanıcıların Ürettiği İçerik" kavramını da ortaya çıkarmış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını kazanmış bir oluşum. Ticari boyutları önemli bir yapıya ulaşsa da nitelikli işler yapabilmek için önemli bir araç konumunda. Yöneticilerin, eleştirebilme hakkı verdiği ve onun koyduğu sınırlar çerçevesinde eleştirebildiğimiz bir oluşum olsa da, milyonlarca insana aynı anda ulaşabildiğimiz ve anında harekete geçebildiğimiz bir alan. Bu şekilde sosyal medya 3
Değirmen 2013
Muzaffer Uslu kullanımının yaygınlaşması ile birlikte yandaşTayyip medyanın konumunu sekteYalın söz, yalın ayak şairdir. ye uğratabiliyoruz. Ancak sosyal medya üzerinden de geliştirilen provokas1922 İstanbul/1946 Zonguldak. yonlara da anında karşılık vermek de gerekiyor. Yoksa geri dönüşü yapılaDoğdu, öldü demek zordur onun için. mayacak boyutlara gelebilir. O sadece geçerken uğrayanlardan. Bir başka nokta ise internet kaynaklı haber siteleri erişilebilirlik “Şimdilik” yazarınvetek kitabıdır. konusudur. Günümüzde haber siteleri milyonlarca kullanıcısına ulaşmakÖlmedeninternet önce yayımlanmıştır. ta ve kullanıcıları taraflı-tarafsız birçok yönde etkileyebilmektedir. Gezi Ölümünün ardından Necati Cumalı Parkı eylemleri için lanet yağdıran haber sözkitap konusu Suriye müdayazarınsiteleri, adına bir basıyor. İçinde halesi içinse müthiş bir reklam alanı olmuştur. buradanderlediği şunu çıkarabilionun çeşitli İşte dergilerden şiirleri ve yazıları yoruz. Bu haber siteleri aslında medyanın önemli birbulunmaktadır. parçası ve dezenforİstanbul Üniversitesi’nde felsefe masyon için kırılma noktasıdır. Bizlerse tarafsızlığı arayan, habercilik öğrenimini hastalık ve maddi sıkıntıilkelerine uyarak yayın yapan siteleri kullanarak ve daha çok yaygınlaştıralardan dolayı tamamlayamayarak Zonguldak’a dönüp memurluk yaptı. rak olumlu dönüşümler sağlayabiliriz. Yine aynı konu üzerinde yandaş En yakın arkadaşı Rüştü Onur ile aynı tedaviyi gördüler. Varlık Dergisi’nde haberciliğin yapıldığı siteleri ifşa etmek bir çözüm noktasını oluşturabilir. 1941’de ikisinin şiirleri yayınlandı. Arkadaşının ölümüne çok üzülen şair dizelere dem vuruyor: “Rüştü Son olarak toplumsal herinsnaları konuda yorulmadan olduğu gibi medya konusunda ölmüş...ben daha şimdiden sokakaları yorulanda bukurtuluş sokaktan geçmektedir. ODTÜ ve 100.yıl mahallesinden geçecek olan şehirde yalnızlığımı hissetmeye başladım.” yol dostundan için medyanın yaptığı haberler sadece ODTÜ’lülerin değil tüm Fakat iki yıl sonrayalan kedisi de gidecekti artık. Türkiye halklarının tepkisini çekmiştir. Bu yüzden haklarını sokakta arayanlar medyanın bu yandaş eğilimine karşı seslerini sadece sosyal medyada Öldükten Sonra değil aynı zamanda sokakta da duyurmuşlarıdır. Tayyip Erdoğan’ın üniversite için yaptığı her atağa karşı defans yapıyor ve Diyecekler ki arkamdan kontra-atağa çıkıyorsak, AKP’nin medyasına da bunu yapmalıyız. Ben öldükten sonra O, yalnız şiir yazardı Buğra Ve yağmurlu gecelerde Elleri cebinde gezerdi Yazık diyecek Hatıra deſterimi okuyan Ne talihsiz adammış İmanı gevremiş parasızlıktan Muzaffer Tayyip Uslu Sayı 3
12
yapması derece normaldir. Kitle iletişim araçları ve etkileri konusunda SONA son ADAYIŞ biraz araştırma yapmış ve fikir sahibi olanlar şunu çok iyi bilir ki kapitalist bir Son sistem içerisinde bir ülkede medyayı arkana almadan iktidar olamazsın. bebek doğduğunda Seni hermutluluğu daim destekleyecek, yaptığın yanlışın üzerinde durmayıp seni son da eleştirenleri tadacaklaryanlış gösterecektir. Senden kilometrelerce çok uzakta olan ve hakkında en ufak bir bilgin olmayan insanları kötü gösterip senin ülkende diktatör olanı kahraman gösterecektir. Onun görevi budur. Son çocuk büyüdüğünde Dünyada bulunma son umudu da amacı da budur. İşin ilginç tarafı bunu ilk defa yapmamış ve son defa da yapmayacak olmasıdır. Sadece Türkiye’de değil küreselleyaşayacaklar şen tüm dünyada üç maymunu oynamaya devam edecektir medya. Son genç öldüğünde Medya’nın son feryatgörevi da buysa (bizleri yanıltmak ve yalan haberlerle donatmaksa) bizler ne yapacağız? bitecek Bu Şayet noktada birçok kötüler değerlendirme ve olmazsa samimi kötüler görüşlerin iyiler, buolduğunu dünyayı söylemek mümkün. Bu mahvedecekler. düşünceleri toparlayacak olursak çözümlemeleri yapabiliriz.
İshak Paşa
İlk etapta Haziran Direnişi ile beraber sosyal medyanın önemini bir kez daha gördük. İnsanların birbirleri ile olan iletişimlerinin son derece üst seviyeye çıkması alternatif olarak sunulan sosyal medya ile ilgiliydi. Sosyal medya "Kullanıcıların Ürettiği İçerik" kavramını da ortaya çıkarmış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını kazanmış bir oluşum. Ticari boyutları önemli bir yapıya ulaşsa da nitelikli işler yapabilmek için önemli bir araç konumunda. Yöneticilerin, eleştirebilme hakkı verdiği ve onun koyduğu sınırlar çerçevesinde eleştirebildiğimiz bir oluşum olsa da, milyonlarca insana aynı anda ulaşabildiğimiz ve anında harekete geçebildiğimiz bir alan. Bu şekilde sosyal medya 11
Değirmen 2013
kullanımının yaygınlaşması ile birlikte yandaş medyanın konumunu sekteye uğratabiliyoruz. Ancak sosyal medya üzerinden de geliştirilen provokasyonlara da anında karşılık vermek de gerekiyor. Yoksa geri dönüşü yapılamayacak boyutlara gelebilir. Bir başka nokta ise internet kaynaklı haber siteleri ve erişilebilirlik konusudur. Günümüzde haber siteleri milyonlarca internet kullanıcısına ulaşmakta ve kullanıcıları taraflı-tarafsız birçok yönde etkileyebilmektedir. Gezi Parkı eylemleri için lanet yağdıran haber siteleri, söz konusu Suriye müdahalesi içinse müthiş bir reklam alanı olmuştur. İşte buradan şunu çıkarabiliyoruz. Bu haber siteleri aslında medyanın önemli bir parçası ve dezenformasyon için kırılma noktasıdır. Bizlerse tarafsızlığı arayan, habercilik ilkelerine uyarak yayın yapan siteleri kullanarak ve daha çok yaygınlaştırarak olumlu dönüşümler sağlayabiliriz. Yine aynı konu üzerinde yandaş haberciliğin yapıldığı siteleri ifşa etmek bir çözüm noktasını oluşturabilir. Son olarak toplumsal her konuda olduğu gibi medya konusunda da kurtuluş sokaktan geçmektedir. ODTÜ ve 100.yıl mahallesinden geçecek olan yol için medyanın yaptığı yalan haberler sadece ODTÜ’lülerin değil tüm Türkiye halklarının tepkisini çekmiştir. Bu yüzden haklarını sokakta arayanlar medyanın bu yandaş eğilimine karşı seslerini sadece sosyal medyada değil aynı zamanda sokakta da duyurmuşlarıdır. Tayyip Erdoğan’ın üniversite için yaptığı her atağa karşı defans yapıyor ve kontra-atağa çıkıyorsak, AKP’nin medyasına da bunu yapmalıyız. Buğra
Sayı 3
4
6 KASIM ÜNİVERSİTLİLERİN İSYAN GÜNÜDÜR DİK YOKUŞLAR-I “Beklemekten nefret ediyorum, biliyorsun.” “Biliyorum.” Kurulu, 1982 Anayasası'nın 131. maddesi esasında darbeci Yükseköğretim “Ne iğrenç yer olmuş burası.” yönetimin "Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenle“Bi çay içelim mek, yönetmek, mi?” denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğreçıkalım mı?” faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanuntim“Buradan ve bilimsel araştırma Kenti, ağır bir tatlı kokusudoğrultusunda sarmış. Görüntüsü; şerbeti geliştirmesini şekerlenmiş, bayat da belirtilen amaç ve ilkeler kurulmasını, ve bir tatlıyı andırıyor. Tiksindiriciydi her şey. Bazı sabahlar böyle oluyor. Ters üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını taraſtan uyanmak sanırım böyle bir şey. Yanılıyor olabilirim. Tıkasıya sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak doymuşluk hissi de olabilir. maksadı kurulmuş olan kurumdur. istediği Yığınlaile işçi servis bekliyor. HerkesinKısaca elinde darbeci şeffaf birzihniyette poşet, içinde biraz nesilleri yetiştirmek kurumdur.çatlak dudaklarına iki dudak ölçütü yenilmiş bir simit.için Bir kurduğu kadın koşturuyor, ruj sürmüş. Geç kalmış belli ki, ardından da o şurubumsu berbat parfümü 6 Kasım 1981'de anti-demokratik bir yapıdır. 12 Eylül ile birlikte, gidiyor. Herkeskurulmuş profesyonel. Çok ciddiler; bayağı şekilde. Programlanmış toplum Türk-İslam sentezi ideolojisi doğrultusunda gibiler, tıkır tıkır işliyorlar. Ev kirası, faturalar… ırkçı-gerici düşüncelerin “Neden etkisi altına alınırken, üniversitelerimiz deönce bu etkiye paralel olarak geciktin” diye sormadım. Bir haſta annesini kaybetmişti. ırkçılığın ve gericiliğin hegemonyası altına sokulmaya çalışılmıştır yök Gereksiz sorulara ve tesellilere kapalıydı. Taziyeye gitmemiştim, zaten o da gitmemiş. Oturduk. İki çay söyledik. kurularak. ömrümü bir kâğıtta küçük gelir diye arkalı önlü kullanırım, dedim. Yeni“Bütün dönemde ise üniversitelerin ve YÖK'ün değişiminin uzun zamandır Ne olur ne olmaz bir sayfa daha kopardım ve tek kelime yazamadım.” siyasal iktidarların ve YÖK'ün temel gündemlerinden birisini oluşturmuşyazmayı ki?.” tur.“Ne “Gerek YÖK,umuyordun gerekse hükümetin amacı, sermayeyi üniversitelerde “Bilmem.” doğrudan etkin kılmak ve siyasal iktidarların baskısını üniversiteler üzerinDün neetmemektir. yaptın yaz buraya.” den“ eksik Üniversitelerin birer işletme olarak kendi kaynaklaBir kâğıt-kalem uzattım. rını yaratması, öğrencilerin ekonomik gelir kaynağı ya da müşteri olarak “33 tane sigara, 8 şişe bira, 12 taş attım, x defa slogan ve her saniye tanımlanması, bunun yanında özgür, sorgulayan, düşünen üretken bir annemi düşündüm. O son anında elimi son tutuşunu düşündüm.” gençlik ortaya çıkmasının engellenmesidir. Yazıpkesiminin bana verdi.
Acı mı çekti acaba son anında, yoksa “oğlum üzülme” mi dedi. Ağlayama6 Kasımda sokaklarda üniversitelilerin amaçları ve istekleri üniversitedım hatta hiçbir şey olan yapamadım öylece donup kaldım. Anneciğim nereye lerin bilimsel bilgiyi üreten, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşan kurumlar gidiyorsun, diyemedim. ‘Keşke ölmeden önce son anımızda neler hissettiğiolmasını ve üniversitelerin kamusal bir anlayışla yeniden tanımlanmaları, mizi, neler gördüğümüzü, neler düşündüğümüzü bir yere aktarabilsek. sermayeden ve siyasal iktidardan özerk kurumlar olmaları ve Bilmem... biriyle konuşa bilsek mesela. Bence işte o zamanüniversitelegerçek mana rin da bütün bileşenlerinin karardaha süreçlerine katılmasıylatanımı, mümkün olacağı bir bir sanat çıkar ortaya; yalın, bilinmezliğin belki de hayatın anlamı bulunur.” yönetim. 6 kasımdaki sokaktaki üniversite öğrencileri talepleri şu şekilde “Sonra.” sıralayabiliriz. “Bir çay koyarız sonra.” “Tamam, sen aktarırsın sonra ben çayı koyarım.” 5
Değirmen 2013
YÖK ve siyasal iktidarın temsil ettiği anlayışlar üniversitelerimizden ellerini “Yanımda olursan sana aktarırım.” Güldüm. Güldü. Sustuk. Ciddileştik. tamamen çekmeli, özgür bilim ve sanat, demokratik-katılımcı yönetim ve “Bizim Muhsin’i gördüm. Polis olmuş, geçenlerde copiçin sallarken gördüm. özerk-bilimsel üniversite anlayışının hayata geçirilmesi gerekli adımlar Sanki stres atar gibiydi. Acımasızca öyle bir nesneye vurur gibiydi. O atılmalıdır. çocuğu hatırlarsın; hiç konuşmaz, sessiz, içine kapanıktı ” -Hiç kimse yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılmamalı, yoksul-e“Sençocukların bizim lisedeki Muhsin’igeri diyorsun değil mi?” mekçi kapılarından dönmeyeceği bir üniversite sistemi “Evet. Dün evine gittim annesi de vardı.” kurulmalıdır. “Ne diye gittin ki. Simit sat onurlu yaşa demek için değil herhalde.” -Üniversiteler demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Üniversiteler “Konuştum biraz. Dedim ki: “İnsan dediğin düşünür. İtiraz etmeyen koyunhakkındaki kararlar üniversite bileşenleri tarafından verilmeli. Üniversite dur. Bugün iki ayağının üzerine dikilmişsen, düşünen ve itiraz edenlerin bileşenleri, üniversiteler hakkında yetki ve karar sahibi kılınmalıdır. yüzü suyu hürmetinedir. Sen birsöz, yoksul çocuğusun. Hali vakti en yerinde -Üniversitelerde eğitim diyenlerin uygulamasının her türüne verilmeli, olanınızın bile,paralı size ‘vurun’ zibilliğindeki çöpson kadardır varlığı. öğrencilerin sürecindeki bütünarmağan ihtiyaçları devlet tarafından Varlığınız eğitim ancak onların zibilliğine olabilecek kadardır.ücretsiz Bunları olarak karşılanmalıdır. unutma, aklının -varsa eğer- en sağlam yerine yaz! Bu zulüm düzeni, bu -Üniversiteler üzerinden yürütülen yapılanmaya son verilmelibezirgân saltanatı, biraz da sana gerici-faşist bunları düşündürtmemek üzerine kurulu.“dir.Bu da bir ananın, babanın evladı” demeden vurduğun gençlerin içinde senin -Bugün hak arama mücadelesi yürüten öğrencileri sindirme aracı olarak kardeşlerin var. Bunu da aklının -kaldıysa eğer iğdiş edilmeyen bir yeriaha işte oraya yaz! Vurduğun gencin yaraları üç-beş güne kalmaz uygulanan soruşturmalara ve öğrenciler üzerinden kurulmak istenensağalır. İçeri yapıya attığınız sonsuza kadar orada kalmaz. Ama sen vurduğun her copla baskıcı son verilmelidir. canından aziz bildiğin kendi evladının artık bir polis bile olamamasını sağlıyorsun,olarak farkında mısın? Onların yeni çöpler için Üniversiteliler tekrarlıyoruz Bu 6zibilliğine Kasım hiçbirimiz için yetiştirmek aynı olmayacak.mi bu kadar iştahın, öfken? “Zulmün artsın ki zeval bulasın” lafını yoksul anana sor, ne dehşetli bir kökü olduğunu, nice zalimin sonunu rezil ettiğini sana kendi meşrebince anlatacaktır.” Bu 6 Kasım’da binlerce üniversiteli, binlerce insan “Ali İsmail” olup, sokağa “ Bunca şey söyledikten sonra aptal aptal yüzüme bakıp: ‘Ben emir çıkacak. kuluyum ne yapabilirim, bunu yapmaya mecburum.’ (Sıradan Kötülük Teorisi) dedi. Gayet salak bir şekilde. Kötülük bu kadar sıradan ve basit 6 Kasım işte…”üniversitelilerin EŞİT PARASIZ BİLİMSEL ANA DİLDE eğitim taleplerini haykırma günü olacak! 20 yaşındayım. 6 yaşımdan beri koşuyorum ama bu sefer kaçıyorum. B arış Keyifli değil bu. Gözlerimi ve boğazımı yakan bu şeyden kaçıyorum. Polisin neden biber gazı attığını anlamıyorum. Zaten pek de nedenlere ihtiyaçları yok gibi. Koşuyoruz. Dik yokuşlar çıkıyoruz… Nefes nefese kaldık daha doğrusu nefes alış-verişte zorlanıyorduk. Bizi sevmediklerini biliyoruz ama bu ”kesin lan sesinizi” tavrı nedir. Çok sinirliler, yakaladıkları yerde öldüresiye dövebilecek kadar kinliler. Merdivenlerin en ucuna çıktık ve öksürüp duruyorduk. “Arkadaşlar kaçın bu tarafa geliyorlar!” Sayı 3
10
KASIM ÜNİVERSİTLİLERİN İSYAN GÜNÜDÜR DİK6YOKUŞLAR-I “Beklemekten nefret ediyorum, biliyorsun.” “Biliyorum.” Yükseköğretim Kurulu, 1982 Anayasası'nın 131. maddesi esasında darbeci “Neyönetimin iğrenç yer"Yükseköğretim olmuş burası.” kurumlarının öğretimini planlamak, düzenle“Bi mek, çay içelim mi?” yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğre“Buradan çıkalım mı?” tim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunKenti, ağır bir tatlı kokusu sarmış. Görüntüsü; kurulmasını, şerbeti şekerlenmiş, bayat ve da belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda geliştirmesini bir tatlıyı andırıyor. Tiksindiriciydi her şey. Bazı sabahlar böyle oluyor. Ters üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını taraſtan uyanmak sanırım böyle bir şey. Yanılıyor olabilirim. Tıkasıya sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak doymuşluk hissi de olabilir. maksadı ile kurulmuş kurumdur. zihniyette istediği Yığınla işçi servis bekliyor.olan Herkesin elindeKısaca şeffafdarbeci bir poşet, içinde biraz nesilleri için kurduğu kurumdur. yenilmiş biryetiştirmek simit. Bir kadın koşturuyor, çatlak dudaklarına iki dudak ölçütü ruj sürmüş. Geç kalmış belli ki, ardından da o şurubumsu berbat parfümü 6 Kasım 1981'de kurulmuş anti-demokratik yapıdır.Programlanmış 12 Eylül ile birlikte, gidiyor. Herkes profesyonel. Çok ciddiler; bayağıbir şekilde. toplum sentezi ideolojisi doğrultusunda ırkçı-gerici düşüncelegibiler, tıkırTürk-İslam tıkır işliyorlar. Ev kirası, faturalar… rin etkisi altına alınırken, üniversitelerimiz deannesini bu etkiyekaybetmişti. paralel olarak “Neden geciktin” diye sormadım. Bir haſta önce ırkçılığın ve gericiliğin hegemonyası altına sokulmaya çalışılmıştır yök Gereksiz sorulara ve tesellilere kapalıydı. Taziyeye gitmemiştim, zaten o da gitmemiş. Oturduk. İki çay söyledik. kurularak. “Bütün küçük gelir diye arkalı önlü kullanırım, dedim. Yeni ömrümü dönemdebir isekâğıtta üniversitelerin ve YÖK'ün değişiminin uzun zamandır Nesiyasal olur neiktidarların olmaz bir sayfa daha kopardım ve tek kelime yazamadım.” ve YÖK'ün temel gündemlerinden birisini oluşturmuş“Netur. yazmayı ki?.” “Gerekumuyordun YÖK, gerekse hükümetin amacı, sermayeyi üniversitelerde “Bilmem.” doğrudan etkin kılmak ve siyasal iktidarların baskısını üniversiteler üzerin“ Dün yaptın yaz buraya.” denneeksik etmemektir. Üniversitelerin birer işletme olarak kendi kaynaklaBir kâğıt-kalem uzattım. rını yaratması, öğrencilerin ekonomik gelir kaynağı ya da müşteri olarak “33 tane sigara, 8 şişe bira, 12 taş attım, x defa slogan ve her saniye tanımlanması, bunun yanında özgür, sorgulayan, düşünen üretken bir annemi düşündüm. O son anında elimi son tutuşunu düşündüm.” gençlik ortaya çıkmasının engellenmesidir. Yazıp bana kesiminin verdi.
Acı mı çekti acaba son anında, yoksa “oğlum üzülme” mi dedi. AğlayamaKasımda sokaklarda olan üniversitelilerin amaçlarıAnneciğim ve isteklerinereye üniversitedım6 hatta hiçbir şey yapamadım öylece donup kaldım. lerin bilimsel bilgiyi üreten, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşan kurumlar gidiyorsun, diyemedim. ‘Keşke ölmeden önce son anımızda neler hissettiğiolmasını ve üniversitelerin kamusal bir anlayışla tanımlanmaları, mizi, neler gördüğümüzü, neler düşündüğümüzü biryeniden yere aktarabilsek. sermayeden ve siyasal iktidardan özerk kurumlar olmaları ve üniversiteleBilmem... biriyle konuşa bilsek mesela. Bence işte o zaman gerçek mana bileşenlerinin kararyalın, süreçlerine katılmasıyla olacağı bir da rin bir bütün sanat çıkar ortaya; daha bilinmezliğin tanımı, mümkün belki de hayatın anlamı bulunur.” yönetim. 6 kasımdaki sokaktaki üniversite öğrencileri talepleri şu şekilde “Sonra.” sıralayabiliriz. “Bir çay koyarız sonra.” “Tamam, sen aktarırsın sonra ben çayı koyarım.” 9
Değirmen 2013
YÖK veolursan siyasal iktidarın temsil ettiği anlayışlar üniversitelerimizden ellerini “Yanımda sana aktarırım.” Güldüm. Güldü. Sustuk. Ciddileştik. tamamen çekmeli, özgür bilim ve sanat, demokratik-katılımcı yönetim ve “Bizim Muhsin’i gördüm. Polis olmuş, geçenlerde cop sallarken gördüm. özerk-bilimsel üniversite anlayışının hayata geçirilmesi için gerekli adımlar Sanki stres atar gibiydi. Acımasızca öyle bir nesneye vurur gibiydi. O atılmalıdır. çocuğu hatırlarsın; hiç konuşmaz, sessiz, mahrum içine kapanıktı ” -Hiç kimse yükseköğrenim hakkından bırakılmamalı, yoksul-e“Sen bizim lisedeki Muhsin’i diyorsun değil mi?” mekçi çocukların kapılarından geri dönmeyeceği bir üniversite sistemi “Evet. Dün evine gittim annesi de vardı.” kurulmalıdır. “Ne diye gittin ki. Simit sat onurlu yaşa demek için değil herhalde.” -Üniversiteler demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Üniversiteler “Konuştum biraz. Dedim ki: “İnsan dediğin düşünür. İtiraz etmeyen koyunhakkındaki kararlar üniversite bileşenleri tarafından verilmeli. Üniversite dur. Bugün iki ayağının üzerine dikilmişsen, düşünen ve itiraz edenlerin bileşenleri, üniversiteler söz, yetki ve karar sahibienkılınmalıdır. yüzü suyu hürmetinedir. Senhakkında bir yoksul çocuğusun. Hali vakti yerinde -Üniversitelerde paralı eğitim uygulamasının herçöp türüne son varlığı. verilmeli, olanınızın bile, size ‘vurun’ diyenlerin zibilliğindeki kadardır öğrencilerin bütün ihtiyaçları devlet tarafından ücretsiz Varlığınız ancakeğitim onlarınsürecindeki zibilliğine armağan olabilecek kadardır. Bunları olarak karşılanmalıdır. unutma, aklının -varsa eğer- en sağlam yerine yaz! Bu zulüm düzeni, bu -Üniversiteler yürütülen yapılanmaya son verilmelibezirgân saltanatı,üzerinden biraz da sana bunlarıgerici-faşist düşündürtmemek üzerine kurulu.“dir. Bu da bir ananın, babanın evladı” demeden vurduğun gençlerin içinde senin -Bugün hak mücadelesi yürüteneğer öğrencileri sindirme bir aracı olarak kardeşlerin var.arama Bunu da aklının -kaldıysa iğdiş edilmeyen yeriahauygulanan işte orayasoruşturmalara yaz! Vurduğun gencin yaraları üç-beş güne kalmaz sağalır. ve öğrenciler üzerinden kurulmak istenen İçeri attığınız sonsuza kadar orada kalmaz. Ama sen vurduğun her copla baskıcı yapıya son verilmelidir. canından aziz bildiğin kendi evladının artık bir polis bile olamamasını sağlıyorsun, farkında mısın? Onların zibilliğine yenihiçbirimiz çöpler yetiştirmek için Üniversiteliler olarak tekrarlıyoruz Bu 6 Kasım için aynı olmayami cak. bu kadar iştahın, öfken? “Zulmün artsın ki zeval bulasın” lafını yoksul anana sor, ne dehşetli bir kökü olduğunu, nice zalimin sonunu rezil ettiğini sana kendi meşrebince anlatacaktır.” Bu 6 Kasım’da binlerce üniversiteli, binlerce insan “Ali İsmail” olup, sokağa “ Bunca şey söyledikten sonra aptal aptal yüzüme bakıp: ‘Ben emir çıkacak. kuluyum ne yapabilirim, bunu yapmaya mecburum.’ (Sıradan Kötülük Teorisi) dedi. Gayet salak bir şekilde. Kötülük bu kadar sıradan ve basit 6 Kasım üniversitelilerin EŞİT PARASIZ BİLİMSEL ANA DİLDE eğitim işte…” haykırma günüberi olacak! 20 taleplerini yaşındayım. 6 yaşımdan koşuyorum ama bu sefer kaçıyorum. B arış Keyifli değil bu. Gözlerimi ve boğazımı yakan bu şeyden kaçıyorum. Polisin neden biber gazı attığını anlamıyorum. Zaten pek de nedenlere ihtiyaçları yok gibi. Koşuyoruz. Dik yokuşlar çıkıyoruz… Nefes nefese kaldık daha doğrusu nefes alış-verişte zorlanıyorduk. Bizi sevmediklerini biliyoruz ama bu ”kesin lan sesinizi” tavrı nedir. Çok sinirliler, yakaladıkları yerde öldüresiye dövebilecek kadar kinliler. Merdivenlerin en ucuna çıktık ve öksürüp duruyorduk. “Arkadaşlar kaçın bu tarafa geliyorlar!” Sayı 3
6
Yine biber yağmuruna tutulduk. Anlamıyorum, üzerimize nişan Yine biber gazıgazı yağmuruna tutulduk. Anlamıyorum, üzerimize nişan alıralır gibiler. Ölmemizi istiyorlar sanırım. ayak seslerinin azaldığını gibiler. Ölmemizi istiyorlar sanırım. BirBir araara ayak seslerinin azaldığını farkfark ettim. Arkama baktım yerde yüzüstü yatıyordu. Sokaklar karanlıktı. ettim. Arkama baktım yerde yüzüstü yatıyordu. Sokaklar çokçok karanlıktı. Görgü tanığı, şahit istemiyorlar besbelli. kaldırmak istedim ama Görgü tanığı, şahit istemiyorlar besbelli. OnuOnu kaldırmak istedim ama baygındı. Başını kucağıma yatırmak istedim elimdeki ıslaklığı ettim. baygındı. Başını kucağıma yatırmak istedim elimdeki ıslaklığı farkfark ettim. Başından yaralanmıştı. Gözlerim kararıyor. konteynırları, uzakta yanan Başından yaralanmıştı. Gözlerim kararıyor. ÇöpÇöp konteynırları, uzakta yanan barikat, polis sirenleri, toma üzerime geliyor… bir bir barikat, polis sirenleri, toma üzerime geliyor… Bembeyaz yerde buldum kendimi. Dört duvarı yokmuş hatta hiçbir Bembeyaz bir bir yerde buldum kendimi. Dört duvarı yokmuş hatta hiçbir duvarı yokmuş uçsuz bucaksız beyazlık. Yabancı gelmiyor duvarı yokmuş gibigibi uçsuz bucaksız bir bir beyazlık. Yabancı gelmiyor bu bu yer.yer. Düşlerimin başlangıç yeri, benim tasarımım sanki ve basit. O da Düşlerimin başlangıç yeri, benim tasarımım sanki düzdüz ve basit. O da yanımdaydı. İkimiz etrafa bakınırken. yanımdaydı. İkimiz de de etrafa bakınırken. “Sanırım öldüm.” “Sanırım benben öldüm.” “Ben öldüm galiba.” “Ben de de öldüm galiba.” “Yok, kardeşim yanımda bayıldın. öldüm.” “Yok, kardeşim sensen yanımda bayıldın. BenBen öldüm.”
ATAERKİL NEY LA?
