1 minute read

ÖlümAli AKEL

Next Article
Gazel

Gazel

Ölüm

Ali AKEL

Advertisement

Gidiyordum ben, gazeteye arkadaşlara hoşça kalın demek için uğramıştım. Gazeteye doğru giderken içimden “İnşallah herkesi görürüm” diyordum, “ihtiyar”ı da; yani yıllardır kendisine olan derin muhabbetimin şahsında ifade bulduğu ve sadece benim o şekilde seslendiğim gür kır saçlı, ak sakallı benim ihtiyar; yani Nusret Abi...

Gazetenin kafeteryasında ihtiyarı gördüğümde ne çok sevinmiştim. Hastaydı, gerçi o sıralar iyiydi ama arada bir uğruyordu gazeteye, hasbihal etmek için. Derin nefesler çekemiyordu artık sigaradan. Sigara onu bırakalı epey olmuştu, dediğine göre bir sebebi de oydu hastalığının. Son görüşmelerimizin birisinde “Ya Ali’m, aslında artık gelsem diyorum, devam etsem gazeteye diyorum. Şu ayağımın parmağını kestiklerinden beri kendimi daha iyi hissediyorum ama gene de bir tuhafım” demişti.

Ne zamandır, “Gelse, aslında bir şeylerle uğraşsa daha iyi olur onun için” diyordum kendi kendime ama hastaydı işte... Belli olmuyordu sonuçta. Bir gün hastanede, bir gün sokakta; bir gün iyi, öbür gün kötü... Hangisi iyi olurdu onun için bilemiyordum. “Dükkân senin abi, ne zaman ne yapmak istiyorsan” demiştim kendisine.

Her zaman olduğu gibi masanın etrafında birkaç kişi vardı. Bir ya da iki kişi ile oturduğunu görmek mümkün değildi ihtiyarı.

Onu gördüğüme sevindiğim kadar o da sevinmişti beni gördüğü için. İkimizin de gözlerinin içi gülüyordu. Kucaklaştık. Oturduk masanın etrafına. Güzel konuşurdu ihtiyar, onun için masanın etrafındakiler konuşmaktan çok susmayı tercih ederdi, dinlemeyi...

Son görüşümdü o ihtiyarı, ben son olacağını düşünmeden. Nerden bilirdim, nasıl bilebilirdim bırakıp gideceğini. Nereden, nasıl da girmiştik o konuya hatırlamıyorum. Masanın etrafında ölüm üzerine üst perdeden söylevler veriliyor. Diyaloglardan hatırladığım son cümleler... - Düşünsene ihtiyar, bu hayatta ebedî olarak yaşadığını... - Gerçekten de öyle, büyük bir eziyet olurdu herhalde... - Evet, ama Allah kuluna eziyet etmez. - Ölüm haktır Ali’m. - Ölüm haktır ihtiyar ve bilenler için ölüm nimettir, rahmettir. Ama çok az insan bilir bunu. - Ya sen ne güzel insansın böyle Ali’m. - O sensin ihtiyar, güzel olan sensin. - Demek gidiyorsun ha Ali’m. - Gidiyorum ya ihtiyar. - Ne yaparsın sen oralarda Ali’m, zor olmayacak mı... - Allah büyüktür ihtiyar, sen kendini ona tut, bütün zorluklar kolay olur.

Kucaklaşmıştık bu sözlerden sonra ihtiyarla. Vedalaşmak için değil, öyle gelmişti içimizden. Müsaade istemiştim bir süre sonra, tekrar kucaklaşmıştık masadakilerin hepsiyle, en son da ihtiyarla. Meğerse müsaade istemek için oraya geldiğini ben bilmeden...

This article is from: