116

Page 1

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ SAYI: 116

ZAMAN’LA BÝRLÝKTE SATILIR

www.zaman.com.tr/ailem

Beyaz adam evimize gelmez ki!


ailem EDÝTÖR

Misafir uðurlamada “bir daha gelin” mesajý verilir

ÝÇÝNDEKÝLER 2

Aþýlayýcý rüzgârlar

Çocuklarýmýz fidan gibidir, özel bakým ister 6 8

Bir Teklif: Dostluk

Ýþ için çocuðundan ayrý yaþayan ebeveynler 10 12

Hz. Safiye (r.anha)

Huzur, fýtrata uygun yaþamakla bulunur 16 Beyaz adam evimize gelmez ki! 18 Yokluk içinde sýcak bir kardeþlik vardý 23 28

Dr. Can sizlerle Allah’a yönelmek

31

ailem 26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ SAYI: 116

Feza Gazetecilik A.Þ. Adýna Ýmtiyaz Genel Yayýn Müdürü Yayýn Danýþmaný Yayýn Editörleri

Sahibi Ekrem Dumanlý Hamdullah Öztürk Serhat Þeftali Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir

Katkýda Bulunanlar

Ali Demirel Ali Budak Osman Karyaðdý

Tasarým

Mehmet Þimþek

Kapak Fotoðrafý

AP

Sorumlu Müdür

Yakup Akalýn

Reklam Koordinatörü

Yakup Þimþek

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21. 34196 Yenibosna-Ýstanbul Tel: 0212 639 34 50 (pbx) www.zaman.com.tr Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri

Ayakkabýlar sokak kapýsýnýn önüne muntazaman dizilmiþtir. Kimse ayakkabýsýný aramaz. Büyüklerin paltolarýný almalarýna da fýrsatlarý olmaz. Birileri paltoyu tutuyordur çünkü. "Estaðfirullah, yapmayýn…" sözleri arasýnda giyilir ceketler, kabanlar. Ev sahibi misafirini kapýdan uðurlayýp, soðuk bir vedalaþmadan sonra onlar daha merdivenleri inmeden kapýyý kapatmaz. Evin ahalisi neredeyse herkes, misafirle birlikte iner evin önüne. Sokakta "Bir daha gelin. Özletmeyin kendinizi. Allah'a emanet olun. Allahaýsmarladýk. Güle güle gidin. Selametle. Yine bekleriz. Sizi de bekleriz. Müsait olduðunuz bir gün gelin, hem de gündüzden gelin akþam yemeðe kalýn…" sözleri duyulur. Misafirler memnun bir havada adýmlar sokaðý. Ev sahibi de gecenin son dakikalarýnda çay bardaklarýný ve ikram tabaklarýný toplar odalardan. Cep telefonlarýnýn ve dahi telefonlarýn henüz ellerin altýnda olmadýðý günlerde misafirliðe gidiþler habersiz olurdu. Kapý çalýnýr ve misafir selam verir, ev sahibi buyur ederdi eve. Hele, "Müsaitseniz yarýn akþam size gelmek istiyoruz" denildiðinde, hemen "Ne demek tabii ki" denir ve misafir geri çevrilmezdi. "Yarýn olmasa, cuma olsa" ya da "Haftaya gelseniz olur mu?" gibi seçenekler hiç düþünülmezdi. Misafir; ev halký ve mekan her ne kadar müsait olmasa da kabul edilirdi. Misafirin gelmesi evin üyelerinin yüzlerinde gizli bir asýklýða da yol açmazdý. Evler misafirle þendir. Misafi-

http://www.zaman.com.tr/ailem Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr

Serhat Þeftali

s.seftali@zaman.com.tr

rin yeri baþlarýn üzeridir. Misafirin en çok sevdiði, evin sahibinin ikram ettiði güler yüzdür. Misafirin umduðu 3-5 çeþit hazýrlanan ikramlar deðildir. Arzulanan muhabbettir. Sohbet, aranan hazinedir. Misafir uðurlama, misafir aðýrlamak kadar özen ister. Misafiri kapýya kadar yolcu etme, saygýnýn bir parçasýdýr. "Bir daha gelin" demenin nazik ve kibarcasýdýr. Bunun için özlem artar, "gidelim" der ev halký. Sanki bir akrabadýr artýk misafirle ev sahibi. Sanki bir yakýnýnýz gelmiþtir ve ev onlarýn da evidir o saatte. Ev ister iki oda bir salon, ister dört oda olsun. Önemli olan evin bereketi deðil midir? Mekan þenlenir, çocuklar koþturur, hanýmlar elbirliðiyle mutfaða girer. Yapmacýk ifadeler yoktur bunlarýn içinde. Ýç neyse dýþda odur. Ha misafir, ha ev sahibi. Hizmet edenle, hizmet edilen zamaný deðiþtirdiðinde yine bir araya gelebilir farklý bir evde. Sen misafiri düþünürsün, misafir seni düþünür. Mevla her ikisine de bereket ihsan eder deðil mi? Misafir umduðunu deðil bulduðunu yer. Ev sahibi de bulduðunu ikram eder. "Misafir aðýrlamak kadar, misafir uðurlamak da ne kadar zormuþ meðer!" demeyin. Siz isterseniz zorluklar kolaylýða, misafirler de memnuniyete meyleder. *** Sevgili kayýnvalide ve gelinler; Bir Teklif köþemizde "gelin ve kayýnvalideler birbirinin güzel yönlerini anlatýyor." Bunun için okurlarýmýzýn mektup ve e-maillerini bekliyoruz. Ýyi haftalar…


ailem

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

KISA KISA

Leyse’l-mü’minüllezî yeþbeu ve câruhû câiun ilâ cenbihî

Kendisi karnýný doyururken yanýndaki komþusu aç olan kimse hakiki mümin deðildir. (Beyhaki, Sünenü’l-Kübra, 3/10

Aþýlayýcý rüzgârlar Kur’an-ý Kerim’de rüzgârlarýn "aþýlama" özelliðine ve bunun sonucunda yaðmurun oluþtuðuna dikkat çekilir: "Ve aþýlayýcýlar olarak rüzgarlarý gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladýk..." (Hicr, 15/22) Ayette, yaðmur oluþumundaki ilk aþamanýn rüzgarlar olduðuna dikkat çekilmektedir. Oysa bu yüzyýlýn baþlarýna kadar, rüzgarla yaðmurun yaðmasý arasýndaki tek iliþki rüzgarýn bulutlarý sürüklemesi olarak biliniyordu. Modern meteorolojik bulgular ise rüzgarlarýn yaðmurun oluþumunda "aþýlayýcý" rol oynadýklarýný gösterdi. Rüzgârlarýn bu aþýlama özelliði þöyle gerçekleþir: Okyanuslarýn ve denizlerin yüzeyinde, köpüklenme nedeniyle her an sayýsýz hava kabarcýðý oluþmaktadýr. Bu kabarcýklar patladýklarý anda, milimetrenin 100'de biri çapýndaki binlerce parçacýðý havaya fýrlatýrlar. "Aerosol" adý verilen bu parçacýklar, rüzgarlar sayesinde karalardan gelen toz26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 2

larla karýþarak atmosferin üst katmanlarýna taþýnýr. Rüzgarlarýn bu þekilde yükseklere taþýdýðý parçacýklar, burada su buharý ile temas eder. Su buharý da bu parçacýklarýn etrafýna toplanarak yoðunlaþýr ve su damlacýklarýna dönüþür. Bu su damlacýklarý önce biraraya gelerek bulutlarý oluþturur, bir süre sonra da yaðmur olarak yeryüzüne iner. Görüldüðü gibi rüzgârlar, izn-i ilahi ile havada serbest halde bulunan su buharýný denizlerden taþýdýklarý parçacýklarla "aþýlamakta" ve yaðmur bulutlarýnýn oluþumunu saðlamaktadýr. Eðer rüzgarlarýn bu özelliði olmasa, yüksek atmosferdeki su damlacýklarý hiçbir zaman oluþamayacak ve yaðmur diye bir þey de olmayacaktý. Burada önemli olan nokta ise, rüzgarlarýn yaðmur oluþumundaki bu kritik görevinin asýrlar önce bir Kur’an ayetinde bildirilmiþ olmasýdýr. Hem de insanlarýn tabiat olaylarý hakkýnda hemen hiçbir þey bilmedikleri bir devirde...


ailem FOTOÐRAF: REUTERS

KISA KISA

“Biz, muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur” BAYRAM BURSALI Ýnsanlarý bölmek, parçalamak, ayýrmak, silmek, küstürmek, gücendirmek, sindirmek bir tahriptir. Ve bu da çok kolaydýr. Kolayý yapmak, kolayla meþgul olmak da, basit ve seviyesiz insanlarýn harcýdýr. Zâten böyle bir yöntem de bu seçkin insanlarýn düþünce dünyalarýyla kesinlikle baðdaþmaz. “Biz, muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.” altýn sözü onlarýn en birinci kurallarýdýr. Bundan dolayý, hep zoru tercih edip, insanýmýzýn elinden tutar, en yakýnlarýndan baþlayarak, sorumluluklarý altýnda bulunanlardan, konu-komþu, akraba ve topyekûn bir millet olarak; dahasý bütün insanlýðý kucaklayabilecek enginlikte bir sevgiyle, baðýrlarýný açma azmi içerisindedirler. Beklenen insan modelinin en önemli donanýmlarýndan birinin bu olduðunu ezberlemiþlerdir. Ýnsanlarý parçalayarak, sû-i zan çýkararak, insanlarýn parçalanmasýna, yüreklerin dâðdâr edilmesine ve toplumun sarsýlmasýna onlarýn aslâ tahammülleri yoktur. Böyle bir tutumu, hak yolda giderken bir aldanma olarak kabul ederler. Onlarýn atmosferinde civanmertlik, incelik, dirilme azmi, yaþama sevgisi, mülâyemet ve diyalog; hakka karþý saygýlý olma, emânet duygusu, vefâ hissi, doðruluk ruhu, adâlet ve istikâmet düþüncesi vardýr. Onlar, hakikî mânâdaki kin, nefret ve kavgayý lügatlerinden çoktan söküp atmýþ, hayatlarýný sevgi, yumuþaklýk ve insanlarla münâsebet üzerine kurmuþlardýr. ailem 3

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem KISA KISA

“Yâ Rab, nimetlerini

gönlümüze duyur!.” Cenab-ý Hakk’ýn insanlara olan fazl ve keremi, lûtf ve ihsaný, bazen o insanlarýn liyakatlarýna bakarak, bazen de liyakat gözetilmeden verilir. Allah fazlýndan dilediðine dilediði kadar ihsan eder. O, bazý insanlara, ekstradan çok büyük lûtuflarda da bulunur. Sahabe-i Kiram Efendilerimiz böyle bir lûtfa mazhar olmuþ; yektâ bir Nebi’ye, seçkin bir ümmet olarak gelmiþ ve o Nebi’nin kendilerine emanet ettiði vazifeyi bihakkýn yerine getirmiþ, o mazhariyete þükürlerini eda ederek yeni lûtuflara kapýlar aralamýþlardýr. Allah Teâlâ, bugüne kadar bize de pek çok lûtuf ve ihsan bahþetmiþtir. Onca sýkýntýya, dalâlet karanlýklarýna raðmen, O’nun engin rahmet ve inayetiyle çok kýsa zamanda mahmur vicdanlar uyarýlmýþ, milyonlarca insan imanýný aksiyona dönüþtürmüþ ve bir ye-

ni destan yazmaya durmuþtur. Dünyanýn dörtbir yanýnda kendine raðmen yaþayan, etrafýna insanlýk dersi veren, her haliyle Allah’ýn þahidi aydýn simalar, renk renk çiçekler olarak yeryüzünü bir gülistana çevirmiþlerdir. Üzerimizde bulunan her þeyi Allah’tan bildiðimiz ve bunu hep hatýrda tuttuðumuz takdirde -inþaallah- bir kýsým tehlikelere düþmekten kurtulur ve emniyet içinde ötelerin sahillerine ulaþýrýz. Yoksa, Allah muhafaza nimetleri göremez hale gelir, nankörlüðe düþeriz de, bu kötü hal Allah’ýn lûtfettiði nimetlerin kesilmesine sebebiyet verir. Ya Rabb! Biz kendimizi deðiþtirmedikçe Sen bizi deðiþtirmez; biz nimetleri Senden bilip þükrettikçe Sen onlarý eksik etmezsin. Nimetlerini gönüllerimize duyur ya Rabbi. Bizi þükreden kullarýndan eyle. Amin. Osman Þimþek

Tasavvuf nedir? Ýbn Abbas’dan (ra): Resulü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: - Sende Allah’ýn sevdiði iki haslet vardýr: Biri hilm, öbürü temkîn.” (Müslim) Þeyh Ebû Abdillah Dasîtânî’ye (kuddise sirruh) sordular: - Falan kimse havada uçuyor? Dedi ki: - Çaylak ve sinek de hava26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 4

da uçuyor. Sordular: - Falan kimse, bir lahzâda, bir þehirden diðer þehre gidiyor. Buyurdu ki: - Þeytan, bir nefeste doðudan batýya geçiyor. Bu gibi iþlerin pek deðeri yoktur. Asýl yapýlmasý murâd olan odur ki, insan, halk içinde otura, alýþ-veriþ ede, evlene, halka karýþa, fakat bir nefes dahi Allah’tan gâfil olmaya.


Beygir arpayý nasýl tanýyamaz! Mehmet Akif cimrilere çok kýzardý

ÝLLÜSTRASYON: ABDÜLKERÝM KESKÝN

M

erhum Mehmed Akif, hasislere çok kýzardý. Hasis/cimri kimselerle katiyyen görüþmezdi. Hasisler hakkýnda söz açýldý mý, hemen fýkralar naklederdi. Hasislere dâir çok fýkralarý vardý: Baytar Þefik anlatýyor: Meþrutiyet’ten evvel, Akif Bey, Ziraat Vekâleti’nde memur. Müfettiþ Abdullah Bey nâmýnda hasisliðiyle meþhur bir zât da Akif Bey’in âmiri. Abdullah Bey, Çengelköyü’nde Ýcâdiye’de oturuyor. Orada birçok arazisi var. Akif Bey de Ýcâdiye’ye her gün yaya inip çýkýyor. Birgün Abdullah Bey’Ie görüþürken bir beygir almak istediðinden bahseder. Abdullah Bey: “Benim beygiri sana satayým” der. Pazarlýk ederler. Üstad beygiri alýp eve götürür. Arpa verir, hayvan arpayý yemez. Üstad gülerek bunu anlattýktan sonra: “Ne dersin, Þefik! Hayvan arpayý tanýmadý!” der. M.Ertuðrul Düzdað’ýn Mehmet Akif Ersoy adlý kitabýndan...


ailem ÇOCUKLAR

Ahlaksýzlýðýn bir veba gibi hayatýn her karesine yayýldýðý günümüzde, çocuklar için daha hassas olmak, piþman olmadan önce önlemini almak mecburiyetindeyiz. ALÝ DEMÝREL

Çocuklarýmýz birer fidan gibidir

özel bakým ister B

ir fidanýn yetiþmesi, hayat bulmasý, insanlara fayda temin edip meyve vermesi, üzerinde çok titizlikle durmaya ve korumaya baðlýdýr. Mesela fidana musallat olan kurtlar, böcekler, yabani ot ve dikenler temizlenmezse, vaktinde suyu verilmezse, yaz-kýþ bakýmýna dikkat edilmezse, fayda umulan ve ileride meyve beklenilen o fidanýn, bir kýsým yabani ot ve dikenler arasýnda kaybolduðu, kurtlar, böcekler tarafýndan paramparça edildiði görülecektir. Aynen bunun gibi evlerimizde yetiþtirdiðimiz ve adeta bir fide olarak baktýðýmýz evlatlarýmýzýn kendisine, ailesine, toplumuna ve dinine faydalý olmasýný istiyorsak, bir annebaba olarak ayný titizliði göstermek mecburiyetindeyiz. Yeni yetiþecek olan bu fidanýn kökünü Kur’an topraðýna dikmeli, kalbini ve ruhunu ab-ý hayat olan kevser suyu ile sulamalý, Ýslam’ýn cansýzlara can getiren güneþi altýnda yetiþmesini saðlayarak onu yalçýn kayalardan, cani dikenlerden korumalýyýz. Eðer bir þekilde böyle bir yere atýlmýþ ise onun yerini deðiþtirmeli; onu en verimli, cennet gibi tertemiz, güllerin, me-

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 6

nekþelerin, yaseminlerin burcu burcu koktuðu temiz topraklarýn bulunduðu mekanlara nakletmeliyiz.

Çocuklarýmýz birer emanettir Çocuklarýmýz, Rabbimiz’in bizlere bahþettiði birer emanettir. Emanete hiyanet etme duygu ve düþüncesi Müslüman’ýn semtine bile sokulamaz. Gerçek Müslüman olma yolunda olan bir insan, emanetin üzerinde hassasiyetle durmalýdýr. En az bað ve bahçesinin bakýmýyla ilgilendiði kadar, evladýnýn kalbi, ruhu ve manevi hayatýyla da ilgilenmelidir. Özellikle ahlaksýzlýðýn bir veba gibi hayatýn her karesine yayýldýðý, toplumun müstehcen yayýnlarla, gençleri yutmak, baþtan çýkarmak için kurt gibi aðzýný açtýðý günümüzde daha çok dikkatli ve hassas olmak, dizimizi dövmeden önce önlemini almak mecburiyetindeyiz. Küçük yaþlardan itibaren Allah ve Peygamber sevgisini, Kur’an’a baðlýlýðý, Ýslam’a, Allah’ýn dinine sahip çýkma aþkýný tertemiz kaðýt gibi çocuklarýmýzýn zihnine nakþetmeli, kalplerine bu duygu ve heyecaný yerleþtirmeliyiz.


mýzda hayýrlý bir evlat býraktýðýmýz için bize hayýr duada bulunacaktýr. Þayet böyle yapmaz, “daha küçüktür” diyerek hassas olmayý ihmal edersek, ilerleyen yaþlarýnda çocuklarýmýzýn bizden kopacaðýný, baþka dünyalara doðru yelken açtýklarýný görecek, “eyvah” deyip aldandýðýmýzý anlayacaðýz. Fakat heyhat! Vakit geçmiþ, gemi rýhtýmdan hayli uzaklaþmýþ olacak. El sallayacaðýz ama kimse bakmayacak, kimseye söz dinletemeyecek ve tabii ki çok piþman olacaðýz.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

Tazecik fidanlarýnýzýn kalbini ve ruhunu iman ve islam ile sulayýn

Ýmanýn burcu burcu lahuti kokularý nerede kokuyor? Meltem nereden esiyor. Herkesin yanýp kavrularak, koþa koþa aradýðý berrak sular nerede akýyor.. Bu kokuyu duyup teneffüs edenler hangi semtte yaþýyor. Bunlarý arayýp bulmalý, o topraða, semte evlatlarýmýzý ekip býrakmalýyýz. Bunu yaptýðýmýz takdirde, âlem-i bekaya göçerken gözlerimiz arkada kalmayacak ve Allah karþýsýnda da emanete hýyanet etmeyen sadýklar zümresine dahil olacaðýz. Bütün insanlýk da arka-

Anne-baba iyi bir model olmalý Bir anne ve baba, evladýnýn önünde Ýslam’ý yaþama ve haliyle onlara örnek olma mecburiyetindedir. Eðer anne-baba Ýslam’ý yaþamýyorsa, namaza, oruca ehemmiyet vermiyorsa, ahlaki deðerleri ayaklarýnýn altýna alýyorsa, onlarýn söyleyecekleri sözler tesirli olmayacaktýr. Evlatlarýndan þikayet

edip dert yananlar öncelikle kendilerini iyi kontrol etmelidirler. Ýslam’ý yaþayabiliyorlar mý? Evlatlarý için iyi bir model olabiliyorlar mý? Evlatlarýnýn sadece maddi deðil manevi ihtiyaçlarýný da giderebiliyorlar mý? Onlarýn ruhi açlýklarýný doyurabiliyorlar mý? Yazýmýzý þu ifadelerle noktala-

yalým: Bir aðaç týmar edildiði zaman, bir canlý da bakýmý-görümü yapýldýðý sürece hem semere verir, hem de neslini devam ettirir. Bakýlmadýðý zaman ise aðaç güdükleþir, canlý da âtýl kalýr. Ya bin bir istidat ve kabiliyetle dünyaya gönderilen insan.. acaba, onun bir aðaç kadar olsun týmar edilmesi gerekmez mi? ailem 7

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem

Salih Yusufoðlu

BÝR TEKLÝF

s.yusufoðlu@zaman.com.tr

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 34196 Y.Bosna/ÝST.

Dostlarýn dualarýyla Rabb’im eþimi bize baðýþladý 1997 yýlýnýn yaz ayýna yeni girmiþtik. Eþim Gaziantep’te muhabir olarak çalýþýyordu. O sýralar ev sahibi taþýnmamýzý istemiþti. Biz de yeni bulduðumuz eve taþýnmadan önce temizlemeye gidecektik. O gün eþim de iþ yerinden izin almýþtý. Fakat yerine býraktýðý arkadaþýnýn acil bir iþi çýkmasý ve o gün Gaziantep’e bazý bakanlar gelecek olmasý sebebiyle, eþimi iþe çaðýrmýþlardý. O zamanlar sekiz aylýk hamileydim ve kardeþimle birlikte evi temizlemeye baþladýk. Beyim o gün hava alanýna gelen bakanlarý daha iyi izleyebilmek için miting otobüsünün üstüne çýkmýþ ve görüntüyü oradan takip ediyormuþ. Otobüsün üzerindeyken birkaç muhabir arkadaþýyla birlikte talihsiz bir kaza geçiriyorlar ve hava alaný yolundaki yol gösterme levhasýna çarpýyorlar. Beyim ve arkadaþlarý baþlarýndan aðýr bir þekilde yaralanmýþlar. Biz akþam temizlikten sonra eve geldiðimizde Zaman Gazetesi Gaziantep temsilcisi evimize geldi ve eþimin geçirmiþ olduðu kazayý, bizi teselli ederek bildirdi. Eþimi acil olarak hastaneye kaldýrmýþlar ve ameliyata al26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 8

mýþlardý. Haberi duyunca þok olmuþtum. Bütün akrabalar, arkadaþlar haberi duymuþtu. Herkes elinden geleni yapmak için seferber olmuþtu. Kimi belki bir yardýmým olur düþüncesiyle evimize geliyor, kimisi gelen misafirlerimizi aðýrlýyordu. Dostlarýmýz aralarýnda Kur’anlar, cevþenler ve tesbihatlar okuyorlar, bazý zamanlar sabahlara kadar dua ediyorlardý. Doktorlarýn ümidini kestikleri bir zamanda eþim yoðun bakýmdan çýkmýþtý ve bu durum beni ve bütün dost ve akrabalarýmýzý çok þaþýrtmýþtý. O olayda eþimin mesai arkadaþlarýndan birisi vefat ederken, diðeri sekiz ay kadar bitkisel hayatta kaldý ve daha sonra o da vefat etti. Bize bu zor günümüzde destek olan dualarýný esirgemeyen dost ve akrabalarýmýza yürekten teþekkür ediyorum. Dilerim Allah’tan ahirette mekanlarý cennet olsun. Ýnþallah cennette de dost oluruz. Ýki cihanda da Rabb’im onlarýn yüzünü güldürsün. Þu an sekiz yaþýnda bir kýzýmýz ve dört yaþýnda dünya tatlýsý bir oðlumuz var. Rabb’im mutluluðumuzu daim eylesin. Makbule Durusu, Gaziantep


Sevgili gelin ve kayýnvalideler

mektuplarýnýzý bekliyoruz Haným okurlarýmýz, gelininizin veya kayýnvalidenizin iyi yönlerini, sürprizlerini, güzel davranýþlarýný, ibretlik olaylarýný bize yazmanýzý bekliyoruz. Yazýn ki, sýkýntýnýn çýð gibi üzerimize geldiði þu günlerde insanlarýmýza kýymetli örnekler sunmuþ olun. Yazýn ki, umutsuzluk perdesinin yýrtýlmasý adýna, gül gibi geçinen gelin ve kayýnvalidelerin de olduðunu bütün insanlar bilsin. Hem herkes bilsin ki, bu millet kavgayla deðil, sevgiyle yaþamýþtýr asýrlarca. Haydi durmayýn sarýlýn kaðýda kaleme...

Her derdime çare olan dostum Benim harika bir dostum var, kendisi yürüyemiyor. Bir aile büyüðünden terziliði öðrenmiþ, okula gitmediði halde okuma yazmayý öðrenmiþ ve kendini harika bir þekilde yetiþtirmiþ biri o. Annesiyle beraber yaþayan arkadaþým, kendisi terzilik yaparak geçimlerini saðlýyor. Beni ‘Ailem’le tanýþtýran o oldu. Sevgili dostum evinde haftalýk sohbetler yapýlmasýný istiyordu. Kendimize bir sohbet hocasý bularak her hafta onun evinde sohbetler yapýyoruz. Sohbet olacaðý günden bir gün önce, tek geçim kaynaðý terzilik olduðu halde, iþini býrakýyor ve sohbete gelecekler için ikramlar ha-

zýrlýyor. Bütün bunlarý yaparken büyük bir zevk aldýðýný söylüyor. Dostumun bana yaptýðý harika davranýþlar gerçekten saymakla bitmez. Evlerimiz bitiþik, Ramazan ayýnda ben Teravih Namazý’ndan gelirken beni hep balkonunda beklerdi, çayla beraber harika sohbetler edelim diye. Hele boþanma olayýmda, o haliyle mahkemeye gelip beni savunmasý, hakimin bile takdirini kazanmýþtý. Rabbim beni her yönden eðiten böyle bir dostu bana nasip ettiðin þükürler olsun. Ýnþaallah herkesin böyle yardýmsever dostlarý olur. N.Y. Ceyhan-Adana

Rüya da dahi namazý hatýrlatýyor Arkadaþým Hacer ile muhabbetlerimizde hep, Allah’ý (cc) ve Resulü’nü (sas) konu ediniriz. Bir akþam eþim iþe gidince yine geç saatlere kadar sohbet ettik. Onu uðurladýktan sonra ben de istirahate çekildim. Ve o gece bir rüya gördüm: Hacer yattýðým odanýn kapýsýný týklatýyordu. Kapýyý açýnca bana, “Abdest almalýsýn. Þimdi de namazýný kýlma-

lýsýn.” dedi ve kapýyý kapatarak gözden kayboldu. Uyandýðýmda sabah namazý geçmek üzereydi. Hemen kalkýp namazýmý eda ettim. Hacer, gerçek hayatta olduðu gibi rüyalarýmda dahi bana yol gösteriyordu. Allah’ým, bana Hacer gibi bir dost nasip ettiðin için binlerce þükürler olsun... Herkese de böyle can dostlar nasip etsin. Elif Yýldýrým, Ýstanbul

Sabaha kadar yanýmda bekledi 2 yýl önce yatýlý bir yurtta kalýyordum. Oldukça geç vakitti ve çay yapmak için yemekhaneye gitmiþtim. Çayý yaptým tam bardaklara dolduracakken çaydanlýk olduðu gibi ayaðýma döküldü ve haþladý. Vakit geçti, herkes uyumuþtu ve ben acýdan uyuyamýyordum. Sevgili dostum Ýlknur beni böyle görünce ayaðýmýn acýsýnýn soðuk suda biraz azalmasý niyetiyle sabaha kadar su taþýdý bana. Bu arada ben de uyumuþum. Sabah uyandýðýmda Ýlknur hâlâ ayak ucumdaydý ve bana gülümsüyordu. Ýlknur’un yaptýðý ancak gerçek dostlarýn, sevenlerin yapacaðý bir yüreklilikti. Onun gibi vefalý bir dostum olduðu için Rabb’ime binlerce þükür ediyorum. Betül Nur Evren, Eskiþehir

Her derdime çare olan dostum Benim bir dostum var, kendisi yürüyemiyor. Bir aile büyüðünden terziliði öðrenmiþ, hiç okula gitmediði halde okuma yazmayý öðrenmiþ ve kendini çok güzelyetiþtirmiþ biri o. Beni A ‘ ilem’le tanýþtýran o oldu. Sevgili dostum evinde haftalýk sohbetler yapýlmasýný istiyordu. Kendimize bir sohbet hocasý bularak her hafta onun evinde sohbetler yapýyoruz. Sohbet olacaðý günden bir gün önce, tek geçim kaynaðý terzilik olduðu halde, iþini býrakýyor ve sohbete gelecekler için ikramlar hazýrlýyor. Bütün bunlarý yaparken büyük bir zevk aldýðýný söylüyor. Dostumun bana yaptýðý iyilikler gerçekten saymakla bitmez. Bizim evlerimiz bitiþik, Ramazan’da ben teravihten gelirken beni hep balkonda beklerdi, çayla beraber sohbetler edelim diye. Ýnþaallah herkesin böyle dostlarý olur. N.Y. Ceyhan


Yasemin Yalçýn Aktosun Danýþman Psikolog y.aktosun@zaman.com.tr

ailem ÇOCUÐUM VE BEN

Mektup adresi: Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul

Ýþ sebebiyle çocuðundan ayrý yaþayan ebeveynlere öneriler G

erek hayat þartlarý ve gerekse bulunulan konum hasebiyle bir ailede iki eþ de çalýþmak durumunda kalabilmektedir. Ebeveynler bu durumda hep bir arayýþ içindedirler. “Acaba çocuðum bu süre zarfýnda en doðru bir biçimde kim tarafýndan bakýlabilir.” diye düþünürler hep. Tavsiye edilen 3 yaþýna kadar, çocuðun anne ya da baba yoksa birinci derece bir akrabasýnýn yanýnda bakýlmasýdýr. Ancak çocuk bir süre akrabasýnýn yanýnda (babaanne, anneanne, hala, teyze vs…) kalmýþ olsa bile bir süre sonra, hiç olmazsa akþam saatlerinde ebeveynini görmelidir. Yine biraz daha ileriki yaþlarda da çocuk, yuvaya gidiyor olsa bile yuva dönüþü büyüklerinin yanýna sadece hafta sonu gidip bir hafta onlardan kopmamalýdýr. Sadece anne-babayý hafta sonu görmek çocuk

için yeterli deðildir. Bu hem çocuðun saðlýklý psikolojik geliþimi için hemde ebeveyn- çocuk arasý duygusal baðýn yýpranmamasý için çok önemlidir. Bazý ebeveynler koþullarýn müsaitsizliðinden dolayý çocuklarýndan bir hafta, bazen birkaç-ay ayrý kalabilmektedirler. Bu, elden geldiðince tercih edilmemesi gereken bir durumdur. Çocuk için en zor seçenek budur. Daha acý olaný bir süre sonra çocuðun ebeveynine duyduðu ihtiyacý fark etmeme ihtimalidir. Yani çocuk bir süre sonra anne-babasýnýn varlýðýyla mutlu olmamaya baþlayabilir. Fakat yaþadýðý süreç kendisinde dolaylý tepkiler oluþturur. Saldýrganlýk, sürekli bir mutsuzluk hali, gece korkularý, aðlama nöbetleri vs… þeklindeki davranýþ bozukluklarý bu dolaylý tepkiler arasýndadýr.

Þartlar çocuðun ebeveynden uzakta bakýlmasýný gerektiriyorsa; Öncelikle çocukla konuþulmalýdýr. Ýçinde bulunulan durumun gereði, ne kadar süre ayrý kalýnacaðý vs… çocuða anlatýlmalýdýr.. Çocuðunuz bebeklik döneminde bile olsa onun ellerini tutmalý ve ona bütün içtenliðinizle durumu anlatmalýsýnýz. Anne babadan ayrýlmak çocuðun dünyasýnda sýkýntýya yol açar.

Mesafe þayet çok uzak deðilse görüþmek için bir hafta beklenmemelidir. Görüþme sýklýðý artýrýlmalýdýr. Hemen her gün telefon görüþmesi yapýlmalýdýr. Bebek bile olsa ebeveyn sesini çocuðuna duyurmalýdýr. Çocuk kaldýðý yere alýþmaz diye bu görüþmeler ihmal edilmemelidir. Çok minik hediyeler veya duygu içerikli birkaç cümleden oluþan mektuplar çocuðun kaldýðý yere býrakýlmalý ve bazý zamanlarda “bak sana mektup geldi, hadi okuyalým veya kapýnýn önüne postacý bir sürpriz koymuþ, kim gönderdi acaba?“ denilerek çocuða verilmesi saðlanmalýdýr. Bu hediyeler

özellikle çocuðun gergin olduðu düþünülen zamanlarda verilebilir. Bu davranýþlarý her iki eþ de yapmalýdýr. Çocuk, evine döndüðünde veya bir araya gelindiðinde vicdanen rahatsýzlýk duyulup çocuða gereksiz tavizlerde bulunulmamalýdýr. Ten temasýna ve duygusal paylaþýmlara aðýrlýk verilmelidir. Ancak kimi durumlarda 5 yaþýnýn üstünde olan bazý çocuklar tatillerde veya benzeri zamanlarda bir süreliðine akraba yanýna gitmek isteyebilir. Bu durum yukarýda anlattýðýmýz konunun dýþýndadýr. Çünkü burada çocuðun arzusu vardýr ve çocuk ihtiyaç hissettiði an evine dönebilecektir.


B

ir çocuðun ebeveyni ile ev dýþýnda bir þeyler paylaþmasý oldukça önemli ve çocuk için çok özeldir. Ebeveynle bir yere gidiyor olmak “Ben deðerliyim, annem-babam bana zaman ayýrýyor” mesajýný gönderir çocuklara. Çocukla birlikte gidilen yerlerin seçimi çok önemlidir. Buradaki püf nokta þudur; hem çocuðun zevk alacaðý ve hem de ebeveynin zevk alacaðý, en azýndan sýkýlmayacaðý uðraþlarýn seçilmesi önemlidir. Çocuðun mutlu olduðu bir yerde ebeveynin sýkýlmasý çocuðun doyuma ulaþmasýný engeller. Bunun dýþýnda tercih edilen yerler çocuðun enerjisini boþaltacaðý yerler olabileceði gibi kiþisel geliþimini destekleyici, çocuða yararlý alýþkanlýklar kazandýracak mekanlarda olabilir. Kitapçý, bu tarz yerlerin baþýnda gelir. Çünkü kitap okuma alýþkanlýðý sadece “kitap okumak önemlidir” sözleri ile çocuða anlatýlmaz. Veya kimi zaman çocuðun yanýnda kitap okuyor olmak da yeterli olamayabilir.

Anne babayla kitapçýya gitmek neden önemli? Bir paylaþým yaþanmýþ olacaðýndan öncelikle ebeveyn-çocuk arasý baðý kuvvetlendirmeye vesile olur. Emek sarf ederek bir kitabý elde etmek çocuktaki okuma çoþkusunu artýrýr. Çocuðun birden fazla kitabý görmesi ve farklý okuyucu kimlikleri ile tanýþmasý çocuðun bakýþ açýsýnda kitabý önemli kýlar. Ebeveynini kitap seçerken görmek çocuðun bu davranýþý modellemesini kolaylaþtýrýr. Çocukta kitap okuma alýþkanlýðý oluþur.

Birlikte kitapçýya gitmeye ne dersiniz?

Önemli olan noktalardan biri, ilk etapta çocuðun kitap seçiminde onu özgür býrakmak gerektiðidir. Bu konuda ebeveyn birtakým yönlendirmelerde bulunabilir; fakat ýsrarcý davranmamalýdýr. Çocuk kitapçýya mutlu girip aðlayarak çýkarsa bir dahaki sefere kitapçýya gitmekten haz almayacaktýr. Çocukla birlikte ebeveynin de kitap almak üzere kitaplarý incelemesi gerekir. Bunun dýþýnda eve gidince birlikte kitaplarý okumak, bunun takibini yapmak ta önemlidir. Ayrýca belli periyotlarla veya kitaplarýn okunmasýnýn hemen akabinde tekrar kitapçýya gidilmesi kitap okumayý daha çabuk bir biçimde alýþkanlýða dönüþtürür. ailem 11

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem HUZUR

Huzur, fýtrata uygun yaþamakla bulunur


ailem HUZUR

FOTOÐRAF: REUTERS

Kiþinin iþlediði herbir günah ona inkara giden kapýlarý açabilir. Ancak samimi tövbe bütün bu kapýlarý kapatabilir.

SACÝD EKERÝM*

Ý

nsan için huzur su ve hava gibidir. Huzuru ve mutluluðu bireylerin ve toplumun elde etmesi ise erdemli yaþama yolundan geçer. Ýnsan bedeni hava ve su olmadan nasýl yaþayamazsa insan maneviyyatý da erdemli davranýþlar olmaksýzýn yaþayamaz. Ýslam’a göre erdem yani üstün ve güzel ahlâk sahibi olmak, Yüceler Yücesi Allah için yaþamak ve yaþatmakla mümkündür. Allah Resulü Peygamber Efendimiz’in gönderiliþ amacý da buna iþaret etmektedir. Ahlaki erdemleri ve bunlarýn olgunluðunu dolayýsýyla gercek huzuru ve mutluluðu elde edebilmeyi Peygamber Efendimiz günahlarý özellikle büyük günahlarý terk etmeye baðlamaktadýr. Ýþte bunlara iþareten Efendimiz (sas) þöyle der: “Allah dostlarý ancak namazlarýný kýlanlar, Ramazan orucunu tutanlar, hesap edip malýnýn zekatýný verenler, Allah’ýn nehyettiði büyük günahlardan kaçýnanlardýr. Bu sýrada bir kiþi soru sordu: Ey Allah’ýn Resulü büyük günahlar nelerdir? Allah peygamberi þöyle cevap verdi: Onlar dokuz tanedir: Allah’a þirk koþmak, haksýz yere bir mümini öldürmek, sihir yapmak, vatan savunmasý sýrasýnda cepheden kaçmak, yetim malý yemek, faiz yemek, namuslu kadýnlara iftira etmek, ana-babaya is-

yan etmek, kýbleniz kabenin sýnýrlarý içinde bir cana kýymak ona karþý hürmetsizlik etmek. Kim bu büyük günahlardan uzak kalýr namazýný kýlar, zekatýný verir ve bu haldeyken ölürse nebilerle beraber cennete öyle bir kapýdan girer ki, kapýsýnýn kanatlarý altýndandýr.” (Hakim, Ýman 59) Peygamber Efendimiz (sas) deðerli sözlerinde insanýn insaniyetine yakýþmayan insaný deðersizleþtiren her davranýþý büyük günah olarak zikretmiþtir. Þirk koþmak, zina etmek ve zulm yapmak bunlardandýr. Allah Resulü (sas) bu konuda hicret tabirinin kavramýný þöyle deðiþtirmiþtir. “Muhacir, Allah’ýn nehyettiði þeylerden hicret edendir.” (Buhari, Ýman 4) Hicret cennete doðru yapýlan bir seferdir. Allahýn yasakladýklarýndan yüz çeviren yüzünü Allaha dönmüþ demektir. Huzur bulmak fýtrata uygun yaþamakla olabilir, hiçbir günah fýtrata uygun deðildir. Kiþinin iþlediði büyük ya da küçük her günah ona inkâra giden kapýlarý açabilir. Fakat samimi tevbe bütün bu kapýlarý kapatabilir. Huzura giden yol günahlardan uzak tevbeyle barýþýk bir yaþam tarzýnda aranmalýdýr. Nisa süresi 31’inci ayette Allah þöyle buyurur: “Kendinizi size yasaklanan büyük günahlardan korursanýz yaptýðýnýz küçük hatalarý baðýþlar sizleri cok deðerli cennetlere (ebediyyen kalmak üzere) yerleþtiririz.” *Kütahya/Tavþanlý Vaizi ailem 13

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ




ailem ÝSLAM

Hz. Safiyye (r.anha) aslen Yahudi’ydi. Hayatý zenginlik içinde geçmiþti. Ancak Müslüman olup Efendimiz’le (sas) evlendiðinde Ýslam’ý bütün ruhu ve samimiyeti ile yaþamýþtý.

Hz. Safiyye

r.anha

SÜMEYYE GÜRGEN

Allah ve Resulü’nü kavmine tercih etti

H

z. Safiyye, Yahudi kabilelerinden olan Ben-î Nadir’in reisi Huyey bin Ahtab’ýn kýzýdýr. Hz. Harun’un (as) neslinden gelmektedir. Hukayk’ýn oðlu Kinane ile evliydi. Kocasý Hayber’in fethi günü öldürülmüþtü. Müslümanlar Hayber’i fethedince esir alýnanlar arasýnda Hz. Safiyye de bulunuyordu. Ganimetler ashab arasýnda taksim edilirken sahabe-i kiramdan olan Dýhye ibni Halife, Rasulullah’a gelerek kendine bir cariye lazým olduðunu söyledi. Efendimiz (sas), esir kadýnlar arasýndan istediðini seçebileceðini söyleyince o da Hz. Safiyye’yi seçti. Sahabiler, Hz. Safiyye’nin Kureyza ve Nadir kabilesinin efendilerinden olup asil bir kadýn olduðunu ve bu cariyenin ancak Rasulullah’a layýk olduðunu söylediler. Efendimiz (sas), arkadaþlarýnýn bu teklifine sýcak baktý ve Dýhye’ye baþka bir cariye almasýný söyledi. Efendimiz (sas), Hz. Safiyye’yi önce azat etti sonra nikahý altýna alarak mümin hanýmlarýnýn arasýna dahil etti. (Üsdü’l Gabe, 7 / 169)

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 16

Hz. Safiyye, bu savaþtan kârlý çýkmýþtý. Hem Müslüman olmuþ hem de Allah Rasulü’nün pâk zevceleri arasýna katýlmýþtý. Efendimiz, Medine’ye döndüklerinde Hz. Safiyye’yi Haris bin Numan’ýn evine getirdi. Onun geldiðini duyan mümin hanýmlar gelip “hoþ geldin” diyor, evliliðini tebrik ediyorlardý. Efendimiz’in diðer hanýmlarý da geldiler. Bir annemiz dýþarý çýkýnca Efendimiz ona; “Safiyye’yi nasýl buldun?” diye sordu. Annemiz, “Bir Yahudi olarak buldum!” dedi. Rasulullah (sas), “Böyle söyleme. O Müslüman oldu ve Ýslamiyet onu güzelleþtirdi.” buyurdu. Hz. Safiyye kök itibarýyla Yahudi olduðu için kendisine “Yahudi” denilmesinden hiç hoþlanmazdý. Çünkü Ýslam kendinden önce yapýlan hatalarý, kötülükleri ve yanlýþlýklarý temizlerdi. Artýk o Müslüman’dý ve Efendimiz’in pâk hanýmlarýndan biriydi. Nitekim bir gün Rasulullah (sas) eve geldiðinde Hz. Safiyye annemizi aðlar bir vaziyette buldu ve sebebini sordu.


ailem ÝSLAM O da Hz. Aiþe ve Hafsa’nýn kendisine, “Biz Rasulullah’a senden daha hayýrlý ve daha hoþnutuz. Çünkü ikimiz, Resulullah’ýn sadece hanýmý deðil, ayný zamanda amcazâdesi ve hanýmlarý oluyoruz” dediklerini söyledi. “Bir daha sana böyle bir þey söyleyecek olurlarsa sen de onlara þu cevabý ver: “Nasýl benden daha hayýrlý oluyorsunuz ki, babam Hz. Harun, amcam Hz. Musa, eþim de gördüðünüz gibi Hz. Muhammed Mustafa’dýr. Siz bana neyinizle iftihar ediyorsunuz?” Ve Hz. Safiyye, Allah Rasulü’nün inci tanesi misali mübarek dudaklarýndan dökülen cümleler karþýsýndan mum gibi erimiþ ve üzüntüsü sona ermiþti. Hz. Safiyye, akýllý bir kadýndý. Müslüman olduktan sonra kendisini Ýslam’a adamýþ, Allah Rasulü-

’nün rahle-i tedrisinde bir öðrenci gibi ders görmüþ ve ilme olan iþtiyakýndan dolayý dinî meselelerin derinliklerini öðrenmiþti. Diðer hanýmlar kendisinden dinî meseleleri soruyor, o da onlarý cevaplýyordu. Hz. Safiyye, Ýslam’ýn güzelliði ile þereflenince malýnýn hepsini Allah yoluna harcadý. Mücevherlerini Hz. Fatýma’ya ve müminlerin hanýmlarýna hediye etti. Rasulullah’a sonsuz muhabbet besleyen Hz. Safiyye onun yanýndan hiç ayrýlmak istemiyordu. Efendimizin itikafta olduðu bir gün onu ziyarete gelmiþti. Biraz oturduktan sonra eve gitmek üzere izin istedi. Allah Rasulü de hanýmýný uðurlamak için onunla beraber dýþarý çýkmýþtý. Tam o esnada sahabeden iki kiþi Rasulullaha selam vererek hýzlýca oradan uzaklaþtýlar. Olur ki kalplere bir þüphe gelir endiþesiyle Efendimiz onlarý durdurdu ve “Acele etmeyin” diyerek Hz. Safiyye annemizin yüzünü açtý ve “Bu benim hanýmým Hz. Safiyye’dir” dedi. Sahabiler “maazallah, ya Rasulullah, Sizi tenzih ederiz. Senin hakkýnda nasýl kötü düþünülebilir ki?” dediler. Bunu üzerine Peygamberimiz onlarýn þahsýna bütün ümmetini ikaz ederek þöyle dedi: “Þeytan, sürekli insanýn kan damarlarýnda dolaþýr durur”. (Buharý Ý’tikaf 8) Hz. Safiyye peygamberimizi çok sever ona hiçbir zararýn gelmesini asla istemezdi. Ona gelecek acýlarý kendisinin çekmesini arzu ederdi. Ömrünün sonuna kadar hayatýný müminlere örnek olacak davranýþlarla geçirdi, Rabb’ine olan kulluk ve ibadetinde kusur etmedi. Bu mübarek haným sahabi hicretin 52. senesinde vefat etti ve Baki kabristana defnedildi. ailem 17

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem ÝNSAN

Bu yazýda anlatýlan olaylar, Kenya’nýn baþkenti Nairobi’nin bir semtinde, 2004 yýlýnda yaþanmýþtýr. Kibera adýný taþýyan bu semt teneke evlerden oluþan 400 bin kiþilik bir yerleþim alanýdýr. Hikaye, olaylarý yaþayanlar tarafýndan anlatýlmýþ ve Orhan Keskin tarafýndan kaleme alýnmýþtýr.

Beyaz adam evimize gelmez ki!


ailem ÝNSAN

K

enya’nýn fakir bir beldesinde yaþarýz biz. Günübirliktir hayatýmýz... Bulduðumuz kuru bir ekmek mutlu etmeye yeter de artar bizleri. Ben, eþim ve çocuklarým küçük bir teneke barakada yaþarýz. Yadýrgamayýz halimizi asla. Zaten birçok Kenyalý da bizimle ayný kaderi paylaþýr. Mahallemizin dar, toprak sokaklarýndan üstü açýk laðým kanallarý geçer; hastalýk, ölüm eksik olmaz beldemizde. Yakýcý güneþ ýþýklarý teneke barakamýzý fýrýna çevirir adeta; sýtma, dizanteri, tifo býrakmaz yakamýzý bir türlü... Bir de beyaz adamlar yaþar bizim ülkemizde. “Onlar ve biz” olarak hayatý sürdürürüz, garipsemeyiz aramýzdaki uçurumu: Beyaz Efendi hep üstündür, daima güçlüdür, her zaman saygýya layýktýr. Bizlere kendi inanç sistemlerini anlatmaya gelen farklý dinlerin mensuplarý da hep bu ayrýlýðý ima ederler: Dinlerini anlatýrken zenci-beyaz farkýný dile getirmeseler de yaþantýlarýyla hissettirirler derimizin rengini... Ayrý sofralarda oturur, ayrý arabalara biner, ayrý evlerde yaþar onlar da. Bazen ýþýl ýþýl yýldýzlarla dolu Afrika gecelerinde eþimle oturur, derin düþüncelere dalarýz. Ýþte o anlarda kimi zaman kafamýzdaki þablonlarý zorlar, bu anlamsýz farklýlýða ve adaletsizliðe düþüncelerimizle baþ kaldýrýr; kâinatý yöneten ve onu mükemmel bir þekilde hareket ettiren Zat’ýn ülkemizde yaþanan bu zenci-beyaz ayrýmýndan pek de hoþnut olmadýðýný düþünürüz. Bir gün bizim gibi düþünen beyazlarýn da olacaðýný ve onlarla tanýþacaðýmýz âný hayal ederiz. Afrika’mýzýn kara bahtýnýn bu buluþmayla aklanacaðýný tahayyül ederiz gözlerimiz dola dola.

Ama sabah uyanýnca hayallerimiz sona erer hayatýn gerçekleri bir kamçý gibi yüzümüze çarpar. Onlarla tanýþacaðýmýz âna kadar hep böyle devam etti hikâyemiz... Yani, eþimin Türk Okulu’nda öðretmen olarak iþe baþlamasýna deðin. Evet, onlar da beyazdý; ama davranýþlarýyla, hayat tarzlarýyla kafamýzda oluþan kalýplarý alt üst etmiþlerdi.

Bir beyaz zencilere nasýl servis yapar? O yaz eþim Hasan yeni açýlan bir Türk Okulu’nda öðretmen olarak iþe baþlamýþtý. Okulda göreve baþladýðý ilk günün akþamý Hasan’ýn söylediklerini hiç unutamýyorum. Bana büyük bir heyecanla þunlarý anlatmýþtý: “Biliyor musun yöneticiler ve öðretmenlerin bir kýsmý beyaz fakat bugüne kadar tanýdýklarýmýzdan çok farklý. Ayný þartlarý paylaþýyoruz, ayný masada ayný yemekleri yiyoruz... Ýnanmayacaksýn; ama bana ve zenci arkadaþlara kendi insanlarýna davrandýklarý gibi davranýyorlar; bir beyaz öðretmen bizlere tepsiyle çay daðýttý. Okul müdürü bir ara beni çaðýrarak yaþadýðýmýz ortamla ilgili bilgi aldý. Anlattýðý þeyler gerçekten þaþýrtýcýydý; bir beyaz adam zencilere nasýl hizmette bulunabilir, ayný ortamý ve standartlarý nasýl paylaþabilirdi! Bunlar gerçekten bugüne kadar karþýlaþmadýðýmýz davranýþlardý. Hasan’a, “Bu davranýþlarý içten olmayabilir. Buralara yeni geldikleri için bizlere ihtiyaçlarý vardýr. Birkaç ay sonra bildiðimiz diðer beyaz adamlar gibi davranýrlar.” diye cevap verdim. Ancak aradan günler aylar geçti. Okuldaki bu insanlarýn davranýþlarý hiç deðiþmemiþ, tam aksine zaman geçtikçe daha da samimi ve içten hale gelmiþti. ailem 19

26 ÞUBAT 2004 CUMARTESÝ


ailem ÝNSAN Kocam her akþam eve döndüðünde bana onlarý anlatýr olmuþtu. Bu insanlarla bir fýrsatýný bulup tanýþmak için adeta can atýyordum. Kafamýn bir tarafýnda hep þu soru vardý: Bir beyaz adam asla kendisini bizimle eþit görmez. Bu mutlaka okulun prensipleriyle ilgili bir durumdur. Hasan yine bir akþam telaþla ve heyecanla geldi eve. Bana, “Fatma müjde, onlarla artýk tanýþacaksýn. Müdür bey Türkiye’den gelen birkaç misafirle beraber bize gelmek istediðini söyledi.” Önce çok þaþýrdým; çünkü böyle bir þeyin asla mümkün olmayacaðýný düþünüyordum. Hatta Hasan’a biraz da kýrýlmýþtým: “Lütfen benimle alay etme, dedim. O ise hâlâ ayný heyecanlý ses tonuyla “Alay etmiyorum. Gerçekten yarýn akþam bize gelecekler, buna inan.” diyordu. Eþim oldukça ciddiydi. Onu iyi tanýrým. Bu ses tonu ve bu yüz ifadesiyle asla þaka yapmaz. Artýk tatlý bir heyecan ve merak sarmýþtý beni de. Fakat hâlâ bir yanlýþlýk olabileceðini düþünüyordum. Hasan’a set bir ses tonuyla: “Beyaz adam evimize gelmez ki!” dedim. O an aðladýðýmý fark ettim. Aman Allah’ým neden aðlýyordum ki... Yoksa... Yoksa simsiyah tenimden süzülen bu beyaz gözyaþlarý beklediðim, özlediðim ak Afrika’ya mýydý? Beklediðim nur yüzlü insanlar onlar mýydý acaba? Ertesi günü ve gelecekleri saati iple çektim. Ýçimde hep “Acaba gelirler mi ki?” sorusu vardý. Gelseler bile bize nasýl bakarlar, nasýl davranýrlardý; bu farklý halimizi ve ortamýmýzý nasýl karþýlarlardý? Ve geldiler... Önce eþimle kucaklaþtýlar bir bir... Sonra beni saygýyla selamladýlar, büyük bir ne26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 20

zaketle halimi hatýrýmý sordular... Heyecandan titriyordum, mutluluktan aðlamak geliyordu içimden.. Belki de aðlýyordum. Beyaz adamlar bugüne kadar hiç kimseden görmediðim bir saygýyla ve içtenlikle selamlamýþlardý beni. Ýlk kez bir zenci ile beyazýn böylesine dostça kucaklaþmasýna þahit olmuþtum. Hepsinden önemlisi de çocuklarýmý tek tek kucaklarýna almýþ onlarý okþayýp öpmüþlerdi. Üstelik teneke, tek odalý evimizi hiç yadýrgamamýþlardý. Hepimize ayrý ayrý hediyeler getirmiþlerdi. Bir saat boyunca evimizde neþeyle oturup hiçbir þeyi yadýrgamadan ve tepeden bakmadan bizimle olmuþlardý... Ýþte o zaman anladým ki beklenen ak adamlar, nur yüzlü insanlar onlardý. Yine o zaman anladým ki küçük teneke barakamýz tarihe þahitlik ediyordu. Afrika’mýzýn kara bahtýný deðiþtirecek, beklediðim insanlar galiba bunlardý...

Hayata nerede , hangi þartlarda baþladýðý, son tahlilde bir insanýn dezavantajý olmamalý. Ýnsanlýk unuttuðu iklimlere þefkatle el uzatabilmeli.


ailem MÜ’MÝNÝN ÖZELLÝKLERÝ

Rabbimiz, insanlarý sevgiyle kabullenip kucaklayabilmeyi; sû-i zanlarý býrakýp hüsn-ü zanlarýn engin dünyasýnda, kýrýlan kalpleri tâmir edebilmeyi hepimize müyesser eylesin. BAYRAM KUSURSUZ

Her mü’min ‘baðlaç E ngin müsâmaha insaný, günümüzde insanlýðýn muhtâç olup aradýðý insanýn profilini çizerken der ki: “Baðlaç insana ihtiyâç var. Pratik, engin, herkesle iyi geçinen uyumlu insan lâzým.” Günümüzde ve sonrasýnda; globalleþen ve artýk küçücük bir köy hâline gelen dünyâmýzda, yegâne insan modeli ne olmalýdýr? Bunun cevâbý tabii ki sâdece bir þekille çerçevelendirilip daraltýlamaz. Ancak biz, beklenen bu insan tipinin yalnýzca bir yönünden, ‘bütünleþtirici’ olma vasfýndan bahsetmek istiyoruz. Þimdilerde, muhtaç olduðumuz insanî özelliklerden, belki de en önemlilerinden biri; baðlaçlýk vazîfesi görebilen bir insan olma ve bu keyfiyette bir ahlâka sâhip bulunmadýr. Ýnsân yaratýlýþý itibarýyla mükerrem bir varlýktýr. Bu pâyeyi ona veren bizzât onun yaratýcýsý olan Yüce Kudret’tir. Bunun için insan muhteremdir, saygýya lâyýktýr. Ayrýca, insaný, insan olduðu için sevmek ve saygýlý olmak; Yüce Yaratýcý’ya da hürmetli olmanýn bir ifâdesidir. Ancak, insan muhteremliðini korumaya çalýþmalý ve Hakk’ýn nazarýndaki bu konumunu muhafaza etmeye gayret

insan’ olmalý

göstermelidir. Çünkü, insan çoðu defa yaratýlýþýndaki bu sâfiyetini koruyamamakta ve gerçek insan olma yolundan uzaklaþabilmektedir. Bu nedenledir ki Hak dostlarý ‘Mevlâm bizi insan eyleye’ diye dua dua yalvarmýþlardýr. Ancak her ne olursa olsun, baþlangýçta Hakk’ýn nazarýnda böyle yüksek bir konuma sahip olan insan, elbette ki insanlar nazarýnda da istiskâle uðramamalý ve dâimâ saygýdeðer kabul edilmelidir. Yolcular her zaman canlý, ceyyit ve aktif olamayabilmektedirler. Býrakýnýz ceyyitliði, ‘meyyit’ dense sezâ hâle bile düþebilmektedirler. Önümüzdeki rehberlerin koymuþ olduðu altýn kriterler doðrultusunda mesele incelenirse; insanlarýn bu durumlarýnýn göz ardý edilmemesi gerektiði ortaya çýkar: “Hemen her dönemde, muvakkaten kervandan ayrýlan böyle mütehayyirler olmuþtur. Ancak, pek çoðu itibarýyla çok defa böyle, geçici kopukluðun ruhlarýnda hâsýl ettiði ürperti ve gerilimle, sýçrayýp bir hamlede merkezdeki yerlerini almýþ, hattâ ayrýlýk hasretinin sýcaklýðý ile, daha farklý bir bütünleþme, bir kývam sergileyebilmiþlerdir.” (Bir Demet Yol Mülâhazasý, Sýzýntý/Ekim 97) ailem 21

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem MÜ’MÝNÝN ÖZELLÝKLERÝ lar hesabýna avukat olmalýdýr.” prensibiyle hareket etme olmalýdýr. Zoru baþarmaktýr bütün dertleri tasalarý. Birleþtiriyorlar, baðlýyorlar ve bütünleþtiriyorlardýr, aralarý birleþtiren kuvvetli bir zamk gibi; tuðlalarý bütünleþtiren çimento misâli, baðlaçlýk görevi görmektedirler. Rabbimizin hoþnutluðunun, insanlarýn birbirini sevmesinde, kardeþlikte, kalplerin tevhidinde olduðunu çok iyi biliyorlardýr. Ýþte o zaman hakiki tevhidin tecellî edeceðine inançlarý tamdýr. Sadece bu kadar deðil, onlar bütün varlýða bu nazarla bakarlar: “Nasibini alan kimse vicdanýndaki birleþtirici unsurlarýn canlanmasýyla bütün varlýðý þefkatle kucaklayabilecek bir enginliðe açýlýr.” FOTOÐRAF: REUTERS

Görüldüðü üzere, böyle durumlarda mutlaka iyilik düþünmemiz ve böylelerin ellerinden tutmamýz gerektiði vurgulanmaktadýr. Çünkü bu, -inþallah- geçici bir kopukluktur. Biz, en azýndan böyle düþünmeli ve iyi niyetten kesinlikle ayrýlmamalýyýz. Dahasý bu, Rabbimizin ve baþkalarýnýn bizim elimizden tutmasýna bir dâvetiye ve vesile yapýlmalýdýr. Aslýnda herkes, seviyesine göre bir þekilde imtihan olmaktadýr. Bu imtihaný -Allah korusun- kaybedenler, kaybetme sath-ý mâiline girenler de olabilmektedir. Ancak bu noktada, inceliklerle donanýmlý bir Müslüman’a düþen, “Ýnsan, kendi ayýplarý karþýsýnda savcý, baþkalarýnýn kusurlarý karþýsýnda da, on-

Rabbimizin hoþnutluðunun, insanlarýn birbirini sevmesinde, kardeþlikte, kalplerin tevhidinde olduðunu çok iyi bilmemiz gerekiyor.

Onlar bir düþüþ karþýsýnda asla sevinemezler Günümüzde, gönlünü bütün insanlýða açmýþ, elleri her dem göklere açýk, aðzý dualý, gönlü yaralý, kardeþiz diye yola çýkmýþ ve öyle de devam eden hasbiler topluluðu, bu güzelim kriterler ýþýðýnda hareket etmeye çalýþmaktadýr. Onlar, yol arkadaþlarýný hiç mi hiç dýþlama bilmemektedirler. Çünkü onlarda herkesle konuþabilecek kadar bir yürek ve engin bir gönül vardýr. Bundan dolayý açýk, net ve dobra 26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 22

dobradýrlar. Onlar, asýl kaynaktan beslenmektedirler. Ýnsanlarýn düþüþünü balkondan saðý solu seyreder gibi seyredemezler. Uyarýrlar, yalvarýrlar, belki de böyle bir durum karþýsýnda dua edip aðlarlar. Aslâ sevinmezler. Çünkü böyle öðrenmiþlerdir rehberlerinden. Onlar, gerçek anlamda birer hayýrhahtýrlar. Zikzaklar, kesinlikle silinmeyi, sýfýrlanmayý, itilip kakýlmayý gerektirmez onlarýn düþün-

ce dünyasýnda. Bu durumda, ‘bize görev düþtü, tutalým ellerden’ derler ve koyulurlar iþe. Çünkü onlarýn asýl kaynaktan kana kana içmiþ olduklarý Müslüman ahlâký bunu gerektirmektedir: “Hizmet erlerinin bâzen sarsýldýklarý... daðýldýklarý da olur ama; bu katiyen devam etmez... azýcýk toplumdan ayrýlsalar da, hemen ‘Neredeyse helâk olacaktým’ der ve gider merkeze iltihâk ederler.”


ailem ÝNSAN

Kýrým’a Diyanet Ýþleri’nin bir görevlisi olarak giden ve orada 3 yýl görev yapan bir çiftin yaþadýklarý, ensar-muhacir kardeþliðinin bugünkü yansýmalarýný anlatýyor bize. SEHER DURMAZ/BAKÜ-AZERBAYCAN

“Yok”luk içindeydik; ama sýcak bir kardeþlik vardý K aradeniz aþýlmýþ, uzun yollar tüketilmiþ, bað - bayýr geçilmiþti. Yüksek binalar gözlerden kaybolmuþ, uçsuz bucaksýz araziler, bir bir geride kalmýþtý. Ümmühan Haným bu zorlu yolculukta eþini yalnýz býrakmamýþtý. Þoförün de ikazýyla bir mütevazý caminin önünde durdular. Burasý, Ümmühan Haným’ ýn eþinin, görev yeri olmalýydý. Her iki yolcunun da bakýþlarý, bu alçakgönüllü mescitte odaklanmýþtý. Hülyalarýný, beþ vakit yankýlanan ezanlar, bu kutlu çaðrýya koþan adýmlar ve inançla köpüren yürekler doldurmuþtu. Bu alçakgönüllü mescidin önünde, firdevsî musikiler dinliyor gibi olmuþlar ve kendilerini bir zevk zemzemesinde buluvermiþlerdi. Ümmühan Haným, kocasýnýn vazife yapacaðý camiden buðulu gözlerini ayýrdýðýnda, vakit, iftar muþtusuyla coþkundu. Çok geçmeden de, bu coþkunun doyasýya yaþanacaðý evin önündeydiler. Bu ha-

nedeki coþkuya, sevince ne yorgunluk dayanýrdý, ne de mahzunluk. Sýmsýcak bakýþlarla, güvenle tüllenen simalarla ve uhrevîliðe açýk sinelerle karþýlanmýþtý misafirler. Böylece, üç beþ valizlik bir hayatýn ilk basamaðýný geçmiþlerdi. Kutlular’ ýn soluðuna âþýk iki yolcu, en az o kadar Kutlular hayraný bir ailenin iftar sofrasýnda bulmuþlardý kendilerini. Sofra, evin en ferah köþesinde kurulmuþtu. Dört dörtlüktü. Servisler birbirini takip ediyor ve ýsrarlarýn ardý arkasý kesilmiyordu. Sonrasýnda, evin en büyük odasý tahsis edilmiþti kendilerine. Ýtirazlar fayda saðlamamýþ, mahcupluk pek iþe yaramamýþtý, kendilerine Kýrým’a hoþ geldiniz deniliyordu. Ümmühan Haným, gözünde tüttürdüðü hicret sevdasýný, ilk defa bu tipik Tatar evinde tatmýþ oluyordu. Ev sahibi Meryem Abla, güleç yüzüyle, içten tavýrlarýyla ve tatlý þivesiyle, ilk günden Ümmühan Haným’ýn gönlünü fethetmiþti. ailem 23

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ailem ÝNSAN Ah, bir de þu sonu gelmeyen ýsrarlarý olmasaydý! “Bu kocaman ev, size de yeter, bize de. Hiçbir yere gitmek yok! “ Ümmühan Haným, bundan baþka bir seçeneðinin olmadýðýný, günler geçtikçe daha iyi anlamýþtý. O zamanýn þartlarýnda, gurbetin bu ücra köþesinde, kiralýk bir ev tutmalarý mümkün gözükmüyordu. Kocasý da, hiç zaman kaybetmeden vazifesine baþlamýþtý. Çaresiz, bu fedakâr insanlarýn evini paylaþmaya ikna olmuþlardý. Peki, bu diðergâm insanlara, nereye kadar yük olmaya devam edeceklerdi. Bu evhamlar, Ümmühan Haným’ ýn içini günlerce kemirip durmuþtu.

Þampuanla bulaþýk! Bu hicret hanesine, ev sahiplerinin iyiliðine ve kocasýnýn vazifesine diyecek hiçbir þey yoktu. Her birine hürmeti sonsuzdu.Ama ya yabancý bir memleketin þartlarýna alýþmak? Ýþte bu, hiç kolay deðildi. Su, altýn kýymetindeydi. Karanlýk gecelerin sayýsý belirsizdi. her þey gramla satýlýyordu âdeta. Hem istenilen her þeyi bulmak imkânsýzdý. Hatta koca memlekette bulaþýk deterjaný dahi yoktu. Meryem Ablalar, bulaþýklarý sabunla yýkýyorlardý. Yemekler yaðlý olunca, bu çoðu zaman çekilmez bir hâl alýyordu. Ümmühan Haným, valizinde getirdiði þampuanýyla kaç kez bulaþýk yýkamýþtý. Ama bu, nereye kadar devam edecekti. Beyaz ekmek de yoktu. Sebze sýnýrlýydý. Esasen, burada herkes, ektiðini biçiyordu. Alýn teri önemliydi. Meryem Ablalar da, evlerinin önündeki bahçelerini ekiyorlar ve buradan aldýklarý mahsulle, kýþý geçiriyorlardý. Velhasýl, buralarda, cennet-âsâ vatandaki bolluk ve bereketten eser yoktu. 26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 24

Bir limon için gözyaþý dökülüyor Ümmühan Haným’ýn caný, günlerdir limon çekiyordu. Bir adet limon olsaydý, þu yaðlý yemekleri daha kolay yiyebilecekti belki de. Ama ne mümkün! Bütün pazarlarý alt üst etmelerine raðmen, bir adet limon bulmak nasip olmamýþtý. Aþeren bir kadýn gibi diretmiþti günlerce “limon limon” diye. Yine bir gün sýký sýký tembihlemiþti kocasýný, limon bulup getirmesi için. Çok da ümitliydi. Artýk pazara, Türkiye’den limon gelmiþ olabilirdi. Maalesef, akþam, pazar poþetlerinden limon çýkmayýnca, Ümmühan Haným, odasýna çekilip bir çocuk gibi aðlamýþtý. Aslýnda hicret sevdasýna da toz kondurmak niyetinde deðildi. Eþinin, camide mühim bir vazifesi vardý. Bu hizmetin kutsiyetine, nefsi arzu ve beþeri ihtiyaçlarla halel getirmekten çekiniyordu. Ümmühan Haným, her ezan vakti ihtiyaçlarýný unutuyor ve arzularýna ket vuruyordu. Sabýr kahramanlýðýndan nice hatýralar diziyordu günlerine. Sabýr ki, yemesi acý, meyvesi tatlýydý. Az sabýr, nice semereler vermiþti bu bahtiyar hanede. Öyle bir gün gelmiþti ki, komþularla sohbet meclisleri kurulmuþ, hazin hatýralar eþliðinde, gözyaþlarý dökülmüþtü. Ümmühan Haným, dil, din ve kültürlerine yabancýlaþmýþ bu insanlarla, kardeþ gibi olmuþtu. Onlarla bildiklerini paylaþmýþ, kültür mirasýmýzýn bir neferi hâline gelmiþti. Ýnanmaya teþne gönüllere muhabbet akmýþtý Ümmühan Haným’ ýn dilinden. Hayatýn asýl gayesine açýlan akýllar ve kalpler olmuþtu Meryem Abla’nýn evinden.


FOTOÐRAF: AP

Meryem haným ve eþi, Kýrým’da Ümmühan haným ve eþine sýcak yuvalarýný açmýþlardý.

Elîm hatýralar yankýlanmýþtý bu hicret hanesinin duvarlarýnda, gözü yaþlý yaþlýlarýn dilinden. Yine bir gün, bir yaþlý kadýncaðýz anlatmýþ, onlar dinlemiþlerdi. O hüzünlenmiþ, onlar da bu hüzne, gözyaþlarýný ortak etmiþlerdi: “Sürgün þehrinin ten kýzartan sýcaðýnda çalýþýyorduk. Bir askerin kurþunlarýna hedef olmak üzereydik. Hepimiz korkudan titriyor ve çaresizlik içinde çýrpýnýyorduk. Ýçimizden biri, gözlerimizin önünde can vermiþti. Her an sýra birimize gelebilirdi. Bu durumda ne yapýlabilirdi ki? O sýrada, yaþlý bir adamcaðýzýn kýsýk sesi yankýlandý kulaklarýmýzda: “Salavât getirin.” Hemen içimizden salâvat getirmeye baþladýk. Asker, ikinci bir cana kýymadan oradan uzaklaþtý.” Ümmühan Haným, yaralý hatýralara bir merhem olabilmenin mücadelesi vermiþti günlerce, haftalarca. Kimi zaman elim hatýralarda, kimi zaman acý hadiselerin birer canlý þahidi olan çizgi dolu simalarda görmüþtü sabrý. Yoksunluklar bir yana, Allah’ a þükredecek o kadar çok nimet vardý ki burada. Her þeyden önce, kendilerine baðýrlarýný açan, kucaklayan ve barýndýran bir ailenin yanýndaydýlar. Bu hanede sevilmiþler, hep izzet ü ikram görmüþlerdi. Meryem Ab-

lalar, kendileri fakr u hacet içinde bile olsalar, onlarý öz canlarýndan daha üstün tutmuþ, nefislerini nefislerine tercih etmiþlerdi. Ümmühan Hanýmlar bu hanede, tam bir yýlý doldurmuþlardý. Ancak bir yýl sonra, bir kiralýk eve taþýnabilmiþlerdi. Ama mahrumiyetler peþlerini býrakmamýþtý. Ümmühan Haným, susuzluðun, karanlýk akþamlar yaþamanýn ne demek olduðunu çok iyi öðrenmiþti. Misafirlerine çay yapabilmek için, gece yarýsý beþ kat merdiven inip, su taþýmanýn güçlüðünü yaþamýþ, bin bir endiþeyi iliklerine kadar hissetmiþti. Kendileri gibi üç beþ insanýn, birçok çaresizliðine þahit olmuþtu. Hepsinden zoru da, Meryem Ablalardan ayrýlmak olmuþtu. Meryem Ablalar için de, onlardan ayrýlmak. Evi paylaþmaktan, ayný sofraya oturmaktan mahrum kalmak, onlara giran gelmiþti. Zira aralarýnda öyle bir kardeþlik yaþanmýþtý ki, nesebi kardeþlikten kat kat üstündü. Bir yanda Ümmühan Hanýmlar “istiðnayý” temsil etmiþler, diðer yanda Meryem Ablalar, “hasbîliði” yaþatmýþlardý. Belki de, on dört asýr evvelinde yaþanan kardeþliðin bir gölgesiydi bu. Medine’de üfül üfül esen kardeþlik havasý, asýrlara ve arzýn dört bir yanýna sirayet ediyordu.. ailem 25

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


ÝLMÝHAL

Yeni evlenenlere neler tavsiye edelim? “Yeni evlenen gençlerimiz, yeri geldikçe bizden tavsiyeler istiyorlar. Onlara dilimiz döndüðünce danýþmanlýk yapmaya çalýþýyoruz. Ama bazen sözlerimizi güzel ve yerinde ifade edemiyor olacaðýz ki yanlýþ anlaþýlmalar oluyor. Yani sözün dozunu tam ayarlayamýyoruz, sözlerimiz onlarda istediðimiz etkiyi býrakmýyor. ‘Evliliðin bu kadar ince eleyip sýk dokuduðunu bilseydik daha geç evlenirdik!’ diyorlar. Biz onlara öðüt verelim derken ürkütüp korkutmuþ mu oluyoruz? Bize örnek olabilecek tavsiyelerde bulunabilir misiniz? Kadýn ve erkek birbirleri için yaratýlmýþtýr ve evlilik de hayatýn gereðidir. Evlenmek isteyen kiþiler evlenebilecekleri kiþiyi bulduklarýnda, evlenmeye imkânlarý da olduðunda, onlar için evliliðin zamaný gelmiþtir. Elbette evlenmeden önce eþlerin; aile içinde kadýn ve erkeðin haklarýný, birbirlerine karþý görevlerinin neler olduðunu öðrenmeleri, danýþma yapmalarý, dengeli, huzurlu, sevgi dolu bir yuva için gereklidir. Bilgilenmeden evlenilmiþ olmasý durumunda eþler telaþlanmadan gerekli bilgileri edinmelidirler. Önemli olan iyi niyet ile evlilik beraberliðini isteyerek, merhamet ve sevgiyi terk etmeden, aileyi üzebilecek hatalardan uzak durabilmektir. Çünkü Yüce Allah, evlenen eþler arasýnda sevgi ve merhameti, kudretinin alâmeti olarak yaratacaðýný vaat etmektedir (Rûm Sûresi, 30/21). 26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 26

Ýslâm dininin aile içinde eþleri yükümlü kýldýðý görevleri ve sahip olduklarý haklarý baz alýp günümüz hayat þartlarýný da göz önünde tutarak yeni evlilere þu tavsiyelerde bulunabiliriz: Siz Allah’ýn huzurunda, dostlarýnýzýn þahitliðinde birbirinizi eþ olarak seçip kabul ettiðinizi ilan ettiðiniz dakikadan itibaren artýk birbiriniz için varsýnýz. Birlikte yaþayacak, bir mekânda uyuyacak, bir sofradan yiyeceksiniz. Hayatýn zorluklarýný ve güzelliklerini beraber göðüsleyeceksiniz. Bunun için birbirinizi sevinirken ve üzülürken de yalnýz býrakmayýn. Sevinçler paylaþýlýnca büyür, üzüntüler paylaþýlýnca küçülür. Unutmayýnýz; evlilik bir boyaya batmak, hayat tezgâhýnda ilmek ilmek dokunmaktýr. Hayat yolunuz açýk ve ferah olsun. Sevgili eþler; birbirinizi çok sevin, birbirinize çok deðer verin. Sizi birbirinize yazan Yüce Allah’a þükredin, kulluk görevlerinizi yerine getirirken sevginizin daima artýcý ve coþkulu olmasýna duacý olun. Hayat, sevgili eþlerle yaþamaya deðerdir. Çünkü o sevgili eþler cennetteki mekânlarýný dünyada beraberce imâr ederler. Siz birbirinizi daima sevgi ile dinleyin, sevgi ile düþündüklerinizi söyleyin. Doðruyu nezâketle seslendirin, ama yanlýþlýklarý merhametle silin. Ay yüzlerinizin ýþýðýný hiddet, öfke ve kibrin karanlýðý ile söndürmeyin.


FOTOÐRAF: AA

Dr. Jale Þimþek

Sevgili eþler, iþlerinizden yorulduðunuzda dinlenmeyi ve dinlendirmeyi ihmâl etmeyin. Eþinizle beraber olup el ele, kol kola, letâfetle gezin, dolaþýn, âlemi seyredin, Allah’ýn yaratýp insanýn emrine sunduðu dünya canlýlarýnýn dengesinde ve eþsiz güzelliðinde huzur bulun. Size bakanlar evliliði sizde sevsin, özensin. Birbirinize hayatýn her döneminde ve anýnda artan ilgi ve hoþgörü ile baðlanýn. Baðlýlýðýnýzý kuvvetlendirmek ve arttýrmak için dünya nîmetleriyle birbirinizi taltif ederek hediyeleþin. Bazen bir çiçek, bir teþekkür, bazen anlamlý birkaç kelime ile yapýlmýþ taç misâli cümleler, bazen de þefkatli bir okþayýþ sevginize sevgi katar, aile baðlarýnýzý kuvvetlendirir. Siz birbirinizle yetinebilmenin ve helâl geçinmenin yollarýný öðrenin, gerektiðinde sorun, danýþýn, gözünüzü sakýn dýþarýya çevirmeyin. Unutmayýn neye ihtiyacýnýz varsa, siz buna kendi aranýzda birlikteliðinizle sahipsiniz. Siz bugün gençsiniz. Ama yarýnlarýn anne ve babalarýndansýnýz. Kendinizi buna sevgi ve merakla hazýrlayýn. Unutmayýn ki, hayatýn gerçek anlamýna çocuklarla ulaþýlýr, onlarla yaþanýr. Herkes dünyada bir eser, bir iz býrakmak ister. Sizin en güzel eseriniz, dünya ve âhiretiniz için arkaya býraktýnýz güzel ahlâklý çocuklarýnýzdýr. En doðru eþlerle, güzel yuvalarýn kurulup sevgi ve baþarýyla yaþatýlarak manevî lütuflara kavuþulmasý temennisiyle. ailem 27

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul

ailem

dr.can@zaman.com.tr

DR. CAN

Evlilik tereddütleri Timen kýzýma... Deðerli kýzým. Evlilik konusundaki tereddütlerini anlayýþla karþýlýyorum. 5 yaþýndaki olayýn bunda tesiri büyük elbet. Ancak yanlýþ anlaþýlmalarýn önünü almak için bu konularda açýklayýcý mektup yayýnlayamýyoruz. Keþke adresini belirtsen ya da telefonunu yazsan da sana direkt ulaþsam... Mutluluklar...

Her þey için teþekkürler Niþan yüzükleri almaksýzýn niþanlanan ve evlenmeleri için býrakýn diðer eþyalarý bir takým elbise dahi bulamayan sevgili Alican ve eþi için, “Yoksulluk da mevsim gibidir, gelir geçer” anlamýnda bir cevap yazmýþtým. Deðerli okurlarým benim yazýmý doðrulama yarýþýna girdiler adeta ve himmetlerini esirgemediler. Mektubunda bir harfle dahi böyle bir talebi bulunmayan Alican evladýmýz evlendi, tahsilini tamamlýyor ve bir iþe girdi. Takým elbiseden mobilyaya, oradan nakit takviyesine kadar inþallah, birçok ihtiyaçlarý yavaþ yavaþ da olsa tamamlanýrken belli bir düzen ve disiplin içinde ilgi-alaka ve yardým devam etmektedir ve edecektir. Birçoklarý isim zikretmemi istememiþ de olsalar yine de dua maksadýyla belirtmek istiyor ve teþekkürler ediyorum efendim. Vahdettin Bey (Bursa), M. Karaaslan (Konya), Erkan Bey (Ýzmir), Dr. Ferruh Bey (Denizli), Özlem Dursun (Almanya), Emine Haným (Etiler), Mukaddes Haným (Ankara) ve Mahmut Kýlýç (Ankara). 26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ

ailem 28

Takýntýlara dikkat Sevgili “serin” Kenan, 1) Ýnsanýn baþýný ellerinin arasýna alýp sokaktaki gençleri ve yakýn akrabalarýný düþünmesi hoþ bir þey. Kemal-i iman ve Allah korkusu anlamýna geliyor. 2) Ancak insanlarýn durumu n’olacak diye neredeyse kendini mahvetmen, bir peygamber sancýsý olsa bile sonuçta onlarýn hidayeti yalnýzca Allah’ýn elinde. Unutma senin amcan için üzüldüðünden fazlasýný Efendimiz amcasý için yaþadý. 3) Evet, namaz dinin direðidir. Ancak kiþi namaz kýlýyor diye cennetlik diyemediðimiz gibi, namaz kýlmýyor diye de dinsiz, imansýz ve cehennemlik diyemeyiz. Allah’a iman, güzel amel, rýza-i ilahiyi kazanmak insanýn kurtuluþuna vesile olabilir. 4) Eðer bu durum takýntý halini alýp günlük iþlerini engelliyorsa bunun adý obsesyona girebilir. Üniversite týp fak. psik.de bir doktor abiye giderek derdini bir anlatsan. Belki biraz rahatlarsýn. Esenlikler... Dr. Can.


ailem DR. CAN

Yükselmek için yüksek düþünmeliyiz Ayça 1-Ünye 18 yaþýnda ÖSS öðrencisiyim! Abim dahil olmak üzere etrafýmda “kazanýr” dediðim birçok arkadaþým üniversiteyi kazanamadý. Çevremden çok etkileniyorum. Ben mutlaka kazanmalýyým. Ama kendimde bu güveni bulamýyorum. ÖSS’yi kazanmayýp evde koca bekleyecek biri deðilim, lütfen bana yardýmcý olun. ÖSS korkumu yenmek istiyorum. Dr. Can Sevgili Ayça kýzým. Mektubun aslýnda alýþýk olmadýðýmýz bir mektup deðildi. Ama cümlelerin diziliþ þekli bana bir sporcunun kazanma ile ilgili sözlerini hatýrlattý. 1) Sýnavý kazananlar her zaman en güçlü, en bilgili ya da en hýzlý olanlar deðildir. Abin baþka, sen baþka, diðer arkadaþlarýn hep baþka baþka bireylerdir. Senin gözlüðünle kazanmasý gerekenler deðil, ÖSS’nin kendine has özellikleri ve kriterlerine göre kazananlar söz konusudur. 2) Yenildiðini düþünüyorsan yenilmiþsin demektir, hem de daha þimdiden. Cesur olmadýðýný düþünüyorsan korkaksýndýr demektir. Hem kazanmak istiyor, hemde kazanamayacaðýný düþünüyorsan kazanamazsýn demektir. Þöyle bir deðerlendirdiðinde göreceksin ki; baþarý ancak onu gerçekten ve her þeyinle istersen sana gelir. Her þey insanýn kafasýnda bitiyor. 3) Yükselmek için yüksek düþünmelisin. Sýnavý kazanmadan önce kendinden emin olmalýsýn. Er ya da geç kazanmak istiyorsan, kazanacaðýný önceden düþünebilmelisin. 4) Baþta sýnav korkusu olmak üzere her korkuyu yenmenin þartý korkmadan üstüne gitmektir. Baþarýlar güzel kýzým. ailem 29

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ


reklam


ailem ÝMAN

Cenab-ý Hak, samimi bir hal ile kendine sýðýnaný, günahlardan ciddi olarak sakýnaný muhafaza eder. Rahmetiyle onun kalbini nurlandýrýr. MEHMET AYDIN

Allah’a yönelmek A

llah’a (cc) ulaþmak isteyenler, yürüdükleri yolda sýk sýk ekstra lutuf ve ihsanlarla karþýlaþýrlar. Ehl-i tasavvufa göre Allah tarafýndan özel bir irþat ve aydýnlatma anlamýna gelen bu tür ihsanlara mevhibe ya da varidat adý verilir. Mevhibe, hak yolcusunun her þeyi doðru görüp, doðru deðerlendirmesi için Allah’ýn isim ve sýfat nurlarýnýn kalpte tecelli etmesidir. Bu tecellilere mazhar olanlar iki kýsma ayrýlýrlar: Birinciler peygamberlerdir. Onlara gelen varidatýn Allah’tan olduðunda þüphe yoktur. Þeytan karýþamaz. Bu nedenle baðlayýcýdýr. Ýkiciler nebilerin dýþýndaki tüm insanlardýr. Peygamberler gibi bir teminata sahip olmadýklarýndan, onlara gelen mevhibe ve varidat baðlayýcý deðildir. Ýtibar edilmesi için Kur’an ve Sünnet’e uygun olmasý gerekir. Bundan dolayý ilhamlarýndan bahseden ve Allah’ýn kendisine lütfettiði þeyleri söyleyerek insanlarý kendisine çaðýran kiþilere dikkat etmek gerekir. Bunlarýn yaþantýlarý sünnete uygun mudur? Ýnsanlarý çaðýrdýklarý þey Hz. Peygamberin sün-

neti ve o sünnete uygun þeyler midir? Eðer Kur’an ve sünnete uygun yaþýyor ve insanlara da Kur’an ve sünnete uymayý tavsiye ediyorlarsa problem yoktur. Aksi takdirde uyanýk olmak gerekir. Zira insanlar Kur’an ve sünnete ters þeyleri saygý duyduðu kiþiler söylediði için yapmakla mesuliyetten kurutulamazlar. Akýl ve iradeleri ile yürüyecekleri yolu doðru seçmek durumundadýrlar. Çevresindeki insanlarý Kur’an ve Sünnet’e ulaþtýran rehberlerin sözünü dinlemek, onlarýn tecrübelerinden yararlanmak akýllýca bir iþtir. Ancak yol bilen rehberlere teslimiyet akýllý ve þuurlu olursa güzeldir. Akýllý ve þuurlu teslimiyet rehber ya da mürþidin yolu bildiðinden ve yanýltacak bir kiþi olmadýðýndan emin oluncaya kadar araþtýrmak ve sonra tabi olmakla mümkündür. Nasýl ki, görsün diye insana iki adet göz verilmiþtir. Aynen onun gibi Kur’an ve Sünnet de doðruyu eðriden, tam olaný noksandan ayýrmak için iki göz gibidir. Dünyadayken bu iki gözü hakkýnca kullanmayanlar ahirette kör olarak diriltilirler. ailem 31

26 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.