1 minute read

Nusret ÖzcanBeşir AYVAZOĞLU

Next Article
Gazel

Gazel

Nusret Özcan

Beşir AYVAZOĞLU

Advertisement

Nusret Özcan’la artık Divanyolu’nda, Babıali’de yahut Sultanahmet’te hiç karşılaşamayacağım, yeni yazılarını okuyamayacağım. Bunu bilmek acı veriyor bana. İnsan dostlarının değerini onları kaybedince daha iyi anlıyor.

Genç yaşına rağmen, uzun, sütbeyaz saçları ve sakalı yüzünden bir “pir-i fani”yi andıran Nusret, kozasını sessiz sadasız ören mütevazı bir edebiyat adamı ve çalışkan bir gazeteciydi. Ve doğma büyüme bir İstanbullu, daha da önemlisi, Eyüplü... Çocukluğunun İstanbul’unu Sokak Sesleri’nde ne güzel anlatır.

İstanbul’da doğmuş ve yaşamış olmak, İstanbullu olmak için yetmez. Onu hissetmek, sesini duyabilmek gerekir. Nusret; Ahmet Rasim, Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, bu sesi duymuş ve sokaklardaki seslerin gizli anlamlarına nüfuz edebilmiş bir İstanbulluydu.

Sokak Sesleri’ndeki yazılardan bazılarını Dergibi’de okumuş, “Sayıları artarsa güzel bir kitap olur!” diye düşünmüştüm. Fikrimi kendisine söyleme fırsatı bulamadım. Fakat Nusret’in benim gibi düşünen çok dostu varmış; bu yazıları onların ısrarıyla kitaplaştırmış.

Nusret, zayıf büyesi ve soluk çehresiyle sağlığının bozuk olduğunu hissettirirdi; fakat doğrusu iki defa kalp krizi geçirdiğini bilmiyordum. Üçüncü krizi atlatamayan sevgili dostumun cenazesinde bulunamadığım için çok üzgünüm. Kendisine borçluyum da. Bir yayınevinin benim hakkımda bana rağmen hazırladığı kitabın editörlüğünü üstlenmiş, beni memnun edecek bir kitabın çıkması için ciddi ve samimi bir gayret sarfetmişti.

Sevgili dostuma Allah’tan rahmet, dostlarına ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Eminim, o şimdi kabrinde İstanbul’un kaybolan seslerini dinliyor!

Zaman, 28 Haziran 2007

This article is from: