Ölüm Ali AKEL
Gidiyordum ben, gazeteye arkadaşlara hoşça kalın demek için uğramıştım. Gazeteye doğru giderken içimden “İnşallah herkesi görürüm” diyordum, “ihtiyar”ı da; yani yıllardır kendisine olan derin muhabbetimin şahsında ifade bulduğu ve sadece benim o şekilde seslendiğim gür kır saçlı, ak sakallı benim ihtiyar; yani Nusret Abi... Gazetenin kafeteryasında ihtiyarı gördüğümde ne çok sevinmiştim. Hastaydı, gerçi o sıralar iyiydi ama arada bir uğruyordu gazeteye, hasbihal etmek için. Derin nefesler çekemiyordu artık sigaradan. Sigara onu bırakalı epey olmuştu, dediğine göre bir sebebi de oydu hastalığının. Son görüşmelerimizin birisinde “Ya Ali’m, aslında artık gelsem diyorum, devam etsem gazeteye diyorum. Şu ayağımın parmağını kestiklerinden beri kendimi daha iyi hissediyorum ama gene de bir tuhafım” demişti. Ne zamandır, “Gelse, aslında bir şeylerle uğraşsa daha iyi olur onun için” diyordum kendi kendime ama hastaydı işte... Belli olmuyordu sonuçta. Bir gün hastanede, bir gün sokakta; bir gün iyi, öbür gün kötü... Hangisi iyi olurdu onun için bilemiyordum. “Dükkân senin abi, ne zaman ne yapmak istiyorsan” demiştim kendisine. Nusret Özcan
23