2 minute read
Gittin ammâ kiYusuf Ziya BAŞBAY
Gittin ammâ ki…
Yusuf Ziya BAŞBAY
Advertisement
Yanında otururduk Nusret Abi, kanatlarının altında saatlerce… Konuşurdun, konuşurdun ve dinlerdin dostlarını. Senden ayrılmak hep bir yarım kalmışlık duygusu verirdi bize. Son Üsküdar vapuruna doğru koşar adım inerken İlesam’dan, gönlüm hep senin yanındaydı Nusret Abi. Biliyorsun gözlerinden anlardım ben bunu. Sen zaten bilirdin Nusret Abi, zaten… Ah Nusret Abi, adımızı bile bir değişik söylerdin sen. Biz kendi ismimiz altında ezilirdik, bir mânâ üflerdin sanki içimize. Kalbimiz kanatlanırdı senin yanında Nusret Abi… İstanbul dolardı içimize… Aşk ve edebiyat, tasavvuf, büyükler, meczuplar… Melâmi bir derviş vardı hani, biliyorum Abi biliyorum... “Büyüklerin duası olsun!” değil mi Nusret Abi? Olsun Abi, olsun… Senin öldüğün günün takvim yaprağında ne yazıyor biliyor musun Nusret Abi? Fetih suresinden, “Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar.” âyeti.
İstanbul’u ne de severdin… Suriçi ve Eyüp, Sokak Sesleri… Atikali, Beyazıt, Karagümrük, Yavuzselim, ille de Edirnekapı… Mihrimâh Sultan’ı severdin sen Nusret Abi… Bir hüzün yolcusu Beykoz’da mı geçiyordu? Akşam namazları yok mu Nusret Abi, akşam namazları… Ben o lezzeti Atikali Camii’nde senin arkanda saf tutunca tattım… İlesam’a dön-
sek, Muhittin diye bir bağırsan, “Kerbela’ya döndü burası… Çaay!” desen. Bir de sigaranı yaksan Nusret Abi… Kar Kelebekleri ve Sarıkamış, öfkende haklıydın sen Nusret Abi… Niyazi Abi’nin Çanakkale Mahşeri gözlerini yaşartırdı senin. Medine Müdafaası da öyle… Samih Nafiz Tansu, Tarık Mümtaz Göztepe, Sermet Muhtar Alus, Ref ’i Cevat Ulunay, Osman Cemal Kaygılı… bu adamlar kim Nusret Abi? Eski Kahramanlar, İlk Namaz; Ömer Seyfettin… Cengiz Dağcı senin çocukluktaki romancın değil mi? Aytmatov sonra… Cemile’nin hikâyesi, Cengiz Han’a Küsen Bulut. Yazmak istediğin şu göç romanı var ya Nusret Abi, Kafkasya’dan hicret… ne oldu? Tamam, Mustafa Abi’den konuşalım, Kutlu’dan, Kambur Hafız ve Minare’den bahsedelim… Nazan Bekiroğlu, Nûn Masalları, genç mezarlık bekçisi vardı ya… Denize Açılan Kapı’dan, Rasim Abi’den, Sezai Karakoç’tan, Monna Rosa’dan konuşsana Nusret Abi. Sen bunları severdin Nusret Abi… Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna… Şu gazeteci bir çocuk vardı hani, Orhan Kemal miydi Nusret Abi? Dranas, Asaf Halet, Tecer, Faruk Nafiz, Attilâ İlhan’ı da beğenirdin… Pia, Sisler Bulvarı… Ya Neşatî’den okuduğun o gazel:
Nusret Abi Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile
Yandı ciğerimiz Abi, kimsesiz kaldık… Söylerdin ya hep, çok değildik zaten, bir elin parmakları kadardık… Nasıl erkenden gittin Abi… Takvimdeki Deniz… Bendedir, Örümcek Ağı, Bu Yağmur, Ruh Şiiri değil mi Nusret Abi… Ne İleri Ne Geri. Sen bize ne dünyalar açtın Nusret Abi... Senin yanında Dostoyevski arkadaşımızdı bizim, Fyodor Mihailovich Dostoyevski… Ne adamdır be Abi! Istrati arkadaşımızdı, Mihail bizim de dostumuz değil mi Nusret Abi? Niye küsmüşlerdi onlar… Anlatsana Nusret Abi! Eyyüb el-Ensarî Hazretleri’ni anlat bize… Nasıl da erkek olduğunu söyle… Ubeydullah Ahrar mıydı, neydi, kimdi Nusret Abi? Fîhi Mâ Fîh miydi, yoksa Hikem-i Atâiyye mi… Taci Baba’nın çizdiği
o ağaç odanda duruyor Nusret Abi; hani altına şöyle yazmış: “İnsanı insan yapan mânâdır.”
Bir şey söyleyecektin sen bir gün bize. Bir şey! Söylemeden mi gidiyorsun Nusret Abi? Yoksa söyledin de biz mi duymadık Nusret Abi?
İnsanı insan yapan mânâdır, âh be Nusret Abi…