Telaşlı şekilde: Telaşlı bir bir şekilde: “Niye… Niye niye… ölüyorsun ölmüyorum.” “Niye… Niye lanlan niye… SenSen ölüyorsun da da benben niyeniye ölmüyorum.” Kırmızı koca tabela beyazlığın yerinde duruverdi, kötü Kırmızı koca bir bir tabela beyazlığın ortaorta bir bir yerinde duruverdi, kötü bir bir amaçları gibi. Anlam veremediğim şeyler dönüyor burada. O gayet amaçları varvar gibi. Anlam veremediğim şeyler dönüyor burada. O gayet rahattı. Tabelada belirlendi “Son 1 dakika ve geri sayım başladı. rahattı. Tabelada bir bir yazıyazı belirlendi “Son 1 dakika ve geri sayım başladı. 00.59” 00.59” oluyor burada.” “Ne“Ne oluyor lanlan burada.” “Kardeşim, galiba nefeste sana şeyler söylemem gerekiyor.” “Kardeşim, galiba sonson nefeste sana bir bir şeyler söylemem gerekiyor.” Telaşlı şekilde: “Oğlum neyden bahsediyorsun anlamıyorum ben, gitme Telaşlı bir bir şekilde: “Oğlum neyden bahsediyorsun anlamıyorum ben, gitme lan.” Dedim lan.” Dedim Sustu. Sustuk. Birden yüzü güldü. Sustu. Sustuk. Birden yüzü güldü. “Sende arkadaş. Herkes gülsün. Bırakın artık gütmeyi. Bize “Sende gülgül arkadaş. Herkes gülsün. Bırakın artık kinkin gütmeyi. Bize bir bir şeyleri unuturdular ve bu kolay oldu. Birileri gelip önemli şahsiyetşeyleri unuturdular ve bu çokçok kolay oldu. Birileri gelip bizebize önemli şahsiyetolduğumuzu söyleyip ve buna kolayca inandık. Kendimizi ler ler olduğumuzu söyleyip gittigitti ve buna çokçok kolayca inandık. Kendimizi çokçok ciddiye aldık bedenlerimiz kaskatı, ruhlarımız bencil oluverdi. Aşkları, ciddiye aldık bedenlerimiz kaskatı, ruhlarımız bencil oluverdi. Aşkları, sevgileri bencilce yaşadık. Başkalarını önemsemeyi unuttuk. Mümkün sevgileri hephep bencilce yaşadık. Başkalarını önemsemeyi unuttuk. Mümkün mertebede kendimize değer verdik yalnızca kendimize. Birileri mertebede hephep kendimize değer verdik yalnızca kendimize. Birileri bizebize önemsiz, sıradan insanlar olduğumuzu hatırlatmalı önemsiz, sıradan insanlar olduğumuzu hatırlatmalı .” .” “Merak etme arkadaş o gün gelecek ve gelene birlikte bağıraca“Merak etme arkadaş o gün gelecek ve gelene dekdek hephep birlikte bağıracağız.” ğız.” “Gün gelecek! Gün gelecek! Gün gelecek!” “Gün gelecek! Gün gelecek! Gün gelecek!” Fırat Fırat
kalın. Ataerkil olduğumuzdan beri elmayı kadın yedi, yılan(şeytan) ilk ona fısıldadı,ilk günah onundu, cadı oydu(adam da yazık...boynu bükük bir köşede oturuyordu).
7
Değirmen 2013
Toplum ataerkil olalı kadın bu kadar aşağılanmadı. Kadınlık ve erkeklik toplumsal birer roldür. Birey içine doğduğu toplumda kadınlık ve erkeklik rollerinin gerektirdiklerini, sınırlarnı öğrenir; ona öğretilir. Toplumun anaerkil ya da ataerkil olup olmamaısyla ilgili rollerin içeriği buna bağlı olarak değişir. Malum ataerkil damarımız kalın. Haliyle kadını ezen kültürel kodlar da
Kadının, diyor bir adam, hamile hamile dışarda gezmesi estetik değildir, ayıptır. Aynı şahıs, çalışan kadın yuvasını bozuyor, diyor. Aynı zihniyet eş yoktur zevce vardır; kadın erkek eşit değildir, diyor. Diyor da diyor... Toplumsal düzen adına kadına pek çok ayar verebiliriz. Toplumsal cinsiyetin en yumuşak karnı kadındır ve onun cinsel organıdır. Halbuki ona bu değeri atfeden bizatihi erkeğin cinsel ihtiyacıdır. Mukayese edip empati yapmak adına şunu sorabiliriz: Neden cinsellik konusunda toplumsal düzeni sağlamak adına kadına bu kadar çok yük düşerken erkek neden aynı dercede hatta daha fazlasına tabi tutulmuyor? Evet sevgili okuyucu amacımız bir kez daha hedef göstermekti. Buyrun burdan yakın. Rojda
Sayı 3
8