1 minute read

Aklımda Kalan En Güzel ŞeyÜmmühan ATAK

Next Article
Gazel

Gazel

Aklımda Kalan En Güzel Şey

Ümmühan ATAK

Advertisement

Nusret Abi’yi ilk gördüğümde küçük bi şeydim ben. Daha sonra çokça tanık olacağım ve beni kendine her seferinde hayran bırakacak konuşmalarından birini yapıyordu. Hayran olduğum şey, inişli çıkışlı konuşmasının tam anlamıyla teatral nitelik taşımasıydı.

Gün geldi, bana selam verdi. Haftalarca uzaktan izlediğim ve mütemadiyen ciddiyetle “edebiyat tartışmaları” yaptığını gördüğüm bu “ukala adam”, nasıl oldu da bana o kadar sıcak sesle selam vermişti, şaşırmıştım. Fakat sonra gördüm ki muhatabına şaşkınlık vermek onun bir parçası.

“Allah seni cennetine hapsetsin, e mi!” derken de karşısındakine önce şaşkınlık, ardından tebessüm armağan ediyordu hep. “Haspolmak” ve “cennet” kelimelerinin bu denli kusursuz bir duaya dönüştüğünü görmek, sadece beni anlık ikileme sokmuyordu tabi. Daha sonraları bu “beddua” görünümlü duayı başkalarına söylerken de önce bize bakıyor, bu şakasına bizi de ortak ediyordu.

Onunla son konuşmamız bir telefon görüşmesi oldu. Dergide mutsuz ve suratsız öylece otururken gelen telefondan Nusret Abi’nin sesini duydum. Bu sesi o an için sadece duymuş olmak bile beni rahatlatmıştı. Nasıl desem, o günler-

de epey sıkıntılıydım. Yüzüm düşüktü işte. Bana, “Nasılsın, sıkıntıların hâlâ geçmeyecek mi?” diye sordu. “Cennete hapsolmak” gibi bir şeydi bu. Dehşet bir şey! Nasıl oluyordu da benim canımın sıkkın olduğunu biliyordu! Kem küm edip, uzun denilebilecek bir sürenin ardından içimi döktüm. Dinledi. Ama bence o anlattıklarımı da zaten biliyordu. Öğütler verdi bana. “Allah seni cennetine hapsetsin” dedi yine ve kapattı.

O gün içimin ne kadar ferahladığını anlatamam.

Nusret Abi, benim en kritik zamanlarda kendisine danıştığım biriydi. O gitti, sorunlarla baş başa kalmaya alışmak bana kaldı. Vefatının ardından, aylar sonra bile, “Nusret Abi’yi arayıp, bir de ona sorayım” deyip yutkunduğum çok oldu.

Nusret Abi’den aklımda kalan en güzel şeylerden biri de, eşine duyduğu sevgiydi. Bazen gözlerindeki ışıltının neden kaynaklandığını soracak olsak, cebinden Mualla yengenin fotoğrafını çıkarır gösterirdi bize. “Bu benim sevdiğim”… İşte o öyle yaptığı zamanlar, ben farkında olmadan niyetlenirdim, “Ben de beni böyle sevecek biriyle evlenmeliyim!” O sevgiyi yanında götürdü Nusret Abi. Allah onu da, sevgilisini de cennetine hapsetsin.

This article is from: